Professional Documents
Culture Documents
“Özgün bir tiyatromuz var mı?” sorusu yıllardan beri birçok eleştirmen tarafından
tartışılan, Türk edebiyatı ve tiyatrosu açısından önemli bir konu olmuştur. Orta oyunu,
meddahlık ve karagöz gibi geleneksel türlerden çağdaş tiyatroya geçişte Türk tiyatrosu, bu
türlerden ani bir kopuş yaşamış ve “Tiyatromuz, gelenekteki öğelerden yararlanmalı mı?”
sorusunu akıllara getirmiştir. Namık Kemal’in büyük ölçüde domine ettiği tanzimat edebiyatı
İstibdat Dönemi ile değişmeye başlamış ve yine Namık Kemal’in savunduğu “geleneği
unutma” fikri de aşılarak ondan yararlanmanın ve onu çağdaş tiyatro ile sentezlemenin yolları
aranmıştır. Bu noktada iki isime dikkat çekmemiz gerekmektedir: Haldun Taner ve Turgut
Özakman. Geleneği ve çağdaş teknikleri harmanladığı ilk epik tiyatro örneğini vererek
(Keşanlı Ali Destanı) tiyatromuzda bir sıçrama yaratan Haldun Taner’i, Fehim Paşa Konağı
vb. örneklerle Turgut Özakman izlemiştir.
Özellikle bu iki sanatçıdan bahsetmemin nedeni ise oyunlarının öneminin yanı sıra
onlara ne ölçüde değer verildiğini hatırlatmaktır. Geçtiğimiz günlerde Haldun Taner’in
Kadıköy’deki büstünün parçalanması ve geçtiğimiz yıl Fehim Paşa Konağı’nın
“Abdülhamit’e hakaret” ile suçlanması bahsettiğim “değeri” oldukça iyi örnekleyecektir.
Yaşanan bu hoşgörüsüzlüklerin karşısında bizlere düşen görevin ise bu yazarları ve eserlerini
iyi anlamak, anlatmak olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle ben de bu yazıda Turgut
Özakman’ın adı geçen eseri Fehim Paşa Konağını ele almaya karar verdim. Çünkü insanların
para ya da ün için değil, insan olmak için birbiriyle dayanışma içinde olması gerektiğini
vurgulayan oyunun ana fikri, yaşanılan saldırılar düşünüldüğünde güncelliğini hala
korumaktadır.
Turgut Özakman’ın 1979 yılında yazdığı tiyatro eseri Fehim Paşa Konağı, yazarın
batı tiyatrosu ile geleneği sentezlediği en yetkin oyunlarından biridir. Yazar, bu oyunda
Karagöz, Leyla ile Mecnun ve Ferhat ile Şirin gibi geleneğe ait anlatılarla Meşrutiyetin
ilanını iç içe geçirerek oyun içinde oyun kurgulamıştır. Oyunun bu biçimsel özelliklerini daha
ayrıntılı incelemeye başlamadan önce içeriğine ve eleştirel düşüncesine bakmak, az önce
bahsettiğimiz sebepler açısından oldukça yararlı olacak. Bu nedenle biz de önce içerdiği
eleştirel söyleme bakarak sonrasında da epik ve geleneksel özelliklerini tartışarak oyunu
inceleyelim.
Bir eleştirel tarih oyunu olarak Fehim Paşa Konağı:
“Rumeli’de
Ferhat’ın Şirin’e vurulduğu gibi
hürriyete vurgun deliler
dalga dalga ayaklanıyorlardı.
Yeni bir dünya kurmak için
can alıp can vererek.”1
Yılların kabadayısı Yedibela Rasim Baba, zamanında Fehim Paşa için çalışmış ve
sakat kalınca gözden düşerek kendine bir kahvehane açmış bir kabadayıdır. Oyun, tek hayali
oğlu Yusuf’un onun şanını devam ettirmesi olan Rasim Baba’nın oğlunun orta oyunu ve
Karagöz oynattığını, yer yer zil takıp oynadığını ve zenne rolü yaptığını anlattığı “acıklı”
hikayesi ile başlar. Daha sonra “adam olması” için Yusuf’u Fehim Paşa’nın konağına götüren
Rasim’in hayalleri, oğlunun haremdeki kadınları eğlendirmek için Karagöz oynatması ile
daha da yıkılır. Ancak Yusuf, Paşa’nın kızı Mihriban’a gönlünü kaptırmış, paşa da bu
nedenle Yusuf’u kapı dışarı etmiştir. Bunun üzerine birçok yanlış anlaşılma sonucu “hürriyet
kahramanı” ilan edilen Yusuf, kendini Deli Suat Paşa’nın konağında bulur. Hürriyetçi Deli
Suat Paşa ve Abdülhamit’in süt kardeşi Fehim Paşa arasındaki çekişmelere de geniş yer veren
oyunun ana konusu ise Meşrutiyet’in ilanından hemen önce İstanbul’un yaşadığı değişimdir.
