Professional Documents
Culture Documents
İ smai l Kara'
ÖZET
Osmanlı Devleti'nde ıslahat / modernleşme teşrbbuslerinln başladıgı
XVTil. yuzyılın son çeyregınden gunümuze kadar uzanan din. siyaset.
hukuk. ahlak. sosyal hayat. bilim. medeniyet gıbı konularda ortaya ko
nan butun duşunce faaliyetlerı çagdaş Turk Duşuncesi kavramı altın·
da toplanabllır. Bahsi geçeıı zaman diliınınde ortaya çıkan: başta Os-
manlı ve Islam dünyasının Batı Avrupa'dakl gelışmeler karşısında aldı·
gı yenılgilerln yarattı~ı ınadcli ve manevi/fikri sorunları çözmeye çalışan
u lema. munevver ve burakratların ortaya koydugu u rünler yalnızca ya-
şanılan dönem ıle gclecegı bellrlememış: İslam medenıyetinln tarthint
de sorgulayan bir oıelllk kazanmıştır. Bu açıdan Çagdaş Turk Duşün·
ce tarihi. Islam dunyasının kendislni hem geçmiş. hem şimdı hem de
gelecek açısından krltıge tabi tuttugu. muhtelif alanlarda pek çok so-
runu ele aldıgı. ve yine pek çok kavranıı tartıştıgı bır fikri hareket hali-
nı kazanmıştır. Bu özellikleri haiz çagdaş Türk Düşünce tarihinin na-
sıl okunacagına lllşkın bir metodolajik çerçeve henuz çızilmedlgınden
bu yazıda böyle bır usulun temel kavramları. aksiyomları ve ilkeleri·
nın neler olabilecegl sorularına. örnek metinlerden hareket edilerek .
cevaplar i.ıretllmeye çalışılmıştır.
Anahtar kelimeler· Çagdaş Turk Duşunce Tarihi. Din/Devlet Felsefe/
ılını. lslahat/Modernlcşme, Metodolojı /Usul.
1. ,,,,,/· uhıliı; l o•/"·f~ Rtlını -\rıı:lll"•ıl.ırı Da~111, \,m.-1 /.lım :!OO.f • 15Y 2'27
160 /~mm/ Kara
Giriş
5 Osmanlı iktisadi dunya goruşunün ilkelerı uzennde duran Mehmet Genç. bu ilkeler-
den ikincısı olarak ·gelenekçi/lk'ı. deglşıne ıle ırtıbatlı olarak şoyle tanunlıyor: "Gele-
nekçUik. sosyal ve lktısadi ilişkilerde yavaş yavaş oluşan dengeleri. egilimleri munı
kun oldugu ölçude muhafaza etme ve değişme eğilimlerini engelleme ue herhangi bir
cteğlşme çıktığı
takdirde tekrar eski dengeye !kanun-ı kacüıne) donrnek uzere değişme
yi ortadan kaldırmn Iradesinin hakim olması"; Osmanlı Imparatorluğu'nda Deulet ve
Ekonomi. istanbul. Ötuken Yay .. 2000. s 48 Yazar eserının bir başka yerinde (s. 81-
82) şu degerlendlrnıeyı yapacaktır: "Gelenekçllik, çeşitli d uzeylerdeki geleneklerin bir
demet halinde surdurulıneslne alt tutarlı ve ı;!stematik bir ıuturnu Ifade eder Gele-
nekler korurunalıdır. çunku bunlar denenmış 'iyı'lerdir. değişme Ise 'kotu'diır duşun
cesi Avrupa'da da geçerli Idi. Ama modern zamanıann başından itibaren 'ilerleme·
(progress) fikri dogup gı-lişlikçe önce degışıneııln 'tyi' olabllecegı . yavaş yavaş da 'dt>·
gışmeıne'nin kotu olacagı inancı benimsenmiş ve yerleşmiştir...
6 Bcrnard Lewis'tn, Turkçeye orjinaline uygun olarak Modem Turklye·nırı Doğuşu adıyla
tercunıe cdllen kıt:ıbıııııı F'ransızcaya fslcı111 Pl Lalclıe (IslAm ve Lalkllk) ustbaşlıgıyla
Çağdaş Türk Dii~iiiiCelı Nrwl Ele Alınabilir? 163
("Bir bakuna" diyoruz, çünkü -aşagıda üzerinde durulacagı gibi- İslam dün-
yasında modern olan da bır şekilde dtnileşmışttr). Nitekim çagdaş ve modern
kelimelerinln dünyasında zamansallık/beiU bir zamanla sınırlı olma hali
(temporel ve seculalre) bartz olarak vardır. Halbuki .. kadim kıdeml tızre terko-
lunur"' yani zaman ustudur (Suleyman Kanunnamesrnde geçen ifade daha
nettir: "Kadim oldur ki anın ewelin kirnesne bilmeye").
Özellikle Osmanlı-Turk düşü nceslnde kadim veya kanun-ıkadimin me-
tafııik yerini. statusunu ve sosyal degerinl kavrayabilmek. buna bagıı olarak
modernleşme hadisesının zlhru ve fiili olarak ne kadar ciddi bir degışmc
farkWaşma-dönüşmcye, sarsıntıya sebebiyet vcrdıgınln ipuçlarını yakalaya-
bilmek için en azından iki kavrama daha bakmak gerekecektir. Bunlardan
biri nizarn veya nizam-ı alem, dıgeıi Ise ebed-muddettlr. Kadiınin karşı h at-
lında yer alan ebed-ınuddet bir manada sonsuzluga. sonsuza kadar devam-
lılıga işaret ederken aynı zamanda kadim gıbı zaınanustü oluş fikrini tahklın
etmektedir. Nizarn ise kadim-ebed hattındaki duzcn. istikrar, ahenk ve uslu-
bun adıdır. Unutmanıak gerekir ki kadim ve ebedı oluş esas itibariyle Allah'a
ait suatlardır ve görunur dunyadakl (şehadet alemindekil karşılıkları ve te-
zahtırleri metafizlk-dini mesnetlerinden müstakll olamaz. Nizarn da her şey
den önce Allah'ın alcm(lcr)c vaz etttgt ve esas lllbariyle degişmeyen filli veya
kelami "sistem"in bızzat kendisidir. Butün bu flkrlyatın, tezahürlcrın ve sü-
reçlerin mecmuu olan "gelcnek .. ın nerde tse din ilc aynı ınanaya gelmesi bu
seviyede ortaya çıkmaktadır?.
b l Terkibimtzdekl "Turk" keUmesi acaba neyi Ifade ediyor? Bu soruya en
kestirme ve dogru cevaplardan biri Turkçe ve Turk dUl/ külturu öne çıkanla
rak verilebilir. Çagdaş Turk dllştincesi. XJX ve XX. yuzyıl Türkçeslnin genış
leyen-daralan imkfmları kullanılarak inşa edilmiş bir dtışüncedtr. Bu dilin
merkezi istanbul ve Anadolu olmakla beraber Türkçe duşuııce ürunlertnin
ortaya çıktıgı cografya ve mekanlar bugunku muhayyilemtzi zorlayacak ge-
nişliktedir: Kazan, Buhara. Taşkent Bal1çesaray. Orenburg. Baku, Kahire,
ıskenderiye, Şam. Bagdat. Paris, Londra. Cenevre. Moskova, Sofya. Selanik ...
Türk kelimesini ittihad-ı Islam ve milliyetçilll< l<avramları açısından ele
aldıgımızda ise XIX. asrın Ikinci yarısından itibaren yenı gelişmeler istil<ame-
tlnde anlam dai relerı surekli değişen, farklılaşan mlllet-kauim-clns ve niha-
yet ümmet kavramiarına dikkatle egilmek gerekecektir. Kısaca belirbnek ge-
s. 515-30. 13401 1924) (Makalede Barak Baba. Geyikll Baba ve Hacı Bektaş-ı VelJ uze-
rlnde durulınaktadtrl . Bu Iki makale. giriş ve ııotlarla bırlikte Latin harflerine aktan-
larak yayınlanmıştır· Hilmi Ziya Ulken, Anadolu'nun Dini Sosyal Tarihi haz. Ahmet
Taşgın. Ankara. Kalan Yay. 2003.
168 lsmaıl Kara
!ürk'' duşüneesine kuvvetli bir unsur hallnde işaret eden. diger taraftan
tse anakrontzme gömulen Ayni'nin eserlerınde birkaç zavıyeden tetklk edil-
mesi gereken ince bir siyaset barınınaktad ı r: ı. Hilmi Ziya gıbı Mehıned AlJ
Ayni'de de. İslam ilim-kültür tarihi ve ınırası ıçinde, Turk olup olmamaları
zaYiyesinden ele alınmayan birçok muelllfTurkluklerl öne çıkanlarak husu-
sen zikrcdilmektedir ("Turk mantıkçıları" makalesinde geçen ve 'Türkiye
alimlerı uzerine nufuzu cari olan iki allame" diye takdim edilen Taftazani ve
Seyytd Şerif Cürcani buna örnek olarak verilebilir). 2. Türkçe ve Türkçecı
lik vurgusu, tetkik edilen blrço'k mucllifl, bazı dönemlerı musbet veya men-
rı degenlendirmek Için temel kıstaslardan biri olarak kullanılmal<tadır. Me-
sela:
"Bu Yanyalı fazıiiYanyalı Esad Efendil keşke bunları (Yunancadan Arap
çaya tercume ettıgı Arısto'nun eserlerınil Turkçe yazını~ olsaydı! Fakat o
vakıt llsan-ı tedris Arapça ıdi. Turkçc de yazmış olsa yine Arapça tı>drls
l!dtlmış olacaktı" ("Turk mantıkçıları", s. 57).
··su kitabın !Muzeklci'n-Nüjüs'unl en blıyuk mezıyell ve kıymeti evvela di-
linin halis bir Turkçe olmasıdır. Kendisi. 'bu kitabı sırf Turk dilince cem
eyledim kı ol kitabın faydası umuma şam11 ola' diyor. Eğer Eşrefog
lu'ndan sonra allınler. edıpler ve katiplcr bu dıb o tabıılıkten çıkarmasa
lar. Acem edıpkrıne takliden bırçok ıstıareler. mecazlar. cınaslar \'C ına
nasız terkipler ıle ıfsad etmeselerdı hugun ne yuksek ve tatlı bir edebi-
ytltıınız olacaktı" (Turk Allliikçılan. s. 59-60)
·ısmaıl Hakkı'nın zamanında yaşayan Muslumanlar chl-i Cennetin lisa-
nı Arapça ve Farsça olduğuna Inanıyorlardı. Fakat o )11ıl<sek Türk ınute
f<'kkırının bu rıvnycti yazarken Turi<Çl'nln de şerefce o dillere müsaVl ol-
dugunu ihtar eylemesi onun harı.m ı vicdanında yaşayan Turkluğe mu-
habbelinın ani bır reveranından ba~ka neye del~ıJet cdebıllr" (!smail Hak-
kı. s. 5).
dık larını22 bir şekilde tekrarlayarak şu hukme varı r: "19. yüzyıl duşunce ta.-
rihırnız uzerindeki ıncelemelerimin bana ögrettikJeri şunlardır: 19. yüzyıl
Turk duşünce tarihinden bahsetmek mümkün değildir. Ancak bir 19. yüzyıl
'düşünce sosyolojlsi'nden bahsedebllirlz. Bu sosyoloji de bana 'Batılı' ve 'Ba-
tıcı' olmanın başta hiç de kesttremediglmlz zorlukl arı bulundugunu anlat-
maktadır. Bu zorlukların üstesinden gelemeyecegimtzi söylemek Istemem.
fakat konunun herhalde daha yogun bir şekilde araşt ı rılması aydınlarıanızın
ilk hedeflerinden biri olmalıdır~23 (vurgular biZim).
Yeni Osmanlıların ve Jöntu r klerın yuzeyselligının sebepleri olarak yaza-
rın, tarihe uzanarak (kendi Ifadeleriyle "Yeni Osmanlıların siyasi 'program'ı ru
oluşturan yazılardaki yüzcysellik, insanı daha derinlerde yatan. fakat belki
de edindiklerı Batı fikirlerini bile yogurmuş olan bu ·arka plan' unsurl arını
araştırma"k24 babında) zikrettikJeri şunlardır:
22 ·çagdaş dedlgiıııiz fikir hayalı ıctlmai-siyasi buyuk sarsıntılar ıçinde gell~ltığil (...) ba·
tınuı fikir koklerine nufuz etmek ve yenı tikırlerı genış buutlarıyla kavramak lmka.nı
bırakmaldı~ı Içini( ... ) Tanzııııat ve Meşrutlyetın oldugu kadar Cumhurıyetın fikir ra-
rlhiıtin de s;ıtlıl oldugunu belirtmek lazım gelecektir. F'akat konuya başka bir açıdan
bakınca. bu bir asırlık fikir ıııucadeleslnln elegerini tanımamak büyük yanlışlık olur.
( .. .} Turkiye'de çagctaş dıışuııce tarihı orijinal fikirler ve dunya için yeni goruşlerln ta-
rihı degildir fakat bulunu ilc Turkiye ıçın yeni ve gerçek yaradışları hazırlayan eser-
lerin tarihidir", Turkiye'(ie Çağdaş Duşuncı> Tarihi. Konya Selçuk Yay.. 1966. 1. 3·4.
23 Istanbul, lletışiın Yay.. 1983. s. ı 5. Bernnrd Lewis'in, "Butun bu ekollertn bir ortak
özelligı. soı:ıyolojiyi bir tur f(•h;cfe ve hatta dlıı olarak ele almak ve ahlaki. siyasal ve
l1atta dini sorunlar uzerinde sanki vahly kudretinde bir kaymık olarak görmek egııım
leridir Genç Turkler siyasi\! leoriyle. ondokıızuııcu yüzyıldaki seleflerınden daha az
ılgilenuıış ~orıınuyorlar Muhalefet devresınde karşı çıkınakla olduklan Iktidar göruş
leri çok kez safca şahsi ldl" ifadeleri ıçın bk Modern Tuıktye·nın Doguşıı . tre. Metin
Kıratlı . Ankara. TTK Yay .. 1970, s . 230-31 .
