Professional Documents
Culture Documents
Masal Masal İçinde-Ahmet Ümit-Doğan Egmont Yayınevi
Masal Masal İçinde-Ahmet Ümit-Doğan Egmont Yayınevi
nl1Sl1 iÇiTID r
MASAL MASAL IÇtNDE
Yumı: Ahmet Omi,
ISBN: 978-605·09-0049-1
sl\ı
içinDE
A~Ml:T OMIT
Erdeme,
Filiz'e,
Gü/e.
Murat'a,
Me/ihe.
Günese,
Meriçe,
Mehmet'e,
Sinana,
Sayhana
Yigife
Yagmur'a
ve Rüzgar'a
sevgiyle...
İçindekiler
. . . . .. " ...... 1
..... , ............ , ....... 27
Müezzİn'in Anlattıkları .......................... 53
Demİrei' nİn Anlattıklan .......................... 81
Kuyumcu'nun . . .. . .................. 95
.... , ........... ,'., . . . . 119
.
/'
,-
nıısııı
nıısııı içinD r
1
nl\~nL nnsl\ı (çlnnr
2
Masal/çinde
3
MASAL MASAL İçıNDE
4
Masal Masaııçinde
davranmış:
"Neden olmasın? Hem başka kenderimizi bir kere daha zi-
yaret etmiş oluruz" demiş.
Padişah'ın yüzlindeki kara bulut dağılmış, belli belirsiz gü-
5
MAsAL MASAL İÇINDE
6
Masal Içinde
7
MAsAL MASAL içıNDE
8
Masalıçinde
9
MAsALMAsAL İÇtNDE
10
MASAL MAsAL İÇiNDE
12
Masal Masal/çinde
13
MASAL lviASAL İÇİNDE
/4
Masal Masal/çinde
şaşırmış:
16
MASAL MASAL iÇiNDE.
18
MAsAL MAsAL İçıNDE
20
Masal/çinde
21
MASAL MAsAL İ ÇINDE
Sanki kendisini terk eden birileri varmış da, onlara engel oı~
mak isriyormuşçasına sag elini uzatarak inlemiş:
"Durun! Ne olur beni bırakmayın!"
Olanı biteni anlamayan kalabalık, ürkerek ona yol açmış.
Kalabalığın ara.sından çıkan Şapkacı:
"Beni bırakmayın! Beni bırakmayın!" diye tekrarlayarak
elindeki şapkayı atıp, koşmaya başlamış. Bizimkiler durur mu,
hemen düşmüşler peşine. Şapkacı önde bizimkiler arkada koş
muşlar da koşmuşlar, kentin girişinde yer alan mezarlıga ula-
şıncaya kadar sürmüş bu koşu. Şapkacı mezarlı&! girince de
yavaşlamamış, upuzun iki servinin altındaki büyükçe bir me-
zara kadar koşmuş.
Mezarın başına gelince yavaşlamış, dizleri üzerine çökerek
sanki bir sevgiliymiş gibi toprağa sarılıp ağlamaya koyulmuş.
Bizimkiler Şapkacı'nın yaptıklarına bir anlam veremeden onu
u.'_""~~a.H izlemişler. Şapkacı kendinden geçinceye kadar ağla
mış mezarın başında. Adamcağız yarı baygm topraga yıgılınca
bizimkiler yanına gelmişler. Şapkacı'yı kaldırıp az ilerdeki çeş
menin yamna taşımışlar. Elini yüzünü yıkamışlar. Şapkacı
kendine gelip de karşısında hiç tanımadığı kimseleri görünce
çok şaşırmış:
22
Masal Masalıçinde
23
MASAL MAsAL İÇİNDE
24
Içinde
25
2
~IlFKJiCI 'nIl1IUIU\ TTIKUmı
27
MASAL 1v1ASAL İçİNDE
28
Şapkacı 'nın Anlattıkfan
29
MAsAL MASAL İÇİNDE
30
Şapkacı 'nın Anlattıktan
31
MASAL MAsAL İÇiNDE
32
Anlattıkları
düştüm
Cephede geçirdigim ilk gün her şeyin değiştiğini öğretti ba-
na. Bir gün önceki yaşamım artık çok uzaklarda kalmıştı.
Ölümle, kanla dolu günler başlamıştı. Cepheye birlikte geldi-
gim arkadaşlarımın çoğu daha ilk çatışmada gözlerimin önün-
de can verdi. Kimileri savaş alanında bacağını, kolunu bıraktı.
