Professional Documents
Culture Documents
FELSEFE
11
Ders Kitabı
YAZARLAR
Aysun KOLUAÇIK
Haydar Sinan KOLUAÇIK
Rukiye GÜNDOĞDU AVCI
Sarper Serkan AVCI
DEVLET KİTAPLARI
BİRİNCİ BASKI
……………………., 2018
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARI ............................................................................: 6749
YARDIMCI VE KAYNAK KİTAPLAR DİZİSİ.......................................................................: 1012
Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Kitabın metin, soru ve şekilleri
kısmen de olsa hiçbir surette alınıp yayımlanamaz.
HAZIRLAYANLAR
EDİTÖR
Prof. Dr. Asım YAPICI
DİL UZMANI
Nurgül GÜVEN
ISBN 978-975-11-4611-3
Millî Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 25.06.2018 gün ve 12254648 sayılı yazısı
ile eğitim aracı olarak kabul edilmiş, Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 03.07.2018
gün ve 12720148 sayılı yazısı ile birinci defa 1.048.813 adet basılmıştır.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı:
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
O benimdir, o benim milletimindir ancak. Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl. Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl. Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli:
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli-
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar, O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım;
Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar? O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın; Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet;
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
1
Lao Tse........................................................................................................................ 20
Herakleitos.................................................................................................................. 20
ÜNİTE
Parmenides.................................................................................................................. 20
SOKRATES VE SOFİSTLERİN BİLGİ VE AHLAK ANLAYIŞLARI................................................. 23
Sofistler....................................................................................................................... 23
Sokrates...................................................................................................................... 23
PLATON VE ARİSTOTELES’İN VARLIK, BİLGİ VE DEĞER ANLAYIŞLARI................................... 25
Platon.......................................................................................................................... 25
Platon’un Varlık Anlayışı..........................................................................................................25
Platon’un Bilgi Anlayışı............................................................................................................25
Platon’un Değer Anlayışı.........................................................................................................25
Aristoteles................................................................................................................... 27
Aristoteles’in Varlık Anlayışı....................................................................................................27
Aristoteles’in Bilgi Anlayışı......................................................................................................28
Aristoteles’in Değer Anlayışı...................................................................................................28
1.3. MÖ 6. YÜZYIL-MS 2. YÜZYIL FİLOZOFLARININ FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ..................................30
1.4. MÖ 6. YÜZYIL-MS 2. YÜZYIL FELSEFESİNİN DÜŞÜNCE VE ARGÜMANLARINI DEĞERLENDİRME....34
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME........................................................................................................................35
2
Tümeller Problemi........................................................................................................ 46
İSLAM FELSEFESİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ VE ÖNE ÇIKAN PROBLEMLERİ...............................47
ÜNİTE
7
3. ÜNİTE: 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİ..........................................................................................................................69
3.1. 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI.............................................................................................71
12. YÜZYIL ÇEVİRİ FAALİYETLERİNİN 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNE ETKİSİ................ 72
15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNE ÖNCEKİ FELSEFİ DÖNEMLERİN ETKİSİ.......................... 75
3.2. 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNİN AYIRICI NİTELİKLERİ ..............................................................................76
SKOLASTİK DÜŞÜNCE İLE MODERN DÜŞÜNCENİN TEMEL FARKLARI .................................. 76
3
15. YÜZYIL-17. YÜZYIL ÖNE ÇIKAN KONULAR VE GÖRÜŞLER.............................................. 77
Hümanizm................................................................................................................... 77
ÜNİTE
Bilimsel Yöntem........................................................................................................... 78
Kartezyen Felsefe......................................................................................................... 80
Hukuk Felsefesi............................................................................................................ 80
BİLİMSEL ÇALIŞMALARIN 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNE ETKİSİ.................................. 83
Nicolaus Kopernik........................................................................................................ 83
Francis Bacon............................................................................................................... 84
Galileo Galilei............................................................................................................... 85
Isaac Newton............................................................................................................... 85
3.3. 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FİLOZOFLARININ FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ...............................................87
3.4. 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNİN DÜŞÜNCE VE ARGÜMANLARINI DEĞERLENDİRME.................90
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME........................................................................................................................91
4
18. YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ VE ÖNE ÇIKAN PROBLEMLERİ... 100
Bilginin Kaynağı..........................................................................................................101
ÜNİTE
Birey-Devlet İlişkisi.....................................................................................................103
Ahlakın İlkeleri............................................................................................................105
Varlığın Oluşu............................................................................................................ 106
18. YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİ DÖNEMİNDE DİL VE EDEBİYAT İLİŞKİSİ...........................108
4.3. 18. YÜZYIL-19. YÜZYIL FİLOZOFLARININ FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ........................................... 110
4.4. 18. YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNİN DÜŞÜNCE VE ARGÜMANLARINI DEĞERLENDİRME............. 113
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME...................................................................................................................... 114
5
Hermeneutik ve Yorum Sorunu................................................................................... 126
Varoluşçuluk ve Varoluş-Öz Sorunu............................................................................128
ÜNİTE
CEVAP ANAHTARI......................................................................................................................................154
SÖZLÜK...................................................................................................................................................... 155
DİZİN.......................................................................................................................................................... 157
KAYNAKÇA................................................................................................................................................158
8
KİTABIN TANITIMI
FELSEFE 11
Ünite kapağı
TEMEL KAVRAMLAR
•İlk Neden •Değişim
•İlk •Değişim •Sofist
•Sofist •İdea
•İdea •Erdem
•Erdem
1. ÜNİTE
12
konuları gösterir.
Anaksagoras (Anaksagoras) (MÖ 500-428)
500
400
Aristoteles (Aristoteles) (MÖ 384-322)
0
Epiktetos (Epiktetos) (MS 50-135)
100
MS
13
9
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
Uygulama
Anaksimandros
Anaksimenes
Empedokles
Demokritos
Atom
Herakleitos
uygulama yer alır. Bir konuda birden fazla uygulama
Ateş
olarak hazırlanmıştır.
(İLK NEDEN) Şekil 1.1: İlk neden
21
1. ÜNİTE
Tartışalım
Probleme
..............................................................................................................................
Yönelik Fikirler
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
Kaynakça ..............................................................................................................................
34
1. ÜNİTE
Tartışalım
Başlık
..............................................................................................................................
Probleme
..............................................................................................................................
Yönelik Fikirler
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
Kaynakça ..............................................................................................................................
34
10
FELSEFE 11
1. MÖ 6. YÜZYIL-MS 2. YÜZYIL
FELSEFESİ
ÜNİTE
ÜNİTE KONULARI
1.1. FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞI
1.2. MÖ 6. YÜZYIL-MS 2. YÜZYIL FELSEFESİNİN AYIRICI NİTELİKLERİ
1.3. MÖ 6. YÜZYIL-MS 2. YÜZYIL FİLOZOFLARININ FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ
1.4. MÖ 6. YÜZYIL-MS 2. YÜZYIL FELSEFESİNİN DÜŞÜNCE VE ARGÜMANLARINI DEĞERLENDİRME
TEMEL KAVRAMLAR
•İlk Neden •Değişim •Sofist •İdea •Erdem
11
1. ÜNİTE
Giriş
Felsefe; insanın kendini, toplumu, değerlerini, evreni anlama ve açıklama çabasının sonucudur. İlgilenilen
konu ve alanlar bakımından eleştirel ve sistemli düşünme ve düşündüklerini ifade etme sürecidir. Felsefede
asıl olan hakikati bulma çabasıdır. Gerçeğin doğru bilgisini bulma çabası, kişiyi kimi zaman evrenin araş-
tırılmasına, kimi zaman kendi veya başkalarının düşüncelerinin üzerine yeniden düşünmesine yönlendirir.
Felsefe; erdemli hayatı ve hakikati bulma yoludur. Bununla birlikte insan; felsefe, bilim, sanat ve din gibi
önemli alanların bütünlüğü içinde yaşar. Felsefe tarihine bakıldığında felsefenin her çağda diğer alanlarla
etkileşim içinde olduğu görülür. Bu etkileşimde alanlara atfedilen değer çağlara göre değişiklik gösterse de
felsefe, insan yaşamındaki bütünlüğü anlamlandırmayı sürdürmüştür.
MÖ 6. yüzyıla doğru Anadolu ve Akdeniz kıyılarında medeniyetlerin etkileşimiyle felsefenin ortaya çık-
tığı kabul edilir. Filozoflar, ele aldıkları konular üzerine sistemli, tutarlı ve akla dayalı düşünceler üretmiştir.
Filozofların fikrini öne sürdüğü konular bugün hâlâ tartışılmakta ve dolayısıyla güncelliğini korumaktadır.
MÖ 6-MS 2. yüzyıl felsefesinin konu edildiği birinci ünitenin ilk konusunda felsefenin ortaya çıkışını ha-
zırlayan düşünce ortamını açıklayabilmek için Sümer, Mezopotamya, Mısır, Çin, Hint ve İran medeniyetlerin-
de varlık, bilgi ve değer anlayışlarının felsefenin doğuşundaki etkilerine değinilecektir. Ardından Anadolu’da
yaşamış bazı filozofların biyografik bilgilerini incelemeniz istenecektir.
İkinci konuda MÖ 6-MS 2. yüzyıl felsefesinin karakteristik özelliklerini açıklamak için ilk olarak bazı
filozofların ilk neden (arkhe) hakkındaki düşünceleri (Thales, Anaximandros, Anaximenes, Empedokles ve
Demokritos) ve bazılarının da değişim hakkındaki düşünceleri (Lao Tse, Herakleitos ve Parmenides) ele alı-
nacaktır. Ardından Sokrates ve Sofistlerin (Protagoras ve Gorgias) bilgi ve ahlak anlayışları verilecektir. Son
olarak ise Platon ve Aristoteles’in varlık, bilgi ve değer anlayışlarına değinilecektir.
Ünitenin üçüncü konusunda örnek felsefi metinlerden hareketle MÖ 6-MS 2. yüzyıl filozoflarının felsefi
görüşleri analiz edilecektir.
Ünitenin son konusunda Protagoras’ın “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” sözünün dayandığı argümanları tar-
tışmanız ve “bilgi-erdem ilişkisini” günlük hayatla ilişkilendiren özgün bir metin yazmanız istenecektir.
Hazırlık Çalışmaları
1. Bir konu hakkında araştırma yapılırken o konunun tarihçesine neden bakılır?
2. Felsefenin doğuşuna neler etki etmiş olabilir?
3. Felsefenin ilk yöneldiği konu ve problemler neler olabilir?
Neler Öğreneceksiniz?
• Felsefenin ortaya çıkışını hazırlayan düşünce ortamını açıklamayı,
• MÖ 6-MS 2. yy. felsefesinin karakteristik özelliklerini açıklamayı,
• MÖ 6-MS 2. yy. filozoflarının felsefi görüşlerini örnek felsefi metinlerden hareketle analiz etmeyi ve
• MÖ 6-MS 2. yy. felsefesindeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değerlendirmeyi
öğreneceksiniz.
12
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Felsefenin ortaya çıkmasıyla ilgili görüşler çoğunlukla kabullere dayanır. Bu kabuller, bugüne ulaşan söz-
lü ve yazılı (tarih, antropoloji, arkeoloji vb.) birçok bilginin yorumlanması sonucunda oluşmuştur. Elde edi-
lecek yeni bilgiler, var olan kabulleri değiştirebilir ama uzlaşılan bilgilere göre felsefe, farklı medeniyetlerin
felsefeye temel olabilecek bilim, inanç ve öğretilerinin sistemleştirilmesi ile MÖ 6. yüzyılda belirgin olarak
ortaya çıkmıştır. Felsefenin ortaya çıkışı ve sistemleşmesinde bazı filozoflar öne çıkmaktadır. (Tablo 1.1).
400
Aristoteles (Aristoteles) (MÖ 384-322)
Epiküros (Epikür) (MÖ 341-270)
Zenon (Zenon) (MÖ 333-262)
300
Karneades (Kanedes) (MÖ 214-129)
200
Cicero (Çiçero) (MÖ 106-43)
100
Seneca (Seneka) (MÖ 65-MS 4)
MİLAD
0
Epiktetos (Epiktetos) (MS 50-135)
100
MS
13
1. ÜNİTE
Tartışalım
1. Geçmişteki medeniyetler arasında bilgi, inanç, deneyim ve kültürel etkileşim nasıl sağlanmıştır?
2. Yazının bulunması, insanın bilgi edinme sürecini nasıl etkilemiştir?
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
14
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
Sorular
1. Yukarıdaki sözler ilk medeniyetlerin bilgi ve erdem anlayışlarına örnek olabilir mi?
Açıklayınız.
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
2. Yukarıdaki sözlerde ele alınan düşüncelerle felsefenin ortaya çıkması arasında nasıl bir
ilişki kurulabilir? Değerlendiriniz.
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
.............................................................................................................................................
15
1. ÜNİTE
16
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
çalışmalar hakkında vermiş olduğu bilgiler dolayısıyla ilk felsefe ve bilim tarihçisi olarak da bilinir. Canlıları
sınıflandırması bakımından da ilk biyolog olarak bilinen Aristoteles, bunlarla beraber Makedonya Kralı
Büyük İskender’in öğretmenliğini de yapmıştır.
Kleanthes
Çanakkale Ayvacık’ta doğumuştur. Kleanthes, Atina’ya gittikten sonra Zenon’un öğrencisi olmuş ve o öl-
dükten sonra okulunun başına geçmiştir. Çok yoksul olan ve bahçelerde çalışan Kleanthes’in ilk mesleği de
boksörlüktür.
2
1 3 5
17
1. ÜNİTE
MÖ 6-MS 2. yüzyıl felsefesi, Antik Çağ felsefesi olarak da bilinir. Bu çağa genel olarak bakıldığında tar-
tışmaların bazı dönemlerde farklılaşarak yoğunlaştığı görülür. Doğa felsefesi olarak adlandırıldığı dönemde
ilk neden ve değişim; felsefenin insana yöneldiği dönemde Sokrates ve sofistlerin bilgi ve ahlak; sistematik
felsefenin başladığı dönemde ise Platon ve Aristoteles’in varlık, bilgi ve değer alanına ait tartışmaları öne çıkar.
Thales
Düşünce tarihinin ilk filozofu olarak kabul edilir (Görsel 1.4). Felsefe dışın-
da matematik ve astronomi alanlarında bilgiler ortaya koymuştur.
Ona göre evrenin ilk nedeni (arkhesi), sudur. Su; varlıkların tümünün
nedeni, ilk maddesidir. Değişen her şeyde değişmeden varlığını sürdürendir.
Evrendeki çokluğun temelindeki birliktir. Suyun soğuduğunda buz, ısındığında
ise buhar olması suyun tüm varlıklarda farklı biçimlerde var olduğunu gösterir.
Evrenin arkhesi problemini ilk olarak Thales dile getirmiş ve cevabı da do-
ğadan vermiştir. Kendinden sonraki düşünürler için değişim, birlik ve çokluk
gibi tartışma başlıkları açmıştır.
Anaksimandros
Thales’in öğrencisidir. Felsefeyle birlikte astronomi, matematik,
kartografi (haritacılık) ve siyasetle ilgilenmiştir.
Hocası Thales gibi evrenin ana maddesinin ne olduğunu sorar.
Ona göre arkhe nicelik olarak sınırsız, nitelik olarak ise belirsiz ol-
malıdır. Bu da su gibi fiziksel bir madde olamaz. Anaksimandros’a
göre arkhe; duyusal olmayan bir varlık, soyut bir ilkedir (Görsel 1.5).
Sonsuz olan bu ilk neden apeirondur. Apeiron, bütün varlıkların
temelidir. Apeirondan ilk olarak birbirine karşıt olan sıcak ve soğuk
ortaya çıkmıştır. Bütün varlıklar da bu iki durumun oluşturduğu
zıtlıklardan oluşur. Sonrasında metafizik olarak nitelendirilecek bir
alanın felsefe tarihindeki ilk örneklerini vermiştir. “Doğa Üzerine”
adlı eserinin bazı bölümleri günümüze ulaşmıştır.
18
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Anaksimenes
Anaksimandros’un öğrencisidir (Görsel 1.6). Özellikle astronomi alanın-
da kendinden sonraki düşünürleri etkileyen çalışmaları vardır.
Anaksimenes, hocası Anaksimandros ve Thales gibi arkhe problemiyle
ilgilenmiştir. Hocasının ve beraberinde Thales’in arkhe fikrini benimsemiş-
tir. Arkhe, Anaksimenes’te havadır. Hava, Thales’te olduğu gibi somut an-
cak hocasında olduğu şekliyle sonsuzluk niteliğindedir. O, “Hava olan ruh,
nasıl bedeni ayakta tutuyorsa dünyayı ve evreni de ayakta tutan havadır.”
demektedir. Hava, yoğunlaşma ve seyrekleşmesiyle diğer varlıkların oluş-
masını sağlar.
Havanın seyrekleşmesi ve yoğunlaşmasıyla varlıkların oluştuğu fikri,
bazı düşünürleri etkilemiş ve özellikle atomculuk düşüncesinin ilk basa-
Görsel 1.6: Anaksimenes maklarını oluşturmuştur.
Empedokles
Filozof ve aynı zamanda bilim insanıdır (Görsel 1.7). Tıp alanındaki
çalışmalarının yanı sıra devlet yönetimiyle de ilgilenmiştir.
Empedokles’te arkhe, tek bir maddeden değil dört ana maddeden
oluşur: su, toprak, hava ve ateş. Kendinden başka bir şeye indirgene-
meyen ve hareketsiz olan bu ana maddeleri hareket ettiren dış bir gücün
olması gerektiğini söyler. Bu güç, sevgi ve nefrettir. Tözler değişmez an-
cak farklı oranlarda bir araya gelerek farklı varlıkların oluşumunu ger-
çekleştirir. Sevgi birleştirici, nefret ise ayırıcı ilkedir. Kendinden önceki
doğa filozoflarının arkhe anlayışlarını sentezlemiştir.
Empedokles, çok yönlü bir filozoftur ve özellikle biyoloji ve psikoloji Görsel 1.7: Empodokles
alanlarında çalışmalar yapmıştır.
Demokritos
Varlık anlayışında atomcu görüşü savunan ilk filozoftur (Görsel 1.8).
Felsefe dışında matematik, fizik, teknik, tıp ve psikoloji gibi geniş bir
alanda çalışmaları vardır.
Demokritos’a göre arkhe, maddenin en küçük yapı taşına kadar bö-
lünüp artık bölünemeyecek hâle gelindiğinde elde kalan son parçadır.
O, bu parçaya atom demektedir. Atomlar sonsuz, değişmeyen, boşluk-
suz ve yer kaplayan özelliktedir. Sonsuz uzay ve boşlukta hareket eden
atomlar, basınçları sonucu sınırsız şekiller halinde birleşerek varlıkları
oluştururlar. Atomların bir araya gelmesi doğum, atomların birbirinden
ayrışması ise ölümdür.
Demokritos’un atomların hareket, birleşme ve ayrışma durumlarına
yönelik düşünceleri; felsefe ve bilimlerdeki nedensellik fikrine kaynak-
lık etmiştir.
Görsel 1.8: Demokritos
19
1. ÜNİTE
Lao Tse
Lao Tse, Taoizmin kurucusu olarak kabul edilir. Lao Tse hakkındaki bazı
bilgiler rivayetlere dayanmaktadır (Görsel 1.9). Tao; patika ve yol daha sonra-
ları ise inanç ve öğreti anlamlarında kullanılmıştır.
Lao Tse’ye göre dünya var olan ve var olmayanlardan meydana gelmiş-
tir. Var olmayanların isimlendirilmesiyle var olanlar oluşmuştur. Bu değişim,
sonsuz bir kaynaktan beslenir. Bu kaynak Tao’dur. Her şey Tao’dan çıkar ve
ona geri döner. Tao, bu hâliyle tüm değişimlerin içinde değişmeden kalandır.
Lao Tse; Tao düşüncesiyle doğa filozoflarındaki temel madde, ilke veya
arkheye benzetilebilecek bir cevheri dile getirmiştir. Tao düşüncesiyle evrenin
değişimine açıklama getirmeye çalışmıştır.
Herakleitos
Felsefede varlığın oluşu ve değişimi denince akla gelen ilk filozoftur
(Görsel 1. 10). Bilgelik ile çok bilgi sahibi olmayı birbirinden ayırır.
Kendinden önceki filozoflardan farklı olarak diğer bilgi dallarında ça-
lışmaları yoktur.
Herakleitos’a göre “arkhe” ateştir. Ateş, ölçüsü değişse de değişimin
temelinde bulunur. Ateş, oluş ve bitişi sağlayandır. Bu durum süreklidir
yani her şey sürekli bir değişim içindedir. Değişimi anlamak için zama-
nı düşünmek yeterlidir. Her şey karşıtıyla vardır ve kaçınılmaz olarak
karşıtına dönüşecektir. Yaşam ölüme, sıcak soğuğa… Karşıtların sava-
şı uyumlu birliğe ve ardından yeniden karşıtların savaşına dönecektir.
Değişimin maddesi ateş, ilkesi logostur. Logos ölçüdür, akıldır. Ancak
bu aklın her şeyi yeniden başlatmanın dışında belirli bir amacı yoktur.
Görsel 1.10: Herakleitos
Herakleitos; kendinden sonraki filozofları özellikle değişim, oluş ve
diyalektik düşünceleriyle derinden etkilemiştir.
Parmenides
Parmenides, kendinden önceki birçok doğa filozofunda temel prob-
lem olan arkhenin ne olduğundan öte varlığın değişimi ve bilgisi üzeri-
ne fikirler öne sürmüştür (Görsel 1.11).
Felsefe tarihinin ilk büyük karşıtlığının tarafı olan Parmenides,
Herakleitos’un düşüncelerinin tam tersini dile getirmektedir.
Parmenides, düşüncesinin merkezine “Varlık vardır, yokluk yoktur.” il-
kesini temel almıştır. Ona göre varlık; ezelî-ebedî, bölünemez, boşluk
içermeyen ve hareketsiz olandır. Varlık aldatıcı olarak çokluk olarak
görünse de asıl olarak varlık “Bir Olan”dır. Ayrıca değişimin reddiyle
varlığın zamanla olan bağının olmadığını da söyler. Parmenides’e göre
değişim, bir şeyin o şey olmaktan çıkıp başka bir şey olmasıdır. Yani bir
şey varken yok olmaktadır. Yokluk olmadığından yok olmak da müm-
kün değildir. O hâlde değişim duyusal bir yanılgıdır. Varlığın değiştiğini
düşünmek mantıksal bir hatayla çelişkiye düşmektir. Varlık vardır ve
yokluk yoktur. Düşünce var olanların bilgisine sahiptir, yokluk olmadı- Görsel 1.11: Parmenides
ğından yokluğun bilgisi de olamaz.
Değişimi reddetmesi ve duyulara olan güvensizliğiyle bilgi konu-
sunda aklı ön plana çıkarması, kendinden sonraki birçok filozofu da
etkilemiştir.
20
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
Bazı filozofların Şekil 1.1’de arkhe görüşleri verilmiştir. Bu görüşlerden hareketle aşağıdaki soruları
cevaplayınız.
Thales
Su
Anaksimandros
Aperion
Anaksimenes
Hava
Empedokles
Toprak, su, hava, ateş
Demokritos
Atom
Herakleitos
Ateş
Parmenides
Bir olan
ARKHE
(İLK NEDEN) Şekil 1.1: İlk neden
Sorular
1. Filozofları varlığın ilk nedenini araştırmaya iten sebepler nelerdir?
2. Filozofların arkhe arayışlarıyla fizik ve biyoloji alanlarındaki çalışmalar arasında benzerlik
kurulabilir mi? Açıklayınız.
21
1. ÜNİTE
Uygulama
Soru
Yukarıdaki metinlere göre varlığın değişim problemiyle ilgili Parmenides ve Herakleitos’un
düşüncelerindeki temel farklar nelerdir?
...............................................................................................................................................................
...............................................................................................................................................................
22
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
İstisna
Karşı taraftan durumların Sorgulamaya
Kanıtlarını Karşı tarafın
Soru verilen olduğu karşı görüş
desteklemeyen doğru bilgiyi
sorulur. cevaplar için belirtilerek geçersiz
istisna örnekler görmesi
kanıt sunması görüşlerini kılınana kadar
sunulur. sağlanır.
istenir. tekrar gözden devam edilir.
geçirmesi
istenir.
23
1. ÜNİTE
Uygulama
Aşağıda değer alanına yönelik bazı sorular verilmiştir. Bu soruları sınıfta Sokratik yöntemle tartışınız.
Tartışma sürecinde önce savunulan sonra geçersiz kılınan görüşleri, aşağıda boş bırakılan yerlere nedenle-
riyle birlikte yazınız.
İddia
Sabır nedir? Karşı İddia
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
Dürüstlük nedir?
İddia Karşı İddia
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
............................................................... ...............................................................
24
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Platon
Platon (Görsel 1.13), yalnız MÖ 6-MS 2. yüzyıl boyunca değil tüm
zamanların en önemli filozoflarından biri olarak kabul edilmektedir.
Kimilerine göre felsefenin bütün tartışma başlıklarını açmış, kimile-
rine göre ise kendinden önceki düşünürlerin (özellikle Herakleitos,
Parmenides, Protagoras ve Sokrates) fikirlerini sentezlemiştir. Platon’un
felsefe tarihinin ilk sistemli filozofu olması; siyasetten sanata, dinden
eğitime bütün alanlarda kendi felsefesi içinde tutarlı ve bütünlükçü gö-
rüşler ortaya koymasındandır.
Platon felsefesi üzerine çalışma yapan birçok araştırmacı, Platon’u
felsefeye yönlendiren adımın siyaset olduğunu düşünmektedir. Hocası
Sokrates’e yaşadığı toplumun idam hükmünü vermesi onu bu arayışa
itmiştir.
Herkes için geçerli doğrulukla ilgili değişmez bir gerçeklik arayışına
giren Platon, bütün felsefesinin temelini oluşturacak fikri ortaya atacak-
tır. Bu değişmez gerçeklik alanı, idealar dünyasıdır. Platon’un gerçekliğe
yönelik düşünceleri “idealar kuramı” olarak ifade edilmiştir. Görsel 1.13: Platon
Platon’un Varlık Anlayışı
Platon öncesi filozoflarda varlığa yönelik düşünceler varlığın değişimi konusunda farklılık göstermekte-
dir. Platon, varlığın değişimini kabul ve reddeden düşüncelerden yola çıkarak “idealar kuramı” olarak isim-
lendirilen varlık anlayışını oluşturmuştur.
Platon’a göre gerçek varlık, değişmeden kalabilen olmalıdır; aksi hâlde bilgisine ulaşılamaz. Platon’un
varlık anlayışının temelinde akılla kavranabilen, değişmeyen, kendi kendinin nedeni olan gerçek varlıklar,
idealar vardır. İdealar duyusal alanın dışındadır. Duyusal olana bağlı olan varlıklar ise idealardan pay alarak
var olan fenomenlerdir. Bu varlıklar, ideaların yani gerçeğin birer kopyasıdır.
Platon’un Bilgi Anlayışı
Platon, bilgi anlayışını oluştururken varlık anlayışından yola çıkmıştır. Gerçek varlığın yani ideanın bil-
gisiyle sadece bir yansıma olan fenomenlerin bilgisini ayırmıştır. İdeaların bilgisi, idealar dünyasından akıl
yoluyla edinilir. Akıl bu bilgiye ulaşmak için idealara, ideaların bilgisinin olduğu kendi içine dönmelidir. Bu
kendine dönüş bir tür anımsamadır. Platon’a göre ideaların bilgisi doğuştan zihinde hazır bulunur. Platon,
bu bilgilere episteme demektedir. Platon, bu fikre ruhun ölümsüzlüğü fikriyle ulaşır. Ruh, doğum ve ölümle
idealar ve fenomenler dünyasına gidip gelmektedir. Bu gidiş ve gelişlerde idealar dünyasında görülenler fe-
nomenlerin ışıltısında unutulmaktadır. Platon’un bilgi anlayışında fenomenlere yönelik bilgiler, gerçek bilgi
olarak kabul edilmez. Fenomenler, insanda sadece sanı ve tahminler oluşturur.
Platon’un Değer Anlayışı
Felsefede değer kavramı; etik, siyaset ve sanat gibi alanların dahil olduğu bir adlandırmadır. Platon’un
etik, siyaset ve sanat anlayışları; bilgi anlayışında olduğu gibi varlık anlayışıyla şekillenir.
Platon’un gerçek varlıklar olarak nitelendirdiği ideaların en üstünde “iyi ideası” bulunur. Platon ahlak
anlayışını bu doğrultuda oluşturur. Platon’a göre ahlakın kaynağı mutluluktur ve mutluluğa iyi ideasına ulaş-
maya çalışmakla varılır. İyi ideasına yönelmek için iyi ideasının bilgisine ulaşmak; bilgisine ulaşmak içinse
erdemli, adil ve doğru olmak gereklidir.
Platon; siyaset felsefesi düşüncelerini, insanların istek ve ihtiyaçlarının doğal olarak oluşturduğu “devlet”
düşüncesiyle açıklar. Platon’a göre devlet; insanların “iyi”, “güzel” ve “doğru” bir hayat yaşamaları için or-
taya çıkmıştır. Platon, devletin böylesi bir amacı gerçekleştirebilmesinin koşulu olarak yöneticilerin filozof
olması gerektiğini söyler. Ona göre, ancak ve ancak filozofların ruhsal yapısı, iyi ideasının bilgisine ulaşmayı
hedeflemektedir.
25
1. ÜNİTE
Platon, sanat anlayışını da varlık anlayışına göre kurar. Ona göre sanat, gerçeğin soluk bir kopyası olan
fenomenlerin birer kopyasını yapmaya koyulursa değersiz bir ürün ortaya çıkarır. Bu hâliyle sanat, sadece
yansımanın yansımasıdır. Platon’a göre sanatçı, eserlerinde fenomenleri değil ideaları yansıtabildiğinde mü-
kemmelliğe ulaşır.
Uygulama
Aşağıda Platon’un mağara benzetmesinin açıklamasına yönelik bir metin ve günümüz sinema salonların-
dan bir resim örneği verilmiştir (Görsel 1.14). Bu metinde geçen bazı kavramlar ise Tablo 1.2’de gösterilmiş-
tir. Metni okuyup metinden hareketle soruyu cevaplayınız.
