Professional Documents
Culture Documents
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANABİLİM DALI
İKTİSAT TARİHİ BİLİM DALI
H. ÖMER AKYILDIZ
İstanbul, 2012
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İKTİSAT ANABİLİM DALI
İKTİSAT TARİHİ BİLİM DALI
H. ÖMER AKYILDIZ
İstanbul, 2012
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
TABLO VE ŞEKİLLER LİSTESİ ......................................................................... iii
KISALTMALAR...................................................................................................... v
ÖNSÖZ ....................................................................................................................vi
GİRİŞ ........................................................................................................................ 1
3.1.3 Lakaplar 31
4.2 VERGİLER 34
4.3 GELİRLER 39
4.3.4 Hayvancılık 46
5 SONUÇ ........................................................................................................... 59
6 EKLER............................................................................................................ 61
7 Kaynakça ........................................................................................................ 72
ARŞİV KAYNAKLARI 72
ii
TABLO VE ŞEKİLLER LİSTESİ
Tablo 1 Umurfakı Kazası’nda Bulunan Köy ve Mahallelerin İsimleri (Hane ve
Dini Dağılım İtibariyle), 1844-1845 ..................................................................................... 26
Tablo 2 Umurfakı Kazası Hane Sayıları ve Nüfus Tahminleri, 1844-1845 .......... 28
Tablo 3 Umurfakı Kazası Köylerindeki Dini Dağılım, 1844-1845 ........................ 28
Tablo 4 Umurfakı Kazası’nda Kullanılan Şahıs Adları, 1844-1845 ...................... 30
Tablo 5 Umurfakı Kazası’nda Kullanılan Lakaplar, 1844-1845 ............................ 31
Tablo 6 Umurfakı Kazası’nda Vergi Bileşenleri, (Kuruş), 1844-1845 .................. 36
Tablo 7 Umurfakı Kazası’nda Vergi Bileşenleri, (Yüzde), 1844-1845 ................. 36
Tablo 8 Umurfakı Kazası Hane Başına Düşen Vergi Miktarı, (Kuruş), 1844-1845
.............................................................................................................................................. 37
Tablo 9 Umurfakı Kazası’nda Toplam Gelirde Toplam Verginin Payı, (Yüzde),
1844-1845 ............................................................................................................................. 37
Tablo 10 Umurfakı Kazası’nda Toplam Aşarın Aynî Değerleri, (Kile), 1844-1845
.............................................................................................................................................. 38
Tablo 11 Umurfakı Kazası’nda Toplanan Aşarın Nakdî Karşılıkları, (Kuruş),
1844-1845 ............................................................................................................................. 39
Tablo 12 Umurfakı Kazası’nda Toplam Gelir ve Gelir Bileşenleri, (Kuruş), 1844-
1845 ...................................................................................................................................... 40
Tablo 13 Umurfakı Kazası’nda Mezru – Gayr-i Mezru Toprak Miktarları –
Müste’cer ve Çiftçi Haneler Başına Düşen Toprak Büyüklükleri,(Dönüm), 1844-1845 ..... 42
Tablo 14 Umurfakı Kazası’nda Hanelerin Sahip Olduğu Toprakların Dilimlere
Göre Dağılımı, (Dönüm), 1844-1845 ................................................................................... 43
Tablo 15 Umurfakı Kazası’da Hanelerin Sahip Olduğu Toprakların Dilimlere Göre
Dağılımı, (Yüzde), 1844-1845 .............................................................................................. 44
Tablo 16 Umurfakı Kazası’nda Toplam Hubûbât Üretimi, (Kile), 1844-1845 ...... 45
Tablo 17 Umurfakı Kazası’nda Toplam Hubûbât Üretimi, (Kuruş), 1844-1845 ... 45
Tablo 18 Umurfakı Kazası’nda Dönüm Başı Net Hâsılat, (Kuruş), 1844-1845 .... 46
Tablo 19 Umurfakı Kazası’ndaki Hayvan Varlığı ve Hayvani Hâslat,(Kuruş),
1844-1845 ............................................................................................................................. 47
iii
Tablo 20 Umurfakı Kazası’ndaki Küçükbaş Hayvan Varlığı, 1844-1845 ............. 48
Tablo 21 Umurfakı Kazası’ndaki Büyükbaş Hayvan Varlığı, 1844-1845 ............. 49
Tablo 22 Umurfakı Kazası’nda Toplam ve Hane Başına Düşen Hayvanî Gelir,
(Kuruş),1844-1845 ................................................................................................................ 50
Tablo 23 Umurfakı Kazası’nda Hane Reislerinin Meslekleri, 1844-1845 ............. 51
Tablo 24 Umurfakı Kazası’ndaki Hane Reislerinin Gelir Guruplarına Göre
Dağılımı, (Kuruş/Yüzde), 1844-1845 ................................................................................... 52
Tablo 25 Umurfakı Kazası’nda Hane Başına Düşen Gelir ve Vergi,
(Kuruş/Yüzde), 1844-1845 ................................................................................................... 53
Tablo 26 Umurfakı Kazası’nda Vergi-yi Mahsusanın Hane Başına Düşen
Gelirdeki Payı, (Kuruş/Yüzde), 1844-1845 .......................................................................... 54
iv
KISALTMALAR
B. O. A. : Başbakanlık Osmanlı Arşivi
C. : Cilt
Çev. : Çeviri
s. : Sayfa
S. : Sayı
v
ÖNSÖZ
Osmanlı Devleti’nin dini, ahlâki, idarî, iktisadî, ictimaî, hukuki, edebi sahalarda
bize bıraktığı kaynaklar, geçmişten geleceğe bir devamlılık sağlanmasında büyük katkılar
sunmaktadır ve sunacaktır. Osmanlı Devleti’nin bu birikiminin aktarılabilmesi birinci elden
kaynak durumundaki arşiv belgelerinin doğru olarak okunması ve tetkik edilmesi ile
mümkün olacaktır.
Bu çalışmamda ilmi değeri yüksek iddialar veya bilgiler ortaya koyuyor değilim.
Bu çalışma ile daha çok ilmi ve akademik çalışmanın ne olduğu ve nasıl olması gerektiğini
öğrendim. Bundan sonra yapacağım çalışmalar için bir ön hazırlık diyebiliriz.
Bu çalışmamıza dair ilk şükranımızı tez danışmanım olan değerli hocam Prof. Dr.
Ahmet Tabakoğlu’na karşı ifade etmemiz gerekir. Tezimizde konu seçiminden bitinceye
kadarki bütün safhalarında yardımını esirgemeyen değerli dost Saim Çağrı Kocakaplan’a ve
bilgisayar hususundaki engin bilgi ve maharetiyle benim haftalarca uğraşacağım işleri
saatler seviyesine düşüren enîs-i canımız Okan Aşık’a ne kadar teşekkür etsem azdır.
vi
ÖZET
Tanzimat döneminde, toplam vergi yükünün mükellefler arasında adil dağılımı ve
vergilerin düzenli olarak tahsil edilmesini sağlamak amacıyla, ahalinin mal varlığı ve
kazançları tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu maksatla, Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve
Rumeli’sinin büyük kısmında sayımlar yapıldı ve bu sayımlar neticesinde oluşan Temettüât
Defteri, 19. yüzyıl Osmanlı iktisadî ve sosyal tarihi için vazgeçilmez kaynaklardandır.
Bu çalışma ile Rumeli’de bir yerleşim birimi olan Umurfakı Kazası’nın sosyal ve
ekonomik yapısı, Temettüât Defterleri çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılmıştır. Sosyal
yapıda, mahalle yapısı, nüfus miktarı, nüfusun dini dağılımı ve şahıs ad ve lakapları
üzerinde durulmuştur. Ekonomik yapı ele alınırken, ödenen vergi çeşitleri, kaza genelinin
yıllık toplam vergi yükü, vergi yükünün dağılımı ve bileşenleri tespit edilmeye çalışılmıştır.
Vergilerden sonra, Umurfakı Kazası’nın yıllık gelir hesaplamaları ve gelirin kaynaklara
göre dağılımı yapılmıştır. Ekilen toprak miktarları, üretilen ürünler, yetiştirilen hayvanlar
ve meslek çeşitlilikleri tespit edilmiştir. Son olarak da gelir-vergi ilişkisi ele alınmıştır.
vii
ABSTRACT
In the Tanzimat period, the property and income of people were tried to be
determined in order to provide fair distribution of total tax liability among tax-payers
(mükellefs), and to collect taxes regularly. With this aim, countings were made in the most
parts of Anatolian and Rumelia (Balkan) lands of the Ottoman Empire. Temettuat Defteri,
which has emerged as a result of these countings, is one of the most significant and
indispensable sources of 19th century Ottoman economic and social history.
This study has been done to evaluate the social and economic structure of Umurfakı
district, which is located in Rumelia, by using Temettuat Defterleri.In terms of social
structure, the main focus was on neighborhood (mahalle) structure, population, religious
distribution of population, and names and epithets (lakabs) of individuals. While dealing
with the economic structure, types of payable taxes, total annual tax of the town in general,
distribution of tax liability and its components were sought to be determined. After
determining the taxes, calculations of annual income of Umurfakı district and distribution
of them according to resources were done. Moreover, amount of cultivated land, products
yielded in the district, bred animals and varieties of occupations were determined. Finally,
income-tax relationship was analyzed.
viii
GİRİŞ
19. yüzyıl taşrasının genel durumunu anlama imkanı veren Temettüât Defterleri,
Osmanlı iktisadi ve sosyal tarihi araştırmaları için çok kapsamlı incelemelere imkan
verebilecek binlerce defterden müteşekkil eşsiz bir kaynak sunmaktadır. Biz de,
Osmanlıların alınlarının teri, ellerinin emeğiyle şenlendirdikleri, beş asra yakın
hakimiyetlerinde kalan ve nüfusunun çoğunluğu Türklerden oluşan Umurfakı Kazası’nı,
Temettüât Defterleri çerçevesinde araştırmamıza konu ettik.
2
1 TEMETTÜÂT DEFTERLERİ
1.1 OSMANLI DEVLETİ’NDE SAYIM GELENEĞİ
Devletler, kamu hizmetlerini yerine getirebilmek, güvenlik ve savunmayı
sağlayabilmek için harcama yapmak ve bu harcamaları karşılayabilmek için de gelirlerini
ve gelirlerindeki değişimi tespit etmek durumunda olduklarından, sahip oldukları arazi ve
nüfusu kaydetmek ihtiyacı duymuşlardır. Ülkelerinin maddi imkanlarını tespit etmek
amacıyla Sasanî, Roma, Bizans, Emevî, Abbasi, Selçuklu ve Memlûk Devletleri de toprak
ve nüfus sayımı yapmışlardır1. Osmanlı Devleti’nde yükseliş ve yayılış devrinde reayanın
iyi bir şekilde idaresi için, devletçe ilk bilinmesi gereken şeyin, reayanın elinde bulunan
toprak ve bu toprak ile reaya arasındaki ilişkidir2. Çünkü Osmanlı Devleti, bilhassa yapısı
gereği, gelirlerini temel olarak tarımdan elde etmekte ve elde edilen bu gelirlerin de idari,
mali ve askeri ihtiyaçların karşılanmasında temel unsur olması, bu kaynakların tespit
edilmesini gerekli kılmıştır. Bu nedenle çeşitli kereler arazi ve nüfus sayımları yapılmıştır.
