You are on page 1of 316

à bientôt loc. adv.

şimdilik allahaısmarladık, yine görüşelim à bientôt,


à droite loc. adv. sağda,
à gauche loc.adv. solda,
à l'heure loc. adv. saatte; saat başı,
à plat loc adv. düz, yatay olarak; (lastik) inik, sönük,
à tout à l'heure loc. tek başına à tout bout de champ,
à verse loc. adv. bardaktan boşanırcasına,
/abese / v alçaltmak; indirmek; (hamur) açmak; mec.
gözdendeğerden düşürmek sabaisser alçalmak, inmek;
kendini küçük düşürmek sabaisser à faireà qch tenezzül
abaisser v. etmek abaisser,
abasourdi adj. ,
/abatr(õ) / v indirmek, devirmek; kesmek, kırmak; vurmak,
öldürmek; yatıştırmak, bastırmak sabattre kendini yere atmak;
yere kapaklanmak; çullanmak; gücü kalmamak; umutsuzluğa
abattre v. düşmek, yılmak abattre,
abattu e , e/abatü / adj gücü kalmamış; umutsuzluğa düşmüş abattu,
abattu adj. , e/abatü / adj gücü kalmamış; umutsuzluğa düşmüş abattu,
abbaye n.f. manastır,
aberrant adj. , e/aberan, ant / adj sapık; saçma, anlamsız aberrant,
/abime / v batırmak, gömmek; bozmak, berbat etmek sabîmer
batmak, yok olmak; kendini kaptırmak; bozulmak, berbat
abîmer v. olmak abîmer,
, e/abone / nmf abone être abonné au téléphone telefonu
abonné adj. et n. olmak abonné,
abonnement n.m. /abonmañ / nm abonman abonnement,
abonnement n.m. /abonmañ / nm abonman abonnement,
abonnement n.m. /abonmañ / nm abonman abonnement,
abonner s‘ /abone / v abone etmek sabonner à abone olmak abonner,
abonner s' /abone / v abone etmek sabonner à abone olmak abonner,
abordable adj. /abordabl(õ) / adj yanaşılabilir, yanına varılır abordable,
/aborde / v kıyıya varmak, karaya çıkmak; ulaşmak, tutmak;
aborder v. üzerine yürümek saborder yaklaşmak, yanaşmak aborder,
aboyer v. /abuaye / v havlamak, ürümek aboyer,
abricot n.m. /abriko / nm kayısı abricot,
abricot n.m. /abriko / nm kayısı abricot,
, e/apsañ, añt / adj yok, gelmeyen, bulunmayan, namevcut;
absent e eksik; dalgın * nmf gelmeyen, devamsız absent,
absolu adj. , e/apsolü / adj saltık, mutlak absolu,
absolument adv. /apsolümañ / adv kesin olarak; tamamıyla absolument,
abstrait adj. , e/apstre, et / adj soyut; güç anlaşılır; dalgın abstrait,
absurde adj /apsürd(õ) / adj saçma, zırva; akla sığmaz absurde,
accablé adj. muzdarip,

1
/akable / v bunaltmak, belini bükmek, bitkinleştirmek, ezmek
accabler v. accabler,
/aksede / v geçmek; girmek; varmak, ulaşmak, erişmek
accéder v. accéder,
accélération n.f. /akselerasyoñ / nf hızlanma; fiz. ivme accélération,
accélérer v. /akselere / v hızlandırmak, çabuklaştırmak accélérer,
accélérer v. /akselere / v hızlandırmak, çabuklaştırmak accélérer,
accent n.m. /aksañ / nm vurgu; söyleyiş; vurgu işareti accent,
accentuer v. /aksantüe / v vurgulamak; belli etmek, belirtmek accentuer,
accepter v. /aksepte / v kabul etmek; razı olmak accepter,
accepter v. /aksepte / v kabul etmek; razı olmak accepter,
accepter v. /aksepte / v kabul etmek; razı olmak accepter,
/akse / nm girme, giriş; (hastalık) nöbet donner accès à qch
accès n.m. yolunu açmak par accès zaman zaman, kısa sürelerle accès,
/akse / nm girme, giriş; (hastalık) nöbet donner accès à qch
accès n.m. yolunu açmak par accès zaman zaman, kısa sürelerle accès,
/aksesibl(õ) / adj erişilebilir, varılır, girilebilir; anlaşılır
accessible à qch -e açık; -den anlayan, yabancı olmayan
accessible adj. accessible,
accessoire n.m. /aksesuar / adj ikincil, tali * nm aksesuar accessoire,
accessoire n.m. /aksesuar / adj ikincil, tali * nm aksesuar accessoire,
/aksidañ / nm kaza; aksama, aksaklık; rastlantı; coğ. yer
şekilleri accident de la route trafik kazası accident du travail iş
kazası accidents de terrain arazi engebesi par accident
accident n.m. rastlantı olarak accident,
/aksidañ / nm kaza; aksama, aksaklık; rastlantı; coğ. yer
şekilleri accident de la route trafik kazası accident du travail iş
kazası accidents de terrain arazi engebesi par accident
accident n.m. rastlantı olarak accident,
/aksidañ / nm kaza; aksama, aksaklık; rastlantı; coğ. yer
şekilleri accident de la route trafik kazası accident du travail iş
kazası accidents de terrain arazi engebesi par accident
accident n m. rastlantı olarak accident,
/akoñyanye / v arkadaşlık etmek; birlikte bulunmak; uygun
accompagner v. düşmek; müz. eşlik etmek accompagner,
/akoñyanye / v arkadaşlık etmek; birlikte bulunmak; uygun
accompagner v. düşmek; müz. eşlik etmek accompagner,
/akoñplir / v yapıp bitirmek, tamamlamak, yerine getirmek
accomplir v. saccomplir sona ermek, tamamlanmak, yapılmak accomplir,
accomplisseme /akoñplismañ / nm sona er(dir)me, tamamla(n)ma, yap(ıl)ma
nt n.m. accomplissement,
/akor / nm anlaşma, uzlaşma, bağdaşma, düşünce
uygunluğu; birlik; uyum; müz. akort; ezgi daccord olur,
hayhay, tamam dun commun accord oybirliğiyle en accord
uyum içinde être daccord avec ile aynı kanıda olmak être en
accord avec ile uyuşmak, gitmek, uygun düşmek tomber
accord n.m. daccord anl
/akor / nm anlaşma, uzlaşma, bağdaşma, düşünce
uygunluğu; birlik; uyum; müz. akort; ezgi daccord olur,
accord n.m. hayhay, tamam dun commun accord oybirliğiyle en accord

