Professional Documents
Culture Documents
Önsöz
Çoğunlukla bütün kitaplarda bir önsöz olur. Hep merak etmişimdir
neden yazılır diye. Araştırdığımda genellikle yazar hakkında bilgiler,
kitabın kısa bir özeti, yazarların saymakla bitiremediği ünvânları ve
emeği geçen insan ve/veya kaynaklara teşekkür metinleri içeriyormuş.
Hayatımı şekillendiren o kadar olay oldu ki say say bitmez, tabi dahası
da kapıda sırasını bekliyor onlara da selam gönderelim.
Yazarı tanıyalım;
Ben de bizler gibi yaratılmış bir birey'im, bir ruh'um ve bir can'ım.
Kısa ve Öz.
Canım Ailem'e
Sevgili Tanrı'm.. Ben bilmeden senin her şeyi biliyor olman kendimi bir
boşluk çuvalı gibi hissettirse de, aslında ne kadar güvende olduğumun
da bir göstergesidir bu. Bilirim ki sen oradasın.
Rab sıfatın ile bizlere öğretirsin ve öğretmeye de devam edersin. Sana
sarılabilsem ne kadar güzel olurdu. Ne haddime diye düşünsem de bu
isteğim sanıyorum senin tebessüm etmenle noktalanacak.. Olsun ben
gene de söyleyeyim dedim. Bana bu güzelliği kısmet ettiğin için ve
hepimize sayısız sonsuz özellikler verdiğin ve bunları açığa çıkarttığın
için... Bizlere bir şans verdiğin için.. Bizi derleyip topladığın için.... Sana
sonsuz teşekkür etmem gerekir, ancak insanî çapta teşekkür
edebiliyorum.... Tanrı'nın teşekkür beklemesi gibi bir durum söz konusu
olamaz da, ben de insanım sonuçta. Mahçup hissediyorum ve bir
şeyler yapmaya çalışıyorum. Sonlu sonsuz teşekkür Tanrı'm.
Kitaba gelirsem..
Şahsî yazılarımı ve biriktirdiğim anılarımı içermektedir.
Akademik bir şeyler bekleyenler lütfen köprüden önce son çıkıştan
çıksınlar. Az çok sizler gibi duyguları olan bir insanın kalbinden,
gözünden, dilinden ve ellerinden akmış yazıları okuyacaksınız.. Yazım
hataları ve konu içerisindeki kopuklukları Revize başlığı altında
düzenledim. Parça parça olan yazılarım da vardı.
Ne diyorduk
Belirli bir süre sonra, ayrıldık
Baktım kafayı sıyırıyorum
Aldatma yok, gayet medeni bir şekilde
Aşk bitmişti yani, bende yorulmuştum
Bu durum, kız için daha zor oldu tabi
Fakat sevindiğim bir şey var
Kız iyileşmişti, hayata daha iyi bakıyordu
Az da olsa çorbada tuzum vardır diye düşünüyorum
...
Seneler sonra bu arkadaşla buluştuk
Ama, aşağı yukarı yirmi beş sene
Birbirimizden haber almadık
O zamanlar yeni işler peşindeydim ve iş arıyordum
Sağ olsun, güzel sohbetimizden belirli bir süre sonra
Beni çalıştığı şirketin patronuyla tanıştırdı
Bir anda adamın sağ kolu oldum
Kamera şakası gibiydi, on küsur sene çalıştım
Kendi şirketimi kurup bu durumlara geldim
İnsan kırdım, ama tamir etmek için çabaladım
Kendi doğrumdan şaşmadım, ama yeniliklere hep açıktım
Herkese saygı gösterdim, vicdanımın sesi hep kulağımda
Adaleti hiç elimden bırakmamaya özen gösterdim
Ne ekersen onu biçersin..
Ve sonuç ortada evladım
Düşünmene bile gerek yok
Kim derdi ki
O kız bana yardım edecek
Hem de bunca sene sonra
Bilerek aklının alacağı örnekler verdim
İlk defa değer verdim, ilk kazığı yedim
Kendim oldum ve tekrar değer verdim
Meyvesini topladım, şaşılacak iş
Hayat böyle işte, anlayabilirsen anla
(Gülüyor)
Bak seksen yaşındayım
Çözemezsin
Bunlar gibi daha çok şey anlatabilirim
Maneviyat dediğin de yaşadıklarım ve çıkarttığım derslerdir
Allah'a şükür. Yoktum, var oldum.
İşte böyle torunum şimdilik benden bu kadar
Biraz kestirmem lazım
Hayatı güzel dolu dolu yaşa
Acı da en güzel öğretmendir
Merak etme, bırak sana öğretsin
Öğrenmeye direnirsen, hata yaptığının resmidir ha
Aman canım torunum
Bolca soru sor, cevaplar için de sabırlı ol
Hiç merak etme....
Kapı da çok, anahtar da
...
9 OCAK 2013
Pozitivite
İnançlarını değiştirmeyi hiç denedin mi?
Denemediysen aşağıda yazılanlara göz atmanı şiddetle tavsiye ediyorum..
Her gün yeni şeyler yaşıyor ve tecrübe sahibi oluyoruz
Kimileri ders çıkartıp yaşar, kimileri de ders nedir bilmez bile
Hatta sonuçlara göre derslerin belirlendiğini de bilemez..
Bana sorarsanız eğer, öncelikle dürüst olmalıyım
Bir çok kişisel gelişim kitabı ve gurular ile yeterince zehirlendik
Okuduklarımla hayatımda olanı ve biteni fark ediyorum sanıyordum
Pozitif düşünmeye kendimi zorlayan bir bireye dönüşmüşüm
Polyanna'cılığa bu kadar tepkili farklı bir Polyanna olmuşum meğer..
Ve inanışlarım darmadağın ve çürük..
Hayatı istediğim gibi yaşamama engel oluyor da diyemiyordum.
Ona buna söven, eleştiren ve realist olduğunu düşünen
"Bu böyle olmalı, şu şöyle olmalı" diyerek bocalayan bir bireymişim..
Evet.. İnsan şapkasını önüne koyup düşünmek zorunda.