Daha şansh yaralarla kurtuldular.
lılardan çatışmaları önemsiz
hiç terk etmedi. Ta
baskın gününe
Haftalar sonuca ulaşmıyordu.
biz de yorulmuştuk. Aramızda bir eşitlik durumu ortaya çık
mıştı. Ne onlar ne biz üstün gelebiliyorduk. Subayından era-
tına kadar her iki ordu da yorulmuş, yılmıştı. Siperlerin ara-
sında bir umursamazlık, boş vermişlik geziniyordu. Ama, ata-
larımız, "Su uyur düşman uyumaz" demişler. Bu rahatlıgın ne
kadar yanlış bir akşamüstü
Herkes oturmuş dinleniyorduk.
çiler de rehavet ki yaklaşan düşmanı
mişler. Baskına artık çok geçti. J.~"''''l,'U
kip karşı hepimizi ele geçirmişti.
meye kalkışanlar anında öldürüldü. Benim de içinde bulun-
33
MASAL MASAL tÇtNOE
34
Şapkacı 'nın Anlattıkları
35
MASAL MASAL İÇiNDE
36
Anlattıklan
37
MASAL :MASAL İçiNDE
38
Şapkacı 'nın Anlattıktan
39
i'U "u uc. MASAL İÇiNDE
40
Şapkacı 'nın Anlattıkları
42
Şapkacı 'nın Anlattıkları
44
Şapkacı 'nın Anlattıkum
'Oglu kimden?'
'Kimden olacak be amca, kocasından. Ama zavallı adamca-
gtZ bir oğlU oldugunu bile bilmiyormuş. Çünkü o savaşa gi-
derken kadın yeni hamile kalmış.'
Göğsümden gırtlagıma doğru bir şeyin yükseldiğini, soluğu
mu kestiğini hissettim. Bu o kadar belirgindİ ki, beni boğmak
isteyen bu tıkacı yakalamak için elimi gömleğimin düğmesin
içeri soktum. Yaptıklarıma bir anlam veremeyen delikan-
lı tuhaf tuhaf yüzü me bakmaya başladı:
'Yüzün sapsarı oldu. İyi misin amca?' diye sordu.
'Ben ne diye söylendim.
Delikanlının şaşkınlığı artıyordu:
'Gel şöyle, gölgeye otur, iyi gelir?' diyerek koluma girdi.
'Sağ 01' diyerek çıkttm delikanlının kolundan. Bir ara gözle-
karımla ogluma takıldı. Gözyaşlarımı tutamadtm, İçim
den onlara sarılmak geldi ama yapamadım. Kaıabalı~ın arasın-
MASAL 'MASAL İçİNDE
46
Şapkacı 'nın Anlattıkları
47
MASAL l\'1ASAL İç1NDE
48
Şapkac: 'nın Anlattıkları
49
lVlA.~AL MA~AL l<.,:lNOE
50
Şapkacı Anlattıkları
Müezzın.
"Merakımıı. yorgunlugumuı.u çoktan aldı" demiş Padişah.
"Peki, dinleyin o halde" diyerek başlamış anlatmaya
zın:
51
I1rrııı TTJKLllJU
53
MASAL MASAl İÇiNDE
na
Alışkanlıgımdır, ezana başlamadan önce ıninarenin etrafın-
da dolaşır, kente bir göz atanın. O cuma günüde öyle yaptım.
yürürken de ne karşımda
Zümrüdüanka durmuyor mu? Şaşkınlıktan dilimı
yutacaktım neredeyse. Şaşırmasına şaşırmıştım ama. nedense
hiç korku duymuyordum. Korkudan çok hayranlık uyandır
mıştı Zümrüdüanka bende. Güneşin alnnda yer yer kırmızıla-
sarısı öyle güzeIdi gözlerimi a1aml-
Camiyi, unutup büyülenmiş ölümsüzlü-
ğün, bilgeliğin simgesi olan bu büyük kuşu izlemeye başladım.
Onu dakikalarca seyrettim. Ama bir süre sonra bakmak yec-
Zümrüdüanka'ya dokunmak, parlak okşamak
dayanılmaz istek uyandı içimde. yürü- kuşa
düm. Bu büyüyü bozmaktan korkarcasına agır ağır ilerliyor-
dum ki Zümrüdüanka ona yöneldibinıi anladı. Kıpırdanarak
topladı. Gideceginden, daha cı göreme-
Hep minarenin şerefesinde kal-
sın, ben de hep ona bakayım isciyordum. Ama kuşun gözleri
tedirginlikle oynamaya başlamışn. Uçmaya hazırlanıyor gibiy-
di, Ani bir kararla ona doğru atıldım. Ben kuşun Urküp kaç-
54
Müezzin 'in Anlattıklan
55
.l\1ASAL MASAL İçiNDE
içine süzüldü. Yeşilin her tonundan her çeşit agacln yan yana
sıralandıgı gümrah bir ormana doğru inmeye başlarlık Uzun-
ca bir süre bu ormanın üzerinde uçtuk. Ağaçların iyice sıklaş
tığı yerde birden görkemli bir saray beliriverdi karşımızda.