2
uyum içinde être daccord avec ile aynı kanıda olmak être en
accord avec ile uyuşmak, gitmek, uygun düşmek tomber
daccord anl
/akor / nm anlaşma, uzlaşma, bağdaşma, düşünce
uygunluğu; birlik; uyum; müz. akort; ezgi daccord olur,
hayhay, tamam dun commun accord oybirliğiyle en accord
uyum içinde être daccord avec ile aynı kanıda olmak être en
accord avec ile uyuşmak, gitmek, uygun düşmek tomber
accord n.m. daccord anl
accordéon n.m. /akordeoñ / nm akordeon accordéon,
/akorde / v uzlaştırmak, anlaştırmak; (çalgı) düzen vermek,
akort etmek; (tartışmada) kabul etmek; yatıştırmak saccorder
accorder v. uzlaşmak, anlaşmak; kendine vermek; yapılmak accorder,
accordeur n.m. /akordör, / nm akortçu accordeur,
accouchement n.m. /akuşman / nm doğum; doğurma, doğurtma accouchement,
accouchement n.m. /akuşman / nm doğum; doğurma, doğurtma accouchement,
accoucher v. /akuşe / v doğurmak; doğurtmak accoucher,
accoucher v. /akuşe / v doğurmak; doğurtmak accoucher,
/akroşe / v (kancaçengel vb.ne) asmak, takmak; (etekçorap)
yırtmak, kaçırmak; ele geçirmek, yakalamak; çarpışmak
saccrocher takılıp kalmak saccrocher à qn asılmak, tebelleş
olmak se laccrocher üstüne bir bardak su içmek, hava almak
accrocher v. accrocher,
/akruasmañ / nm gelişme, büyüme; çoğalma, artma
accroissement n.m. accroissement,
accueillir v. /aköyir / v karşılamak; (yanına) kabul etmek accueillir,
/aküzasyoñ / nf suçlama, itham; kınama acte daccusation
accusation n.f. ithamname accusation,
, e/aküze / nmf sanık accusé de réception alındı belgesi
accusé adj. accusé,
accusé [de
réception! n.m. alındı belgesi accusé de réception,
/aküze / v suçlu göstermek, suçlamak; kusur bulmak;
belirtmek, ortaya koymak, göstermek accuser réception
(ticaret) aldığını bildirmek saccuser suçunu kabul etmek
accuser v. accuser,
/aküze / v suçlu göstermek, suçlamak; kusur bulmak;
belirtmek, ortaya koymak, göstermek accuser réception
(ticaret) aldığını bildirmek saccuser suçunu kabul etmek
accuser v. accuser,
achat n.m. /aşa / nm satın alma, alım achat,
achat n.m. /aşa / nm satın alma, alım achat,
achat n.m. /aşa / nm satın alma, alım achat,
/aşte / v satın almak; ele geçirmek; rüşvet vermek acheter au
comptant peşin para ile almak acheter à crédit veresiye
almak, taksitle almak acheter chat en poche gözü kapalı
almak acheter en gros toptan almak sacheter satın alınmak
acheter v. acheter,
/aşte / v satın almak; ele geçirmek; rüşvet vermek acheter au
acheter v. comptant peşin para ile almak acheter à crédit veresiye

3
almak, taksitle almak acheter chat en poche gözü kapalı
almak acheter en gros toptan almak sacheter satın alınmak
acheter,
acier n.m. /asye / nm çelik acier inoxydable paslanmaz çelik acier,
acrylique n.m. /akrilik / adj+nm akrilik acrylique,
/akt(õ) / nm iş, eylem; icraat; davranış; belge, senet; tiy. perde
acte daccusation suçlama yazısı, iddianame acte de létat civil
kimlik belgesi acte de procuration vekâletname acte de
propriété foncière tapu senedi faire acte de göstermek,
acte n.m. yapmak acte,
acteur n. /aktör / nm aktör, erkek oyuncu acteur,
acteur #AD? /aktör / nm aktör, erkek oyuncu acteur,
acteur #AD? /aktör / nm aktör, erkek oyuncu acteur,
adj. et , ive/aktif, iv / adj çalışkan, hamarat; zinde; etkin, faal; dilb.
actif n.m. etken * nm alacak actif,
/aksyoñ / nf iş, eylem; davranış, hareket; etki; canlılık; etkinlik;
konu; olay; ask. çarpışma; hisse senedi; huk. kovuşturma
action n.f. action de grâce gönül borcu, şükran action,
actionnaire n. /aksyoner / nmf hissedar, hisse senedi sahibi actionnaire,
/aktive / v hızlandırmak, çabuklaştırmak; canlandırmak
activer s' activer,
/aktivite / nf çalışkanlık; etkinlik, faaliyet; etkililik; çalışma, iş
activité n.f. être en activité iş üstünde olmak activité,
/aktivite / nf çalışkanlık; etkinlik, faaliyet; etkililik; çalışma, iş
activité n.f. être en activité iş üstünde olmak activité,
/aktualite / nf güncellik; günlük olaylar, günün konusu
actualité n.f. actualité,
/aktualite / nf güncellik; günlük olaylar, günün konusu
actualité n.f. actualité,
actuellement adv. /aktüelmañ / adv şimdiki halde, zamanımızda actuellement,
adaptation n.f. /adaptasyoñ / nf uydurma; uyarlama adaptation,
/adapte / v uydurmak; uyarlamak sadapter uymak, alışmak
adapter v. adapter,
addition n.f. /adisyoñ / nf katma, toplama; hesap addition,
addition n.f. /adisyoñ / nf katma, toplama; hesap addition,
addition n.f. /adisyoñ / nf katma, toplama; hesap addition,
additionner v. /adisyone / v katmak; matm. toplamak additionner,
adéquat adj. , te/adekua, at / adj tam, eksiksiz; uygun adéquat,
adjoint n.m. , e/adjueñ, eñt / nmf yardımcı, asistan adjoint,
admettre v. /admetr(õ) / v kabul etmek, tanımak; doğru bulmak admettre,
administratif adj. , ive/administratif, iv / adj yönetsel, idari administratif,
/administrasyoñ / nf yönetim, idare; daire conseil
administration n.f. dadministration yönetim kurulu administration,
/administrasyoñ / nf yönetim, idare; daire conseil
administration n.f. dadministration yönetim kurulu administration,
admirable adj. /admirabl(õ) / adj hayranlığa değer admirable,

