Professional Documents
Culture Documents
Ahmet Emre Dagtasoglu Kanta Giden Yolda
Ahmet Emre Dagtasoglu Kanta Giden Yolda
Cilt: 6 Sayı: 11
Ocak - Haziran 2012
ISSN 1306-7877
Journal of Social Sciences
Semi-Annual Academic Journal
Vol: 6 Num: 11
January - June 2012
ISSN 1306-7877
Toplum
Bilimleri
Dergisi
Journal of Social Sciences
Hakemli Bilimsel Dergi/Semi-Annual Academic Journal
Sahibi/Owner
Moif Yayıncılık Rek. Paz. ve Tic. Ltd. Şi. adına Mehmet Orhan Özcan
Editör/Editor-in-Chief
İhsan Çapcıoğlu
Makaleler
Fatih İBİş 31
Hermenöik ve Yapısöküm Kuramına Genel Bir Bakış
Mualla YIlDIZ 57
İlköğreim Öğrencilerinin (4–7. Sınılar) Tanrı İmgesi İle İlişkili
Bazı Faktörlerin İncelenmesi
Tuncay AKGüN 69
Felsei Düşüncede Yaratma Problemi
Halide ASlAN 97
The Naional Archives ve The Briish Library’de Bulunan Osmanlı ile
ilgili Dökümanların Değerlendirilmesi
abstract
Leibniz, Wolf and Baumgarten on The Road to Kant. In this essay some
speciic issues which have an important place in the historical background
of the philosophy of Kant are analyzed through the tradiion of Leibniz,
Wolf and Baumgarten. For this purpose, the essay begins with an analysis
of the inluence of Leibniz’s disincion between “truths of fact” and “truths
of reason” on Kant’s disincion between analyic and syntheic judgments.
In addiion, the inluence of the concepts of “ime”, “space”, “percepion”
and “appercepion”, as employed in the philosophy of Leibniz, on Kant’s
terminology is emphasized. Next the essay focuses on Wolf’s inluence on
the insituionalizaion of German philosophy. Finally the essay concludes by
calling atenion to the deviaion from the raionalist tradiion introduced by
Baumgarten and the important impact this had on Kant’s philosophy.
key words
Gofried Wilhelm Leibniz, Chrisian Wolf, Alexander Gotlieb Baumgarten,
Immanuel Kant, Truths of Fact, Truths of Reason, Analyic Judgment, Syntheic
Judgment, Time, Space, Percepion, Appercepion, The Principle of Suicient
Reason. Aestheic, 18th Century German Philosophy.
Giriş
Kant’ın beslendiği düşünce kaynaklarını sergilemeyi amaçlayan çalışma-
lar, genellikle Descartes, Locke, Hume, Rousseau, Newton ve Leibniz gibi dü-
şünürleri incelemekle işe başlarlar. Bu düşünürler ve bağlı oldukları düşünce
gelenekleri sadece Kant’ı anlamak için değil, modern felsefeyi bir bütün olarak
doğru değerlendirebilmek için de iyi bilinmelidirler. Fakat bu çalışmada, genel
fotoğrafa bakmak yerine Leibniz’den başlayarak 18. yy. Alman felsefesi üzerin-
de durulacakır. Burada akla 18. yy. Alman felsefesinin başlı başına bir çalışma
alanı oluşturacak kadar zengin ve karmaşık olduğu gelebilir. Zira o dönemde
Almanya’da birçok düşünürün müdahil olduğu canlı bir tarışma ortamı oluş-
muştur. Bu çalışmada ise Kant felsefesi ile bağlanısı içerisinde Leibniz, Wolf ve
Baumgarten merkeze alınacak, yeri geldikçe 18. yy. ile ilgili önemli bazı husus-
lara işaret etmekle yeinilecekir.