24 Mardın. age " · ı ı -12.
Çağdaş Tiırk Diişiincesı Nasıl Ele Almabiltr? 171
4. Çagdaş
Turk Duşuncesi'nin zaman dlHını olarak 1924 sonrası ayagı
nı şimdilik nisbeten ayrı bir kategori olarak düşiınmemtzin sebebı. bu do-
nemde "çagdaş düşunce" denebilecek unsurların hiç olmayışından degıı Os-
manlı modernlcşmcsinln. -muasır Avrııpa mcdcniyeti vurgusu ve devletin
bekası fikri hariç- ciddı ve derın bir kırı.lınaya ugraması, belki de herhangi
bır duşüncenln usl duzeyde vücut bulabilmesl Için gerekli şart olan belirle-
yici "merkez"ln. "m ii dir flkr"irı ortadan kalkınası 1sönukleşmesl/al<s degiştir
ınesi veya dalıa yumuşal< bir ifade ile uluslararası şartlar sebebiyle üstunun
örtulmesiclir3ı. Sömıkleşme/al<s degişlirmecleıı kasdettıgimız şeyin ne oldu-
29 Sabrı Ulgener' tıı, Weber'deıı llhaınla lktı&'ldi duşuııcı• agırlıklı zihniyeı talılilleriıı~
kaynak olnr;ık t:ısa\'\ııf kıtapları . ınenakıpnaıııelı'r. nasihatııameler. divanlar. halk kı·
taplan turundekı eserlt:rı almış olması . -vardıj!.ı ııelicelcrin sıhhatindeıı ve açıklayı
cılıgından bagıııısız olarak- oneınsenınelidir. Ne yazık ki Ulgener'in bu vadidc takipçı
leri çıkmamıştır
30 Turk T~ekkunı Tcırllıl. 1. 4-5 Hilmi Ziya. Turktyı>'dı> Çagctaş Duşunce Tarl/ıl'ndc, Os-
ınanlılann devlet teşkilatı, hukuk. şlir. mimarı. resim susleıne sanarında "yetkin v,.
olgun eserlcr" vermiş olmakla beraber blUm ve felsefede bunu gcrçcklcşlirenıetllkleri
nı. şerh ve lıaşiycyc goınulduklertni söyleyeccktlr. ı. 40-41
3ı Ulku dergısı Çf'rçevcstndc "Siyası fikir tarUıl çalışnwlarıııda muhteva analizi" ıızı· rln
de duran Şerif Mardın'In Ilk lesbıtlerı. Cumhuriyet idaresıyle birlikte fıklr tartışnı;:ıla
rındak1 temel kavramların. heyecanın ve tecrld teııı;:ıyulunun blr onceki doneme gore
ne kadar soııukleştıgını gosterınesi açısından zlkre deger; "Uiku'nun başyazılarında
seçtigiınız soyut kavramları sembolleştiren kcliınelf'rin frekansı oldukça duşuktur.
Bu soyut kavram kullanma yoklugu aynı zamanda Kcınalizmın bazı temel zaaflanna
işaret eıtıgı Için ıızerinde durmak istiyorum . Ornc~iınızde, mesela. 1933'1e 1948 }ıl
lan arasında ·eşllllk-musavat' kavramının bir kere bile goıukmemesinl nasıl yonıın
laınak gerekir? Tum u alımış dort makale olan örnegıınlzden yalnız lkJ makalede 'sos-
yallznı'in gozukııu.: si lsf' CIIP'II seçklnlerln Avrupa'da enikonu tartışılan konulara ol-
dukça yabancı olduklarını gosterıncktedlr. Diger tMaftan 'Işçi' kelimesinin on beş yıl·
da -örncghnizde- ancak iıç kere geçmesını yorumlamak da kolay degildir. Aynı gönış
ler 'demokrasi', ·cıevlctçllik' , 'Kemalizm·. 'Faşizm· ve 'Marksizm' kelimeleri lçlıı de ge-
çerlidir Ulkıi'mııı stili sanki bır degirnıenln taşları nrasıııda oguıulmuş. sıvrıUkleri çı
kanlnıış. yeknesak idt·olojik bir lapaya beıızıyor. Bumcia çalışınalara ilişkin tabirler
ancak blr tek yon de ort<ıya cıkınaktadır: Turkiye·nın dış duşmanlanna karşı takınma
sı gereken tmırda . Çogıı zanıan bu .luşmaıılarııı ariları da zıkredılmedigı içın konu
Çağdaş Türk Düşüııce,si Nasıl Ele Almabılir? 173
"Devlet-ı Allyye dört esas i.ızre müesses' olup bunlar lle her nasıl ısteni
lir ise idaresi ve ilerlemesi kabi1 olur ve bunlardan her kangısı oclkıs
olur ise idare kabil olmaz. Dört esas budur: Mi1let-ı İslamiye. Devlet-ı
Türkiye. Selatın-ı Osmanıye. Payitaht-ı istanbul"32.
Modernleşme döneminde kurucu ve devam ettirici unsur kabul edUerek
altı ısrarla çizilen bu dört siyasi ve fikri temelden Cumhuriyet devrine güçlü
olarak intikal eden sadece "Devlet-i Türkiye"dir. Anadolu'nun nüfus itibariyle
Müslümanlaşması açısından Cumhuriyet dönemi önemli bir merhaledir fakat
Milli Mücadele'nın ve I. TBMM'nin hakim ideolojisi ve tstinatgaJ:u olmakla be-
raber "millet-i İslclıniye" vurgusunun 1924 sonrasında fiili ve fikri olarak cid-
di bir geri çekilmeye ve sönükleşmeye ugradıgı açıktır. Diger iki temel unsur
ise tamamen ortadan kalkmış, dal1a da ötede karalanmış/kararWmıştır. Yine
de düşünce tarihi açısından önemsenmesi gereken Türk tarih tezi, Güneş dil
teorisi ve milllyetçilik-türkçülük hatiannda hatta din lasavvurunda ve din-si-
yaset ilişkilerinde farklılaşan unsurtarla birW<te devam eden unsurların var
oldugunu gözden ı rak tutmamak gerekir. Birinci Meclis'in açılmasıyla Anka-
ra'Yl merkez edinen Cumhuriyet tecrübesinin 3 Mart 1924 tarihine kadar uza-
tabilecegimiz yaklaşık 4 yıllık dönemi ise fikir hayatı ve tartışmalarının muh-
tevası itibariyle Osmanlı modernleşmesının tabii bir uzantısı gtbidir.
5 . Çagdaş Türk Düşüncesi ıçın böyle bir çerçeve tayını ister istemez Çağ
daş İslam Düşüncesi aclJandırmasını ve ikisi arasındaki irtibatları akla getire-
cektir. Mahalli problemler bir tarafa bırakılırsa dönem ve muhteva açısından
Çagdaş İslam Düşüncesi ile Çagdaş Türl< Düşüncesi arasında. ayrı ayrı ele
alınmalarını zaruri kılacak büyük farklılıkların. zıtlıkların olmadıgı, ancak bi-
ze kıyaslama açısından zengın ve mahalli farklılıklar taşıyan bir malzeme ve
büyi.ık bir tecrübe birikimi sagladıgı açıktır. Bir adım daha atarak Çagdaş
Türk Düşüncesi'nin. hilafetin tlgasına kadar Çagdaş İslam Düşüncesi'ni bü-
yük ölçüde tayın ettigini, kapsadıgını söyleyebiliriz. Durumun böyle tezahür
etmesiniri temel sebebJ Osmarılı Devleti'nin İslam dünyasındaki siyasi ve dini
konumundan, hilafet merkezi oluşundan kaynaklarırnaktadır. Farklı cograf-
yalardaki Müslüman aum ve aydınlar -istanbul'la irtibatları mesafeli veya
muhalif bir hat üzerinde cereyan etse bile- payitahtı gözönünde bulund ura-
çok belirsiz bir şekilde işlenmektedir. Bütün ideolojik tartışmalar. böylece. renkten
mahrum siyasi veya klllti.ırel vaazlar havası taşımaktadır": Şerif Mardin. Siyasal ue
Sosyal Bilimler. Istanbul. İletişim Yay .. 1990. s. ı 2-13.
32 Cevdet Paşa. Tezakir, yay. Cavit Baysun. Ankara, TTK Yay .. 1953. ı. 85
1844:te Canning'le görüşen Sadık Rıfat Paşa ise ona şunları söyleyecektir: "Siyasal
sorunlarda tamamen Avrupa'nın tavsiyesine uyacagız. Dini sorunlarda tam hurriyet
Isteriz. Din bizim kanunlarımızın temelidir. Hukümetlmizin ilkesldir. Zat-ı şahane ona
bizden daha fazla dokunamaz": P Graves'ten nakleden Bernard Lewls. Modern Turkı
ye'nin Doğuşu. s. 103.
174 /smaıl Kara
35 bk ısmail Kara. 'Çagdaş Ti.ırk duşum•esi nasıl ele alınabilir?'. Dergah. sa}ı: 90. Agus-
los ı 997. s. ı 5- ı 7: "Tıırkiye'dc din vc modernleşme yahut modernleşme teşebbusle
rlnln dtnileşıncst-Metodolojik temel problemler" Derga/ı sayı 136. Baziran 2001. 5 .
ı 5-20 Ilkincı yazı Modernleş mı>. Islam Du n yası ue Turk/ye kıta bı içnlde de ye r aldı,
Istanbul. En sar Neşrtyat. 200 ı. s . 183-205). Ayrıca bk "Islam düşlinC'esınde paradig-
ına degışımı : Hem batılılaşalıın hem de Mushıınan kalalun" Modern Turklye'de Siya-
si Duşunce /ıçınde, Istanbul llctişlm Yav. 2001 s . 234-64
176 /smail Kara
36 fet/had. nu. 6. s 89 (Mayıs 1905)'den aktaran Şukru Hanıoglu Bir Siyasal Duşıinur
Olarak Doktor Abdullah Ceudet t·e Dönem/. Istanbul. Uçdal Neşrlyat. 198 ı s. 130-3 ı.
37 Celal Nuri. 1111/ıad-ı ls/dm. Istanbul. Osmanlı Matbaası. 1331, s. 378-79
Çağda~ T11rk Dllşimcesı Nasıl Ele Alınabılir' 177
tışmak Imkansız degilse de çok zor bir faaliyet alanı haline gelecektir. Onun
içln bu metodolajik problemler üzerinde evieviyetic durmak istiyoruz.
ı. Metodolajik problemlerden biri Osmanlı-Türk modernleşmesinin din
eksenının batılı araştırmalarda ittihad-ı Islam (panislrunizml. Türkiye'dekı
çal ışmalarda ıse irtica kalıbı etrafında ele alınmış olması ve bu araç kavram-
ların kullanılmasıyla sahanın hem muhteva hem de psikolojik olarak daral-
Wması hatta kendı ıncerasından çıkarılmasıdır. Avrupa mcrkczlı panisla-
mizm vurgusu. ittihad-ı Islam politikalarını ve çagdaş Türk-Islam düşünce
sini yayılınacı. ümmetçı ve nihayet yürütmektc oldukları sömürge politikala-
rına karşı tehditkar bir hareket olarak görmek suretiyle onun ftkri-dini bo-
yutunu ve derınligini siyasi ve ideolojtk muhtevasının gerilerine dogru itinek-
te ve böyle bir çerçevede devredışı bırakılmasının kolaylaşacagını duşun
ınektedir (PanlslamiZm vurgusunun yerini yakın senelerdejundamentalizm-
radikalizm. nihayet siyasal Islamın aldıgını bu arada hatırlatalun). Panısla
mizm iızertne yapılan son kitap çalışmalarından biri, -kitap ve makalelerinin
önemli bir kısmı Türkçeye de çevrilen- Yahudi akademlsyen Jakob Lan-
dau'ya aıttır ve bu zat. XIX. yüzyı lın son çcyrcgınde Inşa edilen Avrupa mer-
kezli panlslamizm vurguianna tanıanıen sadık kalarak XX. yüzyılın son çey-
regindekl Islam Konferansı Tcşkilatı'nı. faizsiz finans kurumlarını ve Erba-
kan hareketini. rahatlılda tehditkar panıslamist politikaların aktüel uzantı
ları olarak degerlendlrcbilınektedir38.
Kronolojik olarak ıttıhad-ı anasır/ittihad-ı Osmani/Osmanlıcılık politi-
kalanndan sonra gelen ve mlısllm/gaynmusllm bütün Osmanlı tebeasına
dönül< po Illikalardan ziyade Türk/ gayrıtürk Musluman lcbcayı öne çıkaran
ituhad-ı Islam politikalarının Osmanlı toprakları dışma uzandıgı ve bu vası
ta ile siyasi-dini birliktelikler aradıgı vakıasını inkar etmek elbette mümkun
degildir. Fakat bunun butun lslrun dünyasına döniık bir siyasi birlik arayışı
olmadıgını. halifelik m uessesesi de devreye sokularak içte ortak bir hisslyat
ve dayanışma. dış pallUkada pazarlık ve denge unsuru. nihayet İslam dun-
yasını tehdit eden söınürgecilik ve kısmen pan harekeUerine bir cevap ola-
rak çevre Müslüman bölgeter ınşa etme ve oralardan gelecek talepleri karşı
lama teşebbüsü oldugunu biliyoruz. Uzun müddel İngiltere'de kalan ve üni-
versite hocalıgı yapan ÇerkcşşeyhiZMe Halil Halld'ln Londra'dan yazdıgı bir
mektubunda yer alan ifadeler, hem bu filJ.j farktıtıga hem de uluslararası ta-
nımın getirdlgi tedlrginllgc işaret etmesi. bak ımın dan manalıdır·
"Ittthad-ı İslam il<> pantslamizm ayrı gayrı şeylerdir. Birlllcısı IM1-yı Mu-
hammediy1 takdıs eden akvam-ı muhlelifenln tevhtd-1 kulubuna [kalple-
rlnln birleştirilmesincı hadım olur. Blnacnaleyh mahiyetinde bir mak-
38 Jacob M Landau. The Politics qJ Pan-lslam-ldeology and Organization. New York. Ox-
ford Universltv Press. 1990 Bu eser N Bulut tarafından Pan-Islam Polltlkalan-Ideol()o
jl ııl! Orgullen~e başlıgıyla Turkçeye tercume edilmiş \'e basılmıştır: Istanbul. Anka
Yay. 2001
sa"tılı akademisyenlerin panlslamizm mesele-sini mısıl ele aldıklarını anahaılanyla
görmek Için 1899-1984 :,ıll;m arasında kaleme alınmış 8 makalenın tercumesını th·
Uva eden şu esere bakılablllr· Mumtazer Turkone-Uınlt Ozdag. Siyasi Islam t•e Panıs
lamizm. Ankara, Rehber Yayıncılık. 1993
178 isnıail Kara
4ı Niyazi Berkes. "Ilk Turk matbaası kurucusunun dinj ve fikri kimllgi" makalesiyle (Bel-
le/en, XXVl/104, 1962. s. 715-37. "Unıtarlanizm ve matbaa" başlıgıyla neşrl Felsefe
ue ToplumbiLim Yazıları içinde Istanbul. Adam Yay .. 1985, s 85-1 03) bu ıneseleyı ay-
dınlatınış ve hadisenın dinle. ulema ile alakalı olmadı~ını ortaya koymuş olmasına
ragınen matbaa konusundaki ırtıca soylemlert hata devam etmektedir Berkes. Turkl·
ye'de Çağdaş/aşma kltabında da aynı meseleye temas etmektedir. s. 50-65
42 MeselA B. Lewts'ln Modern Turk/ye'nin Doğuşu kitabında: Paris seflrl !!alet Efendilçin
"Inanmış bir gerici" (s. 70. 71. 105). siyasi muhalifler ıçin ·gerici kuvvetler" (s 1041
·gericUer Idaresi" ls lll). Reşit Paşa gerıciier tarafındmı birkaç defa yerinden edildi"
(s ı 14). "basll ~ericiler·· (s 168). "bir anlamda Sen•l'l·l Funıin grubu ve kendilerine
verdikleri adla Edebiyat-ı Cedlcle. muhafazacı ve gerici idi Dalıa <illc<'kl dönemde or-
taya çıkmış oları dilin sadeleştırilmesi yonundeki egilinılcrı reddeden•k "(s. 1901. 31
Mart Için ·gerici ayaklanma" (s. 214. 215) gıbı tasvir ve Ifadelerle karşılaşılmaktadır.
