You are on page 1of 417

Türkiye' de Sol Örgütler

BÖLÜNE BÖLÜNE BÜYÜMEK

phoenix{U
Bu kitabın yayın hakkı PHOENİX YAYINEVİ'ne aittir. Yayınevinin ve yayınlayıcısının yazılı
izni alınmaksızın kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde
kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.

Türklye'de Sol ôrgütler /Bölüne Bölüne Büyümek


Hüseyin Aykol
Kapak ve Sayfa Düzeni: Gamze Uçak
©Phoenix Yayınevi Tüm Hakları Saklıdır.
1. Baskı Nisan, 2. Baskı Eylül 2010, Ankara
3. Baskı: Şubat 2022, Ankara
ISBN No: 978-605-5738-42-6
Phoenlx Yayınevi
Şehit Adem Yavuz Sok. Hitit Apt. 14/1
Kızılay-Ankara
Tel: 0(312) 419 97 81 pbx
Faks: 0(312) 419 16 1 1
e-posta: info@lphoenixkltap.com
http://www.phoenixkitap.com
Baskı
Tarcan Matbaacılık Yayın. San.
Sertifika No: 47663
İvedik köy mah. ivedik cad. No: 417/ A
Yenimahalle/ANKARA
Tel: (0312) 384 34 35
Dağıtım:
Siyasal Kitabevi
Şehit Adem Yavuz Sok. Hitit Apt. 14/1
Kızılay-Ankara
Tel: 0(312) 419 97 81 pbx
Faks: 0(312) 419 16 11
e-posta: info@lsiyasalkitap.com
http://www.siyasalkltap.com
Türkiye' de Sol Örgütler

BÖLÜNE BÖLÜNE
BÜYÜMEK

Hüseyin Aykol
Hüseyin Aykol, Manisa'nın Salihli ilçesinde 1952 yılında doğdu. lzmir
Koleji'ni bitirdikten sonra üç yıl Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde,
dört yıl da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okudu. 12
Eylül öncesinde Ser Yayınevi'nde çevirmen ve editör olarak çalıştı ve
Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi oldu. Kırk civarındaki ülkede yayınla­
nan Sosyalizm: Teori ve Pratik dergisinin Türkçe edisyonunu çıkardı. 12
Eylül döneminde yaklaşık 10 yıl hapis yattıktan sonra gazetecilik ve ya­
yıncılığa geri döndü. Son yirmi yıldır çeşitli aylık dergiler, haftalık ve
günlük gazetelerde çalışıyor. Genelde dünya haberleri editörlüğü
yapmış olsa da kimi gazetelerde genel yayın yönetmenliği görevini de
üstlenen Aykol'un çok sayıda çeviri ve telif eserleri bulunmaktadır.

Aykol'un Eserleri:

• Diyalektik ve Tarihi Materyalizmin Alfabesi (Boguslavsky, Karpushin,


Rakitov, Chertikhin, Ezrin'den çeviri, Ser Yayınevi, 1977)
• Ekonomik Romantizm (V.I. Lenin'den çeviri, Ser Yayınevi, 1977)
• Eğitim Üzerine ( N.K. Krupskaya'dan çeviri, Ser Yayınevi, 1979)
• Manc'ın Kapital'inde Soyut ve Somutun Diyalektiği (E.V. İlyenkov'dan
çeviri, Yorum Yayıncılık, 1996)
• Refah Partisi'nin Tarihsel Gelişimi (Pelikan, 1996)
• Türkiye'de Baskı Grupları (Pelikan, 1996)
• Canavarlaşan Medya (Temel Demirer ile birlikte, Yorum Yayıncılık,
1996)
• Türkiye' de Sağ ve İslamcı Örgütler (Pelikan,1996)
• Türkiye'de Sol Örgütler (Pelikan, 1996)
• CIA, Gladio, Mafya, Çete (Yorum Yayıncılık, 1997)
• Ortadoğu Denkleminde İsrail-Türkiye ilişkileri (Öteki Yayınevi, 1998)
• Stiglitz: Melek mi, Şeytan mı? (derleyen, Yenihayat Kütüphanesi,
2002)
• Küresel Terörist (editör, Yenihayat Kütüphanesi, 2002)
• Haber Basınından İslamcı Medyaya (Agora Kitaplığı, 2008)
• Türkiye'de Siyasi Parti Kapatmanın Tarihi (İmge Kitabevi Yayınları,
2009)
• Bölüne Bölüne İktidar Olmak-Türkiye'de Sağ Örgütler (Phoenix Ya­
yınevi, 2011)
• Çerkes Ethem: Gerçek Yaşam Öyküsü, 2. Baskı, (Phoenix Yayınevi,
2011)
• Türkiye'de Solun Trajedisi (Phoenix Yayınevi, 2013)
• Aykırı Kadınlar - Osmanlı'dan Günümüze Devrimci Kadın Portreleri,
2. Baskı, imge Kitabevi Yayınları, 2015)
İçindeki ler

Önsöz/ 7

Osmanlı Dönemi/ 13

Tek Parti Dönemi/ 55

Çok Partili Döneme Geçiş/ 59

1960'1ı Yıllar/ 71

12 Mart Sonrası/ 95

12 Eylül Sonrası/ 137

2000 Sonrası Durum/ 177

Ekler

Kürt Sorunu Partileri/ 225

Cumhuriyet Halk Partisi ve Türevleri / 241

Türkiye Solunun Dört Ana Damarı/ 259

Türkiye Solundan Portreler/ 265

Kaynakça/ 397

Sol Örgütlerin Çıkardığı Yayınlar/ 403

Dizin/ 407
Ön söz

BİR: Elinizdeki çalışma, aslında 1996 yılında yayınlanan Türki­


ye'de Sol Örgütler isimli kitabımın dördüncü baskısı sayılır. Kita­
bın kaçıncı baskısı olduğundan çok, bunun sol içinde yaklaşık
45 yıldır bulunan bir kişinin neredeyse 25 yıllık çabasının ürünü
'
olduğunu bilmekte yarar olduğunu sanıyorum.
Bu araşhrmamızın amaa, sayısı kesinlikle belirlenemeyecek
denli çok olan ülkemizdeki sol örgütleri olumlu ya da olumsuz
yönleriyle değerlendirmek olmayıp, onları bir katalog, bir alma­
nak halinde sizlerin dikkatine sunmakhr. Yani burada, adını
andığımız örgütler hakkında araşhrma yapmak isteyecek kişiler
için kolay bulunmayacak ya da elde edilmesi çok uzun zaman
alacak bir başvuru kaynağı hazırlamış bulunuyorum.
Osmanlı' dan günümüze kadar kurulan ve şu ya da bu
uzunlukta bir dönem faaliyet gösteren sol örgütleri kitabımıza
alırken, onların legal ya da illegal örgütler oluşuna bakmadım.
Legal olanlar konusunda belki sorun yok; ama illegal örgütler
de kendilerini meşru yapılar olarak gördükleri için, onlar ara­
sında hiçbir ayrım yapmadın. Okurlar legal olanları illegal olan­
lardan zaten ayıracaktır ama bir örgütün legal olduğundan emin
olmadığınızda, onun girdiği ya da kahlamadığı seçimlerle ilgili
ibaresi size yardımcı olacakhr.

7
Araşhrmamıza konu olan parti ve örgütlerin sayısının çok­
luğu yüzünden; onlar hakkındaki bilgileri kısa tutmak zorunda
kalmışhk. Daha sonraki baskılarda elde ettiğimiz bilgilerle, araş­
hrmarun hacmi sürekli genişledi.
Ancak bu araştırmayı okuyanların da hemen hayıflanacağı
gibi, "bölüne bölüne büyümek" hiç akıl kan olmasa gerek. Bu­
nunla birlikte, ülkemizin son 100 yılında, bu topraklarda yakla­
şık 300 sol örgüt (kitapta 260 örgüt var) kurulup faaliyet göster­
diyse, bu çeşitlilik biraz da kültürler mozaiğimizden kaynakla­
nıyor olsa gerek. Verimliliğiyle ünlü Anadolu toprağı, galiba bu
konuda da çok zengin.
Çeşitlilik konusunda bizden hiç de aşağı kalmayan -hatta
benim için içinden çıkılmaz haldeki- Kürt örgütleri, Kürtçe araş­
hrma yapma şansım olmadığı için bu çalışmamıza alınmamışhr.
Ancak Ankara'ya yönelik siyaset yaphklan ve Türkçe olarak
kendilerini takip edebilmem söz konusu olduğu için "Kürt so­
rununu demokratik yoldan çözmek" amacıyla kurulan legal
partilerin, yaşam serüveni de -diğerleri gibi- özet olarak kitabı­
mızda yer almışhr.
Kitabımızın sonundaki kaynakçada da göreceğiniz gibi, ça­
lışmamız için çok sayıda kitap, dergi taranmışhr. Ancak inter­
nette yaphğımız taramalar da, bu eseri, 1996'daki haline göre
oldukça güçlendirdi. Yine de kitabın bundan sonraki baskıları,
her türlü düzeltmeye açıkhr.
"Bölüne bölüne büyümek" elbette güzel bir şey değil ama
yine de umutsuz ve karamsar olmamak gerek. Rusya'da Lenin,
Ekim Devrimi'ni başardığında Bolşevik Partisi'nden -RSDİP'in
bir kanadından- başka, daha kaç tane parti olduğunu bilseydi­
niz, belki de aklınızı kaçırırdıruz...
.. ....

İKİ: Sol örgütlerle ilgili bu çalışmamın ikinci versiyonu, 2010


yılında Phoenix Yayınlan'ndan piyasaya çıkar çıkmaz gördüğü
yoğun ilgi ve kitapta yer alan örgütlerin çok kısa olarak anlahl-

8
<lığına dair alınan ilk eleştiriler üzerine yayınevi yetkilileri, ben­
den kitabımın kapsamını hemen genişletmemi istedi. Bunun
üzerine, yeniden yoğun bir çabanın içine girdim. Onlarca kitap,
ansiklopedi, dergi tarandı; binlerce sayfaya göz abldı ve yine
kimi örgütlerin lider kadrolarına ulaşıldı ve böylece ikinci baskı
ortaya çıkb.
Elbette kitabın ilk baskısına yönelik olarak yapılan yazılı ve
sözlü eleştirilerde Kürtlere ait sol örgütlerin kitapta olmayışına
yönelik eleştiriler yoğundu. Aslında bu konuya ilk baskıda de­
ğinmiştim. Bu kitapta, son yüzyılda kurulan yaklaşık 300 örgütü
ele alırken; belgesizlik, var olan bilgilerin birbirleriyle çelişkile­
riyle başım o kadar'şişti ki, anadilim Türkçe'yi bilip bilmediğimi
sorgular hale geldim. Oysa Kürt örgütlerinin de buraya eklene­
bilmesi için, çok iyi Kürtçe bilmem gerekiyor. Elbette, bir de söz
konusu belgelere ulaşabilmem ...
Elinizdeki araşbrmayı yaparken, kitabımızın sonunda da
belirttiğimiz yazılı kaynaklara başvurdum ama günümüzde her
türlü belge İnternet ortamına taşınmış olduğundan, bu olanağın
üstünden de atlamadım. Legal, hatta illegal örgütlerin çoğunun
internette sayfaları bulunuyor. Seçime kablan, seçime kablmayı
uman partilerin bile, "Biz kimiz", "tarihimiz" şeklinde bir bilgi­
lendirme bölümünün olmaması gerçekten çok büyük bir eksik­
lik. Elbette derdimiz, bizim işimizi kolaylaşbrmaktan çok, başta
kendi taraftarları olmak üzere, halkı bilgilendirmeleri. Bir örgü­
tün geçmişini bilirsem, neler yapbğını öğrenirsem, onun peşin­
den, -hem de bilinçli bir şekilde- gitmem mümkün olabilir.
Bir örgütün peşinden gitmek dedim ya; bu kitabın yazan da
bir zamanlar böylesi örgütlerden birinin üyesi olmaktan yargı­
landı ve on yıl kadar hapis yatb. Ancak kitapta ele alınan hiçbir
örgüte, zamanında edindiği sol kültürün getirdiği sevgi veya
nefret hissiyle yaklaşmadı. İkinci baskıyla ilgili çalışmalarıma
"her örgüte, en az bir sayfa ayırmalı" ilkesiyle başladım. Ancak
tüm çabalarıma rağmen, kimi gruplarla ilgili daha fazla bilgiye

9
ulaşamadım. Bazı örgütlerle ilgili anlahm ise birden fazla sayfa­
ya taşh. İki, hatta üç sayfada anlahlan örgütler, çok uzun yıllar­
dır faaliyette bulunan ve oldukça büyük kitleselliğe kavuşmuş
olanlardır. Yoksa hiçbir örgüte, şu ya da bu nedenle özel bir
yaklaşım gösterilmemiştir.
Bu arada, ilk baskılara yönelik eleştirilerden biri de, kitapta
ele alınan oluşumların hepsine örgüt denilip, denilemeyeceği
üzerineydi. Siyasi parti konusunda herhalde anlaşıyoruz: Legal
siyasal partiler, anayasa ve yasalara uygun olarak milletvekili ve
yerel yönetim seçimleri yoluyla, tüzük ve programlarında belir­
lenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propaganda­
ları ile ulusal iradenin oluşmasını sağlayarak, demokratik bir
devlet ve toplum düzeni içinde ülkenin gelişmesi amaanı güden
ve ülke çapında faaliyet göstermek üzere örgütlenen tüzel kişili­
ğe sahip kuruluşlardır ...
İllegal parti ise, kendilerini yasalarla bağlı saymayan ve
yapmayı umduğu devrimle ele geçirecekleri iktidarda, ilan ettik­
leri programını hayata geçirmek isteyen örgüttür. Bu partilerin
de ayrıntılı bir programı ve tüzüğü vardır ve bu tüzükte belirti­
len kurallar, legal olan partilerinkinden bile ağırdır. Çünkü ça­
lışmaların çoğu illegal yapılır. Ancak halka ulaşma konusunda -
yasal dergiler yayınlamak, legal dernekler kurmak, mitinglerde
sloganlarını haykırmak gibi- kimi legal alanlar da kullanılmak­
tadır. Elbette parti kurmak, birdenbire olmuyor. Bu amaçla bir
araya gelen insanların bir dizi faaliyetleri, fikirlerinin benim­
senmesi, halkta bir karşılığını bulmasıyla söz konusu örgütün
partileşmesi mümkün olabilecektir.
Sol örgütlerin sıralamasını yaparken, nasıl legal ya da ille­
gal olmalarına aldırmadıysak, onların partileşme düzeyine eri­
şip erişmediğine de dikkat etmedik. Yani şu ya da bu şekilde
halka yönelik ayrı bir söylemi olan tüm sol örgütleri kitabımıza
almaya çalışhk. Özellikle bir yayın çıkaran, sendika ve demek
gibi kimi sivil toplum örgütlerinde yönetime gelmek için faali-

10
yette bulunan grupları -büyüklüğüne bakmaksızın- örgüt olarak
gördük ve kitabımıza aldık. "Yıllardır mücadele veren ve yüz
binlerce üye ve sempatizanı bulunan bir örgüt-parti ile birkaç
yüz tane dergi bile satamayan bir grup, aynı kefeye konulur
mu" demeyin. Burada değerlendirme-analiz yapmadığımızı,
sadece kurulmuş örgütleri sıraladığımızı tekrar habrlatalım.
.. .. ..

ÜÇ: Kitabımızın ilk baskılarında, sol örgütleri herhangi bir pro­


paganda ve ajitasyona girmeksizin sadece sözlük bilgisi verirce­
sine kısaca anlatmıştık. Sonraki baskılarımızda da bu anlayışı­
mız sürüyor. Sadece anlabm, sözlük bilgisi düzeyinden, ansik­
lopedi metni düzeyine çıkarılmaya çalışılmıştır.
Örgütleri anlabrken, bazı şeyler eksik kalıyordu. Bu neden­
le, çalışmamızın sonuna devrimci lider ve tarihte iz bırakmış
kadroların portrelerine de yer verdim. Türkiye'de sol-sosyalist
kadroların ne kadar büyük bedeller ödediğini ortaya koyan bu
bölüme aldığımız isimler, -üzerine tartışma çıkmasın diye- ara­
mızdan ayrılanlar oldu. Sıralama ise, isim sırasına göre değil,
doğum tarihine göre yapıldı.
Bu baskımızda da, solun birçok önder kadrosunun yardı­
mına başvuruldu. Onların yazılı ve sözlü katkılan için, burada
onlara tekrar teşekkür ediyorum. Onlar kendilerini biliyorlar.
İsimlerini burada zikretmiyorum. Çünkü kitapta görebileceğiniz
eksiklikler, onlara değil bana aittir!
Ancak sol örgütlerle ilgili araşbrma çalışmamızın bu baskı­
daki son halinde, Türkiye Sosyal Tarih Araşbrma Vakfı'nın
(TÜST AV) yayınlamış olduğu eserlerin katkısı çok büyüktür.
Sol örgütler ile ilgili bu çalışmamızın, Komintem belgeleri eşli­
ğinde zenginleştirilmesi konusunda, TÜST AV'a ve vakfın yöne­
ticilerinden Erden Akbulut'a buradan teşekkür ediyorum.

Batıkent, 15 Eylül 2018

11
Osmanlı
Dönemi

Bu dönemde, sosyalizmi yeni öğrenen kadroların ağırlıklı olarak İstan­


bul merkezli örgütlenme çabaları söz konusudur. İlk grevleri ve 1 Ma­
yıs gösterilerini düzenleyen örgütlere karşı devletin tavrı sert oldu.
Tutuklanma, sürgüne gönderilme ve devlet tarafından öldürtülme
süreci Türkiye Komünist Partisi lideri Mustafa Suphi ve 14 arkadaşına
da reva görüldü. İlk sosyalistlere karşı kullanılan ikinci taktik ise kitlele­
ri şaşırtmak için paravan sol örgüt kurma şeklinde oldu. İstanbul'daki
fabrikalardan işçi ve müstahdemlere 29 Ocak 1919'da kurdurulan
"Osmanlı Mesai Fırkası"nın programında, savaş zenginlerine ait para
ve mallara el konulması, saltanatın korunması, genel seçim yapılması
gibi konular yer alıyordu. Hazırladığı bir raporu ateşkes döneminde
Londra Barış Konferansı'na sunan fırkanın girdiği 1919 seçimlerinde
Numan Usta milletvekili seçildi. Osmanlı Meclisi'nin dağılmasından
sonra fırkanın siyasi ömrü sona erdi. İttihatçıların paravan sol parti
taktiği, Mustafa Kemal tarafından da -resmi TKP örneğinde- kullanıldı.
Bütünlük bozulmasın diye, T KP'nin tarihinin tümü verildi ancak partiy­
le ilgili gelişmelere ileriki bölümlerde zaman zaman değineceğim.

13
TÜRKİYE KOMÜN İ ST PARTİSİ

Ural'daki esaret yıllarında Bolşeviklerle ilişkiye geçen, 1915'te


RSDİP üyesi olan Mustafa Suphi, Ekim Devrimi'nden sonra,
Şubat-Mart 1918'de Moskova'ya gitti, "Rusya ve Sibirya Müs­
lümanları Merkez Komiserliği" ile temas kurdu. Milliyetler Ko­
miserliği Komiseri Josef Stalin'in izniyle 14 (27) Nisan 1918'den
itibaren "Moskova'da Merkez Müslüman Sosyalistler Komitesi
Naşir-i Efkarı", yani yayın organı olan ilk Türkçe gazete Yeni
Dünya'yı çıkarmaya başladı; 7 Eylül 1918'de yayımlanan 8. sa­
yıdan sonra "Türk Sosyalist Komünistleri'nin Naşir-i Efkarı",
Aralık 1918'de yayımlanan 11. sayıdan sonra Rus Komünist
(Bolşevik) Partisi'nin Türk Teşkilatı'nın organı oldu. Türkçe
yayınlanan gazete, Türk savaş esirlerine Ekim Devrimi'ni anlatı­
yordu. Bu dönemde, Kırım ve Odesa'daki, Rusya kökenli ya da
savaş esiri Türkler arasında çalışma yürüttü.
Temmuz 1918'de Moskova'da toplanan "Türk Sosyalistleri
Konferansı"nda Mustafa Suphi'rıin başkanlığında 5 kişilik Mer­
kez Komitesi olan Türk Sosyalist Komünistleri Teşkilatı kurul­
du. Kızıl Ordu içinde örgütlenen Türk savaş esirlerinden bir
birlik ile Rus İç Savaşı'na katıldı. 1919 yılı sonbaharında Beyaz
orduculardan kurtarılan Kırım'a gitti ve orada Türkçe gazeteler
çıkarmaya başladı ve parti okulu açtı.
Her ne kadar Mustafa Suphi çevresinden gelen militanların
İstanbul'da Türk Bolşevik Komünist partisi adıyla faaliyete
geçmesinin tarihi, eldeki belgelere göre 1919 ilkbaharına kadar
uzanırsa da gerçek anlamda Türkiye'ye yönelik çalışmaya baş­
laması, Mayıs 1920'de Bakü'ye gelmesinin ardından oldu. Ha­
zırlıkları Haziran-Eylül 1920'de Türkiye İştiraki yun Teşkilatı
Merkez Heyeti tarafından yürütülen Türkiye İştirakiyun Teş­
kilatlarının 1. Kongresi, Bakü'deki Kızıl Ordu Salonu'nda 10
Eylül 1920 günü toplandı. 16 Eylül 1920 gününe kadar devam
eden kongreye, İstanbul, Zonguldak, Ereğli, İnebolu, Samsun,

15
Trabzon, Bayburt, Erzurum, Sivas, Konya, Ankara, Eskişehir,
Vezirköprü, Şarki Karahisar ve Ordu'daki komünist grupların
temsilcileri kahldı. Kimi işçi örgütlerinin temsilcileri de kongre­
de gözlemci olarak bulunurken, daha uzak yerlerdeki beş tem­
silcinin yazılı raporu toplanhya ulaşhrıldı.
TKP'nin bu kuruluş kongresinde önce Merkez Büro'nun ra­
poru Mustafa Suphi tarafından okundu. Türkiye Komünist Par­
tisi'nin program ve tüzüğü tarhşılarak onaylandı. Partinin, Ko­
münist Enternasyonal'e (Komintern) üye olması karara bağlan­
dı. Kongrenin son gününde de yedi kişi Merkez Komite'ye se­
çildi: Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Mehmet Emin, Hakkı, Naz­
mi, Süleyman Nuri ve İsmail Hakkı. ..
Merkez Komite'nin kendi arasında yaphğı görev bölümün­
de de Mustafa Suphi, parti başkanlığına getirilirken, Ethem Ne­
jat ise genel sekreter seçildi. TKP Merkez Komitesi'nin 17 Eylül
1920'den itibaren yaphğı tüm toplanhlar, Anadolu'ya nasıl gidi­
leceği üzerineydi. Ancak TKP'nin yönetici kadrosunun Anado­
lu'da çalışmasına izin verilmediği gibi, geri gönderilmek üzere
bindirildikleri kayıkta, 28-29 Ocak 1921 günü Sürmene açıkla­
rında lS'ler katledildi.
1922 THİF Kongresi: 1920 Aralık ayında Ankara'da yasal
olarak kurulup faaliyete geçmiş olan Türkiye Halk İştirakiyun
Fırkası'nın faaliyetine Ocak 1921'de son verildi ve Tokat Mebu­
su Nazım, Baytar Binbaşı Salih (Hacıoğlu), Şeyh Servet Efendi,
Ziynetullah Nevşirvan, Şükrü gibi yöneticileri Mart 1921'de
yapılan yargılamalardan sonra ağır cezalara çarphrıldı. Sovyet
generali Frunze'nin Türkiye ziyareti öncesinde özel afla özgür­
lüklerine kavuşan THİF yöneticileri, Ankara'daki Sovyet Tem­
silciliği'nde 18 Mart 1922'de Paris Komünü kutlamasıyla eş za­
manlı olarak, partinin yayın organı Yeni Hayat'ı çıkarmaya baş­
ladılar. 22 Mart günü THİF'in 'yeniden' faaliyete geçmesine ka­
rar verildi ve 29 Mart 1922 günü, hükümete başvuru yapıldı.

16
THİF, Nisan 1922'de üyelerini kayıt yenilemeye çağırdı.
Hazırlıklarına açık olarak başlanan kongresini gizli yapabildi.
Başbakan Rauf'un (Orbay), kongrenin yapılmaması yönündeki
sözlü ricası kabul edilmedi ve THİF kongresini 15-16 Ağustos
gecesi Ankara'ya yakın bir köy evinde ve 25-26 Ağustos gecesi
Sovyet elçiliğindeki oturumlarda yaptı.
Komintem tarafından Türkiye Komünist Fırkası 1. Kongr�si
olarak kaydedilen Kongre'de Merkez Komite'ye dokuz üye se­
çildi. İlk oylamada MK'ya seçilemeyen Salih (Hacıoğlu) ikinci
kez yapılan oylamada seçildikten sonra, Eylül 1922'de Parti'nin
genel sekreterliğine getirildi. Ankara, kendisine rağmen THİF'in
kongre yapmasına kızdı ve Ağustos ayı sonlarında verdiği bir
ültimatomla, partinin 24 saat içinde kendisini feshetmesini iste­
di. Bunun üzerine partinin genel sekreteri Salih Haaoğlu, parti­
yi kapatmayacaklarını açıkladığı gibi, 7 Eylül ve 14 Eylül'de
verdiği dilekçelerle, yapılmasını istediği reformları Meclis'e
bildirdi.
Kilikya Konferansı'ndan sonra, 19 Ekim 1922'de THİF'e yö­
nelik tutuklamalar başladı. Ankara İstinaf Mahkemesi'ndeki 46
kişilik THİF davası 7 ay kadar sürdü. 9 Ağustos 1923'te açıkla­
nan karara göre, aralarında Salih Haaoğlu'nun da bulunduğu 6
kişiye 3'er ay hapis cezası verildi. Yahlan süre göz önünde bu­
lundurularak serbest bırakıldılar.
İstanbul'un İtilaf devletlerince işgalinin ardından Mart
1920'den itibaren Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası (TİÇSF)
içinde oluştuğu Dr. Şefik Hüsnü tarafından belirtilen İstanbul
Komünist Grubu (İKG), iki üyesini, Ethem Nejat ile Hilmi oğlu
Arap İsmail Hakkı'yı (her ikisi de TKP MK'sına seçilmiş ve
15'ler içinde öldürülmüştür) Komintem il. Kongresi'ne kahlmak
üzere Temmuz 1920'de Moskova'ya gönderdi. Moskova'ya ula­
şamayan bu ikili, TKP'nin 1920 Bakü Kongresi'nde İstanbul
Komünist Grubu adına rapor sunan iki gruptan birini oluştur­
du; diğeri Mustafa Suphi çevresinin daha 1919 sonlarında İstan-

17
bul' a gönderdiği ve ayn hareket eden ve Kongre' de esas olarak
Lütfi Necdet ve Latif tarafından temsil edilen gruptu.
Yine işgal İstanbul'unda esas itibariyle Rum işçilerin oluş­
turduğu ve Komintem ile temasa geçmiş Beynelmilel İşçiler
İttihadı (Bİİ) adlı bir teşkilat vardı. Bu teşkilat da hpkı THİF ve
İKG gibi Komintem kongrelerinde ve özellikle iV. Kongresi'nde
temsil edildi. Nitekim Aralık 1922'de toplanan Komintem iV.
Kongresi'nde alınan karar üzerine Türkiye Birleşik Komünist
Partisi'ni kurmak üzere İKG, THİF, Bİİ ve Komintem Doğu Sek­
siyonu temsilcilerinin içinde yer aldığı Dr. Şefik Hüsnü'nün
sekreterliğinde bir Teşkilat Bürosu oluşturuldu.
Bu büronun faaliyeti çerçevesinde 1 Mayıs 1923'te bildiri
dağıhldı ve arkasından tutuklamalar geldi. İstanbul'da Haziran
1923'te yaklaşık 20 kişiye Türkiye Komünist Partisi ve Türkiye
Komünist Gençler Birliği'ni kurarak vatana ihanet etme suçla­
masıyla dava açıldı. Aralarında Dr. Şefik Hüsnü, Sadrettin Celal
(Kırım'a kaçmışh), Hasan li (Ediz) ve Baytar Ali Cevdet'in de
bulunduğu aydınlar, Hıyanet-i Vataniyye Kanunu İstanbul'da
ilan edilmemiş olduğundan serbest bırakıldılar. Bu, Dr. Şefik
Hüsnü'nün ilk yargılanmasıydı. İKG, Komintem III. Kongresi'ne
denk düşen Haziran 1921'den itibaren belirli aralıklarla da olsa
Aydınlık dergisini, 1925'te Orak-Çekiç dergisini yasal olarak
yayımladı.
1925 İ stanbul Akaretler Kongresi: Şimdiye kadarki yayın­
larda, İstanbul Akaretler'de Dr. Şefik Hüsnü'nün evinde yapılan
kongrenin 1 Ocak 1925 günü toplandığı belirtiliyordu. Ancak
Komintem Doğu Seksiyonu'nca TKP'nin il. Kongresi olarak
selamlanan ve iki temsilci gönderilmeye karar verilen belgelere
göre, Akaretler Kongresi, 6 Şubat 1925'te yapıldı. Şefik Hüsnü
Değmer'in anlahmlarına dayandırılan bir başka belgeye görey­
se, Akaretler Kongresi, 15 Şubat 1925 günü toplanmışhr.
Kongre için hazırlanan belgelere göre, TKP'nin o dönemde
350 üyesi vardı ve aday üye ve sempatizanlarla birlikte bu sayı

18
500 civarındaydı. Dr. Şefik Hüsnü Değmer'in genel sekreterliğe
seçildiği kongre sonrasında TKP MK üyelerinin isimleri şöyley­
di: Dr. Şefik Hüsnü (Değmer), Elektrikçi Nuri, Sadrettin Celal
(Antel), Şevket Süreyya (Aydemir), Salih (Hacıoğlu), Vedat Ne­
dim (Tör), Hasan Ali (Ediz), Hemşinli (Ana) Mahmut, Edirneli
(Değirmenci) Faik, Hamdi Şamilov, Hüseyin Sait. MK üyelerinin
dördü faal işçiydi.
Denebilir ki TKP'nin kuruluşu bir süreç halinde oldu; 10
Eylül 1920'de başlayan süreç 1922'deki THİF Kongresi'nden
geçerek 15 Şubat 1925'teki Akaretler Kongresi'nde noktalandı.
Nitekim seçilen Merkez Komitesi içinde Hemşinli (Ana) Mah­
mut, Hamdi Şamilov ve Hüseyin Sait Bakü kolundan, Salih Ha­
cıoğlu THİF kolundan yer aldı.
Takrir-i Sükun: Sonradan TKP'nin III. Kongresi sayılan İs­
tanbul-Beşiktaş'taki bu toplanhdan sonra, Kürt isyanını bahane
eden Ankara'da, önce başbakan değişti. İsmet (İnönü) hüküme­
tinin güvenoyu aldığı 4 Mart 1925 günü Takrir-i Sükun Yasası
çıkarıldı. Bu yasaya dayanarak, başka dergilerle birlikte Aydın­
lık ve Orak-Çekiç'in yayını 5 Mart 1925 günü durduruldu.
TKP'lilere yönelik ilk tutuklama, Tıbbiye öğrencileri arasında, 30
Mart 1925'den itibaren yapıldı. Mayıs ayının ilk haftasında Ay­
dınlık dergisinin kütüphanesi mühürlendi.
Amele Teali Cemiyeti'nin Genel Sekreteri Abdi Recep,
Elektrikçi Nuri, Aydınlık dergisi sahibi Sadrettin Celal, Orak­
Çekiç dergisinin yazı işleri müdürü Eczaa Vasıf, Şevket Sürey­
ya, Nizamettin Nazif, 11 Mayıs 1925 günü gözalhna alındı. Bur­
sa'da yayınlanan Yoldaş gazetesi, 21 Mayıs 1925 günü kapahldı
ve sahibi İbrahim Hilmi tutuklanarak Ankara'ya gönderildi.
Ankara İstiklal Mahkemesi'nde 9 Ağustos günü başlayan 38
kişinin yargılanması, 12 Ağustos 1925 günü sona erdi.
İbrahim Hilmi, Şevki, Elektrikçi Nuri, Sadrettin Celal (An­
tel), Sami, Nuri Haydar 7'şer yıl; Abdi Recep, Şevket Süreyya
(Aydemir), Eczaa Vasıf (Onat), Dr. Teğmen Mümtaz, Tıbbiyeli

19
H. Hikmet (Kıvılamlı), Süleyman Neşati (Üster) lO'ar yıl ve Dr.
Şefik Hüsnü, Baytar Ali Cevdet, hbbiyeli Hasan li (Ediz) ve
Nazım Hikmet gıyaplarında lS'er yıl hapse mahkum edildiler.
Ancak değişik illerdeki cezaevlerine konulanlar, Cumhuriyet
Bayramı affıyla 1926 yılı Kasım ayından itibaren serbest bırakıl­
dılar. Tahliyelerin ardından, Sadrettin Celal aktif parti faaliye­
tinden çekildi.
Viyana Konferansı: Tutuklamaların yarathğı düzensizliği
ortadan kaldırmak üzere 27-30 Mayıs 1926'da Viyana'da parti
konferansı toplandı. Viyana Konferansı'na yurt dışı bürosundan
Dr. Şefik Hüsnü, Nazım Hikmet, Hasan li Ediz kahlırken; yurti­
çinden 12 delege davet edildi ama İtalya'yla yaşanan gerginlik
çerçevesinde seferberlik ilan edilmesi nedeniyle, sadece Vedat
Nedim (Tör), (o sıralar yurtdışında bulunan) Hamdi Şamilov ve
Baytarzade Mehmet gelebildi. TKP'nin eylem programı kabt;;
edildi. Yurtdışı Bürosunun sekreterliği ve Komintem tem - : , ·, : ' ;.:
görevlerini üstlenen Dr. Şefik Hüsnü'nün liderliğinde, y: t•' ıçin­
deki çalışmaları yürütmek üzere genel sekreterliğe Vedat Nedim
getirildi.
Lenin'in ölümünden sonra 1924'te toplanan Komintem V.
Kongresi dünya komünist hareketinde partilerin "Bolşevikleşti­
rilmesi" kararı aldı. Tüm partilerin kadro yapılan ve program­
tüzükleri buna göre yeniden yapılandırılmaya başladı. Bu süreç­
te Komintem başkanlığından Zinovyev uzaklaşhrılarak yerine
Buharin getirildi. Doğu Sekreterliği'nde ulusal kurtuluş savaşla­
rında ulusal burjuvazinin politikalarının emperyalizme karşı
desteklenmesi konusu Çin ve Türkiye bakımından tarhşılmaya
başlandı. Aynca 1926'da alınan bir kararla partilerin yönetimle­
rinin özellikle Komintem eğitiminden geçmiş kadrolarla takvi­
yesi gündeme geldi. İşte böylesi bir süreçte Vedat Nedim yöne­
timi, özellikle Şevket Süreyya'run Kasım 1926'dan sonra artan
ideolojik etkisiyle Komintem'in bu yeni doğrultusunu dikkate
almayan Leninist ilkelerden uzak bir hareketsizlik çizgisini be-

20
nimsedi. Bu durum partinin yerel örgütlerinde tepkiye yol açh.
Çin'de Kanton ayaklanmasının başarısızlığa uğramasının ardın­
dan Komintem Doğu Sekreterliği'nin yukarıda belirtilen ana
politik doğrultusundaki değişiklik çerçevesinde Kemalist iktida­
rın tanımlanması, partinin rolü ve örgütlenme ilkeleri konusun­
da yoğun tarhşmalar yaşandı.
1927 Tevkifatı: Bunun üzerine, Komintem'in onayıyla yeni
bir geçici merkez komitesi kurulması kararlaşhrıldı. Bunu ger­
çekleştirmek için gizlice ülkeye dönen Dr. Şefik Hüsnü, Doğu
Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde eğitimlerini tamamlaya­
rak ülkeye gönderilmiş ve bir dönem Adana il komitesi sekreter­
liğini yürütmüş olan İsmail Bilen ve İzmir il komitesi sekreterli­
ğini yürütmüş olan Hüsamettin Özdoğu ile birlikte bir merkez
oluşturarak faaliyete başladı. Dr. Şefik Hüsnü'nün ülkeye dönü­
şünden hemen önce de Merkez Komitesi bir konferans düzenle­
yerek yeni politik hattını ve teşkilat prensiplerini oluşturmaya
çalışh.
Ancak bu konfe.ransa da katılmış ve Dr. Şefik Hüsnü ile
MK'dan habersiz ayrı bir merkez oluşturanlar, Komintem'in
partinin kitlelere duyurulması talimah doğrultusunda bildiri
yayınladılar. Eylül 1927'de bildiri dağıtanların tevkifah o zaman
resmen MK'yı oluşturan Vedat Nedim-Şevket Süreyya çevre­
sinde tepkiyle karşılandı. Bunun ardından Vedat Nedim, Dr.
Şefik Hüsnü'yü verdiği randevusunda yakalath. Böylece 25
Ekim 1927 günü operasyon başlamış oldu. İstanbul'dan 26,
Adana'dan 14, İzmir'den 7 kişi tutuklanırken, aralarında Nazım
Hikmet ve İsmail Bilen'in de bulunduğu 7 kişi hakkında da gı­
yaben dava açıldı.
İlk duruşması 16 Ocak 1928 günü yapılan dava, 23 Ocak
1928'de sona erdi. 30 kişi gizli örgüt kurmaktan hüküm giydi.
Şefik Hüsnü, 6 ay ceza aldı ve 1925 davasındaki 15 yıllık kürek
cezası da 1 yıla indirildi. Böylece 18 ay hapis cezası alan Dr.
Şefik Hüsnü, 19 Nisan 1929'da Yozgat cezaevinden tahliye oldu

21
ve yurtdışına gitti. Ülkeye dönüşü, ancak 1939 yılında olabile­
cekti. Gıyabında yargılanan Nazım Hikmet, Hasan li Ediz, İs­
mail Bilen, Hü . samettin Özdoğu ve San Mustafa Börklüce de 3
ila 4 ay hapis cezası aldılar.
1928 yargılamasının ertesinde Salih Haaoğlu ve Elektrikçi
Nuri Sovyetler Birliği'ne gitti; 1925 Akaretler Kongresi'nde se­
çilmiş MK üyeleri, Dr. Şefik Hüsnü ve Hasan li Ediz dışında,
izleyen dönemde merkezi parti faaliyetinde aktif olmadılar.
Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Moskova'da onlar­
la birlikte bulunmuş İsmail Hüsrev Tökin 1930'lu yıllarda kuru­
ctiları arasında yer aldıkları Kadro dergisi çevresinde "sol Ke­
malizm" ideolojisi oluşturma çabası içine girdiler.
Bu tutuklamalar üzerine, geçici komitenin sekreterliğine kı­
sa bir süre İsmail Bilen getirildi. Oluşan Geçici (Muvakkat) Mer­
kez Komitesi sekreterliğine Dr. Şefik Hüsnü, Dr. Hikmet Kıvıl­
cımlı'yı önerdiyse de Komintem'de onaylanan Hüsamettin Öz­
doğu oldu. Ardından Komintem'in VI. Kongresi'ne kahlmak
üzere gittiği Moskova'dan, Ağustos 1928'de Nazım Hikmet'le
birlikte dönen İsmail Bilen, yurda girişte yakalandılar ve yargı­
landılar ve yılın sonuna doğru serbest bırakıldılar.
1929 Tevkifatı: Komintem VI. Kongresi, dünya komünist
hareketinde "sola sıçrama" olarak değerlendirilir. Dünyadaki
kapitalizmi değerlendiren Buharin'in "göreli istikrar" dönemine
girildiği tespiti, Stalin'in önderliğindeki SBKP yönetim çevreleri
tarafından kabul görmedi, bunun yerine Stalin'in yeni bir dev­
rimci dönemin açıldığı değerlendirmesi benimsendi. Bunun
sonucunda Buharin, Komintem yönetiminden uzaklaşhnlarak
yerine Molotov getirildi. Bu yönetim değişikliği, dünya çapında
komünist partilerinin "sınıfa karşı sınıf" siyasetini benimseme­
sini ve sosyalistleri-sosyal demokratları sosyal faşist olarak de­
ğerlendirerek onlara karşı da sınıf düşmanı olarak mücadeleye
girişmesini beraberinde getirdi. O dönem Moskova'da ve

22
KUTV'da öğrenim gören TKP üye ve yöneticileri de bu değişik­
likleri içinde bulunarak yaşadılar.
Aralarında geçici Merkez Komite üyeleri İsmail Bilen, Dr.
Hikmet Kıvılcımlı ve Hüsamettin Özdoğu'nun da bulunduğu 34
kişi, 4 Mayıs 1929 günü tutuklandı. İzmir Ağır Ceza Mahkeme­
si'nde 25 Haziran 1929'da başlayan dava, 16 Temmuz 1929'da
sona erdi. Sanıkların komünist olmakla yargılanmak istediği,
ancak mahkemenin sanıkları "dini taassup ve yobazlıklardan
istifade ederek memleketi ihtilale sevk etmek ve halkı hükümet
aleyhine galeyana getirmek" iddiasıyla yargıladığı davada 10
kişi beraat ederken, 24 kişi hapis cezası aldı. Dosyada üç kişi
hakkında da gıyabi tutuklama kararı vardı.
Aralarında Dr. Hikmet Kıvılcımlı, İsmail Bilen ve Hüsamet­
tin Özdoğu'nun da bulunduğu sanıkların çoğu 4 yıl hapis cezası
aldılar. Mahkum edilenler Diyarbakır Cezaevi'ne gönderildi. Bir
süre sonra Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 7 arkadaşıyla birlikte Elazığ
Cezaevi'ne sevk edilince, Diyarbakır'da 17 kişi kalmış oldu.
Dr. Şefik Hüsnü'nün yurtdışına çıkması ve 1929 tevkifahnın
geçici MK'yı hapse atması sonrasında ülkedeki parti yönetimini
Hasan li Ediz ve Baytar Cevdet Ali ve Reşat Fuat üstlendi. An­
cak aralarında, Dr. Şefik Hüsnü-Hasan li ve Baytar Cevdet eki­
bine karşı bir fraksiyon hareketi başlatmış ve o sıralar cezaevine
düşmüş olan İsmail Bilen ve Hüsamettin Özdoğu'nun da yer
aldığı, Zeki Başhmar, Dede Ahmet Fırıncı gibi daha sonra parti
yönetiminde görev alacak olanların da kahldığı, genellikle
Nazım Hikmet muhalefeti olarak bilinen kendilerine "komünist
muhalefet" adını veren Komintem'in yeni sol siyasetini hayata
geçirmek isteyen bir grup, ayrı bir teşkilat yapısı oluşturmuş,
partiye muhalefet etmeye başladı ve Komintem ile bağımsız
ilişki yürütmeye girişti. Komintem Yürütme Komitesi'nin resmi
onayını aldığı için Muvafakat olarak adlandırılan Parti Merkez
Komitesi, 1929'da Kommunist, 1930'da İnkılap Yolu dergilerini
yayınladı. 1930 1 Ağustos eylemleri ertesindeki tutuklamalarda,

23
o sırada ülkedeki çalışmalarda merkez komitesi sekreterliğini
yürüten Hasan li Ediz de yakalandı.
TKP'nin muvafakat -onaylı- merkezinde Dr. Şefik Hüsnü,
Hasan li Ediz, Baytar Ali Cevdet, Eczaa Vasıf bulunuyordu.
TKP muhalefetinde ise Nazım Hikmet, San Mustafa Börklüce,
Hamdi Şamilov, Tufan, Müdde-i Umumi Ziya vardı. TKP Geçici
MK Sekreteri Hasan li Ediz'in tutuklanması üzerine Hasan li
Ediz'in görevini fiilen üstlenen Reşat Fuat Baraner de, Ocak
1931'de tutuklandı. Muhalefet, 18 Haziran ya da 18 Temmuz
1930'da, 30-40 kişinin kahlımıyla, İstanbul'un Pavli adasında
(Pendik) bir konferans topladı. Kongrenin sonuç bildirisi, Nisan
1931'de Komintem'e ulaşh.
1932 il. TKP Aktifi Konferansı: Bölünmeye ve örgütsel
kargaşaya son vermek üzere Şubat 1932'de İstanbul'un Defter­
dar semtinde Komintem murahhası -Reşat Fuat'ın eşi- Margari­
ta Wilde'nin de kahldığı il. TKP Aktifi Konferansı toplandı. 1973
ahlım döneminde TKP 4. Kongresi olarak anılan ve muvafakat
ile muhalefetin adeta birlikte yer aldığı bu konferans, yeni ça­
lışma platformunu onayladı. Program ve tüzükte değişiklik
yapılması kararlaşhnldı. İçlerinde Zeki Başhmar, Teyyareci
Celal (Zühtü Benneci), Teyyareci Cemal, Şoför Emin (Bilecan),
Mehmet Bozışık'ın da bulunduğu geniş ve işçi ağırlıklı yeni bir
merkez komitesi seçildi; bunların birçoğu 1934'te TKP'nin kara
listesine alındı. Emin Sekun sekreterliğe getirildi. Ayru yıl içinde
yine yoğun tutuklamalar yaşandı ve Emin Sekun 7 yıl cezaya
çarphnldı.
Mart-Nisan 1933'te Bursa ve İstanbul'da hem muhalefetten
hem muvafakatten tutuklananlara, yazdığı bir şiir nedeniyle 18
Mart 1993 günü tutuklanan Nazım Hikmet de dahil edildi. Bu
operasyonda sorgulanan Mussolini Alunet ile Hamdi Şamilof­
Şamilov serbest bırakılırken, tutuklanan 30'dan fazla kişi Bur­
sa'da yargılandı. 27 Kasım 1933'te başlayan duruşmalar, 31 Ocak
1934'te sona erdi. Nazım Hikmet, Nail V. Çakırhan, Tosun

24
Ömer, Conga Ali, Mustafa Tekin'e 5 yıl hapis cezası verildi. Yar­
gıtay, bu cezalan 21 Haziran 1934'te bozdu. Mahkeme bu kez,
herkese 4 yıl hapis cezası verince, yahlan süre göz önünde tutu­
larak, 12 Ağustos 1934'te tahliye edildiler.
1929'da Buharin'in yönetiminden uzaklaşhrılmasının ar­
dından, siyasetini sola sıçratan ve sınıfa karşı sınıf taktiğini yak­
laşmakta olan devrim açısından yükselten Komintern, 1933 yılı­
nın ilk çeyreğinde Hitler'in Almanya'da iktidara gelmesi ve
Almanya Komünist Partisi'nden beklenen devrimin başarısızlı­
ğa uğraması üzerine, eski politikasından tamamen uzaklaşarak
Fransız Komünist Partisi'nin halk cephesi siyasetini benimse­
meye başladı. 1929-1933 arası dönemde teşkilata daha hakim
görünen muhalefeti ve "sol" siyasetini gayrı resmi olarak des­
tekler görünen Komintern, gerek uluslararası plandaki gelişme­
ler, gerekse ülke içinde muhalefetin yediği darbeler nedeniyle
gayrı resmi siyasetinden ayrılarak, TKP muhalefetine karşı
1930'da yayımladığı bildirideki konumlarını yükseltti.
Gerçekten de uluslararası plandaki gelişmelere paralel ola­
rak Temmuz 1932'de Alyanak Fuat, Mart 1933'te Nazım Hikmet
tutuklandı. Hamdi ŞamilofŞamilov, Mussolini Ahmet polis tara­
fından sorgulanınca, muhalefet Komintern'in gözünden düşme­
ye başladı. 1933 yılında ilan edilen af sayesinde hapisten çıkan
Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Hüsamettin Özdoğu ve İsmail Bilen'den
son ikisi, muhalefet saflarından ayrılıp, muvafakata kahldı. Al­
yanak Fuat, Haziran 1933'te Moskova'ya gitti ve Komintern'e
muhalefete kahldığı için özeleştiri dilekçesi verdi. (Daha sonra
sürgüne gönderildiği Taşkent'te 1962 yılında öldü.)
Bu gelişmeler üzerine, Dr. Şefik Hüsnü, TKP'nin 1932'de al­
dığı desantralizasyonu kararının kaldırılması için Komintern'e
başvurdu ve ardından Genişletilmiş Dış Büro toplantısı yapıldı.
TKP Genişletilmiş Dış Bürosu'nun 8-13 Mart 1934'teki toplanh­
sına, Dr. Şefik Hüsnü, Baytar Ali Cevdet, İsmail Bilen, Reşat

25
Fuat Baraner, Dede Ahmet Fırıncı, Hüsamettin Özdoğu, Zeki
Başhmar ve Komintem temsilcileri Kotelnikov ile Miller kahldı.
Bu toplanhda alınan kararlarla, 1932 Kongresi'nde / Konfe­
ransı'nda MK'ya seçilen 10 kişi, bu organdan çıkarıldı. 66 kişi
"kara liste"ye alınarak, ajan ve provokotörler olarak sürekli ilan
edilmesine karar verildi. 45 kişi ise partiden ihraç edildi. İhraç
edilen ya da kara listeye alınanlar arasında, Sarı Mustafa Börk­
lüce, İbrahim Topçuoğlu, Nazım Hikmet, Tufan, Müdde-i
Umumi Ziya, Sadrettin Celal Antel, Hamdi ŞamilofŞamilov,
Emin Sekun, Emin Bilecan ve Vala Nureddin de vardı.
Bu listeler, Aralık 1935'ten itibaren Orak-Çekiç'te yayınlan­
dı. Bu listeyi okuduğunda çok üzülen Nazım Hikmet, kendini
legal çalışmalara verdi. Harp Okulu ve Donanma davalarından
20 yıldan fazla ceza alan Nazım Hikmet, 1937 yılında Komin­
tem'in TKP ile ilgili aldığı desantralizasyon kararının ayrıntıla­
rını bilmediği için 1938 yılında aldığı 6 aylık hava değişimi iz­
ninde, Komintem ve TKP'nin iznini alarak yurtdışına çıkmak
amacıyla TKP Teşkilat Sekreteri Reşat Fuat Baraner'e başvurdu.
Ancak bu kararlar çerçevesinde yurtdışına çıkış doğrudan doğ­
ruya Komintem Yürütme Kurulu'nun iznine bağlıydı ve TKP
yönetiminin bu konuda karar alma yetkisi yoktu. Nitekim aynı
süreçte Suriye'den Paris'te bulunan Dr. Şefik Hüsnü'ye mektup
yazan Dr. Hikmet Kıvılcımlı, hem bu kararı, hem de Dr. Şefik
Hüsnü'nün arhk yeni oluşmuş dar komitede yer almadığını
bilmiyordu. Nazım hapis yatmaya geri dönmek zorunda kaldı­
ğına göre, gelen cevap olumsuz veya cevap ulaşmamış olmalı.
Separat/Desantralizasyon karan: Dünya komünist hareke­
ti, 1933'ten itibaren benimsediği yeni taktiğini, 1935'te yapılan
Komintem VII. Kongresi'nde, dünya çapında savaş ve faşizm
tehlikesini durdurmak üzere "savaşa ve faşizme karşı birleşik
cephe" siyaseti biçiminde öne çıkardı. Türkiye'ye ilişkin olarak,
Alman faşizminin yayılma planlarını dikkate aldı ve bu planları
boşa çıkarmak, Türk hükümetini Sovyetler Birliği'yle dost bir

26
çizgide tutmak için Türkiye seksiyonunda köklü örgütsel ve
siyasal değişiklikler yapılmasını -1936'da başlayan görüşmeler­
den sonra- 1937'de kararlaşhnldı. Türkiye ile ilgili bu kararın
alınmasında "savaşta çıkan olmayan ülke" değerlendirmesi de
rol oynadı. Benzer bir uygulama, Polonya Komünist Partisi için
de yapıldı.
TKP'nin Komintem bünyesinden örgütsel olarak aynlması
ve ayn çalışma yürütmesi istendi. "Desantralizasyon" veya "Se­
parat'' (Komintem'in merkezi faaliyetinden ayırma) karan ola­
rak adlandırılan bu düzenlemeye bağlı olarak TKP yeni bir poli­
tika benimsedi. Bu kararla TKP teşkilah 5 kişilik bir çekirdek
kadronun illegal olarak durması dışında tümüyle dağıhldı ve
Halkevleri, CHP teşkilah gibi legal kuruluşlarda çalışmaya yön­
lendirildi.
Harp Okulu ve Donanma Davaları: Yeni politika, iktidarın
komünistlere karşı tutumunu değiştirmedi ve Nazım Hikmet ve
Hikmet Kıvılcımlı başta olmak üzere Fatma Nudiye Yalçı,
Hamdi Alev Şamilov, Emine Alev Şamilov'un da içinde bulun­
duğu birçok partili 1938'de Harp Okulu ve Donanma Davala­
rı'nda yargılanarak ağır cezalara çarphnldı. 1939'da TKP Polit­
büro üyeleri ve bir dönem desantralizasyondan sonra partinin
teşkilat sekreterliğine getirilmesi düşünülen Hasan li Ediz ve
Eczacı Vasıf Onat siyasi faaliyetten çekildiler. Bununla birlikte,
yeni çalışma tarzı, özellikle 1943'ten itibaren partinin güçlenme­
sini ve faşizme karşı önemli bir gücü seferber edebilmesini sağ­
ladı.
Zeki Başhmar'ın sözleriyle, "Sendika hareketinde sola doğ­
ru bariz bir kayma oldu. Legal solcu sendikalar ve sendika ön­
derleri Türkiye işçi hareketinde önemli bir rol oynamaya başla­
dılar. Gençlik hareketi canlandı. Gençliğin, özellikle üniversiteli
gençliğin inisiyatifi arttı. Evvelce aşın milliyetçi çevrelerin etkisi
alhnda olan hareketin yönü değişti. İlerici gençliğin sesi daha
gür çıkmaya başladı."

27
Komintem sonrasında: 1937 yılında Moskova'dan ayrılarak
Paris'e giden Dr. Şefik Hüsnü, yurda dönüş izninin verilmesi
üzerine 1939 yılında Türkiye'ye döndü. Seferberlik olduğu için
hemen askere alındı. Doktor yüzbaşı olarak askerlik yapmaya
başlayan Şefik Hüsnü, hastalanınca 1940 yılında terhis edildi.
TKP'liler, faaliyetlere yayıncılık yaparak giriş yaptı. 1939 yılında
SES dergisi, 1940-1941 yıllarında ise Yeni Edebiyat dergisi yayın­
landı. Bu derginin TKP'nin denetiminde yayınlandığı anlaşılın­
ca, dergide yazan kişiler hakkında dava açıldı. Ancak dava, geç
açıldığı için düştü. Bu süreçte Reşat Fuat Baraner, Ali Rıza Çelik
takma adıyla Sabiha Sertel'in yönetiminde bir dizi kitap-broşür
yayınladı.
İsmet İnönü iktidarı, 1942 yılında Almanlarla dostluk adına,
solcu aydınları önce tutukluyor ve sonra da değişik şehirlere
sürgün ediyordu. Bu şekilde tutuklanıp, sürgün edilenler ara­
sında TKP MK üyeleri Mehmet Bozışık ve Halil Yalçınkaya'mn
yam sıra Abidin Dino, Arif Dino, Abidin Nesimi ve Kerim Sadi
gibi aydınlar da bulunuyordu.
Ağustos 1942'de Reşat Fuat Baraner, Hasan İzzettin Dinamo
ve Osman İşçi (Paçalı) da askere alındı; ancak üç ay kadar sonra
askerden kaçtılar. Ardından Reşat Fuat'ın yönetiminde TKP
faaliyetleri canlandırıldı. Komintem'in dağıtıldığı 1943 Hazira­
ru'nın ardından toplanan Merkez Komitesi'ne -okumak için
gittiği Amerika'da Marksist düşüncelerle tanıştıktan ve Ameri­
ka'daki Troçkist eğilimli Komünist Partisi içinde kırsal kesimde
çalışmalarda bulunduktan sonra Türkiye'ye 1940 yılı Mayıs
ayında dönen- Mihri Belli de alındı. Bu toplantıda TKP, faşizme
ve vurgunculuğa karşı geniş cephe platformunu kabul etti ve
faşizm yanlısı iktidara karşı mücadele çağrısını yaptı.
Ankara'daki faaliyetler: Ankara'da 1940'lı yılların hemen
başlarında -tıpkı İstanbul'daki gibi- TKP, dergiler çevresinde
faaliyet ve örgütlenme çalışmaları yürüttü. 1941 yılı Ocak ayın­
dan itibaren neşriyat müdürü Adnan Cemgil ve imtiyaz sahibi

28
önce Behice Boran, daha sonra Pertev Naili Boratav olan Yurt ve
Dünya dergisi aylık olarak yayma başladı. 15 Ocak 1944'ten
itibaren onbeş günlük olarak yayınlanan ve daha sonra Adımlar
dergisi ile birlikte kapahlan derginin zengin yazar kadrosu için­
de Behice Boran, Adnan Cemgil, Pertev Naili Boratav'm yam
sıra Hüseyin Avni Şanda, Niyazi Berkes ve Mediha Berkes de
yer aldı.
Bu arada, Mayıs 1943 ile Nisan 1944 arasında, aylık fikir ve
kültür dergisi olarak, sahibi ve neşriyat müdürü Behice Sadık
Boran olan ve yazarları arasında Niyazi Ağımaslı, Muzaffer
Şerif Başoğlu, Dr. Ziya Oykut, Rıfat Ilgaz, Kemal Bilbaşar, Bur­
han Arpad, Hüsamettin Bozok, Zeki Başhmar, Suat Taşer, Saba­
hattin Ali, Yaşar Çöl ve Orhan Kemal'in de yer aldığı Adımlar
dergisi yayınlandı.
1944 Tevkifab: TKP'liler faaliyetlerini desteklemek için 1943
yılında Faris Erkman imzasıyla "En Büyük Tehlike", 1944 yılında
ise Reşat Fuat Baraner'in eşi Suat Derviş imzasıyla "Niçin Sov­
yetler Birliği'nin Dostuyum?" isimli broşürlerini yayınladılar. 12
Şubat 1944'te bir yedek subay öğrencisinin üstünde illegal ola­
rak yayınlanan bir parti bülteninin yakalanması üzerine, TKP'ye
yönelik operasyon başlahldı. Reşat Fuat, 10 Mart 1944 günü
gizlendiği evde yakalandı; aynı gün Hasan İzzettin Dinamo da
gözalhna alındı. Yakalanan TKP'liler Sansaryan Han'da işkence
gördüler. Yakalananlardan Hasan Basri Alp, ifade vermemek
için kendini pencereden atarak intihar etti.
Sansaryan'daki işlemleri bittikten sonra, sanıklar Ankara'da
1 nolu Askeri Mahkeme'de yargılandılar. 9 Ekim 1944 günü
başlayıp, 3 Mart 1945 günü sona eren davada, yargılanan 65
sanıktan 33'ü beraat etti. Reşat Fuat Baraner'e 9 yıl, David Nae,
Sebati Selimoğlu 6 yıl 9'ar ay, Nihat Balyoz 4 yıl, asıl davayla
ilgisi bulunmayan Zihni T. Anadol 3 yıl 6 ay hapis cezası aldı.
Böylece 2 yıldan fazla ceza alanların sayısı 10, bir yıldan 6 aya
kadar ceza alanların sayısı 22 idi. Beraat eden sanıklar arasında

29
dikkat çekici isimler vardı: MK üyeleri Zeki Baştımar ve· Celal
Benneci, Ankara İl Sekreteri Hikmet Elin ve kardeşi İrfan Elin,
Aram Pehlivanyan... Bir yıl ve daha az ceza alanlar arasında
Hasan İzzettin Dinamo, Hayk Açıkgöz ve Tevfik Dilmen de
vardı.
1945 İGB Davası: TKP'nin 1944 davasında, 1943 yılında
MK'ya atama yoluyla alman Mihri Belli ve kimi başka MK üye­
leri deşifre olmamış ve yakalanmamıştı. Şimdi onlara büyük
sorumluluk düşüyordu. Mihri Belli, dava daha ilk aşamasın­
dayken, Süleymaniye Camisi'ne "Saraçoğlu faşisttir" sloganı
içeren bir mahyayı Tahsin Berkem ile asmak istediyse de, başarı­
lı olamadılar. Bu girişimden beş ay sonra önce Tahsin Berkem,
sonra da onun verdiği ifadeler doğrultusunda Mihri Belli tutuk­
landı. Böylece İleri Gençlik Birliği tevkifatı, Ekim-Kasım 1944'te
başladı, Şubat-Mart 1945'e kadar sürdü.
Davanın 31 Aralık 1945 tarihli iddianamesinde Mihri Belli,
Emin Sekun, Tahsin Berkem, Mustafa Göksu, Müeyyet Boratav,
Safa Yurdanur, Ferit Teksoy, Dündar Baştımar ve Muzaffer Öz­
kolçak'm yönetici olarak, 34 kişinin komünizm propagandası
yaptığı için yargılanması istenirken; 15 kişinin ise beraati talep
edildi.
İstanbul 1 nolu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin 25 Şubat 1946
tarihli gerekçeli hükmüne göre, davanın bir nolu sanığı Mihri
Belli ve yönetici konumundaki kişiler 2 yıl hapis ve 1 yıl sürgün
cezası alırken, toplamda 28 kişi, 6 ay ila 1 yıl hapis cezası aldılar.
25 kişi beraat etti. Böylece, Türkiye Komünist Partisi'nin gençlik
arasında faaliyetlerini genişletmek için kurmayı tasarladığı İleri
Gençlik Birliği, daha kurulmadan dağıtılmış oldu. Dahası 1944-
1945 davalarında alınıp, bırakılanların çoğu, 1951 yılındaki TKP
Tevkifatı'na temel teşkil edecekti.
Çok partili rejime geçiş: il. Dünya Savaşı'nın ertesinde
TKP, tek parti rejimine son verilmesi, özgürlük ve bağımsızlık,
köklü toprak reformu, ırk ve millet ayırımı gözetmeksizin bütün

30
vatandaşlara eşitlik, barışseverlik ve dostluk ilkelerine dayanan
yeni bir düzen kurulması çağrısında bulundu ve bu amaçla "İle­
ri Demokratlar Cephesi" oluşturmaya çalışlı. Cami Baykurt,
Tevfik Rüştü Aras'ın da içinde bulunduğu aydın bir çevreyle
görüşmeler yürütüldü. Bu çerçevede, ilk sayısında yazarları
arasında Mareşal Fevzi Çakmak, Celal Bayar ve Adnan Mende­
res'in de ilan edildiği Serteller'in sahiplik ve yönetiminde Gö­
rüşler dergisi yayınlandı. Bu girişimden ürken tek parti iktidarı,
antikomünizmi körükledi, 4 Aralık 1945'te "Kalkın Ey Ehli Va­
tan" çağrısıyla kışkırthğı kişilerle, sol eğilimli Tan matbaasını ve
La Turquie gazetesini yıkhrdı.
Siyasal parti ve demek kurma yasağı kalkınca 1946'da legal
sosyalist parti kurma karan alındı. 14 Mayıs 1946'da Türkiye
Sosyalist Partisi, Esat Adil Müstecaplıoğlu liderliğinde kuruldu.
Dr. Şefik Hüsnü ise, 20 Haziran 1946 günü, Türkiye Sosyalist
Emekçi ve Köylü Partisi'ni kurdu. Çok kısa sürede parti, 13 ilde
örgütlendi ve kurduğu sendikalara binlerce işçi üye oldu.
Bunun üzerine, birlik görüşmeleri yürüten ve tam sonuca
varma noktasına ulaşmış olan her iki parti, sendikaları ve yayın­
larıyla birlikte Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından 16 Aralık
1946 günü kapahldı. Her iki partiden 56 kişi, 16 Aralık 1946
günü gözalhna alındı ve 2 Ocak 1947 günü tutuklandılar. İstan­
bul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan dava, Temmuz 1948'de
sonuçlandı. Esas itibariyle TKP üye ve yöneticisi olduğu bilinen
Dr. Şefik Hüsnü 5 yıl, Ahmet Fırıncı, Hüsamettin Özdoğu ve
Nail Çakırhan 4 yıl hapis cezası alırken, 41 kişi 1 ila 3 yıl hapis
cezası aldılar. Esat Adil Müstecaplıoğlu ve İbrahim Topçuoğ­
lu'nun da aralarında bulunduğu 11 kişi ise beraat etti.
1951 Tevkifatı: 1950'de başlayan Demokrat Parti iktidarı,
Amerikan emperyalizmine bağımlılığın, soğuk savaş zihniyeti­
nin, halk düşmanlığının cisimleşmesi oldu. Nuh'un Gemisi der­
gisi araalığıyla "Nazım Hikmet Serbest Bırakılsın!" kampanya­
sıyla geniş bir demokratik çevreyi harekete geçirmiş olan TKP,

31
Barış dergisi ve ağırlıkla üyelerinin oluşturduğu Türkiye Barış­
severler Cemiyeti aracılığıyla da Kore'ye asker gönderilmesine
karşı da yaygın bir kampanya yürüttü. Buna karşılık, 1951 son­
larında başlayan ve 2 yıl süren tutuklamalarla ağır yara aldı,
dönemin Teşkilat Sekreteri Zeki Baştımar ile Şefik Hüsnü, Reşat
Fuat Baraner, Mihri Belli, Mehmet Bozışık, Celal Zühtü Benneci,
Halil Yalçınkaya dahil parti yöneticilerinin ve üyelerinin büyük
bölümü yakalandı.
Askeri mahkemedeki gizli celselerde 187 kişi yargılandı. İki
yıl boyunca tabutluklarda-hücrelerde tutulan ve işkence gören
sanıklardan delirenler oldu. Tutuklamaların yaratbğı moral
bozukluğu yüzünden, parti yöneticileri arasında hizipleşmeler
ve bölünmeler meydana geldi. Partinin yurt içindeki eylem gücü
neredeyse tükenme noktasına geldi. Komünistlerin çoğu 1950'li
yıllan hapiste ve sürgünde geçirdi. Dr. Hikmet Kıvıkımlı'mn
liderliğinde 1954'te kurulan legal Vatan Partisi de 1957 Seçimleri
ardından tevkifata uğradı; açılan dava 27 Mayıs 1960'tan sonra
düştü. Dr. Şefik Hüsnü 1959'da Manisa'da sürgünde öldü.
1962 Konferansı: 1950'li yılların sonlarına doğru hapisteki
TKP kadroları tahliye olmaya başlarken, TKP yurtdışı temsilcisi
İsmail Bilen, Nazım Hikmet'in 1951'de yurtdışına çıkmasından
da güç alarak aktifleşti. Dünya Barış Konseyi, Budapeşte Radyo­
su Türkçe Yayın bölümü, yurtdışındaki kadroların toparlanma­
sında kaldıraç oldu. 1956'da toplanan ve Kruşçev'in Stalinizmi
mahkum eden ünlü raporunu sunduğu SBKP 20. Kongresi erte­
sinde, 1957'de toplanan Sosyalist Ülkeler Komünist Partileri
Zirvesi'nin barışı esas alan sonuç bildirgesi çerçevesinde yeni bir
siyasi doğrultu belirleyen dünya komünist hareketindeki bu
değişimler TKP'ye de yansıdı.
23 Nisan 1958 günü Amerikan emperyalizmine, NATO'ya
ve DP iktidarına karşı bir cephe siyasetini hayata geçirmek üze­
re "Bizim Radyo" yayına başladı. İstanbul, Adana, Dalaman ve
Ankara cezaevlerinde 7.5 yıl kaldıktan sonra 1959 yılı Mayıs

32
ayında tahliye olan Zeki Baştımar, Ağustos 1961 'de yurtdışına
çıktı. Bunun ardından, Zeki Baştımar'ın sekreterliğinde TKP Dış
Bürosu teşkil edildi. Büronun başlangıçtaki diğer üyeleri İsmail
Bilen, Nazım Hikmet, Abidin Dino ve Aram Pehlivanyan oldu.
TKP'nin Leipzig'deki Bizim Radyo, Budapeşte, Bulgaristan
ve Moskova'da bulunan yurtdışı aktifiyle bir konferans düzen­
lendi. Reşat Fuat, Hikmet Kıvılamlı, Mihri Belli gibi eski yöneti­
cilerin yokluğunda, 2 ila 6 Nisan 1962 günlerinde Leipzig'te
yapılan toplantıya Dış Büro üyelerinin yanı sıra Bilal Şen, Sabiha
Sertel, Yıldız Sertel, Vartan İhmalyan, Dr. Hayk Açıkgöz, Fahri
Erdinç ve Gün Benderli-Togay katıldı.
Konferansın açılışında Zeki Baştımar'ın kendinden başka
herkesi kötüleyen raporu kabul görmedi. Radyoların program­
larını belirlemek ve Yeni Çağ, Yurdun Sesi dergilerini çıkarmak
üzere Basın Yayın Bürosu kuruldu. Büro üyeleri olarak Sabiha
Sertel, Bilal Şen, Fahri Erdinç, Vartan İhmalyan ve Gün Bender­
li-Togay seçildi. 1936 tarihli program ve tüzüğün yenilenmesi
için çalışmalara başlanması gerektiği konuşuldu.
1962-65 yıllan arasında Dış Büro'da iç tartışma ve bölünme­
ler yaşandı. Nazım Hikmet'in ölümünden sonra Dış Büro'ya
alınan Bilal Şen ve Gün Benderli-Togay 1965'te tasfiye edildi.
Zeki Baştımar, İsmail Bilen ve Aram Pehlivanyan fiili TKP yöne­
ticileri olarak kaldı. Zeki Baştımar, 1965'ten sonra "Merkez Ko­
mitesi 1. Sekreteri" unvanını kullanmaya başladı.
Eski yöneticilerden Mihri Belli'nin başını çektiği "Milli De­
mokratik Devrim" akımı eleştirildi. MDD'cilerin, işçi sınıfının
mücadelesini ikinci plana atan ve öncülüğü Kemalistlere tanı­
yan milliyetçi, uzlaşmaa bir çizgi olduğu değerlendirilmesinde
bulunuldu. Milli Demokratik Devrim ve İçyüzü adlı bir broşür
yayınlandı.
Parti'de Yakub Demir ismini kullanan Zeki Baştımar'ın Bi­
rinci Sekreterliği döneminde, 1958 yılında kurulan Bizim Radyo
yayınlarının yanı sıra, 1960'lı yılların ilk yarısında Yurdun Sesi

33
ve Yeni Çağ dergileri yayınlandı. 1967'den itibaren "TKP'nin
Sesi" radyosu yayına başladı ve 1970'den itibaren de TKP MK
yayın organı olarak Durum Bülteni yayınlandı.
l 960'lı yıllar boyunca TKP, Türkiye' deki siyasi faaliyette
esas itibariyle Türkiye İşçi Partisi'ni destekledi. Örgütlenmesini
Avrupa'daki Türk öğrenci ve işçileriyle sınırlı tuttu. 1964'te Al­
manya' daki işçileri örgütlemek üzere Dış Büro t�rafından görev­
lendirilen Aram Pehlivanyan, Almanya ve Fransa' da bir süre
kaldıktan sonra geri döndü.
İlk örgütlenme Berlin' de öğrenciler arasında başladı ve ör­
güt biçimi olarak Türk Toplum Ocağı adı benimsendi. Türk
işçilerinin yaygın olarak çalıştığı kentlerde kurulan ocaklar,
sonunda Almanya Türk Toplum Ocakları (ATTF) adıyla bir üst
örgütlenme biçimine ulaştı. Bu arada Fransa' da Türkiyeli Öğ­
renciler Birliği'nin yanı sıra İşçi Birliği, İngiltere' de İngiltere
Türkiyeli İlericiler Birliği, Hollanda' da Hollanda Türkiyeli İşçi­
ler Birliği vb. örgütler kuruldu.
Öte yandan, TKP dışında özellikle Dr. Hikmet Kıvılamlı
düşüncesinde hareket edenler de 12 Mart 1971'den sonra Avru­
pa' da yaygın bir örgütlenme oluşturdular ve TDF biçiminde
federasyonlaştılar. 1970'li yılların ortalarında TDF ile ATIF,
birleşerek Federal Almanya İşçi Dernekleri Federasyonu'nu
(FİDEF) oluşturdular. 1980'lerin sonlarında TKP ile TİP'in bir­
leşme sürecinde FİDEF dağıldı, yerine Göçmen Dernekleri Fede­
rasyonu (GDF) kuruldu.
Yakub Demir döneminde öğrenci yetiştirme anlayışı yeni­
den hayata geçirildi. Sovyetler Birliği ve Bulgaristan'da eğitim
devreleri söz konusu oldu. 1971 yılı Kasım ayında Zeki Başh­
mar, beyin kanaması ve kısmi felç geçirdi. Rahatsızlığı bir yıl
sonra tekrarladı. 1973 yılı Mart ayında doktorların iş göremez
raporu verdiği Zeki Baştımar, 24 Mayıs 1973 günü TKP MK
Bürosu tarafından görevinden alındı; yerine İsmail Bilen seçildi.

34
Ahlım dönemi: TKP MK Bürosu'nun, 24 Mayıs 1973 günü
yaphğı toplantı, daha sonralan "1973 Ahlımı" başlangıcı kabul
edildi. 1971 yılında hazırlıklarına başlanan yeni parti program
ve tüzük taslakları hazırlandı. Yakub Demir döneminde Bah
Avrupa'da yayınlanması öngörülen ve çalışmaları yapılan ya­
yın, illegal yayın olarak 8 Ocak 1974'te Merkez Komitesi organı
Ablım adıyla aylık olarak çıkmaya başladı. İsmail Bilen, Aram
Pehlivanyan, Mustafa Demir, Ali Durak ve Aydın Meriç'in yer
aldığı Merkez Komitesi Politbürosu oluşturuldu.
TKP'nin çok uzun bir süre sonra topladığı bir forum olan
"Konya Konferansı", 28-29 Ocak 1977 tarihinde Moskova'da
toplandı. Konferans delegeleri önce Berlin-Altenhof'a geldi.
Burada yapılan hazırlık çalışmalarından sonra delegeler özel bir
uçakla Moskova'ya götürüldü. Moskova yakınlarındaki bir da­
çada toplanan konferansta Aram Pehlivanyan, Adil Demirci, Ali
Durak, Ali Söylemezoğlu, Alp Otman, Aydan Bulutgil, Aydın
Meriç, Birol Başören, Cahit Baylav, Cavlı Çulfaz, Cemal Kıra!,
Cihan Şenoğuz, Çağatay Güne!, Erdal Talu, Ertan Uyar, Feridun
Aksın, Gönül Dinçer, Güray Tekin Öz, Halit Erdem, Haluk
Yurtsever, İsmail Bilen, Mehmet Salmanoğlu, Metin Gür, Musta­
fa Demir, Mustafa Hayrullahoğlu, Murat Alp, Nabi Yağcı, Naz­
mi Salhk, Necmiye Alpay, Nihat Akseymen, Nurkalp Devrim,
Oktay Zor, Orhan Aydurmuş, Ömer Tulgan, Süleyman Çavu­
şev, Şeref Yıldız, Turgut Metin Öztürkoğlu, Ulvi Oğuz, Veysi
Sansözen yer aldı. (Sıtkı Coşkun ve Mehmet Bozışık delege ol­
malarına rağmen güvenlik nedeni ile konferansa katılamadı) Bu
toplanhda, 1974'te redaksiyonu tamamlanan parti programı ve
tüzüğü kabul edildi. 24 Mayıs 1973 kararı, yani Yakub Demir'in
görevden alınması onaylandı.
İsmail Bilen'in genel sekreterliğinde ayağa kalkan TKP, ülke
içinde de parti örgütleri kurmaya başladı. TKP Merkez Komite­
si, ilk kez 1978 yazında toplandığında şu kişilerden oluşuyordu:
İsmail Bilen, Aram Pehlivanyan, Adil Demirci, Alp Otman, Ali

35
Durak, Aydın Bulutgil, Cihan Şenoğuz, Feridun Aksın, Gönül
Dinçer, Güray Tekin Öz, Aydın Meriç, Haluk Yurtsever, Meh­
met Bozışık, Metin Gür, Mustafa Demir, Nabi Yağcı, Nihat Ak­
seymen, Ömer Tulgan, Sıtkı Coşkun, Süleyman Çavuşev, Şeref
Yıldız, Turgut Metin Türkoğlu ve Veysi Sarısözen...
Atılım dönemi olarak adlandırılan bu dönemde TKP, bir di­
riliş yaşadı. Sendika, gençlik, memur, köylü, kooperatif ve kadın
hareketi içinde kitleselleşti. Aydın ve barış hareketine öncülük
etti. Faşizme, emperyalizme ve kapitalizme karşı güçlü bir odak
oldu. İsmail Bilen, 1973 ve 1977 seçimlerine CHP'den giren kimi
ilerici adaylara oy verilmesini istedi. 1979 seçimlerinde ise TKP,
parti çizgisindeki bağımsız adayları destekledi. Parti bu dönem­
de, bütün enerjisini Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu
(DİSK}, Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği TÖB­
DER}, İlerici Gençler Derneği (İGD) ve İlerici Kadınlar Derne­
ği'ne (İKD) verdi.
TKP, yurtdışında Atılım, Durum Bülteni, Yeni Çağ, Kurtu­
luş ve İşçinin Sesi dergilerini yayınlarken, yurtiçinde de legal
olarak aylık Ürün Sosyalist Dergi, Barış ve Sosyalizm Sorunları,
onbeş günlük Savaş Yolu, Güneşli Dünya, Gündem dergilerini
çıkardı. Konuk ve Temel Yayınları, TKP'nin etkisindeydi. Gün­
lük Politika gazetesi de 1977 yılından, Tariş Olaylan sırasındaki
yayını nedeniyle kapatıldığı Ocak 1980'e kadar TKP'nin deneti­
minde çıktı. İsmail Cem, Ercan Arıklı ve Kadri Kayabal tarafın­
dan 1975 yılında kurulan Politika, 1977 yılında DİSK tarafından
satın alınmıştı.
İşçinin Sesi ayrışması: Türkiye 'Komünist Partisi Merkez
Komitesi üyesi Nihat Akseymen (R. Yürükoğlu}, 1978 Şu­
bat'ında İsmail Bilen'in bilgisi ve hatta özendirmesiyle 18 sayfa­
lık "Emperyalizmin Zayıf Halkası Türkiye" broşürünü yazdı.
1978 yazında yapılan tam üyeli Merkez Komitesi toplantısında,
Merkez Yayın Organ Atılım'la, etkisi büyümekte olan İşçinin
Sesi'nin varlığının bir çeşit iki başlılık yarattığı eleştirileri üzeri-

36
ne, İşçinin Sesi'nin Ahlım'a içerilmesine karar verildi. Daha
sonra da Politbüro, Bilen'in önerisiyle MK üyesi Nihat Aksey­
men'in Atılım editörlüğüne getirilmesine karar verdi.
Bu karar, çok uzun süre bekletildi ve sonunda uygulanma­
dı. Nihat Akseymen, kararın uygulanmasını beklediği dönemde
"Emperyalizmin Zayıf Halkası Türkiye" çalışmasını kitap bo­
yutlarına genişletti. TKP MK Plenumu, 1979 yazında parti içinde
Politik Büro'dan başlayarak her düzeyde baş gösteren sorun ve
bkaruklıkları çözme, parti içindeki sağ eğilime önlem alma gün­
demiyle toplandı. Toplantı 'sol'un tasfiyesiyle sonuçlandı.
Örgütsel cephede resmi merkez kısa zamanda duruma
egemen oldu. İngiltere parti örgütü, yöneticisi Nihat Aksey­
men'in yanında yer aldı. MK üyesi ve Ege Yöre Komitesi Sekre­
teri Haluk Yurtsever, bir süre sonra İşçinin Sesi muhalefetine
katıldı. İşçinin Sesi'nin en çok yandaş kazandığı, tutunduğu
bölge Ege oldu. Ankara' da ODTÜ'lü gençlerin başını çektiği bir
grup İşçinin Sesi'ne katıldı; Mersin'de ve daha birkaç yerde de
benzer gelişmeler oldu.
Ocak 1980'de "Türkiye Komünist Partisi Leninciler Konfe­
ransı" toplandı. Eşgüdüm Komitesi altında fiilen bağımsız ör­
gütlenmeye girişti. Bu konferansta TKP'nin yarım yüzyıl kongre
toplamayan bir parti olduğu belirtilerek kongre çağrısı yapıldı.
TKP, 12 Eylül'e İşçinin Sesi'ni ve parti içindeki 'sol sekter' çizgiyi
tasfiye etmiş, bir süre sonra kendi aralarında mücadeleye başla­
yacak başını Veysi Sarısözen, Nabi Yağcı ve Sıtkı Coşkun'un
çektiği Türkiye örgütü ağırlıklı Partizan grubu ile Mustafa De­
mir ve Ali Durak'ın yurtdışı ekibinin egemenliğindeki bir çizgi­
ye oturmuş olarak girdi.
5. Kongre: Türkiye Komünist Partisi, 12 Eylül 1980 faşist
darbesinden sonra ağır kayıplar verdi. 1981 yılında tarihinin en
büyük tutuklamasına uğradı. Bini aşkın parti üyesi tutuklandı,
parti örgütlerinin çoğu dağıldı. Bu ağır tabloda, darbeyi faşist

37
olarak görmeyen ve kendilerine yönelik operasyon olmayacağı
beklentisinde bulunan parti yönetiminin de payı vardı.
Tevkifahn ardından yapılan plenumda, hatanın "sol sapma
politika izlenmesi"nden kaynaklandığı belirtildi ve Haydar Kut­
lu (Nabi Yağa) Yardıma Genel Sekreterliğe getirildi. Nabi Yağ­
a, Ağustos 1982'de genişletilmiş yöre komitesi sekreterleriyle
yaphğı toplanhda, "Türkiye'de faşizm vardır" tespitini yaph.
Ocak 1983'te Nabi Yağa, MK Genel Sekreterliği'ne getirildi;
ancak bu durum, Nisan 1983'teki Merkez Komitesi tam üyeli
toplantısında açıklandı.
5. Kongre, Kasım 1983'te Slovakya'da toplandı. Dördüncü
program ve tüzük kabul edildi. "Günümüzün en ivedi görevi,
faşist diktatörlüğü yıkmakhr" saptaması yapıldı. Bu saptamaya
uygun kapsamlı kararlar alındı. Kongrede İsmail Bilen'e sembo­
lik bir işlevi olan parti genel başkanlığı görevi verildi. Bilen, bu
kongreden birkaç gün sonra, 18 Kasım 1983 günü (Doğu) Ber­
lin'de öldü.
TKP, bu dönemde "Anayasaya Hayır" kampanyasını yürüt­
tü. Türkiye Komünist Partisi, Kürdistan Öncü İşçi Partisi, Türki­
ye Kürdistanı Sosyalist Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Türkiye Sos­
yalist İşçi Partisi ve Türkiye Komünist Emek Partisi tarafından
oluşturulan "Sol Birlik" aracılığıyla cuntaya karşı faaliyetlerde
bulunmaya çalıştı.
6. Kongre: Türkiye Komünist Partisi ve Türkiye İşçi Parti­
si'nin birleşerek Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) adını
alacağı, 7 Ekim 1987 günü, Brüksel'de yapılan bir basın toplantı­
sıyla açıklandı. (Bunun gereği ise 1988 yılında yerine getirilecek­
ti. TKP, 6. Kongresi'ni topladı ve kendini feshetti. Aynı gün, 8.
Kongresi'ni toplayan TİP de, TBKP'ye katılmak üzere kendisini
feshetti.)
Yapılan anlaşmaya göre, TİP Genel Başkanı Behice Boran ve
TKP Genel Sekreteri Nabi Yağcı, Türkiye'ye dönecek ve
TBKP'nin legal olarak kuruluşu için başvuruda bulunacaktı.

38
Ancak Behice Boran'ın 10 Ekim . 1987'de ölümü üzerine, Kasım
1987'de TKP'den Nabi Yağcı ile birlikte TİP'ten Nihat Sargın
Türkiye'ye geldi.
TİP Genel Başkanı Nihat Sargın'ın genel başkanlığa, TKP
Genel Sekreteri Haydar Kutlu'nun ise genel sekreterliğe getiril­
diği partinin liderleri Türkiye'ye gelir gelmez, hapse ahldılar ve
Türk Ceza Kanunu'nun 141 ve 142. maddeleri uzun süre kamu­
oyunda tartışıldı. Uluslararası kampanyalar sonrasında yaptık­
ları açlık grevinin de etkisiyle tahliye olan Yağcı ve Sargın,
TBKP'nin legal olarak kurulması için 4 Haziran 1990'da başvu­
ruda bulundular. Ocak 1991'de 1. Büyük Kongresi'ni toplayan
ve üyelerinin kurulmakta olan Sosyalist Birlik Partisi'ne kahl­
ması kararını aldıktan sonra, TBKP, 16 Temmuz 1991 günü
Anayasa Mahkemesi tarafından kapahldı.
TBKP'nin kadroları daha sonraki yıllarda, SBP, BSP, ÖDP
gibi partilerde siyasi mücadelelerine devam ederken; günü­
müzde TKP geleneğini devam ettirdiğini iddia eden dört yasal
parti bulunuyor: KP, HTKP, TKH ve 1920TKP...
Söz konusu partileri, ilerleyen sayfalarda ele alacağız!

39
OSMANLI SOSYALİ ST FIRKASI

Osmanlı Sosyalist Fırkası, il. Meşrutiyet dönen'linde İstanbul'da,


Türkler tarafından kurulan ilk sol partidir. Şubat 1910'da İştirak
dergisini yayınlamaya başlayan Hüseyin Hilmi'nin girişimleri
sonunda Eylül 1910'da Osmanlı Sosyalist Fırkası kuruldu.
Partinin kuruluş ve yönetiminde Baha Tevfik, Sosyalist ga­
zetesi sahibi Namık Hasan, Hamit Suphi ve İnsaniyet gazetesi
sahibi İbn-üt Tahir İsmail Faik de görev aldı. İştirak'in kapatılma
olasılığına karşı İnsaniyet ve Medeniyet adlı yayın organları için
de ruhsat alan Osmanlı Sosyalist Fırkası bilinen anlamda bir
sosyalist parti değildi.
İstanbul'da kurulan Osmanlı Sosyalist Fırkası, 1911 yılında
da Paris'te şube açtı. Dr. Refik Nevzad tarafından kurulan şube­
nin üyeleri arasında Avni Kemal, Hoca Kadri, Fuat Nevzad da
bulunuyordu.
Sada-yı Millet gazetesi yazarlarından Ahmet Samim'in
1910' da öldürülmesinden sonra özel bir sayı yayımlayan İşti­
rak' in sert bir eleştiri kampanyası başlatması, partinin çalışmala­
rından hoşnut olmayan İttihat ve Terakki'nin tutumunu daha da
sertleştirmesine yol açtı. Bunun üzerine, Osmanlı Sosyalist Fır­
kası, bütün muhalefeti bünyesinde bulundurmaya çalışan Hür­
riyet ve İtilaf Fırkası ile dayanışma içine girdi.
Mahmut Şevket Paşa'nın 1913'te öldürülmesinden sonra, İt­
tihat ve Terakki, bütün muhalefeti sindirmeye yönelince, Os­
manlı Sosyalist Fırkası da baskılarla karşılaştı. Yurt dışında bu­
lunan Hüseyin Hilmi dönüşünde tutuklanarak Sinop'a gönde­
rildi ve Mondros Mütarekesi'ne (1918) değin çeşitli yerlerde
sürgünde kaldı. Bu dönemde partinin çalışmaları da kesintiye
uğradı. Hiçbir seçime katılamayan parti, kendiliğinden dağıldı.

40
SOSYAL DEMOKRAT FIRKASI

Sosyal Demokrat Fırkası, 1918'in sonlarında Dr. Hasan Rıza


isimli eski bir İttihatçı tarafından kuruldu. Partinin kurucuları
arasında Kazım, Halit Paşa, Yorgaki Efendi, Dr. Lebip, Cemal
Efendi ve Salim de bulunuyor. Siyasi yaşamı dört yıl kadar sü­
ren partide, 1922 yazına gelindiğinde "farmason" Dr. Hasan
Rıza'yı önce işçiler terk etti, sonra da emekli paşalar partiden
ayrıldılar.
Sosyal Demokrat Fırka'nın amacı bütün işçilerin sendikalar
içinde örgütlenmeleri, çalışma şartları ile geçim durumlarının
iyileştirilmesi ve kaza, hastalık, yaşlılık gibi hallerde yardım
görmelerini sağlamakb.
Seçimlerden önce Milli Ahrar Fırkası ile birleşeceği söylenti­
lerine "Sosyalistler, milliyetçilik prensiplerini takip edenlerle
birleşemez" şeklinde çok sert tavır gösterildi. Dr. Hasan Rı­
za'nın Sosyalizm isimli kitabında "insaniyetperverlik" kavramına
büyük yer verildi.
Sosyal Demokrat Fırkası, kendisini programından alınb ya­
parak hazırladığı il. Entemasyonal'e bağlı saymışbr. Yayın or­
ganı olmayan fırka, yaygın şekilde örgütlenemedi, kongre nite­
liğinde sayılabilecek iki toplanb yapb; bunlardan ikincisinde,
partideki çözülmeleri durdurmak için Dr. Hasan Rıza başkanlık­
tan düşürüldü. 1. Şura-yı Saltanat'ta parti başkanı tarafından
temsil edilen fırka, 1919 seçimine İstanbul'dan kabldı; ancak
milletvekilliği kazanamadı. Dr. Hasan Rıza, ABD Başkanı Wil­
son'un prensiplerinin doğru uygulanması halinde ülkenin kur­
tulacağına inanıyordu.
Dr. Hasan Rıza, partisini diriltmek için 1924 ve 1930'da İçiş­
leri Bakanlığı'na başvurdu; ancak izin alamadı. 1931'de yapılan
TBMM seçimlerine İstanbul'dan bağımsız aday olarak kablan 50
kişi arasında Dr. Hasan Rıza da bulunuyordu.

41
TÜRKİYE SOSYALİ ST FIRKASI

Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın kurucusu Hüseyin Hilmi, 1919 yılı


başlarında İstanbul'a döndü ve İdrak gazetesini yayınlamaya
başladı ve 20 Şubat 1919'da İstanbul'da Türkiye Sosyalist Fırka­
sı'nı kurdu. Partinin programı ve söylemi önceki partiye göre
daha soldaydı.
Türkiye Sosyalist Fırkası, 1919 seçimlerine iki aday ile girdi
ama başarılı olamadı. TSF adayları Dr. Refik Nevzad ile Sadret­
tin Celal'in başarısız olduğu seçimlerde, Mesai Fırkası'ndan
Numan ustanın 135 oy ile milletvekili seçilmesi sol çevrelerde
büyük bir sürpriz oldu.
Türkiye Sosyalist Fırkası, II. Entemasyonal'le ilişki kurdu
ve Bem Kongresi'ne Dr. Refik Nevzad ve Hasan Sadi'yi delege
olarak gönderdi. Dahası Hüseyin Hilmi, Türkiye Sosyalist Fırka­
sı'nın Komintem'e üye olması için 1920 yılında başvurdu.
Fırka, 1920 yılı içinde yoğun bir örgütlenme içinde bulundu
ve özellikle İstanbul'daki tersane ve tramvay işçileri arasında
yoğun olarak örgütlendi. İdrak gazetesi, Sadrazam Damat Ferit
Paşa'yı eleştirince bir haftalığına kapahldı.
Hüseyin Hilmi'nin önemli siyasi başarılarından biri, 1920
yılında tramvay işçilerinin grevini örgütlemesiydi. Parti için en
görkemli olay, 1921 yılında işgal albndaki İstanbul'da 1 Mayıs
kutlamalarını büyük bir işçi kahlımıyla gerçekleştirmesi oldu.
İşgal kuvvetlerinin engelleme girişimlerine rağmen gerçek­
leştirilen görkemli eylem, gelecekteki işçi mücadelesi için ciddi
etkiler bırakb. Türkiye Sosyalist Partisi, 1922 yılına 1 Mayıs'ına
bu sefer yeni kurulan farklı örgütlerle birlikte kahldı.
Hüseyin Hilmi, 16 Kasım 1922 gecesi İstanbul-Fatih'te öldü­
rüldü. Cinayeti Kalkandereli Ali Haydar isimli sivil bir polis
memuru üslendi. Katil, yargılandı ve 9 Ekim 1923'te, 15 yıl hapis
cezasına çarphrıldı.

42
İ ŞÇİ SOSYALİST FIRKASI

İşçi Sosyalist Fırkası, 13 Ekim 1921'de kuruldu. Fırkanın kurucu­


ları 'terzi patronu' Namık Hasan ve Seyr-i Sefain İşletmesi'nden
Hüseyin Sezai'dir. İşçi Sosyalist Fırkası, Hüseyin Hilmi'nin Tür­
kiye Sosyalist Fırkası'ndan ayrılanlar tarafından kuruldu: Ayrı­
lığın nedenleri arasında Hüseyin Hilmi'nin kendisini ebedi baş­
kan ilan etmesi, son grevlerde uğranılan başarısızlık ve işçilerin
bu fırkaya karşı artan hoşnutsuzlukları vardır.
Fırka kurucularından Namık Hasan, 1910 yılında kurulan
Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın da kurucuları arasındaydı. Yine
aynı dönemde bu fırkanın yayın organı Sosyalist gazetesinin
sahibiydi. Gazete nedeniyle Divan-ı Harp tarafından tutuklan­
mışh. Namık Hasan, Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın 1919 yılında
Türkiye Sosyalist Fırkası adıyla yeniden kuruluşunda da kurucu
olarak yer aldı.
İşçi Sosyalist Fırkası'nın nizamnamesi Türkiye Sosyalist Fır­
kası'nınkine çok benzemektedir. Ancak fırkanın adında "sosya­
list" kelimesi olmasına rağmen, nizamnamenin hiçbir madde­
sinde "sosyalizm" içeren bir cümle yoktur. Bu kitabımızın ismine
esin kaynağı olan bu fırkanın 3-4 ay yaşadığı tahmin ediliyor.

M Ü STAKİL SOSYALİ ST FIRKASI

Türkiye Sosyalist Fırkası'nda Hüseyin Hilmi'yi deviren 8 Mart


1922 tarihli kongre karan resmiyet kazanamadığı için, araların­
da Mehmet Nurettin ve Dr. İhsan'ın da bulunduğu fırkadan
ayrılan kişiler tarafından 12 Haziran 1922'de İstanbul'da kurul­
du. Türkiye Sosyalist Fırkası'ndaki liderlik tartışmaları yüzün­
den partiden aynlanlann kurduğu bu fırka, etkili olamadı.

43
TÜRKİYE İŞÇİ VE ÇİFTÇİ SOSYALİST FIRKASI

Berlin'den gelen sosyalistler, Almanya'da kurdukları Türkiye


İşçi ve Çiftçi Partisi'nin adına bir de "sosyalist" kelimesini ekle­
yerek 1919 yılının Temmuz ayı sonlarında hükümete resmen
başvurdular. Çünkü 1918'de iktidara gelen Tevfik Paşa hüküme­
ti 1913'te kapahlan siyasi partilerin yeniden kurulmasına dair
bir izin vermişti. Ancak hükümetten yapılan bu başvuruya her­
hangi bir yanıt gelmedi.
Partinin yayın organı Kurtuluş, 20 Eylül 1919'da yayınlan­
maya başladı. Hükümete yeniden başvuru yapıldı ve Türkiye
İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, 22 Eylül 1919'da kurulmuş sayıldı.
Dr. Şefik Hüsnü'nün liderliğinde Ethem Nejat, Ahmet Akif,
Sadrettin Celal, Vedat Nedim, Nafi Atuğ Kansu, Cevat Cevdet
ve Namık İsmail tarafından kurulan fırkanın genel merkezi İs­
tanbul'daki Çiftçi Kütüphanesi'ndeydi.
Parti, Tramvay, Gazhane gibi işlehnelerde büyük bir kitle­
selliğe kavuştu. Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, 1919 se­
çimlerinde İstanbul, İzmir, Eskişehir, Niğde'den birer aday gös­
terdi; ancak İstanbul'daki adayı Mehmet Vehbi, 14 oy alabildi.
İzmir'de seçim yapılmazken, diğer illerde de başarısız olundu.
Eylül 1919'dan Şubat 1920'ye kadar beş sayı çıkabilen Kurtu­
luş dergisinde sola yönelme ve Avrupa ülkelerindeki gelişmeler
değerlendirilmiştir. Kurtuluş'un 19 Şubat 1920 tarihli beşinci
sayısından sonra, İstanbul, 16 Mart 1920'de İngilizler tarafından
işgal edildi. Aylık Kurtuluş dergisinin yayını ve partinin faaliyet­
leri işgal kuvvetleri ve Damat Ferit Paşa hükümeti tarafından
yasaklandı.
Cephede durumun kritikleşmesi üzerine bazı parti yönetici­
leri düşmana karşı savaşmak için Anadolu'ya gittiler. Bazı yöne­
ticilerse Sovyetler ile Ankara hükümeti mutabakahnı sağlamak
amaayla Moskova'ya gönderildiler. 1920 yılında yapılan ara
seçimlerde Kurtuluş dergisi sahibi Mehmet Vehbi, seçimi kazan-

44
dı; ancak meclis dağıhldığı için mebus olamadı. 1920 yılı sonla­
rında faaliyetlerine gizli olarak yeniden başlayan Türkiye İşçi ve
Çiftçi Sosyalist Fırkası, 1 Mayıs'larda çok büyük kitleselliğe ka­
vuştu.
Dr. Şefik Hüsnü, 1921 yılında kurduğu aylık Aydınlık dergi­
sini Sadrettin Celal (Antel) ile birlikte 1925 yılına kadar 31 sayı
yayınladı. 1923 yılında Vazife gazetesi, 1925 yılında ise haftalık
Orak Çekiç dergisi yayınlanmaya başladı. Dr. Şefik Hüsnü, ilk
kez Mayıs 1923'te tutuklandı ve vatana ihanetten yargılanmaya
başladı. Ancak Lozan Anlaşması'nın imzalanması üzerine, yar­
gılanan tüm sosyalistler serbest bırakıldı.
1925 yılında kabul edilen Takrir-i Sükun Yasası gereği tüm
komünist gazete ve dergiler yasaklandı ve komünist olarak bili­
nen kişilerin hepsi tutuklandı. İstiklal Mahkemesi'ndeki davanın
baş sanıklarından biri Dr. Şefik Hüsnü idi. Ankara İstiklal Mah­
kemesi 38 kişiyi 7, 10 ve 15 yıllık hapis cezalara çarptırırken, Dr.
Şefik Hüsnü, Nazım Hikmet ve Hasan Ali (Ediz) tutuklamalar­
dan kısa bir süre önce yurt dışına çıkmışh.
Bu davada Dr. Şefik Hüsnü gıyabında 15 yıl hapis cezasına
çarphrıldı. Ancak bu hüküm, 1928 yılında gözden geçirilerek 1
yıl hapse indirildi. Tutuklananlar, 29 Ekim 1926 günü kabul
edilen bir af yasasıyla serbest bırakıldı.
Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, Türkiye Halk İştira­
kiyun Fırkası'ndan kalanların kahlımıyla, 1920 yılında Bakü'de
kurulan Türkiye Komünist Partisi'nin devamcısı sayıldı. Nite­
kim Türkiye Komünist Partisi'nin 6 Şubat 1925 günü İstanbul,
Beşiktaş'ta toplanan III. Kongresi'nde söz konusu iki fırkadan
gelen kadrolar vardı.

45
YEŞ İL ORDU

Nazım (Resmor), Şeyh Servet (Akdağ), Dr. Adnan (Adıvar),


Eyüp Sabri (Akgöl), Yunus Nadi (Abalıoğlu), Hüsrev Sami (Kı­
zıldoğan), Süreyya (Yiğit), Sırn (Bellioğlu), Mustafa (Cantekin),
Hamdi Namık (Gör), Muhittin Baha (Pars), M. Celal (Bayar),
Hakkı Behiç (Bayiç), Çerkes Ethem, Reşit ve Tevfik tarafından
Mayıs 1920'de Ankara'da bir cemiyet olarak kuruldu. Cemiyetin
genel sekreteri Nazım idi.
Yeşil Ordu Cemiyeti'nin Ankara'daki genel merkezinden
başka, Eskişehir'de de bir şubesi kuruldu. Yeşil Ordu'nun, bir
Nizamnamesi ve bir de Talimatnamesi vardı. Nizamnamesi'ne
göre Yeşil Ordu, anti-kapitalist, anti-emperyalist ve anti­
militaristti. Ancak İslami özelliği ağır basıyordu.
Yeşil Ordu, gizli örgüttü ama Mustafa Kemal'in bilgisi dahi­
lindeydi. Nitekim meclisteki yakın arkadaşları da Yeşil Ordu
içindeydi. Ancak Çerkes Ethem'in Seyyar Kuvvetleri'nin giderek
güç kazanması karşısında, bu örgütü dağıtmanın yollarını ara­
maya başladı. Bu yöndeki gayretler, 1920 yaz aylarında başarı­
sızlığa uğrarken, örgütün merkezi Eskişehir'e kaydı.
Arif Oruç'un kendini "İslam Bolşevik Gazete" olarak tanım­
layan Seyyare Yeni Dünya gazetesini günlük olarak yayınlamaya
başlamasına, Çerkes Ethem para vererek yardımcı olmuştu.
Gazete Eskişehir'den Ankara'ya taşındığında ismindeki "Seyya­
re" kelimesi atıldı ve Yeni Dünya adıyla yayınlanmaya başladı.
Logonun alhnda ise "Türkiye Komünist Gazetesi" yazıyordu ve
resmi Türkiye Komünist Partisi'nin yayın organıydı. Üç bin
civarında basılıyordu.
Yeşil Ordu'nun bazı kurucuları, 18 Ekim 1920'de kurulan
resmi Türkiye Komünist Fırkası'na, çağrıyı benimsemeyenler ise
Halk İştirakiyun Fırkası'na geçti. Çerkes Ethem'in cephede boz­
guna uğrahlmasıyla, Yeşil Ordu 'efsanesi' de tamamen sona
ermiş oldu.

46
HALK ZÜMRESİ

Birinci mecliste, sayılarının 85'i bulduğu söylenen Halk Zümre­


si, Haziran 1920'de örgütlendi ve Eylül başında Yeşil Ordu Ge­
nel Sekreteri Nazım'ı (Resmor) İçişleri Bakanı seçtirerek varlığı­
nı ortaya koydu. Ancak Nazım'ın bakanlığı -Çerkes Ethem'in
ricasıyla- sadece iki gün sürdü.
8 Eylül 1920'de Anadolu 'da Yeni Gün gazetesinde Halk Züm­
resi'nin programı yayınlandı. Yunus Nadi'nin yazdığı söylenen
programda, Bah emperyalizmine son verilmesi, emeğin gücü,
insanseverliğin, Tanrı'nın vahiyleriyle ve İslamiyet'in ilkeleriyle
uyumlu olduğu ortaya konmaya çalışıldı.
Halk Zümresi, o dönem yoğunlaşan Anayasa tarhşmaların­
da "mesleki temsil" görüşünü savundu. Zümre'nin programın­
da dile getirilen kimi düşünceler, Halkçılık Programı aracılığıyla
hükümete mal edildikten sonra kurulan resmi Türkiye Komü­
nist Fırkası (TKF) aracılığıyla örgütsel bütünlüğü parçalandı.
Bir grup Halk Zümresi üyeleri Resmi Türkiye Komünist
Fırkası'na girerken, Tokat mebusu Nazım'ın (Resmor) başını
çektiği 10-15 kişilik bir milletvekili grubu, 1920 başlarında Eski­
şehir ve Ankara'da etkinlik gösteren gizli Türkiye Komünist
Fırkası çevresinde toplandılar.
Gizli TKF ile Nazım çevresinin bir araya gelmesiyle, Türki­
ye Halk İştirakiyun Fırkası, 7 Aralık 1920'de yasal olarak kurul­
du. Tokat mebusu Nazım (geçici başkan), Bursa mebusu Şeyh
Servet, Afyonkarahisar mebusu Mehmet Şükrü kurucu olarak
yer aldı. Fırkanın kuruluşundan iki ay sonra, Çerkes Ethem'i
desteklediği iddiasıyla THİF yöneticileri tutuklandı.
Meclis'te yer alanlar ise, dokunulmazlıkları kaldırılarak di­
ğer yöneticilerle birlikte İstiklal Mahkemesi'nde yargılandılar.
THİF'nin mecliste yer almayan yöneticileri ve Tokat mebusu
Nazım 15 yıl hapis cezasına mahkum edildiler.

47
TÜRKİYE KOMÜN İST FIRKASI (Resmi)

Bir taraftan Anadolu'da gelişen sol akımları, dolayısıyla aşağı­


dan gelişebilecek bir halk devrimini önleyebilmek ve sol örgüt­
lenmeleri kontrol alhnda tutabilmek, hem de Moskova ile dip­
lomatik ilişkileri sürdürebilmek amacıyla, 18 Ekim 1920 tarihin­
de Ankara'da Türkiye Komünist Fırkası'nı kuruldu.
Fırka'nın kurucuları arasında Tevfik Rüştü (Aras), Yunus
Nadi (Abalıoğlu), Hakkı Behiç (Bayiç), Refik (Koraltan) gibi
Mustafa Kemal'e yakınlığıyla tanınan kişiler vardı. Partiye Mus­
tafa Kemal, Fevzi (Çakmak), Ali Fuat (Cebesoy), Refet (Bele),
İsmet (İnönü) ve Kazım (Karabekir) de üye oldular. Anadolu 'da
Yeni Gün gazetesi partinin yayın organı olarak çıkarıldı. Eskişe­
hir'den getirilen Yeni Dünya da partinin yayın organıydı.
Resmi TKF, kurulurken İçişleri Bakanı Dr. Adnan (Adıvar)
tarafından yayımlanan 16 Ekim 1920 tarih ve 1640 sayılı genelge
ile resmi partiye üye olup da oradan mühürlü üyelik kartı al­
mamış kimselerin komünizm propagandası yapmaları ve ko­
münizmle ilgili herhangi bir faaliyette bulunmaları yasaklandı.
Bu genelgenin amacı, bütün devrimci unsurları denetim alhna
almak ve gizli çalışan teşkilatların dağılmasını sağlamakh. Bu
arada, Türkiye Komünist Fırkası, Komintern'e üyelik için baş­
vurduysa da kabul edilmedi.
Ancak 1921 yılının Ocak ayından itibaren iç ve dış politik
dengeler değişince Kemalist hareketin sola karşı tutumu da
değişti. Ankara Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında uzlaşma
sağlanınca, bilhassa Londra Konferansı öncesi sola yönelik bü­
yük bir tasfiye dalgası başladı. 28 Ocak 1921'de Mustafa Suphi
ve 14 yoldaşı Karadeniz'de katledildi. Şubat ayı içerisinde mec­
listeki Tokat Mebusu Nazım başta olmak üzere Türkiye Halk
İştirakiyun Fırkası yöneticileri tutuklanarak İstiklal Mahkeme­
si'nde yargılandı. Arhk ihtiyaç kalmayan resmi TKF kapahldı.
En sonunda da Çerkes Ethem'in Yeşil Ordusu dağıtıldı.

48
TÜRKİYE KOMÜN İ ST PARTİSİ (Hafi)

Hafi, yani gizli Türkiye Komünist Partisi, Anadolu'da 14 Hazi­


ran 1920'de kuruldu. Partinin kuruluşuna Sovyetler Birliği tem­
silcilerinden Şerif Manatov, öncülük etti.
TKP'nin ileri gelen üyeleri arasında Baytar Binbaşı ?alih
(Hacıoğlu), Muallim Mustafa (Nuri), Şeyh Kudbettin, Ziynetul­
lah Nevşirvanov, Ahmed, Hilmi ve Halk Zümresi'nden Tokat
mebusu Nazım (Resmor) vardı.
Bu partide Halk Zümresi'nden 10-15 mebus olduğu iddia
edilse de, hatta bunların bir kısmı Türkiye Halk İştirakiyun Fır­
kası'nda birleşme tarhşmalarına kahlsa da, THİF'in kurulmasıy­
la, çoğu fırkadan ayrıldı.
Gizli TKP, görüşlerini önce Haziran ayında ilan edilen 25
maddelik nizamnamesinde açıkladı. 14 Temmuz 1920 tarihli
beyannamesinde ise İngiliz politikasının aleti olan Hürriyet ve
İtilafçıların İstanbul hükümetine de, eski İttihat ve Terakkicilerin
kurduğu Ankara hükümetine de karşı olduklarını belirttiler.
Hafi TKP'nin MK'sı 6-7 Ekim 1920'deki toplanhsında ni­
zamnamesine 7 maddelik bir ek yaph. 18-19 Kasım 1920'deki
toplanhda ise Fatina (Hacıoğlu), Cemile Nevşirvanova ve Cemi­
le'nin kardeşi Rahime TKP'nin genel merkez üyeliğine seçildi.
TKP'nin üye sayısının 138'e ulaşhğı belirtilirken, Sovyet
temsilcisi Şerif Manatov, faaliyetleri tehlikeli görüldüğü için
Ankara hükümeti tarafından sınır dışı edildi.
Ankara hükümetinin resmi Türkiye Halk Fırkası'nı kurup,
komünist faaliyetleri denetim alma girişimi üzerine, Gizli TKP,
Yeşil Ordu ve Halk Zümresi'nin bir kısmıyla birleşti ve faaliyet­
lerine resmi olarak 7 Aralık 1920'de kurulan Türkiye Halk İşti­
rakiyun Fırkası'nda devam etti.

49
AMELE FIRKASI

İstanbul'da Amiralzade Cemal Hüsnü, Davavekili Radi, eski


memur Mehmet Behçet ve Haydar, kömür müteahhidi Mehmet
Kamil, Hüsnü Paşazade Seyit Bilal, Kömür katibi Ali Haydar,
Vanlı Mehmet Baba ve Mehmet Ali Ağa tarafından 11 Ağustos
1920'de kuruldu. Yönetici ve kurucuları arasında çok az işçi
bulunan bu fırka, temel işçi hakları peşindeydi.
Genel merkezi İstanbul'da olmak üzere ülkenin birçok yö­
resinde ve özellikle Ereğli kömür havzasında şubeler açmayı
amaçlıyordu. Üyelerin serbest meslek ve mesai erbabından ol­
ması gerekiyordu. İşçinin refah ve saadetini sağlamak, işçi ile
sermayedar arasındaki ilişkileri düzenlemek, hasta düşen işçiyi
tedavi, sakat ve alil olanlara sahip çıkılması ve kimsesiz kalan
amele evladının okutulması için amele sandıkları kurmak, fır­
kanın ana amaaydı. 20 maddelik bir nizamnameye sahip olan
Amele Fırkası, çalışamadı ve yaygın örgütlenemedi.

MÜSTAKİL AMELE FIRKASI

Amele Fırkası'ndan ayrıldığı sanılan bu parti, Ethem Ruhi (Bal­


kan) tarafından kuruldu. Milliyet ve dine hürmetkar "avantü­
rist" parti olarak nitelenen Müstakil Amele Fırkası hakkında
Bulgaristan Komünist Partisi'nin Türkçe yayın organı Ziya'da
bir haber yayınlandı. Buna göre, 20 Ağustos 1922'de Müstakil
Amele Fırkası'nın genel merkezinde, fırkayı hükümet resmen
tanıdığı için şube açmaya karar verildiği yazılmışh.
Ethem Ruhi, Jön Türk hareketinde bulundu. Sonradan yer­
leştiği Bulgaristan'da 1906 yılında Rumeli ve Balkan gazetelerini
çıkardı. 1911'den itibaren Bah Trakya Türklerini temsil etti. Faa­
liyetleri yüzünden takibata uğrayınca, 1920 yılında İstanbul'a
kaçh. 1925'lerde sendikal çalışmaların içinde bulunan Ethem
Ruhi'yi, 1946'da ise Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisi'nin kuruluşun­
da yeniden göreceğiz.

