You are on page 1of 29

CATVLLVS

BATI KLASiKLERİ

THEAGES

Eflatun
ı
\
MİLLİ EGiTiM BAKANLIGI YAYINLARI : 907
BİLİM ve KÜLTÜR ESERLERİ Dizisi: 175
Batı Klasikleri : 29

Kitabın adı
THEAGES
YayınKodu
97 .34.y .0002.623
ISBN 975.11.0232.2
Baskı yılı
1997
Baskı adedi
5.000
Dizgi, baskı, cilt
MİLLI EÖİTİM BASlMEVi

Yayımlar Dairesi Başkanlığı'nın


9.12.1994 tarih ve 7966 sayılı yazıları ile
üçüncü defa 5.000 adet basılmıştır.
CATVLLVS

Batı Klasikleri

THEAGES

Eflatun

Çeviren
HAMDİVAROÖLU


. İstanbul 1997
Eski Yunan has isimlerinin yazılışı
hakkında not

Yunan eserlerinin tercümesinde tanrı, insan ve


memleket isimlerini, ısıtlarındaki imiaya uygun bir
surette yazınağı muvafık bulduk; bunun için de
bugün Avrupa milletlerinin hemen hepsinde kullanı­
lan transcription usulünü aldık. Yunancanın her
harfi, aşağıdaki cetvelde gösterildiği gibi, tek veya
çift harfie karşılanmıştır. Th ve kh gibi çift harfleri
kullanınağa lüzum vardı; çünkü Yunancanın e sını
da, T sunu da t ile gösteremezdik, ikisini ayırmak
zaruri idi. X için de sadece h harfini alsay�ık
Yunancada sesli harflerin önüne bazan gelen işareti
ile karışması kabildi.
Ph çift harfine gelince, Yunancanın cı> harfini
Avrupalılar öteden beri böyle gösterirler; vaktiyle
Romalılar da öyle göstermişlerdir; demek ki o harfin
telaffuzu Romalıların f harfinin telaffuzuna tamamiy­
le uymuyormuş.
Romalılar ve bugünkü Avrupa milletleri Yunan­
canın :E harfini de x ile gösterirler; fakat x harfi
bizim alfabemizde yoktu: onun için bunun yerine ks
çift harfini kullanınağı daha münasip bulduk.
Yunanca isimlerden y harfi sessiz değil, sesli
harftir ve Yunancanın Y harfini gösterir; ü okunınası
lazımdır. Mamafih bu telaffuz mutlak değildir; bu­
günkü Yunanlılar onu i okumaktadırlar.
Çift sesli harfleri de gene çift olarak gösterdik.
Ancak (ov) yerine yalnız bir u koyduk; bu, şimdiki
milletlerarası transcription'da da. böyledir.

A A H E N N T T
B B 8 Th :E Ks y y
r G I ı o o <1> Ph
tl D K K II p X Kh
E E A L p R w Ps
z z M M :E s Q o
KONUŞANLAR:

DEMODOKOS

SOKRATES

THEAGES
DEMODOKOS, - Sokrates, işin yoksa, senin- lll

le biraz başbaşa konuşmak isterim; hatta, işin olsa


bile, öyle fazla önemli değilse, benim hatının için
biraz onu bırak.
SOKRATES. - Şu aralık boşum. Zaten işim
olsa bile senin hatırın için memnunlukla bırakırım.
Bir diyeceğin varsa söyle.
DEMODOKOS. - Bir kenara çekilelim, kurta­
rıcı Zeus'un kemeralt.ına gidelim mi?
SOKRATES. - Sen bilirsin.
DEMODOKOS. - Haydi, gidelim. Sokrates,
ben büyüyen her şeyi, yerden bitenleri, hayvanları, b
hele insanlan biribirine benzer görüyorum. Bitkiler-
den yana, hep ziraatçı olan bizler için, dikmeden
önce her şeyi hazırlamak, hatta dikmek çok kolaydır.
Ama, dikilen şey yaşamağa başlayınca, filizlenen
şeye türlü bakım ister. Bu da güç ve yorucudur.
İnsanlar için de böyle olsa gerek. Başkaları hakkın-
da, kendi işlerime bakıp hüküm veriyorum. İşte,
oğlum meydanda. Kullanılması gereken söz ne olursa
olsun, onu dikmek yahut ona vücut vermek, dünya-
nın en kolay işi oldu. Ama yetiştirmesi güç; bunu c

düşündükçe hep tasalanıyorum. Öteki isteklerini bir


tarafa bırakalım, şimdi öyle bir isteğe kapıldı ki beni
çok korkutuyor. Çünkü, öyle bashayağı bir istek d
değil, tehlikeli bir şey. Kendi dediğine bakılırsa, bilge
olmak istiyor, Sokrates. Galiba şehre inen, bizim
bölgeden bazı arkadaşları anlattıkları sözlerle onun
zihnini çalıyorlar; onları kıskanmağa başladı; çoktan
10 THEAGES

