You are on page 1of 127

Telif Hakkı Uyarısı

Bu kitabın hakları, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu


tarafından koruma altına alınmıştır.

İnternet ortamında izinsiz paylaşılması durumunda hukuki


işlem başlatılacaktır.
İçerik

Giriş 1

Dijital Pazarlamadan İş Adamlığına 5

Profesyonel Olmak 8

Ajans Altyapısını Kurmak 10

Müşteri Bulmak 12

Müşteriyi Bağlamak 16

Manipülasyon 20

Fiyat Belirleme ve Para Konuşma 25

Karşı Teklifler ve Pazarlık 28

Fiyat Teklifi Hazırlama 31

Şirketleşme, Faturalaşma ve Vergi 34

Şirket Kurulumu 38

Yurtdışından Para Kazanmak 43

Dijital Pazarlamaya Giriş 47

Dijital Pazarlama İlkeleri 48

Dijital Pazarlama Terimleri 54

Sosyal Medya Yönetimi 59

Sosyal Medya Plaftormları 60

B2B ve B2C Kavramları 62

Sosyal Medya için İçerik Üretimi 63

Grafik Tasarım 64

Sosyal Medya Reklamları 67

Google Ads (Adwords) 72


Search Engine Optimization - SEO 78

Teknik SEO 80

Sayfa İçi SEO 83

Sayfa Dışı SEO 86

Web Sitesi & Mobil App Tasarımı 90

Responsive (Mobil Uyumlu) Tasarım 92

Wordpress vs Özgün Yazılım Web Tasarımı 93

Domain, Hosting ve Kurumsal E-Mail 96

E-Ticaret 97

Mobil Uygulama Tasarımı 98

Mailing ve SMS Gönderimi 100

Metin Yazarlığı (Copywriting) 103

Video ve Fotoğraf Prodüksiyonu 106

Markalaşma ve Kurumsal Kimlik 109

Kurumsal Kimlik 111

Vektörel vs Piksel Tasarım 111

Marka Rehberi Hazırlamak 114

İstatistik Takibi 116

Aylık Raporlama 117

Ödeme Takibi ve Para İsteme 119

Dijital Ajans Türleri 123

Ajans Olarak Büyüme ve Ölçeklenme 127

Kapanış 129
Giriş

Dijital pazarlama ajansı olma eğitimine hoşgeldiniz.

Bu kitapta, işin deneyimli profesyonellerinden, dijital pazarlama


işlerinin nasıl yürüdüğünü, nasıl işi bağlandığını ve nasıl
yürütüldüğünü, hiçbir yerde bulamayacağınız bir şekilde detaylı
şekilde öğreneceksiniz.

Neden “hiçbir yerde bulamayacağınız şekilde“ diyorum? Çünkü


ben, daha 1998 yılında ilk şahsi web sitesini kurmuş, 2004 yılında
Türkiye’nin en büyük forumlarından birini yaratmış biri olarak, 25
yıllık dijital dünya deneyimim ve 15 yıllık dijital ajans tecrübem ile
sizlere bu sektörün A’dan Z’ye tüm dinamiklerini, bilmeniz gereken
en temel haliyle anlatıyorum.

Dijital ajans olmaktaki tüm adımların üzerinden birer birer geçeceğiz


ve bu süreçte ilk müşterinizi bağlayacak, cebinize anında para
koyacak ve adım adım büyüyerek kendi kendine işleyen bir ajans
modeline nasıl döneceğinizi öğreneceksiniz.

Dijital pazarlama, ucu bucağı olmayan ve ticaret ile sarmaş dolaş


ilerleyen, dünyanın en büyük bir sektörlerinden biridir. Kendi içinde
onlarca dala ayrılmaktadır.

1
Bu dallar hakkında genel bilgi sahibi olarak, bir ajans olarak hareket
edebilirsin.

Karşına çıkacak müşterilerin ise çoğunun neye ihtiyacı olduğu ise


bellidir. Bu kitabı okuduktan sonra hangi tip müşterilerin nasıl
ihtiyaçları olduğunu, kimi nasıl ve neyle tavlayacağını, kime nasıl
konuşacağını da detaylı bir şekilde öğrenmiş olacaksın.

Köşe başındaki berberin sosyal medyasını nasıl yöneteceğini de, 100+


çalışanlı koca bir şirketin pazarlama müdürüyle nasıl pazarlık
yapacağını da bu sayfalarda bulacaksın.

Bu işe atılırken, para kazanmanın ne olduğunu anlamış olman gerek,


çünkü bir pazarlamacı olarak senin en temel görevin; hem kendine,
hem de müşterine para kazandırmak olacak.

Para kazanmak ve para kazandırmak çok basit kavramlardır. Parayı


karşındaki adamın cebinden alıp, kendi cebine koymaktan ibarettir.
Ama bunu yaparken, karşılığında bir “değer” vermek gerekir. Dijital
pazarlamanın en güzel yanı, bu değerin soyut ve manipüle edilebilir
bir hizmet olmasıdır.

Hatta ve hatta bazı durumlarda, hizmet vermediğin bir adamdan bile


düzenli para almaya devam edebilirsin. Para sana sürekli akmaya
devam eder.

Şu an öyle bir noktadayım ki, reklam yönetim hizmeti verdiğim


müşterilerimin hesaplarına aylarca bakmadığım oluyor. Çünkü işi

2
aldığımda sistemi oturttum, orası kendi kendine işliyor. Ben her ay
düzenli olarak faturamı kesiyor ve paramı alıyorum. Yılda 1-2 kere
toplanıp sektördeki yenilikleri uzun uzun anlatıyorum, akıllarını alıp,
fiyatıma da zam yapıp işe olduğu gibi devam ediyorum.

Çünkü kazanmayı bilen adamlarla muhatap oluyorum ve


kazançlarına katkı sağlıyorum. Bana verdikleri paranın kuruşu bile
sorgulanmıyor.

Tabii müşterilerim arasında, iki kuruşun lafını yapan, bırakmak


istediğim halde fakat benimle çalışmaktan kopamayan adamlar da
var. Onlar da stajyerlerim ile muhatap olup, bana para akıtmaya
devam ediyor.

Senin bu yolculukta yapacağın en önemli şey, olabildiğince farklı iş


anlaşması yapıp, olabildiğince fazla para toplamak olacak. Eğer
kartlarını düzgün oynarsan, burada anlatacağım dijital pazarlama
püf noktalarının hiçbirini kendin yapmak zorunda olmayacaksın.
Sen sadece iş veren ve işçi arasındaki yönetimi yapan bir orkestra şefi
olarak cebini doldurabilirsin.

Ama bir orkestra şefi olmak için, önce müziği ve enstrümanlarını


iyice tanıman gerekecek.

3
Dijital Pazarlamadan İş Adamlığına

Ben, bir dijital pazarlama uzmanı ünvanı ile şimdiye kadar 15 farklı
sektöre hizmet verdim. Hepsinde farklı insanlarla, farklı sorunlarla
muhatap oldum. Geldiğim noktada artık bir dijital pazarlama uzmanı
olduğumu bile söylemiyorum, çünkü aslında ben dijital
pazarlamada uzmanlaşmış bir İŞ ADAMIYIM.

Çünkü ben artık ajansımı yönetmekten çok siyasi derneklerde rol


alıyor, belediye ihalelerini kapatan ajanslara arabuluculuk yapıyor,
bağlarımın güçlü olduğu sektörlere yön verecek projeler
geliştiriyorum. Milyon Euroluk ciro yapan firmalar pazarlama
departmanlarının stratejilerini bana denetletiyor. Pazarlama benim
için, yaptığım ortaklıkların büyümesi için bir araç artık.

Birinci ağızdan bu mentaliteyi öğrenmen, senin için 2 farklı fayda


sağlayacak. Çünkü bu eğitim ile birlikte dijital pazarlamanın
temellerini ve başarılı olmanın püf noktalarını çok temelden
öğrenirken, bir yandan da DİJİTAL PAZARLAMA AJANSI SAHİBİ BİR
İŞ ADAMI olmayı öğreneceksin.

“İş adamı” olmak çok basitçe kullanılan bir terim. Çünkü günümüzde
köşe başındaki esnaf da “iş adamı” olduğunu iddia ediyor. Bir iş
modeli kurup, bir web sitesi yaptı diye kendini girişimci sanan,

4
utanmadan CEO diye kartvizit bastıran veletler de aynı kategoride
bunlarla.

Ama hayır, bir iş adamı olmak demek, ülkenin ekonomik ve siyasi alt
yapısına hakim olmaktan tutun, sektörlerin içindeki dinamikleri
bilmek, fırsatları koklamak, hukuki ve mali sınırların nerelerde ve
nasıl uygulandığını bilmek, yeri geldiğinde legal ve illegal işler
arasındaki çizginin üzerinde dans etmektir.

Bununla birlikte İş Adamı olma kimliğini tam anlamıyla oturtursanız,


müşterileriniz ile iletişim frekansınız değişir.

Bu dediğim çok önemli arkadaşlar, bunu başka hiçbir yerde duyma


ihtimaliniz çok düşük. Burada ne demek istiyorum?

Ben, bir firma sahibinin karşısına geçip, dijital pazarlama hizmeti


verdiğimi söylediğimde, bu adam beni bir ELEMAN olarak görür.
Ama ben aynı adam ile, “Dijital Pazarlama Ajansı Yöneticisi Bir İş
Adamı” olarak muhabbet edersem, adam beni iş geliştirme
konusunda bir ÇÖZÜM ORTAĞI olarak görür.

Gördüğünüz gibi ikisi arasında dağlar kadar fark var. Birinde patron
ve çalışan, diğerinde eşit seviyede iki ortak olarak iletişim kuruyor
olursunuz. İşinize ve lafınıza olan itibar artar, saygı görmeye başlar
ve karşılığını maddi olarak görmeye başlarsınız.

5
Profesyonel Olmak

Her işte olduğu gibi pazarlama da İLETİŞİM ile başlar. Müşterin ile
doğru iletişimi kurman, işi alırken ve yönetirken en büyük silahın
olacaktır.

Kim olursa olsun, biriyle iletişime nasıl başlarsan, ilişkilerin o şekilde


sürecektir. Baştan saygınlığını koruyacaksın ve devam ettireceksin.
İşin her aşamasında SAYGINLIĞINI ve PROFESYONELLİĞİNİ
karşındakine hissettireceksin.

Her zaman dediğimiz gibi, müşteri ile anlaşmalar masada bağlanır.


Müşterini tavlaman için sınırlı sayıda şansın olacaktır. Seni
seçtiklerinden emin olmadan o masadan kalkmayacaksın.

Şu an piyasada dijital pazarlamaya ihtiyaç duymayan adam yok. Ama


bu durum, her elini kolunu sallayan sana iş verecek anlamına
gelmiyor. Hatta tam tersi, sektör “kötü hizmet” alması sebebiyle “ağzı
yanmış” insanlar ile doludur. Sırf sosyal medya işlerini "bilgisayardan
anlayan yeğenine" yaptırıp memnun kalmayan, bu yüzden “biz
bunları denedik işe yaramıyor” diyen çok adamla karşılaşacaksın.

Biz burada öncelikle bu adamların kafasına nasıl sızacağını


öğreteceğiz. İşi nasıl bağlayacağını, neler söyleyeceğini ve toplantı
masasında nasıl davranacağını detaylı şekilde anlatacağım.

6
Ondan sonra da aldığınız işi nasıl yöneteceğinizi öğreneceksiniz.
Hatta şirketleşme, faturalaşma konularından da bahsedeceğim.

Dijital pazarlamada derinleşebileceğiniz konuların sınırı yoktur. Bu


kitapta anlattığım her başlığın içerisinde BİR ÖMÜR harcanabilir.

Burada her başlığı 100+ sayfa bir kitap haline getirebilirim. HER
DETAYINI anlatabilirim. Ama buna gerek olmayacak. Çünkü size, 15
yıllık ajans tecrübem ile her başlıkta bilmeniz gereken en önemli
anahtar bilgileri anlatacağım. Eğer size her başlıkta 50 sayfa bilgi
aktarırsam, ÖNEMLİ VE ÖNEMSİZ bilgiyi ayırt edemezsiniz.

Size detay anlattığım her bilgi, sektörün ve platformların


güncellenmesi ile geçersiz hale gelebilir. Ama dijital pazarlamanın
mantığını anladıktan sonra, herhangi bir işin detayını Google ve
Youtube’dan rahatça öğrenebilirsiniz. Bu kitap yıllarca güncel
kalacak ve sizin rehberiniz olacak ki, kafanız her karıştığında dönüp
buradaki ilkeleri uygulayabilesiniz.

Bu kitap sayesinde 1 hafta içinde dijital pazarlama ajansı olacaksınız.

7
Ajans Altyapısını Kurmak

Bir ajans olmanın ilk adımı, aslında markanızı oluşturmaktır. Marka


oluşturma konusunda detaylı bilgileri kitabın en son kısmında
bulacaksınız, o yüzden bu kitabı öncelikle baştan sona bitirip
sindirmeden kendi markanızı kurmaya başlamayın.

Çünkü müşterileriniz için uygulayacağınız tüm dijital pazarlama


hizmetleri, aslında kendiniz için de uygulayabileceğiniz yöntemlerdir.
Ama kendi ajansınızı oluşturma konusunda fazla vakit kaybetme
riskiniz bulunuyor. Size bir altyapı kurun derken, ufak bir planlama
yapıp çok basit temel taşları oturtmanızdan bahsediyorum.

Ajans olacağız diye 60 tane sosyal medya postuna veya 15 sayfalık bir
web sitesine ihtiyacınız yok. Bir sosyal medya hesabınız olsun, hesap
dolu görünsün diye şekilli şukullu 9-12 tane grafik çalışın, içine de
birkaç yüz bot takipçi atın yeter.

Ajansınıza içinize sinen bir isim seçin. Basit bir logo oluşturun. Bu tip
konularda Instagram’de ajans sayfalarından ilham alabilirsiniz.
Referanslarınız çok nadir sorgulandığı için birkaç random firma
bulup referans olarak ekleyebilirsiniz.

Web sitesi konusunda da basit bir web sitesi ile başlayabilirsiniz, tek
sayfa Wordpress gibi hazır kalıp bir tek sayfa site başlangıçta
yeterlidir. Burada millet sizi aradığında karşılarına çıkacak 1-2 sonuç

8
çıkarmayı ve müşteriler ile konuştuğumuz konuların altını
dolduracak bazı bilgiler olmasını amaçlıyoruz, o kadar.

Burada sosyal medya hesabınızdan veya web sitenizden daha önemli


bir konu vardır, o da fiyat teklif sunumunuzdur. Bu konuya fiyat
belirleme başlığından sonra değineceğim.

9
Müşteri Bulmak

Ticaret için hepinize söylediğim birşey var, önce müşteriyi bul sonra
satacağın şeyi belirle diye. Bu iş de buna benziyor. Şu an sosyal
medya ile ilgili hiçbir şey bilmeden müşteri bağlayabilirsin. İşi sen
bile yapmak zorunda değilsin.

Müşteri bulmak güven ile olur. Bu güven de vaatlerinize ve kendinizi


nasıl gösterdiğinize göre şekillenir. Bu işin kız tavlamaktan
neredeyse farkı yok. İletişim ve Ticaret kitaplarında bu konu cok daha
detaylı anlatıldı. Bu kitapları edinmediyseniz edinin.

Yine de kısaca bazı konulara değineceğim.

Öncelikle müşteri bulmak İLETİŞİM ile olur. Burada fiziki iletişim her
zaman daha ön plandadır. Müşterileriniz ile yüz yüze
tanışabileceğiniz her türlü çevreye girip çıkmaya bakın. Dernekler,
kulüpler, tüm sosyal ortamlar başlangıç için iyi noktalardır. Kendi
sosyal çevreniz, akrabalar ve onların tanıdıkları başlangıçta öncelikli
potansiyel müşterilerinizdir.

Ama hiçbir çevren yoksa, telefon açabileceğin kimse bulunmuyorsa,


dünyanın en temel pazarlama modellerine dönüp kapı kapı
gezeceksin. Uzak yerlerdeki müşterilerle iletişim kurmak istiyorsan,
hepsini telefonla arayıp bilgi vermek istediğini söyleyeceksin.

10
Online olarak potansiyel müşterilere erişim sağlamak, biraz daha zor
bir konu olsa da imkansız değildir. Burada insanlarla birebir ilişkiniz
olmadığı için konuşmayı yönetmek ve güven oluşturmak daha çok
emek ister. Ama bir kere açık kapı yakalarsanız işiniz kolaylaşır.

Dijital yollarla müşteri ararken, önce potansiyel firmalar bulursun ve


onlara E-mail veya DM yoluyla erişim sağlarsın. E-Mail her zaman
daha kurumsal ve daha güçlü bir yoldur. Ama hangi yolu tercih
edersen et, müşteriye tek mesaj atmak yeterli olmaz. Eriştiğiniz firma
ve insanları, cevap alamasanız bile 3 gün sonra mutlaka tekrar
dürteceksiniz. Özellikle ikinci konuşmayı mümkünse firmayı
arayarak yapacaksınız. 1 kere cevap gelmedi diye bırakmak yok. Her
koldan kuşatıp ve saldıracaksınız.

E-mail, DM veya telefonla ulaştığın müşterilerde, başarılı bir anlaşma


sağlama olasılığın düşüktür. Ama iş dünyasında, bir durumun düşük
ihtimale sahip olması, tamamen olasılık yönetimi ve MATEMATİKSEL
hesaplardan ibaret bir olgudur.

Eğer bir durumun başarılı olma ihtimali düşükse, başarmak için


DENEME SAYISINI artırmak gerekir.

Doğada “büyük sayılar kanunu” bulunur arkadaşlar. Bir işin olma


ihtimali %1 ise, 1000 denemede 10 başarılı iş bağlaman garantidir.
Bizim bu cold outreach dediğimiz, alakasız insanlara e-mail veya
telefonla ulaşma stratejilerinde potansiyel dönüş elde etme ihtimali
ortalama yüzde 10 civarındadır, iletişim kurduğumuz müşterileri
bağlama olasılığımız da takriben yüzde 10-20 arasındadır.

11
Bu da demek oluyor ki, soğuk iletişim kurduğunuz her 100
müşteriden 1-2 tanesini mutlaka bağlarsınız. Kendinizi çok iyi
pazarlarsanız bu rakamı 4-5’e çıkarırsınız. Matematik şaşmaz,
matematik yalan söylemez.

Bu sayılar sallamasyon değildir. Sektörden sektöre değişiklik


göstermekle birlikte ortalaması bellidir.

Ama işin temelinde, müşteri bulmak için devamlı olarak birileriyle


aktif olarak iletişime geçmeniz gerekmektedir. Belli bir müşteri ve iş
ortaklığı çevresine sahip olduktan sonra, insanları memnun etmeyi
başardıysanız herhangi bir pazarlama çalışması yapmadan iş almaya
başlayacaksınız. Bu sefer gelen işler arasında kendinize uygun
olanları seçeceksiniz.

Son olarak bu sektörde komisyonlu çalışma imkanları bolca


bulunur. Bazı adamlar komisyon karşılığı iş paslarlar. Network’üne
katacağın bu tarz adamlar belli bir çevreye sahiptir ve seni oraya el
altından pazarlar. Kazandığın para üzerinden de %15 gibi bir miktar
talep eder. Basılı reklamcılar, IT firmaları ve yazılım firmaları genelde
dijital pazarlama konusuna girmezler, ama bu adamların müşterileri
de dijital pazarlama konusunda bir ihtiyaçları olduğunda bu
adamlara danışır. Sen de burada devreye girersin.

Arada bu tip işler almakta ve başkasına yaptırmakta sakınca yoktur,


özellikle kendi çevreni oluşturana kadar bu tip işler yapmak referans
oluşturma konusunda ve hızlı para kazanma konusunda fayda

12
sağlar. Bu durumda müşteri sana hazır gelir, bağlama kısmı daha
kolay olur.

Bazen de daha büyük ajanslar, işlerini sana taşere edebilir. Bu


durumda işi referans olarak kullanmakta zorlanabilirsin, ama yine de
para kazanırsın. Müşteriyi bağlama veya sürekli muhatap olma
kısmında olmadığın için iş yükün azalır. Ayrıca daha büyük balıkları
yutma konusunda ve kurumsal raconu öğrenme konusunda
deneyim kazanırsın.

13
Müşteriyi Bağlamak

Müşterinin her zaman beklediği bir şey vardır. Para kazanmak. Bu


işin adı dijital pazarlama, burada müşterin öyle ya da böyle sana
verdiği paranın karşılığını bekler. Sen de işi bağlamak için bu
beklentiyi kullanırsın.

İki büyük avantajın var. Birincisi rakiplerin pazarlama konusunda


çok kötüler. Acemi ajanslar, kendilerini pazarlarken amatör gibi
davranırlar.

İkincisi avantajın ise bu kitapta öğreneceğin stratejilerdir. Burada


müşterinin kafasına sızman için gerekecek yöntemleri öğreniyorsun.

En önemli silahın “vaatlerin” olacaktır. “Merhaba, biz sosyal medya


yönetimi yapıyoruz” değil, "Firmaların dijital pazarlamadaki
ihtiyaçlarını analiz ederek performanslarını artırıyoruz" demelisin.

Şu an diğer herkesten sıyrıldın.

Bu tip iletişim yöntemleri ile müşterinin mental direncini kırıp, içeri


sızacaksın.

Müşterinin problemini çözeceğini göstereceksin.

14
Çoğunluğun yaptığı bir hata vardır. Diyelim ki bir müşteri ile
telefonda anlaştın, gittin ve görüşeceksin.

Masaya ilk oturduğun anda adam sana “neler yapıyorsunuz, anlatın”


diyecek.

Burada patır patır yaptığın işleri anlatmayacaksın. Adamın neye


ihtiyacı olduğunu bilmeden asla ve asla satış yapmaya
çalışmayacaksın.

“Biz bir pazarlama ajansıyız, dijital dünya ile ilgili tüm konularda
destek sağlıyoruz. Öncelikle sizin neye ihtiyacınız var bunları sizden
dinleyelim. Hedeflerinize göre ne konularda yardımcı olabileceğimizi
konuşalım.”

Müşteriyi dinlemek çok önemlidir. Müşterinizin lafını asla


kesmeyeceksiniz. Gerekirse yalandan notlar bile alabilirsiniz. Adamın
ne anlattığını harfi harfine dinleyeceksiniz. Arada hem dinlediğinizi
belli etmek için, hem de problemini daha derinlemesine öğrenmek
için sorular soracaksınız.

O inciler masaya dökülmeden konuşmaya başlamayın. Bu


konuşmadaki dominasyonu kurmak için önce ortada ne döndüğünü
bilmeniz gerekiyor. Adam belki bazı konularda başkalarından hizmet
alıyor olabilir. Bunları da irdelemeniz gerekir.

Burada, müşterine sorman gereken çok kilit birkaç soru var. Bu


soruları temelde tutarak çeşitlendirebilirsin. Bunlar benim

15
belirlediğim, işin büyüklüğünü, handikaplarını, avantaj ve
dezavantajlarını kavramana yardımcı olacak sorulardır.

