You are on page 1of 51

Güncel

Kazanımlarla Uyumlu

AYT Renkli – Resimli – Tablolu

Öğrenmeyi Kolaylaştıran
İpuçları
FELSEFE
Tam Konu Anlatımı

TEK
TANITIM
UYGULAMASI

İNDİR

ONLİNE
“eğitimde yayındenizi online”

✔ ÖĞRETMEN ÜYELİĞİ SEÇİMİ İLE SİSTEME


ÜYELİK FORMUNU DOLDURUNUZ.
www.ydakillitahta.com

✔ SİSTEME GİRİŞ YAPARAK DİJİTAL İÇERİKLER-


ÜCRETSİZ ÖĞRETMEN ÜYELİĞİ İNİZİ İSTEDİĞİNİZ YERE İNDİREBİLİRSİNİZ.

KOLAY ERİŞİLEBİLİR DİJİTAL İÇERİK


✔ İNTERNETE BAĞLI OLSUN VEYA OLMASIN
ÖRNEK KİTAP TALEBİ DİLEDİĞİNİZ PLATFORMLARDA İÇERİKLERİMİZİ
MÜFREDATA UYGUN SORU HAVUZU KULLANABİLİRSİNİZ.

✔ İSTEDİĞİNİZ SORULARLA KENDİ TESTİNİZİ


OLUŞTURABİLİRSİNİZ.
Copyright ©
Bu kitabın her hakkı yayınevine aittir.
Hangi amaçla olursa olsun, bu kitabın tamamının ya da bir
kısmının, kitabı yayımlayan yayınevinin önceden izni olmaksızın
elektronik, mekanik, fotokopi ya da herhangi bir kayıt sistemi ile
çoğaltılması, yayınlanması ve depolanması yasaktır.

23-0719-01-5000
ISBN:978-605-197-145-2

Genel Yayın Koordinatörü


Ayça AKTAŞ DEMİRCAN

Yazar
Gökşen GÜNGÖR ÖZCAN

Dizgi
Yayın Denizi Dizgi Birimi

Basım Yeri

Göksen GÜNGÖR ÖZCAN goksen.gungor@hotmail.com


İLETİŞİM
Ayça AKTAŞ DEMİRCAN aycademircan@isler.com.tr

TELEFON 0(312) 395 13 36

@ydtekserisi tekyayinlari@gmail.com
İNTERNET
@ydtekserisi
ÖN SÖZ

Sevgili Öğrenciler,

Hazırlamış olduğumuz bu kitapta psikoloji, sosyoloji ve man-


tık dersleriyle ilgili özet notlar ve temel bilgiler verilmiştir. Bilinmesi
gereken temel kavramlar tablolaştırılmış; üniversiteye hazırlık
sınavlarında çıkmış sorular doğrultusunda yönlendirici bilgiler o-
luşturulmuştur. Özellikle yönlendirici bilgilere dikkat etmeniz sınava
hazırlıkta size büyük fayda sağlayacaktır.

Ayrıca kitabımızda öğrenmek istediğiniz bilgilere daha kolay u-


laşmanızı sağlayacak bir de kavramlar sözlüğü bulunmaktadır.

Kitabımın hazırlık aşamasında desteklerini esirgemeyen Ya-


yın Denizi Tek Serisi koordinatörü Ayça AKTAŞ DEMİRCAN’a,
Matematik öğretmeni Ömer Faruk ÇETİNKAYA’ya, Felsefe öğret-
meni Hatice TANKULU’na, Iraz ve Ramazan GÜNGÖR’e ve Nesrin
DURGUT’a teşekkür eder; siz öğrencilerimize başarılar dilerim.

Felsefe Grubu Öğretmeni

Gökşen GÜNGÖR ÖZCAN


İÇİNDEKİLER

1. BÖLÜM: PSİKOLOJİ
PSİKOLOJİ BİLİMİNİ TANIYALIM
A. PSİKOLOJİNİN KONUSU ..................................................................7
B. PSİKOLOJİNİN BİLİM OLMA SÜRECİ ...............................................9
C. PSİKOLOJİNİN ÖLÇÜTLERİ VE AMAÇLARI ....................................13
D. PSİKOLOJİNİN YÖNTEM VE TEKNİKLERİ........................................13
E. ETİK İLKELER....................................................................................18
F. PSİKOLOJİNİN ALT DALLARI............................................................19
G. PSİKOLOJİNİN İŞ ALANLARI............................................................20
H. PSİKOLOJİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ...................................20
PSİKOLOJİNİN TEMEL SÜREÇLERİ
A. DAVRANIŞIN OLUŞUM SÜRECİ........................................................20
B. PSİKOLOJİK VE BİYOLOJİK SÜREÇLER..........................................22
C. KALITIM VE ÇEVRE...........................................................................22
D. YAŞAM BOYU GELİŞİM.....................................................................23
E. GELİŞİM DÖNEMLERİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ.............................23
F. ERGENLİK DÖNEMİ VE HIZLI DEĞİŞİM...........................................30
G. ERGENLİK DÖNEMİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ................................30
H. DUYUM VE ÖZELLİKLERİ.................................................................31
I. UYARILMA VE DAVRANIŞ..................................................................33
İ. ALIŞMA VE DUYARLILAŞMA..............................................................33
K. ALGI...................................................................................................34
L. ALGIYI ETKİLEYEN ETKENLER........................................................39
M. GÜDÜLENMEYİ ORTAYA ÇIKARAN ETKENLER.............................40
N. KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME GEREKSİNİMİ...................................42
O. DUYGULAR........................................................................................43
Ö. BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI .....................................................................43
P. DİKKAT VE TÜRLERİ ........................................................................43
R. BİLİNÇLİLİK TÜRLERİ.......................................................................44
S. SOSYAL PSİKOLOJİ..........................................................................44
T. SOSYAL BİLİŞ VE SOSYAL ETKİ......................................................45
U. DAVRANIŞ VE SOSYAL ETKENLER.................................................47
ÖĞRENME, BELLEK, DÜŞÜNME
A. ÖĞRENİLMİŞ DAVRANIŞ .................................................................47
B. ÖĞRENME TÜRLERİ ........................................................................50
C. ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN ETKENLER..............................................58
Ç. BELLEK TÜRLERİ..............................................................................62
D. BELLEĞİN TEMEL İŞLEM AŞAMALARI............................................63
E. DÜŞÜNMENİN YAPI TAŞLARI...........................................................66
F. DÜŞÜNME VE DİL .............................................................................66
H. ZEKÂ KAVRAMI.................................................................................67
İÇİNDEKİLER

RUH SAĞLIĞININ TEMELLERİ


A. KİŞİLİĞİN GELİŞİMİ...........................................................................71
B. KİŞİLİK KURAMLARI..........................................................................71
C. BİREYSEL FARKLILIKLAR................................................................71
Ç. KİŞİLİĞİN ÖLÇÜLMESİ......................................................................71
D. STRES VE NEDENLERİ.....................................................................71
E. SAVUNMA MEKANİZMALARI ...........................................................75
F. RUH SAĞLIĞININ ÖNEMİ, ÖLÇÜTLERİ VE KORUNMASI ...............77
G. NORMAL DIŞI DAVRANIŞ TÜRLERİ.................................................78
H. PSİKOLOJİK DESTEK TÜRLERİ.......................................................89
BÖLÜM 2: SOSYOLOJİ
SOSYOLOJİYE GİRİŞ
A. SOSYOLOJİ NEDİR ..........................................................................81
B. SOSYOLOJİNİN ÖZELLİKLERİ..........................................................81
C. SOSYOLOJİNİN AMAÇLARI..............................................................82
D. SOSYOLOJİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ..................................82
E.TOPLUMU OLUŞTURAN UNSURLAR ...............................................83
F. SOSYOLOJİNİN DOĞUŞU ................................................................84
G. SOSYOLOJİNİN YÖNTEM VE TEKNİKLERİ......................................85
1. SOSYOLOJININ YÖNTEM İLKELERI.............................................87
2. TÜRKIYE’DE SOSYOLOJI..............................................................88
BİREY VE TOPLUM
A. SOSYALLEŞME VE UNSURLARI .....................................................88
B. SOSYALLEŞMENİN AŞAMALARI VE TOPLUMSAL İLİŞKİLER.........89
1. SOSYALLEŞMENIN AŞAMALARI ......................................................89
2. TOPLUMSAL İLIŞKILER ....................................................................89
C. TOPLUMSAL STATÜ, TOPLUMAL ROL VE
TOPLUMSAL SAYGINLIK...................................................................90
D. TOPLUMSAL DEĞER, TOPLUMSAL NORM VE
TOPLUMSAL KONTROL ...................................................................91
E. TOPLUMSAL SAPMA, HAK, GÖREV VE SORUMLULUKLAR .........92
TOPLUMSAL YAPI
A.TOPLUMSAL YAPI VE UNSURLARI ..................................................93
B. TOPLUMSAL ETKİLEŞİM TİPLERİ....................................................94
C. TOPLUMSAL TABAKALAŞMA...........................................................94
D. TOPLUMSAL HAREKETLİLİK............................................................96
TOPLUMSAL DEĞİŞME VE GELİŞME
A. TOPLUMSAL DEĞİŞME OLGUSU VE TOPLUMSAL
DEĞİŞMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER..............................................96
B. MODERNLEŞME- KÜRESELLEŞME- KÜYERELLEŞME...................98
İÇİNDEKİLER

C. TOPLUMSAL GELİŞME VE UNSURLARI .........................................98


D.TOPLUMSAL ÇÖZÜLME VE NEDENLERİ..........................................99
TOPLUM VE KÜLTÜR
A. KÜLTÜR KAVRAMININ ANLAMI........................................................100
B. KÜLTÜRÜN ÖĞELERİ........................................................................100
C. KÜLTÜRÜN KAZANILMASI, İŞLEVİ VE ÖZELLİKLERİ .....................101
D. KÜLTÜRLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR...........................................102
TOPLUMSAL KURUMLAR
A.TOPLUMSAL KURUMLAR VE İŞLEVLERİ..........................................103
B. AİLE KURUMU...................................................................................104
C. EĞİTİM KURUMU...............................................................................107
D.DİN KURUMU .....................................................................................107
E. EKONOMİ KURUMU..........................................................................108
F. SİYASET KURUMU ...........................................................................111

BÖLÜM 3: MANTIK
MANTIĞA GİRİŞ
A. MANTIK NEDİR? ...............................................................................113
B. MANTIĞIN UYGULAMA ALANLARI...................................................118
KLASİK MANTIK
A. KAVRAM VE TERİM...........................................................................118
B. TANIM ...............................................................................................126
C. ÖNERME ...........................................................................................127
D. ÇIKARIM ...........................................................................................130
MANTIK VE DİL
A. DİLİN FARKLI GÖREVLERİ...............................................................147
B. ANLAMA VE TANIMLAMA..................................................................149
SEMBOLİK MANTIK
A. SEMBOLİK MANTIĞA GEÇİŞ ...........................................................150
B. ÖNERMELER MANTIĞI ....................................................................150
C. NİCELEME MANTIĞI (YÜKLEMLER MANTIĞI) ................................170
D. ÇOK DEĞERLİ MANTIK ....................................................................182

SÖZLÜK........................................................................................................ 183

KAYNAKÇA.................................................................................................. 192
BÖLÜM 1
PİSİKOLOJİ

PSİKOLOJİ BİLİMİNİ TANIYALIM


A. PSİKOLOJİNİN KONUSU

Psikolojinin terim anlamı


Psikoloji sözcüğü “Ruh bilimi” anlamına gelir. Yunanca psyche (psike, ruh, ne-
fes, zihin) ve logos (düzenli söz, bilgi) terimlerinden meydana gelmiştir.
■■ Fakat bu terimde ruh olarak ifade edilen sözcük metafizik anlama sahip değildir.
Karakter, davranış anlamına gelmektedir. Bu yüzden psikoloji “Davranış Bilimi”
olarak anlaşılmalıdır.

Psikolojinin tanımı
Psikoloji, organizmanın davranışlarını bilimsel yöntem ve tekniklerle inceleyen
bilimdir.
■■ Organizma canlı varlık anlamına gelen bir sözcüktür. Tanımda kullanılan orga-
nizma insanlar ve hayvanlar için kullanılmaktadır. Fakat psikolojinin özel olarak
konusu insan ve onun davranışlarıdır.

Psikolojinin konusu
Psikolojinin konusu özel olarak birey ve davranışlarıdır; fakat aşağıdaki unsur-
ları da ele alır.
■■ Organizmanın davranışlarının nedenleri ve sonuçları
■■ Organizmanın çevresi ile olan ilişkileri (Duyum, algı, güdü vs.)
■■ Gelişim ve dönemleri
■■ Öğrenme – bellek – düşünme – zekâ
■■ Birey ve toplum ilişkisi (Sosyal psikoloji) – kimlik – kişilik
■■ Ruh sağlığı ve tedavi yolları
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Psikolojinin konusu bireydir. Psikoloji toplumu ele almaz. Toplumu ve toplu-
mun yapısını konu edinen bilim sosyolojidir.

7
■■ Davranış organizmanın iç ve dış uyarıcılara verdiği tepkidir.
■■ Organizmanın duyguları, tutumları ve zihinsel süreçleri; kısaca tüm yapıp ettik-
leri davranış olarak tanımlanır.

Doğrudan Gözlenebilen Davranışlar


DAVRANIŞ

Dans etmek, yürümek, gülmek

Doğrudan Gözlenemeyen Davranışlar


Düşünmek, hayal kurmak, hırslanmak

İrade / İstem Sonucu Yapılan Davranışlar


Karar vermek, ısrar etmek, ders çalışmak

İradesiz / İstemsiz Gerçekleşen Davranışlar


DAVRANIŞ

Refleks: İstem dışı gerçekleşen, öğrenilmemiş ve aniden oluşan basit davranış-


lardır.
Yüksek seste irkilme gibi
Bal arılarının bal yapması gibi
İçgüdü: Bir türün tüm bireylerinde aynı şekilde görülen, doğuştan getirilen,
öğrenilmeyen, karmaşık davranışlardır.

