Professional Documents
Culture Documents
İÇİNDEKİLER
3 - Konseyden
8 - İş Cinayetleri
9 - Eğitim Sorunları
14 - Apolitikleşme Problemleri
24 - Geleceğimiz
25 - Depremler
32 - Biz Değiştireceğiz
40 - Bulmaca Köşesi
42 - genç-İMO Haberleri
gençİMO
Taylan KAHRAMAN (Kırıkkale Üniversitesi)
Ayça Nur KAYHAN (Gebze Teknik Üniversitesi)
Yazı İşleri Müdürü Kardelen ATAŞ( İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü)
Özer Akkuş Batuhan MERT (Eskişehir Teknik Üniversitesi)
Aysel KOÇAĞA (Dicle Üniversitesi)
BÜLTEN Gizem TEKMAN (Alparslan Türkeş Bilim ve Teknik Üniversitesi)
Yönetim Yeri Sezin ŞEN (Uludağ Üniversitesi)
Sayı: 15/2023
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Hatice ÖZTÜRK (Ege Üniversitesi)
Yılda bir yayınlanır, yerel süreli yayın. Necatibey Cad. No: 57 Kızılay / Ankara Candeğer CEYLAN (İstanbul Teknik Üniversitesi)
Ömer BOZDOĞAN (Altınbaş Üniversitesi)
28 Kasım 2023
Mustafa TANER (Dicle Üniversitesi)
Sadece elektronik ortamda dağıtılmaktadır. imo@imo.org.tr - www.imo.org.tr/gencimo
Şevval GÜNDÜZ (Sakarya Üniversitesi)
Yazılardaki görüşler yazarlarına ait olup hiç bir şekilde İMO’nun aynı konudaki
görüşlerini yansıtmaz.
2 2 288KKAASSI M
I M2 2002 233 SSAAYYI I: 1: 51 5
KONSEYDEN
Yazan : 13.Dönem genç-İMO Konseyi
Her açıdan haklarımızın ihlal edildiği bu zamanlarda, birlik ve beraberliğin her şeyin üstesinden
geleceğine değinmek istiyoruz. Bu hususta unutmamalıyız ki bizler, inşaat mühendisleri olarak
sadece binaları değil aynı zamanda toplumu, geleceği ve ülkemizi de inşa ediyoruz. Geleceği
şekillendirme sorumluluğu taşıyoruz ve bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyoruz. İnşaat
sektörünün dinamik ve vizyon sahibi gençleri olarak, toplumun sorunlarına değinmeyi, çözüm
süreçlerine katkıda bulunmayı kendimize görev bildiğimiz bu dönemde, sizler için de varız
diyoruz. Bu zorlu dönemde birbirimize destek olacak, fikirlerimizi paylaşacak ve yenilikçi
çözümler üreteceğiz. 15. Genç-İMO bülteninde de sizlere ülkemizin sorunlarından, yaşadığımız
acılardan, maruz kaldığımız eksikliklerden, biraz da güzel günler adına sizler için kısa gezi
rotasyonlarından bahsetmek istedik. Genç-İMO olarak birlikte güçlüyüz ve geleceği birlikte inşa
edeceğiz.
4 28 KASIM 2023 SAYI:15
Kadın inşaat mühendisleri, geleneksel cinsiyetçi rolleri aşmak için uzun mücadeleler verdiler.
Medeniyetin beşiğinde olmamıza rağmen, kadınların şantiyede yer alamayacağı ya da işleri
başaramayacakları algısı, ne yazık ki, hâlâ bazı insanların bilincinde varlığını sürdürüyor. Ancak
kadınlarımız ve kadın inşaat mühendislerimiz, betonla şekillenen dünyanın temel taşlarını
döşemekte kararlılar.
İnşaat sektörü artık sadece erkek egemen bir alan değil; sınırları zorlayan tüm mühendislerimiz
için eşitlikçi bir zemin oluşturulması için çaba gösterilen bir alandır. Bu yazıda, kadın inşaat
mühendislerinin şantiyede karşılaştığı zorluklar, aynı iş gücüne rağmen daha az maaş alımları,
şantiyede kadın olmanın dinamikleri, inşaat sektörünün bu anlamda kazanımları ve geleceğe
dair vizyonlarına odaklanarak, cesur ve vizyoner kadınların sektördeki rollerine değineceğim.
Kadınların artık inşaat mühendisliği alanındaki varlığı, fiziksel bir dönüşümle beraber zihinsel
algıların da dönüşümünü ve zenginleşmeyi temsil etmektedir. Bildiğimiz üzere inşaat
mühendisliği; liderliği, problem çözmeyi, uzun vadeli ve çok yönlü düşünebilmeyi gerektiren bir
alandır. Ve 'elinin hamuruyla evinde otur, çocuk doğur, yemek yap, çamaşır yıka' algısını
yıkmıştır. Kadınlar liderlik, problem çözme, uygulamada ve pratikte sorun ve çözüm odaklı olma
gibi özellikleriyle sadece binalar inşa etmekle kalmayıp, hem kadınların rollerine hem de sektöre
farklı bir bakış açısı getirerek inovasyonu tetiklemektedirler. Hala varlığını sürdüren cinsiyet
eşitsizliği ve stereotipler gibi zorluklarla kadınlarımız mücadelelerini devam ettirmekte olmakla
beraber ülkenin azımsanamayacak kadar önem taşıyan bir kısmı bu mücadelede kadınlarımızı yarı
yolda bırakmaktadır. İş görüşmelerinde 'kadınsınız, maaşınız düşük olsa bile burada emek
verdiğiniz için kalırsınız' tarzında cevaplara maruz kalabiliyor ve bu onların zayıf yönüymüş gibi
algılanmaktadır. Genç İMO üyelerimiz bile daha staj aşamasındayken 'sen kadınsın, şantiyeye
inme istersen' kalıbında küçük düşürücü ithamlara veya sözde 'iyi niyetli' ayrıştırmalara maruz
kalabiliyor. Bu tarz kalıplaşmaların en büyüğü ise kadın inşaat mühendislerinin artık 'maskülen'
bir kişiliğe büründüklerini düşünmeleridir.
5 28 KASIM 2023 SAYI:15
Kadın inşaat mühendisi olabilirsiniz fakat erkek gibi davranmalısınız' düşüncelerini hala
aşamamakla beraber, kadınlarımızın sadece 'olmak istedikleri' bir biçimde mesleğini icra
edebileceğini yeni yeni topluma entegre edebiliyoruz. Kadın inşaat mühendisinin pembe rengini
sevmemesiyle erkek inşaat mühendisinin pembe rengi sevmesini kabul edememekle beraber,
cinsiyet fark etmeksizin herhangi bir inşaat mühendisinin pembe rengini sevmesini
hazmedemiyoruz. Medeniyeti inşa etmemiz gerekirken, medeniyetten bir o kadar uzağa düşüyor
ve bu konudaki çabalara üç maymunu oynayanlara hala ulaşamıyoruz.
"'Sınırları Yıkan Mühendisler: Şantiyede Kadın Olmak,' sadece kadın inşaat mühendislerinden
bahseden bir yazı değil, toplumsal dönüşümün taşıyıcılarını anlatan bir kavramdır. Şantiyede
Kadın Olmak sadece bir başlık değil, kadınların yaşadığı zorlukları, maruz kaldıkları psikolojik
şiddeti, günbegün güçlü olabilmek için verdikleri mücadeleyi çağıran bir yükseliştir. Bu yazı
sadece kadınların şantiye serüvenlerinden değil, ülkede ve dünyada kadın inşaat mühendislerine
olan bakış açısına ve toplumun algı ve olgularına değinmek, kanayan yaralı ve medeniyeti bir kez
daha insanlığa hatırlatmak, tüm kadınlar ilham vermektir. Kadınlarımızın azmi ve kararlılığı
sadece şantiyeleri değil, hayalleri de inşa eden güçlü bir ruhtur. Şantiyede Kadın Olmak sadece
bir başlangıçtır ve cinsiyet eşitsizliğini sona erdirmek ve toplumsal dönüşümü ilerletmek için
atılan önemli bir adımdır."
6 28 KASIM 2023 SAYI:15
Cinsiyet eşitliği, modern toplumun temel değerlerinden biridir. Ancak, birçok sektörde olduğu
gibi özellikle inşaat sektöründe de cinsiyet eşitliği konusunda sorunlar yaşanmaktadır. Erkek
egemen bir sektör olan inşaat sektörü, kadın mühendislerimize karşı birçok olumsuzluğu
beraberinde getirmekte ve özellikle önyargılı yaklaşımlar oluşturmaktadır. Bu önyargılar, birçok
psikolojik ve maddi problemi de beraberinde getirmektedir.
Bu gibi durumlar sebebiyle 'İnşaat mühendisliği bir kadına uygun değil.' gibi bir algı oluşmuş,
mesleğimiz kadınlar tarafından tercih edilmeyen veya en son tercih edilen mühendislik bölümü
olmuştur. İnşaat sektörünün ve inşaat mühendisliğinin kadınlara uygun olmadığı algısı ise çok
yanlış ve hatalı bir düşüncedir. Bu algının oluşma sebepleri, yine erkek egemen toplumun
kadınlara yönelik baskılarından kaynaklanmaktadır. Geleneksel görüşler, stereotipler, sahaların
fazla ataerkil oluşu, fırsat eşitsizliği gibi durumlar devam ettikçe kadınların bu alana uygun
olmadığı düşünceleri devam edecektir.