1
Ahmet Tabakoğlu, Türkiye İktisat Tarihi, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2008, s. 192.
2
Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, Ankara: Başbakanlık
Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları, 1997, s. 6.
3
Karal, s. 7.
4
Suraiya Faroqhi, Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir?, (Çev.Zeynep Altok), İstanbul: Tarih Vakfı
Yurt Yayınları, 2001, s. 87.
5
Mehmet Öz, “Tahrir”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, C. 39, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı,
2010, s. 426.
3
bu özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir6. XVII. yüzyılda ise daha çok avârız defterlerine
rastlanmaktadır7. Gelir kaynaklarındaki değişimin takip edilebilmesi bakımından genellikle
30 yılda bir tekrarlanan sayımlar, XVII. yüzyıl sonlarından itibaren ülkenin tamamı yerine
fethedilen veya elden çıktıktan sonra geri alınan bölgelerde yapılmıştır8.
19. yüzyılın ilk yarısında ise nüfus, arazi ve hayvanat bilgilerini içeren temettûat
sayımları yapılmıştır. Osmanlı ülkesinin genelinde geniş bir sahada yapılmış olan bu sayım
defterleri, Osmanlı tarihi araştırmalarına kaynaklık edebilecek zengin bilgiler ihtiva
etmektedir.
Modern manada ilk nüfus sayımı olan bu sayım, Osmanlı ülkesinin bütününde
yapılmamasının yanı sıra sadece erkek nüfusu sayılmış olsa da, çeşitli etnik ve dini
topluluklar hakkında sayısal bilginin yanında toplumsal, ekonomik ve kültürel özelliklerine
ilişkin bilgiler elde edilmektedir. Osmanlı idaresi, bu sayımla asker potansiyelini bilmek
istemiş olsa da 1845 tarihinde ordunun amaçlarını gözeten bir sayım yapılması arzularının
gerçekleşmediğini gösterir12.
6
Cem Behar, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve Türkiye’nin Nüfusu (1500-1927), Ankara:
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları, 1996, s. 67.
7
Tabakoğlu, s.154.
8
Tabakoğlu, s. 193.
9
Karal, s. 8.
10
Karal, s. 11.
11
Behar, s. 10.
12
Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), (Çev. Bahar Tırnakcı), İstanbul: Tarih Vakfı
Yurt Yayınları, 2003, ss. 59-60.
4
1831’teki teşebbüsten sonra yeni bir nüfus sayımı 1840 yılında yapılan Temettüât
Sayımları’ dır. Tanzimat’ın ilanı sonrasında yapılmaya çalışılan bu sayımın temel amacı
adil bir vergi sistemi oluşturmak ve devlet gelirlerini artırmaktı. Fakat iltizâm sistemine
alternatif olarak tesis edilen muhassallığın başarısızlığı, bu sayımın da başarısızlıkla
sonuçlanmasına neden olmuştur. 1845 yılında Tanzimat’ın öngördüğü mali reformları
gerçekleştirmek için tekrar Temettüât Sayımları yapılmıştır. Bu sayımlar Osmanlı ülkesinin
tamamında yapılamasa da, geniş bir kısmında yapılmıştır. Bu sayımların daha sonraları da
devam ettiği anlaşılmakta, çünkü hükümet 1851 yılında Aydın ve Menteşe eyaletlerine
sayım memurları atayarak ve 1857 yılında Kıbrıs’ta yapılan sayımın kapsamını daha da
genişletme girişiminde bulunarak göçebe aşiretlerin de sayımına çalışmıştı13. Temettüât
Defterleri 19. Yüzyıl iktisadi ve sosyal hayatı hakkında çok çeşitli bilgiler de içermektedir.
13
Karpat, s. 62.
14
Sait Öztürk, “Türkiye’de Temettuat Çalışmaları”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi:
Türk İktisat Tarihi, C. 1, S. 1, 2003, s. 287.
15
Abdüllatif Şener, Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Sistemi, İstanbul: İşaret Yayınları, 1990,
s. 37.
16
Şener, ss. 38-39.
5
yapmalarıydı. Tanzimat’ın başarısı ile muhassılların görevlerini başarılı ve süratli bir
şekilde yapmaları arasında kuvvetli bir bağ vardı17. Artık çeşitli adlarla alınan vergiler
yerine, emlak ve nüfus sayımı yapılacak ve buna göre belirli ölçüde tek vergi ödenecekti18.
Bu sebeple muhassıllar temettüât sayımına 1840 yılının başından itibaren başlamışlardır.
17
Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi, İstanbul: Alan Yayıncılık,
1986, s. 120.
18
Musa Çadırcı, Tanzimat Dönemi Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları,
Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1991, s. 208.
19
Tevfik Güran, “19. Yüzyıl Temettüat Tahrirleri”, Osmanlı Devleti’nde Bilgi ve İstatistik,
Ankara: 2000, s. 76.
20
Güran, “19. Yüzyıl Temettüat Tahrirleri”, s. 77.
6
defterdara teslim edilecek, nihayetinde defterler düzenli bir biçimde buralardan maliye
hazinesine gönderilecekti21.
Temettüât Defterleri, Osmanlı köy ve şehir hayatının birçok yönüyle bir yıllık
manzarasını ortaya koymuş, Osmanlı iktisadi ve sosyal tarihi araştırmaları için çok
kapsamlı araştırmalara imkan verebilecek binlerce defterden müteşekkil eşsiz bir kaynak
sunmaktadır.
21
Ahmet Akgündüz ve Sait Öztürk, Darende Temettuat Defterleri, İstanbul: Somuncu Baba
Araştırmaları ve Kültür Merkezi Yayınları, 2002, s. 66.
22
Güran, “19. Yüzyıl Temettüat Tahrirleri”, s. 77.
23
Akgündüz ve Öztürk, s. 68.
7
1.4 TEMETTÜÂT DEFTERLERİ’NİN MUHTEVASI
Konumuz açısından bakarsak Osmanlı taşrasının anlaşılmasına yönelik araştırma
yapma imkanı sunan iki defter serisi bulunmaktadır. Bu defterlerden ilki klasik döneme ait
tahrir defterleridir, ikincisi de Tanzimat dönemine ait Temettüât defterleridir24. Temettüât
sayımları, fertlerin iktisadi durumlarını tespit ederek, kişinin ekonomik gücüne göre tarh
edilecek verginin düzenlenmesi amacına yönelik olarak, 19. yüzyılda imparatorluğun
önemli kısmında yapılmıştır25. Osmanlı ülkesinin geniş kısmında yapılan bu sayımlar aynı
zamanda ve aynı usulle yapılması nedeniyle de bölgeler ve toplumsal gruplar üzerinde
yapılacak mukayeseli çalışmalar için önemli kaynak sunmaktadır26.
24
Öztürk, s. 537.
25
Akgündüz ve Öztürk, s. 29.
26
Güran, “19. Yüzyıl Temettüat Tahrirleri”, s. 79.
27
Tevfik Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, İstanbul: Eren Yayıncılık, 1998, ss. 226-227.
8
açıklayıcı kayıtlarla belirtilmiştir28. Temettüât defterlerinde ayrıca mükelleflerin isimlerinin
şöhretlerinin, lakaplarının, mesleklerinin ve etnik durumlarının bütün ayrıntılarıyla
belirtilmiş olması, sosyal ve iktisadi tarih açısından önem arz etmektedir.
28
BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12765, 12768
29
Nuri Adiyeke, “ Temettuat Sayımları ve Bu Sayımları Düzenleyen Nizamname Örnekleri”,
OTAM, S.11, 2000, S. 773
30
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 199.
31
BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12766
32
Mübahat S. Kütükoğlu, “Osmanlı Sosyal ve İktisadi Tarihi Kaynaklarından Temettü Defterleri”
Belleten, C. LIX, Ankara: Tarih Kurumları Basımevi, 1995, s.406.
33
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 200.
34
Saim Çağrı Kocakaplan, Temetüât Defterleri Çerçevesinde Silistre Kazası’nın İktisadi ve Sosyal
yapısı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2007, s. 11.
9
ayni olarak toplanmıştır. Bağ, bahçe ürünlerinden alınan aşâr ise kuruş olarak tahsil
edilmiştir35. Aşarın arkasından küçükbaş hayvanlardan alınan ağnam resmi kaydedilmiştir.
35
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 200.
36
Kütükoğlu, s. 405.
37
Adiyeke, s. 774.
10
verimliliği tespit edilebilir38. Bunun dışında kişilerin oturduğu haneden başka evleri başka
yerlerde mülkleri ve başka gayri menkulleri varsa bunlar da kaydedilmiştir39. Hane reisinin
sahip olduğu gelir kalemleri, miktarı ve yıllık hasılaları kaydedildikten sonra, en sonuna da
bütün hasılatların toplamı yazılıp, diğer haneye geçilir. Bu şekilde bütün hanelerin kaydı
yapıldıktan sonra, defterlerin sonuna hanelerin temettüât ve vergi-yi mahsusa miktarları
toplanmış ve bu toplamların altına da köyün adı ve toplam tutarları yazılıp, defter
mühürlenerek sonlandırılmıştır.
Genel başlıktan sonra vergi mükellefi kişinin hane numarası, ismi ve şöhreti
yazılmaktadır. 1256 tarihli sayımda hane reisinin ismi ve şöhreti yazılırken, uzun boylu,
38
Kütükoğlu, s. 409.
39
Akgündüz ve Öztürk, s. 66.
40
Kütükoğlu, ss. 397-398.
41
Akgündüz ve Öztürk, s. 76.
11
siyah saçlı gibi fiziksel tasvirlere de yer verilmiştir42. Vergi mükellefi eğer gayr-i müslimse
mükellef olduğu cizye dilimi ve mükellefin cizye mükellefi oğulları varsa bunlarında hangi
oranda cizye ödemekle yükümlü olduğu kaydedilir. Defterde çoğunlukla önce imam, hatip
ve muhtarlar (gayr-i müslim köylerde muhbirler, papazlar ve kocabaşlar) yazılmıştır43.
İsim üzerine genel olarak eğik veya dikey bir şekilde “sene-i sabıka” da yani geçen
senede, mükellef üzerine tahakkuk eden vergi-yi mahsusanın, aşarın, adet-i ağnam resminin
ve maktu olarak verilen bağ, çayır ve yaylak vergilerin miktarı kaydedilmiştir44. Vergiler
kuruş ve para cinsinden yazılmıştır. Hubûbat ziraatından alınan aşar vergisi, ayni tahsil
edilmesine rağmen, kuruş olarak karşılığı da belirtilmiştir. Gelirler kısmında ise 1261’de
1256 sayımında olduğu gibi kaynakların kıymeti yazılmamış, hanenin elde ettiği yıllık
gelir, hâsılat-ı senevisi ibaresiyle yazılmıştır.