Zümrüdüanka süzülerek indi aşag-ıya. Sanki indtmekten çe-
kinİr gibi usulca sarayın bahçesine bıraktı beni. Ayag-ım yere
degince Zümrüdüanka yeniden havalandı. Sarayın bahçesin-
deki kocaman bir palmiye ağacının tepesine kondu. Burast
onun yuvası olmalıydı. Arada bir başını uzatıp ne yaptığıma
bakmak dışında artık benimle hiç ilgilenmedi. Ben ise tanıma
dığım bu toprakları, bu kenti keşfetmek için çekingen adım
larla saraya ilerledİm.
Sarayın bahçesinde üzerj nilüfer çiçekleriyle kaplı kocaman
bir havuz vardı. Ço~unu hiç tanımadı~ım hoş kokulu, renga-
renk çiçekler önümde egilerek bana yol verdi. Berraklıktan di-
bi görünen suyun üstünde on iki kugu süzüıüyordu. Kugu
tüylerini kabartıp ince uzun boyunlarını uzatarak bana, 'Hoş
geldin' dediler. 'Hoş geldin' dediklerini nereden mi anladım?
Sevgiyle bakan o pırıltılı, boncuk gözler başka ne söylemiş ola-
bilirdi ki?
Bahçenin ortasında durmuş hayranlıkla çevreye hakımrken,
56
Anlattıklim
57
MAsAL İçİNDE
58
'in Anlattıkum
60
Müezzin 'in Anlattıklan
61
MASAL MASAL İçiNDE
62
Müezzin 'in Anlattıktan
dum.
'inanın hiç haksızlık etmiyorum. üzücü olsa gerçek bu.
İnsanoglu iyi değiL. Belki kötü de degil. İkisinin ortası bir şey.
Bazen iyi bazen kötü. çoğu zaman kötü. Bencillik mayasında
var. Egitiliese yalnızca kendi çıkarını de~il, birlikte yaşadığı in-
sanların, hatta öteki canlıların haklarını da gözetebilen bir ya-
ratık haline gelebilir. Çünkü böyle insanlar var. Onlardan bi-
ri de sizsiniz:
'Yanılıyorsunuz. Bütün insanlar iyidir. Bazıları şeytan m
ayartmasıyla yoldan çıkar .. .' diyecek oldum.
'Şeytan da tıpkı melek gibi, insanın içinde. Seçimi insan ya-
pıyor. Günahınızı boş yere zavallı şey tan ın üstüne yıkmayın.'
Perikızı'nın söyledikleri aklımı karıştırmıştlo Ben insan hak-
kında hiç böyle düşünmemiştim. İlk kez böyle bir yorum işi
tiyordum. O sözlerini sürdürdü:
'Siz ötekilerden farklısınız. Ama söylemek istediğim bu de-
git. Caminİn şerefesinde sİzi ilk gördüğümde yüreğimde duy-
duğum o delice kıpıetıyı yalnızca iyilik duygusunun oluştur
ması olanaksız. Nedenini çözemedigim bambaşka, güçlü bir
duyguydu bu. Öyle güçlüydü korkınaya başlamışttm. Perİ
ler kentine döndükten sonra belki diner, etkisi azalır diye dü-
63
MASAL MASAL İÇİNDE
64
Anlattıkkm
Babama
ma kapandım. görüşmemeye başladım.
ra babam
'Peki' dedi. olarak üzerime düşeni
ni uyardım. Zümrüdüanka'yı
alıpgetirsin onu. Fakat bit koşuium var. Sevdiğin bu insanı sı
namak istiyorum. Kırk gün burada bizimle yaşayacak. Kırk
gün boyunca istediği her şeyi yapacak, yalnızca sana dokun-
mayacak. Bu sabrı gösterir de kırk gün sana dokunmaısa o za-
man kırk gün kırk gece düğün yaparak sizi kendi ellerimle ev-
lendirecegim. dolmadan sana u.v'~uu
aldıgımız Bir daha da hiç
tirtirim' dedi.
Önerisini Babam ise
'Yerinde olsam bu kadar çabuk sevinmem kızım' dedi.