1. Amacınız satış odaklı olmak mı, yoksa marka gücünü artırmak


mı?
2. Bu konuda daha önce profesyonel bir hizmet aldınız mı? Verimli
oldu mu? Yaşadığınız herhangi bir sorun oldu mu?
3. Elimizde inceleyebileceğimiz Analytics raporları bulunuyor mu?
4. Size gelen müşterilerin hangi kanallardan geldiğinin kaydını
tutuyor musunuz?
5. Müşteri kitleniz ağırlıklı olarak kimlerdir?
6. Hangi hizmetlerinizi öne çıkarmak istiyorsunuz? En çok hangi
ürünler satılıyor? Kâr marjınızın en yüksek olduğu hizmet veya
ürünler hangileri?

Bu sorulara gelecek yanıtlara göre derinleştirebilirsin, burada önemli


olan şey adamın iş modeli ve ihtiyaçları ile ilgili bilgi sahibi olmaktır.
Burada altın bir süre yok, ama olabildiğince adamı ve problemlerini
dinlemeniz lazım. Burada müşterinin yeterli miktarda konuşması
gerekir. Ne adamı kesip işi anlatmaya girişin, ne de polis sorgusuna
çevirin, kararında bir süre adamın problemini tespit edeceksiniz ve
adama bunu doğrulatacaksınız:

“Anladığım kadarıyla dijital taraftan gelen satışlarda istediğiniz


sonuçları elde edemiyorsunuz ve satışı güçlendirmek istiyorsunuz,
doğru mudur?”

16
Sonra da adamın eksik kalan yönlerine yönelik konuşacak ve öneri
sunacaksınız.

Sırf bunu yapmanız bile inanılmaz puan kazanmanızı sağlayacak.

Dediğim gibi, siz PROFESYONEL şekilde iş konuşuyorsunuz. Orada,


Dijital Pazarlama konusunda uzman bir İş Adamı olarak masada
oturuyorsunuz.

İşi konuşurken ürünleri sahiplenin. “Hedef kitlemize bu ürünlerimizi


Google üzerinden pazarlamamız büyük bir avantaj olabilir.” gibi
genel cümleler kurun.

Satış yaparken adamın karşısında değil, yanında olduğunuzu


hissettirmeniz gerek.

Fiziki ortam müsait ise, adamın yanına oturmanız "birlik" hissi


doğurur. Ona telefondan veya bilgisayardan bir şeyler gösterirken
bile ortam müsaitse yanına geçin.

Stratejiyi konuşurken işi almış gibi yapabileceklerinizi konuşun.

17
Manipülasyon

Bazı müşterilerle iş konuşurken, doğrudan satış yapabileceğin bir


ortam vardır. Kendini ve hizmetlerini tanıtmaya gitmişsindir, adam
seni kabul eder, karşısına geçer ve işlerini anlatırsın. Kurumsal
satışlar genelde böyle olur.

Ben burada ikinci bir satış yöntemini anlatacağım. Senden hizmet


almayı düşünmeyen, ticaret konuşmadığın adamlara doğrudan satış
yapman mümkün olmadığında manipülasyona başvurabilirsin.

Eğer ortamda ticaret konuşulmuyorsa, satış kokan hareketler


insanları olumsuz yönde tetikler. Biriyle belli bir samimiyet
seviyesine gelmemişken doğrudan "Bu hizmetleri veriyorum, size de
şöyle bir hizmet vereyim" gibi ifadeler kullanmak itici durur. İnsanlar
modunda değilken kendilerine bu şekilde patavatsız satış
yapılmasını sevmezler.

Satış, "dostluk" ile olur. Önce müşterinin güvenini kazanacaksın.


Ayrıca kendini överken, başkalarını yermek de itici gelir. İddialı
olacaksın ama bunu karşıya yansıtırken AKILLI olacaksın.

Şimdi bir örnek “satış” işi anlatacağım.

Arkadaşımın sağlıklı yaşam ürünleri satan bir dayısı vardı. Adam asla
ürünü pazarlamazdı. Bunun yerine sürekli birileriyle havadan sudan
muhabbete girer, öylesine sağdan soldan konuşurdu.

18
Muhabbetin ilerlediği anlarda, karşısındaki bizim dayıya “Sen ne iş
yapıyorsun?” diye sorduğu anda ise dayımız başlardı: “Ben uzun
zamandır XXX’te satış kısmında çalışıyorum. Ama çalışıyorum
derken pek çalışmama gerek kalmıyor, ürün zaten iyi olunca satış
zor olmuyor. Kalitesi kanıtlanmış nadir ürünlerden olduğu için
bizim müşteriler sürekli geliyor, ben de güvenle satıyorum valla
kafam rahat. Özellikle ev hanımları çok rağbet ediyor. Kendi
içlerinde memnun kalınca hemen çevresine öneriyor benim de
işime geliyor. Tek sıkıntımız çok talep var, ithal bitkisel ürün olduğu
için çabuk tükeniyor.”

Bak adam satış yapmadı. El altından ürünü övdü ve bunu satış


kokmadan yaptı. Pür Manipülasyon.

Öncelikle satışı ittirmediği için karşıda direnç gelişmedi. Rahat ve


samimi konuştu. Sonra kendi "öznel" güvenini öne sürdü. Hatta
başkalarının da bunu önerdiğini araya sıkıştırdı. En son da ürünün
tükendiğini söyleyerek, karşısındaki kıtlık psikolojisi ve FOMO (fear
of missing out = fırsatı kaçırma korkusu) yükledi.

Günlük, çok normal bir konuşma içerisindeki karşındaki nasıl


yönlendirdiğini anladın mı?

Bu gibi taktiklerde, müşteri bir ilgi pırıltısı gösterdiğinde, üstüne


atlamadan satış devam ettirilir. “Tabii ki size yardımcı olurum, ne
lazımsa söyleyin hallederiz merak etmeyin.” Sonra katalog çıkar,
ürünler seçilir ve satılır.

19
Eğer denemede karşı taraf ilgi göstermediyse konuyu değiştirilip
geçiştirilir. Çünkü gerekli mesajlar beyne yerleştirilmiştir. Bu
durumda müşteri daha zorlanmaz, niyetin meydana çıkar. Aç gibi
satışı zorlamak FAKİR zihniyetidir. Açlıktan ağzın kokuyor olsa bile
kimseyi satın almaya zorlamayacaksın. Geri teper.

Bazı satışlar hemen gerçekleşmez, ama belli bir süre sonra müşteri
sana dönebilir. Sen gerekli fikir tohumları attın, Inception
tamamlandı.

Hizmetini masaya koydun, özgüvenini ve değerini gösterdin.

Bu tip taktikler iyi çalışır. Bunun gibi kapalı mesajları cümle arasına
sıkıştırmayı iyi öğreneceksin.

Rastgele bir ortamda bir iş sahibi ile tanıştınız. “Siz neler


yapıyorsunuz?” sorusu gelince topu alıp süreceksin hemen. “Bizim
uzun zamandır bir dijital ajansımız var, sosyal medya pazarlama
odaklı çalışıyoruz. Ama işler yoğun olduğu için büyümemiz gerekti,
ben ekip yöneticiliği yapıyorum. Herkes dijitale döndüğü için bizim
işlere çok talep geliyor. Bir de bizim sosyal medyada kullandığımız
bazı özel yöntemlerimiz var, o yüzden müşterilerimiz memnun
kalıyor çok şükür.”

Bak satış yapmadan verdiğimiz satır arası mesajlara bak:

1. Biz bu işte deneyimliyiz, kurumsal bir yapı (şirket) olduk.

20
2. Ben bu şirkette yönetim seviyesindeyim.
3. Rakiplerin senin önüne geçmeye çalışıyor.
4. Biz yoğun talep görüyoruz, çünkü herkes memnun.
5. Seni diğerlerinden ayıracak gizli yöntemlere hakimim.

ALTIN VURUŞ. Adamın zihnindeki tüm bariyerleri hackledin şu anda.

Burada bazı müşteriler şüpheci yaklaşıp, iddia ettiğin şeyleri


yoklayacak. Sakince, cool şekilde cevaplayacaksın. Mesela;

- Sen okumuyor muydun?


- Bölümümdeki çoğu ders online, ben vaktimi işlerime ayırararak
verimli şekilde kullanıyorum. (İşi kotarabileceğin sorgulanıyor,
kendinden eminsin.)

- İşlere yetişmek zor değil mi?


- Altımda büyüyen bir ekip var, ben eğitiyorum, onlar benim
kontrolümde yönetiyor hesapları. Ama en önemli
müşterilerimin hesapları direkt benim kontrolümde.
(Kaynaklarının sağlam olduğunu gösteriyorsun)

- Daha önce çalıştığınız bizimki gibi hesaplar var mı?


- Sizin sektöre yakın işlerde çalıştık, size bununla ilgili
referanslarımızı derleyip akşam atayım isterseniz. Ayrıca ekipte
sizin alanınızda deneyimli iş ortaklarımız var. (Plan yapmak ve
referans sunum oluşturmak için zaman kazanıyorsun.)

21
İşi bağlamak için ne gerekiyorsa söyleyeceksin. O anlık “doğru
söylemesen bile” iddia ettiğin şeylerin altını dolduracaksın.

Gerekli güveni oluşturduktan sonra neredeyse kimse senden net


kanıt istemez. Elbette referans vs. istenecektir, bu normaldir. Ama
referans değerlendirme ve kanıt kovalama işini abartan adamlarla da
asla çalışmayacaksın. Birçok potansiyel müşterin olacak, bazı
müşteriler sıkıntılıdır ve onları bırakıp başka müşteri kovalamak her
zaman daha doğrudur.

22
Fiyat Belirleme ve Para Konuşma

Birçok insan, müşterisi ile para konuşma konusunda çekingen kalır.


Ama müşteriniz ile masada “ortalama fiyat” konuşmanızda zarar
yoktur. Tabii bunun bir üslubu vardır, doğrudan “sana 5000’e
yaparız” falan denmez.

Sen o masada, adamın dijital pazarlama konusundaki iş ortağı


olarak oturuyorsun. Profesyonel şekilde pazarlama bütçesi
konuşacaksın. Örnek konuşma:

“Dijital pazarlama konusunda bir bütçe belirlediniz mi? Proje


giderleri ve sponsorlu içerik harcamaları gibi bazı masraflarınız
olacak. Biz burada sizin için bu bütçeyi en iyi şekilde kullanmanızı
sağlayacağız. Dijital pazarlamada harcanacak bütçenin ucu bucağı
yoktur, aylık 50.000 TL de harcanabilir, 10.000 TL de harcanabilir.
Bizim işimiz, size bütçeniz doğrultusunda maksimum kazancı
sağlamaktır.”

Bu yönteme braketleme veya parantezleme denir, bir konuyu


konuşurken ortalama bir rakam atacaksan, öncelikle üst ve alt
sınırları ortaya koyarsın. Bu taktik konuşmayı kolaylaştırır, insanlar
belirsizlik sevmezler ve senin bir sınır çizmen konuşmayı
kolaylaştırır.

Dikkat edersen bu konuşmada öncelikle adama çok yüksek bir


bütçe attın. 50 BİN TL harcayacak firma zor bulunur. Ama burada

23
para muhabbetini açarken, öncelikle maksimum fiyatı
söylememizin bir sebebi var.

Konuşmanın burasına kadar, bu işlere kaç para harcayacağını


belirlememiş veya bu hizmetin sektörde kaça yapıldığını bilmeyen
adamlarda, ağızdan çıkan ilk rakamın her zaman “yüksek” algılanma
ihtimali vardır.

Önce uçuk ve yüksek rakamı söylediğin zaman, adamda fiyatı


kıyaslaması için bir referans noktası, yani “anchor point” oluşturdun.
Adama ilk olarak aylık 50 BİN TL dediğinde önce içinden OHA dedi,
ki diyebilir bu iyidir. Ama devamında 10 BİN TL dediğin anda
kafasında kıyasladı ve “Tamam bu daha makul bir bütçe” algısı
oturdu. Baştan fiyat aralığını konuşmaya 10 BİN TL’den başlasaydın,
üst limitin daha uçuk ve daha saçma gelecekti.

Bu konuşmayı baştan yapmakla, adamın ciddiyetini ve bütçesini


sorgulamış oluyorsun. Sen işlerini ve başarılarını abartırken, adam da
kendi mevcut durumunu abartma eğiliminde olacaktır. Kimsenin
cebinde hazırda büyük paralar yok, ama bu durum müşterinin para
harcamayacağı anlamına gelmiyor. Adama kaç para harcatacağını
sen belirleyeceksin.

Burada vereceğim çok önemli bir uyarı daha var. Hakkının altında
asla çalışmayacaksın. Özellikle ilk zamanlarda iş almak ve cebe hızlı
para sokmak için bütçesi yetersiz adamların işlerini alma ihtiyacı
hissedebilirsin. Müşterin iyi niyetli olup gerçekten paraya sıkışmıştır
olabilir. Yine de çok özel durumlar harici %99 bu tip adamların işini

24
almayacaksın. Çingene pazarlığına dönen hiçbir işten hayır gelmez,
gönülsüz sevişmeden burunsuz çocuk doğar diye boşa
söylenmemiştir. Aşırı fakir zihniyetli adamlar verecekleri 3-5 lira için
canını sıkar, frekansını boş yere aşağı çeker.

Para mevzusunun bir parçası da çalışma süresidir. Müşteri ile


minimum bir çalışma süresini konuşup belli bir parayı sağlama
alacaksın. Müşterinin “Bir ay deneyelim” diye girdiği işler sıkıntı
çıkarır. Baştan bu işlerin sonuçlarını minimum 6 ayda göstereceğini
belirteceksin ve süre olarak 1 yılı zorlayacaksın.

Sözleşme yapabiliyorsan mutlaka yapacaksın. Bunun için şirket


olman gerekiyor tabii. Ama işin birinci ayda bitmemesi için baştan
bir asgari süre belirleyeceksin. Çoğu işin zaten minimum konuşulan
süreden daha uzun sürecektir. Ama bazı müşterileri memnun etmek
zordur. O zaman da olabildiğince de para kazanmış olacaksın.

Bazı işlerde (web sitesi tasarımı veya prodüksiyon gibi), paranın


%30-50 gibi bir kısmını önden talep edeceksin. Para istemekten
asla çekinmeyeceksin, ama insanları irrite etmemek için bunu
usulüne göre yapacaksın. Genelde başka bir şey isterken, yanına
para mevzusunu da sıkıştırırsın. Para isteme konusuna kitabın
sonunda değineceğim.

25
Karşı Teklifler ve Pazarlık

Bazı müşterilerin bütçe konuşması esnasında sana karşı tekliflerle


gelecektir. Pazarlık her işin doğasında vardır, ama bazı müşteriler
pazarlık kısmında çok saçma isteklerle gelebilir. Bunları asla
doğrudan kabul etmeyeceksin.

Burada en çok karşılaşacağın karşı teklifleri ve bunlara karşılık


verebileceğin cevaplardan bahsedeceğim.

“Biz şimdilik bir başlayalım, dönüş oldukça bütçeyi artırırız”


Klasik fakir müşteri cümlesi. Burada şöyle bir cevap verebilirsin: “Bu
işlerde belli bir bütçe ile işe başlamadığımız zaman istediğimiz
dönüşleri alamıyoruz. Ayrıca sosyal medya platformlarında reklam
için minimum harcama kısıtlamaları var, yaptığımız için boşa
gitmesini istemeyiz. Sizi düşünüyoruz, minimum XX kadar bir bütçe
olmadan verim almanız zor.” Baştan olabildiğince yüksek bütçe
çıkartacaksın, hakkının altında çalışmayacaksın. Eğer burada düşük
bütçe talebine devam ederlerse şunu diyebilirsin: “Bu konudaki
bütçeniz için size uygun değiliz, ama bu konuda yardımcı olabilecek
stajyer arkadaşlarımız var, sizi onlara yönlendirelim.”

“Siz bu ürünü/hizmeti sosyal medyada pazarlayın, satış başı XX TL


kazanın”
Çok özel şartlar hariç, bu teklifi yüzde 90 reddedeceksin. Bu şekilde
asla çalışmayacaksın. Sen pazarlama kısmındasın, SATIŞ kısmında
değilsin. Adama diyelim müşteri buldun, ama satış ekibi GERİZEKALI.

26
Senin kontrolünde değil. Ben nereden bileyim senin satış
yapabilecek kapasitede olduğunu?

Burada geçerli olabilecek, tek bir yöntem vardır: “Benim aylık asgari
hizmet bedelim bellidir, ama asgari miktarın üzerinde satış olursa
cironun yüzde 20’sini alırım.” Başka türlüsünü kabul etmeyeceksin.

“Bütçemiz şu an kısıtlı, birkaç ay 10.000 TL yerine 5.000 TL olarak


çalışsak olur mu? Önümüzdeki bahara zamlarız”
Böyle bir teklif geldiğinde, sadece ve sadece iş yükünü azaltarak
anlaşabilirsin. Mesela haftada 3 paylaşım yerine 1 paylaşım olarak
olabilir. Asla ama asla adamın bütçesine göre, planladığın işe indirim
yapmayacaksın. İş miktarı düşecek. “Bütçenize göre iş planını tekrar
yapalım” diyip ve yeni fiyat teklifini buna göre belirleyeceksin.

10.000’lik işi 5.000’e yapmaya başlarsan, fiyatın 5.000 olduğunu


kabul etmiş olursun. Durum ne olursa olsun tekrar 10.000’e
çıkaramazsın. Bunu unutma. Mevcut devam eden işlere zam
yapmak zordur, adam durup dururken aynı işe neden daha fazla para
vermesi gerektiğine ikna olmaz. O yüzden fiyatını baştan iyi seviyede
tutman gerekir.

Arada kötü niyetli olmasa da sırf inadına indirim ve pazarlık isteyen


insanlar olur, bu durumda maksimum %10 civarı bir indirim
yapabilirsin. “Bizim sektörümüzde giderlerimiz belli olduğu için çok
indirim yapamıyoruz, burada projeyi ve sizi sevdiğimiz için sizi
kırmamak adına %10’luk bir indirim yapabilirim” demeniz yeterli bir
jest olur.

27
Fiyat Teklifi Hazırlama

Ajans altyapısını kurma başlığında, sosyal medya hesabınızdan ve


web sitenizden daha önemli bir konu olduğunu söylemiştim, o da
fiyat teklif sunumunuzdur.

Bir fiyat teklifi hazırlarken, güzel bir sunum yaparak toplantı


notlarınızı, hazırlananan pazarlama stratejisini, çalışma planını ve
örnek bir zaman çizelgesini eklemeniz çok şık durur, müşterinizin
aklını alır. Sunumun sondan bir önceki sayfasında da hizmetler için
fiyat teklifinizi eklersiniz. Ayrıca müşteriniz, toplantınız esnasında
sizden referans işlerinizi istemişse, sunumunuza sağdan soldan
topladığınız referansları koyabilirsiniz.

Fiyat teklifinde yine önemli bir konu, hizmet kalemlerini fazla


ayırmamaktır. Müşteriler illa, her hizmetin ayrı ayrı bedelini görmek
ister, ama bundan kaçınmanız önerilir. Çünkü her hizmetin bedelini
ayırmak zordur, bazı hizmetler birbiri ile birlikte verildiğinde ortak
paydaya sahip olmaları sebebiyle ucuza gelebilir.

Ben sosyal medya ve reklam yönetimine 10.000TL teklif verdiğimde


birisi 7.000, diğeri 3.000 diye bölemiyorum ki. Sadece Sosyal Medya
yönetimi istesen 7.000TL diyeceğim, sadece Reklam Yönetimi dersen
5.000TL diyeceğim. Ama bunlar beraberken toplamları 12.000 değil.

Bu yüzden, olabildiğince tüm hizmet kalemlerini alt alta koyup,


hizmet başlığına “Dijital Pazarlama Yönetimi” diyip, aylık bedelinizi

28
tek bir haneye koyabilirsiniz. Aylık çalışmaları toplu halde tutup, web
sitesi veya video prodüksiyon gibi tek seferde yapılacak işleri
ayırabilirsiniz.

Burada bir de reklam bütçesini ayrı tutacaksınız. Çünkü reklam


bütçesi, dönemsel olarak değişiklik gösterebilir. Bu miktarın, sizin
aracılığınız ile Google, Meta veya başka bir reklam platformuna
ödeneceğini belirtebilirsiniz. Reklam konusunda hizmet verilecekse,
hizmet bedelinizi yazdıktan sonra ayrı bir satıra “Önerilen Reklam
Bütçesi” olarak tahmini bir reklam bütçesi yazacaksınız.

Reklam bütçesinin yanına bir yıldız koyarak, notlar kısmından bu


bütçenin çalışma için önerilen minimum bütçe olduğunu, dönüşlere
göre artabileceğini ekleyebilirsiniz.

Ayrıca notlar kısmında belirtmeniz gereken birkaç nokta daha var:


● Teklif geçerlilik süresi 30 gündür.
● Web sitesi tasarımı ve video prodüksiyon hizmetlerinin %40’ı
çalışma başlangıcında peşin alınır.
● Video prodüksiyon montajlarında ve grafik tasarım
çalışmalarında revizyon sayısı 2 adet ücretsizdir. Sonraki
revizyonlar ek süre ve ek bütçe doğrultusunda gerçekleşir.
● Aylık hizmetlerde faturalandırma, her ayın 25’inde yapılır ve
ödeme vadesi 5 iş günüdür.

Bu tip notlar, çalışmanın çerçevesini belirlemede ve sınırlarını


çizmeden önem taşır.

29
Şirketleşme, Faturalaşma ve Vergi

Türkiye’de iş yapmak, sıkı kanuni yönetmeliklere bağlıdır. Burada


bazı işler özel olarak radar altında tutulur. Dijital pazarlamada
şirketleşmek ise acele edilmesi gereken birşey değildir. Olabildiğince
şirket olmadan ilerlemen seni birçok yükten ve masraftan
kurtaracaktır. İşlerin belli bir hacme gelince ise şirketleşmek zorunda
kalacaksın.

Önce vergi olayını anlatacağım.

Türkiye’de her ticari faaliyette, kesilen faturanın üstüne %18 KDV


eklenir. 100 TL’lik iş yaptığında, bu işin faturasını 118 TL olarak
kesersin. Bir sonraki ay, devlet senden 18 TL’yi kendisine ödemeni
bekler.

Vergi bununla sınırlı değildir. Ayrıca gelir vergisi (stopaj) diye bir
vergi türü daha vardır. Devlet, yıllık NET kazancının ortalama %20-25’i
gibi bir miktarını da belli aralıklarla kendisine ödemeni ister.

Yani yaptığın iş sonucu kasana 118 TL olarak giren paranın, KDV ve


Gelir Vergisi toplamında ortalama 40 TL’si vergi olarak devlete
gider. Yani devlet kasaya giren paranın en iyi ihtimalle 3’te 1’ine
konar.