MAĞARA BENZETMESİ
Benzetmeye göre ışığa açılan, uzun bir girişi olan yer altı mağarasının en dibindeki insanlar, çocukluk-
larından beri ayaklarından ve boyunlarından zincire vurulmuş olarak hareketsiz bir şekilde oturmakta ve
yalnızca önlerini görebilmektedirler. Onların arkasında, yüksekte bir yerde bir ateş yanmakta ve ateşle bu
insanlar ya da mahkûmlar arasındaki yolda, küçük bir duvar ya da perde bulunmaktadır. Duvar ya da per-
denin arkasında ise konuşan, ellerinde türlü türlü araçlar, taştan ya da tahtadan yapılmış insana, hayvana
ve daha başka şeylere benzer kuklalar taşıyan insanlar geçmektedir. Mağaranın dibinde oturan mahkûmlar
yalnızca ateşin aydınlığıyla perdeden duvara vuran gölgeleri görebilmektedirler. Ellerinden, ayaklarından
ve boyunlarından zincire vurulmuş, hiçbir şekilde kımıldamayan bu mahkûmlar, mağaranın duvarındaki
gölgeleri duvara gölgesi vuran nesnelerle karıştırmakta, perdenin arkasından yankılanan seslerin duvardaki
gölgelerden geldiğine inanmaktadırlar. Bu mahkûmların sahip oldukları bilgi, onların gözleriyle ve kulakla-
rıyla kazandıkları duyusal bilgidir ve bu görsel bilgi duvardaki gölgelerin yani görünüşlerin bilgisidir.
Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi
Ateş
Duvardaki gölgeler
Sesler
Soru
Platon’nun “mağara benzetmesi”yle sinema salonu arasında ilişki kurulduğunda Platon’un
bu benzetmesi için kullandığı kavramların sinema salonu için karşılıkları neler olurdu?
Cevaplarınızı Tablo 1.2’de boş bırakılan yerlere yazınız.
26
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Aristoteles
Platon’un öğrencisi olan Aristoteles, bir diğer önemli sistem filozo-
fudur (Görsel 1.15). Aristoteles’in düşüncelerinin anlaşılması için ona
iki açıdan bakılabilir. Birincisi, eserlerinde kendinden önceki filozofla-
rın düşüncelerine yer vermesi ve onların ele aldığı problemleri ayrıntılı
olarak inceleyerek kendi çözüm yollarını göstermesidir. Bu yönüyle ilk
felsefe tarihçisi olarak da kabul edilen Aristoteles, problemlere sistema-
tik açıdan yaklaşmış ve öğretici bir dil kullanmıştır. İkincisi ise yapmış
olduğu çalışmalarıyla felsefenin dışında birçok alana (bilim, sanat vb.)
katkısı ve günümüze etkisidir. Özellikle 2-15. yüzyıl arasında Hristiyan
ve Müslüman coğrafyalarındaki felsefelerin temelinde Aristoteles’in et-
kisi açık olarak görülür. Onun fizik ve mantık alanındaki çalışmaları, bu
dönemin düşünce dünyasının şekillenmesinde rol oynamıştır.
İslam filozofları tarafından “ilk öğretmen” olarak da isimlendirilen
Görsel 1.15: Aristoteles
Aristoteles’in eserleri Arapçaya çevrilmiş ve eserleri üzerinde yapılan ça-
lışmalarla bilim ve felsefe alanında önemli gelişmeler sağlanmıştır.
Aristoteles’in Varlık Anlayışı
Aristoteles, varlıkların görünüşlerinin sürekli değiştiğini belirtir. Değişime uğrayan şeyin yani maddelerin
değişim süresince özlerini koruduğunu düşünür. “Gerçek varlık nedir?” sorusuna hocası Platon’un görüşle-
rini eleştirerek cevap verir. Platon, gerçek varlığı fenomenlerden ayrı olarak düşünmüştür. Ona göre gerçek
varlık, kendisinin adlandırdığı idealar dünyasındadır ve fenomenler, onların birer kopyasıdır. Aristoteles ise
gerçek varlığın ayrı bir dünyada olmadığını düşünür ve Platon’un aksine onların maddelerin özünde oldu-
ğunu ileri sürer. Aristoteles’e göre varlıkların değişim içinde olması onların öz ya da tözlerinin değişmesini
gerektirmez. Varlıkların özünün korunarak başka başka varlıklara dönüştüğünü savunur.
Aristoteles, değişim problemini madde ile form arasında kurduğu ilişkiyle ele alır. Ona göre duyularla
fark edilen her şey, form (biçim) kazanmış maddelerdir. Her madde, bir maddenin veya birden fazla mad-
denin birleşmesi sonucunda oluşmuş bir formdur. Aynı zamanda kendinden oluşan başka bir formun da
maddesidir.
Aristoteles’e göre doğadaki her varlığın bir nedeni vardır. O, herhangi bir şeyin varlığını ve dünyadaki
işlevini dört neden görüşüyle açıklar (Şekil 1.3).
DÖRT
NEDEN
Maddi Neden: Bir şeyin hangi maddeden yapıldığını gösteren ve değişimden bağımsız olan nedendir.
Örneğin alçıdan yapılmış bir vazonun maddi nedeni alçıdır.
Formel Neden: Bir şeyin biçimsel nedenidir. Alçının Lorem ipsum alması formel nedendir.
vazo görünüşünü
Fail Neden: Hareket ettirici neden olarak da bilinen fail neden, maddenin biçim kazanmasını sağlayan
nedendir. Alçının vazoya dönüşmesini sağlayan sanatçı, fail nedendir.
Ereksel Neden: Bir maddenin biçim kazanmasındaki amacını gösteren nedendir. Vazonun bir demet
çiçek için biçim almasının nedeni ereksel nedendir.
27
1. ÜNİTE
Uygulama
Aristoteles'in dört neden görüşünden hareketle mobil telefonun (Görsel 1.16) var olma nedenlerini aşa-
ğıda verilen ilgili boşluklara yazınız.
28
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Aristoteles’e göre iki tür erdem vardır: düşünce ve karakter. Düşünce erdemi eğitimle, karakter erdemi de
alışkanlıkla elde edilir. Karakter erdemleri doğuştan kazanılan değil çevreyle olan etkileşimlerle oluşturulan
erdemlerdir. Aristoteles, insan eylemlerindeki aşırılık veya eksikliğin iyi olmadığını ve insanı mutsuz ettiğini
belirtir. Ona göre erdemli olmak bu iki uç arasında orta yolu bulmaktır. Erdemlilik; eylemlerin aşırılığı ya
da eksikliği nedeniyle bozulur. Kişi, kendi iradesiyle orta yolu bulur. İnsanın erdemli olması buna bağlıdır.
Aristoteles’in görüşü günümüzde “altın orta” olarak da bilinir (Şekil 1.4).
Delice
Korkaklık Atılganlık
“Nikomakhos’a Etik” eseri aynı zamanda onun siyaset ile ilgili görüşlerine de zemin teşkil eder.
Mutluluğun yaşanması için doğru ortamın toplumsal yaşam olduğunu ileri sürer. Sosyal olmayan insanla-
rın mutlu olmadığını belirtir. Aristoteles, “İnsan, doğası gereği siyasi bir hayvandır.” sözüyle bunu anlat-
mak ister. Mutluluğun sırrı, toplumsal ve siyasal düzen içindedir. Devlet, yapacağı düzenlemelerle bireylerin
mutluluğunu sağlayabilir.
Aristoteles’in iyi ve erdem üzerinden şekillenen ahlaki davranışlarının açıklanması, çağdaş dünyada top-
lumun bir üyesi olarak sorumluluklarının farkına varılması ve insana fayda sağlaması açısından önemlidir.
Uygulama
Aristoteles’in “altın orta” görüşünden hareketle boş bırakılan yerlere verilen kavramları yazınız.
29
1. ÜNİTE
MÖ 6. yüzyıl-MS 2. yüzyıl felsefi döneminde yapılan tartışmaları daha iyi anlamak için aşağıda o döneme
ait verilen bazı metinlere yönelik hazırlanmış metin analizi uygulamalarını yapınız.
Metin Analizi
4- İnsanın çıkarını düşünmesi, Konfüçyüs’ün ahlak görüşleri açısından ne gibi sonuçlar doğurur?
Değerlendiriniz.
30
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Metin Analizi
4- Sokrates, mahkeme sonunda ya suçunu kabul etmesi ya da idam olacağı söylenince ölmeyi
yaşamaya tercih eder. Onun bu davranışı erdemli bir davranış mıdır?
31
1. ÜNİTE
Metin Analizi
3- Platon, filozofların kral; kralların ise filozof olmasını neden önermektedir? Açıklayınız.
4- Platon metinde varlık, bilgi ve değer görüşlerini nasıl ele almaktadır? Değerlendiriniz.
32
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Metin Analizi
3- Metinden hareketle mutluluk ve erdem arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız
33
1. ÜNİTE
MÖ 6. yüzyıl-MS 2. yüzyıl felsefi dönemine yönelik öğrenmiş olduğunuz bilgilerin pekişmesi için aşağıda
hazırlanmış olan tartışma ve yazalım bölümlerini sınıf ortamında uygulayınız.
Tartışalım
MÖ 6-MS 2. yüzyılın önemli düşünürlerinden Protagoras, “İnsan, her şeyin ölçüsüdür.” sözüyle tanın-
maktadır. Bu sözün temel argümanını belirleyerek tartışınız. Tartışmaya yönelik notlarınızı aşağıda verilen
boşluklara yazınız.
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
Yazalım
Günlük hayatta birçok örneği ile karşılaşılan bilgi ve erdem ilişkisi hakkında bilgi ve erdemin ne olduğu
ve birbiriyle ilişkisinin doğurduğu sonuçları gözeterek özgün felsefi bir deneme yazınız. Daha sonra aşağıda-
ki Tablo 1.3’ü doldurup çalışmanızı sınıfta paylaşarak değerlendiriniz.
Probleme
..............................................................................................................................
Yönelik Fikirler
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
Kaynakça ..............................................................................................................................
34
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere doğru sözcükleri yazınız.
1. Aristoteles’e göre herhangi bir şeyin varlık kazanmasını sağlayan dört neden vardır. Bunlar;
...................... , .................... , .................... ve formel nedendir.
2. Sokrates’e göre …………………………….. ahlaki olmayan davranışın nedenidir.
3. Konfüçyüs’e göre genç bir insanın arkadaşlarına karşı erdemin …………………… olmasıdır.
4. Bilginin ve ahlakın insanın algısı tarafından anlamlandırıldığını savunan düşünürlere
............................. denir.
B5.
Aşağıda Romen rakamları ile verilen filozofları harf ile verilen kavramlarla eşleştiriniz.
Filozoflar Arkhe
( ) I. Thales a) Ateş
( ) III. Anaksimandros c) Su
( ) V. Demokritos d) Apeiron
f) Hücre
6. Herakleitos, “Her şey akar.” ve “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” sözleriyle doğada
sürekli bir değişim olduğunu iddia eder. Bu iddiayı destekleyen kanıtlar nelerdir?
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
7. Aristoteles’e göre bir nesnenin ne olduğunun bilgisini insan nasıl elde eder? Açıklayınız.
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
35
1. ÜNİTE
9. Platon “Devlet” adlı eserinde “Devletlerde filozoflar yönetici olmalı ya da yönetici dediklerimiz
ve sahici, iyi filozoflar olmalıdır.” sözüyle yönetim ve felsefeyi neden tek bir çatıda toplamak
istemiştir? Açıklayınız.
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
Meletos: Sokrates, seni böyle vakitsiz bir sona sürükleyen bir ömürden utanç duymuyor musun?
Sokrates: Dostum, yanılıyorsun. Değeri olan bir kimse, yaşayacak mıyım yoksa ölecek miyim diye
düşünmemelidir. Bir iş görürken yalnız doğru mu eğri mi hareket ettiğini, cesaretli bir adam gibi
mi yoksa tabansızca mı hareket ettiğini düşünmelidir.
Platon, Sokrates’in Savunması
10. Sokrates’in düşüncesine göre erdemli yaşamak için nasıl hareket etmelidir? Açıklayınız.
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
İnsanın görme algısının fiziksel olarak bir sınırı vardır. Protagoras’a göre insan, duyuları aracılığıyla
bilgi oluşturur. Duyular her insanda farklı yoğunlukta gerçekleştiğinden duyunun bilgisi göreceli ve
değişir özelliktedir.
11. Protagoras’ın insanın her şeyin ölçüsü olduğu fikrine varmasında görmenin fiziksel sınırlılık-
larının etkileri neler olabilir?
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
Sokrates, bilgi ile erdem arasında ilişki kurarken bilen insanın erdeme uygun davranacağını ve insa-
nın bilerek zarar verici davranışlar göstermeyeceğini belirtmiştir.
12. Sokrates’in görüşünden hareketle trafikte araç kullanan kişinin kırmızı ışıkta geçip birileri-
nin yaralanmasına sebep olması örnek olayını bilgi-erdem ilişkisi açısından değerlendiriniz.
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
Ö. Faruk Erdem’in “Mitolojik Dönem ve Sonrasında Türklerin Felsefi Anlayışı” adlı makalesine göre
Türk hikmetinin en eski örneklerine İslamiyet öncesi dönem, destanlar ve eski Türk savlarında rastlanır.
Eski Türklerde yöneticinin en önemli özelliklerinden biri bilge olmaktır. Bu yüzden kağan ve vezir gibi
yöneticilerde bilge olma özelliği aranır. Yöneticinin diğer erdemleri çalışkanlık, vatan sevgisi, cesaret,
kahramanlık, gurur ve iyi huy olarak sıralanır. Eski Türk metinlerinde Platon, Aristo gibi Antik Yunan
filozofları arasında geçen bilge yönetici tartışmaları da görülür.
13. Eski Türk metinlerinde geçen hikmet görüşleriyle Antik Yunan filozoflarının felsefe görüşleri
arasında benzerlik var mıdır? Açıklayınız.
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
36
MÖ 6. Yüzyıl-MS 2. Yüzyıl Felsefesi
Bu duruma uygun düşecek örnek durum 18. Girdiği evin her köşesine bakan hırsız, bul-
aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir? duğu tüm kıymetli eşyaları çantasına koyar.
A) Kurnaz esnafın müşterilerine karşı Kıymetli başka eşyaların da kaldığına dair
güler yüzlü davranması şüphelerine rağmen çantasını alarak evden
B) Evde canı sıkılan adamın eşine ev uzaklaşır.
işlerinde yardım etmesi
C) Mahalle sakinlerinin mahalle çeşmesini Örnek olay aşağıda verilen felsefi düşün-
tamir etmesi celerin hangisine karşılık gelir?
D) Akrabalık ilişkilerini seven bir gencin
bayram ziyaretlerine katılması A) İnsan, her şeyin ölçüsüdür.
E) Kişinin şans oyunlarını haksız kazanç B) Doğru, güçlünün işine gelendir.
olarak görmesi C) Hiçbir şey yoktur, olsa da bilemeyiz.
D) Varlık var olandır, var olmayan
16. Thales; evrenin ana maddesini, ilk nede- değildir.
nini aramış, doğadaki her şeyin temelinde E) İnsan, bilerek ve isteyerek kötülük
suyun olduğunu iddia etmiştir. Thales’ten yapmaz.
sonra Anaksimandros, arkhe olarak sonlu
bir varlık olan suyun sonsuz sayıda varlığın 19. Değişme karşısında değişmeden kalan asıl
oluşumunu açıklamada yetersiz olduğunu varlığı bilmenin insan hayatına faydası
söyleyerek arkheyi sonsuz olan “apeiron” hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir?
kavramı ile açıklamıştır. A) Varlığın yapısının araştırılması ve “ark-
Buna göre aşağıdakilerden hangisi “apei- he”nin ne olduğu sorusunun yanıtlan-
ron”un bir özelliği olamaz? ması
B) İnsanın gerçek varlığı ve değerli olanı
A) Nicelik olarak sınırsızdır. bilmesiyle eylemlerine anlam vermesi
B) Duyusal, somut bir varlıktır. C) Duyuların bitmeyen bir değişmeyi ve
C) Sonsuzluk niteliği vardır. oluşu işaret ederek insanı çevresine
D) Bütün varlıkların temelidir. yöneltmesi
E) Nitelik olarak belirsizdir. D) Değişmenin varlığın asıl gerçeği olup
olmadığı konusunda insanı şüpheye
düşürmesi
E) Değişmenin gerisinde değişmeden ka-
lan ve üstün olan asıl varlığın olduğu-
nu bilmesi
37
1. ÜNİTE
DEĞERLENDİRME
Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap verirken tereddüt
ettiğiniz sorularla ilgili konuları veya faaliyetleri üniteye dönerek tekrarlayınız. Cevaplarınızın tümü doğ-
ruysa bir sonraki öğrenme faaliyetine geçiniz.
38
FELSEFE 11
2. MS 2. YÜZYIL-MS 15.
ÜNİTE YÜZYIL FELSEFESİ
ÜNİTE KONULARI
2.1. MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
2.2. MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİNİN AYIRICI NİTELİKLERİ
2.3. MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FİLOZOFLARININ FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ
2.4. MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİNİN DÜŞÜNCE VE ARGÜMANLARINI DEĞERLENDİRME
TEMEL KAVRAMLAR
•Teoloji •İslam Felsefesi •Hristiyan Felsefesi •İnanç
39
2. ÜNİTE
Giriş
Düşünce tarihinin en uzun dönemi olan MS 2-MS 15. yüzyıl felsefi dönemi, kendinden sonraki dönemleri
birçok şekilde etkilemiştir. Bu etkinin merkezini inanç ve inanca destek olan akıl oluşturmuştur. O dönem
felsefesinin ruhunu oluşturan bu durumun anlaşılması için başvurulacak kaynaklar arasında filozof ve düşü-
nürlerin eserleri önceliklidir. Bu dönem filozoflarının birçoğunun aynı zamanda din adamı olması bu kaynak-
ların önemini daha da artırır. Din hakkında düşünen, düşündüğünü eyleme geçiren, onları yazıya aktaran bu
filozofların ve bununla beraber diğer filozof ve düşünürlerin külliyatlarından yararlanmak o dönemin anla-
şılması açısından faydalıdır. Düşüncelerinin günümüze ışık tuttuğunun farkında olmak da ayrıca önemlidir.
Bu dönem felsefesi, iki farklı din anlayışından oluşan iki farklı felsefedir. Hristiyan felsefesi ve İslam felse-
fesi olarak belirginleşen bu felsefelerin MÖ 6-MS 2. yüzyıl felsefelerinden etkilendiği görülür.
Bu dönemde din, felsefenin neredeyse tek konusudur. Bununla beraber İslam felsefesinin var olduğu
coğrafyalarda yoğun bir şekilde matematik, astronomi ve tıp alanında faaliyetlerde bulunulması etkili bilim-
sel buluşlar yapılmasını sağlamış ve dinin yanında bilimin de felsefede konu edinilmesine sebep olmuştur.
Nitekim bazı filozofların aynı zamanda bilim insanı olması da bundandır.
Her iki coğrafya da tarih boyunca etkileşim içindedir. Özellikle çeviri faaliyetlerinde görülen bu etkileşim,
dönem dönem bilgi paylaşımını sağlamıştır. Ayrıca bu durum, MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinden 15-17. yüzyıl
felsefesine geçilmesinde etkili bir unsur olarak yerini almıştır.
Bu ünitenin ilk konusunda MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesini hazırlayan düşünce ortamını açıklayabilmek
için bir önceki yüzyılın felsefesinin bu döneme olan etkisine değinilecektir.
Ünitenin ikinci konusunda öncelikle Hristiyan felsefesi ve İslam felsefesinin temel özellik ve problem-
leri üzerinde durulacaktır. Ardından “inanç-akıl ilişkisi” üzerinde iki coğrafyanın yaklaşımları ve araların-
daki farklar vurgulanacaktır. Bu konunun sonunda çeviri faaliyetlerinin İslam ve Batı felsefesine etkilerine
değinilecektir.
Ünitenin üçüncü konusunda örnek felsefi metinlerden hareketle filozofların görüşleri analiz edilecektir.
Ünitenin son konusunda MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesindeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan
değerlendirebilmek için ilk olarak Anadolu bilgelerinden Mevlânâ, Yûnus Emre ve Hacı Bektâşi Velî’nin eser-
lerinden derlenen bir metinden hareketle tasavvuf düşüncesindeki insan anlayışlarının tartışılması, ardından
“Anlamak için inanıyorum.” sözünden hareketle “inanç-akıl ilişkisini” ele alan özgün bir metin yazılması
istenecektir.
Hazırlık Çalışmaları
1. MS 2-MS 15. yüzyıl tarihsel dönemini düşündüğünüzde aklınıza neler gelebilir?
2. Felsefenin ortaya çıkmasından bugüne problemlerinin hâlâ tartışılıyor olmasının nedenleri neler
olabilir?
3. Din ve felsefe arasında ilişki kurulabilir mi?
Neler Öğreneceksiniz?
• MS 2- MS 15. yüzyıl felsefesini hazırlayan düşünce ortamını açıklamayı,
• MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinin karakteristik özelliklerini açıklamayı,
• MS 2-MS 15. yüzyılın örnek felsefi metinlerinden hareketle filozoflarının felsefi görüşlerini analiz
etmeyi ve
• MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesindeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değerlendirmeyi
öğreneceksiniz.
40
Fârâbî MS
(871-951)2. Yüzyıl-MS 15.
DÜŞÜNÜRLERİ VE FİLOZO
İSLAM FELSEFESİ
İbn Sînâ Yüzyıl
(980-1037) Felsefesi
Gazâlî (1058-1111)
MS
İbn Rüşd (1126-1198)
Mevlânâ (1207-1273)
2.1. MS 2. YÜZYIL-MS 15. YÜZYIL FELSEFESİNİN
Hacı Bektâşi Velî (1209-1271)
ORTAYA
Yûnus Emre
ÇIKIŞI (1238-1321)
150
DÜŞÜNÜRLERİ VE FİLOZOFLARI
1400
800
DÜŞÜNÜRLERİ VE FİLOZOFLARI
El Kindî (801-866)
Fârâbî (871-951)
İSLAM FELSEFESİ
Gazâlî (1058-1111)
MS
Mevlânâ (1207-1273)
1500
150 41
I
2. ÜNİTE
MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinde inanç ve akıl ilişkisi, felsefenin din ile etkileşimi sonucunda oluşan bir
anlayışı sergiler ve dönemin her düşünsel temasında kendini gösterir. Ortalama bin yıllık bir tarihsel dönem-
de felsefe ile din yoğun bir şekilde etkileşim göstermiştir. Bu çağda özellikle inancın pekiştirilmesi amacıyla
felsefeye başvurulmuş ya da inanca zarar verdiği düşüncesiyle felsefe dışlanmıştır. Bu açıdan dönem boyun-
ca felsefe teolojiye (ilahiyat) yaklaşmış, çoğunlukla onun bir parçası olarak görülmüş ve genel olarak inanç
konularının akılsal kanıtlamalarında araç konumuna gelmiştir.
Bu dönem felsefesi, tek bir bütün oluşturmaktan çok kendi içinde dönemsel ve coğrafi farklılıklar taşı-
maktadır. Hristiyan felsefesi, 2. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar Patristik ve Skolastik dönem olarak sınıflandırıl-
mıştır. İslam felsefesi ise 7. yüzyıldan itibaren görülmeye başlamış ve bütün dönem boyunca devam etmiştir.
Her iki felsefi yaklaşım da aynı zaman diliminde benzerlik ve farklılıklar barındırmıştır. Dine dayalı felsefe
yapmaları benzerliklerini gösterirken İslam felsefesinin bilimsel faaliyetlerle birlikte gelişim ve ilerleme kay-
detmesi aralarındaki temel farkı gösterir.
Hristiyan ve İslamiyet dini öğretilerinin felsefi birikimle kaynaşması, MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinin kay-
nağını oluşturur. Örneğin insan ruhunun ahlaki gelişimini kendi sisteminin temel parçası yapan Platon, en
yüksek iyiyi arama noktasında Hristiyan filozofların ilgisini çekmiş ve onu Hristiyanlığı savunmak ve yaymak
için kullanmıştır. Özellikle Platon’un ruhun ölmemesi hatta tekrar dirilebilmesi fikri, Hristiyanlıktaki diriliş
fikrini desteklediği için bu eğilimi sağlamıştır.
Epikürosçuluğun mutluluk için dünyevi hazlardan uzak durulması gerektiği düşüncesi, bu dönem fel-
sefesinde dinsel bir hayatın temeli olarak düşünülmüştür. Diğer bir taraftan Platon felsefesinin etkileri ile
oluşan ve Yeni-Platonculuk adı verilen Plotinos felsefesi, “Tanrı” ve “ruh” kavramları konusunda bu dönem
felsefesini etkilemiştir. Yine aynı şekilde Aristoteles mantığı özellikle Tanrı’nın varlığına yönelik akılsal ka-
nıtlamalara destek olmuştur. Stoa öğretisi; ahlak, istenç (irade) konularında bu dönem felsefesini etkileyen
diğer bir felsefedir.
Ancak Hristiyan felsefesi ve İslam felsefesi, kendinden önceki felsefelerin devamı niteliğinde değildir. Her
ne kadar onlardan etkilense de kendine has karakteristik özellikleri vardır.
Uygulama
STOA AHLAKI
MÖ 300 civarlarında kurulan Stoa felsefe okulunun kurucusu Kıbrıslı
Zenon’dur. Bu felsefe, Epiktetos ve Marcus-Aurelius gibi öne çıkan filozoflarla
birlikte MS 3. yüzyıla kadar etkisini Roma’da sürdürmüştür (Görsel 2.1). Ahlak
alanına ait düşünceleri Hristiyan felsefesini etkilemiştir.
Stoa felsefesine göre doğanın kendi yasaları içinde işleyişi vardır. İnsan da bu
işleyişe tabidir. İnsan, kendi dışında gelişen olayları değiştirebilme gücüne sahip
değildir. Ama doğa karşısında özgür olmasa da insanın iyiyi seçme özgürlüğü
vardır. Stoacılığa göre mutluluk, iyinin seçilmesiyle olur. Hayatta iyi olan şey ise
erdem ve buna bağlı olarak şekillenen davranışlardır. Kötü olan ise içinde er-
demsizliğin barındığı her türlü yaşayıştır. Stoa düşüncesi içinde insanlar arasında
bir ayrım yoktur. Alt-üst, zengin-fakir vb. hiçbir statü, insanlar arasında eşitli-
ği bozamaz. Bu ayrımın olmadığını gösteren en iyi örnek, bünyesinde Marcus Görsel 2.1: Marcus
Aurelius gibi imparator filozof (Marcus Aurelius, MS 161-180 Roma İmparatoru) Aurelius
ile Epiktetos gibi köle filozofları bulundurmasıdır. Stoacılığın özellikle bu düşün-
cesi Hristiyan dinini etkilemiştir.
Komisyon
Soru
Hristiyanlığın Roma’da yayılmasında Stoa felsefesinin ne gibi etkileri olmuştur? Açıklayınız.
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
42
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesini anlayabilmek için öncelikle onun temel özellik ve problemlerine Hristiyan
felsefesi ve İslam felsefesi açısından bakmak önemlidir. Bunların yanı sıra bu çağın en önemli özelliği olan
inanç-akıl ilişkisine ve ayrıca bu dönemin çeviri faaliyetlerine de bakmak gerekmektedir.
Hristiyan Felsefesi
Skolastik Dönem, 8. yüzyıldan
15. yüzyıla kadar olan ikinci dönem
Hristiyan felsefesidir. Skolastik ismi,
Patristik Dönem, MS 2-MS 8. yüzyıl Hristiyanlığın öğretilmesi için bu dö-
Patristik
arasında kalan ilk dönem Hristiyan fel- nemdeki okullaşma hareketinden gelir.
Dönem
sefesidir. Bu dönem Hristiyan filozofları Skolastik “okul yolu” veya “okullaşma”
aynı zamanda din adamlarıdır. Tertullian, anlamlarına gelir. Anselmus, Aquinolu
Cellemens ve Augustinus, bunların önde Thomas ve Ockhamlı William bu dö-
gelenleridir ve “Kilise Babaları” olarak nemin önde gelen filozoflarındandır.
da adlandırılırlar. İsmini bu adlandır- Skolastik Dönem’de felsefenin eğitim
madan alan Patristik Dönem’de özellikle Skolastik alanına taşınması birçok öğrencinin
Augustinus’un izlediği akılla dini açıkla- Dönem dinî eğitim alarak Hristiyanlığı hızla
ma yolu, inancın temel öğretisi hâline yaymalarına neden olmuştur. Bologna
gelmiştir. ve Oxford üniversiteleri bu dönemde
kurulan ve bu geleneğin öncüsü olan
yerlerdir.
43
2. ÜNİTE
Hristiyan Felsefesinde
Tanrı’nın Varlığına Yönelik Kanıtlar
Ontolojik kanıtlama; Tanrı kavramından çı- Kozmolojik kanıtlama; her şeyin bir nedeni
kar ve mantıksal olarak onun varlığını kanıtla- olduğu fikrine dayanarak evrende var olan bü-
maya yöneliktir. Hristiyan felsefesinde Anselmus tün varlıkların kendinden önce gelen bir varlık
tarafından ileri sürülen bu kanıtlama yolu, daha nedeniyle var olduğunu söyler. Geriye doğru
yetkini düşünülemeyen ve tasarlanamayan an- gidildiğinde mantıksal olarak bir ilk varlığın
lamıyla Tanrı’nın insan zihninde bulunmasını, olması gerektiğini ve o varlığın Tanrı olduğunu
Tanrı’nın var olduğuna kanıt olduğunu belirtir. ileri sürer. Bu kanıtlama yolu, Aristoteles’in ilk
Buradan hareketle Tanrı’nın mutlak olarak var ol- neden görüşü etkisinde Aquinalı Thomas tara-
duğu sonucuna ulaşır. fından ileri sürülmüştür.
44
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
Kötülük Problemi
Kötülük problemi düşünüldüğünde genel olarak iyi ve kötünün veya günah ve sevabın açıklanması gere-
kir. Ana sorun “Eğer Tanrı varsa, mutlak güç sahibiyse ve insanın iyiliğini istiyorsa neden dünyadaki kötülük-
leri önlemiyor veya kaldırmıyor?” gibi sorular ekseninde şekillenir.
Kötülük problemi, Hristiyan felsefesinde pek çok problemle ilişkilidir. Kötülük, Tanrı’nın varlığına kanıt
probleminde Tanrı’nın var olmadığına yönelik delil olarak sunulmuştur. Tanrı, kötülüğü kaldırmıyorsa ve
kötülük de varsa o hâlde Tanrı yok çıkarımında bulunanlar olmuştur. Bu çıkarım; başta Tanrı’nın varlığını
kabul edip sonunda Tanrı yoktur çıkarımına ulaşınca, güçsüz bulunarak eleştirilmiştir.
Hristiyanlığa göre Tanrı; insanlara iyiliği emreden, kötülükten uzak durmalarını isteyen ve her şeyi yara-
tan tek varlıktır. Bu açıdan Hristiyan felsefesinde kötülük problemine çeşitli açıklamalar getirilmiştir. Bunlar
arasında Augustinus’un ve Aquinalı Thomas’ın açıklamaları öne çıkmaktadır.