Davranışları yaş, cinsiyet, iç salgı bezleri, hormonlar, heyecan, hayal kırıklığı,


öfke, mutluluk, fiziki çevre (ortamın ısısı, ışığı, koşulları) ve sosyal çevre (arkadaş
çevresi, aile, akraba), geçmiş yaşantılar, ilgi ve ihtiyaçlar, beklentiler ve tutumlar
etkiler.

8
Psikolojinin hayvan davranışlarını incelemesinin nedenleri:
■■ Bazı insan ve hayvan davranışlarının benzerliği
■■ Bireyler üzerinde ahlaki açıdan her deneyin yapılamaması
■■ Hayvanlar üzerinde deney yapmanın kısa sürede sonuçlar verebilmesi
Psikolojinin özellikleri:
■■ Psikoloji pozitif bir bilimdir.
■■ Kendine ait belirli yöntemlere sahiptir. Bu anlamda sistematiktir.
■■ Deney ve gözlem yöntemini kullandığı için sonuçları nesnel, genel – geçer ve
kesindir.
■■ Bilimsel araştırmalara dayanarak davranışlarla ilgili ön görü olanağına sahiptir.
■■ Var olanla ilgilendiği için olgusaldır.

B. PSİKOLOJİNİN BİLİM OLMA SÜRECİ

Psikoloji ilk zamanlar felsefeye bağlıyken, 16. yüzyıldan itibaren diğer bilimle-
rin gelişmesi ve Wilhelm Wundt’un 1879 yılında psikoloji laboratuvarını açmasıyla
bilim olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Bundan itibaren psikolojinin konusunun
ve yönteminin ne olması gerektiğiyle ilgili yeni fikirler ortaya çıkmış ve bu konuda
birbirinden farklı yaklaşımlar (ekoller) ortaya çıkmaya başlamıştır.

9
10
YAKLAŞIM TEMSİLCİSİ – KONUSU – YÖNTEMİ YÖNLENDİRİCİ KELİMELER

Konusu: Psikolojinin konusu zihnin (bilincin) ne olduğu, yapısı ve


YAPISALCI YAKLAŞIM
zihnin ögeleri olmalıdır. • Zihnin yapısı
(Strüktüralizm)
• Zihnin ögeleri bellek, algılama, düşünme vs. dir. • Zihnin tanımı
Temsilcisi:
Yöntemi: içe bakıştır. (Bireyin duygu ve düşünceleri üzerinde düşü- • Zihnin ögeleri
W. Wundt
nerek bunları aktarması)

İŞLEVSELCİ YAKLAŞIM
Konusu: Psikolojinin konusu zihnin (bilincin) ne işe yaradığı, işlevi
(Fonksiyonalizm) • Zihnin ne işe yaradığı
olmalıdır.
Temsilcileri: • Zihnin işlevi
• İşlevselciler zihnin işlevinin çevreye uyum olduğunu bulmuşlardır.
W. James • Çevreye uyum
Yöntemi: İçe bakıştır.
J. Dewey

DAVRANIŞÇI Konusu: Psikolojinin konusu gözlenemeyen zihin değil, gözlenebi-


YAKLAŞIM len ve ölçülebilen davranışlar olmalıdır.
(Bihevyorizm) • Bu yaklaşıma göre insan öğrenme konusunda pasiftir. • Gözlenebilen ve ölçülebilen
Temsilcileri: • Öğrenme basit bir uyarıcı – tepki ilişkisidir. davranışlar
I. Pavlov Yöntemi: Deney ve gözlemdir. Bu yöntemle davranışçı psikologlar • Uyarıcı – tepki ilişkisi
J.B. Watson psikolojinin pozitif bir bilim olma sürecine büyük katkıda bulunmuş-
B.F. Skinner lardır.
YAKLAŞIM TEMSİLCİSİ – KONUSU – YÖNTEMİ YÖNLENDİRİCİ KELİMELER

Konusu: Psikolojinin konusu bilinçaltı süreçlerin, geçmiş yaşan-


tıların, kişiliği oluşturan üç temel unsurun (id – ego – süper ego)
incelenmesi olmalıdır.
Freud’a göre
• İnsan kötü bir varlıktır. Cinsellik ve saldırganlık dürtülerine sahiptir.
Bu güdüleri davranışlarında rol oynamaktadır.
• Davranışlar bilinçaltı süreçler tarafından kontrol edilmektedir. Bi-
linçaltı; bireylerin korktukları, istemedikleri ya da toplum tarafından
hoş karşılanmayan durum ya da nesnelerin saklandığı yerdir. Birey-
PSİKOANALİTİK ler özellikle çocukluk döneminde baş edemediği şeyleri bilinçaltına • Bilinçaltı
YAKLAŞIM atmaya başlarlar. Bunlar unutulur fakat kişiliği ve davranışları etkile- • İd
meye devam ederler.
(Psikodinamik yaklaşım) • Ego
• Bilinçaltındaki düşünceler rüyalarda ya da dil sürçmelerinde ken-
Temsilcileri: • Süper ego
dini bazı anlaşılmayan imgelerle gösterir. Birey bunların farkında
• S. Freud olmadığı için tek başına çözemez ve anlamlandıramaz. Bu yüzden • Geçmiş yaşantılar
• A. Adler psikoanalitik psikologların psikanaliz (hipnoz, rüya yorumlama, ser- • Hipnoz
• C. G. Jung best çağrışım) yöntemiyle bunları bilinç üstüne çıkartması gerekir. • Rüya analizleri
Freud kişiliği belirleyen üç unsurdan bahseder:
İd; kişiliğin ilkel ve bencil yanıdır. Kendi istek ve faydası peşinde ko-
şar.
Ego, idi ve süper egoyu dengeleyici unsurdur.
Süper ego, ahlaki kuralları ve toplumsal kuralları önemser ve bunlara
uygun davranmaya çalışır.
Yöntemi; hipnoz (bilinçaltındakileri bilinç üstüne çıkartma), rüya
yorumlamaları, serbest çağrışım, mürekkep lekesi testidir. (Bu yön-
temlerin bütününe psikoanaliz denir.)

11
12
YAKLAŞIM TEMSİLCİSİ – KONUSU – YÖNTEMİ YÖNLENDİRİCİ KELİMELER

Konusu: Psikolojinin konusu insan ve davranışlarının bütünlük


BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM içinde incelenmesi olmalıdır.
(Gestalt) • Bu yaklaşıma göre bütün, parçaların toplamından farklıdır. İnsa-
• Bütün – parça ilişkisi
Temsilcileri: nın kişiliği ve davranışları da bütüncül ve karmaşıktır. Bu yüzden
K.Koffka – W. Köhler bütünlük içinde ele alınmalıdır.
Yöntemi: İçe bakış, deney ve gözlem
Konusu: Psikolojinin konusu insan davranışlarının altında yatan
İNSANCIL YAKLAŞIM ve onları yönlendiren ihtiyaçlar olmalıdır. • İnsanın değeri
(Hümanistik yaklaşım) • İnsan pasif değil, kendini gerçekleştirme ve değiştirme potansi- • İnsanın önemi
Temsilcileri: yeline sahip değerli ve önemli bir varlıktır. • Kendini gerçekleştirme potansiyeli
C.Rogers – A.H. Maslow Yöntemi: Empatidir. (Bireyin kendini başkalarının yerine koyarak • Gereksinim
diğer insanların hislerini anlamaya çalışması)
Konusu: Psikolojinin konusu davranışlara etki eden biyolojik
• Hormonlar
BİYOLOJİK YAKLAŞIM faktörlerin (iç salgı bezleri, hormonlar ve sinir sisteminin) ince-
• İç salgı bezleri
Temsilcisi: A. Mayer lenmesi olmalıdır.
• Sinir sistemi
Yöntemi: Deneydir.
Konusu: Psikolojinin konusu bireyin içinde bulunduğu yaş ve dö-
neme göre ortaya çıkan zihinsel süreçler olmalıdır.
BİLİŞSEL YAKLAŞIM • Bireylerin yaşa bağlı olarak zihinsel gelişimleri düzenli bir sıra • Yaş
Temsilcisi: J. Piaget izler. Bu dönemleri bilmek davranışla ilgili genellemede ve öngö- • Döneme bağlı zihinsel süreçler
rüde bulunmayı kolaylaştırır.
Yöntemi: Deney ve gözlemdir.
Mazhar Osman Usman (1884 – 1961): Türkiye’de klinik psikolojinin öncülerinden
biridir. 1927 tarihinde Türkiye’nin ilk modern ruh sağlığı hastanesi olan Bakırköy
Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin kurucusudur.
Muzaffer Şerif Başoğlu (1906 – 1988): Türkiye’de ve dünyada sosyal psikolojinin
bir disiplin olmasının temellerini atmıştır. Davranışın çevreden bağımsız olamaya-
cağı düşüncesiyle hem sosyal psikolojinin hem de klinik ve gelişim psikolojisinin
temelini oluşturur.
Nursu Marmara (1944 – ): Psikolojiyi grafoloji (el yazısından kişilerin ruhsal ö-
zellikleri ile ilgili sonuçlar çıkaran bilgi dalı) ile desteklemiştir. Bu alanda uzman
olan Türkiye’de ilke ve tek kişidir. “Kişinin yazısının kendisine ait olup olmadığı”
konusunu ele almıştır.
C. PSİKOLOJİNİN ÖLÇÜTLERİ VE AMAÇLARI

Psikoloji temel ölçütleri gözlenebilirlik ve ölçülebilirliktir.


Psikoloji, doğrudan ya da dolaylı olarak gözlenebilen davranışları konu edinir.
Bu durum gözlenebilirlik ilkesiyle ilişkilidir.
Psikolojide davranışları etkileyen faktörler ve bu faktörlerin davranışı nasıl et-
kilediği ölçülebilir olmalıdır. Bu ölçümler karşılaştırma yapabilmeyi olanaklı hale
getirir. Fakat bu ölçümlerin güvenilir olması gereklidir.
Psikoloji;
Davranışlarının temel yasalarını ortaya koymaya, davranışları tanımlamaya ve
sınıflandırmaya çalışır.
■■ Davranışların nedenlerini ve sonuçlarını anlamaya çalışır.
■■ Davranışları açıklamaya ve betimlemeye çalışır.
■■ Davranışları etkileme ve kontrol etme şansı verir.
■■ Davranışlarını önceden tahmin edebilmeyi sağlar. (Öngörü)
■■ Normal olmayan ve tehlikeli davranışları teşhis ve tedavi etmeyi olanaklı kılar.
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Psikoloji;
İnsanları birbirinden özel kılan bireysel ayrılıkları kaldırma amacında değil-
dir. Bu anlamda “ideal insan” tanımlaması yapmaz, bireye uyulması gereken
kurallar koymaz. Yalnızca normal olmayan – bireyin kendisi ve toplum için teh-
dit oluşturduğundan – davranışlar için teşhis ve tedavi imkânı sağlar.

D. PSİKOLOJİNİN YÖNTEM VE TEKNİKLERİ

Bilimsel yöntem, bilimlerin olguları açıklamak için izledikleri yoldur. Bu süreçte


kullanılan araçlar ise araştırma teknikleridir. Psikoloji de pozitif bir bilim olduğu için
bilimsel yöntemi ve araştırma tekniklerini kullanır.

13
Bilimsel yöntemin aşamaları:

PROBLEMİN BELİRLENMESİ

GÖZLEM
Bilimsel araştırmanın konusu olan olayları seçme ve
kontrollü bir şekilde izlemedir.

HİPOTEZ (VARSAYIM) OLUŞTURMA


Yapılan gözlem sonucu problemi açıklamak için oluşturulan
geçici açıklamalardır. Varsayımın doğruluğu henüz test edilmemiştir.
Bir iddia niteliğindedir.

DENEY
Olguların müdahalelerle doğal akışı dışında gerçekleştirilmesidir.

TEORİ
Kısmen doğrulanmış varsayımlardır. Henüz yanlışlanamamışlardır fakat
doğruluğu da tam olarak kanıtlanamamıştır.
Hâla yanlışlanma ihtimaline sahiptir.

KANITLANIRSA KANITLANAMAZSA
(DOĞRULANIRSA) (DOĞRULANAMAZSA)

BİLİMSEL KANUN (YASA)


Gözlem ve deney sonucunda doğruluğu kanıtlanmış genellemelerdir.
Bilimsel yasalar artık tüm olguları açıklayabilecek güçtedir.
Olgusaldır. Doğrulanmışlardır.
Ortaya çıkabilecek olayları açıklayabilecek ve öngörecek güçtedirler.
Örnek: Deniz seviyesinde su 100°C’de kaynar.

14
Psikolojide kullanılan araştırma teknikleri:

Betimsel yöntemler
Betimsel yöntemler davranışları tanımlamak, açıklamak ve sınıflandırmak için
uygulanır.
a. Gözlem: Belli bir amaç doğrultusunda davranışların izlenmesidir. Psikolojide
doğal ve sistematik gözlem yapılır:
Doğal gözlem: Araştırmacının gözlemlediği kişiye, kişilere, duruma ya da
olaya müdahale etmeden gözlem yapmasıdır. Doğal gözlemde kişi ya da kişiler
gözlemlendiğinin farkında değildir. Davranış doğal bir şekilde gerçekleşir.
Örnek: Sınıftaki öğrencileri izlemek.
Sistematik gözlem: Araştırmacının yer, zaman ve koşulları belirleyerek göz-
lem yapmasıdır.
Örnek: Sınıftaki öğrencilerin yerlerini değiştirdikten sonra onların davranışlarını
izlemek
b Anket: Bir kişi, grup ya da topluluğun belli bir konudaki duygu, düşünce, bilgi ya
da tutumlarını öğrenmek için uygulanan yazılı soru listesidir. Kısa zamanda bilgi
edinilmek istendiğinde anket uygulanmalıdır.
c. Görüşme (Mülakat): Karşılıklı konuşarak araştırmayla ilgili bilgi toplanmasıdır.
d. Vaka (olay) incelemesi: Bireylerin geçmiş yaşantı ve davranışlarıyla ilgili ken-
disi, ailesi ve arkadaşlarından ayrıntılı bilgi elde edilmesidir.
e. Biyografi: Bireyin hayatını, öz geçmişini kendisinin yazmasıdır.
f. İçe bakış (İç gözlem): Bireyin kendi üzerinde düşünerek duygu ve düşüncelerini
aktarmasıdır.

g. Test: Bireylerin bilgi, zeka, tutum ve beceri düzeylerini ölçmek için kullanılan
soru kâğıtlarıdır.
■■ Psikolojide ilgi, yetenek, kişilik, zekâ ve başarı testleri uygulanır.
■■ Bir test standart olmalıdır: Testin belli evrensel kural ve ölçütlerinin olması testin
standart olmasıdır.
■■ Bir test güvenilir olmalıdır: Testin her uygulanışında aynı ya da yakın sonuçlar
vermesi testin güvenilir olmasıdır.
■■ Bir test geçerli olmalıdır: Bir testin ölçmek istediği şeyi ölçmek istemesi testin
geçerli olmasıdır.
Örnek: Bireyin zekâsını ölçmek için zekâ testi yerine tutum testi uygulanırsa uygu-
lanan test geçerli olmaz.
■■ Bir test kültüre uygun olmalıdır: Testin, uygulandığı bireyin toplumuna ve kültü-
rüne uygun olması testin kültüre uygun olmasıdır.