4
admiratif #AD? , ive/admiratif, iv / adj hayranlık dolu, hayran kalmış admiratif,
admiration n.f. /admirasyoñ / nf hayranlık admiration,
admiration n.f. /admirasyoñ / nf hayranlık admiration,
admirer v. /admire / v hayran olmak admirer,
admirer v. /admire / v hayran olmak admirer,
admis adj. ,
adolescence n.f. /adolesañs / nf yeniyetmelik, ergenlik adolescence,
adolescent n. , e/adolesañ, añt / nmf yeniyetme, ergen adolescent,
adopter v. /adopte / v evlat edinmek; kabul etmek adopter,
adoptif #AD? , ive/adoptif, iv / adj evlatlık, manevi adoptif,
adorable adj /adorabl(õ) / adj tapınmaya değer, tapınılacak adorable,
adorable adj. /adorabl(õ) / adj tapınmaya değer, tapınılacak adorable,
adorable adj. /adorabl(õ) / adj tapınmaya değer, tapınılacak adorable,
adoration n.f. /adorasyoñ / nf tapınma; aşırı sevgi, tapma adoration,
adorer v. /adore / v tapmak; tapınmak; aşırı sevmek adorer,
adorer v. /adore / v tapmak; tapınmak; aşırı sevmek adorer,
adorer v. /adore / v tapmak; tapınmak; aşırı sevmek adorer,
adresse n.f. /adres / nf ustalık, beceriklilik, beceri; adres; dilekçe adresse,
adresse n.f. /adres / nf ustalık, beceriklilik, beceri; adres; dilekçe adresse,
/adrese / v göndermek; yöneltmek, konuşmak; sunmak
sadresser à qn söz yöneltmek; hitap etmek; başvurmak
adresser s' adresser,
adroit adj. , e/adrua, uat / adj becerikli, usta, mahir; zeki adroit,
adroit e , e/adrua, uat / adj becerikli, usta, mahir; zeki adroit,
/adült(õ) / adj+nmf yetişkin, ergin, büyük lâge adulte
yetişkinlik, erginlik formation adultes yetişkin eğitimi film pour
adulte n. adultes yetişkin filmi adulte,
adversaire n. /adverser / nmf hasım, rakip, muhalif; düşman adversaire,
adversaire n. /adverser / nmf hasım, rakip, muhalif; düşman adversaire,
/advers(õ) / adj ters, zıt, hasım la partie adverse karşi taraf
adverse adj. fortune adverse kötü talih adverse,
/advers(õ) / adj ters, zıt, hasım la partie adverse karşi taraf
adverse adj. fortune adverse kötü talih adverse,
, ne/aeryeñ, en / adj havadan (yapılmış); hava gibi; havayla
aérien ne ilgili, havai; hafif aérien,
aérobic n.m. /aerobik / nf aerobik aérobic,
aérogare n.m. ,
aéroport n.m. /aeropor / nm hava limanı aéroport,
aéroport n.m. /aeropor / nm hava limanı aéroport,
/afer / nf iş, görev; olay; şey; dava; sorun, mesele; çarpışma;
düello; baş belası; ticaret affaires nfpl iş, ticaret; eşya, öteberi
affaire n.f. affaire dhonneur düello affaire de tour gönül işi affaires

