You are on page 1of 146

ORTAÖGRETİM

9. Sınıf
Ders Kitabı
o
ORTAÖĞRETİM

PEYGAMBERİMİZİN
HAYATI
9
Ders Kitabı

YAZARLAR

İlknur APAK
Fatih DİLEKÇİ
Firdevs EFE
Hilal ÇELİKKOL KARA
HAZIRLAYANLAR

Editör
Prof. Dr. Âdem APAK

Program Geliştirme Uzmanı


Talip AYDEMİR

Dil Uzmanı
Mehmet Emin SARIKAYA

Ölçme ve Değerlendirme Uzmanı


Turgay ÜNAL

Rehberlik ve Psikolojik
Danışma Uzmanı
Kenan PINARBAŞI

Grafik Tasarım Uzmanı


Yahya ÖZTÜRK
İSTİKLÂL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı:
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
O benimdir, o benim milletimindir ancak. Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl. Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl. Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli:
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli-
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım;
Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar? O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın; Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet;
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Âkif Ersoy


GENÇLİĞE HİTABE

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk


Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel,


senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden
mahrum etmek isteyecek dâhilî ve hâricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen,
vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve
şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir
mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek
düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin
mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün
kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları
dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere,
memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve
hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî
menfaatlerini, müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde


dahi vazifen, Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç
olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Mustafa Kemal Atatürk


MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
1. ÜNİTE
RİSALET ÖNCESİ ARAP YARIMADASI

1. Peygamberimizin Hayatını Öğrenmenin Önemi .................... 15


2. Risalet Öncesi Dünyanın Dinî Durumu .................................. 16
3. Risalet Öncesi Arap Yarımadası’na Genel Bakış ................... 18
3.1. Dinî Hayat ....................................................................... 18
3.2. Siyasi Hayat .................................................................... 20
3.3. Sosyal ve Ekonomik Hayat ............................................. 21
3.4. Kültürel Hayat .................................................................. 23
4. Risalet Öncesi Hicaz .............................................................. 23
4.1. Mekke .............................................................................. 24
4.2. Yesrib ............................................................................... 26
4.3. Taif ................................................................................... 27
Ölçme ve Değerlendirme ........................................................... 29

2. ÜNİTE
PEYGAMBERİMİZİN RİSALET ÖNCESİ HAYATI

1. Peygamberimizin Soyu ve Ailesi ............................................ 35


2. Peygamberimizin Doğumu ve Çocukluğu .............................. 37
3. Peygamberimizin Gençlik Dönemi ......................................... 41
4. Peygamberimizin Nübüvvet Öncesi Ahlaki Olgunluğu ........... 46
5. Peygamberimizin Hira’da Tefekkür Günleri ............................ 48
Ölçme ve Değerlendirme ........................................................... 51

3. ÜNİTE
PEYGAMBERİMİZİN MEKKE YILLARI

1. Risalet ve Peygamberimiz ...................................................... 59


1.1. İlk Vahiy ........................................................................... 59
1.2. Gizli ve Açık Davet .......................................................... 61
1.3. İlk Müslümanlar ............................................................... 64
2. Mekke’de İslam Davetine Tepkiler ......................................... 65
2.1. Mekke’de İslam’ı Kabul Edenlerin Genel Özellikleri ........ 68
2.2. Müşriklerin İslam Davetine Karşı Çıkma Sebepleri ......... 69
3. Habeşistan’a Hicret ................................................................ 72
4. Hz. Hamza(r.a.) ve Hz. Ömer’in(r.a.) Müslüman Oluşları ............. 73
5. Boykot Yılları .......................................................................... 75
6. Taif Yolculuğu ......................................................................... 76
7. İsra ve Miraç .......................................................................... 77
8. Yeni Yurt Arayışı ..................................................................... 78
8.1. Yesriblilerle İlk Temas ...................................................... 79
8.2. Akabe Biatleri .................................................................. 79
9. Yesrib’e Hicret ........................................................................ 80
9.1. Müslümanların Hicreti ..................................................... 80
9.2. Peygamberimizin Hicreti ................................................. 81
9.3. Kuba’ya Varış .................................................................. 84
Ölçme ve Değerlendirme ........................................................... 87

7
4. ÜNİTE
PEYGAMBERİMİZİN MEDİNE YILLARI

1. Medine’de İslam Toplumunun Oluşumu ................................ 95


1.1. Mescid-i Nebi’nin İnşası ................................................. 95
1.2. Ashâb-ı Suffe ................................................................. 96
1.3. Muhacir-Ensar Kardeşliği ............................................... 96
1.4. Medine Sözleşmesi ........................................................ 97
1.5. Namaza Davet: Ezan ..................................................... 98
1.6. Medine Pazarının Kurulması .......................................... 99
1.7. Kıblenin Değişmesi ......................................................... 99
2. Seriyye ve Gazveler .............................................................. 100
2.1. Savaşa İzin Verilmesi ..................................................... 101
2.2. İlk Seriyyeler ................................................................... 101
2.3. Bedir Gazvesi ................................................................. 102
2.4. Uhud Gazvesi ................................................................. 103
2.5. Reci ve Bi’r-i Maune ....................................................... 104
2.6. Hendek Gazvesi ............................................................. 105
2.7. Hudeybiye Antlaşması .................................................... 107
2.8. Mekke’nin Fethi ............................................................... 110
2.9. Huneyn Gazvesi ............................................................. 111
3. Nifak ve Münafıklar ................................................................ 112
4. Diğer Din Mensuplarıyla Münasebetler ................................. 115
4.1. Yahudiler ......................................................................... 116
4.2. Hıristiyanlar ..................................................................... 118
5. İslam’a Davet Mektupları ....................................................... 120
6. Heyetlerle Görüşmeler ........................................................... 122
7. Veda Haccı ve Veda Hutbesi ................................................. 122
8. Peygamberimizin Vefatı ......................................................... 124
Ölçme ve Değerlendirme ........................................................... 128
Sözlük ........................................................................................ 135
Kaynakça ................................................................................... 140
Cevap Anahtarı .......................................................................... 144

8
KİTABIMIZI TANIYALIM

Ünite kapağı Ünite kavramları


Ünite numarası Neler öğreneceğiz?
ve adı Hazırlık soruları

Konu içerisinde geçen


Konuyu destekleyen bazı kelime ve
ek bilgileri bu bölümde kavramların anlamlarını
bulabilirsiniz. burada bulabilirsiniz.

Konu ile ilgili ayet

9
Konuya uygun
metinler

Konuyla ilgili hadis

Haritalar

10
Konuların kavranmasını
sağlayacak bulmaca ve
değerlendirme soruları

FİKRİNİ SÖYLE! HAYDİ YAZALIM!

SAHABE ANLATIYOR BEYİN FIRTINASI

KAMERA SENDE ENİNE BOYUNA

KÜRSÜ SENİN! TARİH ŞERİDİ


A

BULALIM-BİLELİM
B

SINIF PANOSU D
C
?

NE NE ZAMAN?

NE NEREDE?

NE NEDİR?
Konuları pekiştirmeye
yardımcı olacak
etkinlik başlıkları
KİM KİMDİR?

11
Kısaltmalar:
a.s. : Aleyhisselam
b. : bin
bk. : bakınız
bnt. : binti
C : cilt
c.c. : Celle Celalühü
cm : Santimetre
çev. : çeviren
DİA : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
Hz. : Hazreti
km : kilometre
m : metre
MEB : Milli Eğitim Bakanlığı
MÖ : Milattan önce
MS : Milattan sonra
r.a. : Radiyallahuanhu/anhâ
s. : sayfa
s.a.v. : Sallallahu aleyhi ve sellem
thk. : tahkik
ts. : tarihsiz
vb. : ve benzeri

12
1. ÜNİTE
Risalet Öncesi
Arap Yarımadası
13
KAVRAMLAR
Siyer, tevhid, hanif, şirk, cahiliye, bedevi, hadari, dârünnedve, harem, ficar.

NELER ÖĞRENECEĞİZ?
• İslam’ı anlamada Peygamberimizin hayatını öğrenmenin önemi
• Peygamberimizin risaletinden önce dünyanın dinî durumu
• İslamiyet öncesi Arap Yarımadası’nın coğrafi, siyasi, sosyal, kültürel,
ekonomik yapısı ve dinî özellikleri
• Cahiliye kavramı ve cahiliye zihniyetinin genel özellikleri
• İslamiyet öncesi Hicaz’ın tarihî, dinî, sosyal ve kültürel hayatı

HAZIRLIK SORULARI

1. “Andolsun ki Resulullah; sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı


umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzâb suresi,
21. ayet.) ayeti neye işaret etmektedir?

2. İslamiyet dışındaki dinlerden hangilerini biliyorsunuz?

3. Hz. Muhammed’in(s.a.v.) peygamber olarak gönderildiği toplumda yaygın


olan din anlayışı hakkında neler biliyorsunuz?

4. “Cahiliye zihniyeti, ortaya çıkmak için fırsat kollayan bir düşünce biçimi-
dir.” sözünden ne anlıyorsunuz?

5. Mekke’nin Arap Yarımadası’nın en önemli merkezi olmasında sizce


Kâbe’nin nasıl bir etkisi vardır?

14
1. ÜNİTE

1. Peygamberimizin Hayatını Öğrenmenin Önemi


İslam’ın inanç esaslarından olan peygamberlere iman,
onları tanımayı ve hayatlarını öğrenmeyi gerekli kıl- H KELİME DAĞARCIĞI
a
maktadır. Âdem(a.s.)* ile başlayan peygamberlik süreci, yi
Hz. Muhammed(s.a.v.)** ile tamamlanmıştır. Peygamber F Siyer: Hz. Muhammed’in(s.a.v.) hayatını,
m
Efendimiz Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “… Allah’ın Re- onun yaşayış biçimini, niteliklerini,
sulü ve peygamberlerin sonuncusudur…”1 O, bütün ahlakını, savaşlarını anlatan ve İslam
insanlığa müjdeci ve uyarıcı olarak gönderilmiştir.2 Hz. tarihi içinde yer alan özel ilim dalı.
Muhammed(s.a.v.), Allah’ın(c.c.)*** “Şüphesiz ki sen yüce Üsve-i hasene: “İnanç, ibadet, ticaret,
bir ahlak üzeresin!”3 buyurarak övgü dolu sözlerle eğitim, öğretim ve ahlak başta olmak
tanıttığı bir peygamberdir. Görevi; kendisine indirilen üzere hayatın her alanında Müslüman-
vahyi kıyamete kadar gelecek insanlara bildirmek, on- ların kendilerine örnek almaları gere-
ları açıklamak, emir ve yasakların nasıl uygulanacağı-
ken tek ve en güzel model.” anlamında
nı göstermek ve yaşantısıyla örnek olmaktır. Peygam-
Hz. Muhammed’in(s.a.v.) sıfatı.
berimiz(s.a.v.) bunu “Ben güzel ahlakı tamamlamak için
gönderildim.”4 sözleriyle veciz bir şekilde özetlemiştir. (Dinî Terimler Sözlüğü, s. 332, 374.)
Hz. Muhammed’in(s.a.v.) son peygamber oluşu; kendisine
vahyedilen emir ve yasakların, ahlaki ve sosyal ilkelerin,
erdemli davranışların yalnızca gönderildiği toplum için
değil bütün insanlık için de bağlayıcı olduğunu gösterir.

BİR AYET

‫ين‬ ِ ِ ِ
َ ‫َو َما َا ْر َس ْل َنا َك اال َّ َر ْح َم ًة ل ْل َعا َلم‬
“(Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ suresi, 107. ayet.)

Rabbʼimizi tanımak ve sevmek, Kur’an’ı en güzel şekilde anlamak, insanlığa verdiği


mesajları kavramak, örnek bir mümin olmak için Peygamberimizin(s.a.v.) yol göstericiliği-
ne ihtiyacımız olacaktır. Allah(c.c.) bunu açıkça bildirerek “Nitekim kendi içinizden size
ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, kitap ve hikmeti, bilmediklerinizi
öğreten bir peygamber gönderdik.”5 buyurmaktadır. Allah’ın(c.c.) istediği şekilde kulluk
vazifesini yerine getirebilmek için de yine Hz. Peygamber’in rehberliğine ihtiyaç vardır.
1 Ahzâb suresi, 40. ayet.
2 bk. Sebe suresi, 28. ayet.
3 Kalem suresi, 4. ayet.
4 Mâlik b. Enes, Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8.
5 Bakara suresi, 151. ayet.
* Aleyhisselam: Allah’ın selamı onun üzerine olsun.
** Sallallahu aleyhi vesellem: Allah’ın salat ve selamı onun üzerine olsun.
*** Celle celalühü: O’nun şanı yücedir.

15
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

O, Kur’an-ı Kerim’in esaslarını bizzat yaşamış ve bu yönüyle insanlara üsve-i hasene olmuş-
tur. Sahabe, Hz. Peygamber’in rehberliğinde İslam’ı öğrenmişti. Sonraki nesillerin saha-
biler gibi onu görerek, sözlerini dinleyerek, onunla yaşayarak örnek alma imkânı elbette
yoktur. Ancak siyer ilmi sayesinde onun hayatını, yaşam tarzını, kulluk görevini nasıl yeri-
ne getirdiğini; nerede ne zaman neler yaptığını; çocukluk, gençlik, evlilik yıllarını en ince
ayrıntısına kadar bilme; sözlerini, olaylar karşısındaki tavrı-
nı, kime nasıl davrandığını öğrenme imkânına sahip oluruz.

Peygamberimizin(s.a.v.) hayatı ve yaşantısının anlatıldığı


siyer ilmi; bize onun aile hayatını, çocuklara, gençlere,
yaşlılara, fakir veya zenginlere nasıl davrandığını anlatır.
Mücadelesini, sabrını, cesaretini, metanetini, zorluklar kar-
şısındaki direncini, ilme ve ahlaka verdiği önemi gösterir.
Aynı zamanda Peygamberimizi(s.a.v.) en güzel şekilde tanıyıp
sevmemizi, onu rehber edinerek örnek bir mümin olmanın
Görsel 1.1 yollarını gösterir. Peygamberimizin(s.a.v.) hayatı; Rabbʼimize
“Muhammedün nebiyyullah iyi bir kul olmak, iman esaslarını kavramak, İslam’ın uygu-
(Muhammed Allah’ın elçisidir.)” lamalarını tam olarak yerine getirmek ve toplumsal hayatı
(Hat: Mustafa Parıldar)
düzenlemek için mutlaka öğrenilmelidir. Peygamberini tanı-
mak ve örnek almak her Müslüman’ın vazifesidir. “(Resu-
lüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günah-
larınızı bağışlasın…”6 ayetiyle de Allah’ın(c.c.) sevgisini kazanmanın yolunun Peygambe-
rimizi(s.a.v.) örnek almaktan geçtiği vurgulanmaktadır.

FİKRİNİ SÖYLE!
“Benden nasıl görüyorsanız siz de namazı öyle kılın.”
(Buhârî, Ezan, 18.)

Yukarıdaki hadis-i şeriften yola çıkarak Peygamberimizin(s.a.v.) hayatını öğrenme-


nin ibadetleri yerine getirmedeki önemi hakkında görüşlerinizi paylaşınız.

2. Risalet Öncesi Dünyanın Dinî Durumu


İslam öncesinde Bizans, Sâsânî ve Çin imparatorluklarının hüküm sürdüğü topraklar ile
Hindistan ve Türkistan bölgelerinde çeşitli dinlerin varlığı bilinmektedir. Doğu Roma İm-
paratorluğu olarak da anılan Bizans; Anadolu, Suriye, Filistin, Mısır ve Kuzey Afrika’ya
kadar olan bölgeyi elinde bulunduruyordu. O dönemin en etkili devletlerinden olan bu im-
paratorluk Hıristiyanlığı benimsemişti. Afrika kıtasının Kızıldeniz kıyılarına ise yine Hıristiyan
inancına sahip Habeş Krallığı hâkimdi. Araplara komşu bir ülke olan Sâsânî devletinin hâkim
olduğu İran’da ise Mecûsîlik yaygındı. Soyluların ve zenginlerin dini olarak ortaya çıkan

6 Âl-i İmrân suresi, 31. ayet.

16
1. ÜNİTE

Mecûsîliğin temel akidesi ateşe tapmaktı. İslam’ın doğduğu sıralarda Mecûsîlik; İran dışın-
da Umman, Bahreyn, Yemen ve Necran bölgelerinde de yaygındı.

Orta Asya bölgesinde hüküm sü- ASYA

ren Türk devletleri Şamanizm’in


etkisi altında kalmıştı. Asya’nın
güneyinde büyük bir yarımada AVRUPA

olan Hindistan’da ise Hinduizm


egemendi. Kast sisteminin hâkim Haniflik

olduğu Hinduizm’de en üst mevki- Hıristiyanlık


Putperestlik
de Brahman denilen din adamları Sâbiîlik

bulunurdu. Konfiçyüs ile medeni-


Mecûsîlik
Şamanizm

yetin zirvesine ulaşan Çin’de ise Hinduizm


Budizm
İslam’ın doğuşuna yakın zaman- Yahudilik

AFRİKA
larda Budizm yaygındı.7

Güneydeki Araplar arasında yay-


gınlaşmış olan Sâbiîlik, Arapların AVUSTRALYA

yarımadanın dışından aldıkları en


eski dindir. Yahudilik İsrailoğulla- Harita 1.1
rına özgü olduğundan diğer mil- İslam öncesinde dünyanın dinî durumu
letler arasında yaygınlaşmamıştı.
Putperestlik ise Cahiliye Arapları ile Afrikalılar arasında yaygın bir inanış idi. Ancak Cahiliye
Arapları içinde az sayıda da olsa hanif adı verilen ve putlara tapmayı reddeden insanlar
mevcuttu.8

NE NEREDE?

Aşağıdaki bölgeler ile oralarda yaygın olan inançları eşleştiriniz.

Şamanizm
1 Hindistan
Budizm
2 Çin
Mecûsîlik
3 Sâsânî
Hinduizm
4 Bizans
Hıristiyanlık
5 Orta Asya

7 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s. 11-16.


8 bk. Şemsettin Günaltay, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, s. 64-96.

17
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

3. Risalet Öncesi Arap Yarımadası’na Genel Bakış


Arap Yarımadası birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu yönüyle din, kültür ve gele-
nek açısından apayrı bir konuma sahiptir. İslam’ın doğduğu bu coğrafyanın siyasi, sosyal
ve ekonomik yapısını, dinî ve kültürel zenginliklerini bilmek, Peygamber Efendimizi daha
iyi tanımak ve İslam’a davet sürecini anlamak açısından önemlidir.

BEYİN FIRTINASI
Arap Yarımadası’nın risalet öncesi yapısını bilmenin tebliğ sürecini anlamaya
katkısı neler olabilir? Konuyla ilgili fikirler üreterek ortak bir sonuç çıkarınız.

3.1. Dinî Hayat


Putperestliğin yaygın olduğu Arap Yarımadası’nda Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecûsîlik,
Sâbiîlik ve Haniflik gibi değişik inanç şekilleri de vardı.

Yahudilik Arap Yarımadasına Bâbil Kralı’nın zulmünden kaçan Yahudiler vasıtasıyla girmiştir.
Filistin’den göç eden Yahudiler, yoğun olarak kuzeyde Yesrib ve Hayber çevresine yerleşerek
zamanla kabileler oluşturmuşlardır. Yahudiliğe
göre İsrailoğulları seçkin insanlar, diğer milletler
onlara kıyasla sıradan insanlardır. Özgürlük ko-
nusunda hassas olan Araplar bu durumu kabul
etmedikleri için Yahudiliğe karşı mesafeli olmuş-
lardır. Hıristiyanlık ise Arap Yarımadası’nda ku-
zeyde Gassânîler ve Hîreliler, Irak’ta Lahmîler;
güneyde de Habeşlilerin Yemen’i işgaliyle Nec-
ran Arapları arasında yayılmıştır. Habeş valileri
Fil Vakası’yla Hıristiyanlığı Hicaz bölgesine taşı-
maya teşebbüs etmişlerse de putperest Araplar
üzerinde önemli bir etki bırakamamışlardır.9

Görsel 1.2 İran’da yaygın olan Mecûsîlik, Sâsânî İmparator-


Hicaz bölgesinde putperestlik yaygındı. luğu’nun resmî dini olup daha çok yönetici sınıf
ve zenginler arasında yayılmıştır. Arap Yarımada-
sı’nda bulunan Mecûsîlerin büyük çoğunluğu ise Bahreyn, Yemen ve Umman’da oturan İran-
lılardan ibarettir. 10 Özellikle Yemen’de Ay, Güneş ve yıldızlara tapan bazı kabileler arasında
da görülen Sâbiîlik inancı Bâbil ve İran dinlerinin karışımından ibaretti. İbadetleri ise semavi
cisimlere tapma şeklindeydi.11

9 Şemsettin Günaltay, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, s. 86-94.


10 Şinasi Gündüz, “Mecûsîlik”, DİA, C 28, s. 279-280.
11 Şemsettin Günaltay, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, s. 85-87.

18
1. ÜNİTE

Araplar arasında yaygın olan inanç putperestlikti. Ahiret inancını inkâr eden putperest
Araplar, genelde Allah’ı(c.c.) yaratıcı olarak kabul etmekle birlikte putları aracı sayarlardı.
İhtiyaç ve sıkıntı hâlinde putların Allah(c.c.) ile kendileri arasında bağ kurduğuna inanırlardı.
Önemli kararlarını putlarına danışarak almayı dinî bir vecibe olarak görür, sadece şefaati-
ni umarak değil onların öfkesinden korunmak için de tazimde bulunurlardı.12

FİKRİNİ SÖYLE!
“Benî Hanife kabilesi; un, hurma ve sütten, kendileri için bir put yapmışlardı. Buna
uzun müddet taptıktan sonra bir kıtlık sırasında onu yediler. Bunun üzerine ‘Araplar
arasında Benî Hanife kadar putlarından faydalanan olmadı.ʼ sözü, atasözü hâline
gelmiştir.”
(Neşet Çağatay, İslamʼdan Önce Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, s. 99.)

Yukarıdaki metne bakarak Arapların putperestlik anlayışını yorumlayınız.

Cahiliye toplumunda putlara tapmayıp Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği tevhid inancına sahip
hanif adı verilen kişiler de mevcuttu. Mensubu bulundukları kavmin yanlış âdet ve inanç-
larına karşı çıkmak, kavimlerinin baskılarından kurtulmak için onlardan uzaklaşarak inzi-
vaya çekilmek ve yaratıcıyı düşünmek, putları ve her türlü şirki reddetmek haniflerin ortak
özelliklerindendi.13

NE NEDİR?

Aşağıda verilen kavramları tanımlamalarla eşleştiriniz.

Güneş ve yıldızları kutsal kabul eden din


1 Putperestlik
Ateşe tapanların mensup olduğu, Sâsânî
2 İmparatorluğu’nun resmî dini
Haniflik
Mekkeli Araplar arasında yaygın olan din
3 Sâbiîlik
Cahiliye Dönemi’nde putperestliği
4 reddedenlerin inancı
Hıristiyanlık
Habeşlilerin mensup olduğu din
5 Mecûsîlik

12 bk. Âdem Apak, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Kültürü, s. 275-281.


13 Şaban Kuzgun, “Hanif”, DİA, C 16, s. 38.

19
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

3.2. Siyasi Hayat


Ârâmîler ve İbrânîler gibi Sâmî ırkından gelen Arap-
KELİME DAĞARCIĞI lar, baştan beri Arap Yarımadası’nı yurt edinmiştir. Ya-
H
a
yi rımada’nın ilk sakinleri olan Amâlika, Âd ve Semud
F kavimleri zaman içinde yok olmuşlardır. Kahtân’ın so-
m Adnânî: Hz. İbrahim’in oğlu İsmail(a.s.)
soyundan gelen Araplara verilen isim. yundan gelenlerin Yemen’de kurduğu, tarihte bilinen
en eski devlet olan Main Devleti MÖ 1400-650 yıl-
İbrânî: İsrailoğullarının da içinde bu-
ları arasında hüküm sürmüştür.14 Mainîlerden sonra
lunduğu Batı Sâmî kavimler topluluğu-
MÖ 750-115 yılları arasında Yemen’de hâkim olan devlet
na verilen isim.
Sebe Krallığı’dır. Başkenti Me’rib olan Sebeliler medeni-
(Dinî Terimler Sözlüğü, s. 8, 155.) yet eşiğinden adım atan ilk Araplar olarak kabul edilirler.
Kahtânî: Nesebi, Sâm’ın soyundan Bölgede kurulan önemli devletlerden bir diğeri de Him-
geldiği kabul edilen Kahtân’a dayanan yer Devleti’dir. Savaşçı bir millet olan Himyerîler, Sebeli-
güney Araplarına verilen isim. lerin topraklarına hâkim olarak MÖ 115 ile MS 525 yılları
Sâmî: Hz. Nuh’un büyük oğlu Sâm’a arasında Güney Arabistan’da hüküm sürmüşlerdir.15
nispet edilen kavimlerin genel adı. Kuzey Arap Yarımadası’nda kurulan en eski devlet ise
(bk. www.islamansiklopedisi.org.tr) MÖ dördüncü yüzyıl ile MS 106 yılları arasında Filistin’in
güneyinde hüküm süren Nabâtîlerdir. Roma İmparator-
luğu ile çöl arasında tampon görevi üstlenen devletin
başkenti, sert kayalara oyulmuş Petra şehridir. MÖ birin-
ci yüzyıldan itibaren mevcut olduğu bilinen Tedmür Kral-
lığı ise Nabâtîlerden sonra bölgede hüküm sürmüştür.
Tedmürlüler, İslam fetihlerine kadar üç yüz yıldan fazla
Roma hâkimiyetinde kalmışlardır.16

Yemen’de bulunan Me’rib Seddi’nin yıkılmasıyla Kahtân


Arapları daha sonra kuzeye göç ettiler. Kahtânîlerden bir
kısmı Suriye’ye yerleşerek Gassânî Devleti’ni kurdular.
Merkezleri Busra şehri olan Gassânîler, 200-636 yılları
arasında hüküm sürdüler. Romalıların tesiri ile Hıristi-
yanlığı kabul edip Bizans kültürünün etkisi altına girdiler.

Miladi üçüncü yüzyılda güneyden gelen Kahtânîlerin


bölgede kurduğu diğer bir devlet ise Lahmîlerdir. Baş-
kentleri Hîre’ye nispetle Hîreliler diye anılan Lahmîler,
Sâsânîlere bağlı olarak Irak’ta hüküm sürmüşlerdir. İran
Görsel 1.3 topraklarını göçebe Arapların saldırılarına karşı korur-
Kuzey Arabistan’da hüküm sürmüş ken Bizans İmparatorluğu’nun nüfuzu altında bulunan
Tedmür Krallığı’nın kalıntıları Gassânîlerle sık sık savaşmışlardır.17

14 bk. Şemsettin Günaltay, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, s. 33.


15 bk. Philip K. Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, C 1, s. 85-94.
16 bk. Âdem Apak, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Kültürü, s. 40-45.
17 Şemsettin Günaltay, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, s. 45-46.

20
1. ÜNİTE

Arap Yarımadası’nın orta kesiminde yer alan Hicaz


bölgesi, askerî harekâtı zorlaştıran çöl ve dağlık ya- KELİME DAĞARCIĞI
H a
pısı, tabii zenginliklerinin bulunmaması sebebiyle
yi
Cahiliye: Özel olarak Arapların İslam’dan önce-
büyük devletlerin ilgisini çekmemiştir. Bu sebeple F
m ki dinî ve sosyal hayat algılarını, genel olarak
İbrahim(a.s.) ve İsmail’in(a.s.) soyundan gelen Adnânî-
da kişilerin ve toplumların günah ve isyanlarını
lerin yerleştiği bölge, İslam’ın doğuşuna kadar bakir
ifade eden bir terim.
ve bağımsız olarak kalmıştır. 18
Ficar: İslam’dan önce bazı Arap kabileleri
3.3. Sosyal ve Ekonomik Hayat arasında savaş yapılması yasak kabul edilen ve
Arapların bedevi ve hadari olmak üzere iki farklı ya- haram aylar olarak bilinen Zilkade, Zilhicce,
şam tarzı vardı. Kısıtlı tabiat koşulları altında yaşa- Muharrem ve Recep aylarında yapılan savaşlara
yan bedeviler; şiddete yatkın, kaba, geleneklerine verilen isim.
sıkı sıkıya bağlı ve değişime kapalıydılar. Çöl şart- (Dinî Terimler Sözlüğü, s. 44, 97.)
larında yokluk, yoksulluk içinde büyük bir hayat mü- Asabiyet: Aynı soydan gelenlerin veya bir
cadelesi verirlerdi. Hayat şartları onları iyi bir savaşçı başka sebeple aralarında yakınlık bulunanların
yapmıştı. Kabile bağları çok güçlüydü. Yaşam koşul- muhaliflere karşı birlikte hareket etmelerini
ları birlikte hareket etmeyi gerekli kıldığından kabile- sağlayan dayanışma duygusu.
den birine yapılan bir kötülük, tüm kabileye yapılmış Hadari: Şehirlerde yerleşik hayat yaşayan
kabul edilirdi.19 Mekke, Medine ve Taif gibi şehirlerde Araplara verilen isim.
yaşayan hadariler, bedevilere göre daha fazla imkâ- Bedevi: Çöl ve vahalarda develeriyle birlikte
na sahiplerdi. Hadariler arasında da kabile dayanış- konargöçer olarak yaşayan Araplara verilen ad.
ması, asabiyet ve himaye geleneği canlıydı.
Mevali: Cahiliye çağında azat edilmiş kölelere
Arap Yarımadası hem dinî hem ticari bir merkez verilen isim.
olma özelliğine sahipti. İnsanlar geçimini ziraat, (bk. www.islamansiklopedisi.org.tr)
hayvancılık, zanaat ve ticaret ile sağlardı. Bugün-
kü ticaret fuarlarının işlevini gören panayırlar da
bölgeye ekonomik hareketlilik getirirdi.

Arap toplumu hür, esir ve mevali olmak üzere üç sosyal sınıfa ayrılmıştı. Mekke’de şehrin
kurucusu Kusay’ın soyundan gelenler, asilzade kabul edilirlerdi. Köle ve cariyelerden olu-
şan esirler, eşya gibi alınıp satılır, miras yoluyla el değiştirir ya da hediye edilirdi. Mevali
denilen azatlı köle ve cariyeler ise köle gibi alınıp satılmasalar da hürlerle aynı haklara
sahip değillerdi.20

FİKRİNİ SÖYLE!

Kabilecilik anlayışının yol açacağı olumsuzluklar neler olabilir? Fikirlerinizi


paylaşınız.

18 Âdem Apak, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Kültürü, s. 71.


19 Şemsettin Günaltay, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, s. 10; bk. Philip K. Hitti, İslam Tarihi, C 1, s. 45.
20 Âdem Apak, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Kültürü, s. 24, 138-140.

21
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

İslam’ın ilk muhatapları olan Mekkelilerin hayatında kabilecilik çok etkin bir rol oynardı.
İnsanlar kendi kimliğinden çok kabile kimliği ile yaşardı. Kabilecilik anlayışı nedeniyle bir
kişinin işlediği suçtan bütün kabilesi sorumlu olurdu. Saldırıya uğrayanın intikamını da bü-
tün kabile üyeleri almak zorundaydı. Kan davaları, toplumun en önemli sosyal sorunuydu.
Kişinin düşüncesinden ziyade gelenekler önemsendiği için yaygın olan tutum ataların yo-
lunu takip etmekti. Geçim sıkıntısı ve yaşam şartlarının zorluğu sebebiyle kabileler arası
ilişkiler düşmanlık üzerine kurulmuştu.21

Cahiliye Arapları arasında kibir, gasp, kan davası, hırsızlık, yetim malı
yeme, kız çocuklarını diri diri toprağa gömme gibi kötü alışkanlıkların
BİLGİ yanı sıra bağımsızlık ve özgürlüğe düşkünlük, yiğitlik, cesaret, sabır,
DURAĞI zayıfı güçlüye karşı korumak, cömertlik, misafirperverlik ve kendine
sığınanı himaye etmek gibi olumlu davranışlara da şahit olunmuştur.
Bu sebeple Hz. Peygamber’in İslam’ın temel hükümlerine aykırı
olmayan bazı toplumsal uygulamaları kabul ettiği bilinmektedir.
Mesela bir sahabiye hitaben söylediği “Ey Sâib! Cahiliye çağında
yaptığın faziletli şeylere İslam devrinde de devam et. Misafirini
ağırla. Yetime ikram et ve komşuna iyi davran.” şeklindeki sözleri
buna en güzel örnektir.

(Ahmet b. Hanbel, Müsned, C 5, s. 340.)

Cahiliye, İslam’dan önceki dönemi tanımlamak için kullanılan bir kavram olsa da aynı zaman-
da bir zihniyeti de ifade etmektedir. Kişinin mensubu olduğu kabilesini ya da soyunu üstün
görürken başkalarını küçük ve hakir görmesi cahiliye zihniyetinin en belirgin özelliğidir. Allah
Resulü(s.a.v.) bu konuda sahabileri uyarır, bu zihniyetten ve davranışlardan onları sakındırırdı.
Bir gün Bilâl-i Habeşî ile tartışan Ebu Zer el-Gıfârî, onu siyahi olmasından dolayı ayıplamıştı.
Olay, Peygamber Efendimize intikal edince Ebu Zer el-Gıfârî’yi “Onu annesinin renginden
dolayı mı ayıpladın? Sen (hâlâ) cahiliye ahlakı taşıyan bir kimsesin!”22 buyurarak uyarmıştır.

FİKRİNİ SÖYLE!
...
Ebu Leheb öldü, diyorlar
Ebu Leheb ölmedi ya Muhammed
Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor
… (Arif Nihat Asya, Dualar ve Âminler, s. 65.)

Yukarıdaki mısraları yorumlayarak fikirlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.

21 bk. Neşet Çağatay, İslamʼdan Önce Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, s. 117.
22 Buhârî, Îmân, 22.

22
1. ÜNİTE

3.4. Kültürel Hayat


Cahiliye Dönemi’nde yazı gelişmediği gibi okuma yazma bilenler yok denecek kadar azdı.
Büyük ölçüde söze dayanan Arap kültürü yeni nesillere şiir ve hitabet yoluyla sözlü olarak
aktarılırdı. İnsanlar duygularını, düşüncelerini; kinlerini, nefretlerini; acılarını ve kederlerini
şiirle ifade ettikleri gibi olayları, zafer ve yenilgilerini de
şiirle anlatırlardı. Şiirler panayırlar ve kervanlar yoluyla
bütün Arap Yarımadası’na yayılırdı.23

Zülmecâz, Mecenne, Ukâz çarşılarında ve Dûme-


tü’l-Cendel’de kurulan panayırlarda sadece ticaret değil
çeşitli eğlenceler düzenlenerek yoğun kültürel faaliyet-
ler yapılırdı. Araplar bu şekilde panayırlara ilgiyi artırdık-
ları gibi kültürlerini de nesilden nesile aktarırlardı. Farklı
beldelerden gelen insanlar kültürel hayatı besleyen bu
panayırlarda buluşup kaynaşırdı. Buralarda şiir, güreş,
atıcılık gibi alanlarda yarışmalar düzenlenirdi. Araplarda
dil ve edebiyat o derece etkiliydi ki bir şairin söz ile ka-
bilesini savunmasını bazen bir süvari, kılıcıyla o ölçüde Görsel 1.4
başarmış olamazdı.24 Arap kültüründe şiir ve hitabet önemli bir
yere sahipti.
4. Risalet Öncesi Hicaz
Hicaz, İslam tarihi açısından Arap Yarımadası’nın en önemli bölgesidir. Sosyal yapısı ve
coğrafi şartları nedeniyle bu bölgede herhangi bir devlet kurulmamış, halkı kabile sistemi-
ne dayalı bir hayat sürmüştür. Mekke, Medine ve Taif şehirlerini içine alan bu bölge, Şam
ile Yemen’i birbirine bağlayan ticaret yolunun üzerinde bulunması sebebiyle son derece
önemli bir konuma sahiptir.

Gassaniler
Kudüs Sasani (Pers) İmparatorluğu
Hireliler

Mısır
Necd
Yesrib
ARA
P YA
Kız

RIM
Mekke ADA
ıld

SI
en

Taif
iz

San'a ti
r Devle
Himye
Aksum Habeş
Krallığı
Harita 1.2
Risalet öncesi Hicaz bölgesi
23 Adnan Demircan, Cahiliye Arapları, s. 117.
24 bk. Âdem Apak, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Kültürü, s. 177-195.

23
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

4.1. Mekke
Müslümanların kutsal şehri olan Mekke, tarım yapma imkânı olmayan, Kur’an’ın ifadesiyle
ekin bitmeyen bir vadidir.25 Çöl sıcaklarının hâkim olduğu Mekkeʼde ağaç yok denecek
kadar azdır. Bu nedenle ani yağışlar zaman zaman sel baskınları meydana getirmektedir.
Dolayısıyla bu şehrin ekonomik hayatı ticarete dayalı olmuştur.

Mekke’nin kuruluşu, Hz. İbrahim’in, eşi Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail’i buraya getirmesi ve
ardından zemzem suyunun çıkmasıyla başlar. Rabbʼinin emriyle tevhid mücadelesi için
yeni bir cephe açan Hz. İbrahim, eşi ve oğlunu burada bırakıp Filistin’e geri dönmüştür.
Hz. İsmail ve annesine hayat veren su nedeniyle önce Amâlikalılar ardından da Cürhümî-
lerin buraya yerleşmesiyle Mekke’de şehirleşme başlamıştır. Allah’ın(c.c.) emriyle Mekke’ye
gelen Hz. İbrahim, Hz. İsmail ile Kâbe’yi yeniden inşa etmiştir. Kâbe ve çevresi harem ka-
bul edildiği için burada canlıların öldürülmesi ve bitkilere zarar verilmesi yasaklanmıştır.26
Peygamberlikle görevlendirilen Hz. İsmail, babasının vefatından sonra Kâbe hizmetini yıl-
larca sürdürmüş ve hac ibadetinin kurallarını Hicaz halkına öğretmiştir.27

Sâre ile evlenen İbrahim’in(a.s.) uzun süre çocuğu olmamıştı. Bundan dolayı

kti
zaman zaman Allah’a(c.c.) yalvarmış ve “Rabb’im bana salihlerden olacak bir

Okuma Va
evlat ver!” diye dua etmiştir. Sâre kocasının evlat hasreti çekmesine üzülmüş
ve onu cariyesi Hacer ile evlendirmiştir. Bu evlilikten İsmail(a.s.) dünyaya
gelmiş fakat Sâre onun doğumundan sonra Hacer’i kıskanmaya başlamış,
bir müddet sonra da kocasından Hacer’i ve oğlunu evden uzaklaştırmasını
istemiştir. Bir süre tereddüt gösteren İbrahim(a.s.), Allah’tan(c.c.) aldığı emir
üzerine Hacer ile oğlunu Mekke’ye Kâbe’nin bulunduğu yere götürmüştür.
O sırada tamamen ıssız olan Mekke’nin kupkuru vadisine getirilen Hacer
İbrahim’e(a.s.) “Bizi hiçbir ekinin bitmediği ve kimsenin yaşamadığı bu
vadiye bırakıp gidecek misin?” diye sormuş, İbrahim(a.s.) de bunu Allah’ın(c.c.)
emriyle yaptığını söyleyerek onu teselli etmiştir. Bununla birlikte Allah’a(c.c.)
şöyle dua etmiştir: “Ey Rabb’imiz, ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları
için neslimden bir kısmını senin Beytülharam’ının (Kâbe) yanında ziraat
yapılmayan bir vadiye yerleştirdim. Sen de insanlardan bir kısmının
gönlünü onlara meylettir ve çeşitli meyvelerle onları besle ki sana
şükretsinler.” Hacer, ıssız Mekke vadisinde İbrahim’in(a.s.) bırakmış olduğu
az miktardaki su ve erzakın tükenmesi üzerine İsmail’in(a.s.) susuzluktan
ölmesinden korkarak telaşlanmış, çaresizlikten Safâ ile Merve tepeleri
arasında yedi defa gidip gelmişti. Bu sırada oğlunun bulunduğu yerden
zemzem suyunun çıktığını görmüş ve bu vadide kendisine su ihsan eden
Allah’a(c.c.) şükretmiştir.

(Şaban Kuzgun, “Hacer”, DİA, C 14, s. 432-433.)

25 bk. İbrahim suresi, 37. ayet.


26 bk. Âl-i İmrân suresi, 96-97. ayetler.
27 Ömer Faruk Harman, “İsmail”, DİA, C 23, s. 77-80.

24
1. ÜNİTE

Mekke yönetimini elinde bulunduran Cürhümîlerin


hâkimiyetini ortadan kaldıran Huzâalıların halka zul-
metmesi üzerine Mekke’nin idaresi Peygamberimi-
zin(s.a.v.) atalarından Kusay b. Kilab liderliğinde Kureyş
kabilesine geçmiştir. Kusay ilk iş olarak Kâbe’yi mer-
keze alıp etrafını mahallelere ayırarak kabilesini bu-
ralara yerleştirmiştir. Halkın önemli işlerini görüşmek
üzere Dârünnedve adı verilen bir yönetim merkezini
kurmuş, zamanla idari, sosyal ve askerî kararlar bu-
rada alınmıştır. Şehre en büyük hizmeti yapanlardan
bir diğeri de Peygamberimizin(s.a.v.) dedelerinden olan
Hâşim’dir. O, devlet başkanlarıyla anlaşarak dinî ve
coğrafi bakımdan elverişli olan bu bölgede uluslara-
rası ticaretin artmasını sağlamıştır. Böylece halkın en
önemli gelir kaynağı ticaret olmuştur. Kureyş halkı; Ye- Görsel 1.5
Yeryüzünün ilk mabedi olan Kâbe,
men, Şam ve Habeşistan’a yaz ve kış kervanlar gön-
Mekke şehrindedir.
dererek büyük kârlar elde etmiştir.

FİKRİNİ SÖYLE!
“Kureyş kabilesinin yaz ve kış yolculuklarında huzur ve güvenliği sağlanmıştır. Öyleyse
(onlar) kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Ev’in (Kâbe’nin)
Rabbʼine kulluk etsinler.”
(Kureyş suresi, 1-4. ayetler.)

Yukarıdaki ayetler ışığında Kureyşlilere tanınan kolaylıklar hakkındaki fikirlerinizi


söyleyiniz.

Hz. İbrahim’in getirdiği tevhid inancına sahip Mekkeliler zamanla putperestliği benimseye-
rek Kâbe ve çevresini putlarla doldurmuşlardı. Hayatları putların çevresinde dönen Mek-
kelilerin kurbanlar kesip önemli işlerini danıştıkları Hübel, İsaf ve Naile adında üç büyük
putları vardı. Mekke’de ayrıca sayıları az da olsa Hıristiyanlar ve hanifler de mevcuttu.28

Kur’an-ı Kerim’de “Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insan-


lar için kurulan ilk ev (mabet), Mekke’deki (Kâbe)dir.”29 ayetiyle yeryüzünün ilk ma-
bedinin Kâbe olduğu belirtilmektedir. Kâbe’nin Mekke’de bulunmasından dolayı şehir
Araplar arasında mukaddes sayılmıştır. Arap tarihinde önemli bir yeri olan Fil Olayı da
Yemen Valisi Ebrehe’nin Kâbe’ye olan ilgiyi San’a şehrinde yaptırdığı görkemli kiliseye
çekmek istemesinden kaynaklanmıştı. Beklediği ilgi gerçekleşmeyince Ebrehe, Kâbe’yi
yıkarak Mekke’nin dinî bir merkez olma özelliğini ortadan kaldırmayı ve Mekkelilerin
ticari faaliyetlerine son vermeyi planlamıştı. Önünde büyük bir fil bulunan ordusuyla
28 Nebi Bozkurt, Mustafa Sabri Küçükaşçı, “Mekke”, DİA, C 28, s. 556-557.
29 Âl-i İmrân suresi, 96. ayet.

25
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Mekke’ye kadar gelmiş, fakat Kâbe’ye yaklaşmaya muvaffak olamamıştı. Allah(c.c.) tarafından
gönderilen kuşların attığı küçük taşlarla ordusu darmadağın olmuş, kendisi San’a’ya dönmüş
ve çok geçmeden ölmüştü.30

FİKRİNİ SÖYLE!

Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkmak istemesinin dinî, siyasi ve ekonomik sebepleri neler


olabilir? Yorumlayınız.

4.2. Yesrib
Mekkeʼnin 350 km kadar kuzeyinde Uhud ve Âir
dağlarının arasında kurulmuş olan Yesrib, Hz.
Peygamberʼin hicretinden sonra Medine-i Mü-
nevvere ismini almıştır. Şehre ilk olarak Amâli-
kalılar, ardından Filistin ve Suriye Yahudileri yer-
leşmiştir. Me’rib Barajı’nın yıkılmasıyla Yemenli
Kahtânî Araplarından olan Evs ve Hazrecliler
Yesrib’i yurt edinmişlerdir. Bununla birlikte onlar,
şehirde ekonomik ve siyasal üstünlüğü bulunan
Yahudilerin baskısı altına girmekten kurtulama-
mışlardır. Daha sonra Arap kabilelerinin yardı-
Görsel 1.6 mıyla şehrin hâkimiyetini ele geçirseler de za-
Yesrib şehri (temsilî) man içinde Yahudilerin kışkırtmalarıyla birbirine
düşman iki kabile hâline gelmişlerdir.

HAYDİ YAZALIM!
“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı yapışın, parçalanmayın. Allah’ın size
olan nimetini hatırlayın! Hani siz birbirinize düşman kişilerdiniz de O, gönüllerinizi
birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir
ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size
ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.”

(Âl-i İmrân suresi, 103. ayet.)

Evs ve Hazrec kabileleri arasındaki düşmanlığın sona ermesi üzerine indirilen


yukarıdaki ayetten yola çıkarak İslam kardeşliği hakkında bir kompozisyon
yazınız.

30 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 44-58; bk. Fil suresi, 1-5. ayetler.

26
1. ÜNİTE

Putperest olan Evs ve Hazreclilerin geçim kaynakları, tarım ve hayvancılık başta olmak
üzere dokuma ve demircilikti. Daha çok kuyumculuk ve silah imalatı yapan, kendilerine ait
çarşıları olup ticaretle uğraşan Yahudiler şehrin ekonomisinde söz sahibiydiler. Merkezî
bir otorite olmadığı için her kabile birbirinden bağımsız hareket ediyordu. Ancak siyasi ve
askerî amaçlarla ittifaklar kurarlardı. Bu anlamda Hazrecliler Kaynuka, Evsliler ise Ku-
rayza ve Nadir Yahudilerinin müttefikiydi. Hz. Peygamber’in hicretine kadar şehirdeki bu
parçalanmışlık devam etti.31

4.3. Taif
Mekke’nin yaklaşık 90 km güney doğusunda yer
alan Taif, önemli bir coğrafi konuma sahiptir. İlk sa-
kinleri Amâlikalılar olup ismini üzerinde bulunduğu
Vec Vadisi’nden almış, Sakiflilerin yönetimi ele ge-
çirmesiyle de Taif olarak anılmıştır. İklimi diğer şe-
hirlerden farklı olarak kışın soğuk, yazın serindir.
Bu nedenle Mekke’nin ileri gelenleri yazları burada
geçirirlerdi. Zengin su kaynaklarına ve verimli top-
raklara sahip olan Taif'te üzüm bağları, zeytinlik- Görsel 1.7
ler ve çeşitli meyve bahçeleri bulunmaktaydı. Aynı Günümüzde Taif şehri
zamanda burada şarap, zeytinyağı ve bal üretilir-
di. Tarım, hayvancılık, el sanatları, özellikle dericilik halkın geçim kaynakları arasındaydı.
Şehirdeki ticari canlılık Yahudi tüccarların ilgisini çekmiş, Taif’te az da olsa Yahudi nüfusun
bulunmasında etkili olmuştu.32

Taiflilerle Mekke halkı arasında köklü bir akrabalık bağı olmasına


rağmen onlarla rekabet hâlindeydiler. Kâbe’ye nispetle bir mabet
inşa edip siyah taş Hacerülesved’in alternatifi olarak beyaz taştan BİLGİ
yapılmış Lât’ı o mabedin içine yerleştirmişlerdi. Böylece Taif’i de DURAĞI
bir tür hac mekânı hâline getirmek istemişlerdi. Mekke ile Taif
arasındaki bu çekişme düşmanlığa kadar varmış, Sakifliler Kâbe’yi
yıkmak üzere gelen Ebrehe’ye bir kılavuz vererek yardım etmişti.
Arap asabiyetine uygun olmayan bu davranış, Taifliler ile Mekkeliler
arasındaki siyasi rekabetin boyutunu göstermesi bakımından
önemlidir. Bu mücadelenin başka bir göstergesi de Kinane
kabilesinin müttefiki olarak dördüncü Ficar Savaşı’na katılan
Kureyş’e karşı Sakiflilerin düşman safında yer almış olmasıdır.

(Mustafa Sabri Küçükaşçı, “Taif”, DİA, C 39, s. 444.)

31 Nebi Bozkurt, Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Medine”, DİA, C 28, s. 306-310.


32 Mustafa Sabri Küçükaşçı, “Taif”, DİA, C 39, s. 443.

27
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

BULALIM-BİLELİM
B
C
D
?

Aşağıdaki soruların cevaplarını tablodaki numaraların bulunduğu karelere


yazınız.

1. Şehirlerde yerleşik hayat yaşayan Araplara verilen isim.

2. Arapların İslam’dan önceki dönemine verilen isim.

3. İslam’dan önce bazı Arap kabileleri arasında haram aylarda gerçekleşen


savaşlar.

4. İslam’dan önce Cahiliye Dönemi’nde şirke bulaşmayan, tevhid ehli.

5. Mekke ve Medine’nin Hz. Peygamber tarafından belirlenen sınırları.

6. Çölde konup göçerek yaşayan kimse.

7. Allah’ın(c.c.) birliğine inanma, bir ve tek olduğunu kabul edip söyleme.

8. Hz. Muhammed’in(s.a.v.) hayatını konu edinen ilim dalı.

1
2
3
Ü
4
N
5
6
7
8

28
Ölçme ve Değerlendirme

A. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere doğru sözcüğü yazınız.

1. Hz. Muhammed’in(s.a.v.) hayatını anlatan ……………… ilmi İslam tarihi içinde yer
alan özel bir ilim dalıdır.

2. Cahiliye Arapları arasında yaygın olan inanç ………………………… idi.

3. Peygamberimizin(s.a.v.) atalarından olan Kusay, halkın önemli işlerini görüşmek


üzere ………………………..…. adı verilen yönetim merkezini kurmuştur.

4. İslam tarihi açısından Arap Yarımadası’nın en önemli bölgesi ...................


bölgesidir.

5. Yesrib’i yurt edinen Arap kabileleri …………… ve Hazrec’dir.

6. Mekke sınırları içinde bulunan yeryüzünün ilk mabedi olan ……………….


bu şehrin Araplar arasında mukaddes kabul edilmesini sağlamıştır.

B. Aşağıdaki açık uçlu soruların cevabını ilgili alana yazınız.

7. Peygamberimizin(s.a.v.) hayatını öğrenmek bize neler kazandırır?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

8. İslam’ın doğuşundan önce Hıristiyanlık ve Yahudilik dünyanın hangi


bölgelerinde yaygındır?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

9. “Hanif” kime denir?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

10. Hicaz bölgesinin İslam’ın doğuşuna kadar herhangi bir devletin hükmü
altına girmeyip bağımsız kalmasının sebepleri nelerdir?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

29
Ölçme ve Değerlendirme
11. Bedevi olarak adlandırılan Arapların genel özellikleri nelerdir?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

12. Arap Yarımadası’nın çeşitli bölgelerinde kurulan panayırların toplumda


nasıl bir işlevi vardır?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

13. Arap tarihinde çok önemli bir yeri olan “Fil Olayı” neye denir?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları okuyunuz ve doğru seçeneği işaretleyiniz.

14. Aşağıdaki ayetlerden hangisi Hz. Peygamber’in hayatını öğrenmemiz


gerektiğine işaret etmektedir?

A) “(Rabbʼimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.”


(Fatiha suresi, 5. ayet.)
B) “İnkâr edip Allah yolundan alıkoyanları ve sonra da kâfir olarak ölenleri Allah
asla bağışlamaz.” (Muhammed suresi, 34. ayet.)
C) “(Resulüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi
sevsin ve günahlarınızı bağışlasın…” (Âl-i İmrân suresi, 31. ayet.)
D) “Şüphesiz, iman edip de güzel davranışlarda bulunanlar için, nimetleri bol
cennetler vardır.” (Lokman suresi, 8. ayet.)
E) “Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın, Rabbʼinize ibadet edin, hayır
işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac suresi, 77. ayet.)

15. Risalet öncesi dünyanın dinî durumu ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden
hangisi yanlıştır?

A) Orta Asya’daki Türk devletleri Şamanizm’in etkisi altındaydı.


B) Sâbiîlik, Güney’deki Araplar arasında yaygınlaşmıştı.
C) Afrikalılar arasında Mecûsîlik yaygındı.
D) Dönemin en etkili devletlerinden Bizans, Hıristiyanlığı benimsemişti.
E) Yahudilik diğer milletler arasında yaygınlaşmamıştı.

30
Ölçme ve Değerlendirme

16. Başkenti Me’rib olan ve medeniyet eşiğinden adım atan ilk Arap devleti
aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sebe Krallığı
B) Gassânî Devleti
C) Tedmür Krallığı
D) Main Devleti
E) Himyer Devleti

17. “Onlara ‘Allah’ın indirdiğine ve Resul’e gelin.ʼ denildiği vakit, ‘Babalarımızı


üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter.ʼ derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru
yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?”

(Mâide suresi, 104. ayet.)

Yukarıdaki ayet-i kerimede Cahiliye Araplarının hangi özelliğine işaret


edilmektedir?

A) Bedevi yaşam tarzını benimsemeleri


B) Kabilecilik anlayışları
C) Okuma yazma bilmemeleri
D) Toplumu sosyal sınıflara ayırmaları
E) Savaşçı bir topluluk oluşları

18. Mekke’nin bir yerleşim merkezi olması aşağıdaki gelişmelerden hangisiyle


başlamıştır?

A) Cürhümîlerin şehre yerleşmesiyle


B) Kâbe’nin yeniden inşa edilmesiyle
C) Huzâalıların şehri ele geçirmesiyle
D) Kureyş’in Mekke’yi yurt edinmesiyle
E) Hz. Hacer’in zemzem suyunu bulmasıyla

31
Ölçme ve Değerlendirme
Cahiliye gerek Kur’an gerekse hadislerde İslam’dan önceki inanç tutum ve dav-
ranışları İslami dönemden ayırt etmek için kullanılmıştır. Bununla birlikte cahiliye-
nin, yaşanmış ve bitmiş bir tarihî süreci değil, bir kültürü temsil ettiği de unutulma-
malıdır. Nitekim gerek Kur’an-ı Kerim’de gerekse hadislerde bu dönemin belirgin
davranışları kan davası, içki, kumar, kabilecilik gibi alışkanlık ve uygulamalar
cahiliye davası olarak kabul edilmiş, bu yasak davranışlarda ısrar edenler hem
vahiy hem de Resulullah’ın(s.a.v.) diliyle kınanmıştır. Kur’an’da insanlar “cahiliye
zannından” (bk. Âl-i İmrân suresi, 154. ayet.) sakındırılmış, “cahiliye taassubuna”
(bk.Fetih suresi, 26. ayet.) düşmemeleri için uyarılmıştır. Benzer şekilde Allah
Resulü(s.a.v.) de “Cahiliye davası ile hak iddia eden bizden değildir.” (Buhârî, Cena-
iz, 39.) demek suretiyle İslam’dan sonraki olumsuz tavırları da cahiliye anlayışı
olarak tanımlamış ve ümmetini bu hususta uyarmıştır.

(Mustafa Fayda, “Câhiliye”, DİA, C 9, s. 17-18.)

19, 20 ve 21. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız.

19. Hz. Peygamber’in “Cahiliye davası ile hak iddia eden bizden değildir.”
sözünü Müslümanʼın ahlaki sorumluluğu açısından değerlendiriniz.

……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………

20. Kur’an-ı Kerim ve hadislerde cahiliye kültürünün izlerini taşıyan tutum


ve davranışlardan uzak kalınmasına dair yapılan uyarıları bireysel ve
toplumsal faydalar açısından değerlendiriniz.

……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………

21. “Cahiliye anlayışı” olarak kabul edilen tavır ve uygulamaların her dönem
için ortaya çıkma ihtimali taşımasının temel nedeni aşağıdakilerden
hangisidir?

A) Cahiliye uygulamalarının yanlış ve kötü kabul edilmemesi.


B) İslam Öncesi Dönemʼdeki insanların yüksek bir ahlaka sahip olması.
C) İnsanın yanlış yapma potansiyeline sahip olması.
D) “Cahiliye davranışının” sonraki nesillere vasiyet edilmiş olması.
E) İnsanoğlunun atalarının yolundan gitme isteğine sahip olması.

32
2. ÜNİTE
Peygamberimizin
Risalet Öncesi Hayatı
33
KAVRAMLAR
Nübüvvet, risalet, hanif, tefekkür, Hilfü’l-Fudûl, emanet, el-emin, tebliğ,
ismet, sıdk.

NELER ÖĞRENECEĞİZ?
• Peygamberimizin soyu ve ailesi
• Peygamberimizin çocukluk dönemi
• Peygamberimizin gençlik döneminin genel özellikleri
• Peygamberimizin nübüvvet öncesi erdemli davranışları
• Peygamberimizin Hira’daki tefekkür süreci

HAZIRLIK SORULARI

1. Peygamberimizin(s.a.v.) ailesinden kimlerin isimlerini biliyorsunuz?

2. Size göre çocukluk döneminde yaşananlar kişinin hayatını nasıl etkiler?

3. Kişinin toplumda güvenilir kabul edilmesini sağlayan davranışlar sizce


nelerdir?

4. Toplumdaki haksızlıklardan rahatsız olan kişi ne gibi faaliyetlerde


bulunabilir?

5. Kişide toplumdan uzaklaşıp düşünme isteği uyandıracak sebepler neler


olabilir?

34
2. ÜNİTE

1. Peygamberimizin Soyu ve Ailesi


Soyu, Adnânî Araplarına dayanan Resulullah(s.a.v.), Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’e(a.s.) ulaşan
pak neslini bize haber vererek “Ben, Âdemoğullarının en hayırlı ve en temiz olanlarından
devirden devire, aileden aileye geçerek nihayet içinde bulunduğum bu aileden vücuda
getirildim!”1 sözleriyle nesebinin şerefli ve faziletli olduğuna işaret etmiştir.
Hz. İbrahim

Hz. İsmail

Adnan

Fihr (Kureyş)

Kîlâb

Kusay

Abdimenaf

Hâşim

Abdülmuttalip

Ebu Talib Hâris Hz. Hamza Hz. Abbas Ebu Leheb Abdullah

Hz. MUHAMMED
(s.a.v.)

Kâsım Abdullah Zeynep Rukıyye Ümmü Gülsüm Fâtıma İbrahim

Tablo 2.1
Peygamberimizin(s.a.v.) soyağacı
Hz. Peygamber’in ataları, yaşadıkları dönemin saygın kişileriydi. Onlar birçok konuda
toplumlarına önderlik etmişlerdi. Hz. Peygamber’in dedelerinden Fihr b. Mâlik, Yemen Kralı
Hassân b. Abdülkülâl’in ordusuna karşı Kâbe’yi korumuş; baba tarafından dördüncü dedesi
olan Kusay b. Kilâb ise Kureyşlileri birleştirmişti. Mekke’de hakimiyeti tesis eden Kusay,
Kâbe hizmetlerini düzene koymuş ve hac ibadetlerini organize etmişti.2

Peygamberimizin(s.a.v.) atalarından Hâşim b. Abdimenaf da Mekke’de yaşanan büyük bir kıtlık


zamanında sahip olduğu tüm imkânlarıyla halkın yardımına koşmuştu. Şehrin önde gelenlerini
de darda olan insanlara yardım etmeye çağırmıştı. Bununla yetinmeyen Hâşim, Bizans ve
Gassânîlerle görüşerek ticaret kervanları için yol emniyetini sağladı. Hâşim’in bu girişimleri
sonucunda Mekkeliler güven içinde ticaretlerini sürdürmüşlerdi. Böylelikle şehirlerinde baş
gösteren kıtlığın yıkıcı etkileri Hâşim’in çabalarıyla büyük ölçüde giderilmiş oldu.3

Hâşim b. Abdimenaf, ticaret yapmak için çıktığı yolculukların birinde Medine’de konakla-
dı. Bu şehirde Selmâ bnt. Amr isminde bir hanımla evlendi ve bu evlilikten Şeybe adını
1 Buhârî, Menâkıb, 23.
2 Taberî, Târîh, s. 298.
3 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 55-66.

35
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

verdiği bir oğlu oldu. Annesinin yanında kalan Şeybe’nin sekiz yılı Medine’de geçti. Hâşim
ticaret amacıyla Suriye’ye giderken yolda vefat edince Şeybe, amcası Muttalib tarafından
Mekke’ye getirildi. Şeybe’yi tanımayanlar Muttalib’in devesinin üzerinde bulunan bu çocu-
ğu köle zannederek kendisine Abdülmuttalib (Muttalib’in kölesi) dediler. Şeybe o günden
sonra bu isimle anıldı.

Abdülmuttalib, amcasının ölümüne yakın bir dönemde babasının yerine kabilesinin reisliğini
üstlendi. Mekke’de tıpkı ataları gibi sözü dinlenen biri oldu. Gördüğü bir rüya üzerine oğlu
Hâris ile kaybolan zemzem kuyusunun yerini buldu. Rabbʼinin lütfuyla zemzem kuyusunu
yeniden faaliyete geçiren Abdülmuttalib, şehir halkınca kutsal sayılan hacılara su dağıtma
görevini yerine getirerek insanların gözünde saygın bir konum elde etti.4

KİM KİMDİR?
Aşağıda birinci sütunda verilen isimlerin oğullarını ikinci sütundan bularak
eşleştiriniz.

Ebu Talib
1 Hz. Muhammed(s.a.v.)
Kâsım
2 Abdimenaf
Hâşim
3 Abdullah
Hz. Muhammed(s.a.v.)
4 Kusay
Abdimenaf
5 Abdülmuttalib

Kureyşliler Abdülmuttalib’in zemzem kuyusuna tek başına sahip çıkmasına, kendilerinin


de bu kuyuda haklarının olduğunu iddia ederek karşı çıktı. Hâris’ten başka çocuğu
bulunmayan Abdülmuttalib baskılar karşısında kendini âciz hissetti. Eğer on oğlu
olursa birisini Allah’a(c.c.) kurban edeceğine dair adakta bulundu. Duası kabul edilen
Abdülmuttalib’in zaman içinde on erkek, altı kız evladı oldu. Rüyalarında adağını yerine
getirmesi hatırlatılan Abdülmuttalib, çektiği kura neticesi oğlu Abdullah’ı kurban etmeye
karar verdi. Kötü bir âdet başlatmaktan kaçınmak için Abdullah yerine yine kura usulüyle
belirlenen yüz deve kurban edildi ve etleri halka dağıtıldı. Abdullah da kurban edilmekten
kurtulmuş oldu.5

Vehb b. Abdimenaf’ın kızı Âmine ile evlenen Abdullah, ticaret için Şam’a doğru yola çıktı.
Dönüş yolunda hastalanınca Medine’deki dayılarının yanına götürüldü. Bir süre burada
kalan Abdullah, iyileşemeyip Hz. Peygamber’in doğumundan yaklaşık iki ay önce vefat etti.6
4 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 60-66, 86-87.
5 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 86-87.
6 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 164-167.

36
2. ÜNİTE

2. Peygamberimizin Doğumu ve Çocukluğu


Resulullah(s.a.v.), Fil Vakası’ndan yaklaşık elli beş gün sonra 571 yılında Rebiülevvel ayının
on ikinci gecesi sabaha karşı Mekke’de doğdu. Doğduğu ev, Safâ Tepesi’nin hemen yanı
başında Ebu Talib mahallesindeydi. Abdülmuttalib,
annesinin Ahmed ismini verdiği torununu kucağına
alıp Kâbe’ye giderek bu güzel bebek için Allah’a(c.c.)
şükretti. Peygamberimizin(s.a.v.) doğumunun yedin-
ci gününde dedesi, akika kurbanı kesti ve Mekke
halkına ziyafet verdi.7 Bu toplantıda Abdülmuttalib,
torununa Muhammed adını verdiğini bildirdi. Oysa
daha önce böyle bir isim kimseye verilmemişti. Da-
vetlilerin, ataları tarafından kullanılmayan böyle bir
ismi neden verdiği sorusuna Abdülmuttalib, “Yer ve
gök ehlinin onu övgü ile anmasını istedim.” demişti.8

Peygamberimizin İsimleri
Hz. Peygamber’in en çok bilinen adı Muhammed’dir.
Kur’an-ı Kerim’de dört yerde geçen9 bu isim “övgüye
değer bütün güzellikleri ve iyilikleri kendinde toplayan Görsel 2.1
kişi” anlamına gelir. Ahmed ise Peygamberimizin(s.a.v.) “Hayru’l-Beşer (İnsanların en hayırlısı)”
en çok kullanılan ikinci ismidir. “Allah’ı(c.c.) herkesten (Hat: Abdurrahim Kaya)
daha iyi ve çok öven, herkesten daha çok övülen”
manalarına gelen Ahmed ismi Kur’an-ı Kerim’de bir yerde geçmektedir.10 Hz. Peygamber’in
yaygın adlarından birisi de “seçilmiş” anlamında bir sıfat olan Mustafa’dır.11

SINIF PANOSU
Hz. Peygamber’e verilen diğer isimleri bularak anlamlarıyla beraber sınıf pano-
sunda sergileyiniz.

Araplar arasında yeni doğan çocukların sütannelere verilmesi âdetti. Mekke’nin sıcak ik-
limi yerine havası güzel vahalarda yaşayan bu insanlar Arapçayı da etkili konuşurlardı.
Üstelik burada büyüyen çocuklar zorlu çöl koşullarına daha dayanıklı olurlardı.

Sevgili Peygamberimizi doğumundan itibaren yaklaşık bir hafta boyunca annesi ve Ebu Le-
heb’in cariyesi Süveybe emzirmişti. Hz. Peygamber’in ailesinin onu bir sütanneye vermeyi
düşündüğü sıralarda Sa’doğullarından bazı kadınlar Mekke’ye geldiler. Sütanneliği bir gelir

7 Tirmizî, Menâkıb, 2; İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 81-84.


8 Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, C 1, s. 113.
9 Âl-i İmrân suresi, 144. ayet; Ahzâb suresi, 40. ayet; Muhammed suresi, 2. ayet; Fetih suresi, 29. ayet.
10 bk. Saff suresi, 6. ayet.
11 bk. Müslim, Fedâil, 1.

37
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

kaynağı olarak gören bu hanımlar şehre gelip yeni doğan çocukları alırlar ve köylerine
dönerlerdi. Yaptıkları bu iş sonucunda kendilerine yardım ve ikramda bulunulurdu. Bu
sebeple zengin ailelerin çocukları tercih edilirdi. Ancak Halime Hanım yetim olan Hz. Mu-
hammed’den(s.a.v.) başka alacak çocuk bulamamıştı. Tereddüt etse de eli boş dönmek iste-
mediği için onun sütanneliğini üstlendi.12

Şiir İklimi
SÜTNİNE
Halime, Halime, sevgi kucağı;
Çölde Beni Saad onun bucağı.
Taze annelerle geldi Mekke’ye, “Yavruyu şefkatle aldım elime,
Bir yavrucak bulup yetiştirmeye... Baktım mışıl mışıl uyuyor bebek,
Bu iş, asillerde o zaman âdet; Sarmış vücudunu bir yeşil ipek,
Yavru, sütnineye çölde emanet... Üstüne bir beyaz sof dolamışlar,
Hepsi kısmetini aldı, gönlü hoş; Yavruyu misklerle kokulamışlar.
Bir Halime Hatun, kalan eli boş. Öyle güzeldi ki, daldım yüzüne,
Dedi ki: “Besbelli benim kısmetim, Girdim gündüzleyin, nur gündüzüne.
Şu herkesin arka döndüğü yetim...” Elim, iradesiz, O’na uzanmış...
Anlatsın olanı tek tek Halime: İşte, gülümsüyor yavru, uyanmış...
Gözlerinde göğü tutan bir ışık:
Gülüyor, göklerle kanı kaynaşık...
Feza süzülürken kirpiklerinden,
Öptüm, gözlerinin ara yerinden.”

(Necip Fazıl Kısakürek, Esselam, s. 26-27.)

Peygamberimiz(s.a.v.); Sa’doğullarının yurdunda süt kardeşleri Abdullah, Üneyse ve Şey-


ma ile çocukluğunun güzel hatıralarını paylaştı. Konuşmayı da burada öğrendi. Resulul-
lah(s.a.v.), “Ben sizin en fasih konuşanınızım. Kureyşliyim ama Sa’d b. Bekr yurdunda süt em-
zirildim.” buyurarak bu duruma işaret etmiştir.13 Peygamberimiz(s.a.v.) sütannesinin yanında
geçirdiği bu yılları daima hayırla anmış, zihninde canlı izlerini taşıyan bu insanlara karşı
vefalı davranmıştır. Yıllar sonra karşılaştığı sütkardeşi Şeyma ile ilgilenmiş, ona yakınlarını
sormuştu. Vefatını öğrendikleri hakkında üzüntüsünü saklayamayan Hz. Peygamber geride
kalanlara da ihsanda bulunmuştur.14
12 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 87-90.
13 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 176.
14 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 102.

38
2. ÜNİTE

Hz. Peygamber, Benî Sa’d yurdunda iki yıl kaldı. Halime Hanım çok sevdiği Muham-
med’i(s.a.v.) gönülsüz de olsa Mekke’ye götürdü. Ancak o yıl şehirde bir veba salgını vardı.
Âmine birçok çocuğun öldüğü bu salgından biricik oğlunun da etkilenmesinden endişe
ederek yavrusunu tekrar sütannesine verdi. Böylece Peygamberimiz(s.a.v.), dört yaşına ka-
dar sütannesinin yanında kaldı.15

Sevgili Peygamberimiz, annesiyle beraber Mekke’de iki yıl geçirdi. Ardından babasının kab-
rini ve dayılarını ziyaret amacıyla annesi ve dadısı Ümmü Eymen(r.a.)* ile birlikte Medine’ye
gitti. Medine’de akrabalarının yanında en güzel şekilde ağırlanan Peygamberimiz(s.a.v.), ço-
cukluğunun o güzel günlerini şöyle an-
latmaktadır: “O gün dayımın kızı Eni-
se’yle şu evlerin yanında oyun oynardık.
Dayımın oğulları da bize katılır, birlikte
evin damına çıkar, duvarlara konan
kuşları uçururduk. Sık sık Neccaroğulla-
rının kuyusuna yüzmeye giderdik. Ben
yüzmeyi orada öğrendim.”16

Yesrib’de yaklaşık bir ay kalan ve yaşa-


dığı güzel hatıraları kalbine nakşeden
Peygamberimiz(s.a.v.), annesi ve Ümmü
Eymen’le(r.a.) Mekke’ye doğru yola çık-
tı. Çölde beş gün yol aldıktan sonra
Peygamber Efendimizin annesi Âmine
hastalandı ve Ebvâ köyünde vefat etti.
Henüz altı yaşında annesini kaybeden
Görsel 2.2
Peygamberimizi(s.a.v.) Ümmü Eymen(r.a.) Hz. Peygamber’in çocukluğunun geçtiği
Mekke’ye getirerek dedesi Abdülmutta- Benî Sa’d yurdu
lib’e teslim etti.17 (Fotoğraf: Orhan Durgut)

FİKRİNİ SÖYLE!
Peygamber Efendimiz küçük yaşta kaybettiği annesinin kabrini yıllar sonra Ebvâ’ya
uğrayıp ziyaret etmiş, bir süre kabrin başında durarak gözyaşı dökmüştür. Hatta onun
bu hâlini gören sahabiler de gözyaşlarına hâkim olamamışlardır.

(Müslim, Cenâiz, 108.)

Yukarıdaki bilgiyi Hz. Peygamber’in kişisel özellikleri bakımından yorumlayınız.

15 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 102-103.


16 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 95.
17 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 177.
* Radıyallahü anh/Radıyallahü anha: Allah ondan razı olsun.

39
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Abdülmuttalib, ömrü boyunca yanından ayırmayacağı yetim ve öksüz torununu bağrına


bastı. Artık o; Hz. Muhammed(s.a.v.) olmadan sofraya oturmuyor, bir yemek daveti olduğun-
da mutlaka yanında torununu götürüyor ve yemeğin en güzel yerini ona ikram ediyordu.
Abdülmuttalib gönlü ana baba hasretiyle yanan torununun mahzun olmaması için elinden
geleni yapıyor; dadısı Ümmü Eymen’e(r.a.) de torununa iyi bakmasını, bir an olsun onu gözü-
nün önünden ayırmamasını özellikle tembih ediyordu. Sürekli dedesinin yanında bulunan
Resulullah(s.a.v.), sıcak bir ilgi görüyor, dedesinin yanına istediği gibi girip çıkıyordu. Nitekim
Abdülmuttalib’in Kâbe’nin Hicr tarafında kendisi için ayrılmış bir minderi bulunurdu. Sık sık
Kâbe’ye giden Hz. Muhammed(s.a.v.), dedesinin gölgeye serili olan bu minderinin üzerine
otururdu. Ona mani olmaya çalışanlara Abdülmuttalib, “Oğlumu bırakın, ona dokunmayın!
Vallahi, onda özel bir hâl ve büyük bir şan vardır!” derdi.18

SAHABE ANLATIYOR
Ümmü Eymen(r.a.) anlatır:
“Bir gün Hz. Muhammed’in(s.a.v.) yanımdan ayrıldığını fark edemedim. Çocuklarla oyun
oynarken uzaklaşıp şehrin dışına kadar çıkmış. Oradan geçen bir grup onu görüp
Abdülmuttalib’in torunu olduğunu öğrenince develerine bindirip dedesinin yanına ge-
tirmişler. Bu duruma kızan Abdülmuttalib torununun elinden tutarak onu yanıma getir-
di. Bana:
— Ey Ümmü Eymen! Oğlumu nerede bulmuşlar biliyor musun? Sakın bir daha oğlumu
ihmal etme! Ona gözün gibi bak! diye çıkıştı.”
(İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 97.)

Resulullah(s.a.v.), sekiz yaşına kadar dedesinin şefkati ve himayesi altında büyüdü. Ancak
Abdülmuttalib seksen yaşlarındaydı ve ecelin gölgesi üzerine düşmüştü. Vefat etmeden
önce oğlu Ebu Talib’den Hz. Muhammed’i(s.a.v.) himaye etmesini ve ona göz kulak olmasını
istedi. Dedesi vefat ettiğinde Sevgili Peygamberimizin yaşadığı büyük üzüntüyü Ümmü
Eymen(r.a.) şöyle anlatır: “O sırada Allah Resulü’nün yanındaydım. O, dedesinin tabutunun
arkasında durmadan ağlıyordu!”19

Ebu Talib, merhametli ve cömert birisi olarak tanınırdı. Geçim sıkıntısı çekmesine rağmen
gönlü geniş, eli açıktı. Mekke’de kendisine danışılır, sözüne itibar edilirdi. Abdülmuttalib’in
vefatının ardından yanına aldığı yeğenini de büyük bir şefkatle yuvalarına kabul etti.
Ebu Talib, Hz. Muhammed’i(s.a.v.) bağrına bastığı gibi eşi Fâtıma bnt. Esed de onu öz
çocuklarından ayırmamıştır. Sevgi ve muhabbeti azık edindikleri sofralarına yeğeni
gelmeden başlamayan Ebu Talib onu yanına almadıkça uyumaz, bir yere gidecek olsa
onu da beraberinde götürürdü. Peygamber Efendimiz ise hem Ebu Talib’in hem de
Mekkelilerin koyunlarına çobanlık ederek amcasına destek olurdu.20

18 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 178.


19 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 97.
20 Buhârî, İcâre, 2; İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 189-190.

40
2. ÜNİTE

Ebu Talib zaman zaman ihtiyaç-


larını karşılayabilmek için tica-
ret kervanlarına katılırdı. Bir gün
Şam’a gitmek üzere hazırlık yaptı.
Henüz on iki yaşında ve amcasına
çok bağlı olan Peygamber Efen-
dimiz ağlayarak şunları söyledi:
“Amcacığım! Benim ne annem
var ne babam! Şimdi sen de beni
burada yalnız başıma bırakıp gidi-
yorsun!” Yetim ve öksüz yeğeninin
bu yakarışlarına dayanamayan
Ebu Talib, “Vallahi seni yanımda
götüreceğim! Bundan böyle ne Görsel 2.3
sen benden ayrılacaksın ne de Tarihî Busra şehrinin kalıntıları
ben senden ayrılacağım!” diyerek
Şam’a gitmek üzere yeğeniyle birlikte yola çıktı. Zorlu bir yolculuktan sonra Busra’ya varan
kervan burada bir süre konakladı. Hıristiyan din adamlarının yetiştiği manastırda yaşayan
Bahira adındaki rahip, kervandakileri yemeğe davet etti. Mekkeliler burada defalarca gelip
konaklamışlar ancak manastırdan hiç davet almamışlardı. Misafirlerini dikkatlice izleyen
rahip, henüz çocuk yaştaki Hz. Muhammed(s.a.v.) ile yakından ilgilendi. Daha sonra Ebu
Talib’i, “Kardeşinin oğlunu Şam’a götürme! Yahudiler ona zarar verebilirler.” diyerek uyardı.
Endişelenen Ebu Talib işlerini Busra’da halledip Şam’a gitmeden yeğeniyle birlikte Mek-
ke’ye döndü.21

3. Peygamberimizin Gençlik Dönemi

Mekke ticaret yapanlar için önemli bir şehirdi. Buraya gelen insanların zaman zaman alış-
verişlerinde haksızlığa uğradıkları da oluyordu. Mekke’nin ileri gelenlerinden Âs b. Vâil,
Yemen’den gelen bir tüccarın getirdiği ürünleri satın almış ancak ücretini ödememişti.
Yemenli tüccar, kabilelerden yardım istediyse de talebi karşılık bulmadı. Âs b. Vâil, Mek-
ke’nin zengin kişilerinden olmasına rağmen borcunu inkâr ediyordu. Çaresiz kalan tüc-
car, Kâbe’nin etrafında bulunan insanları uğradığı haksızlıktan dolayı kendisine yardım
etmeye çağırdı. Bu çağrı, Hz. Peygamber’in amcası Zübeyr b. Abdülmuttalib başta olmak
üzere bazı Mekkelileri çözüm aramaya sevk etti. Muttaliboğulları, Zühreoğulları, Teymo-
ğulları, Esedoğulları ve Hâşimoğulları Abdullah b. Cüdʼanʼın evinde toplandılar. Hz. Pey-
gamber de amcası ile birlikte bu toplantıya katıldı. Onlar haksızlıklar karşısında birlikte
hareket etmeye karar verdiler. Mekke’de her kime zulüm yapılırsa kim olduğuna bakıl-
maksızın hakkı kendisine teslim edilecekti. Yapılan toplantıya Sevgili Peygamberimiz de
amcası ile birlikte katıldı. İlk uygulama olarak Âs b. Vâil’e gidilmiş, ödemesi gereken borç
kendisinden alınıp mağdur olan tüccara verilmişti. Kureyşliler, bu antlaşmaya “Erdemliler
Birliği” anlamında Hilfü’l-Fudûl ismini vermişti.22
21 Tirmizî, Menâkıb, 3; İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 98-99, 127-129.
22 İbn Habîb, Münemmak, s. 186-187.

41
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Hilfü’l-Fudûl yalnızca ticari konulardaki sorunları


çözmekle yetinmiyor, her türlü haksızlığın çözümünde
BİLGİ
devreye giriyordu. Kızı ile birlikte Mekke’ye gelen
DURAĞI
Yemenli bir adamın yaşadıkları buna güzel bir örnektir.
Nübeyh b. Haccâc tarafından kızı zorla elinden alınan
Yemenli adama Hilfü’l-Fudûl’den yardım istemesi
tavsiye edilmiş ve adam durumu topluluk üyelerine
anlatmıştı. Bunun üzerine Hilfü’l-Fudûl üyeleri derhal
Nübeyh b. Haccâc’ın evini kuşatarak kızı kurtarmış ve
babasına teslim etmişlerdi.

(bk. İbn Habîb, Münemmak, s. 52-55.)

Hz. Peygamber, haksızlığa uğrayarak şikayette bulunanlara her zaman yardım etmiştir:
Allah Resulü(s.a.v.) bir gün Kâbe’de sahabilerle otururken Yemenli bir adam çıkageldi.
“Beldenizde bulunan birine mi zulmediyorsunuz?” diyerek şikâyete başladı. Hz. Peygamber
“Sana kim zulmetti?” dedi. Adam “Ebu’l-Hakem (Ebu Cehil) benden üç deve istedi. Ancak o,
develer için kıymetinin çok altında bir fiyat verdi. Şimdi de hiç kimse onun korkusundan dolayı
yüksek fiyat vermeye yanaşmıyor, zarar ettim.” dedi. Hz. Peygamber develerin yerini sordu.
Birlikte develerin olduğu yere gittiler. Resulullah(s.a.v.), tüccar ile uygun bir fiyatta anlaşarak
ondan develerini satın aldı. Develeri değerinin çok altında almaya çalışan Ebu Cehil öfkeyle
Sevgili Peygamberimize geldi. Resululah(s.a.v.) ona Hilfü’I-Fudûl’de verdiği yeminini hatırlattı
ve “Ey Amr (Ebu Cehil)! Bundan sonra bu adama yaptığını başkasına da yaparsan benden
zarar görürsün.” dedi.23

Zulme ve haksızlığa uğrayanların yanında duracaklarına dair söz veren Hilfü’I-Fudûl üyeleri
bu sözlerinin arkasında durmuşlar, yeminlerini bozmamışlardır. Emevi Devleti’nin ilk yılları-
na kadar devam eden bu antlaşma, son üyenin vefat etmesiyle fiilen son bulmuştur.24

FİKRİNİ SÖYLE!
Peygamber Efendimiz “Abdullah b. Cüd’an’ın evinde yapılan yemine ben de katıldım.
Bu harekete katılmayı pek çok kırmızı (değerli) develerimin olmasına tercih ederim. Pey-
gamber olduktan sonra da böyle bir hareket için çağrılsam yine katılırım.” buyurmuştur.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, C 1, s. 516.)

Yukarıdaki hadis-i şeriften yola çıkarak Hilfü’l-Fudûl’ün kıymeti hakkındaki


fikirlerinizi söyleyiniz.

23 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 146-147.


24 Muhammed Hamidullah, “Hilfü’l-Fudûl”, DİA, C 18, s. 32.

42
2. ÜNİTE

HAYDİ YAZALIM!
Toplumsal sorunların çözümünde sivil toplum kuruluşlarının rolü nedir?
Düşüncelerinizi anlatan bir kompozisyon yazınız.

Ticaret Hayatı
Kâbe, Hz. İbrahim’den beri kutsallığı bilinen bir ziyaret yeriydi. Ayrıca Mekke ticaret yolu
üzerinde bulunuyordu. Üstelik kurulan panayırlar bölgedeki ticaret hayatını canlı tutuyordu.
Mekke’nin konumu ve iklimi burada yaşayanlara geçimlerini kazanmaları için ticaretten
başka bir yol bırakmıyordu. Bu sebeple Mekkeliler, öteden beri ticaretlerini artırmanın
yollarını aramış ve komşu ülkelerle bazı antlaşmalar yapmışlardı.25
Resulullah(s.a.v.), gençliğinde birçok Mekkeli gibi ticaret ile meşgul oldu. O bazen başkası-
na ait malları işletmiş bazen de ortaklık yapmıştı. Sevgili Peygamberimizin ortaklarından
Kays b. Saib, Hz. Muhammed(s.a.v.) ile yaptıkları işi anlatırken onun gibi dürüst birisini gör-
mediğini söylemiştir. Allah Resulü’ne(s.a.v.) bir iş vermişse kendisini razı edecek bir şekilde
hesap görmeden evine gitmediğini aktaran Kays, buna karşılık Sevgili Peygamberimizin
kendisine bir iş havale ettiğinde işten ne kadar kâr elde ettiğini değil de hatır sormakla
yetindiğini bildirmektedir.26

SAHABE ANLATIYOR

Hz. Muhammed’in(s.a.v.) peygamberlikten önce ticaret yaptığı ortaklarından Abdullah b.


Ebi Hamsâ’dan nakledilen şu hatıra Allah Resulü’nün(s.a.v.) ticari ahlakının mükemmel-
liğini ortaya koymaktadır:

“Resulullah ile peygamber olarak gönderilmeden önce bir alışveriş yapmıştım. Ken-
disine olan borcumu sözleştiğimiz yere getireceğime söz verdim. Ancak bu sözümü
unuttum. Üç gün sonra sözümü hatırladığımda hemen sözleştiğimiz yere gittim. Bir
de ne göreyim! Orada beni bekliyor. Beni görünce hiç azarlamadan sakin bir üslupla
şöyle dedi: “Delikanlı bana zahmet verdin, çok merak ettim ve seni burada üç gün
bekledim.”
(Ebu Dâvûd, Edeb, 82.)

Resulullah’ın(s.a.v.), İslam’dan önce henüz genç yaşta edindiği ticari tecrübesinde


benimsediği hâl ve davranışlarını gösteren bu örnekler günümüz insanı için de kıymetini
korumaktadır.
25 İbn Habîb, Münemmak, s. 41-42.
26 İbn Abdilber, el-İstîâb, C 3, s. 1288.

43
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Evliliği
Huveylid b. Esed’in kızı Hz. Hatice, Peygamber Efendimizin ilk eşidir. Hatice validemize
iffetinden ötürü “Tâhire” denilmişti. Kureyş’in ileri gelenlerinden bazılarının da kendisiyle
evlenmek istediği soylu, iffetli ve zengin birisi olan Hatice(r.a.) bu teklifleri hep reddetmişti.27

Hz. Peygamber yirmili yaşlarındayken amcası Ebu Talib, Hz. Muhammed’e(s.a.v.) varlıklı
birisi olan Hz. Hatice’den söz etti. Onun, malını emanet edeceği güvenilir birisine ihtiyaç
duyduğunu, bu konuda Hz. Hatice ile konuşmak istediğini söyledi. Resulullah’ın(s.a.v.)
onaylaması üzerine Ebu Talib, Hz. Hatice’den Şam’a gidecek kervanında yeğeni Hz.
Muhammed’e(s.a.v.) iş vermesini rica etti. Hz. Peygamber’in dürüstlüğü ve ahlakı hakkında
bilgi sahibi olan Hatice(r.a.) Hz. Muhammed(s.a.v.) ile bir iş antlaşması yaptı.

Hz. Hatice, Hz. Muhammed’i(s.a.v.) aralarında anlaştıkları bir ücret karşılığında yanında yardım-
cısı Meysere ile birlikte görevlendirdi. Onu daha önce hiç kimseye teslim etmediği kadar fazla
mal ile Şam’a gönderdi. Oldukça yüksek kâr ile döndükleri yolculukları sırasında Meysere,
Hz. Peygamber hakkında edindiği birçok olumlu izlenimi Hz. Hatice’ye aktardı. Aynı kanaat-
lere sahip olan Hz. Hatice, bu süreçten sonra bizzat kendisi Hz. Peygamber’le evlenmeyi is-
temişti. Nefîse bnt. Münye aracılığıyla Hz. Muhammed’e(s.a.v.) evlilik teklif edildi. Bu teklifi kabul
eden Hz. Peygamber, amcaları ile birlikte Hz. Hatice’nin evine giderek onu ailesinden istedi.
Daha sonra Hz. Muhammed(s.a.v.) Hz. Hatice ile nikâhlanarak örnek bir yuva kurdu.28

FİKRİNİ SÖYLE!
Resulullah(s.a.v.) kendisine bir hediye getirildiğinde şöyle derdi: “Bunu falan hanıma götürün
çünkü o, Hatice’nin arkadaşıydı. Bunu da falan hanımın evine götürün çünkü o, Hatice’yi
severdi.”
(Buhârî, Edebü’l-Müfred, s. 90.)
Yukarıdaki hadis-i şerifi vefakârlık bağlamında yorumlayınız.