15
İstatiksel yöntemler
İstatiksel yöntemler verilerin sayısal olarak ifade edilmesi için yapılır.
İlişkisel çalışma (Korelasyon / Bağıntı): İki değişken arasındaki ilişkiyi ortaya
koymak için uygulanan tekniktir.
Örnek: Başarı ile çalışma, sağlıklı beslenme ile uzun yaşam, nem oranı ile yağış
miktarı arasındaki ilişkiyi belirlemek için korelasyon tekniği uygulanır.
■■ İki değişken arasındaki ilişki korelasyon katsayısı ile ifade edilir. Korelasyon
katsayısı –1………………..ile +1 arasında bir değer alır, bu değerlerin dışında
bir değer alamaz.
Örnek: Bir korelasyon katsayısı +1 ya da –1 ise bu iki değişken arasında %100
ilişki vardır; %90 ilişki +0.9 ya da –0.9 olarak gösterilir; % 60 ilişki ise +0.6 ya da
–0.6 olarak gösterilir.
ÖRNEK
Aşağıdaki değerlerden hangisi korelasyon katsayısı olamaz?
A) 1 B) –0,65 C) 0,30 D) 0 E) 2
ÇÖZÜM
2 değeri +1 ile –1 arasında bir değer olmadığı için korelasyon katsayısı olamaz.
%100 üzerinde bir ilişki ifadesi yoktur.
CEVAP E

Korelasyon çeşitleri:
Pozitif korelasyon: İki değişkenden birinin artarken diğerinin de artması ya da
birinin azalırken diğerinin de azalmasıdır.
■■ Pozitif korelasyon “+” işareti ile gösterilir.
■■ Pozitif korelasyonda değişkenler arasında doğru orantı vardır.
ÖRNEK
Spor yapma ile sağlıklı olma

Nem oranı ile yağış miktarı (Okların yönü aynı)


Tekrar ile hatırlama oranı

Negatif korelasyon: İki değişkenden birinin artarken diğerinin azalması ya da biri-


nin azalırken diğerinin artmasıdır.
■■ Negatif korelasyon “– “işareti ile gösterilir.
■■ Negatif korelasyonda değişkenler arasında ters orantı vardır.

ÖRNEK
Tekrar ile unutma

Uykusuzluk ile dikkat (Okların yönü farklı)


Yemek yeme ile açlık düzeyi

Nötr (sıfır) korelasyon: İki değişken arasında hiçbir ilişkinin olmamasıdır.


16
ÖRNEK
• Uzun boylu olma ile zeki olma
• Esmer olma ile başarılı olma
• Basketbol oynama ile dürüst olma

ÖRNEK
Aşağıda verilen değerler arasında en yüksek ve en düşük ilişkiyi bulalım.
A) –0.90 B) –0.63 C) O D) 0.80 E) 0.23
En yüksek ilişki İlişki yok En düşük ilişki

YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Verilen değerlerin/sayıların önündeki – ve + işaretleri sayısal büyüklüğü de-
ğil korelasyonun çeşidini gösterir. Bu tür sorularda sayının önündeki işaretlere
bakılmaz. En küçük sayı en düşük ilişkiyi; en büyük sayı da en yüksek ilişkiyi
gösterir.
O (sıfır) ilişkinin olmadığını gösterir.

Deneysel yöntemler
Deneysel çalışma: İki değişken arasındaki neden – sonuç bağını (nedensellik ba-
ğını) bulmak için kullanılan tekniktir.
Deneysel çalışmayla ilgili kavramlar:
Bağımsız değişken: Yapılan deneyde deneyin nedeni olan / etkisi incelenen de-
ğişkendir.
Bağımlı değişken: Yapılan deneyde deneyin sonucu olan / etkilenen değişkendir.
Deney grubu: Üzerinde deney yapılan, müdahalelerde bulunulan gruptur.
Kontrol grubu: Üzerinde deney yapılmayan, koşulları değiştirilmeyen, deney veri-
lerinin doğruluğunun sağlaması için oluşturulan gruptur.

ÖRNEK
Düzensiz beslenmenin sağlıklı olma üzerindeki etkisinin araştırıldığı bir deneyde;
• Bağımsız değişken: “Düzensiz beslenme”dir. (Deneyin nedeni)
• Bağımlı değişken: “Sağlıklı olma” dır. (Deneyin sonucu)

17
ÖRNEK
Destekleyici ebeveyn davranışlarının çocuğun öz güven kazanmasındaki etkisi-
nin araştırıldığı bir deneyde;
• Bağımsız değişken: “Destekleyici ebeveyn davranışları” dır. (Deneyin nedeni)
• Bağımlı değişken: “ Çocuğun öz güven kazanması” dır (Deneyin sonucu).
ÖRNEK
Uykusuzluğun hatırlama üzerindeki etkisinin araştırıldığı bir deneyde birbi-
rine yaş ve zekâ bakımından denk iki grup oluşturuluyor. Bu gruplardan “A
grubu” adı verilen grup bir gün boyunca uykusuz bırakıldıktan sonra kendi-
lerinden bir kâğıtta verilen 20 kelimeyi ezberlemeleri isteniyor. “B grubu” adı
verilen gruptan ise normal uyku düzenlerine dokunulmadan kâğıtta verilen
aynı 20 kelimeyi ezberlemeleri isteniyor.
Sonuçta “A grubu”nun verilen 20 kelimeden yalnızca 6 tanesini hatırlayabil-
dikleri “B Grubu”nun ise 20 kelimeden 13 tanesini hatırlayabildikleri verisi
elde ediliyor.
Buna göre yapılan deneyde;
• Deney grubu: “A grubu” dur. (Üzerinde deney yapılmıştır – uykusuz bıra-
kılmışlardır.)
• Kontrol grubu: “B grubu”dur. (Üzerinde deney yapılmamıştır – uyku düzen-
lerine müdahale edilmemiştir.)
• Bağımsız değişken: Uykusuzluk (Hatırlamaya ya da hatırlamamaya neden
olan değişken)
• Bağımlı değişken: Hatırlama (Uykusuzluktan etkilenen değişken)
• Deneyin hipotezi: Uykusuzluk hatırlama üzerinde etkilidir.

E. ETİK İLKELER

Psikolojide uyulması gereken etik (ahlaki) ilkeler bulunmaktadır:


Bir psikolog;
■■ Yeterli sayıda gözlem ve deney yapmadan genellemeye varmamalıdır.
■■ Araştırmasına katılan kişilerin ya da danışanlarının gizli bilgilerini kimseyle pay-
laşmamalıdır, paylaşılması gerektiği durumlarda kendilerinden izin almalıdır.
(Tehlikeli ve adli durumlarda bu izin alınmayabilir.)
■■ Araştırması sırasında ve sonrasında, verilerin oluşturulmasında objektif dav-
ranmalı, verileri değiştirmemelidir.
■■ Araştırmalarında katılımcıları araştırmanın nedeni, koşulları ve riskleri konu-
sunda bilgilendirmeli; gerekli uyarıları yapmalıdır.
■■ Deneylerinde deneklerinin (insan ya da hayvan) can güvenliğini sağlamalıdır.

18
F. PSİKOLOJİNİN ALT DALLARI

AMACI

Danışmanlık Bireylere hafif sorunlarında rehberlik ve yönlendirme yapmak, yar-


psikolojisi dımcı olmak.

Bireylerin grup ve toplum içindeki etkileşimlerini, tutumlarını,


Sosyal
davranışlarını etkileyen faktörleri ele almak (Reklam, moda, ka-
psikoloji
muoyu).

Bireylerin içinde bulundukları yaş ve dönemdeki zihinsel, fiziksel


Gelişim ve sosyal değişimlerini incelemek. (Gelişim psikologları bireylerin
psikolojisi yaşamlarını bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik ve yaşlılık gibi
dönemlere ayırarak bu dönemdeki değişimleri izlerler).

Bilişsel
Bilişsel süreçleri(bellek, algılama, düşünme gibi) incelemek
psikoloji
Deneysel Davranışların neden ve sonuçlarını ortaya koymak (deney yap-
psikoloji mak) ve ölçüm araçları geliştirmek (Psikometrik psikoloji).

Deneysel alanda elde edilen psikolojik verileri eğitim ve


Eğitim öğretim alanına uygulamak (Sınıf ortamı, müfredat, ders
psikolojisi kitabı, öğretmen, öğrenci, okul, öğretme yöntemi gibi ko-
nularda psikolojik verilerin uygulanması).

Klinik
Anormal davranışların teşhis ve tedavisiyle ilgilenmek.
psikoloji
İş verimini artırma, personel seçimi ve yerleştirmesi,
Endüstri
UYGULAMALI ALT DALLAR

iş – işçi– işveren ilişkileri konusunda psikolojik verilerden


(Örgüt/sanayi)
yararlanarak düzenlemeler yapmak (İş, personel,ücret,
psikolojisi
kaliteli yönetim, iş verimi vs.).

Sağlık Sağlığın korunması, sağlık hizmetlerinde iletişim, sağlık e-


psikolojisi ğitimi, madde bağımlılığı konularında çalışmalar yapmak.

Din Dini inançların bireylere psikolojik etkilerini ve dini algıyı


psikolojisi etkileyen faktörleri araştırmak.

Sporcuların performanslarını etkileyen psikolojik ve zihin-


Spor
sel nedenleri araştırmak ve bu bulguları bireysel ve takım
psikoloji
performanslarını arttırmada kullanmak.

Trafik Trafikteki yaya ve sürücülerin davranışlarının altında ya-


psikolojisi tan psikolojik nedenleri incelemek.

Sanıkların sorgulanması, suç işleme yönelimi, suçlu ço-


Adli
cukların topluma kazandırılması konularında çalışmalar
psikoloji
yapmak.

19
G. PSİKOLOJİNİN İŞ ALANLARI

Psikologlar eğitim kurumlarında, sağlık kurumlarında (hastane, klinik, tanı ve te-


davi merkezleri), adli kurumlarda (Adalet Bakanlığı, cezaevleri), askeri kurumlarda,
araştırma merkezlerinde ve üniversitelerde çalışabilirler.
H. PSİKOLOJİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ

SOSYOLOJİ
BİYOLOJİ Sağlıklı birey ve sağlıklı
Ruh sağlığı ve beden toplumların oluşmasını TARİH
sağlığı bir bütün olduğu sağladığından psikoloji Geçmişteki olaylar
için psikoloji ile biyoloji toplumu inceleyen bireylerin ruhsal
ilişki içindedir. sosyoloji bilimiyle ilişki yapısını etkilediğinden
içindedir. psikoloji geçmişteki
olayları ele alan tarihle
ilişki içindedir.

ZOOLOJİ
Zooloji hayvanları konu
FİZYOLOJİ
edindiği ve psikoloji de
Davranışlar üzerinde
insan ve hayvan PSİKOLOJİ sinir sisteminin,
davranışlarını incelediği
iç salgı bezlerinin,
için zooloji ve psikoloji
duyu organlarının
ile ilişki içindedir.
etkisi olduğundan
bunları konu edinen
fizyoloji psikolojiye
katkı sağlar.
COĞRAFYA
Bireylerin davranış ve
kişilikleri iklim, yeryüzü ANTROPOLOJİ
şekillleri , doğal ve Geçmişteki insan GENETİK
beşerî çevreden ırklarını inceleyen İnsan davranışı büyük
etkilendiği için psikoloji antropoloji, insan ve ölçüde genetik
bunları inceleyen davranışıyla ilgili bilgi faktörlerden etkilendiği
coğrafyadan verdiğinden psikolojinin için psikoloji genetik
yararlanır. yararlandığı bir biliminden yararlanır.
bilimdir.

PSİKOLOJİNİN TEMEL SÜREÇLERİ


A. DAVRANIŞIN OLUŞUM SÜRECİ

Uyarıcı, iç ve dış çevreden gelen ve duyu organlarını harekete geçiren her şeydir.
Tepki, organizmada uyarıcıların etkisi sonucu ortaya çıkan davranıştır.
Organizma, bitkiler hariç psikolojiye konu olan canlı varlıklardır.
Uyarıcı ve davranış arasında duyum, algı, öğrenme, bellek, hatırlama, kişilik
gibi psikolojik süreçler yer alır.

20
Duyum, uyarıcıların duyu organlarını etkilemesidir.
Algı, duyu organlarını etkileyen uyarıcıların beyne iletilip anlamlandırılmasıdır.
Dikkat, organizmanın uyarıcıların bazılarını seçip odaklanmasını sağlayan süreç-
tir.
Bellek, bilginin, anıların, olayların saklandığı yerdir.
Öğrenme, tekrar, yaşantı ya da eğitim yoluyla istendik ve kalıcı davranış değişik-
liğidir.
Hatırlama, bilgilerin, anıların, olayların bellekten geri çağrılmasıdır.
Kişilik, bireyi diğerlerinden ayıran, bireyin kendine has bilişsel, duygusal ve dav-
ranışsal özelliklerin tümüdür.

