Professional Documents
Culture Documents
1. DERS
Sorular:
1. Uluslararası sosyal politika arayışlarına yönelik ilk resmî girişimler ne zaman
ve hangi ülkede başlamıştır?
1881 yılında İsviçre’de başlatılmıştır.
2. 1997 yılında Türkçe'ye çevrilip yayımlanan "Sanayi Toplumu" adlı kitap hangi
yazara aittir?
RAYMOND ARON
3. Sosyal politikanın ilk ve en genel hedefi nedir?
Sosyal politikanın ilk ve en genel hedefi, refah seviyesinin yükseltilmesi ve
refahın toplumsallaşmasıdır.
4. Aşağıdakilerden hangisi dolaylı sosyal politika bakanlığı olarak
düşünülebilir?
Türkiye’de, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları doğrudan sosyal
politika bakanlıklarıdır. Milli Savunma ve İçişleri gibi bakanlıklar,
verdikleri savunma ve güvenlik hizmetleri ile halkın güven duygusunu
yükselttikleri için dolaylı sosyal politika bakanlıklarıdır.
5. "Sosyal politika Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan sosyal sorunları ele alır ve
temelinde çalışma ilişkilerinden kaynaklanan sorunlar vardır" ifadesi sosyal
politikanın hangi anlamına işaret etmektedir?
Dar anlamda sosyal politika Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan sosyal sorunları
ele alır ve temelinde çalışma ilişkilerinden kaynaklanan sorunlar vardır.
Amaç 1
Sosyal Politika kişi bakımından;
Amaç 2: Sosyal politikanın ortaya çıkışına yol açan ilk olay: Fransız İhtilalidir. İhtilal
sonrasında sosyal politika bilimi bir düşünce ortamını oluşmuştur.
En önemli sebeplerden biride Sanayi Devrimi’dir.
Not: Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi yaklaşık aynı zamanlarda gerçekleşen ve
birbirini tamamlayan etkilere sahip olan iki gelişmedir.
bir uygulamanın sosyal politika uygulaması olarak değerlendirilmesi için gerekli
özellikler
a. Sürekli olması
b. Düzenli olması
2.DERS
Çevresel sorunlar, yaşlıların barınma sorunları sanayi devrimini gösterir.
ÖZET
Orta çağın sosyal ekonomik siyasal ve hukuki düzenini belirleyen sistem feodal
sistemdir.
Feodal ekonomik sistem genellikle kapalı tarım olarak tanımlanmıştır.
Ortaçağın ilerleyen dönemlerinde avrupa merkezli kölelik sisteminin katılığını
yavaşça kaybettiği görülmektedir.
İlkçağın köle işgücüne dayanan iktisadi düzenin yerini ortaçağda loncaların aldığı
görülmektedir.
Ortaçağın emek sermaye ilişkilerini atölye dükkan çerçevesi içinde karakterize
eden kooperasyonlar esnaf kuruluşları kendilerine özgü bir üretim tarzı ve sosyal
teşkilatlanma olarak gelişmişlerdir.
1. yüzyıla kadar zanaat yaşamının sınırlı sermaye kullanımı el emeği el
becerisine dayalı çok önemli bir gelişme yaşanmamıştır. Ancak üretimde
kullanılan araç ve gereçler sürekli geliştirilmiş ve bazı mekanik özelliklerden
de yararlanılmaya başlanılmıştır.
Sanayi devrimi olarak adlandırdığımız oluşum önce buhar daha sonra elektrik ve
gaz gibi yeni enerji güçlerinin bulunması, bu enerji güçlerinin uygulandığı
makineler yapılması ve bu makinelerin üretimde kullanılması gibi bir dizi
teknolojik gelişimler içermektedir.
3.DERS
Amaç 1: İstihdam ve işsizlik kavramlarını tanımlamak.
İstihdamı geniş ve dar anlamda olmak üzere iki şekilde tanımlamak mümkündür.
Geniş anlamda istihdam, üretim faktörlerinin yani çalışması ya da
çalıştırılması şeklinde tanımlanır
dar anlamda istidam tanımında üretim faktörlerinden sadece emek faktörü
dikkate alınmakta ve emeğin üretimde kullanılması ya da gelir sağlamak
amacıyla çalışması ya da çalıştırılması olarak ifade edilmektedir. Diğer
taraftan, çalışma istek ve gücünde olan, cari ücret ve mevcut çalışma
koşullarında belirli sürelerle iş arayan ancak bulamayan kişilere işsiz, yaşanan
bu duruma da işsizlik denilmektedir.