Hizmet sektörünün en can sıkıcı tarafı, hiçbir masrafının olmaması ve


vergiyi düşürecek imkanların kısıtlı olmasıdır. Vergiler net kazançtan,

30
yani kağıt üzerindeki kâr üzerinden hesaplanır demiştim. Eğer
100TL kazanıp 80TL harcamışsan, senin kârın aradaki 20TL’dir ve
vergilerin bu kadarlık kısım üzerinden hesaplanır. Mesela mal alıp
satıyor olsan, yıl son geldiğinde yüklü mal alımı yapıp masraf
gösterirsin vergini ona göre düşebilirsin. Elden paranın döndüğü
sektörlerde, vergi avantajı sağlayacak böyle yöntemler vardır. Ama
hizmet sektöründe bu tip imkanlar çok kısıtlıdır.

Bu yüzden Türkiye’de ciddi bir kayıt dışı ekonomi vardır. Çoğu esnaf
ve işyeri, elden nakit para kazandığı için kazancının tamamını vergi
olarak göstermez. Kendi müşterilerine de “nakite indirim” yaparlar.
Bu tip iş yerleri ile çalıştığında, senin verdiğin hizmetlere karşı
ödeme yaparlarken faturasız çalışmak işlerine gelir. Sana verdiği
parayı, kendi şirketine “masraf” olarak işletme ihtiyacı hissetmez,
böylelikle senin hizmetlerin üstüne +%18 KDV ödemeye gerek
duymaz. Bu durum iki taraf için de avantajlıdır.

Ama kurumsal şirketlere çalıştığın zaman senden her zaman fatura


isterler. Çünkü şirketlerde para alış verişi her zaman BANKA
üzerinden olur. Şunu unutma, bankalar arası transfer edilen paralar
kayıt altındadır ve her zaman Maliye Müfettişleri (Vergi Memurları)
tarafından görüntülenebilir.

Bir gün Vergi Memuru seni çağırır, karşısına oturtur. Şahsi banka
hesabındaki para girişlerini önüne çıkarıp “Bu paralar nereden
geldi?” diye sorar. Eğer kem küm edersen de cezanı yer, oturursun.

31
Devlete karşı “bilmiyordum abi” diye bir savunma yapamazsın. Bir
kanun varsa, bu senin kanunu bilip bilmemenden bağımsız olarak
uygulanır. Türk Ticaret Kanunu’na göre tüm ticari işler
faturalandırılır. NOKTA.

Ekonomi kötüleştikçe, devlet vergi denetimlerini sıkılaştırır çünkü


devletin tüm kazancı “vergiler” üzerindendir. Ama Maliye’nin
kaynakları ve memur kapasitesi bellidir, herkese salça olamaz,
dönem dönem avcılığa çıkar. Bu yüzden Vergi Daireleri’nin para
akışını sıkı yaptığı yerlerde dikkatli olursan yıllarca “radarın altında”
iş yapmaya devam edebilirsin. Ama bu garanti değildir.

Bir müşteri ile faturasız çalışıyor da olsan, müşterin sana yapacağı


ödemeleri genelde banka üzerinden gönderir. Bu durumlarda
müşteri sana parayı atarken, EFT / Havale açıklama kısmını boş
bırakırsa veya “elden alınan borcun ödemesi” gibi açıklamalar
yaparsa, seni gelecekte olası sorgulamalardan kurtarır.

Mesela adamla 10.000TL’ye anlaştın, faturasız ödenecek. Bu adam


senin IBAN’a her ay para atarken “sosyal medya ödemesi” yazarsa,
yakalayan Vergi Memuru anında cezanı keser. Ama sen müşterinle
bunu önden konuşursan ve para atarken açıklamasına sadece
Haziran, Temmuz yazmasını rica edersen, memura denk geldiğinde
“öğrenciyim abi, bana burs gibi yardım ediyorlar” falan diye bahane
uydurabilirsin.

Vergi memurları salak değildir, ama elinde net ispatlayacak bir delil
olmazsa seni ancak belli bir yere kadar sıkıştırabilir. Kulağını çeker,

32
şirket kur der, sen de güler yüzle “Tamamdır, tavsiyeniz için
teşekkür ederim” diyip gerekeni yaparsın. Akıllı olacaksın.

Kurumsal firmalar ise para çıkışını her zaman kayıtlı şekilde yaparlar,
bu yüzden mutlaka fatura isterler. Tanıdığın şirket veya ajans varsa,
fatura kesme işini bir müddet onlar üzerinden ilerletebilirsin ama bu
günü kurtarmalık bir çözümdür ve sürdürülebilir değildir.

O yüzden, son ana kadar şirket kurmaktan kaçınırsın. Baktın büyük


bir iş bağladın, şirket kurulumunu o zaman başlatırsın, zaten birkaç
güne halloluyor. Sen işin faturasını kesene kadar çözülür.

Zaten işlerin belli bir hacme bindiğinde şirket kurman zorunlu hale
gelecek ve tabii bu senin için daha iyi olacak. Nakit akışın olsun
yeter.

Ayrıca bir dijital ajans olduğunda şirket kurmuş olsan bile bazı
müşterilerin seninle faturasız çalışmaya devam edecek. Burada
ödemeleri şirkete tanımlı banka hesaplar yerine şahsi hesaplarına
alacaksın.

33
Şirket Kurulumu

Şirket kurarken iyi bir muhasebeci ve bu konularda deneyimli


adamlarla iletişimin olması gerekecektir. Şirket kurulum
işlemlerinin bir muhasebeci tarafından yürütülmesi gerekir. Bir
şirketin olduğu sürece, muhasebecinle yakın temasta yaşarsın ve iş
yapıp yapmasa da her ay cüzzi bir miktar para ödersin.

Muhasebeci, senin devlet ile olan iletişimindeki kilit adamdır. Şirketin


kuruktan sonra her ay, bu şirketin kestiği ve bu şirkete kesilen
faturaları vergi dairesine beyan eder. Ödemen gereken vergileri
ödeyip senden tahsil eder veya senin ödemen için sana makbuzlarını
gönderir.

Şirket kurarken, iki seçeneğin bulunur: Şahıs Şirketi veya Limited


Şirket. Başka şirket türleri de var ama onlar seninle ilgili değil, bu
ikisinden birini seçmen gerekir.

Şahıs şirketi olmak, serbest esnaf olmak gibidir, kendi adınla


piyasaya iş yaparsın. Aslında şahsi olarak kazandığın paraların
muhasebesini tutmak ve vergisini vermek için doğrudan kendi adını
bağlarsın.

Limited şirket olduğunda ise işler biraz daha değişir. Şirket, kendi
başına bir varlıktır, sen bu şirketin yöneticisi konumunda olursun.
Şirketin kendi ismi olur, senden bağımsızdır.

34
Burada genelde tüm muhasebeciler Şahış Şirketi kurmanı önerir.
Şahıs şirketleri, küçük ölçekte işleri çevirmek için kullanışlı şirket
türüdür ama büyütmesi nispeten zordur. Kredi imkanları düşüktür,
bankalar tarafından ciddiye alınmaz. İhale vs gibi şeylere girmekte de
zorlanabilirsin.

Limited (LTD) şirket kurmak daha zahmetlidir ama buna göre


avantajları vardır. Başta masrafı daha fazladır. Ama şirket kendi
başına tüzel bir kişilik haline gelir, büyümeni kolaylaştırır, kişisel
riskini azaltır. Prestiji daha yüksektir, bankalar tarafından başlarda
pek tanınmaz ama para girişi oldukça güvenilirliği büyük ölçüde
artar, ölçeklenerek büyür.

Şirketini kurarken, mutlaka gelecekteki potansiyel ticari işlerini


hesaba kat. Hele ki daha farklı ticari işlere atılma niyetin varsa LTD
şirket kurmanı tavsiye ederim. Büyük şehirlerde LTD daha
avantajlıdır, kurumsal ve prestijli bir duruş sergiler. Küçük şehirlerde
Şahıs Şirketi avantajlıdır, esnaf modunda radar altında uçmanı
sağlar.

Kararsızsan ve ne yapacağından emin değilsen, Sahış Şirketi olarak


başlarsın, büyümen gerektiği noktada yeni bir LTD kurup oradan
devam edersin.

Şirket kurarken bir şirket lokasyonu gerekir. Başlarda ofise falan


ihtiyacın olmaz, gidip boş yere hiçbir yere kira falan verme ve
gereksiz para harcama. Evinin bir odasını şirket lokasyonu olarak
gösterebilirsin.

35
Bir de büyük şehirlerde, bu lokasyon davası için paylaşımlı ve sanal
ofis hizmetleri veren firmalar bulunur. Sanal ofisle ihtiyaçlarını
çözersin, şirketin kağıt üstündeki lokasyonu da prestijli olur. Bu
konuda hizmet veren bazı firmalar, sana istediğin zaman
çalışabileceğin bir masa, internet hizmeti falan da sağlar.

Fatura konusu eskiden dertti, son yıllarda e-fatura sisteminin gelmesi


için bu iş nispeten kolaylaştı. Hemen E-Fatura mükellefi olup dijital
fatura kesmeye başlarsan, işlerin kolaylaşır.

Şirket kurduktan sonra küçük masrafların var gibi görünse de


muhasebeci ücreti, sanal ofis, e-fatura programı falan birikir
minimumda aylık 100-150 dolar civarı bir giderin olur. Bunu dolar
cinsinden yazdım, TL olarak yazsam enflasyon yüzünden 1 sene sonra
bu rakam değişmiş olurdu.

Ayrıca SGK veya Bağkur ödeme konuları var. Yine Türkiye


Cumhuriyeti’nde, herhangi bir iş yerinde resmi olarak aylık maaş ile
çalışıyorsan, veya bir iş yerinin sahibi isen, senin adında emeklilik ve
sağlık sigortası primlerinin ödenmesi gereklidir. Bu da takriben
aylık 150-200 dolarlık bir masraf demektir.

Yani şirket olduğunda, her ay kafadan 200-400 dolar masrafın


olmaya başlar. Bu yüzden nakit akışını sağlama alana kadar
şirketleşme sürecini geciktir diyoruz.

36
Muhasebeci kısmına geleyim. Bu adamların işi, senin minimum
miktarda harcama yapmanı sağlamaktır. Ama bazı muhasebecilerin
fakir zihniyeti, ileride yapacağın işlerin önünü tıkayabilir. Boşa para
harcamayacaksın, ama masraf etmen gereken noktada cimrilik de
etmeyeceksin.

Vergi konusunda avantaj sağlamak için yaptığın tüm masrafları,


şirketin gideri olarak göstermek gerekiyor. Burada muhasebecinden
akıl alman gerek.

Muhasebecini de her zaman iyi takip edeceksin, her söylediğini


başka kaynaklardan kontrol edeceksin. Vergini ve primlerini
mutlaka kendin ödeyeceksin. Eski sistemde muhasebeciler, devlete
ödenecek şeyleri senin adına öndeyip parasını senden tahsil ederdi.
Ama artık internet bankacılığı vs vergi ödemeleri tarzı şeyler
kolaylaştı, bu yüzden devlete her ne ödenecekse kendin ödeyeceğini
söyle. Ne kadar güvenirsen güven, paranı her zaman yöneten kişi sen
olmalısın. Bu ülkede muhasebecisinden kazık yememiş adam zor
bulunur.

Bir de devlet destekleri kısmı var. KOSGEB gibi devlet kurumları,


ticareti ayaklandırmak için birçok konuda destek programları açıyor.
Genç girişimci ayağına bayağı bir hibe ve kredi desteği var. Bunları
mutlaka kovalayacaksın. Bedava para var buralarda. Ayrıca düşük
faizle alınan kredi her zaman kâr getirir, para çevirmeni sağlar.

Buraya kadar sana bir dijital ajansın nasıl işleyeceği konusunda


başka hiçbir yerde bulamayacağın bilgiler verdim.

37
Ayrıca işlerinde nasıl bir yol haritası takip edeceğini de söyledim.
Buradaki bilgileri iyice öğrenirsen, kısa zamanda ciddi bir para akışı
sağlarsın.

Burada verdiğim yöntemler, dijital ajans işlerinin yanında REEL


TİCARET için de çok önemli bilgilerdir.

Şimdiyse artık DİJİTAL PAZARLAMA eğitimine başlıyorsun. Burada


sana dijital pazarlama altında tüm hizmetlerle ilgili EN ÖNEMLİ
noktaları anlatacağım.

Burada hangi platformu, hangi arayüzü nasıl kullanacağını


anlatmayacağım, bu platformlar sürekli güncellenir. Bunları
öğrenmek için milyonlarca eğitim videosu ve içeriği var.

Benim anlatacağım şey bu platformların PROFESYONEL


STRATEJİLERİ olacak. Yani örnek olarak Google Ads hesabının nasıl
oluşturulduğunu falan değil, Google Ads ile nasıl PARA KAZANILIR
kısmını öğreneceksin. Bu platformlar çok sık güncellenir, ama
çalışma mantığı her zaman aynıdır.

Stratejilerin ne olduğunu öğrendiğinde, arayüz ne kadar


güncellenirse güncellensin NE YAPMAN GEREKTİĞİNİ biliyor
olacaksın.

38
Dijital Pazarlamaya Giriş

Dijital pazarlama dendiği zaman ilk akla gelen şey sosyal medya
yönetimidir. Çoğu sektör için en önemli ikinci araç ise Arama
Motoru Pazarlama (yani Google SEO) ve Google Ads
uygulamalarıdır. Bunların yanında son olarak toplu Mailing ve SMS
gönderimi, web sitesi tasarımı, mobil uygulamalar, video/fotoğraf
prodüksiyonu gibi hizmetler de dijital pazarlamanın bir parçası
olarak görülür.

Başta söyledim, sana iş verecek adamın çoğunlukla isteği para


kazanmak olacaktır. Dijital dünyada ürün pazarlaması yapacaksanız,
bunun en hızlı ve en kolay yolu sosyal medya ve Google kullanmaktır.
Çoğunlukla piyasada bu işlere rağbet olduğunu göreceksiniz.

Dijital pazarlamada sıklıkla verilen hizmetler şunlardır:

● Sosyal Medya Yönetimi


● Sosyal Medya Reklam Yönetimi
● Google SEO
● Google Ads (Eski adıyla Adwords)
● Web Sitesi, Mobil App Tasarımı
● Mailing ve SMS Gönderimi
● Metin Yazarlığı (Copywriting)
● Video veya Fotoğraf Prodüksiyonu
● Markalaşma - Logo ve Kurumsal Kimlik Tasarımı (Branding)

39
Dijital Pazarlama İlkeleri

Bu hizmetlerin detaylarına girmeden önce dijital pazarlamanın


ilkelerinden ve sektörde kullanılan terimlerden bahsedeceğim.

Müşterini bağladın. Adamın sattığı ürün veya hizmeti iyice öğrendin.


Bundan sonraki kısımlarda, buna senin ürünün diyeceğim.

Öncelikle, sattığın ürün ve hizmeti alacak insanlara HEDEF KİTLE


denir. Pazarlamada yaptığın herşey, bu HEDEF KİTLE’ye yönelik
olacaktır. Yani yaptığın pazarlama çalışmasını görecek insanlara,
onların ürünü almasına yönelik grafikler, videolar, metinler
hazırlayacaksın.

Pazarlamada HEDEFLEME diye bir kavram vardır. HEDEFLEME


aslında REKLAMCILIK ile ilgili bir terimdir. Dijital pazarlamanın asıl
bel kemiği reklamlardır. Bu yüzden kitabın devamında çoğunlukla
reklamlarla ilgili bilgi verdiğimi göreceksin.

Reklam dediğimiz şey, hazırladığımız içeriklerin Google veya


Instagram gibi platformlara PARA VEREREK müşterilere
gösterdiğimiz Sponsorlu İçerik’lerdir. Dijital pazarlamada reklam
vermek şart değildir, para harcamadan da çok güzel pazarlama
yapılabilir. Ama REKLAMCILIĞI BİLMEK ZORUNDASIN.

Dijital reklamcılığı, geleneksel reklamcılıktan (TV, gazete, vb) ayıran


en büyük özelliği çok keskin hedefleme imkanları olmasıdır.

40
Reklamlarının herkese değil, belirlediğin kitleye gösterilecek şekilde
hedefleyebilirsin, böylelikle verimini artırırsın.

Ayrıca daha da önemli olarak reklamların işe yarayıp yaramadığını,


satışa dönüp dönmediğini ölçebilir, canlı olarak takip edebilirsin.

Burada şunu belirteyim, reklam kötü birşey değildir. Bizde reklamın


kötü olduğuna dair yaygın bir inanç vardır, ama bu reklamın işe
yaramadığını veya kötü olduğunu göstermez. Reklam kötü olsaydı
dünya devleri yüz yıldır bu sektöre milyarlarca dolar para harcamazdı.

Müşterilerinizin reklama alerjisi olabilir. Reklam kelimesini de irrite


edici gelebilir. Bu durumda direnç göstermemeleri için “Sponsorlu
İçerik” terimini kullanırsınız.

Müşteriler reklamlara para harcamaya karşı da çıkabilir, normaldir.


Bunu müşterine açıklarken, ona bu platformların iş modelinden
bahsedebilirsin. Meta (Facebook ve Instagram’ın sahibi üst firma) ve
Google dediğimiz şirketler boşuna dünyanın en büyük ilk 10
şirketinden değil. Bu adamlar REKLAM hizmeti verdiği için bu kadar
para kazanıyorlar. Sen bu adamlar üzerinden para kazanıyorsan,
kendi payını ister. Hatta Instagram ticari hesapların erişimlerini para
vermeleri için kısıtlamaktadır.

Ama bu para karşılığında bu firmalar ellerinde tuttukları BIG DATA


denilen veriyi kullanmanı sağlar. İnternette gezen her kullanıcının
arka planda tutulan bir profili vardır. Instagram senin cinsiyetini,
bulunduğun yeri, yaşını ve ilgi alanlarını bilir. Buna göre de sana

41
yönelik reklamların görünmesi sağlanır. İşte HEDEFLEME dediğimiz
kısım bu sayede varolur.

Dijital Reklamcılıkta temel olarak 3 tip HEDEFLEME vardır.

Birincisi, senin ürününü alacak adamların ilgi alanlarını ve


demografik bilgilerini (cinsiyet, yaş, lokasyon) kullanarak yapılan
hedeflemedir. Mesela Instagram’da reklam verirken, paylaşımı
görecek kişilerin yaşlarını, cinsiyetlerini, ilgi alanlarını ve bütçesini
sen belirlersin. Bu reklamların sadece bu kriterlere uyan kişilere
çıkmasını sağlarsın. Google Banner, Youtube, Gmail, Twitter, LinkedIn
reklamları da bu mantıkta ilerlerler.

İkinci hedefleme türü, arama motorlarında “ürünü arayan


müşteri”nin karşısına çıkmaktır. Google SEO ve Adwords, bu
yönteme yönelik çalışmalardır. Müşterinin Google’da yaptığı
aramaların anahtar kelimelerini belirlersin, web sitende bu konuda
SEO uygularsın veya bunlara Adwords üzerinden reklam vererek web
sitene getirirsin.

Üçüncüsü de, firmaların elindeki “müşteri datası”na yapılan


reklamlardır. Bir firma zaten yıllardır bu işi yapmaktadır ve elinde
belli miktarda müşteri verisi birikmiştir. Bu adamlara yönelik E-Mail
veya SMS gönderimi yapabilirsin. Mevcut müşteriye hatırlatma
yaparsın veya yeni ürünlerini tanıtırsın. Adam seni tanıdığı için tekrar
satın alım yapma ihtimali yüksektir.

42
Bazı pazarlama çalışmaları doğrudan satışa yöneliktir. Mesela bu
anlattığım üçü arasından doğrudan satış odaklı olan Google SEO ve
Adwords’tür.

Diğer ikisi satışın yanında biraz daha “marka değerini yükseltme”ye


yöneliktir. Doğrudan satışa dönmesi biraz daha uzun sürebilir.

Ürüne veya hizmete göre değişse de sosyal medyada satış yapmak,


Google’a göre biraz daha zordur. Bunun da sebebi, Google’da arama
yapan adam, zaten satın alacağı şeyi bilen ve alma arayışında olan
adamdır.

Sosyal medyada ise biraz daha “eşşeğin aklına karpuz kapuğu


düşürme” stratejisi uygularsın. Belli bir kitleye ürünü veya hizmetini
tanıtırsın. Bu tanınırlık bir süre sonra ticari hareketlilik getirir. Bazı
reklamlar adamın karşısına birkaç kez çıktıktan sonra satışa dönüşür.

Sosyal medyada para harcamadan da pazarlama yapmak


mümkündür. Etkileşim sağlayan içerik türleri, veya algoritmaları
manipüle edebilen scriptler, botlar, hesaplar, gruplar vardır. Bu tip
yöntemler ile de pazarlama yapılabilir, bu durumda hedefleme
opsiyonların daha kısıtlı olacaktır.

Bazı müşterilerin sosyal medyada doğrudan satış kaygısı yoktur,


sadece hesabının kabarık olması ve paylaşımların beğenilmesi
yeterlidir. Bu tip adamların zaten halihazırda müşterisi vardır, Sosyal
Medya’da da geri kalmamak ve güçlü olmak istiyordur. Bu
durumlarda reklam yapmanın gereği olmaz.

43
Firmanın sosyal medyasını yönetip bırakırsınız. Müşterinin takipçi
veya beğeni kazanması gibi istekleri olduğunda bahsettiğim
yöntemler uygulanabilir. Bu adamları genelde tatmin etmek de daha
kolaydır. Hesaplarını güzelce yönetmeniz yeterlidir, yaptığınız
görsel tasarımlar veya video çekimleri vs değer kazanır.

Bazı ürün ve hizmetler için de influencer’lar ile çalışılır. Bu müşteriler


için, influencer’lar ile iletişim ve organizasyon işlerini senin yapman
beklenir.

İşin ne kadarını üstlenirsen, o kadar para talep edebilirsin.

Bazı müşteriler ise anlaştığın çalışma çerçevesinin üstüne bu tip


isteklerle gelip işi sana çakmaya çalışır. İşin ne kadarında olacağını
kendin belirleyeceksin, ama unutma, saygınlığını koruyacaksın.
Gerekirse influencer’a ödenen paradan komisyonunu alacaksın.

Bir noktadan sonra işlerin yoğunlaşacak ve bu tip angarya işleri


devretmeye bakacaksın.

İşini hızlı büyütmek için olabildiğince fazla iş alıp, başkasına


yaptıracaksın ve aradan para kazanacaksın.

İş yaptırmak için bionluk ve sadeceon gibi freelancer sitelerden


hizmet alabilirsin. Burada çok cüzzi rakamlara çok iyi iş çıkaran
adamlar var. İşi öğrenmek için, vereceğin hizmetin beli bir kısmını

44
kendi üzerinde tutabilirsin. Veya kısmen, belli şartlarla Yapay Zeka
uygulamalarına yaptırabilirsin.

Ama asla işin tamamını kendin yapmaya çalışmayacaksın. Boşa


zaman kaybedersin. Müşteri tatmin etmekle, tasarım ve paylaşım
hazırlamakla uğraşacağın her dakika, dışarıdaki diğer potansiyel
müşterilerle tanışma şansını azaltıyor olacaksın.

45
Dijital Pazarlama Terimleri

Ne sektörde çalışıyor olursan ol, o sektörün jargonuna hakim olman


gerekir. Karşındakinin sorduğu sorulara “O nedir?” şeklinde bir cevap
veremezsin. Bu terimlerin ne anlama geldiğini bileceksin.

