You are on page 1of 5

CANAN YAŞINKILIÇ-21012020- ÇİVİ YAZILI ARŞİVLER VE MEZOPOTAMYA’NIN TARİHİ COĞRAFYASI

UR KENT DEVLETİ
Giriş
Erken Hanedanlar Dönemi’nde Sumerler Güney Mezopotamya’da Fırat ve Dicle’nin taşıdığı
kentlerde, her biri güçlü ve kendi yöneticilerine sahip devletlerde yaşadılar. Bu bölgede 15’i
büyük, 35 kadar şehir ve kasabanın bulunduğu bilinmektedir. En önemli krallıklar arasında,
kuzeyden güneye doğru Sippar, Kiş, İsin, Nippur, Adab, Zabalam, Şuruppak, Umma, Girsu,
Lagaş, Uruk, Larsa, Ur ve Eridu sayılabilir. (Kemalettin Köroğlu, 2020)
Sumer kentlerinin sulama olanakları iyi organize edilmişti ve dolayısıyla tarıma elverişle hale
geldi. Bu sebeple de üretken, verimli ve zengin bir ülke haline geldi. Maden, taş ve ağaç
bakımından zengin olmayan bölge bu ihtiyaçlarını dışardan karşılıyordu.
Genellikle çevresi sularla kaplı olan şehirlerin çevresinde köyler bulunurdu. Merkezde ise
yüksek yerlere tapınak inşa edilirdi. Bu tapınaklar zamanla Sumerlerin mimariye kazandırdığı
bir yapı şekli olan ziggurat halini almıştır.
Sumer yapılanmasında mezarlar da oldukça dikkat çekicidir. Ur şehrinde, Er Hanedanlar III
dönemi ile Akad dönemi arasına tarihlenen (M.Ö.2600-2100) 2 bine yakın mezar kazılmıştır.
Bunların bir kısmı tahrip olmakla birlikte on altısı kral mezarıdır.

TARİH ÖNCESİ DÖNEMDE UR ŞEHRİ


Güney Irak’ta, Uruk’un yaklaşık 60 km güneydoğusunda, Fırat Irmağı’nın şimdiki yatağının
16 km. batısında yer alır. Bugünkü adıyla Tel el Mugaiyar’da bulunan kent devletidir.
Sumerce URİM Kİ ( 𒋀𒀊𒆠) Akkadca URU yada İRİ olarak adlandırılan şehir önemli
Mezopotamya coğrafyasında önemli bir yere sahiptir. Ur, bir zamanlar Basra
Körfezi'nde Fırat'ın ağzına yakın bir kıyı şehri olmasına rağmen kıyı şeridi değişmiş ve şehir,
günümüzde oldukça iç kesimlerde Fırat'ın güney kıyısında kalmıştır. Günümüz
modern Irak'ında yer alan Nasıriye'ye 16 kilometre uzaklıktadır. (Erich Ebeling, Bruno
Meissner)
Kent Sumerler’den önce Ubeyd döneminde de iskân edilmiştir. Yapılan arkeolojik çalışmalar
ve yüzey araştırmalarına göre Ur Şehri de diğer Sumer Kent Devletleri gibi M.Ö. 3300’lü
yıllarda Sumerliler tarafından iskân edilmiştir. (L. Gökçek, 2020)
ERKEN HANEDANLAR DÖNEMİNDE UR ŞEHRİ
Sumer kral listelerine göre Ur hanedanlarının isimleri tufandan sonra zikredilmektedir.
Kurucusu Meš-anne-padda’dır. Yine listeye göre 80 yıl hüküm sürmüş ve Kiš hanedanının
son beyi Agga’yı yenerek Kiš ve Nippur kentlerini ele geçirmiştir. Ur'un zaten önemli bir şehir
merkezi olduğu Şehir Mühürleri adı verilen bir tür silindir mühürde belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu mühürler, antik Mezopotamya'daki şehir devletlerinin adının yazıları veya sembolleri gibi
görünen bir dizi ön çivi yazısı işareti içerir. Bu mühürlerin çoğu Ur'da bulundu ve üzerinde
Ur'un adı belirgin olarak yazmaktadır. (Matthews)
1854’te ilk kez sondaj çalışmalarına başlanan Ur şehrinde 1922’de yapılan kazılarda Leonard
Wooley tarafından 2 ayrı mezarlık bulundu. Bunlardan biri Er Hanedanlar, diğeri de Akkad
devrine aittir.
Ur Kraliyet mezarlığından çıkartılan buluntular sonucu, Ur Hanedanlığının Erken Sülaleler
Devrinde oldukça zengin ve güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Woolley, 1922 yılında British
Museum ve Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi adına kazılarına
CANAN YAŞINKILIÇ-21012020- ÇİVİ YAZILI ARŞİVLER VE MEZOPOTAMYA’NIN TARİHİ COĞRAFYASI

