You are on page 1of 10

Alp Eren Topal

CUMHURDAN
CUMHURIYETE
Osmanlı Düşüncesinde
Saltanat ve Muhalifleri

Alp Eren Topal • 3


IÇINDEKILER

Takdim ve Teşekkür, 9

Giriş, 15
Cumhurun Evveliyatı, 23
17. Yüzyıl Siyasi Krizi ve Cumhurun Siyasallaşması, 27
18. Yüzyılın Cumhuru, 47
Restorasyon ve Devrimler Çağının Cumhuru, 59
Tanzimat’ın Cumhuru ve Yeni Osmanlıların Cumhuriyeti, 69
Sonuç Yerine, 93

Kaynakça, 109

Alp Eren Topal • 5


TAKDIM VE TEŞEKKÜR

“Hayat ileriye doğru yaşanmalıdır, ama ancak geriye dönüp


bakarak anlaşılabilir” demiş ariflerden biri. Kolektif varoluş
da böyledir, ancak geçmişe dair müşterek anlatıların etrafında
toplumsal ve siyasi bir kimlik kazanırız. Bu aynı zamanda şu
demektir: “kimlik” meselelerimizin hepsi bir noktada, birbiri-
mize anlattığımız bu hikâyelere içkin sorunlara indirgenebilir.
Doktora eğitimimin daha başlarında Osmanlı siyasi düşün-
ce tarihi çalışmaya karar verdiğimde bunun bilincinde değil-
dim, ama şimdi dönüp bakınca, hayatım boyunca dinlediğim
ve bana nüfuz eden hikâyelerin peşine düşmüş olduğumu
farkediyorum. İnandığım, bildiğimi sandığım, savunduğum,
eleştirdiğim, reddettiğim kelime ve kavramların nereden gel-
diklerini, neden bu kategorilerle düşündüğümü merak ediyor-
dum gizliden gizliye. Hakikat arayışında olduğumu kendime
itiraf edecek kadar cesur değildim henüz, ama bilincimin ve
zihniyetimin soykütüğünü çıkarmaya çalışıyordum. Sanırım
bu yüzden insiyâkî olarak 19. yüzyıla yöneldim.
2017 yılında tezimi bitirdiğimde en fazla birkaç sene daha
kavramlar üzerine çalışacağımı, sonrasında başka konu ve
sorulara yöneleceğimi hesap ediyordum. Nasıl bir buzdağına
çattığımı farketmem çok sürmedi. Islah, tecdid, tanzimat, hürri-
yet, müsâvât, siyâset, medeniyet, hars derken nereye dönsem sor-
gulanmamış, didiklenmemiş kavramlar gördüm. Bu kavram-

Alp Eren Topal • 9


larla uğraşmak bana 19. yüzyıl Osmanlı toplumunun anlam
dünyasının kapısını araladı. Onların gözünden, her veçhesiyle
modernleşmenin sancılarını idrak etmeye ve bu sancılı süreç-
te kendi geçmişlerini nasıl kavradıklarını anlamaya çalıştım ve
çalışıyorum.
Elinizdeki kitapçık yahut risale de bu kazı sürecinin son
meyvesi ve ekseriyeti İngilizce kaleme alınmış tüm geçmiş ça-
lışmalarımdan izler barındırıyor, onların tecrübesinden besle-
niyor. Ama ondan da önemlisi, on yıllardır Osmanlı tarihinin
farklı dönemleri üzerine içeriğiyle ufuk açıcı, üslup ve titizli-
ğiyle hayranlık uyandırıcı eserler ortaya koyan hocalarımın ve
meslektaşlarımın araştırmalarına dayanıyor. Ancak onların il-
ham verici çalışmaları sayesinde ben anlamaya çalıştığım kav-
ramların Osmanlı toplumunun anlam dünyası çerçevesinde ne
ifade ettiğini kavrayabildim ve bu bağlamda yorumlayabildim.
On sene önce, daha Osmanlı tarihine yeni yönelmiş bir si-
yaset bilimi öğrencisi iken ilk okuduğum eserlerden biri Baki
Tezcan’ın o günlerde yeni yayımlanmış The Second Ottoman
Empire kitabıydı. O eserin bende bıraktığı tat ve Osmanlı tari-
hinin, okuduğum ve bildiğim teorik modelleler çerçevesinde
anlamlı hâle geldiğini gördüğümde yaşadığım entelektüel haz
hâlen dimağımda. Baki Tezcan, bu kitabının merhum Rifaat
Ali Abou el Hajj’ın çalışmalarına düşülmüş bir şerh olduğu-
nu söylerdi. Bu çalışmamı nasıl değerlendireceğini çok merak
ediyorum. Çünkü ben de bu risaleyi The Second Ottoman Em-
pire kitabına düşünce tarihi zaviyesinden düşülmüş bir şerh
olarak görüyorum.
Baki hocanın kitabının girişinde sorduğu o çarpıcı ve he-
nüz tam manasıyla yüzleşemediğimiz sual aklımdan ve dilim-
den hiç düşmedi: “Nasıl oluyor da I. Charles’ın 1649’da tahttan
indirilip katledilişi demokrasi ve meşrutî hükümet yolunda

