Professional Documents
Culture Documents
Ayt Felsefe Grubu Konu Anlatimi
Ayt Felsefe Grubu Konu Anlatimi
Kazanımlarla Uyumlu
Öğrenmeyi Kolaylaştıran
İpuçları
FELSEFE
Tam Konu Anlatımı
TEK
TANITIM
UYGULAMASI
İNDİR
ONLİNE
“eğitimde yayındenizi online”
23-0719-01-5000
ISBN:978-605-197-145-2
Yazar
Gökşen GÜNGÖR ÖZCAN
Dizgi
Yayın Denizi Dizgi Birimi
Basım Yeri
@ydtekserisi tekyayinlari@gmail.com
İNTERNET
@ydtekserisi
ÖN SÖZ
Sevgili Öğrenciler,
1. BÖLÜM: PSİKOLOJİ
PSİKOLOJİ BİLİMİNİ TANIYALIM
A. PSİKOLOJİNİN KONUSU ..................................................................7
B. PSİKOLOJİNİN BİLİM OLMA SÜRECİ ...............................................9
C. PSİKOLOJİNİN ÖLÇÜTLERİ VE AMAÇLARI ....................................13
D. PSİKOLOJİNİN YÖNTEM VE TEKNİKLERİ........................................13
E. ETİK İLKELER....................................................................................18
F. PSİKOLOJİNİN ALT DALLARI............................................................19
G. PSİKOLOJİNİN İŞ ALANLARI............................................................20
H. PSİKOLOJİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ...................................20
PSİKOLOJİNİN TEMEL SÜREÇLERİ
A. DAVRANIŞIN OLUŞUM SÜRECİ........................................................20
B. PSİKOLOJİK VE BİYOLOJİK SÜREÇLER..........................................22
C. KALITIM VE ÇEVRE...........................................................................22
D. YAŞAM BOYU GELİŞİM.....................................................................23
E. GELİŞİM DÖNEMLERİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ.............................23
F. ERGENLİK DÖNEMİ VE HIZLI DEĞİŞİM...........................................30
G. ERGENLİK DÖNEMİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ................................30
H. DUYUM VE ÖZELLİKLERİ.................................................................31
I. UYARILMA VE DAVRANIŞ..................................................................33
İ. ALIŞMA VE DUYARLILAŞMA..............................................................33
K. ALGI...................................................................................................34
L. ALGIYI ETKİLEYEN ETKENLER........................................................39
M. GÜDÜLENMEYİ ORTAYA ÇIKARAN ETKENLER.............................40
N. KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME GEREKSİNİMİ...................................42
O. DUYGULAR........................................................................................43
Ö. BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI .....................................................................43
P. DİKKAT VE TÜRLERİ ........................................................................43
R. BİLİNÇLİLİK TÜRLERİ.......................................................................44
S. SOSYAL PSİKOLOJİ..........................................................................44
T. SOSYAL BİLİŞ VE SOSYAL ETKİ......................................................45
U. DAVRANIŞ VE SOSYAL ETKENLER.................................................47
ÖĞRENME, BELLEK, DÜŞÜNME
A. ÖĞRENİLMİŞ DAVRANIŞ .................................................................47
B. ÖĞRENME TÜRLERİ ........................................................................50
C. ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN ETKENLER..............................................58
Ç. BELLEK TÜRLERİ..............................................................................62
D. BELLEĞİN TEMEL İŞLEM AŞAMALARI............................................63
E. DÜŞÜNMENİN YAPI TAŞLARI...........................................................66
F. DÜŞÜNME VE DİL .............................................................................66
H. ZEKÂ KAVRAMI.................................................................................67
İÇİNDEKİLER
BÖLÜM 3: MANTIK
MANTIĞA GİRİŞ
A. MANTIK NEDİR? ...............................................................................113
B. MANTIĞIN UYGULAMA ALANLARI...................................................118
KLASİK MANTIK
A. KAVRAM VE TERİM...........................................................................118
B. TANIM ...............................................................................................126
C. ÖNERME ...........................................................................................127
D. ÇIKARIM ...........................................................................................130
MANTIK VE DİL
A. DİLİN FARKLI GÖREVLERİ...............................................................147
B. ANLAMA VE TANIMLAMA..................................................................149
SEMBOLİK MANTIK
A. SEMBOLİK MANTIĞA GEÇİŞ ...........................................................150
B. ÖNERMELER MANTIĞI ....................................................................150
C. NİCELEME MANTIĞI (YÜKLEMLER MANTIĞI) ................................170
D. ÇOK DEĞERLİ MANTIK ....................................................................182
SÖZLÜK........................................................................................................ 183
KAYNAKÇA.................................................................................................. 192
BÖLÜM 1
PİSİKOLOJİ
Psikolojinin tanımı
Psikoloji, organizmanın davranışlarını bilimsel yöntem ve tekniklerle inceleyen
bilimdir.
■■ Organizma canlı varlık anlamına gelen bir sözcüktür. Tanımda kullanılan orga-
nizma insanlar ve hayvanlar için kullanılmaktadır. Fakat psikolojinin özel olarak
konusu insan ve onun davranışlarıdır.
Psikolojinin konusu
Psikolojinin konusu özel olarak birey ve davranışlarıdır; fakat aşağıdaki unsur-
ları da ele alır.
■■ Organizmanın davranışlarının nedenleri ve sonuçları
■■ Organizmanın çevresi ile olan ilişkileri (Duyum, algı, güdü vs.)
■■ Gelişim ve dönemleri
■■ Öğrenme – bellek – düşünme – zekâ
■■ Birey ve toplum ilişkisi (Sosyal psikoloji) – kimlik – kişilik
■■ Ruh sağlığı ve tedavi yolları
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Psikolojinin konusu bireydir. Psikoloji toplumu ele almaz. Toplumu ve toplu-
mun yapısını konu edinen bilim sosyolojidir.
7
■■ Davranış organizmanın iç ve dış uyarıcılara verdiği tepkidir.
■■ Organizmanın duyguları, tutumları ve zihinsel süreçleri; kısaca tüm yapıp ettik-
leri davranış olarak tanımlanır.
8
Psikolojinin hayvan davranışlarını incelemesinin nedenleri:
■■ Bazı insan ve hayvan davranışlarının benzerliği
■■ Bireyler üzerinde ahlaki açıdan her deneyin yapılamaması
■■ Hayvanlar üzerinde deney yapmanın kısa sürede sonuçlar verebilmesi
Psikolojinin özellikleri:
■■ Psikoloji pozitif bir bilimdir.
■■ Kendine ait belirli yöntemlere sahiptir. Bu anlamda sistematiktir.
■■ Deney ve gözlem yöntemini kullandığı için sonuçları nesnel, genel – geçer ve
kesindir.
■■ Bilimsel araştırmalara dayanarak davranışlarla ilgili ön görü olanağına sahiptir.
■■ Var olanla ilgilendiği için olgusaldır.
Psikoloji ilk zamanlar felsefeye bağlıyken, 16. yüzyıldan itibaren diğer bilimle-
rin gelişmesi ve Wilhelm Wundt’un 1879 yılında psikoloji laboratuvarını açmasıyla
bilim olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Bundan itibaren psikolojinin konusunun
ve yönteminin ne olması gerektiğiyle ilgili yeni fikirler ortaya çıkmış ve bu konuda
birbirinden farklı yaklaşımlar (ekoller) ortaya çıkmaya başlamıştır.
9
10
YAKLAŞIM TEMSİLCİSİ – KONUSU – YÖNTEMİ YÖNLENDİRİCİ KELİMELER
İŞLEVSELCİ YAKLAŞIM
Konusu: Psikolojinin konusu zihnin (bilincin) ne işe yaradığı, işlevi
(Fonksiyonalizm) • Zihnin ne işe yaradığı
olmalıdır.
Temsilcileri: • Zihnin işlevi
• İşlevselciler zihnin işlevinin çevreye uyum olduğunu bulmuşlardır.