başladı. Ancak, mezarlığın ve kraliyet mezarlarının asıl keşfi, kazı başladıktan dört yıl sonra
oldu. Büyük mezarlık, MÖ 3. bin yılın ikinci yarısında en az üç yüzyıl boyunca faaliyetteydi.
Mezarların çoğu, birbirini kesen tek tek gömülerdi. Erkek ve kadın cesetleri, kendilerini
zengin veya fakir olarak tanımlayan eşyalarla birlikte bulundu. (Aruz)
Woolley başlangıçta 1850 mezar ortaya çıkardı ancak daha sonra 260 mezar daha
belirledi. Zenginlikleri, mezarlıklarının yapısı ve ritüelleri ile diğerlerinden farklı olduğu için on
altı tanesi onun için ayrı bir öneme sahipti. Taştan yapılmış odalar ve muazzam zenginlikten
ötürü bu mezarların kraliyet soyundan gelen ölülere ait olduğunu düşünmüştür. Kendi taş
odalarında yer alan bu tür kadavralar, öbür dünyada ihtiyaçlarını karşılamak için bol miktarda
erzağa sahip olan yegâne kadavralardı. Bununla birlikte, astlara aynı şekilde muamele
edilmemiş ve yukarıda belirtilen mallardan hiçbiri astların mezarında yer almamıştır. Cenaze
sadece asıl ceset için olduğundan bu kişilerin mezarına erzak ve eşya koyma gibi ritüeller
gerçekleştirilmemiştir. Ana ceset gömüldüğünde insanların geri kalanı o kişinin şerefine
kurban edilir ve daha sonra gömülürdü. (Woolley, 1934)
Woolley, Büyük Ölüm Çukuru'nu (PG 1237) bulduğunda, son derece kötü durumdaydı.
Odadan geriye kalanlar birkaç taş ve iyi durumda biraz altın, lapis lazuli ve akik boncuklardı.
"Büyük Ölüm Çukuru", kadınlara veya genç kızlara ait olduğu düşünülen diğer cesetlerle
birlikte içeriye yerleştirilmiş silahlı erkeklerin cesetleri için mezarlık görevi gören kare şeklinde
açık bir alandı. (Reade, 2003) Ur'daki büyük ölüm çukurlarının tanıtımı, genellikle
tüm Sümerlerin en büyük hükümdarı olarak da bilinen Ur krallarından biri
olan Meskalamdug ile ilişkilendirilir. Böylesine büyük bir gömme uygulaması askerlerin
fedakarlığı ve öbür dünyada ona eşlik edecek bir kadın korosu ile başladı. Ayrıca Büyük
Ölüm Çukuru'nun Mesannepada'nın mezarı olduğu öne sürülmüştür. (Reade, Metropolitan
Museum of Art, 2003)
Ur'daki mezarlık, çok sayıda nesnenin yanı sıra 2000'den fazla gömü içeriyordu. Pek çok
eşya, bir avuç kraliyet mezarından gelmektedir. Bu mezar eşyalarının çoğu
muhtemelen Afganistan, Mısır ve İndus Vadisi dahil olmak üzere çeşitli bölgelerden ithal
edilmiştir. Önemli nesneler silindir mühürler, mücevherler ve metal işçiliğinden çanak
çömleklere, müzik aletlerine ve daha fazlasına kadar çeşitlilik göstermektedir.
Kraliyet mezarının ihtişamlı parçaları arasında bulunan, lacivert taşı ve altın yapraktan
boynuzlu koç figürü dikildiği yerde, aynı şekilde altından yapılmış ve altın kaplama bir ağacın
sözde yeşilliklerini koparırken temsil edilmiştir. Hayvanın vücudunu saran bir tür altın
yaprakçıklar, yün yumağını temsil etmektedir. Woolley, hassas nesneleri topraktan
çıkartmadan önce güçlendirmek için kaynak balmumu kullanmıştır. (Bottero)
Müzik aleti olarak kullanılan arplar kraliyet mezarlarından çıkartılan eşyalar arasında en
belirgin öğelerden biridir; büyük ölüler çukurunda liderlerin sayısı dörtten az değildir.
Bunlardan birisi diğerlerinden daha görkemlidir. Rezonans kutusu kenarında, mavi ve beyaz
geniş bir mozaik şeritle süslenmiştir. Başlığın bir yarısı sıradan bir tahtadan yapılmış, diğer
yarısı da gümüşle kaplanmıştır. Hayvan sahnelerinin işlendiği deniz kabuğundan levhalar bu
aletin ön tarafını süslemiş ve bunların üstünde som altın işleme, sakallı bir boğa başı öne
çıkmıştı. (Woolley, Kalde'deki Ur, 1930)
Dikkat çeken buluntulardan birisi de Ur Standardı adı verilen bir kutu süslemesidir.
Sümerlerin düşmanlarını bozguna uğrattığı bir savaş sahnelerini ve gündelik hayattan
sahneleri canlandırmaktadır. Bu eserin temsil ettiği akım yaklaşık 2000 yıl sürecek bir
geleneğin ilk örneklerinden biridir. Bu gelenek özellikle Asur kabartma sanatında doruğa
ulaşmıştır. Kutu 21,59 cm genişliğinde ve 49,53 cm uzunluğunda olup deniz kabuğu, kırmızı
kireçtaşı ve lapis lazuli mozaiği ile işlenmiş içi boş bir ahşap kutunun yüzeyinde yer
CANAN YAŞINKILIÇ-21012020- ÇİVİ YAZILI ARŞİVLER VE MEZOPOTAMYA’NIN TARİHİ COĞRAFYASI