Ulu Irkit
Gecenin bir vakti uyandım
Etrafa göz ucuyla baktım biraz ürpererek
Aniden izbandut gibi bir adamın yanıbaşımda bana baktığını fark ettim
Bembeyaz kesilmiştim, betim benzim atmıştı
Ne yapacağımı bilmiyordum
Kıpırdasam, içinde bulunduğum durumdan kurtulmak için bir hamle yapacağımı sanabilirdi
Uyuma taklidi yapsam.. mümkün değil yapamam..
Her ne kadar göz ucuyla baksam da, etrafı daha net görebilmeye başladım
Bahsettiğim iri yarı adamı tanıyor gibiydim, ama alakası da olmayabilirdi
İçeriden bir ses geldi, evet adamın ismi Ulu İrkit'di.
Hırsızlık yapar gibi bir havaları yoktu, acaba neyin peşindeler?
Kim olabilirdi diye düşündüm..
Sima olarak tanıdık, ancak isim olarak çıkartamıyordum
Aniden bir ses daha geldi, aradığını bulamadığını ve yatağımın altına bakacağını söylüyordu
Evet.. benim yatağımın altı.
Tehlike çanları şimdi çalmaya başlamıştı..
Uyanık olduğumu fark edecekler ve kesin beni bayıltacaklardı
İçeriden gelen sesin sahibi geldi
Ulu İrkit'i suçlarcasına ona dik dik bakıyordu
Öfkeden yüzündeki damarlar çıkmış, yüzü kıpkırmızıydı
Bir anda iri adama yatağımı işaret etti
Ulu İrkit başını salladı ve bana doğru ilerlemeye başladı
Aramızda 3 adım mesafe olmasına rağmen zaman benim için çok yavaş ilerliyor
Kalbim de bir o kadar hızlı atıyordu
Yerinden fırladı fırlayacak gibi, hayatımda bu kadar korkmamıştım
Evet, o an geldi.
Ulu İrkit ile tanışma anı
Çok nazik bir şekilde vücudumu kavrayıp beni kanepeye yatırması on saniyesini aldı
Uyanık olduğumu fark etmemişti
Bir anda yatağımın altını üstüne getirmeye başladılar
Yattığım yatağın alt kısmında kötü günler için para sakladığım sandığı da buldular
Paralarla da ilgilenmediler..
Neyin peşinde olduklarını gerçekten anlayamıyordum
Sürekli söylenip bağırıp çağırıyordu maskeli adam
Ulu İrkit'de sesini çıkartamıyor, patronu ne derse onu yapıyordu
Belli ki kas yığını olmaktan öteye geçememiş,
Kafası çalışmayan ve sadece emirleri uygulayan bir tipti
Maskeli adam elimi kolumu bağlamaya başladı, canım çok yanıyordu
Gözlerimi açsam ve konuşmaya çalışsam diye düşünürken
Burnumda pis bir kimyasal koku hissettim
Korkulan oldu ve bayılmışım..
*
Yarı uykulu ve uyanık bir haldeyim
Ulu İrkit beni taşıyor.. deniz kenarıydı.. evet
Dalgaların kıyıya vurma sesini hiç başka bir şeyle karıştırır mıyım
Bu sefer izbandut sayısı epey fazlaydı
Nerede olduğum hakkında hiç bir fikrim yoktu
Nem oranı ve sıcaklık olması gerektiği gibiydi
Güneş belli ki daha tam etkisini göstermemişti
Bu adamlar beni neden kaçırsınlar ki, neden..
30 MAYIS 2015
10
11
12
Bilmez ki Kemal beyden sonra her şeyin anlamının yeni bir anlam kazanacağını
Adı gibi emin olduğu öğrenilmişlerinin iyi yönde değişeceğini
Ezberlerinin bozulacağından habersiz yaşamıştır..
İkisi de kendini o kadar kapatmışlardır ki
Gel gör ki nefret ve öfke nehrinden beslenir olmuşlardır
Evet.. Ta ki o an gelene kadar
Sular durulur, gönüller kaynaşır..
Kemal artık kararlıdır, Efsun hanıma birliktelik teklifi edecektir
Ancak iş o kadar kolay olmaz, Efsun hanımın gönlü Kemal beyde olsa da
Kemal'in pestilini çıkartana kadar ezer ve sabrının en son sınırına kadar zorlar
Kemal'in canına tak ettiği noktada Efsun orta noktayı bulmayı bilmiştir
Farkında olmadan bir bakmışlar ki
Kafalarındaki tüm soru işaretleri çözülmüş
Hayatları sadece ikisi oluvermişti..
Sabrın sonu selamet derler ya
Birbirlerine anlayış gösterip yürütmüşlerdir ilişkilerini koskoca bir ömür..
Bir ömür olarak şartlanmasalar da
Ne ektiyseler onları biçmişlerdir..
*****
İnsan yükselip alçalabiliyor.
Aslında o kadar normaldir ki
Acaba nereye takılmış sorusuna kesin bana kuruldu dememek gerekir
Neden? Çünkü hakikat o mudur emin değiliz.
İçeride hangi program ağır ve yavaş çalışıyor bilemiyoruz.
Belki de karşı taraf bile bilmiyor.
Sevgi her şeyin ilacı..
Umarım en kısa sürede öğrenebiliriz..
Kemal bey ile seneler sonra laflarken Efsun hanım'la yaşadıklarını bir bir anlatır
Anıları anlatırken adeta yaşar..
Anlatırken mutlu olur ve Efsun'unu gözleri arar..
88 yaşında olmasına rağmen Kemal bey Efsun hanımın kapısını ilk çaldığı zamandadır
Hepsini tekrardan yaşamayacağı için içi buruk ve hüzünlü olsa da
Efsun ile yaşamak istediklerini yaşadığı için ise bir o kadar mutlu ve gururlu..
Reenkarne olacağı günü beklemektedir...
******
Dilerim ki herkesin yaşayacakları güzel hikayeleri olsun
Kemal bey ve Efsun hanım gibi..
Sevgilerimle.
