You are on page 1of 7

Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Fen Edebiyat Fakültesi


Türk Dili Edebiyatı Bölümü
TUANA TEMİZEL

220212036

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI İ.Ö.

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ

DR. ÖĞR. Ü. HANİFE ÖZER


REŞAT NURİ GÜNTEKİN (25 Kasım 1889, İstanbul Vilayeti - 7 Aralık 1956, Londra)

Milli Edebiyat Döneminde önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü ve Anadolu
Notları gibi eserlere imza atmış Türk roman, öykü ve oyun yazarıdır. Müfettişlik görevi ile
Anadolu'da gezdiği için Anadolu insanını yakından tanımıştır. Güntekin’in romanlarında olaylar,
ağırlıklı olarak taşrada geçer. Bu mekân tercihiyle onun asıl amacı; modern ve yeniyi Anadolu’ya
aktarmak, insanı eğiterek hapsolduğu dar zihniyetten kurtarmak, toplumu geliştirmek ve
dönemin ruhuna uygun bir şekilde bağnazlığa karşı gelmenin yolunu göstermektir. Eserlerde yer
alan kişiler; kahraman ve ikinci derecedeki şahıslarla beraber olumlu olumsuz tüm yönleriyle ele
alınır.

Kitap Adı: Kızılcık Dalları


Yazar: Reşat Nuri Güntekin
Yayınevi: İnkılap Kitabevi
Baskı Yılı: 1 Ocak 1995 Reşat Nuri
Güntekin’in Kızılcık Dalları adlı romanının ilk
baskısı 1932 yılında yapılmıştır. 1968 yılına
kadar ise 6 farklı baskı görmüştür. Bu yıldan
itibaren birçok defa daha farklı baskılar
görmüştür.
OLAY ÖRGÜSÜ

- Nadide Hanım’ın Gülsüm’ü kendine evlatlık edinmesi,torununa dadı olarak konağa


alması. (Nadide hanım’ın ortanca kızını pendik istasyonunda beklerken yolcularından
başka orta yaşlı köylü ve iki çocuk inmesi. Yorganlı ve Gülsümün Nadide hanımın
köşkünün önünde ki tarlada kamp kurmaları ve Nadide hanımın onları eve davet etmesi.
Kardeşi İsmaille güzel ilgilendiği görülen Gülsümün Nadide hanımın dikkatini çekmesi onu
torunu Bülente dadı olarak almak istemesi.)
- Gülsüm’ün zaman ilerledikçe evlatlık değil köle olarak görülmesi.( Gülsüme konaktaki ilk
gününde hizmetçilere ait beyaz önlük giydirilmesi. Şimdilik vazifesinin dört çocukla
oynamak olması,zamanla evde ki hizmetçilerin bile gülsüme emir vermeye
başlamaları,Nadide hanım’ın ona anne diyen gülsümden rahatsız olması.)
- Köleliği kabullenen Gülsüm’ün verili olana boyun eğmesi.(Bahçede oyun oynarlarken
Gülsüm’ün Selim ile kavga etmesi sonucu Nadide hanımın sesleri duyarak bahçeye inip
Gülsüme hem psikolojik hem fiziksel şiddet uygulaması o günden sonra Gülsüm’ün
Nadide hanıma anne demeyi bırakıp hanımefendi diye seslenmeye başlaması.)
- Gülsüm’ün bir süreliğine başka ailenin yanına gönderilmesiyle farkındalık kazanıp
konaktan kaçması.( Murat Beyin veremli eşine yardımcı olarak gönderilmesi. Kadını vefatı
sonucu Gülsüm’ün eve geri dönmesi Nadide hanımın küçük kızı Saniyenin Murat beyle
evlendirilmesi düşüncesi.Gülsüm’ün Nadide hanıma kadının vasiyetini söylemesi ‘Kızını
verirse evlatları da benim gibi gözünün önünde ölsünler’.Nadide Hanımın bunu öğrenince
fenalaşması sonucu kızlarının gülsümden bilip ona şiddet uygulaması.Gülsüm’ün evden
kaçması.)
- Gülsüm’ün Mücella Suzan Hanım’a dönüşmesi . (Nadide hanım’ın Ankara da Meşhur Şark
Greta Garbo’su Mücella Suzan Hanımı izlemeye götürülmesi. Sahneye çıkan Mücella
Suzan Hanım’ın Gülsüm olduğunu fark etmesi. Sahne bitince Gülsümün yüzündeki
boyaları çıkararak Nadide hanıma doğru ağlayarak koşması ve onu dizlerinden öpmesi.)