be�i kendisiyle meşgul olayım, onu bilge edecek bir


bilgiciyi para ile tutayım diye durmadan beni rahatsız
ediyor. Beni düşündüren para meselesi değil, ancak,
122 atıldığı tehlike ufak tefek değil sanırım. Şimdiye
kadar onu tatlı sözlerle tuttum; ama, daha fazla
tutamam ve benim haberim olmadan, kendisini
bozacak bir kimseyle buluşmasın diye, galiba isteğine
boyun eğmek daha iyi olacak. İşte bugün bunun için
geldim. Onu bilgici olarak tanınmış kimselerden
biriyle tanıştıracağım. Sen tam zamanında yetiştin.
Bir karara bağlamak zorunda olduğum bu iş üzerinde
danışmak istediğim adam tam sendin. Onun için, bu
b anlattığım mesele hakkında bana verecek bir öğüdün
varsa verebilirsin, hem de vermelisin.
SOKRATES.- Öğüt,kutsal bir şeydir derler,
Demodokos. Öğütler arasında kutsal olanı varsa bu,
senin istediğin öğüttür. Gerçek, bir insanın kendi
eğitiminden ve yakınlannın eğitiminden konuşma,
Tanrıya layık konuşma konusudur. Fakat, en önce,
görüşmemizin konusu sandığımız şey üzerinde anla­
'
şalım, ta ki, sen ve ben başka başka şeyler anlamıya­
lım, uzun uzadıya konuştuktan sonra da, öğüt veren
ben ve bana damşan sen, bambaşka şeyler düşünmüş
c olarak, her ikimiz de gülünç hale geldiğimizi görmi­
yelim.
DEMODOKOS. -Doğru söylüyorsun gibi ge­
liyor, Sokrates; öyle davranmak lazım.
SOKRATES. -Evet, doğru söyledim, ama ge­
ne de büsbütün doğru değil. Teklifimi bir parça
THEAGES ll

değiştireceğim. Evet, düşünüyorum ki, bu delikanlı­


nın isteği bizim düşündüğümüz gibi değil de büsbütün
başka bir şeyse, o zaman, onun isteği olmıyan bir d
konu üzerinde görüşmemiz daha da manasız olur.
Onun için, bence en doğrusu, işe onun kendisinden
başlamak, ne istediğini öğrenmektir.
DEMODOKOS. -Evet, belki de senin dediğin
gibi davranmak iyi olacak.
SOKRATES.- Pekala, bu delikanlının güzel
adı nedir, bakalım? Onu ne adla çağınyoruz?
DEMODOKOS. -Adı Theages'tir, Sokrates.
SOKRATES. -Oğluna güzel bir ad takmışsın,
Demodokos; kutsal bir şeye yakışır ad. Şimdi, söyle
bakalım, Theages sen bilge olmak ister misin, seni e

bilge kılacak bir kimse ile tanıştırması için babana


yalvanyormuşsun, öyle mi?
THEAGES. -Evet.

SOKRATES. -Peki, bilge dediğin kimseler


herhangi babiste bilgin olanlar mıdır, yoksa cahiller
mi?
THEAGES.- Elbette bilginler.
SOKRATES.- Ne demek, baban buranın bü­
tün öteki iyi ailelerinin çocuklan gibi seni eğitip
yetiştirmerli mi? Yani, okuyup yazma, kitara çalma
sanatı, güreş ve daha başka beden hareketleri öğret­
ınedi mi?
THEAGES. -Öğretti, elbette.
12 TIIEAGES

123 SOKRATES.- Demek ki noksan kalmış bir


bilgi daha bulunduğunu ve babanın bunu sana
öğrettirıriesi uygun olacağını sanıyorsun, öyle mi?
THEAGES. -Evet, tabii.
SOKRATES. -Bu bilgi nedir? Söyle de isteği­
ni yerine getireliın.
THEAGES. -O bunu pekala biliyor, Sokra­
tes. Çünkü kendisine birçok defa söyledim. Ama
istediklerimi bilmiyormuş gibi yapıp seninle mahsus
böyle konuşuyor. Beni hep bu güzel sebeplerle
kınyor ve kimseye güvenmek istemiyor.
SOKRATES.- Ama şimdiye kadar sen yalnız
b onunla, söz misali, şahitsiz konuştun. Şimdi ben şahit
olayım, istediğin o bilgiyi benim yanımda söyle.
Mesela, gemileri idare etmeyi öğreten bilgiyi desey­
din de ben sana şunu sorsaydım: Theages, seni, bilgin
kılacak olan kimselerin yamna vermek istemediği için
babana sitem etmene vesile olan noksan bilgi hangisi­
dir? Bana ne cevap verirdin? Nedir bu bilgi? Gemici­
lik değil mi?
THEAGES. -Evet.
c SOKRATES. -Araba sürmekte insanı usta kı­
lan bilgiyi edinmek isteseydin babana da bunun için
sitemlerde bulunsaydın, bu bilginin ne olduğunu
sorunca bana ne cevap verirdin? Arahacılık bilgisidir,
derdin, değil mi?
THEAGES. -Evet.
THEAGES 13