50
TÜRKİYE HALK İŞTİRAKİYUN FIRKASI

Meclis'teki Halk Zümresi'nin -resmi TKP'ye kahlmayan- üyeleri


ile gizli Türkiye Komünist Partisi tarafından kurulmasına 22
Kasım 1920 günü karar verildi. Halk Zümresi ile birleşme metni
imzalamak için TKP'den Salih, Ziynetullah, Fatma ve Hilmi
gelirken, Halk Zümresi'nden de Tokat mebusu Nazım, Bursa
mebusu Şeyh Servet, Afyon mebusları Şükrü ve Hulusi vardı.
Partinin program ve tüzüğü 28 Kasım günü hükümete ve­
rildi. Partinin faaliyete geçmesi, 7 Aralık 1920 günü kabul edildi.
Bu durum, hemen Yeşil Ordu ve gizli TKP'nin yerel teşkilatları­
na bildirildi. Parti MK'sinde kimi seksiyonlar oluşturuldu. Sek­
siyonlar daha sonra üç şubede birleştirildi. Şube başkanları şun­
lardı. Basın: Mehmet Şükrü, Enformasyon: Hüseyin Hüsnü,
Propaganda: Ziynetullah Nevşirvanov, Kadınlar arasında pro­
paganda: Cemile Nevşirvanova, Kadınlar arasında teşkilat: Fat­
ma (Hacıoğlu), Umumi teşkilat: Nazım, Maliye: Ahmet Hilmi ve
MK aday üyesi Mehmet Hasip, Sanayi: Salih (Hacıoğlu) ve MK
aday üyesi Mukbil...
THİF'in yayın organı, iki bin tirajlı günlük Emek gazetesi, 16
Ocak 1920'de yayına başladı ve 6 sayı yayınlandı; yani 21 Ocak
1920'de sona erdi. Parti üye sayısı ise 300 civarındaydı. Mustafa
Kemal'in Çerkes Ethem'den ricada bulunması üzerine Eskişe­
hir'den Ankara'ya getirilen Yeni Dünya gazetesi, Ethem .kuvvet­
lerine karşı harekete geçen hükümeti eleştirip, işçileri greve
çağırınca, gazetenin matbaası 2 Ocak 1921 günü Kemalist güç­
lerce tahrip edildi. Arif Oruç ve arkadaşları tutuklandı.
Hükümet, Salih'den (Hacıoğlu), baytar binbaşı olduğu için
partiden çıkmasını istedi. Salih, bu emre uymayınca 11 Ocak
1920 günü tutuklandı. Emek gazetesindeki yazılar nedeniyle
gazetenin sorumlu, redaktörü Abdülkadir tutuklandı. 22 Ocak
1920'de THİF'in iki yöneticisi daha tutuklandı ve parti 2 Şubat
1921 günü kapahldı. Dokunulmazlıkları kaldırılan Tokat mebu-

51
su Nazım, Afyon mebusu Mehmet Şükrü, Bursa mebusu Şeyh
Servet ise 1921 yılı Nisan ayı ortalarında tutuklandılar.
Tutuklananlar Ankara'da İstiklal Mahkemesi'nde yargılan­
dılar. 9 Mayıs 192l'de sona eren duruşmada Nazım, 15 yıl, Ziy­
netullah Nevşirvanov 15 yıl, Salih (Hacıoğlu) 15 yıl, sınırdışında
bulunan Sovyet elçiliğinden Şerif Manatov 15 yıl, gazeteci Ni­
zamettin 8 yıl, Emek gazetesi tashihçisi Abdülkadir 5 yıl, Lise
müdürü Behram Lütfi 5 yıl, Hilmi 8 yıl hapis cezası aldı. Yeni
Dünya gazetesinin imtiyaz sahibi ve başyazarı Arif Oruç'un
yattığı süre yeterli görülerek serbest bırakıldı.
Hapis cezası alanlar değişik cezaevlerine gönderildi. Çıkarı­
lan özel af sayesinde THİF'liler 29 Eylül 1 921'de tahliye oldular.
Nazım, Ankara'ya döndü. Salih (Hacıoğlu) önce Kırşehir'de
gazete çıkararak, sonra da Mersin'deki Doğru Öz gazetesinde
yazı yazarak siyasi faaliyetlerine devam etti.
Ankara'da Sovyet elçiliği 18 Mart 1922'de Paris Komünü
için bir toplantı düzenledi. Aynı gün, Yeni Hayat yayınlanmaya
başladı. 22 Mart günü THİF'in 'yeniden' kurulmasına karar ve­
rildi ve 29 Mart 1922 günü, hükümete başvuru yapıldı.
Sovyet elçiliğinde çalışmakta olan Ziynetullah Nevşirvanov
için partinin riske atılması istenmediğinden, Nevşirvanov,
MK'den çıkarıldı; kendisi ve eşi Cemile'ye dış örgütlerde çalış­
ması için 9 Nisan 1922'de yetki belgesi verildi.
THİF'in Yeni Hayat gazetesinden başka, bir de köylülere yö­
nelik Şarkın Sesi gazetesi vardı. Mersin'de Ata Çelebi tarafından
çıkarılan Doğru Öz gazetesi, partinin kongresinde alınan bir
kararla, parti yayın organlarından biri olarak görülmeye başla­
nacaktı.
THİF, Nisan 1922'de üyelerini kayıt yenilemeye çağırdı.
Hazırlıklarına açık olarak başlanan kongresini gizli yapabildi.
Başbakan Rauf'un (Orbay), kongrenin yapılmaması yönündeki
sözlü ricası kabul edilmedi ve THİF kongresini 15-16 Ağustos
gecesi Ankara'ya yakın bir köy evinde ve 25-26 Ağustos gecesi

52
Sovyet elçiliğindeki oturumlarda yaph. Parti'nin 308 üyesi oldu­
ğu belirtildi.
Kongre'de MK'ya dokuz üye seçildi. Parti, mollaların etki­
sindeki Ankara'da kadın üye seçmeye çekinmişti. Hatta kongre
delegeleri arasında da kadın yoktu. O dönemde, Türkiye'de -
İstanbul hariç- 13 kadın komünist olduğu belirtiliyordu.
Ankara, kendisine rağmen THİF'in kongre yapmasına kızdı
ve Ağustos ayı sonlarında verdiği bir ultimatomla partinin 24
saat içinde kendisini feshetmesini istedi. Bunun üzerine partinin
genel sekreteri Salih (Hacıoğlu), partiyi kapatmayacaklarını
açıkladığı gibi, 7 Eylül ve 14 Eylül'de verdiği dilekçelerle, ya­
pılmasını istediği reformları meclise bildirdi.
Kilikya Konferansı'ndan sonra, 19 Ekim 1922'de THİF'ten 20
kişi tutuklandı. 24 Ekim 1922'de sorgulan yapıldı. Yılsonuna
doğru, aralarında Mersin delegesi ve MK üyesi Ata'nın (Çelebi)
da bulunduğu 11 kişi kefalet karşılığı serbest bırakıldı.
Son dönemlerde kendisinden Türkiye Komünist Fırkası ola­
rak da bahsedilen THİF'in Kongresi'nde, Komünist Entemasyo­
nal'in 4. Kongresi'ne kahlacak delegeler de seçildi. Buna göre
Salih Hacıoğlu, Edip, Nizamettin ve öğrenciler Tekin ve Arif,
büyük bir gizlilik içinde Rusya'ya götürüldü.
Komünist Enternasyonal 4. Kongresi, 5 Kasım-5 Aralık 1922
günlerinde toplandı. KE toplanhsı sonrasında Salih (Haaoğlu),
yanında bir Komintem temsilcisiyle birlikte, 13 Ocak 1923 günü,
Türkiye'ye İstanbul üzerinden giriş yaph. İstanbul grubuyla
birlik çalışması yaph; ancak başarılı olamadı. 1 3 Mart 1923 gü­
nü, İstanbul'da yakalanan Salih, Ankara'ya getirildi.
THİF'den 46 kişiyi içeren davanın iddianamesi Ocak 1923'te
hazırlandı ve dava 20 Şubat 1923'te başladı. İstinaf Mahkeme­
si'ndeki THİF davası 7 ay kadar sürdü. 9 Ağustos 1923'te açıkla­
nan karara göre, aralarında Salih'in (Hacıoğlu) de bulunduğu 6
kişiye 3'er ay hapis cezası verildi. Yahlan süre göz önünde bu­
lundurularak serbest bırakıldılar.

53
Tek Parti
Dönemi

Bu dönemde, sola yönelik baskılar hiç bitmedi . Türkiye Komünist


Partisi, 1925 yılının Şubat ayında İstanbul Beşiktaş'ta 1 1 1 . Kongresi'ni
topladı. 1 Mayıs sonrasında TKP'lilere yönelik tutuklamalar başladı.
Yakalanamayanlar 1926 yılı Mayıs ayında Viyana'da konferansa çağrıl­
dı. 1927 yılında kabul edilen yeni TCK ile bazı T KP'liler serbest bırakıldı.
Ancak aynı yılın yaz ve sonbahar aylarında İstanbul, İzmir ve Adana'da
yapılan operasyonlarda 56 kişi tutuklandı. 1927 tutuklamalarında
karar, 1928 yılı Ocak ayında verildi. Ülkeye gelen Nazım Hikmet ile Laz
İsmail de yakalanıp hapse atıldı. Sonbaharda yine tutuklamalar oldu.
1929 yılında yakalanıp yargılanan 36 kişiden 27'si ceza aldı. 1930 yılın­
da da İstanbul, Ankara ve Zonguldak'ta tutuklamalar yaşandı. 193 l'de
Nazım Hikmet, Reşat Fuat (Baraner) ve kimi teğmenler tutuklandı.
TKP, 1932 yılında 4. kongresini topladı. Aynı yıl içinde tutuklamalar
oldu. 1936'da başlayan tartışmalar ardından, 1937 yılında TKP, -
Komintern'in tavsiyesi doğrultusunda- siyaset yapmaktan vazgeçme
kararı aldı. Cumhuriyetin tek parti döneminde, iktidarın bilgisi dahilin­
de kurulan dikkate değer iki sağ parti girişiminin sonu hüsranla nokta­
lanırken, iki cılız sol partiye de geçit verilmedi.

55
TÜRKİYE CUMHURİYET AMELE VE ÇİFTÇİ PARTİSİ

Mimar Mühendis Kazım tarafından 29 Eylül 1930'da kurulan


Türkiye Cumhuriyet Amele ve Çiftçi Partisi'nin tüzel kişilik
kazanması, komünist eğilimler gösterdiği bahane edilerek engel­
lendi. Genel merkezi Edime'de olan bu partinin faaliyete geç­
mesine Bakanlar Kurulu izin vermedi.

LAİK CUMHURİYETÇİ İ ŞÇİ VE ÇİFTÇİ FIRKASI

1920'li yıllarda Seyyare Yeni Dünya ve Yeni Dünya gazetelerini


yayınlayan kişi olarak tanıdığımız Arif Oruç, Yarın gazetesini 2
Aralık 1929'da yayınlamaya başladı. Arif Oruç tarafından kuru­
lacağı açıklanan Laik Cumhuriyetçi İşçi ve Çiftçi Fırkası hakkın­
da 1931 yılı Haziran ayında haberler yayınlanmaya başlandı.
Partinin programı Yarın gazetesinde tefrika edildi. Yeni matbuat
kanunu sayesinde Yarın gazetesi 1931 yılında kapahldı. Merkezi
İstanbul'da olacak olan partinin muhtemel genel başkanı Arif
Oruç, 1933'te bir gece evinden zorla alınıp, hiçbir mahkeme
karan olmaksızın Bulgaristan'a sırurdışı edildi.

57
Çok Parti li
Döneme Geçiş

1946'da çok partili döneme geçişle parti kurma konusunda patlama


yaşandı ancak sol partiler, yeni yasayı yanlış anlamış ( ! ) olmalılar ki,
çoğu hemen kapatıldılar. Çok partili döneme geçişle legale çıkma giri­
şimi engellenen T KP, 26 Ekim 195 1 tutuklamalarıyla da ağır yara aldı.
Dönemin örgüt sekreteri Zeki Baştımar ile Dr. Şefik Hüsnü Değmer,
Reşat Fuat Baraner, Mihri Belli, Mehmet Bozışık, Halil Yalçınkaya dahil
parti yöneticilerinin ve üyelerinin büyük bölümü hapse atıldı. Askeri
mahkemedeki gizli celselerde 187 kişinin yargılandığı dava esnasında
iki yıl boyunca hücrelerde tutulan sanıklardan aklını yitirenler oldu.
Tutuklamaların yarattığı moral bozukluğunun da etkisiyle parti yöneti­
cileri arasında hizipleşmeler meydana geldi. Partinin yurt içindeki
eylem gücü neredeyse tükenme noktasına geldi. Komünistlerin çoğu
1950'1eri hapiste ve sürgünde geçirdi. Bu dönemde ortaya çıkan örgüt­
lerden biri de, 1950'de İstanbul'da kurulan "Türk Barışseverler Cemi­
yeti"dir. Başkanlığını Behice Boran'ın yaptığı bu dernek, Türkiye'nin
Kore'ye asker göndermesini ve NATO'ya girmek istemesini kınamasıyla
dikkat çekmişti.

59
SOSYAL ADALET PARTİSİ

İhsan Temelveren'in genel başkanlığında Zıyneti Temelveren ve


Mürettip Muharrem Zeki Korgunal tarafından 28 Şubat 1946'da
kurulan Sosyal Adalet Partisi sosyalist eğilimliydi. Sosyal Adalet
Partisi'nin kuruluş için 13 Eylül 1945'te başvurmasına rağmen,
İçişleri Bakanlığı'nca kurulmasına 28 Şubat 1946'da izin verildi.
Partinin nizamnamesinde sosyalizm, devletçilik ve adalet
prensiplerinin birleştirilmesi öngörülmekteydi. Emniyet Genel
Müdürlüğü'nün bilgi fişinde ise partinin "mutedil sosyalist"
olduğu belirtilmekte. Sosyal Adalet Partisi'nin ana nizamname­
sine göre, partinin amblemindeki beyaz zemin demokrasiyi,
kırmızı yıldız sosyalizmi, kırmızı ok da adaleti ve devletçiliği
ifade etmektedir. Genel merkezi İstanbul' da olan ve hiçbir seçi­
me kahlamayan parti, 21 Eylül 1952'deki genel kurulunda ka­
panma karan aldı.

TÜ RK SOSYAL DEMOKRAT PARTİSİ

Cemail Alpay, Sadık Acarlı, Mustafa Yıldız, Yakup Savaş tara­


fından 26 Nisan 1946'da kurulan Türk Sosyal Demokrat Par­
tisi'nin genel merkezi İstanbul' daydı. Sosyalist eğilimli bu parti­
nin kurucu sayısı, partinin genel başkanının ölümüyle üçten aza
düştüğü için 18 Haziran 1952'de fesh edildi. Parti hiçbir seçime
kahlamadı. Parti programında cumhuriyet devlet şekli olarak
kabul edilmekte, hak ve özgürlüklere kayıtsız ve şartsız saygı
gösterilmesi, vatandaşların hayat koşullarını garanti edecek
sosyal örgütlerin oluşturulmasından söz konusuydu.

61
TÜRKİYE SOSYALİ ST PARTİ Sİ

Avukat Esat Adil Müstecaplıoğlu, Macit Güçlü, İhsan Kabalıoğ­


lu, Aziz Uçtay tarafından 14 Mayıs 1946'da kurulan Türkiye
Sosyalist Partisi, 16 Aralık 1946'da Askeri Mahkeme kararıyla
kapatıldı.
Emekli bir hukukçu olan Esat Adil Müstecaplıoğlu ve arka­
daşları hakkında "komünist emellere hizmet etme" suçlamasıyla
İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan dava 1948'de beraat
ile sonuçlanınca, 20 Temmuz 1950'de parti yeniden faaliyete
geçti ancak bu kez de Eminönü Sulh ve Ceza Mahkemesi, parti­
yi "komünist emellere hizmet ettiği" gerekçesiyle 17 Haziran
1952'de kapattı. Türkiye Sosyalist Partisi, faaliyette bulunabildi­
ği ilk aylarda, onlarca sendika kurmuş, bu sendikalarda onbin­
lerce işçiyi örgütlemiş ve belli başlı büyük şehirlerde şubeler
açmıştı. Gün dergisi ve Gerçek gazetesini yayınladılar.
Türkiye'nin çok partili döneme geçişinde illegal TKP'nin le­
gal parti kurma kararı sonrasında kimi kadrolar Türkiye Sosya­
list Partisi'ne yönelirken, Dr. Şefik Hüsnü Değmer liderliğindeki
TKP'nin merkez kadroları Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü
Partisi'ni kurdular. Genelde TKP'nin küskün kadrolarını bünye­
sinde toplayan Türkiye Sosyalist Partisi, Şefik Hüsnü ve arka­
daşlarınca çok sert şekilde eleştirildi.

TÜRKİYE SOSYAL İST İ ŞÇİ PARTİSİ -1

Sabit Şevki Şeren'in genel başkanlığında Hüseyin Türkgeldi ve


Hasan Yaşatürk tarafından 24 Mayıs 1946'da kurulan Türkiye
Sosyalist İşçi Partisi'nin genel merkezi İstanbul'daydı. Hiçbir
seçime katılamayan, sosyalist eğilimli bu parti 10 Eylül 1948'de
fesh edildi. Bugünkü TSİP'in bu partiyle hiçbir bağı yoktur.

62
TÜRKİYE SOSYALİ ST EMEKÇİ VE KÖYLÜ PARTİ Sİ

Dr. Şefik Hüsnü Değmer'in genel başkanlığında Ragıp Vardar,


Fuat Bilege, İstefo Papadopulos, Dr. Habil Amato, Emin Aydın­
latan, Müntakim Ölçmen ve Hayrettin Emin Manoğlu tarafın­
dan 19 Haziran 1946'da kurulan Türkiye Sosyalist Emekçi ve
Köylü Partisi (TSEKP), Türkiye Komünist Partisi'nin legalleşme
çabası olarak görülmektedir.
Kısa sürede 13 ilde örgütlenen ve yalnız İstanbul'da 10 bin
işçiyi saflarında toplamayı başaran parti, hükümet çevrelerinde
rahatsızlığa yol açh. Kuruluşundan alh ay sonra; parti, sendika
ve sol yayınların yasaklanması sürecinde TSEKP de kapatıldı. 2
nolu Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından 16 Aralık 1946'da kapa­
hlan TSEKP için gösterilen gerekçe ise, "Komünist fikirli kişiler
tarafından kurulduğu" iddiası oldu. Dr. Şefik Hüsnü'nün de
içinde bulunduğu 43 parti yöneticisi tutuklandı.
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde TKP adıyla görülen
davada, Dr. Şefik Hüsnü, 1947 yılında 5 yıl hapis cezası aldı.
İstanbul Harbiye ve Sultanahmet cezaevinde kalanlardan cezası
henüz tamamlanmayan beş arkadaşıyla birlikte Dr. Şefik Hüs­
nü, Aydın Cezaevi'ne gönderildi. Dr. Şefik Hüsnü, 1950 affıyla
serbest kaldı; ancak 1951'deki 187 kişilik büyük TKP tevkifatın­
da, partinin Merkez Komite üyesi olarak yeniden tutuklandı.
Ankara 2 nolu Askeri Mahkeme'de yapılan bu yargılama­
nın sonunda 5 yıl 10 ay hüküm giyen Dr. Şefik Hüsnü, 65 yaşını
bitirmiş olduğundan, cezası 4 yıl 2 ay ağır hapis, 1 yıl 4 ay 20
gün müddetle Manisa'da sürgün cezasına çevrildi. 1957'de tah­
liye edildi. Kırk yıllık komünist yaşamında, 10 yılı aşkın bir süre
cezaevinde kalan ve 13.5 yılını ise siyasi sürgünde geçiren Dr.
Şefik Hüsnü Değmer, 7 Nisan 1959'da Manisa'da sürgünde iken
öldü.

63
TÜRKİYE İŞÇİ VE ÇİFTÇİ PARTİSİ

Av. Ethem Ruhi Balkan'ın genel başkanlığında Selahattin Yo­


rulmazoğlu, Mehmet Şükrü Sekban ve Necmeddin Deliorman
tarafından 17 Haziran 1946'da kurulan Türkiye İşçi ve Çiftçi
Partisi'nin genel merkezi İstanbul'daydı. Sosyalist eğilimli bu
parti, katıldığı 1946 milletvekili seçimlerinde 16 bin civarında oy
aldı. Ethem Ruhi Balkan'ın 13 Ağustos 1949'da ölmesinden son­
ra partinin genel başkanlığına Suavi Raşidoğlu seçildi.
Parti bir süre daha faaliyet gösterse de, 1950'li yıllarda fiili
olarak siyasi yaşamdan çekildi ve partinin dağılma haliyle mün­
fesih sayıldığı karan verildi. Parti yine aynı isimle Abdülaziz
Ayyıldız tarafından kurulmaya çalışıldı. Bu parti de, kitabımızın
ilerleyen sayfalarında göreceğimiz gibi, "hiç kongre yapmaması
ve yönetimini seçmemesi" nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nce 2
Haziran 1966'da münfesih sayıldı.

YALNIZ VATAN İÇİ N PARTİ Sİ

Gazeteci Yaşar Çimen'in genel başkanlığında Adil Aktaç ve


Kaya Mutlu tarafından 21 Haziran 1946'da kurulan Yalnız Va­
tan İçin Partisi, merkez sol eğilimliydi. Sosyalizan bir parti ol­
duğu belirtilen Yalnız Vatan İçin Partisi, Kemalist, mutedil dev­
letçi, çok az milliyetçi, halkçı ve cumhuriyetçiydi . Genel merkezi
İstanbul' da olan bu parti 1946 seçimlerine katıldı; ancak aldığı
oy sayısı hakkında bilgiye ulaşılamadı. Kurucu sayısı üçten aza
düştüğü için 24 Mayıs 1952'de feshedildi.

64
ERGENEKON KÖYLÜ VE İ ŞÇİ PARTİ Sİ

Silindir makinisti Arif Hikmet Adsız, kalem tamircileri Mehmet


Fethullah ve Şerif Küçüközkan, komisyoncu Ali Çelik, üniversi­
te öğrencileri Suat Uzer ile Cahit Ateş ve işsiz Adnan Dink tara­
fından 21 Haziran 1946 yılında kurulan Ergenekon Köylü ve İşçi
Partisi' nin genel merkezi İstanbul'daydı. Parti, sadece İzmir ve
Susurluk'ta örgütlenebildi.
Genel Başkan Arif Hikmet Adsız, partilerinin 200 üyesi ol­
duğunu söylüyordu. Ancak bu pek inandırıcı gelmiyor. İstanbul
Valiliği'ne verilen dilekçede parti programı ana hatlarıyla şöyle
açıklanmışh: "İç ve dış siyasetimiz, rahmetli Atamızın mukad­
des mirası Misak-ı Milli yahut yurtta sulh cihanda sulh prensibi
ismimiz olan Ergenekon'da toplanmışhr." Tüzüğünde ise "Er­
genekon müteşebbisi faşist Turancılık şaibesi ile de lekelenmiş
değildir" yazılıydı. Hiçbir seçime kahlamayan parti, 14 Mayıs
1953'te feshedildi.

YURT G ÖREV PARTİSİ

Abdülkadir Gönüllü genel başkanlığında, Abdullah Mursaloğhi,


İhsan Akşehirli, Yahya Kurtulan ve Feyzi Arslan Güven tarafın­
dan 15 Ağustos 1946'da kurulan Yurt Görev Partisi merkez sol
eğilimliydi. Genel merkezi İskenderun' da olan bu parti, 12 Ni­
san 1947'de hiçbir faaliyette bulunmadan feshedildi. Genel mer­
kezi bir ilçede oluşuyla dikkat geçen Yurt Görev Partisi -bazı
kaynaklara göre- kurucuları partiyi kurmaktan vazgeçti.

65
TÜRKİYE YÜKSELME PARTİ Sİ

Ali Rıza Gizdeşir'in genel başkanlığında Zeki Güken, Hüseyin


Azmi Balcı, Mehmet Fars Berazioğlu ve Sacide Şuvan tarafından
3 Temmuz 1948'de kurulan Ulusal Kalkınma Partisi, ismini 16
Temmuz 1948 günü Türkiye Yükselme Partisi olarak değiştirdi.
Parti olarak hiçbir seçime kahlamadılar; ancak partinin kimi
üyeleri, 1950 milletvekili seçimleri ve 1951'deki milletvekili ara
seçimlerde bağımsız aday olarak yanşh. Programında demokra­
tik esaslar dahilinde, Türkiye'nin ticaret, sanayi, ziraat ve milli
eğitim seferberliğine tüm varlığı ile çalışacağı belirtilen sosyalist
eğilimli Türkiye Yükselme Partisi, 12 Eylül 1953'te feshedildi.

M ÜSTAKİL TÜRK SOSYALİ ST PARTİ Sİ

Gazeteci Arif Oruç'un genel başkanlığında Nedim Celal Çelebi,


Nureddin Kırlı ve İbrahim Vefik Belendir tarafından 19 Eylül
1948'de kurulan Müstakil Türk Sosyalist Partisi'nin genel mer­
kezi İstanbul'daydı. Hiçbir seçime kahlamadılar. Yeşil Ordu'nun
yayın organı Seyyare Yeni Dünya gazetesi döneminden beri siya­
setle ilgilenen Genel Başkanı Arif Oruç'un ölümünün ardından
parti, Kurucular Kurulu kararıyla 9 Mayıs 1950'de feshedildi.

56
ÇALIŞMA PARTİ Sİ

Av. Cevat Mimaroğlu'nun genel başkanlığında Ömer Fahri Ün­


sal, Bedrettin Örtensoy ve Mehmet Emin Özdemir tarafından 12
Eylül 1950'de kurulan Çalışma Partisi, merkezden ziyade sola
eğilimli devletçi sosyalizan bir partiydi.
Programında partinin sosyal adalet ve insani dayanışmayı
savunduğu belirtiliyor; çalışanların haklarının korunması, yur­
dun cihazlandınlması, topraksız köylüye toprak verilmesi ilke­
leri savunuluyordu. Genel merkezi Ankara'da bulunan Çalışma
Partisi, hiçbir seçime kahlamadı. Kurucu üye sayısı üçten daha
az hale düşünce, parti, ilgili yasa gereğince 9 Şubat 1959'da
münfesih sayıldı.

DEMOKRAT İ ŞÇİ PARTİ Sİ

Av. Orhan N. Arsal'ın genel başkanlığında Üzeyir Kuran, Ni­


zamettin Yalçınyuva, Rıza Durak ve Yusuf Arslan tarafından 26
Eylül 1950'de kurulan Demokrat İşçi Partisi'nin kurucu üye
sayısının üçün alhna düştüğünün İstanbul Valiliği'nce tespit
edilmesi üzerine, 10 Ekim 1950'de 5. Ticaret Mahkemesi'ne par­
tinin tasfiye işlemleri için başvuruldu.
Emniyet Genel Müdürlüğü bilgi fişinde, partinin ismini bir
süre sonra İşçi Partisi olarak değiştirdiği notu bulunmakta.
TÜİK kaynakları bu partinin 1954 seçimlerine kahldığını ve 910
oy aldığını iddia ediyor. Ancak kayıtlarda bir yanlışlık olmalı.
Partinin birçok üyesinin 1960'lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi'ne
kahldığı belirtilirken, TİP yetkilileri de bu partinin siyasi mira­
sını üstlenme eğilimindedir.

67
VATAN PARTİSİ -1
Dr. Hikmet Kıvılamlı liderliğinde 22 Ekim 1954'te kurulan Va­
tan Partisi'nin genel merkezi İstanbul'daydı. Kurulduğunda
Vatan Partisi'nin ilk genel başkanlığını 20 günlüğüne Ahmet
Cansızoğlu yaptı.
Bu dönemde Kıvılcımlı, Vatan Partisi'nin kuruluş gerekçesi
olan "Kuvayımilliyeciliğimiz", 1956 yılında İstanbul Üniversite­
si Anayasa Kürsüsü'nün bir anketine cevaben yazdığı ve Suat
Şükrü imzasıyla yayınladığı "Anayasa Teklifi", Türkiye'nin 1957
yılı bütçesinin eleştirisi olarak yazdığı "Siyasetimiz" ve bir sen­
dika kongresini hicvettiği uzun şiirden oluşan "Soğan Ekmek
Kongresi" ni yayınladı.
Vatan Partisi, İstanbul'da iki ocak ve İzmir'de bir şube
açarken; partinin aylık yayın organı Vatandaş gazetesi de dört
sayı çıkarıldı. 1957 seçimlerine katılan Vatan Partisi, iktidar yan­
lılarının kışkırtma ve saldırılan altında kısıtlı bir seçim çalışması
yapabildi. İstanbul'un Eyüp ilçesindeki seçim mitinginde yaptı­
ğı ünlü "Eyüp Konuşması"ndan sonra Dr. Hikmet Kıvılamlı
tutuklandı ve Vatan Partisi'ne de kapatma davası açıldı.
Dr. Hikmet Kıvılamlı ile birlikte -aralarında Kerim Korcan,
Zihni Anadol ve Zehra Kosova'nın da bulunduğu- 25 kişiye
yönelik tutuklamaların ardından parti, 30 Aralık 1957'de İstan­
bul Sulh Ceza Mahkemesi tarafından, "komünist yöntemle çalış­
tığı ve komünist kişiler tarafından yönetildiği" gerekçesiyle
kapatıldı. Vatan Partisi yöneticileri 23 Ocak 1959'da 5-15 yıl
arası hapis istemiyle yargılanmaya başlandı. Bir yıl kadar sonra
sonuçlanan davada yöneticiler beraat etti.

68
RADİKAL HÜRRİYET PARTİ Sİ

Davavekili Osman Taşkınbaş'ın liderliğinde 11 Eylül 1953'te


kurulan Radikal Hürriyet Partisi'nin genel merkezi Lülebur­
gaz'daydı. Partinin Genel Başkanı Taşkınbaş, Tekirdağ' da ya­
yınlanan ilk gazete olan Köylü Dili gazetesinin sahibiydi. Şapog­
raf taş baskıyla çoğalhlan gazete 1925 yılında yayınlanmaya
başlamıştı. Merkez sol eğilimli olan ve hiçbir seçime katılama­
yan Radikal Hürriyet Partisi, 25 Ocak 1956'da feshedildi .

HALK KURTULUŞ PARTİ Sİ

Ankara' da 1 Ağustos 1957' de kurulan parti, 8 Ağustos 1958'de


Kurucular Kumlu'nun verdiği bir dilekçe üzerine münfesih
sayıldı. Hiçbir seçime kahlamayan ve merkez sol eğilimli oldu­
ğu belirtilen partinin genel başkanı ve kurucularıyla ilgili bir
kayıt bulunamadı.

69
1960' 1 1
Yıllar

27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında oluşturulan Kurucu Meclis'in hazır­


ladığı yeni anayasa ve onun öngördüğü yeni kurumlar ülkeye görece
demokratik bir ortam getirdi. Yeni dönemin sol açısından en önemli
kazanımı Türkiye İşçi Partisi oldu. Büyük bir başarıyla TİP'in parlamen­
toya girişi, demokrasiye kalite getirdi. Bu dönemde sol klasikler çevril­
di ve geniş yığınlarca okundu. Avrupa'daki 1968 rüzgarı ülkemize ka­
dar ulaştı. Türkiye Komünist Partisi'nin ortalıkta gözükmediği bir or­
tamda, Türkiye İşçi Partisi'nin gençlik kolları gibi faaliyete başlayan
F ikir Kulüpleri Federasyonu'ndaki tartışma ortamı, Türkiye Solu'nun
temel yönelimlerini oluşturan THKP-C, THKO ve TKP-ML'ye yol açtı.
Söz konusu devrimci örgütler, daha ilk çıkış yıllarında büyük ölçüde
ezilse de, fikirleri kalıcı olacaktı. Bu arada, kimi ufak tefek legal sol
parti arayışları da söz konusu oldu.

71
TÜRKİYE İ ŞÇİ PARTİ Sİ -1

Türkiye İşçi Partisi (TİP), 11 sendikaanın öncülüğünde 13 Şubat


1961 günü kuruldu. TİP'in kurucuları, Şaban Yıldız (İstanbul İşçi
Sendikaları Genel Sekreteri), Kemal Türkler, (Maden İş Genel
Başkanı), İbrahim Güzelce, (İstanbul Basın Teknisyenleri Sendi­
kası Genel Sekreteri), İbrahim Denizcier, (Müskirat İşçileri Sen­
dikaları federasyon başkanı), Adnan Arkın (İstanbul işçi sendi­
kaları birliği icra heyeti üyesi), Avni Erakalın (İstanbul İşçi Sen­
dikaları Birliği Başkanı kurucu genel başkan), Kemal Nebioğlu,
(Oleyis Sendikası üyesi), Hüseyin Uslubaş, (İstanbul Yaprak
Tütün İşçileri Sendikası Başkanı), Ahmet Muşlu (Türkiye İşçi
Çikolata Sanayi İşçileri Sendikası), Saffet Göksüzoğlu (İlaç ve
Kimya İşçileri Sendikası Başkanı) ve Rıza Kuas'hr (Lastik İş Ge­
nel Başkanı).
Türkiye İşçi Partisi'nin kurucuları, işçi sınıfı ile aydınları bu­
luşturmak hedefiyle ve yaşadıkları hkanıklığı aşmak için, 1962
yılında aydınlan partiye davet ettiler. Bunun üzerine, Mehmet
Ali Aybar, Behice Boran, Adnan Cemgil, Nazife Cemgil, Cemal
Hakkı Selek, Yunus Koçak, Fethi Naci ve daha birçok aydın
partiye üye oldu. Kurucuların önerisiyle partinin yeni genel
başkanı Doç. Dr. Mehmet Ali Aybar oldu. Şubat 1963'te bağım­
sız senatör Niyazi Ağımaslı ve kontenjan senatörü Esat Çağa
TİP'e girdi. 1961 Anayasası'nda, Anayasa ile çelişen yasa mad­
deleri için aykırılık davası açılabileceği hükmü getirilmişti. TİP
bütün dikkatini bu soruna yöneltti; Niyazi Ağımaslı'nın TİP'e
üye olmasıyla Anayasa Mahkemesi'nde dava açma hakkı da
elde edilmişti.
Anti-demokratik yasalar kampanyası hızla yayıldı. Bu mü­
cadeleye Türkiye İşçi Partisi, Yön dergisi çevresindeki aydınlar,
bazı CHP'liler, gençlik örgütleri ve sendikalar, birçok seçkin
aydın ve bürokrat kahldı. TİP, insan haklan ve demokrasinin
partisi olmanın etkin örneklerini veriyordu. Zaten kurucularının

73
özelliği sonucu işçi sınıfının sorunlarıyla yakından ilgileniyor­
du. Grev ve toplu sözleşme yasası, iş mevzuahnın düzenlenmesi
ve sendikal yasaların düzeltilmesi için verilen mücadeleyi des­
tekledi, meclis yasa önerileri sundu. Anayasa Mahkemesi'ne
davalar açh, kamuoyu oluşturmak için toplantılar ve gösteriler
düzenlendi. Türkiye İşçi Partisi'nin görüşleri basında Vatan ve
Öncü gazetelerinde destek buldu. Partinin kendi yayın organı
Sosyal Adalet, sıkıyönetim döneminde kapahldı. Yön dergisi,
TİP'i desteklemedi.
1961 seçimlerine katılamayan TİP, 1963 yerel seçiminde 9
ilde 36 bin oy aldı. 1964 Senato yenileme seçimlerine Yüksek
Seçim Kurulu kararıyla kahlamadı. TİP, 1965 seçimlerinde 54
ilde, yüzde 3 oy alarak TBMM'ye 15 milletvekili göndermeyi
başardı: Mehmet Ali Aybar, Rıza Kuas, Muzaffer Karan, Tarık
Ziya Ekinci, Sadun Aren, Yahya Kanbolat, Cemal Hakkı Selek,
Adil Kurtel, Behice Boran, Yunus Koçak, Şaban Erik, Yusuf Ziya
Bahadınlı, Ali Karcı, Kemal Nebioğlu ve Çetin Altan. Meclis'te
çok etkin bir muhalefet sergileyen TİP'in Türk Ceza Kanu­
nu'nun 141 ve 142. maddelerinin iptali istemi, Anayasa Mahke­
mesi'nde bir oy farkla reddedildi.
1966'da yapılan Senato kısmi seçimlerinde de Fatma Hik­
met İşmen senatör seçilince TİP, TBMM grubunu 16 üyeye çı­
kardı. Bunun üzerine, TİP'in önünü kesmek üzere seçim siste­
minde değişikliğe gidildi. 1968 yılı Haziran ayında yapılan Se­
nato'nun üçte birini yenileme seçimlerinde TİP oylarını artırdıy­
sa da senatörlük kazanamadı. Ancak yerel seçimlerde Yozgat
Bahadın'da belediye başkanlığını kazandı. Aynı yıl TİP'e yapı­
lan saldırılar şiddete dönüştü. Parti içindeki görüş ayrılıklarında
Mehmet Ali Aybar'ın insancıl sosyalizm görüşüyle, Behice Bo­
ran'ın çizgisi arasında tartışma çıkh. Aybar önce istifa ettiyse,
sonra partiye geri döndürüldü.
Türkiye İşçi Partisi'nin çalışmaları ve parlamentoda temsil
edilme olanağına kavuşması üniversite gençliği içindeki presti-

74
jini yükseltti. O tarihlerde gelişen sosyalist akımın etkisi alhn­
daki gençlik kesimi çeşitli fakültelerde fikir kulüplerini oluştur­
dular. İlk evrede TİP Gençlik Kolları Başkanı Atilla Sarp'ın te­
mas halinde olduğu çeşitli fikir kulüplerine mensup gençlerden
partiye sempati duyanlar TİP'e yandaş bir gençlik hareketi oluş­
turmaya karar verdiklerini açıkladılar. Partiyle temasa geçen
fikir kulüpleri yöneticileri doğrudan parti çatısı alhnda örgüt­
lenmektense partiye paralel çalışacak bir örgütlenmeye gitmenin
daha doğru olacağı görüşünü ortaya attılar.
Daha sonra fikir kulüpleri kendi aralarında birleşerek Fikir
Kulüpleri Federasyonu'nu (FKF) oluşturdular. Parti dışında
kurulan ama partiyle aynı politik çizgide hareket eden FKF ile
TİP'in ilişkileri sürdürmek amacıyla Genel Merkez Gençlik Bü­
rosu oluşturuldu. Günden güne sayıları artan fikir kulüpleri
Ankara'dan sonra İstanbul, İzmir, Eskişehir, Trabzon ve üniver­
sitesi olan illerin tümünde kurularak yaygınlaştı. Bunlar arasın­
da parti üyesi olanlar da az değildi.
Sovyetler Birliği'nin 1968'de Çekoslovakya'yı işgali, partiyi
ikiye böldü. Aybar işgali destekleyen Behice Boran taraftarlarına
tepki gösterdi ve 1969'da genel başkanlıktan istifa etti. 1969 se­
çimlerinde de yüzde 3 oy almasına rağmen, TİP'in önünün ke­
silmesi için seçim kanununun değişmiş olması nedeniyle, ancak
iki milletvekilliği (M. Ali Aybar ve Rıza Kuas) kazanabildi. M.
Ali Aybar, Şubat 1971'de parti üyeliğinden de istifa etti. Parti
içinde MDD, ASD, PDA, Emek grupları arasında ayrılmalar
yaşandı. 1971'de "Faşizme Hayır" kampanyası yapıldı. TİP,
Anayasa Mahkemesi tarafından 20 Temmuz 1971'de kapatıldı.
Ardından partinin lider kadroları tutuklandı ve yargılanmaları
ardından 15 yıla kadar değişen hapis cezalan aldılar.
Türkiye İşçi Partisi'nde genel başkan olan kişiler şunlardı:
Avni Erakalın (1961-1962), Kemal Türkler (1962), Mehmet Ali
Aybar (1962-1969), M. Ali Aslan (1969), Şaban Yıldız (1970) ve
Behice Boran (1971-1980)...

75
SOSYALİ ST PARTİ

Prof. Ahf Akgüç'ün genel başkanlığında Dr. Alaaddin Tiritoğlu,


Şemsettin Diler, İhsan Üngör, Şükrü Bıçakçı, Rahmi Çetiner,
Sadık Erbil ve Ahmet Nail Tokgöz tarafından 19 Ocak 1961'de
kurulan parti, 1962 yılında kongre kararıyla kapandı. Genel
merkezi Ankara'da olan partinin genel sekreteri Alaaddin Tiri­
toğlu, dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'e yazdığı bir mek­
tupta, "Partinin aydın çevreler ve çalışanların büyük çoğunlu­
ğunca desteklendiğini; Kurucu Meclis'te kendileri gibi sosyalist
partilerin de yer alması gerektiğini" belirtmişti. Kendisini 1946
yılında kurulan Türkiye Sosyalist Partisi'nin yeniden açılması
olarak niteleyen parti hiçbir seçime katılmadan, liP'e katılmak
üzere kendisini feshetti.

ÇALIŞMA PARTİ Sİ -2

Bedrettin Örtensoy liderliğinde Av. Cevat Mimaroğlu, Ömer


Fahri Ünsal ve Mehmet Emin Özdemir tarafından 11 Şubat
1961'de kurulan Çalışma Partisi, 7 Mart 1961'de Sosyalist Parti
ile birleşti. Genel merkezi Ankara'da bulunan Çalışma Partisi'ni
kuranların siyasi geleceği de, Sosyalist Parti'nin Türkiye İşçi
Partisi'ne kahlmak üzere, kendisini kongre kararıyla feshetmesi
ardından, liP'te devam edecekti.

CUMHURİYETÇİ MESLEKİ ISLAHAT PARTİ Sİ

Salih Adil Başer genel başkanlığında 11 Şubat 1961'de kurulan


merkez sol eğilimli parti, 30 Haziran 1961'de feshedildi. Parti,
alışverişin alhn esas alınarak yapılmasını ve bunu sağlamak
üzere CHP'nin altı okuna bir ok daha eklenmesini istiyordu.
Partinin kapanmasına neden olan ise, genel başkanının mali
nedenlerle Almanya'ya gitmek zorunda kalmasıydı.

76
CUMHURİYETÇİ PARTİ

Avukat Zeki Hatipoğlu liderliğinde 13 Şubat 1961'de kurulan


Cumhuriyetçi Parti, merkez sol eğilimliydi. Genel merkezi An­
kara'da bulunan ve hiçbir seçime kahlamayan Cumhuriyetçi
Parti, 3 Ocak 1966'da feshedildi.

MÜ SAVAT PARTİ Sİ

Avukat Nurettin Tolun'un genel başkanlığında 13 Şubat 1961'de


kurulan partinin genel merkezi İstanbul'daydı. Merkez sol eği­
limli olan ve hiçbir seçime kahlmayan Müsavat Partisi, 18 Tem­
muz 1963'te feshedildi.

KEMALİ ST GENÇL İK PARTİ Sİ

Tevfik Pars'ın (Piremehrnetoğlu) genel başkanlığında 18 Şubat


1961'de kurulan parti, 30 Kasım 1966'da Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından kapahldı. Merkez sol eğilimli olan bu
parti, hiçbir seçime kahlamadı.

DEVRİ M PARTİ Sİ

Tevfik Fikret Onay liderliğinde 9 Kasım 1961'de İzmir'de ku­


rulmak istenen Devrim Partisi'nin faaliyete geçmesine, Milli
Birlik Komitesi'nin 29 Kasım 1961'de aldığı bir kararla izin ve­
rilmedi. Ancak bu partinin sol eğilimli olmasından çok, partinin
kısa adının DP olması, 27 Mayıs cuntasının tepkisini çekmiş
olabilir.

77
TÜRKİYE İ ŞÇİ ÇİFTÇİ PARTİ Sİ

Abdülaziz Ayyıldız liderliğinde 30 Mart 1961'de kurulan sosya­


list eğilimli Türkiye İşçi Çiftçi Partisi, Anayasa Mahkemesi ku­
rulduktan sonra, bu mahkeme tarafından 'kapahlan' ilk partidir.
Bu partinin 1946 yılında Avukat Ethem Nuri Balkan liderliğinde
kurulmuş olan Türkiye İşçi Çiftçi Partisi ile ilişkilendirilip ilişki­
lendirilemeyeceği tarhşması yaşandı.
Daha önceki Türkiye İşçi Çiftçi Partisi de genel kurul topla­
madığı ve yönetim kurullarını oluşturmadığı için münfesih ka­
ran alınmış bir parti olduğundan, Abdülaziz Ayyıldız liderli­
ğinde 1961'de kurulan bu parinin yeni bir parti olarak kabul
edilmesi gerekiyor. Bu parti de 1966 yılına kadar herhangi bir
genel kurul yapmayıp, yönetim kurullarını oluşturmadığı için
Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bu yönde 2 Haziran 1966 günü
yaptığı başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi tarafından 22
Eylül 1966'da verilen bir kararla münfesih sayılmışhr.

946'LILAR MİLLİ MÜCADELE PARTİSİ

Asım Yavuz'un genel başkanlığında Asım Yavuz, Faik Yüksel,


Ramiz Arı, Adnan Lofçe ve Battal Erol tarafından 16 Nisan
1962'de kurulan 946'lılar Milli Mücadele Partisi'nin genel mer­
kezi Eskişehir'deydi. Hiçbir seçime kahlamayan parti, kuruldu­
ğu yıl içinde feshedildi.

78
İ ŞÇİ-ÇİFTÇİ PARTİ Sİ

Anayasa Mahkemesi'nin genel kurullarını toplamadığı için fes­


hettiği Türkiye İşçi Çiftçi Partisi yerine Suavi Raşitoğlu'nun
genel başkanlığında 3 Mayıs 1967'de İşçi-Çiftçi Partisi kuruldu.
Suavi Raşitoğlu, 1946'da kurulan Türkiye İşçi Çiftçi Partisi'nin
son genel başkanı olduğu için, Cumhuriyet Başsavcısı bu kez
partinin 1951'den beri genel kurul yapmadığı için, partiye bu
yönde 10 Kasım 1967 günü ihtarda bulundu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, partinin her yıl nisan
ayında yapması gereken genel kurulunu 1951 yılından beri
yapmadığı, yapılan ihtara rağmen ilgili yasaya göre, öngörülen
8 aylık süre içinde tüzük, program ve yönetmeliklerini ve diğer
parti mevzuatını yasaya uydurmadığını ileri sürerek İşçi-Çiftçi
Partisi'nin kapatılmasını, 20 Haziran 1968 günü talep etti.
İşçi-Çiftçi Partisi Genel Başkanı Suavi Raşitoğlu, tüzükleri­
nin kanuna aykırı olmadığını, idarenin partilerini münfesih
sayması üzerine kongrelerini yapmakta ve Anayasa Mahkeme­
si'nin ihtar konularını yerine getirmekte tereddüte düştüklerini
söylemiş ve Danıştay'da idare aleyhine açtıkları dava ile ilgili
dosyanın getirtilerek incelenmesini istemiştir.
Dört ay süren duruşmaların ardından, Anayasa Mahkemesi,
15 Ekim 1968 günü -üç üyenin muhalefet şerhine karşın- parti­
nin kapatılmasına oy çokluğu ile karar verdi. Anayasa Mahke­
mesi'nin kararına itiraz eden üyeler, "münfesih sayılan partinin
kapatılması söz konusu olamaz" diyorlardı. Partinin kapatılma­
sıyla ilgili gerekçeli karar, iki ay sonra yayınlandı.

79
HÜR SOSYALİ ST PARTİ
Cahit Topgülle'nin genel başkanlığında 10 Haziran 1961'de ku­
rulan Hür Sosyalist Parti, 10 Ağustos 1964'te kapandı. Sanyer'de
fıshk satarak geçimini sağlayan Cahit Topgülle, genel merkez
binası kiralayacak parası olmadığı için partisinin adını tahta
üzerine yazıp bunu bir elektrik direğine ash.
Cahit Topgülle, boş bulduğu her yerde ama daha çok Sa­
raçhanebaşı'nda sık sık miting yapardı. Çevresine toplananların
dalga geçmesine aldırmadan yazılı konuşmasını inatla sonuna
kadar okurdu. Bu süre içinde defalarca polis soruşturmasına
uğradı. Karakollara düştü, adli hbba sevk edildi. Bir keresinde
Bakırköy Akıl Hastanesi'ne bile gönderildi. Ama yapılan mua- .
yenelerde aklının sağlıklı olduğu belirlendi.
Bir gün tepesi attı. Sanyer'deki direğe hrmanarak partisinin
tabelasını indirdi ve denize fırlattı. Cahit Topgülle, parti mace­
rasının kendisine dört bin liraya mal olduğunu, beş parası kal­
madığını, tekrar fıshk satmaya başlayacağını söyledi.

SOSYAL DEMOKRAT PARTİ -1

Emekli general Sıtkı Ulay'ın genel başkanlığında Alaattin Tiri­


toğlu ve Minnetullah Haydaroğlu tarafından 21 Eylül 1964'te
kurulan Sosyal Demokrat Parti, 11 Aralık 1965'te kongre kara­
rıyla kapandı. Hiçbir seçime kahlmayan sosyal demokrat eğilim­
li bu parti Cumhuriyet Halk Partisi'ne kahldı. İki dönem Kütah­
ya, bir dönem Maraş milletvekili olarak mecliste yer alan Avu­
kat Alaattin Tiritoğlu, kapanmadan önce kısa bir dönem parti­
nin genel başkanlığını yürüttü.

80
RADİKAL PARTİ

Emekli general Kemal Akkurt'un genel başkanlığında 28 Mayıs


1962'de kurulan Radikal Parti, 10 Nisan 1963'te kurucular kurulu
kararıyla feshedildi. Genel merkezi İstanbul'da olan merkez sol
eğilimli bu parti, hiçbir seçime kablamadı.

TÜRKİYE B İRLİK PARTİ Sİ

Hasan Tahsin Berkman'ın genel başkanlığında 17 Ekim 1966'da


kurulan partide daha sonra Hüseyin Balan, Mustafa Timisi ve
Cemal Özbey de genel başkanlık görevinde bulundu.
Alevileri parlamentoda temsil etmeyi amaçlayan merkez sol
eğilimdeki bu parti 17 Ekim 1966' da Birlik Partisi adıyla kurul­
du; adını 1971'de Türkiye Birlik Partisi olarak değiştirdi. Türki­
ye Birlik Partisi, 1969 seçimlerinde yüzde 2.8, 1973 seçimlerinde
yüzde 1.1 ve 1977 seçimlerinde yü:ı;de 0.4 oranında oy aldı. Parti
mecliste, 1969 seçimleri sonucunda 8, 1973 seçimleri sonucunda
ise 1 milletvekili ile temsil edildi.

DEMOKRAT B İRLİK PARTİ Sİ

Fahri Sonsalhkoğlu'nun genel başkanlığında 12 Kasım 1967'de


kurulan Demokratik Birlik Partisi, 23 Nisan 1968'de fesh edil­
miştir. Genel merkezi Sivas'ta olan ve muhtemelen Birlik Parti­
si'nin politikalarını beğenmeyenlerce kurulan bu parti, hiçbir
seçime kahlamadı.

81
FİKİR KULÜPLERİ FEDERASYONU

İlk Fikir Kulübü, Demokrat Parti iktidarının son döneminde,


1956'da Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde kuruldu. Bu kulüp,
bir aydınlar hareketi olarak, Cumhuriyet Halk Partisi paralelin­
de Demokrat Parti'ye karşı yürütülen muhalefetin bir parçası
olmaya çalışh.
Fikir Kulüpleri 1960'lardan sonra ise giderek yaygınlaşh.
Tüm okullarda kurulmaya başlandı. Önceleri CHP'nin sol kesi­
minin etkin olduğu Fikir Kulüpleri, bu kesimlerin etkisinden
çıkarak, 13 Şubat 1961'de kurulan Türkiye İşçi Partisi'ne (TİP)
yönelmeye başladı. Çünkü öğrenci gençlik hareketi sosyalizme
yönelmeye başlamışh. Fikir Kulüpleri giderek, hem teorik, hem
pratik merkezler haline geldiler.
Gençlik aynı zamanda siyasal anlamda pratiğe geçerken,
diğer emekçi kesimlerle de dayanışma içerisinde oldu. 1965'te
Zonguldak Kozlu kömür ocaklarındaki grevde, polisin iki işçiyi
katletmesi üzerine, öğrenci gençlik yaphğı bir yürüyüşle bu
saldırıyı protesto e tti. Öğrenci gençliği, halkın diğer kesimleriyle
birleştiren bu tavır, giderek gençlik hareketi içinde devrimci bir
geleneği de oluşturacaktı.
Böylesi bir pratik içinde, kendine daha fazla güvenmeye
başlayan gençlik, daha fazla çekim merkezi oluyordu. Faşist
saldırılar anti-faşist safları genişletirken, çeşitli fakültelerdeki sol
eğilimli gençleri de bir araya toplayan bir rol oynadı.
Çeşitli fakültelerde okumakta olan Hüseyin Ergün, Kudret
Ulutürk, İsmet Özel, Erdal Türkkan, Ümit Hassan, Ataol Beh­
ramoğlu, Asaf Köksal, Zülküf Şahin, Şirin Yazıcıoğlu, Taylan
Türker, Mevlüt Korkmaz, Talip Özay, Rıfat Murat ve Dudu
Körüceli'nin 17 Aralık 1965 günü Ankara Valiliğine başvurma­
sıyla Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) kurulmuş oldu.
Kurucular Kumlu'nun 21 Aralık 1965 günü yaphğı ilk top­
lantıda Genel Yönetim Kurulu (GYK) seçildi. GYK'nın kendi

82
arasında yaphğı işbölümünde Genel Başkanlığı'na Hüseyin
Ergün getirildi. Hüseyin Ergün'ün kısa bir süre sonra askere
gitmesi üzerine, yerine Kudret Ulutürk seçildi.
FKF, görüşlerini kitlelere anlatabilmek için Kavga isimli bir
bülten yayınlamaya başlarken, TİP içindeki "Sosyalist Devrim"
mi yoksa "Milli Demokratik Devrim" mi tarhşması FKF'ye de
yansımaya başladı. 1967 yılının Ocak ayında yapılan 1. Kurul­
tay'da GYK'ya İzzet Polat Ararat, Ahmet Ali Karlı, Asaf Köksal,
Ergun Türkoğlu, Burhan Gürcan, Mustafa Kamer, Nail Gürman
seçildi. GYK kendi arasında yaptığı işbölümünde Genel Başkan­
lığa İzzet Polat Ararat getirildi.
Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun 1. Kurultayı'nda FKF üye­
si kulüp sayısı 11 iken, dönem sonunda bu sayı, 26'ya çıkh. Ay­
rıca Ankara'daki genel merkezi beklemeksizin İstanbul'un daha
aktif çalışabilmesi için İstanbul Sekreterliği'nin oluşturulmasına
karar verildi. 21 Mayıs 1966 günü alınan bir kararla, Veysi Sarı­
sözen, İstanbul Sekreteri olarak atandı.
Türkiye İşçi Partisi'nin FKF'deki etkinliği, 23-24 Mart
1968'deki II. Kurultay'a kadar sürdü. II. Kurultay'da yönetime
Milli Demokratik Devrim (MDD) savunucuları geldiler. Genel
Başkanlığa Doğu Perinçek seçildi. MDD'ciler henüz kendi içle­
rindeki ideolojik ayrışma ve saflaşmayı tamamlamamışlardı.
Ancak militanlığıyla, anti-emperyalist mücadeledeki kararlılı­
ğıyla TİP'i aşan bir konumdaydılar.
Ancak FKF içinde halen aktif durumdaki TİP'lilerin çabala­
rıyla yapılan bir GYK toplanhsında Doğu Perinçek, Genel Baş­
kanlıktan alındı ve yerine TİP üyesi Zülküf Şahin getirildi. Daha
sonraki yıllarda Kürt örgütlerinde yer alacak olan Zülküf Şahin,
III. Kurultay'da TİP tarafından aday gösterilmedi. TİP'lilerin
adayı Hüseyin Ergün olacakh.
Zülküf Şahin liderliğindeki FKF'nin ilk icraah, Doğu Perin­
çek yönetiminde girilen Dev-Güç'ten ayrılmak oldu. Bu arada,

83
Deniz Gezmiş ve arkadaşları FKF'nin eylem çizgisini eleştirerek
Devrimci Öğrenciler Birliği'ni (DÖB) kurdular.
1968, gençlik mücadelesi açısından militan bir dönemdi.
Özellikle anti-emperyalist eylemler çok geniş kesimleri etkile­
meye başlamıştı. 6. Filo'nun İstanbul'a gelişi nedeniyle 1968'in
_
Temmuz ayında gerçekleştirilen Dolmabahçe direnişi, dönemin
en önemli eylemlerinden biriydi. Gençliğin bu eylemleri sırasın­
da Vedat Demircioğlu ve Atalay Savaş katledildi. 27 Mayıs son­
rasında gençlik Vedat Demircioğlu ile ilk şehidini vermişti.
TİP yönetimi esas olarak bu militan mücadele hattının kar­
şısındaydı. Mücadelede pasifist taktikler öneriyor; ancak bunlar
gençlik tarafından reddediliyordu. Örneğin 6. Filo'nun protesto­
su sırasında polisle çatışmalar, Amerikan Haber Merkezi'ne ve
Amerikan bankalarına yönelik saldırılar, gençliğin TİP yöneti­
mine rağmen gerçekleştirdiği eylemlerdi.
Gençliğin işçi ve köylü eylemlerine destek vermesi, adım
adım bunun da ötesine geçip desteği bütünleşmeye dönüştür­
mesi geleneği de pekişiyordu. Elmalı'da toprak işgali yapan
köylülerin, Derby Lastik Fabrikası'nda, Kavel'de işgale başvuran
işçilerin yanında öğrenci gençlik vardı.
4-5 Ocak 1968'de FKF'nin III. Kurultayı yapıldı. Bu kurultay
sonucunda Milli Demokratik Devrimciler çoğunluğu sağladılar.
Hüseyin Ergün'ü aday gösteren TİP'in etkisi iyice kırıldı. Genel
Başkanlığa Yusuf Küpeli, Merkez Yürütme Kurulu üyeliklerine
de yine TİP'e karşı olan delegeler seçildiler. Yeni yönetimin ilk
bildirisi, MDD çizgisini benimsediklerini deklare etti. Bu arada,
DÖB'lüler de yeniden FKF'ye katıldılar.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Kommer olayı, tütün miting­
leri, Kanlı Pazar Olayı'nda toplanan kitle ve yine aynı günlerde
Ankara, İzmir, Adana, Malatya, Trabzon ve Samsun'da yapılan
büyük anti-emperyalist mitingler, ayrışmayı ve saflaşmayı hız­
landıran sonuçlar yaratıyordu.

84
TÜRKİYE DEVRİMCİ GENÇLİK FEDERASYONU

Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun 9-10 Ekim 1969 günlerinde top­


lanan 4. Kurultayı'nda, Federasyon, Türkiye Devrimci Gençlik
Federasyonu (Dev-Genç) adıru aldı. Genel Başkanlığa ise Atilla
Sarp seçildi. Genel Yönetim Kurulu'ndaki 5 kişi, daha sonra
THKP-C adıru alacak olan çevreden, 4 kişi ise Doğu Perinçek
taraftarıydı.
1969 sonları ve 1970 başlarında, gençliğin ve işçi, köylü diğer
halk kesimlerinin mücadelesi yükselmeye devam etti. Dev-Genç
bu mücadelelerin her aşamasında ve her alanında varlığı hissedi­
len bir örgüttü artık. Bir gençlik örgütüydü ama sadece gençlik
değil, tüm halk kesimleri tarafından tartışmasız olarak öncü kabul
edilen bir örgütlenmeydi.
Dev-Genç'lilerin tüm bu direnişlerin içinde yeralması elbette
sadece "dayanışma" gibi dar bir çerçeveyle sırurlı değildi. Gençlik
önderleri, bu direnişler içinde halkın tüm kesimleriyle ilişkiler
kurmayı, işçi-köylü-öğrenci gençliği Dev-Genç içinde ve devrimci
bir bakış açısının önderliğinde birleştirmeyi hedefliyorlardı.
FKF'nin devrimcilerin yönetimine geçmesi, onu daha dina­
mikleştirirken, hiç kuşkusuz siyasi olarak da daha kapsayıa, daha
cüretli olmasını beraberinde getirmişti. Kürt sorunundaki yakla­
şım da bunun ürünü olarak giderek devrimci ve militan bir muh­
tevaya bürünmekteydi. Türkiye Devrimci Gençlik Federasyo­
nu'nun her yana ve her konuya koşturduğu 1970 yılının eylemleri
içinde Kürt sorunu da yerini almışh.
1970'in en önemli direnişlerinden biri 15-16 Haziran direnişi­
dir. Tarihimize "Büyük İşçi Direnişi" olarak geçen bu direniş, işçi
sırufının Amerikan sendikaalığına teslim edilmesi için çıkarılan
yasalara karşı gelişti. Yüzbini aşkın işçi, önce polis jandarma bari­
katlarını, ardından san, uzlaşmaa sendika ağalarının barikatlarını
aşarak, yasaları geri çektirdi. Dev-Genç, bu direnişte de tüm gü-

85
cüyle yeraldı. İşçilerle beraber çabşblar, barikatlar kurdular. İşçi­
lerle birlikte tutsak edildiler.
Bu dönemde, polisin yarusıra, anti-komünizm temelinde eği­
tilen ve örgütlenen faşist ve islama güçler de gençliğin üzerine
salındı. Bu dönemde, Mehmet Büyüksevinç, Battal Mehetoğlu
öldürüldü. Böylece Vedat Demircioğlu, Atalay Savaş, Taylan
Özgür ve Mehmet Cantekin ile birlikte Dev-Genç'in anti­
emperyalist kavgada verdiği şehit sayısı 6'ya yükseldi.
Fikir Kulüpleri Federasyonu'ndaki TİP'in etkisi kıran
MDD'ciler de kendi aralarında ayrışmaya başlamışb. Nitekim
1970 yılının sonlarında yapılan 5. Kurultay'da, seçimleri kısa bir
süre sonra THKP-C'yi kuracak olan çevre kazandı. Böylece Doğu
Perinçek ve Mihri Belli çevresi de FKF'den tasfiye edilmiş oldular.
Adını Dev-Genç olarak değiştirmiş olan FKF'rıin 18 Ekim
1970 günü toplanan 5. Kurultayı'nda genel başkanlığa Ertuğrul
Kürkçü getirilirken, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri de tamamen
aynı çevreden seçildi. Yönetimde herhangi bir ittifak kalmadı.
THKP-C'rıin kuruluşu, Dev-Genç'in 5. Kurultay'ından birkaç
ay sonraya denk gelmektedir. Bu durum, bazıları tarafından
"Dev-Genç'in partileştiği" şeklinde tanımlansa da, THKP-C'yi
kuranlar, bunu kabul etmiyor.
"THKP-C'yi oluşturan kadroların büyük bir çoğunluğu Dev­
Genç'in önder kadro ve yöneticileri olsa da, partileşme süreci
ayndır. Dev-Genç yine Dev-Genç olarak partinin önderliğinde
varlığını ve mücadelesini sürdürmüştür" diyorlar. Sonuçta, 1960'lı
yılların sonlarında ve 1970'lerin başında Türkiye solunda yaşanan
ayrışma ve netleşme sürecinin hemen her aşaması, FKF ve Dev­
Genç içinde de yansımasını bulmuştu.
Nitekim, Dev-Genç'ten tasfiye edilen Türkiye İşçi Partililer,
Sosyalist Gençlik Örgütü'nü kurarken, TİP içinde etkin olan Kürt­
ler, Devrimci Doğu Kültür Ocaklan'ru örgütlediler. Hüseyin İnan­
Derıiz Gezmiş, Doğu Perinçek ve İbrahim Kaypakkaya'nın başına
çektiği çevreler ise kendi partilerini kurmaya yöneldiler.

86
SOSYALİST GENÇLİK ÖRGÜTÜ

Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun Dev-Genç adını aldığı 9-10


Ekim 1969 tarihli 4. Olağanüstü Kurultay'ında Türkiye İşçi Par­
tisi (TİP) üyeleri delege olarak zayıfh. Dahası arhk oportünisler
olarak adlandırılan TİP'lilere karşı hoşgörü de kalmamışh. Nite­
kim Kurultay'da önce Sıtkı Coşkun, Veysi Sarısözen ve Osman
Saffet Arolat hakkında ihraç kararı çıkh. Bu önergenin kabul
edilmesiyle, tüzük değişikliği sırasında tüm Türkiye İşçi Partisi
yanlılarının FKF'den temizlenmesinin yolu da açılmış oldu.
Bunun üzerine, Dev-Genç'ten kopan TİP'li gençler Sosyalist
Gençlik Örgütü'nü (SGÖ) kurma çalışmalarına başladılar. Ça­
lışmalar, daha çok Ankara merkezliydi ama daha sonra buraya
İstanbul'dan ve Eskişehir'den de kahlımlar oldu.
İdeolojik olarak TİP'e bağlı ama örgütsel olarak ondan ba­
ğımsız olan ve 1969 yılı sonlarında kurulan SGÖ, gücünü önce­
leri TİP içindeki liderlik mücadelesinde Behice Boran-Saden
Aren ikilisinin başarılı olmasına odaklandırdı.
TİP'in 1970 yılında yapılan 4. Kongresi'nde çizgisinin belir­
ginleşmesi üzerine, kendi işlerine dönebilen SGÖ, aynı yıl "Top­
lum polisi kaldırılmalıdır", "6. Filo'ya Hayır!" kampanyaları
düzenledi. Zonguldak maden işçilerine yönelik yayınlanan Sö­
mürüye yumruk dergisinin dağıhlmasına katkı sundu.
TİP'te oluşan üç çevre, SGÖ'ye de yansıdı: Behice Boran'ın
arkadaşları, aydınlardan oluşan Emek grubu ve henüz üye ol­
masalar da TKP ile temasa geçen Nihat Akseymen çevresi. 12
Mart muhhrası ardından TİP kapahlıp, TİP yöneticileri hakkın­
da dava açılırken, SGÖ'nün yaşamı da sona ermiş oldu.
12 Mart sonrasında Behice Boran, TİP'i yeniden kurarken,
Emek grubu da partiye kahldı; ancak TİP yönetimindeki her iki
gruba da kahlmayan Partizan grubu üyeleri, TKP'yi 1970'li yıl­
larda ayağa kaldıran Merkez Komite üyeleri arasındaydı.

87
DEVRİ MCİ DOGU KÜLTÜR OCAKLARI

Türkiye İşçi Partisi'nce kurulan Fikir Kulüpleri Federasyo­


nu'nun Dev-Genç'e dönüşmesi üzerine, gelişmelerden memnun
olmayan bir kesim Sosyalist Gençlik Örgütü'nü kurarken, Kürt
gençler ise kendi örgütlenmelerine yöneldi. O zamana kadar
TİP'te örgütlenen ve 1967-69 yıllarında 12 yerde düzenledikleri
Doğu Mitingleri ile potansiyel güçlerinin farkına varan Kürt
gençler, 21 Mayıs 1969 günü Ankara Devrimci Doğu Kültür
Ocaklan'nı (DDKO) kurdular. Bu örgütün ilk başkanı, Yumni
Budak oldu.
Ankara' dan sonra 27 Mayıs 1969'da aynı tüzük ve program­
la İstanbul DDKO kuruldu. Bu örgütün başkanlığını sırasıyla
Necmettin Büyükkaya, Hikmet Bozcalı ve Mehmet Tüysüz yap­
tı. Ankara'daki örgütlenmenin başını Mümtaz Kotan çekerken,
İstanbul'daki örgütlenmenin başını Kemal Parlak çekti. Ancak
her iki isim de örgütte öne çıkmamayı tercih etti. Daha sonraki
dönemde, 6 Ekim 1970'de Diyarbakır'da, 13 Ekim 1970'de Erga­
ni'de, 9 Kasım 1970'de Silvan'da, 18 Kasım 1970'de Batman'da,
28 Ocak 1970'de Kozluk'ta DDKO kuruldu.
DDKO'nun kuruluşunda Tank Ziya Ekinci, Musa Anter,
Mehmet Ali Aslan'ın katkısı büyük oldu. Mümtaz Kotan ve
Kemal Parlak, harekete geçmeden önce onlara danışmıştı. Bir
dönem TİP'te genel başkanlık da yapan Avukat Mehmet Ali
Aslan, örgütün programının yazılmasında yardımcı oldu. Daha
sonra gelişecek olan Kürt hareketine kadrolar yetiştirecek olan
Devrimd Doğu Kültür Ocaklan'nın Diyarbakır kurucuları şu
kişilerden oluşuyordu: Yusuf Ekinci, Süleyman Çelik, Fikri Gür­
büz Yıldızhan, Ömer Çetin, Mehdi Zana, Nazım Sönmez, İlhan
Aslan, Abdurrahman Uçman, Vedat Hayrullahoğlu, Giyaseddin
Ayaz, Halit Ayçiçek, Hasan Yılmaz, Hüseyin Altan, Tarık Ziya
Ekinci, Naci Kutlay, Sadun Kılıç ve Mehmet Canpolat...

88
TÜRKİYE İHTİLALCİ İ ŞÇİ KÖYLÜ PARTİ Sİ

Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP}, Aydınlık çevresinin


kurduğu partilerden biri. 21 Mayıs 1969 tarihinde kurulan par­
tinin genel başkanı Doğu Perinçek'ti. Partinin ilk kadroları ara­
sında Cüneyt Akalın, Ömer Madra, Bora Gözen, Hasan Yalçın,
Halil Berktay, Gün Zileli, Oral Çalışlar, İbrahim Kaypakkaya,
Ahi Ant, Ferit İlsever ve Nuri Çolakoğlu bulunuyordu. Daha
kuruluş aşamasında silahlı mücadeleye yaklaşım konusunda
parti içinde görüş ayrılıkları belirdi. Bu tartışmalar sonucu önce
Garbis Alhnoğlu partiden ayrıldı.
1970'li yıllarda Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi
ile temasa geçip, Filistin'e gönderilecek parti mensuplarının
askeri eğitim görmeleri hususunda anlaşmaya vardı. TİİKP bu
anlaşmaya dayanarak Filistin'e çeşitli gruplar halinde militanla­
rını gönderdi. 1970-1973 yıllan arasında TİİKP'lilerin kaldığı
Lübnan'da Golan Tepeleri, Reşadiye ve Nahr el Bared olmak
üzere üç ayn kamp vardı. Nahr el Bared İsrail tarafından bom­
balandı ve sekiz partili hayahnı kaybetti. Saldırıda öldüğü sanı­
lan Faik Bulut'un ise İsrail'e esir düştüğü daha sonralan anlaşıl­
dı. 7 yıl İsrail zindanlarında kalan Bulut, 1980 Mart'ında Türki­
ye'ye döndü.
Partinin Doğu Anadolu Bölge Komitesi - DABK Sorumlusu
İbrahim Kaypakkaya ve onun çevresinde bulunan bir grup Ni­
san 1971'de parti çizgisine yönelik eleştiriler getirdiler. Bu süre­
cin sonucunda Şubat 1972'de "DABK Karan" adıyla bilinen bir
bildiri yayınlayan parti muhalefeti partiden ayrıldı ve daha son­
raki süreçte Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist
(TKP/ML} adlı örgütü kurdu. 12 Mart darbesinden sonra tutuk­
lanan TİİKP yöneticileri, Ceza Kanunu'nun 141. maddesine göre
mahkum edildiler. Ancak 1974 yılında aftan yararlanarak ser­
best kaldılar.

89
TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİ-CEPHESİ

Mahir Çayan önderliğinde 1970 yılında kurulan Türkiye Halk


Kurtuluş Parti-Cephesi (THKP-C) devrimin, ancak silahlı bir
mücadele yoluyla gerçekleşebileceğini belirten ilk harekettir.
Kadroları 1960'larda FKF ve TİP içinde yetişmiş ve MDD görüş­
lerini sol içinde aktif olarak savunmuş kişilerden oluşuyordu.
THKP-C'nin ortaya çıkışına zemin hazırlayan teorik tarhş­
malar FKF ve TİP içinde ağırlıkla Mahir Çayan tarafından yürü­
tüldü. Türk Solu ve Aydınlık dergilerinde yapılan MDD tarhşma­
ları ve MDD'yi savunan saflarda MDD'nin ancak silahlı ve sa­
vaşçı bir parti tarafından hayata geçirilebileceği görüşü THKP­
C'nin teorik zeminini hazırladı. Örgütün çekirdek kadrosu ge­
nellikle Ankara kökenliydi.
Ancak MDD görüşlerinden de ayrılan Mahir Çayan, Ulaş
Bardakçı, Ertuğrul Kürkçü, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Ak­
tolga, İrfan Uçar, Hüseyin Cevahir gibi gençlerin aralarında
bulunduğu kadro, 1 969 yılında bir grup üniversiteli öğrencinin
TİP ve Dev-Genç'in çerçevesini belirlediği mücadeleyi reddet­
meleri ve illegal bir yapılanmanın gerekliliğini ortaya koymaları
ile şekillenmeye başladı.
1970 yılı sonbaharında Ankara'da resmileştirilen oluşum,
Kurtuluş dergisini çıkartmaya başladı ve bu nedenle de Kurtu­
luşçular olarak anılmaya başlandı. Belirlenen Geçici Genel Ko­
İnite'de Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Bingöl Erdumlu, Münir
Ramazan Aktolga, Ertuğrul Kürkçü, Hüseyin Cevahir, Ulaş
Bardakçı, Ziya Yılmaz, Sina Çıladır, Orhan Savaşçı ve Sırrı Öz­
türk yer alıyordu. Şehir gerillası oluşumunu hedefleyen gnip,
önce Ankara'da, sonra da İstanbul'da banka soygunu gibi ses
getiren eylemler yapmaya başladı. Geçici Genel Komite'nin,
birkaç isim değişikliğiyle kesinleştirilmesiyle oluşan Genel Ko­
mite, partinin program ve tüzüğünü yazdı. Nisan 1971'de
THKP-C'nin resmen kurulduğunu sansasyonel bir eylemle ka-

90
muoyuna açıklamaya karar veren grup, İsrail Başkonsolosu
Efraim Elrom'u kaçırdı. Görüşmeler olumsuz sonuçlanıp Elrom
öldürülünce, örgüte karşı yoğun bir operasyon başlahldı. Oktay
Etiman dışında kadroların çoğu yakalandı.
Yedikleri darbe oldukça ağırdı. Bu yenilgi, THKP-C içinde
kimi tarhşmalara neden oldu. Genel Komite'nin yakalanmayan
üyelerinden Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan Aktolga, örgütün
bu eylemlerini eleştirmeye başladı. Mahir Çayan ve arkadaşları
hapisten kaçhktan sonra Yusuf Küpeli ve Münir Ramazan Ak­
tolga partiden ihraç edildi. Sonra da kır gerillası oluşturarak
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarını engellemek için ey­
lem karan alındı.
Alınan karar uyarınca THKP-C'liler Karadeniz kırsal alanı­
na gittiler. Yanlarında cezaevinden birlikte kaçhklan THKO'lu
arkadaşları Ömer Ayna ve Cihan Alptekin de bulunuyordu. 30
Mart 1972 günü Kızıldere' de çıkan bir çahşma sonucu Mahir
Çayan, Ahmet Atasoy, Ertan Saruhan, Ömer Ayna, Cihan Alp­
tekin, Sabahattin Kurt, Saffet Alp, Sinan Kazım Özüdoğru, Ni­
hat Yılmaz ve Hüdai Arıkan öldürüldüler. Ertuğrul Kürkçü ise
sağ yakalandı.
Arhk THKP-C ve onun önderliği yoktu. Bu geleneği sür­
dürdüğünü belirtenler olsa da, daha sonraki yıllarda Mahir Ça­
yan ve THKP-C'nin savundukları tartışmaya açıldı, yeniden
yorumlandı ve yeni örgütler kuruldu. THKP-C'nin içinden daha
sonraki yıllarda Devrimci Yol, Kurtuluş, Acilciler, MLSPB,
Üçüncü Yol, Dev-Sol gibi birçok başka örgüt çıkmış bulunuyor.
THKP-C ve onun önderi Mahir Çayan'ın öncü savaşı, suni
denge, politikleşmiş askeri savaş stratejisi, silahlı propaganda
gibi birçok tezi üzerine yapılan son derece ayrıntılı tarhşmalar
1970'li yıllara damgasını vurdu. Bu durum, THKP-C'nin savaş
kararı alan ve bunu uygulamaya sokan bir örgüt olmanın öte­
sinde, teorik dayanaklarının da zenginliğine işaret ediyor.

91
TÜRKİYE HALK KURTULUŞ ORDUSU

Kuruluşunu 4 Mart 1971'de bir deklerasyon ile açıklayan Türkiye


Halk Kurtuluş Ordusu (THKO), 1960'lann toplumsal mücadelesi
sonucunda aşağıdan yukarıya kurulan bir örgüttü. Kurucuları
arasında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Cihan Alptekin, Ömer
Ayna, Yusuf Aslan, Sinan Cemgil, Teslim Töre, Haa Tonak, Mus­
tafa Yalçıner, Kadir Manga, Alpaslan Özdoğan, Nahit Tören,
Fevzi Bal ve Yavuz Yıldınmtürk gibi gençlik ve köylü önderleri
bulunuyordu. Teorik tartışmalardan çok eylem içinde olan grup,
kısa sürede yapbğı sansasyonel eylemlerle adlarını duyurdu.
THKO, Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdo­
ğan'ın Nurhak; Cihan Alptekin ve Ömer Ayna'nın Kızıldere'de
öldürülmeleri; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın
idam edilmelerinden sonra dağıldı.
Örgütün varlığını kamuoyuna açıkladığı 4 Mart 1971 tarihli
bildirisinde "Amaamız Amerika'yı ve tüm yabancı düşmanları
temizleyerek, hainleri yok etmek ve düşmandan temizlenmiş
tam Bağımsız Türkiye'yi kurmaktır" denilmektedir. THKO mili­
tanları, hem kişisel sorgularında hem de ortak savunmalarında
bu temelden hareket etmişler ve her aşamada Örgütün progra­
mını savunmuşlardır. Hemerr hemen bütün militanlarının tek
tek kendilerini Marksist-Leninist olarak tanımladığı bir örgütün
kendisini Marksist-Leninist, komünist vb. olarak tanımlamaması
yadırgatıcı görünebilir, nitekim görülmüştür de. Oysaki
THKO'yu kuran ve kendilerini Marksist-Leninist olarak tanım­
layan kadrolar, kurdukları örgütün verili andaki militan bileşi­
mini değil, gelişim sürecindeki bileşimini esas almışlardır. Ön­
görülen, gelişimi içinde THKO'nun sosyalist olmayanların da
katıldığı/içinde yeraldığı bir örgüt haline gelmesidir.
Söz konusu kadrolar, halk savaşının başarısı için iki örgütün
stratejik öneme sahip olduğunu düşünmüşlerdir: işçi sınıfı par­
tisi ve halk ordusu. Bu iki örgütü de işlev-görev ve kitle ilişkileri

92
düzeyinde ele alan Hüseyin İnan, "Parti"nin görevini "işçi sınıfı
ideolojisinin hakimiyetini devam ettirmek ve başka ideolojilerin
mevcudiyetini minimuma indirgemek" olarak tanımlamakta,
kuruluş koşulunu da işçi sınıfı ile örgütsel bağların gelişmesinde
görmektedir. "Ordu"nun görevi ise "halkın silahlı gücü" olmak­
tır. "Ordu" da halk kitleleriyle örgütsel bağlar geliştikçe gerçek
bir halk ordusu olacaktır. Dolayısıyla THKO, örgütsel düzey
açısından ne bir parti ne de bir ordudur; parti ve ordu fonksi­
yonlarını üstlenen bir örgüttür.
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu ana davasındaki sanıkların
çoğunluğu yükseköğrenimli gençlerden oluşmaktadır. Dava, 16
Temmuz 1971 günü başladı ve 9 Ekim 1971 günü bitti. Bu dava­
da Deniz Gezmiş ve arkadaşları verdikleri savunmada İkinci
Kurtuluş Savaşçıları olduklarını ve Mustafa Kemal'in bağımsız­
lık mücadelesini savunduklarını belirttiler. Deniz Gezmiş, Yusuf
Aslan, Hüseyin İnan'ın da aralarında bulunduğu 18 kişi idama
mahkum edildi. 3 sanığa 5 yıl hapis verildi, diğer sanıklar beraat
etti. Cezalar temyizden döndü. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan,
Hüseyin İnan'ın idamları onandı. Mahkeme kararı 24 Nisan
1972'de TBMM'de onaylandı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve
Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972 Cumartesi günü idam edildiler.
THKO; bilinçli eylemler örgütleyen ve bu eylemlere önder­
lik eden devrimcilerin ideolojik-politik ayrışması sonucu ortaya
çıkmış bir devrimciler örgütüydü. Yazılı program ve tüzüğe
sahip değildi ama diğer grup ve çevrelerden kendisini ayıran
açık bir siyasal program ve örgüt anlayışına sahipti. Bu siyasal
program bilinçli eylem içinde geliştirilmiş ve örgütü oluşturan­
larca yazılı bir belgeye dayanmaksızın benimsenmişti. Bir milli
demokrat devrimci örgüt olarak THKO'ya yön veren sosyalist
düşünce ise Hüseyin İnan tarafından cezaevi koşullarında Mart
1972' de yazılan Türkiye Devriminin Yolu (TOY) adlı çalışmada
kayıt altına alınmıştır.

93
1 2 Mart
Son rası

12 Mart Muhtırası sonrasında Türkiye'de sol örgütler, adeta patlama


yaptı. THKP-C lideri Mahir Çayan'ın tezleri tekrar tekrar yorumlanarak
birçok örgüt kuruldu ve kurulanlar kendi aralarında yeniden ayrıştı.
THKO'nun yeniden toparlanma süreci de birçok ayrı örgütün doğması­
na neden oldu. Aynı süreç TKP-ML geleneğinden gelenler arasında da
yaşandı. TİP yeniden kurulurken, bu partide anlaşamayan gruplar
kendi legal partilerini kurdular. İllegal ve legal örgütler sadece sağcılar­
la değil kendi aralarında da mücadeleye girişti. Bu yıllar, T KP'nin de
adeta yeniden kurulup, en yüksek kitleselliğe ulaştığı dönem oldu.
Ülkemizin ilk kadın partisini de sol kulvarda gördüğümüz için buraya
aldık. Bu dönemde kurulan sol örgütleri, 12 Eylül'ün büyük kıyımı
bekliyordu ...

95
TÜRKİYE KOMÜN İ ST PARTİ Sİ/ MARKSİ ST-LENİ Nİ ST

Türkiye Komünist Partisi (ML)'nin kurucu kadroları, Türkiye


İhtilalci İşçi Köylü Partisi'nin içinden çıkh. İlk kıpırdanışlar,
partinin İstanbul örgütünden İbrahim Kaypakkaya, Muzaffer
Oruçoğlu, Garbis Altınoğlu ve Adil Ovalıoğlu gibi kadroların
değerlendirmeleriyle başladı.
12 Mart muhtırası ardından İbrahim Kaypakkaya, Oral Ça­
lışlar ve Muzaffer Oruçoğlu'nun içinde yer aldığı üç kişilik bir
"Doğu Anadolu Bölge Komitesi" oluştu. TİİKP Merkez Komitesi,
Muzaffer Oruçoğlu'nu Filistin'deki kadroları teftiş amacıyla
1971'in ortalarında, Beyrut'taki eğitim kamplarına gönderdi.
Burada Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Ahi Ant gibi gizli muhalif
eğilimlere sahip olan üst kadroların içinde yer aldığı yaklaşık on
kişilik bir ekip vardı. Bu ziyaretten sonra ikili muhalefet ilk kez,
muhalefetin kendileriyle sınırlı olmadığını anladı.
Tartışmaların ardından, DABK, Şubat 1972'de yayınladığı
bir genelgeyle ayrılığını ilan etti. Nisan ayının sonuna doğru,
İbrahim Kaypakkaya, Muzaffer Oruçoğlu, Aslan Kılıç, Ali Taş­
yapan, Ali Mercan, Cem Somel ve gerçek adı halen tesbit edile­
memiş bir kişi daha olmak üzere, 7 kişilik bir koordinasyon ko­
mitesiyle, faaliyetlerine başladı.
12 Mart darbecileri, THKO, THKPC ve TİİKP'i yok ettikten
sonra, tüm gücüyle TKP(ML)'ye yüklendi. Temel görüşlerini
yazılı hale getiren, çalışma bölgelerinde komitelerini kuran ve
kadrolarını genişleten parti hareketi, program ve tüzüğünü ha­
zırlamayı ve resmi kuruluşunu bir kongreyle gerçekleştirmeyi
tasarlıyordu. Ortaya çıkışından on ay sonra, 1973'ün başlarında,
birbirlerini izleyen operasyonlarda, İbrahim Kaypakkaya başta
olmak üzere, kurucu üyelerinin ve kadrolarının ezici çoğunlu­
ğunu koruyamayarak yenildi.
Kadrolarının yüzde doksan beşi tutuklanan parti, 1974'den
itibaren, kitle hareketinin yükselmesiyle birlikte, yeniden topar-

97
lanmaya başladı. 1976' da, parti merkezi, bir tarhşma yazısı ya­
yınlayınca, parti, değişimi savunan TKP(ML) Hareketi ve 1972
çizgisini olduğu gibi savunan TKP(ML) olmak üzere ikiye bö­
lündü. TKP(ML) Hareketi'nin 1978' de, tavrını Arnavutluk Emek
Partisi'nden yana koymasıyla iki kanatlı durum, sona erdi.
TKP(ML), 1978'de, partinin kuruluş çizgisini, ufak tefek de­
ğişikliklerle onaylayan, 1. Konferansı'nı gerçekleştirdi. Enver
Hoca çizgisini reddetti, Mao ve Kültür Devrimi çizgisini savun­
du. 12 Eylül darbesinden önce, TKP(ML)'den, bir sol radikal
grup daha ayrıldı. Parti, 12 Eylül darbesiyle, genel sekreteri
Süleyman Cihan başta olmak üzere ağır bir kayba uğradı.
Parti, ikinci ciddi bölünmeyi, il. Konferans döneminde, Av­
rupa 'da yaşadı. 1981'de, Merkez Komitesinin izlediği çizgiyi
Menşevizm'le niteleyen, büyük bir muhalif kanat, Bolşevik Par­
tizan adıyla, ayrı bir kongre gerçekleştirerek, partiden ayrıldı.
Bolşevik Partizan'ın da bir müddet sonra ikiye bölünmesi ve
güç kaybederek ciddi bir varlık gösterememesi üzerine, iki bü­
yük kanatlı durum bir kez daha sona ermiş oldu.
Dersim ve İstanbul' da yoğunlaşan TKP(ML), 12 Eylül cunta­
sının saldırıları karşısında, geri çekilme ve güç toplama taktiğini
izledi. Dersim ve çevresindeki gerilla faaliyetlerinde bulunan
parti, genel sekreteri Kazım Cihan başta olmak üzere, seçkin
kadrolarını kaybetti. 1987'ye kadar, Diyarbakır kırsalına ve Ka­
radeniz'e açılma teşebbüsünde bulunan; ama Dersim'de sıkışıp
kalan Parti, vaktini 111. Konferansa hazırlanmayla geçirdi.
1987'de, III. Konferansa katılmak üzere giden delegelerinin
ezici çoğunluğunu, bir hava saldırısında kaybetti. III. Konferans,
bir yıl sonra, moral çöküntüsü içinde gerçekleştirildi ve bu dö­
nemde partinin dağ kanadı, izlenen çizgiyi sağ oportunist bula­
rak, Merkez Komitesi'ni gelişememenin asıl müsebbibi olarak
gördü ve TKP(ML)-DABK adı altında, partiden ayrıldı.
Bu iki kanatlı durum, 1992'de, 1. Olağanüstü Parti Konferan­
sı'yla yeniden birliğe dönüştü. Bu birlik, iki yıl sonra, birleşenle-

98
rin yeniden ayrılmasıyla parçalandı ve ortaya yeniden birbirle­
rine benzeyen iki büyük kanat çıkh. Her iki kanat da Dersim ve
Karadeniz'de gerilla faaliyetini yoğunlaşhrmayı ve genişlemeyi
hedef olarak önlerine koydular.
1997'de, TKP/ML-DABK kanadı, Dersim'de ordu birlikleriy­
le giriştiği çahşmada1 genel sekreteri Cüneyt Kahraman'ı kay­
betti. Kahraman, partinin gelmiş geçmiş en savaşçı ve aynı za­
manda şair ruhlu sekreteri olarak biliniyordu. Bu olaydan iki yıl
sonra da, TKP-ML-Konferans kanadının genel sekreteri Mehmet
Demirağ, Karadeniz'de vuruldu.
TKP(ML)-DABK kanadı, 2002'de düzenlediği 1. Kongre ile
adını Maoist Komünist Partisi (MKP) olarak değiştirdi ve alanını
Türkiye ve Kuzey Kürdistan olarak belirledi. MKP, 2005' de 11.
Kongresi'ni Dersim'de gerçekleştirmeye çalışırken, Mercan Va­
disi'nde uğradığı bir hava saldırısı sonucunda, genel sekreteri
Cafer Cangöz başta olmak üzere, Merkez Komitesi üyeleri ile
delegelerinin önemli bir bölümünü kaybetti. 11. Kongresi'ni iki
yıl sonra, yapabildi.
1996 ile 2010 arası, TKP(ML)'nin her iki kanadının, Dersim
ve Karadeniz'in belirli yerlerinde, ağır kadro kayıplarına yol
açan ve büyüme istidadı gösteremeyen bir gerilla faaliyetiyle
geçti. TKP(ML)'nin 1972 çıkışını komünist olarak değerlendirip,
miras olarak sahiplenen ve faaliyet halinde olan üç kanat veya
parti var: MKP, TKP/ML ve TKP/ML-Bolşevik Partizan.
TKP(ML), kuruluşundan bu yana seçimleri boykot etti.
Marks-Engels-Lenin-Stalin ve Mao'yu komünizmin kilometre
taşlan olarak savundu. Kanatlarını birleştirince güç kaybetti,
kanatlara ayrıldığında ise güç topladı, güçlendi. Sekreterlerini
sıradan neferleriyle aynı mevziye soktu ve kuruluşundan bu
yana, İbrahim Kaypakkaya, Kazım Cihan, Süleyman Cihan,
Cüneyt Kahraman, Mehmet Demirağ ve Cafer Cangöz olmak
üzere, toplam altı genel sekreterini kaybetti.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, PDA, TİİKP

99
TÜRKİYE ULUSAL KADINLAR PARTİSİ

Melike Baykurt'un (Işıklar) ğenel başkanlığında, Mediha Gez­


gin, Melike Bayburt, Münibe Ekşioğlu, Şükriye Erker, Muhattar
Serimer, Necla ürer, Fahriye Ünen, Jale Alsan, Jale Yasan, Gül­
seren Ay, İhsan Kiper, Saime Alpdoğan, Nurhayat Korkut, Ayla
Cerrahoğlu, Mübeccel Göktuna, Özden Süek Cinman, Nermin
Dönmez ve Yurdanur Özdemir tarafından 17 Kasım 1972'de
kurulan Türkiye Ulusal Kadınlar Partisi, 12 Eylül Cuntası tara­
fından kapahlan 18 parti arasında bulunuyordu.
Partide Münibe Ekşioğlu ve Mübeccel Göktuna da genel
başkanlık yaph. Aslında bu konuda ilk çalışmalar Mediha Gez­
gin tarafından 1953 yılında başlahlmıştı. Mediha Gezgin, Kadın
Hakları Koruma Derneği'nin başkanıydı. Ona göre bir kadın
partisi kurulmalı ve bu partinin temsilcileri parlamentoda yer
almalıydı.
Kurulma fikri 1950'lere dayanan ve genel merkezi İstan­
bul' da olan bu parti, Ankara ve İzmir' de örgütlenme çalışmala­
rını tamamladıysa da 1973 yılında yapılan seçimlere kablmak
için gerekli olan 15 ilde örgütlenmeyi gerçekleştiremedi. Aynı
durum 1977'de de devam etti.

TÜRKİYE KARDEŞLİK PARTİ Sİ

Ali Celalettin Kargülü genel başkanlığında 24 Kasım 1973'te


kurulan Türkiye Kardeşlik Partisi, 17 Ocak 1974'te kongre kara­
rıyla feshedildi. Partinin kurucuları arasında M. Servet Oktar,
Ahmet Cabir Yeter, Ali Ermiş, Cemal Tanca, Kazım Gökmen
Varol, Hüseyin Hakkı Ergin, Hüseyin Avni Ergin, Sabahattin
Ertan, İsmet Üçem, Erdoğan Türker, Cemil Ateş, Ahmet Gölsel,
Selahattin Karagülle ve Ali Özden de bulunuyordu. Kısaltması
TKP olduğu için 'korkulan' partinin açılış kokteyline kurucula­
rın çoğu bile kahlmamıştı. Merkez sol eğilimli parti, hiçbir seçi­
me kahlamadı.

100
TÜRKİYE KOMÜN İ ST PARTİ Sİ/
MARKSİST LEN İN İ ST HAREKET

TKP/ML TİKKO kökenli bir örgüttür. Hareketin lideri İbrahim


Kaypakkaya'nın Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu iken işkencede
öldürülmesinin ardından, örgütün 1973 yılında TKP/ML ilişkile­
rini tekrar toparlamak amacı ile başlahlan TKP/ML Koordinas­
yon Komitesi'ndeki ayrışma sonucu oluşan grup, Halkın Birliği
dergisi etrafında toplandı.
Aslında TKP/ML'nin merkezi yapıya kavuşturulması için
başlahlan çalışmalarda "Koordinasyon Komitesi" adı alhnda
anılan bu grup, örgüt içerisinde yönetimi ele almışh; ancak bazı
görüş aynlıkları nedeniyle İstanbul Bölgesi'nde muhalefet baş­
ladı ve sonuçta "Koordinasyon Komitesi" örgütten ayrılmak
zorunda kaldı. Grup, 12 Mart döneminde yapılanları eleştiriyor
ve örgütün halktan kopuk kaldığını savunuyordu.
Böylece Üç Dünya Teorisi etrafında, sosyal faşizm vurgusu
ile kitle çalışmasına ağırlık vermeyi hedefleyen grup, Haziran
1977'de partileşme sürecini kabul ederek TKP/ML Hareketi'ni
kurdu. Parti kurma kararı, Halkın Birliği'nin "İleri Militanlar
Toplanhsı'nda alındı. Dersim, Maraş ve Malatya'da etkin olan
grubun tabanından Aydınlıkçılara kayanlar oldu.
Bunun üzerine, 1977 yılı sonlarına doğru örgütün bir bölü­
mü yoluna, Devrimci Halkın Birliği isimli bir dergiyle devam etti.
Ayrışmaya neden olan tarhşma faşizm ve faşizme karşı mücade­
le üzerine olmuştu. 12 Eylül döneminde militan ve taraftarların­
dan pek çoğu tutuklandı. Bununla birlikte Devrimci Halkın Birliği
çevresi, 1990'lı yıllarda yeniden kitleselleşti. Daha sonra kimi
başka örgütlerle birleşen örgüt, bugünlerde Marksist Leninist
Komünist Parti'ye evrildi.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, PDA, TİİKP, TKPIML

101
TÜRKİYE SOSYALİ ST İ ŞÇİ PARTİS İ -2

Ahmet Kaçmaz'ın genel başkanlığında 26 Haziran 1974'te kuru­


lan Türkiye Sosyalist İşçi Partisi'nin, ilk TSİP ile hiçbir organik
bağı yoktur. Kurucuları arasında Ahmet Kaçmaz, Yalçın Yusu­
foğlu, Oya Baydar, Osman Sercan, Aydoğan Gezer, Burhan Şa­
hin, Ali Kar, Hamdi Gülen, Hikmet Karahan ve İbrahim Şahin
olan TSİP'in kuruluş tarihi 16 Haziran 1974 olarak kabul edildi.
İlk görev bölüşümünde Ahmet Kaçmaz Genel Başkanlığa,
Yalçın Yusufoğlu Genel Sekreterliğe; Burhan Şahin, Oya Baydar,
Çağatay Anadol, İbrahim Seven, Mehmet Şahin, Aydoğan Gezer
ve Veli Gürcan Merkez Yürütme Kurulu üyeliklerine getirildi.
TSİP'in kuruluşundan önce kimi parti kurucularınca yayımlan­
maya başlanan aylık İlke, haftalık Kitle dergileri, süreç içinde
parti yayın organlan durumuna geldi.
İlk programında esinlenilen Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın gö­
rüşleri, Eylül 1975'te İlke dergisinde eleştirilerek, yeni bir prog­
ram hazırlanacağı açıklandı. 1. Kongre sonunda Merkez Yürüt­
me Kurulu'na Ahmet Kaçmaz, Yalçın Yusufoğlu, Aydoğan Ge­
zer, Çağatay Anadol, Öner Ciravoğlu, Mehmet Yücel, Mehmet
Aköz, Hikmet Karahan ve Veli Gürcan seçildiler. Genel merkezi
İstanbul' da bulunan parti, 15 ilde örgütlenme barajını aşamadığı
için hiçbir genel seçime kahlamadı.
12 Mart sonrası kurulan ilk sol parti olan TSİP'in 1976 yılın­
da yapılan ilk kongresinde Ahmet Kaçmaz'ın yeniden genel
başkanlığa seçilmesi üzerine partiden kopmalar oldu. Bir yan­
dan Oya Baydar gibi partinin kurucuları arasında yer alan kimi
kişiler partiden ayrılırken; diğer yandan Türkiye Komünist Par­
tisi (Birlik) yöneticileri, TSİP' ten tasfiye edildiler. 1977 genel
seçimlerinde CHP'yi destekleme kararı olan TSİP, daha sonra
yapılan yerel seçimlere kendi adaylarıyla katılabilmiştir. TSİP,
12 Eylül Cuntası tarafından 16 Ekim 1981'de kapatılan 18 parti
arasında bulunuyordu.

102
THKP- ACİLCİLER

Sonraki yıllarda kısaca "Acilciler" olarak anılacak olan örgüt,


1974'te İlker Akman, Yüksel Eriş ve Engin Erkiner tarafından
kuruldu. Örgütün kuruluş gerekçesi, 1974 affıyla hapisten çıkan
eski THKP-C'lilerden daha sonra Devrimci Yol adını alacak
kesimle, Mahir Çayan'ın ülkede devrim stratejisini ortaya koy­
duğu Kesintisiz Devrim 11-III yazısının yorumu konusunda or­
taya çıkan farklılıklardı.
İlk kesim, silahlı propagandaya başlanabilmesi için geniş
bir ön örgütlenmenin varlığını gerekli görürken, Acilciler, asgari
örgütlenmenin kapsamını daha dar olarak düşünüyorlardı. "Si­
lahlı propaganda temel mücadele olarak uygulanmadan geniş
ve daha sonra savaşabilecek bir örgütlenme kurulabiliyorsa,
silahlı propagandaya ne gerek var?" bağlamında düşünüyorlar­
dı. Örgütün o yıllarda adı yoktu ve doğrudan THKP-C adının
alınması tartışılıyordu.
1975 yılında, Erkin Enginer tarafından Türkiye Devriminin
Acil Sorunları (TDAS) yazıldı. Bu broşür daha sonra örgütün
temel belgesi oldu ve Mahir Çayan'ın görüşlerinden hareket
etmekle birlikte emperyalizm ve öncü savaşı konularındaki
farklı tezleriyle de geniş olarak tartışıldı.
1976 başında grup, ilk çıkışını yapmaya karar verdi. Bu sı­
rada yazımı, İlker Akman tarafından tamamlanmış ancak henüz
basılmamış olan Mevcut Durum ve Devrimci Taktiğimiz adlı bro­
şürde, MHP'nin yeni rolüne dikkat çekilmekteydi. MHP ve gü­
venlik güçlerine karşı Sivas, Malatya ve Maraş'ta eylemler yap­
mak üzere harekete geçen Hasan Basri Temizalp, İlker Akman
ve Yusuf Ziya Güneş, daha sonra Beylerderesi'ndeki çatışmada
hayatlarını kaybettiler.
Örgüt kendini toparlamasının ardından 1976 sonunda Hal­
kın Devrimci Öncüleri (HDÖ) adıyla çıkış yapmak kararı aldı.
Çıkışın biçimi olarak 13 yerleşim biriminde aynı gece MHP ve

103
tekelci burjuvazinin kurumlarına yönelik bombalama ile büyük
bir eylem olarak saptandı. Bu dönemde daha sonra Devrim Sa­
vaşçıları (DS) adını alacak grup ile ilk örgütsel ayrılık yaşandı.
Ayrılığın gerekçesi, örgütün politik çıkış yapabilmek için gerekli
örgütlenmeye sahip olup olmadığı noktasında odaklaştı. DS
grubunun bilinen ismi, uzun hapislik yıllarından sonra kanser­
den hayatını kaybeden Hamdullah Erbil' di.
Politik çıkış sırasında önemli kayıplar verdiler. Yüksel Eriş,
Trabzon' da bomba yapımı sırasında patlama sonucu hayahnı
kaybetti. Yakalanmalar oldu. HDÖ adı rağbet bulmazken, Acil­
ciler olarak anılan örgüt, eylemlerini sürdürdü. 1979'da örgüt
yeni bir ayrılık yaşadı. Gerekçe, halk savaşı konusuydu. HDÖ
adıyla devam edecek kesim halk savaşını savunurken, Acilciler
adını alacak kesim, silahlı propagandanın ayaklanmaya yol
açacağı görüşündeydi.
Acilciler ağırlıkla Adana, Hatay, İstanbul, Kayseri'de, HDÖ
ise Adana, Balıkesir, 'çorum, İstanbul, Kars'ta, DS ise Maraş'ta
örgütlüydü. Acilciler'in 12 Eylül sonrasındaki tarihinin Suriye
bölümü, Muhabarat ile fazla içli dışlı olunması nedeniyle çok
sayıda militan tarafından benimsenmez.
Acilciler 1982'de büyük bir ayrılık daha yaşadı ve örgütten
ayrılan kesim (kısa süre önce ittifak bildirgesi imzalanmış olan)
TKEP'e kahldı. Benzer bir durum, 1987 sonunda yapılan ilk
kongrenin ardından 1988 yılında da tekrarlandı.
1970'li yılların ikinci yarısında gazeteler silahlı mücadele
örgütlerindeki kadınlara özel ilgi gösterdiler ve onlara değişik
isimler takhlar. Bunların en tanınmışı Acilciler' den Bombacı
Leyla olarak tanıhlan Belma Gürdil' di. Ardından Hilal Göker,
Ömür Karamollaoğlu (1977'de Ankara'da bomba patlaması
sonucu hayatını kaybetti) ve Gülay Kerimoğlu gelir.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C

104
TÜRKİYE KOMÜN İ ST PARTİ Sİ-B İRLİK
Türkiye Komünist Partisi (Birlik), Dr. Hikmet Kıvılcım'lırun
1970 öncesi çıkardığı Sosyalist gazetesinin çevresinde kümelenen
kişilerin başını çektiği oluşumdur. Bu siyasi çevre, önce legal
faaliyetler için 1974 yılında TSİP'i kurdu. Ardından Mayıs
1975'te, TKP-Reorganizasyon olarak kuruluşunu ilan etti. Parti­
nin adındaki reorganizasyon kelimesi tarhşmalara yol açh.
Partinin görevinin eski TKP'yi reorganize etmek değil Tür­
kiye' de komünist hareketin birliğini sağlamak olduğu gerekçe­
siyle adı da Türkiye Komünist Partisi (Birlik) olarak değiştirildi.
Partinin ilk genel sekreteri Alunet Kaçmaz' dı. 1977 yılında­
. ki bölünmeden sonra Ahmet Kaçmaz ve taraftarları
TKP(Birlik)'den ayrılarak legal partiyi (TSİP) ele geçirdiler. İkin­
ci genel sekreter İbrahim Seven oldu. Parti 1980 yılında 1. kongre
ve konferansını yaph. 1986 yılındaki il. Kongresi'nde alınan
silahlı mücadele kararıyla, Silahlı Halk Birlikleri (SHB) kuruldu.
Yine Yekitiya Komunisten Kurdistan (YKK) adıyla bölgede
özerk örgütlenme karan alındı.
1989 yılında yapılan III. Kongre' deki tarhşmalar bölünmey­
le sonuçlandı. İbrahim Seven ve arkadaşları kongreyi terk ede­
rek DKP adlı yeni bir örgüt kurdular. Kongre yeni MK'yı ve
üçüncü Genel Sekreter olarak Suat Bozkuş'u seçti. III. Kongre
sonrası yapılan tarhşmalar sonrasında MK tarafından Yekitiya
Komunisten Kurdistan'ın PKK'ye kahlması yönünde tavsiye
karan alındı. TKP(B), 1992 yılı yaz aylarında topladığı 2. Konfe­
ransı'nda tüzük ve programını değiştirerek Türkiye Devrim
Partisi adıyla yeni bir partiye dönüştü.
Öncülleri: Türkiye Komünist Partisi, Türkiye Sosyalist Emekçi ve
Köylü Partisi, Vatan Partisi -1

105
VATAN PARTİSİ -2

Orhan Aksungur'un çevresi tarafından 21 Ocak 1975'te Şinasi


Kutal başkanlığında kuruldu. Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın 1 954'te
kurduğu Vatan P.artisi'nin devamı olduğu iddiasında olan parti,
önceleri önemli bir varlık gösteremedi.
Kıvılcımlı'nın görüşlerini benimseyen çevrelerin büyük ço­
ğunluğunun katılımıyla Ocak 1977'de yapılan kongre ardından
belli bir güce kavuştu. Şinasi Kutal'ın ardından 1977 kongresine
hazırlık sürecinde parti başkanlığını Feridun Şakar yaptı. Ocak
1977 kongresinde parti başkanlığına Mehmet Özler seçildi. Par­
ti' de yaşanan siyasal farklılıklar nedeniyle 1979 yılındaki kong­
resinde ayrışma ortaya çıktı, kongrede partiden ihraç edilenler
daha sonra Sosyalist Vatan Partisi'ni kurdu. VP, 12 Eylül'den
çok kısa süre önce kendisini feshetmişti.
Öncülleri: TKP, TSEKP, Vatan Partisi-1

TÜRKİYE EMEKÇİ PARTİ Sİ

Mihri Belli'nin genel başkanlığında 12 Şubat 1975'te kurulan


Türkiye Emekçi Partisi'nin genel merkezi İstanbul'daydı. Türki­
ye İşçi Partisi'nden Milli Demokratik Devrim anlayışı nedeniyle
ayrılanların Mihri Belli'nin çevresinde bir araya gelmesiyle ku­
rulan partinin programında Kürtlerin anadilde eğitim hakkı
savunuluyordu.
Hiçbir genel seçime katılamayan parti, -anadil istemi yü­
zünden- davanın açıldığı tarihten, sonuna dek geçen 14 ayda
yapılan 15 duruşma ardından, 8 Mayıs 1980' de Anayasa Mah­
kemesi tarafından -üyelerin oybirliğince- kapahldı. TEP hakkın­
daki gerekçeli karar 2.5 ayda yayınlanarak, kapatma kararı yü­
rürlüğe girdi. Ayrıca partinin kurucuları hakkında Türk Ceza
Kanunu'nun 141 ve 173. maddeleri uyarınca Devlet Güvenlik
Mahkemesi tarafından dava açıldı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, PDA

106
TÜRKİYE İ ŞÇİ PARTİ Sİ- 2

12 Mart muhhrası öncesinde Anayasa Mahkemesi tarafından


kapahlan Türkiye İşçi Partisi, Behice Boran liderliğinde 30 Nisan
1975'te yeniden kuruldu. Partinin kurucuları arasında Behice
Boran'dan başka Nihat Sargın, Tank Ziya Ekinci, Yalçın Cerit,
Mehdi Zana, Özcan Kesgeç de bulunuyordu.
Genel merkezi İstanbul'da olan parti, 12 Eylül Cuntası tara­
fından kapahlan 18 parti arasında bulunuyordu. 1970 öncesinde
bünyesinde bulunan birçok akımın başka örgüt ve partilere
gitmesi yüzünden ikinci defa açıldığında TİP, eskisi kadar etkili
bir parti olamadı. Nitekim kahldığı 1977 genel seçimlerinde
ancak yüzde 0.1 oy alabilen Türkiye İşçi Partisi, bu dönemde
mecliste temsil edilemedi.
Türkiye İşçi Partisi 'nden 2. Kongre' de Troçkist suçlamasıyla
ihraç edilen Yalçın Küçük, Metin Çulhaoğlu, İlhan Akalın, Me­
sut Odman (Odabaşı) ve çevresi Eylül 1979'da Sosyalist İktidar
dergisini çıkarmaya başladı.
Behice Boran başta olmak üzere parti yöneticilerinin çoğu
12 Eylül darbesi sonrasında yurtdışına çıkarken; askeri cuntanın
kapathğı Türkiye İşçi Partisi, faaliyetlerine illegal olarak devam
etti. Avrupa'da TİP yanlısı "Demokrasi İçin Birlik" adlı bir örgüt
kuruldu. Yine yurtdışında Türkiye İşçi Partisi, Kürdistan Öncü
İşçi Partisi, Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi, Türkiye Komü­
nist Partisi, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi ve Türkiye Komünist
Emek Partisi ile "Sol Birlik"i oluşturdular.
Türkiye Komünist Partisi ile Türkiye Birleşik Komünist Par­
tisi'ni (TBKP) oluşturmak üzere 7 Ekim 1987' de topladığı 8.
Kongresi'nde, kendini feshetti. TBKP'nin de 1991 yılında Ana­
yasa Mahkemesi'nce kapahlmasının ardından, kimi TİP üyeleri
şimdi Özgürlük ve Dayanışma Partisi içinde siyasi faaliyette
bulunmaktadır.

107
MARKSİ ST LENİ NİST SİLAHLI PROPAGANDA B İRLİGİ

THKP-C / MLSPB, 1975 yılında, THKP-C çizgisinin samimi bir


savunucusu olarak siyaset yelpazesi içine ilk adımlarını attı.
Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği'ni oluşturan kadro­
lara göre, "O günün politik düzleminde, THKP-C güçleri olarak
tanımlanan güçlerin büyük çoğunluğu, örgütlenme denildiğin­
de, legal örgütlenmeyi, mücadele denildiğinde akademik­
demokratik mücadeleyi anlıyorlardı. MLSPB devrimci bir örgü­
tün iradi çabaların ürünü olacağını savunarak, devrimci örgü­
tün yarablması mücadelesinin savunulan devrimci stratejinin
öngördüğü çalışma tarzının hayata geçirilmesinin dışında dü­
şünülemeyeceğini açık olarak ilan etti."
MLSPB'nin kuruluşuna yönelik ilk adımlan atanların hiçbiri
geçmişin THKP-C deneyimi içerisinde yer almamışb. Bu yönüy­
le de, geniş pratiğin canlı taşıalarına sahip değillerdi. Sahip
oldukları bu nesnellik, geçmişi sağlıklı bir zeminde değerlendi­
rebilmelerini sağladı.
MLSPB'nin ayırdedici bir diğer özelliği ise, Devrimci Yol,
Devrimci Sol dahil, birçok kesim mücadeleyi kendiliğindencili­
ğin yarattığı koşullarla sınırlandırıp, kendilerine sivil faşist güç­
lerle çerçevelenmiş devrimci şiddet kullanma perspektifi oluştu­
rurken, MLSPB, devrimci savaşın sivil faşist güçlerle sınırlana­
rak ele alınamayacağını, sivil faşist güçlerin saldırılarına kay­
naklık edenin emperyalizm ve oligarşik ittifak ve siyasal iktidar
olduğu saptamasından hareket ediyordu.
MLSPB'nin verdiği silahlı mücadele esnasında Nurettin Gü­
rateş, Atilla Ermutlu, Tamer Arda, Doğan Özzümrüt, Ercan
Yurtbilir, Cebrail Dinç, İbrahim Özalp ve Hakkı Kolgu güvenlik
güçleriyle girdikleri çabşmalarda yaşamını yitirdi. Bedrettin
Şırnak, Nurettin Yenigöl, sorgulanırken işkencede öldürüldüler.
Dosyalan MLSBP Ana Davası'ndan ayrılarak, alelacele yargıla-

108
nan Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan ise, 25 Haziran 1981 günü,
İstanbul Paşakapısı Cezaevi'nde idam edildiler.
MLSPB iki-üç kez yeni gruplar doğurmak olgusuyla karşı
karşıya kaldı. 1978 yılından sonra THKP-C Savaşçıları ve Çayan
Sempatizanları MLSPB'den ayrıldılar. THKP-C kökenli örgütleri
legal alanda bir araya getirip birlikte eylemler yapmayı amaçla­
yan Eylem Birliği çalışması da uzun süreli olamadı.
12 Eylül döneminde, diğer bazı kentlerin yanısıra, en fazla
sayıda MLSBP'linin tuhıklandığı İstanbul'da yaklaşık 300 kişilik
bir dava açıldı. Mayıs 1981 'de başlatılan ve "ek iddanameler"le
sürekli kabartılan bu dava yıllarca sürdü. Ülke çapında tutukla­
nan MLSPB üye ve sempatizanlarının sayısının lOOO'i bulduğu
tahmin ediliyor.
1 No'lu Ordu Komutanlığı'na bağlı İstanbul Sıkıyönetim 3
No'lu Askeri Mahkemesi'nde 1981 yılının Mayıs ayında başla­
yan ve 1984'de ilk etabı sona eren yargılama sonunda 22 kişiye
idam, 49 kişiye müebbet ve çok sayıda kişiye ağır hapis cezalan
verildi. MLSPB, 12 Eylül döneminde önemli ölçüde dağıldı..
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C

İ ŞÇİ SINIFI PARTİ Sİ G İRİ Ş İM İ

15-16 Haziran direnişinin liderlerinden Sırrı Öztürk'ün öncülü­


ğünde 7 Kasım 1975'te yayınlanmaya başlayan Sorun Yayınlan
ve daha sonra çıkarılan Sorun Birlikte Sosyalist Dergi ile ardından
yayınlanan Sorun Polemik dergisinde bir "İşçi Sınıfı Partisi"nin
kurulması yönünde bir çaba sürdürülmekteydi. Sırrı Öztürk,
uzun bir süredir tedavi olduğu kanser hastalığından kurtula­
madı ve 27 Ocak 2015 günü yaşamını yitirdi.
Öncülleri: TKP, TİP

109
KURTULUŞ HAREKETİ

THKP-C kökenli olan hareketin ilk adımları Kızıldere katlia­


mından sonra Mamak Askeri Cezaevi'nde THKP-C'yi devam
ettirme çabasındaki bir grup tarafından ahldı. 1974 genel siyasi
affından sonra dışarıya çıkan bu grup, THKP-C'nin bazı tezleri­
ne (Kemalizm, Kürt sorunu, Öncü Savaşı) özeleştirel bir yakla­
şımla yeni bir rota çizmeye çalışlı.
1975 yılında gençlik kadroları ile yaşanılan ayrışmadan son­
ra Mahir Sayın, İlhami Aras, Mustafa Kaçaroğlu, Şaban İba ve
İsmet Öztürk'ün oluşturduğu bir geçici merkez organ ile örgüt­
lenme adımları başladı. 1975 sonbaharında teksirle çoğaltılmış
olarak Yol Ayrımı, Kürt Sorunu ve Sosyal Emperyalizm tezleri
yayınlandı. 1976 yılı haziran ayından itibaren de aylık periyotla
Kurtuluş Sosyalist Dergi (KSD) çıkh.
KSD'nin 3. sayısından itibaren, Öncü İşçi grubu harekete
kahldı. Bu gruptan Doğan Tarkan ile Ali Demir' in de katılımıyla
merkez organ 7 kişiye yükseldi. Geçici Merkez Organ (GMO)
1977 yılından itibaren tüzüksel işleyiş kurallarına kavuşarak
Geçici Merkez Komite (GMK) adını aldı.
Örgüt, 1977 yılından itibaren Haftalık Kurtuluş Gazetesi ve
bir gençlik dergisi olarak Kurtuluş İçin İleri'yi çıkardı. Gençliğin
örgütlenmesi Dev-Gör, Karadeniz Dev-Genç, Antgör, DÖB gibi
örgütlerle sürdürüldü.
Ortak mücadele ve örgütlenmeyi savunun örgütün Kürdis­
tan seksiyonu vardı ve Kürt illerindeki faaliyetler için Şoreş adlı
bir dergi çıkarılmıştı. Dersim'li Seyfi Cengiz görüş ayrılıkları
nedeniyle 1978 yılında ayrılarak Tekoşin adıyla bir dergi çıkardı.
Dersim ağırlıklı olan bu grup fazla bir varlık gösteremedi ve 12
Eylül askeri müdahalesinden sonra dağıldı.
1978 yılında toplanan 1. Konferans'ta "İşçi sınıfına mı; yok­
sa Kürdistan ve anti-faşist mücadeleye mi ağırlık verileceği"
konusunda tartışmalar yaşandı.

