Professional Documents
Culture Documents
TEORİ
1.1 Karışım
Birden fazla maddenin kimyasal özellikleri değişmeyecek şekilde bir araya gelmesiyle oluşan
madde topluluğudur. Saf maddeler element ve bileşiklerden oluşur. Fakat maddelerin çoğu ne
tek bir elementtir ne de tek bir bileşiktir. Maddelerin çoğu saf madde olmayan karışımlardır.
Karışımlara örnek olarak; toprak, hava, içme suyu, süt, ayran, tunç, mayonez, Türk kahvesi,
çay vb. verilebilir. Benzin, mazot, gaz yağı ve odun gibi ticari maddeler de karışımdır.
Karışımı oluşturan bileşenler birbirleriyle sadece karışmışlar, kimyasal bağlarla birbirlerine
bağlanmamışlardır. Karışım içinde kendi kimyasal ve fiziksel özelliklerini korurlar.
Her tarafında aynı özelliği gösteren, tek bir madde gibi gözüken karışımlardır. Homojen
karışımlara genel olarak “çözeltiler” de denir. Tuzlu su, şekerli su, alkollü su, çeşme suyu ile
içerisinde bulunduğumuz hava homojen karışıma örnek verilir.
Her tarafında farklı özellik gösteren tek bir madde gibi gözükmeyen karışımlardır. Yer
altından çıkarılan maden filizleri, kaya parçaları, odun parçaları, bir bitki yaprağı, sis, ayran,
petrol su karışımı, beton parçası, toprak heterojen karışımlara örnek verilebilir. Süt çıplak
gözle homojen gibi gözükmesine rağmen mikroskopla bakıldığında (yağ damlacıklarından
dolayı) heterojen olduğu gözlenir. Heterojenlik mikroskopla tespit edildiği gibi tyndall ışığı
etkisi ile de tespit edilebilir. Heterojen karışımlar Şekil 1’de görüleceği üzere 5’e ayrılırlar.
Dağıtan ve dağılan fazları sıvı olan karışımlara emülsiyon denir. Su-zeytinyağı karışımı, su-
mazot karışımı, süt, mayonez örnek olarak verilebilir. Bu karışımlar bir kararlı değillerdir yani
bir süre bekletildiklerinde iki ya da daha fazla farklı sıvı faza ayrılır.
1.1.2.2 Aerosol
Dağıtan fazı gaz, dağılan fazı katı veya sıvıdan oluşan heterojen karışımlara aerosol denir. Sis,
sprey ve bulut sıvı aerosoldür. Duman, tozlu hava katı aerosoldür.
Katı-katı heterojen karışımlardır. Adi (basit) karışımlarda dağılan ve dağıtan faz ayrımı
yapılamaz. Kum-şeker, tuz-şeker, pirinç-bulgur, kuruyemiş karışımları adi karışımlara
örnektir.
1.1.2.4 Kolloid
Bir maddenin başka bir madde içerisinde gözle görülemeyecek kadar küçük tanecikler halinde
dağılmasıyla oluşan heterojen karışımlardır. Süspansiyon, emülsiyon ve aerosolların büyük
çoğunluğu kolloiddir.
1.1.2.5 Süspansiyon
Süspansiyonlar iki fazlı heterojen sistemlerdir. Dış faz (devamlı faz, sürekli faz) sıvı veya bir
yarı-katıdır. İç faz (dağılan faz) ise dış fazda çözünmeyen katı partiküllerden meydana gelir.
Süspansiyonlar katı partiküllerinin sıvı faz içinde dağıtılmasıyla oluşur. Süspansiyonlar
kullanıma hazır sıvı halde veya kullanılacakları zaman sulandırılan kuru süspansiyon
(rekonstîtüye-yeniden oluşturulan süspansiyon) şeklinde bulunurlar. Süspansiyonlar günlük
hayatta pek çok alanda kullanılmaktadır. Örneğin ilaç, kozmetik ve gıda sanayiinde
süspansiyon şeklindeki pek çok ürün karşımıza çıkmaktadır.