Bu faktörler, bir kadın mühendis üzerinde motivasyon ve özsaygı kaybı yaratmakta ve iş
verimliliğinde azalmaya neden olmaktadır. İş yerlerinde cinsiyet eşitliği eğitimleri düzenlemek,
farkındalık yaratmak, eşit fırsat politikaları oluşturmak, kadın mühendislere mentörlük ve destek
sağlamak, kadınları üst yönetimlerde bulundurmak ve esnek, destekleyici, saygılı bir kültür
oluşturmak cinsiyet eşitliğini teşvik edebilir.
Ancak bu tarz teşvik çalışmalarının inşaat sektöründe çok az olduğu, hatta hiç olmadığı
durumların çoğunlukta olduğu çok açık bir şekilde ortadadır. Biz kadın mühendisler olarak
geçmişte ve gelecekte olan tüm kadın mühendisleri temsil etmek için çabalamaktan
vazgeçemeyiz. Toplumsal cinsiyet eşitliği, modern dünyada vazgeçilmez bir hedeftir ve bu hedef
birçok alanda cesur insanlarla gelişmektedir. Özellikle erkek egemen alanlarda bu cesur
insanların büyük bir çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır.
Biz kadın inşaat mühendisleri olarak, bu sektörde inşaat mühendisliği alanında öncü olan
kadınların izini sürüyoruz. Sabiha Rıfat Ecebilge Gürayman (1910 - 4 Ocak 2003), ilk Türk Kadın
İnşaat Mühendisi olarak bilinir. 1910 yılında Manastır’da doğan Ecebilge, 1927’de Mühendis
Mekteb-i Âlîsi’ne (bugünkü ismiyle İstanbul Teknik Üniversitesi) girmiştir. O sene ilk kez kadın
öğrenci alacak olan İstanbul Teknik Üniversitesi'nin ilk kadın öğrencilerinden biri olmuştur.
Ankara-Beypazarı karayolunda yapılan köprü inşaatında aktif görev alarak "Anadolu’da köprü inşa
eden ilk kadın mühendis" unvanını almıştır. Bu köprü inşaatı sırasında bir kadın mühendisin
çalışmış olmasından dolayı halk tarafından "Kız Köprüsü" olarak isimlendirilmiştir. Ecebilge, 1945
yılında Anıtkabir’in inşaatının kontrol şefi Ekrem Demirtaş'ın görevinden ayrılmasıyla bu
pozisyona geçmiş ve on yıl boyunca bu pozisyonda görev yapmıştır. İnşaatla ilgili tüm konulara
birebir ilgilenmiş ve tüm dünyaya ismini duyurmayı başarmıştır. Çeşitli devlet başkanları ilk kez
büyük bir işin başında bir kadının olması konusunda tebriklerini sunmuşlardır. İnşaatı sırasında
başmühendisliğini yaptığı Anıtkabir’in Hürriyet Kulesi’nde bir fotoğrafı sergilenmektedir.
7 28 KASIM 2023 SAYI:15
Nora Stanton Blatch Barney (1883–1971), Dünyanın İlk Kadın İnşaat Mühendisi: Nora Stanton
Blatch Barney, İngiliz doğumlu bir Amerikan inşaat mühendisi ve oy hakkı savunucusudur. 1905'te
Cornell Üniversitesi'nden inşaat mühendisliği diploması alarak dünyanın ilk kadın inşaat
mühendisi olmuştur. Amerikan İnşaat Mühendisleri Derneği'nin (ASCE) ilk kadın üyesi olmuş ve
burada sadece küçük bir üye olarak kabul edilmiştir. 1916'da sadece cinsiyeti nedeniyle tam üyelik
talebi reddedilmiştir. ASCE'ye karşı dava açmıştır çünkü tüm gereklilikleri karşılamış olmasına
rağmen tam üye olarak kabul edilmeyi reddetmişlerdir. Ayrıca Nora, ailesindeki kadınların izinden
giderek kadınların oy hakkı hareketinde de aktif rol almıştır. Barney, Amerika Birleşik
Devletleri'nde mühendislik derecesi ile mezun olan ilk kadınlardan biriydi. Evde kalması veya
mühendislik yapması için baskı oluşturulduğunda, mühendislik kariyerini seçmiştir. Nora, mimar,
mühendislik müfettişi ve çoğunlukla çelik yapı tasarımcısı olarak çalışmıştır.
Geçmişten günümüze uzanan ilham verici örnekler, kadınların inşaat mühendisliği alanında ne
kadar önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Bu kadınlar, cesaretleri, liderlikleri ve
uzmanlıkları ile hem inşaat sektörünü dönüştürmekte hem de gelecekteki nesillere ilham kaynağı
olmaktadır. Onların izinden giderek, toplumsal cinsiyet eşitliği ve inşaat sektöründeki çeşitlilik
konularında daha fazla adım atabiliriz. Bu öncü kadınlar, geleceğin inşaat mühendisleri için birer
rol model olarak kalacaktır.
Geçmişin zorlu yollarını aydınlatan ilham verici hikayeler, aynı zamanda bugünün ve yarının
potansiyelini de şekillendiren pusulalardır. Kadınların azmi, kararlılığı ve başarıları, toplumsal
cinsiyet eşitliği değerini güçlendiren örneklerin ta kendisidir. İnşaat mühendisliği gibi zorlu,
teknik ve erkek egemen bir alanda kadınlar da varlıklarını hissettirmekte, yapıları sadece tuğla ve
betonla değil, aynı zamanda kendi özverileriyle inşa etmektedirler.
Bu yazı, Türk ve dünya tarihinden günümüze kadın inşaat mühendislerinin önemini ve gelişimini
ele alarak, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesindeki önemli kilometre taşlarına ışık tutmayı
amaçlamaktadır. Direnişin, azmin ve kararlılığın temsilcileri olan bu kadınlar, sadece inşaat
projelerine değil, geleceğe de temeller atmışlardır.
Bu öncülerin izinden giderek, toplumsal cinsiyet eşitliğini daha fazla pekiştirmek ve kadınların
inşaat sektöründeki potansiyelini tam anlamıyla ortaya koymak için bu kadınlar örnek alınmalıdır.
Gelecek nesillerin, bu kadın öncülerin izinden giderek daha adil ve eşit bir dünya inşa etme
misyonunu taşıdığını unutmamak gerekmektedir. Kadınların inşaat sektöründeki etkisi, yalnızca
çelik yapıları değil, aynı zamanda toplumsal paradigmaları da şekillendirmektedir.
Şimdi, tarihteki kadın inşaat mühendislerinin izinden giderek daha adil, eşitlikçi ve sürdürülebilir
bir geleceği inşa etme zamanı gelmiştir.
İŞ CİNAYETLERİ
Yazan: Taylan KAHRAMAN
SAĞLIK VE SOSYAL
İNŞAAT, YOL 374 61
HİZMETLER
İŞKOLUNDA emekçi emekçi
İşçilerin çoğu çalışırken hayatını kaybetmektedir, İŞKOLUNDA
Mühendisliğin anası olarak kabul edilen inşaat mühendisliği, insanların barınak ihtiyacıyla ortaya
çıkmış olup askeri mühendislikten sonra en kadim temel mühendislik dalıdır. İnşaat
mühendisliğinin uluslararası platformda 'civil engineering' olarak tanımlanması, askeri
mühendislikten ayırmak amacı taşır. Kelime kökeni ise 'civilization' (medeniyet)'dir. Modern
zamanlara kadar inşaat mühendisliği ve mimarlık arasında net bir ayrım bulunmamıştır. Dönemin
inşaat mühendisleri ve mimarları genellikle aynı kişi olarak atıfta bulunularak birbirinin yerine
kullanılmıştır. Ancak zamanla artan ihtiyaçlar doğrultusunda inşaat mühendisliği, teknolojinin
gelişmesiyle birlikte ulaştırma ve hidrolik mühendisliği gibi alt dallara ayrılmıştır.
Eğitim, belirli bir bilim dalında veya konuda bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme
süreci olarak tanımlanır. Mühendislik eğitiminin amacı, tasarım yeteneklerini geliştirmek ve
tasarım sorunlarını çözmektir. Mühendislik, analizden başlayarak toplumun sorunlarına ve
gereksinimlerine uygun çözümler üreten bir süreci ifade eder. İnşaat mühendislik bilimi, bu
prensiplere dayanarak bir medeniyet inşa eder. Eğitim sektörü, dönemin ihtiyaçlarına uygun
olarak şekillendiği için inşaat mühendislik biliminin farklı dallara ayrılması, sektördeki
gereksinimlere cevap verir. Ancak ülkemizde sunulan eğitimin, dönemin ihtiyaçlarına uygun
olduğu söylenemez.
Türkiye'de 209 adet üniversite bulunmaktadır. YÖK'ün 2021 verilerine göre, KKTC hariç 163 tane
inşaat mühendisliği bölümü mevcuttur. Bu sayı, toplam üniversitelerin %78'ine tekabül
etmektedir. Bu bölümlerin 98'i devlet, 65'i ise vakıf üniversitesine aittir. Ülkemizde inşaat
mühendisliği eğitimi veren bu kadar çok üniversite olmasına rağmen, 2017 verilerine göre sadece
23 üniversite bir kurum (MÜDEK veya ABET) tarafından akredite edilmiştir. Bu durumun temel
nedeni, birçok inşaat mühendisliği bölümünün açılmasına rağmen kalitenin korunamamış
olmasıdır.