Çalışmanın amacı Kant felsefesindeki önemli bazı hususların tarihsel arka
planlarını sergileyerek daha iyi anlaşılabilmelerini sağlamakır. Bu amaçla ilk
olarak Leibniz’in akıl doğruları ve olgu doğruları arasında yapığı ayrım üzerin-
de durulacakır. Bu ayrımın Kant üzerindeki etkisi özellikle analiik ve senteik
yargılar bağlamında izlenmeye çalışılacakır. Önem arz eden hususlar oldukla-
rından Leibniz’in zaman ve mekan anlayışı ile “algı” ve “tamalgı” arasında yap-
ığı ayrıma da dikkat çekilecekir. Wolf üzerinde de kısaca durulduktan sonra,
duyarlığa önem afetmesi ile rasyonalist gelenekte önemli bir kırılmaya neden
olan ve bu bağlamda Kant üzerinde de ciddi etki bırakan Baumgarten’ın görüş-
leri incelenecekir.
goriler ile duyu nesneleri arasında kurduğu bağlanıda, dolayısıyla senteik yar-
gıları tanımlayıp ortaya koymasında Hume ve Leibniz’in farklı açılardan paralel
bir etkisi bulunmaktadır.
Bu hususta şu sonuca varmak mümkündür. Kant’ı dogmaik uykularından
uyandıran, nedensellik eleşirisi ile Hume olmuştur. Hume bu eleşiri ile akıl
doğruları ve olgu doğruları arasındaki uçuruma dikkat çekmişir. Olgu ve akıl
doğrularını ayırma eğilimi zaten hemen tüm 17. ve 18. yy. düşünürlerinde kar-
şılaşığımız bir durumdur. (Bkz. Mates, 1986: 105; Leibniz, 1997: 80) Hume’u
farklı kılan bu nedensellik eleşirisi iken, Leibniz’i farklı kılan da bu uçurumun
nasıl aşılabileceği yönünde yeter neden ilkesi ile bir ışık yakmış olmasıdır. Bu
uçurumun aşılıp aşılmadığı ve hata aşılıp aşılamayacağı ayrı bir tarışma ko-
nusudur. Fakat tarışmasız olan nokta ise Kant’ın Hume’un eleşirileri ile farkı-
na vardığı sorunun çözümünde Leibniz’in düşüncesinden yardım aldığıdır. Bu
bağlamda Dewey “Leibniz’in Kant’a miras olarak bırakığı şey tanımlanmamış
olan ‘olgu meselelerinin kendisine dayandığı ilke yeter neden ilkesidir’ ikridir”
(Dewey, 1902: 267) tespiinde bulunmaktadır.
Leibniz’in yapığı bu olgu doğruları ve akıl doğruları ayrımı ile bunların da-
yandıkları ilkelerin başka bir önemi daha vardır. Şöyle ki rasyonalist bir ilozof
olan Leibniz akıl doğrularının doğuştan olduğu ve bu doğruların sonradan öğ-
renilmediği konusunda ısrarcıydı. Bunu özellikle Locke’un İnsan Anlağı Üzerine
Bir Deneme isimli eserine karşı yazdığı Yeni Denemeler’de açık bir biçimde gör-
mekteyiz. Leibniz’in şu ifadeleri bunu açık bir biçimde göstermektedir:
Olumsal doğrular ya da olgu doğrularının bize gözlem ve de-
neyim yoluyla geldiklerini kabul ediyorum. Ama türeilmiş
zorunlu doğruların ibidai (birincil) doğrularla ilişkilendirilmiş
olan ispat, tanım ya da idealara dayandığında ısrarcıyım. İbidai
doğrular (çelişmezlik ilkesi gibi) duyulardan ya da deneyimden
gelmezler ve eksiksiz bir biçimde kanıtlanamazlar ama doğal
içsel ışıktan gelirler; bunların doğuştan olduğunu söylerken an-
latmak istediğim budur. (Leibnitz, 1896: 22, 71-75-79-82; Leib-
niz, 1975: 46, § 27)
Fakat Leibniz bu düşüncesine rağmen duyu bilgisinin ya da olumsal doğru-
ların önemsiz olduğu ikrinde değildir. Çünkü o, “önermelerin doğruluk ve yan-
lışlıklarının isisnasız bir biçimde şeylerin doğasında temellendiğini, keyi olma-
dıklarını teyid etmektedir.” (Rescher, 1967: 25) Ayrıca yukarıda bir pasajı alın-
ılanan Yeni Denemeler’de, Locke’un bilginin kaynağı olarak gördüğü iki husus
konusunda, yani duyular ve releksiyon konusunda onunla hemikir olduğunu
da söylemektedir. (Bkz. Leibniz, 1997: 53) Buna ek olarak üzerinde durulmuş
olduğu üzere yeter neden ilkesi, olumsal doğrular alanıyla yakından alakalı olan
bir ilkedir. Burada, Leibniz’in doğuştan ideleri empiristlere karşı savunmasına
134 Toplum Bilimleri • Ocak 2012 • 6 (11)
rağmen duyu bilgisine de önem afetmiş olmasının Kant üzerinde etki bırakığı
söylenebilir. Zira Kant felsefesinde bu karşıtlığın nasıl bir dengeye geirilmeye
çalışıldığı ve çözüm yolları arandığı bilinmektedir. Bu arayışta Kant’ın empirizm
ve rasyonalizm arasında yakaladığı dengede Baumgarten’ın yanı sıra Leibniz’in
Yeni Denemeler’inin de belli ölçülerde etkisi olduğunu söylemek yanlış olmasa
gerekir.