W. James • Çevreye uyum
Yöntemi: İçe bakıştır.
J. Dewey
11
12
YAKLAŞIM TEMSİLCİSİ – KONUSU – YÖNTEMİ YÖNLENDİRİCİ KELİMELER
13
Bilimsel yöntemin aşamaları:
PROBLEMİN BELİRLENMESİ
GÖZLEM
Bilimsel araştırmanın konusu olan olayları seçme ve
kontrollü bir şekilde izlemedir.
DENEY
Olguların müdahalelerle doğal akışı dışında gerçekleştirilmesidir.
TEORİ
Kısmen doğrulanmış varsayımlardır. Henüz yanlışlanamamışlardır fakat
doğruluğu da tam olarak kanıtlanamamıştır.
Hâla yanlışlanma ihtimaline sahiptir.
KANITLANIRSA KANITLANAMAZSA
(DOĞRULANIRSA) (DOĞRULANAMAZSA)
14
Psikolojide kullanılan araştırma teknikleri:
Betimsel yöntemler
Betimsel yöntemler davranışları tanımlamak, açıklamak ve sınıflandırmak için
uygulanır.
a. Gözlem: Belli bir amaç doğrultusunda davranışların izlenmesidir. Psikolojide
doğal ve sistematik gözlem yapılır:
Doğal gözlem: Araştırmacının gözlemlediği kişiye, kişilere, duruma ya da
olaya müdahale etmeden gözlem yapmasıdır. Doğal gözlemde kişi ya da kişiler
gözlemlendiğinin farkında değildir. Davranış doğal bir şekilde gerçekleşir.
Örnek: Sınıftaki öğrencileri izlemek.
Sistematik gözlem: Araştırmacının yer, zaman ve koşulları belirleyerek göz-
lem yapmasıdır.
Örnek: Sınıftaki öğrencilerin yerlerini değiştirdikten sonra onların davranışlarını
izlemek
b Anket: Bir kişi, grup ya da topluluğun belli bir konudaki duygu, düşünce, bilgi ya
da tutumlarını öğrenmek için uygulanan yazılı soru listesidir. Kısa zamanda bilgi
edinilmek istendiğinde anket uygulanmalıdır.
c. Görüşme (Mülakat): Karşılıklı konuşarak araştırmayla ilgili bilgi toplanmasıdır.
d. Vaka (olay) incelemesi: Bireylerin geçmiş yaşantı ve davranışlarıyla ilgili ken-
disi, ailesi ve arkadaşlarından ayrıntılı bilgi elde edilmesidir.
e. Biyografi: Bireyin hayatını, öz geçmişini kendisinin yazmasıdır.
f. İçe bakış (İç gözlem): Bireyin kendi üzerinde düşünerek duygu ve düşüncelerini
aktarmasıdır.
g. Test: Bireylerin bilgi, zeka, tutum ve beceri düzeylerini ölçmek için kullanılan
soru kâğıtlarıdır.
■■ Psikolojide ilgi, yetenek, kişilik, zekâ ve başarı testleri uygulanır.
■■ Bir test standart olmalıdır: Testin belli evrensel kural ve ölçütlerinin olması testin
standart olmasıdır.
■■ Bir test güvenilir olmalıdır: Testin her uygulanışında aynı ya da yakın sonuçlar
vermesi testin güvenilir olmasıdır.
■■ Bir test geçerli olmalıdır: Bir testin ölçmek istediği şeyi ölçmek istemesi testin
geçerli olmasıdır.
Örnek: Bireyin zekâsını ölçmek için zekâ testi yerine tutum testi uygulanırsa uygu-
lanan test geçerli olmaz.
■■ Bir test kültüre uygun olmalıdır: Testin, uygulandığı bireyin toplumuna ve kültü-
rüne uygun olması testin kültüre uygun olmasıdır.
15
İstatiksel yöntemler
İstatiksel yöntemler verilerin sayısal olarak ifade edilmesi için yapılır.
İlişkisel çalışma (Korelasyon / Bağıntı): İki değişken arasındaki ilişkiyi ortaya
koymak için uygulanan tekniktir.
Örnek: Başarı ile çalışma, sağlıklı beslenme ile uzun yaşam, nem oranı ile yağış
miktarı arasındaki ilişkiyi belirlemek için korelasyon tekniği uygulanır.
■■ İki değişken arasındaki ilişki korelasyon katsayısı ile ifade edilir. Korelasyon
katsayısı –1………………..ile +1 arasında bir değer alır, bu değerlerin dışında
bir değer alamaz.
Örnek: Bir korelasyon katsayısı +1 ya da –1 ise bu iki değişken arasında %100
ilişki vardır; %90 ilişki +0.9 ya da –0.9 olarak gösterilir; % 60 ilişki ise +0.6 ya da
–0.6 olarak gösterilir.
ÖRNEK
Aşağıdaki değerlerden hangisi korelasyon katsayısı olamaz?
A) 1 B) –0,65 C) 0,30 D) 0 E) 2
ÇÖZÜM
2 değeri +1 ile –1 arasında bir değer olmadığı için korelasyon katsayısı olamaz.
%100 üzerinde bir ilişki ifadesi yoktur.
CEVAP E
Korelasyon çeşitleri:
Pozitif korelasyon: İki değişkenden birinin artarken diğerinin de artması ya da
birinin azalırken diğerinin de azalmasıdır.
■■ Pozitif korelasyon “+” işareti ile gösterilir.
■■ Pozitif korelasyonda değişkenler arasında doğru orantı vardır.
ÖRNEK
Spor yapma ile sağlıklı olma
√
ÖRNEK
Tekrar ile unutma
√
ÖRNEK
Aşağıda verilen değerler arasında en yüksek ve en düşük ilişkiyi bulalım.
A) –0.90 B) –0.63 C) O D) 0.80 E) 0.23
En yüksek ilişki İlişki yok En düşük ilişki
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Verilen değerlerin/sayıların önündeki – ve + işaretleri sayısal büyüklüğü de-
ğil korelasyonun çeşidini gösterir. Bu tür sorularda sayının önündeki işaretlere
bakılmaz. En küçük sayı en düşük ilişkiyi; en büyük sayı da en yüksek ilişkiyi
gösterir.
O (sıfır) ilişkinin olmadığını gösterir.
Deneysel yöntemler
Deneysel çalışma: İki değişken arasındaki neden – sonuç bağını (nedensellik ba-
ğını) bulmak için kullanılan tekniktir.
Deneysel çalışmayla ilgili kavramlar:
Bağımsız değişken: Yapılan deneyde deneyin nedeni olan / etkisi incelenen de-
ğişkendir.
Bağımlı değişken: Yapılan deneyde deneyin sonucu olan / etkilenen değişkendir.
Deney grubu: Üzerinde deney yapılan, müdahalelerde bulunulan gruptur.
Kontrol grubu: Üzerinde deney yapılmayan, koşulları değiştirilmeyen, deney veri-
lerinin doğruluğunun sağlaması için oluşturulan gruptur.
ÖRNEK
Düzensiz beslenmenin sağlıklı olma üzerindeki etkisinin araştırıldığı bir deneyde;
• Bağımsız değişken: “Düzensiz beslenme”dir. (Deneyin nedeni)
• Bağımlı değişken: “Sağlıklı olma” dır. (Deneyin sonucu)
17
ÖRNEK
Destekleyici ebeveyn davranışlarının çocuğun öz güven kazanmasındaki etkisi-
nin araştırıldığı bir deneyde;
• Bağımsız değişken: “Destekleyici ebeveyn davranışları” dır. (Deneyin nedeni)
• Bağımlı değişken: “ Çocuğun öz güven kazanması” dır (Deneyin sonucu).