43 Tank Zafer Tunaya. isiCimcı/ık Cereyanı. Istanbul. Saha Matbaası 1!=162 Bu esertn Ko-
nur Ertop tarafından sadele~tirilerek (!) hazırlanan ikincı baskısı cıdcll çalışmalarda
180 lımaif Kara
kullanılaınayı:~cak olçude tahrif edilmiş kolu bir ncşirdlr Tımaya'nın bu kit<ıbının Ilk
şeklinin makale olarak 1953 yılında yayınlandıgına Işaret edelim· "Amme hukukumuz
bakımından Ikinci Meşruliyetın siyasi teft"kkunıııde ·istanıcılık' cereyanı·. /U. Hukuk
Fakullesi Mecmuası. XIX / 3-4 1953. s. 630-70.
44 Ingilizeesi 1962'de (The Genesis oj Young Ollaman Tlıougllt. Princetoıı University Press).
Turkçesı 1996'da basıttın Yenı Osmanlı Duşuncestntn Doğuşu (Istanbul. iletişim Yay.) Ue
başlayan bu sureç Dtn ı>e ideoloji Ue devam etmiştir (Ankara. SBF Yay 1969).
Şerıt Mardin çizgisinin kuwet ve zaafları konusunda bazı tesbitler Için bk Isınail Ka·
ra. "Şt"nf Mardin ne yaptı ne yap(a)madı?". Biraz Yakın Tart/ı Biraz Uzak Huraje için-
de, Istanbul. KJtabev! Yay. 1998. s. 145-50
45 Aklfln btr vmız metnindeki ifadeten de bu açıdan z!kre deger olmalıdır "Artık gözu-
nuzu ac;oınız, aklınızı başınıza toplayınız: zira taht-ı saltanal gıcırdıyor! Böyle giderse ·
el-ly~ze blllah· o da cleı•rllecek. Eger Rusya'daki Müslümanlar henuz dinlerini muha-
faza cdiyorlarsa. eger Fransızların tahl-ı Idaresindeki dindaşlanmız lıitla ıanassur et-
ıneınışlerse. eger İngiltt:re Hintli kardeş1erım1ze şimdilik ses çıkarnııyorsa . ıyi bllınız
ki hep çuruk çarık ytnc bu hukumet sayesindedir fıfaaıollcıh bu giderse lıepslnln glt-
tigl gundur. Blı bu saltanatı muhafaza eclemıyor~ak cluşuıııneliyiz ki bizim yıııumuı·
den o biçareler ele malıuolacaklor ( . .. )": Mehmcd Akif. 'Me\ize" SR (SebthırreşadJ.
1X t 230 s. 375 (29 Safcr 1331/12 K. sani 1328)
Çağdaş Türk Diişıincw Nasıl Ele Almabilir'! 181
Yahya Kemal'in ·:w A~ııstos 1922" başlıklı kıt;1sıııııı son nıısraı da "Gallb et c;uııku tm
son ordusudur tsl<lıııııı " ~eklinde inşad edilmiştir
46 Din. millet. devlt>t k:ıvmııılarırıın çagdaş Musluııınıı t•ııtelektuel hafızada nasıl şt>kll·
lendtgi ve bıı t~lakkiııin klasik kaynaklarin irtibatı kunusııııa ornek olmak uzere El·
ınalılı Hamdı Eftııdl'ııln bir yonınıunu aktArmak ı"tiyoruın· "Milliyet. bır heyPI·l ıctı·
maiyenin ına·bıhl'l-ıcliıııaı olan bir nefs bir \1cdan·ı ıctıınai demektir Irk ve kan ıııil·
!etin haddı (nJiıal sının ve larılll degıı. alat ,.e ves.'ııt-1 tezahurudur. Her milletin kobı·
liyet-l ittisa·ıyesı o vicdanın derece-i şumul ,.e kullıyetl ıle ınutenasiptlr. Li 'ian dahi ırk
ve kandan zı.yade bu \1cdanın bır tfadesıdlr Din bu ııicdanın en şumullu mebfıdisirıl,
en buyuk umnlyyeslrıı tazcımmun eder. Bir lıeyettn elini ne Ise L'lcdan-ı iclimaisi de o.
vicdan-ı ictinıcıislue iSe ııciki'dekı dini de odur Dcıılet o nıılletın teşalıhus·ı hukukio;l ııe
faaliyet-l mahsusasıc/ır. Her devletin bır ıniileti vardır velflktn her milletin devleti ol·
ıııayabilır. Oı:vlet. ınilletın ıııısur-ı faalıyet! ıle tekilvvuııı eder. Unsur-ı faalıyetın kıy·
ınetı de vicdan-ı kulliyllıusn·l temsil ilc bcroucı lwııt·cn ve dalıilen haiz olclııgu kııd·
ret-i aınellyl-' ve ınııknveınct-ı maddiyesiyle ıılllll'lli'lslptir Millet henuz faalıyete ,~eç·
ıneyen ve devlet ınrOıuıııunu iklisab eylcnıeym lıJlt·ı ı ıcıım:ıiyeye dt- s.tdık olabUir.fo·
kaL hal-i jacı/iye//ı> olup lf'şcı.lılıus·ı hukukısiili lsllknı(ı/ Pylerııış bulunan rnllleı llsnn·ı
şer·.; ls/dmdo um me ı mejhumuna niCi·scıdok olur": P. ,J;ınet ve G Seailles deıı tre. El·
ınalılı M H.ınıdı , Ttılı/Ili Tnri/H Fels~fe-MeWiib ı•ı• .".le;uilııb-.\lcibcı 'de't-tabicı ı lt" Ft>lo;ıife·l
fl{ıfıtyye, lstmıhul M.ıtbaıı-~, Aınıre. 13-t 1/ 133911!J23l, s 17·18 .
182 Ismaıl Kara
mesJ. kendimiZi o tarifin hartelnde görmemiZ delalet ediyor ki biZ daire-l din-
den hariç bulunuyoruz; gllllğlmt.z yol din yolu değildir. ( ... ) Müslümanlar (... )
din-i kauimin·ahkfımından inhlraj etmişler. dinln iayln etmiş olduğu hudüdun
haricine çıkmışlardır~so.
Gerileme ve çöküşünana sebebi olarak zikredilen. o gunku din anlayı
şına ve İslamın o günkü yaşanma şekline yönelik tasvir ve tenkitlere bakıl
dıgında öne çıkan bazı temel başlıklar şöyle özetlenebilır:
al Hurafelere. batıl inançlara. ınenkıbelere. ısrailiyala bulanmış bir
ınançl ar manzumesi ve din;
b) Mi.ıstebıt (otoriter 1lotaliter 1despotiki bir siyasi rejim; buna !<arşılık
ıtaatkar. sesini yükseltmeyen bir toplum:
cı Atıl. hereketsiz. vurdumduymaz. gözü ahirete donuk bir toplumsal ya-
pı ve Ilişkiler agı.
d) Kadınla erkegın. ınüsl imle gayrımi.ıs limin. hurle eslrln hukukcn, siya-
seten ve stalu ttıbartyle eşıt olmadıgı bir sosyal hayal:
e) Sa'y u gayrelı, ictıhadı. iradeyi degu de pasif bir hat uzerinde ccreyan
eden tevekkülü. sabrı. kaderi. kanaatı. bir Iokma bır hırkayı one çıkaran bir
zihnlyct ve yaşama üslübu;
f) Ilmi ve felsefi gelişmesı XII. asırda durımış: şerhlere. haşıyelerc. lekra-
ra, ezbere bogulınuş. taklitlc yuruyen bir ilim anlayışı \C kendınl yenıden
uretemeyen. yenı meseleler vaz edemeyen. bu yuzden de geçmişte kalan bir
tedris tarzı. ..
Çagdaş Müslüman aydınların ıçselleştirdiklcıi ve bugün bize çok tanıdık
ve sıcak gelen bu tesbit ve tenkitlerın anabaşlıkları ve istikaınellerı aslında
ilk defa oryantalısuk çalışmalarda Islam dünyasına dönlık olarak yapılmış
sıyasi ve ıdeolojık baskılardan, Islam ilim ve kültur hafızasını dönuşturınc ve
kendi içiııe çökcrtıne teşebbüslerlndcn. bir tür savaş araçlarından başl<<:ı bır
şey dcglldi. Bu yuzden kendilerine mahsus bir gerçekUI<Icrı olmasma ragmen
hakikatı yansılmadıklarını söyleyebillrız51. Meselcnin sıyasi cephesi ve kro-
nolojisi IJunaJ edllerek/umıtularak ıçselleştlrilen. gıderek savunulan bu ka-
bullcr bugün de arılamakla ve çözmektc zorlandıgıınız birçok problemin kay-
nagını teşkil etmektedir. Bu cumledcn olarak .. tarihi islfun" diye bir kategori
ihdas edip bunun karşısına ·gerçek lslfun~ı koymak ve hakıkı dine tekrar
ulaşmak ıçın "kaynaklara dönuş"ü savunmak; gayrımeşru Ilan edilen hila-
50 Rclild Rıza "AJ<aJd-1 lslıiınlye", tre AJ<sekıli Alımed Haındl SR X/237. s. 42 ı 19 R. ahır
1331 14 Man 13291 Re~ıd Rıza dinln meşhur tanımını tefsıri bir ~ekilde şoyle ven·
yor "Din bır k.uıun·ı ilahıelir ki uklıl-1 st>lııne erbabırtı k<'ndi ihliyarlarıyla hal-l hazır
ekı tekmil hm·t'ı.ylc·l zanlriyPlc>rınl: ıstlkbalde .feuz ıı nPcata. hayat -ı serınedh·e nail ol-
malarını temin edecek ~c~•lere· onları her zaman samJet ve selfunrtt• Pnşlirecf'k yoll::ı·
ra sevk eder'· Illailk kısım klasik tarife ınoııle edilen .ıktue1unsurl.ırdır ve du.den ye-
Ili beklenulerc Işaret etnıekıcdlrl.
51 <,.:ıgdaş Turk Uuşuııcesı ve c;agctaş lsliıııı Duşunce'>ı'nın öne ı;ıkarclıgı \'C ıaruştı~
proulcınJcrııı kullandıgı dil ve mantıgın. vardigı nt•ııct>lerin nı-: kadar Islam dunya!>ı
ııııı kendi iç problemlerindı:ıı ve dinamiklcrıııdcıı kayııaklanclıgı : bir ba!;-ka ifade Ue
modernleşme cloneıııi du şu ncesi uzerındt• oryantalist lk clllın eıkı..,inlıı hacını "~ dertn-
hgı hala ciddi :ıraşurmalara \'e ız surınciere muhtaç lıir alandır
184 lsmwl Kara
1921-22 ile 1934 arasında 12- 13 yıl gibi tarıh olarak çok kısa ve fakat
olup bitenler açısından çol< uzun ve sıkıntılarla dolu yıllar geçmiştir: Salta-
nat devrilmiş, hilafet ilga edilmiş, Osmanlı Devleti yıkılmış. Türkiye Cumhu-
riyeti kurulmuş, istanbul payitaht olmaktan çıkmış. medreseler ve lekkeJer
l{apanmış. Anl<ara hükümeti lle Diyanel işleri Başkanhgı'nın Tecrld-i Sarlh'l
tercüme teklifi kabul edilmiş. "devletin dini din-i islfundır" ibaresi anayasa-
dan tard edilmiş. Harf lnkılabı yapılm ış. Üniversite Reformu'yla Naim bey de
tasfiye edilerek emekliye sevkedUmiş tir... Na im beyi, ı O küsur yıl önce ner-
de ise küfür gibi gördügü Yahya K~mal'ın izinden gitmeye ve ondan özür di-
lemeye "döndüren" şey. fikirlerini ve davranışlarını sılu sıkıya lrtibatJandır
dıgı siyasi-ictiına.J projesinin çökmesiyle sansürlerin kalkarak normale/ken-
disine avdet etmesi olarak da görülebi!ir57.
ll. Yerleşik Fakat Problemli Tasnifler
Çagdaş İslam ve Türk düşüncesi için yerli ve yabancı ilim adamları ta-
rafından yapılmış ve yerleşmiş tasnınere bakıldıgında temelde ikili, teferru-
alta üçlü veya dörtlü bir ayrımla karşılaşıyoruz. Esasa mü teailik ayrım şark
çılar ve garpçılar yahut gelenekçiler 1mulıajazakarlar ve modernlstler1yenilik-
çiler-inkılapçılardır. Hususen II. Meşrutiyetten sonrası için teferruattakl ayı-
56 Yalıya Kemal. Siyasi ue Edebi Portreler. 3. bs. Istanbul. F'etıh Cemiyet! Yay .. 1986. s
57. "Ahmed Naim Bey" yazısı kilabm 51-58. sayfalan arasında yer alıyor.