İsmin altına şahsın gelir sağlayan bütün mal varlıkları sırasıyla önce gayri
menkullerden başlayıp yazılmıştır. Mükellefin tarlası, bağı, bahçesi, ekili veya nadasa
bırakılan arazisi, dutluk, çerihlik adıyla hususi bir kısım arazileri, bu arazilerin dönüm
olarak miktarı, 1844 yılı gerçek geliri ile 1845 yılı tahmini geliri alt alta yazılarak
toplanmaktadır. Gayrimenkullerden sonra, hayvanlar bütün ayrıntılarıyla tek tek ele
alınmaktadır. Keçi, koyun, kuzu, oğlak, buzağı, inek, öküz, düve, çamış, manda gibi et ve
süt veren hayvanların yanı sıra at, kısrak, bargir, eşek gibi yük ve taşımacılıkta kullanılan
vergi dışı hayvanlar da yazıma tabi tutulmuştur45.
42
Akgündüz ve Öztürk, s. 78.
43
Kütükoğlu, s. 398.
44
Akgündüz ve Öztürk, s. 81.
45
Akgündüz ve Öztürk, ss. 85-86.
46
BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12762
12
1.6 UMURFAKI TEMETTÜÂT DEFTERLERİ’NİN ÖZELLİKLERİ
Temettüât Defterleri, 9 katalog içinde 17.747 defterden oluşmaktadır. Tanzimat
ülkenin bütününde uygulanamadığından Temettüât Defterleri de Tanzimat’ın cari olduğu
bölgeleri kapsamaktadır. Bu bölgeler şunlardır; Ankara, Aydın, Bolu, Cezayir-i Bahr-i
Sefid, Edirne, Erzurum, Hüdavendiğar, Konya, Niş, Rumeli, Selanik, Silistre, Üsküp,
Vidin47. Umurfakı’nın yer aldığı 514 numaralı arşiv kataloğunda Silistre Eyaleti’nin
kazaları şöyle verilmiştir; Aydos, Eski Cuma, Hacıoğlupazarı, Hazergrad, Hırsova,
Kırçova, Kozluca, Köstendil, Köstence, Maçin, Mankalya, Osmanpazarı, Prevadi, Rusçuk,
Ruskasrı, Silistre, Şumnu, Tırnova, Tolca, Umurfakih, Varna, Prizren ve Yenipazar
kazalarıdır48. Silistre Eyaleti’ne bağlı Umurfakı Kazası’nın 10 defteri bulunmaktadır.
Çalışmamızda bu defterleri inceledik.
Umurfakı Kazası Temettüât Defterleri her köy için ayrı ayrı tutulmuştur. İlk
sayfasının başında “Müteallik ve şerefsunûh buyurulan irâde-i seniyyeye ve talimât-ı
aliyyeye tevfikan Umurfakı Kazasına tâbi ….Karyesi ahalisinin zahire bil-ihraç tahrir
kılınan temettüâtlarına mübeyyin defteridir veya defter-i sıhhat eserleridir” şeklinde
yazılmıştır. Bu girişten sonra Umurfakı Kazası’nın adı ve altına da karye ve mahalle adı
yazılıp, haneler numaralandırılarak kaydedilmeye başlanmıştır. Haneler kaydedilirken
öncelikle köy muhtarı veya bazen de köy imamı ve köyün önde gelenleri ile başlanmıştır.
Müslüman nüfus kayıtları “Ali bin Süleyman (Süleyman’ın oğlu Ali) nam kimsenin emlâk
ve arazi ve hayvanatı ve temettüâtı” şeklinde yazılmıştır. Eğer hane sahibini aile ismi
varsa “Akçeoğlu İsmail bin Mehmet” veya lakabı varsa “Kel Hüseyin bin Abdullah”
şeklinde kaydedilmiştir49. Gayr-i müslim hanenin kaydı ise “İstanko veled-i Yorgi
(Yorgi’nin oğlu İstanko) nam zimmînin emlâk ve arazi ve hayvanat ve temettüâtı şeklinde
kaydedilmiştir. Bazı gayr-i müslim haneler kaydedilirken, varsa erkek çocukları olanlar
hane sahibinin isminin hemen üst kısmına “oğlu Niko” eğer çocukları birden fazla ise
sonrakiler sırasıyla “diğer Yorgi” şeklinde kaydedilmektedir50. Ancak incelediğimiz
47
Öztürk, s. 292.
48
T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Osmanlı Arşiv Rehberi,
İstanbul, 2000, s. 254.
49
BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12758
50
BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757
13
defterden iki tanesinde gayr-i müslim ahalinin kaydının bulunması ve bu defterlerden bir
tanesinde çocukların bu şekilde kaydedilmiş olması, bu uygulamanın yaygınlığı konusunda
tereddüt uyandırmaktadır. Sadece bir köyde müslümanlar ile gayr-i müslimler bir arada
yaşamakta ve burada deftere müslüman haneler önce yazılmıştır. Bu köyde hanelerin
büyük bir kısmını gayr-i müslimler oluşturmasına rağmen, karye muhtarı müslümandır51.
Hane reisinin isminin bulunduğu satırın üst kısmına, eğik olarak önce hane reisinin
mesleği “erbab-ı ziraattan olduğu” şeklide kaydedilmiştir. Meslekten sonra vergi-yi
mahsusa yine eğik şekilde “sene-i sabıkada vergi olarak vermiş olduğu” veya “sene-i
sabıkada vergi-yi mahsusadan bir senede vermiş olduğu” yazıldıktan sonra, kuruş olarak
bedeli kaydedilmiştir. Karye imamları vergi-yi mahsusayı vermemekte ve eğer başka
verilmeyen vergi varsa bunun sebebi “mecruk ve çolak olup şunun bunun ianesiyle
geçinmekte olduğu” gibi ifadelerle açıklanmıştır.
Vergi-yi mahsusanın ardından aşar vergisi “sene-i sabıkada aşar olarak vermiş
olduğu” şeklinde kaydedildikten sonra, hubûbatın cinsi yazılıp altına kile cinsinden onda
bir oranında alınan aynî vergi ve bunun altına da nakdi karşılığı yazılmıştır. Defterlerde ilk
hanelerde genellikle hubûbatların yanlarına bir kilesinin nakdi karşılığı da belirtilmiştir.
Aşar sonrasında en son olarak adet-i ağnam resmi kaydedilmiştir.
Hane reisinin isminin yazıldığı satırın alt kısmına ise, kişilerin sahip oldukları mal
varlıkları ve bunlardan elde ettikleri yıllık hâsılatları kaydedilmiştir. İlk önce tarlalar
kaydedilmiştir. Bunlar mezru(ekili) ve gayr-i mezru(nadas) olarak iki kısımda kaydedilip,
altına dönümleri 1844 ve 1845 yılları için yazılmıştır. 1844 yılı kayıtları gerçek, 1845
kayıtları ise tahminidir. Mezru tarlanın dönümlerinin kaydedilmesinin ardından, 10’da 1
oranında aşar düştükten sonra gerçek ve tahmini hâsılaları alt alta kaydedilmekte, daha
sonra hayvanların kaydedilmesi işlemine geçilmektedir. Bunlardan gelir elde edilmeyenler,
türlerine göre tek tek yazılıp altlarına adetleri kaydedilmekte, eğer gelir temin ediliyorsa
sağmal karasığır ineği veya sağmal koyun şeklinde kaydedildikten sonra altına adetleri
yazılıp, gerçek ve tahmini hâsılası kaydedilmektedir. Bunların dışında arı kovanı, bağ ve
51
BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 1260
14
değirmen gibi gelir elde edilenler de kaydedilip yıllık hâsılaları kayda geçirilmektedir. Bu
işlemlerin sonrasında hanenin yıllık hâsılası, bunların altına toplanmakta ve diğer haneye
geçilmektedir.
15
2 UMURFAKI KAZASI’NIN TARİHİ COĞRAFİ VE İKTİSADİ
ÖZELLİKLERİ
2.1 OSMANLI ÖNCESİ BALKANLAR’DA İLK TÜRK GÖÇLERİ
Balkanlar bölgesinde Türk unsurlarının bulunması gerçeği, çok eski devirlere
dayanmaktadır. Hunlar 380 yılından itibaren Avrupa’da ve Balkanlar’da görülmektedirler.
Hunların büyük bölümü bugünkü Macaristan ve Kuzey Balkanlar’da yerleşmişlerdir.
Avrupa Hun Devleti’nin dağılmasının ardından Hunlar, yeniden Kafkasların kuzeyine
çekildi. Bunların bir bölümü, Avar Hakanı’nın yönetimini benimsedi. Bunların dışındakiler
ise Batı Türklerinin yönetimine girdiler. Altıncı yüzyılın sonlarında, Bulgar adlı Türk
kavimleri, Kubrat(Kurt) Han tarafından birleştirildi52. Bunlar, bugünkü Yunanistan’ın
kuzey kesimleri dahil Balkanlar’ın büyük bir kesimine hakim olmuştur. Ancak bunlar
zamanla Slavlaşmışlardır. XI. ve XII. Yüzyıllarda Peçenek, Kuman(Kıpçak) ve Uz Türkleri
Balkanlar’a göç etmişler ve bunların bir kısmı XIV. Yüzyıla kadar toplu olarak varlıklarını
korumuşlardır53.
Türkler Anadolu’yu vatan kıldıktan bir süre sonra, XIII. Yüzyıl ortalarında
Anadolu Selçuklu Devleti, Moğol hakimiyeti altına girdi. Selçuklu Hükümdarı, ülkesini bu
durumdan kurtarmak için savaşa girdi ancak bu faaliyetlerin başarısızlıkla neticelenmesi
üzerine Sultan İzzeddin Keykâvus, Bizans İmparatoru’na iltica etmek zorunda kaldı.
Beraberinde Horasan erenlerinden Sarı Saltuk ile sonradan onun adıyla anılan Türkmen
aşireti Anadolu’dan Balkanlar’a geçerek Dobruca dolaylarına yerleşmişlerdi. Bununla,
Türklere Anadolu’dan Balkanlar’a geniş bir göç yolu açılmış oldu54.
52
M. Türker Acaroğlu, “Bulgaristan Türklerinin Dünü-Bugünü-Yarını”, X. Türk Tarih Kongresi,
C.IV, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1993, s. 1488.
53
Kemal Karpat, “Balkanlar”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, C. 5, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı,
1992, ss. 28-29.
54
Niyazi Hüseyin Bahtiyar, “Anadolu’dan Balkanlara Türk Göçleri”, Tarih ve Toplum, C. 26, S.
155, s. 296.