almaktadır. Leonard Woolley'in 1927-1928 yıllarında Mezopotamya'da


yaptığı kazılar sırasında, bugün Batı Nasıriye olarak bilinen antik Ur şehrinde, MÖ 2550
civarında ölen bir kral olan Ur-Pabilsag ile ilişkili olarak PG-779 mezarında bulunmuştur.
Er Hanedanlar döneminde özellikle Ur, Uruk ve Kiš hanedanlıklarının birbirleriyle yaptıkları
güç savaşları Sumer Ülkesini oldukça sarsmıştır. Bu savaşlar yüksek ihtimalle tarım, sulama
ve sınırlarla alakalıydı ve genelde sonuçsuz kalmıştır. Bu istikrarsız yapı doğuda bulunan
Elam’daki Anav krallığının bölgeyi işgal etmesiyle son bulmuştur. Kısa süre sonra da Lugal-
anne-mundu’nun yeniden bölgeye hâkim olduğu tahmin edilmektedir. (L. Gökçek, 2020)
Erken Hanedanlar döneminin ortalarına doğru şehirde ruhban sınıfından ziyade askeri sınıfın
rol aldığı anlaşılmaktadır. Bunun sebebi şüphesi Sumer Şehir Devletleri’nin kendi aralarında
sürekli savaşmalarından kaynaklanmaktadır.
Erken Hanedanlar döneminin son safhası Akad istilası ile son bulmuştur. M.Ö. 2296 yılında
Sargon’un Kiš hanedanlığını ele geçirmesinden sonra yaptığı bir dizi sefer sonrası Ur’un
hakimiyeti Akad’lıların eline geçmiştir.
MÖ 22. yüzyılın ortalarında Akad İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Güney
Mezopotamya, Mezopotamya'nın kuzeydoğusundaki Zagros Dağları'nda yaşayan, izole bir
dil konuşan ve barbar bir halk olan Gutiler tarafından birkaç on yıl boyunca yönetildi fakat
Akadca konuşan halkların Asur kolu, Mezopotamya'nın kuzeyinde bağımsızlıklarını yeniden
ortaya koydu.
Güney Mezopotamya’da Sumerlerin kurduğu, köklü gelenekleri bulunan kent devletleri
üzerindeki Akkad egemenliği Šar-kali-šarri’nin ölümüyle birlikte sona ermiştir. Lagaş kenti
Gudea önderliğinde bağımsızlığını kazandıktan sonra Uruk da Utu-hegal yönetimine
geçmiştir. Utu-hegal’in Ur kenti’ne Ur-Nammu’yu ensi olarak tayin etmesi ile de III. Ur
Dönemi’ni başlatmıştır. M.Ö. 2112’de Ur-Nammu başa geçtikten sonra bölgenin tek hâkimi