SOKRATES. -Pekala, §imdi özlediğin bilginin


adı yok mu, var mı?
THEAGES.- Fikriınce var.
SOKRATES. - O halde, bu bilgiyi adını bilme-
den mi tanıyorsun, yoksa adını da biliyor musun?
THEAGES. -Adını biliyorum.
SOKRATES.- Adı nedir? Söyle.
THEAGES. -Bu ad, bilgiden ba§ka ne olabi- d

lir, Sokrates.
SOKRATES. -At sürmek de bir bilgi değil
midir? Yoksa sence bu, bilgisizlik midir?
THEAGES. -Elbette değil.

SOKRATES.- Demek ki bir bilgidir, öyle mi?


THEAGES. -Evet.

SOKRATES. -Bu bilgi ne i§imize yanyor?


Bize bir arabayı idare etmesini öğretmiyor mu?
THEAGES. -Evet.
SOKRATES. -Ya gemicilik sanatı? O da bir
bilgi değil mi?
THEAGES. -Elbette.

SOKRATES. -Gemileri idare etmesini bize


öğreten o değil midir?
THEAGES. -Evet, odur.
SOKRATES. -Pekala, senin istediğin bilgi
hangi bilgidir? Bize neyi idare etmeyi öğretir?
14 THEAGES

e THEAGES. - Bence, insanlan idare etmeyi


öğretir.
SOKRATES. - Hastalan mı?
THEAGES. -Hayır.
SOKRATES. - Gerçekten, o iş hekimliğin işi­
dir, değil mi?
THEAGES. -Evet.
SOKRATES. -Yoksa o bilgi ile, okuyucu ko­
rolarını idare etmeyi mi öğreneceğiz?
THEAGES. -Hayır.

SOKRATES. - Bu da, gerçek, musikinin vazi­


fesidir.
THEAGES. -Tamam, öyledir.
SOKRATES. - Yoksa, bize idrnan edenleri
idare etmeyi mi öğretecek?
THEAGES. -Hayır.
SOKRATES. -Çünkü bu, idmanın vazifesidir,
değil mi?
THEAGES. -Evet.
SOKRATES. -O halde, bu bilgi bize, ne işi
görenleri idare etmeyi öğretecek? yukanki misaller­
de yaptığım gibi, açıkça göstermeye çalış.
124 THEAGES. - Şehirde oturanları, sanıyorum.
SOKRATES. -Hastalar da şehirde mi oturu­
yorlar?
THEAGES 15

THEAGES.- Şüphesiz, fakat yalnız onlardan


bahsetmiyorum. Şehirde bulunan bütün öteki kimse­
lerden de bahsediyorum.
SOKRATES. -Hangi bilgiden bahsettiğini
acaba iyice anlıyor muyum? Galiba ekin kaldıncılan
yahut b.ağcılan, yahut fidan dikicileri, yahut tohum­
culan, yahut harmancıları idare etmeyi öğreten
bilgiden bahsetmiyorsun; öyle ya, onları, ekip biçme
bilgisiyle idare ederiz, değil mi?
THEAGES. - Evet.
SOKRATES. -Ne de, sanırım, bütün o deste-
re, makkap, rende veya torna kullananları idare b
etmeyi öğreten bilgiden; bahsettiğin bilgi bu değil,
çünkü bu, marangozluktur, doğru değil mi?
THEAGES. -Evet.
SOKRATES.- O halde, belki de bütün bu
acunu, çiftçileri, marangozları, bütün işçileri, kadın
erkek basbayağı kimseleri idare etmeyi öğreten
bilgiden bahsediyorsun. Dediğin bilgi belki budur.
THEAGES.- Ta kendisi, Sokrates! Hanidir,
anlatmak istediğim bu.
SOKRATES. -Bana söyliyebilir misin? Aga-
memnon'un kaatili Aigisthos, Argos'ta bu dediğin c

insanları, bu kadın erkek, işçilerin ve basbayağı


kimselerin hepsini mi idare ediyordu, yoksa bunlar-
dan başka kimseleri mi?
THEAGES.- Hayır, başkalarını değil, bunla-
rı.
16 THEAGES