KİŞİLER

- Nadide Hanım: İyi niyetli,en olmadık zamanda hiç olmayacak şekilde bir şeyler çıkarıp
üzülen,kederli bir karaktere sahip.Kızdığı zaman yapabileceğinin en kötüsünü
yapar.Çocuklarla iyi geçinmeye çalışır ama hizmetçilerle fazla geçinemez. İki üç ayda bir
hizmetçi değiştirmek zorunda kalırdı.
- Gülsüm: Ön iki dişi dışarı çıkmış, pis gezmeyi seven,kafası derslere çalışmayan, köylü cahil
bir kızdır. Köşk halkının fazla sevgisini kazanmamıştır. Yalancı,edepsiz ve nihayetsiz
derecede yüzsüz ,fitne ve dedikoducudur.
- Lala Tahir Ağa: Yalancı,azardan utanmaz,nasihatlere aldırmaz,menfaat düşkünü bir
kişiliğe sahiptir. Yaşlanmasına rağmen üç nesil yetiştiren Tahir Ağa köşk halkı tarafından
sevilir ve çocuklarla ilişkisi iyidir.
- Karamusallalı sütnine: Konağın eski emektarlarından.Nadide Hanım onun aklına ve
bilgisine güvenir.
- Yorgancı ve İsmail: Gülsüm’ün amcası ve kardeşi.
- Feridun Bey ve Naciye Hanım: Evin ortanca kızı ve damadı.
- Şakir Bey ve Dürdane Hanım: Evin büyük kızı ve damadı.
- Saniye Hanım: Evin küçük kızı, Gülsüm’ün hayran olduğu kişi.
- Nevnihal Kalfa: Nadide Hanımla geçinemeyen, Şekip Paşa’nın dadısı.
- Bülent,Selim,Fahriye,Nimet: Evin torunları.
- Murat Bey: Zengin,duygulu,boş konuşan,geveze bir kişiliğe sahiptir. Şekip Paşa’nın
kuzeninin oğlu.

YER/MEKAN

- Pendik istasyonu ( Nadide Hanım ile Gülsüm’ün yollarının kesiştiği yer. Gülsüm’ün
hayatının değişmesinde önemli yeri vardır.)
- Konak (Gülsüm’ün yaşamını devam ettirdiği zorluklarla karşılaştığı mekan.)
- Köşk (Gülsüm’ün Murat Beyin hanımına baktığı mekan .)
- Haydarpaşa istasyonu ( Eşi öldükten sonra Murat Beyi uğurlamak için gidilen istasyon.)
- Ankara ( Gülsüm evden kaçtıktan sonra Nadide Hanımla karşılaştığı yer.)
- Meşhur Şark Greta Garbo’su ( Gülsüm’ün Mücella Suzan Hanım olarak gösteri yaptığı
mekan.)

ZAMAN

- Kitapta geçen herhangi bir zaman dilimi yoktur. Yer yer yaz akşamları diye belirtilmiştir.

BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI

- Yazar anlatıcı ve hâkim bakış açısı ( Yer yer kişilerin derinine iner hislerinden bahseder. Örnek
olarak Lala Tahirin Gülsüme içten içe üzülmesi.)

MERKEZDEKİ KONU :
Gülsüm’ün evlatlık ASIL MESELE: Evlatlık adı
alındığı evde yaşadığı altında köle alımına devam
olay örgüsü. edilmesi.
SOSYAL KONULAR

- Sosyal statü : Efendi-köle arasında sosyal statü farkı olmadığını dile getiren Nadide
Hanım’ın ikiyüzlü tutumu, çelişkili ifadeleriyle ortaya konur. Çocukluğundan itibaren
himayesi altına aldığı Gülsüm hakkındaki gerçek dışı söylemleri, insani ve ahlaki
değerlerden uzaklaşmış yoz bir kişi olduğunu gösterir niteliktedir.