57 Bu tartışma ve buluşmayı Yahya Kemal'den şifahi olarak aklaran Mualliın Cevdet
önemli ve fakat bizce eksik olan şu degerlendirmeyı yapmaktadır: "( ... ) Naiın, tarihi
şahsiyetlerin mezarianna hörmetı nedense Islamiyetın ruhuna mugayır bulur. Yahya
Kemal'! tenkit ederdi. Ancak bir taraftan Fatıh yangınırun. bir taraftan Belediye ıdare
lerinin pek nefis abideleric tarihi kıtabeleri mahvetmesi. Turk ve Islam medeniyetinin
en ufak taşına kadar hörmel besleıııııcdikçe Turkiye'de eser kalınayacagını Alunet Na-
iın'e acı a<'ı hissettirmışıı Vefatından bir ay evvel ve ınunakaşadaıı onbeş sene sonra
Yahya Kemal ile tesadlıfen görıışını.iş 'ben eksik duşunını.işuın. sen haklı lnılşsin. be·
nı affet' demiş idi"· M. Cevdet Cııaııçalp, Muclerris Ahmet Na/nı. istaııbul. Ulkü Matba-
ası . i935. s. 8 .
ÇaMaşTıirk Duşrincesr Nasıl Ele Almabilir? 187
58 bk Turklye'de Çcıgclaş Duşwıce Tarihi. Konya Selçuk Yay .. ı 966. ı . 7; ll, 443-93 \"e
649-5 7 (2 bs. Istanbul Ulken Yay . ı 979 s 270-92 ve 388-92). Hilmi Ziya btrkaç say-
fa sonra (1. 9) bu gruplar arasındaki farkların -derece farkı-ndan Ibaret oldugunu soy-
leyece k ll r.
islanıcılık hareketı hakkında bellibaşlı tasnifler Için bk. isnıail Kara. Tıırkiye'de /slônı
cılık Duşııncesı. Uav..Jı 3 bs Istanbul. Kilabe\.i Yay 1997. ı. s . 36-39 .
59 Hilmı Ziya'nın Babanzade'nın çalışmalarına karşı tutumunun kronolojısl \'e muhte-
vası ıçın bk Isınail Kara. Btr Felsefe Dili Kurmak-Modern Felsefe ı•e Bılırn Tenmlerinin
Turkıye'ye Girişi Istanbul. Dl'rgalı Yay . 2001. s 124-27
60 Hilmi Zlvcfnın All Suavı ıçin \'·lptıgı de~t'rlendirnıeler bu hususun ~sıergesl olarak
188 Jwulll Kara
Bu siyasi ve fikri projelerin ınuhteva detayları geçici bir süre ıçın Ihmal
edildigmde gaye ve hedefierinin hatta metodlannın ayru veya çok yakın oldu-
gunu görmek kolaylaşacaktır. Aslında gaye lektlr: Beka veya kurtuluş. Zaafa
ugrayan. yenik duşen. sosyal çatlakları artan Osmanlı Devleti'nin siyasi bu-
tunlugunu ve hiJafetl korumak. merkezi otoriteyt guçlendirınek. devletin ay-
rılmaz bir parçası olarak telakki edüen Muslunıan beldeleri kurtarmak. kal-
kındırmak ve mumkunse eski itıbarlı ve Ihtişamlı haline irca etmektir. Bu
gayeler aynı zamanda modernleşme dönemı Turk düşünce temayüllerinln
ideolojik boyutunu da ele vermektedir. Böyle bir gayeye nasıl ulaşılacagı ve
belki de modernleşmenın süraU ve öncelikleri konusunda gruplar arasında
ki tartışma ve farkhlaşmalar öne çıkanldıgında anabaşlık olarak ele alınma
sı gereken menşc, gaye ve hedef blrligı tali bir mesele haJtne gelmektedir.
Osmanlıcılık. İslam cılık ve Türkçüluk üzerıne ilk toplu degerlendirme
metninin yazan olarak görebüecegimiz Yusuf Akçura·nın l904'te Mısır'da ya-
yınlanan Üç Tarz-ı Siyaset başlıklı ınakale-rtsatesl bu konularda atlanmaına
sı gereken lpuçlarıyla doludur. Bugün ıçın genel okuyucunun Yusuf Akçura
Ismini oturtacagı yer aşagı yukarı bellidir. Fakat bu rtsatede Akçura uç sıya
si-fıkri cereyanı da onlara nerde ise özel ve şahsi anlamlar atfetmedcn. mev-
cut şartlarda hangısının Osmanlı Devleti ve lebaası ıçın daha nıerifaatll, da-
ha kabil-i tatbik ve daha işe yarar bir araç proje oldugunu tartışmakta, kuv-
vet ve zaaflarını da bu açıdan şerhetmeye çalışmaktadır.
Risatenın sonunda yapılan özel dcgcrlcndlrme şudur:
65 Uç Tarı-ı Siyaset. Istanbul Matbaa-yı Kader 1327, s . 31 . 32: Enver z . Karai'ın aynı ad-
la sadeleştlrınesi. Ankara. TIK Yay. 1976. s. 35, 36.
Çağdaş Türk Düşimcesı Ncuıl Ele Almabılır? 191
uykusunu, malıru. canını feda edivermek yok mu? İşte sabır budur. Yok-
sa bu fedakarlıkların semtine yanaşnuyarak miskin nııskin oturmak:
sonra da hıssesıne düşecek rüsvalıga 'kader böyle imiş! tahammül etme-
li' diye hazma çalışmak hiçbir zaman sabır ile telif olunamaz.
"Ne haceti Zemahşeri gibi ekabir-i müfessirm. sabra tekallf-ı şer'iyeyi
hakkıyla eda etmek manasını veriyorlar( ... ) Şeriatuı en birinci teklifi ilim
degil mldlr? (... ) işte sabır demek ulum-ı nairayı tahsil için her türlü sı
kıntıya tahammül etmek demektir"70.
Bu örnekte ahiakla alakalı bir kavram olarak sabr ın, yine klasik. ahlak
kaynaklarındaki tarif ve tasvirlerinin içine dogru rahatlıkla uzatamayacagı
mız şekilde tanunlandıgııu, daha da önemlisi. dönemin talep ve icbarları dog-
rultusunda aktif Müslüman fert/aktif Müslüman toplum tipini ınşa etmek
ve ortaya çıl<arabllmek için sabır kavramıl1ll1 sadece bir yönünun (başarıya
ulaşmak için zorluklara gögüs germek) öne çıkarılarak diger veehelerının
(musibeUere, felakellere kallarımak) gizlendigini. hatta gayrımeşru ilan edil-
digini görmekteyiZ71. (Ahlak meselesine VII. arabaşiLkta tekrar dönecegiz).
3 . Üçüncü örnek metnimiz Bediuzzaınan Said Nursfye aıt ve İslamın te-
rakkiye man! oldugu ve (modern) bilimle barışık ounadıgı iddilarını aşmaya
dönük olmak üzere din-bilim ve yeni tersır hareketiyle alakalıdır:
"Ey arkadaş! Her şeyin Kitab-ı Mübin'de mevcut oldugunu tasrih eden
·vela ratbın vela yabisin illa fi kitabın mi.ıbin'('Yaş ve kuru hiçbır şey yok-
tur ki Kilab-ı mübinde olmasın', Enaro 6/69} ayet-! kerimesinin hukmu-
ne göre. Kur'an-ı Kerim zahlren ve batınen. nassen ve delclleten. remzen
70 Mehıned Akif. "Tefsir-1 şerif'. SR. IX/223. s. 261-62 (9 Muharrem 1331 /6 K. evvel
1328). Akif yazının devamında şu yorumu da yapıyor: "Bir zamandan ber!dlr. diller-
de karakter sôzu dolaşıp gidiyor. Aziın. sebal. secıye. metanet gibi elfaz ile tercüme
edilen bu kelimenin tam mu kabili sabırdır".
Zemahşeri "Sabır ve namazla yarclım isteyin" (Bakara 2/45) ayetini tefsir ederken
"naınazın tekalifine sabrederek ve meşakkatlerine tahaınmul göstererek namaz kıl
maruz ..... demekte yani sabnn iki yönüne de işaret etmektedir: bk. Zemahşeri. Keş
şoj. Kahlre. 1977. ı. 66
71 Sözkonusu etmeye çalıştıg:tmız problemin daha ıyı anlaşılınası için Osmanlı düşünce
iklimini ve ahlak anlayışını da çok etkilemiş olan Kınalızade'nln Ahidk-ı Alai'sinden
sabır tariOerlnl aktarmakla yarar görmekteyiz: "Amma sabır oldur ki nefs hevaya
meyl etmeyüb esbab-ı llevaya mukavemet ve mudafa'at ltınege ki:\dir ola, ta kllezzat-ı
kabiha -ki mı.ieddası ziliet ve fazihadır- and'a n sAdır olmaya. PUşide olmaya ki sabır
iki nev'cllr. Birisi sabr ani'l-me'asi ve'l-esdmdlr yani nefs-i emınare ve şeyiitin-ı mek-
k!re ıne'asi ve esam tarafına davet ldlcek lcuvuet-l musiiberet ve takva ile der eyleyüb
rab-ı rastdan çıkmaya. Bu makarııda tarif olan sabır budur. Ve nev'-ı sanı sabr a/e'l-
mes6.1b ve'l-belayd.dır yani nefse mekrühı olan nesne -ki bela vü ınilu1et ve fırak u mu-
sıbettlr- müteveccib oldukda ceze·-ı kabih ıtmeyub tahammullde. Ve ekser avam ara-
sında sabr bu manaya istlmaJ olunur. Ve Iki nev' dahi makbul ve memduh bel!k;il va-
cib ve ınefrüzdur"; Kmalızade AH Efendi. Ahliik·ı Alai, Bulak I 284 ı 1. kitap). s. 59-60
GazaJl'nln sabır kavranıı etrafındaki degerlencllnnelerl için bk. İhya. Daru rhyai Ku-
ttib!'I-Arabiyye neşrı. ts. rv. 59-78 "Sabır bir ordunun başka bir ordu ile karşılaşma
sında sebat etmesinden ibarettir" (s. 62); "BU ki sabır iki çeşittır Birincisi bedeni sa-
bırdır; meşakkaUere bedenle tahamıntil etmek ve zorluklara karşı sebat göstermektir
(... ) Lakin ôvülmüş ve tam olanı öbur (ikinci) çeşittir. o da insan tab'ının arzularına
ve heva vü hevesin taleplerine karşı gösterilen nejsi sabırdır" (s. 65)
194 lmıwl Kara
ve ışareten her zamanda vucuda gelmiş veya gelecek her şeyi ifade edı
yor. Buna btnaen gerek enbiyanın kıssaları ve htkayelert, gerek mucize-
leri hakkında Kur'an-ı Kerim'in işaretinden fchmettıgımc göre72 mucl-
zat-ı enbiyadan iki gaye ve hikmet takip edilmiştir:
''Birisi: Nubuwetlerını halka tasdık ve kabul ettlrmekttr.
"Ikincisi: Terakkiyal-ı maddlye Için lazım olan örnekleri neıı-1 beşere gös-
tererek o m uelzelerin benzerlerini meydana getirmek için neu-i beşert teş
ulk ue teşri etmektir Sanki Kur'an-ı Kerım cnbıyanın kıssaları ve hika-
yeleriyle terakkiyalın esaslarına. tcmellerıne parmakla Işaret ederek. Ey
heşer! Şu gordugün mucizeler, bir takım ornekler ve nuınunelerdlr. Te-
lalıuk-ı efl<arınızla. çalışmalarınııda şu örneklerin emsallerini yapacaksı
nız' diye ıhtar etmiştir Evet mazl. ıstikbalin aylnesldir: ıstıkbaldc vı.ıcu
da gelecek tcatlar. maztde kurulan esaslar ve temeller uzerine bina edi-
lir Şu terakkiyaL-ı lıazıra. tamantiyle dinlerden alınan cşaretlerderı. muci-
zelerden lıasıl olan ilhamlar uzerine oucuda gelmişlerdir.
"Birincisi: saat ve seflncnin ilk Icadı muciZe eliyle beşere verilmiştir
Ikincisi. kalnatın ıhtıwı etllgı butun nevilerın Isimlerini. sıfatıarını has-
salarını beyan zımnında beşerın telahuk-ı cfkarıyla meydana gelen bin-
Ieric funün sayesinele ınsan ·ve ;ılleme Adeıne'l-esmae kulleha' ['/\Ilah
tslmlerın bulununu Adem'e ögrelll'. Bakar;~ 2/311 ayetlyle Işaret eelilen
llz Adem'ln (a. s.) nıucızesıne mazhar olmu~lur
"Uçuncusu. bulun sanatların medarı olan dcmırin yuınuşatılıp kullanıl
ması sayesinde ıcad edilen bu kadar terakkıyatla nev-I ınsan ·ve elenııa
lehu'l-hadid' ('Demlrı onun Için yuımışatlık', Sebe 34/101 ayetıyle Işaret
eelilen Hz Davı.ıd'un (a. s.) muctıcstne ınazhardır.
Dörduncusu. yıne telahuk-ı efkar lle ıcad edılen tayyare gıbı terakkıyal-ı
havaiye sayesinde nev-ı beşer ·guduwuha şehrun ve revahuha şchr'
I'Suleyınan ın emrine de ruzgarı verdik, sabah gidişi btr aylık akşam dö-
nuşti de blr aylık yol alırdı', Scbe 34/ 121 ayctıyle suratı beyan edıLen llz.
Suleyman'm mucızesıne mazhardır
Beşincısı: kıraç ve kumlu yerlerden suları çıkartan santrafi.ıj aleti fe-
kulna'drlb bı-asake'l-hacer· ('Asan lle taşa vı.ır. Bakara 2/601 ayetıyle
Işaret edilen fiz. Musa'nın (a. s.) asasından ders almıştır.