16
2.2 BALKANLAR’DA OSMANLI FETİHLERİ’NİN BAŞLAMASI VE İSKÂN
POLİTİKASI
Türklerin, Osmanlı İmparatorluğu’nu kurmak için kendilerine ihtiyaç olan
kuvvetleri nereden bulduklarını ve Balkan Yarımadası’nın önemli bir bölümünü kısa bir
süre içerisinde fethedip, bu bölgede yüzyıllar sürecek bir hakimiyeti nasıl kurduklarını
anlamak için, o dönem Anadolu’daki uç beyliklerinde, medeni bir hayatın kaynağı olan
Türk ve İslam dünyasının her tarafından gelmiş, her sınıftan ve meslekten kişinin durumuna
bakmak gerekir. Bunların içerisinde İran, Mısır ve Kırım medreselerinden çıkan hocalar,
Orta ve Doğu Anadolu’dan gelmiş Selçuki ve İlhani bürokrasisine mensup şahsiyetler,
muhtelif tarikatların mümessilleri ve İslam şövalye ve misyonerleri diyebileceğimiz
dervişler de bulunmaktaydı55. Bunun yanı sıra Anadolu’da büyük bir kesafet teşkil edecek
şekilde sıkışmış kalmış olan halk yığınlarının ve bu arada bilhassa göçebe Türkmen
aşiretlerinin boş toprak bularak yayılma ihtiyacının bu fetihlerde önemli bir rol teşkil ettiği
açıktır56.
55
Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı İmparatorluğunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Sürgünler I, İ.Ü.İ.F.M, sy. 1-4, Cilt XI, 1949, ss. 518-520.
56
Barkan, s. 512.
57
Halil İnalcık, “Rumeli”, M. E. B İslâm Ansiklopedisi, C. 9, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi,
1977, s. 767.
17
suretiyle Rumeli’de yerleşmek için ilk güzergah elde edilmiş oldu. Bu durum Avrupa’nın
dikkatini çekmesine rağmen, Balkan milletleri arasındaki karışıklıklar ve mücadeleler
sebebiyle önemli bir tehlike arz etmediğinden süratle ilerleyip Balkan Yarımadası’nı
fethetmek Osmanlı için esas gaye olmuştu. Bu düsturla hareket eden Osmanlı, aynı
zamanda Balkan milletlerinden gelecek müşterek müdahale ihtimalini göz önünde tutarak,
derhal iskân politikasının tatbikine başladı58.
1300 yıllarında kurulan Osmanlı Beyliği batıya doğru genişledikçe gerek ihtiyâri
ve gerekse zorunlu olarak bir iskan politikası uygulamıştır. İskan politikasının temelinde,
sistemin işleyişinin devam edebilmesi için ihtiyaç duyulan vasıftaki insanların gerekli
yerde, yeterli miktarda bulundurulmasının temini vardı. Ancak bu politika, devletin nüfusu
belli bir miktarla sınırlı olduğundan yalnızca Anadolu’da ve Rumeli’de yoğunlukla
uygulanabilmiştir59. İskan metodunda zorunlu ve serbest göçler söz konusudur. Özellikle
Rumeli’nin fethi ile bölgenin iskânı hususunda devletin yanında gönüllü olarak bu faaliyete
katılan kişiler, aşiretlerin göçe uygun yapıları, dervişlerin kolonizatör yaklaşımları gönüllü
göçlere imkan sağlarken, ağırlıklı olarak sürgün şeklinde yapılan göçlerde ise Türkmen
aşiretlerinin uygun yapıları bu durumu kolaylaştırmıştır60.
58
İbrahim Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. 1, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1995,
s. 157.
59
Gülfettin Çelik, “Osmanlı Devleti’nin Nüfus ve İskân Politikası”, Divân İlmî Araştırmalar,S. 6,
İstanbul: Bilim ve Sanat Vakfı, 1999, s. 75.
60
Çelik, s.78.
61
Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı İmparatorlunda Bir İskân ve Kolonizasyon Metodu Olarak
Sürgünler II, İ.Ü.İ.F.M, sy 1-4, Cilt 13, 1952, ss.57-58.
18
Osmanlılar, Rumeli’ye geçtikten sonra üç istikamette uç teşkil ederek, fetihleri
gerçekleştirdiler. Bunlar Katip Çelebi’nin belirttiği üzere, İstanbul’dan Silistre’ye giderken
Vize, Kırk Kilise sancakları ile Tuna sahilleri sağ-kol, Ege sahilleriyle Selânik ve Mora sol-
kol, Bosna ve Budin yolu üzerinde bulunan sancaklar da orta koldur62. Bu istikametlerde
gerçekleştirilen fetihler iskanlarla desteklenmiştir. Bu bölgelerin Türkler tarafından iskânı
bilhassa 14. yüzyılda kitle halinde yerleşme şeklinde kendini göstermiştir. Timur istilâsı
Anadolu’dan Rumeli’ye büyük bir göç dalgasına sebebiyet vermiş, bundan sonra
Osmanlılar Rumeli’yi gerçek bir yurt olarak benimsemeye başlamışlardır. Bu süreçte
Edirne de devletin pâyitahtı durumuna yükselmiştir63. 14. Yüzyılda sırasıyla Trakya, Doğu
Bulgaristan, Makedonya ve Teselya’da peş peşe oluşan uç bölgeleri, Filibe, Sofya,
Babadağ, Silistre, Vidin, Üsküp, Serez, Tırhala ve Ergiri gibi merkezler, etrafında Türk
göçmenlerinin ve kültürünün ağır bastığı kesimler haline geldiler64.
67
Aurel Decei, “Dobruca” M. E. B İslâm Ansiklopedisi, C. 3, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi,
1977, s. 633.
68
Uzunçarşılı, ss.192-193.
69
Decei, “Dobruca” s. 634
20
Mircea, Çelebi Mehmed’e karşı Musa Çelebi’yi desteklemiş, ancak 1416’da Çelebi
Mehmed’e yenilmiştir. Çelebi Mehmed, Dobruca’daki kaleleri fethetmekle kalmamış,
Eflak’ı da ele geçirerek Mircea’ya Osmanlı hakimiyetini kabul ettirmiştir. Böylece Osmanlı
idaresine giren Dobruca 460 yıl kadar Türk hakimiyetinde kalmıştır70.
70
Kemal H. Karpat, “Dobruca” T. D. V İslâm Ansiklopedisi, C. 9, İstanbul: Türkiye Diyanet
Vakfı, 1994, s. 483.
71
Bahtiyar, s. 297.
72
M. Türker Acaroğlu, Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, Ankara: Türk Tarih
Kurumu, 2006, s. 984.
73
Kâtip Çelebi, Cihannümâ (Rumeli Kısmı), Transkripsiyonlu Metin I, İstanbul: 1971, s. 46.
21
arazi engebeleşir74. Umurfakı kazası Balkan Yarımadası’nın kuzeyinde yer alan Dobruca
bölgesinin güney kısmında bulunmaktadır. Coğrafyacılar, Dobruca’yı Tulca bölgesi, asıl
Dobruca ve Deli Orman olmak üzere üç bölgeye ayırmaktalar75. Kuzeyinde bulunan fazla
yüksek olmayan dağ silsilesi Maçin’den Tulca şehrinin güneyine kadar uzanır;
Dobruca’nın ortalarından açılır, doğudan batıya uzanan Ovidini Mecidiye, Bogan köy
hattında bayır şeklini alır; güneyde tekrar yükselmeye başlar. Dobruca’nın güneybatısı
eskiden sık ormanlarla kaplı olduğu için bu bölge öteden beri Deliorman diye
adlandırılmıştır76.
Dobruca susuz bir mıntıka olmakla birlikte ziraate çok müsaittir. Güney kısmında
yükselti 200 metre ile 500 metre arasında değişse de iklim olarak pek değişiklik
görülmez77. Anlaşılacağı üzere Dobruca’da karasal iklim hakimdir. Ancak bölgenin
güneyinde kış oldukça yumuşak geçer. Bölgede küçük fakat yazları kurumayan nehirler de
vardır78.
74
Ramazan Özey, “Balkanların Coğrafi Yapısı” Balkan El Kitabı, (Derleyenler: Osman Karatay ve
Bilgehan Gökdağ), Çorum: Karadeniz Araştırmaları Merkezi, 2006, s. 17.
75
Decei, “ Dobruca”, s. 629.
76
Karpat, “Dobruca”, s. 482.
77
Decei, “Dobruca” s. 629.
78
Karpat, “Dobruca”, s. 482.
79
İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Cilt I, s. 227.
22
gidermeye tahsis ediliyor, kalan bölümü de imparatorluğun merkezi olan ve nüfusu
500.000’i aşan İstanbul’a sevk edilmek üzere tüccarlara teslim edilmekteydi80.
80
Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul: Ötüken Neşriyat,
2005, s. 47.
81
İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal tarihi, Cilt 1, s. 235.
23
3 UMURFAKI KAZASI TEMETTÜÂT DEFTERLERİNİN SOSYAL
AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
3.1 YERLEŞİMLER VE DEMOGRAFİ
Osmanlı’da mahalle karşılıklı olarak birbirini tanıyan, bir bakıma birbirlerinin
davranışlarından sorumlu olan, dayanışma anlayışına sahip kişilerin meydana getirdiği
topluluğun yaşadığı mekandır82. Osmanlı’da insanlar umumiyetle Müslüman olanlarla,
gayr-i müslimler ayrı mahalleleri tercih etmişlerdir. Mahallelerin dini ve etnik mensubiyete
göre ayrı ayrı oluşmasının esası, ortak inanç ve geleneğe sahip insanların aynı çevrede
yaşamalarının daha rahat oluşuna bağlanabilir83. Umurfakı kazasında on köyün sekizinde
Müslüman ahali yaşamakta, birinde gayrimüslim ve bir köyde ise Müslüman ve
gayrimüslim ahali bir arada yaşamaktadır. Umurfakı kazasında da genelde müslim ve
gayrimüslimler kendi aralarında ayrı mekanlarda yaşamışlardır.
Osmanlı mahallesinde toplumsal merkez cami veya mesciddir. Bir iskân sahasının
meydana gelmesinde bir mescid veya bir câminin, fonksiyonel bir âmil olarak ne kadar
önemli bir yer tuttuğu, Osmanlı iskân siyasetinde apaçık olarak görülmektedir. Bu tarz
yerleşim bölgelerinde, bir çekirdek teşkil eden câmi ile onun etrafında yer alan kültürel ve
sosyal hizmet müesseselerinin yer aldığı bir yerleşim sahasının, o bölgeye İslâmi Türk
karakterli bir şekil ve hüviyet kazandıracağı pek tabiîdir. Aynı zamanda, küçük bir yerleşim
biriminden ibaretken, zamanla kasaba ve şehir hâline geliniyorsa, birtakım koşulların yerine
getirilmiş olması îcab ediyor demektir. Bu yerleşim birimi en az bir câmiye sahip ve bir
ölçüde ekonomik ve kültürel gücü varsa, orası kasaba yahut şehir defterine kayıt edilirdi84.
Umurfakı da küçük bir kazada bulunması gerekli nitelikleri taşımaktaydı. Örneğin kendine
mahsus bir kadısı bulunmaktaydı ve yapılış tarihi 1589-1590 yıllarına tekabül eden, Derviş
Bey Cami bulunmaktaydı ve bu cami hala varlığını korumaktadır85.
82
Özer Ergenç, “Osmanlı Şehrindeki ‹Mahalle› nin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, Osmanlı
Araştırmaları, IV (1984), s. 69.
83
Ergenç, ss. 70-71.