Önceden de belirttiğim gibi, buradaki çoğu terim reklamcılık ile


ilgilidir. Bu yüzden bilmen gereklidir.

Erişim (Reach): Paylaşımların veya reklamların, eriştiği insan


sayısıdır. Platforma göre Unique Reach veya Tekil Kullanıcı gibi
isimleri de olabilir.

Görüntülenme (Impression): Paylaşımların veya reklamları


görüntülenme sayısıdır. Erişim ile görüntülenme aynı değildir, aynı
adam bir reklamı birden fazla görmüş olabilir.

Etkileşim (Engagement): Paylaşımın veya reklamın herhangi bir


kısmına tıklanma miktarıdır.

Call to Action (CTA, Harekete Geçirme): Bu kavram genelde


“Hemen detaylı bilgi al, fırsatı kaçırma” gibi kullanıcıların satın alma
yönelik davet anlamına gelir. “Bilgi Al” gibi butonlara bu isim verilir.

KPI (Key Performance Indicator, Temel Performans Göstergesi): Bir


pazarlama çalışması yaparken, önceden belirlenen başarı kriteridir.

46
Mesela şirketin sosyal medya hesabını yönetiyorsa benim hedefiniz
takipçi kazanmak ise, KPI burada Takipçi Sayısı olacaktır.

Tıklama Başı Maliyet (TBM, Click Per Cost, CPC): Reklamlarda


kullanılır, reklama tıklayan her adam için kaç para verdiğimizi
gösterir. 100 TL harcadıysam ve 10 adam reklama tıkladıysa TBM
burada 10 TL olacaktır.

Bin Gösterim Başı Maliyet (Cost Per Mille, CPM): Reklama tıklatma
amacımızın olmadığı, sadece gösterim yaptığımız reklam türlerinde
gösterim miktarı üzerinden ödeme yapılır. Bu durumda 1000
gösterim için ne kadar para verdiğimizi belirler.

Conversion (Dönüşüm): Reklamı gören kişilerin kaç tanesinin


planladığımız hareketi yaptığını gösterir. Sitemden ürün satın aldı,
bana bilgilerini bıraktı vs.

Funnel (Huni): Paylaşımı veya reklamı gören kişinin, satışı


tamamlamasına kadar geçirdiği adımlardır. Mesela adam reklamı
gördü tıkladı, web sitemdeki satışa yönelik bir sayfaya indi, fırsat için
kısıtlı süresi kaldığını gördü, ürünü sepete attı ve satın alımı
tamamladı. Burada müşterinin takip ettiği tüm adımları, maksimum
satış oranı için özenle planlarız, yani bir HUNİ oluşturarak adamı
istediğimiz gibi yönlendiririz. Bu kavrama Funnel diyoruz.

A/B Testi: Bir reklam kampanyasının, sadece 1 özelliğini değiştirerek


elde ettiğimiz iki versiyonun arasında performans ölçümüdür. Mesela
bir hedef kitle belirledim. 1 paylaşım tasarladım ama mesela SARI

47
renk ağırlıklı bir tasarım yaptım. İşe yarayıp yaramayacağını test
etmek için bir de YEŞİL versiyonunu tasarlarım. Aynı kitleye, A/B testi
olarak gösterilmesini isterim. Genelde 1-2 hafta test edip hangi
versiyonun daha çok tıklattığını bulurum. Sonra kazanan görseli
alırım, 2 farklı hedef kitleye gösteririm. Hangi hedef kitlenin daha çok
ilgi gösterdiğini bulurum. Bu şekilde sürekli test yaparak reklamın
maksimum başarıya ulaşmasını sağlarım.

Landing Page (Varış Sayfası): Reklama tıklayan kişinin “indiği”, satışa


yönelik web sayfasıdır. Ayrıca bazı firmaların kendisini veya ürününü
basitçe tanıttığı, tek sayfadan oluşan web sitelerine de landing page
derler.

Remarketing (Yeniden Pazarlama): Sitemi ziyaret eden insanların,


benim siteden çıkıp başka sitelere girdiğinde banner alanlarında
benimle ilgili reklamları görmesidir. E-Ticarette çok karşılaşırsınız,
Hepsiburada’da ayakkabı bakarsınız sonra Instagram’e girince
ayakkabı reklamlarını görürsünüz. Bu olaya remarketing diyoruz.
Adamın kafasında olabildiğince yer tutmaya çalışıyoruz.

Anahtar Kelime (Keyword): Bu terim bazen kavram karışıklığı


yaratabiliyor. Anahtar kelime demek, Google’da aratılan “kelime
öbeği” anlamına gelir. Tek bir kelime olmak zorunda değildir. SEO ve
Google Adwords konusunda çalışırken çok kullanılır.

Long-Tail Keyword: Anahtar kelimenin uzantılı halidir. Sayfa içinde


tek bir anahtar kelime öbeği olabilir, ancak bu kelime grubu
bozulmadan sonuna başka kelimelerin eklenmesi ile long-tail

48
keyword oluşur. Mesela bir sayfada anahtar kelime “güzellik merkezi”
ise, “güzellik merkezi istanbul”, “güzellik merkezi fiyatları” gibi
varyasyonlar Long-Tail keyword olarak adlandırılır. Genelde
sayfalarda 1 anahtar kelime ve onun yanında birden çok long-tail
anahtar kelime bulunur.

Lead: Potansiyel müşterilerin iletişim bilgileri anlamına gelir. XXX


firmasından Ahmet Bey’in telefon numarası ve e-mail adresini
aldığınızda bu bir “lead” olarak adlandırılır. Satış elemanları,
topladıkları “lead”lerle iletişime geçerek satış yapmaya çalışırlar.

B2B ve B2C: Business to Business (B2B) ve Business to Consumer


(B2C) kavramlarının kısaltmalarıdır. Bunu bir sonraki bölümde detaylı
anlatacağım.

Gördüğün gibi burada saydığım çoğu kavram, dijital reklamlar


üzerinedir. Reklama para harcarken, ne kadar para kazandığımızı
ölçmemiz büyük oranda mümkündür ve gereklidir. İyi bir reklam
çalışmasında müşterime ne kadar kazandırırsam, müşteri o kadar
mutlu olur.

Ama bu kadar takibi, testi, ıvır zıvırı takip ederken fazla zaman
kaybetmek çok muhtemeldir. Öncelikle zamanını verimli
kullanmayı ön planda tutacaksın.

Önceliği her zaman kendi işine, sonra müşterine vereceksin.

Son olarak şunu bilmelisin. Her reklam veya her ürünün başarıya

49
ulaşması %100 kesin değildir. Bazı sektörlerde rakipler çok
yoğundur, ürünün veya hizmetin kar marjı yeterince yüksek değildir.
Sen ne yaparsan yap adam harcadığı parayı çıkaramaz. Bu durumda
yapabileceğin birşey yoktur. Boşuna kendini paralama, rakibin bol
olduğunu bildiğin, verimsiz sektörlerden uzak dur.

Mesela “evden eve nakliyat”, reklam dünyasının en iğrenç


sektörüdür. Bazı iş kolları dijital pazarlamadan verim sağlayamaz.
Bunları zamanla deneyimleyeceksin.

50
Sosyal Medya Yönetimi

Geldik ilk ve en önemli hizmetimize. Kabaca bahsettim ama sosyal


medya yönetimi, dijital pazarlamanın bel kemiğidir. En büyük pazar
buradadır. Müşteriler sırf “sosyal medyada olmak” kaygısı yüzünden
bu hizmeti alır.

Sosyal medyada verilen en önemli hizmetler grafik tasarım, metin


yazarlığı ve fotoğraf-video prodüksiyonudur. Burada en önemli nokta,
görsel içeriklerin iyi olmasıdır. İyi fotoğraf, iyi tasarım, iyi içerik her
zaman ilgi çeker. Müşterini de sonuçlardan bağımsız olarak tatmin
eder.

Dezavantajı, güzellik algısının göreceli olmasıdır. Bazı müşteriler çok


iyi tasarımları ve içeriği beğenmeyebilir. Bu yüzden müşteri ile
anlaşma veya sözleşme yaparken “revizyon sınırı” koyabilirsin.

Özellikle büyük firmalara bu hizmeti verirken karşınıza çıkacak bir


adam tipi vardır. Bunlar sizin firmaya gönderdiğiniz tasarımlara bok
püsür kusurlar bulup, sürekli revizyon isteyip bıktırırlar. Bu işi belli
süre yapınca bunlara mutlaka denk geleceksiniz. Şimdiden
kulağınıza küpe olsun.

Sırf iş yapıyor görünmek için aynı tasarıma sürekli müdahale edip,


“fontu ufalt, bunu bi tık sağa al, bu renk olmamış” vs devamlı sikko
sikko düzeltme isteyen adamlara dur demezseniz boşa mesai

51
harcarsınız ve canınız sıkılır. “Her tasarıma 2 revizyon hakkınız vardır.”
deyip baştan sınırını koyacaksın.

Ekstradan sosyal medya yönetimine fotoğraf ve video çekimi gibi


hizmetler ekleyebilirsin. Ayda 1-2 kere uğrayıp mekanın, ürünlerin vs
fotoğraflarını çekmek müşteriyi tatmin eder, çalışıyor görünürsün ve
sosyal medya için içerik çıkar. Adamla iletişimin güçlü kalır.

Sosyal Medya Plaftormları

Sosyal medya dendiğinde en öne çıkan platform tabii ki


Instagram’dır. Ama bu işe girince tüm platformları bilmek zorunda
olacaksın. Instagram ardından Facebook, Twitter, LinkedIn ve TikTok
gelir. TikTok bizde biraz küçük görünür, ama bazı ürünlerin satışında
ciddi iş yapar. Müşteri özel olarak istemedikçe pek katmana gerek
yoktur.

Facebook yaşlıların takılma mekanıdır. Bu yüzden hedef kitle belli


yaş üstündeyse Facebook’a yönelik de işler yapılır. Genelde
Instagram’a ürettiğin içerikleri otomatik olarak Facebook sayfasında
paylaşman yeterlidir.

Twitter ve LinkedIn daha farklı bir iletişim türü gerektirir. Çok talep
de olmaz bunlara. Ancak müşterin B2B çalışan bir firmaysa LinkedIn
ihtiyacı olabilir. Bu kavramı bir sonraki kısımda açacağım.

52
Sosyal medya platformlarını müşterin ile konuşurken, firmanın hedef
kitlesini göz önünde bulundurarak konuşmak gerekir. Çoğu firma
ile konuşurken, kafalarında belli başlı platformlar olduğunu
farkedeceksin.

Şunu söyleyebilirim ki, çoğu firmanın, işletme hesabı ile sosyal


medyada organik olarak büyümesi mümkün değildir. Bu hayal ile
gelen firmalar ile baştan işlerin nasıl yürüdüğünü konuşman şarttır.

Bazı müşteriler, takipçi sayısına çok takıktır. İlla takipçi artmasını


talep eder. Instagram gibi platformlarda da bot kullanmadan
takipçi artırmak zordur. Seni niye takip etsinler? Takip etseler bile
niye senin paylaşımların onlara gözüksün?

Burada müşterilerini sosyal medya reklamlarına doğru kaydırarak, iş


kapsamını ve bedelini artıracaksın. Söyleyeceğin çok temel bir
cümle var: “Sosyal medya platformları, işletme hesaplarına kota
uyguluyor. Sponsorlu içerik oluşturmamızı ve para harcamamızı
istiyor, ama yatırdığımız her kuruşun karşılığını kat kat veriyor.”

Bu gerçektir, sadece organik sosyal medya hizmeti ile çoğu


müşterine reel satış katkısı sağlayamazsın. Sağlasan bile çok
uğraşman, çok içerik üretmen gerekir. Bunun yerine daha yüksek
kaliteli ve daha az içerik üretmek ve reklam vererek erişimi artırmak,
hem senin iş yükün açısından, hem müşterinin kazancı açısından
daha faydalıdır.

53
B2B ve B2C Kavramları

B2B kavramını burada açayım, B2B dediğin şey Business to


Business iş modelinin kısaltmasıdır. Yani ürünün alıcısı da, satıcısı da
şirketlerdir. Adam büyük fabrikalara teknik parça satıyordur mesela,
buna B2B denir. Doğrudan nihai tüketiciye, yani Consumer’a satış
yapılan işlere ise B2C denir.

B2B işlerde firmalar arası “kurumsal” bir diyalog vardır. Firmaların


satın alma birimleri ve satış birimleri arasında iletişim olur. Ölümüne
bir beyaz yaka kültürü hakimdir.

B2B işlerde dijital pazarlama ağırlıklı olarak Google üzerinden yapılır.


Çünkü çok spesifik bir ürün grubunu, çok spesifik bir müşteri
kitlesine satmak gerekir. Google, “arayanın karşısına çıkma”
konusunda usta olduğu için B2B pazarlamada oldukça etkilidir. Ben
bir fabrikanın, satın alma sorumlusu isem ve fabrikamın ihtiyaç
duyduğu bir teknik parça varsa, bunu satan firmaları bulmak için
önce Google’da arama yaparım.

B2B işlerde LinkedIn de etkilidir, ama LinkedIn yapısı gereği


kurumsal iletişim gerektirir. Reklam bütçeleri çok yüksektir ve
kurumsal pazarlamada, şirket çalışanları tarafından aktif ve etkin
şekilde kullanılmak zorundadır. Sosyal bir ağ olduğu için ve sektör
dinamiklerine hakimiyet gerektirdiği için bir dijital ajans tarafından
pazarlama anlamında verimli şekilde kullanılması zordur. Kısacası işe

54
yarayabilir ama doğrudan bir pazarlama stratejisi olarak
kullanılmaz.

Instagram, tam bir B2C platformudur. Nihai tüketiciye satış varsa,


bu insanların gezdiği yerlerde paylaşım yapmak ve reklam vermek
her zaman mantıklıdır. Sosyal medya kullanımında her zaman hedef
kitlene yönelik strateji belirlemen gerekir. Her platformda
bulunmalıyız diyerek iş yükünü gereksiz yere artırman bir fayda
sağlamaz.

Çoğu B2C şirkete Instagram, Facebook ve Google reklamları yeterli


gelir.

Sosyal Medya için İçerik Üretimi

Sosyal medya yönetimi yaparken, kendin tasarım vs yapacaksan


Canva gibi tasarım programları kullanabilirsin. Şablonların çoğu
hazırdır, doğrudan stock fotoğraf ve video imkanları vardır. Tasarımı
kolaylaştırır. Baştan Photoshop, Illustrator veya Premiere gibi
programları öğrenmen şart değildir.

Metin yazarlığı konusu da reklamcılıkta önemlidir. Paylaşım ve


reklam metinlerini dikkat çekici yazmak, ihtiyaç uyandırmak ve
insanları satışa çekmek önemli farklar yaratabilir.

55
Mesela bir örnek düşünelim. Diyelim ki motorsiklet satıyorsun. İlk
senaryoda motorun güzel bir görsel paylaşımını hazırladın, fotoğrafı
çok güzel şekilde koydun ve altına motorun markasını ve modelini
yazdın.

Şimdi alternatif senaryo düşünelim. Fotoğrafa motorun üzerinde


saçları dalgalanan bir adam fotoğrafı koydun, görselin boş kısmına
“ÖZGÜRLÜĞÜ SEÇ” diye sloganı yazdın. Açıklama kısmına ise
“Trafikten sıkıldınız mı? İşte bu efsane motor şimdi kolay ödeme
imkanları ile sizi bekliyor.”

Hangisi sence satışa dönmeye daha meyillidir?

Metin yazarlığı budur. İletişimin çok önemli bir kısmıdır.

İçerik üretirken, grafik tasarımın ve metin yazarlığının asgari


seviyede iyi olması gerekir.

Grafik Tasarım

Grafik tasarım, başlarda da bahsettiğim gibi öznel zevklere dayansa


da, aslında belli başlı temelleri olan ve bu temellere sadık kaldığında
her zaman iyi gözüken bir iş koludur.

56
Şansılıyız ki, grafik tasarım son yıllarda iyice sadeleşmeye yönelmiştir.
Birçok firma logosunu sadeleştirmiş, tasarımlarını basitleştirmiştir.
Bu durum, müşterilerinizi ikna etmede büyük bir avantaj sağlar.

Grafik tasarım ile ilgili çok temel 3 şeye dikkat ederseniz, yapacağınız
veya yaptıracağınız tasarımlarınız her zaman çok şık durur: Renk,
Yazı Tipi, Tasarımsal Öğeler

Kitabın en sonunda Kurumsal Kimlik ve Markalaşma kısmında bu


konuları biraz daha derinlemesine yazacağım ama sosyal medya
tasarımlarında bu 3 öğeyi tüm görsellerde tutarlı ve bütünsel
tutmanız yeterli olacaktır.

Yani bir firmanın sosyal medya hesabını yönetirken, yapacağınız


tasarımlarda mümkünse sabit 1 veya 2 yazı tipi kullanın. Sürekli yazı
tipi değiştirmeniz sayfanın tasarım bütünlüğünü bozar. Genelde
başlıklar ve açıklamalar için birer yazı tipi belirlenir.

Firmanın mutlaka logosundan ve kurumsal kimliğinden gelen


renkleri vardır. Bu renkleri veya bu renklerin bulunduğu renk
paletlerini kullanın. Renk paleti dediğimiz şey, belli renk teorileri
içerisinde birbiri ile uyumlu görünen renk gruplarıdır. Adobe Color
gibi uygulamalara bir renk girdiğinizde, size bu rengin bulunduğu
renk paletlerini çıkarır. Yine Google’da renk paletlerini
araştırabilirsiniz. Bir palet belirledikten sonra, tüm paylaşımlarda bu
palete sadık kalın, fazla dışına çıkmayın.

57
Son olarak da Tasarımsal Öğelere gelelim. Firmaya yapacağınız her
tasarımda bulunacak, basit dokunuşlar da bu kategoriye girer.
Mesela paylaşımlarda fotoğraflar kare şekilde mi olacak, yoksa
köşeleri yuvarlatılacak mı? Bunu belirledikten sonra hep aynı şekilde
fotoğraf kullanırsın. Belki tasarımın 1-2 yerine bulunacak basit çizgiler
veya yuvarlak noktacıklar vardır. Bunları her paylaşımın bir yerine,
bir köşesine koyacaksın.

Bu bütünlüğü sağladığın anda, sayfaya giren insanların gözünde


PROFESYONEL bir görüntü sergilemiş olacaksın.

58
Sosyal Medya Reklamları

Sosyal medya mecralarında yapılan reklamlardır. Bunu genelde


sosyal medya yönetiminden ayrı tutarız, çünkü buna ayrıca hizmet
bedeli belirlenir.

Sosyal medya reklamcılığı, reklamcılıktaki tüm yeteneklerin


kullanıldığı alandır. Görseller, metin yazarlığı, reklam analizleri, vs.
birçok koldan bilgi sahibi olmayı gerektirir.

Instagram son zamanlarda millete para harcatmak için bu işi


kolaylaştırdı. Yaptığın bir paylaşımı “Öne çıkar” fonksiyonu ile
kolayca Sponsorlu İçerik’e çevirebilirsin. 3-4 adımda reklamı yayına
alırsın. Profesyonel reklamcılık için basit kalan bir yöntemdir ama
başlangıç için iş görür. Birçok müşteri için tatmin edici sonuçlar
verir. Dediğim gibi, işi lazım olmadıkça komplike hale getirmeyecek,
kısa yoldan halledeceksin.

Ama asıl sosyal medya reklamcılığı, reklamcılar için özel oluşturulan


panellerden yapılır. Mesela Instagram üzerinden profesyonel reklam
yönetimi yapmak istiyorsan, Facebook Business içindeki Ads
Manager üzerinden reklam kampanyası oluşturursun. Buradan
reklamın hangi platformlarda, hangi saatlerde, ne sıklıkla ve ne
formda yayınlanacağını detaylı şekilde belirleyebilirsin.

59
Bu reklamlar genel olarak profilde paylaştığın gönderilerden
bağımsız olur, bu yüzden “gölge reklam” adı da verilir. Çünkü
reklamı gören adam, profiline girdiğinde bu paylaşımı göremez,
sadece anlık olarak adamın karşısına çıkar. Reklam yayından
kalktığı anda görünmez olur.

Çoğu kişi bilmez ama, Facebook veri kullanımı yasalarından ötürü


sıkıştığı için Ads Library diye bir panel çıkardı. Burada aktif olarak
reklam veren tüm sayfaların, anlık olarak ne gibi reklamlar
verdiklerini halka açık şekilde gösteriyor. Rakiplerin arasından
reklam verenler varsa, Ads Library’e girip kimin ne gibi reklamlar
yayınladığını görebilirsin. Reklamlar konusunda fikir edinmek, büyük
firmaların kampanya stratejilerini takip etmek için Ads Library’i
mutlaka kurcala.

Reklamı tasarladık, metinlerini falan yazdık. Şimdi geldik “Call to


Action” kısmına. Yani adam reklamı gördü, ilgilendi. Şimdi bu
adamın ne yapmasını istiyorum?

Call to Action’ı sen belirleyeceksin. Burada en güvenli yöntem,


“Detaylı Bilgi Al” butonuna tıklamış adamı DM kutusuna veya
WhatsApp mesajlarına indirmektir. Adam doğrudan hesap
yöneticisi ile iletişim kurar, fiyat vs öğrenir ve satış DM üzerinden
konuşularak yapılır.

Ama DM ile uğraşmak istemiyorsan ve web sitende güzel bir funnel


hazırladıysan, Call to Action düğmesi ile adamı bu özel web sayfasına
indirirsin. Bu sayfaya Landing Page dendiğini açıklamıştım. Reklamı

60
gören adam Call to Action ile bu sayfaya iner, senin satış için
belirlediğin adımlardan (Funnel) geçerek ürünü satın alır.

Funnel içindeki adımları oluşturan sayfalara dönüşüm takibi yapacak


takip kodları eklediğin takdirde reklamdan kaç kişinin gelip satışı
tamamladığını doğrudan ölçebilirsin. Instagram ve Facebook
reklamları için Facebook Pixel denen araç bu ölçümü yapmaktadır.

Diyelim ki bir e-ticaret sitesine sahibim. Ödeme sayfasından sonra


çıkan “Ödemeniz alınmıştır, teşekkürler” mesajının olduğu sayfaya
Facebook Pixel kodu yerleştirim, bu sayfayı Dönüşüm Noktası olarak
belirlerim. Bu şekilde Facebook benim için reklama tıklayan
insanların bu sayfaya gelip gelmediğini kontrol eder. Ben de reklam
panelimden ne kadar para harcayıp ne kadar satış yaptığımı
görebilirim.

Ayrıca reklam kampanyamı oluştururken, Facebook’a maksimum


dönüşüm istediğimi söyleyebilirim. Algoritma devreye girerek, “satın
almaya en meyilli” insanları benim için avlamaya çalışır.

Özellikle E-Ticaret için sosyal medya reklamları iyi sonuçlar çıkarır.


Ama çoğu durumda nihai başarı için iyi ürün, iyi marka, iyi reklam
kampanyaları gerekir.

