You are on page 1of 415

Prof. Dr.

Omer ANAYURT
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

ANAYASA HUKUKU
(TEMEL KAVRAMLAR VE TÜRK ANAYASA HUKUKU)

Temel Hukuk Dizisi


Dizi Editörü: Doç. Dr. İbrahim ERMENEK

✓ Anayasaların Yapılış ve Değiştirilişleri


✓ Devlet Tipoloj isi
✓ Hükümet Sistemleri
✓ Anayasa Yargısı Modelleri
✓ Türk Anayasa Tarihi
✓ 1982 Anayasasına Göre Devletin Nitelikleri
✓ 1982 Anayasasına Göre Devletin Temel Organları
✓ Türk Anayasa Yargısı ve Bireysel Başvuru Yolu

Güncellenmiş 3. Baskı

SEÇKİN | Hukuk
Ankara 2020
Üçüncü Baskıya Önsöz

Kitabın bu baskısında Ağustos 2020 tarihine kadarkı mevzuat


güncellemeleri yapılmıştır. Ayrıca bazı konuların daha kolay anlaşıl­
ması için şekiller eklenmiş ve yeni güncel örneklere yer verilmiştir.
Bir önceki baskıda her şeye rağmen gözden kaçan yazım hataları gide­
rilmiştir. Kitabın ana formatı, amacı ve hedef kitlesi göz önünde bu­
lundurularak Türk anayasa hukuku kısmına küçük çaplı ilaveler ya­
pılmış ve bazı yerler metinden çıkartılmıştır. Kitap sistematiğinde de
bir iki değişiklikte bulunulmuştur.
Yeni baskının hazırlanması ve gözden geçirilmesinde yardımları­
nı esirgemeyen Arş. Gör. Serkan Nebi YILDIRIM’a bu vesileyle şük­
ranlarımı sunarım. Bu yeni baskısının da büyük bir dikkat ve özenle
çıkmasını sağlayan Seçkin Yayıncılık AŞ’nin değerli yönetimi ve bu
süreçte emeği geçen özverili personeline, teşekkür ederim.

Prof. Dr. Ömer ANAYURT


Ankara Beşevler, Eylül 2020
Önsöz
.Anayasa hukuku, VedeFin ifadesiyle, “devletin panoramik açıdan
görüntüsünü sunmak ve özellikle kamu hukukunun daha detaylı ince-
lemelerine alt yapı oluşturmak amacı taşıyan bir ıç kamu hukuku dalı­
dır". Bu içeriğiyle de kitap, anayasa hukukunun geleneksel ayrımı ve
öğretimine koşut olarak iki ana kısımdan oluşmaktadır. İlk kısımda bu
hukuk dalının temel kavramları ve kuramları, ikinci kısımda da 2017
Anayasa Değişiklikleriyle getirilen “Cumhurbaşkanlığı hükümet sis­
temi” eşliğinde Türk anayasa hukukuna ilişkin ilke ve esaslara deği­
nilmiştir. Esasen anayasa hukukunun böyle bir sistematikle sunuluş
yöntemi aynı zamanda bir zorunluluktur. Çünkü bu hukuk alanının
temel kavramları bilinmeden Türk anayasa hukukunun yeterince anla-
şılamayacağı izahtan varestedir.
Anayasa hukuku dersi başta hukuk fakülteleri olmak üzere prog­
ramlarında hukuk derslerine yer veren çeşitli fakültelerde ve adalet
meslek yüksekokulları ile diğer meslek yüksekokullarının adalet ve
mahalli idareler gibi programlarında zorunlu olarak okutulan dersler
arasında yer almaktadır. Şüphesiz dersin toplam ve haftalık kredisi de
fakülte, bölüm ve programlara göre değişkenlik göstermektedir. Bu
durum dersin içeriğim de belirli ölçüde etkilemektedir.
Doğrudan Yüksekokulları hedefleven ve anayasa hukukunun ıkı
ana kısmına dair konuları içeren bir ders kitabı bulunmamaktadır. İşte
bu kitap her şeyden önce yüksekokulların anayasa hukuku ders kitabı
gereksinimim karşılamak üzere ve bu alandaki eksikliği giderebilmek
amacıyla kaleme alınmıştır. Bununla birlikte, hukuk fakültesi dışında,
siyasal bilgiler ve iktisadı ve idari bilimler fakültelerinin iktisat, maliye,
işletme, çalışma ekonomisi ve uluslararası ilişkiler gibi bölümlerinde
öğrenim gören ve anayasa hukuku dersine muhatap olan öğrencilerin de
bu alanda ılıtıyaçlarım karşılayabilecek bir içeriğe sahiptir.

1
Vedel, Georges, Manuel elemantaire de droit constitutionnel, Librairie de Receuil
Sirey, Paris 1949, s. 6.
s Jraçyara Hukuku

Hukuk fakülteleri dışındaki fakülte ve yüksekokulların ilgili bö­


lüm ve programlarında da anayasa hukukunun tek dönem halinde ve
haftalık kredi yükünün ıkı ya da üç ders saatiyle sınırlılığı dikkate
alınarak konuların seçiminde ve anlatımında pedagojik yaklaşımlar ön
planda tutulmuştur. Gündelik hayatta sıkça karşılaşılan ve vatandaşlık
kültürü bağlanımda bilinmesi gerekli konularla başta KPSS olmak
üzere öğrenim sonrası sınavlarda muhatap olunacak alanlara daha
fazla ağırlık verilmiştir. Mümkün olduğu ölçüde teorik tartışmalardan
kaçınılmış, ancak zorunlu hallerde kanaatimiz ortaya konulmuştur.
Yine kitabın amacı ve sayfa sınırlaması dikkate alınarak, akademik
etik ilkelerinin zorunlu kıldığı haller dışında dipnot bilgileri ve gön­
dermeleri ve kaynakça sınırlı tutulmuştur.
Konular öğrenimi kolaylaştırmak amacıyla çok sayıda örnek, şe­
kil ve tablo ile açıklanmış ve öğrenilenlerin pekiştirilmesi amacıyla da
her bölüm sonunda çoktan seçmek sorulara yer verilmiştir. Ayrıca her
bölüm sonuna bölümle ilgili anahtar kavramlar ve bölüm özetlerine
yer verilmiştir.
Kitabın gözden geçirilmesinde yardımlarını esirgemeyen Arş.
Gör. Murat ERDOĞAN başta olmak üzere anayasa hukuku anabilim
dalımızın değerli araştırma görevlilerine, baskı işlemlerini titizlikle
yürüten Seçkin Yayınevinin özverili çalışanlarına teşekkürlerimi suna­
rım.

Prof. Dr. Ömer ANAYURT


Ankara Beşevler, Eylül 2018
İçindekiler
Üçüncü Baskıya Önsöz............................................................................................... 5

Önsöz............................................................................................................................. 7

Kısaltmalar.................................................................................................................. 29

Birinci Kısım
ANAYASA HLKLKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

Birinci Bölüm
DEVLETİ SINIRLAMA ARACI OLARAK ANAYASALAR
I. ANAYASA VE ANAYASA HUKUKU KAVRAMI................................................... 33
A. Anayasa Kavramının Tarihçesi........................................................................... 33
B. Anayasa Kavramı: Felsefeden Realiteye.......................................................... 34
C. Anayasa Hukuku.................................................................................................... 35
1. Tanım................................................................................................................... 35
2. Anayasa Hukukunun Kısımları........................................................................... 36

II. ANAYASALARIN ÇEŞİTLİ AÇILARDAN SINIFLANDIRILMASI.......................... 37


A. Anlamları Yönünden............................................................................................ 38
1. Geniş {Maddi) Anlamda Anayasa/Dar (Şekli) Anlamda Anayasa................... 38
a. Geniş Anlamda Anayasa..........................................................................................38
b. Dar (Şekli) Anlamda Anayasa.................................................................................. 39
2. Ayrımın Anlamı ve Önemi.................................................................................. 39
B. Şekilleri Yönünden............................................................................................... 40
1. Yazılı Anayasalar................................................................................................. 40
2. Gelenek Ağırlıklı Anayasalar ("Teamüli Anayasalar")..................................... 40
C. Değiştirilişleri Yönünden..................................................................................... 40
1. Katı Anayasalar (Sert Anayasalar/Bükülmez Anayasalar)...............................40
2. Esnek (Yumuşak) Anayasalar............................................................................ 41
10 AnqyaM Hukuku

D. Anayasa Yazım Tekniği Yönünden Anayasalar: Düzenleyici /Çerçeve


Anayasa Ayrımı...................................................................................................... 41

III. ANAYASALARIN YAPILIŞI...................................................................................42


A. Kurucu İktidar Kavramı ve Niteliği.................................................................... 42
B. Kurucu İktidarın Ortaya Çıktığı Durumlar......................................................... 43
1. Yeni Bir Devletin Kurulması...............................................................................43
2. Mevcut Devletin Anayasal Düzeninin Şiddet Yoluyla Ortadan Kalkması..... 44
3. Halkın Kendi Anayasasını Yenileyebilme Hakkı................................................ 44
C. Anayasa Yapım Yöntemleri: Kurucu İktidarın Kullanım Biçimleri................ 45
1. Otoriter Yöntemler............................................................................................ 45
2. Demokratik Anayasa Yapımı.............................................................................. 46
a. Kurucu Referandum Yöntemi................................................................................. 46
b. Konvansiyon Yöntemi.............................................................................................. 47

3. Kurucu Plebisit Yolu (Plebisiter Kuruculuk)...................................................... 47

IV. ANAYASALARIN DEĞİŞTİRİLMESİ: "KURULU İKTİDAR".............................. 47

Birinci Bölüm Değerlendirme Sorulan................................................................ 49

İkinci Bölüm
KURUMSALLAŞMIŞ BİR GÜÇ OLARAK DEVLET
I. DEVLETİN TANIMI VE KURUCU UNSURLARI.................................................... 51
A. Ülke Unsuru (Fiziksel unsur)...............................................................................52
B. Topluluk Unsuru (Sosyal-Beşeri Unsur).............................................................52
C. Egemenlik (Hukuksal Unsur)...............................................................................53
1. Teokratik Egemenlik Anlayışı.............................................................................54
a. "Doğa-Üstü" İlahi Hukuk Görüşü............................................................................ 54
b. -'Providansiyel" (Aşkın) İlahi Hukuk Görüşü.......................................................... 54
2. Egemenliğin Kaynağının Beşerileşmesi.............................................................55
a. Halk Egemenliği Teorisi........................................................................................... 56
b. Millet Egemenliği Teorisi.........................................................................................56
c. Egemenliğin Bugünkü Durumu............................................................................... 57

II. DEVLETİN TÜZEL KİŞİLİĞİ VE SONUÇLARI........................................................ 57


içindekiler ::

III. DEVLETİN ÇEŞİTLİ AÇILARDAN SINIFLANDIRILMASI................................. 58


A. Şekilleri Bakımından Devletler: Cumhuriyetler ve Monarşiler..................... 58
B. Teşkilat Yapılan Bakımından Devletler..............................................................60
1. Üniter Devletler (Tekçi, Tek Yapılı, Basit Devletler)........................................ 60
2. Bölgeli Devlet...................................................................................................... 61
3. Birleşik Devletler (Mürekkep Devletler): Türünün Tek Örneği Olarak
Federal Devletler................................................................................................ 62
a. Tanım ve Çerçeve..................................................................................................... 62
b. Federal Devletin Özellikleri ve Üniter Devletten Farklılıkları............................. 62
e. Federal Devletlerin Konfederasyonlardan Farkı.................................................. 63
d. Federal Devletler ile Bölgeli Devletlerin Karşılaştırılması................................... 63

C. Egemenliğin Kaynağı Bakımından......................................................................64


1. Lâik Devlet...........................................................................................................64
2. Teokratik Devlet......................................................................................... 66
D. Siyasal Yapılarına Göre Devletler.......................................................................66
1. Totaliter Devletler.............................................................................................. 67
2. Otoriter Devletler............................................................................................... 68
3. Demokratik Devletler........................................................................................ 69

İkinci Bölüm Değerlendirme Soruları................................................................... 71

Üçüncü Bölüm
ÇOĞULCU DEMOKRASİLER VE HÜKÜMET SİSTEMLERİ
I. DEMOKRASİ KAVRAMI VE ÇOĞULCU DEMOKRASİLERİN TEMEL
İLKELERİ................................................................................................................... 73
A. Demokrasi Kavramı ve Günümüzdeki Anlamı................................................. 73
B. Çağdaş Demokrasinin Temel Gerekleri.............................................................74
1. İktidarın Seçim Yoluyla Değiştirilebilir Oluşu................................................... 74
2. Katılımcılık........................................................................................................... 75
3. Çoğunluk İlkesi: Çoğunluğun AnayasalYönetimi..............................................75
4. Muhalefetin Varlığı............................................................................................. 75
5. Hak ve Özgürlüklerin Güvencesi....................................................................... 75
6. Güçler Ayrılığı..................................................................................................... 76
:ı AnqyaM Hukuku

7. Çok Partili Siyasal Yaşam................................................................................... 76


8. Hukukun Üstünlüğü............................................................................................76

II. EGEMENLİĞİN KULLANIMINAGÖRE DEMOKRASİ UYGULAMALARI........ 76


A. Doğrudan (Aracısız-Temsilsiz) Demokrasi.......................................................77
B. Temsili Demokrasi.................................................................................................77
C. Yarı Doğrudan Demokrasi................................................................................... 78
1. Halk Vetosu........................................................................................................ 78
2. Halkın Kanun Girişimi (Teklifi).......................................................................... 78
3. Referandum.........................................................................................................79
4. Halkın Geri Çağırması (Temsilcinin Azli)........................................................... 80

III. ÇAĞDAŞ DEMOKRASİLERDE HÜKÜMET SİSTEMLERİ.................................. 80


A. Güçler Ayrılığı Düşüncesi ve Hükümet Sistemleri.......................................... 80
B. Güçlerin Esnek Ayrılığı: Parlamenter Sistemler............................................... 82
1. Güçlerin Denkliği ve İşbirliği............................................................................. 82
2. İki Yapılı-İkici Yürütme......................................................................................82
3. Devlet Başkanının Siyasal Sorumsuzluğu........................................................83
4. Hükümetin ve Bakanların Yasama Organı Önünde Siyasal Sorumluluğu......84
5. Yürütmenin Yasamayı Fesih Yetkisi.................................................................. 84
C. Güçlerin Sert Ayrılığı: Başkanlık Sistemi............................................................84
1. Monist Yürütme (Tek Yapılı/Tek Başlı)..............................................................85
2. Organların Birbirinden Bağımsızlığı.................................................................. 86
a. Organların Göreve Gelişinde Bağımsızlık (Organik Sert Ayrılık)............................... 86
b. Organların Görevlerinde Bağımsızlık (İşlevsel Sert Ayrılık)................................ 86
c. Organların İlişkilerinde Bağımsızlık........................................................................ 86

D. Karma Hükümet Sistemleri................................................................................. 87


1. Başkan Ağırlıklı Karma Sistemler...................................................................... 87
a. Yarı Başkanlık Sistemi.............................................................................................. 87
b. Başkancı Yapılar....................................................................................................... 88
2. Parlamento Ağırlıklı Karma Sistemler: Meclis Hükümeti Sistemi................... 89

Üçüncü Bölüm Değerlendirme Soruları............................................................... 91


İçindekiler 13

Dördüncü Bölüm
EGEMENLİĞİN İFADESİ ARAÇLARI OLARAK
SİYASAL PARTİLER
I. SİYASAL PARTİ KAVRAMI ve SİYASAL PARTİLERİN İŞLEVLERİ..................... 93
A. Tanım...................................................................................................................... 93
B. Siyasal Partilerin İşlevleri.................................................................................... 94
C. Siyasal Partilerin Hukuksal Niteliği.................................................................... 95

II. SİYASAL PARTİLERİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞ ESASLARI.................................. 97


A. Kuruluşları.............................................................................................................. 97
B. Partilere Devlet Yardımı...................................................................................... 97
C. Siyasal Partilerin Denetimi.................................................................................. 98
1. Mali Yönden Denetim........................................................................................ 99
2. Faaliyetleri Yönünden Denetim........................................................................ 99
3. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Siyasal Partilere Yaklaşımı................. 101

III. SİYASAL PARTİLERİN SINIFLANDIRILMASI................................................... 102


A. Yapılarına Göre................................................................................................... 103
1. Kadro (komite) partileri................................................................................... 103
2. Kitle Partileri......................................................................................................103
B. İdeolojik Türdeşlikleri Yönünden.....................................................................103
1. Türdeş Partiler.................................................................................................. 103
2. Türdeş Olmayan Partiler.................................................................................. 104
C. Disiplinleri Yönünden......................................................................................... 104
1. Disiplinli Partiler............................................................................................... 104
2. Serbest Partiler (Disiplinsiz Partiler)............................................................... 104

IV. PARTİ SİSTEMLERİ VE SONUÇLARI................................................................ 105


A. Tek Partili Sistemler........................................................................................... 106
B. İki Partili Sistemler............................................................................................. 107
C. Çok Partili Sistemler........................................................................................... 108

Dördüncü Bölüm Değerlendirme Soruları......................................................... 109


14 Jraçyoro Hukuku

Beşinci Bölüm
EGEMENLİĞİN KULLANIMINA KATILIM ARACI OLARAK
SEÇİMLER
I. DEMOKRATİK SEÇİMLERİN HÂKİM İLKELERİ................................................. 111
A. Genel Oy.............................................................................................................. 112
B. Eşit Oy...................................................................................................................113
C. Gizli Oy, Açık Sayım İlkesi.................................................................................. 113
D. Doğrudan Oy....................................................................................................... 114
E. Bireysel Oy İlkesi................................................................................................. 114
F. Serbest Oy İlkesi..................................................................................................115
G. Yargı Gözetimi ve Denetiminde Oy................................................................. 116

II. TEMSİLCİLERİN BELİRLENMESİ YÖNTEMİ OLARAK SEÇİM SİSTEMLERİ. 116


A. Genel Olarak........................................................................................................116
1. Seçim Çevresi Kavramı..................................................................................... 117
2. Seçim Çevresine Göre Seçimler...................................................................... 118
B. Seçim Sistemleri.................................................................................................. 118
1. Çoğunluk Sistemi.............................................................................................. 118
a. Çoğunluk Sisteminin Uygulama Modelleri.......................................................... 118
b. Çoğunluk Sistemlerinin Genel Olarak Değerlendirilmesi..................................120
2. Nispi Temsil Sistemi (Orantılı Temsil).............................................................120
a. Genel çerçeve..........................................................................................................120
b. Artık oyların değerlendirilmesi............................................................................. 122
c. Nispi temsil sistemine ilişkin genel değerlendirme........................................... 125
3. Karma (Melez) Seçim Sistemleri..................................................................... 125
C. Seçim Sistemlerinin Doğurduğu Sonuçlar...................................................... 126
D. Seçim Barajları.................................................................................................... 127

Beşinci Bölüm Değerlendirme Soruları.............................................................. 128


İçindekiler 15

Altıncı Bölüm
DEVLET İKTİDARININ SINIRLANDIRILMASI ARACI OLARAK
ANAYASALLIK DENETİMİ
I. ANAYASANIN ÜSTÜNLÜĞÜ KAVRAMI............................................................131

II. ANAYASAL ÜSTÜNLÜĞÜN KURUMSAL GÜVENCESİ: ANAYASALLIK


DENETİMİ............................................................................................................. 133

III. ANAYASA YARGISININ ÇEŞİTLİ AÇILARDAN SINIFLANDIRILMASI.......... 135


A. Denetim Sistemi Yönünden Anayasa Yargısı................................................. 135
1. Amerikan Modeli.............................................................................................. 135
2. Avrupa Modeli (Kelsen Modeli)...................................................................... 136
3. Her İki Modelin Tablo Eşliğinde Karşılaştırılması...........................................137
B. Zaman Bakımından Anayasa Yargısı................................................................ 137
1. Önleyici Denetim (A Priori Denetim).............................................................. 138
2. Düzeltici Denetim (Bastırıcı, A Posteriori)...................................................... 138

IV. ANAYASA YARGISINDA DAVA TÜRLERİ VE İŞLEYİŞ ESASLARI................. 138


A. İptal Davası (İptal Yolu, Soyut Norm Denetimi)............................................139
B. İtiraz Davası (Defi Yolu, Somut Norm Denetimi)......................................... 139
C. Bireysel Başvuru Yolu......................................................................................... 140

V. ANAYASA YARGISINDA ANAYASALLIK DENETİMİNİN KAPSAMI VE


ALANI.................................................................................................................... 141
A. Denetim Kapsamı................................................................................................ 141
1. Şekil Yönünden................................................................................................. 141
2. Esas (Öz) Yönünden.......................................................................................... 141
B. Denetimin Alanı (Denetime Tabi İşlemler)..................................................... 141
1. Kanunlar (Her Ülkede)..................................................................................... 141
2. Yasama İçtüzükleri............................................................................................ 142
3. Yürütmenin Düzenleyici İşlemleri................................................................... 142
4. Uluslararası Sözleşmeler.................................................................................. 142
5. Referandumlar................................................................................................. 142
6. Anayasa Değişiklikleri...................................................................................... 143
16 AnqyaM Hukuku

VI. MAHKEMELERİN GÖREV ALANLARI: BELLİ BAŞLI İŞLEVLERİ ÜZERİNE.. 143


A. Hak ve Özgürlükleri Koruma, Hukuk Devletini Güçlendirme İşlevi.......... 143
B. Yetki Dağılımından Doğan Uyuşmazlıkları Çözme........................................ 144
1. Devlet Bileşenleri Arasında Yetki Dağılımından Kaynaklanan
Uyuşmazlıklar.................................................................................................. 144
2. Devlet Organları Arasında Çıkan Yetki Uyuşmazlıkları................................. 144
C. Ulusal Düzeyde Seçim ve Referanduma İlişkin Uyuşmazlıkların Çözümü 145
D. Siyasal Partilerin Kapatılmaları ve Mali Denetimleri.................................... 145

VII. ANAYASALLIK DENETİMİNDE ÖLÇÜ (REFERANS)NORMLAR.................. 145

VIII. ANAYASA YARGISINDA YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA (GEÇİCİ TEDBİR


KARARI)............................................................................................................. 146

Altıncı Bölüm Değerlendirme Sorulan............................................................... 149

İkinci Kısım
TLRK ANAYASA HUKUKU

Birinci Bölüm
OSMANLI-TÜRK ANAYASA TARİHİ
I. OSMANU-TÜRK ANAYASACILIK HAREKETLERİNİN GENEL ÇERÇEVESİ.... 155

II. YAZILI ANAYASA ÖNCESİ DÖNEM...................................................................157


A. Sened-i İttifak...................................................................................................... 157
B. Tanzimat Fermanı...............................................................................................158
1. İlkeleri................................................................................................................ 159
2. Niteliği ve Yaptırımı.......................................................................................... 159
C. Islahat Fermanı................................................................................................... 160
1. Fermanın Temel İlkeleri................................................................................... 161
2. Fermanın Niteliği ve Yaptırımı.........................................................................162

III. İLK YAZILI ANAYASA: KANUN-I ESASİ VE 1909 DEĞİŞİKLİKLERİ.............. 163


A. 1876 Anayasası'nda Devletin Temel Yapısı ve Organları.......................... 163
1. Yasama Organı.................................................................................................. 164
İçindekiler 17

2. Yürütme Organı................................................................................................ 165


B. Hak ve Özgürlükler............................................................................................. 166
C. Anayasanın Uygulanması ve 1909 Değişiklikleri......................................... 167

IV. 1921 ANAYASASI............................................................................................... 169


A. Ulusal Kurtuluş Hareketi ve İlk TBMM’nin Açılması..................................... 169
B. 1921 Anayasasının Özellikleri.......................................................................... 171
C. Anayasada Değişiklik.......................................................................................... 172

V. 1924 ANAYASASI................................................................................................ 173


A. Anayasanın Hazırlanışı....................................................................................... 173
B. 1924 Anayasasının Belirgin Özellikleri........................................................... 174
C. Yasama ve Yürütme İlişkileri Açısından Hükümet Sistemi........................... 176
D. Temel Hak ve Özgürlükler................................................................................. 177
D. 1924 Anayasasında Yapılan Değişiklikler...................................................... 178
D. Anayasanın Uygulanması................................................................................. 179

VI. 1961 ANAYASASI............................................................................................... 181


A. Askeri Darbe ve Geçici Anayasa Süreci.......................................................... 181
B. Anayasanın Hazırlanması, Kabulü ve Yürürlüğe Girişi..................................182
C. 1961 Anayasası'nın Getirdiklerinden Öne Çıkanlar...................................... 184
D. Anayasanın Uygulanması ve Geçirdiği Değişiklikler..................................... 186

Birinci Bölüm Değerlendirme Sorulan............................................................... 189

İkinci Bölüm
1982 ANAYASASININ YAPILIŞI VE DEVLETİN
TEMEL İLKELERİ
I. YAPILIŞI VE YÜRÜRLÜĞE GİRİŞİ...................................................................... 191
A. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve "Anayasasızlaştırma" Süreci: Geçici
Anayasa................................................................................................................ 191
B. Kurucu Meclis Oluşumu ve Görevleri..............................................................192
1. Oluşumu............................................................................................................ 192
2. Görevleri ve Meclis Bileşenlerinin Aralarındaki İlişkiler................................ 193
IS AnqyaM Hukuku

B. Anayasanın Hazırlanması ve Halkoylaması.................................................. 194

II. 1982 ANAYASASINA GÖRE DEVLET ŞEKLİ......................................................196

III. DEVLETİN ANAYASAL KİMLİĞİ YA DA CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ..... 197


A. Toplumun Huzuru, Milli Dayanışma ve Adalet Anlayışı.............................. 198
B. İnsan Haklarına Saygılı Devlet İlkesi................................................................ 199
C. Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı Devlet Anlayışı................................................. 199
D. Başlangıçta Belirtilen Temel İlkelere Dayalı Devlet...................................... 200
E. Demokratik Devlet İlkesi................................................................................... 201
1. Genel Çerçeve.................................................................................................. 201
2.1982 Anayasası ve Siyasal Partiler Düzeni..................................................... 202
a. Siyasal Partilerin Kuruluş ve Siyasal Parti Özgürlüğü........................................ 202
b. Siyasal Partilerin Yükümlülükleri......................................................................... 203
c. Siyasal Partilere Uygulanacak Yaptırımlar...................................................... 202
F. Laik Devlet İlkesi..................................................................................................204
G. Sosyal Devlet İlkesi............................................................................................ 206
H. Hukuk Devleti İlkesi........................................................................................... 208

IV. DEVLETİN YAPISI VE SEMBOLLERİ................................................................. 210

V. BAĞIMSIZ BİR DEVLET İLKESİ OLARAK KANUN ÖNÜNDE EŞİTLİK...........212

İkinci Bölüm Değerlendirme Soruları................................................................. 214

Üçüncü Bölüm
1982 ANAYASASINDA TEMEL HAK VE
ÖZGÜRLÜKLER REJİMİ
I. TERMİNOLOJİK TARTIŞMALAR....................................................................... 217
A. İnsan Haklarına Saygılı Devlet-İnsan Haklarına Dayalı Devlet.................... 217
B. Doğal Hak Yaklaşımı/Pozitivist Yaklaşımı Paradoksu...................................218
C. Temel Hak ve Özgürlüklerin Niteliği (AY, m. 12)...........................................219
D. Hak/Özgürlük...................................................................................................... 219

II. ANAYASAL HAKLARIN SINIFLANDIRILMASI................................................ 220


A. Hak ve Özgürlüklerin Sınıflandırılmasındaki Amaç......................................220
içindekiler 19

B. 1982 Anayasasında Hak ve Özgürlüklerin Sınıflandırılması.........................221


1. Kişi Hakları ve Ödevleri.................................................................................... 221
2. Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler.......................................................... 222
3. Siyasal Haklar ve Ödevler................................................................................ 223
C. 1982 Anayasasının Sınıflandırmaya Bağladığı Sonuçlar.............................. 223

III. ANAYASAL HAKLARIN SINIRLARI.................................................................. 224


A. Anayasal Sınırlar.................................................................................................224
B. Ontolojik Sınırlar (Hakkın Doğasında Mündemiç Sınır)............................... 225
C. Kanunlardan Kaynaklanan Sınırlar.................................................................. 225

IV. ANAYASAL HAKLARA MEŞRU MÜDAHALELER VE UYULACAK TEMEL


İLKELER.................................................................................................................. 225
A. Anayasal Hakların Sınırlandırılması................................................................. 226
1. Sınırlamanın Kanuniliği İlkesi.......................................................................... 227
2. Sınırlamanın Nedene Bağlılığı İlkesi................................................................ 227
3. Sınırlamanın Hakların Özüne Dokunmaması................................................. 229
4. Sınırlamaların Ölçülülük İlkesine Uygun Olması........................................... 230
5. Sınırlamanın Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Aykırı
Olamaması......................................................................................................... 232
6. Sınırlamanın Anayasasının "Sözüne ve Ruhuna Uygun Olması.................... 233
7. Sınırlamanın Laik Cumhuriyetin Gereklerine Aykırı Olmaması.................... 233
B. Anayasal Hakların Kötüye Kullanılması Yasağı.............................................. 233
C. Anayasal Hakların Durdurulması......................................................................234
1. Uyulacak Temel İlkeler.................................................................................... 234
2. Çekirdek Haklara İlişilememesi....................................................................... 235

Üçüncü Bölüm Değerlendirme Soruları............................................................ 236

Dördüncü Bölüm
1982 ANAYASASINDA YASAMA ORGANI (TBMM)
I. GENEL OLARAK.................................................................................................... 239

II. YASAMA ORGANININ OLUŞUMU.................................................................. 240


A. Tek Meclisli Yasama ve Üye Sayısı................................................................ 240
20 AnqyaM Hukuku

B. Genel Seçimler (Olağan Seçimler)................................................................... 240


1. Yasama Döneminin Sona Ermesi (m. 77)....................................................... 241
2. Yasama Dönemi Sona Ermeden Seçim.......................................................... 241
a. TBMM'nin Seçimi Erkene Alması Kararıyla |AY, m. 116)................................... 241
b. Cumhurbaşkanının Seçimleri Yenileme Kararıyla (AY, m. 116).......................242
c. Genel Seçimlere Bir Yıl veya Daha Az Bir Süre Kala Cumhurbaşkanlığı
Makamında Boşalmanın Ortaya Çıkması (AY, m. 106)..................................... 242

C. Ara Seçimler (AY, m. 78)................................................................................... 243


1. Ara Seçim Kuralları ve Şartları........................................................................ 243
2. Ara Seçimin Zamanını Belirleme..................................................................... 244

III. TBMM ÜYELERİNİN SEÇİMİNDE UYGULANAN SEÇİM SİSTEMİ.............. 244


A. Seçim Kanunlarının Anayasal İlkeleri..............................................................244
B. Türk Seçim Sistemi ve Seçim İttifakları.......................................................... 245
1. Seçim Sisteminin Niteliği................................................................................. 245
2. İttifaka Dayalı %10 Ulusal Barajlı d'Hont Sistemi.......................................... 246

IV. MİLLETVEKİLİ SEÇİLME VE SEÇME ŞARTLARI.............................................. 248


A. Milletvekili Seçilme Şartlan...............................................................................248
1. Vatandaşlık....................................................................................................... 248
2. Yaş..................................................................................................................... 248
3. Kısıtlı Olmamak................................................................................................. 248
4. Askerlik Yükümlüsü Olmamak........................................................................ 249
5. En Az İlkokul Mezunu Olmak...........................................................................249
6. Belirli suçlardan dolayı mahkûmiyeti olmamak............................................ 250
a. Affın Etkisi............................................................................................................... 250
b. Yasaklanmış Hakların Geri Verilmesi................................................................... 250
7. Kamu Hizmeti Yasaklısı Olmamak................................................................... 251
B. Adaylık ve Değerlendirilmesi............................................................................ 252
C. Seçmenlik Şartları (Seçme Yeterliliği).............................................................. 254
1. Genel Şartlar..................................................................................................... 254
2. Seçme Şartlarını Taşısalar da Seçme Hakkından Mahrum Olanlar............. 254
D. Seçim İlkeleri ve Seçim Kurulları......................................................................255
1. Seçimlerin Anayasal İlkeleri.............................................................................255
İçindekiler 21

2. Seçim Yargısı..................................................................................................... 257


a. Seçim Kurulları....................................................................................................... 257
b. Yüksek Seçim Kurulunun Yapısı ve Niteliği....................................................... 25S

V. MİLLETVEKİLLİĞİNİN KAZANILMASI............................................................... 259


A. Milletvekili Sıfatının Kazanılması ve Yasama Görevine Başlanılması....... 259
1. Sıfatın Kazanılması Zamanı ve Buna Bağlı Sonuçlar...................................... 260
2. Yasama Görevine Başlaması............................................................................260
3. Yeminden Kaçınma ve Buna Bağlanan Sonuç................................................ 261
a. TBMM İçtüzüğünün Anayasaya Aykırılığı Sorunu.............................................. 261
b. Anayasa Mahkemesinin Yaklaşımı....................................................................... 2S2

B. Temsilcilik Görevinin Niteliği............................................................................ 263

VI. TBMM ÜYELERİNİN YASAMA AYRICALIKLARI............................................ 264


A. Yasama Sorumsuzluğu...................................................................................... 264
B. Yasama Dokunulmazlığı.................................................................................... 265
1. Tanım ve Özellikler...........................................................................................265
2. Dokunulmazlık Dışı Alanlar.............................................................................. 266
3. Dokunulmazlığın Kaldırılması ve Bu Karara Karşı Başvuru........................... 267
C. Yasama Ayrıcalıkları Karşılaştırma................................................................... 267

VII. TBMM ÜYELİĞİNİN SONA ERMESİ............................................................... 268

Dördüncü Bölüm Değerlendirme Soruları......................................................... 270

Beşinci Bölüm
YASAMA YETKİSİ VE TBMM’NİN İŞLEYİŞ ESASLARI
I. YASAMA YETKİSİNİN NİTELİKLERİ.................................................................. 273
A. Yasama Yetkisinin Genelliği İlkesi.................................................................. 273
1. Tanım ve Çerçeve............................................................................................. 273
2. Türk Anayasa Hukukunda Yasamanın Genelliği İlkesi................................... 275
B. Yasama Yetkisinin Aslîliği İlkesi........................................................................ 276
C. Yasama Yetkisinin Devredilmezliği İlkesi........................................................ 277

II. TBMM'NİN GENEL GÖREV VE YETKİLERİ...................................................... 278


A. Kanun Faaliyeti..................................................................................................279
Jraçyara Hukuku

1. Teklif (Öneri) ve Karar..................................................................................... 280


2. Kanunların Yürürlüğe Girişi............................................................................. 281
a. Cumhurbaşkanının Yetkisi (m. 89)....................................................................... 2S1
b. Yayım ve Yürürlüğe Girmesi................................................................................. 282

B. Genel ve Özel Af Çıkartma Yetkisi................................................................... 283


C. Savaş İlanı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı Ülkelere Gönderilmesi
(AY, m. 92)............................................................................................................ 283
D. Milletlerarası Sözleşme Onaylanmasının Uygun Bulunması (AY, m. 90) .284

III. TBMM'NİN ÇALIŞMA DÜZENİ VE ESASLARI.................................................285


A. TBMM İçtüzükleri.............................................................................................. 285
B. TBMM Başkanlık Divanı.................................................................................... 286
C. Komisyonlar ve Siyasal Parti Grupları............................................................. 287
1. TBMM Komisyonları........................................................................................ 287
2. Siyasal Parti Grupları....................................................................................... 288
D. TBMM’nin Toplantıları ve Tatil ve Ara Verme.............................................. 288
E. TBMM'nin Toplanma ve Karar Yetersayısı..................................................... 289
1. Toplantı Yeter Sayısı........................................................................................ 289
2. Karar Yeter Sayısı.............................................................................................. 290
a. Genel Karar Yeter Sayısı........................................................................................ 290
b. Özel Karar Yeter Sayısı (Nitelikli Çoğunluk)........................................................ 291

IV. TBMM'NİN BİLGİ EDİNME VE DENETİM YOLLARI (m. 98)........................292


A. Genel Görüşme (AY, m. 98)..............................................................................292
B. Meclis Araştırması (AY, m. 98)......................................................................... 293
C. Yazılı Soru (AY, m. 98/5}.................................................................................... 293
D. Meclis Soruşturması (AY, m. 98/4, m. 105/5, 6, 7)...................................... 293

V. TBMM KARARLARI VE ANAYASAL AÇIDAN DOĞURDUĞU SONUÇLAR .294


A. Tanım ve Çerçeve............................................................................................... 294
B. TBMM Kararlarının Denetimi........................................................................... 294

Beşinci Bölüm Değerlendirme Soruları..............................................................296


İçindekiler 23

Altıncı Bölüm
1982 ANAYASASINDA YÜRÜTME ORGANI
I. CUMHURBAŞKANI............................................................................................... 300
A. Cumhurbaşkanı Seçilme Şartlan (m. 101/1)................................................. 301
B. Adaylık ve Seçim Yöntemi {AY, m. 101).......................................................... 301
1. Aday Gösterilme............................................................................................... 301
2. Seçim Yöntemi.................................................................................................. 301
C. Cumhurbaşkanının Göreve Başlaması ve Görev Süresi............................... 302
1. Göreve Başlaması............................................................................................. 302
2. Görev Süresi..................................................................................................... 303
D. Cumhurbaşkanı Seçimine Gidilme Durumları............................................... 304
1. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Seçiminin Eş Zamanlı (Aynı Anda)
Yapılacağı Haller............................................................................................... 304
2. Tek Başına Cumhurbaşkanlığı Seçimi.............................................................. 304
E. Cumhurbaşkanının Görevinin Sona Erdiği Haller......................................... 305

II. CUMHURBAŞKANININ GÖREV VE YETKİLERİ................................................306

III. CUMHURBAŞKANININ CEZAİ SORUMLULUĞU........................................... 309


A. Cezai Sorumluluğun Niteliği ve İsimlendirilmesi...........................................309
B. Cezai Sorumluluğun İşletilmesi........................................................................ 310
C. Yüce Divan Yargılaması..................................................................................... 311
D. Yüce Divan Yargılaması Sonucu.......................................................................313

Altıncı Bölüm Değerlendirme Sorulan............................................................... 315

Yedinci Bölüm
CUMHURBAŞKANLIĞI TEŞKİLATI VE
YÜRÜTMENİN DÜZENLEME YETKİSİ
I. CUMHURBAŞKANLIĞI YÖNETİMİ..................................................................... 319
A. Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar (AY, m. 105).............................. 321
1. Cumhurbaşkanı Yardımcılığı ve Bakanlıklar: Oluşumu ve Görevleri........... 321
a. Cumhurbaşkanı Yardımcılığı................................................................................. 321
24 AnqyaM Hukuku

b. Bakanlıklar..............................................................................................................323
2. Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların Cezaî Sorumlulukları.............. 323
a. Görev Suçlarından Dolayı Cezai Sorumluluk.......................................................324
b. Görev Suçu Kapsamı Dışında Kalan Suçlar Bakımından.................................... 325

B. Devlet Denetleme Kurulu (AY, m. 107).......................................................... 325


C. Milli Güvenlik Kurulu (AY, m. 118).................................................................. 326

II. YÜRÜTME ORGANININ DÜZENLEME YETKİSİ VE NİTELİĞİ........................ 327


A. Yürütmenin Aslî Bir Yetki Oluşu.......................................................................327
B. Yürütme Yetkisinin Özerkliği Sorunu............................................................... 328
1. Kavramsal Çerçeve: Terminolojik Sorunlar.................................................... 328
2. 2017 Anayasa Değişiklikleri Yürütmeyi Özerkleştirdi mi?.............................329
a. Yürütme Dört Konuda Saklı Yetki Sahibi Olmuştur............................................330
b. Yürütme Hiç Bir Konuda Saklı Yetki Sahibi Değildir.......................................... 330

III. YÜRÜTME ORGANININ DÜZENLEME ARAÇLARI........................................ 332


A. Aslî Düzenleme Aracı: Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri............................ 332
1. Alanı ve Türleri................................................................................................ 332
2. Kullanım Esasları ve Statüsü...........................................................................334
3. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Cumhurbaşkanı Kararlarından
Farkı................................................................................................................... 335
B. Yürütmenin Türev Düzenleme Araçları: Yönetmelikler ve Diğer
Düzenleyici İşlemler............................................................................................ 336
1. Türev Düzenleme Aracı................................................................................... 336
2. Türev Düzenleme Aracı Olarak Yönetmelikler ve Diğer Düzenleyici
İşlemler..............................................................................................................336
a. Yönetmelikler..........................................................................................................336
b. Diğer Düzenleyici İşlemler (Adsız Düzenleyici İşlemler).................................... 337

IV. 1982 ANAYASASINDA OLAĞANÜSTÜ REJİM YÖNETİMİ.......................... 338


A. Genel Çerçeve..................................................................................................... 338
B. 1982 Anayasasında Olağanüstü Hal Yönetimi............................................... 338
1. Olağanüstü Hal Yönetimine Başvuru Nedenleri (AY, m. 119/1)........................ 338
2. Olağanüstü Hal İlanında Yetkili Makam ve Yöntem...................................... 339
3. Süre ve Uygulama Çevresi.............................................................................. 339
4. Sonuçlan........................................................................................................... 340
içindekiler 25

V. YASAMA YÜRÜTME İLİŞKİLERİ AÇISINDAN HÜKÜMET SİSTEMİNİN


NİTELİĞİ.............................................................................................................. 341

Yedinci Bölüm Değerlendirme Soruları............................................................ 343

Sekizinci Bölüm
1982 ANAYASASINDA YARGI
I. YARGININ ANAYASAL İLKELERİ........................................................................ 345
A. Mahkemelerin Kuruluşu................................................................................... 345
B. Yargı Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı....................................................................... 345
1. Yargı Bağımsızlığı.............................................................................................. 345
a. Mahkemelerin Bağımsızlığı (Yargının Kurumsal Bağımsızlığı} İçin Gerekli
Şartlar....................................................................................................................... 346
b. Hâkim Güvencesi (Teminatı}: Hâkim Bağımsızlığı.............................................. 347

2. Yargının Tarafsızlığı........................................................................................... 349


C. Yargı Bağımsızlığının Kurumsa Aracı Olarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu350
1. Yargısal Kurul Kavramı ve Yargı Bağımsızlığı Açısından Önemi.................... 350
2. Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK).................................................................. 351
a. Oluşumu.................................................................................................................. 351
b. Kurulun Görevleri (m. 159)................................................................................... 353

II. TÜRK YARGI SİSTEMİNİN GENEL ESASLARI VE YÜKSEK MAHKEMELER. 354


A. Yargıtay.................................................................................................................354
B. Danıştay............................................................................................................... 355
C. Uyuşmazlık Mahkemesi.................................................................................... 355
D. Sayışta/ın Yüksek Mahkeme Niteliği Taşıyıp Taşımadığı........................... 356

Sekizinci Bölüm Değerlendirme Soruları........................................................... 358

Dokuzuncu Bölüm
TÜRK ANAYASA YARGISI
I. ANAYASA MAHKEMESİNİN OLUŞUMU VE GÖREVLERİ............................... 361
A. Oluşumu.............................................................................................................. 361
B. Görevleri.............................................................................................................. 363
1. Anayasaya Uygunluk Denetimi........................................................................363
26 AnqyaM Hukuku

2. Siyasal Partilerin Kapatılmaları Hakkında Davaları Karara Bağlamak..........363


3. Siyasal Partilerin Mali Denetimini Gerçekleştirmek...................................... 364
4. Yüce Divan Sıfatıyla Anayasa'da Sayılan Kişilerin Yargılanması Görevi...... 364
5. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanını Seçmek................................................... 364

II. ANAYASAYA UYGUNLUK DENETİMİ GÖREVİ VE İŞLEYİŞİ.......................... 365


A. Denetime Tabi İşlemler.................................................................................... 365
1. Denetime Tabi Hukuk Kuralları...................................................................... 365
2. Denetime Tabi Bireysel İşlemler..................................................................... 366
3. TBMM Kararlarının Denetlenebilir Olup Olmadığı........................................ 366
B. Denetim Yollan ve İşleyişi................................................................................. 367
1. İptal Yolu........................................................................................................... 367
a. Şekil Yönünden İptal Davası................................................................................. 36S
b. Esas Yönünden İptal Davası.................................................................................. 369

2. İtiraz Yolu {Somut norm denetimi- Defi Yolu)............................................... 369


3. Bireysel Başvuru Yolu...................................................................................... 372

III. ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI VE SONUÇLARI................................. 373


A. Anayasa Mahkemesinin Esasa İlişkin Karar Türleri...................................... 373
1. Yokluk Kararları................................................................................................ 373
2. İptal Kararlan.................................................................................................... 374
3. Ret Kararları (Anayasaya uygunluk kararları)................................................ 374
4. Şartlı Ret Kararları {Yorum rezervli ret)......................................................... 375
B. Anayasa Mahkemesi Kararlarının Etkisi ve Sonuçları...................................375
1. Anayasa Mahkemesi Kararları Gerekçesi Yazılmadan Açıklanamaz........... 375
2. Anayasa Mahkemesi Kararlarının Yayımı ve Yürürlüğe Girişi.............................376
a. Kararın Geçmişe Yürütülememesi....................................................................... 376
b. iptal Kararının Yürürlüğe Girişini Erteleme......................................................... 376
3. Kararların Kesinliği ve Bağlayıcılığı..................................................................377
4. AYM'nin Yerindelik Denetimi Yapamaması: Denetimin Sının............................378
C. Yürürlüğü Durdurma Kararları........................................................................ 379
D. AYM Kararlarında Usul ve Yetersayı............................................................... 380

Dokuzuncu Bölüm Değerlendirme Sorulan..................................................... 381


İçindekiler

Onuncu Bölüm
TÜRK ANAYASA YARGISINDA BİREYSEL BAŞVURU YOLU
I. KİŞİSEL BAŞVURU YOLUNUN AMACI VE HUKUKUMUZA GİRİŞİ................385

II. BİREYSEL BAŞVURU YOLUNUN NİTELİKLERİ................................................. 386


A. Kamu Gücü İşlemlerine Karşı Koruma Yolu Olması...................................... 386
B. İkincil Nitelikte Bir Koruma Yolu Oluşu.......................................................... 387

III. BİREYSEL BAŞVURU YOLUNUN KABUL EDİLEBİLİRLİK ŞARTLARI........... 388


A. Olağan Kanun Yollarının Tüketilmiş Olması...................................................388
B. Başvurunun Süresi İçerisinde Yapılmış Olması.............................................. 389
C. Başvurucunun Bir Hakkının İhlal Edilmiş Olması...........................................391
D. Başvuru Konusunun Bireysel Başvuru Alanına Giren Bir Hak Olması...... 393
E. Başvurunun Açıkça Dayanaktan Yoksun Olmaması ve Önemsiz Nitelik
Taşımaması........................................................................................................... 395

IV. BİREYSEL BAŞVURU USULÜ.......................................................................... 396

V. MAHKEMENİN KARARLARI...............................................................................398
A. Kabul Edilemezlik Kararları............................................................................... 398
B. Düşme Kararları.................................................................................................. 398
C. Başvurunun Esasına İlişkin Kararlar................................................................. 399
1. Yeniden Yargılama............................................................................................ 399
2. Tazminat Kararları............................................................................................ 399
3. İhlal ve Sonuçlarının Nasıl Giderileceğine Dair Kararlar............................... 400
D. Geçici Önleme Başvuru Kararları.................................................................... 400
E. Pilot Karar Uygulaması...................................................................................... 401

Onuncu Bölüm Değerlendirme Sorulan........................................................... 403

On Birinci Bölüm
ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLMESİ
I. ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR.................... 407
A. Teklif..................................................................................................................... 407
2S AnqyaM Hukuku

B. Görüşme.............................................................................................................. 408
C. Karar..................................................................................................................... 408
D. Onay..................................................................................................................... 409
E. Anayasa Değişikliklerinin Halkoylamasına Sunulması................................. 411

II. ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİNİN DENETİMİ..................................................... 411


1. Teklif ve Oylama Çoğunluğuna Uyulup Uyulmadığı...................................... 412
2. İvedilikle Görüşülemeyeceği Emrine Uyulup Uyulmadığı............................ 413

On Birinci Bölüm Değerlendirme Soruları......................................................... 415

Kaynakça.................................................................................................................. 417

Kavramlar Dizini...................................................................................................... 425


Kısaltmalar

ABD. : Amerika Birleşik Devletleri.


AİHM. : Avrupa İr. s an Haklan Mahkemesi.
AİHS. : Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi.
AMKD. : Anavasa
<• Mahkemesi Kararlan Dersisi.
w
AÜHF. : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi.
AÜHFD. : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dersisi.
AÜSBF. : Ankara Üniversitesi Siyasal Bilsıler Fakültesi.

AY. : Anayasa.

AYM. : Anayasa Mahkemesi.


Bkz. : Balanız.
B. : Başvuru.
BB. : Bireysel Başvuru.
C. : Cilt.
Dn. : Dipnot.
E. : Esas.
ed. : Edition (baskı).
HSK. : Hâlâm ve Savcılar Kurulu.
İÜHF. : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi.
İÜHFM. : İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası.
K. : Karar.
m. : Madde.
No. : Numara.
RG. : Resmî Gazete
s. : Sayfa.
S. : Sayı.
30 Jraçyara Hukuku

ss. : Makale sayfa aralığı (... den... ye)


T. : Tarih.
TBMM. : Türkiye Büyük Millet Meclisi.
vb. : Ve benzeri.
vb a. : Vursu bize ait
vd. : Ve devamı.
vs. : Ve saire.
Yay. : Yayını.
Birinci Kısım
ANAYASA HUKUKUNUN
TEMEL KAVRAMLARI
Birinci Bölüm
DEVLETİ SINIRLAMA ARACI OLARAK
ANAYASALAR

I. ANAYASA VE ANAYASA HUKUKU KAVRAMI

A. Anayasa Kavramının Tarihçesi


Avrupa'da XVinci yüzyıl sonlarından itibaren merkezı-güçlü
krallıklara dayalı devlet düzenlerinin ortaya çıktığı görülmektedir.
Tüm güçler kralda toplanmış ve kral ile devlet neredeyse özdeşleşmiş­
tir. Dini, vicdanı, ahlakı ve geleneksel bir takım kurallar bir kenara
bırakılacak olursa, dönemin tek güç sahibi olarak kral ya da hükümda­
rı hukuken sınırlayan bir mekanizma bulunmamaktaydı. Böyle bir
yapı hiç kuşkusuz sade vatandaşa göre kaybedecek çok şeyi olan bur­
juvaziyi (Avrupa sosyal yapısında kentsoylu sınıf) tehdit ve tedirgin
etmekteydi. Çünkü burjuvazi, batıda derebeylik olarak zihinlerde yer
tutan feodalitenin sona erdirilmesinde Krahn yanında yer almış ve
kendisine destek sunmuştu. Bu desteğin karşılığını da şüphesiz Kral­
dan ziyadesiyle almıştır. Adeta Kral eliyle mal-mülk sahibi yapılmış,
ekonomik bakımdan da palazlanmış ve giderek güçlü bir sınıf halini
almıştır.
XVIIFinci yüzyıla gelindiğinde Kral karşısında güçlenen burju­
vazi, sahip olduğu hakların güvence altına alınabilmesi amacıyla o
dönemde Kralın gücünü sınırlavacak. hak ve özgürlükleri güvence
altına alacak düşünce ve hareketler içerisinde yer alacaktır. Kralın
mutlak gücüne vazıh ve üstün nitelikle belgelerle sınırlamaya yönelik
düşünceler giderek topluma da yayılacak ve anayasa adı verilen belge­
lerle Kralın gücüne çeşitli sınırlamalar getirilmiş olacaktır. İşte anaya­
sa sözcüğü Latince “constitutio” teriminden türetilerek batı dil­
34 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

lerine aktarılmış ve en erken XVIII’inci yüzyılla birlikte bu dil­


lere ait sözlüklere girmiştir2.
Kavram batı dillerinden Türkçe’ye “kanun-ı esasi” (esas kanun:
temel kanun) olarak çevrilmiştir. Hatta ilk yazılı anayasamız Kanun-ı
Esası adını taşımaktadır. Ne var ki bu isimlendirme hep tartışılmıştır.
Nitekim Ulusal Kurtuluş Mücadelesi sürecinde kanun-ı esası terimi
yanında “teşkilat-ı esasiye kanunu” (esas teşkilat kanunu) kullanıl­
mıştır. 1921 ve 1924 kurucu belgeleri de Teşkilatı Esasiye Kanunu
(esas teşkilat kanunu) adım taşımaktadır. 1930Tu yıllardan itibaren
dilde sadeleştirme ve Türkçe’nin yabancı dillerden arındırılması adına
teşkilatı esasiye sözcüğü karşılığı olarak anayasa kavramı kullanılma­
ya başlanılmıştır.
Öğretide anayasa sözcüğünün batı dillerindeki anlamım karşıla­
maktan hayli uzak olduğu yönünde çeşitli eleştiriler yapılmıştır. Aka­
demik yönden yapılan tartışmalar ne olursa olsun özellikle 1960’tan
itibaren anayasa sözcüğünün yaygın biçimde kullanılmaya başlandığı
ve günümüzde de yerleşik bir kullanım halım aldığı görülmektedir.

B. Anavasa Kavramı: Felsefeden Realiteye


Anayasa nedir denildiğinde bunun cevabı esasen kullanılan ölçüt
ya da bakış açısına gere değişir:
Hukuksal açıdan anayasa devletin kuruluş ve işleyiş esaslarını
gösteren kurallar topluluğudur. Bu kuralların niteliği ve nevi korudu-
ğunun önemi yoktur. Devletin kurucu işlemidir. Bu bağlamda da her
devletin mutlaka bir anayasası vardır.
İşlevsel ya da ontolojik açıdan anayasa denildiğinde ise anaya­
sa özel bir anlama sahiptir. Bu anlamda anayasa özgürlüklerin güven­
cesi, siyasal iktidarın freni, despotizmin panzehridir. Nitekim 1789
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları BildırısTnın 16’ncı maddesindeki şu
düzenleme bu yaklaşımın yalın bir ifadesidir: “Özgürlüğü güvence

2
Favoreu, »ouis et alii, Droit constitutionnel, 14. ed., Dalloz, Paris 2012, s. 3.
Birinci Bölüm: Devleti Sınırlama Aracı Olarak Anayasalar 35

altına almamış, güçler ay rılığını sağlay amamış devletlerin anayasala­


rı yoktur”. Görüldüğü üzere burada anayasa varlık felsefesi yönünden
tanımlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında anayasaya anlamını verecek
olan siyasal iktidarı sınırlamaya yönelik liberal kurumsal reçetelere
sahip olmasıdır.
Bugün anayasa zihinlerde özgürlük beratı olmaktan çok devletin
statü belgesi çağrışımı yapmaktadır. XMIFinci yüzyılda liberal öğreti
tarafından yüklenen anlam ve varoluş nedeni büyük ölçüde erozyona
uğramış ve anayasayı tanımlayıcı olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle her
anayasa özgürlüğün güvence aracı olarak betimlenememektedır. .Artık
anayasa çok şey için vardır; özgürlük de şüphesiz onlardan biridir.
Ama ontolojık nedeni özgürlük değildir. Bu nedenle her devlet kuru­
luş statüsü olarak biçimsel bir anayasaya sahipse de her anayasanın,
varoluş amacı ve işlevini karşıladığı söylenemez3.
Anavasanın tanımlanmasında sivasal gücü sınırlama ve özgürlüğü
güvenceye bağlama işlevinden ziyade modem hukuksal pozitivizm
niteliği ön planda tutulmaktadır. Şekli, siyasal ve ekonomik yapısı,
hukuk sistemi ne olursa olsun her devletin yazılı ya da geleneksel ama
mutlaka bir anayasası vardır. Bu bağlamda da anayasa devletin temel
organlarının kuruluş ve işleyişinin, bireylerin hak ve özgürlüklerinin
düzenlendiği; yapılış ve değiştirilişinin diğer hukuk kurallarından ayrı
ve diğer hukuk kurallarına karşı açık ya da örtülü üstünlüğünün bu­
lunduğu kurallar manzumesidir.

C. Anavasa Hukuku

1. Tanım
.Anavasa hukuku ile devleti kuran, organlarını ve görevlerim be-
lırleven. sınırlarını gösteren, kısaca yönetenler ve Yönetilenler arasın-
dakı ilişkileri düzenleyen kurallar olarak tanımlanan anayasa kavramı

3
Cohendet, Marie-Anne, Droit constitutionnel, Montchrestien, 5. ed., Lextenso
editions, Paris 2011, s. 92.
36 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

arasında doğrudan ve ayrılmaz bir ilişki söz konusudur. Bu bağlamda


da anayasa hukuku devlet denilen kurumsallaşmış yapının organlarını,
bu organların görev ve yetkilerini, aralarındaki ilişkileri, bireylerin
hak ve özgürlükleri ve bunların güvence mekanizmalarını ele alan bir
kamu hukuku disiplinidir. Daha dar ve teknik söyleyişle "siyasal ikti­
darın hukuksal çerçevesini” konu alan bir hukuk dalıdır.
Aslında 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinin
16;ncı maddesinde anavasanın ve dolavısıvla anavasa hukukunun ne
J J J

olması gerektiği en özlü biçimde tanımlanmıştır. Bu maddeden hare­


ket edildiğinde anayasa hukuku ne sadece siyasal iktidarın oluşum
(organizasyon) esaslarını ne de sadece özgürlükleri konu alır. Kısaca
ifade edilecek olursa anayasa hukuku, bir devlet düzeninde özgürlük
ile düzeni bağdaştırma tekniğidir4.

2. Anayasa Hukukunun Kısımları


Anayasa hukuku, devlet ile kişiler arasındaki ilişkilerde geçerli
olan kuralları ele aldığından konusu ve alanı itibarıyla kamu hukuku
içerisinde yer alan bir hukuk disiplinidir. Bu hukuk dalı birbiriyle iç
içe, birbirinden pek de kopartılamayacak bir bütünlük oluşturan ıkı
ana başlık ya da kısımdan oluşmaktadır.

Hauriot Ardre-Qicquel, Jean- Gelard, Patrice, Droit constitutionnel et institutions


politiques, 6. ed., Montchrestien, Paris 1975, s. 27, 32, 33. Turaya da anayasa "hem ik­
tidar, hem hürriyet organizcsyanunu kapsar ve aralarında bir denge arar" "Anayasa
hukuku da 'hürriyetle iktidarı bağdaştırma teknigi'dir” şeklinde belirtmiştir. Tunaya, Ta­
rık Zafer, Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, 5. bası, Araştırma, Eğitim, Ekin Yay., İs­
tanbul 1982, s. 28, 444.
Birinci Bölüm: Devleti Sınırlama Aracı Olarak Anayasalar 37

Yukarıdaki şemada da ifade edildiği üzere anayasa hukukunun


başlıklarından biri bu hukuk dalının genel kısmı ya da genel esasları
olarak adlandırılmaktadır. Bu kısım anavasa hukukunun temel kavram
ve kuramlarının tanıtımını amaçlayan bir alandır. Belirli bir ülkenin
pozitif anayasa hukukundan ziyade anayasalara hâkini prensiplerin
arkasında vatan teorik temelleri konu alır. .Anavasa hukukunun özel
kısmı ise genel kısmın teorik kavram ve kuramlarının bir ulusal hukuk
düzenindeki somut yansımalarından oluşmaktadır. Günümüzde anaya­
saların devletin kurucu belgesi olması ve devletin de ulus temeline
dayanması nedeniyle (ulus-devlet) bu kısım genel olarak ulus nitele­
mesiyle adlandırılmaktadır: Fransız anayasa hukuku, İtalyan anayasa
hukuku,• V»-gibi. Türkiye’de de bu kısım Türk anavasa hukuku olarak
J J

adlandırılmaktadır.
Bir bütün olarak anayasa hukuku diğer hukuk dalları gibi saf an­
lamıyla bir hukuk dalı değildir. Çünkü anayasa hukuku sadece bir
ülkenin anayasasının incelenmesinden ve o metnin açıklamalarından
ibaret bir disiplin değildir. Bu hukuk dalı, ister anayasada olsun isterse
olmasın genel anlamda devlet yapısına ilişkin ilkeleri inceler; bireyle­
rin özgürlükleriyle siyasal iktidarın karşılıklı durumlarına ilişkin ku­
ralları ele alır. .Anayasal kuralların ve kuramların oluşumuna ve yoru­
muna anlam katan verilerden tanı olarak ayrıştırılamaz. Bu açıdan
anayasa hukuku diğer hukuk disiplinleri aksine salt pozitif hukuktan
ibaret değildir.

II. ANAYASALARIN ÇEŞİTLİ AÇILARDAN


SINIFLANDIRILMASI
.Anayasalar çeşitli ölçütlere göre sınıflandırmaya tabi tutulmakta­
dır. Marjinal ayrımlar bir kenara bırakılacak olursa genel olarak öğreti
tarafından kabul gören ayrım ölçütlerine göre anayasaların sınıflandı­
rılması aşağıdaki tabloda gösterilmiş ve ardından da kısaca bu ayrıma
ilişkin değerlendirme ve açıklamalarda bulunulmuştur.
38 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

A. Anlamlan Yönünden

1. Geniş (Maddi) Anlamda Anayasa/Dar (Şekli) Anlamda


Anayasa

a. Geniş Anlamda Anayasa


Geniş (maddi) anlamda anayasa tanımında anayasanın konusu,
içeriği veya ilgi alanı dikkate alınmaktadır. Buna göre kamu otoritele­
rinin kuruluşu, işleyişi, organları ve aralarındaki ilişkilerle bireylerin
hak ve özgürlüklerini düzenleven vazıh ve vazıh olmavan bütün
kurallara anayasa denilmektedir. Kısaca iki konuya ilişkin kurallar
nereden kaynaklanmış olurlarsa olsunlar, hukuk düzenindeki hiyerar­
şik konumları ve şekillen ne olursa olsun “anayasa paketi” içerisinde
değerlendirilirler. Bu iki konu şunlardır:
• Devletin kuruluş ve işleyişine, temel organlarına ilişkin kurallar.
• Hak ve özgürlüklere ilişkin kurallar.
Birinci Bölüm: Devleti Sınırlama Aracı Olarak Anayasalar 39

Eğer bir kural yukarıdaki ıkı konudan biriyle ılişkıliyse bu kural


ister bir kanunda, ister bir gelenekte, ister bir anayasa içinde yer alsın
bir anayasa kuralı olarak değerlendirilir.
Örnek: (A) devleti parlamentosu her yıl 14 Eylül’de kendiliğin­
den toplanmaktadır. Bu yönde bir düzenleme bir yazılı kuralın emri
olabilir veya gelenekten kaynaklanabilir. Yazılı kaynağa dayanıyorsa
kanun veya yasama çalışmalarını düzenleyen içtüzük emri olabilir. Bu
düzenleme, konusu yasama alanına ilişkin olduğundan anayasal nite­
liktedir. Öyleyse bu kural ister yazılı bir kaynağa dayanmış olsun
isterse gelenekten doğmuş olsun maddi açıdan anayasa kuralıdır.

b. Dar (Şekli) Anlamda Anayasa


.Anayasanın dar anlamında iki temel unsur ön plana çıkmaktadır.
Bunlar, yanlılık ve değiştirilişinin özel bir organ tarafından ve özel bir
usule göre yapılmasıdır. Buna göre devletin kuruluş ve işleyiş esasları ve
bireylerin hak ve özgürlüklerinin düzenlendiği belgeler anayasa adını alır.
Bu nedenle yazdı ya da “kodifiye anayasa” yahut ‘‘derlenmiş anayasa”
olarak da isimlendirilebilir. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti 1982 .Anayasa­
sı denildiğinde bu anlamda bir anayasayı kastetmiş olmaktayız.

2. Ayrımın Anlamı ve Önemi


Eğer anayasayı sadece dar (şekli) anlamda ele alırsak günümüzde
bu anlamda anayasaya sahip olmayan devletlerin anayasaları olmadı­
ğını söylemek zorunda kalırız. Ovsa bövle bir sonucun anavasa kav-
ramıyla ne ölçüde bağdaşacağı tartışılır. Dolayısıyla dar anlamda bir
anayasaya sahip olmak bir tercihtir. Bu anlamda bir anayasaya sahip
olmavan devlet elbette anavasasız bir devlet olarak da nitelenemez.
Öyleyse şu genellemede bulunulabilir: Her devlet geniş anlamıyla bir
anayasaya sahiptir: ancak dar anlamıyla her devletin bir anayasası
olmak zorunda değildir. Örneğin İsrail'in, İngiltere’nin dar anlamda
(yazılı) bir anayasası yoktur.
O halde anayasanın iki farklı açıdan tanımlanması bir zorunluluk
olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde istisnalar dışında anayasa­
ların hemen hepsi şekli anlamdadır. Muhtemelen bunun da etkisiyle
40 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

öğretide anayasa daha ziyade dar ya da şekli anlamdan hareketle ta­


nımlanmaktadır.

B. Şekilleri
i Yönünden

1. Yazılı Anayasalar
Yazılı anayasalar devletin kuruluş ve işleyiş esasları ve kişi hak
ve özgürlüklerinin "anayasa'’ ya da buna eş değer bazı sözcüklerle
anılan tek bir metinde toplanmış olmasıdır. Bu tür anayasalar daha
önceki açıklamalarımızda yer verilen şekli ya da dar anlamda anayasa
ile eşdeğer anlama sahiptir. İlk yazılı anayasa örneği de 1787 .ABD
Anayasasıdır. Günümüzde anayasa denilince de hemen hemen yazılı
anayasa anlayışı akla gelmektedir.

2. Gelenek Ağırlıklı Anayasalar (“Teamüli Anayasalar”)


Öğretide “yazılı olmayan anayasalar” (yazısız anayasalar) olarak
isimlendirilen anayasalar, devletin kuruluş ve işleyiş esasları ile hak
ve özgürlüklerin anayasa adı verilen bir özel bir belgede toplanmamış
olmasını ifade eder. Bu nedenle bu tür anayasalar için aynı zamanda
geniş anlamda (maddi anlamda) anayasa nitelemesi de yapılır.
Geleneksel anayasa yerine gelenek ağırlıklı anayasa deyimi çok
daha isabetlidir. Çünkü tamamen geleneksel kurallardan ibaret bir
anayasa hiçbir ülkede yoktur. Zaten bu tür anayasa ile kastedilen de
anayasal kuralların derlemeye (tedvin) gidilmemiş olmasıdır. Şüphesiz
bu kuralların bir kısmı geleneksel, bir kısmı da vazıh niteliktedir. En
tipik örneği İngiliz anayasasıdır.

C. Değiştirilişleri Yönünden
Anayasalar değiştirilişlerine göre katı ve esnek olarak ikili bir ay­
rıma tabı tutulmaktadır.

1. Katı Anayasalar (Sert Anayasalar,bükülmez Anayasalar)


Katı anayasa bir hukuk düzeninde anayasanın değiştirilişinin ola­
ğan kanunlardan daha farklı usul ve yöntem kurallarına bağlanmış
Birinci Bölüm: Devleti Sınırlama Aracı Olarak Anayasalar 41

olmasını ifade eder. Katı anayasa her şeyden önce ilkesel olarak yazı­
lıdır. Bununla birlikte ;’lıer vazılı anavasa mutlaka katı anavasadır”
önermesi de her zaman geçerli değildir. Çok az da olsa yazılı olup
kanunlar gibi değiştirilebilme özelliği taşıyan anayasaların varlığından
söz edilebilir. Bunun en tipik örneği 1921 Anayasasıdır.
Günümüzde anayasaların tamamına yakınını katı anayasalar oluş­
turmaktadır. Katı anayasa modeli neredeyse çağımıza damgasını •.‘ur-
muştur. Bu nedenle anayasalar arasında olsa olsa katılıklar yönünden
bir derecelemeden söz edilebilir.
.Anayasalarda katılığı sağlamak üzere bazı hükümlere yer veril­
mektedir. Değiştirilmesinde kanunlara göre çok daha nitelikli çoğun­
lukların aranması, bir takını değiştirme yasaklarının varlığı, değişik­
liklerin referanduma sunulması, değişiklik teklifinde özel çoğunlukla­
rın aranması gibi düzenlemeler örnek olarak gösterilebilir.

2. Esnek (Yumuşak) Anayasalar


Esnek anayasalar, ister yazılı, ister geleneksel olsun değiştirilişle­
rinin kanunlarla veya diğer hukuk kurallarıvla avnı esaslara tabı tutul-
duğu anayasalardır. Bövle bir sistemde anavasa ve kanun arasında
biçimsel yönden herhangi bir hiyerarşi bulunmamaktadır. Yasama
organının bir anayasa değişikliğinde bulunması ile herhangi bir kanun
yapması ve değiştirmesi arasında fark yoktur. Bu nedenle esnek ana-
vasalarda anavasanın üstünlüğünden hukuken söz edilemez.

D. Anavasa Yazım Tekniği Yönünden Anayasalar:


Düzenleyici /Çerçeve Anavasa Avrımı
.Anavasalar vazım tekniklerine göre de bir avrıma tabı tutulmak-
J J o J

tadır. Bu ayrımın kalkış noktasını anayasaların nelere, ne kadar ve


hangi ölçekte yer vermesi gerektiği sorusu oluşturmaktadır. Halen de
sorunun cevabı net bir biçimde verilebilmiş değildir.

5
Modeme, Franck, Reviser la constitution, analyse comparative d'un concept
indetermine, Dalloz, Paris 2CO6, s. 40.
42 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Devletin kuruluş ve işleyiş esasları ile bireylerin hak ve özgürlük­


lerinin en ince detavlarına ve tüm ayrıntısına varıncava kadar yazımım
esas alan anayasalara “düzenleyici (kazuistık) anayasa" denir. Ayrın­
tıya inmeksizin şenel hükümler halinde yazılan, mümkün mertebe
kısa ve soyut cümlelerle vetınen. detayları diğer hukuk kurallarına
bırakan anayasalara “çerçeve anayasa” denilmektedir.
Günümüzde çerçeve anayasa yazımı benimsenmemektedır. Çok
kısa denilebilecek anavasa örneğini bulmak da kolav değildir. Her
şeyden önce kısalığın ölçütü net değildir. O nedenle ayrımın çok da
anlamlı ve pedagojik nitelik taşıdığı söylenılemez.

III. ANAYASALARIN YAPILISI


A. Kurucu İktidar Kavramı ve Niteliği
Anayasaların yapılışı denildiğinde somut bir yapımcıdan ve bir yapılış
usulünden söz etmiş olmaktayız. Doğal olarak bir vazıh anayasaya
(dar şekli) işaret edilmektedir. Çünkü anayasaları kim yapar sorusu ancak
vazıh anayasalar açısından anlamlıdır. Yazılı olmayan anayasaların somut
bir yapımcısı, yapılış usulü ve belirli bir yapılış tarihi yoktur. Geleneksellik,
niteliği gereği sürekli oluşumu gerekli kılar. Somut bir yapımcısından da
söz edilemez. Oysa vazıh anayasalar bir pozitif metne dayandığından her
pozitif hukuk metni gibi somut bir yapımcısından söz ederiz.
İşte anayasa kimin eseridir ya da kimin yapımıdır sorusu yazılı
anayasalar bakımından anlamlı olup cevabını da anayasa hukukuna
özsü.• teknik bir tabir olarak,* "kurucu iktidar” kavramında buluruz.
Öyleyse anayasayı yapan güce teknik tabirle kurucu iktidar (kurucu
erk, kurucu irade) adı verilmektedir. Elbette bununla kastedilen yeni
bir anayasa yapmaktır. O nedenle kuruculuk terimi kullanılmaktadır.
Kurucu iktidarın niteliği tartışmalıdır? Bir görüşe göre kurucu ik­
tidar hukuken sınırsız bir iktidardır. Anayasayı yaparken kendisini

5
Kurucu gücün niteliğiyle ilgili tüm tartışmalar ve değerlendirmeler için özellikle bkz.
Gözler, Kemal, Le pouvoir de revision constitutiornelle, 2 volumes, 774 pages, s. 77 vd.
(www.anayas3.gen.tr/these.htm).
Birinci Bölüm: Devleti Sınırlama Aracı Olarak Anayasalar 43

baslavan hiçbir kural bulunmamaktadır. Anavasavı dilediği gibi vapa-


bilir. Çünkü hukuk sıfır noktasındadır. Başka bir deyişle ortada hukuk
yoktur. Diğer bir görüşe göre ise kurucu iktidar sınırsız bir iktidar
değildir. Kendinden önce ve kendi üzerinde bir takım üstün kurallar
vardır. Bu kurallar kurucu gücü de bağlar. Hiçbir zaman göz ardı edi­
lemez. Hukuk da bir süreklilik arz eder. Görüşler ne yönde olursa
olsun: kurucu iktidarın toplumun kendi ıç dinamikleri ve dış etkenler­
den tamamen bağımsız hareket edemediği görülmektedir. İnsan hakla­
ra hukuk devleti gibi günümüzde küreselleşmiş ilkeler yanı sıra bu
amaçla oluşturulmuş uluslararası kurumlar kurucu iktidarı etkisi altına
almaktadır.

B. Kurucu İktidarın Ortaya Çıktığı Durumlar


Her yeni anayasa kurucu iktidarın varlığı anlamına gelir. Yeni
anayasanın yapımında ise kurucu iktidar devreye girmiş olacaktır. O
halde aşağıdaki ihtimallerde kurucu iktidarın somut olarak görünü­
münden söz edilecektir.

1. Yeni Bir Devletin Kurulması


Günümüzde anayasa ile devlet özdeşleşmiştir. Dolayısıyla bir
devletin kurulması aynı zamanda yem bir anayasa demektir. Esasen
anayasanın devletin kurucu işlemi olması buradan kaynaklanmaktadır.
Kavramın batı dillerinde kurmak, meydana getirmek anlamına gelen
fiil kökünden türemiş olması tesadüfi değildir.
44 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

2. Mevcut Devletin Anayasal Düzeninin Şiddet Yoluyla Ortadan


Kalkması
Bu ihtimalde ortada bir devlet bulunmaktadır. .Ancak devletin
anayasal düzeni devrim, ihtilal yahut darbe ile ortadan kaldırılmıştır.
Ya da mevcut devletin anayasal düzeni bir iç kargaşa, isyan gibi
nedenlere bağlı olarak fiilen çökmüştür. Ortada devletin ülkesi ve
milleti var olmakla birlikte bu bağı kuran anayasa düzenine son ve­
rilmiştir.

3. Halkın Kendi Anayasasını Yenileyebilme Hakkı


Kurucu iktidar kavramının isim babası Emmanuel Sieves' * e ogöre
kurucu iktidarın sahibi olan millet ne zaman gerek görürse anavasasını
yenileme ve gerekli uyarlamalarda bulunma yetkisine sahiptir. Millet,
pozitif normlara sıkıştırılamaz ve pozitif hukuk ile bağlanamaz. Eğer
millet ilk irade anlamına gelen anayasasını özgürce yapamıyorsa,
kendinden önce pozitif hukukun koyduğu bariyeri aşamıyorsa millet
iradesinden söz edilemez. Bu nedenle millet, bireyleri ve temsilcilerini
anavasavla bağlavabilırse de kendi anavasasıvla kendisini bağlava-
maz7. Fransız 1793 Haklar Bildirgesi'nın 28’ıncı maddesinde ifade
edildiği üzere 'Bir halk kendi anayasasını her zaman gözden geçirme,
yenileme ve değiştirme hakkına sahiptir. Hiçbir nesil kendi kanunları­
nı gelecek nesillere dayatamaz”.
Öncelikle belirtelim kı bir ülkenin anayasasını yenileyebilme­
sinin yolu devletin yıkılışına veya devletin anayasal düzeninin
ortadan kaldırılmasına indirgenemez. Aksi durum darbecilerin
anayasa yapma yetkisinin olmasına rağmen halkın demokratik sü­
reçte kendi anayasasını yapma yetkisine sahip olamayacağı gibi bir
sonuca götürür. Kaldı kı bir hukukçu olağan yollar varken hiçbir
zaman olağandışı yolu çare olarak sunamaz. Bu yaklaşımın demok­
rasi teorisinde yeri yoktur.

7 *
Sieyes, Emr-ıanuel, Qu'est-ce que le Tiers Etat? Edition Paris au siege de la societe,
Paris 1882, s. 68, 70, 73.
Birinci Bölüm: Devleti Sınırlama Aracı Olarak Anayasalar 45

C. Anayasa Yapım Yöntemleri: Kurucu İktidarın


Kullanım Biçimleri
Bir yem anayasanın kurucu iktidar tarafından yapılacağı bellidir.
Ancak somut olarak bu iktidar kimdir ve anayasa nasıl bir yöntemle
yapılır sorusunun cevabı anayasanın yapıldığı zamanki durum ve şart­
lara göre değişir. Şu var kı geçmişten günümüze bir yeni anayasanın
yapımında başvurulan yöntemler öğreti tarafından sistematıze edilmiş­
tir. Bunlar aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

1. Otoriter Yöntemler
Bir kral, hükümdar ya da gücü elinde bulunduran bir grup tara­
fından yapılan veya yaptırılan ve uygulamaya konulan anayasa yapı­
mıdır. Halk temsilcilerinin anayasa yapımında herhangi bir katılımı ya
da temsili söz konusu değildir. İşte halk iradesine hiçbir biçimde da­
yanmayan anayasa yapımı “otoriter” (monokratık otokratık) ya da
"hiyerarşik yönteme” dayalı anayasa yapımı olarak nitelendirilir.
Geçmişte bazı anayasaların bu yolla meydana gelmiş olduğunu
görmekteyiz. Örneğin ferman ya da mısak biçiminde tamamen kral,
hükümdar, sultan, emir ya da padişah tarafından yapılıp uygulamaya
konulan anayasalar gibi. Yazılı anayasaların ilk çıktığı süreçte karşı-
46 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

taştığımız anayasaların pek çoğu bu türdendir. Bizde de örneğin 1876


Kanun-ı Esası ferman tarzı bir anayasadır.

2. Demokratik Anayasa Yapımı


Demokrasi kısaca meşruiyetini halktan alan, halk iradesine da­
yanan, egemenliğin halk ya da millete ait olduğu bir yöntem, anla­
yış ve yönetim modelidir. İçinde halk iradesine yer vermeyen bir
yöntem ya da yapı ve işleyiş demokratik olarak nitelendirilemez. O
halde bir demokratik anayasa yapımından söz edebilmenin asgari
şartı anayasa yapımında halk iradesinin esas alınmasıdır. Bunun
için de sırf bu işlevi gerçekleştirmek üzere bizzat ve doğrudan halk
tarafından seçilmiş meclislerin varlığına gereksinim duyulmakta­
dır. Bu meclislere demokrasi teorisinde “kurucu meclis” adı ve­
rilmektedir.
Kurucu meclisler ile yine halk tarafından seçilen olağan yasama
meclisler karıştırılmamalıdır. Olağan meclisler, anayasa çerçevesinde,
yasama görevini yerine getirmek amacıyla seçilmiş meclislerdir. Hu­
kuk içinde ve anayasaya tabı bir meclistir. Oysa kurucu meclisler
anayasa dışındadır, çünkü kendisi zaten anayasa yapan meclis oldu­
ğundan gücünü mevcut anayasadan almaz.
Demokratik yöntemle anayasa yapımı kurucu meclisin sahip ol­
duğu yetkiler bakımından iki şekilde ortaya çıkmaktadır.

a. Kurucu Referandum Yöntemi


Bu yöntemde anayasa, halkın seçtiği kurucu meclis tarafından
hazırlanır ancak kabulü halka aittir. Halk, temsilcilerine anayasavı
kendi adına kabul yetkisini vermemiştir. Her halükarda kurucu meclis
halk tarafından doğrudan seçimle belirlenmiş üyelerden oluşan meclis­
tir. O sadece anayasayı yapmaya yetkilidir. Anayasa ancak halk oyla­
masının ardından kabul edilmiş olacaktır. Şüphesiz bu yolu işletebil­
mek zor olmakla birlikte demokrasi idealine bundan daha yakın bir
yöntem olmadığı açıktır.
Birinci Bölüm: Devleti Sınırlama Aracı Olarak Anayasalar 47

b. Konvansiyon
• Yöntemi
Bu yöntem, ABD Anayasası’nın yapımında kullanılmış olduğun­
dan literatüre “Amerikan tarzı anayasa yapımı yöntemi” olarak girmiş­
tir. Bu yöntemde kurucu meclis daha başlangıçta tam yetkili bir mec­
listir. Meclis hem anayasayı yapmak hem de onu halk adına kabul
yetkisiyle donatılmıştır.

3. Kurucu Plebisit Yolu (Plebisiter Kuruculuk)


Bu yöntem kimi zaman kurucu referandum yöntemiyle karıştırıl­
maktadır. Çünkü onunla aynı isim, ay m kurum ve aynı usullerden
yararlanılmaktadır. .Ancak aralarında son derece önemli farklılıklar
vardır. Kurucu referandum yönteminde anayasayı yapan kurucu mec­
lis doğrudan halk tarafından seçilmiş meclistir. Oysa kurucu plebisit
yönteminde kurucu meclis doğrudan ya da dolaylı olarak atama voluv-
la belirlenmiş bir meclistir. Kurucu referandum yönteminde anayasa,
demokratik oylama esaslarının geçerli olduğu bir halkoylamasına tabi
tutulmaktadır. Oysa kurucu plebisitte halkoylamasının gerek içinde
bulunduğu ortam, gerek oylama sürecine ilişkin kısıtlamalar ve tek
yanlı propaganda ve yönlendirmeler nedeniyle demokratik oylamanın
gerekli kıldığı şartlara sahip değildir. 1961 ve 1982 Anayasaları kuru­
cu plebisit yöntemiyle yapılmışlardır.

IV ANAYASALARIN DEĞİŞTİRİLMESİ:
“KURULU İKTİDAR”8
Yukarıdaki açıklamalarımızda da belirtildiği üzere kurucu güç
yeni bir devlet kuran veya var olan devletin anayasal düzenini yeniden
inşa eden, yeni bir kimlik veren egemen iktidardır. Kuruculuk sıfatı da
buradan gelmektedir. Bu nedenle de aslî (ilk-el) ve egemen bir ikti­
dardır.

Öğretide arayasayı değiştirme iktidarı için türev ya da tali kurucu iktidar tabiri de
kullanılmakla birlikte özellikle son yıllarda kavrama yönelik ciddi eleştirilerde bulunul­
muş ve aslî kurucu güç türev {tafi) kurucu güç ayrımı giderek terk edilmeye başlanılmış­
tır.
4S Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Egemenliğin sembolü olarak kurucu iktidar tek ve bölünmezdir.


Bu iktidarın eseri olan anayasada yetkilendirilen tüm organlar kurucu
güç değil, kurucu gücün vetkilı kıldığı organlardır. Bunları ifade ede-
cek en iyi kavram da haliyle “kurulu iktidar” kavramıdır. İşte anaya­
sada değişiklik yapmaya yetkili olan iktidar da kurucu iktidar değil bir
kurulu iktidardır.
Anayasanın hukuk düzenlerindeki önemi nedeniyle yapımın­
da olduğu gibi değiştirilmesinde de özel bir takını usullere yer
verilmektedir. Kurucu iktidar, anayasanın değiştirilmesi yetkisini
de bizatihi halkın temsilcileri olarak yasama meclislerine vermek-
tedır.
Bir kurulu iktidar faaliyeti olarak anayasayı değiştirme işlevi ile
kurucu iktidar işlevi arasında derin farklılıklar söz konusudur. Bunlara
aşağıdaki karşılaştırmalı tabloda işaret edilmiştir.
Kurucu iktidar: Kurulu İktidar:
Yeni Anayasa Yapımı Anayasanın Değiştirilmesi

Kurucu iktidarın hukuken sınırlı olup Hukuk içerisinde bir güçtür. Anayasanın
olmadığı ve niteliği (hukuksal/eylemsel) belirlemiş olduğu sınır ve çerçeve içerisin­
tartışmalıdır. de hareket edebilir.

Anayasanın yapılış usulünü kendisi belir­ Anayasada değişiklik usul ve süreçleri


ler. Önceden bilinemez. Yöntemsel bağım­ belirlenmiş olup bu usule göre gerçekleşti­
sızlık ilkesi geçerlidir. rir. Yönteme bağlılık ilkesi geçerlidir.

Sahibi değişkendir. Ancak demokrasilerde Arayasada kime verildiği bellidir. Dolayı­


aslî kurucu iktidar daima halktır. sıyla sahibi bellidir.

Her anayasa belirli bir sürece bağlı kalınarak değiştirilir. Bu süre­


cin kısalığı va da uzunluğu: kolaylığı ya da zorluğu anavasanın katı
yahut esnek oluşuna göre değişmektedir. Doğaldır ki, katılık arttıkça
da anayasa değişikliği zorlaşmaktadır. Yani, katılık derecesiyle anaya­
sanın değiştirilmesindeki güçlükler doğru orantılıdır.
Birinci Bölüm: Devleti Sınırlama Aracı Olarak Anayasalar 49

Birinci Bölüm Değerlendirme Soruları

1. İlk yazılı anayasa hangi tarih ve ülkede ortaya çıkmıştır?


A) ABD 1787 B} Fransa 1789 C) İngiltere 1215
D) Almanya 1638 E) Polonya 1791

2. Anayasa sözcüğü batı dillerine en erken hangi tarihte girmiştir?


A) X'uncu yüzyıl BJ XV'inci yüzyıl C) XIV'üncü yüzyıl
D) XVIII'inci yüzyıl E) XX'inci yüzyıl

3. Dilimizde anayasa karşılığı olarak ilk olarak hangi terim kullanılmıştır?


A» Esas kanun B) Ana tüze C) Kanun-ı Esasi
D) Teşkilatı Esasiye E) Kanunname

4. Aşağıdakilerden hangisi bir anayasanın katı olduğunu ortaya koymaz?


A) Değiştirilmesi için nitelikli çoğunluklar gereklidir.
3) Değiştirilmesi yasak maddeler vardır.
C) Değiştirilmesi için teklif ve karar yeter sayıları 3/5 ve üzeri gibi çoğunluklara
bağlanmıştır.
D) Kanunlar için bir kez anayasa için üç kez görüşme esası getirilmiştir.
E} Uluslararası sözleşmelere üstünlük tanınmıştır.

5. Günümüzde aşağıdaki ülkelerin hangisinin yazılı bir anayasası yoktur?


A} Suudi Arabistan B| İran C) İngiltere
D) İsviçre E) İtalya

6. Devletin kuruluş ve işleyiş esaslarıyla kişi hak ve özgürlüklerinin en ince ayrıntı­


sına varıncaya kadar kurallara bağlandığı anayasalara ne ad verilmektedir?
A) Geniş anlamda anayasa
3) Dogmatik anayasa
C) Düzenleyici anayasa
D) Derin anayasa
£} Gelenek ağırlıklı anayasa
50 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

7. 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nin 16'ncı maddesindeki "Özgür/ü-


gü güvence altına almamış, güçler ayrılığını sağlayamamış devletlerin anayasa­
ları yoktur" düzenlemesinden aşağıdakilerden hangisi çıkartılamaz?
A} Her devlet bir anayasaya sahiptir.
B) Her anayasa anayasa değildir.
C) Anayasanın işlevi özgürlüğü güvence altına almaktır.
D) Güçler ayrılığı anayasalar açısından son derece önem taşır.
E} Anayasa özgürlük belgesidir.

8. I. Yazılı anayasa ile eşdeğer anlama sahiptir.


II. Derlenmiş (kodifiye edilmiş) bir anayasadır.
III. Geleneksel anayasalar dar anlamda anayasadır.
IV. Her dar anlamda anayasa esnek anayasadır.
Dar anlamda anayasalar için yukarıdaki açıklamalardan hangisi ya da hangileri
doğrudur?
A) İve II B) İve III C) II ve IV
D) I, II, III E) Sadece I

9. XVIII'inci yüzyıl batı anayasacılık hareketlerinin temel amacı nedir?


A) Hukuku laikleştirmek
B) Devletin işleyiş esaslarını yazıya dökmek
C) Hak ve özgürlükleri güvence altına 3İmak
D) Devlet organlarının görevlerini belirlemek
E) Toplumsal düzeni sağlamak

10. Aşağıdakilerden hangisi geleneksel anayasalar için söylenemez?


A) Geleneksel anayasalar geniş anlamda anayasalar içerisinde yer alır.
B) Geleneksel anayasalar esnek bir yapıya sahiptir.
C) Geleneksel anayasalar yazılı anayasalardaki boşlukları doldururlar.
D) Geleneksel anayasalar sürekli bir oluşum içerisindedirler.
E) Günümüzde geleneksel anayasa örneğinin bir iki örneği vardır.

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 S 9 10

A D C E C C A A C c
İkinci Bölüm
KURUMSALLAŞMIŞ BİR GÜÇ OLARAK
DEVLET

I. DEVLETİN TANIMI VE KURUCU UNSURLARI


Burdeaıfdan gelen klasik açıklamayı takiben pek çok yazar dev­
leti kısaca "siyasal iktidarın kurumsallaşmış şekli" olarak ifade et­
mektedir. Bu anlamıyla da modern devletin en erken XVI’nci yüzyılda
ortaya çıktığı söylenmektedir. Şüphesiz bu tarihten önce de insanlar
site, civitas, klan: tribü, kabile, polis, imparatorluk gibi çeşitli örgüt­
lenme biçimleri oluşturmuşlardır. .Ancak modern devlet ile birlikte
kişi ve devlet birbirinden ayrıştırılmış ve mülkiyet ile ilişkilendirıl-
mekten de çıkmıştır.
Devlet kavramı, başta kamu hukuku ve siyasal bilimler olmak
üzere pek çok bilim alanının amacı ve kaynağını oluşturmaktadır.
Felsefi, sosyolojik, coğrafik ve politik tanımlar bir kenara bırakılacak
olursa hukuksal bakımdan devlet, belirli bir ülkede yerleşmiş, meşini
güç kullanma yetkisiyle donatılmış egemen topluluğun oluşturdu­
ğu bir tüzel kişiliktir.
Hukuk açısından bir oluşuma devlet denilebilmesı için bir takım
unsurlar aranmaktadır. Bu unsurlar devletin kurucu unsurları olarak
nitelendirilmektedir. Bunlar ülke, topluluk ve egemenlik ya da somut
görünümüyle siyasal iktidar şeklinde ifade edilmektedir. Aşağıdaki
şemada bu unsurlar ve içerikleri topluca gösterilmiştir.
52 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

A. Ülke Unsuru (Fiziksel unsur)


Ülke topluluğun üzerinde yaşadığı, devletin egemenliğinin geçer­
li olduğu alanı ifade eder. Devletin ülkesi,• kara ve hava sahası ile de-
nize kıyısı varsa deniz alanını da içeren yurt yahut vatan olarak adlan­
dırılan coğrafi alanı ifade eder. Bu alanlardan devletin egemenlik vet-
kilerinin en fazla olduğu yer hiç şüphesiz kara ülkesidir. Burada ege­
menlik tamdır. Kendi hukukunu kendisi koyar ve uygular. Oysa diğer
alanlarda uluslararası hukuk kurallarıyla baş başa olup nereye kadar ve
hangi içerikte yetki kullanacağım kendisi tek başına belirleyememek-
tedir. Örneğin denize kıyısı varsa ancak karasuları çerçevesinde yarar­
lanabilir. Karasularının da genişliğini kendisi belirleyemez. Uluslara­
rası Deniz Hukuku Sözleşmesi karasularının genişliğini en fazla 12
deniz mili olarak belirlemiştir. Karasularında devletin ne gibi yetkileri
olduğunu da vine sözleşmeler belirlemektedir.

B. Topluluk Unsuru (Sosyal-Beşeri Unsur)


Her devletin bir topluluğu vardır. Topluluk olmaksızın bir devlet­
ten söz edilemez. Yanı boş bir ülke devlet olarak nitelendirilemez.
Devletin beşeri unsuru halk veya millet kavramından hareketle açık-
lanmaktadır. Bu iki kavram çoğu zaman aynı anlamda kullanılmakla
birlikte aralarında bazı farklılıklara işaret edilmiştir. Genel olarak şu
ayrım yapılmaktadır: Halk, teker teker sayılabilen kişilerin meydana
getirdiği somut bir fiziksel topluluktur. Oysa millet manevi, soyut bir
varlıktır. Halk, halen mevcut, yaşayan ve sayılabilen bir topluluğu;
millet ise geçmiş ve geleceği de içine alan nesilleri ifade eden sarıla­
mayan manevi bir varlığı ifade eder.
Bir devlette millet unsuru hayli önem taşımaktadır. Hatta modern
devlet milletle yan yana ifade edilmekte ve milli-devlet (ulus-devlet)
tabiri kullanılmaktadır. Devlet, çoğu zaman milletin hukuken teşkilat­
lanmış halidir.
Millet nedir sorusuna ise geçmişten günümüze iki farklı cevap
verilmektedir. Bunlar “nesnel millet anlayışı” (Alman ekolü) ile “öz­
nel millet anlayışı” (Fransız ekolü) olarak adlandırılmaktadır.
İkinci Bölüm: Kurumsallaçnnç Bir Güç Olarak Devlet 53

Nesnel millet anlayışına göre millet ırk, dim dil: kültün tarih bir­
liği gibi nesnel unsurları taşıyan homojen topluluklardır. Örneğin aynı
dine mensup, aynı dili konuşan, aynı ırka mensup olan topluluklar
millettir. Oysa hemen hemen Ernest Renan ile özdeşleşmiş olan öznel
millet anlayışına göre millet, birlikte yaşama arzusu taşıyan, ortak
geçmişe sahip ve bunu geleceğe taşıma iradesi taşıyan insan toplulu­
ğudur. Bu çerçevede Renan’a göre millet iki bileşenden oluşmaktadır.
Birincisi ortak geçmişe sahip olmak, İkincisi ise bunu geleceğe taşıma
yönünde birlikte yaşama iradesi göstermektir.
Milletin tanımında birlikte yaşama arzusu, geçmişin ortak kültür
mirasına sahip olma ve bunu birlikte geleceğe taşıma iradesi ne kadar
etkileyici olsa da nesnel unsurları da göz ardı etmemek gerekir. Toplu­
luğu birbirine yakınlaştıran ve birbirine bağlı kılan manevi bir takını
esaslar ve ortak değerler olmaksızın millet basit bir topluluk olur. Din,
dil, soy, kültür, ortak hatıralar, ortak çevre ve vatan bir arada bulunma
duygusunu sağlayan unsurlardır.

C. Egemenlik (Hukuksal Unsur)


Egemenlik topluluk adına karar almak, bu kararları uygulamaya
taşımak, karşı gelenlere yaptırımlar uygulayabilmek ve iktidarını ül­
kede yaşayan tüm güçlere hâkim kılabilmektir. Dolayısıyla egemenlik,
tüm iktidarların kendisinden kaynaklandığı ve kendisine bağlı olduğu,
aslî, rakipsiz, tek, bölünmez ve devredilemez bir güç anlamına gelir.
Egemenlik üstün ve rakipsiz tek güç olması nedeniyle ancak ülke
içerisinde anlama sahiptir. Ülke dışında ise egemenlik kavramını dev­
letin bağımsızlığı ve diğer devletlerle eşit hak ve yükümlülüklere tabi
olması şeklinde anlamak gerekir. Eşitler arasında egemenlik kavramı
anlama sahip değildir. Bu nedenle uluslararası toplumda bir devletin
diğer bir devlet karşısında üstünlüğü ve ona emretme iktidarına sahip
olduğu söylenılemez. Hiçbir devletin kendi ülkesi dışında kalan yer­
lerde kural koymava. bir devleti varsılamava veya ona yaptırım uvgu-
lamaya yetkisi yoktur. Elbette devletler kendi rızaları doğrultusunda
egemenliklerine sınırlamalar getirebilir.
54 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Egemenliğin kaynağı konusunda geçmişten günümüze çeşitli gö­


rüşler ortaya atılmıştır. Bunlar öğretide ilahi tanrısal egemenlik ve
beşeri egemenlik başlıkları altında ele alınmaktadır.

2. Teokratik Egemenlik Anlayışı


Bu görüş egemenliğin kaynağını dine atfederek açıklamaktadır.
Buna göre her türlü iktidarın kaynağı Tanrı:dır. "Tanrıdan gelmeyen
hiçbir güç yoktur.” Tanrı yeryüzünde iktidarın sahibini ve kullanım
esaslarım bizzat belirlemiştir. Her türlü yetki Tanrıdan gelir ve yeryü­
zünde Onun adına kullanılır.
Egemenliğin sahibi ve kaynağı Tanrı olmakla birlikte yeryüzünde
bunun kullanıcısının kim olduğu ve nasıl belirleneceği konusunda iki
farklı görüş ortaya çıkmıştır.
•• •
a. “Doğa-Ustü” ilahi Hukuk Görüşü
Bu görüş iktidar sahiplerinin hem bizzat Tanrı tarafından seçildi­
ğini hem de kullanım esaslarının Onun belirlediği tezini sa-unmuştur.
Bu yaklaşıma göre iktidar sahiplen adeta Tanrının yeryüzündeki göl­
gesi, Onun yeryüzündeki temsilcisidirler. Dolayısıyla ancak Tanrıya
karşı hesap verebileceklerini ve ona karşı sorumlu olacakları görüşünü
dile getirmişlerdir.

b. “Providansiyel” (Aşkın) İlahi Hukuk Görüşü


Bu görüşe göre egemenliğin kavnağı Tann’dır. .Ancak Tanrı, kul-
lanıcılarını belirleme yetkisini topluluğun kendisine bırakmıştır. Başka
İkinci Bölüm: Kurumsallaçnnç Bir Güç Olarak Devlet 55

bir söyleyişle egemenlik Tanrıya ait olmakla birlikte Tanrı bunun kimin
tarafından ve nasıl kullanılacağına karışmamıştır. Yönetim şeklini ve
yöneticileri beşeri olayların gidişatı belirler. Bununla birlikte egemenliği
kullananlar toplum tarafından belirlenmiş olsalar da bu kişiler meşruiye­
tini Tanrısal iradenin belirlemiş olduğu doğal kanunlar ve bu kanunlara
uymak kaydıyla konulan temel kurallara bağlılıktan alırlar. Bu kanun ve
kurallara aykırı hiçbir emir geçerli görülemez.
Egemenliğin kavnasını tanrısal ıradeve bağlı olarak açıklama is-
ter istemez mutlak iktidara meşruiyet sağlamak sonucunu doğurmak­
tadır. Dolayısıyla bu görüşler mutlak yönetimlerin siyasal-kişisel
çıkarlarına hizmet etmişlerdir. Kimi zaman kilisenin yeryüzü iktida­
rına olan üstünlüğünü açıklamak amacı güttükleri gibi (örneğin ikti­
dar Tanrı’dan gelip, kilise aracılığıyla krala-hükünıdara emanet
edilmiştir anlayışı) kimi zaman da kralın-hükümdarın kilise karşısın­
da hâkimiyetim kurmak amacıyla kullanılmıştır (örneğin, iktidar
doğrudan Tanrı tarafından krala verilmiş, kral Tanrı’tun bir vekili ve
temsilcisi olarak topluluğu yönetir). Kimi zaman da iktidarın mutlak­
lığını meşrulaştırmak amacına hizmet etmiştir (Kral Tanrı’nın tem­
silcisi olup, ona itaat Tanrı’ya itaat, ona karşı gelmekse Tanrı’ya
karşı gelmektir).

2. Egemenliğin Kaynağının Beşerileşmesi


Egemenliğin kaynağını beşeri iradeye dayandıran görüşler çeşitli
dönemlerde ileri sürülmüşse de XVII ve XVIH'inci yüzyıllarda sis­
temli bir biçimde sunulduğu görülmektedir. Bu görüşe göre egemenlik
beşeri iradenin ya da topluluğundur.
Fransa'da Saint Barthelemy katliamından sonra bazı protestan
düşünürler (monarchomaque), kralın mutlak ve sınırsız iktidarına
karşı, iktidarın kaynağının topluluğun bizatihi kendisi olduğunu, kra­
lın sahip olduğu iktidarın kendisine kral tarafından değil, halk tarafın­
dan verildiğini ortaya koymaya çalışmışlardır. Bunun bilimsel bir
biçimde işlenişim XVII ve XVIII'inci yüzyıl sosyal sözleşme teorileri
ile “doğal hukuk okulu" düşünürlerinde görmekteyiz.
56 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Egemenliğin kaynağını beşeri iradeyle açıklayan görüşler, kralın-


monarkın sınırsız iktidarına, mutlak Yönetimine son vermek amacı
taşımaktadır. Çünkü iktidar kaynağını topluluktan ve akıldan alınca,
bunun topluluğun hizmetinde kullanılması, gerektiğinde topluluk kar­
şısında sorumlu tutulabilmesi, yönetme hakkının topluluk tarafından
verilmesi sibı demokratik ilkeler beraberinde gelecektir.
Egemenliğin kaynağım beşeri iradeye dayandıranlar da görüşleri­
ni iki farklı teorik temele oturtmuştur. Bunlar halk egemenliği ve mil­
let egemenliği olarak isimlendirilmiştir.

a. Halk Egemenliği Teorisi


Bu egemenlik anlayışı Rousseau ile özdeşleştırılmektedir. Ünlü
filozofa göre her bir birey toplumun bir üyesi olarak egemenlik üze­
rinde bir paya sahiptir. Egemenliğin bir sahibi varsa o da halktır. Bu
egemenlik anlayışında halk, kendisini meydana getiren bireylerin
toplamından oluşmuştur; ondan farklı bir varlığı bulunmamaktadır.
Halk iradesi de tek tek bireylerin iradelerin toplamıdır. Herkesin ege­
menlik üzerinde bir payı olduğuna göre toplumla ilgili bütün hususlar,
genel irade denilen çoğunluk iradesi tarafından tespit olunacaktır.
Genel irade yanılmaz, şaşmaz, daima kamunun iyiliğini ve doğruyu
yansıtır5. Böylece Rousseau:ya göre genel irade en fazla sayıya (ço­
ğunluğa) dayanmaktadır.

b. Millet Egemenliği Teorisi


Bu teoriye göre "Her türlü egemenlik, millete aittir. Hiçbir grup,
kişi açıkça milletten kaynaklanmayan bir egemenlik yetkisine sahip
değildir”. Görüldüğü üzere bu teoriye göre egemenlik, tek tek vatan­
daşa değil millet denilen soyut varlığa aittir. Ancak millet, halkın ak­
sine sayılan, somut, fiziksel bir varlık değil, soyut, manevi bir kişilik­
tir. Millet sadece belirli bir dönemde ve belirli bir toprak parçasında
yaşayan kişiler topluluğu ile özdeşleştirilemez. Geçmiş kuşakları,

9
Rousseau, Jean Jacques, CEuvres completes (Du contrat social, Livre III, chap. 1), Till,
Bibliotbeque de la Pleiade, Paris 1964, s.397.
İkinci Bölüm: Kurumsallaçnnç Bir Güç Olarak Devlet 5

şimdiki kuşağı ve gelecekteki kuşakları da içine alan bu nedenle so-


mutlaştırılamayacak bir manevi bütünlüğü ifade eder.

c. Egemenliğin Bugünkü Durumu


Gerek halk egemenlisi, serek ulus egemenlisi, egemenliğin kav-
nağın topluma ait olduğunu ortaya koymaya çalışan teorilerdir. .Ancak
her ikisi de çoğunluk iktidarına yol açabilecek düşüncelerdir. Bu ıkı
tür egemenlik teorisi demokrasinin genel oy, eşit oy, temsili vekâlet
gibi ilkelerinin yerleşmesinde önemli rol oynamıştır. Teorik çerçeve­
deki farklılıklar uygulamada önemini kaybetmiş ve hemen hemen iç
içe geçmiştir.

II. DEVLETİN TÜZEL KİŞİLİĞİ AT SONUÇLARI


Devlet somut ve fiziksel varlığı olan bir kurum değildir. Ülke
üzerinde yaşayan topluluğun bir kişiliği yoktur. Devlet, topluluğa
hukuksal (tüzel) kişilik kazandırmaktadır. Bu açıdan devleti kurumsal­
laşmış bir topluluk olarak da nitelendirebiliriz.
Devletin tüzel kişiliğinin olmasının birtakım sonuçları vardır.
Bunlar özetle şu şekilde sıralanabilir:
• Her hukuksal kişilik bir takım haklara ve borçlara sahiptir. Devlet
de bir tüzel kişilik olarak tıpkı gerçek şahıslar gibi veya diğer tü­
zel kişilikler gibi kendi adına borç üstlenebilir, haklar kurabilir.
• Devletin sürekliliği, tüzel kişiliğinin bir sonucudur. Devletin re­
jimi, yöneticileri, hükümetleri zamanla değişebilir ama devlet
varlığını devam ettirdiği müddetçe bunlardan etkilenmez. Çünkü
yönetenler, devlet nam ve hesabına işlemlerde bulunur. Haklar ve
yükümlülükler devlet hesabınadır.
• Devletin tüzel kişiliğe sahip olması onun, yönetenlerinden ayırt
edilmesini sağlar. Tüzel kişilik, devlet iktidarını kişisel olmaktan
çıkartıp kurumsallaşmış iktidara dönüştürür. Böylece yöneticiler
ülkeyi, üzerinde yaşayanları, bireylerin özgürlük güvencelerini
kendi mülkiyetlerinin sonucu olarak göremezler.
5S Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

• Uluslararası hukukta ancak devlet tüzel kişiliği hak ve yükümlü­


lüklerin muhatabı olabilir.

III. DEVLETİN ÇEŞİTLİ AÇILARDAN


SINIFLANDIRILMASI
Devletler çeşitli açılardan sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. Bu­
rada daha ziyade anayasa hukuku açısından sonuçların bağlandığı
genel kabul görmüş ayrımlar üzerinde durulacaktır. Öncelikle şematik
olarak bu ayrıma yer verilip ardından da ana hatlarıyla ne anlama
geldikleri açıklanacaktır.

A. Şekilleri
i Bakımından Devletler: Cumhuriyetler
* ve
Monarşiler
Literatürde cumhuriyet sözcüğü dar ve geniş anlamda olmak üze­
re iki açıdan tanımlanmaktadır10. "Dar anlamda cumhuriyet”, devlet
başkanının veraset (hanedan) yoluyla değil doğrudan ya da dolaylı
olarak halk tarafından seçim esasına dayalı olarak göreve geldiği dev­
let şekli olarak tanımlanmaktadır. Kısaca cumhuriyet monarşi ve

10
Mathieu, Bertrar.d-Verpeaux, Michel, Drot constitutionnel, PUF, Paris 2004, s. 234.
İkinci Bölüm: Kurumsallaçnnç Bir Güç Olarak Devlet 59

imparatorluk olmayan devlet şekli karşılığında kullanılmaktadır".


Monarşi ile cumhuriyet bu anlamda birbirinin tamamen zıddıdır. Çün­
kü monarşi hanedan (heredıtaıre), cumhuriyet ise seçim yöntemiyle
göreve selme esasına davanır".
"Geniş anlamda cumhuriyet” ise sadece devlet başkanının göre­
ve geliş yöntemiyle değil bunun yanı sıra devletin bir takım değerlere
sahip oluşuyla tanımlanmaktadır. Bu anlamda da cumhuriyet egemen­
liğin topluluğa ait olduğu, demokratik, laik, siyasal iktidarın hukuk ile
sınırlandığı ve hukuk çerçevesinde kullanıldığı, eşit yurttaşlığa daya­
nan bir siyasal rejim olarak tanımlanmaktadır. Başka bir deyişle cum­
huriyet demokrasi ile özdeşleştirılmektedır.
Günümüzde cumhuriyet bir siyasal rejim ya da yönetim şeklinden
ziyade daha dar açıdan ele alınmakta ve devlet başkanının seçim yo­
luyla geldiği her devlet cumhuriyet olarak nitelendirilmektedir. Elbette
bu anlamda cumhuriyet ile demokrasi ya da monarşi ile demokrasi
arasında doğrudan bir bağ kurulamaz. Ne cumhuriyet demokrasinin eş
anlamlısı ne de monarşi demokrasinin karşıt anlamlısıdır. Bu nedenle
bir cumhuriyetin her zaman demokratik, bir monarşinin de her zaman
demokrasi karşıtı devlet anlamına gelmeyeceği açıktır. Pek çok örnek
de bu sonucu doğrulamaktadır. Örneğin Avrupa demokrasilerinin
önemli bir kısmı demokratik monarşilerdir. Örneğin Birleşik Krallık,
Norveç, İsveç, Danimarka, Belçika, Hollanda, Lüksemburg gibi.
Şu hususu da belirtelim kı Fransa'da ve Türkiye’de Cumhuriyet
kavramına geleneksel olarak geniş anlam yüklenılmektedır. Dolayısıy­
la sadece devlet başkanının seçim yoluyla göreve gelmesinden ibaret

Mathieu-Verpeaux, s.234; Blacher, Philippe, Droit constitutionnel, 2. ed., Hachette,


Pans 2012, s. 50; Kübalı, Hüseyin Nail, Anayasa Hukuku Dersleri, Genel Esaslar ve Si­
yasal Rejimler, Ersa Matbaacılık, İstanbul 1965, s. 120, 377; Araslı, Oya, Anayasa Hu­
kuku Ders Notları, 1987-1988 Ders Yılı, A'JHF Doner Sermaye İşletmesi Yay., Ankara
1987, s. 73; Gözler, Kemal, Anayasa Hukukunun Genel Teorisi, C. 1, Ekin Yay., Bursa
2011, s. 467.
12
Villiers, Michel de- Divellec, Armel, Le Dictionnaire du droit constitutionnel, 7. ed.,
Sirey Paris 2009, s. 299.
60 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

olmayıp bir takım ilke ve değerlen de içeren bir siyasal rejim olarak
görülmektedir. Bu yaklaşımın pratik sonucu cumhuriyetin değiştirıl-
mezlık yasağının sadece saltanatın reddinden ibaret olmayıp, cumhu­
riyet değerleri ve prensiplerini de içermesidir2.

B. Teşkilat Yapılan Bakımından Devletler1'


Bu ayrım devletlerin siyasal teşkilat yapılarını yanı siyasal iktida­
rın niceliği ve kullanım çevresini dikkate almaktadır. Buna göre dev­
letler geleneksel olarak üniter devletler (tek yapılı, tekçi, basit) ve
birleşik devletler olmak üzere ikili bir sınıflandırmaya tabı tutulmuş­
tur. .Ancak XX’nci yüzyılda üniter devletten önemli bir sapma olarak
görülen ve birleşik devlet kategorisinde de görülemeyen yeni bir dev­
let türü belirmiştir. Bu devlet türü için çeşitli isimler kullanılsa da
"bölgeli devlet" tabiri daha uygun düşmektedir. Dolayısıyla ulus-
devlet anlayışının geçerli olduğu günümüzde devletler üniter devletler,
birleşik devletler ve ara model olarak da bölgeli devletler şeklinde bir
avrıma tabı tutulmaktadır.

1. Üniter Devletler (Tekçi, Tek Yapılı, Basit Devletler)


Üniter devletin değişik açılardan ve ölçütlerden hareketle birçok
tanımı yapılmıştır. Biz kısaca, ülke ve topluluğun tek bir hukuksal ve
sivasal örgütlenmeye davandığı devletler olarak tanımlıyoruz. Diğer
bir söyleyişle üniter devlet, ülke ve topluluk üzerinde tek bir egemen
iradenin geçerli olduğu ve yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin hiç­
bir yer veya toplulukla (dim ya da etnik kimlikle) paylaşamadığı dev­
let yapılanmasıdır.
Üniter devleti diğerlerinden ayıran, adının da çağrıştırdığı üzere
devletin kurucu unsurlarının tekliği ilkesidir. Aşağıda da açıklanacağı
üzere ülke, topluluk, siyasal iktidar tek ve bölünmez bir bütündür.

Bkz. Villier-Armel, s. 3CO.


Devletlerin bu ölçüte dayalı ayrımı ve her bir devlete ilişkin açıklamalar Anayurt, Ömer,
Anayasa Hukuku Genel Kısım, Seçkin Y3y., Ankara 2O1S, ss. 267-315'ten özetlenmiştir.
İkinci Bölüm: Kurumsallaçnnç Bir Güç Olarak Devlet 6:

Özellikle üniter devletin olmazsa olmazı, siyasal iktidarın tekliği ve bu


iktidarın somut bileşenleri olarak devlet yetkilerinin (yasama, yürütme
ve yargı) tek bir merkezde toplanmış olmasıdır.
Üniter devletlere ilişkin şu özellikleri çıkartabiliriz:
• Devlet ülkesinde tek anayasa vardır.
• Tek bir hukuk sistemi olup ülkenin her yanında bu hukuk düzeni
geçerlidir.
• Devlet ve dolayısıyla kurucu unsurları olarak ülke, millet, ese-
menlik tektir.
• Üniter devlette sivasal özerklik voktur: ancak idari özerklik vardır.
• Yasama, yürütme ve yargı tek ve ülkenin bütünü için geçerlidir.
Bu yetkiler hiçbir yer ve toplulukla paylaşılmamıştır.

2. Bölgeli Devlet
Bölgeli devlet, devlet içerisinde çeşitli kimlikler, topluluklar veya
yerlere esemenlıse ait bazı yetkilerin tanınmasına davanan sivasal
örgütlenme biçimidir. Kısaca egemenlik belirli ölçüde merkezi devlet­
le bölgeler arasında dağıtılmaktadır. Bölgelere kısmen siyasal özerklik
verilmektedir. Tam da bu noktada egemenliğin bölünmezliğini ve
dolayısıyla siyasal merkeziyetçiliği esas alan üniter devlet yapılanma­
sından önemli ölçüde sapılmaktadır. Aslında bir adım ötesi biraz sonra
açıklanacak olan federal devlettir. O nedenle bölgeli devlet üniter
devlet ile federal devlet arasında bir orta yerde durmaktadır.
Üniter devletten sivasal özerkliklere davanması nedenivle ayrıl-
maktadır. .Artık her bir bolse özerk yasama vetkisivle donatılınca bir
yandan merkezi devlet yasaması diğer yandan da bölge yasaması ol­
mak üzere ayrışmaktadır. Böylece bölgeler, doğrudan kendisine bıra­
kılan alanlarda yasama yetkisi kullanabilir hale gelmektedir. Yine
kendilerine özgü yürütme organları olabilmektedir. Bununla birlikte
bölselerın varsılama vetkılerı bulunmamaktadır. İspanva. İtalva. Por-
tekiz bu devlet türünün en tipik örnekleridir.
62 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

3. Birleşik Devletler (Mürekkep Devletler):


Türünün Tek Örneği Olarak Federal Devletler

a. Tanını ve Çerçeve
Birden fazla devlet çeşitli nedenlerle bir araya gelmekte ve bir
birlik oluşturmaktadır. Ancak her birleşme devlet ortaya çıkartmaz.
Birden fazla devletin oluşturduğu birliğin devlet olarak nitelendir ile­
bilmesi için devletlerin uluslararası düzende bağımsız devlet kimlikle­
rinin olmaması gerekir. Örneğin AB bir devletler birliğidir. Ancak üye
devletlerin her biri uluslararası düzende bağımsız kimliklerini ve ulus­
lararası kişiliklerini sürdürmektedirler. Bu nedenle .AB bir birliktir
ancak bir devlet değildir.
İşte günümüz ulus-devlet anlayışında birden fazla devletin bir
araya gelerek oluşturdukları tek devlet kimliğine sahip örgütlenme
modeli federal devletlerdir. Bu anlamda, birden fazla devletin, içeride
egemenliğe ait yetkilerden en geniş biçimde yararlandıkları ancak
bağımsızlıklarını ve uluslararası hukuk kişiliklerini federal devlete
terk etmek suretiyle bir anayasa çatısı altında birleşerek ortaya çıkart­
tıkları devletler birliğine “federal devlet" denilir.
_ •• ••
b. Federal Devletin Özellikleri ve Uniter Devletten Farklılıkları
Federal devlet ile üniter devlet gerek felsefe, gerek yapısal açıdan
birbirinin tam zıddı devlet modelidir. Aşağıda en belirgin farklılıklara
tablo eşliğinde yer verilmiştir.
Federal Devlet Üniter devlet

Birden fazla (çift katmanlı) hukuk ve Tek bir anayasa ve tek bir hukuk düzeni
anayasa düzeni vardır. vardır.