"Altıncısı: tecrubeler ve telahuk-ı efkar sayesıııde husule gelen terakki-
yat-t tıbbıyt' Hz. isa'nın (a s ı mucizesının ılhaınatındandır. Hakıkaten
şu muciZeler lle bu terakkiyat arasında pek buyuk munasebet ve muva-
fakat vardır. Evet dikkal eden adam blla tcreddut o mucizeler bu tcrak-
klyata birer mıkyas ve birer numunedir diye hukmeder
"Ve keza. 'ya naru küni berden ve selamen 1 Ey ateş! Ibrahlm Için serin
ve selamet ol, Enbiya 21/691 ayet-ı kerımesının deliı.letlne göre Hz. lbra-
hlm'lo (a. s.) ateşe atıldıgı zamruı, aleşin hararetilnin} burüdete lnkılap
etmesi. bcşrrtn keşfetugı yakıcı olmayan bir madde, mertcbe-1 nartyeye
örnek ve mchazdır.
"Ve keza. 'levla en rea burhane Rabbih' I'Eger Yusuf Rabbinin burhanını
görmemiş olsaydı', Yusuf 12/241 ayet-i kerimesinin -bir kavle göre- Işa
ret ettıgı gıbı Hz Yusufun (a. s.) Kenan'da bulunan babasının tımsaıını
görur görmez Zeliha'dan geri çekilmesi; hem kervanları Mısır'dan avdet
ettıgınde Hz. Yakub'un (a. s.) ·ınni le-ecldi.ı rlha Yusuf yanı 'ben Yusufun
(a. s.) kokusunu alıyorum· !Yusuf 12/94) demesi; ve keza celb Ilmine
agah bir vczırcnln Hz. Suleyman'a (a. s.) 'gözunü açıp yumuncaya kadar
Belkıs'ın tahtını getirlrlm' demesine Işaret eden ·enc i'ltikc blhi kable en
yertedde lleyke tarfuk' INeıni 27 /40) ayet-i kerimesi. pek uzak mesafe-
lerden savt. suret (ses. görüntul vcsatre gıbı eelbedilen beşerin kcşfettı
gı veya edccegı Icadata numuneler ve mehazlardır.
"Ve keza 'Hz. Suleyman'a (a. s.) kuş dilini ogrettık' ınanasında olan 'ul-
limna mantıka't-layr' (Nemi 27/161 ayet-i kcrlıne. beşerin keşfıyatından
telefonların ve radyoların. papagan. guvercın gıbı hayvanların konuşma
larına ve muhım Işlerde kullanılmasına mehazdır. Ve hakeza. beşerin he-
nuz keşfedemediği daha çok mucizeler vardır: istlkbalde yavaş yavaş
keşfine muvaffak olur"73
73 Bedhızzaman Said Nursı. lşaratu'l-l'cliı. lrc. Abdulınccıd Nursı. Istanbul. Tenvtr Neş·
riyat, ts. s 309-12.
Hz Musa'nın asasını Badiuzzaman gibi ve fakat ondan once santrfuj cıletı olarak ıel
slr eden çagdaş bir mueUlf Için ayrıca bk. Alxhılaziz Çaviş. Esraru'l-Kur·an. Istanbul.
1331 s 169-173 Bu yorum. muhtemelen garip bulundugu Için Sı>bilurreşad'daki
tercunıesıne alınmamıştır. bk SR. XVlll 444 s 14 ve XVlll 445. s 26-27 (:.1uharreın
1338/T. evvel 1335).
196 /smail Kara
İslam siyasi düşüncesi veya İslam tarih inin seyri konusunda belli bir
düzeyde malumatsahibi olan her insana buradaki "vekruet. hakimiyet-ı mU-
liye. riyaset-i ruhanlye. memallk-i ecncbıycde bulunan Musluınanlara veta-
yeti olmamak" gtbi hUafetle alakah birçok ögenın ve yorumun şaşırtıcı ve
beklenmedik geıeccgıru düşuni.ıyorum.
Burada yenı ve cesur yorumlar olarak (gerçek) hilafet sısteminin vekruet
kavramı etrafında ınşa edilmesi; halifenin , Allah'ın ve Peygamber'in dcgıı de
halkın vekili olarak konumlandılması ve nihayet ıneşruti ve demokratik bir
öge olarak gittikçe ltıbar kazanan .. hakimiyet-i mllliyc"nin tayin edicJ bir un-
sur haline getirilmesi fevkalade önemHdir. Bunun kadar önemli bir diger yo-
rum. meşruti blr Idarenın .. hukümct reisi" demek olan halifenin Osmanlı
toprakları dışındaki Müslunıanlara velayetlnin olmadıgı. onların da halifeye
Itaatlarının şart olnıa<lıgının açıkça vurgulanması ve "milli hilafet" dlyeblle-
cegimlz bir fikre açıkça kapı aralanmasıdır.
5. Son metinlerimiz uhuwet kavramı etrafında tcşekkul ermiş yenı go-
ruşler arasından seçilmiştir. Bu metinlerde esas Itibariyle ınuıninlcrin kar-
deşligını Ifade eden uhuvvet ınen1umunun dini alanının. dönemin ihtiyaçla-
rı ve icbarları istikametinde yeni uhuwct daireleri ınşa edilerek nasıl zorlan-
dıgı/ gcnışleWdıgı ve bu ugurda nasların. maksud un dışına çıkacak şekilde
nasıl yorumlandıgını görmek mumkun olacaktır.
"Ulıuwet-t vatanıyc: Bir devlete. bır kanuna tabi olanların dinler!, mez-
heplerı nasıl olursa olsun karındaşhgıdır Bllumum Osmanlılar karın
daştırlar Osmanlıların anaları da babaları da bırdır Anaları ·vatan-ı
mubarek. babaları şer'-ı eelil-i enverden ınustefad olan kanun-ı ınu
nırdir. Osmanlılar. ncsebi kardaşl<ırın ebeveynlerı nazariarında ımısava
oldukları gıbı kavanin-1 Osmaniye ve hukuk-ı ınedeniyc> ve sıyasıyt' na-
zarlarında da müsav1dlrler ..75 ıızmlrlı Isınail Hakkıl
"( ... ) Uhuvvel-i vataniye ile ilivan olan gaynmüslimler ile beyolmizde hu-
kuk-ı selaseye dikkatle cUn ve aytnlerıne müdahale edilmeyerek canları
nı canuruz ve mallarını malınıız ve ırzlarmı ırzımız gibi bilip dalına mu-
hafazaya sa·y u gayret eylemektir ki hi.ıkm-i şeriat ve mukteza-yı İslami
yet ve Insaniyel dahi ancak budur"76. [Mehmed fevzi)
··( ...)Vatan kardaşı olanlar; her ne kadar bunların dlnlerı, mezhepleri baş
ka başka olursa olsun hepsi aynı vatanm evladı. ayn ı topragın sal'libi, ay-
nı devletin tebeası oldukları ıçın bunlar toprak kardaşıdı.rlar. Bunların
milletlerı bir, fakat kavimlerı başkadır. Esas. kavmiyette dcgil n1illiyettedlr.
Onların kavmiyetleri milliyetlerinden sonra gelir" 77 . !Doktor Hazıki
"Bütün Osmanlı/ar din-i ıniıbln-1 İstama mensuptur. bazısı hakil<aten
Müslüman. bazısı Müslüman hükmünde. Degil ml ki hepsi ahkfun-ı İs
lfunJyeye tabidir; hi.ikmen Müslüman sayılır. Ermeniler. Hırıstıyanlar.
Museviler esasen Müsluman degu. fakat mademki şerfat hükmünü ka-
bul ederler, kanun-ı şerfat ma'delet ıcra edecek diye ltımat ederler. her
ti.irlu mazarrat ve menfaata iştirak ederiz diyorlar: biz de musafaha ede-
llm"7B. 1Manastırtı isınail Hakkıl
Gaynmüslimlerle uhuvvet tesis edilirken genellikle İslam hukukunun
"zimmi"lerle Ilgili hLikümleri delil olarak kullamlmaktadır79. Halbuki "zimmi"
ahka.mında gayrımuslim tebeanın hul<tı ku tanınıp korunınakla beraber mü-
savat sözkonusu degildir. Tanzimat öncesi Osmanlı uygulamasında da yok-
tur. Fakat ll. Meşrutiyet sonrasında birçok konuda olduğu gibi burada da ya
eşıtsizlikleri ve farklılıkları süküUa geçiştirrnek yolu tercih edilmiş veya da-
ha da ileri gidilerek ''Müınınler kardeştir'' ayetindekl "mümin" kelimesinin
"el1.1-i kitab''ı (Hıristiyan ve Yahudileri) da kapsadıgıBO: şeriatın "taht-ı adale-
tinde bulunan mUel-i gayrımüsUıneııin hukuk-ı dünyeviyesini miliet-i İslami
ye hukukundan ziyade muhafaza"Bı ettiği gibi yorumlar yapılmıştır.
Hülasa bu metinlerin hiçbirinin mantıgı ve muhtevası bir bütün olarak
İslam tarihinin. islam ilim ve kültür mirasının içine dogru rahatlıkla uzatıla
maz. Bir başka ifade ile hemen hepsi büyük ölçüde dönemsel problemlere ve
ögelere göre şekillenmiş, ·asl'a sadal<ati değil zamanın ilcaatına uygunluğu
önplana çıkarmış, bu yüzden kısmen veya tamamen kendisine ve kaynagına
'yabancılaşınış' ınetinlerdir. İçinde yaşanılan zamanın şartları ve talepleri el-
Mehmet !zzet bey. tatil ıçin geldigl Istanbul'da iyı bir tesaduf eseri ola-
rak Yusuf Akçura lle karşılaşır. Akçura'nın "ne tahsil ediyorsunuz?" sorusu-
na "felsefe" karşılıgını verdlginde aldıgı soguk tepki de aynı pratik ve acil en-
dişclere işaret eder· "Btze filozof degil demırcı lazını"SJ.
82 Abdullah Cevdet. "Qııa vadi& Iran : Iran Jl('reye gıdiyorsun?". /clllıad. nu ı06 . ı5 Ma-
~ıs ı 330, s . ı 06'daıı ııkreden llaııiogıu. Doktor Abrlııllalı Cel'clet s 359-60
83 Mehım:t !zzet , Makcıleler. haz. C Deınirctogıu. Anknra. Kultur Bakanlıgı Yay .. 1989.
'l. ıo2.
Çağdaş Türk Düşüncesi Nasıl Ele Almabilır? 199
..(... ) Insan vehlc-ı ulada ·madem ki hangı ırktan olursa olsun dın-ı Islam
ile mutedeyyın olanlar gayr-ı muterakki. cahil. mutaassıp. fakır. iradesız.
ınayetsız. hlınnwtsl.zdlr. şu halde bu maraz-ı lctımai, ırk ve cınsıne veyahul
Iklime. ınuhil-i cografıyaiye merbut degıl belki sebep ve masdar ı maraz
din-i Islamdır w Muslümanlık teraJ<ki ve temcddune manıd!r: hem Muslu-
man hem tic ımıtcmcddın olmak gayru11ümkindır· zu·munda bulunur. F'<ı
kal ıncsele ta'ınik olununca bu hükmi.ın hata-allıd oldugu anlaşılır.
"Bir dın kı 'lnsnn Için mesaisinden baı;;l<a lstınatgaıı yoktur'87 (Necm
53/391 der. saltklerının tenbeL atıl. bı-ır.ıclc yaşarnalarına nasıl ımk;ın-ı
mantıki bulunabilir'
.. Bır din kı 'Bcşıkten mezara kadar tahsil-ı ullım ve funlına sa'y ct'.
Ullım ve funun·Çın'de bıle olsa lal1sil ıçın Çın c kadar git'. Hıkınet mu-
mının gfub olmuş malıdır. nerede bulursa alır' der. saliklerının 'Adam
sen de! lındı yaşım otuzu tecavuz etti. tahsil-i ılm elmek zamanım geçti'
diyerek cehlu husran ıçınde kalmaya ne hakları vardır? Yalıut 'kasaba-
199 ı. s. 33: "Bu akımın solculugu halka yaklaşiırınak Için duşi.ındugu şeylerden bi-
ri, İslfu:ıılyetlc bir uzlA~ıııa ortaını aramak olmuştur Işiirak'te !Sosyalist! Hilmi'nin illi·
zasını taşıyan tck ynzı 'Şura-yı Ummet'e cevap', boyle bir denemenin aıılalımıdır Hil-
mi bu yazısında. sosyalistilgin lsa ile başladıgını. 'lsiaırııyctte dahi nice ayat-ı kerıınc
ve ehadis-1 şerile lle ıeyfl ve tasdik olunan' sosyalist ılkelerin 'zekat gıbı arneli bir su·
rete dahi ifrag· edildigini soylemektedır. Osmanlı SosyaUst Fırkası çevresinde sosya-
lizmi Islamla bagctaşıırmak yolundaki g!rişlnı. aynı zamanda 'uleınadaıı bir zat' olaıı
Karesi mcbusu Abdulazız Mecdi (Tolun. 1865-19421 efendinin 'Duşun· başlıklı yazı
sıyla devanı etnıişllr. Asiında 'Cevap'taıı da 'Duşun'dcn de aynı sonucun çıktıgı soy-
lenebtlir· Sosyalist olmak, Muslumaıı olınaııuı bir geregldlr Ancak niyetler açısından
bu Iki yazı arasmda tam btr ıers-slmetrı vardır. Huseytn Hilmi. bilgisınin butun ya-
lınkatlıglyla birlikte Islamdan faydalanmak isteyen bir sosyallstur: Abdulazlz Mecdl
ise sosyalizmi kullanmaya kalkışan bir Mushıınan"
87 "Bu ayei-1 ınaıızunı. bıınc1an onsekiz sene ewel şu suretle Izah ve tefsir edllııılşt!.
Bulmak lsiNsen nıezelletden reha
Bir haklkaltır. bııııa ol aşına:
Kimseden tmrlacla <>lnıe tnllıar
Dereline sen cyl<> teclbır-1 clel'a:
Leyse lı'l-lnscınt 11/fı mci se'ö" (Yazann notu).
Çagdaş Türk Düşüncesi Nasıl Ele Almabilir? 201
mızda mükemmel mektep yok. medrese yok. V1layet merkezine yahut İs
tanbul'a veyahut Avrupa'ya. Amerika'ya kadar kim gidecek?' demeye, ya-
hut bir ilm-I müfidi, bir ihttra'-ı nafl'L frenk eseri, frenk icadı diyerek is-
tihfaf ve red etmeye nasıl cüretlerı olabilir?
"Bir din ki 'Bir kavmin Lisanını ögrenen o kavmın mekr u hilesinden emin
olur' der. scülklerinin 'kim ki okur Farisi giderdinin yarısı' hezeyarum dili-
ne dalayarak Lisan ögrenmekten !sUğna göstermesi nasıl makul olur?