84
M. Hüdai Şentürk, Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Devrinde Rumeli’de Uyguladığı İskân Siyaseti
ve Neticeleri, Belleten, Cilt: LVII, S. 218, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1993, ss. 97-98.
85
Acaroğlu, Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, s. 984.
24
1844-1845 yıllarına ait Umurfakı Kazası Temettüât Defterleri on defterden ibaret
bir seri oluşturmaktadır ve bu defterler köy esaslı olarak tutulmuştur. Umurfakı Kazası şu
köylerden müteşekkildir: Konak Karyesi, Topçular Karyesi, Yozavrat Karyesi, Karasinan
ve Bozkurt Karyeleri, Karabaliler Karyesi, Burhanlar Karyesi, Peçeli Karyesi, Osmanfakı
Karyesi, Güllü Kadı Karyesi ve Nefs-i Umurfakı Karyesi86. Topçular Karyesi’nde 5
mahalle, Yozavrat Karyesi’nde 2 mahalle, Güllü Kadı Karyesi’nde 5 mahalle, Nefs-i
Umurfakı’da 2 mahalle bulunmaktadır.
86
BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763, 12764, 12765,
12766.
25
Tablo 1
Umurfakı Kazası’nda Bulunan Köy ve Mahallelerin İsimleri,
(Hane ve Dini Dağılım İtibariyle), 1844-1845
26
Tablo 1’de gördüğünüz gibi Umurfakı Kazası’nı oluşturan köy isimlerinin tamamı
Türkçedir. Bu tabloda köylerin ve mahallelerin isimleri, hane sayıları ve köylerde bulunan
nüfusun dini özellikleri gösterilmektedir87. Kazanın 10 köyünün 8’i tamamen Müslüman,
birinde gayr-i müslim ve Müslümanlar bir arada yaşamaktadır ve bunların kaçının müslim,
kaçının gayr-i müslim olduğu belirtilmiştir. Geriye kalan 1 köyün ise tamamı gayr-i
müslimdir. Bu köylerden müslim ve gayr-i müslimlerin birlikte yaşadıkları ve çoğunluğunu
gayr-i müslimlerin oluşturduğu Karasinan ve Bozkurtlar karyesinin muhtarı müslümandır
(Alemdar İbrahim bin Mehmet).
16. yüzyıldaki Tahrir Defterleri’ni incelerken Ömer Lütfü Barkan, genel nüfusu
tahmin edebilmek için “5” katsayısını kullanmış olsa da, bunun bölgelere ve belirli
sebeplere göre değişebileceğini kabul etmiştir89. Pek çok tarihçi de bu katsayıyı kullanarak
tahmin yürütmüştür. Bunun yanında 7 katsayısını kabul edenler olduğu gibi, 3,5 katsayısını
87
Köy isimlerini karşılaştırma için kullanılan kaynak: M. Türker Acaroğlu, Bulgaristan’da Türkçe
Yer Adları Kılavuzu, 2006
88
Acaroğlu, s. 984.
89
Ömer Lütfi Barkan, “Tarih Demografi Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi, Türkiyat Mecmuası, S.
X, 1951, s. 12
27
da önerenler olmuştur90. Bu konuda Suraiya Faroqhi ise hane, 3 ile çarpıldığında asgari, 4
ile çarpıldığında azami nüfus değerine ulaşılacağını belirtmiştir91.
Tablo 2
Umurfakı Kazası Hane Sayıları ve Nüfus Tahminleri, 1844-1845
Hane
Sayısı x3 x4 x5
Umurfakı Kazası 526 1578 2104 2630
Kaynak: BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763,
12764, 12765, 12766.
90
Nejat Göyünç, “Hane Deyimi Hakkında”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih
Dergisi, S. 32, İstanbul, 1979, s. 332.
91
Faroqhi, s. .87
28
7% Gayr-i
Müslim
93% Müslüman
Gayr-i Müslim
Hane
92
Bahaeddin Yediyıldız – Özkan İzgi, “1445 Yılında Ordu ve Yöresinde Kullanılan Şahıs Adları”,
Şükrü Elçin Armağanı, Ankara 1983, s. 361.
29
Umurfakı Kazası’nda en çok kullanılan şahıs adlarının ilk üç sırasını oluşturan
Mehmed, Mustafa ve Ahmed isimleri Hz. Muhammed (s.a.v.)’in isimlerinin olması dikkat
çekicidir. Bunun yanı sıra peygamber neslinin isimlerinden olan Hasan ve Hüseyin ve dört
halifenin isimlerinden Ali, Osman ve Ömer isimlerinin çok kullanıldığını görmekteyiz.
Tablo 4
Umurfakı Kazası’nda Kullanılan Şahıs Adları, 1844-1845
Tablo 4’te görüldüğü gibi Umurfakı Kazası’nda Mehmed ismi % 8,9 (47 kişi) ile
birinci sırada yer almaktadır. Daha sonra sırasıyla % 8,7 (46 kişi) ile Mustafa ismi, % 8,2
(43 kişi) Ahmed ismi, % 7,8 (41 kişi) Ali ismi, % 5,9 (31 kişi) Hasan ismi, % 5,3 (28 kişi)
Osman ismi, % 5,1 (27 kişi) İbrahim ismi, % 4,9 (26 kişi) Salih ismi, % 4 (21 kişi)
Süleyman ismi, % 3,4 (18 kişi) Ömer ismi, % 3 (16 kişi) Hüseyin ismi, % 2,5 (13 kişi)
İsmail ismi, % 2,1 (11 kişi) Halil ismi yer almaktadır. Diğer adlardan 39 kişininki, gayr-i
Müslim adlarıdır ve bunlar arasında Östeban, Yorgi, Nikola ve Petro gibi isimler
diğerlerine nispeten daha çok kullanılan isimlerdir.
30
3.1.3 Lakaplar
Şahısların sosyal durumları hakkında belirli özelliklerini göstermesi bakımından
lakaplar önemli bir dayanaktır. Temettüât defterlerinde, şahısların varsa lakapları
belirtilmiştir. Kara, deli, Yörük, molla gibi kişilerin sahip olduğu lakaplar kişilerin
birbirinden ayırt edilmesini sağlamıştır.
Tablo 5
Umurfakı Kazası’nda Kullanılan Lakaplar, 1844-1845
31
Tablo 5’te diğer kısmında yer alan % 24,5’lik kısmı teşkil eden lakaplar bir ve iki
kişide bulunanlardır. Bunların da asgarisi kişilerin fiziksel özelliklerini ve iştigal ettikleri
işleri işaret etmektedir.
32
4 UMURFAKI TEMETTÜÂT DEFTERLERİNİN İKTİSADÎ AÇIDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ
4.1 TANZİMAT DÖNEMİ’NDE MALÎ YENİLİKLER VE VERGİ
DÜZENLEMELERİ
19. yüzyıldan önce de bozulan nizamı eski haline getirme girişimlerinde
bulunulmuştur. Fakat 19. yüzyılda geleneksel devlet anlayışında ciddi anlamda
değişiklikler meydana gelecektir93. III. Selim’in reformları, II. Mahmut’un yenilik
arayışları ile Tanzimat’a doğru yol alındı. 3 Kasım 1839’da Tanzimat dönemini başlatan
Gülhâne Hatt-ı’nın ilanı, devlet anlayışının ve devlet idaresinde modernleşmenin esas
başlangıcı olmuştur. Sened-i İttifak’ın tersine Gülhâne Hatt-ı Padişah’ın mutlak otoritesini
savunarak merkeziyetçi devlet idaresini ifade eder94.
Ülkenin en önemli malî sorunu olarak görülen ve kaldırılacağı vaat edilen iltizam
sistemi, Tanzimat Fermanı’nın ilanını izleyen 1840 yılının mart ayında Tanzimat’ın
uygulandığı tüm bölgelerde kaldırılmıştır97. Nitekim Tanzimat’ın ilanından sonra
vergilerdeki adaletsizliğin giderilmesi amacıyla çeşitli isimler altında toplanan örfî vergiler
de kaldırılmıştır. Vergide servet esasına göre herkesin belirli bir oranda devlete vergi
ödemesi amaçlanmıştı, bunun için de her şeyden evvel emlak ve nüfus tahriri yapılması
93
Şener, s. 41.
94
Halil İnalcık, “Sened-i İttifak ve Gülhane Hatt-ı Hümayunu” Tanzimat, İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, 2008, s. 91.
95
Cezar, s. 281.
96
Coşkun Çakır, Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesi, İstanbul: Küre Yayınları, 2001, s. 22.
97
Şener, s. 37.
33
gerekiyordu98. Bunun yanı sıra iltizamın kaldırılması sonucu mültezimlerin bıraktığı
boşluğu doldurmak için de, “muhassıl” veya “muhassıl-ı emval” denilen memurluklar
oluşturuldu99.
4.2 VERGİLER
İncelediğimiz Umurfakı Temettüât Defterleri’nde hane reisinin ödemekle yükümlü
olduğu vergiler şu isimler adı altında kaydedilmiştir: Vergi-yi mahsusa, aşâr(öşür), adet-i
ağnam. Temettüât çalışmalarında cizye vergisinin de kaydedildiği ifade edilse de, bizim
incelediğimiz bölgedeki gayr-i müslim tebaaya ait defterlerde böyle bir kayıt yer
98
Halil İnalcık,”Tanzimat’ın Uygulanması ve Sosyal Tepkiler”, Tanzimat, İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, 2008, s. 176.
99
Şener, s. 37.
100
Şener, ss. 38-39.
101
Çakır, ss. 44-45.
102
Çadırcı, ss. 209-211.
34
almamıştır. Bölgedeki cizyeler, Tanzimat ile cizyenin toplu tahsil edilmesi yoluna
gidildiğinden, ayrı bir defterde tutulmuştur103.
Tanzimat’a kadar gayrisafi ürün tutarının yarısından onda birine kadar farklı
oranlar uygulanan aşar vergisi, Tanzimat’ın uygulandığı yerlerde genel olarak aşarın kelime
anlamına uygun olarak onda bir oranında toplanmaya başlanmıştır. Mülk araziden değil,
kuru mülkiyeti devlete, tasarruf hakkı reayaya ait olan miri arazilerden alınmaktaydı107
1840 yılından itibaren muhassıllar tarafında toplanmaya başlanan aşar, iki yıl sonra tekrar
iltizâm usulüne geri dönülmüştür.
Koyun, keçi ve arı kovanlarından alınan vergiler ise adet-i ağnam resmi olarak
defterlere kaydedilmiştir. Tanzimat’la birlikte nakdi olarak tahsil edilmeye başlanmıştır.
103
ML. VRD. CMH. Nu: 775, 911, 1064, 1068, 1080, 1261, 1480.
104
Çakır, s. 22.
105
Güran Tevfik, Tanzimat Dönemi Osmanlı Maliyesi: Bütçeler ve Hazine Hesapları
(1841- 1861), Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989, s. 13.
106
Şener, s. 101.
107
Şener, s.120.