Çift meclisli yasama organı zorunludur. Çift meclisli yasama zorunlu değildir.
İsteğe bağlıdır.

Her federe kimliğin yasama, yürütme ve Organlar tektir. Ülkenin tümüne yönelik­
yargı organı vardır. tir.

Federe unsurların hem siyasal hem idari Siyasal özerklik yoktur, dan özerklik
özerkliği vardır. vardır.
İkinci Bölüm: Kurumzallaçrmç Bir Güç Olarak Devlet 63

c. Federal Devletlerin Konfederasyonlardan Farkı


Konfederasyon, bir devletler topluluğu olup kendisi bir devlet değil­
dir. Birden fazla devletin kendi bağımsızlıklarını ve egemenliklerini ko-
rumak suretiyle oluşturdukları bir devletler topluluğudur. Bu nedenle
federal devletin konfederasyonlarla karşılaştırılması çok da doğru değil­
dir. Yine de aşağıda bazı önemli noktalardan karşılaştırmasına gidilmiştir.
Konfederasyon Federasyon
Kuruluşu sözleşmeye dayanır. Arayas3 ile kurulur.
Konfederasyon üye devletler üzerinde Federasyonun federe birimler üzerinde
üstünlüğe sahip değildir. üstün konumdadır.
Konfederasyona dahil üyeler her zaman Federe birimlerin kendi iradesine bağlı
tek yanlı olarak bu birliği terk edebilirler. olarak devletten ayrılma yetkileri bulun­
mamaktadır.
Anlaşmanın değiştirilmesi için üye devlet­ Arayasa değişikliği için tüm federe dev­
lerin tümünün onayının alınması gerekir. letlerin her birinin nzasını alma gereği
bulunmamaktadır.
Konfederasyonun bir tüzel kişiliği yoktur. Federasyonun uluslararası tüzel kişiliği
Üyelerinin her biri tüzel kişiliğe sahiptir. vardır, federasyonu oluşturan birimlerin
uluslararası tüzel kişiliği yoktur.

d. Federal Devletler ile Bölgeli Devletlerin Karşılaştırılması


Bölgeli devlet yukarıda da açıklandığı üzere üniter devletten
önemli ölçüde bir sapma halidir. Üniter devletten çıkılmış olmakla
birlikte federal devlete de girilmemiştir.
Federal Devlet Bölgeli Devlet
Birden fazla anayasa (Federal anayasa ve Tek anayasa. Bölgelerin anayasası yok.
federe anayasalar).
Birden fazla hukuk (federal hukuk ve Tek hukuk var.
federe hukuklar) var.
Birden fazla yasama, yürütme ve yargı var. Birden fazİ3 yasama ve/veya yürütme var.
Federe unsurlann tam siyasal özerkliği Bölgelerin kısmi ya da sınırlı siyasal özerk­
vardır. liği vardır.
Federe unsurların uluslararası hukuk Bölgelerin uluslararası hukuk kişiliği
kişiliği yoktur. yoktur.
Federe unsurlann anayasanın değiştiril­ Bölgelerin anayasa değişikliğinde yetkisi
mesinde yetkisi vardır. yok.
64 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

C. Egemenliğin Kaynağı Bakımından15


Devletler, din karşısındaki yaklaşımları ve tavırları, dinin hukuk­
sal yaşam üzerindeki etkisi çerçevesinde laik devletler ve dine dayalı
devletler olarak iki temel kola ayrılmaktadır. Öncelikle ifade etmek
gerekir kı mutlak anlamda ne tanı bir laik devletten ne de tam bir teok­
ratik devletten söz edilebilir.

1. Lâik Devlet
Laiklik devletin dinsel ve felsefi inançlar karşısında hukuksal
açıdan tarafsızlığım (nötr) esas alan devlet niteliğini ifade ede?6. Buna
göre laik devlet ne bir dine dayanır ne de din karşıtlığını esas alır. Din
ve inançlar karşında nötrdür. Bu bağlamda da laiklik (laıcıte) ile dev­
letin dine düşmanca yaklaşımı esas alan “laikçilik” (laîcisme) felsefe
olarak birbirinden bütünüyle farklıdır
* 7.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere laik devlet ne belirli bir dinin ta­
şıyıcıdır, ne de onun hasmıdır. Ne din düşmanlığını ne de din egemen­
liğini esas alır. Çünkü her iki durum da devletin taraf olmasını gerekli
kılar. Başka bir deyişle laiklik devletin dinden, dinin de devletten
bağımsızlaşmasıdır. Yoksa sosyolojik ve kültürel anlamda birbirlerini
reddetmeleri ve kapılarını bütünüyle birbirlerine kapamaları değildir.
Laik bir devlet, yukarıdaki açıklamalar ışığında iki ana bileşen
üzerine oturur. Bunlardan biri din özgürlüğü diğeri ise devletin din ve
inançlar karşısında tarafsızlığı ilkesidir. Aşağıda bu iki bileşen ve her
birinin alt unsurları şemada gösterilmiştir. Şu hususu da belirtelim ki
elbette bu gereklilikler her devlet düzeninde bire bir uygulama alanı

Bu konu Anayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, ss. 314-324'ten özetlenmiştir.

Bu tanım esas itibarıyla Jean Rivero tarafından yapılmış olmakJa birlikte neredeyse
klasikleşmiş ve anonim bir tanım halini almıştır. Bkz. Rivero, Jean, "La notion /yr/d/qye
de laidte”, Recueil Dalloz, 1949, chronique. XXXIII, ss. 137-140. Aynı yönde bir tanım
için bkz. Avril Pierre-Gicquel Jean. Lexique droit constitutionnel, PJF, 7. ed., Paris
1998, s. 79.

Avril-Gicquel, s. 79; Villiers-Divel lec, s. 193.


İkinci Bölüm: Kurumsallaçnnç Bir Güç Olarak Devlet 65

bulmamaktadır. Nasıl kı demokratik devlet denildiğinde her ülkede bir


takım farklılıklar görülebilmekteyse de laik devlet ya da teokratik
devlet düzenlerinde de şemada belirtilenlerden belli ölçüde sapmalar
ortaya çıkmaktadır. Yoksa laik devletin belirtilen şablonu bire bir
hiçbir ülkede görülmemektedir. Başka bir deyişle tüm bu şemanın tıpa
tıp uvsulama alanı bulduğu bir devlet neredevse yoktur. Örneğin Yu-
nanıstan, İngiltere (yakın tarihe kadar Norveç Anayasası) resmi bir
dine yer vermektedir. Pek çok anayasa az ya da çok dinden referans
almak suretiyle düzenlemeler getirmektedir. Örneğin İrlanda yakın
tarihe kadar boşanmanın yasaklandığı bir ülkeydi. Halen kürtajın kili­
se etkisiyle yasak olduğu ülkeler bulunmaktadır. Devlet başkanlığı
veya yüksek mahkeme başkanlığı gibi bir takını görevlere başlarken
İncil üzerine yenim yükümlülüğü, kiliselere devlet mâliyesinden yar­
dımlara ilişkin düzenlemelerle sık sık karşılaşılmaktadır.
66 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

2. Teokratik Dexlet
Teokrasi sözcüğü. Yunanca Theo (Tanrı) ve kratıa (iktidar) söz­
cüklerinden ibaret olup Türkçe’ye “Tanrının İktidarı” ya da “Tanrısal
Düzen” şeklinde çevrilmektedir. Her ne kadar farklı yorum ve uygu­
lamaları olsa da teokrasi, hukuksal açıdan en özlü biçimde “devletin
kuruluş ve işleyişi ile bireylerin hak ve özgürlüklerinin dini temellere
dayandırıldığı ve uygulanmasında da bir tür ruhban sınıfı tarzında din
adamlarının hâkim olduğu bir devlet sistemi” olarak tanımlanabilir.
Bu tanımında ortaya koyduğu üzere laik devlet ile teokratik devlet
tamamen birbirinin zıddı devlet anlayışıdır.
Günümüzde ruhban sınıfını da içeren ve devletin tüm işleyişini
belirli bir resmi dine dayandıran devlet düzenleri çok da fazla değildir.
Çoğu devlet belirli bir dini resmi din olarak benimsemiş olmasına
karşın dinin her alanda kuşatıcı ve ana referans kaynağı olmadığı gö­
rülmektedir. Bu nedenle teokratik devletler de kendi içerisinde katı
teokratik devletler ve ılımlı ya da "anayasal teokrasiler”" olmak üzere
ikili avrımına gidilmektedir. Örneğin İran tam teokratik bir devletken
Katar daha ilmili bir teokratik devlettir. Aynı şekilde Yunanistan ve
İngiltere de resmi bir dini benimsemiş olmasına rağmen bu ülkelerde
resmi dinin Suudi Arabistan'daki gibi her alanın temel belirleyicisi
olmadığı açıktır.

D. Siyasal Yapılarına Göre Devletler1’


Bir devlet içerisinde egemenliğin kimler tarafından, hangi usulle­
re göre ve hangi sınırlar içerisinde kullanılacağı, bireylerin ve toplu­
mun siyasal iktidar karşısındaki güvencelerinin neler olduğunun ceva­
bını devletin siyasal yapısı ya da siyasal rejimi belirler. Kısaca belirti­
lecek olursa siyasal yapı yahut siyasal rejim, devlet gücünün işletim
sistemidir. Elbette her siyasal sistem girdilerini belli bir düşünce ya da

Anayasal Teokrasi tabiri Rar Hirschfe aittir (Hirschl, Ran, Constitutional Theocracy,
USA Harvard University Press, 2010).
15
Bu konu Arayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, ss. 324-340’tan özetlenmiştir.
İkinci Bölüm: Kurumcallaçnvc Bir Güç Olarak Devlet 6

inanç temelinden almaktadır. Çünkü her siyasal rejimin dayandığı


temel ilkeler vardır.
Siyasal yapıları yönünden devletler seçmişten günümüze çok çe­
şitli sınıflandırmalara tabı tutulmuştur. Ancak siyasal rejimleri temel
alarak yapılan devlet tasnifi öğretide dalıa yaygın olarak kullanılmak­
tadır. Biz de bu ölçütü kullanarak devletleri totaliter, otoriter ve liberal
(demokratik) devletler olmak üzere üçlü bir sınıflandırma çerçevesin­
de ele almayı uvgun bulduk.
Bu devlet türlerinden totaliter devletler ve demokratik devletler
iki ana eksende yer almaktadırlar ve bu iki devlet türünü birbirinden
ayırmada herhangi bir güçlük yaşanmamaktadır. .Ancak otoriter dev­
letlerin gerek totaliter devletler gerek demokratik devletlerden aya­
nımda bazı tereddüt ve tartışmalar yaşanmaktadır. Çünkü demokratik
devletlerin birçok unsurunu taşısa da bunların uygulamada bambaşka
bir görüntü vermekte ya da bir kısım unsurlar ise sadece görüntüden
ibaret kalmaktadır. Bir kısmı totaliter devlete yakın bir kısmı ise de­
mokratik devlete yakın durmaktadır. Aşağıdaki şemada gösterildikten
sonra kısaca her bir devlet türünü niteleyen özellikler sıralanacaktır.

1. Totaliter Devletler
Geniş anlamıyla düşünüldüğünde güçler birliğine dayalı, siyasal
rekabetin olmadığı, başta diktatörlükler olmak üzere tüm yönetim
uygulamalarını totaliter olarak nitelendirmek mümkündür. Bununla
birlikte dar anlamıvla totaliter sistemler ya da devletler XX:nci vüzyı-
İm ilk çeyreğinden itibaren ortaya çıkan Alman Nazizmi, İtalyan Fa­
şizmi ve Sovyet komünizmini belirtmek için kullanılmıştır.
6S Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Her şeyden önce belirtelim ki, totaliter devletlerde diktatörlükle­


rin tüm özelliklerini görebilmemiz mümkündür. Bu nedenle totaliter
rejimler aynı zamanda bir tür diktatörlüklerdir. .Ancak her diktatörlük
totaliter olarak nitelendirilemez20.
Bir siyasal rejim ya da devleti totaliter olarak nitelendirmek üzere
öğretide genel olarak şu özellikler üzerinde durulmaktadır.
• Devletin kuruluş ve işleyiş esasları tekilci bir ideolojiye dayandı­
rılmıştır.
• Tek partili bir sisteme dayanır. Parti ile devletin bütünleşmiştir.
• Tekilci yapılar olması nedeniyle rejime yönelik bireysel ve ku­
rumsal muhalefet yol ve araçları bulunmamaktadır.
• Temel hak ve özgürlükler resmi ideolojiye hizmet aracıdır.
• «w bağımsızlığı ve tarafsızlığından söz edilemez.
Yargı
• Kitle iletişim araçları devlet güdümündedır.
• Korku, baskı ve sindirme araçları bu devletlerin temel aracıdır.
Esasen insan doğasım dışlayıcı bu tür devlet yapılarının başka
türlü varlığını sürdürmesi de mümkün değildir.
Demokrasinin küresel yükselişiyle birlikte totaliter devletlerin ve
anlayışların çöktüğü görülmektedir. Günümüzde Küba, Kuzey Kore,
Çın gibi ülkeler totaliter devlet özelliklerini taşımaktadır.

2. Otoriter Devletler
Otoriter rejimlerin ne olduğu genellikle tanımlanmamakta ancak
demokratik ve totaliter olmayan tüm siyasal rejimler ve buna dayalı
devlet sistemleri şeklinde bir genel çerçeve çizilmektedir21. Şu halde
otoriter devletler hem totaliter hem de demokratik devlet düzenlerin­
den ayrılmaktadır.

Leclercq. Claude, Droit constitutionnel et institutions politiques, Litec, Pans 1990, s. 62.
Linz, J. Juan, Totaliter ve Otoriter Rejimler iÇev: Ergun Özbudun), Liberte Yay., Ankara
2038, s. 37.
İkinci Bölüm: Kurumcallaçnvc Bir Güç Olarak Devlet 69

Birbirinden değişik otoriter rejim uygulamalarının varlığı hem


bunların sınıflandırılmasını hem de ortak niteliklerinin ortaya konul­
masını güçleştirmektedir. Çünkü bürokratik askeri otoriter rejimler,
dini otoriter rejimler, ırk ve etnik ayrım esaslı otoriter rejimler, totali­
ter sistem öncesi ve sonrası süreçte uygulama alanı bulan otoriter re­
jimler, muhafazakâr-mcdernleştirici otoriter rejimler gibi amaçları,
felsefeleri ve kurumsal yapı ve işleyişleri birbirinden farklı modelle­
riyle karşılaşılmaktadır11.
Günümüzde otoriter rejimleri ve devletleri ifade etmek üzere
“otoriter demokrasiler” (democratic autorıtaıre), "zayıf cılız demokra­
siler” (democratic faible), “istikrarsız demokrasiler” (unstable
democracy) gibi birbirinden değişik ifadeler kullanılmaktadır.
Otoriter devletleri totaliter devletlerden ayırt eden en temel özel­
lik çok partili ve çoğulcu bir siyasal yaşamın varlığıdır. Bu yönüyle
demokratik devletlerin biçimsel özelliklerini taşımaktadır. .Ancak
demokratik devletlerden de sınırlı çoğulculuk, zayıf ve etkisiz muhale­
fet, zayıflatılmış yargı, hak ve özgürlüklerin yeterli güvenceye sahip
olmaması, demokratik katılım araçlarının yetersizliği ve güçler ayrılı­
ğının yeterince kurulamamış olması gibi yönlerden ayrılmaktadır.

3. Demokratik Devletler
Günümüzde demokrasi küresel ölçekte kabul görmüş bir rejimdir.
Demokrasinin gelişim seyri ve çeşitli uygulamaları bir sonraki kısım­
da çeşitli yönlerden ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Bu nedenle tekrar­
dan kaçınmak adına burada yer verilmemiş ancak demokratik devlet­
lerin temel ilkeleri aşağıda sıralanmış böylece diğer devletler hakkında
verilen bilgilerle bir konu bütünlüğü sağlanmaya çalışılmıştır.
• Çok partili siyasal yaşam
• Düzenli aralıklarla demokratik ilkelere dayalı seçimler
• Halkın doğrudan ya da dolavlı Yollardan Yönetime katılımı

22
Linz, s. 162 vd.
£0 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

• Bireysel ve kolektif yollardan muhalefet imkânı


• Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik
• Hak ve özgürlüklerin güvencesi ve etkin kullanımı
• Güçler ayrılığı, denetim ve denge
• Hukukun üstünlüğüne dayanma
• Yönetimin şeffaflığı ve hesap sorulabılirliği
• Yargının bağımsızlığı
w ve tarafsızlığı
w
İkinci Bölüm: Kurumsallaçnnç Bir Güç Olarak Devlet

İkinci Bölüm Değerlendirme Soruları

1. Aşağıdakilerden hangisi üniter devletler için söylenemez?


A) Üniter devletlerde idari özerklik yoktur.
B) Üniter devletlerde tek egemenlikten söz edilir.
C) Üniter devletlerde siyasal özerklikten söz edilemez.
D) Üniter devletlerde bazı idari hizmetler yerinden yönetim kuruluşlarına
bırakılmıştır.
E) Üniter devletlerde tek anayasa vardır.

2. Aşağıdakilerden hangisi devletin kurucu unsurlarından değildir?


A) Egemenlik B; Siyasal iktidar C) Ülke
D) Topluluk E) Tanınma

3. A devletinde, nüfusu 100 binden büyük olan yerleşim birimleri ulusal anayasaya
aykırı olmamak üzere ve kendi yerleşim alanlarında geçerli olmak üzere sağlık,
ulaşım, tarım ve hayvancılık gibi konularda kendilerince seçilmiş meclislerce yasa
çıkartabilecektir. Bu yerler, kendi sınırları dâhilinde cereyan eden olayları yargı­
lama yetkileriyle de donatılmışlardır. Bu yerlerin hükümetleri de bulunmaktadır.
Bu veriler dikkate alındığında sözü edilen devlet için ne denilebilir?
A} Federal bir devlettir. B) Üniter bir devlettir.
C) Konfederal bir devlettir. D) Bölgeli bir devlettir.
E; İdari özerk bir devlettir.

4. I) Birden fazla anayasa 11} Birder fazla yerel yöretim


III) Birder fazla hukuk düzeni IV) Birden fazla yargı
V) Birden fazla yürütme

Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri sadece federal devletlere özgü özellik­


lerdendir?
A) I, II, III, IV, V B) I, II, III C) I, V, VI D) III, IV, V E) I, III, IV

5. Egemenliğin kaynağı Tanrısal olmakla birlikte bunu kullananların Tanrı tarafın­


dan değil de toplulukça belirlendiğini ileri süren görüş aşağıdakilerden hangisi­
dir?
A) Doğal hukuk görüşü
B) Providansiyel ilahi hukuk görüşü
C) Tabiatüstü ilahi hukuk görüşü
D) Doğrudan egemenlik görüşü
£} Laik egemenlik görüşü
Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

6. Halk egemenliği görüşünün fikir babası hangi düşünürdür?


A) Sieyes B} Aristo C) Rousseau
D) Montesquieu E) Locke

7. I. Halk egemenliği
II. Providansiyel ilahi hukuk görüşü
III. Tabiatûstü ilahi hukuk görüşü
IV. Doğal egemenlik anlayışı
V. Ulus egemenliği
Yukarıdakilerden hangisi egemenliğin laik temelli açıklamalarından birisidir?
A) Yalnız! BJlveV QlJVve V
D) IV ve V E) Yalnız V

8. Aşağıdakilerden hangisi demokratik devlet niteliğiyle baedasmaz?


A) Güçler ayrılığı B) Yargı bağımsızlığı C) Çoğulculuk
D) Sınırlı muhalefet E) Yönetimin şeffaflığı

9. Aşağıdakilerden hangisi federal devletin özelliklerinden biri değildir?


A) Federal devletlerde yasama organı mutlaka iki meclislidir.
B) Federe devletlerin düzenleme alanının sınırını Federal Anayasa tayin eder.
C) Federe devletler diledikleri takdirde federal devlet düzeninden ayrılabilirler.
D) Her bir federe devletin kendi içerisinde anayasal düzeni bulunmaktadır.
E) Federal devletin kuruluşu anayasa ile gerçekleşir.

10. İki meclis sistemi aşağıdakilerin hangisinde zorunlu olarak bulunur?


A} Federal devlet 31 Anayasal devlet C} Konfederal devlet
D) Bölgeli devlet E) Meşruti monarşi

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 S 9 10

A E A E 3 C B D C A
••
üçüncü Bölüm
ÇOĞULCU DEMOKRASİLER VE
HÜKÜMET SİSTEMLERİ

I. DEMOKRASİ KAVRAMI \T ÇOĞULCU


DEMOKRASİLERİN TEMEL İLKELERİ23

A. Demokrasi Kavramı ve Günümüzdeki Anlamı


Yaklaşık 2500 yıllık bir geçmişe sahip demokrasi, hem bir ideal
hem de bu ideali gerçeğe dönüştürmeyi amaçlayan bir yönetim modeli
ve aynı zamanda bir hayat felsefesidir. Yunanca demos (halk) ve
cratos (egemenlik) sözcüklerinin birleşiminden oluşan demokrasi,
egemenliğin ulusa ya da halka ait olduğu postülasına (ön kabul) daya­
nan bu nedenle meşruiyetini halk iradesinden alan siyasal rejimdir.
Lıncokfün "halkın, halk tarafından ve halk için yönetimi” şeklindeki
tanımlaması demokrasiyi en özlü ve en çarpıcı biçimde ortaya koy­
maktadır.
Günümüzde hemen hemen tüm devletler demokratik toplum dü­
zenini benimsemiş ve bunu uygulamaya çalışmaktadır. Ancak dünya­
nın hiçbir yerinde teorısyenlerce ortaya konulan modeller çerçevesin­
de işlememektedir. Her dönemde ve her yerde farklı uygulamaları
olmuş ve olmaktadır. Standart bir uygulaması olmasa da, artık demok­
rasi kaçınılmaz bir biçimde devlet düzenlerinin meşruiyet şartı olmuş­
tur.
Belirtelim kı demokrasi günümüzdeki şeklini alana kadar değişik
anlayışlardan geçmiştir. Dolayısıyla çağdaş demokrasi, antik (klasik)
demokrasi anlayışından dayandığı ilkeler, taşıdığı değerler ve yönel-

23
Bu konu Anayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, ss. 435-496’dan özetlenmiştir.
’4 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

dikleri amaçlar bakımından önemli ölçüde ayrışmaktadır. Özellikle


XVIIFinci yüzyılla birlikte batı dünyasında gelişen liberal anayasacı-
lık, güçler ayrılığı ve hukuk devleti düşüncesi demokrasinin yeniden
tanımlanmasında önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır.
Övle ki. artık demokrasi bu yüzyılla birlikte klasik demokrasivle taban
tabana zıt ve onunla birçok bakımdan bağdaştırılamayan bir takını
özelliklerle birlikte ele alınmaya başlanacaktır4'. Artık sadece sayı ve
çoğunluk egemenliği demokrasiyi tanımlamada yeterli görülmemek­
tedir.

B. Çağdaş Demokrasinin Temel Gerekleri


Bir demokrasinin hangi ilkeleri taşıması gerektiğine dair elimizde
küresel ölçekte bir norm ya da küresel bir örgüt tarafından belirlenmiş
şablon bulunmamaktadır. Öyleyse demokrasinin temel unsurları ya da
ilkeleri olarak sıralananların kaynağı nedir? Bunun cevabım demokra­
si teorisinde bulmaktayız. Bir yandan demokrasinin etimolojisi ve
taşıdığı değerleri konu alan "normatif demokrasi’7 teorisi, diğer yan­
dan demokratik yönetimler olarak nitelenen ülkelerdeki verilerden
sonuçlar türeten "ampirik demokrasi” teorisi üzerine çalışan bilim
insanları bu ilkeleri ortava kovmaktadır.
Birbirinden az çok farklıklar taşımakla birlikte günümüzde ço­
ğulcu demokrasilerin taşıması gereken ilkeler aşağıda sıralanmıştır.

1. iktidarın Seçim Yoluyla Değiştirilebilir Oluşu


Hangi modelinde olursa olsun demokrasi denilince geçmişten gü­
nümüze seçim akla gelmektedir. Deyim yerindeyse seçim demokrasi­
nin mabedidir. Bu ilkenin anlamı, vönetımin demokratik yoldan el
değiştirilebilir oluşudur. Bu nedenle de demokrasi en basit yoldan
demokratik vöntemlerle iktidar olabilme ve yine avnı usulle iktidardan
avrılabilme
•t olarak tanımlanmaktadır.

24
Uygun, Oktay, Demokrasi, Tarihsel, Siyasal ve Felsefî Boyutları, XII Levha Yay., İstanbul
2011, s. 173-174.
Üçüncü Bölüm: Çoğulcu Demokrasiler ve Hükümet Sistemleri 75

2. Katılımcılık
Çağdaş demokrasi katılımcıdır. Dolayısıyla artık demokrasi sade­
ce halkın belirli dönemlerde sandığa gidip iradesini belirledikten sonra
bir dahaki sandığa kadar iradesini uvku moduna aldığı bir sistem de-
ğildır. Sandık ve sayı hiç şüphesiz demokratik meşruiyetin kaynağıdır.
Ancak çağdaş demokrasi aynı zamanda katılımı esas alır.
3. Çoğunluk İlkesi: Çoğunluğun Anayasal Yönetimi
Demokrasi kavnağmı halk iradesinden alır. Tek tek bireysel ıra-
deler seçim yoluyla toplanır ve kim çoğunluğu elde etmişse iktidarı
kullanma yetkisini de meşru biçimde elde etmiş olur. Esasen toplumun
tüm bireylerini her konuda buluşturabilmek ve tam bir mutabakat
saslavabilmek neredevse imkânsız olduğuna söre seriye çoğunluk
iradesinde buluşmaktan başka bir seçenek kalmamaktadır. O halde
demokrasi açısından çoğunluk yönetimi esastır.
Diğer yandan liberal demokratik düzenlerin temel bileşenlerinden
biri de çoğunluğun sınırlandırılmasıdır. Çağdaş demokrasiler çoğulcu ya
da anayasal demokrasilerdir. Bu nedenle sadece sayıyı esas alan ve
çoğunlukçu demokrasi olarak isimlendirilen siyasal demokrasiden ay­
rılmaktadır. Dolayısıyla çoğunluğun yönetme hakkı sınırsız değildir.
Çoğunluk iradesinin geçerliliği ancak anayasaya uygunlukla anlam
ifade edebilir. O nedenle anayasal demokrasi tabiri kullanılmaktadır.

4. Muhalefetin Varlığı
Çoğulcu demokrasilerin en temel unsurlarından birisi de muhalefet
ya da yönetime eleştiri hakkının varlığıdır. Demokrasiler eleştirinin en
geniş ölçekte kabul edildiği siyasal sistemlerdir. Yönetime muhalefet,
siyasal partiler aracılığıyla kurumsal yoldan veya halk tarafından birey­
sel ya da toplu olarak kullanılabilen çeşitli anayasal haklar ile (örneğin
gösteriler, yürüyüşler, toplantılar, basın gibi) gerçekleştirilebilir.

5. Hak ve Özgürlüklerin Güvencesi


Çağdaş demokratik rejimler aynı zamanda özgürlükçü rejimler­
dir. Bu nedenle özgürlüklerin güvence altına alınmadığı bir yerde
6 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

liberal demokratik devletten söz edilemez. Kısaca liberal demokratik


rejim ancak özgürlük temelinde yükselebilir. Hak ve özgürlükleri esas
almavan
■z bir demokrasiden söz edilemez.

6. Güçler Ayrılığı
Demokratik devlet düzenleri sınırlı devlet anlayışına dayanır. Si­
yasal iktidarın sınırlanması araçlarından en önemlisi de hiç kuşkusuz
güçler avnlığıdır. Bu nedenle güçler avnlığına davanmavan. sıvasal
iktidarın kullanımını fren ve denge mekanizmalarına bağlamamış bir
sistemin demokratik bir sistem olarak nitelendirebilmesi mümkün
değildir.

7. Çok Partili Siyasal Yaşam


Günümüzde çağdaş demokrasi kaçınılmaz olarak “partiler de­
mokrasisidir. Çünkü temsili demokraside temsilcilik işlevi hemen
hemen siyasal partiler eliyle gerçekleştırılmektedir. Bireylerin devlet
yaşamına katılımları önemli ölçüde siyasal partiler aracılığıyla gerçek-
leştırilmektedir.

S. Hukukun Üstünlüğü
Sayıya bağlı demokrasinin anayasacıhğın asıl amacını gerçekleş­
tirmede yetersiz kalması zamanla sayıların da bağlı kalacağı, insan
onurunu merkeze alan hukukun üstünlüğüne davalı hukuk devleti
fikrine dayalı demokrasi anlayışım doğurmuştur. Bu bakımdan çoğul­
cu demokrasi ile hukuk devleti anlayışı bu bağlamda birbiriyle örtüş-
mektedir.

II. EGEMENLİĞİN KULLANIMINA GÖRE


DEMOKRASİ UYGULAMALARI
Egemenliğin kullanımı vönünden üç demokrasi teorisi ortava ko-
nulmuştur. Birincisi egemenliğe ait yetkilerin halk ya da millet tara­
fından bizzat kullanıldığı “doğrudan demokrasi” yöntemidir. İkincisi
egemenliğe ait yetkilerin halk ya da millet adına ancak onun temsilci­
lerince kullanıldığı “temsili demokrasi” modelidir. Nihayet üçüncüsü,
Üçüncü Bölüm: Çoğulcu Demokrasiler ve Hükümet Sistemleri

doğrudan ve temsili demokrasinin karışımı ile ortaya çıkan "yarı doğ­


rudan demokrasi" olarak adlandırılmaktadır.

A. Doğrudan (Aracısız-Temsilsiz) Demokrasi


Doğrudan yönetim, saf demokrasi, aracısız ya da temsilcisiz de­
mokrasi olarak da adlandırılan bu demokrasi modelinde topluluk,
egemenlik yetkilerini yani kural koyma, iç ve dış siyaseti belirleme ve
yargısal uyuşmazlıkları çözme şeklinde özetlenecek olan tüm karar ve
uygulamalara ait vetkileri bizzat kullanır ve verine getirir.
Bu demokrasi anlayışının en yakın uygulamasını bugün İsviç­
re’nin küçük nüfuslu ve yüksek dağlarla çevrili kantonlarında (örneğin
Glarus, Appenzell gibi) görmekteyiz. Bu ülkede yılda bir kez toplanan
halk meclislerinde (landsgemeinde) topluluğa ait konular görüşülür ve
kararlar alınırdı. Ayrıca bu kararların kimler tarafından ve nasıl yürü­
tüleceği de bu meclis toplantılarında belirlenirdi.

B. Temsili Demokrasi
Temsili demokrasi düşüncesinde egemenlik, millet denilen ve
somut olarak yaşayanları değiL ölmüşleri ve doğacak olanları da içe­
ren ve kendisini oluşturan tüm bu bireylerin üzerinde ve onlardan ayrı
manevi bir kişiliği bulunan varlığa aittir. Dolayısıyla da yaşayan her­
hangi her bir şahsın egemenlik adına bir iradesinden söz edilemez.
Durum böyle olunca millet adına iradesini açıklayabilecek temsilcilere
gerek bulunmaktadır.
Temsilciler milletin ağızlarıdır. Millet adına hukuksal tasarruflarda
bulunmak hakkına onlar sahiptir. Halk temsilcilerini seçtikten sonra
s Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

iradesini ona devretmiştir. Artık temsilcisi üzerinde söz hakkı olamaz.


Bu nedenle temsilcisi üzerinde herhangi bir hukuksal yetkisi yoktur.
Temsili demokrasi anlayışında millet adına tüm kararlar temsilcile­
ri tarafından alınır ve yerine getirilir. Temsil olunanın temsilciyi huku­
ken görevinden alması veva temsilcinin aldığı kararı hukuken ortadan
kaldırabilmesi veya farklı yönde karar alabilmesi söz konusu olamaz.

C. Yarı Doğrudan Demokrasi


Yarı doğrudan demokrasi, ilke olarak temsili demokrasive dava-
nan ancak bazı alanlarda halkın doğrudan temsilcilerinin verini alma-
sına imkân sağlayan araçlar ve prosedürleri içeren demokrasi modeli­
dir. Bu araçlar yarı doğrudan demokrasi araçları olarak da adlandırıl­
maktadır. Bunlar halk vetosu, halkın kanun girişimi, referandum ve
halkın geri çağırmasıdır (azlı).

1. Halk Vetosu
Yasama organınca kabul edilmiş bir kanunun belirli sayıda imza
toplamak suretiyle Yürürlüğe girmesini veva yürürlüktevse uvgulama-
dan kaldırılmasını engellemek
W anıacıvla konunun halkovlamasına
e'
taşınmasını sağlayan bir araçtır. İsviçre, İtalya ve ABD başta olmak
üzere bir takım ülkelerde uygulama alanı bulmaktadır.

2. Halkın Kanun Girişimi (Teklifi)


Halkın, belirli sayıda imza toplamak suretiyle bir kanunun çıkar­
tılmasını veya anayasa ya da kanunda bir değişiklik yapılmasını iste­
me yetkisine "halk girişimi" ya da "halk inisiyatifi” denilmektedir.
Üçüncü Bölüm: Çoğulcu Demokrasiler ve Hükümet Sistemleri 9

Böylece halk, kendisinin kaleme aldığı ya da içerik ve çerçevesini


çizdiği bir konu ya da projeyi yine kendisi kabul ya da ret imkânı
bulmaktadır. İsviçre’de, ABD’de yoğun biçimde uygulama alanı bul­
maktadır.

3. Referandum
Referandum halkın bizzat kendisi tarafından önerilen veya yöne­
tim tarafından kendisine sunulan bir konu hakkında olumlu ya da
olumsuz yönde karar almaya yönelik, demokratik unsurlara dayalı bir
oylama aracıdır. Referandum her açıdan demokratik bir halkoylaması-
dır. Kamu makamlarının tarafsızlığına davanır. Referandumun bozul-
muş, konudan arındırılarak sadece kişiye odaklanmış ve oy manıpü-
lasyonlarına dayalı uygulamasına plebisit denilmektedir.
Referandumlar çeşitli açılardan sınıflandırılmaktadır21. Bu konuda
en yaygın türleri aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Konularına göre Anayasa referandumu, yasama referandumu, ulusla­
rarası referandum
Niteliğine göre Eğer bir konuda mutlaka referanduma gidilmek
gerekiyorsa buna "zorunlu referandum", eğer isteğe
bağlı olarak götürülüyorsa “ihtiyari referandum"
denilir.

Sonucuna göre Sonuç yönetim açısından bağlayıcı ise "bağlayıcı


referandum” (karar referandumu) denilir. Eğer
yönetim açısından bağlayıcı değilse “istişari referan­
dum" | danışsal)
Uygulama çevresine göre Tüm ülkeye yönelik uygulanmaktaysa “ulusal refe­
randum", belirli bir yöre için uygulanmaktaysa "yerel
referandumlar" olarak nitelendirilmektedir.

Zamanına göre Referandum, norm ya da karar uygulamaya konul­


madan önce işletiliyorsa “önleyici referandum",
uygulamaya konulduktan sonra işletiliyorsa "düzeltici
referandum"

Hofnung-Guillaume, Michele, Le referendum, 2. ed., Que sais je?, PUF, Pans 1994, s.
19; Hamon, Francis, Le referendum Etude comparative, LGDJ, Pans 1995, s. 17.
so Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

4. Halkın Geri Çağırması (Temsilcinin Azli)


Belirli sayıda seçmen, dilekçeyle temsilcilerinin azlim isteyebilir.
Bu yola halkın geri çağırması adı verilmektedir. Eğer biçimsel koşul­
lar tamamlanmışsa ve istenilen sayıda da talep olmuşsa konu ile ilgili
bir görüş alışverişi veya referandum tertip edilir. Eğer vekilin azli
yönünde bir sonuç çıkmışsa vekâlet görevi son bulur: tersi durum
ortaya çıkmışsa vekâlet görevini sürdürür.
“Bireysel azil”, temsilcinin faaliyetlerinden hoşnut olmayan belli
sayıda seçmen istemiyle temsilcinin görevine son verilebilmesıdir.
“Kolektif azil” ise parlamentonun halk tarafından feshinin istenmesi­
dir.

III. ÇAĞDAŞ DEMOKRASİLERDE HÜKÜMET


SİSTEMLERİ26

A. Güçler Ayrılığı Düşüncesi ve Hükümet Sistemleri


Düşünsel temelini Montesquieu'de bulan güçler ayrılığının ama­
cı, siyasal iktidarın tek elde toplanmasının ortaya çıkartacağı despo­
tizmi ve keyfi güç kullanımım önlemek, böylece özgürlüğü bu yolla
güvence altına almaktır. Belki basit bir düşünce denklemine dayan­
makla birlikte dönemi açısından oldukça radikal bir kimlik taşımakta­
dır. Çünkü ortaya atıldığı dönemde devlet iktidarı mutlak olup kral,
hükümdar, monark sultan vs. adlarla anılan tek kişide toplanmaktadır.
İşte Montesquieu böyle bir dönemde özgürlüğün güvence altına alın­
ması için devlet iktidarım temsil eden işlevlerin ayrı ayrı ellerde top­
lanması ve karşılıklı olarak da bunların birbirini dengelemesi gerekti­
ğini ileri sürmüştür.
Montesquieu'nün düşüncesi batı siyasal düşüncesine güçler ayrı­
lığı öğretisi olarak geçmiştir. XVIII'inci yüzyıl anayasacılık hareketle­
riyle birlikte anayasal metinlere de taşınmıştır. İlkenin özellikle siyasal

26
Bu konu Arayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, ss. 341-435'ten özetlenmiştir.
Üçüncü Bölüm: Çoğulcu Demokrasiler ve Hükümet Sistemleri s:

partilerin ortaya çıkışıyla birlikte özgürlüklerin korunması amacını


gerçekleştirmede yetersiz hale geldiği söylenebilirse de felsefi anla­
mında halen demokrasinin ve hukuk devletinin bir bileşeni olarak
görülmektedir. Liberal demokrasinin siyasal kuramlarının yapısı ve
işleyişi bu ilkeye dayanmaktadır. Siyasal rejimlerin ve hükümet sis­
temlerinin sınıflandırılmasında halen güçler ayrılığı ilkesi referans
alınmaktadır27.
Öğretide geleneksel hükümet sistemi sınıflandırması uzunca bir
süre başkanlık sistemi ve parlamenter sistemi şeklinde iki ana model
üzerinde şekillenmiştir. Ancak bu geleneksel ayrını artık tamamen
yetersiz hale gelmiş ve pedagojik olmaktan da çıkmıştır. Üstelik siya­
sal gerçeklikle bağdaşmadığı gibi rasyonel ve bilimsel bir temele de
dayanmamaktadır. Tüm yasama ve yürütme ilişkilerini bu iki sistem­
den biri ya da diğeri içerisinde sınıflandırmak günümüzde imkânsız
hale gelmiştir28. Bu nedenle öğretide birbirinden değişik sınıflandırma­
lar yapılmaktadır. Biz hükümet sistemlerini başkanlık sistemi, parla­
menter sistem ve karma sistemler şeklinde üçlü bir sınıflandırmaya
tabı tutarak ele aldık. Karma sistemler (melez: hibrit) iki geleneksel
sistemden birini hareket noktası yaparak diğer sistemden bazı unsurla­
rı da eklemlemek suretiyle ortaya konulmuş sistemlerdir. Bu kategori­
de de bazıları başkan ağırlıklı, bazıları ise parlamento ağırlıklıdır.
Sınıflandırmamız şemada gösterilmiş ve hemen aramdan kısaca
açıklamaları yapılmıştır.

Favoreu et alii, s. 401; Chagnollaud, Dominique, Droit constitutionnel contemporain,


T. I, Theorie generale-Les regimes etrangers, 5. ed., Dalbz, Paris 2007, s. 138.

Hamon Frands-Troper, Michel, Droit Constitutionnel, 30. ed., Paris 2007, s. 120;
Uluşahin, Nur, "Demokratik Siyasal Rejimlerin Sınıflandırılmasında =arkJı Bir Yaklaşım: "Ya­
rı Başkanlıksan İki Başlı Yürütme Yapılanmasına, AÜHFD, C. 52, 2CO3 (2}, s. 202, 203.
S2 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

B. Güçlerin Esnek Ayrılığı: Parlamenter Sistemler


Genel anlamıyla yasama ve yürütme güçlerinin birbirinden ılımlı,
esnek biçimde ayrıldığı ve bu her ıkı organın birbirinin işleyişine be­
lirli ölçüde katıldığı ve birbirini etkileme aracına sahip olduğu, güçler
arasında işlevsel işbirliğinin olduğu sistemlere parlamenter sistem
denilmektedir. Bu hükümet sistemi genel olarak beş temel ilkeye da­
yanır. Aşağıda bunlar kısaca açıklanmıştır.

1. Güçlerin Denkliği ve İşbirliği


Parlamenter sistemde yasama ve yürütme güçleri birbirinden es­
nek bir biçimde ayırmıştır. Bunun sonucu olarak her iki güç işlevsel
açıdan işbirliği içerisinde olup birbirinin işleyişine de dolaylı olarak
katılabilmektedir.
• •
2. iki Yapılı-Ikici Yürütme
Parlamenter sistemin en temel unsuru yürütme organının çift bıle-
şenli (yapılı) oluşudur. Bu iki bileşenden biri devlet başkam, diğeri ise
hükümettir (bakanlar kurulu). Devlet başkanı parlamenter cumhuriyet­
lerde parlamento tarafından, parlamenter monarşilerde ise veraset
yoluyla (taht kuralları, saltanat esası) göreve gelmektedir.
Üçüncü Bölüm: Çoğulcu Demokrasiler ve Hükümet Sistemleri S3

Devlet başkanı (cumhurbaşkanı ya da nıcnark) klasik parlamenter


sistemde sembolik ya da onursal yetkilere sahiptir. İcra! ve sorumluluk
doğurucu işlemlere tek basma imza koyamaz. Zaten ile olarak bu an­
lamda yetkilere de sahip değildir. İşte bu nedenle devlet başkanının
herhangi bir sivasal sorumluluğu voktur.
Yürütmenin diğer kanadını oluşturan hükümet ya da bakanlar ku­
rulu ise parlamento içerisinden çıkmaktadır. Bakanlar kurulu başbakan
ve diğer bakanlardan oluşan bir kolektif kuruldur. Kararları ortak im­
zayla alınır. Başbakanın mutlaka milletvekili olması gerekir. Oysa
bakanların dışarıdan atanabilme imkânı bulunmaktadır.

3. Devlet Başkanının Siyasal Sorumsuzluğu


Devlet başkanı parlamenter hükümet sistemlerinde siyaseten so­
rumsuzdur. Bunun pratik anlamı, devlet başkanının görev süresi sona
ermeden yasama organı tarafından görevden alınamaması; görevine
son verilememesidir. Esasen sorumsuzluğun temelinde yetkisizlik ve
tarafsızlık yatmaktadır. Parlamenter sistemde devlet başkanları sembo­
lik yetkilere sahiptir. Bu nedenle de doğrudan, tek başına kullanabile­
ceği yetkiler son derece sınırlı olup genel olarak devletin temsiliyle
ilgili törensel niteliktedir.
Devlet başkanının sorumsuzluğunun bir sonucu olarak da işlem
ve kararları başbakan ve ilgili bakan ya da bakanlarca imzalanırlar.
Eğer başbakan ve ilgili bakanın imzası yoksa zaten devlet başkanı bu
yetkiyi kullanamaz. İşte bu yetkiden dolayı da sorumluluk, devlet
başkanında değil bu işlemin altında imzası bulunan başbakan, ilgili
bakan ya da bakanlara aittir. Buna parlamenter hükümet sisteminde
“karşı imza kuralı” denilmektedir29.

Bu kural İngiliz parlamentanzminin gelecekse! ve al3yımsı şu üslubuyla açıklanır: nKral


bir bakanı öldürürse başbakan sorumludur arcak başbakanı öldürürse kimse sorumlu
değildir’’. Burada açıklanmak istenilen Kralın yaptığı işlemlerin altında binlerinin imza­
sının bulunması ve işlemin sorumluluğunun bu imza sahibi tarafırdan üstlenilmiş olma­
sıdır.
S4 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

4. Hükümetin ve Bakanların Yasama Organı Önünde Siyasal


Sorumluluğu
Hükümetin yasama organına karşı siyasal sorumluluğu parlamen­
ter sistemi başkanlık sisteminden ayırt edici en temel unsurlardandır.
Bu sistemde bakanlar kurulu parlamentoya karşı yürüttüğü politika
nedeniyle siyaseten sorumludur. Siyasal sorumluluğun sonucu, yasa­
ma organının işletebileceği çeşitli yollarla hükümetin (bakanlar kuru­
lu) ya da bir bakanın görevine son verebilmesidir.
Sivasal
J seresi olarak yasama orsanı hükü-
sorumluluğun da bir WWW
*
meti çeşitli yollardan denetler. Yasama organının hükümet üzerinde
sahip olduğu bilgi edinme ve denetim araçları genel olarak soru, genel
görüşme, gensoru, meclis araştırması ve meclis soruşturması yolları­
dır.

5. Yürütmenin Yasamayı Fesih Yetkisi


Parlamenter sistemlerde yasama ile yürütme organları eşitlik ve
denge ilkesi üzerine kurulmuştur. Bu felsefe, sistemin temelini oluş­
turmaktadır. Bu amaçla her iki organ da birbirini etkileme araçlarıyla
donatılmıştır. Yasama organı hükümetin varlığına son verebilirken,
yürütme organı da yasamayı feshetme yetkisine sahiptir. İşte fesih
vasamanın Yürütmenin varlığına son verebilme yetkisini dengeleme
aracıdır.
Dar ve klasik anlamıyla fesih, yürütmenin, görev süresi devam
eden yasama meclisinin ’/arlığına son vererek yeni seçimlere gidilme­
sini sağlama yoludur. Kavramın geçmişte bıraktığı kötü izler nedeniy­
le günümüzde bazı anayasalarda fesih sözcüğü yerine "seçimlerin
yenilenmesi" deyimi kullanılmaktadır. Şu var kı ister fesih, isterse
seçimlerin yenilenmesi olsun amaç görev süresi devam eden meclisin
yeni seçimlere gitmek üzere görevini sonlandırmaktır.

C. Güçlerin Sert Ayrılığı: Başkanlık Sistemi


Yasama ve yürütme güçlerinin birbirinden katı bir biçimde ayrılı­
ğı olarak nitelenen başkanlık sisteminin anavatanı ABD’dir. Parla­
Üçüncü Bölüm: Çoğulcu Demokrasiler ve Hükümet Sistemleri S5

menter sistem İngiltere'de uygulama ile doğup gelişmiş bir sistemken


başkanlık sistemi kurgusal ve teorik alt yapısı olan bir sistemdir. .ABD
kurucu babaları diye bilinen anayasa yapımcılarının .ABD toplumu
için dizayn etmiş oldukları bir sistemdir. ‘’Kurucu babalar”, .ABD
sistemini kurarken Montesquie'min güçler ayrılığına ilişkin görüşleri­
ni referans kaynağı yapmışlardır. .Ancak güçler ayrılığı yanı sıra güç­
lerin birbirini denge ve denetlemesine dayalı bir yapı üzerinde (check
and balance) odaklanmışlardır. Bu bakımdan sistem güçler ayrılığın­
dan ziyade “denetim ve denge” yönüyle ön plana çıkmakta ve ‘'dene­
tim ve denge sistemi" olarak da adlandırılmaktadır.
Başkanlık sistemi iki temel unsura dayanır: Monist (tek başlı) yü­
rütme ve organların birbirinden katı ayrılığı.

1. Monist Yürütme (Tek Yapılı/Tek Başlı)


Başkanlık sisteminin diğer sistemlerden ayırt edici unsurlarından
birisi yürütmenin bölünmemiş olmasıdır. Yanı yürütme tek yapılıdır.
Yürütme denildiğinde başkanlık sisteminde akla sadece tek kışı gel­
mektedir. Sistem içerisindeki ağırlığı nedeniyle de genellikle başkan
adı verilmektedir.
Parlamentoya karşı sorumlu ve bağımsız politikası olan ve hükü­
met olarak adlandırılan bir kurum bulunmamaktadır. Hükümet kavra­
mı kullanılmış olsa bile bunun parlamenter sistemdeki hükümet kuru-
muyla hiçbir benzerliği bulunmamaktadır. Buradaki hükümet, başka­
nın yönetimi anlamında bir hükümettir. Hükümet olmadığından par­
lamenter sistemdeki gibi hükümetin kurulması, düşürülmesi, güven
oylaması, gensoru gibi kurumlara tamamen yabancı bir sistemdir.
Başkan, kendisine görevlerinde yardımcı olmak üzere belirli sa­
yıda “sekreter” denilen parlamenter sistem terminolojisindeki ifadeyle
"bakan” atar. Bakanların parlamento üyesi (milletvekili ya da senatör)
olmaması sistemin sert ayrılık ilkesinin doğal bir gereğidir. Bu kişiler
başkanın emrinde olup sorumlulukları tamamen başkana karşıdır.
Başkan ve sekreterler kendi arasında bir kolektif organ niteliğine sahip
değildir. Bu nedenle parlamenter sistemdeki gibi “ortaklaşa karar”
S6 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

mekanizmasından söz edilemez. Başkan her birinin şüphesiz görüşle­


rine başvurabilirse de karar sadece kendisi tarafından alınır ve kararın
hukuksal sorumluluğu da tamamen kendisine aittir.

2. Organların Birbirinden Bağımsızlığı


Başkanlık sisteminin parlamenter sistemden ayırt edici yanlarından
birisi de bu sistemin sert güçler avnlıgı ilkesine davanmasıdır. Bu sert
ayrılık yahut bağımsızlık, organların göreve gelişlerinde, işlevlerinde ve
bırbırlerıyle olan ilişkilerinde olmak üzere üç açıdan kurulmuştur.

a. Organların Göreve Gelişinde Bağımsızlık (Organik Sert Ayrılık)


Başkanlık sisteminde organlar varlığım birbirinden almamaktadır.
Birbirleri tarafından göreve getirilmemektedir. Hem yasama, hem de
yürütme halk tarafından seçilmektedir. Gerçek anlamıyla çifte meşrui­
yetten söz edilir. Parlamenter sistemdeki gibi yürütme yasama içinden
çıkmamaktadır.

b. Organların Görevlerinde Bağımsızlık (İşlevsel Sert Ayrılık)


Başkanlık sisteminin ayırt edici unsurlarından birisi de organların
göreve gelmelerindeki bağımsızlığın organların işlevleri bakımından
da geçerli olmasıdır. Yasama ve yürütme işlevleri birbirinden bağım­
sız bir biçimde yürütülür. Başkan, yürütme işlevine bütünüyle sahiptir.
Yasama organı bu işleve karışamaz, müdahale edemez, engelleyemez.
Yasama işlevi de parlamento tarafından yerine getirilir. Başkan ve
yönetimi yasama işlevine dâhil değildir. Yasama süreçlerinin hiçbir
aşamasında yer alamaz.

c. Organların İlişkilerinde Bağımsızlık


Yukarıda belirtildiği üzere başkanlık sisteminde organlar birbi­
rinden türememekte, meşruiyetini birbirinden almamaktadır. Her iki
organ da varlıklarım birbirlerine borçlu değildirler. Dolayısıyla da
organların birbirinin varlığına son verebilme yetkisi ve aracı yoktur.
Ne yasama organı başkanı görevden alabilir ne de başkan yasama
organını fesih ya da eşdeğer kuramlarla sonlandırabilir.
Üçüncü Bölüm: Çoğulcu Demokrasiler ve Hükümet Sistemleri 87

D. Karma Hükümet Sistemleri


Artık açık bir şekilde anlaşılmıştır ki, hükümet sistemlerinin baş­
kanlık ve parlamenter sistem şeklinde ikili geleneksel ayrımı hem
oldukça kırılgan, hem de bilimsel açıdan yetersiz hale gelmiştir. Bir­
çok ülkenin vasama-yürütme ilişkilerinin bu iki ana sistemden birine
göre nitelendirilmesi de yapılamamaktadır. İşte parlamenter sistem ya
da başkanlık sistemim esas almakla birlikte bunların otantik yapısı ve
felsefesinden önemli sapmalar içeren ancak özgün bir nitelik de taşı­
mayan türemiş sistemler meydana getirilmiştir. Her birini ayrı ayrı
kategorize etme imkânı da yoktur. Bu nedenle jenerik bir kavram
olarak karma yahut hıbrıt hükümet yapıları şeklinde nitelendirilmek­
tedir. Bunların bir kısmı başkan ağırlıklı (yarı başkanlık sistemleri ve
başkancı sistemler), bir kısmı ise parlamento ağırlıklı (meclis hüküme­
ti sistemi) işlemektedir. Aşağıda bu hükümet yapıları hakkında ana
hatlarıyla açıklamalarda bulunulmuştur.

1. Başkan Ağırlıklı Karma Sistemler

a. Yarı Başkanlık Sistemi


Yarı-başkanlık sistemi aslında ilk bakışta başkanlık sisteminden
ziyade parlamenter sisteme dayanmaktadır; hareket noktası da parla­
menter sistemdir. Bu nedenle parlamenter sistemin tüm unsurlarını
görebilmek mümkündür. Sistemi parlamenter sistemden farklılaşman­
sa devlet başkamnın halk tarafından seçilmiş olması ve cumhurbaşka­
nının parlamenter sistemin sembolik ve temsili nitelikli yetkilerim
aşan yetkilerle donatılmış olmasıdır.
Yarı başkanlık sisteminin ısım babası Maurice Duverger olup sis­
temin prototipi de Fransa'dır. Her ne kadar tek tıp bir yarı-başkanlık
sisteminden söz edilemezse de genel olarak bu sistem üç temel özel­
likle açıklanmaktadır:
• Cumhurbaşkanının
4 lıalk tarafından seçilmesi
4

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin parlamenter sis­


temden önemli bir sapma oluşturduğu açıktır.
ss Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

• Cumhurbaşkanının nispeten “önemli” sayılabilecek yetkilere


sahip olması
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yarı başkanlık nite­
lemesi için tek başına yeterli olarak görülmemektedir. Bu nedenle halk
tarafından seçilen cumhurbaşkanının parlamenter sistemdeki sembolik
ve törensel yetkileri aşan bir takım yetkilere sahip olması gerektiği
belirtilmektedir. Özellikle yasama meclisini tek başına (karşı imza
kuralına tabi olmaksızın) feshedebilmesi gibi yetkiler “önemli yetki”
olarak görülür. Dolayısıyla sistemi parlamenter sistemden ayırt edici
en temel unsur bize göre budur.
• Yasama organına karşı siyasal sorumluluk taşıyan bir başba­
kan ve bakanlardan oluşan hükümetin varlığı
Yarı başkanlık sisteminde, tıpkı parlamenter sistemlerdeki gibi
bir bakanlar kurulu bulunmaktadır. Bu kurul, yasama organına karşı
sorumluluk da taşımaktadır.

b. Başkancı Yapılar
Başkanlık sistemi pek çok ülke için son derece çarpıcı, güç ve si­
yasal istikrar sembolü olarak görülmüş ve pek çok ülke tarafından
transfer edilmiştir. Şüphesiz bu çekiciliği haklı kılan nedenler yok
değildir. Ancak gittiği hiçbir ülkede sistemin prototipi .ABD’deki so­
nuçları ortaya çıkartmamıştır. Nitekim sistem başta Latin Amerika
ülkeleri ve .Afrika Kıtasında bazı ülkelere taşınmışsa da biçimsel ola­
rak başkanlık ancak işleyiş bakımından başkan hegemonyasına ve
yürütmenin yasamayı da kontrol altına aldığı otoriter yapılara dönüş­
müştür. Bu nedenle öğretide pek çok yazar aslında başkanlık sistemini
türünün tek örneği olarak nitelendirmiş ve bu sistemin başka ülkelere
ne bire bir kopya edilerek ne de bir takım unsurlar eklenilerek taşına­
bileceğini ileri sürmüştür.
Başkancı sistemler, başkanlık sistemini esas almakla birlikte ona
parlamenter sistemden bazı unsurları ve yerel özellikleri eklemek
suretiyle oluşturulmuş modellerdir. Bu özelliği nedeniyle tipik bir
Üçüncü Bölüm: Çoğulcu Demokrasiler ve Hükümet Sistemleri S9

karma sistem özelliği taşımaktadır". Bu modelde saf başkanlık siste­


mindeki güçler ayrılığı ve denetim-denge ilişkileri sadece bir görüntü­
.
*
den ibarettir Elbette sadece biçimsel şemaya uygunluğundan hare­
ketle bir sistemin başkanlık sistemi şeklinde ifade edilmesi ne siyase-
ten ne de bilimsel bakımdan doğrudur. Nitekim öğretide de saf baş­
kanlık sistemim diğerlerinden ayırt etmek üzere haklı olarak “başkan-
cı sistem” nitelemesi yapılmıştır32.
Duvergefnin ifadeleriyle başkancı yapı, “adından da anlaşılaca­
ğı üzere, parlamentonun zayıflatıldığı, denetim ve dengenin etkistzleş-
tirildiği ve başkanın da parlamento karşısında büyük güç sahibi
(hypertrophie) olduğu, klasik başkanlık sisteminin bozulmuş hali, özü
ve felsefesinden saptırılmış bir uygulamasıdır’’13. Başkanlık sistemi
felsefesinden önemli sapma oluşturan durumlar olarak özellikle baş­
kana parlamentoyu fesih yetkisi, kanuna eş değer güçte kararname
çıkartına yetkisi, kanunların oluşumuna yürütmenin de katılımını sağ­
lama, üst düzey yönetici atamada tek başına başkanın yetkilendırılme-
si gibi düzenlemeler göze çarpmaktadır (örneğin Brezilya, Arjantin,
Şili uygulamaları). Belirtelim ki yeknesak bir başkancı sistemler kü­
mesinden söz edilebilmesi de neredeyse imkânsızdır.

2. Parlamento Ağırlıklı Karma Sistemler: Meclis Hükümeti


Sistemi
Bu sistem yasama ve yürütme işlevlerinin tek bir mecliste toplan­
dığı ve vürütmenin yasama organına bağımlı olduğu bir hükümet mo-
delidir. Yürütmenin bağımsız bir hareket alanı bulunmamaktadır.

Mathieu-Verpeaux, s. 55.
Duverger, Maurice, Institution politiques et droit constitutionnel. Les grands
systemes politiques, PUF, 17. ed., Paris 1988, s. 188.
Moulin Richard., Le presidentialisme et la classification des regimes politiques, -GDJ,
Pans 1978, s. 53, 411 vd; Mathieu-Verpeaux, s. 55; Favoreu et alii, s. 4C6; Duverger, $.
187; Debbasch, Charles et alii, Droit constitutionnel et institutions politiques, 4. ed.,
Economica, Paris 2001, s. 188; Çağİ3r, Bakır, Anayasa Bilimi: Bir Çalışma Taslağı, B=S
Yay., Kardeşler Matbaası, İstanbul 1989, s. 271-272; Tunaya, s. 396.
Duverger, s. 187.
90 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Sistem yasamanın vesayetinde işlemektedir. Bu sisteme en yakın uy­


gulama yeri olarak İsviçre gösterilebilir. Türkiye’de de 1921 Anayasa­
sının kurduğu sistem saf anlamda bir meclis hükümeti sistemidir.
Sistemin uygulandığı ülkeler ve düşünsel temellerinden hareketle
belli başlı özellikleri şu şekilde sıralanabilir.
• Yasama ve yürütme işlevleri yasama meclisinde toplanmıştır.
• Yürütme organı yasama organından bağımsız bir kimliğe sahip
değildir.
• Meclis vasama görevini bizatihi verine getirirken vürütme göre-
vinı kendi üyeleri içerisinden belirlemiş olduğu bir kurul ya da
komite aracılığıyla yerine getirir. Kurulun kendine özgü bir siya­
seti, plan ve programı yoktur. Yürütme kurulu, adeta meclisin bir
hizmetçisi gibidir.
• Yürütmenin meclise karşı kullanabileceği hukuksal bir aracı yok­
tur. Buna karşılık meclis gerekli gördüğü zaman yürütme kurulu­
nun varlığına son verip yeni bir yürütme kurulu görevlendirebilir.
• Meclisin her şeye hâkim olması; tüm yasama ve yürütme işlerinin
buradan planlamp yürütülmesi; yürütmenin işlemlerini iptal edebil­
mesi veya gerektiğinde değiştirebilmesinin doğal sonucu olarak bu
sistemde "meclisin sürekliliği” (istimrar ilkesi) ana ilkedir4.

34
Turban, Mehmet, Hükümet Sistemleri ve 1982 Anayasası. DÜHFY., Dryarbakır 1989, s. 27.
Üçüncü Bölüm: Çoğulcu Demokrasiler ve Hükümet Sistemleri 91

Üçüncü Bölüm Değerlendirme Sorulan

1. Aşağıdakilerden hangisi başkanlık sisteminin uygulama alanı bulduğu ülkelerde


geçerli değildir?
A) İki başlı yürütme
B) Yasamanın genel oyla gelmesi
C) Yürütmenin halk tarafından seçilmesi
D) Güven oylamasının bulunmayışı
E) Başkanın yasama faaliyetine katılamaması

2. Kuvvetler ayrılığı ilkesini özgürlük güvencesi olarak sistematik bir biçimde sun­
muş düşünür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aristo B) Eflatun C) Rousseau D) Montesquie E) Rawls

3. Aşağıdakilerden hangisi başkanlık sistemiyle bağdaşmaz?


A) Başkanın kanunları veto yetkisi
S) Başkanın bir bakanı görevden alması
C) 3aşkanın kanur teklifinde bulunamaması
D) Başkanın yasama meclisini feshetmesi
E) 3aşkanın meclis önünde siyasal sorumluluğunun olmaması

4. Aşağıdakilerden hangisi meclis hükümeti sisteminin bir özelliği değildir?


A) Yasamanın yürütmeden esnek ayrımı
3) Yürütmenin ayrı bir siyasal kimliğinin bulunmayışı
C) Yürütmenin yasamanın emir ve direktiflerine bağlı kalması
D) Yasamanın yürütmenin varlığına her zaman son verebilmesi
E) Yasama ve yürütme faaliyetinin mecliste toplanması

5. Aşağıdakilerden hangi ülkede günümüzde meclis hükümeti sisteminin en yakın


uygulama alanı bulduğu ülkedir?
A) Almanya 3) Fransa C) İngiltere D} Avusturya E) İsviçre

6. Aşağıdakilerden hangisi yarı-başkanlık sisteminde mutlaka bulunması gereken


bir özelliktir? (KPSS-AB-PÖ / 2008)
A) Yasama organının çift meclisli olması
B) Cumhurbaşkanını parlamentonun seçmesi
C) Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
D) Cumhurbaşkanının yasama organına karşı siyasal sorumluluğunun bulunması
E) Bir kez Cumhurbaşkanlığı yapan bir kişinin, bir dah3 Cumhurbaşkanı
seçilememesi
92 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

7. Aşağıdakilerden hangisi parlamenter sistemin temel özelliklerinden biri değildir?


(İdari Yargı Hâk. Aday. / 2006)
A) Devlet başkanının siyasal bakımdan sorumsuzluğu
3) Yürütme organının iki kanatlı bir yapıda oluşu
C) Yasama organının hükümeti güvensizlik oyuyla düşürebilmesi
D) Yürütme organının yasama meclisini fesih yetkisine sahip olması
E) Devlet başkanının tek başına kullanabileceği geniş yetkilere sahip olması

8. Karşı imza kuralı hangi hükümet sisteminde bulunur?


AJ Başkanlık sisteminde
B) Parlamenter sistemde
C) Tüm demokratik hükümet sistemlerinde
D) Meclis hükümeti sisteminde
E) Monarşik sistemlerde

9. Aşağıdakilerden hangisi bir hükümet sistemi değildir?


A) Başkanlık hükümeti
B) Parlamenter sistem
C) Merkezi hükümet sistemi
D) Yarı başkanlık sistemi
E) Meclis hükümeti sistemi

10. Başkanlık sistemini esas almakla birlikte ona parlamenter sistemden bazı unsur­
ları ve yerel özellikler eklemek suretiyle oluşturulmuş hükümet modellerine lite­
ratürde ne ad verilmektedir?
A) Yarı başkanlık sistemleri
3) Başkancı sistemler
C) Yarı parlamenter sistem
D) Oligarşik sistem
E) Başkanlık eğilimli sistemler

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 S 6 7 8 9 10
A D D A E C E S C B
Dördüncü Bölüm
EGEMENLİĞİN İFADESİ ARAÇLARI OLARAK
SİYASAL PARTİLER

I. SİYASAL PARTİ KAVRAMI ve SİYASAL


PARTİLERİN İŞLEKTEKİ

A. Tanım
Siyasal parti nedir? Bu soruya amacmdan, işlevinden, kurumsal
yapısından hareket ederek yüzlerce değişik cevap verilmiştir. Herkesin
üzerinde mutabık kaldığı bir tanını da yoktur. Tanımlarda öne çıkan
unsurlardan hareketle bu sorunun cevabını şu şekilde verebiliriz:
Siyasal parti, aynı ya da benzer düşünce, felsefe ve çıkarlara sa­
hip kişilerin düşünce ve programlarını iktidara taşımak veya iktidara
ortak olmak ya da iktidarı etkilemek amacıyla oluşturdukları geçici
nitelik taşımayan teşkilatlı topluluklardır.
Bu tanımdan hareketle ismi ne olursa olsun, bir oluşuma siyasal
parti denılebılmesi için aşağıdaki unsurları taşıması gerekmektedir:
• Amaç Unsuru
Siyasal partilerin amacı, ülke yönetiminde söz sahibi
olabilmektir. Bunu ya iktidarı elde ederek, ya ortak olarak ya da mu­
halefet etmek suretiyle gerçekleştirebilir. Bu unsur onu baskı grupla­
rından ya da sivil toplum örgütlerinden ayırt eder.
• Teşkilat Unsuru
Siyasal partiler, gelişigüzel, birbirinden kopuk rastgele oluşmuş
topluluklar değildir. Üyeleri arasında bir basın olduğu, düzenli, orsa-
nize topluluklardır.
94 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

• Süreklilik Unsuru
Siyasal partiler belirli bir süre için kurulmazlar. Ne zaman son
bulacağı da önceden bilinemez. Bu bağlamda; üyeleri arasındaki bağ
da geçici nitelikte değildir. Şüphesiz süreklilik ile kastedilen de ilele­
bet varlıklarım sürdürmek değildir. Yoksa her varlık gibi siyasal parti­
lerin de bir sonu vardır.

B. Sivasal
* Partilerin İşlevleri
3 35
Siyasal partiler demokrasinin atardamarlarıdır. Aşağıdaki işlevleri
nedeniyle demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez kurumlan olarak
kabul edilmektedir.
• Toplum çıkarlarını birleştirme
Siyasal partilerin varlık nedenlerinden bin toplumda var olan çe­
şitli ve birbirinden dağınık, birbirinden kopuk, birbırıyle çatışan bir­
çok istek ve çıkarı birleştirmektir.
• İktidarı kullanma, denetleme ve muhalefet işlevi görmek
Siyasal partilerde asıl amaç iktidara gelebilmektir. .Ancak, iktidar
yetkilerim kullanmak kadar iktidarın yürüttüğü siyasetin yanlışlıkları­
nı ortaya koymak, denetim ve gözetim altında tutmak, kamuoyu oluş­
turmak da siyasal partilerin işlevleri arasında yer alır.
• Siyasal kadroların yetiştirilmesini sağlamak
Bu işlevleri nedeniyle siyasal partilere, başta liderler olmak
üzere siyasal kadroların yetiştirildiği ve devşirildiği “siyaset ocak­
ları ” nitelemesi yapılmaktadır'1.

Chagnollaud, Dominique, Science politique. Dalloz, Paris 2010, s. Baudouin, Jean,


Introduction â la science politique, 11. ed., Dalloz, Paris 2017, s. 81 vd; Teziç, Erdoğan,
Anayasa Hukuku, 20. b., Beta Yay., İstanbul 2016, s. 4C0 vd; Özcan, Hüseyin-Murat Ya­
nık, Siyasal Partiler Hukuku. Gözden Geçirilmiş 2. b., Der Yay., İstanbul 2011, s. 53 vd.
3S
Özbudun, Ergun, Siyasal Partiler, 2. b., AÜHF Yay., Sevinç Matbaası, Ankara 1977, s. 98;
Kapani, Münci., Politika Bilimine Giriş, 56. baskı, 33 101 Yay., Ankara 2017, s. 181.
Dördüncü Bölüm: Egemenliğin ifade: i Araçları Olarak Sıya:ai Paniler 95

• Halkla yönetim arasında iletisini kanalı oluşturmak


Siyasal partiler bireylerin taleplerini toplayarak onları yönetime
iletirler. Bu bağlamda halkla yönetim arasında siyasal köprü işlevi
görürler. Bir tür "siyasal katalizör” işlevi görürler.
• Siyasal sosyalleşme işlevi görmek
Siyasal partiler bireylerin siyasal sistemle bütünleştirme işlevi gö­
rürler. Özellikle kendilerim sistem dışında görenleri ya da sistem dışı­
na itilmiş olanları siyasal sisteme entegrasyon işlevi gören kuramlar­
dır. Siyasal kültürün yayılması ve bireylerde demokrasi bilincinin
oluşması ve gelişmesinde önemli bir hizmeti gerçekleştirirler. Bu
bağlamda siyasal partiler için “demokrasi okulları" nitelemesi yapmak
yanlış olmaz.

C. Siyasal Partilerin Hukuksal Niteliği


Siyasal partiler uzunca bir süre birçok ülkede “siyasal dernek”
olarak değerlendirilmiş ve dernekler kanununda düzenlenmiştir. IFnci
Dünya Savaşı öncesinde Almanya ve İtalya’da yaşanan kötü deneyim­
ler siyasal partilerin doğrudan anayasal statüde çerçevesinin çizilmesi
ve kanunlarla da özel olarak düzenleme altına alınmasını gündeme
getirmiştir. Nitekim savaştan hemen sonra da başta Almanya ve İtalya
olmak üzere birçok ülkede siyasal partilerin kuruluş ve işleyişlerini
düzenleyen özel kanunlar çıkartılmıştır27. Günümüzde de bu eğilim
sürmektedir. Birçok ülkede siyasal partilerin hukuksal çerçevesi ana­
yasalarda gösterilmiş ve ayrıntılar doğrudan siyasal partileri konu alan
özel kanunlarda düzenlenmiştir.
Siyasal partilerin anayasalarda düzenlenmeleri ve kendine özgü
bir kanunlarının olması, diğer tüzel kişiliklerden pek çok açıdan ayrı­
calıklı konumda olmaları ve devlet imkânlarından yararlandırılmaları
ister istemez hukuksal statülerine ilişkin tartışmaları beraberinde ge­
tirmiştir. Siyasal partiler acaba ne tür kuruluşlardır? Konu öğretide

37
Özcan-Yanık, s. 57.
96 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

tartışmalıdır. Bazı yazarlar siyasal partilerin özel hukuk tüzel kişiliği,


bazı yazarlar kamu hukuku tüzel kişiliği bazı yazarlar ise kendine
özgü bir kuruluş niteliği taşıdığını ileri sürmektedir.
Siyasal partilerin, geniş anlamda kamu hizmeti gördüğü kabul
edilmekle birlikte kamu sücü ayrıcalıklarından da Yararlanamadıkları
bir gerçektir. Bu hizmetin yürütülmesiyle ilgili kamusal kaynak ve
kamu personeline sahip değillerdir. Devlet teşkilatı içerisinde de yer
almamaktadırlar. Kaldı ki, kuruluş ve işleyişleri, amaçları ve doğaları
herhangi bir kamu kurum ve kuruluşu gibi olmalarını engellemektedir.
Bu nedenle siyasal partilerin ne bir devlet organı ne de bir kamu kuru­
luşu oldukları söylenilemez38.
Siyasal partiler özel hukuk tüzel kişilikleri gibi bireylerin öz­
gür iradesine dayalı olarak kurulurlar. Kamu hukuku tüzel kişiliği
siyasal partilerin doğasıyla bağdaşmaz. Böyle bir tüzel kişilik onla­
rın devletten bağımsız ve özgür bir biçimde siyaset yapmalarını
engeller ve onları birer devlet kuruluşu haline dönüştürür. Bu du­
rum ancak devlet ile partinin kaynaştığı ya da bütünleştiği totaliter
devlet modelleri açısından geçerli görülebilir. Oysa çağdaş demok­
rasiler niteliği gereği “parti-devlet” bütünleşmesini dışlar.
Siyasal partiler her ne kadar devlet teşkilatı dışında ve devlet­
ten bağımsız birer kuruluş olmaları gerekirse de alelade bir özel
hukuk kuruluşu gibi görülmemesi gerekir. Özel hukuk kuruluşu
olmaları yarn sıra çeşitli devlet imkânlarından yararlanmaları ve
gördükleri işlev nedeniyle kamu hukuku kurallarının da nitelikleri­
ne uygun düştüğü ölçüde uygulanabilmesi gerekir.
Tüm bu hususlar dikkate alındığında siyasal partilerin yalnızca
kamu hukuku tüzel kişiliği veya yalnızca özel hukuk tüzel kişiliği
içerisinde değerlendırılemeyecek kadar çift kişilikli bir niteliğe sahip
olduklarını söyleyebiliriz.

32
Teziç, s. 3S6-BS7.
Dördüncü Bölün:: Egemenliğin ifade:i Araçtan Olarak Siyasal Partiler

II. SİYASAL PARTİLERİN KURULUŞ \*


E İŞLEYİŞ
ESASLARI
Günümüzde partiler olmaksızın bir temsili demokrasi düşünüle­
mez. Demokratik sistemlerin diğer sistemlerden farkı da siyasal yaşa­
mın çoğulculuk ve rekabet üzerine kurulu olmasıdır. Bu nedenle de­
mokratik sitemlerde partilerin kuruluşunun kolay kapatılmasının ise
zor ve güç şartlara bağlı tutulmuş olması temel ilkedir.

A. Kuruluşları
*
Liberal çoğulcu demokrasilerde siyasal partinin kuruluşu: başka
partilere katılımı ve dağılmaları “serbestlik” ilkesine tabidir. Siyasal
partinin kuruluşunun izin sistemine bağlanması demokratik sistemlerle
bağdaşmaz. Bununla birlikte kuruluşun “ön bildirim” sistemine tabı
tutulması mümkündür ve çoğu ülkede de parti kuruluşu bu sisteme
göre gerçekleştırilmektedir. Önemli olan siyasal partinin kuruluşunun
izin alınma esasına bağlanmamış olmasıdır. Çünkü böyle bir kuruluş
usulü demokrasiyle bağdaşmaz.

B. Partilere Devlet Yardımı35


Siyasal partiler sürekli faaliyet gösteren devlet dışı kuruluşlardır.
Ticari bir amaç taşımamaktadırlar. Gelir kaynakları da sınırlıdır. Üye­
lik aidatları, bağışlar, öz kaynakları (kıra geliri, taşınmaz satışından
elde edilen gelir gibi), seçim zamanlarında aday adaylarından alınan
adaylık başvuru ücretleri, parti tarafından düzenlenen sosyal etkinlik­
lerden toplanan para ve yardımlar ve eğitim faaliyetlerinden sağlamış
olduğu gelirler partilerin başlıca finansman kaynağını oluşturmaktadır.

Kraehe, Rainer, Le finansement des parti pol'itiques, Üniversite de Rouer 1972; Saka,
Abdulkadir, Siyasi Partiler Hukuku Açısından Siyasi Partilerin Finansmanı, Oniki Levha
Yay., İstarbul 2013; Uzun, Cem Duran, Anayasa Hukuku Açısından Siyasi partilerin Fi­
nansmanı, Adalet Yay., Ankara 2010; Ekizceleroğlu, Rengül, Türkiye'de Siyasi Partilerin
Finansmanı ve Siyasi Rekabette Eşitlik, Legal Yay., İstarbul 2015; Topuzkanamış, Şafak
Evran, "Siyasi Partilere Devlet Yardımı", DEÜHFD. C. 14, S. 2, Y. 2013, ss. 167-203; Ka-
rakaş, M., Siyasetin Finasmanı, Beta Yay., stanbul 2015.
9S Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Siyasal partilerin ekonomik güç odaklarından arınmış bir biçimde


siyasal faaliyetlerini sürdürebilmeleri siyasetin yozlaşmaması ve de­
mokrasinin tahrif edilmemesi bakımından da önem taşımaktadır. Bu
nedenle siyasal partilere devlet yardım ve desteği sağlanması görüşü
benimsenmiş ve bugün pek çok ülkede uygulamaya konulmuştur. Bu
yardımlar bir hayli çeşitlilik göstermekte ve ülkeden ülkeye göre de
değişkenlik taşımaktadır. Genel olarak şu imkân ve araçların sunuldu­
ğu görülmektedir:
- Vergi muafiveti ya da indirimi tanınması,
- Kamu bina ve araçlarının belirli siyasal etkinliklerin kullanımına
tahsis edilmesi,
- Devlet bütçesinden düzenli olarak maddi yardımda bulunulması,
- Ulusal ve yerel seçimlerde seçim yardımı verilmesi,
- Devletin sahip olduğu kitle iletişim araçlarından yararlandırılması
gibi.
Her ne kadar çeşitli tartışmalar yaşansa da devlet hazînesinden
düzenli mali yardım sağlanması yönündeki uygulama çok sık karşımı­
za çıkmakta olan bir yardım türüdür. Ancak bu yardımdan da yarar­
lanma ve miktarı için çeşitli ölçütler konulmaktadır. Genellikle siyasal
partilerin seçimlerde belirli bir oy elde etmiş olmalarına bağlı olarak
aldıkları oy oranında veya sahip oldukları üye sayısı gibi ölçütler kul­
lanılarak yardım miktarı belirlenmektedir. Örneğin Almanya'da genel
seçimlerde oyların %0,5’ini, Bulgaristan'da %1’ini, İtalya'da %2’sini,
Türkiye'de ve Polonya'da %3’ünü elde edememiş partiler devlet yar­
dımından yararlanamaz.

C. Sivasal
♦ Partilerin Denetimi
Siyasal partiler hukuksal ve mali bakımdan birçok imkândan ya­
rarlanmaktadır. Bunun karşılığı olarak da hem gelir ve giderleri, hem
de faaliyetleri bakımından diğer birçok tüzel kişiliğe göre daha sıkı bir
denetime tabi tutulmuştur.
Dördüncü Bölüm: Egemenliğin ifade: i Araçları Olarak Sıya:ai Paniler oo

1. Mali Yönden Denerim


Siyasal partilerin gelirleri ve harcamalarının denetimi demokrasi­
nin yozlaşmasının önlenmesi, siyasal rekabetin adil ve dürüst bir bi­
çimde sürdürülmesi ve partilerin özellikle ekonomik güç çevrelerinin
baskısından kurtarılarak özgür sivaset yapabilmelerini sağlamak ba-
kınımdan önem taşımaktadır.
Siyasal partilerin malı şeffaflığının sağlanması demokrasinin bir
gereğidir. Gelir ve giderlerinin, özellikle seçim harcamalarının dene­
timi siyasal yozlaşmanın önlenmesinde önemli bir araçtır. Şeffaflık ve
denetim bireylerin sivaset kuruntuna ve giderek vönetıme güveni arttı-
rır. Bu nedenle siyasal partilerin denetimi birkaç istisna dışında tüm
demokratik ülkelerde benimsenmiş ve mevzuatta özel bir takım dü­
zenlemeler getirilmiştir.
Denetimi hangi organın yapacağı hususunda farklı modeller bu­
lunmaktadır. Bunlar başlıklar altında aşağıda sıralanmıştır.
• Parlamento tarafından denetlenmesi (Parlamentoda özel kurul
veya komisyonlarca, meclis başkanlığı tarafından gibi).
• İdare tarafından denetlenmesi (düzenleyici ve denetleyici kurul­
lar, adalet bakanlığı, içişleri bakanlığı gibi).
• Yargı yerlerince denetlenmesi (Anayasa Mahkemesi, Sayıştay ya
da bir başka mahkeme veya ulusal seçim yargısı gibi).
• Devlet dışında bağımsız denetim kuruluşları veya komisyonların­
ca denetlenmesi.
Yukarıda sıralanan modellerin her birinin avantajı ve dezavantajı
kuşkusuz bulunmaktadır. Bu nedenle hangi sistem iyidir sorusunun
kesin bir cevabı yoktur. Bununla birlikte siyasal partilerin demokrasi­
lerdeki veri ve önemi nedeniyle malı denetimin daha zivade vargı
organlarına bırakıldığı görülmektedir.

2. Faaliyetleri Yönünden Denetim


Demokrasiyle özdeşleştirilecek kadar değer ve önem atfedilen si­
yasal partiler şüphesiz işlevlerini gerçekleştirebilmeleri için en geniş
100 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

ölçüde özgürlükten yararlandırılmaktadır. Ancak amaçlarının dışına


çıkarak demokratik düzeni tehdit edici hal almalarını önlemek için de
çeşitli sınırlamalara tabi tutulmuşlardır.
Siyasal partilere yönelik sınırlamalar ülkenin demokrasi ve öz­
gürlükler alanındaki genel durumu ile yakından ilgilidir. Geçmişten
günümüze demokrasilerde siyasal partilere iki tür yasaklama getirildi­
ği görülmektedir. Bu ıkı alan ve bunların kısa açıklamaları aşağıda
sunulmuştur.
• Tüzük ve programlara yönelik yasaklamalar
Tüzükler, siyasal partilerin iktidara gelmeleri durumunda uygu­
lamaya koyacakları politika ve projeleri gösteren manifestolardır. Bir
partiyi diğerinden ayırt etmeye yarayan siyasal kimlik belgeleridir. Bu
yönüyle aslında siyasal partilerin siyasal, ekonomik, hukuksal söylem
ve açıklamalarını oluşturur.
Siyasal partilerin tüzüklerine ve programlarına her türlü ekonomik,
hukuksal, siyasal modeli koyup koyamayacağı ve bu modelleri iktidara
taşıyıp taşıyamayacakları geçmişten günümüze hep tartışmaların oda­
ğında olmuştur. Örneğin sosyalist bir ekonomi modeli, çok hukuklu bir
siyasal yapı veya demokrasiye tamamen karşı yeni bir alternatif model
bir parti tarafından tüzük ve programa alınabilecek midir?
Geçmişte bir takını düşüncelerin demokratik yoldan savunulması
ve sivasal örgütlenme özgürlüğünden vararlannıasına imkân tanınma-
iniştir. Şu basit denklemden hareket edilmiştir: Demokrasi de kendini
korumak durumundadır. Demokrasi karşıtı düşünce ve örgütlenmelere
kapı aralayarak kendisinin ölüm fermanını ınızalayamaz. Kısaca, de­
mokrasi ve özgürlük düşmanlarına demokrasinin ve özgürlüklerin
nimetleri sunulamaz. Bu yaklaşım literatürde "militan demokrasi”
olarak yerleşmiştir.
Günümüzde birçok devletin az ya da çok militan demokrasi anla­
yışım benimsemiş olduğu görülmektedir. Çünkü pek çok anayasa ve
siyasal partiler mevzuatı siyasal partiler için proje ve programlarına
yönelik yasaklar getirmektedir.
Dördüncü Bölüm: Egemenliğin ifade: i Araçları Olarak Sıya:ai Paniler 101

• Evlemlere
• •yönelik •yasaklamalar

Siyasal partilere getirilen kısıtlamalar tüzük ve söylemlerinden


zivade eylemlerine yönelik olmaktadır. Bununla kastedilen demokra-
sının düşünce yoluyla değil şiddetin bir araç olarak kullanılmak sure­
tiyle bir takını projelerin ve programların hayata geçirilmesidir. Örne­
ğin anayasanın öngörmüş olduğu cumhuriyet modelini şiddet yoluyla
ortadan kaldırmak ya da sosyal devlet anlayışını şiddet yöntemiyle
değiştirmek yönünde bir faaliyet göstermek gibi.
Demokratik devlet düzenlerinde şiddet hiçbir zaman koruma gör­
memektedir. Bu nedenle şiddetin bir araç olarak benimsenmesi suretiyle
bir takım program ve projelerin kabulüne yönelik girişimler ve her türlü
eylemler siyasal parti özgürlüğü içerisinde koruma görmemektedir.
Tüzük ve programlarına getirilen yasak ile faaliyetlerine yönelik ya­
sak arasında da ince bir fark olduğunu belirtelim. İlkinde siyasal partinin
bir takım proje ve programı önermesi dahi yasaklanmaktadır. Örneğin
monarşik devlet modeli savunulamaz. Bir siyasal parti böyle bir amaç
güdemez. Dolayısıyla tüzüğüne böyle bir amaç koyamaz. Haliyle de bu
vönde bir faalivette bulunamaz. Ovsa İkincisinde vasaklanıa tüzük ve
J J J J

söylem alanına değil kullanmış olduğu araçlara ve eylemlere yöneliktir.

3. Avrupa İnsan Haklan Mahkemesinin Siyasal Partilere


Yaklaşımı
Siyasal partiler AİHS’de açıkça geçmemektedir. AİHM, siyasal
partileri 1 Vinci maddede düzenleme altına alınmış olan toplanma ve
dernek özgürlüğü içerisinde değerlendirmektedir. Genel olarak Mah­
keme siyasal partiler konusunda özellikle şu dört temel hususun altını
çizmektedir.
• Demokrasinin sağlıklı işlemesi ve çoğulculuğun sürdürülebilmesi
için siyasal partilerin geniş bir özgürlükten yararlanması gerekir.
• Terörizmle iç içe geçmiş, şiddeti yöntem olarak seçmiş, terörle
kendisini ayrıştırmamış partilerin demokraside varlıkları kabul
edilemez.
102 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

• Bir siyasal partinin, tüzük ve programında yer verdiği projeler,


getirdiği öneriler devletin anayasal düzeniyle çatışabilir. Bu du­
rum tek başına siyasal partinin demokrasi ilkelerine aykırı hareket
ettiği anlamına gelmez. Meşru araç ve yollarla anayasal düzene
yönelik düşünceleri ve değişim talepleri ifade özgürlüğü çerçeve­
sinde değerlendirilir.
• Siyasal partilere kademeli yaptırım sistemi öngörülmelidir. Ka­
patma yaptırımı en son çare olarak düşünülmeli ve büyük bir dik­
kat ve titizlik içerisinde uygulanmalıdır.

III. SİYASAL PARTİLERİN SINIFLANDIRILMASI40


Siyasal partiler çok eski tarihlerden günümüze değin çeşitli
ölçütlere
I U»söre sınıflandırmaya
. tabı tutulmuştur. Aşağıda
J C Jyavsın
JQ
j
olarak
kullanılan ve gündelik yaşamda da zaman zaman dile getirilenleri bir
şema eşliğinde sunulup kısaca açıklanacaktır.

«•w
Anayurt, Arayas3 Hukuku Gerel Kısım, s. 504 vd; Tunaya, s. 262; Teziç, s. 402 vd; Yânık-
Özcan, s.40 vd; Özbudun, Siyasi Partiler, s. 73 vd.
Dördüncü Bölüm: Egemenliğin ifade: i Araçları Olarak Sıya:ai Paniler 103

A. Yapılarına Göre
Fransız bilini adamı Duverger tarafından yapılmış meşhur bir sı­
nıflandırma olup çeşitli açılardan eleştirilmiş olmakla birlikte partile­
rin yapısal ölçüte göre sınıflandırılmasında halen kullanılmaktadır.

1. Kadro (komite) partileri


Daha ziyade herkesi parti üyesi yapmak yerine seçkin ve toplum­
da söz sahibi olan kişileri partiye katmak ve bu yoldan siyasal yaşam­
da etkin olmaya çalışan partiler olarak tarif edilmektedir.
Kadro partileri, genel olarak seçimlerde başarılı olmaya odak­
lanmışlardır. Bu yönü itibarıyla çalışmaları da süreklilik arz etmeyip
daha ziyade seçim zamanlarında çalışmalarıyla ön plana çıkarlar. Aşırı
bir hiyerarşi ve merkeziyetçi bir yapı görülmemektedir. Özellikle
Amerikan partileri tipik kadro partileridir.

2. Kitle Partileri
Üye sarısını artırmavı temel ilke edinen dolavısıvla da sürekli si-
yasal faaliyet gösteren partilerdir. Başlangıçta sosyalist partiler ve
ardından da faşist ve komünist partiler bu tür parti yapıları olarak
ortaya çıkmışlardır. Zamanla diğer partiler de bu yöntemi benimsemiş­
lerdir. Kadro partilerinin tersine bunlarda disiplinli parti anlayışı ege­
mendir. Günümüzde kitle partisi anlayışı çok daha yaygındır.

B. İdeolojik Türdeşlikleri Yönünden


Bünyesinde taşıdığı ideoloji ve görüşler açısından partiler türdeş
(homojen) ve türdeş olmayan partiler (heterojen) olmak üzere ikili bir
avrıma
af tabı tutulmaktadır.

1. Türdeş Partiler
Türdeş partiler ideolojik bütünlüğü bulunan partilerdir. Daha zi­
yade belirli bir ideolojik kimliğe ve temele dayanan partiler bu nitelik­
tedir. Bu partiler bünyesinde kendi ideolojisine veya tüzük ve progra-
104 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

mına aykırı bir sese yer vermez. Bu nedenle parti içerisinde farklı
siyasal yelpazelere rastlanılmaz.

2. Türdeş Olmayan Partiler


Bu tür partiler belirsin bir siyasal ideolojik kimliğe sahip değil­
dir. Bünyesinde çok farklı düşüncelere, eğilimlere, anlayışlara yer
verirler. Hatta muhaliflerini dahi kendi bünyesinde barındırırlar. Kes­
kin ideolojileri olmadığından üyelerinin partiler arası geçişkenliği
daha sık görülebilen bir durumdur.

C. Disiplinleri Yönünden
Siyasal partiler, parti yönetiminin, üyeler ve parti örgütü üzerin­
deki yetki ve hâkimiyetlerine göre disiplinli ve serbest (disiplinsiz)
partiler olmak üzere ıkı gruba ayrılmaktadır.

1. Disiplinli Partiler
Disiplinli partiler, üyelerini aldıkları kararlarla bağlayan, bu ka­
rarlara aykırı hareket etmelerinde de kendilerine çeşitli yaptırımlar
uygulayabilen partilerdir. Bu partilerde parti içerisinde katı bir hiye­
rarşiden söz edilir. Parti liderinin gerek parti teşkilatı içinde gerek
parlamentoda önemli ayrıcalıkları vardır1. Üyeler söz ve davranışlar
bakımından parti tüzük ve programıyla bağlıdır; kanaatlerine aykırı
olsa bile parti yetkili kurulunca alınan kararlara ya uymak ya da parti
ile olan bağlarını kesmek durumundadır.

2. Serbest Partiler (Disiplinsiz Partiler)


Disiplinli parti anlayışının tersine, üyelerini siyasal çalışmaların­
da kendi özgür iradesine bırakan, ne yönde düşüneceği ve nasıl oy
kullanacağına karışmayan partilerdir. Üyelerin parlamento içi ve dışı
çalışmalarda parti düşünce ve kararlarıyla hukuken bir bağlılıkları

41
Bowler, Shaun-Farrel, David M- Katz, Richard S., Party Discipline and Parliamentary
Government, Ohio State University Press, Columbus, 1999, s. 5-14.
Dördüncü Bölüm: Egemenliğin ifade: i Araçları Olarak Sıya:ai Paniler 105

yoktur. Elbette parti, üyelerini müzakere ve çeşitli yollardan yönlendi­


rebilirse de üyelerini zorlayıcı araçlar kullanamaz'2. Bu nedenle de
parti liderlerini eleştiren, isteklerine karşı çıkan, parti tarafından alınan
kararlara aykırı hareket edenler hakkında parti tarafından herhangi bir
yaptırım uygulanamaz. Günümüzde en tipik örneği ABD’deki siyasal
partilerdir. Bu ülkede sert kuvvetler ayrılığına rağmen yasama ve yü­
rütme organı arasında belirli ölçüde yakınlaşmanın sağlanmasında ve
en önemli etkenlerden biri de parti disiplininin olmayışıdır.

IV. PARTİ SİSTEMLERİ VE SONUÇLARI43


Bir ülkede kısa ya da uzun bir dönem içerisinde var olan parti
sayısı, bu partilerin içyapısı, ideolojik kimlikleri, partiler arası
ittifaklar, yakınlık ve uzaklıklar, muhalefet anlayışı ve türleri o
ülkenin siyasal rejimine ilişkin bir fotoğraf ortaya koyar. Tüm bu
birbirine bağımlı değişkenler bir bütünlük içerisinde “siyasal parti
sistemi” olarak adlandırılır". Parti sistemleri siyasal yaşamı doğru­
dan biçimlendirir ve rejimi yönlendirir. Bir ülkenin siyasal yaşamı
ve buna bağlı olarak tüm sistem üzerinde resmi anavasa kadar etki-
lıdır. Hatta devletin adeta resmi olmayan anayasası (ikinci anayasa)
gibi değerlendirilebilir.
Parti sistemlerine ilişkin ilk sınıflandırma M. Duverger tarafından
yapılmıştır. Yazara göre parti sistemleri sınıflandırması aynı zamanda
siyasal rejimlerin sınıflandırılmasının da en temel ölçütlerinden birini
oluşturmaktadır’3. Zamanla ortaya çıkan siyasal gelişmelere bağlı
olarak öğreti tarafından söz konusu ayrıma bazı rötuşlar yapılmış ol-

Özbudun, Parti Disiplini, s. 21.

Ware, Alan, Political Parties and Party Systems, Oxford University Press 1996, s. 147
vd; Duverger, Maurice, Les partis politiques, 3. ed., Librairie Armand Colin, Pans 195S,
s. 233 vd.

Duverger, Institutions politiques et droit constitutionnel, s. 139.

Duverger, Les partis politiques, s. 233; Duverger, Institution politiques et droit


constitutionnel, s. 139.
106 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

inakla birlikte halen siyasal parti sistemleri denildiğinde bu ayrını


temel kalkış noktasını oluşturmaktadır.

A. Tek Partili Sistemler


Bir ülkede hukuken tek bir siyasal partinin var olduğu sistemlere
tek partili sistemler denilmektedir. Bu parti sistemlerinde, siyasal re­
kabet yanı çoğulcu siyasal yapıya yer verilmemiştir. Bu tür parti sis­
temleri ilke olarak totaliter sivasal
w sistemlerde wsörülür.
Siyasal yaşamda tek bir partiye yer verilmişse genellikle bu parti
ile devletin bütünleştiği ve partinin adeta devlet kurumuna dönüştüğü
(parti-Etat) görülmektedir. Faşist tek partili rejimler, komünist tek
partili sistemler ve siyasal çoğulculuğun bulunmadığı ve partiyle dev­
let bütünleşmesinin olduğu tüm parti sistemleri buna örnek olarak
gösterilebilir.
Biçimsel açıdan çok partılılik olmakla birlikte siyasal yaşamda
tek bir partinin etkin ve baskın konumda olduğu parti sistemleri de söz
konusu olabilmektedir. Bunlar yukarıdaki totaliter tek partili sistem­
lerden farklıdır. Her şeyden önce bu tür parti sistemlerinde birden
fazla parti bulunmaktadır. Ancak siyasal hayata tek parti hükmetmek­
tedir. Bu tür parti sistemleri de tek partili sistem içerisinde özel bir
kategori oluşturmaktadır5.

Öğretide Sartori tarafırdan bu tür tek partili yapılar da kendi içerisinde "hâkim tek
partili (le parti dominant) sistemler ve "hegemonyacı tek partili sistemler
* şeklinde
gruplandınlmaktadır. "Hâkim tek parti sistemi" demokratik seçimlerin gerçekleştirildiği
ülkelerde bir siyasi partinin parlamento seçimlerinde oylann yarısından fazlasını elde
ettiği ve -varsa- başkanlık seçimlerini kazandığı siyasi yapılan ifade etmektedir. "He-
Dördüncü Bölün:: Egemenliğin ifade:i Araçtan Olarak Siyasal Partiler 107

B. İki Partili Sistemler


Siyasal sistemde pek çok parti olmakla birlikte iktidar yarışının
iki büyük parti arasında geçtiği ve sürekli iki parti arasında el değiştir­
diği parti sistemlerine "iki partili sistem” denilmektedir. Yoksa ıkı
partili sistem ülke siyasal yaşamında iki partinin var olduğu sistem
demek değildir. İngiltere, ABD, Yeni Zelenda, Kanada iki partili sis­
temin tipik örneklendir. Bu ülkelerin kendi siyasal ve sosyal şartları
iki ana akım partinin siyasal hayata hükmetmeleri sonucunu doğur­
makta ve bir üçüncü büyük partinin çıkmasını engellemektedir''.
İki partili sistemler genellikle siyasal bölünmelerin ve kutuplaş­
maların derin ve sert olmadığı ülkelerde görülebilmekte ve bu tür
ülkelerde siyasal istikrar ve etkili yönetim ortaya çıkartabilmektedir.
Bununla birlikte bir ülkede ıkı partili sistemin kurulması kolay olma­
yıp demokratik uzlaşı kültürü, tolerans, çoğulculuk, farklılıklara saygı
gibi bazı değerlerin toplumda yerleşik olmasına bağlıdır. Yoksa seçim
sistemleriyle va da anavasal mühendislik yöntemleriyle de bireyleri ıkı
eksende toplamak mümkündür. .Ancak bu yapay yolla meydana getiri­
lecek olan iki partili yapılar toplumun sert ıkı ana kutupta yarılmasına
yol açabilmektedir. Bu tür yapay iki partılılık hangi sistem olursa
olsun siyasal hayatı işlemez hale getirme riski içermektedir.

gemonyoo tek partili sistem" ise ülkede birden fazla siyasal parti faaliyet göster­
mesine karşın seçimlere ve siyasal yaşama katılımda demokratik ölçütlerin ve tam
siyasal rekabet şartlarının sağlanamadığı parti sistemleridir (Sartori, Giovanni,
Parties and Party Systems, ECPR Press 2005, s. 174-175).
İki partili sistemlerin uygulama alanı bulduğu bazı ülkelerde iktidar yanşının tamamen
iki parti arasında geçtiği bu büyük partilerden birisinin parlamentoda çoğunluğu sağla­
ması durumunda hükümet olabildiği ve koalisyonun hemen hemen devre dışı kaldığı
görülmektedir. Bazı ülkelerde de siyasal yaşamda iki büyük parti hâkim olmakla birlikte
parlamentoda bu büyük partilerden birisi tek başına yeterli çoğunluğu sağlayamadığı
görülmektedir. İşte böyle durumlarda da bir küçük partinin desteğine gereksinim duyu­
labilmektedir. Bu sisteme de literatürde "iki buçuk partili sistem
* ’ adı verilmektedir.
Bkz. Ware, s. 154. Böyle bir sistemde de küçük partinin iki büyük partiden birine vere­
ceği destekle hükümetin kurulması ya da oarlamento çoğunluğunun sağlanabilmesi
mümkün olmaktadır. Bu konumu nedeniyle sistemde bu küçük parti "kilit parti" rolüne
sahip olmaktadır.
IOS Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

C. Çok Partili Sistemler


İkiden fazla partinin siyasal yaşamda etkili olmasına karşın her­
hangi birisinin tek başına parlamento çoğunluğunu elde edemediği
parti sistemlerine çok partili sistem adı verilmektedir. Dolayısıyla
hiçbir parti tek başına siyaseti domıne edebilme gücüne sahip değildir.
Çok partili siyasal yaşam katı ya da ılımlı olabilmektedir.
• Katı çok partili sistem
Siyasal yaşamda birden fazla partinin ağırlığının olduğu ve bu
partiler arasında da esaslı ideolojik farklılıkların bulunduğu sistemler­
dir. Partilerin anayasal düzenin temel kodlarında dahi bir uzlaşı içeri­
sinde olmadığı çok partili siyasal sistemlerdir. İdeolojik yelpazenin
her ıkı kanadında da aşırı kutuplaşmalar göze çarpmaktadır. Parça­
lanmış bir siyasal yapı bulunmaktadır.
• Esnek (ılımlı) çok partili sistem
Bu sistemde siyasal yaşamda birden fazla parti ağırlığa sahip ol­
masına rağmen hiçbiri tek başına parlamento çoğunluğunu elde ede­
memektedir. Bununla birlikte siyasal bölünmüşlük genel olarak rejini
krizleri veya hükümet sistemi sorunlarına da yol açmamaktadır. Çün­
kü söz konusu partiler arasında esaslı bir ideolojik ayrılık bulunma­
maktadır. Aşırı uçta yer alan partiler de etkisizdir. Bu tür çok partili
sistemlere de literatürde “ılımlı çok partili sistem” adı verilmektedir.
Dördüncü Bölüm: Egemenliğin ifade: i Araçları Olarak Sıya:ai Paniler :oo

Dördüncü Bölüm Değerlendirme Soruları

1. Aşağıdakilerden hangisi demokrasilerde siyasal partiler için söylenilemez?


A) Siyasal partiler önemleri nedeniyle izin sistemine göre kurulurlar.
B) Siyasa! partilerin ne tür bir kuruluş olduğu hususu tartışmalıdır.
C) Siyasal partiler demokratik siyasal y3Ş3mın vazgeçilmez kurumlandır.
D) Siyasal partilere uygulanacak yaptırımların ölçülü nitelik taşıması gerekir.
E} Siyasal partilerin kapatılması en son başvurulacak yaptırım olmalıdır.

2. Aşağıdakilerden hangisi siyasal partilerin ana işlevlerinden biri değildir?


A) Siyasal sosyalleşme
B) Halkın yönetime katılımı ve yönetimle halk arasında köprü işlevi görme
C) İktidara gelme veya muhalefet işlevi görme
D) Bireysel çıkarları toplama ve bir noktada buluşturma
E) Çoğunlukların keyfi yönetimine engel olmak

3. Aşağıdaki eşleştirmeler siyasal parti tiplerine göre yapılmıştır. Buna göre hangi
şıkta belirtilen eşleştirme uyumlu değildir?
I. Kadro partileri-kitle partileri
II. Disiplinli partiler-disiplinsiz partiler
III. Türdeş partiler-türdeş olmayan partiler
IV. Düzen partileri-düzene aykırı partiler
V. Komünist partiler-faşist partiler
A) 1,11, III B) III, IV C. IV, V
0)1, IV, V E) III, IV, V

4. Parti sistemi ile ilgili açıklamalardan hangisi doğrudur?


A) Tek partili sistemlerle günümüzde yaygın olarak karşılaşılmaktadır.
B) Çok partili sistemler iki partili sistemlere göre daha demokratiktir.
C) Katı çok partili sistemler günümüzde çok az ülkede bulunmaktadır.
O) İki partili sistemler ülkede iki partinin olduğu sistemlerdir.
E) Tek partili sistemler genellikle diktatörlük rejimleridir.

5. Üyelerini aldıkları kararlarla bağlayan, bu kararlara aykırı hareket etmelerinde


de kendilerine çeşitli yaptırımlar uygulayabilen partilere ne ad verilmektedir?
A} Kadro partileri 3} Kitle partileri
C) Katı partiler D) Hâkim partiler E) Disiplinli partiler
110 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

6. Partilerin anayasal düzenin temel kodlarında dahi bir uzlaşı içerisinde olmadığı
çok partili sistemlere ne ad verilmektedir?
A) Aşırı ideolojik partili sistemler B) Uzlaşmasız çok partili sistemler
C) Katı iki partili sistemler D) Katı çok partili sistemler
E; Tavizsiz çok partili sistemler

7. Üyeleri hakkında bağlayıcı karar alamayan, üyelerinin parti politikalarını eleş­


tirmesine yaptırım uygulamayan partilere ne ad verilir?
A) Demokratik partiler 3) İdeolojik partiler
C) Serbest partiler D) Zayıf partiler E) Esnek partiler

8. Parti sistemleri sınıflandırması ilk kez kim tarafından yapılmıştır?


A) Sartori 3) Duverger C) Kelsen
D) Montesquieu E) Michels

9. I. İktidar olma ya da muhalefet etme amacı taşıma II. Teşkilatlı topluluk


III. Süreklilik taşıma IV. Kamu hizmeti görme V. Kamu gücü kullanma

Yukarıdakilerden hangisi siyasal partilerin taşıması gerekli unsurlardan değildir?


A) 1,11, III B) III, IV C) III, V D) IV, V E) III, IV, V

10. "Demokrasi ve özgürlük düşmanlarına demokrasinin ve özgürlüklerin nimetleri


sunulamaz'” yaklaşımında olan demokrasi anlayışı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yasakçı demokrasi 3) Otoriter demokrasi C) Seçkinci demokrasi
D) Militan demokrasi E) Mutlak demokrasi

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

A E C E E D C B D D
Beşinci Bölüm
EGEMENLİĞİN KULLANIMINA KATILIM ARACI
OLARAK SEÇİMLER

I. DEMOKRATİK SEÇİMLERİN HÂKİM İLKELERİ


Demokrasi denilince ilk akla gelen seçimlerdir. Bu nedenle de
demokrasi demokratik "ollarla vönetıme selebılme ve devlet yöneti-
minden ayrılabilme olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede belirli
aralıklarla gerçekleştirilen seçim demokratik meşruiyet araçlarından
bindir. Pek çek uluslararası belgede düzenli aralıklı adil ve dürüst
seçim ilkesine göndermede bulunulmaktadır"3.
Geçmişte demokratik sistemleri diğerlerinden ayırt etmede seçim
önemli bir ölçüt olarak dikkate alınmaktaydı. .Ancak günümüzde se­
çimin olmadığı bir ülke hemen hemen yok gibidir. Bu nedenle seçim
demokrasinin bir unsuru olmakla birlikte seçimin olduğu her siyasal
modeli demokratik olarak nıtelendırebılmek imkânı bulunmamaktadır.
Demokrasi için başkaca unsurların varlığı yarn sıra seçimde kullanılan
ilkeler dahi demokratik sistemleri diğerlerinden ayırt edici nitelik
taşımaktadır. Diğer bir söyleyişle, demokrasilerde seçimin varlığı
kadar bunun uygulanması biçim ve ilkeleri de son derece önem taşı­
maktadır.
Her yerde seçimden söz edilebilirse de her seçimde demokratik
ilkeleri bulabilmek kolay değildir. Günümüzde demokratik seçim
denilince genel oy, eşit oy, gizli oy, kişisel oy, açık sayını, özgür oy,

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi m. 21, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, m. 25; Avru­
pa İnsan Haklan Sözleşmesine Ek 1 no.lu Protokol m. 3. ^Yüksek Söz/e^med Taraflar,
yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağicyocok
şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler".
http://wvAv.echr.coe.int/docurrents/convention_tur.pdf (Et: 21.02.2014).
7.2 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

yargı denetimi ve gözetimi altında oy gibi seçim ilkeleri akla gelmek­


tedir'5. Bu ilkelere de kolay ulaşılmamıştır. Bunlardan herhangi birisi­
nin yokluğu seçimi demokratik seçim olmaktan çıkartır. Aşağıda bu
ilkelere kısaca değinilmiştir0.

A. Genel Ov
*

Genel oy senet, öğrenim, cinsiyet, renk, din, dil, inanç ve kanaat


gibi öznel durumlarına bakılmaksızın belirli bir yaşa erişmiş herkesin
oy hakkına sahip olması anlamına gelmektedir. Kısaca oy hakkına
sahip olmak için vatandaş olmanın yeterli olduğu oy ilkesidir. Bunun
tersi “sınırlı oy” ilkesi olup öznel nedenlere dayak olarak vatandaşın
ov hakkından mahrum edilmesidir.
Geçmişte Dönya’nın hemen her yerinde özelükle servete, devlete
vergi ödemeye, ırka, dine, öğrenim veya benzeri kapasiteye, cinsiyete
bağlı bir takım nedenlerle sınırlı oy uygulamasına gidildiği ve kişilerin
bu tür öznel nedenlere bağlı olarak oy hakkından mahrum bırakıldıkla­
rı görülmektedir. Demokrasinin gelişimine paralel olarak bu tür öznel
nedenlere davalı sınırlı ov uvgulamaları terk edilmiştir.
Belirtelim ki. ov hakkının genelliği ilkesi herkesin mutlaka ov
kullanma hakkına sahip olacağı anlamına gelmez. Hakkın kullanımına

Demokratik seçim ilkelerine ilişkin Avrupa standartları, Venedik Komisyonu tarafından


2002 yılında hazırlanan "Seçimlerde İyi Uygulama Davranış Kuralları: .Açıklayıcı Rapor ve
Rebbe< adlı raporda tüm yönleriyle ortaya konulmuştur. Bu ilkeler şunlardır: genel oy,
eşit oy, gizli oy, tek dereceli seçim, seçimlerin serbestliği ve düzenli aralıklarla seçim.
s:
Bu konu Anayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, ss. 472-495'ten özetlenmiştir.
Beşinci Bölüm: Egemenliğin Kullanımına Kanim Aracı Olarak Seçimler 113

ilişkin nesnel bir takını şartlar konulması genel oy ilkesine aykırılık


oluşturmaz. Önemli olan bu şartların nesnel ve rasyonel bir temele
dayanması ve ayrımcılık oluşturmamasıdır. Bu bağlamda yaş, kısıtlı­
lık, mahkumiyet, yabancılık, askerlik gibi nedenlerle oy hakkına geti­
rilen sınırlamalar meşru görülmekte ve genel oy ilkesinin ihlali olarak
değerlendirilmemektedir. Şüphesiz her halükarda getirilen sınırlamala­
rın da ölçülü olması ve kategorik şekilde yasaklama niteliği taşımama­
sı gerekmektedir. Örneğin tüm mahkûmlar veva tüm kısıtlılar ov hak-
kından yararlanamaz şeklindeki kısıtlamaların yine genel oy hakkına
halel getireceğinde kuşku yoktur.

B. Eşit Oy
Oy hakkının herkese tanınmış olması (genel oy) tek başına yeterli
değildir. Ayrıca bu otun herkes açısından eşit değer taşımış olması gere­
kir. Bu nedenle genel oy ile eşit oy birbirini tamamlayan ıkı ilkedir. Her
ikisi de demokrasinin özünü oluşturan eşit yurttaşlık ilkesine dayanır,
ödevse, kişilerin öznel durumlarına yanı sahip oldukları bazı niteliklerine
bakılmaksızın herkesin otunun eşit değere ve ağırlığa sahip olması gere­
kir. Buna oy ” ya da kısaca “tek birey, tek oy” ilkesi denilir.
Tıpkı genel oyda olduğu gibi geçmiş dönemlerde eğitim, malvarlığı,
cinsiyet, medeni durum gibi öznel ölçütlere göre kişiler arasında oy eşit­
sizlikleri getirilmiştir. Örneğin üniversite mezunu ile ilköğretim mezunu­
nun, evli ile bekârın oy sayıları veya değerleri aynı görülmemiştir.

C. Gizli Oy, Açık Sayım İlkesi


Geçmişte otun açıklığına dair olumlu yönde çeşitli görüşler ileri sü­
rülmüşse de günümüzde bunlar artık kabul görmemektedir. Dolayısıyla
otun gizliliği çağdaş demokrasilerin temel bir ilkesini oluşturmaktadır.
Gizli oy ilkesi seçmenin mahremiyetim oluşturur. Bu ilkenin
amacı bireyin herhangi bir dış baskı, müdahale ve tehdide maruz kal­
maksızın kendi özgür iradesiyle tercihini kullanabilmesini sağlamak-
tır. Bireylerin özgür iradesini ortadan kaldırmaya yönelik tüm yöntem-
ler otun gizliliği ilkesini zedeler.
::4 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Demokratik devlet anayasalarının tümünde oyun gizliliği ilkesine


yer verilmiştir. Bu usulün olmadığı bir seçimi günümüzde demokratik
seçim olarak nitelendirmek mümkün değildir.
Oyun gizliliğiyle doğrudan ilintili bir başka ilke de “açık sayım-
döküm” ilkesidir. Açık sayım olmaksızın oyun gizliliği bir anlam
ifade etmez. Bu nedenle günümüzde avrı olarak zikredilmese de sizli
oy ilkesinin bir olmazsa olmazı olarak düşünülür.

D. Doğrudan Oy
Seçmenler kullandıkları oyla temsilcilerini seçebilmekteyseler
“doğrudan oy” ya da “tek dereceli” seçimden söz ederiz. Buna aracısız
oy usulü de denilir. Çünkü seçmenler ile seçilenler araşma herhangi
bir aracı girmemektedir. Seçme işi bizatihi kendi oyuyla gerçekleş­
mektedir. Bu ilkenin tanı tersi ise dolaylı oy ya da iki dereceli seçim
uvgulamasıdır. Gündelik dilde “delese” usulü olarak da nitelendiril-
inektedir. Bu usulde birıncı-seçmen ikinci seçmen ayrımı bulunmak­
tadır. Birinci seçmen asıl seçmen değiL asıl seçmeni yanı delegeyi
seçen kimsedir. Seçimi belirleyecek olan kişi delegedir.
Demokrasi teorisinde ana ilke tek dereceli seçim ya da doğrudan
oy ilkesidir. Dolaylı oyun (iki dereceli seçim) doğrudan oya (tek derece­
li) göre daha az demokratik, siyasal meşruiyeti de ona göre daha az
olduğu söylenilebilir31. Bugün ABD'de başkanlık seçiminde, Fransa'da
senato üyelerinin seçiminde dolaylı seçim yöntemi uygulama alanı bul­
maktadır. Türkiye'de 1908-1946 arasında iki dereceli seçim uygulama­
sına gidilmiştir. 1946'da tek dereceli seçim esasına geçilmiştir.

E. Birevsel
%
Ov
»
İlkesi
Oyun bireyselliği (kişiselliği) ya da bireysel oy ilkesi her bir bire­
yin sadece kendi adına oy kullanma hakkına sahip elmasım ifade eder.