“Hürriyet” kelimesinin başta yasak olduğu oyunun sonunda ise hürriyetçiler iktidarı ele
geçirecek ve Fehim Paşa linç edilecektir.
Turgut Özakman’ın Sarıpınar oyunu ile başlayan epik tarzda eleştirel-tarihi oyun
yazma yönelimi Fehim Paşa Konağı ile en olgun örneklerinden birini vermiştir.
Cumhuriyet’in 45. yılında yazdığı bu oyunla Özakman, yönetim sisteminin, iktidarların ve
devlet adamlarının sık sık değiştiği ülkemizde biçimde yapılan birçok yeniliğin aksine halkın
“öz” durumunda bir değişim olmadığını ve her devrin kendi adamlarını ürettiğini vurgulamak
istemiştir.2 Oyunda da açıkça gösterildiği gibi istibdat rejiminde “hürriyet” demek yasakken,
meşrutiyet geldiğinde ise en büyük suç hürriyeti eleştirmek olmuştur.3 Yani özünde hiçbir şey
değişmemiş ve tıpkı Fehim Paşa gibi halkı hiç tanımayan devlet adamları, ülkeyi yönetmeye
devam etmiştir. Kısacası Fehim Paşa Konağı, tarihimizin bir siyasal döneminden başka bir
siyasal döneme geçerken birkaç kez yinelenerek yaşadığı buruk ve komik hikayesini
anlatmaktadır.4 Oyunun seyirciye verdiği mesaj ise gerçek toplumsal ilerlemenin ün ve para
Yabancılaştırma unsuru:
Epik tiyatro anlayışının bizlere kazandırdığı oldukça önemli bir unsur daha
bulunuyor: Yabancılaştırma. Marksist literatürdeki temelde insanın emeğine
yabancılaşmasını niteleyen “yabancılaşma” kavramı, edebiyat ve sinema gibi bir çok alanda
kendini göstermiş ve tiyatroya da yansımıştır. Tiyatrodaki yabancılaştırma, seyirci ile oyun
arasındaki ilişkiyi belirlemektedir. O, olaylara ilişkilere ve durumlara alışılmış biçimdeki
kalıplı ve donuk bakışı yok etmek için önerilmiş bir estetik anlayıştır.7 Seyirciyi gözlemci
konumuna getirerek onun oyuncular ile özdeşleşmesini önlemektedir. Oyuncu ile
özdeşleşmeyen seyirci, olaylara üçüncü bir göz olarak dışarıdan bakmakta ve bu şekilde
yaşananlar hakkında düşünerek belli bir yargıya varabilmektedir. Seyirciye bir dünya görüşü
sunmayı amaçlayan epik tiyatro için seyirciyi düşündürmek ve onun bir yargıya varmasını
sağlamak oldukça önemlidir.
Örneğin, oldukça trajik ve üzücü bir halde olan oyuncuların haline seyircinin
gülebilmesi, bu yabancılaştırma unsuru sayesinde gerçekleştirilmektedir. Eğer oyuncu acı
çektiği anda seyirci olarak bizler de acı çekersek onu gözlemleme ve hakkında yorum yapma
fırsatını yakalamak mümkün olmayacaktır.. Fehim Paşa Konağı’ndan bir örnek vererek ne
demek istediğimizi daha iyi açıklayalım:
“Tabi vermez Paşa kızını. Adam olmak için evin barkın olacak, paran pulun olacak. Var mı
bizde?”