16 TEMMUZ 2015
13
14
Alâra
Sakin bir yaz sabahı balkonda çayımı yudumlarken
Sokakta olup biteni seyrediyordum
Pürüzsüz bir sabahtı
Hava oldukça temiz ve güneşliydi
Senede en az iki kere gelirim buraya
Aynı evde kalırım, kaldığım süre bile aynıdır
Manzaramı da hiç bu kadar net görmemiştim
Hafta sonumu kesinlikle güzel geçirmek istiyordum
Şu şahane havaya ve içimdeki enerjiye yakışan da oydu
Bol bol gezecektim
Saçımı güzelce taradım, gömleğimin yakalarını düzelttim ve ceketimin mendiline kadar ayarlamıştım
Evden çıkmadan önce evi temizleyen kadına teşekkür notu yazdım, adettendir
Sokak çoğu zaman yukarıdan göründüğü gibi değildir
Bazen içine girdikçe güzelleşir ve anlam kazanır
Bugün de o günlerden biri insanlar gözüme daha neşeli ve hareketli görünüyordu
Yazlık bir bölge oluşunun da farklılığı var tabi
Cıvıl cıvıl hareketli insanlar ile anlamlanıyor hayat
*
Sahil kenarında uçurtma uçurmaya çalışan bir kız çocuğu vardı
O kadar tatlıydı ki masmavi gözleri, tombul yanakları vardı
Üzerinde de pembe elbisesi
Kendince bir şeyler yapmaya çalışıyor ancak başarılı olamıyordu
Suratını asice ekşittiği bir sahne vardı, görmenizi çok isterdim
Uçurtmayı ağacın üstünden kurtaracağım derken
Hafifçe poposunun üstüne düştüğü ve kaşlarını çattığı o sahne
Daha ayağa kalkarken zorlanan ufaklık
Azimle uçurtmayla dans etmeye çalışıyordu
Güzel bir sahne idi ..
Ben ise o zaman zarfında sahile inmiştim
Kahvemi ve kitabımı almış manzaraya doğru keyif çatıyordum
Kafamı dinlemek için geldim buraya
Evet tatil için
O tatlı kızla erkek kardeşinin uçurtma maceralarını izledikten sonra
Geçmişime gittim
Bisiklete binerdim ve babam arkamdan gelirdi
Baba düşersem beni tut derdim
Öyle korkardım ki, ancak bir o kadar da güvendeydim
Arkamda babam vardı
Düşsem de bir şey olmazdı
Her ne kadar erkek adam olsam da
Güven hissi başka bir şey
Babamın verdiği güven..
Bambaşkaydı..
**
Ertesi gün evden çıkmaya hazırlanıyordum
Saat akşam 18:30 civarıydı
Yan evden bağırış çağırış sesleri gelmeye başlamıştı
İlk başta çok umursamamıştım, ancak ses git gide yükseldi
Gerginlik artıyordu
Tatsızlık çıkmamasını umuyordum
...
15
16
15 EYLÜL 2015
17
18
04:33
Gece 02:00 civarı
Uykulu gözlerim duvarlarda cevap ararken
Kalbim bir o kadar yorgunken
Kafam da o kadar uyanıktı işte
.
Kafein içeren akşam kahvelerinden mi
Dış sesleri dinlemeye odaklanmaktan mı
Yoksa korkulardan ötürü mü uyku bu gece bana uğramadı
Çözemedim, elbet bir çıkış noktası olmalıydı
..
Düşünmeden yapamıyorum
Düşünerek de uyuyamıyorum
Bir ilerleme, bir gelişim arzusu içerisindeydim
Ancak bu gece de tek ilerleme kat eden
Zaman'dı
Diğerleri ise henüz yerli yerinde oturmaktalardı
...
Yarım saat daha debelendikten sonra
Yukarı çıktım
Manzaraya şöyle uzuun uzun baktım
Geceyi gece yapan sessizliği midir
Sokak ve evlerde yanan lambaları mı
Yoksa aydınlığın üzerine örtülen bir çarşaf oluşu mu
Arada bir uyanıp etrafı kolaçan eden Martı'lar aralarında fısıldaşır geceleri
Uyanık olanlar uyuyanların başında bekler.
Sıkıntı yok beyler bayanlar uyumaya devam bir sonraki nöbet değişimine kadar..
Bir de sokakları boş bulup gümbür gümbür motorlarıyla
Fütursuzca hız yapan haz ve adrenalin tutkunları bir yanda hayat yaşamakta
Fosur fosur uyuyan insanları uyandıran hız tutkunları
Bazen de kaza sesiyle uyandırır insanları..
Boşuna dememişler gaz pedalının altında çiğ yumurta varmış gibi bas, aman kırmayasın.
Unutmadan.. Var olduğunu bildiğimiz
Bir türlü göremediğimiz ve görmeyi de arzulamadığımız hırsız tayfası
Hafif hafif esen rüzgar..
Evsizler..
Çocuklar..
Sabah yolcularını bekleyen vapurlar
Unların maya ile tanışıp, hamur olma yolundaki bekleyişleri
Tabi unutmadan, sabahlara kadar çekirdek çitleyip dedikodunun dibine vuran teyzeler
Yani gece vampirleri
....
Yataktayım. Umarım uyuyabilirim.
Bu esnada telefonuma 23 tane mesaj gelmiş
Yıllar yıllar önce irtibatı koparttığım arkadaşım bana epey bir döşemiş
Güzelce sövmüş, aralara hoş cümleler de yerleştirmiş
Sohbete başladık tabi
Durup dururken nasıl hissettiyse içimi okumuş gibi
İçimde saklı kalmış
Belki de güvenimi bertaraf eden
Bir kaç cümle ile güzel bir özet geçmişti
19
Kendisinden de bahsediyordu
Çaresizce ve umutsuzca
Sorunlarım var, hem de çok diye başlıyordu cümlelerine
Anlat diyordum, yanıtsız kalıyordu tüm sorularım
Korkuyordu, öfkeliydi birilerine veya bir şeylere, ifade edemiyordu
Kapalı bir ruh hali zorludur..