"Bir din ki 'Tahsil-i ilm u ırfan erkek ve kadın her müsllm üzerine farz-
dır' der ve taleb-I Umin emr-i vücubunda erkeklerı kadınlardan katıyyen
tefrık etmez: tenevvur etmeyi, taallum etmeyi emr eden böyle bir dinin
salikieri geçinenlerin kız çocukları hakkında 'adam sen de kızlar için
ullım ve funun tahsiline ne h.izum var. namaz surelerıru öğrensınler ye-
tişir' gibi bezeyan ender-hezeyanı tekrar ederek ve sadr-ı İslfunda yetiş
miş şaireleri, edibelerı. fazılaları ve hatta cengaverleri bilmlyerek, unune-
hat-ı müslimini cehl u gaflet zencirlerinde bırakmak gibi hüsran-eogız
bir ma'sıyeti irlikab etmek cüretlerini nereden alırlar?88
"Bir din ki 'Kesb ü tıcaretle meşgul olan kimse Allah'ın sevgıllsidir' der:
terakkı etmeyi. mazhar-ı refah olmayı emr eden böyle bir dının salikieri
ne yüzle ticarete. lstihsalcilige. sanayı·e lstihfaf nazanyla bakabilir?
''Bir din ki 'FakırUk dünyada ve ahıretle yuzkarasıdır' ve 'Az kaldı l<l fa-
kirlik küfr89 olsun· der. böyle bir din ehlinin servet i.ı samanı isUhkar
ederek 'efendim Müsluınan ıçin hutam-ı dünyanın yanı dünya malının
ne ehemmiyeti var. dunya zaten kafıre Cennet mümine zindandır, hem
de bizim PeygambenmiZ degil nudlr ki 'Fal<irlik berum medar-ı lfllharını
dır !ci-Fakru fahri) buyurmuştur' diyerek ve bunun mana-yı bülendlni
anlamayaral< saçmalamaya ne hal<ları vardır? 'Ounyan ıçın hiç ölmeye-
ceksuı gıbı ça!Jş. ahıretin Için de yarın oleceksın gıhi arnelde bulun yanı
88 "1-larunu'r-Reşid'in zevcesi Zübeyde ki bir edlbe-1 iHiıne ıdi. Masrafı kendi tarafu1dan
tesviye edilmek üzre Mekke'nin el-yevtn Aynu'z·Zl1beyde ısmiyle meşhur suyunu lsa-
le ettıniı. Yunaniler tarafından tahrib olunan İskenderiye şcbrini yeniden yaptırdı.
"Bfıran Hanım ki mellke Zübeyde'nin gelinJ ve Meınun'un zevces! idi. Zckii ve irfanıy
la mümtaz ldl, Bagdal'ta kadınlara mahsus ınektepler ve hastahaneler yaptırınıştı.
"Sekine bt. Huseyin ki hafıde-i Pcygamberidlr. bir harika-ı Ilm u fetanel idi. Salonun-
da zamanın Ferazdak ve Harir gibi meşahlri ictima ve zat-ı ısmet u irfanından lstlfa-
za ederierdl. Şehdetü'l-Kallbe ki altıncı asr-ı hicride yaşıyordu: edebiyat. tarih. bela-
gaı üzerine konferanslar verirdJ ve birçok ulemaya icazet vermiştir.
"Halife Mansur'un hemşirezadeleri hanımlar zırh giyinerek BiZans ınaherebelerine
gitmişlerdir. Reştd ve Memun'un zamanlannda hanım efendHer uleına ile ınubahese
Jerde bulumırlardı. ilah ...
"Muallim Melımed Zihni Efendi'nin Meşalıiru'n-Nisa'sında tafsilat ve iddiaınızı ınuey
yid eınsru ve vesatk çoktur. Tevfik Fikret 'Kızlannı okutmayan millet ogullannı mane-
vi öksüzlulte mahkum etmiş demektir: husranına agıasınl' diyor. Şayan-ı hürmet \'C
ınahabbet şal.rimlz ne dogru ve dogruyu ne gı.ızel söyluyor!" (Yazann notu).
(Yazarın Mehmet Zihn! Efendi ile Tevfik Fikret'i aynı dlpnotta rahatlıkla kullanmac;ı
donemın şartlarında garipsenecek bir şey degil İ.K.(.
89 "Küjr lugaten örtmek. setr etmek demektir. Bugday danelerini toprakla orttugu ıçın
ekinciye kfıflr ve amellne kıifr denilmışur. Ralı-ı hakdan sapanlara kiüır denmesi. ha-
kikatı setr elmelerindendlr fhfa-yı hakikal ve setr-I hakikal nazar-ı lslfunda o kadar
rnekruh ve mustekreh bir ma·sıyel addolunınuştur ki kufr kelimesine eşna·-ı me'fısi
yi ifade eden bir kuwet ve şiddet-i ınana ilbas edilınişUr" !Yazarın notu).
202 İsmaıl Kara
adl-i ebedinin dıiçar-ı ıtabı olacak efat-ı fasideden ihtıraz et' diyen din
din-i İslam degil midir? Ve 'te'bir-i nahl' yani erkek ve dişi hurma agaç-
Jarının gubar-ı tanerini izdivac ettirerek hurma agaçlarını mahsuldar kil-
mak hususundaki adem-ı vukufunu ba-kemal-1 tevazu itiraf ve eşcar u
nebatatın bu sırrına vakıf olanları tahsin ve takdir ile 'Dogrusu, siz
umur-ı dünyada benden daha ziyade alimsiniz' buyuran Peygamber-i Zl·
şan. peygamber-ı din-i islam degil midir? Hazretı Peygamber (s.a.)'in 'el-
Fakru fahri'90 buyurmuş olmasına gelince: dikkat edilsin 'el-Fakru fahri'
buyuruluyor, 'el-Fakru fahru ümmeti' buyrulmuyor. Fakr O ezkfi.'n-nüfUs
içün medar-ı fahr olabilir. Çı.inkü o kişver·i milneviyat hi.ıkumdarıdır.
Fakr O'nda seha ve kerem burhanıdır. netice-ı ın·am u ihsand.ır. Bizlerde
Ise fakırlik hernan daima tembelligin, teşebbüs-1 şahsiden. azın u iradet·
den malırumiyelin veya israf u sefahetın delil ve netice-i hüzn-engızidir.
"Hür-endişler de tasdik etınektedirler ki bu türlü ahkam-ı münciyeyl
tebllg eden bir din. salikierinin sebeb-i inhitat ve hüsranı olabilmekten
çok uzaktır.
"Biz alem-ı islamın mı.ibtela oldugu maraz-ı inhitatın esbab ını. teşlıısını.
inzannı senelerce taharrı ve mulahazadan sonra başlıca esbab-ı maraz
olarak şunları bulduk:
ı. İslam hukumdarlarının lstibdadı.
2. Gaflet veya mı.imaşat-ı uleına-yı din91.
3. Mestüriyet-1 nısvanın aldıgı surct-i garıbe-i gayrı meşrüa.
4. Aklde-ı kaderin fehnı-i galatı,
5. Tcşekkül-i ictımai92.
"Alem-i İslamın tekrunul-ı fikrisine en vahim darbeyi huınukdaran-ı İs
lfundan Sultan Mahmud-ı Gaznevi vurmuştur (... )"93.
90 "Bu hadisin. biliriz sıhha ıı ıneşkukdur. Canııu·s-Sağir'de yoktur. Cami'in 67. madde·
sinde 'el-FakT.. .' ilah. hadisiyle bunu takip eden diger bir iki hadis cumleten meşku
kıi's-sıhhadır; re·y-1 ulema bu nıerkezdedir. 'Fakr'ın tevazu. adeın ·i enaiyet demek ol-
dugu da başkaca cay-ı mulahazadır" (Yazarın notu).
9 ı "U mmetimden iki sınıf iyi olursa ıımmetiın de ıyı olur. bozulursa umıııetim de bozu-
lur. Bu tki sınıf da ulema ve uınera sınıfla ndır" (Yazarın notu).
92 "Alem-ı İslamın esbab-ı inhitatı arasında bu beşincı sebep belki en kuvvetlı alandır.
Bunu genç üstadıınız ve aziz ve ınuhterem muhibbim Prens Sahahaddin beyefcndi.
uluın-ı ictiınaiyedeki bi-manend nufuz·ı nazarı ve vasr ilmi Ue bize Ilk defa göstermiş
tir. Nokta-i istinatlarını daima mensup oldukları cemaatlarda arayan tecemmü'i ef-
raddan ınuteşekkil ın!lletlerin ergeç lnhitata ugrayacagını muşarun ileyh Türklya Na·
sıl Kurtcırılabilfr? unvanlı kuçük ve fakat pek özlu bır k!lapta pek Iyi şer11 etmiştir. Bir
ına·şcr-1 beşer. nokta-ı lstinadını kendi kendisinde bulan fertlerden muteşekkil olur-
sa ve ancak böyle olursa kavı ve ınuammer olur. Sahahaddin beyefendinin kitabını
tel<rar tekrar okuınayı ve ıyı mu lahaza etmeyi vatandaşlaruna ne kadar tavsiye etsem
yine azdır. Bu manevi nokta-i istinadı ferdin kendisinde veya cemaaıında bulması
keyfiyetieri cemiyetleri Infiradi (partlcularlste) ve leceınınu'i (comnıunautalre) esasla·
rıyla ikiye ayınyor. Birincisinde her fert kendi aleminin padişalııdır. Nokta-ı istiııadı·
nı kendi kendisinde bulur. ikincisinde fertler ancak cemiyet ve teceınmu· halinde bir
kıyınet ve kuvvete ınaliktirler.Buıılarııı nokta-i islinadları harim-i ruhlarında degil ha·
rlcdedir". (Haşiye-ı tab'-ı sani. 1922)" (Yazarın notu)
93 Abdullah Cevdet. Cihan-ı Islama Dair. Istanbul. lctilıadevl. 1922. s. 5-12 Ilik baskısı.
lclılıad dergisinde bir makale olarak yayuılanınıştır: sayı: 26. 1 Tenıınıız 1327) Ya-
Çağdaş Türk DilŞI/IlCesi Nasıl Ele Almabilır? 203
94 Şehbeııclerzacte Filıbell
Ahmed Hllmi. Tarih-i Islam. 1\ostantınıyye. Hlkmet Matbaası.
1326. ı. s 3
95 BOA. Yıldız Esas EvrakJ. K 18. E. 546. Z. J 3. Kr. 32. s 3.
Çagdcış Tur/... Dıişu11cesi Ncuıl Ele Almabılır? 205
"düşman" lara karşı bir guç olarak kullanmak ıstedigi açıktır. Bu niyet ve du-
şu nce Paşa'yı tarü1 kitaplarının dilinin herkesin anlayabılecegı şekilde sade-
l eş tlrilm esı. tabir yerinde tse düz bir lfadenın kullanılması ve "münşiyfme ve
edibanc" uslubun terkedilıncsi. neUce olarak da bilginin halka ulaştırıtma
sı/halkın din ve dünya tasawurunun ilerlemeye ket vurucak konumdan çı
karılması gerektigl fikrinin kabulüne de göturmüştür. Aslında daha once de
halka bllgi ulaştırılıyordu, fakat şimdi sözkonusu olan üst bilgiJenme düzeyi
ile halkın bilgileome düzeyının birbirine yak l aştmlması ve tabii olarak fark-
lı derecelerdeki algılaınaların asgariye Indirilmesi, seviyenin di.ışürulmestdir.
Bilindlgi gıbı bu yöneli ş modernleşme hareketlerinin halka ulaştınlması, be-
nırnsetllmcsi, bilginin/siyasi ve dini i.ıst küllürün standart hale gelirilmest.
demokratLkleştlrUmest. daha dogru bir Ifade ile halktan gelebilecek muhale-
fetin zayıflaWması dogrullusunda lşleWmesı zaruri görülen bir mekanizma-
dır ve zaman zaman siyasi merkeze muhallf olsa da ıslahatın ana taşıyıcıla
rından biri olan gazete neşrlyatı/"gazetecl dili" vakıasıyla kesışmektedir.
Genel temayüllerı gerlde bırakıp Muslüman aydınların yenı tarih telak-
l<ilertnJn detaylarına inlldtglnde birbiriyle bagtantıJı birkaç konu başlıgı he-
men karşunıza çıkacaktır:
ı Çağdaş Müsluman aydınlann. genış manasıyla tarıh noktasında yap-
tıkları en önemli usul hatası. siyasi. askeri başarısızlıkları aynı zamanda Is-
lamın kultürel. sosyal ve kurumsal başarısızlıkları olarak da görmek konu-
sunda. sonradan da tashlh edemedikleri çok aceleci bir tutum takınmaları
ve "kurtulıış ideolojisl''nı aımanlaştıracak bir bitiş ve tükeniş hissiyatma ka-
pıJnıalartd1r. Aynı şekilde ıaferlerle dolu oldugu kadar maglubtyetlerle de ta-
nışmış. onlarca devletin. sullanlıgın. emırııgın. hatta hllafetin çöküşünü, el
degıştırmcsini görmuş geçirmiş Islfurun uzak tarihini yeni bir gözle okuma
ve degcrlcndırme, netice olarak bundan bir guç devşirme zemini ve hareket
noktası çıkarma başarısı da gösterilememlştır. Halbuki çokça tarthi örnek-
te göruldugu gıbı s iyasi başarısızlık her zaı11an o kUltur dalrestnin tükenişi
ve artık çözüm üretemlyeccgı anlamıru taşımamıştır. Bu bJtış ve tükeniş ha-
lct-1 ruhtycslnln, önüne kattıgı her şeyi sUJp süpüren. ınsanları, toplurnları
bogan "scyl-ı huruşan" (coşkun medeniyet/ Avrupa seti} lstlareslyle birleşe
rek ne kadar tehditkar ve tedirginlik verici noktalara vardıgını birçok metin-
de görcbülyoruz96.
Osmanlı Devleti'nin as ırlarca suren iktidarının zevale dogru gitmesi ve
lslfun dunyasının nerde ise but\ln cografyalarının istila ve işgale ugraması ile
Osmanlıların zevali arasmda dogrudan lrllbatlar kurulması bu tedirgin ha-
Jet-ı ruhlycyi beslemiş gtbldir.