Kant felsefesi açısından önem arz eiğini gördüğümüz başka bir husus
ise Leibniz’in zaman ve mekan anlayışıdır. Leibniz’e göre zaman ve mekan
(uzay) soyutlamalardan başka birşey değildirler. (Bkz. Leibniz, 1997: 53) Yeni
Denemeler’de beliriğine göre “...aslında zaman ve mekan sadece düzen çeşit-
leridirler ve bu düzenler içinde boş yerler, eğer böyle bir boşluk varsa, sadece
aktüel olanla ilişkisi içerisinde birarada oluştan yoksun olmanın imkanını gös-
terir.” (Leibniz, 1997: 127) Dolayısıyla birer düzen çeşidi olan zaman ve mekan
bağlanılardan ayrı var olan tözler değildirler, yani mutlak bir varlıkları yoktur.
Bu bağlamda Leibniz mekanda boşluğun olduğu ikrine de kaılmamaktadır.
Monadların uzamsız ve bölünmez olmaları da ancak böyle anlam kazanabilir
zaten. Nicholas Rescher bu konuda şu tespii yapmaktadır:
Mekan (uzay) ve zaman bağımsız bir biçimde önceden varolan
ve içine gömülü bulunan varlıkların (eniies) varoluşlarını ön-
celeyen mahfazalar değildirler. Onlar iyi tesis edilmiş fenomen-
lerdir ve bu bağlamda varoluşları da ikincildir; zira bu, monad-
lardan ve onların özelliklerinden türemişir. (Rescher, 1967: 89;
Mcrae, 2006: 183-184)
Leibniz’in bu konudaki görüşlerini derli toplu bir biçimde en açık ifadele-
riyle bulabileceğimiz eser, Newton’un bir öğrencisi ve arkadaşı olan Clarke ile
yapığı yazışmalardır. Bu mektuplarda Newton’cu mekan anlayışı ile Leibniz’ci
mekan anlayışının çarpışmasını görürüz. Bu eserde Leibniz Clarke’a karşı şunu
söylemektedir:
Birçok kereler söylediğim üzere benim ikrime göre mekan, za-
man gibi sadece göreli (relaive) olan birşeydir; onu, zamanın
bir sıra ve dizi olması gibi, birlikte varoluşun bir düzeni olarak
kabul ediyorum. (Alexander -ed.-, 1956: 25)
Görüldüğü üzere Leibniz’in bu konudaki görüşlerinin Kant’ın görüşleri ile
büyük benzerlik ve paralellikleri vardır. Hata “Kant’ın zaman ve mekan teorisi
genel olarak Leibniz’in teorisinin gelişirilmesidir” (Alexander, 1956: XLVI) de-
nebilir. Ama şüphesiz Kant’ın Leibniz’in zaman ve mekan anlayışını olduğu gibi
aldığı iddiasında bulunmak pek doğru olmaz. Üstelik Kant’ın düşünce serüveni
boyunca bu konudaki görüşleri, eleşirel dönemdeki nihai haline varana kadar
çeşitlilik arzetmişir. Görüşler arasındaki bu pralelliğe rağmen önemli farklar
Kant’a Giden Yolda Leibniz, Wolf ve Baumgarten 135
Christian Wolff:
18. yy. Alman düşünce dünyasındaki en önemli isimlerden birisi de Chrisi-
an Wolf’tür. Wolf’ün belli konulardaki orijinalliğinin teslim edilmesi gerekiği-
ni düşünen yazarlar (Bkz. Peursen, 1987: 82) olmasına rağmen, onun Leibniz’in
bir takipçisi ve düşüncelerini sistemleşiren ikinci sınıf bir düşünür olduğu genel
kabul görmektedir. Zira Wolf felsefesinin en temel ilkeleri Leibniz’in sistemin-
den alınmışlardır. (Bkz. Copleston, 1960: 107-109) Kimi düşüncelerinin ayrını-
larında farklı yanlar bulunsa da Leibniz’in bir takipçisi olduğu tespii haklı gibi
görünmektedir. Dolayısıyla selei ya da 18. ve 19. yy.’lardaki haleleri gibi özgün