Bu yıl en yüksek başarı sıralaması 22,508 iken en düşüğü ise 300,000'dir. Bu geniş makas,
karşımıza şu soruyu çıkarıyor: Eğitim kalitesi. Mühendislik alanında gelişmiş ülkelerle
kıyaslandığında, Türkiye'de belirgin bir eğitim sistemi bulunmamaktadır. Üniversitelerin
%70'indeki ders planları benzerlik göstermekte olup, yıllardır aynı programlar uygulanmaktadır.
Ancak güncellenmeyen bir sistem, zamanla işlevsiz hale gelir. Ezbere dayalı bir eğitim, konu
karmaşası ve yeterli akademisyen sayısının olmaması, bugünkü eğitim sisteminin yetersizliğinin
temel sebepleri olarak öne çıkmaktadır.
10 28 KASIM 2023 SAYI:15
Üniversiteler sadece eğitim-öğretim yapan kurumlar olmamalı, aynı zamanda bilim, sanat ve
teknoloji alanlarında yaratıcı ve üretken olmaya teşvik etmelidir. Araştırmacı bir yaklaşımı
benimsemeli ve ülkenin teknolojik ihtiyaçlarına yanıt verecek mühendisleri yetiştirmelidir. Eğitim
sistemi öğrenmeye dayalı olmalıdır. Sürekli ezber, insanları geliştirmekten çok körleştirir.
Einstein'ın çocuklara düşünmeyi öğretin tavsiyesi, bu noktada anlam bulur. Ülkemizde ise inşaat
mühendisliği bölümü eğitimi büyük ölçüde ezbere dayalı ve teorik bir yaklaşımla öğrencilere
sunulmaktadır. Sadece konular öğretilir ve öğrenci sınava alınır. Ülkemizdeki çoğu inşaat
mühendisliği eğitim sisteminin ana felsefesi budur.
Ülkemizdeki bir öğrenci, lisans eğitimi boyunca birçok ders ile baş etmektedir. İnşaat
mühendisliğinin neredeyse tüm alt dalları, öğrenciye adeta bir flaş belleğe veri yüklenir gibi 4 yıl
içerisinde öğretilmektedir. Bu durum, mühendis adayının bir alanda uzmanlaşmak yerine hiçbir
konuda yeterince yetkin olamamasına neden olmaktadır. Bu soruna çözüm olarak Massachusetts
Institute of Technology (MIT/Amerika) örneği incelenebilir. MIT'de dersler beş ana grupta
toplanmıştır: Genel enstitü gereklilikleri, genel bölüm gereklilikleri, çekirdek dersler (üç
çekirdekten biri), seçmeli dersler ve serbest seçmeli dersler. Bölüm gereklilikleri kapsamında
öğrencilere analiz yapma, bilgisayar programlaması, ve tasarım temelli dersler sunulmaktadır. Bu
yaklaşım, problem çözme becerilerinin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Her öğrenci, lisans
eğitimi boyunca uzmanlaşmak için çevre, mekanik ve malzeme ya da sistemlerden birini seçerek
ilerlemektedir.
Tasarım projeleri, geleneksel yazılı sınavlara göre daha fazla vurgu yaparak öğrencilere pratik
beceriler kazandırmayı amaçlar. Bu sayede öğrenciler, öğrendiklerini teorik seviyede bırakmak
yerine projeler aracılığıyla uygulayarak öğrenirler. Tasarım projeleri, öğrencilerin gerçek dünya
ile ilgili daha derin bir anlayış geliştirmelerine yardımcı olarak gelecekleri için daha donanımlı
olmalarını sağlar (Selen ORTA, 2017).
Öğretim Görevlisi Selen Orta’nın 2017 yılında yayınladığı rapora göre, aynı trendin ne yazık ki
devam ettiğini görmekteyiz. Devlet üniversitelerinde öğretim üyesi başına düşen öğrenci
sayısına baktığımızda, Yıldız Teknik Üniversitesi 12.40, Ege Üniversitesi 12.64, Boğaziçi
Üniversitesi 13, Akdeniz Üniversitesi 13, İstanbul Teknik Üniversitesi 13.12, İstanbul Üniversitesi
14.56, ODTÜ 16.20 olarak sıralanırken; en fazla öğrenci düşen üniversiteler ise Kahraman Maraş
Sütçü İmam Üniversitesi, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi, Karamanoğlu Mehmet Bey
Üniversitesi, Bartın Üniversitesi ve Uşak Üniversitesi 82.68, Bitlis Eren Üniversitesi 83.20, Bozok
Üniversitesi 96 olarak belirtilmektedir. Özel üniversitelerde ise öğretim üyesi başına en az
öğrenci düşen üniversiteler Hasan Kalyoncu Üniversitesi 20, Atılım Üniversitesi 29.08, Fatih
Sultan Mehmet Üniversitesi 32, Çankaya Üniversitesi 36 iken en çok öğrenci düşenler ise Aydın
Üniversitesi 80, Doğuş Üniversitesi 80, Kültür Üniversitesi 87.52, Antalya Bilim Üniversitesi
93.36, Avrasya Üniversitesi 113 şeklinde sıralanmaktadır. Genel ortalama ise öğretim üyesi
başına 49.24 öğrenci olarak görülmektedir. Diğer ülkelere baktığımızda, öğretim üyesi başına
düşen öğrenci sayısının Almanya’da 8, Hollanda’da 10, Japonya’da 10, Amerika Birleşik
Devletleri’nde ise 14 öğrenci civarında olduğunu görmekteyiz. Bu durum, eğitim kalitesini
arttırmanın bir yolu olarak öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısını azaltmanın önemli
olduğunu ortaya koymaktadır (Yüksel, 2015). Bu oranlar, inşaat mühendisliği eğitim
programlarının başarısını olumsuz yönde etkileyecek düzeydedir.
12 28 KASIM 2023 SAYI:15
Inşaat mühendisliği, kökeni M.Ö. 4000'lere kadar uzanan ve gelecekte de önemini sürdürecek
nadide bilim alanlarından biridir. İnsanların yayılmacı politikaları ve gelecekte başka
gezegenlere yerleşme ihtiyaçları, bu mesleğin evrensel düzeydeki önemini daha da artıracaktır.
Bu noktada rekabet eden devletlerin nitelikli mühendisleri ön plana çıkacaktır. Ülkemizin eğitim
sisteminin kalitesi, bu yarışta hangi konumda olacağımızı belirleyecektir.
KAYNAKÇA;
https://www.yok.gov.tr/
OECD Annual Report 2005
Altbach, P.G. and Knight, J. (2007) The Internationalization of Higher Education: Motivations
and Realities. Journal of Studies in International Education
GÖKHAN ÇETİNSAYA (2014) BÜYÜME, KALİTE, ULUSLARARASILAŞMA: TÜRKİYE
YÜKSEKÖĞRETİMİ İÇİN BİR YOL HARİTASI
Selen ORTA (2017) Dünyada ve Türkiye’de İnşaat Mühendisliği Eğitimi
13 28 KASIM 2023 SAYI:15
Restorasyon, eski, tarihi, otantik ve özgünlük değeri olan eserleri, aslına uygun olarak asli
malzemelerden ve yapım tekniklerinden faydalanarak mümkün olduğu kadar az müdahale ile
koruyarak onarmayı amaçlar. Ancak, bazı örneklerde yapılan restorasyon çalışmalarının beklenen
standartlardan uzak olduğu görülmektedir. Örneğin, Hatay Arkeoloji Müzesi'nde yapılan
restorasyonlarda mozaiklerden birinin İSİS'in logosunu taşıyan bir yüzle değiştirilmiş olması,
UNESCO dünya mirası listesinde olan Aspendos antik tiyatrosunun basamaklarının aslına uygun
olmayacak şekilde beyaz mermerle değiştirilmesi ve Eskişehir'deki Seyit Battal Gazi Külliyesi'ne
eklenen Amerikan mutfak ve alafranga tuvalet gibi uygulamalar, yapıların özünden ve amacından
saparak eleştirilmiştir.
Bu eleştiriler genellikle, siyasi iktidara yakın firmaların, sadece ticari kar amacı güden ve
restorasyon konusunda yeterli deneyim ve eğitime sahip olmayan kişilere işi teslim etmesiyle
ilgili. Tarihi eserlerin korunması ve orijinal özelliklerinin muhafaza edilmesi konusunda daha
dikkatli ve uzman bir yaklaşımın önemli olduğu dile getirilmektedir.
14 28 KASIM 2023 SAYI:15
Apolitikleşme Problemi
Ülkemizde her alanda siyaset ön planda olmaktadır. Bu anlamda her meslek grubunda da siyasi
ideolojiler oluşmaktadır. İnsanlar, kulaktan dolma ve afaki siyasetle ortamlarda öne çıkmaya
çalışmakta ve kendisinden olmayan veya düşüncelere onlar gibi körü körüne bağlı olmayan
grupları ötekileştirme çabaları göstermektedirler. Çünkü zihniyet "Ben yaparsam her şey doğru ve
mubahtır, diğer görüşteki insanlar yaparsa ya vatanını sevmeyen, ilerlemeyi istemeyen karşı
gruplar" şeklinde bir ötekileştirmeye yönelmektedir. Aslında bir bakalım, kim neyi ne oranda sever
ya da benimser; bunu anlamak için toplumsal olaylara ve toplumun biat kültürüne bakmak gerekir.