- Varlıklı-yoksul düzleminde dış görünüş: Gülsüm ve ailesinin zavallı görüntüsü ile


“altmışını geçmiş olmasına rağmen sırım gibi bir vücudu” olan Nadide Hanım’ın dinç
yapısı karşılaştırılarak aralarında ayrım yapılmıştır.

- Mekanlar arasında kontrast (zıtlık) kurulması: Nadide Hanım’ın görkemli yazlık köşkü ile
Gülsüm’ün tarlanın karşısında kurulan kampı.

- Efendi- köle ilişkisi: konaktaki ilk gününden itibaren giymek zorunda bırakıldığı
hizmetçilere ait “beyaz önlük” köleliği imleyen bir simge şeklinde kullanılır. Böylece
köle hünerlerini göstermek, kendini gerekli bir elaman olarak ispat etmek
zorundadır. Bülent dadısı Gülsüm’e bağlılıkla karşılık verir. Onu ailesinden çok sevmesi,
efendi tabakasını bir kölenin sevilmesi bağlamında rahatsız eder.

- Köylü-şehirli: Gülsüm geleli bir aya yakın bir zaman olduğu halde, daha doğru dürüst bir
yemek yemesini, çağrıldığı zaman şöyle insan gibi “efendim” demesini öğretememişlerdi.
Merdivenleri inerken öyle gümbür gümbür bir topuk atışı, o sıtma görmemiş sesi ile
bağıra bağıra söyleyişi ve gülüşü vardı ki köşkün asıl sahibini o sanırdınız.

- Önyargıların yoğurduğu sınıfsal davranışlar: Konak içerisinde bir olay yaşandığında


duyulduğunda gülsümden bilinmesi(Bülentin kaybolması,hırsızlık olduğunda ondan
şüphelenilmesi,Murat beye göz koyulduğunun düşünülmesi.)

- Törel yalnızlık: Gülsüm, aidiyet hissetmediği mekânda, yabancı insanlar arasında


çaresizce bir başına kaldığından dolayı.

- Şiddet biçimleri: Fiziksel şiddet / Psikolojik şiddet ( Gülsüm’ün konakta ki herkes


tarafından hor görülmesi.

Reşat Nuri Güntekin, toplumsal sorunları bireyler üzerinden değerlendirdiği eserler kaleme alır.
Bu yönüyle Osmanlı toplum hayatında bulunan kölelik durumunu ‘Kızılcık Dalları’nda
eleştirel bilincin göstergesi şeklinde sunar. Yozlaşmış toplumsal düzenin yansımalarından biri
olan kölelik, kavramsal düzlemde karşıt değer grubunda yer alırken ‘Kızılcık Dalları’ ise
anlatı başkişisinin yaşamı boyunca uğradığı şiddeti imleyen karşıt simge olarak romana ismini
verir. Romanda çatışmaya dayalı efendi-köle ilişkisi, Nadide Hanım ve Gülsüm üzerinden ironik
söylemle açıklanır. Çalışmanın birinci bölümünde, köle ahlakına sahip olmayan Gülsüm’ün,
Nadide Hanım’ın otoritesi karşısında yenik düşerek psikolojik/ fiziksel şiddete uğraması ilk
karşılaşma ekseninde ele alındı. İkinci bölümde, Nadide Hanım tarafından ötelenmesine rağmen
insani özelliklerini korumak için gayret gösterdiği ancak farkındalık kazanarak uyanış evresinde
oluşu irdelendi. Üçüncü bölümde ise kendiliğini gerçekleştirmek için adımlar atan Gülsüm’ün,
verili olanı aşıp bilinç kazanarak köleliğine son verdiği ve özgür bir hanımefendiye dönüştüğü
ortaya konuldu.

You might also like