110
Kurtuluş, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden öncesinde
Ankara, İstanbul, İzmir, Karadeniz'in bütün bölgesinde, Akde­
niz'de Antalya, Burdur, Isparta'da, Kürdistan'ın 9 ilinde, Ada­
na-Mersin ve Hatay' da, Kayseri, Konya, Afyon, Kırıkkale, Ço­
rum, vb. illerde örgütlü bulunuyordu.
Kurtuluş hareketi yaygın örgütlülük ve kitlesel potansiyel
bakımından genelde Türkiye Komünist Partisi, Devrimci Yol ve
Halkın Kurtuluşu'ndan sonra 4. sırada sayılıyordu.
SBKP) ve ÇKP yandaşı siyasal grupların dışında kalan ve
"ortayolcu" olarak tanımlanan Kurtuluş hareketi, aynı zamanda
kişisel değil, kolektif önderlik anlayışına sahipti. Faaliyetlerinde
organlı çalışmayı esas alıyordu.
12 Eylül' den sonra "işçi sınıf ve emekçi kitleler içinde mev­
zilenme" olarak tanımlanan bir "geri çekilme politikası" uygu­
landı. Bu politika nedeniyle önderliğinin ve kadroların önemli
bir kısmı yurtdışında korumaya alındı.
İllegal faaliyetiı:ı sürdürüldüğü bu ağır baskı koşullarında
1982'den itibaren siyasal ve örgütsel bir kriz yaşandı. Krizin
aşılması sürecinde Kurtuluş Örgütü adı, Türkiye ve Kuzey Kür­
distan Kurtuluş Örgüt (TKKKÖ) olarak değiştirildi.
Bu arada, eski Öncü İşçi grubu hareketten ayrılarak Kurtu­
luş Örgütü (KÖ) olarak yoluna devam etti.
Çeşitli konferans ve kongreler ile krizin aşılmasından sonra
TKKKÖ adıyla yoluna devam eden hareket, bu dönemde Anka­
ra, İstanbul, İzmir, Adana, Karadeniz, Antalya, Bursa ve başka
yerlerde çok sayıda polis operasyonları ile tutuklamalar ve yar­
gılamalar yaşadı.
12 Eylül sonraki süreçte örgütsel varlığını ve siyasal faaliye­
tini kesintisiz bir şekilde sürdüren hareketin merkezi ve toplu
bir davası olmadı. Bu nedenle de ortak savunma yapılamadı.
1987'den itibaren Yeni Aşama, Yeni Öncü dergileri ile İşçi
Dünyası Gazetesi çıkarıldı. 1989'da Kuruçeşme Toplantıları'na
katılan örgüt 1991 yılındaki 5. Konferans'tan sonra açık alan

111
faaliyetine ağırlık verdi ve sosyalistlerin birliği yönünde girişim­
lere başladı.
1994 yılında Kürdistan' da ortak mücadele ve örgütlenme
anlayışını terk ederek adını Kurtuluş Örgütü olarak değiştirdi.
Bu kararla birlikte Kürt illerindeki üye ve sempatizanlarını da
serbest bırakh.
Bu süreçte, Birleşik Sosyalist Alternatif (BSA}, Sosyalist Bir­
lik Partisi (SBP}, Birleşik Sosyalist Parti (BSP}, Özgürlük ve Da­
yanışma Partisi (ÖDP) süreçlerinde önemli bir rol üstlenen ör­
güt, 1999 yılında Sosyalist Eylem Platformu (SEP) ile birlikte
ÖDP' den koptu. ÖDP' den kopuş esnasında Kurtuluşçular ara­
sında büyük bir bölünme yaşadı.
2002 yılında ise SEP içinde kalanlar ile birlikte Sosyalist
Demokrasi Partisi (SDP)'nin kuruluşunda yer aldı. SDP'nin
kuruluşu aynı zamanda bölünen Kurtuluşçuları da parti zemi­
ninde birleştirdi.
SDP'nin kuruluşundan sonra ve esas olarak Kürt sorunun­
dan kaynaklanan sorunlar nedeniyle krizler yaşandı. Önce
SEP'ten gelen gruplar SOP' den ayrıldı. Daha sonra da Kurtuluş­
çular kendi içlerinde bir kez daha bölündüler.
Parti içindeki cinsel taciz üzerine yapılan tarhşmalar süre­
cinde SDP'den istifa eden bir grup ayrılarak İşçilerin Sosyalist
Partisi'ni (SP) kurdu.
SOP'de kalanlar arasında ise parti içi şiddetten kaynaklanan
yeni bir bölünme daha oldu. Bu son bölünmede SOP' den ayrı­
lanlar, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi (DÖH) adıyla yeni bir
grup oluşturdular.
Kurtuluş hareketi kökenli olan bu üç siyasal grup (SOP, SP
ve DÖH) sonra Demokrasi İçin Birlik Hareketi (DBH) ve Türki­
ye Barış Meclisi (TBH) içinde yer aldılar.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, DGDF

112
HALKIN KURTULUŞU

THKO'nun cezaevinde kalan ve çoğunluğunu ODTÜ kökenlile­


rin oluşturduğu ve aralarında Mustafa Yalçıner'in de bulundu­
ğu kadroları Geçmişin Eleştirisi (1974) adlı çalışmalarında yeni
açılımlar yaphlar. 1974 yılındaki kısmi af çerçevesinde cezae­
vinden çıkan kadrolarla dışarıdaki kadrolar, yaptıkları bir dizi
görüşme sonucunda Örgüt'ün merkezi yapısının yeniden ku­
rulması için 1975 başlarında 9 kişiden oluşan Türkiye Halk Kur­
tuluş Ordusu - Geçici Merkez Komitesi'ni (THKO-GMK) kurdu­
lar. THKO-GMK'nin görevi, örgütlenmek, program ve tüzük
hazırlamak ve ideolojik-kuramsal görüş oluşturmaktı. THKO­
GMK, bu çerçevede Türkçe-Kürtçe merkez yayın organı Yoldaş­
Heval'i çıkarmaya başladı.
İki farRlı özeleştiri süreci ve farklı kanallardan beslenmenin
ne tür ideolojik-kuramsal farklılıklar doğurduğu Yoldaş-Heval'in
2. sayısının hazırlığı sırasında ortaya çıkacaktı. THKO-GMK
üyelerinin çoğunluğunun Çin Komünist Partisi-Arnavutluk
Emek Partisi zemininde yer aldığı ve yeni sayının kapağına
"Sovyet Sosyal Emperyalizmi" görüşünü yazma karan aldıkları
öğrenildiğinde Sovyetler Birliği Komünist Partisi eğilimli "Mü­
cadelede Birlik" kökenliler bu duruma karşı çıkhlar.
Bir dizi görüşmenin sonucu olarak ideolojik ayrılığın gideri­
lemeyeceğinin anlaşılması üzerine 1976 yılı başlarında taraflar,
birbirlerine karşı şiddet kullanmayacaklarını bir protokolle bağ­
layarak ayrıldılar. 1976, aynı zamanda, başından beri GMK sü­
recinden rahatsızlık duyan ve Hüseyin İnan'ın Türkiye Devrimi­
nin Yolu broşüründe ifade ettiği görüşleri savunanların da kendi
yollarını açmak için ayrıldık.lan tarihtir. Bu süreçte ayrılan bir
başka grup ise Beş Parçacılar olarak adlandırılan gruptur.
THKO geleneğini sürdürdüğünü belirten "Yoldaş" grubu,
Ekim 1978'de topladığı Konferansla adını Türkiye Devrimci
Komünist Partisi - İnşa Örgütü (TDKP-İÖ) olarak değiştirdi. 2

113
Şubat 1980' de gerçekleştirdikleri Kongre ile de Türkiye Devrim­
ci Komünist Partisi'ni (TDKP) kurdular. Grup, 12 Eylül askeri
darbesinden önceki dönemde, THKP-C kökenli Devrimci
Yol' dan sonra, en geniş kitle temeline sahip ikinci hareket olarak
kabul edilmiştir.
THKO geleneğini sürdürmek üzere 12 Mart sonrasında
oluşturulan Geçici Merkez Komitesi'nde yaşanan kimi ayrılıkla­
rın ardından ilk sayısı 1976 yılının ilk aylarında yayınlanan Hal­
kın Kurtuluşu dergisi, THKO'nun legal adı olarak kabul edildi.
Halkın Kurtuluşu dergisi, 12 Mart dönemini değerlendiriyor,
THKO'nun eleştirisini yapıyor, sosyal emperyalizm, üç dünya
teorisi ve anti-faşist mücadele konularını ele alıyordu.
Zaman zaman Çin Komünist Partisi yanlısı görüşleri savun­
sa da, Arnavutluk Emek Partisi taraftarı olan örgüt, Ortaöğre­
nimliler Dernekleri, Yurtsever Devrimci Gençlik Dernekleri ve
işçiler arasında faaliyet gösteren Devrimci Sendikal Muhalefet
hareketiyle anıldılar. 1977 milletvekili seçimlerinde HK'nin Der­
sim bağımsız milletvekili adayı Ahmet Demirdöğen AP ve
TİP'in adayını geçerek 8 bini aşkın oy almışh. Haftalık Halkın
Kurtuluşu dergisinin tirajı 50 bin idi.
İzmir, Çorum, Adana, Tokat, İstanbul ve Antep gibi illerde
güçlü bir sol hareket yaratan ve Mustafa Yalçıner ile İhsan Çara­
lan gibi kadroların liderliğinde partiye doğru evrim amacıyla
oluşturulan bu grup, daha sonra Türkiye Devrimci Komünist
Partisi-İnşa Örgütü ve Nisan 1980'de TDKP ilişkilerine evrildi.
Bu çevre, legal Halkın Kurtuluşu dergisinden başka Yoldaş/Heval
ve Devrimin Sesi dergilerini de çıkardı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO

114
DEVRİMCİ YOL

Devrimci Yol, 12 Eylül darbesi öncesinde Türkiye'deki en kitle­


sel devrimci örgütlenmeydi. Başlarda çeşitli öğrenci dernekleri
etrafında toplanan sol gençlik, 1976 yılında Devrimci Gençlik
Dernekleri Federasyonu'nun (DGDF) kurulmasıyla daha mer­
kezi bir görünüm almışh. Bu süreç içinde gençlik hareketi bü­
yük şehirlerin gecekondu semtlerine de yayılmaya başladı. İlk
sayısı 1 Mayıs 1977 yılında yayınlanan Devrimci Yol dergisi aynı
zamanda hareketin çıkış bildirgesidir.
Devrimci Yol, toplumda var olan militan sağ hareketlere
karşı her türlü direnme eğiliminin Direniş Komiteleri adı alhnda
bir araya getirilmesi gerektiğini düşünmekteydi. Devrimci
Yol'un Ordu'nun Fatsa ilçesinde giriştiği Yerel Yönetim deneyi
örgütün yönetim anlayışına örnek gösterilir. Fatsa'da terzi Fikri
Sönmez, bağımsız aday olarak belediye başkanı seçildi ve burası
tüm Türkiye' den ilgi ile izlendi.
Devrimci Yol'a karşı diğer sol örgütler tarafından yöneltilen
eleştirilerin en yaygın olanı en kitlesel örgüt olmasına rağmen,
12 Eylül askeri müdahalesine karşı etkili bir direniş oluştura­
mamış olmasında odaklanır. Devrimci Yol temsilcileri tarafın­
dan bu eleştiri kabul edilmekle birlikte, bu durumun diğer ör­
gütler için de geçerli olduğunu söylediler.
12 Eylül askeri darbesinden sonra başlayan operasyonlar
sonucunda Devrimci Yol çevresi bitme noktasına geldi. Devrim­
ci Yol'un lider kadroları, çok sayıda üyesi ve sempatizanı yaka­
lanıp tutuklandı. 12 Eylül'den sonraki ilk aylar ilişkilerini tut­
mayı başaran ve mahalle çalışmaları ve korsan gösterilerini sür­
düren Devrimci Yol aynı zamanda 12 Eylül Darbesi'ne karşı
özellikle Karadeniz, Ege ve Güney Anadolu'nun kırsal alanında
direniş örgütlemeye çalıştı.
12 Eylül sonrasında, Türkiye'nin tamamında kırk civarında
Devrimci Yol davasının açıldığı söylenebilir. Ankara Merkez

115
Devrimci Yol davasının sanık sayısı 980 civarındaydı. Sanık
sayısı Artvin'de 898 ve Fatsa' da 900'dü. Bu rakamlar Devrimci
Yol'un darbe öncesindeki kitleselliği hakkında fikir, verebilir. 36
davada 251'i kadın olmak üzere toplam 4403 sanık yargılandı.
Lider kadroların yakalanması ve kırsal alanda yenilen darbelerle
hareket hızla. dağıldı. 1982 yılında yurt dışında Faşizme Karşı
Birleşik Direniş Cephesi kuruldu ve politikalarını kırsal kesimde
gerilla faaliyeti ile hayata geçirmeye çalıştı.
1985'ten itibaren, Devrimci Yol'u canlandırmak için küçük
militan grupların yürüttüğü çalışmalar 1988 sonrasında üniver­
site gençliği, işçiler ve kamu çalışanları içinde gelişen muhalefet
hareketleri içinde gelişme alanı buldu. Bu dönemde, söz konusu
toplumsal muhalefet hareketleri içerisinde etkili olan Devrimci
Yol kökenli kadrolar, "Devrimciler" adıyla Devrimci Yol'u ha­
reket noktası olarak kabul eden yeni bir politik platform mey­
dana getirdiler.
1991 'de Devrimci Yol' un cezaevindeki kadrolarının önemli
bir bölümü serbest bırakıldı. Cezaevinden çıkan ve kendilerini
"Devrimciler" platformunda tanımlayan bu üst düzey kadrolar­
dan bir kısmı, 1989-1990'da SSCB ve Varşova Paktı'nın dağılma­
sıyla "ideolojik sorunun anahtar sorun haline geldiğini" öne
sürerek "geniş Devrimci Yol çevreleri" olarak anılan Devrimci
Yol ile şu ya da bu biçimde ilişkili insanları bir Tartışma Süre­
ci'ne çağırdılar.
Tartışma Süreci, Devrimci Yolcular için aynı zamanda bir
ayrışma süreci olarak yaşandı. Tartışma Süreci sonrasında Dev­
Yolcular, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Halkın Dev­
rimci Yol'u ve Devrimci Hareket olarak ayrışarak farklı çalışma
ve örgütlenme süreçlerine girdiler. Bir süre sonra 2001'de
ÖDP'den ayrılan yine DY kökenli kalabalık bir grup ise 2004'te
Emekçi Hareket Partisi'ni kurdu.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C, DGDF

116
HALKIN BİRLİGİ

TKP/ML'den ayrılan ve daha sonra TKP/ML Hareketi adını


alacak olan grubun 1976' da yayınlamaya başladığı dergidir.
Örgütün legaldeki adı olarak da kullanılan Halkın Birliği dergisi
üç dünya teorisini savunuyor, faşizm ve sosyal faşizmle halk
arasındaki çelişkiyi baş çelişki olarak görüyordu.
12 Mart döneminde verilen silahlı mücadeleyi maceraalık
olarak nitelendirerek, kitle çalışmalarına ağırlık verilmesi gerek­
tiğini söylüyordu. Grup daha sonra ÇKP'nin üç dünya teorisini
reddederek Arnavutluk Emek Partisi'nin çizgisine kayınca,
kendi içinde tarhşmalar yaşandı. Ayrılanlar, Aydınlıkçılara kah­
lırken, kalanlar siyasi çalışmalarını Devrimci Halkın Birliği dergisi
etrafından devam ettirdi.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, PDA, TİİKP, TKPIML

DEVRİMCİ HALKIN B İRLİGİ


TKP/ML lideri İbrahim Kaypakkaya'nın işkencede öldürülmesi­
nin ardından örgütü toparlamak amaayla oluşturulan Koordi­
nasyon Kurulu'na hakim olan; ancak gelen eleştiriler üzerine
buradan ayrılan ve Halkın Birliği dergisi etrafında siyaset yap­
maya başlayan grup, kendi içinde çıkan faşizme karşı mücadele
konusundaki anlaşmazlık sonucunda, yoluna Devrimci Halkın
Birliği dergisiyle devam etti.
12 Eylül Cuntası döneminde örgüt militan ve taraftarların­
dan pek çoğu tutuklandı. Bununla birlikte Devrimci Halkın Birliği
çevresi, 1990'lı yıllarda yeniden kitleselleşti. Daha sonra Türkiye
Komünist İşçi Hareketi ve Türkiye Devrimci Komünist İşçi Ha­
reketi ile birleşen örgüt, daha sonra Marksist Leninist Komünist
Parti' ye evrildi.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, PDA, TİİKP,
TKPIML, Halkın Birliği

117
EYLEM B İRLİGİ
Eylem Birliği, 1976 yılında İzmir'de doğan ama Adana'ya da
yayılan bir gruptu. Örgütün faaliyetleri esnasında Neşe Değir­
menci ve Güler Erdoğan başta olmak üzere yaşamını yitirenler
oldu. Bir ara, Eylem Birliği ile MLSPB aralarında bir birlik ya­
ratma çabası içinde oldular; ancak bu girişim başarısız oldu.
Bu iki örgüt arasında birleşmeye giden, birlik çalışmaları
esnasında Devrimci Kurtuluş adı, İstanbul, İzmir'deki sempati­
zanları bir araya getirmek için yan legal platformlarda kullanıl­
dı. Bu yüzden, Devrimci Kurtuluş'un ayrı bir örgüt olarak anıl­
ması doğru değildir. Eylem Birliği, 1980'e doğru gelirken ağır
darbeler aldı ve büyük ölçüde tasfiye oldu.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C

HALKIN YOLU
12 Mart sonrası, Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi Mark­
sist-Leninist adı ile anılan grup, Halkın Yolu dergisini çıkarak
siyasallaşma yolunda adım attı ve Kızıl Bayrak dergisi ile de
illegal yapılanmasını sürdürdü. Grubun bir bölümü 1977'de
TİİKP'ye kahldı. Daha sonra THKP-C ML olan isimlerini Mayıs
1984'te Türkiye Komünist İşçi Hareketi (TKİH) olarak değiştirdi­
ler. TKİH daha sonra TDKİH ile birleşti ve daha sonra Marksist
Leninist Komünist Parti' ye kahldı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C

DEVRİ MCİ HALKIN YOLU


THKP-C kökenli olan bu grup, önce Militan Gençlik, daha sonra
Halkın Yolu dergilerini çıkardı. 1977 yılındaki üç dünya teorisi
üzerine başlayan tarhşmalarda yaşanan bölünmede bir grup
Doğu Perinçek'in TİKP'sine kahlırken, kalanlar Devrimci Halkın
Yolu dergisini çıkarmaya başladılar ve bu isimle siyasi yaşamla­
rını sürdürdüler. Örgüt, 12 Eylül sonrasında görülmedi.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C

118
SOSYALİ ST DEVRİM PARTİ Sİ

Mehmet Ali Aybar'ın genel başkanlığında Cenan Bıçakçı, Uğur


Cankoçak ve Kemal Nebioğlu tarafından 30 Mayıs 1975'te kuru­
lan Sosyalist Parti, 1977 yılındaki ilk kongresinde adını Sosyalist
Devrim Partisi olarak değiştirdi. Türkiye İşçi Partisi'nde genel
başkanlık ve iki dönem İstanbul milletvekilliği yapmış olan
Mehmet Ali Aybar, 1968 yılında Sovyetler Birliği'nin Çekosla­
vakya'yı işgal etmesi üzerine TİP saflarında çıkan tartışma son­
rasında parti genel başkanlığından istifa etmişti.
Sosyalizmdeki bürokrasinin aşılması gerektiğini savunan
SOP yöneticileri, bir kişinin iki kez üst üste aynı göreve getiri­
lemeyeceği ilkesini benimsemişti. "Güleryüzlü sosyalizm" slo­
ganıyla faaliyette bulunan partinin genel başkanlığını 27 Aralık
1992'de yeniden kurulması esnasında Cenan Bıçakçı yaph. Ge­
nel merkezi İstanbul' da bulunan bu parti, 12 Eylül Cuntası tara­
fından kapahlan 18 parti arasında bulunuyordu. Sosyalist Dev­
rim Partisi, hiçbir genel seçime katılamadı.

SOSYALİST HAREKET PARTİ Sİ

Zeki Drama'nın genel başkanlığında 14 Eylül 1977'de kurulan


Sosyalist Hareket Partisi'nin nasıl ve ne zaman kapatıldığına
dair bilgi bulunamadı. Genel merkezi Samsun' da olan bu parti,
seçimlere de katılamamışhr.

TÜRKİYE SOSYAL ADALET PARTİ Sİ

Ankara' da 17 Ekim 1977' de kurulan Türkiye Sosyal Adalet Par­


tisi, 18 Kasım 1978 yılında kurucular kurulu kararıyla kapandı.
Genel başkanının kim olduğu tespit edilemeyen Türkiye Sosyal
Adalet Partisi, seçimlere katılamamıştı.

119
DEVRİMCİ DERLEN İ Ş

Vatan Partisi'nin 1957'de kapahlmasının ardından bir süre ha­


piste kalan Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 1960'lı yıllarda kurduğu Ta­
rihsel Maddecilik Yayınevi'yle görüşlerini yaymaya çalıştı.
1963'te kurulan TİP'in yöneticilerine muhalifti. Nitekim parti
üyeliği de reddedildi. Sosyalist isimli bir gazete çıkaran Dr.
Hikmet Kıvılomlı'nın çevresinde gençler toplanmaya başladı.
TKP'yi yeniden kurmayı amaçlayan Kıvılomlı'run ömrü buna
yetmedi ama çevresindekilerden bir grup daha sonra TKP-B ve
TSİP'i kuracaktı. Ardından Kıvılcımlı'nın eşi Emine Kıvılomlı
liderliğinde Vatan Partisi yeniden kuruldu.
Bu partiye katılmayan doktorcu bir grup ise yayınlamaya
başladıkları Devrimci Derleniş gazetesiyle devrimcileri birlik
olmaya çağırıyordu. Nitekim 1977 yılı Kasım ayında "Sosyalist­
ler Arası Forum" dikkate değerdir. Bu grubun 12 Eylül öncesin­
de kurduğu İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği oldukça canlı
bir örgütlenmeydi.
1 980 sonrasında ise 1989'daki Birlik Tartışmaları Düzenleme
Kurulu'nda yine birlik görüşlerini savundular. Ancak devrimci­
lerin birliği kurulamadı ve 1990 sonrasında, bu çevre de kendi
grup partisini kurdu: Halkın Kurtuluş Partisi...
Öncülleri: TKP, Vatan Partisi-1

DEVRİ MCİ PROLETARYA

12 Mart sonrasında yeniden toparlanmaya çalışan Türkiye Halk


Kurtuluş Ordusu'nda oluşturulan Geçici Merkez Komitesi'nde
yaşanan Mücadele Birliği ve Halkın Kurtuluşu ayrışmasından
sonra Aktan İnce önderliğinde 1977 yılında THKO'dan ayrılan
gruptur. "Aktanolar" olarak da tanınan bu çevre, 1980 yılında
Yaşar Ayaşlı ve arkadaşlarının öncülüğünde Türkiye İhtilalci
Komünistler Birliği adını aldı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO

120
DEVRİMCİ SAVAŞ

THKP-C kökenli kişilerce 1977'de kurulan ve Maraş civarında


etkili olan bir gruptur. Türkiye Devriminin Acil Sorunları broşürü
ardındqn çıkan tarhşmalardan doğmuştur. Maraş'ta MHP'lilerin
çıkardığı olaylara karşı direnen örgütlerden biri olduğu belir­
tilmekte. Devrimci Savaş, 1990'lı yıllarda Halk Kurtuluş Güçleri
adıyla yeniden örgütlendi.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C, MLSPB

HALKIN DEVRİMC İ Ö NCÜLERİ

12 Mart sonrası THKP-C ve Mahir Çayan tezlerini savunan ve


pratiğe geçirilmesini hedef olarak saptayanlar değişik örgüt­
lenmelere gittiler. THKP-C Acilciler örgütünden kopmaların
ardından THKP-C' de kalanlar kendilerini THKP-C/HDÖ olarak
adlandırdılar. 1979 yılında yaşanılan Acilciler-HDÖ ayrışmasın­
da HDÖ'den yana tutum alan Serdar Soyergin, 14 Eylül 1980
günü Adana'da bir yüzbaşının öldüğü çahşmanın ardından tek
celsede idam cezası aldı. Dosyası, Milli Güvenlik Kurulu'nun
hızlı onayı için uçakla Ankara'ya gönderildi ve 26 Ekim 1980'de
Adana Cezaevi'nde idam edildi. Yakalanması ile idamı arasında
sadece 41 gün vardı.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKP-C, THKP-C Acilciler

THKO DİRİL İ Ş

Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nda ayrılıklar yaşanması üzerine


THKO'yu 1977 yılında yeniden kurmayı amaçlayan bu örgüt
hakkında ayrınhlı bir bilgiye ulaşılamadı; ancak Anadolu Ajan­
sı'na göre THKO-Diriliş adlı örgütün Ankara, İstanbul, İzmir,
Mersin, Adana bölge sorumluları ile bu illerde faaliyet gösteren
militanlarının 30'u, 8 Nisan 1981'de yakalandı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO

121
TÜRKİYE İ ŞÇİ KÖYLÜ PARTİ Sİ

Doğu Perinçek'in genel başkanlığında Halim Spatar ve Mustafa


Kemal Çamkıran tarafından 30 Ocak 1978'de kurulan Türkiye
İşçi Köylü Partisi, Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi'nin legale
çıkışıydı.
Nitekim 12 Mart döneminde TİİKP-Şafak davasından yargı­
lananlar, 1974 affıyla serbest kaldıktan sonra siyasi faaliyete
başladılar. Öncelikle bir yayınevi kurup, davalarında yaphkları
savunmaları kitap haline getirdiler ve Aydınlık dergisini yayın­
ladılar. Bu dergi kapahlınca, 1975 yılında Halkın Sesi isiı,nli hafta­
lık dergiyi çıkarmaya başladılar. Bu siyasi çevre, Çin Komünist
Partisi yanlısıydı ve Sovyetler Birliği'ni baş düşman olarak gö­
rüyordu. Dahası 12 Mart'ta silahlı mücadele veren örgütleri
maceracı olarak nitelendirdiler.
Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi'nin 10 Eylül 1977'de top­
ladığı kongrede alınan karar gereğince legal faaliyete geçilmesi­
ne karar verildi. Türkiye İşçi Köylü Partisi isimli legal partinin
kurucuları arasında dokuz kişi TİİKP davasından, iki kişi ise
Dev-Genç davasından yargılanmıştı.
Doğu Perinçek'i genel başkanlığa getiren parti, haftalık Hal­
kın Sesi gazetesini kapahp, günlük Aydınlık gazetesini yayınla­
maya başladı. SSCB'yi "sosyal emperyalist ve en tehlikeli düş­
man" olarak gören TİKP, Aydınlık gazetesinde yaptığı yayınlar­
la, tüm devrimci örgütleri 'sahte solcu' olarak değerlendirdiği
için sol örgütlenmelerden tecrit edildi.
Genel merkezi Ankara' da olan bu parti, 12 Eylül Cuntası ta­
rafından kapahlan 18 parti arasında bulunuyordu.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, PDA, TİİKP

122
DEVRİMCİ SOL

1978 yılının yaz aylarında Devrimci Yol taraftan olan Bülent


Uluer, Paşa Güven ve Dursun Karataş'ın başında olduğu bir
grup, Devrimci Yol merkezi ile çeşitli konularda uyuşmazlık
içinde olduklarını, ayrıca kendilerine Ankara tarafından güve­
nilmediğini, bu nedenle de başlarına Ankara' dan sorumlular
verildiğini; bunun için Devrimci Yol'un merkezi ile ilişkilerini
askıya aldıklarını açıkladılar. Bir süre "Askıcılar" olarak adlan­
dırılan İstanbul merkezli bu grupla Dev Yol merkezi bir dizi
görüşmeler yaphysa da sorun çözülemedi. Bir süre sonra bir
broşür ve ardından Devrimci Sol isimli bir dergi çıkarılarak ayrı
bir örgütlenme süreci başlatıldı.
Ayrışma sonrası üniversitelerde mevcut Dev-Genç'ten ayrı­
larak kısa adı Dev Genç olan başka bir gençlik örgütü kuruldu.
Örgüt Devrimci Yol'un SSCB'de revizyonist diktatörlüğün hü­
küm sürdüğü tespitine katılmayarak iç savaş tespitinin Mahir
Çayan'ın öncü savaş stratejisini reddettiğini ve direniş komitele­
ri önerisinin yatay örgütlenmeye yol açarak yukarıdan aşağıya
örgütlenmeyi törpülediğini savunuyordu. Örgüt yöneticileri
"THKP-C'nin savunduğu çizgi temelinde yeni bir devrimci ha­
reket yaratmayı" amaç olarak saptamışlardı. Mahir Çayan'a ait
Kesintisiz Devrim broşüründe çerçevesi çizilen emperyalizm
analizini benimseyerek, III. Bunalım Dönemi'nin sürmekte ol­
duğunu savunuyorlardı. Türkiye'nin emperyalizmin yeni sö­
mürgesi olduğunu ve egeil'l:en sınıfların oligarşik bir ittifak oluş­
turduğunu kabul ediyor ve devletin "sömürge tipi faşist" bir
karakter taşıdığını belirtiyorlardı.
Devrimci Gençlik, devrimci bir parti oluşturulmadan Poli­
tikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi'nin uygulanamayacağını, temel
görevin devrimci bir partinin yaratılması olduğunu ve bu göre­
vin güncel politik-toplumsal çalışma içerisinde devrimci bir
hareketin yaratılmasına yönelik bir mücadele sürecinde yerine

123
getirilebileceğini savunuyordu. Türkiye'nin emperyalizmin yeni
sömürgesi olması nedeniyle başkalarıru sömürgeleştiremediği,
Kürt sorununun yeni sömürgecilik siyasetinin bir parçası olarak
ele alınması gerektiği görüşüne sahiptiler.
Dev-Sol, Silahlı Devrim Birlikleri (SDB) aracılığıyla çeşitli
silahlı eylemler düzenleyerek MHP ileri gelenlerinden Gün Sa­
zak ve eski başbakan Nihat Erim suikastlerini gerçekleştirdi.
1980 Darbesi sonrasında örgütün üyelerinin büyük çoğunluğu
cezaevine girdi. 1981 yılında açılan Devrimci Sol ana davasında
sanık sayısı 1223'ü buldu. Cezaevlerindeki açlık grevlerinde üç
Dev-Sol militanı da öldü. Nihat Erim cinayeti zanlısı Ahmet
Kırlangıç'ın işkencede katline misilleme olarak 198l'de, İstanbul
Emniyet Müdür Yardımcısı Mahmut Dikler öldüİ'üldü. Dev-Sol,
daha sonraki yıllarda da kimi emekli generaller ve polislerin
öldürülmesi eylemlerini üstlendi.
Özellikle 1991 yılı ve sonrasında aralarında Sinan Kukul,
Niyazi Aydın, örgüt liderinin eşi Sabahat Karataş gibi örgütün
üst düzey yöneticilerinin de bulunduğu pek çok örgüt militanı­
nın öldürülmesi ve kimi yöneticilerin tutuklanmasından sonra
örgütün eylemlerinde azalma oldu. Bu süreci 1992 Eylül ayında
örgütün üst düzey yöneticilerinden Bedri Yağan'ın başında bu­
lunduğu bir grubun ayrılması izledi. İki kanat arasında çatışma­
lar yaşandı. Bedri Yağan'ın ve başka örgüt yöneticisinin 1993
yılında İstanbul' da bir polis operasyonu sonucu öldürülmesin­
den sonra, Yağan kanadı büyük oranda etkinliğini kaybetti.
Dursun Karataş yanlıları ise partileşme sürecini tamamla­
dıklarını açıklayarak Mart 1994'te "Devrimci Halk Kurtuluş
Parti-Cephesi" (DHKP/C) adını aldılar. DHKP-C de bugüne
kadar aralarında Özdemir Sabancı suikastinin de olduğu bir dizi
silahlı eylem gerçekleştirdi. Örgütün lideri Dursun Karataş, 2008
yılında, Avrupa' da yakalandığı kanser hastalığından öldü.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKP-C, Devrimci Yol

124
'KASABALILAR'

Mahir Çayan'a sevgi ve ilgi duyan Turgutlu Lisesi kökenli genç­


lerin 1974-75 yıllarında bir araya gelip "ne yapmalı" diye kendi­
lerine soru sormaları sonucunda ortaya çıktılar.
"Kasabalılar" adının mucidi Hürriyet gazetesidir. Bu genç­
ler, o süreçte, Türkiye solunun kargaşasına yeni bir örgüt ekle­
meme kaygısı ve ahlakıyla davrandıkları için uzun bir süre bil­
diri ve benzeri dökümanlarının alhna "Devrimciler" imzası
atmayı tercih ettiler. Yani hiçbir zaman, aslında "Kasabalılar"
adında bir grup ve örgüt olmadı.
Özellikle 1975-76'da, o süreçte THKP-C kökeninden gelen
grupların istisnasız tümüyle görüşmeler yaptılar. Başından beri
"yeni örgüt kurmamak, bir yapı ile birleşmek" fikrine sahip
oldukları için bunu yaptılar. O dönemde, sonradan Devrimci
Yol'u oluşturacak olan grupla, sonradan Kurtuluş'u çıkaracak
olan grupla ve HDÖ ile uzun süren görüşmeler yapıldı. Ancak,
temel politik düşüncelerde uzlaşılamadı.
Ancak bu grup, giderek büyüdü. 1977'ye gelindiğinde hatırı
sayılır askeri-politik kapasitesi olan, belli bir hiyerarşiye sahip,
İzmir, Adana, Diyarbakır, Uşak, Afyon, vb. gibi yerlere doğru
genişleyen orta boy bir "örgüt" durumuna geldi. Adı yoktu, sanı
yoktu ama kendisi vardı.
İşte bu aşamada MLSPB ile yapılan görüşmeler, 1977 yılın­
da olumlu sonuçlandı ve yapı, tüm varlığıyla koşulsuz olarak
MLSPB bünyesine katıldı. Yapının bütün kadroları tek bir özel
istek öne sürmeksizin, bu örgütün kadroları olarak şekillendiler.
Örneğin Nurettin Gürateş, 27 Temmuz 1977'de Adana'da öldü­
rüldüğünde MLSPB'liydi. Çünkü görüşmeler tam o günlerde
sonuçlanmıştı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C

125
M ÜCADELEDE BİRLİK

Emeğin Birliği olarak da tanınan bu grup, 12 Mart'ta cezaevi


dışında kalan kadroların THKO ile hesaplaşması sonucu ortaya
çıktı. Her yenilgi sonrasında olduğu gibi, THKO'nun sürdürdü­
ğü savaşımın yenilgisinden sonra da "özeleştiri" çalışmaları
başlatıldı. Örgütün eleştirisinin ana hatları TOY'de yapılmış
olmasına karşın, önder kadroların ölümünden sonra yeni bir
özeleştiri dalgası yükseldi. Bu yeni özeleştiri dalgası, iki kanal­
dan ve her ikisi de örgütün siyasi temellerine ilişkin gelişti.
THKO'nun cezaevi dışında bulunan Teslim Töre yöneti­
mindeki kadroları tarafından 1974 yılında kaleme alınan Müca­
delede Birlik adlı broşürde Türkiye'nin önündeki devrimci aşa­
manın Milli Demokratik Devrim olduğu kabul ediliyor ama
devrimci savaşımın temel alanının kırsal alanlar olduğu anlayışı
terk ediliyor, yerine temel alanın kentlere geçiş için bir sıçrama
alanı olması ve işçi sınıfının esas alınması gerektiği anlayışı
ikame ediliyordu. Ordu örgütlenmesi değil de partiye yönelin­
mesi gerektiği bir başka farklılaşmaydı.
THKO geleneğini kendisinin devam ettirdiğini belirten Hal­
kın Kurtuluşu, Ekim 1978'de topladığı konferansla adını Türkiye
Devrimci Komünist Partisi - İnşa Örgütü (TDKP-İÖ) olarak de­
ğiştirdi. 2 Şubat 1980'de gerçekleştirilen kongreyle de Türkiye
Devrimci Komünist Partisi (TDKP) kuruldu.
Mücadelede Birlik grubu ise, Türkiye Halk Kurtuluş Ordu­
su-Mücadelede Birlik (THKO-MB) adı altında faaliyetlerini sür­
dürdü. Türkiye Komünist Partisi (Birlik) ile yapılan birlik gö­
rüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra yoluna
yalnız devam eden grup, Nisan 1980'de gerçekleştirdiği bir
kongreyle Türkiye Komünist Emek Partisi adı altında partileşti.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO

126
TÜRKİYE DEVRİM İ Nİ N YOLU

Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun kuruculanndan ve 1972'de


idam edilen Hüseyin İnan'ın Halkın Kurtuluşu tarafından eleşti­
rilmesi yüzünden, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu-Geçici Mer­
kez Komite'den 1975'te kopan ve daha çok İnanalar olarak da
tanınan gruptur. Bu siyasi çevre, merkezi bir örgütlenme oluştu­
ramadı. Birbirinden bağımsız gruplar, yerel düzeyde etkili ola­
bildilerse de, içlerinden hiçbiri ülke düzeyinde etkili bir siyasal
grup oluşturma becerisi gösteremediler.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO

THKP-C SAVAŞÇILARI

Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) kökenli olan


ve Mahir Çayan görüşlerini savunan grupların oluşturduğu
Marksist Leninst Silahlı Propaganda Birliği'nden 1970'li yılların
sonlarında kopan küçük ve etkisiz kalan bir örgüttü.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C, MLSPB

EMEGİ N KURTULUŞU YOLUNDA IŞIK

Halkın Kurtuluşu örgütünün Aydınlık'la sürdürdüğü birlik


görüşmelerinin kesilmesinin ardından, 1977'de "Üç Dünya Ku­
ramı"nı reddettiğini açıklaması üzerine, bu kuramı savunan bir
grubun ayrılarak oluşturduğu hareket. Emeğin Kurtuluşu Yolun­
da Işık adlı yayın organlarıyla tanınırlar. Işık dergisi Türkiye'yi
yarı-sömürge, yan-feodal bir ülke olarak tanımlıyor; MDD aşa­
masında bulunan Türkiye devriminin eşitsiz bir gelişme göste­
receğini ve uzun süreli savaş stratejisine bağlı olarak kırlardan
şehirlere yayılma biçiminde gerçekleşeceğini düşünüyordu. Bu
grup, kısaca Işıkçılar olarak da bilinmekteydi.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO

127
TÜRKİYE KOMÜN İ ST PARTİSİ - İ ŞÇİ Nİ N SESİ

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi üyesi Nihat Aksey­


men (R. Yürükoğlu), 1978 Şubat'ında İsmail Bilen'in bilgisi ve
hatta özendirmesiyle 18 sayfalık Emperyalizmin Zayıf Halkası
Türkiye broşürünü yazdı.
1978 yazında yapılan TKP tam üyeli Merkez Komitesi top­
lantısında, Merkez Yayın Organ Atılım'la, etkisi büyümekte olan
İşçinin Sesi'nin varlığının bir çeşit iki başlılık yarattığı eleştirileri
üzerine, İşçinin Sesi'nin Atılım'a içerilmesine karar verildi. Daha
sonra da Akseymen'in Atılım editörlüğüne getirilmesine karar
verildi; ancak bekletilen bu karar, sonunda uygulanmadı.
Akseymen, kararın uygulanmasını beklediği dönemde Em­
peryalizmin Zayıf Halkası Türkiye çalışmasını kitap boyutlarına
genişletti. TKP MK Plenumu, 1979 yazında parti içinde Politik
Büro' dan başlayarak her düzeyde baş gösteren sorun ve tıkanık­
lıkları çözme, parti içindeki sağ eğilime önlem alma gündemiyle
toplandı. Toplantı "sol"un tasfiyesiyle sonuçlandı.
İşçinin Sesi'nin özel kapaklı 100. sayısında R. Yürükoğlu im­
zasıyla yayımlanan "Açık yanıt vermek zorundasınız" başlıklı
yazıda, TKP içindeki 1978 ayrışmasının siyasal içeriğini açık
biçimde ortaya koyan, yanıtları soruların içinde 26 soru soruldu.
TKP yönetimi bu sorulara hiçbir zaman yanıt vermedi.
TKP' deki 1978 ayrışmasının bu biçimde sonuçlanmasının
pek az değinilen nedenlerinden biri, Sovyet, Doğu Almanya ve
Bulgaristan Komünist partilerinin İşçinin Sesi ve Yürükoğlu'nun
önerdiği ideolojik açılım ve siyasal taktikleri doğru ya da yanlış­
lıklarından bağımsız olarak o dönemki siyasal değerlendirmele­
ri nedeniyle uygun bulmamalarıydı. İşçinin Sesi'nin tasfiyesi,
aynı zamanda bu partilerin destek ve onayıyla gerçekleşmişti.
Örgütsel cephede resmi merkez kısa zamanda duruma
egemen oldu. İngiltere parti örgütü, kendi yöneticisi Nihat Ak­
seymen'in yanında yer aldı. MK üyesi ve Ege Yöre Komitesi

128
Sekreteri Haluk Yurtsever, İşçinin Sesi muhalefetine kahldı. İşçi­
nin Sesi'nin en çok yandaş kazandığı, tutunduğu bölge Ege ol­
du. Ankara' da ODTÜ'lü gençlerin başını çektiği bir grup İşçinin
Sesi'ne kahldı; Mersin' de de benzer gelişmeler oldu.
Ocak 1980' de "Türkiye Komünist Partisi Leninciler Konfe­
ransı" toplandı. Eşgüdüm Komitesi alhnda fiilen bağımsız ör­
gütlenmeye girişti. Bu konferansta TKP'nin yarım yüzyıl kongre
toplamayan bir parti olduğu belirtilerek kongre çağrısı yapıldı.
TKP, 12 Eylül'e İşçinin Sesi'ni ve parti içindeki "sol sekter" çizgi­
yi tasfiye etmiş, Partizan grubunun tam ve fiili egemenliğinde
sağ bir çizgiye oturmuş olarak girdi.
12 Eylül 1980'den sonra 1981 başlarında toplanan "Türkiye
Komünist Partisi il. Leninciler Konferansı'nda ise 12 Eylül mü­
dahalesinin faşist bir darbe olduğu ilan edildi.
1982 yılında, 12 Eylül' den sonra yurtdışına çıkan kadroların
bir bölümü siyaset, örgütlenme ve önderlik tarzına muhalefet
ederek, TKP-İşçinin Sesi'nden ayrıldılar. R. Yürükoğlu'nun Ey­
lül 1984' de yazdığı Faşizmin Çözülüşü kitabı yeni tartışmalara yol
açh. Üst Büro üyesi Haluk Yurtsever, bu kitapta öne sürülen
görüşlerle örgütün tem.el çizgisinin değiştirilmek istendiğini
savunarak kongre toplanması için harekete geçti.
Yönetim çoğunluğunun kongre önerisini kabul etmemesi
üzerinde 1984'de hareket bir kez daha bölündü. Haluk Yurtse­
ver ve arkadaşları Kurtuluş Yolu dergisi çevresinde örgütlendi­
ler. TKP'nin TİP'le birleşerek TBKP'ye dönüşmesi üzerine TKP­
İşçinin Sesi, TKP adını kullanmaya başladı. 2000 yılında yapılan
1. Olağanüstü Kongre'de İşçinin Sesi'nin yayınına son verildi.
Nihat Akseymen'in 2002'de vefat etmesinden sonra İşçinin Sesi
hareketi bir tür bitkisel yaşama girdi.
Öncülleri: TKP, Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi

129
TÜRKİYE İHTİLALCİ KOMÜ Nİ STLER B İRLİGİ

THKO kökenli örgüt, 19 Şubat 1979'da gerçekleştirilen kongreyle


kuruldu. Yaşar Ayaşlı, Osman Yaşar Yoldaşcan, Mehmet Fatih
Öktülmüş, İsmail Cüneyt gibi kadroların liderliğinde kurulan
TİKB'nin kökü 1968 dönemine kadar uzanır.
1974 yılındaki genel aftan sonra isimsiz bir grup olarak yeni­
den toparlandı. Kayda değer bir büyüme gösterdi. 1975 sonunda,
birleşme görüşmeleri sonrasında, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu
(THKO) taraftarlarının örgütü yeniden diriltmek için kurdukları
THKO-GMK ile birleştiler. THKO-GMK'nin "Mücadelede Birlik"
ve "Yoldaş" hiziplerine ayrılması sırasında Halkın Kurtuluşu
grubuyla birlikte hareket etti. 1977 Mayıs'ında THKO bölündü.
Bölünmede Aktan İnce ve Yaşar Ayaşlı etrafındaki grup, Türkiye
Halk Kurtuluş Ordusu'ndan ayrıldı. Çalışmalarını Devrimci Pro­
letarya adı altında yürüttüler.
TİKB, 12 Eylül darbesini faşist olarak nitelendirerek yurtdı­
şına çıkmayı reddetti ve silahlı direniş kararı aldı. 29 Eylül 1980
günü Merkez Komite üyesi Osman Yaşar Yoldaşcan girdiği
silahlı çatışmada öldü. 1983 yılında MK üyesi İsmail Cüneyt
işkencede, yine MK üyesi Mehmet Fatih Öktülmüş 1984 Ölüm
Orucu'nda hayatlarını kaybettiler. Birçok üyesi işkencede ve
çatışmalarda öldürüldü. İşkencede Türkiye'nin en iyi direnen
örgütü olarak isim yaptı. 12 Eylül darbesinden sonra TİKB yurt­
dışına çıkmadan beş yıl mücadele etti. Yaşar Ayaşlı ve etrafın­
dakiler 1985 yılında yakalanınca örgüt büyük ölçüde tasfiye
edildi. Uzun süre faaliyet yürütülemedi. Ancak 1988 yılından
sonra hapisten çıkan kadrolar hareketi tekrar toparladılar.
1990 sonrasında Yaşar Ayaşlı hapiste iken, dışarıda MK gö­
revi yapan iki eski yönetici tarafından örgüt tasfiye edildi. Başka
birçok eski militanın da örgütten ayrılması üzerine TİKB içsel
bir dönüşüm gösterdi. 1991 yılında 2. Konferansı'nı yapan ör­
güt, 1989 bahar eylemlerini "işçi sınıfının yeniden yükselişi"

130
olarak kabul edip, bu sürecin getirdiği avantajları da kullanarak,
legal ortamlarda tanınan bir noktaya geldi. 1995 yılında "3. Kon­
ferans" öncesi örgüt içinde başlayan "demokratik merkeziyetçi­
lik" tarhşması çerçevesinde örgütün bürokratikleştiğini ve yoz­
laştığını ileri süren ve kendilerini "bolşevikler" olarak adlandı­
ran bir grup örgütten ayrılarak Türkiye İhtilalci Komünistler
Birliği (Bolşevik) örgütünü kurdular.
12 Mart 1995'teki Gazi Olaylan'nda etkindiler. 1996 Mayıs
ayında Türkiye cezaevlerinde başlayan ölüm oruçlarına, cezaev­
lerinde bulunan üyelerinin tümü, süresiz açlık grevi tanımlama­
sı ile kahldılar. 12 kişinin yaşamını yitirdiği bu eylemde, üyele­
rinden Tahsin Yılmaz, Osman Akgün, Ulaş Hicabi Küçük haya­
hnı kaybetti. 19 Aralık 2001 sonrası kahldıkları ölüm orucu ey­
leminde de Tuncay Günel, Ali Çamyar, Lale Çolak, Okan Külek­
çi hayatını kaybetti.
2010 yılının Ocak ayında Sonuç Bildirgesi'ni yayımladığı 4.
Konferans'ı ile yine bir bölünme yaşadı. Kendilerine "Proleter
Sosyalist Kongre Delegeleri" adını veren bir grup Sonuç Bildir­
gesi'nin yayımlanmasından önce yayımladığı bir bildiri ile ör­
gütten ayrıldıklarını ilan etti. Örgütün Ocak 2010'da yayımladığı
Sonuç Bildirgesi de bu ayrılışı teyit etti.
Ancak bu kopuşun 1997'deki 3. Konferans'a gelinen süreçte­
ki kopuştan farkı, "Proleter Sosyalist Kongre Delegeleri" isimli
grubun, örgütün üst-düzey yöneticilerinden oluşması ve uzunca
bir dönem örgütün temel yönelimlerinde ve politikalarında
etkili olmasıdır (Sonuç Bildirgesi'nden). 2002-2003 yıllarında
örgüt, devrim stratejisinde temelli değişikliklere yöneldi. "Doğ­
rudan Sosyalist Devrim" teorisini savunmaya başladı. 4. Konfe­
rans Sonuç Bildirgesi'nde ise bu stratejik değişimin asıl itibariyle
1990'lann başında savunulmaya başlanması gerektiği belirtildi.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO

131
SOSYALİ ST VATAN PARTİ Sİ

Vatan Partisi'nde Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın görüşlerini kavra­


yışta önemli ayrışmalar ortaya çıkınca, "Vatan Partisi'nin Troç­
ki'nin görüşlerine yaklaşhğı" eleştirilerini reddedenler Vatan
Partisi'nden ayrıldı ve Mehmet Özler'in genel başkanlığında 28
Ağustos 1979'da Sosyalist Vatan Partisi (SVP) kuruldu.
Hiçbir seçime kahlamayan ve genel merkezi İstanbul' da
olan parti, 12 Eylül Cuntası tarafından kapatıılan 18 parti ara­
sında bulunuyordu. Darbenin ardından faaliyetlerini illegal
olarak sürdüren SVP, daha sonraki yıllarda ismini Türkiye Ko­
münist Partisi-Kıvılcım olarak değiştirdi.
Öncülleri: TKP, TSEKP, Vatan Partisi-1, Vatan Partisi-2

ÇAYAN SEMPATİZANLARI

THKP-C lideri Mahir Çayan'ın görüşleri doğrultusunda 1975'te


örgütlenen Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği'nden
1979' da kopan grup. THKP-C/ÇS olarak da bilinirler. Küçük ve
etkisiz bir grup olarak kaldılar.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, MLSPB

CEPHE YOLU

THKP-C lideri Mahir Çayan'ın görüşleri doğrultusunda örgüt­


lenen Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği' nden 1979' da
kopan grup. THKP-C/CY olarak da bilinirler.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, MLSPB

DEVRİMCİ KOORDİNASYON B İRLİGİ

THKP-C lideri Mahir Çayan'ın görüşleri doğrultusunda örgüt­


lenen Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği' nden 1979' da
kopan grup. THKP-C/OKB olarak da bilinirler.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, MLSPB

132
TÜRKİYE KIZIL MUHAFIZLARI ORDUSU

THKP-C{fürkiye Kızıl Muhafızlar Ordusu, 1979 yılında Dev­


rimci-Yol'dan ayrıldı ve kısa bir süre sonra dağıldı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, Devrimci Yol

DEVRİMCİ SAVAŞ B İRLİKLERİ

Devrimci Yol tarafından kurulan silahlı birlikler. Bu birlikler


halk ordusunun ilk nüveleri olarak örgütlendi. Doğrudan Mer­
kez Komitesi'ne bağlıydılar. Devrimci Savaş Birlikleri, 12 Eylül
öncesinde birçok eylem gerçekleştirdiler.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, Devrimci Yol

TÜRKİYE KOM ÜN İST EMEK PARTİ S İ

THKO'nun cezaevi dışında bulunan Teslim Töre yönetimindeki


kadroları tarafından 1974'te kaleme alınan Mücadelede Birlik adlı
broşürü temel alan bu örgüt, 1980 yılında TKEP olarak partileşti.
12 Mart sonrasında THKO'yu toparlamak üzere oluşturulan
Geçici Merkez Komitesi'nde Halkın Kurtuluş grubu, Pekin ve
Tiran çizgisini savunurken Emeğin Birliği olarak tanınan grup,
.SSCB'yi eleştirmekle birlikte TİP, TSİP ve TKP'ye yakın bir po­
zisyon aldı. Nitekim uzun süre TKP(B) ile birlik görüşmeleri
yapıldı. Bu grup, bir süre ÖDP içinde yer aldı.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKO, Emeğin Birliği

TÜRKİYE KOMÜN İST PARTİ S İ


-DEVRİMC İ KANAT

Türkiye Komünist Partisi'nden 1980 yılında kopan TKP­


Devrimci Kanat, etkin ve uzun ömürlü olamadı.
Öncülleri: TKP, Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi

133
TÜRKİYE DEVRİMCİ KOMÜN İ ST PARTİ Sİ

Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) 2 Şubat 1980'de


İzmir'de toplanan 1. (Kuruluş) Kongresi'yle kuruldu. Legalde
Halkın Kurtuluşu olarak adlandırılan THKO, Ekim 1978'de top­
ladığı Konferans ile Türkiye Devrimci Komünist Partisi-İnşa
Örgütü (TDKP-İÖ) adını aldı. Bu inşa örgütünün amacı olarak
da partinin kurulması belirlendi. 1975 sonrası THKO dönemi,
partinin ideolojik siyasal inşa dönemi olurken, 1978-1980 TDKP­
İÖ dönemi partinin örgütsel çizgisinin inşa dönemidir.
TDKP inşa örgütü döneminde Ocak 1979'da bir ajitasyon
ve eylem platformu ortaya koydu. Platform içinde yaşanılan
dönemi bir geçiş dönemi olarak değerlendiriyordu. Platform
faşist diktatörlük olarak gördüğü politik sistemin ekonomik,
siyasal ve çok yönlü toplumsal bir bunalımda olduğunu ve bu
bunalımı geliştirmenin partinin görevi olduğunu tespit ediyor­
du. Bu dönemde TDKP, genel grev ve direniş çağrısı yaph. Bu
dönemdeki mevcut grevleri destekledi.
TDKP partileşme süreci dahil olmak üzere, devrimcilerin
birliği sorununu önemli bir sorun olarak ortaya koymuştu. 12
Eylül darbesi öncesi özellikle Devrimci Yol ile birlikte eylemler
örgütledi. 1981 Nisanı'nda büyük darbe alan TDKP, 1990'ların
başına kadar sadece yurt dışında varlık gösterebildi; bundan
sonra ise ülke içinde bahar eylemleri ile birlikte özellikle işçi
hareketi içerisinde büyük etkinlik sağladı.
Başlangıçta THKO'nun üyelik kıstasları yoktur ancak
THKO Konferansında alınan kararla "partiye ancak program ve
tüzüğünü kabul eden ve hayata geçiren, parti örgütlerinden
birinde aktif olarak çalışan ve üyelik aidatını düzenli olarak
ödeyenler üye olarak kabul edilmelidir" kararı alınmış ve parti­
nin yukarıdan aşağıya örgütlenmesi fikri ortaya konmuştur.
TDKP, üretim ve bölge esasına göre örgütlenmeyi ve hücrelerin
örgütsel temel birim olduğunu savunup uygulamakta. Türki-

134
ye'deki yönetimi faşist diktatörlük olarak tanımlayan TDKP bu
nedenle partinin illegal köke sahip yasal bir örgüt olarak inşa
edilemeyeceğini düşünür. Parti örgütünün tamamen illegal
olması ve illegal örgütlerin organik bir toplamı olmasını temel
almıştır. TDKP, tüzüğünde "komünizm okulu" olarak tanımla­
nan, gençlik içinde TDKP çizgisi doğrultusunda faaliyet yürüten
Türkiye Genç Komünistler Birliği (TGKB) adlı bir komsomol
örgütlenmesine sahiptir. TGKB örgütsel olarak bağımsız hareket
eden, ancak siyasal ve ideolojik olarak TDKP'ye bağlı bir gençlik
örgütlenmesidir.
TDKP'nin amacı, demokratik devrimi tamamlamak, ke­
sintisiz olarak sosyalizme geçmek, proletarya diktatörlüğü al­
tında sosyalizmin inşasını tamamlamak; bayrağında "herkesten
yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre" yazılı komünist top­
luma ulaşmaktır. Parti, Ulusal Demokratik Halk Devrimi'nde,
sosyalist devrimde, sosyalizmin inşasında işçi sınıfının hege­
monyasını ve öncülüğünü gerçekleştirecektir. Komünist toplu­
ma ulaşıldığında Partinin görevi ve varlığı son bulacaktır.
TDKP yöneltilen eleştiriler karşısında Stalin'i savunmakta,
Kruşçev, Brejnev, Tito, Gorbaçov gibi isimleri revizyonist olarak
tanımlamaktadır. THKO'dan TDKP'ye geçiş sürecinde "halk
kahramanı" olarak savunduğu Mao'nun Üç Dünya teorisini
benimsemiş, örgüt tabanından Arnavutluk Emek Partisi lideri
Enver Hoca taraftarlarına söz hakkı tanımamıştı. Bu eleştirileri
yapan muhalefeti "hizipçi" ve "karşı devrimci" diye suçlamasına
rağmen, sonunda AEP çizgisini kabul etmiştir.
TDKP'den daha sonraki yıllarda TDKP-Sosyalist Birlik,
daha sonra ismi Türkiye Komünist İşçi Partisi olan Ekim grubu
ayrıldı. TDKP geleneğinden gelen kadrolarının çoğu, siyasi faa­
liyetlerini günümüzde EMEP'te sürdürmektedir.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO

135
12 Eylül
Son rası

12 Eylül Cuntası döneminde tüm partilerle birlikte sol legal partiler


kapatıldı. Sol örgütlere yönelik muazzam operasyonlar düzenlendi.
Örgütler hakkında açılan davalarda yüzlerce kişiye idam cezası verildi;
bunlardan bir kısmı infaz edildi. Kimileri ise 'kaçarken, öldürüldü'.
Örgüt üyeleri ilk dönemde 90 günlük işkenceli sorgulardan geçirildi.
Ancak sözkonusu kişi tutuklanıp, cezaevine götürülse de, yeniden
dışarıya çıkarılarak sorgulaya alınıp, işkenceden geçirebiliyordu. Gerçi
sorgu bittikten sonra götürüldükleri cezaevlerindeki koşullar da işken­
ce seanslarına benziyordu. Gözaltı süresi daha sonra 45 güne ve en
sonunda da 30 güne indirildi. Solun kökünün 'kazındığı' 12 Eylül sonra­
sında kurulan sağ partiler bile titizlikle kontrol altında tutulurken,
kendisine "solum" diyen ilk legal parti ancak 1988'de kurulabildi. Bu
yıllarda yaşanan Bahar Eylemleri sonrasında sol kendine gelmeye
başladı.

137
TKP-ML (BOLŞEVİK)

TKP-ML'nin 1981 yılında Dersim'de yapılan konferansında ko­


pan büyükçe bir grup. Kadroları genellikle TKP/ML'nin yurtdışı
örgütlenmesinden oluşuyordu. Başını H. Yeşil'in çektiği grup,
12 Eylül öncesinde başlayan Mao tarhşmasında Mao'yu redde­
den bir çizgiyi benimsemiştir.
TKP-ML (Bolşevik) Mart 1981'de ilk kongresini toplayarak,
ayn bir örgüt olduğunu ilan etti. Örgüt, Şubat 1982' de topladığı
il. Kongre'den sonra Bolşevik Partizan dergisini çıkarmaya başla­
dı. Bolşevik Partizan ismiyle de tanınan gruptan, 1983 yılında
TKP-ML Spartaküs adıyla bir çevre ayrıldı. 1984'te yurtiçinde
görülmeye başlayan Bolşevik Partizan grubunun kadrolarına
yönelik operasyonlarda, pek çok kadro tutuklandı.
1986 yılında III. Kongresi'ni toplayan örgütten 1987 yılında
Mücadele Bayrağı ayrıldı. İki yıl kadar sonra kendilerini fesh
ettiğini açıklayan Mücadele Bayrağı grubunun ayrılış gerekçesi,
"Biz parti değil, parti-öncesi grubuz" idi. 4. Kongresi'ni 1990'da
toplayan TKP-ML (Bolşevik), 1994'te topladığı 5. Kongresi'nde
partinin ismini "Bolşevik Parti (Kuzey Kürdistan-Türkiye)"
olarak değiştirdi.
Örgütün ismini değiştirirken, "Önceleri liderimiz İbrahim
Kaypakkaya'nın siyasi mirasına sahip çıktığımızı göstermek
amacıyla TKP-ML (Bolşevik)'i kullandık ama geldiğimiz aşama­
da bunu vurgulamaya gerek kalmadı" mealinde bir açıklama
yapıldı. Bolşevik Parti/Kuzey Kürdistan-Türkiye adıyla siyasi
faaliyetlerine devam etmekte olan örgüt, Mart 2015'te 10. Kong­
resi'ni gerçekleştirdiğini açıkladı. Bolşevik Parti, Bolşevik Parti­
zan'ın yanı sıra Sterka Bolşewlk dergisini yayınlıyor.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, PDA, TİİKP, TKPIML

139
ANA GERİLLA B İRLİGİ

Devrimci Yol'un 12 Eylül'e karşı 1982'de kurduğu kır gerillası


örgütlenmesi. Devrimci Yol içindeki tarhşmaların sonucu olarak
1985 yılında Ana Gerilla Birliği'rıin faaliyetleri durduruldu.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, DGDF, Devrimci Yol

TÜRKİYE ve KUZEY KÜRDİ STAN KURTULUŞ ÖRGÜTÜ

Kurtuluş Hareketi, 12 Eylül' den sonra "işçi sınıfı ve emekçi kit­


leler içinde mevzilenme" olarak tanımlanan bir "geri çekilme
politikası"ru uyguladı. Bu . politika nedeniyle önderliğinin ve
kadroların önemli bir kısmı yurtdışında korumaya alındı.
İllegal faaliyetin sürdürüldüğü bu ağır baskı koşullarında
1982' den itibaren siyasal ve örgütsel bir kriz yaşandı. Krizin
aşılması sürecinde Kurtuluş Örgütü adı, Türkiye ve Kuzey Kür­
distan Kurtuluş Örgüt (TKKKÖ) olarak değiştirildi.
Bu arada, eski Öncü İşçi grubu hareketten ayrılarak Kurtu­
luş Örgütü (KÖ) olarak yoluna devam etti. Çeşitli konferans ve
kongreler ile krizin aşılmasından sonra TKKKÖ adıyla yoluna
devam eden hareket, bu dönemde Ankara, İstanbul, İzmir,
Adana, Antalya, Bursa ve başka illerde birbirlerinden çok sayıda
polis operasyonları ile tutuklamalar ve yargılamalar yaşadı.
12 Eylül sonrası süreçte örgütsel varlığını ve siyasal faaliye­
tini kesintisiz bir şekilde sürdüren hareketin merkezi ve toplu
bir davası olmadı. Bu nedenle de ortak siyasal savunmalar yapı­
lamadı. 1987'den itibaren Yeni Aşama, Yeni Öncü dergileri ile İşçi
Dünyası gazetesi çıkarıldı. 1989'da Kuruçeşme Toplanhları'na
kahlan örgüt 1991 yılındaki 5. Konferans'tan sonra açık alan
faaliyetine ağırlık verdi ve sosyalistlerin birliği yönünde girişim­
lere başladı. Önce ÖDP, sonra SOP ve SP'nin kuruluşuna kahldı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, DGDF, Kurtuluş

140
KURTULUŞ ÖRGÜTÜ

12 Eylül öncesindeki yaygın kitlesel örgütlerden Kurtuluş, cunta


döneminde büyük darbe aldı. Örgütten, İsmet Öztürk liderli­
ğindeki "Öncü İşçi" grubu, Kurtuluş örgütü adını alarak ayrıldı.
1984'te yayınlanmaya başlanan Sosyalist İşçi dergisiyle siyasi
faaliyetini sürdüren Troçkist grup, Nisan 1997'de Devrimci Sos­
yalist İşçi Partisi'ni (DSİP) kurdu.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, DGDF, Kurtuluş

KURTULUŞ YOLU

1980 öncesinde TKP'den ayrılan R. Yürükoğlu'nun 1984 yılı


Eylül ayında Londra'da İşçinin Sesi Yayınları'ndan çıkan Faşiz­
min Çözülüşü kitabı tarhşmalara ve ayrışmaya yol açb. Yürükoğ­
lu, özetle Türkiye' de faşizmin çözüldüğünü, görevin burjuva
demokrasisinin genişletilmesi olduğunu, bunun için de seçim­
lerde bir burjuva partisi olan SODEP'e oy verilmesi gerektiğini
öne sürüyordu.
Bunun üzerine Haluk Yurtsever liderliğindeki bir grup, İş­
çinin Sesi'nden ayrılarak Kurtuluş Yolu dergisini çıkarmaya baş­
ladı. 1984'te çıkmaya başlayan Kurtuluş Yolu'nun yayınına 1988
yılında son verildi. Bu çevre, 1988-1990'da Toplumsal Kurtu­
luş'ta yer aldı. Aynı dönemde Kurtuluş Hareketi adıyla örgüt­
lenme çalışmaları yürütüldü.
Bu dönemde sonradan TKİP olan Ekim hareketiyle bir ya­
kınlaşma sağlandı; ancak, Toplumsal Kurtuluş ve Kurtuluş Ha­
reketi içindeki farklı yaklaşımlar nedeniyle bu ilişki birleşmeyle
sonuçlanmadı. Haluk Yurtsever'in başını çektiği grup, 1990
yılında Toplumsal Kurtuluş'tan ayrıldı.
Öncülleri: TKP, TKP-İşçinin Sesi

141
GELENEK

12 Eylül öncesinde Türkiye İşçi' Partisi'nden tasfiye edilen Sosya­


list İktidar kökenli kişiler arasında, 1982 yılında ayrışma yaşadı.
Metin Çulhaoğlu ve arkadaşları 1986 yılından itibaren yayınla­
dıkları Gelenek dergisinde siyasi yaklaşımlarını yazdılar. Bu
çevre daha sonra birçok birlik toplanhsına kahldı. Çulhaoğlu,
daha sonra STP ve SİP'in kuruluşunda da yer aldı.
Öncülleri: Türkiye İşçi Partisi, Sosyalist İktidar

TDKP - LENİN İ ST KANAT

12 Eylül darbesinde büyük yara alan Türkiye Devrimci Komü­


nist Partisi'nin Aralık 1986'da düzenlemeye çalışhğı Kong­
re' deki görüş aynlıkları sonrasında şekillenen bir grup.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKO, Halkın Kurtuluşu, TDKP

TOPLUMSAL KURTULUŞ

12 Eylül öncesinde TİP'ten tasfiye edilen Sosyalist İktidar gru­


bundan Yalçın Küçük ve İlhan Akalın'ı, bağımsız aydınları, bazı
devrimci demokrat çevreleri, TKEP'ten bir grubu, eski TKP'li
Haluk Yurtsever'in lideri olduğu Kurtuluş Yolu grubunu 1987
yılında bir araya getiren platform.
Emek grubu (TKEP) 1987 yılında platformdan ayrıldı. Daha
sonra Devrim dergisi çevresinde toplanan Haluk Yurtsever'in
ekibi ve Emeğin Birliği-TKEP kökenli Sosyalist Demokrasi ve
Kaldıraç (DSİH) çevresini oluşturan kadrolar da Toplumsal
Kurtuluş'tan ayrıldı. Yalçın Küçük ve çevresi ise daha sonra
Hepileri adlı dergiyle siyasi yaşamına devam etti.
Öncülleri: TKP, TİP, TKEP

142
TÜRKİYE KOMÜN İ ST PARTİ Sİ -
MARKSİST LEN İN İ ST-2

TKP/ML, 1983 yılma geldiğinde, 2. Konferans'ta seçmiş ol­


duğu merkezi kadrolarının hemen hemen hepsini kaybetmişti.
Bölgesel bir dönem başlamış, partinin birçok bölgeyle bağı
kopmuştu. O yıllarda, yurt dışında kurulmuş olan TKP-ML'nin
Yurt Dışı Bürosu ülkedeki üyelerini yurt dışında kendi etrafında
toparlayarak, yurt dışına çekmiş durumdaydı.
Yurt Dışı Bürosu'nun bu tavrına ülkedekiler, "Bu revizyo­
nist klik, partiyi ele geçirmeye çalışıyor" diye karşı çıkıyorlardı.
Bu eleştirileri yürütenlerin başında Dersim'deki silahlı grup
vardı. O yıllarda TKP/ML'nin Cunta tarafından yok edilememiş
kadroları, 2. Konferans'ta Merkez Komitesi'ne seçilmiş olan Ka­
zım Çelik' in etrafında toplanmışlardı.
Nitekim 2. Konferans'tan geriye kalan tek asil üye oydu.
TKP/ML'deki kapıya dayanmış olan ayrılığı engelleyen Kazım
Çelik'in TKP/ML'yi yeni bir Konferansa götürebilmek için, Mer­
kez Komitesi'ne tabandan atama yoluyla kadrolar doldurması,
eleştirilmesine yol açh.
Bu yoğun tartışmaların olduğu sırada, 3. Konferansı örgüt­
lemek, hazırlamak için Dersim' deki gerilla gruplarının başında
bulunan Kazım Çelik'in bir grup arkadaşıyla birlikte Elazığ­
Palu' da 20 Mayıs 1987 günü çıkan çahşmada vurulması
TKP/ML içindeki tartışmayı iyice büyüttü.
Ülke içindeki mücadeleyi sürdüren kadrolar, Eylül 1987'de
yayınladıkları bir bildiriyle, yurt dışındakileri partinin başından
atbklanru ve bundan böyle TKP/ML Doğu Anadolu Bölge Ko­
mitesi olarak yola devam edeceklerini açıkladılar.
Bunun üzerine Yurt Dışı Bürosu, DABK'ı temsilen yurt dı­
şına gelen iki delegeyi de ikna ederek Konferans düzenledi.
Artık fiilen iki TKP/ML vardı. Yurt Dışı Bürosu'nun çevresinde
toplananlara Konferansçılar, Dersim'dekilere DABK'çılar den-

143
meye başlandı. Nitekim DABK da kendi konferansını Ağustos
1989'da yaph ve kendi MK'sını seçti.
Her biri TKP/ML'yi kendisinin temsil ettiğini söyleyen bu
iki grup arasında yapılan görüşmeler sonrasında, 1992 yılında
birleşme sağlandı ama birlik fazla sürmedi. Aslında anlayış sü­
rüyordu. Dahası birlik konusu her iki partinin tabanında tarh­
şılmamışh.
Bir araya gelen iki grubu, yeniden ayıracak olan Nisan
1994'te yayınlanan bir bildiriydi. Bildiri, TKP/ML adına yayın­
lanmışh ancak dilinden DABK kaynaklı olduğu anlaşılıyordu.
Nitekim bildiride, Konferans kökenli kimi kişilerin uyuşturucu
kaçakçılığına bulaşhğı iddia ediliyordu.
TKP/ML uyuşturucu kaçakçılığına bulaştığını iddia ettiği
kişileri yargıladığını açıklarken; 1994 ayrılığından sonra bir kı­
sım kadrolar siyasi faaliyetlerini bundan böyle, TKP(ML) adıyla
devam ettirecekti. Bu gruptan, 1995'te Geçici Örgütlenme Komi­
tesi adıyla bir grup ayrıldı.
Uzun Yürüyüş dergisini yayınlayan bu grubun şimdiye ka­
dar sekiz konferans düzenlediği belirtiliyor. TKP(ML) ismini
kullanmaya başlayan grup, ismini 15 Eylül 2002'de düzenlediği
kongreden itibaren Maoist Komünist Parti olarak değiştirecektir.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, PDA, TİİKP, TKPIML

DEVRİMCİ İ ŞÇİ PARTİ Sİ-İNŞA ÖRGÜTÜ

iV. Entemasyonal'de Pablo ile başlayan dönemi "revizyonist


çizginin hakimiyet döneminin başlaması" olarak değerlendiren
Nahuel Moreno taraftarı olan Troçkist grup. Köken olarak Dör­
düncü Sol-İÖ'nde yaşanan ayrışmadan kaynaklanmışhr. DS­
İÖ' den ayrılanlar 1981 yılında Devrimci İşçi Birliği'ni kurdular;
diğer Troçkist hareketlere yapılan birlik çağrısına sadece Enter­
nasyonal Bülten dergisi çevresi olumlu cevap verdi. Bu birleşme­
den de Devrimci İşçi Partisi-İnşa örgütü ortaya çıkh.

144
SİLAHLI HALK B İRLİKLERİ

Türkiye Komünist Partisi (Birlik)'in Kasım 1986'da toplanan il.


Kongresi'nde alınan bir kararla kuruldu. TKP(B)'ye ideolojik
olarak bağlı ama örgütsel olarak bağımsız olan örgütün devlet
güçleriyle girdiği çahşmalarda Mustafa Keskin, Suna Çelik,
Tuğhan Buldu, Alper Ersoy, Gülay Ancı, Serap Kolukınk, Rıza
Sahlmış, Mehmet Tekin, Ertan Yeldiren ve Meryem Güler yaşa­
mını yitirdi. TKP(B)'nin 1992 yılındaki ikinci ve son konferan­
sında Silahlı Halk Birlikleri delegelerinin de kahlımıyla -her iki
örgütün birikimiyle- Türkiye Devrim Partisi kuruldu.
Öncülleri: TKP, Vatan Partisi-1, TKP(B)

TÜRKİYE DEVRİMCİ KOMÜ Nİ ST PARTİSİ


- SOSYALİST B İRLİK

Türkiye Devrimci Komünist Partisi'nden 1987 yılında ayrılan


TDKP-Sosyalist Birlik, 1990 yılında dağıldı.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKO, TDKP

TÜRKİYE KOMÜN İST PARTİ Sİ / MARKSİ ST LENİN İ ST


(MAOİ ST PARTİ MERKEZİ)

TKP/Marksist Leninist'teki tarhşmalar esnasında 1987'de ortaya


çıkan bir grup. Akademisyen ağırlıklıdır.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, PDA, TİİKP, TKPIML

DEVRİ M SAVAŞÇILARI

1977'de kurulan Devrimci Savaş'tan 1987'de koptular.


Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C, Acilciler

145
SOSYALİST PARTİ
Türkiye İşçi Köylü Partisi geleneğinden gelen kadrolarca oluştu­
rulan Sosyalist Parti, 12 Eylül sonrasında kurulan ilk legal sol
parti oldu. Ferit İlsever'in genel başkanlığında 1 Şubat 1988'de
kurulan partinin genel başkanlığında daha sonra Doğu Perinçek
ve İlhan Kınt da bulundu. 1991 seçimlerinde yüzde 0.4 oranında
oy alan Sosyalist Parti, 10 Temmuz 1992 günü Anayasa Mahke­
mesi'nce kapahldı.
Parti hakkında verilen kapatma davası Avrupa İnsan Hak­
lan Mahkemesi' ne götürüldü. AİHM, Türkiye'yi bu konuda
.
mahkum ederek Doğu Perinçek ve İlhan Kınt'a 50 bin Fransız
Frank'ı para ödenmesine hükmetti. Bu partiden ayrılan Halil
Berktay, Gün Zileli, Oral Çalışlar, İlkay Demir, Oktay Kutlu,
Necmi Demir, Yavuz Alagon ve Atilla Aytemur Sosyalist Birlik
Partisi'nin kurucuları arasında yer aldılar.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, PDA, TİİKP, TİKP

PATRONSUZ GENERALSİZ B ÜROKRATSIZ SOSYALİZM

Sungur Savran, Şadi Ozansü, Kemal Ülker gibi yazarların


1988' de çıkarttığı Sınıf Bilinci adlı teorik dergi ve 1989-91 yılları
arasında yayınlanan Patronsuz Generalsiz Bürokratsız Sosyalizm
aylık gazetesi ile şekillenen, Dördüncü Enternasyonal geleneğini
sahiplenen grup, daha sonra ise ÖDP'ye katıldı.
ÖDP' de önce Sosyalist Emek İnisiyatifi (SEİ), daha sonra
Sosyalist Eylem Platformu (SEP) içinde yer aldı. Çevre içinde
yaşanan bir ayrışmadan sonra Sungur Savran ve Kemal Ülker
çevresi ayrılarak İşçi Mücadelesi grubunu oluştururken, Şadi
Ozansü çevresi ise Sosyalizm adı alhnda faaliyetlerine devam
etti. Grup daha sonra ÖDP'den ayrıldı.

146
DİRENİ Ş HAREKETİ

THKP-C kökenli bu örgüt, 1 Mayıs 1988'de kuruldu. Kurucular,


esas olarak THKP-C Üçüncü Yol adı verilen çevreden gelmek­
teydi. Kurucu lider ise Mihri Belli idi. Nitekim Çağrı'yı o kaleme
almışh. Örgütlenme, Üçüncü Yol adı verilen çevre ile Türkiye
Emekçi Partisi'nin bir sentezi olarak doğmuştu. Çağrı' da solda
birliğe özel vurgu yapılıyordu.
Aralarında Hamza Yalçın'ın da bulunduğu liderler, 1990'lı
yılların başlarında tutsak düştüler. Bu olay hareketin gelişmesi­
ne ağır darbe oldu. Direnişçiler, 1992 sonrası H. Yalçın'ın çıkışı
ile birlikte dergi, kültür merkezi ve sendika gibi legal alandaki
çalışmalara yoğunlaşarak yeniden toparlanmaya başladılar.
Mihri Belli ile yollar Özgürlük ve Dayanışma Partisi döne­
minde ayrıldı. Direnişçiler, ÖDP'nin kuruluşuna MYK'ya bir
üye vererek kahlmışh. Belli ise tüm Direnişçilerin ÖDP'ye ka­
tılmasını istiyordu. Kabul edilmeyince Belli ayrıldı. İlişkiler
dostluk düzeyinde sürdü.
28 Şubat darbesi döneminde Yargıtay Ceza Genel Kurulu
Yalçın'ın iki kez üstüste beraat ettiği Üçüncü Yol davasını 1997
yılında bozdu ve Yalçın'a idam cezası istedi. Yalçın 1998 yılında
müebbet hapse dönüştürülen cezayı aldıktan 7 ay sonra, 1998
yılı sonlarında yurt dışına çıkh.
Direnişçiler, ÖDP sonrası kurulan Sosyalist Demokrasi Par­
tisi'nin kuruluşuna da kahldılar. Ancak SOP yönetimi ile anlaş­
mazlıklar yüzünden ve uzun süren yazılı tarhşmalardan sonra
2003 yılında oradan ayrıldılar.
Direnişçilerin solda yenilenme doğrultusunda 2000'li yıllar­
da başlathkları eğitim ağırlıklı çalışma cezaevinde kanser teda­
visi gören Odak dergisi yazı işleri müdürlerinden Erol Zavar ile
dayanışma çalışmaları sürecinde giderek bir Eğitim ve Daya­
nışma Hareketi düşüncesine vardı.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKP-C, Üçüncü Yol

147
İKTİ DAR YOLU

1988' de yayınlanmaya başlayan İktidar Yolu dergisinin etrafında


kümelenen kişilerce yürütülen siyasi faaliyet. Daha önce Türki­
ye İşçi Partisi'nde faaliyette bulunan Salih Zeki Tombak önder­
liğindeki İktidar Yolu grubu, 1992 yılından itibaren Fabrika adlı
teorik yayıru çıkardı. İktidar Yolu'nun daha sonraki yıllarda
kimi örgütlerle birleşme çabaları ise başarısızlıkla sonuçlandı.

YEŞİ LLER PARTİ Sİ

Celalettin Bedri Ertuğ'un genel başkanlığında 6 Haziran 1988'de


kurulan partide daha sonra, Bilge Contepe ve Aydın Ayas da
genel başkanlık görevinde bulundu. Hiçbir seçime katılamayan
parti, 10 Şubat 1994'te Anayasa Mahkemesi tarafından, partinin
kesinleşmiş bütçe hesabını ilgili makamlara göndermediği gibi
şekilsel nedenlerle kapahldı.

MEDEN İYET HAYVANSEVER


EKONOMİ ve TARIM PARTİ Sİ

Cevat Bitirgen Ürgüplü'nün genel başkanlığında 6 Ekim 1988'de


kurulan çevreci parti, 17 Eylül 1990'da kongre kararıyla kapan­
dı. Kısa adı MEHTAP olan parti, hiçbir seçime kahlamadı.

16 HAZİRAN HAREKETİ

Kıvılamlı'nın görüşleri doğrultusunda şekillenen, faaliyetlerini


büyük ölçüde yurtdışında sürdüren bir grup. Vatan Partisi'nden
ayrılan Sarp Kuray ve arkadaşları 1979 yılında Partizan Yolu adlı
dergi etrafında toplanmış, 1988'de ise 16 Haziran Hareketi adını
almışhr. Örgüt, 1990 yılında başlayan hizipleşmeler sonucunda
konferansa gitti ve 1991 yılında yapılan konferansın ardından
Sarp Kuray'ın ayrılmasıyla güç kaybetti.
Öncülleri: TKP, Vatan Partisi-1, Vatan Partisi-2

148
TÜRKİYE KOMÜNİ ST PARTİ Sİ - KIVILCIM

Sosyalist Vatan Partisi kadroları tarafından 12 Eylül koşulların­


da hayata geçirildi. İllegal zeminde varlığını sürdüren parti,
çeşitli dönemlerde devletin operasyonlarıyla karşı karşıya kal­
mıştır. Kıvılcım adıyla yasadışı yayın organı yayınlamaktadır.
1990 yılı ortalarında kendilerine Sosyalist Vatan Partisi - İnşa
Örgütü (SVP-İÖ) diyen bir örgüt Türkiye Komünist Partisi­
Kıvılcım' dan ayrıldı ve ancak kısa ömürlü oldu.
Öncülleri: TKP, Vatan Partisi-1, Vatan Partisi-2

CUMHURİYETÇİ DEMOKRAT GENÇL İK PARTİ Sİ

Gökhan Evliyaoğlu'nun genel başkanlığında 9 Haziran 1989'da


kurulan ve hiçbir seçime katılamayan merkez sol eğilimli bu
parti, 15 Ocak 1994'te kongre kararıyla kapandı.

DEVRİMCİ KOMÜN İ ST PARTİ Sİ

Türkiye Komünist Partisi (Birlik) Genel Sekreteri İbrahim Se­


ven'in partinin 1989 yılındaki kongresinde partisinden ayrılarak
kurduğu Devrimci Komünist Partisi, 1991'de kendisini feshetti.
DKP, kuruluşundan sonra yaptığı birkaç sansasyonel eylemle
adını duyurdu; ancak partiye yönelik operasyonlarda ülkedeki
kadrolarının çoğu yakalanıp, hapse atıldı.
Öncülleri: TKP, Vatan Partisi-1, TKP(B)

lO EYLÜL

TBKP girişimine muhalif TKP kadrolarının oluşturduğu çevre.


Aynı adla 1989'da çıkarmaya başladıkları dergi, 10 sayılık yayın
hayatının ardından 1990'da sona erdi. Dergiyi çıkaran kadrolar
1996'da farklı çevrelerden gelen TKP'lilerle birlikte Ürün dergi­
sini çıkarma kararını aldı.
Öncülleri: TKP, TBKP

149
TÜRKİYE DEVRİMCİ KOMÜNİ ST İ ŞÇİ HAREKETİ

TDKP'nin çizgisini reformist bulan ve kendisini Konferans Ha­


zırlık Komitesi (KHK) olarak adlandıran bir grup kendi arasında
örgütlenme yoluna gitti. Ancak görüş ayrılıklarının devam et­
mesi üzerine KHK dağıldı. Yeniden toparlanmak amacıyla,
Temmuz 1989'da bir "Kuruluş Toplanhsı" düzenlendi ve Türki­
ye Devrimci Komünist İşçi Hareketi 'nin (TDKİH) kuruluşu ilan
edildi. TDKİH, 1991'de TKİH'ye kahldı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO, TDKP

DEVRİM

Eski TKP yöneticisi Haluk Yurtsever önderliğinde Kurtuluş Yolu


dergisi çevresinde toplananların Toplumsal Kurtuluş Platfor­
mu'ndan ayrılmalarının ardından, 1990'da oluşturdukları grup.
Oluşumunun ardından Toplumsal Kurtuluş çevresinden olan ve
illegal mücadeleyi savunan bir kesim de Devrim grubuna kahl­
dı. Devrim dergisi Eylül 1991'den Temmuz 1995'e kadar 35 sayı
çıktı. Dergiyi çıkaran siyasi çevre, Ekim' den ayrılan Ertan Göksu
ve arkadaşları, eski Troçkist çevrelerden Orhan Dilber ve arka­
daşlarının kahlımıyla beraber 1993 yılında KDH'yi kurdu.
Öncülleri: TKP, TİP

HALKIN KURTULUŞ GÜÇLERİ

Halkın Kurtuluş Güçleri, 1977'de kurulan Devrimci Savaş'ın


devamı olma iddiasıyla 1990 sonlarında oluşturuldu. Devrimci
Savaş, 1970'li yıllarda güçlü örgütlerden biri olan Türkiye Halk
Kurtuluş Partisi-Cephesi Acilciler' den ayrılmışh. Devrimci Sa­
vaş grubu, özellikle Maraş civarında etkiliydi.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C, Acilci­
ler, Devrimci Savaş

150
TÜRKİYE BİRLEŞİK KOMÜN İ ST PARTİ Sİ

Türkiye Komünist Partisi ile Türkiye İşçi Partisi'nin 7 Ekim


1987'de Avrupa'da birleşmesi ile oluşan parti, 4 Haziran 1990'da
Türkiye'ye kuruluş için başvuruda bulundu.
TİP Genel Başkanı Nihat Sargın'ın genel başkanlığa, TKP
Genel Sekreteri Haydar Kutlu'nun ise genel sekreterliğe getirildi­
ği partinin liderleri Türkiye'ye gelir gelmez, hapse ahldılar ve
Türk Ceza Kanunu'nun 141 ve 142. maddeleri uzun süre kamuo­
yunda tarhşıldı. Parti'nin genel başkan yardımalığına Mehmet
Karaca, genel sekreter yardımalığına ise Osman Sakalsız getiril­
mişti. Hiçbir seçime kahlamayan parti, 16 Temmuz 1991 günü
Anayasa Mahkemesi tarafından kapahldı.
Yapılan başvuru üzerine AİHM, bu karardan dolayı Türki­
ye'yi mahkum etti ve kapatma davasının yeniden görülmesini
istedi. Türkiye, Sargın ve Yağa'ya 118 bin Fransız Frank'ı tazmi­
nat ödedi ancak Anayasa Mahkemesi'nde yeniden yargılamaya
gerek olmadığına karan verildi.
Öncülleri: TKP, Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi, TİP

TÜRKİYE KOMÜN İ ST EMEK PARTİ Sİ / LENİN İST

Türkiye Komünist Emek Partisi'ni pasifist ve sağa bulan bir


grubun ayrılarak 1 Eylül 1990' da kurduğu illegal parti. Devrim
için askeri yapılanmanın örgütlenmesi gerektiğine inanıyordu.
TKEP-Leninist, askeri örgütlenmenin gereğini yerine getirmek
üzere Leninist Gerilla Birlikleri'ni kurduğunu ilan etmişti.
TKEP-Leninist, tüm devrimci örgütlerin 1 Mayıs'ı Çağlayan ya
da Kadıköy' de kutladıkları yıllarda bile her yıl Taksim'e çıkma­
ya çalışmış ve bu yüzden birçok üyesi tutuklanmışh.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO, Emeğin
Birliği, Türkiye Komünist Emek Partisi

ısı
KOMÜNİ ST DEVRİM HAREKETİ

1990'lı yılların başlarında Ekim hareketinde de bir bölünme


oldu. Ertan Göksu'nun başını çektiği bir grup Ekim'den koparak
Devrimci Komünist Birlik hareketini oluşturdu. 1993 Ocak
ayında Kurtuluş Hareketi (Haluk Yurtsever çevresi), Sosyalist
Demokrasi ve Devrimci Komünist Birlik birleşerek Komünist
Devrim Hareketi'ni kurduklarını bir "Bildirge" ile duyurdular.
Nisan 1993'ten itibaren Işık adlı aylık illegal bir dergi çıkar­
maya başladılar. Orhan Dilber önderliğindeki grup ise KDH'ye
1994'te kahldı. 1995 yılındaki polis operasyonundan sonra Işık'ın
çıkışı kesintiye uğradı. Tutuklamalar sonucunda merkezi çalış­
malarda aksaklık ve uyumsuzluklar baş gösterdi. 1995-1996
döneminde illegalite ve açık siyasal çalışma konusu başta olmak
üzere çeşitli konulardaki tarhşmalar sonunda Haluk Yurtsever
liderliğindeki grup, KDH'den ayrıldı. Çeşitli kopma ve hizip­
leşmeler sonunda KOH hareketi parçalandı ve dağıldı.
Bu süreç içinde KOH'den kopanların bir bölümü çeşitli yeni
adlar alhnda örgütlenirken Devrim dergisi kökenli gençlerden
oluşan küçük bir grup SİP'e kahldı. Haluk Yurtsever'in SİP'e
(adı arhk TKP olmuştu) katılması ise 2002 yılında oldu. 2002-
2005 yıllar arasında TKP MK .ve Siyasi Büro üyesi ve İşçi Konse­
yi yöneticisi olarak çalışan Haluk Yurtsever, 2005 1 Mayıs'ından
sonra siyaset tarzı, örgütsel yapılanma ve işleyiş, "kadro", sol
hareketle ilişkiler, yurtsever cephe vb. konulardaki tarhşma ve
farklılaşmalar sonrasında MK üyeliğinden istifa etti. Bir süre
sonra da partiden ayrıldı.

KOMÜ Nİ ST DEVRİ M HAREKETİ/LEN İN İST

Komünist Devrim Hareketi'nin pasifist bularak, bu gruptan


kopan bir çevre. KDH/Leninist olarak da bilinirler.

152
DEVRİ MCİ SOSYALİ ST İ ŞÇİ HAREKETİ

Toplumsal Kurtuluş çevresinden kopan bir grup tarafından


1990'lı yıllarda kurulan bir örgüt. Klasik sosyalist devrim strate­
jisinden farklı olarak burjuvazinin güçlenen ideolojik hegemon­
yasını kırmanın ancak silahlı mücadeleyle mümkün olabileceği­
ni ileri sürüyor. Bu nedenle, silahlı işçi birlikleri oluşturmayı
hedefliyor. Ankara' da gözalhndayken öldürülen Bekir Kilerci ve
9 Eylül Üniversitesi'ndeki bir tuvalette asılarak öldürülen Ser­
kan Eroğlu olayları vesilesiyle kamuoyunun tanıdığı örgüt, Kal­
dıraçcılar olarak da tanınıyor. Bu gruptan, Komünist İşçi Hare­
keti ismiyle bir çevre, daha sonra ayrıldı.

SOSYALİST Bİ RLİK PARTİ Sİ

Sadun Aren'nin liderliğinde 15 Ocak 1991'de kurulan Sosyalist


Birlik Partisi, kendisini 7 Haziran 1994'te feshetti ancak partinin
program ve tüzüğündeki ifadelerde "devletin ülkesi ve milletiy­
le bölünmez bütünlüğüne aykırı davranıldığı" gerekçesiyle
Anayasa Mahkemesi'nce 19 Temmuz 1995'te kapabldı.
Partinin kendisini fesh etmesinde Anayasa Mahkemesi'nde
açılan kapatma davası kadar, bu partide bir araya gelen Kurtu­
luş, Emek, Yeni Yol ve Sosyalist Politika gruplarının daha geniş
çerçevede Özgürlük ve Dayanışma Partisi'ne kablma istekleri de
rol oynadı. Ancak SBP hakkında kapatma davası açılınca, parti­
yi kuran çevreler Birleşik Sosyalist Parti'yi kurmuşlardı.
Hiçbir seçime katılamayan Sosyalist Birlik Partisi'nin kuru­
cuları arasında Perinçek'in Sosyalist Partisi'nden ayrılan Halil
Berktay, Gün Zileli, Oral Çalışlar, İlkay Demir, Necmi Demir ve
Atilla Aytemur da bulunuyordu. Birleşik Sosyalist Parti'deki
çevreler, BSP'yi feshedip, 1996 yılında Özgürlük ve Dayanışma
Partisi'ne katıldılar.

153
İ ŞÇİ PARTİ Sİ

Yalçın Büyükdağlı'nın genel başkanlığında 2 Mart 1992'de kuru­


lan İşçi Partisi'nin başına daha sonra Doğu Perinçek ve Hasan
Yalçın da geçti. Partinin ismi değişine dek genel başkanı Doğu
Perinçek'ti. İşçi Partisi, katıldığı dört genel seçimde yüzde 0.2 ila
0.5 oranında oy aldı. Genel Başkanı Doğu Perinçek ve partinin
kimi yöneticileri Ergenekon Davası'ndan yargılandılar.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, Proleter Devrimci
Aydınlık, TİİKP, TİKP, Sosyalist Parti

TÜRKİYE DEVRİM PARTİSİ

Türkiye Komünist Partisi(Birlik)'in 1992 yılı yaz aylarında yapı­


lan il. Konferansı'nda program ve adını değiştirmesiyle kurul­
du. TKP(B) silahlı mücadeleyi taktik -nitekim bu görev Silahlı
Halk Birlikleri'ne (SHB) verilmişti- olarak görürken, TOP silahlı
mücadeleyi esas alıyordu. Parti'nin kurulduğu yıl, merkezi dü­
zeydeki birçok kadrosu yakalanarak hapse atıldı. Türkiye Dev­
rim Partisi'nin silahlı kadroları Karadeniz dağlarında PKK ve
diğer devrimci güçlerle birlikte bulundu.
Öncülleri: TKP, TSEKP, Vatan Partisi-1, TKP(B)

TÜRKİYE İ ŞÇİ KÖYLÜ PARTİ Sİ-2

12 Eylül öncesinde faaliyet gösteren ve 12 Eylül Cuntası tarafın­


dan kapatılan partilerin yeniden kurulmasına izin veren ve 3
Temmuz 1992 günü yürürlüğe giren 3821 sayılı yasadan yarar­
lanarak 'açılan' Türkiye İşçi Köylü Partisi, 27 Aralık 1 992'de
kendisini feshederek İşçi Partisi'ne katıldı.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, PDA, TİİKP, TİKP-1

154
TÜRKİYE SOSYALİ ST İŞÇİ PARTİSİ -3

İlk kez 1974 yılında kurulan Türkiye Sosyalist İşçi Partisi, 12


Eylül Cuntası tarafından kapahlan partilerin yeniden kurulma­
sına izin veren ve 3 Temmuz 1992 günü yürürlüğe giren 3821
sayılı yasadan yararlanarak 3 Ocak 1993 günü yeniden faaliyete
geçti. Parti'nin yeniden açılış toplanhsında ve ardından 18 Ma­
yıs 1993'teki kongresinde genel başkanlığa Turgut Koçak seçildi.
Parti'nin 25 Aralık 2005 günü yapılan 8. Olağan Genel Ku­
rulu'nda, genel başkanlığına Ali Öner seçildi; 19 Aralık 2000'den
28 Temmuz 2007'ye değin üç ayrı kez girdiği cezaevinde -
yaklaşık 6 yıl- yatan Turgut Koçak ise partinin Onursal Genel
Başkanı ilan edildi.
Parti içinde bu gelişmeler yaşanırken, TSİP hakkında Yargı­
tay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6 Haziran 2002' de ka­
patma davası açıldı. Bu arada, genel seçimlere üst üste iki kez
kahlmadığı iddiasıyla hakkında kapatma davası açılan partiler­
den biri olarak, kapatma davalarından birinden 14 Ekim 2004
günü kurtulan TSİP hakkında açılan esas kapatma davası ise 30
Temmuz 2009'da beraatle sonuçlandı. Partinin Kitle ve EkinSanat
isimli dergileri düzensiz aralıklarla yayınlanıyor ve gelişmeler
hakkındaki görüşleri www.tsip1974.com isimli İnternet sitesinde
Genel Başkan Turgut Koçak tarafından belirtiliyor.
Öncülleri: TKP, TSEKP, Vatan Partisi-1, TSİP-1

TÜRKİYE HALK KURTULUŞ PARTİ Sİ-CEPHESİ


DEVRİMCİ SOL

Dursun Karataş liderliğinde 12 Eylül öncesinden beri faaliyet


gösteren Devrimci Sol'dan, Bedri Yağan liderliğinde 1993'te
ayrılan grup. Yağan'ın polis operasyonunda öldürülmesi sonra­
sında etkin olamadı. Örgütün 2009 yılında Devrimci Karargah
platformuna katıldığı belirtiliyor.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, Devrimci Yol, Devrimci Sol

155
SOSYALİ ST TÜRKİYE PARTİ Sİ

Ali Önder Öndeş'in genel başkanlığında 6 Kasım 1992'de kuru­


lan Sosyalist Türkiye Partisi, 30 Kasım 1993'te Anayasa Mahke­
mesi'nce kapahldı. Yapılan başvuru üzerine AİHM, Türkiye'yi
bu karar yüzünden 10 bin euro para cezasına çarphrdı. Sosyalist
Türkiye Partisi'nin kurucuları 1979 yılında Türkiye İşçi Parti­
si'nde yaşanan bir ayrışma sonucu ortaya çıkan Sosyalist İktidar
grubuydu. Nitekim STP kapahlınca, hemen yerine kurulan par­
tinin adı, Sosyalist İktidar Partisi olacaktı. Ancak partinin kuru­
cularından Metin Çulhaoğlu, bu süreçte partiden ayrıldı ve önce
BSP, sonra da ÖDP' de yer aldı.
Öncülleri: TİP, Sosyalist İktidar

SOSYALİ ST İKTİDAR PARTİ Sİ

Sosyalist Türkiye Partisi'nin Anayasa Mahkemesi tarafından


kapahlması üzerine aynı çevre tarafından Ali Önder Öndeş'in
gelen başkanlığında 6 Ağustos 1993'te kurulan Sosyalist İktidar
Partisi'nin genel başkanlığına daha sonra Aydemir Güler seçildi.
SİP, 1999'da katıldığı milletvekili seçimlerinde yüzde 0.1 oy aldı.
Sosyalist İktidar Partisi ile Komünist Partisi, 1 1 Kasım 2001 'de
birleşerek Türkiye Komünist Partisi adını aldılar.
Öncülleri: TİP, Sosyalist İktidar, Sosyalist Türkiye Partisi

SOSYALİST DEVRİM PARTİSİ -2

12 Eylül Cuntası tarafından kapahlan partilerin yeniden açılma­


sına imkan veren 3821 sayılı kanun 1992'de çıkınca, bu kanun
hükümlerine dayanarak 27 Aralık 1992'de yapılan 3. kurultay ile
Sosyalist Devrim Partisi yeniden açıldı. 25 Haziran 1995 tarihin­
de toplanan kurultayda feshedilmesine karar verilen partinin
kadroları siyasete ÖDP' de devam ediyor.
Öncülleri: TİP, Sosyalist Parti, Sosyalist Devrim Partisi-1

156
KURTULUŞ ÖRGÜTÜ

Türkiye ve Kuzey Kürdistan Kurtuluş Örgütü (TKKKÖ), 1994


yılında Kürdistan' da ortak mücadele ve örgütlenme anlayışını
terk ederek adını Kurtuluş Örgütü olarak değiştirdi. Bu kararla
birlikte, Kürt illerindeki üyelerini de serbest bırakh.
Bu süreçte, Birleşik Sosyalist Alternatif (BSA), Sosyalist Bir­
lik Partisi (SBP), Birleşik Sosyalist Parti (BSP), Özgürlük ve Da­
yanışma Partisi (ÖDP) süreçlerinde önemli bir rol üstlenen ör­
güt, 1999 yılında Sosyalist Eylem Platformu (SEP) ile birlikte
ÖDP' den koptu. ÖDP' den kopuş esnasında Kurtuluşçular bü­
yük bir bölünme yaşadı.
2002 yılında ise SEP içinde kalanlar ile birlikte Sosyalist
Demokrasi Partisi (SDP)'nin kuruluşunda yer aldılar. SDP'nin
kuruluşu aynı zamanda bölünen Kurtuluşçuları da parti zemi­
ninde birleştirdi.
SDP'nin kuruluşundan sonra da, esas olarak Kürt sorunun­
dan kaynaklanan sorunlar nedeniyle krizler yaşandı. Önce
SEP'ten gelen gruplar SDP'den ayrıldı. Daha sonra da Kurtuluş­
çular kendi içlerinde bir kez daha bölündüler.
Parti içindeki bir taciz üzerine yapılan tarhşmalar sürecinde
SDP'den istifa eden bir grup ayrılarak İşçilerin Sosyalist Parti­
si'ni (SP) kurdu.
SOP' de kalanlar arasında ise parti içi şiddetten kaynaklanan
yeni bir bölünme daha oldu. Bu son bölünmede SOP' den ayrı­
lanlar, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi (DÖH) adıyla yeni bir
grup oluşturdular.
Kurtuluş hareketi kökenli olan bu üç siyasal grup (SOP, SP
ve DÖH) daha sonra Demokrasi İçin Birlik Hareketi (DBH) ve
Türkiye Banş Meclisi (TBH) içinde yer aldılar.

157
DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ PARTİ Sİ-CEPHESİ

12 Eylül öncesinde Devrimci Yol' dan ayrılarak Devrimci Sol


adıyla faaliyette bulunan Dursun Karataş liderliğindeki grup, 30
Mart 1994'te partileşme kararı aldı.
Devrimci Sol, 1980 sonrası sol örgütler içinde en çabuk to­
parlanan grup oldu. Cezaevindeki açlık grevleri ve ölüm oruçla­
rıyla adını duyuran Devrimci Sol, lider kadrolarının cezaevle­
rinden kaçması ve sansasyonel eylemleriyle ülkenin gündemine
tekrar girdi. Bu dönemde mahalle çalışmaları yaph ve yaygın
kitle ilişkilerine ulaşh.
İşadamı Özdemir Sabancı'nın 1996 yılında öldürülmesi son­
rasında birçok lider kadrosu devlet güçlerince öldürüldü. Örgü­
tün liderliğini ele geçirme kavgasını yitiren Bedri Yağan'ın ayrı­
lıp Dev-Sol adıyla siyasi faaliyet yürütmeye başlaması ardından
Dev-Sol, 16 yıl sonra partileşme sürecini tamamladığını açıkla­
yarak, DHKP-C'nin kurulduğunu ilan etti.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, Devrimci Yol, Devrimci Sol

DEVRİMCİ HALK PARTİSİ

Kuruluşu 1994 yılında ilan edilen Devrimci Halk Partisi'nin


ideolojisi esasen PKK'nin Türkiye'deki sol örgütlere yaptığı
eleştirilere dayandığı için PKK'nin Türkiye kolu gibi algılandı.
Devrimci Halk Partisi, faaliyete başladığı ilk yılda maruz kaldığı
yaygın tutuklamalar sonrasında etkili olamadı.
Öncülleri: Değişik sol örgütlerden kadrolar

158
B İRLEŞİK SOSYALİ ST PARTİ

Sadun Aren'in liderliğinde 8 Haziran 1994'te kurulan Birleşik


Sosyalist Parti, Sosyalist Birlik Partisi' ne kapatma davası açılma­
sı üzerine parti adını değiştirmesiyle kuruldu. Partinin bileşen­
leri arasında TKP, TSİP, TİP, Kurtuluş, kimi Troçkist gruplar ve
sosyalist bireyler bulunuyordu. 2 Mart 1996 günü ÖDP, Birleşik
Sosyalist Parti'ye kahlma kararı aldı. Aynı gün Birleşik Sosyalist
Parti de, adını Özgürlük ve Dayanışma Partisi olarak değiştirdi.
Ancak ÖDP, kuruluş tarihi olarak kendi kuruluş tarihi olan 21
Ocak 1996'yı kabul ediyor.
Öncülleri: TİP, Sosyalist Birlik Partisi

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİ Sİ / MARKSİ ST LENİN İ ST


(YENİDEN İNŞA ÖRG ÜTÜ)

TKP/ML Hareketi'ni sağcı bir çizgiye sapmakla ve silahlı müca­


deleyi önemsememekle eleştirerek 1978'de ayrılan, 12 Eylül
darbesinin ardından giderek etkisizleşen grup, 1990'ların sonu­
na doğru başlayan yeniden toparlanma sürecinin ardından Ey­
lül 1995'te Marksist Leninist Komünist Parti'ye kahldı.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, PDA, TİİKP,
TKPIML, TKPIML Hareketi

159
MARKSİ ST LENİN İ ST KOMÜN İ ST PARTİ

Marksist Leninist Komünist Parti, 10 Eylül 1994'te kuruldu.


Önce Türkiye Devrimci Komünist Parti (TDKP) kökenli Türkiye
Devrimci Komünist İşçi Hareketi (TDKİH) ve Türkiye Halk
Kurtuluş Parti-Cephesi (THKP-C) kökenli Türkiye Komünist
İşçi Hareketi (TKİH) 1991'de birleŞti. Yıllar süren mücadelenin
sonucunda Eylül 1994'te TKİH ve TKP-ML Hareketi Birlik
Kongresi toplandı ve "MLKP-Kuruluş" ilan edildi. Eylül 1995'te
toplanan 1 . Parti ve Birlik Konferansı, MLKP-K ile TKP-ML
(YİÖ) arasındaki birliği sağladı ve 'Kuruluş' eki kaldırıldı. Böy­
lece Marksist Leninist Komünist Parti, dört örgütün birleşmesiy­
le oluştu.
MLKP'ye dördüncü örgüt olarak kahlan Türkiye Komünist
Partisi-Marksist Leninist (Yeniden İnşa Örgütü), TKP-ML Hare­
keti'ni sağa bir çizgiye sapmak ve silahlı mücadeleyi önemse­
memekle eleştirerek 1978'de ayrılmış, 12 Eylül darbesinin ardın­
dan giderek etkisizleşen bir gruptu. 1990'lann sonuna doğru
başlayan yeniden toparlanma sürecinin ardından bu siyasi çevre
de, eski yoldaşlarıyla bir araya gelmiş oldu.
Parti'nin yayınlanan belgelerine göre, MLKP, politik mücade­
lesinin ana çizgilerini kendi pratiği içinde geliştirdi. Tarihi bo­
yunca onlarca kadro ve militanı öldürülen MLKP' de Merkez
Komite üyesi iken cezaevlerinde süren 1996 Ölüm Orucu eyle­
minde Hüseyin Demircioğlu, 2000 Ölüm orucu eyleminde Tun­
cay Yıldırım şehit düştü. MLKP Kurucu delegesi Hasan Ocak ve
sendikacı Süleyman Yeter gözalhna alındıkları İstanbul' da öldü­
rüldü.
Partinin Kürdistan Örgütü özerktir. Kendi özgün taktikleri­
ni ve örgütlenmesini oluşturur. Devrimci çalışması ve eylemini
Kuzey Kürdistan'ın çelişkileri ve özgünlükleri doğrultusunda
yürütür. MLKP, Kürt ulusal özgürlüğünü, Türk ve Kürt emekçi­
lerinin ortak Sovyet Federasyonunu savunur ve bunun için mü-

160
cadele eder. MLKP-Kürdistan örgütü, sosyalist görüş açısıyla
Kuzey Kürdistan'da siyasal ve örgütsel bir gelişimdedir.
Proletarya enternasyonalizmi ilkesine bağlı olduğunu belir­
ten MLKP, dünya komünist hareketinin yaşadığımız coğrafya­
daki kolu olduğunu ifade etmekte. Sınıf mücadelesinin özünde
enternasyonal bir mücadele olduğuna; emperyalizmin şiddetle­
nen çelişkilerinin, bugün bölge ve dünya devriminin toplumsal
maddi koşullarım daha çok olgunlaşhrdığına, yeni olanak ve
dinamikler ortaya çıkardığına inanır.
Marksist Leninist Komünist Parti, demokratik ve komünist
kadın çalışmasıyla işçi kadırun, ev emekçisi kadının, üniversiteli
ve liseli kadının, dili ve kimliği yasak Kürt kadınının yanında ve
eyleminde yer alır. Türkiye devrimci hareketi içerisinde kadının
özgürlük mücadelesinin öncü kurmayı olur. MLKP, önceli ör­
gütlerin gerçekleştirdiği Emekçi Kadınlar Kurultayı'nın ürünü
demokratik kadın çalışmasının başlıca emekçisidir.
Gençliği, özgür bir gelecek, eşit, adil bir toplum için müca­
dele etmeye çağıran MLKP, bunun için 1994 yılında Komünist
Gençlik Örgütü'nü (KGÖ) kurdu. KGÖ, ideolojik olarak partiye
bağlı, örgütsel olarak bağımsız bir gençlik örgütlenmesidir. Kül­
tür ve sanat cephesinde devrimci bir alternatif oluşturduğunu
belirten MLKP, sanat ve kültürü sokak, halk ve hayatla buluş­
turma çizgisinde yürüttüğünü ifade ediyor.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, PDA, TİİKP,
TKPIML, TKPIML Hareketi

161
TÜRKİYE KOMÜNİ ST PARTİSİ
(MARKSİ ST LENİNİ ST)

1994'te TKP/ML'de yaşanan tarhşmadan sonra TKP(ML) adıyla


ayn siyaset yapmaya başlayan grup. TKP(ML) Genel Sekreteri
Cüneyt Kahraman ve bir grup arkadaşının 1997'de öldürülme­
siyle örgüt etkisiz bir döneme girdi.
Tıkanıklığı açmak için 15 Eylül 2002'de 1. Kongre düzenlen­
di ve Partinin adı Maoist Komünist Partisi (MKP) olarak değişti­
rildi. TİKKO olan askeri kanat Halk Kurtuluş Ordusu (HKO) ve
TMLGB olan gençlik örgütü Maoist Gençlik Birliği (MGB) oldu.
2005 yılında il. Kongre'sini düzenlemek için Dersim Ova­
cık'.taki Mercan vadisinde toplanan -Genel Sekreter Cafer Can­
göz'ün de aralarında bulunduğu- parti delegelerinden 17 kişi,
devlet güçlerince öldürüldü. Aynı yıl içinde MKP'de 25 kişi
yaşamını yitirdi. il. Kongre, 2007 yılı sonlarında gerçekleştirile­
bilindi. Halen MKP yönetiminde burada seçilen Merkez Komi­
tesi bulunuyor. Maoist Komünist Partisi TKP/ML kökenli olup
ayn siyaset yapan kimi örgütleri Marksist-Leninist-Maoist ola­
rak tanıyor ve birliğe davet ediyor.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, PDA, TİİKP, TKPIML

BOLŞEVİK PARTİ (KUZEY KÜRDİ STAN-TÜRKİYE)

TKP/ML'den ayrılan Avrupa ağırlıklı bir grubun Mart 1981'de


kurduğu TKP-ML (Bolşevik), 1994 yılında gerçekleştirdiği 5.
Kongresi'nde Bolşevik Partisi (Kuzey Kürdistan-Türkiye) olarak
değiştirdi. Bolşevik Partizan adıyla da tanınan örgütten daha
önceki yıllarda TKP-ML Spartaküs ve Mücadele Bayrağı ayrıl­
mışh. Bolşevik Parti (Kuzey Kürdistan-Türkiye), Mart 2015'te
10. Kongresi'ni gerçekleştirdi.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, PDA, TİİKP, TKPIML

162
TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK PLATFORMU

Kıvılamlı'run tezlerini savunan Toplumsal Özgürlük Platformu,


Özgürlük ve Dayanışma Partisi içinde yer alan "Ekmek ve Gül
Platformu" içindeki gruplardan biriydi. Oğuzhan Kayserioğlu
ve Volkan Yaraşır'ın da aralannda bulunduğu kişilerin yazdığı
Toplumsal Özgürlük dergisi 2006 yılından bu yana yayınlanıyor.
TÖP, ÖDP'den ayrılmış bulunuyor.
Öncülleri: TKP, TSEKP, Vatan Partisi-1, Vatan Partisi-2

KOMÜN İST PARTİ Sİ-İNŞA ÖRG ÜTÜ

MLKP'nin işçi hareketi ile sosyalist hareketi birleştiremediği


noktasında eleştirerek ayrılan grup, 1995'te kuruldu.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, PDA, TİİKP,
TKPIML Halkın Birliği, TKP/ML Hareketi, MLKP

TÜRKİYE İHTİLALCİ KOMÜ Nİ STLER B İRLİGİ - BOLŞEVİK

Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği'nin 1995 yılında düzenledi­


ği "3. Konferans" öncesi örgüt içinde başlayan "demokratik
merkeziyetçilik" tarhşması çerçevesinde örgütün bürokratikleş­
tiğini ve yozlaşhğını ileri süren ve kendilerini. "Bolşevikler"
olarak adlandıran bir grup, örgütten ayrılarak Türkiye İhtilalci
Komünistler Birliği-Bolşevik örgütünü kurdular. Çeşitli eylem­
lere karıştıkları iddiasıyla ağırlaşhrılmış müebbet alan kimi kad­
roları cezaevinde bulunuyor.
Öncülleri: FKF, THKO, Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği

DEVRİMCİ İ ŞÇİ PARTİSİ

Hüseyin Şakacı'nın genel başkanlığında 16 Kasım 1995'te kuru­


lan Devrimci İşçi Partisi, 21 Şubat 1999' da kurucular kurulu
kararıyla kapatıldı. Örgütlenemeyen ve kongresini toplayama­
yan parti, herhangi bir seçime de kahlamadı.

163
ÖZGÜ RLÜK VE DAYANIŞMA PARTİSİ

Ufuk Uras'ın genel başkanlığında 21 Ocak 1996'da kurulan parti,


farklı mücadele ve örgütlenme geleneklerine sahip olan grupları
"kitlesel bir sol parti" sloganı altında bir araya getiren bir yapı­
lanma içinde oluştu. Ankara'da 20 bin kişinin kahldığı şenlikle
kurulan partinin, kurucular kurulu 500 kişiden oluşmuş, parti­
nin genel başkan yardımcılıklarına ise Yıldırım Kaya, Burhan
Sönmez, Atilla Aytemur, Erdal Kara, Bülent Farta ve Saruhan
Oluç getirilmişti.
Üç kuşak sosyalistin bir araya geldiği Parti Meclisi üyeleri
arasında Sadun Aren, Mihri Belli, Fatma İşmen, Ertuğrul Kürk­
çü, Sıtkı Coşkun, Akın Birdal, Murat Belge, Oğuzhan Müftüoğ­
lu, Mustafa Kaçaroğlu, Mustafa Kahya, Seyfi Öngider, Kenan
Kalyon, Bülent Farta, Ahmet Asena, Bozkurt Nuhoğlu, Erdal
Kara, Bülent Uluer, Masis Kürkçügil, Metin Çulhaoğlu, Çağatay
Anadol, Filiz Koçali, Ergin Atasü, Necmi Demir ve Haydar İlker
gibi isimler bulunuyordu.
ÖDP'nin kuruluşuna kadar gelen süreç şöyle gelişmişti:
Devrimci Yol çevresi, Kuruçeşme'deki birlik görüşmelerine hiç
katılmadı. Haziran ve Ağustos 1995'te toplantılar düzenleyen
Dev-Yol kadroları, oluşturdukları "Geleceği Birlikte Kuralım"
platformu ile 6 Eylül 1995'ten itibaren Birleşik Sosyalist Parti ile
birlik yapmak üzere masaya oturdu. Alh ay süren görüşmeler
esnasında, Bozkurt Nuhoğlu gibi CHP'de siyaset yapanlar, Hay­
ri Kozanoğlu gibi aydınlar ve Cenan Bıçakçı liderliğindeki Sos­
yalist Devrim Partisi de Geleceği Birlikte Kuralım inisiyatifine
kahlırkt!n, taraflar birleşme karan aldılar.
Böylece 21 Ocak 1996'da kurulan Özgürlük ve Dayanışma
Partisi'nin Birleşik Sosyalist Partisi ile bir araya gelmesiyle 12
Eylül öncesinin en kitlesel örgütlerinden Dev-Yol, Kurtuluş
geleneğinden, TKP, TKEP çevresinden sosyalistlerin de içinde
bulunduğu birçok irili ufaklı örgüt bir partide toplanmış oldu.