51
Duverger, Institution politiques et droit constitutionnel, s. 121; Cohendet, s. 297;
Cadoux, Charles, Droit constitutionnel et institutions politiques. 3. ed., Cujas, Paris
1988, s. 230.
Beşinci Bölüm: Egemenliğin Kullanımına Kanim Aracı Olarak Seçimler 115

Çünkü oy bireyi temsil eder, bireyin özgürlüğünün ve özerkliğinin bir


ifadesidir.
Bireysel oy ilkesinde seçmenin oyunu bizzat kullanması asildir.
Bunun dışındaki uygulamalar zorunluluk olmadığı müddetçe bireysel
oy ilkesini zedeler. Bu nedenle kişinin kendisi tarafından kullanılıp
kullanılmadığının açıkça belirlenemediği vekâleten oy, mektup yoluy­
la oy gibi yöntemler ilkesel olarak oyun kişiselliği ile uyuşmadığından
kabul görmemektedir. .Ancak bazı ülkeler, geçmişte yurt dışındaki
vatandaşların oylarını kullanabilmeleri amacıyla vekâlet usulü oy veya
mektupla oy gibi usulleri uygulamışlardır. .Ancak bunun sakıncaları
nedeniyle genellikle benimsenmemiştir. Günümüzde gelişen teknoloji
ve imkânlara bağlı olarak elçiliklerde sandık oluşturulması veya elekt­
ronik ovlama sibi vöntemler kullanılmaktadır".

F. Serbest Ov İlkesi
Seçimlere katılmanın herhangi bir hukuksal zorlamaya tabı tu-
tulmamasına serbest oy ilkesi denilmektedir. Esasen demokrasilerde
tercih özgürlüğü asildir. Bireyin oy kullanıp kullanmaması da onun
özsürlük
w alanına siren bir husustur.
Günümüzde seçimler demokrasiler açısından önemli bir meşrui­
yet aracı olmaları nedeniyle seçim ve diğer oylamalarda katılımın
yüksekliği arzu edilmektedir. Seçim ve diğer oylamalara katılımı art­
tırmak adına bazı ülkeler zorunlu oy uygulamasına gitmekte ve seçim­
lere katılmamayı çeşitli yaptırımlara bağlamaktadır. Belçika, Yunanis­
tan. Lüksemburs. Avusturva. Türkiye sıbi.
Diğer yandan serbest oy ya da seçim ilkesi “seçmenin hiçbir mü­
dahaleye, baskıya ve etkiye kapılmadan oyunu kullanmasını ifade
eder. Oyunu kullanacak seçmenin özgür iradesine yönelik her tür etki,
baskı sayılır. Seçmeni dolaylı da olsa, olumlu ya da olumsuz etkıleye-

52
Anayasa Mahkemesi yurt dışında bulunan vatandaşların oy kullanmaları yöntemi olarak
mektupla oy kullanmayı seçimin serbestliği ve gizliliği ilkesini sağlamaya elverişli olma­
dığından Anayasaya aykın bulmak suretiyle iptal etmiştir. Bkz. AYM, AYM, E.2O08/33, K.
2008/113, T. 29.05.2008, RG. 05.07.2008, S.26927.
116 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

bilecek her türlü girişimin önlenmesi gerekir. Vatandaşların oy hakkı­


nı Anavasa'nın öngördüğü ilkelere uysun olarak kullanmalarını sağ-
lamak devletin Yükümlülüğüdür”93.

G. Yargı Gözetimi ve Denetiminde Oy


Demokrasilerde seçimin güvenilir biçimde sonuçlandırılması ve
temiz, lekesi bir biçimde seçmen iradesinin sandığa yansıtılması ve
sonuçlandırılması son derece önem taşımaktadır. Bu nedenle seçimle­
re yönelik şaibeleri, tartışmaları giderebilecek ve bireyleri tatmin ede­
bilecek karar mercilerine gereksinim duyulmaktadır.
Seçimlerin bizatihi kendisine (seçim hileleri, birden fazla oy, ge­
çersiz oy kullanımı gibi) ilişkin uyuşmazlıkların denetimi genellikle
bağımsız seçim kurulları ya da yargı organına (anayasa mahkemesi ya
da münhasıran seçim mahkemesi gibi) bırakılmaktadır5". Seçim uyuş­
mazlıklarının yasama ve yürütme organı karşında bağımsız ve tarafsız
organ tarafından karara bağlanması bireylere güven vermesi bakımın­
dan da önemlidir. Seçime dair uyuşmazlıkların yargısal güvencelerle
donanmış ve diğer organlar karşısında da bağımsızlığı sağlanmış kişi­
lerden oluşan birimlerde çözülmesi seçimin meşruiyetine de katkı
sağlamış olur.

II. TEMSİLCİLERİN BELİRLENMESİ YÖNTEMİ


OLARAK SECİM SİSTEMLERİ55

A. Genel Olarak
Seçimlerde partilerin aldığı oyların ne kadar milletvekiline karşı­
lık geldiğinin belirlenmesinde kullanılan yöntemlere seçim sistemi

AYM, E. 2018/69, K. 2018/47, T. 31.5. 2018, pr. 21. RG. 06.06.2018, S. 30443

Konu hakkında bkz. Gönenç, Levert, Türkiye'de Seçim Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolla­
rı, Adalet Yay., Ankara 2038, s. 31-39; Güveyi, Ümit, Demokratik Devlet İlkesi Çerçeve­
sinde Seçimlerin Yönetimi ve Denetimi, XII Levha Yay., İstanbul 2013.

Bu konu, Anayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, ss. 531-565'ten özetlenmiştir.


Beşinci Bölüm: Egemenliğin Kullanımına Kanim Aracı Olarak Seçimler

denilmektedir. Bu özelliği nedeniyle seçim sistemi bir ülkenin yasama


ve yürütme ilişkileri ve buna bağlı olarak hükümet sisteminin işleyişi­
ni doğrudan etkilemektedir.
Anayasaların bazıları seçim sisteminin ne olduğunu açıkça dü­
zenlemektedir. Bazı anayasalar ise seçim sistemine dair tüm hususları
yasama organına bırakmaktadır. Bazı anavasalar ise orta bir yolu izle-
yerek seçim sistemini kendisi belırlememekle birlikte taşıması gere­
ken ilkelerini koymakta fakat sistemin kendisine dair düzenlemeleri
kanun koyucuya bırakmaktadır.
Günümüzde uygulanmakta olan seçim sistemlerine dair açıklama­
lara geçmeden önce konu hakkında bazı temel kavramların ne oldukla­
rının ortaya konulması gerekmektedir.

1. Seçim Çevresi Kavramı


Bir ülkede çıkartılacak toplam milletvekili sayısının ülke içerisindeki
dağılımına seçim çevresi denilmektedir. Seçim çevrelerinde yapılandır­
maya gidilirken en temel belirleyici unsur eşdeğer oy ilkesinin gözetilme­
sidir. Bu ilkenin göz ardı edilmesi ve belirli parti ya da partilere seçim
avantajı sağlamak amacıyla seçim çevrelerinde bölümlenmelere gidilmesi
eşit oy ilkesinin ilılali yanı sıra açıkça bir yetki saptırması oluşturur.
Seçim çevresinin belirlenmesinde üç ölçütten hareket edilmekte
ve buna göre de üç tür seçim çevresinden söz edilmektedir. Aşağıdaki
tabloda gösterilmiştir.
Ulusal seçim Bu seçim çevresi genellikle küçük nüfuslu ülkeler açısından uygulama
çevresi alanı bulabilir. Bu yöntemde ülke tek bir seçim çevresine ayrılmaktadır.

Geniş seçim Ülke genelinden çıkartılacak vekil sayısı iller veya bölgeler düzeyinde
çevresi birden fazla seçim çevresine dağıtılmaktadır. Örneğin (A) seçim çevre­
sinden beş, (D) seçim çevresinden dokuz vekil çıkması gibi.

Dar seçim Toplam vekil sayısı kadar seçim çevresi oluşturulmasıdır. Her bir seçim
çevresi (Dar çevresinden bir milletvekili çıkacaktır. Örneğin ülke genelinde 50
bölge) milletvekili çıkartılacaksa ülkenin 50 seçim çevresine bölünmesidir.
!18 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

2. Seçim Çevresine Göre Seçimler


Seçim çevresine göre seçimler tek isimli veya liste usulü şeklinde
uygulama alanı bulur. Dar seçim çevresinde tek bir milletvekili seçile­
ceğinden tek isimli seçim yönteminin uygulanmasına elverişlidir.
Ulusal seçim çevresi veya geniş seçim çevresi ise üsteli seçim denilen
yönteme uygundur. Yani ne kadar milletvekili seçilecekse partiler o
savıda listelerde adavrnı belirler.

B. Secim
* Sistemleri
Günümüzde saf haliyle iki ana seçim sistemi söz konusudur. Bun­
lar çoğunluk sistemi ve nispi temsil (orantıh temsil) sistemi olarak
adlandırılmaktadır. Ancak bu iki ana sistem yarn sıra karma sistem
denilen seçim sistemleri daha yoğun olarak kullanılmaktadır.

1. Çoğunluk Sistemi
Çoğunluk sistemi bir seçimde geçerli oyların çoğunluğunu elde
eden aday ya da parti listesinin seçilmesine dayanan seçim sistemidir.
Bu sistem kazananın her şeyi elde etmesi mantığına dayanmaktadır.
Hesaplanması ve uygulaması da basittir.

a. Çoğunluk Sisteminin Uygulama Modelleri


Çoğunluk sistemi tek isimli veya liste usulüne dayalı olarak işletı-
lebılnıektedır. Tek isimli çoğunluk sistemi (dar bölge) adından da
Beşinci Bölüm: Egemenliğin Kullanımına Kanim Aracı Olarak Seçimler 119

anlaşılacağı üzere seçim çevresinden tek bir milletvekilinin çıktığı


sistemdir. Liste usulü ise seçim çevresinden birden fazla milletvekili­
nin çıktığı seçim uygulamasıdır.
Diğer yandan çoğunluk sistemi benimsenen çoğunluk türüne göre
basit çoğunluk sistemi (örneğin İngiltere) ve mutlak çoğunluk (Fransa)
şeklinde uygulama alanı bulmaktadır.
• Basit çoğunluk sistemi
Bu yöntemde, geçerli oyların en fazlasını elde eden aday ya da
parti listesi seçilmiş olur. Tek isimli (dar bölge dar seçim çevresi)
veya liste usulü (geniş çevreli) seçimlerin ikisinin de uygulanmasına
elverişlidir.
Hangi aday ya da liste en fazla oy almışsa o aday veya listenin
seçileceği kesin olduğundan basit çoğunluk sistemi doğal olarak tek
turludur. Aşağıdaki örnekte gösterilmiştir.

Kullanılan geçerli oy sayısı: 50.000 Seçim çevresi (Z)

Parti Aldığı oy Çıkartılacak milletvekili (1)

(A) 19.000 1

(8) 18.500 0

(K) 12.500 0

Yukarıdaki örnek tek isimli yönteme göre verilmiştir. Eğer listelı


seçim usulü geçerli ve seçim çevresinin de üç milletvekilinden oluştu­
ğu varsayılma üçünü de (A) partisi çıkartmış olurdu.
• İki turlu çoğunluk sistemi
Bu sistemde geçerli oyların yarısından fazlasını elde etmiş liste
yahut aday seçilmiş olur; diğerleri herhangi bir temsilci çıkartamaz.
İlk turda seçilenler için seçim sonuçlanır. İlk turda hiçbir parti ya da
adayın salt çoğunluğu elde edemediği seçim çevrelerinde zorunlu
olarak ikinci tur oylamaya gidilir. İkinci turda en fazla oyu elde etmiş
aday ya da parti listesi seçilmiş olur. Buna iki turlu çoğunluk sistemi
denilir. Tipik uygulama yeri Fransa'dır.
::: Birinci Kıçım: Anayaca Hukukunun Temel Kavramları

b. Çoğunluk Sistemlerinin Genel Olarak Değerlendirilmesi


Sistemin temel felsefesi ve uvsulandığı ülkelerdeki verilerden ha-
reketle şu tespit ve değerlendirmelerde bulunulmaktadır:
Çoğunluk sistemleri seçim adaletsizliklerim ortaya çıkartmakta­
dır. Örneğin bir seçim çevresinde bir parti diğerlerinden tek bir oy
fazla almışsa o seçim çevresindeki vekillerin tümünü kazanmış olmak­
tadır. Doğal olarak hiç de azımsanmayacak sayıda oyun temsil edil­
memesini doğurur.
Çoğunluk sistemleri belirli bir çoğunluğun seçimi kazanması an­
lamına geldiğinden küçük partiler ya olmamakta ya da başka partiler
içerisinde kendilerine yer bulmaya çalışmaktadırlar. Bu durum partiler
arasındaki birliktelikleri arttırmaktadır. Parti sayısını azaltıcı bir etkiye
yol açmaktadır.
Çoğunluk sistemleri küçük partilerin parlamentoya girmelerini
engellemektedir. Bu durum küçük partilerin büyük partiler lehine
siyasal yaşamdan çekilmeleri veya seçmenlerin oylarını büyük parti­
lerde değerlendirmesi sonucunu doğurduğundan sistemin parlamento­
da istikrarlı bir çoğunluğun ortaya çıkmasına katkı sunduğu söylenile­
bilir. Kısaca çoğunluk sistemleri siyasal yaşamda parti enflasyonunu
önlevıcı ya da azaltıcı bir etki doğurmaktadır. Bununla birlikte siyasal
yaşamın hiçbir zaman ve hiçbir yerde matematiksel kesinlikte sonuç­
lar türetmediği de belirtilmelidir. Bu nedenle çoğunluk sistemi her
zaman ve mutlaka istikrarlı çoğunluğun güvencesidir de denilemez.

2. Nispi Temsil Sistemi (Orantılı Temsil)

a. Genel çerçeve
Nispi temsil ya da orantılı temsile dayalı seçim sistemi adından
da anlaşılacağı üzere partilerin aldıkları oy oranında milletvekili elde
etmesine dayana bir sistemdir. Çoğunluk sistemi ile felsefe olarak
tamamen zıttır. Sistem mümkün mertebe her partinin aldığı oyun par­
lamentoda karşılık bulmasına dayanmaktadır. Niteliği gereği tek turlu
ve üsteli (çok isimli) seçim esasına dayanır.
Beşinci Bölüm: Egemenliğin Kullanımına Kanim Aracı Olarak Seçimler :ı:

Bu sistemde partilerin ne kadar milletvekili elde edeceğini bul­


mak için öncelikle seçim sayısı bulunur. Bulunan bu seçim sayısı
partilerin elde ettiği oya bölünür. Böylece partilerin elde ettiği vekil
sayısı ortaya konur. Eğer yapılan hesaba göre artık oylar ve dolayısıy­
la dağıtılmamış milletvekili kalmışsa (kı çoğu zaman kalır) son aşama
olarak artık oyların dağıtılmasında benimsenen sistem çerçevesinde bu
oyların yeniden değerlendirilmesi ve kalan vekilin dağıtımı yapılır.
Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı üzere ilk olarak bilmemiz
gereken, seçim sayısıdır. Seçim sayısı bir seçim çevresinde kullanılan
toplam oya o seçim çevresinden çıkartılacak toplam milletvekili sayı­
sının bölünmesivle
J elde edilen savıdır.
J J * bir ülkede ulusal dü-
Bu savı,
zeyde veya yerel düzeyde belirlenebilir.
• Ulusal (sabit) secim savısı
Seçim sayısı ülke düzeyinde sabit olarak belirlenmiş ise ulusal
seçim sayısından söz ederiz. Bu yöntem ülkenin tek bir seçim çevresi
olarak düzenlendiği durumda karşımıza çıkar. Buna göre ulusal seçim
sayısı; ülkede geçerli oy sayısına, o ülkeden çıkartılacak toplam vekil
sayısı bölünmek suretiyle elde edilir. İşte partilerin aldığı oylara bu
sabit seçim sayısı bölünerek partilerin çıkartacakları vekil sayısı elde
edilmiş olur. Bu durum: aşağıda örnekte gösterilmiştir.

Ülkede toplam oy Ülke genelinde toplam vekil Ulusal (sabit) seçim sayısı

1.000.000 50 20.000

Partiler Partilerin aldığı oy Çıkarttığı vekil sayısı

(A) 620.000 620.030/20.030=31

(B) 280.000 280.030/20.003=14

(K) 100.003 105.000/20.003=5

• Değişken secim savısı


Değişken seçim sayısı, ülkenin birden fazla seçim çevresine ay­
rılmış olduğu durumlarda söz konusu olur. Bu sayı, bir seçim çevre-
I *>*> Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

sinde kullanılan oyların o seçim çevresinden çıkartılacak milletvekili


sayısına bölünmek suretiyle elde edilir. Bu çıkan sayının partilerin
aldısı ovlara teker teker bölünmesi suretiyle de partilerin elde ettiği
vekil sayısı bulunmuş olur.
Seçim çevresi (A) Çıkartılacak vekil sayısı Çevre seçim sayısı

300.000 3 100.000

Partiler Alınan oy Çıkartılan vekil sayısı Artık oy

(A) 120.000 120.000/100.000=1 20.000

(B> 110.000 110.000/100.000=1 10.000

70.000 70.000/75.000=0 70.000

Yukarıdaki örnekte de görüldüğü üzere yapılan hesaplamalar so­


nucunda artık oylar ortaya çıkmış ve bir milletvekili de dağıtılmamış­
tır. Nispi temsil sisteminde bu durumla her zaman karşılaşılması ola­
sıdır. Öyleyse bu milletvekili hangi partiye verilecektir? Bu sorunun
cevabı artık oyların değerlendirilmesinde kullanılan yöntemlere söre
değişmekte ve bu durum nispi temsil sisteminin de farklı uygulamala­
rını beraberinde getirmektedir. Aşağıda kısaca bu yöntemlere değini­
lecektir.

b. Artık oyların değerlendirilmesi


Nispi temsil sisteminde oyların milletvekiline dönüştürülmesinde
artık oyların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu durumda da artık oylar
yeniden bir dağıtıma konu olmaktadır. Bu dağıtım yöntemine göre de
nispi temsil sisteminin farklı uygulama modelleri söz konusudur. Aşa­
ğıda örnekler eşliğinde kısaca bu modeller tanıtılmıştır.
► En fazla oyun esas alındığı model
Bu modelde dağıtılmayan milletvekili en fazla oy almış olan par­
tiye verilir. Bu durumda aşağıdaki şekilden de anlaşılacağı üzere bir
tane dağıtılmayan vekil bulunmaktadır. En fazla oyu (A) Partisi elde
ettiğinden haliyle bu vekilliği de (A) Partisi kazanacaktır.
Beşinci Bölüm: Egemenliğin Kullanımına Kanim Aracı Olarak Seçimler 123

Partiler AJIH3H oy Çıkartılan vekil sayısı Artık oy Dağıtıldıktan sonra

(A) 120.000 120.000/100.000=1 20.000 2

(8) 110.000 110.000/100.000=1 10.000 1

(K) 70.000 70.000/75.000=0 70.000

► En büvük artık ovun esas almdığı model


Bu modelde artık ovlar vüksekten itibaren sıralanır ve dağıtılma-
nıış milletvekillikleri en büyük artık oy sıralamasına göre dağıtılır.

Partiler Alınan Çıkartılan vekil sayısı Artık oy Artık oylar dağıtıldıktan


oy sonra vekil sayısı

(A) 120.000 120.000/100.000=1 20.000 1

(8) 110.000 110.000/100.000=1 10.000 1

K) 70.000 70.000/100.000=0 70.000 1

Yukarıdaki verilere göre en fazla artık oy (K) Partisine ait oldu­


ğundan dağıtılmamış tek vekil bu partiye verilmiş olur.
► En büvük ortalamanın esas alındığı model
Bu modelde dağıtılmamış vekil en fazla artık oya sahip olana de­
ğil en büyük ortalama oya sahip partiye verilir. En büyük ortalama
hesabı şu şekilde yapılır. Her partiye öncelikle milletvekili elde edip
etmediğine bakılmaksızın bir vekil verilir. Ardından da elde ettiği
vekil sayısı ile toplanıp aldığı oya sırasıyla bölünür ve elde edilen
rakamlar büyükten küçüğe sıralanır. Buna göre de büyükten itibaren
dağıtılmamış vekilin hangi partiye gideceği bulunur. Aşağıda örnek ile
gösterilmiştir.

Partiler Alınan oy Çıkartılar, vekil sayısı En büyük ortalama Dağıtıldıktan


sonra

(A) 120.000 120.000/100.000=1 120.000:1+1=60.000 1

(8) 110.000 110.000/100.000=1 110.000:1+1=55.000 1

(K) 70.000 70.000/100.000=0 70.000:0+1=70.000 1


124 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

► d’Hont Sistemi
Bu model Belçikalı matematikçi olan d'Hont tarafından ortaya
konulmuştur. Sistem bugün çok sayıda ülkede uygulanmaktadır. He­
saplanması daha pratiktir. .Artık oyları da kendi içinde hesaplayarak
kesin vekil dağılımım veren bir sistemdir. Hesaplaması şu şekildedir:
Her partinin aldığı oylar sırasıyla o seçim çevresinden çıkartıla­
cak milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar Ve, 2’ye 3’e vs. bölünür ve
o seçim çevresinden çıkacak temsilci sayısına ulaşıncaya kadar büyük­
ten küçüğe sıralanır. Şüphesiz eğer ülkede bir seçim barajı varsa barajı
geçmiş olan partiler arasında bu hesaplama yapılır. Konu aşağıda ör­
nekle açıklanmıştır.

Toplam oy: 300.000 Seçilecek vekil sayısı: 3

Partiler Alınan oy 1. Bölme 2. bölme 3. bölme Mv. dağılımı

(A) 120.000 120.000 so.ooo 40.000 1

(B) 110.003 110.000 55.000 36.500 1

(K) 70.000 70.000 35.000 24.500 1

► Milli Bakiye (Artık) Sistemi


Bu model yukarıdakilerden farklı olarak artık oyların ulusal dü-
zevde değerlendirilmesini konu aldığından ulusal artık sistemi denil-
inektedir. Şu şekilde işlemektedir. Dağıtılmayan milletvekilleri topla­
mı ile her bir partinin seçim çevrelerindeki artık oyları toplanır. Tüm
partilerin artık oyları toplamına dağıtılmayan vekil sayısı bölünür ve
böylece ulusal anık oy seçim sayısı bulunur. İşte bu sayı partilerin
ülke çapındaki toplam artık oylarına bölünmek suretiyle elde edilen
sayılar büyükten küçüğe sıralanarak dağıtılmayan vekiller bu büyük­
lüğe göre partilere tahsis edilir. Buna rağmen dağıtılmayan vekil kal­
mışsa bu durumda da en fazla artık oya sahip partilere dağıtım sırasıy­
la yapılır. Ülkemizde de 1965 seçimlerinde uygulanmış bir modeldir.
Aşağıda bir örnek eşliğinde açıklanmıştır.
Beçinci Bölüm: Egemenliğin Kullanımına Kanlım Aracı Olarak Seçimler :ı:

Ülke genelinde toplam Ülke genelinde dağıtılmayan Ulusal artık oy seçim


artık oy vekil sayısı sayısı

100.000 5 20.030

Partiler Ülke genelindeki artık oylar Dağıtılan vekil Kalan mv. Toplam
sayısı dağıtımı Sonuç

(A) 53.000:20.033=2+13.003 2 1 3

(B) 32.000:20033=1+12.000 1 1

(K) 15.030:20.033=0+15.000 0 1 1

c. Nispi temsil sistemine ilişkin genel değerlendirme


Seçim sistemlerinin uygulanmasında ortaya çıkan genel tespit ve
sonuçlar şu şekilde özetlenebilir:
- Nispi temsil sistemi seçim adaletini sağlar. Çünkü ne kadar oy, o
kadar milletvekili diye özetlenebilecek bir sistemdir.
- Nispi temsil sistemi mümkün mertebe her oyun değerlendirilme­
sini sağladığından siyasal parti sayısının çoğalmasını kamçılar.
Birbirinden değişik kimlik ve ideolojiye sahip birçok partiyi siya­
sal yaşama katar.
- Her partinin aldığı oyun parlamentoda temsile dönüşebilme im­
kânı vermesi nedeniyle parlamentoya çok sayıda partinin girme­
sini sağlar. Bu yönüyle ülkenin siyasal fotoğrafını verirse de par­
lamento istikrarını olumsuz etkiler. Bu durum bazı ülkelerde hü­
kümet istikrarı üzerinde olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.

3. Karma (Melez) Seçim Sistemleri


Günümüzde en fazla örneğini bu sistemlerde görmekteyiz. Başlı
başına bir sistem demek belki doğru olmasa da literatürde bu başlıkla
ifade edilmektedir. İşte karma ya da ara seçim sistemleri, çoğunluk
sistemi ile nispi temsil sisteminin olumlu yanlarını alarak veya birinin
olumsuz yanlarını diğeriyle kapatarak elde edilmiş "melez (mixte)
126 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

sistemlerdir36. Kimi zaman da iki sistemden bir yeni model türetmek


yerine sistemleri aynı ülkede bir arada uygulamak yoluna gidilmekte­
dir. Örneğin 450 vekilden oluşan Rusya Parlamentosu 225 vekili tek
isimli tek turlu çoğunluk sisteminden 225 vekili ise nispi temsil siste­
mine göre seçilir.
Belki biraz abartılı gelse de iki ana sistemi kombin yaparak pek
çok sayıda karma sistem türetebilmek mümkündür. Bu nedenle uygu­
lamada birbirinden değişik karma sistemlerle karşılaşılmaktadır. Ör­
neğin İtalya, Almanya, Japonya, Hırvatistan, Gürcistan gibi.
Karma sistemlerine gidilmesinde temel amaç bir yandan çoğun­
luk sisteminin yol açtığı seçim adaletsizliğini gidermek diğer yandan
da nispi temsil sisteminin yol açtığı çok parçalı parlamentonun yol
açabileceği hükümet istikrarsızlığım gidermek düşüncesidir. Bu tür
kombinezonlarla belirli ölçüde amaca ulaşılabildiği söylenilebilir.

C. Seçim Sistemlerinin Doğurduğu Sonuçlar


Seçim sistemlerinin siyasal partiler ve siyasal sistemin işleyişi
üzerinde çeşitli etki ve sonuçları bulunmaktadır. Bunlar geçmişten
günümüze bir takım gözlem ve verilere dayalı olarak açıklanmaktadır.
Özellikle Duverger tarafından yapılan çalışmalar literatürde adından
çok söz ettirmiş ve “Duverger kanunları1’ olarak nitelendirilmiştir.
Buna göre seçim sistemleri şu kısa formüle bağlanmaktadır.
Tek turlu çoğunluk sistemi iki partili, iki turlu çoğunluk sistemi
ılımlı ve ittifak ve koalisyonlara yatkın siyasal yapı, nispi temsil sis­
temi ise ittifakların zorlandığı, birbirinden uzak ve kopuk çok partili
yaşam ortaya çıkartır37. Bununla birlikte bu sonuçların birer genelle­
meler olduğu ve her zaman ve her yerde aynı sonuçları verdiği şeklin­
de de anlaşılmaması gerekmektedir.

Anayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, s. S46 vd.

Duverger, Institutions politiques et droit constitutionnel, s. 144.


Beşinci Bölüm: Egemenliğin Kullanımına Kanim Aracı Olarak Seçimler 12

D. Seçim Barajları
Hükümetlere istikrar kazandırmak ve parlamentoda istikrarlı ço­
ğunluklara sahip olmasını sağlamak amacıyla çeşitli protez önlemlere
başvurulmaktadır. Özellikle nispi temsil seçim sisteminin geçerli ol­
duğu parlamenter sistemler bakımından bu tür önlemlerin çok daha ön
plana çıktığı görülmektedir. İşte seçim barajları da böyle bir arayış
sonucu ortaya çıkmıştır.
Çok çeşitli amaçlar taşımakla birlikte seçim barajları nispi temsil
sisteminin yol açtığı düşünülen siyasal parçalanmışlığa ve siyasal
istikrara olumsuz yansımasına bir kısmi çözüm arayışının bir ifadesi­
dir. Bu yolla bir siyasal partinin yasama meclislerinde yer alabilmesi
için belirli bir oy yüzdesine erişmiş olması gerekmektedir.
Genellikle ulusal ya da seçim çevresi düzeyinde baraj uygulama­
sının yaygın olduğu görülmektedir. Bu barajların her ikisi birlikte
veya yalnızca biri uygulanabilir. Elbette baraj çoğaldıkça ve oranlar
yükseldikçe temsil açığı derinleşir ve bu durum demokratik meşruiyet
sorununu ortaya çıkartır.
Günümüzde neredeyse her iki devletten birinde belirli oranda bir
seçim barajı getirilmiş olduğu görülmektedir. Bu oran ulusal düzeyde
%0,5’ten (örneğin Mısır) %10’lara kadar gitmektedir (örneğin Türkiye).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi siyasal istikrarın sağlanması
işlevini görmek amacı taşıyan barajları seçme hakkının özünü ihlal
etmemek ve sırf bir parti ya da adayın seçimini engellemek amacıyla
getirilmemiş olmak kaydıyla Sözleşmenin serbest seçim hakkını dü­
zenleyen maddesine (1 no.lu Ek Protokol m. 3) aykırılık oluşturmaya­
cağına hükmetmiştir53.

33
Örnek için bkz. Yumak ve Sadak/Türkiye, BD, Başvuru No: 10226/03, 8.07.2005, pr.
125-127.
128 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Beşinci Bölüm Değerlendirme Soruları

1. Aşağıdakilerden hangisi demokratik seçimlerin temel ilkelerinden değildir?


A) Bireysel oy
B) Eşit oy
C) Gizli oy
D) Genel oy
E} Tercihli oy

2. Aşağıdakilerden hangisi artık oyların değerlendirilmesinde kullanılmayan bir


usuldür?
A) d'Hont sistemi
3) En fazla artık oy yöntemi
C) En büyük ortalama yöntemi
D) En fazla tercihli oy sistemi
E} Milli bakiye sistemi

3. (M) seçim çevresinden 4 milletvekili çıkartılacaktır. Geçerli oy sayısı 400.000'dir.


Bu seçimlerde (A) Partisi 150.000, (B) Partisi 120. 000, (D) Partisi 80.000, (E) Par­
tisi ise 50.000 oy elde etmiştir.

Eğer seçim sistemi üsteli çoğunluk sistemi ise partilerin çıkartacakları vekil sayısı
sırasıyla (A, B, D, E) nedir?
A)4,0,0,0 8)2,1,1,0 C) 2, 2, 0, 0
D)3,l,0,0 E) 2,1,1,1

4. Bir önceki veriler dikkate alındığında eğer seçim sistemi iki turlu üsteli çoğunluk
sistemi olsaydı ilk turda partiler sırasıyla ne kadar milletvekili çıkartırdı?
A)4,0,0,0 B)0,0,0,0 C) 2,0,0,0
0) 1, 1, 0, 0 E) 1, 0, 0, 0

5. 3'öncü sorudaki veriler dikkate alındığında eğer seçim sistemi barajsız d’Hont
sistemi olsaydı partilerin bu seçim çevresinde çıkartacağı vekil sayısı sırasıyla ne
olurdu?
A) 2,1,1, 0 B> 1,1,1,1 C) 2, 2, 0, 0
D) 3,1, 0, 0 E) 4, 0,0,0

6. Dar bölge seçim sisteminde bir seçim çevresinden kaç milletvekili çıkar?
A)1 B)2 C)3 0)4 E) S
Beşinci Bölüm: Egemenliğin Kullanımına Kanim Aracı Olarak Seçimler .2-

7. "Doğrudan seçim" ya da "doğrudan oy"un eş anlamlısı aşağıdakilerden hangisi­


dir?
A) Bireysel oy B) Tek dereceli oy C) Kademeli oy
D) Genel oy E) Delege usulü oy

8. Seçim sistemleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) Nispi temsil sistemi seçim adaleti sağlayan bir sistemdir.
B) Çoğunluk sistemi temsil adaletsizliklerine yol açan bir sistemdir.
C) Nispi temsil sistemi parlamentoya daha fazla partinin girmesini sağlar.
D) Çoğunluk sistemleri parti sayısını azaltıcı bir etki doğurur.
E) Nispi temsil sistemi tek turlu veya iki turlu uygulanabilir.

9. Tek oy, tek birey anlamına gelen seçim ilkesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Genel oy B) Eşit oy C) Bireysel oy D) Adil oy E) Kişisel oy

10. Basit çoğunluk sistemine dayalı seçim sistemi ile aşağıdakilerden hangisi bağ­
daşmaz?
A) Dar bölge sistem B) Tek isimli seçim
C) Liste usulü seçim D) Geriş çevreli seçim
£} İki turlu seçim

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 S 9 10

E D A B A A B E B E
Altıncı Bölüm
DEVLET İKTİDARININ SINIRLANDIRILMASI
ARACI OLARAK ANAYASALLIK DENETİMİ59

I. ANAYASANIN ÜSTÜNLÜĞÜ KAVRAMI


Bugün devletlerin hemen hemen tamamı yazılı ve sert anayasa
sistemini benimsemiştir. Aynı şekilde tüm bu devletlerde hukuk, birbi­
rinden farklı güç ve değerde kurallardan oluşmaktadır. AvusturyalI
hukukçu Hans Kelsen (1SS1-1973) tarafından ortaya atılan ve kurallar
hiyerarşisi adıyla hukuk literatürüne geçmiş olan anlayışa göre hukuk
düzeni, birbırıyle altlı-üstlük ilişkisi bulunan bir kurallar piramidini
andırır. İç hukukta bu piramidin tepesinde en üstün ve egemen güç
olarak kurucu iktidar yer alır. O da hiç kuşkusuz anayasadan başkası
değildir. Diğer tüm kurallar hukuksal geçerliliğini anayasaya uygun­
luktan alır60.
Anayasanın üstünlüğü onun tüm kurulu güçler karşısında üstün
olmasını ve bu güçlerin anayasaya aykırı bir işlem yapamaması anla­
mına gelir. Çünkü anayasa bir devleti hukuksal, siyasal ve ekonomik
açıdan örgütleyen, devletin temel düzenine ilişkin esasları içeren
normlar bütünüdür. Tüm devlet organlarını kuran ve Yetkilerini belir-
leyen belgedir. Diğer bir deyişle tüm kurulu güçlerin varlık nedenidir.
Bu nedenle hiçbir organ ve makam kendi yetki kaynağına aykırı dü­
zenlemelerde bulunamaz. Aksi takdirde varlık sebebini ortadan kal­
dırmış olur. Hiçbir organ ve makam kaynağını anayasadan almayan
hiçbir devlet yetkisi kullanamayacağı gibi, bir organ, anayasanın açık
izni olmaksızın kendisine verilmiş bir yetkiyi de devredemez. Aksı her
işlem anayasal değerden yoksundur.

Bu bölüm Anayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, ss. 639-72S


*den özetlenmiştir.

Kelsen, Hans, Theorie pure du droit 11934} (Trad. C. Eisenmann), Dalloz Paris 1962, s.
315.
132 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Anayasanın neden üstün olması gerektiği kolayca anlaşılabilecek


bir husustur. Eser devlet üstün bir varlıksa ve egemenlik onun en üs-
tün emretme gücü ise devletin ve egemenliğin somutlaştırıldısı belse-
nin de üstün olması gerektiği açıktır. Bu nedenle de anayasa tüm ku­
ramların ve kuralların hem varlık nedeni hem çerçevesini oluşturur.
Anayasanın üstünlüğü ilkesi aynı zamanda hukuk devletinin de
bir gereğidir. Çünkü anayasanın üstünlüğü ancak hukukun herkesi
bağladığı ve herkesin hukuk ile bağlı olmayı kabul ettiği bir devlet
içerisinde anlamını bulur. Üstünlük ise ancak kendisine aykırı hareket
edildiğinde ona karşı bir hukuksal yaptırımın devreye konulabilmesi
halinde anlam kazanabilir.
.Anayasanın üstünlüğü düşüncesi ayrıca demokrasi düşüncesinin
de doğrudan sonucudur. Çünkü demokrasi teorisinde anayasa egemen
güç olarak (kurucu iktidar) ulusun “oydaşım belgesi”dir. Başka bir
ifadeyle anavasanın üstünlüğü, onun en üstün iradenin eseri olmasın-
dandır81. Dolayısıyla anayasaya aykırılık, her şeyden önce kurucu
iktidarın iradesine karşı koymaktır. İşte bu noktada anayasada belirle­
nen sınırların dışına çıkılıp çıkılmadığını denetleyecek ve yaptırımlar
uvsulavacak mekanizmalara gerek bulunmaktadır”.
.Anayasanın üstünlüğü tezi ABD’de hâkim Marshall tarafından
1803 tarihli Marbury/Madison davasında kurucu iktidarın üstünlüğü
ile ılışkılendırilmek suretiyle şu şekilde ortaya konmuştu: .Anayasa,
kamu otoritelerinin vetkı ve sınırlarını belirleyen bir belgedir. Eğer bu
sınırlamalar, sınırlanan otorıtelerce ihlal edilebilecekse neden böyle
bir sınırlamaya gidilmiş ve bunlar metne dökülmüştür? Bu otoriteler
kendilerini sınırlayan hükümleri kaldırabilme imkânına sahipseler,
anayasanın devlet iktidarını frenleme çabasının ne anlamı kalır? "Eğer
bir anay asa kendi terminolojisiyle, yasama da dâhil olmak üzere,
yarattığı kurumların iktidarını sınırlamak istiyorsa, bu kurumlardan

Chagnollaud, s. 32.

Burdeau, George, Manuel Droit Constitutionnel, 21. ed., par F. Hamon-M. Troper,
LGDJ, Paris 1988, s. 82.
Altıncı Bölüm: Devlet iktidarının Sınırlandırılması Aracı OlarakAnayasallık Denerimi 133

çıkacak herhangi bir kural veya işleme göre kendi hükümlerinin daha
üstün bir güce sahip olduğunun kabulü zorunludur. Başka türlü dü­
şünmek anay asa yapma ve yazılı anayasaya sahip olma işini anlam-
sızlaştıracaktır”*.

II. ANAYASAL ÜSTÜNLÜĞÜN KURUMSAL


GÜVENCESİ: ANAYASALLIK DENETİMİ
Anayasanın üstünlüğü ilkesi anayasanın varlığı ve etimolojisi açı­
sından gerekliyse de her anayasanın bu özelliğe sahip olduğundan da
söz edilemez. Bu açıdan bir anayasanın üstünlüğünden söz edilebilmesi
için iki temel şartı taşıması gerekmektedir: Bunlardan biri katı bir ana­
yasanın varlığı diğeri ise kurulu güçlerin anayasaya aykırı işlemlerini
denetleyecek ve yaptırıma bağlayacak bir mekanizmanın kurulmuş
olmasıdır. Eğer bir ülkede anayasa ihlallerim denetleyecek ve bir yaptı­
rıma bağlayacak mekanizma kurulmamışsa anayasanın üstünlüğü ‘‘ölü
bir hüküm” olarak kalmaya mahkûm olur". İşte anayasanın üstünlüğü­
nü saslavacak en etkili sistem anayasallık denetimidir.
.Anayasallık denetimi, dar ve teknik anlamıyla, tüm devlet işlem­
leri değil başta kanunlar olmak üzere kendisine önem atfedilen bir
takım kural işlemlerin belirli organlar tarafından anavasava uy-
günlüğünün denetimidir. Hangi organ eliyle bu denetimin yapılması
gerektiği ise geçmişte çeşitli tartışmaları beraberinde getirmiştir. .An­
cak anayasallık denetiminin hukuksal bir konu oluşu nedeniyle bu
denetimin de yargı eliyle yapılmasının daha uygun olacağı görüşü
benimsenmiştir. Böylece anayasa yargısı adı verilen bir yargılama
yolu ortaya çıkmıştır.

Wheare, K. C., Modern Anayasalar (Çev: M. Turhan), Değişim Yay., İstanbul 1984, s. 74.
"Anoycscyo öşrün ve yüksek bir yasadır ve alelade yasalarla değiştirilemez veya alelade
yasalardan farklı değildir ve yasama organ, ne zaman isterse o zaman rahatlıkla değiş­
tirilebilir. Eğer seçeneklerden ilki doğruysa aneyoseyo aykırı bir yosama işlemi yasa de­
ğildir. Eğer ikinci seçenek doğruysa bu kez de, halk ockımındon yozılı onoyasalarla do-
ğos, nedeniyle sınırlandırılomayacak olon siyasa! iktidarı sınırlama çabaları saçmadır".
Debbasch et alii, s. 92-93.
134 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Belirtelim kı kanunların anayasaya uygunluğu denetimiyle başla­


yan sürece kolay gelinmemıştir. Anayasacılık hareketleri başlangıçta
yürütmeyi temsil eden krala: hükümdara ya da monarka karşı verilen
bir mücadeleden ibaretti. .Amaç her türlü kötülüğün kaynağı olarak
görülen ve kralda somutlaşan siyasal iktidarı sınırlamak ve bir kısım
yetkilerinin halk temsilcilerinden oluşacak parlamentolara aktarılma­
sını sağlamaktı. Parlamento ne kadar etkin, güçlü ve üstün konumda
olursa özgürlüklerin de o kadar koruma altında olacağı yaklaşımı
egemen olmaya başlamıştır. Temsilcilerin oluşturduğu yasama meclis­
lerinden halk adına kötülük gelmeyeceği, halkın, kendi özgürlüklerini
ihlal edemeyeceği şeklinde bir yargı oluşmuştu.
Parlamento ve onun ürünü olan kanun "kutsal bir metin” olarak
görülmüş ve adeta dokunulmazlık atfedilmiştir. Parlamentonun kendi
dışından bir mercii tarafından denetiminin halkın denetimi anlamına
geleceği ve demokrasiyle bağdaşmayacağı tezi işlenmiştir. İşte bu
dogma adeta bir "mit” olarak yerleşmiş ve zamanla yasama organının
nıutlaklığı ve parlamentoların kutsanmış mekânlar olduğu sonucunu
doğurmuştur. Bu durum ister istemez parlamentoyu bağımlı kılan her
türlü kuruma karşı alerji beslenmesine yol açnuştır. Sonuçta da özel­
likle Avrupa uzun yıllar anayasallık denetimine yabancı kalmıştır.
Yaşanan olaylar ve deneyimler parlamentoların somutlaştırdığı
genel iradenin yanılmazlığı, şaşmazlığı ve özgürlüğün güvencesi ol­
duğu düşüncesini doğrulamamıştır. Zaten genel irade teorisi özünde
çoğunlukçu bir anlayışı yansıtmaktadır. Özellikle temsil işlevini yeri­
ne getirmek adına siyasal partilerin siyaset sahnesinde görülmesiyle
birlikte genel irade belirli bir siyasal eğilimin çoğunluğu halını almış­
tır. Güçler ayrılığı ilkesinin de uygulamaya yeterince taşınamamasıyla
artık parlamentoya hâkim bir çoğunluk Kralı hiç de aratmayacak uy­
gulamalar içerisinde olabilmiştir. Böylece genel iradenin yanılmazlığı
ve kanunun her zaman doğruyu ve kamunun iyiliğini temsil ettiği
"mit”i (efsanesi) giderek gözden düşmeye başlamıştır. Sonuçta artık
parlamentolarla da baskıcı, mutlak ve otokratık rejimlerin kurulabil­
mesinin mümkün olduğu gerçeğiyle yüz yüze kalınmıştır. Daha da
Akına Bölüm: Devle: iktidarının Sınırlandırılması Aracı OlarakAnayasallık Denenmi 135

önemlisi zamanla parlamentoların da özgürlüğün “mezar kazıcıları”


olabildikleri yaşanılarak görülmüştür.

III. ANAYASA YARGISININ ÇEŞİTLİ AÇILARDAN


SINIFLANDIRDLALASI
Anayasaya uygunluğun yargısal yoldan denetimi çeşitli açılardan
sınıflandırmaya tabı tutulmuştur. Aşağıda çeşitli ölçütlere göre sınıf­
landırmada bulunduk ve ardından da bunları ana hatlarıyla açıkladık.

Denetim zamanına göre

1 1
Önleyici Düzeltici
denetim denetim

A. Denetim Sistemi Yönünden Anavasa Yargısı


Yargısal denetim alanında birbirinden tamamen farklı temelleri
olan başlıca iki ana model söz konusudur. Bunlardan biri .Amerikan
modeli diğeri ise Avrupa modelidir.

/. Amerikan Modeli
Bu model içtihat ile ortaya çıkmıştır. ABD’de 1803
Marbury Madison davasında mahkeme tarafından temel çerçevesi ve
felsefesi ortaya konulmuştur. Günümüzde genellikle Anglo-Sakson
kültüre yakın ve bu hukuk sistemini benimsemiş ülkelerde (Hindistan,
Kenya, Avustralya, İrlanda gibi) uygulama alanı bulmaktadır. Başlıca
dört temel özellik taşımaktadır.
Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

• Her mahkeme tarafından anayasallık denetimi yapılabilir. Bu ne­


denle “yaygınlaştırılmış anayasa yargısı” modeli de denilmekte­
dir.
• Somut olav denetimine davanır. Yani, ortada mutlaka bir davanın
varlığı gerekmektedir.
• Denetim ancak düzeltici olabilir. Bunun anlamı anayasaya aykırı­
lığı iddia edilen bir normun Yürürlükte olması gerekmektedir.
• Verilen kararlar sadece kararı veren mahkeme ve karara konu
olan kişi ve olay açısından geçerlidir. Karar ile norm iptal edilmiş
olmaz.

2. Avrupa Modeli (Kelsen Modeli)


.Amerikan modelinin aksine içtihatla değil Hans Kelsen’in teori­
sinin pratiğe taşınması ile ortaya çıkmıştır. Bu nedenle “Kelsen modeli
anayasa yargısı” olarak da adlandırılmaktadır. .Amerikan modeline
göre çok daha yaygındır. Bu tıp anayasallık denetimi başlıca dört te­
mel özellik taşımaktadır.
• Merkezileşmiş model olarak da bilinir. Bunun anlamı anayasaya
uygunluk denetiminin sadece bir mahkemenin tekeline bırakılmış
olmasıdır. Bu mahkeme genellikle anayasa mahkemesi adını ta­
şımaktadır.
• Hem soyut hem somut denetime elverişlidir. Genellikle de bu
modeli benimsemiş birçok devlet hem soyut hem de somut dene­
tim yoluna yer vermiştir.
• Hem önleyici: hem düzeltici sisteme uygun modeldir. Bazı ülke­
lerde henüz norm yürürlüğe girmeden önceki aşamada denetim
harekete geçirilebilmektedir. Ayrıca pek çok ülkede norm yürür­
lüğe girdikten sonra denetim yolu işletilebilmektedir.
• Mahkeme kararları mutlak otoriteye sahiptir. Anayasaya uygun­
luk denetiminde bulunan mahkemenin verdiği karar ile birlikte
kural iptal edilmiş olur ve hukuksal güç ve değerini yitirir.
Akına Bölüm: Devle: iktidarının Sınırlandırılması Aracı OlarakAnayasallık Denenmi 13’

3. Her İki Modelin Tablo Eşliğinde Karşılaştırılması95


Avrupa Modeli Amerikan Modeli
(judicial review) (constitutional review)
H. Kelsen tarafından teorisi ortaya konul­ Marbury/Madison davasında (1803)
muş ve daha sonradan uygulamaya geçi­ içtihat yoluyla ortaya konulmuştur.
rilmiştir.

Merkezileşmiş model olup, denetim tekel Mahkeme niteliği taşıyan her düzeyde
yetkili bir mahkeme tarafından yapılabilir. yargı organı tarafından denetim gerçekleş­
tirilebilir.
Denetim organı yarı yargısal, yarı politik Denetim yeri tam yargısal nitelikli organ
bir organ
Denetim sonucunda eğer anayasaya Kural iptal edilmemektedir sadece somut
aykınlık tespit edilirse kural iptal edilmek­ olayda geçersiz kılınmaktadır.
tedir.

Hem somut olây, hem de soyut denetime Arcak somut olay denetimine uygun
uygun.
Normun anayasaya uygunluğu ya da Mahkemeden mahkemeye değişebilece­
aykınlığı konusu ülke düzeyinde açık bir ğinden normun anayasaya aykırı olup
şekilde bilinir. Çünkü tek bir merci kararı olmadığı net değildir. İçtihat farklılığı
söz konusudur. oluşa bilmektedir.

Norm yürürlüğe girmesinden önce veya Denetim için normun mutlaka yürürlüğe
yürürlüğe girmeden sonra denetim yapı­ girmiş ve kişiye de uygulanmış veya uygu­
labilir. lanacak olması gerekir.
Mahkeme karan mutlak etkiye sahiptir. Mahkeme karan nispi etkiye sahiptir.
Sonraki tüm olaylar ve kişiler bakımından Sadece davanın taraflan ve o davayı
sonuç doğurur |erga omnes etki). etkiler (inter partes etki).

B. Zaman Bakımından Anavasa Yargısı


Anayasa yargısının harekete geçiriliş zamanı bakımından ıkı tür
tercih ve uvsulama söz konusudur. Bir normun va henüz yayımlan-

Her iki sistemi karşılaştırmalı tablo eşliğinde sunanlar olmuştur. Örneğin Sweet, AJec Store,
*
•'Constitutionalism, Rights, and Judicial Power (2008). Faculty Scholarship Series. Paper
77, s. 222, http://digitalcommons.law.y3le.edu/fss_papers/77 (Et: 04.10.2010); Sweet, AJec
Stone 'Constitutions and Judicial Power*, s. 154, Comparative Politics, (Edit: Daniele
Caramani), Third edition, Oxford 2014. Tablomuzda bu çalışmalardan yararlanılmıştır ancak
içerik yönünden farklı hususlara yer verdiğimizi de belirtelim.
138 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

madan veya yayımlandıktan sonraki aşamada denetimi ortaya çıkabi­


lir. Birincisine önleyici denetim, İkincisine düzeltici (veya bastırıcı)
denetim denir. Avrupa modelinde ise her ikisi de uygulama alanı bu­
labilir. Elbette sadece önleyici denetime yer verip düzeltici denetimi
benimsememiş ülkeler ya da sadece düzeltici denetimi kabul etmiş
ülkeler yahut da her ikisini benimsemiş ülkeler bulunmaktadır. Şu var
ki, bu iki yoldan önleyici denetim niteliği gereği Amerikan modeliyle
bağdaşmaz. Çünkü bu sistemde anayasallık denetimi ancak normun
yürürlüğe konulması ve somut olaya uygulanmasıyla işletilmektedir.
Bu nedenle Amerikan anayasa yargısını benimsemiş ülkelerde dene­
tim düzeltici olmak zorundadır.

1. Önleyici Denetim (A Priori Denetim)


Denetime tabı bir normun henüz resmi gazetede yayımlanmadan
dolayısıyla da kişi ve kurumlar açısından bağlayıcı hale gelmeden önce­
ki aşamada gerçekleştirilen denetime “önleyici denetim” denilmektedir.
Diğer bir deyişle yasama organı tarafından kanunlaşma süreci tamam­
lanmıştır. Ancak hukuksal açıdan henüz kesinlik kazanmamıştır.

2. Düzeltici Denetim (Bastına, A Posteriori)


Denetime tabı hukuk kuralının resmi gazetede yayımlanmasından
sonraki süreçte anayasaya uygunluk denetiminin yapılabildiği anayasa
vargısı modeline “düzeltici va da bastırıcı denetim” denilmektedir.
Doğal olarak burada artık hukuk düzenine tüm süreçleri tamamlanarak
çıkmış bir kural söz konusudur.

IV ANAYASA YARGISINDA DAVA TÜRLERİ VE


* ESASLARI
İŞLEYİŞ
*
Anayasal davaları ya da başvuru yollarını, harekete geçirecekler
yönünden üçlü bir ayrıma tabi tutabiliriz:
• Davacısının (başvurucu) kamu otoriteleri olduğu “iptal yolu”
• Davacısının (başvurucu) olağan yargı yerleri olduğu “itiraz yolu”
• Davacısının (başvurucu) “kişiler” olduğu “bireysel başvuru yolu”
Akına Bölüm: Devle: iktidarının Sınırlandırılması Aracı OlarakAnayasallık Denenmi 139

A. İptal Davası (İptal Yolu. Soyut Norm Denetimi)

İptal yolu, denetime tabı bir hukuk kuralına karşı doğrudan ve


anayasa tarafından yetkili kılınmış kamu otoritelerince, belli bir süre
içerisinde, mahkemede dava açılmak suretiyle anayasaya uygunluk
denetiminin işletilmesidir. Bu yola iptal davası, soyut norm denetimi,
dava yolu gibi isimler de verilmektedir.

Bu denetim yolu, niteliği itibarıyla soyut başvuru yoludur. Çünkü


normun herhangi bir kişiye uygulanmış olmasına dayalı olarak işleti­
len bir yol değildir. Soyut anayasaya aykırılık davası olduğundan sa­
dece Avrupa sisteminde uygulama alanı bulabilir. .Amerikan sistemiy­
le doğası gereği uyuşmaz.
Baş-.-uru yoğunluğu yaşanmaması ve veya gerekli gereksiz başvu­
ruları engellemek adına bu yolun işletilmesi ilke olarak kamu makam­
larına tanınmış olup bireyler bir kanun veya denetime tabi diğer bir
kuralın soyut anlamda (herhangi bir davayla ılışkılendırilmeksızın)
anayasaya aykırılığı iddiasıyla dava yoluna gidemezler. Bununla bir­
likte bireylere, tıpkı kamu makamları gibi soyut norma karşı anayasa­
ya aykırılık başvurusunda bulunma imkânı tanıyan ülkeler de bulun­
maktadır. Ancak birçok ülkede “bireylere iptal yolu” ("actio
popularis "/ tanınmamıştır06.

B. İtiraz Davası (Defi Yolu. Somut Norm Denetimi)


Görülmekte olan bir dava sırasında,• taraflardan biri anavasava
J J
aykırılık iddiasında bulunmuşsa veya yargı yeri bizzat böyle bir
kanaate sahip olmuşsa öncelikle anayasaya aykırılığın giderilmiş
olması ve ardından da davaya devam edilmiş olması gerekir. Bu
yaklaşım hem anayasanın üstünlüğü hem de adil yargılama ilkesinin

Arjantin, Şili, Hırvatistan, Macaristan, Gürcistan, Meksika, Makedonya, Malta, Peru ve


çok sınırlı ölçekte de olsa Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde vatandaşlara da doğ­
rudan bir kanunun iptalini mahkemeden isteme yetkisi tanınmıştır. Diğer bir deyişle bu
ülkelerde actîo popularis yolu bulunmaktadır.
’.40 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

zorunlu bir şartıdır. Bu durumda anayasaya aykırılık kini tarafından


çözülecektir?
Eğer Amerikan modeli söz konusu ise anavasaya avkırılık iddiası
davaya bakan mahkeme tarafından giderilecektir. Eğer Avrupa anaya­
sa yargısı söz konusu ise tüm anayasa uyuşmazlıkları tek bir mahke­
mede çözüldüğünden sorun olay mahkemesi tarafından anayasa mah­
kemesine iletilecek ve anayasaya aykırılık iddiası bu yüksek mahkeme
tarafından karara bağlanacaktır.

C. Birevsel
* Başvuru
< Yolu
.Anayasa mahkemelerine hak ve özgürlük ihlalleri çerçevesinde
başvuruda bulunma yolu son zamanlarda hayli popüler olmuştur.
Almanya'da anayasa şikâyeti olarak isimlendirilen bu yol Latin
Amerika ülkelerinde “amparo” yolu (özgürlük koruma yolu) olarak
nitelendirilmekte ve çok eskiden beri uygulama alanı bulmaktadır.
Daha genel çerçevede ise “bireysel başvuru yolu” adıyla anılmakta­
dır.
Yukarıda açıklamalarına yer verdiğimiz iptal ve itiraz yolundan
farklı olarak bireysel başvuru yolu anayasallık denetimine tabi tu­
tulmuş hukuk kurallarının anayasaya uygunluğu incelemesinin ya­
pıldığı bir yol değildir. Bu yol, kişilerin anayasal haklarının ihlali
halinde ıç hukukta tüm idari ve yargısal yolları kullanmalarına rağ­
men arzu ettikleri bir çözüm elde edememişlerse son bir çare olarak
harekete geçirilebilecek bir yoldur. .Anayasal hakkın ihlaline yol
açan işlem kanundan, idari işlemden veya yargısal bir karardan kay­
naklanabilir.
İsimlendirilmesi ve kullanım şartları yönünden birbirinden az çok
farklılıklar taşımakla birlikte bugün birçok ülke, kişilere belli şartlar
altında anayasa mahkemesine başvuru hakkı tanımıştır. Bu başvuru
yolu bazı ülkelerde anayasal temele sahiptir. Bazı ülkelerde ise anaya­
sada yer almamakla birlikte anayasa mahkemesi kuruluş ve işleyiş
esaslarını düzenleyen kanunlarda gösterilmiştir.
Altıncı Bölüm: Devlet iktidarının Sınırlandirwnazi At acı OlarakAnayacaliık Denenini 14:

V. ANAYASA YARGISINDA ANAYASALLIK


E ALANI
DENETİMİNİN KAPSAMI \*

A. Denetim Kapsamı
Anayasaya uygunluk denetimi ıkı açıdan yapılır.

1. Şekil Yönünden
Denetlenen hukuk kuralının yapılışı için anayasa tarafından ko­
nulmuş usul ve yöntem kurallarına uyulup uyulmadığının incelenme­
sidir. Bu tür anayasaya aykırılıklar şekil (biçim) yönünden denetim
olarak adlandırılır. Örneğin bir kanunun parlamentoda kabul edilebil­
mesi için gerekli sayısal çoğunluğa uyulmamış olması, gizli oylama
öngörülmüş olmasına rağmen açık oylamaya gidilmiş olması, teklif
için aranan sayıya uyulmamış olması gibi...

2. Esas (Öz) Yönünden


Denetlenen hukuk kuralının anayasanın usule dair kuralları dışın­
da kalan kurallarına uyulup uyulmadığı yönünden denetimdir. Bu
denetim de esas (öz) bakımından denetim olarak adlandırılır. Örne­
ğin kanunun eşitlik ilkesine aykırı olması, anayasada belirtilen devle­
tin niteliklerine aykırı olması, anayasanın özgürlüklere ilişkin getirmiş
olduğu sınırlama ilkelerine uyulmamış olması vs.

B. Denetimin Alanı (Denetime Tabi işlemler)


Denetime tabı tutulan hukuk kuralları ülkeden ülkeye değişiklik
göstermektedir. Bazı ülkelerde sadece kanunların anayasaya uygunlu­
ğu denetimi anayasa yargısı alanına girerken bazı ülkelerde tüm hu­
kuksal metinlerin anayasaya uygunluğu denetime tabi tutulmuştur.
Aşağıda konu hakkında kısa bir değerlendirmede bulunulmuştur.

1. Kanunlar (Her tikede)


Kanunlar anayasa yargısını benimsemiş tüm ülkelerde anayasallık
denetimine tabı kılınmıştır. Esasen anayasa yargısı denilince de ka­
142 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

nunların denetimi akla gelmektedir. Anayasa yargısının varlık nedeni


olarak da kanunların denetimi olduğu söylenilebilir.

2. Yasama İçtüzükleri
Yasama organının çalışmalarını düzenleyen içtüzükler de önemi­
ne binaen pek çok ülkede anayasallık denetimine tabı tutulmuştur.
Örneğin Fransa, İspanya, Türkiye, Bulgaristan, Moldova, Tunus, Be­
nin, Çad gibi.

3. Yürütmenin Düzenleyici İşlemleri


Bir kısım ülkelerde yürütmenin kural işlemleri idari yargı deneti­
mine tabi kılınmıştır. Ancak bazı ülkelerde tıpkı kanunlar gibi yürütme­
nin düzenleyici işlemlerinin (kanun gücünde kararnameler, başkanlık
kararnameleri, tüzükler, yönetmelikler) denetim görevi de anayasa
mahkemesine verilmiştir. Örneğin Avusturya, Polonya, Belçika, Rusya,
Hırvatistan, Slovenya, Slovakya, Bulgaristan, Moldova, Şili gibi.

4. Uluslararası Sözleşmeler
Uluslararası sözleşmeler de bazı ülkelerde anayasal yargı deneti­
mi kapsamına alınmıştır. Avusturya, Almanya, Fransa, İspanya, Por­
tekiz, Rusya, Ermenistan, Slovenya, Moldova, Kamerun, Şili, Çad,
Tunus gibi. Eğer sözleşmenin anayasaya aykırılığı sonucuna varılmış­
sa bu durumda bazı ülkeler anayasa değişikliği yoluyla ancak sözleş­
meye geçerlilik tanımaktadır. Örneğin Fransa, İspanya gibi.

5. Referandumlar
Referandumların anayasaya uygunluk denetimi de hayli tartışmalı
konuların başında gelmektedir. Referandum öncesi aşamada anayasa­
ya aykırılıklar ile oylamaların temel ilkelerine aykırılıkların olup ol­
madığı yönünden denetimlerin yapılabileceği (örneğin oy hileleri,
mükerrer oy gibi) genel olarak benimsenmiştir. .Ancak oylamanın
gerçekleşmesi ile birlikte halk iradesi ortaya çıkmış olacağından artık
bu aşamadan sonra denetimin yapılamayacağı, böyle bir denetimin
halkın denetimi anlamına gelebileceği görüşü kabul edilmektedir.
Akına Bölüm: Devle: iktidarının Sınırlandırılması Aracı OlarakAnayasallık Denenmi 143

6. Anayasa Değişiklikleri
Anayasa değişikliklerinin anayasaya şekil bakımından uygunlu­
ğunun denetimi genel olarak kabul edilmiştir. Ancak anayasa değişik­
liklerinin esas bakımından denetiminde bazı teknik güçlükler söz ko­
nusudur. Çünkü anayasaya aykırı anayasa değişiklikleri ifadesinin
geçerli olabilmesi için ya anayasanın hükümleri arasında hiyerarşi
olması veva anayasanın üstünde bir takım normların varlığının kabul
edilmiş olması gerekmektedir. İşte ancak bu ıkı durumdan birinin
varlığında esas yönünden denetim gerçekleştirilebilir. Anayasaların da
çoğu ne kendi hükümleri arasında ne de kendi üzerinde bir kural kabul
etmektedir. Böyle olunca anayasa değişikliklerinin esas bakımından
denetimine açıkça yer veren anayasa sayısı çok da fazla değildir.
ABD. Almanya, Hindistan, İtalya ve Portekiz, Avusturya, Güney .Af­
rika gibi ülkelerde anayasa değişikliklerinin esas açısından denetimi
yapılmaktadır. Mahkemeler anayasanın kendi içerisinde hükümler
arasında bir hiyerarşi kurduğu, bazı hükümlerin diğerlerinden üstün
w tezine davandırmaktadır.
olduğu w

M. MAHKEMELERİN GÖREV ALANLARI:


BELLİ BAŞLI İŞLEATERİ ÜZERİNE
.Anayasa yargısının işlevleri ve görevlerini başlıca dört başlık al­
tında inceleyebiliriz.

A. Hak ve Özgürlükleri Koruma, Hukuk Devletini


Güçlendirme İşlevi
Hak ve özgürlüklerin her şeyden önce devlete karşı korunması ve
güvence altında tutulması anayasacılık düşüncesinin ve bu düşünceye
davalı liberal devlet düzenlerinin en temel özelliğidir. Anavasa vargısı
da günümüzde hak ve özgürlüklerin korunmasında son derece önemli
bir işlev gerçekleştirmektedir. Hatta genel bir tabirle siyasal iktidara
karşı “özgürlüklerin bekçisi” (gardien des liberies) nitelemesi ya­
pılmaktadır.
144 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Esasen anayasa yargısının ortaya çıkışı ve varlık sebebi birey


haklarının korunmasıdır. Bu işlev özellikle Almanya, İspanya, İtalya,
Yunanistan başta olmak üzere totaliter ve otoriter rejimlere karşı tepki
olarak mahkemelerin oluşumunun temelinde belirgin bir biçimde ken­
disini göstermiştir. IFncı Dünya Savaşı sonrası süreçte Avrupa ülkele­
rinin anayasa mahkemelerini hızlıca benimsemeleri son derece anlam­
lıdır.

B. Yetki Dağılımından Doğan Uyuşmazlıkları Çözme


.Anavasa avnı zamanda kamu otoriteleri arasında vetki dağılımını
gösteren, bu anlamda yetki organizatörlüğü yapan bir hukuksal işlem­
dir. Bu yetkilerin bazı durumlarda kime ait olduğu konusunda da
uyuşmazlıkların ortaya çıkması elbette mümkündür. Bu durum ıkı
biçimde kendisini gösterir:

1. Devlet Bileşenleri Arasında Yetki Dağılımından


Kaynaklanan l'yuşmazLıklar
Bu tür uyuşmazlıkla kastedilen federal devlet ve özerk bölgeli
devlet modelleri olarak adlandırılan devlet düzenlerinde merkezi dev­
let ile federe devlet ve merkezi devlet ile siyasal bölgeli devletler ara-
sındakı yetki uyuşmazlıklarıdır. Üniter devletler bakımından bahsedi­
len tarzda bir yetki çatışması olmadığından bu tür devletlerde mahke­
menin bu anlamda bir görevinden de söz edilememektedir.

2. Devlet Organları Arasında Çıkan Yetki Uyuşmazlıkları


Devlet organları arasında yetki uyuşmazlığı ile aynı devlet düzeni
içerisinde yasama ve yürütme organı arasında ortaya çıkan yetki ça­
tışmaları kastedilmektedir. Özellikle kural koyma işlevinin yasama ve
yürütme organı arasında paylaşıldığı durumlarda bu tür uyuşmazlıklar
sıkça yaşanmaktadır. Bu tür sorunların çözümü yetkisi de anayasa
mahkemelerine bırakılmaktadır. Örneğin anayasanın devlet başkanına
kanuna eş değer güçte kararname çıkarma yetkisi tanıdığı durumlarda
yasama organının bu alana ilişkin düzenlemede bulunması veya devlet
başkanının yasamaya ait bir alanı kendi yetkisi çerçevesinde görmek
Akına Bölüm: Devle: iktidarının Sınırlandırılması Aracı OlarakAnayasallık Denenmi 145

suretivle kararname ile düzenlemesi durumunda ortava bir yetki


uyuşmazlığı çıkmaktadır. İşte bu tür uyuşmazlığın çözümü de birçok
anayasa tarafından anayasa mahkemesine verilmiştir. Örneğin Benın:
Ermenistan, Kamerun, Tunus, Slovenya gibi.

C. Ulusal Düzeyde Seçim ve Referanduma İlişkin


Uvusmazlıkların
* * Çözümü
J

Yasama meclislerinin ve veya cumhurbaşkanının seçimiyle ilgili


uyuşmazlıkların çözümü yetkisi çoğu ülkede anayasa mahkemesine
tanınmıştır. Seçim ve referandum oylamalarının dürüstlüğü, demokra­
tik ov ilkelerine uygunluğu bakımından mahkemeler denetim -çürüt-
inektedir. Örneğin Fransa. Avusturva. Almanya, Portekiz. Bulgaristan.
Romanya, Slovenya, Hırvatistan, Azerbaycan, İspanya, İsviçre, Erme­
nistan. Burkına-Faso gibi...

D. Siyasal Partilerin Kapatılmaları ve Mali Denetimleri


Siyasal partiler hiç şüphesiz demokratik siyasal hayatın vazge­
çilmez kurumlandır. Bu nedenle kuruluşları kolay kapatılmaları zor-
laştırılmıştır. Ancak demokrasinin korunması ve yozlaşmasının ön­
lenmesi bakımından da tanı bir serbestlik esasına tabı tutulmamışlar­
dır. Bir yandan gelir ve giderleri ile seçim harcamaları, diğer yandan
da faaliyetlerinin demokrasi düzenini ortadan kaldırmaya yönelik
olmaması gerekmektedir. İşte gerek faaliyetleri yönünden gerek mali
açıdan denetimleri birçok ülkede anayasa mahkemelerine verilmiştir.
Bu durum aslında siyasal partiler açısından bir güvence oluşturur.
Örneğin Almanya, Türkiye, Bulgaristan, Polonya, Romanya, Portekiz,
Slovenya, Moldova, Şili, Endonezya, Güney Kore gibi.

.Anayasa yargısı görevini yerine getiren mahkeme ya da mahke­


melerin anayasaya aykırılık iddialarını çözerken hangi kuralları ölçü
ya da referans alacağı hususu bazı Fransız yazarlar tarafından anaya­
*.46 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

sallık bloku kavramıyla açıklatmaktadır. Biz bir yandan konuyu daha


anlaşılır kılacağı, diğer yandan da anayasa teorisine uygun ve daha
kapsayıcı olduğundan bu kavram yerine “referans normlar” ya da
“ölçü normlar" terimlerinin kullanımını tercih etmekteyiz.
Genel olarak mahkemelerin denetimde referans olarak kullana­
cakları kuralların ne olduğu konusunda da iki görüş bulunmaktadır.
Hukuksal pozıtivist yanlıları anayasallık denetiminde sadece anayasa­
nın ölçü olarak alınabileceğini bunun dışında hiçbir kuralın denetimde
kullanılamayacağını savunmaktadır. Eğer denetlenen norm anayasaya
uygunsa başka bir norma aykırı olup olmamasının önemi yoktur. Pozi-
tivist yaklaşım dışında kalanlar ise sadece anayasa metni değil anayasa
dışında kalan normların da denetimde dikkate alınacağını dile getir­
mektedir. Bu görüş sahipleri kimi zaman anayasa-üstü normlar, gö­
rünmez anayasa gibi doğal hukuka veya anayasalarda yer alan insan
onuru, kurucu değerler, anayasal ruh gibi yine doğal hukuk eksenli
kaynakları dayanak olarak kullanmaktadır. Konunun tartışması kitabın
sınırlarım oldukça aşacağından burada sadece konunun tartışmalı
oluşuna değinilerek yetinilmiştir.

Mü. ANAYASA YARGISINDA YÜRÜRLÜĞÜ


DURDURMA (GEÇİCİ TEDBİR KARARI)
Bilindiği üzere kanunlar (veya diğer denetime tabı hukuk normla­
rı) yapıldıkları an itibarıyla “anayasaya uygunluk karinesi”nden
(presemption de constitutionnalite de la loi) yararlanırlar. Bunun so­
nucu olarak da kural hakkında iptal davası açılmış olması kendiliğin­
den bu kuralın uygulanmasını engellemez. İptal başvurusunun yapıl­
dığı tarihle iptal kararının verdisi tarih arasında kanun uvsulamasım
devam ettirir. İşte sorun da tanı bu noktada çıkmaktadır. Uygulanan
kural daha sonradan anayasaya aykırı bulunup iptal edilirse durum ne
olacaktır?
Örnek: (A) devleti İç Güvenlik Kanununda yapılan bir değişik­
likle suçlarından hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş olan
yabancılar sınır dışı edilirler" hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemenin
Akına Bölüm: Devle: iktidarının Sınırlandırılması Aracı OlarakAnayasallık Denenmi 14’

anayasaya aykırılığı iddiasıyla anayasa mahkemesinde dava açılmıştır.


Adı geçen suç kapsamında mahkûmiyet karan bulunan yabancı mah­
kum Bay (C) hakkında sınır dışı kararı alınmıştır. Kanun mahkemede
görüşülmekteyken Bay (C) sınır dışı edilmiştir. Ancak bir müddet
sonra Bay (C):nın sınır dışı edilmesinin temelini oluşturan kural ana­
yasa mahkemesi tarafından anayasa aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Şimdi bu karar ne işe yarayacaktır? Mahkeme koruma işlevini olması
gerektiği gibi gerçekleştirebilmiş mıdır?
Eğer iptal karan geriye dönük olarak uygulama alanı bulursa
önemli bir mağduriyet çıkmaz. Çünkü iptal edilen kurala dayalı işlem­
ler de iptalle birlikte hukuksal geçerliliğini yitirmiş olur. .Ancak çoğu
anayasa yargısı sisteminde iptal kararları geriye değil yayımlandıkları
tarihten sonra sonuçlarım doğurmaktadır. Böyle bir durumda da iptal
kararından beklenen fayda elde edilememekte, anlamsız ve içi boşal­
tılmış bir karar olmaktadır. İşte örnekten de anlaşıldığı üzere anayasa
mahkemelerinin davanın herhangi bir aşamasında “koruyucu önlem­
ler yahut “geçici önlemler” niteliğinde olmak üzere bazı yetkileri
devreye koyabilmesi gerektiği açıktır. Bu tür geçici önlemler esasen
hukuk düzeninin bir gereği olup hakların etkili korunmasına hizmet
eden vazgeçilmez araçlardır. Bu tür durumlarda bir hukuksal koruma
aracı olarak “Yürürlüğün durdurulması” va da “icranın ötelenmesi”
adıyla anılan bir kuruma gereksinim ortaya çıkmaktadır.
.Anayasa yargısında geçici önlemlerin karşılığı olarak ‘Sürürlü­
ğün durdurulması” tabiri kullanılmaktadır. Bu vetkının devreye ko-
nulması halinde anayasaya aykırılık iddiasıyla mahkemenin önünde
yargılaması sürmekte olan kuralın uygulaması geçici olarak askıya
alınmaktadır. Kural hukuken ’/arlığını devam ettirmekle birlikte uvgu-
lanabılır nitelikte değildir. Dolayısıyla kuralın iptali halinde sözünü
ettiğimiz olumsuz durumların önüne belirli ölçüde geçilebilmektedir.
Mahkemenin asıl kararırla birlikte kural askıdan inmektedir. Karar
eğer iptal biçiminde çıkarsa zaten hukuken de ’-arlığını yitirecektir.
Örneğimizde olduğu gibi kışı hakkında verilen sınır dışı kararı anla­
mını yitirecektir. Uygulamaya da geçmediğinden herhangi bir mağdu­
riyet yaşanmamış olacak ve verilen karar da anlamını bulabilecektir.
148 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

Eser anavasava uvsunluk vönünde karar verilirse kaldısı yerden uv-


sulamasını sürdürmüş olacaktır. Örneğimizden devam edecek olursak
adı seçen şahsın sınır dışı kararının uygulanmasının önünde artık her­
hangi bir hukuksal engel kalmamış olacaktır.
Bazı ülkelerde anayasa mahkemelerine bir takım şartların varlığı­
na bağlı olarak denetlediği normun veya işlemin yürürlüsünü durdur­
ma yetkisi tanınmıştır. Buna esasa ilişkin kararın verilmesine kadar
denetlenen norm ya da işlemin uygulanmasını askıya alma da denil­
mektedir. Örneğin Almanya'da, Ispanya’da, Macaristan’da, Avustur­
ya'da, Çekya’da, Slovenya’da, Slovakya’da, Polonya'da, Belçika’da,
Arnavutluk'ta, Türkiye’de bu kuruma yer verilmiştir.
Akına Bölüm: Devle: iktidarının Sınırlandırılması Aracı OlarakAnayasallık Denenmi 149

Altıncı Bölüm Değerlendirme Soruları

1. Anayasallık denetimi ilk olarak nerede ve hangi olayla başlamıştır?


A) Marbury/Madison davası, ABD B) Dreyfus davası, Fransa
C) Montesquieu/Marshall davası, Fransa D) Marshall davası, ABD
E} GBndi davası, ABD

2. Aşağıdakilerden hangisi Avrupa tarzı anayasa yargısının özelliklerinden biri


değildir?
A) Anayasallık denetimi diğer devlet organlarından bağımsız özel bir mahkeme
tarafından yapılır.
B) Anayasaya aykırılığı çözmede ancak anayasa mahkemesi denilen mahkeme
yetkilidir.
C) Verilen kararlar sadece davanın taraflarını değil herkesi bağlayıcı sonuç
doğurur.
D) Bu denetimin ilk örneği Avusturya'dır.
E) Bu denetim modelinde anayasaya uygunluk ancak önleyici denetim yoluyla
işletilebilir.

3. Anayasa yargısında yürürlüğü durdurma kurumunun temel amacı nedir?


A) Katılımcı demokrasiyi gerçekleştirme
3) Kanun önünde eşitlik ilkesine işlerlik kazandırma
C) Anayasanın üstünlüğünü sağlama
D) Verilen iptal kararının anlamsız kalmasını önleme
E} Hukuk düzenine istikrar kazandırma

4. Bazı ülkelerde var olan ve kişilerin temel haklarının ihlaline karşı tüm yolları
kullandıktan sonra son kez olarak anayasa mahkemesine başvurma imkânına
sahip olmalarına ilişkin başvuru yoluna ne ad verilmektedir?
A) Koruyucu yol
3) Bireysel başvuru yolu
C) Yürürlüğü durdurma yolu
D) Düzeltici başvuru yolu
£} Önleyici başvuru yolu
150 Birinci Kısım: Anayasa Hukukunun Temel Kavramları

5. Anayasallık denetimi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) Anayasallık denetimi federal devletlerde bir zorunluluk üniter devletlerde ise
bir tercihtir.
B) Başlıca Amerikan ve Avrupa modeli olmak üzere iki model yaygınlaşmış
bulunmaktadır.
C) Denetimin temel amacı yasama çoğunluklarının hak ve özgürlük tehdidi
oluşturmalarını önlemektir.
D) Anayasallık denetimi çoğunlukçu demokrasi anlayışına karşı bir kurum olarak
geliştirilmiştir.
E) Anayasallık denetimi hukuk devleti açısından önemli bir kurumdur.

6. Anayasa yargısı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?


A) Anayasa yargısı liberal düşüncenin bir aracı olarak ortaya konulmuştur.
B) Anayasa yargısı ile klasik demokrasi düşüncesi arasında temelde bir çelişki
bulunmaktadır.
C) Anayasa yargısı çoğunlukların keyfi yönetimine engel olmak düşüncesiyle
getirilmiştir.
D) Anayasaya yargısı ilk olarak Fransa’da ortaya çıkmış ve diğer ülkelere buradan
yayılmıştır.
E) Anayasa yargısı anayasal demokrasinin bir kurumudur.

7. I. Anayasanın katı olması


II. Anayasanın yazılı olması
III. Anayasanın kazuistik olması
IV. Anayasanın geniş anlamda anayasa olması
V. Anayasanın, anayasanın üstünlüğüne yer vermiş olması
Bir ülkede anayasallık denetimi için yukarıdakilerden hangisi zorunlu değildir?
A) III, IV, V B) II, III, IV C) II, III D) III, IV E) II, IV

8. Aşağıdaki anayasa yargısı modellerinden hangisi diğerlerinden farklıdır?


A) Alman anayasa yargısı
3) Fransız anayasa yargısı
C) Amerikan anayasa yargısı
D) Avusturya anayasa yargısı
E) İtalyan anayasa yargısı
Akına Bölüm: Devle: iktidarının Sınırlandırılması Aracı OlarakAnayasallık Denenmi 151

9. Anayasa yargısının varlığı için gerekli şartlar dikkate alındığında aşağıdaki ülke­
lerden hangisinde anayasa yargısının olmadığı sonucuna varılır?
A) Türkiye B) İspanya C) Portekiz D) Amerika E) İngiltere

10.1. İptal davası


II. Önleyici denetim
III. Soyut denetim yolu
IV. İtiraz yolu
Yukarıdaki dava ya da denetim yollarından hangisi/hangileri Amerikan tipi ana­
yasa yargısıyla bağdaşır?
A) Sadece I B) II, III C) III, IV D) Sadece IV E) I, IV

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

A E D B A D D C E D
İkinci Kısım
TÜRK ANAYASA HUKUKU
Birinci Bölüm
OSMANLI-TÜRK ANAYASA TARİHİ

I. OSMANLI-TÜRK ANAYASACILIK
HAREKETLERİNİN GENEL ÇERÇEVESİ
* *
XVIIFinci yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan kralın gücünü sınır­
lama amacı taşıyan düşünce ve hareketlerin öteden beri batı dünyası
ile ilişki içerisinde bulunan Osmanlı ülkesini etkilememesi elbette
düşünülemezdi. Bununla birlikte her iki dünyanın anayasacılık düşün­
cesi ve hareketleri bazı açılardan ayrışmaktadır. Bu farklılıkları aşağı­
daki tabloda gösterilmiştir.
Batı Anayasacılık Hareketleri Osmanlı-Türk Anayasacılık
Hareketleri

Feodalitenin son bulduğu ve yerine mer­ Devletin merkezi gücünü kaybettiği ve


kezi güçlü krallıkların kurulduğu süreçte ayanların (Feodalite benzeri) güçlendiği
ortaya çıkmıştır. süreçte ortaya çıkacaktır.

Burjuvazi sınıfı öncülüğünde gerçekleştiri­ Belirli bir toplumsal öncüsü ve tabânı yok.
len hareketler

Toplumsal tabara yayılabilmiştir. Geniş bir Asker-srvil bürokrasinin toplum mühendis­


taban hareketine dönüşebilmiştir. liği hareketi (Tavandan tabana doğru bir
hareket)

Güçler aynlığı ve özgürlüklerin güvence Devlete çeki-düzen verme, devletin yeni­


altına alınması amacı etrafında şekillenmiş den eski gücüne- görkemine kavuşturul­
hareketler ması amacı

Kendi iç dinamizmi ve toplumsal şartlann Dış baskıları ve etkilerin ağır bastığı hare­
ürünü ketler

Hiçbir belge ve anayasa kendiliğinden, deyim yerindeyse “gökten


zembille melcesine" birden bire ortaya çıkmamaktadır. XIX:uncu yüz­
yıla gelindiğinde Osmanlı Devletinin ekonomik, sosyal ve siyasal du­
rumunun bilinmesi girişilen anayasacılık hareketlerinin sebep ve sonuç­
156 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

larını anlama bakımından yararlı olacaktır. Ortaylıyım imparatorluğun


En Uzun Yüzyılı” olarak nitelendirdiği67 bu yüzyılın başlarında devletin
panoramik fotoğrafında şu hususlar dikkati çekmektedir:
• Padişahlık kurumu yozlaşmış ve bu durum sürekli taht oyunları
ve kavgalarına dönüşmüştür.
• Ulema smıfı (ilmiye) değersiz hale gelmiş ve iktidarın fetva ara­
cına dönüşmüştür.
• Geleneksel toprak sistemi (tımar) ve vergi sistemi önemli ölçüde
bozulmuştur.
• Yeniçeri ocağı bozulmuş ve taht kavgalarının koçbaşı halini al­
mıştır.
• Ekonomik açıdan çöküntü başlamıştır. Çünkü devlet gelirlerinde
sürekli azalma ortaya çıkmış ve savurganlık ve lüks harcamalar
büyük ölçüde artış göstermiştir. Devlet gelirlerinin önemli bir
kısmım oluşturan ganimet artık yok denecek kadar azdır çünkü
eskisi gibi savaş kazanılmamaktadır. Tarımsal gelirlerde de düşüş
söz konusudur.
• 1789 Fransız DevrimTnin ulus-devlet anlayışı çok uluslu bir im­
paratorluk olan Osmanlı Devleti üzerinde ayaklanma ve ayrılıkla­
rı tetıklemıştır.
• Yerel ayaklanma ve isyanlar artmış buna mukabil Merkezi devlet
bunları bastırmada yetersiz kalmaya başlamıştır.
• Bilimsel ve teknolojik değişim ve gelişime ayak uyduramaz hale
gelmiştir.
• Dış ülkeler Osmanlı ülkesindeki azınlıkları bahane ederek sürekli
iç işlerine karışmaya başlamıştır.
Yukarıdaki şartlar altında başlatılan ve batı anayasacılık hareket­
lerinden çeşitli yönleriyle ayrılan Osmanh-Türk anayasacılık gelişme­
lerini iki aşamalı olarak ele almak gerekir. Bunlardan ilk aşamayı

57
Ortaylı, İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İletişim Yay., 21. b., İstanbul 2005.
Birinci Bölüm: Osmanlı-Türk Anayaza Tarihi 15“

yazılı anayasa öncesi dönem ikinci aşamayı ise yazılı anayasa dönemi
olarak adlandırabiliriz. Aşağıda bu dönemler ve ortaya konulan anaya­
sal belge ve metinler kronolojik olarak sıralanmıştır.
Osmanlı-Türk Tarih Belge ya da
Anayasacılık Hareketleri metin Adı
180S Sened-i İttifak
Yazılı Anayasa Öncesi Dönem 1839 Tanzimat Fermanı
1856 Islahat =ermanı
L. Cumhuriyet Öncesi 1876 Kanun-ı Esasi (İlk Yazılı Anayasa)
-ffl
İki Anayasalı Dönem 1921 Teşkilat-ı Esasiye
5. E
e î 1924 Cumhuriyetin Vinci Anayasası
< s
Cumhuriyet Dönemi 1961 Cumhuriyetin 2
*nci Anayasası
N
£ 1982 Cumhuriyetin yüncü Anayasası

II. YAZILI ANAYASA ÖNCESİ DÖNEM

A. Sened-i İttifak68
Senedi İttifak Padişah H’nci Mahmut döneminde ortaya konul­
muş bir belgedir. Bir yanda padişah IFncı Mahmut ve Alemdar M.
Paşa: diğer yanda bir grup ayanın karşılıklı görüşmeleri sonucu her ıkı
kesimin de «kerhen» imzalamış oldukları bir belgedir.
Belgenin özellikleri ve önemli yanları şunlardır55:
• Padişahın egemenlik alanı kendi iradesi dışında bir güç (ayan)
zoruyla sınırlandırılmıştır.
• Belse ile avanlar kendilerince bir takım güvenceler, Devlet de bu
tavizleri karşılığı ayanı kendi otoritesi altına almaktadır. Her iki
taraf açısından da karşılıklı kazanımlardan söz edilebilir.

Tanör, Bülent, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, YKY, İstarbul, s. 41 vd; Özçelik,


Selçuk, "Sened-i İttifak, İÜHFM, C.XXIV, 1958, No: 1-4, ss. 1-12; Hazır, Hayati, "Sened-i
İttifakın Kamu Hukuku Bakımından Önemi, DÜHFD, 1984, S. 2, ss. 24-38.

Metin için bkz. Tanilli, Server, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, Cem Yay., İstanbul 1976,
s. 3-8; Armağan, Servet, Türk Esas Teşkilat Hukuku, İÖHF Yay., İstanbul 1979, s. 16-18.
158 ikinci Kızun: Tibk Anayasa Hukuku

• Belgenin hukuk devleti ve demokrasi düzenine yönelik ilk adım


olduğu yönünde yaygın bir görüş hâkimdir.
• Sened-i İttifak, adından da anlaşılacağı üzere bir sözleşme misak
türü hukuksal belgedir. Şekli anlamda bir anayasa değildir.
• Manevi ahlakı bir yaptırımı vardır. Karşılıklı güven ilkesine da-
vanmaktadır. Hükümlere uvulacasına yönelik taraflar Allah’a ve
Peygamber adına yemin etmişlerdir.
• İçerik ve yaptırımı yönünden az-çok farklılıklar taşımakla birlikte
biçimsel yönden İngiliz Magna-Carta’sı ile benzerlik kurulabilir.

B. Tanzimat Fermanı70
Dönemin dış işlerinden sorumlu Mustafa Reşit Paşa tarafından
kaleme alınıp Padişah Abdülmecifin onayıyla 03 Kasını 1S39 tarihin­
de Gülhane Parkı'nda okunarak yürürlüğe girmiş bir belgedir. Ferman
ile birlikte siyasal tarihimizde Tanzimat Dönemi başlamış ve çeşitli
hukuk alanlarında ilk defa batılı hukuk ekseninde bir kanunlaştırma
hareketine kapılar açılmıştır.
Ferman Osmanlı Devletinin içine düşmüş olduğu durumdan nasıl
kurtulabileceği sorusuna cevap arayışının ifadesi olarak karşımıza
çıkmaktadır. Nitekim bu durum Fermanın başlangıç ifadelerinden
açıkça okunmaktadır7’.

Engelhardt, Edouard Philippe, Tanzimat (Çev: Ayla Düz), Milliyet Yay., İstanbul: 1975;
Abadan, Yavuz, 'Tanzimat Fermanının Tahlili", Tanzimat I: Yüzüncü Yıldönümü Müna­
sebetiyle, Maarif Vekaleti Yay., İstanbul 1940, ss. 31-58; İnalcık, Halil, "Sened-i İttifak
ve Gülhane Hatt-ı Hümayunu" Belleten, S. 112, Ankara 1964; Tanör, s. 75-94; Çakır,
Coşkun, "Bir Reform Hareketi Olarak Tanzimat: Hazırlanması, İlanı, Tepkiler ve Uygu­
lanması", Türkler, C. 14, Ankara: Yeni Türkiye Yayınlan, 2CO2, s. 698-715.

"HenkesfT? gibi, Devletimizde, kuruluşundan beri Kur'anın yüce hükümlerine ve şeriat


yasalarına tom uyuduğundan, ülkemizin gücü ve bütün tebaasının refah ve mutluluğu en
yüksek noktaya çıkmıştı. Ancok yüz elli yıl vor ki, birbirlerini izleyen karışıklıklar ve çeşitli
nedenlerle şanlı şeraite ve yüce yasalara uyulmadığından evvelki kuvvet ve refah, tom ter­
sine zayıflık ve fakirliğe dönüştü. Oysa şeriat yasaları ile yönetilmeyen bir ülkenin varlığını
sürdürebilmesinin imkânsızlığa açık seçik ortadadır. Tohto geçtiğimiz mutlu günden bu yo-
Birinci Bölüm: Osmanlı-Türk Anayasa Tarihi 159

1. İlkeleri
Fermanca bir takını haklar ve ilkeler savılmakta ve bunların sü-
vence altına alınması gereği üzerinde durulmaktadır. Bu haklar aşağı­
daki tabloda gösterilmiştir.
Kişilerin can, ırz ve namus güvenliği Vergilemede eşitlik ve kazanç esasının dikkate
alınması, kanuni temellere bağlanması
Açık ve adil yargılama esaslannın Keyfi ceza ve yargılamalara son verilmesi
sağlanması
Suç ve cezanın kanuniliği Cezaların kişiselliği
Askerlik hizmetinin düzene bağlan­ Mülkiyet hakkının güvenceye bağlanması ve
ması ve bir süreyle sınırlandırılması genel müsadere uygulamasına son verilmesi

2. Niteliği ve Yaptırımı
Tanzimat Fermanı, biçimsel anlamıyla bir anayasa değildir.
Adından da anlaşıldığı üzere Padişahın tek yanlı iradesiyle yayınlan­
mış bir fermandır. İsminin ferman olması ile ferman türü anayasa
karıştırılmamalıdır. Tanzimat Fermanı, bir anayasa değildir. Konusu
hak ve özgürlüklere veya devlet teşkilatına ilişkin de olsa, eğer getiri­
len düzenleme bir tavsiye, öneri, paket, proje gibi bir içerik taşıyorsa
buna hangi anlamda olursa olsun bir anavasa niteliği atfedilemez'2.
Tanzimat Fermanı bir pozitif hukuk metninden ziyade çeşitli va­
atlerden ibaret bir “çerçeve reform paketi” niteliğindedir. Gerek

gg çobo/cnmız, hep, ülkemizin kalkınması, ohalimiz ve fakirlerimizin refahı omaona yöne­

lik oW. Eğer, yüce devletimize dâhil ülkelerin coğrafi konumu, verimli topraklan ve halkı­
nın yetenekleri göz önünde tutularak gerekli girişimler yapılırsa, yüce tonnnm yardımı ile
beş on yılda kalkınabileceğimiz su götürmez. Ulu tonnnın yardımına ve Peygamberimiz
hazretlerinin ruhaniyetine sığınarak, yüce devletimizin ve ülkemizin iyi bir biçimde yöne­
tilmesi için bundan böyle bazı yeni yasalar çıkarılması gerekli görüldü." Tuncay, Mete,
•"Tanzimat Fermanı®, Tarih ve Toplum. 1989, 71(12), s. 10.
Öğretide Ferman için anayasa değilse de bir "anayasal belge * olduğu şeklinde değer­
lendirmeler yapılmaktadır (Bkz. Gözler, Kemal, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 22 bas­
kı, Ekin Kitabevi, Bursa 2018, s. 12). Bununla birlikte "anayasal belge
* ile ne kastedildiği
açık değildir. Eğer geniş anlamda (maddi anlamda) anayasa kastedilmekteyse kanaati­
mizce bir program yahut proje içerikli metin olması nedeniyle bu anlamda dahi bir bel­
ge olarak nitelendirilemez. Bu nedenle hangi anlamıyla olursa olsun anayasa niteliği ta­
şımamaktadır.
160 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

kaleme alınışı gerek felsefesi itibarıyla bir Osmanlı kamu hakları be­
yannamesi niteliğinde olduğu söylenilebilir72. Hukuk devletine geçiş
zorunluluğu ve bunun programını konu alan bir belgedir. Nitekim
“tanzimat”, sözcük itibarıyla da yeniden yapılandırma (re­
organisation) anlamına gelmektedir.
Fermanda yer alan hükümlerin yaptırımı manevi niteliktedir. Pa­
dişah başta olmak üzere vezirler ve din adamları Fermanda yer verilen
ilkelere ve çıkartılacak kanunlara uygun hareket edeceğine yemin
edecektir. Daha da önemlisi vezirler ve din adamlarının kanunlara
aykırı hareket ettiklerinin anlaşılması durumunda “rütbelerine, hatır ve
gönüllerine bakılmaksızın1' cezalandırılmalarını sağlamak amacıyla
gerekli kanunlar çıkartılacaktır.
Ayrıca Ferman günümüz Türkçesi’ne uyarlanmış şu hükümle ni­
hayet bulmaktadır: “Allah Fermanın hayal bulmasında hepimizi başa­
rılı kılsın; burada yer alan hükümlere uygun hareket ermeyenler Al­
lah’ın lanetine uğrasın ve ömür boyu rahat yüzü görmesin”

C. Islahat Fermanı74
Tanzimat Fermanı'mn Osmanlı dışındaki çevrelerin beklentilerini
tam olarak karşılayamamış olması dış baskıların daha da artmasını
tetıklenıiş ve Fermanda yer alan ilkelerin hayata geçirilmesi için yeni
bir düzenleme yapılmasını gündeme getirmiştir.
Islahat Fermanı Padişah Abdülmecit’in iradesini taşıyan bir
fermandır. Fermana hâkim olan temel unsur, Hıristiyan tebaa ile
Müslüman tebaanın hemen her alanda eşit haklara sahip olmasının
sağlanmasıdır. Gerek oluşumu gerek içerdiği hükümler bakımından
dış baskının en yoğun bir biçimde kendisini hissettirdiği bir belge­
dir.

Fermanın çeşitli açılardan değerlendirilmesi ve nitelemeler için bkz. Tanör, s. 93;


Okardan, Recai, Amme Hukukumuzun Ana Hatları, İÜHF Yay., İstanbul 1966, s. SS vd.

Karal, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, C. VI: Islahat Fermanı Devri: 1856-1861, TTK Yay.,
Ankara 1983; Tanör, s. 95 vd.
Birinci Bölüm: Ozmanlı-Türk Anayasa Tarihi 161

Ferman bir yandan Tanzimat Fermanında anılan hakların yaşama


geçirilmesi, diğer yandan Müslüman olmayan tebaaya özgülenmiş bir
takım hakların tanınıp güvence altına alınması yönünde hükümler
içermektedir. Kısaca belirtilecek olursa Tanzimat Fermanının Müslü­
man olmayan tebaa bakımından genişletilmiş biçimidir. Müslüman
tebaa için Tanzimat'ta yazılanların dışında yeni bir şey içermemekte
fakat Müslüman olmayan tebaa için yeni birçok hakka yer verilmekte­
dir. Bu nedenle içerik bakımından Tanzimat Fermanından çok daha
geniştir. Fermanda ver alan ilkelere bakıldığında belsenın bir anlamda
Hristıyan milletlerin ulusal bağımsızlık bildirisi niteliği taşıdığı söyle­
nebilir73.

1. Fermanın Temel İlkeleri


Islahat Fermanı, dinlerine bakılmaksızın her topluluğa hemen
her alanda eşit haklar tanımaktadır. Bir anlamda 1789 Fransız
İhtilali ile yayılan milliyetçilik dalgasının yıkıcı etkisini kırmak
düşüncesiyle adeta bir “Osmanlı vatandaşlığı” oluşturmaktadır. Bu
bağlamda öteden ben neredeyse yerleşik bir hal alınış hâkim millet
mahkum millet ayrımı (“millet-i hâkime ve milleti mahkûme”)
Ferman ile geçerliliğini kaybetmiştir ’. Bu durum Müslüman olma­
yan tebaada sevinçle karşılanmışsa da Müslüman tebaada tepkilere
yol açmıştır77.

Berkes, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Bilgi Yay., Ankara 1973, s. 192.

Gümüş, Musa, "Arayasal Meşruti Yönetime Medhal: 1856 Islahat Fermarı'nın Tam
Metin İncelemesi", Bilig, 2008/47, s. 232, ss. 215-240.

En ilginç eleştirilerden biri Tanzimat'ın mimarı Mustafa Reşit Paşa tarafından yapıl­
mıştır. Paşaya göre Ferman hainler tarafından Avrupa’ya verilmiş bir imtiyaz olup ül­
kenin bir tahrif aracıdır. Eşitlik ilkesi nedeniyle Islahat Fermanının kabulünü İslam'ın
ağlanacak günü olarak ifade edilmiştir. Onlara göre âba ve ecdadımızın kanıyla kaza­
nılmış olan kutsal milli haklanmız bu gün kayıp edilmiştir. İslam milleti, hâkim millet
iken Ferman ile bu kutsal haktan mahrum kalmıştır (Ahmet Refik 1340: 195). Aktaran
Gümüş, s. 232.
’.62 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

Islahat Fermanında özellikle şu hükümler göze çarpmaktadır73:

Müslüman olmayan tebaanın kamu hizmetlerine girebilmesi ve istemeleri halinde


Hristiyanlann askerlik yapabilmesi

Vergi, eğitim konularırda ve tanıklıkta eşit haklardan yararlanabilmesi

Müslüman olmayan cemaatlerin kendi okullarım açabilmeleri

Müslümanlar ile Müslüman olmayan tebaa arasında sosyal ve ekonomik uyuşmazlıkları


çözmek üzere karma mahkemelerin kurulması

Resmi evrak ve haberleşmeler ile gündelik yaşamda Müslüman olmayan tebaayı küçül­
tücü ibarelerin yasaklanması

Müslüman olmayan tebaanın eyalet meclisleri ve Meclisi Vâlâ’da temsil edilmesi

Mahkemelerde tanıklara kendi din ve mezhebine göre yemin hakkı sağlanması

Din ve mezhep değiştirme yasaklarının kaldırılması

Osmanlı topraklarında yabancıların mülk edinme hakkı tanınması

Müslüman olmayan din adamlanna maaş bağlanması

Tüm dinlerin ve mezheplerin törenlerinin serbest bırakılması

Her millete askeri ve sivil okullara girebilme hakkı tanınması

Askerlik hizmetini yerine getirmek istemeyenler için bir bedeli nakdi denilen bir tür vergi
getirilmesi

2. Fermanın Niteliği ve Yaptırımı


Tanzimat Fermanında yapmış olduğumuz değerlendirme Islahat
Fermanı bakımından da geçerlidir. Şekli anlamda bir anayasa niteliği­
ne sahip değildir. Kanaatimizce bir takım konularda düzenlemelere
gidileceği açıklanan bir reform paketidir. Henüz bir norm niteliği ta-

Metin için bkz. Tanilli, Server, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, Cem Yay., İstanbul 2976,
s. 11-14.
Birinci Bölüm: Osmanlı-TürkAnayaza Tarihi 163

ş onamaktadır. Bu yönüyle herhangi bir anayasa nitelemesi yapılabile­


cek bir belge hüviyetine sahip değildir.

III. İLK YAZILI ANAYASA: KANUN-I ESASİ 1909


DEĞİŞİKLİKLERİ79
H’nci Abdülhamıt tahta geçer geçmez ilk olarak yazılı anayasa
hazırlanması çalışmalarına başlamıştır. Bu amaçla bir anayasa ko­
misyonu kurmuştur. Bu komisyon tarafından hazırlanan anayasa
taslağı Padişaha sunulmuştur. Padişah, taslakta bazı ilave ve değişik­
liklere giderek 23 Aralık 1876 tarihinde bir fermanla kabul ve ilan
etmiştir.
Anayasaya göre devlet dini bir monarşidir. Devletin dini İs­
lam’dır. Padişah aynı zamanda halifedir. Bu amaçla da şen hükümle­
rin uygulamasını gözetir. Saltanat Osmanlı hanedanının en büyük ve
en bilge (ekber ve erşet usulü) kişisine aittir. Devlet ülkesi bölünmez
bir bütün olup başkenti İstanbul'dur. Dili Türkçedır.
Anayasa, görünüşte bir güçler ayrılığına yer vermekteyse de as­
lında tüm güçlerin kullanımında padişahın önemli ölçüde ağırlığı söz
konusudur. Padişahın yetkilerinde herhangi bir sınırlama getirmemiş
adeta, Padişahın yazılı anayasa öncesi durumunu .Anayasa ile hukuk­
sal bir yapıya oturtmuştur.

A. 1876 Anayasası’uda Devletin Temel Yapısı ve Organları


Anayasa meşruti monarşiyi kâğıt üzerinde dahi gerçekleştireme­
miştir. Hatırlanacağı üzere meşruti monarşi ya da anayasal monarşi
parlamenter monarşilerdir. Bu monarşi türü, hükümdarda toplanan
yasama ve yürütme yetkilerinin birbirinden ayrışmasını; yasama yetki-

Okandan, s. 143 vd; 3aşgil, Ali Fuat, Esas Teşkilat Hukuku, Birinci Cilt: Türkiye Siyasi
Rejimi ve Anayasa Prensipleri, 3aha Matbaası, İstanbul 1960, s. S3 vd; Tanör, s. 121
vd; AJdıkaçtı, Orhan, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi ve 1961 Anayasası, 4. b., İÜHF
Yay., İstanbul 1982, s. 47 vd; Arsel, İlhan, Türk Anayasa Hukukunun Umumi Esasları,
Mars Matbaası, Ankara 1965, s. 23 vd.
164 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

lerinın halk temsilcilerinden oluşan parlamentolara verilmesini, yü­


rütme yetkilerinin de parlamentoya karşı sorumlu hükümete bırakıl­
masını esas alır. İşte böyle bir yapılanma 1876 Kanun-ı Esaside gö­
rülmemektedir.

1. Yasama Organı
Kanun-ı Esasi, dönemin parlamentolarına hakim anlayış olarak çift
meclisli yasama organı getirmektedir. Meclisin adı ve ıkı bileşeni aşağıda
şema ile gösterilmiştir.

İki meclisli yasama organı Meclisi Umumi adını almaktadır.


Meclislerden biri Meclisi Avamdır. Bu meclis ömür bovu bu görevde
kalmak üzere doğrudan Padişah tarafından atanan kimselerden oluş­
maktadır. Meclıs-ı Mebusan ise her 50.000 Osmanlı erkeğine bir tem­
silci düşecek şekilde seçilen temsilcilerden oluşmaktadır.
Yasama organının işleyişine bakılacak olursa bu yetkinin Padi­
şahtan arındırılmış olduğunu söylemek nerdeyse imkânsızdır. Bu
alanda ilk ve son söz daima padişaha aittir. Şöyle kı;
Kanun teklifinde bulunulabılmesi için padişahın iznim almak ge­
rekmektedir. Eğer izin çıkmışsa Şuray-ı Devlet denilen yerde metin
haline getirilir (layiha) ve ardından Heyet-i Mebusamda görüşülür.
Burada çıktıktan sonra Heyeti Ayan'a gider. Heyet-i Ayan tarafından
Kanun-ı Esasi hükümlerine, şeriat ilkelerine, padişah hukukuna, genel
ahlaka ve kamu düzeni ilkelerine uygunluk yönünden değerlendirilir.
Heyeti Ayan tarafından reddedilirse süreç sona erer. Eğer kabul edilir­
se ardından padişaha sunulur. Padişah kendisine sunulan teklifi her­
hangi bir süreyle sınırlı olmaksızın bekletebilir veya mutlak anlamda
Birinci Bölüm: Osmanlı-TürkAnayaza Tarihi 165

veto edebilir. Eğer veto etmişse yine Meclisin yapabileceği bir şey
yoktur. Veto etmeyip uygulamaya koymamışsa da yine yapılabilecek
herhangi bir şey bulunmamaktadır.

Yukarıdaki açıklamalardan ortaya çıkan sonuç şudur: Padişahın


istemediği bir konuda kanun çıkartabilmek imkânı bulunmamaktadır.
Şu halde yasama yetkisinin kullanımında baştan sona halen Padişahın
iradesi varlığını sürdürmektedir. Kâğıt üzerinde dahi olsa yasamanın
yürütmeden ayrıldığım söyleyebilmek zordur.

2. Yürütme Organı

Yürütme görevi Padişah, onun tarafından atanan, tamamen Padi­


şaha karşı sorumlu konumda bulunan Sadrazam, Vekiller Heyeti (He-
yet-i Vükela) ve Şeyhülislam'dan oluşmaktadır.
Diğer yandan Meclisin toplantı halinde bulunmadığı zamanlarda
ya da acil durumlarda “Hevet-i Vükela'5 tarafından kanun-u muvakkat
166 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

(bir tür kanun gücünde kararname) adıyla hukuk kurallarının çıkartıla­


bilmesi de parlamentonun devre dışı bırakılabılmesi için önemli bir
araç işlevi görmektedir.
Parlamenter monarşilerde (dönemin meşruti monarşik yapıla­
rında) yürütmede asıl sorumlu mercii kabine yahut hükümettir. Hü­
kümet göreve başlarken parlamentodan güvenoyu alır ve parlamen­
toya karşı da sorumludur. Hükümdarın kullanacağı yetkiler de ilke
olarak daha önceki açıklamalarımızda belirtildiği üzere karşı imza
kuralına tabidir.
Yukarıdaki yasama yürütme ilişkilerine bakıldığında hükümetin
gerek oluşumu; gerek sorumlu olduğu merci, gerek izlediği program
yönünden tamamen padişaha bağlılığı söz konusudur. Parlamentonun
yürütme üzerinde hiçbir yetkisi bulunmamaktadır.
İşte tüm bu nedenlerle Kanun-ı Esası ile kurulan sistem kâğıt üze­
rinde bile meşruti monarşi değildir. Bir yandan yasama yetkisinin
diğer yandan yürütmenin kullanıcısı şu ya da bu şekilde kendisine
aittir. Biçimsel anlamda Anayasa ile yasama ve yürütme ayrılığına yer
verilmişse de gerçek anlamda bu yetkiler Padişahta toplanmıştır.

B. Hak ve Özgürlükler
Anayasa, o dönemdeki anayasalarda var olan hak ve özgürlükle­
rin önemli bir kısmına yer vermiştir. Düşünce özgürlüğüne açıkça yer
vermemektedir. Ancak sansüre tabi basın özgürlüğü tanınmıştır. Seç­
me ve seçilme hakkı da açıkça anayasada yer almamaktadır. Aynı
şekilde toplantı ve gösteri hakkı, dernek kurma hakkı, özel yaşamın
gizliliği hakkı, yerleşme ve seyahat hakkı da anayasada düzenlenme­
miştir.
Ne var ki, hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinin kanunlara bıra­
kılmış olması ve kanunların meydana getirilişinde de yukarıda deği­
nildiği üzere ilk ve son sözü söyleme yetkisinin padişaha bırakılmış
olması karşısında hak ve özgürlüklerin ancak padişahın arzuladığı
sınır ve çerçevede varlığından söz edilebilir. Ayrıca da meşhur
Birinci Bölüm: Osmanlı-TürkAnayaza Tarihi 16

113’üncü madde ile padişaha verilen sürgüne gönderme cezasının hak


ve özgürlüklerin (özellikle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının) üze­
rinde bir gölge oluşturduğu açıktır.

C. Anayasanın Uygulanması ve 1909 Değişiklikleri3*


Padişah Abdülhamit Anayasa’nın 7’nci maddesinin kendisine
verdiği yetkiyi kullanarak Meclis-ı Umumiyi 14 Şubat 1878:de tatil
etmiştir. Bunun anlamı hukuken değilse de fiilen Anayasanın da tek
yanlı işlemle askıya alınmasıdır". Ancak gerek içenden gerek dışarı­
dan selen yosun baskılar karşısında IFnci Abdülhamit. tatil ettiği
Meclis-i MebusanT 23 Temmuz 1908 tarihli fermanla toplantıya ça­
ğırmak durumunda kalmıştır. Böylece zaten yürürlükte olan ancak
fiilen uygulamadan alıkonulan Kanun-ı Esasi de yeniden uygulamaya
konulmuştur. Bu olay siyasal tarihimize IFnci Meşrutiyet olarak geç­
miştir.
1909 Değişiklikleri ile ilk defa kâğıt üzerinde ya da anayasal
düzlemde parlamenter monarşiyi (meşruti monarşiyi) kurmuştur.
Diğer bir deyişle dönemine göre parlamenter monarşi olarak nite­
lendirilen anavasalarda ne varsa getirilmiştir. Yasama orsanı ser-
çek kimliğine kavuşmuştur. Padişahın yürütme yetkileri parlamen­
ter sisteme özgü hale getirilmiştir. Bu hususlar aşağıdaki tabloda
özetlenmiştir.

Tunaya, Tarık Zafer, Hürriyetin İlanı, Baba Matbaası, İstanbul 1959, s. 7 vd; Okardan, s.
231; Tanör, s. 167 vd; Başgil, s. 99 vd; Aldıkaçtı, s. 67 vd.
21
Tanör, s. 161.
16S ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Kanun teklifinde padişahın olurunu alma şartı kaldırılmıştır.

“E
Kanunun Şurayı Devlet tarafından metinleştirilmesi usulüne son verilmiştir.
c
J3

g Padişahın mutlak vetosu nispi vetoya dönüştürülmüştür.


flj
n
<D
> Padişahın kanunları süresiz bekletme yetkisi kaldırılmıştır. İki ay içerisinde ya
uygulamaya koyacak ya da Medis-i Mebusan'a gönderecektir.

Padişah artık sadrazamı atayacak, sadrazam vekiller heyetini oluşturacaktır.

Hükümet, Meclisi Mebusan’dan güvenoyu alarak görevine başlayacaktır.


Yürüt ma Alanında

Hükümet artık padişaha değil parlamentoya karşı sorumludur.

Padişah için parlamenter sistemlerde geçerli olan karşı imza kuralı getirilmiştir.

İlk şekilde padişaha tanınan Meclisi Mebusan'ı kolayca feshedebilmesi yetkisi


redeyse işletilmesi imkânsız hale getirilmiştir.

Anayasanın ilk şeklinde yer almayan düşünce özgürlüğü yine Anayasada geç­
memektedir. Ancak bu özgürlüğün uzantısı olan basın özgürlüğü üzerinde ilk
metindeki sansür kaldırılmıştır.
Terrel Haklarda

Anayasada yer almayan dernek hakkı, toplantı ve gösteri hakkı, yerleşme ve


seyahat hakkı, özel yaşam h3kkı düzenleme altına alınmıştır.

Kişi özgürlüğü ve güvenliğini sıfırlayan ve doğal olarak diğer hakları da kağıt


üzerinde bırakan 113'üncü madde kaldırılmıştır.

Kanun-ı Esasi 1909 değişiklikleri dışında da çeşitli tarihlerde de­


ğişiklikler geçirmiştir. Bununla birlikte uygulamada yazılanın tama­
men uzağında bir yönetim ortaya çıkmış olup parlamenter demokrasi,
hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti açısından kayda değer bir geliş­
meden söz edilemez.
Birinci Bölüm: Osmanlı-TürkAnayaza Tarihi '.69

IV. 1921 ANAYASASI82


A. Ulusal Kuılulus3 Hareketi ve İlk TBMM’nin Açılması
3

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşında İttifak Devletleri gru­


bunda yer almıştır. Savaş, tüm imparatorlukları olduğu gibi Osmanlı
Devleti’nin de parçalanmasıyla sonuçlanmıştır. Savaşın galipleri olan
İtilaf Devletleri ile 30.03.1918 tarihinde Mondros Mütarekesi imza­
lanmıştır. Kısa bir süre sonra da Osmanlımn elinde kalan .Anadolu
toprakları İtilaf Devletlerinin işgaline uğramıştır.
Mustafa Kemal Atatürk tarafından 19 Mayıs 1919 tarihinde bu
emperyalist işgali ortadan kaldırmak amacıyla bir ulusal direniş başla­
tılmıştır. Osmanlı Mebusan Meclisinin 12 Ocak 1920’de vatanın ba­
ğımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü kararlılıkla dile aetiren Misa-
kımillî’yi kabul etmesi, İtilaf Devletlerinin barış görüntüsü altındaki
emperyal hesaplarım bozmuştur.
Misakımılli'nin kabulü üzerine İtilaf Devletleri 16 Mart 1920 tari­
hinde İstanbul’u işgal etmiştir. Meclis- Mebusan'ın basılması ve bazı
vekillerin tutuklanması üzerine çalışma şartlarının ortadan kalktığını
düşünen Meclis- Mebusan 18 Mart 1920 tarihinde son toplantısını yapa­
rak çalışmalarına ara verme kararı almıştır. Zaten kısa bir süre sonra da
Padişah tarafından Meclis-i Mebusan feshedilmiştir. Böylece ortada
milli iradenin temsil edilebileceği herhangi bir kurum da kalmamıştır.
Bu olağanüstü şartlar ister istemez olağanüstü yetkilere sahip bir mecli­
sin varlığını gündeme getirmiştir. İşte ilk Millet Meclisi bu gereksinimle
ortaya çıkmıştır. Meclis iki grup vekilden oluşmuştur3.

Özbudun, Ergun, 1921 Anayasası, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 1992;
Çamurcuoğlu, Gülden, 1921 Anayasası ve Egemenliğin Gelişimi, Astana Yay., Ankara
2016; Tanör, s. 252 vd; Çelik, Burak, Ulusal Kurtuluş Savaşı Döneminde Anayasal ge­
lişmeler ve 1921 Anayasası, Galatasaray Üniversitesi Yay., stanbul 2007; Sevinç, Mu-
rat-Demirkent, Dînçer, Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası. 1921 Anayasası ve Tutanak­
ları, İletişim Yay., İstanbul 2017.
Goloğlu, Mahmut, Üçüncü Meşrutiyet, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, l.Baskı,
2010, S.16S; Tekin, Yusuf-Çiftçi, Sabri, 1877’den Günümüze Türkiye'de Parlamento, Si­
yasal Kitabevi, 2007, s. 40. BMM'nin ilk kararı kendi oluşum biçimiyle ilgilidir. "Türkiye
ro ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

* Mustafa Kental Atatürk tarafından Temsil Heyeti Başkanı sıfatıy­


la 19 Mart 1920 tarihinde tüm komutanlıklara ve valiliklere bu­
senelge gönderilmiştir. Genelgede Ankara'da, “olağanüstüyedi­
lere sahip bir meclis " kurulacağı ve nüfusu ne olursa olsun her
liva (sancak) başına beşer milletvekili seçilip gönderileceği belir­
tilmektedir2".
• Feshedilmiş Meclis-i Mebusan üyeleri için de yeni kurulacak
meclise katılabilecekleri yönünde davetiye çıkartılmıştır. Bu gru­
ba Meclisi Mebusan üyesi olup Malta’ya sürgüne gönderilmiş
milletvekilleri de dâhildir.
Bu şekilde oluşan Meclis 23 Nisan 1920'de .Ankara'da toplanmış­
tır. İlk oturumuna 115 üye katılmıştır. Sonradan katılımlarla birlikte
sayı 365’e kadar ulaşmıştır. Bununla birlikte Meclisin üye tamsayısı
henüz tam bir netlik kazanmamıştı. 1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasi­
ye) bu ilk meclis tarafından hazır lamp 20 Ocak 1921 tarihinde uygu­
lamaya konulmuştur11.
Aşağıda bu anayasanın belirgin yanları hakkında açıklamalarda
bulunulmuştur.