Resulullah(s.a.v.) ile Hatice’nin(r.a.) ilk çocukları Kâsım dünyaya gelince Resul-i Ekrem’e
geleneklere uygun olarak “Ebu’l-Kâsım” (Kâsım’ın babası) denildi. Daha sonra Zeyneb,
Rukıyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Abdullah dünyaya geldi. Peygamber Efendimizin erkek
çocukları küçük yaşta vefat etmelerine karşın kızları Müslüman olarak Medine’ye hicret
etmişlerdi. Fâtıma(r.a.) dışındaki evlatları, Resulullah’tan(s.a.v.) önce Rablerine kavuştukları
için Hz. Muhammed’in(s.a.v.) soyu Hz. Fâtıma ile devam etmiştir.29

Hz. Peygamber Hz. Hatice ile yirmi beş yıl mutlu bir hayat sürmüş, her fırsatta ondan
gördüğü desteği dile getirmiştir. Hz. Hatice hicretten yaklaşık üç yıl kadar önce vefat ettiği
Mekke’de Hacûn Kabristanı’na defnedilmiştir.30
27 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 199.
28 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 107-109.
29 İbn Mâce, Cenâiz, 27; İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 202.
30 İbn Abdilberr, el-İstîâb, C 4, s. 1825.

44
2. ÜNİTE

Şiir İklimi
HADİCE-TÜL-KÜBRÂ
Mukaddes genç adam yirmibeşinde;
Hadice-tül-kübrâ kırkına doğru.
«Beni alırlar mı?» O’na bir soru... Ondan, Peygamberin bütün evlâdı:
Kâinat Fahrinin cevabı: Evet! Zeynep; Rukiyye, Ümm-ü Kelsum;
Halkalandı Kureyş; meclis, ziyafet Ve sonra Fâtıma, Betûl ve Masum...
Bütün Mekke ünlü günün peşinde. Hadicenin gönlü O’nun gönlüdür;
Karşılıklı ahenk ahenk hutbeler; O’nun dışındaki her şey ölüdür.
Sayılıp döküldü, ünler, rütbeler; Ruhunda ne varsa hep O’ndan aldı.
Ve Allah ismiyle kıyılan nikâh... Bir seziş, bir inanç, gök kadar derin...
Hadice’nin evi Nura karargâh... İlk odur, birinci kaydı defterin;
Bu evde en büyük çifti dünyanın, Müslümanlıkta bir, kadınlıkta bir...
Bu evde gerçeği sadık rüyanın. Hizmette, şefkatte, yakınlıkta bir...
Hadice, Hadice, büyük ve temiz;
Öz anneden daha aziz annemiz...

(Necip Fazıl Kısakürek, Esselam, s. 44-45.)

Kâbe Hakemliği
Hz. Muhammed(s.a.v.) otuz beş yaşındayken Mekkeliler,
yangın ve sel sebebiyle zarar gören Kâbe’nin onarılması
ve duvarlarının yükseltilmesi için onu yeniden inşa etmeye
karar verdiler. Rum bir tüccara ait geminin Cidde Limanı’nda
karaya oturduğu haberini alan Mekkeliler, onun kerestesini
Kâbe’nin inşasında kullanmak üzere satın aldılar. Kâbe
duvarlarından her biri Kureyş’in ileri gelen kabilelerinden
birine tahsis edilerek şehirde bulunan Kıpti bir marangozun
yardımıyla inşa işine başlandı. Hz. Peygamber’in de amcası
Abbas ile birlikte taş taşıyarak yardımcı olduğu tamir işi,
her bir grubun kendine düşen kısmı tamamlamasıyla sona
erdi. Ancak Hacerülesved’in yerine konulması hususunda
kabileler arasında anlaşmazlık çıktı. Çünkü her bir kabile Görsel 2.4
kutsal saydıkları bu taşı yerine koyma şerefinin kendilerine Hacerülesved
ait olduğunu iddia ediyordu. (Fotoğraf: Orhan Durgut)

45
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

“Hacerülesved” terkibi Arapçada “siyah taş” anlamına gelir.


Yerden 1,5 m kadar yükseklikte bulunan, yaklaşık 30 cm
BİLGİ çapında ve yumurta biçimindeki bu taşın siyaha yakın
DURAĞI koyu kırmızı renkte olması sebebiyle böyle adlandırıldığı
anlaşılmaktadır.

Kâbe zaman içinde sel ve yangın gibi çeşitli afetlere ayrıca


insanların saldırılarına maruz kalmıştır. Bunun sonucunda
Hacerülesved’de bazı hasarlar ve parçalanmalar meydana
gelmiş ancak her defasında bu parçalar büyük bir titizlikle
yerlerine yapıştırılarak korunmaya çalışılmıştır.

(Salim Öğüt, “Hacerülesved”, DİA, C 14, s. 433.)

Kabileler arasında yaşanan tartışma birkaç gün içinde


çatışmaya dönüştü. Bunun üzerine Mekke’nin en
H KELİME DAĞARCIĞI
a yaşlılarından biri “Benî Şeybe kapısından Kâbe’ye ilk giren
y i Emanet: Peygamberlerin en önemli kimsenin vereceği karara uyulmasını” teklif etti. Bu teklifi
F
m niteliklerinden biri olan emanet “emin- benimseyen Kureyşliler beklemeye başladılar. Kapıdan
lik ve güvenilirlik” anlamına gelir. Hz. Muhammed’in(s.a.v.) girdiğini görünce oradakilerden
Fetanet: Peygamberlerin sıfatlarından her biri, “İşte el-Emin, işte Muhammed geldi!” sözleriyle
biri olan fetanet “üstün zekâ ve kavra- memnuniyetlerini ifade ederek onun hakemliğine razı
yış gücüne sahip olma” anlamına gelir. olacaklarını açıkladılar. Bunun üzerine Resul-i Ekrem, bir
İsmet: Allah Teâlâ’nın peygamberlerini örtü getirterek kendi elleriyle Hacerülesved’i içine koydu.
her türlü günahtan; şirkten, küfürden, Her kabileden bir kişinin örtünün bir ucundan tutarak
münafıklıktan ve zulüm yapmaktan taşıdığı taşı yine kendisi, olması gereken yere yerleştirdi.
koruması anlamına gelir. Bu anlaşmazlığın çözülmesinden sonra Kâbe’nin inşasına
kaldığı yerden devam edildi. Hz. Peygamber’in bu tavrı
Sıdk: Peygamberlerin hayatlarının
sayesinde Kureyşliler arasında çıkması muhtemel bir
hiçbir anında yalan söylemedikleri ve
çatışma önlenmiş oldu.31
dosdoğru davrandıkları anlamına gelir.
Tebliğ: Allah’ın(c.c.) kendilerine indirmiş 4. Peygamberimizin Nübüvvet Öncesi Ahlaki
olduğu vahiyleri insanlara eksiksiz Olgunluğu
olarak bildirmeleri anlamında peygam- Allah Resulü(s.a.v.), kendisine peygamberlik görevi veril-
berlerin sıfatlarındandır. meden önce de üstün bir ahlaka sahipti. Yaşayış tarzı
(Dinî Terimler Sözlüğü, s. 72, 92, olarak akranlarına göre farklılığı ve üstün karakteri daha
177, 330, 354.) çocukluğunda hissedilen Sevgili Peygamberimiz, genç-
liğinde el-emin (güvenilir kişi) olarak nitelendirilmeye
başlanmıştı. O, kötülüğün her türlüsünün yaygın olduğu bir toplum tarafından kendisine
uygun görülen bu sıfatına yaşamı boyunca en ufak bir leke getirmemişti. Mekkeliler; ona
31 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 204-210.

46
2. ÜNİTE

güvenir, sözünün doğruluğunu bilir, şehir dışına çıkarken değerli eşyalarını ona emanet
ederdi. İyi bir aile reisi, müşfik bir baba, dürüst ve başarılı bir tüccar olan Hz. Peygamber
hep örnek alınan bir şahsiyet olmuştur. Haksız rekabetlerin olduğu bir toplumda Hz. Mu-
hammed(s.a.v.), herkesin kendisine güven duyduğu bir kişiydi.

Allah Resulü(s.a.v.) aynı zamanda bir vefakârlık abidesiydi. Kendisiyle muhatap olan bir
insanı yıllar geçse bile unutmaz, karşılaştığında onu memnun edecek ikramlarda bulu-
nurdu. İlk vahyin ardından Allah Resulü’nün(s.a.v.) yaşadığı korku üzerine Hz. Hatice’nin
onu teselli ederken sarf ettiği şu sözleri Resul-i Ekrem’in İslam öncesi ahlaki durumunu
açıkça ortaya koyar: “Allah seni hiçbir zaman utandırmaz. Çünkü sen akrabanı koruyup
gözetirsin. Borçluların borcunu ödersin. Doğruluktan ayrılmazsın. Düşküne, fakire yardım
edersin; misafirleri ağırlarsın. Muhtaçların ihtiyaçlarını karşılarsın.”32

Peygamberimiz(s.a.v.) emanete riayet konusunda son derece titizdi. Bu sebeple Mekkeli


müşrikler bile değerli eşyalarını ona teslim ederdi. Allah Resulü(s.a.v.), hicret esnasında bu
emanetlerin sahibine sağlam bir şekilde teslim edilmesinin derdine düşmüş ve bu konuda
Hz. Ali’yi görevlendirmişti.33

Hudeybiye Barışı sonrası ticaret için Şam’a giden Kureyş kafilesi içinde
kti
Okuma Va
Ebu Süfyan b. Harb de vardı. O esnada Şam bölgesinde bulunan Bizans
Kralı, Hz. Muhammed(s.a.v.) hakkında bilgi almak maksadıyla Mekkelileri
huzuruna davet etti. Kral, davete icabet eden heyetin içinden soyca Hz.
Peygamber’e en yakın olan Ebu Süfyan’ı yanına çağırarak:

— Peygamber olduğunu söyleyen zat hakkında bu adama bazı sorular


soracağım. Yalan söylerse bana haber verin, diyerek huzurunda
bulunanların şahitliğini istedi.

Ebu Süfyan, arkadaşlarının yalanını ortaya çıkarmasından utandığından


gerçekleri söylemekten başka çıkar yol olmadığını gördü. Kral ilk önce
Hz. Peygamber’in soyunun nasıl olduğuna dair bir soru sordu. Ebu
Süfyan, onun nesebinin temiz olduğunu belirtince Kral, kavimleri içinden
daha önce peygamberlik iddiasında bulunan olup olmadığını bilmek
istedi. Ebu Süfyan ondan önce aralarında böyle bir dava ile çıkmış
kimse olmadığını söyledi. Bunun üzerine Kral, Hz. Muhammed’in(s.a.v.)
peygamberlik sözünden önce hiç yalan söyleyip söylemediğini sordu.
Ebu Süfyan, onu yalancılıkla hiç itham etmediklerini haber verdiğinde bu
kez kral onun ahde vefasını öğrenmek istedi. Ebu Süfyan, şimdiye kadar
onun sözünden dönmediğini beyan etti.
(Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1.)

32 Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 3.
33 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 124-126.

47
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

İslam’ın azılı düşmanlarından Nadr b. Hâris’in şu sözleri Hz. Peygamber’in ahlakının


üstünlüğünü müşriklerin bile itiraf ettiğini ispat etmektedir: “Ey Kureyş topluluğu! Vallahi
başınıza öyle bir iş gelmiştir ki artık üstesinden gelemezsiniz. Muhammed, daha gençken
aranızda en hoşnut olduğunuz, en doğru sözlü ve en fazla güvendiğiniz kimse idi. Nihayet
saçlarına ak düşüp olgunlaştığında size bu getirdiğiyle gelince siz ona sihirbaz dediniz.
Hayır! Vallahi o sihirbaz değildir.”34

KÜRSÜ SENİN!
Hz. Peygamber’i insanlar için bir rehber, model ve ideal bir örnek (üsve-i hasene) ola-
rak takdim eden Kur’an-ı Kerim, insanlardan Peygamber’e(s.a.v.) uymalarını istemiştir.

Peygamberimizi(s.a.v.) örnek bir insan yapan erdemleri araştırarak hayatınızdan


bu erdemlere uygun örnekleri sınıfta paylaşınız.

5. Peygamberimizin Hira’da Tefekkür Günleri


Mekke, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’den(r.a.) sonra zaman içinde putperest inancın kök
saldığı bir şehir hâline geldi. Hz. Peygamber, böyle bir şehirde doğmuş ve inkârcı bir
toplum içinde yetişmişti. Buna karşılık hiçbir zaman putlara tapmamış, cahiliyenin çirkin
âdetlerinden uzak kalmayı başarmıştı. İlerleyen zamanlarda kendisinin ve kavminin içinde
bulunduğu durumu tefekkür edebilmek için yalnız kalmayı arzu etmeye başlamıştı. Hz.
Peygamber kötü alışkanlıklara sahip toplumundan uzaklaştığı ve ruhuna ağırlık veren
sorulara cevap aradığı bu dönemi için “… Bana yalnızlık sevdirildi…”35 buyurmuştur.
Allah Resulü(s.a.v.), putlara tapmanın anlamsızlığı sonucuna varmasına rağmen neyi nasıl
yapacağını bilememenin sıkıntısıyla dedesi Abdülmuttalib ve diğer bazı Mekkeli haniflerin
yaptığı gibi Hira’da münzevi bir hayat yaşamaya başladı.36

“Hira Dağı Mekke’nin kuzeydoğusunda Kâbe’ye yaklaşık


5 km uzaklıktadır. Cebel-i Nur adıyla da bilinir. İnsanlara
BİLGİ
en doğru yolu gösteren vahiy nurunun bu dağdaki
DURAĞI
bir mağaraya inmiş olmasından dolayı bu adı aldığı
sanılmaktadır. Muhammed Hamidullah ise geceleyin
yollarını kaybedenlere yardım etmek amacıyla üzerinde
ateş yakılmış olabileceği ihtimalini ileri sürmekte ve
Nur ismini ‛yollarını kaybedenlere doğru yolu gösteren’
anlamında yorumlamaktadır.”

(Fuat Günel, “Hira”, DİA, C 18, s. 121.)

34 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 320.


35 bk. Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 3.
36 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 92-93, 116.

48
2. ÜNİTE

Resulullah(s.a.v.), peygamberliğinin birkaç yıl öncesinden itibaren özellikle Ramazan aylarını


Hira’nın zirvesine yakın küçük bir mağarada geçirmeye başladı. İnziva niyetiyle evinden
uzaklaşan Allah Resulü(s.a.v.),
Kâbe’yi uzaktan gören bu ma-
ğarada derin tefekkürlere dalı-
yordu. O; yanına aldığı yiyecek
bitince Mekke’ye iniyor, Kâbe’yi
tavaf ediyor, fakirlere yardımda
bulunuyor, sonra evden bir mik-
tar erzak alarak tekrar mağara-
ya dönüyordu. Hz. Hatice ise
bazen evinin damında sevgili
eşinin yolunu gözlüyor bazen de
dağın sarp yollarına aldırmadan
eşine bizzat yiyecek götürerek Görsel 2.5
ona destek oluyordu.37 Hira Mağarasıʼnın bulunduğu Nur Dağı

Sevgili Peygamberimiz, Hira’da bulunduğu zamanlarda olağanüstü hâller yaşamaya


başladı. Bir bakıma bedenen ve ruhen vahye hazırlandığı bu dönemde sâdık (doğru)
rüyalar görüyor ve bu rüyalar gün içinde aynen gerçekleşiyordu. Resulullah(s.a.v.), bazen
kendisine selam verildiğini duyuyor ancak çevresinde ağaçlar ve taşlardan başka bir şey
göremiyordu.38

ENİNE BOYUNA
Peygamber Efendimizin vahiy öncesi durumu Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir:

“O seni şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?”


(Duhâ suresi, 7. ayet.)

“… Sen; kitap nedir, iman nedir bilmezdin?…”


(Şûrâ suresi, 52. ayet.)

“Sen bundan önce ne bir yazı okur ne de elinle onu yazardın…”


(Ankebût suresi, 48. ayet.)

“… Gerçek şu ki sen bundan önce (bu haberleri) elbette bilmeyenlerden idin.”


(Yûsuf suresi, 3. ayet.)

Yukarıdaki ayetleri de dikkate alarak Peygamberimizi(s.a.v.) Hira’da inzivaya sevk


eden sebepleri değerlendiriniz.

37 Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr, 20.


38 bk. Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 3; İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 164-165.

49
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

BULALIM-BİLELİM
B
C
D
?

Aşağıdaki soruların cevaplarını tablodaki numaraların bulunduğu karelere


yazınız.

1. Allah’ın(c.c.) ayetleri, yarattığı tüm varlıklar ve onun tarafından meydana


getirilen olaylar üzerinde kafa yorup düşünme.

2. Allah’ın(c.c.) kendilerine indirmiş olduğu vahiyleri insanlara eksiksiz olarak


bildirmesi anlamında peygamberlerin sıfatlarından biri.

3. Doğruluk, doğru sözlülük.

4. Korumak için güvenilen birine veya bir yere bırakılan eşya.

5. Erdemliler birliği.

6. Günahsızlık, Allah’ın(c.c.) peygamberlerini temiz bir yaradılışa sahip kılması.

7. Peygamberlik.

1
2
3
4
5
6
7

50
Ölçme ve Değerlendirme

A. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere doğru sözcüğü yazınız.

1. Kureyşlileri birleştirip Kâbe hizmetlerini düzene koyan .......................


Peygamberimizin(s.a.v.) baba tarafından dördüncü dedesidir.

2. Hz. Muhammed(s.a.v.), .......… yılında Mekke’de doğmuştur.

3. Peygamber Efendimiz dört yaşına kadar sütannesi …........…. ve ailesinin


yanında kalmıştır.

4. Resulullah(s.a.v.), gençliğinde birçok Mekkeli gibi geçimini sağlamak için


…................... ile meşgul olmuştur.

5. Hz. Muhammed(s.a.v.) ile Hz. Hatice ilk çocuklarına…............... adını vermişlerdir.

6. Gençliğinden itibaren güvenilir bir kişi olarak tanınan Peygamberimize(s.a.v.)


Mekkeliler …...........….. lakabını vermiştir.

B. Aşağıdaki açık uçlu soruların cevabını ilgili alana yazınız.

7. Toplumdaki konumları itibarıyla Hz. Peygamber’in atalarının ortak özelliği


nedir?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

8. Abdülmuttalib’in on oğlu olursa birisini Allah’a(c.c.) kurban edeceğine dair


adakta bulunmasının sebebi nedir?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

9. Hz. Muhammed(s.a.v.) ile dedesi Abdülmuttalib arasında nasıl bir ilişki vardır?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

51
Ölçme ve Değerlendirme

10. Hilfü’l-Fudûl topluluğunun kuruluş amacı nedir?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

11. Hz. Peygamber’in ticaret ahlakı ile ilgili bir örnek veriniz.

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

12. Hz. Peygamber hangi olay üzerine hakemlik yapmıştır?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

13. Kırk yaşına yaklaştığı sıralarda Hz. Peygamber’in insanlardan uzaklaşmayı


arzu etmesinin sebepleri nelerdir?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

14. Allah Resulü’nün(s.a.v.) Hira’da tefekkürle geçirdiği süre boyunca yaşadığı


olağanüstü hâller nelerdir?

………………………………………………………………………………………………
……………………………..............………………………………………………………

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları okuyunuz ve doğru seçeneği işaretleyiniz.

15. “Mekke’de yaşanan büyük bir kıtlık zamanında sahip olduğu tüm imkânlarıyla
halkın yardımına koşmuştu. Şehrin önde gelenlerini de darda olan insanlara
yardım etmeye çağırmıştı.”

Yukarıdaki paragrafta bahsedilen kişi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Abdülmuttalib
B) Fihr b. Mâlik
C) Şeybe
D) Kusay b. Kilab
E) Hâşim b. Abdimenaf

52
Ölçme ve Değerlendirme

16. Aşağıdakilerden hangisi Arapların yeni doğan çocukları sütannelere


vermelerinin sebeplerinden değildir?

A) Çocukların şehir merkezlerinde büyümelerini sağlamak


B) Çocukların dili en güzel konuşanlardan öğrenmelerini sağlamak
C) Çocukların Mekke’nin sıcak ikliminden uzakta büyümelerini sağlamak
D) Çocukları çöl şartlarına karşı dayanıklı yetiştirmek
E) Çocukları havası temiz bir ortamda büyütmek

17. Hz. Peygamber’in iki yaşından sonra tekrar sütannesiyle gönderilmesinin


sebebi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Peygamberimizin(s.a.v.) annesinin hastalanması


B) Mekke’deki salgın hastalık tehlikesi
C) Peygamberimizin(s.a.v.) sütannesiyle kalmak istemesi
D) Abdülmuttalib’in ölüm döşeğinde olması
E) Mekke’de kıtlık yaşanması

18. “Ey Kureyş topluluğu! Vallahi başınıza öyle bir iş gelmiştir ki artık üstesinden
gelemezsiniz. Muhammed, daha gençken aranızda en hoşnut olduğunuz,
en doğru sözlü ve en fazla güvendiğiniz kimse idi. Nihayet saçlarına ak düşüp
olgunlaştığında size bu getirdiğiyle gelince siz ona sihirbaz dediniz. Hayır! Vallahi
o sihirbaz değildir.”

İslam düşmanlarından Nadr b. Hâris’in yukarıdaki sözlerinden çıkarıla-


bilecek en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Müşrikler Hz. Peygamber’i sihirbazlıkla suçlamışlardır.


B) Müşrikler gençliğinde Hz. Peygamber’e güvenirlerdi.
C) Müşrikler Hz. Peygamber’in tebliğine karşı çıkmışlardır.
D) Müşrikler tebliğe karşı çıkarken bile Hz. Peygamber’in ahlaki üstünlüğünü
kabul etmişlerdir.
E) Müşrikler üstesinden gelemeyecekleri için Hz. Peygamber ile mücadeleden
vazgeçmişlerdir.

53
Ölçme ve Değerlendirme

19. Aşağıdakilerden hangisi Peygamber Efendimizin güvenilir bir insan olduğu-


nu gösteren örneklerden birisidir?

A) Akrabalarını koruyup gözetmesi


B) Düşküne, fakire yardım edip muhtaçların ihtiyaçlarını karşılaması
C) Hicret esnasında kendisine emanet edilen eşyaları sahiplerine teslim etmesi
için Hz. Ali’yi görevlendirmesi
D) Kendisiyle muhatap olan bir insanı unutmayıp karşılaştığında ona ikramlarda
bulunması
E) Hz. Hatice’nin vefatından sonra onun arkadaşlarını arayıp sorması

20. Hz. Hatice’nin Peygamber Efendimiz ile evlenmek istemesinde Peygamberi-


mizin(s.a.v.) aşağıdaki özelliklerinden hangisi etkili olmuştur?

A) Soyu
B) Zenginliği
C) Fizikî özellikleri
D) Sosyal konumu
E) Ahlakı

21. Peygamberimizin(s.a.v.) Hira’da geçirdiği günlerle ilgili olarak aşağıdakiler-


den hangisi söylenemez?

A) Peygamberimiz(s.a.v.) Hira’da inzivaya çekilerek yeni bir uygulama başlatmıştır.


B) Peygamberimiz(s.a.v.) Hira’ya tefekkür etmek için gitmiştir.
C) Peygamberimiz(s.a.v.) Hira’da bazen günlerce kalmıştır.
D) Hira günleri sürecinde Hz. Hatice Peygamberimize(s.a.v.) destek olmuştur.
E) Peygamberimiz(s.a.v.) özellikle Ramazan aylarında Hira’ya gitmiştir.

54
Ölçme ve Değerlendirme
“Kur’an’ın ilk inen surelerinde yer alan Peygamberimize(s.a.v.) ‘Şüphesiz sen
büyük bir ahlak üzeresin.ʼ (Kalem suresi, 4. ayet.) şeklindeki ilahî hitap, şu iki
anlamı içermektedir.

1. İlk inen surelerden olması hasebiyle bu ayet-i kerime, Hz. Peygamber’in risa-
let öncesinden beri büyük bir ahlaka sahip olduğunu ifade eder.

2. Hâl-i hazırda olduğu gibi ilerleyen zaman diliminde de büyük bir ahlak üzere
olacağını, aynı minval üzere devam edeceği murat edilir. Nitekim başka bir ayet-
te ‘... Şüphesiz ki sen dosdoğru bir rehberlik üzeresin.ʼ (Zuhruf suresi, 43. ayet.)
buyrulmuştur.

Cibril ile ilk karşılaşmasının ardından yaşadığı korku ve endişeler sonucu ba-
şından geçen bu ilk tecrübenin verdiği telaş ve heyecanla yorganına bürünen
Hz. Peygamber vefakâr eşine kendisine bir şeyler olmasından korktuğunu söy-
leyince Hz. Hatice onu ‘Hayır, Allah seni asla utandırmaz! Çünkü sen akraba
ilişkilerini sürdürür, doğru söyler, güçsüzü yüklenir, yoksulun ihtiyacını karşılar,
misafirini ağırlar ve mazlum hak sahiplerine yardım edersin!ʼ diyerek teselli et-
mekteydi.

Risalet öncesi kırk yıllık hayatında çevresi tarafından ‘Muhammedü’l-Eminʼ ola-


rak tanınan Hz. Peygamber, risalet öncesinde ve sonrasında en büyük destek-
çisi eşi tarafından da bu ahlaki niteliklerle tanıtılmaktadır. Aslında Hz. Hatice’nin
bu ifadeleri hem ayette zikredilen ‘azim ahlakʼ ifadesinin açılımı hem de mekâ-
rim-i ahlakın en önemli unsurlarıdır.”

(Bünyamin Erul, Sîret Tetkikleri, s. 289-290.)

22, 23 ve 24. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız.

22. “Şüphesiz sen büyük bir ahlak üzeresin.” (Kalem suresi, 4. ayet.) ayetinin
anlamından hareketle bu özelliğin Hz. Peygamber’in tebliğ görevine katkı-
sını yorumlayınız.

…………………………………………………………………………………………
………………………………………….................……………………………………
…………………………………………………………………………………………
……………..............……………………………………………………………………

55
Ölçme ve Değerlendirme

23. Hz. Hatice’nin Hz. Muhammed’i(s.a.v.) teselli ederken sarf ettiği sözleri eşine ve
tebliğe destek açısından yorumlayınız.

……………………………………………………………………………………………
…………………………………………….................……………………………………
……………………………………………………………………………………………
………….................………………………………………………………………………

24. Hz. Hatice’nin Hz. Peygamber’in erdemlerini sıralarken dikkat çektiği özel-
liklerden hangisi toplumsal karşılık bakımından diğerlerinden farklıdır?

A) Misafiri ağırlamak
B) Mazluma yardım etmek
C) Akrabalık ilişkilerini sürdürmek
D) Doğru sözlü olmak
E) Yoksula yardım etmek

56
3. ÜNİTE
Peygamberimizin
Mekke Yılları
57
KAVRAMLAR
Vahiy, davet, tebliğ, risalet, fetret, aşere-i mübeşşere, sahabe, isra,
miraç, biat, hicret.

NELER ÖĞRENECEĞİZ?
• Peygamberliğin insanlık tarihi açısından önemi
• Peygamberimizin İslam’a davet süreci ve davet metodu
• Peygamberimizin tebliğine karşı tepkiler ve nedenleri
• Habeşistan hicretlerinin sebep ve sonuçları
• Hz. Hamza(r.a.) ve Hz. Ömer’in(r.a.) Müslüman olmalarının,
Müslümanların güçlenmesine katkıları
• Kureyşli müşriklerin Müslümanlara uyguladığı baskılar
• Peygamberimizin Taif yolculuğunun sebep ve sonuçları
• İsra ve Miraç Olayıʼnın, Peygamberimiz ve Müslümanlar
açısından önemi
• Akabe Biatleri’nin Yesrib’de İslam’ın yayılışı açısından önemi
• Yesrib’e hicretin sebepleri ve önemi
• Peygamberimizin Kuba’daki faaliyetleri
• Hicretin sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel sonuçları

HAZIRLIK SORULARI
1. Doğru yolu bulmak için bir rehbere ihtiyaç duyulmasının sebepleri sizce
nelerdir?
2. İnsanın yanlış davranışlarında ısrarcı olmasının sebepleri neler olabilir?
3. İnsan hangi durumlarda vatanını terk etmeye mecbur kalır?
4. İnançları nedeniyle baskı gören insanların tepkileri neler olabilir?
5. Miraç Kandili hakkında neler biliyorsunuz?

58
3. ÜNİTE

1. Risalet ve Peygamberimiz

Allah(c.c.) insanları ve cinleri sadece kendisine kulluk et- H KELİME DAĞARCIĞI


a
meleri için yaratmıştır. İnsanların arasından da onlara y i Davet: İslam dinini yayma ve Müslümanları
F
emirlerini bildirmek ve emirlerin uygulanmasını sağla- m dinî görevlerini yerine getirmeye çağırma.
mak üzere elçiler göndermiştir. Allah(c.c.) ile kulları ara-
Nübüvvet / Risalet: Allah(c.c.) ile insanlar
sındaki elçilik görevine risalet, risalet görevi verilen bu
arasında dünya ve ahiretle ilgili ihtiyaçla-
elçilere de resul, nebi ya da peygamber denilmektedir.1
rının giderilmesi amacıyla yapılan elçilik
Kur’an-ı Kerim’de her topluma bir peygamber gönderil-
görevi.
diği zikredilmektedir. İlk peygamber Hz. Âdem ile son
Tebliğ: Allah’ın(c.c.) kendi katından gön-
peygamber Hz. Muhammed(s.a.v.) arasında çok sayıda
dermiş olduğu ilahî emirleri inkârcılara
elçiler gönderilmiştir. Ancak bu peygamberlerin tama-
duyurma, inkâra düştükleri hususlarda
mının ismi Kur’an-ı Kerim’de geçmemektedir. 2
onları ikna etmeye veya inanç alanıyla il-
Peygamberler, içinde bulundukları toplumun en müm- gili şüpheleri varsa şüphelerini gidermeye
taz kişilikleridir. Bunun en güzel örneği kendisine risa- çalışma; İslam’ı inkârcılara anlatma.
let görevi verilmeden önce de el-emin sıfatıyla anılan Vahiy: Allah’ın(c.c.) dilediği emir, hüküm ve
Peygamber Efendimizdir. Peygamberler kendilerine bilgileri peygamberine bildirmesi.
indirilen vahyi, emir ve yasakları insanlara duyurmak- (Dinî Terimler Sözlüğü, s. 57, 287, 354, 376.)
la görevlidir. Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e(s.a.v.) ka- Fetret: Hz. Peygamber’e inen ilk vahiyden
dar bütün peygamberler insanları iyiliğe ve hakka ça- sonra vahyin bir süre kesilmesi.
ğırmışlar, kötülüklerle de sabırla mücadele etmişlerdir. (bk. www.islamansiklopedisi.org.tr)
Risalet görevlerini ifa ederken yaşantılarıyla tüm in-
sanlığa örnek olmuşlardır.

1.1. İlk Vahiy

Peygamberimiz(s.a.v.) ilahî hitaba muhatap olmanın


zorluğu sebebiyle risalet öncesinde bir bakıma
vahye hazırlık süreci yaşamıştır. Otuzlu yaşlarının
sonlarına doğru kalabalıklardan uzaklaşarak tefek-
küre dalmış, şehre uzak ve yüksek bir yer olan Hira
Dağı’ndaki mağaraya sıklıkla gider olmuştu. Bu sü-
reçte hanımı Hz. Hatice, devamlı surette onu teselli
edip güzel sözler söyleyerek yüreklendirmiştir.

Hz. Peygamber’e ilk vahiy 610 yılı Ramazan ayı-


nın yirmi yedinci gecesinde, Hira’da bulunduğu
sırada geldi. Allah’ın(c.c.) emriyle gelen Cebrail(a.s.) Görsel 3.1
Alak suresinin “Oku!” emriyle başlayan ilk ayet- İlk vahyin indiği Hira Mağarasıʼnın girişi
lerini getirdi.

1 bk. Yusuf Şevki Yavuz, “Nübüvvet”, DİA, C 33, s. 279-280.


2 bk. Yûnus suresi, 47. ayet; Mü’minûn suresi, 44. ayet.

59
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

SAHABE ANLATIYOR
Hz. Âişe vahyin nasıl başladığını şöyle nakleder:

“Allah Resulü’ne gelen vahiy sâdık rüyalarla başladı. Sabah olduğunda gördüğü rüya
aynen gerçekleşti. Sonra yalnızlık sevdirildi. Hz. Peygamber o günlerde sık sık Hira’ya
gider, günlerce kalıp tefekkür ederdi. Uzun süre kalacağı için giderken yanına yiyecek
alırdı. Yiyeceği bitince Hatice’ye gider, yiyecek alıp geri dönerdi. Bu durum Hira’da
vahiy gelinceye kadar devam etti…”
(Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 3.)

Korku ve endişe içerisinde Hira’dan evine


dönen Peygamberimiz(s.a.v.), olanları Hz. Ha-
tice’ye anlattı. Kendisini dikkatle dinleyen
eşi, yaşadıklarını Hıristiyan bir âlim olan
Varaka b. Nevfel’e anlatmasını istedi. Gör-
düğünün bütün peygamberlere vahyi getiren
Cebrail(a.s.) olduğunu söyleyen Varaka, Hz.
Muhammed’i(s.a.v.) peygamberlikle müjdeledi.
Ardından da önceki peygamberlerin başına
Görsel 3.2 gelenlerin onun da başına gelebileceği hu-
Alak suresi, 1-5. ayetler susunda kendisini uyardı.3
(Hat: Aydın Köse)

kum a Va kti
O İlk vahyi Hz. Peygamber şöyle anlatmaktadır:

“O gece Cebrail bana gelerek ‛Oku! (İkra)’ dedi. Ben okuma bilmediğimi söy-
ledim. Bunun üzerine melek beni aldı, takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra
beni bırakıp tekrar ‛Oku!’ dedi. Ben yine ‛Okuma bilmem.’ deyince tekrar son
noktaya kadar sıktı ve ‛Oku!’ dedi. Ben ‛Ne okuyayım?’ diye karşılık verince
melek beni üçüncü defa takatim kesilinceye kadar sıktı ve bıraktıktan sonra
şu ayetleri okudu: ‛Yaratan Rabb’inin adıyla oku. O, insanı bir embriyodan
yarattı. Oku! Rabb’in sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı
öğretti. İnsana bilmediklerini de O öğretti.’ (Alak suresi, 1-5. ayetler.)

Korku ve endişeden titriyordum. Bana bir hâller olduğunu, aklımı yitirdiğimi


sandım. Eve gittiğimde korku ve heyecanla ‛Beni örtün, beni örtün.’ diyebildim.”
(Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 3.)

3 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 164-166.

60
3. ÜNİTE

1.2. Gizli ve Açık Davet

Hz. Muhammed(s.a.v.) ilk vahyin ardından Cebrail(a.s.) ile tekrar karşılaşma ümidiyle Hira’ya
gitmeye başladı. Ancak bir süre vahiy gelmedi. Vahyin kesintiye uğradığı bu döneme “Fet-
retü’l-Vahiy” denir. Bu süreçte Rabbʼinin kendisini bıraktığı4 endişesine kapılan Peygam-
berimiz(s.a.v.) çok üzüldü ve Mekke’de duramaz oldu. Hira’ya sık sık giderek tefekkür etti.
Bir gün Hira’dan dönerken Cebrail(a.s.) ile karşılaştı. Onu asli suretinde görünce korku ve
heyecan içinde evine döndü. Daha sonra “Ey elbisesine bürünen (Peygamber)! Kalk
ve uyar! Sadece Rabbʼini büyük tanı. Nefsini arındır. Kötü şeyleri terk et.”5 ayetleriyle
vahiy yeniden başladı.6

Allah’ın(c.c.) mesajlarını tebliğ ve davetle görevlendirilen Peygamberimiz(s.a.v.), ilk olarak


eşini İslam’a davet etti. Süreci yakından takip eden Hz. Hatice hemen Müslüman oldu.
Peygamberimize(s.a.v.) namaz kılması emredilince Cebrail(a.s.) ona abdest almayı ve namaz
kılmayı öğretti.7

Allah Resulü(s.a.v.) vahyin ilk yıllarında İslam’a daveti en yakınında bulunan akraba ve arka-
daşlarına gizli olarak yapıyordu. Ancak imkân bulduğunda Kâbe’de namaz kılan Peygam-
berimiz(s.a.v.), ayetleri sesli okuyarak Kâbe’nin etrafında sohbet edenlere duyurup tebliğ
ederdi. Yaşananları ilk başlarda şaşkınlıkla izleyen Mekke liderleri zamanla bu durumdan
rahatsız oldular. Bu sebeple halk üzerinde büyük bir baskı kurarak insanların Hz. Muham-
med(s.a.v.) ile görüşmesini engellemeye çalıştılar.8

FİKRİNİ SÖYLE!
“(Resulüm!) Sen, Rabbʼinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel
şekilde mücadele et!..”
(Nahl suresi, 125. ayet.)

Yukarıdaki ayetten yola çıkarak İslam’ın davet metodunu yorumlayınız.

Gizli davet döneminde tedbiri elden bırakmayan Peygamber Efendimiz yalnızca güvendi-
ği kişileri ve yakın çevresini İslam’a davet etti. Bu kişilerin neredeyse tamamı Müslüman
olmuştu. Mekke müşrikleri bu durumdan rahatsız olup müdahale ettiğinde Peygambe-
rimiz(s.a.v.) gerginliğin azalması için en yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir ile şehirden ayrılıp
Hira’ya giderdi. Çobanlık yapan Abdullah b. Mesud ve Bilâl-i Habeşî bu sırada Hz. Pey-
gamber ile tanışıp İslam ile şereflendi.9 Üç yılı aşkın bu gizli davet sürecinde gelen emirler
çoğunlukla Allah’ın(c.c.) birliği, yoksul ve yetimi kollama ve namaz ibadetiyle ilgiliydi.
4 bk. Duhâ suresi, 3-8. ayetler.
5 Müddessir suresi, 1-5. ayetler.
6 Müslim, İmân, 255-258.
7 bk. Müzzemmil suresi, 1-3. ayetler; İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 259-261.
8 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 124-126.
9 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 266-279.

61
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Gizli davet sürecinde ilk Müslümanlardan Erkam b. Ebi’l-Erkam’ın Safâ Tepesi’nin yakının-
daki evi İslam’ın ilk davet ve eğitim merkeziydi. Dârülerkam olarak adlandırılan bu evin
Kâbe’nin hareminin içinde olması, Mekkelile-
rin yanı sıra özellikle hac için dışarıdan gelen-
lerle de dikkat çekmeden görüşme kolaylığı
sağlıyordu. Allah Resulü(s.a.v.) burada sahabi-
leriyle buluşur, onlara inen ayetleri öğretirdi.
Birlikte namaz kılar, sohbet ederlerdi. İslam
devletinin çekirdek kadrosu burada yetişti.
Mus’ab b. Umeyr ve Hz. Ömer gibi birçok
sahabi Dârülerkam’da Müslüman oldu. Pey-
gamber Efendimiz, Hz. Ömer’in risaletin al-
tıncı yılında Müslüman olmasına kadar tebliğ
Görsel 3.3 faaliyetlerini bu evde sürdürdü.10
Dârülerkam (temsilî)

BİLGİ
DURAĞI Hz. Peygamber’in Dârülerkam’da tebliğe başlaması ilk
Müslümanların İslam’ı kabul tarihlerine bir esas teşkil etmiş,
sahabilerin Müslüman oluşları Dârülerkam’dan önce veya
Dârülerkam’dan sonra şeklinde tarihlendirilmiştir.

(M. Âsım Köksal, “Dârülerkam”, DİA, C 8, s. 521.)

Gizli davet süreci “Sana emrolunanı açıkça söyle ve ortak koşanlardan yüz çevir!”11
ayetinin nazil olmasıyla yerini açık davet sürecine bıraktı. Peygamberimiz(s.a.v.) “(Önce)
en yakın akrabanı uyar...”12 ayeti gereğince Abdülmuttaliboğullarını İslam’a davet etmek
için bir yemek verdi. Ancak amcası Ebu Leheb ilk gün onun konuşmasına fırsat vermedi.
Peygamberimiz(s.a.v.) yılmadı, akrabalarını tekrar davet etti. Bu kez amcasından önce dav-
ranarak konuşmaya başladı. “Ben size ve bütün insanlara gönderilen bir peygamberim.
Allah’a yemin ederim ki uykuya dalar gibi ölecek, uyandığınız gibi de diriltilecek, yap-
tıklarınızdan hesaba çekileceksiniz; iyilikleriniz ödüllendirilecek, kötülüklerinizden dolayı
cezalandırılacaksınız…” dedi. Ardından akrabalarını İslam’a davet etti. Lakin hiçbiri onun
bu çağrısına uymadı. Amcası Ebu Talib ve halası Safiye, İslam davetini kabul etmemekle
birlikte Peygamberimize(s.a.v.) destek olacaklarını söylediler.13

10 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 3, s. 224.


11 Hicr suresi, 94. ayet.
12 Şuarâ suresi, 214. ayet.
13 Ahmed b. Hanbel, Müsned, C 1, s. 434.

62
3. ÜNİTE

SAHABE ANLATIYOR
Abdullah b. Abbas şöyle anlatır:
“Resulullah(s.a.v.) davetini duyurmak maksadıyla Safâ Tepesi’ne çıkıp müşriklere
seslendi. Müşrikler:
— Bu seslenen kimdir? dediler. Görenler:
— Muhammed! diye cevap verdiler. Bunun üzerine onun yanına toplandılar.
Resulullah(s.a.v.):
— Ey Fihroğulları! Ey Adiyyoğulları! Ey Abdimenafoğulları! Ey Abdülmuttalipoğulları!
diye bütün Kureyş soylarını çağırmaya başladı. Hemen yanına toplandılar.
Resulullah(s.a.v.) onlara:
— Size şu vadide birtakım düşman süvarileri üzerinize baskın yapmak istiyorlar diye
haber versem bana inanır mısınız? dedi. Müşrikler:
— Evet inanırız. Senin doğru sözlü olduğunu biliyoruz, dediler. Hz. Peygamber:
— O hâlde ben şimdi size önünüzde şiddetli bir azap günü bulunduğunu, Allah’a
inanmayanların o çetin azaba uğrayacaklarını haber veriyorum. Ben sizi o çetin
azaptan sakındırmak için gönderildim, buyurdular.
Bunun üzerine Ebu Leheb:
— Yazık sana! Bizleri bu konuşma için mi topladın? dedi. Tebbet suresi onun bu sözleri
hakkında nazil oldu.”
(Müslim, İmân, 355.)

Allah Resulü(s.a.v.) Safâ Tepesi’nde Mekke-


lileri açıkça İslam’a davet ettikten sonra
büyük bir tepkiyle karşılaştı. Hz. Peygam-
ber, bu tepkiler sürerken Mekke dışından
gelenlere İslam’ı anlatabilmek için Zülme-
câz, Mecenne ve Ukâz panayırlarına gitti.
Çadırları tek tek dolaşarak sabırla insan-
ları İslam’a davet etti ve onları Allah’ın(c.c.)
birliğine iman etmeye çağırdı. Bu girişim-
lerden çoğu zaman eli boş dönen Allah
Resulü(s.a.v.) herhangi bir umutsuzluğa
kapılmadan inandığı yolda risalet görevi-
ni yılmadan sürdürdü. Açık davet, Mekke
müşriklerinin tüm engellemelerine rağmen
Görsel 3.4
Medine’ye hicret edilinceye kadar devam Panayırlarda İslam daha geniş
etti.14 kitlelere duyuruldu.

14 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 184.