İnanın o anda saçını bile okşasanız, bağrınıza bassanız o insanı
Düğüm açılmaz ve kırılmaz
Aslında farkında bir şeylerin olduğunun çıkış yolu arıyor
Öyle ya da böyle
"Ben seni neden aradım bilmiyorum ama..." diye başlayan cümlelerde
Hep bir tamamlanmamışlık vardır, içip btirdiğin çorba kasesi misali
Artık çorba yoktur orada bitmiştir, ya yıkarsın kaseyi
Ya da öyle bırakır içindeki çorba izlerine söversin..
Bazı şeyler de kısmet..
Zamanı gelmediyse, tuz ruhu döksen de çıkmıyor izler
Belki de çıkmaması daha hayırlı, belki değil kesinlikle öyle!
En iyi öğrenme şekli yolculukta kaynakları dibine kadar kullanmaktan geçer..
Gribim telaşla bir kaç cümle yazıp sırra kadem bastı
Bana da destek olmak istiyordu kendince, o düşmüş olsa bile
"Böyle böyle yap, şöyle şöyle davran tamam mı?"
Ne kadar iyi kalpliydi, bu iyi niyetli cümlelerde bile
Kripto ve mesaj gizlidir kesin.. İç ses yalan söylemez.
Acaba o mu yoksa bu mu?
Ayrıca kendi derdini anlatmaya gelip akıl verip gitmek neyin kafası
Burada kesin bir uyarı var bana öyle geliyor
Kalp atışlarıyla uyanmasaydım
Uyuya kaldığımı fark etmemiştim
Uyku hiç de beklediğim gibi geçmemişti
Ne adam akıllı uyuyabilmiştim, ne de kafamı toplayabilmiştim
Nefes almak ve vermekte zorlanan vücudum bir de bayılma ve yıkılma hissi ile cebelleşiyordu
Yataktan kalkmasam kurtulamayacakmışım gibi
Girdap gibi bir şeyin içine çekilecekmişim gibiydi
Acaba ne oluyordu?
Bu gelen depresyon muydu? yoksa mutluluk öncesi sessizlik mi?
Tuvalete koşturup yüzüme çarptığım ılık su sayesinde
Uyanmış ve dünyaya dönmüştüm
Sanıyorum ağır çalışma temposundan bu durumdayım..
İki kuruş verip pestile çevirme hizmeti vermek kolay değil
Gene de sorun bendeydi, pestil olmayı seçen de bendim
Bir çıkış yolu olmalıydı....
.......
Saat 04:33..
Yüzümü nemlendiren suların bana anlatmak istediği bir şey mi vardı
Konuşamıyordu belki su damlacıkları, ama enerjileri bakidir
İçimde değişik bir his uyandırdı bu durum
Aniden yataktan kalktım ve üstümü giyindim
Dışarı çıkıyordum, evet.
"Bu saatte mi?" evet garip olan nedir?
Az önce uzaktan izlediğim karanlığı ve gece matinesini bir de yakından izleyeyim
Ayakkabılarımın bağcıklarını düzgün bir şekilde bağladım
Şapkamı taktım
Ve yola koyuldum
20
21
22
23
Askı
Korkular gece çıkar gündüz giderdi
Eskiden hep böyleydi
Karar değiştirdiler
İçimizi ve dünyamızı esir ettiler
Gündüz gelip gece giden korku mu olurmuş.. olurmuş.
İsteyerek olmadık böyle
İstedikleri için olduk
Olmak zorunda kaldık
Telaş içinde yaşamayı, sürekli geç kalmayı
Yamyam gibi birbirimizi yağmalamayı
Çok ama çok güzel kazıklamayı öğrettiler
Ne de güzel diyor buRAK özDEMİR
"Kur'an size aklınızı kullanın derken birbirinizi iyi kazıklayın he, iyi tüccarlar olun
hesabınızı kitabınızı iyi yapın mı demek istiyor? Yoksa başka bir şey mi?"
Askı gibi oraya buraya asılıp
İnsanların takdir ettikleri elbiselerini taşımayı kabul ettik
Ne kendi elbisemizi dikebildik ne kendi askımızı yapabildik
Yeri geldi üç kuruşluk paraya satıldık
Yeri geldi vefat etmiş birisinin çürük elbiselerini taşıdık yıllarca
Özgür bir askı bile olamadık..
Bana bir şey asmayın kardeşim bir süre free takılacağım diyebildik mi
Acaba hayatı yanlış yorumlamış olabilir miyiz
Farklı anlamış olamaz mıyız
Düzenin iyi bir şeye hizmet etmesi gerekiyorken
Bizler nedense oturduğumuz yerde bocalar olduk
Neredeyse iyi yaptığın bir şey bile kötülüğe hizmet edecek durumda
Dostu düşman eden insanlar
O kadar çok güzel duyguları kirlettiler ki
Ama Sevgi'yi kirletemediler, onu yapamadılar
Birisi dur demeli
Ya da sessiz sessiz derinden ilerlemeli
İlerliyoruz hem de yılmadan
Zorlana zorlana, düşe kalka
Belki fiziksel olarak gücümüz yok ve belirli noktada değiliz
Ama manevi olarak o kadar güçlüyüz ve güçleniyoruz ki
Derinden ilerliyoruz
Onlar isterlerse korkunun kendisi olsunlar
Arkamızda korku'nun yaratıcısı var
Evet hepimizin arkasında.. Hem onların hem bizim
Bu düzende belki de bizlere askı olma görevi verilmiştir
O kadar da isyan etmeyelim
Bir gün görevi başarı ile tamamlarız askıdan gardıropa terfiimiz gerçekleşir
Kim bilir, why not?
Güneş ile sohbetimi tamamlarken
Denize şöyle bir baktım
Sis yavaştan kalkıyor
Şehir de hareketleniyor
Simit almasam da olmazdı
Çay'ın hatırı kalırdı
17 Nisan 2023
24
25
Yalnızlık Okyanusu
Kısa ve öz
Yazamıyorum..
Saatlerdir, günlerdir, haftalardır yazamıyorum
Elim gitmiyor klavyeye, parmağım tutmuyor o kalemi
Kağıda da burun kıvırıyorum, aramız iyi değil bu aralar
Üzgünüm, sanırım hislerimi kaybediyorum..