5
étrangères dış işleri avoir affaire à qn ile işi olmak avoir ses
affaires (kadın) ay
/afer / nf iş, görev; olay; şey; dava; sorun, mesele; çarpışma;
düello; baş belası; ticaret affaires nfpl iş, ticaret; eşya, öteberi
affaire dhonneur düello affaire de tour gönül işi affaires
étrangères dış işleri avoir affaire à qn ile işi olmak avoir ses
affaire n.f. affaires (kadın) ay
, ve/afektif, iv / adj duygulandırıcı, dokunaklı; duygulu, içli
affectif adj. affectif,
/afeksyoñ / nf sevgi, bağlılık; duygulanım; hek. hastalık
affection n.f. affection,
/afeksyoñ / nf sevgi, bağlılık; duygulanım; hek. hastalık
affection n.f. affection,
/afeksyoñ / nf sevgi, bağlılık; duygulanım; hek. hastalık
affection n.f. affection,
affectueux #AD? , euse/afektüöz, öz / adj sevgi dolu affectueux,
affichage n.m. /afişaj / nm ilan yapıştırma, afiş asma affichage,
affiche n.f. /afiş / nf duvar ilanı, afiş affiche,
/afişe / v ilan etmek, ilan asmak; mec. kendini ... diye
göstermek; açığa vurmak défense dafficher ilan yapıştırmak
yasaktır safficher gözleri üzerine çekmek, kendini dile
afficher v. düşürmek afficher,
, ive/afirmatif, iv / adj doğrulayıcı; olumlu répondre par
affirmatif adj. laffirmatif olumlu yanıt vermek affirmatif,
affirmation n.f. /afirmasyoñ / nf doğrulama, kesinleme; olumluluk affirmation,
/afirme / v doğrulamak, evetlemek; kesin olarak söylemek,
affirmer v. kesinlemek affirmer,
affluence n.f. /aflüañs / nf akın, üşüşme; bolluk affluence,
affolement n.m. /afolmañ / nm panik affolement,
affoler s' /afole / v paniğe kaptırmak saffoler paniğe kapılmak affoler,
/afrañşi / v pulunu yapıştırmak; (masrafını) önceden ödemek;
affranchir v. azat etmek, özgür kılmak; vergiyi kaldırmak affranchir,
affreux adj. , euse/afrö, öz / adj korkunç; berbat, çirkin, iğrenç affreux,
affreux #AD? , euse/afrö, öz / adj korkunç; berbat, çirkin, iğrenç affreux,
Afrique n.f. /afrik / : lAfrique nf Afrika Afrique,
/agase / v (diş) kamaştırmak; sinirlendirmek; kışkırtmak
agacer v. agacer,
/aj / nm ömür; yaş; çağ; kuşak, nesil; devir, zaman âge dor
altın çağ âge de pierre taş devri âge mental zekâ yaşi bel âge
gençlik entre deux âges orta yaş lâge mûr olgunluk çağı limite
dâge yaş limiti moyen âge ortaçağ prendre de lâge
âge nm. yaşlanmak quel âge as-tu? kaç y
/aj / nm ömür; yaş; çağ; kuşak, nesil; devir, zaman âge dor
altın çağ âge de pierre taş devri âge mental zekâ yaşi bel âge
gençlik entre deux âges orta yaş lâge mûr olgunluk çağı limite
dâge yaş limiti moyen âge ortaçağ prendre de lâge
âge n.m. yaşlanmak quel âge as-tu? kaç y
/aj / nm ömür; yaş; çağ; kuşak, nesil; devir, zaman âge dor
altın çağ âge de pierre taş devri âge mental zekâ yaşi bel âge
âgé adj. gençlik entre deux âges orta yaş lâge mûr olgunluk çağı limite

6
dâge yaş limiti moyen âge ortaçağ prendre de lâge
yaşlanmak quel âge as-tu? kaç y
/aj / nm ömür; yaş; çağ; kuşak, nesil; devir, zaman âge dor
altın çağ âge de pierre taş devri âge mental zekâ yaşi bel âge
gençlik entre deux âges orta yaş lâge mûr olgunluk çağı limite
dâge yaş limiti moyen âge ortaçağ prendre de lâge
âge n.m. yaşlanmak quel âge as-tu? kaç y
/aj / nm ömür; yaş; çağ; kuşak, nesil; devir, zaman âge dor
altın çağ âge de pierre taş devri âge mental zekâ yaşi bel âge
gençlik entre deux âges orta yaş lâge mûr olgunluk çağı limite
dâge yaş limiti moyen âge ortaçağ prendre de lâge
âgé e yaşlanmak quel âge as-tu? kaç y
/ajañs / nf acente, ajans agence de publicité reklam ajansı
agence de voyages seyahat acentası agence immobilière
emlak bürosu agence matrimoniale evlendirme bürosu
agence n.f. agence,
/ajañs / nf acente, ajans agence de publicité reklam ajansı
agence de voyages seyahat acentası agence immobilière
emlak bürosu agence matrimoniale evlendirme bürosu
agence n.f. agence,
agenda n.m. /ajenda / nm ajanda; masa takvimi agenda,
agenda n.m. /ajenda / nm ajanda; masa takvimi agenda,
agité adj. , ée/ajite / adj hareketli; taşkın; rahatsız agité,
agité e , ée/ajite / adj hareketli; taşkın; rahatsız agité,
/anyo / nm kuzu; kuzu postu lagneau sans tache İsa
agneau n.m. peygamber agneau,
/anyo / nm kuzu; kuzu postu lagneau sans tache İsa
agneau n.m. peygamber agneau,
/anyo / nm kuzu; kuzu postu lagneau sans tache İsa
agneau n.m. peygamber agneau,
agrafeuse n.f. /agraföz / nf tel zımba agrafeuse,
agrafeuse n.f. /agraföz / nf tel zımba agrafeuse,
/agrandir / v büyültmek, büyütmek; büyük göstermek;
agrandir s' abartmak; mec. yükseltmek agrandir,
/agrañdismañ / nm büyüme, büyültme, büyültülme
agrandissement n.m. agrandissement,
agréable adj. /agreabl(õ) / adj hoş avoir pour agréable hoşlanmak agréable,
/agregasyoñ / nf Fransada yüksek öğretmenlik için sınav
agrégation n.f. agrégation,
agrégé adj et n. agreje,
/agresör / nm çatan, sataşan, saldıran; saldırgan, mütecaviz
agresseur n.m. agresseur,
/agresör / nm çatan, sataşan, saldıran; saldırgan, mütecaviz
agresseur n.m. agresseur,
agressif adj. , ive/agresif, iv / adj sataşıcı, saldırgan agressif,
agressif adj. , ive/agresif, iv / adj sataşıcı, saldırgan agressif,
/agresyoñ / nf çatma, sataşma, saldırıcılık, saldırma
agression n.f. agression,
/agresyoñ / nf çatma, sataşma, saldırıcılık, saldırma
agression n.f. agression,