Sattığımız şey bir ürün değil de bir hizmet ise, insanları randevu
alacakları bir forma indirebilirim. Veya bana bilgilerini bırakmasını
sağlarım, sonra satış ekibi bu adamı arayıp hizmeti pazarlamaya
çalışır. Yani bir LEAD kazanmış olurum. Çoğu reklam platformunun,

61
insanların web siteme inmesine ihtiyaç olmadan randevu talep
formu tarzı formları direkt doldurmasını sağlayan araçları bulunuyor.

Pazarlamada altın kural, müşterinin ilgilendiği ürünü mümkün


olduğunca az tıklama yaparak, hızlıca satın almasını sağlamaktır.
Adam ürünü satın almak istiyorsa ama karşısına 10 tane sayfa
çıkıyorsa sıkılıp çıkabilir. Dikkat ederseniz çoğu e-ticaret sitesinde
üye olmadan satın alma fonksiyonu var artık. Adam önce satın alsın,
üyeliğini sonra oluşturursun. Sayfaya girdim, ürünü doğrudan al
butonuna bastım (sepete bile gitmedim), ödeme sayfasına geldim,
kargo ve kart bilgilerini girdim. BİTTİ.

Dikkat eksikliği çağında tüm işlemleri HIZLICA yaptırmak


zorundasın. Web sayfasının açılması 1 saniye yerine 5 saniye
sürüyorsa onlarca müşteri kaybedebilirsin.

İnsanlar çoğunlukla duygusal ve dürtüsel alışveriş yaparlar. Gecenin


bir vakti Instagram’da beyin suyu akmış şekilde gezinirken senin
ürünü görür, aa güzelmiş der, girip satın almaya çalışır. Bu
aşamalardan geçerken en ufak sıkıntıyla karşılaşırsa, satın almaktan
vazgeçebilir.

Reklamcılıkta hep ürün satışı odaklı konuşuyorum, ama pazarladığın


şey bir ürün olmak zorunda değildir. Bir restoran, bir doktor, bir
berber de sosyal medya reklamı verebilir.

Bu tip hizmet sektörü işlerinde anında satış olmaz, ama kullanıcıyı


size gelmesi için ikna etmiş olabilirsin. Bu durumda bu potansiyel

62
müşterinin hızlıca bir randevu veya rezervasyon talebi oluşturması
bu açıdan faydalıdır. Bilgilerini ve talebini bıraktığı an size
“bağlanmış” olur.

Randevu alıp gelmeyen de bir insan tipi vardır. İş yeri sahipleri, bu


müşterilerin randevu alıp gelmemeleri konusunda sana serzenişte
bulunabilir. Bunu da önden konuşacaksın ve bunun doğal bir durum
olduğunu söyleyeceksin.

Biri size telefon bilgisini bıraktı diye illa gelecek diye bir kural yok.
Ama birkaç kez arayıp, randevusuna gelip gelmeyeceğini teyit
ettirmek iş yeri sahibinin işidir.

63
Google Ads (Adwords)

Arama Motoru Pazarlamacılığı dediğimiz bu kısım iki kola ayrılır.


Google Ads, eski adıyla Adwords, bunun reklam bütçesi ile işleyen
kısmıdır. Diğer kısmı ise, herhangi bir reklam bütçesi gerektirmeyen
Arama Motoru Optimizasyonu’dur (Search Engine Optimization).

Google araması yaptığında genelde ilk 4 sırada varsa Google Ads


reklamları çıkar. Beşinci sıradan itibaren Organik sonuçlar
gösterilmeye başlanır.

Google Ads, doğrudan sizin sağladığınız ürünü / hizmeti arayan


kişinin karşısına çıkan reklam tipidir. Adamın aradığı anahtar
kelimeye yönelik, Google Araması Sonucu gibi gözüken bir reklam
metni çıkar ve buna tıklayan adam, doğrudan senin belirlediğin web
sayfasına iner.

Google Ads çoğu durumda verimlidir, ama bu reklamların başarılı


olması için “anahtar kelime” - “reklam metni” - “web sayfası”
üçlüsü arasında güçlü bir bağ olması gerekir. Google iyi yapılan
reklamları ödüllendirir. Bahsettiğim 3’lü arasındaki uyum ne kadar
iyiyse, tıklama başına o kadar az para ödersin, bütçeni o kadar verimli
kullanırsın.

Google Ads arayüzünü falan öğrenmek için ücretsiz eğitimler izle,


platforma aşina ol. Burada elinden tutup nereye tıklayacağını

64
anlatmayacağım. Önemli İPUÇLARIM ile neyi, niye kullanacağını
öğreneceksin.

Diyelim ki araba kiralama konusunda hizmet veren bir müşterin var.


Elinde de birçok araba modeli var. Potansiyel bir müşteriniz, Google
üzerinden “Mercedes Vito Kiralama” diye arama yaptı.

Bu adamın karşısında “Araba Kiralama” diye reklam çıkarıp, kendi


web sitenin ana sayfasına indirirsen bu verimsiz bir reklam olur.
Müşterin hem araması sonucunda Vito ibaresini görmedi, hem de
sitene gelince 15 farklı araba modeli gördü. Aradığı şey diğer arabalar
değildi. Google’a “Araba Kiralama” yazmamıştı. Adamın isteği Vito
kiralamaktı ve senin sitende bu konuyla ilgili bilgiyi direkt olarak
bulamadı çünkü Vito ile bilgililer aşağılarda bir yerlerde kalmıştı.

Bu yüzden web sitende, Mercedes Vito Kiralama başlığınına sahip


özel bir sayfa olacak. Reklamı hazırlarken, “En Uygun Mercedes Vito
Kiralama” diye metin yazacaksın. Adam “Vito” aradı, “Vito” ile ilgili
reklam gördü, tıklayıp sitene geldi ve “Vito” kiralamak için hemen
araması gereken telefonu gördü, hatta aracı ayırtmak için kapora
ödemesini yaptı.

Gördüğün üzere iki reklam arasında dünya kadar fark var. Kendi
web sayfanı tasarlarken de, inen kullanıcının maksimum bilgi
alabileceği ama kolayca da satın alma yapabileceği bir sayfan
olmasına dikkat edeceksin. Sayfanın giriş kısmında “Mevcutta Vito
aracımız bulunuyor, başkası rezervasyon yapmadan hemen

65
aracınızı ayırtın” tarzı bir Call-to-Action mesaj ile adamı ödeme
yapmaya çekeceksin.

Ama sayfa bununla kısıtlı kalmayacak, sayfanın alt kısımlarında da


araçla ilgili bilgiler vereceksin, özelliklerini ve opsiyonlarını
yazacaksın, fotoğraflarını koyacaksın, müşteri yorumları
bulunduracaksın. Bu şekilde bu aracı kiralama konusunda biraz daha
“ikna edilmesi gereken” müşteriler için de detaylı bilgiler vermiş
olacaksın.

Ayrıca Google sayfa içerisinde vakit geçiren kullanıcıları takip ettiği


için, senin reklamının “Kaliteli” bir reklam olduğunu anlayacak ve bu
şekilde tıklama maliyetini düşük tutacak. Tam bir Kazan - Kazan
senaryosu.

Daha da önemlisi, sitende bu şekilde “iyi” tasarlanmış bir sayfa


olması, aynı zamanda Arama Motoru Optimizasyonu (SEO)
konusunda da büyük bir avantaj sağlamaktadır. Reklamlı içeriklerin
yanı sıra, bu şekilde tasarlanmış sayfalar, zaman içinde değerlenip
organik olarak da üst sıralara tırmanacaktır. Google Ads çalışmaları
bu yüzden web sitesi kalitesi ile kol kola ilerler.

Yani reklam kampanyalarını oluştururken, ürünlerini ve hizmetlerini


reklam gruplarında kategorilendireceksin. Mercedes Vito Kiralama
üzerine hazırladığın kampanyada, sadece Vito üzerine anahtar
kelimeler olacak:
● mercedes vito kiralama
● vito kiralama firmaları

66
● istanbul vito kiralama
● kiralık vito, vs vs

Bununla birlikte, Google reklamlarında Negatif Anahtar Kelimeler


de vardır. Müşterinin yaptığı aramada, bu kelimeler varsa
REKLAMLARIMI GÖSTERME komutunu vermek için kullanılır. Mesela
bu örnek kampanya için negatif anahtar kelimeler: satılık, ikinci el,
sahibinden, ankara, vb senin işinle ilgili OLMAYAN terimler olacaktır.
Müşterileri pirinçten taş ayıklar gibi elekten geçireceksin.

Reklamlar birkaç gün yayında kaldığında panelde “Arama Terimleri”


kısmında insanların senin reklamlarını hangi aramalarla bulduklarını
takip edebilirsin. Negatif anahtar kelimeleri genelde burada tespit
eder ve işlersin.

Anahtar kelimelerin maliyetlerini ve performanslarını takip etmek


önemlidir. Google, senin reklam için eklediğin her anahtar kelimeye
10 üzerinden bir “Kalite Puanı” verir. Yüksek kalite puanına sahip
anahtar kelimelerin maliyeti daha düşük olur. Anahtar kelime kalite
puanını minimum 5’te tutman gerekir. 5’in altında kalite puanına
sahip kelimeler varsa, bunların reklam metinlerinde ve web sayfanda
daha sık göstererek puanını artırmayı sağlayabilirsin. Ama baktın ki
kalite puanı hep düşük kalıyor, bu kelimeleri yayından kaldıracaksın.
Yoksa bütçeni emerler.

Kalite puanı iyi olmasına rağmen Tıklama Başı Maliyeti veya


Dönüşüm Başı Maliyeti yüksek anahtar kelimelerin olabilir. Bunları
da düzenli takip edecek, gerekirse yayından kaldıracaksın. Bir

67
anahtar kelime tıklama başı 0.8TL maliyet çıkarırken diğeri 2.5TL
çıkarıyorsa gözünün yaşına bakmayacaksın.

Google reklam kampanyalarında bütçe günlük olarak belirlenir.


Mesela ben Vito Kiralama işine günde 15 TL harcamak istiyorum.
Ayda 450 TL yapar. Google burada aylık bütçeyi kendi hesaplayıp,
bazı günler trafik yoğunsa günlük 15TL’yi biraz aşabilir. Diğer
günlerde kendiliğinden düşürür, aylık bütçeye sadık kalır. Bu
normaldir ve işin için de avantajlıdır. Ayrıca Google günlük bütçeni
sabahın köründe bitirmemek için reklamlarını gün içinde ara ara
yayına alır, tıklamaları tüm güne homojen yaymaya çalışır.

Bu performans ölçümünü yaparken, verdiğin tüm hizmetleri de


birbiri ile kıyaslayacaksın. Mesela Vito kiralamanın yanında Clio da
kiralıyorsun. Bakıyorsun bütçenin %70’i Vito’ya gidiyor, ama Clio
kiralamaları daha fazla. İşin genel verimini korumak için bu durumda
genelde Clio’ya daha fazla bütçe kullanırsın, kârlılığı artırırsın. Bu tip
kararları müşteri ile birlikte vermen gerekir. Adam inatla elindeki
Vito’ları kiraya vermek istiyor da olabilir çünkü.

Bazı anahtar kelimelerin rekabeti daha yüksektir, burada açık


artırma usulü kullanıldığı için tıklama maliyetleri de yüksektir.
Bunları göz önünde tutacaksın, bütçeni sömüren anahtar kelimeleri
barındırmayacaksın.

Her ne olursa olsun, reklamların sayesinde müşterinin telefonları


çalıyorsa ve satışlarda artış olduysa müşteri memnun olur.

68
Bahsettiğim gibi hazırladığın web sayfaları, bir süre sonra Google
gözünde değerlenir ve Organik olarak da yüksek sıralarda çıkmaya
başlar. Kendiliğinden SEO gücünü artırmış olursun. Şimdi de SEO’ya
geçiyorum.

69
Search Engine Optimization - SEO

Google SEO çalışmaları, bahsettiğim gibi Google’a para vermeden


yapılan pazarlama çalışmalarıdır. SEO uzun soluklu bir iştir, arama
sonuçlarında üst sıralara çıkmak birkaç ayı veya yılı bulabilir.

SEO için geçerli birçok kriter vardır, burada en önemlileri


anlatacağım. En önemli kısımları yaparsan zaten işin %80’lik kısmı
hallolur.

SEO dediğin şey, bir web sayfasını bir veya birden fazla anahtar
kelime için optimize etmektir. SEO çalışmalarının 3 ayağı vardır:

Teknik SEO kısmında Web sitesinin düzgün kodlanması, sayfanın


açılış hızı, görsel optimizasyonu, meta açıklama gibi kriterler
değerlendirilir.

Sayfa İçi SEO (On-Page SEO) kısmında sayfa içindeki içeriğin metin
yazarlığının kalitesi, anahtar kelime kullanım yüzdeleri, okunma veya
sitenin başka sayfalarında gezinme süreleri, sayfanın güncelliği gibi
kriterler önemlidir.

Sayfa Dışı SEO (Off-Page SEO) için de referans backlinkler, domain


yaşı, sosyal medya sinyalleri gibi kriterler devreye girer.

Bu 3 madde arasında işin bel kemiği ve en önemli kısmı başta


On-Page SEO (yani içerik kalitesi), sonrasında ise teknik SEO’dur.

70
SEO çalışmalarında başarı elde etmenin yanında dikkat edeceğiniz
en önemli kriterlerden biri RAPORLAMA’dır. SEO uzun bir iştir,
müşteriden her ay belli bir para talep edersiniz ama bu işin
yansımaları anında görülmez. İşin ilerleyişini raporlar ile
kanıtlayacaksınız. Raporlama konusuyla ilgili detaylı bilgileri kitabın
son kısımlarında vereceğim.

SEO dediğin şey anahtar kelime belirleme ile başlar. Bir sitenin, belli
anahtar kelimeler aratıldığında ilk sayfada çıkmasını istiyorsan, önce
anahtar kelimeni belirleyeceksin.

Anahtar kelimelerin aslında “kelime öbeği” olduğunu söylemiştim,


yani illa tek bir kelime olmak zorunda değil. Yine Ads kısmında
yazdığım örneği kullanalım. Vito kiralama işinde SEO için anahtar
kelimen “Mercedes Vito Kiralama” olacaktır. Bu anahtar kelimede
aramalarda kaçıncı sırada olduğunu sürekli kontrol edeceksin.

Bunu yapan yazılımlar var. Asla kendi bilgisayarından Google araması


yapıp kaçıncı sırada olduğuna bakmayacaksın, çünkü Google kişinin
sayfalara ilgisi üzerine sonuç sıralamasını değiştirir. Site üzerinde
aktif çalıştığın için seni olduğundan daha yüksekte gösterir ve seni
yanıltır. Anahtar Kelime’nin kaçıncı sırada olduğunu takip eden
yazılımlar var. Bunlar biraz pahalıdır. O yüzden ortak hesap
kullanımına girebilirsin veya ücretsiz versiyonları kullanırsın.
Ücretsizlerde her kelimeyi tek tek aratıp durumunu kaydetmen
gerekir. SEMRush ve Ahrefs gibi yazılımlar ise belirli aralıklarla
kontroller yapıp sana otomatik rapor çıkarır. Aynı zamanda kelime

71
önerileri, trafik tahminleri, rakip analizi gibi özellikleri de vardır.
Profesyonel çalışmada böyle bir yazılım kullanmak neredeyse şarttır.

Terimleri açıklarken bir de Long-Tail anahtar kelimeler olduğunu


söylemiştim. Bunlar, asıl anahtar kelimenin yanına başka kelimeler
eklenmiş versiyonlardır. Mesela “mercedes vito kiralama istanbul”,
“günlük mercedes vito kiralama”, “mercedes vito kiralama fiyatı” gibi
uzantılar, senin anahtar kelimeni besleyen ve ana anahtar kelimede
rekabette zorlandığın zaman seni kurtaracak varyasyonlardır.

Teknik SEO

Teknik SEO, sitenin genel yazılım kalitesiyle ilintilidir. Web


sayfalarının olması gereken özeliklerinden daha ilerideki kısımlarda
bahsedeceğim, ama burada ön bilgi vermem gerekiyor. Anlamadığın
kısımlar olursa Web Tasarımı kısmını okuyup öğrendikten sonra
buraya tekrar bakarsın.

Öncelikle bir web sitesinde olması gereken en ama en önemli şey


HIZLI AÇILMASIDIR. Dünyanın en mükemmel tasarımına sahip web
sitesi de olsa, bir sayfanın açılması 10 saniye sürüyorsa çevirip bir
tarafına sokarsın. ÇÖP.

Google PageSpeed analizleri, sitedeki genel problemleri çıkarıp


raporlar. Buralarda sitenin olası problemlerine bakacaksın.

72
Hızlandırmak için de elinden geleni yapacaksın. Ama o site hızlı
açılacak, bunun aksi bir istisnası asla yok.

Sitenin hızlı açılmasında genelde yazılım altyapısı önemlidir.


Çalışacağın web sayfalarının çok çok büyük bir oranı Wordpress
altyapılı siteler olacaktır. Çok popüler olduğu için sitenin
barındırıldığı hosting firmaları buna özel paketler yaparlar. Ama aynı
sunucuda 8124 tane daha site barındırıldığı için açılma hızı düşer.

Bununla birlikte, sitenin kodlarının da sade olması gerekir. Fazla kod


yükü olan siteleri Google sevmez. Buna yönelik de değerlendirmeleri
vardır. In-line CSS dediğimiz gereksiz tasarım kodlarından uzak
durman iyidir.

Ayrıca sayfanın düzgün bir Meta Açıklaması (Meta Description)


olması gerekir. Meta açıklama, bahsi geçen sayfanın arama
sonuçlarında başlığın altında çıkacak olan metinsel kısmıdır, sayfa
içinde görünmez ama kodlarına gömülü şekilde durur.

Google artık sayfaların önemli bölümlerini gösteriyor ama senin yine


de Meta açıklaman olmalı. Sayfa başlığı ve Meta açıklama, anahtar
kelimelerini geçiriyor olmalıdır. Ayrıca web sayfasının uzun linki yani
URL’si içinde de anahtar kelimelerin olmalı. Yani Vito sayfanın linki
şöyle olacak: www.maskulenite.com/mercedes-vito-kiralama

Sayfanın SSL sertifikası olmalıdır. Ayrıca Domain süresi ne kadar


uzunsa o kadar iyidir. Elinde eski ama kullanışsız bir domain adresi
varsa bile, yeni bir domain almandan çok daha iyidir. Sitenin geçmişi

73
ve geleceği Google güvenilirliğini etkiler. Domain süresini de alırken
mümkün olduğunca uzun süreli almak gerekir. 1 yıllık ödemelerden
ziyade 3-5 yıllık domain süreleri artı puandır.

Sayfanın içeriğini hazırlarken, HTML etiketlerini doğru ve yerinde


kullacaksın. Sayfanın ana başlığı her zaman <h1> etiketi içinde
olacak, long-tail anahtar kelimelerini ise <h2> ve <h3> etiketlerine
yerleştireceksin. Herşey başlık hiyerarşisine uygun olacak. Bu kısmı
atlamayacaksın.

Sayfa içinde bir ya da daha fazla görsel olmalıdır, ve bunlar <img>


etiketi ile yerleştirilmelidir. Bu görsellerin Alt Etiketleri mutlaka
anahtar kelimeyi barındırmalıdır.

Görselleri hayvan gibi çözünürlükle yüklemeyeceksin. Görselin


bulunduğu alanın genişliği kaç piksel ise, görsel çözünürlüğü de o
kadar olmalı. Kayıt kalitesini mümkün olduğunca düşük tutacaksın.
Sayfanın hızlı açılması herşeyden önemlidir, içinde 10 MB’lık fotoğraf
ASLA olmayacak. Gerekirse tıklandığında yüksek çözünürlüklü
haline yönlendirirsin.

Sitenin XML bir site haritasının olması ve bunun Google Arama


Konsolu’na kayıt edilmesi önemlidir. Google sitene eklenen içerikleri
daha hızlı farkeder.

Sayfa içindeki ana metinsel içerik, bir JavaScript’in arkasında


olmamalıdır. Yani mesela bir alan var, normalde yazının tamamı
görünmüyor ve bir kısmı görünür halde. “Devamını oku” diye bir

74
buton var, tıklayınca yazının kalanı yükleniyor. Veya bir yere
tıklayınca sayfa içinde Pop-Up gibi pencere açılıyor, yazı içinde
beliriyor diyelim. Bu kullanımı Google tarama botları tanıyamaz. O
yüzden tüm yazılar açık şekilde olmalı.

Son olarak da sayfanın Responsive (Mobil cihaz uyumlu) olması


gerekir. Web sitelerinin trafiğinin minimum %50’si telefondan geliyor
artık. Eskiden B2B işlerde bilgisayardan girişler daha yüksek olurdu
ama artık o da kalmadı. Çoğu sitenin trafiğinin %90’ı mobile
dönmüş durumda. O yüzden sayfanın kurgusunu mutlaka telefonda
da test edeceksin.

Sayfa İçi SEO

Sayfa içindeki SEO çalışmaların, tamamen içeriğinle ilgilidir. İçerik


dediğimiz şey de aslında sayfa içindeki metnin gücüdür. SEO
yaptığın sayfaların mümkün olduğunca çekici ve detaylı bir metinsel
kurgusu olmalıdır. Bu yazıyı olabildiğince okutman, mümkünse de
insanları bir şeylere tıklatman gerekir. Sayfa içinde ne kadar
engagement olursa o kadar artı puan kazanırsın. Google kullanıcı
davranışlarını ciddi oranda takip edip başarını bununla belirler.

Genelde sayfanın üst kısımlarında ziyaretçiye Call-to-Action alanları


sunman gerekir. “Detaylı bilgi için tıklayın”, “iletişim için tıklayın”,
“müşteri hizmetlerimizden bilgi alın” tarzı yönlendirmeler olacak.

75
Sayfa içeriğinin mümkünse 300 kelime üstünde olması gerekir.
Daha da artırabilirsin, ama bu artırma işlemini zamana yaymak daha
kârlıdır. Google sürekli güncel kalan sayfaları sever. Bu sebeple ayda 1
kere sayfanın içeriğinde değişiklik yapman büyük önem taşır. 300
kelime ile başlayıp, zaman içinde eklemeler yaparak sayfanı
büyüteceksin. Genelde bu süre içinde yeni long-tail anahtar
kelimeler keşfedip bunları sayfaya eklersin.

Sayfanda anahtar kelime yoğunluğu %1.5 - % 2.5 arasında olmalıdır.


Yani anahtar kelimenin suyunu çıkarmayacaksın, ama eksik de
kalmayacak. Sayfadaki ilk paragrafta mümkünse anahtar kelimen 1-2
kere geçmelidir. Sayfanın aşağılarında long-tail anahtar kelimeleri
<h2> ve <h3> etiketleriyle kullanacaksın. Her sayfada maksimum 1
tane <h1>, 4’er tane <h2> ve <h3> olur. Daha fazla başlık gerekiyorsa
<h4> kullan.

Birden fazla görsel olması iyidir, ama minimum 1 tane olacak ve Alt
etiketinde de anahtar kelimen barınacak. Genelde daha çok görsel
koyup long-tail anahtar kelimelere oynamak akıllıcadır.

