Professional Documents
Culture Documents
Bülent Ecevit Mithat Paşa Ve Türk Ekonomisinin Tarihsel Süreci DSP
Bülent Ecevit Mithat Paşa Ve Türk Ekonomisinin Tarihsel Süreci DSP
•
•
•• • • •
• •• •
-
Ankara 1990
Demokratik Sol Parti. Yay ıni
Bu kitabı n tüm geli ri DSP'nind i r.
Da 1t1m : DSP Genel Merkezi - Ankara; ve
TEKIN YA YINEV - ISTANBUL
SISTEM OFSET
Tt•/: 229 IX Xl - 229 63 97-231 32 57
•• ••
1
Mithat Paşa, rejimi demokr8:fikleştirme, yönetimi ve ekono
miyi ça daş/aştlfma ve özellikle de halki örgütleyip güçlendirme
yolundaki at1flmlann1n bedelini çok a "biçimde ödemiştir; hana
••
'
1
BR NC BÖLÜ M
• • •
1 ?
•
3
d ı kça, onlara devlet yönetiminde önemli görevler veri rdi.
Onun için, bu nitelikleri ve üstün yetenekleriyle Reşit Pa
şa'n ı n dikkatini çeken Mithat Paşa, genç yaşta ö nemli
devlet hizmetleri üstle nme olanağ ı nı elde etti .
4
Giderek, Mithat Paşa , soru nları çözsün diye değil, so
ru nlar altında ezilip boğulsu n diye , işlerin ç ığ ı rından çık
tığı yerlere gönderilmeye başlad ı ; ama her yerde görevi
nin üstesinden geldi.
Mithat Paşa, bir yandan üzerine düşmanliklar çeker
ken, bir yandan da Osmanli Devleti için vazgeçil mez
adam oluyordu . mparatorluğu ancak onu n kurtarabiiece
ği ve çağdaş bi r devlete dönüştürebi leceği kan1s1, he m
halk aras ı nda hem de bütün dünyada yaygındı .
atad 1 .
ki y1l içinde , M ithat Paşa, bu he r baki mdan soru nlu
ve kaynayan Osmanl i bölgesinde, güvenlik ve huzur sağ
ladi; birbi riyle çat1şan değişik dinlerde n ve soylardan un
surlan kaynaşt1rd1 ; yo lsuzluklan ve bask i lan sona erdir
d i ; büyük bay1 nd1 rllk çalişmalan gerçekleştirdi.
Başanlan görülünce , baş 1 nda bu lunduğu Vilayetin 51-
n l rlan genişletildi; o arada Prizren yöresi de o na bağlan
di ; ve· M ithat Paşa, gü nümüz Yugoslavya'si n i n e n sorun
tu bö lgesi i:Jurumuna gelen, o zaman da içten içe
kaynayan bu yöreyi, herhalde günümüzün Yugoslav yö
neticilerini imrendirecek kadar banşa ve huzura kavuştur
du .
Mithat Paşa'nin Niş Valiliğindeki düzenlemeleri büyük
•
••
Böylece demokrasinin de te mellerini atm ış oluyo rdu .
Uste lik işe, demokrasinin eko nomik, sosyal ve kültürel
koşu llarını hazı rlamakla başl ıyordu .
Bu gibi konu lardaki at ıl ımlan ve başarı ları , zamanla,
7
arazisi nden, imece geleneğiyle ortaklaşa değerlendirile
cek topraklar ayı rdi . Köylü ler, ke ndi topraklan ndan elde
ettikleri kazancı kendi bildikleri gibi değerlendiriyor; fakat
ortaklaşa işledikleri topraklan n gelirini sandıklarda birikti
riyorlard l . Sandıklarda biriken paratarla da köylülerin ke
redi gereksinme leri karşı lan ıyor; ve daha verimli tanm iş-
•
8
•
Başlayan Eğitim
Kooperatifçiliğin ve kalkı n man ı n ancak teknik ve pra
tik eğiti mle yürüyebileceğini gören M ithat Paşa, Tu na Va
liliği s ı ras ı nda, sanat ve meslek okullan da açmaya baş
lad i . Böylece ekonomik amaçli çağdaş teknik eğitimi
Osmanl ı topraklan nda ilk başlatan devlet adamı oldu .
Osmanli çağ ı n ı n yenilikçi lik dö neminde çağdaş tekno
lojinin ve eğitimin ö ncülüğünü genellikle Ordu üstle nmiş
tir. Bunun bir so nucu olarak da, yenileşma dö nem inde
Ordu belirgin bir üstü nlü k kazanmışt ı r; ve bu üstü nlük, bir
bak ı ma, demo kratikleşmeyi güçleştiren bir etken o lmuş
tur. Ancak M ithat paşa' n ı n Tu na Vali liğ inde başlayan girt
şimleri bu nu n istisnas ıdır. Tu n a Val iliği sıras ında , M ithat
Paşa, teknolojideki ve eğitimdeki ö ncü lüğü ü retici halka
ve rmiştir. Eğer M ithat Paşa bu girişimlerini bugü nkü Tü r
kiye toprakları nda da yayg ı n laştı rma olanağını elde ede
bilseydi, Tü rkiye'd e yönetimin sivilleşmesi ve demokratik
le ş mesi büyük h ı z kazanabilirdi.
Mithat Paşa, yetim cuklar için " l slahane"ler kurarak,
"Yetiştirme Yurtlan"nın da teme lini atmış o ldu. Ne var ki ,
M ithat Paşa'n ı n Tuna Valiliği s ı ras ı nda kurduğu "lslaha
neler", üretime ve sanayie yönelik eğitim bakım ından,
şi mdik i "Yetiştirme Yu rtlan"n ı n çok ilerisindeydi.
M i�hat Paşa bu n larla da yetin medi; eğitimi daha yay
g ı nlaştırmak ve gü ncel gelişmeler içinde eğiti me dina
mizm kazandırmak üzere, 18 ı l i nda, Rusçuk'da bir
bas ı mevi kurdu; ve "Tuna" adlı , Türkçe ve Bulgarca bir
gazete yayınlamaya başlad ı . Gazetenin giderlerini, bası-
mavinde piyasaya iş yaparak karşıl iyordu . Bu gazete ile ,
hem kamuoyunu iç ve dış olaylar ha ı nda ayd ı nlatma
ya, hem de halka ve yö neticilere, çağdaş eğitimin ve tek-
niğin önemini anlatmaya hşt ı .
·
10
.
11
yolcu luğu yayg ınlaştı racaktı ; ve tramvay taşımacılığ ı n ı
başlatacaktı .
12
ğiştirmeye yöne lik baz1 önemli reformlar yapt i , O arada
Emniyet Sand1ğ1n1 kurdu ; stanbul'da da sanat oku llan
aç1lmas1n1 sağlad i .
Eğer Mithat Paşa'nin pay1tahttaki Osmanli başkenti
olan stanbu l'daki yüksek görevleri yeterince uzun sü re
bilseydi, hem tü müyle Osmanl i Devleti hem de bugünkü
Tü rkiye toprakları , daha o y1llarda -şimdiki deyimle- "çağ
atlard1" ; ve Türk toplumu , sanayi devri mine , daha bu sü- •
13
l rak'ta, ilk iş o larak, Mithat Paşa, Türkiye'de hala yapi
lamayan bir şeyi, toprak reformunu gerçekleştirdi. Hakça
böldüğü topraklan köylülere dağ1tt1 . Bu topraklan n za
manla varli k i i ve güçlü kişiler eline geçmesini önleyici et
kili ö nlemler ald1.
O arada ilg inç bir vergi sistemi de oluşturdu . Dağ tti lan
topraktan , verimli işletmeciliğe geçil mesi duru mu nda ger
çekieşebi lecek ü retim değeri olanaklan na potansiyeline
göre vergilendirdi ; ve bu nu yaparken, bir yandan da, Tu
na Valiliğindeki gibi bir kooperatifçilik ve tarımsal kredi
düzeni ku rarak, toprak sahibi kt ld1ğ1 yoksul köylüleri, ve
rimli tan m işletmeciliği için gerekli maddi olanaklara ka
vuşturdu.
Böylece , köylüler, çiftçi ler, ü retimlerini büyük ölçüde
arttırarak, topraklan na biçilen ve rgiyi rahatça ödeyebildik
leri gibi, kendi ge lir düzeylerini de hızla yükselttiler. Hem
köylü nün hem de Devletin geliri yü kselmiş oldu .
•
14
uyarlığını yeniden caniand ı rabiiecek büyü k su lama proje
lerine de girişti. Tarımda verimi o yoldan da arttırd i .
Hele F ırat ve Dicle nehirlerini birleştirmek üzere g irişti
ği proje , 20 bin he ktarlık yeni alanı n sulu tarıma açılma
s ı n ı öngörüyordu .
••
Mithat Paşa, bir yandan da, Fı rat'ı Su riye kıyı lan nda
Akdeniz'e bağlayacak bir demiryolu yapımı na girişti,
Ayrıca tramvay işletmesi ku rarak, kent içi toplu taş ı- •
kuracaktı .
Petrolün enerji kaynağı olarak değerinin dünyada yeni
farkedilmeye başladığ ı bir sırada, Mithat Paşa, I rak pet
rolü nü de işletmeye ve değerlendirmeye başlad ı . Bu
amaçla, 1 871 yılında, yani Amerika'da petrol rafinerileri
kuru lmaya başlamas ı ndan hemen sonra, I rak'ta ilk Tü rk
petrol rafinerisini kurdu . A·nı,a, ne yazık ki, kendisi Bağdat
-
15
Ekonom lde . a a n YakalaniŞI
Böylece , Mithat Paşa, çağdaş ekonomik örgütlenmeyi
ve işletmeciliği, çağdaş taş ı macıliğı ve çağdaş teknoloji
le ri, Bat ıdaki ilk uygulamalarıyla hemen hemen ayn� za
manda , hem de ekonomik, sosyal ve kültürel altyapı lany
la birlikte , Osmanlı toprakları n ı n bazı bölümlerine
aktarmı ş; hatta bazen kendi özgü n buluşları olarak uygu
lamış ; baze n de , I rak'taki toprak vergisi refo rmunda oldu
ğu gibi, bazı reformları çağı mız dü nyası ndan yüzyıl ön
ce , başlatmış o luyordu .
Bu nun bir kan ıtı da, sayın Tu rgut al' ı n kendi buluşu
sandığı "yap-işlet-dev ret" modelidir. Bu modelin ilk de
nemelerine Ortadoğu'da girişen Mithat Paşa, en belirgin
ve somut örneği ni ise , ömrü nü n sonuna doğru , Ayd ın Va
li liği s ı rası nd a o s ı rada Aydın Vilayetinin merkez i z
mir'di 1 40 kilometre lik zmir - Alaşehir demiryolu projesi
16
••
yordu.
Bunu güvence altına almak üzere, M ithat Paşa, Kö r
fez bölgesinde oldukça g üçlü bir donanma da oluştu rd u .
Eğer M ithat Paşa' n t n valiliğinden sonra da Ortadoğu
daki Osmanlı topraklan , ekonom ik bak ı mda n, onu n gö-
.. rev dönemlerindeki gibi değerlendirilebiise idi ve bu top
raklan n altı ndaki petrol hazineleri, yine M ithat Paşa'ntn
l�ak'ta yaptıği gibi, kendi olanakları mızia ve yeterince iş
letilebilse idi; herhalde, Osmanli Devleti ekonomik çökü n
tüden de dağ t l l p gitmekten de kolayl ikia kurtulabilirdi.
17
Bütü n bu nlara karş 1 n, Mithat Paşa, he m Irak'ta güven
lik ve huzur sağlamayi hem de Osmanli egemenliğini Or
tadoğuda fiilen büyük ölçüde genişletip etkinleşti rmeyi
nas11 başard i?
Kuşkusuz , bunlarda, Mithat Paşa'n1n, l rak'a getirdiği
refah 1 n ve ı:iddi devlet düzeninin, tü m lgede, ge rek
kendisine gerek Osmanli Devletine sayg 1y1 ve güveni
18
.
19
Ama Padişah böyle eğilimiere karş ı direniyordu.
M ithat Paşa, başlang ıçta, tü m güçlüktera ve Padişa
hı n direnişi ne karşı n, ikna yoluyla bir yumuşak geçişte n
yanaydı . Ama daha radikal ve çabuk davranma istekleri
ağı r bastı ; ve, asker
••
e . bir ·
-
'
20
olacaktı ; o arada, k geçmeden, M ithat Paşa'nın da acı
sonu gelecekti.
lunamad ı .
21
•
' .
22
Mithat Paşa'n i n Vatanseverliğinin ve Devlet •
23
Anayasa yürü rlüğe girse ve meşrutiyet e geç il se , elle
rinde bahane kalmayacaktı ; özellikle Sat ı h devletler, Os
manli mparatorluğunu parçalama niyetlerinde direneme
yeceklerdi ; ve Rusya da ister istemez onlara uymak
zorunda kalacaktı .
Z aten , başta ng ilte re olmak üzere, Batıli devletlerden
baz ılan , Osmanli mparatorluğu nun parçalanması konu
sunda pek istekli değJIIerdi ; çünkü parçalanma du ru mun
da, aslan payını Rusya'nı n koparacağ ı ndan korkuyorlar
dt.
M ithat Paşa, yabancılar istediği için değil, Devletin ve
toplu mun yaran öyle gerektirdiği için yapı lmas ı tasarla
nan reformlan , sanki d ı ş baskıyla yapmak zoru nda kal
mış g ibi bir duru ma düşmeyi içine sindi re miyo rdu . . . Hele
Devletin saygınlığ ı n ı n, bağı msızlığ ı nın ve toprak bütü n
lü ğünü n o yüzden zedelenme olas ılığ ı kendisini çok kay
gı land ınyordu. Bu nedenlerle de, Konferansda herhangi
bir kşrar alı nmasına f ı rsat kalmadan , Anayasanın biran
önce onaydan çıkmas ı n ı istiyordu .