Eskiden günün her saati oturup beynimin içindekilerle laflardım
Onları anlamaya çalışır, en azından dinler gibi yapar
Ortak nokta bulmaya zorlardım kendimi
Ancak son zamanlarda ağızlarını bıçak açmıyor, kös kös oturuyoruz
Onlar bana bakıyor, ben onlara
Adeta duvar gibiler, bana kızmış ve öfkeli bir duvar
Sert, sessiz ve hırçın bir duvar
Farkında olmadan çok mu haksızlık ettim
Çok mu yıprattım, incittim, saygısızlık ettim düşüncelerime ve fikirlerime
Bilmiyorum, belki de haklılardır bana öfke duymakta
En azından tepkime karşılık verseler nabızlarını yoklamış olacağım
Durumu kavrayıp önlem alıp korunacağım
Ama nafile, sessizlik hakim bu aralar..
Sevgi dolu iç sesi diğer frekanslardan ayırmak iyi bir elek ustası olmayı gerektirir..
Sonra da dalıyorum yalnızlık okyanusuna, çıkmak bilmiyorum
Kuru bir özgürlük içerisinde sürüden ayrılmış bir balık gibi
Süzülüyorum mavinin ve bilinmezliğin derinliklerine
Soğuk bir nebze çekiliyor da, karanlık gördüğüm zaman uzaklaşıyorum
Akıntı da zorluyor, çekmeye çalışıyor farklı sulara, kasvetli mekanlara
Her ne kadar büyülese de bilinmezlik.. Adı üstünde işte.. bilinmezlik..
Tanrı'ya güvenmedeki eksiklik, sisteme duyulan güvensizlik....
Su altının güzelim sessizliğine diyecek yok ama
Çıt çıkmıyor. Kim bilir solungaçlı arkadaşlar neler konuşuyorlar
İyi ki duymuyoruz, en azından su altı sessiz ve insansız kalsın..
Nefesten nefes almayı unutuyorum
Kokuda kaybolmaktan vazgeçiyorum
Bir bakışta hayat bulmayı da geçiyorum
Evet gittikçe hissizleşiyorum.. Farklı bir boyuta geçiyorum..
Sırtını yaslarsın yıkılmayacağını sandığın bir duvara
O duvar ki seni paramparça eden
Yeniden doğuran, Dünya'ya getiren
Hiç bitmeyecek gibi de yasarsın o duyguları ve geçen saniyeleri..
Bir bakış yeterdi anlamaya, anlatmaya
Ama bir gün, bir yerde bitiyor.
Bitmek de zorunda.
Her ne kadar dirensem de sevgi kanalımı değiştirmeye çok istekliler
Bu devirde his aramak, okyanusun karanlığında ışık aramak gibi
İpsiz ve sapsız..
O ipin de, sapın da, duvarın da bir bedeli var
Ya önden ödersin, yada sonradan
Sevgidir önemli olan. Koşulsuz sevgi..
Hep birlikte var olabildiğimiz yalnızlık okyanusu en güzel evdir bizlere
Yapabilene, başarabilene...
26
27
28
Neşter Altında
Her gün uyandığımız andan itibaren, uyuyana kadar
Ameliyat masasında hangi organımızı, kim daha fazla yıpratır isimli bir oyun oynuyoruz
Bu oyuna davet edilmeye gerek yok aslında, bizden olan ve olmayan herkes mevcut.
Arada kaldım, hasta mı olmak istersiniz yoksa doktor mu?
Kimse kobay olmak istemez o keskin bıçağın altına yatmak istemez
Doktorculuk oynamak daha çok tutacak galiba
Biz iyi insanlar, kendimizden ödün verdikçe.
Merak etmeyin, ameliyat masasında da çok fazla hasta kuyruk oluşturur
Doktorlarımızın da iyi niyetine güvenerek
Vücudumuzun hangi bölgesini isterlerse kesip biçmesine izin veriyoruz
Alın alın hepsi size feda olsun. Ruhumuzu da alın canım üstü kalsın
Taa ki, birisi bize dur! diyene kadar
'Dur!' kelimesi gerçek bir emir sözcüğüdür
Ne işle uğraşırsan uğraş, etrafında ki insanlardan biri sana 'dur!' dediğinde
Bilinçsizce durursun, o bir uyarıdır
Doğal olarak emir kipine uydum ve durdum
İyi ki de durmuşum, yoksa
Ömrümün sonuna kadar bedenimi ve ruhumu kullandırmaya razıydım
Birisi beni uyandırmasa idi
Birisi sen çok yaşa emi!
Çoğu zaman da bahsettiğim oyun içerisinde
Birbirimize de çarpıyoruz, isteyerek ya da istemeyerek
Kolumuz bacağımız morarıyor, inciniyor
Bazen de birbirimize sarılıp tamir ediyoruz farkında olmadan incittiğimiz yerlerimizi
Ya da başkasının açtığı ve bizim izin verdiğimiz yaraları.
Sizce ne ile tamir ediyoruz?
Başta gerçek ve samimi bir sevgi olmak üzere, güven ve hoş görü ile
Sarılmak ve sevgi göstermek ne kadar güzel davranışlardır
Çoğu insan sevgisini göstermeyi, birbirine sarılmayı ve güvenmeyi
Neşter altına yatmak olarak algıladığı için
Normal olarak doktor profili çizmeye başlıyor
Bilip bilmeden alıyor bir eline neşteri, diğer eline de iğne-ipliği
Kesip dikiyor, kimisi derin keser kimisi de sığ
Bu oyunda ki en can alıcı noktalardan biri de
Bıçağın keskinliğidir
Dil ne kadar keskinse, bıçak ta o kadar derin yaralar açabiliyor
İnsan diline sahip çıkmalı, ne konuştuğunu bilmeli
Acımasız bir doktor olacaksan da, iğne-ipliği bırakacaksın
Bir cani gibi, yakışı kalmaz bir biçimde kim gelirse keseceksin biçeceksin
Vicdansız olacaksın, düşünmeyeceksin mümkün mü bu gerçekten?
Ama yapabileceğini sanmıyorum, boşuna uğraşma
Kalp var olduğu sürece, vicdan da var olacaktır
İğne-ipliğe gelirsek te..