Site içeriğinin asla başka bir yerden çalınmaması gerekir. Öyle 2


kelimeyi değiştireyim, eş anlamlı kelime kullanayım vs çakallıklarını
da Google artık yemiyor. Sayfa içeriğinin %40’ı bile başka bir sayfa
ile eşleşiyorsa seninki intihal, yani kopya içerik sayılır. İntihal
taraması yapan platformlardan içeriklerinin orijinalliğini kontrol
ettirebilirsin.

Veya daha iyisi, ChatGPT gibi uygulamalara yazdırabilirsin.

76
Sayfaya görsel eklerken de genelde özgün görseller kullanmak iyidir.
Görselleri kendin veya müşterin üretemiyorsa, varolan görseli
Photoshop ile modifiye edebilirsin. Ayna efekti atıp filtre eklemek bu
konuda pratik ve hızlı bir yoldur.

Son olarak E-Ticaret’te SEO konusunda değinmek istiyorum.


E-ticaret, SEO konusunda güzel bir çalışma alanıdır, ama burada en
çok yapılan hata, bir ürünün kendi sayfasına yapılan SEO
çalışmalarıdır. Elinizden geldiğince ürünlere değil, ÜRÜN
KATEGORİLERİNE yönelik SEO çalışmaları yapmalısınız.

Mesela benim mutfak aletleri satan bir müşterim var. Elinde de çok
iyi bir çelik tava markası var ve bunu öne çıkarmak istiyor. Gidip asla
ve asla bu çelik tavanın ürün sayfasına SEO uygulamam. Çünkü 2 yıl
sonra bu ürünün daha iyisi çıkabilir, stokları bitebilir, başka bir
sebepten bu ürünü siteden kaldırmam gerekebilir. Tüm SEO
çalışması çöp olur.

Bunun yerine ürünün kategori sayfasına SEO yaparım. Yani


sitemdeki “Mutfak Gereçleri” altındaki “Çelik Tencere ve Tavalar”
sayfasına SEO yaparım. Burada “en iyi çelik tencere seçenekleri” gibi
daha genel anahtar kelimeler ile güçlü bir içerik yazarım. Bu kategori
sitemde uzun yıllar durur, birçok ürün girer çıkar ama bu sayfa
değişmez.

77
Sayfa Dışı SEO

Sayfa dışı SEO aslında backlink’lerden ibarettir. Backlink dediğimiz


şey, başka bir web sayfasının, senin web sayfana link vermesi ve
dolayısı ile Google gözünde sana “referans” olmasıdır. Bu iş genelde
para verilerek yapılır, ama adabıyla yapılmadığında faydadan ziyade
zarar getirir.

Backlink satın almak, yani bunun ticaretini yapmak Google gözünde


yasaklıdır. Google link olayını düzenli olarak takip eder. Link satın alıp
almadığını anlamak için çeşitli yolları vardır. Genelde davranışsal
takip yapar. Yani sitene 1 yıl boyunca hiç link gelmeyip, bir anda 30
tane link gelmesi “şüpheli” bir davranıştır. Aynı şekilde her ayın
15’inde yeni bir link gelmesi de şüphelidir. O yüzden “backlink
building” dediğimiz olayı düzgün yapmalısın, düzgün yerlerden link
almalısın.

Backlink olayını teknik olarak açacağım burada biraz. Web


sayfalarında linkler <a> etiketi ile verilir. Başka bir site, senin sayfana
link verecekse örnek olarak şöyle bir link kullanır:
<a href=”www.maskulenite.com/mercedes-vito-kiralama”
rel=”follow”>Mercedes Vito Kiralama</a>

Bu örnek verdiğim linkte rel=”follow” diye bir bölüm var gördüğün


üzere. Linklerin Follow ve Nofollow olmak üzere iki tipi vardır. Sitene
link almaya başlarken bunların belli bir oranda olması gerekir.

78
Sayfana 100 farklı siteden link geliyorsa ve bunların hepsi follow ise
burada yanlış bir şey olduğunu algoritma hisseder.

Ayrıca link veren herkes, linkin metin olarak görünen kısmında


anahtar kelimeni geçirirse de sıkıntı olur.

Yani sonuç olarak, backlink alma işine gireceksen, güvenilir


yerlerden ufak ufak link alacaksın. Genelde yerel haber siteleri veya
kişisel bloglar bunun için iyidir. Ama 30 link 100 TL diye ilan açan
adamlardan uzak dur.

Bir ara “.edu” uzantılı adreslerden link almak çok önemliydi. Ancak
son algoritme güncellemelerinden biriyle o iş patladı. Mutlaka bunu
satmaya çalışan birilerine denk gelirsin, o yüzden uyarı olması adına
yazıyorum.

Sosyal medya platformlarından link almak, etkisi az olmasına


rağmen nispeten güvenilirdir. Çok abartmamak kaydıysa Facebook,
Twitter gibi platformlar üzerinden link satan adamlarla çalışabilirsin.

Backlink almak pozisyon dalgalanmalarına yol açabilir. Bu Google’ın


sana yaptığı bir shittest’tir çoğunlukla. Yeni link aldığın zaman,
özellikle şüpheli linkler ise Google pozisyonunu bozar. Bir anda 5’inci
sıradan 35’e düşebilirsin. Burada panik olup linkleri kaldırtırsan
hayatının hatasını yaparsın. Bu şekilde yediğin haltı kabul etmiş
oldun çünkü. Halbuki 2-3 hafta sabrettiğinde ve duruma müdahale
etmediğinde eski pozisyonu geri kazanırsın.

79
Eğer bir noktada komple arama sonuçlarından kaldırıldıysan
“sandbox” yemişsin demektir. Google siteni zararlı bulmuştur ve
sonuçlarda göstermemektedir. Bu durumda Google Arama
Konsolu’ndan sana gelen düşük kaliteli linkleri “benimle ilgisi yok”
olarak beyan edeceksin. Elinden gelenleri kaldırt.

Son olarak şunu söyleyeyim, backlink işi yapacağın çoğu SEO işinde
abartıldığı kadar da büyük bir öneme sahip olmayacaktır. SEO
işlerinde teknik ve sayfa içi SEO’yu iyi yaparsan tatmin edici bir
başarı elde edersin. Ancak belli bir noktaya geldiğinde üstündekileri
aşamıyorsan backlink’in ağırlığı ortaya çıkar.

Sayfa Dışı SEO sayılabilecek bir diğer konu da, web sitesine düzenli
olarak içerik eklenmesidir. Yani ayda birkaç kez blog, makale, haber
gibi girişler yaparak web sayfasının içeriğini büyütmen, sitenin
değerini artırır. Aynı zamanda yeni anahtar kelime avına imkan tanır.
Sitenin büyüklüğüne ve sektörüne göre değişir ama ortalama bir
kurumsal siteye ayda 1 veya 2 yeni içerik girilmesi yeterlidir. Bu
içeriğin kendi özel sayfası olmalıdır.

Bu anlattığım şeylerin dışında da SEO’ya faydalı şeyler vardır. Ancak


ağırlığı düşük olan konuları buraya doldurmadım, sadece en önemli
şeylerin üzerinden geçtim. Bu anlattıklarımı yaptığın halde işin
%85’ini yapmış olursun ve zaten bu yeterli bir başarı sağlar. Kalan
%15’i tamamlamak için iki katı zaman harcaman gerekir, ki buna
gerek yok.

80
Neredeyse 10 sayfa anlattım, ama işin en önemli kısımlarını bilmen
gerekiyordu. SEO işi alıp yapacaksan bunları bileceksin.

81
Web Sitesi & Mobil App Tasarımı

Dijital pazarlamanın bel kemiklerinden biri web sitesidir.

Web siteleri, kontrolün tamamen sizin elinizde olduğu, markanızı


tamamen gösterebildiğiniz alandır. Sosyal medyada, tasarımlarınızla
marka kimliğinizi yansıtabilirsiniz ama bulunduğunuz platformun
kuralları ile sınırlanırsınız. Paylaşımların formatı, boyutları, süreleri, vs
bellidir.

Web sitesinde ise böyle kısıtlamalar bulunmaz. Sadece insanların


alışık olduğu belli bir yapı vardır, genelde bu yapıyı çok bozmadan bir
tasarım yapılır. Mesela çoğu web sitesinde, firma logosu sol
yukarıdadır. Menü, logonun sağında yer alır, eğer ekran daralırsa veya
telefondan görüntülenirse menü 3 çizgili bir “menü” butonunun
arkasına saklanır. Sitenin girişinde bir banner alanı olur, firmayı,
ürünlerini veya hizmetlerini anlatır. Aşağı doğru kaydırdıkça firma
hakkında kısa bilgi, ürünler/hizmetler hakkında bilgiler, öne çıkan
ürünler vs görüntülenir. Bunlar çoğu sitede standarttır.

Web sitelerinde ve mobil uygulamalarda UI ve UX diye kavramlar


bulunur. UI dediğimiz şey, User Interface, yani kullanıcı arayüzü
demektir. UX ise bunun daha affilli hale getirilmiş, User Experience
adı altında “Kullanıcı Deneyimi” diye kakalanan kısmıdır. Aslına
bakıldığında çok farkları yoktur, ama pazarlama sektöründe her
özellik parıltılı şekilde pazarlanır.

82
User Experience, aslında birçok alanda kullanılan bir terimdir, ama
ben burada web siteleri ve mobil uygulamalardaki kısmından
bahsedeceğim.

Bir dijital pazarlamacı olarak, Kullanıcı Deneyimi konusunda


odaklanmanız gereken tek bir kısım vardır: Siteye gelen müşteri,
aradığı ürün veya hizmete kolay bir şekilde ulaşabiliyor mu?

Bu kadar.

Bir ürün veya hizmet satarken, web sitenizin amacının ne olduğu net
olmalıdır. Kafa karışıklığına sebep olmadan, lafı uzatmadan
ziyaretçine doğru bilgiyi ulaştırman gereklidir.

Web sitelerinde çok yüksek oranla Wordpress altyapısı kullanılır.


Kurulumu kolaydır, çoğu kimse kodlama bilgisi olmadan Wordpress
site kurabilir. Bu yüzden sektörde çok fazla Wordpress sitesi yapan
insan bulunur. Bu bir avantajdır.

Özgün yazılım site isteniyorsa, mutlaka işe hakim yazılımcılarla


çalışılması gerekir. Emin olun, çok büyük firmalar bile Wordpress site
kullanarak işlerini çözüyor. Çünkü çok firmanın zaten ihtiyaçları
bellidir, kurumsal bir sitede basitçe firmayı ve ürünlerini anlatırlar.
İşin içinde E-Ticaret yoksa Wordpress ilaç gibidir.

Web sitesinde en önemli konulardan birisi SEO uyumlu olmasıdır.


SEO bölümünde sitede olması gereken kısımları kabaca anlattım,

83
Wordpress’te basit SEO eklentileriyle zaten sitenin SEO uyumluluğu
%90’ın üzerine çıkıyor. Bu konuda da avantaj sahibi oluyorsun.

Eskiden Wordpress siteler çok yavaş çalışırdı, ama sitelerin barındığı


Hosting firmaları bu konuda iyileştirmeler yapmaya başladı ve
durum düzeldi. Düzgün bir firma ile çalıştığın sürece sorun
yaşamazsın. Bu konuda hizmet veren firmalar hakkında burada bilgi
vermeyeceğim çünkü dönemsel olarak performansları değişebiliyor.
Ama bu konuda bana mesaj atabilirsin. Domain ve Hosting
konularını bu bölümün sonunda daha detaylı anlatacağım.

Responsive (Mobil Uyumlu) Tasarım

Web tasarımında en önemli konulardan biri, Responsive Tasarım


haline gelmiştir. Bu terim, temel olarak bir web sitesinin
telefonlardan veya tabletlerden bakıldığında ekran genişliğine bağlı
olarak kendisini “uyumlandırması” anlamına gelir. Yani ekran
genişliğine duyarlı bir şekilde tasarım bozulmadan görüntülenir.

Wordpress veya özgün tasarım olsun, kullanacağınız tüm şablon


temalarda bu özellik zaten mevcut olacaktır. Sizin çok yapmanız
gereken bir konu bulunmaz, sadece bir tasarımın telefondan
bakıldığında düzgün göründüğüne emin olmanız gerekir.

Grafik ile uğraşmayı seven insanlar, web sitesi tasarımını da kendileri


yapabileceğini zannederler. Bu çok tehlikeli bir durumdur ve

84
Bootstrap gibi responsive tasarım ilkelerini bilmeden bir web sitesini
görsel olarak tasarlamak, günümüz piyasasında mümkün değildir.

Grafik tasarım ve web tasarım, gece ile gündüz kadar farklı


kavramlar ve farklı uzmanlıklardır.

Wordpress vs Özgün Yazılım Web Tasarımı

Diyelim ki, büyük bir web projesi işi aldık ve bu Wordpress temelli bir
site olmayacak. Tasarım ve yazılımcılarla çalışacağız ve müşterimizin
istediği bir web sitesini hiçbir kalıp kullanmadan baştan sona
“custom” tasarlayacağız.

Burada web sitesinin genelde 3 kişi veya ekip tarafından


hazırlanması gerekir. Çok büyük firmalar, bu konuda ajanslar ile
çalışırlar. Bir “tasarım” ajansı, öncelikle sitenin fonksiyonu ve
kurumsal kimlik ile özel bir web sitesi tasarımı çıkarır. Genelde Figma
ve Adobe XD gibi programlar ile, sitenin tüm sayfalarının iskeleti
grafik olarak tasarlanır. Bu tasarımcılar, responsive tasarım ilkelerine
hakim deneyimli tasarımcılardır ve sitenin ihtiyacı olan tüm görsel
öğeleri bilirler, buna göre bir tasarım rehberi oluştururlar.

Firma, tasarımcının işini beğendikten ve onay verdikten sonra,


tasarımlar Front-End yazılımcıya gelir. Front-End yazılım uzmanları,
HTML5, CSS3 ve JavaScript dillerini ortak kullanarak, bu tasarımın
web tarayıcıları (Chrome, Safari, Firefox, Opera veya Edge) tarafından

85
okunabilir hale dönüşmesini sağlar. Banner alanları hareketlendirilir,
Responsive ayarları yapılır. Bilgisayarda yan yana 6 kutucuk olarak
görünen bir alan, tablette yan yana 3 kutu olacak şekilde iki sıra,
telefonda ise alt alta 6 kutucuk olarak görünür, vs. Bu tip ayarlar hep
responsive tasarımın özellikleridir.

Front-End yazılım bittikten sonra ise, iş Back-End yazılımcıya gelir.


Back-End yazılımcı, sitenin tüm altyapısının çalışmasından sorumlu
kişidir. Sitenin fonksiyonel hale gelmesini sağlar. Uzman olduğu
yazılım dilinde sitenin altyapısını sıfırdan yazar. NET Core, PhP, Vue.js
gibi altyapılar kullanılır. Sitenin tüm içerikleri veritabanına yazılır.
Firma yetkililerinin sitede aktif olarak ürün, blog yazısı, vs girişi
yapabilmesi bir yönetim paneli hazırlar. Bu panele şifresi ile giren
insanlar, örnek olarak bir blog yazısı girdiklerinde, bu yazı sitenin ön
yüzünde görüntülenmeye başlar.

Eğer HTML tema (şablon) ile çalışılırsa, tasarım ve front-end kısımları


atlanmış olur, sadece back-end yazılımcı ile sitenin genel tasarımı
tamamlanır.

Sektörde bu konunun farklı aşamalarına odaklanmış birçok ajans


bulunmaktadır. Genelde burada işler, müşterinin isteklerine göre
belli ekiplerle çalışılarak yapılır. Mesela güvendiğiniz bir back-end
yazılımcı varsa, firma ile web sitesi konularını konuşurken özgün
tasarım veya özgün yazılım yapılmasını önerebilirsiniz. Firmanın bu
yönde talebi de olabilir.

86
Wordpress çoğu işi çok hızla çözmesine rağmen, bazen müşterilerin
abuk subuk istekleri olabilir. Wordpress siteler karmaşık ihtiyaçları
karşılayamaz çünkü Wordpress’in kendine özel bir back-end yapısı
vardır. Bazı kısımları düzeltirken, başka kısımlar bozulabilir.

Ufak-orta ölçeklerde, müşteriniz de bu konulara çok hakim değilse


Wordpress en iyi çözümdür. Ama baştan, bu altyapının her isteğe
cevap vermeyeceğini söylemek gerekir. Ucuz ve hızlıdır, ama çok
fazla atraksiyon kaldırmaz.

Burada bilinmesi gereken konu şudur: Wordpress, açık kaynak


kodlu bir içerik yönetim sistemidir. Wordpress tasarımlar, yine
Wordpress için her biri başka kişiler tarafından geliştirilmiş temalar
ve eklentilerle yapılır. “Nerede çokluk, orada bokluk” ilkesinden
ötürü işin karmaşıklığı arttıkça baş ağrısı da artar.

Özgün back-end yazılımlarda da bazı şeylerin gözden kaçması


muhtemeldir. Admin panelinde hatalar olabilir, SEO konusunda
gözden kaçmış altyapı eksikleri çıkabilir. Bu taraf daha çok emek
ister, ama müşterinin abuk subuk fikirlerine daha rahat yanıt
vermek mümkündür.

Domain, Hosting ve Kurumsal E-Mail

Bu noktada Domain ve Hosting konularından bahsedeceğim.


Domain dediğimiz şey, bir web sitesinin İSMİDİR. Mesela

87
dijitalmilyonerakademisi.com bir domaindir. Aşağı yukarı yıllık 10
dolar gibi bir maliyeti vardır. Bu ismi aldığın zaman başkası hak iddia
edemez.

Bir de işin Hosting (barındırma) kısmı vardır. Hosting dediğimiz şey,


web sitesinin dosyalarının bulunduğu yerdir. Bu web sitesinde
yazılar var, resimler var, bunların 100% sürekli olarak internet erişimi
olan bir sunucuda bulunması gerekir ki, bir ziyaretçi sitemin ismini
yazdığında, bu sunucuda bulunan içeriklere erişsin. Hosting firmaları
bu hizmeti sağlar.

Web siteni, internette bir sunucu üzerinde sürekli çalışan ufak bir
application gibi düşünebilirsin. Wordpress dediğimiz şey, hazır kalıp
bir web sitesi alt yapısıdır. Bir Hosting firmasından sunucu kiralarım,
Wordpress’in kurulumunu yaparım, artık sunucunun bu kısmı benim
olur. Benim web sitemin adresini yazanlara bu sunucu hizmet verir.
İyi bir firmadan hizmet almak önemlidir.

Bir de benim bir domainim olduğunda, bu domain ile e-mail


gönderip almak isterim. Mesela maskulenite.com için kurumsal
yazışmalarıma yönelik “iletisim@dijitalmilyonerakademisi.com”
diye bir e-mail adresi açmak istersem, bu hizmeti yine bir Hosting
firmasından alırım.

Kurumsal firmaların e-mailleri çok önemlidir çünkü tüm müşteri


iletişimleri e-mail üzerinden ilerler. O yüzden kurumsal firmalarda
Domain ve Hosting ile ilgili işlerle uğraşırken, firmanın e-mail

88
adreslerinin güvenliğinin de sağlanması gerekir. Hosting firmasını
değiştirirken tüm e-mailleri çöpe atma riskiniz vardır.

Bütçesi olan profesyonel firmalar, e-mail hizmetini Microsoft


Exchange veya Google Workspace gibi şirketlerden alırlar. Ama
buna masraf yapmak istemeyen, daha küçük firmalar, kendi Hosting
paketlerinin içindeki e-mail hizmetini kullanmak isteyebilirler.

E-Ticaret

Gelelim zurnanın zırt dediği yere. E-Ticaret projeleri, doğru


yönetilmezse başınıza bela olabilir. E-Ticaret projelerinde, standart
web tasarımına ek olarak ciddi ve hatasız şekilde yönetilmesi
gereken ödeme, faturalama, kargolama, stok yönetimi gibi konular
ile web tasarımından çıkıp iş modelinin bir parçası olan bir hale
gelebilir. Bu yüzden E-Ticaret projelerinde ekstra dikkatli olmak
gerekir.

Wordpress, WooCommerce isimli eklentisi ile E-ticarete uygun hale


getirilebilir. E-Ticaret konusunda deneyim kazanana kadar çok fazla
tavsiye etmesem de, karşısına çıkması muhtemel bir iş türü olabilir.

Burada tavsiyem, işi anlayana kadar veya basitliğinden emin olana


kadar özgün yazılım altyapılardan uzak durmaktır. Astarı yüzünden
pahalı gelebilir. Gerekirse müşterinize İdeasoft, Ticimax veya
Shopify gibi hazır e-ticaret yapılarını kullandırmaya yönlendirin.

89
Bunlar hazır sistemler olduğu için yükün çoğunu taşırlar, ödeme ve
faturalama altyapılarının çoğu ile entegrasyonları yapılmıştır. Proje
hızlıca yayına alınır, size sadece dijital pazarlama kısmını yönetmek
kalır.

Dediğim gibi E-Ticaret projelerinde, özellikle çok fazla ürün kalemi


olan firmalarda maceraya girmeden hazır e-ticaret sistemlerini
kullanmak daha faydalıdır.

Eğer firmanın ürün sayısı ve ticaret hacmi yüksek değilse, o zaman


WooCommerce altyapılı bir site düşünülebilir. Burada dikkat
edilmesi gereken konu, genelde ödeme altyapısı olur. Çoğunlukla
burada İyzico gibi Sanal POS altyapılar kullanılır, zaten otomatik
olarak WooCommerce ile entegre olan eklentisi de mevcuttur. Fazla
baş ağırtmadan çözebileceğiniz bir çözüm olabilir.

Mobil Uygulama Tasarımı

Bir dönem çok popüler olmasına rağmen, mobil app’lere olan rağbet
giderek azalmıştır. Genelde müşterilerin fantezisi olarak ortaya
çıkan, ama sonra masraflarından ötürü vazgeçilen bir macera olduğu
için çok fazla karşınıza çıkan bir konu olmayacağını söyleyebilirim.
Ama bir dijital pazarlamacı olarak, mobil uygulamalar konusunda da
bilgi sahibi olmanız gerekmektedir.

90
Öncelikle en basit mobil uygulama türünden bahsedersek, tabii ki
web sitelerinin mobil uygulamaya dönüşmüş halini gösterebiliriz.
Çok basit birkaç kod ile, mobil uyumlu bir web sitesini mobil
uygulama olarak Google Play’e kabul ettirebilirsiniz. Apple Store’da
işler biraz daha sancılı olmasına rağmen benzer şekilde
ilerlemektedir. Bu tip uygulamalara kısaca “Webview App” denir,
aslında temelinde çaktırmadan telefonun içindeki Browser’da açılan,
yalandan mobil uygulama türüdür. Çalışma performansı, Native
uygulamalara göre daha hantaldır çünkü temelinde bir web
sitesidir.

Bir de Native uygulamalar vardır. Burası masraflı ve karmaşık olan


kısımdır, çünkü web sitenizde kullandığınız altyapı her ne ise,
Android ve iOS için yeniden kendi alt yapılarına göre kodlanan
yazılımlardır. Burada temel mantık olarak, veritabanınızı ve site
içeriklerini (fotoğraf/video) web siteniz ve mobil uygulamalardan
bağımsız olarak farklı bir sunucuda tutarsınız. Web Service denilen
bir iletişim platformu üzerinden hem web sitenize, Android
uygulamanıza ve iOS uygulamanıza ayrı ayrı iletişim protokolü
kurarsınız.