2 . Mııslüman aydınların. kurtuluş ve kalkınma (terakki. teall, ihya, ıs
lah. tecdid, tekamül, lnttball, tstihlas, necat...) ıçın "parçalanmış ve halkaları
kopuk bir tarih" telakkisinde karar kılmaları. Islam dünyasının gerilemesini
(tereddl. tedenni. ınkıraz. lzmlhlal. inhildl. tejessüh. cümüd. atalet. .). pek de
tartışmadan. bir vakıa olarak kabul edip bunun sebeplerlnf, dogrudan Is-
96 Mes<>ıa bk. Mehmed Akli. 'Mevıze", SR. IX 1 230. s. 375 (29 Safı•r ı 33 ı 1 12 K. sanı
1328)
206
ı 00 Fazlurrahnıan,
Islam t'(" Çngctaşlık, çev. A Açıkgrnç - M. H l<ırb:ışo~lu. Ankara. Fecr
Yay 1990, s. 73 - 76
101 age. s. 75
210 lmıail Kara
102 Bu konuda bk ısmaıl Kara 'Modernleşme dönenıi Turklyesi nde 'ulunı. funıin' ve 'sa·
nar k:ıvramiarının algıJamşı uzerine birkaç not" Kutadgoblltg-F'els~fe·Bfllm Araştır·
ma/arı. sllyı: 2, Ekim 2002. s 249-78
Çagdaş Türk Dıişunce.ıı Na.nl Ele Almabilir? 211
haten veya zımnen girmeye başlayan. daha sonra siyasi muhalefet hareket-
lerı olarak Yeni Osmanlılar ve İttihat ve Terakld hareketlerinin de muhalif
kanadı genişletmek, gayrımüslimlerı haberleşme ve yasak yayınları edinme-
dagıtma kanalı olarak kullanmak ve Avrupa'da itibar görmek gibi birçok sa-
ik eşligınde kısmen veya tamamen beniınslyecegı müsavat meselesi. öncelik-
li olarak üç hedefe yönelikti:
Hedeflerden biri devletin sınırları içinde, özellikle Balkanlar'daki milli-
yetçi ve ayrılıkçı temayülleri durdurmak veya tehdit edici olmaktan çıkar
mak ve dinlere/mezheplere göre şekillenmiş milletler sistemini bir şekilde
ayakta tutmakur. Bilindiği gibi İtlihad-ı Anasır 1ittihad-ı Osmani politikası bu
siyasi kararın neticesi idi ve dönemin şartlar ının icbar ettigi yeni bir Osman-
lı vatandaşı çerçevesi ve yeni bir siyasi birlik (ittihad) anl ayışı inşa etmek pe-
şinde idi. Isiahat F'ermanı'nın Müsli.imanlarla gayrımüsllm ler arasındaki
münasebetlerı yenıden tarif ederken •·ravabıt-ı kalbiye-i vatandaşi"den yani
kalbi/hissi vatandaşlık baglarından bahsetmesi bu zavıyeden manalı olma-
lıdır. İkinci hedef Rusya'dan sonra gayrımüslinılerin hamisi konumuna yük-
selen Avrupa'nın dogrudan veya dalaylı müdahalelerini azaltınale hafiflet-
mek veya bütünüyle ortadan kaldırmakur. Üçüncüsü ise Avrupa'nın Os-
manlı ve İslam dünyası için giderek daha fazla ınenfi vurgular yaptıgı ve or-
yantalislik çalışmalarla akademik olarak da beslediği üç eşitsizlik (hurle kö-
le. erkekle kadın, Müslünıanla gayrınıüslim arasındaki eşitsizlik) alanının
yükünden nisbi de olsa kurtulmaya yöneliktir.
Müslüman aydınların mi.isavat kavramını nasıl, hangi çerçevede anla-
dıkları ve ne tür araçlar kullararak müsavat politikalarını meşrulaştırdıkla
rı meselesi uzerine yogıı nlaştıgırruzda şu noktaların altı çizilmelidir:
a) Müsavat problemi, dini olmaktan ziyade milletlerarası siyasi nıünase
betlerin ve belki dönemin ana teınayüUerlnin Osmanlı Devleti'ne dayattıgı
politik bir mesele olmasına ragmen dini bir çerçevede inşa edilmiş ve sunul-
muş yani ayetler ve hadisler delil getirilerek Müslümanlada gayrımüslimle
rin eşitliginin Kur'an ve hadisiere uygun oldugu. hatta nasların müsavau
emreuıgı savunulmuştur (bugun de savunulmaktadır). İsianı ve Osmanlı ta-
rih tecrübesi ise müsavat kavramı etrafında yeni ve zaruri yönelişlere yol ver-
medigi. müsait olmadıgı ıçın. bu yeni metinlerde çogunlukla bır kenara illi-
miş. görmezden gelinmiş veya bu mümkün olmadığı zaman tenkit edUerek
baglayıc ı olmaktan çıkarılmıştır. Müslümanlarla gayrunüslimlerin eşitUgi
manasında müsavalın , Kur'an ve hadısler açısından "caiz" hatta "farz" oldu-
gunu savunabilmek, bir başka ifade lle siyasi zaruretleri dini zaruret haline
yüksellmel< için ilmiyeye mensup zevat da dahil olmak üzere Osmanlı aydın
lannın kaleminden çıkan metinlerde birçok ayet ve hadisle karşılaşıyoruz.
Çagdaş İslam düşüncesinde önemli bir yeri olan "kaynaklara dönüş hareke-
ti"nin aynı zamanda ne kadar problemli ve sıkıntılı. bir manada kaynaklar-
dan uzaklaştırıcı bir alan olduğunu göstermesi açısından da. zahiri ve batı
ni manaları müsait olmadıgı halde nıüsavatı savunmak için serdedilen \'e
nihayetlerinde "nazar-ı şerialta herkes ınüsavidir" hük ımı yer alan bu ayet
ve hadislerin nasıl seçlldıgıne ve nasıl tercüme edUerek yoruınlandıgına baJ.;-
mak gerekmektedir.
214 lsmaıl Kar.::
b) Dindar bir kişinlıı veya dini temel referans aldığ;ı iddiasında olan bir sı·
yası yapuun farklı dinlere mensup kişileri (bizim örneğ;imizde Mllslümanlarla
gayrımüslimleri) eşıt hale getirmesi dinen. şer'an hatta zihnen mümkün olma·
sa gerektir. Çünku hangi dıne mensup olursa olsun, böyle bir yöneliş felsefi·
itikadi duzcydc ya kişının ve siyasi yapının kendJ lllkadının doğ;ruluk ve hak-
Wığ;ından şüphe etmesi ınanasma gelecek veya ikinci ve uçuncü taraflara kar·
şı kendi lehine ışieyecek bir manevra alanı açmak Için bilerek tavizler vcrdigı
kabul edilecektir. Kalkış noktası hangisi olursa olsun (bize göre şüphe ile ta-
viz/manevra şıklarının Ikisi birlikte Işlemektedir). şartların zarurl kılrrıasıyb
benimsenen müsavat duşüneesi bir nevi laik hukukun ve zihniycun gelişme·
sine yol açacak, en hafif tabiriyle siyasetle. örfi hukuk ve hikmet-i hlikümeı
alanını normal sınırlarını aşacak şekilde genişletecektir. Cevdet Paşa'nın Me-
celle Için kullandıgı "mesall-i şer'iye cem· olunaral<. ehl·i Islama göre 'allk6.m-1
şer'lye' olup tebea-i gayrımüsllmeye göre dahi 'kanun' itibar olunmak (... r iba-
resindeki "ahkfun-ı şer'lyc" ve "kanun" ayırınu vurguları, Osmanlı devlet rica-
linin ne yaptığ;ının tamamen farkında oldugunu göslcrdJğ;l kadar sckülerleşmt
ve zihin parçalanması duzeyinde ne kadar problemli bir alanın ıçınde olduğ;u
muza da işaret etıneklcdır. Bır aşama sonra değ;erler ve sosyal hayat duzeyin·
de MüsllimanJarla gayrunüsliınler arasındaki farkın bu dunya Uc değ;U ahırer
le alakatı bır mesele oldugu vurgulanacak. bu mantık giderek din-dunya. dun-
ya-ahırel ayırunına yani laik/sckuler tasavvurun merkezıne varacaktır.
Bu noktada Manaslırlı Isınail Hal<kı'nın Ayasofya Camii kursusunden
ceınaata soyledıklerinc ve daha sonra şeyhulislamlık ınal<amına oturacak
olan Mustafa Sabri Efendi'nin yazdıklarına bakabiliriz:
"Dın ve mczhcbın dunyaya. husn-ı muaşerct ıfasına htç taalluku yoktur
Ahırctte hallert ne olun:ıa olsun. Onelan sana ne! (... } Adem-ı musaval
ahıretccdır. (... ) Hele sıvaselen bu tesavi lmusavatl ve ıttifak bugun ne
kadar lazımdır ı . .ı Esasen aramızda uhuwet var; uhuwct-1 ınsaniye
uhuwet·l vataniye (.. .rıo3.
"llayır hayır bu 'hurriyet ve meşrutlyelle İslam ve Hırıstiyan bir olacak-
mış. dinler birbırine karışacakmış. yahut hepsı ortadan kalkacakmış· gı
bi cvhama kapılmak kar-ı akıl degildir. Mcşrutıyetle Islam tıe Hıristiyan
hukuk-ı dunyeviyece nıusavi olacak demektır (... } Muameleit-ı dunyeviye-
yc ait olan bu gıbı hususatta ınusavatı gözetmek lazım olup umılr-ı dini·
ye ve Ltikadiyeye gelince elbette muslim başka gayrunuslim başkadır.
Alıcak bu yoldakı Isianılık ve HıriStiyanlıkfarkı yalnız cami/erde. kiliseler-
ele zalıir olmak( ... ) lazım gelir"l04.
103 ·Mevaiz", SM. 1/13, ı. 207 (24 Şewal 326/6 T sanı 324).
104 Mustafa Sabrı. "Taşracla irad olunmuş bir nutukdaıı" Beyanu'l·hak, 111 / 56 s. i 152.
(7 R ahir 1328 5 Nısan 1326)
ı 05 Genış bilgi için b k. lsıııı.ıil Kara. "Musavat yahut M11slııınanlara eşıtsizlik-Bir kavra·
ının sıyaseten / clınen Inşası vt' donuşturucu gucu". Osmanlı Del'ietl'nde Dın l'!! Vicdan
lfurrlıJeli ıçinde Istanbul. E:nsar Yay .. 2000. s 307-47
Çajda~ Türk Dıt.şiuıcesi NaJıl Ele Almabılır? 215
2 . Müsavatı, yine Fransız IhtilaH menşeU ve masonik bir umde olan hür-
riyet (liberte) kavramı takip edecektir. Hurriyet kavramıyla alakalı iki temel
problemden biri, İslrun ve Osmanlı siyasi kültüründe hürrlyeUn siyasi degu
hukuki bir kavram oluşu ve fıkıh nazar ın da bir Müslümanın fiilen esir olsa
bile hukuken köle (esir) statusünde olaınayacagı hükml1 idi. Bu yüzden Os-
ınanlılar dahil olmak uzere Islam dünyasında, siyasi özgurlugü ifade eden
bUberte" kavramı uzun sayılabilecek bir muddet, daha çok tıcari-iktisadi bir
terlm olan serbestiyel kelimesiyle karşılanmıştır.
Ikincı problem İslilin ve Osmanlı siyasi düşunceslnln itaat temel kavra-
mı etrafında şekillenmış olmasıdır. Burada AJ!ah'a itaalla padişal1-halifeye
itaatın aynı kelimelerle Ifade edtlmiş olması (itaat. taat), hatta ayette Allah'a,
Peygamber'e ve ulu'l-emre ilaatın birlikte/peşpeşe zikredilmesi (Nisa 4/59)
önemli bir husus olarak zlkredilmelidırı06. DolaJ1sıyla siyasi hurriyetlerln,
bir bakıma da muhalefetin meşru ve anlaşılablli.r hale gelmesi ıtaat dairesi-
nin daralması ve anlam kaybına ugramas ıyla mumkun olabllmiştir. (Hemen
Işaret edilmelidir ki bu söylemlerin üzerinden uzun seneler geçmiş olmasına
ragmen Islilin dünyasında hurriyet ve itaatsizlik talebi bir muhalefet söyle-
mldir ve iktidara gelen, bir önceki aşamada bel bagladıgı bu kavramları gay-
rımeşru ve isyan kabul etmeye mütemayildir).
Hem gayrımüslimlerle Muslumanları hukuken ve siyaseten eşit hale ge-
tiren hem de siyasi hurriyeUere, muhalefete Imkan tanıyan yeııı rejim. hila-
fet-saltanat sisteminın yerıne geçecek olan mecUsU ve anayasalı meşruti re-
jim olabilirdi.
3. islam siyasi duşiıncesı, fıkıh hukümlerl, siyasetname gclenegi ve ku·
rumlar tarihi yenıden yoruınlanarak islami bir rejim hüviyetınde savunulan
meşruti idareyle ilgili göruşlerde birçok problem ve tartışma bulunmaktadır
Temel problem alanlarından biri Erneviierden Itibaren islilin dunyasında ha-
kim yönetim biçimi olan ve Osmarılıların da devralarak, Islclmiyet öncesi
Turk siyasi geleneklerıyle bir şekilde uzlaştırarak sürdlirdl1klerl hilafet kuru-
mu ve halifenin konumu Uc aJakalıdır. Bu noktada çagdaş Musluman aydın
ların birbiriyle irUballı Iki mekanlımayı devreye sokarak probleme yaklaştık
ları ve meşruiyet zemininde meşruti rejime çıkış yolu aradıkları söylenebilir.