Yok yok en iyisi oraya hiç gelmeyelim
Doktor bile olsak neşterimiz dikiş gerektirecek kadar kesmesin
Kesiyorsa da güzelce tedavi edelim, etmesini elimizden geldiğince öğrenelim
Bilmeyiz ki ameliyat masasında ki çaresiz, umut dolu insanın
Doktoruna güvenip, ne ümitlerle o keskin bıçağın altına yattığını
Bilmeyiz..
Gene de kendimize güvenelim, kesilse bile sevgi dikişi atabiliriz. Öperiz o yarayı.
30 Temmuz 2014
29
30
31
Yaşlı Adam
Yarım yamalak görüntüler
Tamamlanmamış sesler
Ürpermiş gözyaşları
Parça parça kaybolan anılar
Ve..
Aniden başlayan şiddetli yağmur
Evet, bugüne böyle başladım
Enerjim yüksek bir şekilde uyanmıştım,
Bu arada dışarıdan gelen o ses çok rahatsız ediciydi
Sadece susuyor ve öylesine bekliyordum
"Şu çalışan ne ise kapatacak mısın kardeş?"
Neyse camı kapatayım, yoksa sabah sabah hiç çekilmiyor bu ses
Ne zaman çekilir orası da ayrı, kimseyi rahatsız etmemesi ilginç..
Bizler alıştık birader bak işine
"Ama ben alışamadım."
Alışırsın..
Anılar büyük akıntıların içinde canlanıp kayboluyorlar teker teker
Güneşli bir rüzgarın yağmurla dans ettiği o sakin melodi hakim Dünya'ma
Aynı zamanda çığlık gibi ve yüksek bir ses ile düşüyor her bir damla
Her ne kadar sabredip bir köşede oturup beklemeyi seçsem de
Aslında her biri benim parçam
Biliyorum..
*
Dışarıya adımımı attığımda gördüğüm manzara ile bir kez daha ürperdim
Oluşan bu kasırga her şeyi alt üst etmiş
Az önce yağmur yağıyordu güneş vardı
İnşaattaki adama laf attım daha az önce!
Hangi ara ne oldu bu sokaklara...
Taş üstünde taş bırakmamıştı.
Silip süpürmüştü her şeyi
Bir kaç tane ağaçtan ibaretti sokaklar..
Bir anda beni izleyen birisini fark ettim
Uzaktaydı, çok uzakta
Yürükçe yakınlaşıyor ve siluetini tanımaya çalışıyordum
İki sokak geçmeme rağmen tam olarak yaklaşamamıştım
Yaklaştıkça daha net görüyordum artık onu
Siyah pardösüsüyle bana doğru yaklaşıyordu, boynuna da sarı atkı dolamıştı
Crockett and Jones marka loafer ayakkabıları dikkat çekiciydi, ama kahverengi tercih
etmiş
Şu koyu kahve ayakkabıyı beş yüz metreden tanırım
Baston da vardı elinde, el yapımı olduğu belliydi, işlemeli ve özel yapım
Korkuyordum, geri dönüşü olmayan bir yolda gibiydim
Şu adama birisi giyinmeyi öğretmeli gibi hissettim
O sarı atkı neyin nesi be adam? diyen olmamıştı.
Demek giyilebiliyormuş sana ne dedim kendi kendime..
Hipnotize olmuş gibi yaşlı adama doğru ilerliyordum
O da fırtınadan belli ki sağ kurtulmuştu
Bunca şey hangi ara olmuştu bir yandan onu düşünüyordum
Suratıma arada hafifçe tokat atıyordum ki uyanmak için
Gayet uyanık ve sağlıklıydım.
Yağmur şiddetini azaltıyordu..
32
33
34
"Ne insanlar var değil mi evlat.. Sana dikkatli ol demiştim, sen dinlemedin"
"Ne zaman dedin yahu? İlk defa karşılaşıyoruz."
"Her zaman dedim, her olayda dedim.."
"Nasıl dedin? Lütfen, iyi değilim.. Daha açık olur musun?"
"Olaylar insanlara bir şeyler anlatır ve öğretir. Ben hep seninle konuştum evlat.."
"Duymadın.. Duymak istemedin."
"Senin yaşadığın hayatta temiz kalabilmek, büyük başarı. Tekrardan görüşeceğiz"
"Anlamadım, bunları neden yaşadık. Deliriyor muyum?."
Adam bir anda kayboluverdi
Aradan üç hafta geçmişti ve kimseyle bir şey konuşmaz olmuştum
Ne yediğim şey zevk veriyor, ne aldığım nefes
Ne de insanların gülümsemesi
Yaşadığım şeyler bir türlü aklımdan çıkmıyordu
Deli gömleği giymeye az kaldığını düşünmüş ve hayattan çekileceğim konusunda
Kendimi ikna etmeye başlamıştım
Maddi servetimin bir kısmını vakıflara, çoğunu aileme
Çok sevdiğim dede yadigârı olan Mercedes-Benz'imi de kardeşime bırakacaktım
Hepsi o kadar acı vericiydi ki
Konuşmak da bir çözüm değildi
Haykırsam da, duymazlardı
Dönüp bakmazlardı Bakarlar mıydı?
Ben onlara bakar mıydım?
Umursamazdım, ama nefret etmezdim. Onları anlamayı seçerdim.
Ertesi gün kapı çaldı
Yaşlı adam elinde sütlü kahve, gravyer peyniri, kruvasan le kapımdaydı
Girişte beni bekliyordu.
Merdivenlerden bile zor iniyordum
"Beni içeri davet etmeyecek misin genç adam?"
İçimi çok derin bir çekince ama sonsuz bir sevgi duygusu kaplamıştı
Bitkin bir haldeydim, Figen hanım'a kahvaltı için bahçeyi hazırlamasını
Beyefendiye de çay da koymasını ve masaya tabak getirmesini rica ettim
Haberleri okumaya ve sütlü kahvemi yudumlamaya başlamışken
"Bu benim en sevdiğim tat"
"Biliyorum"
"Kruvasan da öyle"
"Onu da biliyorum"
"Hava ve koşullar kahvaltı için çok uygun bugün, kuşların seslerini çok seviyorum"
"Sevdiğini biliyorum"
"Nası yani. Korkmaya başladım"
Yaşlı adam çok geçmeden gelme sebebini belirtti
"Kahvaltın biter bitmez tekrardan gezintiye çıkacağız"
Yolculuğa erken başlamıştık..
