You are on page 1of 3

“VİA SEBASTE” ANTİK ROMA YOLU HAKKINDA

“Via Sebaste” adı verilen antik Roma yolunun kırk sene imparatorluk yapan Augustus
(Octavious) tarafından özellikle Kilikyalı korsanlarla mücadele etmek amacıyla inşa edildiği
yol üzerindeki mil taşlarında bulunan yazılardan anlaşılmaktadır. Lykia, Pissidia ve
Pamphylia şehirleri başta olmak üzere Güney ve Güney Doğu şehirlerini birbirine bağlayan
stratejik öneme sahip yolun mil taşlarını deşifre eden arkeologlar bir yerde bölgenin tarihini
de anlatıyorlar. Pisidian Antioch ( Yalvaç) tan başlayarak , Neapolis (Şarkikaraağaç), Huyuk,
Iconium (Konya) , Misthia (Beyşehir) , Side koluyla MÖ. 6. yılda inşa edildiği ve özellikle
Beyşehir gölünü çepeçevre dolaştıktan sonra bir kolu Syedra’ya diğeri Tarsos, üzerinden
Antiocheia ve Osione ‘ye yani Suriye’ye Mezapotamya’ya kadar uzadığı vurgulanıyor.

Kovanlık köyünün yakınında olduğu söylenen ve her nedense çok iyi durumda olan iki bin
yıllık antik yolu görmeye gidiyoruz. Antalya Burdur yolunun otuzuncu kilometresinde
Kovanlık köyüne sapan yola giriyorsunuz. Asfalt yolda üç kilometre gittikten sonra toprak
yola giriyorsunuz. Yol su birikintileri ve yağmur çukurlarıyla dolu. Dar toprak yol kıvrılarak
Döşeme Boğazı diye bilinen dağlara doğru uzanıyor. Türkiye’de okullarda öğretilen tarih her
ne kadar Roma İmparatorluk tarihini kapsıyorsa da Anadolu ile Roma İmparatorluğu’nun
münasebetini hatırlayan pek yok. Hatırlanan tarih M.Ö. 100 ve M.S 1100 arasını kapsamıyor.
Cumhuriyet tarihi Anadol’nun tarihini Malazgirt M.Ö. 1071 ‘den başlatıyor. Bu tarihten önce
Anadolu’da neler olup bittiği önemli değil. Böylelikle Augustus’un ve daha sonra İmparator
Septimus’un savaşları bilinmiyor. Via Egnatia ve Via Sebaste gibi o dönemin mükemmel yol
ağına sahip olan imparatorluğun Anadolu’yu yedi eyalete bölerek kolonileştirdiği günümüze
kadar ayakta kalan şehir kalıntılarından ve mil taşlarından anlaşılıyor.

Bir çobana yol soruyoruz. İlerde karşımıza çıkacak olan köprüden sola dönüp arabanın
gideceği kadar gidecek sonra yaya devam edecekmişiz. Bölgeye doğa yürüyüşü düzenleyen
“Patika” grubu Dağbeli Kovanlık Köyü arasındaki bir parkuru yürümüşler. Biz iki kişilik bir
ekip olmamız ve arabayla gelmemiz nedeniyle tam parkur yürüyecek lojistiğe sahip değiliz.
Bölgeyi ziyaret eden doğa yürüyüşçülerinden alınan tarife göre Dağbeli kasabası girişinde
Karaot Köyü sapağı 13. kilometrede bulunan Selçuklu Mezarlığı sol tarafa alınarak ulu
kızılçam ağaçlarının sağından geçilerek Döşeme Boğazı’na geliniyormuş. Biz bu yolu
Kovanlık Köyü yönünden tırmanacağız.