Mekanizmalardan biri islilin tarihini yenıden yorumlamakla alakalıdır ve
bu çerçevede Hz. Peygamber ve dört halife dönemiyle Emcvilerden itibaren
başlayan ve Osmanlıların da surdürduklerl dönem arasında biz uzlaşmazlık
ve sapma çizgisi koyma teşebbüsleri görulmektedir. Metinlerde karşılaşılan
mantık kabaca şöyledir: Hz. Peygamber Ilahi vahye mazhar olmasına ragmen
devJel ve kamu işlerini meşveretle yürütmüş, dahası "Allah'a ısyanın oldugu
yerde k ula ıtaati" yasaklamıştır. Dolayıs ıyla yönetıciye (halifeye) Itaat mutlak
degil şarta baglıdır (meşrüt'tur). Ayrıca Hz. Peygamber yerıne bir "veliabt" bı·
rakınamış. yönetici seçme ışlni Müslümanların serbest tercihlerine veya ıc-
maya terketıniştir. Nitekim dört halifenin hepsi aralarında tarz farklılıgı olsa
da bir bakıma ümmetin seçimi ve ardından itaat edeceklerine daır beyatıyle
hilafete gelmiş; Hz. Ebubekir'den başlamak uzcre de herbiri "dogru"da ol-
dukları muddctçe kendilerine Itaat edUrnesini. aksi takdirde karşı çıkUması
nı ısteınışlerdir. Nctıcede halife varlıgı kendinden olmayan. ummelin vekale-
tiyle işbaşma gelen ve ıcraatta bulunan. Müslümanların luzum ve ihtiyaç
görmesiyle de vazifesinden alınabilen bir "memur"dur. Geçmışe dönük ola-
rak resmedilen bu tablo meşr uti rejimin kcndisınden başka bir şey degildir.
Emevılcrlc başlayan ve "kalır u galcbe" ilc iktidarı ele ~eçirlp hanedanlık ve
veliahtiılda devam eden. "istibdat"la ıcraatta bulunan saltanat sıstemı i5e is-
lamın temel ilkeleriyle çelişen gayrımeşru bir rejimdir
Elınalılı Haındl Efendi'nin ll. Meşrutiyet'in ilk yılında kaleme aldıgı ve bi-
zim yukarda "Flklrlerln ve metinlerın mensubiycti" arabaşlıgında son örnek
olarak aktardıgımız hılafetle alakalı bir yazı. donemine tercuman olarak hem
öne çıkardıkları hem de zımııcn reddettikleri açısından revkalade önemlı ve
temsil gücu vüksck bir metin olarak tekrar okunabilırıo7.
Ikinci mekanizma kaynaklara dönüş hareketiyle ala l<alı olarak
Kur'aı1'da ve hadislerde geçen meşueret. şüra kavraınlannın yeniden yorum-
lanmasıyla meşruti rejimin temel kurumlarından biri olarak Meclis fikrine
meşruluk kazandırınalttadır. Bu yorumclal<l tartışmaya açık nokta Kur'an \'C
sunneıte bır ta,·sıvc (suıınet. müstahap) duzcyinde yer alan ve meşvcrette
bulunanı baglamayan ıncşverct ve ştıranın mutlak bir emir (farz) seviyesine
çıkarılması ve baglayıcı niteliklere burünclürulmcsicllr. Beyarın scçım. meş
veret'in haklıniyet-ı milliye ve fikr-I ümınct. lema nın meclis. clıl-i hall tı
akd'in milletvekili. emr-I bfl-ınaruf ve nchy-i ani'l-ınunker'ln mtırakabc ve
nczaret (denctinl) .. şekilnde yorumlanması da ne kadar yaygın olursa olsun
zayıf ve zorlama yorumlardır. Klasik anlayışta devletle halk arasında konum-
landırılan. bu sebeple de halkın taleplerını siyasi merkeze taşıyan, siyasi
merkezin meşruiyetini saglayarak halka indtren. hepsinin ustundc devleti de
dogrudan ve dalaylı olarak baglayan ilmi, fikri. ahlaki zihniyct dunyasını in-
şa eden ulamanın fonksıyonlarındaki zayıflama ve slltkleşmeye ozcllıklc işa
ret edllmelıdir. Buyük ölçüde ulcma Için kullanılan ehl-1 hall ü akd (problem-
leri çözc::n ve baglayan zumre) kavraınının parlamenterler tçin kullanılmaya
başlaması ulemanın statusundekı dcgışme ve yerınden olma açısından dik-
kat çekicidir. Müsavat ilkesi dolayısıyla Muslümanlarla eşit hale gelen gayrı
musllmlerın "meşveref' kavraınına ve bunun tabU blr neticesi olarak Meclis
fikri ve kurumu tçıne dahil edilmesi de ancak nasların maksadı aşacak şe
kilde zorlanmasıyla mumkün hale gelebilecektır
Temel problem alanlarından Iki ncısı islam siyasi düşüncesinin ve ku·
rumlarının kavram dunyasıyla ve hlyerarşisiylc alakalıdır ve burada da bu-
gun ıçın bile ciddiye alınması gereken bir kayma müşahede edilmektedir. is-
lam siyasi duşüncesindeki ana kavram hukuki ve ahlaki manaları bırlıkte
ihtiva eden adalettir (hukuken; hakkı lanımak ve gerçekleştirmek: ihkak-ı
107 Kuçuk llaıııdı. lslamtyct ve hilafet ve Meşlhat-ı Islnnıiyf!". Beyarııı'l-hak. 1/22. s . 523.
!8 Safcr 327 i 16 $ubat 3241
Çağdaş Türk Diişiinces1 Nasil Ele Almabilir? 217
olan" insan ve toplum yap ısının tabii blr nelicesi olarak yorumlanmıştır. Bu
gör üşlerde kadcrı n. tevekkülün zebunu olan insanların kendi nefls lerıne
karşı pasif tavırlarıyla devletin/padışabın tasarrufları ve düşmanın fikri ve
fiili saldırıları karşısındaki vurdumduymazlıgı ve tepkistz!igı aynı hat uzerin-
de ele alınmaktadır kı bu degerlendlrmenin yukarıda özetledigimtz oryanta-
Ustik dilin müstcbll Idare-pasif toplum paralel ligını buyuk ölçilde paylaştıg.ı
açıktır.
Ehl-i tarik ve ilmiyeden Musa Kazım Efendi demüstebit idarelerle tasav-
vur arasında tersten benzer blr ilişki kurmaktadır. Ona göre zalimlertn zul-
münden korkanla rdan "ktmısı'şeyh oldu, All alı Allah ... diye tekyelere çekil-
di. kimisi terk-ı dar ü dtyar etti". Kamus-ı Felsefe'sine "kader·· maddesin i yaz-
maya teşebbus eden Rıza Tevfik'in. metninin nerde Ise yarısını "Avrupalıla
rın ls13.miyete hasren kaderi isbat ederek muclb-1 ataJet oldugu iddiasıyla
din-i Muhammediyi ta'n ile telakki etmeleri" probleminin teşkil etmesi ben-
zer bir örnektir. Yazarın hem Islamı savunabilmek hem de Avrupalıları ce-
vaplandırabılmek ıçın bulabildıgı çözuın. bugunun MuslumanJarı arasında
yaşayan (ve mcnfi Işleyen) kader anlayışının Islamın ongördugu (ve musbel
işleyen) kader inancı olmadıgını vurgulamaktırl09. Akseki'nin kaza-kader
meselesini bu zavlyclerden ele alırken "Islamın ınani-ı terakki" oluşumı gün-
deme gelirerek zıınnen oryantalist dile at ı fta bu l unmas ı da bizce anlamlıdır ·
"Müslunıanlara ne oluyor ki her şeyde lccıza ve kaderi one surtıyorlcır?
Başka taratlara yukletemediklerı felaket w meselibi kadere tahmil et-
mek ıstıyorlar? ( .ı Muslurnanlar lıer şeyi kadcre tahmil etmekle oyle bır
derekeye suklıt ettıler ki hem kendılerıni hem de Muslumanlığın evsa-
fı(nı). pak olan akıdesinl adeta ınılei-f sairenın maskarası yaptılar:
'Muslümanların terakki edememesi kaza ve kadere olan ıtıkatlarıdır:
Muslumanlar bu akideyi telkın eden dini bırakroadıkça tcıneddun cdc·
ınezler' diye dini, Kur'anı tahktre kadar vardılar~ııo.
Tasawufve tarikat merkezli blr diger tenkit grubu, dünya hayatuıı ve dun-
ya Için sa'y ü gayreti önemstzleştlrdigı . gerilere doğru ltltigı iddiasıyla ahırel
inancı ve kıyamet. hususen kıyametln yarın gıbı yakın oluşu etrafında şekille
niyor. Bu tür melinlere bakıJdıgtnda ahıretin dımyaya lerelli edilişinin ve kıya
metin yakırılıgı vurgusunun, Müslüman fertlerı ve İslam dunyasıru hayattan.
hayatı sevmekten. dunya iŞlerine ve elliada sarılmaktan. terakkiden uzaklaş·
tırdıgı. bu sebeple de gerilemenin funlllerlnden blrl oldugu şekilnde akıl yurut-
meJerle karşılaşıyoruz Ilmiyeden Manastırtı IsmaJJ Hakkı Efendi. Ayasofya kur-
susunden halka vaaz ederken. Kur'an'da geçen kıyametln yarın kadar yakın
oluşunu "50-1 00 bin sene" gibi çok uzak mesafelere taşıma gayreti gösterırken
bu sahadaki hadislerı de blr çırpıda "zayıf. mevzu" derekesine ındlrmektcdir .
Yogunluk. kapsayıcılık ve malzeme açısından oldugu kadar dini kültü-
rün ve yaşama tarzının yeniden yorumlanınası ve dönüştür ülmesi bakınıın-
109 Abdullah Uçman. "Mulassal Kaınus-ı Felsefe'nin 'knder' maddesi" Tari/ı ı·e Toplum.
sayı: 133. O<: ak 1995, s. 9-1 1
ll O Aksekili Ahmed Haındl . " Muslumanların ugradıkları lclakcUer kendi nefıslertndaı
dir~ SR. Xl /282. s. 338 19 R evvel 1332/23 K . <;anı 13291
220 l\mwl Kara
1 11 M;uuıstırh l~illıaıl Hakkı. "Vucub-ı lntibalı" , SM, Vl /1 36. s. 85-86. 13 H ;ılur / 31 Marı
1~26
Çağdaş Tiirk Diişiince~ı Nasıl Ele Alınabilır? 221
112 "Mevaiz". SM. 1/22. s . 351-52 !28 Zillticce 1326/ 8 K sani 13241
122 llmaı/ Kara
VIII. Degerlendirme
Türkiye'de Çagda§ Türk Düşüncesi , buna bagb olarak Çagdaş İslam Dü-
şüncesi çalışmalarının metodolojik problemlerden öte bugün ulaştığı hacım,
seviye, derinlik ve kuşabna/yorumlama kapasitesinin yetersiz oldugunu
hatta muhteva ve ıstıkarnet itibariyle düşük derecelerde seyrettigini itiraf et-
memiZ lazım. Blllnmedigi veya önemsenmedigi. farkeclilmedigi için hala
önemli bir kısmı sis perdelerinin arkasında duran malzeme bollugu ve Tür-
kiye'nin tarihi, siyasi. sosyal ihtiyaçları/zımni talepleri hesaba katıldıgında
bu yetersizlik ve düşüklük daha da belirgin hale gelecektir. BelkJ daha da
önemUsi Çağdaş Türk Düşı.i.ncesi'nin bütün problemlerine rağmen bUfiil ya-
şayan ve bugünü/bizi inşa eden bir varlık olarak değil de "tarih" olmuş. ba-
şansızlıga uğramış/bizi başarısızlıga ugratmış bir alan veya sadece Cumhu-
rıyet idaresine kavuşmamızın yolunu açan bir süreç olarak kabul eclilmesı,
böyle bir muarneleye tabi tutulmasıdır.
Söz buraya intikal ettiglnde -metodolojik problemlerden ayrı olarak- ala·
mn, Ilmi ve fikri ne tür çabalara ve çalışmalara ihtiyaç gösterdiği üzerinde de
bir nebze durulmalıdır:
116 Manastırtı İsmail Hakkı. "Mevalz", SM. 1/23. s. 366-67 (5 Muharrem 327/15 K. sanı
324).
117 Musa Kazım. "Kuwet hazırlaınak-2". SM. Ul/59. s. 100 (6 Şewal 1327/8 T ewel 1325)
224 lsmml Kara
ilahiyat (İslam felsefesi. kelam. tasawuf. fıkıh usfılü, sıyer), medeniyet. mek-
tep-medresc. (b)illm-dln. modern hukuk ve tarıh telakkilcrine dalr metinler
araştırıcıların ı beklemektedir ııo.
3 . Düşünce tarlhl çalışmaları açısından bırınci derecede önemli olan
~kavram~lann dünyasına kronolojik ve tematık olarak henuz hiç gırUmemış
tir diyebiliriz. Modernleşme döneminin ana belirleyici ve bir o kadar da tak ı
bl ve deşifresı zor kavramlarından. diyelım ki ··mcdenıyct" (Avrupa medeni-
yet! 1islam medeniyet!). "terakki". "asrüeşmek -m uasırlaşınak" (m u asır mede-
niyet seviyesi). "hürriyet", "tccdld'', "ulüm ve fi.ın(ın", "hilafet", "meşrutiyet".
··asr-ı saadet", "miUet-mllliyet". "irlica", "lttıhad" (ltlihad-ı anasır. Ittihad-ı Is-
lam. Ittihad-ı etrak). "musavaC. "kaynaklara dönuş", "ş(ıra-meşveret-mec
lis". "hurafc" ... gibi kavramların XIX ve XX. yuzyıldaki hikayelerinl, modern-
leşme öncesi ile karşılaştırıldığında ne tür anlam kaybına-genişlemesine
kaymasına uğradıklarını kronolojik ve mukayeseli olarak yeterli duzeyde bil-
miyoruz. Bırkaç istisna hariç tutulursat2t. bugune kadar yapılanlar. ancak
bu kavramlardan bir l<ısmının belli bir yazara veya belll bir yayın organına
göre -çok.Jukla kronolojl gözetmeden- ne an ianı Ifade ettiklerinin tesbiti Uc sı
nırlı gibidir. Karşılaştırma çiZgisını Osınanlı-Turklye tecrubesinden aynı dö-
nemlcrdekı Islam dünyasının degişik coğrafyalarına, özelllkle Mısır. Hindis-
tan, Kırım-Kafkasya-Ortaasya. Kuzey Afrika ve Iran·a uzattığımızda bizi da-
ha buyük zorlukların ve boşlukların beklediğinde şüphe yoktur.
122 Modern donemi de Içine alan ilk blbliyografya df'neınelerlnden biri Turkkaya Ataov·t>
alt olmalıdır· "Osmanlı lınp:lraıorlugu nun yan sonıur~eleşmesı BtbiJyografya"
Sıyasal Bilgller Faktılte>sı Dergısı . xxrv /2, 1969, -.. 53-98
Çağdaş Tiirk Duşımcesı Nasıl Ele Almabılir? 227