Islatıcılar
Flokülasyon maddeleri
Süspansiyon maddeleri
Viskozite artıcılar
pH ayarlayıcılar
Ozmotik etkili maddeler
Renk, koku ve tat vericiler
Antimikrobiyal maddeler
Antioksidanlar
Köpük kırıcılar
1.Islatma
2. Kontrollü Flokülasyon
Kontrollü flokülasyonda partiküller arası elektriksel itmeyi dolayısıyla zeta potansiyeli
düşüren flokülasyon maddeleri eklenerek partiküllerin zayıf bağlarla bağlanarak “flok” adı
verilen kümeler oluşturması sağlanır. Flokülasyon dağılan fazın kümeleşmesi olmakla birlikte
zayıf bağlar söz konusu olduğundan hafif bir çalkalama ile tamamen yeniden
dağılabilmektedir. Floküle süspansiyon istenen bir formülasyon şeklidir. Buna karşılık floküle
süspansiyonlarda partiküllerin birbirini kuvvetle itmesi sonucu önce büyük partiküller çöker
daha sonra bunların arasına küçükler yerleşerek kek adı verilen sıkı yerleşmiş çökeltiler
oluşur. Defloküle süspansiyonlar çökme hızının yavaş olduğu, çalkalama ile yeniden
dağılamayan süspansiyonlardır.
Kontrollü flokülasyonu sağlamak amacıyla elektrolitler, yüzey etkin maddeler veya polimerik
maddeler kullanılabilir. Elektrolitler, bir, iki veya üç değerli sodyum, kalsiyum, alüminyum
sitrat, sülfat veya fosfatlardır ve % 0.01-1 gibi düşük konsantrasyonlarda kullanılırlar. Bu
maddelerin konsantrasyonu belirlenirken çok dikkatli olmak gerekir, çünkü yük aşırısı ile
yeniden deflokülasyon olabilir. İyonların değerliği arttıkça etkinliği de artar. İyonik ve
noniyonik yüzey etkin maddeler ve liyofilik polimerler de bu amaçla kullanılabilir.
Flokülasyon maddesi eklendikçe zeta potansiyel düşer, flokülasyon artar, çökme hacmi artar
ve kekleşme azalır.
Koku ve lezzet vericiler olarak meyve, vanilya, çikolata veya nane aromaları kullanılabilir.
Süspansiyonlarda koruyucu maddeler kullanılırken geçimsizlik dikkate alınmalıdır.
Parabenler, borik asit ve tuzları, sorbik asit, tiyomersal, benzil alkol, benzoik asit, klorbutanol
ve kuarterner amonyum bileşikleri süspansiyon formülasyonlarında kullanılan koruyuculardır.
kekleşme,
kristal büyümesi,
deflokülasyon,
etkinlik azalması,
pH değişikliği,
redisperse edilmenin zorlaşması,
çökme,
yüzme,
kırılma,
renk, koku, tad değişikliği şeklinde olabilir.
Partikül büyüklüğü
Çökme hacmi
Flokülasyon derecesi
Zeta potansiyel
Yeniden dağılabilirlik (redisperse edilebilme)
Reolojik özellikler
A) Partikül büyüklüğü
Mikroskop,
Elek
Çökme-sedimentasyon (Andreasen pipeti),
x-ışını saçılımı,
Lazer ışık saçılımı,
Coulter Counter
Electrozone Counter gibi yöntemler sayılabilir.
B) Çökme Hacmi
Çökme hacmi (F) süspansiyonun son çökelti hacminin (Vu ) ilk toplam hacmine oranıdır (V0 )
F = Vu / V0
F değerinin 0-1 arasında bir değer alması gerekir. Ancak 1’den büyük değerler alması
da olasıdır. Bu durumda oluşan kümeler çok gevşek bağlarla bir araya gelerek tüy
kümeleri gibi geniş bir hacim oluşturur ve dışına taşar.
Çökelti hacmi başlangıç hacmine eşitse (F=1) bu ideal durumdur.
C) Flokülasyon-Deflokülasyon
Floküle ve defloküle süspansiyonların özellikleri şöyle karşılaştırabilir:
Floküle Süspansiyon;
Defloküle Süspansiyon;
D) Zeta Potansiyel
Z = [4 Π η (9x104) / D] x V/E
Z: zeta potansiyel
η: viskozluk
D) Viskozite
G) Çökme Hızı
Kaba süspansiyonlarda partikül büyüklüğü 0.1 pm'den büyüktür. Partikül büyüklüğü
süspansiyonun görünüşünü, çökme hızını yeniden süspansiyon haline gelebilme özelliğini ve
süspansiyonun tüm fiziksel stabilitesini etkiler. Katı partiküllerin çökmesi sonucu, homojen
olmayan bir dağılım ortaya çıkar. Formülasyonda hedef, yavaş çöken ya da çökmesi önlenmiş
bir süspansiyon formülasyonu hazırlamaktır. Süspansiyonlarda çökme hızını etkileyen
faktörler Stokes eşitliği ile gösterilir:
d 2 ( ρ1−ρ2 ) g
v=
18 μ
Bu eşitlikte:
Bu eşitliğe göre, süspansiyonun çökme hızında başlıca üç önemli faktörün, yani partikül
büyüklüğü, partikül dansitesi ve dispersiyon ortamının viskozitesinin etkili olduğu
görülmektedir. Stokes eşitliği partikülleri küre şeklinde ve aynı çapta olan seyreltik
süspansiyonlar (% 0.5-2) için gerçek çökme hızını verir. Seyreltik süspansiyonlarda
partiküller birbiriyle etkileşmeden serbestçe çöker. Ancak farmasötik süspansiyonların pek
çoğu % 5 derişimden daha yüksek oranda katı partikül içerir. Partikül büyüklükleri ve
şekilleri değişiktir. Bu tür süspansiyonlara Stokes eşitliği uygulanamaz.