Büyük Millet Medisi'nin Sureti Teşekkülü Hakkında Heyeti Umumiye Kararı


* ’ başlıklı 23
Nisan 1920 tarih ve 1 nolu Türkiye Büyük Millet Meclisi karannda "Türkiye Büyük Millet
*ndan
Meclisi bu kere seçilen üyelerle İstanbul Meclis-i Mebus3nr katılan üyelerden
oluşmasına karar verildi” denilmektedir. Diğer yandan Meclisi Mebusan İçtüzüğünde
değişikliklere gidilmiş ve Malta'da sürgünde bulunan Meclis-i Mebusan üyelerinin de
milletvekili ödeneklerinden yararlanacağına dair 31 Temmuz 1920 tarih ve 2S nolu
BMM karan alınmıştır. Ancak Meclis-i Mebusan üyelerinin de sürekli katılmaları bek­
lenmemiş ve 27.10.1920 tarih ve 61 sâyılı kararla bu tarihten sonra katılacak vekillerin
BMM üyesi olarak kabul edilmeyeceği duyurulmuştur (Kübalı, Hüseyin, Nail, Türk Esas
Teşkilat Hukuku Dersleri. Tan Matbaası, İstanbul 1960, s. 144). Turan, Şerafettin, Türk
Devrim Tarihi, C. II, Bilgi Yay., Ankara 1992, s. 134.
Seçim ile gelecek olan milletvekillerinin tespiti 17 Mart 1920 tarihli "İntihabat Tebli­
ğinde belirtilen esaslara göre yapılacaktır. Buna göre her bir livadan beş vekil belirle­
necektir. Belediye meclisleri ve Mûdafaai Hukuk örgütlerinin yerel yönetim kurulu üye­
leri bir tür ikinci seçmen sıfatını taşıyacaktır [Tanör, 231).

Metin için bkz. https://anayasa.tbmm.gov.tr/docs/1921/1921ilkmetin/1921-ilkhali.pdf


(Erişim: 22.11.2017).
Birinci Bölüm: Osmanlı-TürkAnayaza Tarihi 171

B. 1921 Anavasasımn
* Özellikleri

• Millet egemenliği (milli egemenlik) ilkesine ilk olarak yer veren


anayasadır. İlke OsmanlInın son dönemlerinde zaman zaman dile
getirilmiş ve Ulusal Kurtuluş Mücadelesi sırasında çeşitli genel­
gelere de yansımışsa da" bir anayasal ilke olarak ilk kez 1921
Anayasasında yer almıştır.

• Yeni devlete doğru giden süreçte ortaya çıkan temel gereksinim­


leri karşılamak amacı taşıdığından kısa ve çerçeve nitelikli (23
ana ve 1 ek madde) bir anayasadır.

• Anayasalarımız içerisinde esnek nitelik taşıyan (yumuşak) tek


anayasadır.

• Anayasalarımız içinde saf anlamda meclis hükümeti sistemine


ver veren tek anavasadır. Meclis vasama "etkilerini bizzat, vü-
J J J J '

rütme yetkisini ise kendi üyeleri arasından seçtiği bir kurul eliyle
kullanır. Yürütme Kurulu (İcra Vekilleri Heyeti) Büyük Millet
Meclisi’ne (BMM)” karşı sorumludur. BMM’nin yürütme kuru­
lunu her zaman görevinden alma yetkisi bulunmaktadır. Buna
karşılık Yürütme Kurulu BMM’ye karşı kullanabileceği herhangi
bir araca sahip değildir.
• BMM seçimleri ıkı yılda bir yapılacaktır. Milletvekilleri sadece
seçildiği yeri değil tüm ulusu temsil edeceklerdir. Böylelikle ulu­
sal temsil ilkesi anayasal bir hüküm olarak düzenlenmiştir.
• Anayasa doğrudan ve yerel demokrasiye ilişkin birçok hükme yer
vermiştir. Ancak bu hükümler uygulama alanı bulamamıştır.

Amasya Genelgesindeki "milletin kurtuluşunun milletin azim ve iradesine bağlı olduğu7'


cümlesi, Erzurum Kongresindeki "Kuvayımilliye'yi amil ve milli iradeyi hâkim kılmak
esastır şeklindeki karar bunun en açık örnekleridir.
27
Meclis 1921 Anayasasında Büyük Millet Meclisi adını almaktadır. 1923 Değişikliğinde
TBMM olarak kullanılmıştır.
1"2 ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

C. Anayasada Değişiklik
Birinci Meclis (BMM) 1 Nisan 1923 tarihinde seçimlerin yeni­
lenmesi kararı almıştır. Haziran Temmuz 1923’te İkinci Millet Meclisi
seçimi yapılmış ve kısa bir süre sonra da yeni Meclis görevine başla­
mıştır.

1921 Anayasası’nda 29 Ekim 1923 tarihinde bazı değişikliklere


gidilmiştir28. Il’nci BMM tarafından gerçekleştirilen bu değişikliklerin
en önemlisi hiç kuşkusuz Anayasa ya “Türkiye Devlett’nm şekli hü­
kümeti Cumhuriyettir” hükmü ile Cumhurivetin getirilmesidir.

.Anayasada yapılan bu değişiklikler doğal olarak Cumhurbaşkan­


lığı kurumunu beraberinde getirmiştir. Cumhurbaşkanı BMM üyeleri
arasından BMM tarafından bir dönem için seçilir. Yeniden seçimi
mümkündür (1923 Değişikliği, m. 10).

Cumhurbaşkanlığı kurumun getirilmesi hükümetin kuruluşunda


da bir değişikliği de beraberinde getirmiştir. Anayasanın ilk şekline
göre ‘icra vekilleri heyeti” tamamen Meclis tarafından ve Meclis üye-
lerı arasından belirlenmekteydi. Oysa getirilen değişiklikle önce Cum­
hurbaşkanı (Reisicumhur) tarafından Meclis üyeleri arasından bir
başbakan atanacaktır. Başbakan yine Meclis üyeleri içinden icra vekil­
leri heyetini seçip bunu Cumhurbaşkanına iletecek ve Cumhurbaşkanı
tarafından da liste Meclisin oluruna sunulacaktır (1923 Değişikliği, m.
12). Hükümetin bu oluşum şeklinin meclis hükümetine değil parla­
menter hükümete uvaun olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Bu
nedenle getirilen değişikliklerle Anayasanın ilk şekline damgasını
vuran saf meclis hükümeti sisteminden çıkılmış olmakla birlikte henüz
parlamenter sisteme de geçildiği söylenemez.

23
https://anayas3.tbmm.gov.tr/docs/1921/1921-2/1921-2.pdf (Erişim: 27.08.2018;,
Birinci Bölüm: Osmanlı-TürkAnayasa Tarihi 173

V. 1924 ANAYASASI89

A. Anayasanın
* Hazırlanısı
*
20 Ocak 1921 tarihli Anayasa egemenlik anlayışında köklü bir
değişim ortaya çıkartmıştır. Egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete ait
oluşuyla egemenliğin hanedana (saltanat) ait oluşu birbirine zıt anlayı­
şı temsil etmekteydi. Esasen 1921 Anayasasının bu düzenlemesi örtü­
lü anlamda saltanatı ortadan kaldırmaktaydı. Ne var ki Yürütülen ulu-
sal kurtuluş mücadelesi nedeniyle içinde bulunulan şartlar henüz sal­
tanatın hukuken kaldırılmasına imkân ’.’ermemekteydi.
Kurtuluş mücadelesinin başarıyla sonuçlanmış olmasının ardın­
dan başlayan Lozan Barış görüşmelerine İtilaf Devletleri hem BMM
hükümetini hem de ‘İstanbul Hükümeti’ni birlikte davet etmişti. İtilaf
Devletleri iki hükümeti karşı karşıya getirmenin çıkarlarına hizmet
edebileceğim düşünerek bu yola gitmişti.
Mustafa Kemal Atatürk cephesi, bir yandan İtilaf Devletlerinin
bu niyetini, diğer yandan kurtuluş mücadelesinde hiçbir payı bulun­
mayan İstanbul Hükümetinin Lozan Görüşmelerine katılarak bu zafere
ortak olmasını istememekteydi. Bu durum zihinlerde zaten kaldırılma­
sı düşünülen ancak stratejik açıdan ötelenmış olan saltanatın hukuken
kaldırılması için bir fırsat ve haklı bir neden ortaya çıkartmıştır. Sorun
BMM önüne getirilmiş ve derin tartışmalar sonunda saltanat hilafetten
avrı tutularak 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılması yönünde
308 no.lu karar alınmıştır50.
BMM seçimleri yenilenmiştir. Anayasada gerçekleştirilen
29.10.1923 değişiklikleriyle cumhuriyet ilân edilmiştir. Kısa bir za­
man sonra da hilafet kaldırılmış ve bu alandaki sorun da çözüme bağ-

Özbudun, Ergun, 1924 Anayasası, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., İstanbul 2012; Aba­
dan, Yavuz-Savcı, Bahri, Türkiye'de Anayasa Gelişmelerine Bir Bakış, Ankara 1959;
Tanör, s. 290 vd; Eroğlu, Hamza, "Milli Egemenlik İlkesi ve Anayasalanmız ”, Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi, 1985, C. I, S.2, s. 151.

Saltanatın kaldırılması 1921 Arayasasında bir değişiklik ya da bir kanun yoluyla değil
BMM kararıyla alınmıştır.
174 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

lanmıştır. Osmanlı Devleti'nın varlığına hukuksal anlamda da son


verilmiştir.
1921 Anayasası bir geçiş dönemi anayasasıydı. O tarih itibarıyla
da sadece o dönemin gereksinimlerini karşılayabilecek düzenlemeler
içermekteydi. En önemlisi de ortada birbirinden düşünce olarak farklı
iki anayasa bulunmaktaydı. Artık yukarıda gelişmelerini özetle belirt­
tiğimiz üzere kurtuluştan yeni bir devletin kuruluşuna gelinmiştir.
Dolayısıyla tüm bu gelişmeleri karşılayacak ve yeni devletin örgütsel
yapışım, felsefesini ve hukuksal temellerini ortaya koyacak yeni bir
anayasa yapımı zorunlu hale gelmiştir.
H’nci TBMM kendi içerisinde bir Anayasa Komisyonu kurmuş­
tur. Hazırlanan anayasa metni TBMM'de yapılan görüşmeler ve oy­
lamanın ardından 20 Nisan 1924 tarihinde kabul edilmiştir.

B. 1924 Anayasasının Belirgin Özellikleri


Anayasanın belirgin özellikleri aşağıda sıralanmıştır.
• Anayasa, güçler ayrılığına dayalı bir sistem kurabilmiş değildir.
Bu durum, Anayasanın temel sorunlarından birini oluşturmakta­
dır.
• .Anayasa üniter, laik, cumhuriyet ilkesine dayalı bir devlet yapı­
lanmasını temel almaktadır.
• Anavasava söre TBMM, millet iradesinin bizatihi kendisidir.
Dört yılda bir yapılan seçimler sonucu millet tarafından seçilen
vekillerden oluşur (AY, m. 9, 13). .Anayasa Meclisin kaç millet­
vekilinden oluştuğuna dair bir sabit rakama veya bir ölçüte yer
vermemiştir31.

Her elli bin erkek nüfus için bir milletvekili olacak şekilde Kanun-ı Esasi ve 1908 tarihli
İntihab-ı Mebusan Kanunu (Milletvekili Seçim Kanunu) ile getirilen ölçüt 1934 yılına ka­
dar varlığını sürdürmüştür. Bu tarihte hem Anayasada değişildik yapılarak seçme ve se­
çilme hakkı bakımındar erkek kadın aynmı kaldırılmış hem de adı geçen kanunda deği­
şikliğe gidilerek her kırk bin nüfus için bir milletvekili seçilmesi” şeklinde bir ölçüt ko-
Birinci Bölüm: Osmanlı-TürkAnayaza Tarihi 1‘2‘

TBMM üzerinde hiçbir güç yoktur. Nitekim Anayasa, TBMM


iradesini denetlevebilecek herhangi bir denetini organına ver
vermemiştir. Bu nedenle anayasanın çoğunlukçu demokrasi (mut­
lak demokrasi) anlayışına dayandığında herhangi bir kuşku yok­
tur.
• Katı bir anavasadır. Anavasa’nın 103’üncü maddesine göre ana-
yasanın hiçbir hükmü hiçbir sebep ve bahane ile ihmal veya tatil
olunamaz. Hiçbir kanun anayasaya aykırı olamaz. Anayasanın
değiştirilmesi TBMM üye tamsayısının üçte ikisinin çoğunluğuy­
la mümkündür. Ayrıca cumhuriyet değiştirilemez ve değiştirilme­
si teklif edilemez.
• .Anayasa kendi içinde bir çelişkiyi içermektedir. Bir yandan ka­
nunlar anayasaya aykırı olamaz diğer yandan da TBMM’nin üs­
tünde bir güç yoktur denilmektedir. Anayasa ile TBMM’nin eseri
kanun arasında bir hiyerarşi getirilmiş ve hiyerarşik üstünlük
anayasaya verilmiştir. Oysa anayasa teorisi açısından anayasanın
üstünlüğü ile yasamanın üstünlüğü bırbıriyle zıttır. Zaten anaya­
sanın üstünlüğü ilkesi yasamanın üstünlüğü anlayışına bir tepki
olarak çıkmıştır. Kısaca kanunun üstünlüğünden anayasanın üs­
tünlüğüne geçilmiştir.
• Egemenlik, herhangi bir kavıt ve koşula bağlı olmaksızın millete
aittir92. Millet bu egemenliği onun tek ve gerçek temsilcisi olan
TBMM aracılığıyla kullanacaktır. Zaten TBMM’nin kayıt ve şar­
ta bağlanması TBMM’nin üzerinde bir güç yoktur ilkesiyle de çe-

nulmuştur. Bkz. 2598 sayılı ve 05.12.1934 tarihli "İntihabı Mebusan Kanununun bazı
maddelerinin değiştirilmesine ve kanuna bir madde ilâvesine dair kanun". RG,
11.12.1934, S. 2877.
Anayasanın ilk şeklinde ‘"devletin dini İslam'dır’’. Ayrıca TBMM'nin görevleri arasında
"ahkâm-ı ^eriyenin ren/kı
* (şeriat kurallannın yerine getirilmesi) hükmü yer almaktadır.
Bu hükümler ile egemenliğin millete ait olması hükmü arasında esasen egemenliğin
kaynağı açısından esaslı bir farklılık bulunmaktadır. İlahi kökene dayandırılan egemenlik
ile beşeri kökene dayanan milli egemenlik anlayışının ayr.ı anayasada yan yana yer al­
ması paradoksal bir durumdur. Ancak dönemin güç ilişkilerine göre stratejik bir denge
düzenlemesi olarak konulduğunda herhangi bir kuşku bulunmamaktadır.
ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

lişir. Bu düzenlemeler, 1789 Fransız Devriminin Dünyaya ihraç


etmiş olduğu millet egemenliği ve saf anlamda temsili demokra­
sinin bir Yansımasıdır.

C. Yasama ve Yürütme İlişkileri Açısından Hükümet


Sistemi93
.Anayasanın yasama ve yürütme ile ilgili hükümleri değerlendiril­
diğinde ne saf anlamda parlamenter sistem ne de saf anlamda meclis
hükümeti sistemini benimsediği söylenilebilir. Her ıkı hükümet siste­
minin de bariz özelliklerini .Anayasada görebilmek mümkündür. İki
hükümet sisteminden de unsurlar taşıyan sistemler için öğretide karma
(melez, hıbrıt sistemler) nitelemesine gidilmektedir^. İşte 1924 .Ana­
yasası bu anlamda tipik bir karma hükümet sistemi örneği oluşturmak­
tadır. Bu durumu haklılaştıran düzenlemeler aşağıdaki tabloda görül­
mektedir.

Yürütme, cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulurdan oluşmaktadır |m. 46) Parlamenter

Hükümet göreve başlarken güvenoyu alır (m. 46). Parlamenter

Hükümet, yürüttüğü programdan dolayı ortaklaşa (kolektif), her bir Parlamenter


bakan ise kendi bakanlık işlerinden dolayı bireysel olarak TBMM önün­
de siyasal sorumluluğa tâbidir |m. 46).

TBMM, hükümeti çeşitli denetim yollarını işleterek varlığına son verebi­ Meclis
lir. Ancak yürütmenin TBMM’ye karşı kullanabileceği herhangi bir araç
Hükümeti
yoktur (m. 7).

Cumhurbaşkanının bütün kararları başbakan ile birlikte ilgili bakanın Parlamenter


imzasını taşır. Bundan doğacak sorumluluk başbakan ve ilgili bakanındır
(m. 39, 41).

Cumhurbaşkanı göreviyle ilgili konularda sadece vatana ihanetten Parlamenter


dolayı cezai sorumsuzluğa tabidir (m. 41).

Bkz. Anayurt, Ömer, 1924 Anayasasırda Meclis-Yürütme İlişkileri, Atatürk Araştırma


Merkezi Dergisi. C. XIII, Kasım 1997, S. 39, ss. 673-694.
5-
Anayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, s. 407 vd.
Birinci Bölüm: Osmanlı-TürkAnayaza Tarihi 177

D. Temel Hak ve Özgürlükler95

1924 Anayasasının en tartışmalı yanını temel hak ve özgürlükler


alanı oluşturmaktadır. “Türklerin hukuku ammesi” (Türklerın kamu
haklan) başlığı altında 68-88'inci maddeleri arasında kişisel ve siyasal
hak ve özgürlükleri düzenlemiştir.

Temel hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde Fransız İnsan ve


Yurttaş Hakları Bildirisinin etkisi göze çarpmaktadır. Özellikle özgür­
lüğün tanımı ve çerçevesini belirleyen Anayasanın 68’inci maddesi
Fransız Bildirisinin 4’üncü maddesinin bir aktarımıdır95.

Anayasa, sosyal ve ekonomik konu ve içerikli haklar dışında ka­


lan diğer hak ve özgürlüklere yer vermiştir. Esasen sosyal ve ekono­
mik alana ilişkin hakların pek çok ülkede yeni yeni anayasalara gir­
mekte olduğu düşünüldüğünde ve içinde bulunulan dönemde devletin
içinde bulunduğu mali ve ekonomik şartlar dikkate alındığında büyük
bir kusur olarak görülmemesi gerektiği kanaatindeyiz.
Diğer yandan hak ve özgürlüklerin yasama ve yürütme organına
karşı korunması bakımından yeterli kurumsal güvencelerden yoksun­
dur. Anayasanın en temel eksikliğini ve yetersizliğini burada aramak
gerekir. Kanunların anayasaya aykırı olamayacağı yönündeki düzen­
lemeye dayanan anayasanın üstünlüğü “platonik” olmaktan öte bir
anlama sahip değildir.
Nitekim bu eksiklik zaman içerisinde ortaya çıkmışsa da giderile­
bilmiştir. Uygulamada Anayasaya aykırı çeşitli kanunlar çıkartılmıştır.
Özellikle, kolektif özgürlükler, ifade ve basın özgürlüğü, din özgürlü-

Anayurt, Ömer, "1924 Anayasasında Temel Hak ve Hürriyetler, GÜHFD, C. 7, S. 1-2,


2O93.http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/7_7.pdf (Et: 23.02.2018).

"Özgürlük, başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmektir. Herkesin doğal hakları­
nın kullanımı, başkalarının da sahip olduğu hakların kullanımıyla sınırlıdır. Bu sınır ancak
kanunlar tarafından belirlenir
* ’ (Fransız Bildirisi, m. 4}. "Özgürlük, başkasına zarar ver­
meyecek her şeyi yapabilmektir. Doğal haklardan olan özgürlüğün herkes için sınırı,
başkalannın özgürlüğü ile sınırıdır. Bu sının ancak kanun çizer" (1924 AY, m. 6S).
rs ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

ğü, kişi özgürlüğü ve güvenliği başta olmak üzere birçok hak ve öz­
.
gürlük kâğıt üzerinde kalmıştır97*

D. 1924 Anayasasında Yapılan Değişiklikler


1924 Anayasası, uygulamada kaldığı süre içerisinde on bir kez
değişiklik geçirmiştir". Bunların önemli olanları şunlardır:
10.04 1928 Değişiklikleri” Devletin dini İslam'dır hükmü ve milletvekili yeminin­
deki "vallahi” ibareleri kaldırılmıştır.

05.12.1934 Değişiklikleri100 Bu değişikliklerle kadınlara seçme ve seçilme hakkı


tanınmıştır. Bura göre 22 yaşını dolduran kadın ve
erkek her Türk seçme hakkına, 30 yaşını dolduran kadın
ve erkek her Türk seçilme hakkına sahiptir hükmü
getirilmiştir.

Ö5.Ö2.1937 Değişiklikleri101 CHPnin amblemini oluşturan ve aynı zamanda parti


program ve ilkelerini temsil eden ilkeler devlet ilkeleri
(umdesi) olarak anayasaya geçirilmiştir. Bun3 göre
"Türkiye Devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, dev­
letçi, lâik ve inkılâpçıdır. Resmi dili Türkçedir. Makam
Ankara şehridir" (m. 2). Bunun dışında da hükümetin
oluşumuna dair bir t3kım değişiklikler ve bazı hak ve
özgürlüklerde değişiklikler arasında göze çarpmaktadır.

1945 Değişiklikleri102 Anayasanın dili baştan sona Türk Dil Kurumu'nun


Türkçesine uyarlanmıştır. Dil değişikliği dışında herhan­
gi bir içerik değişikliğine gidilmemiştir.

1952 Değişiklikleri103 Anayasa içeriğine herhangi bir değişikliğe gidilmeksizin


sadece dili ilk özgün biçimine dönüştürülmüştür.

Aldı kaçtı, s. 93; Tanör, s. 258.


Bkz. https://anayasa.tbmm.gov.tr/1924.aspx (Erişim: 23.02.2018).
” RG, 14.4.1928, S. 863 (3. T. Düstur, Cilt 9)
JX RG, 11.12.1934, S. 2877.

RG, 13.02.1937, S. 3533.

RG, 15.01.1945, S. 5905.


103 RG. 31.12.1952, S. 8297.
Birinci Bölüm: Osmanlı-Türk Anayasa Tarihi rs

D. Anayasanın Uygulanması
1924 sonlarına doğru Kazını Karabekır Paşanın başkanlığını yap­
tığı “Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” ile Fethi Okyar’m başkanlı­
ğını yaptığı “Serbest Cumhuriyet Fırkası” bir kenara bırakılırsa 1924-
1945 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi dışında bir başka parti­
den söz edilemez. Bu dönem, tek partili otoriter rejimlere ilişkin tüm
özellikleri yansıtmaktadır. Özellikle 1935’ten sonra “parti-devlet” iç
içe girmiştir. İçişleri bakanının parti sekreterliği, valilerinse il başkan­
lığı olduğu bir süreç yaşanmıştır. CHP’nin altı oku olarak ifade olunan
parti ilkelerinin anayasaya sokulması bu iç içelıği pekıştırıci olmuş­
tur^.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Dünya’da ıkı kutuplu bir siyasal
yapılanma ortaya çıkmıştır. Bir yanda ABD'nin başını çektiği liberal
demokrasiler kutbu ve diğer yanda SSCB'nin önderliğinde sosyalistler
kutbu. Dolayısıyla da bir yol ayrımına gelinmiştir. Ekonomik, siyasal
kültürel, uluslararası ilişkilere bağlı etkenler Türkiye’yi batı demokra­
sileri safında yer almaya sevk etmiştir.
İlk gelişme Nuri Demırağ başkanlığında Milli Kalkınma Partisi
adlı bir parti kuruluş başvurusunun yapılmasıdır. O tarihler itibarıyla
siyasal partiler Dernekler Kanunu hükümlerine göre kurulmaktaydı ve
İçişleri Bakanlığından izin alınması gerekmekteydi. O tarihe kadar
hiçbir izin verilmemiş olmasına karşın Milli Kalkınma Partisinin kuru­
luşu için gerekli izin alınabilmiştir. Dolayısıyla Eylül 1945 itibarıyla
Türkiye’de resmen çok partili siyasal yaşam başlamıştır.
İkinci ve asıl gelişme ise CHP içerisinde yaşanmıştır. Adnan
Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan ve Celal Bayar imzalarını
taşıyan, yürütülen parti politikalarını eleştiren "Dörtlü Takrir” olarak
adlandırılan bir "manifesto” Partiye sunulmuştur. Bunun sonucunda
Celal Bayar dışındakiler partiden ihraç edilmişler ve Celal Bayar da
bu gelişmeler üzerine istifa etmiştir. İşte, CHP içerisinden kopan bu
muhalif grup Ocak 1946 başında Celal Bayar liderliğinde Demokrat

1C4
Karpat, s. 80; 125; Tanör, s. 256.
ISO ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

Partiyi kurmuştur. Dolayısıyla her ne kadar çok partili siyasal yaşamın


DP ve 1946 ile başlandığı yönünde yerleşik bir algı varsa da bunun
doğru olmadığının da bu vesileyle belirtilmesinde varar bulunmakta­
dır.
İlk kez 06.06.1946 yılında çok partili seçim yapılmıştır. Bu se­
çimlerde çağdaş demokrasilerin genel olarak benimsemiş olduğu tek
dereceli seçim usulü uygulanmıştır. Ancak bu seçim, 4918 sayılı Mil­
letvekili Kanununun önsördüğü "acık ov ve gizli savım” esasına
dayalı olarak yapılmıştır. Buna rağmen DP bu seçimlerde 61 milletve­
kili çıkarmıştır1". Ancak özgür seçim ilkesini göz ardı eden bu usule
yoğun tepkiler gelmiştir. D? tarafından seçim kanununda değişikliğe
gidilerek seçimlerin gizli ve açık tasnife dayalı ve yargı güvencesi
içerisinde yapılması isteği dile getirilmiştir.
21.02 1950 tarih ve 5545 sayılı yeni Milletvekili Seçim Kanunu
ile gizli oy ve açık sayını ilkeleri kabul edilmiştir. Ayrıca seçimlerin
yargı güvencesi altında yapılmasını sağlamak üzere Kanun ile ıl ve
ilçelerde seçim kurulları ve ulusal düzeyde de Yüksek Seçim Kurulu­
na yer verilmiştir. Seçim yargısının önemine binaen de aşağıda açıkla­
nacak olan 1961 Anayasası Yüksek Seçim Kurulunu ilk kez anayasal
bir kurum olarak düzenlemiştir.
1950 seçimleri ilk defa gizli oy, açık sayını, yargı denetimi ve
gözetimi ilkelerine göre yapılmıştır. Bu seçimlerde ve ardından yapı­
lan 1954 ve 1957 genel seçimleri Demokrat Partinin siyasal zaferiyle
sonuçlanmıştır"’5. Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında şüphesiz
tek parti dönemiyle kıyaslanmayacak biçimde özgür bir ortanı kurul­
muşsa da zamanla ıktıdar-muhalefet kavgasının da etkisiyle sürdürü-
lememiştır. 1950-1960 yılları arasında iktidar ve muhalefet arasında
sağlıklı ilişkiler kurulamamıştır. Bu süreç 27 Mayıs 1960 asken dar­
besiyle sona ermiştir.

Turaya, Tank Zafer, Türkiye'de Siyasi Partiler, 1859-1952, İÜ Yay., stanbul 1952, s. 657.

Sonuçlar için bkz. http://ysk.gov.tr/tr/1950-1977-yillari-arasi-milletvekili-genel-


secimleri/3007 (Et: 17.02.2017),
Birinci Bölüm: Osmanlı-Türk Anayasa Tarihi ısı

M. 1961 ANAYASASI

A. Askeri Darbe ve Geçici Anayasa Süreci


'll Mavis 1960 tarihinde bir grup asker, bir darbe ile devlet vöne-
timine el koymuştur. TBMM feshedilmiş, hükümet ve Cumhurbaşka­
nı5 nın görevine son verilmiştir. Kendilerini Milli Birlik Komitesi ola­
rak adlandıran ve değişik rütbelere sahip 38 kişiden oluşan grup, sivil
döneme geçinceye kadar Türk Milleti adına egemenliği kullanmaya
yetkili olduğunu bildirmiştir.
14 Haziran 1960 tarihli “1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanununun Bazı
Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi" adım
taşıyan Kanun çıkartılmıştır. MBK tarafından çıkartılan bu Kanun bir
tür “geçici anayasa” niteliği taşımaktadır07. Bu Kanun, 1924 .Anayasa­
sının bir kısım maddelerini olduğu gibi korumakta, bir kısmım kaldır-
makta ve bir kısmım ise değişikliğe tabı tutmaktadır. Buna göre;
• MBK, bu kanun altında isimleri ve imzaları bulunan 38 kişiden
oluşur (m. 9).
• Yasama vetkisi MBK tarafından doğrudan, vürütme vetkısi Dex-
let Başkanınca atanan ve MBK tarafından onaylanan Bakanlar
Kurulu eliyle kullanılacaktır (m. 3).
• MBK Başkam aynı zamanda Devletin ve Bakanlar Kurulunun
Başkamdir (m. 17).
• MBK, genel seçimlerle kurulacak TBMM'nin görevine başlama­
sına kadar hukuksal varlığını koruyacaktır (m. 8).
• Bu kanun, 27 Mayıs 1960 tarihinden itibaren yürürlüğe girecektir
(m. 26).

Bu düzenleme "bnoyosonm cforoe yo/uy/o oncyosos/z/oşt/n/müsr^nın tipik bir örneğidir.


Yani ortada bir anayasa olmakla birlikte bu anayasa sıradan bir hukuk metni özelliği ta­
şımaktadır. Herhangi bir üstünlüğe sahip değildir. Tüm üstünlük darbeyi gerçekleştiren-
lerin yayınladığı karar, genelge ve kanunlardadır. Anayasa ancak bunlara uygunluğu öl­
çüsünde geçerliliğe sahiptir.
ıs: ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

• Eski Cumhurbaşkanı ile Başbakan ve bakanlar ile eski iktidar


milletvekilleri ve bunların suçlarına iştirak edenleri yargılamak
üzere bir “Yüksek Adalet Divanı’’ kurulmuştur (m. 6).
Yüksek Adalet Divanı, adli, idari ve askeri yargıya mensup hâkimler
arasından Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine, MBK tarafından seçi­
lecek bir Başkan, sekiz asıl ve altı yedek üyeden oluşur (m. 6).
• Kanun, adından da anlaşıldığı üzere 1924 Anayasasının bir kısım
maddelerini kaldırılmış, bir kısmında da değişiklikler getirmiştir.

B. Anavasanın Hazırlanması. Kabulü ve Yürürlüğe Girişi


Yasama yetkisini kullanan MBK tarafından 13.12.1960 tarih, 157
ve 15S sayılı kanunlar çıkartılarak bir kurucu meclis oluşturulması ve
anayasanın bu meclis tarafından hazırlanarak halkoyuna sunulup kabul
edilmesi esası benimsenmiştir1”.
Kurucu Meclis askeri ve sivil kanattan oluşmaktadır. Askeri kanat
MBK üyeleri, sivil kanat ise ‘Temsilciler Meclisinden oluşmaktadır.

Milli Birlik Komitesi 23 kişiden oluşmaktadır"3. Temsilciler


Meclisi ise, demokratik anayasa yapımında uygulanan doğrudan halk
tarafından (genel oya dayalı) seçilmiş bir kurucu meclis değildir. Kim

12 Haziran 1960 tarihli ve 1 sayılı Geçici Kanuna ek «Kurucu Meclis Teşkili» hakkında
157 sayı ve 13.12.1960 tarihli Kanun IRG. 16.12.1960, S. 10682).

Başlangıçta BS kişiden oluşan MBK 15.12.1960 tarihli Kanun ile feshedilmiş ve bazı
üyelerin tasfiyesi ve bir üyenin istifası ile 13.11.1960 tarihinden geçerli olmak üzere
Kanunda sayılan 23 kişider oluşan yeni MBK kurulmuştur. Bkz. RG. 15.12.1960, S.
10681.
Birinci Bölüm: Osmanlı-Türk Anayasa Tarihi 1S3

tarafından seçileceği ya da atanacağı ve hangi sayıda kişinin mecliste


yer alacağı yasama yetkisini kullanan MBK tarafından çıkartılmış
kanunda göstermiştir"0. Kanuna göre faaliyetleri, vavınları ve davra-
nışları ile 27 Mayıs Darbesine kadar Anayasaya, insan haklarına aykırı
icraat ve siyaseti desteklemekte devam etmiş olanlar, Temsilciler
Meclisine üye seçilemezler.
Temsilciler Meclisi, MBK ve Devlet Başkanı tarafından doğru­
dan seçilecek kişiler yanı sıra, bakanlar kurulu üyeleri, illerden seçile­
cek temsilciler, siyasal parti temsilcileri"1, çeşitli sivil toplum kuruluş­
ları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları temsilcilerinden
(örneğin barolar, basın, odalar, sendikalar, üniversiteler, yargı organı
temsilcileri gibi) oluşmaktadır (157 sayılı Kanun, m. 4).
Temsilciler Meclisi Hakkında Kanun, doğrudan seçilecek üyeler
ile çeşitli meslek kuruluşları ve diğer kuruluşlar tarafından seçilecek
üyelerin sayısını ve dağılımım teker teker belirlemiştir. Bu sayı Ba­
kanlar Kurulu üyeleri hariç 256:dır.
Kurucu Meclisin başta gelen görevi, halkoyuna sunulacak Yeni
Anayasayı görüşüp kabul etmek ve Seçim Kanununu yapmaktır. Bu
süreçte de yasama organına ait tüm görev ve yetkiler yine Kurucu
Meclis tarafından yerine getirilecektir (157 sayılı kanun, m. İS).
Kurucu Meclis, Anayasa ile Seçim Kanununu en geç 27 Mayıs
1961 tarihine kadar tamamlayacaktır. Bu süre, bir defaya mahsus olmak
üzere 15 gün uzatılabilir. Eğer Anayasa bu tarihe kadar yine tamamlan­
mamış olursa mevcut Temsilciler Meclisinin yerini almak üzere yem bir
Temsilciler Meclisi oluşturulacaktır (157 sayılı Kanun, m. 34).

158 sayı ve 13.12.1960 tarihli Temsilciler Meclisi Seçimi Hakkında Kanun. Bkz. RG.
16.12.1960, S. 10682.

Kanuna göre CHP ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi temsilcileri yer alacaktır.
Demokrat Partisi temsilcileri sayılmamıştır. Çünkü 27 Mayıs Darbesinin yapılmasına
sebebiyet veren Anayasaya ve insan haklarına 3ykın faaliyette bulunma ve destek­
lememiş olmak şartını sağlamadığı değerlendirilmiştir. Kaldı ki kanunun çıktığı tarih­
te DP kapatılmıştır.
:s4 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Kurucu Meclis tarafından hazırlanan .Anayasanın halkoyuna su­


nulması zorunludur. Halkoyu sonucunda Anayasa reddedılırse: her
100.000 nüfus için bir üye hesabıyla ve yem Seçim Kanunu hükümleri­
ne göre yeni bir Temsilciler Meclisi seçilir (157 sayılı Kanun, m. 35).
Kurucu Meclis tarafından hazırlanıp kabul edilen .Anayasa metni
daha önceden belirtilen takvim doğrultusunda 9 Temmuz 1961 tari­
hinde halkoyuna sunulmuş ve oylamaya katılanların %61.7 oyunu
alarak kabul edilip yürürlüğe konulmuştur"2. Bu oylama aynı zaman­
da tarihimizde gerçekleşmiş ilk halkoylaması özelliği taşımaktadır.
.Anayasa 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen askeri darbeye kadar
varlığını sürdürmüştür.

C. 1961 Anayasası’ııın Getirdiklerinden Öne Çıkanlar


Her anayasa bir tepkisel özellik taşır. Kendinden önceki süreçte
ortaya çıkan sorunlara ve tartışmalara cevap niteliğinde düzenlemeler
içerir. Hemen belirtelim kı 1961 .Anayasası 1924 .Anayasasından bir­
çok noktada esaslı biçimde ayrışmaktadır. Aşağıda Anayasanın ilk
bakışta fark edilebilecek olan özellikleri ve getirdiği yeniliklere kısaca
değinilecektir.
• Demokratik anayasa yapımında başvurulan kurucu meclis ve re­
ferandum kurumlan ilk kez 1961 .Anayasası ile gündeme gelmiş­
tir. Ancak .Anayasanın halk tarafından seçilmiş bir kurucu meclis
eliyle hazırlanmadığı, halkoylaması sürecinin de demokratik hal-
kovlamalarının gerekli kıldığı ortam ve şartları taşıdığını söyle­
mek kanaatimizce abartılı olur"2.

Halkoylaması sonucuyla ilgili rakam değerleri için bkz. RG. 20.07.1961, S. 10859. Oyla­
ma öncesi propagandalar ve kamparyalar ile oylamanın çeşitli açılardan analizi için bkz.
Karakartal, Bener, ‘'Bir Siyasal Katılma Türü Olarak Referandum ve 1961 Türk Anayasa
Referandumu", İÜ. İktisat Fakültesi Mecmuası, Olt 38, S.2,1984, s.176, ss. 161-180.

Her darbe sonrası yapılan halkoylam3İan plebisiter nitelik taşır. Çünkü darbeyi gerçek-
leştirenler balkoylamasını ayrı zamanda bir meşruiyet aracı olarak görmektedirler. Do­
layısıyla da "evet" sonucu elde etmek ve mümkünse yüksek bir evet oyu almak darbeci­
ler açısından son derece önem taşımaktadır. Bu amacı gerçekleştirmek için de pek çok
Birinci Bölüm: Osmanlı-Türk Anayasa Tarihi 185

• Yasama orsanı, özgürlüklerin daha iyi korunabileceği düşünce-


siyle ıkı meclisli olarak düzenlenmiştir. Bir yanda Millet Meclisi
diğer yanda ise Cumhuriyet Senatosuna yer verilmiştir. .Ancak
bu yapılanma uygulamada kendisinden beklenenleri karşılaya­
mamıştır.
• Egemenlik millete ait olmakla birlikte onun kullanımı bakımın-
dan köklü bir değişiklik getirilmektedir. TBMM, egemenliği mil­
let adına kullanmaya tek yetkili organ olmaktan çıkartılmıştır.
Egemenlik Anavasa tarafından yetkili kılınan organlarca ve belir-
lenen kurallar çerçevesinde kullanılan bir yetki olarak düzenlen­
miştir.
• 1924 Anayasasfna hâkim TBMM'nin üstünlüğü ilkesi verine
.Anayasanın üstünlüğü anlayışı getirilmiştir. 1924 .Anayasasında
olduğu gibi bu üstünlüğü kâğıt üzerinde bırakmamak adına da ilk
kez anayasa yargısı düzeni kurulmuş ve bu denetimi yapmak üze­
re .Anayasa Mahkemesi adım alan bir mahkeme kurulmuştur.
• 1924 Anavasası’nın TBMM’yi mutlak ve denetimsiz kılan ve litera-
türde çoğunlukçu demokrasi diye nitelendirilen demokrasi anlayışı
yerini çoğulcu ya da anayasal demokrasi anlayışına bırakacaktır.
• İlk defa 1961 Anayasası'nda devletin nitelikleri arasında ‘’hukuk
devleti” ilkesine yer verilmiştir. Bunun gereği olarak idarenin her
türlü işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiştir.
• Devletin “sosyal devlet” niteliğine yer verilmiş ve bu amaçla bi­
reylerin sosyal ve ekonomik hakları anayasa ile düzenleme altına
alınmıştır.
• Başlangıç kısmı ve kenar başlıklar ilk defa bu anayasa ile kulla­
nılmaya başlanmıştır.

devlet imkan ve araçlan kullanılmakta ve kampanyalar eşit ve adil şartlarda yürütûl-


memektedir. Anayasaya hayır kampanyası yürütenlere çeşitli engeller çıkartılmakta ve
hayır oyu vermek ihanetle, hainlikle, dış güçlerle işbirliği yapmak şeklinde nitelendiril­
mektedir. 1961 Anayasasının halkoylaması sürecinde de bunlarla karşılaşılmıştır (Bkz.
Kara kartal, s. 169 vd.}
1S6 ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

• Yüksek Seçim Kurulu anayasal bir kurum haline getirilmiştir.


• Milli Güvenlik Kurulu ilk kez bu anayasa ile getirilmiştir. Dolayısıy­
la askeri bürokrasi, anayasa ile özel bir statüye sahip kılınmıştır.

D. Anayasanın Uygulanması ve Geçirdiği Değişiklikler


1961 Anayasası bir askeri darbenin ardından yapılıp uygulamaya
konulan anayasadır. Kurucu meclisin oluşumu ve halkoylamasmın
demokratik nitelik taşıdığım söylemek kuşkusuz zordur. Ancak, ana­
yasa ile çoğulcu demokrasinin gerekli kıldığı kurum ve kurallara yer
verilmiş, hak ve özgürlükler anayasacılık felsefesi doğrultusunda dü­
zenlenmiştir.
Anayasanın hazırlanmasında Demokrat Parti’nin tamamen dış­
lanması, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası süreçte darbenin yapımına
sebebiyet vermiş parti olarak takdim edilmesi gibi etkenler bu parti
taraftarlarının anayasaya antipati duymalarına yol açmıştır. Dolayısıy­
la normal döneme geçildikten sonra her yönüyle Demokrat PartTnın
devamı izlenimi veren ve önemli bir toplumsal tabana hitap eden Ada­
let Partisi'nin temel siyasal görüşlerinden biri "bu anayasa ile devlet
yönetilemez” tezi olmuştur.
Uygulandığı dönemde ülkenin karşı karşıya kaldığı her sosyal ve
siyasal sorunun kaynağı anayasa gösterilmiştir. .Anayasanın yürütmeyi
güçsüz bıraktığı, elini kolunu bağladığı ve özellikle TRT, üniversiteler
gibi özerk kuruluşlar ve vargı eliyle vürütmenin kıskaç altına alındığı,
özgürlüklerin kötüye kullanılmasına izin verdiği ve işlemez hale geti­
rildiği tezlen ileri sürülmüştür. 196STerde başlayan ideolojik kavgalar
ve şiddet hareketlerinin yaygınlık kazanmaya başlaması ise anayasaya
karşı yürütülen sistematik karşı duruşa yeni bir söylem sunmuştur: Bu
anayasa ile terörle mücadele edilemez.
12 Mart 1971’de Silahlı Kuvvetler tarafından verilen muhtıra so­
nucunda Demirel Hükümeti istifa etmiş ve ardından partiler üstü bir
hükümet kurularak kısa süre bir ara rejim uygulamaya konulmuştur.
Bu süreçte önce 20 Eylül 1971, ardından da 15 Mart 1973’te Anaya-
Birinci Bölüm: Osmanlı-Türk Anayasa Tarihi :s”

sa:da önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişikliklerin bir kısmı


şunlardır:

• TRT ve üniversitelerin özerklikleri zayıflatılmıştır (1971).


• Yürütmenin güçlendirilmesi amacıyla ilk defa kanun hükmünde
kararname adıyla yürütme organına kanuna eşdeğer statüde hu­
kuk kuralları koyabilme yetkisi tanınmıştır (1971).
• .Anavasa vargısı ve idari vargı alanında bir takım kısıtlamalar ge-
tırilmıştir"4.
• Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulmuştur (1973). 1972 tarihli 1602
sayılı Kanunla da Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuştur.
• Devlet memurlarının sendikal hakları kaldırılmıştır (1971).
• Anavasanın temel hak ve özgürlüklerine yönelik sınırlama neden-
lerı arttırılmış: müdahale alanları genişletilmiştir" (1971).
• Doğal yargı ya da hakim ilkesi (tabii yargı ya da hakim güvence­
si) ‘‘kanuni yargı yolu” olarak değiştirilerek (1971) adeta olağa­
nüstü mahkemelerin kurulabilmesine kapılar aralanmıştır"6.
• Sıkıyönetime geçiş nedenleri genişletilmiştir (1971).

Örneğin Anayasanın 114'üncü maddesinin ilk şeklindeki "İdarenin hiçbir işlem ve


eylemi, hiçbir halde yargı mercilerinin denetimi dışında bırakılamaz'’ hükmü "İdarenin
her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır" olarak değiştirilmiştir (1971 Değişik­
likleri). Anayasanın ilk biçiminde anayasa değişikliklerinin denetimine ilişkin bir sınırla­
ma getirilmemişken (m. 147) 1971 değişiklikleriyle şekil denetimiyle sınırlandırmıştır.
Örneğin Anayasanın ilk şeklinde hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar ancak hakkı
düzenleyen maddede belirtilen nedenlerle yapılabilirken 1971 değişiklikleriyle ll'inci
maddeye genel sınırlama nedenleri adı altında, her bir hak ve özgürlüğe uygulanabile­
cek joker bir sınırlama paketi getirilmiştir. Yine Anayasanın ilk şeklinde "Kanun, kamu
yararı, genel ahlâk, kamu düzesi, sosyal adalet ve milli güvenlik gibi sebeplerle de olsa,
bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz" denilirken 1971 değişikliğiyle bu hüküm
"Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz’’ şekline dönüştürülmüştür.
Anayasanın "Hiç kimse, tabii hakiminden başka bir merci önüne çıkarılamaz” (m. 32/1)
hükmü 1971 değişikliği ile "Hiç kimse, kanunen tabi o duğu mahkemeden başka bir
merci önüne çıkanlamaz" şekline dönüştürülmüştür. Burada kullanılan sözcüklerin geli­
şigüzel seçilmediği ve doğal hâkim kanuni hâkimin aynı anlama gelmeyeceği de açıktır.
ıss ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Değişiklikler 1961 Anayasasının temel kurgusunu ve felsefesini


tamamen başkalaştırmıştır. İleride görüleceği üzere bu süreç 1982
Anayasası ile doruk noktasına ulaşacaktır. Bu değişiklikler,
TBMM’nin serbest iradesinden çok o denemde yasama organına dışa­
rıdan yapılan baskıların eseridir. Bu değişikliklerle zayıf tutulduğu
düşünülen yürütme organı güçlendirilmiş; “geniş ve bol elbise”
diye nitelendirilen özgürlük elbisesi daraltılmıştır.
1971 ve 1973 değişiklikleri ile istenilen düzenlemelerin hepsi
karşılanmıştır. Ancak şiddet hareketlerinde bir azalma olmadığı gibi
daha da artmıştır. Siyasal sorunlara ekonomik sorunlar da eklenmiştir.
Üstelik 1975 sonrası süreçte ülkenin hemen hemen tamamına yayıla­
cak olan sıkıyönetim rejimine geçilecektir. Yapılan değişikliklerin
ileri sürülen sorunların çözümüne kayda değer bir katkı sunmadığı
görülecektir.
Anayasaların ve sistemlerin tek başlarına mucizeler yaratan ıksırlı
araçlar olduğu kolaycılığına kapılınmış ve sorunların temellerine in­
meden sadece ateşi düşürme amaçlı çözüm yolları getirilmiştir. Altta
yatan sorunun ilerleyen süreçte daha etkili biçimde kendini ortaya
çıkartacağı pek hesap edilmemiştir.
Birinci Bölüm: Osmanlı-TürkAnayaza Tarihi :so

Birinci Bölüm Değerlendirme Soruları

1. Aşağıdakilerden hangisi 1961 Anayasası için söylenilemez?


A) Kurucu meclis doğrudan seçim yoluyla oluşmuş bir meclis değildir.
B) İlk defa anayasallık denetimine yer verilmiştir.
C) Hukuk devleti ilkesi ilk defa anayasada yer almıştır.
D) Çoğunlukçu demokrasi anayasanın temel yanını oluşturmaktadır.
E} İlk defa sosyal devlet anayasada yerini almıştır.

2. Aşağıdakilerden hangisi 1921 Anayasasının özelliklerinden biri değildir?


A) En kısa anayasamız olması.
B) Güçler birliği ilkesine dayanması
C) Yerinden yönetim kuruluşlarına ilişkin çok sayıda hükme yer vermesi.
D) Saf anlamda bir meclis hükümeti sistemini benimsemesi.
E} İlk katı anayasamız olması.

3. Aşağıdakilerden hangisi 1924 Anayasası'nın taşıdığı özelliklerden değildir?


A) Yasama ve yürütme güçlerini TBMM'de toplaması.
B) Hak ve özgürlükleri yasama organına karşı gereği gibi koruyamaması
C) Meclisin üstünlüğü anlayışını benimsemesi
D) Saf anlamda meclis hükümeti sistemini sürdürmesi
E) Çoğunlukçu demokrasi anlayışına dayanması

4. 20 Ocak 1921 tarihli Anayasa'da yer alan bazı maddeler şunlardır:


- Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
- Türk Devleti TBMM tarafından idare olunur.
- Kanun yapma ve kanunları yürütme gücü Mecliste toplanmıştır.
Bu maddelere göre aşağıdakilerden hangisi yönünde yargıya varılamaz? (KPSS-
GYGK-CS / 2008)
A) Padişah hukuki ve siyasi yetkilerinden yoksun bırakılmıştır.
B) Yeni Türk Devletinin siyasi yapısı tamamlanmıştır.
C) Yeni Türk Devletinin siyasal yapısının ilkeleri belirlenmiştir.
D) Osmanlı Devleti fiilen yok sayılmıştır.
E) Halk egemenliği önemsenmiştir.

5. Aşağıdakilerden hangisinde çift meclis esasına yer verilmiştir?


A) Sadece 1876 B) 1876,1924 C) 1876,1924, 1961
D) 1876, 1961 E) 1876, 1921,1961
190 ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

6. Aşağıdaki anayasalardan hangisi en kısa anayasadır?


A) Kanun-ı Esasi B} Senedi İttifak C) 1921 Teşkilatı Esasiyesi
D) 1924 Teşkilatı Esasiyesi E) 1961 Anayasası

7. Resmi dilin Türkçe olduğu ilk olarak hangi anayasada belirtilmiştir?


A) Kanun-ı Esasi B; Sened-i İttifak C) 1921 Anayasası
D) 1924 anayasası E) 1961 Anayasası

8. 1923 yılında, 1921 Anayasası'nda yapılan değişiklikle Türkiye Devleti'nin,


I. Siyasi rejimi,
II. Hükümetin oluşturulma biçimi,
III. Seçim sistemi
Konularından hangileri belirlenmiştir? (KPSS-GYGK-CS / 2008)

A) Yalnızı B) Yalnız II C) I ve II
O) I ve III E) I, II ve III

9. Cumhuriyetin ilk kez "devlet şekli" oluşu aşağıdaki anayasalardan hangisinde


belirtilmiştir?
A) Kanun-ı Esasi'de yapılan 1909 değişikliklerinde
B) 1921 Anayasasının ilk biçiminde
C) 1921 Anayasasının 1923 değişikliklerinde
D) 1924 Anayasasının ilk biçiminde
E) 1924 Anayasasının 1927 değişikliklerinde

10. Millî egemenlik ilkesi ilk kez hangi anayasada açıkça yer almıştır?
A) 1921 Anayasası'nda yer almıştır.
B) Kanun-i Esasi'nin 1909'da geçirdiği değişiklikle kabul edilmiştir.
C) 1921 Anayasası’nda 29 Ekim 1923 tarihli değişiklikle kabul edilmiştir.
D) 1924 Anayasası'nda yer almıştır.
E) 1924 Anayasası'nda 1928 yılında yapılan Arayasa değişikliğiyle kabul
edilmiştir.

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

D E D B D C A C C A
İkinci Bölüm
1982 ANAYASASININ YAPILIŞI VE
DEVLETİN TEMEL İLKELERİ

I. YAPILIŞI \T YÜRÜRLÜĞE GİRİŞİ

A. 12 Evlül
* 1980 Askeri Darbesi ve “Anavasasızlastırnıa”
Süreci: G^cici Anavasa
12 Eylül 19S0 tarihinde gerçekleştirilen bir askeri darbe, 1961 Anaya­
sası ile kurulan anayasal düzene son vermiştir. Müdahale ardından yasama
ve yürütme organı feshedilmiş, siyasal partiler kapatılmıştır. Darbeyi müte­
akip yayımlanan Bildiride” 12 Eylül 19S0:den itibaren yem hükümet ve
vasama orsam kuruluncava kadar bu görevlerin Genel Kurmav Başkam ve
kuvvet komutanlarından oluşan ve Milli Güvenlik Konseyi olarak adlandı­
racak kurul (MGK) tarafından yerine getirileceği belirtilmektedir.
27 Ekim 1980 tarihinde Anayasa Düzeni Hakkında Kanun çıkar­
tılmıştır". Kanun bir tür geçici anayasa niteliği taşımaktadır. Buna göre;
• 1961 Anayasası yem anayasa kabul edilip yürürlüğe girinceye
kadar yürürlüktedir. Bununla birlikte MGK bildirileri, kararları
ve kanunları ile 1961 Anayasası çatışıyorsa Anayasa değil, MGK
kararları, kanunları ve bildirileri geçerli olacaktır (m. I)"5.
• TBMM ve Cumhurivet Senatosuna ait görev ve yetkiler MGK tara-
fından, Cumhurbaşkanına ait görev ve yetkiler aynı zamanda devlet
başkam sıfatıyla MGK başkam tarafından yerine getirilir (m. 2).

RG. 12.09. 1980, S. 17103.

RG. 28.10.1980, S. 2324.


Bu düzenleme her devrim ve darbede gördüğümüz ve literatürde "anayasasızlaştırma
*
olarak adlandırılan uygulamanın tipik bir örneğidir. Yani ilk etapta anayasa bütünüyle
kaldınlmasa da anayasa alelade bir metin haline indirgenmekte ve darbe düzenlemele ­
rinin hiyerarşik açıdan altında kalmaktadır.
192 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

• MGK tarafından yayımlanan bildiri, karar ve kanunların mevcut


Anavasa hükümlerine avkırı olduğu iddiasıvla Anavasa’va avkırı-
lığı ileri sürülemez (m. 3).
• MGK bildiri ve kararlarında ver alan ve alacak hükümlerle 12
Eylül 1980 tarihinden itibaren çıkartılan ve çıkartılacak Bakanlar
Kurulu kararnameleri ve üçlü kararnamelerin yürürlüğü durduru­
lamaz ve iptali istenilemez (m. 4).
• Bakanlık görevi verilen ve bu bakanlarca yetkilendirilen kişilerim
kamu personeli hakkında aldığı karar ve işlemlere karşı iptal davası
açılamaz. Yürütmenin durdurulması kararı istenilemez (m. 5).

B. Kurucu Meclis Oluşumu ve Görevleri


Anayasanın oluşumuyla ilgili belirsizlikler ve Avrupa Konseyi
çevrelerinden gelen tepkilerle .Anayasanın hazırlanmasına hız veril­
miştir. Milli Güvenlik Konseyince 29.06.1981 tarihınde; yem anaya­
sayı hazırlayacak kurucu meclisin oluşumuna ilişkin bir kanun kabul
edilmiştir120.

1. Oluşumu
Kanuna göre Kurucu Meclis Milli Güvenlik Konseyi (MGK) ile
Danışına Meclisi adı verilen iki bileşenden oluşmaktadır (Kamım m. 1).

12C
RG. 30.06.1981, S. 17386 mükerrer. http://wvAv.resmigazete.gov.tr/arsiv/173S6_l.pdf
İkine i Bölüm: 1982Anc&asasınm Yapılışı ve Devletin Temel İlkeleri 193

Danışma Meclisinin askeri bileşenini oluşturan MGK, askeri dar­


beyi gerçekleştirmiş olan Genel Kurmay Başkanı ile ordu kuvvet ko­
mutanlarından (Kara, Hava, Deniz ve Jandarma) oluşan Kuruldur.
Kurucu Meclisin sivil bileşenine ise Danışma Meclisi adı verilmiştir.
Bu Meclis 160 temsilciden oluşmaktadır. Bunların kırk üyesi doğru­
dan MGK tarafından, 120 üyesi ise dolaylı seçme-atama demlen bir
yöntem çerçevesinde belirlenmiştir. Buna göre Danışma Meclisine
üye olmak isteyenler bulundukları il valiliklerine adaylık başvurusun­
da bulunacaklardır. İl valilikleri de yapılan başvurular üzerinden o ıl
için tespit edilmiş üyelik sayısının üç katı kadar adayı listeleyip
MGK’ya göndereceklerdir. MGK ise kendisine gönderilen liste üze­
rinden o ıl için belirlenmiş üye sayısı kadarını sıra gözetmeksizin se­
çip atayacaktır.
Danışma Meclisine MGK tarafından doğrudan atanan kırk üye
için herhangi bir öğrenim şartı getirilmemiştir. Oysa Danışma Meclisi
üyeliği için yükseköğrenim görmüş olmak şartına yer verilmiştir.
Hangi bileşenden gelirse gelsin üyelik için 30 yaş ve 11 Eylül 1980
tarihi itibarıyla hiçbir siyasal parti üyesi olmamak şartı getirilmiştir
(Kanun, m. 4). Danışma Meclisi üyeleri, yasama sorumsuzluğu ve
yasama dokunulmazlığından yararlanırlar (m. 3).
Yukarıdaki açıklamalardan da görüldüğü üzere Kurucu Meclisin
sivil bileşeni olan Danışma Meclisi genel oya dayalı seçimle oluşmuş
bir meclis değildir.

2. Görevleri ve Meclis Bileşenlerinin Aralarındaki ilişkiler


Kanuna göre Kurucu Meclisin görevleri şunlardır:
• Yeni Anayasayı ve bu .Anayasanın halkoyuna sunuluşuna dair
kanunu hazırlamak;
• Halkovuvla kabul edilerek vürürlüğe girecek olan Anavasanın
ilkelerine göre Sivasi
— Partiler Kanununu hazırlamak:*
• Yeni .Anayasanın ve Siyası Partiler Kanununun hükümleri ışığın­
da Milletvekili Seçim Kanununu hazırlamak;
’.94 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

* MGK tarafından belirlenecek olan tarihte yapılacak genel seçim­


lerle TBMM kurulup fiilen göreve başlayıncaya kadar, kanun
koyma, değiştirme ve kaldırma suretiyle yasama görevlerini yeri­
ne getirmektir.
Danışma Meclisi, adından da anlaşılacağı üzere daha ziyade bir
danışsal nitelikte organdır. .Anayasa metni ve diğer kanun metinlerin­
de son sözü söyleme yetkisi Milli Güvenlik Konseyine aittir. Bu bağ­
lamda; kanun tasarı ve teklifleri önce Danışma Meclisinde görüşülüp
Milli Güvenlik Konseyine sunulacaktır. MGK, Danışma Meclisinden
gelen kanun tasarı ve tekliflerim aynen veya değiştirerek kabul ya da
reddedebilecektir. MGK tarafından kabul edilen metin RG:de vavım-
J *
lanarak yürürlüğe girecektir (Kanun, m. 25).
Şu halde Danışma Meclisi anayasa ve kanun metinlerinin hazır­
lanmasında kendisinden yararlanılan, danışılan bir organ kimliğini
taşımaktadır. Bu noktada 1961 Kurucu Meclisini oluşturan asker ve
sivil bileşenlerin aralarındaki ilişkiler bakımından esaslı bir farklılık
göze çarpmaktadır. Çünkü 1961 Kurucu Meclisinde eğer MBK ile
Temsilciler Meclisi arasında görüş ayrılığı çıkmışsa bu sorun her ıkı
bileşenin tüm üyelerinin yer aldığı Karma Komisyon tarafından karara
bağlanacaktır. Sayısal açıdan Temsilciler Meclisi üyelerinin fazlalığı
dikkate alındığında sorunun sivil bileşen lehine çözüme bağlanmış
olması ihtimali bulunmaktadır. Oysa 1982 Kurucu Meclis açısından
MGK ile Danışma Meclisi çatışmasından söz edilemez. Çünkü zaten
son sözü söyleyecek olan her zaman MGK’dir.

B. Anavasanın
* Hazırlanması ve Halkoylaması
*
Anayasanın nasıl hazırlanacağı Kurucu Meclis Kanununun 26’ncı
maddesinde belirtilmiştir. Buna göre Danışma Meclisi kendi içinden
bir anayasa komisyonu belirleyecektir. Nitekim 15 kişiden oluşan bir
".Anayasa Komisyonu” seçilmiştir.
.Anavasa Komisvonu tarafından hazırlanan anavasa tasarısı Da-
nışma Meclisi Genel Kuruluna sunulmuştur. MGK’ye anayasa tasarı­
sı üzerinde her türlü tasarrufta bulunma yetkisi tanınmıştır. Bu yetki­
İkinci Bölüm: 19S2 Anayazaczran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri 195

nin kullanımı çerçevesinde MGK anayasa tasarısına eklemeler çı­


kartmalar, bir takım değişiklikler yaparak son şeklini vermiştir. .Ar­
dından da anavasa metni halkovuna sunulmak üzere RG'de vavım-
lanmıştır21.
Anayasa tasarısının Danışma Meclisine sunulmasının ardından
anayasa tartışmalarına ilişkin çeşitli ifade yasaklamalarının olduğu 70
sayılı MGK kararında"1 yer alan kimi yasaklar kaldırılmış olmakla
birlikte halkovunu etkilememek ve münhasıran anavasa tasarısının
geliştirilmesine yönelik olmak kaydıyla görüş, düşünce ve öneri suna­
bilme imkânı getirilmiştir. Diğer yandan MGK, 71 no.lu kararıyla123
MGK başkanı ve aynı zamanda devlet başkam Kenan Evreme anaya­
sanın halka tanıtımı görevi vermiştir. Bu kararda devlet başkanının
anayasayı tanıtım bağlamında radyo ve televizyonda, yurt içi gezile­
rinde yapacağı konuşmalar “hiçbir surene eleştirilemez ve bunlara
karşı yazılı veya sözlü herhangi bir beyanda bulunulamaz” denilmek­
tedir.
Anayasa, 07 Kasım 1982Tde yapılan halkoylamasında geçerli oy­
ların %91.37’sini alarak kabul edilmiştir. .Anayasa, 09 Kasım 1982
tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak geçici hükümlerdeki kurallar
çerçevesinde yürürlüğe konulmuştur.
Anayasanın kabulünden yaklaşık bir yıl sonra (06.11.1982 tari­
hinde) genel seçimlere gidilmiş ve TBMM seçimlerine göre Başkanlık
Divanının oluşumunu müteakip daha önceden belirlenmiş takvim
uyarınca da sivil sürece geçilmiştir. MGK Başkanı Anayasanın geçici
Vinci maddesinde belirtilen hüküm uyarınca Cumhurbaşkanı olmuş
ve MGK'nin diğer üyeleri de 6 yıllık bir görev süresi için Cumhur­
başkanı Konseyi üyesi olarak görevlerini sürdürmüş ve bu sürenin
sonunda kendiliğinden görevleri sona ermiştir.*122

RG. 20.10.19S2 tarih ve S. 17S44.


122 RG. 05.08.1982 tarih ve S. 17773.

RG. 2İ.10.19S2 tarih ve S. 17845.


196 ikinci Kızım Türk Anay aza Hukuku

II. 1982 ANAYASASINA GÖRE DEVLET ŞEKLİ


Daha önceki açıklamalarımızda da belirtildiği üzere cumhuriyet
kavramına biri dar, diğeri geniş olmak üzere iki anlam yüklenilmekte-
dir. Dar anlamıyla cumhuriyet monarşinin olmadığı her tür devlet
düzenlen için kullanılır. Oysa geniş anlamıyla cumhuriyet demokrasi­
yi de içeren, onsuz bir anlama sahip olmayan, onunla bütünleşmiş
devlet düzenlerini ifade etmektedir124.
Anayasanın l’inci maddesinde “Türkiye Devleti bir Cumhuri-
yettir" denilmektedir. Türkive Devleti 29 Ekim 1923 tarihinden ıtıba-
ren cumhuriyete dayalı devlet düzenini seçmiştir. Bu düzen bugüne
kadarkı tüm anayasalarda da korunmuştur.
Belirtelim ki, Türk İnkılâbının ortaya koyduğu cumhuriyetçilik
düşüncesi yalnızca saltanatın reddinden ve devlet başkanının seçimle
gelmiş olmasıyla sınırlı olmayıp, aynı zamanda demokrasiyle bütünle­
şik bir anlam ve içeriğe sahiptir125. Kısaca Türk İnkılabının cumhuri­
yet anlayışı demokratik değerleri içeren bir devlet sistemidir. Bu ne­
denle de Türkiye
J ’de cumhuriyet
«* ile demokrasi öteden beri avnı V an-
lamda olmak üzere algılanmaktadır. Bu iki kavram adeta birbirine
kaynaşmış126, deyim yerindeyse etle tırnak gibi ıç içe geçmiştir.
1961 Anayasası’nın birinci maddesi gerekçesinde yer verilen şu
ifadeler bunun valin bir ifadesidir: “2ta madde. Türkiye Cumhuriyeti
adı ile bir Devletin kuruluşunu, bu Devletin ve hükümetinin her türlü
saltanat, şahıs ve zümre hâkimiyeti şekillerini reddeden demokratik
bir devlet olduğunu açıklamaktadır.
1961 Anayasasının T inci maddesinde devlet şeklinin Cumhuriyet
olduğu belirtilmiş ve 2’nci maddesinde de Cumhuriyetin nitelikleri

Bkz. Kitabın devlet türleri kısmı.


Özbudun, Ergun, "Atatürk ve Devlet Hayatı", Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II, Ata­
türkçülük, YÖK Yay., Ankara 1987, s. 45; Gören, Zafer, Anayasa Hukuku. 2. b., Yetkin
Yay., Ankara 2015, s. 84.

Tanör- Yüzbaşıoğlu, s. 73.


İkinci Bölüm: 19S2 Anayazazıran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri ısr

düzenlenmiştir. 9'uncu maddesinde de devlet şeklinin cumhuriyet


olduğunu belirten hükmün değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin
teklif edilemeyeceği söylenmiştir. Bu dönemde şöyle bir tartışma
yaşanmıştır: Acaba değiştirilemeyecek olan Cumhuriyet sözcüğünün
kendisi mıdır yoksa ona dokunulmamış olsa da Cumhuriyetin nitelik­
leriyle çatışan bir düzenleme de aynı kapsama girmektedir? Yanı
cumhuriyet ile dar anlamı mı yoksa geniş anlamı mı kastedilmiştir?
Anayasa Mahkemesi cumhuriyetin sadece bir sözcükten ibaret
görülemeyeceği, 2’nci maddede belirtilen niteliklerinin de cumhurı-
yetle bütünleşik olduğunun altım çizmiştir
* ”. Mahkemeye göre cum­
huriyetin değiştirilemeyeceği kurak ile güvence altına alınan ■‘cumhu­
riyet'' sözcüğü değil cumhuriyete dayalı “devlet sistemi” ya da
“cumhuriyet rejimi”dir12s.

III. DEVLETİN ANAYASAL KİMLİĞİ YA DA


CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ
Günümüzde sosyalist cumhuriyetler, teokratik cumhuriyetler,
oligarşık cumhuriyetler ve totaliter cumhuriyetler gibi birbirinden
farklı cumhuriyetler söz konusudur. Dolayısıyla tek başına devletin
şeklinin cumhuriyet olması zaman zaman tartışmaları da beraberinde
getirmektedir. Bu nedenle .Anayasanın 2’nci maddesi Türkiye Cumhu-

"(Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu) deyiminden, sadece Ancycsa'nın 1. maddesinin ve


o maddede yer alan (Cumhuriyet) sözcüğünün omaçlondığı düşünülemez. Çünkü (de­
ğişmezlik) ilkesinin, çeşitli sosyal ve siyasal görüşlere göre değişik niteliği ve içeriği bu­
lunan tek bir (Cumhuriyet) sözcüğüne boğlanması halinde, Anayasa'nm 1. maddesine
hiç dokunulmadan, (diğer maddelerde) yapılacak değişikliklerle rejimin kökünden yoz-
loştınlması yolu oçıimtş olur. Dünya yüzeyine ycy/lmfş ülkelere göz atılacak olursa, adla­
rı (Cumhuriyet) oldukları holde, uyguladıkları rejim bakımından Anayasamızdaki siste­
me taban tabana Zft düşen pek çok devletlerin bulunduğu görülmektedir...Halbuki,
Anoyaso'mızın kurduğu ve korumak istediği devlet şekli, Boşlong'Ç bölümünde ve 2.
moddesinde nitelikleri belirlenmiş bulunan bir Cumhuriyettir ve değişmezlik ilkesi de
Cumhuriyet sözcüğü ile birlikte onun bu niteliklerini koruma ve değiştirilmesini önleme
ereğini gütmektedir”. Bkz. AYM, E. 1976/38, K. 1976/46, T. 12.10.1976, RG. 20.01.1977,
S. 15825.
122
AYM, E. 1973/19, K. 1975/87, T. 15.04.1975, RG. 26.02.1976, S. 15511.
’.OS ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

riyetinin nasıl bir cumhuriyet olduğunu özel olarak düzenleme altına


almıştır. Bu maddede Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri sıralanmıştır.
Esasen Anayasanın 1, 2 ve 3’üncü maddelerinde düzenlenmiş
olan ilkeler bir bütün halinde Türkiye Devletinin anayasal ilkeleri
olarak da adlandırılabilir. Bu maddelerde yer alan düzenlemeler Tür­
kiye Devletinin anayasal kimliği olarak nitelendirilebilir.
Diğer yandan eşitlik ilkesi Anayasanın 2’nci maddesinde Cumhu­
riyetin nitelikleri arasında değil de 10’uncu maddede düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeden eşitlik ilkesinin cumhuriyetin bir niteliği olmadığı
anlamı elbette çıkartılamaz. Eşitlik ilkesi birey yönünden bir hak:
devlet faaliyetleri yönünden bir yükümlülüktür. Bu bakımdan sosyal
devlet hukuk devleti, insan haklarına savgılı devlet sıbi 2’nci madde-
de cumhuriyetin nitelikleri olarak sayılan birçok nitelikle doğrudan
ilişkilidir.
Anayasa, cumhuriyetin nitelikleri olarak aşağıdaki tabloda yer
alan ilkelere yer vermiştir.
Toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı

İnsan haklarına saygılı devlet

Atatürk milliyetçiliğine bağlı devlet

Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayalı

Demokratik devlet

Laik devlet ilkesi

Sosyal devlet ilkesi

Hukuk devleti ilkesi

Yukarıdaki ilkeler Anayasanın 2’nci maddesinde yer alış biçimiy­


le sıralanmıştır. Bu ilkeler, yine bu sıraya uygun olarak aşağıda kısaca
açıklanmıştır.

A. Toplumun Huzuru. Milli Dayanışma ve Adalet .Anlayışı


Anayasanın 2’nci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri ‘‘toplu­
mun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde" ifadesiyle
İkinci Bölüm: 19S2 Anayazaczran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri :oo

başlamaktadır. Bunlardan özellikle toplumun huzuru ve milli daya­


nışma kavramlarının hukuksal sonuçlar doğuracak şekilde anlamlandı­
rılması ve çerçevesinin belirlenmesi havlı güç görünmektedir129. Esa­
sen bunun bir devlet ilkesi olarak anayasada yer verilmesi çok da an­
lamlı değildir.
Anayasaların bu tür belirsiz ifadeleri kullanması anayasa yazım
tekniği ile de çok bağdaşmamaktadır. Hele hele devletin nitelikleri
arasında her tarafa çekilebilmesi mümkün olan joker kavramların
kullanılması anayasacılık felsefesiyle örtüşmez. Kaldı ki, .Anayasada
aynı amacı karşılayabilecek başkaca devlet ilkeleri de bulunmaktadır.
Örneğin sosyal devlet ilkesi, Atatürk milliyetçiliği ilkesi, demokratik
devlet ilkesi, hukuk devleti ilkesinden de sözü edilen ilkeler pekâlâ
çıkarılabilir. Bu nedenle yokluğu bir eksiklik oluşturmaz, varlığı da
ilave bir şey katmaz.

B. İnsan Haklarına Saygılı Devlet İlkesi


Konunun taşıdığı önem ve geniş içeriği nedeniyle ayrı bir bölüm
altında ele alınmıştır.

C. Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı Devlet Anlayışı


1924 .Anayasası devletin nitelikleri arasında “milliyetçi devlet”
ilkesine yer vermektedir. 1961 .Anayasası ise “milli devlet" tabirini
kullanmıştır. 1982 .-Anayasası ise “Atatürk milliyetçiliği” nitelemesin­
de bulunmuştur.
“Atatürk milliyetçiliği” ırkçılığı reddeden, birlikte yaşama arzu­
sunu esas alan, vatandaşlığı ırk temelinde değil de vatana bağlılık
esasına dayandıran barışçıl bir milliyetçiliktir. Tek millet, tek vatan,
tek devlet, anlayışını esas alır. Yasama, yürütme, yargının tekliğine
dayalı üniter yapılı devlet anlayışı bu ilkenin doğal uzantıları olarak
Anayasada yer almaktadır. Türk'ün tanımında vatandaşlık bağıyla
bağlılık esasının aranması da (AY. m. 66) Atatürk milliyetçiliğinin bir

129
Berzer bir değerlendirme için bkz. Tanör-Yıızbaşıoğlu, s. 74.
200 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

yansımasıdır. Aşağıda Atatürk milliyetçiliğine hakim özellikler sonuç­


lar sıralanmıştır.
• Atatürk milliyetçiliği ırkçılığı ve şövenist saldırgan milliyetçiliği
reddeder.
• Atatürk Milliyetçiliği, milliyetçiliği reddeden düşüncelere de kar­
şıdır.
• Atatürk milliyetçiliği din ve mezhebe dayalı millet anlayışını red­
deder.
• Atatürk milliyetçiliği, her türlü sınıfsal temele dayanan ideoloji
ve sistemlere kapalıdır.
• Atatürk milliyetçiliği, "yurtta sulh, cihanda sulh" parolasını esas
alan barışçıl ve insancıl bir milliyetçiliktir.

D. Başlangıçta Belirtilen Temel İlkelere Dayalı Devlet


Türkiye'de başlangıç kısmı ilk olarak 1961 Anayasası ile getiril­
miştir. 1982 Anayasası da başlangıç kısmına yer vermiştir. Anayasa­
nın 176’ncı maddesine göre "Anayasanın day andığı temel görüş ve
ilkeleri belirten başlangıç kısmı, Anayasa metnine dahildir”. Anaya­
sanın 2’nci maddesinde de Cumhuriyetin nitelikleri arasında başlangıç
kısmına göndermede bulunulmaktadır. Bu düzenlemelerden de anlaşı­
lacağı üzere başlangıç kısmı Anayasanın ana metnindeki hükümler
gibi bağlayıcı bir güce sahiptir.
Başlangıç kısmına bakıldığında aslında 2’nci maddede sayılan ni­
teliklerin değişik şekilde tekrarı görülmektedir. Başka bir söyleyişle
bu kısımda yer alan açıklamalar zaten 2’nci maddede somutlaşmıştır.
Bu açıdan başlangıç kısmının metne dâhil edilmemiş olması halinde
herhangi bir eksiklik ortaya çıkmayacaktır. Kaldı ki, gerek kaleme
alınışlarındaki amaç, gerek kullanılan dil ve usul bakımından anayasal
uyuşmazlıklarda gerçek bir hukuk normu gibi uygulanabilir olmaktan
uzaktır. Hukuk kurallarının yazım tekniğine uygun değildir. Çünkü
anayasa ne bir retorik, ne tarih ne de edebiyattır. Oysa burada yer alan
ifadelerin edebi, tarihi, sosyolojik tespitler içerdiği görülmektedir.
İkinci Bölüm: 19S2 Anayazaczran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri 201

Başlangıç Kısmı ilk şeklinde bugünkünden çok daha genişti.


1995 tarihli Anayasa değişikliğiyle kısmen daraltılmıştır. İlginç olan
ileride açıklanacağı üzere Anayasanın 2:nci maddesinde sayılan cum­
huriyetin nitelikleri değiştirilemeyecek hükümlerden olmasına ve
Başlangıç kısmının da Anayasa tarafından Cumhuriyetin nitelikleri
arasında sayılmış olmasına karşın bir değişikliğe tabi tutulmuş olma­
sıdır.

E. Demokratik Devlet ilkesi

1. Genel Çerçeve
Demokratik devlet anlayışı, egemenliğin kaynağını halka dayan­
dıran ve Lincoln’ün özlü ifadesiyle halkın, halk tarafından halk için
yönetimi anlamına gelen bir devlet modelidir. Özetle meşruiyetini
halktan alan, çoğunluğun azınlık haklarım güvence altında tutarak
anayasal sınır ve çerçevede yönetim yetkisini ifade eder.
Türkiye devleti demokratik bir cumhuriyettir. Bu nedenle Anaya­
sa çağdaş demokrasinin günümüzde kabul edilen tüm ilkelerine yer
vermiştir. Aşağıda bu ilkeler anayasadaki düzenlemeleri ile sıralan­
mıştır.
• Egemenliğin topluluğa ait olması (AY. m. 6)
• Düzenli aralıklarla, özgür seçimler (AY, m. 67 2, 75)
• Güçler ayrılığı (AY. Başlangıç, paragraf 4 ve genel sistematik)
• Temel hakların güvence altına alınmış olması (AY, m. 12-74).
• Hukuk önünde eşitlik (AY, m. 10)
• Siyaset ve ekonomide rekabete açıklık (AY, m. 67-69)
• Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı (m. 9, 138 vd)
• Çoğunlukların keyfîliğine karşı anavasal güvencelerin varlığı (m.
146 vd)
• .Anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı (AY, m. 11)
202 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

2.1982 Anayasası ve Siyasal Partiler Düzeni


a. Siyasal Partilerin Kuruluş ve Siyasal Parti Özgürlüğü
Çağdaş demokrasiler günümüzde temsili nitelik taşımaktadır.
Temsil işlevini de görmek üzere zamanla siyasal partiler ortaya çık­
mıştır. Dolayısıyla günümüzde siyasal partiler demokrasinin en temel
kurumlandır. Bu önemleri nedeniyle çağdaş demokrasiler için “parti­
ler demokrasisi” nitelemesi yapılmaktadır. Gerek kuruluşları gerek
faaliyetleri bakımından geniş bir özgürlükten yararlanmaktadırlar.
Anayasanın 68’inci maddesinin 2’inci fıkrasında, siyasal partiler
demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak ifade edilmiştir. Bu hük­
mün gereği olarak vatandaşların siyasal parti özgürlüğü güvence altına
alınmıştır. Buna göre vatandaşlar siyasal parti kurma ve usulüne göre
partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi
olabilmek için on sekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir.
Anayasa, siyasal partinin kuruluşunun idari merciin iznine bağla­
namayacağını hüküm altına almıştır. Siyasal partinin kuruluşu bildirim
esasına bağlanmıştır. Siyasal Partiler Kanununa göre medeni ve siya­
sal hakları kullanma ehliyetine sahip en az 30 kurucu üye tarafından
Kanunda belirtilen kuruluş belgeleri ve parti tüzüğüne dair dosya İçiş­
leri Bakanlığına teslim edilir. Eğer belgeler tamsa siyasal parti kurulu­
şu gerçekleşmiş ve tüzel kişilik kazanmış olur.
Hâkimler ve savcılar, Sayıştay dâhil yüksek yargı organları mensup­
ları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri, yap­
tıkları hizmet bakımından işçi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri.
Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyası
partilere üye olamazlar (AY, m. 68 5). Yükseköğretim elemanları siyası
partilere üye olabilirler. .Ancak siyasal partilerin merkez organları dışında
kalan organlarında parti görevi alamazlar (AY, m. 68 6). Yükseköğretim
kurumu öğrencileri de siyasal partilere üye olabilirler (AY, m. 68 7).
Diğer yandan siyasal partilere. Devlet, yeterli düzeyde ve hakça
malı yardım yapar. 2820 sayılı Siyasal Partiler Kanununa göre bir
siyasal partinin devlet yardımından yararlanabilmesi için genel seçim­
İkinci Bölüm: 19S2 Anayazaczran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri 203

lerde "en az yüzde üç" oy elde etmiş olması gerekmektedir. Bu oranda


oy almış siyasal partiler her yıl aldıkları oy oranına göre bütçeden
yardım alırlar. Bu yardımlar genel seçim yılında üç katına: yerel se­
çimlerin olduğu yılda da iki katma çıkartılır.

b. Sivasal Partilerin Yükümlülükleri


Siyasal partilerin taşıdıkları önem nedeniyle bir takım yükümlü­
lüklere tabi tutulmuşlardır. Anayasanın 69‘uncu maddesinde şu yü­
kümlülükler getirilmiştir:
• Siyasal partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmala­
rı demokrasi ilkelerine uygun olur.
• Siyasal partiler, ticari faaliyetlere gırışemezler.
• Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri. Devletin ba­
ğımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan
haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine,
demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf ve­
ya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü sa­
kınmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik
edemez (AY, m. 68 4).
• Siyasi partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması
gereklidir.
• Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan ve Türk uyruklu­
ğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden maddi yardım alamazlar.

c. Siyasal Partilere Uygulanacak Yaptırımlar


.Anayasanın 69‘uncu maddesine göre eğer bir siyasal partinin tü­
zük ve programı 68Tınci maddenin 4’üncü fıkrasında sayılan ilkelere
aykırı ise temelli kapatma kararı verilir. Kapatma yaptırımı, Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine .Anayasa Mahkeme­
since karara bağlanır. Bu karar Mahkemenin üye tamsayısının 2 3’ü
tarafından verilebilir. .Ancak eylemin ağırlığına göre Mahkeme ka­
patma kararı yerine siyasal partinin devlet hazînesinden kısmen ya da
tamamen malırum bırakılması yönünde yaptırım uygulayabilir.
204 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Bir siyasal partinin 68'inci maddenin 4‘üncü fıkrasında belirtilen ey­


lemleri nedeniyle temelli kapatılması kararı verilebilmesi için Anayasaya
göre sözü edilen evlemlerın işlendiğinin "bir odak haline gelmesi” ge-
reknıektedır. Örneğin laik devlet düzenine aykırı eylemlerin odağı haline
gelmiş olması gerekir. Eylemlerin odak halini alıp almadığı Mahkeme
tarafından belirlenir. Diğer vandan .Anavasa bu evlemlerın ne zaman odak
haline geleceğine dair de bir ölçüt getirmiştir. Buna göre;
Yasaklanan eylemlerin parti üyelerince yoğun bir şekilde işlen­
mesi ve bu durumun o partinin büyük kongre veya genel başkan veya
merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Mec­
lisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca örtülü veya
açıkça benimsenmesi yahut bu eylemlerin doğrudan doğruya anılan
parti organlarınca kararlılık içinde işlenmesi halinde parti söz konusu
evlemlerin odası haline gelmiş savılır.
.Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan bir siyasal parti başka
bir ad altında kurulamaz.

F. Laik Devlet İlkesi


Laiklik, 1924 .Anayasasının 1937'de yapılan değişikliği ile hukuk
sistemimize girmiştir. Daha sonra 1961 ve 1982 .Anayasaları da bu
ilkeye 2'inci maddelerinde yer vermiş ve onu devletin nitelikleri ara­
sında saymışlardır.
Anayasamızın 24’üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, “Her­
kes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir”. Anayasamız,
ibadet hürriyetine ise bazı sınırlamalar getirmiştir. Suna göre,
“14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini
ayin ve törenler serbesttir” (AY. m. 24 2).
Görüldüğü gibi, Anayasa, ibadet hürriyetini, inanç hürriyeti kadar
mutlak biçimde tanımış değildir. Bu bağlamda ibadet özgürlüğü .Ana­
yasaya göre:
• Devletin sosyal. ekonomik, sivasal veva hukuksal temel düzenini
kısmen de olsa din kurallarına dayandırmak;
İkinci Bölüm: 19S2 Anayazaczran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri 205

• Siyasal veya bireysel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne


suretle olursa olsun dinsel va da din durgularını ya da dince kut-
sal sayılan şeyleri istismar ve kötüye kullanmak;
• Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünü bozmak;
• İnsan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan
kaldırmak
.Amacıyla kullanılamaz.
Dıser vandan Anavasa din kültürü ve ahlâk öğretimini ilk ve orta
öğretim kuramlarında zorunlu dersler arasında saymıştır. Bu hususun
laik devlet niteliğiyle bağdaşıp bağdaşmayacağı yönünde çeşitli görüş­
ler ileri sürülmüştür. Kanaatimizce dersin tarafsız, çoğulcu ve rasyonel
bir içerikte verilmesi durumunda laik devlet yapısına aykırılık oluş­
turmaz. .Ancak eser belirli bir dinin benimsettirilmesine vönelık bir
amaç ve işlev görmek üzere yürütülen bir faaliyete dönüşürse o zaman
niteliği gereği laik devletle uyuşmaz. Hatta ders içeriğinde belirli bir
dine ağırlıklı olarak yer de verilebilir. Önemli olan dersin bir "beyin
yıkama" aracına dönüşmemesidır. Nitekim AİHM sorunun dersin
isminden ya da bizatihi ders programlarında yer almasından değil,
içeriğinin ve yürütülmesinin, sözleşmenin yasakladığı tekilci, belirli
bir dinin ya da kanaatin benimsettirilmesine dayalı eğitim anlayışın­
dan (endoktrınıan eğitim) kaynaklandığını açıkça ortaya koymuştur.
Kısaca Mahkemeye göre taraf devlet eğer eğitim programında
böyle bir derse yer vermekteyse iki seçeneğe sahiptir: Ya bu dersin
içeriği ve yürütülmesini tarafsız, eleştirel ve çoğulcu yapacak ya da
bireylere bu dersten herhangi bir şarta bağlı tutulmaksızın muafiyet
imkânı sunacaktır. Aksı durum Sözleşmenin 1 No.lu Protokolünün
2’nci maddesinde düzenlenen eğitim hakkının ihlali anlamına gelir130.

Bkz. AİHM, Mansur Yalçın ve Diğeri eri/Türkiye, Başvuru No: 2126311/11, 16.09.2024,
pr. 68-77; Kjeldsen, Busk Madsen ve Pedersen/Danimarka, 7.12.1976, pr.50-54;
Folgero ve Diğerleri/Norveç, Başvuru No: 15472/02, 29.06.2037, pr. 84;
Valsamis/Yunanistan, 18.12.1996, pr. 25-28; Hasan ve Eylem Zengin,/Türkiye, Başvuru
No: 1448/04,9.20.2037, pr. 47-76.
206 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

1982 Anayasası batı tipi laiklikten farklı olarak ve yerel etkenler­


den hareketle din hizmetlerini bir kamu hizmeti olarak görmüş ve bu
hizmetleri yürütmek üzere de genel idare içinde Diyanet İşleri Başkan­
lığı adlı anayasal bir kuruma yer vermiştir. Kurut Cumhurbaşkanlığı­
na başlı olarak laiklik ilkesi doğrultusunda faalıvet gösterir.
Diyanet İşleri Başkanlığının devlet teşkilatı içerisinde yer al­
ması öğretide laikliğe aykırı bir düzenleme olarak değerlendiril­
mişse de131 Türkiye’de böyle bir yapılanmanın kendi tarihsel ve
sosyolojik şartları çerçevesinde laikliğe aykırılığı değil tanı tersi
laikliği koruyucu olduğu kanaatindeyiz. Şu var kı Kurumun yapısı­
nın dinsel çoğulculuk ve işleyişinin de laikliğin özünü ifade eden
devletin din ve inançlar karşısındaki tarafsızlığı ilkesini ne ölçüde
karşıladığı tartışılabilir.

* Devlet İlkesi
G. Sosval
“Sosyal devlet", devletin bireylerin sosyal ve ekonomik durumla­
rıyla ilgilenen, onları kendi kaderleriyle baş başa bırakmayan, onları
insan onuruna yaraşır bir hayat standardı sunmayı ve sosyal güvence­
ye kavuşturmayı ilke edinen devlet anlayışıdır. Bu anlamıyla sosyal
devlet ne üretim araçlarının devlete ait olduğu, özel işletmeciliğin son
derece sınırlı tutulduğu sosyalist devlet, ne devletin ekonomik yaşa­
mın her alanına etkin bir biçimde katıldığı “kolektivist devlet", ne
devletin sosyal ve ekonomik alanı kendi işleyişine bıraktığı “jandarma
devlet" niteliği taşır. Bu çerçevede de devletin sosyal barışı ve sosyal
adaleti sağlamak amacıvla sosval ve ekonomik havata aktif müdahale-
sini meşru ve gerekli gören bir anlayıştır. Sosyal devletin en belirgin
yanı sosyal ve ekonomik hayatın olumsuzluklarına karşı bireyleri
korumak, onları insanlık onuruna yaraşır bir hayat standardı sunmak­
tır.
Anayasa Mahkemesi sosyal devleti, kimi zaman dar ve teknik an-
lamıvla
a* ele almakta ve “sosval
J adaletin,• sosval
J refahın ve sosval
a* Wsü-

131
Duran, Lütfi, İdare Hukuku Dersleri, İÜHF Yay., İstanbul 1982, s. 41.
İkinci Bölüm: 19S2 Anayacaczran Yapıldı ve Devlerin Temel İlkeleri 20“

venliğin gerçekleşmesini sağlayan devlet” şeklinde tanımlamakta­


dır"1. Kimi zaman ise sosyal devleti, insan hakları ve hukuk devleti ile
bütünleştirmekte ve bir hayli geniş bir tanımlama yoluna gitmekte­
dir33. Bir kısım kararlarında ise sosyal devleti yine insan hakları ve
hukuk devletiyle birlikte okumakta ve aynı kavramı bu kez ‘‘sosyal
hukuk devleti” ile nitelendirmektedir"".
Esasen Anavasanın bütünselliği dikkate alındığında sosyal
devletin hukuk devleti, insan haklarına savgılı devlet ilkesi, de-
mokratık devlet ilkesi, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet
anlayışı gibi birçok ilkeyle iç içe geçmiş olduğu açıktır. Anayasa­
nın 5’inci maddesinde somutlaşmış devletin görevleri bunun en
açık ve yalın ifadesidir.
.Anavasanın sosval devlet ilkesine Yüklemiş olduğu anlam ve
Yüksek Mahkemenin yorumlarından çıkartılan ilkeler aşağıda sıra­
lanmıştır:
• Bireylerin hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir
denge kurmak,
• Milli gelirin adıl bir biçimde bölüşümünü gerçekleştirmek,
• Bireylere imkân ve fırsat eşitliği sunmak,
• Sosyal eşitsizlikleri ve dengesizlikleri gidermek suretiyle sosyal
adaleti sağlamak.
w

122 AYM, E. 2017/156, K. 2019/37, T. 15.05.2019, pr. 42. RG. 25.07.2019, S. 30842.
133
“Sosyol devfer, insan haklarına dGyonon, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşa­
malarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle komu yoran orasında adil bir
denge kurabilen, çalışma hoyatını geliştirmek ve ekonomik önlemler atmak suretiyle ça­
lışanlarını koruyan, onlonn insan onuruno uygun hoyot sürdürmelerini soçlcyan, milli
gelirin odolete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri olon, sosyd güvenlik
hakkını yoşoma geprebilen, sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir".
AYM, E. 2015/105, K. 2016/133, T. 14.07.2016, RG. 11.10.2016, S. 29854.
134 AYM, E. 2015/67, K. 2016/21, T. 16.03.2016, RG. 15.04.2016, S. 29685; E. 2013/111, K.
2014/195, T. 25.12.2014, RG. 07.01.2015, S. 29229.
20S ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

• Pivasa
•t ekonomisinin bırev üzerindeki olumsuzluklarını ortadan
kaldırıcı müdahalelerde bulunmak ve gerekli düzenlemeleri yap­
mak:
• Bireyleri sosyal güvenceye kavuşturmak:
• Bireylere sosyal ve ekonomik haklar sunmak,
• Çalışma yaşamını geliştirmek çalışanların sömürülmesını önle­
mek:
• Ekonomik bakımdan zayıf, güçsüz ve korunması gerekli kişi ve
gruplar için gereken önlemler almak.
1982 Anayasası devlete bir takım yükümlülükler getirmiş bireyle­
ri de sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerle donatmıştır. Nitekim
Anayasanın 42-65 maddeleri arasında bu hak ve ödevlere yer verilmiş­
tir. Bununla birlikte yukarıda sıralanan amaçların gerçekleştirilmesi
her şeyden önce malı kaynak ve imkânları gerekli kılmaktadır. Bu
nedenle Anayasa’nın 65’inci maddesi bu Yükümlülüklere mali kav-
naklarının elverdiği ölçüde sorumlu tutulabileceği yönünde bir düzen­
lemeye yer vermiştir.

H. Hukuk Devleti İlkesi


Anayasa’mızın 2’ınci maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri ara­
sında sayılan hukuk devleti ilkesi vatandaşların hukuksal güvenlik
içinde bulundukları devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına
başlı olduğu bir sistemi anlatır. Hukuk dilinde "hukuk devleti" devimi
devletin hukuk kurallarıyla bağlı sayılmadığı "polis devleti" kavramı­
nın karşıtı olarak kullanılmaktadır. Bu ilke her şeyden önce devletin
işlemlerinin hukuk kurallarına bağlılığını ifade eder. Hukuk kuralları­
na bağlılığı sağlayacak mekanizma ise devletin eylem ve işlemlerinin
yargı denetimi altında bulunmasıdır.
Biçimsel anlamıyla bir hukuk devletinden söz edilebilmesi için
gerekli olan biçimsel ilkeler 1982 .Anayasasında yer almaktadır. Aşa­
ğıdaki tabloda bu ilkeler ve .Anayasadaki karşılıkları gösterilmiştir.
İkinci Bölüm: 19S2 Anayazaczran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri 209

Unsur Anayasa

Birey özgürlüklerinin tanınması ve 12-74


korunması

Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı 9,138,139,140

Yasama organının hukuka bağlılığının 11,148-153


sağlanması

İdarenin kanuniliği ve yargısal denetimi 123,125

Devletin bireylere verdiği zararlardan 125,129


sorumluluğu

Güçler ayrılığı Genel sistematik Başlangıç, 7, 8, 9

Yürütme organının anayasa ve kanun­ 8, 74,125,148


larla bağlılığı ve yargısal denetimi

Yargı yetkisinin anayasa ve diğer hukuk 11,125,138,153


kurallanyla sınırlılığı

Kanuni hâkim güvencesi (doğal h3kim 37


ilkesi)

idari işlem ve eylemlere karşı yargı 125


yolunun açıklığı
İstisnalar:
• HSK’nın meslekten ihraç kararlan dışında­
ki kararlarına karşı
• Terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedenine
dayalı emekliye ayırma hariç askerlikten
ilişik kesme kararları dışında kalan Yüksek
Asken Şura kararlarına karşı
• YSK kararlarına karşı (m. 79)

Diğer yandan Anayasanın 38’inci maddesinde hukuk devleti açı­


sından son derece önem taşıyan ceza hukuku ilkelerine yer verilmiştir.
Bu ilkelerin bir kısmı aşağıda sıralanmıştır:
• Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç sayma­
dığı bir fiilden dolayı cezalandırılanız; kimseye suçu işlediği
zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir
ceza verilemez (suç ve cezada kanunilik ilkesi).
210 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

• Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla ko­


nulur.
• Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz
(masumiyet karinesi).
• Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir
beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
• Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine
getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz (sözleş­
meden doğan borç için hapis yasağı).
• İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müey­
yide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu
hükme kanunla istisnalar wgetirilebilir.
• Kanuna aykırı yoldan elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul
edilemez.
• Ceza sorumluluğu şahsıdır.

I\’. DEVLETİN YAPISI VE SEMBOLLERİ


1982 .Anayasası devletin teşkilat yapışım nitelemede üniter tabirini
kullanmamıştır. .Ancak "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bir bütündür” (m. 3 1) hükmü üniter devletin en yalın biçimde ifadesi­
dir. Kaldı ki .Anayasanın yasama, yürütme ve yargıya ilişkin düzenleme­
leri başta olmak üzere birçok hükmünden de üniter yapının özellikleri
açıkça okunmaktadır. Devletin üniter niteliğinin gereği olarak:
> Ülke (vatan, yurt) tektir. Bölünemez, paylaşılamaz, başka bir
ülke toprağına katılamaz. Satılamaz. Terk edilemez.
> Millet tektir. Adı .Anayasa tarafından Türk Milleti olarak belir­
tilmiştir"5.

125
Anayasanın pek çok yerinde Türk Milletine göndermede bulunulmaktadır. Bkz. Başlan­
gıç Kısmı, pr. 3, m. 5, m. 6/2, m. 7, m. 9, m. 81, m 103, m. 104.
İkinci Bölüm: 19S2 Anayazaczran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri 211

> Egemenlik tektir. Bir bütün halinde Türk Milletine aittir (AY,
m. 6 2). Egemenliğe ait somut devlet yetkileri yer, konu, zaman
ve kişi yönünden paylaşılamaz.
> Resmi dil tektir. .Anayasa 3’üncü maddede kenar başlığında
resmi dilin Türkçe olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla Devle­
tin resmi işlemlerinde Türkçeden başka bir dil kullanılamaz.
Resmi işlemler dışında kalan alanda herkes istediği dili kullanma
hakkına sahiptir.
Üniter devletlerde başkent ve semboller de egemenliğin tek ve
bölünmezliğinin bir uzantısı olarak (hatta eski deyimle “alameti fari­
kası” olarak) görüldüğünden tektir. Bu sembollerden başkent, bayrak,
arma, ulusal marş ve ulusal “motto” ön plana çıkmaktadır1".
.Anayasanın 3’üncü maddesinde başkentin .Ankara, ulusal marşın
“İstiklal Marşı”, bayrağın ise (şekli, ilgili kanunda gösterilen)"7 “be­
yaz ay yıldızlı al bayrak” olduğu belirtilmiştir.
Devletin üniter yapısı gereği her türlü federal veya siyasal bölgeli
devlet modeli anayasaya aykırılık oluşturur. Hiçbir yere veya bölgeye
kısmı ya da tanı siyasal özerklik •.’enlemez; siyasal içerikli yetki pay­
laşımında bulunulamaz. Bununla birlikte daha önceki açıklamaları­
mızda da belirtildiği üzere yönetimsel anlamda özerklik (idari özerk­
lik) üniter devlet düzeniyle uyuşmaktadır. Nitekim birçok üniter dev­
let düzenlerinde olduğu gibi 1982 .Anayasası da bu anlamda yerinden

Üniter devlet için başkent ve ulusal sembollerdeki teklik ilkesi federal ve bölgeli devlet­
ler açısındar bir zorunluluk olmaktan çıkıp bir tercih haline dönüşmektedir. Bu bağlam­
da bazı federal devlet ve bölgeli devletlerde federe devletlerin veya özerk bölgelerin
kendi başkent ve sembollerini taşıdıkları görülmektedir. Nitekim İspanya gibi bazı böl­
geli devletler bölge statüsü oİBn yerlere ulusal dil ve bayrakların yarında resmi olarak
kendi bölge dili ve bayraklannı kullanma yetkisi tanımıştır. Aynı şekilde ABD’de her eya­
letin (state} bir başkenti ve bayrağı bulunmaktadır. Örneğin Kaliforniya eyaletinin baş­
kenti Sacramento’dur. Ancak aynı durum tüm federal ve bölgeli devletler için söyleni-
lemez.
137
Bayrağın şekli, ebatları ve kullanım esasları 22.09.1983 tarih ve 2893 sayılı Türk Bayrağı
Kanununda açıklanmıştır.
212 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

yönetim kuruluşlarına yer vermiştir (m. 127, 130, 135). Örneğin bele­
diyeler, üniversiteler gibi.

V. BAĞIMSIZ BİR DEATET İLKESİ OLARAK KANUN


ÖNÜNDE EŞİTLİK
Eşitlik hem bir hak, hem bir demokratik hukuk devleti ilkesi, hem
cumhuriyetin temel bir değeridir. 1961 Anayasası eşitlik ilkesine te­
mel haklar arasında yer vermişti. 1982 Anayasası ise cumhuriyetin
ilkeleri arasında ve anayasal haklar arasında değil anayasanın genel
esaslar bölümü içerisinde bağımsız bir devlet ilkesi olarak düzenle­
miştir.
Anayasanın 10’uncu maddesinde herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet,
siyasal düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım
gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu ve hiçbir aile, zümre veya
sınıfa imtiyaz (ayrıcalık) tanınamayacağı söylenmektedir. Bu düzen­
lemenin anlamı kimseye ayrımcılık yapılamamasıdır. Böylece anayasa
her türlü ayrımcılığı yasaklamıştır.
.Anayasada kastedilen eşitlik mutlak ya da matematiksel bir eşitlik
değil “eylem sel eşitlik”tir. Bu nedenle eşitlik, durum ve şartlar bakı­
mından eş değer olanlar arasında bir ayrımcılık yapılmamasıdır. Diğer
bir deyişle eşitlik aynı durumda bulunanların aynı, farklı durumda
bulunanların farklı statüye tabı tutulmalarıyla gerçek anlamına kavu­
şur. Doğal olarak hukuksal anlamda eşitlik ilkesine göre bazı durum
ve şartlar altında kişiler arasında farklılıklar oluşturulabilir. Önemli
olan getirilen farklılığın bilimsel, rasyonel ve meşru bir nedene da­
yanmasıdır. Hiçbir insani, vicdanı, bilimsel ve aklı temeli olmaksızın
kişiler arasında salt din, dil, cinsiyet, etnik köken gibi sübjektif neden­
lerle ayrım yapmak eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Örneğin ma­
dende çalışan bir kimsenin 15 yılda, büroda çalışan bir kimsenin ise
25 yılda emeklilik hakkını elde etmesi şeklindeki bir düzenleme eşitlik
ilkesinin ihlali anlamına gelmez. Çünkü çalışılan yerlerin şartları ve
insan üzerindeki etkisi farklıdır. Ancak eğer maden işinde çalışanların
bir kısmına hiçbir makul, bilimsel, meşru neden yokken diğerlerinden
İkinci Bölüm: 19S2 Anayazaczran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri 213

farklı bir emeklilik süresi getirilmişse elbette bu durum eşitlik kuralına


aykırılık oluşturur.
Anayasa Mahkemesi de eşitlik ilkesini bu çerçevede değerlen­
dirmektedir. Mahkemenin pek çok kararında yer verdiği ve adeta ka­
lıplaştırdığı eşitlik tanımı ve yaklaşımı şudur: "Aynı durumda olanlar
için farklı düzenleme eşitliğe aykırılık oluşturur. Anayasanın amaçla­
dığı eşitlik, mutlak ve eylemli eşitlik değil hukuksal eşitliktir. Aynı
hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı
tutulursa Anayasanın öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz”13£.
"Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aym kurallara bağlı tutula­
cağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da
topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir”™.
Diğer yandan toplumda bazı bireyler diğerlerine göre fiziksel ve
ruhsal yönden dezavantajlara sahiptir. Oysa eşitlik eşit olanlar arasın­
da anlam ifade eder. İşte bu kişilere toplumsal adalet adına bir takını
imkânların sağlanarak denkleştirme yapılması pozitif ayrımcılık ola­
rak nitelendirilmektedir. Anayasa bu konuda aşağıdaki düzenlemelere
yer •/ermiştir.
• Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin ya­
şama geçmesini sağlamakla yükümlüdür (2004 AY değişikliği).
• Devletin pozitif ayrımcılığı hayata geçirmeye yönelik düzenleme­
leri eşitlik ilkesinin ihlali olarak yorumlanamaz (2010 AY de­
ğişikliği).
• Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve
yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesi­
ne aykırı sayılmaz (2010 AY değişikliği).

E.2003/64, K.2006/90, T. 27.O9.2CO6, AMKD. 44/1, 2007, s. 224-225.

E.2002/157, K.2006/97, T. 04.10.2036, AMKD, 44/1, 2007, s. 244.


214 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

İkinci Bölüm Değerlendirme Soruları

1. 1982 Anayasasının halkoylamasına ilişkin aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?


A) Halkoylaması ile devlet başkanlığı seçimi birleştirilmiştir. Anayasanın kabulü ile
devlet başkanı cumhurbaşkanlığı görevine gelecektir.
B) Halkoylaması reddedilirse yeni bir kurucu meclis görevlendirilecektir.
C) Halkoylaması öncesi tek yanlı bir propaganda süreci hakim olmuştur.
D) Halkoylamasına katılım zorunlu oy ilkesine tabi tutulmuştur.
E) Oylama öncesinde devlet başkanına anayasayı resmen tanıtım görevi
verilmiştir. Devlet başkanının yaptığı konuşmalar aleyhine fikir ve görüş
açıklama yasağı getirilmiştir.

2. Aşağıdakilerden hangisi hukuk devleti ilkesinin unsurlarından biri değildir?


A) Kanunların Anayasa’ya uygunluğunun yargı organınca denetlenmesi
B) Mahkemelerin bağımsızlığının sağlanması
C) Milli egemenlik ilkesi gereği seçimlerin tek dereceli olması
D) Kanuni hâkim güvencesi
£} Herkesin hak arama özgürlüğüne sahip olması

3. 1982 Anayasasında aşağıdakilerden hangisi Türkiye Cumhuriyeti devletinin


anayasal niteliklerinden bir olarak yer almamaktadır?
A) Sosyal devlet 3; Halkçı devlet C) Hukuk devleti
D) Laik devlet E) İnsan haklarına saygılı devlet

4. Fiziksel ve ruhsal yönden dezavantajlara sahip kişilere toplumsal adalet adına bir
takım imkânların sağlanarak denkleştirme yapılması ne ad verilmektedir?
A) Sosyal denge B) Negatif ayrımcılık C) İmkân ve fırsat eşitliği
D) Pozitif ayrımcılık E} Ekonomik adalet

5. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi pozitif aynmcılığa tabi değildir?


A) Çocuklar 3; Yaşlılar C} Gençler
D) Maluller E) Kadınlar

6. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi ceza sorumluluğunun anayasada


düzenlenmiş ilkelerinden değildir?
A) Masumiyet karinesi B) Borç için h3pis yasağı
C) Suç ve cezada kanunilik DJ Hukuka aykırı yoldan delil elde etme yasağı
E} Cez3 3daleti
İkinci Bölüm: 19S2 Anayazaczran Yapıldı ve Devletin Temel İlkeleri 2.5

7. Türkiye'de bir siyasal partinin devlet hâzinesinden yardım alabilmesi için en son
ulusal seçimlerde en az ne kadar oy elde etmiş olması gerekmektedir?
A) >63 B)964 C)%5 D) $67 E) >610

8. I) Bayrağı II) Milli marşı III) Başkenti IV) Mortosu V) Amblemi

Devletin şekil ve sembolleriyle ilgili yukarıdakilerden hangisine 1982 Anayasa­


sında yer verilmemiştir?
A) IV, V B) IV C)V 0)1, V E) I, IV

9. 1982 Anayasasında laiklikle ilgili düzenlemelerden hangisine yer verilmemiştir?


A) Diyanet İşleri Başkanlığı bir anayasal kurum olarak düzenlenmiştir.
B) Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında zorunlu olarak
okutulur.
C) Herkes istediği inanç ve kanaate sahip olabilir.
D) İbadet, ayin ve törenlere katılmaya sınır getirilemez.
E) Kimse inancını açıklamaya zorlanamaz bundan dolayı kınanamaz ve
suçlanamaz.

10.1) Ulusal sermayenin desteklenmesi II) Ulusal gelirin adil dağıtımı

III) Sosyal güvenlik hakkı IV) Yargı bağımsızlığı V) Piyasa ekonomisi

Yukarıdaki verilerden hangisi doğrudan sosyal devletin ilkelerinden değildir?


A) I, IV B) IV, V C) I, IV, V D) II, IV E) I, V

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 S 9 10

B C 3 D C E A A D A
••
üçüncü Bölüm
1982 ANAYASASINDA TEMEL HAK VE
ÖZGÜRLÜKLER REJİMİ

I. TERMİNOLOJİK TARTIŞMALAR
.Anayasanın kullandığı tabirler öğretide bir takım tartışmaları be­
raberinde getirmiştir. Bunları detaya inmeden iki başlık altında ele
aldık.

A. İnsan Haklarına Savgılı Devlet-İnsan Haklarına Davalı


Devlet
1961 Anayasası Cumhuriyetin niteliklerini düzenleyen maddede
"insan haklarına davalı devlet” tabirine ver vermektedir. 19S2 Anava-
sası ise “insan haklarına saygılı” ibaresini kullanmaktadır. Bununla
birlikte .Anayasada birçok konuda karşımıza çıkan kavramsal kargaşa­
yı burada da görmekteyiz. Anavasanın 2’nci maddesinde "insan hakla-
rina saygılı” Cumhuriyet nitelemesi 14 T inci maddesinde yerini “in­
san haklarma dayanan" Cumhuriyet nitelemesine bırakmaktadır.
Şüphesiz devletin “insan haklarına saygılı” olması ile devletin
‘İnsan haklarına davalı” olması arasında bir felsefe farklılığı olduğu
tartışılmaz. Yoksa gelişigüzel tercih edilmiş kavramlar değildir. Şu var
ki aslında .Anayasanın genel olarak hak ve özgürlüklere yaklaşımı ve
düzenlemeleri dikkate alındığında yine de en uygun tabirin “insan
haklarına saygılılık” olacağı kanaatindeyiz. Bu şekilde nitelemenin en
azından metni ve ruhuyla da örtüştüğü söylenilebilir. Diğer bir söyle­
yişle, devletin insan haklarına dayalı niteliğiyle Anayasanın (özellikle
ilk halindeki) özgürlükler rejimim bağdaştırabilmek zordur. Bu neden­
le her ıkı anayasanın kullandığı terimler bir bakıma hak ve özgürlükle­
re yaklaşımını ortaya koymaktadır.
21S ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Bununla birlikte, kavramsal değişimin uygulamada Türkiye’de


hak ve özgürlüklerin korunmasına ne ölçüde katkı sunacağı şüphelidir.
Diğer bir deyişle .Anayasa ‘’insan haklarına dayalı devlet” tabirini
kullanmış olsaydı mevcut durumdan farklı olarak ne ortaya çıkardı ya
da 1961 Anayasasının insan haklarına dayalı tabirini kullanması acaba
hak ve özgürlüklere ne gibi bir katkı sağlamıştır sorusuna kayda değer
bir açıklama getirebilmek de güçtür.

B. Doğal Hak Yaklaşımı Pozitivist Yaklaşımı Paradoksu


.Anavasa bazı yerlerde insan hakları, bazı "erlerde ise temel hak
ve özgürlükler tabirim kullanmaktadır. Bu durum bir terim tutarsızlığı
olarak değerlendirebilir. Çünkü insan hakları ile temel hak ve özgür­
lükler (ya da anayasal haklar) kaynakları yönünden ayrışmaktadır.
İnsan hakları, kişilerin sırf insan olmaktan kaynaklanan, insan
onurunu temsil eden, dokunulmaz, devredilemez ve vazgeçilemez
yetki ve özgürlüklerdir. Köklerini doğal hukuk anlayışından almakta­
dır. İnsan hakları, devletten önce gelir ve onun varlık nedenini oluştu­
rur. Devlet, kişiye hak vermez, o zaten ona doğuştan sahiptir. Devletin
görevi onları tanımak ve güvence altına almak için gerekli düzeni
kurmaktır.
Temel haklar ya da anayasal haklar veya kamu hakları ise poziti­
vist bir temele sahiptir. Yanı kaynağım pozitif hukuktan alır. Her in­
san hakkı pozitif kimliğe sahip olmadığından elbette anayasal bir hak
olarak nitelendirilemez. Doğal olarak da kişiler açısından hukuksal
taleplere konu olamaz. Kısacası bir insan hakkı ancak pozitif kimlik
kazanmakla temel hak ve özgürlük statüsü kazanmış olur ve anayasa­
nın hak ve özgürlüklere bağladığı sonuçlar devreye girmiş olur. Örne­
ğin “vicdanı ret” bir takım hukuk düzenlerinde ve uluslararası sözleş­
melerde hak olarak düzenlenmiştir. Oysa her hukuk düzeni vicdani
redde pozitif bir kimlik kazandırmamıştır. Bu nedenle talep edilebilir­
liği için pozitif bir dayanağa gereksinim duyar.
1982 Anavasası bazı verlerde “insan hakları” devimine ver ver-
inişse de anayasaya hâkim anlayış pozitivist hak anlayışıdır. Anayasa­
Üçüncü Bölüm: 19S2 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler Rejimi 219

nın başlangıç kısmından ve diğer maddelerinden bu yaklaşımın izleri­


ni bulabilmek pek de zor değildir140.
••
C. Temel Hak ve Özgürlüklerin Niteliği (AY. m. 12)
Anayasa herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vaz­
geçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğunu belirtmektedir. Bu
hükümle hak ve özgürlüklerin devletin bir lütfü ya da bir bahşişi veya
devlete olan borç ve yükümlülüklerin veya ülkede yaşamasının bir
karşılığı olmadığı açıklanmaktadır.
Elbette hak ve özgürlükler aym zamanda bir takım sorumluluk ve
Yükümlülükleri de beraberinde getirir. Nitekim Anavasanın 12 2 hük-
münde temel hak ve özgürlükler, kişinin topluma, ailesine ve diğer
kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da içerir şeklinde ifade edil­
miştir. Bu ödev ve sorumlulukların yerine getirilmemesine bağlı ola­
rak hak ve özgürlük özneleri hakkında bir takım yaptırımlar uygulana­
bilirse de bu yaptırımlar hiçbir zaman anayasal haklardan yararlandı­
rılmama sonucunu doğurmaz. Örneğin vergi ödevini veva askerlik
yükümlülüğünü yerine getirmeme anayasal bir haktan mahrumiyetin
gerekçesini oluşturamaz.

D. Hak Özgürlük
.Anayasa bazı maddelerde hak, bazı maddelerde özgürlük (hürri­
yet) bazı maddelerde temel haklar, bazı maddelerde ise temel haklar
ve özgürlükler birlikte ve yan yana kullanılmaktadır. .Anayasa yapım­
cısının neden kimi zaman hak, kimi zaman özgürlük, kimi zaman da
ikisi birlikte veya daha da ilginci kenar başlık ta özgürlük maddenin
metninde ise hak kullanılmış olduğunun anlamlı bir cevabını bulmak
zordur.

,vHer Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hâk ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal


adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu
bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine
doğuştan sahip olduğu” (AY, Başlangıç, pr. 6).
220 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Hak ile özgürlük kavramları arasında felsefi açıdan bir takım


farklılıklara işaret edilebilirse de hukuksal açıdan her ikisine de aynı
sonuçlar bağlanmıştır. Aşağıda farklı kullanımlara ilişkin bazı örnek­
lere yer verilmiştir.