Augustinus, Tanrı’nın her zaman iyiyi emrettiğini ama insana irade ver-
mek suretiyle iyiyi veya kötüyü seçme özgürlüğünü de tanıdığını belirtir.
Kötülük, irade zayıflığından kaynaklanır. Hz. Adem’in bile yasaklanan bir
şeye el uzatması sonucunda cennetten kovulduğuna işaret ederek Tanrı’nın
insanı kukla olarak yaratmadığını belirtir. Bu açıdan kötülük problemi aynı
zamanda kader ve özgür irade problemiyle yakından ilişkilidir. Kaderin
Tanrı tarafından bilinip insan tarafından bilinmiyor olması özgür irade so-
rununu doğurur. Augustinus, insanın kaderini bilmiyor olmasını özgür ira-
denin gerçekleşmesi olarak düşünür.
Kötülük
Problemine Yönelik
Görüşler
Aquinalı Thomas’a göre kötülük, iyinin eksikliği veya yoksunluğundan
kaynaklanan irade zayıflığının sonucudur. O, görüşlerinde İbn Sînâ’dan et-
kilenmiş ve Augustinus öğretisiyle İbn Sînâ’nın görüşlerini sentezlemiştir.
İbn Sînâ’ya göre Yaradan evreni mükemmel bir şekilde yaratmıştır. Kötülük,
kusurlu olan insanın erdemden uzak oluşundan kaynaklanır. Ayrıca iyinin
anlaşılması için de kötü gereklidir.
Tartışalım
Her şeyin Tanrı tarafından yaratıldığına inanan bir insan için kötülük problemi nasıl çözümlenebilir?
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
45
2. ÜNİTE
Uygulama
Eğer ölüm her şeyden kurtulmak olsaydı bu kötüler için bir hediye olurdu, onlar öldükleri zaman ruhla-
rıyla birlikte bedenlerinden ve kötülüklerinden de kurtulmuş olurlardı. Şimdi ruhun ölümsüz olduğu açıkça
ortadayken kötülüklerden kurtulmanın olabildiğince iyi ve aklı başında olmaktan başka bir yolu kalmamak-
tadır. Çünkü ruh Hades’e (Yunan Tanrı’larından biri) giderken eğitiminden ve terbiyesinden başka bir şey
götüremez yanında. Söylenenlere göre bunlar Hades’e yolculuğun başından itibaren ölen kişiye en fazla
yararı ya da zararı dokunacak şeylerdir.
Platon, Phaidon
Soru
Metinde geçen Platon’un ruh hakkındaki görüşleriyle Hristiyan felsefesi arasında nasıl bir
ilişki kurulur?
Tümeller Problemi
Terim anlamıyla tümel, belli bir sınıfın tüm bireylerini içine alan genel kavramları işaret etmek için kulla-
nılır. Tümellerin ne olduğu ve nerede bulunduğu üzerine felsefede derin tartışmalar yapılmıştır.
Tümeller tartışması genel olarak Platon ve Aristoteles’in varlık anlayışlarında ortaya çıkar. Platon’a göre
tümeller yani idealar, tek tek nesnelerde değil ayrı bir var oluş niteliğindedir. Aristoteles’te ise özler olarak
ele alınan tümeller, nesnelerin kendi kapsamındadır. Bu düşüncelerden yola çıkılarak yapılan tümeller tar-
tışması, MS 2-MS 15. yüzyılda Tanrı’nın varlığıyla birlikte düşünülerek yeniden yorumlanmıştır. Tümeller
tartışmasında üç görüş ortaya çıkmıştır (Şekil 2.1).
Kavram Realizmi
Tümeller, ayrı bir varlık
olarak Tanrı’nın
zihnindedir.
Augustinus
Anselmus
Kavram Realizmi
Tümeller
Kavramcılık
Adcılık
Kavramcılık Adcılık
(Konseptualizm) (Nominalizm)
Tümeller, tek tek Tümellerin kendi başına
varlıkların içinde gerçeklikleri yoktur.
yer alır. Onlar soyutlama ve
Aquinalı Thomas genelleme sözlerinden
ibarettir.
Ockhamlı William
Şekil 2.1: Tümeller problemi
46
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
47
2. ÜNİTE
İbn Rüşd’e göre Yaradan’ın varlığına yönelik iki delil vardır: inayet ve ihtira. İbn Rüşd öne sürdüğü akli
delilleri aynı zamanda Kur’an ayetlerine de dayandırır.
İnayet Delili
İhtira Delili
Tabiat da her şey insanla
Âlemde her şey yoktan ya-
uyumludur. Ateş, hava, su ve
ratılmıştır bu nedenle yaratılan
toprak insan varlığına uygun-
şeylerin bir yaratıcısı olması
dur. Bu uygunluğu sağla-
zorunludur.
yan varlık yaratıcıdır.
48
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
Aşağıda İbn Tufeyl’in “Hay Bin Yakzân” adlı eseri hakkında kısa bir açıklama ve esere ait “Ceylanın
Ölümü” adlı bölümden bir alıntı verilmiştir. Açıklama ve alıntı metinden hareketle aşağıda verilen soruları
cevaplayınız.
Açıklama
İslam felsefesinde İbn Sînâ ile başlayan soyut kavramların somutlaştırılarak anlatıldığı (alegorik) yazım
tekniğinin en önemli eserlerinden biri de İbn Tufeyl’e ait olan “Hay Bin Yakzân” adlı eserdir. Adasal roman
türü literatüre her ne kadar Robinson Crusoe ile girmiş olsa da “Hay Bin Yakzân” bu tür yazılan eserlerin ilk
olanıdır. XIV. yüzyılda en çok okunan eserlerden biri olan “Hay Bin Yakzân” İbranice, Latince ve İngilizce dil-
lerine çevrilmiş ve 1700 yılında Oxford’da yayımlanmıştır. Daha sonra bir çok dile çevrilen “Hay Bin Yakzân”
bir çok düşünürü etkilemiştir.
İbn Tufeyl eserinde ıssız bir adada etrafında insanlar olmadan büyüyen bir çocuğun adım adım olgunla-
şarak kendini, doğayı ve evreni anlamasını ve hakikati aramasını anlatır.
CEYLANIN ÖLÜMÜ
Hay, ceylanın gözlerine, ellerine, ayaklarına ve diğer organlarına baktı, teker teker inceledi.
Hiçbirinde belli bir rahatsızlık, hastalık belirtisi göremedi. Bununla birlikte ceylanın ölümüne neden olan
hastalığın merkezini bulup iyileştirebileceğini, ceylanı yeniden eski durumuna döndürebileceğini umuyordu.
Fakat bütün umutları boşa çıktı. Hiçbir şey yapamadı, başaramadı.
Öyleyse ceylanın organlarını çalıştırmayan, onu hareketten alıkoyan temel bir neden, bir engel vardı. O
engel ortadan kaldırılırsa ceylan, eski durumunu yeniden kazanabilirdi. Ne var ki ceylana ilişen hareketsizlik,
yalnızca bir organını, bir duyusunu değil bütün organlarını ve duyularını etkilemişti. Ceylanın bütün
gövdesi hareketten yoksun kalmış, canlılığını yitirmişti.
…
Hayvanlarla kavga ettiği zaman onların saldırılarına karşı korumaya en çok özen gösterdiği yeri, göğsü
idi. Çünkü güdüsel olarak içindeki değerli organın bilincindeydi. Bütün bu belirtilerden sonra ceylanın
hastalanan
organının göğsü içinde bulunduğuna ilişkin kanısı pekişti.
Bu düşüncelerinden sonra gövdeye karşı büsbütün ilgisizleşti. Bütün ilgi ve çabası, gövdeye canlılık veren
o şeye yöneldi. Artık tek isteği, tek düşüncesi, o şeyi anlamaktı.
…
Hay da boş durmadı geçen zaman içinde. Hayvanların, bitkilerin özelliklerini, türlerini inceledi.
Her hayvan türünün, her bitki türünün çok sayıda bireyleri vardı. Öyleyse kendisinin de bireylerden
oluşan bir türden olması gerekirdi. Bu düşünceyle kendisine benzer, kendi türünden birini bulmak amacıyla
araştırmalar yaptı. Adanın bütün kıyılarını, köşe bucağını dolaştı, fakat boşuna kendine benzer bir şey
bulamadı.
Türlerin bireylerinde ayrı ayrı bulunan ruh da aslında tek bir ruhun parçalarından başka bir şey değildi.
Bunların ayrı gibi görünmeleri yalnızca ayrı yüreklerde bulunmalarından ileri geliyordu. Ayrı yüreklere
dağılmış ruhları bir kapta toplamak mümkün olabilse tümünün aynı ruhun parçaları oldukları görülürdü.
Ayrı yüreklerde bulunan ruhun durumu, değişik kaplara bölünen bir suyun durumuna benzetilebilirdi. Bu
nedenle ister bölünmüş, parçalanmış olsun; ister olmasın, ruh, hep aynı ruhtu. Ruha ilişen çokluk, bulunduğu
yerlerin çokluğundan başka bir şey değildi. Bu açıdan bakıldığında bir türün bütün bireyleri, gerçekte tek
bir varlık sayılırlardı. Çok gibi görünmeleri, bir gövdenin organlarının çokluğundan öte bir anlam taşımazdı.
İbn Tufeyl, Hay Bin Yakzân
Soru
Metinden hareketle yaratıcının varlığına akılla ulaşılabilir mi? Açıklayınız?
49
2. ÜNİTE
Cebriye Maturidi
Davranışı yaratan Allah’tır. İnsan istediği için birden fazla davranışı yaratan Allah’tır.
Davranışı tercih eden ve insana yaptıran Allah’tır. Davranışlardan herhangi birini tercih eden ve yapan insandır.
İnsan davranışından sorumlu değildir. İnsan davranışından sorumludur.
İnsan ne özgürdür
İnsan özgür değildir. İnsan özgürdür.
ne de özgür değildir.
Eş’ariyye Mu’tezile
İnsanın seçmesi için birden fazla davranışı yaratan Allah’tır. İnsan istediği için davranışını kendi oluşturur,
Davranışlardan herhangi birini tercih eden ve yapan insandır. davranışının imkânını Allah yaratır.
İnsan davranışından sorumludur. Davranışı tercih eden ve yapan insandır.
İnsan davranışlarından sorumludur.
Probleme İslam filozoflarının bakışı ise akıl ekseninde şekillenir. İslam filozoflarından Fârâbî’ye göre insan-
da akıl vardır ve kendi iradesiyle iyi ve kötüye yönelir. Fârâbî, irade ile insanın hareket etme gücünü kasteder
ve irade olmadan eylemin olamayacağını söyler. Akıl ve irade, insanın kendi eylemlerini seçebilme özgür-
lüğünün kanıtıdır. Seçim yapabilmek, insanın davranışlarından sorumlu olduğunu gösterir. Aklı sayesinde
insanın doğru düşünebilme yeteneği vardır ve düşündüğünü yapma özgürlüğüne sahiptir. Eğer düşündüğünü
yapamıyorsa köledir. Düşünemeyen ve irade sahibi olmayan insan olamaz.
İslam felsefesinde Allah’ın iradesi altında insanın eylemlerinde özgür ve bu nedenle de eylemlerinden
sorumlu olduğu fikri zamanla yaygınlaşmıştır. İslam dininin ileri sürdüğü dünya hayatının bir imtihan olması
anlayışı da bu fikri desteklemektedir.
50
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
Bilgi Problemi
İslam düşünürleri, bilgi problemine çeşitli açılardan yaklaşmıştır. Fârâbî ve Gazâlî’nin görüşleri bu açıdan
önemlidir.
51
2. ÜNİTE
Uygulama
Açıklama ve uygulama örneğinden yola çıkarak, “İyilik yapmanın insanı mutlu edeceğine inanıyorum.”
şeklinde ifade edilen kanıyı Fârâbî’ye göre denetleyerek Tablo 2.4’te boş bırakılan yere yazınız.
Açıklama
Fârâbî “Şerait ül-Yakin” adlı eserinde bilgiyi inanç (kanaat) ile başlatır ve kesin bilgi için bazı şartların
gerekli olduğunu söyler. Ona göre bu süreçte altı aşama vardır (Tablo 2.3).
Tablo 2.3: Aşamalar
52
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
Gerçek olan tek şeyin madde, onun da ezelî ve ebedî olduğunu savunan görüş-
Dehriyye tür. Dolayısıyla bu akım filozofları Tanrı’nın varlığını kabul etmez. İbnü’r Râvendi,
(Materyalist) önemli temsilcilerindendir.
Bâtınilik Kutsal kitapların görünenden ziyade harf ve sözcüklerinden gizli manalar çıka-
ran görüştür. İbn Meymûn, önemli temsilcilerindendir.
Meşşailik İslam esaslarına bağlı, başta Aristoteles etkisinde ve kısmen de Platon felsefesini
Felsefesi
içeren mantık ve matematik temelli bir felsefi yaklaşımdır. Akla dayalı inancı savu-
nur. El Kindi, Fârâbî ve İbn Rüşd gibi filozoflar önemli temsilcileridir.
Mantığa dayalı bilginin değil mistik tecrübeye dayalı bilginin hakikati verece-
ğini savunan görüştür. İşrakiye, güneşin doğarak ışığın yayılması anlamına gelir.
İşrakilik
Güneşin eşyayı karanlıktan aydınlığa çıkardığı gibi manevi sezginin de insanı aydın-
Felsefesi
lattığını savunur. Şahabettin Sühreverdi, önemli temsilcilerindendir.
53
2. ÜNİTE
54
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
55
2. ÜNİTE
Uygulama
Aşağıda şekiller verilmiştir. Ünitede verilen bilgilerden hareketle birbiriyle ilişkili olduğunu düşündüğü-
nüz iki kavram çiftini verilen şekil üzerine yazınız. Bu iki kavramın ilişkisini boş bırakılan yerlere açıklayınız.
Bu kavramlara ait beş soru oluşturarak aşağıda boş bırakılan yerlere yazınız.
KAVRAMLAR
Tanrı, inanç, iman, akıl, vahiy, zorunlu varlık, mümkün varlık, irade, kötülük, evren
..........................................................................................
..........................................................................................
.................. ..........................................................................................
.................. ..........................................................................................
..........................................................................................
..........................................................................................
..........................................................................................
.................. ..........................................................................................
.................. ..........................................................................................
..........................................................................................
..........................................................................................
..........................................................................................
.................. ..........................................................................................
.................. ..........................................................................................
..........................................................................................
56
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
Abbasi halifelerinin talimatları doğrultusunda 9-12. yüzyıl arasında Süryani, Arap, Farisi ve Hint çe-
virmenler sayesinde birçok felsefi eser Arapçaya çevrilmiştir. Harun Reşit döneminde fethedilen yerlerden
getirilen eserler, Bağdat’ta Beyt'ül Hikme adında kurulan kütüphanede toplatılmıştır (Görsel 2.6). Özellikle
Abbasi halifesi Mensur tarafından Beyt'ül Hikme’de başlatılan çeviri faaliyetlerinde Aristoteles'in “Organon”
ve Porphyrius'un “İsagoji” eserleri (Matık alanına ait eserler) çevrilmiş, burası bilim ve felsefe akademisi
hâline getirilmiştir. Plotınus'un sudûr nazariyesi ve Aristoteles'in mantık görüşleri İslam felsefesi filozoflarını
geniş ölçüde etkilemiştir. Yapılan çeviriler, İslam felsefesine yön vermiş ve İslam coğrafyasını felsefenin mer-
kezi hâline getirmiştir.
57
2. ÜNİTE
Uygulama
Aşağıdaki haritada hem okul hem çeviri merkezi olan yerler işaretlenmiş ve bu yerlerin isimleri haritanın
üstündeki tabloda verilmiştir (Harita 2.1). Verilen yer isimlerinin numaralarını haritada boş bırakılan kutu-
cuklara sırasıyla yazınız. Daha sonra bilgi notunu okuyup bilgilerden hareketle verilen soruları cevaplayınız.
Not: Haritada gölgelendirilen yer, bu uygulamanın dışındadır. Bu alan bir sonraki ünitede uygulama
olarak kullanılacaktır.
....................
....................
....................
....................
....................
....................
.................... ....................
.................... .................... ....................
....................
....................
....................
....................
MS 2-MS 15. YÜZYIL ÇEVİRİ FAALİYETLERİNİN
....................
Sorular
1. Çeviri merkezlerinin ve okullarının 8. yüzyıla doğru Batı’dan Doğu’ya yönelmesinin
nedenleri nelerdir? Açıklayınız.
2. Çeviri faaliyetlerinin İslam coğrafyasına etkisi nedir?
58
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
MS 2. yüzyıl-MS 15. yüzyıl felsefi döneminde yapılan tartışmaları daha iyi anlamak için aşağıda o döne-
me ait verilen bazı metinlere yönelik hazırlanmış metin analizi uygulamalarını yapınız.
Metin Analizi
4- Metinden hareketle Augustinus’un Tanrı ve evren hakkında kurduğu ilişki nedir? Açıklayınız.
59
2. ÜNİTE
Metin Analizi
3- Fârâbî’ye göre erdemli şehrin yöneticisi neden adalet tarafında olması gerekmektedir?
4- Metinde geçen erdemli şehirin yöneticisinin özelliklerinden hareketle Fârâbî’nin dünya devleti
oluşturma idali, günümüz açısından uygulanabilir mi? Değerlendiriniz.
60
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
Metin Analizi
4- Metinden hareketle İbn Sînâ’nın varlık görüşlerinin inanç ve akıl açısından önemi nedir?
Değerlendiriniz.
61
2. ÜNİTE
Metin Analizi
4- Gazâli’nin, hakikatin bilgisine ulaşmada şüpheyi kullanışından hareketle akla verdiği rol ne-
dir? Değerlendiriniz.
62
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
Metin Analizi
4- İbn Rüşd’ün metinde ifade ettiği din ve felsefe ilişkisini günümüz açısından önemi nedir?
Değerlendiriniz.
63
2. ÜNİTE
MS 2. yüzyıl-MS 15. yüzyıl felsefi dönemine yönelik öğrenmiş olduğunuz bilgilerin pekişmesi için aşağıda
hazırlanmış olan tartışma ve yazalım bölümlerini sınıf ortamında uygulayınız.
Tartışalım
Aşağıda verilen metinlerden yola çıkarak tasavvuf düşüncesindeki insan anlayışını tartışınız. Tartışmaya
yönelik notlarınızı aşağıda verilen boşluklara yazınız.
MEVLÂNÂ
Ey insan, sen görünüşte maddi varlığınla “küçük bir âlem”sin. Fakat manen, gerçek varlığınla “büyük bir
âlem”sin. Görünüşte bir ağacın dalı, meyvenin aslı, temelidir. Çünkü yemiş dalda bulunur. Fakat hakikatte
o dal, o meyve için var olmuştur. Meyve elde etmek için bir meyli ve ümidi olmasaydı bahçıvan hiç ağaç
diker miydi? Öyle ise görünüşte meyve, ağaçtan meydana geliyor da hakikatte o ağaç meyve çekirdeğinden
doğmuştur.
Mevlânâ, Mesnevî
Sen cihanın hazinesisin, cihan ise yarım arpaya değmez.
Sen cihanın temelisin, cihan senin yüzünden taptazedir.
Diyelim ki âlemi meşale ve ışık kaplamış.
Çakmaksız ve taşsız olduktan sonra o, iğreti bir rüzgârdan başka nedir?
Bizim şu topraktan tenimiz feleğin nurudur.
Bizdeki çeviklik melekleri kıskandırır.
Kimi olur, temizliğimize melekler imrenir.
Kimi de olur, şeytan bile korkusuzluğumuzu görür de kaçar bizden.
Bir gönülü yaptın ise Erden sana nazar ola Yûnus Emre
Er eteğin tuttun ise İçin dışın pür nur ola
Bir kez hayır ettin ise Beli kurtulmuştan ola
Görsel 2.8 Binde bir ise az değil Şol kişi kim gammaz değil
Yûnus Emre
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
64
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
Tartışalım
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
Yazalım
MS 2. yüzyıl-MS 15. yüzyıl felsefesinin en önemli problemlerinden biri olan inanç ile akıl arası ilişkiyi “Anlamak
için inanıyorum” sözünden hareketle özgün felsefi bir deneme yazınız. Daha sonra aşağıdaki Tablo 2.5’i doldurup
çalışmanızı sınıfta paylaşarak değerlendiriniz.
Probleme
..............................................................................................................................
Yönelik Fikirler
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
Kaynakça ..............................................................................................................................
65
2. ÜNİTE
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
B Aşağıda Romen rakamlarıyla verilen önermeler ile harf ile verilen kavram ve filozof-
ları doğru olacak şekilde eşleştiriniz.
5.
Önermeler Kavram ve Filozoflar
I. İnsanın ölünce bu dünyada
bedenini bıraktığını, ruhunu ise
( ) öteki dünyaya götürdüğünü ifade a) İbn Rüşd
eden filozoftur.
e) Ochamlı William
6. MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesini MÖ 6-MS 2. yüzyıl felsefesinden ayıran temel farklar nelerdir?
Açıklayınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
7. İslam coğrafyasında 8-12. yüzyıl çeviri faaliyetlerinin İslam felsefesinin gelişmesine katkısı
nelerdir? Açıklayınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
66
MS 2. Yüzyıl-MS 15.
Yüzyıl Felsefesi
8. Augustinus, “İtiraflar” adlı eserine göre Tanrının hakkaniyeti dürüst olmayan kişilere hoş gelmez.
Kötüler aşağı seviyelere daha çok uyum sağlayarak iyi insana olan benzerliklerini yitirirler. Tanrı’ya
benzemeye çalışanlar ise üstün yaratılanlar ile daha çok uyum içine girerler.
Metinden hareketle insan iyiliği ve kötülüğü nasıl edinir? Belirtiniz.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
9. Gazâlî’nin “el-münkız mine’d-dalâl(hakikate giden yol)” adlı eserine göre insan, hakikatin bilgisine
ulaşmak için akıl ve deneyi geride bırakmalıdır.
Gazâlî’nin bilginin kaynağına yönelik eleştirisinin temel dayanağı nedir?
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
10. Patristik felsefe ile skolastik felsefe arasındaki temel farklar nelerdir?
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
11. Tasavvuf düşünürleri, insan ile ilgili konuları ele alırken İslam’ın tavsiye ettiği insan mode-
lini yorumladıkları görülür. Düşünürlerin insan konusundaki görüşlerinde benzer yönler var
mıdır? Açıklayınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
12. Clemens’in “Anlamak için inanıyorum.” 13. Hacivat ve Karagöz, gölge oyununda
yargısını A. Thomas “İnanayım diye bili- oldukça tanınan karakterlerdir. Perdenin
yorum.” yargısına dönüştürmüştür. Bu arkasında zorunlu bir el tarafından hare-
dönüşümün akıl ile inanç ilişkisi açı- ket ettirilmeye ihtiyaçları vardır. Onların
sından farkı aşağıdakilerin hangisinde varlık nedenleri izleyenleri düşündürme,
verilmiştir? güldürme ve şaşırtmaktır. Perdenin arkasına
geçemez ve kendilerine ruh veren varlığı
A) Aklın inançtan önce gelmesi
bilemezler. Oyunu bitiren elden sonra ne
B) İnancın akıldan önce gelmesi
Hacivat ve Karagöz’ün perdeye yansıyan
C) Akıl ve inancın birbiriyle açıklanması
gölgeleri ne de perde kalır.
D) Akıl ile inancın alanlarının farklı
Gölge oyunundaki perdenin ön ve arka-
olması
sında yer alan varlıkların varoluşlarında
E) İnancın aklın sınırlarını geçmesi
bahsedilen farklılık, aşağıdaki seçe-
neklerde verilen görüşlerden hangisini
açıklar?
A) İbn Sînâ, “Sudûr görüşü”
B) El Kindî, “Yaratıcı–âlem görüşü”
C) Augustinus, “Ruhun ölümsüzlüğü
görüşü”
D) Tertullian, ”Akıl-inanç görüşü”
E) İbn Haldun, “Toplum ve devlet görüşü”
67
2. ÜNİTE
14. İnsanın irade özgürlüğü probleminin tek 17. Epikürosçuluğun mutluluk için dünye-
başına insanın ya da tamamen Tanrı’nın vi hazlardan uzak durulması gerektiği
iradesine bağlanarak açıklanamayacağını düşüncesi, inanç unsurlarını içine alan
savunan İslam felsefesine ait görüş aşağı- bir hayatın temeli olarak düşünülmüştür.
dakilerden hangisidir? Metinde verilen numaralandırılmış ifa-
delerin hangisi bu düşünceyle benzerlik
A) Cebriye
göstermektedir?
B) Mu’tezile
C) Eş’ariyye A)I B)II C)III D)IV E)V
D) Maturidi
E) İşrakilik 18 ve 19. soruları aşağıda verilen metinden
15. hareketle cevaplayınız.
I. İhtira ve inayet Kuzey: İnanca dayanan ve temeli olan düşünce-
II. Sudûr
lerin insanda farklı bir cazibesi vardır. İnancın belli
III. Hudûs
düzeyde aklın imkânlarını ve deneyimin gözlem
IV. Ontolojik
V. Kozmolojik gücünü kullanması, bunların şüphe süzgecinden
geçirilmesi onu vazgeçilmez hâle getirir.
Yukarıda Yaradan’ın varlığına ilişkin Beyza: İnancı oluşturmak ve Tanrı’yı anlamak
olarak verilen delillerden hangisi ya da için varlıkları gözlemleme ve düşünme yoluna gi-
hangileri İslam felsefesine aittir? rildiğinde insanın sanat, fizik ve doğaya yönelmesi
gerekir. Bu yolla Tanrı ve âlem arasındaki uyumu,
A) Yalnız I
B) I-II doğadaki nedenselliği anlamak için gösterdiği çaba-
C) I-II-III nın insana dönüşü olacak mıdır?
D) I-II-III-IV Zeynep: Tanrı yalnızca kendisini ve yarattıkları-
E) I-II-III-IV-V nın bilinmesini istemez. İnsanın ruhsal ve dünyevi
bakımdan doyuma ulaşmasını da ister. İnanç ve
16 ve 17. soruları aşağıda verilen metinden Tanrı ile ilgili düşünceler, açık zihin ve mistik bir
hareketle cevaplayınız. kavrayış yoluyla oluşur. Bu düşüncelerin bilgisi,
doğru kaynaklardan elde edilmelidir. Bu bilgiler,
I. Fârâbî’nin “El –Medinetü’l Fâzıla” adlı eserine dinî tecrübe sırasında bireysel seçimlere dönüşür.
göre insan; akılsal tabiatı gereği dikkatli ve analiz
ederek düşünür. II. Düşündüklerini birbirine bağla- 18. Aşağıda verilen konuşmacılardan han-
yarak sonuca gider. Sonuçlar, insanda kaçınma ya da gisinin fikri, inancın akılla anlaşılacağı
yönelim oluşturur. III. İnsanda duyuların ve hayal et- konusunda kaygı taşımaktadır?
menin sonucu oluşan iradi eylemler; derin düşünme- A) Kuzey
yi, arzu ve bilgiyi bir arada taşımalıdır. IV. Böylece in- B) Beyza
san eylemleri, mutluluk getiren ve iyi eylemler hâlini C) Zeynep
alır. Erdemli insan, kendini mutsuz eden eylemden D) Kuzey ile Beyza
kaçınıp akli seçimlere yönelmelidir. V. İnsanın varlı- E) Zeynep ile Kuzey
ğından güç toplayacağı bir maddeye gereksiniminin
olmadığı mertebenin adı mutluluktur. 19. Metinden hareketle Fârâbî’nin insanın
mutluluk ve erdemini bağladığı eylem
16. Metinden hareketle Fârâbî’nin insanın aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
mutluluk ve erdemini bağladığı eylem A) Akıl-inanç
aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir? B) Tanrı-âlem
A) Düşünme C) Yaratıcının varlığı
B) Akli seçim D) İrade özgürlüğü
C) İradi eylem E) Ruhun ölümsüzlüğü
D) İdrak etme
E) Duyum veya hayal etme
DEĞERLENDİRME
Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap verirken tereddüt
ettiğiniz sorularla ilgili konuları veya faaliyetleri üniteye dönerek tekrarlayınız. Cevaplarınızın tümü doğ-
ruysa bir sonraki öğrenme faaliyetine geçiniz.
68
FELSEFE 11
ÜNİTE KONULARI
3.1. 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
3.2. 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNİN AYIRICI NİTELİKLERİ
3.3. 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FİLOZOFLARININ FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ
3.4. 15. YÜZYIL-17. YÜZYIL FELSEFESİNİN DÜŞÜNCE VE ARGÜMANLARINI DEĞERLENDİRME
TEMEL KAVRAMLAR
•Hümanizm •Modernlik •Ütopya •Akıl
69
3. ÜNİTE
Giriş
MS 2-MS 15. yüzyıl arası Avrupa’da egemen olan düşünsel yapı, 12. yüzyılla birlikte değişime uğramaya
başlamıştır. Bu değişime yol açan temel unsur, toplumsal hayatta yaşanan gelişmelerdir. 15. yüzyıla gelin-
diğinde ilk olarak İtalya’da kendini hissettiren bu durum, zamanla Avrupa coğrafyasını sarmıştır. Avrupa’da
yaşanan bu döneme Rönesans adı verilir.
Rönesans “yeniden doğuş” anlamına gelmektedir. Yeniden doğuş, MÖ 6-MS 2. yüzyıl felsefesinin yeni-
den ele alınmasını işaret eden bir kavramdır. Bu yüzyıl felsefesinin aklı temele alan yapısı, Rönesans’ın esin
kaynağı olmuştur.
Bu dönemde bir yandan MS 2-MS 15. yüzyıl düşüncesinin etkileri görülmüş bir yandan da modern dü-
şüncenin ilk örnekleri ortaya çıkmıştır. Bu dönem Avrupası’nda bilimsel gelişmelerin felsefeye uygulandı-
ğı, din felsefesinden uzaklaşıldığı ve bilim felsefesine yaklaşıldığı görülmüştür. Bu ünitenin ilk konusunda
15-17. yüzyıl felsefesini hazırlayan düşünce ortamını açıklamak için 12. yüzyıldaki çeviri faaliyetleri üzerin-
de durulacaktır. Ardından MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinin bu dönem felsefesi üzerindeki etkisi anlatılacaktır.
Ünitenin ikinci konusunda bu dönem felsefesinin karakteristik özellikleri açıklanacaktır. Önce skolastik
düşünce ile modern düşüncenin temel farkları sonra hümanizm, bilimsel yöntem, kartezyen felsefe ve hukuk
felsefesi üzerinde durulacaktır. Son olarak da G. Galilei, N. Kopernik, I. Newton ve F. Bacon’ın bilimsel çalış-
malarının dönemin felsefesi üzerindeki etkilerine değinilecektir.
