You are on page 1of 3

İSMAİL SAFA (1867-1901)

Doğumu ve Ailesi: Aynı zamanda şair olan ve Mekke’de Hicaz mektupçusu olarak bulunan Trabzonlu Behçet
Efendi’nin oğludur. Annesi, Akşemseddin’in torunlarından olan Ayşe Samiye Hanım’dır. İsmail Safa, 21 Mart 1867’de
Mekke’de doğar. 7 yaşındayken annesini, 13 yaşındayken de babasını kaybeder.

Eğitim Hayatı: Babası öldükten sonra Mekke’den İstanbul’a gelip kardeşleri Ahmet Vefa ve Ali Kâmî ile
Darüşşafaka’ya kaydolurlar.

Yaptığı İşler: 1886’da Darüşşafaka’yı bitirdikten sonra Evkaf Nezareti Masârifât Kaleminde (Vakıflar Bakanlığı
Masraflar Bürosu) memuriyete başladı. Daha sonra İstanbul Telgrafhanesi Muhabere memurluğuna geçti.

1887’de Mekteb-i İdâdî-i Mülkî (Siyasal Bilgiler Okulu)’de edebiyat öğretmenliğine başladı. 1890’da Meclis
kaleminde müsevvitlik görevinde bulunur.

İkinci Abdülhamit yönetimine karşı çıkan Mahmut Celâleddin Paşa’nın oğulları Prens Sabahattin ve
Lütfullah’ın özel öğretmenliğini yapması, Tevfik Fikret’le dost olması gibi etkenlerle ve başka kişisel sebeplerle ve
dünya görüşü bakımından İkinci Abdülhamit yönetimine karşı olmuştur. Bu muhalefetini bazı yazı, şiir ve
davranışlarıyla ortaya koymuştur. “Gelmeyecek mi?”, “Ey Halk Uyan”, “Sultan Hamid’e” gibi şiirlerinde bu
muhalefetini görmek mümkündür. Saadet gazetesinde İsmail Safa’nın “Gelmeyecek mi?” adlı şiiri yayımlanır. Bu şiir
sebebiyle şair saraya çağrılır ve sorguya çekilir.

İsmail Safa, İkinci Abdülhamit iktidarına karşı olan muhalif gruplar içinde siyasi mücadelelerde bulunur. Buna
şu çarpıcı örneği vermek mümkündür. 1899’da Güney Afrikalı Boerler olarak bilinen yerli halk, kendilerini sömüren
İngilizlere karşı isyan savaşı başlattılar. Buna “Transval Savaşı” denir. İsmail Safa’nın da içinde bulunduğu yetmiş kadar
edebiyatçı, fikir ve devlet adamı, İngiliz büyükelçisi Sir Nicolas O’Conor’a gidip İngiltere’nin bu savaşta galip gelmesini
isteyen 89 imzalı bir metin sundular.

Amaçları İngiliz aleyhtarı bir siyaset izleyen İkinci Abdülhamit’e karşı İngiltere’nin desteğini sağlamaktır.
Sonuçta, sarayın bu olaydan haberi olur. Metne imza atan bazı Servet-i Fünûn yazarları sorguya alınır. İsmail Safa ve
Hüseyin Siret sürgüne gönderilir (1900). Bu teşebbüsün sonucu olarak İsmail Safa, İçişleri Bakanlığının 29 Nisan 1900
tarihli yazısı ile Sivas’a sürülür. Sivas’a gitmeden önce ilerde büyük Türk romancısı olacak olan oğlu Peyami Safa
doğar.

Evliliği ve Çocukları: Önce Refia (Vicdan) Hanım’la evlendi. Refia Hanım’dan 1893’te Selâmî adlı çocuğu oldu.
İlk eşi, 1893’te genç yaşta veremden öldü.

Daha sonra Server Bedia ile evlendi. Bu eşinden 1894’te İlhami Safa adlı çocuğu doğdu. Bir süre sonra verem
olan İsmail Safa, hava değişimi için Midilli’ye gitti. Bu arada Semra ve Ulya adlı iki kızı doğdu.