10 • Cumhurdan Cumhuriyete
atılmış adımlar olarak okunup yorumlanırken, bizde II. Os-
man’dan başlayarak 17. yüzyılda yaşanan hal‘ vakaları gerile-
menin alameti olarak görülüyor?” Bu soru birçok muhatabını
tereddüte düşüren ve yer yer “Avrupa-merkezcilik” ile itham
edilen bir soru oldu. Oysa bu sorunun “Biz de ilerlemeci bir
tarih anlatısı ortaya koyalım” demeye gelmediği, “Devlet ve
hanedan merkezli olmayan bir tarih yazabilir miyiz?” soru-
suna işaret eden retorik bir soru olduğu açıktı. Bu risalede de
meseleyi aşağı yukarı Baki Hoca’nın bıraktığı yerden alıyor ve
saltanat değil de muhalifleri üzerinden, ilerlemeci yahut tele-
olojik olmayan ama yine de anlamlı bir tarih nasıl yazılabilir
sorusuna cevap arıyorum.
Terapi benliğimizin teşekkül sürecine eğilip bilincimizde-
ki yarıkları ve bu yarıkları örten anlatıları deşmekle başlar ve
bilahare bu anlatıların yerine kişinin güncel sorunlarına ışık
tutacak, hakikat temelli yeni bir anlatı ikamesi ile tamamlanır.
İşte bu risale de kolektif hafızamızın derinliklerinde gezerken
aldığım notlardan inşa ettiğim bir anlatı sunuyor. Eskilerin
deyişiyle “hakikate makrûn” bir anlatı ortaya koyabildiğimi
umuyorum.

***
Cumhur kavramının izini sürme fikri ve bu kitapta öne sür-
düğüm bazı görüşler aslında erken modern Osmanlı İslam’ı
üzerine doktora çalışmasını sürdüren meslektaşım Evren
Sünnetçioğlu ile yazışmalarımızdan doğdu. Doktora tez çalış-
mamdan beri aşağı yukarı on senedir Osmanlı siyasi düşün-
cesine kavramlar üzerinden yaklaşmanın önemi ve işlevselliği
üzerine yazıp çiziyorum. Bu yüzden birkaç sene evvel Evren
bana kendi araştırması esnasında sıklıkla denk geldiği cumhûr

Alp Eren Topal • 11


GIRIŞ

Cumhuriyet devrinin ilk nesil fikir adamlarından Ziyaeddin


Fahri Fındıkoğlu Cumhuriyet’te, Cumhuriyet’in 19. yıldönümü
vesilesiyle kısa bir yazı kaleme alır.1 Namık Kemal ve Ziya Pa-
şa’dan çarpıcı birkaç alıntı yapan Fındıkoğlu, 19. yüzyıl önce-
sinde “cumhuriyet fikrini andıran veya ona yaklaşan içtimai ve
siyasi kımıldanmalar, fikri tezahürler”in varlığını “güç ve belki
de bir bakıma lüzumsuz” bir soru olarak görüp meseleyi kül-
tür tarihçilerine havale eder. Yine de yazısını şu temenni ile
sonlandırır:

... cumhuriyet veya halk hakimiyeti düşüncele-


rini bizde maziye doğru derinliğine kavramanın
yarınki Türkiye’de iş başına geçecek olan gençli-
ğin ahlâki ve siyasi terbiyesi için faydalı olduğunu
düşünüyorum. Bu kavrama ameliyesini, birkaç
fikir işçisi sistemli surette ele alır, Cumhuriyet’in
yirminci veya yirmi beşinci yıldönümleri için
‘dün’ü lâzım geldiği kadar iyi bilmeyen bugünkü
Türk gençliğine küçük bir tarihçe sunarsa çok ha-
yırlı bir iş görülmüş olacaktır.