35
4.2.1 Umurfakı Kazası Toplam Vergi Yükünün Bileşenleri
Tablo 6
Umurfakı Kazası’nda Vergi Bileşenleri, (Kuruş), 1844-1845
Tablo 7
Umurfakı Kazası’nda Vergi Bileşenleri, (Yüzde), 1844-1845
36
Tablo 8
Umurfakı Kazası Hane Başına Düşen Vergi Miktarı, (Kuruş), 1844-1845
Bütün vergi kalemlerini dahil ederek hesapladığımız toplam vergi yükünü hane
sayısına bölerek ortalama vergi yükünü hesapladık. Vergi toplamının hane başına düşen
yıllık ortalama vergi yükü 254,79 kuruştur. Karabaliler köyü genel ortalama vergi yükünün
çok üstünde olan 430,25 kuruş ile hane başı en yüksek vergi yüküne sahipken, Yozavrat
köyü 187,76 kuruş ve Konak köyü 191 kuruşla en düşük vergi yüküne sahiptir.
Tablo 9
Umurfakı Kazası’nda Toplam Gelirde Toplam Verginin Payı, (Yüzde),
1844-1845
Tablo 9’da görüldüğü gibi Umurfakı Kazası’nda hanelerin elde ettiği toplam
gelirin ortalama %13,9’u vergi ödemelerine gitmektedir.
37
Tablo 10
Umurfakı Kazası’nda Toplam Aşarın Aynî Değerleri, (Kile), 1844-1845
İlk sütunda Umurfakı Kazası’nın altında parantez içinde yer alan sayılar(16/25/40)
defterlerde ilk hane kaydında belirtilen, aşarın nakdi karşılığını hesaplamak için kullanılan
bir kileye karşılık gelen kuruş değerleridir. İncelediğimiz on defterden sekizinin giriş
kısmında bu şekilde belirtilirken ikisinde ise belirtilmemiştir ama verileri incelediğimizde
nakdi karşılığı verilmeyen defterlerdeki bir kileye karşılık gelen nakdi karşılığın aynı
olduğu anlaşılmaktadır. 1 kile şairin(arpa) bedeli 16 kuruş, 1 kile kızılcanın bedeli 25
kuruş, 1 kile hıntanın(buğday) bedeli 40 kuruş ve 1 kile kolozun bedeli 40 kuruştur. Burada
kızılca ise buğdayın başka bir cinsidir.
Umurfakı kazasındaki toplam ayni aşar vergisi 3552,835 kiledir. Aşar vergisi
10’da bir oranında alındığı için toplam ayni aşar vergisini 10 ile çarptığımızda asıl üretime
ulaşırız. Bu durumda bölgenin yıllık hububat üretiminin 35528,35 kile olduğu ortaya
çıkacaktır.
Aşar vergisinde toplam kilenin % 18,5’i hınta, % 24,98’i şair, % 54,25’i kızılca ve
% 2,26’sı ise kolozdur. Görüldüğü gibi zirai üretimde en büyük pay buğdayın cinsi olan
kızılcaya aittir ve hınta ile birlikte üretimin % 72,75’lik çok büyük kısmını oluşturmaktalar.
38
Tablo 11
Umurfakı Kazası’nda Toplanan Aşarın Nakdî Karşılıkları, (Kuruş), 1844-1845
Ayni olarak tahsil edilen aşar vergisinin nakdi karşılıkları da kuruş cinsinden
belirtilmiştir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi defterlerde, ilk hane kaydında kileye karşılık
gelen birim fiyatı kuruş cinsinden belirtilmiştir. Aşar üretilen üründen 10’da 1 oranında
alındığı için hubûbat ziraatında elde edilen yıllık gelir de hesaplanabilmektedir. Tablo
11’de kazadan toplanan aşarın nakdi karşılıkları gösterilmiştir. En yüksek pay 48593,5
(%52,7) kuruşla buğdayın cinsi olan kızılcaya aittir. Hınta ile kızılca toplam %80 gibi
oldukça yüksek bir paya sahiptir. Bunun sebebi bunların bir kileye karşılık gelen nakdi
bedellerinin daha yüksek olmasının yanı sıra, üretim miktarlarının da yüksekliğinden
kaynaklanmaktadır. Bu da iktisadi anlamda kendi kendine yeterliliğin var olduğu bir
bölgede temel besin ihtiyacının buğdayla karşılanmasındandır. Hayvanların temel besini
olan arpa(şair) 14249,5 kuruş ile üçüncü sırada yer alırken, koloz 3132 kuruşla son
sıradadır. Toplam nakdi aşar 92087,5 kuruştur.
4.3 GELİRLER
Temettüât defterlerinde yer alan bilgiler ışığında, kasabada yürütülen çeşitli iktisadi
faaliyetlerin, gelir meydana getirme açısından nisbî önemi ortaya konmaktadır. Hangi tür
faaliyetlerden ne kadar gelir elde ettikleri ve bu gelirlerin toplam gelir içindeki payı
hesaplanabilmiştir108. Umurfakı Kazası’nda toplam geliri hubûbat üretimi, hayvancılık,
zanaat, hizmet ve bunların yanı sıra istisnai bazı gelir kalemleri oluşturmaktadır.
108
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 166.
39
Tablo 12
Umurfakı Kazası’nda Toplam Gelir ve Gelir Bileşenleri, (Kuruş),
1844-1845
109
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 169.
40
4.3.1 Hubûbât Üretimi
Osmanlı ülkesinin temel organizasyonu ziraattır. Tarımın mahiyeti ve önemi
İmparatorluğun hayatı boyunca çok az değişmiştir110. Ekonominin hakim sektörü olan
ziraatte, 15-16. yüzyıllardaki tahrirlerden anlıyoruz ki toprak, üreticiler arasında eşite yakın
oranlarda pay edilmekte ve aynı zamanda Osmanlı sistemi, topraksız köylüler kadar, büyük
toprak sahiplerini de sistem içi görmemekteydi111. Buna rağmen büyük toprak malikaneleri
de vardı, ancak bunlara sık rastlanılmamaktaydı112.
110
Donald Quataert, “19. Yüzyıla Genel Bakış: Islahatlar Devri 1812-1914”, Osmanlı
İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarih (1600-1914), (Editörler Halil İnalcık, Donald
Quataert), Cilt 2, İstanbul: Eren Yayıncılık, 2004, s. 961.
111
Genç, s. 71.
112
Quataert, s. 978.
113
Genç, s. 60.
114
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 55.
115
Quartaert, s. 961.
41
dönümdür. Bu oran, Osmanlı’da çiftçilikle meşgul olan bir hanenin sahip olunması istenen
ortalama toprak miktarına çok yakın bir orana sahip olduğunu göstermektedir.
Hubûbat üretimine tahsis edilen toplam arazi büyüklüğünü, çiftçilikle meşgul olan
hane sayısına böldüğümüzde, hane başına toplam 51,60 dönüm toprak düşmektedir.
116
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 89.
42
Tablo 14
Umurfakı Kazası’nda Hanelerin Sahip Olduğu Toprakların Dilimlere Göre Dağılımı,
(Dönüm), 1844-1845
Kaynak: BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763,
12764, 12765, 12766.
Tablo 14’teki 51,60 olan hane başı dönüm ortalama değerdir. Bu noktada, daha
sağlıklı bir yaklaşım sergileyebilmemiz için, hanelerin sahip oldukları toprakların dilimlere
göre dağılımını incelemek gerekecektir. Tablo 14 haneleri, topraksız haneler, 1-25, 26-50,
51-75, 76-100, 101-140, 141-175 dönüm arasında haneler şeklinde tasnif edilmiştir. 10
dönümden az olan küçük işletme, 10-50 dönüm arası olan orta büyüklükte işletmeler bir
ailenin çalışma zamanını dolduracak büyüklükteydi. 50 dönüm üzeri ise büyük
işletmelerdi117. Umurfakı Kazası’ndaki 526 haneden 38’i topraksız hanelerdir. 1-25 dönüm
arasında toprağa sahip olan hane sayısı 90’dır. 26-50 dönüm arası toprağa sahip olan hane
ise 183’dür. 117 hane 51-75 dönüm arasında toprağa sahiptir. 52 hane de 76-100 dönüm
arasında toprağa sahiptir. 31 hane 101-140 dönüm arası toprağa sahiptir ve son olarak 15
hane 141-175 dönüm arası toprağa sahiptir. Ziraatle uğraşan hanelerden sadece 13’ü
topraksızdır. Diğer topraksızlar da tarım dışı işlerle uğraşmaktadır. Toprak dilimlerine
baktığımızda en çok hanenin 26-50 dönüm arası ve 51-75 dönüm arasında yoğunlaştığı
görülür. Bu durum kazada toprak dağılımının orta büyüklükte işletme tipine yakın
olduğunu ve genel itibariyle hanelerin hayatlarını idame etmelerine yetecek arazilere sahip
olduklarını anlıyoruz.
117
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 81.
43
Tablo 15
Umurfakı Kazası’da Hanelerin Sahip Olduğu Toprakların Dilimlere Göre Dağılımı,
(Yüzde), 1844-1845
Tablo 15, Umurfakı Kazası’ndaki hanelerin kaç dönüm toprak sahibi olduklarını
yüzde olarak ifade etmektedir. Hanelerden %7,2’i topraksız, %17,1’i 1-25 dönüm arası,
%34,8’i 26-50 dönüm arası, %22,25’i 51-75 dönüm arası, %9,9’u 76-100 dönüm
arası,%5,9’u 101-140 dönüm arası ve %2,85’i ise 141-175 dönüm arası toprağa sahiptir.
Topraksız haneler genellikle hizmetkârlıkla uğraşmaktadır.
118
Quataert, s. 962.
44
Tablo 16
Umurfakı Kazası’nda Toplam Hubûbât Üretimi, (Kile), 1844-1845
Tablo 16’daki veriler, aşar olarak kaydedilen kile cinsinden değerler on ile
çarpılarak elde edilmiştir. Buna göre Umurfakı Kazası’nın bir yıllık toplam hubûbât üretimi
35.528,35 kiledir. Buğday(hınta ve kızılca) üretimi, hubûbât üretiminin %71’ni teşkil
ederek birinci sırada yer almaktadır. Bölgede iki tür buğday üretilmektedir. Bunlardan
birincisi “hınta” ikincisi ise “kızılca”dır. Hınta, kızılcadan daha kaliteli bir buğday cinsi ve
kazada 1 kile hıntanın bedeli 40 kuruşken, kızılcanınki ise 25 kuruştur. Buğdaydan sonra
ikinci sırayı %25’lik payla hayvanların temel besini olan arpa(şair) almaktadır ve son
olarak %2,5 paya sahip “koloz”dan oluşmaktadır.
Ayrıca küçük bir bağ bulunmakta. Bağların yaygın olduğu yerler genelde kaza
merkezlerine yakın yerler olmaktadır. Bu ürünler çabuk bozuldukları için pazara yakın
yerlerde olması gerekmekte ve bu yüzden sınırlı bölgelerde yapılmaktaydı. Defterlerde
kayıtlı yıllık hâsılası 300 kuruş olan bir tane de yel değirmeni bulunmaktadır.
Tablo 17
Umurfakı Kazası’nda Toplam Hubûbât Üretimi, (Kuruş), 1844-1845
45
Kaynak: BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763,
12764, 12765, 12766.