Ünitenin üçüncü konusunda örnek felsefi metinlerden hareketle filozofların felsefi görüşleri analiz
edilecektir.
Ünitenin son konusunda 15-17. yüzyıl felsefesindeki örnek düşünce ve argümanlar felsefi açıdan değer-
lendirilecektir. Bunun için ilk olarak F. Bacon’ın “Bilgi güçtür.” sözünün olumlu ve olumsuz yönlerinin güncel
hayattan örneklerle tartışılması sağlanacak, ardından da ütopya kavramı ve türleri üzerinde durularak öz-
gün bir ütopya yazılması istenecektir.
Hazırlık Çalışmaları
1. Toplumsal değişimi neler belirleyebilir?
2. Yeniliğe neden ihtiyaç duyulur?
3. Bilim, toplumu geliştirebilir mi?
Neler Öğreneceksiniz?
• 15-17. yüzyıl felsefesini hazırlayan düşünce ortamını açıklamayı,
• 15-17. yüzyıl felsefesinin karakteristik özelliklerini açıklamayı,
• 15-17. yüzyıl filozoflarının felsefi görüşlerini metinlerden hareketle analiz etmeyi ve
• 15-17. yüzyıl felsefesindeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değerlendirmeyi öğreneceksiniz.
70
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
15-17. yüzyıl, bilgi alanlarında hızlı ve köklü değişikliklerin olduğu bir dönemdir. Bu değişiklikler, bilgi
alanları üzerinden çeşitli şekillerde topluma yansımış ve zamanla benimsenip bir yaşam kültürü hâlini almış-
tır. Bu değişimlerin izlerini sürebilmek ve dönemin felsefesini anlayabilmek için 12. yüzyıl çeviri faaliyetleri-
ne ve MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinin etkisine bakmak gerekir. Bu etki, en çok bu dönemin düşünürlerinde
ve filozoflarında görülür (Tablo 3.1).
Tablo 3.1: 15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Düşünürleri ve Filozofları
1400
1500
1600
1700
71
3. ÜNİTE
72
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
Aşağıdaki haritada aynı anda hem okul hem çeviri merkezi olan yerler işaretlenmiş ve bu yerlerin isimleri
haritanın üstündeki tabloda verilmiştir (Harita 3.1). Verilen yer isimlerinin numaralarını haritada boş
bırakılan kutucuklara sırasıyla yazınız. Daha sonra bilgi notunu okuyup bilgilerden hareketle verilen soruları
cevaplayınız.
....................
....................
....................
....................
....................
....................
.................... ....................
.................... .................... ....................
....................
....................
....................
....................
MS
....................
MS 2-MS 15. YÜZYIL ÇEVİRİ FAALİYETLERİNİN
YAPILDIĞI MERKEZLER VE OKULLAR YA
....................
İslam Coğrafyası
Batı-Doğu Roma
Bilgi Notu
• 12. yüzyıldan sonra İspanya ve İtalya’da çeviri faaliyeti başlamıştır.
• Çeviri faaliyetleri bu merkezlerden Avrupa’ya yayılmıştır.
• 15. yüzyılda Rönesans başlamıştır.
• Rönesans’la birlikte İtalya; felsefe, bilim ve sanatın merkezi olmuştur.
Sorular
1. Çeviri faaliyetlerinin Avrupa coğrafyasında yayılmasının nedenleri neler olabilir?
2. Çeviri faaliyetlerinin Rönesans üzerinde ne gibi etkileri vardır? Açıklayınız.
73
3. ÜNİTE
Uygulama
Sorular
1. Hristiyan felsefesindeki Platon etkisinin 12. yüzyıl itibarıyla azalıp yerine Aristoteles
etkisinin geçmesinde bu dönem çeviri faaliyetlerinin rolü nedir? Açıklayınız.
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
74
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
75
3. ÜNİTE
15-17. yüzyıl felsefesini anlayabilmek için öncelikle skolastik düşünceyle olan farkının bilinmesi gerekir.
Özellikle hümanizm ve bilimsel yöntem gibi konuları incelemek faydalı olacaktır. Ayrıca bu dönem yaşamış
bilim insanlarını da yakından tanımak faydalıdır.
76
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
Hümanizm
Hümanizm anlayışı, insanı MS 2-MS 15. yüzyıl felsefesinin dogmatik etkisinden uzaklaştıran ve Antik
Yunan felsefesine geri götüren bir düşünüşün eseridir. Bu geri dönüş, insanı ve evreni yeniden yorumlama
anlamı taşır. Hümanizm bir felsefe değil bir yönelimin adlandırılmasıdır ve insanı özneleştiren bir çaba içerir.
Hümanizm, insanın merkeze alındığı ve aklının öne çıkarıldığı bir bakış açısıdır. Bu bakış açısı, yeni hayat
anlayışı ile insan ve dünya üzerine felsefe yapma isteğinden oluşur.
Hümanizm, ilk olarak bugünkü İtalya’da ortaya çıkmıştır. Bu coğrafyada yapılan çeviri faaliyetleri ve
Antik Yunan düşüncesine dayanan felsefi arka plan, bu çıkışın belirgin nedenleridir.
Hümanizm genel bir ifadedir ve felsefeye dair ilk çalışmalar, Floransa’da kurulan “Platon Akademisi”nde
görülmüştür (Görsel 3.4). Burada Platon’un tüm eserleri çevrilmiş ve Platon felsefesi bütün Avrupa’ya ya-
yılmıştır. Benzer bir durum da Aristoteles felsefesinde görülmektedir. Aristoteles’le ilgili İbn Rüşd’ün yorum-
larına yönelme Aristoteles düşüncesinin yeniden ele alınmasını sağlamıştır. Bu yönelimin odak noktasını
Aristoteles felsefesinin skolastik anlayıştan ayrıştırılması düşüncesi oluşturmuştur.
77
3. ÜNİTE
Uygulama
Aşağıda verilen kavramların arasından hümanizmle ilgili olduğunu düşündüğünüz üç kavramı belirleyi-
niz. Seçtiğiniz kavramlardan hareketle soruların cevaplarını ilgili boşluklara yazınız.
Sorular
1. Seçtiğiniz kavramlarla hümanist düşünüş arasında bir ilişki var mıdır? Açıklayınız.
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
78
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
Bilimsel Yöntem
15-17. yüzyılın en büyük başarısı bilim alanında olmuştur. Rönesans, diğer birçok alana olduğu gibi MS
2-MS 15. yüzyıl Hristiyan düşüncesinde şekillenen bilim anlayışına da karşı çıkmıştır. Bilimde deney ve göz-
lem yerine otorite kabul ettikleri bilgilerle bilimsel konularda açıklama yapmaya çalışmışlardır. Rönesans
düşüncesi ise bilimde otorite olmuş bilgilere değil deney, gözlem ve hesaplanabilir bilimsel çalışmalara
yönelmiştir.
15-17. yüzyıl, bilim ve bilimsel yöntemin geliştiği dönemdir. Gözlem, kontrollü deney, hipotez ve mate-
matiksel hesaplama bilimin yöntem kazanmasına katkı sağlamıştır. Gözlem, eski çağlardan bu yana yapı-
lan bilimsel çalışmanın bir aşamasıdır. Rönesans’ta özellikle astronomi ve anatomi konusunda ciddi bilgiler
oluşturulmasını sağlamıştır. Kontrollü deneyler ise özellikle fizik alanında bilimsel hesaplamalar yapılmasını,
geçici açıklama modeli olan hipotezlerin doğrulanmasını sağlayan bilimsel araştırmanın önemli bir basa-
mağıdır. Gözlem, kontrollü deney ve hipotez sonrası yapılan matematiksel hesaplamalar; bilimsel bilginin
güvenilirliğini oluşturmuştur.
17. yüzyıl düşüncesinin ve modern felsefenin ilk filozoflarından Francis Bacon, “bilginin güç için oldu-
ğunu” ifade edip doğanın bilgisine ulaşmanın en güvenilir yolunun bilim olduğunu ve bilimsel yöntemin bu
bilgiyi sağlayabileceğini savunmuştur. Bacon, bilimsel yöntemi aklın bir aracı olarak ifade eder.
Tartışalım
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
Kartezyen Felsefe
Felsefe, 17. yüzyılda bilimsel bilgiye güveni temel almıştır. Bu güveni sağlamanın en önemli koşulu; bi-
limsel bilgiyi, bilimsel yöntemin basamaklarını kullanarak oluşturmaktır. Bilimin konusu olan alanlar sadece
duyumların sağladığı bilgilerle anlaşılamaz; bilim, matematiksel hesaplamalara başvurarak bu durumu aşar.
Örneğin havanın sıcak ya da soğuk olduğu duyumsanabilir ancak havanın ısısının ölçülmesi bilginin bilimsel
ölçülerde ele alınmasını sağlar.
Kartezyen felsefesi Descartes felsefesi olarak da bilinir. Descartes, 15. yüzyılla çoğalmaya başlayan ve 17.
yüzyılda hız kazanan bilimle din arasında anlaşılır bir bağ kurmanın yolunu denemiştir. Descartes, felsefesini
metodik şüphe olarak bilinen yöntemle kurmuştur.
Descartes, bilgide şüphe duyulamayacak bir temel arar. Metodik şüphesini bu açıdan kendi bilgilerinin
üzerinde dener. Descartes, bildiği ve duyumsadığı her şeyden kuşku duyabileceğini ancak son noktada kuş-
kudan ve kuşku duymakta olan kendinden kuşku duyamayacağını belirtir. Felsefenin ünlü sözlerinden biri
olan “Düşünüyorum, o hâlde varım.” yargısına ulaşır. Bu yargı, insanın akıl yoluyla kesin bilgilere ulaşa-
bileceğini ve bu bilgilere dayanarak yaşamı boyunca elde ettiği bilgilerin doğruluğunu ortaya koyabileceğini
iddia eder. Descartes, düşünmenin üzerine düşünme olarak açıklanabilecek bu sonuç için bazı ön kabulleri
öne sürer. Onun bu kabulleri, Tanrı’nın varlığına yönelik ontolojik kanıtlamalara dayanır.
79
3. ÜNİTE
Descartes felsefesinin temel noktasını oluşturan bu çıkarım; düşünen benliği temele alan, onu özneleşti-
ren bir sonuç doğurur. Bu özne algılayışı 15-17. yüzyıl felsefesinin çıkış noktası olmuştur. Özne, bilginin de
merkezidir. Descartes, bilgiyle ilgili çıkarımdan sonra bilginin konusu olan varlık hakkında çözümlemeler
yapar. Varlık alanında iki ana töz vardır: Yaratan ve yaratılan tözler. Yaratan töz, kendinden başka hiçbir şeye
ihtiyacı olmayan ve her şeyi yaratan sonsuz tözdür. Yaratılan töz ise birbirine indirgenemeyen iki alt tözden
oluşan ve aynı zamanda sonlu olan ruh ve madde tözleridir (Şekil 3.2). Ruh; akla karşılık gelen, düşünen töz
iken madde, uzayda yer kaplayan tözdür. Bu açıdan Descartes felsefesi düalist bir felsefedir.
Varlık
Ruh Madde
Hukuk Felsefesi
Feodalite, MS 2-MS 15. yüzyıl Avrupası’nın sos-
yo-politik düzenini belirleyen sistemdir. Genellikle
tarım ekonomisine bağlı, dış ticaretin olmadığı bir
ekonomik düzen içinde derebeyler etrafında yapı-
lanmış ve köylü sınıfıyla oluşan toplum yapısına
sahiptir. Dönemin başlarında güçlü devletlerin za-
yıflaması, derebeylik sisteminin doğmasına sebep
olmuştur. İnsanlar, merkezî bir devlet otoritesini
temsil eden krala değil toprak sahibi olan derebey-
lere bağlıdır. Derebeyler, her ne kadar krala bağlı
olsalar da kral otoritesinin zayıflığı nedeniyle iste-
diklerini yapabilme gücüne sahiptir (Görsel 3.5).
Hristiyanlığın hızla yayılmasıyla yapılan bağış- Görsel 3.5: Fransa, Amboise Şatosu
ların artması ve insanların dinî bağlılıklarıyla kilise Derebeyin gücünü temsil eden ve güvenliğini sağlayan
giderek zenginleşmiş ve güçlenmiştir. Kilise, za- ihtişamlı yapılar
manla en güçlü otorite hâline gelmiştir.
Rönesans’ta coğrafi keşiflerin artması yeni ekonomik kaynakları doğurmuş ve zamanla zenginleşme ger-
çekleşmiştir. Ulus kimlik bilinci ve reform hareketleri, devlet ve hukuk üzerine düşüncelerin artmasını sağla-
mış ve kilisenin gücü giderek azalmıştır. Avrupa, monarşik devlet düzenine geçmiştir.
Filozoflar; yönetim şekli, doğal hukuk ve egemenlik gibi konularda fikirler ortaya sürmüştür. Siyaset kap-
samında devlet ve hukuk üzerine Niccolo Machiavelli ve Thomas Hobbes’un görüşleri önemlidir.
Machiavelli, ulus devletini öngörür ve İtalya’nın güçlü bir prens tarafından yönetildiğinde ulusal birliği-
nin sağlanabileceğini ileri sürer. Prensin mutlak güç sahibi olması gerektiğini ve bütün kurumların ona bağlı
olmasının zorunlu olduğunu belirtir. Ona göre “Amaca ulaşmak için her yol mübahtır.” ve prens bu ilkeye
göre devleti yönetmelidir.
80
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
17. yüzyıl devlet ve hukuk felsefesinde özelikle Hobbes’un düşünceleri öne çıkmaktadır. Hobbes’a göre
devletin ortaya çıkması zorunludur. Devlet görüşünü doğal bir durum içinde insanı tanımlamasıyla başlatır.
İnsanların doğal durumda eşit olduklarını, kendi istek ve amaçları doğrultusunda birbirleriyle mücadele
ettiklerini belirtir. Doğal durumda herkesin her şey üzerinde hakkı olduğunu ama menfaatlerin çatışmasıyla
güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kaldıklarını söyler. Hobbes, herkesin herkesle savaştığı bir ortamı “İnsan,
insanın kurdudur.” şeklinde betimler. Can güvenliği olmadığı için insanların zorunlu olarak haklarını bir
yöneticiye veya bir sınıfa devrederek yapay olan devlet sistemine geçtiklerini belirtir. Devletin mutlak güç
olduğunu söyleyen Hobbes, bu gücün kaynağını insanların aralarında yaptığı toplumsal sözleşmeye bağlar.
Egemenliğin kaynağı bu sözleşmedir.
Hukuk felsefesi açısından 15-17. yüzyıl felsefelerinde ütopyalarla karşılaşılır. Ütopya, hayalî bir devlettir.
İdeal yönetim ve toplum, bu hayalî devlette tasarlanır. Bunlar arasında Thomas More’un “Ütopya” adlı eseri,
hem bu tür eserlere isim olması hem de oluşturduğu devlet ve toplum kurgusuyla dönemin siyasal yapısını
eleştirmesi bakımından önemlidir. More, özel mülkiyetin her türlü mutsuzluğun kaynağı olduğu görüşün-
dedir. O, eserinde ütopya ismini verdiği bir ada ülkesi tasarlar; bu ülkede özel mülkiyet yoktur. Eşitlikçi zih-
niyette düzenlenmiş bu adada herkes gücünün yettiği şekilde çalışır. Yöneticilerin halk tarafından seçilmesi
gerektiğini belirten More, demokratik ve sosyal bir devlet önerir.
ÜTOPYALAR
Ütopya tarzında yazılan eserler, insanlar için ideal olan anlayışları içerir. Önerilen sistemde insan değerli-
dir ve adalet hâkimdir. Bu eserlerin önemi, iyi bir yaşam düzeni kurulmasına düşünsel bir katkı sağlamasıdır.
T. More’dan önceki dönemlerde de bu tip eserler yazılmıştır. Platon’un “Devlet” ve Farabi’nin “El Medinetü’l
Fazıla” eserleri bunlardan bazılarıdır. İnsanlar, tarih boyunca ideal yaşam alanları kurmak istemiştir.
Ütopyalar, ideali isteyenle tam tersi durumu öngören anlatılar olarak zamanla ikiye ayrılmıştır (Şekil 3.3).
Ters ütopya, korku ütopyası veya istenmeyen ütopya olarak isimlendirilen bu ikinci tip ütopyalar; var olan
siyasal durumun daha da kötüye gideceğini anlatan toplum tasarımlarıdır. Bu tip ütopyalar, I. Dünya Savaşı
sonrası oluşan karamsar etkinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Aldous Huxley’in “Cesur Yeni Dünya” ve G.
Orwell’in “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı eserleri bunlardan bazılarıdır.
81
3. ÜNİTE
Uygulama
A B
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
....................................... .......................................
C .....................................................................................................................
.....................................................................................................................
.....................................................................................................................
.....................................................................................................................
.....................................................................................................................
.....................................................................................................................
.....................................................................................................................
.....................................................................................................................
.....................................................................................................................
.....................................................................................................................
Sorular
1. A ve B bölümünü belirleme ölçütleriniz nelerdir?
2. C bölümünde oluşturduğunuz kuralların uygulanabilmesi için nelere gerek vardır?
3. A ve B bölümünde ortak olan ifadeleriniz varsa bunların nedenleri neler olabilir?
4. Bu yer hakkında ileri sürdüğünüz fikirler gerçek hayatta uygulanabilir mi? Çevrenizde
gözlemlediğiniz hastane, okul, işletme vb. yerleri gerçek hayat bağlantısı üzerinden
örnekleyiniz.
82
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
Nicolaus Kopernik
Tüccar bir ailede doğan Kopernik, İtalya’da matematik profesörlüğü
ve Polonya’da devlet adamlığı görevlerinde bulunmuştur (Görsel 3.6).
Gezegenlerin güneşin etrafında döndüğünü iddia ettiği “Göksel Kürelerin
Dönüşleri Üzerine” adlı eserini kiliseden çekindiği için yaşamının son yıl-
larında yayımlamıştır.
Kopernik’in yeni bir evren sistemini öne süren teorisi şu temel il-
kelere dayanır: Gezegenler, sanılanın aksine dünyanın değil güneşin
etrafında dönmektedir. Dünya, kendinde durağan değildir hatta dünya-
nın dönüşleri vardır. Dünya, kendi ekseni etrafında bir günde Güneş’in
etrafındaysa bir yılda dönüşünü gerçekleştirir.
Bu döneme kadar Aristoteles etkisi altında Ptolemy (Batlamyus)
tarafından ileri sürülen evren sistemi kabul edilirdi. Bu sisteme göre
evren, ay altı ve ay üstü olarak iki kısımdan oluşur ve bunların yasaları
farklı görülürdü. Dünya, merkezde sabit hâlde durur ve diğer gezegen-
ler, yıldızlar ve Güneş; Dünya’nın etrafında dönerdi. Gece ve gündüz
döngüsü, yıldızların hareketleri ve benzeri durumların dünya üzerin-
deki etkilerine yönelik oluşan problemlere bu evren sistemiyle pratik
cevaplar verilirdi.
Görsel 3.6: Nicolaus Copernicus
Bu ikili evren anlayışına ilk olarak karşı çıkan ve 12. yüzyıl İslam
filozofu İbn Bacce’den etkilenen Kopernik, gök cisimleriyle dünyadaki
cisimlerin fiziksel özelliklerinin aynı olduğunu savunmuştur. Kopernik’in ortaya attığı sistem, Ptolemy sis-
temine karşılık minimal varsayım ile çok sayıda gözlem verisini tek nedende açıklama imkânı sağlamıştır.
Kopernik’in güneş merkezli evren görüşü, düalist evren anlayışından monist evren anlayışına geçilmesin-
de etkili olması bakımından öncelikle 15-17. yüzyıl felsefesini etkilemiştir.
83
3. ÜNİTE
Francis Bacon
Londra’da kraliyet ailesine yakın bir ailenin çocuğu olarak dünyaya
gelen Francis Bacon; “Denemeler”, “Yeni Atlantis” ve “Yeni Organon” adlı
eserleri yazmıştır.
Aristoteles’in “tümdengelim” yöntemine karşı Bacon, “tümevarım”
yöntemini öne sürer (Görsel 3.7). Bacon’a göre doğru düşüncenin önün-
de engeller, yanlış fikirler ve onun tabiriyle idoller vardır. Doğayı bilmek
ona yönelimle başlar. Bu yönelimin sonuçlarının doğru bilgi oluşturabil-
mesi için önceki yaşamın tecrübe ve etkilerinden aklın sıyrılması gerekir.
Doğanın doğru bilgisi için ilk önce ona yönelen zihin; kuruntulardan, ön
yargılardan ve putlardan yani F. Bacon’ın adlandırması ile “idol”lerden
kurtulmalıdır. Ona göre zihne engel dört put yani dört idol vardır: kabile
(soy), mağara, çarşı-pazar ve tiyatro idolleri.
Bu yanlış fikir ve yargılardan tümevarım ile kurtulmak mümkündür. Görsel 3.7: Francis Bacon
Bilimsel araştırmada olgusal verilerin bir araya getirilmesi ve belli bir
kurala göre düzenlenmesi gerekmektedir. Skolastik geleneğin doğruluğu denetlenemeyen kabullere ve yanlış
fikirlere dayalı çıkarımları terk edilmelidir. Gözlem ve deneyle olgulara yapılan genellemelerden kaplamı geniş
olanlar bilimselliğe giden yolda esas alınmalıdır. Ancak bu aşamalardan sonra tümdengelim yöntemine geçiş
yapılabilir.
Bacon, yaşadığı dönemde skolastik bilginlerin etkisini kırmaya çalışmıştır. Önemli bilim insanlarının bir ara-
ya getirildiği Kraliyet Bilim Akademisinin kurulmasını sağlamıştır. Bacon, bilimsel yöntemi açıklama ve bilim-
sel araştırmaya kurumsal bir kimlik kazandırma açısından 15-17. yüzyıl felsefesini etkilemiştir. Ayrıca olgusal
olana ve bilimsel bilgiye verdiği önem, günümüz pozitivist felsefesinin epistemik temellerini oluşturmuştur.
Uygulama
Aşağıdaki metni okuyup metinde geçen idoller hakkında boş bırakılan yerlere birer örnek yazınız.
İDOLLER
1. Kabile (Soy) İdolleri: İnsan doğasına yerleşmiş ön yargılardır. Duyuların nesneleri kavrayışında ilk
olarak aklın doğal yapısından kaynaklanan hatalar meydana gelmektedir. Akıl, bilme süreci içinde
nesnelere kendince benzetmeler yaparak bilgi oluşturur. Bu bilgilerde hata barınabilir.
2. Mağara İdolleri: Bu idoller kişisel özelliklerden oluşur. Bir tür algıda seçiciliktir. Mağara
isimlendirmesi, Platon felsefesindeki mağara benzetmesinden gelir; her insan, kendi ruhsal
mağarasının ışık ve gölgelerinden etkilenir.
3. Çarşı-Pazar İdolleri: İnsanın toplumsal yapısının bir yönü olan dil alanındaki ön yargı ve putlardır.
Sözcüklerin kullanımıyla oluşan farklı anlamların yarattığı yanılsamalar vardır. Bu idoller, iyi
tanımlanmamış ve kabaca soyutlanmış şeylerin isimlerinden oluşur.
4. Tiyatro İdolleri: Bu idol, bazı düşüncelerin otorite olarak kabul edilmesinden kaynaklanır. Bununla
birlikte yanlış kanıtlama yöntemleri de bu idolün oluşmasını sağlar.
2. Örneğin bir kişinin kendi beğenisinden yola çıkarak “En güzel müzik poptur.” iddiası
..................................................................................................................................................
84
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
Galileo Galilei
İtalya’nın Pisa şehrinde müzisyen bir ailede dünyaya gelmiştir.
Galilei, Pisa Üniversitesinde matematik profesörlüğünün yanında ileri
düzeyde astronomi çalışmaları da yapmıştır (Görsel 3.8).
“Dünyanın İki Büyük Sistemi Üzerine Diyaloglar”, “Küçük Terazi”,
“Mekanik” ve “Güneş Lekesi Üzerine Mektuplar” adlı kitapları
yazmıştır.
Galilei, bilim alanında özellikle mekaniğin alt dalı olan dinamiğe
ilişkin çalışmalarıyla bilinir. Duran bir cisme dışarıdan bir kuvvetle
müdahale edilmediği sürece cismin hareketsizliğini sürdürdüğünü
belirten “eylemsizlik ilkesi” ve yüksek bir yerden serbest bırakılan ci-
simlerin sabit ivme göstereceğini belirten “serbest düşme yasası” ça-
lışmalarının önde gelenlerindendir.
Galilei, gökyüzünü gözlemlemek için teleskobu kullanan ilk bilim
insanı olmuştur. İlk gözlemlerinde Güneş üzerinde bulunan ve dünya-
dan bakıldığında gölge olarak düşünülen karartının aslında Güneş’e
ait özel lekeler olduğunu keşfetmiştir.
Kopernik’in güneş merkezli evren sistemini savunduğu için kilise Görsel 3.8: Galileo Galilei
tarafından engizisyon mahkemesinde yargılanan Galilei, yapmış olduğu çalışmalarla ve özgür düşünceyi
öne çıkarmasıyla 15-17. yüzyıl felsefesini etkilemiştir. Çalışmaları, modern fiziğin temellerini oluşturması
açısından önemlidir.
Isaac Newton
İngiltere’deki bir kasabada çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünya-
ya gelmiştir. 27 yaşında Cambridge Üniversitesinde profesör olmuş
ve bilime katkısı nedeniyle kraliyet adına şövalye ilan edilmiştir. Ünlü
Newton Kanunları’nın da bulunduğu “Prensipler” ve “Optik” adlı eser-
leri yazmıştır.
Galilei’nin eylemsizlik ilkesi üzerine çalışmalar yapmış ve bu ilkeye
kütle olarak bilinen nicel özellikteki kavramı eklemiştir (Görsel 3.9).
Fiziğin en önemli yasalarından kabul edilen “hareket yasalarını” or-
taya koymuştur. Bu yasalarla cismin hareketinin matematiksel olarak
hesaplanabilmesinin önü açılmıştır.
Newton, hareket yasalarının yanında kütle üzerine yapmış olduğu
incelemelerle de günümüzde yer çekimi kanunu olarak bilinen “Kütle
Çekim Yasası”nı keşfetmiştir. Bu yasayla serbest bırakılan tüm cisimle-
rin ve gök cisimlerinin hareketlerinin nedenini açıklamıştır. Newton’a
göre havaya atılan bir cismin yere düşmesinin nedeni, yer kürenin
havaya atılan cisimden kütle olarak ağır olmasıdır. Gök cisimlerinin
Görsel 3.9: Isaac Newton
düzenli hareket göstermesinin nedeni de kütle çekimine bağlı olan bir
denge durumudur.
Newton, geleneksel felsefenin olgulara yönelik açıklamasını derinden sarsmış ve felsefede yeni bakışların
doğmasına neden olmuştur. Evrenin akılla bilinebileceğini destekleyen görüşleri, 15-17. yüzyıl felsefesinin
yanında 18-19. yüzyıl felsefesini de derinden etkilemiştir. Newton’ın mekanist evren anlayışı, Batı’nın doğa-
ya yönelik geleneksel bakışını terk etmesinde etkili olmuştur.
85
3. ÜNİTE
Uygulama
BİLİM FELSEFESİ
15-17. yüzyıl bilim insanlarından ilki Kopernik’tir. Ptolemy (yer merkezli evren) sistemini incelerken öğ-
retinin yetersiz yanlarını geliştirmek için merkeze “Güneş”i koyan Kopernik, otoriteler tarafından kınama ve
alay etme tepkileriyle karşılaşır. Kopernik eserlerinde mistik bir ifadeyle güneşi şöyle tasvir eder:
“Evrenin merkezine güneş taht kurmuştur. Bu görkemli tapınakta her şeyi bir anda aydınlatan “Güneş”
dediğimiz nur kütlesi için daha saygın bir konum düşünülebilir miydi? Güneşi evrenin lambası, bilge yöne-
ticisi diye övenler olmuştu. Güneş gerçekten tahtına kurulmuş Sultan gibi çevresinde dolaşan gezegenleri,
çocukları gibi yönetir.”
İnsanlığın mutlu ve aydınlık geleceğine yönelen aklı ve güvenilir bilgiyi yanlış bilgilerden, yerleşik tabu-
lardan kurtarmak gerektiğini ifade eden F. Bacon, bu doğrultuda bilim insanına bilimsel olma yönünde yeni
bir amaç belirler.
“Bilim insanı ne ağını içinden çekerek ören örümcek gibi ne de çevresinden topladığıyla yetinen karın-
ca gibi davranmalıdır. Bilim insanı, topladığını işleyen, düzenleyen bal arısı gibi yapıcı bir etkinlik içinde
olmalıdır.”
Galilei, hızla yayılan eserlerinin kilise tarafından onaylanmış resmî görüşe ters düştüğü gerekçesiyle engi-
zisyon mahkemesine çıkarılır ve ağırlaştırılmış ceza karşısında düşüncelerini geri alması ve pişmanlığını dile
getirmesi şartıyla serbest bırakılacağı belirtilir.
“Ben Galileo Galilei, geçmişteki tüm aykırı ve yanlış düşüncelerimden huzurunuzda kendimi lanetli-
yor, bir daha böyle saçmalıklara düşmeyeceğime, kutsal öğretiye aykırı hiçbir fikir taşımayacağıma yemin
ederim.”
İngiltere’de dünyaya gelen Newton, yazmak için üzerinde iki yıl çalıştığı “Prensipler” eserini düzeysiz
polemiklerden korumak için Latince kaleme almıştır. Eşsiz yapıtlarıyla etkisi dünyanın her yerine yayılan
Newton evren karşısındaki merak ve heyecanını dile getirmekten kaçınmaz.
“Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum ama ben kendimi keşfedilmemiş gerçeklerle dolu bir ok-
yanusun kıyısında oynayan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel bir deniz kabuğuna sevinen bir çocuk gibi
görüyorum.”
Sorular
1. Metne göre Rönesans’ta birçok felsefi ve bilimsel gelişmelere karşı gösterilen direncin
nedenleri nelerdir? Açıklayınız.
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
2. Metinde verilen düşünürlerin sergilemiş olduğu duruş, bilimin gelişmesine fayda sağlamış
mıdır? Değerlendiriniz.
...............................................................................................................................................
...............................................................................................................................................
86
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
15. yüzyıl-17. yüzyıl felsefi döneminde yapılan tartışmaları daha iyi anlamak için aşağıda o döneme ait
verilen bazı metinlere yönelik hazırlanmış metin analizi uygulamalarını yapınız.