bir ilozof olduğunu söylemek zordur. Buna mukabil onu Alman düşünce tarihi
için önemli kılan başka özellikleri vardır. Bu özellikler Wolf’ü günümüz için bile
dikkate alınması gereken bir düşünür yapmaktadır. Bahsi geçen özellikler ise
temelde Alman felsefesinin gelişmesindeki olumlu katkılarıyla ilgilidir.
Chrisian Wolf’ün önem arzetmesini sağlayan bu hususlardan ilki Alman-
canın bir felsefe dili olarak temayüz etmesindeki büyük katkısıdır. Zira 18. yy.
Almanyası’nda karşımıza çıkan önemli birkaç husustan ilki Almancanın bir fel-
sefe dili olarak gelişmesidir. Bu hususta önceki yüzyıllarda Meister Eckhardt’ın
da çabaları ve önemli etkileri olmuş olsa da özellikle 18. yy. ile başlayan süreçte
Almancaya ilginin yoğunlaşığı görülmektedir. Bu süreçte Thomasius, Meier,
Gotsched (Bkz. Beck, 1996: 46, 249, 279, 286) gibi düşünürlerin önemli etkile-
ri olmuştur. Ancak bu husutaki en önemli katkının Wolf’a ait olduğu ve bunun
gözardı edilmemesi gerekiği bir gerçekir. Beck’in tespiine bakacak olursak
Wolf Alman felsefesinin kelime hazinesini oluşturan başyazardır:
O, Alman Felsefesi’nin kelime hazinesini oluşturan başyazardı.
18. yy. boyunca Alman Felsefesi çoğunlukla Laince yazılmaya
devam etmesine rağmen Almanca onun ellerinde felsei dü-
şünce için uygun bir araç haline gelmişir. (Beck, 1996: 261)
Leibniz bile Laince ve Fransızca yazmayı tercih ederken, hata Kant döne-
minde bile eserlerin dörte biri Laince yazılırken Wolf başta olmak üzere yu-
karıda adı anılan düşünürler Almancanın bir felsefe dili olarak gelişmesini sağ-
lamış ve terminolojisini olgunlaşırmışlardır. Wolf’ün bu konudaki çabasıyla da
bağlanılı olduğunu söyleyebileceğimiz başka bir yönü ise Almanya’da felsefe
138 Toplum Bilimleri • Ocak 2012 • 6 (11)
Aralarındaki farkı tahmin etmek ise zor değildir. Manık gerçekliği açık ve seçik
kavramlarla kavrarken esteik, konusunun doğası gereği gerçekliği daha muğlak
bir yolla kavrar. Seçiklik şarını tam olarak yerine geiremese de kendine has
bir açıklığı vardır. (Bkz. Wessell, 1972: 336) “Aşağı bilme yeisini ilgilendiren
tasarımların mükemmelleşirilmesi ya da bir tasarımın diğerinden daha açık
olduğunun söylenmesi nasıl mümkündür” diye bir soru gelmektedir akla. Ba-
umgarten bunun temsil gücüne bağlı olduğunu düşünmektedir. Şöyle ki her-
hangi bir tasarımda diğer tasarımlardan daha çok temsil gücü varsa bu tasarım
diğerlerinden daha açık bir tasarımdır. Şiir Üzerine Düşünceler’de bu konuyu şu
şekilde dile geirmektedir:
Hepsi karmaşık olan tasarımlardan A tasarımında B, C, D vs.’den
daha çok temsil gücü varsa, A’nın diğerlerinden “yaygın olarak
daha açık” [extensively clearer] olduğu söylenecekir. (Baum-
garten, 1954: § 16)
Baumgarten’ın bahseiği bu mükemmellik çeşidini Leibniz’i de akılda tu-
tarsak Beck’in önerisiyle “duyuda verilen bir mükemmellik çelişki barındırma-
yan çeşitlilikir” (Beck, 1996: 286) şeklinde anlayabiliriz. Bu çeşitliliğe açıklığını
ve rengini veren de yukarıda Baumgarten’dan alınıladığımız pasajdan anlaşıla-
bileceği üzere bir tasarımın temsil gücünün derecesidir.