SOKRATES. - Sonra, Aiakos'un oğlu Peleus,


Phtia'da aynı insanlan idare etmiyor mu idi?
d THEAGES. -Evet.
SOKRATES.- Ya Kypselos'un oğlu Perian­
dros? O da Korinthos'u idare ediyordu. Bahsini
i§itmedin mi?
THEAGES.- Elbette i§ittim.
SOKRATES. -Onun kendi §ehrinde idare et­
tikleri hep aynı insanlar değil miydi?
THEAGES. -Evet.
SOKRATES. - Ya az zamandan beri Make­
donyaya hükmeden, Perdikkasın oğlu .Arkhelaos,
aynı kimseleri idare ediyor fikrinde değil misin?
THEAGES.- Öyledir sanınrn.
SOKRATES. - Ya burada hüküm sürmü§ olan
Peisistratos'un oğlu Hippias'ın idaresinde kimler
vardı dersin? Gene aynı kimseler değil mi?
THEAGES. -Elbette.

SOKRATES. -Bakis'e, Sibylla'ya ve bizim


Amphylitos'a verilen ad nedir? Bana söyliyebilir
misin?
THEAGES.- Bilicidene) ba§ka ne olabilir,
Sokrates.
e SOKRATES. -Doğru söylüyorsun. Fakat §im-
di, §unlar için de bu biçimde cevap vermeye gayret
(1) Sofist demek olan bilgici ile kanştınlmasın. Bilici, «kiihin»
demektir.
.
TIIEAGES 17

et. Hippias'la Periandros'un· hükümet idareleri ken­


dilerine ne ad verdiriyor?
THEAGES. - Tyran adı, sanınm. Gerçekten
başka hangi ad olabilir.
SOKRATES. - O halde, yurdun bütün insanla­
no idare etmek istiyen kimse, bunlann özledikleri
aynı hükümet şeklini, tyranlık idaresini arzulamış
olmuyor mu, kendisi de tyran olmak istemiyor mu?
THEAGES. - Öyle olsa gerek.
SOKRATES. - Öyleyse, sen de bunu istediğini
söylüyorsun, değil mi?
THEAGES. - Sözlerime bakılırsa, galiba öyle.
SOKRATES. - Kötü çocuk, baban seni tıyran-
lık öğreten bir öğretmen'in yanına vermiyor diye ona 125
uzun zamandan beri ettiğin sitemler tyranımız olmak
isteğinden ileri geliyormuş, öyle mi? ya sen, Demo­
dokos, oğlunun bu isteğini bunca zamandır bildiğin
halde onu gönderecek yerin de olduğu halde, kendi-
sini özlediği bilgide bir usta yapabilmek elinde iken,
bütün bunlara rağmen razı olmadığın ve isteğini
reddetliğin için utanmıyor musun? Fakat şimdi görü­
yorsun işte, mademki benim yanımda sana suç
yüklüyor, onu kimin yanına verebileceğimizi ve usta
bir tyran olması için hangi hocadan ders alabileceğini
sen ve ben birlikte inceliyelim.
DEMODOKOS. -Evet, Sokrates, Zeus hakkı b
için inceliyelim, çünkü, sanınm, bu konu üzerinde
ciddi bir karar vermek gerektir.
18 THEAGES

SOKRATES. -Bırak, azizim. Ona önce dik­


katle soralım.
DEMODOKOS.- Sor bakalım.
SOKRATES. -Euripides'i yardıma çağırsak
c ne dersin, Theages. Gerçekten, Euripides, bir yerde
diyor ki:
«Tyranlar, usta kişilerle düşüp kalkarak
usta olurlar.»
O halde, Euripides'e sorulsaydı: «Euripides,
sence tyranlar, usta kişilerle düşüp kalkarak mı usta
olurlar?» Euripides «rençperler, usta kişilerle düşüp
kalkarak usta olurlar» deseydi de biz kendisine
«hangi işte ustalarlah diye sorsayddc, bize ne cevap
verirdi? «Ekip biçme bilgisinde usta kişiler»den
başka bir cevap vermezdi, değil mi?
THEAGES. -Bundan başka bir cevap vermez-
di.
SOKRATES. -Ya «aşçılar, usta kişilerle dü­
şüp kalkarak usta olurlar» deseydi, biz de kendisine
«hangi işte usta?» diye sorsaydık, bize ne cevap
verirdi? «yemek pişirme bilgisinde» cevabını verirdi,
doğru değil mi?
THEAGES. -Evet.
SOKRATES.- Ya «güre§Çiler, usta kişilerle
düşüp kalkarak usta olurlar» deseydi, bizim «hangi
d işte usta?» sorumuza «güreş etmekte usta» diye cevap
vermez miydi?
lHEAGES 19

THEAGES. -Evet.
SOKRATES.- O halde mademki «tyranlar,
usta kişilerle düşüp kalkarak usta olurlar» diyor,
bizim: «dediğin, hangi ustalıktır, Euripides?» soro­
muza ne cevap verirdi? bu ustalığı nasıl anlatırdı?
THEAGES.- Doğrusu bilmem ki.
SOKRATES.- Ben sana söyleyelim, ister mi­
sin?
THEAGES. -Lutfen.