Metin Analizi
3- Descartes, var olmanın kanıtı olarak ileri sürdüğü fikirlerini nasıl temellendirmiştir?
4- Descartes’ın kendisinden şüphe duyulmayacak açık-seçik bir bilgi aramasının nedenleri neler
dir? Varlık ve bilgi görüşleri açısından değerlendiriniz.
87
3. ÜNİTE
Metin Analizi
4- Metinden hareketle Spinoza’nın ahlak görüşünün insanın özgürlüğü açısından önemi nedir?
değerlendiriniz.
88
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
Metin Analizi
4- Metinden hareketle Hobbes’un siyaset görüşleri dikkate alındığında onun yönetim anlayışı,
günümüz kuvvetler ayrılığı ilkesine ters düşer mi? Açıklayınız.
89
3. ÜNİTE
15. yüzyıl-17. yüzyıl felsefi dönemine yönelik öğrenmiş olduğunuz bilgilerin pekişmesi için aşağıda hazır-
lanmış olan tartışma ve yazalım bölümlerini sınıf ortamında uygulayınız.
Tartışalım
F. Bacon’ın “Bilgi güçtür.” sözünün olumlu ve olumsuz yönlerini güncel hayattan örneklerle tartışınız.
Tartışmaya yönelik notlarınızı aşağıda verilen boşluklara yazınız.
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
Yazalım
Ütopya kavramı ve türlerinden hareketle onların oluşum amaçları ve günümüz toplum düzenini göze-
terek özgün bir ütopya yazınız. Daha sonra aşağıdaki Tablo 3.2’yi doldurup çalışmanızı sınıfta paylaşarak
değerlendiriniz.
Probleme
..............................................................................................................................
Yönelik Fikirler
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
Kaynakça ..............................................................................................................................
90
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
B Aşağıda Romen rakamları ile verilen bilim insanlarıyla harf ile verilen onlara ait görüş-
leri eşleştirerek doğru harfi parantez içine yazınız.
5.
Bilim İnsanı Görüş
91
3. ÜNİTE
8. Hümanizmin insan aklı ve değerlerini ön plana çıkaran anlayışının size göre günümüze uzanan
etkileri var mıdır? Değerlendiriniz.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
10. B.Spinoza, “Etika” adlı eserinde sevinç deyince ruhu büyük bir yetkinliğe geçiren; keder deyince
ise ruhu daha az yetkin kılan tutkuyu anladığını ifade eder. İnsan ruhu bazı şeylerde etkin, bazı
şeylerde edilgendir.
Buna göre insan ruhunu etkin ya da edilgin hâle getiren yaşantılar nelerdir? Örnekleyiniz.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
11. T. Hobbes, “Leviathan” adlı eserinde egemenin yaptığı hiçbir şey, vatandaş tarafından
cezalandırılamaz. Egemen, ödül ve ceza vermek ve (önceki bir yasa, ölçüsünü belirmemiş
ise) bunu dilediği gibi yapmak hakkına da sahiptir. Buna göre egemenin vatandaşına ödül ve
ceza vermesinde ölçü var mıdır? Belirtiniz.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
12. C. Yıldırım, “Bilimin Öncüleri” adlı eserinde Kopernik sisteminin devrim olarak nitelendirilmesinin
nedenini yerkürenin evrenin merkezi olmaktan çıkarılıp Güneş etrafında dönen sıradan bir gezegen
olarak açıklanmasına bağlar.
Metinde “Yerkürenin sıradan bir gezegen” olduğu düşüncesi, evrenin merkezine ilişkin hangi
bilim anlayışını etkisiz hâle getirmiştir?
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
92
15. Yüzyıl-17. Yüzyıl Felsefesi
13. F. Bacon’un “Bilgi güçtür.” sözünü bilimsel yöntem değeri bakımından açıklayınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
93
3. ÜNİTE
DEĞERLENDİRME
Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap verirken tereddüt
ettiğiniz sorularla ilgili konuları veya faaliyetleri üniteye dönerek tekrarlayınız. Cevaplarınızın tümü doğ-
ruysa bir sonraki öğrenme faaliyetine geçiniz.
94
FELSEFE 11
ÜNİTE KONULARI
4.1. 18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
4.2. 18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNİN AYIRICI NİTELİKLERİ
4.3. 18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FİLOZOFLARININ FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ
4.4. 18.YÜZYIL-19. YÜZYIL FELSEFESİNİN DÜŞÜNCE VE ARGÜMANLARINI DEĞERLENDİRME
TEMEL KAVRAMLAR
•Aydınlanma •Değişim •Ahlak •Özgürlük •Akıl •Bilgi
95
4. ÜNİTE
Giriş
18-19. yüzyıl felsefesi, 15. yüzyılla başlayan bir sürecin birçok alanda sonuçlarının yaşandığı dönemi
işaret etmektedir. Bilim, teknik, sanat ve felsefede birçok ürün ortaya konmuş ve toplumsal yapıda dönüşüm-
ler yaşanmıştır. Bilim ve teknik alanındaki gelişmeler yeni bir ekonomik sistemi ortaya çıkarmıştır. Bu yeni
sistem; yeni bir kültürel yaşantıya yol açmış, yönetim biçimlerini etkilemiş ve değişime zorlamıştır. Sistemle
birlikte insanların istek ve ihtiyaçları da değişmiş, farklı sanatsal etkinlikler yapılmaya başlanmıştır.
Bu dönem filozofları; daha çok siyaset, ahlak ve bilgi alanında düşünceler geliştirmiştir. Siyaset felsefesin-
de hayatın dinamiklerini açıklayacak ve toplumsal düzeni daha iyi taşıyacak fikirler üretmeye çalışmışlardır.
Değişen toplumsal yapının farkına varıp ahlaki kuralların üzerine eğilmişlerdir. Bilimin ilerlemesiyle birlikte
yöntem kazanarak çoğalan bilginin doğasına yönelik sorgulamalar yapılmıştır.
Bu çağ, yeni felsefi akımların öne çıktığı çağdır. 18-19. yüzyıl felsefesi, kendinden önceki felsefelere dö-
nüşü ve onları yeniden yorumlamayı içerdiği kadar bilim ve sanat gibi önemli alanların gelişimine de katkı
sağlamıştır.
Bu ünitenin ilk konusunda 18-19. yüzyıl felsefesini hazırlayan düşünce ortamını açıklamak için bir önceki
dönem felsefesinin bu dönem üzerindeki etkilerine değinilecektir.
Ünitenin ikinci konusunda 18-19. yüzyıl felsefesi karakteristik özelliklerini açıklamak için ilk önce
dönemin temel özellik ve problemleri üzerinde durulacak, ardından döneminin dil ve edebiyatla ilişkisi
anlatılacaktır.
Ünitenin üçüncü konusunda örnek felsefi metinlerden hareketle bu çağ filozoflarının felsefi görüşleri
analiz edilecektir.
Ünitenin son konusunda 18-19. yüzyıl felsefesindeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değer-
lendirebilmek için J. J. Rousseau’nun “İnsan özgür doğar oysa her yerde zincire vurulmuştur.” sözünden ha-
reketle özgürlük problemi tartışılacak, ardından günlük hayatta kullanılan bilgilerde aklın ve deneyin rolüne
ilişkin özgün bir metin yazılması istenecektir.
Hazırlık Çalışmaları
1. Toplumsal değişimler felsefeyi nasıl etkileyebilir?
2. Dil açısından felsefi metinle edebî metin arasında farklılıklar neler olabilir?
3. Felsefi ürünlerle bilim ve sanat ürünlerinin artmasındaki sebepler neler olabilir?
Neler Öğreneceksiniz?
• 18-19. yüzyıl felsefesini hazırlayan düşünce ortamını açıklamayı,
• 18-19. yüzyıl felsefesinin karakteristik özelliklerini açıklamayı,
• 18-19. yüzyıl filozoflarının felsefi görüşlerini metinlerinden hareketle analiz etmeyi ve
• 18-19. yüzyıl felsefesindeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değerlendirmeyi
öğreneceksiniz.
96
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
18-19. yüzyıl felsefesi, bireysel ve toplumsal olarak Batı’da aydınlanmanın yaşandığı dönemdir.
Aydınlanma, kelime anlamı olarak bir şeyi netleştirmek için onun üzerinde düşünmek, onu açığa çıkarmak
olarak düşünülebilir. Bu dönem düşünürleri aklı ön planda tutarak toplumu aydınlatmaya çalışmışlardır. Bu
çağda insanın aklı sayesinde tüm sorunlardan kurtulabileceği ve toplumsal olarak ebedî barışa ulaşabileceği
düşüncesi hâkimdir. Bu çağ, “Akıl Çağı” olarak da isimlendirilir (Tablo 4.1).
1700
1800
1900
97
4. ÜNİTE
18-19. yüzyıl felsefesi; Batı coğrafyasının toplumsal yaşantısındaki köklü değişimler, Fransız ve Sanayi
Devrimi gibi bütün dünyayı etkileyen olayların yaşandığı bir dönemde geleneksel düşünceye karşı aklı öz-
gürleştirmek adına yapılan felsefi bir harekettir (Görsel 4.1). Dönemi anlayabilmek için onun tarihsel arka
planına bakmak ve oluşum unsurlarını bilmek gerekir. 15-17. yüzyıl felsefesi, 18-19. yüzyıl felsefesini etki-
lemiştir. Bu dönem felsefesinin üzerinde yükseldiği temeller; felsefe, sanat ve bilimde yaşanan gelişmelerle
toplumsal değişimlerdir.
2-15. yüzyılda Batı coğrafyasında her türlü probleme yönelik açıklamalar, din ekseninde yapılmıştır.
Dinin temsilcisi olarak kendini gören kilisenin dini temellendirme dışında aklın kullanımına izin vermemesi
ve toplumu baskı altında tutması, Rönesans’ın ortaya çıkışıyla azalmıştır. İslam coğrafyasından yapılan çeviri
faaliyetleriyle başlayan bu yeni anlayış, coğrafi keşifler ve bilimsel gelişmeler doğrultusunda hızla yayıl-
mıştır. Bu durum bilimsel ve felsefi gelişimi tetiklemiş, din merkezli düşünceden insan merkezli düşünceye
geçilmesini sağlamıştır. Avrupa’da aklın kullanımına engel olan baskıcı zihniyet giderek ortadan kalkmıştır.
Hümanizmin etkisiyle sanat ve felsefede yeni ekoller doğmuş, bilimde evrene yönelik yeni keşifler ya-
pılmıştır. Matbaanın icadıyla okuryazarlığın artması, bazı din adamlarının dini kendi menfaatleri doğrultu-
sunda kullandıklarını göstermiştir. Bu yeni anlayış, Katolik mezhebinde reform hareketlerinin yapılmasına
neden olmuş ve Protestanlık gibi yeni mezhepler oluşmuştur.
Sanat alanında yenileşmeyle başlayan 15. yüzyıl, bilim ve felsefenin önünün açıldığı bir dönemdir.
Rönesans ve reform hareketleri, 17. yüzyıl düşünce ortamını hazırlamıştır. Bu dönemde gerçekleşen bilim
ve teknikteki gelişmelerle özellikle coğrafi keşifler, Akıl Çağı’nın oluşmasınını sağlayan önemli unsurlardır.
18-19. yüzyılda yaşanan gelişmeler doğrultusunda bilim ve sanayide yaşanan gelişmeler, insanın doğaya
bakışını değiştirmiş ve ekonomik temellere dayalı toplumsal yapılar oluşturmuştur. Bu yeni durum karşısın-
da toplumda yeni yaşam kültürleri görülmüş ve yeni oluşmuş toplumsal sınıfların mücadeleleri başlamıştır.
Bu durum, insanların özgürlük arayışını da tetiklemiştir. Bu yaşananlar felsefeye yeni anlayışlar getirmiş,
özellikle insan ve toplum üzerine yeni düşünceler doğmuştur.
98
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
Aşağıdaki Kant’a ait verilen metni okuyup metinden hareketle verilen soruları cevaplayınız (Görsel 4.2).
2. Metne göre insanın akıl yetisiyle iradesini yönetememesi ne gibi sonuçlar doğurabilir?
................................................................................................................................................
................................................................................................................................................
................................................................................................................................................
Uygulama
Aşağıda bazı toplumsal kurumlar verilmiştir. Bu kurumların toplumun aydınlanmasındaki işlevine yöne-
lik görüşlerinizi boş bırakılan yerlere nedenleriyle birlikte yazıp sınıfta paylaşınız.
Eğitim
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
Din
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
Ekonomi
..................................................................................................................................................
..................................................................................................................................................
99
4. ÜNİTE
Bu dönem felsefesini daha iyi anlamak için onun özelliklerine ve problemlerine bakmak gerekir. Ayrıca o
dönemin dil ve edebiyatının felsefe ile olan ilişkisini de incelemek faydalıdır.
100
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
Bilginin Kaynağı
Birey-Devlet İlişkisi
Ahlakın İlkesi
Varlığın Oluşu
Bilginin Kaynağı
Bilimdeki gelişme, Batı’nın bilgiye olan bakışını değiştirmiştir. 17. yüzyılda bilimin yöntemi felsefeye
uygulanmaya çalışılmış, 18. yüzyılda ise aklın aydınlattığı doğru bilgiler aranmıştır. Filozoflar, bu açıdan
bilginin üzerine gitmiş ve onun doğasına yönelik düşünceler oluşturmuştur. “Bir şeyi bilmek ne anlama gel-
mektedir?”, “İnsan, nelerin bilgisini bilebilir.” ve “Bilginin sınırı var mıdır?” gibi sorular sorulmuştur. Doğru
bilginin mümkün olduğu görüşünde birleşen bu dönem filozofları, bilginin kaynağı bakımından birbirlerin-
den ayrılmıştır. Bilgiye yönelik temel problem, bilginin ne olduğu ve insanın onu nasıl elde ettiğidir.
Bilgi üzerine yapılan tartışmalar, felsefenin iki ana akımı olan rasyonalizm ve empirizm üzerinden temel-
lendirilir. Rasyonalizm, bilginin a prioriden (deneyimden bağımsız) sırf akılla oluştuğunu belirtirken empi-
rizm, a posterioriden (deneyime bağlı) oluştuğunu ileri sürer. Bu iki görüşü uzlaştırmaya çalışan 18. yy. filo-
zofu Kant ise bilginin akıl ve deneyimle oluştuğu görüşündedir. Bu açıdan rasyonalist filozoflardan Descartes
(17. yüzyıl), empirist filozoflardan J. Locke (17–18. yüzyıl) ve iki akımı sentezleyen Kant’ın (18. yüzyıl) bilgi
hakkındaki görüşleri önemlidir.
101
4. ÜNİTE
Uygulama
Aşağıda verilen karekoddaki linkte yer alan videoda doğuştan görme engelli olan Eşref Armağan’ın gör-
me perspektifinde olan şekilleri nasıl çizebildiğine yönelik bilimsel bir araştırma anlatılmıştır (Görsel 4.3).
Bu anlatımdan hareketle Eşref Armağan’da oluşan çizim bilgisinin kaynağını, rasyonalizm ve empirizm
akımlarından hangisi size göre daha iyi açıklamaktadır? Bunun nedenini boş bırakılan bölüme yazınız. Daha
sonra görüşlerinizi sınıfta paylaşıp değerlendiriniz.
RASYONALİZM
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
EMPİRİZM
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
......................................................................................................................................
102
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
Birey-Devlet İlişkisi
17. yy. felsefesinde mutlak monarşiye dayalı devlet sistemleri düşünülmüş, devletin her türlü gücü elinde
bulundurmasının birlik ve beraberlik açısından zorunlu olduğu görülmüştür. Bu görüşe kapsamlı olarak ilk
karşı çıkış J. Locke tarafından yapılmıştır. Locke, mutlak monarşiye karşı liberal (özgürlükçü) bir devlet sis-
temini ileri sürmüştür.
Locke da Hobbes gibi insan doğasından yola çıkar, toplumsal sözleşmeyi kabul eder ama düşüncelerinin
sonucunda mutlak monarşiye varmaz. İnsanların doğal ortamda özgür yaşadığını ifade eden Locke, her-
kesin eşit olduğunu ve birbiriyle dayanışma hâlinde bulunduğunu belirtir. Eğer bir kişi bu düzeni bozar ve
birine zarar verirse zarara uğrayan kişi, orantılı bir şekilde zarar veren kişiyi cezalandırma hakkına sahiptir.
Cezalandırma işinde insanların öfkelerine yenik düşebileceklerini belirten Locke, bu durumun kargaşa ya-
ratabileceğini söyler. Dolayısıyla hukukun güvencesi için haklarını insanların kendi istekleriyle siyasal bir
otoriteye yani devlete devrettiklerini belirtir. Ona göre doğal durumdan yapay duruma geçmek zorunludur.
İnsanların kendi iradeleriyle kurduğu devlet düzeninde çoğunluğun dediği olmaktadır. Meşru yönetimin kay-
nağı çoğulcu iradedir.
Locke; devletin gücünü yasama, yürütme ve yargı olarak
üçe ayırır (Şekil 4.1). Yasama gücü, kişisel haklar çerçevesinde
görev ve yetkileri belirlenmiş kanun yapma gücüdür. Yürütme
gücü, yasama gücünü kullanan iktidardır. Yargı gücü, yasama
gücünün belirlediği hukuk kuralları çerçevesinde hem birey-
ler hem de birey devlet arasındaki uyuşmazlıkları çözümleyen
güçtür. Locke’un düşünceleri, sadece bulunduğu dönemi değil
günümüzü de etkilemiştir. Her ne kadar günümüz anlamında
olmasa da güçler ayrılığı ilkesini benimsemesi, düşüncelerinin
günümüze uzandığını gösterir.
Montesquieu, toplumdaki hızlı değişimlerin etkisiyle top-
lumu bilimsel olarak inceler. Gözlem ve deney yöntemini top-
luma uygular. O, toplumda yaşanan olayları tek tek inceler ve
olaylardan genellemelere varır. Ona göre her yasa, kendini
oluşturan fiziki bir veya birden fazla olayın gerçekliğine bağlı
Şekil 4.1: Güçler ayrılığı
ve bir ilişkinin ürünüdür. Her yasa, bir başka yasaya bağlıdır
veya tabiidir.
Montesquieu, iki toplum arasındaki ilişkiyi düzenleyen hukukun devletler hukuku, devlet içindeki siyasi
ilişkileri düzenleyen hukukun siyasal hukuk ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen hukukun da medeni hukuk
olduğunu belirtir. Yasaların niteliğini, yapıldığı toplumun belirleyeceğini söyler.
Montesquieu; cumhuriyet, monarşi ve despotizm yönetim biçimlerini tanımlar. Cumhuriyet yönetiminde
halkın söz sahibi olduğunu belirtir. Monarşide yöneticinin tek kişi olduğunu ve yasalar çerçevesinde yönetme
gücünü kullandığını işaret eder. Despotizm yönetimindeyse istediğini yapma gücünün tek kişide olduğunu
ifade eder.
İnsanın başkasının hakkını yemeden özgürce davranma yetisine sahip olduğunu belirten Montesquieu, bu
özgürlüğün korunması için güçler ayrılığı ilkesini öne sürer. Devletlerde yasama, yürütme ve yargı güçlerinin
bulunduğunu ve özgürlüğü kısıtlamamak için bunların birbirini denetlemeleri gerektiğini belirtir. Montesquieu,
görüşleriyle günümüz devlet sistemini oluşturan ve güçler ayrılığını kuramlaştıran ilk düşünürdür.
Rousseau da devlete yönelik görüşlerini açıklarken doğal yaşamdan hareket eder. İlk insanın doğada tam
olarak özgür ve eşit yaşadığını, yaşamının da toplumun kurulmasıyla son bulduğunu belirtir. Özellikle “mül-
kiyet” kavramının ortaya çıkmasının özgürlüğü ve eşitliği ortadan kaldırdığına işaret eder. Özel mülkiyet an-
layışının yayılmasının “hak” kavramını da oluşturduğunu düşünen Rousseau, bunu doğal yaşamın sonu ola-
rak görür. İnsanların bir araya gelip zorunlu olarak “toplumsal sözleşme” yaptığını ve bunun doğrultusunda
devletin kurulduğunu ileri sürer. İlk devletin varlığının başka bir devletin oluşmasını sağladığını, devletlerin
giderek arttığını ve bu durumun da savaşlara sebep olduğunu düşünür.
Haksızlık durumlarına çözüm olsun diye oluşturulan toplumsal sözleşmenin insanları köleleştirdiğini be-
lirten Rousseau, geriye yani doğal duruma dönüşün mümkün olmadığını söyler. Çünkü insanların bu ikilem-
den kurtulması mümkün değildir. Yapılması gereken şey, doğal yaşama uygun olan yasaların çıkarılmasıdır.
103
4. ÜNİTE
Toplumda kötülüğe yol açan unsurların ortadan kaldırılmasının tek yolu budur. Rousseau, medeni toplumun
yasalarla düzenli bir bütün oluşturabileceğini düşünür.
Rousseau, insanların toplum içinde özgür olabilecekleri bir düzen oluşturmaları gerektiği görüşündedir.
Mülkiyetlerin ortak güç tarafından güvence altına alındığı medeni toplumda herkesin bir arada bulunmasına
rağmen bireysel olarak özgür olabildikleri bir toplumun oluşturulabileceğini belirtir.
Uygulama
İnsan Hakları konusunda tarihsel olarak bazı gelişmeler aşağıda verilmiştir. Bu bilgilerden hareketle ve-
rilen soruları cevaplayınız.
Hammurabi Kanunları
MÖ 19. yüzyılda Babil Kralı Hammurabi tarafından belirlenen kanunlardır. Bu kanunların
özünde kim kime ne yapmışsa aynısı ona da yapılacak mantığı vardır (Kısas).
Magna Carta
MS 1215 yılında İngiliz Kralı’nın halkı karşısında imzaladığı bir belgedir. Bu belgeyle Kral,
yasalardan üstün olmadığını duyurmuştur.
Veda Hutbesi
MS 632 yılında Hz. Muhammed (s.a.v) insanlığa seslenen bir konuşma yapmıştır. Veda
Hutbesi’nde Hz. Muhammed, “Bütün insanlar Âdem’den gelmiş, Âdem de topraktan yaratılmış-
tır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir
üstünlüğü yoktur. (...) Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin
üzerinizde hakları vardır.” duyurmuştur.
Sorular
1. Yukarıda verilen maddeler tarihsel olarak düşünüldüğünde insan haklarının korunması noktasın-
da geçmişe nazaran daha iyi bir duruma gelindiği söylenebilir mi? Açıklayınız.
2. İnsan haklarının belirlenmesi ve korunması noktasında filozofların ne gibi etkileri olmuş olabilir?
104
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
Ahlakın İlkeleri
18-19. yüzyıl felsefesinin genel karakterini taşıyan akılcı yönelim, yaşanan toplumsal olayların ahlaki
sonuçları neticesinde kaçınılmaz olarak ahlak alanına yönelmiştir. Bu dönemin filozofları; ahlakı, akılla an-
lama ve yorumlama eğilimi göstermiş ve düşüncelerini bu noktadan yaymışlardır. Bunlar arasında Jeremia
Bentham ve Immanuel Kant’ın görüşleri önemlidir.
Kant da ahlakı pratik alanda ele alır ve onu akıl yoluyla açıklamaya çalışır. O, bunu Bentham ve birçok
düşünür gibi insan doğasıyla değil de aklın yargılarıyla gerçekleştirmeyi dener. Yani ahlaka yönelik yargı ve
kavramlardan hareket eder. Bu yolda ilk işi “iyi istenç” kavramını çözümlemektir.
Kant; iyi istenç kavramıyla her koşulda, her zaman doğru olarak kabul edilebilecek insan eylemlerine
eşlik eden iyi iradeyi anlar. İnsan; iyiyi tam olarak, içten karar vererek istemişse orada iyi istenç vardır. Kant,
ahlakı ve iyiyi eylemlerin sonucuna göre değil onların arkasındaki amaca göre değerlendirir. Bentham gibi
ahlak açısından faydacı düşünürlerden bu açıdan ayrılır.
Kant, ahlaka yönelik “ödev” kavramını kullanarak iyi istenci geliştirmeye çalışır. Ona göre ödev, insanın
kendi isteğiyle sorumluluğunu aldığı eylem, içten ve vicdanı tarafından verilen emirlerdir. Ödevi belirleyen
şey bir başkası değil insanın kendisi ve vicdanıdır. Ödev, bütün insanlar için geçerli olan ama kimsenin arzu
ve isteklerine bağlı olmayan evrensel ahlak ilkesi taşır.
Kant’a göre insan eylemleri ya ödeve aykırı ya da ödeve uygundur. Yalnız ödeve uygun görülen her
davranışın ödevden çıktığını ileri sürmek yanlış olur. Örneğin bir esnafın kendinden alışveriş yapan kişileri
kandırmaması görünüşte ödeve uygun bir davranıştır. Bunu uzun vadede müşteri kaybetmemek düşünce-
siyle yaptıysa bu davranışı ödevden kaynaklanmaz. Bu davranışı, başkalarını kandırmanın ahlaki olmadığını
düşünerek yaptıysa ödevden kaynaklanır. Kant ahlaki açıdan üç ilke öne sürer. Bunlar Kant’ın maksimleri
olarak da bilinir.
Bentham, ahlakı pratik alanda öngörür. İnsanın doğası gereği acıdan kaçan ve “haz” peşinde olan biri
olduğunu söyler. Bu eylemin akılla bilinçli bir şekilde yapıldığında insana erdemli olma niteliği kazandıra-
cağını öne sürer. Acı karşısında hazzı, haz karşısında acıyı ölçüp tartan biri; faydayı hangisinde daha çok
görürse ona yönelmelidir. Bentham, bazen büyük hazlar için küçük acılardan veya büyük acılardan kaçmak
için küçük hazlardan vazgeçmek gerekebileceğini belirtir. Ona göre mutluluk, insanın aklıyla kendi eylemini
seçmesindedir.
Bentham’a göre kötülük, insanın yanlış tercihte bulunmasından kaynaklanır. Haz ve acı arasında hesabını
yeterince yapamayan insan, kötülüğün ortaya çıkmasına neden olur. Mutlu olmak istediği için eylemlerde
bulunmuş ama hesabı tutmamıştır. Ona göre mutluluk, insanın çevresiyle ilgilidir. Çoğunluğun faydasına
olan doğru eylemdir, haz verici ve mutlu edicidir.
• “Öyle bir davran ki davranışın ilkesi evrensel bir yasa olarak kabul edilebilsin.”
Kant’ın • “Kendinde ve başkalarında insanlığı bir araç olarak görecek şekilde değil de
Maksimleri onu bir amaç edinecek şekilde davran.”
• “Her zaman akıllı iradeni, evrensel bir yasa koyucu olarak görevde bulunacağı
şekilde davran.”
Bu maksimler, kişinin davranışta bulunurken hem ödeve uygun davranmasını hem de davranışının ödev-
den çıkmasını sağlayan ilkelerdir (Şekil 4.2). Kişi, bu ilkelere uygun davranırsa ödeve uygun davranmış
olacaktır.
105
4. ÜNİTE
Uygulama
Aşağıdaki örnek olay metnini okuyunuz. Kant’ın ödev ahlakına göre birinci ve ikinci donör kutularına
“ödeve uygundur.” veya “ödeve aykırıdır.” kavramlarını yazınız. Daha sonra aşağıda verilen soruyu cevaplayınız.
Örnek Olay
Lösemi hastası için ilik kan hücresi bağışlayacak olan
donörlere hasta yakınları tarafından maddi destek sağ-
lanmaktadır (Görsel 4.4). İlik hücreleri aranan özellik-
te olan iki donör, ilik bağışı için gönüllü olurlar. Birinci
donör işlemlerinin başlatıldığı sırada temin edilen maddi
tutarı alarak hastaneden uzaklaşmıştır. Bunun üzerine iş-
lemler diğer gönüllü donörle tamamlanmıştır.
................................................. .................................................
Soru
Bentham’ın “çoğunluğun faydasına olan doğru ve mutluluk veren eylemdir.” sözünü birinci ve ikinci
donör açısından açıklayınız.
................................................. .................................................
................................................. .................................................
................................................. .................................................
Varlığın Oluşu
Hegel ‘in “Gerçek bütündür.” ve “Akılsal olan gerçek, gerçek olan akılsaldır.” yargıları; Hegel felsefesinin
özeti, kapsamı ve başlangıcıdır. Hegel, bütün varlıkların tek bir özden bir yasa dâhilinde var olduğunu söyler. O;
tek bir şeyi farklı kavramlarla ifade eder; Hegel’de “Tanrı”, “geist”, “fikir”, “akıl” veya “tin” mutlak olanı temsil
eden farklı kavramlardır.
Tin, ilk başta kendiyle özdeş ve kendisi için varlıktır. Tin, bu aşamada kendini tanımamaktadır. Kendini tanı-
yabilmesi için kendi olmayanda kendini görmelidir. Kendi olmayan karşıtıdır. Tinin karşıtı doğadır. Doğaya ve
evren olmaya dönüşen tin, burada kendini yitirmiştir. Yitirileni çekip koparmak yeni bir dönüşümü gerektirir.
Amacı kendini tanımak olan tin, doğayı yeni bir dönüşüme zorlar. Tin ve doğa uzlaşır. Sentezlenen yeni durum,
tin ve doğanın mükemmel uyumu olan insandır. İnsanlık tarihi, tinin kendini bulup tanımasının zeminidir.
Tinin kendini bilip tanıması, Hegel ’in varlıkların oluş ve değişimini açıkladığı bir ilkenin ve diyalektik ya-
sanın sonucudur. Bu yasa üçlü bir oluş sürecini içerir (Şekil 4.3): tez (sav), antitez (karşı sav) ve sentez (yeni
sav). Yeni sav, yeni bir diyalektik sürecin de başlangıcıdır.
106
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
Tez (Sav)
Uygulama
“Varlığın Oluşu” konusunda diyalektik yöntemle ilgili yapılan açıklamalarla aşağıda verilen örnekleri
birlikte ele alınız. Bunlardan hareketle sav, kavram veya varlık hakkında tez, antitez ve sentez aşamalarına
örnekler yazınız.
Tez (Sav)
Elma çekirdeği
.........................................................
.........................................................
.........................................................
.........................................................
Sentez (Bileşim)
Elma ağacı meyvesi
.........................................................
.........................................................
107
4. ÜNİTE
108
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
Aşağıda eserin açıklaması ve ona ait alıntılar verilmiştir. Bunları okuyup bunlardan hareketle verilen
soruları cevaplayınız.
ESER AÇIKLAMASI
Voltaire’in “Candide” adlı eseri, 18. yüzyılın sosyo-politik yönleri hakkında bilgiler vermesi ve edebiya-
tın felsefeyle ilişkisini göstermesi açısından okunması gereken klasik bir eserdir. Voltaire, eserde iyimserlik
düşüncesinin savunucularından biri olan Leibniz’i eleştirir. İyimserlik düşüncesine göre var olan her şey en
iyidir.