Tablo 17, kazadaki toplam hubûbât üretiminin ürünlere göre kuruş cinsinden ve
yüzde olarak dağılımını göstermektedir. Tablodaki verilere aşarın nakdi karşılığının on ile
çarpılmasıyla ulaşılmıştır. Umurfakı Kazası’nın yıllık hubûbât üretiminin bedeli 920.875
kuruştur. Kuruş cinsinden toplam hubûbât üretiminin %81’i buğdaydan, %15,5 ‘i arpadan
ve %3,4’ü ise kolozdan elde edilmiştir.
Tablo 18
Umurfakı Kazası’nda Dönüm Başı Net Hâsılat, (Kuruş), 1844-1845
4.3.4 Hayvancılık
Osmanlı’da hayvancılık her zaman önemli olmuştur. Göçebe topluluklar,
hayvancılığı tek geçim kaynağı olarak yaparken, yerleşik çiftçilik yapan ve bu arada
hayvan da beslemek durumunda olanlar için daha çok ikincil bir faaliyettir119. Tarımla
uğraşan köylülerin hayvan beslemesinin çeşitli sebepleri vardır: Tarlayı sürmek, yük
taşımak, gübre temin etmek ve süt, peynir, yağ, et, deri ve yün gibi ihtiyaçlarını temin
etmek ve ihtiyaç fazlası olduğunda ise bunları pazarlarda satmak için beslerler120.
Umurfakı Kazası’nda da hayvancılık esas üretim faaliyeti olarak görülmemiş ve daha
ziyade çiftçiliği tamamlayıcı nitelik taşımaktadır. Hayvancılığı köylüler öncelikle kendi
ihtiyaçlarını karşılamak ve zirai faaliyetlerde kullanmak için yapmışlardır. Sadece
hayvancılıkla geçimini temin eden çok nadir haneler olsa da, hane başı hayvan sayısının
119
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 101.
120
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 198.
46
azlığı ve gelirleri göz önüne alındığında bunların istisnai haller olduğu anlaşılmaktadır.
Tablo 19’da Umurfakı Kazası’ndaki toplam hayvan varlığını ve bunlardan elde edilen gelir
var ise hâsılatını görmek mümkündür. Tabloya baktığımızda, toplam 7.955 adet küçükbaş
hayvan bulunduğu görülür. Sağmal küçükbaş(koyun ve keçi) hayvan başına yıllık 3
kuruşluk gelir kaydedilmiştir. Buna göre küçükbaş hayvan varlığının yıllık geliri 8.193
kuruştur. Kazadaki toplam büyükbaş hayvan varlığı ise 4051 adettir. Sağmal karasığır
ineğinden yıllık 20, sağmal camışdan yıllık 31 kuruş gelir elde edilmektedir. Kaza
genelinde sağmal kara sığır ineği ve sağmal camışdan yıllık elde edilen toplam gelir 16.202
kuruştur.
Tablo 19
Umurfakı Kazası’ndaki Hayvan Varlığı ve Hayvani Hâslat,
(Kuruş), 1844-1845
Adet Hâsılat
Küçükbaş Hayvanat
Sağmal Ağnam 2289 6852
Sağmal Keçi 446 1341
Kısır Koyun 2427
Kısır Keçi 443
Kuzu 1997
Oğlak 353
Toplam 7955 8193
Büyükbaş Hayvanat
Sağmal Kara Sığır 750 14840
Kısır İnek 153
Düğe 246
Dana 216
Tosun 370
Sağmal Camış 44 1362
Gayrı Sağmal Camış 2
Camış Tosunu 14
Camış Düğe 2
Dişi Malak 4
Kara Sığır Öküzü 1307
Manda Öküzü 2
Tay 58
Beygir 2
Aygır 1
47
Hergele 748
Kısrak 132
Toplam 4051 16202
Kaynak: BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763,
12764, 12765, 12766.
Tablo 20
Umurfakı Kazası’ndaki Küçükbaş Hayvan Varlığı,
1844-1845
Miktar
Sağmal Ağnam 2289
Hâsılat 6852
Sağmal Keçi 446
Hâsılat 1341
Kısır Koyun 2427
Kısır Keçi 443
Kuzu 1997
Oğlak 353
121
Abdurrahman Vefik Sayın, Tekâlif Kavaidi, Ankara: T.C. Maliye Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Yayını, 1999, s. 480.
122
BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12758
123
Vefik Sayın, ss. 481-482.
48
Toplam Hayvan 7955
Sayısı
Kaynak: BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763,
12764, 12765, 12766.
Toplam küçükbaş hayvan varlığı, hane sayısına bölündüğünde, hane başı ortalama
küçükbaş hayvan varlığının 15 olduğunu görüyoruz. Hane başı büyükbaş hayvan varlığı ise
7-8 dolaylarındadır. Kazada ziraat yapmayanlar dışarıda bırakılırsa, ziraat yapanların sahip
olduğu koşum hayvanları sayısı hane başı 2,5 üzerinde bir sayı ortaya çıkar. Koşumlarda
kullanılan hayvanlar klasik usulle çifttirler. Burada bunu görmekle birlikte, tarla
büyüklüğüne göre de bu sayının arttığını incelediğimiz defterlerden anlaşılmaktadır. Bunun
yanı sıra bir diğer vergi dışı binek hayvanı olarak kullanılan hergele, kısrak, beygir gibi
hayvanlar da defterlere kaydedilmiştir. Bu tarz hayvanların yazılmasının sebebi ekonomik
potansiyeli tam olarak tespit etmek ve kâr getiren faaliyetlerde bu hayvanlar kullanılırsa,
elde edilen tahmini kârı vergiye dahil etmektir124. Bizim incelemiş olduğumuz defterlerde
hergele, kısrak, beygir gibi hayvanlardan vergi tahsil edilmesini gerektirecek faaliyetler
yapıldığına yönelik kayıtlara rastlanmamıştır. Ama bazı hanelerin 4,5 ve hatta 6 adet
hergeleye sahip olması ise bu hayvanların hangi faaliyetlerde kullanıldığı yönünde merak
uyandırmaktadır.
Tablo 21
Umurfakı Kazası’ndaki Büyükbaş Hayvan Varlığı,
1844-1845
Miktar
Sağmal Sığır 750
Hâsılat 14840
Kısır İnek 153
Dana 216
Düğe 246
Tosun 370
Sağmal Camış 44
Hâsılat 1362
Gayrı Sağmal Camış 2
Camış Tosunu 14
124
Adiyeke, s. 774.
49
Camış Düğe 2
Dişi Malak 4
Hergele 748
Tay 58
Aygır 1
Beygir 2
Kısrak 132
Kara Sığır Öküzü 1307
Manda Öküzü 2
Hayvan Toplamı 4051
Kaynak: BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 2757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763,
12764, 12765, 12766.
Tablo 22’de görüldüğü üzere Umurfakı Kazası’nda toplam hayvani gelir 24427
kuruş ve hane başı düşen hayvani gelir 46,5 kuruştur.
Tablo 22
Umurfakı Kazası’nda Toplam ve Hane Başına Düşen Hayvanî Gelir,
(Kuruş),1844-1845
Tablo 23
Umurfakı Kazası’nda Hane Reislerinin Meslekleri,
1844-1845
Meslek Hane
İmam 6
Hatip 3
Ziraat Müdürü Vekili 1
Ziraatçı 487
Berber 1
Çobanlık 2
Terzi 2
Hizmetkârlık 19
İşsiz 5
Kaynak: BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763,
12764, 12765, 12766.
125
Güran, 19. Yüzyıl Osmanlı Tarımı, s. 164.
51
imam, hatip, çoban, terzi, berber ve ziraat müdürü vekili mesleklerine sahiptirler.
Müslüman köylerde imam ve muhtarlar defterlere kaydedilirken, isimlerin başlarına karye
imamı veya karye muhtarı şeklinde belirtilmiştir. Gayr-i müslim köylerde ise kocabaş veya
papazların kaydına rastlayamadık. Bu durumun ne tür bir sebepten kaynaklandığını
bilememekteyiz.
Kaza geneli hane reisleri için yaptığımız tabloda son sırayı defterlerde hane reisi
olarak kayıtlı olan ancak belirli bir mesleği olmayan kişiler almaktadır. Bu grupta 5 kişi yer
almaktadır ve kaza nüfusunun %1’ini bile oluşturmamaktadır. Bu gruba kayıtlı olanlar
iâneyle geçinirler.
Bazı hane reislerinin birden çok işle meşgul olmasına rağmen ana uğraşının
çiftçilik olması nedeniyle, defterlerde meslek kısmına ziraat erbabı olarak kaydedilmiştir.
Örneğin Güllü Kadı Köyü’ndeki bir hanenin yel değirmeni olduğu halde, temel uğraşının
tarım olması nedeniyle ziraat erbabı olarak kaydedilmiştir126. Köylerde bulunan dini
görevliler aynı zamanda çiftçilikle uğraşıyordu. Anlaşılacağı üzere kaza genelinde çok
farklı meslek grupları bulunmamaktadır. Bunun sebebi, iş kollarının çeşitlendirilmesini
gerekli kılacak ihtiyaçların ve imkanların olmamasıdır. Bölge genelinin kırsal olması ve bu
kazayı oluşturan nüfusun ve nüfus yoğunluğunun az olması aynı zamanda coğrafi olarak
çeşitlilik arz etmemesi gibi sebepler, mesleklerin çeşitlenmesine engel teşkil etmiştir.
Tablo 24
Umurfakı Kazası’ndaki Hane Reislerinin Gelir Gruplarına Göre Dağılımı,
(Kuruş/Yüzde), 1844-1845
Kuruş 0 1- 251- 601- 1001- 1501- 2001- 3001- 5001- 8001+ Toplam
250 600 1000 1500 2000 3000 5000 8000
Hane 18 13 44 62 134 100 99 51 4 1 526
Sayısı
Yüzde 3,4 2,47 8,36 11,78 25,47 19,01 18,82 9,7 0,76 O,19 %100
Kaynak: BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763,
12764, 12765, 12766.
126
BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12765
52
Tablo 24’te Umurfakı Kazası genelindeki hane reislerinin gelir guruplarına göre
dağılımı gösterilmektedir. En büyük dilimi 134 hanenin yer aldığı 1001-1500 kuruş arası
dilimidir. 100 hane 1501-2000 kuruş arasında, 99 hane 2001-3000 kuruş arasında, 62 hane
601-1000 kuruş arasında, 51 hane 3001-5000 kuruş arasında, 44 hane 251-600 kuruş
arasında,13 hane 1-250 kuruş arasında gelire sahiptir. 5001-8000 kuruş arasında 4 hane,
8001 kuruştan fazla geliri olan 1 hane bulunmakta ve 18 hane gelirsizdir.