olmaya çabalamış ve bu doğrultuda “Sumer ve Akkad ülkelerinin kralı” ünvanını kullanmıştır.
Ur-Nammu’dan sonra tahta çıkan Šulgi ise bu ünvana “dört bir tarafın kralı” ünvaını
eklemiştir.
Ayrıca bu dönemde tarihin en eski yazılı yasaları ünvanını alan Ur-Nammu
kanunları; Sümerlere ait ve günümüze ulaşmış, kanun maddeleri içeren, bilinen en eski yazılı
tablettir. Milattan önce 2100-2050 yıllarına ait olup Sümerce yazılmıştır. Giriş bölümünde
Kral Ur-Nammu'ya atıfta bulunulsa da bazı tarihçiler onu Ur-Nammu'nun oğlu Šulgi'ye isnat
ederler.
Bu dönem Sumer Röneansı olarak adlandırılmış, siyasal gelişmeler, inşa faaliyetleri,
toplumsal reformlar ve devletin kayıt altına alınması gibi başlıklar altında
değerlendirilebilecek bir dizi gelişmeye sahne olmuştur. (Kemalettin Köroğlu, 2020)
Yazıtlarda fethedilen bölgeler ve ganimetlerden fazla söz edilmemekle birlikte Ur-Nammu’nun
tek egemen güç olmak için pek çok sefer yaptığı yazmaktadır. Šulgi de aynı politikayı devam
ettirmiştir. Šulgi, Naram-sin gibi kutsal kabul edilmiş, adına pek çok tapınak yapılmış, ona
ithafen ilahiler yazılmıştır.
Bu dönemde elde edilen kazançlar inşa faaliyetlerinde değerlendiriliyordu. Zigguratlar bu
dönemde ortaya çıkmıştır. Tapınaklar yükseltilmiş Ziggurat şeklini almıştı. Ay Tanrısı Sin’e
ithaf edilen büyük bir Ziggurat yapılmıştır. Pişmiş tuğladan yapılan ziggurat Devasa basamak
piramidin uzunluğu 64 m, genişliği 45 m ve yüksekliği 30 m.’ dir. Sadece Sümer zigguratının
temelleri ayakta kaldığı için yükseklik şüphelidir. (Gardner, 2005)
CANAN YAŞINKILIÇ-21012020- ÇİVİ YAZILI ARŞİVLER VE MEZOPOTAMYA’NIN TARİHİ COĞRAFYASI

Zigguratın inşası MÖ 21. yüzyılda şehirlerin bağlılığını kazanmak için kendisini bir tanrı ilan
eden Kral Şulgi tarafından tamamlanmıştır. 48 yıllık hükümdarlığı sırasında Ur
şehri Mezopotamya'nın çoğunu kontrol eden bir devletin başkenti haline geldi. Pek çok
ziggurat, kerpiç tuğlaları üst üste yığılarak ve bunların birbirine yapıştırılması için çamur
kullanılarak yapılmıştır.