Voltaire, her şeye inanan saf Candide’nin filozof Pangloss ile başından geçen olayları anlatır ve onları
sorgulatır (Görsel 4.5). Dünyada kötülüğün de olduğunu göstermeye çalışır. Pangloss ile dünyayı dolaşırlar.
Karşılaştıkları her olayda iyimserliğin getirdiği sonuçlar gözler önüne serilir. Candide, bu yolculuklarda ha-
yatın anlamını aramaktadır. Son uğradıkları yer ise İstanbul’dur.
CANDİDE
Yaşlı adam: “Bir şey bilmiyorum.” dedi; “Zaten ben hiçbir müftü ile ve-
zirin adını öğrenmiş değilim; söz ettiğiniz olaydan da haberim yok. Kamu
işlerine karışanların çoğu zaman sefalet içinde öldüklerini ve buna layık
olduklarını sanıyorum; hiçbir zaman İstanbul’da neler olup bittiğini öğren-
meye çalışmadım; bahçemde yetiştirdiğim yemişleri oraya satmaya gön-
dermekle yetinirim.” Bu sözleri söyledikten sonra yabancıları evine buyur
etti. İki kızıyla iki oğlu onlara kendi yaptıkları çeşitli şerbetlerden başka
kaymaklı turunç reçeli, portakal, limon, ananas, fıstık, ne Batavia’nın ne
de adaların o kötü kahvesi karışmamış halis Moka kahvesi ikram ettiler.
Candide, Türk’e: “Çok geniş, çok bereketli bir toprağınız olmalı.” dedi.
Türk: “Yalnızca yirmi dönümlük bir yerim var.” diye yanıtladı. “Burasını
çocuklarımla birlikte eker biçerim; bu iş, üç büyük kötülük olan can sıkın-
tısını, ahlaksızlığı ve yoksulluğu bizden uzak tutar.” Görsel 4.5: Voltaire
Candide çiftliğine dönerken Türk’ün söyledikleri üzerine derin derin dü-
şündü. Pangloss’la Martin’e: “Bana bu iyi yürekli yaşlı adamın, birlikte yemek yediğimiz altı kralın hayatına
değişilmeyecek bir hayatı var gibi geliyor.” dedi. Pangloss: “Filozofların sözlerine bakılırsa büyük mevkiler
çok tehlikelidir.” (…) “İmparator IV. Henri’nin nasıl mahvolduklarını bilirsiniz!” Candide: “Biliyorum.” dedi;
“Bahçemizi yeşertmek gerektiğini de biliyorum.”
(…)
Pangloss, ara sıra Candide’e: “Olası dünyaların en iyisinde bütün olaylar birbirine bağlıdır.” diyordu.
“Çünkü Matmazel Cunégonde’un aşkı uğruna güzel bir şatodan tekme yiyip kovulmasaydınız, engizisyonun
işkencesine uğramasaydınız, yaya olarak bütün Amerika’yı dolaşmasaydınız, kılıcınızı Baron’un vücuduna
saplamasaydınız, güzel Eldorado ülkesinden aldığınız bütün o koyunları yitirmeseydiniz şimdi burada tu-
runç reçeliyle fıstık yiyemezdiniz.” Candide de: “Bunlar güzel sözler ama bahçemizi yeşertmek gerek.” diye
yanıtlıyordu.
Voltaire, Candide
Sorular
1. Pratiği olmayan teorik tartışmaların aklın kullanılması açısından engel teşkil edip etmedi-
ğini metinde geçen iyimserlik düşüncesine göre cevaplayınız.
2. Yaşlı adamın hayat hakkında söylediği sözler Candide’yi hangi açıdan aydınlatmıştır?
3. “Bahçemizi yeşertelim.” sözünden ne anlıyorsunuz?
4. Felsefi bir problemin edebî bir anlatımla verilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Böyle bir
eser okudunuz mu? Değerlendiriniz.
109
4. ÜNİTE
18. yüzyıl-19. yüzyıl felsefi döneminde yapılan tartışmaları daha iyi anlamak için aşağıda o döneme ait
verilen bazı metinlere yönelik hazırlanmış metin analizi uygulamalarını yapınız.
Metin Analizi
4- Metinden hareketle Locke’ın bilginin kaynağı hakkında görüşlerini bilginin elde edinilmesi
açısında açıklayınız?
110
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
Metin Analizi
4- Metinden hareketle Kant’ın “ödev ahlakı” anlayışı, günümüz dünyası düşünüldüğünde bir ev-
rensel ahlak yasası olarak kabul edilebilir mi? Değerlendiriniz.
111
4. ÜNİTE
3. Metin Analizi
4- Metinden hareketle Hegel’in diyalektik anlayışını inceleyip onun kendi felsefesinde gerçeğe
verdiği rolü açıklayınız?
112
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
18. yüzyıl-19. yüzyıl felsefi dönemine yönelik öğrenmiş olduğunuz bilgilerin pekişmesi için aşağıda hazır-
lanmış olan tartışma ve yazalım bölümlerini sınıf ortamında uygulayınız.
Tartışalım
J. J. Rousseau’nun “İnsan özgür doğar oysa her yerde zincire vurulmuştur.” sözünden hareketle özgürlük
problemini tartışınız. Tartışmaya yönelik notlarınızı aşağıda verilen boşluklara yazınız.
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
Yazalım
Günlük hayatta kullanılan bilgilerde aklın ve deneyin rolüne ilişkin olay ve problemlerden hareketle
özgün felsefi bir deneme yazınız. Daha sonra aşağıdaki Tablo 4.2’yi doldurup çalışmanızı sınıfta paylaşarak
değerlendiriniz.
Probleme
..............................................................................................................................
Yönelik Fikirler
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
Kaynakça ..............................................................................................................................
113
4. ÜNİTE
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
B Aşağıda Romen rakamlarıyla verilen filozof isimlerini harf ile verilen felsefi kav-
ram, akım ve eser isimleriyle eşleştirerek doğru harfi parantez içine yazınız.
5.
Filozof Kavram, akım, eser
( ) I. Kant a) Candide
e) İdealar dünyası
9. 18-19. yüzyıl felsefesi siyaset alanında yeni ve farklı fikirler üretilmesinin sebepleri nelerdir?
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
114
18. Yüzyıl-19. Yüzyıl Felsefesi
11. Her iki tip soru için de adalet ve eşitlik kavramlarına yapılan vurgular nelerdir?
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
12. Onur Uca’nın araştırmasından hareketle Fransız Devrimi ve Sanayi İnkılabı’nın etkisi altında
felsefede ortaya çıkan eşitliğe dayalı toplum düzeni düşüncelerini değerlendiriniz?
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
13. İ.Kant, “Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi” adlı eserinde insan için kesin bir buyruk,
aynı zamanda genel bir yasa olmasını isteyebileceği maksime (kural) göre davranışta
bulunmasıdır. Buna göre insanın kesin buyruğa uyarak hareket etmesinin amacı nedir?
Açıklayınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
14. J. J. Rousseau’nun “İnsan özgür doğar oysa her yerde zincire vurulmuştur.” sözüne göre insan
toplum içinde özgür hareket edebilir mi? Gerekçeleriyle yazınız.
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
15. J.Hyppolite’nin “Marx ve Hegel üzerine çalışmalar” adlı eserinde birey, karşıt öğretisini kendisinin
dışında ve kendisine özdeş görür. Birey yok olur ve yaşam döngüsünün tekrarlanmasını sağlayan
başka bir varlık haline gelir. Birey, kendisini karşıtı için ortaya koymakla örtük olarak kendi
varlığını ortadan kaldırır. Çocuk ebeveynin karşıtıdır, çocuğun yaşamı ebeveynin yok oluşudur.
Hegel, buna ‘yaşamın sonu gelmez döngüsü’ der. Bu durumun olumlu tarafı bireyin gelişimi ve
desteklenmesi anlamına gelen yeni bir bireyin dünyaya gelmesidir.
Metinde anlatılan Hegel’in birey ve karşıtı görüşlerinin efendi ile hizmetçi, sevilen ile seven
gibi insan ilişkilerinin örneğine rastlanır mı? Niçin?
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................
115
4. ÜNİTE
17. Aşağıdakilerden hangisi 18-19. yüzyıl 20. Hegel’in “Tinin Fenomenolojisi” adlı
felsefesinin özelliklerinden biri değildir? eserinde geçen “Gerçek olan akılsal,
akılsal olan gerçektir.” sözüne aşağıdaki
A) Din ve geleneksel düşünce eleştirilir.
yargılardan hangisi anlamca daha
B) Otoritelere tam bağlılık vardır.
uzaktır?
C) Akıl, en önemli unsur olmuştur.
D) Düşünce özgürlüğü gelişmiştir. A) Gerçek, aklı oluşturur.
E) Laik dünya görüşü gelişmiştir. B) Gerçek, akılla anlaşılır.
C) Gerçek, aklın ürünüdür.
D) Aklın dışında bir gerçeklik yoktur.
E) Akıl dışı olanlar gerçek de olamaz.
DEĞERLENDİRME
Cevaplarınızı cevap anahtarıyla karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap verirken tereddüt
ettiğiniz sorularla ilgili konuları veya faaliyetleri üniteye dönerek tekrarlayınız. Cevaplarınızın tümü doğ-
ruysa bir sonraki öğrenme faaliyetine geçiniz.
116
FELSEFE 11
ÜNİTE KONULARI
5.1. 20. YÜZYIL FELSEFESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI
5.2. 20. YÜZYIL FELSEFESİNİN AYIRICI NİTELİKLERİ
5.3. 20. YÜZYIL FİLOZOFLARININ FELSEFİ GÖRÜŞLERİNİN ANALİZİ
5.4. 20. YÜZYIL FELSEFESİNİN DÜŞÜNCE VE ARGÜMANLARINI DEĞERLENDİRME
TEMEL KAVRAMLAR
•Birey •Anlama •Yorumlama •Diyalektik •Görüngü •Özgürlük
117
5. ÜNİTE
Giriş
20. yüzyıl felsefesi çağdaş bir felsefedir. Çağdaş kavramı, kişilerin aynı çağı paylaşması anlamının yanı
sıra yaşadığı çağın anlayışı ve şartlarını bilmesi ve onları hayatında var etmesi anlamına gelir. Her çağ ken-
dinden önceki dönemlerin bilgi, birikim ve deneyimlerini de üzerinde taşır.
Felsefede bugüne kadar süregelen tartışmalara bakıldığında o tartışmaları yapan filozofların farklı zaman
dilimlerinde olmalarına rağmen onlarla aynı çağda yaşanıyor gibi bir algı oluşur. Bu durum, felsefenin tekrar
oluşmasından değil, felsefi problemlerin her çağ ve insanda tekrar ele alınıyor olmasındandır. Örneğin “İyi
nedir?” ve “Özgürlük nedir? gibi felsefi sorularında olduğu gibi.
20. yüzyılda yaşanan olaylar, bu çağdaki problemlere yönelik yapılan açıklamaları ve anlamları sürekli
değiştirmiştir. Bu çağda sosyal ve kültürel alanda yaşanan hızlı değişimler; insanların yaşamlarını yönlen-
dirmekte, düşünceler ve düşünme biçimleri de bu durumdan etkilenmektedir. Yaşanan çağ, değerlerine sa-
hip çıkamayan ve yeni değerler oluşturamayan toplumların geleceklerinin sıkıntılı olacağını göstermektedir.
Felsefe, bir yandan evrensel değerlerin öğrenilmesi ve oluşturulması sonucunu doğururken bir yandan da
toplumun kendine özgü değerlerine yönelmeyi sağlamaktadır.
Felsefe, her zaman hayatın içindedir. Ondan etkilenmekte ve onu etkilemektedir. Bu durum, filozofların
ele aldığı konularda ve onların temel kaygılarında görülmektedir. Son yüz yıllık dönem, insanların yaşadı-
ğı büyük acıların ve hızlı değişimlerin olduğu yıllardır. Bu dönem, 1-2. Dünya Savaşları ve devletler ara-
sı gerilimler gibi birçok olumsuz olayın yaşandığı bir çağdır. Günümüz felsefesi bu sorunlara çözüm için
çalışmaktadır.
20. yüzyıl felsefe ünitesinin ilk konusunda onu hazırlayan düşünce ortamını açıklamak için 18-19. yüzyıl
felsefesinin 20. yüzyıl felsefe akımları üzerindeki etkilerine değinilecektir.
Ünitenin ikinci konusunda 20. yüzyıl felsefesinin karakteristik özelliklerini açıklamak için ilk önce onun
temel özellik, problem ve bazı ana akımları (fenomenoloji, hermeneutik, varoluşçuluk, diyalektik mater-
yalizm, mantıksal pozitivizm ve yeni ontoloji) üzerinde durulacak, ardından da felsefi düşünceye katkıda
bulunan Türkiye’deki felsefeciler anlatılacaktır.
Ünitenin üçüncü konusunda 20. yüzyıl filozoflarından alınan örnek felsefi metinlerden hareketle filozof-
ların felsefi görüşleri analiz edilecektir.
Ünitenin dördüncü konusunda 20. yüzyıl felsefesindeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan de-
ğerlendirebilmek için ilk önce N. Topçu’nun “İsyan Ahlakı” adlı eserinden derlenen bir metinden hareketle
düşünürün ahlak hakkındaki görüşleri; daha sonra Takiyettin Mengüşoğlu’nun “İnsan Felsefesi” adlı eserin-
den derlenen bir metinden hareketle filozofun insanı bir bütün olarak gören görüşü tartışılacaktır. Ardından
K. Popper’ın (Papır) “Ben yanılmış olabilirim ve sen haklı olabilirsin ve ortak çaba sonucunda belki doğru-
luğa biraz daha yaklaşabiliriz.” sözünden hareketle bilginin doğruluğuyla ilgili özgün bir metin yazılması
istenecektir.
Ünitenin beşinci konusunda 20-21. yüzyıl filozoflarından bazılarının yaşadıkları yerler gösterilecektir.
Hazırlık Çalışmaları
1. Günümüz dünyasının önemli felsefi problemleri neler olabilir?
2. Bilim ve felsefeye eğitimin etkisi ne olabilir?
3. Felsefenin gelişmesinde toplumların etkisi nasıl olabilir?
4. Teknoloji alanındaki “yapay zekâ” çalışmaları felsefeyi etkileyebilir mi?
Neler Öğreneceksiniz?
• Çağdaş felsefeyi hazırlayan düşünce ortamını açıklamayı,
• Çağdaş felsefenin karakteristik özelliklerini açıklamayı,
• Örnek felsefi metinlerden hareketle çağdaş felsefe filozoflarının felsefi görüşlerini analiz etmeyi ve
• Çağdaş felsefedeki örnek düşünce ve argümanları felsefi açıdan değerlendirmeyi öğreneceksiniz.
118
20. Yüzyıl Felsefesi
20. yüzyıl felsefesi, günümüze kadar uzanan toplumsal olaylar ve 18-19. yüzyıl felsefesinde yaşanan tar-
tışmalara yönelik bu dönem filozofları tarafından yapılan felsefi sorgulamalar üzerinde yükselen bir felsefe-
dir. Batı’da başlayan bu sorgulamalar sürecinde felsefede değişimler meydana gelmiş bazı filozoflar felsefede
yeni ana akımlar oluşturmuştur (Tablo 5.1).
1800
1900
2000
119
5. ÜNİTE
Çağın problemlerine duyarsız kalmayan Türkiye’deki filozof ve düşünürler hem bu ana akımlardan etki-
lenmiş hem de yeni felsefelerin oluşumlarına katkı sağlamıştır. Felsefedeki bu değişiklerin anlaşılması için
çağın arka planına bakmak gerekir (Tablo 5.2).
Tablo 5.2: 20. Yüzyıl Türkiye Felsefecileri
1800
Beşir Fuad 1852-1887
120
20. Yüzyıl Felsefesi
İnsanlık, 20. yüzyıla gelmeden önce hayatı derinden etkileyen olaylar yaşamıştır. Bu olayların başında
Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi gelir. Bunların etkisinin başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya yayıldığı
görülür. 19. yüzyıldaki fikir hareketleri, toplumsal sınıf mücadeleleri ve bazı devletler arasında yaşanan
savaşlar bu etkilerin ilk ciddi örnekleridir. Bunların beraberinde ve devamında sosyoekonomik ve politik
durumlarda meydana gelen köklü değişiklikler, 20. yüzyılda 1. ve 2. Dünya Savaşı’nın yaşanmasına neden
olmuştur. Bu dönem felsefesinin ortaya çıkışını anlamak için bahsedilen olaylar çerçevesinde 18-19. yüzyıl
felsefelerine ve onların etkilerine bakmak gerekir.
18-19. yüzyıl felsefesi; genel olarak felsefenin ortaya çıkış döneminden gelen felsefi, bilimsel ve sosyokül-
türel birikimin aydınlanmacı filozoflar tarafından sorgulandığı bir felsefe olarak düşünülebilir. Bu felsefenin
20. yüzyıl felsefesine olan etkisi, aydınlanma filozoflarının düşüncelerinde yatar. Bu düşüncelerin 20. yüzyıla
geçiş aşamasında bazı filozoflar, geçişi sağlamış ve geçişten sonra 20. yüzyıl felsefesinin içinde yer almıştır.
121
5. ÜNİTE
18. yüzyıla doğru bilimin etkisi altındaki felsefeye bakış değişmiş, matematik ve fizik alanındaki ilerleme
felsefede kesin bilginin aranmasına neden olmuştur. Ana problem, bilginin doğasına ilişkin sorgulamalarda
gerçeğin ne olduğu ve nasıl bilinebileceği yönündedir. Bu açıdan oluşan felsefeler bilgi ve varlık üzerine
yoğunlaşmıştır.
Descartes “Düşünüyorum o halde varım.”
Descartes kendi varlığını sorgulaması sonucunda açık seçik bilgiyi ancak
aklın sağlayabileceğini ileri sürer. Bu bilgilerin akılda doğuştan var olduğunu
söyler. Dolayısıyla gerçekliğin ve ona bağlı tüm varlıkların bilgisine akılla ula-
şılabildiğini savunur.
Locke “İnsan zihni doğuştan boş bir levhadır.”
17-18. Yüzyılda J. Locke, Descartes’ın doğuştan bilgiler görüşüne karşı çıkmış ve bilgilere
Oluşan Felsefelerin duyu verileri sayesinde sonradan sahip olunduğunu belirtir. Ona göre insan,
Etkileri duyu yoluyla izlenimde bulunamadığı nesnelerin (varlıkların) özelliklerini bi-
lemez çünkü duyusunun potansiyeli onun için bir engeldir.
Kant “Görüsüz kavramlar boş, kavramsız görüler kördür.”
Kant, bu iki görüşü sentezleyerek tartışmayı başka bir boyuta taşır. O, bilgi
görüşlerinde görünenle görünmeyen arasına bir sınır koymuştur. Nesnelerin
kendinde olan ve duyuya hitap eden özelliklerinin olduğunu ileri sürmüştür.
Kant’a göre insan, nesnelerin kendinde olan şeylerini hiçbir zaman bilemez ve
bu alanın bilgisine de insanın sahip olması beklenemez. Varlıkların görünen
taraflarının bilgisini de o varlığın deneyimlenmesi sonucunda akılda doğuştan
var olan formlarla işlenmesinde görür.
Kant’ın bilgi görüşü üzerine yapılan değerlendirmelerde onu destekleyen, alternatif yollar gösteren ya
da kısmen veya tamamen reddeden bakışlar öne çıkmıştır. Bu bakış açıları çerçevesinde yapılan tartışmalar,
20. yüzyıl akımlarının ortaya çıkmasında önemlidir.
19. yüzyılın ortalarına doğru bilimsel yönteme (tümevarıma) dayalı deneycilik anlayışı Hegel, Descartes
ve kısmen de Kant’ın da savunduğu bilgide akılcılık görüşünün önüne geçmeye başlamıştır. Deneysel bilim-
lerin yükselişi, gerçeğin ne olduğu ve nasıl bilinebileceği problemine başka bir çözüm sunmuştur.
Deneye konu edinilenin nesneler olduğu ve onun da bilimsel yöntemin sağladığı bilgiyle bilinebileceği
düşünülmüştür. Dönem itibarıyla bu düşünüşün etkili savunucuları arasında Simon ve A. Comte vardır.
122
20. Yüzyıl Felsefesi
bölüşüm olmadığı fikri Almanya’yı da içine almış ve tüm Avrupa’yı, 20. yüzyıla doğru ise dünyayı sarmış-
tır. Bu arayışlar içinde öne çıkan siyasi düşünceler arasında sosyalizm hızla yayılmıştır. Bu açıdan en fazla
eleştiriye uğrayan düşünür de Hegel olmuştur. Avrupa’daki gelişmeler doğrultusunda felsefede yeni fikirler
oluşmuştur.
Marx “İnsan doğaya ne kadar yabancılaşırsa o kadar toplumsallaşır, ne ka-
dar toplumsallaşırsa da o kadar kendine yabancılaşır.”
Hegel felsefesine yapmış olduğu itirazın yanı sıra materyalizm ve poziti-
vizm düşüncelerinden etkilenen Marx, sosyalist düşüncenin öncülerinden biri
olmuştur. Marx’ın görüşleri diyalektik materyalizmdir. Marx, baş aşağı oldu-
ğunu düşündüğü Hegel’in diyalektik düşüncesini, ayakları üzerine çevirdiği-
ni ifade ederek diyalektiği; ekonomi temelinde insanlık tarihine uygulamıştır.
Dolayısıyla Hegel’in tarihsel idealizmini, ekonomi temelinde tarihsel materya-
20. Yüzyıla Doğru lizme dönüştürmüştür.
Oluşan Felsefelerin Sören Kierkegaard “Ne olduğun gerçeğiyle yüzleş, çünkü seni değiştirecek
Etkileri olan şey odur.”
19. yüzyıl itibarıyla Almanya’da Hegel felsefesine karşı çıkan diğer bir
filozof da Sören Kierkegaard’tır. Bu filozofun önemi sadece Hegel felsefesine
itirazda bulunması değil; 20. yüzyıl felsefesini etkilemesi ve onun için de varo-
luşçu felsefe akımının öncülerinden biri olmasıdır. Kierkegaard’ın Hegel’e eleş-
tirisi, genel olarak Hegel’in felsefesinde bireyin öznel olarak var olma şansı-
nın olmadığı yönündedir. Hegel’in akılla gerçeği birbirine eşlemesi noktasında
nesnel bir sistem kurduğunu ve bu sistemde öznel bir varoluşa yer vermediğini
belirtir. Dolayısıyla Kierkegaard, nesnel gerçeklik görüşünün karşısına öznel
gerçeklik görüşünü çıkarır. Ona göre gerçek olan varoluştur.
18-19. yüzyıl felsefi tartışmaları, 20. yüzyıl felsefesinde pozitivizm, diyalektik materyalizm ve varoluşçu-
luk felsefelerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu felsefeler, aynı zamanda çağdaş felsefede bazı ana akım-
lara dönüşmüştür.
Uygulama
Aşağıda verilen ifadelerin 20. yüzyıl felsefesinin ortaya çıkmasındaki etkilerini boş bırakılan yerlere yazı-
nız. Yazdıklarınızdan hareketle verilen soruları cevaplayınız.
Felsefi Birikim
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
Toplumsal Koşullar
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
Bilimsel Gelişmeler
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
Sorular
1. Çağın gelişmelerinden bağımsız bir felsefe olabilir mi? Açıklayınız.
2. Yeni oluşan felsefe akımları, kendinden önceki felsefi akımlarından bağımsız mıdır?
Açıklayınız.
123
5. ÜNİTE
124
20. Yüzyıl Felsefesi
20. yüzyıl felsefesinin temel problemlerini, onlara yönelik dönemin ana akımlarının yapmış olduğu tar-
tışmalar ve eğilimler belirlemiştir. Bu problemlerin anlaşılabilmesi için 20. yüzyıl felsefesinin akımlarının
görüşlerinin incelenmesi gerekir.
Paranteze alma yöntemiyle fenomenlerin özüne ulaşılacaktır. Örneğin bir insanın masanın özüyle ilgili
bilgisi, karşısında duran masaya dair fenomenolojik yöntemle elde edilir. Masaya dair tüm ön bilgiler ve
masanın rengiyle şeklinin paranteze alınmasıyla birlikte kişide oluşan bilgi, masanın özüne dair bilgidir. Bu
bilgi “öze dair sezgi”dir.
125
5. ÜNİTE
Uygulama
Görsel 5.3’te verilen otomobilin özelliklerini boş bırakılan yere yazınız. Yazdıklarınızdan hareketle verilen
soruları cevaplayınız.
......................................................................
......................................................................
......................................................................
......................................................................
......................................................................
......................................................................
......................................................................
......................................................................
Görsel 5.3: Otomobil
Sorular
1. Görseldeki otomobilin özelliklerini yazarken nelere dikkat ettiniz?
2. Arkadaşlarınızın cevaplarıyla kendi cevaplarınızı karşılaştırdığınızda benzerlik veya farklı-
lıklar görüyor musunuz? Bu durumun temel nedeni ne olabilir? Açıklayınız.
3. Otomobile ait yazdığınız özellikleri zihninizde yok saydığınızda ona yönelik bir tanımlama
yapılabilir mi? Açıklayınız.
4. Üçüncü soruda kullandığınız yöntemin Husserl’in paranteze alma yöntemiyle ilişkisi nedir?
126
20. Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
Aşağıda karekod ile verilen EBA uzantılı videoyu izleyiniz ya da videoda geçen konuşma metnini okuyu-
nuz ve bunlardan hareketle verilen soruyu cevaplayınız.
http://kitap.eba.gov.tr/KodSor.php?KOD=6275
Soru
1. Metinde geçen veya videoda anlatılan “Tarihî olayları incelerken olayın yaşandığı dönemin
koşullarının ve coğrafyasının bilinmesi ve değerlendirmelerin geçmişin şartlarına göre yapılması
gerekir.” ifadesiyle tarihsel bir olayın anlaşılabilmesi için Dilthey’in öne sürdüğü görüş ara-
sında benzerlik kurulabilir mi? Açıklayınız.
127
5. ÜNİTE
Öz
Varoluş
Şekil 5.2: Varoluş özden önce gelir.
Varoluşçuluğun önemli temsilcilerinden olan Sartre, “Varoluş, özden önce gelir.” yargısıyla felsefi sis-
temin merkezinde olan bir savı dile getirir. Bu yargı, insanın önceden belirlenmiş bir özle dünyada bulun-
madığını, seçimleriyle özünü ve asıl olarak kendini oluşturduğunu söyler. İnsanın hayat karşısındaki özünü
oluşturma gücü, seçim yapabilmesinden yani özgür olmasından kaynaklıdır. İnsanın özgürlüğü doğuştan
değil bilinci sayesinde vardır.
Uygulama
SON SÖZ
Bir zamanlar Hollanda'da baharat piyasası biraz durgun olduğunda tüccarlar fiyatı yükseltmek için bazı
mallarını denize dökmüşlerdi. Bu affedilebilir, belki de gerekli bir savaş hilesiydi. Acaba ruh dünyasında da
benzer bir şeye gereksinimimiz var mıdır? Acaba zirvelere ulaştığımız ve geride sadece dindarcasına hâlâ o
noktaya gelemediğimize inanmak ve böylece vakit geçirecek bir şeylere sahip olmamız gerektiğine çok mu
eminiz? Şimdiki kuşağın gereksinim duyduğu şey, bu tür bir kendi kendini aldatma hilesi midir? Bununla mı
mükemmel ustalık eğitilecektir? Yoksa kendi kendini aldatma sanatında henüz o kadar mükemmelleşmedi mi? Ya
da bu kuşağın gereksinim duyduğu şey, korkusuzca ve dürüstçe görevlere dikkat çeken dürüst bir ciddilik midir?
128
20. Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
... Bir kuşağın diğerinden öğreneceği ne kadar çok şey olsa da bir kuşak asla insan faktörünü gerçek
anlamda atalarından öğrenemez. Bu açıdan her bir kuşak taze bir başlangıç yapar, bir önceki kuşaktan; bu
kuşağın görevinden kaytarıp kendi kendini aldatmamış olması kaydıyla farklı bir görevi yoktur ve daha ileri
gitmez. Bu otantik insan faktörü tutkudur. Tutkuda bir nesil hem kendisini hem de bir diğerini tam olarak
anlar. Bu nedenle hiçbir kuşak bir diğerinden nasıl seveceğini öğrenmez, hiçbir kuşak başlangıçtan başka
bir yerden başlayamaz, hiçbir sonraki kuşağın görevi atalarınınkinden daha kısa değildir ve eğer bir kimse,
eski kuşaktan farklı olarak sevgiyle yetinmek istemeyip daha ileri gitmek isterse o zaman bu sadece boş ve
aptalca bir istek olacaktır.
Kierkegaard, Korku ve Titreme
Soru
1. Metinde geçen “Hiçbir kuşak başlangıçtan başka bir yerden başlayamaz.” yargısıyla Sartre’ın
“Varoluş, özden önce gelir.” yargısını karşılaştırınız.
Uygulama
Sorular
1. Metinden hareketle Türk ve Anzaklı saka neferlerinin yaşadıkları bu olayda gösterdikleri
iradeyle varoluşçu felsefenin özgürlük hakkındaki görüşleri arasında ilişki kurulabilir mi?
Değerlendiriniz.
2. Yaşanan olaylar, insanların kendi varlığını sorgulamasında neden bu kadar önemlidir?
Değerlendiriniz.
129
5. ÜNİTE
Tartışalım
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
130
20. Yüzyıl Felsefesi
Mantıkçı pozitivizmin benimsediği bilim görüşü, pozitivizmin de ileri sürdüğü tümevarım yöntemine
dayanır. Günümüzde klasik bilim görüşü olarak da bilinen bu görüşte bütün bilimler birbirleriyle ilişkilidir.
Olgular üzerinde yapılan deney ve gözlemlerle bilim birikimsel olarak ilerler. Bilim insanının çalışmaları so-
nucunda ortaya çıkan ürün (bilimsel yasa), olguya dayanarak mantıksal ve dilsel olarak doğrulanabilir genel
bir önermedir. Bu görüş ürün odaklıdır. Felsefe görüşlerinde ise felsefeye, bilimsel bilgi alanlarında ortaya
çıkan bilgilerin anlamlarını açığa çıkarma görevi verilmiştir. Felsefe, onlara göre bu ilişkileri dilsel ve man-
tıksal açıdan çözümlemeyle uğraşmalıdır ve metafiziksel önermeleri içeren boş tartışmalardan kaçınmalıdır.