Karışım halinde bulunan maddeler özelliklerine göre farklılık gösterir. Karışımları oluşturan
maddelerin özellikleri aynen korur. Karışımları bileşenlere ayırma işlemi, karışımı oluşturan
maddelerin özellikleri bilmemizi gerektirir. Bu özellikler elektriklenme, mıknatısla etkilenip
elektriklenme, erime ve kaynama noktası, çeşitli çeşitli çözenlerde çözünebilme, öz kütle vb.
fiziksel olup karışımların birbirine ayrılması da fiziksel olaydır.
Aşamalı çöktürme
Yükseltgenme ya da indirgenme işleminden sonra çöktürme
Kompleks oluşturduktan sonra çöktürme
Organik çöktürücülerden yararlanma
Elektrolizle ayırma
Kristalizasyon
Distilasyon
Süblimasyon
Ekstraksiyon
Kromatografi
Elektroforez
Diyaliz
Ultra santrifüj
1.2.1 Dekantasyon
Sıvının tortunun üstünden dökülmesinden oluşur. Bunu yapmak için, elde edilen süspansiyon
daha uzun süre dinlenmeye bırakılmalıdır, böylece çökelti kabın dibinde, örneğin bir beherde
çökelir. Bu yapıldığında, berrak çözelti dikkatlice dökülür. Bununla birlikte, tortu genellikle
sözde ana sıvının önemli bir kalıntısını içerir. Bu durumda tortunun üzerine tekrar taze çözücü
dökebilir ve önceki adımları tekrarlayabilirsiniz.
1.2.2 Filtreleme
Filtrasyon işleminden önce genellikle süresini kısaltmak için dekantasyon yapılır. Bu
yöntemde tortu, örneğin bir kağıt disk (filtre) gibi gözenekli bir bariyer üzerinde tutulur.
Gözeneklerinden geçen ve katı kalıntıdan ayrılan çözelti süzüntüdür. Tortu tipine bağlı olarak
(ince taneli, kaba, kaba kristalli veya topaklı), uygun filtre malzemesi ve geçirgenlik seçilir.
Yerçekimi filtrasyonu nadiren kullanılır. Laboratuvar uygulamasında, işlemi önemli ölçüde
hızlandıran pompa ile donatılmış filtrasyon setleri kullanılır. Filtrasyon süreci şu adımları
içerir:
2. Katı Partiküllerin Tutulması: Filtre medyası, katı partikülleri tutarak temiz sıvının
geçmesine izin verir. Partiküller, filtre üzerinde biriktirilir.
3. Temiz Sıvının Toplanması: Filtre üzerinde biriken katı partiküllerin ardından temiz sıvı
toplanır. Bu işlem genellikle gravitasyon veya vakum yardımıyla gerçekleştirilir.
4. Filtreleme Sonrası İşlemler: Filtreleme sonrasında elde edilen katı tortu, çoğu zaman analiz
veya bertaraf amacıyla kullanılmadan önce kurutulabilir veya işlenebilir.
Filtrasyonun çeşitli uygulamaları vardır. Örnek olarak, kimyasal analizlerde, ilaç üretiminde,
gıda endüstrisinde, içme suyu arıtma tesislerinde, yağ arıtma işlemlerinde ve birçok başka
endüstriyel süreçte kullanılır. Filtreleme, karışımdaki istenmeyen katı partiküllerin etkin bir
şekilde ayrılmasını sağlar ve çeşitli endüstriyel ve laboratuvar süreçlerinde temiz bir ürün elde
etmek için önemli bir aşamadır.