Abdü lhamit , M ithat Paşa'y ı , işte, Devletin sayg ı nlığ ı
na, bağı msızlığına ve toprak bütü nlüğü ne gösterdiği bu
özenden yakaladı ; yani onun devlet sorumluluğunu ve
vatanseverliğini, sanki bir zaafmış gibi , istismar etti ; ve
1 1 3'üncü maddenin kendi istediği gibi Anayasaya g irme
sinde direndi.
Mithat Paşa, Konferansdan önce Anayasanın yürürlü
ğe girebilmesi uğruna bu ödünü verdi; ve , Konferansın
toplanması na birkaç gü n kala, Anayasa onaydan çıkt ı .
•
24
Büyük Devletlere S ü rpriz
Bu arada, 1 9 Aral ik 1 876 günü, Abdülhamit, Mithat
Paşa'nın ülkedeki ve dünyadaki sayg ı n liğı nı gözö nü nde
tutarak, onu Sadrazaml iğa geti rd i.
Fakat asli nda bu bir tuzakt ı . Abdülhamit'in ge rçek
amac1, M ithat Paşa'yı , en yetkili ve soru mlu mevkie geti r
dikten sonra, orada engelleyip etkisizleştirmek ve küçü k
düşürmekti .
23 Aral ı k 1 876 günü , Ko nferansı n aç ı lacağ ı dakikalar
da, Bab-ı Ali'de de , Anayasanı n ilan ı için bir tören düzen
len mişti ve halk toplanm ı ştı .
....... -
'
•
•
25
M ithat Paşa, yabancilann gözünü yamak için oyun oy
namlyordu. Anayasan i n tüm gerekleriyle uygulanmas i n i ,
Anayasada öngörülen tüm kuru mlan n bir an önce oluştu
ru lup işlerlik kazanmas 1 n 1 içte nlikle istiyordu . Devletin
kurtuluşunu ve çağdaşlaşmas 1 n 1 bunda görüyordu .
Fakat dülhamit, daha önce ve rdiği sözleri çiğneye-
rek, Mithat Paşa'dan gelen her isteği reddetti; hatta yan lt
SIZ b1rakt1. Böyl,ece , M ithat Paşa'ya karş 1 sistemli bir en
gelleme kampanyasi başlatmlŞ, bir saray savaş1 açm1ş
oluyordu . Yaln1z Anayasaya işlerlik kazandiracak kararla
n ve işlemleri değil , Hükü metin her türlü günlük işlerini de
engelliyordu .
Abdülhamit, böylece , Devlet yönetimini, bilinçli o larak,
ç1kmaza sokmuştu . Bu yoldan ,
M ithat Paşa'yi güçsüz, etkisiz ve başans1z bir Sad
•
26
karş1 kullan1 lmam1ş ağ1 rhkta bir u slüpla kaleme all nan
bir mektup göndererek, yak1nmalann1 ve isteklerini bildir
di. Mektupta, bugünün Türkçesiyle özetlemeye çahşt1ğ1m
şu sözler yer aliyordu :
"Bizim · Anayasayi ilandan amac1m 1z, yalniz Do u
sorununun yani u luslararasi alanda Osmanli so runu
nun sağ hkh biçimde çözümüne katkida bulu nmak
değ ildir; Avru palllann aleyhlm ize aç11an ağ 1zlan n1 ka
patmak Içi n başvuru lan b i r g österişten Ibaret de de
ğ ildi r.
Herşeyden önce, sizi n, hükümdarl ik görevlerinizi
bi lmeniz gerekir. ü nkü Mil let önünde tüm davran iş
Iann izdan so rumlu o lacaks1 n1z... Ben im size büyük
bağ h h ğ lm va rd ı r; ancak Mi lletimin yaranna uymayan
en küçük bir konuda bile size boyun eğmem . ünkü
sorum luluğum ağ1 rd 1r. Hem vicdan i mdan korkanm,
hem de vatan1m 1 n esenliğ i n i ve m utluluğunu sağ la
makla yükü mlüyüm.
27
t1 1m1z strada, siz onu yakmaya çal işiyorsunuz, diye
bilirim".
•
Padişahlık sorumlu luğu nu taş ıyan bir kimsenin, o kim-
se Ikinci Abdülhamit bile olsa, bir ölçü nün ötesinde oyun
oynamayacağ ı n ı ve Sadrazamı na yalan söylemeyeceğini
düşünen M ithat Paşa, yine tü m saflığıyla , haz ı r olduğu
bildirilen Padişah iradelerini almak üzere , Saraya gitti.
Fakat Sarayda, Padişah huzuru na çıkarı lacak yerde,
Sadrazamlık mü hrü elinden alındı ve Do lmabahçe Sara
yı önüne çekilmiş " zz ettin" adli saltanat yatı na götürül
dü .
. '
28
-Böylece, ülhamit, Mithat Paşa'ya, vatanseverliğin-
den ve devlet sorumlu luğundan yararlanarak kabul ettirdi
ği 1 1 3'üncü maddeyi, sürgün maddesini, daha Anayasa
n ı n mürekkebi kuru madan, ilk kez Mithat Paşa'ya
uygulamış oluyordu .
24 saat doldu; kaptana ye ni bir buyruk gelmedi: ve ge
mi, Mithat Paşa'yı, talya'nın Brindizi limanına, sürgün
olarak bırakmak üzere denize açıld i .
29
Gerçi stanbul'da bazen ayaklan malar, "halk hareke
ti"ne benzeyen olaylar olurdu; ama bu n lar ya bir birikimin
zaman içinde patlama noktas1 na varmasindan kaynakla
ni rdi; veya perde arkasi ndaki bir tak1m güçler tarafi ndan
düzenlanirdi . '
30
ran nı manında öğrenip de, topluca tepki gösterebilsey-
di, neler olabilirdi?
O duru mda, hiç kuşkusuz, Mithat Paşa, Padişah kar
ş ıs ı nda çok güçlenmiş olarak, yeniden Hükü metin başına
geçebilirdi; ve, rejimi demokratikleştirme yolunda,
sür'atle, ile ri adımlar atabilirdi.
M ithat Paşa, iki kez Sadrazam olduğu halde, bu gö
revde toplam ancak dört ay kadar kalabilmiştir. Eğer bir
kaç yıl Hükümet başkanl ığını sürdürebilseydi, herhalde,
Tu na ve Bağdat Val iliklerinde büyük güçlüklere karşın
gerçekleştirebildiği ekonomik, sosyal ve kü ltü re l at ı lımla
n, Osmanlı topraklan nda da, özellikle mparatorluğun e� n
••
31
ni ve koruyamayacağını; ve ezilmekte n, itilip kakılmaktan
kurtulamayacağı n ı gösteren bir o layd ı r.
Yine bu olay, seçkincilik eğilimlerinin yeterince kınla
madığı; kendilerini "de mokrat" sanan etkil i çevrelerden
bile bazılan nın "halka rağmen ha]kçılık" oyunu alışkanlı
ğı ndan ku rtu lamadığı bir toplumda, Mithat Paşa gibi, hal
kı örgütlerneye ve güçlendirmeye, halkı ekonomide de
siyasette de etkili bit güç duru mu na getirmeye kalkışanla
rı n ne kadar yalnız kalabilecekleri ni ve başlarına neler
gelebileceğini de gösteren bir olaydır.
Eğer Mithat Paşa, halk örgütlenmesine önem veren
tek Osmanlı yenilikçisi olmasaydı ; başka bazı yenilikçiler
de, başka "Yeni Osmanlılar" veya "Genç Tü rkler" de halk
örgütlenmesine ve halkın ekonomide ve siyasette güçlen
mesine M ithat Paşa gibi katkıda bulu nsalardı; veya, hiç
değ ilse, M ithat Paşa, bu yönde başlattığ ı süreçte n sonuç
alabilecek kadar hayatta ve iktidarda kalabilseydi, herhal
de -Türk toplu munda çok şey değiş irdi.
Fakat ry1ithat Paşa bu o lanağ ı ve zamanı bu lamadan,
zorunda kaldı.
32
••
şuyord u .
Sa ·
i ku ruluşunun başı ndakiler, Mithat Paşa'nı n hal-
ka ya ığını bildikleri için , onu , yalnız kendileri ad ına
•
33
" Bana gösterd i lnlz liginin ve O lkem hakki nda be
lirtti lnlz Iyi di leklerln , yürekleri safiyetle ve Içtenlikle
dolu Işçilerden de gelmesi , benim Için bir tesel l i y
nağ l d l r.
diyordu. '
34
öyle ki , birgü n Mithat Paşa, bazı aile üyeleriyle birlik
te, Hyde Pa rk'da yürü yü şe çıktı : güya bir rastlantı olarak,
sonradan Yedinci Edward ad ıyla tahta geçecek olan Veli
aht da Hyde Park'da geziye çıkmışti. Veliaht Mithat Pa
şa'n ı n koluna gire rek birl ikte yü rü meye başlad ı : ve , yine
güya rastlantı sonucu , aynı saatlerde Hyde Park'da gezi
ye çıkmış olan Kraliçe Victoria ile karşı laştı lar: böylece,
Veliaht, Mithat Paşa ile tanışmak isteyen Kraliçe nin de is
teğini yerine getirmiş oldu .
35
da diranebilen yabancı siyaset adamian na sayg ı duyar.
ıkarlan , politikalan çatış ırsa, on lan etkisiz bırakmak,
hatta yok etmek için her yola başvurur; ama yine de onla
ra saygı duyar. Nitekim, Hindistan' ın bağ ımsızlik müca
delesi sırasında, Gandhi'ye , Nehru'ya karşı da ng ilizle r
..
36 '
'
•
37
•
38
Müslümanlık, onu devlet yönetiminde bir iktidar aracı
ve baskı unsuru olarak kullanan rejimler elinde yozlaştı
nl mıştır. M ithat Paşa ise Tü rkiye'de o tür bir rejime karşı
mücadele ediyordu ; ve bu mücadel esinde , din adamlan-
•
39
•
40
da, yeni bir plan yaptı . Bu plan ı n ilk adımı olarak, Mitha1
Paşa'yı , daha yak ı n bir yere, Aydın'a, Vali olarak atad ı .
Mithat Paşa, artık görev istemediğini, yaşlandığı n ı , sağ
lık du ru munun da iyi olmad ığını öne sürerek, ısrarla,
emekliliğe ayrılmak istedi. Fakat bu isteğini Abdülhamit'e
yine kabu l ettiremedi . 1 88 1 yı lında zmir'e gitti, O sı rada
Aydın Vilayetinin merkezi zmir'di.
41
ri birlik tarafından kuşatıld ığını gö rü nce, gizli bir kapıdan
çıktı ve yakı nda bulunan Fransız Konsolosluğuna sığın
dı .
Mithat Paşa, bu davranışı yüzünden derin vicdan aza
bı çektiğini, sonradan yazcıcaktı .
Aslı nda, kaçmak hele bir yabancı konsolosluğa sığın
mak eğili mi nde olmadığı şuradan
' . belliydi: dam istemiyle
yarg ı lanmak üzere tutuklanıp lstanbul'a götürüleceği ke-
sinleşince , güvendiği bazı kimseler, kendisini bir gemiyle
kaçı rabileceklerini söylemişlerdi; fakat Mithat Paşa, "kaç
mayl lçime sindiremem, çünkü kaçarsam bütü n dün
ya benim suçlu olduğumu ve Padişahdan korktuğu
mu san1 r", diye rek, bu öneriyi reddetmişti.
•
'
42
O s ı rada, Fransa, bir Osmanli ülkesi olan Tunus'u
kendi "himaye" sine almak, yani kendi sömürgesi yap
mak istiyordu . Abdulhamit de buna şiddetle karşı çıkıyo r
du .
Fakat Mithat Paşa'n ı n Frans ız konsolosluğuna sığın-
,
43
meye geldi. Yetkiyle söylend i Ine I nandi 1m sözleri
ne göre, Sultan'In Tunus meselesinde Fransa'yi şid
detle protesto edişl, ancak Müslümanlar karş1s1 ndakl
so rum luluğunu ve şu s1rada Me lle Trablus
garp'da pek Ihlal edilmiş bu lu nan Halifelik itibar1 n 1
korumak lçinmlş. Asl i nda Tu nus meselesinde ucuza
anlaşacakm IŞ".
N itekim M" hat Paşa'nın tesliminden sonra, Tu nus me
selesi de "ucuz"a çözüldü : ve Tunus Fransa'ya teslim
edildi.
Osmanli Devleti , Mithat Paşa'yı almış, karşıliğında da
Tunus'u ve rmişti. Bu kadar "ucuz" .••
Abdülhamit "Adalet"l
•
44
ziz'in en güvenilir hizmetkarlanndan, Hazinedar Arzi ni
yaz K alfa idi .
Arzi niyaz KaHa gibi görgü tan 1klan n 1 n birleştiği ger
çekler özetle şu nlard1 : •
' -
45
süre sonra du ru an kuşku lanmışlar; ve sürgülü kapıyı
içerde n açtı ramayı nca, kı rarak girdikle e, dülaziz'i
koltuğunda ölmek üzere bul muşlardi. K ı sa bir süre sonra,
kan kaybından, Abdülaziz , hayata gözlerini yummuştu .
Kanl ı makas oradaydı; bileklerinin makasla kesildiği bel
liydi. Kapı içerden sürgülüydü; herkes kapı nın önünde
bekleşiyordu; bileklerindeki kesiklerden başka bir yara
'
46
Abdülaziz'in intihan ndan beş yıl sonra Abdülhamit'in
buyruğuyla açılan davada, Mahkeme Reisi Ali Suru ri
Efendi idi.
Bu Ali Sururi Efendi, Mithat Paşa'nın Valiliği s ı rasın
da, Tuna Vilayetinde, Rusçuk Kadısı olarak görev yap-
• •
47
da ü laziz'in en sadik adamlanndan bazliann 1n da
bulunduğu başkalan, sözde "suçlu"lar, idam edilecek
lerdi.