63
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

1.3. İlk Müslümanlar

H KELİME DAĞARCIĞI İslam davetini kabul eden ilk kişi Hz. Hatice’dir. Hz. Hati-
a
yi ce sadece iman etmekle kalmamış aynı zamanda eşine
F Aşere-i Mübeşşere: Peygamber Efendimiz
m tarafından cennetle müjdelenen on sahabi- bu zorlu süreçte maddi manevi destek olmuştur. Hz. Ha-
ye (Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, tice’nin davetiyle kızları da iman etti. Allah Resulü’nü(s.a.v.)
Hz. Ali, Ebu Ubeyde b. Cerrah, Sa’d b. eşiyle namaz kılarken gören çocuk yaştaki Hz. Ali, Pey-
Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr gamberimiz tarafından İslam’a davet edildiğinde iman
b. Avvam, Talha b. Ubeydullah, Said b. ederek ilk Müslümanlar kervanına katıldı. Onları Peygam-
Zeyd) verilen isimdir. berimizin(s.a.v.) kölelikten azat ettiği Zeyd b. Hârise izledi.15
Sahabi: Hz. Peygamber zamanında
yaşamış, Müslüman olarak Hz. Muham- Hz. Peygamber’in gençlik döneminden itibaren en ya-
med’i(s.a.v.) görmüş ve Müslüman olarak kın arkadaşı Hz. Ebu Bekir, davetin yapıldığı ilk günler-
ölmüş kimseye denilmektedir. de Mekke dışındaydı. Döndüğünde tereddüt etmeden
Sahabe / Ashâb: Sahabi kelimesinin Müslüman olan Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber’in ailesi
çoğulu olarak kullanılır. dışından İslam’ı kabul edenlerin ilkiydi. Dürüst ve kazan-
(Dinî Terimler Sözlüğü, s. 26, 318-319.) cı yerinde bir tüccar olan Hz. Ebu Bekir, İslamʼı kabul
ettiği için işkenceye maruz kalan köle ve cariyeleri satın
alarak özgürlüklerine kavuşturdu. Bunun yanında Hz.
Osman, Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvam, Sa’d b. Ebi Vakkas, Abdurrahman b. Avf ve
Ebu Ubeyde b. Cerrah’ın İslam’la şereflenmelerine de vesile oldu.

Mus’ab b. Umeyr, Ammâr b. Yâsir ve Suheyb b. Sinân Dârülerkam’da İslam ile şereflenen
ilk Müslümanlardandır. Zengin bir ailenin çocuğu olan Mus’ab’ın Müslüman olduğunu öğ-
renen annesi, onu bütün imkânlarını elinden almakla tehdit etti. Allah(c.c.) için sahip olduğu
imkânlardan vazgeçen Mus’ab(r.a.), ailesi tarafından bir süre hapsedildi. Büyük sıkıntılar çe-
ken sahabi, daha sonra Medinelilere İslam’ı anlatmak üzere görevlendirildi. Bu nedenle de
İslam’ın ilk öğretmeni olarak anılmıştır.16

FİKRİNİ SÖYLE!
Ammâr b. Yâsir, Müslüman oluşunu şu şekilde anlatır: “Allah Resulü, Erkam’ın
evindeyken Suheyb b. Sinân ile o evin kapısında karşılaştım. Ona ‘Niçin geldin,
ne yapmak istiyorsun?’ dedim. O da bana aynı soruyu sordu. Ben ‘Muhammed’in
yanına gidip onun sözünü dinlemek istiyorum.’ deyince o, ‘Ben de öyle yapmak
istiyorum.’ dedi. Birlikte onun huzuruna girdik. Hz. Peygamber bize İslam’ı anlattı
ve Müslüman olduk. Akşam olunca da gizlice oradan ayrıldık.”
(Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 179.)
Yukarıdaki metne bakarak ilk Müslümanlar için Dârülerkam’ın önemini yo-
rumlayınız.

15 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 124-125.


16 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 257-279.

64
3. ÜNİTE

Gizli davet döneminde Peygamberimizle(s.a.v.) görüşüp Müslüman olan Abdullah b. Mesud,


ondan öğrendiği ayetleri ezberlemesi ve açıktan okuması ile öne çıkmıştı. İslam tarihinde
ilk müezzin olarak bilinen Bilal-i Habeşî ise davetin ilk günlerinde Müslüman olmuş bir kö-
leydi. Hz. Ömer’in kız kardeşi Fâtıma bnt. Hattâb ile eşi Said b. Zeyd, Ebu Seleme ve eşi
Ümmü Seleme, Hz. Âişe ile kız kardeşi Esma bnt. Ebi Bekir, Hz. Cafer ve eşi Esma bnt.
Umeys de ilk Müslümanlardandı.17

HAYDİ YAZALIM!
İslam’ın ilk yıllarında çekilen sıkıntıları göz önüne alarak bugün bize düşen so-
rumluluğu anlatan bir kompozisyon yazınız.

2. Mekke’de İslam Davetine Tepkiler

Mekke’nin ileri gelenleri İslam davetine karşı alay ile başlayan tepkilerini putları yeren ayet-
lerin nazil olması üzerine şiddete dönüştürdüler. Özellikle Yâsir ailesi gibi korumasız Müs-
lümanlara dinlerinden dönmeleri için öldüresiye işkence ettiler. Hatta bu işkenceler netice-
sinde Hz. Sümeyye ve kocası Hz. Yasir şehit oldu.18 Dininden dönmesi için ağır işkencelere
maruz kalan bir sahabi de Bilal-i Habeşî idi. O inkâra zorlandıkça “Ehad! Ehad! (Allah birdir!
Allah birdir!)” diye tevhid inancını haykırarak müşriklere direndi. Kâbe avlusunda açıktan
Kur’an okuyan Abdullah b. Mesud, bunu hazmedemeyen müşriklerin saldırısına uğradı.19

“Hz. Muhammed’i(s.a.v.) himaye eden Ebu Talib’e giden müşrikler: ‛Ey Ebu

kum a Va kti Talib! Yeğeninin atalarımıza sövmesine, ilahlarımızı ayıplamasına artık


O tahammülümüz kalmadı. Bu sebeple ya onu yaptığı işten alıkoyarsın ya
da sizinle savaşırız.’ dediler. Kavminin bu söyledikleri karşısında Ebu Talib,
yeğenini çağırttı. Mekkelilerin söylediklerini aktardıktan sonra ona şöyle dedi:
‛Ey Kardeşimin oğlu! Bana ve kendine merhamet et. Bana taşıyamayacağım
bir yük yükleme.’ Amcasının sözlerinden sonra onun kendisini himaye
etmekten vazgeçtiğini zanneden Hz. Peygamber, ‛Ey Amcacığım! Vallahi
şayet onlar bu işi terk etmem için güneşi sağ elime ayı da sol elime verseler
ben yine de bu davadan vazgeçmem. Allah İslam’ı galip kılıncaya veya
ben bu uğurda helak oluncaya kadar onu bırakmam.’ dedi. Amcası onun
kararlılık dolu bu sözleri neticesinde ‛Git ve istediğini söyle. Ben seni asla
yalnız bırakmayacağım.’ diyerek yeğenine desteğini sürdürdü.”

(İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 284-285.)

17 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 209-210.


18 bk. Enbiyâ suresi, 98-99. ayetler; Ankebût suresi, 17. ayet; Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 181-182.
19 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 287.

65
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Müşriklerin ileri gelenleri Peygamber Efendimizi himaye eden amcası Ebu Talib’e gide-
rek ataları ve dinleri ile ilgili söylenen sözlerden duydukları rahatsızlığı dile getirdiler.
Onların şikâyetlerini dinleyen Ebu Talib, yine de yeğenine verdiği destekten vazgeçme-
di. Bu hususta defalarca görüşmelerine rağmen sonuç alamayan müşrikler tutumlarını
daha da sertleştirdiler.20

Müşriklerin ileri gelenlerinden Âs b. Vâil, Hz. Peygamber’in


BİLGİ erkek çocuklarının küçük yaşta vefat etmesi sebebiyle Allah
DURAĞI Resulü’ne(s.a.v.) “soyu kesik” anlamına gelen “ebter” kelimesini
yakıştırarak alay etmiştir. Bunun üzerine inen “(Resulüm)
kuşkusuz biz sana Kevser’i verdik. Şimdi sen Rabb’ine kulluk
et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç
besleyendir.” (Kevser suresi, 1-3. ayetler.) ayetleri ile Âs b. Vâil’e
ilahî cevap verilmiştir.

(İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 34.)

Zaman zaman Ebu Cehil, Utbe b. Rebîa, Ümeyye b. Halef gibi Kureyş’in ileri gelenleri
Peygamberimizle(s.a.v.) tartışarak risaleti inkâr için mücadele ederlerdi. Hz. Peygamber’i-
halkın nazarında zor durumda bırakmak ve etkisiz hâle getirmek için ondan sürekli muci-
ze göstermesini isterlerdi. Bunun Allah’ın(c.c.) takdirinde olduğunu ifade eden Allah Resu-
lü(s.a.v.), kendisinin ancak tebliğle görevli olduğunu söyler ve onlarla tartışmaya girmezdi.21

Müşrikler; Kur’an’ın eşsiz mucizeliğini


halktan gizlemek ve Peygamberimizin(s.a.v.)
örnek şahsiyetini zedelemek için ona kâ-
hin, şair, mecnun gibi iftiralar attılar. Ken-
dilerinin de inanmadığı bu iftiralar onların
ne kadar çaresiz olduğunu gösteriyordu.
Hac mevsimi gelince Dârünnedve’de top-
lanan Mekke ileri gelenleri uzun tartış-
malar neticesinde Hz. Muhammed’e(s.a.v.)
sihirbaz demeye karar verdiler. İslam da-
vetini etkisiz kılmak için de bu kararı etrafa
yaydılar.22

Görsel 3.5 Alay, iftira ve baskıyla İslam davetini dur-


En büyük mucize: Kur’an-ı Kerim duramayan müşrikler, Hz. Peygamber’e
reddedemeyeceğini düşündükleri teklifler
20 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 171-172.
21 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 142-144.
22 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 288-290.

66
3. ÜNİTE

sunmaya karar verdiler. Bu amaçla Utbe b. Rebîa, Peygamberimize(s.a.v.) “Ey Muhammed!


Eğer sen bütün bunları şan ve şeref elde etmek için yapıyorsan seni başımıza kral yapa-
lım. Mal mülk elde etmek içinse seni en zenginimiz yapalım. Sana bir cin musallat olmuş-
sa tedavi ettirelim.” diyerek tekliflerini iletti. Hz. Peygamber’in teklifi kesin bir şekilde red-
deden cevabını arkadaşlarına anlatan Utbe b. Rebîa, “Vallahi onun söyledikleri ne şiirdir
ne de kehanet. Ey Kureyş beni dinleyin ve onunla yaptığı şey arasına girmeyin! Eğer Arap
ona galip gelirse sizler başkası vasıtasıyla ondan kurtulmuş olursunuz. Yok eğer o Kureyş
adına Arap’a üstün gelirse onun şerefi sizin şerefiniz olur.” sözleriyle Hz. Muhammed(s.a.v.)
hakkındaki düşüncelerini paylaştı. Fakat müşrikler onun büyülenmiş olduğunu söyleyerek
sözlerine kulak vermediler.23

FİKRİNİ SÖYLE!
Abdullah b. Ebi Ümeyye Hz. Peygamber’e hitaben “Allah’a yemin ederim ki göğe mer-
diven kurup oradan sana şahitlik edecek dört melek getirmedikçe sana asla inanmam.
Bunu yapsan bile yine de sana iman edeceğimi zannetmiyorum.” demiştir.

(İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 318.)

Yukarıdaki metinden hareketle müşriklerin davet karşısındaki tutumunu yo-


rumlayınız.

Teklifleri kabul edilmeyen Mekke liderleri, bu kez uzlaşma yolunu denediler. Peygambe-
rimize(s.a.v.) “Ey Muhammed! Gel bir yıl biz senin ibadet ettiğin tanrıya tapalım, bir yıl sen
bizim taptığımız tanrıya ibadet et. İbadette seninle ortak olalım. Eğer senin ibadet ettiğin
ilah hayırlı ise biz nasibimizi almış oluruz. Eğer bizim taptığımız hayırlı ise sen nasibini
almış olursun.” dediler.24 Bunun üzerine nazil olan Kâfirûn suresi müşriklerin bu teklifine
işaret etmektedir.

ENİNE BOYUNA
“(Ey Muhammed!) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim ibadet
ettiğime de sizler ibadet etmezsiniz. Ben de sizin taptığınıza tapacak değilim. Benim
kul olduğuma da siz kulluk etmeyeceksiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.”

(Kâfirûn suresi, 1-6. ayetler.)

Kâfirûn suresini müşriklerin davete tepkileri ve vahyin verdiği cevap bağlamın-


da değerlendiriniz.

23 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 171.


24 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 388.

67
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

2.1. Mekke’de İslam’ı Kabul Edenlerin Genel Özellikleri

Allah Resulü(s.a.v.) en yakınından başlayarak kadın erkek, zengin fakir, genç ihtiyar, hür köle
ayrımı yapmadan bütün insanları İslam’a davet etti. Peygamberimizin(s.a.v.) davette dikkat
ettiği husus doğru zamanda, doğru insana ulaşmaktı. Bu nedenle gizli davet sürecinde
yakından tanıdığı ve güvendiği kişileri İslam’a davet etmeye çalıştı. Onun bu davetine
daha çok gençler olumlu cevap verdi. Neredeyse kırk yaşın üstünde Müslüman yok gi-
biydi. Hz. Ali ve Talha b. Ubeydullah gibi henüz on beş yaşına gelmeden Müslüman olan
çok sahabi bulunuyordu. İlk Müslümanlar arasında
Halid b. Said, Mus’ab b. Umeyr, Utbe b. Rebîa gibi
Kureyş’in önde gelen zengin ailelerinin çocukları
da vardı. İslam’ın ilk şehitlerinden olan Yâsir ve
Sümeyye Hanım ise genç Müslümanlardan Am-
mâr’ın anne babasıydı.

Bilâl-i Habeşî, Habbab b. Eret gibi kölelerle Am-


mâr b. Yâsir ve ailesi gibi himayesiz kimselerin
yanı sıra Mekke liderlerinden Ebu Süfyan’ın kızı
Ümmü Habibe gibi soylu kimseler de ilk Müslü-
manlar arasında yer almıştı. Ayrıca Hz. Ebu Be-
kir ve Hz. Osman gibi zengin olanlar ile Talha b.
Görsel 3.6 Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam gibi ticaretle uğ-
İslam, ilk günden itibaren toplumun değişik
raşan gençler de vardı.25
kesimlerini kucaklamıştır. (temsilî)

SAHABE ANLATIYOR

Müşrik ileri gelenlerinden Âs b. Vâil’den yaptığı işe karşılık alacağı olan demirci Habbab
b. Eret ücretini almak için onun yanına gittiğinde Âs b. Vâil ona “Muhammed’i inkâr
etmedikçe sana olan borcumu asla ödemeyeceğim.” dedi. Bunun üzerine Habbab(r.a.),
“Sen ölüp diriltilmedikçe ben de asla Muhammed’i inkâr etmeyeceğim.” şeklinde cevap
verdi. Duyduklarından öfkelenen Âs b. Vâil, ‘O hâlde kıyamet günü gel. O gün benim
malım da olacak evladım da. Sana olan borcumu o gün öderim.” diyerek onunla alay
etti. Bunun üzerine şu ayet-i kerimeler nazil oldu: “(Resulüm!) Ayetlerimizi inkâr eden
ve ‘Muhakkak surette bana mal ve evlat verilecek.’ diyen adamı gördün mü? O, gaybı
mı bildi, yoksa Allah’ın katından bir söz mü aldı? Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini
yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız. Onun dediğine biz vâris oluruz (malı ve
evladı bize kalır), kendisi de bize yapayalnız gelir.” (Meryem suresi, 77-80. ayetler.)
(Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 201.)

25 W. Montgomery Watt, Hz. Muhammed Mekke’de, s. 88-96.

68
3. ÜNİTE

Toplumun hangi kesiminden olursa olsun ilk Müslümanların genel özelliği; doğru, güveni-
lir, sabırlı, fedakâr, sır saklayan, yüksek karakterli, güzel ahlaklı insanlar olmaları ve ca-
hiliyenin kötülüklerinden sakınmalarıydı.26 “İnsanların Cahiliye Devri’nde hayırlı olanları,
İslam Devri’nde de hayırlıdır.”27 hadisi bu durumu özetlemektedir.

Hz. Ebu Bekir; doğruluğu, dürüstlüğü ve iyilikseverliği ile meşhurdu. Hz. Osman, su gibi
içki içilen bir toplumda alkolden uzak durmasıyla; Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in yanı sıra Hz.
Ali, Sa’d b. Ebi Vakkas gibi gençler ise cesaret ve atılganlıklarıyla tanınırdı. Hz. Hatice,
Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah gibi pek çok sahabi cömertliği ile meşhurdu. Güçlü bir
imana sahip olan ilk Müslümanlar İslam davetinde Hz. Peygamber’in en büyük destekçisi
ve yardımcısı olmuşlardı.28

2.2. Müşriklerin İslam Davetine Karşı Çıkma Sebepleri

Atalarının yaşantısını zamanla gelenek hâline getiren Mekkeliler, düzenlerini bunun üzeri-
ne kurmuşlardı. Geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olup atalarına büyük saygı gösterdiklerin-
den Hz. Peygamber’in putperestliği reddeden davetini büyük bir tehdit olarak algıladılar.
Kur’an’ın ifadesiyle “… Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter…”29 diye-
rek İslam’a karşı çıktılar. Müşriklerin İslam’ı kabullerinin önündeki en büyük engel ataların-
dan bilinçsizce devraldıkları dinleriydi. Kendi elleriyle yontarak yaptıkları ilahlarının tahta
ve taş olmalarına bakmaksızın onlara ibadet eden müşrikler, putlarından kopamadılar.
Atalarının inanç ve ibadetlerini eleştiren ayetlerin30 nazil olmasıyla müşriklerin ileri gelen-
leri öfkeye kapılarak İslam’a karşı düşmanca bir tavır aldılar.

kti
Okuma Va “Ümeyye b. Ebi’s-Salt, bir ahir zaman peygamberinin gönderilece-
ğini biliyordu fakat o bu şerefin kendisine ait olacağı fikrinde idi. Hz.
Muhammed(s.a.v.), İslam dininin hükümlerini halka duyurmaya başladı-
ğında Ümeyye, onun davasının asılsız olduğuna inandığından değil,
belki kendisine rakip saydığından ona muhalefet ederek oğullarıyla
birlikte Yemen’e gitti ve sonra Taif’e döndü. O, daima bir peygamberin
lüzumundan bahsederdi. Buna rağmen Ümeyye, Hz. Peygambere dil
uzatır, onu müteessir ederdi.”

(Neşet Çağatay, İslam’dan Önce Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, s. 154.)

26 bk. İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed(s.a.v.) ve Evrensel Mesajı, s. 87.


27 Buhârî, Menâkıb, 1.
28 Mevlana Şiblî, Peygamberimizin Hayatı, s. 59-61.
29 Mâide suresi, 104. ayet.
30 bk. Yûnus suresi, 18. ayet; Furkân suresi, 55. ayet.

69
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Müşriklerin iman etmemelerinin sebeplerinden bir diğeri de “Biz seninle beraber doğru
yola uyarsak yurdumuzdan atılırız, dediler…”31 ayetinde bildirildiği gibi siyasi ve ekonomik
kaygılarıydı. Kâbe’nin kutsiyetinden dolayı hac ve umre ibadetinden maddi manevi büyük
kazanç elde eden Mekkeliler, Müslüman olduklarında sosyal ve siyasi statü ile ekonomik
gelirlerini kaybedeceklerinden endişe ediyorlardı. Mekke’deki liderlerin ve zengin tüccarların
İslam’a düşmanlıkta en önde olması, şahsi çı-
kar ve menfaatlerin İslam’a karşı tavır almada
önemli bir etken olduğunu göstermektedir.

O günkü cahiliye anlayışına göre lider olmak


için büyük bir servete ve çok çocuğa sahip
olmak gerekiyordu. Müşriklere göre bu özel-
liklere sahip olmayan Hz. Muhammed(s.a.v.)
peygamber olamazdı. “… Bu Kur’an iki şe-
hirden bir büyük adama indirilse olmaz
mıydı?”32 ayetinde ifade edildiği gibi pey-
Görsel 3.7 gamberliğin Mekkeli veya Taifli kabile reisleri-
Müşrikler, İslam daveti aleyhine kararları nin hakkı olduğu düşüncesiyle Hz. Peygam-
Dârünnedve’de alırlardı. (temsilî) berʼe inanmadılar.

Mekkeliler, İslam’ın bu dünyada yapılan her şeyin hesabının ahirette verileceğine dair
inancından hoşnut değillerdi. Bu sebeple İslamʼdan uzak durdular. Onlar içki, kumar ve fu-
huş gibi kötü alışkanlıklarını terk etmek zorunda kalmak istemiyorlardı. Bu nedenle ayette
belirtildiği üzere “… Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi
ancak zaman helak eder…”33 düşüncesinden hareketle ahiret inancını reddettiler.

BİR AYET

ِ‫اع َوإ َِّن ْال ِخر َة ِهي َد ُار ا ْل َقرار‬


ٌ ‫الد ْنيا َم َت‬
ُّ ‫َيا َق ْو ِم إ َِّن َما َه ِذ ِه ا ْل َحيا ُة‬
َ َ َ َ َ
“Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret,
gerçekten kalınacak yurttur.”
(Mü’min suresi, 39. ayet.)

Mekke ileri gelenlerinin en fazla tepki gösterdiği husus ise İslam’a davette zengin fakir, hür
köle, kadın erkek ayırımı yapılmamasıydı. Üstünlüğü nüfuz, güç ve zenginlik olarak gö-
ren bu insanların İslam’da üstünlüğün takva ile ölçülmesini,34 İslam kardeşliğini anlaması
çok zordu. Müşriklerin bu anlayışına Ebu Leheb ile Peygamberimiz(s.a.v.) arasında geçen
31 Kasas suresi, 57. ayet.
32 Zuhruf suresi, 31. ayet.
33 Câsiye suresi, 24. ayet.
34 bk. Hucurât suresi, 10, 13. ayetler.

70
3. ÜNİTE

konuşma güzel bir örnek teşkil etmektedir. Ebu Leheb bir gün Resulullah’a(s.a.v.) “Eğer di-
nini kabul edersem benim için ne var?” diye sordu. Hz. Peygamber, “Diğer iman edenlere
ne varsa senin için de o var.” buyurdu. Ebu Leheb, “Benim için bir ayrıcalık yok mu?” dedi.
Peygamber Efendimiz, “Başka ne istiyorsun?” buyurdu. Ebu Leheb şöyle karşılık verdi:
“Kahrolsun! Bu din beni başkaları ile eşit kılıyor.”35

Önceki peygamberlerin kıssalarından etkilenerek zihinlerinde oluşturdukları yanlış pey-


gamber algısı da Müşriklerin İslam’ı kabulünün önünde ciddi bir engel oldu. Kimi peygam-
berin insanüstü bir varlık olması gerektiğini söylüyor kimi ondan ölmüş atalarını diriltme-
sini, yerden hazineler çıkarıp gökten sular indirmesini bekliyordu. Onlar gibi yiyip içen,
rızkı için çalışıp çabalayan birinin peygamber olamayacağını, isteklerini yerine getirmedik-
çe de iman etmeyeceklerini söylüyorlardı.36 Peygamber Efendimiz onların bu isteklerine
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle “… Ben size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demi-
yorum. Ben gaybı da bilemem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece
bana vahyolunana uyarım…”37 cevabını veriyordu.

Kabileler arasındaki rekabet ve kıskançlık da müşriklerin İslam davetine karşı çıkmaların-


da önemli bir rol oynamıştı. Zira asabiyet duygusu kabileler arası rekabeti hem besliyor
hem de büyütüyordu. Ebu Cehil’in mensup olduğu Mahzumoğulları kabilesiyle Peygam-
berimizin(s.a.v.) kabilesi Hâşimoğulları arasında çok eskiye dayalı amansız bir rekabet var-
dı. Bu kadarı bile Ebu Cehil ve yakınlarının İslam düşmanı olmalarına yetti.38 Bu durum
kabile rekabetinin peygamberi inkârda oynadığı rolün ne kadar önemli olduğunu ortaya
koymaktadır.

FİKRİNİ SÖYLE!
Ebu Cehil “Bizler uzun süredir Abdümenafoğulları ile şan ve şeref mücadelesi edip
durduk. Onlar halka yemek yedirdiler, biz de yedirdik. Onlar insanlara yardım etti-
ler, biz de ettik. Onlar diyet üstlendiler, biz de üstlendik. Derken burun buruna giden
yarış atları konumuna geldik. Şimdi onlar ‘Bizim içimizden kendisine vahiy gelen bir
peygamber var.’ diyorlar. Biz onun dengini nereden bulup çıkaracağız. Vallahi sırf bu
sebeple bile ona hiçbir zaman iman etmeyeceğiz.”

(İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 337-338.)

Yukarıdaki metinden hareketle asabiyet duygusunun İslam’a karşı çıkmadaki


etkisini yorumlayınız.

35 Taberî, Câmiu’l-Beyân, C 24, s. 714-715.


36 İzzet Derveze, Kur’an’a Göre Hz. Muhammed’in Hayatı, C 1, s. 380-381.
37 En’âm suresi, 50. ayet.
38 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 337.

71
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

3. Habeşistan’a Hicret

Mekke şehri, müşriklerin baskılarından dolayı


Müslümanlar için güvenli olmaktan çıkmış; ya-
Kız

HİCAZ
ıld

pılan zulüm dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Du-


en

rumdan rahatsız olup Müslümanların güvende


iz

Mekke
olmasını arzu eden Peygamber Efendimiz, sa-
habilere “Habeşistan’da zulme uğramaktan emin
olabileceğiniz bir kral vardır. Allah bir çıkış yolu
gösterinceye kadar oraya gitseniz.” diye teklifte
YEMEN bulundu. Peygamberimizin(s.a.v.) tavsiyesine uyan
on bir erkek ve dört kadın 615 yılında gizlice Mek-
ke’den ayrıldı. Hz. Osman ve Hz. Peygamber’in
HABEŞİSTAN kızı Hz. Rukıyye’nin de içinde bulunduğu grup
zorlu bir yolculuktan sonra deniz yoluyla Habe-
Harita 3.1 şistan’a ulaştılar.39 Böylece İslam’da ilk hicret
Habeşistan’a hicret güzergâhı Habeşistan topraklarına yapılmış oldu.

Habeşistan Necaşisi sahabileri çok iyi karşılayıp ülkesinde yeni bir yaşam kurmaları husu-
sunda onlara destek oldu. Bunun üzerine ertesi yıl Cafer b. Ebi Talib’in başkanlığında seksen
iki erkek ve on sekiz kadından oluşan ikinci bir grup Habeşistan’a hicret etti.40

Müslümanların Habeşistan’da Kral Ashame’nin misafirleri olarak kabul görmesinden ra-


hatsız olan müşrikler elçilerini değerli hediyelerle Habeşistan’a gönderdiler. Necaşi’nin hu-
zuruna çıkan elçiler, Müslümanları dinlerini terk eden asiler olarak tanıtıp kendilerine iade
edilmesini istediler. Ülkesine sığınan insanla-
rı dinlemeden karar vermeyeceğini söyleyen
Kral, Müslümanların sözcüsünü saraya çağırdı.
Müslümanlar adına söz alan Cafer b. Ebi Talib,
huzurda bulunanlara etkileyici bir konuşma yap-
tı. Hz. Cafer’in Meryem suresinin ilk ayetlerini
okuması üzerine gözyaşlarına hâkim olamayan
Necaşi, bu ayetlerin Hz. İsa’ya gelenlerle aynı
kaynaktan olduğunu söyleyerek Mekkelilerin
iade talebini reddetti.41

Habeşistan’a hicret neticesinde Müslümanlar


orada dinlerini güven içerisinde rahatça yaşa-
Görsel 3.8
dılar. Bu sayede İslamʼın bölgede yayılmasının
Habeşistan’da bir kilise
yolu açılmış oldu.42

39 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 172-173.


40 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 176-177.
41 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 356-362.
42 bk. Âdem Apak, Siyer-i Nebî, C 1, s. 142-143.

72
3. ÜNİTE

FİKRİNİ SÖYLE!
“Ey hükümdar! Yüce Allah aramızdan birini seçip de onu kendisi için elçi olarak gön-
derene kadar biz cahillerdendik, putlara tapardık. Akrabalarımızı gözetmez, komşuluk
haklarını tanımazdık. Güçlü olanlarımız zayıf olanlarımızı ezerdi. Daha sonra Allah
bize aramızdan soyunu, doğruluğunu ve güvenilirliğini bildiğimiz bir peygamber gön-
derdi. O, bizi Allah Teâlâ’nın birliğini tanımaya ve O’na ibadet etmeye çağırdı. Putlara
tapmaktan, Allah’a ortak koşmaktan bizi uzaklaştırdı. Doğru söylemeyi, emanete ve
akrabalık bağına riayet etmeyi, komşularla güzel geçinmeyi, haramdan ve kan dök-
mekten sakınmayı emretti. Çirkin işlerden, yalandan, yetim malı yemekten, namuslu
kadına iftira etmekten menetti. O, bize diğer insanlara kötülük yapmaktan çekinmeyi,
sadece Allah’a ibadet etmeyi, sadaka vermeyi ve her çeşit iyi ve güzel ameller işleme-
yi öğretti. Biz bunları yapmaya başlayınca insanlarımız bize düşman oldu ve işkence
etti. Bu yüzden vatanımızı terk etmek zorunda kaldık. Bize zulmettikleri, kötülükte bu-
lundukları ve bizimle dinimiz arasına girdiklerinden memleketinize gelerek sizi tercih
ettik. Komşuluğunuzu istedik ve yanınızda bize zulmedilmeyeceğini ümit ettik.”
(İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 359-360.)

Cafer b. Ebi Talib’in Habeşistan Necaşisi’nin huzurunda yapmış olduğu konuş-


madan yola çıkarak Müslümanların Habeşistan’a hicret etmelerinin sebeplerini
açıklayınız.

4. Hz. Hamza(r.a.) ve Hz. Ömer’in(r.a.) Müslüman Oluşları

Allah Resulü’nün(s.a.v.) amcası Hz. Hamza, aynı zamanda onun süt kardeşiydi. Hz. Hamza
avdan döndüğü bir gün âdeti olduğu üzere Kâbe’yi tavaf etmeğe geldiğinde Ebu Cehil’in
Hz. Peygamber’e saldırıp hakaretler savurduğunu öğrendi. Asabiyet duygusu kabaran
amca, yeğenine yapılan muameleye çok kızdı ve büyük bir öfkeyle Kâbe’nin yakınında
oturan Ebu Cehil’in karşısına dikildi. Yayıyla Ebu Cehil’in başını yardı. Ardından da Ebu
Cehil’e “Ben de onun dinindeyim. Gücün yetiyorsa ona yaptıklarını bana da yap!” diyerek
Müslüman olduğunu haykırdı. Olanları hazmedemeyen Ebu Cehil’in yakınları Hz. Ham-
za’nın üzerine atılmak istediler. Ancak onun kızgınlıkla bu sözleri söylediğini düşünen Ebu
Cehil, onu daha fazla kızdırmamak için yakınlarını engelledi.

Sakinleşip kendine gelince atalarının dininden ayrılmış olmak Hz. Hamza’ya zor geldi. Bir
süre şüphelerle bocalayıp nefsiyle mücadele eden Hz. Hamza, Kâbe’ye giderek Allah’a(c.c.)
sığınıp doğru yolu göstermesi için yalvardı. Duası kabul olup kalbinde şüphelerden eser kal-
mayınca Allah Resulü’nün(s.a.v.) yanına giderek Müslüman olduğunu söyledi. Hz. Hamza’nın
İslam ile şereflenmesi, Peygamber Efendimizi ziyadesiyle memnun ettiği gibi Müslümanları
güçlendirip bir nebze de olsa rahatlattı.43
43 İbn Abdilberr, el-İstîâb, C 1, s. 369-370.

73
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

FİKRİNİ SÖYLE!
“Ya Rabbi! Amr b. Hişâm (Ebu Cehil) ya da Ömer b. Hattâb’dan sana sevgili olan ile
İslam’ı güçlendir.”
(Tirmizî, Menâkıb, 17.)

Hadisten hareketle Hz. Ömer’in Müslüman olmasının önemini açıklayınız.

Hz. Hamza’nın Müslüman olmasından kısa bir süre sonra İslam’ın amansız düşmanların-
dan Hz. Ömer de Müslüman olacaktı: Peygamber Efendimizi öldürmeye karar veren müş-
rikler, bunu kimin yapacağını sorunca Ömer b. Hattâb ben yaparım diyerek işi üstlendi ve
kılıcını kuşanıp yola düştü. Yolda karşılaştığı Nuaym b. Abdullah’tan kardeşi ve eniştesinin
de Müslüman olduğunu öğrenince öfkeyle kardeşinin evine yöneldi. Eniştesi Said b. Zeyd
ile kardeşi Fâtıma Hanım o sırada Habbab b. Eret ile Tâhâ suresini okuyorlardı. Ömer’in
geldiğini duyduklarında Kur’an sayfalarını gizleyip Habbab b. Eret’i sakladılar. İçeri girerek
onlarla tartışan Ömer b. Hattâb daha sonra yaptığına pişman olunca ne okuduklarını öğ-
renmek istedi. Duydukları karşısında büyük bir hayranlıkla “Bu ne güzel ve ne değerli söz!”
demekten kendini alamadı. Dinlediği ayetler gönlünde iman ateşini yakınca Ömer b. Hattâb
Allah Resulü’nün(s.a.v.) huzuruna giderek Müslüman oldu. Onun iman etmesi Müslümanlara
cesaret vermiş, sahabiler ilk defa Kâbe’de toplu olarak namaz kılmaya başlamışlardı.44

Şiir İklimi
Bir garip zaman oldu
Ortalık duman oldu
Bildikleri düşman oldu
Havuzlar umman oldu
Ömer Müslüman oldu

Sözü sözdü gerçekti;


Onu öldürecekti
Ömer kılıcı çekti
Göklerden ferman oldu
Ömer Müslüman oldu.
...

(Necip Fazıl Kısakürek, Esselâm, s. 68.)

44 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 366-371.

74
3. ÜNİTE

5. Boykot Yılları

Müşrikler tüm çabalarına rağmen Ebu Talib’i yeğeni-


ni himaye etmekten vazgeçiremeyince Hz. Muham-
med’i(s.a.v.) öldürmek için fırsat kollamaya başladılar.
Durumu fark eden Ebu Talib, buna izin vermeyeceğini
söyleyip tedbir alınca Hâşimoğullarını dize getirmek
için harekete geçtiler. Onları sosyal ve iktisadi baskı
altına almak için boykot kararı aldılar. Yeminler ede-
rek imzaladıkları karar metnini de Kâbe’ye astılar.
Görsel 3.9
Müşriklerin 616 yılında başlattıkları boykot üç yıla ya- Mekkeliler boykot kararı ile kapılarını
kın sürdü. Bu süre zarfında Hâşimoğulları ve Muttali- Müslümanlara kapatmıştı.
boğulları Müslümanlarla birlikte Ebu Talib’in mahalle-
sinde açlık ve yokluk içinde zor günler yaşadılar. Müşrikler mahalleye yiyecek girişine izin
vermedikleri gibi Müslümanların alışverişine de engel oldular. Ebu Talib ve Hz. Hatice’nin
bütün mal varlığını bu uğurda harcaması, yakınlarının zaman zaman gizlice yaptığı yar-
dımlar yeterli olmadı. Bu dönemde hasta ve zayıf düşenlerden ölenler oldu.45

SAHABE ANLATIYOR
Sa’d b. Ebi Vakkas boykot döneminde yaşadıklarını şöyle ifade etmiştir:

“Açlık çektiğim bir gece vakti dışarı çıktım. Ayağım bir şeye dokundu. Hemen onu
ağzıma attım ve hâlâ onun ne olduğu hakkında bir fikrim yok.”

(Süheylî, Ravdu’l-Ünf, C 3, s. 352.)

Boykot antlaşmasına razı olmayanlar yaşananlara daha fazla dayanamayarak Kâbe’ye


gittiler. “Ey Mekkeliler! Biz istediğimizi yiyip içip giyinirken Hâşimoğulları açlıktan yok olsun
öyle mi? Vallahi akrabalarımızla bağımızı koparan şu sayfayı yırtıncaya kadar durmaya-
cağız.” dediler. Hâşimoğullarının bulunduğu mahalleye giderek boykotu kırdılar. Böylece
müşriklerin imzaladığı insanlık dışı anlaşmanın bağlayıcılığı kalmadı.46

Boykotun kalktığı yıl Ebu Talib ile Hz. Hatice kısa aralıklarla vefat ettiler. Çocukluğundan
itibaren kendisini himaye eden, müşriklerden gelecek her türlü tehlikeye karşı onu koru-
yan Ebu Talib’in vefatı ile Rahmet Elçisi en büyük desteğini kaybetti. İslam daveti boyunca
ilk günden itibaren maddi manevi desteğini eşinden eksik etmeyen Hz. Hatice’nin vefatı
ise Allah Resulü’nün(s.a.v.) üzüntüsünü kat be kat arttırdı. Peygamber Efendimizin yaşadığı
üzüntü sebebiyle Müslümanlar bu yıla “Hüzün Yılı” adını vermişlerdir.47
45 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 177-178.
46 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 14-16.
47 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 273.

75
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

HAYDİ YAZALIM!
Boykotun sebep ve sonuçlarını anlatan bir kompozisyon yazınız. Yazdıklarınızı
sınıfta paylaşınız.

6. Taif Yolculuğu

Ebu Talib’in vefatıyla himayesiz kalan Allah Resulü(s.a.v.), müşriklerin fiilî saldırılarının hede-
fi hâline geldi. Bu sebeple yeni bir çevre arayışına yönelen Peygamberimiz(s.a.v.) aradığı bu
desteği bulma ümidiyle peygamberliğin onuncu yılında Taif’e gitti.

Mekke’ye iki günlük mesafede bulunan Taif’te şehrin ileri gelenleriyle görüşen Allah Re-
sulü(s.a.v.), onları Allah’ın(c.c.) birliğine iman etmeye çağırdı. Kendisini himayeleri altına alıp
Mekkelilere karşı desteklemelerini istedi. Ancak Taifliler daveti kabul etmedikleri gibi “Allah
senden başka peygamber olarak gönderecek kimse bulamadı mı?” gibi alaycı sözlerle
Peygamber Efendimize hakaret ettiler. Hz. Peygamber onlardan bu görüşmeyi gizli tut-
malarını rica ettiyse de Taifliler bunu dikkate almayıp derhal Kureyş’i durumdan haberdar
ettiler. Bu da yetmezmiş gibi şehrin ayak takımına Rahmet Elçisini taşlattılar.48

FİKRİNİ SÖYLE!
Taif’ten beklediği desteği göremeyen Allah Resulü(s.a.v.) kederli ve çaresiz bir hâlde
Mekke’ye doğru yola çıktığında Allah(c.c.) tarafından görevlendirilen melek kendisine
şöyle seslenmişti: “Ey Muhammed, işte ben emrindeyim. İster misin şu iki yalçın dağı
onların üstüne yıkayım?” Peygamber Efendimiz bu teklife “Hayır, ümit ediyorum ki Al-
lah onların soyundan sadece Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan
bir nesil çıkartacaktır.” diyerek duayla karşılık vermiştir.
(Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 7.)

Taiflilerin olumsuz tavrına rağmen Hz. Peygamber’in göstermiş olduğu tutum


onun hangi ahlaki özelliğini yansıtır? Yorumlayınız.

Allah Resulü(s.a.v.), yol arkadaşı Zeyd b. Hârise ile hüzünlü ve bitkin bir hâlde şehrin kena-
rında bir bahçeye sığındı. Bahçe sahipleri olan Utbe ve Şeybe adındaki iki kardeş, köleleri
Addas ile Allah Resulü’ne(s.a.v.) bir tabak üzüm ikram ettiler. Peygamberimizin(s.a.v.) üzümü
besmele çekerek yemeye başlaması Hıristiyan olan kölenin dikkatini çekti. Aralarında ge-
çen sohbetin ardından Addas Müslüman oldu.49
48 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 180-181.
49 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 61-63.

76
3. ÜNİTE

7. İsra ve Miraç

H
KELİME DAĞARCIĞI
Her peygamber gibi büyük imtihanlardan geçen a
Peygamberimizi(s.a.v.) boykot ve sonrasında yaşanan y i İsra: Hz. Peygamber’in, hicretten
F
acı olaylar derinden sarsmıştı. Sıkıntıların iyice yo- m yaklaşık bir buçuk sene evvel Miraç Ge-
ğunlaştığı o günlerde kalbini huzurla dolduran, ona cesi’nde Kâbe’den Kudüs’teki Mescid-i
Aksâ’ya Allah’ın(c.c.) izniyle götürülmesi.
güç veren olağanüstü bir olay yaşadı. Allah Teâlâ
onu isra ve miraçla şereflendirerek teselli etti. Mescid-i Aksâ: Kudüs'te bulunan, Kâbe
ve Mescid-i Nebi'den sonra Müslümanla-
Peygamber Efendimiz; miraçta Rabbʼinin huzuruna rın en önemli üçüncü mescidi.
kabul edilmiş, kendisine cennet ve cehennem gös- Miraç: Hz. Peygamber’in, Recep ayının
terilmiş, beş vakit namaz farz kılınmış, inananlara 27. gecesinde, Mekke’den Kudüs’teki
Mescid-i Aksâ’ya götürülmesi ve oradan
ilahî hediye mahiyetinde Bakara suresinin son iki
göğe yükseltilerek Allah’ın(c.c.) ayet ve
ayeti vahyedilmiştir. 50
olağanüstü nimetlerinin gösterilmesi.
(Dinî Terimler Sözlüğü, s. 178, 233, 240.)

BİR AYET
“Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye (Muham-
med) kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i
Aksâ’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir. O; gerçekten
işitendir, görendir.”
(İsrâ suresi, 1. ayet.)

Resul-i Ekrem’e ilahî bir teselli mahiyetindeki miraç hadisesi, Hz. Peygamber’in getirdiği
haberin doğruluğundan şüphe etmeyenlerin imanlarını kuvvetlendirirken bazı Müslüman-
ların şüpheye düşmesine sebep olan bir imtihan olmuştur.51

Görsel 3.10
Göğe açılan kapı: Mescid-i Aksâ
50 Müslim, İman, 278-279. (Fotoğraf: Orhan Durgut)
51 Âdem Apak, Siyer-i Nebî, C 1, s. 159.

77
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

KÜRSÜ SENİN!
Miraç Gecesi vahyedilen Bakara suresi 285 ve 286. ayetlerinin mealini sınıfta
paylaşınız.

Şiir İklimi
MESCİD-İ AKSA

Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde


Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu.
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yeraltı nehri kaynıyordu. Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Resulden yoksunum, tek ve tenhayım.
Gözlerim yollarda, bekler dururum
Rüzgârlar silemez gözyaşlarımı
‛Nerde kardeşlerim.’ diyordu bir ses.
Çöllerde kayıp bir yetim vahayım.
İlk kıblesi benim ulu Nebimin
Unuttu mu bunu acaba herkes. Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Götür Müslüman’a selam diyordu.
Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslam diyordu.

(M. Akif İnan, Tenha Sözler, s. 25.)

8. Yeni Yurt Arayışı


Allah Resulü(s.a.v.), Taif’ten döndükten sonra bazı Arap kabilelerini İslam’a davet etti. Kureyş’e
karşı destek arayan Resulullah(s.a.v.), Mekkelilerin yoğun baskılarıyla da mücadele etmek zo-
runda kalıyordu. Hz. Muhammed(s.a.v.) Mekke’ye gelen kabilelerle görüşmek istiyor ancak müş-
rikler ona bu fırsatı vermedikleri gibi Resulullah’ın(s.a.v.) aleyhinde propaganda yapıyorlardı.52

52 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 63-64.

78
3. ÜNİTE

BEYİN FIRTINASI
Hz. Peygamber’i yeni yurt arayışına götüren sebepler neler olabilir? Konuyla
ilgili fikirler üreterek ortak bir sonuç çıkarınız.