Temel haklar ve ödevler İkinci Kısım Başlığı

Temel hak ve özgürlükler Başlangıç, pr. 6, m. 5, 12, 13, 14, 15, 16, 33 (kenar
başlığı)

Özgürlük (Hürriyet) m. 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 33, 36,48

Hak m. 17, 29, 32, 34, 35, 39, 49, 50, 51, 53, 54, 56, 57, 60,
67, 68, 70, 74

Hem hak hem özgürlük aynı 26'ncı madde kerar başlığı hak ve özgürlük, içerik hak
maddede

II. ANAYASAL HAKLARIN SINIFLANDIRILMASI


Hak ve özgürlükler çeşitli açılardan sınıflandırmalara tabı tutul­
maktadır. Önce bu sınıflandırmaların amacına kısaca değindikten
sonra 1982 .Anayasasındaki sınıflandırmayı ve buna bağlanan sonuçla­
rı ele alacağız.

A. Hak ve Özgürlüklerin Sınıflandırılmasındaki Amaç

Hak ve özgürlükler bir bütündür. Her biri insan onurunun birer


parçasıdır. Her biri diğeriyle şu ya da bu şekilde ilişki içindedir. Tıpkı
insan vücudunu oluşturan organların vücut bütünlüğündeki işlevleri
gibi hak ve özgürlüklerin de her biri bir işleve sahiptir. O nedenle
aralarında hiyerarşik bir sıralama yapılamamakta ya da anlamlı olma­
maktadır.
Hak ve özgürlüklerin bütünselliği ilkesi ve aralarındaki girift iliş­
ki ve bağ onların sınıflandırılmalarını da güçleştirmektedir. Çünkü bir
hak ve özgürlüğü belirli bir sınıf içine hapsetmek ve o sınıf ile anmak
çoğu zaman yanıltıcı olabilmektedir. Bu nedenle de sınıflandırmalar
Üçüncü Bölüm: 19S2 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler Rejimi 22.

yapay ve nispi bir değer taşımaktadır. Yapana göre, pozitif hukuk


metinlerine göre değişkenlik göstermektedir. Nitekim mülkiyet hakkı
bazı anayasalarda sosyal hak, bazı anayasalarda ise kışı hakları arasın­
da yer verilmektedir.
Geçmişten günümüze hak ve özgürlükler konuları, tarihsel geli­
şimleri, kullanım biçimleri gibi çeşitli ölçütlere dayalı olarak sınıflan­
dırılmıştır. Her sınıflandırmada asıl amaç elbette pedagojiktir. Çağdaş
demokrasilerde de hak ve özgürlüklere vönelik sınıflandırmaların
böyle bir amaç taşıdığı gözden uzak tutulmamalıdır.

B. 1982 Anayasasında Hak ve Özgürlüklerin


Sınıflandırılması
Anayasalarda hak ve özgürlüklerin belirli bir sistematik ve sınıf­
landırma dâhilinde yer verilmesi adeta gelenek halını almıştır. Bu
sınıflandırmada da özellikle Georg Jellinek tarafından yıllar öncesin­
den yapılmış “üçlü statü hakları” şeklindeki ayrını hayli yaygınlık
*
kazanmıştır 4". Her ne kadar günümüzde değerini yitirmişse de yine de
bazı anayasaların bu sınıflandırmayı esas alarak hakları sıstematıze
ettiği görülmektedir. Nitekim 1982 .Anayasası da bu ayrımı esas almış­
tır. Aşağıda .Anayasanın Jellinek temelli sınıflandırmasına bağlı olarak
açıklamalarda bulunulmuştur:

1. Kişi Haklan ve Ödevleri


Bu haklar olumsuz haklar, negatif statü hakları olarak da isımlen-
dirilmektedır. Devlete karşı kişileri korumayı esas aldığından "koru­
yucu haklar da denilmektedir. .Anayasamız 17-40’ıncı maddeleri
arasında bunları düzenlemiştir. Aşağıdaki tabloda bir kısmına yer
verilmiştir.

Jellinek’in genel olarak hak teorisi ve haklara ilişkin ünlü sınıflandırması ve bu sınıflan­
dırmaya yapılar, eleştiriler konuşurda bkz. Bulgan, Güngören Birden, Georg Jellinek’in
Hak ve Devlet Kuramı, XII Levha Yay., İstanbul 2017, s. 44-55.
ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

Yaşama hakkı (m. 17) Kişi özgürlüğü ve güvenliği (m. 19)

Özel yaşamın gizliliği (m. 20) Konut dokunulmazlığı |m. 21)

Haberleşme özgürlüğü (m. 22) Yerleşme ve seyahat hakkı |m. 23)

Din-vicdan özgürlüğü (m. 24) Düşünce özgürlüğü (m. 25)

Düşünceyi açıklama özgürlüğü (m. 26) Bilim ve sarat özgürlüğü (m. 27)

Basın özgürlüğü (m. 28) Süreli-süresiz yayın h3kkı (m. 29)

Cevap ve düzeltme hakkı (m. 32) Dernek kurma özgürlüğü |m. 33)

Toplantı ve gösteri hakkı (m. 34) Mülkiyet hakkı (m. 35)

Hak aramâ h3kkı (m. 36) Kanuni hâkim güvencesi (m. 37)

Suç ve ceza güvenceleri (m. 38) İspat hakkı (m. 39)

2. Sosy al ve Ekonomik Haklar ve Ödevler


Bu haklara "pozitif statü hakları" veya “olumlu haklar” veya “is­
teme hakları” da denilmektedir. Bu haklar sosyal devlet anlayışının
ortaya çıkışıyla birlikte anayasalara taşınmıştır. Tarihsel süreç açısın­
dan kişi hakları ve siyasal hakları takıp etmiştir.
Kışı haklarının felsefesi “az devlet-çok özgürlük” (devletin ka­
çınması) olmasına karşın sosyal hakların felsefesi “çok devlet-çok
özgürlük”tür. Başka bir söyleyişle devlet bu alanda aktif olmak duru­
mundadır. Bireyi kendi kaderiyle baş başa bırakamaz.
Bu haklar nitelikleri gereği devlete bir takım vükümlülükler se-
tirmektedır. Devlet bu alanda pasif bir tutum içerisinde bulunamaz.
Örneğin çalışma birey açısından bir haktır. Devlet açısından ise bu
hakkın hayata geçirilmesi için bir yükümlülüktür. Aynı şekilde sağlık
bireylerin bir sosyal hakkıdır. Ancak bu hakkın uygulamaya taşınması
için devlet de bir takını yükümlülüklere tabıdır.
Anayasanın 41-65’inci maddeleri arasında bir yandan kişilerin
sosyal ve ekonomik hak ve ödevleri diğer vandan da devletin bazı
yetki ve yükümlülükleri düzenlenmiştir. Sosyal ve ekonomik hak ve
ödevlerin bir kısmına aşağıdaki tabloda yer verilmiştir.
Üçüncü Bölüm: 1982Anayasasında Temci Hak ve Özgürlükler Rejimi 223

Ailenin korunması hakkı (m. 41) Eğitim hakkı (m. 42)

Kıyılardan yararlanma hakkı |m. 43) Toprak mülkiyeti (m. 44)

Çalışma ve sözleşme özg. (m. 48) Çalışma hakkı ve ödevi (m. 49)

Dinlenme hakkı (m. 50) Sendika hakkı |m. 51)

Toplu iş sözleşmesi hakkı (m. 53) Grev ve lokavt hakkı (m. 54)

Sağlık hakkı (m_ 56) Çevre hakkı (m. 56)

Konut hakkı (m. 57) Sosyal güvenlik hakkı (m. 60)

3. Siyasal Haklar ve Ödevler


Demokrasi, halkın seçimden seçime iradesini sandıkta ortaya ko­
yup sonraki seçime kadar iradesini uykuya yatırdığı bir süreç değildir.
Çağdaş demokrasiler, seçimler dışında da bireylerin devlet yönetimine
çeşitli araçlarla katılmasını ve alınacak kararlarda doğrudan ya da
dolavlı olarak ver almasını sereklı kılmaktadır.
İşte bireylerin devlet yönetimine ve siyasal yaşama katılmalarım
sağlama amacı ve işlevi gören haklar siyasal haklar ya da katılma
hakları veya Jellinek dılivle aktif statü hakları olarak adlandırılmakta-
dır. Anayasa, bu gruptaki hak ve özgürlükleri 66-74:üncü maddeleri
arasında düzenlemiştir. Aşağıdaki tabloda bir kısmına yer verilmiştir.

Vatandaşlık hakkı (m. 66) Seçme ve seçilme hakkı |m. 67)

Siyasal parti özgürlüğü (m. 68) Kamu hizmetlerine girme h. (m. 44}

Vatan hizmetine katılma hakkı (72) Çalışma hakkı ve ödevi (m. 49)

Dilekçe ve bilgi edinme h. (m. 74) Kamu denetçisine başvurma (m. 74)

C. 1982 Anayasasının Sınıflandırmaya Bağladığı Sonuçlar


Her ne kadar sınıflandırmalar yukarıda da ifade edildiği üzere pe­
dagojik amaçlara dayansa da, bazı anayasaların bu sınıflandırmalara
ayrıca hukuksal sonuçlar da getirdiği görülmektedir. Örneğin bir hak­
kın kişi hakları arasında düzenlenmiş olması ile sosyal haklar arasında
düzenlenmiş olması arasında hukuksal sonuç farkı bulunmaktadır.
224 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

1982 .Anayasası da sınıflandırmayı sırf pedagojik amaçla yap­


mamış ayrıca buna ıkı önemli sonuç bağlamıştır. .Anayasada yapılan
sınıflandırmanın iki farklı sonucu bulunmaktadır:

• Sosyal ve ekonomik hak ve özgürlükler Cumhurbaşkanlığı karar­


nameleri ile düzenlenebilir. Oysa aşağıda açıklanacak olan diğer
ıkı grupta ver alan hak ve özgürlükler ancak kanunla düzenlenebi­
lir (AY, m. 14/17).
• .Anayasanın 65’inci maddesine göre “Dev/er. sosyal ve ekonomik
alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin
amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeter­
liliği ölçüsünde yerine getirir". Oysa diğer gruplarda yer alan
hakların yerine getirilmesinde devlet malı kaynakların yeterliliği­
ni bir ‘'kurtuluş bewmesi” olarak kullanamaz.

III. ANAYASAL HAKLARIN SINIRLARI


Hak ve özgürlükler sınırsız değildir. Kullanımları bir takım usul-
lere ve sınırlara tabı tutulmuşlardır. Bu usul ve şartlar ile sınırlar ana­
yasalar tarafından gösterilmiştir. Hak ve özgürlüklerin sınır ve çerçe­
vesi kaynağına göre üç başlık altında ele alınmıştır.

A. Aııavasal Sınırlar
Birinci sınırlama Anayasanın hak ve özgürlüğe bizatihi kendisi
tarafından çizilmiş alandır. Bunu ‘’hakkın geçerli olduğu anayasal
alan” ya da hakkın “anayasal sınırı” olarak nitelendirebiliriz. Böyle
bir durumda hak ancak bu alanda geçerli olup kanunla dahi bu alan
hak ve özgürlüğün kullanımına açılamaz. Örneğin Anayasanın
27’inci maddesinde bilim ve sanatı vavma hakkı. Anayasanın
Vinci, 2’inci ve 3’üncü maddeleri hükümlerinin değiştirilmesini
sağlamak amacıvla kullanılamaz denilmektedir. Yine hak arama
özgürlüğü ancak meşru araç ve yollardan kullanılabilir (AY, m.
36). Görüldüğü üzere Anayasa bu hakları söz konusu alanlar dışın­
da kabul etmiştir.
Üçüncü Bölüm: 1982Anayasasında Temci Hak ve Özgürlükler Rejimi 225

B. Ontolojik Sınırlar (Hakkın Doğasında Mündemiç Sınır)


İkinci sınırlama hakkın doğasından
w kaynaklanan
J 142 sınırlamalar-
dır. Bunlara hakkın "ontolojik sınırları" olarak nitelendirebiliriz. Bu
tür sınırlamalarda hak ve özgürlük ancak o hakkın doğasında var olan
sınırlar dâhilinde geçerlidır. Bunlar öylesine açıktır kı anayasalarda
belirtilme gereği dahi yoktur. Örneğin düşünce özgürlüğü şiddetle yan
yana konulamaz. Şiddet kullanmanın veya şiddeti teşvik etmenin ya­
hut şiddeti övmenin düşünce özgürlüğünün bir aracı olamayacağı
zaten açıktır. Basın hakkı başkalarının şeref ve itibarını gözetmeyi
içerir. Bunun herhangi bir yerde yazmasına dahi gerek yoktur. Bunlar
hakkın ontolojik sınırlarını oluşturur.

C. Kanunlardan Kaynaklanan
* Sınırlar
Üçüncü sınırlama kaynağı ise kanunlardır. Anayasalar hak ve
özgürlükleri tanımlayıp çerçevesini çizerler. Bunların kullanım
esas ve usulleri ile sınırlarını ve bu sınırların dışına çıkılması du­
rumunda uygulanacak yaptırımları kanunlar belirler. Dolayısıyla
hak ve özgürlük sınırlamalarının önemli bir kısmını kanunlarda
görmekteyiz. İşte Anayasaların temel işlevlerinden birisi de hak ve
özgürlükleri yasama organına karşı korumaktır. Anayasalar, bu
işlevi görebildiği ölçüde varlık gerekçesiyle buluşmuş olur. Hak ve
özgürlüklerin sayının kaderine terk edildiği yerde ne hukuk devle­
tinden ne de gerçek anlamda anayasanın üstünlüğünden söz edile­
bilir.

IV. ANAYASAL HAKLARA MEŞRU MÜDAHALELER


VE UYULACAK TEMEL İLKELER
1982 .Anavasası anavasal haklara kamu otoritelerinin müdahale-
sini üç açıdan düzenleme altına almıştır. Birincisi anayasal hakların
sınırlarının belirlenmesi, İkincisi anayasal hakların kötüye kullanılma­
sına karşı yaptırımların belirlenmesi üçüncüsü ise anayasal hakların

inherent restriction, objective justification.


226 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

durdurulmasıdır. Bu üç müdahale yetkisi sırasıyla Anayasanın 13, 14


ve 15’inci maddelerinde gösterilmiştir.

A. Aııavasal Hakların Sınırlandırılması


1982 .Anayasasında hak ve özgürlükler tanımlanmış, çerçevesi çi­
zilmiş, bir kısmının anayasal güvencelerine yer verilmiştir. Hakkın
kullanımına dair usul ve esaslar ve diğer teknik düzenleme işleri ka­
nuna bırakılmıştır. Bu tarz yazılım geçmişten günümüze kadar anaya­
salarda karşımıza çıkan bir uygulama şeklidir. Temel sorun kanuna
karşı hak ve özgürlüklerin ne ölçüde korunacağı hususudur. Özellikle
parlamentolar eliyle de kral ya da hükümdarları aratmayacak düzen­
lemelere gidilmiş olması, hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına
ilişkin bir takım kuralların getirilmesine yol açmıştır.
1982 Anayasası, sınırlamaların hangi ilkeler çerçevesinde yapıla­
cağım 13’üncü maddesinde düzenlemiştir. Bu ilke ve esaslar aşağıda
tabloda bir arada sunulmuş ve ardından da her biri kısaca açıklanmaya
çalışılmıştır.
Sınırlamanın ancak kanunla yapılması (sınırlamada kanunilik)
Sınırlamanın nedene bağlılığı (meşru neden ölçütü)
Sınırlamanın hakların özüne dokunmaması (öze dokunma yasağı)

Sınırlamanın ölçülülük ilkesine uygun olması (Amaç ve araç Araçta elverişlilik


dengesi)
Araçta zorunluluk
Araçta orantılılık

Demokratik toplum düzeninin gereklerine aykın olmaması


Anayasanın sözü ve ruhuna uygun olması
Laik cumhuriyetin gereklerine aykın olmaması
Üçüncü Bölüm: 19S2 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler Rejimi

1. Sınırlamanın Kanuniliği İlkesi


Sınırlamanın kanuniliği ilkesi temel hak ve özgürlüklere getirile­
cek sınırlamaların ancak kanunla yapılabilmesini ifade eder"5. Bunun
istisnasını sosyal ve ekonomik haklar oluşturmaktadır. İleride açıkla­
nacağı üzere Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile olağan dönemlerde
bu grup içinde yer alan hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemelerde
bulunulabilecektır. Ayrıca yine belirtelim ki: ileride de açıklanacağı
üzere “olağanüstü hal Cumhurbaşkanlığı kararnameleri” kanun gü­
cünde olduğundan tüm haklar düzenlenebilecektir. Bu istisnai durum­
lar dışında temel haklara ilişkin düzenlemelerin aracı kanundur. Ka­
nun dışında başka hukuk kurallarıyla (örneğin yönetmelik, genelge)
bir hak ve özgürlüğe doğrudan sınırlama getirilemez.
Şu hususun da altı önemle çizilmelidir: .Anayasanın 13’üncü madde­
sinde ifade edilen “..ancak kanunla düzenlenir” ibaresinden diğer düzen­
leyici işlemlerin hak ve özgürlüklerle ilgili hiçbir düzenlemede buluna­
mayacağı sonucu çıkartılamaz. Kanun ile bir düzenleme başlangıcı ya­
pılmak kaydıyla elbette j-iiıütmenır. düzenleyici araçlarıyla çeşitli düzen­
lemeler getirilebilir. .Ancak, getirilecek düzenlemeler kanunda belirtilen
sınırları, ilke ve kullanım esaslarını aşamaz. Örneğin bir haktan yararla­
nabilmek için kanun tarafından getirilen ıkı şarta yeni bir şart ekleyemez.

2. Sınırlamanın Nedene Bağlılığı İlkesi


Bu ilke, anayasal haklara getirilecek sınırlamaların mutlaka ana­
yasada gösterilen bir meşru nedene dayanması gerektiği anlamına
gelir. Bu meşru nedenlerin neler olduğu sorusunun cevabı .Anayasanın
ilk şeklinde ıkı sınırlama paketi halinde verilmişti.

Arayasada bazı yerlerde sınırlama kavramı, bazı yerlerde ise düzenleme kavramı kullanılmış­
tır. Öğretide düzenlemenin hakkı güçlendirici ve koruyucu nitelik taşıdığı, sınırlamayı içere-
meyeceği, sınırlamanın ise hakkın kullanımının nerede başlayıp nerede biteceğine dair bir öl­
çek belirleme yetkisi olduğu yönünde görüşler ileri sürülmektedir. Belirtelim ki, temel hak ve
özgürlüklerle ilgili madde içerikleri ve arayasanın genel felsefesi dikkate alındığında anayasa
koyucunun bu iki kavrama iddia edildiği şekilde bir anlam yüklemiş olduğunu çıkartmak zor
görünmektedir. Düzenlemenin hakların korunmasına, kullanım esas ve usullerine vanncaya
kadar bir dizi kuralar koyabilme yetkisini içeren bir tasarruf olarak kullanıldığı kanaatindeyiz.
228 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Anayasanın ilk şekline göre birinci sınırlama paketi “genel sınır­


lama nedenleri" olarak da adlandırılmaktaydı. Bu paketin içinde yer
alan sınırlama nedenleri türüne ve niteliğine bakılmaksızın bütün hak­
lar için geçerliydi. İkincisi ise özel sınırlama nedenleri olarak adlandı­
rılan ve her bir hakkın kendi maddesinde yazılı olan sınırlama neden­
lerine dayalı olarak sınırlanabilmesiydi. Böylece, hak ve özgürlüklere
getirilecek sınırlamalar hem genel sınırlama nedenleri hem de ilgili
maddede gösterilen özel sınırlama nedenlerine bağlı olarak yapılabil­
mekteydi.
Anayasanın sınırlama nedenlerine yönelik bu yaklaşımı hayli
eleştiri konusu olmuştu. 2001 tarihli geniş çaplı .Anayasa değişiklikle­
riyle bir anlamda “joker” nitelikli genel sınırlandırma nedenleri paketi
çıkartılarak “yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen
sebeplere bağlı olarak" smırlaııdırılabilme yöntemi kabul edilmiş­
tir”.
Eser Anavasada o hakkı düzenleyen maddede o neden bir sınır-
lama nedeni olarak gösterilmemişse ona dayalı bir sınırlamaya gidile­
mez. Örneğin yerleşme ve seyahat hakkını düzenleyen 23’üncü mad­
dede “genel ahlak” sınırlama nedeni olarak gösterilmemiştir. Herhangi
bir kanun genel ahlak nedeniyle kişilerin seyahat ve yerleşme hakkına
kısıtlama getiremez.
Acaba bir hak ve özgürlüğü düzenleyen maddede herhangi bir sı­
nırlama nedeni yer almıyorsa bu hakkın sınırsızlığından söz edilebilir
mi? Örneğin hak arama özgürlüğünü (m. 36): çalışma ve sözleşme
özgürlüğünü (m. 48). dilekçe hakkını (m. 74) düzenleyen maddelerde
hiçbir sınırlama nedeni yer almamaktadır. Bu durumda örneğin dilek-

Bu usul ilk kez 1961 Anayasasında benimsenmişti. Ancak Anayasada ilgili maddede bir
sınırlama nedeni gösterilmemişse o hakkın sınırsız bir kullanımının olup olmadığı yö­
nünde ciddi tartışmalar baş göstermişti. Bu tartışmaları gidermek amacıyla 1971 Deği­
şiklikleriyle genel sınırlama nedenlerine yer verilmiştir (1961 AY, m. 11, 20.09.1971,
1488 sayılı Kanun). 1971 Değişikliği birebir 1982 Anayasasının 13'üncü maddesine ta­
şınmıştır. 2001 Değişikliği ile de tekrar 1961 Anayasasının ilk düzenlemesiyle benimse­
nen sınırlama usulüne dönülmüştür.
Üçüncü Bölüm: 19S2 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler Rejimi 229

çe hakkına kanunla bir sınırlama getirilirse Anayasanın 13’üncü mad­


desine aykırılık oluşturur mu?
.Anavasa Mahkemesi, ilgili maddede sınırlama nedeni gösteril-
memiş hak ve özgürlüklere ilişkin tutumunu bazı kararlarında ortaya
koymuştur. Mahkeme böyle durumlarda yukarıda açıklamış olduğu­
muz hakkın ontolojık sınırları (hakkın nesnel sınırları) yaklaşımına
başvurmaktadır. Mahkemeye göre;
Anayasa'nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için her­
hangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte, bunun
hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak ol­
duğu söylenemez. Özel sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da
hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırları bulunduğu kabul
edilmektedir. Ayrıca, hakkı düzenleyen maddede herhangi bir sınır­
lama nedenine yer verilmemiş olsa da Anayasa'mn başka maddele­
rinde ver alan kurallara dayanarak bu hakların sınırlandırılması
mümkün olabilir .
.Anayasanın 2001 Değişiklikleriyle sınırlamanın “yalnızca Ana­
yasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak” yapılabi­
leceğine dair açık ve kesin hükmü karşısında Mahkemenin bu yakla­
şımı eleştiriye açıktır.

3. Sınırlamanın Hakların Özüne Dokunmaması


Bu kural her bir hakkın bir öze, çekirdeğe (cevhere) ve bir işleve
sahip olduğunu ve bunun ortadan kaldırılamayacağı varsayımına da­
vanın O nedenle de hakka getirilecek bir sınırlama o hakkın özüne
ilişemez. Eğer bir hakka getirilen sınırlama o hakkı anlamsız, gerek­
siz, faydasız ve işlevsiz hale getirmekteyse, diğer bir deyişle içini

AYM, E. 2014/86, K. 2015/109, T. 25.11.2015, pr. 89. RG. 08.01.2016, S. 29587; E:


2018/108, K. 2019/5, T. 13.02.2019, pr.28. RG. 14.03.2019, S. 30714. •'Anayasa nın 48.
maddesinde, çalışma ve sözleşme hürriyetleri için herhangi bir sınırlama nedeni öngö­
rülmemiş olmakla birlikte, bunların hiçbir şekilde sınırlandırılmayan mutlak haklar ol­
duğu söylenemez. Özel sınıflama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından
kaynaklanan bazı sınırlan bulunduğu kabul edilmektedir (AYM, E. 2013/18, K.
2013/132, T. 14.11.2013, S. 09.05.2014, RG- 09.05.2014, S. 28995}
230 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

boşaltıcı bir nitelik taşıyorsa bu sınırlama hakkın özüne dokunma


teşkil eder146.
.Anayasa Mahkemesi bu kavramı şu şeklide tanımlamaktadır:
"Hakkın özü, dokunulduğunda söz konusu temel hak ve özgürlüğü
anlamsız kılan çekirdek alanı ifade etmekte olup bu yönüyle her temel
hak açısından kişiye dokunulmaz asgari bir alan güvencesi sağlamak­
tadır. Bu çerçevede hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren,
hakkı kullanılamaz hâle getiren veya ortadan kaldıran sınırlamalar
hakkın özüne dokunma” teşkil eder147.
•• •
4. Sınırlamaların Ölçülülük ilkesine Uygun Olması
Ölçülülük, hukuk devletinin anahtar kavramıdır. Çünkü hukuk
devleti aynı zamanda ölçülü devlet demektir. Ölçülülük, her du­
rumda amaç ve araç arasında bir makul denge kurmak demektir. Bu
ilke doğal olarak özgürlüğün esas, sınırlamanın ise istisna olmasına
dayanır.
Hak ve özgürlüklerin korunmasında ölçülülük ilkesi büyük bir iş­
lev görmektedir. Bu ilke hakların sınırlandırılması amacıyla sınırlama
araçları arasında bir değerlendirme yapılmasını gerektirir. Bu bağlam­
da da ölçülülük ulaşılmak istenen amaçtan hareketle bu amaca ulaşıl­
mak için seçilmiş aracın denetlenmesi anlamına gelir146.
Bir hak ve özgürlüğe yapılan sınırlamanın ölçülülük ilkesine uy­
gunluğundan söz edilebilmesi için aracın amaca ulaşmak bakımından
yeterli, gerekli ve orantılı bir nitelik taşıması gerekmektedir. Bu

"Anayasal açıdan, dokunulamayacak öz, her temel hak ve özgürlük açısından farklılık
göstermekle birlikte sınırlamanın hakkın özüne dokunmadığının kabulü için temel hak-
lann kullanılmasını ciddi surette güçleştirip, amacına ulaşmasına engel olmaması ve et­
kisini ortadan kaldırıcı bir nitelik taşımaması gerekiri* (AYM, 2014/195, 2015/116, T.
23.12.2015, pr. 46. RG. S. 2960S, 29.01.2016).

AYM, 2017/136, K. 2018/7, T. 18.1.2018, pr. 12, RG. 02.03.2018, S. 30348; E. 2017/49,
K. 2017/113, T. 14.06.2017, pr. 13, RG. 11.08.2017, S. 30151.

AYM, E. 2014/88, K. 2015/68, T. 13.07.2015, pr. 37. RG. 24.07.2015, S. 29424.


Üçüncü Bölüm: 19S2 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler Rejimi 231

nedenle ölçülülük testi bu üç ölçüte göre yapılır ve bunlar ölçülülük


ilkesinin bileşenleri ya da alt unsurları olarak adlandırılır.

> “Elverişlilik”, sınırlamanın ulaşılmak istenen amaç için yeterli


ve elverişli olmasını,
> “Gereklilik”, varılmak istenilen amaç için sınırlamanın zorunlu
zorunlu olmasını,
> “Örantılılık” ise sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında
makul ve ölçülü bir dengenin gözetilmiş olmasını ifade eder.
Özellikle örantılılık unsuru ölçülülük ilkesinin uygulanmasında
önemli bir işlev görür. Dar anlamda ölçülülük ilkesi de denilen
örantılılık ilkesi amaca ulaşmak için birden fazla seçeneğin ya da
aracın varlığı halinde bireyleri en az etkilevecek olanın tercih
edilmesini gerekli kılar. “Vur deyince öldürmemek”, atılan taşın
ürkütülen kurbağaya değmesi deyimleri bunu ifade etmektedir.
Yukarıdaki üç bileşenden herhangi birisindeki sorun ölçülülük il­
kesinin ihlalini ortaya çıkartır. Bu üç hususu aşağıdaki örnekler eşli­
ğinde somutlaştırmaya çalışalım:
Örnek 1: Belediyelere temiz bir çevre hizmeti sunabilmelerini
sağlamak amacıyla kişi başına temizlik parası alınmasını öngören bir
düzenleme yapılmış olsun. Öncelikle getirilen düzenlemenin çevre
temizliğim sağlama amacına kayda değer bir katkısı olması gerekir.
Eğer alınacak paranın amaçla doğrudan bir ilişkisi olmayacaksa ya da
çevre temizliği amacına kayda değer bir katkı sunmayacaksa anlamsız
bir yükümlülük getirilmiş olur. Bir tür yetki saptırması anlamına gelir.
İkinci olarak böyle bir düzenleme için kişi başına para alınmasını
gerekli kılan zorlayıcı bir neden olmalıdır. Nihayet temizlik amacı ile
*>«■> ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

kişi başına vergi miktarı arasında makul bir orantı olmalıdır. Kişilerin
ödeme gücü, gelirleri gibi durumlar dikkate alınmalıdır.
Örnek 2: Salgın hastalıkla mücadele devletin temel amaç ve gö­
revlerindendir. Bu amaçla gerektiğinde bireylerin sokağa çıkmalarına
dahi kanunla yasaklama getirebilir. Ancak sokağa çıkma yasağım ihlal
edene uygulanacak yaptırımın ölçülü bir nitelik taşıması gerekmekte­
dir. Bu bağlamda vaşağı ihlal edene karşı kolluğa silah kullanma vet-
kisı tanıyan bir düzenleme ölçülülük ilkesiyle çatışır.

5. Sınırlamanın Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine


Aykırı Olamaması
Bu ilke, ne kadar haklı ve anayasada belirtilen nedene dayanılmış
olsa da, yapılacak sınırlamanın demokratik toplum düzeninin gerekle­
rine uygun olması gerektiğim anlatır.
Çağdaş demokrasiler, temel hak ve özgürlükler rejimidir. Bu
nedenle, demokratik toplum düzenlerinde bir hak ve özgürlüğe
getirilecek sınırlamaların: istisnai nitelik taşıması, toplumsal bir
zorlayıcı nedene davanması. hak ve özgürlüğün özüne dokunma-
ması ve ölçülü olması gerekmektedir. Bu bağlamda da demokratik
toplum düzeninin gerekleri ile yukarıda açıklamış olduğumuz ölçü­
lülük ilkesi ve hak ve özgürlüklerin özü birbirinin alternatifi değil
birbirinin tamamlayıcısıdır. Anayasa Mahkemesinin yerinde ifade­
siyle bu ilkeler “aynı bütünün birer parçalarındır
*
" 5. Her üç ilke
de demokratik bir hukuk devletinin özgürlükler rejiminde gözetme­
si gereken temel ölçütlerdir*130. Bu nedenle öze dokunan her sınır­
lama demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkelerine
“evlevivetle” avkırı olur.
Diğer yandan Anayasa Mahkemesi çoğu zaman demokratik top­
lum düzeninin gerekleri ölçütünü ölçülülük ilkesiyle ıçı içe ve yan
vana ele almaktadır.

“5 AYM, E. 2014/88, K. 2015/68, T. 13.07.2015, pr. 38. RG. 24.07.2015, S. 29424.


130 AYM, E. 2014/195, 2015/116, T. 23.12.2015, pr. 49. RG. 29.01.2016, S. 29608.
Üçüncü Bölüm: 19S2 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler Rejimi 233

6. Sınırlamanın Anayasasının “Sözüne ve Ruhuna Uygun


Olması
Bu ilke sınırlamanın hem Anavasanın metnine hem de Anavasa-
nın varoluş felsefesine uygun düşmesi gerektiği anlamına gelmektedir.
Anayasanın sözüne uygunluğun anlamı ortaya konulabilir. Fakat sınır­
lamanın ne zaman anayasanın ruhuna uygun, ne zaman ise ruhuna
avkırı olduğunun belirlenmesi zordur.

7. Sınırlamanın Laik Cumhuriyetin Gereklerine Aykırı


Olmaması
Bu ibare 2001 Anayasa Değişiklikleri ile getirilmiştir. Böyle bir
ibarenin hak ve özgürlüklerin korunmasına kavda değer bir katkı
sunması şüphelidir. Anayasada yer almaması bir eksiklik oluşturnıa-
yacası gibi varlığı da ilave bir katkı sunmamaktadır.

B. Anayasal Hakların Kötüye Kullanılması Yasağı


İster özel hak: ister anayasal hak olsun bireyler sahip olduğu hak­
ların kullanımını istismar edemez. Bir takını yasak amaçlara ulaşmak
için araç olarak kullanamaz. Hakkın kötüye kullanılmaması buyruğu
her şeyden önce bir evrensel hukuk ilkesidir. Hiçbir hukuk düzeni de
hakkın kötüye kullanımına imkân tanımamıştır. Hangi alanda olursa
olsun buna "hakkın kötüye kullanılması” yasağı denilmektedir.
Şüphesiz hakların kötüye kullanılması yasağı sadece bireyler ba­
kımından değil devletler için de bir yükümlülüktür. Devletler de hak
ve özgürlüklere yönelik sınırlama ve müdahale yetkilerini kötüye
kullanamazlar. Nitekim AÎHS’nin 17’nci maddesinde düzenlenen bu
yasağın muhatabı devlet, kışı ve gruplar şeklinde belirtilmiştir.
Anavasal hakların kötüve kullanımını önlemek amacıvla anavasa-
J J J J

lara özel olarak hükümler getirilmektedir. .Anayasanın 14’üncü mad­


desi hakların kötüye kullanılma hallerini düzenlemiş ve buna aykırı
hareket edenlere ne gibi yaptırımlar uygulanacağının kanun tarafından
düzenleneceğini söylemiştir.
234 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

.Anayasa böyle bir düzenleme getirmemiş olsa acaba bir kimse


Anavasada ver alan hak ve özgürlüklerin kendisine anayasal düzeni
ortadan kaldırma, özgürlükleri vok etme imkânı ’/erdiğini ileri sürebı-
lir mı? Bu soruya verilecek cevap hiç kuşkusuz hayır. Kanaatimizce
anavasal düzenin korunmasında anavasa koyucu zaten yeterince hük-
me yer vermiştir. Bu hükmün olmaması hiçbir eksiklik oluşturmaz.

C. Anavasal Hakların Durdurulması


Devletler zaman zaman olağanüstü durumlarla karşı karşıya kala­
bilirler. Örneğin bir savaş ya da anayasal düzeni ortadan kaldırmaya
yönelik şiddet ve terör hareketlerinin baş göstermesi, ya da doğal bir
afet gibi. Bu dönemlerde devlet olağan vetkı ve usullerle söz konusu
sorunlarla baş etmekte zorlanabilir hatta yetersiz kalabilir. Bu durum­
ların üstesinden gelmek üzere demokratik devlet düzenlerinde olağa-
nüstü yönetim modu devreye konulabilmektedır.
Olağanüstü yönetim usullerinde devletin yetkileri olağan dönem­
lere nazaran doğal olarak genişlemektedir. Olağan dönemde devlete
yasaklanan bir yetki olağanüstü dönemde serbest hale gelebilir. .Ana­
yasal haklar da daha geniş ölçekte sınırlamalara tabi tutulabilir veya
duruma göre durdurulabilir. .Ancak hangi dönemde olursa olsun devlet
anayasaya ile bağlı olduğundan olağanüstü dönemde de kullanılacak
yetkilerin kaynağı ve sınırını anayasalar belirlemektedir. Yoksa içinde
bulunulan durum ne kadar vahim nitelik taşırsa taşısın devlet keyfi ve
gelişigüzel bir yetki kullanamaz. Sonuçta olağanüstü dönemler de
hukuk düzeni içerisinde devlete tanınan anayasal yetkiler ve anayasal
dönemlerdir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 15’inci maddesinde de taraf
devletlere olağanüstü yönetim usullerinde hak ve özgürlükleri gerekti-
ğinde askıva alabilme imkânı vermektedir.

1. Uyulacak Temel İlkeler


Olağanüstü yönetime geçilme kararı alınması durumunda anaya­
sal haklar sınırlamanın da ötesine taşınabilir ve kullanımı askıya alı-
Üçüncü Bölüm: 19S2 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler Rejimi 235

nabılir. Ancak bu konuda da belirli esaslara uyulmak zorunludur Bun­


lar Anayasanın 15’inci maddesinde şu şekilde sıralanmıştır:
• Milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilemez. Ör­
neğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olağanüstü rejim stan­
dartlarına aykırı düzenlemelerin getirilememesi.
• Durumun gerektirdiği ölçüde kısmen veya tamamen durdurulabilir.
Bunun anlamı .Anayasanın 13’üncü maddesinde getirilen ölçülülük
ilkesinin tüm bileşenleriyle bu dönemde de geçerli olmasıdır.
• Hak ve hürriyetler için .Anayasa tarafından getirilmiş güvencelere
aykırı önlemler alınabilir.

2. Çekirdek Haklara İlişilememesi


Demokratik devlet düzenlerinde olağanüstü rejimlerde dahi bir
takım hak ve özgürlüklerin kullanımı durdurulamaz. Bu haklar için
literatürde “çekirdek haklar”, “dokunulmaz haklar”, “hakların sert
çekırdesı” ve “mutlak kamu hakları” sıbı tabirler kullanılmaktadır.
.Anayasada düzenlenen haklardan dört tanesi bu dönemlerin uy­
gulamada olduğu süreçlerde de durdurulamaz. Bu haklar şunlardır:
> Yaşam hakkı (savaş hukuku dışında meydana gelen ölümler dı­
şında)
> İnanç, vicdan ve kanaat özgürlüğü
> Suç ve cezanın geriye yürümezliği ilkesi
> Masumiyet karinesi (suçluluğun yargı kararıyla tespitine kadar
kimsenin suçlu sayılamayacağı)
236 ikinci Kızvn: TürkAnayaza Hukuku

Üçüncü Bölüm Değerlendirme Sorulan

1. Aşağıdaki haklardan hangisi durdurma konusu yapılamaz?


A) Düşünce özgürlüğü
B) İnanç ve kanaat özgürlüğü
C) İbadet özgürlüğü
D) Sendika özgürlüğü
E) Örgütlenme özgürlüğü

2. 1982 Anayasasına göre temel hak ve özgürlüklerin durdurulmasıyla ilgili olarak


aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Durdurma özgürlükler için sınırlamadan daha ağır sonuçlar doğurur.
B) Uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülükler göz ardı edilemez.
C) Olağan dönemlerde hiçbir hak ve özgürlük durdurulamaz.
D) Durumun gerekli kıldığı ölçüde başvurulabilir.
E) Hak ve özgürlüklerin anayasadaki güvencelerine aykırı tedbirler alınamaz.

3. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi sosyal ve ekonomik haklar


kategorisi içerisinde yer almamaktadır?
A) Sosyal güvenlik hakkı B) Basın hakkı C) Çevre hakkı
D) Eğitim hakkı E) Çalışma hakkı

4. Aşağıdaki kavramlardan hangisi diğerlerinden farklıdır?


A) Çekirdek hak B) Mutlak kamu hakkı C) Dokunulmaz hak
D) Temel hakların sert çekirdeği E} Temel hakların özü

5. Aşağıdakilerden hangisi Anayasa'nın 13'üncü maddesinde öngörülen, temel hak


ve özgürlüklerin sınırlanmasında esas alınacak ölçütlerden biri değildir?
A) Öze dokunma yasağı 31 Kanunla sınırlama
C) Sebebe bağlılık ilkesi D) Ölçülülük ilkesi
E; Kuvvetler ayrılığı ilkesi

6. 1982 Anayasasına göre devlet aşağıdakilerden hangisinin yerine getirilmesinde


mali kaynaklarının yeterliliğini gerekçe gösteremez?
A) Eğitim hakkı 8) Dernek kurma hakkı C) Sağlık hakkı
D) Konut hakkı E) Çevre h3kkı
Üçüncü Bölüm: 19S2 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler Rejimi 23"

7. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi siyasal hak ve ödevlerden biri­


dir?
A) Kamu hizmetlerine girme hakkı
B) Sendika kurm3 hakkı
C) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
D) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti
E) Basın hürriyeti

8. Aşağıdakilerden hangisi olağan dönem Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin konu­


su olabilir?
A) Konut dokunulmazlığının sınırlanması
B) Toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkına sınırlama getirme
C) Eğitim ve öğrenim hakkına ilişkin düzenleme
D) Haberleşme özgürlüğünün sınırlanması
E} Seçme hakkının düzenlenmesi

9. 1982 Anayasası'na göre aşağıdaki haklardan sadece vatandaş yararlanabilir?


A) Yaşama hakkı B) Sağlık hakkı C) Yerleşme ve seyahat hakkı
D) Siyasal parti kurma hakkı E) Dilekçe hakkı

10.1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi hukuk devleti anlayışının ceza


sorumluluğuna ilişkin ilkelerinden biri değildir?
A) Kanuna aykırı olarak elde edilen bulguların delil olarak kullanılamaması
3) Ceza sorumluluğunun kişiselliği
C) İdarenin, bireylere verdiği zararlardan dolayı tazminat sorumluluğu
D) İdarenin kişi özgürlüğünü kısıtlayıcı bir ceza verememesi
E| Kimseye ölüm cezası ve genel müsadere cezası uygularamaması

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 S 6 7 S 9 10

B E B E E 8 A C D C
Dördüncü Bölüm
1982 ANAYASASINDA YASAMA ORGANI
(TBMM)

I. GENEL OLARAK
Demokratik devlet düzenleri güçler ayrılığına dayanmaktadır.
Bunun seresi olarak da vasama, vürütme ve vargı orsanları bırbirın-
den işlevleri bakımından ayrılmışlardır. Her bir orsan anayasa ile
kendisine verilmiş olan görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.
Hiçbir organın da diğer karşısında bir üstünlüğü ve ayrıcalığı yoktur.
Çünkü çağdaş demokratik sistemlerde herhangi bir kişi, kurul ya da
organın üstünlüğü değil anayasanın üstünlüğü geçerlidır. Demokrasi­
lerde en üstün güç olan egemenlik millete aittir. Devlet organlarının
tümü egemenlisi millet adına kullanır. Esemenlısın nasıl, hangi vol-
larla ve hangi sınır ve şartlar içerisinde kullanılacağını ise anayasalar
sösterır.
1982 Anayasası 6Tncı maddesinde egemenliği düzenlemiştir.
Maddede şu temel esaslara yer verilmiştir:
• Egemenlik Türk Milletine aittir. Milletin egemenliğe sahip olması
herhangi bir kayıt ve şarta bağlanamaz.
• Türk Milleti egemenliği Anayasanın yetkili kıldığı organlar eliyle
kullanır.
• Egemenlik Anavasanın koyduğu esaslara söre kullanılır.
Anayasanın 7’nci maddesinde, yasama yetkisi ve görevinin Türk
Milleti adına TBMM tarafından kullanılıp yerine getirileceği söyle-
nilmektedir. Bu hükümle Anayasa ile temsili demokrasi anlayışı be­
nimsenmiştir. Dolayısıyla halkın belirli dönemler için seçtiği temsilci­
lerinden oluşan TBMM dışında hiçbir organ ya da makamın veya
bizzat halkın doğrudan yasama yetkisi bulunmamaktadır.
240 ikinci Kızım Türk Anay aza Hukuku

II. YASAMA ORGANININ OLUŞUMU

A. Tek Meclisli Yasama ve Üve


* Şansı
w
TBMM doğrudan halk tarafından seçilen 600 milletvekilinden
oluşmaktadır (AY: m. 75). TBMM üyelerinin (milletvekili) seçimleri­
ni ıkı ana grupta toplayabiliriz. Bunlardan biri genel seçimler ya da
olağan seçimlerdir. Diğeri ise ara seçimlerdir. Bu seçimlerin hangi
hallerde ve hangi zamanlarda yapılacağına dair kurallar .Anayasada
açık olarak gösterilmiştir. Aşağıda bu durumlar bir şema eşliğinde
gösterilmiştir.

B. Genel Seçimler (Olağan Seçimler)


TBMM genel seçimleri yukarıdaki şemadan da görüleceği üzere
ya TBMM’nin sörev süresinin dolmasıyla ya da TBMM’nin sörev
süresi devanı ederken bir takım nedenlere bağlı olarak yapılır. Hangi
nedenle yapılmış olursa olsun yem seçilen TBMM göreve başlayınca­
ya kadar eski TBMM’nin görevi devanı eder (AY: m. 116 4). Aşağıda
genel seçimlere gidilecek haller teker teker açıklanmıştır.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 241

1. Yasama Döneminin Sona Ermesi (m. 77)


TBMM genel seçimleri her beş yılda bir herhangi bir karara bağlı
olmaksızın otomatik olarak yenilenir. Eser vasama döneminin sona
ermesine rağmen genel seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse
TBMM genel seçimlerin ertelenebilmesi kararım alabilir. Anayasa bu
durumu “seçimlerin geriye bırakılması” olarak ifade etmiştir.
Anayasa’nın 78'ınci maddesine göre seçimlerin ertelenmesine
ancak savaş nedeniyle baş-.-urulabılir. .Anayasa'da erteleme nedeni
olarak gösterilen savaştan kasıt Türkiye’nin bir savaş durumu içerisin­
de bulunmasıdır. Yoksa kendisinin yer almadığı bir savaş veya savaş
tehdidi kendisini elbette pek çok yönden etkileyebilirse de bu durum­
lar seçimin ertelenmesi nedeni olarak kullanılamaz.

2. Yasama Dönemi Sona Ermeden Seçim


Anayasa TBMM’nin beş yıllık görev süresi dolmadan da genel
seçimlerin yapılabileceği bazı durumlara yer vermiştir. Bunlar aşağıda
teker teker açıklanmıştır.

a. TBMM’nin Seçimi Erkene Alması Kararıyla (AY, m. 116)


TBMM, yasama dönemi sona ermeden seçimleri erkene alabilme
yetkisine sahiptir. Buna “erken seçim kararı” ya da teknik tabirle “öz
fesih” denilmektedir. TBMM bu durumda kendi •.•arlısını kendi kara-
rıyla sonlandırmaktadır. TBMM, bu kararı herhangi bir zamanda ala­
bilir. Ayrıca seçimin öne alınması kararında seçimin ne zaman yapıla­
cağı da belirtilir (2839 Sayılı Kanun, m.8).
TBMM’nin seçimi erkene alma kararı ya da kendisini feshetmesi
aynı zamanda cumhurbaşkanının da görev süresini sona erdirme kara­
rıdır. Çünkü bu kararla birlikte TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimi
birlikte yapılacaktır. Bunun gelişigüzel kullanılmasını önlemek ve
yönetimsel bir istikrar sorununa yol açmaması için .Anayasa TBMM
üye tam sayısının en az 3 5 çoğunluğunun (360 üye) kararını gerekli
görmüştür.
242 ikinci Kızım Türk Anay aza Hukuku

b. Cumhurbaşkanının Seçimleri Yenileme Kararıyla


(AY. m. 116)
Anayasa’nın 116’ıncı maddesi Cumhurbaşkanına TBMM seçim­
lerini yenileme yetkisi vermektedir. Bu yetki esas itibarıyla parlamen­
ter sistemlerde yürütme organına tanınan ve siyasal sorumluluğu den­
geleme amacı taşıyan bir araçtır. Katı güçler ayrılığını esas alan baş­
kanlık sistemıvle bövle bir vetkı niteliği geresi uvuşmaz.
1982 Anayasası’nın 2017 Değişiklikleriyle getirilen hükümet sis­
temi çerçevesinde cumhurbaşkanına tanınmış bu yetkinin kullanımı
konusunda herhangi bir nedene yer verilmemiştir. Tek yanlı bir işlem
olup Cumhurbaşkanının takdirine bağlı bir siyasal tasarruftur. Bununla
birlikte bu yetkinin keyfi kullanımına karşı da önemli bir siyasal sonuç
bağlanmıştır. Cumhurbaşkanı tarafından TBMM seçimlerinin yeni­
lenmesine karar verilmesi durumunda;
• Cumhurbaşkanının da görev süresi sona ermektedir. Çünkü Ana­
yasaya göre her iki organın seçimi eş zamanlı olarak yapılır.
• Cumhurbaşkanı bu kararıyla iki defa seçilebilme hakkından birini
sona erdirmiş olmaktadır.
• Hakkında ceza soruşturması açılmasına karar verilen Cumhur­
başkanı, seçimleri yenileme kararı veremez (AY, m. 105 4)
Cumhurbaşkanının TBMM seçimlerini yenileme kararı süre yö­
nünden sınırlandırılmış değildir. Seçimlerin yapılmasından üç ay son­
ra veya TBMM’nin görev süresinin dolmasına beş ay kala da bu karar
alınabilir.

c. Genel Seçimlere Bir Yıl veya Daha Az Bir Süre Kala


Cumhurbaşkanlığı Makamında Boşalmanın Ortaya Çıkması
(AY, m. 106)
.Anavasanın 106’inci maddesinin birinci fıkrasına söre şenel se-
çimlere bir yıl veya daha az bir süre kala Cumhurbaşkanlığı maka­
mında bir boşalma ortaya çıkmışsa cumhurbaşkanı seçimine TBMM
seçimleri ile birlikte gidilecektir. Bu durum herhangi bir tercih veya
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 243

takdire bağlı değildir. Bu yolun devreye girmesi için iki şart gerek­
mektedir:
• Genel seçimlere bir yıl veya daha az bir süre kalmış olması,
• Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması (Cumhurbaşkanının
ölümü, istifası, seçilmeye engel suçtan mahkûmiyet kararı gibi).
Yukarıdaki ıkı şartın ortaya çıkması durumunda 45 gün içinde seçi­
me gidilir. Seçim TBMM seçimi ile birlikte gerçekleşir. TBMM seçilip
göreve başlayana kadar eski TBMM görevine devanı eder. Cumhurbaş­
kanlığı makamında boşalma durumunda ise artık eski Cumhurbaşkanı
tabirinden söz edilemeyeceğinden yenisi seçilinceye kadar bu göreve
doğal olarak Cumhurbaşkanı yardımcısı vekâlet eder (AY, 116 4,106 1).

C. Ara Seçimler (AY, m. 78)


.Ara seçimler ölüm, istifa, milletvekili sıfatının kaybedilmesi gibi
nedenlere bağlı olarak yasama orsanı üyelerinin sarısında zaman içe-
risinde ortaya çıkan azalmalara bağlı olarak yapılan seçimlerdir. Ana­
yasa ara seçimlerle ilgili aşağıdaki kurallara yer verilmiştir.

1. Ara Seçim Kuralları ve Şartlan


• Her seçim döneminde yani yasama dönenimde bir kez yapılabilir.
• Genel seçimler üzerinden otuz ay geçmedikçe gidilemez. .Ancak
milletvekillisindeki azalmalar TBMM öve • tam savısmm
* %5’ini
(30 milletvekili) bulmuşsa genel seçim üzerinden ne kadar süre
geçmiş olursa olsun ara seçime gidilir.
• Genel seçimlere bir yıl kala TBMM üye tamsayısında ne kadar
boşalma meydana gelmiş olursa olsun ara seçime gidilemez.
Diğer yandan yukarıdaki ara seçim dışında bir ıl ya da seçim çevre­
sindeki tüm milletvekilliklerinin boşalması durumunda da sadece bu
ilde geçerli olmak üzere bir ara seçime gidilir. Örneğin Burdur ilindeki
milletvekıllerın tümünün boşalmış (ölüm, istifa, seçilme yeterliğini
kaybetme vs. nedenlerle) olması. Bu boşalma halı .Anayasaya 2002
244 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

yılında eklenmiştir. Sadece bir ıl ya da seçim çevresine bağlı boşalmala­


ra dayalı olarak yapılan ara seçim yukarıda açıklamış olduğumuz zaman
kısıtlamalarına tabı değildir. Bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda
genel seçimler üzerinden ne kadar süre geçip geçmediği veya yeni genel
seçimlere ne kadar süre kalıp kalmadığının önemi bulunmamaktadır.
Bir il ya da seçim çevresindeki milletvekilliklerinin tümünün bo­
şalması halinde ara seçime gidilmesi bir anayasal zorunluluk olup
TBMM’nin takdirine bash değildir.

2. Ara Seçimin Zamanını Belirleme


Ara seçimlerin ne zaman yapılacağını belirleme işi TBMM’nin
takdirine bırakılmıştır. Örneğin değişik illerden olmak üzere 28 üyelik
boşalmıştır. TBMM genel seçimler üzerinden 30 ay geçmiş olmak ve
genel seçimlere de bir yıl kalmamak şartıyla istenilen bir zaman dili­
nimde ara seçim kararı alabilir. .Ancak TBMM üyeliklerindeki boşal­
ma %5’ı bulmuş veya bir il yahut seçim çevresindeki milletvekilleri­
nin tümü boşalmışsa ara seçimin ne zaman yapılacağı bizzat .Anayasa
tarafından belirlenmiş olup TBMM’nin tarih konusunda bir takdir
yetkisi yoktur. Bu durumlarda boşalmanın ortaya çıktığı andan itiba­
ren 90 günden sonraki ilk Pazar günü ara seçim yapılmak zorundadır
(AY: m.78 5). Bu süre ne erkene alınabilir ne de ertelenebilir. Çünkü
Anayasa seçimin tarihini kendisi belirlemiştir.

III. TBMM ÜYELERİNİN SEÇİMİNDE UYGULANAN


SEÇİM SİSTEMİ
Daha önceki açıklamalarımızda da belirtildiği üzere seçim sistemi­
nin ne olduğu ya doğrudan anayasada düzenlenmekte ya da temel girdi­
leri ve çerçevesi anayasada belirlenip bu iş kanunlara bırakılmaktadır.
Kimi zaman da .Anayasa konuyla ilgili herhangi bir düzenleme getirme­
den bu ışı doğrudan ve bütünüyle yasama organına terk etmektedir.

A. Seçim Kanunlarının Anayasal ilkeleri
1982 .Anayasası seçim sisteminin ne olması gerektiğini başlangıç­
ta tamamen TBMM’ye bırakmıştı. .Ancak özellikle seçim sistemi üze­
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 245

rinde sürekli oynamalar nedeniyle önce 1995 ve ardından da 2001


yılında ıkı anayasal ilke getirilmiştir. Bunlar:
• Seçim kanunları “temsilde adalet ve yönetimde istikrar” ilkele­
rini bağdaştıracak şekilde olmalıdır (AY, 67 6, 1995 Değişikliği).
Belirtelim ki ideal bir seçim sistemi yoktur. Kaldı ki, bu ıkı ilkeyi
bir arada karşılayabilecek bir seçim sistemini de ortaya koyabil­
mek bir hayli zor bir ıştır.
• Seçim kanunlarında yapılacak değişiklikler, Resmî Gazetede ya­
yımlandıkları tarihten itibaren bir yıl içerisinde yapılacak tüm se­
çimlerde (genel ve yerel) uygulama alanı bulamazlar.

B. Türk Secim* Sistemi ve Secima İttifakları


Bugün seçim sistemine ilişkin tüm unsurlar ve hesaplama yön­
temleri 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu ile düzenlenmiştir.

1. Seçim Sisteminin Niteliği


Kanun, temsil adaletini önceleyen nispi temsil sisteminin bir uy­
gulama biçimi olan d'Hont sistemini benimsemiştir. Ancak bu sisteme
%10’luk ulusal baraj eklenerek “yönetimde istikrar” ilkesi de karşı­
lanmaya çalışılmıştır.
Parlamenter hükümet sisteminde özellikle hükümet kuruluşunun
parlamento çoğunluklarına dayanması nedeniyle hükümetin kuruluşu ve
ömrünü uzatma noktasında baraj uygulamalarına yer verilebilmektedir.
Nitekim Türkiye'de 1980 öncesi hükümet ömürlerinin çok fazla olma­
ması nedeniyle 1982 .Anayasasının uygulamaya girmesinden kısa bir
süre sonra yapılan Milletvekili Seçim Kanununa %10 ülke barajı ko­
nulmuştur
".
* Ulusal barajın .Anayasaya aykırılığı iddiasıyla çeşitli baş­
vurular yapılmışsa da .-Anayasa Mahkemesi tarafından .Anayasaya uygun
bulunmuştur. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan baş­
vuruda da Mahkeme barajın yüksekliğine işaret etmekle birlikte bunun
taraf devletin takdir hakkı çerçevesinde olduğuna hükmetmiştir.

Oünya'da bugün itibarıyla en yüksek ulusal baraj uygulaması Türkiye'dedir.


246 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

2017 .Anayasa Değişikliği ile parlamenter hükümet sisteminden çı­


kılmış olması ve ■.'ürütmemn de halk tarafından doğrudan seçilmiş olması
karşısında %10’luk ulusal barajın en azından getiriliş mantığıyla tutarlılı­
ğının olmadığı söylenilebilir. Zaten 2S39 sayılı Milletvekili Seçim Kanu­
nunda yapılan değişikliklerle
* 32 seçim ittifaklarına imkân tanınmış olması
karşısında baraj m pratik bir yararı kalmadığı da söylenilebilir.

2. İttifaka Dayalı %10 Ulusal Barajlı d’Hont Sistemi


2839 Sayılı Milletvekili Seçim Kanununda 13.3.2018 tarihinde
yapılan değişiklikle partilerin seçimlere birlikte girebilme imkânı
sağlanmıştır. Kanuna eklenen 12 A maddesi, ittifaklara dayalı oyların
partiler arasında nasıl dağılacağı ve milletvekili hesaplamasının nasıl
yapılacağım açıklamaktadır.
Kanuna göre ittifakın kendisinin toplanı oyunun %10’luk barajı
aşmış olması kaydıyla ittifakta yer alan tüm partiler oy oranı ne olursa
olsun barajı aşmış sayılmaktadır. Milletvekili dağılımında şu yol izle­
necektir: Bir seçim çevresinde çıkartılacak milletvekili hesabında önce
ittifakın aldığı toplam oy dikkate alınır ve ittifak milletvekili sayısı
d’Hont sistemi çerçevesinde belirlenir. .Ardından da ittifakı oluşturan
partilerin aldığı oylara göre kendi içinde yine d’Hont sistemine göre
milletvekili dağılımına gidilir (2839 Sayılı Kanun, m. 29, 34). Konu
aşağıda bir örnek eşliğinde açıklanmıştır.
Seçim Milletvekili Geçerli Oy: İttifaklar A+B, C+D
Çevresi (A} sayısı: 8 685.000
Partiler AJdığı oy Oy yüzde leri İttifak Oy yüzdesi ttifak Toplam Oy
(A) 286.000 9640.4 9449,5 346.000
(B) 050.093 949,1
(C) 193.000 9428,2 9443,5 300.000
(D) 107.003 9415,3
(E) 026.000 944,4
(F) 013.003 942,3
Toplam 635.COO 94100

152
Bkz. RG. 16.03. 2018, S. 30362.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 24’

İTTİFAK PARTİLERİ VE DİĞERLERİNİN MİLLETVEKİLİ DAĞILIMI HESABI

Partiler Oy 1. Böl 2. Böl 3. Böl 4. B. 5. B. 6. B. 7. B. 8. B

346.030 346. 173. 115. 86. 69. 57. 49. 43

(C)+(D) 300.030 300. 150. 100. 75. 60 50. 42. 37.

(E) 026.000 26. 13 s,4


(E) 013.000 13 6,5 4,3

Toplam 685.030

Çıkartılan Vekil sayısı: A+ B İttifakı=4, C+D İttifakı =4

İTTİFAKA DÂHİL PARTİLERİN OYLARINA GÖRE ÇIKARTTIKLARI M.VEKİLİ

Partiler Oy 1. Böl 2. Böl 3. Böl 4. B. 5. B. 6. B. 7. B. 8. B

(A) 286.000 286. 143. 95. 71 54

(B) 60.000 60. 30. 20 14

(C) 193.030 193. 97. 64 48.

(D) 107.030 107. 53.5 35

Daha önce de açıklandığı üzere d'Hont türü hesaplama hayli ko­


laydır. Artık oyları kendi içinde dağıtarak sonuca gider. İkinci bir
işleme gerek kalmaz. İttifaklara kapı açan yeni seçim formülüne göre
örneğimizde de görüldüğü üzere önce ittifaklar toplam oyları üzerin­
den ve ittifak dışı kalan partiler de kendi oyları itibarıyla hesaplamaya
gidilmektedir.
Sistem gereği seçim çevresinden 8 milletvekili çıkartılacağından
İttifak partilerinin toplam oyları ve diğerleri sırasıyla birden sekize
kadar bölünmüştür. Buna göre zaten diğerleri %10 ulusal barajı elde
etmediğinden milletvekili çıkartamamaktadır. Elde edilen sonuçlara
göre her iki ittifak da dörder milletvekili çıkartmıştır. İkinci olarak ise
ittifaklara dâhil olan partiler arasında milletvekili dağıtma işlemine
gidilmiştir. Aynı yöntem bu kez partilerin aldığı oylar itibarıyla yine
sırasıyla bölümlenmeler yapılmıştır. Bu duruma göre elde edilen böl­
24S ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

meler yukarıdan aşağı sıralandığında (A)=4: (B)=0: (C)=3 ve (D)=l


milletvekili çıkartmıştır.

IV. MİLLETVEKİLİ SEÇİLME


* \T SEÇME
J ŞARTLARI
i

A. Millett ekili Seçilme


* Şartları
a
1982 Anayasası milletvekili olma yarn seçilme şartlarını 76’ncı
maddede düzenlemiştir. Buna göre aşağıdaki şartlara sahip kişiler
milletvekili olabilirler:

7. Vatandaşlık
Anayasa, seçilme hakkını ancak Türk vatandaşlarına tanımıştır.
Hukukumuz çifte vatandaşlığı da kabul ettiğinden bu statüde olanlar
da bu haktan yararlanır.

2. Yaş
18 yaşım doldurmak gerekir. Günümüzde seçilme yaşının düşü­
rülmesi yönündeki eğilime bağlı olarak Anayasada yapılan 2017 deği­
şiklikleriyle 25 olan seçilme yaşı 18 yaşa indirilmiştir.

3. Kısıtlı Olmamak
Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre (m. 405-408) mahkeme­
ce verilmiş bir kısıtlılık kararı bulunan kimse Anayasanın 76 2’nci
maddesi ve 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanununun 11 ’inci madde­
sine göre seçilme hakkına sahip değildir.
Kısıtlılık nedenlerinin genişliği ve birbirinden çeşitliliği dikkate
alındığında hiçbir ayrıma ve ölçüte başvurmaksızın hepsini seçilme
hakkından mahrum bırakma şeklinde bir düzenlemeyi demokratik
toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkesiyle bağdaştırmak zor­
dur. Esasen AİHM herhangi bir ayrıma gitmeksizin ve niteliğiyle bağ­
daşıp bağdaşmadığına bakmaksızın kişilerin bir haktan toptancı bir
yaklaşımla kategorik olarak mahrum bırakılmasını Sözleşmeye aykırı
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 249

bulmaktadır13. Bu bağlamda, türü ve niteliğini dikkate almaksızın


"kısıtlılar seçilme hakkına sahip değildir’ şeklindeki bir kategorik
düzenlemenin Sözleşme ile uyumlu olmadığı kanaatindeyiz.

4. Askerlik Yükümlüsü Olmamak


2017 Değişikliği ile getirilmiş bir düzenlemedir. Daha öncesi sü­
reçte askerliğini fiilen yapmış olmak şartı aranmaktaydı. Erteletmiş
olanlar bu haktan yararlanamamaktaydı. Yeni düzenlemeyle askerliği
herhangi bir nedenle erteletmiş olan kişiler askerlik yükümlüsü değil­
dir. Diğer yandan herhangi bir nedenle (sağlık vs.) askerlik hizmetin­
den muaf tutulanlar da askerlik yükümlüsü değildir.

5. En Az İlkokul Mezunu Olmak


Türkive’de zorunlu eğitim uzunca yıllar beş yıl olarak uvgulan-
mıştır. 1982 Anayasası da bu gerçekten hareketle seçilme hakkından
yararlanmada eğitim şartını beş yıl olarak düzenlemiştir. Zamanla
zorunlu eğitim önce sekiz ardından da on ıkı yıla çıkartılmıştır. Bu
nedenle en az ilkokul mezunu olmak şartı günümüz için çok anlamlı
gelmeyebilir. Ancak Anayasanın bu hükmü karşısında ilkokul mezun­
ları da seçilme hakkına sahiptir.

Örneğin Mahkeme zihinsel engelli kişiler arasında zihinsel engelin türü ve derecesine
bakmaksızın tümü için kategorik olarak seçme hakkından mahrum bırakmanın ölçüsüz
nitelik taşıdığı gerekçesiyle 1 No.lu Protokolün 3'üncü maddesini ihlal ettiği sonucuna
varmıştır (Bkz. AİHM, Alajos Kiss/Macaristan, Başvuru No: 38832/06, 30.05.2020, pr.
39-42). Mahkemenin bu kararı her ne kadar seçme hakkına ilişkin olmakla birlikte se­
çilme hakkında da benzer bir değerlendirmede bulunabileceği kanaatindeyiz. 3aşka bir
deyişle Mahkemenin “kısıtlılar seçilme hakkına sahip değildir
* ’ şeklindeki kategorik bir
hak mahrumiyetini de ölçüsüz bir düzenleme olarak değerlendirmesi muhtemeldir.
Şüphesiz seçilme hakkının niteliği nedeniyle aranılan şartlar seçme hakkından daha
ağırlıklı olabilir. Nitekim Mahkeme de seçilme hakkının seçme hakkına nazaran dah3
farklı niteliklere sahip olabileceğini belirtmektedir (Bkz. Melnychenko/Ukrayna, Başvu­
ru No: 17707/02,19.10.2004, pr.57). Burada kastediler ister seçme isterse seçilme hak­
kı için getirilmiş olsun Mahkemenin her türlü kategorik yasaklama ve kısıtlamaları ölçü­
süz olarak değerlendirmesidir.
250 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

6. Belirli suçlardan dolayı mahkûmiyeti olmamak


Anayasa’nın 76:ncı maddesi bunları şu şekilde belirtmektedir:
• Süresi ne olursa olsun ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar
• Toplam bir yıl ve yukarısı mahkumiyet cezası almış olanlar (Tak­
sirle işlenmiş suçlar hariç olmak üzere)
Belirtelim kı Türk Ceza Kanunu cezalar arasında ağır hapis ve
hafif hapis gibi ayrımını kaldırmış ve sadece hapis cezasına yer ver­
miştir. TCK’nın uygulamaya geçtiği tarihten itibaren (2005) artık
zaten ağır hapis cezasına dayalı bir mahkûmiyet verilmeyecektir. Daha
önce ağır hapis cezası almış olanlara ise TCK’nın yeni düzenlemesinin
lehlerine olması nedenivle zaten uvgulanamayacağından .Anavasanın
bu hükmü şimdilik bir anlam ifade etmemektedir.

a. Affın Etkisi
Diğer yandan eğer af çıkartılmışsa affın doğal sonucu olarak kışının
seçilme engeli de ortadan kalkmış olur. .Ancak bazı suçlar bakımından
.Anayasa af ile seçilme engelini ayrı tutmuştur. Buna göre bir af çıkmış
olsa bile bazı suçlar bakımından affın milletvekili olma engelini ortadan
kaldırıcı etkisi yoktur. Böylece, .Anayasanın bu hükmünde bir değişiklik
olmadığı müddetçe bir kimse burada sayılan suçlardan"’ mahkûmiyet
almışsa bu suça ilişkin af çıkartılmış olsa da bu af kişiye milletvekilliği
yolunu açamaz. Kısaca bu suçlar sürekli seçilme engeli oluşturmaktadır.
Şüphesiz bu düzenlemeyi affın niteliği ve sonuçlarıyla bağdaştırabilmek
zordur. .Anayasa bu suçları teker teker saymıştır (m. 76).

b. Yasaklanmış Hakların Geri Verilmesi


Adlı Sicil Kanunu “yasaklanmış hakların geri verilmesi” adı al­
tında bir kuruma yer vermektedir. Kanunun 13 A maddesine göre kişi,

Hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, irtikap, ihtilas, sahtecilik, inancı kötüye kullanma ve hileli
(dolanlı) iflas gibi yüz kızartıcı suçlardan mahkûmiyet ile kaçakçılık, resmi ihalelere, alım
ve satımlara fesat karıştırmak, devlet sırlarını açığa vurmak, terör eylemlerine katılmak
ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik etmek suçlanndan mahkûmiyet.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 251

mahkûm olduğu cezanın infazının sona erdiği tarihten itibaren üç yıl


geçmiş olması ve bu süre içerisinde de herhangi bir suç işlenmemiş
olması şartlarına bağlı olarak “yasaklanmış hakların iadesf’ni mahke­
meden isteyebilir. Hükmü vermiş olan mahkeme veya kışının yerleşim
yerindeki eşdeğer ceza mahkemesi kişinin hayatını iyi halli olarak
sürdürdüğü hususunda bir kanaate sahipse bu yönde karar verebilir1”.
YSK’ya göre yasaklanmış hakların geri verilmesi karart mahkû­
miyete bağlanmış seçilme yasağım ortadan kaldırıcı etki doğurur”’.
Dolayısıyla bir kimsenin eğer seçilme engeli oluşturan mahkûmiyeti
varsa yasaklanmış hakların iadesi kararı almak kaydıyla seçilme hak­
kını yeniden elde etmiş olur. Kanaatimizce YSK’mn bu yaklaşımı
AÎHM'nin serbest seçim hakkına ilişkin içtihatlarıyla uyuşmaktadır.
Çünkü bir mahkumiyete kişinin siyasal hakkım ömür boyu kullana­
mayacak şekilde sonuç bağlamak ölçülülük ilkesiyle bağdaşmaz.

7. Kamu Hizmeti Yasaklısı Olmamak


Anayasa kamu hizmeti yasaklıların milletvekili olamayacağını
belirtmektedir (m. 76). Bu ibarenin bugün ne anlama geldiği ve bir
karşılığının olup olmadığı bir hayli tartışılır. Çünkü .Anayasada geçen
bu kavram temelini 765 sayılı eski Türk Ceza Kanununda bulmakta­
dır. Oysa 2004 tarihli 5237 sayılı Yem Türk Ceza Kanununun 53’üncü
maddesinde “kamu hizmeti yasaklısı” deşil “belli hakları kullanmak-
tan yoksun bırakılma” ifadesi geçmektedir".

TCK’mn 53’üncü maddesinde düzenlenen belli hakları kullan­


maktan yoksun bırakılma”, kasten işlenmiş suçlardan alınan hapis
cezasına mahkûmiyetin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Yanı kasten
bir hapis cezası ile mahkumiyet kararı yoksa böyle bir mahrumiyetten
söz edilemez. Madde mahrumiyet hallerinden biri olarak da seçme ve
seçilme hakkına yer vermektedir. Bununla birlikte .Anayasa Mahke-

25.05.2005 Tarih ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu, RG. 1.6.2005, S. 25832.

YSK, 21.04.2011 tarihli karar (Nakleder Gözler, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, s. 173).

Gözler, Türk Arayasa Hukuku Dersleri, s. 171.


ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

mesı TCK'nın 53:üncü maddesindeki düzenlemenin seçme ve seçilme


hakkından yoksun kılma kısmım .Anayasanın 76'ncı maddesine aykırı
bularak iptal etmiştir138.

Şu halde bugün kamu hizmeti yasaklılığının zaten ceza kanunun­


da pozitif dayanağı olmamakla birlikte yeni Ceza Kanununun 53’üncü
maddesiyle ilişkilendirilen “belli haklardan yoksun bırakılma” hük­
münün seçme ve seçilme hakkına ilişkin kısmının da iptali karşısında
herhangi bir karşılığı bulunmamaktadır.

B. Adaylık ve Değerlendirilmesi
Milletvekili olma şartlarını taşıyan herkes bir partiden veya ba­
ğımsız olarak adaylık başvurusunda bulunabilir. Adaylık şartlarına
sahip olup olmadığının kesin karar mercii Yüksek Seçim Kurulumdur.
Diğer yandan aday olabilme (seçilme) şartlarına sahip olmakla birlikte
kamu hizmetinde bir takını sıfatlarla çalışan görevliler için .Anayasa­
nın 76:ncı maddesi ek bir şart getirmektedir. Buna göre bu sıfata sahip
kişiler görevlerinden ayrılmadıkça milletvekilliği için aday olamazlar.
Dolayısıyla milletvekilliği ile kamu görevi aym kişide toplanamaz.
Maddede adaylığı görevden çekilme şartına bağlanmış olan kişiler
teker teker sayılmıştır”.
Elbette kamu görevlilerinin adaylıklarına rağmen seçılememelerı
durumunda görevlerine dönme imkân: bulunmaktadır. .Ancak hâkim
ve savcılar ve yüksek mahkeme üyeleri ile subay ve astsubaylar gö­
revlerine dönemezler (298 Sayılı Kanun Ek Madde 7). Ayrıca makam­
lar kamu Wgörevinin zorunlu bir sonucu olmadığından
W. adavlık
* öncesi
eğer bir makama sahipse (örneğin genel müdür, kurul üyesi, vali, rek­
tör gibi) görevlerine dönüşü aym makama dönme hakkını içermez.

AYM, E. 2014/140, K. 2015/85, T. 8.10.2015, pr. 34. RG. 24.11.2015, S. 29542.

Bunlar hâkim ve savcılar, yüksek yargı organı mensupları, yükseköğretim kurulu üyeleri,
yükseköğretim kurumlan öğretim elemanları, kamu kurum ve kuruluşlarının memur
statüsündeki görevlileri, silahlı kuvvetler mensupları ve yaptıkları hizmet bakımırdan
iççi niteliği taşımayan diğer kamu görevlileri.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 253

Diğer yandan seçimlerin yapılmasından sonra bir milletvekilinin


seçilme şartlarını taşımadığı veya seçimin sonucunu etkileyecek bir
takım olayların varlığına dayalı iddia ve itirazlar gündeme gelebilir.
Bu itirazlar yazılı olarak YSK’ya yapılır. 298 Sayılı Kanunun
130Tuncu maddesi bu konuda 3 ve 7 günlük sürelere yer vermiştir. İlki
için olağan İkincisi içinse olağanüstü başvuru adı verilmektedir"0. Söz
konusu süreler seçim tutanağının düzenlenmesinden itibaren başla­
maktadır. YSK eğer seçilme şartındaki eksikliği tespit ederse seçilme
tutanağının iptaline karar verir.
Burada şu soru akla gelebilir: Acaba milletvekili olma şartların­
daki eksiklik Kanunda belirtilen 3 ve 7 günlük süreler geçtikten sonra
ortaya çıkmışsa ne olacaktır0 Bu sorunun cevabı öğretide tartışmalıdır.
Kanaatimizce bir kimsenin milletvekili olma şartlarındaki eksikliğin
milletvekili seçildikten sonra anlaşılması durumunda da YSK tarafın­
dan seçim tutanağının iptali gerekir. Çünkü bu şartlar sonradan gideri­
lebilir veya tamamlanabilir şartlar değildir. Emredici kurallara aykırı
olarak bir kimsenin elde etmiş olduğu bir statünün korunmasından söz
edilemez. Örneğin bir kimse seçilmeye engel bir suçtan mahkûmiyeti
olmasına rağmen adaylık aşamasında her nasılsa hu husus belirlene­
memiş ve itiraz süreleri geçtikten sonra öğrenilmişse kanunun emredi­
ci hükümleri ve kamu düzeni ilkelerine aykırılık çerçevesinde YSK
tarafından seçim tutanağının iptaline gidilmelidir. Nitekim Yüksek
Seçim Kurulunun 1990Tlı yıllardan sonraki yaklaşımının bu yönde
olduğu görülmektedir1’1.

Onar, Erdal, "1982 Anayasasında Milletvekilliğinin Düşmesi", Anayasa Yargısı, C. 14,


1997, s.435. ss. 3S7-465.
ısı
YSK, belediye başkanı, belediye meclisi üyeliği seçimlerinde seçilme engeli sonradan
ortaya çıkmış olsa da "rom kanunsuzluk" kavramı altırda herhangi bir süreye bağlı ol­
maksızın iptal yoluna gitmektedir. Bu konudaki içtihatlarında bir istikrar söz konusudur.
Ancak milletvekilliği şartlarındaki eksikliğin sonradan ortaya çıkmış olması durumunda
kararları arasında içtihat farklılıklan ile karşılaşılmaktadır. Ancak “tam kanunsuzluk"
adını verdiği yaklaşımı milletvekilliği seçilme şartlarındaki eksikliğin 3 ve 7 günlük süre­
lerin geçmesinden sonra ortaya çıkmış olmasında da uyguladığı görülmektedir. Bu ko­
nuda bkz. Bilir, Faruk, Türkiye'de Milletvekilliği ve Milletvekilliğinin sona Ermesi, No­
bel Yay., Ankara 2001, s. 79.
254 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

C. Seçmenlik Şartları (Seçme Yeterliliği)


Anayasa’nın 67:ncı maddesi seçimlerde ve halkoylamalarmda oy
kullanmanın koşullarını düzenlemiştir. Ayrıca 298 sayılı “Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun” ile de bu
koşullar teker teker sıralanmıştır.

1. Genel Şartlar
• Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak (çifte ya da daha fazla
vatandaşlığı olanlar da usulüne uygun olarak bu vatandaşlıkları
elde etmiş olmak kaydıyla bu haktan yararlanır).
• 18 yaşını doldurmuş olmak
• Kısıtlı olmamak (Seçilme hakkıyla ilgili açıklamalarımızda da
belirtildiği üzere tüm kısıtlıların hiçbir ölçüt gözetilmeksizin mut­
lak biçimde haktan yoksun bırakılması .AİHM içtihatlarıyla uyuş­
mamakta ve 1 No.lu ProtokoTün 3'üncü maddesinde düzenlenen
serbest seçim hakkının ihlali olarak değerlendirilmektedir. Mah­
kemeye göre kısıtlılık kararı olan herkesi kategorik olarak seçme
hakkından yoksun kılmak orantısız bir düzenleme niteliği taşır)162.

2. Seçme Şartlarını Taşısalar da Seçme Hakkından Mahrum


Olanlar
Anayasa, seçmen olma koşullarına sahip olmakla birlikte seçim
günü özel durumu itibarıyla oy kullanamayacak olanlara yer vermiştir.
Bu kişiler şunlardır:
• Silâh alımda bulunan er ve erbaşlar (Askerlik yükümlülüğünü
fiilen yerine getirmekte olan er, onbaşı ve çavuşlar oy kullana­
mazlar. Asken personel ile karıştırılmamalıdır).
• Askeri öğrenciler (Her hangi bir askeri okulda öğrenimini sür­
dürmekte olan kişiler diğer tüm şartlara sahip olsa da oy kullana­
mazlar)

162 AİHM, Alajos Kiss/Macaristan, Başvuru No: 38832/06,30.05.2010, pr. 39-42.


Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 255

• Kayıtlı olduğu seçmen kütüğüne yazılımını yaptırmamış olan


kişiler (Seçme hakkına yönelik tüm şartları taşısalar da bu yü­
kümlülüğü yerine getirmemiş kişiler oy kullanamaz)
• Kasıtlı suçlardan mahkûm olup bu mahkumiyetin infazı bağ­
lamında ceza ve infaz kuramlarında bulunanlar
Mahkûmiyetin bir kimseyi oy hakkından yoksun kılması için iki
şart gerekmektedir. Birincisi mahkumiyetin kasıtlı bir suçtan olması.
İkincisi ise alınan mahkumiyetin infazı nedeniyle cezaevinde bulun­
ması. Şu halde;
> Taksirli suçtan mahkûmiyet oy hakkı için engel oluşturmaz.
> Kasıtlı suçtan mahkûm olmakla birlikte bu cezası ertelenmiş, şartla
salıverilme hükümlerinden yararlanmış veya başkaca nedenle dışarı­
da infazı devam etmekte olan kişiler de oy kullanabilir
* ”.
> Tutuklular (cezaevinde bulunsalar da) hukuksal statüleri nedeniy­
le zaten oy hakkına sahiptir.
.Anayasanın kasıtlı suçlardan mahkûmiyeti olanları herhangi bir
sınıflandırmaya tabı tutmadan bir bütün halinde oy hakkından yoksun
tutmaktadır. Bu tarz düzenlemeler kısıtlılıkta da olduğu sıbı 1 No.lu
Ek Protokolün 3’üncü maddesinin ihlali olarak görülmektedir1®4.

D. Seçim ilkeleri ve Seçim Kurulları

1. Seçimlerin Anayasal ilkeleri


Seçimlerin ne gibi ilkelere uygun olarak yapılabileceği Anaya-
sa’nın 67’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre "...Seçimler ve

162
Bu çözüm yolu Anayasa'dan ziyade YSK'nın bir kararıra dayanmaktadır. YSK, özellikle
AİHM'nin Soyier/Türkiye kararının ardından böyle bir uygulamaya gitmiştir.
http://www.ysk.gov.tr/doc/karar/dosya/77940/2018-1133.pdf (Et: 24.08.2018).
Bkz. AİHM, Hirst/İngiİtere, BD, Başvuru No: 74025/6.10.2005, pr. 62, 71; Anchugov ve
Gladkov/Rusya, Başvuru No: 11157/04 ve 15162/05, 04.07.2013, pr. 96-103; Söy-
ler/Tûrkiye, Başvuru No: 29411/07,17.07.2013, pr. 34-35; Murat Vural/Türkiye, Başvu­
ru No: 9540/07, 21.10.2014, pr. 77-79.
256 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

halk oylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve
döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır”.
Anayasanın 67?nci maddesinde ifadesini bulan bu ilkelerin ne
anlama geldikleri kitabın birinci kısmının beşinci bölümünde çeşitli
açılardan ele alınmış olduğundan burada yeniden durulmayacaktır.
Ancak hatırlamak bakımından 67’nci madde metnindeki sıra izlene­
rek aşağıda birer cümleyle de olsa açıklanmasında yarar görülmüş­
tür.
• Serbest oy: Seçmenlerin herhangi bir zorlama, baskı, telkin ol­
madan oy kullanabilmelerim ifade eder.
• Eşit oy: Kişilerin öznel durumları dikkate alınmaksızın herkesin
tek bir oya sahip olması anlamına gelmektedir.
• Gizli oy: Oyun ya da tercihin kimsenin görmeyeceği şekilde kul­
lanabilmesini ifade eder. Bir diğer deyişle oy mahremiyeti de­
mektir. Serbest ov ile birbirini tamamlarlar. Birbirivle arasında
sebep-sonuç ilişkisi bulunmaktadır165.
• Tek dereceli oy: 1950:den itibaren hukukumuza girmiştir. Bu
tarihe kadarkı süreçte ıkı dereceli seçim uygulanmaktaydı. Seçi­
min ya da oyun tek dereceli oluşu seçmenlerin aracısız biçimde
yanı doğrudan temsilcisini seçebilmesidir.
• Genel oy: Nesnel şartları taşıyan herkesin oy hakkına sahip ol­
masıdır. Kimsenin ırk, renk, cinsiyet servet, öğrenim gibi neden­
lerle seçme hakkından mahrum bırakılmamasıdır. Sınırlı oyun
tam tersidir.
• Açık sayım-dökum ilkesi: Seçim şeffaflığı anlamına gelir. Oyla­
rın herkesin gözü önünde sayılmasıdır.

Ülkemizde gizli oy ilkesi ilk kez 2876 An3yasası'nd3 öngörülmüştür. 1924 Anayasası bu
ilkeden söz ermemektedir. Tek partili siyasal süreçte de açık oy ilkesi uygulama alanı
bulmuştur. 1948 tarih ve 5258 sayılı Kanun ile gizli oy ilkesi kabul edilmiş ve 1950 se­
çimlerinden bu yana uygulama alanı bulmaktadır.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 25

• Yargı denetimi ve gözetimi: Seçimlerin ve oylamaların yargı


güvencesine dayalı olarak yapılması, seçim uyuşmazlıklarının da
yargısal güvencelere sahip yerler aracılığıyla çözüme bağlanma­
sıdır. Aşağıda bu konuya özel olarak değinilmiştir.

2. Seçim Yargısı
Seçimlerin dürüst, güvenilir ve anayasada belirlenen diğer ilkele­
re uygun bir biçimde yapılması ve sonuçlandırılması için Anayasa ve
"Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Ka­
nun”166 bir takım düzenlemelere yer vermiştir. Seçimlerin yapılışı
sırasında ve yapıldıktan sonra, seçimle ilgili yolsuzluk iddialarının,
şikâyetlerin ve itirazların çözümü ve karara bağlanması ile ilgili işleri
yürütmek üzere seçim yargısı olarak adlandırılabilecek bir düzenek
kurulmuştur.

a. Seçim Kurulları
Seçim uyuşmazlıkları ile ilgili olarak ilk karar yerleri il ve ilçe
seçim kurullarıdır. Her ıl ve ilçede bir seçim kurulu bulunur. İl ve ilçe
seçim kurullarının kimlerden ve hangi sayıda oluşacağı Kanun tara­
fından belirlenmiştir (298 Sayılı Kanun, m. 15-19)i€7.
İl ve ilçe seçim kurulları, ıl ve ilçede genel ve yerel seçimlerin
düzenli bir biçimde yapılması ile ilgili önlemleri alırlar. Bu konuda
kendisine yapılacak şikâyet ve itirazları karara bağlarlar. İlçe seçim
kurullarının kararlarına karşı ıl seçim kuruluna itiraz yapılabilir. İl
seçim kurulu kararlarına karşı ise Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz edi­
lebilir.

26.4.1961 tarih ve 29S sayılı Kanun. RG. 2.5.1961, S. 10796.


İl seçim kurulları il merkezinde görev yapan en yüksek dereceli üç yargıçtan oluşan bir
kuruldur. (298 Sayılı K. m. 15). İlçe seçim kurulları ise bir başkan ve altı asıl altı yedek
üyeden oluşmaktadır. İlçedeki en yüksek dereceli yargıç ilçe seçim kuruluna başkanlık
yapar. Kurulun dört asıl ve dört yedek üyesi siyasal partilerder alınır. İkişer asıl ve ye­
dek üyeler ise ilçedeki memurlar arasından en yüksek dereceli sekiz kişi arasından ad
çekmek suretiyle belirlenir (298 Sayılı K. m. 18).
25S ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

İlk defa 1950 tarihinde Milletvekili Seçını Kanununda düzenle­


nen Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 1961 Anayasası ile anayasal ku­
rum statüsü elde etmiştir. 1982 Anayasası da Yüksek Seçim Kuru­
lunun anayasal statüsünü devam ettirmektedir.
Anayasanın 79’uncu maddesinde seçimlerin yargı organlarının
genel vönetım ve denetimi altında vapılacağı belirtildikten sonra Yük-
sek Seçim Kurulu’nun görevleri ve oluşumuna değinilmektedir. Buna
göre Kurukun görevleri şunlardır:
• Seçimlerin başlamasından bitirilmesine kadar, seçimin düzen ve dü­
rüstlük içerisinde yapılmasını, seçim sürecinde veya seçimin tamam­
lanmasından sonra seçim konularıyla ilgili tüm yolsuzluk ve usulsüz­
lükleri, itiraz ve şikâyetleri inceleyip kesin karara bağlamak,
• TBMM üyelerinin seçim tutanaklarını kabul etmek.

b. Yüksek Seçim Kurulunun Yapısı ve Niteliği


Yüksek Seçim Kurulu, yedi asıl, dört yedek Weeden oluşmaktadır. Üye­
lerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay genel kurulları tarafından kendi üyeleri
arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğu ve gizli oylamayla seçilirler.
Kurul kararları kesin olup herhangi bir yargı merciine götüriilemez.
Kurulun görev ve çalışma usulleriyle ilgili olarak ortaya çıkan bir
takım tartışmalar nedeniyle 2017 yılında Yüksek Seçim Kurulunun
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun çıkartılmıştır153. Bu Kanuna
göre kurul üyelerinin görev süresi 6 yıldır. Süresi biten yeniden seçi­
lebilir. Başkan ve Başkan-.-ekili, Kurul üyeleri arasından gizli oyla ve
üye tamsayısının salt çoğunluğuyla seçilir (Kanun, m. 4).
Kurul, kararlarını salt çoğunlukla verir. Oyların eşitliği hâlinde
Başkanın bulunduğu tarafın görüşü doğrultusunda karar verilmiş olur.
Kurulun prensip kararları on beş gün içerisinde Resmi Gazete’de ya­
yımlanır; seçime ilişkin diğer kararları ise Kurulun resmi ınternet
sitesinde yayımlanır (Kanun, m. 5).

162
30.11.2017 tarih ve 7062 sayılı Karun. Bkz. RG. 12.12.2017, S. 3026S.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 259

Kurulun bir yargı yeri mı yoksa idari bir kuruluş mu olduğu gerek
öğretide gerek yargı içtihatlarında tartışmalıdır. Anayasalda yargı
kısmında değil idareye ait kısımda düzenlenmiştir. Bununla birlikte
hâkimlerden oluşması ve kararlarının kesin olması Kurulun niteliği
yönünde farklı görüşlerin oluşmasına sebebiyet vermiştir.
Anayasa Mahkemesine göre gerek ilçe ve ıl seçim kurulları, ge­
rek YSK, yargı organı değildir169. .Ancak, öğretide, diğer kararları bir
yana bırakılacak olursa, YSK’nin seçim uyuşmazlıkları ile ilgili karar­
larının yargısal nitelik taşıdığı yönünde hâkim bir kanaat söz konusu­
dur'70. .Anayasa Mahkemesinin ıl ve ilçe seçim kurulları ve YSK’nin
yargı yeri niteliğini taşımadığına ilişkin içtihatlarının eski tarihli oldu­
ğu ve özellikle AİHM’in mahkeme kavramına yüklemiş olduğu geniş
anlam çerçevesinde bu yaklaşımını değiştirmesinin muhtemel olduğu
kanaatindeyiz. Nitekim Anayasa Mahkemesi, İlçe Seçim Kumlu Baş-
kanının kararı sonucunda oda seçimlerine katılamaması nedeniyle adıl
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını konu alan bireysel başvu­
ruda ilçe seçim kurulunun yargı yen kavramı içerisine girdiği yönün­
de karar vermiştir171. .Anayasa Mahkemesinin bu yaklaşımını anayasa­
ya uygunluk denetiminde de ortaya koyacağı kanaatindeyiz.

V. MİLLETATKİLLİĞİNİN KAZANILMASI

A. Milletvekili Sıfatının Kazanılması ve Yasama Görevine


Başlanılması
Milletvekillik sıfatını kazanmak ile milletvekilliği görevini verine
getirebilmek birbirinden farklı iki durumdur. .Aralarında da önemli
sonuçlar vardır. Acaba milletvekilliği sıfatı ne zaman kazanılmış ola­
caktır'7 Ne zaman yasama faalivetinde bulunabilecektir? Özellikle

AYM. E. 1992/12, K. 1992/7, T. 18.2.1992. AMKD. S. 28/1, s. 139.


Teziç, s. 282; Özbudun, s. 93; Atar, Yavuz, Türk Anayasa Hukuku, Seçkin Yay., Ankara
2017, s. 349.
Bkz. AYM.l. Bölüm, İsmail Taşpınar Başvurusu, Başvuru No: 2013/3912, T. 6.2.2014.
RG. 13.03.2014.
260 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

milletvekili sıfatını elde etme anı ceza hukuku açısından son derece
önem taşır. Çünkü milletvekili, dokunulmazlıktan bu andan itibaren
yararlanmış olacaktır.

1. Sıfatın Kazanılması Zamanı ve Buna Bağlı Sonuçlar


Milletvekilinin ne zaman seçildiği ve bu bağlamda da milletvekili
sıfatını kazandığı hususu ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir.
Bu konuda değişik seçeneklerden söz edilebilir. Bunlardan birincisi
genel seçim tarihini esas almak. İkincisi seçim çevresi yetkili seçim
bürosu ya da seçim kurulu tarafından seçildiğinin tespiti ve düzenle­
nen belgedeki tarih. Üçüncüsü milletvekilinin yemin ettiği tarihin
milletvekilliğinin başlama tarihi olarak benimsendiği yöntem ve niha­
yet bir önceki meclisin görevinin sona erdiği tarihi yeni meclis üyele­
rinin seçilme tarihi olarak benimsenmiş olduğu yöntem. Hangi yönte­
min benimsendiği ya anayasada ya yasama içtüzüklerinde düzenlen­
mektedir. Ülkemizde milletvekili sıfatının elde edilme anı .Anayasa ve
TBMM İçtüzüğünde gösterilmemiştir.
Kanaatimizce milletvekili her ne kadar halk tarafından seçilmekle
birlikte seçildiğinin de resmi yoldan tescil edilmesi gerekmektedir. Bu
tescili yapmaya yetkili makamlar da ıl seçim kurullarıdır. Bu nedenle
seçildiği yer il seçim kurulu tarafından milletvekili seçilme tutanağı­
nın (mazbata) düzenlendiği tarihten itibaren bu sıfata sahip olur. Do­
layısıyla seçim günü sandıkların açılması ile il seçim kurulu tarafından
seçilme mazbatasının düzenlendiği tarihe kadarki süreçte milletvekili
sıfatına sahip değildir72.

2. Yasama Görevine Başlaması


Milletvekilinin bu sıfatı kazanması ile yasama görevine başla­
ması birbirinden ayrıdır. Milletvekillik sıfatının kazanılması hakkın-

172
Bkz. Gönenç, s. 207-208. Aksi görüşe göre ise seçim kurulunun seçildiğine dair belgede­
ki tarih değil seçim günü oy verme saatinin sona erdiği tarihtir. Mazbata, seçilmenin ku­
rucu değil açıklayıcı bir belgesidir (Gözler, Türk Anayasa Hukuku, s. 194-195}. Berzer bir
görüş için bkz. Tarör-Yüzbaşıoğlu, s. 224.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 261

da bir hükme yer vermeyen Anayasa yasama görevine başlama ba­


kımından açık bir düzenleme getirmektedir. 8rinci maddeye göre
“TBMM üyeleri göreve başlarken” kendileri için getirilen yemini
yapmak zorundadırlar. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen milletve­
kili için ne yapılabileceği hususunda Anayasada bir açıklık bulun­
mamaktadır.

Yemin, milletvekilinin ‘‘göreve başlamasının” anayasal şartını


oluşturduğundan bu şartı yerine getirmeyen kimse yine milletvekili
sıfatını taşır. Çünkü yemin bu sıfatın kazanılmasıyla ilgili değildir.
Nitekim .Anavasa “Türkive Büvük Millet Meclisi üveleıi. göreve
başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler” derken bunu açıkça belirtmek­
tedir.

Görüldüğü üzere yemin milletvekili sıfatının kazanılması için de­


ğil göreve başlamanın bir şartıdır. Yemin etmeyen milletvekili yasama
görevinde bulunamaz. Örneğin TBMM Genel Kurulundaki toplantı­
lara, görüşmelere, oylamalara katılamaz. Herhangi bir kanun yasa
teklifinde bulunamaz. Soru soramaz vs. İlelebet yeminden kaçınması
da mümkün değildir. Çünkü TBMM’nin ileride açıklanacak olan be­
lirli sayıdaki toplantılarına katılmak zorundadır. .-Aksı takdirde devam­
sızlıktan milletvekilliği düşürülebilir.

3. Yeminden Kaçınma ve Buna Bağlanan Sonuç


Acaba vemin yükümlülüğünü verine getirmeyen milletvekili bu
sıfatına bağlı haklardan yoksun bırakılabilir mi? Uzunca bir süre tartı­
şılan bu konuda TBMM İçtüzüğü bir düzenleme getirmiştir. Buna
göre yemin yükümlülüğünden kaçınan milletvekili, bu sıfatından kay­
naklanan haklarını kullanamaz (m. 3 5).

a. TBMM İçtüzüğünün Anayasaya Aykırılığı Sorunu


Yeminden kaçınan milletvekiline TBMM İçtüzüğü ile getirilen
bu düzenlemenin .Anayasal dayanağını bulmak zor görünmektedir.
Çünkü yemin yukarıda da açıklandığı üzere milletvekilliğini elde et-
262 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

menin şartı değildir. Kişi, milletvekili sıfatını kazandığı andan itibaren


bu sıfata bağlanan dokunulmazlık ve özlük haklarından yararlanmaya
başlar. Anayasa bu durumdaki kişi için milletvekili tabirim kullan­
maktadır. Milletvekili statüsünü elde etmiş kişinin de bu statü huku­
kuna dâhil olduğunda tereddüt yoktur. Anayasa aksi yönde bir düzen­
lemeye ver vermemektedir. Bilakis sadece vasama görevinde buluna-
mayacağını belirtmektedir.

Diğer yandan TBMM üyelerinin dokunulmazlığı .Anayasada


açıkça düzenlenmiştir. Hiçbir tereddüt bulunmamaktadır. Bu haktan
da milletvekili sıfatını kazandığı andan itibaren yararlanır. Malı hak­
larla ilgili husus ise Anavasanın 86‘ncı maddesi uvarınca ancak ka-
nunla düzenlenebilir. Esasen bu konuda da 26.10.1990 tarih ve 3671
savılı kanun TBMM üyelerinin ödenek, yolluk ve emeklilik haklarını
düzenlemektedir. Bu kanunun 6'ncı maddesine göre de TBMM üyele­
rinin milletvekili sıfatlarını elde ettikleri andan itibaren bu kanundaki
mali haklarına sahip olurlar.

b. Anayasa Mahkemesinin Yaklaşımı


Anayasa Mahkemesi, TBMM İçtüzüğünde yapılan çeşitli düzen­
lemelere karşı açılan iptal davasında bu konuyla ilgili değerlendirme­
de bulunmuştur. Mahkeme milletvekiline sağlanan hakları iki katego­
ride ele almış ve milletvekilinin dokunulmazlık hakkından yemin
etmemiş olsa da yararlanabileceğini ancak mali haklardan yemin şar­
tını yerine getirmek suretiyle yararlanabüeceğine oy çokluğuyla karar
vermiştir173.

Kanaatimizce bir başka sorun da şudur: .Anayasanın S6?ncı


maddesi yukarıda da açıklandığı üzere milletvekillerinin mali hak­
larının kanunla düzenleneceğini belirtmektedir. Avrıca vine Ana-
yasanın 95’inci maddesi de TBMM İçtüzüklerinin düzenleme ala­
nını göstermektedir. Her iki hüküm açısından da TBMM İçtüzüğü-

172
AYM, E. 2017/162, K. 2018/100, T. 17.20.2018, pr. 13. RG. 03.01.2019, S. 30544.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 263

ııün 3 5‘inci maddesiyle getirilen yaptırımın sorunlu olduğu açık-

Özetle belirtilecek olursa; TBMM, yeminden kaçınan milletveki­


linin olsa olsa devamsızlık nedeniyle üyeliğini düşürebilir. Bunun
dışında milletvekilini malı ve hukuksal haklarından mahrum kılacak
bir yetkiye sahip değildir. Milletvekili yemin şartım yerine getirme­
mişse ancak yasama görevinde bulunamaz. Belirli süre bu göreve de
katılmamışsa üyeliği TBMM tarafından sonlandırılabılır. .Anayasa
yemin etmemeye bu şekilde bir yaptırım getirmiştir. Bu nedenle ye­
minden kaçınan milletvekilinin dokunulmazlıktan yararlanması, mali
haklardan ise yararlanamaması şeklindeki bir ayrım anayasal dayanak­
tan yoksundur. Kaldı kı, Anayasanın 86Tncı maddesi ve TBMM İçtü­
züğünün düzenleme alanını belirleyen 95’inci maddesiyle de örtüş-
memektedir.

B. Temsilcilik Görevinin Niteliği


.■Anayasanın SO'ınci maddesi, temsili demokrasinin bir sonucu
olarak temsili vekâlet anlayışına yer vermiştir. Dolayısıyla maddede
de açıkça belirtildiği üzere milletvekilleri, seçildiği yer ve yöre ya da
bökenin vekili değildirler. Vekâlet ulusal düzerdedir. Her vekil tabiri
caizse Türkiye milletvekilidir, milletin tamamını temsil eder. Elbette
adaylısını koyduğu verin adıvla birlikte anılabilir. .Ancak, bu durum o
verin milletvekili olduğu sonucunu doğurmaz.
Milletvekili ile kendisini seçenler arasındaki vekâlet bağı hukuksal
değil siyasaldır. Bu nedenle de kendisini seçenlerin milletvekilinin gö­
revden alınmasını hukuksal açıdan isteme yetkileri bulunmamaktadır.
Aynı şekilde temsili vekâlet anlayışının doğal sonucu olarak milletveki­
linin seçildiği yere ilişkin sonradan ortaya çıkabilecek demografik deği­
şiklikler milletvekilliği görevinde hiçbir değişiklik oluşturmaz.

174
Kararda bu yönde bir değerlendirme sor derese isabetli şekilde Uye Serruh Kaleli tarafın­
dan yapılmıştır (Karşıoy yazısı, pr. 1). Mahkemenin böylesire önemli bir konuyu Anayasa­
nın 86'inci ve 95’inci maddeleri yönünden ele almamış olması önemli bir eksikliktir.
264 ikinci Kızım Türk Anay aza Hukuku

M. TBMM ÜYELERİNİN YASAMA AYRICALIKLARI


Her demokratik devlet düzeninde olduğu üzere Türk anavasa dü-
zenınde de milletvekillerine yasama ayrıcalıkları tanınmıştır. Bu ayrı­
calık ya da bağışıklıklar milletvekillerinin şahsına değil yasama organı
üyesi olmaları nedeniyle yasama organına izafeten tanınmıştır. Dola­
yısıyla bu ayrıcalıklar kamu düzeninden olup vekilin kendi kararıyla
vazgeçilemez veya feragat edilemez.
Yasama ayrıcalığının iki yönü bulunmaktadır. Biri milletvekilinin
yasama çalışmalarındaki oy ve ifade özgürlüğünün diğerim ise ceza
soruşturması işlemlerine karşı korunmasını amaçlar. Bunlardan ılkı
yasama sorumsuzluğu, İkincisi ise yasama dokunulmazlığı deyimi ile
karşılanmaktadır.

A. Yasama Sorumsuzluğu
Anayasanın S3’üncü maddesine göre milletvekilleri, TBMM ça­
lışmalarındaki oylarından, sözlerinden ve düşüncelerinden dolayı
içerikleri suç olsa bile herhangi bir ceza ve hukuk sorumluluğuna tabi
değillerdir.
Sorumsuzluktan yararlanma TBMM çalışmalarıyla sınırlıdır. Bu
nedenle TBMM çalışmalarıyla ilgili olmayan bir sırada ve mekânda
yapılan konuşmalardan dolayı milletvekili sorumsuzluktan yararlana­
maz. Örneğin milletvekilinin bir lokantada vemek sırasında sarsona
veya yanındaki milletvekiline hakaret etmesi veya suç niteliği taşıyan
bir konuşmada bulunması durumunda her türlü sorumluluk vardır.
Yasama sorumsuzluğunun seçerli olamayacağı alanlardan birisi
de üyenin mecliste yaptığı konuşmaya oturumu yöneten Başkanlık
Divanı tarafından dışarıda yayın yasağının getirilmiş olmasıdır. Örne­
ğin oturumu yöneten TBMM Başkanlık Divanı tarafından vekilin
kürsüde içeriği itibarıyla ülke bütünlüğüne aykırı konuşmasını dışarı­
da tekrarlamaması yönünde bir karar almışsa artık bu konuşmayı her­
hangi bir yol ve araçla dışarıda yayımlayamaz, tekrarlanamaz. Eğer bu
yasağa uymamışsa yasama sorumsuzluğundan yararlanamaz.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 265

• Yasama sorumsuzluğu TBMM tarafından kaldırılamaz.


TBMM’nin milletvekilinin sorumsuzluğu üzerinde herhangi bir
tasarrufu söz konusu olamaz.

• Milletvekilinin meclis çalışmaları sırasında yaptığı konuşmalar


veva kullandığı oylar nedeniyle sorumlu tutulamaması herhansi
bir zamanla sınırlı değildir. Bu nedenle sorumsuzluk mutlak nite­
lik taşır. Bunun anlamı bir milletvekilinin, milletvekilliği süresi
içinde sorumsuzluk kapsamına giren oy, söz ve düşüncelerinden
dolayı milletvekillisinin sona ermesinden sonra da. sorumlu tutu-
lamamasıdır.
Belirtelim kı Türk Hukukunda konuşmalar eğer hakaret niteliği
taşımaktaysa cezai sorumluluk olmasa da tazminat sorumluluğunun
olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca sorumsuzluk üye hakkında disiplin
yaptırımı uygulanmasına engel oluşturmaz
'
* 3.

B. Yasama Dokunulmazlığı

1. Tanım ve Özellikler
Yasama ayrıcalıklarından biri de yasama dokunulmazlığıdır. Do­
kunulmazlık, asılsız veya dayanaksız suç iddialarına veya siyasal
komplolara karşı milletvekilinin görevini korkmadan, çekinmeden
yapabilmesini sağlamak bakımından tanınmış bir güvencedir. Doku­
nulmazlık bir yargılama engeli oluşturur. Milletvekili hakkında her­
hangi bir yargılama işlemi yapılmasını engeller.
• Milletvekilleri dokunulmazlıklarının seresi olarak tutulamaz,
sorgulananıaz, yargılanamaz, tutuklanamaz, hapsedilemez.

Disiplin suç ve cezalarının kural olarak yasama sorumsuzluğu ile bağdaşır nitelikte
olması her türlü söz veya eylemin ya da cezanın disiplin suçu yahut cezası olarak öngö­
rülmesinin mümkün olduğu anlamına gelmez. 3u nedenle disiplin suç ve cezasının ya­
sama sorumsuzluğunu ve temelinde yatar ifade özgürlüğünü ihlal edip etmediğinin ay­
rıca belirlenmesi gerekir. Bkz. AYM, E. 2017/162, K. 2018/103, T. 17.10.2018, pr. 106.
RG. 03.01.2019, S. 30644.
266 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

• Yasama dokunulmazlığı sürekli değildir. Milletvekili ancak mil­


letvekili sıfatını taşıdığı müddetçe dokunulmazlıktan yararlanabi­
lir. Bu nedenle nispi bir koruma sağlar.
• Yasama dokunulmazlığı TBMM kararırla kaldırılabilir.
• Yasama dokunulmazlığı üyeyi ceza mahkumiyetine karşı da ko­
rur. Milletvekili sıfatı devam ederken milletvekili hakkında veri­
len kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının (milletvekillik sıfatını
ortadan kaldırmayan bir mahkûmiyet) infazına gidilemez. Millet­
vekillik görevi devam ettiği müddetçe mahkûmiyet de ister iste­
mez ötelenmış olur. Bu süre içerisinde elbette ceza zamanaşımı
işlemez. Milletvekillik sıfatı herhangi bir nedenle sona erdiği an­
da mahkûmiyetin infazına başlanacaktır.

2. Dokunulmazlık Dışı Alanlar


S3'üncü madde milletvekillerinin iki alanda dokunulmazlıktan
yararlanamayacağım belirtmektedir. Bu durumlarda milletvekili do-
kunulınazlık güvencelerinden yararlanamaz. Herhangi bir şahıstan
farklılığı bulunmamaktadır. Ancak, tutulma, gözaltına alma gibi du­
rumlarda yetkili makamların bu durum hakkında TBMM’yi bilgilen­
dirme gereği bulunmaktadır. Bu iki istisna şunlardır:
• Ağır cezayı gerektiren bir suçun suçüstü işlenmesi
Buradaki temel mantık eylemin
• artık bir iddiadan öte somut ve
açık delil ve bulgulara dayanmış olmasıdır. Bununla birlikte Anayasa,
herhangi bir suçüstü halını de değil, ağır ceza yaptırımına bağlanmış
bir suçun suçüstü işlenmesini dokunulmazlık kapsamı dışı bırakmıştır.
Örneğin milletvekili, bir AVM’de tartıştığı kişilere karşı silahını doğ­
rultarak dört-beş el ateş etmesi sonucunda bir kaç kişinin yaralanması­
na sebebiyet vermiş olması durumunda milletvekili dokunulmazlık
güvencelerinden vararlanamavac
J J aktır.
• Milletvekilliğinden önce Anayasamın 14'üncü maddesi kap­
samı içinde değerlendirilebilecek bir suçtan dolavı hakkında
soruşturma açılmış olması
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 26

Anayasa elbette bir Ceza Kanunu değildir. Doğal olarak da


14' üncü maddede bu suçların neler olduğu belirtmemekte: sadece bir
kategori olarak bahsetmektedir. Daha önceki açıklamalarımızda da
belirtildiği üzere 14'üncü madde, cumhuriyetin temel niteliklerini,
temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmaya ilişkin eylemlerin hak­
kın kötüye kullanımı anlamına geleceğini ve bunun da yaptırımının
kanunlarla gösterileceğini düzenlemektedir. O halde hangi kanunda
düzenlenmiş olursa olsun bu içerikte bir suçtan dolayı soruşturmasına
başlanılmış olmak dokunulmazlıktan yararlanmayı engeller. Örneğin
Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311’inci maddeleri gibi...

3. Dokunulmazlığın Kaldırılması ve Bu Karara Karşı Başvuru


Anayasaya söre dokunulmazlık sorumsuzluktan farklı olarak
TBMM tarafından kaldırılabilir. Nasıl kaldırılacağına ilişkin usuller
TBMM İçtüzüğü ile ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiştir (TBMM
İçtüzüğü, m. 131-134). Dokunulmazlığın kaldırılması kararlarına karşı
milletvekilinin bizzat kendisi veya onun adına bir başka milletvekili,
kararın verildiği tarihten itibaren yedi gün içerisinde dokunulmazlığı
kaldıran kararın .Anayasaya ve TBMM İçtüzüğü hükümlerine aykırı
olarak alındığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine iptali için başvurabi­
lir. Mahkeme, bu istemi en geç on beş gün içerisinde karara bağlar.
Bu kararlar kesindir.
Dokunulmazlığın kaldırılması milletvekillik sıfatını sona erdirici
bir sonuç doğurmaz. Milletvekillik görevi yine devam eder. Ancak,
artık dokunulmazlığın güvencelerinden yararlanamayacağından tutu­
labilecek, tutuklanabilecek, yargılanabilecektır. Belirtelim ki, doku­
nulmazlık hangi suçlardan kaldırılmışsa ancak o suçtan dolayı güven­
celer ortadan kalkmış olur. Yoksa diğer suç isnatları açısından yine
dokunulmazlıktan yararlanır.

C. Yasama Ayrıcalıkları Karşılaştırma


Yukarıda açıklamış olduğumuz her iki yasama ayrıcalığının fark­
lılıkları ve karşılaştırması aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
26S ikinci Kızım Türk Anay aza Hukuku

Yasama Dokunulmazlığı Yasama Sorumsuzluğu

Ceza soruşturması işlemlerine TBMM üyesinin söz ve oylarına karşı


karşı güvencedir. güvencedir.

Nispi bir koruma sağlar. Mutlak bir koruma sağlar.

Her alanda geçerli değildir. Her söz ve kullanılan oylar için geçerlidir.
Yeter ki yasama göreviyle ilgili olsun.

TBMM tarafından kaldırılabilir. TBMM tarafından kaldırılamaz.

Üyeliği sırasında işlenmiş eylem­ Üyeliği sırasında söylediği sözlerden ve


lerden dolayı üyelik sona erince kullandığı oylardan üyelik sona erse de
hakkında işlem yürütülür. hakkında işlem yürütülemez.

Cezai sorumluluk işletilebilir Üye hakkında hiç cezai sorumluluk işleti­


ancak ceza soruşturmasına dayalı lemez.
işlemler yürütülemez.