Toprak yol bitiyor. Döşeme Boğazı’na bir kilometre kala arabayı bırakmak zorunda kalıyoruz.
Çobanların derme çatma ağıllarının yanından yürüyerek ilerde görülen harabelere doğru
yaklaşıyoruz. Zemin sanki kurumuş bir göl yatağını andırıyor. Sular çekilmiş toprak tüm suyu
içmiş ama doymamış gibi görünüyor. Ayaklarımızı basarken irkiliyoruz. Harabeler bir
kervansarayın harabelerine benziyor. Etrafta bölgede hemen hemen her yerde gördüğümüz
parçalanmış lahit kapakları, dinamit çukurları buraların defineciler tarafından sık sık ziyaret
edildiğini gösteriyor.
Antik yolun bu noktasında yoğun bir yerleşme olduğunu gösteren kalıntılar var. Nekropol
alanı, sarnıç, agora gibi binaların kalıntıları halen duruyor. Muhtemelen burası bir geçiş
noktası. Bir kırallıktan diğerine geçiş noktası. Pamphilia’dan Psidia’ya geçiş noktası. Buradan
geçen yol Kuzeye Ariassos’a doğru gidiyormuş. (1) Bu antik yol ağının haritası var. David H.
French adlı bir araştırmacı bu bölgenin bir haritasını çıkarmış. Antik Anadolu coğrafyasında
tüm kentleri birbirine bağlayan bu yolların önce Helen daha sonra da Romalılar tarafından
yapıldığı erken Bizans ve Selçuklu döneminde de fiilen kullanıldığını söyleyen araştırmacılar
var.

İki bin yıllık bir yolun üzerinde yürümek çok heyecan verici. Döşeme Orta Ovası adı verilen
yerden Döşeme Boğazı’na doğru kıvrılarak yükselen taş döşeme antik yol önümüzde
uzanıyor. Basamaklardan tırmanarak çıkıyoruz. Ova yavaş yavaş arkamızda küçülüyor. Üç
kilometre boyunca antik yolun coğrafi yapı gereği basamak sistemine göre iri ve küçük taşlar
üzerinde yürüyoruz. Boğaza geldiğimizde şiddetli rüzgar karşılıyor bizi. Psidia platosunun
serin havası Pamphilia ovasına akıp gidiyor.

Bu antik yolun “Via Sabaste” olarak anılan yolun bir parçası olduğu kesin. Giray Ercenk de
makalesinde yazıyor detaylarıyla. M.Ö. 6. yılda yapılan bu yol tam tamına iki bin yaşında.
Yolun Pamphilia kentlerine dağılan Batıya Phaselis’e doğuya Perge’ye uzanan bölümleri yok
olmuş. Yol etrafında yoğun yerleşim bölgeleri var. Kovanlık Köyü büyük bir olasılıkla yolun
tahrip edilmesinde büyük bir rol oynamıştır. Her gördüğümüz antik kentteki tablo değişmiyor.
Köylüler hayvanlarını antik kentlerde otlatıyor zaman zaman da define arıyorlar. Yolun bazı
bölümleri hiç bozulmamış. Bazı yerlerde ise heyelan ve selin yarattığı tahribatın izleri var.

Roma İmparatorluğu’nun M.Ö: 129 yılında bölgeye hakim olmasından sonra ilk yaptıkları
işin bu yolu onarmak ve genişletmek olduğu söyleniyor. (2) Bu yolun via sabaste adı verilen
yolun başlangıcı olduğu da vurgulanıyor. Pamphilia ve Pisidia bölgelerini fetheden Romalı
komutanlar ilk iş olarak yol yapımına girişiyorlar. Via Sabaste Döşeme Boğazı’ndan başlayıp
Perge’ye oradan da Side’ye kadar uzanıyormuş.

Roma İmparatorluğunun Anadolu’ya yayılma ve yerleşme sürecinde “Asia Eyaleti” siyasi


yapısını kurduğu ve buna bağlı olarak da garnizonlar ve güvenlik alanları oluşturduğu.
Mevcut yol güzergahlarının tamir edilerek yeni yollarla takviye edilmesinin bölgede Roma
askeri gücünün kısa sürede etkili olmasına yardımcı olduğu tarihçiler tarafından ileri
sürülmektedir. Antik yolları araştıran İngiliz Arkeoloji müdürü Dr. David H. French
makalesinde elde ettiği bilgilerin ışığında antik yolların haritasını oluşturmaya çalışmıştır (3)
Özellikle güney Pisidia bölgesindeki antik yolların mil taşlarından söz etmektedir.