Bir sene kadar bu böyle devam etti, sadece kendimi ve etrafımı izleyerek
Gözyaşı akıtamayacak kadar tüketmiştim her şeyi
Belki de olması gereken de buydu
Anılar içinde gezerken hafifliyor, temizleniyordum
Bir gün evin balkonunda otururken
"Bu kadar şey gördük, evet.."
"Nasıl bir hayat kurmaya karar verdin, genç adam"
Eskiden bilmediğim soruların cevaplarını artık biliyordum
Gülümsedim, sütlü çayımdan bir yudum aldım
"Sana güveniyorum. Artık ölümü beklemeden istediğim hayatı kurabilirim"
35
Levh-i Mahfuz
36
37
Benim Filmim
Bir tane film çıkmış, seyrettiniz mi
Hem yazıp hem oynuyorsun
Filmde oynayan o kadar çok insan varmış ki, çeşit çeşit
Aksiyon, drama, komedi, şiddet, korku, romantizm, erotizm
Ne ararsan var.
Açıkçası, korku ve şiddet kısmı bana biraz ürkütücü geldi
Denemeden de bilemeyiz üstadım
Siz kafanıza göre bir rol seçebilirsiniz bu filmde
Şahsen, ben daha çok komedi ve drama oynamayı seçiyorum
Seneye de romantizm, fantezi ve aksiyon seçeceğim
Buyurun, filminize en azından bir göz atın,
Hem oynayıp hem yönetebiliyormuşsunuz
Çift maaş, kaçırmayın bu fırsatı
Baş rolde olmak olmak kıyak iş, bir elin yağda bir elin balda
Tek dezavantajı var dublör kullanmak yok
Yönetmenlik konusu peki?
Yönetmen de kısmen biziz lâkin yasalar çerçevesinde
Mesela, kavga sahnesi çekilirken bizzat biz ediyoruz o kavgayı
Başka bir baş rol ile
Sevişme sahneleri de şifresiz, dublörsüz ve sansürsüz.
Hayat boş değil, ama sen gene de pompala.
Ruhunuza bolca enerji kardeşim.
Aşk, aksiyon ve drama sahneleri de mevcut tabi
Beni en çok mutlu eden sahnelerden biri de
Mutlu son sahneleridir
Filmlerde mutlu son adından anlaşıldığı gibi her zaman gerçekleşir
Bir dönüm noktası yaratır
Kimileri için bu bir sondur, kimileri için ise bir başlangıç
Mutlu sondan öncesi ise tam bir kabus
Yaşadığımız günler yeterince şiddet içermekte..
Yetiyor da artıyor ki henüz bir şey görmediğimiz kanaatindeyim
Fakat görüyorum ki, mutlu sonları göremeyen çok insan var
Bunlardan biri de benim
Mutlu son nedir acaba biliyor muyum?
Nedir bir son'u mutlu yapan
Ya da sonlar da mutlu olmak zorunda mı?
Sonlarım hüzünle dolsun, ama hayatım fişek gibi
Oldu mu şimdi?
Fişek->hüzün->korku ve mutluluk sıralaması daha mantıklı sanki
Belki de?
Bir kaç gün geçiyor filmin konusu gene değişmiş
Bu sefer de replikleri ezberlemeyi unutmuş oluyorum, doğaçlama yapıyorum
Evet...
Ne güzel dedim, 'Doğaçlama'
Neden doğaçlama? Nedir onu bu kadar önemli kılan
Hayat bir akarsu ise, ve akarsuyun bir sahibi var ise
Biz de limitli kullanıcı isek, doğaçlamadan başka bir çaremiz kalmıyor
Sistem bize zarar vermek üzerine kurulmamış
İnsana zarar veren kibir ve egosudur
Ezber bozan bir doğaçlama sistemidir Dünya
Ama aynı zamanda da değildir.
38
39
40
41
Toprak'ın Günlüğü
Çocukken yazmışım karalamışım bir şeyler
Hangi bitkileri ektim bugün, kaçı büyüdü kaçı cılız kaldı
Acaba onlara biraz daha mı ilgi göstersem ya da fazla mı suladım
Şimdi okuyorum, ne de güzel ve komik anılar yazmışım
Okul arkadaşlarımla oynadığımız oyunlardan ve geçirdiğim güzel zamanlardan tutun da
Öğretmenlerim ve sahip olduğum ailem ile geçimsizliklerimi dâhi yazmışım
Hepsini tek tek not almışım
O zamanlar başıma kötü olarak adlandırdığım bir şey gelse
Hemen sinirlenir 'Öf, neden benim başıma geldi, kahretsin!' der ve köpürürdüm
Yada hep başıma gelenlere şansızlık, kader adını takar, susup buna göre yaşardım
Olaylara bakış açım tabi ki çok ama çok farklıydı, bildiğimiz üzere daha çocuktum
Elimdekilerin kıymetini bilmek ile uzaktan yakından alakam yoktu
Günü kurtarır, karnımı doyurduktan sonra harçlığımın geri kalanını da
Arkadaşlarımla okulu kırıp gezip tozmak için harcardım
Arka bahçedeki çitin üstünden atlardık
Zaman zaman çite tırmanırken bazılarının pantolonu yırtılır
Kimisi de düşer bir taraflarını incitirdi
Başımıza ne gelirse gelsin gene de o uzun çite tırmanır, atlar ve kaçardık
Kaçak olmanın da keyfi bir başka, o hazzı bilen bilir
Tabi, heyecan ve korku bir arada..
Bizi şikayet edenler, odasına çağırıp fırça atan müdür yardımcısı..
Daha neler neler
En son da veliler çağırılır ve öğrenci şikayet edilir
Bizler aşağılanırız, topluluk önünde rezil ediliriz
Sonra dağılırız..