ÖRNEK
Uykusuzluğun hatırlama üzerindeki etkisinin araştırıldığı bir deneyde birbi-
rine yaş ve zekâ bakımından denk iki grup oluşturuluyor. Bu gruplardan “A
grubu” adı verilen grup bir gün boyunca uykusuz bırakıldıktan sonra kendi-
lerinden bir kâğıtta verilen 20 kelimeyi ezberlemeleri isteniyor. “B grubu” adı
verilen gruptan ise normal uyku düzenlerine dokunulmadan kâğıtta verilen
aynı 20 kelimeyi ezberlemeleri isteniyor.
Sonuçta “A grubu”nun verilen 20 kelimeden yalnızca 6 tanesini hatırlayabil-
dikleri “B Grubu”nun ise 20 kelimeden 13 tanesini hatırlayabildikleri verisi
elde ediliyor.
Buna göre yapılan deneyde;
• Deney grubu: “A grubu” dur. (Üzerinde deney yapılmıştır – uykusuz bıra-
kılmışlardır.)
• Kontrol grubu: “B grubu”dur. (Üzerinde deney yapılmamıştır – uyku düzen-
lerine müdahale edilmemiştir.)
• Bağımsız değişken: Uykusuzluk (Hatırlamaya ya da hatırlamamaya neden
olan değişken)
• Bağımlı değişken: Hatırlama (Uykusuzluktan etkilenen değişken)
• Deneyin hipotezi: Uykusuzluk hatırlama üzerinde etkilidir.
E. ETİK İLKELER
18
F. PSİKOLOJİNİN ALT DALLARI
AMACI
Bilişsel
Bilişsel süreçleri(bellek, algılama, düşünme gibi) incelemek
psikoloji
Deneysel Davranışların neden ve sonuçlarını ortaya koymak (deney yap-
psikoloji mak) ve ölçüm araçları geliştirmek (Psikometrik psikoloji).
Klinik
Anormal davranışların teşhis ve tedavisiyle ilgilenmek.
psikoloji
İş verimini artırma, personel seçimi ve yerleştirmesi,
Endüstri
UYGULAMALI ALT DALLAR
19
G. PSİKOLOJİNİN İŞ ALANLARI
SOSYOLOJİ
BİYOLOJİ Sağlıklı birey ve sağlıklı
Ruh sağlığı ve beden toplumların oluşmasını TARİH
sağlığı bir bütün olduğu sağladığından psikoloji Geçmişteki olaylar
için psikoloji ile biyoloji toplumu inceleyen bireylerin ruhsal
ilişki içindedir. sosyoloji bilimiyle ilişki yapısını etkilediğinden
içindedir. psikoloji geçmişteki
olayları ele alan tarihle
ilişki içindedir.
ZOOLOJİ
Zooloji hayvanları konu
FİZYOLOJİ
edindiği ve psikoloji de
Davranışlar üzerinde
insan ve hayvan PSİKOLOJİ sinir sisteminin,
davranışlarını incelediği
iç salgı bezlerinin,
için zooloji ve psikoloji
duyu organlarının
ile ilişki içindedir.
etkisi olduğundan
bunları konu edinen
fizyoloji psikolojiye
katkı sağlar.
COĞRAFYA
Bireylerin davranış ve
kişilikleri iklim, yeryüzü ANTROPOLOJİ
şekillleri , doğal ve Geçmişteki insan GENETİK
beşerî çevreden ırklarını inceleyen İnsan davranışı büyük
etkilendiği için psikoloji antropoloji, insan ve ölçüde genetik
bunları inceleyen davranışıyla ilgili bilgi faktörlerden etkilendiği
coğrafyadan verdiğinden psikolojinin için psikoloji genetik
yararlanır. yararlandığı bir biliminden yararlanır.
bilimdir.
Uyarıcı, iç ve dış çevreden gelen ve duyu organlarını harekete geçiren her şeydir.
Tepki, organizmada uyarıcıların etkisi sonucu ortaya çıkan davranıştır.
Organizma, bitkiler hariç psikolojiye konu olan canlı varlıklardır.
Uyarıcı ve davranış arasında duyum, algı, öğrenme, bellek, hatırlama, kişilik
gibi psikolojik süreçler yer alır.
20
Duyum, uyarıcıların duyu organlarını etkilemesidir.
Algı, duyu organlarını etkileyen uyarıcıların beyne iletilip anlamlandırılmasıdır.
Dikkat, organizmanın uyarıcıların bazılarını seçip odaklanmasını sağlayan süreç-
tir.
Bellek, bilginin, anıların, olayların saklandığı yerdir.
Öğrenme, tekrar, yaşantı ya da eğitim yoluyla istendik ve kalıcı davranış değişik-
liğidir.
Hatırlama, bilgilerin, anıların, olayların bellekten geri çağrılmasıdır.
Kişilik, bireyi diğerlerinden ayıran, bireyin kendine has bilişsel, duygusal ve dav-
ranışsal özelliklerin tümüdür.
UYARICI 1
Bir söz, izlenen bir film, bir şarkı bireyi
ORGANİZMA TEPKİ Uyarıcı 1 Uyarıcı 2 Uyarıcı 3
UYARICI 2
sevindirebilir.
UYARICI 3 Tepki 1
UYARICI 1 TEPKİ 1
Ders çalışma bireyi yorabilir.
Uyarıcı 1 Tepki 1
UYARICI 2 ORGANİZMA TEPKİ 2 İzlenilen bir film bireyi duygulandırabilir.
Uyarıcı 2 Tepki 2
UYARICI 3 TEPKİ 3
Bir ses bireyi korkutabilir.
Uyarıcı 3 Tepki 3
21
B. PSİKOLOJİK VE BİYOLOJİK SÜREÇLER
Psikolojik süreçler;
bilişsel süreçler – duyuşsal süreçler – hareketle ilgili süreçler
Algılama, akıl yü- acı, sevgi, saygı,
rütme, hatırlama, korku, kıskançlık
soyutlama, hayal
etme
144444424444443 144424443
Zihinsel süreçlerdir Doğrudan gözlenebilirler.
doğrudan gözlenemezler.
Sinir hücresi (nöron), sinir sisteminin temel fonksiyonel birimidir.
■■ Her türlü davranış beynin çeşitli yerlerindeki nöronlar sayesinde gerçekleşmek-
tedir.
■■ Sinir hücrelerinin kısa uzantıları dentrit, uzun uzantıları ise aksondur.
■■ Nöronların oluştuğu ilk aşamada kalıtımsal ve gelişimsel etkenler etkilidir. Bu
yapıyla yeni doğan bebeğin çevreye uyumunu kolaylaştırır. Daha sonraki dö-
nemlerde yoğun bir şekilde sinapslar oluşur. Gelişimin son aşamasında sinaptik
bağlantılar kullanılır.
Kalıtım, anne – babada bulunan bazı özelliklerin gen yoluyla çocuğa aktarılma-
sıdır.
■■ Kromozom insanın genetik yapısını oluşturan gen ya da kalıtım ünitesidir.
■■ İnsanda 23 çift kromozom bulunur.
■■ Genotip, organizmanın genetik yapısıdır.
■■ Fenotip, genetik ve çevresel faktörlerin neden olduğu dış görünüş özellikleridir.
■■ Genler DNA’dan oluşur. Davranışın oluşumunda etkili olan sinir hücrelerinin
oluşması ve aralarındaki etkileşim DNA’dan oluşmuş genlerin bir kısmı tarafın-
dan yönetilir.
C. KALITIM VE ÇEVRE
22
■■ Davranışlar için ise doğuştan donanım, gerekli olan altyapıyı sağlar. Edinilmiş
donanım da bu gücün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini belirler.
■■ Davranışların çoğunda hem kalıtımın hem de edinilmiş donanımın etkisi vardır.
Edinilmiş donanım, yaşam boyunca elde edilen deneyimler, çevreden sağlanan
bilgi ve alışkanlıklardır.
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Doğuştan donanım kalıtımın; edinilmiş donanım çevrenin davranışlar üze-
rindeki etkisini gösterir.