Roma İmparatorluk ordularının bu coğrafyada vergi toplamakta çok zorlandığı giderek askeri
gücü artırarak vergi toplamayı kolaylaştırmayı hedeflediği bazı araştırmacılar tarafından ileri
sürülmektedir. (4) Öte yandan Anadolu’nun Roma orduları tarafından fethi çok da kolay
olmamıştır. Pontos kralı Mithridates kırk yıl boyunca Roma ile savaşmıştır. Romalı general
Pompeus uzun mücadeleler ve siyasi manevralarla kralın en yakınında olanları ihanete
zorlamış, oğulları ve en güvendiği generalleri tarafından ihanete uğrayan Mithridates yenildi
böylelikle Roma İmparatorluk lejyonları tüm Anadolu’ya yayıldılar. Helen döneminden kalan
küçük krallıklardan biri olan Pontos zamanın güçlü ordusu karşısında kırk yıllık bir
mücadelenin sonunda Galat, Kapadokya ve diğer krallıklar gibi tutunamamıştır. M.Ö. 100
yıllarında başlayan Roma istilası M.Ö. 60 yıllarında sonuçlanmıştır. Bu tarihten sonra
Anadolu’daki Helen hakimiyeti sona ermiş Roma hakimiyeti başlamıştır. Roma yolları işte bu
dönemde başlanıp yıllar boyunca geliştirilip tüm Anadolu’ya yayılan bir ticaret ve lojistik
ağına dönüşmüştür.

Önce Likya sonra Helen daha sonra da Roma tarafından kullanılan, tamir edilerek genişletilen
yol ağları tüm Anadolu şehirlerini birbirine bağlayan son derece ustalıkla yapılmış antik
hazineler arasında yer almaktadır. Binlerce kilometre uzunluğundaki bu döşeme taş yolların
çoğu malesef yok olmuştur. Özellikle dağlık alanlardan, boğazlardan geçen yollar
bozulmadan günümüze kadar gelmiş, öte yandan tarım arazileri ve yerleşme bölgelerindeki
yollar köylüler tarafından bilinçsizce yok edilmiştir. Tarihi eser katliamı günümüzde de bütün
hızıyla devam etmektedir. Koruma altına alınan bölgelerde hayvan otlatan, define arayan, taş
ocağı işeten kişilerce tahrip edilen antik eserlerin yok oluşuna seyirci kalınmaktadır.

Biz iki bin yıllık bir yolun üzerinde yürürken Anadolu’nun gerçek halkının kim olduğunu
düşündük. Yerli halk Lykia halkının köleleşmemek için yüzyıllar süzen siyasi manevralarını,
Makedonya’dan gelen Helen Seleukos hanedanından Mithridates’in işgalci Roma güçlerine
karşı verdiği mücadeleyi, Bitinya ve Pontos krallıklarını ve hala deşifre edilemeyen Lykia
tabletlerini düşünmeden edemedik.

(1) GİRAY ERCENK: Pamphylia Bölgesi ve Çevresi Eski Yol SistemiBelleten, C. LVI,
Ağustos 1992, Sayı: 216’dan Ayrı Basım,Ağustos 1992

(2) Burak Takmer, Nihal Ömer Tünen : Batı Pamphylia’da Antik Yol Araştrrmaları, Via
Sebaste, ADALYA, 2008 No XI, Antalya

(3) Dr. David H. French, Roma yolları ve mil taşları,

(4) Murat Arslan, Mithridates Eupator ve Roma, Doktora Tezi, Akdeniz Üniversitesi, Eskiçağ
dilleri ve Kültürleri, Antalya , 2002

You might also like