Aynı uyarıcı farklı tepkilere neden olabilir.

Alınan bir haber bazen duygulandırabilir,


TEPKİ 1 Uyarıcı 1 Tepki 1

UYARICI ORGANİZMA bazen kaygılandırabilir bazen de


TEPKİ 2
Tepki 2
TEPKİ 3 heyecanlandırabilir.
Tepki 3

Farklı uyarıcılar aynı tepkilere neden olabilir.

UYARICI 1
Bir söz, izlenen bir film, bir şarkı bireyi
ORGANİZMA TEPKİ Uyarıcı 1 Uyarıcı 2 Uyarıcı 3
UYARICI 2
sevindirebilir.
UYARICI 3 Tepki 1

Farklı uyarıcılar farklı tepkilere neden olabilir.

UYARICI 1 TEPKİ 1
Ders çalışma bireyi yorabilir.
Uyarıcı 1 Tepki 1
UYARICI 2 ORGANİZMA TEPKİ 2 İzlenilen bir film bireyi duygulandırabilir.
Uyarıcı 2 Tepki 2
UYARICI 3 TEPKİ 3
Bir ses bireyi korkutabilir.
Uyarıcı 3 Tepki 3

21
B. PSİKOLOJİK VE BİYOLOJİK SÜREÇLER
Psikolojik süreçler;
bilişsel süreçler – duyuşsal süreçler – hareketle ilgili süreçler
Algılama, akıl yü- acı, sevgi, saygı,
rütme, hatırlama, korku, kıskançlık
soyutlama, hayal
etme
144444424444443 144424443
Zihinsel süreçlerdir Doğrudan gözlenebilirler.
doğrudan gözlenemezler.
Sinir hücresi (nöron), sinir sisteminin temel fonksiyonel birimidir.
■■ Her türlü davranış beynin çeşitli yerlerindeki nöronlar sayesinde gerçekleşmek-
tedir.
■■ Sinir hücrelerinin kısa uzantıları dentrit, uzun uzantıları ise aksondur.
■■ Nöronların oluştuğu ilk aşamada kalıtımsal ve gelişimsel etkenler etkilidir. Bu
yapıyla yeni doğan bebeğin çevreye uyumunu kolaylaştırır. Daha sonraki dö-
nemlerde yoğun bir şekilde sinapslar oluşur. Gelişimin son aşamasında sinaptik
bağlantılar kullanılır.

Beyin, karmaşık psikolojik davranışların gerçekleştiği merkez organdır.


■■ Beynin dış yüzeyi beyin kabuğu (korteks) ile kaplıdır. Bu tabakada milyarlarca
sinir hücresi bulunur.
■■ İnsan beyni sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden oluşmaktadır.

Kalıtım, anne – babada bulunan bazı özelliklerin gen yoluyla çocuğa aktarılma-
sıdır.
■■ Kromozom insanın genetik yapısını oluşturan gen ya da kalıtım ünitesidir.
■■ İnsanda 23 çift kromozom bulunur.
■■ Genotip, organizmanın genetik yapısıdır.
■■ Fenotip, genetik ve çevresel faktörlerin neden olduğu dış görünüş özellikleridir.
■■ Genler DNA’dan oluşur. Davranışın oluşumunda etkili olan sinir hücrelerinin
oluşması ve aralarındaki etkileşim DNA’dan oluşmuş genlerin bir kısmı tarafın-
dan yönetilir.

C. KALITIM VE ÇEVRE

Bireylerin fiziksel özelliklerinin belirlenmesinde kalıtım; dil gelişimi, kişilik özel-


likleri, yetişme tarzı, bilgi düzeyi, alışkanlıklar ve deneyimlerde çevre daha etkilidir.
Gelişimde ise kalıtım ve çevre birlikte etkilidir. Çevre, canlıların karşılıklı etkileşim
içinde olduğu fiziki (doğa), sosyal (diğer insanlar) ve kültürel (tarih, maddi – manevi
değerler) ortamdır.

22
■■ Davranışlar için ise doğuştan donanım, gerekli olan altyapıyı sağlar. Edinilmiş
donanım da bu gücün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini belirler.
■■ Davranışların çoğunda hem kalıtımın hem de edinilmiş donanımın etkisi vardır.
Edinilmiş donanım, yaşam boyunca elde edilen deneyimler, çevreden sağlanan
bilgi ve alışkanlıklardır.

YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Doğuştan donanım kalıtımın; edinilmiş donanım çevrenin davranışlar üze-
rindeki etkisini gösterir.

D. YAŞAM BOYU GELİŞİM

Gelişim, bireyin büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkisiyle döllenmeden yaşa-


mının sonuna kadar geçirdiği fiziksel, zihinsel ve psikolojik değişimleri barındıran
süreçtir. Gelişim yaşam boyu devam eder.
Olgunlaşma, kalıtımla organizmanın kendisinden beklenen işlevleri yerine getire-
cek düzeye gelmesidir.

YÖNLENDİRİCİ BİLGİ

Olgunlaşma = Fiziksel Gelişim + Zihinsel Gelişim

■■ 1 yaşındaki bir çocuğun yürüyebilmesi olgunlaşmadır. (Yürüyebilmek için hem


zihinsel olarak hem de fiziksel olarak belirli bir düzeye gelmek gereklidir.)
■■ 8 yaşındaki bir çocuğun yazı yazabilmesi olgunlaşmadır.
■■ 4 yaşındaki bir çocuğun yazı yazamaması olgunlaşmamış olduğunu gösterir.
■■ 5 aylık bir bebeğin yürüyememesi olgunlaşmadığını gösterir.
■■ Bir bebeğin kilo alması olgunlaşmayla ilgili değildir. Bu durum büyümedir.

E. GELİŞİM DÖNEMLERİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

Her gelişim döneminde birey tarafından gerçekleştirilmesi gereken gelişimsel


görevler vardır.
Gelişimsel görev, Havighurst tarafından ortaya atılan ve bir toplumda belli bir yaş
döneminde bireyden yerine getirilmesi beklenen davranış özellikleridir.
Bağlılık, bir kişiye sevgi ve yakınlık duymaktır.
Bağımlılık ise bir kişiye muhtaç olmak, özgür ve özerk olamamaktır.

23
1. Gelişim Dönemleri
a. Yeni Doğan – bebeklik
b. Çocukluk – ergenlik
c. Yetişkinlik
d. Yaşlılık dönemlerinden oluşur.
Doğum öncesi dönem:
■■ Zigot, döllenmiş yumurta hücresidir.
■■ Embriyo, 3. ve 7. hafta arasında gelişmekte olan hücre grubudur.
■■ Hamileliğin ikinci ayından itibaren yüz, el ve parmaklar fark edilebilecek dere-
cede gelişmiştir.
■■ Fetüs, 8. ve 40. hafta arasındaki hücre grubudur.
■■ 4. – 5. aylarda organizmanın temel yapısı tamamlanır.
■■ 9. ayın sonunda fetüs anne karnından ayrılır.

Doğum sonrası dönemler:

GELİŞİM DÖNEMİN
DÖNEMLERİ ÖZELLİKLERİ
• Bu dönemde yeni doğan bütün duyumsal işlevleri gerçek-
YENİ DOĞAN leştirebilir.
DÖNEMİ • Dokunma, tatma, emme gibi basit reflekslere sahiptir.
(Doğumdan • Yeni doğan uyarıcılara duyarlıdır, algılama ve hareketle de
sonraki ilk ay) yeni beceriler öğrenebilir.
• Anneye bağımlıdır.
• Bu dönemde fiziksel gelişim hızlıdır, boy ve kilo alımı düzenli
şekilde devam der.
• Bebek el ve kollarını amaca yönelik kullanabilir, önce başını
dik tutmayı başarır, oturmaya başlar, emekler ve 12 aylıkken
de bağımsız olarak yürümeye başlar.
BEBEKLİK
• Dokunma, koklama, tat alma duyuları gelişir, sesleri ve renkleri
DÖNEMİ
ayırt edebilir fakat görme duyumu hâla tam olarak gelişmemiştir.
(0 – 2 YAŞ)
• Bellek gelişmiştir.
• Bebek kendisine bakan kişiyle duygusal bağ kurmaya başlar,
anneye bağımlılığı devam eder.
• Dönemin gelişim görevleri: Bağımsız şekilde yürüyebilme,
yakınlık kurabilme

24
• Bu dönemde hareketlerde artış gözlenir, günlük oyunlar için
gerekli beceriler kazanılır.
• Çocuk bu dönemde büyük kas hareketlerini yapabilir (örne-
ğin kendi kendine giyinebilir) fakat küçük kas hareketlerinde
(örneğin düğme ilikleyemez) zayıftır.Bu dönemde göz duyumu
hâla tam olarak gelişimini tamamlamaz.
ÇOCUKLUK
• Dönemin başında dil bilgisi kurallarına uymayan iki kelimelik
DÖNEMİ
cümleler kurar, daha sonra sözcükleri bilinçli şekilde kullan-
(2 – 6 YAŞ)
maya başlar, nesne ile dil arasındaki ilişkiyi anlar, dönemin
sonuna doğru da dilbilgisine uygun cümleler kurmaya başlar.
• Dönemin gelişim görevleri: Konuşabilme, cinsiyet farklılık-
larını öğrenme, kendi kendine giyinebilme, anne ve babaya
bağlılık, kavram oluşturabilme, dili öğrenme, okumaya hazır
hale gelmedir.
• Bu dönemde bedensel gelişim diğer dönemlere göre daha
yavaştır ama bedensel güç artar.
• Sinir sistemi (bellek, algılama, düşünme) gelişimini tamamlar.
• Okuma – yazma, hesap yapma gibi beceriler öğrenilir.
• Küçük kas becerileri gelişir (kalem tutma, yazı yazma gibi).
OKUL
• Yaşıtlarıyla ilişkiler kurmaya başlar, kendine, sosyal gruplara
DÖNEMİ
ve kurumlara ilişkin tutumlar geliştirmeye başlar, ahlaki değer-
(6 – 12 YAŞ)
ler oluşturur.
• Kişisel bağımsızlığını kazanır.
• Dönemin gelişim görevleri: Cinsiyet rollerini öğrenme, kendi-
ne karşı olumlu tutum geliştirme, gündelik oyunlar için gerekli
fiziksel beceriler edinme, zaman kavramını öğrenmedir.
• Bu dönemde fizyolojik ve hormonsal olarak hızlı değişimler
başlar, cinsiyet hormonları üretilmeye başlar.
• Bu dönem bebeklikten sonra fiziksel gelişimin en fazla oldu-
ğu dönemdir.
• Bedensel değişim hızlı olduğu için davranışlarda sakarlıklar
görülür.
ERGENLİK • Duygusal çalkantılar başlar.
DÖNEMİ • Soyut düşünebilme becerisi edinilir.
(12 – 20 YAŞ) • Dil kullanımı oldukça gelişir.
• Bu dönemdeki birey kendine sürekli bir rol model arar.
• Dönemin gelişim görevleri: Dönemi sorunsuz atlatabilme,
hızlı bedensel değişikliklere uyum sağlayabilme, bağımsız bir
kişilik oluşturabilme, mesleğe yönelme, toplumsal sorumluluk
üstlenebilme, toplumsal değer ve normları öğrenme, toplumsal
rolleri gerçekleştirebilmedir.

25
• Bu dönemde fiziksel gelişim en üst noktadadır.

GENÇ YETİŞKİNLİK
(19 – 34 YAŞ)
• Kimlik kazanılmış, toplumsal roller benimsen-
miş, ilgiler derinleşmiştir.
• Birey eş olmaya hazırdır.
• Bilgi birikimi elde edilmiştir. Bu birikim iş ve özel
yaşamda kullanılmaya başlar.

• Bu dönemde yaşlılık belirtileri ortaya çıkmaya


YETİŞKİNLİK başlar (saçların beyazlaması, kalp ve tansiyon
hastalıkları gibi).
DÖNEMİ
(35 – 65 YAŞ)
YETİŞKİNLİK

• Davranışlarda yavaşlama başlar, görme, işitme


(20 – 64 YAŞ)
ve tat duyuları azalır.
• Mesleki anlamda üretkenlik üst noktadadır,
mesleki sorumluluk gelişmiştir.
• Yaşlı ana – babaya karşı sorumluluklar yerine
getirilir.
• Dönemin gelişim görevleri: Evlenme, çocuk sahibi olma,
çocuk yetiştirme, toplumsal sorumlulukları yerine getirme, e-
beveynlere yardım etme, yaşam standardı oluşturma, yaşının
getirdiği değişimleri kabul etme ve uyum sağlamadır.
• Bu dönemde fiziksel güç ve sağlıkta bozulmalar başlar, du-
yular zayıflar.
• Yaşam standardı düşer, toplumsal rollerde azalmalar başlar,
YAŞLILIK boş zamanlar artar.
DÖNEMİ • Sinir sistemi (bellek, algılama, düşünme), refleksler ve tepki-
(65 yaş – ) ler yavaşlar, dikkat azalır.
• Dönemin gelişim görevleri: Sağlıkta bozulmaya ve gelir
azalmasına uyum sağlayabilme, toplumsal sorumlulukları yü-
rütebilme, düşen yaşam standartlarına alışmadır.

26
2. Bilişsel ve Ahlaki Gelişimin Kuramları
J. Piaget’in bilişsel gelişim kuramı: J.Piaget zekânın, bilişsel gelişimin yaşa bağ-
lı olduğunu düşünerek, yaşa bağlı olarak zihinsel gelişim evrelerini oluşturmuştur.

• Bu dönemde çevre duyular yoluyla tanınır.