164
ÖDP ve BSP'nin birleşmesi ise şöyle gerçekleştirildi. ÖDP, 2
Mart 1996 günü BSP'ye kahldı. BSP de aynı gün adını ÖDP ola­
rak değiştirdi ve genel başkanlığa Ufuk Uras'ı seçti. Yapılan bu
işlemle hem gruplar birleşmiş oldu; hem de daha önce kurul­
muş olan BSP'nin varolan teşkilatlan ÖDP'ye geçmiş oldu. Bir
dizi süreçten geçerek 2001'deki il. Kongre öncesi oluşan plat­
form ve gruplar şunlardı:
• Özgürlükçü Sosyalizm Grubu; eski SBP kökenli üyelerin

birlikteliği ile oluşan Geniş Açı Grubu'nun kendisini feshettikten


sonra Yeniden-Dev Yol ya da diğer adıyla Özgürlükçü Sol Plat­
formu çevresi ile birleşmesi sonucunda doğmuştu.
• Kurtuluş Platformu; Devrimci Yol kökeninden gelenlerin

oluşturduğu Özgürlükçü Sol grubundan sonra parti içindeki en


büyük gruptu. 1 . Kongre' de bu grup kendi içinde ikiye bölündü.
• Ekmek ve Gül Platformu; Yurdaer Erkoca'run temsil ettiği

Sosyalist Alternatif ile Kenan Kalyon'un da içinde yer aldığı


Emek ile Hikmet Kıvılamlı'run tezlerinin savunucusu bir grup
olan Toplumsal Özgürlük'ün birleşmesi ile meydana gelmiştir.
Ertuğrul Kürkçü de bu gruptaydı.
(1. Kongre'de (1997) çok önemli bir muhalefet rolü oynamış
olan Sosyalist Emek İnisiyatifi, Patronsuz Generalsiz Bürokratsız
Sosyalizm (PGBS), Sosyalist Politika ve bağımsızlar tarafından
kurulmuştu. Bu platformun dağılması ile SEP'in oluşması he­
men hemen eşzamanlıdır. Sosyalist Politika o zaman bağımsız
bir grup haline geldi. PGBS ise SEP'i kuranlar arasında yer aldı.)
• Sosyalist Eylem Platformu (SEP); "Patronsuz Generalsiz

Bürokratsız Sosyalizm", Kurtuluş, Devrimci Marksist Kolektif ve


"Sosyalist Demokrasi için Kurtuluş" gruplarının birlikteliğinden
oluşmuştur. SEP, ÖDP'nin örgütlenme omurgası işçi ve emekçi­
lere dayandırılmadan ve işyerleri temel alınmadan emek eksenli
devrimci bir parti olamayacağını vurguluyordu.
Sosyalist Politika (SP); Metin Çulhaoğlu'nun temsil ettiği ve
Kongre'ye Sosyalizm ve Parti adı ile tek başına çıkan bir plat-

165
form. SP grubu 17 Kasım 2001'de düzenlenen ÖDP olağanüstü
konferansında sunduğu deklarasyon ile ÖDP'den ayrıldığını,
Haziran 2002'de ise SİP'e katıldığını ilan etti.
Bu grupların yanı sıra Masis Kürkçügil'in içinde yer aldığı
Yeni Yol, Dev Yol'dan kopmuş olan Hareket ve Devrimci Sosya­
list Yön gibi birçok grup da ÖDP içinde çalışmaktaydı.
ÖDP'nin 1 . Kongresi'nde Parti Meclisi üyelerinin 43'ü Öz­
gürlükçü Sol, 12'si Geniş Açı, 6'sı Sosyalizm İçin Kurtuluş, 6'sı
Sosyalist Demokrasi İçin Kurtuluş, 3'ü Emek, l 'i Sosyalizm, l 'i
Sosyalist Politika, l 'i Sosyalist Alternatif, l 'i Yeni Yol'dan ve 26'sı
ise bağımsız üyelerden seçildi. Özgürlük ve Dayanışma Partisi,
ilk büyük kongresini düzenlediği 26 Ekim 1997'de 58 il, 320 ilçe
ve 330 beldede örgütlenmesini tamamladı.
Kasım 2002 seçimleri öncesinde, parti içinde Dev-Yol kö­
kenlilerin yönetimde ağırlık kazanması ve görüş aynlıklarının
belirginleşmesi sonucu tasfiye ve ayrılmalar yaşandı. Kasım
2001'de, Sosyalist Politika bir deklarasyon ile partiden ayrıldığı­
nı ilan etti. SEP kökenli ayrılan gruplar "Sosyalist Demokrasi
İçin Parti Ön Girişimi" çalışmaları sonucunda Sosyalist Demok­
rasi Partisi'ni kurdular.
öte yandan ÖDP'den ayrılan, ancak SEP ile birlikte hareket
etmeyen Maçka İnisiyatifi (esas itibarıyla ÖDP içinde "Ekmek ve
Gül Platformu" içinde yer alanlar) ise daha sonra Sosyalist Gele­
cek için Parti Girişimi ismiyle siyasi faaliyetlerini sürdürdü.
Katıldığı milletvekili seçimlerinde 248 bin ile 52 bin arası oy
alan ÖDP'de genel başkan olan kişilerin isimleri şöyle: Ufuk
Uras, Hayri Kozanoğlu, Ufuk Uras, Kemal Ulusaler, Ufuk Uras,
Hayri Kozanoğlu, Alper Taş. 10 Haziran 2012 günü yapılan 7.
Olağan Kongre' de eşbaşkanlıklara Alper Taş ve Bilge Seçkin
Çetinkaya seçildi. ÖDP'nin 13 Mart 2016'da yapılan 8. Kongre­
si'nde ise 5 kişilik bir sözcü kurulu seçildi. Sözcülerin isimleri
şöyle: Alper Taş, Önder İşleyen, Pelin Bektaş, Sema Yazan Özçe­
tin ve Çiçek Çatalkaya.

166
EMEK PARTİ Sİ

Emek Partisi, 27 Mart 1996'da Abdullah Levent Tüzel'in genel


başkanlığında işçiler, mücadeleci sendikaalar, yazar, sanatçı ve
aydınlar tarafından kuruldu. 12 Eylül darbesi sonrasındaki bas­
kı koşullarına karşı gelişen işçi mücadelesi içinde gelişen Emek
Partisi, kuruluşunun üzerinden fazla zaman geçmeden, 14 Şubat
1997 günü Anayasa Mahkemesi'nce programında yer alan "Kürt
sorununa demokratik halkçı çözüm" cümlesi yar aldığı gerekçe­
siyle kapatıldı. Daha sonra, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi,
Anayasa Mahkemesi'nin kararının Avrupa İnsan Hakları Söz­
leşmesi'ni ihlal ettiğine oybirliğiyle karar vererek, Türkiye'yi
mahkum etti.
Aralarında Abdullah Levent Tüzel, Mehmet Kılınçaslan,
Suna Keskin, Hüseyin Över, Nedim Koroğlu, Seyit Aslan, Hani­
fe Türkmen, Sunay Akın, Can Yücel, Necati Kotan, Cevriye Efte­
lioğlu, Hüseyin Elitaş, Haydar Kaya, Gülsüm Akyüz'ün de bu­
lunduğu işçiler, sendikacılar, kamu emekçileri ve aydınların
bulunduğu Emek Partisi'nin kurucuları, parti hakkında kapat­
ma davası açılınca 25 Kasım 1996' da Emeğin Partisi adıyla yeni
bir parti kurdular.
Emek Partisi'nin kuruluş yılları Türkiye' de işçi sınıfı, kamu
emekçileri, gençlik, kadın hareketi ve Kürt hareketindeki geliş­
melere denk düşmektedir. "Yeni Dünya Düzeni" taraftarlarının
"işçi sınıfının tarihsel misyonunun bittiği"ni ilan ettiği günlerde,
Türkiye işçi sınıfı, 12 Eylül karanlığını ve uluslararası sermaye­
nin ideolojik kuşatmasını parçalayan bir atılganlık gösterdi.
Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını savunan EMEP,
Kürt sorununda inkara, asimilasyona ve şiddete son verilerek,
barış ve demokratik çözüm sağlanmasından yanadır. Kürt hal­
kının anadilde eğitim hakkı, kamuda Kürtçe'nin kullanılması ve
Kürtlerin Demokratik Bölgesel Özerlik taleplerini desteklemek­
tedir. İşçi sınıfının Kürt sorununun çözümünde ileri çıkması,

167
başka bir ulusu ezen ulusun işçi sınıfının da özgür olmayacağı
gerçeğinden hareketle, işçilerin ve sendikaalann sorumluluk
yüklenmeleri için mücadele eden EMEP, ırkçı ve şoven propa­
gandanın karşısında kararlı bir tutum sergilemektedir. Diğer
birçok partiden farklı olarak Kürt sorununda gösterdiği tutarlı
çizgiyle dikkat çeken Emek Partisi, Kürt bölgesinde Kürt halkı­
nın dili, kültürü, tarihi, ruhsal şekillenişi gibi farklılıkları gözete­
rek halkın ulusal köleliğe karşı direnişini desteklemektedir.
Alevi yurttaşlara yönelik süregelen baskılara karşı çıkan
EMEP, tüm inanç, dil ve kültür mensubu yurttaşlar üzerindeki
baskının son bulması için mücadele etmekte ve gerçek anlamda
bir laikliği savunmaktadır.
29 Mart 2009 Yerel Seçimlerinde Kürtlerin yaşadığı Tunce­
li'nin (Dersim) Mazgirt ilçesi ve Dankent beldesinde belediye .
başkanlıklarını kazanmışhr. Aynca Pertek ilçesinden bağımsız
aday olarak seçimlere girip kazanan Kenan Çetin, daha sonra
EMEP üyesi oldu. Böylece toplam sayı üçe çıkh.
Kendisini uluslararası komünist hareketin bileşeni olarak
gören, 6 ayda bir, Türkçe, İngilizce, İspanyolca ·ve Portekizce
yayınlanan "Marksist-Leninist Parti ve Örgütler Uluslararası
Konferansı Yayın Organı, Birlik ve Mücadele"nin yayımlanmasını
destekleyen EMEP, yalnızca Türkiye' de değil, uluslararası plan­
da da, bütün ülkelerin devrimci ve demokrat hareketleri arasın­
da birlik sağlanması için çalışmalar yürütmektedir.
AİHM'in Türkiye'yi mahkum etmesinden sonra, 27 Kasım
2005'teki 5. Kongresi'nde adını Emek Partisi-EMEP olarak değiş­
tirerek, eski adını geri aldı. Günlük Evrensel Gazetesi, Evrensel
Kültür, Tiraj, Özgürlük Dünyası gibi yayınlar çıkaran Emek Parti­
si, kuruluşunda yer aldığı Hayat TV'yi de desteklemektedir.
Emek Partisi, THKO ve Türkiye Devrimci Komünist Partisi ge­
leneğine sahip çıkıyor.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO, TDKP

168
SOSYALİ ST İ ŞÇİ PARTİ Sİ -2

Mehmet Önder Ergönül'ün genel başkanlığında 9 Eylül 1996'da


kurulan Sosyalist İşçi Partisi'nde, Erkin Tufan Özalp de genel
başkanlık görevinde bulundu. SİP'in Kurucular Kurulu, içlerin­
de partinin ilk genel başkanı da dahil 25 kurucunun partiden
ayrıldığı ve örgütlenmedikleri için partiyi 8 Ekim 2000' de fes­
hetme karan aldı. Parti hiçbir seçime kahlamadı.

DEMOKRATİK BARIŞ HAREKETİ

Mehmet Eti'nin genel başkanlığında 1 Ekim 1996'da kurulan


Demokratik Barış Hareketi, Alevileri örgütlemeyi amaçlayan bir
partiydi. Parti hakkında kapatma davası açıldıktan sonra De­
mokratik Barış Hareketi yönetici ve üyeleri Barış Partisi'ni ku­
rarken; Anayasa Mahkemesi Demokratik Barış Hareketi hak­
kında açılan kapatma davasını reddetti.
Ancak Anayasa Mahkemesi, 28 Aralık 1998'de -istifaların
ardından kurucu üyelerden sadece ikisi kaldığı için- partinin
dağılmış olduğuna karar verdi. Mehmet Eti' den sonra Turgut
İnal'ın da genel başkanlık yaphğı Demokratik Barış Hareketi,
hiçbir seçime kahlamadı. DBH yöneticilerinin kurduğu Barış
Partisi de, kendisine Yeni Demokrasi Hareketi'nin de kahlması­
na rağmen, girdiği ilk genel seçimlerde hüsrana uğrayacakh.

169
EMEGİN PARTİSİ

Levent Tüzel'in genel başkanlığında 27 Mart 1996'da kurulan


Emek Partisi hakkında programında "Kürt sorununa demokra­
tik halkçı çözüm" önerisinde bulunduğu için kapatma davası
açılınca, parti kurucularının bir bölümünün de içerisinde yer
aldığı işçiler, sendikacılar ve aydınlar tarafından 27 Kasım
1996' da kurulan Emeğin Partisi, sosyalist bir parti olarak Emek
Partisi geleneğinin sürdürücüsü oldu.
Ancak parti, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin kapah­
lan_ Emek Partisi hakkında verdiği karardan sonra, 27 Kasım
2005'te adını Emek Partisi -EMEP olarak değiştirdi. Ekim 2002
ila Mart 2003'te Haydar Kaya, partinin genel başkanlığını üst­
lendi. Ardından yine A. Levent Tüzel genel başkanlığa seçildi.
EMEP seçime, solda kurulan ittifaklarla katıldı.
12 Haziran 2011 genel seçimlerinde İstanbul'dan bağımsız
aday olabilmek için Genel Başkanlık'tan istifa eden A. Levent
Tüzel'in yerine Selma Gürkan getirildi.
7 Haziran 2015 seçimlerinde ikinci kez İstanbul milletvekili
seçilen Levent Tüzel, seçim hükümetinde yer almayı reddetti. 1
Kasım 2015 seçimlerinde HDP' den aday gösterilmedi.
Emek Partisi'nin 25 Aralık 2014'teki 7. Kongresi ve 26 Kasım
2017 günü yapılan 8. Kongresi'nde Selma Gürkan, yeniden genel
başkanlığa seçilirken; mevcut genel yönetim kurulunda ise Le­
vent Tüzel, Ali Doğan, Arzu Erkan, Erkan Sanoğlu, Gürsoy
Turan, Halil İmrek, İhsan Çaralan, İskender Bayhan, İsmet Dur­
sun, Mehmet Türkmen, Metin İlgün, Mustafa Taşkale, Mustafa
Umut Yeğin, Nedim Köroğlu, Nuray Sancar, Sabri Topçu, Sedat
Başkavak, Sema Barbaros, Sevda Karaca, Seyit Aslan, Şükran
Doğan, Tank Erkan, Tuncay Sağıroğlu, Veli Doğan, Yakup As­
landoğan ve Yusuf Karataş bulunuyor.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKO, TDKP

170
BARIŞ PARTİ Sİ

Demokratik Barış Hareketi (DBH) için Anayasa Mahkemesi'nde


kapatma davası açılması nedeniyle DBH' den istifa eden yöneti­
ciler tarafından 10 Aralık 1996'da kuruldu. Yeni Demokrasi Ha­
reketi, 1 Kasım 1997' de yaptığı 1 . Olağanüstü Kurultay' da Barış
Partisi'ne katılma kararı aldı.
Önce Ali Haydar Veziroğlu, sonra da Abidin Özgünay'ın
genel başkanlık görevinde bulunduğu parti, genelde CHP'ye
giden Alevilerin oylarını almayı amaçlyordu. Barış Partisi, ka­
tıldığı 1999 seçimlerinde yüzde 0.2 oranında oy aldı. Parti, ken­
disine katılan Yeni Demokrasi Hareketi ile birlikte yaşadığı bu
hüsran sonrasında, 9 Mayıs 1999' da kongre kararıyla kapandı

DÖRDÜNCÜ SOL İNŞA ÖRGÜTÜ


-

Diğer sol örgütlerden kopan bireyler tarafından kuruldu. 4.


Enternasyonal'in hiçbir seksiyonunu kabul etmeyerek, Anadolu
topraklarında 4. Enternasyonal'i kurma iddiasında olan grup,
militan mücadeleyi savunmaktadır. 1997'de DİP ile yaşanan
ayrışmadan sonra büyük güç kaybına uğrayan hareket, yönetici
kadrosunun önemli bir kısmının 1998'de yaşadığı polis operas­
yonları ardından duraklama içine girdi.

YEN İ YOL

4. Enternasyonal'in Pablo çizgisinde olan ve Masis Kürkçügil


liderliğindeki bu grup, Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nde tem­
sil edildi; ancak ilişkileri zaman zaman gerildi.

171
ÜRÜN

1985 yılında Sovyetler Birliği'nde Gorbaçov'un başa gelmesin­


den sonra Türkiye Komünist Partisi (TKP) yönetimi "yeni poli­
tik düşünce"yi benimsedi ve "Barış ve Ulusal Demokrasi Alter­
natif Programı"nı kabul etti. Bu düşünce ve programı "likidas­
yon" sayarak yeni çizgiye muhalefet eden TKP kadroları "Ko­
münist Birlik" grubunu kurarak Eylül 1989'da 10 Eylül dergisini
çıkardılar. On sayı yayımlanan dergi, "likidasyona son verme ve
TKP'yi ayağa kaldırma" hedefini benimsemişti.
TKP ve TİP'in birleşmesiyle 4 Haziran 1990'da yasal olarak
oluşturulan Türkiye Birleşik Komünist Partisi TBKP'nin 16
Temmuz 1991 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından kapa­
hlmasından sonra, TKP'nin yeniden kurulması düşüncesi daha
geniş bir çevre tarafından benimsendi. TKP'yi yeniden kurmak
arnaayla 15-16 Haziran ·1996'da İzmir Gümüldür'de yapılan
toplanhda 10 Eylül'cülerin yanı sıra daha önce TBKP içinde çalı­
şan gruplar da yer aldı. Burada alınan kararlara uygun olarak
28-29 Ocak 1997'de Ürün dergisi çıkarıldı.
Ürün, çıkış sayısında kendisini "Türkiye Komünist Partisi
geleneğiyle yetişen kadroların sesini duyuracak bir platform"
olarak tanımlamış ve amaanı "Türkiye'nirı sosyalist dönüşü­
münde gerek şart olan partinin teorik-ideolojik ön hazırlığını
tamamlamak" olarak belirlemişti.
Ürün grubu bu doğrultuda çalışmalarını sürdürürken, Sos­
yalist İktidar Partisi (SİP), 11 Kasım 2001 tarihinde yaphğı 6.
Olağanüstü Kongresi'nde adını Türkiye Komünist Partisi olarak
değiştirdi. Ürün grubu bu ad değişikliğini derhal protesto etti.
14 Kasım 2001'de SİP Genel Başkanlığı'na "Tarih Sizi Affetme­
yecek!" başlıklı bir açık mektup gönderdi.

172
DEVRİMCİ SOSYALİ ST İ ŞÇİ PARTİ Sİ

Şevket Doğan Tarkan'in genel başkanlığında 25 Nisan 1997'de


kurulan Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, iki dönem üst üste mil­
letvekili seçimlerine kahlmadığı için Anayasa Mahkemesi'nin
kapatma davası açhğı partilerden biriydi. Ancak aynı mahke­
menin yaptığı bir düzenlemeyle birçok parti gibi kapatma dava­
sından kurruldu. Şimdiye kadar hiçbir milletvekili seçimine
kahlmayan parti halen faal durumda.
DSİP'in kökeni, 1982 yılında Kurhıluş'tan kopan gruba da­
yanıyor. 1984 yılında Sosyalist İşçi ismiyle yayınlanmaya başla­
yan dergi etrafında toparlanan grup, 1997 yılında DSİP'i kurdu.
Tony Cliff yanlısı Sosyalist İşçi, Nisan 1984'te yayına başladı ve
Şubat 1989'da yayınına son verdi. Yayına 1987'de başlayan İşçi­
ler Toplum ise sekiz sayı çıkh. Kasım 1992'den Kasım 1995'e ka­
dar aylık olarak yayınlanan Sosyalist İşçi, günümüzde 15 günlük
bir gazete olarak yayınlanmaktadır.
2010 yılında yapılan Anayasa referandumunda "Yetmez
ama evet" kampanyasında yer alan DSİP, 2014 yılında yapılan
cumhurbaşkanı seçimlerinde Selahattin Demirtaş'ı, 2015 seçim­
lerinde ise Halklann Demokratik Partisi'ni destekledi.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKP-C, Kurtuluş

İŞÇİ DEMOKRASİSİ

DSİP'ten 1998 yılında kopan "İşçi Demokrasisi" adlı grup,


AKAP'ı kurdu daha sonra adını Anti-Kapitalist olarak değiştir­
di. Savunduk.lan teori, DSİP'inkine benziyor. Bu grup, 21 Ağus­
tos 2015 günü itibariyle İşçi Demokrasisi Partisi ismiyle yasal bir
parti olarak faliyetlerine devam ediyor.

173
SOSYALİ ST ALTERNATİF

Troçkist Yurdaer Erkoca'nın temsil ettiği grup, ÖDP içinde


"Ekmek ve Gül Platformu"nda yer almaktadır. Sosyalist Alter­
natif'in sahip olduğu Pablo çizgisi 4. Enternasyonal içindeki
bölünmelerin kaynağı olan bu çizgi yeni kitle öncüsü teorisine
dayanır. Kitleselleşen partilerin sola kayacağını ve devrimcile­
şen proletaryanın öncülüğünü almak zorunda kalacağını varsa­
yar. Bu anlayışa göre Troçkistlere düşen görev bu partilerin
içine girmek ve onları devrimcileştirmeye çalışmakhr.

SOSYALİST EMEK İNİ SİYATİFİ

ÖDP içinde, Sosyalist Politika ve Sosyalizm gruplarının 1997'de


oluşturduğu Platform, 3 yılın sonunda yaşanan gerilimler nede­
niyle dağıldı. Sosyalist Politika bağımsız kalırken, Sosyalizm
çevresi Kurtuluş'la birlikte hareket ederek, Sosyalist Eylem Plat­
formu'nun (SEP) bileşenlerinden birini oluşturdu.

KOMÜ N İ ST PARTİ Sİ - İNŞA ÖRGÜTÜ TÜRKİYE

KP-İÖ'nün cezaevindeki yöneticilerinin hareketin yurtdışındaki


yönetim kadrolarını eleştirmesi sonucu 1998'de oluşan grup.

TÜRKİYE KOMÜNİ ST İŞÇİ PARTİSİ

Ekim olarak bilinen grubun 1998 yılında yapılan kuruluş kong­


resiyle kurduğu parti. TKİP ve onun önceli olan Ekim grubunu
oluşturan kadrolar, esas olarak Türkiye Devrimci Komünist
Partisi akımının kadrolarından deklarasyon ile ayrılanlardır.
"TDKP-Leninist Kanat" olarak da bilinen grup, TDKP çizgisinin
giderek legalleşme tavrını eleştirdiler. Türkiye Komünist İşçi
Partisi'nin Merkez Komite üyeleri Habip Gül ve Ümit Altıntaş,
1999 yılında Ulucanlar Cezaevi'nde öldürüldü.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKO, TDKP, Ekim

174
TİKB-BOLŞEVİK

Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği'nden -örgütün çizgısıru


pasif bularak- 1999'da aynlan bir gruptur. 1995 yılında "3. Kon­
ferans" öncesi örgüt içinde başlayan "demokratik merkeziyetçi­
lik" tarhşması çerçevesinde örgütün bürokratikleştiğini ve yoz­
laşhğını ileri süren ve kendilerini "Bolşevikler" olarak adlandı­
ran bu grup, örgütten 1999 yılında ayrılarak Türkiye İhtilalci
Komünistler Birliği (Bolşevik) örgütünü kurdu.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKO, Halkın Kurtuluşu, TİKB

DEVRİMCİ HALK HAREKETİ

Daha militan bir mücadeleye vurgu yaparak Türkiye Komünist


İşçi Partisi 'nden 1999 yılında ayrıldılar.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKO, TDKP, Ekim, TKİP

DEVRİMCİ KIVILCIM HAREKETİ

Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın görüşlerini savunan bir başka grup.


Çok kısa bir süre varolabilen bu grup, Kıvılomlı geleneğinde
dikkate değer bir olgu olarak görünmüyor.
Öncülleri: TKP, TSEKP, Vatan Partisi-1, Vatan Partisi-2

SOSYALİST BİRLİK HAREKETİ PARTİSİ

Nihat Çağlı'nın genel başkanlığında 5 Ağustos 1999'da kurulan


Sosyalist Birlik Hareketi Partisi, 5 Kasım 2006' da Kurucular
Kurulu kararıyla kapandı. İlk büyük kongresini toplayamadığı
için Anayasa Mahkemesi, 2002 yılında partinin dağıldığına ka­
rar verdi. Ancak karar partiye tebliğ edilemediği için fiilen faal
durumdaki parti, 2006 yılında kendisini feshetti. Sosyalist Birlik
Hareketi, hiçbir milletvekili seçimine kahlamadı.

175
SOSYALİ ST BİRLİK HAREKETİ

1999'daki tarhşmalar sonrası SİP'ten ayrılan çevre, önce


ÖDP'deki Sosyalist Politika ile birleşti; daha sonra SEH'e katıldı.

SOSYALİ ST EYLEM PLATFORMU

ÖDP' de Sosyalist Kurtuluş, Sosyalist Demokrasi İçin Kurtuluş,


Devrimci Marksist Kolektif ve Sosyalizm gibi gruplar tarafından
oluşturulan platform. ÖDP' de yaşanan ayrışmalarda partiden
ayrılmış, bir süre Sosyalist Demokrasi İçin Parti Girişimi olarak
faaliyetine devam ettikten sonra Sosyalist Demokrasi Partisi 'nin
(SOP) kurulmasına katkıda bulunmuştur.

DEVRİMCİ PARTİ G ÜÇLERİ

Komünist Parti Güçleri kökenli bir harekettir. Bu gruptan daha


sonra Devrimci Parti Güçleri-Lenirıist ayrıldı.

KOMÜNİ ST PARTİ

Yalçın Cerit'in genel başkanlığında 19 Temmuz 2000' de kurulan


Komünist Parti, 9 Kasım 2001 'de Sosyalist İktidar Partisi' ne ka­
tılma karan aldı. Anayasa Mahkemesi, 20 Mart 2001'de aldığı
kararla, partinin "Komünist" isminin altı ay içinde değiştirilme­
sini istemişti. Bu konudaki 'çekişme' TKP'de de sürdü.

SOSYALİ ST POLİTİKA

Metin Çulhaoğlu'nun temsil ettiği ve Özgürlük ve Dayanışma


Partisi'rıin kongresine "Sosyalizm ve Parti" adı ile tek başına
katılan bir platform. Sosyalist Politika grubu 17 Kasım 2001'de
düzenlenen ÖDP olağanüstü konferansında sunduğu deklaras­
yon ile ÖDP'den ayrıldığını ilan etti. Grup, 2002 yılı Haziran
ayında ise Sosyalist İktidar Partisi'ne katıldı.

176
2000 Son rası
Du rum

Çalışmamızın son bölümünde 2000 yılı sonrasında kurulan sol örgütler


ele alınmıştır. Bu döneme damgasını vuran gelişmelerin başında, Öz­
gürlük ve Dayanışma Partisi'nden ayrılan grupların yeni partiler kur­
ması geliyor. Ayrılıp yeni parti olanların da bölünüp, yeni partiler kur­
ması, durumun vehametini gösteriyor olmalı. Bu dönemde, bir hayli
kalabalık bir örgütlülüğe ulaşan Halkevleri dikkat çekerken, çok uzun
bir dönem platform olarak siyasi faaliyette bulunan Ezilenlerin Sosya­
list Platformu, Ezilenlerin Sosyalist Partisi olarak partileşti. Anayasa
Mahkemesi'nin kapatma tehditlerine rağmen, Sosyalist İktidar çevre­
since kurulan Türkiye Komünist Partisi ile mevcut T KP'lerin isim kavga­
sı ise daha uzun yıllar süreceğe benziyor.

177
DEVRİMCİ HAREKET

Temmuz 2000'de yayına başlayan Devrimci Hareket dergisi çev­


resinde toplanan grup, Devrimci Yol geleneğini kendilerinin
temsil ederek sürdürdüğünü belirtiyor. 3 Mart 2004 tarihinde
Önder Babat isimli üyeleri İstanbul Taksim' de nereden geldiği
belirsiz bir kurşunla yaşamını yitirmişti. Devrimci Hareket gru­
bunun Devrimci Hareket dergisi dışında, Liseli Dev-Genç ve Yolcu­
luk isimli yayın organlan buluhuyor. Önder Babat Kültür Mer­
kezi değişik alanlarda etkinlikler düzenliyor.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKP-C, Devrimci Yol

EŞİTLİK PARTİSİ

Bektaş Çelebi'nin genel başkanlığında 25 Mayıs 2001'de kurulan


Eşitlik Partisi faal durumda sayılıyordu. Merkez sol eğilimli
olan bu parti, hiçbir milletvekili seçimine katılamamıştır. Kuru­
luşla ilgili evraklarını Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı'na iletme­
diği için açılan dağıtılma konulu davadaki evrak partiye tebliğ
edilemediği için parti faal durumda sayılıyordu ama aslında
böyle bir parti fiilen yok. Tam olarak ne zaman ve niçin kapan­
dığını tespit edemediğimiz bu parti, Cumhuriyet Başsavcılı­
ğı'nın 30 Aralık 2015 tarihi itibariyle faaliyette bulunan siyasi
partiler listesinde yok.

SOSYAL DEMOKRAT PARTİ 3 -

Nihat Demir'in genel başkanlığında 29 Kasım 2001 'de kurulan


Sosyal Demokrat Parti, faal durumda görülüyordu. Sosyal de­
mokrat eğilimli bu parti hiçbir milletvekili seçimine katılama­
mıştır. Anayasa Mahkemesi'nin bu parti hakkında açtığı ihtar
davası devam ederken; ne zaman kapandığını tespit edemedi­
ğimiz bu parti, Cumhuriyet Başsavalığı'nın 30 Aralık 2015 tarihi
itibariyle faaliyette bulunan siyasi partiler listesinde yok.

179
TÜRKİYE KOMÜN İ ST PARTİ Sİ 2 -

Sosyalist İktidar Partisi 11 Kasım 2001'deki 6. Olağanüstü Kong­


resi'nde, Yalçın Cerit liderliğinde 19 Temmuz 2000'de kurulan
Komünist Parti ile birleşerek adını Türkiye Komünist Partisi
(TKP) olarak değiştirdi.
SÔsyalist İktidar Partisi ile Komünist Parti'nin birleşerek
TKP adını alması üzerine, Siyasi Partiler Yasası'run "Komünist
adlı parti kurulamayacağını düzenleyen 96. maddesi gereğince
önce İçişleri Bakanlığı durumu bildirdi; ardından Yargıtay
Cumhuriyet Başsavalığı ihtar davası açılması için 21 Kasım
2001'de Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkeme­
si, 9 Ocak 2002'de oyçokluğu ile (alhya beş oy) aldığı kararda,
parti isminin 6 ay içinde değiştirilmesini istedi.
Ancak TKP, adında ısrar etti ve "komünist" sözcüğünü çı­
karmadı. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavalığı 4
Kasım 2002 tarihli iddianameyle TKP'nin kendisine verilen ihta­
ra rağmen yasaya aykırı durumu düzeltmediği gerekçesi ile
kapahlmasını talep etti. Hakkında açılan kapatma davası üzeri­
ne TKP, 23 Aralık 2002' de Anayasa Mahkemesi'ne ön savunma­
sını verdi. Bu savunmada Siyasi Partiler Yasasının 96. maddesi­
nin son fıkrasında yer alan "komünist" sözcüğünün Anayasa'ya
aykırı olduğu gerekçesi ile iptali ve parti hakkında açılan ka­
patma davasının reddi talep edildi.
Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi, 27 Ocak 2004 günü
verdiği ara kararda 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın 96.
maddesinin 3. fıkrasında yer alan "komünist" sözcüğünün Ana­
yasa'ya aykırılık iddialarının ciddi olmadığına oy çokluğu (alh­
ya beş oy ile) ile karar verdi. 2002 ve 2007 seçimlerine kahlan
Türkiye Komünist Partisi hakkındaki kapatma davası 30 Tem­
muz 2009' da beraat ile sonuçlandı.
Öncülleri: TİP, Sosyalist İktidar, STP, SİP, Komünist Partisi

180
SOSYALİ ST KOLEKTİF

2001 yılında ÖDP' de yaşanan tartışmalara paralel olarak Sosya­


list Politika'dan kopan bir grup. Sosyalist Kolektif, SBH ile bir­
likte daha sonra Sosyalist Emek Hareketi'ne (SEH) kahldı.

TOPLUMCU DEMOKRATİK PARTİ

Demokratik Sol Parti' de genel başkan adaylığı engellenen Sema


Pişkinsüt'ün genel başkanlığında 28 Ocak 2002'de kurulan Top­
lumcu Demokratik Parti, 9 Aralık 2003'te kongre kararıyla ka­
pandı. IDP kendi adıyla hiçbir milletvekili seçimine kahlmadı
ancak 2002 seçimlerinde Sema Pişkinsüt ve iki milletvekili arka­
daşı 2002' de Özgürlük ve Dayanışma Partisi listelerinden seçi­
me girdi. Bu dönemde, partinin genel başkanlığını vekaleten
Prof. Dr. Birsen Gökçe üstlendi.

SOSYALİ ST SİYASET

SİP'ten ayrılan Sosyalist Birlik Harel.<eti üyelerinin oluşturduğu


grup, 2002'de kahldığı SDP'den 2003'te ayrılmışhr.

DEVRİMCİ SOSYALİ ST YÖN


Devrimci Yol kökenli olan grup, bağımsız bir grup olarak ÖDP
içinde bulundu. Ancak 2002 yılında yaşanan ayrışma süreci
sonucunda partiden ayrılmışhr.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKP-C, Devrimci Yol

181
SAVAŞ YOLU

TKP geleneğini kendilerinin devam ettirdiğini belirten 1 0 Eylül


ve Ürün dergisi çevresi, 10 Eylül 2002 tarihinden bu yana Savaş
Yolu dergisini çıkarmakta. 10 Eylül 1920'de kurulan TKP'nin
yayınladığı kimi gazete ve dergilerin isimleri şöyleydi: Alev,
Aydınlık, Bolşevik, Komünist, Orak-Çekiç, Kurtuluş, Birleş, Irgat,
Ekmek, Kızıl İstanbul, Kızıl İzmir, Kızıl Samsun, Kızıl Eskişehir, Ma­
denci, Atılım, Ürün, Savaş Yolu, Yeni Çağ. . .
Öncülleri: TKP, Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi

MAOİ ST KOMÜ Nİ ST PARTİ

Genel Sekreteri Cüneyt Kahraman ve bir grup arkadaşının


1997'de öldürülmesiyle etkisiz bir döneme giren TKP(ML)'de
hkanıklığı açmak için 15 Eylül 2002'de 1. Kongre düzenlendi ve
Parti'nin adı Maoist Komünist Partisi (MKP) olarak değiştirildi.
TİKKO olan askeri kanat Halk Kurtuluş Ordusu (HKO) ve
TMLGB olan gençlik örgütü Maoist Gençlik Birliği (MGB) oldu.
2005 yılında 2. Kongre'sini düzenlemek için Dersim Ova­
cık'taki Mercan vadisinde toplanan -Genel Sekreter Cafer Can­
göz'ün de aralarında bulunduğu- parti delegelerinden 17 kişi,
devlet güçlerince öldürüldü. Aynı yıl içinde MKP' den 25 kişi
yaşamını yitirdi. 2007 yılı sonlarında 2. Kongre gerçekleştirildi.
Halen Maoist Komünist Parti yönetiminde burada seçilen Mer­
kez Komitesi bulunuyor.
Maoist Komünist Partisi, TKP-ML kökenli mevcut partileri
Marksist-Leninist-Maoist olarak tanıyor ve birliğe davet ediyor.
Mücadelesini Tunceli, Tokat, Kastamonu, Giresun, Ordu ve
metropollerde yürütmekte olan MKP, 12 Mart 2016 tarihinde
Halkların Birleşik Devrim Hareketi bileşenleri ile birleşerek
ortak bir cephe oluşturdu.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, PDA, TİİKP,
TKPIML, TKP(ML) DABK

182
İ ŞÇİ MÜCADELESİ

ÖDP' den ayrılmadan önce Sosyalist Emek Platformu-SEP plat­


formu içinde yer alan Sosyalizm dergisi çevresinden kopan, Sun­
gur Savran ve Şiar Rişvanoğlu gibi yazarların etrafında 2000'de
toplanan Troçkist grup. SEP içinde yer alan diğer grupların baş­
lattıkları Sosyalist Devrim Partisi'nin (SOP) kuruluş çalışmaları­
na katılmama kararı aldılar. 2002-2009 arasında İşçi Mücadelesi
dergisini yayınladılar.

DEVRİMCİ MARKSİ ST B İRLİK G İ Rİ Ş İMİ

ÖDP' den ayrılırken ikiye bölünen Sosyalist Alternatif (SA) gru­


bunun SDP'ye geçen parçası ile yine SOP içinde yer alan Dev­
rimci Marksist Kolektif'in (DMK) birleşmesiyle meydana gelen
grup. Devrimci Marksist Birlik Girişimi deneyiminin çeşitli ne­
denlerle sona ermesinin ardından SA ve DMK kökenli militan­
lar, Devrimci Marksist Siyaset (DMS) adı ile halen SOP çatısı
altında faaliyetlerini sürdürüyor.

SOSYALİST EMEK HAREKETİ

ÖDP' den ayrılan, ancak SEP ile birlikte hareket etmeyen Maçka
İnisiyatifi'nden (esas itibarıyla ÖDP içinde "Ekmek ve Gül Plat­
formu" içinde yer alanlar) grupların oluşturdukları partileşmeyi
hedefleyen hareket. Bu grubun içinde, Ertuğrul Kürkçü, Kenan
Kalyon, Hüseyin Hasançebi gibi isimler bulunuyor. Maçka İni­
siyatifi 20-21 Nisan 2002'de İstanbul'da yaptığı toplantılardan
sonra, kendisini lağvederek Sosyalist Emek Hareketi (SEH) adı­
nı aldı ve yayınladığı bildirgeyle "kitlesel bir sosyalist emekçi
partisi" için çağrıda bulundu.

183
DEVRİMCİ MARKSİST KOLEKTİF

KOH içerinde İlker Aktükün çevresinde kümelenen Troçkist


kökenli grup. DMK, KOH' den ayrılmasının ardından ÖDP'ye
kahlarak Sosyalist Eylem Platformu'nun (SEP) kurucularından
birisi olmuştur.
DMK, disiplin karan ile ÖDP'den uzaklaşhnlmış / tasfiye
edilmiş ve Sosyalist Demokrasi Partisi'nin kurucu grupları ara­
sında yer almışhr. Sosyalist Alternatifin (SA) bir parçası ile bir­
leşerek, Devrimci Marksist Birlik Grubu (DMBG) adıyla SOP
içinde çalışmışhr. Ancak DMBG deneyiminin çeşitli nedenlerle
sorı:a ermesinin ardından SA ve DMK kökenli militanlar, Dev­
rimci Marksist Siyaset (DMS) adı albnda SOP çahsı alhnda faa­
liyetlerini sürdürdü.

DEVRİ MCİ MARKSİ ST SİYASET

Devrimci Marksist Kolektif (DMK) ile Sosyalist Altematif'in


(SA) bir parçasının birleşerek, Devrimci Marksist Birlik Grubu
(DMBG) adıyla SOP çahsı alhnda yaşadığı deneyimin çeşitli
nedenlerle sona ermesinin ardından SA ve DMK kökenli mili­
tanların oluşturduğu, SOP içindeki yeni grup.

184
SOSYALİ ST DEMOKRASİ PARTİ Sİ

ÖDP' den ayrılan, başta Kurtuluş olmak üzere SEP kökenli diğer
grupların oluşturduğu "Sosyalist Demokrasi İçin Parti Ön Giri­
şimi" sonucunda, Akın Birdal'ın başkanlığında 28 Ağustos
2002'de kuruldu. Bu oluşumun içinde Mihri Belli, Akın Birdal,
Veysi Sarısözen, Ragıp Zarakolu, Filiz Koçali, Filiz Karakuş,
Mustafa Kaçaroğlu, İlhami Aras, İlker Aktükün, Hasan Basri
Karabay ve Süleyman Aslan gibi isimler bulunuyordu.
Kurulan bu parti, esas olarak daha sonra ikiye bölünmüş
olan Kurtuluşçularla bazı Troçkist grupların biraraya geldiği bir
partidir. Sosyalizm dergisinden Sungur Savran liderliğinde ko­
pan İşçi Mücadelesi çevresi de bu oluşumla işbirliği yapmak­
taydı. Direniş Hareketi çevresi de burada bulunuyordu; ancak
sonra SOP' den ayrıldılar. 3 Kasım 2002 seçimlerine başka parti­
lerle birlikte DEHAP çahsı alhnda kahlan SDP'nin genel başkan­
lığına 2004'te Filiz Koçali seçildi. SOP 4. Olağan Büyük Konfe­
rans/Kongresi 29-30 Mayıs 2010 tarihlerinde Ankara' da toplan­
dı. Kongrede SOP Genel Başkanlığı' na -Filiz Koçali' den sonra bu
görevi üstlenen- Rıdvan Turan yeniden seçildi. Partinin son
genel başkanı Ufuk Göllü idi.
Parti Meclisi şu üyelerden oluştu: Ali Kartal, Aylin Mert,
Aziz Güler, Barışta Erdost, Begüm Dadak, Burcugül Çubuk,
Cansu Akkılıç, Çağdaş Demirel, Ecevit Piroğlu, Ender Salih
Önder, Erdal Kozan, Gülderen Eren, Günay Kubilay, Harun
Yılmaz, Hasan Kalafat, Hüseyin Gökdemir, Hüseyin Karakaş,
İlkay Tanyer, İrem Sezgin, İsmail Şengül, Kader Uğurlu, Kayra
Babalık, Kubilay Mutlu, Mehmet Çatalbaşoğlu, Ozan Doyuran,
Ozan Göksal, Sabit Günaydın, Seher Tahran, Selim Polat, Serdar
Gökşen, Serkan Kaya, Sibel Özen, Tuğçe Eroğlu, Ufuk Çeri, Ulaş
Bayraktaroğlu, Volkan Köse, Yasemin Deliduman, Yeşim Ergün.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C, DGDF,
Kurtuluş, Özgürlük ve Dayanışma Partisi

185
EMEKÇİ HAREKET PARTİ Sİ

Daha önce Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nde yer alan kimi


Devrimci Yol taraftan kadrolarca 5 Ocak 2004'te Hakan Öz­
türk'ün genel başkanlığında kuruldu.
Emekçi Hareket Partisi, kendi gücünden başka güçlere bel
bağlamayan, THKP-C ve Dev-Yol geleneğinin kesintisiz devrim,
üçüncü bunalım dönemi, Fatsa ve üretenlerin yönetimi fikirleri­
nin çağdaş sürdürücüsüdür.
Emekçi Hareket Partisi'nin programına göre; "İnsa11lığın ve
Eqıekçi Hareket Partisi'nin özlemi; Marksizmin ışığında ve işçi
sınıfının önderliğinde; kapitalizmi, sınıftan, sömürüyü, yabancı­
laşmayı ve tüm ezen ezilen ilişkilerini yeryüzünden silip komü­
nizme ulaşmaktır.
Çeşitli alan örgütlerine sahip olan EHP'nin kadın örgütü,
EHP'li kadınlar, sosyalist feminist düşünceye sahiptir. Partinin
gençliği EHP Gençliği, liseli örgütü Liseli Hareket, LGBTT örgü­
tü ise EHP'li LGBTT'ler adını almış bulunuyor.
Gençlik örgütü Öğrenci Gençlik Sendikası (Genç-Sen) içeri­
sinde çalışmalar yürütmektedir. Kadın örgütü, Kadın Cinayetle­
rini Durduracağız Platformu araayla kadın cinayetlerine karşı
sistematik olarak eylem ve yürüyüş örgütlemekte; öldürülen
kadınların davalarına katılmaktadır.
EHP'nin kökeni olan Hareket dergisi çevresi, F tipi cezaevle­
riyle ilgili tartışmalar yüzünden ÖDP' den ve daha sonra da
kuruluşuna katıldığı SOP'den -ittifaklar politikası anlaşmazlı­
ğıyla- ayrıldı. Halkların Demokratik Kongresi ve Birleşik Hazi­
ran Hareketi bileşeni olan ve Sibel Uzun'un liderliğindeki
Emekçi Hareket Partisi, 2015 ve 2018 genel seçimlerinde Halkla­
rın Demokratik Partisi'ni ve 2014 yılındaki cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde ise Selahattin Demirtaş'ı destekledi.
Öncülleri: Devrimci Yol, Özgürlükçü Demokrasi Partisi, SDP

186
SOSYALİST DAYANIŞMA PLATFORMU

Sosyalist Vatan Partisi geleneğinden gelen kadrolar tarafından


2004 yılı Şubat ayında kurulmuştur. Kısa adı SODAP olan plat­
formun yayınlan arasında Dayanışma Gazetesi ve Yol Dergisi
bulunuyor. Platformun hazırladığı kitapları Alaz Yayınevi ya­
yınlanmaktadır. Gazete, dergi ve kitapların yazarları arasında
Mehmet Yılmazer de yer almaktadır.
SODAP, yoksul mahallelerde Dayanışmaevleri adında halk
dayanışması örgütlenmeleri hayata geçirmiştir. Güvencesiz
işçilerin örgütlenmeleri amaayla kurulan Bağımsız Tekstil İşçi­
leri Sendikası (BATİS) ve Bağımsız Metal İşçileri Sendikası
(BAMİS}, platformun sınıf çalışmalarında önemli bir yer tutar.
Ayrıca gündelikçi kadınların örgütlenmesi amaayla çalış­
malar yürüten Gündelikçi Kadınlar Birliği, platform üyesi ka­
dınların sürdürdüğü bir örgütlenmedir.
HDP'nin 3. Olağanüstü Kongresi, milletvekilliği ve parti
üyeliği düşürülen Figen Yüksekdağ'ın yerine yeni eş genel baş­
kanı belirlemek üzere 5 Mayıs 2017 günü toplandı. Kongre so­
nucunda SODAP yöneticilerinden Serpil Kemalbay HDP'nin
yeni eş genel başkanı oldu. Selahattin Demirtaş ve kimi yönetici­
lerin tutuklanması ardından yapılan genel kurulda yerini Pervin
Buldan'a bırakan Serpil Kemalbay, 24 Haziran 2018 genel seçim­
lerinde İzmir' den HOP milletvekili seçildi.
HOP MYK'da Çalışma Yaşamı, Emek ve Sendikal İlişkiler­
den Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan
Kemalbay, 7 Haziran 2015 seçiminde HDP'nin İstanbul 1. bölge
milletvekili adayı olmuş; ancak seçilememişti.
Öncülleri: TKP, TSEKP, Vatan Partisi-1, Vatan Partisi-2, Sosyalist
Vatan Partisi

187
HALKIN KURTULUŞ PARTİ Sİ

Nurullah Ankut'un genel başkanlığında 15 Haziran 2005'te ku­


rulan Halkın Kurtuluş Partisi, halen faal durumda olan sosyalist
partilerden biridir. Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın görüşlerini savu­
nan -kısa adıyla- Kurtuluş Partisi, 24 Haziran 2018 milletvekili
seçimine kahlamamışhr.
Halkın Kurtuluş Partisi, 1977 yılında yayınlanmaya başla­
yan Devrimci Derleniş dergisi çevresinde siyasi faaliyette bulu­
nan grubun geleneğini sürdürüyor. Devrimci Derleniş, en başın­
dan beri, Dr. Hikmet Kıvılcımlı gibi, devrimcileri birlik olmaya
çağın yordu.
Nitekim 1977 yılı Kasım ayında "Sosyalistler Arası Forum"
dikkate değerdir. 12 Eylül öncesi kurdukları İşsizlik ve Pahalı­
lıkla Savaş Derneği oldukça canlı bir örgütlenmeydi. 1980 sonra­
sında ise 1989'daki Birlik Tarhşmaları Düzenleme Kurulu -
BTDK'da yine birlik görüşlerini yayınladıkları Devrimci Mücadele
dergisi adıyla savundular.
Ancak devrimcilerin birliği sağlanamadı ve 2005 yılında, bu
çevre de kendi grup partisini kurdu. Halkın Kurtuluş Partisi,
görüşlerini yayınladığı Halkın Kurtuluş Yolu ve -yayınına ara
verilen- Devrimci Mücadele dergilerinde halka ulaşhrıyor.
HKP, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde 85 seçim bölgesin­
de 550 milletvekili adayı ile seçimlere kahldı. HKP'nin 319 adayı
işçiydi ve 80 seçim bölgesinde ilk sırada kadın adaylar bulunu­
yordu. Partinin Genel Başkanı Nurullah Ankut, seçimlerin bir
oyun olduğunu, Türkiye'nin parababaları ve meclisteki partiler
tarafından çok daha kötü günlere sürüklendiğini belirtti.
7 Haziran 2015 genel seçimlerinde 60 bin 396 oy alan Halkın
Kurtuluş Partisi, 1 Kasım 2015 günü yapılan genel seçimlerde
ise, oylarını artırdı ve 83 bin 57 oy aldı. 24 Haziran 2018 seçimle­
rine ise yeterli koşulları yerine getiremediği için katılamadı.
Öncülleri: TKP, Vatan Partisi-1, Devrimci Derleniş

188
DEVRİMCİ KARARGAH

Örgüt önce 1. Ordu karargahına yönelik bir havan saldırısı giri­


şimi ve daha sonra da AKP İstanbul İl Merkezi ile BankPozitif'in
Levent şubesine yönelik bombalı saldırılarla adını duyurdu. 27
Nisan 2009'da örgüte yönelik polis operasyonunda, örgütün
lideri Orhan Yılmazkaya öldürüldü.
Yılmazkaya, 1994'te kapahlan Sosyalist İktidar Partisi'nde
siyasete kahldı. Partinin kapatılmasından sonra eski SİP men­
suplarının kurduğu TKP'ye kahlmadı. "Gerçek Çevresi"nde bir
süre çeşitli sendikal etkinliklerde faaliyet yürüttükten sonra
2000'lerin başında yeni bir manifestoyla ortaya çıkan "Bedrettin
Hareketi"nin kurucusuydu.
Ortaya çıkışı 2005 yılı yaz aylarına denk gelen ve Kandil' de
silahlı eğitim alan örgütün kadrolarının kökeni Bedrettin Hare­
keti ve 16 Haziran örgütüne dayanıyor. Öldürülen Bedri Ya­
ğan'ın liderliğindeki Devrimci Sol örgütünün de Devrimci Ka­
rargah'a kahldığı belirtiliyor. 2017 yılının başlarında Devrimci
Komünarlar Partisi ile birleştiler.

İ ŞÇİ KARDEŞLİGİ PARTİ S İ

Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan'ın genel başkanlığında 15 Haziran


2006'da kurulan İşçi Kardeşliği Partisi (İKP), 27-28 Şubat 2010
tarihlerinde gerçekleştirilen Birinci Olağanüstü Konferans ve
Kongresi'nde ismini Türkiye Birleşik İşçi Partisi (TBİP) olarak
değiştirdi. Troçkist eğilimli bu parti, henüz seçime kahlamadı.

YENİDEN DEVRİ M

Ekim 2006'da yayına başlayan Yeniden Devrim dergisiyle siyaset


yapan grup, Mahir Çayan'ın THKP-C ve ardından Devrimci Yol
geleneğini kendilerinin sürdürdüğünü ifade ediyor.
Öncülleri: FKF, Dev-Genç, THKP-C, Devrimci Yol

189
HALKEVLERİ

Mustafa Kemal'in istemi doğrultusunda, 1932 yılında bir eğitim,


aydınlanma, sanat ve kültür örgütü olarak kurulan Halkevleri
ülkenin dört bir yanına yüzlerce kütüphane, tiyatro salonu gö­
türmüş, bu topraklara sağlam bir kök salmışh.
İlk kurulduğunda, dil, tarih ve edebiyattan güzel sanatlara,
spordan müze koluna kadar dokuz dalda faaliyet yürüten Hal­
kevleri, kapabldığı 1951 yılına kadar 478 şube ve 4322 halkodası
ile 10 milyon kişinin okuma yazma öğrendiği adres olmuştu.
1951'de dünya yeniden şekillenip Türkiye'nin ABD egemenli­
ğindeki kapitalist kamptaki yeri belirlenirken, Halkevleri kapa­
tıldı, malvarlıkları talan edildi, tiyatro salonları yıkıldı.
Halkevleri, UNESCO'nun tavsiyesiyle 1961 yılında Türk
Kültür Ocakları olarak yeniden açıldı. Daha sonra Halkevleri
Derneği adıyla bugünkü demek statüsüne kavuşturuldu ..
1960 ve 70'lere damgasını vuran bağımsızlık, demokrasi ve
özgürlük mücadelesinde Halkevleri, emekçi halkın önemli bir
gücü olarak yer aldı. İkinci dönemdeki bu gelişmeler sayesinde,
1971 darbesinde yaşanan tutuklamalar ve 12 Eylül'de verilen
kapatma kararı Halkevleri geleneğini bitiremedi.
Halkevleri, 12 Eylül' de açılan davadan 1987 yılında aklana­
rak çıkh ve 1988'de yeniden kuruldu. Üçüncü döneminde hızla
yeniden inşa edilen Halkevleri, 1980 karanlığını dağıtan emek
ve demokrasi hareketi içerisinde özgün bir yeri temsil etmeye,
"Halkın Muhalefet Evleri" olarak anılmaya başlandı.
1990'larda Halkevleri bir taraftan ülkede yükselen iç savaş
ortamında ve Susurluk örneğinde olduğu gibi kontrgerilla ger­
çeğinin ortaya· serilmesi sürecinde demokrasi cephesinin önemli
bir bileşeni oldu. Diğer taraftan da yaşanan neoliberal dönüşü­
me karşı ilk refleksi vererek "Parasız Eğitim, Parasız Sağlık"
kampanyalarıyla, yoksul emekçilerin hak mücadelelerini ve
dayanışma ilişkilerini geliştirmeye çalışb.

190
İşte bu süreç, özellikle 1996 sonrası ahlan adımlar bu köklü
örgütü, Türkiye'nin en genç örgütlerinden biri haline getirdi.
Halkevleri, çoğunluğu hak gasplarını en çok yaşayan yoksul
mahallelerde olmak üzere 63 şubesiyle, kahlıma açık demokra­
tik iç işleyişiyle, yerellerde yaygınlaşmaya açık örgütlenme ya­
pısıyla, alternatif bir yaşam, eğitim ve kültür kurabilmesine
olanak veren çalışma tarzıyla toplumsal muhalefetin büyüyen
kurumlarından biri durumunda.
Genel Başkanlığı'nı Dilşat Aktaş'ın yaptığı Halkevleri'nin
Genel Yönetim Kurulu'nda şu kişiler bulunuyor: Dilşat Aktaş,
Nuri Günay, Özge Ozan, Onur Karakaş, Sercan Aran, Nebiye
Merttürk, Mustafa Eberliköse, Kutay Merinç, Betül Öztürk Gül­
han, Oya Ersoy, Ali Çerkezoğlu, Ferda Koç, Ali Şeker, Orhan
Sarıbal, Niyazi Nefi Kara, Volkan Yosunlu, Fahna Girgin, Tay­
lan Kaya, Gürkan Çelik, Rüya Kurtuluş, Candaş Türkyılmaz,
Cihan Uyanık, Zeynep Çelik, Dursun Ali Koyuncu, Berna De­
mirtaş, Mehmet Yördem, Şeyma Özberk, Mehmet Öztürk, Çiğ­
dem Serin, Uğur Göçmüş...
24 Haziran 2018 seçimlerine başta sandık güvenliğinin sağ­
lanması olmak üzere çok aktif bir şekilde katılan ve eski Genel
Başkanı Oya Ersoy'un İstanbul'dan HOP milletvekili olarak
seçilmesinde başarılı olan Halkevleri'nin seçimlerle ilgili değer­
lendirmesi şöyle: "Tüm anti-demokratik, eşitsiz, adaletsiz koşul­
lara ve tüm saldırılara rağmen eşitlik, özgürlük, barış ve insanca
bir yaşam özlemiyle milyonlar 24 Haziran sürecinde Erdoğan
diktatörlüğüne karşı İzmir' den Diyarbakır'a, İstanbul' dan Van'a
meydanları doldurmuş, sandık güvenliği örgütlenmesi için se­
ferber olmuştur. Muhalefetin aldığı ve geçerli saydırdığı her bir
oy, omuz omuza mücadele duygusunu, barış içinde özgür ya­
şama isteğini de güçlendiren bir biçimde HDP'ye Fırat'ın Bah­
sı'ndan 7 Haziran 2015 seçimlerindeki oranı da aşan bir desteği
sağlamış ve HDP'nin önüne konulan baraj yıkılmıştır."

191
DEVRİMCİ İ ŞÇİ PARTİ Sİ

Devrimci İşçi Partisi (DİP), 7 Eylül 2007'de "İşçi Mücadelesi"


isimli marksist gazetenin çağrısıyla kuruldu. Kendisini "Dev­
rimci Marksist" olarak tanımlayan DİP, bir yandan kendisini
inşa ederken, diğer yandan, Dördüncü Entemasyonal'in Yeni­
den Kuruluş Koordinasyonu (DEYK) içinde, işçi sınıfının dünya
partisinin inşası için de mücadele etmekte.
Sungur Savran liderliğindeki Devrimci İşçi Partisi, devrimci
Marksizmi Türkiye topraklarında kökleştirmeyi, partiyi işçi
sınıfının mücadeleci unsurlarıyla inşa etmeyi hedefliyor.
Parti, İstanbul, Antalya, İzmir, Bursa, Ankara, Adana, Te­
kirdağ başta olmak üzere birçok şehirde ve işçi havzasında ör­
gütlerune faaliyeti sürdürmekte. Eğitim, turizm, belediye, metal,
bankaalık gibi sektörler içerisinde örgütlerunesi mevcuttur.
Arap, Kürt, Türk, Yahudi, İranlı emekçilerin özgürce ve gö­
nüllü birliktelik temelinde yaşayabileceği, Ortadoğu Sosyalist
Federasyonu'nu savunan Devrimci İşçi Partisi, Halkların De­
mokratik Kongresi ya da Birleşik Haziran Hareketi'ne kahlmadı.
Devrimci İşçi Partisi, birçok parti gibi tarihsel olarak Musta­
fa Suphi'nin kurduğu Komünist Enternasyonal üyesi Türkiye
Komünist Partisi'nin devrimci ve entemasyonalist yolunda ol­
duğunu iddia eder. Organik olarak sırasıyla 1 1 . Tez ve Sınıf Bilin­
ci dergileri ile Patronsuz-Generalsiz- Bürokratsız Sosyalizm
(PGB-S) ve İşçi Mücadelesi örgütlerini atası olarak kabul eder.
24 Haziran 2018 seçimlerindeki tavrı şöyleydi: "Sandığa gi­
deceğiz çünkü istibdadın oyunlarına karşı kendi oyuna sahip
çıkanların yanındayız. 24 Haziran' da geçersiz oyumuz düzen
partilerine, emperyalizmin hizmetkarlarına, Siyonizmin dostla­
rına, en çok da istibdada ve istibdadın ortaklarına karşıdır, her
şeye rağmen oy vermek için sandığa giden ve oyuna sahip çıkan
halka karşı değildir."
Öncülleri: 1 1 . Tez, Sınıf Bilinci, İşçi Mücadelesi

192
YEŞİLLER PARTİ Sİ

Bilge Contepe ve Ümit Şahin'in parti sözcüsü olduğu Yeşiller


Partisi, alh yıllık bir ön çalışma sonunda 30 Haziran 2008' de
kuruldu. Genel başkanlık sistemi olmayan ve bunun yerine iki
kişinin parti sözcülüğünü üstlendiği, Yeşiller Partisi'nin kurulu­
şu uzun bir çalışmanın ürünü oldu.
Bir siyasi hareket ve parti girişimi olarak 2002'den bu yana
Türkiye Yeşilleri adıyla çalışmalar sürdürüldü. Bu uzun süre
içinde, öncelikle onları bir araya getiren temel ilkeler belirlendi.
Toplumun çeşitli kesimlerinin kahlımıyla yapılan uzun tartış­
maların sonucunda siyasi program ve parti tüzüğü oluşturuldu.
Çeşitli il ve ilçelerde yerel gruplar oluşturuldu, yeşil odalar
açıldı, çalışma grupları kuruldu, koordinatörler, yürütme kurul­
ları ve sözcüler seçildi, sürekli koordinasyon yoluyla yerele da­
yalı ama bütünlüklü bir siyasi hareket yaratılmaya çalışıldı.
Uluslararası alanda dünya yeşilleriyle olan ilişkiler geliştirildi ve
daha parti kurulmadan Avrupa Yeşil Partisi'nin gözlemci �yeli­
ğine kabul edildiler.
Aslında Yeşiller, Türkiye'de yeni bir siyasi oluşum değil.
Türkiye' de 1980'li yıllardan bu yana ekoloji ve demokrasi mü­
cadelesi veren yeşil politik hareketler, 1988-94 yıllan arasında
var olan eski Yeşiller Partisi de dahil olmak üzere çok sayıda
grup, demek, yayın organı ve yurttaş insiyatiflerinde örgütlen­
miş ve çalışmalarını kesintisiz olarak sürdürmüşlerdir. Yeni
kurulan Yeşiller Partisi bu tarihin bir parçasıdır ve yeşil hareke­
tin içinden doğmuştur.
40 kişilik bir kurucular grubunun başvurusuyla kurulan
Yeşiller Partisi'nin 6 Haziran 2010 tarihinde yapılan 1. Olağan
Büyük Kongre sonucunda partinin yeni eş sözcüleri Yüksel Se­
lek ve Ümit Şahin oldu. Daha sonra Sevil Turan ve Kemal Tun­
caelli'nin eş sözcü olduğu parti, 23 Kasım 2012 günü kendisi
feshetti ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi'ne katıldı.

193
İ ŞÇİLERİ N SOSYALİ ST PARTİ Sİ

İşçilerin Sosyalist Partisi, (kısaca Sosyalist Parti) 9 Kasım 2008'de


20 ilden sosyalistlerin kahlımıyla Ankara' da gerçekleştirilen
etkinlikle kuruluşunu kamuoyuna açıkladı ve 1 7 Kasım 2008
günü evraklarını İçişleri Bakanlığı'na teslim ederek resmiyet
kazandı.
Sosyalist Parti, aralarında Mihri Belli, Sevim Belli, Mahir
Sayın, Mustafa Kemal Kaçaroğlu, Gülseren Pusatlıoğlu, Mustafa
Kahya, Deniz Tuna, Bülent Uluer, Emine Erel, Kadir Akın, Latife
Demirci-Kahya ve Erdal Kara gibi isimlerin de yer aldığı, 80
kurucu üye tarafından kuruldu.
Sosyalist Demokrasi Partisi'nde yaşanan kadın sorunundaki
cinsiyetçiliği ve ilkelerin ihlalini protesto amaayla -229'u kadın-
1200 civarında üyenin partiden ayrılmasının ardından kurulan
Sosyalist Parti'nin genel başkanlığına seçilen Sevim Belli, "Ka­
dınlara yönelik her türden şiddetin, baskının, ayrımcılığın ve
saygısızlığın her zaman karşısında olacaklarını" belirtiyordu.
İşçilerin Sosyalist Partisi 1 . Olağan Genel Konferans­
Kongresi'ni Aralık 2009'da yaph. Kongre'de seçilen PM üyeleri
10 Ocak Pazar günü bir araya geldi. Seçim sonucunda MYK
üyeleri; Ufuk Göllü, Selahattin Gümüş, Fatoş Osmanağaoğlu,
Mustafa Kahya, Selin Özçelik, Latife Demirci-Kahya, Mahir
Sayın ve Kadir Akın olarak belirlendi. Genel başkan yardımcılı­
ğı görevini ise Mustafa Kahya ve Kadir Akın yürütüyordu.
Partinin genel başkanlığına 3 Aralık 2011 günü Mustafa
Kahya'nın getirildi. Gençlik içinde, örgütsel olarak bağımsız
yapılanmalara sahip olan, DEVGENÇ- BİRLİGİ ve DEV-LİS
örgütleri bulunuyor. 15 il ve ilçede örgütlenmiş durumdaki
Sosyalist Parti, görüşlerini ve faaliyetleriyle ilgili haberleri İşçi
Dünyası ve Kurtuluş gazetesi ve dergilerinde yayınlıyordu.
Öncülleri: Fikir Kulüpleri Federasyonu, Dev-Genç, THKP-C, Kurtu­
luş, BSP, ÖDP, SOP

194
EZİLENLERİ N SOSYALİ ST PARTİ Sİ

Kuruluşunu 7 Kasım 2009'de duyuran ve resmi başvurusunu 5


Şubat 2010'da yapan ESP'nin ilk Genel Başkanlığı'na Figen Yük­
sekdağ Şenoğlu seçildi. Partinin Kurucular Kumlu'nun 20 Şubat
2010' da yaphğı toplantıda Genel Başkan'la birlikte Parti Meclisi
ve Parti Merkez Yürütme Kurulu da seçildi.
Ezilenlerin Sosyalist Partisi'nin 1. Olağan Genel Kurulu, 7
Kasım 2010 günü yapıldı ve Genel Başkanlığa, kurucu genel
başkan Figen Yüksekdağ yeniden seçildi. 45 kişilik yeni Parti
Meclisi üyeleri arasında Alp Altınörs, Arzu Demir, Birsen Kaya,
Çiçek Otlu, Goncagül Telek, Hacı Hüseyin Özdemir, Hasan
Coşar, İsmet Yurtsever, Jülide Ateş, Kanber Saygılı, Metin Kü­
rekçi, Meriç Solmaz, Mukaddes Erdoğdu Çelik, Murat Akıncı,
Murat Çepni, Münevver İltemur, Nahide Kılıç, Ongun Yücel,
Sezin Uçar, Sıtkı Güngör, Ziya Ulusoy da bulunuyordu.
ESP, Hikmet Kıvılcımlı'dan Behice Boran'a, DEP geleneğin­
den günümüzdeki örgütlenmelere değin bütün ilerici, demokra­
tik yasal partilerin deneyimlerinden yararlanarak yola çıktıkla­
rını; reformizm ve oportunizme karşı güvenilir sosyalist militan
bir seçenek olma iddiası ve kararlılığında olduklarını belirtiyor.
Partinin 30 Eylül 2012 günü düzenlenen 2. Olağan Kongre­
si'nde Figen Yüksekdağ üçüncü kez genel başkan seçildi. Figen
Yüksekdağ, Haziran 2014'te yapılan Halkların Demokratik Par­
tisi II. Olağan Kongresi'nde partinin eşbaşkanı olarak seçildi. 7
Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015'teki genel seçimlerde ise Van mil­
letvekili seçildi.
Diyarbakır'da yürütülen bir soruşturma kapsamında, daha
önce çağrılmasına rağmen ifadeye gitmediği gerekçesiyle 4 Ka­
sım 2016'da Ankara'daki evinde gözalhna alınan ve Diyarbakır'a
gönderilen Yüksekdağ, burada çıkarıldığı 2. Sulh Ceza Hakimli­
ği'nce tutuklandı. 21 Şubat 201 7 tarihinde hakkındaki kesinleş­
miş hapis cezası gerekçe gösterilerek vekilliği düşürüldü.

195
Figen Yüksekdağ'ın HDP'nin eş başkanlığına seçilmesinin
ardından, 7 Eylül 2014 tarihinde gerçekleşen 1 . Olağanüstü
Kongre sonucunda ESP'nin genel başkanlığına Sultan Ulusoy
seçilmişti. Ezilenlerin Sosyalist Partisi, 3. Olağan Kongresi'ni 26
Eylül 2016 günü gerçekleştirdi. Kongrede Genel Başkanlığa Çi­
çek Otlu seçildi. Yeni parti meclisi de belirlendi. ESP Merkez
Yürütme Kurulu ve SKM Merkez Yürütme Kumlu'nun iki yıllık
dönemde gerçekleştirilen faaliyetlere ilişkin kongreye sunduğu
faaliyet raporları ile mali rapor okundu ve oylandı.
ESP'nin yeni döneme ilişkin çalışmalarına ilişkin tarhşmala­
rın ardından seçim gündemine geçildi. Yapılan oylamada, Çiçek
Otlu'nun Genel Başkanlığı'nda yeni Parti Meclisi şu isimlerden
oluştu: Fadime Çelebi, Özlem Gümüştaş, Özgen Saadet, Sıtkı
Güngör, Uğur Ok, Deniz Bakır, Suat Çorlu, Sedat Şenoğlu, Me­
sut Çeki, Ali Haydar Akdeniz, Gülçin Aykul, Ümmühan Özde­
mir, Didar Gül, Pınar Türk, Sezin Uçar, Zafer Aydın, Ceren Ço­
ban, Okan Danao, İhsan Oğuz Yüzgeç, İlke Başak Baydar, Beren
Ahcı, Eyyüp Karatekin, Kanber Saygılı, Züleyha Mangan, Semi­
ha Şahin, Emin Orhan, Ezgi Bahçeci, Derya Okatan, Meral Şahin,
Gülhan Kaya.
Çiçek Otlu, 22 Ağustos 2017 günü tutuklandı. Bazı PM üye­
lerinin siyasi yasaklı olduğu iddiasıyla Yargıtay tarafından üye­
liklerinin düşürülmesi nedeniyle, 10 Aralık 2017 günü gerçekleş­
tirilen 2. Olağanüstü Kongre'de sözü edilen PM üyelerinin yeri­
ne başka kişiler getirilirken; Parti'nin genel başkanlığına tutuklu
bulunan Çiçek Otlu, yeniden seçildi. Yeni PM üyeleri yaptıkları
ilk toplantısıyla da Merkez Yönetim Kurulu üyelerini belirledi.
HDP'nin İzmir 2. Bölge 1. sıra adayı olarak 24 Haziran
2018'de milletvekili seçilen Murat Çepni, uzun yıllar siyasi tut­
sak olarak hapiste kaldıktan sonra ESP' de siyaset yapmaya baş­
lamıştı. İki dönemdir HOP Parti Meclisi üyesi olan ve son kong­
rede aynı zamanda Merkez Yürütme Kurulu üyesi olan Çepni,
HDP'nin ekolojiden sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı.

196
TÜRKİYE BİRLEŞİK İ ŞÇİ PARTİ S İ

İşçi Kardeşliği Partisi (İKP), 27-28 Şubat 2010 tarihlerinde ger­


çekleştirilen Birinci Olağanüstü Konferans ve Kongresi'nde par­
tinin ismini Türkiye Birleşik İşçi Partisi (TBİP) olarak değiştirdi.
Partiye değişik çevrelerden kahlımların olması nedeniyle isim
değişikliğine gidildiği belirtiliyor.
Farklı mücadele geçmişleri olan işçi, emekçi çevre ve olu­
şumlarla birleşik olarak gerçekleştirilen İKP konferans ve kong­
resi, tüzüğünde "patronlardan ve devletten bağımsız olarak
mücadele etmek isteyen her türlü sınıf içi eğilimi demokratik
temelde bir araya getiren bir parti" anlayışının gerçekleştirilmesi
yolunda önemli bir adım attığı ifade ediliyor. Partinin görüşleri
doğrultusunda slikozis hastası kot kumlama işçilerine destek
olundu.
İşçi Kardeşliği Partisi zamanında girilen 2007 Genel Seçim­
leri ve 2009 Yerel Seçimleri'nde bağımsız adaylar desteklenmişti.
Yüzde 10 seçim barajının antidemokratik olduğunu belirten 12
siyasi parti ile birlikte TBİP de, seçim barajının kaldırılması tale­
biyle Taksim Hill Otel' de düzenlenen basın toplantısına kahldı.
Yıllar sonra ilk defa 2010 yılında Taksim Meydanı'nda dü­
zenlenen 1 Mayıs İşçi Bayramı'ını kutlamak üzere Türk-İş ve
Türkiye Kamu-Sen kortejinde yer almışhr. Yirmi civarında il ve
ilçede örgütlü bulunan Türkiye Birleşik İşçi Partisi, görüşlerini
ve faaliyetleriyle ilgili haberleri aylık İşçi Kardeşliği isimli gazete­
sinde yayınlıyor. Gazetenin yazarları arasında partinin genel
başkanı Zeki Kılıçaslan'ın yanı sıra Şadi Ozansü de bulunuyor.
Partinin Genel Başkanı Zeki Kılıçaslan, 2010 yılında partiden
ayrılarak HAS Parti'ye kahlması üzerine, parti yeniden ilk ismi
olan İ şçi Kardeşliği Partisi ( İKP) adını aldı ve Genel Başkanlı­
ğı 'na da Şadi Ozansü getirildi. İKP, 24 Haziran 2018 seçimlerin­
de HDP'ye oy verdi.
Öncülleri: İşçi Kardeşliği Partisi, Türkiye Birleşik İşçi Partisi

197
EŞİTLİK VE DEMOKRASİ PARTİ S İ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Ziya Halis'in genel


başkanlığında 12 Mart 2010 günü kurulan parti, kimi sol çevre­
leri bir araya getirdi. EDP, kuruluş dilekçesini verdikten sonra,
SHP yaptığı kurultayla bu partiye katıldı.
Kendini "Sosyal demokrat odaklı, emeğe saygı duyan bir
siyasi hareket" olarak tanımlayan EDP' de Hüseyin Ergün, SHP
Genel Başkanı, Ali Balkız-Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Baş­
kanı, Saruhan Oluç-Özgürlükçü Sol Hareket, Zübeyde Kılıç­
Eğitim-Sen Genel Başkanı, Fevzi Gümüş-Pir Sultan Abdal Der­
nekleri Genel Başkanı, Sami Evren-KESK Genel Başkanı ve Prof.
Dr. Erol Katırcıoğlu'nun yer aldığı açıklandı.
SHP, 13 Mart 2010 günü yapılan kurultay ile EDP'ye katıldı.
Ayrıca 2010 yılı içinde İzmir, İstanbul, Ankara, Tokat, Manisa,
Aydın gibi birçok bölgede ÖDP'den yine bazı istifalar yaşandı
ve bunların içinden de EDP'ye katılan kesimler oldu. SHP ile
yapılan birleşmeyle EDP, seçimlere girme hakkını kazanmış
oldu. EDP'nin kurucular kurulunda 120 kişi bulunuyordu.
SHP' den yeni partinin kurucular kuruluna 60 kişi daha eklendi
ve sayı 1 80'e çıktı.
Bu kurucular kurulu ilk kongreye kadar doğal delege oldu;
ancak bu kişilerin yeni kongreye katılım oranı yüzde l'e düşe­
cek ve doğal delegelik ortadan kalkacak. EDP genel başkanını
belirleme sürecinde bazı sıkıntılar yaşandı. 10 Aralık Hareketi
genel başkan olarak önerdikleri Burhan Şenatalar'ın olmaması
nedeniyle oluşumdan çekildi. Yeni partiye genel başkan olarak
seçilen Ziya Halis ise Alevilerin adayıydı.
Cumhuriyet Halk Partisi'nde -umulmadık bir şekilde- Ke­
mal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan seçilmesinden sonra,
EDP'den kopup, CHP'ye katılımlar yaşandı. EDP, daha sonra
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi'ne katıldı.

198
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK HAREKETİ

Parti içi demokrasi tartışmaları nedeniyle, Sosyalist Demokrasi


Partisi'nden istifa eden kimi üyeler, 26 Eylül 2009 günü yayınla­
dıkları bir deklarasyonla, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi'ni
kurduklarını açıkladılar. Hareketin önde gelen isimleri arasında
Yaman Yıldız, Ayşe Batumlu ve Mahmut Sürmeli bulunuyor.
DÖH üyelerinin çoğu, Kürt Özgürlük Hareketi ile dayanışma
içinde olmak amacıyla Barış ve Demokrasi Partisi'ne üye oldu­
lar. Demokrasi ve Özgürlük Hareketi, görüşlerini ve düzenledi­
ği etkinliklerle ilgili haberlerini Demokrasi ve Özgürlük ile Kadın
Dünyası isimli iki dergide yayınlıyordu.

SOSYALİST GELECEK PARTİ HAREKETİ

ÖDP'ye farklı sosyalist geleneklerden gelerek partinin 2. Kong­


resine Ekmek ve Gül Platformu adıyla giren ve daha geniş bir
parti içi demokrasi platformu olan Maçka İnisyatifi ile birlikte
2002'de ÖDP'den ayrılanlar, Sosyalist Emek Hareketi Parti Giri­
şimi'ni (SEH) oluşturdular. SEH'in başka çevrelerle birlikte baş­
lattığı "ortaklık süreci" Mart 2010'da düzenlenen konferansta
Sosyalist Gelecek Parti Hareketi (SGPH) adını aldı.
Sosyalist Gelecek Parti Hareketi, Türkiye sosyalist hareke­
tinin ve işçi hareketinin bir krizden geçtiğini tespit ediyor. Kriz­
den çıkışın imkanlarının bir politik işçi hareketinin kuruluşu
için ortak bir davranış içine giren hareketlerin, sosyalist yeniden
kuruluş hedefiyle sürdürecekleri bir mücadelede bulunabilece­
ğini öne sürüyor. SGPH aylık yayın organı Ekmek&Özgürlük'ün
yanısıra Yaşayan Markszim adıyla üç aylık bir teorik yayın çıka­
rıyor. Tek bir geleneğe dayanmamasıyla ayırt edilen SPGH'nin
bilinen yüzleri arasında, TSİP kökenli Hüseyin Hasançebi, TKEP
kökenli Kenan Kalyon, THKP-C kökenli Ertuğrul Kürkçü, Kur­
tuluş kökenli Muhsin Dalfidan sayılabilir.

199
SOSYAL DEMOKRAT PARTİ

Sosyal Demokrat Parti (SODEP), 13 Nisan 201 1 tarihinde Hüse­


yin Ergün'ün genel başkanlığında kuruldu.
2009 yerel seçimleri öncesinde dönemin Sosyaldemokrat
Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı Murat Karayalçın'ın Ankara
Belediye Başkanı adayı olabilmek amacıyla, Cumhuriyet Halk
Partisi'ne (CHP) geçmesinin ardından genel başkanlık koltuğu­
na oturan Hüseyin Ergün, 2010 yılında "Çağdaş Solda Büyük
Buluşma" adıyla Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nden kopan
"Özgürlükçü Sol" grubu ve Alevi Bektaşi Federasyonu'nun
öncülüğündeki çalışma grubunu partiye davet etmiş ve partinin
adını Eşitlik ve Demokrasi Partisi (EDP) olarak değiştirmişti.
EDP ve Yeşillerin, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi adıyla bir­
leşme sürecine girmesi üzerine EDP'deki kimi kişiler CHP'ye
giderken, Hüseyin Ergün ise, Sosyal Demokrat Parti-SODEP'i
kurdu. Bu kararla birlikte, SODEP ismi de 26 yıl sonra Türkiye
sol siyasetine yeniden döndü. Eylül 1983'de Erdal İnönü'nün
kurucu başkanlığını yaptığı SODEP, 1985 yılında Halkçı Parti ile
birleşerek Sosyal Demokrat Halkçı Parti adını almış, daha sonra
da Şubat 1995'te CHP ile birleşmişti.
Genel Başkanlığı'nı Hüseyin Ergün, Genel Sekreterliği'ni A.
Recai Ersoy'un yaptığı partide genel başkan yardımlığı görevle­
rinde ise şu isimler bulunuyor: Berat Sancar, Feridun İmrek,
A.Çiçek Köksal, Zafer Nuhoğlu, Şahabettin Özarslaner, İsmail
Yılmaz, A.Emre Kocaoğlu, Cemalettin Sezer ve Saberi Ertemel.
Ne zaman kapandığını tespit edemediğimiz Sosyal Demok­
rat Parti, Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 30 Aralık 2015 tarihinden
itibaren "Faaliyette Olan Siyasi Partiler" listesinde bulunmuyor.
Öncülleri: SHP, Eşitlik ve Demokrasi Partisi

200
1920 TOPLUMSAL KURTULUŞ PARTİ Sİ

Ürün grubunun ve TKP kökenli çeşitli çevre ve kişilerin 19 Ni­


san 2011'de bir araya gelmesiyle "Suphi'den Bilen'e Gelenek
Yaşıyor Girişimi" kuruldu. Girişim, TKP geleneğine sahip çıkan
herkesi 1 Mayıs'ta "Suphi'den Bilen'e Gelenek Yaşıyor" pankartı
alhnda yürümeye davet etti.
Ürün grubu 6-7 Kasım 201 1'de düzenlediği, TKP Yasal Ku­
ruluş Hazırlık Konferansı'nda bir program ve tüzük taslağı ka­
bul ederek, Suphi'den Bilen'e Gelenek Yaşıyor Girişimi'nin
TKP'yi kurma amaa doğrultusunda kendini feshetme karan
aldı. 28-29 Ocak 2012'de İstanbul'da yapılan TKP Yasal Kuruluş
Genel Hazırlık Konferansı, TKP Program ve Tüzüğü'nü kabul
etti. Kurucular Kurulu'nu belirledi.
TKP'nin kuruluş dilekçesi 6 Şubat 2012'de İçişleri Bakanlı­
ğı'na verildi. Bakanlık kuruluş dilekçesini kabul etmedi. Aynı
gün, bu kez Toplumcu Kurtuluş Partisi adıyla Bakanlığa başvu­
ruldu. Böylece resmen 7 Şubat 2012 tarihinde kurulmuş bulunan
Parti'nin Kurucular Kurulu, 15 Şubat 2012 günü yaphğı toplan­
hda, Türkiye Komünist Partisi adım aldı.
Partinin resmen kuruluşunu ilan etmek üzere 18 Şubat
2012'de Ankara'da TKP Genel Merkezi'nde düzenlenen basın
toplantısı, SİP'in kurmuş olduğu TKP'lilerin saldırısına uğradı.
Saldırılar, Ankara ve İstanbul'da Mart ve Nisan'da da sürdü. Sol
içi şiddetin yol açacağı povokasyonlara karşı çeşitli sosyalist ve
devrimci çevrelerin önerilerini de dikkate alan TKP Kurucular
Kurulu, 15 Nisan 2012'de yaphğı toplantıda, Parti ismine kuru­
luş tarihini vurgulayan bir ilave -1920- koyma kararı aldı. Ancak
daha sonra buna da karşı çıkıldı.
TKP 1920 Kongresi, 12 Kasım 2016'da toplanarak Anayasa
Mahkemesi'nin partinin ismi konusundaki itirazım değerlen­
dirdi. Partinin adının "Toplumcu Kurtuluş Partisi"; kısaltılmış
isminin ise "1920 TKP' olması kararlaştırıldı.

201
HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile 20'ye yakın sosyalist parti


ve hareket, 2011 genel seçimlerinde iş birliği yaparak, Emek,
Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nu oluşturdu. Genel seçimlerde
yüzde 10 seçim barajını aşamayacağı gerekçesiyle bağımsız mil­
letvekilleri ile meclise girmeyi amaçlayan bu blok, 41 ilde 65
bağımsız adayla seçime kahldı. 36 aday seçilmeyi başararak
meclise girdi. Partiler bu iş birliğini geliştirerek geniş bir Türki­
ye muhalefeti örgütlemek üzere çalışmalarına devam ettiler.
2011 yılının 15-16 Ekim günlerinde bir kongre düzenleyerek bu
iş birliğini genişlettiler. Sosyalist partiler, sendikalar, kadın,
LGBT ve çevre hareketleri, emek ve hak temelli sivil toplum
örgütleri, Anadolu'da yaşayan çeşitli dini azınlıkların temsilcile­
rinden oluşan, 81 ilden 820 delegenin kahlırnıyla düzenlenen
kongreye, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) adı verildi.
Halkların Demokratik Kongresi, Türkiye'nin ana muhalefeti
ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı karşısında bir di­
reniş odağı olduğunu duyurdu. Yayınlanan sonuç bildirgesinde
"Demokratik Özerklik anlayışının tüm topluma yayılması" için
mücadele edileceği belirtildi. Halkların Demokratik Kongre­
si'nin sonuç bildirgesinde, Kongre'nin Türkiye'nin ana muhale­
fet hareketi olduğu ve AKP iktidarı karşısında direniş odağı
olduğu ifade edildi.
HDK'nin Genel Meclis seçimi de 16 Ekim 201 1 günü gerçek­
leştirildi. Aralarında Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Di­
yarbakır milletvekili Nursel Aydoğan, İstanbul milletvekilleri
Sebahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder ve Levent Tüzel'in de bu­
lunduğu HDK Genel Meclis üyelerinin kimileri şöyle:
Levent Tüzel, Ahmet Tonak, Akın Birdal, Ali Kenanoğlu,
Aydın Çubukçu, Celal Beşiktepe, Ertuğrul Kürkçü, Ferhat Tunç,
Gençay Gürsoy, Hacı Orman, Lami Özgen, Orhan Atilla, Sırrı
Süreyya Önder, Suavi, Tolga Tüzün, Turna Çelik, Ufuk Uras,

202
Ümit Şahin, Veysi Sansözen, Yavuz Önen, Yusuf Gürsucu, Fer­
hat Kente}, Öztürk Türkdoğan, Berat Günçıkan, Beyza Üstün,
Elif Akgül, Fatma Gök, Gülfer Akkaya, Nursel Aydoğan, Özgür
Sevgi Göral, Sebahat Tuncel, Sultan Seçik, Şebnem Korur Fin­
cancı, Yıldız İmrek, Zeynep Gambetti, Züleyha Gülüm, Nimet
Tanrıkulu, Yıldız Tar, Şamil Altan, Saruhan Uluç, Ender İmrek,
İbrahim Çiçek, Mehmet Saltoğlu, Bülent Uyguner, Kadir Akın,
Bülent Parmaksız, Halit Elçi, Kamber Saygılı, Seyit Aslan, Gara
Paylan, Kemal Bülbül, Yakop Gabriel, Veysi Bulut, Sevtap Ak­
dağ, Filor İnci Hekimoğlu, Selma Koçiva, Onur Hamzaoğlu,
Remzi Alhnpolat, Yurdaer Mutlu, Ahmet Kaya, Bereket Kar...
Kongre'nin bileşenleri ise şunlar: BEKSAV, 78'liler Girişimi,
Çağrı, Demokratik Alevi Derneği, Demokratik Bölgeler Partisi,
Demokratik Çerkes Kongresi, Halkların Köprüsü, Demokratik
Hukukçular Platformu, Demokratik İslam Kongresi, Demokra­
tik Pomak Hareketi, Devrimci Dostluk Kültür Derneği, Devrimci
Parti, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Doğu-Güneydoğu Dernek­
leri Federasyonu, Demokratik Toplum Kongresi, Engelliler Der­
neği, Ezilenlerin Hukuk Bürosu, Ezilenlerin Sosyalist Partisi,
Gökkuşağı Kadın Derneği, Hevi LGBTİ, İstanbul LGBTİ, İşçi
Sözü, İşçilerin Sesi, Kaldıraç, Kaos GL, Kızıl Dayanışma, Küresel
Eylem Grubu, Limter-İş, Marksist Tutum, Munzur Koruma Ku­
rulu, Nor Zartonik, Partizan, Politika Gazetesi, Sosyalist Daya­
nışma Platformu, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Avrupa
Süryaniler Birliği-Türkiye, Toplum ve Kuram-Lekolin u Xebaten
Kurdi, Toplumsal ÖzgürlÜk Parti Girişimi, Teori ve Politika,
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Mayısta Yaşam Kooperatifi .. .

Gözlemciler: Demokratik Halklar Federasyonu ve Emek Partisi...


Halkların Demokratik Kongresi'nin ilk e ş sözcüleri Sebahat
Tuncel ile Ertuğrul Kürkçü idi. Daha sonraki genel kurullarda
bu görevlere Gülistan Kılıç Koçyiğit ile Onur Hamzaoğlu seçildi.
HDK'nin 8. Genel Kurulu, 1 7 Aralık 2017 günü yapıldı.

203
HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİSİ

201 1 Genel Seçimleri sürecinde oluşturulan "Emek, Demokrasi


ve Özgürlük Bloku"nun ortaya çıkardığı başarının yarattığı
umut ve heyecanla tüm toplumsal muhalefet kesimlerini, de­
mokratik direniş odaklarını, demokrasi, eşitlik ve barış mücade­
lesi veren tüm özneleri, ortak bir mücadele hattında buluştur­
mak için kurulan Halkların Demokratik Kongresi, daha sonra
topladığı genel kurullarda program ve tüzüğünü kabul etti.
Halkların Demokratik Kongresi, Mayıs 201 1 'de aldığı karan
hayata geçirerek Halkların Demokratik Partisi'nin (HOP) kuru­
luş dilekçesini 15 Ekim 2012 günü İçişleri Bakanlığı'na verdi.
Ancak, seçimlere girme karan alan HDP'nin kuruluşu, 10-1 1
Kasım 2012 tarihinde Ankara'da toplanan HDK Genel Kuru­
lu'nda ilan edildi.
HOP, çeşitli ezilen grupların birleştirdiği bir yapı olarak
kendini ifade ederken, yaptıkları son kongrede tüzük değişikli­
ğine giderek bu birleşimi "Belirli bir ideolojik yaklaşıma sahip
bir kitle partisi olarak kendisini yeniden örgütleme" şekline
dönüştürdüğünü açıkladı. Bu açıklamadan sonra HDK ve
HDP'nin kurucu bileşenlerinden biri olan Emek Partisi, bir açık­
lama yaparak bağlayıa tüzük hükümlerinin HOP ruhu ile bağ­
daşmadığını söylemiş ve HDP'den ayrıldığını ilan etti.
Buna karşın, gerek ortak çalışmalarda gerek HDK bünye­
sinde siyasal mücadelesini sürdüreceğini belirtti. Nitekim Emek
Partisi, 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'nde Selahattin Demir­
taş'ı; 7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015 ve 24 Haziran 2018 genel
seçimlerinde de HDP'yi destekledi.
2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'nde HDP'nin adayı olan
Genel Başkan Selahattin Demirtaş 3 milyon 958 bin 48 oy alarak
yüzde 9.76 oy oranına ulaştı. Bunun üzerine HOP, Haziran 2015
Türkiye genel seçimlerine parti olarak katılmaya karar verdi. Bu

204
durum tarhşmalara neden olsa da partinin yüzde 13.2'lik bir oy
oranıyla meclise 80 milletvekili yolladı.
Seçimler öncesinde AKP hükümetinin PKK'nin silahlı mü­
cadeleyi bırakması için başlattığı çözüm sürecine HOP, tüm
samimiyetiyle yardımcı olmak istedi. Hem PKK lideri Abdullah
Öcalan ile İmralı'da hem de diğer PKK liderleriyle Kandil'de
sürdürülen görüşmelere HOP adına Selahattin Demirtaş, Pervin
Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken, 7 Haziran 2015
Türkiye genel seçimleri süreci başlayana kadar kahldı.
· Halkların Demokratik Partisi eşbaşkanları Selahattin De­
mirtaş ve Figen Yüksekdağ da dahil olmak üzere çok sayıda
HDP'li milletvekili, siyasetçi ve yönetici; genellikle mecliste yap­
hğı konuşmalarda "silahlı terör örgütüne üye olmak", "terör
örgütü propagandası yapmak", "terör örgütüne üye olmamakla
birlikte örgüt adına suç işlemek" iddialarıyla tutuklandılar.
HOP Eşbaşkanları ve Eşbaşkan yardımcısı Alp Alhnörs ile
birlikte milletvekilleri Nursel Aydoğan, Sırrı Süreyya Önder,
Selma Irmak, Ziya Pir, Ferhat Encü, Gülser Yıldırım, İdris Balu­
ken, Leyla Birlik ve İmam Taşçıer, 4 Kasım 2016 günü gözalhna
alındı. Halkların Demokratik Partisi Eşbaşkanları Selahattin
Demirtaş, Figen Yüksekdağ ile birçok milletvekili tutuklandı.
Daha sonraki süreçte de milletvekili ve belediye başkanları tu­
tuklanarak cezaevlerine gönderildi.
İlgili yasanın değiştirmesiyle partide eşbaşkanlık sistemi
resmen işlemekte. Partinin ilk eşbaşkanları 15 Ekim 2012 günü
seçilen Fatına Gök ile Yavuz Önen'di. Daha sonra yerine Sebahat
Tuncel ile Ertuğrul Kürkçü seçildi. Ardından Figen Yüksekdağ
ile Selahattin Demirtaş eşbaşkan oldu. Figen Yüksekdağ'ın tu­
tuklanması üzerine Serpil Kemalbay seçildi. Selahattin Demirtaş
ve Serpil Kemalbay'ın tutuklanması ardından ise, HDP'nin eş­
başkanlıklanna Pervin Buldan ile Sezai Temelli, 11 Şubat 2018
günü seçildiler.

205
HOP, 7 Haziran 2015 günü yapılan genel seçimlerde Sela­
hattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ eşbaşkanlığında 6 milyon­
dan fazla oy alarak yüzde 13.2'lik bir yüzdeye ulaşh ve meclise
80 milletvekili gönderdi. 1 Kasım 2015 günü tekrarlanan seçim­
lerde ise milletvekili sayısı 59'a düştü. Ancak yine de, meclisteki
üçüncü büyük parti durumundaydı.
Halkların Demokratik Partisi, Haziran 2015 Türkiye genel
seçimleri sonrasında kurulan hükümette iki bakanlıkla temsil
edildi. Kocaeli Milletvekili Ali Haydar Konca Avrupa Birliği
Bakanı ve İzmir Milletvekili Müslüm Doğan ise Kalkınma Baka­
nı olarak görev yaptı. Bu bakanlar, işlevsel olamadıkları için 23
Eylül 2015 günü bakanlıktan istifa ettiler. Levent Tüzel ise ken­
disine teklif edilen bakanlık görevini en başından kabul etmedi.
Halkların Demokratik Partisi, 24 Haziran 2018 seçimlerinde,
olağanüstü ağır koşullarda ve engellemelere .rağmen (yüzde
1 1 .70 ile) yüzde 10 barajını aştı ve 600 kişilik yeni meclise 67
milletvekili göndermeyi başardı. . Böylece meclisin üçüncü bü­
yük partisi olmayı başaran HDP'nin meclise gönderdiği vekiller
arasında Oya Ersoy, Erkan Baş, Barış Atay, Tülay Hatimoğulları,
Murat Çepni, Nusrettin Maçin, Musa Piroğlu, Rıdvan Turan,
Serpil Kemalbay gibi Sosyalistler ile Ahmet Şık ve Tayip Temel
gibi ünlü gazeteciler de bulunuyor.

206
YEŞ İLLER VE SOL GELECEK PARTİ Sİ

Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nden (ÖDP) ayrılan bir grup


tarafından 12 Mart 2010 günü kurulan Eşitlik ve Demokrasi
Partisi ile 30 Haziran 2008'de ikinci kez kurulan Yeşiller Partisi,
25 Kasım 2012 günü yapılan genel kurul ile yeni bir parti çatısı
altında birleşti. İki parti, 23 Kasım 2012 günü kendilerini fes­
hetmişlerdi. Partinin kuruluş dilekçesi, 30 Kasım 2012 günü
İçişleri Bakanlığı'na verildi.
Kongrede konuşan EDP Genel Başkanı Ferdan Ergut, yeni
partinin sıradan bir hükümet eleştirisinin sol siyaseti anlamına
gelmediğini bilen bir parti olacağını söyledi. Yeşiller Partisi Eş
sözcüsü Kemal Tuncaelli de ekolojik yeşil sol bir siyasete Türki­
ye'nin ihtiyaa olduğunu ve yeşil sol siyaseti birlikte inşa etmeye
geldiklerini bildirdi.
Konuşmaların ardından yeni partinin adı kurucular tara­
fından "Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi" olarak belirlendi. Partinin
program metni ve tüzüğü oybirliğiyle kabul edildi. Tüzüğe göre
kadın kotası yüzde 50, 18-27 yaş arası gençlik kotası yüzde 10,
engelli kotası yüzde 5, LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, transsek­
süel ve travesti) kotası ise yüzde 5 olarak belirlendi. Yeni partide
genel başkanlık makamı bulunmuyor. Feshedilen Yeşiller Parti­
si'nin eşsözcüsü Sevil Turan ile feshedilen EDP İzmir İl Başkanı
Arif Ali Cangı, YSGP'nin eşsözcüler oldu.
Partideki bir başka yenilik ise Disiplin Kumlu'nun kaldı­
rılması oldu. Bunun yerine getirilen arabuluculuğa Yüksel Selek
seçildi. Partinin 30 Kasım 2013 günü yapılan 1 . Olağan Kongre­
si'nde Sevil Turan ve Naci Sönmez, eş sözcüler olarak seçildi
Kurucu üyelerinden olduğu Yeşil Sol Parti'nin 2012-2016
yıllan arasında Parti Meclis üyeliğini yapan Eylem Tuncaelli, 2
Nisan 2016 günü yapılan Yeşil Sol Parti 2. Olağan Konferan­
sı'nda Eş Sözcülüğe seçildi. Bu konferans'ta Naci Sönmez de
yeniden Eş Sözcülüğe seçildi.

207
SOSYALİ ST YENİDEN KURULUŞ PARTİ Sİ

2011 yılında başlayan görüşme ve ortak faaliyetler sonucunda


Sosyalist Birlik Hareketi (SBH), Sosyalist Gelecek Parti Hareketi
(SGPH), Sosyalist Parti ve Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi
(TÖPG) olarak sosyalist yeniden kuruluş doğrultusunda, sürece
kahlabilecek -birey, çevre veya örgüt- tüm güçleri de kapsaya­
rak ortak bir komünist partisini birlikte inşa etmek üzere yola
çıkıldı.
Sosyalist Demokrasi Partisi'nin (SOP) varlığında S'li olarak,
Sosyalist Yeniden Kuruluş Parti Girişimi (SYK-PG) adı alhnda
başlahlan bu süreç, 14 Haziran 2012 tarihinden itibaren 4 bile­
şenle sürdürüldü. Bundan hareketle, SYK-PG sürecinin fiilen
sona erdiğini ve partiye sıçranılacak eşiğe kadar olan süreç bo­
yunca faaliyetlerini Sosyalist Yeniden Kuruluş (SYK) adı ile
yürüteceklerini duyurdular.
Ankara'da 23 Haziran 2013 günü yapılan Kurucular Kurulu
toplanhsında Partinin 101 kişiden oluşan Parti Meclisi belirlen­
di. Eş başkanlık sistemini kabul eden SYKP' de eş başkanlık gö­
revine Prof. Dr. Nejla Kurul ve Tuncay Yılmaz seçildi. Kurucu­
lar' Kurulu toplanhsının ardından 24 Haziran 2013 günü İçişleri
Bakanlığı'na parti kuruluş dilekçesi verildi.
Partinin kurucuları arasında Ertuğrul Kürkçü, Sevim Belli,
Mahir Sayın, Kenan Kalyon, Şaziye Köse, Mustafa Kemal Kaça­
roğlu, Tülay Hatimoğullan, Halit Elçi, Hikmet Sanoğlu, Talat
Oruç, Ahmet Saymadi, Eser Çapar, Tarık Oruç, Emine Ortakaya,
Banş Akpolat, Muhsin Dalfidan, Elmas Çınar, Reha Keskin,
Kadir Akın, Erdal Kara, Gülseren Pusatlıoğlu, Mustafa Kahya,
Mehmet Yücel, Mehmet Saltoğlu, Ahmet Kaya, Mehmet Ali
Karabekrnez, İlhan Cüre gibi isimler yer almaktadır.
SYKP'nin 28-29 Haziran 2014'te yapılan 1. Olağan Kong­
re'sinde Nejla Kurul ve Tuncay Yılmaz eş genel başkanlıklara
yeniden seçildi. Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi'nin 25-26 Ha-

208
ziran 2016 günü yapılan 2. Olağan Kongresi'nde eş genel baş­
kanlıklara Tülay Hatimoğulları ile Ahmet Kaya seçildi.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, 2011 Ekim'inde kurulan
Halkların Demokratik Kongresi'nin bileşenidir.
SYKP'nin kurucularından Ertuğrul Kürkçü 2011'de yapılan
seçimlerde, Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun adayı
olarak Mersin' den, daha sonra 7 Haziran 2015 seçimlerinde
HOP listesinden İzmir' den milletvekili seçilerek iki dönem Mec­
lis' te görev yaph. Ertuğrul Kürkçü, bir dönem HDK'nin Eş Söz­
cülüğünü, bir dönem de HDP'nin Eş Başkanlığını yaph.
SYKP'nin eski eşbaşkanlarından Tülay Hatimoğullan da 24
Haziran 2018'de Adana' dan HOP milletvekili seçildi.
SYKP'nin Siyaset ve Yaşayan Marksizm isimli dergileri ya­
yınlanıyor. SiyasiHaber isimli haber sitesi de Parti'nin çizgisinde
yayıncılık yapmaktadır.

DEVRİ MCİ HALK PARTİ Sİ

Partinin Devrimci Halk Partisi (Dev-Parti}, Sarp Kuray'ın arka­


daşlarınca 28 Eylül 2011 günü kuruldu. Kurmay Albay Talat
Aydemir ile birlikte 21-22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 ihtilal
girişimlerine önderlik eden; ancak her iki girişim de başarısız
olunca 27 Haziran 1964'te idam edilen Süvari Birliği Komutanı
Binbaşı Fethi Gürcan'ın oğlu Ömer Gürcan'ın başkanlığında
kurulan Devrimci Halk Partisi'nin siyasi yaşamı Temmuz
2017'de sona erdi.
Bu partinin başına geçmesi için cezaevinden çıkması bekle­
nilen Dev-Genç kurucularından Sarp Kuray, Kasım 2016'da
cezaevinden çıkmış ama Haziran ayında CHP'ye kahlmışh.
Genel seçimlerde de CHP'yi destekleyen partinin Ömer Gür­
can' dan (17 Mart 2017 tarihinde vefat etti) sonra, genel başkanlı­
ğını Celal Özcan yapıyordu.

209
BİRLEŞ İK HAZİRAN HAREKETİ

Kimi akademisyenler, kimi sol-sosyalist partiler ve örgütler,


birçok sivil toplum kuruluşu temsilcileri ODTÜ Vişnelik tesisle­
rinde, 30 Ağustos 2014 günü Türkiye'de AKP hükümetleri tara­
fından kurulan yeni rejimin gittikçe artan İslamcı ve faşizan bir
tehdite dönüştüğü öne sürerek, buna karşı geliştirebilecek mü­
cadele olanaklarını ve dünyada-bölgede gelişen gelişmeleri tar­
tışmak üzere toplandılar.
Sürdürülmesine karar verilen toplantıların ikincisi' 21 Eylül
2014 tarihinde yine ODTÜ Vişnelik tesislerinde gerçekleştirildi.
Toplantı sonucunda, temsilciler birlikte hareket etme kararı aldı
ve "Direnmeye ve Birlikte Mücadele Etmeye Çağırıyoruz. Geri­
ciliği ve Faşizmi Yeneceğiz" başlıklı bir açıklama metni yayın­
landı. Yayınlanan deklarasyona ve oluşturulan birliğe çeşitli
destek açıklamaları ve eleştiriler geldi.
Üçüncüsü 19 Ekim 2014 günü gerçekleşen Vişnelik toplantı­
sında hareketin ismi Birleşik Haziran Hareketi olarak belirlendi
ve en kısa sürede Türkiye genelinde yerel meclislerinin kurul­
masına ve seçilecek olan temsilcilerle Türkiye Meclisi'nin oluş­
turulmasına karar verildi. Türkiye Meclisi'nin toplanmasına
kadar geçecek olan sürede çalışmaları yürütmek üzere bir Geçici
Yürütme Kurulu oluşturuldu.
Harekete, birçok akademisyen, Özgürlük ve Dayanışma
Partisi, Komünist Parti, Halkın Türkiye Komünist Partisi, Emek­
çi Hareket Partisi, Türkiye Komünist Partisi 1920, Devrimci Ha­
reket dergisi, RED Hareketi, Sosyalist Demokrasi için Yeni Yol
dergisi, Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), Türk Mühendis ve
Mimarlar Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı, Türk Tabip­
ler Birliği Başkanı, DİSK Sosyal-İş Başkanı, DİSK Birleşik Metal­
İş Başkanı ve CHPli milletvekileri Gökhan Günaydın, İlhan Ci­
haner ve Hüseyin Aygün destek verdi. BHH'ye kimi gençlik
örgütleri de katıldılar.

210
KADIN PARTİ Sİ

Kadın Partisi (KP), 26 Haziran 2014 günü kuruldu. Genel Baş­


kanı F. Benal Yazgan'dır. Parti erkek egemen rejimin yıkmayı
hedeflediğini, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı, ayrımcılık
karşıh, emekten yana, çevreci, barış ve kardeşliği savunan, ço­
ğulcu, kahlımcı, tabandan demokrasi ilkelerini savunan, şiddet
ve savaş karşıh bir parti olduğunu belirtiyor.
Kadın Partisi, sıralamada fermuar sistemini savunuyor an­
cak siyasi arenada eşit temsil sağlanana kadar "Eşitlik Formülü­
Hakkaniyet Formülü" uygulayacağını belirtiyor. Bu formüle
göre, genel seçimde Meclis'teki kadın oranı kadar erkek aday
kotası, yerel seçimde ise kadın belediye başkanı ve meclis üyesi
kadar erkek aday kotası uygulanacak.

ÇOGULCU DEMOKRASİ PARTİ Sİ

Çoğulcu Demokrasi Partisi (ÇDP), 15 Ağustos 2014 günü kurul­


du. Genel Başkanlığı'nı Kenan Kaplan'ın yaphğı parti, Türki­
ye'de yaşamakta olan Çerkeslerin haklan için mücadele etmeyi
amaçlıyor.
ÇDP Merkez Yürütme Kurulu şu üyelerden oluşuyor: Ke­
nan Kaplan (Genel Başkan), Mustafa Saadet (Genel Bşk. Yrd.),
Emine Sezgin (Genel Bşk. Yrd.), Erol Karayel (Genel Bşk. Yrd.),
Faruk Arslandok (Sayman), Günsel Avcı (Üye), Serpil Güleçyüz
(Üye), Murat Özden (Üye), Saim Sezgin (Üye), Feriha Setenay
Sancar (Üye).
Seçimlere parti olarak kahlabilmek için yeterli örgütlülüğe
sahip olmadığı için 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine 9 bölgede
bağımsız adaylarla katılan Çoğulcu Demokrasi Partisi adayları
toplam 14 bin 232 oy aldı. Parti, 1 Kasım 2015 seçimlerine ise
kahlmama karan aldı.

211
İ ŞÇİ DEMOKRASİ Sİ PARTİ Sİ

İşçi Cephesi süreli yayını etrafında örgütlenen çevrenin 2014


yılında inşasını duyurduğu Troçkist parti. Genel başkanı Oktay
Çelik olan parti, 21 Ağustos 2015 günü resmen kuruldu.
Parti eylem programında kendini "İDP, programının çerçe­
vesinde bir araya gelmiş kadın ve erkek işçilerin, emekçilerin ve
gençlerin biraraya geldiği demokratik merkeziyetçi bir partidir.
Partinin politik hathnı belirleyen tüm kararların bütün üyeleri­
nin kahldığı özgür ve demokratik tarhşmalarla alınması ve ar­
dından bu kararların tek bir beden halinde uygulamaya konma­
sı İDP'nin parti olarak ayırt edici özelliğidir" şeklinde tanımla­
maktadır.
Partinin yayınlan şöyle: İşçi Cephesi: İşçi Demokrasisi Partisi
genel yayın organı, aylık işçi gazetesi ve intemet sitesi. Zırhlı
Tren: İDP Gençliği'nin yayın organı, aylık gençlik gazetesi ve
intemet sitesi. Mesafe: Parti düşüncesinde kuramsal-politik ya­
yın, üç aylık sosyalist düşünce dergisi.
Öncülleri: Enternasyonal Bülten, İşçi Cephesi

TÜRKİYE İŞSİZLER VE EMEKÇİLER PARTİ Sİ

Türkiye İşsizler ve Emekçiler Partisi (TİVEP), 8 Nisan 2014 tari­


hinde kurulan ve Genel Başkanlığı'nı Rıfat Derya Sercan'ın yap­
hğı siyasi partidir. Parti'nin programında, herkesin özgürce ve
barış içinde yaşayacağı hakça bir düzenin kurulmasını amaçla­
dığı belirtilmektedir.
Merkez Yönetim Kurulu Başkan ve Üyeler: Rıfat Derya Ser­
can-Genel Başkan, İlknur Irkan-Genel Sekreter, Şafak Sözen­
Genel Sayman, Şule Ayşin Esin-Genel Başkan Yardımcısı, Hıdır
Endeş-Genel Başkan Yardımcısı, Mitat Erengil - Genel Başkan
Yardımcısı, Sevim Gezer - Genel Başkan Yardımcısı, Mehpare
Ayça- Genel Başkan Yardımcısı ve Mesut Üzülmez- Genel Baş­
kan Yardımcısı. ..

212
KOMÜN İST PARTİ 2 -

Komünist Parti, 17 Temmuz 2014 günü kuruldu. Kurucu Genel


Başkanı Özlem Şen Abay olan Komünist Parti, Türkiye Komü­
nist Partisi'nin 2014 yılında yaşadığı ayrışmanın ardından, bu
partinin TKP Ahlım Kongresi'nde iradesini beyan eden kesimi
tarafından kuruldu.
Türkiye Komünist Partisi'nde 13 Temmuz günü iki ayrı
kongrenin toplanmasıyla sonuçlanan görüş ayrılıkları, tarafların
bir ayrışma planı üzerinde mutabık kalmasıyla yeni bir evreye
taşınmış ve taraflar yeni oluşumlar halinde siyasi yaşamlarını
sürdürme kararı almışlardı.
TKP Ahlım Kongresi kahlımolarının seçtiği temsilcilerin 20
Temmuz 2014'te Ankara'da yaphklan toplanhda Komünist Par­
ti'nin kurulması ve yola bu partiyle devam edilmesi karan alın­
dı. Komünist Parti, TKP olarak yapılması gerekenlerin yapıla­
mamasından dolayı bir krize sürüklenildiğini, buna rağmen
partiye ve tuttuğu hatta yönelik olarak bir likidasyon girişimi
olduğu ve bunun bertaraf edildiğini savunuyor.
Parti, ODTÜ Vişnelik Toplanhlan ile gündeme gelen ve 19
Ekim 2014 tarihinde yapılan açıklamayla kuruluşu ilan edilen
Birleşik Haziran Hareketi'nin faşizm tehdine karşı kamuculuk,
yurtseverlik, aydınlamaolık ve özgürlükçülük ilkeleri temelinde
solda yeni bir cephe olduğunu belirtmiş ve bu hareketin bir
parçası olacağını ilan etmiştir.
Partinin örgütlenme yapısı geleneksel komünist parti örgüt­
lenmesi şeklindedir. Partide demokratik merkeziyetçilik (Leni­
nist örgüt modeli) hakimdir. Partinin en yetkili organı parti
kongresidir. Kongrede örgütleri temsilen seçilen delegeler parti­
nin kongreler arası dönemde en yetkili kurulu olan merkez ko­
mitesini seçer. Partinin gençlik örgütlenmesi Komünist Gençlik
adıyla sürdürülmektedir.

213
1 1 siyasi parti tarafından ortak olarak hazırlanan Internatio­
nal Communist Review adlı derginin İngilizce ve Türkçe editörlü­
ğü Komünist Parti tarafından yapılmaktadır. Komünist Parti,
dünyadaki geleneksel komünist ve işçi partileri ile yakın ilişki
içerisindedir. Avrupa'daki çeşitli komünist ve işçi partilerinin
oluşturduğu Komünist ve İşçi Partileri İnisiyatifi'nin üyesidir.
Komünist Parti, haftalık periyodlu soL Dergisi'ni ve Türki­
ye'nin en uzun soluklu Marksist dergisi olan Gelenek dergisini
yayımlamaya devam etmektedir. Bir intemet haber portalı olan
soL Portal da faaliyetini sürdürmektedir. Komünist dergisi ise iç
yayın olarak parti hayahnda yerini almışhr. Okul ve Ülke dergisi
de Komünist Gençlik tarafından yayınlanmaktadır.
İçinde yer aldığı Birleşik Haziran Hareketi'nin ortak seçim
kararına rağmen seçimlere parti olarak girme kararı alan Komü­
nist Parti, 7 Haziran 2015 günü yapılan genel seçimlerde, 13 bin
780 oy aldı. Dahası Parti'nin tüm milletvekili adayları da kadın­
dı. Partinin oyları 1 Kasım 2015 günü yapılan genel seçimlerde
yükseldi ve 52 bin 527 oldu.
TKP'nin 2014 yılındaki bölünmesinde topladıkları Atılım
Kongresi ardından yoluna Komünist Parti ismiyle devam eden
bu ekip, 'kayyuma' emanet edilen TKP isminin kendilerinin hak
ettiği konusunda ilgili kişileri ikna ettikten sonra, TKP'nin ya­
pılmamış saydıkları 12. Kongresi'ni 27-28 Mayıs 2017 günlerinde
topladı. 383 delegenin kahldığı bu Konferans-Kongre'den itiba­
ren, Türkiye Komünist Partisi ismiyle siyasi faaliyetlerine de­
vam ediyorlar.
Türkiye Komünist Partisi, 24 Haziran 2018 seçimlerine, ye­
terli örgütü olmadığı gerekçesiyle parti olarak girme hakkı ala­
mayınca, bağımsız adaylarla kahldı. Ancak aday gösterilen 17
kişiden herhangi biri, yeterli oyu alıp meclise giremedi.

214
HALKIN TÜRKİYE KOMÜN İ ST PARTİ Sİ

14 Temmuz 2014 günü 1 2. Kongre'yi temsil eden delegasyonla,


Atılım Kongresi'ni temsil eden delegasyon, tarafsız bir heyet ile
birlikte kongre sonuçlarını değerlendirmek üzere toplandı ama
iki kongrede Türkiye Komünist Partisi'ni kendilerinin temsil
ettiği belirtmeleri üzerine herhangi bir uzlaşıya varılamadı. Top­
lantı sonrası yapılan açıklamada birlik imkanının bugün için
ortadan kalktığı yönünde ortak bir kanaat oluştuğu, Türkiye
Komünist Partisi'nin içinden iki ayn siyasi ve örgütsel iradenin
doğduğu belirtildi. Bunun sonucunda Türkiye Komünist Partisi
adı ve tüzel kişiliğinin denetim misyonunu üstlenmiş bulunan
kişilere ve üstünde mutabakata varılacak bir heyete teslim edil­
diği ve taraflar Türkiye Komünist Partisi'nin adı ve amblemini
kullanılmamasını, kendi kongre kararları uyarınca siyasal faali­
yetlerini sürdürmek için kendi belirleyecekleri biçim ve adlan­
dırmalar altında yollarına devam etmeyi kararlaştırdılar.
TKP 12. Kongresi, yaptığı 24 Temmuz 2014 tarihinde yaptı­
ğı açıklamada aldığı siyasi ve örgütsel kararlarla yoluna yeni bir
siyasal irade olarak devam edeceğini ilan etti. 12. Kongre tara­
fından görevlendirilen Merkez Komitesi ve Parti Meclisi'nin
çalışmalarına Halkın Türkiye Komünist Partisi adıyla devam
edeceği duyurdu. Aynı açıklamada partinin Merkez Komite­
si'nde şu isimlerin yer aldığı belirtildi: Ahmet Tank Yenil, Aysel
Tekerek, Baran Özkan, Banş Tercioğlu, Bilgütay Hakkı Duma,
Can Soyer, Doğan Ergün, Emrah Akansu, Ercan Bölükbaşı, Er­
çin Fırat, Erkan Baş, Erkan Kılıç, Erkin Bulut, Esra Sert, Hande
Duma, Hanife Şahan, Kamil Tekerek, Koray Yalçın, Kurtuluş
Kılçer, Mehmet Karaoğlu, Mert Uzun, Metin Çulhaoğlu, Murat
Bozbeyoğlu, Umut Kuruç, Yavuz Karamahmutoğlu.
Kuruluş ardından çalışmalarını sürdüren parti, 19 Ekim
2014 tarihinde çağn metni yayınlanarak kurulduğu ilan edilen
Birleşik Haziran Hareketi'nin bileşenlerinden biri oldu. Parti

215
yönetiminden Metin Çulhaoğlu, Erkan Baş gibi isimler hareketin
kurucular listesinde yer aldı. 7 Haziran 2015 genel seçimlerde
HTKP'nin de içinde bulunduğu Birleşik Haziran Hareketi, kime
oy verecekleri konusunda bir karar çıkaramazken, aynı hareket
içindeki Komünist Parti, seçime kahlma kararı aldı.
Yaşanan gelişmelerin ardından partide olağanüstü kongre
kararı alındı. HTKP 1 . Olağanüstü Kongre/Konferans'ı 1-2 Ağus­
tos 2015 tarihlerinde İstanbul'da toplandı. Gerçekleşen seçimler
ile yeni Merkez Komite belirlendi.
Yeni Merkez Komite'ye şu isimler seçildi: Akın Art, Ali Ön­
der Öndeş, Alper Dizdar, Baran Özkan, Baransel Ağca, Barış
Tercioğlu, Birtan Altan, Can Soyer, Deniz Gülşen, Doğan Ergün,
Ekim Nehir, Emre Deveci, Ercan Bölükbaşı, Erçin Fırat, Erkan
Baş, Erkin Özalp, Esra Sert, Faysal Azamlı, Metin Çulhaoğlu,
Metin Uçak, Onur Emre Yağan, Oya Sönmez, Özgür Savaşçıoğ­
lu, Seven Cankurtaran, Zozan Baran.
Kurtuluş Kılçer'in öncülük ettiği ekipten hiç kimsenin yeni
yönetime seçilememesi, bu grubun Halkın Türkiye Komünist
Partisi'nden tasfiyesi olarak yorumlandı.
Öncülleri: Sosyalist Türkiye Partisi, Sosyalist İktidar Partisi,
Türkiye Komünist Partisi

GEZİ PARTİSİ

2013 Taksim Gezi Parkı protestoları sonrasında sosyal medyada


en çok konuşulan "Gezi Partisi" kurulması tarhşmalan, Reşit
Cem Köksal ve parti kurucularının 1 Ekim 2013'te "Gezi Partisi"
adıyla parti kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı'na vermesiyle
sonuçlandı. Dilekçe işleme konulurken yapılan incelemelerin
ardından da partinin tescili ise 9 Ekim 2013 günü yapıldı.
Gezi Partisi, 20 Eylül 2015 günü ilk büyük kongresini ger­
çekleştirdi. Ancak ne zaman feshedildiği anlaşılamayan bu parti,
Cumhuriyet Başsavcılığı'run 2018 tarihli listesinde yer almıyor.