8.1. Yesriblilerle İlk Temas

Asıl niyetleri Evs kabilesine karşı Kureyşlilerle ittifak kur-


mak olan Hazrec kabilesine mensup altı kişi, Mekke’ye KELİME DAĞARCIĞI
geldiklerinde Akabe denilen mevkide Allah Resulü(s.a.v.) H
a
ile karşılaştılar. Hz. Peygamber tarafından kendilerine yi
F
yapılan davete uyarak Müslüman oldular. Heyete baş- m Biat: Söz verme amacıyla el sıkma.
(Dinî Terimler Sözlüğü, s. 40.)
kanlık eden Esad b. Zürâre, kabilesine ve Evslilere bu
dini anlatmak ve ertesi yıl aynı yerde tekrar buluşmak Hicret: Dinî sebeplerle bir yerden
üzere Hz. Peygamber’e söz verdi. Hazrec ile Evs kabi- diğer bir yere göçme, özellikle Hz.
leleri sürdürdükleri mücadeleden dolayı yorgun ve zayıf Peygamber’in Mekke’den Medine’ye
düşmüşlerdi. Onlar, Hz. Peygamber’in aralarındaki bu göç etmesi.
(bk. www.islamansiklopedisi.org.tr)
düşmanlığa son vermesini umuyorlardı. Ayrıca şehirle-
rindeki Yahudilerin bir peygamber geleceğine dair bek-
lentisi de onların bu dine inanmalarını kolaylaştırmıştı.53

8.2. Akabe Biatleri

Akabe’de Peygamberimize(s.a.v.) biat edenlerin gayretle-


ri sonucunda 621 yılında on Hazrecli ve iki Evsli Müslü-
man’dan oluşan on iki kişilik heyet Akabe’ye geldi. Yesrib-
liler; Allah’a(c.c.) asla ortak koşmayacaklarına, hırsızlık ve
zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine,
birbirlerine iftira etmeyeceklerine, hayırlı işlerde Hz. Pey-
gamber’e karşı gelmeyeceklerine dair söz verip kendisine
biat ettiler. Buna Birinci Akabe Biati denilmiştir.54
Görsel 3.11
Hz. Peygamber, Mus’ab b. Umeyr’i onlara dinlerini öğret- Akabe Mescidi
(Fotoğraf: Orhan Durgut)
mesi ve henüz Müslüman olmayanları dine çağırması için
Müslüman kardeşleriyle birlikte Yesrib’e gönderdi. Mus’ab(r.a.) ve Medineli Müslümanların
gayretiyle Yesrib’in her mahallesi, Hz. Peygamber’den söz etmeye başladı. Bir yıl içinde
bu çabalar karşılığını bulmuş, İslam’ın duyulmadığı tek bir ev bile kalmamıştı. Yesrib’in
ileri gelen kabile liderleri bile Müslüman olmuş, artık şehir hicrete hazır hâle gelmişti.55

53 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 185-187.


54 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 73-75.
55 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 276-277.

79
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Birinci Akabe Biati’nden bir yıl sonra hac mevsiminde ikisi kadın yetmiş beş Müslüman Yes-
rib’den yola çıktı. Hz. Muhammed(s.a.v.) ile Akabe’de gizlice buluşan Yesribliler, bu görüşmede
Resulullah’ı(s.a.v.) ve din kardeşlerini şehirlerine davet ettiler. Allah’ın Elçisi(s.a.v.), onlardan ken-
disini ve Mekkeli Müslümanları canlarını, çocuklarını, eşlerini ve mallarını korudukları gibi
koruyacaklarına, her durumda kendisine itaat edeceklerine, varlıkta ve darlıkta mali olarak
yardım edeceklerine, iyiliği emredip kötülükten alıkoyacaklarına, kimseden korkmadan hak
üzere bulunacaklarına dair söz aldı. Orada bulunanlar sunulan şartları kabul ederek Allah
Resulü’ne(s.a.v.) biat ettiler. İkinci Akabe Biati’nde yalnızca dinî konularda değil siyasi ve sosyal
konularda da söz alınarak toplumsal barış hedeflenmiştir. Medineli Müslümanlar, Mekke’nin
düşmanlığı pahasına kardeşlerine yurtlarını açmışlardır. Dolayısıyla bir çıkış noktası arayan
Hz. Peygamber tebliğ faaliyetleri için aradığı imkânı Yesrib’de bulmuştur. 56

FİKRİNİ SÖYLE!
Hz. Peygamber’in Akabe Biatleri’nde muhataplarından aldığı sözleri içerikleri
bakımından karşılaştırınız.

9. Yesrib’e Hicret

Müslümanlar Mekke’de geçirdikleri on iki yıl boyunca inançları sebebiyle her türlü kötü
muameleye maruz kalmışlardı. Hicret ettikleri Habeşistan da uzaklığından dolayı kalıcı bir
yurt değildi. Buna karşın Müslümanlara aradıkları güvenli sığınağın kapılarını açan Yesrib,
dinlerini özgürce yaşayacakları ve kardeş gibi karşılanacakları bir yurt olabilirdi.57

9.1. Müslümanların Hicreti

Hz. Peygamber İkinci Akabe Biati’nden


sonra Müslümanlara Yesrib’e gitmeleri
için izin verdi. Ebu Seleme ve eşi Ümmü
Seleme ile Medine’ye öğretmen olarak
gönderilen Mus’ab b. Umeyr ve Abdul-
lah b. Ümmi Mektum daha önce Yesrib’e
hicret etmişlerdi. Verilen izinle birlikte
önce Âmir b. Rebîa ile eşi Leyla bnt.
Hasme yola çıktı. Müslümanlar küçük
Görsel 3.12
Hz. Peygamber’i bekleyen Medine (temsilî) gruplar hâlinde gizlice hicret ederken
Hz. Ömer’in hicreti, yolculuğunu ilan et-
mesi sebebiyle farklılık arz etmiştir. O, yola çıkmadan önce Kâbe’yi tavaf etmiş; iki rekât
namaz kıldıktan sonra Yesrib’e gideceğini duyurarak müşriklere meydan okumuştu.58
56 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 188-190.
57 Âdem Apak, Siyer-i Nebî, C 1, s. 168-169.
58 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 112-118.

80
3. ÜNİTE

Dinleri uğruna yurtlarını, ailelerini ve varlıklarını geride bırakıp hicret eden Müslümanların
durumunu Kur’an şöyle haber vermektedir: “İnsanlardan öyleleri de var ki Allah’ın rıza-
sını almak için kendini ve malını feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir.”59

Hicret etmeye gücü yetmeyenler ile gidişleri engellenen az sayıda sahabi dışında Mek-
ke’de aileleri ile birlikte Hz. Peygamber, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ali kalırken Müslümanların
önemli bir kısmı Yesrib’e göç etmiş bulunuyordu.60

FİKRİNİ SÖYLE!
“… Onlar ki hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, benim yolumda eziyete uğradılar,
çarpıştılar ve öldürüldüler. Andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları
altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım…”
(Âl-i İmrân suresi, 195. ayet.)

Yukarıdaki ayetten hareketle muhacirlerin faziletini yorumlayınız.

9.2. Peygamberimizin Hicreti

Hicret izninin ardından müşriklerin bütün engellemelerine rağmen Müslümanların büyük


bir kısmı Yesrib’e göç etmeyi başardılar. Hz. Muhammed’in de(s.a.v.) Medine’ye göç etme-
si hâlinde Müslümanların büyük bir tehdit olacağını düşünen müşrikler, Dârünnedve’de
toplandılar. Hz. Peygamber’i öldürmek istemelerine rağmen hiçbir kabile Hâşimoğullarını
karşılarına almayı göze alamadı. Nihayetinde Ebu Cehil’in teklifiyle tek bir kabilenin değil,
her kabileden bir kişinin katılmasıyla oluşturulacak bir grubun Peygamberimizi(s.a.v.) öldür-
mesine karar verdiler.61

BİR AYET
‫ين َك َفروا ِلي ْثب ُِتو َك أَ ْو َي ْق ُت ُلو َك أَ ْو يُ ْخرِ ُجو َك‬ َ ‫َو ِإ ْذ َي ْم ُكر ب َِك ا َّل ِذ‬
ُ ُ ُ
‫ين‬ ِ
َ ِ‫اللُ َخ ْي ُر ا ْل َماكر‬ ّٰ ‫اللُ َو‬ّٰ ‫ون َو َي ْم ُك ُر‬َ ‫َو َي ْم ُك ُر‬
“Hatırla ki kâfirler seni tutup bağlamaları veya öldürmeleri yahut seni (yurdun-
dan) çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı. Onlar (sana) tuzak kurarlarken
Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en iyisidir.”
(Enfâl suresi, 30. ayet.)

59 Bakara suresi, 207. ayet.


60 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 305.
61 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 193-194.

81
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Müşriklerin suikast planını öğrenen Allah Resulü(s.a.v.) daha önce hicret için acele etme-
mesini istediği Ebu Bekir’e(r.a.) haber göndererek hazırlanmasını emretti. Hz. Ebu Bekir
bu haberi ne zamandır bekliyordu. Bu yolculuk için satın aldığı iki deveye özenle bakmış
ve Abdullah b. Uraykıt isimli bir kılavuzla kendilerine rehberlik yapması için anlaşmıştı.62

Hz. Peygamber, Hz. Ali’den yatağına yatarak kendisinin evde bulunduğu izlenimini verip
müşrikleri yanıltmasını istedi. Ayrıca o, Allah Resulü’ne(s.a.v.) bırakılan emanetleri sahiple-
rine teslim edecekti.63

Resulullah(s.a.v.), Allah’ın(c.c.) lütfuyla gecenin karanlığından istifade ederek evinin önün-


de kendisini öldürmeye hazırlananların yanından yürüyüp geçmiş ve onlar bunun farkı-
na bile varmamıştı. Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir planlarına uygun olarak Yesrib gü-
zergâhı yerine aksi yöndeki Sevr Mağarası’na doğru hareket ettiler. Ebu Bekir’in(r.a.) oğlu
Abdullah(r.a.) mağarada kaldıkları süre boyunca kendilerine Mekke’den haber getiriyordu.
Buna ilaveten Hz. Ebu Bekir’in azatlısı Âmir b. Füheyre sürüsünü mağara civarında otlata-
rak hem izlerin takibini imkânsız kılıyor hem de mağaranın bu mübarek misafirlerine yiyecek
ve süt getiriyordu.64

Şiir İklimi
...
Kendi yurdunda garîb üç kişi kalmıştı: Nebî,
Muntazır emre Ebû Bekr ile Beyt ehli Ali… Gecenin kutlu karanlık demi gelmişti…Ali
Ve Nebî dostuna bir gün, dedi: Al tedbirini, Bürünüp hırkaya yatmıştı -korur Hakk’ın eli-
“Verir elbet sana yoldaş diye Allah birini!” Ve Resûl elde tevekkül ipi, kalbinde huzûr,
Dilde Yâsîn ile çıkmıştı evinden pür-nûr…
Ey Ebû Bekr, hazır ol, işte berâber yolumuz,
Bir avuç toprağı serpip kara küfrün yüzüne
Kıldı Allah seni destek bize, sensin kolumuz!
Süzülüp geçti, çekip uykuyu körler gözüne.
Ve emânetleri versin diye sâhiplerine:
Yazdı küfr üstüne: “Hem gözleri, hem kalpleri kör!..”
“Yâ Alî, Mekke’de sen kal!” dedi erler erine.
–Nûru görmezdi ki nâr ehli, o nûr üstüne nûr!–

Durdu bir lahza, dönüp şehre, yakın bir tepede:


“Mekke, ey kutlu şehir, Kâbe, mükerrem belde!
Sevdiğimsin, seni vallâhi mübârek bilirim;
Zorla halkın beni sevketmese ayrılmaz idim!”
...
(Mustafa Tahralı, Kubbealtı Akademi Mecmuası,
Sayı 3, s. 27-30.)

62 Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45.


63 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 126-127.
64 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 194-196.

82
3. ÜNİTE

Güneş doğduğunda müşriklerin planının boşa çıktığı gerçeği de gün yüzüne çıktı. Onlar Hz.
Peygamber’i öldürmek için gözlerini kırpmadan bekledikleri evde Hz. Ali’yi buldular. Ebu
Cehil’in, Hz. Muhammed’in(s.a.v.) nerede olduğuna dair sorularına ne Hz. Ali ne de Ebu Be-
kir’in(r.a.) ailesi cevap verdi. Onların şehirden çıktıklarını anlayan müşrikler zaman kaybet-
meden peşlerine düştüler. İz sürücülerin yönlendirmesi ile saklandıkları mağaranın ağzına
kadar gelmelerine rağmen ilahî yardımın bir sonucu olarak orada Hz. Muhammed’i(s.a.v.) ve
arkadaşını göremediler.65

BİR AYET
“Eğer siz ona (Resulullah’a) yardım etmezseniz (bu önemli değil) ona
Allah yardım etmiştir. Hani kâfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile
birlikte Mekke’den) çıkarmışlardı. Hani onlar mağaradaydı. O, arkadaşına,
‘Üzülme çünkü Allah bizimle beraberdir.’ diyordu. Bunun üzerine Allah ona
(sükûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğiniz bir ordu ile
destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah’ın sözü ise zaten yücedir.
Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.”
(Tevbe suresi, 40. ayet.)

Üç gün saklandıkları mağaradan ayrılan Allah Resulü(s.a.v.) ve Hz. Ebu Bekir, Âmir b. Füheyre’yi
de yanlarına alarak kendilerini Medine’ye götürecek olan kılavuzlarıyla yola çıktılar. Mek-
keliler ise bir türlü izine rastlayamadıkları Hz. Peygamber ve yol arkadaşları için ödüller
koydular. Peşlerine düşen ödül avcılarından biri olan Sürâka b. Mâlik isimli iz sürücü ka-
fileye ulaşmasına rağmen atı defalarca kumlara
saplandı. Bunun sıradan bir durum olmadığını
anlayan Sürâka, Resulullah’tan(s.a.v.) özür dilediği
gibi karşılaştığı diğer iz sürücülerini de yanlış yer-
lere yönlendirdi.66

Hicret yolculuğu esnasında kafile, Eslem ka-


bilesinin bölgesinden geçerken bu kabilenin
reisi Büreyde b. Husayb ile karşılaştı. O, Allah
Resulü’nü(s.a.v.) durdurarak ona engel olmak is-
tedi. Ancak Peygamber Efendimizin kendisiyle
konuşmasından sonra Büreyde(r.a.) kabilesiyle
birlikte İslam’ı kabul etti. Topraklarından çıka-
na kadar da Hz. Muhammed’in(s.a.v.) güvenliğini Görsel 3.13
üstlenerek onlara eşlik ettiler.67 Sevr Mağarası

65 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 307-308.


66 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 199.
67 İbn Abdilberr, el-İstîâb, C 1, s. 185-186.

83
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

ENİNE BOYUNA
Hz. Muhammed’in(s.a.v.) hicret yolculuğunu, aldığı tedbirler açısından değerlen-
diriniz.

9.3. Kuba’ya Varış

Mekke’den yola çıkan Hz. Peygamber ve kafilesi bir hafta süren zorlu yolculuğun ardın-
dan, 622 yılında Kuba’ya ulaştı. Bir süre Kuba’da kalan Allah Resulü(s.a.v.), burada takva
üzere kurulduğu Kur’an’da da bildirilen bir mescid inşa etti.68 Hz. Peygamber’in kendisine
verdiği görevi tamamlayarak Mekke’den ayrılan Hz. Ali, gündüz gizlenip gece yol ala-
rak Kuba’da Hz. Peygamber’e yetişti. Allah Resulü(s.a.v.) ve beraberindekiler cuma günü
Kuba’dan Yesrib’e doğru hareket ettiler. Ranuna Vadisi’ne geldiğinde Allah Resulü(s.a.v.)
ilk defa cuma hutbesini okuyarak cuma namazını kıldırdı. Yesribliler ise Mekke’den ayrıl-
dığını öğrendikleri Hz. Peygamber’in yolunu gözlüyor ve gelmediği her günün sonunda
endişeleri de artıyordu. Nihayet 12 Rebiülevvel Cuma günü kafile ufukta belirdi. Şehir
günlerdir beklediği misafirlerini büyük bir coşkuyla karşıladı.69

Müslümanların baskı ve zulüm gördüğü Mekke Dönemi’ni sona erdiren hicret ile yeni bir
sayfa açılmış oldu. Hz. Peygamber’in hicretinden sonra bir peygamber şehri olan Yesrib,
Medinetü’l-Münevvere ismiyle anılır olmuştur. Mekke’de azınlıkta kalan Müslümanlar, Me-
dine’de yöneten durumuna gelmiş davetin önündeki engeller büyük ölçüde bertaraf edil-
miştir. Hz. Peygamber’in Yesrib’e gelmesiyle sadece aralarında husumet olan kabileler
İslam’ın paydasında buluşmakla kalmamış, Mekke ve Medineli Müslümanlar arasında da
dostluğun temelleri atılmıştır.70

Görsel 3.14
Kuba Mescidiʼnin günümüzdeki görünümü
68 bk. Tevbe suresi, 108. ayet.
69 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 137-139. (Fotoğraf: Orhan Durgut)
70 bk. Âdem Apak, Siyer-i Nebî, C 1, s. 176-177.

84
3. ÜNİTE

TARİH ŞERİDİ

571
Hz. Peygamber’in doğumu

Hz. Peygamber’in Hira’da ilk


610 vahyi alması

MEKKE DÖNEMİ
Müslümanların
615 Habeşistan’a hicret etmesi

Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in


616 Müslüman olması

Müşriklerin boykotunun
619 sona ermesi

620 Hüzün Yılı,


Taif yolculuğu

İsra ve Miraç Olayı,


621 Birinci Akabe Biati

İkinci Akabe Biati,


622 Medine’ye hicret

ENİNE BOYUNA

“Hicret, Kureyşli Müslümanlar için baskıdan kurtulmayı, bağımsızlığı ve müşriklere


karşı güvenli bir hayatı temin etmiş; Hz. Peygamber’e de muazzam bir tebliğ imkânı
sağlamıştır. Mekke’de gerçekleştirilemeyen ümmet bütünlüğü burada kurulabilmiş,
bütün inananlar bir araya gelebilmişlerdir. Ayrıca Müslümanlar burada kendilerine
düşman olanlarla mücadele için uygun zemin ve şartlara kavuşmuşlar, yeni yurtların-
da siyasal, kültürel ve ekonomik anlamda tam bağımsız olmuşlardır.”

(Âdem Apak, Siyer-i Nebî, C 1, s. 177.)

Yukarıdaki metni de dikkate alarak Hicretʼin sonuçlarını değerlendiriniz.

85
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

BULALIM-BİLELİM
B
C
D
?

Aşağıdaki soruların cevaplarını tablodaki numaraların bulunduğu karelere


yazınız.
1. Allah’ın(c.c.) dilediği emir, hüküm ve bilgileri peygamberine bildirmesi.
2. Peygamberlik.
3. Hz. Peygamberʼin Mescid-i Haramʼdan Mescid-i Aksâʼya, oradan da göğe
yaptığı yolculuk.
4. Hz. Peygamberʼin Mekkeʼden Medineʼye göç etmesi.
5. İslam devletinde idare edenle idare edilenler arasında yapılan seçim, bağlılık
bildirme.
6. Hz. Peygamberʼin sohbetinde bulunmuş olan Müslümanlar.
7. İslam dinini yayma ve Müslümanları dinî görevlerini yerine getirmeye çağırma.
8. İlk vahiy ile ikinci vahyin arasında geçen vahyin kesintiye uğradığı zaman dilimi.
9. Hz. Peygamberʼin miraç esnasında Mescid-i Haramʼdan Mescid-i Aksâʼya
götürülmesi.
10. Allah’ın(c.c.) kendilerine indirmiş olduğu vahiyleri insanlara eksiksiz olarak
bildirmesi anlamında peygamberlerin sıfatlarından biri.

1
Ş
2
3
4
5
M
Ü
6
7
Ş
Ş
8
9
10

86
Ölçme ve Değerlendirme

A. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere doğru sözcüğü yazınız.

1. Hz. Peygamber’e ilk vahiy ....….… yılı Ramazan ayının yirmi yedinci gece-
sinde gelmiştir.

2. İslam’da ilk hicret …......................…. topraklarına yapılmıştır.

3. Müslümanlar, …...............…. İslam’ı kabul edince ilk defa Kâbe’de toplu olarak
namaz kılmaya başlamışlardır.

4. Ebu Talib ve Hz. Hatice’nin vefat ettiği yıla Müslümanlar …...................... adını
vermişlerdir.

5. Peygamberimiz(s.a.v.) risaletin onuncu yılında İslam’ı tebliğ etmek ve destek


istemek amacıyla ............….. şehrine gitmiştir.

6. Kudüsʼteki ……........................... Müslümanlar tarafından en kutsal sayılan üç


mescitten biridir.

7. Birinci Akabe Biati’nden sonra oradaki Müslümanlara İslam’ı öğretmesi için


.................................…. görevlendirilmiştir.

8. Dinî sebeplerle bir yerden diğer bir yere göç etmeye …................. denir.

9. Yesrib şehri Hz. Muhammed’in(s.a.v.) hicretinden sonra …..................................


ismini almıştır.

B. Aşağıdaki açık uçlu soruların cevabını ilgili alana yazınız.

10. Allah’ın(c.c.) her topluma bir peygamber göndermiş olmasının sebepleri


nelerdir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

11. Hz. Peygamber tebliğin ilk yıllarında insanları İslam’a davet ederken nelere
dikkat etmiştir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

87
Ölçme ve Değerlendirme

12. Dârülerkam adı verilen evin Müslümanlar için önemi nedir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

13. İlk Müslümanların ortak özellikleri nelerdir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

14. Müslümanlar hicret ettikleri Habeşistan’da nasıl karşılanmıştır?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

15. Hz. Hamza ve Hz. Ömer’in İslam’ı kabul etmesi Müslümanları nasıl
etkilemiştir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

16. Müşriklerin yalnızca Müslümanlara değil Müslüman olmayan


Hâşimoğullarına da boykot uygulamasının sebebi nedir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

17. Taifliler kendilerini İslam’a davet eden ve destek isteyen Peygamber


Efendimizi nasıl karşıladılar?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

18. Yesribliler İkinci Akabe Biati’nde Peygamberimize(s.a.v.) hangi konularda söz


vermişlerdir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

19. Allah Resulü(s.a.v.) hicret yolculuğu için ne gibi tedbirler almıştır?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

88
Ölçme ve Değerlendirme

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları okuyunuz ve doğru seçeneği işaretleyiniz.

20. Gizli davet dönemi ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi doğrudur?

A) Hz. Peygamber bu dönemde yalnızca güvendiği kişileri ve yakın çevresini


İslam’a davet etmiştir.
B) Hz. Ömer bu dönemde Müslüman olmuştur.
C) Hz. Peygamber bu dönemde akrabalarına yemek vererek onları İslam’a
davet etmiştir.
D) Bu dönem bir yıl kadar sürmüştür.
E) Hz. Peygamber bu dönemin sonunda Taif’e giderek destek istemiştir.

21. “Hz. Peygamber onu kölelikten azat edip ailesine almıştır. Daima Resulullah’ın(s.a.v.)
yakınında bulunmuş ve İslam’a davet edilince tereddüt etmeyip ilk Müslümanlardan
olmuştur. Hz. Peygamber’in zorlu Taif yolculuğunda ona eşlik etmiş, Taiflilerin
saldırılarına karşı Peygamber Efendimize siper olmuştur.”

Yukarıda tanıtılan sahabi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hz. Ebu Bekir


B) Zübeyr b. Avvam
C) Zeyd b. Hârise
D) Mus’ab b. Umeyr
E) Erkam b. Ebi’l-Erkam

22. Aşağıdakilerden hangisi müşriklerin İslam tebliğine karşı çıkmasının


sebeplerinden biri değildir?

A) İslam’ın zengin fakir, hür köle ayrımı yapmaması


B) Ahiret inancını kabul etmek istememeleri
C) Statü ve zenginliklerini kaybetme korkusu
D) Hz. Peygamber’e olan güvensizlikleri
E) Peygamberimizin(s.a.v.) zengin biri olmaması

89
Ölçme ve Değerlendirme

23. “Ey Kavmim! Hac sebebiyle gelen Araplar Muhammed’i soruyorlar. Kiminiz şair
kiminiz sihirbaz kiminizse kâhin ve mecnun diyerek onun hakkında farklı cevaplar
veriyorsunuz. Hâlbuki insanlar bu vasıfların bir arada olamayacağını biliyor. Bu
sebeple onun hakkında görüş birliğine varmalı ve birbirinizi yalanlamamalısınız…”

Müşriklerden Velid b. Muğire’nin yaptığı yukarıdaki konuşmadan çıkarılacak


en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Peygamberimizi(s.a.v.) görmek için şehir dışından gelen insanlar vardı.


B) Müşriklerden bazıları Peygamberimizi(s.a.v.) sihirbazlıkla itham ediyordu.
C) Müşrikler Velid b. Muğire’nin sözüne itibar ediyorlardı.
D) Müşrikler Peygamberimizi(s.a.v.) kötüleme hususunda zorluk çekiyorlardı.
E) Peygamberimizin(s.a.v.) delirmiş olduğunu iddia eden müşrikler de vardı.

24. Aşağıdakilerden hangisi Peygamber Efendimize miraçta bahşedilen lütuflar


arasında yer almaz?

A) Rabbʼimizin huzuruna kabul edilmiş olması


B) Beş vakit namazın farz kılınması
C) Bakara suresinin son iki ayetinin vahyedilmesi
D) Kendisine cennet ve cehennemin gösterilmesi
E) Kendisine peygamberlik görevi verilmesi

25. Ranuna Vadisiʼni İslam tarihi açısından önemli kılan sebep aşağıdakilerden
hangisidir?

A) Hicret esnasında Peygamberimizin(s.a.v.) buradaki mağarada gizlenmesi


B) İlk mescidin burada inşa edilmesi
C) Müşriklerin Hz. Peygamber ile mücadele kararlarını burada alması
D) Hz. Ömer’in burada Müslüman olması
E) Resulullah’ın(s.a.v.) ilk cuma namazını burada kıldırması

90
Ölçme ve Değerlendirme

“Hicret hem İslam hem de dünya tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu olay-
da Hz. Peygamber’in ve Müslümanların fedakârlığına dair çok güzel örnekler
bulmak mümkündür. Muhacirler Mekke’den sadece yanlarına alabildikleri bir kı-
sım eşya ile hareket ediyorlar; doğal olarak yurt, ev bark ve hayvan sürülerini
Mekke’de bırakıyorlardı. Dolayısıyla muhacirlerin mali kayıpları büyüktü. Fakat
fedakârlıkta bulunmaktan hiç de çekinmiyorlardı.

Hicretin yegâne amacı işkence ve sıkıntılardan kurtulmak değildi. Hz. Peygam-


ber ve sahabeyi Medine’ye hicret için harekete geçiren esas unsur, İslam’ın
oradaki parlak geleceğiydi. Yoksa Müslümanlar Medine’de de sıkıntılara maruz
kalmışlar ve çeşitli güçlüklerle karşılaşmışlardır. Şu kadar var ki Mekke’de müş-
riklerin eziyetlerine karşı sabır tavsiye edilirken Medine Dönemi’nde misilleme
hakkı verilmiştir. Bu hak gerektiğinde canlarını ve mallarını ortaya koymalarını
gerektiriyordu. Zira Bedir, Uhud, Hendek ve Huneyn savaşlarında ölüm kalım
mücadelesi vermişlerdir.

Hicret, Resul-i Ekrem’in sebeplere bağlılığa son derece önem verdiğini göster-
mektedir. Evinden çıktığı andan itibaren ‘yanıltıcı bir rota çizerek’ Mekke müş-
riklerinin hile ve tuzaklarından kurtulmuş, dakik bir strateji sayesinde Medine’ye
ulaşmıştır. Bu noktada Allah’ın(c.c.) yardım ve desteğinin de unutulmaması gere-
kir. Fakat sebeplere olabildiği ölçüde bağlı kalmış ve tedbiri elden bırakmamıştır.

Hicrette Peygamber’in(s.a.v.) irade sahibi ve sabırlı olma, Allah’a(c.c.) sonsuz güven


duyma, ümitsizliğe kapılmama, sükûneti muhafaza, bağışlama ve cesaret gibi
vasıflarından her biri için davranış örnekleri bulunmaktadır. Bunlar her Müslü-
man için birer düsturdur. Hicret, Müslümanların tarihe bakışını etkilemiştir. Öne-
minden dolayı Hz. Ömer zamanında takvim başı olarak kabul edilmiştir.”

(İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed(s.a.v.) ve Evrensel Mesajı, s. 127-128.)

26, 27 ve 28. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız.

26. Hicretin sebep ve sonuçları bağlamında muhacirlerin fedakârlığını


yorumlayınız.

……………………………………………………………………………………………
…………………………………………….................…………….……………………
……………………………………………………………………………………………

91
Ölçme ve Değerlendirme

27. Hz. Peygamber’in hicretini, sebeplere olabildiği ölçüde bağlı kalma ve


tedbiri elden bırakmama prensibi bağlamında yorumlayınız.

……………………………………………………………………………………………
…………………………………………….................…………….……………………
……………………………………………………………………………………………

28. Aşağıdakilerden hangisi hicret hadisesinde ortaya konan davranış


örneklerinden biri değildir?

A) İrade
B) Sabır
C) Cesaret
D) Tevekkül
E) Tevazu

92
4. ÜNİTE
Peygamberimizin
Medine Yılları
93
KAVRAMLAR
Ensar, Muhacir, Ravza-i Mutahhara, cihat, gazve, seriyye, istişare,
muâhât, nifak, Ehl-i kitap, senetü’l-vüfûd.

NELER ÖĞRENECEĞİZ?
• Medine’de İslam toplumunun oluşum süreci
• Seriyye ve gazvelerin sebep ve sonuçları
• Peygamberimizin münafıklarla mücadele metodu
• Peygamberimizin diğer din mensuplarıyla ilişkilerinin dayandığı ilkeler
• Peygamberimizin tebliğinde İslam’a davet mektuplarının ve heyetlerle gö-
rüşmelerin yeri
• Veda Haccı’nın önemi ve Veda Hutbesi’ndeki evrensel mesajlar
• Peygamberimizin vefatının Müslümanlar üzerinde bıraktığı tesir

HAZIRLIK SORULARI

1. Kardeşlik anlayışının toplumsal birlik ve beraberliğe katkısı sizce


nelerdir?
2. Farklı dinî ve etnik grupları bir devlet çatısı altında buluşturan unsurlar
sizce nelerdir?
3. “Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebe-
biyle (savaş konusunda) izin verildi.” (Hac suresi, 39. ayet.) ayetinden
ne anlıyorsunuz?
4. İkiyüzlü insanlar toplum için neden tehlike arz eder?
5. Örnek şahsiyetlerin topluma etkileri neler olabilir?

94
4. ÜNİTE

1. Medine’de İslam Toplumunun Oluşumu


Medine’ye hicret Müslümanlar için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Vakit kaybet-
meden İslam Devleti’nin temellerini atan Allah Resulü(s.a.v.) bu doğrultuda bazı faaliyetler-
de bulunmuştu. İdare merkezi de olacak olan Mescid-i Nebi’nin yapımına başlayan Hz.
Peygamber aynı zamanda şehrin sakinleriyle yaptığı sözleşme ile devletin anayasasını
oluşturmuştur. Bunun yanı sıra Medineli Müslümanlar ile Mekke’den hicret edenleri kar-
deş ilan etmiş, tek bir ümmet olmalarını temin etmiştir. Bu uygulamalarla yeni bir devlet
kurulurken aşama aşama inen vahiy ile İslam’ın emir ve yasakları tamamlanmıştır.

TARİH ŞERİDİ

Hicretin 1. yılı
623 Cihada izin verilmesi
Bakara suresi, 193. ayet

Hicretin 2. yılı
624 Orucun farz kılınması
Bakara suresi, 183. ayet

Hicretin 4. yılı
626 İçkinin haram kılınması
Mâide suresi, 90-91. ayetler

Hicretin 5. yılı
627 Tesettürün farz kılınması
Nûr suresi, 30-31. ayetler

Hicretin 9. yılı
Medine'de bildirilen bazı emir 631 Haccın farz kılınması
Âl-i İmrân suresi, 97. ayet
ve yasakların tarihî sıralaması

1.1. Mescid-i Nebi’nin İnşası


Peygamber Efendimiz Medine’de kendisine ev sahipliği yapmak için yarışan Müslüman-
ları kırmayacak bir yöntem seçmişti. Devesini serbest bırakmış, nereye çökerse oraya
en yakın eve misafir olacağını söylemişti. Bunun neticesinde Hz. Peygamber Mescid-i
Nebi’nin inşası tamamlanıncaya kadar Ebu Eyyüb el-Ensârî’nin evinde kaldı.

Daha önce hurma kurutmalığı olarak kullanılan bir arazi, sahiplerinden satın alınıp te-
mizlenerek Mescidi Nebi’nin inşasına uygun hâle getirildi. Peygamber Efendimizin de as-
hâbıyla birlikte çalıştığı Mescid-i Nebi’nin yapımı yaklaşık yedi ay sürdü. Oldukça sade
bir yapı olan mescidin bitişiğine Hz. Peygamber’in ailesi için odalar yapıldı. Mescidin arka
tarafına eklenen gölgelik ise ihtiyaç sahibi Müslümanlar için ev oldu.1

1 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 140-141.

95
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Mescid-i Nebi yeni oluşan toplumda ibadet mekânı olmasının yanı sıra din ve devlet iş-
lerinin yürütüldüğü bir merkez hâlini aldı. Mescidin önemli işlevlerinden biri eğitim öğre-
tim faaliyetlerinin burada yürütülmesiydi. Burası ayrıca Allah Resulü’nün(s.a.v.) elçileri kabul
ettiği, davaların görüldüğü, yönetimle ilgili işlerin yürütüldüğü bir mekân olarak önemli
fonksiyonlar üstlendi.2

1.2. Ashâb-ı Suffe


Mescid-i Nebi’nin arka tarafına eklenip barınma ihtiyacı olanlara tahsis edilen ve suffe
adı verilen mekân bir gölgelikten ibaretti. Suf-
fe’de kalanlar; yoksul, kimsesiz ve bekâr sahabi-
lerdi. Onların ihtiyaçlarını Peygamber Efendimiz
ve zengin Müslümanlar karşılardı. Ashâb-ı suffe
olarak isimlendirilen bu sahabiler sürekli Resu-
lullah’ın(s.a.v.) yanında bulunmuş, ona sorular so-
rarak dinî emir ve yasakları iyice öğrenmişlerdir.
Hz. Peygamber’i can kulağı ile dinleyen suffe
ashâbı gece gündüz ilimle meşgul olmuş, öğren-
Görsel 4.1 diklerini Müslümanlarla paylaşıp eğitim alanında
Suffe alanının günümüzdeki hâli önemli roller üstlenmişlerdir.3
(Fotoğraf: Orhan Durgut)

BEYİN FIRTINASI
Peygamberimizin(s.a.v.) Mescid-i Nebi’de suffe adı verilen bölümü oluşturmasının
sebepleri neler olabilir? Konuyla ilgili fikirler üreterek ortak bir sonuç çıkarınız.

H KELİME DAĞARCIĞI 1.3. Muhacir-Ensar Kardeşliği


a
yi Ensar: Hz. Peygamber’e ve muhacirlere Hicretten sonra Hz. Peygamber muâhât adı verilen bir
F
m yardımcı olan Medineli Müslümanlar. uygulamayla ensar ve muhaciri kardeş ilan etmiştir.
Muhacir: Mekke’den Medine’ye göç Ashâbını toplayıp ikişer ikişer kardeş olmalarını iste-
eden Müslümanlar. yen Allah Resulü(s.a.v.) onları kardeşlik bağı ile birbirine
Muâhât: Hz. Peygamber’in Medine’de bağlamıştır. Bu, özellikle muhacirler için hayatı kolay-
ensar ve muhacirlerden bazılarını bir- laştıran bir uygulama olmuştur. Onlar Allah(c.c.) için hic-
birleriyle kardeş ilan etmesi. ret ederken tüm mal varlıklarını ve akrabalarını bırak-
mış bir şekilde gurbet hayatı yaşamaya başlamışlardı.
Suffe: Mescid-i Nebi’nin bitişiğinde
Muâhât uygulaması ile ensara evini ve kazancını mu-
yoksul sahabilerin barınması için yapı-
lan ve giderek bir eğitim kurumu hâline hacir kardeşleriyle paylaşma sorumluluğu verilmiştir.
gelen yer. 2 Mustafa Sabri Küçükaşçı, Nebi Bozkurt, “Mescid-i Nebevî”,
DİA, C 29, s. 287-288.
(bk. www.islamansiklopedisi.org.tr)
3 Mustafa Baktır, “Suffe”, DİA, C 37, s. 469-470.

96
4. ÜNİTE

Ensar bu paylaşıma içtenlikle rıza gösterip muhacirleri asla incitmemiş, muhacirler de bu


durumu kötüye kullanmayıp çalışarak kısa sürede kendi düzenlerini kurmuştur.4 Muha-
cirlerden Abdurrahman b. Avf’ın “İşte mallarımın yarısını sana veriyorum.” diyen ensar
kardeşine “Malın sana bereketli olsun, sen bana çarşının yolunu göster, yeter!” cevabını
vermesi bu hususu açıkça ortaya koyan bir örnektir.5

Resulullah’ın(s.a.v.) hicretin ilk yılındaki faaliyetlerinden birisi de nüfus sayımı yaptırmasıdır.


Hz. Peygamber yeni bir devletin temellerini atarken Müslümanların sayısını tespit etmek
istemiştir. Bu tespit, askerî açıdan önemli olduğu gibi toplumun yapısını görmek bakımın-
dan da önemlidir.6

KAMERA SENDE

Kardeşlik konulu, üç dakikayı geçmeyen bir kısa film hazırlayınız. Hazırladığı-


nız kısa filmi sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.

1.4. Medine Sözleşmesi


Peygamberimiz(s.a.v.) hicretten kısa bir süre sonra
şehrin sakinleri olan Yahudiler, müşrik Araplarla bir
sözleşme imzalamıştır. Medine Sözleşmesi diye
adlandırılan bu metin birlikte yaşamanın kurallarını
ortaya koyan bir vatandaşlık anlaşması hükmün-
dedir. Bu sözleşme ile din hürriyeti güvence altına
alınmış, tarafların hak ve yükümlülükleri açıkça be-
lirtilmiştir. Bunun yanında askerî alandaki prensip-
ler belirlenmiş, şehrin beraber savunulacağı özel-
likle vurgulanmıştır. Sosyal ilişkileri geliştirip daya-
nışmayı arttırmayı hedefleyen sözleşme ile hukuki Görsel 4.2
Medine Sözleşmesi bir vatandaşlık
alanla ilgili düzenlemeler de yapılmıştır. Kan bağı
antlaşmasıdır.
yerine inanç bağının esas olduğunun hatırlatıldığı
metinde müminlerden adaletli olmaları istenmiştir. Sözleşmenin maddeleri arasında şehir-
de çözülmesi gereken bir problem olduğunda karar merciinin Hz. Muhammed(s.a.v.) olduğu-
nun yer alması Hz. Peygamber’in devlet başkanı olarak kabul edildiğini göstermektedir.7
Medine Sözleşmesi ile şehir devletinin vatandaşları hâline gelen çeşitli kabile ve inanca sa-
hip bireyler; hukuka dayalı olarak sosyal, iktisadi, dinî hak ve sorumlulukları bulunan fertler
hâlini almıştır.8
4 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 150-153.
5 Buhârî, Menâkıbü’l-Ensâr, 3.
6 Buhârî, Cihâd, 181.
7 bk. İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 147-150.
8 Âdem Apak, Siyer-i Nebî, C 1, s. 204.

97
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Medine Sözleşmesi’nin bazı maddeleri şunlardır:


• Bu sözleşme Resulullah(s.a.v.) tarafından Müslümanlar ve onlara
tabi olanlar için düzenlenmiştir.
BİLGİ • Hiçbir mümin, bir kâfir yüzünden bir başka mümini öldüremez
DURAĞI ve onun aleyhine bir kâfiri destekleyemez.
• Müslümanlara tabi olan Yahudiler İslam aleyhine faaliyette bu-
lunmadıkça yardım ve gözetime sahip olacaklardır.
• Yesrib’e saldıran kimselere karşı Müslümanlarla Yahudiler
şehri birlikte savunacaklardır.
• Yahudilerin dinleri kendilerine, Müslümanların dinleri de ken-
dilerinedir.
• Üzerinde ihtilafa düşülen hususlar Allah’a ve Muhammed’e(s.a.v.)
götürülecektir.
(İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 147-150.)

1.5. Namaza Davet: Ezan


Müslümanlar hicretten sonra vakit namazlarını duyurmak için bir yönteme ihtiyaç duymaya
başladı. Zira namazın kılınacağı vakti tam olarak tespit edemeyen bazı sahabiler cemaate
yetişemiyordu. Böyle bir problemin ortaya çıkmasının sebebi Müslümanların sayısının ol-
dukça artmış olmasıydı. Hz. Peygamber namaza çağrı anlamı taşıyacak bir yol tespit etmek
için ashâbıyla istişare ederek onların görüşlerini aldı. Çan çalınması, boruya üflenmesi, ateş
yakılması gibi görüşler başka dinlere ait uygulamalar olduğu için kabul görmedi. O günlerde
Abdullah b. Zeyd, Resul-i Ekrem’e rüyasında kendisine öğretilen ezan-ı Muhammedîʼnin
sözlerini aktarınca Hz. Ömer de aynı rüyayı gördüğünü beyan etmişti. Bunun üzerine Pey-
gamberimizin(s.a.v.) emriyle ezanın sözleri gür ve güzel sesli Bilâl-i Habeşî’ye öğretildi. O da
İslam’ın ilk müezzini olarak yüksek bir yerden ilk ezanı okudu.9

Şiir İklimi
DUA
Biz kısık sesleriz... minareleri,
Sen ezansız bırakma Allah’ım!
Ya çağır şurada bal yapanlarını
Ya kovansız bırakma Allah’ım!

(Arif Nihat Asya, Dualar ve Âminler, s. 44.)

9 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 154-156.

98
4. ÜNİTE

1.6. Medine Pazarının Kurulması


Medine’de İslam devletini oluştururken pek çok alanda düzenlemeler yapan Peygamberi-
miz(s.a.v.) ekonomik alanda da adımlar atmıştır. Hicretten sonra fazla zaman kaybetmeden
Müslümanlara ait bir pazar yeri belirleyerek bazı kurallar koymuştur. Kimsenin sabit bir
satış alanı olmayacağını söyleyerek isteyen herkesin burada tezgâh açabilmesini müm-
kün kılmıştır.

Allah Resulü(s.a.v.) esnaftan vergi alınmayacağını bildirerek tüccarların ilgisini bu pazara


çekmiştir. Pazarı kontrol etmek için denetçiler görevlendirmiş, burada İslami hükümlerin
uygulanmasını emretmiştir. Kısa sürede Medine ekonomisinde etkili olan pazar sayesinde
Müslümanlar Yahudilerin bu alandaki üstünlüklerine ortak olmuştur.10

FİKRİNİ SÖYLE!

Medine pazarının kurulması hangi açıdan önemlidir? Yorumlayınız.