DUYU – HAREKET • Nesne devamlılığı kazanılır. (Nesne devamlılığı,
DÖNEMİ çocuğun bir nesneyi görmese de onun var olduğunu bil-
(0 – 2 YAŞ) mesidir.)
• Motor beceriler kullanılabilir.
• Bu dönemde dil ve konuşma gelişir.
• Benmerkezci düşünme oluşur. (Benmerkezci dü-
şünme, çocuğun her şeyin kendisi için var olduğunu
İŞLEM ÖNCESİ
düşünmesidir.)
DÖNEM
• Nesneler çocuk tarafından ancak tek bir özelliğine göre
(2 – 6 YAŞ)
gruplanabilir.
• Çocuk diğer çocuklarla birlikte olsa da oyun ortamında
tek başına oynar.
• Bu dönemde mantıksal düşünme başlar.
• Nesneler çocuk tarafından birden fazla özelliklerine
göre gruplanabilir.
• Benmerkezci düşünce kaybolur yerine işlevsel düşün-
SOMUT İŞLEMLER me başlar.
DÖNEMİ • Korunum ilkesi kazanılır. (Korunum ilkesi, bir nesnenin
(7 – 12 YAŞ) şekli değiştiğinde hacminde ve miktarında değişme ol-
madığını bilmektir.)
• Çocuk bir işlemi tersine çevirebilir. (Tersine çevirebi-
lirlik bir işlemi zihinde son aşamasından ilk aşamasına
kadar götürebilmedir.)
• Bu dönemde mantık yürütülebilir, karmaşık problemler
SOYUT İŞLEMLER
çözülebilir, varsayımlar oluşturulabilir.
DÖNEMİ
• Üst düzey düşünme başlar.
(12 YAŞ – )
• Değerler ve idealler oluşturulur.

27
J. Piaget’in ahlaki gelişim kuramı: J. Piaget, ahlaki gelişimin bilişsel gelişime
bağlı olduğunu savunmuştur. Ona göre ahlaki gelişim düzenli ve sıralı bir şekilde
gerçekleşmektedir.

I. EVRE: AHLAKİ • Bu dönemde çocuk kendi ahlaki yargı ve değerle-


GERÇEKÇİLİK rine sahip değildir.
(BAĞIMLI AHLAK) • Kurallara aşırı bağlılık gösterir, onları sorgulamaz.
(6 – 9 YAŞ) • Başkalarının kural ve değerlerine bağlıdır.
II. EVRE:
• Bu dönemde birey kendi ahlaki değer, kural ve yar-
ÖZERKLİK DÖNEMİ
gılarını geliştirir.
(OTONOM AHLAK)
• Adalet, eşitlik, özgürlük gibi değerler geliştirilir.
(10 YAŞ – )

L. Kohlberg’in ahlaki gelişim kuramı: L. Kohlberg’e göre ahlaki gelişim, evreler


halinde bilişsel gelişime bağlı olarak ortaya çıkar. Bu evreler evrenseldir. Her insa-
nın içinde bulunduğu ahlaki gelişim evresi farklıdır ve herkes en son evreye kadar
gelemez. Yaş, ahlaki evrelerin değişmez kriteri değildir. Bir yetişkin de ahlaki an-
lamda gelenek öncesi dönemde bulunuyor olabilir. Bireylerin hangi ahlaki evrede
olduğunu Kohlberg, onlara çeşitli sorular yönelterek belirlemeye çalışmıştır.

Bu evredeki birey ceza almamak için otorite ortam-


GELENEK ÖNCESİ DÖ-

dayken kurallara uyar, otorite ortamda olmadığında


I. Evre
kuralları terk eder.
NEM (4 – 9 YAŞ)

İtaat ve Ceza
Örnek; trafik polisi varken kırmızı ışıkta durma, yokken
geçme.
Bu evredeki birey sadece kendi çıkarlarını düşünür,
II. Evre
davranışlarında karşılıklı çıkarlar ölçüttür.
Saf çıkarcı
Örnek; “Bana yardım edersen ben de sana yardım e-
eğilim
derim.” Düşüncesine sahip olma.
Bu evredeki birey toplumsal beklentilere uygun dav-
III. Evre
ranmaya çalışır, içinde bulunduğu grup ve toplum
İyi çocuk
tarafından onaylanmak ister.
GELENEKSEL DÖNEM

eğilimi
Örnek; bir bankacının fatura sırasında sonda olan
(Kişiler arası
akrabasının ödemesini ilk sırada alması (Akrabasının
(10 – 15 YAŞ)

uyum)
onayını almak ve “iyi çocuk” olduğunu düşündürtmek).
Bu evredeki birey kuralları toplumsal düzen için zorunlu
görür, koşullar ne olursa olsun kuralların değiştirilme-
IV. Evre
mesi gerektiğini düşünür. Kuralları sorgulamaz.
Yasa ve
Örnek; yaralı taşıyan bir otomobilin sürücüsünün ne
Düzen
olursa olsun trafik kurallarına uyması gerektiğini düşün-
mesi.

28
Bu evredeki birey kuralların bireylerin iyiliği için de-
V. Evre
ğiştirilebileceğini, koşullara göre yok sayılabileceğini
GELENEK SONRASI DÖNEM
Sosyal düzen
düşünür, insanın kurallardan daha değerli olduğunu
(Sosyal
kabul eder.
sözleşme ve
Örnek; “Bir kural insan hayatına zarar veriyorsa değiş-
(15 YAŞ– …)

uyum)
tirilebilir.” Düşüncesine sahip olma.
Bu evredeki birey tüm insanları ve insan yaşamını,
evrensel ahlaki değerleri her şeyin üstünde bir değer
VI. Evre
olarak kabul eder.
Evrensel
Örnek; “İnsan hayatı her şeyden değerlidir.” Düşünce-
ahlak
sine sahip olma (L. Kohlberg bu evreye çok az insanın
ulaşabileceğini söylemiştir.).

YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Bu konuyla ilgili soruları çözerken,
• Otorite ve ceza kelimeleri sizi itaat ve ceza evresine;
• Karşılıklı bireysel çıkarlar saf çıkarcı eğilim evresine;
• Toplumsal beklentiler, onay almak, sevilmek gibi davranışlar iyi çocuk eği-
limi evresine;
• Toplumsal düzen, değişmez kurallar, kuralların sorgulanmaması, kuralla-
ra herkesin koşulsuz uyması yasa ve düzen evresine;
• Kuralların değişebileceği, kuralların koşullardan etkilenebileceği sosyal
düzen evresine;
• Tüm insanlar, insanlık, evrensel değerler, “kişiler üstü ahlak”
kelimeleri de evrensel ahlak evresine yönlendirmelidir.

ÖRNEK
• “Bana zarar vermeyen bir insana ben de zarar vermem.” Saf çıkarcı evre
• “Kopya çekemem çünkü kopya çeken öğrencileri öğretmen cezalandırır.”
İtaat ve ceza
• “Sınıfın en çalışkan öğrencisi olursam ailem beni çok sever.”
İyi – çocuk eğilimi
• “Kanunlarda ne yazıyorsa o uygulanır.” Yasa ve düzen
• “Kanunlar toplumun ihtiyaçlarına göre değiştirilebilmelidir.” Sosyal düzen
• “Bireyin canı pahasına başka insanları kurtarmaya çalışması” Evrensel ahlak

29
F. ERGENLİK DÖNEMİ VE HIZLI DEĞİŞİM

Ergenlik dönemi, bedensel, psikolojik ve sosyolojik boyutları olan bir dönemdir.


■■ Ergenlik dönemi bireyin hayatının en önemli dönemidir.
■■ Bu dönemde fiziksel, sosyal ve bilişsel değişimler yaşanır:

• Boy uzaması
• Ağırlığın artması
• Kol ve bacakların hızlı uzaması
Fiziksel değişimler • Beden oranının değişmesi
• Sesin değişmesi
• Hormon faaliyetleri
• Cinsel olgunluk

• Toplumsal kuralları reddetme eğilimi


• Toplumsal değerlerle ters düşme
Sosyal değişimler
• Kuşak çatışmaları
• Toplumsal statüde değişme

• Model alma
• İçe dönüklük
• Hayal kurma
• Şiddetli duygusallık
Bilişsel değişimler
• Düşüncelerde aşırılık
• İlgilerin çabuk değişmesi
• Popüler olma isteği
• Kendine ait olacağı grup arama

Kuşak çatışması, yeni değerleri benimseme eğilimi olan ergenle yaşlı kuşak ye-
tişkinler arasındaki çatışmadır.

G. ERGENLİK DÖNEMİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

Ergenlik dönemi kimliğin oluştuğu önemli bir dönemdir.


Kimlik, bireyin kendisi hakkındaki tutum, duygu, düşünce, davranışlar ve değerle-
rinden oluşan görüşüdür.
■■ Kimlik üzerinde diğer insanlar, bireyin duygu ve düşünceleri etkili olmaktadır.
■■ Kimlik durağan değildir, yaşam boyunca değişebilir.
■■ Kimlik oluşumu başarısız olursa bu durum ruh sağlığını bozar.
■■ Kimlik oluşum aşamaları:

30
Dağınıklık: Bireyin kim olacağını seçmediği, seçeneklerini de gözden geçirmediği
dönemdir.
Körü körüne bağlılık: Bireyin kendisine dayatılan görüş ve değerleri körü körüne
kabul ettiği dönemdir. Genelde bu düşünce ve değerler ana – babanın değerleridir.
Bu dönemde birey seçeneklerini gözden geçirmemiş, kendi bağımsız düşünceleri-
ni ve değerlerini oluşturmamıştır. Bu dönemde kalan birey “erken kapanmış” olarak
değerlendirilir.
Askıya alma: Bireyin hiçbir görüş ve değere bağlanmadığı dönemdir. Birey ger-
çekleştirmesi gereken rollere karar verememiştir. Bu yüzden sürekli bir gerginlik
içerisindedir. Bu duruma “kimlik bunalımı” denir. Kimlik bunalımı atlatılmazsa or-
taya kimlik karmaşası çıkar. (Ergenin ne istediğini, nasıl davranacağını bilemediği
durum)
Rol karmaşası: Ergenin kimlik kazanamayıp bu sorunu çözemediğinde çocukluk
ve yetişkinlik arasında bir yerde bocalamasıdır.
Özdeşleştirilmenin başarılması: Ergenin seçeneklerini, görüşlerini ve değerlerini
gözden geçirmesi, kendine uygun bir örnekle kendini özdeşleştirmesi ve kim ola-
cağına karar vermesidir.

H. DUYUM VE ÖZELLİKLERİ

Duyum, uyarıcıların duyu organlarını etkilemesidir. Duyu organlarını etkileyen ve


organizmanın tepki vermesini sağlayan her şeydir. Ayrıca organizmanın kendi du-
rumu hakkında bize bilgilendirme yaptığı kas ve hareket duyumu, hal duyumu ve
denge duyumları da vardır.

Temel duyular

Uyarıcı Duyu organları Oluşan duyum

Koku √ Burun Koklama duyumu

Işık √ Göz Görme duyumu

Ses √ Kulak Duyma duyumu

Tat √ Dil ve damak Tatma duyumu

Nesne √ Deri Dokunma duyumu

31
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Duyum sadece uyarıcıların duyu organlarını etkilemesidir. Duyumda bir
uyarıcı anlaşılmış, sınıflandırılmış, düşünülmüş ve yorumlanmış değildir. U-
yarıcıların anlaşılması, sınıflandırılması, düşünülmesi, yorumlanması kısaca
beyin tarafından işlenmesi algıdır. Bu yüzden bir ses duymak duyum; o sesin
arkadaşımıza ait olduğunu bilmek algıdır.

Duyumun oluşabilmesi için;


■■ Bir uyarıcının var olması gerekir: Bir sesin, bir kokunun, tadılacak bir nesnenin
var olması gibi.
■■ Tam ve sağlıklı duyu organları gerekir: Bir nesneyi görmek için gözün sağlıklı
olması gerektiği gibi.
■■ Uyarıcıların duyu organlarına iletilebilmesi için uygun ortam gereklidir:
Örnek: Bir sesin kulağa iletilebilmesi için ortamdaki oksijen miktarı yeterli derecede
olmalıdır. Oksijensiz bir ortamda ses iletilemez.
■■ Uyarıcılar, duyum eşiği arasında olmalıdır: Duyum eşiği uyarıcıların duyumsan-
maya başladığı en alt nokta ile (alt duyum eşiği) uyarıcıların duyumsandığı en
üst nokta (üst duyum eşiği) arasında kalan yerdir. Alt duyum eşiğinin altında ka-
lan ve üst duyum eşiğinin üstünde kalan yerlerdeki uyarıcılar duyumsanamaz.

Örnek: İnsan kulağı 20 frekansın altında-


Üst duyum eşiği ------------------- ki sesleri (karıncaların hareketleri gibi) ve
20.000 frekansın üstündeki sesleri (geze-
DUYUM EŞİĞİ genlerin dönerken çıkardığı sesler gibi)
duyamaz. Bu iki frekans aralığındaki ses-
Alt duyum eşiği -------------------- leri duyabilir. Bu sesler duyum eşikleri
arasındadır.

■■ Uyarıcılar fark eşiğini aşmış olmalıdır: Fark eşiği, iki uyarıcının arasındaki farkın
fark edilebildiği eşiktir.

2 kg 2,3kg
İki uyarıcı arasındaki fark az
Farklılaşma eşiği aşılmamış

2 kg 5 kg İki uyarıcı arasındaki fark çok


Farklılaşma eşiği aşılmış, hangisinin daha ağır olduğu
fark edilebilir.