65
MAsAL MAsAL İçİNDE
66
Müezzin 'in Anlattıkları
67
MASAL MASALİçiNDE
68
Anlattıkları
69
MASAL MAsAL İÇiNDE
70
Müezzin 'in Anlattıklan
76
Müezzin 'in Anlattıklan
77
MASAL MASAL İçiNDE
78
Müezzin 'in Anlattıklan
82
Anlattıkları
83
MASAL MASAL İÇİNDE
85
LVU'Jrıı. MAsAL İÇiNDE
86
,"VH~cJI"U İÇiNDE
...
5ğrenmelisin.
'Dur!' diye ama o beni
Hyı kapattı. birlikte duvar
döndü. Hemen duvara yaklaştım. Elimle her bir taşını, oyu-
gunu yokladım. Çabarn boşunaydı; ne bir geçİt vardı, ne de
bir kapı. Çaresizlik içinde dizlerirnin üstüne çöktürn. O gün
akşama kadar hiçbir iş yapmadan pişmanlık içinde dövünüp
durdurn. Akşam eve dönünce olanları hanıma anlattım. Bana
inanmadı. görmüşsün' dedi. Keşke
90
Anlattıkları
91
MASAL MASAL İÇiNDE
92
Demirci 'nin Anlattıkları
95 .
MASAL MAsAL İçiNDE
96
Kuyumcu 'nun Anlattıkları
97
Kuyumcu 'nun Anlattıkları
99
MASAL İçiNDE
100
Anlattıkları
101
MASAL MAsAL İÇİNDE
102
AnlLtttıklLtrı
103
Kuyumcu 'nun Anlattıkları
106
Anlattıkları
107
VJlIhU"lL MAsAL İÇİNDE
108
Anlattıkları
109
MASAL MAsAL İÇİNDE
no
Kuyumcu 'nun Anlattıkları
III
MAsAL MAsAL İÇİNDE
112
MASAL MASAL İçiNDE
114
Anlattıkum
115
MASAL MAsAL İçİNDE
III
ö
~önrIDım'm nflU\ nlKınKI
II ltı
si
enim mesl~im kervancılıku. Kırk
Develerİmle
devem vardı.
kent kent dolaşır, İnsan ve yük taşır-
dım. evirnin çalındı' ki ka-
sakallı bir
'Buyur baba' dedim.
'Kervaneıbaşı sen misİn?' diye sordu.
'Benim. Bir isteğin mi var?' dedim,
kervanın lazımsmız' dedi.
mı taşıyacagız, yük mü?' sordum,
Sakalını sıvazlayarak gülen gözlerle yüzüme baktı:
'Yük taşıyacagız. Ama bu senin bildiğin yüklerden degiL Bu
119
~"Ll'J1u., MAsAL iÇİNDE
'Korkacak bir şey yok' dedi. 'Benden sana zarar gelmez. Ama
bu işi kabul edersen en az iki yüz deve daha satın alabilirsin.'
İki yüz deve mi! Bu büyük bir kazanç demekti. Ama ya be-
ni soymak .
İhtiyar,
'Sana namus 'Sağ salim evine
de büyük
Babam dokuzunun cesaret oldugunu
Riske girmeden kazanmak olanaksızdı. ihtiyar, yıllarca çalış-
120
Köradam'ın Anftzttıklan
122
Köradam 'ın Anlattıkları
Korkmaya başlamıştım.
'İçerde ne var?' diye sordum.
'Büyük bir hazine ama .. .'
İhtiyar sustu. Sözlerini sürdürmeden önce dikkatle yüzü me
baktı.
'Ama .. .' yineledi m tedirginlilde.
'Hazineye ulaşmak o kadar kolay değil. Dag cesur insanları
sever. Bu yüzden içeri girecek olanı sınavdan geçirir. Bu sına-
123
lv1ASAL MAsAL İÇtNDE
124
Köradam 'ın AnLıttıkLırı
gını hissettim.
<Üzgünüm ama bunu yapamam' dedim.
Kadın birden ayağa fırlayarak ellerini bana doğru U7.a.ttı, Tır
naklarının hızla uzadıgın! gördüm. Demek bu da beni engel.
lemek için yapılan oyunlardan biriydi. Yine gözlerimi kapa-
Ama kadının korkunç çığtlığı kulaklarıında yankılanı
yoıdu, Hemen işaretparmaklarımla kulaklarımı tıkadım. Or-
talık yine sakinleşiverdi. Gözlerim kapalı, kulaklanm tıkalı
yürümeye başladım. Yürüyüşürn biraı. yavaşlamıştl ama hiç
de~ilse hayaletlerle karşılaşmıyordum. Yüz metre kadar git-
miştim ki, ayağı m bir şeye takıldı. Geri çekilmeye çalıştım.
Ama kıpırdayamıyordum. Gözlerimi açmak zorunda kaldım.