7
agressivité n.f. /agresivite / nf sataşkanlık, saldırganlık agressivité,
agricole adj. /agrikol / adj zirai, tarımsal agricole,
agriculteur n. /agrikültör / nm çiftçi agriculteur,
agriculteur #AD? /agrikültör / nm çiftçi agriculteur,
agriculture n.f. /agrikültür / nf tarım, çiftçilik, ziraat agriculture,
ah bon interj. ,
/ed / nf yardım * nmf yardımcı aide de camp yaver à laide!
aide n.f. imdat! aide,
aide-soignant e imdat! aide,
, ë/egü / adj sivri; (sesağrı) keskin; dokunaklı, acı (söz), iğneli
(söz) accent aigu é harfinin üstündeki vurgu işareti angle aigu
aigu adj. dar açı aigu,
ail n.m. /ay / nm sarmısak ail,
/el / nf kanat; çamurluk à tire daile yıldırım hızıyla, kuş gibi
aile n.f. voler de ses propres ailes kendi işini kendi görmek ailé,
/el / nf kanat; çamurluk à tire daile yıldırım hızıyla, kuş gibi
aile n.f. voler de ses propres ailes kendi işini kendi görmek ailé,
/emabl(õ) / adj sevimli; nazik faire aimable hoş görünmek
aimable adj. istemek vous êtes trop aimable çok naziksiniz aimable,
/eme / v sevmek; hoşlanmak, beğenmek saimer kendini
aimer v. sevmek aimer,
/eme / v sevmek; hoşlanmak, beğenmek saimer kendini
aimer v. sevmek aimer,
/eme / v sevmek; hoşlanmak, beğenmek saimer kendini
aimer v. sevmek aimer,
aîné e /en / nf kasık aîné,
/er / nm hava; yel, rüzgâr; beste, hava; durum; tarz, yol avoir
lair gibi görünmek avoir lair en dessous sinsi tavırlı olmak,
saman altından su yürütmek en avoir lair et la chanson
göründüğü gibi olmak, içi dışı bir olmak en lair havaya,
air n.m. havada; dayanaksız, temelsiz en plein air a
/er / nm hava; yel, rüzgâr; beste, hava; durum; tarz, yol avoir
lair gibi görünmek avoir lair en dessous sinsi tavırlı olmak,
saman altından su yürütmek en avoir lair et la chanson
göründüğü gibi olmak, içi dışı bir olmak en lair havaya,
air n.m. havada; dayanaksız, temelsiz en plein air a
/er / nm hava; yel, rüzgâr; beste, hava; durum; tarz, yol avoir
lair gibi görünmek avoir lair en dessous sinsi tavırlı olmak,
saman altından su yürütmek en avoir lair et la chanson
göründüğü gibi olmak, içi dışı bir olmak en lair havaya,
air n.m. havada; dayanaksız, temelsiz en plein air a
/ez / nf halinden memnunluk, keyif, rahat * adj memnun à
votre aise nasıl isterseniz aimer ses aises rahatına düşkün
olmak être à son aise sıkıntısı olmamak, rahatı yerinde olmak
être mal à son aise keyfi yerinde olmamak, rahatsız olmak jen
aise n.f. suis bien aise çok memnun oldum nen prendr
/ez / nf halinden memnunluk, keyif, rahat * adj memnun à
votre aise nasıl isterseniz aimer ses aises rahatına düşkün
aisé e olmak être à son aise sıkıntısı olmamak, rahatı yerinde olmak

8
être mal à son aise keyfi yerinde olmamak, rahatsız olmak jen
suis bien aise çok memnun oldum nen prendr
album n m. /albom / nm albüm album,
alcool n.m. /alkol / nm alkol alcool,
alcool n.m. /alkol / nm alkol alcool,
alcool n.m. /alkol / nm alkol alcool,
alcoolisme n.m. /alkolizm(õ) / nm alkolizm, ayyaşlık alcoolisme,
alerter v. /alert(õ) / v tehlike işareti vermek, alarm vermek alerter,
/alimañter / adj besinle ilgili; yenebilir pension alimentaire
nafaka pâtes alimentaires unlu besinler produits alimentaires
alimentaire adj. besin maddeleri alimentaire,
/alimañter / adj besinle ilgili; yenebilir pension alimentaire
nafaka pâtes alimentaires unlu besinler produits alimentaires
alimentaire adj. besin maddeleri alimentaire,
/alimañtasyoñ / nf besi, besleyiş, besleme; beslenme
alimentation n.f. alimentation,
alimenter v. /alimañte / v beslemek salimenter beslenmek alimenter,
allaiter v. /alete / v emzirmek allaiter,
alléger v. /aleje / v yükünü azaltmak, hafifletmek alléger,
Allemagne n.f. /alamany(õ) / nf : lAllemagne Almanya Allemagne,
, e/almañ, añd / nmf Alman Allemand, de lEst Doğu Alman
Allemand, de lOust Batı Alman , e/almañ, añd / adj Alman *
allemand adj. et n. nm Almanca Allemand,
/ale / v gitmek; ilerlemek, yürümek; uymak, yakışmak aller à
la maison varmak aller à pied yürümek, yaya gitmek aller au-
devant de qn karşılamaya gitmek aller aux voix oya
başvurmak aller contre vent et marée bütün güçlüklere göğüs
aller v. et n.m. germek aller en justice mahkemeye başvurmak all
/ale / v gitmek; ilerlemek, yürümek; uymak, yakışmak aller à
la maison varmak aller à pied yürümek, yaya gitmek aller au-
devant de qn karşılamaya gitmek aller aux voix oya
başvurmak aller contre vent et marée bütün güçlüklere göğüs
aller v. germek aller en justice mahkemeye başvurmak all
aller chercher loc. verb. getirmek,
aller-retour n.m. gidiş geliş, gidiş dönüş,
aller-retour n.m. gidiş geliş, gidiş dönüş,
/alyañs / nf evlenme; dünürlük; nişan yüzüğü; birleşme,
alliance n.f. bağlaşma, ittifak alliance,
/alyañs / nf evlenme; dünürlük; nişan yüzüğü; birleşme,
alliance n.f. bağlaşma, ittifak alliance,
, e/alye / adj hısım, akraba; bağlaşık, müttefik les alliés
allié adj. et n. bağlaşık devletler, müttefik devletler allié,
/alye / v alaşımlamak; birleştirmek, karıştırmak; uzlaştırmak
allier s' sallier birleşmek; bağlaşmak, ittifak etmek allier,
/alokasyoñ / nf ödenek; para yardımı allocation (de) chômage
allocation n.f. işsizlik yardımı allocations familiales çocuk yardımı allocation,
allongé e , e/aloñje / adj uzatılmış mine allongée asık çehre allongé,