Tabii ki sadece bunlar değil, bir de suya sabuna dokunmayan siyasi tutum, içerik veya ön yargısı
olmayan apolitik grupların olması. Bunlar ne olursa olsun umursamayan, hayatı sadece basit
zevkler için yaşayan, vasıfsız insanlar. Onlara göre eylem yapmak, hak savunmak veya ideolojisi
için bedel ödemek gereksiz görülen davranış biçimleri. Nede olsa yaşamlarını aynı embesil
böcekler gibi çabalayan, emek veren ve görüşleri için bedel ödeyen insanlar üzerinden
sağlamaktadırlar. Hak, hukuk ve adalet, onlar için gerekli. Ne zaman kendilerine bir şey olursa, ne
denir? Taraf olmayan herkes, muhakkak bertaraf olur. Bu yüzden sesimizi her alanda korkmadan,
bıkmadan, usanmadan hem mesleğimiz hem de ülkemizdeki insanların hakları için gür ve güçlü
çıkarmamız gerekir. Bizler bu yüzden hayal etmek değil, çabalamak ve hakça, adilce yaşamak için
"ben" değil "biz" olmak için çaba göstermemiz gerekir.
Zaman diye isimlendirdiğimiz, ancak ne olduğunu bilmediğimiz şeyi nasıl ölçeriz? İnsanın
yaratıcılığı bu noktada devreye giriyor. Matematik gibi bir icat, aralıkları (iki olay arasındaki
süreleri) ölçmek için kullanır. İnsanoğlu zamanı algıladığını fark ettiğinden beri, belirlediği
aralıklar ile zamanın tanımını yapmıştır. "Sabah" ve "akşam" kelimeleri, bu tanımlamalardan
türemişlerdir. Güneş ve kum saatleri ise daha kısa aralıkları ölçmek için kullanılmıştır.
Günümüzde artan insan nüfusu nedeniyle zaman aralığının belirlenmesi hayati bir ihtiyaç haline
gelmiştir. Bilim insanları, bu aralıkları en doğru şekilde belirlemek ve ölçmek için atomlara
başvurmuşlardır. Atom saatleri adı verilen doğal ölçüm cihazlarının kendi doğal aralıkları
bulunmaktadır. Atomlar, kesin bir frekansa sahip olan ve bir enerji seviyesinden diğerine
atlamalarına neden olan elektromanyetik radyasyonlar üretirler, bu radyasyon mikrodalgalar gibi
çalışır. Sezyum atomları, saniyede 9.192.631.770 devir frekansındaki mikrodalgaları emerek kuantum
sıçramaları yapar ve zamanı tanımlayan uluslararası bilimsel birim olan saniye için referans
oluşturur.
ATOM
Atomların dünyası, insanların dünyasından farklıdır. Buradaki olaylar, insan deneyimlerine
benzemez. Atom altı dediğimiz kuantum dünyasında, her şey olasılık dahilindedir. Sağduyu hiçbir
işe yaramaz. Örnek olarak elektronları inceleyebiliriz. Atomun içerisindeki bir elektron, yörüngeler
arasında var olamaz. Bir orbitalde yok olurken, diğerinde tekrar ortaya çıkar. Bu olayı, asansörün 2.
kattan 4. kata çıkarken 3. katta yok olmasına benzetebiliriz.
Çoğu insan atomları güneş sistemlerine benzetir. Ancak gerçek düşünülenden farklıdır.
Kuantum sıçramaları yukarı ve aşağı yönlüdür. Yörünge ne kadar büyükse, elektronun enerjisi de
o kadar büyüktür. Elektron, daha büyük bir yörüngeye sıçramak için enerji kazanmalıdır. Tekrar
aşağı sıçraması için de enerji kaybetmesi gerekir. Yukarı doğru olan her sıçrama, atomun bir ışık
dalgasını soğurmasıyla olur. Ancak, aşağı doğru olan sıçramalara neyin sebep olduğunu henüz
bilmiyoruz. Sadece böylesi sıçramaların, daima bir ışık dalgası ürettiğini ve bu dalganın rengini de
yörüngeler arasındaki enerji farkıyla eşleştiği bilinmektedir.
Güneş'in yüzeyi, her renkte ışığı yayar. Güneş ışığına bir prizmadan baktığınızda, onun tayfını
görürsünüz. Isaac Newton, Güneş ışığının - veya beyaz ışığın - gökkuşağındaki tüm renklerin
karışımından meydana geldiğini keşfetti. Renklerin görüntülerine, Latince'de "spektrum" (tayf)
ismini verdi.
Joseph Frounhofer’in yaptığı gibi, tayfı bir teleskop ile büyüttüğünüzde atomun içerisindeki
elektronun dalgalı hareketinin arkasındaki perdeyi aralamış olursunuz.
18 28 KASIM 2023 SAYI:15
Bir elektron, enerjisi azalıp da daha düşük bir yörüngeye düştüğünde, elektronun soğurduğu ışık
etrafa saçılır ve büyük bir kısmı bize hiç ulaşmaz. Bu da tayfta koyu bir boşluk veya siyah, yatay
bir çizgi oluşturur.
Her atomun soğurduğu ışık dalga boyları farklıdır. Bundan dolayı her atomun kendine özgü bir
tayfı, bir kimliği vardır. Bilim insanları, gezegenlerin ve yıldızların hangi atomları içerdiğini bu
şekilde öğrenmektedir. Elektron hakkında birçok şey öğrendik. Peki, elektron nedir?
Yarık sayısını ikiye çıkartalım. Bilyelerin geçebileceği iki yarık olacağı için ekranda iki yarığın izini
görürüz. Parçacıkların davranış şekli bu şekildedir. Ancak dalgalarda durum farklıdır.
Dalgalar, yarığa çarpar ve ekrana yayılır. En güçlü nokta, dalga boyunun en yüksek olduğu yerdir.
Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi, bu nokta yarığın tam arkasındadır. Ekrandaki parlak ışık, bu
yoğunluğu gösterir. Deneyden anlıyoruz ki, dalgalar için tek yarığın olduğu durumda, parçacığa
benzer bir sonuç elde edilir.
Yarığın sayısını ikiye çıkardığımızda, dalganın davranışındaki yapısal farklar ortaya çıkar. Bir dalga
tepe noktası ile bir dalga çukurunun çakıştığı zaman, birbirlerini sönümlerler. Geriye kalan yoğun
bölgeler ise dalga tepelerinin birleşiminden oluşur. Ekranda bir girişim modeli oluşur.
Parçacık ve dalga hareketleri bu şekildedir. Maddenin parçacık ya da dalga olduğu anlamak için
hareket sonuçlarına bakılır. Makro (büyük ve geniş anlamında) dünyada maddeyi parçacık ve dalga
olarak kolay bir şekilde ayırt edebiliriz.
Elektronu mikro (küçük) dünyaya ait bir bilyeye benzetebiliriz. Elektronlar, tek bir yarıktan
sıkıldığında bilye gibi davranır. Beklenildiği gibi tek bant oluşur.
20 28 KASIM 2023 SAYI:15
Matematiksel olarak, parçacıklar aynı anda iki yarıktan da geçiyor gibi davranıyordu. Olasılıklar
dahilinde, elektronlar aynı anda birden fazla konumda bulunabilirler. Tüm özelliklerin bir dağılımı
olarak düşünülebilirler. Bu duruma "süperpozisyon" denir. Aslında, yarıktan geçene kadar hem
dalga hem de parçacıktır. Bu nedenle, bazıları kesişirken, bazıları kesişmez.
Süperpozisyonu anlamak için bir bilgisayar örneği verilebilir: 1 ve 0. Evinizdeki bilgisayar veya
kullandığınız telefon, bir hesap makinesinden farklı değildir. Çalışma prensipleri aynıdır. Ya 1 ile
çalışır ya da 0. Kuantum bilgisayarını, kullandığımız hesap makinelerinden daha hızlı yapan şey,
aynı anda 1 ve 0 olabilmesidir. Kuantum bilgisayarlarındaki yüksek hız, süperpozisyonun getirdiği
bir ayrıcalıktır.
Bilim insanları olayı daha iyi anlamak amacıyla yarıklara bir sensör (bir ölçüm cihazı) yerleştirdiler.
Ancak elektronlar, dünyalarında sağduyu olmadığını bir kez daha gösterdi. Elektronlar, sanki
izlendiğinin farkında gibiydi. Elektronlar yarıklardan geçerken, iki yarık modeli oluştuğu yerine bir
girişim modeli oluştu. Ancak sorun, sensörün fiziksel varlığından kaynaklanmıyordu. Sensör
kapatıldığında tekrar girişim modeli oluşuyordu. Gözlemcinin nasıl bir etkisi var? Neden cihaz
kapatıldığında tekrar girişim modeli oluşuyor? Peki, insan bilinci neden çöküşe sebep olmuyor?
Bunlar ve bunlara benzer sorular, bilim dünyasında cevap bekleyen sorulardır.
Dolanıklık, ikiz parçacıklar olarak düşünülebilir. Her bir parçacığın zıt özelliklere sahip bir ikizi
vardır. Örneğin, parçacıkların spin (dönüş veya dönme) özelliklerini ele alalım. Dönüş, tüm temel
parçacıkların ortak bir özelliğidir, ancak bir topun dönüşüne benzetilmemelidir. Çünkü atom altı
parçacıkların özel bir şekli yoktur. Bu nedenle tam olarak bir dönüşten söz edemeyiz.