Dönemin sonlarında, Suriyeden Amurruların göçü, doğudan Elam akınları devleti zayıflatmış
ve devletin merkezi olan Ur Kenti yıkılmış, tapınaklar tahrip edilmiş, tanrı heykelleri İran’a
götürülmüştür. Böylece Mezopotamya’da Sumer egemenliği sona ermiştir.
Ur imparatorluğu, Akadca isimleri olan Amar-Sin, Şu-Sin ve İbbi-Sin adlarındaki üç kralın
hükümdarlığı boyunca devam etti. İbbi-Sin'in 24. hükümdarlık döneminde MÖ 1940 civarında
Elamlara yenildi ve bu durum, Ur Ağıdı'nda anılmıştı
Ur şehri, Üçüncü Ur Hanedanı'nın yok oluşundan sonra siyasi gücünü kaybetti. Bununla
birlikte, Basra Körfezi'ne erişim sağlamaya devam eden önemli konumu, kentin MÖ 2. bin
yılda süregelen ekonomik önemini devam ettirmiştir. Şehrin ihtişamı, imparatorluğun gücü,
kral Şulgi'nin büyüklüğü ve şüphesiz devletin etkili propagandası Mezopotamya tarihi
boyunca sürmüştür. Asur ve Babil'deki Mezopotamya toplumlarının tarihsel anlatıları isimleri,
olayları ve mitolojileri hatırda tutarken Şulgi en az iki bin yıl daha iyi bilinen bir tarihsel
figürdür. Şehir, MÖ 18. yüzyılda güney Mezopotamya'da öne çıkan Babil'in ilk hanedanı
(Amoriler) tarafından yönetildi. Hammurabi'nin kısa ömürlü Babil İmparatorluğu'nun
çöküşünden sonra 270 yıldan fazla bir süre yerli Akad tarafından yönetilen Sealand
Hanedanlığı'nın bir parçası oldu ve MÖ 16. yüzyılda Amorilerin halefi
olan Kassitler tarafından Babil'in bir parçası olarak yeniden fethedildi. Kassit Hanedanlığı
döneminde Ur, Babil'in geri kalanıyla birlikte Elamlar ile Orta Asur İmparatorluğu'nun
düzensiz kontrolü altına girdi.
Şehir, Güney Mezopotamya'nın geri kalanı ve Yakın Doğu, Küçük Asya, Kuzey Afrika ve
Güney Kafkasya'nın çoğu ile birlikte, MÖ 10. yüzyıldan 7. yüzyıla kadar Kuzey
Mezopotamyalı Yeni Asur İmparatorluğu yönetimine girdi. MÖ 7. yüzyılın sonundan itibaren
Ur, sözde Keldani Babil Hanedanlığı tarafından yönetildi. MÖ 6. yüzyılda Ur'da Babilli II.
Nebukadnezar'ın yönetimi altında yeni bir inşaat yapıldı. Son Babil kralı Nabonidus (Asur
doğumludur ve Keldani değildir) zigguratı geliştirdi. Bununla birlikte şehir Babil'in
Pers Ahameniş İmparatorluğu'na yönetimine girmesinden sonra MÖ 530 civarında
gerilemeye başladı ve artık MÖ 5. yüzyılın başlarında Ur'da ikamet edilmiyordu. (Roux) Ur'un
terk edilişi belki de kuraklık, değişen nehir yatakları ve Basra Körfezi'ne giden çıkışın
çamurlanmasından kaynaklanıyordu.

Kaynakça
CANAN YAŞINKILIÇ-21012020- ÇİVİ YAZILI ARŞİVLER VE MEZOPOTAMYA’NIN TARİHİ COĞRAFYASI

Aruz, J. (tarih yok). The Royal Tombs of Ur.

Bottero, J. (tarih yok). Evvel Zaman İçinde Mezopotamya.

Erich Ebeling, Bruno Meissner. (tarih yok). Reallexikon der Assyriologie.

Gardner, H. (2005). Gardner's Art Through the Ages.

Kemalettin Köroğlu. (2020). Eski Mezopotamya Tarihi.

L. Gökçek, E. Y. (2020). Eski Mezopotamyanın Siyasi Tarihi.

Matthews, R. (tarih yok). Cities, Seals and Writing: Archaic Seal Impressions from Jemdet Nasr and Ur.

Reade, J. (2003). Metropolitan Museum of Art.

Reade, J. (2003). The Great Death Pit at Ur.

Roux, G. (tarih yok). Ancient Iraq.

Woolley, L. (1930). Kalde'deki Ur.

Woolley, L. (1934). Publications of the Joint Expedition of the British Museum and of the Museum of
the University of Pennsylvania to Mesopotamia.

You might also like