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
23
1. Gelişim Dönemleri
a. Yeni Doğan – bebeklik
b. Çocukluk – ergenlik
c. Yetişkinlik
d. Yaşlılık dönemlerinden oluşur.
Doğum öncesi dönem:
■■ Zigot, döllenmiş yumurta hücresidir.
■■ Embriyo, 3. ve 7. hafta arasında gelişmekte olan hücre grubudur.
■■ Hamileliğin ikinci ayından itibaren yüz, el ve parmaklar fark edilebilecek dere-
cede gelişmiştir.
■■ Fetüs, 8. ve 40. hafta arasındaki hücre grubudur.
■■ 4. – 5. aylarda organizmanın temel yapısı tamamlanır.
■■ 9. ayın sonunda fetüs anne karnından ayrılır.
GELİŞİM DÖNEMİN
DÖNEMLERİ ÖZELLİKLERİ
• Bu dönemde yeni doğan bütün duyumsal işlevleri gerçek-
YENİ DOĞAN leştirebilir.
DÖNEMİ • Dokunma, tatma, emme gibi basit reflekslere sahiptir.
(Doğumdan • Yeni doğan uyarıcılara duyarlıdır, algılama ve hareketle de
sonraki ilk ay) yeni beceriler öğrenebilir.
• Anneye bağımlıdır.
• Bu dönemde fiziksel gelişim hızlıdır, boy ve kilo alımı düzenli
şekilde devam der.
• Bebek el ve kollarını amaca yönelik kullanabilir, önce başını
dik tutmayı başarır, oturmaya başlar, emekler ve 12 aylıkken
de bağımsız olarak yürümeye başlar.
BEBEKLİK
• Dokunma, koklama, tat alma duyuları gelişir, sesleri ve renkleri
DÖNEMİ
ayırt edebilir fakat görme duyumu hâla tam olarak gelişmemiştir.
(0 – 2 YAŞ)
• Bellek gelişmiştir.
• Bebek kendisine bakan kişiyle duygusal bağ kurmaya başlar,
anneye bağımlılığı devam eder.
• Dönemin gelişim görevleri: Bağımsız şekilde yürüyebilme,
yakınlık kurabilme
24
• Bu dönemde hareketlerde artış gözlenir, günlük oyunlar için
gerekli beceriler kazanılır.
• Çocuk bu dönemde büyük kas hareketlerini yapabilir (örne-
ğin kendi kendine giyinebilir) fakat küçük kas hareketlerinde
(örneğin düğme ilikleyemez) zayıftır.Bu dönemde göz duyumu
hâla tam olarak gelişimini tamamlamaz.
ÇOCUKLUK
• Dönemin başında dil bilgisi kurallarına uymayan iki kelimelik
DÖNEMİ
cümleler kurar, daha sonra sözcükleri bilinçli şekilde kullan-
(2 – 6 YAŞ)
maya başlar, nesne ile dil arasındaki ilişkiyi anlar, dönemin
sonuna doğru da dilbilgisine uygun cümleler kurmaya başlar.
• Dönemin gelişim görevleri: Konuşabilme, cinsiyet farklılık-
larını öğrenme, kendi kendine giyinebilme, anne ve babaya
bağlılık, kavram oluşturabilme, dili öğrenme, okumaya hazır
hale gelmedir.
• Bu dönemde bedensel gelişim diğer dönemlere göre daha
yavaştır ama bedensel güç artar.
• Sinir sistemi (bellek, algılama, düşünme) gelişimini tamamlar.
• Okuma – yazma, hesap yapma gibi beceriler öğrenilir.
• Küçük kas becerileri gelişir (kalem tutma, yazı yazma gibi).
OKUL
• Yaşıtlarıyla ilişkiler kurmaya başlar, kendine, sosyal gruplara
DÖNEMİ
ve kurumlara ilişkin tutumlar geliştirmeye başlar, ahlaki değer-
(6 – 12 YAŞ)
ler oluşturur.
• Kişisel bağımsızlığını kazanır.
• Dönemin gelişim görevleri: Cinsiyet rollerini öğrenme, kendi-
ne karşı olumlu tutum geliştirme, gündelik oyunlar için gerekli
fiziksel beceriler edinme, zaman kavramını öğrenmedir.
• Bu dönemde fizyolojik ve hormonsal olarak hızlı değişimler
başlar, cinsiyet hormonları üretilmeye başlar.
• Bu dönem bebeklikten sonra fiziksel gelişimin en fazla oldu-
ğu dönemdir.
• Bedensel değişim hızlı olduğu için davranışlarda sakarlıklar
görülür.
ERGENLİK • Duygusal çalkantılar başlar.
DÖNEMİ • Soyut düşünebilme becerisi edinilir.
(12 – 20 YAŞ) • Dil kullanımı oldukça gelişir.
• Bu dönemdeki birey kendine sürekli bir rol model arar.
• Dönemin gelişim görevleri: Dönemi sorunsuz atlatabilme,
hızlı bedensel değişikliklere uyum sağlayabilme, bağımsız bir
kişilik oluşturabilme, mesleğe yönelme, toplumsal sorumluluk
üstlenebilme, toplumsal değer ve normları öğrenme, toplumsal
rolleri gerçekleştirebilmedir.
25
• Bu dönemde fiziksel gelişim en üst noktadadır.
GENÇ YETİŞKİNLİK
(19 – 34 YAŞ)
• Kimlik kazanılmış, toplumsal roller benimsen-
miş, ilgiler derinleşmiştir.
• Birey eş olmaya hazırdır.
• Bilgi birikimi elde edilmiştir. Bu birikim iş ve özel
yaşamda kullanılmaya başlar.
26
2. Bilişsel ve Ahlaki Gelişimin Kuramları
J. Piaget’in bilişsel gelişim kuramı: J.Piaget zekânın, bilişsel gelişimin yaşa bağ-
lı olduğunu düşünerek, yaşa bağlı olarak zihinsel gelişim evrelerini oluşturmuştur.
27
J. Piaget’in ahlaki gelişim kuramı: J. Piaget, ahlaki gelişimin bilişsel gelişime
bağlı olduğunu savunmuştur. Ona göre ahlaki gelişim düzenli ve sıralı bir şekilde
gerçekleşmektedir.
İtaat ve Ceza
Örnek; trafik polisi varken kırmızı ışıkta durma, yokken
geçme.
Bu evredeki birey sadece kendi çıkarlarını düşünür,
II. Evre
davranışlarında karşılıklı çıkarlar ölçüttür.
Saf çıkarcı
Örnek; “Bana yardım edersen ben de sana yardım e-
eğilim
derim.” Düşüncesine sahip olma.
Bu evredeki birey toplumsal beklentilere uygun dav-
III. Evre
ranmaya çalışır, içinde bulunduğu grup ve toplum
İyi çocuk
tarafından onaylanmak ister.
GELENEKSEL DÖNEM
eğilimi
Örnek; bir bankacının fatura sırasında sonda olan
(Kişiler arası
akrabasının ödemesini ilk sırada alması (Akrabasının
(10 – 15 YAŞ)
uyum)
onayını almak ve “iyi çocuk” olduğunu düşündürtmek).
Bu evredeki birey kuralları toplumsal düzen için zorunlu
görür, koşullar ne olursa olsun kuralların değiştirilme-
IV. Evre
mesi gerektiğini düşünür. Kuralları sorgulamaz.
Yasa ve
Örnek; yaralı taşıyan bir otomobilin sürücüsünün ne
Düzen
olursa olsun trafik kurallarına uyması gerektiğini düşün-
mesi.
28
Bu evredeki birey kuralların bireylerin iyiliği için de-
V. Evre
ğiştirilebileceğini, koşullara göre yok sayılabileceğini
GELENEK SONRASI DÖNEM
Sosyal düzen
düşünür, insanın kurallardan daha değerli olduğunu
(Sosyal
kabul eder.
sözleşme ve
Örnek; “Bir kural insan hayatına zarar veriyorsa değiş-
(15 YAŞ– …)
uyum)
tirilebilir.” Düşüncesine sahip olma.