21 28 KASIM 2023 SAYI:15
Elimizdeki parçacığın spinini ölçebiliriz; ancak tıpkı bir basketbol topunun ölçüm yönünü
belirlememiz gerektiği gibi, kuantum parçacıkların spinini ölçmek ve açıklamak için de öncelikle
hangi yönde ölçüm yapacağımızı seçmemiz gerekiyor. Eğer parçacıkları, tam döndükleri eksen
üzerinden ölçersek, bu durumda ölçümün sadece iki sonucu olabilir: Parçacık ölçüm yapılan yönde
"yukarı dönüş" (spin up) olacaktır veya parçacığın dönüşü ölçüm yapılan yöne ters olacaktır, ki buna
"aşağı dönüş" (spin down) diyoruz. (Evrim Ağacı, 2022)
Daha sonraki zamanlarda, çift yarıklı deneyi bile gölgede bırakabilecek yeni bir deney yapılmıştır.
Parçacıklar, çift yarıklı levhadan sonra bir kristale (resimdeki mavi renk) çarparak dolanık
parçacıklar üretmişlerdir. A ve B dedektörleri, doğrudan ekrana düşecek olan parçacıklar yerine,
ikizlerinin bilgilerini öğrenebilecekleri dolanık parçacıkları ölçmüşlerdir. Dolayısıyla ekrana giden
fotonlara müdahale söz konusu değildir. Ancak dalga fonksiyonu tekrar çökerek ekranda çift yarık
oluşturmuştur.
22 28 KASIM 2023 SAYI:15
Bilim insanları, deneyi biraz daha da ileri götürdüler. Ne olduğunu bilmediğimiz, ancak tek yönlü
olarak algıladığımız temel bir büyüklüğü kullandılar: Zaman. Bilginin zamanda geriye akamayacağına
güvenerek A ve B dedektörlerini geri çektiler. Parçacıklar önce ekrana düşecek, ardından dolanık
ikizleri ölçülecekti. Bu sayede ekrana düşecek parçacıkların ölçümden haberi olmayacaktı. Bu deneye
"gecikmiş seçim deneyi" ismi verilmiştir. Deney yapıldı ve sonuç yine aynıydı; dalga fonksiyonu
tekrar çökmüştü.
Resimde görülen birinci dedektör ölçüm yapmıyor. Dolayısıyla fotonlar dalga gibi davranıyorlar.
İkinci ve üçüncü detektör hangi yarıklardan geçtiğini ölçebiliyor. Dalga fonksiyonu çökerek foton
parçacık gibi davranıyor.
23 28 KASIM 2023 SAYI:15
Dördüncü dedektör quantum eraser (kuntum silgisi) kavramını bilime kazandıran dedektördür.
Cihaz gelen fotonun bilgisini geldiği gibi siliyor. Sildiği için de bilgileri almasına rağmen fotonlar
dalga gibi davranıyor. İşin can sıkıcı kısmı, işlemlerin fotonların zaten perdeye düştükten sonra
yapılması.
Fotonların gelecekte yapılan ölçümleri, geçmişi değiştiriyor. Dördüncü dedektör hafızayı silince
geçmişi de silmiş oluyor. Atom altı dünya hakkında bilgimizi arttırmak için attığımız her adımda,
bilmediklerimizin sayısı artıyor. Evrenin bilinmeyenlerini henüz keşfetmedik. Sadece perdeyi
aralamaya başladık.
24 28 KASIM 2023 SAYI:15
GELECEĞİMİZ
Yazan: Gizem TEKMAN
Bu sorunlara değinecek olursak, tabii ki en başta gelen 'Acaba iş bulabilecek miyim?' sorusu boy
gösteriyor. Birçoğumuzun kafasında büyük bir soru işareti olan bu konu, son yıllarda artan çarpık
kentleşmenin, eğitimsiz ve bilinçsiz müteahhitlerin artmasıyla daha da içinden çıkılmaz bir hal
almıştır. Yıllardır süregelen kaba inşaatın plansız ilerliyor gibi görünmesi nedeniyle inşaat
mühendislerine ihtiyaç duyulmadığı düşünülüyor. Ancak bu kadar insanı yanılgıya düşüren başka
bir şey yok, maalesef. İnşaat, her adımı dikkatle takip edilmesi, projeye uygun ilerlemesi gereken
bir süreçtir. Bu kontrolleri de ancak inşaat mühendislerinin denetimi ile sağlayabiliriz.
Bu soruna çözüm üretme çabalarının sonucunda İMO'nun (İnşaat Mühendisleri Odası) en kapsamlı
projelerinden biri olan 'Her şantiyeye bir şef' projesi geliştirilmiştir. Projeye, biz genç İMO üyeleri
olarak da elimizden geldiğince destek olmaya çalıştık. Projenin amacı, hem şantiyelerdeki hataların,
yapılan yanlışların denetlenerek en aza indirgenmesi hem de inşaat mühendisi meslektaşlarımızın
işsiz kalma potansiyelini düşürmek olmuştur.
Kaygılarımız sadece bundan ibaret değil, maalesef. Bu sürecin bir de iş bulduktan sonraki kısmı var.
Meslektaşlarımıza teklif edilen küçük düşürücü ücretler, hem meslektaşlarımızın en büyük
problemi hem de biz öğrencilerin en büyük endişe kaynağı. Bilinçsiz müteahhitlerin değersiz olarak
gördüğü meslektaşlarımızın önemini, ne yazık ki son yaşadığımız yıkıcı Kahramanmaraş
depreminde gördük.
Bu problemin çözümünde daha bilinçli ve eğitimli müteahhitler yetiştirilmesi veya sadece inşaat
mühendislerine müteahhitlik izni verilmesi gibi öneriler göz önünde bulundurulmalıdır.
Geleceğimizin daha parlak ve umut dolu olması dileğiyle...
25 28 KASIM 2023 SAYI:15
DEPREMLER
Yazan: Taylan KAHRAMAN
Ülkemiz, deprem bölgesi olmasına rağmen, ne yazık ki yeterince önlem alınmamış durumda. Bu
sorumluluk, hem Merkezi hem de Yerel yönetimlere aittir. Gelecekte olabilecek depremlere karşı
alınacak olan kentsel dönüşüm önlemlerinde, sağlıklı bir kentin inşası için o kentte fizibilite
çalışmalarının yapılması gerekmektedir.
Kentte yapılan imar planlarında kolay kolay revizyon yapılmamalıdır (mecbur kalınmadıkça). Bu
kentler için:
1. Sağlıklı bir İmar Planı yapılmalı, sosyal donatı alanları, yeşil alanlar, reaktif alanlar, rekreasyon
alanları, spor alanları, ticaret alanları, konut alanları belirlenmelidir.
2. İmar Projesinin kapsamında yapılmayan yapıların yeniden depreme dayanıklı olup olmadığının
tespit çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Yapılan çalışmalar sonucunda öncelik sıralamasına
göre güçlendirme veya yeniden inşa yapılması, sosyal devletin bir gereğidir.
Ekonomik olarak evini kentsel dönüşüme sokamayan yurttaşlar ikna edilmeli. Merkezi Hükümet veya
Yerel Yönetimler reesen karar alarak vatandaşı bu projeye dahil etmeli, sağlıklı bir kentin inşası için
birlikte çalışmalıdır. Örneğin; bir mahalle veya semtin kentsel dönüşüm kararı alınmadan önce
mahalle sakinlerinin de içinde bulunduğu meslek odaları ve ilgili kurumlar tarafından bir komisyon
kurulmalı; söz konusu alana ilişkin fizibilite çalışmaları yapılmalı, alanın metrekaresi, konut alanı,
ticaret alanı, sosyal donatı alanı gibi faktörler belirlenmeli ve ilgili kurumlara sunulmalıdır.
Tüm bu tespitlerden sonra ranta dayalı değil, maliyete dayalı çözümlerle yurttaşların hem ekonomik
hem de sağlıklı konutlarda ikamet etmesi, anayasal bir haktır. Merkezi Hükümet, uygun kredilerle
yapılacak konutlara destek olmalı; Yerel Yönetimler ise birçok projeden alınan vize ücretlerinden
yapılacak inşaatları muaf tutmalıdır. Su idareleri, kanal ve su bağlantılarından vize ücreti
almamalıdır.
Tüm bunların yapılması durumunda inşaat maliyetlerinin düşeceği görülecektir. Söz konusu alanlar
üzerinde olan sağlıksız yapıları sahipleri seve seve bu projelere dahil olacaklardır.
Sonuç olarak, depreme karşı daha dayanıklı evlerin yapılmasının kaçınılmaz olduğu ülkemizde, Yapı
Denetim Yasası doğru olmasına rağmen uygulanmasında sıkıntılar yaşanmaktadır. Merkezi veya Yerel
Yönetimler, yapı denetimlerin üzerinde bir denetim yetkisine yasal olarak sahiptir. Ancak
uygulamada yeterli denetimlerin yapılmadığı, yakın tarihte gerçekleşen deprem felaketinde açıkça
görülmüştür.