Hane reislerinin gelir gruplarına göre yüzde dağılımına baktığımızda çok büyük
bir kısmının 1000 kuruştan daha fazla olduğunu görüyoruz. % 25 civarlarında ise 1000
kuruştan daha aşağı olduğunu görmekteyiz ve hizmetkârların hepsi 1000 kuruştan aşağı
gelir elde etmektedir. %44,5’i 1001-2000 kuruş arasında ve %29’u ise 2000 kuruş gelir
temin etmektedir. Bu çerçevede, kaza genelindeki hanelerin büyük bir kısmının refah
düzeyinin iyi olduğunu söyleyebiliriz.
Gelirlerinin büyük bir bölümünü tarım dışı faaliyetlerden elde eden şehir tipi
ekonomilerden farklı olarak, bu tarz kırsal bölgelerde gelir düzeyinde farklılaşmanın temel
faktörü sahip olunan toprak miktarlarıdır. Umurfakı Kazası’nda hanelerin sahip oldukları
toprak miktarı gelirin temel belirleyicisi durumundadır.
Tablo 25
Umurfakı Kazası’nda Hane Başına Düşen Gelir ve Vergi,
(Kuruş/Yüzde), 1844-1845
Tablo 25, Umurfakı Kazası genelindeki hane başına düşen gelir, vergi ve bunlar
arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Bu bölgede hane başına düşen ortalama yıllık gelir
1827,90 kuruş, hane başına düşen ortalama yıllık vergi 254,79 kuruştur. Yıllık ortalama
gelirin %13,9’u vergi ödemelerine gitmektedir. Ortalama yıllık gelirden ortalama yıllık
vergiyi düştüğümüzde kalan net gelir 1500 kuruştan fazladır.
53
Tablo 26
Umurfakı Kazası’nda Vergi-yi Mahsusanın Hane Başına Düşen Gelirdeki Payı,
(Kuruş/Yüzde), 1844-1845
Kaynak: BOA. ML. VRD. TMT. Nu: 12757, 12758, 12759, 12760, 12761, 12762, 12763,
12764, 12765, 12766.
Tablo 26, Umurfakı Kazası genelinde vergi-yi mahsusanın hane başına düşen
gelirdeki payını göstermektedir. Vergi-yi mahsusa kaza genelinde hane başına ortalama
77,07 kuruştur. Yüzde olarak ise %4,2’ye tekabül etmektedir. Vergilerin büyük bölümünü
aşar oluştururken, vergi-yi mahsusa ikinci sırada ve adet-i ağnam ise üçüncü sırada yer
almaktadır.
Lorenz Eğrisi ve Gini Katsayısı bir ülkedeki gelir grupları arasındaki farklılıkları
tespit etmek ve belirtmek amacıyla iktisatçılar tarafından uygulanan yöntemlerden iki
tanesidir. Gelir dağılımındaki eşitsizliği grafiksel olarak gösteren Lorenz Eğrisi, bir bölgede
bulunan nüfusun belirli orandaki kümülatif artışına karşılık gelen kümülatif gelirin analitik
düzlemde kesiştiği noktaların birleşmesiyle elde edilmektedir. Eğrinin yatay ekseninde
bölgenin birikimli nüfus yüzdesi, düşey ekseninde ise birikimli gelir yüzdesi yer
almaktadır. Gini Katsayısı ise bir Lorenz Eğrisi ölçütüdür ve 0 ve 1 arasında değer alır.
Katsayı 1’e yaklaştıkça eşitsizliğin artığını, 0’a yaklaştıkça da azaldığını anlayabiliriz127.
127
C. C. Aktan, İ. Y. Vural, Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyon Yayınları,
2002, s. 19.
54
Umurfakı Kazası’nın 1844 yılı itibariyle gelirlerinin %20’lik nüfusun dilimlerine
göre dağılımı tablo 27’de sunulmaktadır. Kazanın 1844 yılı itibariyle ortaya çıkan Lorenz
Eğrisi tablo 28, Gini Katsayısı ise tablo 29’da görülmektedir.
Kazada bulunan hanelerin ilk alt gelir grubunu oluşturan %20’lik hane dilimi
gelirin %4,17’sini alırken, hanelerin %40’ı gelirin %17,38’ini, hanelerin %60’ı gelirin
%35,45’ini, hanelerin %80’i ise gelirin %60’ını almaktadır.
55
Tablo 27 Umurfakı Kazası’nın Gelirlerinin %20’lik Nüfus Dilimlerine Göre
Dağılımı, 1844
Kümülatif Hane
Hane(Sayı) (Birikimli)
Grupların
Yüzde
Nüfus Dilimleri Toplam Hane Sayısının Toplam Birikimli
Paylar
(%) Yüzdesi(%) Temettüât Gelir Yüzde
(%)
Payları(%)
36246,5
1. %20 (106 hane) 20 (106 hane) 4,17 4,17
56
100 100,00
90 Lorenz Eğrisi
80
70
Birikimli gelir yüzdesi
60 60,00
50
40
35,46
30
20
17,38
10
4,17
0 0,00
0 20 40 60 80 100
Birikimli hanehalkı yüzdesi
57
100 100,00
90 Gini Katsayısı
80
70
Birikimli gelir yüzdesi
60 60,00
50
40
A 35,46
30
20
17,38 B
10
4,17
0 0,00
0 20 40 60 80 100
Birikimli hanehalkı yüzdesi
58
5 SONUÇ
Tanzimat sonrası, ülke genelinde halkın ekonomik potansiyelini yani servet
unsurlarını ve gelir kaynaklarını ortaya çıkaracak kapsamlı bir tahrir çalışması yapıldıktan
sonra, halkın ödeme gücünü esas alan daha adil bir vergi düzenlemesi yapılmak istenmiştir.
Bu çerçevede 1845 yılında hazırlanan Temettüât Defterlerinde yer alan verileri esas alarak,
Umurfakı Kazası’nın sosyal ve ekonomik durumu hakkında buraya kadar anlatılanlardan
hareketle şu sonuçları çıkarabiliriz: Umurfakı Kazası, 10 köye ve bu köylere tâbi 13
mahalleye sahip bir yerleşim birimidir. Bu köylerden, 8’inde Müslüman, 1’inde gayr-i
müslim ve 1’inde de Müslüman ve gayr-i müslimlerin bir arada yaşadığı yerlerdir. Toplam
526 hane yaşamaktadır. Bu hane sayılarını nüfusun tahmini konusunda verilen rakamlara
çarptığımızda toplam nüfusun asgari 1578, azami 2630 kişiden oluşabileceğini
söyleyebiliriz.
Umurfakı Kazası’nın toplam vergi yükü 134.024,7 kuruştur. Toplam vergi yükü
vergi-yi mahsusa, aşar ve adet-i ağnam adıyla tahsil edilen vergilerden oluşmaktadır. Bu
vergi türleri içinde en büyük paya,%68,7’lik oranla hubûbat ziraatından alınan aşar vergisi
sahiptir. İkinci sırada ise %30,25’lik payla vergi-yi mahsusa bulunmaktadır. Kazada hane
başına ortalama 254,79 kuruş vergi düşmüştür.
Umurfakı Kazası genelinde toplam 961.479,5 kuruşluk gelir elde edilmiştir. Bunun
%95,8’i hubûbat ziraatından elde edilmiştir. Hubûbat üretimi içinde en büyük paya sahip
olan buğday %80’in üzerindedir. Temel geçim kaynağı çiftçilik olan bu kazada, çiftçi
haneler ortalama 51,60 dönüm toprağa sahiptir. Kaza genelinde orta büyüklükte tarım
toprakları yaygındır. Çiftçi hanelerinin çoğunun toprakları, geçimlerine ve çalışma
59
kapasitelerine yetecek büyüklüktedir. Temettüât Defterlerinden edindiğimiz bilgilere göre,
köylerde halkın iktisadî yaşamında zirai faaliyetler önemli bir yer işgal etmektedir.
60
6 EKLER
61
Harita 2: Übersichtsblatt zur Generalkarte von Mitteleuropa. K.U.K.
Militargeographisches Institut, 1991. (Avusturya Ordu Haritası)
62
6.1 UMURFAKI KAZASI TEMETTÜÂT DEFTERİ ÖRNEĞİ
63
Kaynak: ML. VRD. TMT. 12757.
64
Kaynak: ML. VRD. TMT. 12757.
65
Kaynak: ML. VRD. TMT. 12766
66
Kaynak: ML. VRD. TMT. 12766
67
Kaynak: ML. VRD. TMT. 12766
68
6.2 TEMETTÜÂT DEFTERLERİNİN TRANSKRİPSİYON ÖRNEĞİ
Hane 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Meslek
Hınta 0,5 5 1 5 1 1 5 1
Şair 4,5 3,25 1,5 2 1,5 1,5 1,5 1,5 1,5 1
Kızılca 9 7,5 4,5 6,5 5 3 3 5 5,25 1,5
Vergiler
Hınta 20 35 40 65 40 40 45 40
Şaîr 72 52 24 32 24 24 24 24 24 16
Rüsumât
Aşa'r ve
Ad ve Ünvan
Süleyman
Süleyman
Hüseyin
Hüseyin
ziraat erbabı
ziraat erbabı
ziraat erbabı
ziraat erbabı
ziraat erbabı
ziraat erbabı
hizmetkarlık
hizmetkarlık
yardım ile
imam
Meslek
Şair
Vergiler
2 1,5 1,5 2 2
Kızılca 3,5 3 1,5 2,5 1
Rüsumâ
Hınta
Aşa'r ve
80 40 60 100 60
Şaîr 32 24 24 32 32
t
Harici Kaynağı 1818 1236 1152 1791 220 1133 200 200 300 400
Gelirler Geliri
71
7 KAYNAKÇA
ARŞİV KAYNAKLARI
BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ (B.O.A.) MALİYE NEZARETİ
VÂRİDÂT MUHASEBESİ DEFTERLERİ TEMETTÜÂT DEFTERLERİ (ML.
VRD. TMT.) H. 1260-1261/M. 1844-1845.
72
Ahmet AKGÜNDÜZ ve Sait ÖZTÜRK. Darende Temmetuat Defterleri. İstanbul:
Somuncu Baba Araştırmaları ve Kültür Merkezi Yayınları, 2002.
73
DECEİ, Aurel. «Dobruca.» T.D.V İslâm Ansiklopedisi C. 3. İstanbul: Milli Eğtim
Basımevi, 1977.
FAROQHİ, Suraiya. Osmanlı Tarihi Nasıl İncelenir? İstanbul: Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, 2001.
74
İNALCIK, Halil. «Sened-i İttifak ve Gülhane Hatt-ı Hümayunu.» (Editörler), Halil
İnalcık ve Mehmet Seyitdanlıoğlu. Tanzimat Değişim Sürecinde Osmanlı İmparatorluğu.
İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2008.
KARAL, Enver Ziya. Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831. Ankara :
Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları, 1997.
75
ÖZTÜRK, Sait. «Türkiye'de Temettuat Çalışmaları.» Türkiye Araştırmaları
Literatür Dergisi: Türk İtisat Tarihi (2003).
QUATAERT, Donald. «19. Yüzyıla Genel Bir Bakış: Islahatlar Devri 1812-
1914.» Halil inalcık, Donald Quataert (Editörler). Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve
Sosyal Tarihi (1600-1914) (Cilt 2). İstanbul: Eren Yayıncılık, 2004.
76