SOKRATES.- Anakreon'un, Kaleikritede bu­


lunduğunu· söylediği bilgi ile. Şarkıyı bilmiyor mu­
sun?
THEAGES. -Biliyorum, elbette.
SOKRATES.- Eb, demek oluyor ki sen işte,
Kyane'nin kızı Kaleikrite ile aynı sanatı işiiyen ve e

şairin, Kaleikrite hakkında söylediği gibi «tyranlık


işlerini bilen» bir kimse ile tamşmak istiyorsun, ta ki
sen de, bizim ve yurdun tyram olasın, değil mi?
L THEAGES. - Deminden beri benimle alay
ediyorsun, Sokrates.
SOKRATES.- Nasıl! Sen bütün yurttaşlanm
idare edebilmenimkamm sana verecek olan bu bilgiyi
istemiyor musun? isteyince bir tyran değil başka ne
oluyorsun?
THEAGES.- Gerçek, bütün insanıann değilse
de, çoğunun tyram olmağı isterim herhalde. Hoş,
bunu sen de istersin, herkes de ister, tahmin ederim; U6
20 THEAGES

hele tanrı olmağı, belki daha da çok ister. Fakat


benim istediğimi söylediğim §ey bu değildi.
SOKRATES.- O halde, ne istiyorsun? Yurt­
ta§larını idare etmek istediğini söylemiyor muydun?
THEAGES. - Zorla değil, tyranlar gibi de
değil, belki ba§kalarının, yurttaki ünlü adamların
yaptıkları gibi, yurtta§larırnın kendi istekleriyle.
SOKRATES.- Themistokles, Perikles, Kirnon
ve devlet i§lerinde ün alrnı§ herkes gibi mi demek
istiyorsun?
THEAGES. -Evet, Zeus §ahittir ki i§te bunla­
rı demek istiyorum.
SOKRATES.- Peki, binicilikte usta olmak is­
teseydin, iyi bir binici olmak için kime ba§vurman
b gerekirdi, dersin? binicilerden ba§kalarına ını?
THEAGES. - Zeus §ahittir ki, hayır.
SOKRATES. -Bir onlara bir de bu sanatı iyi
bilenlere, atları alan, gerek kendi atlarına, gerek
daha ba§ka birçok atlara sık sık binen kimselere değil
mi?
THEAGES. - Besbelli.

SOKRATES. -Ya cirit atmak hünerinde usta


olmak isteseydin? İyi atıcılara, ciritleri olanlara, ister
kendi ciritlerini, ister ba§kalarının ciritlerini sık sık ve
c çok sayıda kullananlara ba§vurarak bu ustalığı kaza-
nabileceğini dü§ünmez rniydin?
THEAGES. -Galiba öyle.
TIIEAGES 21

SOKRATES.- O halde, söyle bakalım. Ma­


demki devlet işlerinde usta olmak istiyorsun, bu
işlerde söz sahibi, üstelik kendi yurtlarını ve daha
başka birçok yurtlan idare etmiş, hem de Hellen ve
Barbar devletleriyle ilişkisi olan devlet adamlanndan
başka kimselere başvurarak usta olacağını tahmin
edebilir misin? Yahut, sanır mısın ki bu kimselerle
bağlaoacağın yerde daha başkalariyle bağlanarak, bu
söz sahibi adamların ustalığını elde edeceksin?
T.HEAGES. -Ama ben, senden olduğu söyle- d
neo sözler işittim, Sokrates; senin fikrince, bu devlet
adamlarının oğullan varmış, bunlar kunduracı çocuk­
lanndan daha üstün değillermiş. Kendim de anlıya­
bildiğim kadar, bu hükmü doğru buluyorum. O
bakımdan, bu adamların biri her hangi bir ölüıniüye
kendi bilgisini öğretmek işinde hizmet edecek halde
olsaydı, kendi oğluna yardım edeceği yerde bildiğini
bana öğretirdi, diye düşünürsem, pek budalalık etmiş
olurum.
SOKRATES. -İyi ama, ey insanların en ke­
mallisi, senin bir oğlun olsa da seni böyle rahatsıı
etse, iyi bir ressam olmak istediğini sana söylese, e

babası olan sana, bu uğurda kendisi için masraf


etmek istemediğinden dolayı sitemlerde bulunsa,
sonra da bu sanatın erbabı olan ressamlan beğenme-
se ve onlardan ders almak istemese, ne yaparsın?
Flavta veya kitara öğrenmek istese de, flavt veya
kitara çalanları beğenmese? Sanat ustalanndan ders
almak istemediğine göre onu ne yapacağını, nereye
göndereceğini bilir misin?
22 TIIEAGES

THEAGES.- Zeus şahit ki bilemezdiın.