26 28 KASIM 2023 SAYI:15
Gelişmiş bir toplum olmanın yolu, bireylerin bilgiye açık olmalarından, sürekli öğrenmeye istekli
olmalarından ve düşünce kapasitelerini geliştirmek için çaba göstermelerinden geçer. Ancak
günümüz Türkiye’sinde, okumama, okuduğunu anlayamama, araştırmama ve bir fikre körü körüne
bağlanma sorunları giderek daha büyük bir tehdit oluşturuyor. Türkiye’nin karşılaştığı tüm
sorunların maalesef başlıca problemi toplumun genel eğitim seviyesi ve bilgiye olan yaklaşımı ile
doğrudan ilişkilidir.
OKUMUYORUZ
Türkiye’de birçok kişi kitap okumak yerine televizyon izlemeyi, sosyal medya platformlarında
zaman öldürmeyi tercih ediyor. Oysaki okuma alışkanlığı olmayan bir toplum, bilgiye ve düşünceye
kapalıdır. Okumak, insanların dünyayı daha geniş bir perspektiften görmelerine, eleştirel
düşünmelerine ve çoklu analiz yapmalarına olanak sağlar. Bunun yerine bizler sosyal medyadaki
bilgi kirliliklerine tutunarak, bir şeyleri okuduğumuzu zannediyor, kendimizi böyle tatmin
ediyoruz ama asla araştırmıyoruz.
ARAŞTIRMIYORUZ
Bilgiyi sadece yüzeysel bir şekilde doğruluğunu sorgulamadan benimsiyor; yaratıcı ve bağımsız
bir şekilde araştırma yapmak şöyle dursun, öğrenmemiz gerektiği zaman bile bahanelerin ardında
gizlenerek araştırma yapmıyoruz. Doğruluk yanlışlık kavramlarını, yalan haber, yalan bilgi
olgularını göz ardı edip olduğu gibi bir fikri, görüşü, bilgi kirliliğini özümsüyoruz ve körü körüne
bu fikre takılı kalıyoruz. Halbuki bağımsız araştırmalar yapsak, bunu rutinimiz haline getirsek,
bilgi açlığımızı doğru kaynakları araştırarak gidersek, her gördüğüne inanan kişiler olmaktan çıkıp
bireyselliğimizi kazanabiliriz.
ÖĞRENMİYORUZ
Öğrenme işlemini sadece ilkokul-ortaokul-lise sıralarında olduğunu düşünüp, öğrenmenin yaşam
boyu bir süreç olduğunu kabul etmiyoruz. Günümüzde artık birçok insan mezun olduktan sonra
öğrenmeyi bırakıyor ve bilgiye erişimlerini sınırlıyor. Öğrenmenin günlük yaşam içerisinde her
alanda olabileceğini kendimiz kabul etmediğimiz gibi bir de yeni yetişen nesilleri de bu doğrultuda
büyütüyoruz. Yeni nesilde görülen saygısızlıkları okuldaki hocalarla bağdaştırıyor, ev yaşantısını
asla dile getirmiyoruz. Öğrenmeye kapalı bireyler olarak yetiştiklerinde de, sabit fikirli insanların
var oluşuna serzenişlerde bulunuyoruz. İşte Türkiye’nin bir diğer problem de böyle başlıyor, her
ideolojide, her görüşte sabit fikirlilik gösteriyor, çoklu bakış açısını yakalayamıyor, doğruya doğru,
yanlışa yanlış diyemiyoruz. Bu da bizi anlamadan anlamış gibi benimseye sevk ediyor.
ANLAMADAN BENİMSİYORUZ
Türkiye’de bilgi eksikliği ve yanlış anlama sıkça görülür fakat birçok kişi bu eksikliklerini kabul
etmek istemez. Daha da kötüsü, insanlar bilmediği veya yanlış bildiği hatta ve hatta yanlış
olduğunu bildiği hal
27 28 KASIM 2023 SAYI:15
Tüm bu tariflerin niteleyebildiği kişiydi aslında Utkan Hoca, şehir efsanesi olarak anlatılan
kimsenin konuşamadığı üniversite hocalarının aksine öğrencilerinin kiralık ev ararken bile
danışabildiği, çıkmaza her düştüğünde kapısını rahatlıkla çalabildiği, Utkan Hoca çözer dediği
kişiden bahsediyorum bu satırlarda. Bu tarifler belki bu satırları okuyanlara ya biraz abartmış
diyebilir, ama onu tanıyan öğrencilerinin de tam olarak hocayı tarif ediyor dediklerini duyar
gibiyiz aslında. Tabii tüm bu güzel tariflerinin yanında hocamızın verdiği derslerden birinden kalıp
okulu uzattığı mı da belirtmek isterim, ama verdiğim bu örnek bile, o bize aşılamaya çalıştığı ilkeli
ve ahlaklı mühendis tarifine uyuyordu aslında. Kişisel hırslarımıza kapılıp hak etmediğimiz şeyleri
bile isteme özgüvenine karşı çıkıyordu bir nevi. Kaybettiğimizi sandığımız bir anda bile aslında
parayla satın alınamayacak bir tecrübe edinmemizi sağlıyordu aslında. Her ne kadar bize
kattıklarını ve öğrettiklerini bu satırlara sığdıramasak da dilimiz döndüğünce seni tanımayanlara
tarif etmeye çalıştık bu satırlarda sevgili hocamız. Ünlü bir düşünürün dediği gibi, ‘’Kişinin
gerçekten vefat ettiği tarih aslında vefat ettiği tarih değildir, onu hatırlayan son kişi bu evreni
terk ettiğinde gerçekten vefat etmiş olur.’’ Bizler senden eğitim alma şerefine nail olmuş tüm
öğrenciler, senin anını ve öğrettiğin ilkeler doğrultusunda mesleğimizi idame ettirmeye devam
edeceğiz. İyi ki tanıdık, iyi ki senden bir şeyler öğrenebildik. Seni her zaman gülen o yüzünle
hatırlayacağız.
Bir gün tekrar buluşmak dileğiyle, saygı ve özlemle…
13. Dönem Kocaeli İMO Başkanımız Doç. Dr. Utkan MUTMAN'ın anısına, genç-İMO Kocaeli.
28 28 KASIM 2023 SAYI:15
Uluslararası alanda, sinema sektörüne baktığımız zaman; Kore sinemasının son yıllarda
yakaladığı yükselişi görmek çok da zor olmasa gerek. Özellikle dijital yayın
platformlarının yaygınlaşması ile birlikte, Kore sineması kavramı hayatımızda daha çok
yer etmeye başladı. Filmden diziye birçok işle Hollywood’a rakip olma çabası, 2019
yapımı olan Parazit filmiyle birlikte taçlandı. 92. Oscar Ödülleri’nde; aday olduğu 6
kategorinin 4’ünde ödül kazanan Parazit, Oscar tarihine geçti.
Ancak Parazit, bu tarihi başarıyı çok güçlü bir aşk hikayesine veya büyük bir
kahramanlık destanına borçlu değildi. Parazit tam olarak da Güney Kore’nin kendisini
anlatıyordu. 2019 yapımı bu film; eğlenceli ve süslü maskelerin ardında, sınıf ayrımının
dibine kadar yaşandığı Güney Kore’nin tam orta yerinde duruyordu.
Bugün bizi ilgilendiren kısım ise bunu nasıl anlattığı. Çünkü Parazit, sınıf ayrımı ve
sosyal eşitsizlik konularını mimari detaylar ve semboller aracılığıyla çok etkili bir
şekilde anlatan bir başyapıt niteliği taşıyor. Filmde bilinçli ve üzerine düşünülerek
yapılan detaylarlandırmalar, filmin yönetmeni Bong Joon-ho ve prodüksiyon tasarım
ekibi tarafından sınıf farklılıklarını vurgulamak için günlerce çalışılmış.
Kontrastlı Mekanlar: Filmin en önemli mesajlarından biri, iki ayrı dünya arasındaki
sınıf ayrımını vurgulamak. Zengin ailenin yaşadığı lüks bir malikane ile fakir ailenin
yaşadığı yer altı dairesi arasındaki zıtlık, film boyunca görsel olarak gösteriliyor. Bu
iki mekân arasındaki kontrast, söz konusu olan sınıf farkını her fırsatta gözünüze
sokuyor.
Bodrum Dairesi: Bodrum dairesi, film boyunca karanlık ve sıkışık bir mekan olarak
gösteriliyor. Bu mekanın sınırlı doğal ışığı ve havalandırması var. Bu durum, fakir
sınıfın yaşam koşullarını vurgular nitelikte.
31 28 KASIM 2023 SAYI:15
Başlıca bunlar olmak üzere, birçok farklı detay ile sınıfsal ayrım film boyu gözümüze
sokuluyor. Sanatsal bakış açısındaki farklılıklar, bu anlatıya iki farklı yorum getiriyor.
İzleyenlerin bir bölümü filmin konusu olan söz konusu ayrımın bu kadar göze
sokulmasından rahatsız olurken, bir diğer bölümü de bu abartılı ve net anlatımdan
memnun. Ben kararı size bırakıyorum. Ancak bana göre ortada bir gerçek var ki o da
şu; sanatı sanat yapan gerçek malzeme hayatın kendisi. Parazit için de malzeme belli.
Hızlı ekonomik gelişim yarattığı sınıflar, yüksek disipline dayalı eğitim sistemi, dev bir
şirket kültürü ve bunların doğurduğu bir sınıfsal ayrım. Tüm bunlar yönetmen Bong
Joon-ho için birer malzeme ve aynı zamanda bir toplumun, bir ülkenin ve belki de tüm
dünyanın gerçeği.