Görüyoruz ki duyu ve akıl bilgisi arasında yapılan ayrımda rasyonalist ge-
leneğin doğal olarak akla ağırlık vermesine rağmen yine bu gelenek içerisinde
yeişen Baumgarten duyu bilgisinin de bir düzeni ve kendine has mükemmel-
liği olabileceğini iddia ederek bu anlayışın sınırlarını ihlal etmektedir. Yukarıda
aktarılanlardan da anlaşılabileceği üzere esteiği de bu anlayış üzerine dayan-
dırmaktadır. Bu önemli olguyla ilgili olarak Angelico Nuzzo “Baumgarten estei-
ğinin meziyei, duyarlığa iibarını vermiş olmasıdır. Böylece o, ruhun en karanlık
olan ve aşağıda bulunan kısmını ıslah etmişir” (Nuzzo, 2006: 580) tespiinde
bulunmaktadır. Bu girişimi yaparken Baumgarten’ın Anik Yunan düşünürleri
ile Kilise babalarına dayandığını Şiir Üzerine Düşünceler’indeki sözlerinden an-
lamaktayız. Zira Baumgarten onların bu olgunun farkına çok eskiden varmış ol-
duklarını belirtmektedir. (Bkz. Baumgarten, 1954: § 116) Zaten esteik isimlen-
dirmesini de kökeni Anik Yunan düşünürlerine dayanan aisthesis (ασθησις)
ve noesis (νόησις) karşıtlığından hareketle tercih eiği de bilinmektedir.
Baumgarten’ın etkisi Almanya’da oldukça güçlü olmuştur. Bunun ise birkaç
nedeni vardır. İlk olarak iyi bir hoca olduğundan dersleri birçok kişi taraından
izlenmişir. İkinci olarak bu dersleri izleyenler arasında şairler ve felsefeciler ye-
işmişir ki bunlar hem Baumgarten’ın düşüncelerinin yaygınlaşmasına vesile
olmuşlar hem de yeni gelen esteik anlayışı için zemin hazırlamışlardır. (Bkz.
Reiss, 1994: 649-650) Bu öğrenciler arasında en dikkate değeri ise Meier ol-
muştur. Baumgarten’ın Kant üzerindeki etkilerine değinmeden önce öğrencisi
Kant’a Giden Yolda Leibniz, Wolf ve Baumgarten 143
Meier hakkında da kısaca durmak yerinde olabilir. Zira o hem Alman felsefesi-
nin gelişiminde önemli igürlerden birisidir hem de belli oranlarda Kant’ın ter-
minolojisine katkıda bulunmuş ve onu etkilemişir.
Meier, hocası Baumgarten’ın düşünceleri üzerine yayınlar yapmış ve este-
iğin kabullenilmesinde büyük rol oynamışır. Üstelik 30 yılı aşkın akademik ha-
yaında birçok eser yazmış ve bunları da Laince ya da Fransızca değil Almanca
kaleme almışır. (Bkz. Reiss, 1994: 652-653) Bu husus da yukarıda işaret edilmiş
olduğu üzere dönem iibariyle Almancaya yapılmış bir hizmet olarak değerlen-
dirilebilir. Ayrıca bu tavrı Baumgarten’ın düşüncelerinin yaygınlaşmasını kolay-
laşıran etkilerden birisi olmuştur.