1.7. Kıblenin Değişmesi


Peygamberimiz(s.a.v.) hicretten sonra on yedi ay boyunca namazlarını Kudüs'te bulunan
Mescid-i Aksâ’ya yönelerek kıldı. Mescid-i Nebi’nin kıblesini de Kudüs’e doğru yaptırmış-
tı. Ancak Resul-i Ekremʼin gönlünden geçen, Kâbe'ye doğru namaz kılmaktı. Allah Teâlâ,
resulünün bu arzusuna uygun olarak artık namazlarında Kâbe’ye yönelmesi gerektiğini

Görsel 4.3
Mescid-i Kıbleteynʼin günümüzdeki görünümü
(Fotoğraf: Orhan Durgut)

10 Kettânî, Hz. Peygamber’in Yönetimi, C 2, s. 45.

99
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

şu ayetle emretmiştir: “(Ey Mu-


hammed!) Biz senin yüzünün
göğe doğru çevrilmekte oldu-
ğunu (yücelerden haber bek-
lediğini) görüyoruz. İşte şim-
di seni memnun olacağın bir
kıbleye döndürüyoruz. Artık
Görsel 4.4
Bakara suresi, 144. ayet yüzünü Mescid-i Haram tara-
fına çevir. (Ey Müslümanlar!)
Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin…”11 Allah Resu-
lü(s.a.v.) Selemeoğulları mescidinde namaz kıldırırken inen bu ayetin emriyle yönünü hemen
Kâbe’ye çevirmiştir. Mescid-i Aksâ’ya doğru başlayıp Kâbe’ye doğru yönelerek tamamla-
nan bu namazın hatırasına Selemeoğulları mescidi, Mescid-i Kıbleteyn (İki Kıbleli Mescid)
diye anılmıştır.12

2. Seriyye ve Gazveler
Müşriklerin baskı ve zulümleri karşısında hicret
H KELİME DAĞARCIĞI eden Müslümanlar, mallarını yanlarına alamadan
a
yi memleketlerini terk etmişlerdi. Müslümanlar, yeni
F Cihat: Nefisle mücadele, İslam’ı tebliğ yurtları Medine’de de müşrikler tarafından rahat
m ve düşmanla savaşmak.
bırakılmadılar. Mekkeliler, muhacirleri himaye et-
Gazve: Hz. Peygamber’in bizzat sevk ve memeleri için yazdıkları mektubu Medine’ye gön-
idare ettiği savaşlar. derdiler. Müşrikler, Hz. Muhammed’i(s.a.v.) himaye et-
İstişare: İnsanların bir konuda görüş mekle utanılacak bir iş yaptığını iddia ettikleri Medi-
alışverişinde bulunması. nelilerden kendileriyle onun arasına girmemelerini
Seriyye: Hz. Peygamber’in bizzat katıl- istiyorlardı. Eğer o, iyi biriyse buradan çıkarılacak
mayıp görevlendirdiği kumandanlarla mutluluğun kendilerine ait olduğunu eğer kötü bi-
sevk ve idare ettiği sefer. riyse onu ele geçirmede herkesten daha çok kendi-
(Dinî Terimler Sözlüğü, s. 50, 106, lerinin hak sahibi olduklarını söyleyerek Medine’yi
184, 328.) tehdit etmişlerdir.13

Müşrikler, Medine’deki münafıkların lideri konu-


mundaki Abdullah b. Übey b. Selül’e gönderdikleri
başka bir mektupta yine Hz. Peygamber’in öldürülmesini veya şehirden çıkarılmasını
istemişlerdir.14 Buna karşılık muhacirler himaye gördükleri kardeşleri tarafından müşrik-
lere karşı hiçbir zaman yalnız bırakılmamışlardır.

Resulullah(s.a.v.) Medine dışına bazen bizzat başında olduğu bazen de sahabiler arasın-
dan birisini kumandan tayin ettiği seferler düzenledi. Bu seferlerin Kureyş’e ait ticaret
kervanlarını engellemek ve Medine’ye bir baskın yapılmasını önlemek gibi hedefleri
bulunuyordu.
11 Bakara suresi, 144. ayet.
12 Buhârî, Salât, 31; İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 208.
13 İbn Habîb, Kitabu’l-Muhabber, s. 271.
14 Ebu Dâvûd, Harac ve’l-İmâre, 22-23.

100
4. ÜNİTE

2.1. Savaşa İzin Verilmesi


Hicretin ardından müşrikler, Müslümanların geride bıraktıkları mallarını yağmalamışlar,
bununla da yetinmeyerek tehdit ve düşmanlıklarının dozunu artırmışlardı. Bu sebep-
le Müslümanlar Medine’de aradıkları güveni tam olarak elde edememişlerdi. Müşrikler,
Müslümanları tamamen ortadan kaldırmayı arzu ediyorlardı. Müslümanlar ise Mekkelilerin
hasmane tutumları karşısında teyakkuz hâlinde bekliyorlardı.

Allah(c.c.), yurtlarından çıkarılan Müslümanlara uğradıkları zulüm nedeniyle hicretin birinci


yılında savaş izni verdi. “Kendilerine savaş açılan Müslümanlara, zulme uğramaları
sebebiyle cihat için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeye gücü
yeter. Onlar, haksız yere sırf ‘Rabbʼimiz Allah’tır.’ demelerinden dolayı yurtlarından
çıkarılmış kimselerdir…”15

HAYDİ YAZALIM!
“Fitne tamamen yok edilinceye ve din de (kulluk) yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla
savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.”
(Bakara suresi, 193. ayet.)

Yukarıdaki ayetten yola çıkarak İslam’ın cihat anlayışı ile ilgili bir kompozisyon
yazınız.

2.2. İlk Seriyyeler


Hz. Peygamber, çeşitli bölgelere özellikle Kureyş kervanlarını hedef alan küçüklü büyüklü
seriyyeler gönderdi. Hicaz bölgesinin ticaret ağını kontrol eden ve Mekkelileri ekonomik
olarak zayıflatmayı amaçlayan bu seriyyeler sebebiyle müşrikler artık emniyet içinde ti-
caret yapamaz duruma geldiler. Gönderilen bu askerî birliklerin görevleri arasında ke-
şiflerde bulunmak, istihbarat toplamak ve baskın
yapmak da bulunuyordu. Hz. Peygamber bizzat
hedef ve planlamasını yaptığı bu seriyyelere sa-
habiler arasından komutan tayin ederdi. İlk se-
riyye olan Sîfülbahr Seriyyesi’ni Hz. Hamza sevk
ve idare etmişti.16

Resul-i Ekrem’in bizzat komutan olarak katıldı-


ğı ilk gazve ise Ebvâ Gazvesi’dir. Resulullah(s.a.v.)
tarafından yönetilen yirmi yedi gazvenin sadece
dokuzunda sıcak çatışma olması, bu savaşların
esas gayesinin kan dökmek olmadığını açıkça
ortaya koymaktadır.17 Görsel 4.5
Hz. Peygamber birçok seriyye göndermiştir.
15 Hac suresi, 39-40. ayet.
16 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 245-246.
17 bk. İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s. 5-155.

101
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

2.3. Bedir Gazvesi


Hicretin ikinci yılında meydana gelen Bedir Gazvesi, Mekkeli müşriklerle Müslümanların
askerî bakımdan ilk ciddi karşılaşmasıdır. Hz. Peygamber, Suriye’den yola çıkan ve yaklaşık
bin deveden oluşan büyük bir kervanın yaklaştığını öğrenince yapılması gerekenler hakkın-
da sahabileriyle istişare etti. Allah Resulü(s.a.v.) yaptığı görüş alışverişinden sonra kervana
müdahale edilmesi yönünde karar vererek üç yüz kişi ile yola çıktı.

Ebu Süfyan’ın başında bulunduğu ker-


vanın Mekkeliler için önemi büyüktü.
Zira bu ticaret kervanının amacı, müş-
rik ordusuna maddi destek sağlamaktı.
Bu kervanda Müslümanların Mekkeʼde
bıraktıkları malları da bulunuyordu. Ebu
Süfyan’ın tedbirli hareket etmesi sonucu
Müslümanlar kervanı ellerinden kaçır-
mışlar ancak kervanı korumak amacıyla
yardıma gelen bin kişilik müşrik ordusu-
Görsel 4.6 nun Bedir’e yaklaştığını öğrenmişlerdi.
Bedir Gazvesi’nin yapıldığı mevkinin
günümüzdeki görünümü
Kervanın tehlikede olmadığını öğren-
(Fotoğraf: Orhan Durgut) meleri ve içlerinden bazılarının savaşa
gerek kalmadığını söylemelerine rağ-
men Ebu Cehil, savaşta ısrar etti. Savaşa itiraz edenleri korkak olmakla suçlayarak or-
dusunu Bedir kuyularına doğru sevk etti. Müslüman ordusu savaş alanına müşriklerden
önce gelmişti. Hubab b. Münzir’in tavsiyesine uyan Allah Resulü(s.a.v.) ordunun su ihtiyacını
giderdikten sonra kuyuları kapattırdı ve meydanın yüksek yerine karargâhını kurdu.18

Müşrikler, su ihtiyaçlarını gideremedikleri gibi düzlükte bulunan orduları savaştan bir gün
önce yağan yağmur sebebiyle çamur içinde kaldı. Allah’ın(c.c.) lütfu ile Müslümanlar bu
avantajlı durumla savaşa başladı. Sayı ve silah bakımından zayıf görünen Müslüman-
lar Bedir’de kalabalık müşrik ordusunun karşısına çıktı. Allah Resulü’nün(s.a.v.) elçi olarak
gönderdiği Hz. Ömer aracılığıyla barış teklif etmesine rağmen müşrikler savaşmayı seçti.

BİR HADİS

Hz. Peygamber Bedir Savaşı öncesi Rabb’ine şöyle yakarmıştır:


“Ey Allah’ım! İşte Kureyş kibir ve gururla geldi. Sana meydan okuyor, pey-
gamberini yalanlıyor. Ey Allah’ım! Peygamberlere yardım sözünü, bana da
özel olarak zafer vaadini yerine getirmeni talep ediyorum. Eğer şu bir avuç
Müslüman yok olursa sana ibadet eden hiç kimse bulunmayacaktır.”
(Müslim, Cihad ve’s-Siyer, 58.)

18 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s. 10-16.

102
4. ÜNİTE

Müslümanlar büyük bir zafer elde ettikleri Bedir Savaşı’nda on dört şehit vermişlerdir.
Savaşta öldürülen yetmiş müşrik arasında Ebu Cehil, Ümeyye b. Halef ve Utbe b. Rebîa
gibi kabilelerinin başında savaşa katılan liderler de vardı. Ayrıca Bedir’de yetmiş müşrik
de esir olarak alınmıştır.19

FİKRİNİ SÖYLE!
“Nice az topluluk çok topluluğa Allah’ın izniyle üstün gelmiştir...”
(Bakara suresi, 249. ayet.)

Yukarıdaki ayeti Bedir Gazvesi bağlamında yorumlayınız.

2.4. Uhud Gazvesi

Bedir’de ileri gelenlerini kaybeden müşrikler, yaşadıkları yenilginin intikamını almak için
Müslümanları yok etmek istiyorlardı. Bu nedenle Ebu Süfyan’ın Mekke’ye ulaştırdığı ker-
vanın geliriyle bir ordu hazırlamaya karar verdiler. Mekke’nin çevresinde bulunan kabile-
lerle ittifaklar kurdular. Bedir Savaşı’ndan yalnızca bir yıl sonra zırhlıların ve atlıların da yer
aldığı üç bin kişilik bir orduyu donatarak Mekke’den yola çıktılar.

Peygamberimiz(s.a.v.), Mekke müşriklerinin hazırlıklarını haber alınca sahabiler ile durumu


istişare etti. Allah Resulü’nün(s.a.v.) şehri savunma teklifine rağmen özellikle genç sahabi-
ler meydan savaşında ısrar ettiler. Böylece şehir müdafasından vazgeçildi. Müslümanlar
yedi yüz kişilik bir orduyla düşmanın
karşısına çıkmaya hazırlandı. Hz.
Peygamber, cihadın öneminden bah-
sederek sabırlı olmaları durumunda
Allah’ın(c.c.) kendilerini muzaffer kıla-
cağını söyledi. Cumartesi günü Uhud
Dağı’na ulaşan İslam ordusu dağı ar-
kasına alacak şekilde yerleşti.

Resulullah(s.a.v.) savaş öncesinde okçu


birliğini Ayneyn Tepesi’ne yerleştirdi.
Ordunun arkadan bir baskına uğrama-
ması için stratejik bir yer olan bu tepe-
de Abdullah b. Cübeyr komutasında
elli okçu bulunuyordu. Hz. Peygamber
savaşın seyri ne yönde olursa olsun
yerlerini terk etmemeleri konusunda Görsel 4.7
Uhud Dağı
onlara kesin emir verdi.20
19 Vâkıdî, Meğâzî, C 1, s. 42-61.
20 İbn Hişâm, es-Sîre, C 3, s. 64-69.

103
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Hicretin üçüncü yılında iki ordu Uhud’da karşı karşıya geldi. Savaşın başlarında Müslü-
manlar düşman ordusuna karşı üstünlük sağladı. İslam ordusu, panik içinde kaçan müş-
riklerin ardına düşünce savaşın sona erdiğini zanneden okçuların büyük bir kısmı ganimet
toplayan arkadaşlarına katılmak için yerlerini terk etti. Hz. Peygamber’in kesin talimatına
uyulmamasıyla savaşın gidişatı değişti. Müşrik süvari birliğinin komutanlığını yapan Halid
b. Velid arkadan dolaşarak Ayneyn Tepesi’nde kalan Abdullah b. Cübeyr ve emrindeki az
sayıdaki okçuyu şehit etti. Toparlanan müşrikler Müslümanları iki taraftan kuşatmış oldu.
Savaşın seyri bir anda İslam ordusunun aleyhine döndü. Yoğun çarpışmaların sonrasında
Müslümanlar Uhud Dağı’nın eteğinde Resulullah’ın(s.a.v.) etrafında kenetlendi. Allah Resu-
lüʼnün(s.a.v.) “Kendilerini Allah’a çağıran peygambere bu zulmü reva gören bir kavim nasıl
kurtuluşa erer.”21 şeklindeki sözleri savaşın şiddetini açıkça ortaya koymaktadır..

Çatışma sonunda başta Hz. Hamza, Mus’ab b. Umeyr ve Abdullah b. Cahş olmak üzere
yetmiş Müslüman şehit düşmüş, çeşitli yerlerinden yaralanan Rahmet Elçisi’nin birkaç dişi
de kırılmıştı. Herhangi bir tarafın diğerine kesin bir üstünlüğünden söz edilemese de Bedir’in
intikamını aldığına inanan müşrikler Ebu Süfyan’ın çevresinde toplanarak geri çekildiler.22

2.5. Reci ve Bi’r-i Maune


Uhud Gazvesi’nden birkaç ay sonra elim bir olay yaşan-
dı. Adel ve Kare kabilelerinden bir heyet, Hz. Peygam-
ber’den kendilerine İslam’ı öğretecek ve Kur’an okuta-
cak muallimler istedi. Zaman zaman kabilelerin buna
benzer talepleri olmuş ve Rahmet Elçisi bunları geri
çevirmemişti. Oysa bu heyetin asıl niyeti, gönderilecek
sahabilerin bir kısmını öldürmek bir kısmını ise Bedir ve
Uhud’da yakınlarını kaybeden Mekkelilere satmaktı.

Resul-i Ekrem, Suffe’de yetişmiş on seçkin sahabiyi


kendilerine dini öğretmek üzere onlara gönderdi. Reci
Görsel 4.8 yakınlarında konaklayan muallim heyetine yaklaşık
Reci Olayı’nın gerçekleştiği yer
yüz kişi tarafından baskın düzenlendi. Pusuya düşen
(Fotoğraf: Orhan Durgut)
Müslümanlar karşılık verince yedi sahabi oracıkta,
esir edilen Abdullah b. Târık ise yolda şehit edildi. Esir alınan Zeyd b. Desinne ile Hubeyb
b. Adî Mekkelilere satıldı. Hapsedilen Zeyd(r.a.) ve Hubeyb(r.a.), haram ayların çıkmasının
ardından öldürülmek için şehir dışına götürüldüler. İmanlarını terk etmeye zorlanan saha-
biler buna razı olmadıkları için şehit edildiler.23

Uhud Savaşı’ndan yaklaşık dört ay sonra herkesi derinden sarsan bir olay daha ya-
şandı. Hz. Peygamber’i ziyarete gelen Ebu Bera isminde bir kabile reisi, İslam hakkın-
da bilgi aldıktan sonra kabilesinin de bu dini öğrenmelerinin yararlı olacağını söyledi.
Ashâbının can güvenliği konusunda kesin söz alan Peygamber Efendimiz, İslam’ı tebliğ etme-
leri için onlara yetmiş kadar sahabe gönderdi. Heyet, Bi’r-i Maune denilen kuyuların yanında
21 Buhârî, Meğâzî, 22.
22 Vâkıdî, Meğâzî, C 1, s. 199-233.
23 Buhârî, Meğâzî, 10; İbn Hişâm, es-Sîre, C 3, s. 178-182.

104
4. ÜNİTE

konakladı. Ebu Bera’nın yeğeni Âmir b. Tufeyl, Re-


sulullah’ın(s.a.v.) gönderdiği elçiyi şehit etti. Amcasının
verdiği emanı da kabul etmeyerek olanlardan haber-
siz beklemekte olan Müslümanlara saldırdı. Ağır ya-
ralı olduğu için öldüğü zannedilerek bırakılan Ka’b b.
Zeyd ve esir olarak satılan Amr b. Ümeyye ed-Damrî
dışında heyetin tamamı şehit edildi. Yaşananları öğ-
renen Hz. Peygamber daha önce hiçbir felaket kar-
şısında olmadığı kadar üzülmüştür.24

2.6. Hendek Gazvesi Görsel 4.9


Bi’r-i Maune faciasının yaşandığı yer
Hendek Gazvesi, adını düşmanın saldırısından ko- (Fotoğraf: Orhan Durgut)
runmak için Medine’nin etrafına kazılan hendekler-
den almaktadır. Mekkelilerin Medine’ye karşı son saldırısı olması bakımından bu gazvenin
ayrı bir yeri vardır. Yahudilerden maddi destek sözü alan müşrikler, yeni bir saldırı hazırlığı içi-
ne girdiler. Müşrik kabilelerin desteğini de elde eden Mekkeliler, müttefik kuvvetlerin katılımıyla
sayısı on-on iki bine ulaşan büyük bir ordu kurmayı başardılar. Müşrik ordusunu oluşturan
kabilelerin çokluğundan dolayı bu gazveye gruplar anlamında “Ahzâb Gazvesi” de denilmiştir.

Hz. Peygamber, saldırı hazırlığındaki müşriklerin büyük bir ordu ile Medine’ye doğru yola çık-
tığını haber alınca ashâbının fikirlerini aldı. Medine’nin çevresinde kaleler ve kayalıklar vardı.
Yalnızca kuzey kısmı saldırılara karşı korumasızdı. Müşriklerin kalabalık ordusuna karşı mey-
dan savaşı yapmak yerine Medine’nin savunulmasına karar verildi. Hendek kazarak mevzileri
güçlendirmeyi öneren Selman-ı Fârisî’nin teklifi kabul edildi. Resulullah’ın(s.a.v.) bizzat çalıştığı
hendek kazma işi müşriklerin Medine’ye varmasından önce bitirildi.25

Müşrikler hicri 5, miladi 627 yılında Medine’yi kuşattılar. Hz. Peygamber, üç bin kişilik İslam
ordusunu Sel Dağı’nın eteklerine yerleştirdi. Ebu Süfyan komutasındaki müşrik ordusu hen-
dekleri beklemiyordu. Bilinen şartların
dışında bir savaş ortamı vardı. Müşrikler Vebre Uhud
Kayalıkları Hendek Dağı
hendeğin zayıf bölümlerini aşmak için (5,5 km)
saldırırlarken Müslümanlar ise var güçle-
riyle mevzilerini korumaya çalışıyordu.26

Medine kuşatması devam ederken Re-


sulullah(s.a.v.), aldığı tedbirlerle şehri mu-
hafaza etmiş ve zayıf hendekleri güçlen- İslam Müşriklerin
ordusunun karargâhı
dirmişti. Müslümanlar şehre sızmaları en- karargâhı
gellemeye çalışırken müşriklerin baskısı o
kadar şiddetlendi ki bir ara namazlar dahi Harita 4.1
aksadı.27 Hendek Savaşıʼnın yapıldığı
alanın krokisi
24 Buhârî, Meğâzî, 28; Vâkıdî, Meğâzî, C 1, s. 346-351.
25 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s. 62-63.
26 İbn Hişâm, es-Sîre, C 3, s. 230-235.
27 İbn Mâce, Salât, 6.

105
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

FİKRİNİ SÖYLE!
“Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan (vadinin üstünden ve alt yanından)
üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hak-
kında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman işte orada iman sahipleri imtihandan
geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.”
(Ahzâb suresi, 10-11. ayetler.)

Yukarıdaki ayeti dikkate alarak müminlerin Hendek Savaşı’ndaki ruh hâli ile ilgili
düşüncelerinizi paylaşınız.

Kurayza Yahudilerinin savaş esnasında Peygamber Efendimizle aralarındaki antlaşmayı


bozarak müşriklerle gizlice anlaşması Müslümanlar için en büyük tehdit oldu. İki ateş ara-
sında kalınabilirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, aldığı önlemlerle Kurayzalıların müşrik
ittifakına katılmasını engelledi. Kurayza Yahudileri savaş boyunca kalelerinden çıkmaya
cesaret edemediler.28

Mekkeliler, uzun sürecek bir savaş için hazırlık yapmamışlardı. Bu sebepten müşrikle-
rin yiyecekleri ve sabırları tükenmeye başladı. Yaklaşmakta olan hac mevsiminde savaş
yapmayı da uygun görmüyorlardı. Üstelik fırtına çıkmış çadırları da darmadağın olmuştu.
Bunun üzerine Ebu Süfyan kuşatmayı kaldırarak geri çekildi.29

BİR AYET

‫ود َفاَ ْر َس ْل َنا‬ ِ ِ ّٰ ‫يا اَيها ا َّل ِذين آمنو ا ْذ ُكروا ِنعم َة‬
ٌ ُ‫الل َع َل ْي ُك ْم ا ْذ َج َاء ْت ُك ْم ُجن‬ َ ْ ُ َُ َ َ ُّ َ
‫ون َب ِصيرا‬َ ‫اللُ ب َِما َت ْع َم ُل‬
ّٰ ‫ان‬
َ ‫ودا َل ْم َت َر ْو َها َو َك‬ ً ِ‫َع َل ْيهِ ْم ر‬
ً ُ‫يحا َو ُجن‬
ً
“Ey inananlar! Allah’ın size olan nimetini anın; üzerinize ordular gelmişti.
Biz de onların üzerine rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah,
yaptıklarınızı görüyordu.”
(Ahzâb suresi, 9. ayet.)

Önceki savaşlardan, izlenilen siyaset ve strateji bakımından ayrılan Hendek Gazvesi’nde


altı Müslüman şehit olurken müşriklerden de sekiz kişi öldürüldü. Mekkeliler İslam’ı orta-
dan kaldırmaya yönelik bu son saldırılarından da elleri boş döndü. Müşriklerin başarısız-
lığında Müslümanların sabırlı olmaları, Allah Resulü’nün(s.a.v.) emirlerine harfiyen uymaları
ve savaşın seyrinde alınan kararlar etkili olmuştur.
28 Vâkıdî, Meğâzî, C 2, s. 462.
29 İbn Hişâm, es-Sîre, C 3, s. 243-244.

106
4. ÜNİTE

ENİNE BOYUNA
“Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi.
Allah(ın yardımı) savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir.”
(Ahzâb suresi, 25. ayet.)

Yukarıdaki ayet-i kerimeyi ilahî yardım çerçevesinde değerlendiriniz.

O güne kadar bir araya getirdikleri en büyük orduya sahip olmalarına rağmen müşriklerin
yenilmeleri Müslümanlar için Mekke’nin fethine giden yolu açmıştır. Allah Resulü(s.a.v.), “Ku-
reyş bir daha size saldırmaya cesaret edemeyecektir fakat siz onlarla savaşacaksınız.”30
buyurmak suretiyle Müslümanların bundan sonraki eyleminin taarruz olacağını göstermiştir.

2.7. Hudeybiye Antlaşması


Hicretin üzerinden altı yıl geçmişti. Müşrikler Medine’ye düzenlemiş oldukları muhasara-
dan istediklerini elde edememişler, Müslümanlar ise Hendek Savaşı’ndan da başarı ile
çıkmışlardı. Peygamber Efendimiz Medine’nin iç güvenliğini temin ettikten sonra Zilkâ-
de ayında umre yapmaya karar verdi. Mekke’ye Kâbe’yi ziyaret maksadıyla geldiklerinin
göstergesi olarak sahabilerden sadece yolcu kılıç-
larını almalarını istedi. Sahabilerden bir kısmının
yanlarında askerî teçhizat bulundurmadan yola
çıkmalarının yanlış olduğunu söylemeleri üzerine
umreye niyetlenmişken yanında silah taşımak is-
temediğini söyleyen Hz. Peygamber, bin beş yüz
civarında sahabi ile Medine’den Mekke’ye doğru
hareket etti.

Kafile Mekke’ye 12 km uzaklıktaki Hudeybiye mev-


Görsel 4.10
kisinde konakladı. Rahmet Elçisi savaş değil barış
Hudeybiye mevkisinin günümüzdeki
niyetiyle geldiğinin göstergesi olarak yanında kur- görünümü
banlık develer getirmiş ve umre için ihrama girmişti.
Allah Resulü’nün(s.a.v.) ashâbıyla Mekke’ye doğru geldiğini haber alan müşrikler şehrin ileri
gelenleriyle acilen toplantı yaptılar. Toplantı neticesinde Müslümanların şehre girmesine
müsaade etmemeye ve Halid b. Velid kumandasında iki yüz kişilik bir süvari birliğini onları
engellemek üzere görevlendirmeye karar verdiler. Haram aylarda düşmanlarına bile Beytul-
lah’ı tavaf etme izni veren müşriklerin bu tavrı Peygamber Efendimizi çok üzdü.31

Sorunun çözümü için iki taraf arasında elçiler gidip gelmeye başladı. Hz. Peygamber
elçilere niyetlerinin yalnızca Kâbe’yi ziyaret etmek olduğunu bildiriyor, Kureyşliler ise
Müslümanların Mekke’ye girmelerine hiçbir şekilde izin vermeyeceklerini söylüyorlardı.
30 Buhârî, Meğâzî, 29.
31 Buhârî, Meğâzî, 35; Vâkıdî, Meğâzî, C 2, s. 572-598.

107
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Görüşmelerin sonuçsuz kalması üzerine Resulullah(s.a.v.) Kureyşlilere elçi olarak bu defa


Hz. Osman’ı gönderdi. Kureyşliler Hz. Osman’a isterse kendisinin Kâbe’yi tavaf edebile-
ceğini ancak Müslümanların şehre girmesine müsaade etmeyeceklerini bildirdiler. Allah
Resulü(s.a.v.) tavaf etmedikçe tek başına Kâbe’yi tavaf etmeyeceğini söyleyen Hz. Osman’ı
hapsettiler. Hz. Osman’ın dönüşü birkaç gün gecikince onun öldürülmüş olabileceğinden
şüphelenen Allah Resulü(s.a.v.), müşriklerle savaşmadan oradan ayrılmayacağına dair sa-
habileriyle sözleşti. Bu yemine, “Rıdvan Biati” denildi.32

BİR AYET
“Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın
eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa ancak kendi aleyhine
bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük
bir mükâfat verecektir.”
(Fetih suresi, 10. ayet.)

Mekkeliler, Müslümanların savaş için biat ettiklerini haber alıp Hz. Peygamber’in kararlılı-
ğını görünce Hz. Osman’ı serbest bıraktılar. Ardından da bir heyet göndererek barış ant-
laşması yapmak istediklerini bildirdiler. Peygamber Efendimiz, Mekkelilerin teklifini kabul
edince aşağıdaki maddeleri içeren bir antlaşma imzalandı:

• Müslümanlar ile Mekkeliler arasında on yıl savaş yapılmayacaktır. Taraflardan herhan-


gi biri üçüncü bir tarafla çatışmaya girerse diğeri bu çatışmaya müdahil olmayacaktır.

• Müslümanlar bu yıl Mekke’ye girmeden geri dönecekler ancak gelecek yıl Kâbe’yi
ziyaret edebilecekler ve şehirde üç günden fazla kalamayacaklardır.

• Müslümanların ziyaretleri esnasında yanlarında sadece yolcu kılıçları bulunacak,


Mekkeliler ise o sırada şehri boşaltacaklardır.

• Antlaşmadan sonra Mekkelilerden biri Müslümanlara sığınırsa geri çevrilecek ancak


Müslümanlardan biri Mekke’ye geri dönerse iade edilmeyecektir.

• Arap kabileleri diledikleri tarafla ittifak yapabileceklerdir.33

Antlaşma maddelerinin aleyhlerine görünmesi ve kendilerine sığınan Ebu Cendel’i ailesine


geri vermek zorunda kalmaları sahabileri çok üzdü. Hz. Ömer, üzüntüsünü dile getirince
Peygamber Efendimiz, “Ben Allah’ın elçisiyim ve O’na asla isyan edemem.”34 buyurarak
Allah’ın(c.c.) emriyle hareket ettiğini bildirdi. Umre yapamadan dönmenin hüznüyle kurban-
larını kesip ihramdan çıkan Allah Resulü(s.a.v.) ve Müslümanlar, Hudeybiye’den ayrıldılar.35
32 İbn Hişâm, es-Sîre, C 3, s. 329-330.
33 Buhârî, Cizye, 19; Vâkıdî, Meğâzî, C 2, s. 603- 605.
34 Müslim, Cihad ve’s-Siyer, 94.
35 Vâkıdî, Meğâzî, C 2, s. 613-616.

108
4. ÜNİTE

kti
Okuma Va
Hudeybiye Antlaşması’nı müşrikler adına imzalayan Süheyl b. Amr’ın
oğlu Müslüman olmuş ve Mekke’de hapsedilmişti. Antlaşmanın imza-
landığı sırada tutulduğu yerden kaçarak Müslümanların yanına geldi.
Ancak imzalanan antlaşmaya göre Hz. Peygamber’in onu babasına
teslim etmesi gerekiyordu. Ebu Cendel’in “Eziyet görmem için mi beni
onlara teslim ediyorsunuz?” diye yakarması Allah Resulü(s.a.v.) ve Müslü-
manları çok üzse de Hz. Peygamber verdiği sözden dönmedi. Ebu Cen-
del’e hitaben “Sabret! Şüphesiz Allah bir çare gösterecektir! Biz vermiş
olduğumuz söze vefasızlık edemeyiz!” buyurdu.

(İbn Hişâm, es-Sîre, C 3, s. 332-333.)

Mekkeli müşrikler Hudeybiye Barış Antlaşması ile ilk kez Müslümanları siyasi bir muhatap
olarak kabul etmiş ve İslam Devleti’ni resmen tanımış oldular. Bu durum Arap Yarımadası’n-
da Mekkelilerin itibarının sarsılmasına sebep olurken Müslümanlar için büyük bir zaferdi.

Mekkelilerin Arap kabileleri üzerindeki etkisinin azalmaya başlaması sayesinde İslam hızla
yayılmaya başladı. Allah Resulü(s.a.v.) barış ortamını fırsat bilerek Arap Yarımadası’nın dört
bir yanına İslam’a davet mektupları gönderdi. Böylece Hudeybiye Barış Antlaşmasıʼndan
Mekke Fethiʼne kadar geçen iki sene zarfında Müslümanların sayısı, o güne kadar Müslü-
man olanlardan kat kat fazla oldu. Bu antlaşmanın sağladığı avantajlar Mekkeʼnin fethine
de zemin hazırladı.36

ENİNE BOYUNA
“Andolsun ki o ağacın altında sana biat ederlerken Allah, o müminlerden razı ol-
muştur. Kalplerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın
bir fetihle ödüllendirmiştir.”
(Fetih suresi, 18. ayet.)

“Olur ki bir şey hoşunuza gitmezken sizin için o hayırlı olur ve bir şeyi istediğiniz
hâlde o, hakkınızda şer olur. Allah bilir, siz bilemezsiniz!”
(Bakara suresi, 216. ayet.)

Yukarıdaki ayetlerden de faydalanarak Hudeybiye Antlaşması’nın sonuçla-


rını değerlendiriniz.

36 Âdem Apak, Siyer-i Nebî, C 1, s. 270.

109
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

2.8. Mekke’nin Fethi


Hudeybiye Antlaşması’na dayanarak müşrikler ve Müslümanlar bazı kabilelerle ittifak
yapmıştı. Müşriklerin müttefiki olan Bekiroğulları, Müslümanların ittifak kurduğu Huzâa
kabilesinden yirmi üç kişiyi öldürmüş ve Kureyşliler de onlara yardım etmişti. Bunun üzeri-
ne Allah Resulü(s.a.v.) Mekke’ye haber gön-
derip antlaşmayı hatırlatarak Kureyşliler-
den öldürülenlerin diyetlerini ödemelerini
yahut ittifakı bozmalarını istedi. Bu isteği
geri çeviren müşrikler böylece antlaşmayı
bozmuş oldular.37

Müşriklerin bu tutumu üzerine Hz. Pey-


gamber, Mekke’yi fethetmek gayesiyle se-
fer hazırlıklarına başladı. Gideceği yeri gizli
tutarak müşriklerin hazırlık yapmasına fır-
Görsel 4.11 sat vermedi. Allah Resulü(s.a.v.), 630 yılı Ra-
Mukaddes şehir: Mekke mazan ayında on bin kişilik ordusuyla yola
(Fotoğraf: Orhan Durgut)
çıkarak Mekke yakınlarında karargâh kur-
du. Müslümanların gelişinden henüz haberdar olmayan Mekkeliler, Peygamberimizin(s.a.v.)
geceleyin yaktırdığı binlerce meşalenin ışığını görünce neye uğradıklarını şaşırdılar.38 Mek-
keliler adına Hz. Peygamber ile görüşmeye gelen Ebu Süfyan direnmenin faydasız oldu-
ğunu görerek Müslümanların üstünlüğünü kabul etmek zorunda kaldı. Şehre döndüğün-
de durumu halka anlatıp Hz. Peygamber’in “Mescid-i Haram’a giren emniyettedir. Evinden
çıkmayan emniyettedir. Ebu Süfyan’ın evine sığınan emniyettedir!” sözlerini iletti. Teslim
olmaktan başka çare olmadığını söyleyen
Ebu Süfyan’a birkaç kişi dışında itiraz eden
olmadı ve herkes evlerine çekildi.39

Resulullah(s.a.v.) ordusunu dört kola ayırarak


şehre girmeye hazırlanırken komutanlarına
saldırıya uğrayıp mecbur kalmadıkça kan
dökmemelerini emretti. Ufak bir çatışma
dışında İslam ordusuna direnen olmadı.
Böylece Allah Resulü(s.a.v.) gizlice terk etmek
zorunda kaldığı şehrine büyük bir zaferle
Görsel 4.12 dönmüş oldu. İlk olarak Kâbe’yi tavaf ettik-
“İnnâ fetahnâ leke fethan mübînâ ten sonra “Hak geldi, batıl yok oldu!..”40
(Biz sana apaçık bir fetih verdik.)”
ayetini okuyarak Kâbe’yi putlardan temizle-
Fetih suresi,1. ayet
(Hat: Halim Özyazıcı) di. Ardından tüm Mekkelileri affettiğini bildi-
ren bir konuşma yaptı.41
37 İbn Hişâm, es-Sîre, C 4, s. 31-32.
38 Buhârî, Meğâzî, 48; İbn Hişâm, es-Sîre, C 4, s. 44.
39 Ebu Dâvûd, Harac ve’l-İmâre, 24-25; Vâkıdî, Meğâzî, C 2, s. 818-819.
40 İsrâ suresi, 81. ayet.
41 Müslim, Cihad ve’s-Siyer, 87; İbn Hişâm, es-Sîre, C 4, s. 48-55.

110
4. ÜNİTE

kti
Okuma Va
Mekke’nin fethi sonrasında Kâbe’nin etrafında endişe içinde bekleyen şehir
halkı ile Allah Resulü(s.a.v.) arasında şu şekilde bir konuşma geçmişti:

“Hz. Peygamber, ‛Vaadini yerine getiren, kuluna yardım eden Allah’a ham-
dolsun. Şu anda ne diyor ve ne bekliyorsunuz?’ diye sordu. Onlar ‛Hayır
söylüyor ve hayır umuyoruz. Kerim bir kardeş ve kerim bir kardeşin oğlu-
sun ve şu anda galip durumdasın.’ şeklinde cevap verdiler. Bunun üzerine
Allah Resulü(s.a.v.), Kardeşim Yusuf’un dediği gibi ben de ‛Bugün sizi kınama
yoktur. Allah sizi bağışlasın. O merhametlilerin en merhametlisidir.’ (Yûsuf
suresi, 92. ayet.) diyorum.

Bilin ki Cahiliye Dönemi’ndeki her türlü faiz, kan davası, mal ya da soy
sopla övünme şu iki ayağımın altındadır. Hiç şüphesiz ki Allah, Cahiliye
Dönemi’nin böbürlenme ve atalarıyla övünmesini kaldırmıştır. Hepiniz
Âdem’densiniz, Âdem de topraktandır. Allah’ın yanında en şerefli olanınız,
kuşkusuz O’na karşı en çok sorumlu olanınızdır.

Biliniz ki Allah, gökleri ve yeri yarattığı zaman Mekke’yi haram kılmıştır.


Mekke, Allah’ın emriyle haram bir bölgedir. Benden önce kimseye helal
kılınmamıştır. Benden sonra da kimseye helal kılınmayacaktır. Benim için
de sadece bugün bu saatte helal olmuştur. Mekke’nin avları ürkütülemez,
ağaçlarına balta vurulamaz; buluntu eşya, sahibini aramak dışında kimseye
helal değildir. Onun yeşil otları biçilemez… Müslüman Müslüman’ın karde-
şidir. Müslümanlar kendilerinden olmayanlara karşı tek güçtürler…”

(Vâkidî, Meğâzî, C 2, s. 835-837.)

2.9. Huneyn Gazvesi


Hz. Peygamber’in ordusu Mekke’nin fethinin hemen ardından yeni bir sefere çıktı. Zira
Hevazin'e bağlı kabileler, Müslümanların kendilerine saldırmasına fırsat vermeden onları
bertaraf etmek istiyorlardı. Yirmi bin kişilik orduları ile Huneyn’de karargâh kurarak asker-
lerin savaştan kaçmasını engellemek için eşlerini ve çocuklarını da orduya dâhil etmişler-
di. İslam ordusu ise Mekke’nin fethinden sonra yeni Müslüman olan iki bin kişinin katılımı
ile birlikte on iki bin kişiye ulaşmıştı.

Müslümanlar Huneyn’e ulaştıklarında pusu kurmuş olan düşmanın saldırısıyla büyük bir
şaşkınlık yaşadılar. Ordu neredeyse dağılacakken Hz. Abbas’ın nidası herkesi kendine
getirdi. Müslümanlar Hz. Peygamber’in etrafında toplanarak bütün gayretleriyle saldırıya
geçtiler ve neticede düşmanı püskürttüler. Bu savaşta Müslümanlar birçok esir ve ganimet
elde etmişlerdir.42
42 Müslim, Cihâd, 76-81; İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s.138-140.

111
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

HAYDİ YAZALIM!
“Andolsun ki Allah, birçok yerde ve Huneyn Savaşı’nda size yardım etmişti. Hani
çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtara-
mamıştı. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda gerisin geri
dönmüştünüz.”
(Tevbe suresi, 25. ayet.)

Ayet-i kerimeyi de göz önüne alarak gurura kapılmanın tehlikeleri hakkında


bir kompozisyon yazınız.

Hz. Peygamber kaçan düşmanın Taif’e sığınması üzerine ordusunu toparlayarak Mekke için
tehlike oluşturan Taif’i kuşattı. Yaklaşık bir ay boyunca kuşatmayı sürdüren İslam ordusu
mancınık gibi farklı teknikler kullanmasına rağmen Taif’in surlarını aşıp şehri fethedemedi.
Rahmet Elçisi, bu zorlu sürecin sonunda ashabıyla da istişare ederek kuşatmayı kaldırdı ve
“Allah’ım! Sakif’e hidayet nasip et, onları bize gönder.” diye dua etti. Bu duadan kısa bir müd-
det sonra Taifliler Müslüman olmak için Allah Resulüʼne
geldiler.43

H KELİME DAĞARCIĞI 3. Nifak ve Münafıklar


a
yi Medine’de Müslümanların toplumsal hayatta karşı kar-
F
m Ehl-i kitap: Kur’an’da genellikle Yahudi- şıya kaldığı sorunların başında nifak hareketleri gelir.
ler ve Hıristiyanlar için kullanılan tabir.
Nifak, dine bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkmak an-
Münafık: Küfrünü gizleyerek kendini
lamına gelir. Bu sebeple inanmadığı hâlde Müslüman-
mümin gösteren kimse.
larla dış görünüşte birlikte hareket eden ancak İslam’a
(bk. www.islamansiklopedisi.org.tr)
düşmanlığını gizleyenlere münafık denilmiştir.44
Nifak: Bir kimsenin İslam’ı gerçekten
kabul etmediği hâlde Müslüman gibi Kur’an-ı Kerim’de münafık kelimesi hem Müslüman
görünmesi. olmadığı hâlde Allah’a(c.c.) ve ahiret gününe inandığını
(Dinî Terimler Sözlüğü, s. 281.) söyleyenler için hem de imanla küfür arasında gidip
gelen, şüphe içinde bocalayan ve imandan çok küfre
yakın olan insanlar için kullanılmıştır.

Münafıkların sahip oldukları ruh hâlini Kur’an benzet-


melerle şöyle anlatmıştır: “Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş
yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onla-
rın aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler.
Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri dönemezler. Yahut (onların
durumu), gökten sağanak hâlinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldı-
rımlar bulunan yağmur (a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. O münafıklar yıldırım-
lardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Hâlbuki Allah, kâfir-
43 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s.145-146; Tirmizî, Menâkıb, 74.
44 İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, C 10, s. 359.

112
4. ÜNİTE

leri çepeçevre kuşatmıştır. (O esnada) Şimşek sanki gözlerini çıkaracakmış gibi çakar,
onlar için etrafı aydınlatınca orada birazcık yürürler; karanlık üzerlerine çökünce de
oldukları yerde kalırlar. Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini kör
ederdi. Allah şüphesiz her şeye
kadirdir.”45

Mekke’de İslam’ı din olarak be-


nimsemek ateşten gömlek iken
Medine’de durum daha farklıy-
dı. Sosyal konumlarını korumak,
dünyevi bazı imkânlara ulaşmak
Görsel 4.13
ve Müslümanlardan çekinmek
“... Vallâhü habîrun bimâ taʼmelûn
gibi nedenlerle Müslüman olma- (... Allah yaptıklarınızdan haberdardır.)”
dığı hâlde öyle görünen insanlar Münâfikûn suresi, 11. ayet
vardı. Münafıklar, İslam toplumu (Hat: Bekir Çetintaş)
içindeki en büyük tehdit unsuruydu. Onlar Müslümanlarla bir arada iken düşmanlıklarını
gizlice yürütüyor, Medine’ye düşman olanlarla ittifaklar kuruyorlardı. İslami değerlerle alay
eden, ordunun disiplinini bozan, savaştan kaçan ve dahası Hz. Peygamber’e suikast gi-
rişiminde bulunacak kadar ileri giden münafıklar böylece Müslümanların şehirde kurduğu
kardeşliği parçalamayı hedefliyorlardı.

Münafıkların Kur’an-ı Kerim’de ifade edilen bazı özellikleri:


“… İnanmadıkları hâlde ‛Allah’a ve ahiret gününe inandık’ derler...”
(Bakara suresi, 8. ayet.) BİLGİ
“… Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı…” DURAĞI
(Âl-i İmrân suresi, 167. ayet.)

“Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, ‛Biz ancak


ıslah edicileriz’ derler.”
(Bakara suresi, 11. ayet.)
“Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa söz-
lerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her
gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır…”
(Münâfikûn suresi, 4. ayet.)

Münafıkların lideri Abdullah b. Übey b. Selül’dü. Şehrin yönetimi kendisine verilecekken


Hz. Peygamber’in Yesribʼe hicret etmesi ile şartlar değişmişti. Şehirde Müslümanların sa-
yısının artmasıyla nüfuzunu yitirmiş bu sebeple İslam’a olan kin ve düşmanlığı gizliden
gizliye sürmüştür. Hz. Peygamber’in Bedir Savaşı’ndan galip ayrılmasından sonra Abdul-
lah b. Übey Müslüman olduğunu söylemesine rağmen Sevgili Peygamberimizin şahsını
hedef alan aleyhte propaganda yürütmekten geri kalmamıştır.

45 Bakara suresi, 17-20. ayetler.

113
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

BİR HADİS
‫ث َك َذ َب َو ِا َذا َو َع َد اَ ْخ َل َف‬
َ ‫ث ِا َذا َح َّد‬ ٌ ‫َآي ُة ا ْل ُم َن ِاف ِق َث َل‬
َ ‫َو ِا َذا ْاؤ ُت ِم َن َخ‬
‫ان‬
“Münafığın alameti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden
cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder.”
(Buhârî, İman, 24.)