Ancak, kamuoyundaki ve dünyadaki tepkileri hafifiate
bilmek için, Abdülhamit , "at1fet" gösterdi, ve Mithat Paşa
ile birkaç kişinin idam cezalan n1 ömü r boyu hapse dö-
'
Son
Mithat Paşa Hicaz'In Suudi Arabistan Taif kentinde
sü rgü ne gönderildi ve oradaki zindana kapat1ld1 . Bütün
dü n ya ile ilişkisi kesildi.
Fakat ülhamit, hala, içindeki Mithat paşa korkusu-
nu ve kinini ye nemiyor, ve sab1rs 1zhkla, onun ölüm habe
rini bekliyordu .
Birkaç kez M ithat Paşa'yi ze hiriemek üze re girişimde
bulunu ldu ise de başan lamad l.
Sonunda, Hicaz Valisine stanbu l'dan, Saraydan ge
len buyruk üzerine, 9 May1s 1 884 gecesi, hücresine giren
cellatlar, Mithat Paşa'yi boğarak öldürdüler.
Y1ld1z Mahkemesinde son sözleri "bOyle lanet bir
dünyada yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim" olan
Mithat Paşa, böylece , A ü lhamit döneminin "lanet dün
yas l"ndan ; Abdülhamit de Mithat Paşa korkusundan kur
tu lmuş oldu .
Mithat Paşa cellatlara hiç direnmemişti. Ancak, namaz
ki lmak ve Yasin-i erif okumak üzere izin istemişti. Bu di
ni görevlerini yerine getirdikten sonra da,
48
" Benim gibi maktüllerln kan• zayi olmaz, ben im ka·
n1m diridir, batmaz" diyerek, boyn u n u cellatlara, can 1 n 1
Allah'a teslim etmişti.
Ve Bir Görev ,
Mithat Paşa'yı bir "m illi kah raman" gibi sayg ıyla ve
şükranla anmaya başladılar.
ü nkü ülke lerinde ilk kalkınma hareketleri ni onun baş
lattığı nı; ve sağlam Bulgar ekonomisinin Mithat Paşa dö
neminde yapılan refo rmlardan kaynakland ığ ını biliyorlar
. di
.
49
Daha acıs1, ölümü üzerind_e n yüz y1h aşk1n süre son-
•
sürü lmaden önce onun yan ında yer almış, onu göklere
çıkartmiŞ baz1 yazarlar, Padişah in gözüne girebilmek
için, ilk sürgü n döneminden itibaren, Mithat Paşa aleyhin
de, yalanla iftira ile dolu yaz 1 lar yazmışlard1 . Bunlara pa
ralı jurnalcilerin uydurma jurnalleri de eklenmişti .
M ithat Paşa hakkı ndaki tarih "bilgi"lerini işte o tür ya
zı lara ve ju rnallere dayandıran bazı kimseler, bugün bile,
gazete ve dergi sütunlannda, M ithat Paşa aleyhine de-
••
50
Ge nç yaşı ndan itibaren, bütün görevlerinde, rüşvete
ve yolsuzluğa karş• en kararl ı ve yürekli mücadeleyi ve r
miş olan, sürgünde sıkıntı çekerken bile Padişah ın gön
dermek istediği maddi yardi mlan reddede n bu insanı
" rüşvetçl" likle bile suçlamaya dilleri vanyor .
•
51
Ama baz1 çevre ler öyle düşünüyorlar. M ithat Paşa Ab
dül hamit'in buyruğuyla öldürülürke n, nlm kan 1m zayi
"
o demişti. Ne hikmetse,
' ülhamit'in de kini zayi
olmuyor.
Bütü n bu nları n verdiği ac1yla, olanaklan n e lverdiğince
yeni kuşaklara Mithat Paşa'yi bir ölçüde olsu n anlat maya
(ahşmay1 , bir insani ve ulusal görev sayd 1 m .
•
•
NOTLAR
52
başlıklı y ıtınan (Reidel Publishing Company - Hol - 1 973)
1 69, 170'inci sayfalarında Kaldar'un önerisiyle ilgili olarak verilen bilgiler
ıl tınldı�ında; Mithat Paşa'n ın uyguladığı vergi düzeniyle Kal
dar'un önerdi�i düzen arası ndaki benzerlik kolayca görülebilir.
3. Osmanl ı döneminde ve Mithat Paşa'nın Ba�dat Valiliğ i sırası nda
Ortado�uda girişi len veya gerçekleştirilen sulama ve su yol u
••
ımacı lı-
ğı projeleri hakkı nda, ABD Columbia Universitesi'nden Rhoads
Murphy'nin "The Ottoman Centuries in I raq : Legacy or Aftermath ? A
Survey Study of Mesopotamian Hydrology and Ottoman Irrigation Pro-
jects�� adl ı uzun makalesinde , ayrıntılı bilgi ler yer almaktadır. Mithat Pa-
•
1 868 - sayfa 1 4 .. " Die Politik und das Ol im Nahen Osten" - Helmut
Mecher - Klett-Cotta yayınevi - sayfa 25 . . . Ve ayn ı yazarı n ..Oil , the
Middle East, North Africa and the l ndustrial States" başlıkl ı kitaptaki
makalesi - Ferdi nand Schöning yay ınevi - Münih . . . )
5. "Mithat Paşa'n ın Iktisadi lcraatı " - Refik Fenmen - 1 942 - Sayfa
28 .. .
6. "The Life of Mithat Pasha" - Ali Haydar Mithat - John Murray Ya
yınevi - Londra - 1 903 - Sayfa 48) . . . Ve Prof. M. Tayyip Gökbilgin'in,
"Yüzyıllık Teşkilatl ı Zirai Kredi" başlığıyla Ziraat Bankası nca yayınla-
'
nan kitapdaki "Mithat Paşa" başlıkl ı makalesi - sayfa 79)
7. Avrupa'daki sürgün dönemiyle ilgili ayrıntı lar, Mithat Paşa'nın oğ-
lu Ali Haydar Mitharı n "Hatıralanm· başlıklı ında yer al ıyor: Mithat
·
53
•
'
54
• • • • •• ••
• •• • •
•• •
*
şa-
55
ağdaş bir dünya görüşüyle yetişmiş ve iş deneyimini
bilgiyle bütü nleştirmiş bir iş adamları kuşağınin ortaya
çıkmış olması Tü rkiye için büyük kazançtır. O nedenle,
Genç şadamları Derneğinin bir toplant ıs ı nda bana ko
nuşma fırsatı vertimesinden özellikle mutluluk duyuyo
rum.
'
cedi r.
· 25 yıl önce alışma Bakanıyd ı m. Bu De rneğin üyele
rinden bir çoğu o s ı rada ya doğmamıştı ya da çocuktu .
•
56
rasiye içtenlikle bağhydr ; ancak, "d rasi olsun fa
kat demokratik Işçi haklari olmasin, Türkiye henüz
buna haz1r deği ldir" düşü ncesi, o dönemin iş çevrelerin
de yaygr ndt. Bu da doğaidr ; çünkü o haklar Tü rkiye için
çok yeniydi.
Bazr fabrikatörler, bazr deneyimli iş adamlan , bü
yük bir içtenlikle,
- Nas11 olacak şimdi?... Ben yanamda ça lişan Iş
çiyle eş it koşullar altanda masa başana oturup Işyeri
m i n soru nlanna m1 görüşeceğim? O zaman ben bu iş
yerinde nasil otorite sağ lanm ?
diye kayg r iarı ni belirtiyorlard l .
Yine o gezilerden edindiğim izlenime göre, işyerle rinin
büyük ço unluğu halk deyimiyle, b a bad a n kalma" yön
"
57
Yine 1 960'11 y1llan n ilk yans1 nda, üyesi bulunduğu m
Hükümet, Büyük millet Meclisine, "Milli ProdOktlvlte
Merkezi" yasa tasans 1 n 1 sunmuştu . Ben, bilinen Türkçe
ciliğimle, "prodOktlvlte" sözcüğü nü gereksiz bu lmuştum ;
Bakanlar Kurulu nda ve TBM M'de,
Tü rkçe "verim li lik" sözcO O dururken, niye "pro
•
düktivite" diyoruz? •
-
' - -
-
demokratik işçi hakları tan ınıp da, çok ucuza işçi çal ı ştır-
ma o lanağı o rtadan kalktıktan sonradır ki, işadamları mız,
işverenle rimiz, sanayicilerimiz çağdaş işletmeciliğin ge
.•
59
damlan kadrosu ortaya ç1km1şt1r. Dediğim gibi, bunu ü l
kemiz için büyük kazanç say1yo ru m.
Eğer iş çevrelerinde bu çağdaştaşmanin demokratik
işçi haklanyla başladi 1 görüşüm do ru ise, şöyle diyebi
liriz : Türkiye'de de mokratik işçi haktan , işadamlann l , sa
nayicileri, Osmanli uykusundan uyand ıran başl ica etken
ol muştur. O sayede s1 naileşme ve kalkinma h1zlanm1ş
ve yeni teknoloji arqyışlan başlamiştı r.
60
k�rhdır; sanayicilikten çok daha karlidır ve daha kü lfet
sizdir.
Paras ı n ı altına, do lara yatı rmak da daha karlld ı r.
Bazı malları dövizle dışardan alıp Türkiye'de satmak,
benzer malları Tü rkiye'de üretmekten daha karl ıdır.
-
• •
61
yilik"tir. Ama son derecede saygıdeğer, şükranla karş ı
lanacak bir "enaylllk" .••
namiye gerek tarihe bel irli ve tutarli bir bakış açısı olma-
lid ı r. Onun içi n, elbette, bu konu larla ben de o labildiğince
yakı ndan ilgiliyim.
•
Cumhu riyet çağ ı na gelmede n önce , Osmanl idan na-
s ı l bir ekonomi mirası devrald ığımıza kısaca değinmek
isterim.
·
62
Bildiğiniz gib i , Osmanli çağ 1 n 1 n Türk toplumu nda tica-
ret de hor görülü rdü. ,
63
çimi neydi, nas 1 ld1? . . Bunu uzun uzad 1ya anlatmak yerine
bir ilginç örnek vermek isterim.
Hereke Fabrikasi n1 n •
I radem diŞinda nasıl fab rika ku rulurm uş? ... Hele bir
g id ip yeri nde göreyim ! ..
diye düşü nür. Bu amaçla, zmit Körfezi'ne denizden bir
gezi düzenl er. Tam Hereke önüne geldiğinde, yani ndaki
Serasker R 1za Paşa'ya, fabrikayi gösterip
- Paşa, nedir şu bina?
diye sorar.
Serasker R 1za Paşa çok zeki. . . Padişah i n işkillendiği
ni hemen anlar; ve
•
alabilecektir.
.
•
B::.ı raya gelmeden önce bir ekonomi derg isini okuyo r-
du m.· 2 Dergide bir fıkra gördü m . Sayın Süleyman De-
mir"al, stanbul'da, 1 6 Ağustos'da, iş adamların ı n , esnaf
ve sanatkArların katıld ığı bir toplantıda konuşmuş. Ko-
65
nuşması nda, Başbakan say ı n Turgut al'ı n ikide bir so
ru mluluğu kendinden öncekilere yıkmas ından yakı n ı r
ken,"biz de kendim izden önceki uygulamalara suçu
yüklersek, bu Işin ucu Abdülmecld'e kadar g ider" de
miş. Dergi bir not ekliyor:" Ancak davetliler, kend i di
leri ne, herşeyi n niçin AbdO imeclt'le başlad1ğ 1 n1 sor
makta n kend i leri ni alamadi Iar" diyo r.
•
66
'
'
67
••
69
ile ilgili yayınlara, daha çok, ABD, ngiltere, Almanya,
Hollanda gibi ü lkelerin kitapilkiarında e rişebildim.
Kısacasi , Osmanli çağ 1 nda , Mithat Paşa'dan başka,
ekonomiye gereken öne mi veren bir devlet adam1 çı kma
mıştır; ve onun ekonomide çağdaşlaşmaya katki ian ndan .
da, daha çok Osmanli mparatorluğu'nun bugünkü Tü rki
ye topraklan dışında kalan bazı bölge leri yararlanabil-
miştir. ,
C umhu r i ye t Tü rkiye'sinin ekonomisi ise, Hereke örne
ğiyle somutlaştırmaya çahştığım o kı sır Osmanli mirası
üzerine kurulmu ştur.
70
Bu açıdan , bence , o dönemle ilgili olarak hala sü ren,
"kim ler libera ld l, kimler devletçlydi" tartı şması , bir öl
çünün ötesi nde gerçeklik taşımaz. O s ı rada çekişme ve
çat ışma bence , daha çok, devletçilikle devlet s ı rt ı ndan
özel girişimcilik aras ı nda idi.
Başlangıçta , kalk ı nma . için, öze l girişimciliğe ciddi ola
rak ağ ı rlik vermek isten mişti. Fakat, kısa sürede, bu ndan
sortuç alı namayacaği görülmüştü . Sonuç al ı namamasi
da doğaldı , çünkü Osmanlıdan devralı nan miras nede
niyle , ülkede , sermaye birikimi de iş deneyimi de yoktu .
Bu etkene, 1 920'1erin sonları ndaki ve 1 930'1arı n baş
ları ndaki dünya ekono mik bunal ı m ı da eklenince , devlet
çiliğe ağ ırl ı k ve re n bir politika izle nmeye başlad ı .
Fakat devletçilik hiçbir zaman, belirgin bir doktrine
bağlanmad ı . Yalnızca, "Kad rocu lar" denen grup, bu nu bir
doktrine, bir ideo lojik temele oturtmaya çal ışt ı ; fakat o da
pek olumlu karş ılanmad ı .
Prot Ke mal Karpat , "Türk Demok rasi Tarihi" başlıklı
kitabı nda "Türk Devletçiliğ i, sağ lam oturt u rm uş bir teo
ri o lmaktan ziyade, olayiann zoruyla o rtaya Çikan
prat ik bir devletçil ikti"der. Sanı rım bu teşhis çok yerin
dedir.
