Kurak Günler - Emre

You might also like

You are on page 1of 4

KURAK GÜNLER - Emre

ŞAHİN - Ben avukat şahin Öztürk.

KEMAL - Kemal Gürçay, dişçi. Savcım, yanlış anlamazsanız şundan yaptırdık. Meşhur
nevzinemiz.

ŞAHİN - Ağzınız tatlansın.

EMRE - Çok düşüncelisiniz, teşekkür ederim. Buyrun oturun lütfen, ayakta kalmayın. Siz de
buyrun.

ŞAHİN - Sağ olun.

Otururlar. Sessizlik. Karşısındakiler odayı inceler.

ŞAHİN - Kusura bakmayın savcım, bu kadar zamandır bir hayırlı olsuna gelemedik. Kısmet
bugüneymiş.

EMRE - Olsun, geldiniz ya.

ŞAHİN - Nasılsınız savcım?

EMRE - İyiyim sağ olun, sizler?

KEMAL - Şükür.

ŞAHİN - Çok şükür, sağ olun.

KEMAL - Ben de bir kez daha hayırlı olsun demiş olayım savcım.

EMRE - Teşekkür ederim.

Sessizlik

ŞAHİN - Ya Savcı Bey, sizi biraz korkuttuk mu acaba?

EMRE - Ne açıdan?

ŞAHİN - Hayır yani, bahsetmişlerdir. Arada sırada bizim bağa bahçeye yaban domuzları
dadanır. Biz de yani yalan olmasın senede bir iki kere domuz avına çıkarız. Telefon geldi, aşağı
bağın oraya gene bir tane sürü geldi diye. Düştük peşlerine, fakat ne olduysa sürünün bir kısmı
koptu, yallah kasabaya. Biz de peşlerinden.

KEMAL - Sonra da çoluk çocuk toplandı işte savcım, millete de eğlence lazım yani.

EMRE - Anladım. Ama sokak ortasında ateş ediliyordu Şahin Bey.

ŞAHİN - Hayır canım, domuzlara değil. Sokak ortasında domuzlara ateş edilir mi Savcı Bey?
Arkadaşlar havaya ateş ettiler domuzları korkutmak için.

KEMAL - Biraz da şamata yani maksat.

EMRE - (Kafa sallar.) Anladım. Anladım ama, Şahin Bey… siz avukatsınız.

ŞAHİN - Evet.

EMRE - Meskun mahalde havaya dahi ateş etmenin yasak olduğunu en iyi bizim bilmemiz
lazım. Öyle değil mi?

ŞAHİN - Tabii canım. Yani, mesleğimiz gereği. Bilmez olur muyuz? Tabii biliyoruz Savcı Bey.

KEMAL - Savcım, şimdi bizim halkta alışkındır, yani avcılık böyle atadan yaygın bir kültür
olduğu için, yani çok da şey olmaz yani.

EMRE - İyi de şimdi ya balkonda veya pencerede duran birine denk gelse o kurşun yanlışlıkla?

İKİSİ BİRDEN - Yok, yok.

EMRE - Hem çoluk çocuk ortalıkta Kemal Bey. Siz kendi ağzınızla söylediniz.

KEMAL - Yok savcım, biz attığımız yeri biliriz, övünmek gibi olmasın attık mı da vururuz yani.

ŞAHİN - Siz hiç merak etmeyin savcı bey, emin olun, biz bu konuda çok dikkatliyiz. Zaten
sonuçta baktığımızda da kimseye bir şey olmadı. Yani, değil mi? O kadar da büyütülecek bir şey
de yok yani.

EMRE - Nasıl yani? Ben mi büyütüyorum?

ŞAHİN - Yok estağfurullah, o manada değil canım.

EMRE - Büyütmeyin dediniz.


ŞAHİN - Hayır…

EMRE - Yanlış mı duydum?

KEMAL - Yok, yani büyütmeyin derken, lafın gelişi, yani lafın gelişi söyledi.

ŞAHİN - Tabii.

EMRE - Nasıl lafın gelişi? Ben anlamadım.

ŞAHİN - Yok size değil, şahsınıza söylemedim, yani genele, lafın gelişi öyle derler ya.

KEMAL - Büyütülecek bir şey yok, dedi genelde.

ŞAHİN - Hah, aynen.

KEMAL - Hani eğlence oldu millete de tehlikeli bir şey yok…

EMRE - Eğlence oldu diyorsunuz? Siz o manzaraya eğlence mi diyorsunuz? O iğrençliği


çocukların görmesi doğru mu sizce?

ŞAHİN - Savcım, yalnız bizim o olaydan haberimiz yok. Onu söyleyeyim.

Telefon açar.

KEMAL - Tabii şimdi, o leşi tasfiye etmek istemişler arkadaşlar. Kasabanın dışına sevk etmek
maksadıyla…

EMRE - Bana Komiser İlhan’ı bağlar mısın? (Kapatır.)

KEMAL - Kullanılan metot asla tasvip edilcecek bir metot değil savcım…

ŞAHİN - Yanlış yani, yanlış.

KEMAL Kesinlikle. Ama hani bizim kasaba da öyle hayvan leşine falan alışkındır savcım. Silah
falan da çok yadırganmaz yani.

EMRE - Yadırganmayınca tehlike azalıyor mu Kemal Bey?

ŞAHİN - Yok, o manada söylemedi…

EMRE - Kurşuna bağışıklığı yok, değil mi kimsenin burada?


Gülerler.

ŞAHİN - Yok ya, olur mu hiç Savcı Bey. (Telefon çalar.)

EMRE - İlhan Bey kolay gelsin. Size bir gözaltı talimatı vermiştim. Hı, hı. Evet anlıyorum. Evet
ama şimdi karşımda görünce burada ben… Bana sorun karar vermeden önce. Peki. Tamam.

ŞAHİN - Hayırdır Savcı Bey? Bir sorun mu oldu? Bir gözaltı durumu mu var?

Emre ikisine de bakar. Sahne biter.

You might also like