9
/aloñje / v uzatmak; koyuluğunu azaltmak, sulandırmak
allonger s' sallonger uzamak allonger,
allumé adj. çıra être allumé,
/alüme / v yakmak, alevlendirmek, tutuşturmak; mec.
allumer v. kışkırtmak sallumer yanmak, tutuşmak allumer,
/alüme / v yakmak, alevlendirmek, tutuşturmak; mec.
allumer v. kışkırtmak sallumer yanmak, tutuşmak allumer,
allumette n.f. /alümet / nf kibrit allumette,
/alür / nf yürüyüş; işleyiş, gidiş; tutum, tavır à toute allure son
allure n.f. hızla allure,
/alüzyoñ / nf ima, dokundurma faire allusion à ima etmek
allusion n.f. allusion,
alourdir v. /alurdir / v ağırlaştırmak salourdir ağırlaşmak alourdir,
Alpes n.f. Alpler,
, ine/alpeñ, in / adj Alplerde ya da yüksek dağlarda yetişen
alpin e club alpin dağcılık klübü alpin,
alpinisme n.m. /alpinism(õ) / nm dağcılık alpinisme,
alpiniste n. /alpinist(õ) / nmf dağcı alpiniste,
Alsace n.f. Alsas,
aluminium n m. /alüminyom / nm alüminyum aluminium,
amaigrissant e zayıflama rejimi régime amaigrissant,
/amañd / nf badem; çekirdek içi, iç en amande badem+
amande n.f. amandé,
amant n.m. /amañ / nm sevgili, seven, âşık amant,
/amatör / nm hevesli, meraklı, amatör en amateur amatörce
musicien amateur amatör müzisyen sportif amateur amatör
sporcu amateur de musique müziksever amateur de sport
amateur #AD? sporsever amateur,
/amatör / nm hevesli, meraklı, amatör en amateur amatörce
musicien amateur amatör müzisyen sportif amateur amatör
adj et sporcu amateur de musique müziksever amateur de sport
amateur n.m. sporsever amateur,
/amatör / nm hevesli, meraklı, amatör en amateur amatörce
musicien amateur amatör müzisyen sportif amateur amatör
sporcu amateur de musique müziksever amateur de sport
amateur n. sporsever amateur,
ambassade n.f. /añbasad / nf büyükelçilik; elçilik binası ambassade,
ambassadeur n. /añbasadör / nm büyükelçi ambassadeur,
, euse/añbisyö, öz / adj hırslı, tutkulu, gözü yükseklerde
ambitieux #AD? ambitieux,
ambition n.f. /añbisyoñ / nf hırs, tutku, emel, ihtiras ambition,
ambulance n.f. /añbülañs / nf ambülans, hasta arabası ambulance,
ambulance n.f. /añbülañs / nf ambülans, hasta arabası ambulance,
/amelyore / v iyileştirmek, düzeltmek saméliorer iyileşmek,
améliorer s‘ düzelmek améliorer,
/amelyore / v iyileştirmek, düzeltmek saméliorer iyileşmek,
améliorer v. düzelmek améliorer,