121 SOKRATES.- Eh işte sen, babana böyle yapı-
yorsun, sonra da şaşıyorsun, seni ne edeceğini,
nereye göndereceğini bilemediği için de sitem ediyor­
sun. Ama biz seni, devlet işlerinde seçkin Atinalılar­
dan hangisi ile istersen tanıştıracağız. O, senden
hiçbir şey istemeden sana bağlanacak. Böylece hiç
masraf etmiyeceksin, başka her hangi bir kimseye
bağlanarak elde edeceğinden çok daha fazla, halk
arasında ün alacaksın.
THEAGES.- Peki, Sokrates, sen de o seçkin
adamlardan biri değil misin? Ah, beni kendine
bağlamağa razı olsan, bu bana yeter, başka hiç
kimseyi aramam.
SOKRATES.- Ne diyorsun, Theages?
DEMODOKOS. - Sokrates, çocuk doğrusu
pek kötü konuşmuyor; hem de beni ne kadar
sevindirmiş olursun! Çünkü bu çocuğun, senin sohbe­
tinden hoşlandığım, senin de onu memnunlukla
kabul ettiğini görmekten daha büyük bir nimete
erişemem. Bunu ne kadar istediğimi söylemeye,
doğrusu cesaret edemiyorum. İkinize de yalvanrım.
Sen, ona bağlanınağa razı ol; sen de Sokrates'ten
başka hoca arama. Böylece beni çok ve acı tasalardan
c kurtarmış olacaksınız. Çünkü, şimdi Theages'in, onu
bozacak birinin eline düşmesinden çok korkuyorum.
THEAGES. - Sokrates'i, beni yanına alınağa
razı edebilirsen, artık benim için hiç korkun kalma­
sın, baba.
TIIEAGES 23

DEMODOKOS. - Çok güzel söylüyorsun.


Sokrates, şimdi sana söylüyorum. Kısacası, oğlum
Theages'i yanına kabul edersen, elinden geldiği
kadar ona iyilik edersen, istediğin gibi kullanman için
sana kendimi de, en değerli neyim varsa hepsini de d
verrneğe razıyım.
SOKRATES. - Mademki oğluna çok yardımım
dokuoacağını sanıyorsun, telaşına şaşmıyorum. Çün­
kü aklı başında bir kimse, oğlunu mümkün mertebe
iyi yetiştirmekten başka ne ile daha fazla meşgul
olmalıdır, bilemem. Fakat, oğluna yardl\11 etmeye ve
onu iyi bir yurttaş olarak yetiştirmeye senden daha
elverişli olduğum düşüncesi sana nereden geldi? O
da, kendisine, senin değil de benim yardım edebile­
.ceğimi nasıl düşünebildi? İşte buna çok şaşıyorum.
Önce sen, benden daha yaşlısın; üstelik, Atina'da e

birçok vazifelerde bulundun, hem de en belli başlı


vazifelerde; Agyrus halkı sana çok saygı gösterir;
şehrin öteki taraflannda da, herkesten daha itibarda-
sın. Bende ise ·bunun aksine, ikiniz de bunların
hiçbirini göremezsiniz. Sonra, bizim Theages, devlet
adamlariyle düşüp kalkmayı küçük görüyor, gençliği
yetiştirmekle övünen daha başka kimseleri istiyorsa, 128
burada, Keos'lu Prodikos, Leontinoi'li Gorgias, Ak­
ragas'lı Polos ve daha birçok başka kimseler var. Bu
adamlar o kadar bilgedirler ki, gittikleri şehirlerde,
en asil, en zengin gençleri, yurttaşları arasında kime
isterlerse bağlanabilecek kimseleri, bu gibi bağları
kesmeye, ücret olarak da yüklü bir para vermeye,
24 THEAGES