Yeni bilimsel araştı rmalar, yeni olduğu için de tabu ları
pek tan ımayan ve eskisine gö re daha objektif olabilen
araşt ı rmalar, bu ko nu nun Atatü rk'le smet nö nü aras ın
daki başlıca sürtüşme konusu olduğu nu göstermektedir .
••
71
al intıiar yer almaktad ır. Ali ntıiardan birinde, smet nönü ,
büyük bir açı ksözlülükle ;"Atatü-rk, başindan ri özel
teşebbüsü esas tutmuş ve ölünceye kadar bu prensi·
bi tatbik etmlştlr"diyor.
Bir başka ahntıda da, yine smet nönü , "Atatürk
dev l etçi değil, liberal ekonom iden yanayd1" demekte
dir.
Atatü rk'ü_n "özel g ir lş l mci liğe veya "liberal ekono
"
72
kanı Lo rd Curzon, Lozan'da, bir gün, nönü'ye şöyle de
mişti :
" imdiilk birçok Ist lerlnlzl bize kabul ett i rdlnlz.
Bunlar. cebim ize att1k. Fakat bi r gün gelecek, ekono
mlde öyle s1k1 nt1ya düşeceksiniz ki, önümüzde diz
çöküp bizden yard1m lsteyecekslniz; o zaman biz de
bütün bunlan ceblmizden ç1kanp bir bir önünüze ko
yacağlz".
smet nönü , Lo rd Curzon'u n bu tehdidine "eğer o du
ruma düşersek dedi ğ i niz g ibi yapars1n1z", diye karşı
lık verdiğini anlatı rd ı . O duru ma düşme korkusunu hiçbir
zaman içinde n atamazd ı .
kinci Dünya Savaş ı ile birlikte vu rgunculuğun ve ka
raborsacılığ ı n yaygı nlaşması , kamuoyunda, özell ikle de
"aydı n-bü rokrat" çevrelerde, özel girişimciliğe karşı kuş
kuları büsbütü n artt ırmışt i . Bu vu rgunculuğa, karaborsa
cıl ığa karşı , ekonomik açıdan ciddi ve geçerli önlemler
alı nacak ye rde, o sı ralarda bir lise öğrencisi olarak benim
vicdanımı çok sızlatan, "Va rl ı k Verg isi" gibi , hukuk dev
letini zedeleyici, münasebetsiz bir takım önlemlere baş
vu rmakla yetinilmişti .
Tek parti döneminde, Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilke
lerinden biri olarak "devletçilik" vu rgu lan ı rken, yine o il
keler arasında yer alan "halkç lhk", daha çok lafta kalı r-
•
73
Tan m kesiminde , ü reticiden çok tüketiciyi, bürokral tü -
ketici kesimi kay1 ran bir gelir ve fiyat litikas1 uygu lani r-
..
74
s ızhk olur. ü nkü , o konulara el atı l i r atılmaz, baz1 etkili
çevrelerden büyük tepkiler geliyo rdu.
O kadar ki, Atatürk, en güçlü o lduğu yı llarda, toprak
reformu yapmayı içtenlikle istediği halde , bunun gereklili
ğini defalarca, M eclis kürsüsünden, bilinçli ve ina l ı bi
çimde dile geti rdiği halde, toprak reformunu gerçekleştire
cek, hatta bu na girişecek gücü kendinde bulamamı ştı r.
ok istediği halde. kooperatifçiliği de geliştirememiştir .
•
•• •
75
güçlerde, özellikle bazı büyük toprak sahibi çevrelerin
de, öyle bir tepki doğurdu ki, Parti içinde o yüzden büyük
bir bölünme oldu . De mokrat Parti'nin kuru luşunda, hatta
belki de çok partili rejime geçişte, san ı n m en öne mli et
kenlerden biri, toprak reformu na ve köy enstitülerine kar..
ş ı o çevrelerden gelen sert tepkiydi.
Sonunda, toprak reformu iyice sınırlanıp yazlaştığ ı gi
bi köy enstitü leri de kapand i .
Tek partili dönemin sonları na doğru bir lise öğrencisi
olarak, Büyük Millet Meclisi'nin sert tartışmali bir birleşi
.mini izlemiştim. Toprak reformu tartı ş ıhyordu . O tart ışma
sürecinde , tek parti içi nden bir başka partinin doğmas ı n ı n
kaçını lmazlığ ı n ı bir çocuk olarak bile f arkettiğimi anı msa-
'
rı m.
76
Bir bak ı ma, büyük toprakl ı çevrelerin tepkisi de doğal
d ı . Her etkiyi-tepkiyi kendi tarihsel koşullan içinde değer
lendirmek uygun olur. O tepkiler de doğaldı ; çünkü o yıl
lar, Tü rkiye'de , toprak bu rjuvazisi nin, henüz topraktan
kopmaks ız ı n , ticaret ve sanayi bu rjuvazisi duru muna yu
muşak geçiş dö nemiydi.
1 950'de , Cumhuriyet Halk Partisi, ilk serbest seçi mler
le iktidardan ayrı ldı ve De mokrat Parti iktidara geldi. Fa
kat o iktidar döneminde , kö ylülerin , bir tak ı m hizmetler el
de edebi lmek, bü rokrasi karş ısı nda daha serbest ve
rahat davranabilmek gibi baz ı küçü msene meyecek ka
zançları olmakla beraber, gelir du rumları nda büyük bir
•
77
parti, siyasal ve sosyal anlamda da liberal değilse , eko-
•
78
Sosyal güvenliğin kapsamı genişletilmiştir.
Planlı ekono miyle ve demokratik işçi haklanyla birlik
te , ekonomiye canl iiik gelmiştir; sı naileşme htzlanm ı ş ;
gel işme htzt yü kselmiştir.
Ancak 1 960'1a 1 978 arası dö nem daha çok, içe dönük
•
gibi görme eğ ilimleri canlannı ışt ır. So lcu luğu, hatta " i leri
ci"liği devletçilikle özdeşleşti rmek gibi, bence çaÇıd ışı
olan akı mlar güçle nmeye başlam ışt ı r . •
1 930'1arda, devletçi liği bir ideo lojik temele otu rtma ça
bası , "Kad ro" dergisi çevresind e toplananlardan gelirdi.
1 960 '1ı y ı l larda da "Yön" dergisi çevresinde taplananlar, o
yönde bi r bi r çaba başlatmışlardır.
"Yön"ü n 21 Aralık 1 960'da çıkan ilk sayısı nda, de vlet
çi bir bildiri yayı n lanmışt ı . lk say ıda ve -onu izleyen bir
kaç sayıda, bu bildiriyi imza layanları n sayısı binleri bul
muştur. Bugü n birçoğu özel sektörde başarıli işadar.ıları
lan , eko nomik anlamda "l iberal" veya siyasal anlarnda
•tucu" sayı lan bazı kimselerin de o bildiri alt ı nda irnza
vard ı r. Ancak benim imzam yoktur. Be nim, kat ı dev
ii ve özel girişimin e ngellenmesini reddede n ��arş ı
·ım, "Yön"ün ikinci sayısında yayınland ı . O •\arşı
oy yazı mdaki yumuşatı lmış devletçilik anlayış ı , daha
sonra, Cu mhu riyet Halk Partisi'nin 1 976 program1 na da
yan s ıyacakt 1 .
81
Yatırı m yeri seçiminde kolay ve çabuk karı gözetmek,
elbette, özel girişimcinin hakkıd ır. Ancak, gelişmiş ülke
lerde , geleceği ve yerel ge reksinme leri gözeterek yat ırı m
yapan özel girişimciler de az değildir; ve özel giriş imcili
ğin toplu mca be nimse nip desteklenmesinde bu gibi yatı
rı mcı ların ö nemli etkisi olmuştu r.
Bizde ise baz ı varl ıklı ke si mler, kar düşü nmede n hay
rata para yat ı rı rlar da, geri kal mış yö relere fabrika ku rma
yı, nedense, bir hayır işi olarak, veya geleceğe yatırı m
olarak bile düşü nmezler. Oysa hayrat olarak yap ılan yatı
rımlar, sosyal devlette, genel likle , devletin işlevidir. Bazı
varl ıklı iş adamları , hayrata ay ı rdıkiarı parayla, baz ı geri
kalmış yö relere, bir sü re içi n kar getirmemesini göze ala
rak, küçük fabrikalar kurmaya başlasalar, he m, san ı rı m ,
daha çok hay ı r dua al ı rlar; hem de, zaman içinde , o fabri
kaları n çevreye getireceği ekono mik ca nl ılık ortam ında,
kara geçmenin yolunu bu labilirler. Daha da önemlisi, kal
kınmayla ilgili olarak, halkta, herşeyi d evletten bekle mek
yerine, bazı şeyleri de özel sektörden bekleme eğilimini
başlatmış olu rlar.
Tü rkiye'de özel sektörü n gerçek anlamda halka açıl
mayışı ; aile şirketlerinin geniş katı lı ml ı ortakl ıklara dö
nüştü rü lmeyişi ; bunları n, piyasaya, hisse sened inden çok
tahvil sürmeyi, yani halkı ortak etmek yerine , halktan
borç almayı tercih edişi; veya , hisse senedi çıkarma du
rumunda da, doyu rucu kar dağ ıtmaktan kaçı nışı ; halkın
özel sektöre yakı nlık duymas; n ı zorlaşt ı ran ve herşeyi
devletten bekleme eğilimini sü rdüren bir başka nedendir.
Bu gibi nedenler, ancak, özel sektörde toplumsal so
rumluluk anlayışı nın ve geleceğe yatırı m bilincinin geliş
mesi oranı nda giderilebilir.
82
Ekonom ik Bunalim Dönem i
1 973 sonlan ndan başlayarak, petrol fiyatlan ndaki hız
ll sıçramalarla, dünya, ağ ır bir ekonomik bu nal i m döne
mine girdi. 1 973-74'de ,dünya petrol fiyatları, yaklaşık
dö rt kat artt ı . 1 979'da, petrol fiyatları , yaklaş ık yüzde 80
oranında bir sıçrama daha yapt1 . Bu sü reç 1 980'1erin
başianna kadar sürdü ; ve gerek u luslararas ı ekonominin,
gerek u lusal eke nomilerin tüm sektörlerini ve denge lerini
altüst etti.
Tü m dünyayı sarsan bu bunalim, üstelik, Tü rkiye'nin o
y ı llardaki iç bu nal l m ıyla çakışt ı , içiçe geçti; o yüzden,
Türkiye'de ağ ır s ıkınt ı lar doğdu. 1 975'de yü rü rlüğe giren
Amerikan silah ambargosu da sıkıntı lan arttı rdJ .
Tü rkiye ciddi bir döviz darboğazına sü rükle ndi . 1 977
sonu nda, Tü rkiye , dı şsatım gel iriyle petrol fatu ras ı n ı an
cak ödeyebilirken , d ı ş borç taksit ve faizleri de kap ıya da
yand i . Ara mal veya yat ı rım mal i d ışal ı m ına yeterli döviz
ayn lamad ı ğ ı ndan, üretimde, yatırırnda ve gelişme hızın
da hızli düşü şler başlad i . Mal kıtl ıklan başlad i . Enflas
yon, bugünkü kadar olmasa bile, hızland i .
Ama döviz kıtl iğ ı n ı n sözkonusu olmad ığı gelişmiş ve
varl ikiı ülke lerde de üretim düşüyo r, yatı rı mlar yavaşll
yor, işsizlik art ıyo r, enflasyon , çift haneli rakamlarla, hız
lanıyordu . M al kıt l ığı bütü n dü nyada yaygı nlaşıyordu .
..
Başbakan sayın Tu rgut Ozal , ikide bir,
• 1 970'1i y1llann Ikinci yans1n1 unutmay1n ; o yilia
nn mal darllğ 1n1, benzin-mazot kuyruklannl unutma
yin, der: ama o yı llarda aynı sıkıntı ların bütün dü nyayı
sard ığ ı n ı ; bütün dünyada mal darlıklan olduğunu ; ü reti-
83
min, yatı rı m ı n ve gelişme hızları n ı n düştüğünü ; enflasyo
nu n h ızlandığ ı n ı ; işsizliğin arttığın ı ; pekçok gelişmiş ül
kede elektrik kısıntısı yap ı ldığı n ı ; bizde be nzin istasyon
ları önü nde 300-400 metrelik kuyruklar varke n, büyük bir
petrol üreticisi o lan zengi n ABD'de benzin istasyonları
önü ndeki kuyrukları n kilometrelerce uzadığ ı n ı , çok iyi bil
diği halde, bilmezden gelir.
• O bu nal ı ml ı dönemde , işçiye köylüye geçim sıkıntısı
çektirilmediğini de, baz ı çevreler, hatı rlamak istemiyorlar.
84
Oysa, bu dünya ge rçeğine karş ı n ; yatı rı mları mızdaki
ve üretimimizdeki, enerji darboğazından ve yatırım mal i
ve ara mal sağlama güçlüğü nden kaynaklanan düşüşlere
karş ı n , Tü rkiye , 1 978'de , d ışsat ı m gelirini, dolar olarak
'
85
, ,
, .
86
unu da belirteyim ki, 1 978-79'da, biz, dışsatımı mızı
önemli ölçüde arttı n rken, yalnız dünya bunal ımının ve
Tü rkiye'deki üretim düşüşünün yarattığı enge llerle deği l,
altyapı darboğaz ıyla da başa çıkmak zorunda kalmıştık .
••
'
87
O zamana kadar Tü rkiye , yabancı ülkelere, genellikle
••
88
makt1 r. Onun Için, herhangi bir Türk Işadami, görevl i
olduğu nuz ü lkeye g eldiğ inde sizden yard 1 m isterse,
h iç çekinmeden, o Iş adam 1n1 gereğ inde yan1n1za
alip kap1 kapi dolaşmalls1n1z!.
diyordu m.