32 28 KASIM 2023 SAYI:15
Biz Değiştireceğiz
Yazan: Candeğer CEYLAN
Hayli zor zamanlar geçirdik, değil mi? Ekonomik kriz, pandemi, deprem, seçim... Her şey üst üste
geldi. Bazen sıkılıyor, bazen boğuluyor hissettik. Yıldık, yorulduk, vazgeçtik. Umudumuz tükendi
belki de. Ama en sonunda, sevgili sıra arkadaşım, buluştuk seninle bu bültenin kapağında. Biz
seninle buluştuk ya, umut var demek ki. Biz seninle buluştuk ya, direnç var demek ki. Biz seninle
buluştuk ya, inanç var demek ki. Biz seninle buluştuk ya, bizim seninle bu ülke için ortak bir
hayalimiz var demek ki. Biz seninle niteliksiz eğitime mecbur bırakılanlarız. Biz seninle hocaları
uzaklaştırılan, üniversiteleri parsel parsel satılan öğrencileriz. Biz seninle okurken çalışmak
zorunda kalanlarız. Biz seninle yurt diye hapishaneden bozma odalarda 6, 8, 10, 15 kişi kalanlarız.
Biz seninle cemaatlerin ve tarikatların yurtlarına mecbur bırakılan yüzbinleriz. Biz seninle sadece
geçim sıkıntısındaki ailemizi kurtarmaya değil, koca bir halkı kurtarmaya çalışanlarız. Biz seninle
festivalleri ve konserleri yasaklanan neslin yaşama sevincini kaybetmiş çocuklarıyız. Biz seninle
dininden, mezhebinden, etnik kökeninden dolayı dışlananlarız. Biz seninle yaşam tarzından,
giyinişinden, hayata bakışından dolayı kötü görülenleriz. Biz seninle hayatın her alanında
ayrıştırılan LGBTİ+'larız. Biz seninle "acaba bugün de güvenle evime dönebilecek miyim?"
diyenleriz. Biz seninle eşit işi yaptığı halde daha az ücret alan, sokak ortasında dövülen, tacize
uğrayan, cinayete kurban giden kadınlarız. Biz öve öve bitiremedikleri o aile yapısına karşı
çıkanlarız. Biz seninle istismara uğrayan çocukların çıkmayan sesi, aranmaya çalışılan hakkıyız. Biz
seninle enkazın altında günlerce kurtarılmayı bekleyenleriz. Biz seninle sevdiklerini kaybetmiş
milyonlar, evinden, yurdundan hatta canından olanlarız. Biz seninle depremden 200 gün sonra
hala su sıkıntısı çekenleriz. Biz seninle sırf bilim ve teknikte ısrarcı olduğu için her geçen gün
daha da itibarsızlaştırılan mühendisler, "giderlerse gitsinler" denilen doktorlar, atanamadığı için
intihar eden öğretmenleriz. Biz seninle gerçekleri ortaya çıkardığı için düzmece delillerle tutsak
edilen gazetecileriz. Biz seninle üç kuruşa fabrikalarda, tarlalarda, atölyelerde, şantiyelerde,
madenlerde; can güvenliğinden yoksun, her an ölümle burun buruna çalışan, sendikalaşma hakkı
elinden alınmış milyonlarız. Biz seninle çocuklarını, torunlarını sevindirmeye çalışan ancak açlık
sınırına mahkum edilen emeklileriz. Biz seninle deresine, tepesine, dağına, ovasına, ormanına,
denizine çökülen köylüleriz. Biz seninle her canlının yaşam hakkını, yaşam alanını savunanlarız.
Biz seninle Can'ız, Tayfun'uz, Mücella'yız. Biz seninle "boş ver" diyemeyenleriz. Biz seninle "bana
ne" diyemeyenleriz. Biz seninle "böyle gelmiş böyle gider" diyemeyenleriz. Biz seninle kişisel
hiçbir menfaatini düşünmeyenleriz, yüreği eşitlik ve özgürlük için atanlarız. Biz seninle
gericiliğin her türlüsüne direnenleriz. Biz seninle teslim olmayanlarız. İşte tam da bu yüzden biz
seninle bu düzeni değiştirecek olanlarız. Biz seninle sadece sıra arkadaşı değiliz, dostumuz,
mücadele arkadaşıyız!
Biz yüz yıl önce bu ülkeyi emperyalist işgalden birlikte kurtardık. Biz altmış sene önce gericiliğe
karşı üniversitelerde birlikte mücadele ettik. Biz kırk yıl önce birlikte yaşadık 12 Eylül'ü. Biz on
sene önce birlikte direndik Gezi Parkı'nda. Bugün hala Akbelen'de birlikte direniyoruz. Biz birlikte
aradık suçluları Soma'da, Ermenek'te, Amasra'da, Sivas'ta, Maraş'ta, Aladağ'da...
33 28 KASIM 2023 SAYI:15
Dolayısıyla arkadaşım, biz seninle sıra arkadaşlarından fazlasıyız. Yarattıkları bu korku ikliminin
hesabını biz birlikte soracağız arkadaşım! Üniversitelerimizi yeniden biz özgürleştireceğiz.
Geleceğimizi karartmalarına izin vermeyeceğiz. Eğitimde adaleti sağlamak için birlikte mücadele
edeceğiz. Yarının liderleri, düşünürleri, bilim insanları, sanatçıları olma yolunda birbirimize
destek olacağız. Birlikte daha adil, daha eşit, daha özgür bir toplum için mücadele edeceğiz. Her
birimiz kendi alanlarımızda, gücümüzün yettiği yerde, sesimizi yükseltecek ve değişim için çaba
harcayacağız. Çünkü biz seninle bir araya geldikçe, umut var demek ki. Biz seninle bir araya
geldikçe, direnç var demek ki. Biz seninle bir araya geldikçe, inanç var demek ki. Ve en önemlisi,
biz seninle bir araya geldikçe, ortak bir hayalimiz olduğunu bilmek bize güç verecek.
Sıra arkadaşım, bu yolculukta birlikte olmak, mücadele etmek ve umudu canlı tutmak için
buradayız. Sıra arkadaşım, bu yolculukta birlikte olmak, mücadele etmek ve umudu canlı tutmak
için buradayız. İlerleyen günlerde daha fazla insanın bu birlikteliğe katılması, daha güçlü bir
toplumun oluşması için birlikte çalışacağız. Yolun uzun, ama birlikte olduğumuz sürece engelleri
aşabileceğimize inanıyoruz. Biz seninle, bu ülkenin geleceğine umutla bakıyoruz. Çünkü biz
birlikte daha güçlüyüz, daha dirençliyiz, daha umutluyuz. Sıra arkadaşım, birlikte geleceğe yürüme
zamanı geldi.
Üniversitelerimizi yeniden biz özgürleştireceğiz. Biz bu halkın emekçilerini açlık sınırına mahkum
edenlerden hesabı birlikte soracağız. Bizden koparılan arkadaşlarımızın hesabını birlikte
soracağız. Haksız yere tutsak edilen hayatların hesabını seninle birlikte biz soracağız. Anayasal
haklarımızı kullanmamızı engelleyenlerden hesabı birlikte soracağız. Laiklikten rahatsız
olanlardan hesabı birlikte soracağız. Kadın mücadelesinden rahatsız olanlardan hesabı birlikte
soracağız. LGBTİ+ mücadelesinden rahatsız olanlardan hesabı birlikte soracağız. Öldürülen
kadınların, istismara uğrayan çocukların hesabını biz seninle birlikte soracağız. Yolsuzlukların,
rüşvetlerin, adam kayırmaların hesabını biz birlikte soracağız. Rantı, talanı meşrulaştıranlardan
kaybettiğimiz canların hesabını biz soracağız. Depremin tüm suçlarının hesabını biz seninle
birlikte soracağız. Hatay'ı, Şanlıurfa'yı, Gaziantep'i, Adıyaman'ı... biz seninle birlikte tekrardan
kuracağız. Kurmakla da kalmayacağız, deprem suçlarını unutturmayacağız.
Yani yol arkadaşım işimiz zor. Bunalmış ve yorulmuş olabiliriz. Artık bu saçmalıklara, haksızlıklara
dayanamıyor olabiliriz. Direnme gücümüzü kaybetmiş olabiliriz. Yurtdışında yeni bir yaşam hayali
kuruyor olabiliriz. Ancak yapacağımız çok şey var. Kurtarılacak bir halkımız, yeniden kurulacak bir
ülkemiz var. İşte tam da bu yüzden bu bültenin kapağında seninle buluşmamız çok kıymetliydi
dostum! İyi ki bizimlesin, iyi ki yanyanayız. Bu düzeni birlikte değiştirecek; her canlı için adil, eşit
ve özgür yaşamı birlikte kuracağız ve mutlaka biz kazanacağız!
34 28 KASIM 2023 SAYI:15
Ben, sizler gibi bu deprem coğrafyasında doğan milyonlarca çocuktan biriydim. Depremin ne denli
yıkıcı bir gerçek olduğunu 17 Ağustos depreminden geriye kalan hikayelerle öğrendim. Oysa,
Gölcük depremi gerçekleştiğinde henüz doğmamıştım bile. Ancak çocukluğumdan bu yaşıma
kadar, irili ufaklı her depremden sonra o korkunç günün karanlık hikayeleri anlatıldı bana.
Üzerinden yıllar geçmesine karşın, hikayeler hep aynı acıyla anlatıldı. Yıkılan yuvalar, kaybedilen
dostlar ve yaşanan travmalar. Ben ve benim gibi milyonlar bu hikayelerle büyüdü. Yapılmayanları,
yapılması gerekenleri anlattı ve dinledi.