Ölümü: 24 Mart 1901’de de Sivas’ta öldü.

Eserleri:

Şiir: 1. Sünûhat (1889), 2. Huz Mâ Safâ (1892), 3. Mağdûre-i Sevdâ (1892), 4. Mevlid-i Pederi Ziyâret (1896),
5. Mensiyyât (1896), 6. Hissiyât (1910), 7. İntâk-ı Hakkın Tahmisi (1910).

Eleştiri: 1. Muhâkemat-ı Edebiyye (1329), 2. Mülâhazat-ı Edebiyye (1897). Tercüme: 1. Vehametli Sevdalar
(1310, roman, yazarı: Emanuel Conzalet, kardeşi Ahmet Vefa ile birlikte Fransızcadan çevirdiler).

Edebiyat Hayatı: İsmail Safa, ilk edebiyat zevkini şair olan babasından almıştır. Darüşşafaka öğrencisi iken şiir
yazmaya başlamıştır. Muallim Naci’nin destek ve teşvikleriyle şiire ağırlık vermiş ve ilk şiirlerini de yine Muallim
Naci’nin edebî sütununu yönettiği Tercüman-ı Hakikat’te yayımlamıştır.

Bu gazetenin yanında Saadet, Mürüvvet, İmdâdü’l-Midâd, Mecmua-i Muallim, Mirsad, Resimli Gazete,
Hazine-i Fünun, Mektep, Malûmat, Musavver Malûmat, Maarif, Servet-i Fünun, Pul Mecmuası, İrtika, Gülşen-i Edep,
Mecmua-i Edebiyye gibi gazete ve dergilerde ürün yayımlar.
Mirsad gazetesinin ve Maarif dergisinin başyazarlığını yaptı. Görüldüğü gibi İsmail Safa, hem eski hem de yeni
edebiyat taraftarlarının yayın organlarında ürün vermiştir. Bu durum şiirlerine de yansıyacak ve o, hem eski hem yeni
edebiyat unsurlarına yer verecek ve bu yönüyle Ara Nesil şairlerinden biri olacaktır. Muallim Naci, kendisine “şâir-i
maderzâd” (anadan doğma şair) unvanını vermiş ve daha sonra hep bu unvanla anılmıştır.

Şiiri: 1884-1892 yılları arasındaki şiirlerinde geleneksel edebiyatın, divan şiirinin ve Muallim Naci’nin etkisi
altında kalmıştır. 1892-1895 yılları arasında ise şiirinde yenilik unsurları da görülür. Şiirlerinde karşılıklı konuşmalara,
olay anlatımına ve nesre özgü bazı unsurlara yer vermeye başlar. Servet-i Fünuncuların bazı düşünce ve ilkelerini
benimser, bazılarını da benimsemez. Mesela kafiye konusunda Servet-i Fünuncularla aynı görüştedir.

Okuyucuları arasında anket açan ilk dergi MEKTEP dergisidir. Önce mısra-ı berceste (seçme mısra) seçimi
yapılır. Sonra Osmanlı imlasının nasıl olması gerektiği konusunda okuyucuların düşüncesi sorulur. “En iyi şairimiz
kim?” sorulu bir anket düzenlenir. Bu ankette İsmail Safa birinci olur. Cenap Şehabettin ve Tevfik Fikret eşit oyla ikinci
olurlar.

Konuları: Şiirlerinde daha çok aşk, aile, çocukluk hatıraları, tabiat, rindlik gibi bireysel; Allah, peygamber
sevgisi, dinî abideler gibi dinî; ölüm, kâinat gibi felsefi konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunların yanında millî, sosyal,
siyasi ve eğitici konulara yer vermekle birlikte bunlar, büyük bir yekûn tutmamaktadır.