Kant’ın da Meier’in Vernuntlehre isimli kitabını manık derslerinde kul-
landığını ve onun taraından adapte edilen ya da ortaya konan birçok terimin
Kant taraından kullanıldığını bilmekteyiz. Buna ek olarak Meier’in Locke fel-
sefesinin Almanya’da daha iyi tanınmasına yardım eiği ve bu bağlamda Kant
için Locke’un daha göze çarpan bir igür olmasını sağladığı da araşırmacılar
taraından ileri sürülmektedir. (Bkz. Pozzo, 2005: 186-187-188)
Kısa da olsa Meier hakkında bu söylenenlerden sonra Baumgarten’ın Kant
felsefesindeki etkisine geçecek olursak yukarıda ele alınmış olan hususlarla da
bağlanısı içerisinde birkaç nokta üzerinde durulabilir. Öncelikle Baumgarten’ın
aşağı bilme yeilerinin de bir düzeni ve kendilerine göre bir mükemmellikleri-
nin olacağı ikrinin Kant’ın zaman ve mekan anlayışına etki eiğini söylemek
mümkündür. Şöyle ki düşünürler genelde akli olanın açık seçik olduğunu ama
duyusal olanın karmaşık olduğunu savunuyordu. Hele ki rasyonalist gelenekte
bunun daha keskin bir biçimde kendini göstermesi doğaldı. Ama Baumgarten
duyuların da kendine has bir mükemmelliğinin, dolayısıyla düzeninin olacağını
vurgulayarak Kant’ın Transzendental Esteik’te yapığı zaman ve mekan görüsü
düzenlemesine yol göstermişir. Çünkü onlar da bir bakıma duyunun açıklaş-
masını sağlayan biçim vericilerdir. Bu noktada “Transzendental Esteik’in adı-
nın Baumgarten’ı takiben ama onu aşarak koyulduğu da haırlanmalıdır.” (Beck,
1996: 458)
Tam da bu noktada Leibniz’e dönerek yukarıda aktarılmış olanlarla
Baumgarten’ın Kant üzerindeki bu etkisini birleşirebiliriz. Şöyle ki Leibniz’in
zaman ve mekan anlayışının Kant üzerinde etki bırakmış olduğunun söylene-
bileceği kaydedilmişi. Bu etkinin yönü ise zaman ve mekanın başlı başına bir
töz olmadığı, aksine zaman bağlamında olguların bir sıra düzeni, mekan bağla-
mında ise nesnelerin düzenlenişi olduğu yönündeydi. Dolayısıyla Kant’ın özel-
likle mekan anlayışı Newton’unki gibi boş bir mekana benzese de Leibniz’in
vurguladığı gibi nesnelerin düzeninden oluşmaktaydı. Bu tespii Baumgarten’ın
aşağı yeilerin düzeni ile birleşirirsek Kant’ın mekan anlayışını ve onunla para-
lel olarak zaman anlayışını kökenlerine giderek kavramak daha kolay olacakır.
144 Toplum Bilimleri • Ocak 2012 • 6 (11)
Sonuç:
Kant’a uzanan yolda Leibniz’den başlayarak 18. yy. boyunca Alman felse-
fesinde birçok tarışma ve önemli gelişme meydana gelmişir. Kant felsefesinin
hemen her yanı ile ilgili malzeme buralarda gömülü olduğu gibi onun felsefesini
hazırlayıcı etkisi olan bu hususlar büyük önem taşımaktadırlar. Ancak çalışma-
nın başında da işaret edildiği üzere 18. yy. Alman felsefesi başlı başına bir ça-
lışma alanı oluşturacak kadar çok yönlü ve karmaşıkır. Dolayısıyla burada belli
problemler çerçevesinde Leibniz’den Baumgarten’a kadar bir çizgi izlenmişir.