Mantıkçı pozitivizmin ve onun temelinde olan pozitivizmin bilim görüşünü eleştiren düşünürlerden biri
Thomas Kuhn’dur. O, bilimsel etkinliğin tarihsel arka planına dikkat çekerek bilimsel kuramın oluşum saf-
halarını ele almış ve klasik bilim görüşünü derinden sarsmıştır.
Bilimi, bilim insanlarının etkinliği olarak düşünen Kuhn; onun toplumsal ve kişisel değer yargılarından
arınık olmadığını savunur. Ona göre bilimsel anlayış, bilimin tüm süreçlerini içermelidir. Bilimi, kendini
meydana getiren değerlerden bağımsız olarak düşünmek bir hatadır.
Kuhn’un eleştirilerindeki kilit kavram “paradigma”dır. Paradigmayı, bilim insanlarının paylaştığı ortak
değerleri işaret etmek için kullanır. Paradigmalar, ortaya çıkan yeni anlayış ve gelişmeler doğrultusunda de-
ğişebilir. Örneğin Aristoteles’in fizik alanındaki görüşleri bir zamanların paradigmasıdır ve Newton’a kadar
da bu paradigma geçerli olmuştur. Dolayısıyla ona göre pozitivizm ve mantıkçı pozitivistler yanılgı hâlinde-
dir. Bilim, paradigmaların değişimiyle sıçramalar yaparak ilerler.
131
5. ÜNİTE
Uygulama
132
20. Yüzyıl Felsefesi
Felsefede mantığa dayalı yöntemlerin çalışmalarını zayıf görür. Onun için bilgi veren bir alan üzerin-
den felsefeye sistem kazandırılması gerektiğini düşünür. Bilginin doğasının bilinmesi gerektiğini belirten
Hartman, bu yolda ontolojiye (varlık bilimi) kesinlikle ihtiyaç olduğunu ve varlıkların kendi aralarındaki
kategorik ilişkilerin incelenmesi gerektiğini savunur.
Varlıkların yapısı ve işleyişini çözümlemeye ve onu deneysel alan üzerinden açıklamaya çalışır. Bu yolda
varlığı maddesel ve ruhsal olarak ele alan Hartman, materyalizm ve idealizmin varlığa bakış açıları üze-
rinden geliştirdiği yöntemle varlığa yönelik problemleri çözmeye çalışır. Ona göre varlık, madde ve ruhtan
oluşmuştur. Ruhun en önemli yanı düşünmedir ve bilginin oluşumu her ne kadar düşünen bir özneye ihtiyaç
duysa da düşünülen varlığın payı unutulmamalıdır. Dolayısıyla Hartman, her bilgi dalında (felsefe, sanat,
sosyoloji, hukuk vb.) o bilgi alanıyla uğraşan kişilerin (filozof, sanatçı, sosyolog, hukukçu vb.) kendi uğraş-
larının temas ettiği varlığı tanıması gerektiğini ileri sürer. Bunun bir yöntem işi olduğunu belirten Hartman,
yeni ontolojinin bu ihtiyacı karşılamak için olduğunu savunur.
Hartman’ın yöntemi genel olarak ontolojiye indirilmiş bir epistemolojiyle kurgulanmıştır. Çeşitli varlıkla-
rın anlaşılabilmesi için bütün varlıkların birbiriyle olan ilişkisinin incelenmesini içerir. Bu açıdan Hartman,
varlıklar arasında temel olarak dört katman olduğunu belirtir.
Tinsel Katman
İnsan, düşünce, özgürlük, kültür, din, ahlak ve sanatlar. Tin veya akıl etkin olarak
kullanılır. Ruhsal yaşantılar, ürüne dönüşerek evrenselleşir. Bu katmana doğru özgür-
lük artar, güçlülük azalır. Bu katmanla felsefe ilgilenir.
Ruhsal Katman
İnsanlar ve hayvanlar bulunur. Tümden bilinçli olmasa da bilinçli ve ruhsal ya-
şantılardır. Bu katman, tinsel katmana kaynaklık sağlar. Bu katmanla psikoloji bilimi
ilgilenir.
Organik Katman
Canlı varlıklar, tek hücreli canlılar, bitkiler, hayvanlar ve insanlar. Sezgi, etkin ola-
rak kullanılır. Bu katman, inorganik katmandan kaynak sağlar. Bu katmanla biyoloji
bilimi ilgilenir.
İnorganik Katman
Cansız varlıklar ve madde. Algı etkin olarak kullanılır. Bu katmandaki varlıkların
yer kaplama, ısınma ve düşme özellikleri bulunur. Bu katmanla fizik ilgilenir.
Tartışalım
133
5. ÜNİTE
134
20. Yüzyıl Felsefesi
Nusret HIZIR
Nusret Hızır, İstanbul’da doğmuştur. Yurt dışında felsefe, matematik ve
fizik üzerine eğitim görmüştür (Görsel 5.9). 1934 yılında İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde akademik çalışmalara başlamıştır.
Çalışmalarına Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde bilim felsefesi ve
mantıkçı pozitivizm üzerine dersler vererek devam etmiştir. Ayrıca Hacettepe
ve ODTÜ’de de derslere girmiş ve Türk Tarih Kurumunda danışmanlık görevi
yapmıştır.
Nusret Hızır, felsefe ve bilimin kendine ait bir dili olduğu görüşündedir.
Felsefe ve bilim gibi sistemli insan faaliyetlerinin kendi dili ve özel kavramları
olduğunu belirtir. Felsefesinin diyalektik çerçevede olduğunu söyleyen Nusret
Hızır, analitik felsefenin felsefeye bakışını da benimsediğini ifade eder. Analitik
Görsel 5.9: Nusret Hızır
felsefeye göre felsefe ve bilimin ortaya koyduğu önermeleri çözümlemeyle uğ-
raştığını söyleyen Nusret Hızır, felsefenin bundan ibaret görülmesinin de yan-
lış olduğunu belirtir. Analitik felsefenin çözümleme sonucunda ulaştığı şey, ona göre bütünün parçasıdır.
Parçanın bütün gibi gösterilmesine karşıdır. Yöntem kaygısı yüzünden durağan bir pozisyona düştüğünü
belirttiği analitik felsefenin sadece parçaya varmada işe yaradığını, bütünlükte ise diyalektik yöntemin fay-
dalı olduğunu söylemektedir.
Nusret Hızır, “Felsefe Yazıları” adlı kitabıyla da Türk Dil Kurumu 1977 Deneme Ödülü’nü almıştır.
Çok sayıda akademik çalışmasının yanı sıra Nietzsche ve Erasmus’tan çeviri kitaplarıyla “Bilimin Işığında
Felsefe”, “Geride Kalanlar” vb. eserleri bulunmaktadır.
135
5. ÜNİTE
Takiyettin MENGÜŞOĞLU
Takiyettin Mengüşoğlu, Malatya'da çiftçi bir ailede doğmuştur (Görsel 5.11).
Almanya’da Berlin Üniversitesinde felsefe, fizik ve kimya öğrenimi görmüş;
Husserl ve Scheler üzerine doktora yapmıştır. Yurda döndüğünde akade-
mik çalışmalarına İstanbul Üniversitesinde devam etmiştir. Felsefe profesö-
rü olarak emekli olmuştur. Değer alanındaki çalışmalarıyla ön plana çıkan
Takiyettin Mengüşoğlu, yeni ontoloji ve fenomenoloji akımlarından etkilen-
miş ve bu alanda dersler vermiştir.
Takiyettin Mengüşoğlu, insanın ne olduğu sorunuyla yakından ilgilen-
miş ve insanı ontolojik temelde antropolojik bir varlık olarak tanımlamıştır.
İnsanı açıklamada onun tek özelliğinden yola çıkmanın hatalı olacağını be- Görsel 5.11: Takiyettin
lirtmiş, insanın tüm yapısı ve eylemleriyle ele alınması gerektiği üzerinde Mengüşoğlu
durmuştur. İnsanın günlük hayatında gerçekleştirdiği her şey ahlak konusu
içinde ele alınır, bunlar bir bütün hâlinde incelenirse ahlakın ne olduğu anlaşılır ve dolayısıyla insan da
136
20. Yüzyıl Felsefesi
anlaşılmış olur. Ona göre insan, değer üreten bir varlıktır ve ona yaklaşırken bu değerler göz ardı edilmeme-
lidir. Tüm alanlarda üretken olan insana bütünlükçü yaklaşılması doğru bir tavırdır.
İnsan, ona göre kendini ve başkasını tanımalı çünkü ahlaki bir varlık olabilmesinin koşulu buna bağlıdır.
İnsan kendi eylemlerinden sorumludur, onun kişi olması bu sorumluluğu taşımasındandır.
“Felsefeye Giriş”, “Kant ve Scheler’de İnsan Problemi”, “Değişmez Değerler ve Değişen Davranışlar”,
“Felsefi Antropolojisi”, “Fenomenoloji ve Nicolai Hartmann”, “İnsan ve Hayvan”, “Dünya ve Çevre” vb. eser-
leri vardır. Ayrıca Nicolai Hartmann, Max Scheler ve Heinz Heimsoeth gibi filozofların eserlerini de Türkçeye
çevirmiştir.
Macit GÖKBERK
Macit Gökberk, Selanik'te doğmuştur (Görsel 5.12). İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun olduktan sonra Almanya’da
Berlin Üniversitesinde doktorasını yapmıştır. Türkiye’ye dönünce mezun ol-
duğu İstanbul Üniversitesinde felsefe dersleri vermiştir. Felsefe tarihinde yap-
mış olduğu çalışmalarla öne çıkan Macit Gökberk, dil ve düşünce üzerine de
çalışmalar yapmıştır. Sade bir Türkçe ile felsefenin anlaşılır olması için çaba
sarf etmiştir. Uzun yıllar Türk Dil Kurumunun da başkanlığını yapmıştır.
Felsefenin işlevlerinden biri de kültürü güçlendirmek için insanlara ça-
ğın bilincini fark ettirmek gerektiğini ifade eder. Toplumun çıkmaza girdiği
zamanlarda felsefenin insanları aydınlatma görevi olduğunu belirtir. Çünkü
ona göre felsefe, hayatın içindedir ve gerçeğin bütününün anlaşılmasını
sağlar. Türkiye’de yapılan felsefenin ülkeyi aydınlanmaya götürdüğünü ve Görsel 5.12: Macit Gökberk
Türkiye’nin de Batı gibi bazı toplumsal evrelerden geçmesi gerektiğini belirtir.
Türkiye Felsefe Kurumu tarafından Macit Gökberk adına ödüller verilmek-
te ve kurum, ailesine her yıl Macit Gökberk hatırasına Felsefe Ödülü sunmaktadır.
Felsefe açısından kaynak teşkil eden eseri “Felsefe Tarihi”dir. Diğer eserlerinden öne çıkanlar ise “Değişen
Dünya Değişen Dil”, “Batı Anadolu’nun Yetiştirdiği Antik Filozoflar”, “Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve
Atatürk”, “Kant ve Herder’in Tarih Anlayışları”dır.
Nurettin TOPÇU
Nurettin Topçu, İstanbul’da doğmuştur. Aslen Erzurumludur (Görsel 5.13).
Maarif eğitim bursu kazanmıştır. Fransa’da lisans eğitimi sonrasında Sorbonne
Üniversitesinde doktorasını verir. Yurda dönüşünde İstanbul Üniversitesinden
doçentlik unvanı almıştır.
Nurettin Topçu’nun felsefesinin merkezinde ahlak görüşleri vardır.
Çatışmacı ahlak anlayışlarını eleştirir. Onun ahlak felsefesinin temeli “hareket”
kavramıdır. Hareket, düşüncenin içsel hâlidir. İnsanın var olması, düşünme ve
hareketle ilgilidir. Hareket, biyolojik olarak yer değiştirme anlamında değildir.
İnsanın kendini ve başka varlıkları değiştirebilmesiyle alakalıdır. Düşünerek
hareket etme özelliğine sahip olan insana üstün bir varlık tarafından amaç ve-
rilmiştir. İnsanın amacı sonsuz olana ulaşmaktır. Sonsuz olan Allah’tır. Özgür
irade sahibi olan insan, bilerek ve isteyerek harekette bulunur; harekette bu- Görsel 5.13: Nurettin Topçu
lunması insanlık vasfını kazandığını gösterir ve harekete devam etmesi isteği
onun sonsuz olana ulaşma niyetinden kaynaklanır.
Nurettin Topçu’ya göre insan doğası; ruh, irade ve imandan oluşur. İnsan, bu doğasını yıkmayacak kadar
tutku duygusunu da taşımalıdır. Çünkü böylesi bir tutku, insanı sonsuz olana yönlendirir. Bu durum, insanın
sonsuzluk arayışıdır. Nurettin Topçu, insanın arayış hâliyle harekette bulunduğunu belirtir. Hareketin olması
yani insanın kendinde olanla sonsuz olana yönelmesi, insanın Allah’ı sürekli düşünmesi ve yaşamasıdır.
Nurettin Topçu, insanın bu şuurlu hareketini idealist bir hareket olarak görür ve ahlaki görüşleri açısından
ona “isyan ahlakı” adını verir. İsyan ahlakı; insanın iman, irade ve sorumluluk gözeterek özgür iradesiyle
aklını kullanmasıdır.
137
5. ÜNİTE
Ona göre birey, özgür iradesiyle aklını kullanırsa toplumda aydınlanma meydana gelir ve toplumu bozucu
etkilerden arındırır. Bireyler toplumun huzuru ve güvenliği için harekette bulunmuyorsa ruh, iman ve iradede
bir zayıflık vardır ve orada Allah unutuluyor görüşündedir. İsyan ahlakı, Allah’ın emirlerinin uygulanması için
bu emirlere engel olan durumlara karşı isyan edilmesini temsil eder. İsyan etmemek de kişiliksiz olmaktır. Bu
kötülükler karşısında teslimiyetçi olmayı şiddetle eleştirir. Bu açıdan eğitim önemlidir. Çünkü ona göre özgür
zihniyetin oluşumunda en önemli faktör eğitimdir. Okul, düşünen insanların yetiştirildiği ve özgür iradeleriy-
le hareket etmelerinin öğretildiği yer olmalıdır.
Birçok bilimsel yayını olan Nurettin Topçu’nun öne çıkan kitapları şunlardır: “Yarınki Türkiye”, “Felsefe”,
“Bergson”, “Varoluş Hareket Felsefesi”, “Var Olmak”, “Mantık”, “Mevlana ve Tasavvuf”, “Kültür ve Medeniyet”
ve “Taşralı”.
Aydın SAYILI
Aslen Gaziantepli olan Aydın Sayılı, İstanbul’da doğmuştur (Görsel 5.14).
Ankara Lisesinde yapılan olgunluk sınavları sırasında orada bulunan Mustafa
Kemal Atatürk, Aydın Sayılı’nın sorulara verdiği cevapları görünce onun yurt
dışı sınavlarına katılmasını istemiştir. Harvard Üniversitesini kazanan Aydın
Sayılı, yüksek lisans ve doktora eğitimini burada tamamlamıştır. “Arap ve
İslam Bilimi” adlı doktora teziyle bilim tarihi alanında ilk doktora derecesini
alan kişi olmuştur. Türkiye’ye dönüşünde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-
Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümünde bilim tarihi dersleri vermiştir.
Çalışma alanı, Türk-İslam dünyası bilim faaliyetidir. Bu alan üzerine çalış-
maları, dünya felsefe literatüründe yerini almıştır. Aydın Sayılı, UNESCO’nun
“Orta Asya Uygarlıkları Tarihi” çalışmasına katılmıştır. Almanya'da bulunan Görsel 5.14: Aydın Sayılı
Doğu Bilimciler Derneğine onur üyesi seçilmiştir. Polonya Konsolosluğu,
1973'te Kopernik’in 500. doğum yıl dönümü nedeniyle “Copernicus” adlı eserinden dolayı Aydın Sayılı'ya Kopernik
Madalyası'nı takdim etmiştir.
Aydın Sayılı, geride birçok eser bırakmıştır. “Bilim Tarihi: Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.”, “Mısırlılarda ve
Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp”, “Beyrûnî’ye Armağan”, “Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak
Türkçe”, “İbn-i Sînâ Doğumunun Bininci Yılı Armağanı” ve “Nikola Kopernik ve Anıtsal Yapıtı” bunlar arasında
öne çıkanlardandır.
138
20. Yüzyıl Felsefesi
Küyel, uluslararası akademi kuruluşlarında görevlerde bulunmuştur. Üniversitelerde ders vermek üzere
davet edilmiş, bildiri ve kongrelere katılarak ülkemizi temsil etmiştir. UNESCO’nun yayınlarında çalışmaları
yer almıştır. Eserlerinden bazıları çok sayıda dile çevrilmiştir. Çalışmalarından dolayı 1994 yılında Türkiye
İlim ve Edebiyat Sahipleri Meslek Birliğinin Üstün Hizmet Ödülü kendisine takdim edilmiştir.
Küyel'in “Üç Tehâfüt Bakımından Felsefe ve Din Münasebeti”, “Aristoteles ve Fârâbî’de Varlık ve Düşünce
Öğretileri”, “Felsefeye Başlangıç” ve “Türk Tefekkür Tarihi” gibi eserleri bulunmaktadır.
İoanna KUÇURADİ
İoanna Kuçuradi, İstanbul’da doğmuştur (Görsel 5.16). İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun olduktan
sonra bir süre bu üniversitede asistanlık yapmıştır. Doktora derecesin-
den sonra birkaç yıl Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde felsefe
ve Latince dersleri vermiştir. İnsan felsefesi üzerine yaptığı çalışmala-
rıyla profesör olan İoanna Kuçuradi, değerler felsefesi alanında çalış-
malarına hâlâ devam etmektedir.
Özgürlük problemini etik açıdan ele almış ve ona varoluşçu felsefe
akımı ekseninde yanıtlar aramıştır. İoanna Kuçuradi, varoluşun özden
önce geldiğini ve insanın bu öze eklediği özgürlüğünse sonradan oluş-
tuğunu ileri sürer. Her insana açık olan özgürlüğe ulaşma durumunu
sadece bazı insanların gerçekleştirebileceğini savunur. Özgürlüğün in- Görsel 5.16: İoanna Kuçuradi
sana ait bir özellik olduğunu düşünen Sartre’ı eleştirir ve özgürlüğü
varoluşun olanağı olarak ele alır. Her insanın değerle hareket etmediğini belirterek yaşamlarında da bunu
gösteremediklerini ifade eder.
İoanna Kuçuradi, hayatta aktif olan bir filozoftur. 1980 yılına kadar kurucuları arasında bulunduğu Türkiye
Felsefe Kurumunda genel sekreterlik ve devamında başkanlık görevlerinde bulunmuştur. Uluslararası Felsefe
Kurumları Federasyonunun yönetim kurulunda görev alan İoanna Kuçuradi, daha sonra Uluslararası Felsefe
Kurumları Federasyonunda başkanlık görevine getirilmiştir. Federasyonun ilk kadın başkanıdır.
İoanna Kuçuradi, felsefeyle ilgili kurumsal çalışmalarına hâlen Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı ve
Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı olarak devam etmektedir.
İoanna Kuçuradi, aralarında “Goethe Madalyası” da olan birçok ödüle sahiptir. Çok sayıdaki akademik
çalışmalarının yanı sıra “Max Scheler ve Nietzsche'de Trajik”, “Nietzche ve İnsan”, “Schopenhauer ve İnsan”,
“Liselerimizde Felsefe Öğretimi”, “İnsan ve Değerleri: Değer Problemi”, “Etik, Sanata Felsefeyle Bakmak”,
“Çağın Olayları Arasında” ve “ Yüzyılımızda İnsan Felsefesi” adlı kitapları da bulunmaktadır.
Uygulama
Aşağıda verilen EBA bağlantısında Nurettin Topçu’nun ahlak, varlık, inanç ve metafizik alanlarına yönelik
sözleri verilmiştir. Sözler arasından seçki oluşturarak insanı her yönüyle ele alan felsefi bir yazı yazıp bunu
sınıfta paylaşınız.
http://kitap.eba.gov.tr/KodSor.php?KOD=6706
139
5. ÜNİTE
Uygulama
Türkiye’de yetişen önemli felsefecilerden biri olan Nermi Uygur ile yapılan söyleşiye ait alıntı aşağıda
verilmiştir (Görsel 5.17). Söyleşilerden hareketle verilen soruyu cevaplayınız.
Metinde Türkiye’deki felsefe çalışmalarının gelişimi için neler önerilmiştir? Sizin önerileriniz
nelerdir?
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
..............................................................................................................................................
140
20. Yüzyıl Felsefesi
Uygulama
Türkiye’de felsefenin gelişimine etki eden filozoflardan birini seçerek sunum hazırlayıp bunu sınıf orta-
mında paylaşınız. Sunumunuzu aşağıda verilen kontrol listesine uygun olarak hazırlayınız.
Planlı ve düzenlidir.
Filozof tanıtılmıştır.
Materyal kullanılmıştır.
141
5. ÜNİTE
20. yüzyıl felsefi döneminde yapılan tartışmaları daha iyi anlamak için aşağıda o döneme ait verilen bazı
metinlere yönelik hazırlanmış metin analizi uygulamalarını yapınız.
Metin Analizi
4- Metinden hareketle Nietzsche’nin “yeni değerler inşası ve güç istenci” görüşünü insanın toplum-
sal yaşamı açısından açıklayınız?
142
20. Yüzyıl Felsefesi
Metin Analizi
143
5. ÜNİTE
Metin Analizi
4- Sartre, Varoluşçuluk düşüncesi ile insanın nasıl yaşaması gerektiğini ileri sürer? Örnekleyerek
değerlendiriniz.
144
20. Yüzyıl Felsefesi
Metin Analizi
4- Kuhn’a göre bilimsel alana yönelik etkin paradigmanın değişmesi ne gibi sonuçlar doğurur?
Değerlendiriniz.
145
5. ÜNİTE
20. yüzyıl felsefi dönemine yönelik öğrenmiş olduğunuz bilgilerin pekişmesi için aşağıda hazırlanmış
olan tartışma ve yazalım bölümlerini sınıf ortamında uygulayınız.
Tartışalım
İSYAN AHLAKI
Sonsuzluk iradesi, hiç şüphesiz, ahlâk sistemlerinin koymuş oldukları nice sözde ahlâk ilkesiyle engeldir.
Fayda, mutluluk, içgüdü, toplum … bunların hepsi de insanın kurtulması gereken, insanî esaret şekilleridir.
Hayatın bütün kuvvetleri hareket edenin içinde ve dışındaki bu çarpışmaya sarf edildiği ölçüde ahlâklıdır.
Çarpışmanın sonunda insan, kainatı dolduran hayalleri küçümseme noktasına ulaşır ve kendini kainattan
daha büyük hisseder. Kendisinin ve Sonsuz’a yani Allah’a uzanan hareketinin dışında var olan her şey artık
hayalden ve vehimden ibarettir. Bu, hâl, kendi birliğine kavuşmak için bir çeşit din değiştirmedir. Böylece
kemale eren benlik, birliğin yolu üzerine çıkan her engele karşı koyar.
…
İnsanlıkta inançların tesirli bir şekilde yayılması, gerçekten, toplumun ve medeniyetin yaratıcısıdır. İşte
bu yayılmadır ki, her birimizi gücümüz nisbetin de birer âsi, yani birer ahlâkî varlık haline getirir. Biz, bütün
insanlığın selâmetini bu inançların yayılması olgusunda aradık.
…
İsyan, insanlar arasında bir dostluk bağının ortaya koyduğu bilgidir. Bu bilgi, bir ölçüde ben ile başka-
sını sırdaş hale getirir. (…) İsyan, aşk içinde sonsuza atılarak bedenini ve ruhunu hiçe sayarcasına ıstıraba
adanan harekettir. İsyan, kurtarıcı Mutlak’ın eşiğinde bile, insanı elleri havada Mutlak’ın hareketini diler
vaziyette tutan duadır; isyan, bu uzanmış ellerde sembolleşen, Allah’ı kendisine katılmaya ve kendi içinde
isyana çağıran, ferdin tek başına asla cesaret edemediği kurtarıcı hükmü O’na verdiren bu uysallık iradesidir.
…
İsyan, bir değişimdir, ferdin önüne kendi kurtuluşuyla aynıymışçasına âlemin kurtuluşunu koyarak ondan
evrensel bir sorumluluğun ağır yükünü taşımak ve bundan zorunlu olarak doğan sosyal inkılâbı kendi içinde
hazırlamak üzere âlemin tarihi ve bugünkü sonsuzluğuna iştirak etmesini ister.
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
146
20. Yüzyıl Felsefesi
Tartışalım
Aşağıdaki metinden hareketle Takiyettin Mengüşoğlu’nun “İnsanı bir bütün olarak gören” düşüncesini
tartışınız.
Her ulusun her insan grubunun bir sanatı, sanat eylemleri vardır; onun bir sanat üslubu, bir dili vardır.
Bir İtalyan, bir Hollanda, bir Alman, bir Fransız, bir İngiliz, bir Çin, bir Hint, bir İran, bir Türk sanatı vardır.
Fakat insanın başarılarında ağır basan, bu ulusların sanatlarında ortaya çıkan üslup farkları, ulusal özellikler
değil, insanın sanatın yaratıcısı olması, sanatla uğraşan bir varlık olmasıdır. Dil de böyledir. Bütün bu ulus-
ların dilleri arasında bir yakınlığın bulunması veya bulunmaması değil insanın konuşan bir varlık olması, bir
dile sahip olması önemlidir. Çünkü sanat eylemleri ve dil bütün insanlara hastır; insanların üzerinde bulun-
dukları kültür basamağı ne olursa olsun, yine de onların bir dili, bir sanatı vardır. Bunlar çok ilkel olabilirler
fakat eksikliğinden hiçbir zaman söz edilemez.
Yukarıda betimlenen din, tarihsellik, bilgi, mitos, dil, sanat gibi varlık alanları insanın ırkı, kültür çevresi
ve üzerinde bulunduğu kültür basamağı ne olursa olsun bütün insanlara hastır. Burada ırk özelliği, kültür
çevresi ve kültür basamağı bir rol oynamamaktadır.
Takiyettin MENGÜŞOĞLU, İnsan Felsefesi
Tartışma Notları
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
..............................................................................................................................................................
Yazalım
K. Popper’ın “Ben yanılmış olabilirim ve sen haklı olabilirsin ve ortak çaba sonucunda belki doğruluğa
biraz daha yaklaşabiliriz.” sözünden hareketle bilginin doğruluğuyla ilgili özgün felsefi bir deneme yazınız.
Daha sonra aşağıdaki tabloyu doldurup çalışmanızı sınıfta paylaşarak değerlendiriniz.
Tablo 5.3: Özgün Metin Yazımı Sonrası İstenenler
Başlık
..............................................................................................................................
Probleme
..............................................................................................................................
Yönelik Fikirler
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
..............................................................................................................................
Kaynakça ..............................................................................................................................
147
5. ÜNİTE
Genel olarak felsefenin gelişimine katkı sunan düşünürlere felsefeci veya filozof denir. Felsefeci, felsefe üze-
rine inceleme yapar. Filozoflar ise bununla beraber felsefi sorulara cevap arar ve yeni felsefi sorular ortaya koyar.
Felsefeci ve filozoflar sadece yaşadıkları coğrafyada değil dünyada etkiler bırakmış düşünürlerdir. Aşağıdaki
20-21.20-21.
haritada YÜZYILyüzyılDÜNYA HARİTASI
felsefecileri ÜZERİNDE
ve filozofların bazılarının FELSEFECİLERİN YAŞADIKLARI
yaşadığı coğrafya gösterilmiştir YERLER
(Harita 5.1).
11
9 3
5
2 7 11
9 1
10 5 8
2 7
1
10 8
6
4
6
4
Harita 5.1: 20-21. yüzyıl dünya haritası üzerinde felsefecilerin yaşadıkları yerler
148
20. Yüzyıl Felsefesi
149
5. ÜNİTE
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
B Aşağıda Romen rakamlarıyla verilen filozof isimlerini harf ile verilen felsefi kav-
ram, akım ve eser isimleriyle eşleştirerek doğru harfi parantez içine yazınız.
5.
Filozof Kavram, akım, eser
f) Siyaset Felsefesi
150
20. Yüzyıl Felsefesi
10. T. Mengüşoğlu’nun “İnsan Felsefesi” adlı eserinde kültür varlığı olarak tanımladığı insanın
kendine has özellikleri nelerdir?
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
11. N. Topçu’nun “İsyan ahlakı” adlı eserinde görüşlerinin temelinde “hareket” kavramı vardır.
Hareket, biyolojik değil insana ve değişime yönelik bir kavram olarak ele alınır. İnsan, özgür iradesi
doğrultusunda bilerek ve isteyerek harekette bulunur.
Metne göre insan hareketlerinden sorumlu mudur? Açıklayınız.
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
12. K. Poper’ın “Ben yanılmış olabilirim ve sen haklı olabilirsin ve ortak çaba sonucunda belki
doğruluğa biraz daha yaklaşabiliriz.” sözünden hareketle bilginin doğruluğu belirlemede ortak
çabaya sağduyu denilebilir mi? Niçin?
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
13. R. Carnap’a göre metafizik önermeler neden sözde önermeler olarak kabul edilmektedir?
Açıklayınız.
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
...................................................................................................................................................
151
5. ÜNİTE
14. Varlığın yalnızca maddesel veya yalnızca 17. J. P. Sartre’ın “Varoluşçuluk” adlı eserinde
ruhsal unsurlarla açıklanmasının geçen “Ne olursa olsun, insanın yapacağı
yetersiz olacağını vurgulayarak varlığı bir gelecek vardır; el değmemiş bir yarın
açıklamada yeni bir epistemolojik onu bekler.” sözüyle varoluşçuluk
yöntem sunan N. Hartmann’ın yeni görüşleri hakkında aşağıdaki yargılardan
ontoloji görüşü aşağıdaki hangi akımlar hangisine ulaşılamaz?
üzerinden geliştirilmiştir?
A) İnsan, özgür bir varlıktır.
A) İdealizm-Mantıkçı Pozitivizm B) İnsan, dünyaya bırakılmıştır. bir
B) Mantıkçı Pozitivizm-Varoluşçuluk varlıktır.
C) Fenomenoloji-Varoluşçuluk C) İnsan, kendini ve yaşamını seçer.
D) Fenomenoloji-Materyalizm D) İnsanın yaşamı önceden belirlenmiştir.
E) İdealizm-Materyalizm E) Varoluş, özden önce gelir.
15. I. İnsan, oluş içinde kendini sürekli 18. Marx, Hegel’in öz bilincin insanı
yeniden sentezler. yabancılaştırdığı görüşünün izini sürer.