Bu evredeki birey tüm insanları ve insan yaşamını,
evrensel ahlaki değerleri her şeyin üstünde bir değer
VI. Evre
olarak kabul eder.
Evrensel
Örnek; “İnsan hayatı her şeyden değerlidir.” Düşünce-
ahlak
sine sahip olma (L. Kohlberg bu evreye çok az insanın
ulaşabileceğini söylemiştir.).
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Bu konuyla ilgili soruları çözerken,
• Otorite ve ceza kelimeleri sizi itaat ve ceza evresine;
• Karşılıklı bireysel çıkarlar saf çıkarcı eğilim evresine;
• Toplumsal beklentiler, onay almak, sevilmek gibi davranışlar iyi çocuk eği-
limi evresine;
• Toplumsal düzen, değişmez kurallar, kuralların sorgulanmaması, kuralla-
ra herkesin koşulsuz uyması yasa ve düzen evresine;
• Kuralların değişebileceği, kuralların koşullardan etkilenebileceği sosyal
düzen evresine;
• Tüm insanlar, insanlık, evrensel değerler, “kişiler üstü ahlak”
kelimeleri de evrensel ahlak evresine yönlendirmelidir.
ÖRNEK
• “Bana zarar vermeyen bir insana ben de zarar vermem.” Saf çıkarcı evre
• “Kopya çekemem çünkü kopya çeken öğrencileri öğretmen cezalandırır.”
İtaat ve ceza
• “Sınıfın en çalışkan öğrencisi olursam ailem beni çok sever.”
İyi – çocuk eğilimi
• “Kanunlarda ne yazıyorsa o uygulanır.” Yasa ve düzen
• “Kanunlar toplumun ihtiyaçlarına göre değiştirilebilmelidir.” Sosyal düzen
• “Bireyin canı pahasına başka insanları kurtarmaya çalışması” Evrensel ahlak
29
F. ERGENLİK DÖNEMİ VE HIZLI DEĞİŞİM
• Boy uzaması
• Ağırlığın artması
• Kol ve bacakların hızlı uzaması
Fiziksel değişimler • Beden oranının değişmesi
• Sesin değişmesi
• Hormon faaliyetleri
• Cinsel olgunluk
• Model alma
• İçe dönüklük
• Hayal kurma
• Şiddetli duygusallık
Bilişsel değişimler
• Düşüncelerde aşırılık
• İlgilerin çabuk değişmesi
• Popüler olma isteği
• Kendine ait olacağı grup arama
Kuşak çatışması, yeni değerleri benimseme eğilimi olan ergenle yaşlı kuşak ye-
tişkinler arasındaki çatışmadır.
30
Dağınıklık: Bireyin kim olacağını seçmediği, seçeneklerini de gözden geçirmediği
dönemdir.
Körü körüne bağlılık: Bireyin kendisine dayatılan görüş ve değerleri körü körüne
kabul ettiği dönemdir. Genelde bu düşünce ve değerler ana – babanın değerleridir.
Bu dönemde birey seçeneklerini gözden geçirmemiş, kendi bağımsız düşünceleri-
ni ve değerlerini oluşturmamıştır. Bu dönemde kalan birey “erken kapanmış” olarak
değerlendirilir.
Askıya alma: Bireyin hiçbir görüş ve değere bağlanmadığı dönemdir. Birey ger-
çekleştirmesi gereken rollere karar verememiştir. Bu yüzden sürekli bir gerginlik
içerisindedir. Bu duruma “kimlik bunalımı” denir. Kimlik bunalımı atlatılmazsa or-
taya kimlik karmaşası çıkar. (Ergenin ne istediğini, nasıl davranacağını bilemediği
durum)
Rol karmaşası: Ergenin kimlik kazanamayıp bu sorunu çözemediğinde çocukluk
ve yetişkinlik arasında bir yerde bocalamasıdır.
Özdeşleştirilmenin başarılması: Ergenin seçeneklerini, görüşlerini ve değerlerini
gözden geçirmesi, kendine uygun bir örnekle kendini özdeşleştirmesi ve kim ola-
cağına karar vermesidir.
H. DUYUM VE ÖZELLİKLERİ
Temel duyular
31
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Duyum sadece uyarıcıların duyu organlarını etkilemesidir. Duyumda bir
uyarıcı anlaşılmış, sınıflandırılmış, düşünülmüş ve yorumlanmış değildir. U-
yarıcıların anlaşılması, sınıflandırılması, düşünülmesi, yorumlanması kısaca
beyin tarafından işlenmesi algıdır. Bu yüzden bir ses duymak duyum; o sesin
arkadaşımıza ait olduğunu bilmek algıdır.
■■ Uyarıcılar fark eşiğini aşmış olmalıdır: Fark eşiği, iki uyarıcının arasındaki farkın
fark edilebildiği eşiktir.
2 kg 2,3kg
İki uyarıcı arasındaki fark az
Farklılaşma eşiği aşılmamış
32
I. UYARILMA VE DAVRANIŞ
YETERSİZ UYARILMA AŞIRI UYARILMA
Çevredeki uyarıcıların az ya da Çevredeki uyarıcıların çok ya da
şiddetinin düşük olması nedeniyle şiddetinin yüksek olması nedeniyle
oluşan durumdur. oluşan durumdur.
Örnek: Loş ışık, tuzsuz yemek, kısık Örnek: Parlak ışık, çok tuzlu yemek,
ses, susuzluk, havasız sınıf, uzun sü- yüksek ses, gürültülü ortam, soğuk
re yalnız kalma hava, sıcak hava, yoğun koku, aynı
anda konuşan kişiler
DENGELENME (HOMEOSTASİS)
Hem yetersiz hem de aşırı uyarılma so-
nucu organizmanın bozulan dengesini
yeniden sağlamaya çalışmasıdır.
Örnek: Soğuk havada titreme, sıcak ha-
vada terleme, yüksek ve devamlı seste
geçici sağırlık, çok tuzlu yemekte aşırı tü-
kürük salgılama
İ. ALIŞMA VE DUYARLILAŞMA
ALIŞMA DUYARSIZLAŞMA
(DUYUSAL UYUM) (DUYGUSAL UYUM)
Organizmanın sık karşılaştığı bir u- Organizmanın sık karşılaştığı bir u-
yarıcıya artık fiziksel olarak tepki yarıcıya artık duygusal olarak tepki
vermemesidir. vermemesidir.
Örnek: Sıktığımız parfümün bir müd- Örnek: Çok fazla sınava giren bir
det sonra kokusunu alamama, saatin gencin artık sınavlarda heyecanlan-
çıkardığı sesi bir belli bir zaman geç- maması, arkadaşından ayrılan birinin
tikten sonra duymama. zaman geçtikçe üzüntüsünün bitmesi.
DUYARLILAŞMA
Organizmanın alıştığı bir uyarıcının şiddetin-
deki ya da özelliğindeki bir değişme sonucu
uyarıcıya karşı daha hassas / duyarlı ol-
masıdır.
Örnek: Bir kadının anne olduktan sonra be-
bek sesi duyduğu anda uyanması, hafif bir
kaza geçirdikten sonra kişinin fren sesinden
ürkmeye başlaması.
33
K. ALGI
1. Algının özellikleri
a. Algıda Örgütleme (Nesne algılama) : Algı sürecinde uyarıcıların organizma
tarafından anlamlı bir bütün halinde algılanmasıdır.
■■ Algıda gruplama ve şekil – zemin (figür – fon) ilişkisi algıda örgütlemenin temel
unsurlarıdır.
Üstteki resimde zemin siyah alan kabul edilirse şekil birbirine bakan iki
yüz olur. Zemin beyaz alan kabul edilirse şekil siyah vazo olur.