Allah Resulü(s.a.v.) bir hasta ziyareti esnasında aralarında Abdullah b. Übey b. Selül’ün de
olduğu bir kalabalığın yanından geçerken Abdullah kaftanıyla burnunu kapatmış ve kaba
bir şekilde “Toz kaldırmayın.” demiştir. Buna rağmen Rahmet Elçisi bineğinden inmiş, se-
lam verip içinde bulunduğu topluluğu İslam’a davet etmiş ve Kur’an okumuştu. Abdullah
b. Übey ise Peygamber Efendimize “Ey kişi! Bu anlattıkların doğruysa ne güzel! Fakat sen
meclisimizde bizi rahatsız etme. Bunları sana gelenlere anlat.”46 diyerek İslam’ın tebliğin-
den duyduğu rahatsızlığı ortaya koymuştu.

Abdullah b. Übey, Uhud Gazvesi’nde sözüne itibar


edilmediğini bahane ederek idaresindeki üç yüz ki-
şiyle orduyu terk etmiş ve üç bin kişilik müşrik ordu-
su karşısında Müslümanları yardımsız bırakmıştı.47
Müstalikoğulları Gazvesi’nde de bu tutumunu sür-
dürmüş, muhacirler hakkında yakışıksız ifadelerde
bulunarak ordu içinde bozgunculuk yapmıştı. Abdul-
lah b. Übey’in aleyhinde gelişen infiali ancak Allah
Resulü(s.a.v.) dindirebilmişti. Böylece Resulullah(s.a.v.),
münafıkların ordu içerisinde kargaşa çıkarmasına
fırsat vermediği gibi bizzat uygulaması ile de müna-
Görsel 4.14
Gerçek yüzünü gizleyen kişi: Münafık fıklara karşı takınılması gereken tavrı göstermiştir.48

Uzak yerlerde oturan Müslümanların Mescid-i Ne-


bi’ye gelemediklerini öne süren münafıklar bir mescit inşa etmişler ve bu mescitte Hz. Pey-
gamber’in namaz kıldırmasını talep etmişlerdi. Ancak onların niyeti bir ibadet yeri edinmek
değildi. Münafıklar, Mescid-i Nebi’ye alternatif olmasını arzu ettikleri bu yeri nifak hareketle-
rinin üssü hâline getirmek istemişlerdi. Kur’an’da “Mescid-i Dırar” olarak geçen bu yerin iç
yüzünü Allah(c.c.) Tebük Seferi dönüşü, elçisine haber verdi. Bunun üzerine Resulullah da(s.a.v.)
bu mescidi yıktırarak münafıkların orada İslam aleyhine örgütlenmelerini engellemiştir.49

46 bk. Buhârî, İsti’zân, 20.


47 İbn Hişâm, es-Sîre, C 3, s. 67-70.
48 Vâkıdî, Meğâzî, C 2, s. 415-425.
49 bk. Tevbe suresi, 107-110. ayetler; İbn Hişâm, es-Sîre, C 4, s. 173-174.

114
4. ÜNİTE

Tebük Seferi’ne katılmayan münafıkların durumu Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmiştir:


“Allah’ın Resulü’ne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturma-
ları ile sevindiler, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihat etmeyi çirkin gördüler,
‘Bu sıcakta sefere çıkmayın.ʼ dediler. De ki: ‘Cehennem ateşi daha sıcaktır!ʼ Keşke
anlasalardı! Artık kazanmakta olduk-
larının cezası olarak az gülsünler, çok
ağlasınlar! Eğer Allah seni onlardan bir
gurubun yanına döndürür de (Tebük
Seferi’nden Medine’ye döner de başka
bir savaşa seninle beraber) çıkmak için
senden izin isterlerse de ki: Benimle
beraber asla çıkmayacaksınız ve düş-
mana karşı benimle beraber asla savaş-
mayacaksınız! Çünkü siz birinci defa
Görsel 4.15
(Tebük Seferi’nde) yerinizde kalmaya “Mümin camide, sudaki balık gibidir.
razı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla Münafık camide, kafesteki kuş gibidir.ˮ
beraber oturun!ˮ50 (Hat: Ali Hüsrevoğlu)

Resulullah(s.a.v.), Müslümanlar arasında münafıkların yürüttüğü nifak ve fesadın etkileri-


ni kırmak için onlara karşı temkinli hareket etmişti. Bu sebeple Yahudi ve müşrikler gibi
düşmanlıklarını açıkça göstermeyen münafıklar Müslümanlar gibi muamele görmüşlerdir.
Toplumun dinamiklerini gözeten Hz. Peygamber, nifak karşısında ince bir siyaset izle-
miştir. Allah Resulü(s.a.v.) münafıklara karşı müsamahalı bir tavır takınmakla birlikte onlara
önemli görevler vermemiş, onların eylemlerini haber vererek sahabilerini uyarmıştır. Böy-
lece Müslümanlar, münafıkların toplumu parçalayan fitnelerine karşı daha dikkatli davran-
mışlardır. Hz. Peygamber’in nifak karşısında izlediği yolun bir sonucu olarak münafıkların
toplum içerisindeki etkileri azalmıştır.51

ENİNE BOYUNA

Hz. Peygamber’in münafıklarla mücadele yöntemini değerlendiriniz.

4. Diğer Din Mensuplarıyla Münasebetler


Mekke’de on iki yıl süren tevhid mücadelesi sırasında Allah Resulü’nün(s.a.v.) muhatapları sa-
dece putperest Araplardı. Ancak Medine’ye hicretle birlikte farklı inanç ve etnik gruplarla te-
masa geçilmiş oldu. Medine’de Yahudiler ile karşılaşan Hz. Peygamber, Müslümanların böl-
gesel gücünün artmasıyla birlikte Hıristiyanlarla da birtakım münasebetler içinde olmuştur.

50 Tevbe suresi, 81-83. ayetler.


51 H. Ahmet Sezikli, “Münafık”, DİA, C 31, s. 568-569.

115
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

BİR AYET
“Ehl-i kitap onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi ta-
nırlar. Buna rağmen onlardan bir grup bile bile gerçeği gizler.”
(Bakara suresi, 146. ayet.)

4.1. Yahudiler
Hz. Peygamber, Medine’ye hicret ettiği zaman şehrin hemen hemen yarısını Yahudi nü-
fusu oluşturuyordu. Kaynuka, Kurayza ve Nadiroğulları adıyla bilinen üç büyük kabiley-
le birlikte Medine’de yirmiden fazla Yahudi kabilesi mevcuttu. Bölgenin siyasi ve iktisadi
gücünü ellerinde bulunduran Yahudilerin Medine dışında en güçlü oldukları yer ise Hay-
ber’di. Medine Sözleşmesi ile şehirde yaşayan Yahudilerin temel hak ve özgürlüklerini
güvence altına almış olan Hz. Peygamber on-
lara dinlerini yaşama serbestliği de sağlamıştı.
Ancak Yahudiler Allah Resulü’nün(s.a.v.) bu tav-
rına düşmanca karşılık vermişler, bununla da
yetinmeyerek Müslümanların aleyhine çeşitli
komplo ve hilelere başvurmuşlardı.52

Müslümanlarla anlaşma içerisinde olacaklarını


kabul eden Yahudiler zaman içerisinde bu söz-
lerinin dışına çıktılar. Medine Sözleşmesi’nin
hükümlerine aykırı hareket eden ilk kabile
Kaynukaoğulları olmuştur. Bedir Savaşı’nı ka-
Görsel 4.16
zanan Müslümanların başarısını Kureyşlilerin
Medineʼdeki Yahudi mahalleleri (temsilî)
savaşmayı bilmemelerine bağlayarak olumsuz
propaganda yapan Kaynukaoğulları şehirde güvensizlik ortamı oluşturdular. Kaynuka çar-
sısında Müslüman bir kadına tacizde bulunan Yahudiye bir Müslümanın müdahale etme-
siyle çıkan arbedede her iki tarafın ölmesi gerginliği daha da arttırdı.

Yaşanan olayın ardından Hz. Peygamber, Kaynukaoğullarını Medine Sözleşmesi’ne uy-


gun hareket etmeye çağırdı. Fakat Yahudiler vermiş oldukları söze sadık kalmak bir yana
anlaşmayı bozduklarını ilan ederek savaş hazırlığı yapmaya başladılar. Bunun üzerine
Hz. Peygamber, Kaynuka Yahudilerini kapanmış oldukları kalelerinde on beş gün boyun-
ca kuşattı. Allah’ın(c.c.) kalplerine korku salması sonucu ümitsizliğe kapılan Kaynuka Ya-
hudileri Allah Resulü’nün(s.a.v.) hükmüne boyun eğeceklerini haber vererek teslim olmak
zorunda kaldılar. Hz. Peygamber onların canlarını bağışlayarak Medine’den çıkmalarına
izin verdi. Bu karar üzerine Kaynukaoğulları mallarını ve silahlarını Medine’de bırakarak
Şam bölgesine yerleştiler.53

52 Ömer Faruk Harman, “Yahudilik”, DİA, C 43, s. 224.


53 İbn Hişâm, es-Sîre, C 3, s. 50-53.

116
4. ÜNİTE

Medine’deki en kalabalık Yahudi grubunu oluşturan Nadiroğulları, şehirden sürülen ikinci


Yahudi kabilesi olmuştur. Medine Sözleşmesi’ne göre taraflardan birinin üstlendiği ceza
diyeti ortaklaşa ödenecekti. Bi’r-i Maune olayından sağ kurtulan Amr b. Ümeyye dönüş
yolunda yanlışlıkla Âmiroğullarından iki kişiyi öldürmüştü. Diyet ödemek durumunda kalan
Hz. Peygamber, antlaşmaya dayanarak Nadiroğullarından diyete ortak olmasını talep etti.
Başlangıçta diyete katılacaklarını söyleyen Nadir Yahudileri, bu niyetlerinden vazgeçtik-
leri gibi mahallelerine gelen ve bir duvarın dibinde gölgelenmekte olan Hz. Peygamber’i
üzerine taş yuvarlayarak öldürmeyi istediler. Allah’ın(c.c.) bu hain planı kendisine haber ver-
mesiyle Hz. Peygamber hemen oradan ayrıldı.

Hz. Peygamber bu suikast girişimi üzerine Nadiroğullarına bir elçi gönderip onlardan on
gün içinde Medine’yi terk etmelerini istedi. Nadiroğulları önce şehri terk etmeye karar ver-
miş olsalar da münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selül’ün kendilerine yaptığı yardım
teklifine inanarak önceki düşüncelerinden vazgeçtiler. Bu gelişme üzerine Hz. Peygamber
hicretin dördüncü yılında Nadiroğullarının kalelerini kuşattı. İlk olarak onları antlaşmaya
davet etti. Ancak Yahudiler bu teklifi kabul etmediler. Yardım beklentilerinin gerçekleşme-
mesi üzerine kuşatmanın on beşinci günü şehri terk etmeye razı oldular. Varılan antlaş-
maya göre savaş malzemeleri hariç, taşıyabilecekleri mallarını yanlarına alarak aileleriyle
birlikte Hayber’e gittiler.54

Medine’de kalan son Yahudi kabilesi Kurayzalılar da Hendek Savaşı’nda müşriklere des-
tek vererek mevcut anlaşma şartlarına uymamışlardı. Kurayza Yahudileri Müslümanları
şehrin savunmasında yalnız bıraktıkları gibi geride kalan kadın ve çocuklara saldırı hazır-
lığı içinde olmuşlardı. Bu ihanetleri sebebiyle Hz. Peygamber hicretin beşinci yılında Hen-
dek Savaşı’nın ardından Kurayzaoğullarını kuşatma altına aldı. Kalelerine çekilen Kuray-
zalılar, kuşatmanın uzaması üzerine
çok zor durumda kaldılar. Eski müt-
tefikleri Sa’d b. Muaz’ın hakemliğine
razı olarak teslim oldular.55

Hz. Peygamber Medine’den sürgün


edilen Yahudilerin Hayber’e yerle-
şerek müşriklerle birlikte hareket
etmesinin bir tehdit oluşturduğunun
farkındaydı. Üstelik başta Hayber
Yahudileri olmak üzere diğer Yahu-
dilerin Arap kabileleriyle anlaşarak
Medine üzerine yürümeye karar ver-
diklerini haber almıştı. Peygamberi-
miz(s.a.v.) Hudeybiye Antlaşması son- Görsel 4.17
rasında ashâbına Hayber’in fethi için Hayber Kalesi
hazırlanmalarını emretti.

54 bk. Haşr suresi, 2. ayet; Buhârî, Meğâzî, 14; İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s. 53-55.
55 Buhârî, Meğâzî, 30; İbn Hişâm, es-Sîre, C 3, s. 244-249.

117
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Hicretin yedinci yılında Medine’den yola çıkan ve büyük bir gizlilik içerisinde hareket eden
iki bin kişilik İslam ordusu üç günlük bir yolculuktan sonra Hayber’e vardı. Hiç beklemedik-
leri bir anda Müslümanları karşılarında gören Yahudiler korku içinde kalelerine kapandılar.
Allah Resulü(s.a.v.) onları Müslüman olmaya davet ederek barış teklifinde bulundu. Ancak
onlar yapılan teklifi kabul etmediler. Yahudilerin beklediği yardımın da gelmemesi üzerine
kuşatmanın yirminci günü Hayber fethedildi. Hz. Peygamber işledikleri arazilerin ürünle-
rinin yarısını Müslümanlara vermeleri şartıyla Yahudilerin Hayber’de kalmasına hükmetti.
Hayber’in dışında yaşayan Yahudilerle de cizye ödemek şartıyla anlaşmaya varıldı. Böy-
lece Yahudilerin bölgedeki gücü kırılmış oldu.56

NE NE ZAMAN?
Verilen olayları meydana geliş zamanlarıyla eşleştiriniz.

Kaynukaoğullarının Medine’den
1 çıkarılması Hudeybiye
dönüşü
Nadiroğullarının şehirden sürülmesi
2 Bedir Savaşı
sonrası
Hayber’in fethi
3 Hendek Savaşı
sonrası
Kureyzaoğullarının cezalandırılması
4 Hz. Peygamber’e suikast
girişimi sonrası

4.2. Hıristiyanlar
Hudeybiye Antlaşmasıʼnın sağladığı barış ortamını fırsat bilen Allah Resulü(s.a.v.), İslam’a
davet mektupları göndermişti. İslam davetinin önemli vasıtalarından olan bu mektuplardan
biri Bizans’a bağlı Busra Emîri’ne gönderilmişti. Mektubu taşıyan elçi Hâris b. Umeyr’in,
Gassânî emirinin kontrolündeki bölgeden geçerken öldürülmesi üzerine Allah Resulü(s.a.v.)
Zeyd b. Hârise komutasında üç bin kişilik bir orduyu Suriye’ye doğru harekete geçirdi.
Ordunun komutansız kalmaması için Zeyd b. Hârise öldürülürse Cafer b. Ebi Talib’in, o da
öldürülürse Abdullah b. Revaha’nın komutan olması yönünde Hz. Peygamber’den talimat
alan ordu vakit kaybetmeden yola çıktı.57

Elçinin katledilmesini savaş sebebi sayan Müslümanların kendisine doğru gelmekte ol-
duğunu haber alan Gassân Meliki, yardım talebi ile durumu Bizans’a haber verdi. Bunun
üzerine Bizanslılar yüz bin kişilik bir orduyla savaş bölgesine geldiler. Kendilerinden sayı-
ca üstün olan ordu karşısında ya şehit ya da muzaffer olma arzusu ile geri adım atmayan
56 Belâzürî, Fütûhu’l-Büldân, s. 32-44.
57 Vâkidî, Meğâzî, C 2, s. 755-756.

118
4. ÜNİTE

Müslümanlar cihat etmeye karar verdiler. Mute denilen


yerde kahramanca mücadele eden İslam ordusunun
üç komutanı yaşanan savaşta art arda şehit oldu. San-
cağı devralan Halid b. Velid, şaşırtıcı bir taktikle dört Mute
cenahtaki askerlerin yerlerini değiştirdi. Düşman or- Tebük
dusu, takviye kuvvet geldiğini zannederek geri çekildi.
Hayber
Bunu fırsat bilen Halid b. Velid de mevcut kuvvetlerini MEDİNE
geri çekerek Medine’ye doğru yola çıktı. Böylece İslam
ordusunun daha fazla kayıp vermesine de engel oldu.58


Hicretin dokuzuncu yılında meydana gelen Tebük Se-


ld
feri de yine Hıristiyan dünyasından gelen bir haber se-

en
iz
bebiyle gerçekleştirilmişti. Bizans’ın kendilerine bağlı
Arap kabilelerini de yanına alarak büyük bir ordu ile
Hicaz topraklarına doğru yola çıktığı ve saldırı hazırlığı Harita 4.2
Tebük ve Mute güzergâhı
içinde olduğu bilgisi Medine’ye ulaştı. Bu haberler üze-
rine Allah Resulü(s.a.v.) hemen sefer hazırlığı yapılmasını emretti. Fakat bu hazırlık isteği,
sıcak yaz günlerine ve hasat mevsimine denk geldiğinden Müslümanlar bu sefere katıl-
makta zorlandılar.59

Hz. Peygamber zorluk gazvesi diye anılan Tebük Seferi’nde kullanılmak

kti
Okuma Va
üzere imkânı olanlardan sadaka vermelerini istedi. Hz. Ömer malının
yarısını, Hz. Ebu Bekir ise tamamını getirdi. Bunun üzerine Hz. Ömer
‛Hayırda ne zaman yarışsak Ebu Bekir beni geçmiştir.’ diyerek onu övdü.
Bu iki sahabi dışında Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b.
Ubade gibi isimler de hazırlanan sefere katkı için bağışta bulundular. En
büyük destek ordunun üçte birinin masraflarını karşılayan Hz. Osman’dan
geldi. Maddi açıdan durumu iyi olmayan ancak hayır yarışına katılmak
isteyen insanlar da orduya güçleri nispetinde katkı sağladılar. Kadınlar da
yüzük, küpe ve bileziklerini vererek destek oldular.

(Vâkidî, Meğâzi, C 3, s. 991-992.)

Hz. Peygamber zorluklara rağmen sefer hazırlıklarını tamamlayarak otuz bin kişilik ordu-
suyla harekete geçti. Müslümanlar sıkıntı içerisinde Tebük denen yere kadar ilerlediler.
Yaklaşık yirmi gün kadar burada beklediler. Ama ne Rumlardan ne de onlara tabi olan
Hıristiyan Araplardan herhangi birine rastlamadılar. Bu gelişme üzerine Hz. Peygamber,
Halid b. Velid komutasında dört yüz kişilik bir süvari kuvvetini yakın bir mevkide bulunan
Hıristiyan Kinde kabilesi üzerine sevk etti. Sonuçta Kindeliler ve bölge sakini diğer Araplar,
Müslüman hâkimiyetini kabul ederek İslam devletine tabi oldular.60
58 Vâkidî, Meğâzî, C 2, s. 760-764.
59 Belâzürî, Ensâb, C 1, s. 471.
60 Vâkidî, Meğâzî, C 3, s. 1025-1026.

119
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Allah Resulü(s.a.v.) Necran bölgesinde yaşayan Hıristiyanlara da İslam’a davet mektubu


göndermişti. Hz. Peygamber, Necranlıları Müslüman olmaya davet etmiş, kabul etmez-
lerse cizye vermelerini, bunu da kabul etmezlerse savaşmak durumunda kalacaklarını
yazmış olduğu mektupta onlara bildirmişti. Bu mektup üzerine Necranlı Hıristiyanlar ka-
labalık bir heyetle Medine’ye geldiler. Yapılan görüşmelerde Necranlı Hıristiyanlar kendi
dinlerinde kalarak cizye vermeye razı olduklarını beyan ettiler.61

5. İslam’a Davet Mektupları


Allah Resulü(s.a.v.) Hudeybiye Antlaşması’nın temin ettiği barış ortamından istifade ederek
hicretin yedinci yılından vefatına kadar geçen sürede komşu ülke hükümdarıyla Arap Yarı-
madası’nın çeşitli bölgelerindeki kabile reislerine davet mektuplarıyla birlikte elçiler gönder-
di. Gönderilen bu mektuplarda muhataplar öncelikle İslam’a davet ediliyor, onlara dinî emir
ve yasaklar haber veriliyordu. Bunun yanı sıra Medine ile siyasi ilişkiler, savaş ve barış hâli
de mektuplarda yer alan konular arasındaydı. Cizye ayetinin nazil olmasından sonra yazılan
mektuplarda ise İslam hâkimiyetini tanımakla birlikte Müslüman olmayı kabul etmeyenler-
den cizye adı verilen verginin alınacağı hususu yer almaya başladı. Resulullah(s.a.v.) davet
mektuplarını götürecek olan elçileri hitabet ve temsil yeteneği bulunan kişiler arasından seç-
ti. Onların gideceği bölgeyi iyi tanımaları hususuna da önem verdi. Göndereceği mektupları,
üzerinde “Muhammed Resulullah” yazılı olan yüzüğü ile mühürledi.62

BİLGİ
“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe
DURAĞI
inanmayan, Allah ve Resulü’nün haram kıldığını haram
saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle,
küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.”
(Tevbe suresi, 29. ayet.)
Müslüman olmayı kabul etmeyen Ehl-i kitap Tebük Seferi
sonrasında nazil olan yukarıdaki ayetin hükmüne göre artık
İslam Devleti’ne cizye ödeyecekti.

Hz. Peygamber Muharrem ayında, altı adet davet mektubunu elçileri aracılığıyla dönemin
ileri gelen devlet başkanlarına yolladı. Amr b. Ümeyye’yi Habeş Necaşisi Ashame’ye gön-
derdi. İslam’a davet eden mektubu okuyan Necaşi şehadet getirerek Müslüman olduğunu
ilan etti. Ayrıca ülkesine sığınmış bulunan muhacirlerin güven içinde Medine’ye ulaşma-
larına da yardımcı oldu. Abdullah b. Huzafe’nin götürdüğü mektup Sâsânî Kisrası İkinci
Hüsrev Perviz’e ulaştı. Yemenʼdeki valisi Bâzân’dan Hz. Muhammed(s.a.v.) hakkında bil-
gi isteyen Hüsrev, kendisine gönderilmiş olan mektubu yırttı. Bunu haber alan Hz. Pey-
gamber, Kisra’nın cezalandırılması için Cenab-ı Hakk’a dua etti. Sâsânî Hükümdarı’ndan
61 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 307-308.
62 bk. Kasım Şulul, Siyer-i Nebi, s. 499-500.

120
4. ÜNİTE

aldığı emir gereği Yemen Valisi Bâzân da iki adamını Medine’ye göndermişti. Sâsânî Kis-
rası’nın, oğlu tarafından öldürüldüğünü vahiy yoluyla öğrenen Hz. Peygamber, Medine’ye
gelen elçilere bunu haber verdi. Bu gelişme üzerine Bâzân ile birlikte Yemen halkı Müs-
lüman oldu. Böylece Yemen’in ilk Müslüman Valisi Bâzân ile İslamiyet bu bölgede yayıl-
maya başladı.63

kti
Dıhyetü’l-Kelbî’nin, Heraklius’a takdim ettiği davet mektubu şöyledir:

Okuma Va “Bismillahirrahmanirrahim. Allah’ın kulu ve elçisi Muhammed’den Rum’un


büyüğü Heraklius’a! Hidayete uyanlara selam olsun. Seni İslam’a davet
ediyorum. Müslüman olursan kurtuluşa erersin. Ama bundan kaçınacak
olursan halkının günahını sen çekersin. ‛Ey Ehl-i kitap! Sizinle bizim
aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah’tan başkasına tapmayalım.
O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi
ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse işte o zaman: Şahit olun
ki biz Müslümanlarız! deyiniz.’ (Âl-i İmrân suresi, 64. ayet.)”

(İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 223.)

Allah Resulü(s.a.v.) Bizans İmparatoru’na da Dıhyetü’l-Kelbî’yi gönderdi. Mektubu okuyan


Heraklius, Hz. Muhammed’in(s.a.v.) peygamber olduğuna kanaat getirerek Müslüman ol-
mayı düşündüyse de krallığını kaybetme endişesiyle Hz. Peygamber’e tabi olmayacağını
açıkladı. Bununla birlikte Kral diplomatik kurallar çerçevesinde kabul ettiği elçiyi hediye-
lerle uğurladı.64

Hz. Peygamber, Hâtıb b. Ebi Beltea aracılığıyla Mısır


Emiri olan Mukavkıs’a da bir mektup gönderdi. Mukav-
kıs kendisine gelen elçiyi güzel bir şekilde ağırlamakla
birlikte İslam davetine olumlu cevap vermedi. Gassân
Kralı Hâris b. Ebi Şemir’e gönderilen elçi Şücâ b. Ebi
Vehb mektubu Kral’a verdiğinde Hâris sinirle onu yere
attı. Üstelik Medine’ye hücum edeceğini söyleyerek el-
çiyi tehdit etti. Resulullah’ın(s.a.v.) gönderdiği altıncı elçi
Selit b. Amr da Hanîfe kabilesinin reisi olan Hevze b.
Ali’yi İslam’a davet etti. Şair ve hatipliği ile meşhur Hev-
ze ancak belli şartlarla İslam’ı kabul edebileceğini söy-
Görsel 4.18
ledi. Ancak Müslüman olmasına karşılık yetki talebinde
Hz. Peygamberʼin elçilerinden
bulunan Hevze’nin istekleri Allah Resulü(s.a.v.) tarafından Dıhyetü’l-Kelbî’nin Şamʼda
kabul edilmedi.65 bulunan kabri
(Fotoğraf: Orhan Durgut)
63 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 222-224.
64 Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 6; İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 223.
65 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 224-225.

121
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

6. Heyetlerle Görüşmeler
Mekke’nin Müslümanlar tarafından fethedilmesi Müslümanları Arap Yarımadası’nın en
büyük gücü, Medine’yi de Hicaz’ın yeni siyasi merkezi hâline getirmişti. Arap Yarımada-
sı’ndaki kabileler bu sebeple Medine’ye heyetler göndermeye başladılar. Hicri dokuzuncu
yılda gelen elçilerin sayısının yetmişe ulaşmış olması bu yılın Senetü’l-Vüfûd (Elçiler Yılı)
olarak anılmasına sebep oldu.66

BİR AYET
“Allah’ın yardımı ve zaferi geldiği ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine
girmekte olduklarını gördüğün vakit, Rabb’ine hamdederek O’nu tesbih et
ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.”
(Nasr suresi, 1-3. ayetler.)

Medine’ye gelen heyetlerden İslam’ı kabul edenler, kabileleri adına siyasi bağlılıklarını ifa-
de ediyor; Hz. Peygamber’le görüşerek sorular sorup İslam’ın hükümlerini öğreniyorlardı.
Medine’den ayrılırken de dinlerini öğretecek kimseler talep ediyorlardı. Hz. Peygamber,
geri dönen heyetlere çeşitli hediyelerle birlikte kendilerine tahsis edilen arazileri bildiren
bir yazı veriyordu. Ayrıca Müslüman olanlara zekât, Hıristiyan olanlara da cizye tahsildarı
gönderiyordu.67

FİKRİNİ SÖYLE!

Hicretin dokuzuncu yılında Medine’ye gelen heyetlerin çokluğunu İslam’ın ulaş-


tığı güç bakımından yorumlayınız.

7. Veda Haccı ve Veda Hutbesi

Hicretin dokuzuncu yılında haccın farz kılınması üzerine Allah Resulü(s.a.v.), Hz. Ebu Bekir’i
hac emiri olarak Mekke’ye gönderdi. Hz. Peygamber bu hac mevsiminden bir yıl sonra
bizzat kendisi hac niyetiyle yola çıkacağını Müslümanlara duyurarak onlardan da hazırlık
yapmalarını istedi. Hz. Muhammed(s.a.v.) ile haccetmek isteyenler ertesi yıl Medine’de top-
landılar. Muhacir ve ensarın yanı sıra Arap kabilelerinden pek çok Müslüman’la birlikte
Allah Resulü(s.a.v.) ve ailesi hac niyetiyle Medine’den ayrıldı. Hz. Peygamber ve yanında-
kiler Zülhuleyfe’de ihrama girdikten sonra Zilhicce’nin dördüncü günü Mekke’ye ulaştılar.
66 Mustafa Fayda, “Senetü’l-Vüfûd”, DİA, C 36, s. 520-521.
67 bk. İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 252-308.

122
4. ÜNİTE

Kâbe’yi tavaf ettikten sonra iki rekât na-


maz kılan Hz. Peygamber ve kafile, Safâ
ve Merve arasında sa’y yaptı. Ardından
Zilhicce’nin sekizinci günü Mekke’den
ayrılıp Mina’ya gittiler. Ertesi sabah Müz-
delife’den geçerek Arafat’a vardılar. Allah
Resulü(s.a.v.) vakfe için orada toplanmış bu-
lunanlara hitap etti. Hac ibadetini tamam-
ladıktan sonra Medine’ye dönmek üzere
Mekke’den ayrıldı.68 Görsel 4.19
Arafat

VEDA HUTBESİ
“Hamd ve şükür Allah’a mahsustur. Biz O’na hamd eder ve O’ndan yardım ister, af-
fımızı O’ndan diler ve O’na yöneliriz. Nefislerimizin şerrinden, fiillerimizin kötülüğünden
O’na sığınırız. Allah kimi doğru yola iletirse artık o kimse için sapıklık olmaz, kimi de
sapıklığa sevk ederse o kimse için doğru yola sevk eden kalmamıştır. Allah’tan başka
ilah olmadığına, O’nun tekliğine ve denginin bulunmadığına şehadet ederim. Yine ben
şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.
Ey Allah’ın kulları! Sizlere Allah’tan korkmanızı ve O’na itaatte bulunmanızı tavsiye ve
teşvik ederim. Bu suretle en iyi ve hayırlı olan bir şey ile sözlerime başlamak istiyorum:
Ey insanlar! Size açıkladığım şeyleri dinleyin. Zira bilmiyorum, bu yıldan sonra bulun-
duğum bu yerde belki de sizlerle tekrar buluşamayacağım.
Ey insanlar! Kanlarınız, mallarınız, haysiyet ve şerefiniz Rabb’inizle buluşacağınız güne
kadar bu yerin bu ayın ve bu günün mukaddes olması gibi mukaddestir. Dikkat edin,
tebliğ ettim mi? Ey Allah’ım sen şahit ol. Elinin altında bir şey bulunduran kimse, onu
kendisine emanet eden şahsa iade etmelidir. Artık Cahiliye Devri’nde mevcut olan faiz
kaldırılmıştır… Cahiliye Dönemi’nin kan davaları da kaldırılmıştır… Kasten adam öldür-
menin cezası kısastır…
Ey insanlar! Gerçekten şeytan, sizin bu ülkenizde kendisine tapılmaktan ümidini kesmiş
bulunuyor. Fakat o, bunun dışındaki iş ve davranışlarınızdan önemsiz saydıklarınızdan
kendisine tabi olmanızdan memnuniyet duyacaktır…
Ey insanlar! Hanımlarınızın sizin üzerinizde hakkı bulunduğu gibi sizin de onlar üzerinde
hakkınız vardır… Sizler onları Allah’ın bir emaneti olarak almış bulunuyorsunuz. Kadınlar
hususunda Allah’tan korkup çekinin ve onlara en iyi bir tarzda davranın. Dikkat edin.
Tebliğ ettim mi? Allah’ım sen şahit ol.
Ey insanlar! Müminler ancak kardeştir. Benden sonra küfre sapıp birbirinizi boğazlar
hâle gelmeyin. Ey insanlar! Rabb’iniz bir, atanız da birdir. Hepiniz Âdem’den türediniz.
Âdem ise topraktan yaratılmıştır… Bir Arap’ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur varsa bu
ancak takva yönündendir. Tebliğ ettim mi? Allah’ım sen şahit ol.
Burada bulunanlar bulunmayanlara sözlerimi ulaştırsın. Allah muhakkak ki her varisin
mirastan olan hissesini tayin ve tespit etmiştir… Allah’ın selamı üzerinize olsun.”
(Muhammed Hamidullah, el-Vesâiku’s-Siyâsiyye, s. 360-368.)

68 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s. 153-168.

123
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

Veda Haccı esnasında Hz. Peygamber farklı yerlerde ve farklı zamanlarda Müslümanlara
kısa konuşmalar yapmış, Rebîa b. Ümeyye gibi gür sesli sahabiler yardımıyla bu konuş-
maları daha uzaktakiler için tekrar ettirmiştir. Resulullah’ın(s.a.v.) hutbelerinde dikkat çektiği
hususlar bütün insanlık için evrensel mesajlar içermektedir. Ancak esas itibariyle Allah’ın(c.c.)
affetmeyeceği iki büyük günah olan şirk ve kul hakkına vurgu yapılmaktadır.69

KÜRSÜ SENİN!

Hz. Muhammedʼin(s.a.v.) Veda Hutbesi’nde vurguladığı temel hak ve özgürlük-


leri ele alan bir sunum hazırlayarak sınıfta paylaşınız.

8. Peygamberimizin Vefatı

Hz. Peygamber Veda Hutbesi’nde kendisini din-


lemeye gelen binlerce Müslüman’a, “… Bugün
size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi
tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı
beğendim…”70 ayetini duyurduğunda bir nevi
vazifesini artık tamamladığını haber veriyordu.
Aslında mevcut konuşmadan vedalaşma anlamı
çıkaran ashâbdan bazıları önceki uygulamaların-
daki farklılığa bakarak Hz. Peygamber’in vefatı-
nın yaklaştığını düşünmeye başlamıştı. Zira her
Ramazan Kur’an-ı Kerim’i Cebrail(a.s.) ile mukabele
eden Hz. Peygamber o sene iki kere mukabele-
de bulunmuştu. Ramazanın son on günü yaptığı
itikâfı da yirmi güne çıkarmıştı.71

Nitekim hicretin onuncu yılında Veda Haccı dö-


nüşünden sonra Hz. Peygamber’in sağlığı bozul-
maya başladı. Allah Resulü’nün(s.a.v.) Uhud ve Baki
kabristanlarına yaptığı veda ziyaretlerinden sonra
Görsel 4.20
Peygamberimizin (s.a.v.)
kabr-i şerifi hastalığı iyice arttı. Hz. Âişe’nin odasında hastalı-
ğının tedavisi sürerken mescide çıkamadığı süre
boyunca namazları Ebu Bekir (r.a.)
kıldırdı. Bir süre sonra Hz. Peygamber’in durumu daha
da ağırlaştı. Sevgili Peygamberimiz bakışları semada “En yüce dosta!” diyerek 632 yılında
63 yaşında vefat etti.72
69 Bünyamin Erul, “Veda Hutbesi”, DİA, C 42, s. 591-593.
70 Mâide suresi, 3. ayet.
71 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s. 174-175.
72 İbn Hişâm, es-Sîre, C 4, s. 291-292, 301-303.

124
4. ÜNİTE

kum a Va kti
O Hz. Peygamber’in vefat ettiğini haber alan Müslümanlar büyük üzüntü ya-
şadılar. Onun öldüğüne inanmak istemiyorlardı. Nitekim Hz. Ömer Resu-
lullah’ın(s.a.v.) ölmediğini iddia ederek aksini söyleyenleri ölümle tehdit etti.
Hz. Peygamber’in vefatını haber alan Hz. Ebu Bekir doğruca mescide
gelerek Hz. Âişe’nin odasına girdi. Sevgili dostunun yüzünü açıp “Anam
babam sana feda olsun! Hayattayken de ölüyken de güzelsin. Bir daha
ölmeyeceğin ölümü tattın.” diyerek onu öptü. Sonra şaşkınlık içerisindeki
insanların yanına mescide gitti. “Ey insanlar! Kim Muhammed’e tapıyor-
sa bilmiş olsun ki Muhammed ölmüştür. Kim de Allah’a tapıyorsa bilmiş
olsun ki Allah Hay’dır ölmez.” diyerek Müslümanları sakinleştirdi. Hz. Ebu
Bekir’in “Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygam-
berler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse gerisin geriye mi
(eski dininize) döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse Allah’a hiçbir şe-
kilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır.”
(Âl-i İmrân suresi, 144. ayet.) ayetini okuması üzerine başta Hz. Ömer
olmak üzere insanlar Resulullah’ın(s.a.v.) vefat ettiğini kabullendiler.

(İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s. 231-235.)

Hz. Peygamber’in cenazesini Hz. Abbas ve iki oğlu ile Üsame b. Zeyd’in yardımlarıyla Hz.
Ali yıkadı. Müslümanlar gruplar hâlinde imamsız olarak cenaze namazını kıldılar. Allah
Resulü’nün(s.a.v.) peygamberlerin ancak öldükleri yere defnedileceklerine dair hadisi gere-
ğince Peygamber Efendimiz, Hz. Âişe’nin odasına defnedildi.73 Mescid-i Nebi sınırları için-
de bulunan Peygamberimizin(s.a.v.) kabri ile minberi arasındaki alana “tertemiz gül bahçesi”
anlamında Ravza-i Mutahhara denilmiştir.

HAYDİ YAZALIM!

Peygamber sevgisini anlatan bir kompozisyon yazınız.

73 İbn Hişâm, es-Sîre, C 4, s. 312-315.

125
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI

TARİH ŞERİDİ

Müslümanların
622 Medine’ye hicret etmesi

Mescid-i Nebi’nin
623 tamamlanması

MEDİNE DÖNEMİ
Bedir Savaşı
624

625 Uhud Savaşı

627 Hendek Savaşı

Hudeybiye Barış
628 Antlaşması

629 Mute Savaşı

Mekke’nin Fethi
630

631 Elçiler Yılı

632 Peygamberimizin(s.a.v.)
vefatı

126
4. ÜNİTE

BULALIM-BİLELİM
B
C
D
?

Aşağıdaki soruların cevaplarını tablodaki numaraların bulunduğu karelere


yazınız.

1. Görüş alışverişinde bulunma, fikir alma, danışma.


2. Hz. Peygamberʼe ve muhacirlere yardımcı olan Medineli
Müslümanlar.
3. Hz. Peygamberʼin bizzat katılmayıp görevlendirdiği
kumandanlarla sevk ve idare ettiği sefer.
4. Hz. Peygamberʼin Medineʼde ensar ve muhacirlerin bazılarını
birbirleriyle kardeş ilan etmesi.
5. Kurʼan-ı Kerimʼde genellikle Yahudiler ve Hıristiyanlar için
kullanılan tabir, kitap ehli.
6. Hz. Peygamberʼin bizzat sevk ve idare ettiği savaşlar.
7. Bir kimsenin İslam’ı gerçekten kabul etmediği hâlde Müslüman
gibi görünmesi.
8. Mescid-i Nebi içinde Hz. Peygamberʼin kabri ile minberi
arasındaki bölüm.

1
E
2
3
4
Ü
5
6
Ü
7
8
D

127
Ölçme ve Değerlendirme

A. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere doğru sözcüğü yazınız.

1. Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlara ……………. adı verilir.

2. Mescid-i Nebi yapılana kadar Hz. Peygamber’e …………………………..…. ev


sahipliği yapmıştır.

3. Hicretin ikinci yılında inen ayetle kıble değişmiş, Müslümanların kıblesi ……….…
olmuştur.

4. Bir konuda görüş alışverişinde bulunmak anlamına gelen …………..…


Peygamber Efendimizin sıkça başvurduğu bir uygulamadır.

5. Hz. Peygamber’in ordunun başında bizzat katıldığı seferlere ……….….. adı


verilmiştir.

6. Hz. Hamza ve Mus’ab b. Umeyr …………. Savaşı’nda şehit olmuştur.

7. Allah Resulü’nün(s.a.v.) Hudeybiye’de Müslümanlardan müşriklerle savaşacaklarına


dair aldığı söz ………........… Biati diye isimlendirilmiştir.

8. Hicretin dokuzuncu yılı, Hz. Peygamber ile görüşmek üzere pek çok heyet geldiği
için …………………….…. diye adlandırılmıştır.

9. Mescid-i Nebi içinde Hz. Peygamber’in kabri ile minberi arasındaki bölüme
……………………………….…. denir.

B. Aşağıdaki açık uçlu soruların cevabını ilgili alana yazınız.

10. Mescid-i Nebi İslam toplumunda hangi işlevleri üstlenmiştir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

11. Ashâb-ı Suffe’nin topluma en büyük katkısı hangi alanda olmuştur? Kısaca
açıklayınız.

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

128
Ölçme ve Değerlendirme

12. Medine Sözleşmesi’nin devletleşme sürecine katkısını açıklayınız.

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

13. Hz. Peygamber’in Bedir Savaşı öncesindeki duasını da göz önüne alarak bu
savaşın önemini yorumlayınız.

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

14. Müşriklerin pek çok grubun katılımıyla güçlü bir ordu meydana getirmelerine
rağmen Hendek Savaşı’nda başarısız olmalarına sebep olan etkenler
nelerdir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

15. Mekke’nin fethi Müslümanlara siyasi açıdan neler kazandırmıştır?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

16. Düşmanlarıyla mücadelesindeki tutum ve uygulamalarına bakarak Hz.


Peygamber’in savaşa bakışını yorumlayınız.

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

17. Peygamberimiz(s.a.v.) münafıklara karşı nasıl bir politika izlemiştir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

18. Hz. Peygamber Yahudi ve Hıristiyanlarla olan ilişkilerinde nasıl bir yol takip
etmiştir? Yorumlayınız.

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

129
Ölçme ve Değerlendirme

19. Hicretin dokuzuncu yılında Hz. Peygamber ile görüşmeye gelen heyetlerin
amacı nedir?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

20. Müslümanların Hz. Peygamber’in vefatına ilk tepkileri nasıl olmuştur?

………………...……………………………………………………………………………
…….......…………...………………………………………………………………………

C. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları okuyunuz ve doğru seçeneği işaretleyiniz.

21. Müslümanların Yahudilerin Medine’deki ekonomik üstünlüklerine ortak


olmalarını sağlayan faaliyet aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ensar ve muhacir arasında kardeşlik tesis edilmesi


B) Mescid-i Nebi’nin yapımının tamamlanması
C) Nüfus sayımı ile Müslümanların sayısının belirlenmesi
D) Medine pazarının kurulması
E) Medine Sözleşmesi’nin imzalanması

22. Uhud Savaşı esnasında Müslümanları üstün durumda iken yenilginin eşiğine
getiren sebep aşağıdakilerden hangisidir?

A) Müslümanların sayılarının çokluğundan dolayı gurura kapılması


B) Yahudilerin Müslümanları arkadan vurmaya kalkışması
C) Münafıkların müşriklerle işbirliği yapması
D) İslam ordusundaki bazı sahabilerin savaşmak istememesi
E) Bir tepeye yerleştirilen okçuların yerlerini terk etmesi

130
Ölçme ve Değerlendirme

23. Hudeybiye Antlaşması’nın İslam’ın yayılmasına zemin hazırlayan maddesi


aşağıdakilerden hangisidir?

A) Müslümanlar ile Mekkeliler arasında on yıl savaş yapılmayacaktır. Taraflardan


herhangi biri üçüncü bir tarafla çatışmaya girerse diğeri bu çatışmaya müdahil
olmayacaktır.
B) Müslümanlar bu yıl Mekke’ye girmeden geri dönecekler ancak gelecek yıl
Kâbe’yi ziyaret edebileceklerdir ve şehirde üç günden fazla kalamayacaklardır.
C) Müslümanların ziyaretleri esnasında yanlarında sadece yolcu kılıçları
bulunacak, Mekkeliler ise o sırada şehri boşaltacaklardır.
D) Antlaşmadan sonra Mekkelilerden biri Müslümanlara sığınırsa geri çevrilecek,
ancak Müslümanlardan biri Mekke’ye geri dönerse iade edilmeyecektir.
E) Arap kabileleri diledikleri tarafla ittifak yapabileceklerdir.

24. “(O münafıklar) Eğer sığınacak bir yer yahut (barınabilecek) mağaralar veya (so-
kulabilecek) bir delik bulsalardı, koşarak o tarafa yönelip giderlerdi.”
(Tevbe suresi, 57. ayet.)

“Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir. Onlar kötü-


lüğü emreder, iyilikten alıkoyar ve cimrilik ederler. Onlar Allah’ı unuttular. Allah da
onları unuttu!..” (Tevbe suresi, 67. ayet.)

“Eğer sana bir iyilik erişirse, bu onları üzer. Ve eğer başına bir musibet gelirse,
‘İyi ki biz daha önce tedbirimizi almışızʼ derler ve böbürlenerek dönüp giderler.”
(Tevbe suresi, 50. ayet.)

Verilen ayetlerden münafıklarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi


çıkarılamaz?