Dediğim gibi, karmaşık ve masraflı bir süreçtir, çünkü mobil tasarım


ve yazılım için her platforma ayrı ayrı 5000-15000 dolar gibi bir
masraf çıkar. Bu noktada müşteriniz için gereksiz bir masraf
olmaktan öteye geçemezler. Bu kısmı sadece fikir olarak bilmeniz
gerektiği için yazıyorum.

91
Mailing ve SMS Gönderimi

Mailing ve SMS gönderimi, adından da anlaşılacağı üzere toplu


mesaj gönderimine verilen isimlerdir. Firmalar, genelde geçmişte
bağlantı kurdukları müşterilerinin verilerini saklarlar ve zaman
zaman kendilerini bu müşterilere hatırlatmak isterler. Burada da
toplu e-mail veya toplu SMS gönderimi konuları konuşulur.

Öncelikle şunu belirteyim, bu tip toplu mesaj gönderimleri Kişisel


Verilerin Korunması Kanunu dolayısı ile son yıllarda biraz daha sıkı
denetlenir hale gelmiştir. Dijital pazarlama ajansı olarak, müşterinizi
bu konuda bilgilendirmeniz ve olası sorunları göz önünde tutmanız
gerekebilir, aksi takdirde bir şikayet ile kabak sizin başınıza
patlayabilir.

Önce kısaca KVKK konusundan bahsedeyim. Son çıkan kanunlar ile,


tüm firmaların elindeki müşteri datasını, Ticaret Bakanlığı tarafından
oluşturulan İleti Yönetim Sistemi (İYS)’ye kayıt etmesi
gerekmektedir. Kanunlara göre, elimde 5000 müşterimin datası
varsa, ben devlete bu kişilerin verilerini nereden bulduğumu ve bu
dataları nereden toplamaya devam ettiğimi beyan etmek
zorundayım. Türkiye’de Mailing veya Toplu SMS gönderimi hizmeti
veren sistemlerin çoğu, İYS’ye entegre olarak çalışmaktadır ve kendi
başlarının yanmaması için toplu gönderimlerde bu data’nın İYS’ye
entegre olup olmadığını sorgulamaktadır.

92
Toplu SMS gönderimi, müşterisi ile güçlü bağı olan doktor ve diş
klinikleri gibi sektörlerde kullanılır. Diğer sektörlerde Toplu SMS
gönderiminden olabildiğince kaçınmalısınız, çünkü toplu SMS
gönderimlerinde insanlar daha kolay rahatsız olup daha kolay şikayet
ederler. Her şikayet, gereksiz baş ağrısı ve para cezası olarak geri
döner.

Mailing konusunda işler biraz daha rahattır diyebilirim. Özellikle


globalde toplu e-mail gönderimi yapan sistemleri kullanırsanız,
hem İYS konuları ile uğraşmak zorunda kalmazsınız hem de şikayet
oranı düşük olur. MailChimp ve SendinBlue tarzı platformlar bu iş
için kullanılabilir.

Bu platformlar, e-mail gönderiminde özel tasarım yapmanıza olanak


sağlar. Sade bir grafik çalışıp gönderim yapabilirsiniz, veya firmanın
tanıtmak istediği yeni bir ürün-hizmet için bir tanıtım metni
hazırlanır ve bu gönderilir.

Yine bu tip toplu e-mail gönderimi platformlarında, şikayet


konusunu en aza indirmek için e-mail’in en alt kısmında
“abonelikten çık” tarzı butonlar zorunlu olarak bulunur. Abonelikten
Çık diye bir seçeneğin olması her zaman şikayet edilme olasılığınızı
düşürür. Ben ayrıca, toplu gönderimlerin altında kullanıcıya özel
şöyle bir cümle koyarım: “Bu e-postayı, daha önce bizden alışveriş
yapmış olduğunuz için, ilgilenebileceğinizi düşünerek gönderdik.
Ancak bu gönderileri almak istemezseniz aşağıdaki linke tıklayarak
listemizden çıkabilirsiniz.”

93
Bu şekilde toplu gönderimlerde şimdiye kadar hiç şikayet edilme
durumu ile karşılaşmadım. İnsanları rahatsız etmediğiniz sürece bu
tip bir şikayete maruz kalma ihtimaliniz düşüktür. Ama asla sıfır
değildir, bunun bilincinde olmanız gerekir. Gönderim yaptığınız
platform yabancı bile olsa, Türkiye’de hizmet veren ve Türk
vatandaşlarına gönderim yapan bir firma olarak KVKK
yükümlülükleriniz devam etmektedir.

Neyin legal, neyin illegal olduğunu bilmeniz ve müşterinizi buna


göre yönlendirmeniz gerekir.

94
Metin Yazarlığı (Copywriting)

Metin yazarlığı, temelinde bir ürünün veya hizmetin pazarlanmasına


kullanılacak metinsel içeriklerin tümüdür. Burada ister hizmetin web
sitesindeki kendi sayfasında bulunacak metinsel içerikler, ister sosyal
medya reklamlarında kullanılacak sloganlar, ister toplu e-mail
gönderiminde kullanılacak açıklamalar, ister blog yazıları olsun hepsi
metin yazarlığı başlığına girer.

Yazarlık basit görünse de, aslında ilgi uyandırma ve reklamı satışa


çevirme konusunda büyük önem taşır. GPT gibi yapay zeka
yazarlığının artmasıyla metin yazarlığı aslında önemli bir darbe aldı,
ama verdiğiniz hizmetlerin temelinde bu yazı içerikleri her zaman
önemli bir rol oynuyor olacak. Bu yüzden, metin yazarlığı kısmını asla
ama asla hafife almamalısınız.

Daha önce de örneğini verdim, bir satış yapmak istiyorsanız, genelde


insanları bu ürün ve hizmetin sağladığı rahatlık, karizma veya
kolaylık ile tanıştırmak, reklamlarınızın gücünü artıracaktır.
Reklamcılık temelinde hayal satmaktan ibarettir. Metin yazarlığınız
ne kadar güçlü ve yaratıcı ise, sonuçlarınız da o kadar iyi olacaktır.

Bu yüzden ürünün sahip olduğu tüm iyi yönleri sıralarken, aynı


zamanda potansiyel hedef kitlesine kazandıracağı “faydaları” da

95
anlatmayı unutmamanız gerekir. Üründen ürüne bu durum
değişebiliyor da olsa, bu yetenek her zaman sizi rakiplerinizden
ayıran bir etki yaratır.

Metin yazarlığının, dijital pazarlamada en çok para kazandıran kısmı


genelde blog içerikleri olmaktadır. SEO’nun bir dalı olan blog
içerikleri, ürün veya hizmetle ilgili derli toplu ve çekici yazılar olarak
web sitesine katkı sağlar.

Metin yazarlığı, tek başına bir çalışma alanı olsa da, aslında diğer
dijital pazarlama yöntemleri ile birlikte kullanılmaktadır. Çok büyük
bir müşteri olmadıkça muhatap olduğunu insanlar genelde birden
fazla hizmet alma eğilimindedir ve sadece metin yazarlığı hizmeti
alacak müşteri bulmak zordur.

Metin yazarlığının büyük kısmını GPT gibi yapay zeka sistemlerine


yaptırabilirsiniz.

96
Video ve Fotoğraf Prodüksiyonu

Kısaca prodüksiyon olarak adlandırılan bu konu, aslında sosyal


medyanın yükselişi ile gittikçe önem kazanmaya başladı. Dijital
pazarlama ajansı olarak müşteriniz ile çalışmaya başlarken en çok
ihtiyaç duyacağınız konu “görsel içerik” olacaktır. Ürün veya hizmet
ne olursa olsun, sosyal medya ve reklam hizmeti verirken belli başlı
görseller kullanmanız gerekir.

Bu noktada firmanın sektörü önemlidir. B2B firmalarda bu iş


nispeten kolaydır, ürünlerin fotoğraflarının bulunma ihtimali
yüksektir. Firma ürünü ithal edip iç piyasaya satıyorsa, üretici
firmadan ürün katalogları gibi kaynaklar elde edilebilir ve buradaki
görseller kullanılır.

Ama her firma bu avantaja sahip değildir. Bazı firmalar ürünlerini


burada üretiyor olabilirler. Veya hizmet sağlıyor olabilirler. Bu
durumda, eğer ellerinde yeterince görsel kaynak bulunmuyorsa
müşterinize prodüksiyon hizmeti verirsiniz.

Prodüksiyon hizmetlerinde, müşterinden ön ödeme almaya


çalışmanız gerekir. Bu biraz sektörün normu gibi görünür, çünkü
çekim ekibi kamera, tripod, ışık gibi ekipmanlı kiralayıp gelirler.
Büyük kurumsal firmalarda ön ödeme almak zordur, bu yüzden bu
masrafları cebinizden vermeniz gereken durumlar olabilir. Firma ile
iletişiminiz çok önemlidir, elinizden geldiğince ön ödemesiz iş
yapmamaya çalışın.

97
Prodüksiyon hizmetinde sadece fotoğraf çekimi olacaksa işiniz
genelde kolaydır. 1 günlük çekim planı hazırlanır, gerekli ekipmanlar
ve işten anlayan bir fotoğrafçı ile mekana gidilir. Çeşitli konseptlerde
fotoğraflar çekilir. Bu fotoğraflar daha sonra ayıklanır, gerekli renk
ayarları vs yapılır ve müşteriye teslim edilir.

Video prodüksiyonda ise iş biraz daha uzar. Çekim yapıldıktan sonra


kurgu ve montaj için fazladan mesai harcanır, bu işi yapacak kişi
çekim yapacak kişiden farklı olabilir. Bu durumlarda firmalar ile
yapılacak işin, ne formatta ve nasıl teslim edileceği önden
konuşulur. Ben size 1 günlük çekim yaparım, 3 dakikalık bir kurumsal
tanıtım filmi veririm, 1 dakikalık 4 adet sosyal medyaya uygun video
veririm, bunun bedeli de XXXX TL’dir.

Firmalar çakallık yapıp, çekilmiş ama işlenmemiş ham görüntüleri


talep edebilir. Profesyonel ajanslar asla ham görüntüleri vermez,
ama ham görüntü istediğini takdirde ek bir bedele satılabilir. Bunun
için belli sınırlar koymanız gerekir.

Küçük-orta ölçekli sosyal medya işlerinde ise bu durum biraz


esnetilebilir. Ayda 1 kere müşterinizi ziyaret edip, gün içinde çekimler
yapıp bu içerikleri ay boyu aralıklı olarak kullandığınız bir sosyal
medya hizmeti üzerinden de anlaşabilirsiniz. Genelde bütçesi dar ve
konudan çok anlamayan müşterilerde bu yöntem kullanılır.

Hizmet sektöründe özellikle hizmet verilen yerlerden video içerik


toplamak, sosyal medya ve reklam performansını artırır. Stock içerik

98
sitelerinden de görsel elde edebilirsiniz ama insanların gözü artık bu
tip görsellere alıştığı için gerekli “samimiyet”i sağlayamaz.

Bu tip prodüksiyonlarda müşterinin kapasitesine göre çok fazla


alternatif çalışma stili bulunur. Anlattığım örneklere göre, başınızı en
az ağrıtacak ama size maksimum verim sağlayacak çalışma stilini
sizin belirlemeniz gerekir.

Bu konu, eğer özel ilgi alanınız değilse, genelde dışarıdan hizmet


alacağınız bir iş kalemi olarak portföyünüzde bulunmalıdır.

Özellikle Video prodüksiyonda, kurumsal bir firma ile çalışıyorsanız


çalışmaya revizyon sınırı koymayı unutmayın. Teklif verirken ek
çekimler günleri için de bir bedel verin. Çünkü firmalara bu hizmeti
verirken sizi kesinlikle birden fazla kez çağırma ve sürekli çalışmaya
revizyon verme eğiliminde olacaklardır. Ek revizyonlarda ısrarcı
olurlarsa ek bedel ile revizyon hakkı tanıyabilirsiniz.

Kurumsal dünyada saçma bir iş hiyerarşisi vardır. Siz pazarlama


birimi ile muhatap olursunuz, işi teslim edersiniz üstündeki patron
bambaşka birşeyi beğenmez ve revizyon ister. Tecrübe ile sabittir,
defalarca yaşanmıştır ve yaşanmaya devam edecektir.

99
Markalaşma ve Kurumsal Kimlik

Bu konu, aslında kısmen dijital pazarlamanın dışında yer alır ama


sizden hizmet alan çoğu firma, kimden neyi isteyeceğini bilmediği
için bu tip bir istekle size gelebilirler. Çünkü burası Türkiye.

Bununla birlikte belki firmanın sizden böyle bir talebi yoktur, ama siz
bunun eksik olduğunu farkedip firmaya ek bir hizmet olarak
satabilirsiniz.

Dijital pazarlamayı yeterince anladıktan sonra, pazarlamanın sadece


bundan önceki kısımlardan ibaret olmadığını anlayacaksınız. Dijital
pazarlama, satış sürecindeki kısa süreli odaklanan süreçlerdir.
Markalaşma ise on yıllar boyu devam edecek bir kavramdır.
Bununla birlikte dijital pazarlama çalışmalarınız, çalıştığınız
markanın müşteri gözündeki konumundan ciddi şekilde etkilenir.

Öncelikle Marka kavramını anlatacağım. Marka dediğimiz zaman, bir


firmanın veya ürünün tüm görsel bileşenlerinin toplamından
bahsederiz. Bu bileşenlerin en çok öne çıkanı tabii ki Logo’dur. Ama
marka denilen şey logodan ibaret değildir, kullanılan renkler, yazı
tipleri, hatta reklamlardaki “iletişim dili” bile markayı etkiler.

Mesela ben bir inşaat firması markası yaratıyorsam, kalın ve net bir
yazı tipi ve koyu renkler kullanırım. Sağlam ve güvenilir bir

100
“hissiyat” vermek isterim. Lüks bir markam varsa, siyah ve altın
renkler kullanırım, elegant ve şık duran ince bir yazı tipi
kullanabilirim. Görsellerin oluşturdukları bu tip, kanıtlanmış
hissiyatları vardır. Grafik tasarım bölümünde kabaca anlatmıştım,
ama burada bu konuyu derinleştireceğim.

Görsel tasarım, kişisel zevklere bağlı bir konu gibi görünse de


objektif temeller üzerine kurulu bir iş dalıdır, bu kurallara
uyduğunuz sürece her zaman profesyonel bir görüntü sergilersiniz.
Önemli olan şey, marka kimliğine yakışır görsel öğeleri, istikrarlı bir
şekilde kullanmaya devam etmektir.

Tasarım yaparken bir noktada aynı tasarımlardan sıkılıp, sürekli


yenilik yapma ihiyacı hissedebilirsiniz. Bu yanlıştır, zararlıdır ve boşa
zaman kaybıdır. Sürekli aynı tasarımı kullandığınızda da sıkıcı hale
gelirsiniz ama bu yüzden herşeyi baştan yapmaya sakın kalkmayın.

Marka kimliğini web sitesinde, sosyal medyada ve şirketin ürün


kataloglarında veya broşürlerinde bütünsel bir şekilde tutarlı
tutabilirseniz, hepsinin etkisini kombo şekilde artırırsınız. Bu yüzden
aslında markalaşma konusu dijital pazarlamanın dışında kalır gibi
görünüyor, ama aslında marka bütünlüğü tüm mecralarda ortak
noktada buluşur.

Bu konuyu farkında olan köklü firmalar, web sitesinde veya sosyal


medya tasarımlarında kendi kurumsal fontlarını ve renklerini
kullanmanızı isterler. Eğer firma bu konuda bilgili değilse, elinizden
geldiğince siz buna ön ayak olmalısınız.

101
Kurumsal Kimlik

Kurumsal kimlik, sektörde çok basit bir grafik tasarım paketi olarak
bilinir. Bir firma, sizden kurumsal kimlik istiyorsa büyük ihtimalle
şunları istiyordur:
● Logo Tasarımı
● Kartvizit Tasarımı
● Antetli Kağıt (Firmaların resmi yazışmalarında kullanılan, firma
logosu, adres - iletişim bilgileri gibi bilgileri içeren A4 kağıt)
● Baskılı Zarf
● Diğer Matbu Ürünler (Cepli dosya, Bloknot, vs vs)

Kurumsal kimliği sıfırdan oluşturuyorsanız, logo ile başlayıp tüm


görsel öğeleri tasarlamak sizin göreviniz olur.

Vektörel vs Piksel Tasarım

Tam sizin işiniz olmasa da, bilmeniz gereken bir konu olduğu için
burada biraz teknik detaya gireceğim ki rezil olmayın.

Kurumsal herhangi birşey tasarlarken, mutlaka ama mutlaka


VEKTÖREL dosya formatlarında çalışmanız gerekir. Burada piksel ve
vektörel tasarımların farkından bahsedeceğim.

102
Tasarım dünyasında iki tasarım biçimi, ve bunların şahı olan 2 yazılım
vardır. Adobe Photoshop ve Adobe Illustrator. Bu programları
mutlaka duymuşsunuzdur.

İki program da aynı üretici tarafından geliştirilmiş tasarım


programları olmasına rağmen, çalışma mantıklarının temelinde ÇOK
DERİN bir fark bulunur.

Photoshop, pikseller üzerine çalışan bir programdır. Aşağı yukarı


hepiniz, çözünürlük kavramını biliyosunuzdur. Baktığınız bilgisayar
ekranları, piksellerden oluşur. Ortalama 17-24 inch bir bilgisayar
ekranının soldan sağa çözünürlüğü 1920 pikseldir. 1920x1080
boyutlarındaki bir video, Full HD olarak adlandırılır mesela. Fotoğraf
ve videolarda her zaman çözülürlük konusu pikseller ile konuşulur.

Bilgisayardaki Paint gibi temel çizim programları ve Photoshop gibi


fotoğraf düzenlemesi yaptığınız tüm programlar piksel tabanlı
programlardır. Çözünürlüğü piksel cinsinden belli olan görsel
dosyalar, JPG, PNG veya WEBP dosya uzantısına sahip dosyalardır.
Bir grafiği JPG olarak kaydettiğinizde eni ve boyu, piksel cinsinden
sabittir. Ve siz bu dosyaya yeterince ZOOM yaparsanız, bu piksellerin
her birini tane tane görebilirsiniz.

Buraya kadar olan kısmı anladınız sanıyorum. Şimdi gelelim, VEKTÖR


dünyasına.

Vektörel tasarımlar, piksellerin aksine çözünürlüğe sahip tasarımlar


değillerdir. Bu nasıl olabilir? Bu tip tasarımlarda, şekiller veya yazılar

103
bir koordinat sistemindeki noktalar, bu noktaları belli eğimler ile
birbirine bağlayan çizgiler, bu çizgilerin içerisindeki renk dolguları
gibi MATEMATİKSEL olarak saklanan bilgiler içerir.

Kafanız karıştıysa sadece şunu bilin: Vektörel dosyalara ne kadar


ZOOM yaparsanız yapın, piksel göremezsiniz. Vektörel şekilde
tasarlanmış bir logoyu GÖKDELEN boyutunda basabilirsiniz ve tek
bir noktasında bile bozulma olmaz.

Bu yüzden, bir marka kimliği tasarlanırken her zaman VEKTÖREL


programlar kullanılır. Eskiden bu işin kralı Freehand veya
CorelDRAW idi, ki hala eski kafa matbaacılarda bu program kullanılır.
Ama çağımızda bu iş Adobe Illustrator ile yapılır.

Vektörel tasarlanmış dosyalar genelde AI, PDF veya EPS


formatlarında saklanır. Bir firmaya kurumsal kimlik tasarlıyorsanız,
logo dahil tüm tasarımlarınızı vektörel şekilde hazırlamanız ve
teslim etmeniz beklenir. Bir kurumsal kimlik tasarım işi alıp,
Canva’da hazırlamaya kalkarsanız rezil olabilirsiniz.

Benzer bir şekilde, bir firmadan mevcut logosunu istediğinizde size


JPG formatlı dosya atıyorlarsa bilin ki bir sorun vardır. Firmanın
vektörel logosu kayıp olabilir. Bu durumda bir grafikçi bulunur ve
logonun vektörel hali yeniden hazırlanır.

Bir de renk konusu var. Biz dijital ortamda RBG renk düzenini
kullanıyoruz, yani Red-Green-Blue ışık düzenini. Ancak matbaacılar
mutlaka CMYK veya Pantone renk düzeninde dosya formatı isterler.

104
Buradaki farkı bilmeniz gerek, normalde kullandığımız programlar
RGB ve CMYK olarak dosya renk düzeni arasında geçiş sağlıyor, ama
bir logoyu bastığınızda ekrandaki görüntüsü ile basılan hali arasında
ÇOK fark var ise bu durum müşterinizi rahatsız edebilir.

Marka Rehberi Hazırlamak

Brand Guide adı verilen, Marka rehberi olarak çevirdiğimiz


dökümanlar, bir markanın kurumsal kimliğini uzun yıllar koruyacak
ve gelecekte yapılacak görsel çalışmalar için bir kılavuz olarak
kalacak dökümandır.

Genelde büyük firmaların marka rehberleri olur, bunları da internette


kolayca bulabilirsiniz. Aklınıza gelen birkaç firmanın “brand guide”ını
araştırırsanız, bir marka kimliğinin aşağı yukarı ne gibi bir şey
olduğunu rahatça anlarsınız.

Ama kısaca anlatmam gerekirse, marka rehberi kurumsal kimlik


oluşturulurken hazırlanan, firmanın logosunu, kurumsal renk
paletini, kurumsal fontlarını gösteren ve bunların görsel
tasarımlarda hangi kurallara bağlı şekilde kullanılacağını anlatan bir
rehberdir.

Büyük firmalar marka rehberine dikkat ederler, ve önceden


hazırlanmış bir marka rehberi varsa, yapacağınız tasarımlarda bu
rehbere sadık kalmanızı isterler.

105
Burada en çok dikkat edeceğiniz konu, logo ve renk kullanımı olur.
Marka rehberi içinde, logonun hangi versiyonunun hangi ortamlara
ve nasıl kullanılacağı örnekleriyle birlikte anlatılır. Mesela, kırmızı
logolu bir firma, fotoğrafların üzerinde logo yerleştirilecekse kırmızı
versiyonu değil, beyaz versiyonu kullanmanızı zorunlu tutar. Logoya
kafanıza göre gölge veya 3D efekt ekleyemezsiniz, boyutlarını
değiştiremezsiniz, renk filtresi uygulayamazsınız vs vs.

Marka rehberleri bu tip kuralların anlatıldığı dosyadır. Sektörde basit


kurumsal kimlik tasarımı işlerinde kimse bu marka rehberini
sallamaz, ama eğer böyle bir iş alırsanız, teslim edeceğiniz işiniz
profesyonel görünmesi konusunda büyük bir artı sağlar. Vizyon
göstergesidir.