Bir süre durulduktan sonra, tekrardan başlar bu kısır döngü
Ta ki akıl başa gelene kadar, ya da okuldan mezun olana kadar
Kovulmak da bir seçenekti, ama kovmuyorlardı
Nedense çok da seviliyorduk, doğaldık, tıpkı Toprak gibi..
Kök salmışlardı bizlere adeta, küçük düşürseler de dövseler de arkadaşlarımız
Bizleri hiç yalnız bırakmadılar, "bizleri de dövün, onlara vurmayın"
Biz de dostlarımız için canımızı verirdik..
Kaçtığımız her zaman arkadaşlarımızı da düşünürdük
Çiçek kök salmak istese de toprak onu tutmasını da bilmelidir
Vıcık bir toprakta ona göre bir bitki üreyebilir
Biz sağlamcıydık, sıkı sıkıya bağlılığı severdik
Sınıfımızda engelli bir arkadaşımız vardı bir gün onu da kaçırmaya kalkmıştık
Tabi başaramadık tam tersi yüzümüze gözümüze bulaştırdık
1 hafta uzaklaştırma almıştık
Gene de gittik okula biliyor musun
Öğretmenlerimizi de severdik, sayardık.
.Hey gidi eski günler
Şimdi ki aklım olsa yapar mıydın? diye merak edenlere güzel bir cevabım var
Tabi ki, hem de daha hızlı tırmanır kaçardım
Ama o engelli arkadaşı atlatmayı o şekilde denemezdim
Başka bir yol arardım..
Tonguç..
Bizim yüzümüzden daha da perişan bir oldu
Çünkü onu düşürmüştük, ayakları zaten tutmuyordu
Bir de kırılmıştı garibimin bacakları...
Gene de mutluydu biliyor musun...
42
"Anlayabildiğin hiçbir şey sana acı veremez. Bilge, acı çekmez. Acının öğretmen
olduğunu bildiği için. Acı içinde sana yazılmış bir mektubun saklı olduğu bir
şişedir. Farkındalığı yüksek insan, acının şişesini açar ve içindeki mektubu okur.
Acı Tanrı'dan gelen bir ceza değildir. Acı, kişinin kendisini aşmasıdır. Acı,
gelişmektir. Spor sonrası duyduğun kas ağrıları, kaslarının geliştiğinin müjdesidir.
Her acıda "anlama" ve "anlamlandırma" sınırlarını zorlarsın. Şifresini çözdürene
dek sana varlığını hissettiren acı, onun nedenini anladığın anda kesilir. Acı,
öğretmendir ve senin mektubu okumanla birlikte onun dersi bitmiştir. Sınıfı terk
ederken yerini "haz, öğretmen"' e bırakır
DONA
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
Son Dokunus
-Öhöm yazar ile konuşmam lazım hanımefendi, bir izin verebilir misiniz rica etsem?
+Evet. Buyurun beyefendi hoş geldiniz.
+Yazdığım satırlar bulutların birbirleri arasındaki dansları gibi adeta, okudukça mest olacaksınız.
-Aaa. Biraz kibirli ve alakasız bir giriş olmadı mı?
+Öyle anlaşılmasına üzüldüm, benzetme yapmaya çalışıyordum hâlbuki
+O güzel harmoniyi, ahengi vurgulamaktı niyetim...
-Çok düşük bir notada, egoist yazar imajı verdiniz şu anda..
-Kendini beğenmiş bir makamdaymışsınız gibi..
Size ne demeli?
Böyle bir giriş yapılır mı?
Hele hele bir insanı tanımıyorsanız
Merhaba, Ben ZCK diyebilirdiniz
Adınız mı yok ya da merhaba ya alerjiniz var ise
Yazınız çok dikkat çekici üzerine konuşabilir miyiz müsaitseniz?
Sorusu bence gayet makul bir giriş olurdu
Ne girişi! ayrıca gelişme ve sonucu bile barındırıyor
Bu soruyu duyan diyor ki
Karşımda bilinçli ve niyeti iyi bir kişi var
Muhabbet dönecuk, yeni şeyler öğrenelim hevesi gelir insana
Girişi yaptın mı sonra döşe babam döşe. O sana kalmış
Ana bacı girebilirsin.
Ama önce insan gibi bir merhabalaşalım.
El sıkışmasak da olur ruhlarımız bir zaten.
Hadi bir de bu işin fanatiği olsaydım ne yapacaktın çok merak ediyorum
Yazar kimliğimi kibirli ve egoist olarak nitelendirmen
Benim sanatımı çok aşağılayıcı bir dil ile eleştirmen
Büyük problem olabilirdi
Sen kimsin seni sürüm sürüm süründürürüm
Ya ben bilmem ne okulunun bilmem ne bölümünün bilmem nesiyim deseydim
Seni yerin dibine sokarım diye büyüklenseydim
O da yetmezdi, buradaki insanları da üzerine salardım
Vatan millet sakarya'ya bağlardım sen vatan haini bile olabilirdin
Dinsizliğe bağlayabilirdim, breee kafir olurdun dışlanırdın.
Ama rahat ol sevgili dostum ben yazdığım yazının fanatiği değilim
İyi ki de değilim, hatta oturup beraber de sövebiliriz
Yahu bulutu anladık da dansı karıştırmasak mı bile diyebiliriz birlikte
Sözü açılmışken madem öz eleştiri yapıyoruz
Bulutlara da söz düşüyor burada
Evladım, biz dans mı ediyoruz ne saçmalıyorsun? deseler ben ne yapacağım
Bir de ben saçmalamam sen benim kim olduğumu biliyor musun? diyerek
Buluta da diklenebilirim
Ortalık o zaman karışır işte
O da arkadaşlarını çağırıp sağlam bir yağmur yağdırabilir
Yıldırım da mumlarımı yakmak için kafama düşebilir
Evet çok dağıldık, Omm... Omm.. Pozitif enerjiler pozitif enerjiler.. Omm...
Şimdi eleştirini bir kenara koy da bana derdini söyle
-Ağabey az önce çay istemişsin kahve olur mu diyecektim.
-Ağabey bir şaka yapayım dedim bir saattir kitledin beni. Ne gezeveze çıktın yahu
+Kusura bakma kardeş.. Sade lütfen
17 Nisan 2023
54