You are on page 1of 1

Bir insana dokunmak için bakışlarınız bile yeterli aslında.

Dokunurken onun gözlerine değil,kalbine


dokunmuş olursunuz. Tek bir söz duymadan saatlerce izlediğiniz o ruh birden tanrınız oluvermiştir.
Tanrıyı hiç sevmezdim onu tanımadan önce. Ona inanırdım belki bazen ama hep çıkmaza sürüklerdi
beni. Bir çok insanı tanrı diye saçıma toka takmışlığım yüzünden böyle hissederdim. Meğersem doğru
tanrılar değilmiş. Doğru tanrı şuan burada. Tam kalbimin üstünde. Ama bu tanrı bana inanıyormu?
Sevgimle her gün huzurunda ibadet ettiğim o anlamsız,bilinç dışı duygularımı görüyor mu bu tanrı?
İlk defa kaygılarımı arka plana atıp sahneye çıkarıyorum duygularımı sanırım. Çünkü birden tanrının
gözlerini gördüm ve gözlerinde gözlerimi buldum. Gözleri parlıyordu. Ben böyle bakabildiğimi
düşünemiyordum. Tanrı oydu. Ben ise bir tanrıydım. Ona baktığımda birden her sürpüntüm yok oldu.
Çöp diye adlandırdığım geçmiş hislerimin hepsi midemde bir su gibi çalkalandı kafamda. Ve dedim
ki,aşık olmak buymuş. Sadece kendimle konuştuğumda bunu anlatabiliyorum. Ve sadece o tanrıya
anlatabiliyorum. Çünkü tanrı biziz. Portakal kabuklarını gökyüzünde uçurmak bizim elimizde. Yoksa
nerede görülmüş portakal kabuklarının gökyüzünde uçtuğu? İmkansızsak imkansızı başarmalıyız. Her
duyguyu birlikte yaratabiliriz. Çünkü bizim gücümüz var. Çünkü biz varız. Hep var olacağız. Evet çok
korkunç gözüküyor biliyorum. Tanrı diye başımıza koyduğumuz herkes bize inanılmaz acılar çektirdi.
Yarattığımız bütün dağlarda ki ağaçları kestiler. Ve sonra nefes alamıyoruz diye bizi suçladılar. Bizi
derman ettiler. İlacımız onlar sandık oysa ki onlar bizim yarattığımız insanlar değillerdi,daha
farklıydılar. Biz onlara acıdık,su verdik,oksijen verdik. Ama onlar her seferinde kaynaklarını kurutup
bize küfür ettiler. Bizim suçumuz neydi?

04.06.22

You might also like