A) Korkak bir ruh hâline sahiplerdir.


B) Yalan söylemeyi alışkanlık hâline getirmişlerdir.
C) Müslümanların zor durumda olmasından memnuniyet duyarlar.
D) Kötülüklerin yayılması için çalışırlar.
E) Kibirli insanlardır.

131
Ölçme ve Değerlendirme

25. Kurayza Yahudilerinin Hz. Peygamber tarafından cezalandırılmasının sebebi


aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hz. Peygamber’i öldürmeye kalkışmaları


B) Hendek Savaşı’nda müşriklerle işbirliği yapmaları
C) Medine Sözleşmesi gereğince ödemeleri gereken diyeti vermemeleri
D) Müslümanların Bedir zaferini küçümsemeleri
E) Müslüman bir kadına hakaret etmeleri

26. Aşağıdakilerden hangisi Hz. Peygamber’in İslam’a davet mektuplarını götü-


recek elçilerde aradığı şartlardan biridir?

A) Zengin olması
B) Kendi akrabalarından olması
C) Hitabet yeteneği olması
D) Şehrin ileri gelenlerinden olması
E) Genç olması

27. Peygamber Efendimizin vefatından sonra yaşananlarla ilgili olarak aşağıda-


ki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Peygamberimizin(s.a.v.) cenazesini Hz. Ebu Bekir yıkamıştır.


B) Hz. Ömer Peygamberimizin(s.a.v.) vefatını ilk anda kabullenememiştir.
C) Peygamberimiz(s.a.v.) vefat ettiği yere defnedilmiştir.
D) Müslümanlar Peygamberimizin(s.a.v.) cenaze namazını imamsız olarak kılmıştır.
E) Büyük şaşkınlık yaşayan Müslümanları Hz. Ebu Bekir sakinleştirmiştir.

132
Ölçme ve Değerlendirme

“Veda Hutbesi metninde geçenler incelendiğinde usul, üslup, dua, inanç ve


ibadet umdeleri gibi başlıklar altında toplanabilecekler yanında hayatın bel-
li alanlarına dağılmış konulara da yer verildiği söylenebilir. Veda Hutbesiʼnin
başlangıç kısmına bakıldığında Allah’a(c.c.) iman ve teslimiyetle o iman ve tes-
limiyetin mümin tarafından içselleştirilip özümsenmesinin, her türlü hareket
ve davranışına yansıtılmasının vurgulandığı ortaya çıkmaktadır. Peygamberi-
miz(s.a.v.) hutbenin giriş kısmından sonra daha sözlerine başlamadan muhatap-
larının dikkatini çekecek cümleler kurmuştur. Burada dile getireceği hususların
mümkün mertebe daha çok kişiye, üstelik sağlıklı bir anlayışla ulaştırılmasının
iyi ve faydalı olacağına değinmiştir.

Allah Resulü(s.a.v.), hayatı boyunca Müslümanların birlik ve beraberliğini sağlayı-


cı unsurlara önem verip bu hususun altını çizmiştir. Nitekim Veda Hutbesiʼnde
de yine bunu vurgulamıştır. Belki Veda Hutbesi söz konusu olduğunda belirtil-
mesi gereken en önemli özelliklerden birisi Allah Resulüʼnün(s.a.v.) bu vesileyle
Cahiliye Dönemi ile hesaplaşıyor olmasıdır. Hz. Peygamber(s.a.v.), peygamber
kardeşlerinin ardından ümmetlerince ihdas edilen veya kendi peygamberliğinin
hemen öncesinde yaşanmakta olan dini, toplumu ve sosyal düzeni bozan cahilî
inanç ve uygulamaları kaldırdığını ilan etmekle aslında bir noktada insanlığı
tevhit potasında birleştirme gayretinin nihai ve en mühim örneklerinden birini
sunmuş oluyordu.

Bütün bu gerekçeler çerçevesinde sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki Veda


Hutbesi son peygamberin karşısındaki binlerce ashâbın şahsında ümmetine
ve insanlığa son seslenişidir. O, son elçinin bütün getirdiklerinin özeti mahiye-
tindeki son mesajıdır.”

(H. Ahmet Özdemir, “Son Peygamberin(s.a.v.) Son Mesajı Olarak Veda Hutbesi”,
Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 2005, C 5, Sayı 1, s.106-109.)

28, 29 ve 30. soruları yukarıdaki metne göre cevaplayınız.

28. Hz. Peygamber’in Veda Hutbesi olarak nitelenen konuşması Müslü-


manlar açısından niçin önemlidir? Açıklayınız.

………………………………………………………………………………………
………………………………………………………………………………………
………….……………………………………………………………………………

133
Ölçme ve Değerlendirme

29. Hz. Peygamber’in Veda Hutbesi vesilesiyle Cahiliye Dönemi ile hesap-
laşması ne anlama gelmektedir? Yorumlayınız.

…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………

30. Veda Hutbesinde aşağıdaki hususlardan hangisi yer almaz?

A) Birlik ve beraberlik
B) Allah’ın varlığına ve birliğine iman
C) Toplumsal sorunlar
D) Evrensel ilkeler
E) Tarihî kıssalar

134
Z
A SÖZLÜK
A C
âciz: Gücü bir işe yetmez olanın durumu, cahiliye: Hz. Muhammed’in(s.a.v.)
güçsüzlük. peygamberliğinden önce, insanların yaşadıkları
adak: Allah’ın(c.c.) sevgisini ve hoşnutluğunu ve özünde, putlara tapma, soy-sopla övünme,
kazanmak, dileğinin gerçekleşmesini sağlamak hukuksuzluk, kibir ve zayıfları ezme gibi
amacıyla dince sakıncası bulunmayan bir işi olumsuzlukları barındıran sosyal ve kültürel ortam.
yapacağına dair Allah’a(c.c.) söz verme. cariye: Eskiden savaşta ele geçirilen kadın köle.
adalet: Bir işi yerli yerine koyma, hak sahibine Cebrail: Allah(c.c.) tarafından peygamberlere vahiy
hakkını verme, hak ve hukuka uygunluk. Her iletmekle görevlendirilmiş melek.
şeyin olması gerektiği yerde bulunması, insaf. cenah: Yan, taraf.
Adnânî: Hz. İbrahim’in oğlu İsmail(a.s.) soyundan Cibril: bk. Cebrail
geldiği kabul edilen Arap kolu.
cihat: 1. Söz ve fiille bütün kuvvetini harcayarak
akika: Yeni doğan çocuk nedeniyle Allah’a(c.c.) çalışma, yorulma, aşırı gayret etme.
şükür olarak doğumunun yedinci gününde kesilen 2. Düşmanlara karşı ülkeyi savunmak amacıyla
kurban. silahlı mücadele verme.
Amâlika: En eski Arap kabilesi kabul edilen yarı cizye: Müslüman devletlerde, gayrimüslimlerin
efsanevi göçebe Sâmî topluluk. canlarını, mallarını, namuslarını korumak ve
Ârâmî: Yarı göçebe Batı Sâmî kavimlerinden biri. inançlarını özgür bir şekilde yaşamaları için
arbede: Çatışma, patırtı. devletin sağlamış olduğu imkânlara karşılık
çalışabilir durumda olan erkeklerinden almış
asabiyet: Aynı soydan gelenlerin veya bir
olduğu vergi.
başka sebeple aralarında yakınlık bulunanların
muhaliflere karşı birlikte hareket etmelerini D
sağlayan dayanışma duygusu. Dârunnedve: Mekke’de Kureyş kabilesinin
ashâb: bk. sahabe ileri gelenlerinin toplanıp siyasi, hukuki ve idari
konuları görüştükleri, ayrıca nikâh vb. törenler için
asilzade: Soylu.
de kullandıkları yer.
aşere-i mübeşşere: Hz. Peygamber tarafından
Dârülerkam: Mekke Dönemi’nde
cennetlik oldukları müjdelenen on sahabe.
Hz. Peygamber’in, Müslümanlara İslam’ı anlat-
azap: 1. Ceza, elem, işkence, şiddetli acı hissi, tığı, gelen vahyi tebliğ ettiği, topluca ibadet veya
bedensel ve ruhsal sıkıntı, çile, eziyet. 2. Allah’ı(c.c.) çeşitli görüşmelerin yapıldığı ve İslami eğitimin
tanımayan veya emirlerine karşı gelenlere verildiği Erkam b. Ebi’l-Erkam’ın evi.
dünyada ve ahirette verilecek ilahî ceza.
davet: bk. tebliğ
azat etmek: Hürriyetine kavuşturmak.
diyet: Kan bedeli, tazminat.
B
E
batıl: Allah’ın(c.c.) peygamberleri aracılığıyla
ecel: Hayatın son bulması, ölüm vaktinin gelmesi.
bildirmiş olduğu dine uymayan her türlü inanç,
fikir, duygu, kanaat, tutum, davranış. Ehl-i Kitap: Yahudiler ve Hıristiyanlar.
bedevi: Çöl ve vahalarda develeriyle birlikte konar el-emin: Mekkeliler tarafından Hz.
göçer olarak yaşayan Araplara verilen ad. Muhammed’e(s.a.v.) İslam’dan önce verilen ve
peygamber olduktan sonra da kullanılan sıfat,
bertaraf etmek: Ortadan kaldırmak, gidermek.
Hz. Muhammed’in(s.a.v.) isimlerinden biri.
beyan etmek: Bildirmek, söylemek, ileri sürmek,
elim: Acıklı.
anlatmak.
eman: 1. Yazılı olarak birisine verilen güvenlik
Beytullah: bk. Kâbe.
belgesi. 2. Tarihte Müslüman ülkesine girmek
biat: Birinin hâkimiyetini kabul etme ve emirlerine ve Müslüman ordusuna teslim olmak isteyen bir
bağlılığını bildirme. yabancıya verilen can, mal ve namusunu koruma
boykot: Bir topluluk veya bir ülkeyle her türlü güvencesi.
ilişkiyi kesme. emanet: “Eminlik, güvenilirlik” anlamında
Budizm: Tahminen MÖ 563-483 yılları arasında peygamberlerin en önemli niteliklerinden birisi.
yaşamış olan Buda tarafından kurulan din ve ensar: Hicret sırasında Hz. Peygamber’e
felsefe sistemi. ve Mekke’den Medine’ye göç eden diğer

135
Müslümanlara kucak açıp onları misafir eden uzunlamasına kazılmış derin çukur.
Medineli Müslümanlar. hezimet: Yenilgi.
erdem: Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, hicret: Dinî sebeplerle bir yerden diğer bir yere
yiğitlik, doğruluk gibi niteliklerin genel adı, fazilet. göçme ve özellikle Hz. Peygamber’in Mekke’den
F Medine’ye göç etmesi olayı.
fasih: Açık ve düzgün (anlatış). hidayet: Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu.
fazilet: bk. erdem Hilfü’l-Fudûl: Bazı Kureyş kabilelerinin, Mekke’de
fesat: Karışıklık, kargaşalık, ara bozuculuk. haksızlığa uğrayan insanlara yardım etmek
amacıyla yaptıkları Hz. Muhammed’in(s.a.v.) de
fetanet: Üstün zekâ ve kavrayış gücüne sahip
katıldığı antlaşma.
olma anlamında peygamberlerin sıfatlarından biri.
Hinduizm: Hintlilerin inanç, düşünüş, his ve hayat
fetret: İlk vahiy olan Alak suresinin ilk beş
tarzı olan Hindistan’ın geleneksel dini.
ayetinden sonra, Müddessir suresinin gelmesine
kadar Hz. Peygamber’e vahyin inmediği dönem. hitabet: Bir topluluğa bir maksadı anlatmak,
bir fikri açıklamak, öğüt vermek, bir görüşü
feza: Gökyüzü.
benimsetmek, bir eyleme teşvik etmek gibi
ficar: İslam’dan önce bazı Arap kabileleri amaçlarla yapılan güçlü ve etkileyici konuşma
arasında savaş yapılması yasak kabul edilen veya güzel konuşma sanatı, retorik.
ve haram aylar olarak bilinen zilkade, zilhicce,
husumet: Düşmanlık.
muharrem ve recep aylarında yapılan savaşlar.
hutbe: Bir topluluk karşısında yapılan etkileyici
fitne: Bozgunculuk, karışıklık, kargaşa,
konuşma, nutuk, hitabet.
geçimsizlik, genel güvenliği bozma.
hürmet: Saygı.
G
İ
ganimet: Savaş sırasında Müslüman olmayan
düşman ordusundaki askerlerden alınan her türlü İbrânî: Sâmî ırkından olan Yahudi, İsrailoğulları
mal ve esirler. milletine mensup kimse.
gayb: 1. Göz önünde olmayan, gözle iffet: Yeme, içme ve diğer bedeni hazlar
görülmeyen, gizli olan, hazırda olmayan. 2. Akıl konusunda ölçülü olma, aşırı istekleri bastırıp
ve duyular yoluyla hakkında bilgi edinilemeyen dinin ve aklın buyruğu altına sokmak suretiyle
varlık alanı. kazanılan erdem.
gazve: Hz. Peygamber’in bizzat kendisinin sevk ihdas: Ortaya çıkarma, meydana getirme.
ve idare ettiği savaşlar. ihram: Hac veya umreye niyet eden kimsenin
H diğer zamanlarda yapması helal olan bazı
davranışları, bu ibadetlerin esaslarını veya bütün
Hacerülesved: Tavafın başlangıç yerini
adabını tamamlayıncaya kadar kendisine haram
göstermek üzere Kâbe’nin güneydoğu köşesinde
kılması.
bulunan, yerden 1.5 m yüksekliğinde, oval
biçiminde, hafif kırmızı ve sarı damarcıkları ihsan: İyilik etme, iyi ve güzel davranma, güzel
bulunan, 30 cm çapında oldukça parlak siyah bir yapma, bağışlama, bağışta bulunma, ikram etme.
taş. ihtilaf: Ayrılık, anlaşmazlık, aykırılık, uyuşmazlık.
hadari: Şehirlerde yerleşik hayat yaşayan ikmal etmek: Tamamlamak.
Araplara verilen isim. iktisadi: Ekonomik.
hanif: Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği tevhit inancını infial: Birine içerleme, gücenme, kızgınlık duyma.
koruyan; Hz. Muhammed’in(s.a.v.) peygamber
inziva: Köşeye çekilme, halktan uzaklaşıp ayrı
olarak gönderilmesinden önce Allah’ın(c.c.) varlığına
yaşama, insanlarla beraber olmaktan kaçınma.
ve birliğine inanan kimse.
ismet: Allah’ın(c.c.), peygamberlerini gizli ve
harem: 1. Korunan yer, korunan şey, yasak bölge.
açık her türlü günahtan; şirkten, küfürden,
2. Hac ve umre için ihrama girilen yerlerden
münafıklıktan ve zulüm yapmaktan koruması.
itibaren Mekke’de Kâbe’ye doğru olan kısım,
Kâbe ve çevresi. isra: Hz. Peygamber’in, hicretten yaklaşık bir
buçuk sene evvel, Miraç gecesinde Kâbe’den
hasat: Ürün kaldırma, ekin biçme işi.
Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya Allah’ın(c.c.) izniyle
hasmane: Düşmanca. götürülmesi.
havale etmek: Bir şeyin alınmasını, yapılmasını istifade etmek: Faydalanmak.
bir kimseye bırakmak, ısmarlamak, devretmek.
istihbarat: Bilgi toplama, haber alma.
hendek: Geçmeye engel olacak biçimde

136
istişare: Görüş alışverişinde bulunma, fikir alma, maruz kalmak: Bir olay veya bir durumla karşı
danışma. karşıya olmak.
itikâf: İbadete açık olan bir mescitte, kişinin Mecûsîlik: Ateşe tapanların bağlı bulundukları din.
Allah’ın(c.c.) rızasını kazanmak için ramazanın son menfaat: Çıkar.
on gününde ibadet niyetiyle kalması.
Mescid-i Aksâ: Kudüs’te bulunan, Kâbe ve
ittifak: Anlaşma, uyuşma, bağlaşma. Mescid-i Nebi’den sonra Müslümanların en önemli
K üçüncü mescidi.
Kâbe: Mekke’de bulunan yeryüzünün ilk mescidi, Mescid-i Dırar: Hicretten sonra Tebük Seferi
Müslümanların kıblesi. öncesi münafıklar tarafından Müslümanları
kabile: Aynı soya mensup aileler topluluğu, gözetim altında tutmak, onlara tuzak kurmak
boy, aşiret. için Kuba Mescidi’nin tam karşısında yapılan bir
mescit.
kaftan: Bir tür uzun, süslü üst giysisi.
Mescid-i Haram: bk. Kâbe.
kâhin: Doğaüstü yollardan gizli, bilinmeyen
şeyleri, geleceği bilme iddiasında bulunan Mescid-i Nebi: Hz. Peygamber’in hicretten sonra
kimse. Medine’de yaptırdığı Kâbe’den sonra en önemli
ikinci mescit.
Kahtânî: Nesebi, Sâm’ın soyundan geldiği
kabul edilen Kahtan’a dayanan güney metanet: Metin olma, dayanma, dayanıklılık,
Araplarının genel adı. sağlamlık.
kanaat: 1. Elindekinden hoşnut olma durumu, mevali: Cahiliye Araplarında esirler ile hürler
yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe. arasında kabul edilen azat edilmiş köle ve
2. Düşünce. cariyeler.
karargâh: Ordunun uzun bir süre veya geçici mevzi: Bir askerî birliğin yeri veya bu birlik
olarak konakladığı yer. tarafından ele geçirilen bölge.
kast: Ayrıcalıklar bakımından yukarıdan miraç: Hz. Peygamber’in, recep ayının 27.
aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış gecesinde, Mekke’den Kudüs’teki Mescid-i
bulunan, en koyu biçimiyle Hindistan’da görülen Aksâ’ya götürülmesi ve oradan göğe yükseltilerek
toplumsal sınıfların her biri. Allah’ın(c.c.) ayet ve olağanüstü nimetlerinin
gösterilmesi.
kavim: Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı
bulunan, boy ve soy bakımından da birbirine muâhât: Hicretten sonra Hz. Peygamber’in,
bağlı insan topluluğu. Mekke’den hicret eden muhacirlerle Medineli
ensardan olan Müslümanlar arasında yapmış
kehanet: Bir olayın gerçekleşeceğini önceden
olduğu kardeşlik antlaşması.
bilme, kâhinlik.
Muallakât: Cahiliye Dönemi’nde yedi (veya on)
kerim: Eli açık, cömert.
şaire ait seçkin kaside koleksiyonuna verilen ad.
kervan: Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası
muallim: Öğretmen.
taşıyan yük hayvanı katarı.
muazzam: 1. Çok büyük, çok iri. 2. Güçlü, önemli.
keşif: Ortaya çıkarma, meydana çıkarma.
mucize: 1. Peygamberlerin kendilerine
kılavuz: Yol gösteren.
inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat
kıtlık: Kuraklık, savaş vb. nedenlerle ürünün etmek amacıyla Allah’ın(c.c.) iznine bağlı olarak
yetişmemesi ve bundan doğan açlık. gösterdikleri olağanüstü olaylar, hâller. 2. İnsan
komplo: Düzen. aklının alamayacağı olay.
Konfüçyanizm: Konfüçyüs tarafından muhacir: İslam dinini Kur’an-ı Kerim’in emrettiği
kurulduğu ileri sürülen dinî, ahlaki, siyasi, sosyal gibi yaşamak, Kureyş kabilesinin her türlü
ve ekonomik konularla alakalı düşüncelerin ve baskısından kurtulmak ve din, can, namus, akıl
uygulamaların bütünü. ve soy emniyetini sağlayıp her türlü tehlikeden
küfür: İnkâr etme, inanmama. korunmak amacıyla Mekke’den Medine’ye göç
eden Hz. Muhammed(s.a.v.) ve arkadaşları.
M
muhafaza etmek: Koruma, saklama.
mahzun: Üzgün.
muhasara: Kuşatma.
manastır: Bazı kesin kurallara bağlı rahip veya
rahibelerin dünya ile ilgilerini keserek yaşadıkları mukabele: Karşılıklı yapılan okuma.
yapı. mukaddes: Kutsal.
mani olmak: Engellemek. muvaffak olmak: Başarmak.

137
muzaffer: Üstünlük elde etmiş, zafer kazanmış, Putperestlik: Allah’a(c.c.) yapılması gereken
yenmiş. ibadeti, Oʼna gösterilmesi gereken saygı ve
müezzin: Camilerde namaz vakitlerini bildirmek sevgiyi, Allah’ın(c.c.) dışında ilah kabul edilen
için belirli kurallara göre ezan okuyan din görevlisi. herhangi bir varlığa gösterme.
mümtaz: Seçkin. R
münafık: Kalbiyle inanmadığı hâlde diliyle rahip: Hıristiyanlarda genellikle manastırda
Müslüman olduğunu açıklayan fakat gerçekte yaşayan evlenmemiş din adamı.
inkârcılardan olduğunu gizleyen kimse. Ravza-i Mutahhara: Hz. Peygamber’in
münzevi: Topluluktan kaçan, yalnız başına Medine’deki mescidinde, kabri ile minberi
kalmayı seven. arasındaki “tertemiz gül bahçesi” anlamına gelen
bölüm.
müşfik: Sevecen, şefkatli.
Rıdvan Biati: Hicretin 6. yılında ashâbın
müşrik: Allah’a(c.c.) inandığını söylediği hâlde
Hudeybiye’de Hz. Peygamber’le yaptıkları biat.
birçok tabiat olayının yaratılmasını ve idaresini
Allah’ın(c.c.) dışında birtakım güçlere bağlayan ve riayet: Uyma, boyun eğme.
bu güçleri kutsallaştırarak Allah’a(c.c.) ortak koşan risalet: bk. nübüvvet
kimse. S
müteessir olmak: Üzülmek. Sâbiîlik: Güney Mezopotamya’da yaşayan
N ve ışık-karanlık düalizmine dayalı inançlarıyla
nakşetmek: Kalıcı ve etkili olmasını sağlamak, tanınan topluluğun bağlı olduğu din.
işlemek. Sahabe: bk. sahabi (çoğul)
nazil olmak: İnmek. Sahabi: Hz. Peygamber zamanında yaşamış,
nesep: Soy, baba soyu. Müslüman olarak Peygamberi çok kısa bir süre
olsa da görmüş, onun sohbetinde bulunmuş ve
nifak: 1. İkiyüzlülük. 2. Bir kimsenin İslam’ı
yine Müslüman olarak ölmüş kimse.
gerçekten kabul etmediği hâlde Müslüman gibi
görünmesi. salih: İyi, hayırlı, faydalı, güzel.
nihai: Son, sonuncu. Sâmî: Hz. Nuh’un büyük oğlu Sâm’a nispet edilen
kavimler.
nübüvvet: Allah’ın(c.c.) gönderdiği vahiyleri, emir
ve yasakları alıp insanlara dinin gerçeklerini semavi din: Allah(c.c.) tarafından gönderilen, vahye
duyurma; söz, tutum ve davranışlarıyla açıklama dayanan, Allah’tan(c.c.) geldiği şekliyle korunan
makamı olan peygamberlik. ve insanlara, yalnızca Allah’a(c.c.) imanı ve ibadet
etmeyi emreden din.
nüfuz: Söz geçirme, güçlü olma.
senetü’l-vüfûd: Hz. Peygamber’le görüşmek için
otorite: Siyasi veya idari güç.
Medine’ye gelen heyetlerin çokluğundan dolayı
Ö hicretin 9. yılına verilen isim, elçiler yılı.
öksüz: Anası veya hem anası hem babası ölmüş seriyye: Hz. Muhammed’in(s.a.v.) kendisinin
olan (çocuk). katılmayıp askerî sancağı arkadaşlarından birine
P vererek onun komutası altında gerçekleştirdiği
panayır: Belli zamanlarda ve genellikle küçük askerî ve siyasi manevralar, çarpışmalar.
yerleşim birimlerinde kurulan, sergi niteliğini de sıdk: Doğruluk, doğru sözlülük, samimi davranış,
taşıyan büyük pazar. içtenlik.
propaganda: Bir öğreti, düşünce veya inancı siyer: Hz. Muhammed’in(s.a.v.) hayatını, onun
başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak yaşayış biçimini, niteliklerini, ahlakını, savaşlarını
amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen anlatan ve İslam tarihi içinde yer alan özel bir ilim
çalışma. dalı.
pusu: Birine saldırmak için saklanarak beklenilen sof: Ham ipekten yapılmış astarlık kumaş.
yer. statü: Bir kimsenin, bir kurum veya bir toplum
put: 1. Kendisine tapılmak, ibadet edilmek üzere içindeki durumu.
taş, ağaç, maden, toprak vb. şeylerden yapılmış stratejik: Önemli.
olan heykel, resim ve oymalar. 2. İnsan ya da
Suffe: Mescid-i Nebi’nin bitişiğinde yoksul
insanüstü güçlere sahip olduğuna inanılan
sahabilerin barınması için yapılan ve giderek bir
varlıklara aşırı sevgi ve saygıdan kaynaklanan ve
eğitim kurumu hâline gelen yer.
tapınmak amacıyla yapılan heykeller.

138
suikast: Bir devlet büyüğünü veya önemli bir U
kişiyi plan kurarak öldürme. umre: Hac mevsiminin dışında, ihramlı olarak
sur: Kale duvarı. Kâbe’yi tavaf edip Safâ ile Merve arasında saʼy
süvari: Atlı asker. yaptıktan sonra tıraş olmak suretiyle ihramdan
çıkarak yapılan ibadet; Kâbe ziyareti.
Ş
Ü
Şamanizm: Ruhlarla insanlar arasında aracılık
yaptığı ve hastaları iyileştirme gücüne sahip ümmet: Din ve inanç birliği temelinde bir araya
olduğuna inanılan Şamanlar çevresinde oluşan gelen ve aynı peygambere bağlanan insanlar
inanç sistemi. topluluğu, bir din üzerinde birleşen millet.
şefaat: Birinden başkası adına ricada bulunma, üsve-i hasene: En güzel örnek.
aracı olma, kusurlarının bağışlanmasını dileme. V
şimal: Kuzey. vaha: Çöllerde çoğu kez yüze çıkan yer altı
şirk: Allah’a(c.c.) inanmakla birlikte başka varlıkları sularının yarattığı tarım veya yerleşme bölgesi.
da tanrı kabul etme. vahiy: Allah’ın(c.c.) dilediği emir, hüküm ve bilgileri
T peygamberine bildirmesi.
taarruz: Saldırı. valide: Anne.
tahsildar: 1. Bir kimse veya bir kuruluş adına vasıta: Araç.
para toplamakla görevli kimse. 2. Vergi toplayan veba: Bulaşıcı ve öldürücü bir hastalık.
görevli. vecibe: Ödev, boyun borcu.
tahsis etmek: Bir şeyi bir kimseye veya bir yere veciz: Kısa ve etkili (ifade, söz).
ayırmak.
Veda Hutbesi: Hz. Peygamber’in, “Veda
takat: Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, Haccı”nda yüz binden fazla Müslümana yaptığı
hâl, derman, kuvvet. konuşma.
takva: Dinin emir ve tavsiyelerine uyma, haram vefa: Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı.
ve günahlardan kaçınma hususunda gösterilen
Y
titizlik anlamında bir kavram.
yetim: Babası ölmüş olan (çocuk), babasız.
takviye: Yardımcı kuvvet, destek.
Z
tampon bölge: İki devlet arasında, hudut
boyunca, askerden arındırılmış toprak parçası. zanaat: İnsanların maddeye dayanan
gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle
tavaf: 1. Dönme, çevresini dolaşma, bir şeyin
birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş.
etrafında yürüme, ziyaret etme. 2. Hac ve umre
ibadetini yapacak kişinin Kâbe’nin etrafında yedi zulüm: 1. Baskı, şiddet, eziyet. 2. Kendisine
kez dönmesi. tanınan hukuki sınırı geçme, başkasının hakkını
alma.
tazim: Saygı gösterme, ululama.
tebliğ: 1. Ulaştırma, duyurma, açıklama. 2.
“Allah’ın(c.c.) kendilerine indirmiş olduğu vahiyleri
insanlara eksiksiz olarak bildirmesi” anlamında
peygamberlerin sıfatlarından biri.
teçhizat: Silah dışındaki savaş gereçleri.
tefekkür: Düşünme, derin düşünme, fikir yürütme,
kavramaya çalışma, kafa yorma.
tekzip etmek: Yalanlamak, doğru olmadığını
açıklamak.
temkin: Bir işin sonunu düşünerek ölçülü, tedbirli
davranma.
teşkil etmek: Oluşturmak, ortaya çıkarmak.
tevhid: Allah’ın(c.c.) birliğine inanma, bir sayma, bir
olarak bakma.
teyakkuz: Dikkatli ve tetikte olmak.
tüccar: Ticaret yapan, ticaretle uğraşan kimse,
tacir.

139
KAYNAKÇA
AHMED B. HANBEL, Ebu Abdullah Ahmed b. Muhammed eş-Şeybanî, Müsned, Cilt 1-10, Âlemü’l-
Kütüb, Beyrut, 1998.
ALTUNTAŞ, Halil; ŞAHİN, Muzaffer, Kur’ân-Kerîm Meâli, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,
Ankara, 2005.
APAK, Âdem, İslam Öncesi Arap Tarihi ve Kültürü, Ensar, İstanbul, 2014.
APAK, Âdem, Siyer-i Nebî (Hz. Peygamber’in(s.a.v.) Hayatı-Şahsiyeti-Daveti), Ensar, Cilt 1-2, İstan-
bul, 2017.
ASYA, Arif Nihat, Dualar ve Âminler, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1976.
BAKTIR, Mustafa, “Suffe”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 37, İstanbul, 2009.
BELÂZÜRÎ, Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Yahyâ b. Câbir, Ensâbü’l-Eşraf, Cilt 1-13, Daru’l-Fikr, Dımaşk,
1997.
BELÂZÜRÎ, Ebu’l-Abbas Ahmed b. Yahyâ b. Câbir, Fütûhu’l-Büldân, Dâr ve Mektebe el-Hilâl,
Beyrut, ts.
BEYHAKÎ, Ahmed b. Hüseyn, Delâilü’n-Nübüvve ve Ma’rifeti Ahvâli Sahibi’ş-Şerîa, Cilt 1-7,
Daru’l-Kutubu’l-İlmiyye, Beyrut, 1985.
BOZKURT, Nebi; KÜÇÜKAŞÇI, Mustafa Sabri, “Mekke”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 28,
İstanbul, 2003.
BOZKURT, Nebi; KÜÇÜKAŞCI, Mustafa Sabri, “Medine”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 28,
İstanbul, 2003.
BUHÂRÎ, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail, Edebü’l-Müfred, Kahire, 2005.
BUHÂRÎ, Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail, Sahih-i Buhârî, Cilt 1-8, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.
ÇAĞATAY, Neşet, İslam’dan Önce Arap Tarihi ve Cahiliye Çağı, AÜİF Yayınları, Ankara 1971.
DEMİRCAN, Adnan, Cahiliye Arapları, Beyan Yayınları, İstanbul, 2015.
DERVEZE, İzzet, Kur’an’a Göre Hz. Muhammed’in Hayatı, (çev. Mehmet Yolcu), Cilt 1-3, İstanbul,
1998.
EBU DÂVÛD, Süleyman b. Eş’as es-Sicistânî, Sünen-i Ebu Dâvûd, Cilt 1-5, Çağrı Yayınları, İstanbul,
1992.
ERUL, Bünyamin ,“Veda Hutbesi”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 42, İstanbul, 2012.
ERUL, Bünyamin, Sîret Tedkikleri, Otto, Ankara, 2013.
FAYDA, Mustafa, “Câhiliye”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 7, İstanbul, 1993.
FAYDA, Mustafa, “Senetü’l-vüfûd”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 36, İstanbul, 2009.
GÜNALTAY, Şemsettin, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, Ankara Okulu, Ankara, 1997.
GÜNDÜZ, Şinasi, “Mecûsîlik”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 28, Ankara, 2003.
GÜNEL, Fuat, “Hira”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 18, İstanbul, 1998.
HAMİDULLAH, Muhammed, “Hilfü’l-fudûl”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 18, İstanbul, 1998.
HAMİDULLAH, Muhammed, el-Vesâikuʼs-Siyâsiyye, Beyrut, 1985.
HAMİDULLAH, Muhammed, İslam Peygamberi, (çev. Salih Tuğ), İrfan Yayımcılık, Cilt 1-2, İstanbul,
1990.
HARMAN, Ömer Faruk, “İsmail”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 23, İstanbul, 2001.
HARMAN, Ömer Faruk, “Yahudilik”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 43, İstanbul, 2013.

140
HİTTİ, Philip K., Siyâsî ve Kültürel İslam Tarihi, (çev. Salih Tuğ), Cilt 1-4, Boğaziçi Yayınları, İstanbul,
1980.
İBN ABDİLBERR, İbn Ömer Yusuf b. Abdullah b. Muhammed, el-İstîâb fî Ma’rifeti’l-Ashâb, Cilt 1-4,
Kahire, ts.
İBN HABÎB, Ebu Cafer Muhammed, Kitabü’l-Muhabber, (thk. Eliza Lichtenstadter), Dâru’l-Âfâ-
ki’l-Cedîde, Beyrut, ts.
İBN HABÎB, Ebu Cafer Muhammed, Kitabü’l-Münemmak fî Ahbâri Kureyş, (thk. Hurşid Ahmed
Faruk), Âlemü’l-Kütüb, Beyrut, 1985.
İBN HİŞÂM, Ebu Muhammed Abdülmelik el-Himyerî, es-Sîretü’n-Nebeviyye, Cilt 1-4, Beyrut, ts.
İBN MÂCE, Ebu Abdullah Muhammed b. Yezid, Sünen-i İbn Mâce, Cilt 1-2, Çağrı Yayınları, İstanbul,
1992.
İBN MANZÛR, Ebu’l-Fadl Cemalüddin Muhammed b. Mükrim, Lisânü’l-Arab, Cilt 1-15, Dâru’s-Sâdır,
Beyrut, ts.
İBN SA’D, Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, (thk. Ali Muhammed Ömer), Cilt
1-11, Mektebetü’l-Hanci, Kahire, 2001.
İNAN, M. Akif, Tenha Sözler, Yediiklim Yayınları, İstanbul, 1991.
KARAMAN, Hayrettin; ÖZEK, Ali; DÖNMEZ, İbrahim Kafi; ÇAĞRICI, Mustafa; GÜMÜŞ, Sadrettin;
TURGUT, Ali, Kur’ân-Kerîm Açıklamalı Meâli, Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara, 1999.
KETTÂNÎ, Muhammed Abdülhay b. Abdilkebîr b. Muhammed el-Hasenî, Hz. Peygamber’in Yönetimi
(et-Terâtibü’l-İdâriyye), (çev. Ahmet Özel), İz Yayıncılık, İstanbul, 1991.
KISAKÜREK, Necip Fazıl, Esselam, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2015.
KÖKSAL, M. Âsım, “Dârülerkam”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 8, İstanbul, 1993.
KUZGUN, Şaban, “Hacer”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 14, İstanbul, 1996.
KUZGUN, Şaban, “Hanif”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 16, İstanbul, 1997.
KÜÇÜKAŞÇI, Mustafa Sabri, “Taif”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 39, İstanbul, 2010.
KÜÇÜKAŞÇI, Mustafa Sabri; BOZKURT, Nebi, “Mescid-i Nebevî”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayın-
ları, Cilt 29, Ankara, 2004.
MÂLİK b. ENES, Muvatta, Cilt 1-2, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.
MEB, Ortaöğretim Peygamberimizin Hayatı Dersi Öğretim Programı, Ankara, 2018.
MÜSLİM, Ebu’l-Hüseyin el-Kuşeyri en-Nisâbûrî Müslim b. el-Haccâc, el-Camiu’s-Sahih, Cilt 1-3,
Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.
ÖĞÜT, Salim, “Hacerülesved”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 14, İstanbul, 1996.
ÖZDEMİR, H. Ahmet, “Son Peygamberin(s.a.v.) Son Mesajı Olarak Veda Hutbesi”, Din Bilimleri
Akademik Araştırma Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 2005.
SARIÇAM, İbrahim, Hz. Muhammed(s.a.v.) ve Evrensel Mesajı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
Ankara, 2001.
SERİNSU, Ahmet Nedim; SÜRMELİ, Mehmet ve diğerleri Dinî Terimler Sözlüğü, MEB Yayınları,
Ankara, 2009.
SEZİKLİ, H. Ahmet, “Münafık”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 31, İstanbul, 2006.
SÜHEYLÎ, Ebu’l-Kâsım Abdurrahman b. Abdullah b. Ahmed, Ravdü’l-Ünf fî Tefsîri’s-Sîreti İbn Hişâm,
Cilt 1-6, Beyrut, ts.
ŞİBLÎ, Mevlana, Peygamberimizin Hayatı, Timaş Yayınları, 2013.
ŞULUL, Kasım, Siyer-i Nebi, Ensar, İstanbul, 2015.

141
TABERÎ, Ebu Ca’fer Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli âyi’l-Kur’ân, Cilt 1-26, Dâru’l-Hicr,
ts.
TABERÎ, Ebu Ca’fer Muhammed b. Cerîr, Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülûk, Beytü’l-Efkâr, ts.
TAHRALI, Mustafa, “Hicret”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, Sayı 3, s. 27-30, 1980.
TİRMİZÎ, Ebu İsa Muhammed b. İsa, Sünen-i Tirmizî, Cilt 1-6, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1992.
TÜLÜCÜ, Süleyman, “Muallakât”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 30, İstanbul, 2005.
VÂKIDÎ, Ebu Abdullah Muhammed b. Ömer, Kitabü’l-Meğâzî, Cilt 1-3, Beyrut, 1984.
WATT, W. Montgomery, Hz. Muhammed Mekke’de, Kuramer, İstanbul, 2016.
YAVUZ, Yusuf Şevki, “Nübüvvet”, DİA, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Cilt 33, İstanbul, 2007.
* Kaynakça TDK’ye göre düzenlenmiştir.

GÖRSEL KAYNAKÇA
Kitap Kapağı Görseli
https://www.shutterstock.com/tr/image-vector/birthday-prophet-muhammad-arabic-
script-means-760528687 (29.04.2019; 01.30)
https://www.shutterstock.com/image-vector/dome-nabawe-mosque-madina-prophet-
muhammad-1197801172 (29.04.2019; 01.38)
1. Ünite Kapağı Görseli
https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/ancient-temple-petra-jor
dan-400695784?src=ISO4E8h3WLSwMHG1BzHBCg-1-30 (01.05.2018; 15.04)
Görsel 1.1 Hattat Mustafa Parıldar Koleksiyonu
Görsel 1.2 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/ancient-stone-ritual-idol-totem-universe-
727244851(29.08.2018; 13.00)
Görsel 1.3 https://www.shutterstock.com/image-photo/ruins-palmyra-syria-before-ci-
vil-war-541898524 (13.08.2018; 14.13)
Görsel 1.4 Komisyon Grafikeri
Görsel 1.5 https://islamansiklopedisi.org.tr/mescid-i-haram (IRCICA Koleksiyonu)
(30.05.2018; 15.25)
Görsel 1.6 https://www.shutterstock.com/tr/image-illustration/arabic-small-town-on-wasteland-3d-
720953713 (07.08.2018; 13.10)
Görsel 1.7 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 1.8 Hattat Ferhat Kurlu Koleksiyonu
2. Ünite Kapağı Görseli
https://www.shutterstock.com/tr/image-vector/camel-caravan-wild-desert-mountain-na-
ture129444857 (13.08.2018; 13.54)
Görsel 2.1 Hattat Abdurrahim Kaya Koleksiyonu
Görsel 2.2 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 2.3 https://www.shutterstock.com/image-photo/ruins-ancient-city-bosra-busra-sy-
ria-717934132 (07.08.2018; 13.07)
Görsel 2.4 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 2.5 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/jabal-nour-mountain-light-mecca-sau-
di-153161474 (28.11.2018; 17.10)
3. Ünite Kapağı Görseli
https://www.shutterstock.com/download/confirm/183398582?id=183398582&size=
huge_jpg&src=download_history (29.04.2019; 02.20)
Görsel 3.1 https://www.shutterstock.com/image-photo/mecca-saudi-arabia-1-december-
2016-595368482 (27.04.2019; 11.41)
Görsel 3.2 Hattat Aydın Köseler Koleksiyonu

142
Görsel 3.3 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/birkat-almawz-village-ad-dakhiliyah-
region-1032960313 (14.08.2018; 23.30)
Görsel 3.4 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/pushkar-rajasthan-india-novem-
ber-25-2014-783725668 (14.08.2018; 01.40)
Görsel 3.5 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/islamic-concept-holy-quran-1240907812
(29.04.2019; 01.45)
Görsel 3.6 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/two-religious-muslim-man-praying-
together-536585527 (27.04.2019; 15.00)
Görsel 3.7 Komisyon Grafikeri
Görsel 3.8 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/bell-tower-church-aksum-ethio-
pia-147962123 (13.08.2018; 23.50)
Görsel 3.9 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/closed-junk-shop-old-building-673448086
(14.08.2018; 01.08)
Görsel 3.10 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 3.11 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 3.12 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/nizwa-fort-sultanate-oman-1133843249
(14.08.2018; 11.52)
Görsel 3.13 Komisyon Arşivi
Görsel 3.14 Orhan Durgut Koleksiyonu
4. Ünite Kapağı Görseli
Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 4.1 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 4.2 Komisyon Grafikeri
Görsel 4.3 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 4.4 Komisyon Arşivi
Görsel 4.5 https://www.shutterstock.com/tr/image-vector/samurai-warriors-riding-horses-graphic-
vector-390876652?src=QGpxUQHY4jS4Cb_7ZL-98g-1-25 (28.08.2018; 14.00)
Görsel 4.6 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 4.7 Komisyon Arşivi
Görsel 4.8 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 4.9 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 4.10 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 4.11 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 4.12 Hattat Halim Özyazıcı Koleksiyonu
Görsel 4.13 Hattat Bekir Çetintaş Koleksiyonu
Görsel 4.14 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/business-man-carrying-white-mask-
his-518835064 (28.08.2018; 13.10)
Görsel 4.15 Hattat Ali Hüsrevoğlu Koleksiyonu
Görsel 4.16 Komisyon Arşivi
Görsel 4.17 Komisyon Arşivi
Görsel 4.18 Orhan Durgut Koleksiyonu
Görsel 4.19 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/mecca-saudi-arabia-septem-
ber-2016-muslims-1021394005 (28.08.2018; 13.05)
Görsel 4.20 https://www.shutterstock.com/tr/image-photo/medina-saudi-arabia-march-11-2017-
677478220 (28.08.2018; 13.00)
Harita 1.1 Komisyon Grafikeri
Harita 1.2 Komisyon Grafikeri
Harita 3.1 Komisyon Grafikeri
Harita 4.1 Komisyon Grafikeri
Harita 4.2 Komisyon Grafikeri

143
GENEL AĞ (İNTERNET)
KAYNAKLARI
www.tdk.gov.tr
www.islamansiklopedisi.org.tr

CEVAP ANAHTARI

1. ÜNİTE 2. ÜNİTE 3. ÜNİTE 4. ÜNİTE

Boşluk Boşluk Boşluk Boşluk


Doldurma Doldurma Doldurma Doldurma
1. Siyer 1. Kusay 1. 610 1. muhacir
2. Putperestlik 2. 571 2. Habeşistan 2. Ebu Eyyüb
3. Dârünnedve 3. Halime 3. Hz. Ömer el-Ensârî
4. Hicaz 4. ticaret 4. Hüzün Yılı 3. Kâbe
5. Evs 5. Kâsım 5. Taif 4. istişare
6. Kâbe 6. el-emin 6. Mescid-i Aksâ 5. gazve
7. Mus’ab 6. Uhud
b. Umeyr 7. Rıdvan
8. hicret 8. Heyetler Yılı
9. Medinetü’l- 9. Ravza-i
Münevvere Mutahhara

Çoktan Çoktan Çoktan Çoktan


Seçmeli Seçmeli Seçmeli Seçmeli

14. C 15. E 20. A 21. D


15. C 16. A 21. C 22. E
16. A 17. B 22. D 23. A
17. B 18. D 23. D 24. B
18. E 19. C 24. E 25. B
21. C 20. E 25. E 26. C
21. A 28. E 27. A
24. D 30. E

144

You might also like