VII. TBMM ÜYELİĞİNİN SONA ERMESİ


Milletvekilliği ölüm, yasama döneminin sona erip yeniden seçi-
lemenıe gibi doğal nedenlerin dışında çeşitli yollarla son bulur. Bunla­
rın neler oldukları Anayasanın 84'üncü maddesinde düzenlenmiştir.
Maddede yer verilen hallen iki grupta toplayabiliriz. Bunlardan bir
grubunu, bir vargı kararına bağlı olarak milletvekilliğin sona erme
nedenleri, diğer grubunu ise TBMM iradesiyle milletvekilliğin son
bulması nedenleri oluşturmaktadır. Bunlardan ilki öğretide düşme,
İkincisi ise düşürülme olarak isimlendirılmektedır. Şu halde düşme,
Otomatik ve kendiliğindendir. Oysa düşürülme, TBMM’nin milletve­
killiği sonlandırma yönünde bir karar almasını gerekli kılar. Düşme ve
düşürülmenin gerçekleşeceği durumlar aşağıda gösterilmiştir.
• Üyeliğin düşmesi (Mahkeme kararıyla)
Kısıtlanma ve seçilmeye engel bir suçtan kesinleşmiş mahkûmi­
yet
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM) 169

• Üyeliğin düşürülmesi (TBMM kararıyla)


- Üyenin istifası: İstifa tek başına sonuç doğurmaz. TBMM Genel
Kurulunun kararı da gerekmektedir.
- Üyelikle bağdaşmayan bir işi görmeyi ısrarla sürdürme.
- TBMM’nin bir ay içerisinde yaptığı toplantılardan en az beş bir­
leşimine katılmama: Üye tam sayısının salt çoğunluğunun kara­
rıyla
Tıpkı dokunulmazlığın kaldırılması kararında olduğu gibi üyenin
kendisi veva onun adma bir başka üve tarafından üyelisin düşürül-
nıesı kararının Anayasaya, yasalara, İçtüzük kurallarına aykırı olduğu,
keyfi, partizanca nedenlerle hareket edildiği iddiasıyla, kararın RG'de
yayımından itibaren bir hafta içerisinde AYM’ye iptal başvurusunda
bulunabilir. Mahkeme kararını on beş gün içinde verir. Mahkeme
kararı kesindir.
2’0 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Dördüncü Bölüm Değerlendirme Soruları

1. I. Kısıtlanma II. İstifa


III. Ölüm IV. Devamsızlık
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri TBMM kararıyla milletvekilliğinin sona
erme nedenidir?
A) I, II B) I, IV C) II, III D) II, IV E) I, II, IV

2. Genel seçimler hangi neden ve süre ile ertelenebilir?


A) Savaş sebebiyle/ 1 yıl B) Olağanüstü hal sebebiyle/ 1 yıl
C) Savaş ve seferberlik nedeniyle/ 1 yıl D) Yakın savaş tehdidi / 1 yıl
E} Savaş sebebiyle/ 3 yıl

3. Aşağıdakilerden hangisi seçimlerde oy kullanabilir?


A} Vatani görevini yerine getiren çavuş 31 Askeri öğrenci
C) Tutuklu D) Askerlik görevini yapan er
E} Kasıtlı suçlardan mahkûm

4. 1982 Anayasasına göre "ara seçim" ne demektir? (KPSS/l-AB-PS/2006-Hukuk


Grubu)
A) TBMM'nin, dönemin bitmesini beklemeden yapılmasına karar verdiği erken
seçim
B) Cumhurbaşkanının, TBMM'nin seçimlerinin yenilenmesine karar vermesi
üzerine yapılan seçim
C) TBMM'nin, komisyonları oluşturmak üzere yapılmasına karar verdiği seçim
D) Yerel yönetimler için 5 yılda bir yapılması gereken seçim
E) TBMM'de herhangi bir nedenle boşalan milletvekillikleri için yapılan seçim

5. 1982 Anayasası'na göre, TBMM seçimleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi


yanlıştır?
A) Yargı organlarının gözetimi ve denetiminde yapılır.
B) Tek turlu seçim esasına dayanır.
C) Cumhurbaşkanı TBMM seçimlerinin yenilenmesi kararı alabilir.
D) İki dereceli seçim esasına göre yapılır.
E) Milletvekili seçilebilmek için 18 yaşını doldurmuş olmak gerekir.
Dördüncü Bölüm: 1982Anayasasında Yasama Organı (TBMM)

6. 1982 Anayasası’na göre aşağıdakilerden hangisi milletvekili seçilmeye engel olan


durumlardan biri değildir?
A) 13 ay kesinleşmiş hapis cezasına mahkûmiyet
B) Affa uğramış rüşvet suçundan mahkûmiyet
C) Kaçakçılığa teşvik suçundan mahkûmiyet
D) Affa uğramış olsa bile hırsızlık suçundan mahkûmiyet
E) Taksirli bir suçtan mahkûmiyet

7. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisinde TBMM tarafından milletvekil­


liğinin düşürülmesi kararı verilebilir?
A) Milletvekili hakkında seçilmeye engel suçtan mahkumiyet
B) Milletvekilinin kısıtlanması
C) Milletvekilliğinin bakan olarak atanması
D) Milletvekilinin üyelikle bağdaşmayan bir işi yapmakta ısrar etmesi
£} Üyenin Cumhurbaşkanı seçilmesi

8. 1982 Anayasasına göre seçimlerin yenilenmesine karar vermesi ile ilgili olarak
aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) TBMM her zaman ve hiçbir sebep göstermeden yenileme kararı verebilir.
B) TBMM üye sayısındaki boşalmanın üye tamsayısının %25'i bulması halinde bu
kararı alabilir.
C) Genel seçimlere bir yıldan az bir süre kala seçileri yenileme kararı alınamaz.
D) TBMM yenileme kararını üye tam sayısının salt çoğunluğuile alır.
E} Cumhurbaşkanının seçim yenileme kararı karşı imza kuralına tâbidir

9. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi bir seçilme hakkı engeli değildir?
A) İlkokul mezunu olmak B) Kısıtlı olmak
C) Askerlikle ilişiği olmak D) Okur yazar olmak
E) Yüz kızartıcı bir suçtan beş ay mahkumiyeti olmak

10.1982 Anayasasına göre TBMM kaç milletvekilinden oluşmaktadır?


A) 450 B) 500 C) 550 D) 600 E) 650

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 S 7 S 9 10

D A C E D E D A A D
Beşinci Bölüm
YASAMA YETKİSİ VE
TBMM’NİN İŞLEYİŞ ESASLARI

I. YASAMA YETKİSİNİN NİTELİKLERİ


.Anavasanın 7’nci maddesinde “vasama yetkisi Türk milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu vetki devredilemez” hükmüne
yer verilmiştir. Maddede yasama yetkisinin ne olduğu ve yasama ala­
nının ne olduğu hususunda herhangi bir açıklamaya gidilmemiş, sade­
ce bu yetkinin devredilmezliği kaydından söz edilmiştir.
Acaba TBMM’nin düzenleme yetkisi herhangi bir konu sınırla­
masına tabı mıdır? Bir konunun TBMM tarafından düzenlenebilmesi
için daha önceden anayasa tarafından bir düzenleme başlangıcının
yapılmış olması zorunluluğu var mıdır0 Yürütme organının düzenleme
yetkisiyle hangi açılardan ayrılmaktadır? TBMM, düzenleme yetkisini
bir başka organla paylaşmış mıdır? Öğretide bu soruların cevabı ya­
sama organının özellikleri ve yürütme organından ayırt edici yanlarıy­
la açıklanmaktadır. Bu konuda da gelenekselleşmiş şu üçlü başlık
altında cevap bulunmaktadır.

A. Yasama Yetkisinin Genelliği İlkesi176

1. Tanım ve Çerçeve
Yasama orsanının kural kovma va da düzenlemede bulunma yet-
kisı bakımından, herhangi bir konu ve içerik sınırlamasının bulunma-

Kavramın kayrağı, tarihsel gelişimi ve anlamı hakkında bkz. Anayurt, Ömer, 1958
Fransız Anayasasında Kanun Anlayışı: Kanunun Genelliğinden “Sınırlı-Tahsisli Kanun'a
Geçiş, Seçkin Yay., Ankara 2019, s. 12, 16, 36 vd. Anayurt, Anayasa Hukuku Genel Kı­
sım, s. 582 vd; Özbudun, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, 17. b.. Yetkin Yay., Ankara
2017, s. 211.
2’4 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

masına, anavasava uvaun olmak kavdıyla her konuda düzenleme ya-


pabılmesıne “yasama yetkisinin genelliği ilkesi” denilir.
Yasamanın genelliği ilkesi"” güçler ayrılığı düşüncesinin bir so­
nucudur. Çünkü bu ilke gereği yasama kural koyma yetkisine sahip
organdır. Kural koymanın deyim yerindeyse “patronundur. Dolayısıy­
la da anavasava uygun olmak kavdıvla her türlü kural kovmak yetkisi
yasama organına aittir. Yasamanın genel yetki oluşunun ilk şartı bir
konunun kurala bağlanmasında (legiferer) son sözün her halükarda
yasama organına ait olmasıdır. Bu konuda herhangi bir istisna dahi
yasamanın genelliği ilkesiyle bağdaşmaz ve yetkinin genel oluşunu
ortadan kaldırır. Çünkü buradaki genellik konu yönünden mutlaklık ve
sınırsızlık anlamına gelmektedir.
Bu ilke bir başka açıdan ve doğal olarak düzenleme yetkisinin yü­
rütme organıyla paylaşılmamış olmasını gerekli kılmaktadır. Çünkü
eğer yasama yetkisi yürütme organıyla paylaşılmışsa doğal olarak
yasama yetkisinin genel bir yetki olması söylenilemez. Başka bir de­
yişle yürütme organına belirli alanlarda “saklı” (resen) ya da “özerk”
(muhtar) düzenleme yapma yetkisi tanınmış ve yasama organı da artık
bu alanlardan elini eteğini çekmişse yasama yetkisinin genelliğinden
söz edilemez. Bunun bir alan ya da birkaç alan olması fark etmez.
Belirtelim ki: gelişen şartlar yürütme organının da çeşitli konu­
larda düzenlemelerde bulunabilmesine yol açmıştır. Dolayısıyla gü­
nümüzde kural koymak sadece yasama organının işi olmaktan çıkmış
ve yürütme organı da çeşitli düzenleme araçlarıyla donatılmıştır. Bu­
nunla birlikte bu yetki kaynağım nereden almış olursa olsun yasama
organının düzenlemesi karşısında anlamını yitirir. Yanı son söz yasa­
ma organınmdır.
Şu halde: yürütmeye .Anayasa veya kanunlarla belirli konularda
düzenleme yapma yetkisi verilmiş olması yasamanın genelliğine halel
getirmez. Meğerki yürütmeye •.’erilmiş olan bu yetki münhasır ya da

177
Fransız literatüründe "kanunun genelliği" olarak ifade edilmektedir. Bkz. Anayurt,
"1958 Fransız Anayasasında../ ’ s. 16 vd.
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM’nin işleyiş Esasları 275

"tahsisli" (rezerv) bir yetki olsun. Başka bir deyişle önemli olan yü­
rütmeye verilen yetkinin “saklı düzenleme yetkisi" niteliği taşımama­
sıdır. Eğer yasama orsanı, yürütmenin bu düzenleme yetkisine rağmen
son sözü söyleyebilme yetkisine sahipse yine yasamanın genelliğinden
söz edilebilecektir. Burada anahtar ve temel belirleyici ölçüt, yasama­
nın son sözü sövlevebilip söylevemeyecesidir.

2. Türk Anayasa Hukukunda Yasamanın Genelliği İlkesi


2017 .Anayasa Değişikliği öncesine kadar yasamanın genelliği
konusunda herhangi bir tartışma yaşanmamıştır. Gerek 1961, gerek
1982 .Anayasası döneminde -Anayasa Mahkemesi pek çok kararında da
yasama yetkisinin genelliği ilkesine değinmiş ve TBMM’nin anayasa­
ya uygun olmak kaydıyla, -Anayasada bahsi geçmiş olsun ya da olma­
sın, her konuyu istenilen genişlikte düzenleyebileceğim belirtmiştir.
Kısaca Yüksek Mahkeme, TBMM’nin düzenleme alanının konu ba­
kımından sınırsız olduğuna birçok kararında yer vermiştir73.
2017 .Anayasa Değişikliği ile getirilen sistemde Cumhurbaşkanlı­
ğı kararnamelerinin statüsü üzerinde çeşitli tartışmalar yaşanmaktadır.
Bazı yazarlar yürütme org anma dört konuda saklı (rezerv) ya da tah­
sisli düzenleme alanı tanındığı yanı bu konuların yalnızca C'BK ile
düzenleme altına alınabileceğini ileri sürmüştür. Haliyle bu görüş
sahipleri açısından artık yasamanın genelliğinden söz edilemez. Bizim
de katıldığımız görüşe göre ise yürütmeye hiçbir konuda saklı düzen-

"Yasamanın genelliği ilkesi uyarınca konun koyucu, Anoyasa


ya
* ve hukukun çene!
ilkelerine aykırı olmomak koydıyla her türlü düzenlemeyi yapmak yetkisine sahiptir".
(AYM, E. 2016/195, K. 2017/158, T. 16.112017, pr. 50. RG. 08.02.2018, S. 30326). "Ya-
samanın genelliği ilkesi uyonnca Anayasa'do bir konuda emredici yo do yasaklayıcı bir
kural konulmamışsa, bu konunun düzenlenmesi onoyasol ilkeler içinde konun koyucu­
nun yetkisindedir" (AYM, E. 2014/138, K. 2015/7, T. 14.1.2015, pr. 10. RG. 7.4.201, S.
29319. "Yasama yetkisinin geneiliği...kanunlo düzenleme olanının konu itibarrylo sınır­
landırılmamış olduğunu, Anoyosa'yo aykın olmomak şortıylo her konunun konunla dü­
zenlenebileceğini ifade eder" (AYM, E. 2015/42, K. 2017/8, T. 18.1.2017, pr. 10. RG.
02.03.2017, S. 29995. Ayrıca geçmiş tarihli kararlan için bkz. AYM, E.1978/31, K.
1978/50, T. 2.11.1978, AMKD, S.16, ss. 234-235; E. 1990/4, K. 1990/6, T. 12.04.1990,
AMKD S. 26, s. 134.
2’6 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

leme yetkisi tanınmamış, özerk bir yürütme oluşturulmamıştır. Dola­


yısıyla da yasamanın genelliği ilkesinde herhangi bir değişim meyda-
na gelmemiştir.
Bu konudaki görüşler ve açıklamalar çeşitli yönleriyle yürütme­
nin düzenleme yetkisi ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri bahsinde
ele alınacağından detaya girilmemiştir.

B. Yasama Yetkisinin Asilliği İlkesi179


Bir konuyu doğrudan, ilk elden yanı bir düzenleme başlangıcına
gereksinim duymaksızın kurallara bağlayabilme yetkisine “aslî (ilk el-
birıncil) düzenleme yetkisi" (pouvoır orıgınaire initial) denilir. Bir
düzenleme temeli atıldıktan ya da düzenleme başlangıcı yapıldıktan
sonra bu düzenlemeyi esas almak suretiyle bir konuda kurallar geti-
rilmesine de "türev (ikincil) düzenleme yetkisi” (pouvoır derive) deni­
lir. Kısacası yukarıda açıklanan “genellik" düzenleme yetkisinin konu
yönünden mutlaklığını, aslilik ise düzenleme yetkisinin kavnak vö-
nünden birincilliğini, doğrudanlığını ifade eder.
Yasamanın düzenleme vetkisi avnı zamanda aslî bir yetkidir. Bir
konuda düzenlemelere gidebilmesi için anayasanın varlığı yeterlidir.
Hatta güçler ayrılığının gereği olarak yazılı bir anayasanın olmayışı
vasama yetkisinin aslî bir yetki olmasına engel değildir. Örneğin İngil-
tere’de yazılı anayasa bulunmamaktadır. Ancak İngiliz parlamentosu
aslî yetkili bir organdır"3.
Yasama "etkisinin aslî olması bu yetkinin doğrudan Anayasadan
kaynaklanmasını ve yasama organının (TBMM’nin) kanun yapabil­
mesi için başka bir organ veya merciin kendisini yetkilendirmesine
gerek bulunmamasını ifade eder. Yasama yetkisinin genelliği ise yu­
karıda da açıklandığı üzere, kanunun düzenleme alanının konu ıtıba-

Anayurt, Anayasa Hukuku Genel Kısım, s. 587 vd; Anayurt, 1958 Fransız Anayasasında,
s. 19 vd; Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, s. 211.

Teknik söyleyişle kanun, anayasa karşısında "secundum consdtuf/onem" değil 5ntro


consr/runonem" nitelik taşır.
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM’nin işleyiş Esasları

nvla sınırlandırılamayacasını, Anavasa va avkırı olmamak şartıvla her


konunun kanunla düzenlenebileceğini ifade eder121.
Türk anayasa hukukunda TBMM’yi yürütme organından ayırma­
da önemli ölçütlerden biri de aslilik ılkesiydı. Çünkü geleneksel olarak
yasama genel ve aslî düzenleme yetkisine sahip bir organken yürütme
türev yetkili bir organdı. Oysa 2017 Anayasa Değişiklikleriyle bu
ölçüt anlamını önemli ölçüde yitirmiştir. Çünkü ileride açıklanacağı
üzere Cumhurbaşkanlığı kararnameleri de yürütmenin aslî yetkili bir
düzenleme aracı niteliği taşımaktadır. Yasamanın genellisi ilkesi ise
ileride ayrıntılarıyla açıklanacağı üzere varlığını devanı etmektedir.
Bu açıdan kanaatimizce iki organ arasında düzenleme yetkisinin asil­
liği açısından bir fark kalmamışsa da düzenlemenin özerkliği açısın­
dan farka işaret olunabilir. Yasama tam özerk düzenleme yetkisine
sahipken yürütmenin özerk bir düzenleme yetkisinden söz edilemez.

C. Yasama Yetkisinin Devredilmezliği İlkesi


.Anavasanın 7’inci maddesine söre. vasama vetkisi ancak TBMM
tarafından kullanılabilir ve bu yetkinin bir başka organa devredilmesi
söz konusu olamaz. Bu ilke Cunıhurivet dönemi anavasacılısmın vaz-
seçilmez unsurlarından birisidir. Bu ilke, vasamanın senellisinin bir
sonucudur. Yasama vetkisi münhasıran TBMM tarafından kullanılabi­
lir.
Bir kanunu kaldırabilen veya onda değişikliklere gidebilen bir
düzenleyici işlem adı ne olursa olsun devri yasaklanan bir yasama
yetkisi kullanımıdır. Ayrıca devir yasağı sadece kanun çıkartma yetki­
sinin devrinden ibaret desıldir. Kanaatimizce 7Tncı maddenin kastet-
tiği yasak .Anayasanın 87’inci madde başta olmak üzere diğer madde­
lerinde de TBMM’ye tanımış olduğu tüm yetkilerdir. Bu bağlamda
örneğin savaş ilanına karar vermek, af ilan etmek gibi yetkiler de bir
başka organa devredilemez^32. TBMM görevi başında değilse ne kadar

İ3İ AYM, E. 2015/42, K. 2017/8, T. 18.1.2017, pr. 10. RG. 02.03.2017, S. 29995.

Gözler, s. 241.
2’8 ikinci Kısun: TürkAnayasa Hukuku

zorlayıcı bir neden olsa da onun adına bu yetki bir başka organ tara­
fından kullanılamaz
* ”.
Diğer yandan TBMM tarafından çerçevesi çizildikten sonra yü­
rütme organına içinin doldurulması yetkisinin bırakılmış olması ya­
sama yetkisinin devri niteliği taşımaz. Ne var ki, yürütme organına
düzenleme alanı bırakılırken bunun bir yetki devri niteliği taşımaması
için kanunun sınır ve çerçeveyi açık bir biçimde çizmesi, ana unsurları
net bir biçimde göstermiş olması gerekmektedir. Yürütme organına
sınır ve çerçevesi net olarak çizilmemiş, geniş bir takdir alanı bırakıl­
ma sonucu doğuran düzenleme yetkisi veren bir kanun Anavasanın
7’inci maddesinin ihlali niteliği taşır134.
2017 Anayasa Değişikliği ile getirilen Cumhurbaşkanlığı karar­
namelerinin devir yasağının bir anayasal istisnası olup olmadığı tartı­
şılabilir. Kanaatimizce olağan dönem CBKTar 1982 .Anayasasındaki
düzenlenişiyle yasama yetkisinin devri yasağının istisnasını oluştur­
maz. Çünkü kanuna eşdeğer hukuksal statüye sahip değildir. Doğru­
dan ve aslî bir düzenleme aracı olması ile yasama işlemine eşdeğer
statüde olması ayrı bir şeydir.

II. TBMM’NİN GENEL GÖREV VE YETKİLERİ


TBMM'nin görev ve yetkileri Anayasa’nın 87’inci maddesinde
düzenlenmiştir. Anayasanın diğer maddelerinde de TBMM’nin bir
takım görevleri bulunmaktaysa da bu görevler 87’inci maddede belir-

Yasama yetkisinin devredilmezliği, TBMM'nin devamlılığını da beraberinde getirir. Bu


nedenle TBMM'de seçim dönemlerinde dahi bir kesintiye yer verilmemiştir. Yeni seçi­
len Meclis göreve başlayıncaya kadar eski Meclisin görevini sürdürmesi benimsenmiş­
tir. Çünkü hangi gerekçe altında olursa olsun TBMM'ye ait bir yetki bir başka organ ta­
rafından onun adına kullanılamaz.

"Ancyoso koyucunun oç>kça konunla düzenlenmesini öngördüğü konulorda, yasoma


organının temel kuralları scptadıkton sonra, uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususla­
rı yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamaz" (AYM, E.
2017/143, K. 2018/40, T. 2.5.2018, RG. 5.6.2018, S. 30442). Aynı yönde geçmiş bazı ka­
rarlar için bkz. E. 1994/50, .<.1994/44-2, T. 05.07.1994, AMKD, 31/1, 342; E.1995/35, K.
1995/26, T. 04.07.1995, AMKD, S.31/2, s. 586.
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM’nin işleyiş Esasları 2’9

tilenlere nazaran daha özel niteliklidir. Burada 87’nci maddede ve


tabiri caizse TBMM’nin “şenel nitelikli sörev ve vetkilef’inden bah-
sedilecektir. Bu şenel sörev ve yetkiler şunlardır:
• Kanun yapmak, değiştirmek, kaldırmak,
• Bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarım görüşmek ve kabul etmek,
• Para basılmasına karar vermek,
• Savaş ilanına karar vermek,
• Milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uysun bulmak,
• Genel ve özel af ilanına karar vermek.
TBMM’nin yukarıda sayılan genel görev ve yetkileri dışında
Anavasanın diğer maddelerinde de bazı görev ve yetkilerine ver
verilmiştir. Bu durum 87’nci maddede "Anayasanın diğer madde­
lerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getir­
mek” şeklinde ifade edilmiştir. Örneğin TBMM Başkanını, kamu
denetçisini seçmek. Anayasa Mahkemesine üye seçmek, anayasayı
değiştirmek, olağanüstü hal kararını onaylamak, TBMM İçtüzüğünü
yapmak, çeşitli kurunılara ve organlara üye seçmek, HSK üyesi
seçmek gibi.
Aşağıda 87’ncı maddede sayılan genel görev ve yetkileri ile ilgili
açıklamalara ana hatlanyla yer verilmiştir.

A. Kanun Faaliveti
*
TBMM’nin kanun adı altında ve kanun yapma usulü çerçevesinde
çıkartmış olduğu tüm düzenlemelere, içeriğine bakılmaksızın kanun
denilir. Bu kuralların genel, nesnel, kişilik dışı olmaları beklenirse de
bu tür özellikleri taşıması zorunlu değildir. Bu anlamda bir kanun
pekâlâ tek bir kişi için de çıkarılabilir. Örneğin (A)’nın salıverilmesi
hakkında kanun gibi.
Kanunlar çeşitli aşamalardan geçilerek hazırlanıp yürürlüğe ko­
nulur. Bu aşamalar Anayasanın 88 ve 89’uncu maddelerinde ve
2S0 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

TBMM İçtüzüğünde gösterilmiştir. Bu aşamaları gösteren şema aşağı­


da sunulmuş ve ardından da süreç ana hatlarıyla özetlenmiştir.

1. Teklif (Öneri) ve Karar


TBMM’ye kanun teklifi ancak milletvekilleri aracılığıyla yapıla­
bilir. Belirli bir sayı koşulu bulunmamaktadır. Milletvekilleri dışında
hiçbir organ ya da makam kanun teklifinde bulunamaz. Bunun istisna­
larını 2017 Anayasa Değişikliği ile getirilen hükümet sisteminin bir
sonucu olarak “bütçe kanun teklifi” ile “kesin hesap kanun teklifi”
oluşturmaktadır (AY, m. 1613, 161 9). Bu konulardaki teklifler.
Cumhurbaşkanı tarafından TBMM’ye sunulur.
Teklifler TBMM Başkanlığıma yazılı olarak sunulur. Meclis
Başkanlığı bu teklifleri konularına göre meclisteki komisyona gönde­
rir. Teklifler ilgili komisyonlarda ele alınıp burada kabul edildikten
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM’nin işleyiş Esasları 2S1

sonra TBMM Genel Kurulu’nda görüşülür. Genel Kurul, meclis üye­


lerinin tümünün katıldığı TBMM’nin en vetkili karar organıdır.
Genel Kurulda bir kanun teklifinin görüşülebilmesi için her şey­
den önce TBMM’nin toplantı yeter sayısını sağlaması gerekir. Bunun
için ise üye tam sayısının en az üçte birinin (200 üye) Genel Kurulda
hazır bulunması gerekir (AY, m. 96). Görüşmeler, TBMM İçtüzü­
ğündeki kurallar çerçevesinde yapılır.
Görüşmeler tamamlandıktan sonra teklifin karar oylamasına geçi­
lir. Kabul için, kural olarak toplantıya katılanların salt çoğunluğu ge­
rekir. Ancak karar yetersayısı üve tam sarısının dörtte birinin bir faz-
lasından aşağı olamaz. Yanı sayısal anlamda 151’den aşağı olamaz
(AY, m. 96). Üye, toplantıda bulunup oylamada yer almamışsa, karar
yeter savısı toplantıya katılanlara göre belirlendiğinden ister istemez
karar yeter sayısının artmasına yol açmış olur.
Karar yeter sayısı çeşitli örnekler eşliğinde ileride ele alınacaktır.

2. Kanunların Yürürlüğe Girişi

a. Cumhurbaşkanının Yetkisi (m. 89)


TBMM'de kabul edilen kanun Meclis Başkanlığı aracılığıyla
Cumhurbaşkanına gönderilir. Cumhurbaşkanının kanunlar üzerinde iki
tür vetkisi vardır: Bunlardan biri yavımlamak. diğeri ise kısmen veva
tamamen, bir kez daha görüşülmek üzere TBMM’ye geri göndermek­
tir. Ancak bütçe kanunu, geri gönderme yetkisinin dışındadır (m.
89 2). Cumhurbaşkanı bu iki seçenekten birisim en geç 15 gün içinde
kullanır.
Geri gönderme üzerine TBMM bu kanunu görüşüp yeniden kabul
edebilir. .Ancak iadeden sonraki karar yeter sayısı ilkine nazaran fark-
lılaştırılmıştır. İade öncesinde üye tamsayısının dörtte birinin bir faz­
lasından aşağı olmamak üzere toplantıya katılanların salt çoğunluğu
gerekirken (genel karar yetersayısı) iade üzerine artık üye tamsayısı­
nın salt çoğunluğu aranmaktadır (en az 301).
2S2 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Örnek: TBMM, Yükseköğretim Kanununda bir değişiklik yap­


mıştır. Bu değişiklik 21S evet oyu ile kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanı
tarafından bu kanun bir kez daha görüşülmek üzere TBMM ye geri
gönderilmiştir. TBMM5 de bu kanunun kabulü için en az kaç evet oyu
gereklidir? İlkinde kanun 21S evet oyu alarak kabul edilmişken iade­
den sonra en az 301 oy alması zorundadır.
TBMM eğer iade edilen kanunu görüşüp en az salt çoğunlukla
"aynen kabul etmişse" artık Cumhurbaşkanı bunu yayımlamaktan
başka bir seçeneğe sahip değildir. Eğer TBMM, kendisine iade olu­
nan kanunu bazı değişiklikler yapmak suretiyle kabul edip Cumhur­
başkanına göndermişse Cumhurbaşkanının yeniden iade hakkı söz
konusu olur (m. 89 3). İade gerekçelerine uygun düşmeyen her türlü
değişiklik değiştirilerek kabul anlamına gelir"3. Her değişiklik (imla
işaretlen dahi), Cumhurbaşkanına yeniden geri gönderme yetkisi
vermektedir.
b. Yavını ve Yürürlüğe Girmesi
Resmi Gazetede (RG) yayımlanma kanunun yürürlüğe girebilme­
sinin en temel şartıdır. Ancak kanunun RGTde yayımlanmasıyla yürür­
lüğü ayrı ayrı şeylerdir. Bunun anlamı şudur: Her kanun mutlaka
RG’de yayımlanmak zorundadır. Ancak her RG’de yayımlanan kanun
derhal ve otomatik olarak yürürlüğe girmiş olmaz.
Kanunun RG'de yayımlanmasıyla yürürlüğü ayrı şeylerdir. Ka­
nun, yürürlüğe girmemişse süreçleri tamamlanmış olmasına karşın
baslavıcılık değerini henüz kazanmaz. Ne zaman yürürlüğe gireceği
ise kanunun metninde gösterilir. Örneğin, yayım tarihinde, yayımını
izleven 60 gün sonra veya 01.01.2019’da gibi. Eğer ayrıca bir vürür-
lük tarihi gösterilmemişse bu durumda Resmi Gazetede yayımlandığı
gün yürürlüğe girmiş olacaktır"5.

Teziç, Arayas3 Hukuku, s. 44-50; Tanör-Yüzbaşıoğlu, s. 280.

Bkz. 10 no.lu "Resmî Gazete Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” m. 7. RG


15.7.2018, S. 3-3479.
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM’nin işleyiş Esasları 283

B. Genel ve Özel Af Çıkartma


i
Yetkisi
.Anayasanın 87’ncı maddesine göre TBMM’nin yetkilerinden bi­
risi de genel ve özel af çıkartma yetkisidir. TBMM, bu yetkisini bir
kanun Jvoluvla
J kullanabilir. .Anavasa
J af Jyetkisinin kullanılmasında üve
J
tam sayısının en az beşte üçü çoğunluğunun oyunu aramaktadır.
.Affın genel ve özel oluşu; kapsamına aldığı kişilerin sayısıyla de­
ğil doğurduğu sonuçlarla ilgilidir. Bu bakımdan bir kişi için genel af
binlerce kışı için de özel af çıkartılabılir. Özel af: verilmiş olan cezayı
azaltır veya kaldırır. Ceza mahkumiyetine ilişkin sonuç varlığını de­
vam ettirir. Ovsa
•t şenel af sadece cezavıJ deşil mahkûmiyete başlı w tüm
sonuçları kaldırır. Kışı açısından sanki öyle bir suç hiç işlememiş gibi
bir sonuç ortaya çıkartır"7.
.Anayasanın 169 3’üncü maddesine göre "...znüMtaroM
suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı
yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af
kapsamına alınamaz” (vba).

C. Savaşi İlam ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Yabancı


Ülkelere Gönderilmesi (AY, m. 92)
TBMM’nin en temel görev ve yetkilerinden birisi de savaş ilanı
ve Türk silahlı kuvvetlerinin vabancı
J J Jva-
ülkelere sönderilmesı veva
bancı ülke silahlı kuvvetlerinin Türkiye’de bulunmasına izin verme
yetkisidir. TBMM’nin bu kararı “tezkere” denilen özel bir terimle
ifade edilir. TBMM tatilde veya ara verme halindeyken ülke ani bir
saldırıya uğrar ve TSK’mn kullanılması kaçınılmaz hale gelirse
Cumhurbaşkanı da karar verebilir.
TBMM savaş ilanı yetkisini Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51’incı
maddesinde ifadesini bulan “meşru savunma hakkı” kapsamında alır.
TSK’mn başka ülkelerde bulunması veya yabancı silahlı güçlerin
Türkiye’de bulunmasına ilişkin tezkere süreye tabıdır.

İS7
Keyman, Selahattir, Türk Hukukunda Af, A’JHF Yay., Ankara 1965, s. 45-46
2S4 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

D. Milletlerarası Sözleşme Onaylanmasının Uygun


Bulunması (AY. m. 90)
Hukukumuzda bir milletlerarası sözleşmenin bağlayıcı hale gele­
bilmesi için öncelikle imzalanmış olması ve ardından da onaylanmış
olması gerekmektedir. Bu nedenle tek başına sözleşmenin imzalanmış
olması yeterli değildir.
Sözleşmenin onaylanma yetkisi yasama ve yürütme arasında pay­
laşılmıştır. Bir milletlerarası sözleşmenin onaylanması Cumhurbaş­
kanına ait olmakla birlikte Cumhurbaşkanının bir sözleşmeyi onay­
layabilmesi için Anayasanın 90T inci maddesinde sayılan istisnalar
dışında TBMM’nin onayı uygun bulmaya dair kanun çıkartmış olması
gerekir. Bu nedenle TBMM bir sözleşmenin onaylanmasını uygun
bulmadıkça Cumhurbaşkanı bu sözleşmeyi onaylayamaz. Onay­
lanmayan sözleşme ise hukukumuz bakımından bağlayıcı sonuç do­
ğurmaz.
.Anayasamıza göre usulüne uygun olarak onaylanıp yürürlüğe ko­
nulan sözleşmeler kanun hükmündedir. Başka bir deyişle aym za­
manda iç hukukumuzun kuralı haline gelmiş olur. Bununla birlikte
kanunlardan farklı olarak anayasaya aykırılığı ileri sürülerek Anayasa
Mahkemesinde iptal davası açılamaz.
Diğer yandan bazı sözleşmeler niteliği gereği kanundan daha üs­
tün bir sonuca tabı tutulmuştur. Anayasanın 90’ıncı maddesine göre
usulüne uygun olarak yürürlüğe giren temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların farklı hükümler
içermesi durumunda milletlerarası sözleşme hükümleri esas alınır.
Örnek: "Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak ev­
lendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı
başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. ”
(Medeni Kanun m. 187).
Evli kadının kocasının soyadını taşıması veya kendi kızlık soya-
dıyla birlikte kocasının soyadını taşımaya zorlanması Sözleşmenin 8
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM’nin işleyiş Esasları 2S5

ve 14’üncü maddelerine aykırılık oluşturur (AÎHM Ayşe Ünal Teke-


li/Türkiye, 16.11.2004 tarihli kararı)
Yukarıdaki verilerden de açıkça anlaşıldığı üzere Medeni Kanun
hükmü ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri çatışmaktadır.
Bu durumda Anayasa’nm 90 5 kuralı gereği uygulama alanı bulacak
olan Sözleşme kuralıdır. Uyuşmazlığın çözümünde Sözleşme kuralları
dikkate alınacaktır"3.

III. TBMM’NİN ÇALIŞMA DÜZENİ VE ESASLARI

A. TBMM İçtüzükleri
.Anayasanın 95''inci maddesi TBMM’nin çalışmalarını kendi yap­
tığı İçtüzük kurallarına göre yürüteceğini belirtmektedir. Bu düzenle­
me esasen yasama organlarının yöntemsel bağımsızlıklarının bir gere­
ğidir. Bu bağımsızlığın sonucu olarak TBMM. .Anavasa ile verilen
görev ve "etkilerini verine getirme usul ve yöntem kurallarını belirle-
me serbestisine sahiptir. Ancak, TBMM’nin bu konudaki serbestliği
çalışma usul ve yöntemini dilediği şekilde belirleyebilmesi anlamına
gelmez. Anayasa TBMM’nin İçtüzüklerinin de ölçü normunu oluş­
turmaktadır.
TBMM İçtüzüklerinin bu önemi nedeniyle “sessiz anayasa” ifa­
desiyle anılması neredeyse gelenek olmuştur. TBMM İçtüzükleri,
TBMM’nin kendi çalışma usulleri ve iç düzeniyle ilgili kurallar koyar.
Örneğin kanunlaşma ve karar alma süreci, komisyonların çalışmaları,
TBMM’nin toplantı ve karar alma süreçleri, üyelere uygulanacak
yaptırımlar gibi.

"...fcu.tofcumyzdo konunlar He re/rei hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası andloşmalor


arasında bir çeşit hiyerarşi ihdos edilmiş(tir). Bu durumda boşta yargı mercileri oimok
üzere, birbiriyie çatışan temel hak ve özgürlüklere ilişkin bir uluslararası ondloşmo
hükmü ile bir kanun hükmünü önlerindeki olaya uygulamak durumunda oian uygulayı­
cıların, kanunu göz ardı ederek uluslararası andlaşmayı uygulama yükümlülükleri var­
dır" (AYM, Birinci Bölüm, 2013/2187,19.12.2013, RG. 7.1.2014, pr. 41, 45).
2S6 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

• TBMM İçtüzüklerine TBMM çalışmalarıyla ilgisi olmayan kural­


lar konulamaz.
• TBMM İçtüzük kuralları vatandaşları ilgilendirmediğinden onlar­
la ilgili haklar ve yükümlülükler içeremez.
• İçtüzükler TBMM tarafından yapılır ve yürürlüğe konulur. (Yön­
temsel bağımsızlık kuralı)
• TBMM İçtüzükleri TBMM’nin karar adı altında çıkarttığı işlem
türüdür. .Ancak ileride açıklanacak olan TBMM kararlarından
farklı olarak bir norm meydana getirmektedir.
• Önemleri nedenivle
J .Anavasa
•/ Mahkemesinin denetimine tâbidir.
TBMM İçtüzükleri yasama organının yöntemsel bağımsızlıkları­
nın bir sonucu olarak Cumhurbaşkanına gönderilmez. Doğrudan
TBMM Başkanı aracılığıyla yavanlanması sağlanır.
TBMM İçtüzüklerinin yürütülmesi de yine güçler ayrılığı ilkesi­
nin sonucu olarak yürütme organı (Cumhurbaşkanı) değil yasama
organıdır (TBMM Başkanlığı).

B. TBMM Başkanlık Divanı


Meclis çalışmalarını yürütmek ve düzeni sağlamakla yükümlü bi­
rim TBMM Başkanlık Divanı’dır. Şunlardan oluşmaktadır: TBMM
Başkam, dört TBMM Başkan Vekili, idare amirleri (3 üye), kâtip
üyeler (7 üye).
Başkanlık Divanının tarafsızlığı esastır. Bunu sağlamak üzere ba­
zı kurallar getirilmiştir.
• Bir yasama döneminde iki defa seçilir. İlki iki yıl, İkincisi geri
kalan yasama döneminin sonuna kadar devam eder.
• Başkanlık Divanı siyasal parti gruplarının üye sayısı oranında
katılmalarıyla oluşur.
• Başkan ve Başkan Vekilleri üyesi oldukları partinin faaliyetle­
rine katılamazlar. Başkan ve oturumu yöneten başkan vekili oy­
lamaya katılamaz.
Besinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM'nin işleyiş Esasları

TBMM Başkanı, TBMM üyeleri arasından seçilir. Sıyası parti


grupları adına aday gösterilemez. Özel bir seçim usulüne yer verilmiş­
tir. Gizli oylamaya tabıdır. Seçilebilmek için l’inci ve 2’nci turda
TBMM üye tamsayısının 2 3’ünü elde etmek gerekir. Eğer kimse elde
edememişse 3’üncü tur oylamaya gidilir. Bu turda seçilebilmek için
üye tamsayısının salt çoğunluğu aranmaktadır. Eğer bu turda da hiçbir
aday seçilememışse 4’üncü tur oylamaya gidilir. Ancak bu tur oyla­
maya üçüncü turda en fazla oy alan iki aday katılabilir ve en çok oyu
alan aday seçilir.

C. Komisyonlar ve Siyasal Parti Gruplan

1. TBMMKomisyonları
Yasama komisyonları vasama organlarının teknik uzmanlık bı-
rimlerıdır. İki tür komisyondan söz edilebilir.

“Daimi ya da sabit komisyonlar” konularına göre TBMM İçtü­


züğünde önceden isimleri belirlenmiş ve belirli bir süre görev yapan
komisyonlardır. Komisyonlar için, bir yasama döneminde ıkı seçim
yapılır. İlk seçilenlerin görev süresi iki, ikinci devre için seçilenlerin
görev süresi üç yıldır. Görev süreleri yenileri seçilinceye kadar devanı
eder (TBMM İçtüzüğü, m. 20 son).
Komisyonlar, TBMM'de karara bağlanacak olan konuların ilk
olarak görüşüldüğü yerlerdir. Bu komisyonların neler olduğu TBMM
İçtüzüğünde önceden belirlenmiştir. Örneğin eğitim komisyonu, adalet
komisyonu, anayasa komisyonu, dış işleri komisyonu, insan hakları
komisyonu, çevre komisyonu gibi (TBMM İçtüzüğü m. 20).
2SS ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

Daimi komisyonlar dışında TBMM’nin belirli bir konuda bilgi


edinmek veya belirli bir konuyu incelemek araştırmak ve soruşturmak
üzere kurulan komisyonlara da “geçici” (özel) ya da “ad hoc komis­
yonlar” denilir. Bu komisyonlar özel niteliklidir. TBMM tarafından
verilen görev verine getirildiğinde komisvon da sona erer. Örneğin
Rabıa Naz’ın ölümünün araştırılması hakkında kurulan komisvon
gibi189.

2. Siyasal Parti Grupları


Siyasal partiler en az 20 milletvekiline sahip olmaları halinde
TBMM’de grup oluşturabilmektedir. Grubu olan siyasal partinin
TBMM içindeki ağırlığı ve yetkileri grubu olmayan partilere göre
çok daha fazladır. Örneğin TBMM Başkanlık Divanı ve TBMM
komisyonlarında görev alabilmenin yolu siyasal parti grubuna sahip
olmaktan geçer. Siyasal partiler grup oluşturmaları halinde sahip
oldukları milletvekili oranına göre bu kurullarda yer alma hakkı elde
ederler.
Anayasa siyasal parti gruplarına bir takım avantajlar sağlarken
bazı konularda da siyasal partilerin grup kararı alarak ortak hareket
etmelerini yasaklamıştır. Aşağıdaki konularda grup kararı almaları ve
grup görüşmeleri yasaklanmıştır.
• Siyasal parti grupları yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme
yapamazlar ve karar alamazlar (AY, m. 83).
• Siyasal parti grupları TBMM Başkanlığı için grup adına aday
gösteremezler (AY, m. 94 2).

D. TBMM’nin Toplantıları ve Tatil ve Ara Verme


TBMM’nin çalışma dönemleri, toplanma ve ara vermelerine iliş­
kin kavramlar ve açıklamaları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.*

1S9
httpsyAvww.milliyetcom.tr/gundem/gizerri-savdlik-cozecek-6253239 (Et: 28.05.2020)
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM'nin işleyiş Esasları 2S9

Yasama Organının Toplanmasına İlişkin Temel Kavramlar ve Tarihler


Yasama Dönemi TBMM'nin beş yıllık görev süresine verilen addır.
Yasama yılı Yasama döneminin her bir yılı (1 Ekim-30 Eylül)
Birleşim TBMM Genel Kurulunun belirli bir günde açılan toplantısı
(241. Birleşimi gibi)
Oturum Birleşimin çeşitli nedenlerle ara ile kesilen kısmı (Genel
Kurul Teneffüsü)
Tatile girme TBMM aksi yönde bir karar almadıkça her yıl 1 Temmuz
itibarıyla tatile girer.
Tatil ve Ar3 verme süresi Toplamda üç ayı geçemez.
Ara Verme T3MM çalışmalanna 15 günü geçmemek üzere ara verebilir.
Ol ağar toplanma (kendi­ TBMM'nin her yıl kendiliğinden 1 Ekim günü toplanmasıdır.
liğinden)
Olağanüstü toplanma TBMM'nin tatil veya ara vermedeyken belirli bir konuyu
(davet üzerine) görüşmek ve karar bağlamak üzere Cumhurbaşkanınca veya
TBMM Başkanınca doğrudan ya da TBMM üye tamsayısının
1/5'inin istemiyle TBMM başkanınca toplantıya çağrılmasıdır.

E. TBMM’nin Toplanma ve Karar Yetersayısı


TBMM’nin gündemine aldığı bir konuyu görüşüp karara bağla­
yabilmesi için her şeyden önce meclisin belirli bir sayıda milletvekili­
nin varlığı ile oturumu açmış olması gerekir. Buna "toplanma (top­
lantı) yeter sayısı” denilir. Eğer toplanabilmek için anayasa tarafın­
dan öngörülen çoğunluğa erişilmemişse zaten TBMM toplanmış sa­
yılmaz. Toplanamayan bir meclisin zaten bir konuyu görüşmeye alıp
karara bağlayabilmesi mümkün değildir.
Milletvekilleri, TBMM Genel Kurulu toplantısında bulunup daha
sonra oylamaya katılmamış olsa da karar yetersayısının hesaplanma­
sında toplantı yetersayısına dâhil edilirler. Anayasa 96’inci maddesin­
de toplantı ve karar yetersayısının oranlarını vermektedir. Aşağıda bu
sayılar sunulmuş ve örnekler eşliğinde açıklanmıştır.

1. Toplantı Yeter Sayısı


TBMM, Anayasanın 96’ncı maddesine göre seçimler dâhil her
konuda üye tamsayısının üçte biri ile (200 üye) toplanır. Bunun her­
290 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

hangi bir istisnası bulunmamaktadır. TBMM Genel Kurulunun tüm


işlerinde toplantı yeter sayısı aranmak zorundadır. Çünkü toplantı
yeter sayısı sağlanmaksızın yapılan görüşmeler ve alınan kararlar
hukuken geçerli değildir.

2. Karar Yeter Sayısı


Anayasa, iki tür karar yetersayısına yer vermiştir. Bazı konuların
önemi nedeniyle karar alınmasını daha özel çoğunluklara bağlamıştır.
İşte eğer bir konuda Anayasa özel bir karar yeter sayısı öngörmemişse
buna genel karar vetersavısı denilir. Eser bir konuda hansi çoğun-
lukla karar alınacağım özel olarak belirtmişse buna da özel karar
vetersavısı denir. O halde bir konuda özel bir karar vetersavısı •.’arsa
şenel karar yetersayısına bakılmaz. Böyle bir ihtimalde ancak Anava-
şada o konu için öngörülmüş karar yetersayısı uygulanır.

a. Genel Karar Yeter Sayısı


Anayasaya göre bu karar yetersayısı TBMM üye tamsayısının
dörtte birinden aşağı olmamak kaydıyla toplantıya katılanların salt
çoğunluğudur. O halde 600:4+1=151’den aşağı hiçbir konuda karar
alınamaz. Bu nedenle genel karar yeter sayısı toplantı yetersayısı veya
özel karar yetersayıları gibi sabit bir rakam değildir. Sürekli değişme
özelliği gösterir. Toplantıya katılanların sayısındaki artışa ve azalışa
bağlı olarak ister istemez yükselecek veya azalış gösterecektir. O hal­
de bakılacak husus toplantıya katılanların salt çoğunluğudur. An­
cak bu sayı hiçbir zaman 151’den aşağı olamaz.
Burada öncelikle şu kavrama açıklık getirilmelidir. Acaba salt
çoğunluk nedir? Bu konuda ıkı tür açıklama getirilebilir. Birincisi salt
çoğunluk, bir sayının yarıdan bir fazlasıdır. Yaygın ve yerleşik ka­
naat de budur. İkincisi ise salt çoğunluk bir sayının yarıdan fazlası­
dır. Şüphesiz geçerli olan tanım bizim düşüncemiz ve algılarınıızda-
kinden ziyade pozitif hukukun yapmış olduğu tanımdır. Öncelikle
buna bakılması gereklidir. TBMM İçtüzüğünün 146'ncı maddesinde
salt çoğunluk, “...belli bir sayının yansından az olmayan çoğun-
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM’nin işleyiş Esasları 291

lüktür’ şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımın diğer bir anlamı, salt


çoğunluğun bir sayının yarıdan fazlası çoğunluktur. Öyleyse
TBMM’nin salt çoğunluk hesaplamalarında bu hesabı yarıdan bir
fazla olarak değil yarıdan fazla olarak yapılması gerekmektedir. Şunu
da belirtelim ki, çift sayılarda salt çoğunluk ister yarıdan fazla isterse
yarıdan bir fazlası şeklinde tanımlansın her ikisinde de aynı sonucu
verir. Tek sayılarda ise değişken sonuç vermektedir.
Örnek 1: TBMM, ... Toplantısına 180 kişi katılmış ve 17S evet
oyuna karşılık 2 hayır oyu çıkmıştır. Bu kanun acaba kabul edilmiş
olur mu? Cevabımızın kuşkusuz hayır olması gerekir. Çünkü TBMM
toplantı yetersayısını sağlamamıştır. Bu nedenle isterse tamamı evet
vermiş olsun kanun kabul edilmiş olmaz.
Örnek 2: TBMM, ... no.lu, ... tarihli bir kanunda değişiklik geti­
ren kanunun görüşülmesi üzere 260 kişi ile toplanmıştır. Bu kanunun
oylamasında 140 evet 120 hayır oyu çıkmıştır. Bu kanun kabul için
gerekli çoğunluğa erişmiş midir? Cevabımızın yine hayır olması ge­
rekmektedir. Çünkü dikkat edilecek olursa toplantıya katılanların salt
çoğunluğuna erişilmiş olmakla birlikte asgari çoğunluğun altında ol­
duğundan yine gerekli sayısal çoğunluk elde edilememiştir.
Örnek 3: TBMM, (A) ülkesine TSK’mn gönderilmesine ilişkin
konuyu görüşme gündemiyle toplanmıştır. Toplantıya 481 milletvekili
katılmıştır. Toplantıda sevk kararının alınabilmesi için en az ne kadar
evet oyu verilmiş olması gereklidir? Cevabın .Anayasanın 96 ve
TBMM İçtüzüğünün 146'ıncı maddesi hükümlerine göre 241 olması
gerekmektedir.

b. Özel Karar Yeter Sayısı (Nitelikli Çoğunluk)


.Anayasanın bir konuda karar alınabilmesini özel olarak bir sayıya
başladığı
s—< durumlara "özel karar fveter savısı
V ” denilir. Bu tür bir dü-
zenlemenın olduğu durumda karar ancak bu sayıvla alınır. Bu savılar
şenel karar vetersavısı sıbı değişken değildir. Oran olarak sabittir.
Aşağıdaki tabloda özel karar yeter sayısının arandığı hallere yer ve­
rilmiştir.
292 ikinci Kızım Türk Anay aza Hukuku

TBMM Başkanının seçimi İlk iki tur oylamada üye tamsayısı­ m. 94


nın 2/3, üçüncü tur salt çoğunluk,
Kamu Başdenetçisi seçimi dördüncü tur en fazla oy alan m. 74

TBMM'nin af kanunu Üye tamsayısının 3/5'i m. 87

CB, CB Yardımcısı, Bakanlar Üye tamsayısının 3/S'i ve Üye m. 105,10S


hakkında soruşturma açılması ve tamsayısının 2/3'ü
Yüce Divana sevk karan

Anayasa Değişiklikleri Üye tamsayısının en az 3/5'i m. 175

HSK Üyesi seçme İlk oylamada üye tamsayısının 2/3, m. 159


ikinci oylamada 3/5

AYM'ye üye seçme İlk tur oylamada üye tamsayısının m. 146


2/3, ikinci tur salt çoğunluk, üçüncü
tur en fazla oyalan

TBMM Üyesinin devamsızlık Üye tamsayısının salt çoğunluğu m. 84


nedeniyle üyeliğinin düşürülmesi

TBMM'ye geri gönderilen kanu­ Üye tamsayısının salt çoğunluğu m. 89


nun yeniden kabulü

Seçimlerin yenilenmesi kararı Üye tamsayısının 3/5'i m. 116

IV. TBMM’NİN BİLGİ EDİNME VE DENETİM


YOLLARI (m. 98)
Demokrasilerde yasama organının en temel işlevlerinden biri de
inceleme, araştırma, bilgi edinme ve yürütme organını denetlemedir.
Bu amaçla .Anayasanın 98:inci maddesinde TBMM'nin bilgi edinme
ve denetim yollarına yer vermiştir. Anayasaya göre bu yollar soru,
meclis araştırması, genel görüşme ve meclis soruşturmasıdır.

A. Genel Görüşme (AY, m. 98)


Toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir. Her­
hangi bir sorumluluk doğurucu vol değildir. Örneğin Kürecik'te kuru-
lacak radar sistemiyle ilgili gelişmelerin veya çocuk kaçırmalarının ele
alınması için genel görüşme açılmasının istenmesi gibi.
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM’nin işleyiş Esasları 293

B. Meclis Araştırması (AY, m. 98)


TBMM’nin belirli bir konuda bilgi edinmek için yaptığı incele­
medir. Açılmasına karar verilirse TBMM bir inceleme komisyonu
oluşturur. Bu komisyon araştırma sonuçlarım TBMM’ye bir rapor
halinde sunar. Herhangi bir siyasal ve cezai sorumluluk doğurucu vol
değildir. .Ancak alınması gerekli önlemlere dikkat çekilmiş olur. Ör­
neğin ders kitaplarındaki ve yardımcı kitaplardaki cinsiyete dayalı
ayrımcılığın araştırılması, ülkemizde demokrasiye müdahale eden tüm
darbe ve muhtıraların araştırılması ve alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi gibi.

C. Yazılı Soru (AY, m. 98/5)


Belirli bir konu hakkında bilgi almak amacıyla bir ya da birden faz­
la milletvekili tarafından, Cumhurbaşkanı yardımcıları veya bakan­
lara yazılı olarak soru yöneltilmesidir. Bunlar dışında kalan kişilere
soru yöneltilemez. Örneğin (A) bakanlığına hitaben bakanlıkta genel
müdürlük görevi yapanlar arasında çift maaş alan bulunmakta mıdır?
Sadece bir milletvekili imzası ile yazılı soru sorulabilir. Bunun
anlamı muhatabın cevabı vazılı olarak vermesidir. Soru önergeleri
TBMM Başkanlığına sunulur. Kişilik ve özel yaşama ilişkin konular­
da soru sorulamaz (TBMM İçtüzüğü, m. 96).
.Anayasada 15 gün içinde cevap verilmesi gereğine işaret edil­
mekteyse de bu cevabın verilmemesi durumunda ne yapılacağı ne
Anayasada ne de TBMM İçtüzüğünde gösterilmiştir. Cevap verilmesi
durumunda da bu cevaba karşı TBMM tarafından işletilebilecek bir
yaptırım yoktur. TBMM sadece bilgi edinmiş olur.

D. Meclis Soruşturması (AY, m. 98/4, nı. 105/5,6,7)


Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görev suçları
bakımından işletilebilen bir yoldur. Nasıl işletileceğine ilişki kural ve
usuller .Anavasanın 106’ıncı maddesinin 5, 6 ve 7’inci fıkralarında gös-
terilmiştir. İleride konuyla ilgili detaylı açıklamalarda bulunulacaktır.
294 ikinci Kızım Türk Anay aza Hukuku

V. TBMM KARARLARI VE ANAYASAL AÇIDAN


DOĞURDUĞU SONUÇLAR
A. Tanım ve Çerçeve
TBMM, görev ve yetkilerini ya kanun ya da karar adı verilen araç­
larla kullanır. Diğer bir deyişle TBMM’nin iradesi bu iki işlemden biriyle
dış dünyaya yansır. Bunlardan kanunlar, Anayasa Mahkemesi’nin dene­
timine tabı olup, anayasaya aykırılıkları halinde iptal yaptırımına bağlan­
mıştır. Kararlar ise Meclisin kanun dışındaki işlemleri olup Meclisin ken­
di iç düzeni, çalışma usulü ve diğer organlarla ilişkilerine yöneliktir. Aşa­
ğıda TBMM kararlarına ilişkin bazı örneklere yer verilmiştir:
• TBMM’nin kendi başkanını seçmesi,
• Meclis soruşturması açılması kararı,
• TBMM’nin tatile girme kararı veya çalışmalarına ara verme kararı,
• Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yurt dışına gönderilmesi, yabancı bir
askeri gücün Türkiye’de bulunması kararı,
• Savaş ilanı kararı,
• Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması, milletvekilliğinin
düşürülmesi kararı gibi.
TBMM kararları doğrudan vatandaşlarla ilgili hükümlere yer ve­
remez. Genel olarak yasama organının çalışma ve iç işleyişiyle ilgili
veya meclisin başka organlarla olan ilişkilerini düzenler.
TBMM, hangi tür ve nitelikte olursa olsun Anayasanın açıkça ka­
nunla yapılmasını emrettiği konulardaki görev ve yetkilerini karar
yoluyla gerçekleştiremez. Örneğin genel ve özel af yetkisini kararla
değil ancak kanun voluvla kullanabilir.

B. TBMM Kararlarının Denetimi


TBMM kararları kural olarak anavasava uygunluk denetimine ta-
bi değildir. Bununla birlikte istisna da olsa bazı TBMM kararları Ana-
yasa Mahkemesinin denetimine tabi tutulmuştur. Bunlar:
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM’nin işleyiş Esasları 295

• Yasama dokunulmazlığının kaldırılması kararları ve TBMM üye­


liğinin düşürülmesi kararları
• TBMM İçtüzükleri
Diğer yandan Anayasada açıkça .Anayasa Mahkemesinin deneti­
mine tabı olduğu belirtilen bu iki karar grubu dışında .Anayasa Mah­
kemesi içtihatlarıyla denetime tabı tutulan bir başka karar türü daha
söz konusudur. Bu karar grubu ise “evlemsel içtüzük ihlali” olarak
adlandırılmaktadır. Bir karar eğer bu nitelikte ise .Anavasa Mahkemesi
tarafından denetlenmektedir. O halde bir TBMM kararı ne vakit ey-
lenısel içtüzük ihlali anlamına gelmektedir? Bunun cevabı Anayasa
Mahkemesine göre şu şekilde verilmektedir190.
• TBMM kararı olmakla birlikte bu kararın içeriğinde kararla dü­
zenlenmemesi gereken bir takını hükümlere yer verilmişse,
• TBMM toplantı ve karar yetersayısına uyulmaksızın alınmış bir kararsa.
İşte yukarıdaki ıkı durumdan herhangi birisi yoksa bu yasama işlemi
hem özüyle hem biçimsel yönüyle bir karar olduğundan denetimine gidi­
lemez. .Ancak eğer vukarıda savılan ıkı durumdan birisi söz konusuvsa bu
durumda adı karar olmakla birlikte niteliği itibarıyla bir içtüzük ihlali
niteliği taşımaktadır. Nasıl içtüzük denetime tabı ise bu tür işlemler de
aynı kategoride değerlendirilmekte ve denetime tabi tutulmaktadır"91.*191

Bu konudaki değerlendirmeler ve AYM kararları için bkz., Özbudun, Türk Anayasa


Hukuku, s. 239; Tanör-Yüzbaşıoğlu, s. 242; Gören,, s. 207; Atar, s. 212. Aksi görüş ve
Anayasa Mahkemesinin bu yaklaşımının eleştirileri konusunda bkz., Gözler, s. 247 vd.
191
Kanaatimizce Mahkemenin yaklaşımı işlevine uygun düşmektedir. Çünkü aksi takdirde işlemin
yapan tarafından era verilen isimle kendisini bağı görmüş dur. Bu durum ise her zamar yetki
saptırmasına sebebiyet verir. Şüphesiz denetlenemeyecek olan karardır. Ancak TBMM’nin top­
lantı ve karar yetersayısına uyulmaksızın 3İmış olduğu bir karar sırf adı karar oiması nedeniyle
denetlenemezse açık anayasaya aykınlıklar kimin tarafından nasıl örtenmiş olacaktır? Örneğin
bir yabancı silahlı askeri gücün Türkiye’de yerleşmesine ilişkin TBMM karan toplantı yetersayısı
ve/veya karar yeter sayısı sağarmaksızın alınmışsa bu karar sırf kapağnda karar »/azdığından
denetlenemezse bu durum bir yetki saptırması oluşturmaz mı? Buna karşı kim güvence oluştu­
racaktır. Elbette özü ve biçimsel yönüyle kararsa ve gerekli çcğurluğa uyularak alınmışsa Mah­
kemenin denetimi yoktur. Arcak ortada bu ritelikte bir karardan söz edilemediğne göre bunun
bir biçimde denetlenmesi kadar doğal bir durum yoktur. Anayasa koyucunun kararın denetie-
nememesinden kastetmiş olduğu da bundan başka bir şey olamaz.
296 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Beşinci Bölüm Değerlendirme Soruları

1. 1982 Anayasasına göre, TBMM bir yasama yılında en çok kaç ay tatil yapabilir?
(KPSS-GYGK-CS/2007)
A)
1B)2 C) 3 0)4 E) 5

2. 1982 Anayasası’na göre, aşağıdakilerden hangisi TBMM'nin görevleri arasında


yer almaz? (KPSS/l-AB-PÖ/2006-Kamu Yönetimi)
A) Kanun koymak
B) Parti değiştiren milletvekilinin üyeliğinin düşmesine karar vermek
C) Milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak
D) Bütçe kanununu görüşmek ve kabul etmek
E) Savaş ilanına karar vermek

3. I. Milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak


II. Genel veya özel af ilanına karar vermek
III. Bir bakanı Yüce Divana sevk etmek
IV. Meclis soruşturmasının açılmasına karar vermek
V. Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılmasına karar vermek
TBMM, yukarıdakilerden hangilerini nitelikli (özel karar yetersayısı) çoğunluk
kararıyla alabilir?
A) I, III, V B) I, IV, V C) II, III, IV D) III, V E) I, II, V

4. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi TBMM’nin bilgi edinme ve dene­


tim yollarından değildir?
A) Meclis soruşturması B) Yazılı soru
C) Genel görüşme D) Meclis araştırması
E; Sözlü soru

5. Cumhurbaşkanı aşağıdaki kanunlardan hangisini bir kez daha görüşülmek üzere


TBMM'ye geri gönderemez?
A) Olağanüstü hâl kanunları
B) Uluslararası antlaşmaların onaylanmasının uygun bulunmasına ilişkin kanunlar
C) Af kanunları
0) Bütçe kanunları
E) Anayasa değişikliği kanunları
Beşinci Bölüm: Yasama Yetkisi ve TBMM'nin işleyiş Esasları 29’

6. TBMM’nin bir kanunun görüşülmesiyle ilgili toplantıya 240 kişi katılmıştır. Yapı­
lan oylamada kanunun kabul edilebilmesi için en az ne kadar evet oyu gerekli­
dir?
A) 121 B) 139 C) 151 D) 189 E) 200

7. TBMM'nin çalışmalarını kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürütmesi aşağı-


dakilerden hangisiyle açıklanır?
A) İçtüzüklerin maddi anlamda kanun olması
B) Yasama yetkisinin asilliği
C) İçtüzüklerin kendine özgü oluşu
D) TBMM’nin prosedural (yöntemsel) bağımsızlığı
E) Yasama yetkisinin genelliği

8. Aşağıdakilerden hangisi TBMM Başkanlık Divanının oluşumunda yer almaz?


A) TBMM Başkanı TBMM
B) Başkan vekilleri
C) TBMM kâtip üyeleri D) TBMM genel sekreteri
E) TBMM idare amirleri

9. I) Cumhurbaşkanı II. TBMM Başkanı


III) TBMM Üye tamsayısının 1/5'i IV. Milli Savurma Bakanı

1982 Anayasasına göre TBMM'yi doğrudan olağanüstü toplantıya çağırmaya


yetkili olanlar hangileridir?
A) 1,11,111, IV, 3} I, II, III C) I, II

D) 1,11, IV E) I, III, IV

10.1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi hakkında meclis soruşturması


yolu işletilebilir?
A) TBMM Başkanı
B) Milletvekilleri
C) Cumhurbaşkanı yardımcıları
D) TBMM Başkanlık Divanı üyeleri
E) Bakan yardımcıları

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 S 7 S 9 10

c B C E D C D D C c
Altıncı Bölüm
1982 ANAYASASINDA YÜRÜTME ORGANI

1982 Anayasası üçüncü kısmın ikinci bölümünde 101-138’inci


maddeleri arasında yürütme organının anayasal statüsünü belirlemiş­
tir. Bu bölümü de kendi içerisinde Cumhurbaşkanı ve idare olmak
üzere iki ana başlıkta düzenlemiştir.
Anayasa ilk şeklinde parlamenter sistemin genel şemasını taşı­
makla birlikte genel olarak yürütme organım güçlendirmişti. Özellikle
de yürütmenin Cumhurbaşkanlığı kanadını parlamenter sistemin felse­
fesini zorlayacak biçimde yetkilerle donatmıştı. Bu nedenle de getiri­
len sistem değişik nitelemelere konu olsa da sonuçta parlamenter sis­
tem olarak değerlendirilmekteydi.
2007 .Anayasa Değişikliği ile Cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesi usulü getirilmiştir. Böylece sistemin artık bir yarı başkanlık
olarak nitelendirilmesi için çok daha fazla neden ortaya çıkmıştı. 2017
Değişiklikleriyle ise artık ne parlamenter sistem ne de bir yarı başkan­
lık sisteminden söz edilebilir. Çünkü artık çift bileşenlı yürütmeden
başkanlık sisteminin temel unsurlarından biri olan tek yapılı yürütme
esasına geçilmiştir.
Diğer yandan 1982 .Anayasası kendinden önceki .-Anayasadan
farklı olarak yürütmeyi hem “yetki” hem de “görev” olarak ele almış­
tır. Nitekim Anavasa’nın 8’inci maddesi “yürütme vetkisi ve görevi”
başlığı altında “yürütme yetkisi ve görevi. Cumhurbaşkanı tarafından,
Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir”
denilmektedir.
Yürütmenin sörev olması ile yetki olması elbette birbirinden
farklıdır. Yürütmenin vetkı olması onun avnı zamanda sadece yasama
orsanının iradesi doğrultusunda hareket etmek zorunda bulunmaması.
300 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

doğrudan anavasadan kavnaklanan düzenlemelerde bulunabilmesi ve


inisivatif kullanabilmesi anlamına gelir. Bununla birlikte 1982 Anava-
sasının yürütmeyi bir yetki olarak belirtmesi çok da pozitif bir anlama
sahip değildi. Çünkü yürütmenin tüm düzenleme araçları olağanüstü
dönem kanun hükmünde kararnameler hariç kanuna tabı tutulmuştu.
Diğer bir deyişle kanunla düzenleme başlangıcı yapılmamış bir alanda
yürütmenin harekete geçmesi ve düzenlemede bulunmasından söz
edilememekteydi.
Yürütmenin salt bir görev olmayıp aynı zamanda bir yetki olması
gerçek anlamını 2017 Değişikliğiyle kazanmıştır. Çünkü eğer yürüt­
menin yetki olması, yasamaya bağlı olmadan bir takını düzenlemeler­
de bulunabilmesiyse bu anlamda yürütme ile 2017 Değişiklikleriyle
tanışılmış olduğundan söz edilebilir. Gerçekten de: 2017 Anayasa
Değişiklikleriyle vürütme organı, yeni hükümet sisteminin de bir ge-
reği olarak doğrudan anayasadan kaynaklanan düzenleme aracı ile
donatılmıştır. Bu araç hukukumuza yeni bir işlem türü olarak girmiş
olan Cumhurbaşkanlığı kararnameleridir.
Aşağıda yürütme görevini yerine getiren ve yetkileri kullanan
Cumhurbaşkanının görev ve yetkilen ile Cumhurbaşkanlığına bağlı iki
anayasal kuruluş açıklanacak ve ardından yürütmenin düzenleyici
işlemleri ve bunların niteliğine değinilecektir.

I. CUMHURBAŞKANI
Tek başlı yürütme esasını benimsemiş demokratik ülkeler genel
olarak başkanlık sistemi olarak adlandırılmaktadır. İster saf şekli ister­
se bozulmuş halleri olarak "başkancı yapılar” olsun başkanlık sistemi­
ni parlamenter sistemden ayırt eden özelliklerin başında, yürütmenin
tek yapılı olması ve başkanın doğrudan halk tarafından seçilmiş olma­
sı gelmektedir. 1982 Anayasası da 2017 Değişiklikleriyle birlikte tek
yapılı yürütme esasına geçmiştir. Dolayısıyla parlamenter sistem ol­
maktan bütünüyle çıkmıştır. Sistemin ne olduğunun cevabı ilerleyen
satırlarda bulunacaktır.
Altıncı Bölüm: 1982Anayasasında Yürütme Organı 301

A. Cumhurbaşkanı Seçilme Şartları (m. 101/1)


• Türk vatandaşı olmak.
• 40 yaşını doldurmuş olmak.
• Yükseköğrenim yapmış olmak152.
• Milletvekili seçilme şartlarına sahip olmak.

B. Adaylık ve Seçim Yöntemi (AY. m. 101)

1. Aday Gösterilme
Bir kimse doğrudan kendisi aday olamaz. Aday olarak gösteril­
mesi gerekir. Kimler tarafından adav gösterileceği de Anavasada açık
bir biçimde sayılmıştır. Buna göre:
• Siyasal parti grubu,
• Yüz bin vatandaş imzası,
• En son seçimlerde kullanılan geçerli oyların tek başına veya bir­
likte en az %5’ini elde etmiş siyasal partiler.
Adayların gerekli şartları taşıyıp taşımadıklarını inceleme ve ke­
sinleştirme ve seçimin yönetimi ve denetiminden Yüksek Seçim Kuru­
lu yetkilidir.

2. Seçim Yöntemi
Cumhurbaşkanı doğrudan halk tarafından seçilir. Seçilebilmek
için ilk tur oylamada geçerli oyların salt çoğunluğunu elde etmiş ol­
mak gerekir. Eğer hiçbir aday bu çoğunluğu alamamışsa en çok oy
alan iki adav arasında ikinci tur ovlamava gidilir. Bu oylamada geçerli
oyların çoğunluğunu alan aday seçilmiş olur.

İB2
Yükseköğrenimin ne olduğu Anayasada değil 2547 sayılı Kanunun 3/a maddesinde
tanımlanmıştır. Buna göre yükseköğrenim, "Milli eğitim sistemi içinde, ortaöğretime
doyalı, en az dört yan yılı kapsayan her kodemedeki eğitim-öğretimin tümüdür". Dola­
yısıyla mutlaka fakülte mezunu olmak zorunlu değildir.
302 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

Eser ikinci tur ovlamava katılma hakkını elde eden adaylardan


birisi adaylıktan çekilirse yerine birinci oylamadaki oy sıralamasında
çekilen adaydan sonraki kişi gelir. Eğer ikinci oylamaya tek bir kişi
kalmışsa o kışı için oylama referandum şeklinde yapılır. Bu oylamada
artık oyların çoğunluğunu değil salt çoğunluğunu almak gereklidir.
Eğer bu tek aday salt çoğunluğu elde edememişse cumhurbaşkanlığı
seçimi yenilenir. .Ancak bu durumda sadece cumhurbaşkanı seçimi
yapılır, TBMM seçimine gidilmez.

C. Cumhurbaşkanının
* Göreve Başlaması
4 ve Görev Süresi

1. Göreve Başlaması
.Anayasanın 103’üncü maddesinde Cumhurbaşkanının göreve
başlarken yemin etmesi gerektiğine yer vermektedir. Dolayısıyla
Cumhurbaşkanının anayasal görev ve yetkilerini kullanabilmesi için
TBMM huzurunda yemin etmesi (m. 103) gerekmektedir.
.Anayasanın 103'üncü maddesindeki yemin metninde "... üzerime
aldığım göreni tarafsızlıkla yerine getirmek için... ” ibaresine yer ve­
rilmektedir. Buradaki ifade aslında parlamenter sistemlere özgüdür.
Çünkü bu sistemlerde cumhurbaşkanları partıler-üstü bir kimliğe sa­
hiptir. Ulusal figür ve ortak sembol olarak değerlendirilir. Bu nedenle
partisizdir. Varsa partisi ile ilişkisi bu nedenle kesilir. Nitekim 2017
.Anavasa Değişiklisi öncesi bu yönde düzenlemeler bulunmaktavdı.
Yemin metnindeki tarafsız kalmava vönelık ibarede bir manevi katkı
çerçevesinde getirilmiştir195. Yem hükümet sistemine göre cumhur-

Anayasa parlamenter sistemin bir gereği olarak Cumhurbaşkanını tarafsız bir kurum
olarak düzenlemiş ve bu tarafsızlığı sağlamaya yönelik de bazı düzenlemelere yer ver­
mişti. Örneğin varsa partisi ile ilişkisinin kesilmesi, 7 yıllık bir görev süresi için seçilmesi
yolu öngörülerek farklı parlamentolarla karşı karşıya kalabilmesi, bir dönemle sınırlan­
dırılması, tarafsızlığı üzerine yemin etmesi gibi.
Parlamenter sistemlerde devlet başkanının tarafsızlığı, onun mutlak anlamda tarafsızlı­
ğı, hiçbir partiden gelmemiş olması, hiçbir partiyle bağı ve bağlantısının olmaması veya
hiçbir görüş ve düşünce sahibi olmaması anlamı taşımaz. Böyle bir tarafsızlığın eşyanın
doğasına uygun olmayacağı açıktır. Elbette bir siyasal parti veya grubun içinden gelmiş
Altıncı Bölüm: 1982Anayasasında Yürütme Organı 303

başkanının hem partili olmasına yer verilip hem de yemin metninde


hiçbir değişikliğe gidilmemiş olması isabetsiz bir yazılımdır.
Şüphesiz herhangi bir parti üyeliği bulunmayan birisinin de Cum­
hurbaşkanı olması mümkündür. Böyle bir durumda Cumhurbaşkanının
yemin metni kendisi için uygun düşebilir ancak partili olan bir Cumhur­
başkanı bakımından yeminin inandırıcılığı ve herhangi bir katkısı bu­
lunmaz. Partili bir cumhurbaşkanı kendisi bu yönde çaba içinde dahi
olsa bizatihi partili olması nedeniyle bireylerde böyle bir güvence oluş­
turmaz. Bu haliyle partili bir cumhurbaşkanının "... üzerime aldığım
görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için..." şeklinde yemini sadece bir
formalite olup, bir yükümlülüğün usulen yapılmasından öte bir anlama
sahip değildir. Partili Cumhurbaşkanı kimliği ve sıfatıyla yeminde yer
alan tarafsızlıkla yerine getirme ibaresinin ne Cumhurbaşkanı açısından
ne de bireyler bakımından pratik bir karşılığı bulunmaktadır.

2. Görev Süresi
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. .Ancak yemden seçilebilir.
Böylece bir kimse ancak ıkı dönem (5+5) Cumhurbaşkanlığı görevinde
bulunabilir. Bununla birlikte Cumhurbaşkanlığının ikinci döneminde
TBMM tarafından seçimlerin yemlenmesine karar verilirse Cumhurbaş­
kanı için bir kez daha aday olma hakkı doğmaktadır (m. 116 3). Bu du­
rum bir anlamda TBMM kararıyla Cumhurbaşkanının görev süresinin
uzatılmasının yolunu açmaktır. Bu yolun işletilebilmesi için;
• Cumhurbaşkanının ikinci seçim (görev) döneminde olması,
• TBMM'nin seçimleri yenileme kararı alması (öz fesih kararı).
TBMM, hatırlanacağı üzere seçimleri yenileme kararını her halü­
karda üye tamsayısının en az beşte üçünün kararıyla alabilir.

veya seçilmiş olabilir. Önemli olan bu göreve geldikten sonra 3rtık hakemlik sıfatının
gerekli kıldığı bir role girebilmesidir. Bunu şöyle benzetebiliriz: Bir futbol hakemi de el­
bette bir takım tutabilir veya bir takıma sempati besleyebilir. Ancak sabaya hakemli
"pazu bandoyla çıktığında tuttuğu takım lehine hareket edemez. Elbette takdir ve ter­
cih yetkisinin olduğu durumlarda bu yetkisini takdir yetkisinin kullanım esasları çerçe­
vesinde kalmak suretiyle kendi siyasal eğilimi doğrultusunda kullanması kaçınılmazdır.
Bu durum tarafsızlığın yitirilmesi anlamına gelmez.
304 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

TBMM bu kararı Cumhurbaşkanının ikinci döneminin herhangi


bir anında alabilirse de bu ihtimalde amaç Cumhurbaşkanına bir
dönem daha kazandırmaktır. Bu nedenle pek muhtemeldir ki dö­
nem sonuna doğru uygun bir siyasal konjonktürde kullanmayı
tercih edecektir. Uygulanması imkânsız olmasa da düşük bir ih­
timal olarak görülmektedir.

D. Cumhurbaşkanı* Seçimine
4 Gidilme Durumları
2017 ile getirilen sistemde Cumhurbaşkanının yasama çoğunlu­
ğuna sahip olmaması durumunda iki güç arasında çatışma yaşanacağı
varsayılmıştır. Bu çerçevede de Cumhurbaşkanını seçen parti ya da
partilerin yasama organında da çoğunluğu elde edebileceği bir usul
üzerinde durulmuştur. Bu amaçla Cumhurbaşkanlığı seçimi ile
TBMM seçiminin birlikte ve aynı tarihte yapılması usulü benimsen­
miştir. Dolayısıyla iki organın aym tarihte seçimi ana ilkedir. .Ancak
bazı durumlarda da Cumhurbaşkanlığı seçimi TBMM seçiminden
bağımsız bir şekilde yapılır. Aşağıda her iki duruma ilişkin seçim
ihtimalleri sıralanmıştır.

1. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Seçiminin Eş Zamanlı (Aynı


Anda) Yapılacağı Haller
• Cumhurbaşkanının görev süresinin sona ermesi
• TBMM’nin seçimlerin yenilenmesi kararı almasıyla (TBMM’nin
öz feshi, AY, m. 116)
• Cumhurbaşkanının TBMM seçimlerini yenilemesi kararı alması
(AY, m. 116 2)
• TBMM vasama döneminin sona ermesine 1 yıl veya daha az bir
süre kala Cumhurbaşkanlığı makamında boşalma ortaya çıkması
(AY, m. 106 2).

2. Tek Başına Cumhurbaşkanlığı Seçimi


İki durumda Cumhurbaşkanlığı seçimi TBMM seçiminden ba­
ğımsız olarak gerçekleşir.
Altıncı Bölüm: 1982Anayasasında Yürütme Organı 305

• Eş zamanlı olarak yapılan seçimlerde TBMM seçimi gerçekleş­


miş ancak aynı tarihte yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tu­
runda hiçbir aday yeterli çoğunluğa ulaşamamıştır. İkinci tura tek
bir aday kalmış ve bu aday da referandum oylamasında mutlak
çoğunluğu elde edememişse Cumhurbaşkanlığı seçimi yeni­
den yapılır. İşte bu ihtimalde TBMM seçimlerinden bağımsız bir
biçimde sadece Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilir.
• Cumhurbaşkanlığı makamı herhangi bir nedenle boşalmış (ölüm,
istifa, seçilme yeterliliğini kaybetme, seçilmeye engel mahkûmiyet
vs.) ve TBMM’nin görev süresinin dolmasına da bir nidan fazla
süre varsa bu durumda Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilecektir. Bu
şekilde seçilen Cumhurbaşkanı kalan süreyi tamamlamak üzere se­
çilmiş olacaktır. Kalan süreyi tamamlayan Cumhurbaşkanı açısından
bu süre dönemden sayılmayacaktır (AY, m. 106 2).

E. Cumhurbaşkanının Görevinin Sona Erdiği Haller


Cumhurbaşkanının hangi durumlarda görevinin sona ereceği özel
olarak Anayasada sayılmamıştır. Ancak Anayasanın değişik maddele­
rinden hareketle Cumhurbaşkanının görevinin son bulacağı haller
aşağıda sıralanmıştır"’.
• Anayasa tarafından belirlenmiş görev süresinin dolması ve yeni­
den aday gösterilmemiş olması ya da gösterilmesine rağmen seçı-
lememesı,
• Cumhurbaşkanının ölümü, ölüm karinesi ya da gaiplik kararının
varlığı1”.

Bu haller ve bilhassa Cumhurbaşkanlığı ma kamında ortaya çıkan kesin boşalma halleriyle ilgili
scrun lar ve Anayasal boşluklar konuşurda bkz. Anayurt, Ömer-Ekinci, Ahmet, ,vTek Yapılı Yü­
rütme Esasına Dayalı Hükümet Sistemlerinde Başkan Yardımcılığı Kurumu ve 2017 Anayasa
Değişikliği ile Getirilen Sistemde Cumhurbaşkanı Yardımolığı Kurumu Üzerine Karşılaştırmalı
Bir Analiz”, Prof. Dr. Zafer Gören Armağanı, Yetkin Yay., Ankara 2017, s. 466,492-496.

Denizde tatildeyken teknenin batması ve diğer cesetlerin varlığına karşın Cumhurbaşkanı­


nın cesedinin bulunamaması (ölüm karinesi). Bir helikopterin denize düşmesi, helikopter­
deki bazı yolcul3nn kurtulmasına karşın Cumhurbaşkanının bulunamaması (gaiplik).
306 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

• Seçilme engeli oluşturan bir suçtan kesinleşmiş mahkûmiyetin


ortaya çıkması (bu durum ileri de açıklanacağı üzere ancak Yüce
Divan olarak Anayasa Mahkemesinde yargılanıp mahkûm olması
ile ortaya çıkabilir. Herhangi bir mahkûmiyet değil milletvekili
olmayı engelleyen bir mahkûmiyetin varlığı gerekmektedir),
• İstifa"6,
• Kısıtlılık kararı,
• Görevi yürütemeyecek nitelikte bir hastalığın ortaya çıkmış ol­
ması (örneğin bitkisel hayata girme, uyanamama, felç, alzheımer
gibi)197,
• Seçilme engeli oluşturan bir eksikliğin seçildikten sonra ortaya
çıkmış olması (örneğin askerlik yükümlüsü olduğunun sonradan
ortaya çıkması, seçilme engeli oluşturan kesinleşmiş bir mahku­
miyetin 'çarlığının sonradan ortaya çıkmış olması gibi).

II. CL3IHURBAŞKANININ GÖREV VE YETKİLERİ


Anayasaya göre Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Yürütme yetkisi
bütünüyle kendisine aittir. Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla
Türkive Cumhuriyeti ve Türk Milletinin birlisini temsil eder. Anava-
sanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışma­
sını temin eder (AY, m. 104).

Cumhurbaşkanının istifayı nereye sunacağı ve istifanın tek yanlı olup olmadığı ArByasa
tarafından belirlenmemiştir. Daha doğrusu istifa sanki hiç düşünülmemiştir. Oysa cum­
hurbaşkanının istifası da gayet olağan bir durumdur. Bir an için TBMh/Vye sunması ge­
rektiği düşünülebilirse de bu tür sistemlerde yasama ve yürütme birbirinden daha be­
lirgin olarak aynldığından ve işlevsel bir birliktelik de görülmediğinden yasama organına
sunması düşünülemez. Kanaatimizce bir boşluk durumu söz konusudur. Herhangi bir
organın tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. İstifa cumhurbaşkanlığına hitaben sunula­
caktır ve yazılı tarih itibarıyla d3 sonuçlarını doğuracaktır (Anayurt-Ekinci, s. 493).

Ne var ki temel sorun cumhurbaşkanlığı yapmayı engelleyen bu tür durumların varlığı


halinde bunun kimin tarafından ve nasıl ortaya konulacağı hususudur. Anayasa bu tes­
piti yapacak ve seçim sürecini başlatacak bir makama yer vermemiştir. Bu konuda bkz.
Anayurt-Ekinci, s. 466,492-496.
Altıncı Bölüm: 1982Anayasasında Yürütme Organı 30

Cumhurbaşkanı .Anayasanın 8; inci maddesince belirtilen yürütme


yetkisi ve görevinin icrası bağlamında çeşitli görev ve yetkilere sahip­
tir. Bunlar 104’üncü maddede teker teker sayılmıştır. Bu yetki ve gö­
revler aşağıda sıralanmıştır.
• Gerekli gördüğü takdirde,, yasama yılının ilk günü TBMM’de açı­
lış konuşması yapmak
• Ülkenin iç ve dış siyaseti hakkında TBMM’ye mesaj vermek,
• Kanunları vavımlamak.
• Kanunları tekrar görüşülmek üzere TBMM’ye geri göndermek,
• Kanunların, TBMM içtüzüğünün, tamamının ya da belirli hüküm­
lerinin şekil veva esas bakımından Anavasava avkırı oldukları
gerdan ile Anayasa Mahkemesine iptal davası açmak

• Cumhurbaşkanı yardımcılarım ve bakanları atamak ve görevleri­


ne son vermek,
• Üst kademe kamu yöneticilerini atamak ve görevlerine son ver­
mek,
• Yabancı devletlere, Türk Devletinin temsilcilerini göndermek,
Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini
kabul etmek,
• Uluslararası antlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,
• Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü tak­
dirde halkoyuna sunmak,
• Milli Güvenlik politikalarını belirlemek ve gerekli önlemleri al­
mak,

Bu yöneticilerin kimler olduğu ve bunların atanma usulleri 3 No.lu CBK ile gösterilmiştir
(Bkz. RG. 10.07.2018, S. 30474). Bu kararnamenin iki eki bulunmaktadır. Bunlardan -I-
sayılı cetvelde yer alan kadro ve görevlere Cumhurbaşkanı karanyte, -II- sayılı cetvelde
yer alan kadro ve görevlere Cumhurbaşkanı onayıyla atama yapılır. Bu cetvellerde yer
almayan kadro ve görevlere ise Cumhurbaşkanı yardımcısı, ilgili bakan veya atama yet­
kili kılınmış amirler atamada bulunur.
sos ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

• TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil


etmek,
• Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek,
• Sürekli hastalık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarım
hafifletmek vey a kaldırmak,
• Yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararna­
mesi çıkartmak,
• Kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı ol­
mamak üzere yönetmelik çıkartmak
Cumhurbaşkanına yukarıda sıralananların dışında da Anayasa ve
kanunlarla çeşitli seçme ve atama görevleri ile diğer nitelikte görevler
verilmiştir. (AY, m. 104 son). Aşağıda bir kısmı tablo eşliğinde ve
bilgilendirme niteliği taşımak üzere sunulmuştur.
DDK başkan ve üyelerini atamak AY, m. 108

TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek AY, m. 116

MGK'yı toplantıya çağırmak ve ora başkanlık etmek AY, m. 118

Olağanüstü bal ilan etmek ve olağanüstü hal CB< çıkartmak AY, m. 119

Üniversite rektörlerini seçmek ve atamak AY, m. 130

YÖK üyelerini seçmek ve atamak (14'ünü) AY, m. 131

Anayasa Mahkemesine üye seçmek (12 üye) AY, m. 146

Danıştay üyelerinin dörtte birini seçmek AY, m. 155)

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve vekilini seçmek AY, m. 154

HSK'ye üye seçmek |4 üye) AY, m. 159

Cumhurbaşkanı tüm yetkilerini yeni hükümet sisteminin sonucu


olarak doğrudan ve tek başına kullanır. 2017 öncesinde olduğu gibi
karşı imza kuralına (yani başbakan ve ilgili bakanın imzasını taşımak)
tabı değildir. Diğer bir deyişle yetkileri başka bir merciinin oluru ya
da onayına başlı desıldir.
Altıncı Bölüm: 19S2 Anayasasında Yürütme Organı 309

III. CUMHURBAŞKANININ CEZAİ SORUMLULUĞU


Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu .Anayasanın 105‘inci madde­
sinde özel olarak düzenlenmiştir. Aşağıda çeşitli açılardan ele alınmıştır.

A. Cezai Sorumluluğun Niteliği ve İsimlendirilmesi


Her şeyden önce belirtelim ki, Cumhurbaşkanının cezai sorumlu­
luğunda suç ayranına gidilmemiştir. İster görevinden ötürü işlenmiş
(görev suçu), ister göreviyle ilişkisi bulunmayan bir suç (adî suç) ol­
sun aynı sorumluluk sürecine tabi tutulmuştur (AY, m. 105).
.Anayasanın 105: inci maddesinde öngörülen cezai soruşturma usulü
“sıfata bağlı" olduğundan her şeyden önce Cumhurbaşkanı sıfatının hu­
kuken elde edilmiş olması gerekmektedir. .Anayasa bu sıfatın ne zaman
kazanılacağım belirtmemiştir. Konu öğretide tartışmalıdır. Biz. milletve­
killiği sıfatının başlangıcına dair yaklaşımımızı burada da sürdürerek
YSK tarafından resmi belgenin düzenlendiği tarihten itibaren (mazbata)
Cumhurbaşkanlığı sıfatının başlamış olduğu kanaatindeyiz. Nitekim
.Anayasanın 103:üncü maddesinde de, “Cumhurbaşkanı göreve başlarken
Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde... andiçer" denilmektedir. Böylece
.Anayasa yemini, Cumhurbaşkanı sıfatına sahip olmanın değil anayasal
görev ve yetkilerini kullanmanın bir şartı olarak görmüştür. Bunun pratik
sonucu haliyle şudur: Cumhurbaşkanı, mazbatayla birlikte artık 105: inci
maddedeki özel soruşturma usulüne tabı olacak, yemine kadarkı süreçte
de işlediği iddia edilen suçlardan bu usul uygulama alanı bulacaktır.
Diğer yandan Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu süreçleri yö­
nünden aynı olsa da Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkın­
da uygulanan ve Anayasa tarafından meclis soruşturması olarak isim­
lendirilen soruşturma adını almamaktadır. Anayasanın 98'inci madde­
sinde meclis soruşturması. Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar
hakkında 106Tncı maddenin 5, 6 ve 7Tncı fıkraları uyarınca yapılan
soruşturmadan ibarettir denilerek bu hususun altını çizmiştir.
.Anayasa Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu ve sürecin ismini
koymamıştır. .ABD ve diğer ülkelerdeki gibi bir jenerik ısım altında
(impeachment) düzenlememiştir. Meclis soruşturması ismini de kul­
310 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

lanmamıştır. Çünkü bu isimlendirme devlet balkanlarının cezai so­


rumluluğuyla uyuşmamaktadır. Ayrıca da Anayasa cezai sorumluluğu
salt teknik anlamda bir suç ile ılişkılendırmiş olup anayasanın açık
ihlali, yüksek ihanet gibi belirsiz bir alana kapı anlamamıştır.
Diğer yandan. Cumhurbaşkanının görevde kaldığı süre içerisinde
işlediği iddia edilen suçlardan görevinin sona ermesinden sonra da
avnı sorumluk esaslarına tabı olduğunu belirtelim.

B. Cezai Sorumluluğun İşletilmesi


Cumhurbaşkanının sorumluluğunun işletilmesine dair süreç önce
şema ile gösterilmiş ve ardından da şemanın kısa açıklaması yapılmış­
tır.
Altıncı Bölüm: 1982Anayasasında Yürütme Organı 311

Yukarıdaki şemadan da görüleceği üzere öncelikle üye tamsayı­


sının en az salt çoğunluğu tarafından TBMM Başkanlığına hitaben
yazılı olarak ceza soruşturması açılması yönünde bir öneri sunulması
gerekmektedir. Bu soruşturma önerisinin TBMM tarafından en geç bir
ay içerisinde görüşülüp karara bağlanması gerekmektedir.
Sunulan soruşturma önerisinin TBMM tarafından kabul edilebil­
mesi için üve tamsayısının en az 3 5’inin oyu gereklidir. Eser bu savı-
ya ulaşılamamışsa öneri reddedilmiş olur. Ret halinde süreç sonlanmış
olur. Eğer kabul edilmişse yukarıdaki şemadan da görüleceği üzere
soruşturma komisyonu kurulur ve bu komisyon marifetiyle soruşturma
yürütülür.
Soruşturma komisyonu .Anayasanın 105’inci maddesine göre ra­
porunu ıkı ay içerisinde TBMM Başkanlığına sunmak durumundadır.
Ancak eğer bu sürede tamamlanamamışsa bir aylık yeni ve kesin bir
süre verilir.
TBMM Başkanlığı sunulan raporu bastırıp verildiği tarihten itiba­
ren on gün içinde dağıtır ve dağıtımından itibaren de on gün içinde
Genel Kurulda görüşülüp Yüce Divana sevk oylamasında bulunulur.
Eğer üye tam sayısının 2 3’ü tarafından Cumhurbaşkanının Yüce Di­
van’a şevkine kararı verilmişse artık ilgili suç ya da suçlar hakkında
Anayasa Mahkemesinde yargılama yürütülür. Eğer bu çoğunluk sağ­
lanamamışsa süreç burada sonlanmış olur.

C. Yüce Divan Yargılaması


TBMM tarafından Yüce Divana sevk kararının ardından Anayasa
Mahkemesi tarafından yargılama sürecine geçilmiş olur. Fakat yargı­
lama usulü konusunda Anayasanın 105’inci maddesi ile 148’inci
maddesi arasında bir çelişik durum olduğunu belirtelim. Şöyle ki;
105’inci madde, Cumhurbaşkanının işlediği iddia edilen suç türü
ne olursa olsun (ister görev suçu, ister adı suç olsun) aym cezai so­
rumluluk usulüne yer vermiştir. 148’inci maddede ise ilginç bir bi­
çimde Anayasa Mahkemesinin görevleri sayılmakta ve Cumhurbaşka-
312 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

mm sörev suçlarından dolan yargılayacağı belirtilmektedir. Başka


bir deyişle 105 inci maddede hiçbir suç ayrımına gidilmeksizin
TBMM’de soruşturmanın yürütülmesi ve Yüce Divan’a sevk edilme­
sinden söz edilmektedir. 148’inci maddede ise Anayasa Mahkemesi­
nin Cumhurbaşkanını sadece görev suçundan yargılayabileceği söy­
lenmektedir.
.Anayasanın Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunu Cumhur­
başkanı yardımcıları ve bakanların cezai sorumluluğundan farklı dü­
zenleme altına almak istediği açıkça görülmektedir. Çünkü Cumhur­
başkanı yardımcıları ile bakanların işlemiş olduğu iddia edilen suçlar­
dan dolayı .Anayasa açıkça görev suçu ve diğer suçlar (adı suç) aya­
nıma gitmiştir.

Eser Cumhurbaşkanı açısından da böyle bir düzenlemeye gitmek


istenılseydi Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunu düzenleyen mad­
dede "bir suç işlediği iddiasıyla" ibaresi yerine Cumhurbaşkanı yar­
dımcıları ve bakanlarınkinde olduğu gibi “göreviyle ilgili bir suç işle­
diği iddiasıyla" ibaresi konulmuş olurdu.
Cumhurbaşkanının yem konumu açısından 2017 Değişikliği ile
suç ayrımına gitmediği son derece açıktır. 2017 Anayasa Değişikliği
çerçevesinde Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu dikkate alınarak
Mahkemenin görevlerim düzenleyen 148‘inci maddede gerekli uvum
ve bağlantının kurulması gerekmekteydi. .Ancak bu umumlaştırma
yapılmamıştır. Haliyle de Cumhurbaşkanının Yüce Divan yargılama­
sını düzenleyen maddenin (m. 148) 2017 öncesi metnindeki "Cum­
hurbaşkanım.. görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıy­
la yargılar" hükmü aynı şekilde korunmuştur. Haliyle de yeni
105’inci madde ile ilginç bir uyumsuzluk ortaya çıkmıştır. Bu duru­
mun düzenleme tekniği açısından ciddi bir hata olduğu açıktır. Bu
durumun özellikle Yüce Dıvan’a sevk süreci (AYM’nin her suç bakı­
mından görevli olmaması nedeniyle) ya da AYM önüne taşınması
durumunda da AYM’nin görev konusunda tartışmaları ortaya çıkarta­
cağı açıktır.
Altıncı Bölüm: 1982Anayasasında Yürütme Organı 313

Gerçekten de AYM’nin görev suçları dışında kalan suçlar bakı­


mından Yüce Divan görevini hangi anayasal dayanak çerçevesinde
yapabileceği ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Acaba genel hüküm-
özel hüküm ilişkisinden hareketle sorun çözülebilir mi? Kanaatimizce
.Anavasa hükümlerinden hangisi özel hangisi genel hükümdür sorusu-
nun cevabı da kolaylıkla verilemez. Bu alan da bir bilınmevendir.
Öyleyse böyle bir yaklaşım bir bilinmeyenin bir başka bilinmeyenle
çözülmeye çalışılmaktan başka bir anlamı olamaz. Kaldı ki, hükümler
arasındaki içerik ve amaç farklılığı da dikkate alındığında genellık-
özellik ilişkisinin nasıl kurulabileceği de bir başka sorundur. Anayasa
Mahkemesinin Cumhurbaşkanını, görevi dışında kalan suçlardan do­
layı yargılayabilmesi için Anayasanın 1 l’inci maddesi çerçevesinde
açık bir dayanağa ihtiyaç bulunmaktadır. Sorunun bir anayasa değişik­
liğiyle giderilebileceği kanaatindeyiz.

D. Yüce Divan Yargılaması Sonucu


Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda
mahkûmiyet kararı verilirse Cumhurbaşkanının bu görevde kalıp ka­
lamayacağı verilen mahkûmiyetin niteliğine göre değişir. Eğer millet-
vekili olmayı engelleyen bir mahkumiyet kararı verilirse Cumhurbaş­
kanlığı görevi son bulur. Eğer seçilme engeli oluşturmayan bir mah­
kumiyet kararı verilirse Cumhurbaşkanlığı görevi devam eder. Şüphe­
siz işin hukuksal yanı bu olmakla birlikte Cumhurbaşkanının Yüce
Divana şevki yönünde kararın verilmiş olması dahi siyasal meşruiyet
tartışmalarını ortaya çıkartır.
Cumhurbaşkanı hakkında ceza soruşturması açılması istenilmiş
ve TBMM tarafından da ceza soruşturması açılmasına karar verilmişse
bu andan itibaren Cumhurbaşkanı tarafından TBMM seçimlerinin
yenilenmesi kararı verilemez.
Şu hususun da belirtilmesinde yarar bulunmaktadır. 2017 Anaya­
sa değişikliği öncesinde Cumhurbaşkanının yargılanmasında merci
Yüce Divan sıfatıyla .Anayasa Mahkemesiydı. Cumhurbaşkanı da
sadece vatana ihanetten sorumlu tutulmaktaydı. .Ancak vatana ihanetin
314 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

teknik anlamda bir vatana ihanet suçunu mu yoksa “yüksek ihanet”


anlamında suç kavramım da aşan bir takım işlem ve eylemleri mi
içermekte olduğu hep tartışılagelmıştır. Yeni düzenleme bu konuda
daha açıktır. Cezai sorumluluk tamamen suç niteliği taşıyan eylemlere
hasredilmiştir. Ne var kı teknik anlamda suçun yargılama yerinin de
bu alanda uzmanlaşmış yargılama mercii tarafından yapılmış olması
adıl yargılanma hakkı açısından çok daha isabetli olurdu. Anayasa
Mahkemesinin gerek yapısı gerek işleyişi dikkate alındığında bu ge­
reksinimi yeterince karşılayabileceği şüphelidir.
Altıncı Bölüm: 1982Anayasasında Yürütme Organı 315

Altıncı Bölüm Değerlendirme Soruları

1. 1982 Anayasasına göre bir kimse en fazla kaç dönem cumhurbaşkanı olabilir?
A) 1 B) 2 C) 3 D} 4 E) Dönem sınırı yok

2. 1982 Anayasasına göre Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu ile ilgili aşağıdaki-


lerden hangisi söylenemez?
A) Göreviyle ilgili suçlardan cezai sorumluluk usulü, diğer suçlardan
dokunulmazlık hükümleri uygulanır.
3) TBMM’nin Yüce Divana sevk kararı verebilmesi için üye tamsayısının 2/3
çoğunluğu gerekir.
C) Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunda yargılama makamı Yüce Divan
sıfatıyla Anayasa Mahkemesidir.
D) Görevi sona ermiş olsa da, görevi süresi içinde işlenen suçlar da cezai
sorumluluk usulüne tâbidir.
E) Cumhurbaşkanı hakkında cezai sorumluluk açılması için TBMM üye
tamsayısının salt çoğunluğunun yazılı önergesi gereklidir.

3. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaşkanının görev ve


yetkilerinden değildir?
AJ Kanunları yayımlamak
3) Bakanları atamak ve görevden almak
C) İhtiyaç duyduğu konularda kanun teklifleri sunmak
D) Uluslararası sözleşmeleri onaylamak
E} Üst düzey kamu yöneticilerini atamak

4. Aşağıdaki durumlardan hangisinde sadece Cumhurbaşkanı seçimine gidilir?


AJ Cumhurbaşkanının görev süresinin sona ermiş olması
B) Cumhurbaşkanının ilk tur oylamada seçilememiş olması
C) Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasına bir yıldan fazla süre kala
Cumhurbaşkanının istifa etmiş olması
D) Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinnin yenilenmesine
karar vermesi
EJ Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimlerin yenilenmesi yönünde karar almış
olması
316 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

5. 1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaşkanlığı seçimi için


aday gösteremez?
A) (B) Partisi siyasal parti grubu
B) Değişik partilere mensup 50 milletvekili
C) Yüz bin imzalı vatandaş imzası
D) En son seçimde oy 3lmış (L) Partisi
E) En son seçimde %2 oy 3lmış |M) Partisi ile %4 oy almış (L) Prtisi birlikte

6. I) Yüce Divana sevk edilmiş olma 11} İstifa


III) Seçilmeye engel bir durumun sonradan anlaşılması
IV) Kısıtlılık kararı
V) Yapılan yargılamada 10 ay hapis cezası almış olması

1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaşkanının görevini sona


erdirmez?

A) I, II, III B} I, IV, C) II, IV

D) I, V E) II, IV, V

7. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangi durumda cumhurbaşkanlığı seçimi


TBMM seçimi ile aynı anda yapılmaz?
A) Genel seçimlere 1 yıl ve daha az süre kala Cumhurbaşkanlığı makamında
boşalma hali
B) Genel seçimler üzerinden bir yıl geçmeden Cumhurbaşkanı tarafından
TBMM'nin seçimlerini yenileme kararı alması
C) Cumhurbaşkanının görevinin dolmasına 6 ay kala istifası
D) Genel seçimlere 3 yıl kala Cumhurbaşkanlığı makamında boşalma hali
E) TBMM herhangi bir tarihte seçimleri yenileme kararı alması

8. 1982 Anayasasına göre hangi kanun ya da kanun değişikliği teklifi Cumhurbaşka­


nı tarafından yapılır?
A) Merkez Bankası Kanunu
3) Milli İstihbarat Teşkilatı kanunu
C) Af kanunları
D) Milli güvenlik
E) Bütçe ve kesin hesap kanunları
Altıncı Bölüm: 1982Anayasasında Yürütme Organı sr

9. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaşkanının görev ve


yetkilerinden değildir?
A) Kanunları yayımlamak
B) Bir kez daha görüşülmek üzere kanunları TBMM'ye geri göndermek
C) Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek
D) Yürüteceği politikalarla ilgili kanun teklifleri sunmak
E) Milli Güvenlik politikalarını belirlemek

10.1982 Anayasasına göre Cumhurbaşkanı aşağıdakilerden hangisini atavamaz?


A) Devlet Denetleme Kurulu Başkanı
B) Milli Savunma Bakanı
C) Genel Kurmay Başkanı
D) Yargıtay Başkanı
D) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 S 7 S 9 10

B A C c B D D E D D
Yedinci Bölüm
CUMHURBAŞKANLIĞI TEŞKİLATI VE
YÜRÜTMENİN DÜZENLEME YETKİSİ

I. CUMHURBAŞKANLIĞI YÖNETİMİ
2017 Anayasa Değişikliği ile parlamenter sistemden çıkılmış­
tır. Tek başlı yürütme esasına dayalı bir hükümet sistemi oluştu­
rulmuştur. Bu nedenle esasen parlamenter sistemin bir kurumu olan
kabine, hükümet ve bakanlar kurulu tabirleri tek başlı yürütme
esasına dayalı sistemlerle uyuşmaz. Bununla birlikte Türkiye’de
hukuken olmasa da gündelik siyasal yaşamda halen kullanılmaya
devam etmektedir. Yoksa ne teknik anlamda hükümet ne de bakan­
lar veya bakanlar kurulu vardır. Çünkü parlamenter sistemde hü­
kümetin cumhurbaşkanlığıyla bir ilişkisi yoktur. Onun tarafından
kurulmaz ve onun tarafından da varlığına son verilmez. Görevden
alma ve göreve getirme başbakanın tek başına gerçekleştirdiği
işlemler değildir. Oysa başkanlık ve türevlerinde bakanlar başkan
tarafından göreve getirilir ve görevden alınır. Ayrıca kurul halinde
bir hükümet ya da kabineden söz edilemez.
Her ne kadar yürütme tek yapılı ve tümüyle cumhurbaşkanınca
yerine getirilse de elbette cumhurbaşkanının da bir yönetiminden (si­
yasal ve teknik yürütme) söz edilir. Esasen gündelik hayatta sıkça
duyduğumuz hükümet ile kastedilen de Cumhurbaşkanlığı yönetimi
olup tamamen onun başkanlığında ve sorumluluğunda aşağıdaki teşki­
lat şemasından oluşmaktadır.
320 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

CUMHURBAŞKANLIĞI TEŞKİLATI

Özel kalem
Cumhurbaşkanlığı Baş danışman ve danışman
Makamı
Özel temsilci

İdarî İşler Başkan­ Başkan- Hukuk ve Mevzuat Genel Müdüriüğü-Personel ve Prensip-


lığı lerGenel Müdürluğü-Güvenlik İşleri Müdürlüğü-Destek ve M3İi
Hizmetler Genel Müdürlüğü

Cumhurbaşkanı
Yardımcıları

Ekonomi Politikalan Kurulu Bilim, Teknoloji ve Yenilik P.K.


Politika kurulları Güvenlik ve Dış Politikalar K. Kültür ve San3t Politikaları
Kurulu

Sağlık ve Gıda Politikaları K. Sosyal Politikalar Kurulu

Eğitim ve Öğretim Politikalan K. Hukuk Politikalan Kurulu

Yerel Yönetim Politikalan K. Eğitim ve Öğretim Politikaları K.

Devlet Denetleme Kurulu Milli Güvenlik Kurulu Genel S.


Bağlı Kurum ve Milli İstihbarat Teşkilatı Bşk. Strateji ve Bütçe Başkanlığı
Kuruluşlar
Türkiye Varlık Fonu Diyanet İşleri Başkanlığı

Milli Saraylar Dairesi Başkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı

Tasarruf Mevduatı Sigorta Savunma Sanayi Başkanlığı


Fonu

Aile, Çalışma ve Sosyal Hiz. B. Sanayi ve Teknoloji B.

Ticaret Bakanlığı Tarım ve Orman Bakanlığı

Milli Eğitim Bakanlığı Adalet Bakanlığı


Bakanlıklar
Maliye ve Hazine Bakanlığı İçişleri Bakanlığı

Dışişleri Bakanlığı Çevre ve Şehircilik B.

Milli Savunma Bakanlığı Kültür ve Turizm B.

Sağlık Sekeni ığı Ulaştırma ve Altyapı B.

Enerji ve Tabii Kaynaklar 3. Gençlik ve Spor Bakanlığı

Ofisler Finans Ofisi, Dijital Dönüşüm Ofisi, Yatırım Ofisi, İnsan Kaynaklan
Ofisi
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi :1.

Yukarıda sunulan şemadan da görüleceği üzere Cumhurbaşkanlı­


ğı teşkilatı içerisinde birbirinden değişik kurum ve kuruluşlar yer al­
maktadır. Biz burada anayasa hukukunu ilgilendiren anayasal kuruluş­
lara dair ana hatlarıyla açıklamalarda bulunacağız.

A. Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlar (AY. m. 105)


Her tek yapılı yürütme esasına dayanan hükümet sistemlerinde baş­
kan yardımcısı ya da cumhurbaşkanı yardımcısı sıfatını taşıyan kişiler
bulunur. Bunlar saf başkanlık sisteminde ve Latin .Amerika'da sıkça ör­
neklerine rastladığımız ‘‘başkancı yapılar" olarak nitelendirilen ülkelerin
önemli bir kısmında başkan ya da cumhurbaşkanı ile birlikte seçime girer­
ler. Çok az bir kısmında ise atama yoluyla göreve gelir. Bunların sayısı ve
seçilme şartları da anayasada belirlenir. Bakanlar ya da bu sistemlere
özgü tabirle "sekreterler" başkanın hiyerarşisine tabı olarak bir takını
görevleri yerine getiren kişilerdir. Doğrudan başkan tarafından göreve
getirirler ve siyasal bakımdan da tamamen başkana karşı sorumludurlar.
2017 Anayasa değişiklikleri ile getirilen hükümet sistemi de tek
yapılı yürütme esasına dayalı bir sistemdir. Aşağıda sırasıyla Cum­
hurbaşkanı yardımcılığı ve bakanlıkların oluşumu, görev, yetki ve
sorumlulukları hakkında kısaca açıklamalarda bulunulmuştur.

1. Cumhurbaşkanı Yardımcılığı ve Bakanlıklar: Oluşumu ve


Görevleri

a. Cumhurbaşkanı Yardımcılığı
1982 .Anayasasında 2017 yılında getirilen sistemde cumhurbaş­
kanı yardımcılığı kurumuna yer verilmiş olmakla birlikte sayısı belir­
tilmemiştir. Ayrıca da genel eğilimin tersine seçimle değil Cumhur­
başkanının ataması ile göreve gelmektedir. .Anayasanın 106:ncı mad­
desine göre Cumhurbaşkanının, seçildikten sonra bir veya birden fazla
cumhurbaşkanı yardımcısı atayabileceğine yer vermektedir195.

195
Cumhurbaşkanı yardımcılığı sistemin olmazsa olmazı olarak görülmemiştir. Başka bir deyişle
Cumhurbaşkanlığ yardımosı atamak anayasal bir zorunluluk değildir. Pekala, Cumhurbaşkanı
ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

Anayasa Cumhurbaşkanı yardımcısı olabilmek için gerekli şartla­


rı milletvekili olma şartlarına bağlamıştır. Bu nedenle milletvekili
olma şartlarına sahip kimse Cumhurbaşkanı yardımcısı olabilir. Bu
şartı taşımak kaydıyla TBMM üyeleri arasından da Cumhurbaşkanı
yardımcısı atanabilir. Eğer TBMM üyesi Cumhurbaşkanı yardımcısı
olarak atanmışsa TBMM üyeliği ne zaman sona erecektir? .Anayasada
konuyla ilgili açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanaatimizce
atama kararnamesinin Resmi Gazetede *vavımından
J itibaren son bul-
ması gerekir.
Cumhurbaşkanına vekâlet görevi Cumhurbaşkanının görevi ba­
şında olmadığı veya makamın boşaldığı hallerde ortaya çıkar.
• Cumhurbaşkanının göreyi başında olmadığı durumlar geçici
hastalık, yurt dışında bulunma, izin ve istirahat gibi hallerdir. Tüm
bu durumlarda makamın boşalmasından söz edilemez. O nedenle
.Anayasada “görevi başında olmama” ibaresi kullanılmıştır.
• Cumhurbaşkanlığı makamının boşaldığı durumlar ise bir önce­
kinden farklı olarak artık cumhurbaşkanının görevinde hiç ola­
madığı durumlardır. Örneğin ölüm, istifa, seçilme engeli oluştu­
ran bir mahkûmivet. sörevi verine getirmeyi enselleven fiziksel
ya da zihinsel hastalık halı gibi durumlardır.
İster görevi başında olmama, isterse boşalma hali olsun her iki
durumda da göreve Cumhurbaşkanı yardımcısı vekâlet edecektir. Ve­
kâlet, Cumhurbaşkanının görevi başında olmadığı durumlarda görevi­
ne dönünceye kadar, boşalma halindeyse boşalmanın ortaya çıktığı
andan itibaren başlayıp Cumhurbaşkanının seçilip görevine başlayın­
caya kadar devanı eder. Bu sürede Cumhurbaşkanına ait tüm görevleri
yerine getirir ve yetkileri kullanır.

kendisine hiç yardımo atamaksızın da görevini sürdürebilir. Anayasa bu konuda takdiri ken­
disine bırakmıştır. Nitekim “...atayabilir*’ şeklindeki ifadeden bu anlaşılmaktadır. Bununla bir­
likte cumhurbaşkanlığına vekalet kurumuyia birlikte düşürüldüğünde yardımcı atamama gibi
bir tercih ve takdir sistemin gerekleriyle örtüşmemektedir. Hal böyleyken neden ^atayabilir*’
ibaresinin kullanılmış olduğu anlaşılabilir görülmemektedir.
Yedinci Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürütmenin Düzenleme Yetkisi 323

Birden fazla Cumhurbaşkanı yardımcısının olduğu durumda han­


gisinin vekâlet edeceğine dair düzenleme 1 No.lu Cumhurbaşkanlığı
Kararnamesinin 18’inci maddesinde gösterilmiştir"'. Buna göre geçici
olarak görevinden ayrılması hallerinde. Cumhurbaşkanının görev­
lendirdiği yardımcısı, makamın boşalması halindeyse yenisi seçilin­
ceye kadar en yaşlı Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanlığına
vekâlet eder (CBK, m. İS 1, 2).

b. Bakanlıklar
Anavasava göre bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görev ve
yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenir (AY, m. 106 son). Do­
layısıyla Cumhurbaşkanlığı kabinesinde yer alacak bakanların sayısı
ve hangi alanlara ilişkin olacağı ve bakanlıkların merkez ve taşra teş­
kilat yapılanmaları Cumhurbaşkanlığı kararnamesine bırakılmıştır.
Anayasaya göre milletvekili seçilme şartlarına sahip kimse bakan
olarak atanabilir. Ancak bakanlık ile yasama organı üyeliği bağdaş­
madığından eğer TBNINI övesi bakan olarak atanmışsa TBNINI üveliği
sıfatı sona erer.
Cumhurbaşkanı ile bakanlar arasındaki ilişki hiyerarşik ilişkidir.
Göreve getirilmelerinde olduğu gibi görevine son verme yetkisi de
tamamen Cumhurbaşkanına aittir. Cumhurbaşkanı bakanların hiyerar­
şik bakımdan amiridir.

2. Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların Cezaî


Sorumlulukları
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların cezai sorumlulukları,
işlendiği iddia edilen suç türüne göre ıkı farklı biçimde düzenlenmiş­
tir. Eğer iddia edilen suç bir “görev suçu” ise meclis soruşturması,
eğer görev suçu dışında kalan bir suç ise (adı suç) milletvekili do-

20C
Bkz. Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, RG
10.07.2018, S. 30474.
324 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

kunulmazlığı usulüne tabı tutulmuşlardır. Aşağıda bu usullere ilişkin


açıklamalara yer verilmiştir.

a. Görev Suçlarından
• Dolavı
* Cezai Sorumluluk
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların görevleriyle ilgili ola­
rak işlemiş olduğu iddia edilen suçlardan dolayı (örneğin rüşvet, zim­
met, görevin kötüye kullanılması, resmi evrakta sahtecilik gibi) hakla­
rında ceza soruşturması yürütülebilmesi ve yargılanabılmelerı meclis
soruşturması hükümlerine tabıdır. Şu hususu belirtelim kı mevzuatta
görev suçları teker teker sayılmadığından ve görev suçu da tanımlan­
madığından uygulamada tereddütlerin yaşanması muhtemeldir.
Meclis soruşturması, Anayasanın 98: inci maddesi atfıyla Anayasa­
nın 106'ncı maddesinde düzenlenmiştir. Bu süreçler Cumhurbaşkanının
cezai sorumluluğunu düzenleyen süreçle aymdır. Tek farklılık cezai so­
rumluluğun ismi ve kapsamına aldığı suç türleri bakımındandır. Çünkü
Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğu 105 inci maddede düzenlenmiş ve
isim olarak meclis soruşturması denilmemiştir. Ayrıca da tüm suçlar aym
ceza soruşturması usulüne tabi tutulmuştur. Oysa Cumhurbaşkanı yar­
dımcıları ve bakanların işlediği iddia edilen suçları bakımından ikili bir
ayrıma gidilmiştir. Görev suçlarından dolayı soruşturma usulüne “meclis
soruşturması” adı verilmiştir. Bununla birlikte meclis soruşturması, usul
bakımından cumhurbaşkanının ceza sorumluluğu ile aymdır. Başka bir
deyişle Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunu düzenleyen 105:inci
maddenin soruşturma usulü bire bir kopyalanıp Cumhurbaşkanı yardım­
cısı ve bakanların görev suçlarından doğan cezai sorumluluğunu düzenle­
yen 106:ncı maddeye yapıştırılmıştır. Tek fark ceza soruşturması ismi
meclis soruşturması olarak kullanılmıştır. Süreç Cumhurbaşkanının cezai
sorumluluğuyla aym olduğundan ve yukarıda da bu konu açıklandığından
burada tekrar yer verme gereği görülmemiştir.

Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğundaki gibi Cumhurbaşkanı


yardımcısı ve bakanın Yüce Divan'a sevk edilmesi de bu kişilerin
görevlerini otomatik olarak sonlandırnıaz. Eğer yapılan yargılamada
bir mahkumiyet kararı verilir ve bu mahkumiyet kararı da milletvekili
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi 31:

olmayı engelleyici nitelikte olursa Cumhurbaşkanı yardımcısı ya da


bakanın görevi hukuken sona ermiş olur.
Diğer yandan Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların görevle­
ri sona ermiş olsa da görevleri sırasında işledikleri iddia edilen görev
suçları bakımından da haklarında aynı soruşturma ve kovuşturma
usulü uygulanır.

b. Görev Suçu Kapsamı Dışında Kalan Suçlar Bakımından


Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakanın işlediği iddia edilen suç
eğer görev suçu değilse (adı suçlar) bu durumda yargılanmasında özel
bir yargılama usulü öngörülmemiştir. Görev suçu kapsamında olma­
yan herhangi bir suç işlediği iddia edildiğinde milletvekili dokunul­
mazlığı hükümleri işletilir. Örneğin bir bakan hakkında tehdit suçu
işlediği iddia edildiğinde Cumhuriyet savcılıkları tarafından bu suçla
ilgili soruşturma yürütülebilmesi için TBMM’den dokunulmazlığın
kaldırılması gerekmektedir. Dokunulmazlık kaldırılmadığı müddetçe
soruşturma ve kokuşturma işlemleri yürütülemez.