Bir de baktım ki ne göreyim, kocaman bir yılan ayaklarıma sa-
rılmamış mı? Ayaklarımı kurtarmak istedim ama boşuna, yı·
lan o kadar güçlüydü ki, parmaklarımı bile kıpırdatamıyor
dum. Artık gözlerim i kapamak, kulaklarımı tıkamak çö-
züm degildi. Panik içinde ba~ırmaya başladım. Sesimi duyan
ne kadar hortlak, cadı, gulyabani varsa hepsi ortaya çıktı. Kor-
kunç çıglıklar atarak çevremi sardılar. O anda bir fark et-
tim. Bu yaratıklar bana zarar veremiyor, yalnızca çevremde
uçuşup duruyorlardı. Ama yılan yürürnemi engellemeye hala
128
Köradam 'ın AnlattıklaN
129
MASAL İÇtNDE
begine doğru uzattım. Elim ölünün buz gibi soğuk tenine değ
di. ürpeniyle irkildim. Ama vazgeçmedim. Başarıya ulaşma
ma çok az kalmıştı. Elimi biraz daha uzatınca kutuya dokun-
dum. Hemen kutuyu aldım. Kutuyu alır almaz, o korkunç ya-
ratıklar yok oldu. Sanki mağaranın içine güneş doğmuş gibi
ortalık da nereden geliyor? .. '
reme baktım göreyim; altın, zümrüt
şit değerli L.4i)la.Lua.ı küçücük bir tepecik
manzara karşısında
turuldu. Demek yaşh adam
lemişti. Kendimi toparlayıp mağaradan dışarı çıktım. İhtiyar
geçidin ağzında merakla beni bekliyordu. Onu görür görmez:
'Başardım! Kuruyu aldım!' diyle sevinçle haykırdım.
ihtiyar soğukkanlılığını koruyordu:
'Aferin evlat' dedi. 'Başardm işte. O elindeki kuruyu bana
ver. İçerdeki hazineyi de deveIerin sırtına yükle.'
Kuruyu Develerin sırtından
kaptığım gibi içine daldım.
Hazineyi işi saatlerce sürdü.
kırkını da hazinenin büyük kısmı
deydi. Ama da olana~ı yoktu.
İhtiyar tatlı tatlı gülümseyerek yanıma geldi:
130
MASAL MAsAL İÇiNDE
133
"nn,~nL. MASAL İÇİNDE
tim. 'Neden sanki bir deve yükü altın istedim?' diye kendime
kızmaya başladım. Benim hakkıma düşen çok dalıa fazla ol-
malıydı. Develerle işim bitince yeniden Ihtiyar' ın yanına gel-
dim. Bir çocuk gibi savunmasız, mışıl· mışı1 uyuyordu. Başu
cuna b~ kurup oturdum. sabırla uyanmasını bekledim.
İhtiyar bir Beni başında " ....cı .. r
utançla gülUmsedi:
'Çok mu
'Yoo. o
Dogruldu, dikkatinden kaçmamıştı.
'Sende bir hal var? Ne oldu?' diye sordu.
'Daha ne olsun ... ' dedim. 'Sen beni kandırdm.'
'Kandırdım mı?' diye şaşkınlıkla söylendi.
'Kandırdm ya. Kırk deve yükü altmdan bana yalnızca bir de-
ve yükü altın verdin.'
İhtiyar anlayışla gülümsedi:
'Hay Allah' sevimli bir yaramazlık
bi. 'Düşündügün sen ne kadar istiyorsun?'
Aslında ne bilmiyordum ama sözcükler
Iiginden '"'''''''YIWl
'Ben on istiyorum' deyiverdim.
'Peki evlat' dedi. 'lstedigİn on deve yükü altın olsun. Seç is-
134
AnlattıktaN
137
MAsAL MAsAL İÇİNDE
140
Köradam 'ın Anlattıkları
142
Köradam 'ın Anlanıklan
143
AHMETÜMİT
Masal Masal Içinde
/lydtnlık bir gökyüzü, parıltılı bir denizi, verimli
toprakları olan güzel mi güzel bir kent varmış.
Bu kenti genç bir Padifah yönetimıir Padişah
deyip geçmeyin, bizimki, öteki hükümdar/ara hiç
mi hiç benzemezmiş. Ne asık suratlı ne de savaş
meraklısıymış. Yalnızca halkının mutluluğ'unu iste}~
ülkesinin kalkınması için çabalar dururmuş.
Ama Padişahımız'ın küçük bir kusuru varmış. ))
ISBN 978-605-09-0049-1
9
iiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii!i
78605 0 900491