İstihdam Türleri.
İşsizlik hem nedenleri hem de sonuçları itibariyle sosyo-ekonomik bir olgu olarak
karşımıza çıkmaktadır.
İşsizliğin başlıca ekonomik etkileri;
işsizlik oranının yükselmesi, bir ekonominin daha fazla üretebilme gücü
olduğu hâlde bunu değerlendiremediğini ortaya koymakta, tüketici nüfus
üzerindeki baskının arttığını göstermekte, bağımlılık oranını etkilemekte,
gelir dağılımı eşitsizliğini ve yoksulluğu artırmaktadır. .
İşsizliğin başlıca bireysel etkileri;
tek geçim kaynağı ücret olan birey ve bakmakla yükümlü olduğu ailesi,
bireyin işsiz kalması durumunda bu gelir kaynağından yoksun kalmakta ve
hayat standartları düşmektedir. Birey, sahip olduğu insan sermayesini,
özgüvenini, kendisine olan saygısını, bakmakla yükümlü olduğu kişilere karşı
itibarını, topluma olan aidiyet duygusunu ve çalışma disiplinini zamanla
kaybetmekte, tembelliğe alışmaktadır.
İşsizliğin başlıca toplumsal etkileri;
sosyal, ahlaki ve ailevi pek çok değerin kaybolmasına yol açmakta, sosyal
dışlanmaya neden olmakta, toplumsal çözülmeleri ve sosyal gerginlikleri
artırmaktadır.
İşsizliğin Ekonomik Etkileri
İşsizlik, ekonomik etkinliğin bir göstergesidir.
İşsizlik oranının yükselmesi, bir ekonominin daha fazla üretebilme gücü
olduğu hâlde bunu değerlendiremediğini ortaya koymaktadır.
İşsizliğin yükselmesi durumunda tüketici nüfus üzerindeki baskı da artar.
İşsizlik, bağımlılık oranını da etkilemektedir. İşsizliğin arttığı dönemlerde
bağımlılık oranı yükselirken azaldığı dönemlerde bağımlılık oranı da geriler.
İşsizliğin artması, ekonomideki tasarruf eğiliminin azalmasına ve yatırımların
düşmesine neden olur.
İşsizlik, gelir dağılımı eşitsizliğini ve yoksulluğu artırır.
İşsizliğin yükseldiği dönemlerde transfer harcamaları artar.
İşsizlikle birlikte bağımlı çalışanların sayısındaki azalışa bağlı olarak aktif
sigortalı sayısı düşer ve dolayısıyla sosyal güvenlik gelirleri azalır.
İşsizliğin artması, çalışan sayısı ve işletme kârlarını olumsuz yönde
etkilediğinden vergi gelirleri azalır.
İşsizliği önlemek için devlet hem işçiye hem işverene teşvik edici politikalar
yapması gerekmektedir. Yalnızca iş zamanı değil çalışma sonrası da yapması
gerekiyor.
İşsizliğin küresel, yapısal, kalıcı ve yaygın bir problem hâline gelmesi, bu problemin
sosyal politikanın temel ilgi alanları arasına girmesine yol açmıştır.
Sosyal politika açısından işsizler sadece bir ekonomik veri olarak kabul edilemezler.
Günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülke; istihdamı geliştirmek,
işsizlikle mücadele etmek ve işsizliğin toplumsal yaşamda yıkıcı etkiler yaratmasını
önlemek amacıyla aktif ve pasif istihdam politikaları üretme çabasına girmiştir.
(TÜFE): Belirli bir dönemde belirli bir kitle tarafından tüketici mal ve hizmetlerine
ödenen perakende fiyatlardaki değişikliklerin ölçüsüdür.
(Truck sistemi): Çalışan ücretlerinin standart para yerine, mal veya para yerine
geçen kâğıt kuponlar şeklinde ödendiği sistem.
Ücret sistemleri : Bireysel ücretlerin bileşimi, hesaplanması ve ödenmesine ilişkin
düzenlemelere ve yöntemlere denir.