ayrıca minnettar kılarak kendilerine bağlamaya kan­


dırıyorlar. Sen ve oğlun, bunlardan birini seçerseniz
akıllıca iş olur, ama beni seçerseniz akıllılık olmaz; ne
kadar istesem de, bu çok güzel, ünlü bilgilerin
b hiçbirini ben bilmem; ama her zaman dediğim gibi,
yalnız ufacık bir bilgi, aşk işleri bilgisi bir yana
bırakılırsa, her türlü bilgiden mahrum olduğumu
söyliyebilirim. Bak, bu son işte, bizden öncekilerin
yahut çağdaşlarımızın her hangisinden daha usta
olduğumu sanıyorum.
THEAGES.- Görüyorsun ya baba, Sokrates
beni yanına almak ister gibi hiç görünmüyor; halbuki
c o razı olsa, ben hemen hazırım ama, bunu şaka olsun
diye söylüyor. Yaşça benden biraz daha büyük birkaç
arkadaş biliyorum ki, kendisine bağlanmadan önce,
hiçbir değerleri yoktu. Halbuki, onun yanına gelip
gitmeye başladıktan sonra, pek az bir zaman içinde,
önce kendilerinden üstün olanları geride bırakmış
görünüyorlardı.
SOKRATES. - Bunun manası nedir biliyor
musun, Demodokos'un oğlu?
THEAGES. - Evet, sen istersen, benim de
onlara benziyebileceğimi, Zeus şahit ki biliyorum.
d SOKRATES. - Hayır, azizim, işin aslını kavrı-
yamamışsın. Ben sana anlatayım. Bende, Tanrı
vergisi, öyle bir özellik vardır ki daima üzerimdedir;
bu ta çocukluğumda başlamıştır. Bu bir sestir ki,
belirdiği zaman, bana hep yapmak üzere olduğum
işten vazgeçmemi söyler, beni hiçbir zaman ileri
THEAGES 25

sürmez. Dostlarımdan biri, bana bir niyetinden


bahsettiği zaman ses belirirse, gene aynı şey olur,
beni geri çevirir ve harekete geçmekten alıkor. Bu
olayları size şahitle de ispat ederim. Kharmides'i,
Glaukon'un oğlu güzel Kharmides'i,tanırsınız. Bir
gün, koşuya hazırlanmak için Nemea'ya gideceğini
bana söyledi, o bu idrnan niyetini bana anlatmaya e

başlar başlamaz ses belirdi. Ben, Kharmides'e: «Sen


konuşurken bendeki ses, o tanrılık ses, uyandı. Onun
için, bu idrnandan vazgeç» diyerek onu vazgeçirmeğe
çalıştım. «Belki ses, sana, galip gelmiyeceğimi haber
vermiştir, diye cevap verdi, fakat galip gelmiyecek de
olsam bu zamanda hiç değilse idrnan yapmış olu­
rum». Böyle dedi ve idmana gitti. Sonucun ne
olduğunu kendisine sormak zahmete değer. İsterse-
niz Timarkhos'un kardeşi Kleintomakhos'a sorun! Ka- 19
çak Timarkhos'u barındıran ünlü koşucu Euathlos'la
beraber dosdoğru ölüme giderlerken, onun kendisine
söylediği sözü size nakletsin. Şöyle dediğini söyliye­
cektir.
THEAGES. - Ne demiş?
SOKRATES. - «Kleitomakhos, demiş, Sokra­
tes'in sözünü dinlemediğim için, gerçek, şimdi ölüme
gidiyorum». Timarkhos'un bu sözü söylemekle ne
demek istediğini size anlatayım. Timarkhos, Heros- b
kamandros'un oğlu Nikis'ı öldürmek üzere, Philemo­
nides'in oğlu Philemon'la beraber sofradan kalktığı
zaman, bunu yalnız ikisi biliyordu. Fakat Timarkhos,
ayakta bana dedi ki: «Ne dersin, Sokrates? Sizler
26 ' THEAGES

içiniz, ben gitmek zorundayım. Tanrı kısmet ederse,


birazden döner gelirim». O zaman, benim ses belirdi.
Timarkhos'a şu cevabı verdim: «Gitme, çünkü tann­
c lık işaret belirdi» Timarkhos bekledi. Biraz sonra
gene gitmeye davrandı ve bana: «Haydi, ben gidiyo­
rum, Sokrates» dedi. Ses, bir daha uyandı, onu,
kalınağa bir daha zorladım. Üçüncü defasında, ben­
den kurtulmak istediği için, bu sefer bana hiçbir şey
söylemeden ve zihnimin başka şeyle meşgul bulundu­
ğu zamanı kollıyarak, kalktı. Böylece gitti ve kendisi­
ni ölüme sürükliyecek hareketi işledi. Benim sözümü
dinlemediği için ölüme gittiğine dair size anlattığım o
sözü, kardeşine, işte bunun için söylemiştir. Sicilyada
bulunmuş olan pek çok kişiden de, ordunun mahvo­
lacağına dair kendilerine verdiğim haberi öğrenebilir-
. siniz. Olup biten şeyleri, bilenlerden dinlemek kolay­
d dır. Fakat, belirtiyi, doğru haber verip vermediğimi
anlamak için, şimdi de deniyebiliriz. Gerçekten,
güzel Sannion, orduya katılınağa gideceği sırada,
işaret bana belirdi, Sannion ise, savaşmak için,
Thrasyllos ile birlikte, Ephesos'a ve İonia'ya doğru
ilerlemektedir. Kendi hesabıma inanıyorum ki, ya
ölecek, yahut buna yakın bir kayba uğnyacaktır.
Ordu için de çok tasadayım.
e . Bütün bunları sana söylemem şundan ileri geli­
yor: tanrılık işaretin bu etkisi, talebelerimle olan
ilişkilerim üzerinde de hakimdir. Birçokları için bu
işaret elverişli çıkmaz, benimle olan ilişkilerinden
hiçbir fayda elde edemezler. O sebepten, onlarla
THEAGES 27