1.2.3 Damıtma
Homojen sıvı karışımları ayırmak için basit damıtma kullanılır. Çözeltinin kaynama
noktasına kadar ısıtılmasından oluşur. Karışımın ayrı ayrı bileşenleri, artan kaynama
noktalarına (artan uçuculuk) göre buharlaşmaya başlar. Tek tek bileşenlerin kaynama
noktalarındaki fark ne kadar büyükse, karışım o kadar iyi ayrılabilir. Bileşenlerin buharları bir
soğutucuya gider. Kauçuk hortumlarla bir soğutma suyu kaynağına bağlanır. Su, soğutucudan
ters yönde akar. Soğuyan buharlar yoğunlaşır ve alıcıya gider. Cam sette sıvı bir karışımı
damıtmadan önce, yuvarlak tabanlı balona birkaç parça örneğin gözenekli porselen koyun.
Bu, şişe duvarlarının yerel olarak aşırı ısınmasını önleyecektir. Damıtma işleminde
aşağıdakiler ayırt edilir:
Karışabilen sıvılar – damıtma yoluyla ayırmak istediğimiz sıvı bir karışım damıtma
şişesine konur.
Geri akış – buhar yoğunlaşmasının bir sonucu olarak oluşan bir sıvı. Duvarlardan
aşağı şişeye geri akar.
Etkileşimler – şişede ısıtılan karışım, daha uçucu sıvının kaynama noktasını aştığında,
ancak daha az uçucu sıvının kaynama noktasına ulaşmadığında toplanan sıvı. Bir
interfraksiyon, bu iki sıvının distilatlarının bir karışımıdır.
Düzeltme, özel bir damıtma türüdür. Sözde rektifikasyon kolonunda çok aşamalı damıtmadan
oluşur. Sıvı ve buhar, ısı ve kütle değişiminin gerçekleştiği bir karşı akımda buluşur.
Düzeltme, yoğuşmanın bir kısmının damıtma kolonuna geri döndürülmesini gerektirir.
1.2.4 Kristalleşme
Kristalizasyon yöntemi, çözüneni çözeltiden izole etmek için kullanılır. İlk adım, doymuş bir
çözelti, yani daha fazla maddenin (belirli koşullar altında) çözülemeyeceği bir çözelti elde
etmek olacaktır. Bu durumda, çözümü ısıtmak iyi bir yol olacaktır. Bu işlem sırasında
çözücünün kısmi buharlaşması gerçekleşecek ve bu nedenle konsantrasyonu artacaktır. Isıtma,
maddenin ilk kristalleri (kristalleşme tohumları) görünene kadar yapılabilir. Ortaya çıkan
sıcak, doymuş çözelti, kristalleşme sürecini, yani çözünmüş maddenin kristallerinin
çökelmesini başlatmak için dikkatli bir şekilde soğutulması için yeterlidir. Bu nispeten zaman
alıcı bir süreçtir. Olgunlaşma sürecinde yavaş kristal büyümesi gerektirir. Kademeli
kristalleştirme işlemi, yüksek saflıkta büyük kristallerin oluşumunu teşvik eder. Ortaya çıkan
kristaller, bir vakum filtre seti kullanılarak yivli huni filtrasyonu ile çözeltiden, yani ana
sıvıdan ayrılmalıdır. Herhangi bir katı safsızlığı gidermek için onları yıkamak da gereklidir.
Bazen, örneğin çökeltilmiş maddenin bir kristalini doymuş bir çözeltiye atarak veya mekanik
indüksiyonla (çözeltiyi kabın duvarlarına hafifçe vurarak) kristalleştirme işlemini başlatmak
gerekir.
Süspansiyon içindeki katı partiküllerin çökmesi için bırakılmasıyla gerçekleşir. Yavaş bir
çöktürme işlemi sağlamak için karışımın bekletilmesi gerekebilir. Çökme işlemi
tamamlandıktan sonra, üstte kalan sıvı kısmı dikkatlice alınabilir. Sedimentasyon, sıvı içinde
bulunan katı partiküllerin yerçekimi etkisiyle sıvıdan çökmesi veya çökelmesi sürecidir. Bu
süreç, bir süspansiyon içindeki katı parçacıkların, yerçekiminin etkisiyle sıvı içinde
çökmesiyle gerçekleşir. Özellikle büyük ve yoğun partiküller, sıvının içinde çözünürlük
limitini aşarak çökme eğilimindedir.
2. Sıvı Viskozitesi: Sıvının viskozitesi, sedimentasyon sürecini etkiler. Daha viskoz bir sıvı,
partiküllerin çökme hızını azaltabilir.
3. Partikül Boyutu: Daha küçük partiküller genellikle daha yavaş çöker. Bu durum, Brownian
hareketi (rastgele termal hareket) nedeniyle küçük partiküllerin sıvı içinde daha fazla hareket
etmesinden kaynaklanır.