B. Devlet Denetleme Kurulu (AY, m. 107)


Devlet Denetleme Kurulu (DDK) 1982 .Anayasasının getirdiği bir
kurumdur. Kurul doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı olup başkan ve
üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından atanır. 2017 Anayasa Değişikliği ile
de önemli bir misyona büründürülmüştür. Bir anlamda Cumhurbaşka­
nının genel denetini gözetim ve gerektiğinde soruşturma birimi halını
almıştır. Özellikle soruşturma yetkisiyle de donatılmış olması kurulu
çok daha etkili ve işlevsel denetim kurumu haline getirmiştir.
Kurut yargı organı dışında, tüm kamu kurum ve kuruluşlarında,
kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarında, kamu yararına çalı­
şan dernekler ve vakıflarda, her düzeydeki işçi ve işveren meslek ku­
ruluşlarında her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denet­
lemelerde bulunmakla görevlidir.
Devlet Denetleme Kurulu 2017 Değişikliğine kadar sadece araş­
tırma inceleme ve denetleme yaparak topladığı bilgileri cunıhurbaşka-
326 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

nına sunmaktaydı. Dolayısıyla diğer denetim birimleri gibi tespit ettiği


hukuk dışılıklarla ilgili herhangi bir disiplin ya da ceza ko-.-uşturması
anlamında bir faaliyette bulunamamaktaydı. Konuyla ilgili gerekli
işlemler yürütülmek üzere ilgili kurumlara gönderilmekteydi. Tabiri
caizse görev alanına giren kurum ve kuruluşların inceleme, araştırma
ve denetleme açısından fotoğrafını çekmekte olup bu fotoğrafla ilgili
tüm işlemlerin gereğini yapmak ilgili kuruma aitti. Bu yönüyle kendi­
ne özgü (sui generis) bir idari denetim birimiydi. Ancak 2017 Değişik­
liğiyle gerçek anlamda ve joker bir denetim birimi olmuştur.
Kurul soruşturma yetkisi ile birlikte her soruşturma yapan idari
merciler gibi son derece önemli bir yetkiyle donanmış bulunmaktadır.
Bu yetki, “soruşturmanın sağlıklı yürümesi” veya “soruşturmanın
selameti” gibi gerekçelere dayalı olarak soruşturulan kışının belirli
süreler dâhilinde görevinden el çektirilebilmesidir (açığa alma).

C. Milli Güvenlik Kurulu (AY. m. 118)


Milli Güvenlik Kurulu (MGK); Cumhurbaşkanının başkanlığın­
da, Cumhurbaşkanının katılamadığı zamanlarda ise Cumhurbaşkanı
yardımcısının başkanlığında toplanır. Kurul Cumhurbaşkanı, Cum­
hurbaşkanı yardımcıları. Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri
Bakanları, Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava kuvvetleri
komutanlarından oluşur. Ancak her ne kadar Kurulda yer almasalar da
gündemin özelliğine göre ilgili bakan ve kişiler de Kurul toplantılarına
çağrılıp görüşleri alınabilir.
MGK; Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulan­
ması ile ilgili ahıan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonun sağlan­
ması konusundaki görüşlerini Cumhurbaşkanına bildirir. Kurulun, Devle­
tin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun
huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü
önlemlere ilişkin kararlar Cumhurbaşkanınca değerlendirilir.
Milli Güvenlik Kurulunun gündemi; Cumhurbaşkanı yardımcıları
ve Genelkurmay Başkanının önerileri dikkate alınarak Cumhurbaşka­
nınca düzenlenir.
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi 327

Anayasa Kurulun Genel Sekreterliğinin teşkilatı ve görevlerinin


Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceğini söylemekle birlik­
te bu alanın cumhurbaşkanlığı kararnamesinin münhasır bir düzenle­
me konusu olmadığım belirtelim.

II. YÜRÜTME ORGANININ DÜZENLEME YETKİSİ


VE NİTELİĞİ
Anayasa, yeni sistemin de bir gereği olarak yürütmeyi kanuna
tamamen tabı olmaktan çıkartmış ve yürütme alanıyla ilgili olarak
doğrudan Anayasadan kaynaklanan düzenleme yetkisi ile donatmıştır.
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri adıyla yeni bir işlem türü hukuku­
muza girmiştir.
Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin önce yürütmenin niteliği
üzerinde nasıl bir etki oluşturduğunu ortaya koyduktan sonra bu ka­
rarnamelerinin türlerine değinilecektir.

A. Yürütmenin Aslî Bir Yetki Oluşu


Düzenleme yetkisinin aslî olması bu yetkinin doğrudan Anayasa­
dan kaynaklanmasını ve başka bir organ veya merciin kendisini yetki­
lendirmesine gerek bulunmamasını ifade eder. Başka bir deyişle bir
organın asli düzenleme yetkisi onun başka bir organ tarafından yetki-
lendırilmemesi. bir konuvu ilk defa düzenleme altına alabilmek de-
inektir. Başka bir deyişle bir organın bir konuda düzenlemede buluna­
bilmesi için daha önceden o konuda başka bir organ tarafından düzen­
leme başlangıcı yapılma zorunluluğunun olmaması demektir. Kısaca
düzenleme kaynağının doğrudan .Anayasa olması, düzenleme yetkisi­
nin doğrudan anayasadan alınması demektir.
Türk anayasa hukukunda “asli düzenleme yetkisi” yasamayı yürüt­
me organından ayırt edici bir ölçüt olarak kullanılmaktaydı. Çünkü yuka­
rıda tanımlandığı şekliyle yasama organı genel bir yetki oluşu yanı sıra ve
onun doğal ve kaçınılmaz sonucu olarak asli bir yetkidir. Oysa yürütme
kanun olmadan bir düzenleme yetkisine sahip değildi. Kısaca kanun yok­
sa yürütme de yoktu. Kanun yürütmenin düzenleyici işlemlerinin hem
32S ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

varlık şartını (secundum legem) hem de aralarındaki hiyerarşik ilişki


nedeniyle hukuksal geçerlilik şartını (intra legem) oluşturmaktaydı.
Yasamanın aslî, yürütüleninse türev yetkili bir organ oluşuna dair
geleneksel ayrım 2017 Anayasa Değişiklikleriyle birlikte büyük ölçü­
de anlamını kaybetmiştir. Çünkü 2017 Anayasa Değişiklikleriyle hu­
kukumuza yeni bir işlem türü olarak giren Cumhurbaşkanlığı karar­
nameleriyle artık yürütme organı da tıpkı yasama organı gibi doğru­
dan .Anayasadan kaynaklanan bir düzenleme yetkisine sahiptir.

B. Yürütme Yetkisinin Özerkliği Sorunu


Yürütmenin 2017 Değişiklikleriyle düzenleme alanı ve niteliğinin
ortaya konulması açısından yürütme yetkisinin özerkliğinin ne anlama
geldiğinin açıklanması gerekmektedir.

1. Kavramsal Çerçeve: Terminolojik Sorunlar


Düzenlemede özerklik belirli bir konu ya da alanın hâkimi olmak;
o alanda son sözü söyleyebilme iktidarına sahip olmak demektir. Do­
ğal olarak da bir başka organın o konu ya da alanda düzenleme yapa­
maması demektir. Bu anlamda; yasamanın düzenleme yetkisi özerktir.
Güçler ayrılığının da bir sonucu olarak düzenlemenin ya da her tür
kural koymanın sahibidir. Düzenlemede son söz yasama organınındır.
Yasama denilince de akla bu gelir. 1789 Fransız devrimi ile birlikte
Dünya’ya bu düşünce yayılmış ve anayasalar da bu anlayış etrafında
şekillenmiştir.
.Ancak son yıllarda yürütmenin düzenleme yetkisinin genişletilmesi
yönünde bir eğilim başlamıştır. Hatta yürütme organına da belirli alan­
larda özerk düzenleme yetkisi tanınmasına dair çeşitli teoriler ortaya
atılmaktadır. 1958 Fransız .Anayasası bu yaklaşımın en radikal örneğiyle
yola çıkmıştır. .Anayasa yasama ve yürütmeyi düzenleme konularına
göre ayrıştırma yoluna gitmiştir (Fransız .Anayasası, m. 34 ve 37). Baş­
ka bir deyişle yürütmeyi de tıpkı yasama gibi özerk düzenleme organı
haline getirmiştir. Belirli konuları yürütme organına tahsis etmiştir. Ne
yasama yürütmenin özerk düzenleme alanına ne de yürütme kanun
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi 329

alanına müdahalede bulunabilir201. Yürütme organının düzenleme alanı


da saklı (rezen') ya da münhasır nitelik taşır. İşte sözcüğün gerçek ve
teknik anlamıyla düzenlemede özerklikten kastedilen budur.
Yukarıdaki açıklamalardan da çıkartılacağı üzere yürütmenin aslî
düzenleme yetkisine sahip olmasıyla özerk düzenleme yetkisine sahip
olması birbirinden farklıdır. Konunun anlaşılabilmesi ve özellikle
2017 ile getirilen yasama yürütme ilişkilerini değerlendirebilmek ba­
kımından şu genellemede bulunalım: Her özerk düzenleme yetkisi
doğası gereği aslilisi de bünvesinde taşımasına karşın her aslî düzen-
leme yetkisi ipsofacto özerk düzenleme yetkilerini içermez.

2. 2017 Anayasa Değişiklikleri Yürütmeyi Özerkleştirdi mi?


Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasadaki düzenlenişleri
bir takım tartışmaları beraberinde getirmiştir. Şurası açık ve herhangi
bir tereddüt de bulunmamaktadır. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri
yürütmenin aslî bir düzenleme aracıdır. Bunun sonucu olarak da
CBK’lar düzenleme yetkisini doğrudan .Anayasadan almaktadır. Bir
konunun CBK ile düzenleme altına alınabilmesi için da kanunun ’/ar­
lığına ya da kanun ile bir düzenleme temeli atılmış olmasına gerek
bulunmamaktadır. Sorun ve tartışma şudur: Acaba 2017 Anayasa
Değişiklikleri ile CBK’lar için özerk bir düzenleme aracı olduğu söy­
lenilebilir mı? Soruyu bir başka açıdan ve yaygın bir terimle şu şekil­
de de formüle edebiliriz: Acaba CBK’lar için saklı (tahsisli, rezerv,
otonom) bir düzenleme alanından söz edilebilir mi?
Yukarıdaki sorunun cevabı için öncelikle şu tespiti yapmamız ge­
rekmektedir: .Anayasada Cumhurbaşkanlığı kararnamesi için bazı
yerlerde "düzenlenebilir" ifadesi kullanılmaktayken aşağıda gösteri­
len dört konuda “düzenlenir” ifadesi kullanmaktadır. Bu yazılım ister
istemez CBK’larm niteliği üzerinden de bir tartışmayı beraberinde
getirmiştir. Aşağıda bu son derece önemli tartışma ıkı farklı görüş
çerçevesinde detaylarına gırilmeksızın özetlenmiştir.

Ancak Anavasa ile kurulan sistem uygulamada metamorfoza uğramıştır. Bu konuda bkz.
Anayurt, 295S Fransız Anayasasında Kanun Anlayışı, s. 50 vd.
3 30 ikinci Kızım Türk Anay aza Hukuku

a. Yürütme Dört Konuda Saklı Yetki Sahibi Olmuştur


Bazı vazarlar202 söz konusu dört alanın diğerlerinden farklı olarak
Cumhurbaşkanlığı kararnamesine tahsis edildiği (rezerv alan oluştu­
rulduğu) bu nedenle bu dört konuda TBMM’nin bir düzenleme yapa­
mayacağı görüşünü ileri sürmüşlerdir. Bu dört alanın neler olduğu
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Bakanlıkların kuruluşu, görev ve yetkileri, merkez ve taşra teşkilatı m.106
Üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esasları m. 104

DDK'nın işleyişi, üyelerinin görev süresi ve diğer özlük işleri m. 108

MGK Genel Sekreterliğinin teşkilat ve görevleri m. 118

Bu görüş sahiplerine göre tabloda sunulan dört alan yürütmenin


tahsisli alanıdır. Bu alan TBMM’ye kapalıdır. Bu konular yürütmenin
münhasır alanı olup TBMM bu alanda kalem oynatamaz. İlginç olan
bu görüş sahiplerince bu dört alanın yasamanın genelliğinin istisnaları
olarak sunulmuş olmasıdır. Oysa yasamanın genelliği ilkesi felsefesi
ve anlamı itibarıyla istisna kabul etmez. Yasamanın genelliğini konu
bakımından herhangi bir sınırlamaya tabı tutulmamış olmak ve yürüt­
meye herhangi bir düzenleme alanı tahsis etmemek şeklinde tanımla­
yıp hem de bu alanlarla birlikte yasamanın genelliğinden söz etmek
kendi içinde bir çelişkidir.

b. Yürütme Hiç Bir Konuda Saklı Yetki Sahibi Değildir


Bizim de katıldığımız görüşe göre203 CBKTar yürütmenin aslî bir
düzenleme aracıdır. .Ancak yukarıdaki alanlar da dâhil olmak üzere
hiçbir konu CBKTarın "tahsisli” (mahfuz, saklı, rezen.-) ya da teknik
söyleyişle “özerk düzenleme alanı” değildir. .Anayasada bu dört alan
için “düzenlenir” veya “düzenler” tabirinden yola çıkılarak bu dört

Gözler, s. 236; Ülger, Özen, "Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Niteliği ve Türleri


**
,
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018, S. 170, s. 20 vd; Atar, s. 279.

Söyler, Yasin, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Seçkin Yay., Ankara 2018, s. 121; Şirin,
Tolga, Kanun Kavramı, XII .evha Yay., İstanbul 2019, s. 202 vd; Ardıçoğlu, M. Artuk, A.
*
"Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ’, Ankara Barosu Dergisi, C. 75, 2017/3, s. 37-38.
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi 331

alanın sadece CBKTarla düzenlenebileceği sonucuna ulaşılamaz. En


azından hukuken tatmin edici bir argüman olmaktan uzaktır.
Bu yaklaşımın dayanaklarını şu şekilde sıralayabiliriz:
• Anayasanın 7 ve 87’nci maddesine göre yasama yetkisi
TBMM’ye ait olup .Anayasa tarafından da buna herhangi bir is­
tisna getirilmemiştir. Yanı TBMM konu yönünden sınırlandırıl­
mamışım Kanunun genelliği ilkesi •.’arlığını korumaktadır.
• .-Anavasa vürütme organına belirli konularda özerk va da rezen-
(muhtar-otonom, saklı) düzenleme alanı vermemiştir. Diğer bir
söyleyişle .Anayasa “münhasır bir yürütme alanı” (tahsisli yürüt­
me) oluşturmamıştır. Bu anlamda bir yürütme alanından söz edi­
lebilmesi için Fransa'da olduğu gibi yasama ve yürütme organla­
rının düzenleme alanlarının birbirinden ratione materiae (konu
temelli) ayrıştırılmış olması gereklidir. Oysa yukarıdaki dört ko­
nunun münhasıran CBK tarafından çıkartılacağına dair açık bir
düzenleme de bulunmamaktadır.
• Anayasanın 8'inci maddesi de yürütme yetkisinin .Anayasa ve
kanunlara uvgun olarak yerine getirileceğini sövlemektedir. Bu-
nun istisnaları da yoktur.
• Anavasanın 104 17'nci fıkrasının son cümlesinde “Türkive Büvük
Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda,
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir" denilmek­
tedir. Bu düzenleme CBK'ların tümü için geçerli genel bir hü­
kümdür. Bu düzenlemenin herhangi bir istisnasına .Anayasada yer
verilmemiştir. Eğer özerk yürütme alanından söz edilmekteyse en
azından “Cumhurbaşkanlığı kararnamesine bırakılan konular dı­
şında" veya “münhasıran Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle dü­
zenlenecek alanlar haricinde” gibi normatif ibarelerin yer alması
gerekirdi. .Anayasada bu yönde bir ibare bulunmamaktadır.
Özetlenecek olursa, bir takım CBK'lar için özerk yetki niteleme­
sinde bulunmak Anayasanın 7, 8, 87 ve 104 17 hükmü karşısında
dayanaktan yoksundur. Yürütmenin özerk düzenleme alanlarına sahip
- - ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

olması elbette savunulabilir ve bu tercih Anayasaya da taşınabilir.


Ancak bu düzenlemenin nasıl yapılacağına dair yazılını usul ve yön­
temleri bellidir. .Anayasa yapımcısının bunu bilmemesinden söz edi­
lemez. Hal beyleyken 2017 Değişikliklerinden, rezervli ya da münha­
sır (tahsisli) yürütme aramak bir niyet ve arzuya dayanak bulmaya
çalışmaktan öte anlam taşımamaktadır.
Son tahlilde, TBMM düzenlemenin patronu olma yetkisini tekel
olarak sürdürmektedir. Her zaman ve her konuda son sözü söyleme
yetkisine sahiptir. Yasamanın genelliği çerçevesinde yürütmenin dü­
zenleyici işlemini kanunla etkısizleştırebılır, kaldırabilir veya değişti­
rebilir.

III. YÜRÜTME ORGANININ DÜZENLEME


ARAÇLARI
Yürütme organının düzenleme araçlarını hukuksal nitelikleri yö­
nünden iki ayrı başlıkta toplayabiliriz. Bunlardan biri 2017 .Anayasa
Değişiklikleriyle hukukumuza giren ve aslî nitelikli düzenleme aracı
olan Cumhurbaşkanlığı kararnameleridir. Diğeri ise geleneksel yürüt­
meyi temsil eden ve aslî düzenlemelerin uygulama araçları olduğun­
dan ve varlıkları ona dayandığından türev düzenleme araçları olarak
isimlendirilen yönetmelikler ve isimsiz düzenleyici işlemlerdir. Aşa­
ğıda sırasıyla bu konularda açıklamalarda bulunulacaktır.

A. Aslî Düzenleme Aracı: Cumhurbaşkanlığı


Kararnameleri

1. Alanı ve Türleri
Cumhurbaşkanlığı kararnameleri"4 yürütmenin genel düzenleyici
işlemlerindendir. Kaynağını Anayasanın 104'üncü maddesinden al-

204
Başkarlık sistemi ve türevlerinde başkanlar yürütme yetkilerinin yerine getirilmesiyle
ilgili olarak başkanlık emirnameleri, yürütme emirleri, ya da başkanlık kararnamesi
(executive order) adları altında çeşitli düzenlemelerde bulunabilmektedirler. Şüphesiz
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi

maktadır. Buna göre Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin ko­


nularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.
Bu düzenleme aracı, çıkarılan deneme göre bazı farklılıklar gös­
termektedir. Aşağıda olağan dönemlere özgü CBK’lar ile olağanüstü
döneme özgü CBK’lar arasındaki farklılıklar çeşitli açılardan karşılaş­
tırmalı tablo eşliğinde sunulmuştur.

Olağan Dönem CBK (AY, m. 104) Olağanüstü Dönem CBK


(AY, m. 119)

Olağan yönetim (savaş, seferberlik ve olağa­ Ancak olağanüstü hal yönetiminin ilân
nüstü hal ilân edilmediği) dönemlerinde edilmiş olması halinde çıkartılabilir.
çıkarılabilir.

Yer ve süre sınırlaması yoktur. Olağanüstü halin uygulandığı yer ve


süre içerisinde geçenidir.

Hiyerarşik olarak kanuna tâbidir. Kanun hükmündedir.

Konu bakımından sınırlanmıştır. Herhangi bir konu sınırlaması bulun­


mamaktadır. Üç grup hak ve özgürlük­
Temel haklann genel esasları (m.11-16), kişi
lerden herhangi birisi CBK ile düzenle­
hakları grubu (m. 17-41) ile siyasal haklar
meye konu edilebilir. Tek sınır Anayasa­
(m. 65-74) düzenlenemez. Sosyal ve ekono­
nın 15'inci maddesinde düzenlenen
mik haklar (m. 42-65} düzenlenebilir.
durdurulamayacak haklardır.

Anayasa Mahkemesinin denetimine tâbidir. Anayasa Mahkemesi'nin denetimi hiçbir


biçimde işlemez.

Resmî Gazetede yayımlanır. TBMM onayına Resmî Gazetede yayımlanır ve aynı gün
sunulmaz. TBMM onayına sunulur.

TBMM'nin CBK üzerinde denetim yetkisi TBMM'nin bu dönem CBK'leri için


bulunmamaktadır. denetim yetkisi vardır. Üç ay içerisinde
TBMM'de görüşülüp karara bağlanır.
Eğer bu sürede görüşülmemişse kendili­
ğinden yürürlükten kalkar.

bu yetki katı güçler ayrılığım esas alan bu tür sistemlerde yasamanın yerine geçici veya
onunla yasama yetkilerini paylaşmaya yönelik değildir. Tek özelliği anayasadan kaynak­
lanan yetkilerini kullanma aracı olmasıdır. Bu yönüyle asli ancak paylaşılmış bir yetki
olmadığından son söz daima yasama organına aittir.
334 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

Şemadaki açıklamalardan da görüldüğü üzere olağan dönem


CBK’lar olağanüstü hal yönetimlerinde çıkartılanlara göre konu ba­
kımından daha sınırlıdır.

2. Kullanım Esasları ve Statüsü


.Anayasanın 104’üncü maddesinde sayılan sınırlamalara ve esas­
lara tâbidir. Bu bağlamda;
• Münhasıran kanunlarla düzenlenmesi öngörülen konularda CBK
çıkartılamaz.
• Kanunda açıkça düzenlenmiş konularda CBK çıkarılamaz.
• .Anayasanın H’ıncı Kısmının birinci bölümü (12-16), 2’inci Bö­
lümü (17-41) ve 4’üncü bölümü (66-74) CBK ile düzenlenemez.
Dolayısıyla temel haklardan ancak sosyal ve ekonomik haklar ve
ödevler kısmında yer alan hak ve ödevler düzenlenebilir.
• CBK ile kanunlarda farklı hükümler bulunmaktaysa kanun hü­
kümleri uygulama alanı bulur.
• TBMM’nin aym konuda kanun çıkartması durumunda CBK hü­
kümsüz hale gelir.
Oysa olağanüstü hal ilanından sonra çıkartılan CBK’lar, Ana­
yasanın 104’üncü maddesinde belirtilen sınırlamalara tabı değildir.
Bir kanunu yürürlükten kaldırabilir, kanunda değişikliğe gidebilir.
Bu dönemde AYM’nin denetimine tabi değildir. Tek yükümlülük
RG’de yayımlandığı gün TBMM’ye sunulmasıdır. TBMM’nin bu
CBK’lar üzerinde denetim yetkisi bulunmaktadır. Eğer üç ay içeri­
sinde herhansi bir karar alınmazsa kendilisinden vürürlükten kal-
kar. TBMM kendisine sunulan CBK’yı aynen veya değiştirerek
kabul edebilir veya reddedebilir. Eğer kabul edilmişse artık kanun
halini almış olmaktadır.
CBK’lar eğer yayımı için özel bir tarih gösterilmemişse Resmî
Gazetede yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler.
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi 335

3. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Cumhurbaşkanı


Kararlarından Farkı
Cumhurbaşkanı, Anayasa tarafından kendisine verilen görevleri
yerine getirmek ve bu çerçevede yetkilerini kullanmak bağlamında
çeşitli nitelik ve türde işlemlerde bulunur. Bir yandan aslî nitelikte
kurallar koyar. Bu düzenleme aracı daha önce açıkladığımız Cum­
hurbaşkanlığı kararnameleridir. Diğer yandan kanunların ve Cum­
hurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını gerçekleştirmek ama­
cıyla aşağıda açıklanacak olan yönetmelikler çıkartır. Bunlar Cum­
hurbaşkanının ya da genel anlamda yürütmenin türev düzenleyici
işlemleridir.
Cumhurbaşkanı, genel düzenleyici işlemler dışında birbirinden
değişik tür ve nitelikte bireysel işlemlerde bulunmaktadır. Örneğin
Merkez Bankası Başkanını görevden alması, vali ataması, bir yerin
acele kamulaştırılması, bir fakültenin ismini değiştirilmesi, bir kısım
kamu çalışanına ilave ödemede bulunulması, Türk Parasının Kıymeti­
nin Korunmasına Dair kanunda değişiklik yapılması, verginin alt ve
üst sınırları içinde kalınarak oranlarında değişiklik yapılması gibi.
Uygulamada Cumhurbaşkanının genel düzenleyici nitelik taşımayan
bu işlemlerinin Cumhurbaşkanı kararı adı altında çıkartıldığı görül­
mektedir.
Esasen Anayasa “Cumhurbaşkanlığı kararnameleri1’ ile “Cum­
hurbaşkanı kararları” şeklinde bir ayrım getirmemiştir. .Anayasaya
göre Cumhurbaşkanının norm niteliğinde olsun bireysel nitelikte iş­
lemler olsun hepsi Cumhurbaşkanlığı kararnameleri adını almaktadır.
.Ancak Cumhurbaşkanının işlemlerinin kural veya bireysel nitelikli
olup olmadığına bakılmaksızın hepsinin Cumhurbaşkanlığı kararna­
mesi adı altında kullanılması uygulamada özellikle denetimleri yö­
nünden ciddi bir sorunun ortaya çıkmasına yol açma potansiyeli taşı­
maktaydı. Bu durum uygulama ile çözüme bağlanmış ve Cumhurbaş­
kanının bireysel işlemleri Cumhurbaşkanı kararı adı ile yayınlanmaya
başlamıştır.
336 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile Cumhurbaşkanı kararları ara­


sında en önemli fark da bunların denetimleri yönündendir. Çünkü Cum­
hurbaşkanlığı kararnameleri .Anayasa Mahkemesinin denetimine tabidir
(AY, m. 148). Cumhurbaşkanı kararları hukuka uygunluk yönünden
Danıştayın denetimine tabı kılınmıştır (Danıştay Kanunu, m. 24).

B. Yürütmenin Türev Düzenleme .Araçları: Yönetmelikler


ve Diğer Düzenleyici İşlemler

1. Türev Düzenleme Aracı


Yürütme orsanı Anavasanın 8’inci maddesine söre hem bir görev
hem de bir yetkidir. Görev olmasının anlamı yasama organına bağımlı
ve ikincil bir düzenleme yetkisi anlamına gelmektedir. İstisnai olarak
doğrudan anayasadan kaynaklanan düzenleme yetkisi de şüphesiz
vardır. Bunlara yukarıda değinilmişti. Ne var ki, bu istisnai alanların
dışında bir konuda düzenlemede bulunabilmesi için mutlaka bir kanu­
na ihtiyaç ’.‘ardır. Kanun yoksa yürütme yoktur sözü anlamını burada
bulmaktadır.
Şu halde sınırlı ölçekte tanınmış aslî düzenleme yetkisi dışında
Yürütmenin bir konuvu düzenleme altına alabilmesinin yolu önceden
konu hakkında bir kanun tarafından düzenleme başlangıcının yapılmış
olmasından geçer. Yürütme, buna dayanarak ikincil ya da tamamlayıcı
nitelikte kurallar koyabilecektir. İşte türev düzenleme araçları aslî
düzenleme araçları tarafından çerçevesi çizilen konularda çeşitli tek­
nik ve teferruata ilişkin kurallar koyabilmeye yarayan araçlardır. Bun­
lar yönetmelikler ve diğer düzenleyici işlemler ya da adsız düzenleyici
işlemlerdir.

2. Türev Düzenleme Aracı Olarak Yönetmelikler ve Diğer


Düzenleyici İşlemler

a. Yönetmelikler
"Yönetmelikler” Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve kamu tüzel
kişiliklerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cum­
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi

hurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve


bunlara aykırı olmamak şartıyla çıkardıkları yazılı hukuk kurallarıdır.
Yönetmelikler, yukarıda savılan makamların kendi görev alanla-
rını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin
uygulanmasını sağlamak üzere çıkartılırlar. Bu nedenle yönetmelikler;
• Basımlı. ikincil ve tamamlayıcı nitelikte düzenleme aracıdır.
• Ortada: konuyu düzenleyen bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin varlığı gerekir. Bir konu, ilk defa yönetmelik ile
düzenlenemez.
• Varlıkları kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesine bağlı
olmaları nedeniyle bunlara aykırı kurallara yer veremezler.
• Yönetmeliklerin tümünün RGde Jvavımlanma zorunluluğu
j C voktur j

(AY, m. 124). Hangi yönetmeliklerin RGde yayınlanacağı ka­


nunda gösterilir.

b. Diğer Düzenleyici İşlemler (Adsız Düzenleyici İşlemler)


İdarenin düzenleyici işlemleri (kural koyucu işlemleri) yalnızca
Cumhurbaşkanı kararnamesi ve yönetmeliklerden ibaret değildir. Ka­
mu hizmetlerinin gereği gibi verine getirilebilmesi amacıyla gerek
idarenin kendi içyapısı ve işleyişiyle, gerek bireylerle olan ilişkilerin­
de uygulanmak üzere, değişik isimler adı altında düzenleyici işlemler
yapılabilir. Bunların isimleri diğerlerinin aksine anayasada belirtil­
memiştir. Bu nedenle öğretide “adsız işlemler" diye de ifade edilmek­
tedirler. Bu şekilde nitelendirilmeleri bu işlemlerin bir isminin olma­
ması değil anayasada isimlerinin anılmamış olmasındandır. Yoksa her
birinin ismi vardır.
Bu kategori altında işlemler Cumhurbaşkanı veya Cumhurbaş­
kanlığı teşkilatına dâhil merkezi idare birimleri veya devlet tüzel kişi­
liği dışında kalan yerinden yönetim kuruluşları tarafından çıkarılabi­
lir. Uygulamada çeşitli isimler altında bu kategoride düzenleyici iş­
lemlerle karşılaşılmaktadır. Örneğin Cumhurbaşkanlığı genelgesi,
bakanlık genelgesi, bakanlık tebliğleri, belediye tarifeleri gibi.
33S ikinci Kıctm: TürkAvtayaca Hukuku

Cumhurbaşkanlığı genelgeleri, tebliğ, direktif ve talimatları, ilke ka­


rarları, genel emir, tarife gibi çeşitli isimler verilen bu yazılı hukuk kural­
ları hiç kuşkusuz kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine aykırı
hükümler getiremezler. Çünkü kurallar hiyerarşisinde bunlardan sonra
gelirler. Kanaatimizce bu kategoride yer alan işlemler, yönetmeliklere
eşdeğer statüde değerlendirilmesi gereken düzenleyici işlemlerdir.

IV. 1982 ANAYASASINDA OLAĞANÜSTÜ REJİM


YÖNETİMİ

A. Genel Çerçeve
* 4
Devlet bazen olağanüstü
s—* nitelikte ekonomik,• sosval
J ve sivasal
>/
kriz ve bunalımlarla karşı karşıya kalabilir. Bu sorunlarla mücadelede
olağan hukuk düzenine ait yetkiler yeterli olmayabilir. İşte, devletin
içine düştüğü kriz ve buhrandan çıkış adına belirli bir süre “olağanüstü
yönetim usulleri” denilen anavasal kriz Yönetimleri devreye konula-
bilmektedir. Demokratik hukuk düzenlerinde bu tür olağanüstü rejim­
ler de kaynağını anavasada bulurlar ve anavasal kurallara bağlı olarak
uygulamaya konulup yürütülürler.
Türkiye’de 1961 Anavasası sadece sıkıyönetim denilen bir olağa-
nüstü yönetim modeline yer vermişti. 1982 Anayasası ise sıkıyönetim
ve olağanüstü hal olmak üzere ikili bir olağanüstü yönetim sistemini
benimsemişti. 2017 Anayasa Değişiklikleri ile bu ikili ayrım olağa­
nüstü hal çatısı altında toplanmıştır.

B. 1982 Anayasasında Olağanüstü Hal Yönetimi


Olağanüstü hal yönetimine siciline sebepleri ilan etmeve vetkılı
makam ve usul, uygulama süresi ve yen ile sonuçlarına dair temel
ilkeler Anayasanın 119’uncu maddesinde düzenlenmiştir.

/. Olağanüstü Hal Yönetimine Başvuru Nedenleri 64 T, m. 119/1)


Olağanüstü hal yönetimi bir hukuk rejimidir. Bu nedenle gelişi­
güzel ilan edilemez. Hansı nedenlere bağlı olduğu .Anavasanın
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi 339

119;uncu maddesinde sayılmıştır. Aşağıda sıralanan bu nedenlerin biri


ya da bir kaçının varlığına bağlı olarak olağanüstü hal devreye konu­
labilir.
• Savaş ya da savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi
• Seferberlik, ayaklanma, vatan ve Cumhuriyete vönelik kuvvetli
ve eylemli bir kalkışma (örneğin darbe girişimi),
• Ülke ve millet bütünlüğünü içten veya dıştan tehlikeye düşürecek
boyutta şiddet hareketlerinin yaygınlaşması,
• Anavasal düzeni veva temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldır-
maya yönelik yoğun şiddet hareketlerinin ortaya çıkması,
• Şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması,
• Doğal afet (örneğin deprem) veya tehlikeli salgın hastalık ya da
ağır ekonomik bunalımın ortaya çıkması.

2. Olağanüstü Hal İlanında Yetkili Makam ve Yöntem


Olağanüstü hal ilanına imkân veren nedenlerin varlığını değer­
lendirecek ve buna karar verecek olan makam Cumhurbaşkanıdır.
Olağanüstü hal ilanına ilişkin karar verildiği gün RG'de yayımlanır ve
aynı gün TBMM’nin onayına sunulur. .Ancak, bu aşamada olağanüstü
hal bütün hukuksal sonuçları bakımından uygulamaya geçmiş olur.
Eğer TBMM tatildeyse derhal toplantıya çağrılır. TBMM olağa­
nüstü hal kararını onavlayabilir veva kaldırabilir. TBMM bu iradesini
kanunla değil karar yoluyla ortaya koyar. Dolayısıyla parlamento
kararlarının sonuçlarına tabidir.

3. Süre ve Uygulama Çevresi


Olağanüstü hal belirli bir yer ve süre için geçerlıdır. Ülkenin ta­
mamında, belirli bir ilinde veya bölgesinde uygulanmak üzere getiri­
lebilir. Süresi altı aya geçmemek üzere ilan edilir. .Ancak TBMM
Cumhurbaşkanlığınca sunulan teklifteki bu süreyi kısaltabilir veya
uzatabilir va da olağanüstü halı tamamen kaldırabilir.
340 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Her süre bitiminde Cumhurbaşkanınca süre dört ayı geçmemek


üzere yenicen teklif edilebilir ve TBMM tarafından aynı şekilde bu
süre uzatılabilir veya olağanüstü hal kaldırılabilir. Savaş hali durumu­
na bağlı olarak olağanüstü hal ilan edilmişse dört aylık süre aranmaz.
Olağanüstü hak TBMM tarafından onaylanmamakla veya onay­
lanmış olmasına rağmen sürenin dolması ve Cumhurbaşkanı tarafın­
dan yeniden bir uzatma teklifinde bulunulmaması durumunda veya
uzatma teklifinde bulunulmasına karşın TBMM’nin bu teklifi reddet­
mesiyle; uygulamasına devam edilirken Cumhurbaşkanının olağanüs­
tü hale son vermesiyle son bulur.

4. Sonuçları
Olağanüstü hal ilanıyla birlikte olağanüstü hale ilişkin mevzuat
uvgulamava seçer. Uygulamaya konulan verier ve uvsulama süresi
içerisinde her konuda Cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkartılabılir.
Ancak .Anayasanın 15’inci maddesinde düzenlenen temel hakların
durdurulması esasları yine kanun tarafından düzenlenebilecektir.
Bu dönemlerde çıkartılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri hu­
kuksal niteliği yönünden kanun hükmündedir (AY, m. 119). .Ancak son
sözün daima TBMM’de olduğu da unutulmamalıdır.
Bu dönemde çıkartılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Resmî
Gazetede yayımlanır ve aynı gün TBMM onayına sunulur. Savaş ve
mücbir sebeplerle TBMM’nin toplanamaması hariç olmak üzere
TBMM bu kararnameleri üç ay içerisinde görüşür ve karara bağlar.
Eğer bu süre içinde karara bağlanamamışsa kendiliğinden yürürlükten
kalkar.
Bu dönemde temel hak ve özgürlükler. Anavasanın 15’inci mad-
desinde belirtilen esaslar dâhilinde sınırlamanın da ötesinde kısıtlana­
bilecek ve duruma göre kullanımları askıya alınabilecektir. Ayrıca
doğal afet, tehlikeli salgın hastalık veya ağır ekonomik bunalım du­
rumlarına dayalı olarak olağanüstü hal ilanında vatandaşlar için para
mal ve çalışma yükümlülükleri getirilebilecektir (m. 119).
Yedinci Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürütmenin Düzenleme Yetkisi 341

V. YASAMA YÜRÜTME İLİŞKİLERİ AÇISINDAN


HÜKÜMET SİSTEMİNİN NİTELİĞİ
2017 .Anayasa Değişikliklerinin en esaslı yanını yürütme organı­
na ilişkin düzenlemeler oluşturmaktadır. Değişiklikle birlikte artık tek
yapılı (başlı) yürütme esasına geçilmiştir. Dolayısıyla parlamenter
sistemden kesin olarak çıkılmıştır. Ancak getirilen hükümet sisteminin
de saf anlamda bir başkanlık sistemi olmadığını belirtelim. Başkanlık
esaslı olmakla birlikte bazı açılardan parlamenter sistemin özelliklerini
de bünyesinde barındıran “hibrit” (karma) ya da “türü kendinden
menkul” (sui generis') bir sistem olarak nitelendirmesinin uygun ola­
cağı kanaatindeyiz.
Melez yapıların türdeş bir nitelik taşımadığı, başlı başına bir sis­
tem de olmayıp kimilerinin parlamenter sistemin kimilerinin de baş­
kanlık sisteminin bozulmuş (deviation) halleri olduğu görülmektedir.
İki sistemin bir takım unsurlarım karıştırarak birbirinden farklı türde
modeller ortaya konulması mümkündür. Diğer bir deyişle ya parla­
menter sisteme başkanlık unsurları eklemlenerek ya da başkanlık sis­
temine parlamenter aşılar vurularak çok sayıda bir sistem kokteyli
ortaya koymak mümkündür. Haliyle ortada ne parlamenter sistem ne
de başkanlık sisteminden eser kalmaktadır. Kısaca ne o ne bu... Biraz
ondan biraz bundan...
Bu tür modellerin bir kısmı parlamenter sistemden türetılnıekte
ve ağırlıklı olarak onun biçimsel unsurlarını taşımaktadır. Bir kısmı
ise başkanlık temeline oturtulmakta ve buna parlamenter unsurlar veya
yerel faktörler eklenmektedir. Özellikle güçler dengesini başkan lehi­
ne bozmaktadır. Sistem başkan odaklı işlemektedir. Başkanı sistemin
kilit unsuru yapan bu modeller, kitabımızın ilk kısmında da açıklandı­
ğı üzere saf başkanlık sisteminden farklı olarak “başkancı rejimler”
(les regimes presidentiallistes) olarak adlandırılmaktadır. Özellikle
Güney .Amerika (Latin .Amerika) ülkelerinde hâkim olan sistemler bu
niteliktedir. İşte 2017 .Anayasa Değişiklikleri ile getirilen modeli biz
melez sistemlerin bir uygulama biçimi olarak “başkancı sistem” şek­
342 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

linde nitelendirmekteyiz333. Nitekim bazı düzenlemelerinin Güney


Amerika ülkelerinden (Latin .Amerika) aktarılma olduğu göze çarp­
maktadır205.

Getirilen sistemin isimlendirilmesinde bir kargaşa yaşanmaktadır. Yapımcılarının dahi


Anayasa değişiklikleri sürecinde bir kafa kanşıklığı yaşadığı görülmektedir. Nitekim baş­
kanlık sistemi, 'Türk tipi başkanlık sistemi", Türk tipi Cumhurbaşkanlığı sistemi", ‘Tür­
kiye tipi Cumhurbaşkanlığı sistemi", ‘Türkiye tipi başkanlık sistemi", "partili Cumhur­
başkanlığı sistemi" gibi birbirinder değişik isimlerle zikredilmiştir. Özellikle Kasım 2012
tarihinde AK Parti tarafından TBMM Uzlaşma Komisyonuna sunulan teklif metninde ve
2015 yılı Haziran seçimleri öncesinde açıkça başkanlık sistemi veya Türk tipi başkanlık
sistemi ismi kullanılırken 2017 Anayasa Değişiklikleri öncesi süreçte başkanlık vurgusu
çok daha düşük tond3 yapılmıştır. Pek muhtemeldir ki 2017 öncesi süreçte başkanlık
sistemine kamuoyunun olumsuz bakışın da etkisiyle daha geleneksel ve yerel nitelikle­
rin vurgulandığı ve kendimize özgülüğü ifade etmek üzere bunun bir başkanlık sistemi
olmayıp Cumhurbaşkanlığı sistemi ya da Türk tipi Cumhurbaşkanlığı sistemi olduğu
imajı verilmek istenilmiştir. Bu konuda detaylı açıklamalar ve sistemin niteliği için bkz.
Anayurt-Ekinci, s. 481-488.
ZC€
Özellikle bütçenin onaylanmaması durumunda "yeniden değerleme yolu*’ ile bir önceki
bütçeyle devam edilmesi, Cumhurbaşkanının TBMM seçimlerini yenileme kararı vere­
bilmesi, üst kademe kamu yöneticilerinin ve yargı üyeliklerine ve yargısal kurullara
atamalarda tek başına söz sahibi olunması sistemi saf başkanlık sisteminden tamamen
ayrıştırmaktadır. Aynı şekilde her iki organın seçimlerinin eş zamanlı yapılması nedeniy­
le Cumhurbaşkanını seçecek çoğunluğun parlamentoya da yansıması ve böylece parla­
mento üzerinde parti liderliğinin de etkisiyle hâkim olunması iki gücün cumhurbaşka­
nında toplanması ve tek elden yürütülmesi sonucunu doğurabilir. Bunun başkanlık sis­
temindeki sert güçler 3ynğı felsefesiyle uyuşmadığı da bir gerçektir. Bunun dışında bu
kitabın sınırlarını birçok yönden zorlayacak farklılıklar, güçler ayılığı ve denetim-denge
sistemi olarak da ön plana çıkan başkanlık sisteminden farklılıkları açıkça ortaya koy­
maktadır.
Jedina Bölüm: Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı ve Yürünmenin Düzenleme Yetkisi 343

Yedinci Bölüm Değerlendirme Sorulan

1. Aşağıdakilerden hangisi olağan dönemlerde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle


düzenlenebilir?
A) Dilekçe hakkı 3} Mülkiyet hakkı
C) Sağlık hakkı D) Özel yaşamır gizliliği
E} Gösteri hakkı

2. 1982 Anayasasına göre, Devlet Denetleme Kurulu Başkanı aşağıdakilerden


hangisi tarafından atanır?
A) TBMM Başkanı 3}Cumhurbaşkanı
C) Anayasa Mahkemesi Başkanı
D) Milli Savunma 3akanı E) Devlet ^ersonel Başkanı

3. 1982 Anayasasına göre olağan dönem Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ilgili


olarak aşağıdakilerden hangisi kesin olarak söylenemez?
A) Ancak yürütme alanına dair konularda çıkartılabilir.
8) Olağan dönemlerde çeşitli konu sınırlamaları getirilmiştir.
C) Yürütmenin aslî bir düzenleme yetkisidir.
D) Yürütmeye dair alanlarda mahfuz düzenleme yetkisidir.
E| Denetimleri Anayasa Mahkemesi tarafındar yapılır.

4. Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi geçici olarak görevinden


ayrılması hallerinde, Cumhurbaşkanlığına aşağıdakilerden hangisi vekâlet eder?
A) TBMM Başkanı
8) Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri
C) Anayasa Mahkemesi Başkanı
D) Cumhurbaşkanı yardımcısı
£} Cumhurbaşkanının vekâlet vereceği kişi

5. 1982 Anayasası'na göre, aşağıdakilerden hangisi Devlet Denetleme Kurulunun


görev alanı dışındadır?
A) Sendikalar
8) Üniversiteler
C) Yargı
D) Silahlı Kuvvetler
E} Kamuya yararlı dernek ve vakıflar
344 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

6. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi Millî Güvenlik Kurulu üyelerin­


den değildir?
A) Dışişleri Bakanı 3; İçişleri Bakanı
C) Milli Savunma Bakanı D) Jandarma Genel Komutanı
E} Cumhurbaşkanı yardımcısı

7. Cumhurbaşkanı kararlarının hukuka uygunluğu denetimi aşağıdaki yargı yerle­


rinden hangisinde yapılır?
A) Danıştay
3) Anayasa Mahkemesi
C) İdare Mahkemesi
D) Yargıtay
E) Bölge idare Mahkemesi

8. Cumhurbaşkanlığı makamının boşalması durumunda aşağıdakilerden hangisi


vekâlet eder?
A) 1. Cumhurbaşkanı yardımcısı
B) En yaşlı Cumhurbaşkanı yardımcısı
C) TBMM Başkanı
D) Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri
£} Cumhurbaşkanı Başvekili

9. 1982 Anayasasına göre olağan dönemlerde aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaş­


kanı kararnamesiyle düzenlenebilir?
A) Yaşama hakkı Bl Seçme ve seçilme hakkı
C) Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı D) Haberleşmenin gizliliği hakkı
E} Eğitim hakkı

10.1982 Anayasasına göre olağanüstü hal ilan etmeye aşağıdakilerden hangisi


yetkilidir?
A) Milli savunma bakanı 3; TBMM Başkanı C} TBMM
D) Milli Güvenlik Kurulu E) Cumhurbaşkanı

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 S 7 S 9 10

c B D D C D A B E E
Sekizinci Bölüm
1982 ANAYASASINDA YARGI

I. YARGININ ANAYASAL İLKELERİ

A. Mahkemelerin Kurulusu
.Anayasanın 9:uncu maddesine göre "yargı yetkisi, Türk Milleti
adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır”. Mahkemelerin
kuruluş, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri yasayla dü­
zenlenir (AY, m. 142).
Disiplin mahkemeleri dışında askeri mahkeme kurulamaz. .Ancak
savaş halinde asker kişilerin görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçla­
ra ait davalara bakmakla görevli asken mahkemeler kurulabilir (AY,
m. 142/2).
Yargıya ilişkin hiçbir düzenleme, mahkemelerin bağımsızlığı,
hâkim güvencesi ve ilkelerine aykırı olamaz (AY, m. 140).

B. Yargı Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı

1. Yargı Bağımsızlığı
Yargı bağımsızlığı demokratik hukuk devletinin anahtarıdır. İn­
san haklarının da en büyük güvencesidir. Keyfi iktidarın en etkin
panzehrıdır. Adıl yargılamanın temel güvencesidir. Yargı bağımsızlı­
ğının hiç olmadığı ya da yeterince sağlanamadığı ülkelerde hangi
siyasal rejim ve hangi hükümet sistemi olursa olsun özgürlükler gü­
vencede değildir. Dolayısıyla yargı bağımsızlığı, yeri başka hiçbir
kurum veya sistemle doldurulamayacak olan bir kurumdur.
Yargı bağımsızlığı yargıya diğer kuramların baskı ve müdahalede
bulunamaması ve yargı faaliyetini yerine getiren hâkimlerin mesleki
346 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

güvencelerle donatılması anlamına gelir. Kısaca bir vandan vargını


kurumsal bağımsızlığı diğer yandan hâkim güvencesinin (hâkimlerin
bağımsızlığı) varlığı demektir.

Şu halde yargı bağımsızlığı birbirinden ayrılamayan ıkı bileşen­


den oluşur. Bunlardan biri mahkemelerin bağımsızlığı (kurumsal ba­
ğımsızlık. nesnel bağımsızlık) diğeri ise hâkimlerin bağımsızlığı va da
hâkim güvencesidir (öznel bağımsızlık) içerir. Biri olmadan diğeri
anlamsızdır. Bu iki kurum ıç içe geçmiştir. Hatta çoğu zaman birbiri
yerine kullanılmaktadır. .Anayasa'da kimi zaman mahkemelerin ba­
ğımsızlığı (m. 9, 140, 154, 155, 156, 157, 159), kimi zaman hâkimle­
rin bağımsızlığı kavramı kullanılmaktadır. 138'ınci maddenin kenar
başlığında "mahkemelerin bağımsızlığı” devimi kullanılırken madde
içeriğinde hâkimlerin bağımsızlığı ifadesine yer verilmiştir.

a. Mahkemelerin Bağımsızlığı (Yargının Kurumsal Bağımsızlığı)


İçin Gerekli Şartlar
Yargının yasamaya, yürütmeye, bizzat yargı organına, basma ve
baskı gruplarına, davanın taraflarına karşı bağımsızlığının sağlanmış
olması gerekmektedir. Herhangi bir yoldan yargıya yönelik baskı ve
müdahalelerde bulunulamaması vargı •i w bağımsızlığının kurumsal ba-
ğınısızlığını ifade eder. Hatta baskı yapılabilme ihtimalinin dahi düşü­
nülmemesi ve bu yönde algının olmaması gerekir.
Sekizinci Bölüm: 1982Anayasasında Yargı 34’

Anayasa bu amaçla çeşitli hükümlere yer vermiştir (m. 138). Bu­


na göre;
• Hiçbir organ, makam merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılma­
sında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez. Ge­
nelse gönderemez: tavsiye ve telkinde bulunamaz.
• Görülmekte olan bir dava hakkında TBMM’de vargı yetkisinin
kullanılması ile ilgili olarak soru sorulamaz, görüşme yapılamaz
veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
• Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır. Bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
• Yasama organı, bağımsız mahkeme kavramıyla bağdaşmayan bir
mahkeme kuramaz. Anayasanın 37 2:inci maddesinde bu husus
kanuni hâkim güvencesi içerisinde düzenlenmiş ve bu güvenceye
aykırı mahkeme ya da mahkeme yetkisine sahip olağanüstü mer­
ciler kurulamayacağı belirtilmiştir. Şu halde suçun işlenmesinden
önce bu suça bakmak üzere mahkemenin kurulmuş olması ve bu
mahkemenin bağımsız nitelikte olması gerekmektedir. Suçun iş­
lenmesinden sonra ve sırf belirli kişi ya da kişileri yargılamak
üzere bir mahkeme kurulmuşsa bu mahkeme aynı zamanda yargı
bağımsızlığına aykırıdır.
• Anayasanın 26Tncı maddesi, basına karşı yargı bağımsızlığım ko­
rumak ve yargılama görevinin gereğine uygun bir biçimde yerine
getirilmesini sağlamak amacıyla düşünceyi açıklama özgürlüğüne
sınırlamalar getirilebileceğine işaret etmektedir.

b. Hâkim Güvencesi (Teminatı): Hâkim Bağımsızlığı


Yargı bağımsızlığı için vargının kurumsal anlamda bağımsızlığı
gereklidir ancak veterlı değildir. Hâkim güvencesi olmavan bir vargı
bağımsızlığı (!) ıçı boş bir retorikten öte anlama sahip değildir. Bu
nedenle yargının diğer organlar karşısında bağımsızlığının hâkim
güvencesiyle tamamlanması gerekir.
34S ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Hâkim güvencesinin amacı, hâkimlerin kişisel nüfuz ve itibarları­


nın yükseltilmesi ve huzurlarının sağlanmasından çok, onların özgür ve
tarafsız karar verebilmelerini sağlamak, dolayısıyla topluma adaletin her
türlü baskı ve etkiden uzak olarak dağıtıldığına ilişkin güven vermek­
tir207. Başka bir deyişle hâkimlerin bağımsızlığı ya da hâkimlik güven­
cesi onların herhangi bir baskı, tehdit, etki ve telkin altında kalmaksızın
hukuka ve vicdanlarına dayanarak kararlar verebilmelerim sağlamaktır.
Hâkim güvencesini sağlamak için aşağıdaki standart düzenleme­
lere yer verilmiştir:
• Hâkimler (ve savcılar) görevlerinden azledilemezler. Ancak bu
durum onların her durumda görevde kalmaları ve görevlerine son
verilememesi anlamına gelmemektedir. Meslekten çıkartılmayı
gerekli kılan bir suçtan hüküm giymiş olanlar, sağlık sebepleriyle
görevini vürütemevecek durumda olanlar ve meslekte kalmaları-
nın uygun olmadığına karar verilenler hâkim güvencesi kapsamı
dışında kalan hallerdir. Bu ve benzeri nedenler görevin meşru ne­
denlerle sona erdırilmesidir. Bu nedenler kanunlar tarafından be­
lirlenir^. 139).
• Hâkimler ve savcılar 65 yaşını dolduruncaya kadar görevlerinde
kalırlar. Kendileri istemedikçe de emekli edilemezler (m. 140).
• Bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa,
aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun bırakılamazlar
(m. 139).
• Kanunda belirtilenler dışında hiçbir resmi ve özel görev alamaz­
lar (AY, m. 140).
• Hâkimlerin nitelikleri, atanmaları, ilerlemeleri, görevlerinin ve gö-
rev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, disiplin yap­
tırımları, görev sırasında işledikleri suçlardan yargılanmalarına ka­
rar verilmesi, meslek içi eğitimleri ve meslekten çıkartılmaları ve
diğer her türlü özlük işleri kanun ile düzenlenir (AY, m. 140).

207
AYM, 1992/37, K.1993/18, Kt. 27.04.1993, AMKDZ S.31/1, s.97-99.
Sekizinci Bölüm: 1982 Anaya:azında Yargı 349

2. Yargının Tarafsızlığı
Bağımsızlık ve tarafsızlık arasında kuşkusuz dar anlamda bir iliş­
ki olmasına karşın birbirinden farklı ıkı kavramdır. Adil yargılama
işlevi için yargı bağımsızlığı gereklidir ancak yeterli değildir. Aynı
zamanda yargının tarafsız olması da zorunludur. Böylece yargı, ancak
bağımsız ve tarafsız olmak şartıyla bireylerin hak ve özgürlüklerini
koruma işlevini gerçekleştirebilir. Elbette yargı bağımsızlığı tarafsız
olmanın da ön şartıdır. Çünkü eğer yargı bağımsız değilse zaten taraf­
sız kalması da zordur. Bu nedenle bağımsızlık tarafsızlık için gerekli
olmakla birlikte tek başına tarafsızlığın da güvencesi değildir.
Bir ülkede bağımsız yargının varlığına rağmen yargının tarafsız­
lığı sağlanmamış olabilir. Tarafsız olmavan bir vargının da adil bir
yargılama işlevi sunamayacağı açıktır. Nitekim adıl yargılama dürüst
yargılama hakkını düzenleyen AİHS'in 6 1, Birleşmiş Milletler Kişi­
sel ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 14 1, Amerikalılar-arası (İnter-
Amerikan) İnsan Hakları Sözleşmesinin 8 l’inci maddelerinde
“...bağımsız ve tarafsız bir mahkeme” ifadesinin bir arada ve yan yana
anılmasındaki amaç budur.
Bağımsızlık, devletin diğer organlarının, basının, tarafların, diğer
güç odaklarının baskısına maruz kalmaksızın hâkimin kendi özgür
aklıyla karar verebilmesidir. Tarafsızlık, hâkimin yargılama yaparken
taraflara karşı objektif kalabilmesi, kendi duygu ve düşünce alanından
arınarak karar verebilmesidir. Dolayısıyla bağımsızlık kişi ve kurum-
lara yönelik baskılardan, tarafsızlık ise kendi iç dünyasından kaynak­
lanan öznel etki ve baskılardan kurtulmuş olarak karar verebilmesidir.
Nitekim Türk Anayasa Mahkemesi de "Hâkimler, hâkimliğin gerek­
tirdiği her türlü yüksek nitelikleri taşısalar bile kamu vicdanında ta­
rafsızlıkları konusunda kuşku uyandıracak düzenlemelerden kaçınıl­
malıdır. Herhangi bir baskının, etkinin yapılması kadar yapılabilme
olasılığı da yargı bağımsızlığım zedeler ”203 diyerek bu durumu açık
bir biçimde ortaya koymuştur.

AYM, E. 2013/82, K. 2014/109, T. 4.S.2014, RG. 17.9.2014, S.29112.


350 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

C. Yargı Bağımsızlığının Kurumsal Aracı Olarak


Hâkimler ve Savcılar Kurulu

1. Yargısal Kurul Kavramı ve Yargı Bağımsızlığı Açısından


Önemi
Yargı bağımsızlığı için yargının özyönetimi, yargının özyönetimi
için de bu işlevi gerçekleştirecek bağımsız bir yargı kurulunun varlığı
kaçınılmazdır. Çünkü yargı bağımsızlığı her şeyden önce hâkimlerin
özlük haklarının güvence altına alınmış olmasından geçer. Bu güven­
celerin anlam bulabilmesi için hâkimlerin göreve gelmelerinden baş­
lamak üzere tüm aşamalardaki özlük işlemlerinin bağımsız ve özerk
kurullara bırakılmış olması gereklidir. Bu kurullar hâkimi gerek ken­
disine, gerek dış dünyaya, gerekse devletin diğer güçlerine karşı koru­
yacak bir biçimde yapılandırılması gereklidir.
Nitekim Avrupa Konseyi Venedik Komisyonumun 16-17.03.
2007 tarihli Yargısal Atamalar Raporunda “yargı bağımsızlığını gü­
vence altına almak için tercih edilebilecek yöntemlerden biri olarak
yapısı, yetkisi ve özerkliği anayasal güvenceye bağlanmış bir yargı
kurulunun oluşturulması" gereğine wrgu yapılmaktadır209. Bu amaçla
tüm demokratik hukuk devletlerinde vargı kurulları va da konsevlerı
("judicial council”) adını alan anayasal kurumlara yer verilmiştir.
Çağdaş demokrasilerde hâkimlerin özlük işlerinde kendilerinin
ağırlıklı olarak söz sahibi olduğu sistem benimsenmiştir. Elbette böy-
lesine önemli konularda vürütme organını söz sahibi kılmak vargı
bağımsızlığı açısından oldukça tehlikelidir. Özellikle demokrasinin
zayıf olduğu, güçler ayrımının kurunısallaşamadığı ülkelerde özlük
hakları üzerinde bu tür kurumları söz sahibi kılmak “kurdu kuzuya
teslim etmek”ten başka bir sonuç doğurmamaktadır.
Sadece yargı mensuplarından oluşan yargı kurulları günümüzde
kabul görmemektedir. .Ancak yargı mensuplarının ağırlıkta olmasının

9
http://\wav.verice.coe.int/\vebforms/documents/default.3spx?pdffile=CDL-
AD%282007%29028-e (Et: 13.02.2017).
Sekizinci Bölüm: 1982Anayasasında Yargı 351

yargı bağımsızlığı açısından önemine işaret edilmektedir. Avrupa


Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Avrupa Hâkimleri Danışma
Kurulu (AHDK) tarafından hazırlanan 21-23.11.2007 tarihli Raporda
yargı kurullarının oluşumunda en az yarısının yargı mensubu olması
önerilmektedir. Venedik Komisyonu da yargı kurulları üyelerinin ve
bu üyeleri göreve getirecek yerler konusunda karma modelden yana
bir görüş ortaya koymaktadır. Komisyona göre bu tür kurulların olu­
şumunda üyelerin en az yarısının bizzat yargının kendisi tarafından
seçilmesi, diğer üyelerin ise kurula demokratik meşruiyet sağlamak
amacıyla gerekli niteliklere sahip kişiler arasından yasama organınca
seçilmesi düşüncesine yer vermektedir"0.
Diğer yandan Avrupa Hâkimler Danışma Kurulu, 2007 tarihli
raporunda yargı mensubu olmayan üyelerin (hukukçu olsun ya da
olmasın) yasama organı tarafından ve mümkün mertebe nitelikli
çoğunlukla seçilmesinin uygun olacağı görüşüne yer vermektedir.
Bu yöntem, partıler-üstü ve tarafsız üyelerin kurulda yer almasına
imkân sunar"1.

2. Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK)

a. Oluşumu
.Anayasanın 159’uncu maddesine göre Hâkimler ve Savcılar Ku­
rulu (HSK), hâkimlerin bağımsızlığı ve hâkimlik güvencesi esaslarına
göre kurulup görev yapar.
Kurul 13 üyeden oluşmaktadır. Üyelerin görev süresi dört yıldır.
Yeniden seçilmeleri elbette mümkündür. Kurulun 13 üvesinin seldıği
kavnaklara söre dağılımı ve bu göreve setirılış vöntemi ve makamı
aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

http://\wav.verice.coe.int/\vebforms/documents/default.aspx?pdffile=CDL-
AD(2010?004-tur (Et: 18.2.2017).
zıı
Gönenç, Levert, Dünya'da ve Türkiye'de Yüksek Yargı Kurulları, Tepav Anayasa Çalış­
ma Metinleri, Ankara 2011s. 13-14.
352 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Geldiği Sayı Nitelik Atama/Seçme Seçme/Atama


Kaynak Makamı
Adalet Bak. 1 Bakar Yürütme Doğal Üye

Adalet Bak. 1 Müsteşar Yürütme Doğal Üye


Adli yargı 3 1. Sınıf hâkim ve Cumhurbaşkanı Doğrudan
savcı (Yürütme)
İdari Yargı 1 1. Sınıf hâkim ve Cumhurbaşkanı Doğrudan
savcı (Yürütme)
Yargıtay 3 Yargıtay üyesi TBMM Seçme
olmak
Danıştay 1 Danıştay üyesi TBMM Seçme
olmak
Yükseköğretim 3 Öğretim üyesi TBMM Seçme
ve Baro veya avukat

Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1982 Anavasasfnın yürürlüğe sırı-


şınden bu yana en fazla eleştiri konusu olan kuramların başında gel­
mektedir. Bu güne kadar da birçok defa değişikliğe uğratılmıştır. Bu
eleştiriler Kural üyelerinin kompozisyonu ve göreve geliş yöntemi ile
Adalet Bakanının kural başkanı olması ve Adalet Bakanlığı müsteşa­
rının"2 da (bakan yardımcısı) kurulun doğal üye olması noktasında
yoğunlaşmaktadır. Özellikle adalet bakanının kurulun başkanı, adalet
bakam müsteşarının Kurafun doğal üyesi olmasının yargı bağımsızlı­
ğıyla bağdaşmadığı sık sık dile getirilmiştir. Aslında doğrudan yürüt­
me organının veya yasama organının söz sahibi olduğu ülkeler yanı
sıra bünyesinde devlet başkanı, adalet bakanı, başbakanın da yer aldığı
benzer kurallara yer veren birçok demokratik ülke bulunmaktadır. Ne
var ki, ülkemizin kendine özgü bürokratik yapısı ve başka ülkelerle
kıyaslanamayacak yerel etkenler nedeniyle Kurul’un gerek yapısı ve
gerek işleyişi bakımından yargı bağımsızlığım ve hâkim güvencesini
sağlamada yeterli olamadığı belirtilebilir.

212
Arayasanın lS9’unct maddesi Adalet Bakanlığı müsteşarının kurtlun doğa! üyesi olduğunu
belirtirken 703 noJu KHK tüm müsteşarlıklar kaldın İmiş ve yerine bakar yardımcılığı kuru-
munu getirmiştir. Böylece Anayasa kuralı ile KHK kuralı araşır da açık bir çatışma ortaya ok-
mıştır. Üstelik tek bir müsteşar varken b'rden fazla bakan yardımcısı söz konusudur.
Sekizinci Bölüm: 1982Anayasasında Yargı 353

Diğer yandan kurul üyelerinin ağırlıklı olarak yargı mensupların­


dan oluşmakla birlikte bu üyelerin göreve geliş yöntemi de eleştiriye
açıktır. Tablodan da görüleceği üzere Cumhurbaşkanı dört üyeyi doğ­
rudan atayabilmektedır. Adalet Bakanının Kurul Başkanı ve Adalet
Bakanlığı müsteşarının da (anayasada geçen tabir) kurulun doğal
üyesi olması dikkate alındığında Cumhurbaşkanının Kurulun on üç
üyesinden altısını belirlemede doğrudan söz sahibi olduğu anlaşılmak­
tadır. Diğer yedi üyeyi ise TBMM her bir üyelik için kendi önüne
gelen üç kişilik aday listesinden seçmektedir. Bu oluşum yönteminin
yargısal kurulların kompozisyonuna ilişkin felsefe ve amaca uygun
düşmediği ve hâkim bağımsızlığı üzerinde yeterince güvence sunma­
yacağı açıktır. Özellikle yasama ve yürütmenin gölgesinde kurul imajı
ve algısı oluşturacağı söylenilebilir. Kuşkusuz bir idari nitelikli bir
kurul olmakla birlikte alelade bir idari birim de değildir. Yargının
yönetimsel bir kurumu olduğu ve yargı bağımsızlığının sağlanması
amacı taşıdığı gözden uzak tutulmamalıdır.

b. Kurulun Görevleri (m. 159)


1982 Anayasası idari ve adli yargı hâkim ve savcılarının özlük iş­
lerine ilişkin kararları Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na bırakmıştır.
Anavasava göre Kurul adli ve idari vargı hâkimlerinin aşağıda sırala-
nan özlük işlerini yürütür ve bu konularda kararlar alır:
• Göreve kabul etme, atama ve nakil işlemleri, yükseltme ve birinci
sınıfa avırma.
•z

• Disiplin işlemleri, görevden uzaklaştırma, meslekte kalmaları uy­


gun görülmeyenler hakkında karar verme.
• Adalet bakanlığının bir mahkemenin veya bir hâkim ve savcının
kadrosunun kaldırılması veya bir mahkemenin yargı çevresinin
değiştirilmesi hakkındakı tekliflerini karara bağlama,
• .Anavasa ve kanunlarda verilen diğer görevleri verine getirme.
Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki ka­
rarlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.
354 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

II. TÜRK YARGI SİSTEMİNİN GENEL ESASLARI AT


YÜKSEK ALÂHKEMELER
Anayasa, mahkemelerin kuruluş, işleyiş, görev ve yetkileri ve
yargılama usullerinin yasayla kurulacağım belirtmektedir. Bununla
birlikte yüksek mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri gibi temel
alanları Anayasa'da düzenlenmiştir.
Türkiye’de Kara Avrupası hukukunun doğal bir sonucu olarak
“yargı ayrılığı ilkesi” geçerlidir. Bu nedenle uyuşmazlıklar çeşitli
yargı kolları arasında görev yönünden paylaştırılmıştır. Her mahkeme
ancak kendi görev alanına giren uyuşmazlıkları çözebilir.
Anayasa, Kara Avrupası ülkelerince benimsenen adlı yargı idari
yargı ayrımını benimsemiştir. Her iki yargı kolu arasında çıkan uyuş­
mazlıkları da çözmek üzere doğal olarak uyuşmazlık mahkemesine
yer vermiştir.
Anayasa, Yargı kısmında Yüksek Mahkemeler başlıklı kısımda
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi­
ne yer vermiştir. 2017 .Anayasa Değişiklikleri öncesinde Askeri Yargı­
tay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi de yine yüksek mahkemeler
arasında ver almaktaydı. .Ancak 2017 Değişiklikleriyle bu vargı kolları
kaldırılmıştır. Diğer yandan Sayıştay yargı kısmında yer almakla bir­
likte yüksek mahkemeler arasında yer verilmemiştir. Sayıştay’ın bir
yargı yeri olup olmadığı yakın tarihe kadar hep tartışılmıştır. Anayasa
Mahkemesi yakın bir geçmişte yargı yeri olduğuna hükmetmiştir.
Ancak bir yüksek mahkeme niteliği bulunmadığı kanaati yaygındır.
Aşağıda vüksek mahkemelere ve bir vüksek mahkeme niteliği ta-
şımamakla birlikte Sayıştay hakkında açıklamalarda bulunulacaktır.

A. Yargıtay
Anayasa’nın 154’üncü maddesinde düzenlenmiş bir yüksek mah­
keme olan Yarsıtav, adliye mahkemelerince verilen ve kanunların
başka bir adlı yargı yerine bırakmadığı karar ve hükümlerin son ince­
leme yeridir. Şu var kı, kanunlarda gösterilen bir kısım konularda da
ilk ve son derece mahkemesi olarak görev yapar.
Sekizinci Bölüm: 1982Anayasasında Yargı 355

Yargıtay üyeleri birinci sınıfa ayrılmış adlı yargı hâkim ve savcı­


lar ile bu sınıftan sayılanlar arasından HSK tarafından salt çoğunluğu­
nun sizli ovuvla seçilirler. Yargıtay bastanım, başkan vekilini, daire
başkanlarını kendi üyeleri arasından dört yıllık bir süre için Yargıtay
Genel Kurulu seçer. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Başsavcı Vekili, Yargıtay
Genel Kurulu’nun kendi üyeleri arasından gizli oyuyla belirlediği beş
aday içerisinden Cumhurbaşkanınca seçilir. Görev süresi dört yıldır.
Süresi bitenler yeniden seçilebilir.

B. Damstav
* *
Anayasa’nın 155’inci maddesine söre Danıştav. idare ve vergi
mahkemelerince verilen ve kanunların başka bir idari yargı yerine
bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme (temyiz) yeridir. Ka­
nunla belirlenen bazı konularda da ilk ve son derece mahkemesi ola­
rak görev yapar. Diğer yandan Danıştay, kamu hizmetleriyle ilgili
imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında iki ay içerisinde görüş
belirmek, idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer
işleri yapmakla görevli bir yüksek mahkemedir.
Danıştay üyelerinin dörtte üçü birinci sınıf idari yargı hâkim ve
savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından HSK tarafından, dörtte
biri ise nitelikleri kanunla belirtilen görevliler arasından Cumhurbaş­
kanınca seçilir. Danıştay başkanı, başkan vekilleri, daire başkanları,
kendi üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulu’nun salt çoğunluk
oyuyla seçilir. Görev süresi dört yıldır. Süresi bitenler yeniden seçile­
bilir.

C. Uvusmazlık
* « Mahkemesi
Anayasa’nın 158’inci maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi,
adlı ve idari yargı mercileri arasında görev ve hüküm uyuşmazlıklarını
çözmekle görevli bir yüksek mahkemedir. Örneğin bir vakıf üniversi­
tesi öğretim üyesinin görevine üniversite yönetimince son verilmesi
durumunda bu işlemin hukuka aykırılığını iddia ederek dava açılmak
356 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

istendiğinde nereye açılacaktır'^ Varsayalım kı kişi ış mahkemesinde


dava açmış (adli yargı) ve mahkeme görevsizlik kararı vermiştir. .Ar­
dından da dava idare mahkemesine (idari yargı) taşınmış fakat bu
mahkeme tarafından da görevsizlik kararı verilmiştir. Ortada bir
uyuşmazlık ve bu uyuşmazlık için ıkı yargı kolu tarafından verilmiş
iki görevsizlik kararı bulunmaktadır. İşte ortada tipik bir görev uyuş­
mazlığı bulunmaktadır. Böyle bir uvuşmazlısın hangi vargı kolunda
görüleceğine kesin olarak karar vermek yetkisi Uyuşmazlık Malike-
mesi’ne aittir.
.Anayasaya göre Mahkeme Başkanlığı .Anayasa Mahkemesinin
kendi üyeleri arasından seçtiği bir üye tarafından yürütülür. Uyuşmaz­
lık Mahkemesinin diğer üyelerinin nasıl seçileceği ise kanuna bırakıl­
mıştır. Bu Kanuna göre Mahkeme toplam on ıkı üyeden oluşmaktadır.
Bu üyelerin bir kısmı HSK: bir kısmı ise Cumhurbaşkanı tarafından
seçilir.
.Anavasava göre diğer mahkemelerle .Anavasa Mahkemesi arasın-
da görev uvuşmazlıklarında .Anavasa Mahkemesinin kararı esas alınır
(AY, m. 158/3).

D. Sayıştay'ın Yüksek Mahkeme Niteliği Taşıyıp


Taşımadığı
Sayıştay Anayasanın 160: inci maddesinde düzenleme altına
alınmıştır. Buna göre "Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamında­
ki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve gi­
derleri ile mallarını Türktve Büvük Millet Meclisi adına denetlemek ve
sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlar­
la verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla
görevlidir”.
Anayasa, Sayıştay’ı yargı bölümünde düzenlenmiş olmakla bir­
likte onu bir yüksek mahkeme olarak saymamıştır. Danışma Mecli­
sinin metninde yüksek mahkeme olarak sayılmış olmasına karşın
Milli Güvenlik Konseyi, Sayıştay’ın "ilk ve son derece hesap mahke­
mesi olduğu" ibaresini madde metninden çıkartmıştır.
Sekizinci Bölüm: 1982Anayasasında Yargı 35’

1982 Anayasası Sayıştay’a "inceleme ve denetleme" gibi idari


görevler yanı sıra, “kesin hükme başlama" gibi vargısal nitelikli gö-
revler vermiştir. Sayıştay’ın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı
bildirimden itibaren on beş gün içerisinde bir kereye mahsus olmak
üzere karar düzeltme isteminde bulunabilirler. Ancak, bu kararlar
dolavısıvla idari vargı yoluna gidilemeyeceği belirtilmiştir. Diğer
vandan “vergi ve benzeri malı Yükümlülükler ve ödevler hakkında
Danıştay ile Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay
kararların esas alınacağı hükme bağlanmıştır.
Anayasa, Sayıştay’ın kuruluş, işleyiş, mensuplarının göreve geti­
rilişi, hak ve ödevleri gibi hususların kanun ile düzenleneceğinden
bahsetmiş; diğer mahkemelerden farklı olarak kuruluş ve işleyişinde
hâkim güvencesi esaslarına yer vermemiştir.
Sayıştay’ın bir mahkeme olup olmadığı bile tartışmalıdır. Öğretide
sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama faaliyetinde
bulunduğuw durumda mahkeme olduğu w ileri sürülmektedir12. .Anavasa

Mahkemesi 1991 tarihli kararında Sayıştay’ın kendine özgü idari dene­
tim yapan bir anayasal kuruluş olduğu dolayısıyla yargı organı niteliği
taşımadığı (doğal olarak yüksek mahkeme değil) görüşüne ulaşmıştı21’.
Mahkeme, çok yakın tarihli kararlarında bu yaklaşımını terk etmiş ve
Sayıştay’ın bir yargı organı olduğu sonucuna varmıştır"3. Bununla bir­
likte Mahkeme, bu kararlarında Sayıştay’ın yüksek mahkeme olduğuna
ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Dolayısıyla yargı­
sal anlamda Sayıştay’ın yargı organı olduğu açıktır. .-Ancak yüksek
mahkeme niteliği olup olmadığı tartışması varlığını sürdürmektedir.

Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, s. 407; Kuzu Burhan, 1982 Anayasasının Temel Nite­
likleri, Filiz Kitabevi, İstanbul 1990, s.170.

Sayıştay ne bir yargı birimi re de doğal olarak bîr yüksek mahkemedir. Olsa olsa kendi­
re özgü idari nitelikte denetim yapan bir anayasal kuruluştur. E. 1990/39, K. 1991/21,
Kt. 11.07.1991. RG. 23.5.1992, S. 21236. AMKD, S.27/1, s. 44S vd.

E. 2012/102, K. 2012/207, Kt. 27.12.2012, RG. 2.4.2013; E. 2011/21, K. 2013/36, Kt.


28.02.2013, RG. 06.03.2014; E. 2014/172, K. 2014/170, Kt. 13.11.2014, RG.
10.01.2015.
358 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Sekizinci Bölüm Değerlendirme Sorulan

1. Aşağıdakilerden hangisi Anayasanın yüksek mahkemeler bölümünde düzenlen­


memiştir?
A) Yargıtay 3) Danıştay C) Uyuşmazlık Mahkemesi
D) Anayasa Mahkemesi E) Sayıştay

2. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi Hâkim ve Savcılar Kurulunun


doğal üyesidir?
A) Adalet Bakanı personel genel müdürü B) Danıştay Başkanı
C) Adalet Bakanlığı müsteşarı D) Cumhurbaşkanı yardımcısı
E) Cumhurbaşkanı

3. Hâkim ve Savcıların mesleğe kabullerine karar mercii aşağıdakilerden hangisidir?


A) Adalet Bakanlığı Personel Dairesi Başkanlığı
B) Hâkim ve Savcılar Kurulu
C) Yüksek Hâkimler ve Savcılar Kurulu
D) Adalet Bakanı
£} Cumhurbaşkanı

4. Hâkim ve savcılar kendileri istediği müddetçe kaç yaşına kadar görev yapabilir?
A) 55 B) 60 C) 65 D) 70 E) 75

5. 1982 Anayasasına göre adli ve idari yargı mercileri arasında görev anlaşmazlıkla­
rını aşağıdaki yargı yerlerinden hangisi çözer?
A) Sayıştay 3; Hüküm uyuşmazlıkları Mahkemesi
C) İstinaf D) Uyuşmazlık Mahkemesi
E) Yargıtay

6. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi Hâkimler ve Savcılar Kurulunun


görevleri arasında ver almaz?
A) Hâkim ve savcıların göreve kabulleri, atam3 ve nakil işlemleri.
B) Hâkim ve savcıların yükseltme ve birinci sınıfa ayrılması.
C) Hâkim ve savcıların disiplin işlemleri ve görevden uzaklaştırılmaları.
D) Adalet bakanlığının bir mahkemenin kaldınlması hakkındaki tekliflerini karara
bağlama.
E) Hâkim ve savcıların kararlarını oluştururken dikkat edecekleri hususları
gösteren genelge gönderme.
Sekizinci Bölüm: 1982Anayasasında Yargı 359

7. Hâkim ve Savcılar Kuruluna aşağıdakilerden hangisinden üye seçilemez ya da


atanamaz?
A) l'inci sınıfa ayrılmış adli yargı hâkimlerinden
3) l'inci sınıfa ayrılmış idari yargı hâkimlerinden
C) Hukukçu öğretim üyelerinden
D) Sayıştay üyelerinden
E) Danıştay üyelerinden

8. 1982 Anayasasına göre kanuni hâkim güvencesi nedir?


A} Mahkemenin kanunla kurulmuş olmasıdır.
B) Kişilerin bağımsızlığı ve tarafsız mahkemede yargılanabilme hakları
C) Suçun işlendiği yerin dışında bir mahkeme tarafından yargılama
yapılamamasıdır.
D) Suçun işlenmesinden önce kurulmuş mahkemece yargılanma
E) Hâkimlerin görev güvencelerine sahip olmasıdır.

9. Yargının tarafsızlığı ilkesine ilk olarak hangi Anayasa ya da değişiklikleriyle yer


verilmiştir?
A) 1924 Anayasası B) 1961 Anayasası
C) 1982 Anayasası 2001 Değişlikleri
D) 1982 Anayasası 2010 Değişiklikleri
E) 1982 Anayasası 2017 Değişiklikleri

10.1982 Anayasasına göre Sayıştay'ın düzenlenişi ile ilgili aşağıdaki hükümlerden


hangisi yanlıştır?
A) Sayıştay Anayasanın yargı kısmında yer almaktadır.
B) Sayıştay Anayasanın yüksek yargı kısmında yer almamaktadır.
C) Sayıştay Anay3S3 Mahkemesinin son kar3rİ3rın3 göre yargı yeridir.
D) Vergi ve benzeri m3İi yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştay
kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay kararların esas alınır.
E) Sayıştay mensuplarının atanmaları ve diğer özlük işleri HSK eliyle yürütülür.

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 S 6 7 8 9 10

E C B C D E D D E E
Dokuzuncu Bölüm
TÜRK ANAYASA YARGISI

1924 Anayasası TBMM’nin mutlak üstünlüğü anlayışına yer


vermiş olduğundan TBMM üzerinde herhangi bir kurumun varlığım
doğal olarak kabul etmemişti. 1961 Anayasası egemenliğin kullanı­
mında sadece TBMM’yi yetkili kılan ve TBMM üzerinde hiçbir güce
yer vermeyen “Rousseau’cu demokrasi” anlayışını terk ederek çoğul­
cu demokrasi anlayışını benimsemiştir. Bunun gereği olarak da ilk
olarak anavasava uygunluk denetimi görevini verine getirmek üzere
Anayasa Mahkemesi adıyla bir yüksek mahkeme kurulmuştur. 1982
Anayasası da hukuk devletinin ve anayasal demokrasinin vazgeçilmez
bir unsuru olarak anavasava uygunluk sistemini bir takım farklılıklarla
sürdürmüştür.
Bugün Türkiye’de anavasa vargısının sistemsel özellikleri şunlardır:
• Avrupa tarzı anayasa yargısı modeli benimsenmiştir.
• Türk anayasa yargısı “düzeltici denetim” esasına dayanmaktadır.
• Türk anayasa vargısında anayasallık denetimi iptal ve itiraz volu
ile yapılmaktadır. Ayrıca norm denetimi olmamakla birlikte ana­
yasal hakların korunması amacıyla günümüzde giderek yaygınlık
kazanmış bir başvuru yolu olarak da “bireysel başvuru” yolu be­
nimsenmiştir.

I. ANAYASA MAHKEMESİNİN OLUŞUMU VE


GÖREATERİ

A. Oluşumu
Anayasanın 146’ncı maddesine göre .Anayasa Mahkemesi on beş
üyeden oluşmaktadır. Üyelerin geldiği kaynak, bu kaynağa göre ara­
362 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

nan şartlar ve atama seçmeye yetkili makamlar aşağıdaki tabloda gös­


terilmiştir.

Sayı Nitelik Geldiği kaynak Seçme/Atama

3 Yargıtay başkan veya Yargıtay Genel Kurulu tara­ Cumhurbaşkanı


üyesi fından her bir üyelik için
sunulan üç kişilik listeden

2 Danıştay başkan veya Danıştay Genel Kurulu tara­ Cumhurbaşkanı


üyesi fından her bir üyelik için
sunulan üç kişilik listeden

3 En az ikisi hukukçu YÖK Genel Kurulu tarafından Cumhurbaşkanı


öğretim üyesi kendi üyesi olmayanlar
arasından her bir üyelik için
sunulan üç kişilik listeden

4 Üst kademe yönetici, Doğrudan Cumhurbaşkanı


avukat, birinci sınıf
hâkim savcı, AYM
raportörü

2 Sayıştay Başkanı veya Sayıştay Genel Kurulu tara­ TBMM


üyesi fından her bir üyelik için
sunulan üç kişilik listeden

1 Serbest avukat Barolar tarafından yapılan TBMM


seçim üzerine sunulan üç
kişilik listeden

• Anavasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi 12 vıldır. Üyeler ye-


mden seçilemezler (AY, m. 147).
• Yargıtay üyeleri ve serbest a-.-ukatlar kontenjanından seçilenler
doğal olarak hukukçudur. Öğretim üyeleri kontenjanından seçi­
lenlerin ikisinin hukukçu olma zorunluluğu vardır. Bunun dışında
kalan kaynaklardan gelen üyelerin hukukçu olma zorunluluğu bu­
lunmamaktadır. Bir mühendis veya bir eğitimci ya da bir doktor
hukuken .Anayasa Mahkemesi üyesi olabilir. Teknik açıdan bu
üyelerin Mahkemede çoğunluğu oluşturabilmesi mümkündür.
Dokuzuncu Bölüm: TürkAnaya:a Yargızt 363

Hukuk mesleğiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan böyle bir


çoğunluğun Yüce Divan gibi son derece teknik ceza yargılaması
konusunda kararlar verecek olması ayrı bir sorundur.
• Üye seçilebilmesi için en az 45 yaşına ulaşmış olmak gerekir.
• Öğretim üyesi kontenjanından seçilebilmek için profesör veya
doçent; avukatlık kontenjanından 20 yık birinci sınıf hâkim ve
savcılar için adaylık dâhil en az 20 yıl, üst düzey kamu yöneticisi
kontenjanından seçilebilmek içinse en az 20 yıl kamu hizmeti
yapmış olması gerekir.
• Anayasa Mahkemesi üyeleri altmış beş yaşını doldurunca emek­
liye ayrılırlar (AY, m. 147).
• .Anayasa Mahkemesi üy eliği, bir üyenin hâkimlik mesleğinden çı­
karılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymesi halinde ken­
diliğinden; görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceğinin
kesin olarak anlaşılması halinde de, .Anayasa Mahkemesi üye tam­
sayısının salt çoğunluğunun kararı ile sona erer (AY, m. 147).

B. Görevleri
Anavasanın 148:inci maddesinde Mahkemenin görevleri savıl-
nııştır. Buna göre Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilen şunlardır:

1. Anayasaya Uygunluk Denetimi


.Anayasa Mahkemesinin esas görevi ve ortaya çıkış nedeni hiç
kuşkusuz kanunların anayasaya uygunluğu denetimim gerçekleştir­
mektir. Elbette zaman içerisinde kanunlar dışında bazı hukuk kuralla­
rının da denetimi buna eklenmiştir. Bu konu hakkında aşağıda detaylı
açıklamalarda bulunulacaktır.

2. Siyasal Partilerin Kapatılmaları Hakkında Davaları Karara


Bağlamak
Kapatma davası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açı­
labilir. Anayasa Mahkemesi partinin kapatılması kararı yerine devlet
364 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

hazînesinden kısmen veya tamamen mahrum bırakılabılmesı alternatif


yaptırımım da uygulayabilir.

3. Siyasal Partilerin Mali Denetimini Gerçekleştirmek


Siyasal partilerin gelir ve giderlerinin mali açıdan denetimi .Ana­
yasa Mahkemesi tarafından yapılır (AY, m. 69). AYM, bu denetim
görevinin verine getirilmesiyle ilgili olarak Sayıştay’dan vardım alır.

4. Yüce Divan Sıfatıyla Anayasa'da Sayılan Kişilerin


Yargılanması Görevi
Anayasa Mahkemesi, bazı sıfat ve makamlarda bulunan kişilerin
işlediği iddia edilen görev suçlarından ceza yargılamalarını yapıp
karara bağlar. Burada kastedilen suçlar görevi nedeniyle işlenen suç­
lardır (görevi ihmal, rüşvet gibi). Bu makam sahiplerinin diğer suçla­
rında Anayasa Mahkemesi yetkili değildir.
Anayasa Mahkemesi bu kişileri yargılama görevi açısından özel
bir isim olarak Yüce Divan sıfatını almaktadır. Anayasanın 148’inci
maddesine göre şu kişiler görev suçları bakımından Yüce Divan yargı­
lamasına tabıdır:
• Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları,
bakanlar,
• Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri, Yargıtay, Danıştay Baş­
kan ve Üyeleri ve Başsavcıları, Cumhuriyet Başsavcıvekili, HSK
ve Sayıştay Başkan ve üyeleri,
• Genel Kurmay Başkanı, Kara, Hava Deniz Kuvvetlen Komutanları.

5. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkamın Seçmek


.Anayasamıza göre yüksek mahkemelerden birisi de Uyuşmazlık
Mahkemesi’dir. Bu mahkeme çeşitli yargı kolları arasında çıkan görev
uyuşmazlıklarını kesin karara bağlayan bir mahkemedir. Bu mahke­
menin başkanının da seçimi görevi AYM’ye verilmiştir.
Dokuzuncu Bölüm: TürkAnaya:a Yargızt 365

II. ANAYASAYA UYGUNLUK DENETİMİ GÖREÂİ


İŞLEYİŞİ
.Anavasa Mahkemelerinin en temel görevi anavasava uvgunluk dene-
timidir. Zaten bu işlevi yerme getirmek üzere ortaya çıkmışlardır. Şu var
ki.• denetime tabi normlar,• denetim tivolları ve denetim Jvollarını harekete
geçirecek olanlar ve süre bakımından çeşitli sınırlamalar getirilmiştir.

A. Denetime Tabi işlemler


Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi işlemleri ıkı grupta top-
layabiliriz. Bir kısmı hukuk kuralı, bir kısmı ise hukuk kuralı niteli-
ğinde olmayan bireysel işlemlerdir.

1. Denetime Tabi Hukuk Kuralları


• Kanunlar
İlke olarak her kanun anavasava
J J uvsunluk
i denetimine tabidir"’.
Ancak bunun istisnasını Anayasanın 174’üncü maddesinde düzenle­
nen ‘İnkılâp Kanunları" oluşturmaktadır. Bu kanunların anayasaya
aykırılığı ileri sürülemez (AY, m. 174 1).
• Olağan dönem Cumhurbaşkanı kararnameleri.
Anayasanın 148'inci maddesine göre olağanüstü hal ve savaş hal­
lerinde çıkartılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Anayasa
Mahkemesinin denetimine tabı değildir.

Diğer yandan TBMM yorumlan da denetime tabidir. Bilindiği üzere 1924 Anayasası TBMM'ye
kanunlan yorumlama yetkisi de vermekteydi. Bu dönemde TBMM’nin vermiş olduğu bazı
yorumlar bulunmakla birlikte günümüzde söz konusu kanunlann yenilenmiş olması karşısın­
da o kanun hükümlerine dayalı yorumlann da hukuksal bir anlamı kalmamıştır. Zaten gerek
1961 gerek 1982 Anayasalanna gere TBMM’nin bu arlamda yetkisi yoktur. O nedenle 1924
Anayasas/na dayalı olarak TBMM tarafından verilmiş yorum karariannın teorik çerçevede
tıpkı kanun hükümleri gibi AYM’nin denetimine tabi olduğunu söyleyebiliriz.
Daha önceki açıklamalarımızda da yer verdiğimiz üzere Anayasanın 93'ıncı maddesine
göre usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde­
dir. Ne var ki kanunlar için anayasaya aykınlık iddiasıyla AYM'ye dava açılabilirken ulus­
lararası sözleşmeler için anayasaya aykırılık iddiasıyla AYM'de dava açılamamaktadır.
366 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

• TBMM İçtüzükleri
• Anayasa Değişiklikleri

2. Denetime Tabi Bireysel işlemler


• Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin TBMM kararla­
rı (AY, m. 85)
• Yasama üyeliğinin sona erdirilmesine ilişkin TBMM kararları

3. TBMM Kararlarının Denetlenebilir Olup Olmadığı


TBMM’nin karar adı altındaki işlemleri ilke olarak denetime tabı
değildir. .Ancak Anayasa, önemlerine binaen bazı TBMM kararlarının
denetime tabi olduklarını açıkça belirtmiştir. Bunlar ıkı gruptur:
• TBMM İçtüzükleri,
• TBMM üvelerinin dokunulmazlığının kaldırılması ve üyelisin
düşürülmesine ilişkin TBMM kararlarıdır.
.Anayasada açıkça belirtilmiş olan '.likandaki ıkı işlem dışında TBMM
kararları, AYM’nin denetimi dışında kalmaktadır. .Ancak bununla kastedi­
len gerçekten hem ismi hem de içeriği itibarıyla gerçekten TBMM kararı
olmasıdır. Yoksa TBMM’nin karar adı altında çıkartmış olduğu işlemlerin
hiçbir biçimde denetlenemeyeceğini söylemek TBMM’nin işleme ‘'karar
elbisesi’’ giydirmek suretiyle anayasallık denetiminden kaçırmasına yol
açar. Örneğin bir TBMM kararıyla kanunla düzenlenmesi gereken bir dü­
zenlemeye gidilmişse ya da yabancı silahlı güçlerin Türkiye’de yerleşmesi­
ne ilişkin bir TBMM kararı toplantı ve karar yetersayısına uyulmaksızın
alınmışsa sadece işleme verilmiş isimden hareketle denetlenemeyeceğini
söylemek TBMM’nin yetki saptırmasını beraberinde getirir. Böyle bir
yaklaşım Mahkemeye verilmiş anayasayı koruma işlevini etkisizleştirir. Sırf
işleme karar adının verilmiş olması nedeniyle denetim dışında kaldığım
söylemek denetimin mantığıyla bağdaşmaz.
İşte yetki saptırması diyebileceğimiz ya da eylemsel içtüzük ihlali
olarak nitelendirilen bu ve benzeri durumların var olup olmadığının
ortaya konulabilmesi bakımından incelemelerinin yapılması kaçınıl-
Dokuzuncu Bölüm: TürkAnaya:a Yargızt 36“

mazdır. Çünkü böyle bir durumda Anayasa’nın denetim dışı saydığı


bir TBNINI kararından sadece ismen söz edilebilir. AYM’nin konuya
yaklaşımı da bu yöndedir. Nitekim AYM geçmişte çekiç güç adıyla
anılan .ABD silahlı gücünün Türkiye'de konuşlandırılmasına ilişkin
TBNINI kararı ile hükümetin güven oylamasına dair TBNINI kararını
eylemsel içtüzük ihlali kapsamında değerlendirmek suretiyle Anaya­
saya aykırı bularak iptal etmiştir"7.

B. Denetim Yolları ve işleyişi


Türk anavasa vargısında iptal ve itiraz adını alan iki tür norm de-
netimi yolu ile anayasal hakların ihlaline karşı bireysel baş’.-uru öngö­
rülmüştür. Aşağıda bu yolların işleyiş esasları hakkında kısaca açık­
lamalarda bulunulacaktır.

1. iptal Yolu
Türk Anayasa yargısında iptal davası belirli anayasal makamlara
tanınmıştır. Bireylerin iptal davası açma yetkileri yoktur. Hangi ma­
kamlar ve hangi süre içerisinde açılacağı ise iptal davasının biçim ve
esas yönünden oluşuna göre değişmektedir.

Z17
AYM, E. 1996/21, K. 1996/15, T. 14.5.1996, RG. 19.C6.1996, S. 22671.
36S ikinci Kızım Türk Anay aza Hukuku

a. Şekil Yönünden İptal Davası


Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği gibi şekil bakı­
mından denetim, “mevzuatın Anayasa ve içtüzükte öngörülmüş bulu­
nan usul ve şekil kurallarına uy gun biçimde yapılıp yapılmadığı hu­
suslarının denetimidir. Zira herhangi bir hukuk kuralı ancak A.naya-
sa’nın öngördüğü ya da Anayasaya uygun hukuk kurallarının müsaa­
de ettiği usullere göre konulabilir”1*. Şu halde denetime tabi bir nor­
mun yapılışında izlenmesi gereken .Anayasa ve İçtüzük kurallarına
uyulmaksızın meydana getirilmiş olması kuralı şekil bakımından ana­
yasaya aykırı hale getirir.
Şekil yönünden iptal davası hem konu, hem dava açmaya yetkili
makamlar hem de dava açma süresi bakımından sınırlandırılmıştır
(AY, m. 14S). Bu husus aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Şekil Yönünden İptal Davasına Dair Sınırlamalar

Konu bakımından Kanunlar Son oylamada öngörüler çoğun­


luğa uyulup uyulmadığı

Anayasa Değişiklikleri Teklif ve oylamB çoğunluğu ile


ivedilikle görüşme yasağına
uyulup uyulmadığı

TBMM İçtüzükleri ve CBK Şekil bakımından bir sınırlama


yok

Süre Kanunlar ve Anayasa Deği­ Resmi Gazetede yayımından


şiklikleri itibaren 10 gün

TBMM İçtüzükleri ve CBK Resmi Gazetede yayımından


itibaren 60 gün

Dava Açmaya Anayasa Değişiklikleri, Cumhurbaşkanı ve TBMM Üye


Yetkili Makamlar Kanunlar tamsayısının 1/5 üyesi (120 üye)

CBK, TBMM İçtüzükleri Cumhurbaşkanı, TBMM Üye


tamsayısının 1/5 üyesi (en az 120
Üye), TBMM'de en fazla üyeye
sahip iki siyasal parti grubu

AYM, E. 2038/7, K. 2008/183, T. 25.12.2038, RG. 39.04.2039, S. 27195.


Dokuzuncu Bölüm: Türk Anayasa Yargısı *69

b. Esas Yönünden İptal Davası


Esas bakımından iptal davası, kuralın yapılış usulü dışında kalan
hükümlerine aykırılıkları ifade eder. Denetime tabi normlar içerisinde
sadece anayasa değişiklikleri hakkında esas denetimi yapılamaz. .Ana­
yasa, ileride açıklanacağı üzere anayasa değişikliklerinin denetimini
şekil denetimiyle sınırlandırmıştır. Anayasaya göre esas bakımından
iptal yolunu harekete geçirecek makamlar ve süre aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.

Esas Yönünden İptal Davasına Dair Sınırlamalar

Süre Kanunlar, CBK, İçtüzükler RG’de yayımından itibaren 60 gün

Dava açmaya Cumhurbaşkanı


yetkili makamlar Kanunlar, CBK, İçtüzükler TBMM Üye tamsayısının 1/5 üyesi
(120 üye).

*d e
TBMM en fazla üyeye sahip iki
siyasal parti grubu

2. İtiraz Yolu (Somut norm denetimi- Defi Yolu)


1982 .Anayasası “anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri
sürülmesi” kenar başlıklı 152’nci maddesinde itiraz yolunu düzenle­
miştir. Buna göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak
kanun ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini .Anayasa­
ya aykırı görürse ya da taraflardan birisinin ileri sürdüğü aykırılık
iddiasını ciddi bulursa sorunu dava biçiminde Anayasa Mahkemesine
gönderir ve Anavasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar
baktığı davayı geri bırakır.
Belirtelim kı itiraz yolu sadece normun esas vönünden Anava-
saya aykırılığı için işletilebilir. Çünkü şekle aykırılıklara karşı daha
önceki açıklamalarımızda da belirtildiği üzere ancak iptal davası
açılabilir. Şu halde, görülmekte olan bir davada, somut olayın çö­
zümüne esas teşkil edecek kuralın şekle ilişkin aykırılığı ileri sürü­
lemez. Mahkeme de böyle bir iddiaya dayalı olarak AYM’ye baş­
vuruda bulunamaz.
370 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Somut olayda dava mahkemesince yapılan itiraz başvurusunda


AYNİ sorunun kendisine gelişinden itibaren beş ay içerisinde konu
hakkındakı kararını vermek durumundadır. Bu süre içerisinde olay
mahkemesi bakmakta olduğu davavı askıva almak ve AYM’nin kararını
beklemek zorundadır. .Ancak eğer bu süre geçmişse mahkeme askıya
aldığı davayı kaldığı yerden devam ettirir ve mevcut hükümlere göre
kararını verir. Eser olava bakan mahkeme kararım verdikten sonra
AYM kararını vermişse durum ne olacaktır?
Eğer AYM anayasaya aykırılık yönünde bir karar vermemişse za­
ten herhangi bir sorun ortaya çıkmaz. .-Ancak eğer AYNfnin kararı
anayasaya aykırılığı ileri sürülen normun anayasaya aykırılığı yönün­
deyse iki şekilde düşünülür. Birincisi, görülen dava sonuçlanmış ve
kesinleşmiş bir karar haline gelmiştir. Bu durumda AYM’nin gecik­
meli kararının bu dava açısından uygulanma kabiliyeti yoktur. Eğer
olay mahkemesi kararım vermiş olmakla birlikte bu karar henüz kesin­
leşmemişse AYM’nin kararı somut dava bakımından uygulama alanı
bulur.
Bu yolun işletilebilmesi için aranan şartlar ve bu yola dair özel­
likler özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
• Görülmekte olan bir davanın varlığı
Davanın türü, niteliği ve hangi aşamada olduğunun önemli yok­
tur. Yeter kı devam etmekte olan bir dava olsun.
• Davava bakmakta olan ver mahkeme veva vargı veri niteliği
taşımalıdır
İtiraz yoluna başvuruda bulunacak olan yerin yargı yen yahut
mahkeme sıfatım taşıması gerekir. Dolayısıyla herhangi bir hukuksal
uyuşmazlığın varlığı tek başına yeterli değildir. Bu uyuşmazlığın gö­
rüldüğü yerin mahkeme niteliği olmalıdır. Çünkü anayasaya aykırılık
davası ancak mahkeme sıfatına sahip merci tarafından açılabilecektir.
.Anayasa Mahkemesine göre bir yerin mahkeme (yargı merci) ola­
rak nitelendirılebılmesi için "karar organlarının hâkimlerden teşekkül
Dokuzuncu Bölüm: TürkAnaya:a Yargızt 371

etmesi, yargılama tekniklerini uygulayarak ve genelde dava yolu ile


uyuşmazlıkları ve anlaşmazlıkları çözümlemekle görevli olması ve
Anayasada sayılan ve başında bir yüksek mahkemenin bulunduğu
yargı düzenlerinden birinde yer alması gereklidir”. Yargıyı tanımla­
mada şekli ya da organik ölçüt olarak bilinen bu ölçütü Anayasa Mah­
kemesi uzunca yıllar kullanmış ve başta Yüksek Seçim Kurulu olmak
üzere ıl ve ilçe seçim kurullarının davaya bakmakta olan mahkeme
sıfatını taşımadığı sonucuna varmıştır2"5. Hatta uzunca bir süre Sayış­
tay’ı da bir mahkeme olarak kabul etmemiştir'
* 0.

2000’11 yılları izleyen süreçte Mahkemenin yukarıdaki yaklaşımı­


nı terk ettiği ve mahkemeyi tanımlamada ayrıca yürütülen faaliyetin
ve verilen kararın niteliklerini de dikkate aldığı görülmektedir. Bu
bağlamda da 2012 207 sayılı kararırla Sayıştay’ın mahkeme niteliği
taşıdığına hükmetmiştir"". Benzer şekilde İsmail Taşpınar başvuru­
sunda AYM bu yaklaşımını daha da berraklaştırmış ve önceki içtiha­
dını açıkça terk ederek İlçe Seçim Kurulunu "mahkeme” ve kararını
da "yargısal işlem” çerçevesinde değerlendirmiştir"2. Bu kararlardan
hareketle AYM’nin itiraz başvurusunda bulunan yerin davaya bakan
mahkeme sıfatına sahip olup olmadığını belirlemede artık bu yaklaşı­
mı esas alacağı söylenebilir.
• Anavasava avkırılık iddiasmda bulunulan kural doğrudan
somut olavın
• çözümüne
4 ilişkin
* olmalıdır
İtiraz volu. herhangi bir kuralın anavasava aykırılığının iddia
edilebildiği bir yol değildir. Anayasaya aykırılığı ileri sürülen kura­
lın somut olayın çözümüyle bir ilgisi bulunmamaktaysa gerçekten
anayasaya aykırılık da olsa bu norm itiraz başvurusuna konu edile­
mez.

" AYM, E. 1992/12, K. 1992/2, T. 18.02.1992, RG, 13.05.1992, S. 21227.


220 AYM, E. 1990/39, K. 1991/21, T. 11.07.1991. RG, 23.05.1992, S. 21236.

221 AYM, E. 2012/102, K. 2012/2017, T. 27.12.2012. RG. 02.04.2013, S. 28606 mükerrer.

222 AYM, İsmail Taşpınar, S. No: 2013/3912,06 02.2014, pr. 29-48.


3’2 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

• İtiraz başvurusuna konu edilen kuralın daha önceden iptal


davası veya itiraz davasına konu edilip de ret kararı veril­
memiş olması gerekir
.Anayasanın 152’nci maddesinin son fıkrasına göre AYM, iptal ya
da itiraz davasında bir norm hakkında işin esasına girmek suretiyle
anayasaya aykırılık iddiasını reddetmişse bu ret kararının Resmî Gaze­
tede yavımlandığı tarihten itibaren 10 vıl geçmedikçe yeniden itiraz
başvurusu yapılamaz. Aslında itiraz baş-.-uruları için getirilmiş olan
on yıllık yasak AYM içtihatlarıyla iptal davasında verilmiş olan ret
kararlarına da teşmil edilmiştir.
Örnek: Düzce Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan bir
boşanma davasında Medeni Kanunun ...’ncı maddesinin Anayasanın
10'uncu maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüş ve konu mahkemece
Anayasa mahkemesine taşınmıştır. AYM, söz konusu davayı ele almış
ve anayasaya aykırılık iddiasını reddetmiştir. Bu karar RG'de
01.02.2014’te yayımlanmıştır. Bolu Asliye Hukuk Mahkemesinde
2018 Mart’mda devam eden bir başka boşanma davasında ise davacı.
Medeni Kanunun aynı hükmünün anayasaya aykırı olduğunu ileri
sürmüştür. Bu durumda olay mahkemesi bu iddiayı .Anayasa Mahke­
mesine taşımaması gerekir. Çünkü henüz 10 yıllık yasaklılık dolma­
mıştır. Şayet AYM’ye taşınmışsa AYM başvuruyu belirttiğimiz ge­
rekçeyle ışın esasına girmeden reddeder.

3. Bireysel Başvuru Yolu


2010 .Anayasa Değişiklikleri ile hukukumuza girmiş bir başvuru
yoludur. Anayasanın 148: inci maddesinde temel çerçevesi çizilmiş ve
6216 sayılı “Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'11'' ile bu yolun işletim esasları ayrıntılı olarak dü­
zenlemiştir (m. 45-46). Konu çeşitli açılardan bir sonraki bölümde ele
alınacaktır.

223
6216 sayılı 30.03.2011 tarihli. RG. 03.04.2011, S. 27894.
Dokuzuncu Bölüm: Türk Anayasa Yargısı 3’3

III. ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI VE


SONUÇLARI
J

Anayasa Mahkemesinin kararları diğer mahkeme kararlarından


birçok açıdan farklılıklar göstermektedir. Mahkeme kendisine gelen
başvuruları öncelikle ilk inceleme ya da kabul edilebilirlik şartları
bakımından değerlendirir ve karara bağlar.
İlk incelemede AYM, yapılan baş-.uruda davacının dava açma şartla­
rına sahip olup olmadığı, davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı, da­
vayı bakmaya görevli olup olmadığı gibi hususlara bakılır. Eğer ilk ince­
leme sonucunda dava ya da baş\ııru kabul edilebilir bulunmuşsa işin
esastan incelenmesine geçilir. Aşağıdaki şemada bu süreç gösterilmiş ve
ardından karar türlerine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

A. Anavasa Mahkemesinin Esasa İlişkin Karar Türleri


Aşağıda mahkemesi ışın esasına girdikten sonra şu kararlardan
birim verebilecektir:
1. Yokluk Kararlan22'
Anayasa yargısında yokluk türü işlemlerle karşılaşmak son dere­
ce istisnai bir durumdur. Muhtemelen bu nedenle anayasalarda iptalle

Uluşahin, Nur, ‘"Yokluk Teorisinin Anayasa Hukukundaki Yeri ve Uygulanabilirliği", Prof.


Dr. Ergun Özbııdun'a Armağan C. II, Yetkin Yay., Ankara 2008, ss.675-737; Can, Osman,
"Anayasa Yargısında Yokluk", Prof. Dr. Ergun Özbudun'a Armağan, C. II, Yetkin Yay.,
Ankara 2008, ss.175-213; Aliefendioğlu, Yılmaz, ‘’Anayasa Mahkemesi Karartan Işığında
‘"Yokluk" Ya da "Yok İşlem", TBBD, S.S1, 2CO9, ss. 1-14.
3 "4 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

ilgili düzenlemelere yer verilirken yokluk konusunda açık bir hükme


rastlanmamaktadır. Aslında olağan bir hukuk devletinde anayasal
yokluk olarak nitelendirilebilecek bir işlemin ortaya çıkmış olması
anayasal düzenin tersyüz edilmesinden başka bir anlam taşımaz. Bu­
nun anlamı anayasanın açıkça devre dışı bırakılmasıdır. Örneğin ya­
sama organında hiç görüşülmemiş ve karara bağlanmamış bir kanunun
veya bir kararın Resmi Gazetede yayımlanmış olması, bir kanunun
Resmi Gazetede yayımlanmaksızın uygulamaya geçirilmiş olması,
halkoylamasına sunulması zorunlu olan bir anayasa değişikliğinin
doğrudan uvgulamava geçirilmesi gibi
Türk Anayasa Mahkemesi, yokluk talebiyle ilgili olarak yapılmış
çeşitli başvurularda bu güne kadar istikrarlı biçimde yaklaşımım sür­
dürmüştür. Mahkeme bugüne kadar yokluğun tespitine dair bir karar
vermemiş olmakla birlikte yetki ve görev gaspı, ya da çok ağır şekil
bozukluğu gibi hususların varlığı halinde yokluk kararı verilebileceği-
nin altım çizmiştir223.

2. iptal Kararlan
İptal kararı, denetlenen normun anayasaya aykırı olduğunun tes­
pitine dair karardır. AYM, eğer denetlediği normu anayasaya aykırı
bulursa iptal kararı verir. Anayasaya aykırılık kısmen veya tamamen
olabilir. Eğer kısmen iptal söz konusu ise ve iptal edilen hükümlerle
anayasaya uygun bulunan hükümler birbirinden ayrılamıyorsa bu
durumda iptal edilen hükümler diğerlerim de etkiler ve normun tüm­
den anavasava aykırılığı sonucuna da karar verilebilir.

3. Ret Kararlan (Anayasaya uygunluk kararlan)


AYM, başvuru konusu kuralın anayasaya aykırı olmadığı sonu­
cuna varmışsa iptal iddiası reddedilmiş olur. Bu karar anayasaya uy­
gunluk kararı olarak da ifade edilebilir. Ret kararları hukuk düzeninde
herhangi bir yenilik doğurucu sonuç ortaya çıkartmayacaktır. Çünkü

223
AYM, E. 2014/57, K. 2014/81, T. 10.04.2014 (RG. 14.05.2014, S. 29300).
Dokuzuncu Bölüm: TürkAnaya:a Yargızt 375

iptali istenen hukuk kuralı zaten uygulamadadır ve uygulanmasına da


devam edilecektir.

4. Şartlı Ret Kararları (Yorum rezervli ret)


Bu tür kararlar adından da anlaşılacağı üzere esasen ret kararları­
dır. Ancak Mahkeme bazı durumlarda bir takım gerekçelere atıfta
bulunmak suretiyle gerekçeler ışığında anayasaya uygunluk kararı
verine yoluna gitmektedir. Başka bir deyişle hüküm fıkrasında anaya­
sa uygun olduğuna karar verilmekle birlikte bunun gerekçelerle birlik­
te okunması gerektiği sonucuna yer vermektedir. Gerekçelere bakıldı­
ğında ise adeta kuralın anayasaya aykırı olduğu izlenimini uyandır­
maktadır. Böyle olunca karar iptal ile ret arası bir sonuç doğurmakta­
dır. Öğretide çeşitli isimler kullanılmakla birlikte "şartlı ret karan”
tabiri bize daha açıklayıcı ve anlaşılır gelmektedir.
.Anayasa Mahkemesinin bu tür karar verme yetkisi olup olmadığı
öğretide bir hayli tartışmalıdır. Anayasa Mahkemesi türban kararı
olarak bilinen bir kararında bu anlamda bir karar verine yoluna gitmiş­
tir226.

B. .Anayasa Mahkemesi Kararlarının Etkisi ve Sonuçları


.Anayasa mahkemesi kararları diğer mahkeme kararlarından fark­
lılıklar göstermektedir. Aşağıda AYM’nin esasa dair kararlarının hü­
küm ve sonuçları üzerinde durulmuş ve detayına inılmeksizın çeşitli
tartışmalara değinilmiştir.

1. Anayasa Mahkemesi Kararlan Gerekçesi Yazılmadan


Açıklanamaz
.Anayasa Mahkemesinin kararını vermesi ile bu kararın kamuya
açıklanması ve yürürlüğe girmesi birbirinden farklı hususlardır. Bura­
da ilk kural .Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçesi yazılmadan
açıklanamamasıdır.

2Z6
Bkz. AYM, E. 1990/36, K. 1991/8, T. 9.4.1991, RG. 31.07.1991, S. 20946.
376 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

2. Anayasa Mahkemesi Kararlarının Yayımı ve Yürürlüğe Girişi


a. Kararın Geçmişe Yürütülememesi
Anavasa Mahkemesinin kararları Resmî Gazetede yavımlanırlar.
İlke olarak da yayım tarihinde yürürlüğe girerler. Dolayısıyla hüküm
ve sonuçlarını bu tarihten itibaren doğurur. Bu durumun idari yargıda
iptal kararlarının sonucu ve etkisiyle karıştırılmaması gerekmektedir.
Türk anayasa yargılamasında iptal kararları idari yargıda iptal kararla­
rının tersine geriye yürümezler. Bu nedenle de geçmişte buna dayalı
olarak yapılan işlemler hüküm ve sonuçlarını devanı ettirir. Buna ka­
rarın "derhal etkili olması” denilir (ex mine etki)221.
Örnek: 50 yaşını dolduran kamu çalışanlarının isteğe bağlı ola­
rak emekli olabilmelerine imkân tanıyan bir kanun çıkartılmıştır. Bir
kısım kamu çalışanı buna dayalı olarak emeklilik isteminde bulunmuş
ve emekli edilmişlerdir. Bu kanun daha sonra Anayasanın eşitlik kura­
lına aykırı bulunarak iptal edilmiştir. İptal kararı yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren sonuçlarını doğuracağından bu kanuna dayalı olarak
yapılan işlemler geçerliliğini korur. İptal kararı geriye yürümemesi
nedeniyle emekli statüsüne geçmiş kişilere bir etkisi olmayacaktır.

b. İptal Kararının Yürürlüğe Girişini Erteleme


Normal olarak AYM’nin iptal kararları RG’de yayımlandıkları
tarihten itibaren hükümlerini doğurur. Bununla birlikte .Anavasa. ge-
reklı durumlarda mahkemeye iptal kararının yürürlüğe girişini bir yıla

Terrel ilke AYM kararlarının geçmişe yürümemesi olmakla birlikte bunun sadece ceza kanun­
larının iptaline ilişkin bir istisnası bulunmaktadır. Eğer bir ceza normunun iptali failin lehine
bir durum ortaya çıkartmaktaysa bu durum geçmişe yürür. Dcğal olarak da iptal edilen ceza
normuna dayalı olarak mahkûm olan veya yargılanmakta olan kimse bundan yararlanır. An­
cak eğer iptal edilen norm fail aleyhine bir sonuç doğurmaktaysa tam tersi anayasa yargısı
geçmişe etkili olma ilkesini benimsenmiş olsa dahi geçmişe işletilemez. Örneğin (A) işlemiş
olduğu IB) suçundan mahkûm olmuş ve cezasını çekmektedir. Aynı eylemle ilgili (C) hakkında
yürütülen ceza yargılaması sürecinde suçun anayasaya aykınlığı iddia edilmiştir ve kural Ana­
yasa Mahkemesi tarafından iptal le sonuçlanmıştır. (A) ve B her ne kadar geçmişte bu suçu iş­
lemiş olsalar da ve bu nedenle Anayasa Mahkemesi karan geçmişe yürümezse de lehlerine
bir durum ortaya çıktığından anayasa yargısı sisteminin sonuçlanndan bağımsız olarak *lehe
oian ceza normunun geriye yürüyeceği ilkesi" nedeniyle yararlanır.
Dokuzuncu Bölüm: TürkAnaya:a Yargızt 3”

kadar erteleyebilme yetkisi vermiştir. Bunun temelinde yatan mantık


iptalle birlikte bir hukuk boşluğunun ortaya çıkmasının önüne seçmek
ve kural koyucuya iptalin yerine geçebilecek yeni düzenleme yapmak
için bir süre vermektir. Bir bakıma ıkı kötü durumdan en az kötü ola­
nın tercih edilmesidir. Birincisi bir kuralın Anayasaya aykırılığı tespit
edilmesine rağmen belirli bir süre daha bile bile uygulanmasına devanı
ettirilmesidir. Diğeri ise iptal kararının derhal uygulanmaya konulma­
sıyla ortada bir boşluğun oluşması ihtimalidir.
İşte, Mahkeme iptal kararının derhal yürürlüğe girmesiyle bir hu­
kuk boşluğu meydana gelinesi yerine anayasaya aykırılığı tespit edil­
miş kuralın belirli bir süre daha uygulamada kalmasını daha tercih
edilebilir bulmaktadır. Mahkeme iptal ettiği kuralın yürürlüğe girişini
bir yılı geçmemek üzere herhangi bir süre dilimi için öteleyebılecektir.
Örnek: AYM Türk Ceza Kanununda düzenlenen (Z) suçunu
Anayasaya aykırı bularak 1.3.2018‘de iptal etmiştir. Bu kural eğer
herhangi bir erteleme kararı alınmamış ve 13.05.20İS tarihinde Resmî
Gazetede yayımlanmıştır. Bunun anlamı artık bu tarihten itibaren
mevzuatta (Z) suçu denilen bir suç yoktur. Elbette bu suçla ilgili
TBMM yem bir düzenleme yapılıncaya kadar eylemden dolayı hiç
kimse soruşturulamaz ve yargılanamaz. Hatta ceza kurallarında oluşan
her türlü lehe değişiklikler geçmişe yürüyeceğinden bu eylemden
dolayı yargılanıp cezasını çekmekte olanların infazına son verilecek,
yargılamalara devam edilemeyecektir. Eğer AYM iptal kararının yü­
rürlüğe girişini 6 ay süreyle ertelemişse 13.05.20İS tarihinden itibaren
karar yayımlanmış olmasına karşın 13.11.2018 tarihine kadar sanki
hiç iptal edilmemiş gibi bu kural varlığım sürdürecektir.
3. Kararların Kesinliği ve Bağlayıcılığı
.Anayasanın 153 l’inci maddesine göre AYM kararları kesindir.
Bunun anlamı son noktanın konulmuş olmasıdır. Dolayısıyla bu kara­
ra karşı iç hukukta gidilebilecek bir yol yoktur. Doğrudan bu kararın
bozulması istemiyle bir uluslararası mahkemeye de başvurulamaz.
Dıser vandan .Anavasanın 153 6’ıncı maddesinde .Anavasa Mah-
J J J

kemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idari ma­


rs ikinci Kıstm: TürkAnayasa Hukuku

kamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıkça belirtilmiştir. Şu


halce AYM kararları sadece davanın taraflarını değil herkesi bağlar
ferga omnes etki).
Kararın bağlayıcılığının sadece sonuç kısmını mı yani hukuk ter­
minolojisiyle ifade edilecek olursa "hüküm fıkrasını1’ mı yoksa karar
gerekçelerini de mı içerdiği maddede belirtilmemiştir. Sorun öğretide
tartışmalıdır. Bazılarınca Mahkeme kararının gerekçelerinin değil
sadece hüküm fıkrasında belirtilen (iptal veya ret) kısmın bağlayıcılı­
ğının bulunduğu ileri sürülmüştür. Bazılarınca ise Mahkeme kararları­
nın gerekçe ve hüküm fıkrasının bütünlük oluşturduğunu dolayısıyla
gerekçelerinin de bağlayıcı olduğu savunulmuştur. .Anayasa Mahke­
mesi içtihatlarına göre Mahkeme kararları gerekçeleriyle bir bütünlük
oluşturmaktadır. Bu nedenle gerekçeleri bağlayıcıdır"2.
Kanaatimizce gerekçeler verilen hükmün hukuksal temeline dair
argümanlardır. Gerekçeler yasama organına ve diğer organ ve makam­
lara rehber niteliği taşır. Kaldı ki gerekçede yer verilen her cümlenin
veya ifadenin bağlayıcı olduğunu kabul etmek güçler ayrılığı ve onun
bir seresi olan varsı basımsızlısı ilkesine de avkırılık oluşturur. Bu
nedenle gerekçeler değil hüküm fıkrası bağlayıcıdır. Gerekçeler hük­
me dair baslavıcı olmayan rehber nitelikli -corumlardır.