32
I. UYARILMA VE DAVRANIŞ
YETERSİZ UYARILMA AŞIRI UYARILMA
Çevredeki uyarıcıların az ya da Çevredeki uyarıcıların çok ya da
şiddetinin düşük olması nedeniyle şiddetinin yüksek olması nedeniyle
oluşan durumdur. oluşan durumdur.
Örnek: Loş ışık, tuzsuz yemek, kısık Örnek: Parlak ışık, çok tuzlu yemek,
ses, susuzluk, havasız sınıf, uzun sü- yüksek ses, gürültülü ortam, soğuk
re yalnız kalma hava, sıcak hava, yoğun koku, aynı
anda konuşan kişiler

DENGELENME (HOMEOSTASİS)
Hem yetersiz hem de aşırı uyarılma so-
nucu organizmanın bozulan dengesini
yeniden sağlamaya çalışmasıdır.
Örnek: Soğuk havada titreme, sıcak ha-
vada terleme, yüksek ve devamlı seste
geçici sağırlık, çok tuzlu yemekte aşırı tü-
kürük salgılama

İ. ALIŞMA VE DUYARLILAŞMA
ALIŞMA DUYARSIZLAŞMA
(DUYUSAL UYUM) (DUYGUSAL UYUM)
Organizmanın sık karşılaştığı bir u- Organizmanın sık karşılaştığı bir u-
yarıcıya artık fiziksel olarak tepki yarıcıya artık duygusal olarak tepki
vermemesidir. vermemesidir.
Örnek: Sıktığımız parfümün bir müd- Örnek: Çok fazla sınava giren bir
det sonra kokusunu alamama, saatin gencin artık sınavlarda heyecanlan-
çıkardığı sesi bir belli bir zaman geç- maması, arkadaşından ayrılan birinin
tikten sonra duymama. zaman geçtikçe üzüntüsünün bitmesi.

DUYARLILAŞMA
Organizmanın alıştığı bir uyarıcının şiddetin-
deki ya da özelliğindeki bir değişme sonucu
uyarıcıya karşı daha hassas / duyarlı ol-
masıdır.
Örnek: Bir kadının anne olduktan sonra be-
bek sesi duyduğu anda uyanması, hafif bir
kaza geçirdikten sonra kişinin fren sesinden
ürkmeye başlaması.

33
K. ALGI

Algı, uyarıcıların beyin tarafından tanınması, anlaşılması, düşünülmesi, sınıflandı-


rılması ve yorumlanmasıdır.
Uyarıcı ➜ Duyu organları ➜ Beyin
■■ Yemeğin tuzlu olduğunu söylemek, arkadaşının sesini tanımak, gördüğü şeyin
bir insan olduğunu vb. bilmek algılamadır.
■■ Duyum olmadan algı olmaz.
■■ Her duyum algıya dönüşmeyebilir. Yani bir sesi duyabiliriz ama onun kimin sesi
olduğunu anlayamayabiliriz.
■■ Duyum nesnel; algı özneldir. Yani herkes sesi aynı şekilde duyar ama herkes
aynı sesi farklı değerlendirebilir, kimi sesin güzel olduğunu kimisi de güzel ol-
madığını düşünebilir.
■■ Algı alanı; bireyin duyu organlarının izin verdiği kadar algılayabildiği nesneler-
dir.
■■ Algı dayanağı; bireylerin algılamalarını etkileyen faktörlerdir. Bireyin aldığı eği-
tim, içinde bulunduğu kültür, meslek, yaş, cinsiyet gibi.

1. Algının özellikleri
a. Algıda Örgütleme (Nesne algılama) : Algı sürecinde uyarıcıların organizma
tarafından anlamlı bir bütün halinde algılanmasıdır.
■■ Algıda gruplama ve şekil – zemin (figür – fon) ilişkisi algıda örgütlemenin temel
unsurlarıdır.

ALGIDA ÖRGÜTLEME (NESNE ALGILAMA)


Şekil – zemin ilişkisi nesnelerin bir zemin üzerinde ya da içinde algılan-
masıdır. Algılanan nesne şekil (figür); nesnenin içinde ya da üstünde
ŞEKİL – ZEMİN (FİGÜR – FON)

olduğu ortam ise zemindir (fon) .


Şekil önde zemin arkada algılanır.
İLİŞKİSİ

Üstteki resimde zemin siyah alan kabul edilirse şekil birbirine bakan iki
yüz olur. Zemin beyaz alan kabul edilirse şekil siyah vazo olur.

34
Benzerlik:

Siyah noktalar birbirlerine benzediği için bir grup; beyaz noktalar birbi-
rine benzediği için farklı bir grup olarak algılanır.
Ardışıklık: Birbirini izleyen, art arda gelen uyarıcılar bir grup halinde
algılanır.
ALGIDA GRUPLAMA

Soldaki noktalar art arda geldiği için bir grup halinde algılanır.
Asfalt yollardaki beyaz çizgiler de devam eden düz bir çizgi gibi algı-
lanır.
Zıtlık: Zıt olan uyarıcılar bir grup halinde algılanır.
Simetri: Simetrik olan uyarıcılar bir grup halinde algılanır.
Algıda tamamlama: Eksik verilen uyarıcıların organizma tarafından
tam olarak anlaşılmasıdır.
“SNV “ “HŞGLDN” kelimelerinin eksik yazılmasına rağmen onları tam
olarak “SINAV” ve “HOŞGELDİN “ olarak okuyabilme algıda tamam-
lamadır.

Resimlerdeki köpek ve maymunun görüntüleri eksik verilse de resimde


bir köpek ve maymun görebiliyoruz. Bu durum algıda tamamlamadır.

b. Algıda Değişmezlik: Çok iyi bilinen ya da daha önceden algılanan uyarıcıların


farklı koşul ve şekillerde olmasına rağmen hep aynı şekilde algılanmasıdır.

Şekil değişmezliği: Bilinen bir uyarıcının farklı açılardan bakılsa bile hep aynı
şekilde algılanmasıdır.
Örnek: Dik duran bir bozuk paraya yukarıdan baktığımızda bir çizgi gibi gözükme-
sine rağmen onu yine de yuvarlak olarak algılamamız algıda şekil değişmezliğidir.

Büyüklük değişmezliği: Bilinen bir uyarıcının farklı boyutlarda görülse bile hep
aynı şekilde algılanmasıdır.

35
Örnek: Televizyonda insanları çok küçük görmemize rağmen onları hâla aynı bo-
yutta algılamamız algıda büyüklük değişmezliğidir.

Renk ve parlaklık değişmezliği: Bilinen bir uyarıcının farklı renk ve parlaklıkta


görülse bile hep aynı şekilde algılanmasıdır.
Örnek: Karanlıkta kırmızı kazağımız siyah gözüktüğü halde onu hâla kırmızı kazak
olarak algılamamız algıda renk değişmezliğidir.

c. Derinlik Algısı: Uyarıcıların üç boyutlu ve perspektif ilkelerine uygun algılan-


masıdır. Yol kenarındaki elektrik tellerinin yolun sonuna doğru kısa gözükmesi,
uzaktaki nesnelerin küçük ve koyu renkte; yakındaki nesnelerin büyük ve açık
renkte algılanması derinlik algısına örnektir.

d. Zaman Algısı: Olayların ve durumların belli bir zaman sürecinde algılanması-


dır. Herkes için bir dakikanın atmış saniye olması nesnel zaman algısına örnektir.
Bir kişi için kırk dakikanın sevdiği derste 10 dakika gibi gelmesi öznel zaman algı-
sına örnektir.

e. Mekan (Uzay) Algısı: Uyarıcıların belli bir mekan içinde algılanmasıdır. Bir
uyarıcının bir şeyin içinde, dışında, altında, üstünde, ilerisinde, gerisinde olduğunu
söylemek veya bir yeri tarif edebilmek mekân (uzay) algısına örnektir.

f. Algıda Seçicilik: Bir çok uyarıcı arasından belli uyarıcıları algılama, belli
uyarıcılara dikkat etmedir. İlaca ihtiyacı olan bir hastanın yolda ilk olarak eczane-
lere dikkat etmesi, susayan birinin dikkatini ilk olarak masadaki suyun çekmesi,
şehirlerarası yolda karanlıkta giderken parlak ışıklı mola yerlerine bakma algıda
seçiciliktir.
■■ Algıda seçiciliği etkileyen iç ve dış faktörler bulunur, iç faktörler bireyle ilgiliyken
dış faktörler nesneyle ilgilidir.

36
İç faktörler:
Bireyin ilgi ve ihtiyaçları: Yeni bir spor ayakkabıya ihtiyacı olan birinin ayakkabı-
cıda ilk olarak spor ayakkabıları görmesi
Geçmiş yaşantılar: Gidilen bir iş toplantısında toplantı salonuna girer girmez lise
arkadaşını görme.
Meslek: Bir inşaat mühendisinin binada ilk olarak binanın yapıldığı yapı malzeme-
sine dikkat etmesi.
Tutum ve ön yargılar: Bir taraftarın tuttuğu takımın haberlerine dikkat etmesi.
Kültür: Türkiye’de geleneksel kıyafeti olan “sari” giymiş bir Hintlinin yolda yürürken
dikkat çekmesi.
Beklenti: Üniversite sınavlarına giren ve sınavın sonucunu bekleyen bir gencin
sınavın açıklanmasıyla ilgili haberlere kulak kesilmesi.
Cinsiyet: Reklamlarda kadınların kıyafetlere erkeklerin ise otomobillere dikkat et-
mesi.
Dış faktörler:
Uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü: Bir tartışmada herkesin yüksek sesle konuşan
birine bakması, tek katlı evlerin yanındaki gökdelenin dikkat çekmesi.
Uyarıcıların hareketli olması: Reklam panolarındaki hareketli yazıların dikkat
çekmesi, oturan kişilerin yanında yürüyen kişinin dikkat çekmesi.
Tuhaflık: Herkesin yazın sıcak havada montuyla dolaşan bir adama bakması.
Zıtlık: Beyaz önlükte siyah bir lekenin hemen fark edilmesi.
Tekrar: Sık duyulan bir şarkının gidilen bir yerde çalınca hemen fark edilmesi.
Değişiklik: Sınıfa ilk girdiğimizde önce siyah saçını kırmızıya boyatan arkadaşı-
mızın saçına bakmamız.
2. Algı yanılsamaları
Bireyler bazı nedenlerden dolayı bazı uyarıcıları yanlış algılayabilir ya da bazen
de olmayan bir şeyi varmış gibi algılayabilirler. Bunlar algı yanılsamalarıdır.
Algı yanılsamaları illüzyon (yanılsama) ve sanrı (halüsinasyon) olmak üzere
ikiye ayrılır.
a. İllüzyon (yanılsama)
İllüzyon, uyarıcıların bazı nedenlerden dolayı gerçekte olduğundan farklı algılan-
masıdır.
Fiziksel illlüzyon: Uyarıcıların ortamdan ya da uyarıcının kendisinden dolayı oldu-
ğundan farklı algılanmasıdır.
■■ Fiziksel illüzyon herkeste aynı şekilde algılamaya neden olur.

37
ÖRNEK
• İçi yarısına kadar su dolu olan bir bardağa atılan kaşığın kırıkmış gibi gö-
rünmesi,
• Enine çizgili kıyafet giyen birinin olduğundan şişman ve kısa boylu görün-
mesi,
• Boyuna çizgili kıyafet giyen birinin olduğundan zayıf ve uzun boylu görün-
mesi,
• Ufuk çizgisinde yer ve göğün birleşiyormuş gibi gözükmesi fiziksel illüz-
yondur.

Psikolojik illüzyon: Uyarıcıların psikolojik unsurların (Öfke, korku, heyecan) etki-


siyle farklı algılanmasıdır.
■■ Psikolojik illüzyon herkeste olmayabilir ve herkeste de aynı şekilde gerçekleş-
mez.

ÖRNEK
• Yılandan korkan birinin gece yerdeki ipi yılan sanması,
• Arkadaşını özleyen birinin yoldaki birini arkadaşına benzetmesi psikolojik
illüzyondur.
b. Hallüsinasyon (Sanrı)
Hallüsinasyon, ortamda bir uyarıcı olmadığı halde birey tarafından varmış gibi
algılanmasıdır.
■■ Hallüsinasyon her bireyde gerçekleşmez. Akıl hastalığına sahip olan insanlar-
da, madde bağımlılarında, ağır ve ateşli hastalık geçiren bireylerde görülür.

ÖRNEK
• Bir şizofreni hastasının olmayan biriyle konuşması,
• Ağır ve ateşli bir hastalık geçiren kişinin odada birilerinin olduğunu sanması
hallüsinasyondur.

YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Var olan bir uyarıcı olduğundan farklı algılanıyorsa bu durum illüzyon; olma-
yan bir uyarıcı varmış gibi algılanıyorsa hallüsinasyondur.

38
L. ALGIYI ETKİLEYEN ETKENLER

Algıyı etkileyen iç ve dış faktörler bulunur, iç faktörler bireyle ilgiliyken dış fak-
törler nesneyle ilgilidir.
İç faktörler:
Bireyin ilgi ve ihtiyaçları
Geçmiş yaşantılar
Öğrenme
Meslek
Yaş
Tutum ve ön yargılar
Kültür
Dürtü ve güdüler
Beklenti
Cinsiyet
Algıda hazır olma (Hazırlayıcı kurulum): Organizmanın daha önceden birta-
kım tekniklerle bazı şeyleri algılamaya hazır hale getirilmesidir.

ÖRNEK
• Komedi filmlerinde bazı sahnelerden önce gülme efektlerinin verilmesi ile
o sahne geldiğinde izleyici gülmeye hazır hale getirme algıda hazır olmayı
sağlamaya yöneliktir.

Dikkat
Bireyin içinde bulunduğu fiziki ve sosyal çevre

Dış faktörler:
Uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü
Uyarıcıların hareketli olması
Tuhaflık
Zıtlık
Tekrar
Değişiklik

39
M. GÜDÜLENMEYİ ORTAYA ÇIKARAN ETKENLER

İhtiyaç (gereksinim), organizmanın hayatını sürdürebilmesi için gerekli olan mad-


di ya da manevi eksikliktir.
Dürtü, organizmayı ihtiyaçlarını gidermesi için davranışa yönelten güçtür.
Güdü(motiv), organizmayı ihtiyaçlarını gidermek için davranışa yönelten, onu ha-
zırlayan ve harekete geçiren itici eğilimdir.
Doyum, ihtiyacın giderilmesidir.
Güdülenme (motivasyon), ihtiyacın ortaya çıkmasıyla başlayan ve doyumla sona
eren sürecin tamamıdır.