216
TÜRKİYE KOMÜN İ ST HAREKETİ

Türkiye Komünist Partisi'nde 2014 yılında yaşanan tartışmalar­


dan sonra, ayrılan taraflar partilerini kurmuş, bir grup Komü­
nist Parti (KP) diğer bir grup Halkın Türkiye Komünist Partisi
(HTKP) olarak yola devam etmeye karar vermişti.
HTKP, 1-2 Ağustos 2015 günleri 1. Olağanüst Kongresi'ni
gerçekleştirdi. Yapılan seçimler sonucunda Kurtuluş Kılçer'in
öncülük ettiği ekipten hiç kimse yönetime giremedi. Bunun
üzerine partinin kurucularından birçok ismin de yer aldığı 147
kişi bir bildiri ile HTKP'den ayrıldıklarını açıkladılar.
Yayınlanan bildiride HTKP'nin TKP'nin yeniden siyaset
Türkiye siyasetine dönmesi hedefiyle çalışma yürütmediği ve
hatta geleneğin inkarına dayanan bazı eleştirisel yaklaşımlar
geliştirildiği belirtildi ve yaşanan farklılaşmanın sonucu olarak
HTKP'den ayn bir siyasal hat izleneceği söylendi.
Halkın Türkiye Komünist Partisi'nden ayrılanlar, 18 Ağus­
tos 2015 itibariyle Türkiye Komünist Hareketi'ni (TKH) kurdu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dilekçesi 21 Ağus­
tos 2015 günü kabul edilen partinin kurucu başkanı Aysel Teke­
rek oldu.
Türkiye Komünist Hareketi, bir yandan 10 Eylül 1920'de
kurulan tarihsel çizginin bir yandan da 1986'da Gelenek dergi­
siyle başlayıp, Sosyalist Türkiye Partisi ve Sosyalist İktidar Par­
tisi ile devam eden örgütsel çizginin devamı ve mirasçısı oldu­
ğunu belirtiyor. Bu geleneğin eninde sonunda TKP adıyla hep
birlikte yola devam edeceğine inanıyor.
Ankara, Antalya, Gaziantep, İzmir, Konya, Van'da ve İstan­
bul'un sekiz ilçesinde örgütlü bulunan Türkiye Komünist Hare­
keti, 24 Haziran 2018 seçimlerini boykot etti. Parti, siyasi görüş­
lerini Sosyalist Cumhuriyet isimli yayın organında kamuoyuyla
paylaşıyor.
Öncülleri: STP, SİP, TKP, HTKP

217
TKP 1920

Türkiye Komünist Partisi'nin legal partileri dışında, halen illegal


olarak faaliyet yürüttüğünü iddia eden kimi ekipler var. Bun­
lardan biri, TKP 1920 adını kullanıyor. Söz konusu partinin
www.tkp.online.com sitesi var. Burada, "10 Eylül 1920'de kuru­
lan, Mustafa Suphi'nin başkanı olduğu TKP'nin özgürlüğe ka­
vuşmasını amaç edindikilerini ve bu girişimin, 2002 yılından bu
yana çalışmakta olduğunu" belirtiyorlar.
Bu ekip, 24 Haziran 2018 seçimlerinde, HOP ve Selahattin
Demirtaş'a oy verilmesini istedi. Seçim sonrası değerlendirmele­
rinde, "Bir oy Demirtaş'a, bir oy HDP'ye kampanyası tuttu. Ge­
niş yığınlarda, CHP'ye varıncaya kadar geniş bir liberal Türk
burjuva demokratik kesiminde, Erdoğan'ı yenmek için Kürtler­
le, HOP ile ittifak yapmak anlayışı güçlendi. Bu en azından ge­
nişce bir milliyetçi Türk burjuva kesiminde Kürtlere, HDP'ye
karşı yaklaşımın değişmeye başladığını gösteriyordu. Bu seçim
kampanyasının ortaya çıkardığı ilerisi için, demokrasi mücade­
lesi için en büyük kazanımlardan biridir. Seçim sonuçları da
bunu doğruladı" denildi.

TKP-İ ŞÇİN İN SESİ

Daha önceki yıllarda www.t-k-p.org sitesinden yayın yapan eski


TKP-İşçinin Sesi taraftarları, bir süre önce, www.t-k-p.net isimli
İnternet sitesine taşındılar.
TKP adını taşıyan bu siteyi "TKP Platformu" olarak nitele­
mek daha doğru olur. Ancak bu platformun kaba çerçevesini,
TKP'nin en son programı olan 6. Program, partinin fikir lideri R.
Yürükoğlu'nun ölmeden önce hazırladığı Programatik Tezler
ve Program Taslağı'nda dillendirilen çeşitli can alıcı sorunlar,
pratik işçi çalışması alanında da Sendikal Platform ve onunla
bağlı parti kararları oluşturuyor. Sitedeki en yeni yazı 1 Mart
2017 tarihli.

218
VATAN PARTİ Sİ 3 -

Vatan Partisi (Vatan Partisi), 15 Şubat 2015 günü Milli Hükümet


için Birlik ismiyle toplanan İşçi Partisi Olağanüstü Kurultayı'nda
partinin adının değiştirilmesiyle, kurultay programında belirtti­
ği şekliyle halkçıları, milliyetçileri ve sosyalistleri bir araya ge­
tirmek ve birleştirmek amacıyla kuruldu. Partinin genel başkan­
lığına yine Doğu Perinçek seçildi.
Amblemi, başak tanelerinin kucakladığı çoban yıldızıdır.
Buğday başakları vatan ve emeği, çoban yıldızı ise bilimin yol
göstericiliğini ve öncü partiyi simgeler. Parti, taban olarak em­
peryalizme karşı geniş bir cepheyi hedeflediğini belirtiyor. Ken­
disini Türkiye işçi sınıfının, köylülerin, esnaf ve zanaatkarların,
kamu çalışanlarının, fikir emekçilerinin, milli sanayici ve tüccar­
larının ortak milli iktidarı için mücadele eden öncü parti olarak
tanımlıyor.
Gençlik kollan Öncü Gençlik, kadın kollan ise Öncü Kadın
olarak isimlendirilmekte. Partinin ayrıca kendine bağlı USMER
isminde bir stratejik araşbrma merkezi bulunuyor. Vatan Partisi,
Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne
Anayasa Tasarısı olarak sunduğu 13 Eylül 1920 tarihli Halkçılık
Programı'nda ve TBMM'nin 1 7 Kasım 1920 günü kararlaşbrdığı
Halkçılık Beyannamesi'nde saptanan temel programın bugün de
geçerli olduğunu belirtiyor.
7 Haziran 2015 genel seçimlerinde 161 bin 674 oy alan Va­
tan Partisi, 1 Kasım 2015 seçimlerinde ise 1 18 bin 803 oy alabildi.
Toplanan en az 100 bin imza şarbnı yerine getirerek, 24 Haziran
2018 günü yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine kablan Doğu
Perinçek, 98 bin 955 oyda kaldı ve seçime katılabilmesi için ken­
disine imza veren 118 bin 532 kişinin oyunu bile alamadı. Mil­
letvekili seçimlerine kablma koşullarını yerine getiren partiler­
den biri olan Vatan Partisi, bu kategoride ise, 4 bin 23'ü yurtdı­
şından olmak üzere toplam 1 14 bin 872 oy aldı.

219
BİRLEŞİK DEVRİMCİ PARTİ

Sosyalist Demokrasi Partisi (SOP) ile Türkiye Gerçeği Dergi­


si'nin birleşme kararı almasının ardından kuruluş hazırlıkları
yapılan "Birleşik Devrimci Parti", 2015 yılının 1 Eylül Dünya
Barış Günü'nde kuruluşunu ilan etti. Devrimci Parti'nin logosu
beyaz zemin üzerinde kızıl bayraklar taşıyan kitle ve alhnda
partinin siyah renkle adının yazılması şeklindedir.
Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarına göre, 7 Eylül 2015 günü
resmen kurulan partinin kısa adı "Devrimci Parti" olarak belir­
lenirken, kurucu Genel Başkan ise Ufuk Göllü oldu.
Birleşik Devrimci Parti, tüzüğünde tanımını; "insanlığın ni­
hai kurtuluşuna giden yolun sosyalizmde olduğunu savunan ve
bunun yolunun işçi sınıfının öncülüğünde devrimci yöntemlerle
gerçekleşeceğine inananların, tüm sömürülenlerin, ezilenlerin,
kadınların, gençlerin mücadele partisidir" şeklinde yapmakta.
Birleşik Devrimci Parti, amacını "insanın insan tarafından
sömürülmesine ve ezilmesine, cinsler ve uluslar arasındaki eşit­
sizliğe, doğal çevrenin yağmalanmasına son verecek, insanın ve
insanlığın ortak kültürünün gelişiminin önündeki tüm engelleri
ortadan kaldıracak olan işçi sınıfının sosyalist iktidarını kur­
mak" olarak tanımlıyor.
Birleşik Devrimci Parti'nin gençlik meclisleri tüzüğünde ta­
nımlamış şekilde merkezi ve yerel örgütler olarak teşkilatlanmış
olup, merkezi ve yerel düzeyde 18 yaşını doldurmuş genç parti
üyelerinden oluşur. Gençlik Meclisleri, ortaöğretimini tamam­
lamış genç üyelerden oluşan Gençliğin Devrimci Güçleri (Dev­
Güç) ve 18 yaşını doldurduğu halde ortaöğretimini tamamla­
mamış üyelerden ve aday üyelerden oluşan Devrimci Liseliler
(Dev-Lis) olmak üzere iki gruptan oluşur.
Halen Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşeni olan
Birleşik Devrimci Parti, 11 Haziran 2016 günü 1 . Olağan Genel
Kurulu'nu Ankara'da gerçekleştirdi. 1 . Olağan Genel Kuru-

220
lu'nda tüzüğü kabul edildi ve genel başkanlığa Ufuk Göllü se­
çildi.
Birleşik Devrimci Parti 1. Olağan Genel Kurulu'nda Suphi
Nejat Ağımaslı, Kader Ortakaya, Aziz Güler, Bedrettin Akdeniz,
Mahir Arpaçay, Jamie Bright, Reece Harding, Ivana Hoffman,
Vahap Güven, Halil Aksakal, Sibel Bulut başta olmak üzere IŞİD
tarafından katledilen Suruç ve Ankara saldınlannda hayalını
kaybedenler Devrimci Parti'ye onursal üye olarak kabul edildi.
Birleşik Devrimci Parti'nin 3 Aralık 2017 günü yapılan 1 .
Olağanüstü Kongresi'nde ise genel başkanlığa Musa Piroğlu
seçildi. Piroğlu'nun seçimlerde aday olabilmek için genel baş­
kanlıktan istifa etmesinin ardından, 3 Haziran 2018 günü yapı­
lan 2. Olağanüstü Genel Kurul'da partinin genel başkanlığına
Adnan Akın seçildi. Devrimci Parti'den Musa Piroğlu, 24 Hazi­
ran 2018 günü yapılan parlamento seçimlerini kazanarak mecli­
se İstanbul' dan HOP milletvekili olarak girdi.

DEVRİMCİ KOMÜNARLAR PARTİ Sİ

Devrimci Komünarlar Partisi (DKP}, Kurtuluş Hareketi ile Tür­


kiye Devrim Partisi'nin birleşmesiyle 4 Şubat 2016 günü kurul­
du. Partinin kuruluş ilanında şöyle deniliyor: "İşçi sınıfının,
emekçilerin, ezilenlerin, kadınların, gençlerin, birliğin, enternas­
yonalizmin Marksist Leninist öncü partisi, Devrimci Komünar­
lar Partisi, bilinçli, örgütlü ve öncü siyasi devrimci savaş örgütü
olarak kurulduğunu ilan eder. Devrimci Komünarlar Partisi,
sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurmayı hedefler; doğa ve insan
uyumunu esas alır. Partinin Silahlı kolu Birleşik Özgürlük Güç­
leri'dir, merkez karargahı Rojava'dadır. 12 Mart 2016'da kurulan
Halkların Birleşik Devrim Hareketi'nin üyesidir." Devrimci Ka­
rargah örgütü, 2017 yılının başlarında Devrimci Komünarlar
Partisi ile birleştiğini açıkladı.

221
SOSYALİST EMEKÇİLER PARTİ Sİ

Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP), 2004'te yayın hayahna başla­


yan Marksist Bakış dergisi etrafında başlayan siyasal örgütlen­
medir. Sürekli Devrim Hareketi (SDH) olarak partileşme süreci­
ni 2009 yılında başlathlar.
SDH kadroları, bu doğrultuda 16 Nisan 2016'da gerçekleş­
tirdikleri kurultayda Sosyalist Emekçiler Partisi'ni ilan ettiler.
Partinin resmi kuruluş tarihi 21 Nisan 2016 olsa da, parti birinci
kongresini gerçekleştirene kadar kendisini SEP Girişimi olarak
adlandırma karan aldı.
Sosyalist Emekçiler Partisi, kendini Troçki'nin bayraktarlı­
ğını yaphğı, Devrimci Marksizm olarak da anılan, Sürekli Dev­
rim Teorisi'nin temsilcisi olarak tanımlamakta. Parti, Kari Marx,
Friedrich Engels, Lenin, Lev Troçki, Rosa Luxemburg, Kari Li­
ebknecht ve Mustafa Suphi'yi önderleri olarak sahipleniyor.
Parti, sosyalist bir dünya devrimine öncülük edecek ulusla­
rarası bir örgütün TÜrkiye ayağını oluşturma hedefine sahiptir.
Troçki önderliğinde kurulmuş olan Dördüncü Enternasyonal'in
fiilen ortadan kalktığını ve Beşinci Enternasyonal'in inşa edilme­
si gerektiğini savunmaktadır.
Partinin, Marksist Fikir Toplulukları Federasyonu isimli
üniversite çalışması, Marksist Liseliler adlı bir liseli örgütlenme­
si ve Spartaküs Kültür ve Sanat Derneği adlı kültür sanat derne­
ği bulunmaktadır. Panzehir isimli bir kültür, sanat, felsefe dergi­
sini çıkarmakta olan parti, İşçinin Yolu adlı bir işçi gazetesine,
Marksist Bakış adlı aylık teorik bir dergiye ve bolsevik.org adlı
bir web sitesine sahiptir.
Ankara, İstanbul, Mersin, Trabzon, Antalya, Kırıkkale, Kıb­
rıs, Kocaeli, Van ve Denizli' de çalışma yapan örgütleri bulunan
Sosyalist Emekçiler Partisi'nin Genel Başkanı Güneş Gümüş'tür.

Öncülü: Sürekli Devrim Hareketi

222
TÜRKİYE BİRLİK PARTİSİ

Türkiye Birlik Partisi (TBP), 18 Ocak 2016 günü kuruldu. 32


kurucu üyenin imzasıyla İçişleri Bakanlığı'na gerekli evrakları
teslim ettiklerinin belirten TBP Kurucu Genel Başkanı Hüseyin
Ekici, "10 Kasım 1938 günü Saat 9'u 5 geçe Atatürk devrimleri­
nin dondurulduğu tarihten itibaren kaldığımız yerden mücade­
lemize devam edeceğiz" diye konuştu.
Eski Türkiye Birlik Partisi'nin devamı olmadıklarını belirten
Hüseyin Ekici, "Biz Alevi partisi değiliz, mezhepsel, etnik kim­
likli bir parti değiliz, üniter devletimizi savunuyoruz" dedi.
Ekici, Atatürk ilkelerini, Atatürk devrimciliği ve milliyetçiliğini
iktidar yapmak istediklerini vurguladı.
Parti kurma çalışmalarına 7 Haziran seçimlerinden sonra
başladıklarını ifade eden TBP Genel Başkanı Hüseyin Ekici,
kurucular arasında CHP, DSP ve İşçi Partisi'nde bir dönem siya­
set yapmış isimlerin yer aldığını belirtti.

HALKLARIN B İRLEŞİK DEVRİM HAREKETİ

201 5 yılı Aralık ayından itibaren yürütülen tarhşma sürecinin


ardından "güç ve eylem birliği" olarak tanımlanan Halkların
Birleşik Devrim Hareketi'nin kuruluşu 12 Mart 2016 günü bir
bildiriyle ilan edildi.
Kuruluş amacı ve hedeflerinin açıklandığı bildiride, örgüt­
lerin "İşbirlikçi faşist AKP ve TC egemenlik sistemi" olarak ta­
nımlanan güce karşı silahlı mücadele de dahil tüm alanlarda,
tüm araç ve yöntemlerle "devrimi yükseltmek" için güçlerini
Halkların Birleşik Devrim Hareketi'nde birleştirdikleri duyurul­
du. Söz konusu güç ve eylem birliğine kahlan örgütler şunlar:
PKK, TKP/ML, THKP-C/MLSPB, MKP, TKEP-Leninist, TİKB,
DKP, Devrimci Karargah, MLKP ve Proleter Devrimciler Koor­
dinasyonu ...

223
TÜRKİYE İŞÇİ PARTİ Sİ

1960'lı ve 1970'li yıllarda iki kez kurulan ve 2017 yazında isim


hakkı düşen Türkiye İşçi Partisi (TİP), 7 Kasım 2017 günü yeni­
den kuruldu. İsmin resmen tescil edilmesinin ardından Halkın
Türkiye Komünist Partisi çevresinin başını çektiği 146 kişi, par­
tinin kuruluşuna kahlmaları için 2018 yılı Mart ayında kamuo­
yuna çağrıda bulundu.
"Gel Kardeşim" başlıklı bildiride, "Gel kardeşim, ekmeği
paylaşalım, emeği iktidara taşıyalım. İşçilerin, emekçilerin, yani
hepimizin sesine ses katalım. Türkiye'nin işçi partisini, Türkiye
emekçilerinin partisini kuralım" ifadeleri yer aldı.
Söz konusu metinde Erkan Baş, Metin Çulhaoğlu, Ali Ön­
der Öndeş, Selma Şen, Banş Atay, Ebru Pektaş, Can Soyer, Leyla
Yıldız, Tuncay Çelen'in de aralarında olduğu geçmiş TİP ve
geçmiş TKP üyesi, İKD gibi çeşitli kitle örgütü ve DİSK gibi
sendika temsilcisi, işçi, öğrenci ve akademisyenlerin imzası bu­
lunuyor.
İlerici, sol ve sosyalistlerin adeta kökünün kazındığı 1950'li
yılların ardından 1960'lı yılların başında ilk kez kurulan Türkiye
İşçi Partisi, ülkedeki işçi sınıfıyla vicdanlı aydınları bir araya
getirmişti.
15 kişilik parlamento grubuyla TİP, mecliste sağ partilerin
ve yerleşik anlayışların adeta tozunu attırırken; partinin gençlik
kollan ülkemizdeki solun dört ana eğilimini oluşturan örgütlere
kaynaklık etmişti.
Bu arada, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay'ın Türkiye İşçi
Partisi'nin (TİP) kapatılması, isim ve rumuz hakkının hükümsüz
sayılması için yaphğı başvuruyu Ağustos 2018' de reddetti.
Yapılan ittifakla, 24 Haziran 2018 seçimlerinde TİP Kurucu­
lar Kurulu üyelerinden Erkan Baş (İstanbul) ve Barış Atay (Ha­
tay), HOP listelerinden milletvekili seçilmiş bulunuyor.

Öncülleri: TİP-1, TİP-2, TBKP, HTKP...

224
E kler

KÜRT SORUNU PARTİLERİ

Türkiye'de 1970'1i yılların başlarında tarikat ve cemaatlerin kendi par­


tilerini kurmalarına benzer bir şekilde, 1990'1ı yılların başlarında kimi
Kürt siyasi çevreleri, öncelikle Kürt sorununu demokratik yoldan çöz­
meyi amaçlayan partiler kurmaya başladılar. Biraz ironik bir durum
ama Kürtlerin kendi sorunlarını çözmek üzere kurduğu ilk parti de
İslami tandanslı part ilerin başlangıcına benziyor. Erbakan'ın Adalet
Partisi'nden aday olamaması üzerine bağımsız milletvekili seçilip Milli
Nizam Partisi'ni kurması gibi, ilk 'Kürt' partisi olan Halkın Emek Partisi
de Paris'te düzenlenen Kürt Konferansı'na katıldıkları için partiden
atılan Sosyal Demokrat Halkçı Parti-SHP'li m illetvekilleri öncülüğünde
7 Haziran 1990'da kuruldu. Bu partilerden 7'sinin kapatılması ve b iri­
nin de kapatılmak üzere oluşu ise, bu tarihin trajik yanını oluşturuyor.

225
HALKIN EMEK PARTİ Sİ

Paris'te Ekim 1989'da düzenlenen "Kürt Ulusal Kimliği ve İnsan


Hakları" konulu bir konferansa kahlan Sosyaldemokrat Halkçı
Parti (SHP) milletvekilleri Kenan Sönmez, İsmail Hakkı Önal,
Ahmet Türk, Mehmet Ali Eren, Adnan Ekmen, Mahmut Alınak,
Salih Sümer 16 Kasım 1989 günü partiden ihraç edildi.
İhraç kararını protesto eden Abdullah Baştürk, Fehmi Işık­
lar, Cüneyt Canver, Mehmet Kahraman, Arif Sağ ve İlhami Bini­
ci 23 Kasım 1989'da; Kemal Anadol, Hüsnü Okçuoğlu ve Tevfik
Koçak 1 Aralık'ta; Kamil Ateşoğlu ve Aydın Güven Gürkan da
13 Aralık' ta partiden istifa ettiler.
Halkın Emek Partisi (HEP), aralarında Abdullah Baştürk,
Ahmet Türk, Cüneyt Canver, Kenan Sönmez, Salih Sümer, İs­
mail Hakkı Önal, Mehmet Ali Eren, Arif Sağ, İbrahim Aksoy,
Adnan Ekmen'in de bulunduğu bazı eski SHP'liler tarafından 7
Haziran 1990 tarihinde kuruldu. İlk genel başkanı Fehmi Işıklar,
ilk genel sekreteri İbrahim Aksoy'du.
Diyarbakır il başkanı Vedat Aydın'ın ölü bedeni 8 Temmuz
199l'de bulundu. Onbinlerce kişinin kahldığı cenaze törenine
polisin müdahalesi sonucu 6 kişi yaşamını yitirken; yüzlerce kişi
de yaralandı. Partinin Antep il başkanı Abdulsamet Sakık, bir­
çok ilçe yöneticisi ve üyesi de benzer biçimde "faili meçhul"
cinayetlere kurban gitti.
HEP, 20 Ekim 1991 tarihinde gerçekleştirilen erken genel
seçimlerde yüzde IO'luk seçim barajını aşamayacağını anlayınca
adaylarını SHP listelerinden seçime soktu. 21 HEP'li (Mahmut
Kılınç (Adıyaman), Adnan Ekmen, Nizamettin Toğuç (Batman);
Hatip Dicle, Fehmi Işıklar, Salih Sümer, Mahmut Uyanık, Sedat
Yurtdaş, Leyla Zana (Diyarbakır); Mehmet Sincar, Ahmet Türk,
Mehmet Ali Yiğit (Mardin); Muzaffer Demir, Sırrı Sakık, Emin
Sever (Muş); Zübeyir Aydar, Naif Güneş (Siirt); Mahmut Alınak,
Orhan Doğan, Selim Sadak (Şırnak); Remzi Kartal (Van) ) SHP

227
listelerinden TBMM'ye seçildi. 15 Aralık 1991 'de yapılan 1 . Ola­
ğanüstü Kongre'de Feridun Yazar genel başkanlığa seçildi.
TBMM'nin açılışında Leyla Zana'nın Kürtçe bir cümle söy­
lemesi ve ardından da 1992 Newroz'unda yaşananların ardın­
dan SHP lideri Erdal İnönü'nün isteğiyle Fehmi Işıklar, Adnan
Ekmen ve Salih Sümer dışındaki 18 HEP kökenli milletvekilleri
Sosyaldemokrat Halkçı Parti' den istifa etti.
3 Temmuz 1992'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tara­
fından HEP'in kapatılması istendi. 19 Eylül 1992'de Ankara'da
toplanan HEP 2. Olağanüstü Kongresi'nde, kongreye tek aday
olarak katılan Ahmet Türk genel başkan seçildi.
Anayasa Mahkemesi 1 1 üyenin oybirliği ile 14 Temmuz
1993'de HEP'in kapatılmasına, ayrıca eski HEP genel başkanı
olan TBMM Başkanvekili ve SHP Diyarbakır milletvekili Fehmi
Işıklar'ın milletvekilliğinin düşürülmesine karar verdi. Demok­
rasi Partisi'ne (DEP) geçen 18 milletvekilinin TBMM üyelikleri
ise, dava açılan tarihten iki gün sonra HEP'e üye oldukları için
düşmedi.

ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ PARTİSİ

HEP'e kapatma davası açılması üzerine aynı çevre tarafından 19


Ekim 1992' de kurulan Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP)
hakkında 29 Ocak 1993'te kapatma davası açıldı. Bunun üzerine
partinin kurucular kurulu, partinin feshedilmesine karar verdi.
Ancak kapatma davası devam etti ve parti programı gerekçe
gösterilerek açılan ve partinin 23 Kasım 1993' te kapatılması ile
sonuçlanan dava için daha sonra Avrupa İnsan Haklan Mah­
kemesi'ne (AİHM) başvuruldu. AİHM, bu davada İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 1 1 . maddesinin ihlal edildiğine karar vererek
Türkiye'yi, partinin o dönemdeki genel başkanı Mevlüt İlik'e 30
bin Fransız frangı ödemeye mahkum etti. ÖZDEP'in kurucu
Genel Başkanı ise Halil İbrahim Özdemir idi.

228
DEMOKRASİ PARTİSİ

HEP'in ardından ÖZDEP'in de kapahlma sürecine girmesi üze­


rine, aynı çevre 7 Mayıs 1993'te Demokrasi Partisi'ni (DEP) kur­
du. Kurucular Kurulu tarafından genel başkanlığa getirilen Ya- .
şar Kaya, partinin l . Olağan Genel Kurulu'nda da genel başkan
seçildi. Kaya'nın yaphğı konuşmalar gerekçe gösterilerek DEP
hakkında 2 Aralık 1993'te kapatma davası açıldı. Dava, 16 Hazi­
ran 1994'te partinin kapatılmasıyla sonuçlandı. Anayasa Mah­
kemesi'nin ilgili kararıyla Ahmet Türk, Ali Yiğit, Sırrı Sakık,
Leyla Zana, Hatip Dicle, Sedat Yurtdaş, Selim Sadak, Orhan
Doğan, Zübeyr Aydar, Naif Güneş, Mahmut Kılınç, Remzi Kar­
tal ve Nizamettin Toğuç'un milletvekillikleri sona erdi.
DEP hakkındaki kapatma davası devam ederken, DGM'de
açılan bir davada savcının isteği üzerine, Hatip Dicle, Leyla Zana,
Orhan Doğan, Ahmet Türk, Sım Sakık ve Mahmut Alınak'ın
dokunulmazlıkları mecliste yapılan oylama ile 2 Mart 1994 günü
kaldırıldı. Ardından 6 DEP milletvekili cezaevine kondu. Doku­
nulmazlıkları kaldırılan Selim Sadak ile Sedat Yurtdaş da 1 Tem­
muz· 1994'te tutuklandı. 8 DEP'li milletvekili, 8 Aralık 1994'te
lS'er yıl hapse mahkum oldu.
Yargıtay, 8 DEP'linin 4'ünün cezasını onaylarken; Sedat
Yurtdaş, Mahmut Alınak, Sırrı Sakık ve Ahmet Türk'ün cezalarını
bozdu. Ancak AİHM, 17 Temmuz 2001'de DEP'lilerin "adil yargı­
lanmadıklarına" karar verdi. Avrupa Konseyi, DEP'lilerle ilgili
AİHM kararının uygulanmasını istemesi üzerine Ankara 1 No'lu
DGM, DEP'lilerin yeniden yargılanmasına 28 Mart 2003'te karar
verdi. Ankara 1 Nolu DGM, DEP'lilere 1994'te verdiği cezayı 21
Nisan 2004'te "tasdik etti". Yargıtay'ın bu karan bozması üzerine,
DEP milletvekilleri daha uzun süreli olmak üzere yeniden yargı­
landılar ve aynı cezaya çarphnldılar. 9 Haziran 2004'te tahliye
olan dört DEP milletvekili, yeni TCK'ya uyarlanan 15 yıllık ceza­
larının infazında üç yıl fazla yatmış oldular.

229
HALKIN DEMOKRASİ PARTİ Sİ

DEP'in kapablma sürecine girmesi üzerine, aynı çevre tarafın­


dan 1 1 Mayıs 1994 günü Halkın Demokrasi Partisi (HADEP)
kuruldu. Partinin kurucu genel başkanı Murat Bozlak, Ahmet
Turan Demir'in birkaç dönem genel başkanlığı ardından yeni­
den genel başkan seçildi.
1995 yılındaki genel seçimlerde 1 milyon 171 bin 623 ve
1999 yılındaki genel seçimlerde 1 milyon 482 bin 196 oy alan
HADEP, 1999 yerel seçimlerinde Diyarbakır Büyükşehir Beledi­
yesi başta olmak üzere Ağrı, Batman, Bingöl, Hakkari, Siirt, Van
ile birlikte toplam 37 belediye başkanlığı kazandı.
HADEP hakkında 29 Ocak 1999'da kapatma davası açıldı.
Dava 13 Mart 2003'te partinin kapatılmasıyla sona erdi. Anayasa
Mahkemesi'nin söz konusu kararıyla ayrıca Murat Bozlak ve 46
yöneticiye 5 yıl siyaset yasağı getirildi.

DEMOKRATİ K HALK PARTİ Sİ

HADEP'in kapatılabileceği korkusuyla aynı çevre tarafından 24


Ekim 1997' de Demokratik Halk Partisi (DEHAP) kuruldu. Par­
tinin kurucu genel başkanı Veysi Aydın'ın ardından Mehmet
Abbasoğlu genel başkan oldu. HADEP'in kapatılmasından son­
ra aktif siyasete başlayan DEHAP'ta genel başkanlığa Tuncer
Bakırhan seçildi.
Parti hakkında 13 Mart 2003'te kapatma davası açıldı. Baş­
savcılığın 9 sayfalık bu ilk iddianamesinde sadece partinin kapa­
tılması isteniyordu; ancak 25 Nisan 2003'te verilen 27 sayfalık ek
iddianamede partinin kapatılmasından başka, Genel Başkan
Mehmet Abbasoğlu, tüm Parti Meclisi üyeleri, kimi il başkanları
ve kimi parti üyeleri hakkında 5 yıllık siyaset yasağı istendi.
DEHAP 19 Aralık 2005'te kendisini feshetti; ancak parti hakkın­
daki kapatma davası devam etti. Tüm aşamaları tamamlanan
davada, kararın açıklanması bekleniyor.

230
ÖZGÜR TOPLUM PARTİ S İ

Özgür Toplum Partisi, 6 Haziran 2003'te kuruldu. DEHAP'ın


kapahlması halinde aktif hale gelmesi planlanan parti, Yargıtay
Başsavalığı'run genel kurulunu toplamadığı için yaptığı uyarı
ardından 26 Mayıs 2007'de kendisini feshetti.
Genel başkanı Ahmet Turan Demir olan partinin kurucuları
Mehmet Işıktaş, Ferhat Yeğin, Fatma Nevin Vargün, Mehmet
Gündüz, Aynur Gürbüz, Osman Fatih Şanlı, Delal Eren, Cemal
Coşğun, Zülküf Karatekin, Hülya Yaman, Bezar Yıldırım, Sabri
Ejder Öziç, Sunullah Altan, Cuma Baz, Bülent Turan, Fikri Kul­
tay, Asiye Kurdoğlu, Hüseyin Bayrak, Nezihe Ağaçe, M. Salih
Baran, Dursun Özen, Yeşim Dorman, Abdurrahim Gökdemir,
Mehmet Emin Aras, Yusuf Uludağ, Veysel Altuğ, Asiye Kolçak,
Fevziye Umut, Semra Alıcı, Aydın Vural, Abdullah İnce, Hüse­
yin Topal idi.

DEMOKRATİK TOPLUM PARTİS İ

Aynı çevre tarafından 19 Kasım 2005'te kurulan Demokratik


Toplum Partisi (DTP), siyasete eşbaşkan uygulaması getirerek
bir ilke imza attı. Partinin ilk eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel
Tuğluk olurken; Yargıtay Başsavcılığı'nın uyarısı üzerine uygu­
lama resmen kaldırılsa da, fiili olarak uygulanmaya devam etti.
Parti'nin 2007 genel seçimlerine bağımsız adaylarla girip,
mecliste grup kurmasından sonra yapılan genel kurulda, Nuret­
tin Demirtaş ile Emine Ayna eşbaşkanlıklara seçildiler. Demir­
taş'ın askere alınması üzerine, onun yerine Emine Ayna genel
başkan seçildi. DTP hakkında 16 Kasım 2007'de kapatma davası
açıldı. Aralarında 8 milletvekilinin de bulunduğu 221 partili
hakkında siyaset yasağı istendi. Anayasa Mahkemesi 1 1 Aralık
2009'da verdiği kararda DTP'yi kapattı ve aralarında Ahmet
Türk ve Aysel Tuğluk'un bulunduğu 37 kişiye 5 yıllığına siyaset
yasağı getirdi.

231
BARIŞ VE DEMOKRASİ PARTİ Sİ

HEP-DEP çevresi tarafından 2 Mayıs 2008' de Barış ve Demokra­


si Partisi (BDP) kuruldu. Kurucu genel başkanlığını Avukat
Mustafa Ayzit'in yaptığı BDP, amblem olarak "san zemin üze­
rine yeşil meşe ağaa"nı seçti. 42 kişilik Kurucular Kurulu ara­
sında DEHAP'lı eski belediye başkanları Cabbar Leygara ve
Cezayir Serin ile Avukat Mahmut Tanzi de bulunmaktaydı.
Partinin 7 Eylül 2008'de yapılan birinci olağan kongresinde,
Muş'un Varto İlçesi eski belediye başkanı Demir Çelik, Barış ve
Demokrasi Partisi'nin genel başkanı seçildi. Barış ve Demokrasi
Partisi, 29 Mart 2009'da yapılan yerel seçimlere 41 ilde örgüt­
lenme şartını tamamlayarak katıldı.
Demokratik Toplum Partisi'nin kapatılmasından sonra
BDP, eski DTP'lileri partilerinde siyaset yapmaya çağırdı.
DTP'nin siyasi yasaklı dört belediye başkanı haricindeki 94 be­
lediye başkanı 23 Aralık 2009'da Diyarbakır'da yapılan bir tören­
le BDP'ye katıldılar. Eski 19 DTP'li milletvekilleri ve İstanbul
bağımsız milletvekili Mehmet Ufuk Uras, 25 Aralık 2009'da
BDP'ye geçerek mecliste grup kurdular.
Meclisteki grubun başkanlığına yeni bir genel başkan seçi­
linceye kadar yapılan bir seçimle Muş milletvekili Mehmet Nuri
Yaman getirildi. Barış ve Demokrasi Partisi'nin 1 Şubat 2010
günü yapılan olağanüstü kongrede partinin eşbaşkanlıklarına
Selahattin Demirtaş ile Gültan Kışanak seçildi.
BDP, 2. Olağanüstü Kongresi'ni 14 Ekim 2012 günü gerçek­
leştirdi. Parti, Eylül 2011 'de yaptığı 2. Olağan Kongresi'nin üze­
rinden sadece bir yıl geçmesine rağmen, bu kongreyi yapmak
zorunda kaldı; çünkü son kongresinden bu yana Parti Mecli­
si'nden 56 kişi hapse atılmış bulunuyordu. Bu kongrede de par­
tinin eşbaşkanlıklarına Selahattin Demirtaş ile Gültan Kışanak
yeniden seçildiler.

232
DEMOKRATİK B ÖLGELER PARTİ Sİ

Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) 1 1 Temmuz 2014 günü


"Demokratik özerklik ile özgür yaşamı inşa ediyoruz" şiarıyla
gerçekleştirdiği 3. Olağan Kongresi'nde faaliyet ve mali raporla­
rın okundu ve oy birliğiyle aklandı. Daha sonra isim değişikli­
ğine gidilerek Barış ve Demokrasi Partisi ismi ise Demokratik
Bölgeler Partisi olarak değiştirildi. Partinin kısa ismi ise DBP
oldu.
Seçim sonucunda DBP eş genel başkanlığına Emine Ayna
ve Kamuran Yüksek seçildi. Parti Meclisi (PM) ise 60 asil, 16
yedek üyeden oluştu. Bu arada, BDP'nin milletvekilleri, Halkla­
rın Demokratik Partisi'ne kahlırken, mevcut belediye başkanları
ise BDP'de kalmıştı. Demokratik Bölgeler Partisi'ne üye olan
belediye başkanlarının yerine daha sonra kayyumlar atandı.
Belediye başkanlarının kimisi kayyum öncesinden, kimileri
ise kayyum sonrasında gözalhna alınıp tutuklandı. Haklarında­
ki devam etmekte olan davalarda, aralarında Diyarbakır Büyük­
şehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Van Büyükşehir Beledi­
ye Başkanı Bekir Kaya'nın da bulunduğu belediye başkanlarına
onlarca yıl hapis cezası isteniyor.
Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) Eş Genel Başkanlığı­
na, 23 Ağustos 2015 günü yapılan 3. Olağanüstü Kongre'de
Emine Ayna ve Kamuran Yüksek yeniden seçildi. Ayna ve Yük­
sek, tüm delegelerin oyuyla yeniden eş başkan oldu. Parti Mec­
lisi asil üyesi olarak 70 kişi belirlenirken, merkez disiplin kurulu
üyeliklerine ise 5 kişi seçildi.
DBP, 4. Olağan Kongresi'ni 9 Temmuz 2017 günü yaph ve
bu kez eşbaşkanlıklara Sebahat Tuncel ile Mehmet Arslan seçil­
di. Partinin Merkez Yürütme Kurulu'nda ise şu isimler bulunu­
yor: M. Şirin Tunç, Gülüm Bayram, Meryem Yıldız, Seher Tü­
mer, Hacer Özdemir, Zeki Baran ve Berat Birtek.

233
DİGER KÜRT PARTİLERİ

HEP-DEP çevresi dışında başka siyasi eğilimlere sahip olan kimi Kürt
çevreler de bazı partiler kurdular. Ancak bu partilerin de Anayasa
Mahkemesi ile arası iyi değil. Kimileri için bu durum biraz tartışmalı
olsa da, bu partiler de kendilerini solda görüyor.

DEMOKRASİ VE DEGİŞİ M PARTİ Sİ

Demokrasi ve Değişim Partisi - DDP, 3 Nisan 1995'te kuruldu.


Partinin genel başkanı önce İbrahim Aksoy, sonra da 15 Ekim
1995'te yapılan 1. Kongre'de Refik Karakoç oldu. Parti, Anayasa
Mahkemesi tarafından 19 Mart 1996'da parti programının ana­
yasanın ilgili maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle kapatıldı.
Yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde mahkum oldu. Başvuru­
culara 4316 euro tazminat ödendi. Partiyle ilgili kapatma davası
devam ederken, aynı çevre Demokrasi ve Barış Partisi'ni kurdu.

DEMOKRASİ VE BARIŞ PARTİ Sİ

Demokrasi ve Değişim Partisi hakkında kapatılma davası açıl­


ması üzerine aynı çevre tarafından 1 1 Mart 1 996' da Demokrasi
ve Barış Partisi - DBP kuruldu. 1999 seçimlerinde alınan olum­
suz sonuç üzerine Genel Başkan Refik Karakoç ve Parti Meclisi
istifa etti. 4 Temmuz 1999'da yapılan 1. Olağanüstü Kongre'de
genel başkanlığa Yılmaz Çamlıbel seçildi. Parti tüzüğünün 2.
maddesinde "Özgürlük, barış, demokrasi ve değişimi savunan;
temel insan haklarını esas alan bir sol kitle partisidir" denilen
DBP, 2 Mart 2002 günü yapılan III. Olağanüstü Kongre' de Hak
ve Özgürlükler Partisi' ne katılma kararı aldı.

234
DEMOKRATİK KİTLE PARTİ Sİ

Bayındırlık eski bakanlarından Şerafettin Elçi, 1992'de, 98 Kürt


aydım ile birlikte Kürt Hak ve Özgürlükler Vakfı'nı kurdu. Vak­
fın Kurucu Başkanlığı'nı yürüttü. Uzun bir hukuki mücadelenin
sonucunda, sözkonusu vakıf, 1995'te Kürt Kültür ve Araşhrma
Vakfı olarak tescil edildi. Bu sayede, Cumhuriyet tarihinde ilk
olarak, "Kürt" adı ile bir kurum resmiyet kazanmış oldu.
1994'te bir grup arkadaşıyla birlikte, Kürt Demokratik Plat­
formu'nun kuruluşuna öncülük eden Şerafettin Elçi, bu plat­
formun sözcülüğünü yürüttü. Kürt Demokratik Platformu, 3
Ocak 1997'de kurulan Demokratik Kitle Partisi'nin oluşum faa­
liyetlerini yürüttü. Ancak Şerafettin Elçi liderliğinde 3 Ocak
1997'de kurulan Demokratik Kitle Partisi, 26 Şubat 1 999 günü,
parti programının ve parti genel başkanının beyanlarının anaya­
sanın ilgili maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa
Mahkemesi tarafından kapatıldı.
Bu arada, parti 22 Haziran 1999 günü kendini feshettiğine
dair bir kararı Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gönderdi. Ancak
resmi kayıtlar, partinin bu kararını değil, Anayasa Mahkemesi
kararını esas almışhr. Öte yandan, İçişleri Bakanlığı, DKP'nin
Anayasa Mahkemesi'nin kapahlmasına ilişkin kararını açıkla­
masından sonra, partiye ait malların tasfiyesi için harekete geçti.
Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını, ancak 22 Kasım 2001
günü Resmi Gazete'de yayınlanınca, İçişleri Bakanlığı'nın tasfiye
işlemine karşı parti yetkililerince Danıştay'da d�va açıldı.
Daha sonraki dönemde, Şerafettin Elçi ve Demokratik Kitle
Partisi yetkililerinin yaphğı başvuru üzerine, Mayıs 2007'de
toplanh ve örgütlenme hakkının ihlal edildiğine karar veren
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'ye 16 bin Euro taz­
minat ödenme cezası verdi. Aynı çevre, 2006 yılında Kahlımcı
Demokrasi Partisi'ni kurdu.

235
HAK VE ÖZGÜRLÜKLER PARTİ Sİ

Halen faal durumda bulunan Haklar ve Özgürlükler Partisi (HAK­


pAR), 11 Şubat 2002'de kuruldu. Hakkında açılan kapatma davası, 1
Temmuz 2008'de reddedildi. Anayasa Mahkemesi'nin 6 üyesi parti­
nin kapatılması yönünde oy kullanırken, 5 üye buna karşı çıkb. Oysa
bir partinin kapablrnası için en az 7 oy çıkması gerekiyordu.
Partinin ilk genel başkanı Abdülmelik Fırat'b. Partinin il. Kong­
resi'nde Sertaç Bucak genel başkanlığa seçilirken; fil. Kongresi'nde
seçilen genel başkan Bayram Bozyel, bu görevini iV. Kongre'de de
korudu. Hak-Par'ın 4 Kasım 2012 günü yapılan V. Kongresi'nde
Bayram Bozyel, tüzük gereği yeniden aday olamazken, genel baş­
kanlığa Kemal Burkay seçildi. Burkay'ın genel başkanlıktan ayrılma­
sı ardından Fehmi Demir, genel başkanlığa seçildi.
Siyasi olarak Türkiye'nin federal bir yapıya bürünmesini savu­
nan HAK-PAR, bu yönüyle Demokratik Toplum Hareketi partile­
rinden ayrılmaktadır. Partinin genel başkanı olan Fehmi Demir 25
Ekim 2015 günü Pozanb'da meydana gelen trafik kazasında yaşamı­
nı yitirdi.
Partide genel başkanlık yapan kişilerin görev yıllan şöyledir:
Abdülmelik Fırat 2002-2006, Sertaç Bucak 2006-2008, Bayram Bozyel
2008-2012, Kemal Burkay 2012-2014 ve Fehmi Demir 2014-2015. Par­
tinin son genel başkanı Refik Karakoç'tur. 7. Olağan Kongre sonra­
sında Hak-Par'ın Parti Meclisi, 4 Kasım 2017 günü toplandı ve 14
kişilik 14 kişilik Başkanlık Kurulu üyelerini seçti.
Parti olarak girdiği, 7 Haziran 2015 günü yapılan genel seçim­
lerde 58 bin 716 oy alan Hak ve Özgürlükler Partisi, 1 Kasım 2015
genel seçimlerinde ise 108 bin 803 oy aldı.
19 il ve ilçelerinde örgütlü olmasına rağmen, seçimlere parti ola­
rak girme hakkı alamayan HAK-PAR, 24 Haziran 2018 seçimlerinde
beş ilde bağımsız adaylar gösterdi. Ancak adaylarından hiç birisi
meclise vekil olarak giremedi.

236
ÖZGÜRLÜK VE SOSYALİZM PARTİ Sİ

Kurucu Genel Başkanlığını Mezopotamya Sosyalist Parti Giri­


şimi'nin (MESOP) başkanı Sinan Çiftyürek'in yaphğı Özgürlük
ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) 21 Aralık 201 1 günü kuruluş dilekçe­
sini İçişleri Bakanlığı'na verdi. San zemin üzerinde Kızıl Ateş ve
yarım emek çarkı amblemi ile temsil edilen parti kendisini "Sos­
yalist Kurdi bir" parti olarak tanımlıyor.
ÖSP, Kürt nufüsunun yoğun olduğu bölgelerde faaliyet
göstermek üzere bir sosyalist partinin kurulması amacıyla, Me­
zopotamya Sosyalist Partisi (MESOP) Girişimi ile farklı siyasal
geleneklerden gelen sosyalistlerin görüşmeleri sonucunda 9-10
Ekim 201 1 tarihinde MESOP Yürütme Kurulu ile Sosyalist Parti
Kuruluş Komitesi, Sosyalist Parti Kurucular Meclisi adı altında
birleşmesi ile kuruldu.
Sosyalizm ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını sa­
vunan parti, üç yıldır partileşme çabasındaki 40 kişi tarafından
kuruldu. İçişleri Bakanlığı'na kuruluş dilekçesi verilen partinin
Kurucu Başkanı Sinan Çiftyürek, parti başkan yardımcıları ise
Hasan Fırat ve Aziz Mahmut Ak'hr.
"Türkiye'de herkesi kapsayan koalisyon partileri kuruluyor.
Biz Türkiye Kürdistaru'nda Kürdü, Türkü, Arabı ile işçi ve
emekçinin yer alacağı sosyalist bir partiyiz" diyen Sinan Çiftyü­
rek, Kürt kökenli bir parti olduklarını; ancak etnik vurguyu öne
çıkarmadıklarını söyledi.
Özgürlük ve Sosyalizm Partisi, 2. Olağan Kongresi'ni 15
Kasım 2015 günü Ankara' da gerçekleştirdi.
ÖSP; 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde, HDP ile ittifak
yaph ve böylece parti üyelerinden Nusrettin Maçin, Urfa'dan
HDP milletvekili olarak seçildi.

237
KATILIMCI DEMOKRASİ PARTİSİ

Şerafettin Elçi liderliğinde 20 Aralık 2006'da kurulan Kahlımcı


Demokrasi Partisi-KADEP'in Parti Meclisi üyeleri arasında
Mehmet Ernin Sever, Mehmet Ali Eren, İbrahim Aksoy, A. Ka­
dir Polat, Nizamettin Maskan, Emrullah Süslü de bulunuyordu.
En az 41 ilde örgütlenme barajını aşamayan KADEP'in se­
çime parti adına katılma hakkı bulunmuyordu. 2011 seçimlerin­
de Diyarbakır' dan bağımsız milletvekili seçilen KADEP Genel
Başkanı Şerafettin Elçi'nin ölümü ardından yerine Lütfi Baksi
getirildi. KADEP, daha sonra T-KDP'ye katıldı.

TÜRKİYE - KÜRDİ STAN DEMOKRAT PARTİ Sİ

Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (T-KDP), kuruluş dilekçesi­


ni 3 Ocak 2014 günü İçişleri Bakanlığı'na verdi. İsmindeki "Kür­
distan" kelimesi için, parti uyarıldı; ancak Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı kayıtlarına göre parti, Mehmet Emin Kardaş genel
başkanlığında, 28 Nisan 2014 günü kurulmuş bulunuyor.
Partinin kurucu genel başkanı M. Emin Kardaş, partinin fa­
aliyet alanı ve genel merkezinin Diyarbakır' da olacağını ve (yasa
gereği) idari işlerin Ankara' da yürütüleceğini söyledi. 36 kurucu
üyeden oluşan ve isminde 'Kürdistan' olan ilk siyasi parti olan
T-KDP, 'Bağımsız Kürdistan' tezini savunuyor.
Vefat eden eski milletvekili Şerafettin Elçi tarafından kuru­
lan Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP), kendini fesh ederek,
2016 yılı Mayıs ayında bu partiye kahldı. Beş parti olarak yap­
hkları ittifak çalışmaları başarılı olmayan T-KDP, 24 Haziran
2018 seçimlerine kahlmadı.

238
KÜRDİ STAN ÖZGÜRLÜK PARTİ Sİ

DDKD geleneğinden gelen 1 1 kişi öncelikle DDKD geleneğin­


dekilere bir çağn yaph. Ancak bu çağn DDKD'lilerin partisini
oluşturma amaçlı değildi. Nitekim bu çağrı üzerine 27 Nisan
2013 tarihinde Diyarbakır'da 400'e yakın insanın kahlımıyla bir
toplanh gerçekleştirildi. Bu toplantıda "Yeni Bir Siyasi Proje İçin
Diyalog Komisyonu" oluşturuldu.
27 Nisan 2013 toplanhsı, bugün geliştirilecek projelerin,
geçmişten bugüne değişik düzeylerde varlığını sürdüre gelen
gelenek ya da geleneklerin kendilerini yeniden toparlama çabası
olarak değil, yeni ihtiyaçlara uygun yeni bir projede bir araya
gelebilecek geniş toplum kesimlerini kucaklamayı hedefleyen
bir anlayışla değerlendirilmesi gerektiği tespitini yapmışh.
Bu perspektifle çalışmalara başlandı. 6 Aylık bir çalışma so­
nucunda, Diyalog Komisyonu'nun çağrısıyla, Diyarbakır'da 19-
20 Ekim 2013 tarihinde geniş kahlımlı bir toplanh gerçekleştiril­
di. Bu toplanhya değişik Kürdistani siyasal geleneklerden kad­
rolar kabldılar. Bu toplanhda Kürdistani Parti Girişimi (KPG)
oluşturuldu.
Kürdistan Parti Girişimi, bu perspektifle bir yıl çalışlı. Bu
çalışma sürecinde gerek KPG içinde, gerekse dışında, KPG'yi bu
perspektifin dışında, bir dar grup, gelenek eksenine hapsetmeye
çalışanlar olduğu yönünde değerlendirmeler olsa da, yola de­
vam edildi.
Gerek 27 Nisan 2013 toplanhsında belirlenen, gerekse
KPG'nin belirlemiş olduğu siyasal çerçevede dile getirilen anla­
yış doğrultusunda, 18 Ekim 2014 günü yapılan kurucu kongre
ile Kürdistan Özgürlük Partisi - PAK (Partiya Azadiya Kurdis­
tane) kuruldu. Yargıtay Başsavcılığı kayıtlarına göre 1 1 Aralık
2014 günü kurulmuş olan PAK'ın genel başkanı Mustafa Özçe­
lik'tir. Çizgi olarak da Mesut Barzani liderliğindeki KDP'ye ya­
kın olduğu söylenilmekte.

239
KÜRDİ STAN SOSYALİST PARTİSİ

Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), 1974 yılı sonlarına doğru ku­


rulan Kürt partisidir. Partinin hedefinde yoksul ve orta sınıf
köylüler, işçi sınıfı, esnaf ve zanaatkArlar, aydınlar ve diğer
emekçiler yer almakta. Parti, Kemal Burkay tarafından Türki­
ye'deyken illegal olarak kurulmuştu. Ancak Burkay, 2003 yılın­
da yurtdışında yapılan 7. Kongre' de partiden kendi isteği ile
ayrılmışb.
Partinin temel amaa ulusal demokratiklik kazanmak, de­
mokratik bir Kürt toplumu kurulmasını sağlamak ve sosya­
lizmdir ve günümüzde partinin genel sekreteri Mesut Tek'tir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarına göre, partinin gü­
nümüzde yeniden kuruluş tarihi 30 Mayıs 2016'dır ve Partinin
genel başkanı ise Hıdır Tek'tir.

KÜRT DEMOKRATLAR PLATFORMU

Sait Elçi ve arkadaşları tarafından 1965 yılında kurulan, kurulu­


şu sonrası Faik Bucak'ın genel başkanlığını yapbğı Kürdistan
Demokrat Partisi 48 yıl sonra yasal alana çıkıyor.
Kuruluş çalışmaları Kürt Demokratlar Platformu adı albnda
süren Kürt partisinin, başına "Türkiye" eklenmeyecek. Kürdistan
Demokrat Partisi kuruluşunu ilan etmeye hazırlanan partinin
kurucu genel başkanlığına Faik Bucak'ın oğlu Sertaç Bucak'ın
getirildi.
Kürt Demokratlar Platformu, 24 Haziran 2018 seçimlerinde,
Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (KDP-T), Kürdistan Özgür­
lük Partisi (PAK), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) ve Azadi
Hareketi ile birlikte hareket etti; ancak HÜDA PAR ve HDP'ye
yapılan ittifak görüşmelerinde başarılı olunamadı.

240
CUMHURiYET HALK PARTİSİ VE TÜREVLERİ

Cumhuriyet Halk Partisi'ni sol örgütler arasında saymadık. Ancak CHP


ve onun çizgisindeki partileri sol görenler için onları da burada anlata­
cağız. Kitabımızın ilk baskısı için -şaka yollu da olsa- yapılan eleştiriler­
den biri, "hem CHP'yi sol kulvarda görmüyorsun, hem de en fazla yeri
ona ayırmışsın" oldu. Doğrudur ve maalesef, CHP tarihini bu kadar
özetleyebildim. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihiyle eşit bir tarihi özet­
lemek kolay olmadı. Dahası 12 Eylül sonrası sosyal demokrat kulvar
yeniden doldurulmaya çalışılırken ve daha sonra CHP'nin yeniden
kurulmasından sonra girilen CHP ve DSP dışı arayışlar, gerçek sosyal
demokrat çizgiye evrilme şansları da çıkarmadı değil. Son yıllarda yok
olma sürecine giren -Ecevit'in- DSP ayrılığı ise sosyal demokrasi arayı­
şından çok CHP'nin kadim kadrolarından ayrı siyaset yapma tercihiydi.
Deyim yerindeyse, CHP ve DSP'den hangisinin daha 'sağ' çizgide oldu­
ğuna karar vermek oldukça zordur.

241
CUMHURİYET HALK PARTİ Sİ

Cumhuriyet Halk Partisi, Mustafa Kemal liderliğinde, Halk


Fırkası adıyla 9 Eylül 1923'te kuruldu. Kurtuluş Savaşını örgüt­
leyen ve yürüten Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemi­
yeti'nin devamı sayılır. Nitekim 20 Kasım 1923'de, Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Halk Fırkası'nın bünyesine
kahldı. Partinin adı 10 Kasım 1924' de Cumhuriyet Halk Fırkası,
1935 yılında da (4. Kurultay) Cumhuriyet Halk Partisi oldu.
Partinin tüzüğünde her yıl kurultay yapılacağı yazılmasına
rağmen, ikinci kurultay 4 yıl sonra, 15 Ekim 1927'de toplanabil­
di. Bu kurultayda, partinin kurucusu Mustafa Kemal, partinin
değişmez genel başkanı olarak belirlendi. Partinin 10 Mayıs
1931'de toplanan üçüncü kurultayında ilk kez tüzükten ayrı
olarak bir de program yapıldı. Partinin adının Cumhuriyet Halk
Fırkası'ndan Cumhuriyet Halk Partisi'ne dönüştürüldüğü 9
Mayıs 1935'teki 4. Kurultay, aynı zamanda parti genel başkanı
Mustafa Kemal Atatürk'ün katıldığı son kurultay oldu.
Parti tüzüğüne konulan maddelerle parti ile devletin kay­
naşhrılması yoluna gidildi. 18 Haziran 1936'da Parti Genel Baş­
kan Vekili İsmet İnönü'nün yayınladığı genelge ile parti ile hü­
kümetin birleştirilmesi kararı uygulamaya sokuldu. Genelge ile
İçişleri Bakanı'nın parti yönetim kurulu üyeliğine alındığı ve
genel sekreterlik görevinin verildiği, illerde parti il başkanlıkla­
rına il valisinin getirildiği belirtildi.
Atatürk'ün 10 Kasım 1938'de ölümünden sonra 26 Aralık
1938' de toplanan olağanüstü kurultayda Cumhurbaşkanı İsmet
İnönü, "değişmez genel başkanlığa" seçildi. 417 mebus ve 211
delegenin kahlımıyla 29 Mayıs 1939'da yapılan 5. Kurultay'da,
CHP tüzüğünde değişikliklere gidildi. Ayrıca 1936' da başlahlan
parti devlet işbirliği uygulamasından da vazgeçildi; İçişleri Ba­
kanı'nın parti genel sekreteri, valilerin il başkanı olması uygu­
laması terk edildi.

243
CHP'nin 8 Haziran 1943'te yaptığı 6. Kurultay, tek parti dö­
neminde yapılan son kurultay olarak tarihe geçti. CHP' den ayrı­
lan bir grubun hükümetten izin alarak Demokrat Parti'yi kur­
masından sonra, 10 Mayıs 1946'da toplanan 2. Olağanüstü Ku­
rultay' da Parti Genel başkanı ve Cumhurbaşkanı İsmet İnönü,
seçimlere gidileceğini açıkladı.
İlk çok partili seçimin yapılmasının ve tartışmalı seçim so­
nuçlarının ardından 17 Kasım 1947'de yapılan ve tam 1 9 gün
süren 7. Kurultay' da, önemli kararlar alındı. Kurultayda ayrıca,
yıllarca uygulanan merkezden atama yönteminden vazgeçilerek
tüm parti örgütlerinin seçimle işbaşına gelmesi ilkesi benimsen­
di. Partinin milletvekili adaylarının yüzde 70'inin yerel örgütler­
ce belirlenmesi ilkesi getirildi. Bu kurultayda İnönü ilk kez "oy­
birliği" olmaksızın genel başkan seçildi.
Demokrat Parti'nin seçimleri kazanması, Celal Bayar'ın
cumhurbaşkanı seçilmesi ve Adnan Menderes'in yeni hükümeti
kurmasının ardından 29 Haziran 1950' de toplanan 8. Kurul­
tay'da CHP tüzüğünde önemli değişiklikler yapıldı. Kurul­
tay'da İnönü, 488 oydan 487' sini alarak tekrar genel başkan se­
çildi. CHP'nin 26 Kasım 1951'deki 9. Kurultayı'na partiden isti­
falar, parti içi çatışmalar ve 16 Eylül 1951 ara seçimi yenilgisinin
etkisi altında gidildi. Kurultayda, İsmet İnönü yeniden genel
başkanlığa, Kasım Gülek de genel sekreterliğe seçildi.
22 Haziran 1953 günü yapılan 10. Kurultaya parti içi grup­
laşmaların yaşandığı, çatışmaların arttığı bir dönemde gidildi.
İnönü ile Gülek arasında bile sert tartışmalar yaşandı. Kurultay
sonunda yapılan seçimlerde İnönü tekrar genel başkanlığa, Ka­
sım Gülek de genel sekreterliğe seçildiler.
CHP'nin 26 Temmuz 1954'te toplanan 1 1 . Kurultayı, seçim
sistemindeki çoğunluk sistemi yüzünden DP'nin 505 milletveki­
line karşı 31 milletvekili kazanabilmenin şoku altında gerçekleş­
tirildi. Kurultay, İnönü'yü Genel Başkanlığa, Gülek'i de Genel
Sekreterliğe yeniden seçti. 21 Mayıs 1956 günü yapılan 12. Ku-

244
rultay' da, Genel Sekreter Kasım Gülek' in "tarhşılmaz ikinci
adamlığının" yara aldığı kongre oldu. İsmet İnönü, 1001 delege­
nin 1000' sinin oyunu alarak tekrar genel başkan oldu.
CHP'nin 9 Eylül 1957'de gerçekleştirilen 13. Kurultay'ında
DP iktidarının artan baskılarına karşı, muhalefet ile işbirliği
yapılması kararı alındı. Kurultay' da İnönü genel başkanlığa,
Gülek de genel sekreterliğe tekrar seçildi. Genel seçimlerde
oyunu ve kazandığı milletvekili sayısını arhran CHP'nin 12
Ocak 1959 tarihli 14. Kurultayı'nda İnönü ve Gülek, tekrar seçil­
diler.
Ordunun 27 Mayıs 1960'ta yönetime el koymasının ardın­
dan, 24 Ağustos 1960'da toplanan 15. Kurultay, İsmet İnönü ile
Kasım Gülek arasında ciddi bir çekişmeye sahne oldu. İnönü,
1289 oydan 1144'ünü alarak yeniden genel başkan seçildi. İsmail
Rüştü Aksal da 957 oy ile genel sekreter oldu. Yeni getirilen
nispi temsil sistemiyle girilen genel seçimlerden birinci parti
olarak çıkılıp, Adalet Partisi ile koalisyon hükümeti kurulması
ardından 14 Aralık 1962'de toplanan 16. Kurultay parti içi grup­
ların mücadelesine sahne oldu. İsmet İnönü, 1145 delegeden
1072"sini alarak yeniden genel başkan oldu.
CHP'nin 16 Ekim 1964'te yapılan 17. Kurultayı, hizip mü­
cadelelerinin yaşanmadığı bir kurultay oldu. İnönü, 1235 dele­
genin tümünün oyunu alarak yeniden genel başkan oldu. Ada­
let Partisi' nin 1965 seçimlerini kazanmasının ardından 18 Ekim
1966'da toplanan CHP'nin 18. Kurultayı'nda "ortanın solu"
görüşü, partinin politik çizgisi olarak benimsendi. İnönü, 1202
delegeden 929'unun oyunu alarak yeniden genel başkan oldu.
CHP'nin 28 Nisan 1967'de yapılan 4. Olağanüstü Kurul­
tay'ında yine "ortanın solu" tarhşması yaşandı. Turhan Feyzioğ­
lu'nun başını çektiği "Sekizler" başta olmak üzere olmak üzere
partiden 49 milletvekili ve senatör istifa etti. Bu istifalarla,
CHP'nin milletvekili sayısı 182'den 132'e, senatör sayısı da

245
47'den 32'ye düştü. CHP'den ayrılanlar, 12 Mayıs 1967'de Gü­
ven Partisi'ni kurdular.
Ara seçim yenilgisinin ardından 18 Ekim 1968'de toplanan
19. Kurultay'a da "ortanın solu" tartışmaları damgasını vurdu.
İnönü'nün yeniden genel başkanlığa seçildiği kurultayda, Parti
Meclisi seçimlerini, İnönü ile Ecevit'in birlikte hazırladığı liste
kazandı. Parti Meclisi, 26 Ekim' de Ecevit' i tekrar genel sekreter­
liğe seçti. 1969 seçimlerinde de CHP'nin AP'yi geçememesinin
ardından, partide Ecevit'e karşı muhalefet daha da keskinleşti. 3
Temmuz 1970'deki 20. Kurultay'a bu ortamda gidildi. Kurul­
tayda, İnönü, 1106 oyla tekrar genel başkan oldu. Gen�l Sekre­
terliğe de Bülent Ecevit yeniden getirildi.
Ordunun 12 Mart 1971'de verdiği muhtıra üzerine AP Ge­
nel Başkanı Süleyman Demirel başkanlığındaki hükümet istifa
etti. Hükümeti kurma görevi, 19 Mart'ta CHP'den istifa eden
Nihat Erim'e verildi. Bunun üzerine CHP' de Erim Hükümeti'ne
katılıp katılmama tartışması yaşandı. İnönü, hükümete girme,
Ecevit ise girmemeyi savundular. Bunun sonucu, 21 Mart'ta
Bülent Ecevit Genel Sekreterlik görevinden istifa etti. İşte böylesi
bir ortamda 5 Mayıs 1972 günü toplanan 5. Olağanüstü Kurul­
tay' a parti içindeki mücadelenin çözümü amacıyla gidildi. 7
Mayıs' ta yapılan güven oylamasında Ecevit yanlısı parti meclisi,
507'ye karşılık 709 oy ile kurultaydan güvenoyu aldı. Bu sonuç
üzerine İsmet İnönü, 8 Mayıs 1972 tarihinde, 33 yılı aşkın bir
süre bulunduğu genel başkanlık görevinden istifa etti.
İnönü'nün genel başkanlıktan istifasının ardından tüzük
gereği 14 Mayıs 1972 günü toplanan özel kurultayda, Ecevit 826
oy ile genel başkanlığa seçildi. Böylece Bülent Ecevit, Mustafa
Kemal Atatürk ve İsmet İnönü' den sonra CHP'nin üçüncü genel
başkanı oldu. Partideki büyük iktidar değişiminin ardından 30
Haziran 1972'de yapılan 21. Kurultay'da CHP tüzüğünün 35
maddesi birden değiştirildi. Bülent Ecevit, 1065 delegeden
1012'sinin oyunu alarak tekrar genel başkanlığa seçildi.

246
İsmet İnönü, 49 yıldır üyesi olduğu, 33 yılını genel başkan
olarak geçirdiği partisinden 5 Kasım 1972' de istifa etti. İnö­
nü'nün hemen ardından 17 milletvekili ve senatör de partiden
ayrıldı. Bu istifalarla, 5. Olağanüstü Kurultay' dan bu yana par­
tiden istifa eden parlamenterlerin sayısı 59'u buldu. Ancak CHP,
uzun yıllardan sonra ilk kez 14 Ekim 1973'te genel seçimden
zaferle çıktı. CHP, bu seçimlerde yüzde 33.3 oy oranı ile 185
milletvekili çıkardı. Adalet Partisi (AP) ise yüzde 29.8 ile 149
milletvekilliğini kazandı.
CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit başkanlığında Milli Sela­
met Partisi ile Koalisyon Hükümeti 26 Ocak 1974'te kuruldu.
MSP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, hükümette Başbakan
Yardıması olarak görev aldı. Bu hükümet döneminde -20 Tem­
muz 1974- Kıbrıs Harekatı gerçekleştirildi. Ecevit, koalisyon
ortakları arasındaki anlaşmazlık sonucu 18 Eylül 1974'de istifa
etti; koalisyon hükümeti sona erdi. Ecevit, Kıbrıs harekatını oya
tahvil edip tek başına iktidara gelmeyi planlamıştı.
CHP, önce 28 Haziran 1974'de Tüzük Kurultayı, sonra da 14
Aralık 1974'de 22. Kurultayı topladı. Bu kurultaylarda "demok­
ratik sol" ve "ortanın solu" gibi kavramlar tartışıldı. Parti içi
tartışmalar ve gruplaşmalar 27 Kasım 1976' da toplanan 23. Ku­
rultay' da da sürdü. Kurultayda, Sosyalist Enternasyonal'e katı­
lım kararı da alındı. Ecevit, 1304 oy ile yeniden genel başkan
seçildi.
CHP, 1977 seçimlerinden yüzde 41'lik oy oranıyla birinci
parti olarak çıktı. Kurduğu azınlık hükümeti düşürülünce, yeri­
ne Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu. Bu hükümet gensoru ile
düşürülünce yerine Ecevit, AP' den transfer ettiği 1 1 milletvekili
ile hükümet kurdu. Bu hükümet 12 Kasım 1979'a kadar sürdü.
CHP'nin 24 Mayıs 1979'da yapılan 24. Kurultayı'nda Ecevit,
1 198 oy ile yeniden genel başkan seçildi.
14 Ekim 1979'deki ara seçimlerde CHP'nin oy oranının
yüzde 41'den yüzde 29'a düşmesi ve Ecevit'in kendisine güve-

247
noyu istemesi üzerine 4 Kasım 1979' da yapılan 8. Olağanüstü
Kurultay' da, muhalefetteki Deniz Baykal ve Ali Topuz grupları,
yönetimi sert dille eleştirdiler. Güven oylamasında Ecevit, 20 ret
oyuna karşılık 1321 oy ile delegelerin güvenoyunu aldı.
Ordu, 12 Eylül 1980' de darbe yaptı. Parlamento feshedildi.
Siyasi partilerin faaliyetleri yasaklandı, daha sonra 'yasayla' 16
Ekim 1981'de tüm siyasi partiler kapatıldı. Kenan Evren'i de
cumhurbaşkanı seçmiş sayılan Anayasa 7 Kasım 1982' de halka
onaylattırıldı. Bu Anayasa'nın Geçici 4. Maddesiyle, kapatılan
siyasi partilerin liderleri başta olmak üzere 723 kişiye siyaset
yasağı getirildi. (Bu yasak, 1987 yılında yapılan halkoylamasına
kadar sürecekti.)

ARA DURAKLAR: HP- SODEP - SHP

Yeni Siyasi Partiler Yasası, 1982 Anayasası'nın ruhuna uygun


olarak 22 Nisan 1983'te yapıldı. Necdet Calp liderliğindeki
Halkçı Parti-HP, 20 Mayıs 1983'te, Sosyal Demokrasi Partisi­
SODEP ise 6 Haziran 1983'te kuruldu. Ancak 6 Kasım 1983'te
yapılan genel seçimlere sadece 12 Eylül Cuntası'nın "veto" en­
gelini aşan ANAP, MDP ve HP katılabildi.
Halkçı Parti'nin 1. Olağanüstü Kongresi, 2 Kasım 1985'te
toplandı. Partinin adı Sosyal Demokrat Halkçı Parti-SHP olarak
değiştirildi. Ertesi günü toplanan SODEP 1. Olağanüstü Kurul­
tayı'nda SODEP feshedilerek, SHP'ye katılım karan alındı.
SHP'nin Genel Başkanlığına Aydın Güven Gürkan seçildi.
SHP'nin ilk kongresi, 30-31 Mayıs 1986 tarihlerinde "SHP 2.
Olağanüstü Kurultayı" olarak toplandı. Erdal İnönü, genel baş­
kanlığa seçildi.
Bu arada, Demokratik Sol Parti-DSP 14 Kasım 1985'te ku­
ruldu. Partinin genel başkanlığına 24 Kasım' da Rahşan Ecevit
getirildi. Anayasa'nın siyasi yasaklarla ilgili Geçici 4. Maddesi­
nin kaldırılıp kaldırılmaması konusunda 6 Eylül 1987' de refe-

248
randuma gidildi. Yasaklar sadece yüzde 50.16'lik evet oyuyla
kalkh. Bülent Ecevit 13 Eylül' de DSP, Süleyman Demirel 24
Eylül' de DYP, Alparslan Türkeş 4 Ekim' de MÇP ve Necmettin
Erbakan 11 Ekim' de RP genel başkanlığına getirildiler.
1987 Genel seçimlerinde SHP, ikinci parti olup 99 milletve­
kili kazanırken, DSP yüzde 8.5 ile barajın altında kaldı. Bunun
üzerine Ecevit, 7 Mart 1988'de DSP Genel Başkanlığından istifa
etti. Ancak Ecevit, 15 Ocak 1989'da yapılan olağanüstü kongrede
yeniden genel başkan seçildi.
SHP'nin 2. Kurultayı, 25 Haziran 1988'de yapıldı. Erdal
İnönü yeniden genel başkanlığa getirildi. Parti Meclisi Baykal
ekibinden oluştu. 6 Eylül 1987'de siyaset yasağı kalkan Deniz
Baykal, Genel Sekreterliğe seçildi. Bu arada, 26 Mart 1989' da
yapılan yerel seçimlerde SHP birinci parti oldu.
Partinin 5. Olağanüstü Kurultayı 27 Ocak 1990'da toplandı
ve SHP'li 7 milletvekili Paris'te düzenlenen Kürt konferansına
kahldıkları için ihraç edildiler. Parti Meclisi yeniden belirlendi.
Erdal İnönü yeniden genel başkanlığa, Deniz Baykal da genel
sekreterliğe seçildi. Bunun ardından SHP' den istifa eden 10
milletvekili, Fehmi Işıklar başkanlığında Halkın Emek Partisi'ni
7 Haziran 1990'da kurdular.
Genel Sekreter Deniz Baykal ve Merkez Yürütme Kuru­
lu'nun 10 Eylül 1990'da görevlerinden istifa etmeleri üzerine
SHP 6. Olağanüstü Kurultayı 29 Eylül 1990' da toplandı. Genel
başkanlık yarışına sahne olan kurultayda, İnönü 504 oy ile yeni­
den genel başkan seçildi. Baykal'ın oyu 405'de kaldı. Parti Mec­
lisinin büyük çoğunluğu da Baykal karşıtlarından oluştu. Bay­
kal' dan boşalan genel sekreterliğe Hikmet Çetin getirildi. 27
Temmuz 1991'de toplanan SHP 3. Kurultayı da yine genel baş­
kanlık yarışına sahne oldu. Yapılan seçimlerde İnönü 534, Bay­
kal 451 oy aldı. 44 kişilik parti meclisinin 15 üyeliğini Baykal
ekibi kazandı. Genel Sekreterliğe Hikmet Çetin yeniden seçildi.

249
HEP'in SHP listelerinden girdiği 1991 seçimlerinde SHP 88,
DSP ise bu kez barajı aşarak 7 milletvekilliğini kazandı. Demi­
rel'in başbakanlığında kurulan DYP-SHP hükümetinin iş başına
gelişinin ardından 27 Ocak 1992'de toplanan SHP 7. Olağanüstü
Kurultayı'nda Genel Başkanlık seçimini İnönü 516 oy ile kazan­
dı. 486 oyda kalan Baykal, İnönü'ye karşı üçüncü yenilgisini
almış oldu. Baykal ekibi, 44 kişilik parti meclisine 17 kişiyle gir­
di. Genel Sekreterliğe Cevdet Selvi seçildi.

CHP YENİDEN AÇILIYOR

12 Eylül Cuntası tarafından 16 Eylül 1981'de kapahlan partilerin


yeniden açılmasını sağlayan yasa TBMM' de 19 Haziran 1992' de
kabul edildi. Bunun üzerine 1979'daki 24. Kurultay delegeleriyle
9 Eylül 1992 günü toplanan 25. Kurultayda, "CHP'nin aynı ad
ve amblemle açılması" kararı alındı. Genel Başkanlığa SHP An­
talya Milletvekili Deniz Baykal 679 oy ile seçildi. Erol Tuncer 452
oy aldı. Baykal Atatürk, İnönü ve Ecevit'ten sonra CHP'nin 4.
Genel Başkanı oldu. Baykal, 1 1 Eylül'de SHP'den istifa etti.
CHP, SHP'den istifa eden diğer milletvekilleri ile TBMM' de 21
milletvekili ile grup kurdu. Parti Meclisi 15 Mart 1993'de Ertuğ­
rul Günay'ı genel sekreterliğe seçti.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın 17 Nisan 1993'te ölümü ar­
dından, DYP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel,
SHP'nin desteğiyle 16 Mayıs 1993'te Cumhurbaşkanı seçildi.
Demirel'in ardından toplanan DYP Kongresi'nin Tansu Çiller'i
genel başkanlığa seçmesi üzerine, Çiller başbakanlığında DYP­
SHP hükümeti kuruldu. Bu arada, SHP Genel Başkanı İnönü,
eylül ayında yapılacak kurultayda genel başkanlığa adaylığını
·

koymayacağını açıkladı.
Böylece 1 1 Eylül 1993'te toplanan SHP 4. Kurultayı'nda ge­
nel başkanlık için aday olan Murat Karayalçın, Aydın Güven
Gürkan, Yüksel Çakmur ve Tolga Yarman arasından 559 oy alan

250
Murat Karayalçın genel başkan oldu. Tüzük değişikliğine gidildi
ve parti meclisi üye sayısı 50'ye çıkarıldı. Parti Meclisi, Karayal­
çın taraftan 30, Gürkan taraftarı 20 kişiden oluştu.
1994 Yerel Seçimlerinde SHP yüzde 13.6, DSP yüzde 8.8 ve
CHP 4.6 oy alınca, partilerin birleştirilmesi gereği kendini dayat­
b. SHP ile CHP arasında 30 Eylül 1994 günü "bütünleşme ön
protokolü" imzalandı. Ardından ancak 1 8 Şubat 1995'te yapıla­
bilen Birleşme Kurultayı'nda -26. Kurultay- 983 delege birleş­
menin CHP, 635 delege de SHP çabsı albnda olması yönünde oy
kullandı. Bunun üzerine hemen toplanan SHP Kurultayı'nda
119'e karşı 508 oy ile parti feshedildi ve CHP'ye kablım kararı
alındı. Hikmet Çetin oybirliğiyle CHP Genel Başkanı seçildi.
Çetin, CHP'nin 5. Genel Başkanı oldu. Birleşme sürecinde CHP
Genel Sekreteri Ertuğrul Günay, partiden istifa etti, yerine Ad­
nan Keskin getirildi.
CHP'nin 9 Eylül 1995'te yapılan 27. Kurultayı'na da genel
başkanlık tartışmaları arasında girildi. Hikmet Çetin'in aday
olmadığı kurultayda, Murat Karayalçın ile Deniz Baykal çekişti.
Baykal 681 oy alarak CHP'nin yeni genel başkanı oldu. Karayal­
çın 309 oyda kaldı. Parti Meclisi seçimine 3 liste ile gidildi. Bu
seçimi de Baykal'ın listesi kazandı. Karayalçın listesinden İsmail
Cem ve Hasan Fehmi Güneş, listeyi deldiler. Genel sekreterliğe
de Adnan Keskin getirildi.
Baykal'ın CHP Genel Başkanlığına seçilmesinden sonra, ik­
tidarda olan DYP-CHP koalisyon hükümeti, Çiller ile Baykal
arasında koalisyonun sürdürülmesi yönünde anlaşmaya varı­
lamaması üzerine, 20 Eylül 1995'te bozuldu. Çiller, 20 Eylül'de
hükümetin istifasını Cumhurbaşkanına sundu. Çiller daha sonra
5 Ekim' de azınlık hükümetini kurdu, ancak bu hükümet, 15
Ekim'de TBMM'den güvenoyu alamadı. 16 Ekim'de bir araya
gelen Çiller ve Baykal, erken seçim koşuluyla DYP-CHP hükü­
metinin kurulması konusunda anlaşblar. 26 Ekim'de, TBMM' de,
24 Aralık' ta erken seçim yapılması karan çıkb. 30 Ekim' de Çiller

251
başkanlığındaki DYP-CHP hükümeti kuruldu. Bu hükümet,
seçimlerden sonra istifa etti.
1995 Genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkan Refah
Partisi, yüzde 21.4 oy oranı ile 158 milletvekili çıkardı. Seçimler­
de DSP yüzde 14.6 ile 76, CHP ise yüzde 10.7 ile yüzde 49 mil­
letvekilliğini aldı. Bu seçim sonuçlarından sonra CHP' de SHP
kökenliler ile CHP kökenliler arasında tarhşmalar başladı. Ülke
ise çok kısa süreli hükümetler dönemine girdi.
CHP'nin 23 Mayıs 1998'de toplanan 28. Kurultayı'na erken
seçim tartışmaları ile girildi. Kurultay konuşmasında "Başba­
kanlık istiyorum" diyen Baykal tekrar genel başkan seçildi. Parti
meclisi seçimlerini genel merkez listesi kazandı. Ancak muhale­
fetten 6 kişi, listeyi delerek parti meclisine girdi. Adnan Keskin
tekrar genel sekreter seçildi. 1999 Genel seçimlerinde CHP, yüz­
de 8.71 oy oranı ile barajı aşamazken, DSP yüzde 22.2 oy oranı
ve 134 milletvekili ile birinci parti oldu. Seçim yenilgisi CHP'yi
sarstı. Deniz Baykal, 22 Nisan 1999' da genel başkanlıktan istifa
etti. Parti Meclisi, Cevdet Selvi'yi genel başkan vekilliğine getir­
di ve olağanüstü kurultay kararı aldı.
22 Mayıs 1999'da toplanan 9. Olağanüstü Kurultay'da Ge­
nel Başkanlık seçimlerinin ilk turuna 5 adayla gidildi. Altan
Öymen, Hasan Fehmi Güneş, Murat Karayalçın, Ertuğrul Gü­
nay, Hurşit Güneş. Üçüncü ve son tura girilirken aday olarak
Altan Öymen ve Hasan Fehmi Güneş kaldı, diğer adaylar ilk ve
ikinci turlarda çekildiler. Üçüncü turda Öymen 521 oy ile genel
başkan seçildi. Güneş'e 508 oy çıkh. Parti Meclisi seçimlerinde
liste konusunda gelişen olaylar nedeniyle, seçimleri kazananlar
istifa ettiler. Bunun üzerine salt Parti Meclisi seçimi için 26 Hazi­
ran 1999' da 10. Olağanüstü Kurultay yapıldı. Genel Başkan Al­
tan Öymen'in listesi, Baykal ekibi ve Hasan Fehmi Güneş-Murat
Karayalçın ittifakı tarafından delindi. 60 kişilik parti meclisinde
Baykal ekibi çoğunluğu elde etti. Parti meclisince, genel sekre­
terliğe Tarhan Erdem getirildi.

252
CHP'nin 30 Haziran 2001'de yapılan 29. Kurultayı'nda, 23
Ekim 2003'te yapılan 30. Kurultayı'nda, 3 Temmuz 2004'te yapı­
lan 12. Olağanüstü Kurultayı'nda, 29 Ocak 2005'te yapılan 13.
Olağanüstü Kurultayı'nda ve 19 Kasım 2005'te yapılan 31 . Ku­
rultayı'nda Deniz Baykal Genel Başkan seçildi. Son dönemde
yapılan üç olağan, iki olağanüstü kurultayda Önder Sav da Ge­
nel Sekreter seçildi. CHP'nin 32. Kurultayı ise 26-27 Nisan 2008
günlerinde toplandı ve Deniz Baykal yeniden Genel Başkan
seçildi.
CHP'nin 33. Kurultayı'na bir hafta kala Deniz Baykal, hak­
kındaki bir kasete tepki göstererek parti genel başkanlığından
istifa etti. CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın teşvikiyle genel
başkanlığa Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olması ve bunu millet­
vekilleri ve il başkanlarının ezici bir şekilde desteklemesi yü­
zünden Deniz Baykal, geri çağrılmayı umduğu kurultaya gide­
medi. CHP'nin 22-23 Mayıs 2010 günlerinde yapılan 33. Kurul­
tayı'nda tek aday Kemal Kılıçdaroğlu, partinin genel başkanlı­
ğına seçildi. Kılıçdaroğlu, genel başkan seçildikten sonra girdiği
tüm seçimleri kaybetmesine rağmen, yapılan tüm kurultaylarda
genel başkan seçildi. Bu kurultaylardan ikisinde Muharrem İnce
aday olmayı başardı; ancak seçimleri Kılıçdaroğlu kazandı.
Erkene alınan, hatta 'baskın' seçim olarak nitelenen 24 Hazi­
ran 2018 seçimlerinde, Kemal Kılıçdaroğlu, partinin cumhur­
başkanı adayı olarak kongrelerde kendisine karşı iki kez rakip
olmuş olan Muharrem İnce'yi gösterdi. Muharrem İnce, seçim
kampanyası için kalan kısa sürede düzenlenen mi tinglerde çok
yüksek bir performans gösterdi.
24 Haziran 2018 seçimlerinde CHP'nin oyu, yüzde 22.65'te
kalırken; Muharrem İnce'nin oyu, diğer partilerden gelenlerle,
yüzde 30.64'ü buldu. Seçim sonrasında Kemal Kılıçdaroğlu'nun
yerine Muharrem İnce'yi genel başkan seçtirmek için gündeme
getirilen olağanüstü kurultay talebi, yeterli imza toplanamadığı
iddiasıyla, yerine getirilmedi.

253
DEMOKRATİK SOL PARTİ

Demokratik Sol Parti (DSP), 14 Kasım 1985'te kuruldu. Bülent


Ecevit'in siyaset yasağı olduğu için partinin kuruluşuna öncülük
eden Rahşan Ecevit, partinin genel başkanlığına getirildi. Parti­
nin seçimlere girdiği 1987'de oyu yüzde 8.54'te kaldı ve barajı
aşamadı.
Bülent Ecevit'in siyaset yasağı kalkması üzerine yeniden
partinin başında getirilmesi ardından girilen 1991 seçimlerinde
yüzde 10.75 oy alarak barajı aşan DSP, 7 milletvekili ile meclise
girdi; ancak yaşanan istifalarla sayısı 3'ü düştü. Demokratik Sol
Parti, 1995 seçimlerinde yüzde 14.64'lük oy oranıyla meclise 76
milletvekili ile girdi.
Bu dönemde yaşanan kısa dönemli koalisyon hükümetleri
ardından erken seçime DSP azınlık hükümeti ile gidildi. İşte bu
dönemde ABD'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'ı Türkiye'ye
teslim etmesi DSP'ye yaradı ve parti 1999 seçimlerinde birinci
parti oldu. DSP aldığı yüzde 22.19'luk oy oranıyla 134 milletve­
killiği kazandı.
Ardından DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti kuruldu.
Başbakan Bülent Ecevit'in liderliğindeki bu hükümet dönemin­
de 2001 ekonomik krizi yaşandı ve ardından DSP içinden "Yeni
Türkiye" isimli bir parti çıkarılarak, hükümetin düşürülmek
istenmesi üzerine 2002' de erken seçime gidildi. DSP ile birlikte
tüm koalisyon partileri baraj alhnda kalırken; yeni kurulan Ak
Parti tek başına iktidar oldu.
DSP, 2002 seçimlerinde yüzde l .22'lik oy oranıyla meclis dı­
şında kaldı. Bülent Ecevit'in görevini Genel Başkan Yardımcısı
Zeki Sezer'e görevi devretmek isteğini belirtmesi ardından, 24
Temmuz 2004'te toplanan DSP'Ilin 6. Olağan Kurultayı'nda, Zeki
Sezer DSP Genel Başkanlığı'na seçildi. Ecevit'in 2006'daki vefa­
tından sonra eşi Rahşan Ecevit'in parti içindeki etkisi azalmasına
rağmen devam etti.

254
Demokratik Sol Parti, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerine
kahlmadı. Bu seçimlerde, CHP listesinden aday olan 13 DSP'li,
milletvekili seçilerek, parlamentoya girdi. 2009 yılı yerel seçim
sonuçlarının beklenenin alhnda olması gerekçesiyle DSP içinde
tarhşmalar başladı. Zeki Sezer de, 1 1 Nisan 2009 günü yaptığı
basın toplantısıyla genel başkanlıktart istifasını açıkladı.
17 Mayıs 2009'da yapılan olağanüstü kurultayda Masum
Türker genel başkanlığa seçildi. Kurultayın hemen ardından
2009 Mayısından 2010 başlarına kadar devam eden süre içeri­
sinde kurucu genel başkan Rahşan Ecevit ile Tayfun İçli, Emre­
han Halıcı, Mücahit Pehlivan, Recai Birgün, Demokratik Sol
Parti'den istifalarıyla DSP'nin meclisteki sandalye sayısı 6'ya
düştü. Haziran 2009'da, DSP'den ayrılan Rahşan Ecevit ve arka­
daşları Demokratik Sol Halk Partisi (DSHP)'ni kurdular.
6 Haziran 2010'da yapılan 8. Olağan Kurultay'da Masum
Türker tekrar genel başkanlığa seçildi. 12 Haziran 2011 Genel
Seçimleri'nde toplam oyların yüzde 0.25'ini aldı. 10 Temmuz
201 1'de, yapılan DSP Olağanüstü Kurultayı'nda, genel başkanlı­
ğa yeniden Masum Türker seçildi.
Demokratik Sol Parti'nin 9. Olağan Kurultayı, 30 Haziran
2013 günü düzenlendi. Kurultayda Genel Başkanı Masum Tür­
ker, yeniden Genel Başkan seçildi.
DSP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde 85 bin 810, 1 Kasım 2015
seçimlerinde ise 31 bin 805 oy aldı. Partinin 13 Aralık 2015 günü
düzenlenen Olağanüstü Kurultay'ında ise Genel Başkanlığa
Önder Aksakal seçildi.
Yeterli örgütlülüğe haiz olmadığı için 24 Haziran 2018 se­
çimlerine kendi partisi adına giremeyen DSP'nin Genel Başkanı
Önder Aksakal'ın "kim daha fazla vekil verirse, onunla ittifak
yapmaya hazırız" cümlesi tepki çekti ve hiçbir parti, DSP'yi
yapılan ittifaklardan birine davet ehnedi.

255
YENİ TÜRKİYE PARTİ Sİ

Yeni Türkiye Partisi (Yeni Türkiye), 22 Temmuz 2002'de İsmail


Cem ve Hüsamettin Özkan liderliğinde Demokratik Sol Par­
ti'den ayrılan 62 milletvekili tarafından kuruldu. Parti, DSP li­
derliğini ele geçiremeyen Bülent Ecevit'in 'sağ kolu' Hüsamettin
Özkan'nın bir projesi olarak ortaya çıkh.
Merkez sol ve liberal bir çizgide olan partinin ilk ve tek ge­
nel başkanı İsmail Cem oldu. 3 Kasım 2002 Erken Genel Seçim­
leri'nde % l .lS'lik oy oranıyla bir varlık gösterememesi üzerine
ba_şta Hüsamettin Özkan olmak üzere partiden büyük kopuşlar
oldu. 2004 Yerel Seçimleri'nde oyları 0.32 ye düşmesi ve İsmail
Cem'in hastalığı nedeni ile siyasi varlığını daha fazla devam
ettiremeyen parti, 24 Ekim 2004'de yaphğı son kurultayda
CHP'ye katılma karan aldı.

SOSYAL DEMOKRAT HALK PARTİ Sİ

Sosyal Demokrat Halk Partisi (SHP), Ankara eski Büyükşehir


Belediye Başkanı Murat Karayalçın liderliğinde 24 Mayıs
2002'de kuruldu. SHP, 2003 yılında yapılan yerel seçimlerde
DEHAP dahil beş ayrı partiyi bünyesinde topladı. Seçimlerden
sonra kazanan diğer belediye başkanları kendi partilerine üye
olurken; sadece Dikili Belediye Başkanı SHP'li olarak kalmışh.
2007 genel seçimlerinde, CHP' den kontenjan alamamasına
rağmen, SHP seçime girmekten CHP lehine çekildi. SHP Genel
Başkanı Murat Karayalçın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan
adayı olabilmek için CHP'ye _üye oldu. Seçimi kazanamayan
Karayalçın'ın partiye geri dönmeyeceği belli olunca, 7 Haziran
2009 tarihinde Ankara'da toplanan SHP 2. Olağanüstü Kurulta­
yı 'nda, 226 delegenin oyunu alan Hüseyin Ergün Genel Başkan
seçildi. SHP, daha sonra Eşitlik ve Demokrasi Partisi'ne katıl­
mak üzere 12 Mart 2010 günü kendisini feshetti.

256
DEMOKRATİK SOL HALK PARTİ Sİ

Demokratik Sol Parti' de istediği kişiyi genel başkan seçtireme­


yen Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit, Demokratik Sol Halk
Partisi'ni kurdu. 23 Kasım 2009'da faaliyetine başlayan partinin
genel başkanlığına 5 Aralık 2009' da seçilen Hulki Cevizoğlu,
Rahşan Ecevit'in müdahalelerine dayanamayarak partiden 39
gün sonra istifa etti. Ardından partinin genel başkanlığına Rah­
şan Ecevit getirildi. Deniz Baykal'ın genel başkanlıktan istifa
etmesinin ardından, Kemal Kılıçdaroğlu'nun onun yerine seçile­
ceği belli olunca, CHP'nin 33. Kurultayı'na konuk olarak kahlan
Rahşan Ecevit, herkesi CHP çahsı alhnda toplanmaya çağırdı.
Önce Rahşan Ecevit'in etkisindeki milletvekilleri CHP'ye kahldı.
Sonra da 14 Haziran 2010 günü toplanan DSHP'nin Kurucular
Kurulu, partinin feshedilmesine karar verdi.

10 ARALIK HAREKETİ

10 Aralık Hareketi, Türkiye' de var olan siyaset yapma tarzının,


kullanılan söylemin ve siyasal kadronun niteliğinin yenilenme­
sinin, yani yeni bir siyaset anlayışının yarahlmasının gerekliliği­
ne inanmış olan bir grup siyasetçi, sendikaa, bilim insanı, kültür
insanı ve çalışanlar tarafından kuruldu. İlhan Tekeli ve Yiğit
Gülöksüz'ün alt yapısını oluşturduğu "yeni siyaset anlayışı",
Mart 2005'te, Altan Öymen, Burhan Şenatalar, Erol Kahrcıoğlu
ve Fuat Keyman'ın da aralarında bulunduğu bir grup tarafından
bir çalışma toplantısında ele alındı ve zenginleştirildi.
22 Temmuz 2007 Genel Seçimlerinden hemen önce ÖDP,
SHP, DSP ve bağımsız sol hareketlerin ortak bir liste ile seçimle­
re girilmesi için çalışmış ama CHP'nin 13 DSP'li milletvekili
adayına kendi listesinde yer vermesi üzerine Çalışmaları sonuç­
suz kalmıştır. Hareketten Süleyman Çelebi, 201 1 seçimlerinde
CHP' den milletvekili seçilirken, Burhan Şenatalar ise daha sonra
CHP yönetimine alındı.

257
Tü rkiye So l un un
Dört Ana Damarı

Türkiye Solu' nun soyağacında dört ana dal bulunmaktadır. Sol örgütle­
rin nereden gelip nereye gittiklerini anlamak isteyenlerin bu dalların
ayrımlarını öğrenmesi gerekiyor. Kendi araları nda kimi nüanslar olsa
da dört ana damardan TKP ve türevlerinin Sovyetler Birliği' ndeki sos­
yalizmi, T H KO ve TKP/ML ile türevlerinin Çin Halk Cumhuriyeti ve Ar­
navutluk'taki sosyalizmi; TH KP-C ile türevlerinin ise Latin Amerika'daki
solu kendisine model olarak aldığını söyleyebiliriz. Günümüzde öykü­
necek sosyalist modeller olmadığından, sol örgütlerin kendisini tanım­
laması ya daha zor ya da daha gerçekçi...

259
TKP VE TÜREVLERİ

- 1919: Türkiye İşçi ve Çiftçi Fırkası


- 1920: Türkiye Komünist Partisi
- 1920: Türkiye Halk İştirakiyll.n Fırkası
- 1946: Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi
- 1954: Vatan Partisi-1 (Dr. Hikmet Kıvılcımlı)
- 1970: Sosyalist Gençlik Örgütü
- 1974: Türkiye Sosyalist İşçi Partisi
- 1975: Türkiye Komünist Partisi (Birlik)
- 1975: Vatan Partisi-2 (Orhan Aksungur)
- 1979: Sosyalist Vatan Partisi (Mehmet Özler)
- 1979: Türkiye Komünist Partisi-İşçinin Sesi
- 1980: Türkiye Komünist Partisi-Devrimci Kanat
- 1984: Kurtuluş Yolu (TKP-İS'den koptu)
- 1987: Türkiye Birleşik Komünist Partisi
- 1989: Türkiye Komünist Partisi-Kıvılcım
- 1988: 16 Haziran Hareketi (Dr. Hikmet Kıvılcımlı yanlısı)
- 1989: 10 Eylül (TKP'yi yeniden toparlama amaçlı)
- 1991 : Sosyalist Birlik Partisi (İçinde TKP ve TİP'liler de var)
- 1992: Türkiye Devrim Partisi (TKP/B'nin yeni adı)
- 1996: Ürün (12 Eylül öncesi dergiyle ilgisi yok)
- 2002: Savaş Yolu (Ürün' den ayrılanlarca kuruldu)
- 2005: Halkın Kurtuluş Partisi (Dr. Hikmet Kıvılcımlı yanlısı)
- 2012: 1920 TKP - Toplumsal Kurtuluş Partisi
- 2014: Komünist Partisi
- 2014: Halkın Komünist Partisi
- 2015: Türkiye Komünist Hareketi
- 2017: Türkiye Komünist Partisi

261
THKP-C VE TÜREVLERİ

- 1965: Fikir Kulüpleri Federasyonu


- 1969: Devrimci Gençlik (Dev-Genç)
- 1971 : Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi
- 1971: THKP-C - Marksist Leninist (Partizan)
- 1973: THKP-C Acilciler
- 1975: THKP-C Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği
- 1976: Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu
- 1976: Kurtuluş
- 1977: Devrimci Yol
- 1977: Tekoşin (Kurtuluş'tan koptu)
- 1978: Devrimci Sol
- 1978: Kasabalılar
- 1978: THKP-C Üçüncü Yol
- 1979: THKP-C Çayan Sempatizanları
- 1979: THKP-C Cephe Yolu
- 1979: THKP-C Devrimci Koordinasyon Birliği
- 1976: THKP-C Devrimci Savaş
- 1976: THKP-C Eylem Birliği
- 1979: THKP-C Halkın Devrimci Öncüleri
- 1979: THKP-C Türkiye Kızıl Muhafızları Ordusu
- 1982: Ana Gerilla Birliği (Dev Yol gerillaları)
- 1983: Türkiye-Kuzey Kürdistan Kurtuluş Örgütü
- 1993: THKP-C Devrimci Sol (Dursun Karataş)
- 1993: THKP-C Devrimci Sol (Bedri Yağan)
- 1994: THKP-C Devrimci Sol
- 1994: Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi
- 2000: Devrimci Hareket
- 2004: Emekçi Hareket Partisi
- 2006: Yeniden Devrim

262
THKO VE TÜREVLERİ

- 1965: Fikir Kulüpleri Federasyonu


- 1969: Devrimci Gençlik (Dev-Genç)
- 1970: Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)
- 1974: THKO Geçici Merkez Komitesi
- 1975: THKO Mücadelede Birlik (Emeğin Birliği)
- 1976: Halkın Kurtuluşu (THKO'nın legaldeki adı)
- 1976: Türkiye Devriminin Yolu (THKO'dan ayrıldılar)
- 1977: THKO - Diriliş (Örgütü yeniden kurmak istediler)
- 1977: THKO - Emeğin Kurtuluşu Yolunda Işık
- 1977: THKO - Devrimci Proletarya (Sonra TİKB oldu)
- 1978: Türkiye Devrimci Komünist Partisi - İnşa Örgütü
- 1980: Türkiye Devrimci Komünist Partisi
- 1980: Türkiye Komünist Emek Partisi
- 1980: Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği
- 1987: TDKP - Sosyalist Birlik (TDKP'den ayrıldı)
- 1988: Ekim (TDKP'den ayrıldı. TKİP oldu)
- 1989: Türkiye Devrimci Komünist İşçi Hareketi (TDKP kökenli)
- 1990: Türkiye Komünist Emek Partisi - Leninist (TKEP kökenli)
- 1996: Emek Partisi (TDKP geleneğinden)
- 1997: Emeğin Partisi (TDKP geleneğinden)
- 1998: Türkiye Komünist İhtilalciler Birliği
- 1999: Devrimci Halk Hareketi (TKİB' den ayrıldı)
- 1999: Türkiye Komünist İhtilalciler Birliği -Bolşevik

263
TKP-ML VE TÜREVLERİ

- 1965: Fikir Kulüpleri Federasyonu


- 1969: Devrimci Gençlik (Dev-Genç)
- 1970: Proleter Devrimci Aydınlık
- 1971 : Türkiye İhtilalci İşçi ve Köylü Partisi
- 1972: Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist
- 1976: Halkın Birliği (TKP-ML Hareketi olacak)
- 1978: TKP-ML'de 1 . Konferans (merkezi yapı sağlandı)
- 1981: TKP-ML 2. Konferansı'nı gerçekleştirdi
- 1981: TKP-ML Bolşevik Partizan ayrıldı
- 1983: Spartaküs (Bolşevik Partizan' dan ayrıldı)
- 1987: Mücadele Bayrağı (Bolşevik Partizan' dan ayrıldı)
- 1987: TKP-ML Maoist Parti Merkezi (Akademisyenler)
- 1987: TKP-ML ikiye bölündü: DABK ve Konferansçılar
- 1992: DABK ve Konferans TKP-ML isminde yeniden birleşti
- 1994: TKP-ML yeniden bölündü ve biri TKP(ML) oldu
- 1994: Bolşevik Partizan, Bolşevik Parti (KK-T) oldu
- 1995: TKP-ML'den Geçici Örgütlenme Komitesi ayrıldı
- 2002: TKP(ML) isim değiştirdi; Maoist Komünist Parti oldu
- 2005: Maoist Komünist Parti, 17 merkez kadrosunu yitirdi
- 2010: TKP-ML, MKP, Bolşevik Parti, MPM faal durumda
(Son iki grup, sadece Avrupa' da bulunuyor)

264
Tü rkiye So l undan
Portreler

Türkiye solu, örgüt bakımından son derece verimli olsa da, lider kişilik­
ler bakımından pek öyle sayılmaz. Gerçi her örgütün bir genel başkanı
ya da genel sekreteri var; bu yüzden "örgüt sayısı kadar da liderden
söz etmemiz gerekiyor" diyorsanız buna katılmamız mümkün değil.
Yüzyıllık sol tarihimizden sizler için kimi portreler hazırladık. Bunca
erkeğin arasında sadece birkaç kadından söz edebilmemiz, solun ne
denli 'erkek' bir örgütlenme olduğu gerçeğini de yüzümüze vuruyor.
Portrelerin sıralaması, doğum yıllarına göre yapıldı ve burada sadece
aramızdan ayrılmış olan lider şahsiyetlere yer verildi .

265
NAZIM RESMOR
Nazım Resmor, 1868 yılında Erzurum'da doğdu. Mülkiye'den
mezun oldu. Harput Valiliği yaph. TBMM 1 . Döneminde Tokat
mebusu seçildi. Meclis'teki Halk Zümresi grubunun ileri gelen
kişilerinden olan Nazım (Resmor), İçişleri Bakanlığı'na seçildi;
ancak Mustafa Kemal'in itiraz ettiği bu bakanlık sadece iki gün
sürdü. Çerkes Ethem'in ricasıyla görevinden istifa eden Res­
mor'un 4 Eylül 6 Eylül 1920 arasındaki İçişleri Bakanlığı tarihe
-

en kısa süreli bakanlık olarak geçti.


Yeşil Ordu'nun genel sekreterliğini yapan Nazım, bu der­
nekteki bazı üyelerin Mustafa Kemal tarafından kurdurulan
Resmi Türkiye Komünist Partisi'ne alınması nedeniyle, Gizli
Türkiye Komünist Partisi ile birlikte hareket etmeye karar verdi.
Gizli Komünist Partisi ile Halk Zümresi'nin birleşmesine, 22
Kasım 1920 günü karar verildi. Halk Zümresi ile birleşme metni
imzalamak için TKP'den Salih, Ziynetullah, Fatma ve Hilmi
gelirken, Halk Zümresi'nden de Tokat mebusu Nazım, Bursa
mebusu Şeyh Servet, Afyon mebusları Şükrü ve Hulusi vardı.
Sovyet elçiliğinden Upmal Angarski, Polyakov ve Bakü'de kuru­
lan TKP'yi temsilen Hüseyin Hüsnü de toplanhda yer aldı. Parti
programı iki kez konuşularak anlaşmaya varıldı. Anlaşma En­
ternasyonal marşı eşliğinde imzalandı.
Partinin program ve tüzüğü 28 Kasım günü hükümete ve­
rildi. Partinin faaliyete geçmesi, 7 Aralık 1920 günü kabul edildi.
�u durum, hemen Yeşil Ordu ve gizli TKP'nin yerel teşkilatları­
na bildirildi. Kongre yapılıncaya kadar geçici genel başkanlığını
Nazım'ın üstlendiği parti MK'sinde kimi seksiyonlar oluşturul­
du. Seksiyonlar daha sonra üç şubede birleştirildi. Şube başkan­
ları şunlardı: Basın: Mehmet Şükrü, Enformasyon: Hüseyin
Hüsnü, Propaganda: Ziynetullah Nevşirvanov, Kadınlar arasın­
da propaganda: Cemile Nevşirvanova, Kadınlar arasında teşki­
lat: Fatma Kudret, Umumi teşkilat: Nazım, Maliye: Ahmet Hilmi

267
ve MK aday üyesi Mehmet Hasip, Sanayi: Salih (Hacıoğlu) ve
MK aday üyesi Mukbil...
THİF'in yayın organı, 2 bin tirajlı günlük Emek gazetesi, 16
Ocak 1920'de yayına başladı ve 6 sayı yayınlandı; yani 21 Ocak
1920'de sona erdi. Parti üye sayısı ise 300 civarındaydı. Mustafa
Kemal'in Çerkes Ethem'den ricada bulunması üzerine Eskişe­
hir'den Ankara'ya getirilen Yeni Dünya gazetesi, Ethem kuvvet­
lerine karşı harekete geçen hükümeti eleştirip, işçileri greve
çağırınca, gazetenin matbaası 2 Ocak 1921 günü Kemalist güç­
lerce tahrip edildi. Gazeteyi yayınlayan Arif Oruç ve arkadaşları
tuh.ıklandı.
Hükümet, Salih'ten, baytar binbaşı olduğu için partiden
çıkmasını istedi. Haaoğlu, bu emre uymayınca 11 Ocak 1921
günü tutuklandı. Emek gazetesindeki yazılar nedeniyle gazete­
nin sorumlu, redaktörü Abdülkadir tutuklandı. 22 Ocak 1921'de
THİF'in iki yöneticisi daha tutuklandı ve parti 2 Şubat 1921 gü­
nü kapatıldı. Dokunulmazlıkları kaldırılan Tokat mebusu
Nazım, Afyon mebusu Mehmet Şükrü, Bursa mebusu Şeyh Ser­
vet ise 1921 yılı Nisan ayı ortalarında tutuklandılar.
Tutuklananlar Ankara'da İstiklal Mahkemesi'nde yargılan­
dılar. 9 Mayıs 1921'de sona eren duruşmada Nazım, 15 yıl, Ziy­
netullah Nevşirvanov 15 yıl, Salih Hacıoğlu 15 yıl, sınırdışında
bulunan Rusya elçiliğinden Şerif Manatov 15 yıl, gazeteci Niza­
mettin 8 yıl, Emek gazetesi tashihçisi Abdülkadir 5 yıl, Lise mü­
dürü Behram Lütfi 5 yıl, Hilmi 8 yıl hapis cezası aldı. Çerkes
Ethem ise gıyabında idam cezasına çarptırıldı.
Hapis cezası alanlar değişik cezaevlerine gönderildi. Çıkarı­
lan özel af sayesinde THİF'liler 29 Eylül 1921'de tahliye oldular.
Nazım, Ankara'ya geldi. Ankara'da Rus elçiliği 18 Mart 1922'de
Paris Komünü için bir toplantı düzenledi. Aynı gün, Yeni Hayat
yayınlanmaya başladı. 22 Mart günü THİF'in 'yeniden' kurul­
masına karar verildi ve 29 Mart 1922 günü, hükümete başvuru
yapıldı.

268
THİF, Nisan 1922'de üyelerini kayıt yenilemeye çağırdı.
Hazırlıklarına açık olarak başlanan kongresini gizli yapabildi.
Başbakan Rauf'un (Orbay), kongrenin yapılmaması yönündeki
sözlü ricası kabul edilmedi ve THİF kongresini 15-16 Ağustos
gecesi Ankara'ya yakın bir köy evinde ve 25-26 Ağustos gecesi
Rus elçiliğindeki oturumlarda yaptı. Parti'nin 308 üyesi olduğu
belirtildi.
Ankara, kendisine rağmen THİF'in kongre yapmasına kızdı
ve Ağustos ayı sonlarında verdiği bir ültimatomla partinin 24
saat içinde kendisini feshetmesini istedi. Bunun üzerine partinin
genel sekreteri Salih, partiyi kapatmayacaklarını açıkladığı gibi,
7 Eylül ve 14 Eylül'de verdiği dilekçelerle, yapılmasını istediği
reformları meclise bildirdi.
Kilikya Konferansı'ndan sonra, 19 Ekim 1922'de THİF'ten 20
kişi tutuklandı. 24 Ekim 1922'de sorgulan yapıldı. Yılsonuna
doğru, aralarında Mersin delegesi ve MK üyesi Ata'nın da bu­
lunduğu 11 kişi kefalet karşılığı serbest bırakıldı.
Komünist Enternasyonal toplanhsı sonrasında Salih, yanın­
da bir Komintem temsilcisiyle birlikte, 13 Ocak 1923 günü, Tür­
kiye'ye İstanbul üzerinden giriş yaph. İstanbul grubuyla birlik
çalışması yaptı; ancak başarılı olamadı. 13 Mart 1923 günü, İs­
tanbul'da yakalanan Salih, Ankara'ya getirildi.
THİF'den 46 kişiyi içeren davanın iddianamesi Ocak 1923'te
hazırlandı ve dava 20 Şubat 1923'te başladı. Bunun üzerine Mart
ayı başında aralarında Ata'run da bulunduğu 6 kişi yeniden
tutuklandı.
İstinaf Mahkemesi'ndeki THİF davası 7 ay kadar sürdü. 9
Ağustos 1923'te açıklanan karara göre, aralarında Nazım'ın da
bulunduğu 6 kişiye 3'er ay hapis cezası verildi. Yahlan süre gö­
zönünde bulundurularak serbest bırakıldılar. Daha sonra her
türlü siyasi faaliyetten uzak duran Nazım Resmor, 4 Temmuz
1935 günü öldü.

269
ETHEM RUHİ BALKAN
Ethem Ruhi (Balkan), 1873 yılında İstanbul'da doğdu. Fatih As­
keri Rüştiyesi'ni ve Kuleli Askeri Tıbbiye İdadisi'ni bitirdi. Aske­
ri Tıbbiye öğrencisiyken Jön Türklerle ilişki kurduğu ve siyasal
hareketlere katıldığı için tutuklandı. Taşkışla Divan-ı Harb'te
yargılandıktan sonra 1897'de Trablusgarb'a sürgüne gönderildi.
1900'de Paris'e kaçan Ethem Ruhi, aynı yıl Cenevre'ye geçti.
Orada Osmanlı gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü üstlendi.
İttihat ve Terakki'nin isteği üzerine Mısır'a giden Ethem Ruhi,
1903'te Osmanlı gazetesini çıkardı. Sonra yeniden Cenevre'ye
döndü. Burada Abdullah Cevdet ile birlikte, Osmanlı İttihat ve
İnkılap Cemiyeti'ni kurdu ve bu örgütün yayın organı olarak
Osmanlı gazetesini yeniden çıkardı.
Gazetenin yayına son vermesinden sonra 1904 yılında Bul­
garistan komiserliğinde katipliğe atandı. 1905'te Rumeli Telgraf­
ları, 1906'da Rumeli ve Balkan gazetelerini çıkardı. il. Meşruti­
yet'in ilanından sonra bir süre İstanbul'da bulundu. Sonra yeni­
den Filibe'ye döndü.
1911 'de tutuklanarak hüküm giydi; ama kısa bir süre sonra
tahliye edildi. 1912'de Eyyam gazetesini çıkardı. Balkan Savaşı
sırasında tutuklanarak dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı. Sa­
vaşın sona ermesinden sonra Bulgar Millet Medisi'ne Batı Trak­
ya milletvekili olarak girdi. 1914'ten, 1919'a kadar Balkan gazete­
si, Resimli Balkan dergisi, Çiftçi Bilgisi'ni yayımladı.
1920'de Bulgaristan'da vatana ihanet suçundan hakkında
tutuklama karan çıkarılması üzerine Türkiye'ye sığınan Ethem
Ruhi Balkan, Cenevre'de başladığı hukuk öğrenimini İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı. Avukatlık yaptı.
1946 yılında Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisi'nin kuruluşuna
önderlik etti. 14 Temmuz 1949 günü İstanbul'da ölen Ethem
Ruhi Balkan'ın cenazesini belediye kaldırdı. Partisi de ölümü­
nün ardından dağıldı.

270
REFİK N EVZAD
Dr. Refik Nevzad, 1874 yılında İstanbul'da doğdu. Askeri Tıbbi­
ye'de okurken il. Abdülhamid yönetimine karşı biraraya gelen
öğrencileri örgütleyerek siyasal yaşamına başladı. İttihat ve
Terakki adına bir örgüt kuran öğrencilerin temsilcisi olarak 1894
yılında Paris'e gitti. Orada Ahmet Rıza ile ilişki kurdu.
Bilahire Paris'e yerleşen Dr. Refik Nevzad, il. Meşrutiyet'in
ilan edilmesinden sonra uyguladığı politikayı beğenmediği için
İttihat ve Terakki'ye muhalefet etmeye başladı. Paris'te bulun­
duğu yıllarda ilişki kurduğu Fransız sosyalistlerden etkilenen
Dr. Refik Nevzad, İştirakçi Hilmi olarak tanınan Hüseyin Hilmi
ile ilişki kurarak, Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın Paris şubesi sayı­
labilecek bir örgüt oluşturdu.
Dr. Refik Nevzad'ın bu örgütüne kahlanlar arasında Avni
Kemal, Memil Zeki ve Kadı Hoca gibi isimler vardı. Tüm yazıla­
rını kendisinin elle yazdığı ve litografla bashğı Beşeriyet isimli
gazeteyi 1911 yılında yayınlamaya başladı. Sadece alh sayı çıka­
bilen Beşeriyet'in ülkeye sokulması yasaklandı.
Paris'te yaşarken il. Entemasyonal'in yakın ilişkiler kurdu.
Jean Jaures ve Emile Vandervelde gibi sosyalist liderlerle dost
oldu. Mütareke döneminde Hüseyin Hilmi'nin kurduğu Türkiye
Sosyalist Fırkası ile ilişkiye geçti. 1919 seçimlerinde İstanbul'dan
aday gösterildi; ancak kazanamadı.
Türkiye Sosyalist Fırkası'run kapahlmasının ardından Ay­
dınlık çevresiyle ilişki kurdu ve kimi yazıları bu dergide yayın­
landı. Cumhuriyet ilan edilince, temel amacının gerçekleştiğini
belirten Dr. Refik Nevzad, sosyalist mücadeleyi bıraktı ve Fran­
sızca, Türkçe tiyatro eserleri kaleme aldı.
1950'den sonra Türkiye'ye dönen Dr. Refik Nevzad, hemen
tutuklansa da, kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. Dr. Refik
Nevzad, 1952 yılında, İstanbul'da yaşamını yitirdi.