Tabiat konusunu daha çok güzel ve mutluluk veren bir manzara ve bunun karşısında duyulan neşenin
terennümü biçiminde ele alır. Aşk konusunda ise daha çok beşeri aşkı ele alır ve aşkın acı veren boyutu üzerinde
durur. Aşk kaynaklı ayrılık ve hasret, hüzün duyguları daha belirgindir. Mekke’de geçen çocukluk günlerinin hatıraları,
bazı aile üyelerinin, yakınlarının ölümleri, bu ölümlerin verdiği acılar, ölümün ne olup olmadığı gibi konular şiirlerine
yansır.

Kuvvetli bir Allah inancı olan Safa, bazı şiirlerinde kâinatta görülen olağanüstü nizam, mükemmellik ve
güzellikten yola çıkarak Allah’ın varlığını, büyüklüğünü ortaya koymaya çalışır. Kâinatı Allah’ın hayranlıkla seyredildiği
bir sanat eseri olarak algılar.

Bu arada İslam’ın önde gelen kişileri ve kurumları hakkında da şiirleri bulunmaktadır. Bazı şiirlerinde de zavallı
ve fakir insanlara karşı duyulan merhamet duygusu hissedilir. Gençlere öğüt veren, eğitici, öğretici nitelikte ve ilmin
önemine vurgu yapan metinleri de vardır.

İkinci Abdülhamit’i eleştiren bazı şiirlerinin yanında İntak-ı Hakkın Tahmisi adlı metni de Bahriye Nazırı
(Denizcilik Bakanı) Hasan Hüsnü Paşa’yı eleştiren bir hicivnamedir. İsmail Safa, Türk-Yunan Savaşı, Fatih Sultan
Mehmet ve Osmanlı hakkında millî duygularını dile getiren bazı şiirler de kaleme almıştır.

Şekil Özellikleri: Şair, şiirlerinde genellikle divan şiiri nazım şekillerine yer vermiştir. Daha sonraları ayrıca
serbest müstezat ve serbest nazım denemelerinde de bulunmuştur. Bütün şiirleri aruz vezniyledir. Kuramsal olarak
kulak için kafiye anlayışını savunmakla birlikte şiirlerinde bu ilkeye uymamıştır. Mukayyet kafiyeye aşırı düşkündür.
Mukayyet Kafiye: Zengin kafiye demek olup ikiden fazla ses benzerliği yapılan kafiyedir.

Dil ve üslubu dikkati çekecek ölçüde yalındır. Arapça ve Farsça tamlamalara fazla yer vermemiş, Türkçe
kelimelere ağırlık vermeye çalışmıştır. En çok konuşma, hitabet ve tahkiye üsluplarına başvurmuştur.

TENKİD VE İSMAİL SAFA

Eleştiri yazılarını önce gazete ve dergilerde yayımlayan İsmail Safa (1867-1901), bu yazıların bir kısmını bir
araya toplayarak Mülâhazât-ı Edebiye (1897) ve Muhâkemât-ı Edebiye (1913) adlarıyla kitaplaştırır. Mülâhazât-ı
Edebiye’de 1311’den itibaren Maarif dergisinde yayımlanan eleştiri yazılarını bir araya getirir.

Kitapta yer alan yazılar sanat, edebiyat, üslup konuları etrafında şekillenir. “Eser, ihtiva ettiği fikirler ve
düzenleniş itibariyle Recaî-zâde Mahmut Ekrem’in Talim-i Edebiyyât’ına benzer.” (Karaca 1990, s. 35). Ölümünden
sonra yayımlanan Muhâkemât-ı Edebiye’de ise daha önce Pul dergisi ile Servet-i Fünun’da yayımlanan on sekiz
makalesi bir araya getirilmiştir. Yazar, bu “yazılarında daha ziyade şiir ve kafiye gibi meseleleri ele almakta ve
zamanın çeşitli şairlerinin manzûmelerini tenkit etmektedir.” (Karaca 1990, s. 35-36).

You might also like