Professional Documents
Culture Documents
Kızılcık Dalları
Kızılcık Dalları
220212036
EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ
Milli Edebiyat Döneminde önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü ve Anadolu
Notları gibi eserlere imza atmış Türk roman, öykü ve oyun yazarıdır. Müfettişlik görevi ile
Anadolu'da gezdiği için Anadolu insanını yakından tanımıştır. Güntekin’in romanlarında olaylar,
ağırlıklı olarak taşrada geçer. Bu mekân tercihiyle onun asıl amacı; modern ve yeniyi Anadolu’ya
aktarmak, insanı eğiterek hapsolduğu dar zihniyetten kurtarmak, toplumu geliştirmek ve
dönemin ruhuna uygun bir şekilde bağnazlığa karşı gelmenin yolunu göstermektir. Eserlerde yer
alan kişiler; kahraman ve ikinci derecedeki şahıslarla beraber olumlu olumsuz tüm yönleriyle ele
alınır.
KİŞİLER
- Nadide Hanım: İyi niyetli,en olmadık zamanda hiç olmayacak şekilde bir şeyler çıkarıp
üzülen,kederli bir karaktere sahip.Kızdığı zaman yapabileceğinin en kötüsünü
yapar.Çocuklarla iyi geçinmeye çalışır ama hizmetçilerle fazla geçinemez. İki üç ayda bir
hizmetçi değiştirmek zorunda kalırdı.
- Gülsüm: Ön iki dişi dışarı çıkmış, pis gezmeyi seven,kafası derslere çalışmayan, köylü cahil
bir kızdır. Köşk halkının fazla sevgisini kazanmamıştır. Yalancı,edepsiz ve nihayetsiz
derecede yüzsüz ,fitne ve dedikoducudur.
- Lala Tahir Ağa: Yalancı,azardan utanmaz,nasihatlere aldırmaz,menfaat düşkünü bir
kişiliğe sahiptir. Yaşlanmasına rağmen üç nesil yetiştiren Tahir Ağa köşk halkı tarafından
sevilir ve çocuklarla ilişkisi iyidir.
- Karamusallalı sütnine: Konağın eski emektarlarından.Nadide Hanım onun aklına ve
bilgisine güvenir.
- Yorgancı ve İsmail: Gülsüm’ün amcası ve kardeşi.
- Feridun Bey ve Naciye Hanım: Evin ortanca kızı ve damadı.
- Şakir Bey ve Dürdane Hanım: Evin büyük kızı ve damadı.
- Saniye Hanım: Evin küçük kızı, Gülsüm’ün hayran olduğu kişi.
- Nevnihal Kalfa: Nadide Hanımla geçinemeyen, Şekip Paşa’nın dadısı.
- Bülent,Selim,Fahriye,Nimet: Evin torunları.
- Murat Bey: Zengin,duygulu,boş konuşan,geveze bir kişiliğe sahiptir. Şekip Paşa’nın
kuzeninin oğlu.
YER/MEKAN
- Pendik istasyonu ( Nadide Hanım ile Gülsüm’ün yollarının kesiştiği yer. Gülsüm’ün
hayatının değişmesinde önemli yeri vardır.)
- Konak (Gülsüm’ün yaşamını devam ettirdiği zorluklarla karşılaştığı mekan.)
- Köşk (Gülsüm’ün Murat Beyin hanımına baktığı mekan .)
- Haydarpaşa istasyonu ( Eşi öldükten sonra Murat Beyi uğurlamak için gidilen istasyon.)
- Ankara ( Gülsüm evden kaçtıktan sonra Nadide Hanımla karşılaştığı yer.)
- Meşhur Şark Greta Garbo’su ( Gülsüm’ün Mücella Suzan Hanım olarak gösteri yaptığı
mekan.)
ZAMAN
- Kitapta geçen herhangi bir zaman dilimi yoktur. Yer yer yaz akşamları diye belirtilmiştir.
- Yazar anlatıcı ve hâkim bakış açısı ( Yer yer kişilerin derinine iner hislerinden bahseder. Örnek
olarak Lala Tahirin Gülsüme içten içe üzülmesi.)
MERKEZDEKİ KONU :
Gülsüm’ün evlatlık ASIL MESELE: Evlatlık adı
alındığı evde yaşadığı altında köle alımına devam
olay örgüsü. edilmesi.
SOSYAL KONULAR
- Sosyal statü : Efendi-köle arasında sosyal statü farkı olmadığını dile getiren Nadide
Hanım’ın ikiyüzlü tutumu, çelişkili ifadeleriyle ortaya konur. Çocukluğundan itibaren
himayesi altına aldığı Gülsüm hakkındaki gerçek dışı söylemleri, insani ve ahlaki
değerlerden uzaklaşmış yoz bir kişi olduğunu gösterir niteliktedir.
- Mekanlar arasında kontrast (zıtlık) kurulması: Nadide Hanım’ın görkemli yazlık köşkü ile
Gülsüm’ün tarlanın karşısında kurulan kampı.
- Efendi- köle ilişkisi: konaktaki ilk gününden itibaren giymek zorunda bırakıldığı
hizmetçilere ait “beyaz önlük” köleliği imleyen bir simge şeklinde kullanılır. Böylece
köle hünerlerini göstermek, kendini gerekli bir elaman olarak ispat etmek
zorundadır. Bülent dadısı Gülsüm’e bağlılıkla karşılık verir. Onu ailesinden çok sevmesi,
efendi tabakasını bir kölenin sevilmesi bağlamında rahatsız eder.
- Köylü-şehirli: Gülsüm geleli bir aya yakın bir zaman olduğu halde, daha doğru dürüst bir
yemek yemesini, çağrıldığı zaman şöyle insan gibi “efendim” demesini öğretememişlerdi.
Merdivenleri inerken öyle gümbür gümbür bir topuk atışı, o sıtma görmemiş sesi ile
bağıra bağıra söyleyişi ve gülüşü vardı ki köşkün asıl sahibini o sanırdınız.
Reşat Nuri Güntekin, toplumsal sorunları bireyler üzerinden değerlendirdiği eserler kaleme alır.
Bu yönüyle Osmanlı toplum hayatında bulunan kölelik durumunu ‘Kızılcık Dalları’nda
eleştirel bilincin göstergesi şeklinde sunar. Yozlaşmış toplumsal düzenin yansımalarından biri
olan kölelik, kavramsal düzlemde karşıt değer grubunda yer alırken ‘Kızılcık Dalları’ ise
anlatı başkişisinin yaşamı boyunca uğradığı şiddeti imleyen karşıt simge olarak romana ismini
verir. Romanda çatışmaya dayalı efendi-köle ilişkisi, Nadide Hanım ve Gülsüm üzerinden ironik
söylemle açıklanır. Çalışmanın birinci bölümünde, köle ahlakına sahip olmayan Gülsüm’ün,
Nadide Hanım’ın otoritesi karşısında yenik düşerek psikolojik/ fiziksel şiddete uğraması ilk
karşılaşma ekseninde ele alındı. İkinci bölümde, Nadide Hanım tarafından ötelenmesine rağmen
insani özelliklerini korumak için gayret gösterdiği ancak farkındalık kazanarak uyanış evresinde
oluşu irdelendi. Üçüncü bölümde ise kendiliğini gerçekleştirmek için adımlar atan Gülsüm’ün,
verili olanı aşıp bilinç kazanarak köleliğine son verdiği ve özgür bir hanımefendiye dönüştüğü
ortaya konuldu.