10
aménager v. /amenaje / v düzen vermek, yoluna koymak aménager,
aménager v. /amenaje / v düzen vermek, yoluna koymak aménager,
/amañd / nf para cezası mettre à lamende para cezası
vermek faire amende honorable mec. suçlu olduğunu kabul
amende n.f. etmek amende,
/amne / v getirmek samener gelmek, ortaya çıkmak amener
les voiles yelkenleri indirmek amener les couleurs teslim
amener v. olmak amener,
amer #AD? , amère/amer / adj acı amer,
amer adj. , amère/amer / adj acı amer,
, e/amerikeñ, en / adj Amerikalı, Amerikan * nm Amerikan
İngilizcesi , e/amerikeñ, en / nmf Amerikalı, Amerikan
américain adj. et n. Américain,
/amerik / nf Amerika lAmérique centrale Orta Amerika
lAmérique latine Latin Amerika lAmérique du Nord Kuzey
Amérique n.f. Amerika lAmérique du Sud Güney Amerika Amérique,
amertume n.f. /amertüm / nf acılık; keder amertume,
, e/ami / nmf dost, ahbap, arkadaş * adj seven; uygun,
elverişli, müsait ami de la fortune iyi gün dostu être ami ave
qn ile dost olmak petit ami kon. erkek arkadaş petite amie
ami e kon. kız arkadaş ami,
, e/ami / nmf dost, ahbap, arkadaş * adj seven; uygun,
elverişli, müsait ami de la fortune iyi gün dostu être ami ave
qn ile dost olmak petit ami kon. erkek arkadaş petite amie
ami n. kon. kız arkadaş ami,
, e/ami / nmf dost, ahbap, arkadaş * adj seven; uygun,
elverişli, müsait ami de la fortune iyi gün dostu être ami ave
qn ile dost olmak petit ami kon. erkek arkadaş petite amie
ami n. kon. kız arkadaş ami,
amical adj. , e/amikal / adj dostça amical,
amincir v. /ameñsir / v inceltmek samincir incelmek amincir,
amincir v. /ameñsir / v inceltmek samincir incelmek amincir,
/amitye / nf dostluk, ahbaplık; sevgi; iyilik amitiés nfpl iyi
amitié n.f. dilekler prendre en amitié hoşlanmak amitié,
/amitye / nf dostluk, ahbaplık; sevgi; iyilik amitiés nfpl iyi
amitié n.f. dilekler prendre en amitié hoşlanmak amitié,
/amur / nm sevgi; aşk, sevda un amour de çok güzel bir faire
amour n.m. lamour aşk yapmak pour lamour de için, -in aşkına amour,
/amur / nm sevgi; aşk, sevda un amour de çok güzel bir faire
amour n.m. lamour aşk yapmak pour lamour de için, -in aşkına amour,
/amur / nm sevgi; aşk, sevda un amour de çok güzel bir faire
amour n.m. lamour aşk yapmak pour lamour de için, -in aşkına amour,
, euse/amurö, öz / adj+nmf sevdalı, âşık, vurgun, tutkun
tomber amoureux deqn âşık olmak, abayı yakmak un
amoureux #AD? amoureux de la nature doğa âşığı amoureux,
, euse/amurö, öz / adj+nmf sevdalı, âşık, vurgun, tutkun
tomber amoureux deqn âşık olmak, abayı yakmak un
amoureux adj. amoureux de la nature doğa âşığı amoureux,
, euse/amurö, öz / adj+nmf sevdalı, âşık, vurgun, tutkun
tomber amoureux deqn âşık olmak, abayı yakmak un
amoureux adj. amoureux de la nature doğa âşığı amoureux,

11
amphithéâtre n.m. /añfiteatr(õ) / nm amfiteatr amphithéâtre,
amplificateur] n.m. /añplifikatör / nm yükselteç, amplifikatör amplificateur,
ampoule n.f. /añpul / nf ampul; kabarcık ampoulé,
ampoule n.f. /añpul / nf ampul; kabarcık ampoulé,
amuse-gueule n.m. /amüzgöl / nm çerez amuse-gueule,
/amüze / v eğlendirmek; oyalamak; avutmak; kandırmak,
aldatmak samuser eğlenmek, oyalanmak; avunmak; kanmak,
amuser s' aldanmak samuser de qn ile eğlenmek, alay etmek amuser,
/añ / nm sene, yıl bon an yıllar yılı être âgé de ans ... yaşında
an n.m. olmak le jour de lan yılbaşı an,
/añ / nm sene, yıl bon an yıllar yılı être âgé de ans ... yaşında
an n.m. olmak le jour de lan yılbaşı an,
/añ / nm sene, yıl bon an yıllar yılı être âgé de ans ... yaşında
an n.m. olmak le jour de lan yılbaşı an,
/analiz / nf çözüm, çözümleme; hek. test, tahlil analyse
analyse n.f. grammaticale dilbilgisel çözümleme analyse,
/analiz / nf çözüm, çözümleme; hek. test, tahlil analyse
analyse n.f. grammaticale dilbilgisel çözümleme analyse,
ananas n.m. /anana / nm ananas ananas,
, ne/añsyeñ, en / adj eski, sabık, eskiden kalma Ancien
Monde Eskidünya Ancien et Nouveau Testament Tevrat ve
ancien ne İncil ancien,
andouille n.f. /añduy / nf bumbarlı sucuk; kon. budala, dangalak andouille,
/an / nm eşek; ahmak, cahil brider un âne par la queue bir işe
âne n.m. tersinden başlamak âne,
anéanti adj. mahvolmak,
/añj / nm melek ange gardien koruyucu melek être aux anges
ange n.m. etekleri zil çalmak, çok memnun olmak ange,
anglais e İngiliz anglais,
anglais adj. et n. İngiliz anglais,
/añgl(õ) / nm açı; köşe; görüş açısı angle aigu dar açı angle
de réfraction kırılma açısı angle droit dik açı angle extérieur
angle n.m. dış açı angle intérieur iç açı angle obtus geniş açı angle,
/añgl(õ) / nm açı; köşe; görüş açısı angle aigu dar açı angle
de réfraction kırılma açısı angle droit dik açı angle extérieur
angle n.m. dış açı angle intérieur iç açı angle obtus geniş açı angle,
angoissant adj. , e/añguasañ, añt / adj korku verici, kaygılandırıcı angoissant,
angoisse n.f. /añguas / nf yürek darlığı, sıkıntı, bunalma; endişe angoisse,
angoissé adj. /añguas / nf yürek darlığı, sıkıntı, bunalma; endişe angoisse,
/animal / nm hayvan animal domestique evcil hayvan animal
sauvage vahşi hayvan , e/animal / adj hayvani; hayvan +
animal n.m. animal,
/animal / nm hayvan animal domestique evcil hayvan animal
sauvage vahşi hayvan , e/animal / adj hayvani; hayvan +
animal n.m. animal,
, e/anime / adj canlı, kıpırdak, hareketli rue animée işlek yol
animé e dessin animée çizgi film animé,