AMACA
İHTİYAÇ DÜRTÜ GÜDÜ YÖNELİK DOYUM
DAVRANIŞ

GÜDÜLENME

■■ Güdülenme süreci (ihtiyacın ortaya çıkması – dürtü – güdü – amaca yönelik


davranış – doyum)yaşam boyunca sürekli tekrarlanır.
■■ Güdülenmiş davranışın bir amacı vardır.
■■ Güdülenmiş davranış seçicidir. Organizma birçok davranışın arasından amacı-
na hizmet edecek olanı seçer.
■■ Güdülenmiş davranış organizmanın etkinliğini artırır: Güdülenmiş bireyin çaba-
sı daha fazladır.
■■ Güdülenme üzerinde pekiştireçlerin büyük etkisi vardır:

Pekiştireç, bir davranışın ortaya çıkma olasılığını ya da görülme sıklığını artıran


uyarıcıdır.
■■ Pekiştirme ise bir davranışı kuvvetlendirmedir.
■■ Pekiştireçler olumlu ve olumsuz pekiştireç olarak ikiye ayrılır.
■■ Ödül olumlu pekiştireçtir.

Olumlu pekiştireç (ödül), bir davranışın ortaya çıkma ihtimalini artıran, organizma
için istendik uyarıcılardır.
ÖRNEK
Ödevini yapan bir çocuğa aferin demek, ona sevdiği bir oyuncak almak, tele-
vizyon izlemesine izin vermek çocuğun ödevini yapma davranışını artırmaya
yönelik ve çocuk için istendik uyarıcılardır. Bu örnekte çocuk ödül için ödevini
yapmayı aksatmıyorsa ödül güdüleyici bir rol oynamıştır.

40
Olumsuz pekiştireç, ortamdan çıkartıldığı zaman davranışın ortaya çıkma olası-
lığını artıran uyarıcıdır.
ÖRNEK
Bir öğrencinin derse geç kalmamak için erken yatması, derse geç kalmama
durumunun öğrenci tarafından ortadan kaldırılması erken yatmada güdü-
leyici rol oynayıp bu davranışı artırmaktadır. Öğrenci burada kendisi için
olumsuz olan bir şeyi – derse geç kalma durumunu – ortadan kaldırmaktadır.

YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Olumsuz pekiştireç cezayla aynı anlama gelmez. Ceza istenmeyen davranışı
azaltmak için verilirken, olumsuz pekişireç istenen davranışın ortaya çıkma o-
lasılığını artırma için yapılan, bireyi sonuçta memnun eden bir uyarıcıdır.
Güdüler fizyolojik ve sosyal güdüler olmak üzere iki çeşittir:
Fizyolojik güdüler:
■■ Organizmanın hayatına devam etmesini sağlayan temel ve birincil güdülerdir.
■■ Öğrenilmemişlerdir, doğuştandırlar.
■■ Doyurulmaları zorunludur.
■■ Bütün canlılarda görüldükleri için evrenseldirler.
■■ Açlık, susuzluk, uykusuzluk, hayatta kalma.

eK BİLGİ
Fizyolojik güdüler sosyal güdülerden daha önemlidir. Çünkü fizyolojik gü-
düler bireylerin hayatta kalmalarını sağlarlar. Fakat bazı zamanlar da
(savaş sırasında vatanını koruyan asker de, kendinden önce çocuğunun
karnını doyuran annede olduğu gibi) sosyal güdüler fizyolojik güdülerin
önüne geçebilir.

Sosyal güdüler:
■■ Bireylerin toplum içindeki konumlarını ve ilişkilerini sürdürmelerini sağlarlar.
■■ İnsanların birbirleriyle etkileşimlerinin ve toplumsal yaşamın sonucudurlar.
■■ Önem olarak fizyolojik güdülerden sonra gelirler ve bu yüzden ikincil güdüler
olarak adlandırılırlar.
■■ Doğuştan değildirler, toplum içinde öğrenilmişlerdir.
■■ Toplumlara ve bireylere göre değişirler.
■■ Yalnızca insanlarda görülürler.
■■ Sevme, sevilme, saygı duyulma isteği, başarılı olma, ünlü olma, kendini ger-
çekleştirme.

41
eK BİLGİ
Dış dünyayı keşfetmeye odaklı öğrenilmiş güdüler uyarıcı kaynaklı güdü-
ler olarak adlandırılır. Bunlar araştırma ve merak, kurcalama (dokunarak
anlamayı sağlama) ve temas etmedir (yakınlık ve şefkat ihtiyacını karşı-
lama).

N. KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME GEREKSİNİMİ

Kendini gerçekleştirme, A. Maslow’un güdüler hiyerarşisinde son basamaktaki


güdüdür.
Kendini gerçekleştirmiş insan;
■■ Güçlü ve zayıf yanlarını bilir.
■■ Yeteneklerini kullanabilir.
■■ Kendisini bilişsel, duygusal ve fiziksel olarak iyi tanır.
■■ Kendisini olduğu gibi kabullenir.
■■ Sorumluluk alabilir.
■■ Tüm insanlara karşı adaletli, sevgi dolu ve merhametlidir.
■■ Ahlaki açıdan gelişmiştir.
■■ Sade ve doğal bir yaşam tarzına sahiptir.
■■ A. Maslow’a göre dünyada çok az insan bu basamağa ulaşmıştır.

A. Maslow’un güdüler hiyerarşisi

Kendini
gerçekleştirme
Estetik ihtiyacı:
Simetri düzen ve güzellik

Bilişsel ihtiyaçlar:
Bilme, anlama, keşfetme
Takdir edilme ihtiyacı:
Başarıya ulaşma, yeterli olma,
başkaları tarafından benimsenme, tanınma
Ait olma ve Sevgi ihtiyacı:
Başkalarıyla ilişki kurma, kabul edilme, ait olma
Güvenlik ihtiyacı:
Kendine güven ve emniyet, tehlikeden uzaklaşma
Fizyolojik ihtiyaçlar: Su, yiyecek, uyku, oksijen, cinsellik

42
O. DUYGULAR

Duygu, bir genel uyarılmışlık halidir, histir, bilişsel değerlendirmedir, ne yapıp ne


yapmayacağımızı belirleyen güdüleyici durumdur.
■■ Duygular davranışlara yol açarlar.
■■ Duygular genel uyarılmış halinin yükselen bölümünde yer alır ve artan sempatik
sinir sistemi faaliyeti ile gerçekleşirler.
■■ Uzun süreli olumsuz duygular (öfke, kaygı, hüzün gibi) hastalıklara ve ruhsal
bozukluklara yol açabilir.
■■ Psikolojide tüm duygular nesnel olarak gözlemlenemediğinden ancak bazı duy-
gular ele alınabilmiştir:

Haz: Bir dürtü veya güdüyle ilgili doyuma ulaşıldığında duyulan histir.
Korku: Bilinmeyen ve tehdit edici uyarıcılar karşısında duyulan duygudur. Korkular
travmatik yaşantılardır, klasik koşullanma, genelleme, taklit ve yaşantılar sonucu
oluşabilir.
Heyecan: Organizmada gerginlik yaşanmasına neden olan olumlu ya da olumsuz
duygudur.
Kaygı: Nesnesi belli olmayan duygudur. Korkunun nesnesi belliyken (yükseklik
korkusu, karanlık korkusu gibi) kaygının nesnesi belirsizdir.
Öfke: Zarara uğrama, davranışların engellenmesi, haksızlığa uğrama gibi durum-
larda ortaya çıkan duygudur. Öfkeler genellenebilir ve taklit edilebilir.
Duyguların ifadesi ve denetimi: Duygular sözel olarak, mimiklerle ve jestlerle
(bedensel tepkiler) ifade edilir. Bireyin duygularını ifade etme şekli yaşına, cinsiye-
tine, toplumsal konumuna vb. göre değişebilir.
■■ Duyguların bastırılma yerine ifade edilmesi gerekir. Duyguların neden olduğu iç
gerilimi azaltmak için gevşeme teknikleri öğrenilebilir, birey kendi kendini telkin
edebilir ya da akranlarıyla, aile bireyleriyle, uzman bir kişiyle konuşabilir.

Ö. BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI

Bilinç, bireyin düşünce, duygu ve davranışlarının farkında olmasıdır.


Bilinçlilik (farkındalık), bireyin çevresinde olup bitenleri fark etmesi, kontrol ede-
bilmesi, yönlendirebilmesi, izlemesi ve onlara dikkat etmesidir.
Bilinçaltı, S. Freud’a göre bireyin farkında olmadığı, bireye rahatsızlık veren duy-
gu, düşünce ve güdülerin saklandığı yerdir.
P. DİKKAT VE TÜRLERİ
Dikkat, zihnin bir nesne ya da olaya yoğunlaşmasıdır.
Edilgin dikkat, dış etkenlerin ilgimizi çekmesiyle gerçekleşen dikkattir.
Etkin dikkat, bireyin kendi iradesiyle gerçekleşen dikkattir.

43
R. BİLİNÇLİLİK TÜRLERİ
Normal bilinç durumu, uyanıklık halidir. Bu durumda dikkat aktiftir, dış ortamdaki
uyarıcılar birey tarafından algılanabilmektedir, algılar bilgiye dönüştürülebilmekte-
dir.
Farklı bilinçlilik türleri:
Uyku: Zihinsel faaliyetlerin devam ettiği, öğrenilenlerin beyne yerleştirildiği farklı
bilinçlik türlerinden biridir.
■■ Uyku NREM (Nonrem) ve REM dönemlerinden oluşur. NREM döneminde bü-
yüme hormonu salgılanır, bedenin dinlenmesi sağlanır. REM döneminde rüya
görülür. Rüyada beyin dış dünyaya kapanır, imgeleme faaliyeti sürdürülür ve
Freud’a göre de bilinçaltı boşaltılır.

Hipnoz: Telkinle ortaya çıkan yapay uyku halidir. Bu durumda bilinç uyuşmuştur
ama duygular etkilenmeye devam eder. Hipnozla bireye bazı bilgiler sözel olarak
benimsetilebilir.
Meditasyon: Bireyin bedeni üzerinde ruhsal denetim sağlayarak rahatlamasıdır.
Madde bağımlılığı: Bilinci ve duyguları etkileyen maddelere karşı bağımlı olmaktır.
Madde bağımlılığı olan kişilerin algılama, bellek, düşünme ve öğrenme faaliyetle-
rinde düşüş başlar.
S. SOSYAL PSİKOLOJİ
Bireyler toplum içinde tek başına olduklarından daha farklı davranırlar. Bu duru-
mun nedeni sosyal etkidir. Bu etkiyle ortaya çıkan davranışlar sosyal davranış; bu
durumu ele alan psikoloji alt dalı da sosyal psikolojidir.
Sosyal psikoloji, bireylerin duygu, düşünce ve tutumlarının diğer insanlardan na-
sıl etkilendiğini inceleyen bilimdir.
■■ Sosyal psikolojinin konusu sosyal davranış, sosyal olguların bireyi nasıl etkile-
diğidir.

Sosyal davranış, diğer insanlarla ilişki sonucunda ortaya çıkan davranıştır.


■■ Sosyal davranış, toplumsal kontrolü sağlar.
■■ Sosyal davranış bir tür uyma davranışıdır. Uyma davranışı; bireyin içinde bu-
lunduğu grubun büyüklüğünden, grubun üyelerinin söz birliği yapmasından,
grubun üyeleriyle yüz yüze gelmekten, grup üyelerinin saygınlığından ve gü-
venilirliğinden etkilenir.

ÖRNEK
• Maç izlemeyi sevmeyen birinin arkadaşları gidiyor diye maç izlemeye git-
mesi.
• Bir kişinin akşam yemeğinde evde yalnızken eti elle yerken, lokantada çatal
bıçakla yemesi.
• İş yerinde herkesin takım elbise giydiğini gören çalışanın sonraki günlerde
takım elbise giymeye başlaması.

44
Sosyal etki, bireylerin düşünce, davranış ve tutumlarının başkalarından etkilen-
mesidir. Birey bu etkiyle toplumun beklentisine uygun davranmaya çalışır.
T. SOSYAL BİLİŞ VE SOSYAL ETKİ

Sosyal biliş, diğer insanlar, gruplar ve toplumla ilgili oluşturulan düşünce ya da


izlenimlerdir.
Sosyal biliş türleri:
1. İzlenim oluşturma: Bireyin başkaları hakkında kendi bilgi ve deneyimlerine göre,
onları izleyerek fikir oluşturma sürecidir.
2. Yükleme: Herhangi bir eğilim veya davranışın iç ya da dış bir nedene bağlan-
masıdır.
Temel yükleme hatası: Bireyin diğer insanların yaptıkları hataları koşulları içinde
değerlendirmek yerine, hataları o insanların kişilik özelliklerine yüklemesidir.
ÖRNEK
İşe yeni başlayan bir çalışanın geç kaldığı için ortamda bulunan kişilere “gü-
naydın” demeyi unutması ve bunun üzerine bu kişilerin yeni gelen bireyin ne
kadar kibirli olduğunu söylemeleri, bu kişilerin temel yükleme hatası yaptık-
larını gösterir.
Savunucu yükleme: Bireyin hatalarını ve başarısızlıklarını başkalarına yüklemesi,
başarılarından ise kendine pay çıkarıp bu başarıları kendine bağlamasıdır.
3. Yardımseverlik: Kendisine maddi veya manevi bir yük olacak olmasına rağ-
men bireyin diğer insanlara gönüllü olarak yardımda bulunmasıdır.
4. Çekicilik: Bireyin diğer insanlarla ilgili olumlu duygu ve değerlendirmeler yap-
ma eğiliminde olmasıdır.
Sosyal etki konuları
1. Kabul etme: Bireyin diğer bireylerin ya da grupların değer ve inançlarından bilgi
düzeyinde etkilenerek bunları onaylamasıdır.
2. Benimseme: Bireyin diğer insanların, grupların ya da toplumun düşünce ve tu-
tumlarını kendisi de öyle olması gerektiğine inandığı için içselleştirmesidir.
3. Özümseme: Bireyin diğer insanların, grupların ya da toplumun değer ve inançla-
rını sorgulamadan olduğu gibi kabullenmesidir.
4. Özdeşleşme: Bireyin özendiği, hayran kaldığı diğer insanlara, gruba ya da toplu-
ma benzemek için onların düşünce ve davranışlarını olduğu gibi almasıdır.
5. Otoriteye uyma: Bireyin düşünce ve davranışlarını baskı yoluyla değiştirmesidir.
6. İtaat: Bireyin düşünce ve davranışlarını otoritenin etkisiyle başka insanlar, grup-
lar ya da toplum tarafından kabul edilmek için değiştirmesidir.