Geçenlerde ü lkemize gelen ngiliz Başbakan ı Marga-•
ret Thatcher'in, resmi töre nlerde , bir takı m özel Ingiliz fir-
maları nı ad ve re rek tanıtmas ı ve övmesi, belki bizde ba
zı çevrelerce biraz yad ı rganmışt ı r. Oysa bu yöntem,
çağ ı mızı n , hatta daha önceki çağları n, bir gerçeğidir ve
/
89
Yani, Tahtakaleden veya yurtd ı ş ı ndaki işçilerden ka
raborsa fiyat ıyla döviz sağlayıp, o dövizlerle girdi getirt
rneyi kabul etmedik. Onu n yerine sanayicilere ;
- D1şanya mal satars 1n1z, o şekilde döviz kazanlr
s• n•z, o dövizlerle de gereksinme d uyduğ unuz g irdi le
ri , ara mallarl a yat1nm mallann1, alip yu rda getiri rsi
niz, ded ik.
•
90
D ışsat ı rnda formaliteleri de büyük ölçüde azalttık.
Döviz konu su nda katli ku r sistemini başlattık. Tabii
bu , serbest kur ayarlamaianna gö re ilkel bir sistem sayı
l ı rdL Fakat o bu nalim döneminde serbest kura geçmenin
çok büyük güçlükleri ve riskleri vard ı .Kald ı ki, 1 980'den
bu yana , güya se rbest kur siste mi yolunda büyük mesafe
al ındı ama , asl ı nda, değişik mallar için uygulanan değ işik
destekleme önle mleri hesaba katılırsa , son yı llarda hem
Tü rk parası büyük bir hı zla devalüe ediliyor, hem de fiilen
bir tü r katl ı ku r sistemi uygu lan mış oluyor.
imdi bir da lann değe rini 1 600 liran ı n ü stü ne çı kar
makla ancak sağlanabilen dışsatım artışı nı, hatta daha
çoğu nu , biz, 1 978'de , Tü rk liras ı nın değe rini ortalama 40
dolar düzeyinde tutarak sağlayabildik. Daha çoğu nu, di
yoru m , çü nkü , son yı lları n görü nürdeki dışsatım artışla
rı n ı n en az üçte biri, bi lindiği gibi , haya li dı şsatı mdan, ya
ni gerçek olmayan d ı şsatımdan kaynaklanmaktad ı r.
91
etin mü zake re lerden sonra, Uluslararas ı Para Fo nu
IM F ile ve Ekonomik şbirliği ve Gelişme rgütü
OEC D ile anlaşarak, yaklaşı k iki milyar dolarlık, uy
gun koşullu program kredisi, yani se rbestçe ku llan ılabile
cek nakit kredi olanağ ı ; ve önemli borç ertelemeleri sağ
lad ı k.
Bu nları n sağlanabilmesi, ekonomik değil, bazı siyasal
nede nlerle gecikmişti. Bu nları sağlayabilmek için de , hiç
bir siyas ı ödün verilmediği gibi ; Ulus lararas ı Para Fo
nu'na karşı, kendi gerekli gördü ğü müz önle mleri al mak
d ı ş ı nda , bir yükü mlü lük alt ı na girmemiştik.
Yani, eğer dı şardan uygu n koşullu kredi sağlamak bir
başarı ise, o başarı için de son yı llarda çekilen sıkıntı lara
katlanmak gerekmiyord u .
Ne var ki, sağlad ığ ı m ız kredilerden CHP Hükü meti
yararlanamad ı ; san ırı m bizden sonra kurulan AP Hükü
rneti de yete rince yararlanamad ı . Bu nlardan yararlan
mak, 1 2 Eylü l so nras ı n ı n hükü metlerine nasib oldu . CH P
Hükü meti eğe r kendi sağlad ı ğ ı dış kredi olanakları na iş
le rl ik kazand ı rabilecek kadar süre iktidarda kalabilseydi ,
••
92 .
sini nefes alma ve canlanma olanağ ı na kavuştu ran ilk bü
yük dış krediler, 1 2 Eylül askeri müdahalesinden ve 24
Ocak 1 980 kararlarından önce sağlanmıştır .
••
93
kadar merkezileştiği bir dönem bilmiyorum. Eskiden , ka
rar mekanizmaları nda merkeziyetçi liğin e n ileri ölçülere
"
vardığı yı llarda, örneğin tek partili dönemde bile , yetkiler,
en az ı ndan Hükümet elinde toplan ı rd ı . Oysa şimdi, yetki-
ler, Hükümette de değil, sayın Başbakan la kardeşinin ve,
bir ölçüde de, üst düzeydeki birkaç bü rokratın elinde top
lanmış du ru mda . Tü m ekonomik kararlar, bu dar çevre
içinde al ınıyo r. Bütçe bakımı ndan bu merkeziyetçilik sü-
'
94
destekliyordu ; oysa, özel sektörü , kaynak darl ığ ı ndan ya
tırı m yapamaz duru ma sü rüklemiştir. Türkiye'de mevdua
tın ve tasarrufa yönelen kaynaklan n şu son beş yıldaki
kadar kamu kesimine yöne ltildiği bir dönem bilmiyorum.
ze l sektöre kalan kaynaklar da, istikrarsızlık, gelece-
•
95
Dışsat ı m seferbe rliğinde , küçüklü büyüklü tüm üretici
leri , firmalan ve kooperatifleri harekete geçirmek gerekir
di; oysa d ışsatırnda büyükle re aşı rı avantajlar sağlanır
ken, küçükler ve kooperatifler engellenmektedir.
Güya bu iktidar enflasyon. hız ı nı kesecek, iki yı lda
.
96
susturarak ve işçi hakları nı büyük ölçüde kısarak sağla
dığı, "rahatllğa" karşın, uygulanan ekonomik litikalar
dan , beklenenlerin vaad edilenlerin tam te rsi sonuçlar
al inmışt ı r. Yani halka ve işçilere bunca sıkı ntı şu bo
şu na çektirilmiştir.
Yine sayın Başbakan, zaman zaman, 1 2 Eylül 1 980
öncesi nde enflasyon hızını n yüzde yüzü bulduğunu söy
ler. Bu doğrudur. Ancak bir doğru daha vard ı r ki o da şu
dur: 1 2 Eylül 1 980 öncesinde enflasyon h ız ı nın yüzde
yüze eriştiği dönem, ekonominin direksiyonu baş ına, . . tam
yetkili Başbakanl ık Müsteşarı olarak sayın Tu rgut Ozal'ın
geçmiş olduğu aylard ı r.
..
97
Zam ve Enflasyon Lobllerl
98
Ekon lk Düzenle Seçim Sistemi
Arasinda Ba 1ant1
Bu arada, ekonomik düzenle seçim sistemi aras1 nda
ilginç bir bağlanti kuru lmu ştur. öyle ki :
Bir yanda, ekono miyi çökü ntüye sü rüklemek ve halk
çoğunluğunu gitgide yoksullaştirmak pahas1 na da o lsa,
•
99
• Merak etmeyin, öyle bir seçim sistemi getiriyo
rum ki, oylanm1z yazde 25'e dQşse bile Iktidarda ka
labl lirlz!. demişti.
Yani, son derecede çarpık ve adaletsiz bir seçim sis
te mi , aynı derecede çarpık ve adaletsiz bir ekonomi poli
tikasıyla iktidarda kalabilmenin güvencesi olmaktad ır.
Gerçi bu seçim sistemi "kime niyet kime k1smet" tü
rü nde n bir ku mardı r. Bir başka parti de, oy dağı lımı rast
gelirse , 'yüzde 25-30 dolayları nda oyl a iktidarı ele geçire
bilir.
Fakat , riskte n ho şlandığ ını söyleyen sayın zal , belli
ki, o kadarlık riski göze al ıyor.
1 00
Bütü n bunlardan hem kendısi sorumlu , hem de en k
kendisi yakın ıyor.
Bunun izahı çok zor . . .
•
Atbaş1 Beraber
E nflasyonla birlikte devalüasyon da gem almaz biçim-
de hızlan ıyor.
Sayın in Akgüç hesapl amı ş, geçe n gün bir yaz ı -
s ı nda okudu m : 1 979'1a 1 988 aras ı nda Tü rkiye'de fiyatlar
40 kat artmış.
urada, enflasyonla devalüasyo n aras ı nda ilginç bir
koşutluk paralellik ortaya çıkıyor. ünkü , 1 979'1a 1 988
arası nda, Tü rk� lirası karşısında do ları n değeri de tam 40
kat artt ı .
1 979 güzü nde Cumhuriyet Halk Partisi Hükü metten
ayrı lırken, bir dolar yaklaşık 40 Tü rk liras ıydı ; şimdi ise
1 600 lirayı aşt ı .
Yani dokuz yılda, e nflasyo n da devalüasyon da kı rka
katlandı .
1 01
Say1n al, ikide bir, ülkeye ve ekono miye istikrar ge-
tirdiğini söylüyor. Oysa bir ü lkede e nflasyo n ve devalüas
yon ylesine h1�la artarken, faizler bir yükse ltilip bir indi
rilirken ,ardl ard ı na bi rb iriyle çelişen ekonomik kararlar
ali n ı rke n, ne ekono mide ne de ülkede istikrar sözkonusu
olabilir.
••
1 02
duatlardaki artış hızı, 1 986'da yüzde 1 8,5 iken, 1 987'de ,
yani biryılda, yüzde 75'e yükselmiş.
Bu mevduat türü , vergi kaçırmak isteyenlere devletin
cömertçe açmış olduğu bir kapıdır . Bu kapı kapanma
dan , vergi kaçaktan nın ö nleneceğini söylemek sanınm
biraz garip kaçıyor.
•
1 03
söylüyor Bu raporda belirtild i ğine göre, "Imalat sanayl
.
Altyapllarda Du ralama
Devletin altyapılara ö ncelik vermesi yerinde bir karar
d ı r. Bu alanda büyük eksikliklerimiz vardır. Fakat şimdi
altyapı lar konusunda da Devletin hızı kesilmiş duru mda.
Bu da k al, çünkü kaynaklar akıl almaz bir sa-
1 04
vurganlıkla tüketilmişt ir; ve Devlet, a rt ık, altyapılara bile
yeterli kaynak ayıramaz, hatta birçok yerde müteahhitlere
hakedişlerini ödeyemez duru ma gelmiştir.
Kaynak ku llanımındaki savurganlığın en belirgin ör-
••
1 05
Kaynaklan n aşın ölçüde yayılması sonucu altyapi ya
tınmlannln yavaşlamasi yüzenden, bunların üretime kat
kısi gecikmektedir; bu da enflasyonu kamçı layan etken
lerden birini oluşturmaktad ır.
1 06
Gerçi bazı çevreler, sınaileşmeye çal işan bir ülkede
tarımın ihmal edilebileceğini, hatta ihmal edilmesi gerekti-
•
da'dır.
Geçen gece televizyonda Bush-Dukakis tartışmasını
izlemişsinizdir. Tart ışmaları nın ekonomiyle ilgili bölü mün
de, sanayiden k tarı m konusuna eğildiler . ünkü tarım
dan hız almadı kça sanayide ilerlemek çok güçtür.
Türkiye'de, tanmla sanayi aras ı nda ille bir seçme yap.
mamız gerektiğini düşünenle r olduğu gibi, dı şsatıma yö
nelik sınaileşmeyle ikame sanayii arsında bir seçme yap
mamız gerektiğine inananlar da vardır. Bence bu da
yanliştır. Selektif bir yaklaşımla, ikisini bir arada yürüt
mek bence daha uygun olur.
Ama biz, ulusça , bir çok konuda "akla,kara"cıyız.
rneğin musiki alanı nda da öyleyizdir. Ya alafranga
cıyızdır ya alaturkacıyızd ır. O yüzden aradan arabesk
çıkmaktad ı r.
·
1 07
•
Geçe n gün bir gazete aç ıki ıyiordu : ok say ıda işçi ça-
lıştıran iş letme lerden işçiler hesabı na yatı rılan paraları n
oluşturduğu "Ko nut Ed i nd i rme Fon u"nda 350 mi lyar lira
biriktiği halde , bu fondan yararlanmak üzere tek bir işçi
başvu ramamıştır.
Tarı mın ve köylü nü n ihmali, işsiz sayısının gitgide ço
ğalmasına da neden olmaktad ır.
1 09
ANAP iktidan döneminde, d ışsatım ge lirlerimizdeki en
yüksek art ış hızı, ancak görünü rde o düzeye erişebil mi_ş
tir. ünkü son yılian n rakam�an enaz üçte biri oranı nda
hayali dışsat ı ma dayand ığ ına gö re , şimdi gerçek görünü
rü n bir hayli altı ndad ır.
Geçen gü n sayın ztin Akgüç'ü n beli rttiğine göre,
1 970'1e 1 979 arası nda, o döne mi n ikinci yan sı çok zor
koşu llar alt ında geçtiği halde , Tü rkiye'nin dışsatım geliri
toplam' yüzde 284 oran ı nda artmışt ı r; 1 979'1a 1 987 sonu
aras ındaki artış da yüzde 360'd ır. Yani aradaki fark çok
küçüktü r. Hayari dı şsatım payı da çıkanlırsa, arada hiç
fark olmadığı görülü r.
Kaldı ki , önü müzdeki yı ldan it ibaren, kapasite ku llanı
mında ve üretiminde beklenen düşüşler nedeniyle, dı şsa
t ı m artış hız ı n ı n önemli ölçüde gerile mesi söz ko nusu
du r. Yani d ı şsatı mdaki " m u c ize" de hayalidir.
'
1 10
hesapları da hesaba katılırsa, dış rçlanmızı n, görü -
·
mu na gelmek üzeredir.