106
İstatistik Takibi

Dijital reklamcılığı diğer reklamcılık türlerinden ayıran en önemli


özelliği, her veriyi anlık olarak takip edebilme, sonuçları yüksek
hassasiyet ile görebilmektir.

Bir dijital pazarlamacı olarak, istatistik okumanız ve rakamlardan


faydalanmanız size büyük fayda sağlar. Çünkü yaptığınız çalışmanın
gerçekten işe yarayıp yaramadığını ölçebilirsiniz. Testler
yapabilirsiniz ve çalışmanızı iyileştirebilirsiniz.

Yaptığınız iş ne olursa olsun, müşterinizi asgari seviyede tatmin


etmeniz gerekir. Mutlu müşteri, mutlu kazanç sağlar.

Bu yüzden Google Ads, Google Analytics, Google Seach Consule,


Facebook Pixel, Ads, Instagram istatistikleri, vs, ne olursa olsun
mümkün olduğunca yaptığınız çalışma konusunda veri toplamaya
özen gösterin.

Özellikle müşteriniz adına Google veya sosyal medya reklamlarını


yönetiyorsanız ve bu firmalara para veriliyorsa, bütçenin çarçur
olmadığından emin olmanız gerekir. Bu işin belli bir sorumluluğu
vardır ve müşterinizin size ve reklamlara harcadığı paranın öyle ya da
böyle satış olarak geri dönmesi beklenir. İstatistik okumak
önemlidir.

107
Aylık Raporlama

Şunu asla unutmayın, siz hizmet sektöründe çalışıyorsunuz.


Hizmetiniz, doğası gereği, elle tutulamayan ve fiziki olmayan bir
üründür.

Ve insanların çoğu, bir şeye para ödedikleri zaman bu paranın neye


gittiğini sorgular. Bu yüzden, özellikle her ay başı belli bir hizmet
karşılığı verilen hizmetlerde, müşterinizin kafasında derinlerde bir
yerlerde “bu parayı veriyorum, ama karşılığını alıyor muyum?”
sorusu oluşur.

Bu yüzden, dijital pazarlama anlamında yaptığınız her işin


istatistiklerini takip edecek, bunları raporlayıp müşterinize
ileteceksiniz. İstese de istemese de.

Ajans olmanın temellerini atarken, en önemli konulardan birinin


verdiğiniz fiyat teklif sunumu olduğunu anlatmıştım. Fiyat teklifi
sunumları, profesyonel görünme ve rakiplerinizden ayrılmanız için
acayip bir güç sağlar. Aynı konu raporlamalarınız için de geçerlidir.
Raporlarınızı afilli tasarımlarla, şekilli şukullu yapmanız her zaman
müşterinin hoşuna gider.

O ay hiçbir başarı sağlanmamış, doğru dürüst iş veya satış


yapılmamış olsa bile, şekilli bir rapor göndermeniz “Birşeyler
yapılıyor işte” hissiyatı oluşturur.

108
Özellikle raporlarda kullandığınız dil önemlidir. Her raporda, iyi
görünen rakamları parlatmanız gerekir. Diyelim ki bir reklam
verdim, doğru dürüst bir tıklama gelmedi ve sitede ziyaret yok.

Girişe şunu yazacaksın:


“Bu ayki reklam çalışmalarında, markamızın 250 bin kişiye gösterimi
sağlandı.”

Sonra bu gösterimlerin hangi mecralarda gösterildiğini yazacaksın,


demografik veri ileteceksin: “Reklam gösterimlerimizde en çok 25-35
yaşındaki kadınlara erişim sağlandı, görsellerimizin eriştiği
insanların %65’i kadınlar oldu.”

Bu çok sikko bir veri bile olsa, yaptığın iş veya sektörle ile ilgili bir
“insight” sağlamış oldun.

Raporları basit ama “dolu” tut. Yani raporun en başında, bahsettiğim


gibi basit cümleler ile bakanın ilk bakışta anlayacağı çok basit ve
temel şeyleri söyle, ama sonraki sayfalarda da karmaşık verileri
mutlaka barındır. Aylık Google Analytics, Search Console ve
Facebook raporlarını ekle. Bunları kimse okumayacak, ama sen
yollamış olacaksın. Adama 15 sayfa rapor gönderiyorsun boru değil.

İçerik olarak bomboş olsa bile insanlar dolu dolu rapor almayı çok
sever. “Şuna bak, adamlar bana sayfa sayfa rapor gönderiyor, demek
ki çok iş yapılmış”.

109
Raporlama aynı zamanda faturanı iletme ve ödemeyi hatırlatma
konusunda çok iyi bir “bahanedir”. Detaylı bir şekilde raporu
hazırlayıp atarsın, bir sonraki aya “bu raporlardan aldığın veriler ile
uygulayacağın stratejiyi” eklersin. Mesajını bitirirken de “Raporunuz
ile birlikte geçtiğimiz aya dair faturanızı iletiyorum” diyip kibarca
paranı isterseniz. “Sana 15 sayfa yaptığım işi anlattım, bir zahmet
ödemeyi rica edeyim” demiş olursun.

Ödeme Takibi ve Para İsteme

İnsanların “para konuşmak” konusunda zorlandığını söylemiştim,


aynısı “para isteme” konusunda da geçerlidir. Para konuşmak ayıp
değildir, ama para konuşurken itici davranmamak gerekir.

Öncelikle para isteme konusunda belli bir “esneklik” gerekir. Her


müşteriniz size her an ödeme yapamayabilir, ticaretin doğası gereği
her zaman bir yerlerde nakit akışı tıkanabilir, gecikebilir ve sarkabilir.
Ödeme isterken çirkinleşmemek gerekir. Özellikle esnaflarla
çalışırken bir “ticaret adamı” olarak hareket etmeniz gereklidir,
çünkü esnaflıkta “birbirini idare etme” kültürü vardır.

İşinizi suistimal ettirmeyeceksiniz, ama ödemeler konusunda da


kararında bir miktarda “anlayışlı” olacaksınız.

Fazla anlayışlı olursanız ve ödemenizi hatırlatmazsanız da hem


kendinize, hem karşınızdakine zarar vermiş olursunuz. Ne kadar

110
ödeme birikirse, karşınızdaki ödeme yapmada o kadar zorlanır ve iş
bir noktada kopar.

Bu yüzden ödeme yapacak kişi ile olan diyaloğunuz önemlidir. Eğer


birebir konuştuğunuz bir iş sahibinden ödeme bekliyorsanız her
zaman bir konuşmayı bahane ederek “ödemeyi araya
sıkıştırmalısınız.”

- “XXX bey merhaba, Instagram hesabımıza böyle bir mesaj geldi,


bu kişiye ne cevap verelim?”
- “Şöyle şöyle diyebiliriz.”
- “Tamamdır, bu şekilde iletiyoruz. Bu arada en sonra baktığımda
Mart ayının ödemesini henüz almamıştık, onu ne zaman
halledebiliriz? Bir de Instagram hesabında bu hafta etkileşim
yükseldi, bu cevapları şöyle şöyle otomatize edebiliriz. “

Buna sandviç yöntemi denir. Birisiyle konuşurken kötü bir haber, bir
eleştiri veya olumsuz algılanabilecek birşey söylemek zorundaysanız,
önüne ve sonuna pozitif veya konudan bağımsız 1-2 cümle
sıkıştırırsınız. Para isterken çok işe yarar.

Müşterileriniz ile iletişimi ne kadar sıkı tutarsanız, para istemek o


kadar kolay olur. Özellikle uzun soluklu çalışmalarda bu sorunla
karşılaşacaksınız. İşler zaten oturmuştur ve tıkırında ilerliyordur, bu
durumda müşteriniz ile sadece aylık rapor para ödeme konusunu
konuşur hale gelirsiniz.

111
Bunun olmaması için ay içinde mutlaka bir şeyleri bahane ederek
müşteriniz ile iletişim kurmalısınız. Müşteri her zaman ilgi ister.

Kurumsal firmalara iş yaparken para isteme daha kolaydır. Zaten


sözleşmeli çalışıldığı için ödeme takvimi ve vadesi bellidir. Bu
durumlarda genelde şirketin ödeme ile ilgilenen yetkilisi ile
görüşürsünüz. Ödemeleri muhasebe departmanları yapar, o yüzden
ödeme planı ile ilgili doğrudan muhasebe birimiyle iletişim kurma
imkanınız olur.

Konu: Ödeme Planı Hk.

“XXX Bey Merhaba,

Mart ayı için faturamızı iletmiştik, e-postanın ulaşmamış olma


ihtimaline karşı tekrar ekte iletiyorum. Ödeme planınız ile ilgili
bilgi alabilirsem sevinirim.

İyi çalışmalar dilerim,


İmza”

Burada ilgili departman ve muhasebe arasında mekik dokumanız


gerebilir. Muhasebeden yanıt yoksa muhatap olduğunu kişiye
güzelce yazarsınız.

112
“YYY Hanım Merhaba,

Muhasebeden XXX Bey’e mart ayı faturamız ile ilgili bir e-posta
atmıştık ancak dönüş olmadı, sizin bilginiz var mıdır diye
danışmak istedim. Konuyla ilgili yapabileceğimiz bir şey varsa
iletmenizi rica ederim.

Saygılarımla,
İmza”

Kurumsal yazışmalarda her zaman düzgün imla ve düzgün hitap ile


net ve saygılı konuşmalısınız.

Günümüzde tüm firmalar kurumsal yazışmalarını WhatsApp


üzerinden yapmaya başladı ama bu durum B2B için hala çok geçerli
değil.

Kurumsal yazışmalar her zaman e-mail ortamında yapılır ve e-mail


üzerinden yaptığınız tüm iletişim daha çok saygı görür.

113
Dijital Ajans Türleri

Bu konu önemli olduğu için, özel bir başlık açtım. Bir dijital ajans
olarak, ajans türlerini bilmeniz ve kendinizi somut bir yere
konumlandırmanız size büyük fayda sağlar.

Dijital pazarlama ajanslarının genelde özelleştikleri bir alan olur.


Markalaşma, Tasarım, Prodüksiyon, Yazılımsal Çözümler, Reklam, vs
gibi ünvanlar ekleyerek kendinizi özelleşirler. Burada hangi ajans
türü olarak konumlanacağınızı belirleyen faktörler, elinize gelen iş
imkanları, network’ünüz veya kendinize güvendiğiniz alanlar olur.

Mesela Google reklamları üzerine derinleşmek, bu konuda iş almak


istiyorsanız kendinizi bir dijital reklam ajansı veya performans
pazarlama ajansı olarak tanıtabilirsiniz.

Eğer görsel içeriklere odaklanmak, tasarım yapmak ve video içerikler


üretme konusunda çalışacaksanız kreatif ajans, sosyal medya ajansı
veya dijital tasarım ajansı gibi isimler kullanabilirsiniz.

Dijital ajans tabiri geniş bir tabir olduğu için insanlara kendinizi
tanıtırken sizi anlamayabilirler. Dijital ajans nedir, ne yapar, herkes
bunu bilmek zorunda değil. Bu yüzden kendinizi anlatırken, 1-2 basit
cümle ile tam olarak ne iş yaptığınızı karşınızdakine aktarabilmeniz
gerekir.

114
“Biz internet reklamlarının başarısına odaklanan bir performans
pazarlama ajansıyız. Müşterilerimizin aktif olarak Google ve sosyal
medyada verdikleri reklamları takip edip devamlı optimize ederiz,
bu şekilde müşterinin bütçesini en verimli şekilde kullanmasını
sağlarız.”

“Biz markalaşma konusunda uzmanlaşmış bir kreatif ajansız.


Müşterilerimize dikkat çekici tasarımlar üreterek, markasının
rakiplerinden ayrışmasını ve akılda kalmasını sağlarız.”

“Biz etkileşim edinme konusunda uzmanlaşmış bir sosyal medya


ajansıyız. Müşterilerimizin sosyal medya hesaplarını organik olarak
büyütüp reklam bütçesi kullanmadan satış yapmasını sağlarız.”

Dediğim gibi burada kendinize bir ünvan seçmek ve bunun altını


doldurmak, karşınınızdaki adamın ihtiyaçlarına doğrudan cevap
verme olanağı sağlar.

En başlarda bahsettiğim gibi toplantı masalarında müşteri


ihtiyaçlarını doğru anlayıp, buna göre satış yapmaya çalışmalısınız.
Müşterinin ihtiyacını ne kadar iyi bilirseniz, bu pazarlama cümlelerini
o kadar iyi kullanabilirsiniz.

Ayrıca belli sektörlerde belli ajanslar daha büyük değere sahip olur.
B2B çalışan firmalarla konuşurken, performans pazarlama gibi
analitik çalışmalar yaptığınızı söylerseniz, bu ilgilerini çeker. B2C

115
firmalar daha çok kreatif ve sosyal medya odaklı çalışmalara ihtiyaç
duyar.

Sektörden sektöre değişmekle birlikte genel anlamda bu


bahsettiklerim, iletişim kurmaya başlarken sizin için yeterli bir bilgi
olacaktır.

Ayrıca yukarıda örnek verdiğim ajans türlerine ek olarak yeni nesil


sektör odaklı ajanslar çıkmaya başlamıştır. Sağlık Turizmi Odaklı
Dijital Ajans veya Eğitim Kurumlarına Yönelik Dijital Ajans gibi ajans
türlerini de sık sık görmeya başladık. Bu tip ajanslar, doğrudan bir iş
sektöründe deneyim kazanıp, yaptığı işi bir paket haline getirip toplu
şekilde satmaya çalışan iş modelini pazarlar.

Bu tip bir ajans modeli olmak için sektörün ihtiyaçlarını üç aşağı beş
yukarı anlamak ve buna yönelik bir pazarlama yapmak gerekir.
Özellikle görüşmeler sırasında sunacağınız referanslar daha büyük
önem taşır, o yüzden altını dolduracak bir seviyede olmanız gerekir.

Ayrıca sektörel ajans ünvanını kullanarak müşteriniz ile masaya


oturduğunuzda, onun sektörüne dair derin bilgilere sahip
olduğunuzu göstermeniz ve mesleki jargonu konuşabiliyor olmanız
gerekir. “Sektöre yönelik” bir dijital ajans olduğunuzu söyleyerek
ortaya belli bir iddia atmış olursunuz, bu yüzden bunu
desteklemeniz şarttır.

Dijital ajans olarak kendi konumunuzu sürekli olarak güncellemeniz


gerekecektir. O yüzden başlarda web sitenizde veya sosyal

116
medyanızda olabildiğince “geniş” bir yelpazede göstermeniz ve
deneyim kazandıkça kendinizi özelleştirmenizi tavsiye ederim.

Ajansı kurarken gaza gelip belli bir sektöre yönelik isim seçerseniz,
sonradan manevra kabiliyetiniz azalır.

Bir de ajansınıza veya markalarınıza yeni bir isim araken,


beğendiğiniz isimleri önce Google’da arayın yapın ve neler çıktığını
kontrol edin. Kelime sallarken abuk subuk anlamlara gelen şeylere
denk gelebilirsiniz.

Alacağınız ismin veya benzer versiyonlarının başkaları tarafından


kullanılmadığından emin olun.

117
Ajans Olarak Büyüme ve Ölçeklenme
İş dünyasında ölçeklenme, yani scalability kavramı, bir işletmenin
veya projenin büyüme kapasitesini tarif etmekte kullanılır.

Ben tek bir kişi olarak çalışıyorsam, yapabileceğim işlerin bir sınırı
bulunur. Örnek veriyorum, aynı anda 5 müşteriye hizmet
veriyorumdur, altıncı müşteri gelir ve ben artık bu noktada artık
işlere yetişmekte zorlanmaya başlarım. Burası benim kapasite
limitimi belli eder.

Fakat şimdi benim zaten, bir müşteriden ortalama alabildiğim para


belli. Fiyatımı da sürekli artıramam, bunun da bir limiti var. İşte bu
noktada, tek başımayken kazanabileceğim paranın bir üst limiti
beliriyor.

Bu durum tüm iş sektörlerinde geçerlidir. Bir noktadan sonra


ajansımın içine, belli işleri yapacak elemanlar dahil etmem gerekir.
İşte bu yapıyı kurmaya başladığınız an, gerçek bir iş adamı olmanın
zorluklarını görmeye başlayacaksınız. Çünkü odağınız yapılan
işlerden ziyade, işlerin nasıl yapıldığı konusuna kayacak.

Bir ajans olarak büyürken, öncelikle nakit akışınızı rahat bir şekilde
sağlıyor olmanız gerekir. Şirketinize katacağınız ortalama bir eleman,
maaşı, SGK primleri, yol ve yemek gibi masrafları ile net maaşının
neredeyse 1.5 - 2 katı bir masrafla girecektir.

118
Ve bu elemanın, maaşlı bir çalışan olarak işine devam etmesi için,
aldığı paranın üzerinde bir değer üretmesi gerekecektir.

İşler yoğunlaştığında ajansların ilk tercih ettiği eleman türü; tasarım,


reklam, sosyal medya yöneticiliği gibi doğrudan üzerine iş
yıkılabilen elemanlar olur. Bu mantıklı bir hareket olarak görünebilir,
ancak pratikte hatalıdır.

Çünkü birincisi, hiçbir eleman bir patron kadar çalışmaz. Çalışması


da beklenemez. Dijital ajanslarda çalışacak insanlar, genelde analitik
zekalarından ziyade, kreatif yetenekleriyle değer katan kişilerdir,
ancak bu durum bir hız kaybına sebep olur.

Bu yüzden, içeri “işin amelelik kısmını üstlenecek” bir eleman


almaktansa, bu konuda proje bazlı destek verebilecek “freelance”
kişiler ile çalışmak çok daha mantıklıdır.

Ölçeklenme için en önemli konu satıştır. Bu yüzden bir dijital


pazarlama ajansı olacaksanız, öncelikle satışlarınızı artıracak bir
eleman almanız ölçeklenmenizi en büyük katkıyı sağlayacaktır. Bu
durumda eleman size iş getirecek, siz de gelen işi freelancer
insanlara yaptırarak işi yöneteceksiniz. Daha sonra da, işi yönetecek
deneyime sahip insanları işe alarak daha da büyüme sağlayacaksınız.

Büyümenin altın formülü budur.

119
Kapanış

Size uzun yılların deneyimini özetlediğim, 120+ sayfalık koca bir


köşetaşı kitap bırakıyorum.

Dijital pazarlama sürekli yenilecek, gelişecek, sektör dinamikleri


devamlı değişecektir.

Bu yüzden size dijital pazarlamada kullanılan araçları anlatırken,


bunun yanında bunları pazarlamada nasıl kullanacağınızı da
anlattım.

Bu araçlar değişebilir, yenileri çıkabilir, bazıları dünyadan silinebilir.


Ama siz, bir pazarlama ajansı olmanın ne demek olduğunu
anladığınızda ve sektörde nasıl çalışacağınızı bildikten sonra bunların
hiçbiri önemli değildir.

Önemli olan müşteri bulmayı öğrenmek, kendini parlatmayı


bilmek ve pazarlamanın temellerini işinizin her alanına
uygulayabilmektir.

Dijital pazarlamanın bana kattığı en büyük nimet, bambaşka


sektörleri deneyimlemek ve iş dünyasını kapsamlı bir şekilde
öğrenmek olmuştur.

Bu sizler için de böyle olacak.

120
Çünkü bir dijital ajans olduğunuzda, çalıştığınız her sektörün içine
girip çıkabilecek, sektör dinamiklerini yakın ama güvenli bir
mesafeden izleyecek bir konum elde edeceksiniz.

Neredeyse hiç risk almadan, yüzlerce iş modelini deneyimleyip, “iş


adamlığı” dünyasını öğreneceksiniz.

Şundan eminim, bu kitabı okuyup kendini ajans modeline çeviren


sizler, çok kısa zaman içinde farklı işler kurup zengin olacaksınız.

Bunu biliyorum, çünkü çalışmaya başladığınız her müşteri ile farklı


sektörlerin kapısını aralayıp neler döndüğünü izleme şansınız olacak.
Eninde sonunda ise altın fırsatları yakalamaya başlayacaksınız.

O fırsatı yakaladığınızda da en büyük avantajınız, “pazarlama


yapmayı” doğrudan biliyor olmanız olacak.

Çünkü sektörünüz, iş modeliniz, ürününüz veya hizmetiniz ne olursa


olsun, bir işletmenin ayakta kalması için en önemli faktör “satış
yapmasıdır”.

Pazarlamayı bilen, satış yapar. Nokta.

Bir pazarlama ajansı olarak sürekli bir şey satmaya çalışacaksınız.


Emin olun, çok fazla sıçma hikayeniz olacak. Çok iş elinizde
patlayacak. Bunlar işin doğası gereği olacak ve hepsinde size bir şey
katacak.

121
Müşteriniz adına sürekli olarak ufak ufak hatalar yapın, riski düşük
tutarak sürekli yeni şeyler deneyin ve başarısını ölçün.

Yaptığınız tüm işlerde, elinizin altında büyük bir deneme tahtası


olacak. İşi batırmadan bundan faydalanın ve kendiniz için yeni şeyler
deneyin.

Ben ne krizlerle karşılaştım. Emin olun hepsi unutuldu ve işler


devam etti. Bu mücadele iş dünyasının bir parçasıdır, hatalar olur,
yanlışlar olur. Doğru iletişim ve doğru kriz yönetimiyle işler halledilir.

Birkaç sene önce Türkiye’nin en büyük üniversitelerinden birinin,


resmi sosyal medya hesabını yöneten ajansın stajyeri, kendi şahsi
hesabıyla karıştırarak üniversitenin hesabından küfürlü tweet attı.

Krizler, olaylar, basın açıklamaları, rektörlükten dekanlıktan


soruşturmalar, off neler döndü…

Stajyer işten çıkarıldı, özür dilendi, rektöre hata ile ilgili rapor verildi
ve kriz yönetimi olarak neler yapıldığı, hatanın bir daha olmaması
için ne önlemler alınacağı açıklandı.

Olay soğudu, çalışma hiçbir şey olmamış gibi yıllarca devam etti. Bu
kadar.

Sıçışlar olduğunda soğukkanlı kalmak, yetkililere “durum kontrol


altında, üzerine çalışıyoruz” diye rapor vermek ve elinizden
geldiğince temizlemek yeterlidir.

122
İş dünyasında asla ve asla zayıflık göstermeyin. Pişkin davranmayın,
durumu salmak veya oluruna bırakmak gibi bir salaklık yapmayın.
Hatanızı başkasına yıkın, ama oluşturduğu problemi kabul edip
özür dileyin, sorumluluk alıp büyük bir ciddiyetle düzeltin.

Günün kahramanı siz olursunuz. Bu işler böyledir.

Bununla birlikte, Dijital Pazarlama Ajansı Olmak kitabını


sonlandırıyorum. Kimsede olmayan, büyük bilgiler edindiniz. İşin
teknik kısımlarından ziyade, yönetim kısmına odaklanmanızı tekrar
iletiyorum.

Anlattığım taktikler, zamanla değişebilir. Önemli değil. İşi “idare


etmeyi” bildiğiniz sürece teknik bilgiye ihtiyacınız olmayacak.
Müşteri ilişkilerini iyi tuttuğunuz sürece işiniz her zaman değer
görecektir.

Yeni ajansınız hayırlı olsun.

123

You might also like