271
SALİH HACIOGLU
Salih Hacıoğlu, Trabzon'ın Tonya ilçesi Orta Mahalle köyünde
12 Ocak 1880 günü doğdu. Annesi ev kadını, babası ise köyün
okulunda öğretmendi. İstanbul Askeri Baytar Mektebi'ni 1904
yılında bitirdikten sonra askeri veteriner olarak çalışh.
Sovyetler Birliği'nin Ankara'daki temsilcilerinden Şerif Ma­
natov'un öncülüğünde Ankara ve Eskişehir'de 14 Haziran
1920'de 'kurulan' hafi yani gizli Türkiye Komünist Partisi'nde
örgütleme çalışmalarında bulundu. Gizli TKP, görüşlerini Hazi­
ran ayında ilan edilen 25 maddelik nizamnamesinde açıkladı.
Ankara hükümetinin resmi Türkiye Halk Fırkası'nı kurup,
komünist faaliyetleri denetim alma girişimi üzerine, Gizli TKP,
Yeşil Ordu ve Halk Zümresi'nin bir kısmıyla birleşti ve faaliyet­
lerine resmi olarak 7 Aralık 1920'de kurulan Türkiye Halk İşti­
rakiyun Fırkası'nda devam etti.
Meclis'teki Halk Zümresi'nin -resmi TKP'ye kahlmayan­
üyeleri ile gizli Türkiye Komünist Partisi tarafından kurulması­
na 22 Kasım 1920'de karar verilmişti. Partinin program ve tüzü­
ğü 28 Kasım günü hükümete verildi. Partinin faaliyete geçmesi,
7 Aralık 1920 günü kabul edildi. Parti MK'sinde kimi seksiyon­
lar oluşturuldu. Seksiyonlar daha sonra üç şubede birleştirildi.
THİF'in yayın organı, 2 bin tirajlı günlük Emek gazetesi, 16
Ocak 1920'de yayına başladı; ancak 6 sayı yayınlanabildi. Hü­
kümet, Salih' ten, (Haaoğlu) baytar binbaşı olduğu için partiden
çıkmasını istedi. Salih, bu emre uymayınca 1 1 Ocak 1920 günü
tutuklandı. 22 Ocak 1920'de THİF'in iki yöneticisi daha tutuk­
landı ve parti 2 Şubat 1921 günü kapahldı. Dokunulmazlıkları
kaldırılan Tokat mebusu Nazım, Afyon mebusu Mehmet Şükrü,
Bursa mebusu Şeyh Servet ise 1921 yılı Nisan ayı ortalarında
tutuklandılar.
Tutuklananlar Ankara'da İstiklal Mahkemesi'nde yargılan­
dılar. 9 Mayıs 1921'de sona eren duruşmada Nazım 15 yıl, Ziy-

272
netullah Nevşirvanov 15 yıl, Salih 15 yıl, sınırdışında bulunan
Sovyet elçiliğinden Şerif Manatov, gıyabında 15 yıl, gazeteci
Nizamettin 8 yıl, Emek gazetesi tashihçisi Abdülkadir 5 yıl, Lise
müdürü Behram Lütfi 5 yıl, Hilmi 8 yıl hapis cezası aldı. Hapis
cezası alanlar değişik cezaevlerine gönderildi. Çıkarılan özel af
sayesinde THİF'liler 29 Eylül 1921 'de tahliye oldular.
Ankara'da Sovyet elçiliği 18 Mart 1922'de Paris Komünü
için bir toplanh düzenledi. Aynı gün, Yeni Hayat yayınlanmaya
başladı. 22 Mart günü THİF'in 'yeniden' kurulmasına karar ve­
rildi ve 29 Mart 1922 günü, hükümete başvuru yapıldı.
THİF, Nisan 1922'de üyelerini kayıt yenilemeye çağırdı.
Hazırlıklarına açık olarak başlanan kongresini gizli yapabildi.
Başbakan Rauf'un (Orbay), kongrenin yapılmaması yönündeki
sözlü ricası kabul edilmedi ve THİF kongresini 15-16 Ağustos
gecesi Ankara'ya yakın bir köy evinde ve 25-26 Ağustos gecesi
Sovyet elçiliğindeki oturumlarda yapb.
Ankara, kendisine rağmen THİF'in kongre yapmasına kızdı
ve Ağustos ayı sonlarında verdiği bir ültimatomla partinin 24
saat içinde kendisini fesh etmesini istedi. Kilikya Konferan­
sı'ndan sonra, 19 Ekim 1922'de THİF'ten 20 kişi tutuklandı.
Son dönemlerde kendisinde Türkiye Komünist Fırkası ola­
rak da bahsedilen THİF'in Kongresi'nde, Komünist Entemasyo­
nal'in 4. Kongresi'ne kablacak delegeler de seçildi. Salih ve diğer
delegeler Rusya'ya götürüldü.
Komünist Enternasyonal 4. Kongresi, 5 Kasım-5 Aralık 1922
günlerinde toplandı. KE toplanhsı sonrasında Salih, 13 Ocak
1923 günü, Türkiye'ye İstanbul üzerinden giriş yaph. Komin­
tem, Salih'i partiyi yeni baştan örgütlemek amaayla kurduğu
Örgütlenme Bürosu'na tayin etmişti. İstanbul'da Fransız demir­
yolu şirketinde işçi ve memur olarak çalışırken, 1923 yılında
partiyi örgütlemeye yöneldi. Ancak 13 Mart 1923 günü, İstan­
bul'da yakalanarak Ankara'ya sevk edildi.

273
THİF'den 46 kişiyi içeren davanın iddianamesi Ocak 1923'te
hazırlandı ve dava 20 Şubat 1923'te başladı. İstinaf Mahkeme­
si'ndeki THİF davası 7 ay kadar sürdü. 9 Ağustos 1923'te açıkla­
nan karara göre, Salih'e 3.5 ay ve diğer beş kişiye ise 3 ay hapis
cezası verildi. Bunun üzerine, yahlan süre göz önünde bulundu­
rularak serbest bırakıldılar.
TKP'nin 1925 yılında İstanbul'da toplanan III. Kongresi'nde
Merkez Komitesi üyeliğine seçilen Haaoğlu, 1925-27 yıllarında
TKP'nin MK üyesi olarak çalışh. 1927'de diğer MK üyeleriyle
birlikte tutuklandı ve 4 ay hapis cezasına çarphrıldı. Bu dava
sırasında partinin genel sekreteri Vedat Nedim (Tör), parti arşi­
vini devlete teslim etti.
Hapisten çıkan Salih, 1928 yılında Sovyetler Birliği'ne gitti
ve Azerbaycan'da veteriner olarak çalışh. Vedat Nedim çizgi­
sinde olduğu ve Şevket Süreyya'run (Aydemir) bir mektubunu
Komünist Entemasyonal'e götürdüğü için TKP MK tarafından
parti üyeliğinden çıkarıldı.
1929 ve 1930 yılında Komünist Enternasyonal Yönetim Ku­
rulu'na başvuran Salih'in durumu 1939 yılında değerlendirildi
ve TKP üyeliği kendisine iade edildi. Kızı Dürdane'nin ölümü
üzerine Salih'in eşi Sabiha Sümbül, Türkiye'ye geri dönmek
amacıyla 1949 yılında, Moskova'daki Türkiye Büyükelçiliği'ne
başvurunca, tutuklandı ve 10 yıl hapse mahkum oldu.
Daha sonra da Salih Hacıoğlu da karısıyla beraber Altay­
lardaki çalışma kamplarına gönderildi. Haaoğlu gönderildiği
çalışma kampında, Nisan 1954'te kalp krizinden öldü. Nazım
Hikmet'in girişimleriyle Sovyetler Birliği Komünist Partisi Yük­
sek Mahkemesi Askeri Heyeti tarafından 27 Şubat 1956 günü
Salih Hacıoğlu'nun itibarı iade edildi ve eşi Sabiha Sümbül'e de
emekli aylığı bağlandı.

274
MUSTAFA SUPHİ
1883 yılında o zamanın Trabzon vilayetine bağlı olan Giresun
kazasında doğdu. İlkokulu Kudüs ve Şam'da, ortaokulu Erzu­
rum'da okudu. 1905 yılında İstanbul Hukuk Mektebi'nden me­
zun olduktan sonra Paris'te Siyasal Bilgiler Okulu'nu bitirdi.
Fransa' da bulunduğu dönemde, Mustafa Suphi, İttihatçılar
ile yakın ilişki içerisindeydi. Paris'te kurulan Osmanlı Öğrenci­
ler Birliği'rıi yönetti. Mustafa Suphi'nin Paris'ten İstanbul'a dö­
nüşü 1908 yılına, İkinci Meşrutiyet'in ilan edildiği günlere rast­
ladı. Tanin, Servet-i Fünun ve Hak gazetelerine yazılar yazdı;
değişik okullarda hukuk ve iktisat dersleri verdi. Medeniyetin
Vazifesi isimli bir broşür kaleme aldı.
İttihat ve Terakki Fırkası'nın 191 1 yılındaki genel kongresi­
ne Anadolu delegesi olarak kahldı. İttihatçılıktan kopuşu bu
kongreden sonra başladı ve 1912 Ağustos'unda partiden tama­
men ayrıldı ve Fırka'ya muhalefet etmeye başladı. Mahmut Şev­
ket Paşa suikastini bahane ederek, muhaliflere karşı 1913 yılının
sonlarında başlayan sürgün furyasından Mustafa Suphi de nasi­
bini aldı ve Sinop' a sürüldü.
1914 yılının başlarında kendisini komünist düşünceyle ta­
nıştıracak olan süreç, bir grup arkadaşı ile birlikte bir tekne ile
Rusya'ya kaçmalarıyla başladı. Önce siyasi mülteci olan Mustafa
Suphi, 1. Dünya Savaşı'nın başlaması ile birlikte Osmanlı tebaa­
sından olduğu için Urallara sürgüne gönderildi. Sürgün yılla­
rında Türk kökenli çeşitli devrimciler ve Bolşevikler ile tanıştı.
Doğu cephesinde esir düşerek Rusya içlerine sürgüne gönderi­
len Anadolulu askerler arasında çalışma yürüttü. Suphi'nin
Bolşevik düşüncelerle tanışıp devrimci bir çalışma yürütmeye
başlaması 1914-15 yıllarına denk düşmektedir.
Ekim Devrimi'nden sonra, 1918 yılında Moskova'ya gitti.
Halk Komiseri Josef Stalin'in yardımcılarından Sultan Gali­
yev'in sekreterliğini üstlendi. Rusya'daki ilk Türk sosyalist gaze-

275
tesi olan Yeni Dünya'yı çıkarmaya başladı. Türkçe yayınlanan
gazete, Türk savaş esirlerine Ekim Devrimi'ni anlatıyordu. Bu
dönemde, daha çok Kırım ve Odessa' daki, Rusya kökenli ya da
savaş esiri Türkler arasında çalışma yürüttü.
Temmuz 1918'de Moskova'da topladığı bir konferansta,
Türkiye Komünist Partisi'nin kurulması kararı alındı. Kızıl Ordu
içinde örgütlenen Türk savaş esirlerinden bir birlik ile Rus İç
Savaşı'na kabldı. 1919 yılı sonbaharında Beyaz orduculardan
kurtarılan Kırım'a gitti ve orada Türkçe gazeteler çıkarmaya
başladı ve parti okulu açtı.
Gerçek anlamda Anadolu'ya yönelik çalışmaya başlaması,
Mayıs 1920' de Bakü'ye gelmesiyle oldu. TKP'nin kuruluş kong­
resine yönelik hazırlıklar esnasında Mustafa Suphi, gazete işleri
için Kırım'ın Kerç limanında bulunan Murat San'nın yanına
gitmişti. Orada misafir olarak bulunan Mariya (Meryem) ile
tanıştı. Mariya okul sıralarında Komsomol (Komünist Parti'nin
gençlik kollan üyesi) olmuş, şimdi de parti üye adayıydı.
Bakü'de Doğu Halkları Kurultayı hazırlıkları sürerken, Ka­
dir Erzurumlu, Murat San'nın yanına gitti ve birlikte Meryem'i
Kerç'ten Novorosisky'e getirdiler. Orada nikah kıyıldı. TKP'nin
kuruluş tarihi sayılan 10 Eylül 1920 günü Bakü'de yapılan 1 .
Kurultay'da Merkez Komitesi'ne seçilenlere teknik olarak yar­
dımcı olarak atanan 1 1 kişinin müdürü sıfatıyla çalışacak kişi
Mariya-Meryem'di. Daha sonra da Anadolu'ya gidecek olan
heyete Meryem Suphi de daktilograf olarak katılacaktır.
Türkiye Komünist Partisi'nin 1 . Kongresi, Bakü'deki Kızıl
Ordu Salonu'nda 10 Eylül 1920 günü toplandı. 16 Eylül 1920
gününe kadar devam eden kongreye İstanbul, Zonguldak, Ereğ­
li, İnebolu, Samsun, Trabzon, Bayburt, Erzurum, Sivas, Konya,
Ankara, Eskişehir, Vezirköprü, Şarki Karahisar ve Ordu'daki
komünist grupların temsilcileri katıldı. Kimi işçi örgütlerinin
temsilcileri de kongrede gözlemci olarak bulunurken, daha uzak
yerlerdeki beş temsilcinin yazılı raporu toplantıya ulaşhnldı.

276
TKP'nin bu kuruluş kongresinde önce Merkez Büro'nun ra­
poru Mustafa Suphi tarafından okundu. Türkiye Komünist Par­
tisi'nin program ve tüzüğü tartışılarak onaylandı. Partinin, Ko­
münist Entemasyonal'e üye olması karara bağlandı.
Kongrenin son gününde de yedi kişi Merkez Komite'ye se­
çildi: Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Mehmet Emin, Hakkı, Naz­
mi, Süleyman Nuri ve İsmail Hakkı... Merkez Komite'nin kendi
arasında yaptığı görev bölümünde de Mustafa Suphi, parti baş­
kanlığına getirilirken, Ethem Nejat ise genel sekreter seçildi.
TKP Merkez Komitesi'nin 17 Eylül 1920'den itibaren yaptığı tüm
toplantılar, Anadolu'ya nasıl gidileceği üzerineydi.
Mustafa Suphi aynı dönemde hem Komintem'in ikinci
kongresinde iki Türk delegeden biri olmuş, hem de 1-8 Eylül
1920'de toplanan Bakü Doğu Halkları Kurultayı'nın başkanlık
divanında yer almıştı. Sovyet hükümeti tarafından güvenilen ve
Anadolu' daki komünist hareketin gelecekteki lideri olarak görü­
len Suphi, partinin aldığı karar doğrultusunda Anadolu'ya ge­
çerek Türkiye' deki komünist harekete yön vermeye girişti. Bu
kapsamda işgale karşı Anadolu' da savaşmak üzere Sovyetler
Birliği'nde bulunan Türk askerlerden bir Bolşevik Tabur oluştu­
ruldu ve Anadolu'daki Kuvayı Milliye hareketi komutanlığının
emrine verildi. Ancak bu birliğin beraber savaşması mümkün
olmadı ve askerler değişik birliklere dağıtıldı.
1921 yılının Ocak ayında Büyük Millet Meclisi'nin çağrılısı
olarak Ankara'ya doğru yola çıkan Suphi ve arkadaşlarının
Türkiye' de siyasi kargaşa çıkartmak istediğinden şüphelenen
Meclis ve Doğu Cephesi Komutanlığı, kendilerine koruma ver­
meyerek, Kars ve Erzurum' da linç girişimlerine uğramalarına
lakayt kaldılar. 1921 yılı Ocak ayında 28'i 29'a bağlayan gece 14
yoldaşı ile birlikte Trabzon' dan Sovyetler' e geri gönderilmek
için bindirildikleri teknede, Kayıkçılar Kahyası Yahya'nın adam­
ları tarafından öldürüldüler. Mustafa Süphi'nin eşi Meryem
Suphi de aynı günlerde Trabzon'da öldürüldü.

277
HAKKI BEHİÇ BAYİÇ
Hakkı Behiç Bayiç, Çerkes bir ailenin çocuğu olarak 1886 yılında
İstanbul'da doğdu. Mülkiye Mektebi'ni 1905 yılında bitirdikten
sonra, Maliye Bakanlığı Muhasebe Kalemi'ne girdi. 1909-1917
yıllan arasında çeşitli yerlerde tahrirat müdürlüğü, vilayet mek­
tupçuluğu, sonra da Bilecik'te mutasarrıflık yaptı. 1917'de muta­
sarrıf olarak bulunduğu Akka'nın İngilizlerce işgal edilmesi
üzerine İstanbul'a döndü.
1919'da Anadolu'ya geçti ve Denizli temsilcisi olarak Sivas
Kongresi'ne kahldı ve Heyet-i Temsiliye'ye seçildi. Meclise 1920
yılında Denizli milletvekili olarak girdi. İlk geçici hükümette 25
Nisan 1920'de Maliye, 17 Temmuz 1920'de ise Dahiliye Bakanlı­
ğı'na seçildi. Sol eğilimli olduğu bilindiğinden hakkında kısa
sürede sekiz sözlü soru ve dört gensoru önergesi verilmesi üze­
rine, 7 Eylül 1920 günü bakanlıktan istifa etti.
Mayıs 1920'de Ankara'da bir cemiyet olarak kurulan Yeşil
Ordu'nun kurucuları arasında Hakkı Behiç de vardı. Nizamna­
mesi'ne göre Yeşil Ordu, anti-kapitalist, anti-emperyalist ve anti­
militaristti. Ancak islami özelliği, komünizan fikirlere ağır bası­
yordu. Yeşil Ordu Cemiyeti'nin dağıhlmasından sonra, 18 Ekim
1920'de Mustafa Kemal'in kurdurduğu -resmi- Türkiye Komü­
nist Fırkası'nın genel sekreterliğine getirildi. Resmi TKF'nin
kurucuları arasında Tevfik Rüştü (Aras), Yunus Nadi (Abalıoğ­
lu), Hakkı Behiç (Bayiç), Refik (Koraltan) gibi Mustafa Kemal'e
yakınlığıyla tanınan kişiler vardı.
Hakkı Behiç, TKF'nin yayın organı Yeni Gün gazetesinin so­
rumlu yazıişleri müdürlüğünü ve başyazarlığını da yaptı. Ger­
çek komünist örgütler tasfiye edildikten sonra, Türkiye Komü­
nist Fırkası da kuruluşunun üçüncü ayında kapatildı. Hakkı
Behiç, 1923'e değin sürdürdüğü milletvekilliği görevinden ve
siyasetten çekildi. Yaşananlar yüzünden sinir hastası olan Hakkı
Behiç Bayiç, 12 Ekim 1943 günü Ankara'da öldü.

278
ETHEM NEJAT
Ethem Nejat, Çerkes bir ailenin çocuğu olarak İstanbul' da 1887
yılında doğdu. Üsküdar Lisesi'ni bitirdikten sonra Yüksek Tica­
ret Mektebi'nden mezun oldu. 1908 öncesinde bir süre gazeteci­
lik yaptı. Baskılar üzerine yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Bir
süre Amerika ve Fransa'da yaşadı.
Abdülhamit'in tahttan indirilip, Meşrutiyet'in ilan edilme­
siyle, 1908'de yurda döndü ve öğretmenlik yapmaya başladı.
Manashr, Bursa ve İzmir öğretmen okullarında müdürlük yaph.
Bu yıllarda Türkçü düşünceyi savunuyordu. 1918 yılına ka­
dar aralarında Türk Yurdu da olmak üzere 5-6 Türkçü dergide
yazıları yayınlandı. Yeni Fikir adlı bir pedagoji dergisi çıkardı.
Bu yazılarında mevcut eğitim sisteminin yeniden ele alınması
gerektiğini savunuyordu.
Maarif Bakanlığı'nın Amme Hizmetleri Dairesi'nde çalışır­
ken, bakanlık onu incelemelerde bulunmak üzere, Eylül 1918'de
Berlin'e gönderdi. Ethem Nejat, orada ilk kez sosyalist fikirlerle
tanışh. Almanya' da bulunduğu sıralarda, Türkiyeli sosyalist
aydınlarla bir araya geldi ve Berlin'de Spartakistlerin önderli­
ğindeki işçi eylemlerine katıldı.
Türkiye'den gitmiş olan öğrenciler ve işçiler orada Türkiye
İşçi ve Çiftçi Fırkası'nı kurdular ve Kurtuluş dergisini yayınla­
maya başladılar. Ancak Berlin'deki Türkiyeli topluluk hemen
yurda dönme karan aldı.
Nitekim Almanya'dan kalkan Akdeniz vapuru, Mayıs
1919'da Ethem Nejat'ın da aralarında bulunduğu Berlin grubu­
nu Haydarpaşa' ya getirdi. İstanbul' a gelen grup, hiç bekleme­
den örgütlenme çalışmalarına başladı. 20 Eylül 1919'da Kurtuluş
dergisi yayınlanmaya başladı ve 22 Eylül 1919 günü Türkiye İşçi
ve Çiftçi Sosyalist Fırkası kuruldu.
Ethem Nejat, bu partiden İstanbul adayı olmuşsa da, seçim­
lerde başarılı olunamadı. Ethem Nejat, İstanbul' da bulunduğu

279
dönemde, solu bir araya getirme çabalarında da bulundu. Sol bir
araya gelemezken, solun önemli bir bölümü Anadolu'ya geçip,
milli mücadeleye kahlma karan aldı.
Ethem Nejat'ı daha sonra, 1-8 Eylül 1920 günlerinde topla­
nan Doğu Halkları Kurultayı'nda görüyoruz. Kendisi Eskişehir­
Ankara delegesi olarak Türkiye'yi temsilen kahlan 235 delege­
nin arasındaydı.
Türkiye Komünist Partisi'nin 1. Kongresi, Bakü'deki Kızıl
Ordu Salonu'nda 10 Eylül 1920 günü toplandı. 16 Eylül 1920
gününe kadar devam eden kongreye İstanbul, Zonguldak, Ereğ­
li, İnebolu, Samsun, Trabzon, Bayburt, Erzurum, Sivas, Konya,
Ankara, Eskişehir, Vezirköprü, Şarki Karahisar ve Ordu'daki
komünist grupların temsilcileri katıldı. Kimi işçi örgütlerinin
temsilcileri de kongrede gözlemci olarak bulunurken, daha uzak
yerlerdeki beş temsilcinin yazılı raporu toplanhya ulaşhnldı.
TKP'nin bu kuruluş kongresinde önce Merkez Büro'nun ra­
poru Mustafa Suphi tarafından okundu. Türkiye Komünist Par­
tisi'nin program ve tüzüğü tarhşılarak onaylandı. Partinin, Ko­
münist Entemasyonal'e üye olması karara bağlandı.
Kongrenin son gününde de yedi kişi Merkez Komite'ye se­
çildi: Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Mehmet Emin, Hakkı, Naz­
mi, Süleyman Nuri ve İsmail Hakkı...
Merkez Komite'nin kendi arasında yaphğı görev bölümün­
de de Mustafa Suphi, parti başkanlığına getirilirken, Ethem Ne­
jat ise genel sekreter seçildi.
TKP Merkez Komitesi'nin 17 Eylül 1920'den itibaren yaphğı
tüm toplanhlar, Anadolu'ya nasıl gidileceği üzerineydi. Mustafa
Kemal'in bilgisi dahilinde Anadolu'ya gelen ve 28-29 Ocak
1921'de Trabzon-Sürmene açıklarında öldürülen TKP heyetinin
içinde Mustafa Suphi ile birlikte Ethem Nejat da bulunuyordu.

280
ŞEFİK HÜSNÜ DEGMER
Selanik'te 1887 yılında doğan Şefik Hüsnü, 1912'de Paris Sor­
bonne Üniversitesi'nde hp fakültesini bitirdi ve sinir hastalıkları
uzmanı oldu. Sorbonne Üniversitesi'nde tanışhğı Polonyalı kız
arkadaşı Leokadiya Stemitksaya ile 1914 yılında evlendi ve kızı
Meryem 1915 yılında doğdu. Liseyi Paris'te okuyan Meryem,
geri kalan ömrünü Polonya'da annesiyle birlikte geçirdi.
Balkan Savaşı ve 1. Dünya Savaşı'nda Çanakkale Cephe­
si'nde tabip yüzbaşı olarak görev yapan ve 1918 yılında yapılan
mütareke ardından, İstanbul'a gelen Dr. Şefik Hüsnü, doktor
olarak çalışmaya başladı.
Berlin'den gelen sosyalistler, Almanya'da kurdukları Türki­
ye İşçi ve Çiftçi Partisi'nin adına bir de sosyalist kelimesini ekle­
yerek 1919 yılının Temmuz ayı sonlarında hükümete resmen
başvurdular. Ancak herhangi cevap gelmedi.
Partinin yayın organı Kurtuluş, 20 Eylül 1919'da yayınlan­
maya başladı. Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, 22 Eylül
1919'da kurulmuş sayıldı. Dr. Şefik Hüsnü'nün liderliğinde Et­
hem Nejat, Ahmet Akif, Sadrettin Celal, Vedat Nedim, Nafi
Atuğ Kansu, Cevat Cevdet ve Namık İsmail tarafından kurulan
fırkanın genel merkezi İstanbul'daki Çiftçi Kütüphanesi'ndeydi.
Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, 1919 seçimlerinde İs­
tanbul, İzmir, Eskişehir, Niğde'den birer aday gösterdi; ancak
sadece İstanbul'daki adayı Mehmet Vehbi, 14 oy alabildi.
Eylül 1919'dan Şubat 1920'ye kadar beş sayı çıkabilen Kurtu­
luş'un 19 Şubat 1920 tarihli beşinci sayısından sonra, İstanbul 16
Mart 1920'de İngilizler tarafından işgal edildi. Kurtuluş'un yayını
ve partinin faaliyetleri işgal kuvvetleri ve Damat Ferit Paşa hü­
kümeti tarafından yasaklandı.
Cephede durumun kritikleşmesi üzerine bazı parti yönetici­
leri düşmana karşı savaşmak için Anadolu'ya gittiler. 1920 yı­
lında yapılan ara seçimlerde Kurtuluş dergisi sahibi Mehmet

281
Vehbi Bey, seçimi kazandı; ancak meclis feshedildiği için me­
busluk yapamadı. 1920 yılı sonlarında faaliyetlerine gizli olarak
yeniden başlayan Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, 1 Ma­
yıs'larda çok büyük kitleselliğe kavuştu.
Dr. Şefik Hüsnü, 1921 yılında kurduğu aylık Aydınlık dergi­
sini Sadrettin Celal (Antel) ile birlikte 1925 yılına kadar 31 sayı
yayınladı. 1923 yılında Vazife gazetesini kurdu; 21 Ocak 1925'te
ise haftalık Orak Çekiç dergisini yayınlanmaya başladı. Dr. Şefik
Hüsnü, ilk kez Mayıs 1923'te tutuklandı ve vatana ihanetten
yargılandı. Ancak Lozan Anlaşması'nın imzalanması üzerine,
yargılananlar serbest bırakıldı.
Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası, Türkiye Halk İştira­
kiyun Fırkası'ndan kalanların kahlımıyla, 1920 yılında Bakü'de
kurulan Türkiye Komünist Partisi'nin devamcısı sayıldı. Nite­
kim TKP'nin 1925 yılının Şahat ayında İstanbulda toplanan III.
Kongresi'nde söz konusu iki fırkadan gelen kadrolar vardı.
TKP'nin III. Kongresi'nde oy birliğiyle Dr. Şefik Hüsnü, Genel
Sekreter seçildi.
1925'te kabul edilen Takrir-i Sükun Yasası gereği tüm ko­
münist gazete ile dergileri yasaklandı ve komünist olarak bili­
nen kişilerin hepsi 1 Mayıs 1925'te tutuklandı. İstiklal Mahke­
mesi'ndeki davanın baş sanıklarından biri Dr. Şefik Hüsnü idi.
Ankara İstiklal Mahkemesi 38 kişiyi çeşitli cezalara çarphrırken,
Dr. Şefik Hüsnü ve Hasan Ali (Ediz) tutuklamalardan kısa bir
süre önce yurt dışına çıkmışh.
Bu davada, Dr. Şefik Hüsnü gıyabında 15 yıl hapis cezasına
çarphnldı. Ancak bu hüküm, 1928 yılında gözden geçirilerek 1
yıl hapse indirildi. Yargılananlar, 7, 10 ve 15'er yıl hapis cezası
aldı; ancak 29 Ekim 1926'da ilan edilen af sayesinde 18 ay sonra
serbest bırakıldılar.
TKP'ye yönelik operasyonlardan arda kalanlarla 1926 yılın­
da Viyana' da parti konferansını düzenleyen ve orada da yöneti­
ci seçilen Dr. Şefik Hüsnü, Ağustos 1927'de ülkeye döndü ve

282
kendine bağlı bir icra komitesi örgütledi. Bunun ardından parti­
nin genel sekreteri Vedat Nedim (Tör), parti arşivini devlete
teslim etti. Böylece TKP'nin 1927 tevkifah başladı.
Mayıs 1929'da cezasını tamamladıktan sonra tekrar yurtdı­
şına çıkan Dr. Şefik Hüsnü, Almanya'ya gitti. 1939 yılında Tür­
kiye'ye dönmesine izin verildi ve 1. Dünya Savaşı'ndaki rütbe­
siyle tabip yüzbaşı olarak 1941-1943 yıllan arasında yedek as­
kerlik yaph. 1945 yılında Cemiyetler Kanunu'ndaki değişiklik
sayesinde 19 Haziran 1946'da yasal Türkiye Sosyalist Emekçi ve
Köylü Partisi'ni (TSEKP) kurdu.
Kısa sürede 13 ilde örgütlenen ve yalnız İstanbul' da 10 bin
işçiyi saflarında toplamayı başaran parti hükümet çevrelerinde
rahatsızlığa yol açh. Kuruluşundan alh ay sonra; parti, sendika
ve sol yayınların yasaklanması sürecinde TSEKP de kapatıldı. 2
nolu Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından 16 Aralık 1946'da kapa­
tılan TSEKP için gösterilen gerekçesi ise, "Komünist fikirli kişi­
ler tarafından kurulduğu" iddiası oldu. Dr. Şefik Hüsnü'nün de
içinde bulunduğu 43 parti yöneticisi tutuklandı.
İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde TKP adıyla görülen
davada, Dr. Şefik Hüsnü, 1947 yılında 5 yıl hapis cezası aldı.
İstanbul Harbiye ve Sultanahmet cezaevinde kalanlardan cezası
henüz tamamlanmayan beş arkadaşıyla birlikte Dr. Şefik Hüs­
nü, Aydın Cezaevi'ne gönderildi. Şefik Hüsnü, 1950 affıyla ser­
best kaldı; ancak 1951'deki 187 kişilik büyük TKP tevkifahnda,
partinin Merkez Komite üyesi olarak yeniden tutuklandı.
Ankara 2 nolu Askeri Mahkeme' de yapılan bu yargılama­
nın sonunda 5 yıl 10 ay hüküm giyen Şefik Hüsnü, 65 yaşını
bitirmiş olduğundan, cezası 4 yıl 2 ay ağır hapis, 1 yıl 4 ay 20
gün müddetle Manisa'da sürgün cezasına çevrildi. 1957'de tah­
liye edildi. Kırk yıllık komünist yaşamında, 10 yılı aşkın bir süre
cezaevinde kalan ve 13.5 yılını ise siyasi sürgünde geçiren Dr.
Şefik Hüsnü Değmer, 7 Nisan 1959' da sürgünde iken öldü.

283
HÜSEYİN HİLMİ
Hüseyin Hilmi, kökleri Romanya'da olan göçmen bir ailenin
çocuğu olarak İzmir'de doğdu. Ancak doğduğu tarih (1885 civa­
n) tam olarak bilinmiyor. Hayatının 1908' den önceki dönemin­
de, önce İzmir emniyet teşkilatında sivil memurluk, sonra gaze­
tecilik yaptı. İzmir' de tanımadığı önemli insan yoktu ve o dö­
nem İzmir' de yaşayan Baha Tevfik yakın arkadaşıydı.
Hüseyin Hilmi, İzmir'de kapanmış bulunan İzmir gazetesini
yeniden canlandırdı, 1907'de ise Serbest İzmir adıyla çıkarmaya
başladı. Serbest İzmir gazetesinin sahibi ve sorumlu müdürü
Hüseyin Hilmi, bu döneminde liberal eğilimli Ahrar Fırkası'nı
desteklemekte, Müslümanlığın eşitlikçi ve sosyal dayanışmacı
yanını öne çıkarmaktaydı.
Hüseyin Hilmi, bu sırada babasından kalan mirası almak
için Romanya' ya gitti. Bükreş'te iken sosyalist düşüncenin işçiler
tarafında benimsendiği coşkun gösterilere tanık olarak, kendi
özgürlükçü düşüncelerine yakın bulduğu sosyalizmi, Türki­
ye' de uygulamayı düşündü.
1908 yılında il. Meşrutiyet'in ilanından sonraki görece öz­
gürlük ortamında sol ve sosyalist fikirleri savunan İştirak gaze­
tesini İzmir'den tanıdığı Baha Tevfik ile birlikte İstanbul'da çı­
karmaya başladı. İlk sayısı, 13 Şubat 1909'da basılan haftalık
İştirak gazetesi, Hüseyin Hilmi'nin her türlü baskıya karşı gele­
rek çıkardığı, yazı işleri sorumluları değişse de, hep sahibi oldu­
ğu bir yayın organı oldu.
Hüseyin Hilmi, 1910 yılı Temmuz ayında Paris'e gittiğinde
orada savaş aleyhtarı mitinglere katıldı. Fransız Sosyalist Par­
tisi'nin toplum içindeki gücünü gözlemledi ve ünlü Fransız
sosyalist lider Jean Jaures' den etkilendi.
Hüseyin Hilmi'nin, İştirak gazetesi dönemin sıkıyönetim
mahkemesi, tarafından yayını durdurulunca, onun yerine İnsa­
niyet gazetesini, yasak kalkınca yeniden İştirak gazetesini, İştirak

284
kapatılınca, Sosyalist gazetesini, o kapatılınca ikinci kez İnsaniyet
gazetesini, o da kapatılınca Medeniyet gazetesini, şartlar uygun
olunca yeniden İştirak'i çıkararak 1912 ortalarına kadar tüm
engellemelere karşın yayın faaliyetini sürdürdü. Gazete, Hüse­
yin Hilmi ile o kadar özdeşleşti ki, artık "İştirakçi Hilmi" olarak
·

tanınmaya başlandı.
İştirak'in 20. sayısında Osmanlı Sosyalist Fırkası'run prog­
ramı açıklandı. Bunun üzerine gazete uzun süreli olarak yeni­
den kapatıldı. İstanbul' da siyaset imkansız hale gelince Fır­
ka'run Paris kolu, Dr. Refik Nevzat tarafından ve Beşeriyet gaze­
tesiyle mücadeleye katıldı. 15 Eylül 1910'da Osmanlı Sosyalist
Partisi kurulduğunda partinin önde gelen isimleri arasında Hü­
seyin Hilmi de vardı. Bu partinin ülkedeki örgütü güçlü olama­
dı; nitekim Meclis-i Mebusan'a temsilci gönderemedi.
1913 yılındaki Mahmut Şevket Paşa suikastının ardından İt­
tihat ve Terakki tarafından başlatılan muhalefete yönelik tasfiye
operasyonlarından nasibini alanlar arasında Hüseyin Hilmi de
vardı. Belki başkaları gibi hapse atılmadı ama Sinop'a sürüldü.
1. Dünya Savaşı'run sonuna kadar Sinop, Çorum ve Ankara­
Bala'da sürgünde kalan Hüseyin Hilmi, 1918 sonunda imzala­
nan Mondros Mütarekesi'ni izleyen günlerde İstanbul'a döndü.
1919 yılı başlarında İstanbul'a dönen Hüseyin Hilmi, İdrak
gazetesini yeniden yayınlamaya başladı ve 20 Şubat 1919'da
İstanbul'da Türkiye Sosyalist Fırkası'nı kurdu. Partinin progra­
mı ve söylemi önceki partiye göre daha soldaydı. İstanbul' daki
merkez dışında Aksaray, Beşiktaş, Ayvansaray, Şişli, Tünel,
Silahtarağa, Kadıköy' de şubeleri olan Türkiye Sosyalist Fırkası,
Eskişehir ve Edime'de örgütlenerek çalışmalarını İstanbul'un
dışına da taşımayı amaçlıyordu.
Türkiye Sosyalist Fırkası, 1919 seçimlerine iki aday ile girdi
ama başarılı olamadı. TSF adayları Dr. Refik Nevzat ile Sadrettin
Celal'in başarısız olduğu seçimlerde, Mesai Fırkası'ndan Nu-

285
man ustanın 135 oy ile milletvekili seçilmesi sol çevrelerde bü­
yük bir sürpriz oldu.
Türkiye Sosyalist Fırkası, il. Entemasyonal'le ilişki kurdu
ve Bem Kongresi'ne Dr. Refik Nevzat ve Hasan Sadi'yi delege
olarak gönderdi. Dahası Hüseyin Hilmi, Türkiye Sosyalist Fırka­
sı'nın Komintem'e üye olması için 1920 yılında başvurdu.
Fırka, 1920 yılı içinde yoğun bir örgütlenme içinde bulundu
ve özellikle İstanbul' daki tersane ve tramvay işçileri arasında
yoğun olarak örgütlendi. Türkiye Sosyalist Fırkası İstanbul' da
Aksaray, Kadıköy ve Eskişehir' de şube açh. Partinin yayın or­
ganı İdrak gazetesi, Sadrazam Damat Ferit Paşa'yı eleştirince bir
haftalığına kapahldı.
Hüseyin Hilmi'nin önemli siyasi başarılarından biri, 1920
yılında tramvay işçilerinin grevini örgütlemesiydi. Parti için en
görkemli olay, 1921 yılında işgal alhndaki İstanbul'da 1 Mayıs
kutlamalarını büyük bir işçi kahlımıyla gerçekleştirmesi oldu.
İşgal kuvvetlerinin engelleme girişimlerine rağmen gerçek­
leştirilen görkemli eylem gelecekteki işçi mücadelesi için ciddi
etkiler bırakacakhr. Türkiye Sosyalist Partisi, 1922 yılına 1 Ma­
yıs'ına bu sefer yeni kurulan farklı örgütlerle birlikte kahldı;
ancak örgüt güç kaybetmeye başlamış ve üye sayısında ciddi
azalma yaşanmaktaydı.
Hüseyin Hilmi, 16 Kasım 1922 gecesi İstanbul-Fatih'te öldü­
rüldü. Cinayeti Kalkandereli Ali Haydar isimli sivil bir polis
memuru üslendi. Katil, yargılandı ve 9 Ekim 1923'te, 15 yıl hapis
cezasına çarphrıldı. Öldürülmesinin nedeni aydınlahlamamış
olsa da Hüseyin Hilmi'nin devlet eliyle işlenilen faili meçhul
cinayetlerin ilk örneği kabul edilmektedir.
Hüseyin Hilmi, sosyalizme dair fikirlerini Mütareke döne­
ni.inde yayınladığı İdrak isimli gazetedeki dizi yazılarda sıralama
şansı bulmuştu. Buradaki "Sosyalizm Nedir?" yazı dizisi, Mark­
sist literatürü Türkçe'ye çevirme girişiminin başlangıcıdır.

286
ARİF ORUÇ
Arif Oruç, 1893 yılında Elazığ' da doğdu. Babası, Elazığ Vilayet
Matbaası müdürü ve mektupçusu Ahmet Efendi'dir. Annesi
Edime'nin Dimetoka kasabasındandı. Liseden mezun olduktan
sonra, 1913 yılında İstanbul'da, Tanin gazetesinde gazeteciliğe
başladı. 1914'te Tasvir-i Efkar' da muhabirlik görevinde bulundu.
Aynı yıl, Balkanlar'a gitti, Sofya'da çıkarılan Türk Sadası adlı
günlük gazetenin başyazarı oldu.
Balkanlar'dan döndükten sonra Tasvir-i Efkar' da istihbarat
heyeti müdürü olarak görev aldı. İzmir'in Yunan işgaline uğra­
masından sonra bölgeye giderek Aydın Zeybekler grubunun
mücadelesini Tasvir-i Efkar da haber yaptı. Gazete sahibinin
tutuklanması üzerine, Arif Oruç da Ankara'ya kaçtı.
1920' de Eskişehir'de Çerkes Ethem parasıyla çıkarılan ve
kendisini "İslami Bolşevik gazetesi" olarak tanımlayan Seyyare-i
Yeni Dünya adlı günlük gazeteyi kurdu. Mustafa Kemal'in isteği
üzerine gazete, bir süre sonra, resmi Türkiye Komünist Fırka­
sı'nın bir yayın organı olarak Ankara' da yayımlamaya başladı.
İsmi ise 83. sayıdan itibaren Yeni Dünya oldu.
İsmet Paşa komutasındaki düzenli ordunun, 1921 yılı Ocak
ayı başlarında, Çerkes Ethem'in seyyar ordusuna karşı harekete
geçmesi üzerine Arif Oruç, Yeni Dünya 'da demiryolu işçilerini
greve çağırdı. Bunun üzerine, hükümet yanlısı güçler, Yeni
Dünya'yı basan matbaaya saldırıp, tahrip ettiler.
Yeni Dünya fiilen kapatılırken, Arif Oruç da, komünizm
propagandası yapmak suçuyla tutuklandı. Türkiye Halk İş­
tirakiyun Fırkası'nın önde gelen isimleriyle birlikte İstiklal
Mahkemesi'nde yargılandı. Dava 9 Mayıs 1921'de sonuçlandı ve
Arif Oruç'un tutuklu kaldığı süre yeterli görüldü. Kasım başla­
rında Yeni Dünya yı yeniden yayımlamaya başladı; ancak gaze­
'

tenin yayını 1922 Ocak ayı ortalarına kadar sürebildi.

287
Arif Oruç, 26 Ağustos 1922'deki Büyük Taarruz'dan önce
Antalya'ya giderek Yeni İzmir adlı bir gazete çıkardı ve yazıla­
rıyla milli mücadeleyi destekledi. Bir süre sonra İzmir'e gidip
Büyük Turan adlı gazeteyi kurdu. 1926'da İzmir suikash ile ilgili
olarak tutuklandı ve beraat etti. Kısa süre sonra İstanbul'a dö­
nüp siyasi gazeteciliğe son verdi. Çeşitli gazetelerde, Ayhan
takma adıyla tarihi tefrikalar yayımladı.
Aktif gazeteciliğe dönen Arif Oruç, Yarın adlı gazeteyi 2
Aralık 1929'da çıkarmaya başladı. Gazete ilk çıktığı günden
itibaren muhalif bir yayın politikası izledi. Başbakan İsmet Paşa
ve. bakanlarının icraatlarını yakın takibe aldı ve hatalı gördüğü
uygulamaları keskin bir dille eleştirdi. Komünist fikirlere sahip
olmasına rağmen liberal bir parti olan Serbest Fırka'ya girdi;
gazetesi ile fırkayı destekledi.
Yarın gazetesi, 1931'de kabul edilen yeni Matbuat Kanunu
gereği kapahldı. Yarın'ın kapanması üzerine bazı yakınlarına
Mücadele adlı bir gazete çıkarttırdı ise de bu gazetenin de 7 Eylül
1931 tarihli ilk sayısı toplabldı ve devamı yasaklandı.
1933'te bir gece evinden zorla alınıp, hiçbir mahkeme karan
olmaksızın Bulgaristan'a sürülen ve orada Şumnu medresesinde
müderrislik yapmak zorunda kalan Arif Oruç, Bulgaristan' daki
1934 Mayıs darbesinden sonra da Ankara'nın isteğiyle Bulgar
makamları tarafından Yugoslavya'ya gönderildi.
Arif Oruç, 1937'de Türkiye döndü ve döner dönmez tutuk­
landı. İdam istemiyle yargılandı ancak dava sonunda beraatine
karar verildi. 1946'ya kadar Son Posta ve Tasvir gazetelerinde
tarihi ve edebi tefrikalar yazdı. Matbuat Kanunu'nun 1946 yılın­
da değişmesi üzerine Yarın'ı tekrar çıkarmaya başladı; ancak ilgi
görmeyen gazete kısa bir zaman sonra kapandı.
19 Eylül 1948'de birkaç gemi inşaat ustasının biraraya gel­
mesiyle "Müstakil Türk Sosyalist Partisi'"ni kurdu. Ancak lideri
ölünce parti dağıldı. 9 Ekim 1950 günü İstanbul' da yaşamını
yitiren Arif Oruç'un cenazesi Feriköy Mezarlığı' na defnedildi.

288
ZEKERiYA SERTEL
Mehmet Zekeriya Sertel, Selanik'e bağlı Usturumca'da dört ço­
cuklu varlıklı bir ailenin en büyük çocuğu olarak 1890 yılında
doğdu. İlköğrenimini doğduğu yerde, orta öğrenimini Selanik
ve Edirne Lisesi'nde tamamladıktan sonra Selanik'teki Hukuk
Mektebi'ne devam etti.
Gazeteciliğe, Selanik'te hukuk öğrenimi görmekte iken İtti­
hat ve Terakki'nin yayın organı Rumeli'de başladı. Gazetenin
yöneticisi Yunus Nadi ile ilk defa Rumeli gazetesinde birlikte
çalışma olanağı buldu. Yunus Nadi ile birlikte Ye_ni Felsefe adlı
küçük bir dergi çıkarmaya yöneltti.
1. Balkan Savaşı sonunda Selanik'in işgali üzerine İstanbul'a
geldi; Yunus Nadi'nin başyazarı olduğu Tasvir-i Efkar gazetesin­
de çalışmaya başladı ve İstanbul Hukuk Mektebi'nde hukuk
öğrenimine devam etti. Arkadaşı Nebizade Hamdi ile birlikte
İstanbul'da kendi gazetesi Turan'ı 1914 yılında yayınladı.
Sabiha Hanım'la 1915 yılında evlendi. 1. Dünya Savaşı'ndan
sonra İstanbul işgal altına girmişti. Mehmet Zekeriya'nın evi,
işgale karşı direniş merkezlerinden birisi oldu. Direnişe destek
vermek için eşi ile birlikte Büyük Mecmua yı yayımladı. ABD'den
'

12 Türk gencine sağlanan burs imkanından yararlanarak eşi ve


kızıyla birlikte New York'a gitti.
Columbia Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ne 1919 yılında
girdi. ABD'de bulunduğu sürede Amerikan gazetelerinde yazı­
lar yazarak Türk Kurtuluş Savaşı'nı anlattı. Hem eşi, hem kendi­
si yükseköğrenimlerini tamamladıktan sonra 1923 yılında yurda
döndüler.
Mehmet Zekeriya, yurda döndükten sonra Ankara'ya gitti
ve 1923 yılında Basın Yayın Genel Müdürü olarak görevlendi­
rildi. Matbuat Müdürlüğü yayını olarak Ayın Tarihi adlı bir der­
gi çıkardı. 1924 yılında basına sansür getirilince görevinden

289
istifa etti ve İstanbul'a döndü. Cumhuriyet gazetesinin kurucuları
arasında yer aldı.
Cumhuriyet gazetesinden ayrıldıktan sonra ülkenin en
önemli yayınlarından olan Resimli Ay dergisini yayınlamaya
başladı. 1 Şubat 1924 günü yayın hayahna başlayan dergi, yayın
hayahnın 1924-1928 yılları arasındaki ilk evresinde "ülkede ger­
çek bir demokrasinin kurulabilmesini ve sosyal problemlerin
incelenmesini" amaçlıyordu.
Dergide ilk yıllarında yayınlanan, Cevat Şakir'in hapishane
anılarını anlathğı "Asker Kaçakları Nasıl Asılır?" başlıklı yazı,
yazar Cevat Şakir ile birlikte, derginin sorumlu müdürü olan
Mehmet Zekeriya'nın da İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmasına
ve 3 yıl Sinop'ta kalebentliğe mahkum edilmesine yol açtı. 1927
yılında İstanbul'a dönebildi.
Dönüşünden itibaren dergiyi yeni bir hava içinde çıkarma­
ya başladı. 1928' den 1930' a kadar olan bu ikinci devrede yazı ve
hikayelerde ilerici ve sosyalist fikirler ön plana çıkmış, yazı kad­
rosunda da birtakım değişiklikler yaşanmışh. Nazım Hikmet,
Sabahattin Ali, Suat Derviş, Vala Nureddin gibi yazarlar dergi­
nin yazı kadrosunda yer aldılar. Dergideki ortaklığın bozulması
sonucu Resimli Ay, 1931 yılında kapandı.
Mehmet Zekeriya, Resimli Ay'ın kapanmasından sonra Son
Posta adında bir günlük gazete çıkardı. Gazetenin ilk sayısında
çıkan "Boğuluyoruz, biraz hava isteriz!" başlıklı başyazısı ile tek
parti rejimine tepkisini dile getirdi. Gazetede özel sermayeye
devletçe yapılan yardıma karşı savaşa girişti.
İş Bankası tarafından İstanbul'da çıkarhlan Tan gazetesini
Halil Lütfü Dördüncü ile birlikte 1934 yılında sahn alarak yeni
biçimde yayınlamaya başladı. Tan, il. Dünya Savaşı sırasında,
faşizm karşıtı ve CHP iktidarına muhalif olan etkili bir gazete
haline geldi ve Cumhuriyet gazetesinden sonra en yüksek tirajlı
günlük gazete oldu. Bu yayın politikası, gazetenin 4 Aralık 1945
günü on binlerce CHP yanlısı gençler tarafından yağmalanması

290
ve Sertellerin linç girişimine maruz kalması ile sonuçlandı. Ola­
yın 'sorumlusu' gösterilen Sertel, eşi ile birlikte 3 ay tutuklu
kaldıktan sonra beraat etti.
Cami Baykurt ve Tevfik Rüştü Aras ile birlikte 1946'da İn­
san Hakları Demeği'ni kurma girişiminde bulundu; ancak giri­
şim sonuca ulaşmadı. Tan olayından sonra Tek Parti yönetimi­
nin baskılarının artması üzerine eşiyle birlikte ülkeyi terk etmek
zorunda kaldı. Önce Paris'e, daha sonra Bakü'ye giden Sertel,
eşinin ölümü üzerine yeniden Paris'e yerleşti. Yurtdışındaki
yaşamını kitap yazmakla geçirdi. Bir dönem, TKP'nin Bizim
Radyo'sunda çalıştı.
Bir süre de Budapeşte radyosunun Türkçe yayınlarında ça­
lışan Zekeriya Sertel, Mart 1977'de İstanbul'a dönebildi. Sertel,
yurtta büyük ilgi ile karşılandı. Cumhuriyet ve Vatan gazetele­
rinde yazılar yazdı. Kızı Yıldız Sertel'in Paris'te yaşaması nede­
niyle son yıllarını Paris'te geçirdi; ancak Türkiye'ye çeşitli defa­
lar gidip geldi. 1 1 Mart 1980 günü Paris'te yaşamını yitirdi.
Zekeriya ve Sabiha Sertel'lerin adını yaşatmak için kızları
Yıldız Sertel ve Hilla Ünalmış Duda tarafından 1996 yılında
Sertel Vakfı kuruldu. Vakıf tarafından 1996'dan bu yana her yıl
demokrasi alanında en iyi çalışmayı yapan gazeteci ve bilim
insanları ile kurumlara Sertel Demokrasi Ödülü verilmektedir.
Zekeriya Sertel'in Eserleri: Hayat ve Şebap (1911, Selanik,
Nebizade Hamdi ile birlikte), Hayat Ansiklopedisi (1932, ekip
çalışması), Davamız ve Müdafaamız (1946, Sabiha Sertel ile birlik­
te), Mavi Gözlü Dev (1968, Ant Yayınları), Nazım Hikmet'in Son
Yılları (1978, Milliyet Yayınları), Rus Biçimi Sosyalizm (1993, İleti­
şim Yayınları), Amerikan Biçimi Yaşam (1993, Yapı Kredi Yayınla­
rı) ve Sertel'lerin Anılarında Nazım Hikmet ve Babıali (1993, Adam
Yayınları, Sabiha ve Yıldız Sertel ile birlikte)

291
SADRETTİN CELAL ANTEL
Sadrettin Celal Antel, 1890 yılında İstanbul'da doğdu. Dönemin
Adliye Nazın Mehmet Celal Bey'in oğluydu. Fransa'da Ecole
Normatele ve Sorbonne Üniversitesi'nde okudu. 1913'te yurda
dönünce çeşitli okullarda çalışh. İstanbul'da 20 Eylül 1919'dan
itibaren yayınlanmaya başlayan Kurtuluş dergisinde yazıları
yayınlandı. Bu çevrenin Şefik Hüsnü liderliğinde kurduğu Tür­
kiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası'nda yönetici oldu.
Kapahlan Kurtuluş'un yerine 1 Haziran 1921 'de kurulan Ay­
dınlık dergisinin sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Komintem'in
4. Kongresi'ne delege olarak kahldı. Türkiye Komünist Parti­
si'nin Şubat 1925'te İstanbul Beşiktaş'ta toplanan III. Kongre­
si'nde Merkez Komitesi üyeliğine seçilen Sadrettin Celal, Yedi
kişilik İcra Komitesi'nde Şevket Süreyya ile birlikte basın işle­
rinde görevlendirildi.
Takrir-i Sükun yasasıyla tüm sol dergiler gibi Aydınlık der­
gisi de kapahldı. Tutuklanan komünistler arasında Sadrettin
Celal de vardı. Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. Dava
sonunda, 7 yıl hapis cezasına mahkum edildi. 18 ay hapis yattık­
tan sonra, 29 Ekim 1926'da çıkarılan af ile serbest kaldı. Tahliye­
sinin ardından komünist hareketten ayrıldı.
1927'de Çamlıca Kız Lisesi müdürlüğüne, 1936 yılında ise
İstanbul Üniversitesi Pedagoji profesörlüğüne atandı. 1935 yı­
lında TKP'ye maddi-manevi yardımcı olmaya çalışh; ancak aynı
yıl yayınlanan Kara Liste' de Antel de vardı. il. Dünya Savaşı
yıllarında Tan gazetesinde "Antel" takma adıyla Sovyetler Birli­
ği'nin dış politikasını övücü nitelikte makaleleri yayınladı.
İstanbul'da 1954 yılında ölen Sadrettin Celal Antel'in başlıca
eserleri şunlardır: Lenin ve Leninizm (1924), Cumhuriyet Çocukla­
rına Sevimli Kıraat (1929), Bizim Alfabe (1930), Yeni Terbiye ve Ted­
ris Tekniği (1931), Test Usulü (1932), Maarifimiz ve Meseleleri
(1939), Umumi Didaktik (1948) ve Terbiyede Ölçü (1954).

292
SÜLEYMAN NURİ
Süleyman Nuri, 1895 yılında, bir demircinin oğlu olarak İstan­
bul'da doğdu. 1914 yılında küçük zabit mektebini bitiren Sü­
leyman Nuri, okulda öğretmen olarak alıkondu; ancak o gönü)lü
olarak 1915'te Çanakkale Cephesi'ne gitti. Daha sonra birliği
Kafkasya Cephesi'ne aktarıldı. Şubat 1917'de birkaç arkadaşı ile
birlikte firar ederek Ruslara sığındı.
Nagen adasında 6 ay kadar hapsedilen Süleyman Nuri,
oradan Bolşevikler tarafından 1918 yılında kurtarıldı. Sonraki
dokuz ay Hazar denizinde bir tankerde çalışh. 1919 yılı başla­
rında yöredeki kimi Bolşevik liderlerle tanışan Süleyman Nuri,
onlarla birlikte Dağıstan, Bakü, Erivan ve Karabağ'ın Beyazlar­
dan kurtarılması için savaştı. Bu dönemde, Mustafa Suphi ve
arkadaşlarının çalışmaları Komintem tarafından İttihatçılara
tercih edilince, Süleyman Nuri de buraya katıldı.
Süleyman Nuri, önce 1 Eylül 1920'de açılan Doğu Halkları
Kurultayı'na ve daha sonra da, 10 Eylül 1920'de başlayan Türki­
ye Komünist Partisi'nin kuruluş kongresine katıldı. TKP'nin
yedi kişilik ilk Merkez Komitesi üyeleri arasında yer aldı.
Mustafa Suphilerin katliam ile sonuçlanan ülkeye dönüş
heyetinde yer almayan Süleyman Nuri, Bakü'de bırakılan Harici
Büro üyeleri arasındaydı. Bu arada, Rusya Komünist Partisi
Kafkas Ülke Komitesi ve Ermenistan Komünist Partisi MK kara­
rıyla Sovyet Ermenistan Devrim Komitesi üyesi olarak çalışh.
Ermenistan'da Adliye Halk Komiserliği ve Yüksek Mahkeme
Başkanlığı yaptı. Ancak Ermenice bilmediği ve Rusçasının da
yetersiz olduğu için bu görevlerinden birkaç ay sonra ayrıldı.
Rusya Komünist Partisi Kafkas Ülke Komitesi ve Komin­
tem vekilinin tavsiyesi ve onayıyla TKP Teşkilat Bürosu kurul­
du. Bakü'de Azerbaycan Komünist Partisi'nin yardımıyla kuru­
lan bu büroda Salih Zeki, Abid Alimov, İsmail Kadir ve İsmail
Hakkı Kayserili vardı. Süleyman Nuri'nin sekreterliğinde çalış-

293
maya başlayan büro, ilk iş olarak Türkiye'deki örgütlerle ilişki
kurmak üzere üç kişiyi İstanbul'a gönderdi.
TKP Teşkilat Bürosu'nun ikinci karan ise Süleyman Nuri ve
Salih Zeki'yi, Komintem'in 3. Kongresi'ne delege olarak gön­
dermek oldu. Gittikleri Moskova'da Mustafa Kemal'in emriyle
Ankara'da kurulan resmi TKP'nin gönderdiği Tevfik Rüştü
Aras'ı görünce çok şaşırdılar. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının
daha kanı kurumadan ve THİF'in yönetici ve üyeleri hapistey­
ken Ankara hükümetinin Komintem'e gelmesi olacak iş değildi.
Salih Zeki ve Süleyman Nuri'nin çabalarıyla, resmi TKP'nin
Komintem'e kahlma isteği reddedilerek, Tevfik Rüştü Aras'ın
delegeliği düşürüldü. Süleyman Nuri, 12 Temmuz 1921 günü,
TKP Teşkilat Bürosu adına Komintem'de bir konuşma yaptı.
TKP Teşkilat Bürosu, Türkiye ile Sovyetler arasındaki Moskova
ve Kars anlaşmaları gereğince bir süre sonra kapahldı.
Daha sonra yaşamına Rusya Komünist Partisi üyesi olarak
devam eden Süleyman Nuri, önce Leningrad'ta, sonra da Mos­
kova'da okudu. Moskova'dayken KUTV'da okuyan Türk öğren­
cilerle olan ilişkisi yüzünden, partiyi haberdar etmeden bir baş­
ka partinin içişlerine karıştığı için RKP Parti Merkez Denetim
Kurulu'ndan ihtar aldı.
Süleyman Nuri, 1927 yılında Zinaide Stepanona isimli Rus
bir kadınla evlendi. 1928 yılında Moskova'daki enstitüyü bitirdi
ve ulaşhrma mühendisi olarak Azerbaycan'da çalışmaya başla­
dı. Azerbaycan meclisinde milletvekili de olan Süleyman Nuri,
Eylül 1936'da değişik bir kimlikle Türkiye'ye gönderildi.
Türkiye'de bir buçuk yıl kadar çalışan Süleyman Nuri, "ca­
sus" olarak tutuklandı ve İstanbul 1 . Ağır Ceza Mahkemesi'nde
yargılandı. 29 Kasım 1939 günü 15 yıl hapis cezası aldı. Sıvas
Cezaevi'nde 12 yıl kaldıktan sonra, 7 yıl da Çorum'da sürgün
olarak yaşadı. Sovyetler Birliğine, eşinin ve kızının yanına dön­
mesi 1958 yılını buldu. Daha sonraki yıllarda anılarını yazan
Süleyman Nuri, 29 Ağustos 1966 günü yaşamını yitirdi.

294
VEDAT NEDİM TÖR
Vedat Nedim Tör, 1897 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray
Lisesi'ni 1916 yılında bitirdi. Sonra Berlin Üniversitesi'nde oku­
du. İktisat alanında doktora yaptı. Yurda döndükten sonra ise,
Berlin'de etkisinde kaldığı sosyalizm doğrultusunda faaliyetlere
kahldı.
Dr. Şefik Hüsnü'nün liderliğinde 22 Eylül 1919'da kurulan
Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası'run kurucuları olarak Ber­
lin'den dönenler arasında Vedat Nedim de bulunuyordu. Daha
sonra gittiği Moskova'da Doğu Emekçileri Komünist Üniversite­
si'nde (KUTV) eğitim gördü.
1925 tevkifatlarıyla büyük tahribat yaşayan Türkiye Komü­
nist Partisi'ni (TKP) yeniden toparlamak amacıyla 27-30 Mayıs
1926 günlerinde Viyana'da düzenlenen Konferans'a Türkiye'den
gelen üç delegeden biri olan ve CHP'ye karşı sert eleştirilerde
bulunan Vedat Nedim, toplanh sonunda TKP Genel Sekreteri
olarak ülkeye geri gönderildi.
Vedat Nedim yönetimi, Leninist ilkelerden uzak bir hare­
ketsizlik çizgisini benimsedi. Bu durum partinin yerel örgütle­
rinde tepkiye yol açtı. Kemalist iktidarın tanımlanması, partinin
rolü ve örgütlenme ilkeleri konusunda yoğun tarhşmalar ya­
şandı. Vedat Nedim ve yardımcısı Şevket Süreyya, gittikçe daha
geri noktalara kaydılar ve tam bir likidasyon programını sa­
vunmaya başladılar.
Komintem'in onayıyla yeni bir geçici merkez komitesi ku­
rulması kararlaşhrıldı. Bunu sağlamak üzere, Türkiye'ye gizlice
dönen Şefik Hüsnü'yü yakalatan Vedat Nedim, partinin tüm
arşivini polise teslim etti. 1927 tevkifah olarak bilinen bu yaygın
tutuklama kampanyasıyla partinin İstanbul, Adana ve İzmir
örgütlerinden 48 kişi mahkemeye çıkarıldı. Ayrıca Nazım Hik­
met ve İsmail Bilen'in de aralarında bulunduğu 6 kişi gıyabi
olarak yargılandı. Şevket Süreyya, İsmail Hüsrev, Burhan Asaf

295
ile birlikte yoldaşları aleyhinde şahitlik yaptı. Dava sonunda 30
kişi gizli örgüt kurmaktan hüküm giyerken; Vedat Nedim, 2 ay
hapis cezası aldı ve dönek arkadaşları ise beraat etti.
Vedat Nedim ve arkadaşları, hükümeti desteklemek ama­
cıyla, 1932 yılından itibaren Kadro dergisini yayınlamaya başla­
dılar. Derginin yazarları, Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) hari­
cinde TKP'den ayrılmış kişilerdi. Vedat Nedim ayrıca, La
Turquie Kemaliste dergisini 1933 yılında çıkardı. Tüm dünyaya
Fransızca, Almanca ve İngilizce olarak dağılan bu dergi yeni
Türkiye'nin dünyaya tanıtımında önemli rol üstlendi.
Vedat Nedim Tör, Kadro dergisinin 1934 yılında kapanma­
sından sonra, 1938 yılına kadar, Matbuat Umum Müdürlüğü
(1933-1937), Turizm Müdürlüğü (1938), Ankara Radyosu Mü­
dürlüğü (1938-1943), Ankara Elektrik Şirketi gibi çeşitli kurum­
larda yönetici olarak çalıştı. Cumhuriyet ve Vatan gazetelerinde
yazılar yazdı.
Haziran 1943'te İstanbul radyosu Vedat Nedim Tör yöneti­
minde deneme yayınına başladı. Beyoğlu Postanesi üzerinde
kurulan geçici stüdyoda çalışmalarını sürdüren İstanbul Radyo­
su, Batı Müziği ve Ankara Radyosu'ndan telefon aracılığıyla
iletilen ajans haberlerini yayınladı.
1944 yılından sonra Yapı Kredi Bankası'na, 1970 yılında
sonra da Akbank'a kültür ve sanat işleri danışmanı olarak çalıştı.
Bunun dışında tiyatro oyunları yazan ve bazı çocuk dergileri
çıkartan Tör, 1985 yılında İstanbul'da öldü. Devlete yaptığı kat­
kılan yüzünden Yapı Kredi Bankası'nca müzesi kurulan Vedat
Nedim Tör'ün başlıca eserleri şunlardır:
Tiyatro oyunları: Değişen Adam, İmralı 'nın İnsanları, Kör,
Sahte Kahramanlar, Üç Kişi Arasında; Anı: Yıllar Böyle Geçti, Milli­
yet Yayınlan, İstanbul 1976, Yıllar Böyle Geçti, Yaşantı, Yapı Kre­
di Yayınları, İstanbul, 1999; Deneme: Dinimiz, Kemalizmin Dramı,
Çağdaş Yayınlan, İstanbul, 1980.

296
ALİ CEVDET
Ali Cevdet, 1897 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Baytar
Mektebi'nin birinci sınıftan ikinci sınıfa geçerken çok başarılı
olduğu için, 1917 yılında iki arkadaşıyla birlikte Almanya'ya
veteriner eğitimi için gönderildi.
Okumak için gittiği Berlin'de, orada oluşmakta olan solcu
çevrede yer alan Ali Cevdet, marksist fikirlerle tanışb. Kendisine
gönderilen paranın kesilmesi üzerine, Berlin'deki Kurtuluş çev­
resinin 19 Mayıs 1919'da bindiği Akdeniz gemisi yolcuları ara­
sında Ali Cevdet de bulunuyordu.
İstanbul' da Şefik Hüsnü liderliğinde kurulan Türkiye İşçi ve
Çiftçi Sosyalist Fırkası'nda kurucu olan Ali Cevdet, partinin
yayın organı Kurtuluş'un da yazarları arasındaydı. 1920-1922
yılları arasında geçimini posta memuru olarak sağladı. Parti'de
"Baytar Cevdet" olarak tanınan Ali Cevdet, 1922-23 yıllarında ise
mesaisini tamamen parti çalışmalarına ayırdı. Berlin'e 1924 yı­
lında yeniden gitti ve 1926 yılına kadar üniversitede okudu.
Komünistlerin 1925 yılındaki davasında, gıyabında 15 yıl
hapse mahkum edildi. TKP'rıin 1926 yılında yapılan Viyana
Korıferansı'ndan sonra Dış Büro'nun yedek üyeliğine getirildi.
1926-28 yıllarında Uluslararası Lenin Okulu'nda okudu. Geçici
MK üyesi olarak gönderildiği Türkiye'de görev yaptı. 1931-32
yıllarında Uluslararası Lenin Okulu'nda, 1932-36 yıllarında
KUfV'da ve 1936-37 yıllarında Ulusal ve Sömürge Sorunları
İnceleme Enstitüsü'nde yöneticilik yapan Ali Cevdet, 8 Ekim
1937'de Rus İçişleri Bakanlığı tarafından tutuklandı.
SBKP üyeliğinden 22 Aralık 1937 günü ihraç edilen Ali
Cevdet, 19 Şubat 1938 günü 'casusluk' suçlamasıyla idama
mahkum edildi. Kurşuna dizilerek idam edilen (Baytar) Ali
Cevdet'in itibarı, SSCB Yüksek Mahkemesi tarafından 30 Eylül
.1988'de, SBKP MK Parti Kontrol Komisyonu tarafından ise 3
Ocak 1990'da iade edildi.

297
REŞAT FUAT BARANER
Reşat Fuat Baraner, Selanik'te 1900 yılında doğdu. Babası Ağır
Ceza Reisi Ahmet Fuat, annesi de Mustafa Kemal'in annesi Zü­
beyde Hanım'ın kardeşiydi. Ortaöğrenimini Konya Lisesi'nde
yaph. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi'nde okudu. Fakülte
öğrenciliği sırasında mütareke yıllarının şartları içinde antiem­
peryalist öğrenci eylemlerine kahldı.
Aynı yıllarda Şefik Hüsnü'nün lideri olduğu Türkiye İşçi ve
Çiftçi Sosyalist Fırkası ve Kurtuluş dergisi aracılığıyla Marksist
düşünce ile tanışh. 1919 sonlarında kimya öğrenimi için gittiği
Almanya' da Spartakist adı verilen Alman Komünist hareketini
benimseyerek Rosa Luxemburg'un başını çektiği devrime katıl­
dı. Ancak bu hareket başarısız oldu ve Rosa Luxemburg ile Kari
Liebknecht öldürüldü.
Almanya'daki Türk öğrenciler, küçük gruplar halinde Ba­
tum'a, oradan Tiflis'e, oradan Bakü'ye, oradan da Moskova'ya
geçtiler. Bizzat Lenin, Stalin ve Troçki'den ders aldılar. Reşat
Fuat, Doğu Emekçi Halkları Üniversitesi'nde (KUTV) dört yıl
eğitim gördü. Daha sonraki yıllarda, bu üniversiteye Türki­
ye'den gönderilen öğrencilere öğretmenlik yaph.
Türkiye'ye döndükten sonra, 1930'da, "Komünizm lehinde
faaliyetlerde bulunması" nedeniyle 4 yıl ağır hapse mahkum
edildi. Ankara ve İstanbul cezaevlerinde 2 yıl hapis yattıktan
sonra, Cumhuriyet'in 10. yılı şerefine ilan edilen af ile 1933 yı­
lında tahliye oldu. Bu arada, Reşat Fuat, Şubat 1932'de Türkiye
Komünist Partisi'nin Merkez Komitesi üyeliğine seçilmişti.
Komünist Enternasyonal tarafından Türkiye'deki faaliyetle­
re yardımcı olmak üzere Almanya'dan gönderilen Margaret
Wilde, 1932'de TKP yapılan tevkifatlarda tutuklandı. 4 yıl hapse
mahkum edilen Wilde, 1933 affıyla tahliye olduktan sonra Sov­
yetler Birliği'ne gitti. 1935'te Komintem'de çalışmaya başlayan
Wilde'nin Reşat Fuat Baraner'le birlikteliği Moskova'da da de-

298
vam etti. 19 Temmuz 1935'te oğullan Klaus doğdu. Anne, çalış­
ma kampında ölürken, çocuğa dayısı bakh.
Hükümetin Nazi Almanya'sına yakın bir politika izlediği,
Tan gazetesi dışındaki diğer tüm gazetelerin hükümetin yanında
yer aldığı savaş yıllarında, yokluk-yoksullukla birlikte aydın avı
da sürmekteydi. Kişilerin tek tek alınıp götürülmelerinin yanı
sıra, yedek subay okulundaki bir öğrencinin 12 Şubat 1944 günü
TKP bildirisiyle yatakhanede yakalanması sonucu "1944 Tevki­
fatı" başladı.
Baraner, 1940 yılında Suat Derviş ile evlendi. Birlikte Yeni
Edebiyat dergisini çıkardılar. TKP'nin yayın organı olarak göste­
rilen Yeni Edebiyat'ın yayını durduruldu ve askeri mahkemede
yargılandılar. Ancak dava zamanında açılmadığı için kısa za­
manda serbest bırakıldılar. 1941 yılında askere alınan ama 1942
yılında da firar eden, Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri
Reşat Fuat Baraner, asker kaçağı olduğu için saklanrnaktaydı.
Ancak tutuklamalar başladıktan bir süre sonra eşi Suat Derviş'le
birlikte yakalandı.
TKP'nin Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner, 1944 davasın­
dan 9 yıl, eşi Suat Derviş ise 8 ay hapis cezası aldı. 1950'deki
genel aftan yararlanarak tahliye oldu; ancak 195l'de de Merkez
Komitesi üyesiyken yine tutuklandı. 1951 tevkifahnın duruşma­
ları 1953 yılında başladı. Duruşmalar tamamlandığında 7 yıl, 9
ay hapis ve 2 yıl sürgün cezası alan Baraner, cezaevinden çıktık­
tan sonra, önce Karaköy Mimar Han'da, daha sonra Tünel'de
açtığı "Tercüme Bürosu"nda, Almanca, Rusça ve Fransızcadan
çeviriler yaptı. Bürosu sık sık polis baskınına uğradı. Sağlığı
bozuldu.
Bu arada, Reşat Fuat Baraner, 1951'deki tevkifatında kusur­
lu görüldüğü için Türkiye Komünist Partisi'nden de ihraç edil­
mişti. Türkiye İşçi Partisi'ni destekledi; ancak eleştirmekten de
geri kalmadı. 14 Ağustos 1968'deki ölümüne kadar TKP'ye geri
alınmadı.

299
MEHMET BOZIŞIK
Mehmet Bozışık, 21 Eylül 1901 günü Kavala' da doğdu. Bozışık
1924 yılında mübadil olarak Türkiye'ye geldi ve İstanbul' da
tütün işçiliği yapmaya başladı. Ağabeyi ile birlikte çalışhkları
işyerinde ücretlerin arthnlması ve çalışma saatlerinin kısalhlma­
sı yönünde çalışmalar yaptı.
Daha İstanbul'a gelişinin 5. ayında tutuklandı ve yargılanıp,
beraat etti. Bozışık, 1 7 Eylül 1927 günü TKP'ye üye oldu. Bir
dönem aynı parti hücresinde çalışhğı kardeşi ve yoldaşı Salih
Bozışık, 1937 yılında işkencede öldürüldü.
Arhk partili lakabıyla "Boz Mehmet"in partiye girdiği 1927
yılı TKP'ye karşı yeniden bir tutuklama kampanyasının açıldığı
yıldı. Boz Mehmet de TKP'nin üyesi olarak ilk defa 14 Ağustos
1928 günü tutuklandı. 17 Ağustos 1928'de Sultanahmet cezaevi­
ne getirildi. Burada TKP'nin önder kadrosundan Şefik Hüsnü,
Hikmet Kıvılcımlı, Hüsamettin Özdoğu ile tanıştı.
Şefik Hüsnü, teorik bilgisini arttırması için Boz Mehmet'in
Moskova'ya Doğu Halkları Emekçi Üniversitesi'ne (KUTV)
okumaya gitmesini önerdi. Sultanahmet cezaevinden çıkhktan
hemen sonra bir tekne ile Romanya'ya, sonra Odessa'ya, oradan
da Moskova'ya vardı.
KUTV'daki öğrenim 4 yıl olmasına rağmen, Boz Mehmet
öğrenimini 2 senede tamamlamak zorunda kaldı. Çünkü 1929
İzmir tevkifahyla TKP yeniden büyük bir tahribata uğramıştı.
Bu kadroların yerini doldurmak üzere Boz Mehmet, 1931 yılının
ortalarında Türkiye'ye döndü.
1932 yılının Şubat ayında, Zeki Baştımar'ın Haliç Defter­
dar' daki evinde, TKP'nin 4. kongresi toplandı. Aralarında Boz
Mehmet'in de bulunduğu kongreye kahlan delegelerin tümü
aynı zamanda merkez komite üyeliklerine de seçildiler.
Kongrenin hemen arkasından birbirinin peşi sıra tutukla­
malar başladı. Boz Mehmet de İstanbul' da iki polis tarafından

300
yakalandı. Sorgulardan sonra, diğer tutuklananlarla birlikte
Sultanahmet cezaevine ahldılar. Reşat Fuat da aynı cezaevin­
deydi. Duruşmalar çok olaylı geçti. Mahkeme sonuçlanıncaya
kadar, tutuklular 9 gün açlık grevi yaphlar.
Boz Mehmet, Zeki Başhmar ve Babaeskili Cevat beraat et­
tikleri halde bırakılmayınca bu defa 14 gün olmak üzere ikinci
kez açlık grevi yaptılar. Verilen cezalar, 1933'de çıkarılan "10. yıl
Affı"na girince 1 Ocak 1933'te tahliye oldular. 1933'deki tahliye­
sinin ardından Boz Mehmet parti tarafından Samsun' a gönde­
rildi. Burada parti faaliyetlerini yürüten Boz Mehmet, 1936 yı­
lında yakalandı ve yargılanıp 4 yıl hapse mahkum oldu.
Samsun' da hapis yattıktan sonra aldığı 78 günlük bir başka
cezadan kaçarken yakalandı ve Sultanahmet cezaevine ahldı. O
sırada Donanma Davası'ndan mahkum edilen Nazım Hikmet,
Dr. Hikmet Kıvılamlı ve Kemal Tahir de oradaydılar. 1938' de
Nazım Hikmet ve Hikmet Kıvılamlı dahil, birçok TKP üyesi
ağır cezalara çarphrıldılar. Boz Mehmet, önce Samsun' a sevk
edilince onlardan ayrıldı. Cezası bittikten sonra tekrar İstanbul'a
döndü. 1941 yılı Mayıs ayında parti tarafından Sovyetler Birli­
ği'ne, Komintem'e gönderildi.
Boz Mehmet, Türkiye'ye döndükten sonra, Reşat Fuat'la
tekrar gizli faaliyete geçti. O sıralarda İstanbul Sıkıyönetim Ko­
mutanlığı, komünistleri, yazarları, sanatçıları Sansaryan Hanı'na
toplayıp, oradan Anadolu'ya sürgün ediyordu. 1942 yılının Ma­
yıs ayında Boz Mehmet, yeniden tutuklandı ve aynı yıl Mucur'a
sürgün edildi.
1944 yılında Şefik Hüsnü'den aldığı bir mesaj üzerine, gizli­
ce İstanbul'a geri döndü. Birkaç gün sonra Fatih semtindeki bir
evde toplandılar. Toplanh merkez komitesi adına yapıldı ve
Şefik Hüsnü'nün önerisi üzerine, Mihri Belli de TKP merkez
komitesi üyeliğine kabul edildi.
Boz Mehmet iki seneyi aşkın süre boyunca faaliyet yürüte­
rek, İstanbul il örgütünü yeniden kurduğu gibi, Kızıl İstanbul

301
gazetesinin düzenli çıkmasını sağladı. Türkiye' de çok partili
sisteme geçiş kararı alınınca, TKP'nin legale çıkması kararlaşh­
rıldı. Bunun üzerine, Boz Mehmet, İzmir'e geçti.
Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi'nin (TSEKP) ya­
sal faaliyeti sona erdikten sonra 1 Mayıs 1947'de harekete geçti
ve İzmir' de TKP'nin il komitesini oluşturdu. İzmir' de bulundu­
ğu sırada yakalanarak, İstanbul'a tutuklu olarak gönderildi.
Açılan davada 4 yıl hapis cezasına çarphrıldı. 1950 yılında çıka­
rılan af yasasıyla komünistler serbest bırakıldı.
Hapisten çıkan merkez komitesi üyeleri, Cihangir' de tut­
tukları bir evde bir toplanh yaptılar. Politbüro üyelerinden Şefik
Hüsnü Değmer, Reşat Fuat Baraner, Zeki Başhmar, Halil Yal­
çınkaya, Mihri Belli ve Boz Mehmet bu toplanhya katılarak ye­
niden işbölümü yaptılar.
Ancak 1950'deki affın ardından 1951 yılında büyük bir tu­
tuklamayla karşılaşhlar. TKP bu tutuklamalardan çok ağır bir
darbe aldı. Dava sonunda Boz Mehmet de 7 yıl 6 ay hapis ve
Sivrihisar' da 3 sene sürgün cezasına çarphrıldı.
Mehmet Bozışık, 1960'lar ve 1970'lerde yoğun olarak önem­
li işçi hareketlerinde yerini aldı. O, arhk ilerlemiş yaşına rağmen
Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına karşı yapılan protesto­
lara aktif olarak kahlıyordu. Mehmet Bozışık da 12 Eylül' de
tutuklananlar arasındaydı. Selimiye'ye götürüldü ve sorgulandı.
Bırakıldıktan sonra, 1981 yılının Nisan ayında yurtdışına gihne­
ye karar verdi.
Bundan sonra Mehmet Boz ışık, yurda döneceği 1989' a ka­
dar Almanya, Rusya ve Danimarka' da kaldı. 22 Eylül 1989 günü
Türkiye'ye giriş yaptı. İstanbul havaalanında gözaltına alındı;
ancak 141. ve 142. maddeler kalktığı için çıkarıldığı DGM tara­
fından serbest bırakıldı.
Mehmet Bozışık, 27 Ağustos 1998 günü prostat kanserine ve
bu hastalığın sebep olduğu böbrek yehnezliğine yenik düşerek
hayata gözlerini yumdu.

302
AHMED VALA NUREDDİN
Ahmed Vala Nureddin, 1901 yılında Beyrut'ta doğdu. Son Bey­
rut valisi olan babası Nureddin'i 1911 yılında kaybetti. O yıl
girdiği Mekteb-i Sultani'nin orta bölümünde Nazım Hikmet ile
tanıştı. 1916'da Avusturya'ya gitti ve bir süre Viyana Ticaret
Akademisi'nde bankacılık okudu. 1917'de İstanbul'a dönerek
Maliye Bakanlığı'nda çalıştıysa da bu işi sevmedi. 1918-1920
yılları arasında şair yönüyle öne çıktı ve yaymalık yaptı.
1 Ocak 1921'de şair arkadaşları Faruk Nafiz, Yusuf Ziya,
Nazım Hikmet ile birlikte gizlice İnebolu'ya vardı. Ankara'ya
geçebilmek için beş altı gün, izin ve yol parası beklediler. O sı­
rada onlar gibi izin bekleyen Almanya' dan gelme sosyalist öğ­
renciler ile tanıştı. Birlikte gelen dört şairden yalnızca Nazım
Hikmet ile Vala Nureddin'e izin çıktı.
Kısa süre sonra Fransızca öğretmeni olarak Nazım Hik­
met'le birlikte Bolu'ya atandı. İki şair, Bolu'dan ayrılıp Mosko­
va'ya gitmeye karar verdiler. 30 Eylül 1921 günü Batum'a vardı­
lar. Birlikte Moskova'ya giderek, Doğu Emekçileri Komünist
Üniversitesi'ne (KUTV) yazıldılar. Vala Nureddin, KUTV'daki
eğitimini 1925 yılında tamamladı.
Yurda döndüğünde banka memurluğu ve öğretmenlik yap­
tıktan sonra, 1926' da gazeteciliğe başladı. Uzun yıllar boyunca
gazetelerde fıkra yazarlığı yapmanın yanı sıra hikayeler, roman­
lar, radyo oyunları yazan sanatçı, en çok "Va-Nı1" takma adını
kullandı. Telif ve çeviri olarak kırk kadar kitap yayımladı. An­
kara Radyosu'nda otuz kadar eseri temsil edildi.
TKP'nin 1935 yılında ilan ettiği Kara Liste'de yer alan Vala
Nureddin, 1945 yılında Bursa Cezaevi'ndeki arkadaşı Nazım
Hikmet ile yeniden temas kurdu ve 1951'de Nazım'm yurtdışma
kaçışma kadar mektuplaşmayı sürdürdü. Nazım Hikmet'le ilgili
anılarını Bu Dünyadan Nazım Geçti adıyla 1965 yılında yayımla­
dı. 9 Mart 1967 günü İstanbul'da öldü.

303
NAZIM HİKMET RAN
Nazım Hikmet Ran, 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. 1913
yılında Mekteb-i Sultani'nde ortaokula başladı. 1917'de girdiği
Heybeliada Bahriye Mektebi'ni 1919 yılında bitirdi; fakat sağlık
sorunları nedeniyle 1920 yılında askerlikten çürüğe çıkarıldı.
Nazım Hikmet, 1921 yılı başlarında arkadaşı Vala Nureddin
ile Milli Mücadele'ye kahlmak üzere ailesinden habersiz Anado­
lu'ya geçti. Bir süre, Bolu'da öğretmenlik yaph. Daha sonra, Vala
Nureddin ile Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu
Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde (KUTV) okudu.
Bu dönemde yazdığı şiirlerin bazılarını 1923'te Yeni Hayat,
Aydınlık gibi dergilere göndererek yayımlatan Nazım Hikmet,
üniversiteyi bitirince ülkesine dönmek istedi. 1924 yılı Ekim
ayında, çıkışında olduğu gibi, gene gizlice sınırdan geçerek Tür­
kiye'ye geldi. Aydınlık dergisinde çalışmaya başladı.
İstanbul'da polisçe izlendiğini anlayınca, bir basımevi kur­
mak için İzmir'e geçti. Böylece gözlerden de uzaklaşmış oluyor­
du. Şubat 1925'te çıkan Şeyh Sait İsyanı bahane edilerek, 4 Mart
1925'te Takrir-i Sükun Kanunu çıkarıldı. Bazı gazeteler, dergiler
kapahldığı gibi, Aydınlık dergisi çevresindeki yazarların çoğu da
tutuklandılar.
Ankara'da İstiklal Mahkemesi'ndeki dava 12 Ağustos
1925'te sonuçlandığında Nazım'ın da gıyaben 15 yıla mahkum
edildiği görüldü. Bunun üzerine, Nazım Hikmet saklanmakta
olduğu İzmir'den haziran ayı ortalarında İstanbul'a gelerek giz­
lice yeniden Sovyetler Birliği'ne gitti. Bu davada mahkum olan­
lar, 29 Ekim 1926'da çıkarılan af ile serbest bırakıldı.
1925 Tevkifah'run TKP'de yaphğı hasarları onarmak için 27-
30 Mayıs 1926 günlerinde Viyana'da yapılan Konferansa Harici
Büro'dan kahlanlar arasında Nazım Hikmet de bulunuyordu.
Dr. Şefik Hüsnü'yü yakalattıktan sonra, partinin tüm arşivini
polise teslim eden Vedat Nedim'in başlattığı 1927 tevkifahnda,

304
partinin İstanbul, Adana ve İzmir örgütlerinden 48 kişi mahke­
meye çıkarıldı. Bu davada, Nazım Hikmet'in de aralarında bu­
lunduğu 6 kişi gıyabi olarak yargılandı.
Merkez komite üyeleri İsmail Bilen, Hikmet Kıvılcımlı ve
Hüsamettin Özdoğu'nun da bulunduğu İzmir'deki 1929 tutuk­
lamalarından sonra, Nazım Hikmet'in de içinde bulunduğu bir
grup, 1929'da İstanbul'daki Pavli adasında bir kongre topladı ve
yeni bir merkez komitesi seçti. Komintern'e başvurarak kongre­
nin tanınmasını istediler. Ancak bu istekleri, Mart 1930'da Ko­
mintern tarafından reddedildi.
Bölünmeye ve örgütsel kargaşaya son vermek üzere Türki­
ye Komünist Partisi'nin 4. Kongresi, Şubat 1932'de İstanbul'un
Defterdar semtinde toplandı. Yeni çalışma platformu onaylandı.
Program ve tüzükte değişiklik yapılması kararlaşhrıldı. Nazım
Hikmet ve yoldaşları da 1933'te tutuklandı ve 20 kişi Bursa'da
yargılandı. Nazım Hikmet, bu davada 4 yıl hapis cezası aldı.
TKP'ye yönelik tutuklamalar 1934 ve 1935'te de sürdü.
Nazım Hikmet, Piraye Alhnoğlu ile 31 Ocak 1935'te 'evlen­
di'. Daha önce de Sovyetler Birliği'nde iki kez evlenmişti: Birin­
cisi orada görevli bir Türk ailesinin kızı olan Nüzhet ile kısa bir
evlilikti. İkincisi ise bir Rus kızı olan Dr. Lena ile memleket has­
reti yüzünden sona eren bir evlilikti.
Geçimini sağlamak için Akşam gazetesinde Orhan Selim
takma adıyla fıkralar yazmaya başladı. Yine takma adlarla gaze­
telerde tefrika edilmek üzere romanlar yazdı. Bir yandan da,
İpek Film Stüdyosu'nda senaryo yazarlığı, dublaj yönetmenliği,
film yönetmenliği gibi çeşitli işler yapmaktaydı.
1936 sonunda bildiri dağıtmak suçlamasıyla on iki kişiyle
birlikte yine tutuklanan Nazım Hikmet, Nisan 1937'de duruş­
maların tutuksuz yapılmasına karar verilmesi üzerine serbest
bırakıldı. Bu davadan beraat etti. Nazım Hikmet, Donanma
Davası'nda Hikmet Kıvılcımlı ile birlikte 1938 yılında yargılandı
ve 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarphrıldı. İstanbul, Ankara, Çankı-

305
n ve Bursa cezaevlerinde 12 yıl, 7 ay kaldı. 1950 yılında bir af
yasasıyla tahliye oldu.
Nazım Hikmet cezaevindeki son iki yılında görüşmeci ge­
len dayı kızı Münevver Berk'e aşık olmuştu. Cezaevinden çıkın­
ca karısı Piraye'den ayrıldı. Münevver ile yaşamaya başladı.
Yine İpek Film Stüdyosu'nda çalışıyordu. 26 Mart 1951'de, bir
oğulları oldu. Adını Mehmet koydular. Ancak sürekli izlendiği
ve çürüğe ayrıldığı halde 48 yaşında yeniden askerlik yapmaya
çağrılması ve öldürüleceği yolundaki duyumlar üzerine 20 Ha­
ziran 1951 günü yurtdışına çıktı. Bunun ardından, 25 Temmuz
1951 günü vatandaşlıktan çıkarıldı.
Memleket dışında geçirdiği yıllarda daha çok Moskova'da
yaşadı. Bununla birlikte, Bulgaristan, Polonya, Macaristan, Çe­
koslovakya, Avusturya, Fransa, Finlandiya, Çin, Japonya, Küba,
Mısır gibi birçok ülkeyi dolaştı. Oralarda düzenlenen konferans­
larda konuştu. Savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katıldı.
TKP'nin Harici Bürosu'na seçilen Nazım Hikmet, Budapeşte
Radyosu ve TKP'nin Bizim Radyo'sundaki programlara katıldı.
Nazım Hikmet, 1952'de Barvikha Sanatoryumu'nda üç ay
kadar kalmış, burada kendisine aşık olan Galina Grigoryevna
Kolesnikova adında çok genç bir doktorla üç yıl birlikte olduk­
tan sonra, 1955 yılında aşık olduğu Vera Tulyakova ile, 18 Ka­
sım 1960'ta resmen evlendi.
Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963 sabahı Moskova'da geçirdiği
bir kalp krizi sonucunda öldü. Moskova'daki mezarının Türki­
ye'ye getirilmesi konusunda tartışmalarda henüz sonuca ulaşı­
lamadı; ama 10 Ocak 2009 tarihinde, Nazım Hikmet Ran, yeni­
den Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alındı.

Not: Bu portre çalışmasında, Nazım Hikmet ' in gizlenmeye çalışı­


lan TKP'li yaşamı ele alınmış; ancak dünyaca ünlü şiir ve tiyatro
eserlerine ayrıca değinilmemiştir.

306
HİKMET KIVILCIMLI
Priştina'da 1902 yılında doğan Hikmet Ali Kıvılcımlı'nın babası
o dönem Osmanlı sınırlan içindeki Priştina' da posta telgraf mü­
dürü Hüseyin Bey, annesi Münire Hanım' dı. İlk ve ortaokulu -
dayısının yanında- Kuşadası'nda okudu.
Gönüllü olarak, 17 yaşında Kurtuluş Savaşı'na kahldı. Vefa
Lisesi'nde okudu, sınavla İstanbul Tıp Fakültesi'ne girdi. Öğren­
cilik süresince direniş faaliyetlerini sürdürdü, Kurtuluş, Aydınlık
dergileri yoluyla giderek komünist fikirlerle tanıştı ve 1920'lerin
başında Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi oldu.
Beşiktaş Akaretler' de, 1925 yılının Şubat ayında gerçekleşti­
rilen TKP'nin 111. Kongresi'nde Merkez Komitesi'ne seçildi. Mer­
kez Komite içerisinde gençlik sorumlusu olarak görev aldı. Aynı
yıl, Aydınlık gazetesinde ilk yazıları yayınlanmaya başladı. Kürt
isyanlarını bashrma amacıyla, 1925 yılında kabul edilen Takrir-i
Sükun yasası ardından İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. 10 yıl
kürek cezası aldı. Ancak kabul edilen yeni ceza yasası nedeniy­
le, Osmanlı Ceza Yasası'yla yargılanan komünistlerin
mahkumiyeti düştü. 1926 yılı Kasım ayında serbest bırakıldılar.
Vedat Nedim ve Şevket Süreyya'nın partiden kaçarak, parti
arşivini polise teslim etmeleriyle, diğer parti üyeleriyle birlikte,
1927 yılında tutuklandı. 3 ay tutuklu kaldı. 1929 yılında ise İz­
mir Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı ve 4 yıl, 6 ay, 15 gün
hapis cezası aldı. Dr. Hikmet, hapishaneyi, her anını çalışarak ve
üreterek geçirdiği bir üniversiteye- dönüştürmeyi başardı. Ceza­
sının tamamlanmasına az bir süre kala, Cumhuriyetin 10. yılı
şerefine çıkarılan af ile 1933 yılı Ekim ayında Elazığ cezaevinden
tahliye olan Doktor'un onlarca cilt çeviri ve telif eserler vardı
dağarcığında.
Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 1935 yılında Marksizm Bibloteği ya­
yınevini kurdu. Yayınevinde TKP yöneticilerinden Hasan Ali
Ediz, Eczacı Vasıf da vardı. Cezaevinden çıkışından sonra tanış-

307
hğı Fatma Nudiye Yalçı ile yayınevinde hem 'iş ortağı', hem de
hayat arkadaşı oldular. Yayınevi, kurulduğu 1935'ten Dr. Hik­
met Kıvılcımlı'nın 1938 yılında tutuklanmasına kadar aralarında
Marksist klasiklerin de bulunduğu pekçok eser yayınladı.
1938 yılında Nazım Hikmet'le birlikte yargılandığı Donan­
ma Davası'nda 15 yıl hapis cezasına çarphrıldı. Aynı davada
yargılanan hayat arkadaşı Fatma Nudiye Yalçı da, 10 yıl hapis
cezası alarak Kırşehir ve Sinop'ta 1948 yılına kadar yattı.
Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Sultanahmet Cezaevi günlerinde bir
başka kadınla platonik bir aşk yaşamaya başladı. Emine isimli
genç bir iktisat öğrencisi, her gün cezaevinin önünden geçerken
ona el sallıyordu. Bu ilişki, Doktor, Çankırı ve Kırşehir Cezae­
vi'ne götürüldüğünde de sürdü. Cezaevinden -1950 affıyla- çı­
kan Kıvılcımlı, Emine Harum'la evlendi. Fatma Nudiye Yalçı, bu
duruma üzülse de, Dr. Hikmet Kıvılcımlı ile olan siyasi ilişkile­
rini koparmadı. Nitekim Vatan Partisi'ne kahldı.
Kıvılcımlı, 22 Ekim 1954 günü Vatan Partisi'ni kurdu. Vatan
Partisi, İstanbul'da iki ocak ve İzmir' de bir şube açarken; parti­
nin aylık yayın organı Vatandaş gazetesi de dört sayı çıkarıldı.
1957 seçimlerine kahları Vatan Partisi, iktidar yanlılarının kış­
kırtma ve saldırıları alhnda kısıtlı bir seçim çalışması yapabildi.
İstanbul'un Eyüp ilçesindeki seçim mitinginde yaphğı ünlü
"Eyüp Konuşması"ndan sonra Dr. Hikmet Kıvılcımlı tutuklandı
ve Vatan Partisi'ne de kapatma davası açıldı.
Dr. Hikmet Kıvılcımlı ile birlikte -aralarında Kerim Korcan,
Zihni Anadol ve Zehra Kosova'nın da bulunduğu- 25 kişiye
yönelik tutuklamaların ardından parti, 30 Aralık 1957'de İstan­
bul Sulh Ceza Mahkemesi tarafından, "komünist yöntemle çalış­
hğı ve komünist kişiler tarafından yönetildiği" gerekçesiyle
kapahldı. Vatan Partisi yöneticileri 23 Ocak 1959'da 5-15 yıl
arası hapis istemiyle yargılanmaya başlandı. Bir yıl kadar sonra
sonuçlanan davada yöneticiler beraat etti.

308
Kıvılcımlı, 1965 yılında Tarihsel Maddecilik Yayınları'nı
kurdu ve yönetti, Marx, Engels ve Lenin'in eserlerinden birçok
çeviri yaph ve yayınladı. Das Kapital'in bir bölümünü çevirdi.
1967'de İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Demeği'ni (İPSD) kurdu.
İktisattan antropolojiye,. Marksist düşüncenin tarihsel ve kuram­
sal gelişiminin açıklanmasına ve Türkiye'de bir işçi sınıfı devri­
minin strateji ve taktik sorunlarına kadar çeşitli konularda çok
sayıda telif eseri yayınlandı.
Sosyalist gazetesini, 1967 yılı başlarında haftalık olarak ya­
yınlamaya başladı. Ancak mali imkansızlıklar yüzünden 7 sayı
yayınlanabilen gazetesi kapanınca, o zamanlar çıkan başka sol
dergilerde yoğun olarak yazmaya başladı. Ant, Türk Solu ve
Aydınlık dergilerinde sayısız makaleleri çıkh.
Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 1970 yılında kitap ve yazı çalışmala­
rına hız verdi. Yeniden yayına başlayan Sosyalist gazetesini, 20
sayı çıkardı. 1971 yılı Nisan ayında Sıkıyönetimce aranmaya
başlayınca, evinden ayrılmak zorunda kaldı. Buradan ölümüne
kadar geçen süre, trajik bir kaçış öyküsüdür. İdamla aranmakta
ve prostat kanserinden dolayı ölüme yaklaşmaktaydı. Ağır has­
ta olduğu için yoldaşları tarafından, 1971 yılında tedavi için
Kıbrıs üzerinden yurt dışına çıkarıldı. Alanya'dan Kıbrıs'a ge­
çilmiş, oradan Lübnan'a, Lübnan'dan ise Suriye'ye gidilmişti.
Kıvılcımlı'nın kendisine değil ama yanındakilere TKP' den
çıkarıldığı söylendi. Paris üzerinden Yugoslavya'ya giden Kıvıl­
cımlı, 1 1 Ekim 1971 günü Belgrad' da yaşamını yitirdi. Türki­
ye'ye getirilen cenazesi, Topkapı mezarlığında toprağa verildi.
Toplamda 22 yıl, 6 ayını hapiste geçirmek zorunda kalan ve
yazdığı kitapların toplamı 50 bin sayfayı bulan Dr. Hikmet Kı­
vılcımlı'nın düşüncelerinden hareketle pek çok örgüt ve parti
kuruldu ve bunların bir kısmı faaliyetini halen sürdürmekte.

309
İSMAİL BİLEN
İsmail Bilen, 1902 yılında doğduğu Rize'ye bağlı köyünde ta­
mamladığı rüşdiye eğitiminin ardından, ailesi ile göç ettiği İs­
tanbul'da motor makinistliği yaph ve İstanbul'un işgal edildiği
1918-1922 yıllan arasında çeşitli eylemlere kahldı. Türkiye Ko­
münist Partisi'ne 1922 yılında girdikten sonra parti tarafından
eğitim görmesi için Sovyetler Birliği'ne gönderilen İsmail Bilen,
üç yıl boyunca Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde
(KUTV) okudu.
TKP'nin 1926 yılında Viyana' da yapılan konferansında alı­
nan KUTV'daki öğrencilerin parti örgütlerinin güçlendirilmesi
için yurda gönderilmesi kararıyla, 'Adana il sekreteri olarak
Türkiye'ye döndü. Adana'da işçiler arasında örgütlenme faali­
yetlerinde bulundu. 1927'de Adana Demiryolu grevini örgütle­
di. Daha sonra konferansta yeni seçilen parti yönetiminin cum­
huriyet rejimine destek verilmesi kararına karşı çıktığı için gö­
revden alınarak İstanbul' daki basın yayın çalışmalarına alındı.
1927 Tevkifah sonucunda merkez komite üyelerinin çoğu­
nun tutuklanmasından sonra Dr. Şefik Hüsnü'nün onayı ve
Komintem'in aday göstermesiyle yeni Merkez Komite'ye alındı.
1929 yılındaki toplu tutuklamalara kadar bu görevi sürdürdü.
Ağustos 1928'de yurda Nazım Hikmet ile birlikte pasaportsuz
girmeye çalışırken yakalanarak Hopa Cezaevi'ne konuldu. 1929
başında salıverilse de Nisan ayında yeniden tutuklandı. İz­
mir'de yargılandı ve 1933 yılına kadar Diyarbakır Cezaevi'nde
tutuklu kaldı. Cumhuriyetin 10. yılı anısına çıkartılan af yasası
ile serbest kaldıktan sonra Moskova'ya gitti ve yaşamının sonu­
na dek bir daha ülkesine dönmedi.
TKP'nin 1934 yılında toplanan Merkez Komite Plenu­
mu'nda örgüt sekreterliğine getirildi. Komintem'in 1935 yılın­
daki 7. Kongesi'nde komünist partilerin yükselen faşizm tehlike­
sine karşı sosyal demokrasiyle ittifak yapmasını öngören Halk

310
Cephesi siyaseti gereği olarak TKP yönetiminden partinin siyasi
faaliyetlerinin sonlandırılması istendi. Partililer Cumhuriyet
Halk Partisi veya Halkevleri'nde örgütlenecek ve faşizmi deşifre
edeceklerdi. Bu dönemde Moskova' da bulunan Bilen, Komin­
tern'in önde gelen isimleri olan Georgi Dimitrov, Dmitry Ma­
nuilsky, Otta Wille Kuusinen, Wilhelm Pieck ve Klement
Gottwald gibi geleceğin komünist önderleriyle beraber çalışh.
il. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Moskova Radyo­
su'nda Türkçe yorumlar yaph. 1943 yılında Komintern'in ka­
panmasıyla TKP'nin desantralizasyon dönemi resmen kapanmış
oldu. 1944 yılında partinin öncülük ettiği Faşizmle ve Vurgun­
culukla Mücadele Cephesi faaliyetleri nedeniyle TKP'ye yönelik
tevkifatlar yaşandı. 1946 yılında çok partili yaşama geçilirken
açılan sol partiler kapatılırken yeni bir TKP karşıtı yoğun bir
tutuklama yaşandı. Kore Savaşı'na karşı çıkan TKP, yine baskı
görecekti. Bu dönemde yurtdışındaki Bilen'in faaliyetlerinin en
önemlisi 1958 yılında Bizim Radyo'nun kurulması oldu.
Bu dönemde birçok sosyalist ülkeyi gezen İsmail Bilen, 1956
yılında ziyaret ettiği Çin Halk Cumhuriyeti ile ilgili düşüncele­
rini İnci Irmağı adlı kitabında topladı. 1960'lı yıllarda yeni kuru­
lan Türkiye İşçi Partisi'ne destek verilmesini sağladı. TKP'nin
Türkiye'de merkezi olarak faaliyete geçmesi 1962 yılıyla yeni­
den başladı. Merkez Komitesi Dış Büro adı alhnda örgütlenen
parti yönetiminde Zeki Başhmar, İsmail Bilen ve Nazım Hikmet
yer aldı. Ancak ilk dönemlerde faaliyetler sadece TİP'e destek
şeklindeydi. Komintern' de çeşitli görevler üstlenen Bilen, Türki­
ye Komünist Partisi'nin gerek Komintern gerekse Sovyetler Bir­
liği ile olan ilişkisinde, ölümüne dek anahtar isim oldu. 1960'lı
yıllarda Zeki Başhmar ile birlikte parti merkezinin Doğu Al­
manya 'ya taşınmasını sağladı.
12 Mart 1971 darbesinden sonra, TKP aktif olarak yurtiçin­
de örgütlenmeye başladı. Bilen'in bu dönemde etkisi çok arth.
"TKP'nin Sesi" radyo yayınıyla, Avrupalı işçilere daha sık sesle-

311
nildi. Merkez Komite'nin 1973 yılındaki toplantısında Zeki Baş­
hmar'ın görevden alınmasının ardından, İsmail Bilen MK genel
sekreterliğine getirildi. Bu dönemde atılım kararlan alındı. Bu
dönem, TKP'nin, tarihindeki en kitlesel ve en yoğun siyasi faali­
yet yürüttüğü bir süreç oldu.
Bilen, 1973 ve 1977 seçimlerine CHP'den giren kimi ilerici
adaylara oy verilmesini istedi. 1979 seçimlerinde ise Bilen'in
öncülüğündeki TKP, parti çizgisindeki bağımsız adayları des­
tekledi. Parti bu dönemde bütün enerjisini Devrimci İşçi Sendi­
kaları Konfederasyonu (DİSK), İlerici Gençler Derneği (İGD) ve
İlerici Kadınlar Demeği'ne (İKD) verdi. 1978 yılında toplanan
MK Plenumu'nda Bülent Ecevit iktidarının verdiği sözleri yerine
getirmediğinin belirlenmesiyle, parti içi muhalefet yükseldi ve
Nihat Akseymen liderliğinde bir grup partiden ayrıldı.
Moskova'nın etkisiyle, darbeci 12 Eylül askeri cuntasını "fa­
şist" olarak nitelemeyen TKP, sola yönelik tutuklama furyasın­
dan kurtulamadı. Mayıs 1981'de başlayan TKP operasyonunda
binden fazla partili tutuklandı. 1983 yılında yapılan TKP'nin 5.
Kongresi'nde genel sekreterliğe Haydar Kutlu seçilirken, İsmail
Bilen'e sembolik bir işlevi olan parti genel başkanlığı görevi
verildi. Bilen, bu kongreden birkaç gün sonra, 18 Kasım 1983
günü (Doğu) Berlin'de öldü.
İsmail Bilen'in 1925 yılında KUTV'da evlendiği ilk eşi Mes­
rure' den Jale, Bulgaristan Komünist Partisi üyesi olan ikinci eşi
Mara Kolarova'dan Nataşa ve Oktay isimli iki çocuğu vardır.
İsmail Bilen, Komintem'de 1942 yılında tanıştığı Mara Kolaro­
va'yla öldüğü güne kadar birlikte yaşadı.
Laz İsmail, Marat isimleriyle bilinen İsmail Bilen'in kitapları
şunlardır: İstanbul Hemşehrileri, Alev Yayınları, 1991; Kore Nire,
Ürün Yayınları; Savaş Yolu, S. Üstüngel adı ile, Savaş Yolu Ya­
yınlan; Savaş Yolu (Üstüngel'den notlar), İsmail Bilen Adı ile,
Alev Yayınlan; TKP, Doğuşu, Kuruluşu, Gelişme Yolları, S. Üstün­
gel adı ile, Alev Yayınlan.

312
HÜSAMETTİN ÖZDO�U
Hüsamettin Özdoğu, 1902 yılında Silivri'de doğdu. İstanbul'da
ilkokulu bitirdikten sonra, Ziraat Teknik Okulu'nda okudu. 1.
Dünya Savaşı'ndan sonra küçük bir atelyede tesviyeci olarak
çalışmaya başladı. Kurtuluş Savaşı'nm başlaması üzerine 1921
yılında Ankara'ya geçti. Orada İmalat-ı Harbiye'de tesviyeci
ustası olarak çalışırken, Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası'na
(THİF) kahldı. THİF'e yönelik tevfikatlarda Ankara il komitesi
de tutuklanınca, il komitesine seçildi.
Hüsamettin (Özdoğu) 1924 yılında Moskova'ya gönderildi
ve orada Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde (KUTV)
1926 yılma kadar okudu. Üniversite eğitimi ardından Türkiye'ye
geldi ve Türkiye Komünist Partisi'nin değişik kademelerinde
görev aldı. 1927 tevkifah ardından geçici MK üyesi oldu.
İzmir'de İsmail Bilen ve Hikmet Kıvılcımlı'nm da aralarında
bulunduğu 1929 davasında İstanbul ve Haliç tersanesi sorumlu­
su olarak yargılandı ve 4 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Yargılama
sonuçlanınca, Diyarbakır Cezaevi'ne gönderildi. Cezasını ta­
mamlamaya az bir süre kala, Cumhuriyet'in 10. yılı şerefine
çıkarılan af ile arkadaşlarıyla birlikte serbest bırakıldılar.
Hüsamettin Özdoğu, Ağustos 1934'te Sovyetler Birliği'ne
gitti ve orada iki yıl yeniden KTUV'da okudu. 1936'da Türki­
ye'ye döndü ve parti çalışmalarına devam etti. Hüsamettin
Özüdoğu, Mustafa Börklüce ile 22 Haziran 1946 tarihinde İstan­
bul İşçi Sendikaları Birliği'nin kuruluşuna katıldı.
Türkiye Komünist Partisi'nin 1946 yılı ortamından yararla­
narak legal parti kurma tarhşmalarmda Hüsamettin Özdoğu,
Dr. Şefik Hüsnü'nün kuracağı partiyi beklemeden, Esat Adil
Müstecaplıoğlu başkanlığında 14 Mayıs 1946 günü kurulan
Türkiye Sosyalist Partisi'ni (TSP) tercih etti. Daha sonraki yılla­
rında da, Dış Büro eliyle yönetilmeye çalışılan TKP'ye muhalefet
eden Hüsamettin Özdoğu, 22 Nisan 1974'te öldü.

313
KERİM SADİ
Yazılarını Kerim Sadi ismiyle yayınlayan Alunet Nevzat Cerrah­
lar, 1902 yılında İzmir'de doğdu. Ortaokul ve liseyi İzmir'de
okudu. İktisat öğrenimi için Viyana'ya gitti; ancak kısa bir süre
sonra döndü. Kerim Sadi, 1920'li yılların başında gittiği Askeri
Tıbbiye'de Marksizmle tanışh. Bu okulu da bıraktı ve yeniden
döndüğü İzmir'de yetimler mektebinde, öğretmenlik yaptı.
Daha sonra Türkiye Komünist Partisi (TKP) tarafından Do­
ğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde (KTUV) okumak üzere
Moskova'ya gönderildi. KUTV' da yoldaşlarıyla anlaşamayan
Kerim Sadi, hem okuldan ve hem de TKP'den atıldı.
Buna rağmen, Aydınlık dergisinde ve Yoldaş gazetesinde ya­
zılan yayınlandı. 1930'lu yıllarda Hüsamettin Özdoğu'nun kız­
kardeşi Semiha Uzunhasan ile birlikte yaşarken, parti çalışmala­
rına katıldığı da oldu. Hatta bir keresinde bir barış toplantısına
katılmak üzere Dr. Şefik Hüsnü ile birlikte Avrupa'ya gitti.
Kerim Sadi, kurduğu İnsaniyet Kütüphanesi'nde 1941 yılına
kadar 31 broşür yayınladı. 1948 yılında iki broşür daha yayınla­
yan Kerim Sadi'nin, 1930-1941 arasında İstanbul'daki Bozkurt
Yayınlan'ndan kitapçıkları çıkh. Bursa, Nevşehir, Konya, Yoz­
gat'ta sürgün yaşadı. Konsey, Yön, Katkı, Yeni Yol, Yeni Baştan,
Yeni Adam, Yoldaş, Aydınlık, Muallimler, Resimli Ay, Anadolu isim­
li dergi ve gazetelerde yazılan çıktı.
1950'lere kadar Kerim Sadi takma adıyla tanınan yazar,
1961 yılından itibaren, A. Cerrahoğlu takma adıyla belgesel
araştırmalarını yayınlamaya başladı. İslamiyet, Şeyh Bedrettin,
Mehmet Akif ve Fuat Köprülü'yle ilgili polemiklerinden başka,
Max Beer'den özetleyerek çevirdiği Resimli Sosyalizm Tarihi ve
ona dayanarak, daha önce beş küçük kitap halinde yayımladığı
Sosyalizm Tarihinde Ünlü Düşünürler Ansiklopedisi ile George
Sorel hakkındaki kitapçığı, bu dönemdeki ürünlerinden bazıla­
rıdır. Kerim Sadi, 1977 yılında İstanbul'da öldü.

314
EMİN SEKUN
Emin Sekun, 1903 yılında İstanbul'da doğdu. 16 yaşını doldur­
madan Kuvay-i Milliye'ye katıldı. Kurtuluş Savaşı'nın sonlarına
doğru, Ankara'daki İmalat-ı Harbiye Fabrikası'nda çalıştı. Tor­
nacı ustası oldu.
Ankara'da çalışırken, Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası'na
katılan Emin (Sekun), 1925'te TKP üyesi oldu. 1926 yılında Doğu
Emekçileri Komünist Üniversitesi'ne (KUTV) gönderildi. 1928
yılı ortalarında ülkeye geri geldi. KUTV'da tanışıp, birlikte ya­
şamaya başladığı eşi ise, yaşamının sonuna kadar Sovyetler
Birliği'nde kaldı.
1928 yılından 1935 yılına kadar TKP saflarında çalışan Emin
Sekun, 1932 yılındaki TKP'nin 4. Kongresi'nde MK üyeliğine
seçildi. Parti çalışmaları esnasında, ilk kez 1928 yılında tutukla­
nan Emin Sekun, iki ay hapiste yattı. 1930 yılındaki tutuklanma­
sında 1 yıl cezaevinde kaldı. 1932'deki tutuklanmasında ise 7 yıl
ceza aldı; ancak 1934'teki af ile serbest bırakıldı.
TKP MK üyeliği 1935 yılına kadar süren Emin Sekun, 1935
yılında poliste ve partiden ihraç edilmiş kişilerle ilişkilerindeki
düşüncesizce ve gizlilik kurallarına aykırı tavrı yüzünden, Mer­
kez Komitesi'nde çıkarıldı. Partinin alt teşkilatlarında çalışmaya
gönderildi.
Emin Sekun, 1935-1936 yıllarında Sovyetler Birliği 'ndeydi.
Dnepropetrovsk'ta üretimde çalıştı. 1936'da KUTV'daki parti
aktifi kurslarını bitirdi ve aynı yıl Türkiye'ye parti çalışmalarına
gönderildi.
Ülkesine döndüğünde tutuklandı ama bir süre sonra salıve­
rildi. 1937 yılında legal işlerde çalıştı. 1938 yılının ortalarında
İzmir'deydi. TKP'nin 1945 yılındaki İGB Davası'nda yargılandı
ve 1 yıl hapis cezası aldı. Daha sonraki yıllarda TKP çalışmala­
rında görülmeyen Emin Sekun, 18 Aralık 1975 günü İstanbul­
Kadıköy'de öldü.

315
HASAN ALİ EDİZ
Hasan Ali Ediz, 1904 yılında, o zamanlar Osmanlı toprağı olan,
Avusturya sınırına yakın Prikoy kasabasında doğdu. Daha son­
ra yerleştikleri Taşlıca kasabasında Sırpça, Boşnakça öğrendi.
Balkan Savaşları'ndan sonra birçok Balkan göçmeni gibi, o da
ailesiyle beraber, 1913 yılında, İstanbul'un yolunu tuttu.
Buradan Bandırma'ya geçtiler. Bandırma Rüştiyesi'nde
okuduğu yıllarda edebiyata duyduğu büyük ilgi de başladı.
Ortaöğrenimini, yeniden geldikleri İstanbul'da Mercan ve Vefa
idadilerinde yaptı. 1922'de Darülfünun-i Osmani Tıp Medrese­
si'ne girdi. Oradan sınav kazanarak Askeri Tıbbiye'ye geçti.
Siyasal bir suçlamayla tutuklanınca tıp öğrenimini yarım
kaldı. Çünkü yayınlanan bir bildiri dolayısıyla Aydınlık dergisini
çıkaran Şefik Hüsnü ve Sadrettin Celal ile birlikte tutuklandı.
Ancak tutukluluğu kısa sürdü. Osmanlı Ceza Yasası'na göre
tutuklanmışlardı ama Cumhuriyet ilan edildiği için o yasa ge­
çersiz sayıldı.
Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) İstanbul-Beşiktaş'ta, Dr.
Şefik Hüsnü liderliğinde 6 Şubat 1925 günü yapılan III. Kongre­
si'ne katılanlar arasında Hasan Ali de (Ediz) vardı. 4 Mart
1925'te çıkarılan Takrir-i Sükun Yasası'na dayanılarak başlatılan
Komünist avından Moskova'ya gittiği için Şefik Hüsnü ve Na­
zım Hikmet'le birlikte kurtuldu. Ancak söz konusu davada gı­
yabında 15 hapis cezası aldı. Bu davada mahkum olanlar, Ekim
1926'daki Cumhuriyet Bayramı affıyla serbest bırakıldılar.
1925 Tevkifatı'nın TKP'de yaptığı hasarları onarmak için 27-
30 Mayıs 1926 günlerinde Viyana'da yapılan Konferansa Harici
Büro'dan katılanlar arasında -Dr. Şefik Hüsnü ve Nazım Hik­
met'le birlikte- Hasan Ali de bulunuyordu. Moskova'dan 1930
yılında İstanbul'a gönderilene kadar Hasan Ali, Doğu Halkları
Komünist Üniversitesi'nde (KUTV) eğitim gördü.