34
Benzerlik:
Siyah noktalar birbirlerine benzediği için bir grup; beyaz noktalar birbi-
rine benzediği için farklı bir grup olarak algılanır.
Ardışıklık: Birbirini izleyen, art arda gelen uyarıcılar bir grup halinde
algılanır.
ALGIDA GRUPLAMA
Soldaki noktalar art arda geldiği için bir grup halinde algılanır.
Asfalt yollardaki beyaz çizgiler de devam eden düz bir çizgi gibi algı-
lanır.
Zıtlık: Zıt olan uyarıcılar bir grup halinde algılanır.
Simetri: Simetrik olan uyarıcılar bir grup halinde algılanır.
Algıda tamamlama: Eksik verilen uyarıcıların organizma tarafından
tam olarak anlaşılmasıdır.
“SNV “ “HŞGLDN” kelimelerinin eksik yazılmasına rağmen onları tam
olarak “SINAV” ve “HOŞGELDİN “ olarak okuyabilme algıda tamam-
lamadır.
Şekil değişmezliği: Bilinen bir uyarıcının farklı açılardan bakılsa bile hep aynı
şekilde algılanmasıdır.
Örnek: Dik duran bir bozuk paraya yukarıdan baktığımızda bir çizgi gibi gözükme-
sine rağmen onu yine de yuvarlak olarak algılamamız algıda şekil değişmezliğidir.
Büyüklük değişmezliği: Bilinen bir uyarıcının farklı boyutlarda görülse bile hep
aynı şekilde algılanmasıdır.
35
Örnek: Televizyonda insanları çok küçük görmemize rağmen onları hâla aynı bo-
yutta algılamamız algıda büyüklük değişmezliğidir.
e. Mekan (Uzay) Algısı: Uyarıcıların belli bir mekan içinde algılanmasıdır. Bir
uyarıcının bir şeyin içinde, dışında, altında, üstünde, ilerisinde, gerisinde olduğunu
söylemek veya bir yeri tarif edebilmek mekân (uzay) algısına örnektir.
f. Algıda Seçicilik: Bir çok uyarıcı arasından belli uyarıcıları algılama, belli
uyarıcılara dikkat etmedir. İlaca ihtiyacı olan bir hastanın yolda ilk olarak eczane-
lere dikkat etmesi, susayan birinin dikkatini ilk olarak masadaki suyun çekmesi,
şehirlerarası yolda karanlıkta giderken parlak ışıklı mola yerlerine bakma algıda
seçiciliktir.
■■ Algıda seçiciliği etkileyen iç ve dış faktörler bulunur, iç faktörler bireyle ilgiliyken
dış faktörler nesneyle ilgilidir.
36
İç faktörler:
Bireyin ilgi ve ihtiyaçları: Yeni bir spor ayakkabıya ihtiyacı olan birinin ayakkabı-
cıda ilk olarak spor ayakkabıları görmesi
Geçmiş yaşantılar: Gidilen bir iş toplantısında toplantı salonuna girer girmez lise
arkadaşını görme.
Meslek: Bir inşaat mühendisinin binada ilk olarak binanın yapıldığı yapı malzeme-
sine dikkat etmesi.
Tutum ve ön yargılar: Bir taraftarın tuttuğu takımın haberlerine dikkat etmesi.
Kültür: Türkiye’de geleneksel kıyafeti olan “sari” giymiş bir Hintlinin yolda yürürken
dikkat çekmesi.
Beklenti: Üniversite sınavlarına giren ve sınavın sonucunu bekleyen bir gencin
sınavın açıklanmasıyla ilgili haberlere kulak kesilmesi.
Cinsiyet: Reklamlarda kadınların kıyafetlere erkeklerin ise otomobillere dikkat et-
mesi.
Dış faktörler:
Uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü: Bir tartışmada herkesin yüksek sesle konuşan
birine bakması, tek katlı evlerin yanındaki gökdelenin dikkat çekmesi.
Uyarıcıların hareketli olması: Reklam panolarındaki hareketli yazıların dikkat
çekmesi, oturan kişilerin yanında yürüyen kişinin dikkat çekmesi.
Tuhaflık: Herkesin yazın sıcak havada montuyla dolaşan bir adama bakması.
Zıtlık: Beyaz önlükte siyah bir lekenin hemen fark edilmesi.
Tekrar: Sık duyulan bir şarkının gidilen bir yerde çalınca hemen fark edilmesi.
Değişiklik: Sınıfa ilk girdiğimizde önce siyah saçını kırmızıya boyatan arkadaşı-
mızın saçına bakmamız.
2. Algı yanılsamaları
Bireyler bazı nedenlerden dolayı bazı uyarıcıları yanlış algılayabilir ya da bazen
de olmayan bir şeyi varmış gibi algılayabilirler. Bunlar algı yanılsamalarıdır.
Algı yanılsamaları illüzyon (yanılsama) ve sanrı (halüsinasyon) olmak üzere
ikiye ayrılır.
a. İllüzyon (yanılsama)
İllüzyon, uyarıcıların bazı nedenlerden dolayı gerçekte olduğundan farklı algılan-
masıdır.
Fiziksel illlüzyon: Uyarıcıların ortamdan ya da uyarıcının kendisinden dolayı oldu-
ğundan farklı algılanmasıdır.
■■ Fiziksel illüzyon herkeste aynı şekilde algılamaya neden olur.
37
ÖRNEK
• İçi yarısına kadar su dolu olan bir bardağa atılan kaşığın kırıkmış gibi gö-
rünmesi,
• Enine çizgili kıyafet giyen birinin olduğundan şişman ve kısa boylu görün-
mesi,
• Boyuna çizgili kıyafet giyen birinin olduğundan zayıf ve uzun boylu görün-
mesi,
• Ufuk çizgisinde yer ve göğün birleşiyormuş gibi gözükmesi fiziksel illüz-
yondur.
ÖRNEK
• Yılandan korkan birinin gece yerdeki ipi yılan sanması,
• Arkadaşını özleyen birinin yoldaki birini arkadaşına benzetmesi psikolojik
illüzyondur.
b. Hallüsinasyon (Sanrı)
Hallüsinasyon, ortamda bir uyarıcı olmadığı halde birey tarafından varmış gibi
algılanmasıdır.
■■ Hallüsinasyon her bireyde gerçekleşmez. Akıl hastalığına sahip olan insanlar-
da, madde bağımlılarında, ağır ve ateşli hastalık geçiren bireylerde görülür.
ÖRNEK
• Bir şizofreni hastasının olmayan biriyle konuşması,
• Ağır ve ateşli bir hastalık geçiren kişinin odada birilerinin olduğunu sanması
hallüsinasyondur.
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Var olan bir uyarıcı olduğundan farklı algılanıyorsa bu durum illüzyon; olma-
yan bir uyarıcı varmış gibi algılanıyorsa hallüsinasyondur.
38
L. ALGIYI ETKİLEYEN ETKENLER
Algıyı etkileyen iç ve dış faktörler bulunur, iç faktörler bireyle ilgiliyken dış fak-
törler nesneyle ilgilidir.
İç faktörler:
Bireyin ilgi ve ihtiyaçları
Geçmiş yaşantılar
Öğrenme
Meslek
Yaş
Tutum ve ön yargılar
Kültür
Dürtü ve güdüler
Beklenti
Cinsiyet
Algıda hazır olma (Hazırlayıcı kurulum): Organizmanın daha önceden birta-
kım tekniklerle bazı şeyleri algılamaya hazır hale getirilmesidir.
ÖRNEK
• Komedi filmlerinde bazı sahnelerden önce gülme efektlerinin verilmesi ile
o sahne geldiğinde izleyici gülmeye hazır hale getirme algıda hazır olmayı
sağlamaya yöneliktir.