Ücrete müdahale edilmesi ve korunması ihtiyacı sanayi devriminin liberal
düşüncesini temsil eden bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler temel prensibini
benimseyen liberal düşüncenin katılığı nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Liberalizm: Kapitalist sistemin düşünce ortamını oluşturmuştur.
Sanayi devriminin yarattığı fabrika üretim sistemi , makinelerin işsiz bıraktığı
milyonlarca insan, kentlerde yaşam köylüler, yıkılan loncalar usta kalfa ve çırakları
iş bulabilmek için kendi aralarında yoğun bir rekabet içine girince emeğin pazarlık
gücü aşırı derece zayıflamıştır.
Bütün suç sanayi devriminde ortaya çıkan makineler çünkü milyonlarca çalışanı
işsiz bırakmış ve artık iyi bir ücret alabilmek için emeğin pazarlık gücü
zayıflamıştır.
Düşünce ortamını temsil eden liberalizm de devlet ve sendika gibi dışarıdan gelen
bir müdaheleyi reddettiği içinde işçileri koruyan herhangi bir kurum veya yasal
düzenleme olmayan ve bunun sonucunda da pazarlık güçleri sermayedar
karşısında aşırı zayıflayan işçiler işsiz kalmamak adına kendilerine önerilen uzun
çalışma saatleri, kötü çalışma koşulları ve buna karşılık çok düşük ücretleri kabul
etmek zorunda kalmışlardır. Dönemin bu koşullarından yararlanan sermayedarlar
ise emeğin sömürülmesini kurumsallaştırmış ve 19. yüzyılın son çeyreğine kadar
işçi işveren arasında ücret konusunda hoşnutsuzluklar olmuştur.
Pazarlık güçleri eşit olmayan iki taraf arasında ücretler genel seviyesi işçinin temel
ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalmış ve dünya çalışan yoksullara tanışmıştır.
Zamanla ücreti geçim kaynağı olan işçinin üretim araçlarına sahip sermaye
karşısında eşit güç oluşturamaması ve güçsüz kalması bu adaletsizlik ve sömürü
karşısında tarafsız kalınamayacağı düşüncesi yayılarak devletin ekonomik ve
sosyal yaşama müdahalesi gereği geçerlilik kazanmaya başlamıştır. Müdahalecilik
anlayışındaki gelişmeler ve toplumlarda yeni oluşmaya başlayan sosyal yapılar ise
kapitalist düzenin yeniden gözden geçirilmesine yol açmıştır. Bunun sonucunda
müdahaleciliğe doğru bir yola girilmiştir. Bu oluşum birinci Dünya Savaşı ile hız
kazanmıştır. Bundan böyle devlet yeni bir anlayışa girmeye başlamıştır. Temelde
müdahaleye karşı olan liberal düşünce kendi içinde evrilmiştir.
Amaç 5: Devletin ücrete ilişkin getirdiği koruyucu düzenlemeleri açıklamak.
4.DERS
Amaç 1: Gelir dağılımı ve yoksullukla ilgili temel kavramları tanımlamak.
Gelir dağılımı, bir ülkede belirli bir dönemde (genellikle bir yıl içinde) üretilen
gelirin kişiler, gruplar ya da üretim faktörleri arasındaki dağılımı olarak
tanımlanabilir.
Kişisel Gelir Dağılımı: Gelirin, kişiler ya da nüfus grupları arasındaki dağılımı ,
Fonksiyonel gelir dağılımı: Üretim faktörleri arasındaki dağılımıdır. Emek,
sermaye ve üretim sahipleri gibi...
Bölgesel Gelir Dağılımı: Bir ülkede yaratılan gelirin coğrafi olarak dağılımını
göstermektedir.
Sektörel Gelir Dağılımı: Bir ülkede yaratılan toplam gelirin üretim sektörlerine
göre dağılımını ifade etmektedir.
birincil gelir dağılımı: Üretim sürecine katılan üretim faktörleri tarafından
yaratılan gelirin serbest piyasa ekonomisine hiçbir müdahale olmaksızın
dağılımı olarak adlandırılmaktadır.
ikincil gelir dağılımı: Serbest piyasada oluşan ve birincil gelir dağılımı olarak
ifade edilen gelir dağılımının ortaya çıkardığı dengesizlikleri gidermeye
yönelik devlet müdahalesi ikincil gelir dağılımını ortaya çıkarmaktadır.