45
7. Şema: Bir şey hakkında zihinde oluşturulan ve onu değerlendirmemizi sağla-
yan zihinsel yapıdır. Bireyler her öğrendikleri bilgiyi ya da karşılaştıkları uyarıcı ve
durumu zihinlerindeki şemalardan geçirirler ve onlar hakkında bir fikir oluştururlar.
■■ Şema bazen de ardışık olayları bireylerin zihinlerinde önceden canlandırma-
larıdır.

ÖRNEK
• İş toplantısında ne yapacağını zihninde ardışık olarak sıralayan bir mü-
hendisin; “Binaya gireceğim, toplantı salonuna çıkacağım, oradakilere selam
vereceğim, sakince bilgisayarımı açacağım ve kendimden bahsedeceğim.”
kurgusu olay şemasıdır.
• Bütün komedyenleri neşeli ve dışa dönük kişiler olarak düşünmek kişi şemasıdır.
• “Diyetisyen dediğin zayıf olmalıdır.”, “Doktorların hepsi sağlıklıdır.”
• “Erkekler ağlamaz.”, “Öğretmen çocukları usludur.” düşünceleri de rol şe-
malarıdır.
Tutum, Bireyin bir nesne, durum ya da kişiyle ilgili duygu, düşünce ve davranış-
larını düzenleyen eğilimdir.
■■ Deneyimler, kültür, toplumsal unsurlar, kalıtsal özellikler, kitle iletişim araçları,
aile ve eğitim tutumları etkiler.
■■ Tutumların bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutu vardır.

ÖRNEK
Felsefe dersine karşı tutumunuzdan bahsedersek;
• Felsefe dersinin gerekli bir ders olduğunu düşünüyorsunuz. (Bilişsel boyut)
• Felsefe dersini seviyorsunuz. (Duygusal boyut)
• Felsefe dersine çalışıyorsunuz. (Davranışsal boyut)
Tüm bunlar felsefe dersine olan tutumunuzu ifade etmektedir.

■■ Tutumlar her zaman davranışa dönüşmeyebilir.

ÖRNEK
Felsefe dersinin gerekli olduğunu düşünüp seviyorsunuzdur ama bu derse ça-
lışmıyorsunuzdur.

■■ Tutumlar zamanla değişebilir.

Ön yargı, bir konuda yeterli bilgi sahibi olmadan, peşin verilmiş yargıdır.
■■ Ön yargılar genelde olumsuzdur, sabittir, değişmeleri zordur.
■■ Ön yargıların kaynağı deneyimler, öğrenilenler, geçmiş yaşantılar, aile, kültür
ve toplum olabilir.

46
■■ Hiç istatistik dersi almayan bir öğrencinin istatistik dersinin zor olduğunu düşün-
mesi ya da daha önce hiç tanışmadığı bir insanın onun çok kıskanç bir insan
olduğunu söylemesi ön yargıdır.

U. DAVRANIŞ VE SOSYAL ETKENLER


Sosyalleşme, bireyin içinde yaşadığı toplumun değer, kural ve davranış kalıpları-
nı öğrenip içselleştirmesidir. Bu süreçte birey kültürü öğrenir ve gelecek nesillere
aktarır.
■■ Sosyalleşme ömür boyu devam eden bir süreçtir.
■■ Bireyin sosyalleşme sürecinde aile, arkadaş çevresi, kitle iletişim araçları, iş
ortamı, siyaset, din, ekonomi, eğitim kurumları vb. unsurlar etkilidir.
■■ Toplum sosyalleşme sürecinde bireylerden toplumsal statülerine uygun davra-
nışlarda (toplumsal rol) bulunmasını bekler.

Toplumsal statü, bireyin toplum içindeki yeri, konumudur. Evli olma, anne olma,
üniversite mezunu olma, erkek olma, doktor olma, öğrenci olma, zengin olma ifa-
delerinin her biri toplumsal statüdür.
Toplumsal rol, bireylerin toplumsal statülerine uygun davranışlarıdır. Çocuklarına
bakma (anne olma) , hastalarıyla ilgilenme (doktor olma), ders çalışma (öğrenci
olma) gibi davranışların her biri toplumsal roldür.
İdeal rol, toplumsal statülerin bireylere ideal olarak dayattığı ve genelde karşılan-
ması zor olan roldür.
Örnek: Bir doktordan tüm hastalarını iyileştirmesini beklemek ideal roldür.
Gerçek rol, bireyin yerine getirebildiği rol beklentileridir.
Örnek: Bir doktorun tüm hastalarını iyileştiremeyip bir kısmını iyileştirebilmesi ger-
çek roldür.

ÖĞRENME, BELLEK, DÜŞÜNME


A. ÖĞRENİLMİŞ DAVRANIŞ

Öğrenme, tekrar, eğitim ya da yaşantı (deneyim) yoluyla davranışlardaki kalıcı izli


değişikliklerdir.
■■ Refleksler, içgüdüler ve güdüler öğrenilmiş davranış değildir.

Refleks, istem dışı gerçekleşen, öğrenilmemiş ve aniden oluşan basit davranış-


lardır.
ÖRNEK
Yüksek seste irkilme, göze kaçan tozdan sonra gözün sulanması, sıcak çaydan-
lığa dokunan birinin aniden elini çekmesi gibi davranışlar reflekstir.

İçgüdü, bir türün tüm bireylerinde aynı şekilde görülen, doğuştan getirilen, öğrenil-
meyen, karmaşık davranışlardır.

47
ÖRNEK
Örümceğin ağ örmesi, bal arılarının bal yapması, göçmen kuşların sıcak yerlere
göç etmesi, karıncaların yuvalarını ağaçların kuzeye bakan yamaçlarına yapma-
ları gibi davranışlar içgüdüdür.
Güdü, organizmayı ihtiyaçlarını gidermek için davranışa yönelten, onu hazırlayan
ve harekete geçiren itici eğilimdir.
ÖRNEK
Açlık, susuzluk, uykusuzluk güdüdür.

■■ Fakat gitar çalma, psikoloji dersinin konularını sayabilme, matematik işlemi


yapabilme, bisiklet sürebilme, basketbol oynama, bir köpeğin sahibinin sesini
duyunca havlaması, muhabbet kuşlarının konuşması, “limon” sözcüğünü du-
yan birinin ağzının sulanması, bir farenin peynire ulaşmak için pedala basması,
aslanların çemberin içinden atlaması gibi davranışlar öğrenilmiş davranıştır.
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Bir davranışın içgüdü olup olmadığını anlamak için şunlara bakmak gerekir:
• Bir türün tüm bireylerinde benzer şekilde görülüyor mu?
• Doğuştan mı?
• Gerçekleşmesi için belli bir süre gerekli mi?
• Düşünülmeden ve istenmeden mi yapılmış?
Bu cevapların hepsine evet diyorsanız davranış içgüdüdür.

ÖRNEK
Örümceğin ağ yapması içgüdü müdür?
• Bir türün tüm bireylerinde benzer şekilde görülüyor mu? Evet, tüm örümcek-
ler ağ örer ve aynı şekilde örer, kimisi daire, kimisi dikdörtgen ağ örmez.
• Doğuştan mı? Evet, örümceğe ağ örmeyi kimse öğretmez.
• Gerçekleşmesi için belli bir süre gerekli mi? Evet, ağ öyle bir saniyede örül-
mez.
• Düşünülmeden ve istenmeden mi yapılmış? Evet, örümcek ağı, sanat eseri
ortaya çıkartma isteğiyle yapmaz.
Bu cevapların hepsine evet dediğimiz için davranış içgüdüdür.

YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Bir davranışın refleks olup olmadığını anlamak için şunlara bakmak gerekir:
• Aniden mi gerçekleşmiş?
• Öğrenilmemiş mi?
• Otomatik olarak, düşünülmeden mi yapılmış?
Bu cevapların hepsine evet diyorsanız davranış reflekstir.

48
ÖRNEK
Yüksek seste irkilme refleks midir?
• Aniden mi gerçekleşmiş? Evet, yüksek sesi duyduktan sonra irkilme hemen
gerçekleşir.
• Öğrenilmemiş mi? Evet, öğrenilmemiş çünkü bir bebek bile yüksek seste irkilir
ona kimse irkilmeyi daha önceden öğretmez.
• Otomatik olarak, düşünülmeden mi yapılmış? Evet, “Ben yüksek ses duydum,
irkilmeliyim” diye düşünmeyiz, bu durum istemsiz ve otomatik olarak gerçekle-
şiyor.
Bu cevapların hepsine evet dediğimiz için davranış reflekstir.

Öğrenmenin özellikleri:
■■ Öğrenmede davranış değişmiş ya da yeni bir davranış kazanılmış olmalıdır.
Örnek: Okula başlayan bir çocuk yazı yazamıyorken yıl sonunda yazabiliyor hale
geldiyse öğrenme gerçekleşmiştir.

■■ Öğrenme sonucu meydana gelen davranış değişikliğinin devamlı ve kalıcı ol-


ması gerekir.
Örnek: Bir çocuğun sadece bir kelimeyi okuyabilmesi okuma yazma öğrendiğini
göstermez ya da hastayken yapılan davranışlar öğrenilmiş davranış değildir.

■■ Olumlu davranışlar öğrenildiği gibi olumsuz davranışlar da öğrenilebilir.


Örnek: Teşekkür etmek, ders çalışmak gibi olumlu davranışların yanında tembellik
yapmak ya da kaba davranışlarda bulunmak da öğrenilir.

■■ Sadece bilgiler değil, düşünceler, tutumlar, duygular ve davranışlar da öğreni-


lebilir.
Örnek: Dil bilgisini öğrenme, Türkçeyi doğru kullanmak gerektiğini öğrenme, say-
gısızlığa karşı olmayı öğrenme, saygı duymayı öğrenme, öfkeye hâkim olmayı
öğrenme de öğrenilebilir.

■■ Fizyolojik değişiklikler öğrenme değildir.


Örnek: Büyüme, boy uzaması, kilo alma davranışları öğrenme değildir.

■■ Öğrenmenin gerçekleşmesi için olgunlaşma gereklidir. Olgunlaşma organizma-


nın hem zihinsel hem de bedensel gelişmesini kapsayan bir süreçtir. Organların
kendilerinden beklenen görevi yerine getirmesidir. Olgunlaşma öğrenmenin ön
koşuludur. Olgunlaşma olmadan öğrenme olmaz.
Örnek: Bir çocuğun yazı yazmayı öğrenmesi için çocuğun hem parmak kaslarının
gelişmesi hem de zihinsel olarak gelişmesi lazımdır. Ayrıca soyut zekâ gelişmeden
felsefe öğrenilmez, bacak kasları gelişmeden bisiklet sürme öğrenilmez.

■■ Her organizmanın öğrenme hızı farklıdır.

49
B. ÖĞRENME TÜRLERİ

1. Koşullanma
a. Klasik Koşullanma Yoluyla Öğrenme
Klasik koşullanma, organizmanın tekrar ve bağ kurma yoluyla doğal bir uyarıcıya
gösterdiği doğal tepkiyi yapay bir uyarıcıya da göstermesidir.
■■ Klasik koşullanmada organizmaya önce bir uyarıcı verilir daha sonra davranış
ortaya çıkar. Bu süreçte organizma koşullanır fakat pasiftir. Koşullanma sırasın-
da tepkisini kendi seçmez.

Doğal uyarıcı, organizmanın normal şartlarda da tepki verdiği uyarıcıdır. Koşulsuz


uyarıcı olarak adlandırılır.
Doğal tepki, organizmanın normal şartlarda verdiği tepkidir. Koşulsuz tepki ola-
rakda adlandırılır.
Yapay uyarıc,ı koşullanmadan önce nötr uyarıcıyken koşullanmadan sonra kendi-
sine tepki verilen uyarıcıdır. Koşullu uyarıcı olarak da adlandırılır.
Yapay tepki, koşullanmadan sonra koşullu uyarıcıya verilen tepkidir. Koşullu tepki
olarak da adlandırılır.
■■ Klasik koşullanmada pekiştireç koşulsuz uyarıcıdır.
■■ Klasik koşullanmada koşulsuz uyarıcıdan sonra koşullu uyarıcının verilmesi a-
şamasının yeterli derecede tekrar edilmiş olması gerekir. Bu süreç bir tekrarla
kazanılmaz.
■■ Klasik koşullanmayla ilgili ilk çalışmalar Ivan Pavlov tarafından yapılmıştır. Ivan
Pavlov, köpeğinin ete salya salgıladığını fark etmiş ve onu zil sesine de salya
salgılamaya koşullamıştır. Bu koşullanma sürecini incelersek:

Pavlov’un köpeğinin zil sesini duyduğunda salya salgılamaya koşullanma süreci:


Koşullanmadan önce;
Et √ Salya salgılama
Koşulsuz / doğal uyarıcı Koşulsuz / doğal tepki
Zil sesi √ Tepki yok.
Nötr uyarıcı
Bu durumda yani koşullanma gerçekleşmeden önce zil sesi köpek için nötr u-
yarıcıdır, bu yüzden köpek sese tepki vermez. Henüz zil sesine tepki vermeye
koşullanmamıştır.
Koşullanma sırasında;
Zil sesi √ Et √ Salya salgılama
Nötr uyarıcı Koşulsuz / doğal uyarıcı Koşulsuz / doğal tepki
Bu durumda henüz koşullanma gerçekleşmediği için köpeğin tepkisi zil sesi-
ne değil, etedir. Bu yüzden bu aşamada zil sesi hâla nötr uyarıcıdır. Bu durum
birçok defa tekrar ettikten sonra (her defasında zil sesinin ardından etin verilme-
siyle) koşullanma gerçekleşir.

50

You might also like