4. AYM’nin Yerindelik Denetimi Yapamaması: Denetimin Sının


Tüm yargı organları gibi AYM de yerindelik denetimi yapamaz.
Kuralın anavasava uygunlusu dışında kalan sosvo-ekononıık. kültürel,
siyasal nedenlere dayalı olarak bir inceleme yapamaz. Kuralın anaya­
saya uygun olup olmadığı ayrı, o kuralın ülke ekonomisine, ülkenin

E. 1992/38, K.1993/5, T. 02.02.1993, AMKD, S. 29/1, s. 239; E.1996/51, K.1998/17, T.


13.05.1998, AMKD. S. 35/1, s.172-173. "...Anayasa Mahkemesinin yerleşik korarlonn-
do da belirtildiği gibi bağlayıcılık kararlarının sonucu kadar gerekçeleri yönünden de ge­
çerlidir. Bu nedenle yasa koyucunun aym konuda ykoracog
* yeni yasada Anoyoso Mah­
kemesi kararlarının sonucu He birlikte gerekçesini de çözönünde bulundurması gerek­
mektedir" (E. 1991/27, K.1991/50, RG. 29.01.1992). A^cak gerek Danıştay gerek Yargı­
tay, AYM kararlarının bağlayıcılığına gerekçelerin bağlayıcılığını da içerecek bir anlam
yû yememektedir.
Dokuzuncu Bölüm: TürkAnaya:a Yargızt 3 "9

uluslararası ilişkilerine etki ve sonuçları farklıdır. .Anayasallık deneti­


mi sadece anavasava ursun olup olmadığı vönünden yapılır. Diğer
hususların değerlendirmeleri yargı dışındaki organlara aittir. Örneğin,
bir özelleştirme ile ilgili kanunun denetiminde AYNI, kanunun Anaya­
saya uygun olmasına rağmen bir dizi “ekonomik sorun ortaya çıkarta-
bileceği” düşüncesiyle iptal yoluna gidemez. Gerekçelerinde bu anla­
ma gelebilecek ifadelere yer veremez.
Diğer yandan Anayasaya göre Mahkeme bir kanun veya Cum­
hurbaşkanlığı kararnamesinin tamamını veya bir kısmını iptal ederken
kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak şekilde
karar veremez (AY, m. 153 2)"9. Başka bir deyişle kanun koyucunun
hiç düşünmediği, istemediği, düzenlemesinde arzulamadığı bir uygu­
lamanın doğmasına yol açabilecek bir iptal kararının verilememesidir.
Şu var kı anayasa yargısının niteliği düşünüldüğünde bu tür beklen­
meyen durumlar anayasa yargısının doğasında -cardır. Bu hüküm çoğu
zaman bir temenni olarak kalmaya mahkumdur.

C. Yürürlüğü Durdurma Kararları


1982 Anayasasında ve AYM Çalışma Esasları Hakkında İçtüzükle
Mahkemeye denetlediği normun (kanun, CBK gibi) yürürlüğünü dur­
durma yetkisinden açıkça söz edilmemektedir. Bu durum ciddi bir tar­
tışmayı beraberinde getirmiştir. Öğretide bazı yazarlar AYM’nin böyle
bir yetkiyi kullanamayacağım ifade ederken, bir kısım yazarsa her yar­
gılama biriminin yargılama sürecinde kararın anlamsızlığını ve etkisiz­
liğini gidermek bağlanımda her türlü koruyucu önlemi alma yetkisinde
olduğu, bunun mutlaka anayasal dayanağı gerektirmediğini, böyle bir
yetkinin yargının doğasında içkin bulunduğunu ileri sürmüştür.

Bu hükmün Anayasaya getirilişin temelinde 1961 Anayasası döneminde AYM’nin ver­


miş olduğu birkaç kararın doğurduğu rahatsızlık yatmaktadır. Örneğin Seçim Kanunu ile
barajlı d’Hont sistemine yer verilmişti. Bu kanun hükmüne karşı açılan davada AYM bu
kuralın baraj kısmını iptal etmiş diğer kısımlarının Anayasaya uygun olduğuna hükmet­
mişti. Ancak iptalden sonra kanun koyucunun hiç düşünmediği ve istemediği barajsız
d'Hont sistemi denilen yeni bir seçim sistemi ortaya çıkmıştı. İşte 1982 Anayasasına ko­
nulan bu hükmün amacı, bu tür beklenmeyen durumların önüne geçmektir.
3 SO ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

.Anayasa Mahkemesi 1993 yılına kadar açılan iptal davalarında yü­


rürlüğü durdurma yönündeki istemleri .Anayasanın Mahkemeye böyle
yetkiyi tanımamış olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. .Ancak ilk kez bu
tarihten itibaren yaklaşımını değiştirerek ve tamamen tersi yönde bir
delillendirmeve sıderek kendinde böyle bir yetkinin olduğuna hükmet-
miş230 ve bu güne kadar bu içtihadım istikrarlı bir biçimde sürdürmüştür.
AYM, açılan iptal davalarında yürürlüğü durdurma istemim ıkı
şart çerçevesinde değerlendirmekte ve bu ıkı şart varsa yürürlüğü
durdurma kararı vermektedir. Bu şartlar;
• .Açık anayasaya aykırılık,
• Uygulama halinde telafi edilemez mağduriyete yol açma.

D. xAYM Kararlarında Usul ve Yetersayı


*
AYM bir Genel Kurul ve iki bölümden oluşmaktadır.
Genel Kurul, başkan veya başkan ’.’ekilinin başkanlığında en az 10 üye
(2017 Değ) ile toplanır. Bölümler başkan vekilinin başkanlığında en az 4
üye ile toplanır. Genel Kurul ve Bölümler kararlarını salt çoğunlukla alır.
Siyasî partilere ilişkin davalara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce
Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara Genel Kurulca bakılır, bi­
reysel başvurular ise bölümlerce karara bağlanır.
Genel Kurul en az on üye. Bölümler ise Başkanvekilı başkanlı­
ğında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul ve bölümler karar­
larını katılanların salt çoğunluğuyla alır (AY, m. 149). Oyların eşitliği
hâlinde başkanın bulunduğu tarafın görüşü doğrultusunda karar veril­
miş olur (6216 Sayılı Kanun, m. 65 1). Anayasa değişikliğinde iptale,
siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bıra­
kılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte
iki oy çokluğu şarttır. Diğer kararlarını toplantıya katılanların salt
çoğunluğu ile alır (AY, m. 149, 6216 sayılı Kanun, m. 65 2).

23C
AYM, E. 1993/33, K. 1993/40-1, T. 21.10.1993. AMKD, S. 29, C. I, s. 562.
Dokuzuncu Bölüm: TürkAnaya:a Yargızt 381

Dokuzuncu Bölüm Değerlendirme Sorulan

1. Aşağıdakilerden hangisi 1982 Anayasası'nda yer almadığı halde Anayasa Mah­


kemesinin içtihatları ile hukukumuza girmiştir?
A) Adil yargılanma hakkı
B) Anayasanın üstünlüğü ilkesi
C) Yürürlüğün durdurulması
D) Olağanüstü mahkemelerde yargılanamama ilkesi
E} Özelleştirme

2. 1982 Anayasasina göre aşağıdakilerden hangisi Anayasa Mahkemesinin görev


ve yetkilerinden biri değildir?
A) TBMM İçtüzüğümün Anayasa'ya şekil yönünden uygunluğunu denetlemek
B) Usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan uluslararası antlaşmaların
Anayasa'ya uygunluğunu denetlemek
C) Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanını seçmek
D) Siyasi partilerin mali denetimini yapmak
E) Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin TBMM kararlarının iptaline
ilişkin başvurular hakkında karar vermek

3. Aşağıdakilerden hangisi iptal davası açmaya yetkili değildir?


A} TBMM üye tamsayısının en az 1/5 üyesi
B) TBMM’de en fazla milletvekiline sahip parti
C) Cumhurbaşkanı
D) TBMM’de siyasal parti grupları
E) TBMM’de milletvekili sayısı yönünden ikinci büyük parti

4. 1982 Anayasasına göre anayasa değişikliklerine karşı şekil açısından iptal davası
açma süresi aşağıdakilerden hangisidir?
A) 5 B) 10 C) 15 D} 30 E) 60

5. Anayasa Mahkemesinin iptal ve itiraz yolunda verdiği ret kararları üzerinden ne


kadar süre geçtikten sonra anayasaya aykırılık iddiasıyla yeniden Mahkeme
önüne götürülebilir?
A) 6 ay B) 1 yıl C) 3 yıl D) 5 yıl E) 10 yıl
3S2 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

6. Türk anayasa yargısında norm denetimine ilişkin yürürlüğün durdurulması ile


ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Türk anayasa yargısında yürürlüğü durdurma kurumu bulunmamaktadır.
B) Türk anayasa yargısında yürürlüğü durdurma kurumu ilk kez 1982 Anayasası
ile düzenlenmiştir.
C) Türk anayasa yargısında yürürlüğü durdurma kurumu Anayasa ile değil
içtihatla benimsenmiştir.
D) Türk anayasa yargısında yürürlüğü durdurma Anayasa Mahkemesi Kanununda
düzenlenmiştir.
E} Türk anayasa yargısında yürürlüğü durdurma Mahkeme İçtüzüğü tarafından
düzenlenmiştir.

7. 1982 Anayasasına göre aşağıdakilerden hangisi Anayasa Mahkemesi kararlarının


özelliklerinden biri değildir?
A) Anayasa Mahkemesi iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
B) Anayasa Mahkemesi iptal kararları geriye yürümez.
C) Anayasa Mahkemesi, iptal kararının yürürlüğe girişini bir yılı aşmamak üzere
kendisi belirleyebilir.
D) Anayasa Mahkemesi kararları TBMM dışında kalan devletin tüm organlarını
bağlar.
E) Anayasa Mahkemesinin iptal ve itiraz yolunda verdiği kararlar erge omnes
sonuç doğurur.

8. Aşağıdakilerden hangisi Anayasa Mahkemesinin bir görevi değildir?


AJ TBMM'ye kanun taslakları hakkında görüş sunmak
B) Siyasi parti kapatma davalarına bakmak
C) Yüce Divan yargılaması y3pmak
D) Siyasal partilerin mali açıdan denetimini yapmak
E} Bireysel başvurular hakkında karar vermek

9. Kanunların Anayasaya uygunluğunun itiraz yoluyla denetiminde, aşağıdakilerden


hangisinin varlığı gerekli bir unsurdur?
A) İtirazın Cumhurbaşkanı veya 1/5 oranında milletvekili tarafından yapılması
3) İtirazın kanun yayımlandıktan sonra 60 gün içinde yapılması
C) İtirazın açılan bir davay3 ilişkin olarak bir mahkeme önünde yapılmış olm3sı
D) Hakkında An3yasay3 aykırılık itirazında bulunan kanun3 ilişkin olarak geriye
doğru 20 yıl içinde Anayasa Mahkemesinin karar vermemiş olması
E) İtirazın bir kamu kurumu tarafındar yapılmış olması
Dokuzuncu Bölüm: TürkAnaya:a Yargızt 3 S3

10. TBMM'nin aşağıdaki kararlarından hangisine karşı Anayasa Mahkemesine baş­


vurulabilir?
A) Olağanüstü hal ilanının onaylanması kararı
B) TBMM seçimlerinin savaş nedeniyle ertelenmesi kararı
C) Savaş ilanı kararı
D) Yüce Divana sevk karan
E) Yasama dokunulmazlığının kaldırılması kararı

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 S 6 7 S 9 10

c B D B E C D A C E
Onuncu Bölüm
TÜRK ANAYASA YARGISINDA
BİREYSEL BAŞVURU YOLU

I. KİŞİSEL BAŞATRU YOLUNUN AMACI VE


HUKUKUMUZA GİRİŞİ
Bireysel başvurunun temel amacı, olağan kanun yollarında gideri­
lemeyen hak ve özsürlük ihlallerini uluslararası insan hakları kurum-
larına taşımadan yine son bir yol olarak Anayasa Mahkemesinde çö­
züm aramaktır.
Bireysel başvuru, bir nisan hakları koruma ve güvence yolu olarak
gerek uluslararası sistemde gerek ıç hukuk düzenlerinde önemli bir yere
sahiptir. Bu görevi yerine getiren mahkemelerin de bireylere yeterince
güven sunmuş olmaları nedeniyle giderek benimsenmekte ve yaygınlaş­
maktadır. Şüphesiz AİHM nasıl kendi başarısının ve duyulan güvenin
kurbanı olmuş ve bugün büyük bir ış yükü altına girmişse bu işlevi iç
hukuk düzenlerinde gören bireysel baş\ııru mekanizmalarının da aynı
akıbetle karşı karşıya kaldıkları bir gerçektir. Özellikle ıç hukuk düzenle­
rinde diğer insan hakları koruma yollarının yeterince güvence vermemesi
ya da işleyiş usullerindeki etkisizlikler nedeniyle ister istemez tüm yük
bireysel baş\ııru görevini ifa eden anayasa mahkemelerine kalmaktadır.
.Anayasa yargısında anayasa şikâyeti de demlen bireysel başvuru yo­
lu hukukumuza 2010 .Anayasa değişiklikleriyle girmiştir. 23.09.2012
tarihinden itibaren de bu yol işletilmeye başlanılmıştır. Bu yolun getiril­
mesindeki temel gerekçelerden biri AİHM nezdındekı başvuruların ve
ihlal kararlarının önemli bir kısmının Türkiye’ye ait olması ve bu duru­
mun insan hakları alanında kötü bir görüntü ortaya çıkartmış olmasıdır.
Dolayısıyla bu yol ile Türkiye aleyhine açılacak dava ve verilecek ihlal
kararlarını standart sayılara ulaştırmak amaçlanmaktadır2".

Anayasa değişikliğine dair kanun gerekçesinden bkz.


http://\WAv2.tbmm.gov.tr/d23/2/2-0656.pdf (Et: 22.12.2016).
3 86 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

Anayasa’nın 148’ıncı maddesinde ve 6216 sayılı .Anayasa Mah­


kemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile Ana­
yasa Mahkemesi İçtüzüğü bu yolun hangi usul ve şartlar altında işleti­
leceğini düzenleme altına almıştır.

II. BİREYSEL BAŞVURU YOLUNUN NİTELİKLERİ

A. Kamu Gücü İşlemlerine Karşı Koruma Yolu Olması


Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, temel hak ve özgürlük­
leri kamu gücü işlemlerine karşı korumaktadır. Bu nedenle temel hak
ve özgürlüğün .Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru vasıtasıyla
korunabilmesi için ihlalin esas olarak herhangi bir kişi tarafından
değil, bir kamu gücü tarafından gerçekleştirilmiş olması gerekir.
Devletler kamu gücü işlemlerinin tümüne karşı (yasama işlemle­
rine, idari işlem ve eylemlere ve mahkeme kararlarına) veya kamu
gücü işlemlerinin sadece biri veya ikisine karşı da bu yolu benimseye­
bilir. Nitekim Almanya’da Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
bütün kamu gücü işlemlerine karşı (yasama, yürütme ve yargı) yapıla­
bilmektedir (Federal Anayasa, m. 93). Ispanya’da yargı ve yürütme
işlemlerine karşı işletilmesi benimsenmiştir (Organik Kanun, m.42-
43). Avusturya’da sadece idarenin eylem ve işlemlerine karşı (AY.
m. 144) gidilebilmektedir. Türkiye’de ise yasama, yürütme ve yargı
işlemlerine karşı mümkündür. Çünkü .Anayasanın 148 3’üncü maddesi
"kamu gücü tarafmdan ihlal edilme” ifadesine yer vermiştir. Kamu
gücü, devlet organlarının tümünü içeren bir kavramdır.
Kamu gücü işlemleri, devlet organlarının kamu gücünü kullana­
rak yaptığı ve hukuksal bakımdan etkili sonuç doğuran işlemlerdir.
Diğer bir deyişle bireyin hukuk dünyasında sonuçların doğuran işlem­
lerdir. Bu bağlamda görüşler, bilirkişi raporları, tavsiye veya öneri
gibi işlemler bireyler için bağlayıcı ve emredici olmadıklarından, bi­
reysel başvurunun konusunu oluşturamazlar.
Öte yandan, kamu gücü, devlet teşkilatı içerisinde yer almayı ve
egemenlik kaynaklı yetkiler kullanabilmeyi ve bireyin hukukunu doğ-
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargıstnda Bireysel Basuru Yolu 38

rodan etkileyen kararlar alabilmeyi gerektirir. Kısaca belirtilecek olur­


sa kamu gücü, bir takım kamusal ayrıcalıklarından yararlanmak ve tek
yanlı yaptırımlar uygulayabilmek anlamına gelir. Dolayısıyla da bire­
yin hak ve özgürlüklerine yönelik ihlalin bu niteliklere sahip yerlerden
kaynaklanmış olması gerekir. Sonuç olarak;
• Kamu tüzel kişilerinin her işlemi ya da eylemi değil kamu hukuku
alanında ve bu hukukun esaslarına dayalı olarak gerçekleştirmiş
olduğu işlem ve eylemleri bireysel başvuru konusu yapılabilir.
• Özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerinin işlem ve eylemleri ilkesel
olarak bireysel başvuruya konu edilemezler.
• Bu yol, temyiz ya da süper temyiz yolu değildir. Yarn iç hukukta
mahkemelerin esas kararları üzerinde doğrudan bir üst mahkeme
niteligivle denetim amacı taşıvan bir vargı yolu değildir. Bu ne-
denle kanun yolunda gözetilmesi gereken konular hakkında ince-
leme yapılamaz.
• Bu yol «acno popularis» (kamu adına başvuru) yolu değildir. Bu
nedenle ancak kamu gücü işleminden mağdur olan birey tarafından,
bireysel şikâyetler bağlamında işletilebilecek bir baş\uro yoludur.

B. İkincil Nitelikte Bir Koruma Yolu Oluşu


İnsan haklarının korunmasında esas yetkili merci ulusal hukuk sis­
temleridir. Bu durum avm zamanda devletlerin egemenliği ilkesinin de
bir sonucudur. Buna uluslararası insan hakları hukukunda «subsidiarite
ilkesi» denilmekte olup Türkçe’ye "ikincil yetki” ya da “yetkide yerel­
lik” olarak çevrilmektedir. Bunun anlamı, insan haklarının korunmasın­
da asıl yetkili mekanizmanın ulusal sistemler olmasıdır. Eğer bu sistem­
lerden sonuç alınamamışsa uluslararası koroma sistemleri o zaman dev­
reye konulabilir. İşte bunun doğal sonucu olarak da bireylere tanınan ıç
hukuk başlını yollarının tüketilmesi temel koşuldur.
Anayasa Mahkemesi de tıpkı uluslararası hukuk iç hukuk ilişki­
sinde olduğu gibi ikincil bir koruma sistemidir. Aynı amaç ve felse­
feden hareketle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının
3SS ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

öncelikle genel hukuk sistemi içerisinde, olağan yargısal düzenekte


çözülmesi esastır. Olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvu­
ru yolu harekete geçirılemez.
6216 sayılı Kanun’un 45 2’inci maddesindeki «ihlale neden ol­
duğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ya da yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru
yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.» şeklindeki düzenleme­
den, bireysel başvurunun bu özelliği açıkça anlaşılmaktadır.

III. BİREYSEL BAŞVURU YOLUNUN KABUL


EDİLEBİLİRLİK ŞARTLARI

A. Olağan Kanun Yollarının Tüketilmiş Olması


AYM’ye bireysel başvuru, ikincil nitelikte koruma sağlayan bir
yol olduğundan önce bireylere iç hukukta tanınmış olağan kanun yol­
larının tüketilmesi gerekmektedir. Bu durum Anayasa’nın 148 3’üncü
maddesinde "...Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır" şeklinde açıkça belirtilmiştir. 6216 sayılı
AYM’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkında Kanunun
45 2’ınci maddesi de "ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem,
ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yolla­
rının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması
gerekir ' diyerek bu zorunluluğu açıkça ifade etmiştir.
Yukarıda atıfta bulunulan mevzuat hükümlerinde bahsi geçen
"olağan kanun yolu", kararların kesinleşmesine engel olan kanun
yoludur. Nihai kararlar, süresi içerisinde olağan kanun yoluna gidil­
memesi veya gidilip de onanması sonucu kesinleşirler. Kesinleşmiş
hükümlere karşı tanınan kanun yoluna da “olağanüstü kanun yolu”
denir. Bu nedenle bireyler açısından tüketilmesi zorunlu olan yollar
olağan kanun yollarıdır. Bunların neler olduğu da yargılama kanunla­
rında açıkça gösterilmiştir.
Tüketilmesi gerekli bir kanun yolundan bahsedebilmek için, bu
yolun hak ihlalinin gerçekleşmesini önleyebilecek, devam etmesini
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargısında Bireysel Basuru Yolu 3S9

engelleyecek ve ihlalin ortaya çıkardığı zararın tazmin edilmesini


sağlayacak nitelikte olması gerekmektedir. AYM, tüketilmesi zorunlu
yolun “etkili”, “yeterli”, “ulaşılabilir” ve “olağan başvuru yolu kap­
samında olması” gerektiğine vurgu yapmaktadır. Diğer yandan Mah­
keme söz konusu kanun yollarının sadece teorik olarak değil pratikte
de var olması gerektiğinin altını çizmektedir. Nitekim AYM bu konu­
yu bir kararında şu şekilde ortaya koymuştur:
tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olmaları ya­
nında, telafi kabiliyetini haiz olmaları ve tüketildiklerinde başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanımaları gerekir. Dolayı­
sıyla mevzuatta bu yollara ver verilmesi tek başına veterli olmavıp uv-
gulamada da etkili olduklarının gösterilmesi ya da en azından etkili
olmadıklarının kanıtlanmamış olması gerekir"2'2
O halde tüketilmesi gereken bir yolun var olması tek başına yeter­
li değildir. Bu yolun etkili olması, yanı yolun başvurucuya uygun veya
yeterli çare sunabilmesi gerekir. Etkili ve yeterli olmayan kanun yolla­
rının tüketilmesi zorunlu değildir.
w

B. Başvurunun Süresi içerisinde Yapılmış Olması


6216 sayılı Kanun’un 47 5’inci maddesi başvurunun yapılmasını
belirli bir süre şartına bağlamıştır. Buna göre "Bireysel başvurunun,
başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse
ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gere­
kir". Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 64 l’inci maddesi de aynı
yönde düzenleme getirmektedir. Süre şartı, yargı kararlarının kesinliği
ve hukuk güvenlisi ilkelerinin seresidir.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru esasında yargı kararları­
na karşı mümkündür. Bu açıdan bireysel başvuru için aranan 30 gün­
lük süre kesinleşmiş gerekçeli yargı kararının “tefhim” ya da “tebli-

232 AYM, Ramazan Araş Karan, B. No: 2012/239, T. 2.7.2013, pr. 29.

http://kararlarveni.anav3sa.gov.tr/BireyselKarar/Content/72SeOe67-eeee-4dfO-a57b-a
b066fbd6efc?\7ords0nly=False (Et. 20.02.20151.
390 ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

ği”nden itibaren başlayacaktır. Tefhim ya da tebliğ imkânı bulunmu­


yorsa, süre kararın ilâm veya başvurucuya başka yolla bildirilmesiyle
başlamaktadır.
İlân konusunda da 6216 sayılı Kanun ve .Anayasa Mahkemesi İç­
tüzüğünde hüküm bulunmamaktadır. 6216 saydı Kanun m. 49 7 uva-
rınca diğer usul kanunlarına bakılması gerektiğine işaret etmektedir.
Bu bağlamda İYUK’un 7.3’üncü maddesinde; «Adresleri belli olma­
yanlara özel kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, süre, son ilan
tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün sonra işlemeye başlar»
denilmektedir. Bunun aksine bir düzenleme ise 7201 saydı Teblisat
Kanununun 3 T inci maddesinde de ver almaktadır. Buna söre. ilanen
tebliğ, son ilan tarihinden itibaren yedi gün sonra yapılmış sayılır.
Ancak ilanen tebliğe karar veren merci, duruma göre on beş günü
geçmemek üzere daha uzun süre tayin edebilir.
Görüldüğü üzere bireysel başvuru hakkına ilişkin sürenin başla­
ma anı, kanunlarda yeterince açık değildir. Anayasa Mahkemesi, süre­
nin başlangıcı için ‘‘başvurucunun nihai karardan yeterince bilgi
sahibi olmasını” kabul etmiştir”. Başvurucunun kararı ne zaman
öğrendiği somut olay açısından netlik taşımıyorsa bu durumda .-Anaya­
sa Mahkemesi başvurucunun beyanını dikkate almaktadır"4.
Başvuru yolu öngörülmemişse, süre ihlâlin öğrenildiği tarihten
itibaren başlar. Devam eden ihlal söz konusu ise ihlal devam ettiği
sürece ve ihlâlin sona ermesinden itibaren otuz gün içinde başvu­
ru yapılabilir. Örneğin, mahkeme kararlarının uygulanmasına yönelik
talebe rağmen mahkeme kararı uygulanmamışsa, bu durumda devam
eden bir ihlâlden bahsedilir. Bu durumda başvurucu mahkeme kararı-

233 AYM, Taner Kurban Başvurusu, B. No: 2013/1582, T. 7.11.2013, pr. 21.

http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/BireyselKarar/Content/38d560cb-clea-4a9a-b267-a
lbl7ffe9019?wordsOrly=False (Et: 28.12.2015).
234 AYM, İlyas Türedi Başvurusu, B. No: 2013/1267, T. 13.6.2013, pr. 22.

http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/BireyselKarar/Content/670e3e04-2f3a-431d-b692-f
ff25d045bac?words0nly=False (Et: 21.02.2016).
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargısında Bireysel Basuru Yolu 391

nın uygulanması talebini müteakiben makul bir süre bekledikten sonra


Anayasa Mahkemesine başvurabilir225.
6216 sayılı Kanun m. 47 5, haklı bir mazerete dayalı olarak süresi
içinde baş-.uruda bulunamayanlara mazeretlerinin sona erdiği tarihten
itibaren on beş gün içinde bu mazeretlerini belgeleyerek baş-.uru ya­
pabilme imkânı tanımıştır. Ancak haklı mazeretin neler olduğuna
ilişkin 6216 sayılı Kanun’da herhangi bir düzenleme yer almamakta­
dır. İçtüzük ise haklı mazeret olarak mücbir sebep ve ağır hastalık
hâlini düzenlemiştir. Anayasa Mahkemesi ise haklı mazeretin önce­
den belirlenemeyeceğini her başıuru için ayrı bir değerlendirme ya­
pılması gerektiğini belirtmiştir.
Belirtilmelidir kı süre şartı kamu düzenındendır. Dolayısıyla baş­
vuru incelemesinin her aşamasında re:sen dikkate alınır.

C. Başvurucunun Bir Hakkının ihlal Edilmiş Olması


Anayasa'nın 148'inci maddesine göre bireysel başvuru yoluna
Anayasa ve AİHM tarafından koruma altına alınmış bir hakkı ihlal
edilmiş herkes başvurabilir. Bu şart 6216 sayılı Kanunun 45 ve
46Tncı maddelerinde de belirtilmiştir. Kanunun 46Tıncı maddesine
göre, "(1) Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan
etkilenenler tarafından yapılabilir. (2) Kamu tüzel kişileri bireysel
başvuru yapamaz. Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait
haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir.
(3) Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak ya­
bancılar bireysel başvuru yapamaz. ”
Yukarıdaki mevzuat hükümlerine göre:•
• Başvurucu gerçek ve özel hukuk tüzel kişisi olabilir
Kamu hukuku tüzel kişileri, kamu hukukuna tabı olarak faali­
yetlerini yürüten kişi veya mal topluluklarıdır. Bunlar özel hukuk tüzel*

233
AYM, Ahmet Yıldırım Başvurusu, B. No: 2012/144, pr. 29 (RG. 15.11.2013, S. 2SS22).
392 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

kişilerinden farklı olarak bireylerin özgür iradesiyle değil kanunla


veya Cumhurbaşkanı kararnamesi ile kurulurlar. 6216 sayılı Kanuna
göre kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamazlar. Örneğin bir
belediye, üniversite kamu tüzel kişiliğini sona erdiren bir işleme karşı
bireysel baş-.-uruda bulunamaz.
Özel hukuk tüzel kişileri bireysel başvuru hakkına sahip olmak­
la birlikte bu yetki sadece kendi tüzel kişiliğine yönelik haklarının
ihlali ile sınırlıdır. Bu nedenle tüzel kişiliğe ilişkin bir hakkı ihlâl et­
meyen işlem, eylem ya da ihmalden dolayı bireysel başvuru hakkına
sahip değildirler. Bu bağlamda özel hukuk tüzel kişileri, sırf üyeleri­
nin haklarının ihlali için onlar adına bireysel başvuruda bulunamazlar.
Nitekim Mahkeme, “amacı çocuk onkolojisi alanında tıbbi kaliteyi
artırmak olan ve yalnızca üyelerinin durumlarını etkileyen başvuru
konusu yasama işleminin mağduru olmayan derneğin, bu işlem aley­
hine bireysel başvuru yapma hakkı bulunmamaktadır” diyerek dernek
baş vurusunu reddetmiştir236.
• Başvurucunun kamu gücü işlem, eylem veya ihmali nedeniyle bir
hakkının ihlal edilmiş olması gerekir
Bununla birlikte 6216 sayılı Kanun’un 45 3: üncü maddesi bu ku-
rala bazı istisnalar getirmiştir. Buna göre:
- Yasama işlemleri,
- İdarenin düzenleyici işlemleri,
- Anayasa Mahkemesi kararları (örneğin iptal ve itiraz üzerine ve­
rilen kararlar, yüce divan kararları, siyasal parti mali denetimine
ilişkin kararlar ya da kapatma kararlarına karşı).

AYM, Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Demeği Başvurusu, B. No: 2012/95, T. 25.12.2012,
pr. 29. http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/BireyselKarar/Content/68f23b55-0002-442e-
9236-la777e40ble8?wordsOnly=False (Et. 18.05.2015). Benzer şekilde Mahkeme Aya-
sofyâ'nın ibadete açılması konusunda bir derneğin yaptığı başvuruyu aynı gerekçeyle
kabul edilemez bulmuş ve incelemeksizin ret kararı vermiştir (Bkz. Sürekli Vakıflar Tari­
hi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği Başvurusu, B. No: 2015/14747, T. 13.09.2018,
RG. 11.10.2018, S. 30562.
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargıstnda Bireysel Basuru Yolu 393

- Anayasalın yargı denetimi dışında tuttuğu işlemler (örneğin


Yüksek Seçim Kurulu Kararları, HSK’nın meslekten çıkartına
cezaları dışındaki kararları, uluslararası sözleşmeler gibi),
Bu işlemler de kamu gücü işlemleri olmakla birlikte bunlara karşı
bireysel başvuru yoluna gidilemeyeceği açıkça belirtilmiştir.
• Başvurucunun hakkına yönelik ihlal nedeniyle güncel bir mağ­
duriyetinin olması gerekmektedir. Yanı, mağduriyetin başvuru
anında mevcut olması ve baş-.uru sonuçlanıncaya kadar da devam
etmesi gerekir.
• Başvurucunun menfaat ihlalinin kişisel ve doğıudan olması ge­
rekmektedir. Menfaatin kişiselliği ile ihlâle sebep olduğu iddia
edilen işlem, eylem veya ihmalden dolayı başvurucunun kendisi­
nin etkilenmesi kastedilmektedir. Buna göre, bireysel başvuru yo­
luna bir başkasına yapılan hak ihlali için gidilemez.
Diğer yandan başvuru hakkı için her ne kadar “herkes” tabiri
kullanılmaktaysa da 6216 sayılı Kanunun 46'3’üncü maddesinde
vatandaş ve vatandaş olmayan gerçek kişiler arasında bir ayrım geti­
rilmiştir. Kanun’da; ‘‘Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla
ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz” hükmüne yer
verilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’da sadece Türk vatandaşlarına ta­
nınmış hak ve özgürlükler için yabancılar Anayasa Mahkemesine
bireysel başvuru yapamayacaklardır. Örneğin seçme-seçılnıe hakkı
sadece vatandaşlara tanınmıştır. Bu hak için yabancılar bireysel başvu­
ruda bulunamazlar.

D. Başvuru Konusunun Bireysel Başvuru Alanına Giren


Bir Hak Olması
Bireysel başvuru yolu her hak ihlali için işletilebilen bir yol de­
sğildir.
— .Anavasanın
J 148 3’üncü maddesinde “Anavasa V e Ogüvence
’da
altma almmış temel hak ve özgürlüklerinden. Avrupa İnsan Hak­
ları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin ihlali” denilerek
başvuru konusunun çerçevesi çizilmiştir. Bu maddeden de anlaşılacağı
üzere ancak Anavasada ve AİHS’de güvence altma alınan haklar­
394 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

dan birinin ihlaline karşı bu yol işletilebilecektir. Elbette AİHS’de


düzenlenen haklar bir yandan ana metinde, diğer yandan da Türki­
ye'nin taraf olduğu Ek Protokollerde düzenleme altına alınmış haklar­
dır.
Eğer bir hak .Anayasada düzenlenmiş fakat Sözleşmede düzen­
lenmemişse bireysel başvuruya konu olamaz. Tersi durum da geçerli
olup bir hak Sözleşmede yer almakla birlikte Anayasa bu hakkı düzen­
lememişse yine bireysel başvuru hakkına konu olamaz.
Şu haklar her iki metinde de düzenleme altına alınmıştır:

AİHS ve Türkiye'nin Taraf Olduğu Protokoller Anayasa

Yaşam hakkı (m. 2) 15/2,17/1,17/4, 38/9

İşkence ve kötü muamele yasağı (m. 31 15/2,17/1,17/3


Kölelik ve zorlâ çalıştırma yasağı (m.4) 18, 24,48/1, 50, 72

Kişi özgürlüğü ve güvenliği h3kkı (m.5) 19

Adil yargılanma hakkı (m. 6) 36

Özel yaşama, aile yaşamına saygı hakkı, konut ve


20, 21, 22, 23
haberleşme özgürlüğü (m. 8)

Düşünce, din ve vicd3n özgürlüğü + ifade özgürlüğü 15/2, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30,
(m. 9+10) 31,32

Örgütlenme ve toplantı özgürlüğü (m. 11) 33, 34,51, 53, 54, 55, 68, 69,135

Evlenme ve aile kurm3 hakkı |m. 12) 20/1,41

Etkili başvuru hakkı (m. 13) 36,40,74/4,148/3

Ayrımcılık yasağı (m. 14) 10,41/1

Mülkiyet hakkı (1. Ek Protokol m.l) 35,38/9,46,47

Eğitim ve öğrenim h3kkı (1. Ek Protokol m. 2) 15/2, 24/1, 24/3, 24/4, 42,130/4

67, 75, 76/1, 77/1, 78/3, 78/5, 79,


Serbest seçim hakkı (1. Ek Protokol m.3)
127/3
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargıstnda Bireysel Basuru Yolu 395

E. Başvurunun
••
Açıkça Dayanaktan Yoksun Olmaması ve
Önemsiz Nitelik Taşımaması
*
6216 sayılı Kanunun 48/2’inci maddesine göre Anayasa Mahke­
mesi, “Anayasa'nm uy gulanması ve yorumlanması veya temel hakla­
rın kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan
ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebi­
lir”.
Bir başvurunun hangi durumlarda önemsiz olduğu veya açıkça
dayanaktan yoksun olduğu hususu Anayasa Mahkemesinin değerlen­
dirmesiyle ortaya konulacaktır. Böyle bir sonuca ulaşması durumunda
da başvuru için kabul edilemezlik kararı verecektir. Aynı düzenleme
AİHS’in 35''inci maddesinde de ver
• almaktadır.
Bireysel başvurular için getirilen bu şartın amacı Anayasa Mah­
kemesinin gereksiz başvurularla ış yükünün artmasını önlemektir.
Örneğin temyiz merci başvuruları, hiçbir şekilde ispatlanamamış şikâ­
yetler, açık bir şekilde hak ve özgürlük ihlali olmadığı anlaşılan baş­
vurular açıkça dayanaktan yoksun başvurular anlamına gelmektedir.
Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların kabul edile­
bilmesi için başvurucuların önemli bir zarara uğramaları gerekmekte­
dir. Ancak başvuranın önemli bir zarara uğramamış olması, Anayasa
Mahkemesi’nin bireysel başvuru için kabul edilemezlik kararı vere­
bilmesine tek başına neden olmamakta, bu şartla birlikte anayasal
açıdan ve temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açı­
sından önem taşımama şartının da gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Bunun değerlendirmesi şüphesiz Anayasa Mahkemesine aittir. Aşağı­
da Anavasa Mahkemesinin zararın önemsizliği nedenıvle reddettiği bir
bireysel başvuru kararına yer verilmiştir.
"Başvurucu, serbest avukat olarak görev yapmakta olup zorunlu
askerlik görevini ifa ettiği sırada meydana gelen hakaret olayı nedeniy­
le AYÎMde tam yargı davası açmıştır. A.YÎM ikinci Dairesi 9/10/2002
tarihli ve E.2001.856, K.2002/791 sayılı kararı ile tazminat isteminin
396 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermiştir. Başvurucu, kısmen


ret kararına karşı karar düzeltme yoluna gitmiş; AYIM İkinci Dairesi
26/2/2003 tarihli ve E.2003/189, K.2003/147 savdı karamla bu talebi
reddetmiş ve canı kararda başvurucuya 54,55 TL karar düzeltine para
cezası vermiştir... Bu miktarın serbest avukat olarak görev yapan baş­
vurucunun mali durumuna ciddi anlamda zarar verdiği ve kendisi için
nedenli önemli olduğu hususunda başvurucunun herhangi bir açıklama­
sının olmadığı da gözetildiğinde başvuru konusu miktarın başvurucu
açısından önemli bir zarar olduğu kanaatine ulaşılamamıştır”237.

IV. BİREYSEL BAŞVURU USULÜ


6216 sayılı Kaııun m.47/l’e göre; «Bireysel başvurular, bu Ka­
nunda ve İçtüzükte belirtilen şartlara uygun olarak doğrudan ya da
mahkemeler veya yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılabilir.»
Bu düzenlemeye göre bireysel başvurular doğrudan Anayasa
Mahkemesine yapılabileceği gibi diğer mahkemeler veya yurtdışı
temsilcilikleri aracılığıyla da yapılabilir.
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 63 Linçi maddesine göre de
«Bireysel başvurular, Kanunda ve içtüzükte belirtilen şartlara uygun
biçimde içtüzük ekindeki ve Mahkemenin internet sitesinde yayımla­
nan başvuru formuna uygun olarak Mahkemeye şahsen yapılabileceği
gibi diğer mahkemeler ya da yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla da
yapılabilir.»
Bu durumda Kanun ve İçtüzükte belirtilen yollar dışında Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru yapılması mümkün değildir. Yani
başvurucunun mektup, e-posta, kargo, posta, telgraf veya diğer
elektronik iletişim araçları kullanılarak başvuru yapılmasına
imkân tanınmamıştır. Bundan dolayı söz konusu yollarla bireysel
başvurunun yapılması bireysel başvuru usulünü düzenleyen hükümle­
re uygun olmayacağı için .Anayasa Mahkemesi tarafından idari yönden
reddedilecektir.

237
AYM, KV Başvurusu, Başvuru No: 2014/2293,1.12.2016, pr. 78.
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargıstnda Bireysel Basuru Yolu 39

Mahkeme İçtüzüğü m. 63/4’e göre “Genel Kurul; elektronik or­


tamda, güvenli elektronik imza kullanılarak başvuru yapılabilmesine
ilişkin karar alabilir” denilerek elektronik imza ile başvuru yapılabil­
mesine ilişkin yetkiyi Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’na bırakılmış­
tır. Bu bakımdan elektronik ortamda başvurunun yapılması kararı ve
elektronik ortamda söz konusu baş-.-urunun nasıl yapılacağına ilişkin
hususların belirlenmesi Genel Kurul’a bırakılmıştır. Ancak Genel kurul
tarafından henüz verilmiş bir karar bulunmadığından su an için elekt­
ronik onamda biıevsel başvuru yapılması mümkün değildir.
Cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin bireysel başvuru
haklarını nasıl kullanacaklarına dair 6216 sayılı Kanun ve Mahkeme
İçtüzüğünde açık bir düzenleme yoktur. Uygulamada bu kişiler cum­
huriyet savcılıkları aracılığı ile başvurularını yapabilmektedir. Cum­
huriyet savcıları da yapılan başvuruları doğrudan Anayasa Mahkeme­
sine göndermektedir.
Hak ihlaline uğramış kişi eğer yurt dışında bulunmaktaysa .Ana­
yasa Mahkemesi İçtüzüğü‘nün 63’üncü maddesine göre bulundukları
ülkedeki yurtdışı temsilcilikleri aracılığıyla bireysel başvuru hakkını
kullanabilecektir. Yurt dışı temsilcilik ile kastedilen diplomatik tem­
silcilikler ve konsolosluklardır.
Bireysel başvurular, Anayasa Mahkemesi içtüzüğü 59 l’inci
maddesine göre, İçtüzük ekinde (Ek-1) örneği bulunan ve Anayasa
Mahkemesi’nin ınternet sitesinde yayımlanan başvuru formu kullanı­
larak resmi dilde yapılacaktır. Bu form başvuru dilekçesi yerine kulla­
nılmaktadır.
6216 sayılı Kanun’un 47 2’inci maddesine göre; "bireysel başvu­
rular harca tabıdır’’. Harcın miktarı 2.7.1964 tarih ve 492 sayılı Harç­
lar Kanunu’nun (1) Sayılı Tarifesinin «ızzrgz harçları» başlıklı A1-4
maddesinde belirlenmiştir. .Ancak bu miktar her yıl yeniden değerlen­
dirme oranında artırılmaktadır”2. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü

232
Anayasa Mahkemesine bireysel başvurularda harç miktarı Resmi Gazetede yayımlanan
Harçlar Kanunu Genel Tebliği ile her yıl yeniden değerlendirilerek ilan edilmektedir. 84
39S ikinci Kızım: TürkAnayaza Hukuku

m. 62 1 de bireysel başvuru harcının Maliye veznelerine yatırılacağı


hükmüne yer verilmiştir.

V. ALAHKEMENİN kararl.ari

A. Kabul Edilemezlik Kararları


Bireysel başvuru için aranan kabul edilebilirlik şartlarından her­
hangi birisi eksikse ilk inceleme sonucunda Mahkeme tarafından baş­
vurunun kabul edilmezliğine dair karar verilir. Doğal olarak başvuru­
nun esasına girilmez. İlk inceleme aşaması sonunda bu karar verilir.
Örneğin süre şartına uyulmamışsa, başvurucunun mağdur sıfatına
sahip değilse, başvuru konusu hak .Anayasa ve Sözleşme ile koruma
altına alınan bir hak değilse, olağan başvuru yolları tüketilmemişse
gibi.

B. Düşme Kararları
.Anayasa mahkemesi İçtüzüğüne göre Bölümler ya da Komisyon­
lar tarafından yargılamanın herhangi bir aşamasında aşağıdaki hallerde
düşme kararı verilebilir:
• Başvurucunun davadan herhangi bir aşamada feragat etmesi
• Başvurucunun davasını takipsiz bıraktığının anlaşılması
• İhlalin ve sonuçlarının ortadan kalktığının anlaşılması
• Bölümler veya Komisyonlar tarafından tespit edilen herhangi bir
başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülme­
sini haklı kılan bir nedenin görülmemesi
Diğer yandan yukarıda sıralanan düşme nedenlerinden herhangi
birisinin varlığı halinde Komisvon ya da Bölümlerce otomatik olarak
düşme kararı verilmek zorunluluğu yoktur. İçtüzük m. 80 2’ye göre

No.lu Tebliğ Arayas3 Mahkemesine bireysel başvuru harcını 2020 yılı itibanyla 446,93
TL olarak belirlemiştir. Bkz. RG, 27.12.2019, S. 30991 2. Mükerrer.
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargıstnda Bireysel Basuru Yolu 300

Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kap­


samı ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli
kıldığı hallerde incelemeye devam edilebilir.

C. Başvurunun Esasına İlişkin Kararlar


Anayasa Mahkemesi bir başvuruyu kabul edilebilir bulduktan
sonra ışın esasına ilişkin incelemeye de girmiş olur. Bu inceleme so­
nunda da bir hak ihlalinin varlığı ya da yokluğuna dair bir karar veri­
lir. Eğer karar ihlal yönündeyse başvurunun niteliğine bağlı olarak
aşağıdaki kararların da duruma göre devreye girmesi kaçınılmazdır
(6216 Sayılı Kanun, m. 50).

1. Yeniden Yargılama
Eğer tespit edilen ihlal, bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa
bunun en doğal sonucu bu ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden
yargılanmanın yapılmasıdır. Bu durumda mahkeme tarafından dosya
ilgili mahkemeve gönderilir.
.Anayasa Mahkemesi eğer hak ihlali kararı vermiş ve bu durum mah­
keme kararından kaynaklanmışsa elbette kendisinin esas mahkeme yerine
geçip karar •.-ermesi yargılamanın mantığına aykırıdır. Bu durumda yargı­
lama yeri, yemden yargılamaya giderek .Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında ortaya koyduğu çerçevede ihlali giderici karar almak durumun­
dadır. Örneğin bilirkişi raporları arasında çelişkiler olup bu duruma itiraz
edilmiş olmasına rağmen dikkate alınmamışsa Mahkemenin bu tespitine
bağlı olarak ortaya konulan çelişkiler giderilerek yeni bir karar verilecek­
tir. Aym şekilde, yeterince savunma süresi verilmemişse, baş-.-urucunun
sunduğu deliller dikkate alınmamışsa yeniden yargılamada bu husustaki
eksiklikler olay mahkemesince giderilecektir.

2. Tazminat Kararlan
6216 sayılı Kanunun 50:ncı maddesine ve Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğünün 79:uncu maddesine göre tespit edilen ihlalin giderilmesi
bağlamında yeniden yargılama yapılmasında bir hukuksal yarar bu-
400 ikinci Kıcvn: TürkAnayasa Hukuku

Ummuyorsa başvurucu lehine uygun miktarca bir tazminat kararı veri­


lebilir. Ancak tazminat miktarı daha avrıntılı bir incelemevi gerekli
kılmaktaysa genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Tazminat sadece maddi veva manevi va da her ikisi birlikte de
verilebilir. Mahkeme kararlarına bakıldığında manevi tazminat karar­
larının çok daha az sayıda olduğu görülmektedir.

3. ihlal ve Sonuçlarının Nasıl Giderileceğine Dair Kararlar


6216 Sayılı Kanunun 50:nci maddesine göre Bölümler verdikleri ih­
lal kararlarında ihlalin ve sonuçlarının nasıl giderileceğine dair yapılması
gerekenleri kararında ortaya koyabilir. Şüphesiz bu kararlar yeniden yar­
gılama kararlarından farklıdır. Çünkü yeniden yargılama kararının muha­
tabı sadece yargı organlarıyken ihlalin ve sonuçlarının ne şekilde giderile­
ceğine dair kararlar hem vargıya hem idare makamlarına yöneliktir^5.
Örneğin bir yargı kararının yerine getirilmesine ilişkin şikâyet konusunda
mahkeme ihlal tespitinde bulunmuşsa mahkeme kararının yerine getiril­
mesini içeren kararı ilgili kamu kurumuna gönderir2-10.

D. Gecici
* Önleme Başvuru
* Kararları
Anayasa Mahkemesinin norm denetiminde yürürlüğü durdurma
kurumu anayasal ve kanuni bir temele dayanmasa da 1993 yılında
verilen bir içtihat yoluyla kabul benimsenmiş ve uzun yıllardır uygu­
lanmaktadır. Oysa bireysel başvurularda geçici önlem kararı anayasal
bir temele dayanmasa da kanuni bir dayanağa sahiptir. 2012 tarihli
6216 sayılı Kanunun 49 5’inci maddesi Mahkemeye bireysel başvuru­
ların esasına ilişkin inceleme sürecinde re’sen ya da talep üzerine
geçici önlem kararı verebilme yetkisi tanımaktadır.

Karan, Ulaş, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Rehberi, İstanbul Bilgi Üniversi­
tesi Yay., İstanbul 2015, s. 211. İhlal kararlarının yerine getirilmesine ilişkin olarak bkz.
İhlal kararlannın yerine getirilmesine ilişkin olarak bkz. Karan, Ulaş, Öğretide ve Uygu­
lamada Anayasa Mahkemesi Kararlarının Bağlayıcılığı ve İcrası, XI Levb3 Yay., İstanbul
2018; Gümüşay, Rarrazar. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolunda İhlal Ka­
rarlarının İcrası, Adalet Yay., Ankara 2020.
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargıstnda Bireysel Basuru Yolu 401

Her ne kadar Kanun tarafından geçici önlem kararı alınabilecek


hak ve özgürlükler bakımından bir sınırlama getirilmemişse de .Ana­
yasa Mahkemesi İçtüzüğü bu konuda bir çerçeve belirlemiştir. İçtüzü­
ğün 73 l’inci maddesi, geçici önlem kararım başvurucunun yaşamına
ya da maddi veya manevi bütünlüğüne vönelik ciddi bir tehlike bu-
lunması ile sınırlandırmıştır. Bu sınırlamanın kanuna aykırı niteliğin­
den söz edilebilir241.

E. Pilot Karar Uygulaması


.Anayasa Mahkemesinin bireysel baş\-urulara özgü kararlarından biri
de “pilot karar" usulüdür. Esasen bu tür karar usulü ne .Anayasa ne de
6216 sayılı Kanun tarafından düzenlenmiştir. .AİHS sisteminden esinleni­
lerek .Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünde düzenlenmiş bir usuldür.
Mahkeme, bireysel baş’.-urularda bir yapısal ya da sistemik bir so­
runla karşılaşırsa ve bunun benzer nitelikte başka başvurulara da yol
açtığı ya da açabileceği kanaatindeyse bu yolu devreye koyabilir. Böy­
lece aym sorundan kaynaklanan başvuruları ayrı ayrı incelemek yerine
yapısal sorunu ve alınması gereken tedbirleri tespit ederek ortak so­
rundan kaynaklanan baş-.-uruların da çözümüne gitmiş olur242.
.Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 75'inci maddesi pilot karar
usulünün uygulama şartını şu şekilde belirtmektedir:
• Başvurunun yapısal bir sorundan kaynaklanması,
• KzptsaZ sorunun başka başvurulara da yol açlığının tespit edil­
mesi ya da bu yapısal sorunun yeni başvurulara yol açacağının
öngörülmesi.
Bu ıkı durumun varlığı halinde Mahkeme İçtüzüğünün 75’inci
maddesine göre Mahkeme pilot kararı verebilir. Bu kararda haliyle

Koru hakkında tartışmalar ve değerlendirmeler için bkz. Şirin, Tolga, Bireysel Başvuru
Hakkı, XII Levha Yay., İstanbul 2015, s. 257.

Ooğru, Osman, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Rehberi, Legal Yayıncılık,


İstanbul 2012, s. 95.
402 ikinci Kısun: TürkArdaca Hukuku

yapısal sorunun tespiti ve bu sorunun çözümüne ilişkin çözüm önerile­


ri ve alınması gereken önlemler ortaya konulur243.
Pilot karar usulüne başvurunun amacı Anayasa Mahkemesinin de
altını çizdiği üzere "denzer başvuruların tamamının ihlalle sonuçlan­
ması yerine idari mercilerce çözüme kavuşturulması ile bu suretle
ihlalin kaynağının ortadan kaldırılarak yapısal sorunun düzeltilmesi­
nin sağlanmasıdır ”244.
Pilot karar usulü re’sen, Adalet Bakanlığının ya da başvurucunun
talebi üzerine başlatılabilir (İçtüzük m. 75 2). İçtüzük m. 75 3’e göre
“Pilot karar uygulaması için seçilen başvuru, gündemin öncelikli
işleri arasında sayılır ’.
Mahkeme İçtüzüğüne göre bölümler pilot kararıyla birlikte bu ka­
rara konu olan yanı yapısal sorun kategorisine giren benzer başvurula-
rın incelenmesini erteleme yoluna gidebilir.
Son olarak belirtmek gerekir kı her ne kadar Mahkeme İçtüzü­
ğünde açık bir hüküm bulunmasa da yapısal sorunun ortadan kaldırıl­
ması ve benzer başvuruların çözümlenmesi için Mahkeme tarafından
bir süre tayin edilebilir245. Öngörülen süre içerisinde yapısal sorun ve
bu sorundan kaynaklanan başvuruların çözümü gerçekleşmediği tak­
dirde başvurular topluca karara bağlanabilecektir243.

‘ ’ AYM, Y.T. [GK] Başvurusu, B. No: 2016/22418, T. 30/5/2019, pr. 69-70.


244 AYM, Y.T. [GK] Başvurusu, B. No: 2016/22418, T. 30/5/2019, pr. 71.

Şirin, Tolga, Türkiye'de Anayasa Şikâyeti (Bireysel Başvuru) İnsan Hakların Avrupa
Mahkemesi ve Almanya Uygulaması ile Mukayeseli Bir İnceleme, On İki Levha Yayıncı­
lık, İstanbul 2013, s. 643-544; AYM, Y.T. [GK] Başvurusu, B. No: 2016/22418, T.
30/5/2019, pr. 72.
24€ AYM, Y.T. [GK] Başvurusu, B. No: 2016/22418, T. 30/5/2019, pr. 72; AYM İçtüzük m.
ilkeler çerçevesinde çözümle­
75/1: "...Benzer nitelikteki başvurulor idari mercilerce
nir; çözümlenmediği takdirde Mahkeme tarafından topluca görülerek kora ra bağlanır"
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargıstnda Bireysel Basuru Yolu 403

Onuncu Bölüm Değerlendirme Soruları

1. Türkiye'de bireysel başvuru yolu hangi Anayasa ile kabul edilmiştir?


A) 1961 Anayasası B) 1982 Anayasası
C) 1982 Anayasası 2001 Değişiklikleri O) 1982 Anayasası 2010 Değişiklikleri
E) 1982 Anayasası 2017 Değişiklikleri

2. Bireysel başvuru için aşağıdakilerden hangisi tüketilmesi gereken bir yargı yolu
değildir?
A) İstinaf B) Temyiz C) Olağan yargı yolu
D) İlk derece mahkeme E) Yargılamanın yenilenmesi

3. I. Vatandaşlar
II. Yabancılar
III. Özel hukuk tüzel kişileri
IV. Kamu hukuku tüzel kişileri
Yukarıdakilerden hangilen Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabi­
lir?
A) I, II, III B) I, III, IV C} I, II
D) I, II, III, IV E) l,ll,IV

4. Küba uyruklu (A), ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamada, adil yargı­
lanma hakkının ihlal edildiğini düşünmektedir. (A), ilk derece mahkemesinin kara­
rına karşı, temyiz başvurusunda bulunmak yerine, çok d3ha hızlı ve adil karar ver­
diğini düşündüğü Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmayı düşün­
mektedir. İlk derece mahkemesinin kararı 1 Kasım 2014'te (A)'ya tebliğ edilmiştir.
20 Kasım 2014 tarihinde (A)'nın kardeşi 3 bireysel başvuruyu yapmıştır.
Bu durumda Anayasa Mahkemesi'nin nasıl bir karar vermesi beklenir?
A) Adil yargılanma hakkı bireysel başvuru kapsamında olmadığı için, başvurunun
kabul edilemez olduğuna hükmedilecektir.
B) Bireysel başvuru hakkı yabancılara tanınmadığı için, kişi bakımından yetkisizlik
nedeniyle başvurunun kabul edilmez olduğuna hükmedilecektir.
C) Olağan kanun yolları tüketilmediği için başvurunun kabul edilemez olduğuna
hükmedilecektir.
D) 3aşvuru süresi kaçırıldığı için başvurunun kabul edilemez olduğuna
hükmedilecektir.
£} A'nın kardeşi B'nin başvurusu süresinde yapıldığı için kabul edilebilir olduğuna
hükmedilecektir.
404 ikinci Kıcvn: Tib kAnayaca Hukuku

5. 1982 Anayasası'na göre, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru usulü ile ilgili
ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Bireysel başvuru yoluna gidilebilmesi için. Anayasalda ve Birleşmiş Milletler
İnsan Hakları Bildirisinde yer alan haklardan birinin kamu gücü tarafındar ihlal
edildiğinin öne sürülmesi gerekir.
B) 3aşvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir.
C) Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruda kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapamaz.
D) Güvence altına alınan haklarından birinin ihlaline maruz kalan herkes, bireysel
başvuruda bulunabilir.
E} Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.

6. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru süresi, başvuru yollarının tüketildiği


tarihten itibaren kaç gündür.
A) 7 B) 15 C) 30 D) 45 E) 60

7. I. Anayasa Mahkemesine bizzat


II. Anayasa Mahkemesine posta yoluyla
III. Diğer mahkemeler vasıtası ile
IV. Yurtdışı temsilcilikleri vasıtasıyla
V. İnternet yoluyla
Yukarıdakilerden hangileri ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulu­
nulabilir?
A)ll, V B) II, III C| I, II, V
D) 1,111, IV E) 1,11, III

8. Aşağıdakilerden hangisi. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru konusu yapıla­


bilecek hakları en doğru şekilde açıklar?
A) Anayasalda güvence altına alınmış temel hak ve özgürlükler
3) Anayasalda düzenlenen temel h3k ve özgürlüklerden, AİHS ve Ek
Protokollerinde yer alan haklardan
C) AİHS kapsamında korunan temel hak ve özgürlükler
D) Anayasalda güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerden AİHS ve
Türkiye'nin taraf olduğu ek protokoller kapsamında yer alan haklar
E) Anayasada güvence altına alınan, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartında
düzenlenen hak ve özgürlükler
Onuncu Bölüm: TürkAnayasa Yargıstnda Bireysel Basuru Yolu 405

9. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru kapsamında "ikincillik ilkesi" neyi ifade


etmektedir?
A) Kişilerin bir hak ihlali nedeniyle yalnızca bir kez bireysel başvuruda
bulunabileceğini
B) Bireysel başvuru incelemesinin iki aşamalı olduğunu
C) Kişilerin bireysel başvuruda bulunmadan önce olağan kanun yollarını usulüne
uygun olarak tüketmesi gerektiğini
D) Temel hak ve özgürlüklerin korunmasında asıl görevin yasama ve yürütmede
olduğunu
E) Temel hakların korunmasında birincil yetkili makamın Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi olduğu

10. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu ile ilgili bilgilerden hangisi doğru­
dur?
A) Bireysel başvuru yolu uygulandığı tüm ülkelerde aynı şekilde
adlandırılmaktadır.
B) Bireysel başvuru yolu, kanun yolunda ortaya çıkar her türlü hukuka aykırılığın
giderilmesi amacıyla ortaya konmuştur.
C) Bireysel başvuruda davalı-davacı söz konusu olmadığı için bir dava türü
değildir.
D) Bireysel başvuru, belirli bir temel hak ya da özgürlüğün ihlal edildiği iddiasına
bağlı olarak yapılabilir.
E) Bireysel başvuru yasal bir düzenlemenin anayasaya aykırılığını soyut olarak
ileri sürme hakkı verir.

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 S 9 10

D E A C A C D D C D
On Birinci Bölüm
ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLMESİ

I. ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLMESİNE İLİŞKEN USUL


VE ESASLAR
Anayasa değişiklikleri bazı özel şartlar dışında kanunların görü­
şülüp karara bağlanması ile ilgili kurallara tabı tutulmuştur (AY.
m. 175). Dolayısıyla kanunlardaki önen (teklif), görüşme ve kabul ile
onay aşamalarını burada da görmekteyiz. Şüphesiz .Anayasa değişik­
liklerinin bu aşamalardaki ilke ve usulleri kanunların yapılış ve değiş­
tirilişlerinden bazı konularda farklılıklar göstermektedir. Aşağıda
anayasanın değiştiriliş sürecine değinilecektir.

A. Teklif
• .Anayasanın 175: inci maddesine göre anayasa değişikliği teklifin­
de bulunma yetkisi TBMM üye tanı sayısının üçte biri tutarındaki
milletvekiline (200) tanınmıştır.
• Katı anayasa esasına dayalı olarak .Anayasada değiştirilmesi teklif
dahi yapılamayacak alanlara yer verilmiştir.
Türk .Anayasa hukukunda ilk olarak 1924 Anayasası cumhuriye­
tin değiştirilemeyeceği kuralına yer vermişti. 1961 Anayasası da sade­
ce cumhuriyetin değiştirilemeyeceğinden söz etmekteydi. Bu nedenle
değiştirilemeyecek olanın cumhuriyetin kendisi mi yoksa niteliklerinin
de bu kapsamda olup olmadığı yönünde tartışmalar yaşanmıştır. .Ana­
vasa Mahkemesi bu dönemde verdisi kararlarında cumhurıvetın sade-
ce saltanatın reddi anlamına gelmediğini Anayasanın 2’nci maddesin­
de sayılan nitelikleri de içerdiği şeklinde yorumlamıştı. 19S2 .Anaya­
sası söz konusu tartışmayı bitirecek bir düzenleme getirmiştir. Anaya­
40S Jraçyara Hukuku

sanın 4’üncü maddesinde değiştirilemeyecek olan hükümler teker


teker gösterilmiştir. Buna göre:
- Devlet şeklinin cumhuriyet oluşu (m. 1),
- Cumhuriyetin nitelikleri (m. 2),
- Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü (üniter devlet
yapısı), başkentin Ankara, resmi dilin Türkçe, bayrağın Ay yıl­
dızlı bayrak, milli marşın İstiklal Marşı oluşu (m. 3).
Yukarıdaki hükümler değiştirilemez ve değiştirilmesi teklife dahi
konu edilemez.

B. Görüşme
• Anayasa değişiklikleri TBMM genel kurulunda mutlaka iki defa
görüşülür.
Birinci görüşme ilk olarak anayasa değişikliği teklifinin tümü
üzerinde görüşme yapılır ve ardından teklifin tümü oylanarak madde­
lere geçilip geçilmeyeceği hakkında karar verilir. Eğer maddelere
geçilmesi kabul edilmezse değişiklik teklifi reddedilmiş sayılır ve
anayasa değişikliği süreci burada son bulur. Eğer maddelere geçilmesi
kabul edilmiş olursa maddelerin her biri teker teker görüşülür ve oyla­
nır. Böylece ilk görüşmeler tamamlanmış olur.
• İkinci görüşmelere ilk görüşme üzerinden kırk sekiz saat geçme­
den başlanamaz.
İkinci görüşmede maddeler üzerinde yeniden görüşme açılmayıp
yalnızca maddeler üzerinde verilen değişiklik önergeleri varsa bunla­
rın görüşülmesine gidilir. Şayet değişiklik önergesi de yoksa maddele­
rin görüşülmesine gidilmeden maddelerin ikinci kez oylamasına gidi­
lir. İkinci görüşmelerin sonunda da anayasa değişikliklerinin tümü
üzerinde oylama yapılır.

C. Karar
• Bir anayasa değişikliğinin gerçekleşebilmesi için yapılan oyla­
mada üye tamsayısının en az beşte üçüne elde etmiş olması gere-
On Birinci Bölüm: Anayasanın Değiştirilmasi 409

kır. Şu halde 360’tan aşağı hiçbir anayasa değişikliğinden söz


edilemez. Anayasa, bu şart dâhilinde iki tür karar yeter sayısına
yer vermiştir. Üye tanı sayısının beşte üçü ile üçte ikisi arasında
(360-400) bir çoğunlukla kabul edilme ve üçte ıkı ve üzeri bir ço­
ğunlukla kabul edilme (400 ve üzeri). Bunun önemi, bundan son­
ra gelen onay aşamasında, Cumhurbaşkanının anayasa değişikliği
üzerindeki yetkilerinin savısal aralıklara söre değişkenlik göster-
me sidir.
• Tüm oylamalar gizli olarak yapılmak zorundadır. Belirtelim ki,
gizli oylama yasağının ihlal edilmiş olması durumu iptalini ge­
rekli kılan şekil bozuklukları arasında sayılmadığından, bu
yönüyle yaptırımı bulunmayan bir siyasal temenni niteliği ta­
şımaktadır.

D. Onav *
Anayasa değişikliklerinin TBMM’de oylanması işlemiyle deği­
şiklik süreci son bulmamaktadır. Değişikliğin onaylanması gerekmek­
tedir. Onay, işleme son noktanın konulmasıdır.
1982 Anayasası, anayasa değişikliklerinin onaylanmasını bazı
hallerde halk adına cumhurbaşkanına, bazı hallerde doğrudan hal­
kın kendisine bırakmıştır. Bu durum Anayasa değişikliklerinin
TBMM’de beşte üç ile üçte iki çoğunluk aralığında bir sayıyla
kabul edilmesi ile üçte ıkı ve üzeri bir çoğunlukla kabul edilmesine
başlı olarak değişmektedir. Eğer anavasa değişikliği TBMM üve
tamsayısının beşte üç-üçte ikiden az aralığında bir sayıyla kabul
edilmişse (360-400) cumhurbaşkanına bu anayasa değişikliğini
onaylama yetkisi tanınmamıştır. Anayasa, bu durumda ancak hal-
koyuyla kabul edilebilir.
• Eğer anayasa değişikliği TBMM üye tamsayısının üçte iki ve
üzeri bir oyla kabul edilmişse, cumhurbaşkanı bu değişikliği di­
ğerinden farklı olarak onaylama yetkisine sahip bulunmaktadır.
Bu takdirde anayasa değişikliği tamamlanmış olur. Bundan son­
raki kısım vavım
•i * ve Jyürürlükle ilgilidir.
410 Jraçyara Hukuku

Şu halde özetle belirtilecek olursa cumhurbaşkanı TBMM üye


tamsayısının üçte iki ve üzeri bir çoğunluğunca kabul edilmiş anayasa
değişikliğine dilerse son noktavı kovabilir, dilerse bunu halkovuna
sunabilir; dilerse de TBMM’ye iade edebilir. Bu üç yetkinin dışında
herhangi bir vetkisi voktur.
Anayasa değişikliğine ilişkin süreçler ve açıklamalarımız tablo
eşliğinde aşağıda gösterilmiştir.
On Birinci Bölüm: Anayasanın Değiştirilmasi 411

E. Anavasa Değişikliklerinin Halkovlamasına Sunulması


• Anayasa değişiklikleri halkoyuna bir bütün olarak veya ayrı ayrı
maddeler biçiminde sunulabilir. Hangilerinin birlikte hangilerinin
ayrı ayrı oylanacağını TBMM karara bağlar (m. 175 7).
• Halkoylaması, 3376 sayılı ve 1987 tarihli Anayasa Değişiklikleri­
nin Halkovlamasına
•• Sunulması Hakkında Kanun hükümleri uva- «’
rınca yapılır. Kanuna göre, halkoylaması ilgili anayasa değişikliği
kanununun RG'de yayımını takıp eden altmışıncı günden sonraki
ilk Pazar günü yapılır. Halkoyuna sunulma işlemleri, Yüksek Se­
çim Kurulucun yönetim ve denetiminde seçim kurullarınca yürü­
tülür (Kanun, m.2, 3).
Halkovlamasına katılmayanlar için kanun yoluyla para cezası dâhil
her türlü önlemler alınabilir. Halkovlamasına sunulan anayasa değişik­
likleri hakkında kanunların yürürlüğe girebilmesi için halkoylamasında
kullanılan geçerli oyların yarısından bir fazlasının evet yönünde oy
kullanmış olması gerekmektedir (AY, m. 175 6: Kanun, m. 8).

II. ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİNİN DENETİMİ


Anayasa, anayasa değişikliklerinin denetimini sadece şekil açı­
sından denetimle sınırlandırmıştır. Mahkemeye esas açısından dene­
tim yapma yetkisi tanınmamıştır. Aslında esas açısından denetim ge­
nellikle benınısenmemektedır. Çünkü esas denetimi normlar hiyerarşi­
sine dayanır. Bunun için de ya anayasanın bizatihi kendi üstünde bir
takını normların varlığım kabul etmiş olması ya da anayasanın kendi
hükümleri arasında hiyerarşik bir ilişki kurmuş olması gerekir. Örne­
ğin 4'üncü madde 9'uncu maddeye aykırı olamaz şeklindeki bir dü­
zenleme anayasa hükümleri arasında bir altlık-üstlük ilişkisi kurmak­
tır. Böyle bir durumda 4’üncü maddede yapılacak bir değişiklik
9'uncu maddeye aykırı olamaz. Bu ihtimalde denetim de hem içerik
hem şekil bakımından anlamlı ve mümkündür. Aynı şekilde anayasa
kendi üzerinde bir takım kuralların varlığım kabul etmişse anayasanın
herhangi bir maddesinde yapılan bir değişikliğin anayasa üstü olarak
412 Jraçyara Hukuku

kabul edilen ilke ve prensiplere aykırı olup olmadığı hem esas hem
şekil bakımından denetlenebilir.
1982 Anayasası ne kendi hükümleri arasında açık bir hiyerarşi
kurmuştur ne de anayasanın üstünde bir takım normların ’-arlığını
açıkça kabul etmiştir. Öyleyse her bir anayasa kuralı birbirine eş değer
olduğundan birbirlerine aykırılığından söz edilemezler. .Anayasada
değişiklik getiren kural ile Anayasa’nın diğer kuralları arasında her­
hangi bir altlık üstlük ilişkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla da teknik
açıdan denetim imkânsızlığıyla karşı karşıya bulunulmaktadır. Dene­
tim sadece şekil bakımından mümkündür. .Anayasanın 148 2’nci mad­
desi bu durumu açıkça belirtmiş ve esas yönünden bir denetim yapı­
lamayacağını ifade etmiştir. Hatta şekil yönünden denetime de bir
sınırlama getirmiştir. Anayasaya göre aşağıda belirtilen iki anayasaya
aykırılık durumu ancak şekil yönden iptale konu olabilir:

1. Teklifve Oylama Çoğunluğuna Uyulup Uyulmadığı


Şekil denetiminde ilk olarak bakılacak husus Anayasa değişikli­
ğinin teklif ve ovlama çoğunluğuna uvulup uvulmadığı hususudur.
Yukarıda değinildiği üzere üye tamsavısının en 1 3’ünün teklifi ve üye
tamsayısının en az 3 5’inin kabul oyu gerekmektedir.
Diğer yandan AYM içtihatlarına göre .Anayasanın 4’üncü madde­
sinde belirtilen değıştırılmezlık yasakları da “teklif ve oylama çoğunlu­
ğuna uyma” kapsamında değerlendirilmektedir. Bunun anlamı şudur:
Değişiklik teklifine uyulup uyulmadığına ilişkin değerlendirme sadece
sayısal açıdan teklif çoğunluğuna uyulup uyulmamayı değil aynı za­
manda anayasada belirtilen değiştirilme yasaklarına uyulup uyulmadı­
ğım da içerir. O nedenle teklif ve oylama çoğunluğu, değiştirilme yasak­
larına uyulması şartıyla geçerlilik kazanır. Eğer değiştirme yasağına
avkırı
J bir teklif söz konusuvsa isterse teklif ve karar Jvetersavılarına
J
uyulmuş olsun yine şekil yönünden bir aykırılık söz konusudur2"7.

247
Bkz. AYM, E. 2008/16, K. 2038/116, T. 5.6.2038 (RG. 22.10.2038, S. 27032}; E. 2010/49,
K. 2010/87, T. 7.7.2010 (RG. 1.8.2010, S. 27659 Mükerrer).
On Birinci Bölüm: Anayasanın Değiştirilmesi 413

Anayasa değişiklikleri üzerinde Anayasa Mahkemesinin şekil de­


netiminde “teklif ve oylama çoğunluğuna uyulup uyulmadığı1’ ölçütü­
nün sadece sayısal çoğunlukları değil avm zamanda teklif vaşağına
uyulup uyulmadığını içerdiği yönündeki içtihatları üzerine 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun’da bir düzenleme gidilmiştir. Kanunun 36’ncı maddesinde
yapılan düzenleme ile şekil denetimin neleri içerdiği teker teker sıra­
lanmıştır. Buna göre .Anayasa değişikliklerinde şekil yönünden dene­
tim; teklif çoğunluğu, oylama çoğunluğu ve ivedilikle görüşülemeye­
ceği şartına uyulup uyulmadığı hususlarıyla sınırlıdır.
6216 savılı
J Kanunun bazı hükümlerinin Anavasa
J avkırıhğı
J iddia-
sıyla açılan iptal davasında yukarıda açıkladığımız hükmü değerlendi­
ren Mahkeme 36 l’in şekil denetimini tanımlayan maddesinin Anaya­
saya aykırı olmadığına karar vermiştir243.

2. İvedilikle Görüşülemeyeceği Emrine Uyulup Uyulmadığı


İvedilikle görüşme yasağı teklifin iki defa görüşülmesi anlamına
gelmektedir. Diğer bir deyişle anayasa değişikliği bir kez görüşüle­
mez. Bu yönde bir karar alınamaz.
Görüldüğü üzere anavasa değişikliğinde başkaca vaşaklar ihlal
edilmiş olsa bile önem taşımamakta ve sadece bu iki hususa bakılmak­
tadır. Örneğin Anayasanın 175’inci maddesine göre anayasa değişik­
likleri gizli oylama usulüne tabidir. Ancak bu yasak ihlal edilmiş ve

"AncyosG şe^'7 delerim/ tefcTf çogurt/ugc/no, oylama çoğunluğuna ve


.vedn'Me görüjü/emeyeceg/ şartına uyulup uyulmadığı ile sınırlandırılmıştır. Anayasa
değişikliklerinin şekil denetiminin nasıl yapılacağına ilişkin 36. maddedeki düzenleme
oldukça aç>k ve yoruma ihtiyaç duymoyacok bir düzenlemedir. Konun koyucu bu kura!
ile Anayasa değişikliklerinin şekil denetiminde göz önünde bulundurulması gereken
'teklif' edilebilme şartına Anoyasa'nın 175. maddesindeki gibi sayısal bir anlam yükleye­
rek bu maddedeki düzenlemeye paralel bir kurala yer vermiştir (..). Dovo konusu kuralın
yer aldığı 36. moddedeki düzenlemenin Ancyosa'nın 14S. ve 175. maddelerindeki dü­
zenlemelerle oynı olduğu ve bu maddelerde soyma yöntemiyle belirlenen koşuliardon
eksik veya farklı bir denetim koşuluna yer verilmediği açıktır. "(AYM, E. 2011/59, K.
2012/34, T. 1.3.2012, RG. 02.04.2013, S. 28G06 Mükerrer}.
414 Jraçyara Hukuku

açık oylama ile kabul edilmişse bu bir anayasa ihlalidir. Ancak bu


anayasayı ihlal anayasa değişikliğinin şekil bakımından bir iptal nede­
ni değildir.
Nihayet şunu da belirtelim ki: halkoylaması ile kabul edilmiş bir
anayasa değişikliğinin anayasa mahkemesinin denetimine tabı tutula­
mayacağı yönünde hâkim bir kanaat söz konusudur''?

2A9
Bkz. Anayurt, Ömer, "Referandumlar Üzerinde Anayasallık Denetimi Sorunu”, Prof. Dr.
Ergun. Özbudun'a Armağan Cilt II, Yetkin Yayınları, Ankara 2038, ss. 21-68.
On Birinci Bölüm: Anayasanın Değiştirilmasi 415

On Birinci Bölüm Değerlendirme Soruları

1. Cumhurbaşkanına Anayasa değişiklikleri konusunda tanınan anayasal yetkiler­


den aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Her türlü anayasa değişikliğini TBMM'ye geri gönderebilir.


B) 375 evet oyu almış anayasa değişikliğini TBMM'ye geri göndermezse
halkoyuna sunmak zorundadır.
C) 410 evet oyu almış bir anayasa değişikliğini onaylayıp yürürlüğe girmesini
sağlama yetkisine sahiptir.
D) 3S0 evet oyu almış anayasa değişikliğini TBMM'ye geri göndermek veya
onaylayarak yürürlüğe koymak veya halkoyuna sunmak durumundadır.
E} İade üzerine TBMM'den 370 evet oyu almış anayasa değişikliğini halkoyuna
sunmaktan başka seçeneği yoktur.

2. 1982 Anayasası'na göre aşağıdakilerden hangisi Anayasanın değiştirilemeyecek


hükümlerinden biri değildir?
A} Türkiye Devletinin Cumhuriyet olduğu
B) Milli marşın "İstiklal Marşı" olduğu
C) Egemenliğin kayıtsız şartsız millet ait olduğu ilkesi
D) Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesi
E} Atatürk Milliyetçiliğine bağlı devlet ilkesi

3. Cumhurbaşkanı TBMM'de yapılan anayasa değişikliği oylamasında elde edilen


aşağıdaki sonuçlardan hangisinde isterse bu değişikliği onaylayıp yürürlüğe ko­
yabilir?
A) 301 3}330 C} 380
0)395 E) 411

4. 1982 Anayasasına göre Anayasa değişikliklerinin denetimiyle ilgili olarak aşağı-


dakilerden hangisi doğrudur?
A) TBMM'de gerçekleşen anayasa değişikliklerinin denetimi yapılamaz.
B) Halkoyuyla kabul edilen anayasa değişiklikleri denetlenebilir.
C) Anayasa değişiklikleri sadece şekil açısından denetlenebilir.
D) Anayasa değişiklikleri sadece esas açısından denetlenebilir.
E) Anayasa değişiklikleri Yüksek Seçim Kurulu tarafından denetlenebilir.
416 inqyora Hukuku

5. 1982 Anayasasına göre bir anayasa değişikliği Cumhurbaşkanı tarafından


TBMM’ye iade edildikten sonra TBMM’nin bu anayasa değişikliğini yeniden ka­
bul edebilmesi için gereken karar yeter sayısı en az kaç olmalıdır?
A) 301 B) 330 C)360 D) 367 E) 400

6. Türkiye'de anayasa değişikliklerinin yargısal denetimine ilk olarak hangi anayasa


tarafından yer verilmiştir?
A) 1876 Anayasası B) 1982 Anayasası C) 1924 Anayasası
D) 1961 Anayasası E} 1876 Anayasasının 1909 değişiklikleriyle

7. Anayasa değişikliklerine karşı aşağıdaki davalardan hangisi açılabilir?


A) Şekil yönünden İptal davası B} Yürürlüğü durdurma davası
C) İtiraz davası D} Esas yönünden iptal davası
E) Bireysel başvuruş davası

8. Anayasa değişikliklerine karşı iptal davasını aşağıdakilerden hangisi açabilir?


A) Cumhurbaşkanı B) En fazla milletvekiline sahip parti
C) En az 20 üye D) Siyasal parti grupları
E} Ana muhalefet partisi

9. 1982 Anayasasına göre anayasa değişikliklerine karşı iptal davası hangi sürede
açılır?
A) Resmî Gazetede yayımından itibaren 30 gün içinde
B) TBMM’de kabulünden itibaren 10 gün içinde
C) Resmî Gazetede yayımından itibaren 10 gün içinde
D) Resmî Gazetede yayımından itibaren 60 gün içinde
E) TBMM’de kabulünden itibaren 7 gün içinde

10. Aşağıdakilerden hangisi anayasa değişikliği teklifine konu olabilir?


A) Devletin üniter yapısı B) Sosy3İ devlet niteliği
C) Egemenlik D) Başkentin Ankara oluşu
E; Resmi dilin Türkçe oluşu

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 S 6 7 8 9 10

D C E C c D A A C c
Kavnakca

Abadan, Yavuz, “Tanzimat Fermanının Tahlili”, Tanzimat I: Yüzüncü Yıl­


dönümü Münasebetiyle, Maarif Vekâleti Yay.. İstanbul 1940, ss. 31-58.
Abadan, Yavuz-Savcı, Bahri, Türkiye’de Anayasa Gelişmelerine Bir Ba­
kış, AÜSBF Yay.. Ankara 1959.
Aldıkaçü, Orhan, Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi ve 1961 Anayasası, 4.
b., İÜHF Yay., İstanbul 1982.
Anayurt, Ömer, Anayasa Hukuku Genel Kısım, Seçkin Yay., Ankara 2018.
Anayurt, Ömer, 1958 Fransız Anayasasında Kanun Anlayışı: Kanunun
Genelliğinden “Sınırlı-Tahsisli Kanun’a Geçiş, Seçkin Yay., Ankara
2019.
Anayurt, Ömer, 1924 Anayasasında Meclis-Yürütme İlişkileri, Atatürk
Araştırma Merkezi Dergisi. C. XIII, Kasım 1997, S. 39, ss. 673-694.
Anayurt, Ömer, 1876 Kanun-ı Esasisi ve 1909 Değişikliklerinde Temel Hal:
ve Hürriyetler, Yeni Türkiye, Yıl 4, S. 21, 19S8, 660-672.
Anayurt, Ömer, “Referandumlar Üzerinde Anayasallık Denetimi Sorunu”,
Prof. Dr. Ergun Özbudun'a Armağan Cilt D, Yetkin Yayınları, Ankara
2008, ss. 21-68.
••
Anayurt, Ömer, “1924 .Anayasasında Temel Hal: ve Hürriyetler”, GUHFD,
C. 7, S. 1-2, 2003.
Anayurt, Ömer-Ekinci, Ahmet, “Tel: Yapılı Yürütme Esasına Dayalı Hükü­
met Sistemlerinde Başkan Yardımcılığı Kurumu ve 2017 .Anavasa Desi-
şikliği ile Getirilen Sistemde Cumhurbaşkanı Yardımcılığı Kurumu Üze­
rine Karşılaştırmalı Bir Analiz”, Prof. IX. Zafer Gören Armağanı, Yet­
kin Yay., Ankara 2017, ss. 441-500.
Anayurt, Ömer, “Referandumlar Üzerinde Anayasallı!: Denetimi Sorunu”,
Prof. Dr. Ergun. Özbudun'a Armağan Cilt D. Yetkin Yarınları. Ankara
2008, ss. 21-68.
Araslı, Oya, .Anayasa Hukuku Ders Notlan, 1987-19S8 Ders Yılı, AÜHF
Dener Sermaye İşletmesi Yay., Ankara 1987.
Ardıçoğlu. M. Artuk. A. “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”, Ankara Barosu
Dergisi, C. 75,2017/3, s. 21-51.
4’.S AnqyaM Hukuku

Armağan, Sen et. Türk Esas Teşkilat Hukuku. İÜ7HF Yay., İstanbul 1979.
Arsel.• İlhan.‘ Türk Anavasa
• Hukukunun Umumi Esaslan.• Mars Matbaası.•
Ankara 1965.
Atar. Yavuz, Türk Anayasa Hukuku, Seçkin Yay.. Kenya 2017.
Avril Pierre-Gicquel Jean. Lexique droit constitutionnel. PET. 7. ed., Paris
1998.
Başgil. Ali Fuat Esas Teşkilat Hukuku, Birinci Cilt: Türkiye Siyasi Reji­
mi ve Anayasa Prensipleri. Balıa Matbaası. İstanbul 1960.
Berkes, Niyazı. Türkiye'de Çağdaşlaşma, Bilgi Yay., Ankara 1973.
Baudouın. Jean. Introduction â la science politique, 11. ed., Dalloz, Paris
2017.
Bilir, Faruk, Türkiye’de Milletvekilliği ve Milletvekilliğinin sona Ermesi,
Nobel Yay.. Ankara 2001.
Blacker, Philippe, Droit constitutionnel, 2. ed., Hachette, Paris 2012.
Bulsan. Günscren Birden. Georg Jellinek’in Hak ve Devlet Kuramı. XII
Levha Yay., İstanbul 2017.
Burdeau, George. Manuel Droit Constitutionnel, 21. ed., par F. Hamon-M.
Trcper, LGDJ, Paris 19SS.
Cadoux, Charles. Droit constitutionnel et institutions politiques, 3. ed.,
Cujas, Paris 19S8.
Can, Osman, "Anayasa Yargısında Yokluk”, Prof. Dr. Ergun Özbudun’a
Armağan, C. H, Yetkin Yay., Ankara 2008. ss. 175-213.
Chagnollaud, Dominique, Science politique, Dalloz, Paris 2010.
Chagncllaud, Dominique, Droit constitutionnel contemporain, T. I,
Theorie generale-Les regimes etrangers, 5. ed., Dalloz, Paris 2007.
Cohendet, Marie-Anne, Droit constitutionnel, Montchrestien, 5. b., Lextenso
editions, Paris 2011.
Çağlar, Balar, Anayasa Bilimi: Bir Çalışma Taslağı. BFS Yay., Kardeşler
Matbaası, İstanbul 1989.
Çalar, Coşkun, "Bir Reform Hareketi Olarak Tanzimat: Hazırlanması, İlam.
Tepkiler ve Uygulanması”, Türkler, C. 14. Ankara: Yeni Türkiye Yayın­
ları, 2002, s. 698-715.
Kaynakça 419

Çamurcuoslu, Gülden, 1921 Anayasası ve Egemenliğin Gelişimi. Astana


Yay., Ankara 2016
Çelik. Bura!:, Ulusal Kurtuluş Savaşı Döneminde Anayasal gelişmeler ve
1921 Anayasası, Galatasaray Üniversitesi Yay., İstanbul 200":
Debbasch, Charles et alii, Droit constitutionnel et institutions politiques, 4.
ed., Economıca, Paris 2001.
Doğru, Osman, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Rehberi, Legal
Yayıncılık, İstanbul 2012.
Duran, L., İdare Hukuku Dersleri, İÜHF Yay., İstanbul 1982.
Duverger, Maurice, Institution politiques et droit constitutionnel. Les
grands systemes politiques, PUT, 17. ed., Paris 19SS.
Duverger, Maurice, Les partis politiques. 3. ed.. Librairie Armand Colin,
Paris 1958.
Ekizceleroğlu, Rengül, Türkiye’de Siyasi Partilerin Finansmanı ve Siyasi
Rekabette Eşitlik. Legal Yay., İstanbul 2015.
Enselhardt. Edouard Philippe. Tanzimat (Çev: Avla Düz). Milliyet Yay.,
İstanbul: 1976.
Eroğlu, Hamza, "Milli Egemenlik İlkesi ve Anayasalarımız”, Atatürk Araş­
tırma Merkezi Dergisi. 1985, C. I, S.2.
Favoreu, Louis et alii, Droit constitutionnel, 14. ed., Dalloz, Paris 2012.
••
Goloğlu, Mahmut. Üçüncü Meşrutiyet. Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınları,
LBaskı, 2010.
Gönenç, Levent, Dünya’da ve Türkiye’de Yüksek Yargı Kurulları, Tepav
Anayasa Çalışma Metinleri, Ankara 201 İs. 13-14.
Gönenç, Levent, Türkiye’de Seçim Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yollan,
Adalet Yay., Ankara 2008,
Gören, Zafer, Anayasa Hukuku, 2.. b.. Yetkin Yay., Ankara 2015.
Gözler, Kemal, Anayasa Hukukunun Genel Teorisi, C. 1, Ekin Yay., Bursa
2011.
Gözler, Kemal, Kurucu İktidar, Ekin Kıtabevı Yayınları, Bursa, 199S.
Gözler, Kemal, Le pouvoir de revision constıtutionnelle, 2 volumes, 774
pages, (www.anayasa.gen.tr these.htm).
420 AnqyaM Hukuku

Gözler. Kemal. Türk Anayasa Hukuku, 20. b., Ekin Kıtabevi, Bursa 2016.
Gözler. Kemal. Türk Anayasa Hukuku Dersleri, 22. b., Ekir. Kitaben.
Bursa 2018.
Gümüş. Musa. “.Anayasal Meşrutî Yönetime Medhal: 1856 Islahat Ferma­
nı’nın Tam Metin İncelemesi”, Bilig. 2008 47, s. 232, ss. 215-240.
Gümüşay, Ramazan. .Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Yolunda
İhlal Kararlarının İcrası, Adalet Yay.. Anlara 2020.
Güveyi. Ümit. Demokratik Devlet İlkesi Çerçevesinde Seçimlerin Yöne­
timi ve Denetimi XII Levha Yay., İstanbul 2013.
Hamon, Francis, Le referendum, etude comparative, LGDJ, Paris 1995.
Hamon Francis-Troper, Michel. Droit Constitutionnel. 30. ed., Paris 2007.
Hauriou Andre-Gicquel, Jean- Gelard, Patrice. Droit constitutionnel et
institutions politiques, 6. ed., Montchrestten, Paris 1975.
Hirschl. Ran. Constitutional Theocracy, USA Harvard University Press,
2010.
Hofnung-Guillaume, Michele, Le referendum, 2. ed., Que sais je?: PUT,
Paris 1994.
İnalcık, Halil. “Sened-i İttifak ve Gülhane Hatt-ı Hümayunu”, Belleten. S.
112, Ankara 1964.
Kapani. Münci, Politika Bilimine Giriş. 56. baskı, BB101 Yay., Ankara
2017.
Karakartal. Bener. "Bir Siyasal
• • •• • Türü Olarak Referandum ve 1961
Katılma
Türk Anavasa Referandumu”, IU. iktisat Fakültesi Mecmuası. Cilt 38,
S.2, 1984,’s. 176, ss. 161-180.
Karal. Enver Ziya. Osmanlı Tarihi, C. M: Islahat Fermanı Devri: 1856-
1861, TTK Yay., Ankara 1983.
Karan, Ulaş, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Rehberi, Bilgi
Üniversitesi Yay., İstanbul 2015.
Karan, Ulaş, Öğretide ve Uygulamada .Anayasa Mahkemesi Kararlannuı
Bağlayıcılığı ve İcrası, XII Levha Yay., İstanbul 2018.
Kelsen, Hans, Theorie pure du droit (1934) (Trad. C. Eısenmann), Dalloz
Paris 1962.
Kaynakça 421

Keyman. Selahattin, Türk Hukukunda Af, AÜHF Yay., Ankara 1965.


Kraehe. Raıner. Le finansement des parti politiques. Üniversite de Rouen
1972.
Kübalı. Hüseyin Nail, Anayasa Hukuku Dersleri, Genel Esaslar ve Siyasal
Rejimler. Ersa Matbaacılık, İstanbul 1965.
Kübalı, Hüseyin. Nail, Türk Esas Teşkilat Hukuku Dersleri. Tan Matbaası.
İstanbul 1960.
Kuzu Burhan. 1982 Anayasasının Temel Nitelikleri. Filiz Kitabeti, İstanbul
1990.
Leclercq, Claude, Droit constitutionnel et institutions politiques, Litec,
Paris 1990.
Linz, J. Juan, Totaliter ve Otoriter Rejimler (Çev: Ergun Özbudun), Liberte
Yay., Ankara 2008.
Mathieu, Bertrand-Verpeaux, Michel, Drot constitutionnel, PUF, Paris 2004.
Moderne, Franck, Reviser la constitution, .Analyse comparative d’un
concept indetermine, Dalloz, Paris 2006, s. 40.
Moulin Richard., Le presidentialisme et la classification des regimes
politiques, LGDJ, Paris 1978.
Okandan, Recai Galip, Amme Hukukumuzun .Âna Hatlan, İÜHF Yay..
İstanbul 1966.
Onar. Erdal, “1982 Anavasasında Milletvekillisinin Düşmesi”, Anavasa
Yargısı, C. 14, 1997, ss. 387-465.
Ortaylı, İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İletişim Yay., 21. b., İs­
tanbul 2005.
Özbudun. Ersun. 1921 Anavasası. Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara
1992.
Özbudun, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, 17. b., Yatkin Yay., Ankara 2017.
Özbudun. Ersun. 1924 Anavasası, İstanbul Bılsi Üniversitesi Yay., İstanbul
2012.
Özbudun. Ersun. Sivasal Partiler. 2. b.. AÜHF Yay.. Sevinç Matbaası. An­
kara 1977.
422 AnqyaM Hukuku

Özcan, Hüseyin-Murat Yanık, Siyasal Partiler Hukuku. Gözden Geçirilmiş


2. b., Der Yay.. İstanbul 2011.
Özçelik, Selçuk, “Sened-i İttifak, İÜHFM, C.XXIV, 1958, No: 1-4, ss. 1-12.
Hazır. Hayati, “Sened-i İttifakın Kamu Hukuku Bakımından Önemi.
DÜHFD, 1984, S. 2, ss. 24-38.
Rivero, Jean, "La notion juridique de îaicite”, Recueil Dalloz, 1949,
chronique. XXXIII, ss. 137-140.
Rousseau, Jean Jacques, CEuvres completes (Du contrat social, Livre IH,
chap. 1), t.III, Bibliotheque de la Pleiade, Paris 1964.
Saka, Abdulkadir, Siyasi Partiler Hukuku Açısından Siyasi Partilerin
Finansmanı, Oniki Levha Yay.. İstanbul 2013.
Sartori.• Giovanni.3 Parties and Parts-» Systems.
• • ECPR Press 2005.
Sevinç. Mwat-Demirkent. Dinçer. Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası. 1921
Anayasası ve Tutanakları, İletişim Yay., İstanbul 2017.
Sieves, Emmanuel, Qu’est-ce que le Tiers Etat? Edition Paris au siege de la
societe, Paris 1S82.
Söyler, Yasin, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Seçkin Yay., Ankara 201 S.
Şirin, Tolga, Bireysel Başvuru Hakkı, XII Levha Yay., İstanbul 2015.
Şirin, Tolga, Türkiye’de Anayasa Şikâyeti (Bireysel Başvuru) İnsan Hak­
ların Avrupa Mahkemesi ve Almanya Uygulaması ile Mukayeseli Bir
İnceleme, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2013.
Şirin, Tolga, Kanun Kavramı, XII Levha Yay., İstanbul 2019.
Tanılli, Şen er, Anayasalar ve Siyasal Belgeler. Cem Yay., İstanbul 1976.
Tanör. Bülent. Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri. 14. b., YKY, İstanbul
2006.
Tanör, Bülent, Yüzbaşıoğlu, Necmi, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa
Hukuku, YKY, Yay., İstanbul 2001.
Tekin, Yusuf-Çiftçi, Sabrı, 1877’den Günümüze Türkiye’de Parlamento,
Siyasal Kitabevi, 2007.
Teziç, Erdoğan, Anayasa Hukuku, 20. b., Beta Yay., İstanbul 2016.
••
Topuzkanamış. Şafak Ewan. “Siyasi Partilere Devlet Yardımı”, DEUHFD.
C. 14, S. 2, Y. 2013.
Kaynakça 423

Tunaya, Tarık Zafer, Hürriyetin İlanı. Baha Matbaası. İstanbul 1959.


Tunaya, Tarık Zafer, Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, 5. bası. Araş­
tırma, Eğitim, Ekin Yay., İstanbul 1982.
Tunaya, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasi Partiler, 1859-1952. İÜ Yay.. İstan­
bul 1952.
Tunçay, Mete, "Tanzimat Fermanı", Tarih ve Toplum, 1989, 71(12). ss. 8-18.
Turan, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi. C. D, Bilgi Yay.. Ankara 1992.
Turhan, Mehmet, Hükümet Sistemleri ve 1982 Anayasası, DÜHFY., Divar-
bakır 1989.
Uluşahın. Nur, “Demokratik Siyasal Rejimlerin Sınıflandırılmasında Farklı
Bir Yaklaşım: “Yarı-Başkanlık"tan “İki Başlı Yürütme Yapılanmasına”,
AÜHFD, 2003, 52 (2), 199-233.
Uluşahin, Nur, “Yokluk Teorisinin Anayasa Hukukundaki Yeri ve Uygulana­
bilirlisi”, Prof. Dr. Ergun Özbudun’a Armağan C. IL Yetirin Yay.,
Ankara 2008. ss.675-737.
Uysun. Oktav. Demokrasi. Tarihsel. Sivasal ve Felsefî Bovutlan. XII Lev-
ha Yay.. İstanbul 2011.
Uzun, Cem Duran, Anayasa Hukuku Açısından Siyasi partilerin Finans­
manı, Adalet Yay., Ankara 2010.
Ülsen. Özen. “Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin Niteliği ve Türleri”,
Galatasarav Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi. 2018, S. 170.
20181, ss. 3-41.
Vedel, Georges, Manuel elemantaire de droit constitutionnel, Librairıe de
Receuıl Sirey, Paris 1949.
Villiers, Michel de- Divellec, Armel. Le Dictionnaire du droit
constitutionnel, 7. ed., Sirey Paris 2009.
Ware, Alan. Political Parties and Partv Systems, Oxford University- Press
1996.
Wheare. K. C., Modern Anavasalar (Çev: M. Turhan). Değişim Yay., İstan­
bul İ 984.
Kavramlar Dizini

1789 Fransız Devrimi ■ 156 Anayasa Mahkemesinin Kararlan •


1909 Değişiklikleri • 168 373

1921 Anayasası • 169 Anayasa Mahkemesinin Oluşumu •


361
1924 Anayasası ■ 173
Anayasacılık • 74, 80,134,143
1961 Anayasası • 181, 258
Anayasacılık Düşüncesi • 155
1982 Anayasası ■ 191, 202, 217
Anayasal Hak • 220, 233, 234
2017 Anayasa Değişiklikleri • 338, 354
Anayasal İlkeler • 19S
2017 Değişiklikleri • 299, 300, 354
Anayasal teokrasi - 66
Anayasal Teokrasi ■ 66
A
Anayasallık Denetimi • 133
actio popularis • 139 Anayasanın Üstünlüğü • 131, 132,185
Actio Popularis • 139, 387
Anayasanın Üstünlüğü ve Bağlayıcılığı
Açık Oylama • 141, 414 •201
Açıkça Dayaraktan Yoksun Başvurular Anayasaya Uygunluk Denetimi • 361,
•395 363, 365
Ad Hoc•288 Ara Seçim • 240, 243
Af • 250, 283 Aslî Düzenleme • 332, 336
AİHM • 205, 385, 391 Aslî Kurucu İktidar-48
Aktif Statü Hakları • 223 Atatürk Milliyetçiliği • 199
Ampirik Demokrasi - 74 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi •
Anayasa • 33, 34 285, 393

Anayasa Değişiklikleri -407 Avrupa Tarzı Anayasa Yargısı ■ 361

Anayasa Değişikliklerinin Denetimi •


411 B
Anayasa Kavramı - 33, 34
Bağlayıcı Referandum • 79
Anayasa Komisyonu • 163,174
Basın Özgürlüğü • 166
Anayasa Mahkemesi - 203, 213
3astırıcı ■ 138
Anayasa Mahkemesi Kararlarının
3aşkancı • 300, 321
Etkisi • 375
Başkancı Sistem ■ 89
426 inqyora Hukuku

Başkancı Sistemler - 87, SS Çerçeve ■ 171


Başkanlık Sistemi • S4 Çerçeve Anayasa • 42
Başlargıç Kısmı • 200 Çerçeve Reform Paketi • 159
Batı Anayasacılık Hareketleri -155 Çift Meclis ■ 164
Bireysel Azil • 80 Çift Meclisli Yasama • 62
Bireysel Başvuru - 361, 367, 372, 385, Çoğulcu Demokrasi • 76, 97
38S, 389, 407 Çoğulcu Demokrasiler - 73
Bireysel Başvuru Yolu • 138 Çoğulcu ya da Anayasal Demokrasi •
Birleşik Devletler ■ 62 185
Birleşim • 289 Çoğulculuk • 70, 97
Bölgeli Devlet • 61 Çoğunlukçu Demokrasi • 175, 185
Burjuvazi Sınıfı • 155 Çok Partili Siyasal Yaşama • 180
Bükülmez Anayasalar • 40
D
c Danışma Meclisi • 192
Cezai Sorumluluk • 265, 293, 323 Dar Anlamda Cumhuriyet - 58
Cumhurbaşkanı Yardımcısı ■ 321, 322, Demokrasi ■ 59, 73, 95, 102,196
324, 326 Demokrasi Düşüncesi - 77,132
Cumhurbaşkanına Vekâlet • 322 Demokrat Parti • 180,186
Cumhurbaşkanının Cezai Sorumluluğu Demokratik Devlet • 201
• 309, 324
Denetim • 138
Cumhurbaşkanının Görev Süresi • 303
Denetim ve Denge Sistemi • 85
Cumhurbaşkanının Görev ve Yetkileri
Denetime Tabi İşlemler ■ 141, 365
•307
Derlenmiş Anayasa • 39
Cumhurbaşkanının Göreve Başlaması
•302 Devlet Denetleme Kurulu • 325

Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri • Devlet Güvenlik Mahkemeleri • 187


278, 332, 337, 33S, 340 Devlet Yardımı - 202
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi • 330 Devletin Tüzel Kişiliği • 57
Cumhuriyet • 196 Devletler Birliği • 62
Cumhuriyet Senatosu • 185 Diyanet İşleri Başkanlığı • 206
Doğa-Jstü İlahi Hukuk Görüşü - 54
Ç Düzeltici • 138

Çekirdek Haklar ■ 235 Düzeltici Denetim • 138, 361


Kavramlar Dizini 42"

Düzeltici Referandum • 79
G
Düzenleyici (Kazuistik) Anayasa • 42
Geçici Önleme Başvuru Kararları • 4-00
Düzenleyici /Çerçeve Anayasa Aynmı
•41 Geçici Tedbir Kararı - 146
Gelenek Ağırlıklı Anayasa • 40

E Gelenek Ağırlıklı Anayasalar - 40


Geleneksel Anayasa • 40
Egemenliğin Kaynağı • 54, 55, 64
Genel Görüşme • 292
Egemenlik - 53, 211,239
Genel İrade ■ 56, 134
Emmanuel Sieyes'e • 44
Genel Karar Yeter Sayısı - 290
Erga Omnes Etki • 137, 378
Genel Oy • 182
Erken Seçim • 241
Genel Seçim • 240
Ernest Renan • 53
Geniş Anlamda Cumhuriyet • 59
Esas Denetim • 411
Gensoru • 84, 85
Esas Teşkilat Kanunu • 34
Georg Jellinek • 221
Esas Yönünden İptal - 369
Gizli Oylama • 141, 258, 287, 409,413
Esnek (Yumuşak) Anayasalar • 41
Görev Suçu • 323, 324, 325
Esnek Anayasa • 41
Görevden Çekilme - 252
Eş Zamanlı-242, 305
Güçler Ayrılığı • 35, 70, 74, 76, 80,
Eşitlik - 212
134,163, 174, 201, 239, 274
Ex Nunc Etki • 376
Güncel Bir Mağduriyet - 393
Eylemsel Eşitlik • 212
Eylemsel İç Tüzük İhlali • 366
H
Eylemsel İçtüzük İhlali • 295
Hâkim Güvencesi • 346, 347, 357
Hâkimler ve Savcılar Kurulu ■ 351,
F
352, 353
Federal Devlet ■ 61, 62 Halk Egemenliği • 56
Federal Devletler • 62 Halk Egemenliği Teorisi • 56
Federe Devlet • 63, 144 Halk Vetosu • 78
Feodalite • 33,155 Halkır Geri Çağırması • 80
Ferman • 45 Halkın Geri Çağırmasıdır - 78
Fesih • 84, 241, 303 Halkın Kanun Girişimi (Teklifi) • 78
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Halkoylaması • 186,195, 411
Bildirisi • 34, 36
42S inqyora Hukuku

Halkoyu • 184, 4-09


K
Halkoyuna - 411
Kabul Edilemezlik Kararları • 398
Hanedan • 59
Kamu Gücü • 96
Hanedan)•58
Kamu Gücü İşlemleri • 386
Hans Kelsen -131, 136
Kamu Gücü Tarafından İhlal Edilme •
Hukuk Devleti • 70,158,185, 208,
386
209, 212
Kamu Hakları Beyannamesi • 16-0
Hukuksal Pozitivizm • 35
Kamu Hukuku • 36, 51
Kamu Hukuku Tüzel Kişileri • 391
/
Kanun•279
Islahat Fermanı • 160
Kanun Hükmünde Kararname • 187
Kanun Teklifi • 164
/ Kanun-ı Esasi ■ 34, 46, 163,166
İcra Vekilleri Heyeti • 171 Kanun-ı Esâsı • 34
İcranın Ötelenmesi • 147 Kanunlaştırma Hareketi • 158
İdari Özerklik • 61, 62 Kanun-u Muvakkat • 165
İhlal ve Sonuçlarının Nasıl Karma Mahkeme • 162
Giderileceğine Dair Kararlar • 400
Karma Sistemler • 81
İhtiyari Referandum • 79
Karşı İmza Kuralı • S3
İkincil Yetki • 387
Karşılıklı Güven İlkesi • 158
İl Seçim Kurulları • 260
Katı Anayasa • 407
İlk Yazılı Anayasa 163
Katı Anayasalar - 40
inter Partes Etki -137
Katı Bir Anayasa • 175
İptal Davası • 139
Kodifiye Anayasa • 39
İptal Yolu • 138, 367, 369,379
Kolektif Azil • 80
İptal Yolu, Soyut Norm Denetimi ■ 139
Kolektivist Devlet • 206
İstişari Referandum • 79
Komisyon • 287
İtiraz Yolu • 138
Konfederasyonlar • 63
İvedilikle Görüşme Yasağı -413
Kurucu Güç • 47
Kurucu İktidar ■ 42,132
J Kurucu Meclis ■ 45, 47,184, 192
Jandarma Devlet • 206 Kurucu Referandum Yöntemi • 184
Kavramlar Dizini 429

Kurulu İktidar - 47, 48 Milletvekili Seçilme Şartları - 248


Kurumsal Bağımsızlık • 346 Milletvekili Sıfatının Kazanılması • 259
Milli Bakiye • 124
Z Milli Güvenlik Konseyi • 192

Laik Devlet - 66 Milli Güvenlik Kurulu • 186, 326


Monarşi • 58,163
Lâik Devlet - 64
Monist Yürütme • 85
Laiklik • 204
Montesquie ■ 85
Lincoln - 201
Montesquieu - 80

M Muhalefet ■ 70, 93
Mürekkep Devletler ■ 62
Magna-Carta • 158
Marbury/Madison Davası • 132,135,
137
N
Maurice Duverger • 87 Negatif Statü Hakları • 221
Mazbata • 26-0 Normatif Demokrasi • 74

Meclis Araştırması - 293 Normlar Hiyerarşisine ■ 411

Meclis Hükümeti Sistemi • 87, 89, 171


Meclis Soruşturması • 323, 324 o
Meclisi Ayan • 164 Odak Haline Gelme • 204
Meclis-i Mebusan ■ 264 Olağan Kanun Yollarının Tüketilmiş
Meclisi Umumi ■ 164 Olması - 388
Meclis-i Umumi • 167 Olağanüstü Hal • 333, 334, 338, 339
Meclisin Sürekliliği" (İstimrar İlkesi) • On Yıllık Yasak-372
90 Osmanlı-Türk Anayasacılık • 156
Menfaat İhlalinin Kişisel ve Doğrudan
Osmanlı-Türk Anayasacılık Hareketleri
Olması - 393 • 155
Merkezi Devlet • 244 Otokratik Rejim • 134
Merkezi Güçlü Krallık • 155 Oydaşım Belgesi • 132
Merkezileşmiş Model ■ 136,137
••
Meşruti Monarşi • 266 o
Millet Egemenliği • 56, 171
Ölçü (Referans) Normlar • 145
Millet Egemenliği Teorisi • 56
Ölçü Normlar • 146
Millet Meclisi • 185
430 inqyora Hukuku

Ölçülülük İlkesi • 230 Seçimlerin Geriye Bırakılması • 241


Önleyici Denetim • 13S Seçimlerin Yenilenmesi ■ 84, 303
Önleyici Referandum - 79 Seçmenlik Şartları • 254
Özel Hukuk Tüzel Kişileri ■ 392 Sened-i İttifak (1808) -157
Özel Karar Yeter Sayısı - 291 Serbestlik • 97
Özerk ■ 274, 331 Sert Anayasalar-40
Sessiz Anayasa • 285
p Siyasal Bölgeli Devletler • 144
Siyasal İktidarın Hukuksal Çerçevesini
Parlamenter Hükümet Sistemi • 245
•36
Parlamenter Sistemler • S2
Siyasal Özerklik • 61, 62
Partiler Üstü Bir Hükümet • 186
Siyasal Parti Grupları • 288
Partili Cumhurbaşkanı • 303
Siyasal Parti Özgürlüğü • 202
Polis Devleti • 208
Siyasal Partiler • 202, 203
Pozitif Ayrımcılık ■ 213, 214
Siyasal Rejim - 60, 66, 68
Pozitif Hukuk - 37, 44
Siyasal Sorumluluğ • 242
Pozitif Statü Hakları • 222
Siyasal Sorumluluğu • 84
Providansiyel (Aşkın) İlahi Hukuk
Görüşü - 54 Siyasal Sorumsuzluğu • 83
Somut Norm Denetimi • 369

/? Sosyal Devlet • 185, 206


Sosyalist Devlet • 206
Referandum • 79,184
Sözleşme/Misak • 158
Referans Normlar • 146
Subsidiarite ■ 387
Rousseau • 56
Sürgün • 167
Rousseau'cu Demokrasi - 361

S
Şartlı Ret Kararı - 375
Savaş İlanı - 277, 283
Şekil Denetimi • 412
Sayıştay • 356, 357
Şekil Yönünden İptal • 368
Seçim İlkeleri • 255
Şeyhülislam • 165
Seçim İttifakları - 246
Şuray-ı Devlet ■ 164
Seçim Kurulları • 257
Seçim Sistemi • 244
Kavramlar Dizini 431

Ulusal Referandum • 79
T
Ulusal Temsil İlkesi • 171
Tanzimat Fermanı • 158, 159
Tazminat Kararları • 399 ••
u
TBMM • 185, 239
Üçlü Statü Hakları-221
TBMM Başkanlık Divanı • 264
Ülke Unsuru • 52
TBMM Başkanlık Divanındır • 286
Üniter Devletler • 60
TBMM İçtüzüğü - 261, 281
TBMM'nin Üstünlüğü İlkesi • 185
Teamüli Anayasalar • 40
V
Tek Anayasa • 171 Vekiller Heyeti (Heyet-i Vükela) -165

Tek Başlı Yürütme • 300, 319 Veraset ■ 58, 82

Tekçi, Tek Yapılı, Basit Devletler • 60

Temelli Kapatma • 203 Y


Temsilciler Meclisi • 182 Yargı Ayrılığı • 354
Temsilcinin Azli - 80 Yargı Bağımsızlığı • 345, 346
Temsilde Adalet ve Yönetimde İstikrar Yargı Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı • 201
•245
Yargının Tarafsızlığı ■ 349
Temsili Demokrasi ■ 97, 239, 263
Yargısal Kurul ■ 350, 353
Teokratik Devlet • 65, 66
Yarı Başkanlık Sistemi • 87
Teokratik Egemenlik Anlayışı • 54
Yasa Önünde Eşitlik • 213
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu • 34
Yasama ■ 164
Toplantı Yeter Sayısı • 289
Yasama Dokunulmazlığı ■ 264, 265
Topluluk Unsuru • 52
Yasama Dönemi • 289
Totaliter Devletler • 68
Yasama Sorumsuzluğu • 264
Türev Düzenleme - 336
Yasama Yetkisinin Asilliği İlkesi • 276
Türev Düzenleme Yetkisi • 276
Yasama Yetkisinin Devredilmezliği
Türklerin Hukuku Ammesi • 177 İlkesi • 277
Yasama Yetkisinin Genelliği İlkesi •
u 274
Yasama Yılı • 289
Ulema Sınıfı • 156
Yazılı Anayasa • 40, 42
Ulusal Bağımsızlık Bildirisi • 161
Yazılı Anayasa Öncesi Dönem • 157
Ulusal 3araj • 245
432 inqyora Hukuku

Yazılı Anayasalar • AO Yüksek Seçim Kurulu -186, 252, 258,


Yeniden Kabul - 2S1 411

Yeniden Yargılama ■ 399 Yürürlüğün Durdurulması • 146,147,


379
Yerîndelik Denetimi ■ 378
Yürütme • 165
Yetki Saptırması ■ 366
Yokluk Kararları • 373
Yönetmelikler • 336
z
Yüce Divan'a Sevk • 311, 324 Zorunlu Referandum • 79

You might also like