Her konu başlığı alında ilgili meselelerle alakalı sonuçlar ve bağlanılara
dikkat çekildiği için burada tekrar bu konular üzerinde uzun uzun durulmaya-
cakır. Ancak sonuç mahiyeinde şu söylenebilir ki Kant’ın hem zaman-mekan
anlayışı hem yeiler arasında yapığı ayrımlar hem de yargı konusundaki dü-
şünceleri, yukarıda ele alınmış olduğu üzere Leibniz ve Baumgarten’dan önemli
derecede etkilenmişir. Leibniz’in yapığı akıl ve olgu doğruları ayrımı Kant’ın
yargı anlayışına giden yolda önemli bir merhaledir. Bunun önem arz etmesinin
sebebi ise felsefe sorunlarına içkin bir konu olmasının yanı sıra Almanya’da el
yordamı ile 18. yy. boyunca tarışılmış olmasıdır. Dolayısıyla Kant’ın yargı hak-
kındaki ikirlerini ve genel olarak da felsefesini kavramak açısından bu mesele
önemli bir zemin teşkil etmektedir. Bu zemin anlaşılmadığı takdirde Kant’ın dü-
şüncelerini bir yere konumlandırmak zor olacakır.
Diğer yandan Baumgarten’ın bu rasyonel gelenek içerisinde duyarlığa
önem afetmesi ve ona dikkat çekmesi de Kant’ın epistemolojisinde önemli etki
yaratmışır. Yukarıda da ifade edildiği üzere Saf Aklın Eleşirisi’nin Transzenden-
tal Esteik bölümünde bu etkiyi doğrudan görürüz. Yargı Gücünün Eleşirisi’nde
ise meselenin Baumgarten’da diğer kısımla karışık kalmış olan bölümü ele alın-
mışır.
Bir diğer husus ise 18. yy. Alman felsefesindeki kimi gelişmelerin Kant’ın
düşüncelerinin yeşermesine imkan veren ortamı sağlamış olmasıdır. Bu geliş-
melerden en önemlisi de yukarıda değinildiği gibi başta Wolf olmak üzere Tho-
masius, Meier ve Gotsched gibi düşünürlerin Almancanın bir felsefe dili olarak
Kant’a Giden Yolda Leibniz, Wolf ve Baumgarten 145
Notlar
(*) İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü Doktora Öğrencisi
Kaynaklar
Alexander, H. G. (Ed.); 1956. The Leibniz-Clarke Correspondence, Manchester University Press,
London.
Alexander, H. G.; 1956. “Introducion”, The Leibniz-Clarke Correspondence; Ed. H. G. Alexander,
Manchester University Press, London.
Baumgarten, A. G.; 2007. Ästheik Band 1, Übersetzt: Dagmar Mirbach, Felix Meiner
Verlag, Hamburg.
-----; 2004. Metaphysik, Übersetzt: G. F. Meier, Dietrich Scheglman Reprints, Jena.
-----; 1954. Relecions on Poetry, Trans., Karl Aschenbrenner and William B. Holter, Berkeley:
University of California Press.
Beck, Lewis White:; 1996. Early German Philosophy: Kant and His Predecessors, Thoemmes
Press, England, 2. Basım. (1. Basım 1969)
Cassirer, Ernst; 1996. Kant’ın Yaşamı ve Öğreisi; Çev. Doğan Özlem, İnkılap Kitabevi, İstanbul,
2. B.
Copleston, Frederick; 1958. A History of Philosophy Volume IV: Descartes to Leibniz, Burns
Oates&Washbourne Ltd., London.
-----; 1960. A History Of Philosophy Volume VI: Wolf To Kant, Burns&Oates Limited, London.
Deleuze, Gilles; 2007. Leibniz Üzerine Beş Ders, Çev. Ulus Baker, Kabalcı Yayınevi, İstanbul.
Dewey, John; 1902. Leibniz’s New Essays Concerning The Human Understanding A Criical
Exposiion, Scot Foresman And Company, Chicago.
Dyck, Corey W.; 2011. “A Wolf in Kant’s Clothing: Chrisian Wolf’s Inluence on Kant’s Accounts
of Consciousness, Self-Consciousness, and Psychology”, Philosophy Compass, 6/1.
146 Toplum Bilimleri • Ocak 2012 • 6 (11)