1
Cumhuriyet 19 Teşrinievvel 1942. Fındıkoğlu’nun bu yazısına dikkat çeken editörüm
Selim Karlıtekin’e teşekkür ederim. Bu vesikayı telemakkitap.com adresinde kita-
bın sayfasından okuyabilirsiniz.

Alp Eren Topal • 15


Fındıkoğlu’nun çağrısı pek bir karşılık bulmamış olmalı ki
yirmi beşinci yıldönümü bir kenara bırakalım, Cumhuriyet’in
ilanı üzeriden tam bir asır geçtiği hâlde henüz bu minvalde
derinlemesine bir çalışma yapılmış değildir. Tabii ki Cumhu-
riyet’in ilanına giden sürecin maddi boyutuna, yani askeri ve
siyasi ve diplomatik mücadelelere dair, geçen bir asırda sayısız
araştırma yapıldı. Lakin buna nispetle Cumhuriyet’in düşün-
sel arkaplanına dair çalışmalar alabildiğine sınırlı.1 Literatür-
de genel tavır Fransız İhtilâli’nin “etki”sine kolaycı bir atıfla,
“cumhuriyet fikri”nin de diğer tüm modern kavramlar gibi Ba-
tı’dan ithal edildiğine hükmetmek ve bu minvalde Atatürk’ün
Rousseau, Ziya Gökalp ve Namık Kemal’den aldığı ilhama bir
dipnot düşmekten ibaret. Hatta mevcut kaynaklarda sıklıkla
Atatürk’ün cumhuriyet fikrini Meclis’ten gizlediği, yakın çev-
resinden başka kimseyle paylaşmadığı, cumhuriyetin tehlikeli
bir kelime olduğu, cumhuriyetin nasıl bir şey olduğunu bilme-
yen vekil ve siyasilerin bulunduğu dahi yazılır.2
Mustafa Kemal’in yeni rejimin ilanına giden süreçte tem-
kinli davranıp planlarını gizlemesini sadece kavramın taşıdı-
ğı “esrâr”a bağlamak metodolojik olarak sorunludur. Daha-
sı elimizdeki kaynaklar da böyle bir çıkarımı desteklemez.
Cumhuriyet Arapça kökenli bir kelime ise de cumhûr kökünden
Osmanlı Türkçesinde 18. yüzyıl sonlarında türetilmiş ve II. Ab-
dülhamid dönemi basın sansüründen önce ve sonra gazete ve
mecmualarda gündelik olarak kullanılmış bir kelimedir. 1860
sonrası basınında republicin karşılığı cumhûrdur. Amerika Bir-
1
YÖK’ün tez veri tabanına bakıldığında “cumhuriyet” kavramı yahut fikrinin “bizdeki”
tarihine dair sadece tek bir yüksek lisans çalışması görülür. Bkz. Aydoğan Kutlu,
“Cumhuriyet Kavramı ve Türkiye’deki Evrimi” (Yüksek lisans tezi, Ankara Üniver-
sitesi, 2011).
2
M. Akif Erdoğdu, “M. Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Fikri”, Atatürk Araştırma Merke-
zi Dergisi, XV:43 (Mart 1999).

16 • Cumhurdan Cumhuriyete
17. YÜZYIL SIYASI KRIZI VE
CUMHURUN SIYASALLAŞMASI

17. yüzyılın meşhur seyyahı Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sin-