meşgul olamam; birçoklan da vardır ki, işaret, onlan


kabul etmeme engel olmaz, fakat bu gibiler benimle
ilişki peyda etmekten hiçbir yardım görmezler. Dai- 130
mon kuvvetinin, benimle düşüp kalkmalanna izin
verdiği kimselere gelince, bunlar, senin de gözüne
çarpmış olanlardır. Gerçek, bu gibiler, çabucak
ilerlerler. Bunlann içinde, bu üstünlüğü sağlam ve
sürekli olarak kazananlar vardır. Birçoğu da, aksine,
benimle beraber bulunduklan kadar çok güzel Her-
ler, fakat_ benden aynlır aynlmaz, gene rasgele bir
kimseden hiç farklan kalmaz. Lysimakhos'un oğlu ve
Aristeides'in torunu Aristeides, böyle oldu. Benim b
yanıında iken, az zamanda pek çok ilerlemişti; sonra
bir sefer hazırlandı; o da gemiye bindi gitti. Dönüşte,
Melesias'ın oğlu ve Thukydides'in torunu Thukydi-
des'i yanında buldu. Thukydides, bir gün önce benim
aleyhimde düşmanca sözler söylemişti. Aristeides
beni görünce selam verip dereden tepeden konuştuk-
tan sonra, dedi ki: «ya Thukydides! İşittiğime göre,
sana karşı büyüklük taslıyormuş, sanki bir adarnmış
gibi öfkeleniyormuş»; «doğru» diye cevap verdim.
«Nasıl olur?, senin yanına girmeden önce köle
olduğunu bilmiyor mu?» «Tannlar şahit, galiba
bilmiyor» dedim. «Garip, dedi, ben kendim de çok c

gülünç bir durumdayım, Sokrates», «Niçin?» diye


sordum. «Çünkü, dedi, sefere çıkmadan önce her
kimle olursa olsun münakaşa edebiliyor ve kimseden
aşağı kalmıyordum. Onun için, en seçkin kimselerle
düşü� kalkınağa can atıyordum. Fakat şimdi iş,
bunun tamamiyle tersi. Cahilliğimden öyle utanıyo-
28 1HEAGES

d rum ki iyi yetişmiş gördüğüm herkesten kaçıyorum.»


«Bu yeteneğini birdenbire mi kaybettin, yoksa azar
azar mı?» diye sordum. «Azar azar» cevabını verdi.
«Peki bu yeteneğin varken, buna, benden aldığın bir
ders sayesinde mi sahiptin, yoksa başka türlü mü?»
dedim. «Sana bir şey söyliyeceğim, Sokrates, dedi,
tannlar bilir, inanılmaz şey, fakat doğru. Senden
hiçbir zaman bir şey öğrenemem, bunu bilmez
değilsin, gene de seninle beraber bulunduğumuz
zaman ilerliyordum, hatta aynı odada bulunmadan,
aynı evin içinde iken bile; fakat aynı odada bulunur­
sam, daha çok ilerliyordum; şunu da duyuyordum ki,
seninle aynı odada bulunduğumuz zaman, sen konu­
şurken yüzüne bakarsam, gözlerimi başka tarafa
çevirdiğim zamankinden daha çok ilerliyordum. Fa-
e kat, çok fazla ileriediğim zamanlar, senin yanında
oturup da sana iyice sokulduğum ve sana dokunabil­
diğim anlardı. Halbuki şimdi, dedi, bütün bu güzel
yetenek geçti gitti.»
İşte Theages, derslerimin etkisi böyledir. Tann
izin verirse, çok çabuk ileri gideceksin, vermezse
gidemezsin. Onun için, benim yanımda kalıp da,
tesadüfe bağlanacağına, insanlara istedikleri gibi
hizmet edebilen hocalardan ders alman, senin için
daha sağlam olmaz mı?
THEAGES.- Bana kalırsa şöyle yapalım. Biri-
131 birimize bağlanarak, senin tannlık belirtini deniye­
lim. İzin verirse ala! Vermezse derhal yapacağımız işi
kararlaştınrız; ya bir başka hoca tutarız, yahut sana
TIIEAGES 29

beliren tannlık kudreti, dualarla, kurbanlarla, veya


bilkilerin salık verdikleri başka her hangi bir çare ile
bize dost kılınağa çalışınz.
DEMODOKOS.- Sokrates, artık bu delikan­
Iıyı kırma; Theages güzel söylüyor.
SOKRATES. - Pekala. Böyle davranmamız
gerekir, diye düşünüyorsan, böyle olsun.

You might also like