316
Hasan Ali Ediz, Türkiye Komünist Partisi'nin faaliyetlerini
yönetmek üzere, Komintem tarafından 1930 yılında İstanbul'a
gönderildi. Gelir gelmez, TKP'nin faaliyetlerini, olağanüstü yay­
gınlaşhrdı. Kızıl İstanbul, Aydınlık, Halka Doğru, Orak Çekiç dergi­
lerini yayınlamaya başladı.
Türkiye Komünist Partisi'nin genel sekreteri olarak çalıştığı
bu dönemde, Hasan Ali Ediz, arkadaşlarıyla birlikte Kasım
1930'da tutuklandı ve yargılama sonunda, 4 yıl hapis cezası aldı.
TKP'yi içerden yönetmeye devam ettiği için 1931 yılında yeni­
den yargılandı ve bu kez 7 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Diğer arka­
daşları ise 4 ila 5 yıl hapis cezası aldılar.
Cumhuriyetin 10. yıldönümü için 1933 yılında çıkarılan af
ile tahliye olan Hasan Ali Ediz, TKP'den uzaklaştı. Kimi gazete­
lerde yazı yazmaya ve çeviri yapmaya başladı. 1935 yılında Son
Posta'dan başlayarak, Tasvir-i Efkar, Tan, Haber, Yeni Adam, Ayda
bir, Kalem, Cumhuriyet, Tercüman, Yeditepe, Yirminci Asır, Yeni
Edebiyat gibi çeşitli gazete ve dergilerde eleştiri ve makaleleri
yayımlandı.
Ancak Hasan Ali Ediz'in asıl verimi çeviri alanındaydı. Ni­
tekim Milli Eğitim Bakanlığı Dünya Klasikleri dizisinin gerçek­
leşmesinde önemli katkısı oldu. Fransızca, Rusça ve Sırpça bilen
Ediz, başta Tolstoy, Çehov, Puşkin, Gogol, Dostoyevski, Gorki
gibi Rus yazarlar olmak üzere pek çok klasik ve çağdaş yazarın
70'e yakın eserini Türkçeye kazandırdı.
Hasan Ali Ediz, 3 Temmuz 1972 günü İstanbul'da, yaşamını
yitirdi. Ölümünden sonra anısı için eşinin koyduğu Hasan Ali
Ediz Çeviri Ödülü, bu ödülle ilgili işlemleri yürüten dönemin
Türkiye Yazarlar Sendikası'nın 12 Eylül Faşist Darbesi'nden
sonra kapanışına kadar üç yıl sürdü.

317
VASIF ONAT
Vasıf Onat, 1904 yılında Kilis'te doğdu. İlkokulu Kilis'te bitirdik­
ten sonra, liseyi İstanbul'da okudu. 1921 yılında girdiği üniversi­
te ortamında Türkiye Komünist Partisi ile tanışh. TKP MK'nin
desteğiyle 1922 yılında Türkiye Komünist Gençler Birliği'ni ku­
ran gençler arasında yer aldı.
TKGB'nin Merkez Komitesi'ne seçilen Vasıf (Onat), 1922 ve
1923 yılında illegal olarak 1 Mayıs bildirisi dağıtma eylemlerine
kahldı. Bu nedenle, 1923 yılı 1 Mayıs'ı sonrasında TKP ve TKGB
ile ilgili olarak tutuklanan 20 kişi arasında, partide "Eczacı Vasıf"
olarak tanınan, Vasıf (Onat) da bulunuyordu.
Aralarında Şefik Hüsnü'nün de bulunduğu söz konusu 20
kişi, birkaç hafta hapis yattıktan sonra, yargılandıkları davadan
beraat ettiler. TKGB'de teşkilat sekreteri olan Vasıf (Onat) Şubat
1925'te yapılan TKP'nin III. Kongresi'ne katıldı.
Mayıs 1925'te TKP'ye yönelik tevfikatta tutuklananlar ara­
sında Vasıf (Onat) da bulunuyordu. Orak-Çekiç gazetesinin so­
rumlusu olarak 10 yıl hapis cezasına çarphrıldı. TKP'nin bu
davasından ceza alıp hapse ahlanlar, Kasım 1926'da kabul edi­
len yeni Türk Ceza Yasası sayesinde 17 ay yattıktan sonra tahli­
ye oldular.
Tahliye olduktan sonra, geçimini sağlamak için şoförlük
yapmaya başlayan Vasıf (Onat), partinin Vedat Nedim çizgisin­
den kurtarılması için Komintem tarafından gönderilen Şefik
Hüsnü ile birlikte davrandı. 1927 yılı sonunda tutuklandı ve üç
ay kadar hapiste kaldı.
1929 yılındaki İzmir davası esnasında MK üyeliğine atandı.
Mart 1930'da Moskova'ya gönderildi ve orada 1933 yılına kadar
Uluslararası Lenin Okulu'nda okudu. 1933-34'te TKP MK Sekre­
teri, 1934'te TKP MK Politik Büro üyesi olan Vasıf Onat, parti
paralarını zimmetine geçirip, eczane açtığı iddiasıyla, Temmuz
1939'da TKP'den ihraç edildi.

318
FATMA NUDİYE YALÇI
Fatma Nudiye Yalçı, 1904 yılında İstanbul'da varlıklı bir ailenin
çocuğu olarak doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Felsefe Bölümü'nde okudu. Fakülte'den mezun olur olmaz, dö­
nemin ünlü gazetecilerinden Nizamettin Nazif (Tepedelenli) ile
evlendi. Ama evlilikleri uzun sürmedi, 1928'de ayrıldılar.
Fatma Nudiye, dönemin ünlü muhalif dergilerinden Resim­
li Ay'da Dr. Hikmet Kıvılcımlı ile tanışh. Doktor ile Fatma Nu­
diye, 1932'den itibaren birlikte yaşamaya başladılar.
Sosyete ve Teknik-Tarih Öncesi Din ve Devlet adlı kitap Fatma
Nudiye Yalçı imzasıyla 1935 yılında Marksizm Bibloteği Seri­
si'nden yayımlandı. Fatma Nudiye Yalçı, bu kitabın önsözüne
"Boş saatlerini değil, inkılaba bütün ömrünü veren Dr. Hikmet
Kıvılamlı yoldaşa armağanımdır" yazarak Kıvılcımlı'ya ithafta
bulundu. Yayın faaliyeti boyunca çeşitli Marksist eserleri Türk­
çe'ye kazandırdı.
1938 yılında bir ay işkence gördükten sonra Dr. Hikmet Kı­
vılcımlı ve Nazım Hikmet'le birlikte Donanma Davası'nda yar­
gılandı ve 10 yıl hapse mahkum edildi. Sinop ve Kırşehir ceza­
evlerinde 1948 yılına kadar yattı.
Dr. Hikmet Kıvılcımlı, 1950 yılında cezaevinden çıkhktan
sonra Emine isimli bir gençle evlendi. Fatma Nudiye Yalçı, bu
duruma üzülse de, Kıvılcımlı ile olan siyasi ilişkilerini kopar­
madı. Nitekim Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın 1954 yılında kurduğu
Vatan Partisi'ne kahldı.
Vatan Partisi'nin 1957 yılında düzenlenen seçim toplantıları
ve mitinglerinde Fatma Nudiye Yalçı da konuşma yaph. 1958'de
kapahlan Vatan Partisi'nin diğer yöneticileriyle birlikte tutuk­
landı. İki yıl tutuklu kaldığı davanın sonunda beraat etti.
Tedavi olmak üzere 25 Aralık 1965 günü Bulgaristan'a gi­
den Fatma Nudiye Yalçı, 23 Temmuz 1969 günü Vama'da ya­
şama veda etti.

319
ESAT ADİL MÜSTECAPLIOGLU
Esat Adil, Balıkesir'de 1904 yılında doğdu. Kurtuluş savaşında
Balıkesir lisesinde öğrenciyken, Vasıf Çınar'ın çıkarmakta oldu­
ğu İzmir'e Doğru gazetesinde yazılar yazdı. Kurtuluştan sonra
Yükseköğrerıimini Ankara Hukuk Mektebi'nde tamamladı; dok­
torasını Belçika' da yaptı.
Yurda dönüşünde Balıkesir'e yerleşip Savaş adlı günlük ga­
zeteyi yayımladı. Halkevi Başkanlığı yaptı. Adalet Bakanlığı'nda
görev alarak Yargıtay başsavcı yardımcılığı, Türkiye'nin ilk açık
cezaevi olan İmralı cezaevi kuruculuğu ve müdürlüğü, Cezaev­
leri müfettişliği görevlerinde bulundu. Tan gazetesine Adiloğlu
takma adıyla yazdığı yazılarda sosyalizmi savundu. Bu yazıları
yüzünden görevine son verileceğini anlayınca, istifa ederek
devlet memurluğundan ayrıldı ve 1944 yılında İstanbul'da avu­
katlığa başladı. Yeni Dünya, Görüşler adlı gazete ve dergilerde
yazılar yazdı.
Türkiye Sosyalist Partisi'ni (TSP) 1946 yılında kurdu. Bu
parti Türkiye' de çok partili yaşama geçtikten sonra kurulan ilk
sol parti oldu. Ancak parti, kuruluşundan dört ay sonra İstanbul
Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından "komünizm propagandası
yaptığı" gerekçesiyle faaliyetten alıkonunca tutuklandı. Yargı­
lanma sonucunda parti ve yöneticiler 1950 yılında beraat etti.
Esat Adil genel başkan olarak, partisinin hükmi şahsiyet
kazandığım belirterek aynı program ve tüzükle çalışma izni
istedi ve aldı. Genel merkezi İstanbul' da olan ve başka yerde
şubeleri bulunmayan TSP, 1951 ara seçimlerine katıldı, ancak
sonuç alamadı. Parti 1952' de tekrar kapatılınca yeniden tutuk­
landı, yargılandı ve aklandı. Esat Adil, partisinin ikinci kez ka­
patılmasından sonra siyasal faaliyetlerden uzak durdu. 1946 ve
1950 yıllarında günlük Gerçek gazetesi ile haftalık Gün dergisini
çıkaran; sosyalizm üzerine yazılmış kitapları ve çevirileri olan
Esat Adil, İstanbul' da 1958 yılında öldü.

320
ZEKİ BAŞTIMAR
Zeki Başhmar, Trabzon-Sürmene'nin Başhmar köyünde 1905
yılında doğdu. Babası Hacı Yakupoğlullanndan Muhammed,
annesi Huriye Hanım' dır. 6 yaşında iken babasını kaybetti. An­
nesi ikinci kez evlenirken, ona amcası bakh. Amcası İbrahim,
1917'de İstanbul'a taşındı. Çeşitli işlerde çalışan Zeki, 1922 yılın­
da Trabzon'a döndü ve orada girdiği Trabzon Öğretmen Oku­
lu'ndan mezun oldu.
Üye olduğu Türkiye Komünist Partisi'nin Trabzon örgütü
tarafından 1926 yılında Batum'a gönderildi. Oradan geçtiği
Moskova'da Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde
(KUTV) üç yıl okudu.
Zeki, (Başhmar) 1929 yılında İstanbul'a döndü ve Nazım
Hikmet, Sarı Mustafa ve Hamdi Şamil'in başını çektiği muhale­
fet içinde yer aldı. 1930 yılında tutuklandı; ancak sadece sahte
kimlik taşımaktan 1 ay ceza aldı ve o da ertelendi. 1930 yılının
sonunda askere gitti. 1931 yılında askerden döndükten sonra,
TKP muhalefetinden ayrılarak, İstanbul İl Komitesi'nde çalış­
maya başladı. 1932'deki Türkiye Komünist Partisi'nin 4. Kong­
resi'ne kahldı ve Merkez Komite üyeliğine seçildi.
TKP'ye yönelik 1932 yılı tevkifatlarında, Zeki Başhmar da
tutuklandı. Bir yıl kadar cezaevinde kaldı ama dava sonunda
beraat etti. 1933 yılında cezaevinden tahliye olan Başhmar, Polit
Büro üyeliğine getirildi. 1934 yılı Şubat ayında yeniden Mosko­
va'ya gitti. KUTV'da yeniden eğitim gördü ve eğitmenlik yaptı.
1935'te toplanan Komintem'in 7. Kongresi'nde Şefik Hüsnü ile
birlikte Türkiye Komünist Partisi'ni temsil etti.
Komintem, 1937 yılında -kimi başka partiler gibi- TKP için
desantrilasyon karan aldı. Bunun ardından, Türkiye'ye dönen
Zeki Baştımar, Ankara'ya yerleşti. Rusça'dan çeviriler yaph ve
Başbakanlık Murakabe Heyeti Kütüphanesi'nde çalışh. Tols-

321
toy'un Harp ve Sulh, Mujik/er adlı kitapları ile Puşkin'in Erzurum
Yolculuğu adlı kitabını Türkçe'ye çevirdi.
Türkiye Komünist Partisi'nin 1944 yılındaki davasında yar­
gılandı ve beraat etti. 1946 yılında kurulan Türkiye Sosyalist
Emekçi ve Köylü Partisi'nin Ankara il başkanlığını üstlendi.
Yurt ve Dünya ile Adımlar dergilerinde yazılan yayınlandı.
1947 yılında TKP'nin MK Teşkilat Sekreterliği'ne getirilince
İstanbul'da taşındı ve örgütlenme çalışmalarını hızlandırdı.
Bülten, Nuh 'un Gemisi ve Barış dergileri yayınlandı. Nazım Hik­
met'i Kurtarma kampanyasını yürüttü. Ekim 1951'de tutuklandı
ve 10 yil hapis cezası ve 8 yıl, 4 ay Amasya'da sürgün cezasına
çarptırıldı. Bu davada en yüksek cezayı alan Başhmar, işkence
altında verdiği ifadeleri yüzünden partiden ahldı.
İstanbul, Adana, Dalaman ve Ankara cezaevlerinde 7.5 yıl
kaldıktan sonra 1959 yılı Mayıs ayında tahliye oldu. Geldiği
İstanbul'da, bir arkadaşıyla birlikte, Yedi Gün Yayınevi'ni kur­
du. 1961 yılı Ağustos ayında yurtdışına çıkan Zeki Baştımar,
1962 yılında Leipzig'te oluşturulan TKP Dış Bürosu'nun Birinci
Sekreterliği'ne getirildi.
Parti'de Yakup Demir ismini kullanan Zeki Başhmar'ın Bi­
rinci Sekreterliği döneminde, 1958 yılında kurulan Bizim Radyo
yayınlarının yanı sıra, 1960'lı yılların ilk yansında Yurdun Sesi ve
Yeni Çağ dergileri yayınlandı. 1967'den itibaren TKP'nin Sesi
radyosu yayına başladı ve 1970'den itibaren de Durum dergisi
yayınlandı. 1971 yılı Kasım ayında Baştımar, beyin kanaması ve
kısmi felç geçirdi. 1973 yılı Mart ayında doktorların iş göremez
raporu verdiği Zeki Başhmar, 23 Mayıs 1973 günü TKP MK
tarafından görevinden alındı ve yerine İsmail Bilen seçildi.
Zeki Başhmar, 18 Kasım 1973 günü yaşamını yitirdi. Al­
manya Sosyalist Birlik Partisi'nin merkez yayın organı Neues
Deutschland gazetesinde çalışan Gertrude ile evli ve bir çocuk
babası olan Baştımar, İngilizce, Fransızca ve Rusça bilmekteydi.

322
MEHMET ALİ AYBAR
Mehmet Ali Aybar, 5 Ekim 1908 günü İstanbul'da doğdu. Bü­
yükbabası Hüseyin Hüsnü Paşa, 31 Mart Olayı'nda Selanik'teki
Hareket Ordusu'nun komutanıdır. Hüsnü Paşa, daha sonraki
yıllarda İttihat ve Terakki Fırkası'nın kendisini feshetmesinin
ardından kurulan Teceddüt Fırkası'nın başkanı olmuş bir Jön
Türk'tü. Aybar'ın babası Tahsin de, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e
önemli görevlerde bulunmuş bir subaydı.
Nazım Hikmet ve Oktay Rıfat ile uzak kuzen olan Mehmet
Ali'nin çocukluğu işgal alhndaki İstanbul'un Cihangir, Yeşilköy
ve Kuzguncuk semtlerinde geçti. Yeşilköy'deki Fransız Oku­
lu'ndan sonra gittiği Galatasaray Lisesi'ni 1928 yılında, Musevi
Lisesi'ni ise 1929 yılında bitirdi. Bu yıllarda atletizme ilgilenen
Mehmet Ali, 1928 yılındaki Amsterdam Olimpiyatları'nda Tür­
kiye adına yarıştı ve 100, 200 ve 400 metrelerde Balkan ve Tür­
kiye rekorları kırdı.
Mehmet Ali Aybar, Galatasaray Lisesi'nden sonra 1935 yı­
lında İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Aynı fakültede 1936
yılında Anayasa hukuku asistanı, 1939 yılında ise hukuk dokto­
ru oldu. Sorbonne Üniversitesi'nde hukuk araşhrmaları yapmak
için 1939 yılında Paris'e gitti ama il. Dünya Savaşı patlak verin­
ce, hemen geri dönmek zorunda kaldı. Aybar, 1946 yılında Dev­
letler Hukuku doçenti oldu. Ancak İsmet İnönü aleyhine yazdığı
"Kağıt Üzerinde Demokrasi" başlıklı yazısı nedeniyle üniversi­
tedeki görevinden uzaklaşhrıldı.
Her ikisi de sıkıyönetim tarafından kapahlan Hür ve Zincirli
Hürriyet gazetelerini 1947-1949 yıllarında çıkardı. 1949'da yine
İsmet İnönü'ye yazdığı "Açık Mektup"ta hakaret ettiği iddiasıyla
3 yıl 8 ay hapis cezası aldı ve Paşakapısı Cezaevi'ne girdi. Bura­
da, Nazım Hikmet'le birlikte 1950 affına kadar yattı. 1950'deki
genel afla serbest bırakılan Mehmet Ali Aybar, iki yıl sonra avu­
katlığa başladı.

323
Türkiye İşçi Partisi (TİP), işçiler tarafından 1961 yılında ku­
ruldu. Ancak parti yönetimi, kendilerini daha iyi tanıtabilmek
amacıyla saflarına aydınlan davet etti. Böylesi bir davet sonra­
sında Mehmet Ali Aybar, TİP'in genel başkanlığını 1962 yılında
kabul etti. Türkiye İşçi Partisi, 1965 yılında meclise 15 milletve­
kili gönderirken; kendisi de 1965 ve 1969 genel seçimlerinde bu
partiden İstanbul milletvekili seçildi.
ABD'yi savaş suçlusu olarak mahkum eden Russell Mah­
kemesi üyesi olarak 1967 yılında Vietnam'a gitti. Dünya sosya­
lizm tarihinde ilk defa Sovyetlerden bağımsız bir politika güden
Tİ.P'in başkanı olan ve Türkiye'ye özgü, "güleryüzlü sosyalizm"
kavramının yaratıcısı olan Mehmet Ali Aybar, 1968'de Sovyetle­
rin Çekoslovakya'yı işgaline sert bir tepki gösterdi. Bu, parti
içinde hizipleşmelere neden oldu. Bu görüşlerine karşı çıkanla­
rın başını çeken Behice Boran-Sadun Aren ikilisine karşı verdiği
mücadeleyi kaybeden Aybar, 1969'da genel başkanlıktan,
1971 'de ise parti üyeliğinden istifa etti.
Kısa bir süre sonra Sosyalist Devrim Partisi adını alacak
olan ve 12 Eylül 1980'de kapatılan Sosyalist Parti'yi, Türkiye İşçi
Partisi'nden ayrılmış olan 50 arkadaşıyla birlikte, 1975 yılında
kurdu. İlk defa bu partinin tüzüğünde, genel başkan ve yönetici­
lerin üst üste iki dönem başa geçmelerini engelleyen ve yönetim
kurulunun üçte ikisinin emekçilerden oluşmasını öngören şart­
lar yer aldı.
Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm (1968), 12 Mart'tan Sonra
Meclis Konuşmaları (1973) ve Örgüt Sorunu (1979) isimli kitapları
bulunan Aybar, Özallı yıllarda ise Türkiye İşçi Partisi'nin Tarihi'ni
üç ciltlik bir eserde kaleme aldı. Eşini 1987 yılında kaybeden
Mehmet Ali Aybar, 10 Temmuz 1995 günü -kalp yetmezliğin­
den- İstanbul' da yaşamını yitirdi.
Mehmet Ali Aybar, 1997'den itibaren her yıl, kızı Güllü Ay­
bar ve Tarih Vakfı'nın işbirliğiyle "Mehmet Ali Aybar Sempoz­
yumları" ile anılıyor.

324
HASAN İZZETTİN DİNAMO
Hasan İzzettin Dinamo, 1909 yılında Trabzon Akçaabat'ın
Ahanda Köyü'nde doğdu. Babasının 1. Dünya Savaşı'nda şehit
düşmesi üzerine Dar-ül Eytam'a (Yetimler Okulu'na) yerleştiril­
di. 17 yaşına kadar orada kaldı. Sivas Öğretmen Okulu'nu bitir­
di. Malatya ve Adıyaman'da iki yıl öğretmenlik yaptı.
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü'ne girdi.
Ama son sınıfta, Türkiye Komünist Partisi'nin faaliyetlerine
katılmakla suçlanıp tutuklandı ve 4 yıla hüküm giydi. Üniversi­
te eğitimini tamamlayamadı. Cezaevinden çıktıktan sonra asker­
lik hizm�tini yaparken, bu kez de TKP'nin talebi üzerine Suat
Derviş tarafından çıkarılmakta olan Yeni Edebiyat dergisinde
yayınlanan şiirleri nedeniyle suçlandı. Sıkıyönetim Mahkemesi
tarafından 1 yıl hapse mahkum edildi.
Yeni Edebiyat dergisini çıkaranlar hakkında açılan dava ise,
usulsüz açıldığı için bir süre sonra düştü. Kendisi birçok kez
evlenen Suat Derviş, yakın arkadaşı Neriman Hikmet'in de iyi
bir evlilik yapmasını arzulamıştı. Bu çerçevede bulduğu damat
adayları arasında, Hasan İzzettin Dinamo da vardı ama bu evli­
lik gerçekleşmedi.
Ancak Hasan İzzetin Dinamo, TKP MK üyesi Hamza Yal­
çınkaya'nın kızıyla evlendi. Düğün, adeta TKP toplantısı gibi
geçti. (Sonra boşandılar.) Ağustos 1942'de Reşat Fuat Baraner ve
Hasan İzzettin Dinamo da askere alındı; ancak üç ay kadar son­
ra askerden kaçtılar. Ardından Reşat Fuat Baraner'in yöneti­
minde parti faaliyetleri canlandırıldı. 1943'te toplanan TKP'nin
Merkez Komitesi'ne Mihri Belli de alındı.
Reşat Fuat, 10 Mart 1944 günü gizlendiği evde yakalandı;
aynı gün Hasan İzzettin Dinamo da tutuklandı. Polis, düğünden
hareketle, Reşat Fuat'ın mı, yoksa H. İzzettin Dinamo'nun mu
lider olduğundan emin değildi. Ama gerçek hemen anlaşıldı.
TKP'nin 1944 davası sonuçlandığında hapis cezası alan 33 kişi

325
arasında Hasan İzzettin Dinamo da vardı. Bir yıl hapis cezası
alan Dinamo, tahliye olduktan sonra askere gönderildi.
Hasan İzzettin Dinamo, 1950 yılından sonra geçimini sağla­
yabilmek için fotoğrafçılık yaptı, özel ders verdi. Takma isimler­
le görgü ve çocuk kitapları yazdı. Özel Harekat Dairesi'nce ter­
tip edilen 1955 yılındaki 6-7 Eylül olaylarının ardından bir kez
daha tutuklandı. Olayların -MİT mensuplarını da içeren- sorum­
lularına yönelik başlayan soruşturmanın yönü, dönemin De­
mokrat Parti iktidarının baskısıyla değiştirildi.
Aralarında Aziz Nesin, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Asım
Bezirci, Hulusi Dosdoğru ve Hasan İzzettin Dinamo'nun bulun­
duğu yaşayan fişlenmiş komünistler ile ölmüş dört komünist
hakkında dava açıldı. Tutukluların çoğu Aralık 1955'te serbest
bırakıldı. Bunun en önemli nedenlerinden biri, muhalefet lideri
İsmet İnönü'nün, hükümeti ağır bir dille eleştiren ve gerçek
suçluları takip yerine suçsuz vatandaşlara işkenceyle suçlayan
konuşmasıydı. Dava beraatle sonuçlandı.
Hasan İzzettin Dinamo'nun ilk şiiri 1925 yılında Giresun'da
çıkan İzler dergisinde yayımlandı. Ardından Servet-i Fünun ve
Sivas'ta yayınlanan Adım dergisi şiirlerini yayınladı. İlk şiir ve
düzyazılarından bir kısmını, iki arkadaşıyla birlikte Adsız Kitap
isimli kitapta derledi. Başlangıçta hece ölçüsüyle şiirler yazdı.
Daha sonra serbest vezne yöneldi.
İlk şiirlerinde Faruk Nafiz Çamlıbel, sonrakilerde Nazım
Hikmet etkisi görülür. Şiirlerinde zengin bir çağrışım düzeniyle
doğayı ve yaşamın çeşitli kesitlerini vermeyi, bir yandan da
toplumsal gerçeği kavramak ister. Şiirlerini uzun bir süre kitap­
laştırmadı. İlk şiir kitabı Deniz Feneri 1937 yılında basıldı. Yedi
ciltlik Kutsal Barış ile Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazanan
Hasan İzzettin Dinamo'yu 20 Haziran 1989 günü İstanbul'da
yitirdik.

326
BEHİCE BORAN
Behice Boran, 1 Mayıs 1910 günü Bursa'da doğdu. Ailesi
1890'larda Bursa'ya göç etmiş, Kazan Tatarlarındandı. Tahıl
ticareti yapan Sadık Bey ile Mahire Hanım'ın kızı olarak doğan
Behice Boran, üç kardeşin en küçüğüydü. Behice, ilkokula Bur­
sa' da başladı.
Kurtuluş Savaşı döneminde Yunanlılar Bursa'ya girince, ai­
lesiyle İstanbul' a göç etti. Babası okuryazar, aydın bir insandı.
Çocuklarının yabancı dil eğitimine çok önem veriyordu. Bu
nedenle, Fransız okuluna yazdırıldı. Bu okul kapahlınca, Behice
Arnavutköy'deki Amerikan Kız Koleji'nde okumaya başladı.
1927'de orta, 1931'de lise kısmını birincilikle bitirdi.
Behice Boran, Manisa Orta Mektebi İngilizce öğretmenliği­
ne atandı. Amerikan Michigan Üniversitesi, ona burs verme
teklifinde bulundu. ABD' deki Michigan Üniversitesi'nde sosyo­
loji doktorasını tamamladıktan sonra Türkiye'ye 1939 yılında
döndü ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
(DTCF) sosyoloji bölümüne Mayıs 1939'da doçent olarak atandı.
DTCF'de 1948 yılına kadar çalışan Behice Boran, istatistik, şehir
sosyolojisi, sosyolojiye giriş dersleri verdi. Marksist yöntemle ele
aldığı dersleri büyük ilgi gördü.
Öğrencilerine, yeni oluşmakta olan Ankara gecekondula­
rında, Ankara ve Manisa köylerinde saha çalışmaları yaptırdı.
Eğitimle araştırmayı iç içe yürüttü. Üniversite dergilerinde yazı­
ları yayınlandı. Arkadaşlarıyla birlikte 1941 yılında Yurt ve Dün­
ya dergisini çıkardı. Orada yaşanan görüş ayrılığının ardından
1943 yılında ise Adımlar dergisini çıkardı. Ağır baskılar alhndaki
Yurt ve Dünya, 42. sayıda, Adımlar ise 1 1 . sayıda kapanmak zo­
runda kaldı.
Behice Boran, 1942 yılında Türkiye Komünist Partisi'ne ka­
tıldı. Adımlar dergisinde, Zeki Baştımar'ın yazılarına yer verdi.
Önce gizli İlerici Demokrat Gençler Derneği, 1945'te de yasal

327
Türkiye Gençler Derneği çalışmalarına kahldı. Derneğin yayın
organı Ant-Gençlik'te faşizm üzerine yazıları yayınlandı. 1945'te
Tan gazetesinde demokrasi üzerine yazılar yazdı. Yine aynı yıl,
Görüşler dergisinde yazmaya başladı. Dr. Şefik Hüsnü Değmer
tarafından 1946 yılında kurulan Türkiye Sosyalist Emekçi ve
Köylü Partisi'ne destek verdi ve bu partinin yayın organı Söz
gazetesinde demokrasinin sınıf karakteri ve halkın siyasete kah­
lımı konusunda yazılar kaleme aldı.
1946'da Nevzat Hatko ile evlenen Boran, fakültede 1948 yı­
lında başlatılan solcu 'avı' esnasında Pertev Naili Boratav ve
Niyazi Berkes ile birlikte üniversiteden uzaklaşhrıldı. Boratav,
1952 yılında Fransa'ya, Berkes ise 1950 yılında Kanada'ya gitmek
zorunda kalırken; Boran Türkiye'de kalmayı tercih etti. Oysa
kendisi üniversiteden uzaklaşhrıldığı için işsiz kalırken, kocası
Nevzat Hatko da, Anadolu Ajansı'ndaki işinden çıkarılmışh.
Kurucusu ve başkanı olduğu Barışseverler Cemiyeti, 1950
yılında Menderes hükümetinin Kore'ye asker gönderilmesine
karşı çıkan bir telgrafı Meclise göndermesi ve aynı konuyla ilgili
bildiri dağıtması nedeniyle tutuklandı. On beş ay hapis cezasına
çarptırıldı. Boran, 1953'de -bu kez Türkiye Komünist Partisi
üyesi olduğu iddiasıyla- tekrar tutuklandı, 1954'de tahliye oldu
ve dava sonunda beraat etti.
Türkiye İşçi Partisi (TİP), 1961 yılında 12 sendikacı tarafın­
dan kurulduğunda kurucular arasında hiç kadın yoktu. 1962
yılında partiye davet edilen aydınlar arasında -iki kadın- Behice
Boran ve Adnan Cemgil'in eşi Nazife Cemgil de bulunuyordu.
Türkiye İşçi Partisi'ne 1962'de üye olan ve Merkez Yönetim Ku­
rulu'na seçilen Boran, 1965 genel seçimlerinde Urfa'dan millet­
vekili seçildi.
Birkaç dönem Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye'yi temsil
etti. Behice Boran, parti içindeki MDD tezlerine ve TİP Genel
Başkanı Mehmet Ali Aybar'ın "güleryüzlü sosyalizm" anlayışı­
na karşı Sadun Aren ve Nihat Sargın ile birlikte tavır aldı. TİP'in

328
1968 yılı Kasım ayındaki 3. Kongresi'nde Aybar çizgisi etkili
oldu ve Behice Boran Genel Yönetim Kurulu'na seçilemedi. An­
cak Aralık 1968'de yapılan 2. Olağanüstü Kongre'de GYK üyeli­
ğine seçilen Boran, Ocak 1970'de toplanan GYK'da genel sekre­
terliğe getirildi. TİP'in Kasım 1970'de toplanan 4. Büyük Kurul­
tayı'nda Behice Boran, GYK üyeliğine ve sonrasında da genel
başkanlığa seçildi.
12 Mart 1971 muhbrası ile birlikte tutuklandı ve partisi ka­
pabldı. Boran 15 yıl hapis cezası aldı. 1974 yılında ilan edilen
genel aftan yararlanarak serbest kaldı. 1975'te tekrar kurulan
TİP'in genel başkanı seçildi. TİP, 1970 öncesi mirası canlandır­
maya ve kucaklamaya yöneldi. Yürüyüş, Çark-Başak, Yurt ve
Dünya dergilerinde yazılan yayınlandı.
Sıkıyönetim tarafından 1 Mayıs 1979'da sokağa çıkma yasa­
ğı ilan edildi. Behice Boran, bir grup partili ve Genç Öncü üyesi
gençlerle birlikte sokağa çıkb ve 1 Mayıs geleneğine sahip çıkb.
1979 seçimlerinde sosyalist partilerin aldığı zayıf sonuçların
ardından TİP içinde "Tek Parti-Tek Cephe" kararlarıyla sonuçla­
nan genel bir tarbşma açıldı. Böylece belirlenen TİP'in yeni rota­
sı, TKP ile birleşerek, Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nin ku­
rulmasıyla sonuçlanacak olan süreci başlattı.
12 Eylül 1980 darbesinin ardından kısa süre ev hapsinde tu­
tulan Boran daha sonra yurtdışına çıkb. Türkiye'de bir partiye
genel başkan seçilen ilk kadın olan Behice Boran, 1981 yılında
askeri faşist cuntanın "yurda dön" çağrısına uymadığı bahane­
siyle yurttaşlıktan çıkarıldı. Yurtdışında iken TKP ile TİP'in
Türkiye Birleşik Komünist Partisi, adıyla birleşme karan aldık­
larını duyurdu ve iki gün sonra da (15 Ekim 1987) Brüksel'de
öldü. Cenazesi Türkiye' ye getirilen Boran, TBMM ve İstanbul'da
düzenlenen törenlerin ardından 18 Ekim 1987'de İstanbul Zin­
cirlikuyu mezarlığında toprağa verildi. En son gözalbna alındı­
ğında 70 yaşındaydı. 77 yaşındayken sürgünde öldü.

329
NAİL ÇAKIRHAN
Nail Çakırhan, 1910 yılında Ula'da doğdu. Muğla idadisindeki
ilk ve orta öğreniminin ardından Konya Lisesi'ne yahlı olarak
girdi. Lisedeyken şiirler yazmaya başladı ve 17 yaşında Kon­
ya'da Kervan dergisini çıkardı. Lisenin son sınıfında yazdığı bir
şiir yüzünden gözalhna alınması sonrasında Atatürk'ün telefon
talimatıyla serbest bırakıldı.
Şiiri çok beğenen Nazım Hikmet, onu İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi öğrencilerinin yayımlamakta olduğu Hareket
dergisinde yayınlahnca, aynı şiir yüzünden İstanbul'da yine
dava açıldı. Bu dava vesilesiyle ünlü şairle tanışh. Bu davadan
da beraat etti.
Parasız yatılı olarak yükseköğrenim yapma hakkı kazanan
Çakırhan, İstanbul Tıp Fakültesi'nde başladığı öğrenimi yarıda
bırakıp Hukuk Fakültesi'nde eğitimine devam etti; ancak oraya
da ısınamayınca Edebiyat Fakültesi'ne girdi ve Nazım Hikmet'in
önerisiyle, Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı.
Bir yandan da Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik yapıp,
şiirler yazmaya devam eden Nail Çakırhan, 1930'da Nazım
Hikmet ile birlikte 1+1 =Bir adlı ortak şiir kitabını çıkardı. Bir
süre, Nazım'ın babasının evinde birlikte yaşadılar, komünist
teşkilat kurmak suçundan birlikte gözaltına alındılar.
Nazım Hikmet'le birlikte 20 kişinin Bursa'da yargılandığı
Türkiye Komünist Partisi (TKP) davasında 4 yıl hapis cezası
alan Çakırhan, 1932-1933 yıllarında Bursa cezaevinde kaldı. 1934
yılında tahliye olunca, Sovyetler Birliği'ne gitti ve Moskova'da
Doğu Halkları Komünist Üniversitesi'nde (KUTV) okudu.
Okurken, Rusçasını ilerletmek için çalıştığı bir kolhozda ta­
nıştığı Taisa isimli bir Rus ile 1935 yılı sonbaharında evlendi.
Yaklaşmakta olan dünya savaşı tehlikesinden ötürü SSCB yöne­
timinin öğrencilerin ülkelerine dönmesi talimatı üzerine, 1937

330
yılında 8 aylık eşinden boşanıp yurda dönmek zorunda kaldı.
Oğlunu ancak 42 yıl sonra görebildi.
Çakırhan, yurda dönüşünün ilk ayında askere alındı. Aynı
yılın sonlarında çürüğe çıkarak askerden ayrıldı ve 1938'de Tan
gazetesinde çalışmaya başladı. 1939 yılında, arkeolog profesör
Halet Çambel ile tanıştı ve ailelerinin karşı çıkmasına rağmen 17
Aralık 1940 günü evlendiler.
Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel tarafından 1946'da çıkarılan
Görüşler dergisinin sekreterliğini yaptı. İlk sayısından sonra
kapahlan bu dergi ardından Nail Çakırhan, 16 Aralık 1946 günü
gözaltına alındı. Dr. Şefik Hüsnü Değmer liderliğindeki Türkiye
Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi üyesi olmaktan Sıkıyönetim
Mahkemesi'nde yargılandı.
TKP adıyla görülen davada 5 yıl hapis cezası alan Nail Ça­
kırhan, Aydın Cezaevi'ne gönderildi. 1950 Affıyla tahliye oldu
ve 1950-1951'de Halet Çambel ile birlikte İtalya, Fransa, İsviçre,
Avusturya'da kaldılar.
Nail Çakırhan, mimarlık kariyerine ilk adımını, yine Halet
Çambel'in Profesör Bossert ile birlikte kazılarını yürütmekte
olduğu Karatepe'de atb. Karatepe çıplak beton açık hava müze­
sini, kazı evini ve diğer binaları inşa etti.
Projesi Turgut Cansever'e ait Türk Tarih Kurumu binasının
inşaatını 1963 yılında Ankara'da gerçekleştirdi. Almanya Büyü­
kelçiliği'ne bağlı Alman Lisesi'nin yapımını üstlendi. Halet
Çambel'in Chicago Üniversitesi ile işbirliği içinde kazılara baş­
ladığı Ergani' de bir kazı evi yaptı.
Beton yerine ahşap evler inşa ederek çevreye saygılı mima­
riye öncülük etmesi kendisine 1983'te, dünyanın en saygın mi­
marlık ödüllerinden Ağa Han Mimarlık Ödülünü getirdi. Mi­
marlık eğitimi almamış bir kimse olarak bu ödülü alması mi­
marlık dünyasında alaylı-mektepli tartışması başlattı.
Nail Çakırhan, 10 Ekim 2008 günü Muğla'da kolon kanseri
nedeniyle hayatını kaybetti.

331
ZEHRA KOSOVA DURMAZ
Zehra Kosova-Durmaz, 1910 yılında Kavala'da doğdu. Lozan
Antlaşması'nın ardından 1924 yılında, Yunanistan'la yapılan
Mübadele Anlaşması çerçevesinde ailesiyle birlikte Tokat iline
göç etti. Üç yıl bu kentte ilkokula devam ettikten sonra, önce
Samsun'a, ardından da akrabalarının yaşadığı İstanbul'a çalış­
maya gitti. Kendisinin ardından İstanbul'a gelen babası, 10 Ka­
sım 1932 günü veremden ölünce, ailesinin tüm geçim sorumlu­
luğu onun üstüne kaldı. Tütün işletmelerinde çalıştı .
. Fabrikalarda çalışırken, tanıştığı işçi arkadaşları vasıtasıyla
1933 yılında Türkiye Komünist Partisi'nden haberdar oldu. Zeh­
ra Kosova, 1 Haziran 1934 günü bindiği vapurla önce Hopa,
sonra da sınırlar aşarak gittiği Moskova' da, Türkiye' den gönde­
rilen birçok arkadaşıyla birlikte Doğu Emekçileri Komünist
Üniversitesi'nde (KUlV) eğitim aldı. Orada kendilerini karşıla­
yan ya da eğitimci olarak derslere giren TKP yöneticilerinden
Reşat Fuat Baraner, Zeki Başhmar, Şefik Hüsnü Değmer ve İs­
mail Bilen ile tanıştı.
Zehra Kosova, 8 Mart 1935'te KUTV'ya eğitim için gelen öğ­
rencilerden İskender Mustafa ile evlendi. İlk çocuğunu partinin
uyarısıyla, doğuramayan ve kürtajla aldıran Zehra Kosova, ikin­
ci çocuğunu ise doğurmakta diretti. Zehra Kosova, eğitimleri
tamamlanan bir grup öğrenciyle birlikte, 1937 yılı Nisan ayı
sonlarında İstanbul'a geri döndü. Partinin yanına almasına izin
vermediği Ayten isimli kızını ömrünün sonuna kadar göremedi.
İstanbul' da iki hafta kaldıktan sonra parti tarafından Sam­
sun' a gönderildi. Önce Samsun'da ve sonra da Bafra'da tütün
işçileri arasında Türkiye Komünist Partisi'nin örgütlenme çalış­
malarını yürüten Zehra Kosova, Nisan 1938' de İstanbul'a dön­
dü. Zehra Kosova, Türkiye'ye döndükten sonra doğurduğu kızı
Gülten'i 13 Kasım 1938'de henüz yedi aylık bebek iken yitirdi.

332
Şubat 1939'da annesini yitiren Zehra Kosova'nın üçüncü kı­
zı ise bir yıl sonra -Şubat 1940'ta- doğacakh. Çocuğa, ölen ikinci
kızın adı olan Gülten adı verildi. Kocası İskender Mustafa ise,
asker kaçağı olarak yakalandı ve 28 Temmuz 1942 günü askerlik
yapmak üzere Kilis'e gönderildi.
il. Dünya Savaşı'nın zor şartlarında iş bulmakta zorlanan
Zehra Kosova, geçimini sağlayabilmek için köylere gidip takasla
eşya sattığı bile oldu. Çalışhğı tütün işletmelerinde işçi temsilci
de seçilmeye başlayan Zehra Kosova, iki kez gözaltına alındı ve
dönemin ünlü işkenceci polisi Parmaksız Hamdi tarafından
sorgulandı. Eşi hakkında sorular soruldu; ancak tutuklanmadı.
İzmir' de sürgünde iken İstanbul' a kaçan Mehmet Bozışık,
kocası askerde olan Zehra Kosova'nın evinde kalıyordu. Asker­
den kocasının gelmek üzere olduğunu söylemesine rağmen,
Bozışık odasını boşaltmayı reddedince, 1946 yılı başında eve
gelen İskender Mustafa, duruma sinirlenip Zehra Kosova�yı terk
etti. Mehmet Bozışık ise bir ay sonra İzmir' e dönecekti.
1946 yılındaki yasal değişikliklerle, sol partilerin yanı sıra
sendikalar da kurulmaya başlandı. Zehra Kosova, aralarında
İdris Erdinç ve Sadun Aren'in de bulunduğu bir grup arkada­
şıyla birlikte sendikalarla ilgili bir broşür hazırladı. Broşür Ne­
riman Hikmet'in sorumluluğunda basıldı. İstanbul, İzmir ve
İzmit'te yoğun olarak dağıhlan broşür hakkında hemen toplat­
ma karan verildi ve evler basılarak broşürle ilgili herkes gözal­
hna alınmaya başlandı. Zehra Kosova da gözalhna alınarak,
emniyette 13 gün işkence gördü.
Kurucuları arasında bulunduğu İstanbul Tütüncüler Sendi­
kası'run yönetiminde görev alan Zehra Kosova, Şefik Hüsnü'nün
1946'da kurduğu Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi'nde
de görev aldı. Yenişehir teşkilahnın kurucularından olan Zehra
Kosova, alh ay sonra parti kapahldıktan sonra, haklarında dava
açılan 42 kişi arasında yoktu.

333
Parti kapahldıktan sonra geride kalanlarla, sendika faaliyet­
leri gizlice yürütenler arasında Zehra Kosova da vardı. Nitekim
1950 yılına gelindiğinde sendikanın hahrı sayılır bir üyesi oldu
ve hangi işletmeye kimlerin işçi olarak gideceğini söz konusu
sendika belirliyordu.
1951 TKP tevkifatında ise 31 Mart 1952 günü tutuklandı ve
13 Mayıs 1953 günü tahliye edildi. Emniyette uyutmama işken­
cesi dışında bir şey yapılmadan Harbiye Askeri Cezaevi'ne
gönderildi. Orada Muzaffer Eren, Melahat Türksal, Nuran Bo­
zer, Sevinç Tanık, Güleren Görkmen, Mübeccel Kıray, Sıdıka
Umut ile birlikte kaldı.
Harbiye Askeri Cezaevi'nden alınarak yeniden Emniyete
sorguya götürmeleri protesto etmek için 13 gün açlık grevi yap­
tılar. Yargılama sonunda delil yetersizliğinden beraat eden Zeh­
ra Kosova için yeniden iş bulma koşuşturmaları başlamışh. Ko­
münist olduğu için evini kiraya vermek istemeyenler de oldu;
patrona ispiyonlayarak işten ahlmasına neden olanlar da . . .
Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın 1954 yılında kurduğu Vatan Par­
tisi'ne, arkadaşı Pomak Hasan ile üye oldu. Ancak partiye içi
pek ısınamamışh. Bizzat Kıvılcımlı'nın uyarısıyla bazı toplanh­
ları kahlsa da, Şubat 1955'te Vatan Partisi'nden ayrıldı. Buna
rağmen, 31 Aralık 1957'de gözaltına alındı ve Vatan Partisi da­
vasına dahil edildi.
Emniyette gördüğü işkenceden sonra üç ay boyunca tedavi
görmek zorunda kalan Zehra Kosova, Sultanahmet Cezaevi'nde
Kıvılomlı'nın eski eşi Fatma Nudiye Yalçı ile aynı odada kaldı.
Zehra Kosova, 13 Nisan 1959 günü, birkaç başka arkadaşıyla
birlikte tahliye oldu ve yargılama sonunda da beraat etti.
Sigortalı, sendikalı çalışma mücadelesinde öne çıkan Zehra
Kosova, SSK'dan 28 Temmuz 1970 günü emekli oldu. 1995 yılı­
nın 8 Mart'ında DİSK'in Kadın Emek Ödülü'ne değer görülen
Zehra Kosova, 18 Ağustos 2001 günü yaşamını yitirdi. Bize de
kızı Gülten ve dört torununu emanet olarak bıraktı. ..

334
MİHRİ BELLİ
Mihri Belli, Urfalı bir babanın ve Silivrili bir annenin oğlu olarak
Aralık 1915'te Silivri'de doğdu. İlkokula Silivri'de başlayan Belli,
aile İstanbul'a göçünce Kadıköy'deki Osmangazi İlkokulu'na
devam etti. Aile 1924 yılında Edirne'ye taşındı ve Mihri Belli
orada bir Yahudi okuluna kaydolundu. Eğitimin Fransızca ya­
pıldığı Alliance İsraelite'yi bitirdikten sonra 1929 yılında İstan­
bul Bebek'teki Amerikan Koleji'ne sınav kazanarak giren Belli,
ardından okumak için 1936 yılında gönderildiği ABD'de Missis­
sippi Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi.
Marksist düşünce ve devrimci eylemlerle iktisat okumaya
gittiği Amerika'da tanıştı. Orada gençlik ve işçi hareketlerine
katıldı. Bir süre Mississippi'de sendikal faaliyetlere katılarak
siyah işçiler arasında faaliyet gösterdi. Türkiye'ye 1940 yılı Ma­
yıs ayında dönen Mihri Belli, çok kısa bir sürede Türkiye Ko­
münist Partisi ile ilişkiye geçmeyi başardı. Belli, 1943 yılı başın­
da TKP'nin Merkez Komite üyeliğine getirildi.
1943 yılı sonlarında kurulan İlerici Gençler Birliği'nin kuru­
cularından biri olan Belli, 1944 yıllında, 50 kişilik İlerici Gençler
Birliği kovuşturmasında tutuklandı. Yedi ay Sansaryan Han'da
gözaltında kaldı ve ağır işkenceler gördü. Askeri Mahkeme'de
iki yıl hapis ve sürgün cezasına çarptırıldı.
Mihri Belli, 1946 yılının Ekim ayında cezaevinden tahliye
oldu. Merzifon'a sürgün gitmesi gerekiyordu ama bunu kabul
etmeyerek Bulgaristan'a gitti. Oradan İsmail Bilen'le buluşmak
istiyordu. Ancak Moskova'daki Bilen, Sofya'ya gelmediği gibi,
kendisinin de Moskova'ya gitmesi uygun bulunmadı. Bunun
üzerine Yunanistan'daki iç savaşa katılmak için başvurdu.
Yunan İç Savaşı'na 15 Mayıs 1947'de katılan Mihri Belli,
Demokratik Ordu saflarında tabur komutanlığına kadar yüksel­
di. Çatışmalarda iki kez ağır şekilde yaralandı. Bulgaristan ve
Sovyetler Birliği'nde tedavi görmek zorunda kaldı.

335
Yunanistan'dan Eylül 1950'de döndükten sonra 61 gün ha­
pis yattı. Serbest bırakıldıktan sonra ertesi yıl, ünlü 1951 TKP
tevkifahnda tekrar tutuklandı. Mihri Belli, 7 yıl hapis ve iki yıl
dört ay sürgün cezasına mahkum edildi.
Mihri Belli, mahkeme sürecinde tanışhğı Sevim Tarı ile he­
nüz cezaevindeyken -6 Şubat 1957 günü- evlendi. Belli, Haziran
1958'de tahliye oldu. Cezaevi ve sürgün yılları bittikten sonra
Mihri Belli, geçimini çevirmenlik yaparak sağlamaya çalışırken,
doktorluk yapmasına izin verilmeyen Sevim Belli, C�zayir'e
1964 yılında doktor olarak çalışmaya gitti. Mihri Belli 'ye pasa­
port verilmediği için, eşinin ve çocuğunun yanına gidemedi.
Mihri Belli, ilk kez 1960'larda yasal olarak, kendi adıyla ko­
nuşma ve yazma olanağını elde etti. Türk Solu ve Aydınlık Sosya­
list Dergi adlı yayın organlarının yayınlanmasına yardımcı oldu.
Bu dönemde de konuşma ve yazılarından dolayı iki kez tutuk­
landı, aylarca hapis yattı. Bu dönemde geliştirdiği Milli Demok­
ratik Devrim tezleri kısa süre içinde solcu gençlik hareketi için­
de önemli bir etkinlik sağladı.
Mihri Belli, 12 Mart 1971 muhhrasırun ardından yakalan­
mamak için yurt dışına çıktı. Bir süre Filistin Kurtuluş Örgü­
tü'nün konuğu oldu. Ardından Türkiye'ye giriş yaph. Ama bir­
kaç ay sonra tekrar yurtdışına çıkarak Bah Avrupa'ya geçti.
Orada bir süre kalarak Yurtsever dergisinin yayınlanmasına
yardımcı oldu. Ecevit'in önderliğindeki CHP'nin en büyük parti
olarak çıkhğı 1973 seçiminde Türkiye'deydi.
CHP-MSP hükümetince 1974 yılında çıkarılan Af Yasa­
sı'ndan yararlanarak cezaevlerinden tahliye olan sosyalistler,
kendi partilerini kurmaya başladılar. Mihri Belli de arkadaşla­
rıyla birlikte 1975'de Türkiye Emekçi Partisi'ni (TEP) kurdu.
Parti kurulur kurulmaz, Sıkıyönetim Mahkemesi savcılığı prog­
ram ve tüzükte Kürt sözcüğünün kaldırılmasını istedi.
Ancak TEP yönetimi buna direndi. İlgisiz bir maddeyle,
Belli alh ay hapis cezasına çarphrıldı. Ancak kapatma davasına

336
yönelik mücadele, davanın sivil mahkemeye gönderilmeni sağ­
ladı, sivil mahkeme de dava hakkında görevsizlik karan verdi
ama bunun üzerine Anayasa Mahkemesi harekete geçti ve Par­
tiyi Kürtler için eşit haklan savunduğu için kapath.
Mihri Belli'ye 7 Nisan 1979'da bir ülkücü tarafından suikast
girişiminde bulunuldu. Kendisinin uyanıklığı, saldırana elindeki
evrak çantasıyla müdahale etmesi ve kendini bir briket tuğlası
ile korumaya çalışması sayesinde ölümden kurtuldu; ancak ağır
yaralı olarak kaldırıldığı hastanede 7 saatlik bir ameliyahn ar­
dından uzun bir süre yatmak zorunda kaldı.
Mihri Belli, 12 Eylül 1980 faşist darbesinden sonra, 1981 yılı
sonlarına doğru yurt dışına çıkh. Bir süre Ortadoğu'da kaldı.
"Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi"nin kuruluşuna katıldı.
Oradan İsveç'e geçti. Tüm bu süreç boyunca Kürt hareketini
yakından izledi. Türkiye'ye 1992'de dönen Belli, Abd.ullah Öca­
lan ile 1997'deki görüşmesi, sonradan kitap olarak yayınlandı.
Mihri Belli, 1996 yılında Özgürlük ve Dayanışma Partisi,
2002'de ise Sosyalist Demokrasi Partisi kurucusu oldu. Belli, 29
Aralık 2007'de Sosyalist Demokrasi Partisi'nden istifa etti ve
2008 yılında SOP' den ayrılanlarla birlikte İşçilerin Sosyalist Par­
tisi'nin (Sosyalist Parti) kuruluşunda bulundu. Toplam 11 sene
hapis, 18 sene zorunlu sürgün yaşayan Belli, İstanbul Gözte­
pe' deki evinde 16 Ağustos 201 1 günü yaşamını yitirdi ve Feri­
köy Mezarlığı 'nda toprağa verildi.
Mihri Belli'nin kitapları şunlardır: Rigas 'ın Dediği (Türkçe -
İngilizce), Eine Analyse der Türkischen Linken (Almanca), Türk Solu­
Dün, Bugün (Türkçe - İngilizce), Türkiye: Yapı, Ulusal Sorun (Türkçe
- İngilizce), İnsanlar Tanıdım (3. Baskı, 2000, Doğan Yayıncılık),
Gurbetten Notlar (1998), Gerilla Anıları (2000), Asıl Mesele O Kiraz
Ağaçları (2002).

337
İDRİS ERDİNÇ
"Şoför İdris" olarak bilinen İdris Erdinç, 1915 yılında, -o zaman
Osmanlı sınırları içinde olan Selanik'in Nevrekop kasabasında
doğdu. Doğumundan iki ay sonra, askere alınan babası önce
Arabistan'da sonra da Çanakkale'de savaştı. İki yıl sonra öldüğü
haberi köye gelince, annesi bir başka adamla evlendi. Köyde
komşu kadının büyüttüğü İdris Erdinç, babasıyla birlikte, anne­
sini bulmak üzere İstanbul'a geldiğinde, 14 yaşındaydı. Annesi­
ni bulduktan sonra, tütün şirketinde çalışmaya başladılar.
Tütün şirketlerinde birlikte çalıştığı ve daha sonraki yıllarda
evleneceği Emine ve onun akrabaları vasıtasıyla 1929 yılında
Türkiye Komünist Partisi üyesi oldu. Emine ile birlikte bildiri
dağıttılar. Partili büyüklerinden önce boks, sonra da şoförlük
eğitimi aldı. O dönemler, TKP'yi yöneten Emin Sekun'un çok
yakınlarında faaliyette bulundu.
1934 yılının ortalarında Emine'nin ablası İhsane ve kocası,
Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde (KUTV) okumak
üzere Moskova'ya gittiler. Emine ile İdris ise bir süre Bursa ve
ardından İzmir'de işçiler arasında çalışma yürüttüler. 1935 yı­
lında İstanbul'a döndüler. Bu arada, Yüksel doğdu.
Ahırkapı'daki bir grevi örgütledikten sonra, kendilerine bir
parti evi kurma görevi verildi. Pangaltı'da kiralanan bu evde iki
aile olarak kaldılar ve kim olduklarını bilmedikleri TKP liderleri
burada belirli günlerde toplantı yaptılar. 1935 yılının sonlarına
doğru bu ev, güvenlik kaygılarıyla dağıtıldı.
İdris Erdinç, 10 Ocak 1936 günü, çalıştığı işyerinden gözal­
tına alındı. İki ay kaldığı Sansaryan Han'da diğer yoldaşları ve
eşi Emine gibi günlerce işkence gördü. Suçlamaları kabul etme­
dikleri için Emine ile birlikte çıkarıldıkları savcılıktan serbest
bırakıldılar.
Şoför İdris, 1938 yılının sonlarında, eşi, öğretmeni, yoldaşı
Emine'yi yitirdi. İşkencede sırtına vurulan kamçılardan ciğerleri

338
çürüyen ve gıdasızlıktan verem olan Emine'yi tek başına topra­
ğa verdi. Daha sonra parti kararıyla gönderildiği Kocaeli'nde
TKP'nin il komitesini oluşturdu. Bu arada, yine partinin emirva­
kisiyle ikinci eşi Hatice ile evlendirildi.
1939 yılı ortalarında eşi Hatice ile birlikte İstanbul'da dön­
düler. Birsen isimli kızlan burada doğdu. Şefik Hüsnü'nün aske­
re gidip gelmesini, bir işaret olarak algılayan İdris Erdinç, 1941
yılı Haziran ayında askere gitti. Sankamış'taki askerliği şoför
olduğu için rahat geçti. Üç yıllık askerliği bitince, kendisine tek­
lif edilen şoför eğitmenliği görevini kabul ederek İzmit'teki 6.
Kolordu'da çalışmaya başladı.
Dr. Şefik Hüsnü, 1946 yılında Türkiye Sosyalist Emekçi ve
Köylü Partisi'ni kurunca, İdris Erdinç'i de partiye davet etti.
Bunun üzerine, oldukça yüklü bir maaş aldığı işinden ayrıldı ve
Kocaeli'nde önce partiyi sonra da sendikaları kurdu. Birçok iş
dalında kurulan sendikalar, aralarında birleşti ve Kocaeli İşçi
Sendikaları Birliği oldu. Birliğin sekreterliğine seçildi.
Parti ve sendikalar, Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından
kapahlınca, illegale geçen İdris Erdinç, 1947 yılının son ayların­
da, birkaç yoldaşıyla birlikte İstanbul il komitesini oluşturdular.
1951'deki TKP tutuklamaları sırasında, İdris Erdinç de 9 Mayıs
1952 günü gözalhna alındı. İşkenceli sorgudan sonra, Harbiye
Askeri Cezaevi'ne konuldu. Dava sonunda 5 yıl hapis, 2 yıl 6 ay
sürgün cezası verildi. Hapis cezasını İmralı adasında tamamladı.
Bursa'nın Kemalpaşa ilçesinde 1961 yılında başladığı sürgün
cezası ise İstanbul' da sona erdi.
Eski komünistleri almadıkları için Türkiye İşçi Partisi'ne
üye olamadı ama Türk Solu dergisinde çalışh. 6 Filo'yu İstan­
bul'da denize dökenler ve İzmir'de karaya çıkmalarını engelle­
yen gençlerin arasındaydı. 1970'li yıllarda yeniden kurulan TİP'e
1980 öncesinde üye oldu. 1992'de Sosyalist Türkiye Partisi'ne
üye olan Şoför İdris'i 17 Ocak 1996 günü yitirdik.

339
FAHRİ ERDİNÇ
Fahri Erdinç, 1 Ocak 1917 günü Akhisar'da doğdu. Balıkesir
Öğretmen Okuluna 1930 yılında girdi. 1936-37 ders yılında Af­
yon'un Sandıklı ilçesinin Ürküt köyünde öğretmenliğe başladı.
Fahri Erdinç, 1938-39 ders yılında baba mesleğini bırakarak,
sınavını kazandığı Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bö­
lümü'nde öğrenci oldu. Bu bölümde öğretim üyesi olan Sabahat­
tin Ali ile tanıştı. Yazmaya başladığı ilk öykülerinde, onun öğüt­
lerinden çok yararlandı.
Erdinç, Konservatuvardaki katı yönetime ve bazı ayrıcalık­
lara itirazları yüzünden, biraz da geçim sıkıntılarının zorlama­
sıyla, öğrenimini bırakmak zorunda kaldı. Yeniden mesleğine
döndü. Ama arada yedek subaylığını yaptıktan sonra, 1943'te
mesleğinden tamamen ayrıldı.
1946'da Ankara'da bir yapı yerinden, sınavını kazandığı
devlet radyosuna geçti. Temsil kolunda üç yıl çalıştı. Bu arada
Şen Olasın Halep Şehri (İstanbul-1945) adlı şiir kitabından sonra,
Ankara'da Seçilmiş Hikayeler dergisi (1948, sayı 8) onun öyküle­
riyle özel sayı çıkardı.
Başkentte ilerici sanatçıların çevresinde görünmesiyle, bazı
dergilerde yayınladığı öyküleriyle kimi çevrelerinin dikkatini
çeken Erdinç, 1947'de kendisini cumhurbaşkanına dille hakaret
etmiş durumuna düşüren bir tartışma yüzünden tutuklandı ve
aklanmayla sonuçlanan yargılaması boyunca -birkaç ay- cezae­
vinde kaldı. Ankara cezaevinde yazgılarını konu edindiği insan­
ların kimilerini daha yakından tanıma fırsatını buldu. Bazı ko­
münistlerle de ilkönce burada ilişki kurdu.
Cezaevinden çıktıktan sonra da huzur bulamadı. Uyumsuz
bir aile yaşamı da bunalımıru arttırıyordu. Bu bunaltılar içinde
bocalarken, 1948'de çok sevdiği Sabahattin Ali'nin Bulgaristan
sınırında öldürülmesi Erdinç'i büyük aalara boğdu. Bu aa olay,
bir yandan da ona esin kaynağı oldu. Kısa bir süre sonra, 1949

340
Eylül'ünde, Erdinç, iki arkadaşı Ziya Yamaç ve Tuğrul Delior­
man ile birlikte, gizlice Bulgaristan'a geçti.
Bulgaristan'da Erdinç ve arkadaşlarına Ekim 1949'da siyasi
göçmen olarak sığınma hakkı verildi. Böylece, onun, yurt dışın­
da ölümüne kadar sürecek olan göçmenlik dönemi başladı. Bir
yandan kimi işlerde çalıştı, bir yandan da Bulgarca öğrendi ve
bir yıllık parti gece okuluna devam etti. Türkçe popüler-politik
yayımlar redaktörü olarak 1953 ila 1958 yıllan arasında Bulga­
ristan Komünist Partisi Yayınevi'nde görev aldı.
Türkiye Komünist Partisi'nin Dış Bürosu ile ancak 1957 yı­
lında ilişki kurabildi. Partide aktif çalışmaya katılmak üzere
1958 Mart'ında Bulgaristan'dan ayrıldı. 20 Mart 1958'de TKP
üyeliğine alındı. Fahri Erdinç, yıllarca TKP'nin yayın organı
Bizim Radyo'da program hazırladı ve sunuculuk yaptı. 1962
yılında yapılan Dış Büro Konferansı'nda MK üyesi seçildi.
Siyasal ve edebiyat çalışmalarını birlikte sürdüren Fahri Er­
dinç'in Nazım Hikmet'le dostluk ve birlikte geçirilen yıllan an­
latbğı Kalkın Nazım 'a Gidelim isimli anı kitabı Nazım Hikmet'e
ilişkin çalışma yürütenler için başvuru kaynaklarından biridir.
Böylece başlayan yurtdışı illegal parti çalışması 13 yıl sür­
dü. 1969'da bir kalp krizi geçiren Erdinç, aktif faaliyetlerden
çekilme zorunluğuyla, 1971 yılı başında yeniden Bulgaristan'a
dönüp yerleşti. Parti çalışmasına katkısını buradan sürdürmeye
başladı. Erdinç, yazınsal çalışmasına yetecek ölçüde Bulgarca,
pratik olarak da Almanca ve Rusça öğrendi. 1965'te Bulgaristan
vatandaşı, 1973'te Bulgaristan Yazarlar Birliği üyesi oldu.
Yurt dışına çıkışından 1969'a kadar, eserleri kendi ülkesinde
okura ulaşamadı. 1970'li yıllarda Türkiye'deki dergilerin şiir ve
öykülerine yer vermesiyle yeniden okur önüne çıktı. Bu yıllar­
dan ölümüne değin kimi yapıtları kitap olarak da yayınlanma
fırsatı buldu. 1 1 Kasım 1986 günü Sofya'da ölen Fahri Erdinç,
aşkla bağlı olduğu toprağına, bir avuç kül olarak dönebildi..

341
ARAM PEHLİVANYAN
Aram Pehlivanyan, 1 Ağustos 1917 günü İstanbul Üsküdar'da
doğdu. Ailenin altıncı ve son çocuğuydu. İlköğrenimini Üskü­
dar Nersesyan-Yermonyan (1932), ortaöğretimini Galata Getro­
nagan (1938) Ermeni okullarında tamamladı. 1949 yılında İstan­
bul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Üniversite
yıllarında siyasi faaliyetlere kahlmaya başladı. 1941'de tutuk­
landı, 15 ay hapis yatarak 1943'de serbest bırakıldı.
Avedis Aliksanyan ve S.K. Zanku ile birlikte -Türkçesi Yeni
Gün anlamına gelen- Ermenice haftalık gazeteyi 1945 yılında
çıkardı. Gazete 1946 yazında günlüğe dönünce yazıişleri mü­
dürlüğünü üstlendi. Kısa süren siyasi serbest dönemin son bul­
masıyla" birlikte gazete kapatıldı. Pehlivanyan tutuklandı ve üç
yıl hapse mahkum edildi.
1949'da özgürlüğüne kavuştu. Mari Anahit Tarpinyan ile
kısa sürecek bir evlilik yaptı. Aynı yıl Ermenice şiirlerden oluşan
-Türkçesi Kentin Gürültüsünde anlamına gelen- kitabı yayınlandı.
1950'de, Türkçesi Turna anlamına gelen- Ermenice aylık sanat
edebiyat dergisini çıkardı. Bu arada, askerliğe er olarak Erzu­
rum'a çağrılan Pehlivanyan, daha derginin ikinci sayısı çıkma­
dan, İstanbul'u gizlice terk etti.
Haydarpaşa'dan trenle Adana'ya, oradan Suriye'ye geçti.
Halep'te bir bisküvi imalathanesi kurarak, ağabeyi Sarkis'ten
öğrenmiş olduğu bu işle geçimini sağladı. 1956'da Suriye'den
aynldı, bir süre Fransa'da kaldı. 1958 yılında Doğu Almanya'ya
geçip Leipzig'e yerleşti. 1962'de Christina Fleischer ile evlendi ve
1964'de ise kızı Meline dünyaya geldi.
Siyasi faaliyetlerini sürdüren Pehlivanyan, "Bizim Radyo"da
redaktörlük yaparken, Türkiye Komünist Partisi politbüro üye­
liğine seçildi. Ölümüne kadar siyasi çalışmalarını sürdürdü.
Kansere yenik düşerek 13 Aralık 1979 günü Bedin devlet hasta­
nesinde yaşamını yitirdi ve Leipzig'de toprağa verildi.

342
FATMA HiKMET İŞMEN
Fatma Hikmet-İşmen, 1918 yılında -Osmanlı İmparatorluğu
Balkanlar'da iken- Yanya'da doğdu. 1. Dünya Savaşı'nın bittiği
ve Osmanlı'nın Balkanların bütün bölgelerinde ağır bir yenilgiye
uğrayıp, geri çekildiği günlerde Yanya'da oturan Hüseyin Hüs­
nü, eşi, yeni doğan kızı Fatma Hikmet ve diğer kızıyla birlikte
İstanbul'a göçtüler.
Önce Beşiktaş'a yerleştiler. Hüseyin Hüsnü, Harp Okulu
mezunu olduğu için, hemen Kafkas cephesine gönderildi. Daha
sonra ise Samsun'a tayin edildi. Bu arada, İstanbul karışık oldu­
ğu için ailesini Tokat'a yerleştirdi. Hüseyin Hüsnü çocuklarının
eğitimi için tayinini istedi ve İstanbul'a taşındılar.
İlkokuldan sonra Amavutköy Kız Koleji'ne başlayan Fatma
Hikmet, daha sonra fark sınavlarını vererek kaydını İstanbul Kız
Lisesi'ne yaptırdı. Liseyi 1933 yılında bitirdi ve aynı yıl Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde öğrenime başladı.
İngilizce, Fransızca, Almanca ve Latince öğrendi ve 1937 yı­
lında Ziraat Mühendisi olarak mezun oldu. Böylelikle Fatma
Hikmet İşmen, Türkiye'nin ilk kadın ziraat mühendislerinden
birisi unvanını aldı. Dört yıllık uğraştan sonra Ankara Zirai
Mücadele Enstitüsü'nde çalışmaya başlayabildi ve 1945 yılında
ise İstanbul Zirai Mücadele Enstitüsü'nde göreve başladı. Lond­
ra'da bitki hastalan üzerine araştırma yaptı ve daha sonra gittiği
Kanada' da doktorasını tamamladı.
Adnan Cemgil'in teşvikiyle 1964 yılında Türkiye İşçi Parti­
si'nin (TİP) etkinliklerine katılmaya başladı. 1966 yılında parti­
den senatör adayı olması istendi ve bu teklifi fazla düşünmeden
kabul etti. Oysa gönlü politikada değildi. Teklifi, "nasıl olsa
seçilemem" diyerek kabul etmişti. Ancak sonuç, hem kendisi
hem de çevresi için tam anlamıyla bir sürpriz oldu. Radyodan
senatör seçildiğini duyunca çok şaşırdı. Artık dönülmez bir
yolun başındaydı.

343
Senato' da yer aldığı dokuz yıl boyunca kırktan fazla soru
önergesi vermesine rağmen hiçbirine yanıt alamadı. Soru öner­
gelerine yasa gereği 15 gün içerisinde yanıt verilmesi gerektiği
halde, bu kural sosyalist senatör için rafa kaldınlmıştı(!) Fatma
Hikmet İşmen, Senato' da birçok konuda konuşmalar yaptı.
Yaptığı konuşmalarda anti-demokratik uygulamalar, eği­
tim, tarım ve hayvanalıkla ilgili görüşlerini dile getirdi. Ko­
nuşma metinlerinin ılımlı diline rağmen çoğunluğu teşkil eden
Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partililer ağır hakaret­
lerle kürsüden indirmeye çalıştılar.
· Senato'da yaptığı ilk konuşma ise Alevi-Sünni ayınını üze­
rineydi. Adalet Partisi'ni Alevi-Sünni ayınmını körüklemekle
suçlayan İşmen, Diyanet İşleri Başkanlığı'run uygulamalarını
eleştirmişti. "Yurttaşları din ve mezhep ayrılıkları bakımından
birbirine düşürmek hem iç, hem de dış sömürgecilerin işine
gelmektedir" diyen İşmen'in bu sözleri AP'lileri çileden çıkardı
ve sözleri protestolarla kesildi.
İşmen' e yönelik bu tür protestolar hemen hemen tüm ko­
nuşmalarında rutin hale getirilmişti. Türkiye İşçi Partisi'nin 1971
yılında Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması ve 1973
seçimlerinden sonra parlamentodaki tek sosyalist temsilci olma­
nın getirdiği ağır yük İşmen'i bir hayli üzdü ve yordu.
Parlamenter olarak görevini 1975 yılında tamamladığı za­
man dokuz yıllık hikayesini kağıda döktü ve deneyimlerini
Parlamentoda 9 yıl: TİP Senatörü olarak 1966-1975 dönemi parlamen­
to çalışmaları isimli bir kitap olarak yayınladı.
Sonradan İşmen soyadım alan Fatma Hikmet İşmen, sadece
politik mücadelesinde değil özel yaşamında da ilkeliydi. Örne­
ğin evlilik müessesini pespaye bir birliktelik olarak nitelendirdi
ve hiç evlenmedi. 1990'lı yıllarda Sosyalist Birlik Partisi, Birleşik
Sosyalist Parti ve Özgürlük ve Dayanışma Partisi kurucusu ve
Parti Meclisi üyesi de olan Fatma Hikmet İşmen, 9 Mayıs 2006
günü yaşamını yitirdi.

344
ŞAHABETTI N BAKIRSAN
Şahabettin Bakırsan, 1920 yılında Erzurum'un Hınıs ilçesinde
doğdu. 1915 Ermeni tehcirinden kurtarılıp, Hüseyin adıyla ev­
latlık olarak büyütülen bir bakır ustası olan babası, Hınıs'ta
müslüman bir kasabın kızıyla evlendi. Aile 1939 yılı sonlarında
İstanbul' a göçtü. Makine mühendisi olmak isteyen Bakırsan,
imtihanları kaçırdığı için hukuka girdi. Hukuk Fakültesi'nde
Nurettin Savaştay sayesinde sosyalist bir çevreyle tanışh.
Bakırsan, Fakülteyi 1944'te bitirdi. Notları iyi olduğu ve
Fransızca bildiği için ceza hukuku kürsüsünde asistanlığa baş­
ladı. Anayasa dersinde de Marksizmle bilimsel olarak karşılaşh.
Marx ve Engels'i kendi dillerinden okuyabilmek için Almanca
öğrendi. Bakırsan, asistanlık yıllarında hapishanelerle ilgili yü­
rütülen bir anket sırasında Bursa Cezaevi'nde Nazım Hikmet ve
Dr. Şefik Hüsnü Değmer ile tanıştı. Anket esnasında, Nazım
Hikmet, onun resmini yaptı.
Bu arada, Baro avukatlığını kabul etti ama dönemin Adalet
Bakanı bunu onaylamadı. 1946' da Büyüklanga'da kapı komşusu
Nuriye ile evlendi. Eşi, Bakırköy Adliyesi'nde katipti ve ayru
zamanda hukuk fakültesinden talebesiydi. Şahabettin Bakırsan'a
avukatlık yaphrmayan bakan, adliyede çalışan eşine ondan ay­
rılması için baskı yaph. Nuriye Bakırsan, çok direndi ama so­
nunda ayrılmak zorunda kaldılar.
Dr. Şefik Hüsnü'nün Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü
Partisi 1946 yılında kurulunca, partinin programını okuyup,
beğendi. Şefik Hüsnü'ye partide çalışmak istediğini söyledi. O
zaman da üniversite öğretim üyelerinin siyasi partilere girip
çalışmaları hukuken imkansızdı. Şefik Hüsnü bunu hahrlatarak
"Partide çalışamazsın; ancak Sendikalar Birliği'nde faaliyet gös­
terebilirsin" dedi. O zamanlar, Parti'ye bağlı İstanbul Sendikalar
Birliği vardı. Sendika adında bir de yayın organı bulunuyordu.

345
Sendika' da sendikal konularda yazılar yazdı. Özellikle Tütüncü­
ler Sendikası'nda İş Hukuku konferansları verdi.
TKP, illegal olduğu için evlerde görüşülüyordu. Evi her ak­
şam parti merkezi gibiydi, partililer toplanırdı. İçlerinden biri­
nin yanında çalışan bir işçi, patronuna ücret yüzünden kızıp
karakola gitmiş. "Bu adam, bize komünizm propagandası yapı­
yor" deyince, polis "Kimler gelip gidiyordu?" diye soruyor.
Adam da sayıyor. Böylece, 1948 yılında 12 kişi tutuklandılar.
Hapisanede 10 ayını doldurduğunda, 9 ay hapis cezasına
mahkum oldu ve tahliye edildi. 1950'nin başında Türkiye Ko­
münist Partisi üyesi oldu. 1951 Komünist Partisi Tevkifatı başla­
yınca, Şahabettin Bakırsan da, 7 Ocak 1952 günü tutuklandı.
İşkence gördü. 15 gün sonra da Harbiye Askeri Ceza ve Tutuke­
vi'ne gönderildi. Dava sonunda yönetici olmaktan 5 yıl hapis
cezasına mahkum oldu. Kalan cezasını Sultanahmet Cezae­
vi'nde bitirdi.
Ayrıca 20 ay sürgün cezası vardı. Önce Kızılcahamam' a
gönderildi. Orada geçinebilmek için arzuhalcilik yaptı. Halkla
,
ve köylülerle dilekçelerini yazarken kaynaşınca, sürgün yerini
Bolu'ya aktardılar. Orada da aynı işi yaparak hayatını kazan­
maya çalıştı. Sürgün dönüşü İstanbul' da önce kardeşiyle birlikte
conta imalatına girişti, daha sonra tornacılık öğrendi.
1960'lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi'nde çalıştı. Son yıllarında
Birleşik Sosyalist Parti'de (BSP) yöneticilik yaptı. TKP ve TİP'in
kendisini feshederek kurdukları TBKP'de GYK üyesi oldu. Sos­
yalist İktidar Partisi'nin TKP adını almasına da karşı çıkmıştı;
ancak bu partiye Nisan 2012'de üye oldu.
Fransızca ve Almanca'dan iki çeviri kitabı ve kendi yazıla­
rından oluşan, kapağında Karl Marx'ın bir parmağı gözünde
"pışık" yaptığı Marx Öldü adlı bir eseri olan Şahabettin Bakırsan,
1 Aralık 2012 günü İstanbul'da öldü.

346
SADUN AREN
Sadun Aren, 19 Mart 1922 günü Erzurum'da doğdu. Babası Yu­
suf Mazhar, Ziraat Bankası'nda müfettiş, annesi Fatma Remziye
ev kadınıydı. Annesini küçük yaşta kaybetti. Babasının memu­
riyeti nedeniyle Eskişehir, Ankara ve İstanbul gibi çeşitli illerde
okumak zorunda kaldı. Liseyi Eskişehir'de 1940 yılında tamam­
ladıktan sonra Mülkiye'ye girdi. Oradan 1944'te mezun oldu.
Mülkiye'yi bitirdikten sonra İçişleri Bakanlığı Muhasebe
Müdürlüğü'nde staja başladı. O sıralar Alman Faşizminin çökü­
şü Sovyetlere olan sempatiyi arhrmışh. Ankara' da Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi'nde (DTCF) okuyan ve Marksist görüşlü
İlerici Gençler Örgütü'ne üye olan Nabi isimli bir gençle tanıştı.
DTCF'de Behice Boran'ın verdiği bir konferanstan etkilendi.
Türkiye Komünist Partisi'nin ideolojik hattını yansıtan Yurt ve
Dünya, Adımlar gibi dergileri de izliyordu.
Aynı yıl İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde doktora­
sını yaptı. O sırada Mülkiye Mektebi'nin (bugünkü Siyasal Bilgi­
ler Fakültesi) Üniversiteler Kanunu'na tabi olabilmesi için belli
sayıda doçente sahip olması gerekmekteydi. Okulda yeterli sa­
yıda doçent bulunmadığından Aren ve Seha Meray' dan doktora
tezlerini doçentlik tezi olarak vermelerini istediler. Böylece her
ikisi de doçent ünvanı aldılar.
Sadun Aren, 1948 yılında Munise ile tanıştı. 25 Haziran' da
nişanlanıp, 25 Ekim'de evlendiler. 1951'de kızı Yeşne doğdu.
Aynı yıl Fakülte tarafından Birleşmiş Milletler'e bağlı Avrupa
Ekonomik Komisyonu'nda burslu olarak çalışmak üzere Cenev­
re'ye gönderildi. O sıralar Türkiye'de 1951 Komünist Tevkifatı
başlamıştı. Bu nedenle, Fakülte'ye başvurarak süresini uzattı ve
Cambridge'e giderek orada bir taraftan bir koleje kayıt olarak
öğrenimini geliştirdi, diğer taraftan da bursu kesildiği için
BBC' de çalışmaya başladı.

347
1956 yılında İstanbul'a gelir gelmez vapurda gözalhna alın­
dı ve Ankara'ya götürülerek Ulus'taki Rüzgarlı Sokak'ta askeri­
yeye ait bir binaya konuldu. Burada 15 gün kaldı. Daha sonra
çıkhğı mahkemede tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest
bırakıldı. Bu arada, fakültedeki görevine devam etmekteydi.
Mahkeme bir yıl kadar sürdü ve delil yetersizliğinden beraat
etti. 1957 yılında profesör olduğunda sadece 35 yaşındaydı.
1958' de ikinci çocuğu Haldun dünyaya geldi.
1955-1965 yılları arasında Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde ke­
sintisiz hocalık yapan Aren, Ankara İktisadi Ticari İlimler Aka­
demisi'nde de gece derslerine girdi. İlk kitabı, aynı zamanda
doçentlik tezi olan Veraset Vergileri Üzerine Bir Deneme' dir.
1956'da ikinci kitabı Para ve İktisadi Politika'yı yazdı.
27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi sonrası kurulan Milli Birlik
Komitesi İktisat Komisyonu'na seçildi. Bu arada, Devlet Planla­
ma Teşkilah kurulmakta ve Prof. Sadun Aren'in İktisat Dairesi
Başkanı olması düşünülmekteydi. Fakat MİT'in itirazı nedeniyle
bu gerçekleşmedi. Ancak bir süre Sonra DPT'ye sözleşmeli ola­
rak danışman oldu ve bu görevini 1962 yılına kadar sürdürdü.
Yön çevresince örgütlenen Sosyalist Kültür Derneği'nin ku­
rucuları arasında yer alan Sadun Aren, -o tarihlerde üniversite
hocalarının siyasi partilere girmesine bir engel olmadığından-
1963 yılında Türkiye İşçi Partisi'ne girdi. 1964 yılında yapılan
Kongre'de de Genel Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. TİP, 1965
seçimlerinde TBMM'de 14 milletvekilliği ve bir senatörlük ka­
zandı. Prof. Aren de, Mehmet Ali Aybar ve Çetin Altan'la birlik­
te İstanbul' dan milletvekili seçildi.
Türkiye İşçi Partisi'ni eleştirenlerin kızdığı ve ABA'cılar
(Aren-Behice-Aybar) diye tarif edilen kişilerden biriydi. Çeşitli
gazete ve dergilerde yazılar yazdı. 12 Mart döneminde TİP'in
yöneticileriyle birlikte tutuklandı. 12.5 yıl hapis cezası aldı. Tür­
kiye İşçi Partisi yöneticisi diğer arkadaşlarıyla birlikte cezasının
geri kalan kısmını çekmek üzere Niğde Cezaevi'ne gönderildi.

348
1974'te çıkan genel aftan yararlanarak tahliye oldu. Cezaevin­
deyken Marksizm ve üniversitede okutulan ekonomiyi anlatan
bir kitap üzerinde çalışmaya başladı. Bu kitap daha sonraki tu­
tuklanması için gerekçe olacaktı.
Tahliyesinden sonra fakülteye dönmesine izin verilmedi.
Çeşitli konferans ve seminerlere katıldı. 1976'da İstanbul'a gide­
rek DİSK'e danışman oldu. 1977'de yeniden Ankara'ya döndü.
Yeni kurulan DİSK Araştırma Enstitüsü'nün başına geçti. 12
Eylül 1980 darbesi ile enstitü kapanana kadar bu görevi yürüttü.
Bu dönemde, Politika gazetesinde yazdı.
Nisan 1981'de gözaltına alınarak 1. Şube'ye götürüldü. 15
gün burada kaldıktan sonra Önce İstanbul Metris'e, oradan Se­
limiye Cezaevi'ne gönderildi, çıktığı mahkemece serbest bıra­
kıldı. 1982'de yeniden tutuklandı ve Mamak Askeri Cezaevi'ne
gönderildi. Buradan da avukatlarının talebi üzerine kendi du­
rumundaki tutukluların bulunduğu Dil Okulu'na gönderildi.
Niğde Cezaevi'nde yazdığı kitabı nedeniyle açılan davadan
beraat etti ancak DİSK davası sürdüğünden yeniden Metris Ce­
zaevi'ne gönderildi. 1984 yılında diğer DİSK davası sanıkları ile
birlikte tahliye edildi. Bu arada, Barış Derneği dolayısıyla da
hakkında dava açıldı. Ancak o davadan da beraat etti.
Tahliye edilmesinin ardından, sosyalist bir parti kurma ça­
lışmalarına katıldı ve bu çalışmalar sonunda kurulan Sosyalist
Birlik Partisi'nin Genel Başkanı oldu. Daha sonra Emek ve Kur­
tuluş gruplarının katılımıyla BSP adını alan partinin de, Genel
Başkanlığı'nı yürüttü. Bu parti soldaki çeşitli grupların da katıl­
masıyla Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) haline gelince
parti üyesi oldu. Partinin Onursal Genel Başkanlığına getirildi.
Ankara'da 8 Mart 2008 günü hayata veda eden Aren, Öz­
gürlük ve Dayanışma Partisi'nin onursal genel başkanı ve Tür­
kiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) kurucu üyesiydi.

349
İDRİS KÜÇÜKÖMER
İdris Küçükömer, 1 Haziran 1925'te Giresun'da doğdu. İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğrenim gördü. Aynı fakülte­
de doktorasını tamamladı, daha sonra da doçent oldu. Fakülte
kurulunun profesörlüğe yükseltilmesi için aldığı karar, üniversi­
te senatosunca onaylanmadı. Bunun üzerine Danıştay'da açtığı
davayı kazanmasına karşın, profesörlüğüne ilişkin kararname
10 yıllık bir gecikme ile ancak 1976'da yürürlüğe girdi.
Küçükömer, 1960 sonrasında Yön'de yazdığı yazılarla ta­
nındı. (Yön, Ankara'da 20 Aralık 1961'de yayına başladı. Sahibi
Doğan Avcıoğlu idi. 24 sayfa büyük boy halinde 222 sayı çıktı;
30 Haziran 1967'de son sayısı yayımlandı. Kurucuları arasında
Mümtaz Soysal, Cemal Reşit Eyüboğlu vardı. Doğan Avcıoğlu,
Yön'den sonra 21 Ekim 1969'da Devrim dergisini çıkardı.)
Doğan Özgüden'in 1967'den itibaren 12 Mart muhtırasına
kadar yayınladığı sosyalist çizgideki haftalık Ant dergisinde
Küçükömer'in yazdığı yazıları tartışma yarattı. Milliyet gazete­
sindeki açık oturumlarda dönemin yerleşik yargılarını sorgula­
dı. Sonra 1973'de on yıllık bir suskunluğa büründü ve daha son­
ra Yeni Gündem yazılarıyla tekrar ortaya çıktı.
Küçükömer'in ileri sürdüğü en önemli görüş, Türkiye'de
devletin despotik niteliğinin sivil toplumun gelişmesi önünde
duran en büyük engellerden biri olduğudur. Yazdığı kitaplar­
dan en önemlisi sayılan Düzenin Yabancılaşması'nda sağ ve sol
kavramlarıyla ilgili açıklamalar getirdi. Türkiye'de sağ ve sol
kavramlarının ters oturduğunu, CHP'nin aslında sağ bir parti
olduğunu iddia etmesi ile tanındı.
"Düzenin Yabancılaşması"nın temel tezleri şöyledir:
* Türkiye'nin "solcu"ları gericidir. Üretim güçlerinin geliş­

mesinden yana değillerdir, tek merkezli, yukardan aşağıya oto­


riter bir örgütlenmenin savunucusudurlar. Halkı yönetilecek
sürü olarak görürler.

350
,. Türkiye'nin ilericileri "sağ" cenahta görülen geniş İslama
halk kitleleridir. Onlara bu niteliği kazandıran, onların değiş­
meye ve gelişmeye, dönüşmeye açık olan sosyal ve ekonomik
istekleridir. Bu istekler üretim güçlerini geliştiricidir, toplumda­
ki monolitik iktidar yapısını çatlatıcı ve çoğulcudur.
* 1960 Anayasası gerici, antidemokratik bir anayasadır.
,. Bu Anayasa' daki Milli Güvenlik Kurulu . antidemokratik
bir oluşumdur. Sivil iradeyi, askeri monolitik, antidemokratik
bir güce mecbur edicidir. OYAK ve benzeri girişimlerle ordu
yürürlükteki mekanizmaya uyumlu hale getirilmelidir.
,. Türk Milli Kurhıluş Savaşı antiemperyalist değildir. Bir
Türk-Yunan savaşıdır.
,. Yakın dönem tarihinin yeniden yazılması gerekecektir.
* Türkiye' de "sivil toplum" ilişkilerinin kurulmasının önün­
deki engeller Türkiye'nin ilerici olduğu sanılan güçleridir.
,. Türk halkının demokratik yaşamı seçebilmesinin önünde
genetik engeller olabilir. Çünkü yüzyıllar boyu sürekli merkezi
bir iktidar gücünün önünde "teba" ve "kul" olagelmiş insanlarla
demokrasi kurulabilir mi? Bu nitelikteki bireyler demokrasiyi
isterler mi?
Başta Sencer Divitoğlu ve Selahattin Hilav olmak üzere bazı
aydınlarla birlikte Türkiye'nin toplumsal tarihine ilişkin çözüm­
lemelerinde Asya Tip Üretim Tarzı (ATÜT) kuramım gündeme
getiren Küçükömer, Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) yönetim ve
bilim kurullarında görev aldı. Ölümünden kısa bir süre önce
Sosyal Demokrasi Partisi'ne üye olan İdris Küçükömer, 5 Tem­
muz 1987 İstanbul'da öldü.
Küçükömer'in eserleri şunlardır: Düzenin Yabancılaşması, Ge­
lişmiş ve Az Gelişmiş Ülkelerin İlişkileri, İktisat İlkeleri Üzerine, "Ba­
tılaşma - Düzenin Yabancılaşması, İktisat İlkelerine Yeniden Bakış,
Anılar ve Düşünceler, Cuntacılıktan Sivil Topluma/Yön ve Ant Yazı­
ları, "Sivil Toplum Yazıları ve Halk Demokrasi İstiyor m u ?

351
DOGAN AVCIOGLU
Doğan Avcıoğlu, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak 1926 yılında
Bursa' da doğdu. Babası başöğretmen, annesi ise toprak ağasıy­
dı. "Ben yurtdışında okumak istiyorum" deyince, onu Fran­
sa'daki Sorbonne Üniversitesi'ne gönderdiler. Orada iktisat ve
siyasal bilimler öğrenimi gören Doğan Avcıoğlu, 1955 yılında
Türkiye'ye döndü.
Askerliğini yaphktan sonra, Merkez Bankası'nda raportor,
Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü'nde araştırma
görevlisi olarak çalışh. 1956' dan başlayarak haftalık Akis ve Kim
dergilerinde yazılan yayımlandı. 1957' den itibaren Cumhuriyet
Halk Partisi (CHP) Araştırma Bürosu'nda çalışmalar yapan Av­
cıoğlu, CHP'nin yayın organı Ulus gazetesinde yazılar yazdı. Bir
süre Akis'i yönetti. Doğan Avcıoğlu, 27 Mayıs 1960'tan sonra
CHP kontenjanından Kurucu Meclis'e üye seçildi ve 1961 Ana­
yasası'nın hazırlanmasında görev aldı. 1960-61'de Vatan ve Ulus
gazetelerinde yazdı. Ankara Radyosu'nda dış haber yorumcu­
luğu yaptı. Mümtaz Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu'yla birlikte
dönemin en etkili dergisi Yön'ü 20 Aralık 1961'den itibaren çı­
karmaya başladı.
Tirajı 30 binlere ulaşan Yön, 5 Haziran 1963 günü sıkıyöne­
timce -77. sayısında- kapatıldı. Yön, 25 Haziran 1964'te yeniden
yayına başladı ve 30 Haziran 1967' deki 222. sayısında yayınına
kurucularının kararıyla son verildi. Yön'ün ilk sayısındaki imza­
ya açılan çıkış bildirisi 1042 kişi tarafından imzalandı. Yön'de
yazan Doğan Avcıoğlu, Şevket Süreyya Aydemir, Aziz Nesin,
İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Mümtaz Soysal, Muammer Aksoy,
Fakir Baykurt, Niyazi Berkes, Attila İlhan, Mehmed Kemal, Sa­
dun Aren, Ceyhun Atuf Kansu, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Melih
Cevdet Anday gibi onlarca yazar ve bilim insanınca çıkış bildiri­
sindeki amaç gerçekleştirilmeye çalışıldı.

352
A vcıoğlu, Yön dergisinde yayımlanan yazılarında bir tür
"Kemalist sosyalizm" anlayışını savundu. Kemalist devrimin
kazanımlarını savunan ve bunu bir ileriye sosyalizme taşımayı
savunan görüşleri o dönemde geniş taraftar topladı. 1962'de
faaliyete başlayan Sosyalist Kültür Demeği'nin kurucuları ara­
sına yer alan A vcıoğlu, kapitalizme ve emperyalizme karşı eko­
nomik bağımsızlığı savundu. 1963-1965 arasında Türk-İş Araş­
tırma Merkezi Müdürlüğü, 1968-1969 yıllarında ise CHP Yüksek
Danışma Kurulu üyeliği yaptı. Türkiye'nin Düzeni isimli eseri
1968 yılında yayınlandı. "1969 Yunus Nadi Armağanı"nı alan bu
yapıtında, Avcıoğlu, arayış içinde olan Türk soluna kendi bakış
açısından yeni açılımlar getirdi.
Doğan Avcıoğlu, 1969 yılı Ekim ayında Türkiye'nin düzen
değişikliği ve milli devrimiyle ilgili araştırmaların yer aldığı ve
politik gerçeklerin kamuoyuna açıklanmasını amaçlayan hafta­
lık Devrim gazetesini çıkarmaya başladı. Devrim, 12 Mart döne­
minin başlarında 27 Mayıs 1971'de kapatılana kadar 79 sayı
yayımlandı. " Yön arayıştı, şimdiyse yön belli olmuştur" diyen
Avcıoğlu'na göre Devrim, "Türkiye'nin ekonomik, toplumsal ve
siyasal sorunlarına yönelik projeler veya bir diğer anlatımla
iktidar programıdır."
"Madanoğlu cuntasının üyesi olduğu, orduyu isyana teşvik
ettiği" suçlamasıyla emekli general Cemal Madanoğlu, İlhan
Selçuk, İlhami Soysal, Ali Sirmen gibi arkadaşlarıyla birlikte 27
Nisan 1971 günü tutuklandı. Bu davadan beraat eden Avcıoğlu,
bundan sonraki yıllarında aktif siyasetten çekildi ve kendini
siyasal araştırmalara verdi.
İstanbul' da mide kanserinden 4 Kasım 1983 günü ölen Do­
ğan Avcıoğlu'nun 1960'lı yıllarda beş yıl evli kaldığı ikinci eşi
Sevil Yurdakul'dan iki çocuğu vardı.

353
ŞABAN ORMANLAR
Şaban Ormanlar, 1927 yılında Yugoslavya Krallığı'nın Üsküp
şehrinde doğdu. 1938 yılında Türkiye'ye geldi. 1940'lı yılların
ikinci yarısında İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği'nin
(İYTGD) ve Hür Gençlik dergisinin faaliyetlerine katıldı. İYTGD,
Harçlar kampanyası, Nazım Hikmet'in serbest bırakılması için
yapılan eylemlerle ses getirmişti.
Laleli Çiçek Palas'ta düzenledikleri toplantının polis tara­
fından basılması, küçük bir derneği, demokrasi mücadelesi tari­
hinde önemli bir konuma getirmişti. 1951 yılındaki ünlü Türkiye
Komünist Partisi davasından tutuklandığında Şaban Ormanlar
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü'nün
son yılına gelmişti.
TKP davasından gözaltına alındığında diğerleri gibi çok
ağır işkence gördü. İki buçuk sene hapiste kaldıktan sonra tahli­
ye oldu. Ardından gittiği askerliğini, Edremit, Sıvas, Elazığ ve
Bingöl'de sakıncalı piyade olarak yaptı. Daha sonra Yüksek Mi­
marlık Bölümü'nü en yüksek proje notunu alarak tamamladı.
Uluslararası Mimarlar Birliği'nde Türkiye'ye temsil eden Sedad
Hakkı Eldem'in asistanlığını yaptı ve bir süre bürosunda çalıştı.
Mimarlar Odası'nın etkin bir hale gelmesi çalışmalarında
aktif rol oynadı. 1970 ila 1975 yıllarında odanın genel başkanlı­
ğını yaptı. Mihri Belli liderliğinde 1975 yılında kurulan Türkiye
Emekçi Partisi'nde genel sekreter oldu. Parti kapatıldığında
DGM' de yargılandı ve beraat etti.
Şaban Ormanlar, 1990'larda sosyalistlerin birlik çalışması
başladığında yeniden devrimci saflardaydı. Bütün enerjisiyle
birlik için çabaladı. Daha sonra da barış etkinliklerinde, baskıla­
ra karşı tepki göstermek gerektiğinde ortaya atıldı.
15 Temmuz 2007 günü İstanbul'da yaşamını yitiren Şaban
Ormanlar, bize eşi Gülnur, çocukları Ekin ve Çağla'yı emanet
bıraktı.

354
NİHAT SARGIN
Ahmet Nihat Sargın, 26 Nisan 1927'de İstanbul'da doğdu. Asker
olan babası Mustafa Fahri, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Ma­
nashr Komitesi üyelerindendi. Baba daha sonra, Kurtuluş Sava­
şı'na katılmak için ailesini bırakarak Anadolu'ya geçti.
Çocukluğu İstanbul'da Rumların, Ermenilerin, Türklerin bir
arada yaşadığı Samatya'da geçen Nihat Sargın, ilkokulu Aksa­
ray'da okudu, ortaöğrenimini ise İstanbul Lisesi'nde tamamladı.
Sargın, 1944 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'ne girdi. Üniversite
yaşamının başlamasıyla birlikte sol çevrelerle ilişkiye geçti. Tek
sayılık Genç Tıbbiyeliler dergisinin sahipliğini yaptı, 1946'da İs­
tanbul Yüksek Tahsil Gençlik Demeği'nin kuruluşuna katıldı,
yönetiminde yer aldı, genel sekreterliğini yaptı. 1949 yılı Ekim
ayından başlayarak tutuklanana kadar derneğin yayın organı
Hür Gençlik'in sahipliğini ve yayın yönetmenliğini devraldı.
Şubat 1948'de o zaman gizli olan Türkiye Komünist Partisi'ne
üye oldu. Şevki Akşit'in sekreterliğinde, Vecdi Özgüner ile bir­
likte parti hücresini oluşturdular.
1950'de kurucuları arasında Behice Boran'ın, Adnan Cem­
gil'in de olduğu Türk Barışseverler Cemiyeti, Türkiye'nin Kore
Savaşı'na kahlmasını protesto etti ve bir bildiri yayınladı. De­
mokrat Parti iktidarı barışçıları tutuklattı. Hür Gençlik dergisi
barış savunucularına sahip çıktı ve Gençliği Barış Mücadelesine
Çağırıyoruz bildirisi ile kampanyayı devam ettirdi. Hür Gençlik'in
barışçı yayınları nedeniyle Sargın, 1950'de ilk tutukluğunu ya­
şadı. Önce 3 yıl 9 ay hapis cezası aldı, uzun hukuk mücadeleleri
sonucunda mahkumiyeti 6 aya indirildi. Ancak Sargın bu karar
açıklandığında zaten 3 yıl 8 ay yatmış durumdaydı. Önceleri
yazılarından tanıdığı ve' Hür Gençlik'te yazılarına yer verdiği
Behice Boran'la Niğde Cezaevi'nde tanıştı. Böylece Boran'la hiç
bitmeyecek dostlukları başladı.

355
Nihat Sargın, Mart 1954'te tahliye oldu ve Tıp Fakültesi'ne
dönerek eğitimini tamamladı. 1952'de cezaevinde nişanlandığı
yoldaşı Yıldız Sargın'la 1955'te evlendi. "6-7 Eylül Olayları" adıy­
la bilinen azınlıklara yönelik şiddet, talan ve korkutup ülkeden
kaçırtma eylemlerine uluslararası bir tepkinin oluşması üzerine,
dönemin başbakanı Adnan Menderes'in emriyle olayı komünist­
lerin üzerine yıkmak üzere yeni bir komplo planlandı. Başbaka­
nın tutuklanmasını emrettiği 50 komünist arasında Sargın da
vardı. 4 ay cezaevinde kaldı. Tahliye sonrasında 1957'de, tıbbi­
yede asistanlığa başladı.
Mehmet Ali Aybar'ın partiyi aydınlara açması ardından
TİP'e giren Nihat Sargın önce genel sekreterlik bürosunda çalış­
tı, daha sonra genel sekreter oldu. Parti merkezi Ankara'ya taşı­
nınca işinden ayrıldı ve Ankara'ya gitti. Sargın, 1968'de Senato
seçimlerinde İzmir adayı idi. Genel Merkez kontenjanından liste
başına konulmasına karşı çıktı, ön seçimlerde liste başı oldu.
1968 her ülkenin, her dengenin alt üst olduğu bir yıldı. Parti
içi ihtilafta Nihat Sargın, sınıf vurgusunu korumak isteyen Behi­
ce Boran-Sadun Aren ikilisiyle birlikte davrandı. İki yıl süren
parti içi mücadele sonucunda Boran, Aren, Sargın çizgisi TİP'te
etkin oldu. 1970'te yapılan 4. Büyük Kongre'de GYK üyesi olan
Sargın genel sekreterlik görevini parti içindeki yeni dengeler
nedeniyle bıraktı ve İstanbul'a döndü, hekim olarak çalışmayı
sürdürdü. Ancak 12 Mart 1971 askeri darbesiyle yeni bir dönem
başladı. TİP kapatıldı, Sargın "1971 TKP Davası" olarak bilinen
dava nedeniyle tutuklandı. Tamamen uyduruk olan bu davada
6 ay tutuklu kaldı, sonuçta beraat etti.
1974 affının ardından, TİP'i yeniden kurma kararını veren
çevrede Boran ve Sargın yine ilk sırada bulunuyordu. Parti'nin
kuruluşu sonunda Sargın genel sekreterlik görevini üstlendi ve
yaşamını yeniden Parti çalışmasına göre düzenledi. Muayene­
hanesini kapattı, tam gün parti çalışmasına katıldı. 1979 Senato
seçimlerinde Kars adayı oldu, yörede etkin olarak çalıştı.

356
TİP, 12 Eylül cuntasının kapatma kararına rağmen çalışma­
larını sürdürme kararı aldı. Behice Boran'dan sonra yurtdışına
Nihat Sargın da çıkh ve parti faaliyetlerini Avrupa'dan sürdür­
meye başladılar. Yurt içinden ve dışından katkılarla parti yayını,
ÇarkBaşak'ı yeniden çıkardılar, TKP ve TSİP'le politik birlik ça­
lışmalarını yeniden başlathlar.
Birlik çalışmaları 1987'de sonuçlarını verdi. TİP ve TKP bir­
leşeceklerini açıkladılar ve hemen sonrasında yeni oluşacak
Türkiye Birl�şik Komünist Partisi'nin başkanı olması kararlaşh­
rılan Behice Boran yaşama gözlerini yumdu. TBKP'yi oluştura­
cak taraflar, Nihat Sargın'ın başkanlığı konusunda birleştiler.
Partililer, 1987'de, liderlerinin ülkeye dönmesi kararını aldı
ve Sargın'la Nabi Yağa görevlendirildi. Dönüşlerinde işkencele­
re maruz kaldılar. Tutuklulukları hukuksuzluk örneği olarak
uzatıldı. Sonucunda 1990'da iki lider ölüm orucuyla konuyu geri
dönülmez biçimde iktidarın ve toplumun önüne getirdiler. Bü­
yük bir kamuoyu desteğiyle özgürlüklerini elde ettiler.
Tahliyelerinden sonra başlanan sürecin devamı için kollar
sıvandı, TBKP 1990 yılında yasal olarak kuruldu. Anayasa Mah­
kemesi'nde açılan kapatma davasını etkilemek için daha çok
örgütlenmek gerektiğine inanıyordu. Bir yandan da kapatma
davasına karşı hukuksal savunma çalışmasına kahldı.
Nihat Sargın, TBKP, 1991 yılında kapatıldıktan sonra 5 yıl
siyasetten yasaklandı. Siyaset yasağı biter bitmez birlik hareke­
tinin devamı olarak gördüğü Özgürlük ve Dayanışma Partisi'ne
(ÖDP) üye oldu ve hayata bir parti üyesi olarak 17 Kasım 2010
günü gözlerini yumdu.
Eşi ve 63 yıllık mücadele arkadaşı olan Yıldız Başhmar­
Sargın'ı 7 Ekim 2009'da kaybetmiş olan Nihat Sargın'ın iki ciltlik
"TİP 'li Yıllar (1961-1971) Anılar-Belgeler", "Dönüşten Özgürlüğe
900 Gün Türkiye Birleşik Komünist Partisi Davası" ve "Cezaevi Anı­
ları - Davalar, Savunmalar" isimli üç kitabı bulunuyor.

357
ŞERAFETTİN ELÇİ
Şerafettin Elçi, 14 Mart 1938 günü Şımak'ın Cizre ilçesinde doğ­
du. İlk ve ortaokulu Cizre' de, liseyi Mardin' de okuyan Elçi,
yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde
tamamladıktan sonra Diyarbakır'da avukatlık stajı yaph.
Cizre'de bir süre avukatlık yapan Şerafettin Elçi, 12 Mart
döneminde Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi sanıkları ara­
sında Diyarbakır Askeri Mahkemesi'nde yargılandı ve 8 ay ka­
dar askeri cezaevinde tutuklu kaldı. Elçi, 1977 Milletvekili Genel
Seçimleri'nde Adalet Partisi'nden Mardin milletvekili olarak
padamentoya girdi. Partisinden istifa eden Şerafettin Elçi, Bü­
lent Ecevit'in kurduğu hükümette, 1978-1979 yılları arasında
Bayındırlık Bakanı olarak görev yaptı.
12 Eylül darbesinden sonra tutuklanan Şerafettin Elçi, An­
kara Sıkıyönetim Mahkemesi ve Yüce Divan' da yargılanarak
çeşitli cezalara çarphrıldı. 1992'de Kürt Hak ve Özgürlükler
Vakfı'nın kurulmasına öncülük eden Elçi, vakfın kurucu baş­
kanlığını yürüttü. Vakıf, 1995'te Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı
olarak tescil edildi.
Şerafettin Elçi, 1994'te de bir grup arkadaşıyla Kürt Demok­
ratik Platforrnu'nun kuruluşunda rol oynadı ve bu platformun
sözcülüğünü yaptı. Kürt Demokratik Platformu, 3 Ocak 1997' de
kurulan Demokratik Kitle Partisi'nin oluşum faaliyetlerini yü­
rüttü. Elçi, daha sonra Demokratik Kitle Partisi'nin Genel Baş­
kanlığı'na getirildi.
Demokratik Kitle Partisi, 26 Şubat 1999'da Anayasa Mah­
kemesi tarafından kapatılınca, Elçi ve arkadaşları, 19 Aralık
2006'da Katılımcı Demokrasi Partisi'ni (KADEP) kurdular. KA­
DEP'nin genel başkanlığına getirilen Şerafettin Elçi, Barış ve
Demokrasi Partisi'nin desteğiyle, 12 Haziran 201 1'de Diyarba­
kır' dan bağımsız milletvekili seçildi. 25 Aralık 2012 günü yaşa­
mını yitiren Şerafettin Elçi, evli ve 7 çocuk babasıydı.

358
ZİYA YILMAZ
Ziya Yılmaz, 1938 yılında Fatsa ilçesinin Bozdağ köyünde doğ­
du. Ankara Yüksek Ticari ve İktisadi İlimler Akademesi'nden
mezun olduktan sonra Fatsa'da matbaa kurdu ve Yeşilfatsa gaze­
tesini çıkardı. 1965-66 yıllarında Türkiye İşçi Partisi'nin Fatsa
ilçe başkanlığını yapan Ziya Yılmaz, büyük fındık mitinglerinin
öncüsü oldu.
1970 yılında Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi'nin
(THKP-C) kurucuları arasında yer aldı. Mahir Çayan ve arka­
daşlarıyla o döneminin öncülerindendi. Türkiye'nin bağımsızlığı
ve sömürünün ortadan kaldırılması için tek yolun silahlı kurtu­
luş savaşı olduğuna inanan THKP-C'nin beyin takımındandı.
THKP-C'nin gerçekleştirdiği eylemlerde de yer alan Ziya
Yılmaz, tutuklu bulunduğu Maltepe Askeri Cezaevi'nden 29-30
Kasım 1971 tarihinde firar etti. 19 Şubat 1972'de İstanbul'da ger­
çekleştirilen bir operasyonda yaralı olarak yakalandı.
12 Mart döneminde açılan THKP-C davasında TCK
146/l'den idam istemiyle yargılandı. 30 yıl hapis cezasına çarph­
rıldı. Ziya Yılmaz, 15 yıl hapis yathktan sonra 1986'da tahliye
oldu. Bu arada, Yılmaz'ın infaz kanununa göre hesaplanan ceza­
sının 13 Ağustos 1983'te dolduğu, 3 yıl fazladan yattığı da tahli­
ye kararına bilgi olarak geçti.
Cezaevine THKP-C'li olarak giren; ancak daha sonraki yıl­
larda Türkiye Komünist Partisi ile ilişkiye geçen Ziya Yılmaz,
tahliye olduktan sonra, TKP'yi devam ettirdiklerini savunanla­
rın çıkardığı 1 0 Eylül dergisinin kadrosunda yer aldı. Daha son­
ra CHP üyesi olan Ziya Yılmaz, bir süre Çankaya Belediyesi
Belediye Meclis Üyeliği de yaph.
Ashm ve zatürre hastalığına 5 Ekim 2011 günü yenik düşen
Ziya Yılmaz'ın cenazesi, hayatını kaybettiği İstanbul Süreyya
Paşa Hastanesi'nden ailesi ve dostları tarafından, toprağa veril­
mek üzere, memleketi Fatsa'ya uğurlandı.

359
FİKRİ SÖNMEZ
Fikri Sönmez, 1938 yılında Ordu-Fatsa'nın Kabakdağ köyünde
doğdu. Ailesinin ihtiyaa üzerine ilkokuldan sonra bir terzinin
yanında çırak olarak çalışmaya başladı. Yaşamının sonraki bö­
lümünde geçimini terzilik yaparak sağladı.
Sosyalist dünya görüşüyle 1965 yılında tanıştı. Türkiye İşçi
Partisi'ne üye olan Fikri Sönmez, önce TİP Fatsa İlçe Sekreterliği,
ardından İlçe Başkanlığı görevlerini yürüttü. TİP içinde MDD
ayrılığı gündeme gelince, 1970'den itibaren MDD tezlerini savu­
nan kesimle birlikte tavır aldı. 1960'lı yıllar boyunca gelişen anti­
emperyalist mücadeleye aktif olarak katıldı. 6. Filo'ya karşı dü­
zenlenen protesto gösterilerinde Dev-Genç saflarındaydı.
Samsun'dan Trabzon'a kadar gerçekleştirilen çeşitli "Fındık­
ta Sömürüye Son" mitinglerinde örgütleyici ve konuşmacı ola­
rak görev yaptı. 1970'de Ordu'da fındık üreticilerinin mücadele­
sini provoke etmek için tüccarlar tarafından düzenlenen mitinge
Ertan Saruhan ve arkadaşlarıyla birlikte müdahale etti. Müdaha­
le sonucunda mitingin havası değişti. Üreticiler Samsun­
Trabzon karayolunu 12 saat boyunca trafiğe kestiler. Fikri Sön­
mez, bu olay nedeniyle tutuklanıp yargılandı.
1970 ortalarında sol içinde ortaya çıkan yeni saflaşmalarda
Mahir Çayan'ın görüşlerine katılarak THKP-C saflarında yer
aldı. 1971-72 yıllarında Mahir Çayan ve arkadaşlarının Maltepe
Askeri Cezaevi'nden kaçışlarından sonra, Karadeniz'e geçmele­
rinde ve bu bölgedeki ilişkilerinde ve eylemlerinde yardımcı
olduğu gerekçesiyle THKP-C Davası'nda yargılandı. Yirmi ay
kadar tutuklu kaldıktan sonra 1974 affıyla tahliye edildi. Cezae­
vinden çıktıktan sonra Fatsa'ya dönen Fikri Sönmez, 12 Mart'ın
ardından gelen, sol içinde ideolojik karışıklığın yaşandığı dö­
nemde THKP-C çizgisini savundu. Fikri Sönmez, 1978-79 yılla­
rında Giresun ve Ordu yörelerinde yapılan "Fındıkta Sömürüye
Son" mitinglerinde örgütleyici ve konuşmacıydı.

360
Fikri Sönmez, 1979'da yapılan Belediye seçimlerine Fat­
sa'dan bağımsız aday olarak katıldı. Halkın tanıdığı ve güven­
diği Fikri Sönmez'e destek çığ gibi büyüdü. Bunu fark eden
burjuva partiler, Fikri Sönmez'in adaylığına yasal engeller icat
etmeye çalıştılar; olmayınca da zaman kazanmak için 29 Hazi­
ran' da yapılması kararlaştırılan seçimlerin ertelenmesini sağla­
dılar. Fatsa Belediye Başkanlığı seçimleri, 14 Ekim 1979'da yapı­
lacak olan parlamento ve senato seçimleriyle aynı güne alındı.
Bundan sonra görev sivil faşistlere düştü. Biri 5 Eylül' de,
diğeri 3 Ekim' de olmak üzere Fikri Sönmez'e iki defa suikast
düzenlendi. Birincisinde ölümcül olmayan iki kurşun yarası
aldı, ikincisinde ise taksi şoförü yaralandı. Sağcılar devletin ve
polisin desteğiyle kahvelerin taranması ve devrimcilerin kur­
şunlanması gibi saldırılarla terörü tırmandırdılar. Tırmandırılan
saldırılar sonucu, Fikir Sönmez, seçimlere bir hafta kala propa­
ganda çalışmalarını durdurdu ve seçimlere kadar ortaklıkta
görünmedi. Bunlara rağmen Fikri Sönmez, çok büyük farkla
seçimleri kazandı. Kazandıktan sonra "Halkın söz ve karar sa­
hibi" olması prensibiyle hareket etti.
Fatsa'yı özelliklerine göre 11 bölgeye ayırarak halk komite­
lerini oluşturdu. Bu komiteler, gizli oy, açık sayımla oluşturul­
du. Seçimlere ülkücüler dışındaki her kesimden insan katılıyor­
du. İki ayda bir yapılan halk toplantıları ile de halkın belediye
yönetimine katkıda bulunmasına çalışıldı. Bu komitelerin üyele­
ri bu toplantılarda belediye çalışmalarını denetler, gerekirse
komite üyelerini görevlerinden alırlardı. Komitelerde belediye
faaliyetlerinden başka içki, kumar sorunları, kadının evde gör­
düğü şiddet gibi diğer konular da ele alınmaya başlanmıştı. Bu
komitelerin gerçekleştirdiği önemli çalışmalardan biri de "Ça­
mura Son" kampanyası idi.
Bu dönemin önemli etkinliklerinden biri de 8-14 Nisan ta­
rihleri arasında yapılan "Fatsa Halk Şenliği" oldu. Bu festivalde,
kültür üzerine yapılan panel, Fatsa Halk Korosu, Çocuk Korosu,

361
Halk Tiyatrosu'nun yaptıkları etkinlikler ve halkın ilgisi ve katı­
lımı yoğun oldu. Büyük kentlerde yaşayan aydınların, demok­
ratların, sosyalistlerin, sanatçıların da katıldığı şenlik, aynı za­
manda bu insanların Fatsa'da olup bitenlere tanıklık etmelerine
vesile oldu. İlçe kısa bir süre içinde sosyalist solun simgesi olur­
ken sağa politikacıların da eleştirilerine hedef oldu.
Fikri Sönmez'in seçimleri kazandığı 14 Ekim 1979'dan itiba­
ren Adalet Partisi azınlık hükümeti, Fatsa üzerinde ekonomik ve
politik ablukayı artırdı. Fatsa Belediyesi tarafından parası peşin
ödenen araç gereçler için bile Bakanlar Kurulu'ndan aylarca
karar çıkmıyordu. Politik baskılara ise her geçen gün yenileri
eklendi. İlk olarak, Ordu'ya AP'ye yakın yeni bir vali gönderildi.
Bu valinin devrimciler ve Fatsa Belediye çalışanlarına dönük
gözaltı ve tutuklama saldırılarında sonuç alınamayınca, onun
yerine, Reşat Akkaya, Ordu'ya vali olarak atandı.
11 Temmuz 1980'de ilçeye "nokta operasyonu" diye tabir
edilen bir askeri operasyon düzenlendi. Dev-Yol herhangi bir
provokasyona yol açmamak adına bir direniş örgütlemedi. Fatsa
asker ve polisin adeta işgaline uğradı. Maskeli faşistlerin göster­
diği evler tek tek basıldı. Yüzlerce devrimci, emekçi ve Belediye
Başkanı Fikri Sönmez gözaltına alındı. Sönmez de dahil olmak
üzere devrimci, ilericilerin bir bölümü tutuklandı.
"Nokta Operasyonu"yla başlayıp 12 Eylül darbesiyle de­
vam eden süreçte, Fatsa ve çevresinde on binin üzerinde insan
gözaltına alınarak işkenceden geçirildi, Fatsa Dev-Yol davasında
32'si kadın 832 kişi yargılandı, 101 kişi yıllarca hapiste kaldı;
SO'ye yakın devrimci çatışmalarda, gözaltı ve hapishanelerde
gördükleri işkencelerle öldürüldü. Gördüğü ağır işkenceler ve
hapishane koşullarında tedavisi yapılmaması sonucu ölüme terk
edilen Fikri Sönmez de, 4 Mayıs 1985 günü Amasya cezaevinde
geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.