Dikkat
Bireyin içinde bulunduğu fiziki ve sosyal çevre
Dış faktörler:
Uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü
Uyarıcıların hareketli olması
Tuhaflık
Zıtlık
Tekrar
Değişiklik
39
M. GÜDÜLENMEYİ ORTAYA ÇIKARAN ETKENLER
AMACA
İHTİYAÇ DÜRTÜ GÜDÜ YÖNELİK DOYUM
DAVRANIŞ
GÜDÜLENME
Olumlu pekiştireç (ödül), bir davranışın ortaya çıkma ihtimalini artıran, organizma
için istendik uyarıcılardır.
ÖRNEK
Ödevini yapan bir çocuğa aferin demek, ona sevdiği bir oyuncak almak, tele-
vizyon izlemesine izin vermek çocuğun ödevini yapma davranışını artırmaya
yönelik ve çocuk için istendik uyarıcılardır. Bu örnekte çocuk ödül için ödevini
yapmayı aksatmıyorsa ödül güdüleyici bir rol oynamıştır.
40
Olumsuz pekiştireç, ortamdan çıkartıldığı zaman davranışın ortaya çıkma olası-
lığını artıran uyarıcıdır.
ÖRNEK
Bir öğrencinin derse geç kalmamak için erken yatması, derse geç kalmama
durumunun öğrenci tarafından ortadan kaldırılması erken yatmada güdü-
leyici rol oynayıp bu davranışı artırmaktadır. Öğrenci burada kendisi için
olumsuz olan bir şeyi – derse geç kalma durumunu – ortadan kaldırmaktadır.
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Olumsuz pekiştireç cezayla aynı anlama gelmez. Ceza istenmeyen davranışı
azaltmak için verilirken, olumsuz pekişireç istenen davranışın ortaya çıkma o-
lasılığını artırma için yapılan, bireyi sonuçta memnun eden bir uyarıcıdır.
Güdüler fizyolojik ve sosyal güdüler olmak üzere iki çeşittir:
Fizyolojik güdüler:
■■ Organizmanın hayatına devam etmesini sağlayan temel ve birincil güdülerdir.
■■ Öğrenilmemişlerdir, doğuştandırlar.
■■ Doyurulmaları zorunludur.
■■ Bütün canlılarda görüldükleri için evrenseldirler.
■■ Açlık, susuzluk, uykusuzluk, hayatta kalma.
eK BİLGİ
Fizyolojik güdüler sosyal güdülerden daha önemlidir. Çünkü fizyolojik gü-
düler bireylerin hayatta kalmalarını sağlarlar. Fakat bazı zamanlar da
(savaş sırasında vatanını koruyan asker de, kendinden önce çocuğunun
karnını doyuran annede olduğu gibi) sosyal güdüler fizyolojik güdülerin
önüne geçebilir.
Sosyal güdüler:
■■ Bireylerin toplum içindeki konumlarını ve ilişkilerini sürdürmelerini sağlarlar.
■■ İnsanların birbirleriyle etkileşimlerinin ve toplumsal yaşamın sonucudurlar.
■■ Önem olarak fizyolojik güdülerden sonra gelirler ve bu yüzden ikincil güdüler
olarak adlandırılırlar.
■■ Doğuştan değildirler, toplum içinde öğrenilmişlerdir.
■■ Toplumlara ve bireylere göre değişirler.
■■ Yalnızca insanlarda görülürler.
■■ Sevme, sevilme, saygı duyulma isteği, başarılı olma, ünlü olma, kendini ger-
çekleştirme.
41
eK BİLGİ
Dış dünyayı keşfetmeye odaklı öğrenilmiş güdüler uyarıcı kaynaklı güdü-
ler olarak adlandırılır. Bunlar araştırma ve merak, kurcalama (dokunarak
anlamayı sağlama) ve temas etmedir (yakınlık ve şefkat ihtiyacını karşı-
lama).
Kendini
gerçekleştirme
Estetik ihtiyacı:
Simetri düzen ve güzellik
Bilişsel ihtiyaçlar:
Bilme, anlama, keşfetme
Takdir edilme ihtiyacı:
Başarıya ulaşma, yeterli olma,
başkaları tarafından benimsenme, tanınma
Ait olma ve Sevgi ihtiyacı:
Başkalarıyla ilişki kurma, kabul edilme, ait olma
Güvenlik ihtiyacı:
Kendine güven ve emniyet, tehlikeden uzaklaşma
Fizyolojik ihtiyaçlar: Su, yiyecek, uyku, oksijen, cinsellik
42
O. DUYGULAR
Haz: Bir dürtü veya güdüyle ilgili doyuma ulaşıldığında duyulan histir.
Korku: Bilinmeyen ve tehdit edici uyarıcılar karşısında duyulan duygudur. Korkular
travmatik yaşantılardır, klasik koşullanma, genelleme, taklit ve yaşantılar sonucu
oluşabilir.
Heyecan: Organizmada gerginlik yaşanmasına neden olan olumlu ya da olumsuz
duygudur.
Kaygı: Nesnesi belli olmayan duygudur. Korkunun nesnesi belliyken (yükseklik
korkusu, karanlık korkusu gibi) kaygının nesnesi belirsizdir.
Öfke: Zarara uğrama, davranışların engellenmesi, haksızlığa uğrama gibi durum-
larda ortaya çıkan duygudur. Öfkeler genellenebilir ve taklit edilebilir.
Duyguların ifadesi ve denetimi: Duygular sözel olarak, mimiklerle ve jestlerle
(bedensel tepkiler) ifade edilir. Bireyin duygularını ifade etme şekli yaşına, cinsiye-
tine, toplumsal konumuna vb. göre değişebilir.
■■ Duyguların bastırılma yerine ifade edilmesi gerekir. Duyguların neden olduğu iç
gerilimi azaltmak için gevşeme teknikleri öğrenilebilir, birey kendi kendini telkin
edebilir ya da akranlarıyla, aile bireyleriyle, uzman bir kişiyle konuşabilir.
Ö. BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI
43
R. BİLİNÇLİLİK TÜRLERİ
Normal bilinç durumu, uyanıklık halidir. Bu durumda dikkat aktiftir, dış ortamdaki
uyarıcılar birey tarafından algılanabilmektedir, algılar bilgiye dönüştürülebilmekte-
dir.
Farklı bilinçlilik türleri:
Uyku: Zihinsel faaliyetlerin devam ettiği, öğrenilenlerin beyne yerleştirildiği farklı
bilinçlik türlerinden biridir.
■■ Uyku NREM (Nonrem) ve REM dönemlerinden oluşur. NREM döneminde bü-
yüme hormonu salgılanır, bedenin dinlenmesi sağlanır. REM döneminde rüya
görülür. Rüyada beyin dış dünyaya kapanır, imgeleme faaliyeti sürdürülür ve
Freud’a göre de bilinçaltı boşaltılır.
Hipnoz: Telkinle ortaya çıkan yapay uyku halidir. Bu durumda bilinç uyuşmuştur
ama duygular etkilenmeye devam eder. Hipnozla bireye bazı bilgiler sözel olarak
benimsetilebilir.
Meditasyon: Bireyin bedeni üzerinde ruhsal denetim sağlayarak rahatlamasıdır.
Madde bağımlılığı: Bilinci ve duyguları etkileyen maddelere karşı bağımlı olmaktır.
Madde bağımlılığı olan kişilerin algılama, bellek, düşünme ve öğrenme faaliyetle-
rinde düşüş başlar.
S. SOSYAL PSİKOLOJİ
Bireyler toplum içinde tek başına olduklarından daha farklı davranırlar. Bu duru-
mun nedeni sosyal etkidir. Bu etkiyle ortaya çıkan davranışlar sosyal davranış; bu
durumu ele alan psikoloji alt dalı da sosyal psikolojidir.
Sosyal psikoloji, bireylerin duygu, düşünce ve tutumlarının diğer insanlardan na-
sıl etkilendiğini inceleyen bilimdir.