Sayın Başbakan, bu kadar hızlı bo rçlanmayı da bir
marifet gibi göste riyor. Tü rkiye'nin "kredibllite"sinin artı
şı na, yani borç veren ü lke lerin veya kuruluşların Türk
ekonomisine güveninin artışına bağl ıyor. "Kred ibll lte"si
yüksek ülkelerin kolay dış borç bulabildikleri doğrudu r, .
ama dış borçları h ızla artan her ü lkenin "kred iblli
te" sinin yüksek olduğu varsayımı doğru değildir. Kimi ü l
keler ve kuruluşlar, baze n, bir ülkeyi siyasal veya ekono
mik bakı mdan bağ ımhlaştı rabil mek için, veya o ü lkede
kendi istedikleri düzeni gerçekleştirebiirnek için de rca
ğabilir, borç batağ ı na sürükleyebilirler. Nitekim, Os
manlı mparatorluğu'nu n çöküş dönemi, dı şardan borç
para bulmakta hiç de zorluk çekilmeyen bir dönemdi. Ter-
111
sine, yabancı bankalar, bankerler, Saraya ve Babıaliye
rç para ve rebilmek için yanş halindeydiler. Bunu he r
halde, çöküntü sürecindeki Osmanli mparatorluğu'nun
çöküntü halindeki ekonomisine güven duyduklan için
yapmıyo rlard 1 .
Dış rç, eğer, bir ülkenin borç ödeme gücünü artt ıra-
cak biçimde, yani ü retken yatırı mlarda kullan ılirsa, elbet
te sakı nca taşımaz.
Fakat üretken yatırımfardaki gö receli gerileme, böyle
bir avunma olanağ ı nı da , bırakmamaktad ır.
1 987'de Tü rkiye'nin yatırı m mallan d ı şal ımı ancak
yüzde 9 .8 oranı nda artarken, tü ketim malları dışalı m ını n
yüzde 22 oran ında artmış olmas ı , d ış kaynakları n, yat ı
rı mdan çok, savu rganca tü ketim için harcanmakta oldu
ğu nu gösteren kanıtlardan biridir.
•
•
11?
E noml k Politikalari n Salt Ekonom
..
Olçütlerle Ba riSIZI I 1
Kısacası , son yı llarda uygulanan ekonomik litikala-
n n neden olduğu sosyal sorunlar ve tahribat hiç dikkate
all nmasa, ve bu litikalar salt ekonomik ölçütlerle değer
tendirilse bile , her bakımdan başarısızd ı r.
Salt ekonomik ölçütlerden biri , e nflasyon ise, bu açı
dan başarısızlik açıktır.
Ekonomik ölçütlerden biri, ulusal paran ın d ış değeri
ise, başarı sızlik açıktır.
Sanayi açısından da, tarı m açıs ından da başarısızlik
açı kt ı r. �
_J
1 1�
Milli gelirden tan m kesiminin pay1, 1 979'da yüzde
24,3 iken; 1 979'da yüzde 17,6'ya in miştir; 1 988'de yüzde
1 4'e inmesi beklenmektedir.
Bunlara karşılık, milli gel irden kar, faiz ve rant gelirle
rinin pay1 , 1 979'da yüzde 42,88 iken ; 1 987'de yüzde
65, 04'e yükselmiştir; 1 988'de ise yüzde 73'e yükselmesi
bekle nmektedi r.
' Yani nüfu su n büyük çoğu nluğunu oluşturan ; işçi, köy
lü , kamu görevlisi, emekli hızla yoksu llaşırken ; belirli ke
simlerin geliri aşın bir hızla yükselmektedir. Bir yandan
da işsizlik hızla artmaktad ır.
Bunlar, toplu m yapısını n temeline konmuş bir saatli
bo mba gibidir.
1 14
Tü rkiye, verimli ve geniş pazariann kapı komşusu du
ru mundad ır.
Ve Türkiye nin çok zengin olmasa da, küçümseneme
' ,
••
. .. ..
115
ta Marksizmden esinlenip kaynaklanmıştı r; fakat zaman
la Marksiz en uzaklaşmışt ır. Kimi , Marksizme, başlan
g ı akinden çok değişik yoru mlar getirirken ; kimi de, bazı
biçimsel anı lan veya sloganlan sürdürse bile, Marksizm
den tamamiyle kopmu ştur.
Batıdaki sosyal demokrat partilerden baz ı ları , başka
sol akı mlara yatkın olanlan da içlerinde ban ndınrken;
bazılan bu nları tümüyle veya çok büyük ö lçüde dışlam ış
la'rdı r. Batının e n başarılı sosyal de mokrat partileri, Mark
sist kökenierden ençok uzaklaşabilenler ve sosyal de
mokratl ığ ı yeterince özü mseyememiş olanlan dışlayabi
lenlerdir.
Tü rkiye'deki Demokratik So l hareketin ve Partinin kö
keninde ise Marksizm yoktu r; ve, Demokratik Sol Parti ,
başı ndan beri, sosyal demokrasiyi özü mseyememiş olan
lan ve ancak bir aşama olarak destekleyenleri, kendi dı
şında tutmaya özen göstermiştir.
• •
1 16
Ekonomide d ışa açı lma, ü retken yatınmlarla ve tek
noloj ik ilerle meyle birlikte özendirilecektir; ve dışsat ı ma
destek, pazarlama aşamasından çok, yatınm ve üretim
aşaması nda yoğunlaştın lacaktır.
Enflasyon Soru nu
lk akla gelecek soru lardan biri şudu r:
- Imdi Türkiye'n in gerek eko nomik gerek sosyal
aç1dan en cidd i ve en lved l so ru nu enflasyon ... Siz
bu enflasyon soru nu na nas11 çözüm bulacaks1n1z?
Bu konuda önce şunu söylemeliyim ki De kratik Sol
Parti, ilke olarak, enflasyonu bir urnacı gibi görmemekte
dir. Parti programında, bu konuda, şu sat ı rlar yer a l i yo r :
•
" Bütçe aç1 kla nn1 ve enflasyon oran 1n1, y1lhk üre
timde ve u lu sal gelirde sağ lanacak art 1şla dengelen ir
düzeyde tutmak koşu luyla, s1k1 denetim alti nda, eko
nomiyi canla nd1 nc1 bir etken o larak değerlendirece
ğiz."
lçüsü kaç ı nl an herşey zararl ıd ı r. rneğ in su ço k ya
rarlı bir şeydir ama, denetimsiz kal ı nca, sellere, felaketle
re neden o lu r M i krop zararlıdır, ama belirli ölçüler içinde
.
117
Ama bu zamanlama ve denge gözeti lmezse , he le bir
de enflasyonun yükünü çeken halk kesimlerine o yükü
karş 1lay�cak ge lir artiŞI sağlanmazsa, şimdi olduğu gibi,
hem ekonomik hem de sosyal bakimdan ac1 sonuçlar or
taya Çi kar.
Demokratik 1 Parti Programi ·· yle devam ediyor.
"Enflasyon denetim altina alinirken , Istem talep
klSintlS I, ekonom ide durgu nluk ve toplumda sağ l ik
SIZ so nuçlar doğurmayan ölçüler içi nde tutu lacaktir;
istem i k1smaktan çok, ü retimi ve sunuyu arz1 arttir-
•
118
Aynca, enflasyonu önlemenin veya taş1nabilir ölçüler
içinde tutman1 n başka klasik yönte mleri de ku llanilacak
tir. O arada, örneğin, bütçe aç1klan Sln1rland 1rı lacakt1 r;
kamu gelirlerinin tümü Bütçe kapsam1na veya Parlamen
to denetimi att 1na ali nacakti r; Kamu gelirleri , bo rçlanmay
la veya K T zamlarıyla şişirilmek yerine, sağlam kaynak
lara, verimli ve adaletli vergitere dayand1 rı lacakt1r.
Getirilecek vergi sistemi , ölü yat1nmlan ve rantiyeliği
cayd1nc1 , üretken veya ge lişmeye h 1z katan yatirı mian
özend irici, ve gelir dağ 1 l l m1nda adalet sağlay 1c1 bir sis
tem olacaktir. Vergi kaç1 rmay1 kolaylaşti ran yollar kapatl
lacakt i L
1 19
Geçen gün Ziraat Odalan Birliği Ege Bölge Başkanıy
la, "Hü rriyet" g azetesi e ilginç bir söyleşi yayınland ı .
Dağ ıtı m ve pazarlamadaki aracılik aşamalannın fiyatlan
nas ı l yükselttiği , o söyleşide, somut örneklerle açıklanı-
••
1 20
ye katkıda bu lunur duruma gelmesini yıllarca geciktir
mek, o arada maliyetlerini yıldan yıla yükseltmek yerine,
biz, zaman ında biliri len yatı rı mlardan sağlanacak gelir
artışıyla ye ni yatı rımlara girişeceğiz .
•
--
1 21
Oysa, bildiğim kadar, Türkiye'nin bir u laştı rma litika-
SI yoktur .
••
1 22
alanlan açı lması için kullanılacaktır. Böylece , başlang ıç
ta aynlacak kaynaktan sonra, devletten yeni maddi katkı
beklenmeyecektir; fonlan n kendileri kaynak ü retecektir.
Bu yerleşim alanlan nda arsa ve bina spekü lasyonu
nunu kesinlikle önleyici kurallar uygulanacaktı r.
'
..
1 23
hızlanarak sürecektir; ve, bunun- sonucu olarak, kentleş
me maliyeti sü rekli yüksaimeye devam edeceği gibi , ko
nut soru nu da, ne kadar kaynak ayn l l rsa aynis ın, çözüle
meyecektir.
Demokratik Sol iktidar, yalnız köylüye adaletli gelir
olanaklan sağlamak ve uygarlik nimetlerinden ve geliş
meden kı rsal alanı da yarariandi rmak için değil ; yalnız
tarı mı geliştirmek ve tarımdaki gelişmeden ali nacak h1zla
s1naileşmeye h 1z kazand i rmak için de değil; aynı zaman
da, kentlere akın ı n kendiliğinden sağl ikii ölçü lere inebil
mesi, kentleşme maliyetinin düşürülebilmesi ve konut so
rununun çözülebilmesi için de, kırsal alan kalk1nmas1 na
önem verecektir.
Bunun yan1 s1ra, kırsal alan1n ve köylünün kalki nma
maliyetini de düşü rmek üzere , ilk deneme lerine 1 978'de
girişi imiş olan köykent düzenlemesine geçilecektir. Köy
kentler, köylü leri yerlerinden yurtlarından etmeyecektir.
Fakat birbirine yak1n köylerden gruplar oluşturularak, hiz
h kalkinma için gerekli altyapıların, kamu hizmetlerinin ve
yatirımiannı n tü m köylülere çok k1sa zamanda ve k
ucuza u laştırı labilmesi sağlanacaktir; ayn1 zamanda köy
lü ler, ekonomik baki mdan geçerli boyutlarda ekonomik
işletmeler kurabilme olanağ ı na kavuşturul muş olacaktır.
Halk Yat•nmc1llğ1
•
1 24
kurulacaktır. Bu fonlar, her tü rlü hükü met kontrolü ve ka
nşması dışında , pazar ekonomisinin kurallanna ve de
mokratik işletmecilik ku rallan na uygun biçi e, üreticile
rin ve işçi lerin kendi yönetimlerinde ve denetimlerinde
çal lşt ı nlacaktı r.
Enflasyonu öneleme bahanesiyle emeğin hakkı nı kıs
mak, ü reticinin ve işçinin milli gelirden payını adaletsiz bi
çimde sını rlamak yerine ; gerek üreticiler gerek işçiler= ge
lir artı şları nın , ke ndi uygun görecekleri ve enflasyonu
önel6mek içi n gereken bölü münü , o rtaklaşa üretken yatı
rı mlara yöneltmeye özend irileceklerdir. ,
'
•• •
1 25
Yöre ekonomisine getirecekleri canliiikia Devletin ver
gi geliri artacaği için Devlet aslinda zarar da etmiş olma
,
yacakt ı r.
Yöre koşul lan ndaki değişimle birl ikte , bu işletmeler,
zamanla k a rli çallş1r duru ma gelirse , yöre halkı bunları
devletten devralabilecektir. -
1 26
ve özel girişimciliğin dinamizmi ile devlet işletmeciliğinin
toplumsal soru mluluğunu kaynaştt ran, ikisi aras1nda ka
talizör rolü de oynayabilecek o lan, bir halk sektörü oluştu
ru lacaktir.
1 27
devlet denetimi altında özel hastaneler �u rulabilecek; ve
ya hava u laştı rmacıhğ ı nda özel sektör de etkin olabile
cektir.
Bu ölçü ler içinde tutulmak koşuluyla , saydığ ı m dört
•
1 28
içinde özerkleştirilmesi , çalişan halk kesimlerini, ekono
mik sorunlar karşısında, şimdiye kadar o lduğundan deği
şik bir konuma getirecektir. al lşan halk kesimleri, eko
nomik sorunlara, o arada gelir veya ücret sorunu na,
yaln ız e meği n hakça değerlendiril mesi açısı ndan değil,
aynı zamanda , ulusal ekonominin tü mü açısı ndan ve ya
t ı rımcı ve iş letmeci açısı ndan da yaklaşır duruma gele
ceklerdir.
'
1 29
lunda ö nemli bir adam atalmaş; ve toplu sözleşmeler,
ücret pazarli anan ötesinde, hakça gelişmeyi g üvence
alttna alan, Işletmeleri daha verimli çalişmaya yö
nelten , Işçilerin u lusal gelirden payana yükseltirken
ekonomiyi de g üçlend iren ve demokrasiye daha çok
gerçeklik kazand aran bir sürece dönüşmüş olacak
ta r".
To lumsal anlaşmayla ilg ili bu Program ahntısından
sonra şunu da eklemek uygu n olur:
Demokratik So l Parti'nin öngördüğü düzen, genel ola
rak ekonomik, mali ve sosyal politikala n n saptanması n-
1 30
,.
NOTLA R
l
da uz man laşan sveçli ünlü ekonomist Gun nar Myrdal' ın ·invest
ments with cumu lative spread effects• kavram ı ndan ve · teri min
den esinlenerek oluştu rulmuştur.
1 31
.., .