362
HARUN KARADENİZ
Harun Karadeniz, 1942 yılında Giresun-Alucra'nın Armutlu
köyünde doğdu. Yoksul bir çiftçi ailenin oğluydu. Köyde daha
fazla geçinemedikleri için Karadeniz ailesi, 1952 yılında Sam­
sun' a taşındı. Liseye orada başladı.
Liseyi Samsun'da bitiren Harun Karadeniz, 1962 yılında İs­
tanbul Teknik Üniversitesi'nin İnşaat Fakültesi'ne girdi. Üniver­
sitenin ilk yıllan Harun için politikayla tanışma süreci gibiydi.
Hızlı bir şekilde politikleşip eylemlerde yer aldı. İTÜ İnşaat
Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanlığı ve İTÜ Talebe Birliği yöne­
tim kurulu üyeliği yaph. Bu dönemde, üniversitede gazoz ya­
saklama eylemleri gerçekleştirildi.
Gelişmeler Harun'u başka bir insana dönüştürdü. "Harun
sen sağcı bir gençtin, nasıl ve neler oldu da bu noktaya geldin!
Burjuvazi senin hakkında elliye yakın dava açtı ve senin için 150
yılı aşan hapis cezası istedi, ne nasıl gelişti de, bu sonuç çıkh"
diye soranlara, Karadeniz neden sosyalist olduğunun cevabını
ise belki de verilebilecek en sade şekilde veriyordu: "Ben sadece
yurt sorunlarıyla ilgilendim."
"Gençliği ülke sorunları ile ilgilenmeyen bir ulusun sonu
gelmiş demektir" görüşünü benimseyen Karadeniz, eğitim gör­
me olanağını bulan öğrenci gençliğin sadece kendi geleceği için
değil, işçilerin ve köylülerin sömürü ve yoksulluktan kurtulması
için de çalışması gerektiği sonucuna vardı. Düşünsel ve eylem­
sel olarak bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine
katıldı. Fikir Kulüpleri Federasyonu ve Türkiye İşçi Partisi üyesi
oldu, Türkiye Komünist Partisi'nin çizgisini benimsedi.
Dönemin en büyük öğrenci yürüyüşü olan "Özel okullar
devletleştirılmelidir" yürüyüşünde yer aldı ve kampanyasında
etkin rol oynadı. Eğitim sistemindeki reformları gerçekleştirmek
için yapılan üniversite işgallerinden biri olan İTÜ'nün işgalinde

363
öncü oldu. Grev halinde olan Derby'de işgalin başlamasında
işçilerin yanında İTÜ öğrencileri olarak yer aldılar.
O dönem Vietnam' da görev almış Robert W. Kommer Tür­
kiye'nin ABD Büyükelçiliği'ne tayin edildi. Bunun üzerine Tür­
kiye' de Kommer protestoları başladı. Ankara'da Kommer'in
arabasının yakılmasından sonra İstanbul' da bayrak yakma ey­
lemleri başladı. Bu eylemlerle, Kommer'in Ankara'dan geri
alınmasını sağladılar. "Onlar Ortak Biz Pazar İşte Size Ortak
Pazar" sloganıyla montaj sanayi ve ortak pazara hayır kampan­
yaları düzenlediler. ABD'nin 6. Filosu'nun protestolarında etkin
rol oynadı. Bu eylemlerin birinde yakın arkadaşı Vedat Demir­
cioğlu güvenlik güçlerince öldürüldü.
O dönemde, dönemin öğrenci liderleriyle ve yakın arkadaş­
larıyla fikir ayrılığına düştü. Gençlik hareketlerinin sınıf hareke­
tinden bağımsız olamayacağını söylüyordu. Öğrenci eylemlerini
emekçilerle buluşturmak için yoğun çaba sarf ediyordu. Bu yö­
nüyle çoğu gençlik liderlerinden çok daha ileriye gitti. Çok daha
sağlam bir politika üretmesine rağmen, diğer öğrenci liderleri
gibi öğrenci kitlelerini kucaklayamadı.
12 Mart 1971 darbesin sonrasında polise taş attığı ve öğren­
cileri kışkırttığı gerekçesiyle gözalhna alınarak, TKP ve DEV­
GENÇ davasından yargılandı. Uzun süre yurt dışında tedavi
görmesi gerektiğini bildiren raporlara rağmen cezaevinde tutul­
du. Yurt dışına çıkabilir izni çıkhğında ise artık her şey için çok
geçti. İlk önce kolunu kaybeden Karadeniz, 15 Ağustos 1975
günü İstanbul' da yaşamını yitirdi.
Öğrendiklerini kitlelere anlatmayı kendine iş edinen ve tüm
yaşamını sosyalizmi kitlelerle buluşturmak için adayan Harun
Karadeniz, Olaylı Yıllar ve Gençlik, Eğitim Üretim İçindir, Devrim­
cinin Sözlüğü, Yaşamımdan Acı Dilimler ve Kapitalsiz Kapitalistler
gibi dönemi anlatan teorik kitapları kaleme aldı. En fazla tanı­
nan kitabı, Olaylı Yıllar ve Gençlik'te 1968 gençliğini ve deneyim­
lerini anlattı.

364
ZÜLKÜF ŞAHIN
Zülküf Şahin, 1943 yılında yoksul bir ailenin çocuğu olarak
Muş'ta doğdu. Aile buna rağmen onu okuttu. 1965 yılında An­
kara Hukuk Fakültesi'ne girdi. Orada sosyalist hareketle tanıştı.
1967 yılında Zülküf Şahin, hem Hukuk Fakültesi öğrencisi
ve hem de Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun (FKF) genel başka­
nıydı. FKF Genel Başkanlığı yaphğı dönemde, aynı zaman da,
Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) de üyesi idi. Partide, FKF Genel
Başkanı olmasından dolayı özel ve önemli bir yere sahipti.
Zülküf Şahin, fakültede öğrenci olduğu ve FKF genel baş­
kanlığı yaptığı zaman, hem dünyada ve hem de Türkiye' de dev­
rimci ve sosyalist hareketlerde büyük dalgaların ve yükselmele­
rin oluştuğu bir dönemdi. O dönemin gençlik liderlerinden bi­
riydi. En ön saflarda savaşan bir insandı.
O yıllar, Türkiye'de yükselen devrimci hareket içinde
önemli tarhşmaların yapıldığı, ayrışmaların yaşandığı bir dö­
nemdi. Devrimciler, "Sosyalist Devrimciler" ve "Milli Demokra­
tik Devrimciler" şeklinde ikiye bölünmüştü.
23-24 Ekim 1968'de İstanbul'da yapılan FKF'nin il. Genel
Kurultayı'nı MDD adayı Doğu Perinçek kazandı ama bir süre
sonra Perinçek, Genel Yönetim Kurulu toplantısında düşürüldü
ve yerine TİP üyesi Zülküf Şahin genel başkanlığa getirildi.
FKF'nin Genel Başkanı Zülküf Şahin, Türkiye İşçi Partisi
üyesi olduğu için, o saldırıların ve tasfiyenin boy hedeflerinden
biriydi. Ama o saldırılara ve tasfiye hareketlerine karşı ideolojik,
siyasal, örgütsel olarak kendi arkadaşlarıyla şiddetli bir müca­
dele veriyordu.
Zülküf Şahin, 1969 yılında Ankara Hukuk Fakültesi'ni bi­
tirdi ve Nehir ile evlendi. Fakülteden mezun olduktan sonra,
Ankara'da kalmadı ve Muş'a yerleşti. Muş'ta, avukatlık stajını
bitirdi. Stajını bitirdikten sonra, Muş'un Malazgirt ilçesinde
avukatlığa başladı. Bir dönem sonra da Bitlis'in Tatvan ilçesinde

365
çalıştı. 1997 yılına kadar, çok zor, çok özel ve askeri diktatörlük
koşullarında Tatvan' da avukatlığını sürdürdü.
Bu yüzden, kuruluş çalışmaları 1969 yılının ortalarında baş­
layan DDKO'nun kuruluş çalışmalarına katılamadı. Dolayısıyla
Zülküf Şahin hem DDKO kurucusu ve hem de üyesi olamadı.
Ancak DDKO'nun önemli ve güçlü bir destekçisiydi. 12 Mart
1971 Askeri Darbe koşullarında tutuklu olmadığı dönemlerde,
DDKO'nun savunmalarına büyük katkısı oldu.
Üniversitede öğrenci olduğu dönemde, FKF genel başkanı
olarak, polis tarafından birçok defa gözaltına alınan Zülküf Şa­
hin, · 12 Mart 1971 Askeri Darbesi döneminde tutuklandı ve Di­
yarbakır-Siirt İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Cezaevi'nde
uzun zaman kaldı.
Zülküf Şahin, Kürdistan'a yerleştikten sonra, önemli Kürt
mellelerinin da içinde olduğu güçlü bir yurtsever çevre içinde
yer aldı. Dr. Sait Kırmızıtoprak'ın genel sekreterliğini yaptığı,
"Türkiye'de Kürdistan Demokrat Partisi" üyesi oldu. Yerel dü­
zeyde parti yöneticiliği yaptı.
Daha sonra 1976'da da Rizgari Hareketi içinde yer aldı. Yö­
netici olmadı ama en az onlar kadar etkin oldu. 1984 yılından
sonra Halkın Emek Partisi'nde yer aldı. Bu dönemde, bir ay
gözaltında kaldı.
Zülküf Şahin, hem 12 Mart 1971 Askeri Darbesi ve hem de
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi dönemlerinde, Askeri ve DGM
mahkemelerinde birçok siyasetçi, aydın ve sosyalistin, Kürt
yurtseverlerin davalarında avukatlık yaptı.
1997 yılında İzmir'e yerleşen Zülküf Şahin, 13 Ekim 2010
günü orada yaşamını yitirdi. Kanserin aramızdan aldığı Zülküf
Şahin'in üç çocuğu vardı.

366
MAHİR ÇAVAN
Mahir Çayan, 14 Ağustos 1945 günü Samsun'da doğdu. Babası
devlet memuruydu. İlköğrenimine Üsküdar'daki Halil Güçlü
İlkokulu'nda başladı ve Paşakapısı İlkokulu'nda tamamladı.
İstanbul, Haydarpaşa Lisesi'nden sonra 1963'te yılında İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Ertesi yıl Ankara
Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçti. Bu dönemde, Türkiye İşçi
Partisi'nin (TİP) etkisindeki Fikir Kulüpleri Federasyonu'na
(FKF) bağlı Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübü'ne üye oldu.
1965 yılında bu kulübün başkanlığını üstlendi.
Kısa süreliğine gittiği Fransa'daki sosyalist hareketleri izle­
dikten sonra 1968'deki 6. Filo eylemlerine İzmir'de katıldı ve
gözaltına alındı. Bu dönemde TİP içinde başlayan ve Mihri Bel­
li'nin öncüsü olduğu Milli Demokratik Devrim (MDD) tartışma­
larına katıldı. Bu tartışma sürecinde, TİP adına Zonguldak Ereğ­
li'sinde çalışmalar yürüttü. Bu gezide, Sadun Aren ile TİP Sena­
törü Fatma İşmen'in tutumunu eleştirdi. Bu konudaki görüşleri
Aren Oportünizminin Niteliği adı altında Türk Solu dergisinde
yayınlandı. Bu arada, savunmuş olduğu MDD görüşü doğrultu­
sunda ideolojik çalışmalarını yoğunlaştıran Mahir Çayan, Emek
dergisinde Kenan Somer'in Devlet Devrim ve Lenin ve Devrim
Nasıl Tanımlanmalı başlıklı yazılarına Türk Solu ' nda Revizyoniz­
min Keskin Kokusu adlı iki yazıyla cevap verdi.
Bu geziden sonra, ideolojik olarak MDD saflarında yer aldı.
Fransa'da bulunduğu süreçte izlediği ve etkilendiği Latin Ame­
rika'daki silahlı devrim mücadelesinin gerekliliğine illişkin yar­
gıları pekişmişti. Türkiye İşçi Partisi'nin siyasi çizgisini "yasalcı­
lık" olarak eleştirerek, Türkiye'deki devrim sürecinin kendi öz­
gül koşullarından doğan bir silahlı mücadeleye gereksinimi
olduğunu savundu. Bu görüşe daha yakın olan Türk Solu ve
Aydınlık dergilerinde yazılar yazdı.

367
Ankara'da 9-10 Ekim 1969'da yapılan ve Türkiye Devrimci
Gençlik Federasyonu (Dev-Genç) adını alan FKF kurultayında
yapmış olduğu uzun konuşmayla dikkati çekti. Bu dönemde
Yusuf Küpeli ve Münir Aktolga ile birlikte davranan Mahir Ça­
yan, 1970'te Gülten Savaşçı ile evlendi. 17-18 Ekim 1970'te divan
başkanlığını Yusuf Küpeli'nin yaptığı son Dev-Genç genel kuru­
lunda da önemli bir konuşma yaptı. Bu konuşmada, Mihri Belli
ile olan ayrılıkların üstüne giden Çayan, MDD stratejisinin bir
savaş stratejisi olduğunu ve bunun bir savaş örgütü yani bir
parti ile gerçekleşebileceğini savundu. TİP'in kongresine katıl­
mayan ve MDD görüşünü benimsemiş delegelerle, delege ol­
mayan işçi ve öğrencilerle birlikte 29-30 Ekim 1970'de düzenle­
nen "Proleter Devrimci Kurultay"dan sonra, Mihri Belli ve grubu
ile olan anlaşmazlık kopma noktasına geldi.
Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Ertuğrul Kürkçü ve Münir
Ramazan Aktolga imzasıyla yayınlanan Aydınlık Sosyalist Der­
gi'ye Açık Mektup ise bu süreci noktaladı. Bu sırada, birlikte ha­
reket ettiği arkadaşlarıyla birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Parti­
si'nin (THKP) kuruluş çalışmalarını da yürüten Mahir Çayan,
örgütün genel komitesi tarafından, Yusuf Küpeli ve Münir Ra­
mazan Aktolga ile birlikte merkez komitesine getirildi. Komite
içinde yapılan görev bölüşümü sonucunda, THKP'nin siyasal ve
ideolojik görüşlerinin biçimlenmesinden sorumlu oldu. Bu ko­
nuda Kurtuluş dergisinde yazılar yazdı. Yayın Politikamız ve
Devrimde Sınıfların Mevzilenmesi başlıklı yazılarda partinin dev­
rim anlayışını formüle etti. Mahir Çayan, daha sonra, bu görüş­
lerini Kesintisiz Devrim-III adlı broşüründe daha açıklayıo hale
sokarak, kesinleştirdi.
Bu arada, THKP'nin şehir gerillası eylemlerini de planlayan
Çayan, 12 Şubat 1971'de Ankara'da Ziraat Bankası Küçükesat
Şubesi'nin soyulmasına katıldı. Şubat 1971'de Hüseyin Cevahir,
Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz, Kamil Dede ve Oktay Etiman'la
birlikte İstanbul'a geldi ve örgütün eylemlerine burada devam

368
edilmesi için hazırlıklarda bulundu. 15 Mart 1971 'de Erenköy
Türk Ticaret Bankası soygununa kahldı. Bunun ardından, 4
Nisan 1971'de işadamlan Mete Has ile Talip Aksoy'un kaçırılıp,
400 bin liralık fidye alınması eylemini arkadaşlarıyla birlikte
gerçekleştirdi.
Türkiye Halk Kurtuluş Partisi'nin tüzüğünü Münir Rama­
zan Aktolga ile birlikte hazırlayan ve İhtilalin Yolu adlı parti
bildirisini de kaleme alan Mahir Çayan, 17 Mayıs 1971 günü
İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Efrahim Elrom'un kaçırılması
eylemini Ulaş Bardakçı ve Hüseyin Cevahir'le birlikte gerçekleş­
tirdi. 29 Mayıs 1971 'de Hüseyin Cevahir ile birlikte kaldıkları
evden kaçıp, sığındıkları bir başka evde kuşatıldılar. 1 Haziran
1971'de polisin açtığı ateş sonunda Hüseyin Cevahir öldü. Mahir
Çayan yaralı olarak ele geçti. Çayan hakkında TCK'nın 146.
maddesini ihlal etmekten dolayı dava açıldı.
Çayan, duruşmanın savunma aşamasında 29 Kasım 1971
günü Ziya Yılmaz, Cihan Alptekin, Ulaş Bardakçı ve Ömer Ay­
na ile birlikte Kartal-Maltepe Askeri Cezaevi'nden kaçh. Bir süre
İstanbul' da kalan Çayan, bu süre içinde örgüt içinde başgösteren
anlaşmazlığı tarhşmak üzere 12 Aralık 1971'de Yusuf Küpeli ve
Münir Aktolga ile görüştü. Ancak bu görüşmede bir sonuç sağ­
lanamadı ve Çayan içerde oldukları süre içinde partinin çizilmiş
olan stratejisini terkettikleri gerekçesiyle Yusuf Küpeli ile Münir
Ramazan Aktolga'nın THKP'den ihraç edilmelerini sağladı.
Ocak 1972'de İstanbul'dan Ankara'ya gelen Çayan, Deniz
Gezmiş ve iki arkadaşının idamını engellemek amaayla Türkiye
Halk Kurtuluş Ordusu ile ortak bir eylemin yapılması konusun­
da görüş birliğine vardı. Mart 1972'de Fatsa'ya gelen Mahir Ça­
yan ve arkadaşları, 26 Mart 1972'de Ünye'deki Radar Üssü'nde
çalışan iki İngiliz ve bir Kanadalı teknisyeni kaçırdılar. Rehine­
leriyle birlikte Niksar'ın Kızıldere köyüne gelen Mahir Çayan ve
9 arkadaşı, girdikleri silahlı çatışma sonucunda 30 Mart 1972
günü öldürüldüler.

369
NİHAT AKSEYMEN
Nihat Akseymen 4 Kasım 1945 günü Ankara'da doğdu. Orta
gelirli bir memur ailesinin tek çocuğuydu. Olabilen en iyi eğiti­
mi alabilmesi için ailesi, büyük özveriyle onu Ankara Koleji'nde
okuttu. 1966 yılında Koleji bitiren Nihat Akseymen, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girdi. Bu arada, FKF
içinde çalışh ve TİP'e üye oldu. TİP Çankaya ilçesinde aktif gö­
revler aldı. FKF'den Dev-Genç'e geçmeyenlerin kurduğu Sosya­
list Gençlik Örgütü kurucuları arasında Nihat Akseymen de
bulunuyordu.
TİP üyesi olmakla birlikte, Nihat Akseymen komünist par­
tisine ihtiyaç olduğunu düşünüyor, TKP'yi arıyordu. İngilte­
re' den Selma Ashworth'ün çıkardığı ve TKP'yle bağlı olan Kar­
daş dergisi geliyordu. Nihat, 1970 Şubatı'nda evlendiği ilk eşi
Merih Kutsal ile birlikte 1970 yazında İngiltere'ye gitti ve Kardaş
dergisi aracılığıyla TKP'yi buldu. 1970 yazında Yakup Demir'le
görüştü ve TKP üyesi oldu. Türkiye'ye döndü ve yakın arkadaş­
larıyla birlikte TKP örgütlenmesinin bir kolunu başlath.
İngiltere' ye dönen Akseymen, 1973 yılında Londra' daki
City Üniversitesi'nden mezun oldu. Londra'da bu okula devam
ederken geceleri de garsonluk yapıyordu. Bu arada, İngiltere' de
İngiltere Türkiyeli İlericiler Birliği'ni kurdu. İngiltere tarihinde
ilk kez lokanta işkolunda grev oldu. Nihat'ın iş arkadaşı da olan
Wimpy işçileri 60 işyerinde greve çıkhlar. Ardından konfeksi­
yon işçilerinin grevi başladı. Bu eylemlerin içinden Londra İşçi
Birliği ve yerel bir işçi gazetesi olarak İşçinin Sesi doğdu.
Türkiye'de TKP örgütlenmesi sürüyordu. Bu arada, yöne­
tim değişikliği sonucunda İsmail Bilen genel sekreter oldu. Tür­
kiye örgütlenmesine verilen önemin artmasıyla bağlı olarak,
Nihat Akseymen arkadaşlarıyla görüşmek üzere 1974'te Türki­
ye'ye geldi. Çıkarken Kapıkule' de gözaltına alınmak istedi; an­
cak o Bulgaristan'a kaçh. Buradan yeniden İngiltere'ye geçti. Bu

370
sıralarda kendisine MK' de görevlendirildiği söylendi. Ardından
da eşiyle birlikte iki yıllık eğitim görmek üzere Moskova'ya,
SBKP MK Marksizm Leninizm Enstitüsü'ne gönderildi. 1968
sonrasının en önemli tarihsel dönemeçlerini Nihat Akseymen
Moskova' da yaşadı.
İşçinin Sesi'nin parti yayını olduğu kararı alındı. Ardından,
yazılarını R.Yürükoğlu adıyla yazan, parti adı Veli Dursun olan
Nihat Akseymen, Bilen tarafından, Emperyalizmin Zayıf Halkası
Türkiye adlı bir broşür yazmakla görevlendirildi. Nihat Aksey­
men bu görevi yerine getirdi. 1978' de parti yayınlarının editörü
olarak çalışmak üzere Leipzig'e çağınldı. Leipzig'e gitmek için
Bedin' de alh ay eşiyle birlikte beklerken, aynı broşürün genişle­
tilmiş basımını kitap olarak hazırladı. Bu arada, Leipzig görevi
ev bulunamadığı gerekçesiyle geri alındı. Kitaba tepki gösteril­
meye başlandı.
İşçinin Sesi 1978'de kapahlmışh, gönderilen yazılar Ah­
lım'da basılmayınca, yeniden açıldı. Dahası 1979'da TKP tari­
hinde ilk kez açık tarhşma, Nihat Akseymen'in Kuştan korkan
darı ekmesin başlıklı yazısıyla, İşçinin Sesi nin 100. sayısında baş­
'

ladı. Aynı sıralarda Nihat Akseymen, MK'dan çıkarıldı. İşçinin


Sesi yandaşları dışlandı. Önce İşçinin Sesi ya da Londra kanadı
diye bilinen örgütlenme ortaya çıkh. Daha sonra, 5. Kongre de
tüzüğe aykırı olarak habersiz yapılınca, TKP-İşçinin Sesi adı
altında parti örgütlenmesi doğdu. TBKP girişimi sonucunda
TKP adı bırakılınca, TKP adı alındı. Akseymen, 1999' da kendi
isteğiyle genel sekreterlikten ayrıldı, MK üyesi olarak kaldı ve
araştırmaya daha çok zaman ayırmaya başladı.
Nihat Akseymen rahatsızlandı. Tedavi yönünde belli bir yol
da alındı ama geç kalınmıştı. 1 1 Aralık 2001'de, 56 yaşında, so­
lunum yetersizliğinden yaşama gözlerini yumdu. Kendi isteği
doğrultusunda, bedeni yakıldı. Daha sonra ülkeye getirilen kül­
leri, İstanbul-Heybeliada'da denize serpildi.

371
OSMAN SAKALSIZ
Osman Sakalsız, 1 1 Mayıs 1947 günü Çorum'un İskilip ilçesinde
işçi bir babanın oğlu olarak doğdu. Ankara 1. Erkek Sanat Ensti­
tüsü torna-tesviye bölümünden 1963 yılında mezun oldu. Me­
zuniyetinden sonra bir yandan Akşam Tekniker Okulu'na de­
vam ederken, gündüzleri de çalışmaya başladı. Onbeş yaşından
itibaren sola ilgi duydu. Zaman zaman Sosyalist Kültür Derneği
toplanblanna gitmeye başladı. Buraya Türkiye İşçi Partililer de
geliyordu, onlarla tanışb. Daha sonra partili olma gereksinimini
duydu ve 1965 yılı Nisan ayında Türkiye İşçi Partisi'ne başvura­
rak üye oldu.
Üye olmasının hemen ardından 1965 yılında Ankara İl
Gençlik Kollan Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. Daha sonra
partide hızla daha üst kademelere yükseldi. 1966 yılında Ankara
Merkez İlçe Sekreteri, bir yıl sonra 1967'de Ankara İl Yönetim
Kurulu üyesi ve Ankara İl Sekreteri oldu. 1969'da Üçüncü Bü­
yük Kongre'de partinin Genel Yönetim Kurulu üyesi oldu. Behi­
ce Boran'ın Genel Başkan seçildiği 1970 yılındaki 4. Büyük
Kongre'de de Merkez Yürütme Kurulu ve Genel Yönetim Kuru­
lu üyesi olarak seçildi.
12 Mart faşist darbesi Türkiye' deki bütün sosyalist­
devrimci-demokrat örgütleri baskı ve terör ile yıldırmaya çalı­
şırken, Türkiye İşçi Partisi de bundan payını aldı. TİP'in 4. Bü­
yük Kongresi'nde alınan, Türkiye'de Kürt halkının varlığının
reddedilmesine karşı çıkan ve Kürt halkına karşı asimilasyon,
baskı ve terör politikalarını mahkum eden karan partiye karşı
bir dava açılması için bahane olarak kullandı ve TİP kapabldı,
TİP yöneticileri yargılandı. Osman Sakalsız, bu davada Behice
Boran ile birlikte 15 yıl hüküm giyenlerden birisi oldu. Aynca
savunmasında savcıya ve mahkeme heyetine hakaret ettiği iddi­
asıyla, diğer bir Merkez Yürütme Kurulu üyesi ile birlikte 30 ay
daha hapis cezası aldı.

372
Osman Sakalsız, TİP yöneticilerinin 1974 affıyla hapisten
çıkmalarının hemen ardından partinin yeniden kurulması için
yapılan çalışmalara katıldı. 1975 yılında Türkiye İşçi Partisi ye­
niden kurulurken yaşı henüz 30 olmadığı için yasal kuruculuk
şartlarına sahip olamadı. Parti kurulduktan sonra Merkez Yöne­
tim Kurulu üyesi ve Ankara İl Başkanı olarak görev yaptı. Aynı
zamanda da partinin dolaylı yayın organı olan Yürüyüş dergi­
si'nin Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürüttü. 1978 yılında
Başkanlık Kurulu Üyesi ve Kitle Örgütleri ve Gençlik Bürosu
Sekreteri olarak çalıştı. Daha sonra 1980 yılında kısa bir süre TİP
Başkanlık Kurulu Örgüt Bürosu Sekreterliği görevini de yaptı.
Türkiye İşçi Partisi'nin 12 Eylül 1980 faşist darbesinin he­
men ardından illegal koşullarda varlığını sürdürmesiyle birlikte
parti kararıyla yurt dışına çıktı. Parti'de Politik Büro Üyeliği ve
Dış Büro Sekreterliği görevlerini üstlendi. Aynı zamanda da
yurt dışındaki TİP yanlısı "Demokrasi İçin Birlik" adlı örgütün
başkanlığını yaptı. Yurt dışında olduğu süre boyunca Kürdistan
Öncü İşçi Partisi, Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi, Türkiye
İşçi Partisi, Türkiye Komünist Partisi,· Türkiye Sosyalist İşçi Par­
tisi ve Türkiye Komünist Emek Partisi tarafından oluşturulan
"Sol Birlik"in cuntaya-faşizme karşı çalışmalarında önemli bir rol
oynadı. Türkiye İşçi Partisi ile Türkiye Komünist Partisi'nin
birleşmesi çalışmalarına katkıda bulundu.
Osman Sakalsız ve eşi Zerrin Sakalsız, dört yıl Almanya'nın
Düsseldorf kentinde kendileri gibi parti kararıyla yurt dışına
çıkmış olan Genel Başkan Boran ile aynı evi paylaştılar. TİP
Genel Başkanı Behice Boran, TKP Genel Sekreteri Nabi Yağa ile
birlikte iki partinin birleşmeye karar verdiklerini açıkladıkları
basın toplantısının hemen ardından 10 Ekim 1987 yılında hayata
gözlerini yumdu. Böylece Boran ile Osman Sakalsız'ın "28 yıllık
çalışma arkadaşlıkları" da son bulmuş oldu.
TİP Genel Sekreteri Nihat Sargın;ın, TKP Genel Sekreteri
Nabi Yağa ile birlikte yasallaşma ve 141 ve 142. maddelerin

373
kaldırılmasına katkı koyma çalışmaları için 1987 yılında Türki­
ye'ye gitmesi ve uzun bir tutukluluk sürecinin başlaması üzeri­
ne Osman Sakalsız, TİP Genel Sekreter Vekilliği görevini yürüt­
tü. 1988 yılında, Türkiye İşçi Partisi ve Türkiye Komünist Parti­
si'nin kongre kararlan ile kendilerini feshederek kurdukları
Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nde (TBKP) Genel Sekreter
Yardıması olarak görev yaph. TBKP sürecinde bir yandan Sar­
gın ve Yağcı'yla dayanışma çalışmalarına katkıda bulundu, di­
ğer yandan da bu birliğin daha geniş bir birliğe evrilmesi yö­
nünde TBKP'nin illegal yapılan kongresinin Türkiye'de daha
geniş bir sol parti kurulmasına ihtiyaç olduğunu belirten kararı­
nı uygulamaya çaba gösterdi.
1990 yılı bahar aylarında İstanbul'da kuruluş hazırlıkları
başlahlan ve farklı görüşlerden Marksistleri kapsaması düşünü­
len partiye, bir komünist olarak katkıda bulunma ve 141 ve 142.
maddelerin kaldırılması çalışmalarına daha aktif kahlma" ama­
cını açıklayarak Türkiye'ye geri döndü, tutuklandı ve bir süre
hapis yattı. Sosyalist Birlik Partisi'nin (SBP) ve Birleşik Sosyalist
Parti'nin (BSP) kuruluş çalışmalarına kahldı. Özgürlük ve Da­
yanışma Partisi (ÖDP) kurucuları arasında yer aldı. Türkiye
Sosyal Tarih Araşhrma Vakfı'nın (TÜSTAV) üyesi ve bağışçısı
oldu. Ölmeden üç yıl kadar önce ÖDP üyeliğinden ayrıldı.
Osman Sakalsız, 6 Ocak 2013 gecesi Almanya' da tedavi
gördüğü hastanede yaşamını yitirdi ve 12 Ocak Cumartesi günü
İstanbul Feriköy Mezarlığı'nda son yolculuğuna uğurlandı.
Yakın çalışma arkadaşı, yoldaşı Can Açıkgöz mezarı başında
yaphğı konuşmada Osman Sakalsız'ın, "Marksizmi içselleştirmiş
bir politik akla, yüksek düzeyde bir örgütlenme ve yöneticilik
yeteneğine ve etkili bir politik tahlil gücüne sahip bir işçi sınıfı
aydını olduğunu" belirtti.

374
DENİZ GEZMİŞ
Deniz Gezmiş, 28 Şubat 1947'de Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğ­
du. Babası Diyarbakır-Ergani nüfusuna kayıtlı ilköğretim müfet­
tişi Cemil Gezmiş, annesi ise Erzurum'un Tortum ilçesinden
ilkokul öğretmeni Mukaddes Gezmiş'tir. Ailenin üç erkek çocu­
ğundan ikincisidir. Gezmiş, ilk ve ortaöğrenimini Sivas'ta, liseyi
İstanbul'da okudu. Henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle
tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu.
1965'ten sonra, Türkiye'de gelişen gençlik hareketinin en
önemli önderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun
(THKO) kurucu ve yöneticilerinden Deniz Gezmiş, 1965' de Tür­
kiye İşçi Partisi'nin (TİP) Üsküdar ilçe başkanlığına üye oldu. İlk
kez 31 Ağustos 1966'da Ankara'dan İstanbul'a yürüyen Çorum
Belediyesi temizlik işçilerinin Taksim Anıh'na çelenk koymaları
sırasında işçileri destekleyip, Türk-İş yöneticilerini protesto
ederken gözaltına alındı. 7 Kasım 1966'da İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi'ne girdi.
22 Kasım 1967' de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs
Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağını yaktık­
ları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan
Deniz Gezmiş, Hukuk Fakültesi'nde okuduğu arkadaşlarıyla
birlikte 30 Ocak 1968' de Devrimci Hukukçular Örgütü'nü kur­
du. 7 Mart 1968'de İÜ Fen Fakültesi konferans salonunda dü­
zenlenen bir toplantıda konuşma yapan Devlet Bakanı Seyfi
Öztürk'ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 Mayıs'a kadar tutuklu
kalan Gezmiş, 30 Mayıs'ta 6. Filo'yu protesto ettiği için yargı­
landı ve beraat etti. Öğrenci eylemleri içinde etkinliği giderek
artan Deniz Gezmiş, 12 Haziran 1968' de İstanbul Üniversite­
si'nin işgal edilmesine önderlik etti. İşgalden kısa bir süre sonra
İstanbul'a gelen 6. Filo'yu protesto eylemlerinde yer alan Gez­
miş, 30 Temmuz' da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20

375
Eylül 1968' de serbest bırakıldı. Bütün bu olaylardan sonra öğ­
renci hareketinin efsanevi lideri haline geldi.
TİP içinde yoğunlaşarak, ayrılıklara ve tartışmalara yol açan
ideolojik sorunlarda Milli Demokratik Devrim (MDD) görüşünü
benimseyen Deniz Gezmiş, bu görüşün özellikle devrimci öğ­
renciler arasında yayılmasında etkili oldu. Ekim 1968'de eylem­
lerde birlikte olduğu Cihan Alptekin, Mustafa İlker Gürkan,
Mustafa Lütfi Kıyıcı, Devran Seymen, Cevat Ercişli, M. Mehdi
Beşpınar, Selahattin Okur, Saim Kurul ve Ömer Erim Süerkan'la
birlikte Devrimci Öğrenci Birliği'ni (DÖB) kurdu. 1 Kasım
1968'de Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı, AÜTB, ODTÜÖB ve
DÖB'ün başlattığı Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal Yü­
rüyüşü'nü düzenledi. Ardından 28 Kasım 1968'de ABD'nin
Ankara Büyükelçisi Kommer'in gelişi sırasında Yeşilköy Havaa­
lanı'nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve
bir süre sonra serbest bırakıldı.
İstanbul Üniversitesi'nde sağcı güçlerin 16 Mart 1969'da gi­
rişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan
Gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 Mart'ta yeniden tu­
tuklanarak 3 Nisan' a kadar hapis yattı. Ardından 31 Mayıs
1969' da İÜ Hukuk Fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının
gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti.
Üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan
çatışmalarda yaralandı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı ol­
masına rağmen hastaneden kaçan Gezmiş, Haziran'ın sonunda
Filistin'e gitti. Filistin'e gitmeden önce 23 Haziran 1969'da
TMGT'nin topladığı 1 . Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultayı'na
kendisi gibi hakkında tutuklama kararı olan FKF Genel Başkanı
Yusuf Küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi.
Eylül'e kadar Filistin'de gerilla kamplarında kalan Deniz
Gezmiş, 1 Eylül 1969'da, 10 Haziran'da "üniversiteyi işgal" etti­
ği gerekçesiyle Hukuk Fakültesi'nden ihraç edildi. Hakkında
tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği

376
yerden demeçler verdi. 23 Eylül 1969'da Hukuk Fakültesi'nde
olduğu sırada, haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi
üzerine teslim olan Gezmiş, 25 Kasım' da serbest bırakıldı. An­
cak İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi'nde
Battal Mehetoğlu'nun sağalar tarafından öldürülmesinden son­
ra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin
Gezmiş'e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama
kararı alındı.
20 Aralık 1969' da yakalanan Gezmiş, kendisiyle birlikte tu­
tuklanan Cihan Alptekin'le birlikte 18 Eylül 1970'e kadar tutuk­
lu kaldı. Bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mü­
cadelesini değişik alanlarda sürdürdü. Sinan Cemgil ve Hüseyin
İnan'la birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nu (THKO) kur­
du. 11 Ocak 1971'de THKO adına Ankara İş Bankası Emek Şu­
besi'nin soygununu gerçekleştirenler arasında yer aldı. 4 Mart
1971'de dört ABD'li erin Balgat'taki Tuslog Tesisleri'nden kaçı­
rılması eyleminde de bulundu. Kaçırılan erler daha sonra ser­
best bırakıldılar. 16 Mart 1971'de halkı kendisine karşı kışkırtan
Gemerek Belediye Başkanı'nın evini silahla bastı.
12 Mart darbesinin ilk günlerinden sonra Yusuf Aslan ile
birlikte Sivas' a gitmekteyken motosikletleri bozuldu. Bir ihbar
sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada Aslan ile
birbirlerini kaybettiler. Aslan o esnada, Elmalı' da iken, Gezmiş
ise 16 Mart 1971 salı günü Sivas'ın Gemerek ilçesinde etrafı sarı­
larak yakalandı ve Kayseri'ye getirildi.
Mahkemesi 16 Temmuz 1971 günü başladı ve 9 Ekim 1971
günü bitti. Deniz ve arkadaşları 16 Temmuz 1971'de başlayan
THK0-1 Davası'nda TCK'nin 146. maddesini ihlal ettiği gerek­
çesiyle, 9 Ekim 1971 günü idam cezasına çarptırıldı. Yusuf Aslan
ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde, gece 01:00-
03:00 arası, Deniz Gezmiş, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde
asılarak idam edildi.

377
MUSTAFA HAYRULLAHOGLU
Mustafa Asım Hayrullahoğlu, Diyarbakır'da 1948 yılında doğ­
du. Yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde
yapan Hayrullahoğlu, 1960'lı yıllarda yükselen öğrenci mücade­
lelerine kahldı. Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) ve Devrimci
Doğu Kültür Ocakları'nda (DDKO) çalıştı. Yine bu yıllarda yük­
selen işçi hareketlerine katıldı. Türkiye İşçi Partisi'ne (TİP) üye
oldu. 1969 Sungurlar işçi direnişine ve o yıllarda gelişen bir dizi
işçi direnişlerinde yer aldı.
O yıllarda kurulmuş olan ve önemli bir muhalefet odağı ha­
line gelen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)
kapatılmaya çalışılınca işçi sınıfının bu girişime karşı yanıtı ol­
dukça sert oldu. 15-1� Haziran 1970'te gerçekleştirilen ve genel
direnişe dönen genel grevle DİSK'in kapahlması engellendi.
Hayrullahoğlu, bu direnişin örgütlenmesinde önemli görevleri
yerine getirdi. Tekel Gerçek ve Derby Gerçek isimli fabrika gazete­
lerinin yazıişleı:i müdürlüğünü üstlendi.
12 Mart muhtırası ve TİP'in kapatılmasından sonra, Parti­
zan grubunun oluşturduğu "Sosyalist Mücadele Birliği" çevre­
sinde yer alan Hayrullahoğlu,12 Mart 1971 askeri darbesi dö­
neminde, birçokları gibi, illegal çalışma hayatına geçti. 1975
yılında Türkiye Komünist Partisi'ne (TKP) üye oldu ve değişik
düzeylerde görev aldı. Özellikle İstanbul parti teşkilatlanmasın­
da ve sendikal alanda çalışmalarda bulundu. TKP Merkez Ko­
mitesi üyesi ve İstanbul İl Komitesi Sekreteri olan Hayrullahoğ­
lu, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra 14 Kasım 1982'de
polisler tarafından yakalandı.
Uzun süren işkencelere rağmen parti hakkında herhangi bir
açıklamada bulunmadı. Deniz Gezmiş'ten esinlenerek aldığı
parti adı Deniz'e yakışır bir şekilde davranan Hayrullahoğlu'nu
16 Kasım 1982 günü işkencede öldüren polisler, naaşı Kasımpa­
şa'daki Kulaksız Kimsesizler Mezarlığı'na gizlice gömdü. İşken-

378
ceci polisler tarafından öldürüldüğünde 34 yaşında olan Musta­
fa Asım Hayrullahoğlu'nun gömüldüğü yer, ailesi ve yoldaşları
tarafından uzun uğraşlar sonunda bulundu .
.. .. ..

Dev-Sol davasından yargılanan Namık Kemal Cibaroğlu,


Kasım 1982' de, işkencehanelerden birinde gözalhnda tutulurken
Mustafa Asım Hayrullahoğlu ile tanışh. Yaklaşık 12 saatlik bir
süreyi Hayrullahoğlu'yla beraber geçiren Cibaroğlu, o gün ya­
şadıklarını şöyle anlahyor:
"Devrimci tutsakları belirli yerlerde tutarlardı. Ben de 20
metrekarelik, camları olmayan, bodrum katta olduğu anlaşılan
bir yerdeydim. Polisin işi bitmediği, daha bilgi almak istediği
insanlar orada tutulurdu. Duvarlarda zincirler vardı, insanlar
oralara bağlanıyordu. Zincirlere bağlı, gözlerimiz kapalı, beton
zemine oturtulurduk. Odada bir yatak vardı, o akşam bu yatak­
ta ben yahyordum, benden başka da kimse yoktu. İki kolum da
kalorifer borularına bağlıydı. Akşam saatlerinde bir kişiyi sü­
rükleyerek getirdiler. Sağ tarafıma yahrdılar. Kolumun kelepçe­
sini çözüp birbirimize kelepçelediler. Gelenin kim olduğunu,
sürekli dövdükleri, tekmeledikleri, 'konuş Mustafa', 'konuş De­
niz' diye bağıran polislerden öğrendim."
"İkimiz vardık o gece. Kim olduğunu öğrenmek istedim, hiç
konuşmadı, adını bile söylemedi, sadece inliyordu. Kısa bir süre
sonra nöbetçi polisler geldi. Durumuna bakh. Kötüydü. Gözle­
rim bağlı olduğu halde inlemelerinden ne kadar kötü olduğunu
anlıyordum. Polis korktu. Benim sol kolumu çözdü, 'buna bak,
tedavi et' dedi, çekti gitti. Yanına döndüm, kış günü olduğu
halde müthiş terliyordu. Kötü bir şey olduğunu hissettim. Göm­
lek vardı üzerinde, gri renk pantolonu vardı. Gömleğini açhm,
konuşturmaya çalışıyordum, nefes almakta zorlanıyordu. Yashk
olarak kullandığım paltomu başının altına koydum. Ne yapaca­
ğımı bilemedim."

379
"Bir süre sonra polisin TKP timi geldi, Mustafa'run o tim ta­
rafından işkence gördüğü belliydi. Kollarımın açık olduğunu
görünce bana da saldırmaya başladılar. Niye yardım ediyorum,
diye kızdılar. 'Mustafa konuşacak mısın, seni gebertiriz' diye
bağırıyorlardı. 'Seni biliyoruz Merkez Komite üyesisin, kabul et,
isim ver, kendine eziyet etme, hasta değilsin, rol yapıyorsun'
gibi sözlerle bağırıp dövüyorlardı. Mustafa'yla ilgili her şeyi
polislerden öğrendim, adını, kim olduğunu. Tekmelediler, vur­
dular, yumrukladılar, hiç sesi çıkmadı. Hastaneye götürün du­
rumu kötü dedim. 'Götürmeyiz, senden sorumlu' dediler. Ko­
lonya istedim, gömleğini çıkarthm. Göğsünün sol kısmında bir
madeni para büyüklüğünde morartı vardı, darbe almıştı. Ay�k­
lannda falaka izi var mı diye bakmak istedim, uzun boyluydu,
eğilemedim. Diğer polisler gelip beni dövüyorlardı."
"O tür yerlerde saat kavramını yitirmiştik. Polislerin mesai
saatlerinden zamanı anlamaya çalışıyorduk. Sabah 7 gibi koşuş­
turmacalar ile uyandım. Mustafa'nın inlemesi kesilmişti, sesi
gelmiyordu. Elim kelepçeliydi, kolunu tutmaya çalışıyordum,
terlemesi de geçmişti. Rahatladı diye düşündüm, uyuyor san­
dım, öleceğini hiç düşünmemiştim. TKP timi geldi daha sonra,
gözlerim bağlı uyuyor pozisyonunda durdum. Biri üstümden
eğildi, Mustafa'nın kalbini dinledi. 'Bu ölmüş' diye bağırdı.
'Yapma ya' sesleri geliyordu. Süratle odadan kaçtılar. Yalnız
kaldım, dokundum, kolu buz gibiydi. Mustafa' dan ses yoktu."
"Olaydan 2,5 yıl sonra, Metris Cezaevi'nde avukat ziyareti­
ne çağrıldım. Avukat Ergin Cinmen cezaevine gelip, 'Hayrulla­
hoğlu'na şahitmişsin, bildiğin bir şeyler varmış, bana anlatır
mısın' dedi. Mustafa'nın öldürüldüğünden artık emindim. Dava
açacaklarını söyledi. Tanıklık yapıp yapmayacağımı sordu. Ya­
parım dedim. Mahkemede de anlattım. O işkenceleri yapanlar­
dan üç polis 10 yıl 8 ay hapis ceza aldılar; ancak daha sonra Yar­
gıtay' da karar bozuldu. Bu kadar bariz tanıklık varken, işkence­
cilere daha sonra beraat kararı çıktı."

380
HÜSEYİN İNAN
Hüseyin İnan, 1949 yılında Sivas'ın Gürün ilçesine bağlı Bozhü­
yük köyünde doğdu. İlk ve ortaokulu Pınarbaşı'nda, liseyi Kay­
seri'de okudu. 1966 yılında ODTÜ İdari Bilimler Bölümü'ne
kayıt oldu. Sosyalist Fikir Kulubü (SFK), Dev-Genç'e ve Türkiye
İşçi Partisi'ne üye oldu. İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer illerde­
ki eylemlerde aktif rol aldı. Toprak işgalleri gibi kırsal yöreler­
deki etkinliklerde yer aldı. 1966-1967'deki ODTÜ boykotuna
önderlik etti.
Hüseyin İnan, 1968'de, TİP ve daha sonra MDD içindeki ay­
rılıklarda, giderek belirginleşen gizli ve dar örgüt fikri doğrultu­
sunda çekirdek bir grup oluşturup, kır gerillası yoluyla anti­
emperyalist mücadele verme düşüncesini geliştirmeye çalıştı.
MDD fikrinden hiçbir zaman taviz vermemiş olsa da, fikri mü­
cadeleden silahlı mücadele yoluna doğru evrildi.
Ankara'da, önderliğini Sinan Cemgil ile birlikte Hüseyin
İnan'ın yaptığı grup, Türkiye sosyalizm tarihinin ilk silahlı örgü­
tü olan Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nun (TI-IKO) çekirdek
kadrosunu oluşturdu. Aynı yıl İdari Bilimler Fakültesi'nden
çıkartılan Hüseyin İnan, arkadaşlarıyla birlikte ODTÜ'de kal­
maya devam etti. 14 Ekim 1969'da, THKO'nun bu nüvesini oluş­
turan grupla birlikte Suriye üzerinden Ürdün'e, Filistin Kurtuluş
Örgütü'ne (FKÖ) bağlı El Fetih'in gerilla eğitim kamplarına gitti.
El Fetih kamplarında aldıkları yirmi günlük bir eğitimden
sonra Hüseyin İnan ve 15 arkadaşı, 1 Şubat 1970 Pazar günü,
Suriye sınırından gizlice Türkiye'ye girdiler. Grubun bir bölümü
Diyarbakır'a geldi. Hüseyin İnan ve arkadaşları yanlarında ge­
tirdikleri silahları Diyarbakır surlarına gömdüler. Ancak Filis­
tin'den dönenler, değişik yerlerde yakalanıp, tutuklandı ve Di­
yarbakır'da yargılandı. Kendilerine isnat edilen suç, Filistin'de
aldıkları gerilla eğitimi üzerineydi. Mahkeme'nin Dışişleri Ba­
kanlığı'ndan talep ettiği bilirkişi raporunda, "El Fetih, sosyalist

381
değil, milliyetçi bir Arap örgütü" denilmesi sayesinde, Ekim
1970'de serbest bırakıldılar.
Hüseyin İnan, serbest kalmasını takiben yeniden Ankara'ya
döndüğünde kafasındaki kır gerillası fikri iyice berraklaşh. Ben­
zeri düşünceler taşıyan ve aynı eylem çizgisini benimseyen,
başlarında Deniz Gezmiş'in yer aldığı İstanbul grubuyla bir
araya gelerek THKO'yu kurma karan aldılar. Deniz Gezmiş,
Sinan Cemgil ve Cihan Alptekin'in de kuruluşunda yer aldığı
THKO'nun öncü teorisyeni Hüseyin İnan'dı. Onun yazdığı Tür­
kiye Devriminin Yolu broşürü, diğerleri tarafından lider olarak
kabul edilmesini de beraberinde getirdi.
Ancak Hüseyin İnan, sadece teorisyenlikle sınırlı kalmadı
ve THKO'nun tüm silahlı eylemlerinin bizzat içerisinde yer aldı.
29 Aralık 1970'de, Dev-Genç üyelerinden İlker Mansuroğlu'nun
öldürülmesi üzerine, THKO'nun örgüt olarak ilk kez ismini
kullandığı Kavaklıdere Polis Karakolu'nun kurşunlanması, 1
Ocak 1971'de Türkiye İş Bankası Emek Şubesi soygunu, Ameri­
kan askeri tesislerinin basılarak önce bir, daha sonra dört Ame­
rikalı askerin kaçırılması eylemlerinde bulundu. Hüseyin İnan,
23 Mart 1971 günü Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde düştükleri
pusuda THKO'lu Mehmet Nakipoğlu'yla beraber yakalandı.
Yargılama sonunda Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan'la Anka­
ra 1 No'lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi tarafından 9 Ekim
1971 günü idama mahkum oldu. İdamların önlenmesi için gerek
Meclis'te, gerek kamuoyunda ve gerekse örgüt arkadaşları tara­
fından çeşitli girişimlerde bulunulmasına rağmen, Yusuf Aslan
ve Deniz Gezmiş'le birlikte 6 Mayıs 1972 günü idam edildi. Son
sözleri "Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu
ve bağımsızlığı için savaşhm. Bu bayrağı, bu ana kadar şerefle
taşıdım. Bundan sonra, bu bayrağı, Türk halkına emanet ediyo­
rum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler! Kahrolsun
faşizm!" oldu. Hüseyin İnan'ı mezarı, Ankara-Karşıyaka Mezar­
lığı'ndadır.

382
İBRAHİM KAYPAKKAYA
İbrahim Kaypakkaya, 1949 yılında Çorum'un Sungurlu ilçesinin
Karakaya Köyü'nde yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğdu.
İlkokulu üç ayrı köyde okuyup bitirdi. Devlet parasız yatılı sı­
navlarını kazanarak Hasanoğlan Öğretmen Okulu'na girdi. Dev­
rimci düşüncelerle tanıştığı Öğretmen Okulu'nu bitirdikten son­
ra sınavlarını kazandığı İstanbul'daki Çapa Yüksek Öğretmen
Okulu'na başladı. Orada devrimci çevrenin önde gelen kişile­
rinden biri haline geldi.
İlk bildirisini, Çetin Altan'a bir gezi sırasında gericiler tara­
fından saldırılması üzerine kaleme aldı. Ders çalışmaya çok az
vakti olmasına rağmen başarılı bir öğrenciydi. Fikir Kulüpleri
Federasyonu'na (FKF) bağlı olarak Çapa Yüksek Öğretmen Oku­
lu Fikir Kulübü kuruldu ve Kaypakkaya başkanlığa seçildi. İb­
rahim Kaypakkaya, derneğin kuruluş bildirisini kaleme aldı ve
bu bildiri okulda dağıtıldı. Okul yönetimi hemen harekete geçti.
İbrahim Kaypakkaya ve diğer kurucu üyelere "1 ay okuldan
uzaklaştırma" cezası verildi; dahası savcılığa ihbar edildiler.
Artık dergilere yazılar yazmaya başlamıştı. Öğrencilik dö­
nemi boyunca sırasıyla Forum, Ant, Türk Solu, Aydınlık gibi der­
gilerde yazıları çıktı. FKF'nin 2. Kurultayı'na Çapa'dan delege
olarak katıldı. Çapa Fikir Kulübü'nün başkanı olan Kaypakkaya,
6. Filo'ya karşı bildiri yayınladığı gerekçesiyle Kasım 1968'de
okuldan atıldı. Okuldan atılma ile ilgili kararı Danıştay bozdu.
Fakat yönetim dokuz öğrenciyi geri alırken, Kaypakkaya için bu
kararı uygulamadı.
FKF ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) içinde ortaya çıkan ayrış­
mada Milli Demokratik Devrim (MDD) tezini savunan kesimde
yer aldı. İşçi-Köylü gazetesinin İstanbul'daki bürosunda çalışan
İbrahim Kaypakkaya, Aydınlık ve Türk Solu dergilerine yazılar
yazdı. Aydınlık içinde meydana gelen ayrışmada Doğu Perin­
çek'in başını çektiği PDA kanadında yer aldı.

383
Türkiye'de 1970 yılnda şehirlerde ve kırlarda kitlelerin dev­
rimci mücadele ruhu gittikçe yükseliyordu. İbrahim Kaypakka­
ya, Trakya Değirmenköy'de toprakları için ağaya karşı mücade­
le eden köylülerin arasındaydı. Kaypakkaya ve bu direnişte yer
alan diğer devrimci önder Cihan Alptekin, buradan dönerlerken
gözalhna alındılar ve işkenceden geçirildiler.
Yükselen mücadele 15-16 Haziran 1970'te doruğa ulaşh. İb­
rahim Kaypakkaya, bu büyük direnişin sıra neferlerinden biriy�
di. Gece sabahlara kadar bildiri basıyor, gündüz kavganın en
yoğun olduğu yere koşuyordu. Bu mücadeleden çıkarılması
gereken dersler bağlamında yürütülen tartışmalarda, Kaypak­
kaya o döneme kadar içinde bulunduğu PDA-TİİKP'in merkezi
ile ters düştü.
İbrahim Kaypakkaya, 1971 başlarında Çorum ve köylerinde
araşhrma çalışmalarına çıkh. Bu tarih aynı zamanda 12 Mart
faşist cuntasının tezgahlandığı tarihti. Yükselen devrimci baş­
kaldırıyı durdurmakta yetersiz kalan göstermelik parlamenter
araçların bile çok görülmesi üzerine, sıkıyönetim ilan edildi.
Grevler, kitle eylemleri, mitingler yasaklandı, bütün devrimci
dergiler, kitle örgütleri kapahldı. Devrimci avına başlandı, bin­
lerce devrimci tutuklandı, onlarcası katledildi. Kaypakkaya da
arananlar arasındaydı.
1972 yılına kadar Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) safla­
rında çalıştı ve DABK üyesi olarak görev yaptı. Sonra Doğu
Perinçek ve çevresinin revizyonist ve oportünist olduklarını
belirten Kaypakkaya, 15 kadro ve 20 civarında sempatizanla, 24
Nisan 1972'de Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist ve
Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu'nu kurdu.
TKP-ML faaliyetlerinin yoğunlaştığı Çemişgezek bölgesin­
de mücadele ederken, 24 Ocak 1973'de Dersim-Çemişgezek ilçe­
si Vartinik köyü Mirik mezrasında bulunduğu köyün etrafı sa­
rıldı. Çahşma sırasında TİKKO'nun ilk liderlerinden Ali Haydar
Yıldız yaşamını yitirirken, Kaypakkaya yaralı olarak çahşma

384
alanından uzaklaşh. Beş gün sonra, kendisinin saklandığı köy­
deki bir öğretmenin ihbarıyla yakalandı.
İbrahim Kaypakkaya, Gökçe Karakolu'na kadar buzlu dere­
lerin içinden yaya sürüklendi. İlk ifadesi karakolda alındı. O'nu
hemen konuşturup işini bitirmek istiyorlardı. Fakat Kaypakkaya
örgütsel konuda ifade vermedi. Bundan sonra, bitmek bilmeyen
işkenceler başladı. Şubat başında önce Dersim'e ordan Elazığ'a,
oradan da Diyarbakır'a götürülüp Sava Yaşar Değerli'ye teslim
edildi. Kaypakkaya, burada gittikçe ağırlaşan yaralan yüzünden
ölüm tehlikesinin belirmesi sonucu askeri hastaneye yahnldı.
Kaypakkaya'nın onlara gerekli bilgileri vermeden ölüp git­
mesine razı değildiler. İbrahim Kaypakkaya, burada don­
ma/kangren sonucu iki ayağını da kaybetti. Şubat ayı başlarında
Kaypakkaya iyileştikten sonra tekrar sorgular başladı. O'nu
konuşturmak için akla gelebilecek her türlü işkence yöntemini
deniyorlardı; fakat tüm çabalan boşa çıkh. Kaypakkaya şaşmaz
bir kararlılıkla hiçbir örgütsel faaliyeti hakkında bilgi vermedi;
işkenceciler bu durum karşısında çılgına dönüyorlardı.
İbrahim Kaypakkaya, bazı özel istekler yüzünden ve görü­
şebilmek için babası Ali Kaypakkaya'ya da mektup yazmışh.
Babası, oğlunun mektubunu alınca çok sevindi. Aylardır haber
alamadığı oğlunun yaşadığına sevinmişti. Hemen onun istediği
şeyleri yerine getirip 19 Mayıs 1973 günü Diyarbakır'a doğru
yola çıkh. Bundan önce de Diyarbakır'a gitmiş fakat onu oğluyla
görüştürmemişlerdi.
Ancak baba Ali Kaypakkaya'yı Diyarbakır' da oğlunun ölüm
haberi karşıladı. Oğlunun intihar ettiğini söylediler. Oğlunun
cesedinin üzerindeki kurşun izlerini gördü. Bunların ne oldu­
ğunu sorduğunda, görevliler bir cevap veremediler. Kaypakka­
ya'yı konuşturamayacağını anlayan işkenceciler onu 18 Mayıs
günü kurşuna dizmişlerdi. İbrahim Kaypakkaya'nın mezan,
doğum yeri olan Karakaya'dadır. Kaypakkaya'nın yazılarının
toplandığı Seçme Yazıları adlı bir kitabı vardır.

385
AYKUT BAŞARAN
Aykut Başaran, 1950 yılında Eskişehir'in İnönü ilçesinde dünya­
ya geldi. 1968 yılında okumaya başladığı Hacette Üniversite­
si'nde sosyalist fikirlerle tanışh. Hacettepe Sosyalist Fikir Kulü­
bü'ne üye oldu. 12 Mart 1971 askeri darbesi sonrasında kurulan
ilk öğrenci örgütlenmesi olan Ankara Devrimci Öğrenciler Der­
neği'nin (ADYÖD) ilk yöneticilerinden biriydi.
Dr. Hikmet Kıvılamlı liderliğinde Türkiye Komünist Parti­
si'ni yeniden örgütlemeyi amaçlayan TKP(Reorganizasyon)
çalışmalarına katıldı. TKP(R)'nin TKP(Birlik)'e dönüşmesi üzeri­
ne, parti merkezinde görev aldı. Yine 12 Mart sonrasında kuru­
lan ilk sosyalist parti olan Türkiye Sosyalist İşçi Partisi'nin kuru­
cularından biriydi ve partinin çeşitli kademelerinde görev aldı.
TSİP içindeki siyasi uyuşmazlık TKP(B) üyelerinin TSİP'ten
ayrılması ile sonuçlandı. TKP(B)'nin 1980 yılında toplanan 1 .
Kongresi'ne Çorum Direniş Koordinasyonu üyesi olarak kahldı.
1980 yılında tutuklanan Aykut Başaran, bir süre sonra salıveril­
di. 1984'te yeniden tutuklandı ve TKP(B)'nin Örgüt Büro sorum­
lusu olarak yargılandı ve üç yıl cezaevlerinde kaldı.
TKP(B)'nin 1987 yılında yapılan il. kongresine kahldı ve
Merkez Komite'de yer aldı. Türkiye Komünist Partisi (Birlik)'in
1992 yılında Türkiye Devrim Partisi (TOP) ismini almasını karşı
çıkh. Silahlı mücadeleyi esas alan TDP'ye katılmadı.
Aykut Başaran, Halkın Emek Partisi'nin (HEP) 1991 yılında
yapılan 1. Kongresi'ne kahldı ve merkez yönetimine seçildi.
HEP, kapahlıncaya kadar bu partide görev yaph. 1995 yılında
ÖDP'nin Eskişehir il örgütünün kurucuları arasındaydı.
ÖDP'nin 2001'de ayrışmasında Maçka İnisiyatifi, Ekmek ve
Gül Platformu ve Sosyalist Emek Hareketi'nde yer aldı. 20 Ka­
sım 2008 günü, Eskişehir'de yitirdiğimiz Aykut Başaran, en son
olarak İşçi Kardeşliği Partisi'nin Eskişehir İl Örgütü kurucuları
arasındaydı.

386
NAİL SATLIGAN
Nail Satlıgan, 1950 yılında Çin'in Harbin şehrinde doğdu. 1960'lı
yıllarda Türkiye İşçi Partisi'ne üye oldu. 1960'lı yılların sonunda
Proleter Devrimci Aydınlık saflarında yer alarak İşçi-Köylü ga�
zetesinin yayın kurulu üyeliği yaptı. 12 Mart darbesi döneminde
bir süre hapis yath. Cezaevinden çıktıktan bir süre sonra Troç­
kizmi benimsedi.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde öğrenim üyeliği
yaptı. 1970'li yıllarda Tüm Asistanlar Derneği (TÜMAS) İstanbul
şubesi yöneticisi oldu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Mezunları Cemiyeti'nin yayın organı İktisat dergisinin 1980'li
yıllarda editörlüğünü yaptı. 1986 ila 1992 yılları arasında yayın­
lanan 1 1 . Tez dergisinin isim babasıydı. Özgür Basın geleneğin­
de çıkan günlük gazetelerde köşe yazılan yayınlandı.
1990'lı yıllarda Sınıf Bilinci dergisinin yayın kurulu üyesi,
2000'li yıllarda Devrimci Marksizm dergisinin danışma kurulu
üyesi, 1980'li yıllarda Bilar, 2000'li yıllarda Özgür Üniversite'de
çeşitli seminerlerin sorumlusu oldu.
1990'lı yıllarda Özgürlük ve Dayanışma Partisi üyesi oldu.
Karl Marx'ın Kapitali'ni ve Komünist Manifestosu'nu Almanca
aslından çevirdi. Marksist iktisat kitapları yazdı ve kimi kitap­
larda ise editörlük yaptı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakülte­
si'nden 2006 yılında emekli oldu. En son olarak Yordam Yayın­
lan'nda editörlük yapıyordu.
Uzun süredir kanser tedavisi gören Nail Satlıgan, 28 Nisan
2013 günü, İstanbul'da yaşamını yitirdi. Vasiyeti gereği cenaze
töreni yapılmadı. Satlıgan, bedenini tıp eğitiminde kullanılmak
üzere bir tıp fakültesine bağışlamıştı. 5 Mayıs 2013 günü İstan­
bul'da bir anma toplantısı yapıldı.

387
İBRAHİM SEViMLİ
İbrahim Sevimli, 1 950 yılında Konya'da doğdu. Belli bir süre
Kuran kursuna gitti. 1960 yılında 27 Mayıs darbesinden sonra
Kuran kursu mezunlarının imam olamayacağı kararının çıkması
üzerine babası onu ilkokula gönderdi. İki senede ilkokulu bitir­
di. Daha sonra gittiği Konya-İvriz öğretmen okulunu, 1968 yı­
lında bitirdi. Cihanbeyli'nin bir köyüne tayini çıkh. Fakat aynı
yıl üniversite sınavlarına da girmişti. Gazi Eğitim Enstitüsü
Edebiyat bölümü sınavlarını kazanarak, o bölüme başladı.
Öğretmen okulundayken sol fikirlerle tanışh. Gazi' de iken
bu eğilimi iyice güçlendi. Okulun öğrenci derneği başkanlığını
yaph. Dev-Genç'e üye oldu. Bu tür mücadelelerde yer almanın
bedellerinden o da nasibini aldı. 1971'deki askeri muhhradan
sonra, yüzlerce devrimci, solcu, demokrat insan gibi o da gözal­
hna alındı ve hapishanede yath.
10 yıla yakın ceza aldı; ancak 1974'te çıkarılan aftan sonra
tahliye oldu. Daha sonra, devrimci mücadeleye kaldığı yerden
devam etti. Öğretmen örgütlenmesinde yer aldı. Bunun dışında
belli grup örgütlenmeleri içerisinde yer aldı. 12 Eylül darbesin­
den önce çıkarılan günlük Demokrat gazetesinde yer aldı.
Demokrat gazetesi, 12 Eylül faşist darbesiyle, tüm sol, de­
mokrat gazete ve dergiler gibi kapahldı. Onun gibi kişilerin
darbe sonrasında Türkiye'de barınması zorlaşıyordu. Nitekim
onun hakkında da çeşitli davalardan dolayı tutuklama kararı
vardı. Bunun üzerine, 1981 yılında Almanya'ya gitti.
Almanya'ya gittikten sonra Devrimci İşçi dergisinin faaliyet­
lerine, Demokrat Türkiye adlı aylık derginin çıkarılmasına kahldı.
Demokrat Türkiye 1984'te, Devrimci İşçi ise 1990'ların başında
yayınlarına son verdi. Solda fikri ve politik bir yenilenmeye
katkı için 1994'te Sosyalizm Sorunları Kitap Dizisi'nin, daha sonra
ise Yeni Zamanlar adlı derginin çıkarılmasına katıldı. Birincisinin
ömrü iki sayı, ikincisinin ise 6 sayı sürdü.

388
Bu arada, siyasi sürgünleri ve Avrupa'da yaşayanları poli­
tik, toplumsal ve kültürel olarak etkileyen sorunlar üzerinde
kitap çalışmaları da oldu. İbrahim Sevimli'nin ilk kitabı Uzun Bir
Göç Öyküsü Halk, Göçmen, Azınlık ya da Ulus Olmak'ın ardından,
Kimliksiz Cemaatler isimli kitabı yayımlandı.
12 Eylül Rejimi'ne Karşı Uluslararası Mahkeme, İbrahim
Sevimli ve arkadaşlarının çalışmalarıyla kuruldu. A vustral­
ya' dan İsveç'e kadar birçok ülkede uzun süreli bir kampanya ile
12 Eylül rejimi tüm boyutlarıyla teşhir edildi. Kampanyanın
zirvesi olarak uluslararası şahsiyetlerden oluşan bağımsız bir
mahkeme oluşturuldu. Bu mahkeme işkenceden eğitime, sendi­
kal haklardan 12 Eylül hukukuna, kadın haklarından işçi hakla­
rına kadar 12 Eylül Rejimi'nin kurum ve uygulamalarını içeren
iddianamelerle tanıkların dinlemesi sonucunda yargıladı.
1980'li yıllar boyunca Türkiye' deki devrimci hareketle da­
yanışma sürecinde çok sayıda devrimci, faşizmin zindanların­
dan kurtarıldı. Devrimcilerin direnişlerini güçlendirme amacıyla
çok yönlü dayanışma eylemlerinin organizasyonunda, gerçek­
leştirilmesinde İbrahim Sevimli, en önde yer aldı. Avrupa met­
ropollerinde on binlerin kahldığı yürüyüşler, binlerce kişinin
yeraldığı dayanışma gecelerinde onun da payı vardı.
Avrupa'daki Türkiyeli göçmenlerin bulundukları ülkelerin
sosyal gerçekliğiyle tanışıp, bu ülkelerdeki siyasal-sosyal müca­
delelerin içinde yer almaları gerektiğini savunup, sola yeni bir
mücadele kültürü çağrısı yapanların da en önündeydi.
İbrahim Sevimli, çok ileri bir aşamasına geldiğinde kendini
belli eden kanser nedeniyle 10 Şubat 2002' de yaşama veda etti­
ğinde 52 yaşındaydı. Türkiye'den ve Avrupa'nın çeşitli yerle­
rinden büyük bir kitlenin katıldığı cenaze törenin ardından,
Hannover' de anti-faşistlerin mezarlarının bulunduğu Seelhorst
Mezarlığı'na defnedildi.

389
DURSUN KARATAŞ
Dursun Karataş, 25 Mart 1952 günü Elazığ'ın Kürdemlik (Ce­
vizdere) köyünde emekçi bir Kürt ailesinin çocuğu olarak doğ­
du. Devrimci düşünceye 1970 öncesinde sempati duymaya baş­
ladı. 1970'de İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'ni kazana­
rak İstanbul'a geldi. THKP-C çizgisini savunan bir Dev-Genç
militanı olarak Karataş da, gerek İstanbul'da, gerekse de Ela­
zığ' da bu tavrın geliştirilmesinde aktif bir rol oynadı.
İstanbul Yüksek Öğrenim Kültür Demeği'nin (İYÖKD) ku­
ruluş ve mücadele süreci, aynı zamanda Dursun Karataş'ın İs­
tanbul devrimci gençliğinin önderi konumuna yükselmesi süre­
ci oldu. Ağustos 1977'de Sabahat Ecemiş'le evlendi. 1977'de
Devrimci Yol oluşturuldu. Devrimci Yol Bildirgesi etrafında
birleşilirken amaç, THKP-C çizgisi doğrultusunda ideolojik net­
liğin sağlanması ve partinin yarahlmasıydı.
Ancak Devrimci Yol'un Ankara'daki merkeziyle anlaşama­
yan Dursun Karataş ve arkadaşları Devrimci Sol'u kurdular.
Devrimci Sol'un siyasi arenaya çıkhğı 1978 yılı, devlet güçleri ve
onun desteklediği sağcıların saldırılarının yoğunlaştığı bir dö­
nemdi. Yaphğı eylemlerle, Dev-Sol iki yıl gibi kısa bir zaman
diliminde kendini duyurdu.
12 Eylül darbesinden sonra 30 Eylül 1980 günü gözalhna
alınan Dursun Karataş, 3 Kasım 1980'de tutuklandı ve hapse
atıldı. Dursun Karataş, 15 Mart 1982'de başlayan ve 1453 dev­
rimcinin yargılandığı Devrimci Sol Ana Davası'nda yargılandı.
Dursun Karataş 37 kişinin ölüm emrini vermekle suçlanıyordu.
Bunlar arasında eski başbakan Nihat Erim, MHP Gümrük Baka­
nı Gün Sazak, emekli generaller Kemal Kayacan ve Adnan Ersöz
ile birlikte MİT emekli Müşteşar Yardımcısı Hiram Abas ve
DGM savası Yaşar Günaydın gibi kişiler de bulunuyordu.
Orada kendisini ve örgütünü 1753 sayfalık "Haklıyız Kaza­
nacağız!" başlıklı bildirisiyle savundu. Askeri mahkeme kendi-

390
sine önce idam cezası verdi; sonra da cezası müebbet hapse çev­
rildi. 1984'te Tek Tip Elbise dayatmasına karşı başlahlan Ölüm
Orucu'na kahldı. 75 gün süren direnişte Devrimci Sol'dan üç,
Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği'nden bir kişi öldü.
Dursun Karataş, 25 Ekim 1989 günü aralarında Bedri Ya­
ğan'ın da bulunduğu Dev-Sol'un merkez kadrolarıyla birlikte
Sağmalcılar Cezaevi'nden kaçh. Ardından birçok kişiye yönelik
ölümle sonuçlanan eylem düzenleyen Dev-Sol'a yönelik olarak
12 Temmuz 1991 ve 16-17 Nisan 1992'de gerçekleştirilen operas­
yonlarda Niyazi Aydın, Sinan Kukul, ve Dursun Karataş'ın eşi
Sabahat Karataş gibi Merkez Komite üyeleri öldürüldü. A vru­
pa'ya giden ve ölümüne kadar Almanya, İngiltere, Fransa, Yu­
nanistan, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerde, sahte kimlikle ve
kaçak olarak yaşayan Karataş, 9 Eylül 1994'de Fransa'da yaka­
landı ve dört ay cezaevinde kaldıktan sonra 26 Ocak 1995 tari­
hinde serbest bırakıldı.
Bu arada, 13 Eylül 1992'de, yurtdışındaki merkezde, Bedri
Yağan liderliğindeki bir grup, Dursun Karataş'ı gözaltına alarak,
örgüte sahip olmak istedi. Tutulduğu yerden kaçmasını başaran
Karataş, örgütün yönetimini geri aldı. Ayrı bir örgütlenmeye
gitmeye çalışan Yağan grubuyla yapılan askeri ve siyasi kapış­
ma devam ederken; Dev-Sol partileşme zamanının geldiğine
karar verdi. 30 Mart 1994'te Devrimci Halk Kurtuluş Partisi
Kuruluş Kongresi toplandı. Devrimci Sol, kongrede devrim
faaliyetlerini Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C)
olarak sürdürme karan aldı ve Dursun Karataş, DHKP Genel
Sekreteri seçildi.
Dursun Karataş, 11 Ağustos, 2008'de Hollanda'da kanser­
den öldüğünde, 14 yıldır bu görevdeydi. Daha sonra ülkeye
getirilen cenazesi, İstanbul Gazi Mahallesi'nde binlerce kişinin
katıldığı törenle toprağa verildi. Dev-Sol Örgütü içinde "Dayı"
olarak bilinen Dursun Karataş İnterpol tarafından 1 74 ülkede
yaklaşık 1 50 ayrı suçlama ile aranıyordu.

391
SABAHAT KARATAŞ
Sabahat Ecemiş-Karataş, 1953 yılında Nusaybin'de doğdu. Aile­
deki en küçük çocuktu. Her ne kadar nüfus kağıdına ismi Saba­
hat diye yazılsa da, aile içinde kendisine Kürtçe'de en kıymetli
anlamına gelen Delal derlerdi.
Çocukluğu önce Nusaybin ve sonra da Diyarbakır'da geçen
Sabahat Ecemiş, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe
Bölümü'nü kazanınca, kayıt yaphrmak üzere 1970 yılında İstan­
bul'a geldi. Öldürüldüğü 1992 yılına kadar kaldığı İstanbul,
yaşamını şekillendiren şehir olacağuu, her halde o günlerde
tahffiin edemezdi.
Sabahat Ecemiş, kaldığı öğrenci yurdunda 1973 yılı yaz ay­
larında kahldığı eğitim çalışmalarında THKP-C'yi tanımaya
başladı. İstanbul Yüksek Öğrenim Kültür Derneği (İYÖKD) 1973
yılının Kasım ayında kurulduğunda ve belli bir güce erişip hal­
kın her kesimine açılma karan aldıklarında, çalışmalara kahlan­
lar arasında Sabahat da vardı.
Sabahat Ecemiş, bir yandan gençlik içinde faaliyet yürütü­
yor, diğer yandan işçilerin örgütlenmesi için bir fabrikada çalı­
şıyordu. Mücadelenin yeniden yükselmesinden korkan patron­
lar işe aldıkları insanların bilinçli olmamasına özen gösteriyor­
lardı. Bu nedenle Sabahat, işe girebilmek için "ilkokul üçten
terkim" demek zorunda kaldı. Oysa İstanbul Üniversitesi Ede­
biyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden mezun olmuştu.
Mevcut koşullar alhnda kadınların örgütlenmesinin önemi­
ni gören Sabahat, bu düşünceler pratik içinde hayat bulup çaba­
lan sonuç verdiğinde bir grup arkadaşıyla birlikte Devrimci
Kadın Derneği'ni (DKD) kurdular. Sabahat Ecemiş, derneğin
yönetim kurulunda yer aldı ve gecekondularda, fabrikalarda
emekçi kadınların örgütlenmesi çalışmalarını yürüttü.
Mütevazi bir sıra neferiydi. Giyimi bile farklıydı. Kürt ol­
duğu halinden, davranışlarından belli olan Sabahat, beline dek

392
inen saçları ve her zaman giydiği bol bir kadife pantolon ve
gömlekle özentilerden uzaktı. Onu bu haliyle görenler, derneğe
gelen her kesimden kadınlarla konuşmalarını dinleyenler, üni­
versite mezunu biri olabileceğini pek düşünmezler, öğrenince
de genellikle şaşırırlardı.
Sabahat, 1977 yılının Ağustos ayında Dursun Karataş ile ev­
lendi; ancak bu durum onu geride kalan bir kadın tipi haline
getiremedi. 1978 yılında Devrimci Yol yönetimiyle anlaşamayan
Dursun Karataş ve arkadaşları Devrimci Sol isimli bir örgütlen­
meye gitme karan aldılar. Devrimci Sol'un oluşumuyla birlikte
Sabahat Karataş, yeraltı örgütlenmesine geçti ve bu alanda gö­
revler üstlendi.
12 Eylül 1980 sabahı Türkiye cuntayla uyandı. Zorlu gün­
lerdi. Cuntanın artlarda gerçekleştirdiği operasyonlardan ko­
runmak güçtü. Nitekim 12 Eylül' den kısa bir süre sonra Dev­
rimci Sol lideri Dursun Karataş'ın da yakalandığı birçok operas­
yon önemli kayıplara yol açtı. Karataş'ın ardından oluşturulan
Merkez Komite'nin siyasi sorumlusu Niyazi Aydın da 1981'in
Kasım ayında yakalandı.
örgütü, 1983 yılı başlarında yapılan bir operasyonla hareket
ağır bir darbe aldı. Pek çok kişi yakalandı. Birçok olanak da
kaybedilmişti. Operasyondan kıl payı kurtulan az sayıdaki in­
san arasında Sabahat Karataş da vardı. 1983 başlarında Devrim­
ci Sol merkez komitesine seçildi.
Olanaksızlıklara karşın mücadelenin sürmesi gerektiğini
kendi yaşamıyla çevresine öğretti. Gün oldu saatlerce polisle
kovalamaca oynadı; gün oldu örgüt arşivini ve dokümanları
doldurduğu poşetiyle geceyi geçirecek bir yer aradı; gün oldu
beline silahı takıp riskli bir randevuya gitti.
17 Nisan 1992 günü İstanbul Göztepe'de kaldıkları ev polis
tarafından sarıldı. Saatler süren çatışma sonunda, Sabahat Kara­
taş ve iki Dev-Sol üyesi öldürüldü.

393
AYDIN EROL
Aydın Erol, 1956 yılında Erzurum'da bir ilkokul öğrehneni ba­
banın 8. çocuğu olarak dünyaya geldi. Devrimcilerle büyüdü.
Aydın Erol, 1975'de Ankara Devlet Konservatuvarı Bale Bölü­
mü'nü bitirdi ve Devlet Opera ve Balesi'nde çalışmaya başladı.
Gelişmesine büyük emek verdiği Devrimci Gençlik'in büyüyüp
Devrimci Yol oluşuna tanıklık etti.
Sanatında ilerlemek için 1978'de Royal Ballet'den kazandığı
üç aylık burs ile İngiltere'ye gitti. Kraliyet balesinde eğitim gör­
dü. İngiltere günlerinin en güzel yanı Sovyet balet Rudolf Nure­
yev ile kurduğu dostluktu.
İngiltere dönüşü baleye ve devrimciliğe dört elle sarıldı. 12
Eylül'de tutuklandı. Daha sonra İstanbul Devrimci Yol Dava­
sı'ndan tutuksuz olarak yargılanırken, 12 Eylül'e karşı direnişi
örgütlemek üzere 1982 yılında yurtdışına çıktı. Kısa bir süre
Paris'te kaldıktan sonra Hamburg'a geçti. Yüreğinde ve kafa­
sında hep Türkiye' deki arkadaşları vardı. Sıcacık sevecen gülü­
şünde ifadesini bulan birleştiriciliğini erişebildiği kadar her yere
taşımaya çalıştı.
Aydın Erol, yalnız Avrupalı devrimciler için değil Türkiye­
li, Ortadoğulu devrimciler için de şaşırtıcı, tuhaf biriydi. Onu,
devrimcilerin Ortadoğu'da Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cep­
hesi'ni oluşturdukları günlerde Lübnan'daki Filistin Kampla­
rı'nda gece nöbetlerini tutarken Filistinlilerin şaşkın bakışları
altında bale hareketleri yaparken gören devrimci arkadaşları
kahkahalarla gülmüşlerdi.
12 Eylül faşizmine karşı direnişin örgütlenmesinde Aydın
Erol, yurtdışı örgütlenmesinin daha bilinçli şekilde dayanışma,
destek, lojistik ve eğitim üssü haline getirilmesi, ilişkilerin kısa
süre yurtdışından koordine edilerek, koordinasyonun yurtiçine
taşınması gibi önemli görevler üstlendi. Kırdaki arkadaşlarına

394
lojistik destek için yurtdışındaki bütün olanaktan harekete ge­
çirmek için çalışh
1982 sonlan veya 1983 başlannda, akşam haberlerini izle­
mek için ekran başına geçen İstanbullular, Kenan Evren'in ko­
nuşmaya başlamasından kısa bir süre sonra sesinin kesilişine
tanık oldular. Televizyondan gür bir ses yükseldi: "Burası Öz­
gürlüğün Sesi Radyosu! Size Devrimci Yol Savaşçılan sesleni­
yor." Erol'un başardığı bu yayın sonra başka illerde de yapıldı.
Aydın Erol, sanah, baleyi de bir kenara bırakmadı. Bisikle­
tiyle Hamburg sokaklannda Türkei lnfo' dan, Göçmen dergisine,
Devrimci İşçi'den, Alman demokratik kuruluşlanna koşturup
durmaktan diz kapaklarında meydaha gelen ağrılara rağmen
bale yaph ve baleyi düşündü. Devrimci içerikli bale eserleri
ortaya koymak üzere çalıştı. Khachaturian Spartacus Balesi
onun için ufuk açıcı oldu. "Yakamoz" adını verdiği dans grubu­
nun çalışmaları ilerledikçe önceleri dudak bükenlerin işin güzel­
liği karşısındaki coşkularını görerek heyecanlandı.
24 Ekim 1987 günü her zamanki gibi bisikletiyle ordan ora­
ya koşturmakla geçti. Akşam saatlerinde çocukluk ve mahalle
arkadaşı Taner Akçam'ın doğum günü kutlaması için Emek
Lokantası'nın yolunu tuttu. Gecenin ilerleyen saatlerinde bildiri
dağıtmak üzere lokantaya gelen bir grupla Aydın ve arkadaştan
arasında sözlü sataşmalardan sonra kavga çıkh. Birileri silaha
sanldı ve ateş sırasında Aydın Erol vuruldu. Tüm devrimci
gruplar tarafından sevilip sayılan ve Cunta'ya karşı birlik ve
mücadeleye öncülük eden Aydın Erol gibi bir devrimci, bir dev­
rimcinin kaza kurşunuyla hayahnı kaybetti.
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gelen binlerce sürgün 1 Ka­
sım 1987 Pazar günü Hamburg'ta Aydın Erol'u memleketine
uğurladılar. 4 Kasım'da memleketine ulaşan Aydın Erol'un An­
kara'daki cenaze töreninde devrimci arkadaştan onu yalnız
bırakmadı.

395
Kaynakça

Türkiye Büyük Millet Meclisi - www.tbmm.gov.tr


Adalet Bakanlığı - www.adalet.gov.tr
Yüksek Seçim Kurulu - www.ysk.gov.tr
Türkiye İstatistik Kurumu - www.tuik.gov.tr
Resmi Gazete - www.resmigazete.gov.tr
Yargıtay Cumhuriyet Başsavalığı - www .yargitaycb.gov.tr
Emniyet Genel Müdürlüğü - www.egm.gov.tr
Akal, Emel - Kızıl Feministler, İletişim Yayınlan, İstanbul, 2011
Akbulut, Erden - Nazım Hikmet, Sosyal Tarih Yayınlan, İstanbul, 2002
Akbulut, Erden; Tunçay, Mete - Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası, Sos-
yal Tarih Yıyınlan, İstanbul, 2007
Akbulut, Erden - Zeki Başhmar, Sosyal Tarih Yayınlan, İstanbul, 2009
Akbulut, Erden - Dr. Şefik Hüsnü Deyrner, Sosyal Tarih Yayınlan,
İstanbul, 2010
Akbulut, Erden - 1926 Viyana Konferansı, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul,
2004

397
Akbulut, Erden - 1929 TK'.P Davası, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul, 2005
Akbulut, Erden - Anılar, Bilal Şen, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul, 2008
Akbulut, Erden - Anılar, Nail Çakırhan, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul,
2008
Akbulut, Erden - Mete Tunçay, Beynelmilel İşçiler İttihadı, Sosyal Tarih
Yayınlan, İstanbul, 2009
Akbulut, Erden - Muhalefet mektuplan, TUSTAV Yayınlan, İstanbul,
2011
Akbulut, Erden; Tunçay, Mete - İstanbul Komünist Grubu'ndan Türki­
ye Komünist Partisi'ne, 3 cilt, Sosyal Tarih Yayınlan, İstanbul,
2012-2013
Akkennan, Naki Cevat - Demokrasi ve Türkiye' de Siyasi Partiler Hak­
kında Kısa Notlar, Ulus Basımevi, 1950
Akgül, Hikmet - Şoför İdris, Yar Yayınlan, İstanbul, 2004
Alpat, İnönü - Türkiye Solu Sözlüğü, Solun Yüzyıllık Öyküsü, Dipnot
Yayınlan, 2008
Anadol, Zihni - Kırmızı gül ve kasket, Belge Yayınlan, 1989
Aren, Sadun - Puslu Camın Ardından, İmge Kitabevi Yayınlan, 2006
Avaoğlu, Doğan - Türkiye'nin Düzeni, Bilgi Yayınevi, 1968
Aybar, M. Ali - TİP Tarihi, üç cilt, BDS Yayınlan, 1988
Aydınoğlu, Ergun - Türkiye Solu (1960-80), Versus Yayınlan, 2008
Aykol, Hüseyin - Türkiye' de Sol Örgütler, Pelikan Yayınevi, 1996
Aykol, Hüseyin - Aykırı Kadınlar, Osmanlı'dan Günümüze Devrimci
Kadın Portreleri, İmge Kitabevi Yayınlan, 2012
Aziz, Rüstem - Mustafa Suphiler, Sosyal Tarih Yayınlan, İstanbul, 2009
Başkaya, Fikret - Paradigmanın İflası, Doz Yayınlan, Birinci Baskı, 1991
Behmoaras, Liz - Efsane Bir Kadın Suat Derviş, Remzi Kitabevi, İstan-
bul, 2008
Belli, Mihri - Milli Demokratik Devrim, Yurtsever Yayınlan, 1982
Belli, Sevim - Boşuna mı Çiğnedik, Belge Yayınlan, İstanbul, 1994
Benderli, Gün - Su Başında Durmuşuz, Belge Yayınlan, İstanbul, 2003
Bila, Hikmet - CHP, 1919-1999, İkinci Baskı, Doğan Kitap, 1999
Bilen, İsmail - Kısa biyoğrafi, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul, 2004

398
Bilen, Mara Kolarova - Kanatlı gençlik, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul,
2003
Çakır, Serpil, Osmanlı Kadın Hareketi, Metis Yayınlan, İstanbul, 2011,
3. Baskı
Çavdar, Tevfik - Türkiye'nin Demokrasi Tarihi, İmge Kitabevi Yayınla­
n, 1996
Çayan, Mahir - Bütün Yazılar, Ahlım Yayınlan, 1992
Dinamo, Hasan İzzettin - TKP Aydınlar ve Anılar, Yalçın Yayınlan,
İstanbul, 1989
Demirel, Yücel - Dönüş Belgeleri-1 ve 2, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul,
2004
Erdem, Hamit - Mustafa Suphi: Bir Yaşam-Bir Ölüm, Sel Yayıncılık,
İstanbul, 2005
Erdem, Hamit , 1920 Yılı ve Sol Muhalefet, Sel Yayıncılık, İstanbul, 2010
Erdem, Tarhan - Anayasalar ve Seçim Kanunları (1876-1982), Milliyet
Yayınlan, 1982
Erişçi, Lütfü - Türkiye'de İşçi Sınıfının Tarihi, Tüstav Yayınlan, İstanbul
Güzel, M. Şehmus - Türkiye' de İşçi Hareketleri, Kaynak Yayınlan, 1996
İleri, Rasih Nuri - 1944 TKP Davası, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul, 2003
İleri, Rasih Nuri - 1945 TKP Davası, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul, 2003
İleri, Rasih Nuri - 1947 TKP Davası, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul, 2003
İşmen, Fatma Hikmet - Parlamentoda 9 yıl: TİP Senatörü olarak 1966-
1975 dönemi parlamento çalışmaları, Çark Yayınlan, Ankara,
1976
Kari Dietz Verlag, Deutsche Kommunisten - Biographisches Handbuch
1918 - 1945, Nisan 2004
Kaynar, Mete Kaan - Cumhuriyet Dönemi Siyasi Partileri, İmge Kitabe­
vi Yayınlan, 2007
Kosova, Zehra - Ben Bir İşçiyim, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1996
Mısır, Mustafa Bayram; Horuş, Mehmet - Tarihsel Seyri İçinde ÖDP,
Ütopya Yayınevi, 1999
Nevşirovanova, Cemile Selim - Göç Anılan, Tüstav Yayınlan, İstanbul,
2006

399
Özgüden, Doğan - Vatansız Gazeteci, Belge Yayınlan, İstanbul, 2011
Sadi, Kerim - Türkiye'de Sosyalizmin Tarihine Katkı, İletişim Yayınlan,
1994
Sargın, Nihat - TİP'li Yıllar (1961-1971), Anılar-Belgeler, iki cilt, Felis
Yayınevi, 2001
Sertel, Sabiha - Roman Gibi, Belge Yayınlan, İstanbul, 1987
Sertel, Yıldız - Ardımdaki Yıllar, İletişim, İstanbul, 2001
Sertel, Yıldız - Susmayan Adam, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2002
Soysal, Mümtaz - Anayasa'run Anlamı, Onuncu Baskı, Gerçek Yayınla-
n, 1993
Teziç, Erdoğan - Seçim Sistemleri, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakülte­
si Yayınlan, 1967
Timur, Taner - Türkiye' de Çok Partili Hayata Geçiş, İletişim Yayınlan,
1994
TKP Gölcük Davası, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul, 2004

TKP MK Dış Bürosu 1962 Konferansı, TÜSTAV Yayınlan, İstanbul,


2002
Topçuoğlu, İbrahim - Belgelerle 1920-1946, Neden İki Sosyalist Parti-
1946
Tunaya, Tank Zafer - Türkiye'de Siyasi Partiler(1 859-1950), Doğan
Kardeş Yayınevi, 1952
Tanilli, Server - Devlet ve Demokrasi, Dördüncü Baskı, Alkım Yayınla­
n, 2007
Tanör, Bülent - Osmanlı-Türk Anayasa Gelişmeleri, Üçüncü Baskı, Afa
Yayınlan, 1996
Tunaya, Tank Zafer - Türkiye'de Siyasi Partiler Cilt 1, Meşrutiyet Dö­
nemi 1908-1918, İletişim Yayınlan, 1998
Tunaya, Tank Zafer - Türkiye'de Siyasi Partiler Cilt il Mütareke Döne­
mi, İletişim Yayınlan, 1999
Tunaya, Tank Zafer - Türkiye'de Siyasal Gelişmeler (1876-1938) 1. Ki­
tap/Kanun-ı Esasi ve Meşrutiyet Dönemi (1876-1918) Bilgi
Üniversitesi Yayınlan, 2001

400
Tuncer, Erol - Osmanlı'dan Günümüze Seçimler (1877-2002), İkinci
Baskı, TESAV Yayınlan, 2007
Tuncer, Erol; Danaa, Necati - Çok Partili Dönemde Seçimler ve Seçim
Sistemleri, TESAV Yayınlan, 2003
Tunçay, Mete - Türkiye'de Sol Akımlar, BDS Yayınlan, İstanbul, 1991,
11. Baskı
Tunçay, Mete - Eski Sol Üzerine Yeni Bilgiler, Belge Yayınlan, İstanbul,
1982
Tunçay, Mete - Mustafa Suphi'nin Yeni Dünya'sı, BDS Yayınlan, İstan-
bul, 1996
Tunçay, Mete - Arif Oruç'un Yann'ı, İletişim Yayınlan, İstanbul, 1991
Türkiye Komünist Partisi 1951 Tevkifatı - BDS Yayınlan, İstanbul, 2000
Ülken, Hilmi Ziya - Siyasi Partiler ve Sosyalizm, İskender Matbaası,
1963
Yetkin, Çetin - Türkiye'de Soldaki Bölünmeler, Toplum Yayınlan, 1970
Yıldırım, Ali - FKF, Dev-Genç Tarihi, Doruk Yayınlan, 1997
Yurtsever, Haluk - Yükseliş ve Düşüş, Türkiye Solu 1960-80, Yordam
Yayınlan, 2008
Yürükoğlu, R. - Emperyalizmin Zayıf Halkası Türkiye, İşçinin Sesi
Yayınlan, 1 �79

401
Sol Örgütlerin
Çı kardığı Yayınlar

Alternatif Çark Başak


Antikapitalist Çözüm
Arhk Yeter Dayanışma
Ahlım Defter
Aydınlanrna Demokrat
Aydınlık Demokrat Bakış
Banş Demokrat Türkiye
Beşeriyet Devrim
Bir Adım Devrimci Çizgi
Birikim Devrimci Çözüm
Bilinç ve Eylem Devrimci Demokrasi
Bolşevik Devrim Devrimci Emek
Bolşevik Partizan Devrimci Gençlik
Bülten Devrimci Halk
Cem Devrimci Halkın Birliği
Cephe Devrimci Halkın Yolu
Çağn Devrimci Hareket

403
Devrimci İşçi Halkın Yolu
Devrimci Komünist İşçi Hareket
Devrimci Mücadele Haziran
Devrimci Proletarya Hedef
Devrimci Sol Hepileri
Devrimci Sosyalist Yön Hür
Devrimci Yol Işık
Devrimin Sesi İdrak
Doğu Bab İhtilalci Komünist
Doğru Öz İktidar Yolu
Dost İleri
Dönüşüm İlke
Ekim İnsaniyet
Ekin İşçi Davası
Ekmek Davası İşçi Dünyası
Ekmek ve Adalet İşçi Gerçeği
Emeğin Birliği İşçi Köylü Kurtuluşu
Emek İşçi Mücadelesi
Emekçi İşçinin Sesi
Enternasyonal Bülten İştirak
Enternasyonal Sosyalizm Kavga
Evrensel Kadın Özgürlüğü
Fabrika Kaldıraç
Gave Karşı Düşün
Gelecek Kıvılam
Gelenek Kızıl Bayrak
Gerçek Kızıl İstanbul
Gerçek Hayat Kızıl Yol
Görüşler Kitle
Gün Komünist
Güney Komünist Birlik
Halk Gerçeği Komünist İşçi
Halka Doğru Komünist Sınıf Tavn
Halkın Birliği Köylü Dili
Halkın Kurtuluşu Köz
Halkın Sesi Kurtuluş

404
Kurtuluş Cephesi Solduyu
Kı:irtuluş Yolu Son Kavga
Kuzey Yıldızı Son Posta
Maya Sorun
Medeniyet Sorun Polemik
Merhaba Sosyalist
Militan Sosyal Adalet
Militan Gençlik Sosyalist Alternatif
Mücadele Bayrağı Sosyalist Barikat
Nuh'un Gemisi Sosyalist Demokrasi
Odak Sosyalist Enternasyonal
Orak Çekiç Sosyalist Dergi
Öncü Partizan Sosyalist İktidar
Özgürlük Sosyalist Kurtuluş
Özgürlük Dünyası Sosyalist İşçi
Özgür Gelecek Sosyalist Politika
Partizan Sosyalizm
Praksis Söz
Parti Yolunda Söz ve Eylem
Partinin Sesi Spartaküs
Perspektif Şarkın Sesi
Politika Şafak
Proleter Devrimci Duruş Tan
Proletaryanın Yolu Tavır
Resimli Ay Teori
Savaş Yolu Teoride Doğrultu
Sanat ve Hayat Teori ve Politika
Sendika Toplumsal Kurtuluş
Sendika Gazetesi Toplumsal Özgürlük
Seyyare Yeni Dünya Türk Solu
Sınıf Bilinci Türkiye Gerçeği
Sınıf Tavrı Türkiye Günlüğü
Sınıf Teorisi Uzun Yürüyüş
Siyaset Ürün
Siyasi Gazete Vatandaş
Sol Vazife

405
Yarın Yeni Zamanlar
Yazın Yığın
Yeni Çağ Yol
Yeni Dünya Yoldaş
Yeni Edebiyat Yön
Yeni Gün Yurt ve Düna
Yeni Hayat Yürüyüş
Yeni Öncü Zincirli Hürriyet
Yeni Türkiye Zülfikar
Yeni Yol

406
Dizin

10 Aralık Hareketi, 198, 257 Cumhuriyet Halk Partisi, 5,


10 Eylül, 15, 19, 62, 122, 160, 80, 82, 198, 200, 241, 243,
172, 182, 217, 218, 249, 311, 352
261, 276, 280, 293, 359 Cumhuriyetçi Demokrat
16 Haziran Hareketi, 148, Gençlik Partisi, 149
261 Cumhuriyetçi Mesleki
Acilciler, 91, 103, 104, 121, Islahat Partisi, 76
145, 150, 262 Cumhuriyetçi Parti, 77
Ana Gerilla Birliği, 140, 262 Çalışma Partisi, 67, 76
Barış Partisi, 169, 171 Çayan Sempatizanları, 109,
Barış ve Demokrasi Partisi, 262
199, 202, 232, 233, 358 Çoğulcu Demokrasi Partisi,
Birleşik Devrimci Parti, 220, 211
221 Demokrasi Partisi, 176, 184,
Birleşik Komünist Partisi, 186, 228, 229, Demokrasi
261 ve Barış Partisi, 234
Birleşik Sosyalist Alternatif, Demokrasi ve Değişim
112, 157 Partisi, 234
Birleşik Sosyalist Parti, 112, Demokrasi ve Özgürlük
153, 157, 159, 164, 344, Hareketi, 112, 157, 199
346, 374 Demokrat Birlik Partisi, 81
Bolşevik Partisi (Kuzey Demokrat İşçi Partisi, 67
Kürdistan-Türkiye), 162 Demokratik Barış Hareketi,
Cephe Yolu, 262 169, 171

407
Demokratik Halk Partisi, Devrimci Karargah, 155,
230 189, 221, 223
Demokratik Kitle Partisi, Devrimci Kıvılcım Hareketi,
235, 358 1 75
Demokratik Sol Halk Devrimci Komünist Partisi,
Partisi, 255, 257 114, 126, 142, 149, 263
Demokratik Sol Parti, 181, Devrimci Koordinasyon
248, 254, 255, 256, 257 Birliği, 262
Demokratik Toplum Partisi, Devrimci Kurtuluş, 1 18
231, 232 Devrimci Marksist Birlik,
Devrim, 142, 150, 156, 261, 183, 1 84
262, 376, 403 Devrimci Marksist Kolektif,
Devrim Partisi, 77, 105, 1 19, 165, 1 76, 183, 184
156, 183, 261 Devrimci Marksist Siyaset,
Devrim Savaşçıları, 104 183, 1 84
Devrimci Derleniş, 120, 188 Devrimci Parti Güçleri, 176
Devrimci Halk Hareketi, Devrimci Proletarya, 120,
263 130, 263, 404
Devrimci Halk Kurtuluş Devrimci Savaş, 121, 133,
Parti-Cephesi, 124 145, 150, 262
Devrimci Halk Partisi, 158, Devrimci Savaş Birlikleri,
209 133
Devrimci Halkın Birliği, Devrimci Sol, 108, 123, 124,
101, 117, 403 155, 158, 189, 262, 390,
Devrimci Halkın Yolu, 118, 391, 393, 404
403 Devrimci Sosyalist İşçi
Devrimci Hareket, 1 16, 179, Partisi, 141, 1 73, 203
210, 262, 403, 404 Devrimci Sosyalist Yön,
Devrimci İşçi Partisi, 144, 166, 404
163, 192 Devrimci Yol, 91, 103, 108,
Devrimci İşçi Partişi-İnşa 11 1, 114, 115, 116, 123,
Örgütü, 144 124, 125, 133, 1 34, 140,
155, 158, 164, 165, 1 79,

408
181, 186, 189, 262, 390, Gelenek, 142, 201, 214, 217,
393, 394, 395, 404 404
Devrimci-Yol, 133 Gezi Partisi, 216
Direniş Hareketi, 185 Hak ve Özgürlükler Partisi,
Dördüncü Sol -İnşa Örgütü, 234, 236
171 Halk Kurtuluş Güçleri, 121
Emeğin Kurtuluşu Yolunda Halk Kurtuluş Partisi, 118,
Işık, 127, 263 127, 150, 262, 359, 368,
Emeğin Partisi, 167, 170, 263 369, 391
Emek Partisi, 98, 113, 114, Halkçı Parti, 200, 225, 227,
117, 135, 151, 167, 168, 228, 248
170, 203, 204, 225, 249, Halkevleri, 27, 177, 190, 191,
263 311
Emekçi Hareket Partisi, 116, Halkın Birliği, 101, 117, 163,
186, 210, 262 264, 403, 404
Ergenekon Köylü ve İşçi Halkın Demokrasi Partisi,
Partisi, 65 230
Eşitlik Partisi, 179 Halkın Devrimci Öncüleri,
Eşitlik ve Demokrasi Partisi, 103, 262
198, 200, 207, 256 Halkın Emek Partisi, 225,
Ezilenlerin Sosyalist Partisi, 227, 249, 366, 386
177, 195, 196, 203 Halkın Kurtuluş Güçleri,
Fikir Kulüpleri 150
Federasyonu, 71, 75, 82, Halkın Kurtuluş Partisi,
83, 85, 86, 87, 88, 99, 104, 120, 188, 261
106, 109, 112, 114, 116, Halkın Kurtuluşu, 111, 114,
117, 118, 120, 121, 122, 120, 127, 130, 131, 134,
125, 126, 127, 131, 132, 135, 142, 175, 263, 404
133, 135, 139, 140, 145, Halkın Türkiye Komünist
150, 151, 154, 159, 161, Partisi, 210, 215, 216, 217,
163, 168, 170, 182, 185, 224
194, 262, 263, 264, 363, Halkın Yolu, 118, 403, 404
365, 367, 378, 383

409
Halkların Demokratik Komünist Parti, 13, 25, 27,
Partisi, 173, 186, 195, 204, 28, 32, 45, 50, 63, 89, 102,
205, 206, 233 105, 113, 114, 118, 122,
Hür Sosyalist Parti, 80 133, 145, 149, 156, 159,
İktidar Yolu, 148, 404 160, 1 76, 180, 210, 213,
İşçi Demokrasisi, 173, 212 214, 215, 216, 217, 261,
İşçi Demokrasisi Partisi, 263, 267, 274, 276, 293,
173, 212 294, 312, 341, 346, 373
İşçi Kardeşliği Partisi, 189, Komünist Partisi -İnşa
197, 386 Örgütü, 163
İşçi Mücadelesi, 146, 183, 185, Komünist Partisi -İnşa
192, 404 Örgütü Türkiye, 174
İşçi Partisi, 38, 65, 67, 71, 74, Kurtuluş, 36, 44, 89, 90, 91,
87, 106, 107, 142, 144, 154, 92, 93, 110, 1 11, 112, 1 18,
156, 163, 169, 175, 189, 121, 124, 125, 127, 129,
219, 223, 324, 328, 348, 130, 133, 140, 141, 142,
373, 375 150, 152, 153, 157, 159,
İşçi Sınıfı Partisi Girişimi, 162, 164, 165, 166, 173,
109 174, 176, 182, 185, 188,
İşçi-Çiftçi Partisi, 79 191, 194, 199, 201, 215,
İşçilerin Sosyalist Partisi, 216, 217, 221, 243, 261,
112, 157, 194, 337 262, 263, 279, 281, 289,
Kadın Partisi, 21 1 292, 297, 298, 307, 313,
Kasabalılar, 125, 262 315, 320, 327, 336, 349,
Kahlımcı Demokrasi Partisi, 351, 355, 368, 375, 381,
235, 238, 358 384, 391, 404, 405
Kemalist Gençlik Partisi, 77 Kurtuluş Örgütü, 111, 112,
Komünist Devrim Hareketi, 140, 157, 262, 336, 381
152 Kurtuluş Yolu, 129, 141,
Komünist Devrim 142, 150, 188, 261, 405
Hareketi/Leninist, 152 Kürdistan Özgürlük Partisi,
Komünist İşçi Hareketi, 1 18, 239, 240
150, 153, 263

410
Laik Cumhuriyetçi İşçi ve Radikal Parti, 81
Çiftçi Fırkası, 57 Savaş Yolu, 36, 182, 261,
Maoist Komünist Parti, 99, 312, 405
144, 162, 182, 264 Silahlı Halk Birlikleri, 105,
Marksist Leninist Komünist 145, 154
Parti, 101, 117, 118, 159, Sosyal Adalet Partisi, 61,
160, 161 119
Marksist Leninist Silahlı Sosyal Demokrasi Partisi,
Propaganda Birliği, 108, 248, 351
132, 262 Sosyal Demokrat Fırkası, 41
Medeniyet Hayvansever Sosyal Demokrat Halk
Ekonomi ve Tarım Partisi, 256
Partisi, 148 Sosyal Demokrat Halkçı
Mücadelede Birlik, 113, 126, Parti, 200, 225, 248
130, 133, 263 Sosyal Demokrat Parti, 61,
Müsavat Partisi, 77 80, 179, 200
Müstakil Türk Sosyalist Sosyal Demokrat Parti -1, 80
Partisi, 66, 288 Sosyal Demokrat Parti-3,
Osmanlı Sosyalist Fırkası, 179
40, 42, 43, 271, 285 Sosyalist Alternatif, 165,
Özgür Toplum Partisi, 231 166, 174, 183, 184, 405
Özgürlük ve Dayanışma Sosyalist Birlik Hareketi,
Partisi, 107, 1 12, 116, 147, 175, 181, 208
153, 157, 159, 163, 164, Sosyalist Birlik Hareketi
166, 171, 176, 177, 181, Partisi, 175
185, 186, 200, 207, 210, Sosyalist Birlik Partisi, 39,
337, 344, 349, 357, 374, 1 12, 146, 153, 157, 159,
387 261, 322, 344, 349, 374
Özgürlük ve Demokrasi Sosyalist Demokrasi İçin
Partisi, 153, 228 Kurtuluş, 166, 1 76
Özgürlük ve Sosyalizm Sosyalist Demokrasi Partisi,
Partisi, 237 112, 147, 157, 166, 1 76,
Radikal Hürriyet Partisi, 69

411
184, 194, 199, 208, 220, Sosyalist Politika, 153, 165,
337 166, 1 74, 176, 181, 405
Sosyalist Devrim Partisi, Sosyalist Türkiye Partisi,
119, 156, 164, 183, 324 156, 216, 217, 339
sosyalist devrim partisi-2, Sosyalist Vatan Partisi, 106,
156 132, 149, 187, 261
Sosyalist Emek Hareketi, Sosyalist Yeniden Kuruluş
181, 183, 199, 386 Partisi, 203, 208, 209
Sosyalist Emek İnisiyatifi, Sosyalizm, 4, 36, 41, 146,
146, 165 165, 166, 174, 1 76, 183,
Sosyalist Eylem Platformu, 185, 192, 237, 286, 291,
112, 146, 157, 165, 1 74, 314, 324, 388, 401, 404,
184 405
Sosyalist Gelecek Parti THKO-Diriliş, 121
Hareketi, 199, 208 THKP-C Acilciler, 121, 262
Sosyalist Gençlik Örgütü, TKP/Marksist Leninist
86, 87, 88, 261, 370 (Yeniden İnşa Örgütü),
Sosyalist Hareket Partisi, 159
119 TKP-ML Bolşevik Partizan,
Sosyalist İktidar Partisi, 156, 162, 264
172, 1 76, 180, 189, 216, Toplumcu Demokratik
217, 346 Parti, 181
Sosyalist İşçi Partisi, 62, 102, Toplumsal Kurtuluş, 141,
155, 169, 173 142, 150, 153, 261, 405
Sosyalist İşçi Partisi-2, 169 Toplumsal Özgürlük
Sosyalist Kolektif, 181 Platformu, 163
Sosyalist Kurtuluş, 176, 405 Türk Sosyal Demokrat
Sosyalist Parti, 38, 62, 66, 76, Partisi, 61
107, 1 19, 146, 153, 154, Türkiye Birleşik İşçi Partisi,
156, 159, 194, 208, 237, 189, 197
240, 284, 285, 320, 324, Türkiye Birleşik Komünist
337, 373, 400 Partisi, 18, 38, 107, 1 72,
261, 329, 357, 374

412
Türkiye Birlik Partisi, 81, 121, 126, 127, 130, 263,
223 369, 375, 377, 381
Türkiye Cumhuriyet Amele Türkiye Halk Kurtuluş
ve Çiftçi Partisi, 57 Parti-Cephesi, 90, 160
Türkiye Devrim Partisi, 105, Türkiye Halk Kurtuluş
145, 154, 221, 261, 386 Partisi-Cephesi -
Türkiye Devrimci Gençlik Devrimci Sol, 155
Federasyonu, 85, 368 Türkiye Halk Kurtuluş
Türkiye Devrimci Komünist Partisi-Cephesi
İşçi Hareketi, 117, 150, Savaşçıları, 127
160, 263 Türkiye İhtilalci İşçi Köylü
Türkiye Devrimci Komünist Partisi, 89, 97, 122
Partisi, 1 1 3, 1 14, 126, 134, Türkiye İhtilalci
142, 145, 168, 174, 263 Komünistler Birliği, 120,
Türkiye Devrimci Komünist 131, 163, 175, 263, 391
Partisi -Leninist Kanat, Türkiye İhtilalci
142 Komünistler Birliği­
Türkiye Devrimci Komünist Bolşevik, 163
Partisi -Sosyalist Birlik, Türkiye İşçi Çiftçi Partisi,
145 78, 79
Türkiye Devrimci Komünist Türkiye İşçi Köylü Partisi,
Partisi-İnşa Örgütü, 114, 122, 146, 154
134 Türkiye İşçi Köylü Partisi-2,
Türkiye Devriminin Yolu, 154
93, 1 13, 263, 382 Türkiye İşçi Partisi, 34, 38,
Türkiye Emekçi Partisi, 106, 67, 71, 73, 74, 75, 76, 82,
147, 336, 354 83, 87, 88, 106, 107, 119,
Türkiye Halk İştirakiyun 142, 148, 151, 156, 224,
Fırkası, 16, 45, 47, 48, 49, 299, 311, 324, 328, 339,
272, 282, 313, 315, 397 343, 344, 346, 348, 351,
Türkiye Halk Kurtuluş 359, 360, 363, 365, 367,
·Ordusu, 92, 93, 113, 120, 372, 373, 374, 375, 378,
381, 383, 387

413
Türkiye İşçi Partisi-2, 107 192, 201, 210, 213, 214,
Türkiye İşçi ve Çiftçi 215, 216, 217, 218, 224,
Fırkası, 261, 279 261, 264, 267, 272, 276,
Türkiye İşçi ve Çiftçi Partisi, 277, 280, 282, 292, 293,
44, 50, 64, 270, 281 295, 298, 299, 305, 307,
Türkiye İşçi ve Çiftçi 310, 311, 313, 314, 316,
Sosyalist Fırkası, 44, 45, 317, 318, 321, 322, 325,
279, 281, 282, 292, 295, 327, 328, 330, 332, 335,
297, 298 338, 341, 342, 346, 347,
Türkiye İşsizler ve 354, 355, 359, 363, 373,
·Emekçiler Partisi, 212 374, 378, 384, 386, 398,
Türkiye Kardeşlik Partisi, 401
100 Türkiye Komünist Partisi -
Türkiye Kızıl Muhafızlar Birlik, 105, 149, 154
Ordusu, 133 Türkiye Komünist Partisi -
Türkiye Kızıl Muhafızları İşçinin Sesi, 128
Ordusu, 262 Türkiye Komünist
Türkiye Komünist Emek Partisi/Marksist Leninist,
Partisi, 38, 107, 126, 151, 145
263, 373 Türkiye Komünist Partisi-2,
Türkiye Komünist Hareketi, 180
217, 261 Türkiye Komünist Partisi­
Türkiye Komünist İşçi Devrimci Kanat, 261
Hareketi, 117, 118, 160 Türkiye Komünist Partisi­
Türkiye Komünist İşçi İşçinin Sesi, 261
Partisi, 135, 174, 1 75 Türkiye Komünist Partisi­
Türkiye Komünist Partisi, Kıvılcım, 132, 149, 261
13, 16, 18, 30, 36, 37, 38, Türkiye Kürdistan
45, 46, 49, 51, 55, 63, 71, Demokrat Partisi, 238,
89, 97, 102, 105, 106, 107, 240, 358
1 1 1, 126, 128, 129, 132, Türkiye Sosyal Adalet
133, 145, 149, 151, 154, Partisi, 119
156, 160, 172, 1 77, 180,

414
Türkiye Sosyalist Emekçi ve Türkiye Yükselme Partisi11
Köylü Partisi, 31, 62, 63, 66
105, 106, 129, 133, 151, Ürün, 149, 261
182, 261, 283, 302, 322, Ürün" 1 72, 182
328, 331, 333, 339, 345 Vatan Partisi-1, 105, 106,
Türkiye Sosyalist Fırkası, 145, 148, 149, 154, 155,
42, 43, 271, 285, 286 163, 175, 261
Türkiye Sosyalist İşçi Vatan Partisi-2, 148, 149,
Partisi, 38, 62, 102, 107, 163, 175, 261
155, 261, 373, 386 Yalnız Vatan İçin Partisi, 64
Türkiye Sosyalist Partisi, 31, Yeni Demokrasi Hareketi,
42, 62, 76, 286, 313, 320 169, 171
Türkiye Ulusal Kadınlar Yeni Türkiye, 254, 256, 406
Partisi, 100 Yeni Yol, 153, 166, 210, 314,
Türkiye ve Kuzey 406
Kürdistan Kurtuluş Yeniden Devrim, 189, 262
Örgütü, 157 Yeşil Ordu, 46, 47, 48, 49,
Türkiye Yükselme Partisi, 51, 66, 267, 272, 278
66 Yeşiller Partisi, 193, 207
Yurt Görev Partisi, 65

415

You might also like