■■ Sosyal psikolojinin konusu sosyal davranış, sosyal olguların bireyi nasıl etkile-
diğidir.
ÖRNEK
• Maç izlemeyi sevmeyen birinin arkadaşları gidiyor diye maç izlemeye git-
mesi.
• Bir kişinin akşam yemeğinde evde yalnızken eti elle yerken, lokantada çatal
bıçakla yemesi.
• İş yerinde herkesin takım elbise giydiğini gören çalışanın sonraki günlerde
takım elbise giymeye başlaması.
44
Sosyal etki, bireylerin düşünce, davranış ve tutumlarının başkalarından etkilen-
mesidir. Birey bu etkiyle toplumun beklentisine uygun davranmaya çalışır.
T. SOSYAL BİLİŞ VE SOSYAL ETKİ
45
7. Şema: Bir şey hakkında zihinde oluşturulan ve onu değerlendirmemizi sağla-
yan zihinsel yapıdır. Bireyler her öğrendikleri bilgiyi ya da karşılaştıkları uyarıcı ve
durumu zihinlerindeki şemalardan geçirirler ve onlar hakkında bir fikir oluştururlar.
■■ Şema bazen de ardışık olayları bireylerin zihinlerinde önceden canlandırma-
larıdır.
ÖRNEK
• İş toplantısında ne yapacağını zihninde ardışık olarak sıralayan bir mü-
hendisin; “Binaya gireceğim, toplantı salonuna çıkacağım, oradakilere selam
vereceğim, sakince bilgisayarımı açacağım ve kendimden bahsedeceğim.”
kurgusu olay şemasıdır.
• Bütün komedyenleri neşeli ve dışa dönük kişiler olarak düşünmek kişi şemasıdır.
• “Diyetisyen dediğin zayıf olmalıdır.”, “Doktorların hepsi sağlıklıdır.”
• “Erkekler ağlamaz.”, “Öğretmen çocukları usludur.” düşünceleri de rol şe-
malarıdır.
Tutum, Bireyin bir nesne, durum ya da kişiyle ilgili duygu, düşünce ve davranış-
larını düzenleyen eğilimdir.
■■ Deneyimler, kültür, toplumsal unsurlar, kalıtsal özellikler, kitle iletişim araçları,
aile ve eğitim tutumları etkiler.
■■ Tutumların bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutu vardır.
ÖRNEK
Felsefe dersine karşı tutumunuzdan bahsedersek;
• Felsefe dersinin gerekli bir ders olduğunu düşünüyorsunuz. (Bilişsel boyut)
• Felsefe dersini seviyorsunuz. (Duygusal boyut)
• Felsefe dersine çalışıyorsunuz. (Davranışsal boyut)
Tüm bunlar felsefe dersine olan tutumunuzu ifade etmektedir.
ÖRNEK
Felsefe dersinin gerekli olduğunu düşünüp seviyorsunuzdur ama bu derse ça-
lışmıyorsunuzdur.
Ön yargı, bir konuda yeterli bilgi sahibi olmadan, peşin verilmiş yargıdır.
■■ Ön yargılar genelde olumsuzdur, sabittir, değişmeleri zordur.
■■ Ön yargıların kaynağı deneyimler, öğrenilenler, geçmiş yaşantılar, aile, kültür
ve toplum olabilir.
46
■■ Hiç istatistik dersi almayan bir öğrencinin istatistik dersinin zor olduğunu düşün-
mesi ya da daha önce hiç tanışmadığı bir insanın onun çok kıskanç bir insan
olduğunu söylemesi ön yargıdır.
Toplumsal statü, bireyin toplum içindeki yeri, konumudur. Evli olma, anne olma,
üniversite mezunu olma, erkek olma, doktor olma, öğrenci olma, zengin olma ifa-
delerinin her biri toplumsal statüdür.
Toplumsal rol, bireylerin toplumsal statülerine uygun davranışlarıdır. Çocuklarına
bakma (anne olma) , hastalarıyla ilgilenme (doktor olma), ders çalışma (öğrenci
olma) gibi davranışların her biri toplumsal roldür.
İdeal rol, toplumsal statülerin bireylere ideal olarak dayattığı ve genelde karşılan-
ması zor olan roldür.
Örnek: Bir doktordan tüm hastalarını iyileştirmesini beklemek ideal roldür.
Gerçek rol, bireyin yerine getirebildiği rol beklentileridir.
Örnek: Bir doktorun tüm hastalarını iyileştiremeyip bir kısmını iyileştirebilmesi ger-
çek roldür.
İçgüdü, bir türün tüm bireylerinde aynı şekilde görülen, doğuştan getirilen, öğrenil-
meyen, karmaşık davranışlardır.
47
ÖRNEK
Örümceğin ağ örmesi, bal arılarının bal yapması, göçmen kuşların sıcak yerlere
göç etmesi, karıncaların yuvalarını ağaçların kuzeye bakan yamaçlarına yapma-
ları gibi davranışlar içgüdüdür.
Güdü, organizmayı ihtiyaçlarını gidermek için davranışa yönelten, onu hazırlayan
ve harekete geçiren itici eğilimdir.
ÖRNEK
Açlık, susuzluk, uykusuzluk güdüdür.
ÖRNEK
Örümceğin ağ yapması içgüdü müdür?
• Bir türün tüm bireylerinde benzer şekilde görülüyor mu? Evet, tüm örümcek-
ler ağ örer ve aynı şekilde örer, kimisi daire, kimisi dikdörtgen ağ örmez.
• Doğuştan mı? Evet, örümceğe ağ örmeyi kimse öğretmez.
• Gerçekleşmesi için belli bir süre gerekli mi? Evet, ağ öyle bir saniyede örül-
mez.
• Düşünülmeden ve istenmeden mi yapılmış? Evet, örümcek ağı, sanat eseri
ortaya çıkartma isteğiyle yapmaz.
Bu cevapların hepsine evet dediğimiz için davranış içgüdüdür.
YÖNLENDİRİCİ BİLGİ
Bir davranışın refleks olup olmadığını anlamak için şunlara bakmak gerekir:
• Aniden mi gerçekleşmiş?
• Öğrenilmemiş mi?
• Otomatik olarak, düşünülmeden mi yapılmış?
Bu cevapların hepsine evet diyorsanız davranış reflekstir.
48
ÖRNEK
Yüksek seste irkilme refleks midir?
• Aniden mi gerçekleşmiş? Evet, yüksek sesi duyduktan sonra irkilme hemen
gerçekleşir.
• Öğrenilmemiş mi? Evet, öğrenilmemiş çünkü bir bebek bile yüksek seste irkilir
ona kimse irkilmeyi daha önceden öğretmez.
• Otomatik olarak, düşünülmeden mi yapılmış? Evet, “Ben yüksek ses duydum,
irkilmeliyim” diye düşünmeyiz, bu durum istemsiz ve otomatik olarak gerçekle-
şiyor.
Bu cevapların hepsine evet dediğimiz için davranış reflekstir.
Öğrenmenin özellikleri:
■■ Öğrenmede davranış değişmiş ya da yeni bir davranış kazanılmış olmalıdır.
Örnek: Okula başlayan bir çocuk yazı yazamıyorken yıl sonunda yazabiliyor hale
geldiyse öğrenme gerçekleşmiştir.
49
B. ÖĞRENME TÜRLERİ
1. Koşullanma
a. Klasik Koşullanma Yoluyla Öğrenme
Klasik koşullanma, organizmanın tekrar ve bağ kurma yoluyla doğal bir uyarıcıya
gösterdiği doğal tepkiyi yapay bir uyarıcıya da göstermesidir.
■■ Klasik koşullanmada organizmaya önce bir uyarıcı verilir daha sonra davranış
ortaya çıkar. Bu süreçte organizma koşullanır fakat pasiftir. Koşullanma sırasın-
da tepkisini kendi seçmez.
50