de cumhûrun kalabalık anlamında gündelik kullanımları ile
karşılaşırız. Bir mali soruşturma meselesini aktarırken mu-
hasebenin “mahzar-ı cumhûrda istintâk ve istifsâr” buyurul-
duğunu yazmaktadır, yani mevzu nitelikli bir kalabalığın şa-
hitliğinde gerçekleşmiştir.1 Hicri 1058 (1648/49) senesinden
Atmeydanı vakasını aktarırken ise saray esnafından “zorba iç
ağalarının” helvacı, ekmekçi ve aşçıların “cumhûr ile zorba
zorba” saraylarından çıktıklarını söyler.2 Burada cumhûr açıkça
hem “bir şikâyet çerçevesinde bir araya gelmek” hem de bu
çerçevede “bir araya gelmiş insan kalabalığı” anlamındadır ve
bu kullanım kelimenin 17. yüzyılda kilit bir kavram olarak yük-
selişi ile doğrudan alakalıdır. Dönemin meşhur hal‘ vakaların-
da tekrar tekrar gündeme geldiği şekliyle cumhûr, artık uzlaşma
yolları kendileri için kapandığında, muhaliflerin Yeniçeriler
önderliğinde toplanıp, açıktan “çoğunluğu temsil etme” iddi-
asıyla saraya yürürken oluşturdukları kalabalığın adı olmuştur.
Özellikle Sultan İbrahim ve IV. Mehmed’in hal‘ vakalarında
kavramın bu tezahürü açıktır.3 Anlaşılan bu süreçte cumhur ke-
1
Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi X. Kitap (Yapı Kredi Yayınları, 2007), 87.
2
Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi II. Kitap (Yapı Kredi Yayınları, 1998), 245.
3
Katip Çelebi ve Silahdar Tarihi’ndeki kayıtlar üzerinden bir tartışma için bkz. Gil-

Alp Eren Topal • 27


Gustave Doré’un İstanbul fethi esnasında kazan
etrafında cem olmuş yeniçerileri tasviri
(Histoire populaire de la France, ed. Ch. Laure, 1862-63).

28 • Cumhurdan Cumhuriyete
limesi genel kullanımda “Yeniçeri kalabalığı”nın ötesine geçip
“şikâyeti olan bir kalabalık” anlamı da edinmiştir.
Cumhur kelimesinin açıkça siyasi bir özne ve fail olarak
kullanıldığı ve benim tespit edebildiğim ilk metin bir Yeniçe-
ri ağası olan Hüseyin Tûğî’nin Musibetnâme adlı eseridir.1 Eser
1622’de II. Osman’ın tahttan indirilip katledilmesi akabinde
bir Yeniçeri tarafından ayaklanmanın ve sultanın katlinin bir
savunusu olarak kaleme alınmıştır.2 Görece kısa olan bu met-
ni baştan sona hızlıca okuyanın ilk farkedeceği şeylerden biri,
eserin ana aktörünün ve anlatının failinin cumhur olduğudur.
Eserin başından itibaren cumhur, şikâyetlerini sultana duyur-
mak için toplanan Yeniçeri ve sipahilerdir (cemiyyet iden sipah
ve Yeniçeri) ve kelime eser boyunca bu asker kalabalığının öz-
neliğini ifade eder.3 Hatta bazı nüshalarda cumhur ile Yeniçe-
ri ve sipahi tabirlerinin birbirinin yerine kullanıldığı görülür.4
Cumhur kavramının bu metinde nerede durduğunu göstermek
için eserdeki bazı tabirleri burada sıralayacağım:

Andan cemiyyet Atmeydanına varup badehu bu


Cumhur’un içinden, umur görmüş ihtiyarlardan
birkaç yüz adem: Şer’ ile görelim mesâlihi! diyüp...5

les Veinstein ve Nicolas Vatin, Le Sérail ébranlé, Essai sur les morts, dépositions et
avénements des sultans Ottomans, XIVe-XIXe siècle (Paris: fayard, 2003), 198-199 ve
208-209; ve Burak Onaran, Padişahı Devirmek: Osmanlı Islahat Çağında Düzen ve
Muhalefet, Kuleli 1859 Meslek 1867 (İletişim Yayınları, 2018), 47.
1
Hüeyin Tuği, Musibetname: Tahlil, Metin ve Indeks, haz. Şevki Nezihi Aykut (TTK
Yayınları, 2010).
2
Eserin farklı kütüphanelerde çok sayıda nüshası bulunmaktadır ve bir çok çalış-
maya da konu olmuştur. Bkz. Gabriel Piterberg, An Ottoman Tragedy: History and
Historiography at Play (University of California Press, 2003 – Türkçesi: Bir Osmanlı
Trajedisi: Tarihyazımının Tarihle Oyunu, çev. Uygar Abacı, Koç Üniversitesi Yayınları,
2018); ve Tezcan, Second Ottoman Empire.
3
Tuği, 6.
4
Age, 36.
5
Age, 20. Cumhur kelimesini özel isim imlasıyla yazmak, edisyonu hazırlayan Şev-

Alp Eren Topal • 29

You might also like