•• •
•• •
lu rnları ndan biri. Nüfus artış h 1z1 da, son bildiğim rakama
göre , yü zde 2 ,8'i buluyor. Bu çok yü ksek bir rakam.
Onun için so ru n , bir hayli büyük boyutlu . Böyle bir so
ru na kestirme veya mucizevi çözümler önermek de fazla •
1 32
•
•
1 33
"bu akşam filarmoni orkestrası n ın konseri var; ama baş
kemanct hasta; onun yerine sen çalar mtst n?", desek ;
adam hayret eder, "ne münasebet , be n keman çalmasını
bilme m ki" der . . . Ama aynı kimseye , "Ticaret Bakanı çe
kildi gel seni Ticaret Bakanı yapal i m" dense, he men ka
bul ede r.
Yani siyasette deneyimin gerekliliğini henüz farkade
memiş bir ülkede yaşıyoruz.
Olof Palme öldüğü nde Stockholm'deki cenaze töreni
ne çağnhydım, gittim. Sanat açısından, estetik açıdan
•
1 34
Bir ara saatime baktim, biraz daha oturursak, daha son
raki randevumuza geç kalacaktık. "Acaba Grup Başkan
Vekilieriniz gelemeyecekler mi?" dedim. "Gru p Başkan
Vekilieri biziz" dediler. "Nas ı l olur sizler daha 22-23 yaş-
••
lan nda görü nüyorsu nuz" dedim. "Oyleyiz, ama bizde li-
tikaya daha ortaokul öğrencisiyken başlanır" dediler.
Demek ki Finlandiya'da insanlar ·22-23 yaş1 nda mil let
vekili , hatta iktidar partisinin Grup Başkani olabiliyorlardi
ve bu yüzden kı yamet kopmuyordu.
Bizde baz 1 devlet büyükleri koalisyon hükümetle rini
felaketmiş gösterirler. Geçenlerde sayın Başbakan yine,
"1 980 öncesinde her yıla bir hükü met düşüyordu , o yüz
den istikrar bozuldu, işler aksadi ve demokrasi çö ktü" de
di. Oysa Finlandiya'da, başından beri , her y ı la ortalama
bir hükümet düşer; bu hükü metlerin hepsi de, iki partili bi
le değ i l, genel likle birkaç partili koalisyon hükü metleridir.
Ona rağmen, bağı msızlığl çok yeni olan Finlandiya, dün
yan ı n en istikrarlı , en hızl ı g elişen ve demokrasisi e n iyi
işleyen ü lkelerinden biridir.
Bunu n , tek nedeni olmasa bile, herhalde önde gelen
nedenlerinden biri de, Finlandiya'nı n, daha ortaokul sıra
lan nda siyasal deneyim kazanmaya başlamış politikacı
lar kad rosu na sahip olmasıdır. Demek ki herşeyden ön
ce , - gençlerin · siyasal katı lımi önündeki s1 n1rlan
kald 1 rmahyız . _
Bir insan1 bir y1l için, hatta bir gün için, istemediği bir
yere hapsetmek, ona büyük eziyettir. Oysa biz, gençleri
mizi, daha yaşama atılırken, belki hiç istemedikleri faali-
1 35
••
1 37
önemini kavramış görü nüyo rtar. Fakat henüz bundan na
sıl yararlanabileceği konusu nda düşünme fırsatı bulama
mış gibi görü nüyorlar bana. . . ağdaş teknolojilerden ya
rarlanarak istihdam sorununa da , tabii kolay değil, hemen
değil, ama zaman içinde çözüm bu lu nabilir san ıyorum.
1 38
. - - .. . - - ·- - - -
1 39
imdi tabii durum değişmiş olabilir, koşu llar değişmiş
olabilir. ünkü d ışsatı mımııda Batı Avru pa'nın giderek
artan ağırl ıkla yer tuttuğunu n farkı ndayı m. Ortadoğu pa
zarları n ı n , bütün zenginliğine, ge nişliğine karşı n, yeteri
kadar güvenil ir olmadığ ı n ı , çünkü Ortadoğu'nun istikrarl i
bir bölge olmadığını biliyo ru m; Batı Avrupa'n ın ekonomi
miz aç ısı ndan önemini küçü msemiyorum. Buna rağ men
Tü rkiye , şimdi de eko nomik açıdan, tam üye ol maks ızın
n olduğu kanısınday ı m .
••
1 40
de falan falan devletlerle işbirliği yapa bu olanaklan
değerlendiririrn" derse, san1nm Bat1 Avrupa ülkeleri baş
ka tü rlü bakabilirler konuya.
Yine söylüyorum, tam üyelikte tereddütü m yok; ancak
bunun için, şimdiye kadar görünenden daha ciddi haz1rllk
yapmak gerektiği ne de inan1yorum.
•
1 41
teşvik ediyor destek r olabiliriz. Tam üyelik halinde hiç
şansı kalmayacak birtakı m sanayileri destekliyor ve k
şansı olabilecek bazı sanayileri desteklerneyi ihmal edi
yor olabiliriz. Yani, ne açıdan bakılirsa bakılsın, hazı rllk
Ian n yetersiz olduğu izlenimi var bende. Umanm ki yanı
hyo ru mdur .
nasal bir beklenti niz vardi? azeil ikle yatt nm, üretim,
d1şsatam vesal re g ib i konu larda?
•
1 42
ekonomideki ve işi ikteki bilgisini yeteneğini beqeri- -
-
.
-
.
'
J-1 · - _ }1�,
.
.' -
. • .. . .1 ....
,
- ,
;;.• ·.:·
-� '
.
.
· -· -
.
·�
. ·
- ·
-
. - -
., ı ·· ı " .
.
'\ - '
.
. ...... -.. ;
•
, . ; - : . v ı' ; sn .:-- 1 . '
- · ·
-
- J ··
-
_
.
,
• � ·- . •
.
. . ,
.·
·
. .
. ; . ;
_
..
-·
l ı - .
tJ
1 '
.
, ! : .
,
•
.
•
- ' 1 .
)� n i · ı n r .
..... f
. f� · ·
< : ! ; •·
• ' ı ,
·
- . J
· ., . ı
•
j ' l . '
1 · , •
. .
- . 1 -.r --
- ,•- � - • •
·.
-
-�· �-
• • • -·
, eçer ,.
. •
_i
·
J -
.� ' ;..,
.
./ \ 1 ( :
' ' '
' ( � .. j • T
. •
J
j . ,;
• •
1
•
adaletini eti rece l ntzı rii �. c z.: ·, � r � � �-' < :: · ; : ·:-: ! · '' <_; (
.
. .
- .
� .
.
..
- .
- ,..
. .
.
.
-
.
•
· ·
d iyor. , . . . Jrı ; ,. zl - . . • •
. .
.
.
, ! � :. � -. .J \ ·
. ..' V . ! �-· ·-. -� :.:.1 ... _ , .4 � •/ .. -.. : , ! l • .ı ,� : ! l : .t ' � ; � ,ı 't l_ _, -� ..
.{, -_ , _ .!-- .. . . .. _ ı \' ...
•' h: .. ç..,. •.... ' l---
-
__ !,. .� ,
, ... . .
.
,- ,. :·�
.
.
••• "
-�
'. ; - •
.._ , ! ; .l
1
·-, · J ·
'
! '. i- ·.) �� "-, ·
\.
·
r - � : -· J ( _ " · i . · j ;
. . T�Bu so
� ..... , • • •
E .
• .
1
.
-
- . •:
� ·-r:
.
- -_ ..
.
- �
J .
- , t
.
• ..
- ' • • ' ' • • '
' •
•
---... .
�
' •
. .
•
. .ı . .
.. • .• •
-,
nEf . ..
. .
• .
.
.
·- i
•
1,
1 .· .
•
"{· · .- --.
.
' -... • l
-
· '"
. . 1 '1 "
' ... , '- .
'
. � • -
. . . .
.
ı •
'
,
' .
niU
·-
. .�
.
•
)
' ..
'- .
. ... ; . .
soru mluluğa katı lma . . . Bunu , başka Marksist ü lke lerden
çok farkli biçimde yönetilen bir Marksist sosyalist ülke
•
1 2 Eylül'ün finansman i
..
1 45
problemlere sebep olan ve model Içinde de Onemli
aksakllklaro neden olan bir başka mesele vard1: Kib
ris Harekati. o harekatin bu noktadaki yerini saptar-
saniz sevl lm.
Bir de Ikinci mesele, 1 977'de 1 ldara gelmeden •
1 46
de bunu kabul etmişti Fakat MSP'nin ke · grubu tam or
.
1 47
Ancak, 1 978- 1 979'da özellikle Amerika ile , askeri te
sisterle ilgili olarak baz1 başka anlaşmazl ikian miz oldu , o
uzun hikaye . . . O yüzden de Amerika bize yard i mlar konu
sunda baz1 önle mler uyguladi san1nm.
1 49
mas1 lazam" dedi. Siz, 1 ldara geld i lnlzde, l lran1n
eri gerçekç i olarak belirlenecek ml? Sizin zamana
nazda oldu u g ibi düşOk ya da şimdiki g ibi yüksek m l
olacak?
Ayraca, 1 Iktidari döneminde, Türk sa naylinin
gümrük duvarlan lle korunmasa büyük ö lçüde yakald a ,
tam olmasa bile Yani liberasyo n var. Siz geldiğiniz-
. .•
cek m isiniz?
Ya da sizin de aklinaza gelen beli rleyici birkaç şey
varsa, kasaca söylersen iz mem n u n olurum.
EC EV T-Evvela, ilk söylediğiniz sözler için teşekkür
ederi m.
Başlang ıçta da belirttiğim g ibi, çağ r mızda bir politika
c ı n ı n , ekonom· olmasa bile mutlaka ekonomiyle ilgilen
mesi gerekiyor, ama ben mesela ş iir yazanm, fakat kendi
ş iirle ri m bile ezbe rimde değildir; rakam da ezberleye
mem. Ama Tü rkiye'de, ezbe re rakamlar s ı ralamad ı n ız
m ı , sizi ekonomiyle ilgisiz san ıyo rl ar. Santnm, benim de
kusurum odur.
Faiz oranlan meselesi çok öne mli, DS P'nin enflasyon
konusundaki tutumunu belirlerken buna bir ölçüde değin
' 1 50
bir politika içinde, düşük faiz uygu gerekti-
ğine, bu olanağın 1 gerektiğine inanıyorum.
Bunalimdan çıkışla orantıli olarak, faizleri arz ve tale-
be bırakmayı uygun buluyorum; ama yine en ral eko-
nomiyi uygulayan ülkelerde bile , destekleme 1 lan
vard ı r. Sanayide vardı r, özellikle tan vard ı r. Bush
Dukakis tartışmasını dinlediyseniz, orada da, bunun üs
tünde Amerika'da da ciddi olarak üze durulduğunu
görmüşü nüzdü r. Gerçi Bush, karşı çıkar gibi destekleme
ye,ama o da bir ölçüde destekliyor; Dukakis, "daha çok
destekleyelim" diyor. kisi de asi tnda ekonomik anlamda
liberal sayıli r ama AB D'de bile bazı desteklemeler olu
yor.
Aynı şekilde, geçen gün Berlin'deki Ulusl ararası Para
-
1 51
• •
1 5?
Sosyal de rnokrat eğilimlerin oya yansiyandan çok da
ha fazla olmasi gerektiği konusundaki düşüncelerinize
ise kesinlikle katiiiyorum. Ben· kat 1hnam fazla bir an
lam taş1mayabilir; fakat bu na Say1n l'1n Say1n Demi
rel'in de kattidakian kan ast ndaytm.
Nitekim, 1 986 ara seçimi kampanyas1n1n sanianna
•
1 53
den gelenekle ri bu engelle ·şıi. "Benim akhm ermez",
''benim rnaddi gücQm yok", "bunu benden beklemeyin"
duygusu ve düşüncesi içindeydiler. Hala da bu büyük öl
çüde sürüyor.
-
1 54
Oysa biz, o yaklaş1 m1 benimsemediğimizi ma
yaydtkça, karşthğtnt da görüyoruz.
Geçmişte de, bir ara, o lin büyük ölçüde de-
ğerlendirilebileceğini kanttladtk. CHP oyları, 1 960'1ann
ikinci yanstnda, yüzde 27'ye kadar düşmüştü . Fakat
1 973'de yüzde 42'ye çıkartabildik. Oylanmızdaki bu ar
tlŞ, büyük ölçüde, sağca partilerin taban tndaki halk ke
simlerinden kaynaklandı. ünkü ; kimsenin özel ya
·
1 55
DSP ve SHP'nln farki
- - .
1 56
sosyal de rat olmayanlan aram1zda, bu partide iste-
meyiz" dedik.
Buna karş1 şu görüşler ri sürülüyor: "Efendim,birçok
Bat 1 ülkesinde, sosyal demokrat partilerin içinde daha sol
kanatlar da vard i r. "Doğru, baz1 lannda, örneğin ngiliz ş
çi Partisinde vard1r. Ama ngiliz i Partisi, bunun Sikin
tiianndan bir türlü kendisini kurtarıp iktidar olam1yor.
ünkü içinde sosyal demokrat çizginin veya demokratik
sosyalist çizginin bir hayli solunda unsurlar var; ve bu , n
giliz halki kadar sola aç1k bir halkta bile, ciddi tereddütler
uyand 1 nyo r.
Buna karş i i i k, skandinav sosyal de mokratları , daha
solla, o arada komünistlerle, gerekirse , bell i --konularda iş
birl iği ya arlar; koalisyon yaparlar; ama onlan araları na
almazlar. O sayed e, çok daha tutarli politikalar izleyebil
mekte , halka güven verip iktidar olabilmekle ; iktidarda
uzun sü re kalabilmekte ; iktidar olamadikiarı zaman bile,
ülke nin düzenini ve yönetimini etkilerneye devam edebil
mektedirle r.