- Bekleme Süresi: Süspansiyon, belirli bir süre boyunca bekletilir. Bu süre içinde, yerçekimi
etkisiyle partiküller sıvıdan çöker.
- Çökme Hızının Belirlenmesi: Çökme hızı, partikül boyutu, yoğunluğu ve sıvının
özelliklerine bağlıdır. Daha büyük ve yoğun partiküller daha hızlı çöker.
- Üstte Kalan Sıvının Alınması: Çökme işlemi tamamlandığında, üstte kalan berrak sıvı
dikkatlice alınabilir. Bu, partiküllerden ayrılmış temiz sıvı elde etmek için yapılır.
1.2.6 Kromatografi
Santrifüj, karışımı döndürerek santrifüj kuvvetini kullanır. Bu kuvvet, katı partikülleri sıvıdan
ayırmak için kullanılır. Santrifüjleme işlemi, çöktürme yöntemine göre daha hızlı bir ayırma
sağlar. Santrifüjleme, yüksek hızda dönen bir tambur içindeki örnekleri santrifüj kuvvetine
maruz bırakarak sıvıları ve katıları birbirinden ayırmak için kullanılan bir ayırma yöntemidir.
Bu yöntem, özellikle partikül boyutu ve yoğunluğu gibi farklı özelliklere sahip materyallerin
ayrılmasında etkili bir şekilde kullanılır. Santrifüjleme, laboratuvar çalışmalarından
endüstriyel uygulamalara kadar birçok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır.
1. Santrifüj Kuvveti: Bir santrifüj, yüksek hızda dönen bir tambur içerir. Bu dönme hareketi,
santrifüj kuvvetini (merkezkaç kuvveti) üretir. Santrifüj kuvveti, bir nesnenin dönme
ekseninden uzaklaştıkça artar. Bu kuvvet, partiküllerin ayrılmasını sağlar.
2. Örnek Uygulaması: Santrifüjleme işlemi başlamadan önce, örnek santrifüj tüpleri veya
diğer kaplar içinde hazırlanır. Bu tüpler, santrifüj içindeki dönen tamburun içine yerleştirilir.
4. Katı ve Sıvı Ayırma: Santrifüj kuvveti, yoğun katı partikülleri dışa doğru iter, bu nedenle bu
partiküller tamburun alt kısmında birikir. Temiz sıvı (üstte kalan sıvı) ise tamburun üzerinde
birikir.
5. Toplama ve Analiz: Santrifüj işlemi tamamlandığında, katı ve sıvı ayrılarak toplama
aşamasına geçilir. Katı partiküller genellikle santrifüj tüplerinin tabanında, sıvı ise üstte kalır.
Bu malzeme daha sonra analiz, test veya diğer işlemler için kullanılabilir.
1.2.8 Elektroforez
Partiküllerin elektrik alan içinde hareket etmelerine dayanır. Elektrik alanı uygulandığında,
partiküllerin taşınmasını sağlar. Bu yöntem genellikle partiküllerin yüklü olmalarına bağlı
olarak etkili olabilir. Elektroforez, yüklü partiküllerin bir elektrik alanı içinde hareketini
kullanarak, bu partiküllerin ayrılmasını sağlayan bir ayırma ve analiz tekniğidir. Bu yöntem,
özellikle biyolojik moleküllerin- genellikle DNA, RNA, protein - ayrılması ve
karakterizasyonu için sıkça kullanılır. Elektroforez, bir jel matris içindeki partiküllerin
elektriksel yükleri ve boyutlarına bağlı olarak farklı hızlarda hareket etmelerini sağlar.
1. Elektrik Alanı Uygulanması: Elektroforez başlamadan önce, bir jel matris içindeki örnek
üzerine bir elektrik alanı uygulanır. Elektrik alanı, bir anottan katota doğru yönlendirilir. Yük
taşıyan moleküller, bu alan içinde hareket etmeye zorlanır.
2. Matris Seçimi: Elektroforez için genellikle agaroz veya poliakrilamid gibi jeller kullanılır.
Bu jeller, örnek moleküllerinin boyutlarına ve ayrılma özelliklerine göre seçilebilir.
3. Örnek Uygulaması: Örnek, jel üzerine uygulanır. Bu örnek genellikle DNA, RNA veya
protein içerir. Örnekler genellikle bir boyama maddesi eklenerek daha belirgin hale getirilir.
4. Elektroforetik Hareket: Elektroforez başladığında, yüklü moleküller elektrik alanında
hareket etmeye başlar. Elektrik alan, yüklü moleküllerin anottan katota doğru göç etmelerini
sağlar.