Pertev Bey ve Rasim Baba’nın Fehim Paşa’nın kızını istedikten sonra kovuldukları bu
sahnede birçok seyirci onlara üzülmekle beraber bu alıntıladığımız bu söyleme de
katılabilirdi. Çünkü bir toplum olarak para pul olmadan evlenilemeyeceğini kabüllenmiş
durumdayız. Üstelik onlara sorsak seyircinin birçoğu da parasız ve evsiz bir adama kızını
vermeye yanaşmaz Ancak yabancılaştırma unsuru ile kafasında belli yargılar oluşmaya
başlayan, herhangi bir karakterle özdeşleme kuramayan seyirci, oyundaki paralı pullu
sahtekarlara bakıyor ve “Adam olmak için para pul mu lazım?” diye sorgulamaya başlıyor.
Bu noktada yazar da vermek istediği mesaj konusunda başarılı oluyor. Kısacası,
yabancılaştırmanın seyirciye bir dünya görüşü sunmakta oldukça önemli bir unsur olduğunu
görebiliyoruz. Peki yabancılaştırma sahnede nasıl uygulanır?
Yabancılaştırma unsuru, oldukça farklı şekillerde kullanılabilir. Ancak bunların en
bilineni, Brecht’in de Çin tiyatrosundan esinlendiği “oyuncunun ve seyircinin bir tiyatroda
olduğunu bilmesi” tekniğidir. Oyuncular hiçbir zaman oynadıkları karakterin bir rol olduğunu
unutmazlar ve bunu sık sık göstererek seyirciyi de karakterle özdeşlik kurmaktan uzak
tutarlar.
Fehim Paşa Konağı’nda da çeşitli rollere bürünen anlatıcının aynı teknik ile
yabancılaştırmayı sağladığını söylemek mümkün:
7 Özdemir Nutku, “Bertolt Brecht ve Epik Tiyatro”
"Şimdi çok heyecanlıyım. Benim sahnem geliyor. Göreceksiniz yazgım değişecek."
Seyircilerle ve diğer oyuncularla sık sık bu şekilde diyalog kuran anlatıcı, yaşanan olayların
ve karakterlerin gerçek olmadığını bu gibi girdilerle hatırlatıyor.
Bunun yanı sıra müzik ve dans unsurunun da yabancılaştırmada önemli bir etken
olduğunu söyleyelim. Tıpkı anlatıcının sık sık araya girmesi gibi müzik ekibinin de araya
girmesi, seyirciye kafa toplama ve o an bulunduğu duygu durumundan uzaklaşma imkanı
sağlıyor.
Sonuç yerine:
Toparlamak gerekirse, Turgut Özakman’ın 1960’larda filizlenen epik tiyatro
anlayışıyla yazdığı Fehim Paşa Konağı, çağdaş tiyatro teknikleri ile açık biçim ve gelenekteki
unsurları birleştirerek yarattığı özgün tiyatro örneklerimizden biridir. Özgün bir
edebiyatımızın ve tiyatromuzun olup olmadığını hala tartıştığımız bugün, Fehim Paşa Konağı
gibi oyunlar, yapılan tartışmalar açısından da oldukça ilerletici örneklerdir.
Bunun yanı sıra şehir tiyatrolarında halen oynanmakta ve Kemal Kocatürk tarafından
yönetilmekte olan oyun ne yazık ki geçtiğimiz yıl bazı gazetelerce “Abdülhamit Han’a
hakaret etmek” ile suçlanarak yıllar sonra tekrar gündeme geldi. Tam da Turgut Özakman’ın
oyunda eleştirdiği zihniyetin değişmediği, Fehim Paşa Konağı yazıldıktan tam 37 yıl sonra su
yüzüne çıkmış oldu. Bu nedenle seyirciyi biraz olsun düşünmeye sevk eden epik tiyatronun
günümüzde de önemini koruduğunu vurgulamak, özellikle yaşanan talihsiz örneklere
baktığımızda oldukça zorunlu bir ihtiyaç olarak önümüzde durmaktadır, diyebiliriz.
Kaynakça:
And, Metin. “Tiyatroda Açık Biçim ve Türk Tiyatrosu Açısından Önemi”Özakman, Turgut. Fehim
Paşa Konağı. Ankara: T İ S A Matbaası, 1989.
Özdemir, Nutku. “Bertolt Brecht ve Epik Tiyatro”
Yüksel, Ayşe. “Turgut Özakman’ın Oyun Yazarlığının İkinci Dönemi”