allah

ölüm dehşetli bir süreçtir; ama allah bâki'dir. hayat, yaşamak güzeldir; ama allah
hayy'dır. fakirlik, yoksulluk zahmetli ve çilelidir; ama allah ganî'dir. bilmek,
görmek, hissetmek, tatmak, öğrenmek, işitmek, haberdar olmak, sevmek,
paylaşmak, birleşmek, güçlenmek...

her şey sadece onunla alakalı. kendini anlatıyor allah, kendini gösteriyor, kendini
açıklıyor, kendini konuşuyor, kendini dinliyor, kendisi kendisine, kendini açığa
çıkarıyor.

bize hepsini, her şeyi limitsizliği, sınırsızlığı, tükenmezliği, bitmezliği

başımızdan aşağı boşaltıyor. bizse bu az vakitlik vardiyayı eğlenceye, kaçamağa,
gösteriye, kibire, kıskançlığa, düşmanlığa, fitneye, fesatlığa azgınlığa
dönüştürüyoruz.

kemiği havada kapmış aç köpek gibi hemen kaça kaça uzaklaşıyoruz. sincapın
yanaklarına doldurduğu gibi yemeği midemize, kalanları buzdolaplarımıza, mutfak
dolaplarımıza tıkıyoruz. her şeye bitecekmiş, kaçırılacak ve
kaybedilecek fırsat muamelesi yapıyoruz.

o görüp, duyup, tadıp bütün haberlerine ortak olduğumuz şeyleri bizde kalıcı
kılmak, şuurlarımıza doğru biçimde işlemek, nakşetmek ve nasıl ki dünyada yoktukta
bir varlık hissine bürünüp ve allah'ın en sağlam varlık temelinin
şahidi kılınmak için geliştiysek; bu geçici ve kısa olanın süresinin bitmesinin
ardından tekrar dünyadan aldığımız allah şanı ile birlikte yaratılacağız. kim şan
istiyorsa onun mekanı ve adresi dünya değil, yalnızca allah'tır.
tüm fiillerinle, kanılarınla, yargılarınla sen kendini tasarlıyorsun. allah sadece
senin tasarlamış olduklarını yaratacak. kendine neyi koymak istiyorsan al,
istemediğin ne varsa onu en güzel biçimde kendinden, düşüncelerinden,
dünyandan uzaklaştırıp hep allah'a doğru kaç. sende kendini izle, kendine bak,
başkasında değil kendinde bul. yaşayan kimseye güvenme, onunla takılma. başkasının
tasarısından kopya çekme. kendi kazanına gir, kendi özünde
kayna ve fokurda.

onunla olan onunla kalır. onunla olanın başına korktuğu, endişe ettiği, çekindiği,
utandığı, şüphe duyduğu, emin olmadığı şeyler gelmez. onunla olan korkmaz, endişe
etmez, şüphe duymaz, kimseden çekinmez emin olur. onunla olan
bütün kuvvetini, gücünü, rızkını, idareliğini ondan alır.