II. İnsan ve tarih üzerine anlama ve İnsan, dış dünyayı gözlemlediği sırada
yorumlamaya yönelik bir yöntem kendisini maddi bir parça ya da araç
anlayışıdır. olarak görebilir. Bu nedenle insan kendine
III. İnsanın ufku, ön bilmenin sağladığı ve yabancılaşır.
anlamaya yöneldiği şeyin ufkuyla Marx’ın bahsedilen felsefi görüşü
kaynaşır. aşağıdaki seçeneklerin hangisinde
IV. Tüm bilgileri bütün olarak bir bilim verilmiştir?
altında toplamak gerektiğini
A) Mekanik materyalizm
B) Diyalektik materyalizm
Numaralandırılmış ifadelerden
C) Transandantal idealizm
Hermeneutik akımına ait olanlar
D) Diyalektik idealizm
aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
E) Nesnel idealizm
A) Yalnız I
B) I-II 19. Macit Gökberk’e göre özgün felsefe
C) II-III ortaya koyabilmek için belli bir birikime
D) II-III-IV sahip olmanın yanında bu bilgi birikimini
E) I-II-III-IV kullanacak zekâ ve bir aklı işletme
alışkanlığı da olmalıdır. Bu aşamadan
16. Bergson, “Bilincin Dolaysız Verileri Üzerine sonra felsefeyi ortaya koymuş büyük
Deneme” adlı eserinde sezgiyi yöntem düşünürlerin eserlerine dayanarak felsefeyi
olarak belirlemektedir. Aşağıdakilerden ortaya çıkarmış büyük ustalarla birlikte
hangisi sezginin tanımına uygundur? düşünülmelidir. Birlikte düşünebilmek için
de onların nasıl düşündüğünü kavramak
A) Sezgi, dolaylı kavranılandır.
gerekir. Bu, felsefenin yapıcı ve yaratıcı
B) Sezgi, bölünmez bir bütünsellik içerir.
olmasını sağlayan biricik yöntemdir.
C) Bilgi elde etmede görünüşün derinine
Felsefe yapmak ve öğrenmek için
inme yöntemidir.
önerilen düşünce aşağıdakilerin
D) Gerçeğin deney ve akıl olmadan
hangisinde verilmiştir?
doğrudan kavranmasıdır.
E) Düzenli bir düşünce olmaksızın A) Büyük filozofların bilgi dağarcığı
edinilen bir düşünüştür. üzerine düşünülmelidir.
B) Yeterli düzeyde bilgi birikimine sahip
olunmalıdır.
C) Felsefe, yaratıcı yollardan üretilmelidir.
D) Büyük filozofların eserleri seçilerek
okunmalıdır.
E) Düşünce, akıl ve sezgi aracılığıyla
ortaya çıkarılmalıdır.
152
20. Yüzyıl Felsefesi
DEĞERLENDİRME
Cevaplarınızı cevap anahtarı ile karşılaştırınız. Yanlış cevap verdiğiniz ya da cevap verirken tereddüt
ettiğiniz sorularla ilgili konuları ve faaliyeti geri dönerek tekrarlayınız.
153
CEVAP ANAHTARI
1. ÜNİTE
2. ÜNİTE
3. ÜNİTE
4. ÜNİTE
A) Boşluk Doldurma: 1. Kant, 2. Diyalektik, 3. Devletler Hukuku-Siyasal Hukuk-Medeni Hukuk, 4. Ortak İradeye
B) Eşleştirme: I-c, II-d, III-a, IV-b, V-ç
D) Çoktan Seçmeli: 16. D, 17. B, 18. E, ,19. D, 20. A
5. ÜNİTE
154
SÖZLÜK
A
anlak : Anlama ve kavrama kapasitesi.
D
determinizm : İnsanın isteme ve eylemlerinin iç ve dış nedenlerle belirlenmiş olduğunu, dola-
yısıyla salt bir istenç özgürlüğü olamayacağını savunan görüş, belirlenimcilik.
diyalektik : Gerçekliği ve onun çelişmelerini incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmayı
sağlayan yolları aramayı öngören akıl yürütme yöntemi, eytişim.
E
empirizm : Bilgimizin biricik kaynağının deney olduğunu savunan bilgi öğretisi. Bu öğretiye
göre bütün bilgilerimiz deneyden gelir.
epistemoloji : Bilginin temelini, bilim alanında uygulanan yöntemleri, sınır ve güvenilirlik
bakımından inceleyip araştıran felsefe dalı, bilgi kuramı.
F
fenomen : Duyularla algılanabilen her şey.
G
gerçek : Bilinçten bağımsız olarak var olan.
H
hermeneutik : Günümüzde bir felsefe kavramı olarak: a. İnsanın tarihselliği içinde felsefe açı-
sından kendini anlaması. b. İnsanın varoluşuna yönelerek felsefe yoluyla açık-
lanması ve yorumlanması yöntemi.
İ
idealizm : Gerçekliğin özünü yalnızca görüngü olarak kabul ettiği cisimler dünyasında
değil özdeksel olmayan varlıkta arayan, nesnel gerçekliği idea, us, tin olarak be-
lirleyen ve özdeği düşüncenin (tinin) bir görünüş biçimi olarak inceleyen görüş;
özdekçiliğin ve doğalcılığın karşıtı.
M
materyalizm : Her türlü gerçekliğin -yalnızca nesnel değil, ruhsal ve tinsel olan gerçekliğin-
özünü ve temelini özdekte gören, özdekten başka hiç bir tözün bulunmadığını
öne süren dünya görüşü.
metafizik : Varlığın son temelleri, özü ve anlamı üzerine öğretiler. Aristoteles’in ilk felsefe
(prote Philosophia) adını verdiği “bütün var olanlar için ortak ilkeleri” araştıran
yapıtı, sonradan Aristoteles’in yapıtları bir araya toplanırken “Fizik”ten (Physika)
sonraya konduğu için “fizikten sonra”, “fizikten öte” anlamına gelen fizikötesi
(Meta ta physika) adını almıştır.
N
nedensellik : Her olayın bir nedeni olduğunu dile getiren yasa. Nedensellik ilkesi.
155
O
olgu : Düşünülmüş olanın karşıtı, olmuş olan, gerçek olan, gerçekleşmiş olan.
oluş : Sürekli değişim olayı.
ontoloji : 1. Varlıkbilim, var olanın varlığı ve genel var olma ilkeleri üzerine 17. yüzyıldan
beri kullanılan kavram. 2. Konu olarak eski Yunan felsefesinden beri ele alınan
ve Aristoteles’in “ilk felsefe” adını verdiği varolanların özü üzerine bilim.
otantik : Eskiden beri mevcut olan özelliklerini taşıyan
Ö
öz : Bir şeyin ne olduğu, nasıl olduğu olgusu; bir şeyi o şey yapan, öyle oluşunu sağ-
layan şey; bir varlığın yapısını kuran şey.
özdek : Temel özelliği yer kaplama olan varlık.
P
paradigma : Değerler dizisi.
pozitivizm : Araştırmalarını olgulara, gerçeklere dayayan; fizikötesi açıklamaları kuramsal
olarak olanaksız, kılgılı olarak yararsız gören; deneyle denetlenmeyen soruları
sözde soru olarak niteleyen felsefe doğrultusu.
R
rasyonalizm : Akla dayanan, doğruluğun ölçütünü duyularda değil düşünmede ve tümdenge-
limli çıkarmalarda bulan, öğretilerin genel adı.
realizm : Bilinçten bağımsız bir gerçekliğin var olduğunu benimseyen görüşler.
S
septisizm : Kuşkuyu ilke yapma; her değerden, anlatımdan, öğretiden, inançtan ilkece kuş-
ku duyma.
sezgicilik : Sezgiye önem veren ve sezgi yoluyla kavranılan gerçeklerin insan bilgisinin
temelini oluşturduğunu ileri süren felsefe öğretisi.
T
tin : Evren usu, evren ruhu; etki yapan, biçim veren, canlandıran ilke.
töz : Öznede değil kendinde var olan. Bağımsızca kendi içinde var olan.
V
varoluş : Şöyle ya da böyle biçim almış her türlü özelliğin dışında burada olma, nitelikçe
belirlenmemiş salt var olma olgusu.
156
DİZİN
A posteriori 101 Kopernik 70, 71, 72, 79, 83, 85, 86, 91, 92, 138, 145
A priori 101, 111, 143 Kozmoloji 44
Adcılık 46 Kuhn 119, 131, 145, 149, 150, 151
Anaksigoras 13, 16, 17, 37 Lao Tse 13, 14, 18, 20
Anaksimandros 13, 16, 17, 18, 19, 21, 35, 37 Leibniz 71, 109
Anaksimenes 13, 16, 17, 19, 21, 35 Locke 71, 101, 103, 110, 116, 122
Anselmus 41, 43, 44, 46, 56 Machiavelli 71, 81
Apeiron 18 Macit Gökberk 120, 137, 148, 150, 152
Aquinalı Thomas 41, 43, 44, 45, 46, 54, 74, 75 Marcus Aurelius 13, 42
Aristoteles 13, 16, 17, 18, 23, 25, 27, 28, 29, 33, 35, 44, 46, 53, 54, Marx 97, 123, 130
57, 68, 72, 74, 75, 76, 77, 83, 84, 92, 131, 132, 136, 139, 145 Materyalizm 118, 125, 130, 133
Arkhe 18, 19, 20, 21, 37, 38 Mâturidi 50, 55
Augustinus 41, 43, 45, 54 , 59, 66, 67, 74 Mermi Uygur 120, 140, 148
Aydın Sayılı 120, 138, 148, 150 Metafizik 18, 72, 122, 124, 125, 131, 132, 136, 139, 153
Aydınlanma 97, 99, 100, 108, 114, 115, 121, 128, 134, 137, 138 Mevlânâ 41, 64, 138, 140
Bacon 70, 71, 78, 79, 83, 84, 86, 90, 91, 92, 94 Montesquieu 93, 103, 108, 114, 116
Bentham 97, 105, 106, 114 Mu’tezile 50
Bergson 119, 138, 143, 149, 153 Mübahat Türker Küyel 120, 138
Boethius 41, 74 N. Hartmann 119, 133, 137, 140, 151
Carnap 119, 131, 149 Newton 70, 71, 72, 83, 85, 86, 91, 131, 145
Cebriye 50 Nietzsche 97, 128, 135, 139, 142
Cellemens 41, 43 Nous 16
Comte 97, 122 Nurettin Topçu 118, 120, 137, 138, 139, 146, 148, 150, 153
Demikrotos 13, 18, 19, 21, 35, 37 Nusret Hızır 120, 135, 148, 150
Descartes 71, 80, 87, 92, 101, 122, 140 Ockhamlı William 41, 43, 54, 66
Diogenes 13, 16, 17 Ontoloji 44, 48, 80, 118, 125, 130, 132, 133, 136
Diyalektik 20, 106, 107, 112, 114, 117, 118, 123, 125, 130, 135 Paradigma 131, 145
Düalizm / Düalist 14, 45, 80, 83 Parmenides 13, 18, 20, 21, 22, 25, 37
El Kindî 41, 48, 53, 55 Platon 13, 18, 23, 25, 26, 27, 28, 31, 32, 36, 38, 42, 46, 53, 57, 74,
Empirizm 101, 102 75, 77, 81, 84
Epiktetos 13, 16, 17, 42 Popper 119, 132, 149, 118, 147
Epiküros 13, 42 Protagoras 13, 23, 25, 34
Eş’arî 48, 50 Rıza Tevfik Bölükbaşı 120, 134
Fârâbî 36, 41, 50, 51, 52, 53, 55, 60, 68, 81, 139, 140 Rousseau 104, 108, 113, 114, 115
Fenomenoloji 118, 125, 136, 137, 150, 151, 152 Rönesans 47, 54, 70, 73, 75, 76, 78, 80, 86, 91, 98
Gadamer 119, 126 Sartre 119, 128, 139, 144, 149, 153
Galilei 70, 71, 72, 79, 83, 85, 86, 91 Skolastik 42, 43, 54, 67, 76, 77, 84, 93
Gâzâlî 41, 51 55, 62, 67, 92, 140 Sokrates 13, 18, 23, 25, 31, 32, 35, 36
Geist 106 Spinoza 71, 88
Gorgias 13, 23 T Hobbes 71, 81, 89, 103
Hacı Bektâşi Velî 41, 64 T. More 71, 78
Hasan Ali Yücel 120, 135 Takiyettin Mengüçoğlu 120, 136, 147, 148, 150
Hegel 97, 106, 107, 112, 114, 116, 122, 123, 128, 130 Tertullian 41, 43, 54
Heidegger 119, 144, 149 Thales 13, 16, 17, 18, 19, 21, 35, 37
Herakleitos 13, 16, 17, 18, 20, 21, 22, 25, 35 Tin 106
Hermeneutik 118, 125, 126, 152 Töz 19, 27, 50, 68, 80
Hilmi Ziya Ülken 120, 136, 148, 150 Tümeller 28, 44, 46, 66, 68
Hudûs 48 Ütopya 69, 70, 81, 90
Husserl 119, 125, 126, 136, 140, 149, 150, 151 Varoluş 111, 118, 123, 125, 128, 129, 138, 139, 140, 144, 152,
Hümanizm 77, 78, 92, 94, 98, 99, 135, 152 153
Hypatia 43 Voltaire 97, 108, 109, 114
İbn Haldun 41, 51, 66, 72, 136 Yûnus Emre 41, 64, 140
İbn Sînâ 41, 45, 47, 48, 49, 51, 54, 61, 67, 72, 74, 138 Zenon 13, 17, 42
İde / İdealizm / İdeal / İdealizm 11, 25, 26, 27, 28, 30, 38, 46, 51,
68, 81, 82, 110, 112, 114, 122, 123, 125, 128, 133, 135, 137, 152
İhtira 48, 66
İnayet 48, 66
İoanna Kuçuradi 120, 139
Kant 97, 99, 100, 101, 105, 106, 111, 114, 122, 132, 137
Kartezyen 70, 77, 80
Kavram realizmi 46
Kavramcılık 46
Kesb 50
Kierkegaard 97, 123, 128, 129
Konfüçyüs 13, 30, 35, 37
157
KAYNAKÇA
Kitap Kaynakça
Akarsu, B. (1993), Ahlak Öğretileri, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Akarsu, B. (1998), Çağdaş Felsefe, İstanbul: İnkılap Yayınları.
Akatlı, F. (1987), Nusret Hızır Geride Kalanlar, İstanbul: Adam Yayınları.
Augustinus, A. (1999), İtiraflar (Çev. D. Pamir), İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Aristoteles, (2012), Nikomakhos’a Etik (Çev. S. Babür), İstanbul: Bilgesu Yayınları.
Aristoteles, (1996), Metafizik (Çev. A. Aslan), İstanbul: Sosyal Yayınevi.
Aslan, A. (1994), Felsefeye Giriş, Ankara: Vadi Yayınları.
Aslan, A. (2007), İlk Çağ Felsefe Tarihi 3 “Aristoteles”, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Babür S. Çötüksöken B. (2007), Metinlerle Orta Çağ’da Felsefe, Ankara: Bilgesu Yayınları.
Bacon F. (2018), Denemeler (Çev. A. Göktürk ), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Baergson, H. (2017), Şuurun Doğrudan Doğruya Verileri (Çev. M. Ş. Tunç), İstanbul: Dergah Yayınları
Bergson, H. (1997), Şuurun Doğrudan Doğruya Verileri (Çev. M. Ş. Tunç), İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Boer, T. J. (2001), İslam’da Felsefe Tarihi (Çev. Y. Kutluay), İstanbul: Anka Yayınları.
Botton, A. (2017), Statü Endişesi, İstanbul, Sel Yayıncılık
Cevizci, A. (2011), Felsefe Tarihi, Ankara: Say Yayınları.
Çetinkaya, B. A. (2015), Doğu’da Batı’ya Düşüncenin Serüveni, İstanbul: İnsan Yayınları.
Çığ, M. (2002 ), Gilgameş, İstanbul: Kaynak Yayınları.
Dilthey, W. (1999), Hermeneutik ve Tin Bilimleri (Çev. D. Özlem), İstanbul: Paradigma Yayınları.
Descartes, R. (1998), Felsefenin ilkeleri (Çev. M. Akın), İstanbul: Say Yayınları.
Diderot, D’ Alembert (2000), Ansiklopedi ya da Bilimler Sanatlar ve Zanaatlar Açıklamalı Sözlüğü (Çev. S. Hilav), İstan
bul: Yapı Kredi Yayınları.
Farabi (2017), İdeal Devlet, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları.
Farabi (2012), Kitabul’l Buhran (Çev. Ö. Türker, Ö. H. Alper), İstanbul: Klasik Yayınevi.
Gökberk, M. (1999), Felsefe Tarihi, İstanbul: Remzi Yayınevi.
Gazâlî, (1960), Hakikate Giden Yol “El- Münkız Mine’d–Dalal” (Çev. H. Güngör), İstanbul: Semerkant Yayınları.
Göze, A. (2000), Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, İstanbul: Beta Yayınları.
Hacı Bektâş Velî (2010), Makalat (Çev. A. Yalçın), İstanbul: Der Yayınları.
Hegel, G. W. F. Tinin Fenomenolojisi (Çev A. Yardımlı), İstanbul: İdea Yayınları.
Herakleitos (2003), Kırık Taşlar, İstanbul: Bordo Siyah Yayınları.
Hobbes, T. (2007), Leviathan (Çev. S. Lim), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Hyppolite, J. (2010), “Marx ve Hegel Üzerine Çalışmalar”, Ankara, Doğubatı Yayınları
İbn Sinâ, (2017), ), Hay Bin Yaksan (Çev. M. Ş. Yaltkaya, Babanzâde Reşid), (Hazırlayan N. A. Özalp), İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
İbn Tufeyl, (2017), ), Hay Bin Yaksan (Çev. M. Ş. Yaltkaya, Babanzâde Reşid), (Hazırlayan N. A. Özalp), İstanbul: Yapı
Kierkegaard, S. (2002), Korku ve Titreme ( Çev. İ. Kapaklıkaya), İstanbul: Anka Yayınları
Kredi Yayınları.
Konfüçyüs, (1962), Konuşmalar (Çev. M.N Özerdim), Ankara: Devlet Kitapları Yayınları.
Locke, J. (1992), İnsan Zihni Üzerine Bir Deneme (Çev. V. Hacıkadiroğlu), İstanbul: Ara Yayıncılık.
Machiavelli, N. (2008), Hükümdar (Çev. N. Adabağ), İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
Mengüşoğlu, T. (2016) İnsan Felsefesi, İstanbul: Doğu Batı Yayınları.
Mevlana (2015), Mesnevi (Çev. V. Çelebi), Ankara: Doğan Kitap.
Kant, I. (2002), Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi (Çev. İ. Kuçuradi), Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.
Kaynardağ, A. (1986), Felsefecilerle Söyleyişler “Nermi Uygur ile Felsefe, Dil ve Kültür Konusunda”, İstanbul: Elif Yayınevi.
Koyre, A. (2000), Bilim Tarihi Yazıları 1 (Çev. K. Dinçer), Ankara: Tübitak Yayınları.
Konfüçyüs (2014), İdeal Bir İnsan ve Topluma Dair Konuşmalar, İstanbul: Mavi Çatı Yayınları.
Kuhn, T. (2000), Bilimsel Devrimlerin Yapısı (Çev. N. Kuyaş), İstanbul: Alan Yayınları.
Locke, J. (2017), İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme (Çev. V. Hacıkadiroğlu), İstanbul: Kabalcı Yayınları.
Rumi, M. C. (1997), Mesnevi, (Çev. Ş. Can), İstanbul: Ötüken Yayınları.
Rüşd İ. (2012), Tutarsızlığın Tutarsızlığı (Çev. M. H. Özev), İstanbul: Bordo Siyah Yarınevi.
Nietzsche, F. (2002), Böyle Buyurdu Zerdüşt (Çev. T. Oflazoğlu), İstanbul: Cem Yayınevi.
Özakman, T. (2016), Diriliş Çanakkale 1915, İstanbul: Bilgi Yayınevi.
Parmenides (2010), Doğa Üzerine (Çev. A Yardımlı), İstanbul: İdea Yayınları.
Platon, (2005), Devlet (Çev. C. Saraçoğlu, V. Atayman), İstanbul: Bordo Siyah Yayınları.
Platon, (1999), Sokrates’in Savunması, (Çev. N. Berkes), İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Rousseau, J. J. (2006), Toplum Sözleşmesi (Çev. V. Günyol), İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları.
Sartre, J. P. (1999), Varoluşçuluk (Çev: A. Bezirci), İstanbul: Say Yayınları.
Spinoza, B. (2012), Etika (Çev. H. Z. Ülken), Ankara: Dost Kitabevi.
Weber, A. (1995), Felsefe Tarihi (Çev. H.V. Eralp), İstanbul: Sosyal Yayınları.
West, D. (1998), Kıta Avrupası Felsefesine Giriş (Çev: A.Cevizci), İstanbul: Paradigma Yayınları.
Topçu, N. (2011), İsyan Ahlakı, İstanbul: Dergah Yayınları.
Uca, O. (2016), “Türkiye’de Orta Sınıfın Fotoğrafı: Akışlar ve İlişkiler”, İstanbul, Notabene Yayınları
Ural, Ş. (2000), Bilim Tarihi, İstanbul: Çantay Kitabevi.
Ülken, H. Z. (1968), Varlık ve Oluş, Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları.
158
Veli, H. B. (2007), Makalat (Çev. A.Yılmaz), Ankara: Türk Diyanet Vakfı Yayınları.
Voltaire (1959), Candide, Ankara: MEB Yayınları.
Yağanak, E. (2016), Felsefe Diyalogları, Bursa: Sentez Yayınları
Yıldırım, C. (2003), Bilimin Öncüleri, Ankara: Tübitak Yayınları.
Yıldırım, C. (1991), Bilim Felsefesi, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Dergi Kaynakçası
Korkut, Ş. (2011), Varlık ve Oluş Temelinde Hilmi Ziya Ülken’in Felsefe, Mantık ve Yöntem Hakkında Bazı Görüşleri, Felse-
fe Dünyası Dergisi, Sayı 53, s.132-155
Akın, M. Meşe, E. (2013), Türkiye’de Muhafazakarlığa Nurettin TOPÇU’nun Eleştirel Katkısı, Muhafazakar Düşünce Dergi-
si, Sayı 37, s.141-154
Aydoğdu, H. (2009), Ahlak Filozofu ve Hareket Adamı Olarak Nurettin TOPÇU, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmala-
rı Enstitüsü Dergisi, Sayı 40, s. 439-462
Çetinkıran, B. E. (2017), Özgürlüğe Yazgılı Olmak: Sartre’ın Varoluş Felsefesinde Özgürlük Düşüncesinin Eleştirisi, Akade-
mik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 43, s. 461-470
Erdem, Ö.F. (2015), Mitolojik Dönem ve Sonrasında Türklerin Felsefi Anlayışı, İstem Dergisi, Sayı 25, s. 95-110
Gündoğan, A. O. (2000), Nurettin TOPÇU, Doğu Batı Dergisi, Sayı 11, s. 89-106
Kant, I. (2005), Aydınlanma Nedir? (Çev. A. Yayla), Liberal Düşünce Dergisi, Sayı 38-39, s. 235
Kaynakça atıf sistemi, APA 6.0 yazım kuralları ve kaynak gösterme biçimine göre düzenlenmiştir.
Görsel Kaynakçası
Görsel 1.1:shutterstock_1024207936.jpg
Görsel 1.2:shutterstock_708663448.jpg
Görsel 1.3:shutterstock_694353472.jpg
Görsel 1.4: http://www.iep.utm.edu/thales/
Görsel 1.5: http://www.iep.utm.edu/anaximan/
Görsel 1.6: http://www.iep.utm.edu/anaximen/
Görsel 1.7: http://www.iep.utm.edu/empedocl/
Görsel 1.8:shutterstock_411416986.jpg
Görsel 1.9: shutterstock_727916869 - shutterstock.com
Görsel 1.10: shutterstock_411416986 - shutterstock.com
Görsel 1.11: http://www.famousphilosophers.org/parmenides/
Görsel 1.12: shutterstock_280614920 - shutterstock.com
Görsel 1.13: shutterstock_571662349 - shutterstock.com
Görsel 1.14: shutterstock_26972875 - shutterstock.com
Görsel 1.15: shutterstock_40849363 - shutterstock.com
Görsel 2.1:shutterstock_57027385.jpg
Görsel 2.2: https://www.imperiumromanum.edu.plbiografiehypatia-z-aleksandrii
Görsel 2.3: http://museum.kaust.edu.sa/arabic/house-of-wisdom.html Erişim Tarihi ve Saati: 12.02.2018,03:11
Görsel 2.4: shutterstock_242815747 - shutterstock.com
Görsel 2.5: shutterstock_629106884 - shutterstock.com
Görsel 2.6: http://www.pilliblog.com/pilli/musluman-alimlerini-bilimde-zirveye-tasiyan-kurum-beytul-hikmet Erişim
Tarihi ve Saati: 12.02.2018,03:12
Görsel 2.7: http://mevlanafoundation.com/mevlana_works_tr.html
Görsel 2.8: http://www.eskisehirkulturturizm.gov.tr/TR,150029/yunus-emre.html
Görsel 2.9: http://hunkar.nevsehir.edu.tr/
Görsel 3.1: shutterstock_532572730 - shutterstock.com
Görsel 3.2: shutterstock_615732341.jpg
Görsel 3.3: shutterstock_242294017.jpg
Görsel 3.4: shutterstock_428437198.jpg
Görsel 3.5 shutterstock_649675432 - shutterstock.com
Görsel 3.6 shutterstock_618122813 - shutterstock.com
Görsel 3.7: shutterstock_81843388 - shutterstock.com
Görsel 3.8: shutterstock_97812440 - shutterstock.com
Görsel 3.9: shutterstock_252140617 - shutterstock.com
Görsel 4.1: shutterstock_252135400.jpg
Görsel 4.2: shutterstock_749432614.jpg
Görsel 4.3: http://esrefarmagan.com/tr/gallery/ Erişim Tarihi ve Saati: 12/12/17. 14:30
Görsel 4.4: shutterstock_671185312.jpg
Görest 4.5: shutterstock_782965420 - shutterstock.com
Görsel 5.1: shutterstock_239571997 - shutterstock.com
Görsel 5.2: shutterstock_249573196 - shutterstock.com
159
Görsel 5.3: shutterstock_34777801 - shutterstock.com
Görsel 5. 5:shutterstock_780904213 - shutterstock.com
Görsel 5. 6: http://www.istanbul.edu.tr/tr/_ Erişim Tarihi ve Saati: 1/12/18 15:20
Görsel 5. 7: http://www.biyografya.com/biyografi/13041 Erişim Tarihi ve Saati: 16.01.2018. 15:50
Görsel 5. 8: http://www.eba.gov.tr/gorsel?icerik-id=9704692437af4dd194ee3a2f7e3d9d48d3afe00402029 Erişim Tarihi
ve Saati: 04.06.2018 17:20
Görsel 5. 9: http://www.biyografya.com/biyografi/11125 Erişim Tarihi ve Saati: 22.06.2018. 14.40
Görsel 5. 10: http://www.biyografya.com/biyografi/11688 Erişim Tarihi ve Saati: 16.01.2018. 15:52
Görsel 5. 11: http://www.biyografya.com/biyografi/2540 Erişim Tarihi ve Saati: 16.01.2018. 15:53
Görsel 5. 12: https://www.cokbilgi.com/yazi/macit-goberk-hayati-eserleri/ Erişim Tarihi ve Saati: 22.06.2018. 14.41
Görsel 5. 13: http://www.islamveihsan.com/nurettin-topcu-kimdir.html
Görsel 5. 14: Resim Atatürk Kültür Merkezi Başkanlı’ğının Aydın Sayılı tanıtım videosundan alıntılanmıştır.
Görsel 5.15: http://www.akmb.gov.tr/Kitap.aspx?Id=612 Erişim Tarihi ve Saati: 12.02.2018. 02:50
Görsel 5.16: http://www.biyografya.com/biyografi/9352 Erişim Tarihi ve Saati: 16.01.2018. 15:50
Görsel 5.17: http://www.biyografya.com/biyografi/12234 Erişim Tarihi ve Saati: 22.06.2018. 14.51
Genel Ağ Kaynakçası
Bıçak, A. (1999), Macit Gökberk’in Felsefe Anlayışı, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/14492 18.01.2017
23:30 tarihinde erişilmiştir.
Çubukçu, İ. A. (1986), Rıza Tevfik Bölükbaşı ve Felsefi Düşüncesi, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/775/9903.pdf
18.01.2017 23:35 tarihinde erişilmiştir.
İslam Ansiklopedisi, (1988), http://www.islamansiklopedisi.info/ 11.02.2018 14:51 tarihinde erişilmiştir.
Öcal, Ş. (2007), İslam Felsefesinin Oluşum Sürecinde Çevirilerin Rolü, https://www.academia.edu/9756171/%C4%B0s-
lam_Felsefesi_ve_%C3%87eviri_hareketi 20.01.2017 16:05 tarihinde erişilmiştir.
Yıldız, Ş. (2009), Avrupa’da İlk Çeviri Hareketleri, www.ayk.gov.tr/.../YILDIZ-Şevket-AVRUPA’DA-İLK-ÇEVİRİ-HAREKETLE-
Rİ.pdf 20.01.2017 15:45 tarihinde erişilmiştir.
Emre, Y. https://www.antoloji.com/yunus-emre/ 11.02.2017 12:45 tarihinde erişilmiştir
Gündoğan, A. O. (2006), Topçu ve Hareket Felsefesi, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/220018 11.02.2018
15:00 tarihinde erişilmiştir.
Toksöz, Osmanlı’nın Klasik Döneminde Felsefe ve Değeri, http://dergipark.gov.tr/download/article-file/302532 04.06.2018
14:00 tarihinde erişilmiştir.
Tez Kaynakçası
Çiçekdağ, C. (2015), Aristoteles, İbn Sînâ ve Thomas Aquinas’ın “Peri Hermeneias”ları (Yorum Üzerine’leri): Karşılaştırma-
lı Değerlendirme, Doktora Tezi
Çelikkol, Zeliha (2017), Mübahat Türker Küyel’ in Hayatı, Eserleri ve Temel Görüşleri Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tezi
Taşkesen, Ü.S. (2006), Hasan Ali Yücel’in Eğitim Felsefesi ve Türk Milli Eğitimine Katkıları, Yüksek Lisans Tezi
Karekod Uzantıları
Sayfa 127 : http://www.eba.gov.tr/video/izle/03f2ce413bf212b8a4f7090600a92f4e2f07142cba012
http://esrefarmagan.com/tr/gallery/
Sayfa 162 : http://www.eba.gov.tr/video/izle/65435fee3f8a48ff446daaec0d942ee1768262d09c001
Sayfa 177 : http://www.eba.gov.tr/gorsel?icerik-id=8613b341c26b72deb4b7997cb318d76b5b6d20a380003
160