Ancak geldiğimiz noktada, 2023 Türkiye’sinde yepyeni bir kâbusumuz var. Acıları karşılaştırmak
mümkün değildir, ama görece çok daha karanlık bir kâbus. Çok daha acı dolu hikayeler. 6 Şubat
depreminin gölgesinde büyüyecek yepyeni bir neslimiz var. Trajedilerle yoğrulmuş bir coğrafyada,
kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülüğü yapıyoruz. Deprem gerçeğinin içerisine doğmuş biz
ve bizi yönetenler olarak ders almak bir yana, intihar niteliğinde kararlar alıyoruz. Çoğul
konuşuyorum çünkü bunda bizim de payımız var. Ne bizden önceki nesiller ne de biz, deprem
gerçeğiyle barışabilip bunun üzerine farkındalık yaratamadık. Depremi her zaman korkulu bir rüya
olarak kenara ittik ve olmaması için temennilerde bulunduk. Doğanın en temel unsurlarından
birini büyük bir akılsızlıkla göz ardı ettik. Sonuç olarak doğa da yapması gerekeni yaptı ve bize
gerçeğini büyük bir çıplaklıkla hatırlattı.
Halbuki yapılması gereken açık ve netti. Bilim ve teknik, doğayla uyumlu yaşamanın yollarını
içinde barındırır. Yaşadığımız dünyanın fiziğine aykırı bir şeyi diretmenin bir mantığı yoktur.
Anlayacağımız şu ki; problem de çözüm de karşımızda. Peki tarih kendini neden tekerrür ediyor?
Aynı acıları seneler arayla neden yaşıyoruz? Teknik açıdan yetersiz miyiz? Bu sorulara verilecek
cevaplar uzun sayfalarca devam eder. Ancak kısaca belirtmek gerekirse teknik açıdan geldiğimiz
nokta, bu kayıplara yol açacak seviyenin çok daha ilerisinde. İşte burada devreye niyet giriyor. Ne
zaman ki doğaya saygı duymaya, insan canını maddi çıkarların önüne koymaya ve işin ehline saygı
duymaya başlarız; işte o zaman bir farkındalık yaratabilir ve deprem gerçeğiyle yaşamayı
öğrenebiliriz.
35 28 KASIM 2023 SAYI:15
Ancak bu niyeti göstermesi gereken kimseleri çok iyi gözlemlemek gerekir. Türkiye’nin mimar ve
mühendislerine, bilim ve teknik yolunda önderlik eden TMMOB’nin bugün uğradığı baskı ve
kısıtlama bir niyet göstergesi niteliğindedir. Ranta, bireysel çıkar eğilimlerine dümdüz bir çizgide
karşı çıkan TMMOB, siyasi ithamlar ve baskılar altında çalışmalarına devam etmeye çalışıyor.
Kuruluş fikirlerine ve doğrularına sahip çıkmaya çalıştığı her alanda gerek iktidar gerekse de
muhalif partiler tarafından baskı altına alınıyor.
Yani bana sorarsanız, bu ülkede bazı şeyler doğayla uyumlu yaşamaktan çok daha zor. Hiçbir
tarafa ait olmadan bilimsel gerçeğin farkında olup ona uygun hareket etmek, toplumun çıkarını
her türlü maddi çıkarın önünde tutmak ve bunları yaparken uğruna mücadele verdiğiniz topluma
kendinizi anlatmak.
Tüm bunların ötesinde bu zorluklar ve baskılar altında verdiğimiz mücadeleyi büyük bir azimle
sürdürüyoruz. 23 Ekim, 17 Ağustos, 6 Şubat. Kaybedilen binlerce can, yarım kalan yüz binlerce
hayat ve anlatılan milyonlarca hikâye. Memleketimiz için doğruyu yapmaya olan kararlılığımızın
meşrulaştığı güne kadar bizler burada olduğumuz gibi; doğaya ve onun kanunlarına saygı
duyulduğu, para hırsına karşın insan canının değerli sayıldığı bir gelecekte yine burada olacağız. O
günü değerini verdiğimiz mücadele belirleyecek. Ve o gün geldiğinde hiçbir çıkar beklentimiz
olmayacak. Çünkü bizler sadece işimizi layığıyla yapmak derdindeyiz. Bizler boşuna okumadık, her
birimiz bu ülkeye fayda sağlamak için bu mesleği seçtik. Bu doğrultuda sorumluluğumuzun çapının
ve öneminin farkındayız. Bu farkındalıkla da ilerlemeye devam edeceğiz.
36 28 KASIM 2023 SAYI:15
Hazırlayanlar : Kardelen ATAŞ & Oğuzcan ÖDEN & Ayça Nur KAYHAN
SEYEHAT ZAMANI
keşfetmeye
hazır mısın?
Gezelim
Görelim
Eğlenelim
37 28 KASIM 2023 SAYI:15
BULMACA
41 28 KASIM 2023 SAYI:15
1 - Büyük bir işi yapmayı üstlenen bir 11 - Arazi üzerinde çeşitli noktaların belli bir
üstenciden iş alan, işin herhangi bir röpere göre yükseklikleri ya da yükseklik
bölümünü onun hesabına yapan ikinci, küçük farklılıklarının ölçme eylemi.
üstenci..
12 - Tras, kireç ve suyla karışınca
2 - Zemin, beton, asfalt gibi yapımlardan, özel sertleşebildiğinden bağlayıcı olarak kullanılan
aygıt (karotiyer) ile alınan silindirik örnek. volkanik toprak.
3 - İnce ve silisli bir agrega ve inorganik bir 13 - İki yapı elemanının, ortasından ortasına
bağlayıcı madde (kireç veya çimento) ile alınan ölçü, uzaklık.
hazırlanan karışımın, gözenek oluşturucu bir
madde katılarak hafifletilmesi yolu ile elde 14 - 4-32 mm dane çaplı kırmataş.
edilen hafif beton.
15 - Bir ucu sabit kiriş, gömme.
4 - Eklem, birbirine bağlanmış parçaların her
yönden dönmesini sağlayan bağlantı ögesi. 16 - 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen,
7,8Mw büyüklüğünde olan ve ülkemize tarifi
5 - Kum, çakıl, kırmataş gibi yapı olmayan acılar bırakan depremin merkez üssü.
malzemelerinin adı. (il)
genç-İMO GEBZE
genç-İMO KOCAELİ
genç-İMO Bursa
genç-İMO İSTANBUL
Boğaziçi Üniversitesi
Mühendislik Topluluğu ENSO
tarafından 1. Sınıf öğrencileri
için düzenlenen Engineering
101 Etkinliği 5 Ekim 2022
tarihinde Boğaziçi
Üniversitesi Güney Kampüsü
Natuk Birkan Binası'nda
gerçekleşti.
Yeditepe Üniversitesi
YUCONES Topluluğu tarafından
1. Sınıf öğrencileri için
düzenlenen Mesleğe Merhaba
Etkinliği 6 Ekim 2022 tarihinde
Yeditepe Üniversitesi Rektörlük
Binası'nda gerçekleşti.
51 28 KASIM 2023 SAYI:15
İstanbul Üniversitesi -
Cerrahpaşa İnşaat
Mühendisliği Kulübü’nün
düzenlemiş olduğu
SECTOR’22 etkinliği
22.12.2022 tarihlerinde
gerçekleştirildi. Etkinlik
alanında kurulan genç-İMO
standı ile öğrencilere
meslek odaları ve genç-İMO
hakkında bilgi verildi.
genç-İMO GAZİANTEP
genç-İMO KONYA
genç-İMO ERZURUM
genç-İMO Erzurum,
düzenlenen Palandöken A.Ş.
teknik gezisine katıldı.
genç-İMO İZMİR
genç-IMO öğrencilerine
yönelik toplumsal cinsiyet
eşitliği kapsamında
‘Erkekler Eşitliğe Hazır
Mı?’ söyleşimiz Murat Göç
Bilgin'in anlatımıyla 15
Nisan 2023 Cumartesi
günü İMO İzmir
Şubemizde
gerçekleşmiştir.
genç-İMO ESKİŞEHİR
genç-İMO AMED
genç-İMO TRABZON
genç-İMO MERSİN
genç-İMO ADANA
Çukurova Üniversitesi ve
Alparslan Türkeş Bilim ve
Teknoloji Üniversitesi 3. ve
4. Sınıf genç-İMO
üyelerinin katılımı ile Ay
Beton teknik gezisi
düzenlendi.
genç-İMO AYDIN
genç-İMO SAKARYA
genç-İMO MANİSA
genç-İMO DENİZLİ
genç-İMO DÜZCE
genç-İMO Düzce,
AKM/GAR/Adliye/Kızılay
İstasyonlarına Teknik gezi
düzenledi.
genç-İMO Düzce,
Fibrobeton teknik gezisi
düzenledi.
genç-İMO ELAZIĞ
genç-İMO Elazığ
tarafından, 20 Aralık 2022
tarihinde beton fabrikası
teknik gezisi düzenlenildi.
genç-İMO ANKARA
Kırıkkale Üniversitesi
Mühendislik Fakültesi
2021-2022 yılı mezuniyet
töreni 27 Haziran 2022
Pazartesi günü Kırıkkale
Üniversitesi Merkez
Kampüsünde
gerçekleştirildi.