SH P ile üçü ncü bir fark1 m1z ise , ekonomik model. Biz,
devletçiliğin sosyal demokrasi için ve solculuk için şart ol
madiği kan1s1nday1z. Direksiyonda çalişanian n da eli bu
lu nmak koşuluyla, pazar ekonomisinden yanay1z; ve bu
nun sosyal demokrasi ile rahatça bağdaşabileceği
kan1s1nday1z. Sovyetler Biri i'nde , in'de bile, pazar ku
rallarına uyma eğilimi kendini göstermeye başladi.
SHP'de de , gerçi, son zamanlarda, toplu mun ve bizim
zorlamam1zla, o noktaya gelenler veya gelmeye çalişan
lar, görülüyor. Ama bu konda bizim gibi kesin ve aç1k r
1 57
tav1r alam1yorlar. ünkü , o zaman, içlerindeki veya dışla
nndaki daha sol veya katı devletçi çevreleri küstürmü ş
olacaklanndan korkuyo rlar.
Tam tarihini an1 msam1yorum, ama san1rı m bundan
daha bir y1l kadar önce , bir haftali k derg ide, SHP'nin ön
de gelenlerine , devletçilik konusu nda ne düşü ndükleri so
ru lmuştu . Hepsi de eski devletçilik anlay1şına saplan 1p
kald ıklan nı göste rmek için adeta biribiriyle yan ş eder gibi
Koalisyon konusu
KAVA GEN -Efendim, size k1saca bir kaç soru yö-
ne lt Istiyorum.
Biraz evvel arkadaş1m1z1n so rusuna verdi lnlz ya-
1 58
n 1tta, koalisyon hükümeti dönemine rastlad1 1 ndan
Meclisten baz1 kanu nlan Çikaramadi 1 n1z1 söyledlnlz .
•
1 59
n Hükü ti döneminin yarattı 1 uzlaşma orta-
, ufak tefek şiddet eylemleri sürse bile, hiç değilse
can ahct şiddet eylemleri olmamıştır ve ü niversitelerde
öğrenim barış içinde sü rebilmiştir. Yani, bazt şeyleri ya
pamadtk ama bazı şeyleri de yapabildik.
Yabanci Sermaye
Yabancı sermaye konusu a hiç bir kompleksimiz
yok.
1 60
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Türk Ulusunun ve yö
netici kadrolannin bu konuda bir tak1m kuşkulan olmasi
çok do ald1. ünkü kapitülasyonlar döneminin ac1 an1lan
henüz çok taze idi .
Geçenlerde, Sadrazam Tevfik Paşa'ni n tarunu efik
Okday'1n, Tefik Paşayla ilgili kitab1n1 okuyordum . Kitapta
nereden nereye geldiğimizin öyküsü anlat1nlrken,
1 950'1erde, stanbul Hilton elinin kurulmasi gü ndeme
geldiğinde, zaman 1n muhalefeti nde , yani CHP çevrele
rinde "eyvah. kapitülasyonlar geliyor" diye nas11 tepkile r
uyand 1ğ1n1 hatırlatıyordu.
imdi, tabii, o dönemi çok gerilerde b i raktık.
Elbette ölçü lü davranarak, dikkatli davranarak; Tü rki
ye'nin yararı na ku llanılmak koşu luyla : özell ikle bize yeni
'
- ..
1 61
EC EV T-Efendim, ben ''Tü rkiye'nin tek soru nu ekono
midir" demedim. Ama burada genç işadamları nın düzen
lediği bir toplantıya çağ ı n ldığım için, toplantının konusu
ekonomi o lsun dedim. Yoksa e lbette tek sorun ekonomi
değildir. Hiçbir ülkenin sorunlan tek boyutlu , tek unsurlu
değildir; ve ekonomide anlattığ ı m çarpıklı klar sürdüğü
oranda, sosyal yapı da bu ndan büyük zarar görmektedir .
. .
1 62
yı sıyla var!
Bu seçim sistemi, marjinal oy gruplannın ke ndi parti
lerini kurmalan na veya kenrn partilerinde toplanmalan na,
engel oluyor.
Oysa kendi partilerinde toplansalar, demokrasiyle ve
ya Devletin temel leriyle çelişen akı mlar, solda da sağda
da, çok az oy alirlar. Hiçbir zaman kendi güçleriyle, kendi
oylanyla iktidar olamazlar.
Ama yü rürlükteki seçim siste mi , onları büyük partilere
sızmaya zorluyor. Soldaki marjinal gruplan da sağdaki
marjinal gruplan da buna zorluyor.
Sağda da solda da , bu nlar, aktivist ve wıı i litan olduklan
J
D S P ve Ecevit
AS lM ERDAL-Efendim, ekonom ide en önem l i so-
-
1 67
"Türkiye·oe en n1zi1 cieğişen şey nedirf", desen iz, "de
ğişimdir" derim.
Bir an1 m1 anlatayim.... 1 950'terde ben, CHP organ1
olan "Ulus" gazetesinde çahş1yordum. Büyük yazar rah
metli Hüseyin Cahit Yalç1n da bir ara gazetemizin başya
zan idi. Y1lda bir ay izin ah rd 1 . ok da kolay yazard 1 . Din
Ianeeye g itmeden önce, ' iki-üç gün bir odaya kapan1 r, 30
•
Savunma konusu
Savunmayla, ulusal güvenlikle ilgili soru nuza gelince,
bu çok duyarli bir konu ... Türkiye dünyan1 n en hareketli,
en kanş1k lgesinde. Bu bölgedeki bir ü lke için ulusal
güvenlik bü .. k önem taş1r.
•
Onun için , ayn ntıh hazırlik yapmadan, u sal güvenlik
konusunda kendimi veya · Partimi bağlayıcı açıklamalarda
bulunmayı sakı ncah sayanm.
Bu kadar büyük bir ordu yerine , şimdikinden daha iyi
ve daha çağdaş donanı ma kavuşturulmuş ve ona göre
eğitilmiş bir ordu , elbette daha iyi olur. Ama bu daha ucu
za mı daha pahal iya mı gelir, onu şimdiden söyleye
mem.
nemli olan , ulusal güvenliğimizi tehlikeye düşü rmek
sizin, eğitim ve sağlik harcamalannı arttı rabilmenin yolu
nu bu lmaktı r. Bu da vergi düzenini değiştirerek ve üretimi
arttı rarak yeni kaynaklar oluşturmakla veya başka bazı
-
1 69
Eğer savaştan sonra Federal Almanya'n ın ordu ku r
masına izin verilseydi, "Erhard mucizesi" zor gerçekleşir
di.
Yine savaştan sonra Ja nya'nı n ordu kurması na izin
verilseydi , "Ja n mucizesi"de zor gerçekleşird i .
kisinin de h ızli kalkı nması na, izledikleri bazı politika
lan n şu veya bu ölçüde etkisi olmuştu r elbette ; ama, hiç
kuş suz , birinci etken , en ağ ırliki i etken, savaştan son
ra uzun yı lar, iki ü lkeye de , ordu ku rma yasağ ı uygulan
mış olması d ı r. Bu yasak nede niyle, tüm kaynakları nı kal
kınma atı l ı miarı na ayı rabilmiş lerdir.
Ama maalesef ordusuz yapam ıyor ülkele r 1 N itekim .
1 70
EC EV T-Kuşkusuz bu nun büyük etkisi olmuştur. Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Türkiye'nin en ihmal edilmiş ve
yan feodal ' lgeleridir. Bu açıdan teşhisinize katıliyo
ru m.
u da beni sevindiriyor: dün "Cumhuriyet"te çıkan de
mecimde de belirttiğim gibi, Hükümetin insani bir jest ola
rak, I rak'tan kaçıp gelenlere Devletimizi n kollan nı açmış
olmas ı , o lgenin oy biçimini ve eği limini şu veya bu şe
kilde etkilememiştir; halk , oyunu , bu olaydan etkilenmek
sizin, bild iği gibi vermişti r.
n i di l iyo ru m .
..
1 71
üyele rinize ve konuklannıza, gerek gazeteci arkadaşlan
ma, bu toplantıyi izledikleri için teşekkür ederim. Benim
için çok değer taşıyan sözleriniz için de teşekkür ederim.
Bir espriyle sözlerimi bitireyim, ama gerçeğe dayanan
bir esp ri. . . Yolda gelirken, e şim söylüyordu ; Ankara'da,
bu raya hareket etmeden önce Partiye uğradığında, Ana
dolu örgütü nden gelen bir partili ile karşılaşmış; " stan
bul'a g idiyoruz" demiş, "Niçin" diye sormuş Anadotulu ar
kadaş ı mız; eşim, "Genç şadamlan Derneği, Bülent
Ecevit'i bir konuşma yapmaya çağ ı rd ı , oraya gidiyoruz"
demiş. Anadolu'dan gelen Partili yu rttaşımız da, " yi, de
mek ge nç işadamları farklı düşünüyorlar" demiş.
1 72
•• •• ••
l l
'
1 73
24 Ocak 1 980 kararları na , bir sosyal demokrat olarak,
ilk günlerinden beri karş ı çıkmıştım.
Bu kararları n, ekonomide zamanla baz ı olumlu sonuç
ları görü lse bile, sosyal ve siyasal sonuçları n ı n çok ağ ır
olacağ ı na inanıyordum ; ve ekonomiyi düzlüğe çı karabil
mek için o kadar ağır bede llere gerek olmadığı düşü nce
siydeydim.
'
1 74
'
yok' d lyebllirler"
diyordu m.
Nitekim bu sözleri söylediğimden 204 gün sonra, "bu
kararian n siyasetle lig isi yoktur" diyen Başbakan dahil
tüm politikacılara siyaset yasaklandı : tüm siyasal haklar
özgü rlükler kıs ı ldı ; tüm siyasal partiler kapatıld ı " .
1 6 ubat 1 980 günü Meclisdeki bütçe görüşmelerinde
yaptığ ı m konuşmada da şu nları söylüyordum :
" B i r zaman lar, 'Türklye'yl küçük Amerika yapaca
ğ iz" denird i. Bu ekonom ik politikayla büyük Amerika
da küçük Amerika da olunmaz, ancak Güney Amerika
o lunur. Güney Amerika ekonom ik modeli de, bir ü lke
ye, bağ 1ml llaşt1nc1 diŞ pol itikasi lle birlikte gelir;
g üçlüleri sem i rtip, g itg ide g üçsüzleşen halk toplul uk
lannl ezici hasta toplum yap1s1yla bi rl ikte gelir; ve
sömürü lenleri hak arayamaz duruma, ezilen leri ses
Çikaramaz duruma g etiren siyasal rejim leriyle bi rl ikte
geli r. Bu aynlmaz parçalan ol maks1z1n gelirse, bu
model, zaten yü rüyemez",
diyo rdu m.
Nitekim kendi siyasal rejimini ve baskılarını getirme
den bu delin yü rüyemeyeceği kısa zamanda görüldü.
Sivil hükü met, modeli yürütebiirnek için, işçi hakları nı kıs
mayı zoru nlu gördü ; ve toplu sözleşme ve grev hakları nı
beş yıl için askıya alacak bir yasa tasarısı haz ı rlad ı . Fa
kat C H P karşı çıktı, bazı sendikalar karşı çıktı ; ve H ükü-
•
1 75
haklan kısılamı yordu ; o h a lde b u modeli uygu lamak iste
,
1 76
'
1 77
- - � -
1 78
vo s2nayide üretl rrı düşmektedlr. D ışsatt m gerilerneye
t ı aş l a rn t ştt r .
t lük ümet yak1n zamana kadar dtşsatımdaki arttşla
."\fJt l rüyordu . Fakat d1şsat1m atthmt için de bunca Slktntt
y e ı , t e dak a rhğa gerek yoktu . Nitekim 1 978'de , CHP Hükü
ı n oh dünyadaki ekonomik bunali ma karştn, param1z1 pul
•
I � U 111 Şt l .
Demek ki on y1ld ır sosyal ve siyasal alanda ödenen
i l ı"ıır bedeller boşu na ödenmiş o ldu ; ve onuncu yı l do lar
ı, c ın ekonomimiz ciddi bir darbağaza sürükle ndi.
Ben bu mode le , bir sosyal de mokrat ol arak baş ı ndan
ı H1ri her yönüyle karşı yı m, ama, iti raf etmek gerekir ki ,
c ·�ono mi nin on yılda vardığı olu msuz durumdan, modelin
l,endisi sorumlu değildir; model in yozlaşt ı rt lması ve kendi
l·urallanyla tutarsız biçimde uygu lanması sorumludu r.
Model nas ı l yozlaşt ırı lmıştır?
Bir kere ekonomide hakça ve sa lıklı bir yarı şma orta
m ı , rekabet ortamı sağlana marnışt ı r. Tam tersine, ekono
mide, büyükler kayırı l ı rkon, küçü klor ozilmiştir. Eskişehir
Sanayi Odas ı nın bu konuda on y ı l önco belirttiği kayg ı lar
doğ rulanriıışt ı r.
Dtşsatım, ü ret im aşarnası nda do . il, pazarlama aşa
mas inda; yani kaynakta do(]il . ruu��lukt a deste k le nmiştir ;
ve o yüzden kaynak kuru n u ı � . r. ı na i l o şme du rmuştur.
,
Bu nun sonucu olarak, d ı ş�•at ı r " d;t ooçon yı ldan beri geri
le rney e başl am ışt ır.
"Sanayi yat1nmlann1 dovlot yopmayacak, Ozel sek
tör yaps1n" denilmiştir ; fakat kaynaklar. devielçili in en
koyu dönemlerinde bile görülmedik. ölçüde kamu kesirni
ne ak ıtı l m ı ş , sanayici kaynak darlığ ıyla karşı karş ıya bı
rakılmışt ı r. Kamu kesimine akıtılan kaynaklarsa çok sav
rukça ku llan ı lmıştır. .
Merkezi planlama etkisizleştirilmiştir ama ekono mi�
kararlar hiçbir dönemde görülmedik ölçüde merkezileştiri
lip ke ileştirilmiştir.
Fiyatlar güya serbest pazar ekonotnisi kuralları içinde
•
1 80
n
Url