12
, e/anime / adj canlı, kıpırdak, hareketli rue animée işlek yol
animé adj. dessin animée çizgi film animé,
, e/anime / adj canlı, kıpırdak, hareketli rue animée işlek yol
animé adj. dessin animée çizgi film animé,
/anime / v canlandırmak, hareketlendirmek; kışkırtmak,
cesaretlendirmek sanimer canlanmak, hareketlenmek;
animer v. cesaretlenmek animer,
/ane / nf yıl, sene année bissextile artık yıl année de lumière
ışık yılı année lunaire ay yılı année scolaire ders yılı année
solaire güneş yılı bonne année yeni yılınız kutlu olsun, iyi
année n.f. yıllar année,
/ane / nf yıl, sene année bissextile artık yıl année de lumière
ışık yılı année lunaire ay yılı année scolaire ders yılı année
solaire güneş yılı bonne année yeni yılınız kutlu olsun, iyi
année n.f. yıllar année,
/ane / nf yıl, sene année bissextile artık yıl année de lumière
ışık yılı année lunaire ay yılı année scolaire ders yılı année
solaire güneş yılı bonne année yeni yılınız kutlu olsun, iyi
année n.f. yıllar année,
anniversaire n.m. /aniverser / adj yıldönümü anniversaire,
anniversaire n.m. /aniverser / adj yıldönümü anniversaire,
/anoñs / nf ilan; haber; bildiri faire insérer une annonce ilan
annonce n.f. vermek annonce,
/anoñs / nf ilan; haber; bildiri faire insérer une annonce ilan
annonce n.f. vermek annonce,
/anoñse / v haber vermek, bildirmek, ilan etmek sannoncer
annoncer v. belirmek, ortaya çıkmak annoncer,
/anoñse / v haber vermek, bildirmek, ilan etmek sannoncer
annoncer v. belirmek, ortaya çıkmak annoncer,
/anuer / nm yıllık annuaire téléphonique telefon rehberi
annuaire n.m. annuaire,
/annüle / v yürürlükten kaldırmak, iptal etmek, feshetmek
annuler v. annuler,
anorak n.m. /anorak / nm anorak anorak,
anorak n.m. /anorak / nm anorak anorak,
antenne n.f. /añten / nf anten antenne,
antenne n.f. /añten / nf anten antenne,
anti-
inflammatoire n.m. antienflamatuar, iltahap ilacı,
antibiotique n.m. /añtibyotik / adj antibiyotik antibiotique,
antidépresseur n.m. antidepresan,
antipathique adj. /añtipatik / adj sevimsiz, soğuk, antipatik antipathique,
antipathique adj. /añtipatik / adj sevimsiz, soğuk, antipatik antipathique,
Antiquité n.f. /añtikite / nf ilkçağ; eski yapıt antiquité,
août n.m. /u / nm ağustos août,
/apersõvuar / v görmek, fark etmek, uzaktan seçmek
apercevoir s' sapercevoir farkına varmak, anlamak apercevoir,
apéritif n.m. , ive/aperitif, iv / adj iştah açıcı * nm aperitif apéritif,

13
apéritif n.m. , ive/aperitif, iv / adj iştah açıcı * nm aperitif apéritif,
/aperey / nm makine, aygıt; uçak; telefon appareil digestif
sindirim aygıtı appareil respiratoire solunum aygıtı appareil
appareil n.m. photographique fotoğraf makinesi appareil,
/aperey / nm makine, aygıt; uçak; telefon appareil digestif
sindirim aygıtı appareil respiratoire solunum aygıtı appareil
appareil n.m. photographique fotoğraf makinesi appareil,
/aperey / nm makine, aygıt; uçak; telefon appareil digestif
sindirim aygıtı appareil respiratoire solunum aygıtı appareil
appareil n.m. photographique fotoğraf makinesi appareil,
appareil photo n.m. fotoğraf makinesi appareil photo,
appareil photo n.m. fotoğraf makinesi appareil photo,
/aparañs / nf görünüş en apparence görünürde sauver les
apparence n.f. apparences görünüşü kurtarmak apparence,
/aparañs / nf görünüş en apparence görünürde sauver les
apparence n.f. apparences görünüşü kurtarmak apparence,
/aparañs / nf görünüş en apparence görünürde sauver les
apparence n.f. apparences görünüşü kurtarmak apparence,
appartement n.m. /apartõmañ / nm apartman dairesi appartement,
/apel / nm çağırma, davet, çağrı; yoklama; (asker) celp; üst
mahkemeye başvurma cour dappel istinaf mahkemesi faire
appel n.m. (un) appel à -e başvurmak appel,
, e/apetisañ, añt / adj istek uyandırıcı, ağız sulandırıcı
appétissant e appétissant,
/apeti / nm istek, heves; iştah avoir appétit iştahi olmak bon
appétit n.m. appétit! afiyet olsun! appétit,
/apeti / nm istek, heves; iştah avoir appétit iştahi olmak bon
appétit n.m. appétit! afiyet olsun! appétit,
/aplodir / v alkışlamak applaudir à onaylamak, tasvip etmek
applaudir v. applaudir,
/aplodir / v alkışlamak applaudir à onaylamak, tasvip etmek
applaudir v. applaudir,
applaudisseme
nt n.m. /aplodismañ / nm alkış applaudissement,
/apueñ / nm yardım, katkı; bozuk para faire lappoint üstünü
appoint n.m. tamamlamak appoint,
/aporte / v getirmek; ileri sürmek; katkıda bulunmak apporter
des obstacles engeller çıkarmak apporter des soins özen
apporter v. vermek apporter,
/apresye / v değer biçmek; değer vermek, takdir etmek
apprécier v. apprécier,
/apreañde / v tutmak, yakalamak; tasalanmak, korkmak
appréhender v. appréhender,
/apreañsyoñ / nf kaygı, tasalanma; anlayış, kavrayış
appréhension n.f. appréhension,
/aprañdr(õ) / v öğrenmek; öğretmek; haber almak; haber
vermek apprendre à sa mère à faire des enfants tereciye tere
apprendre v. satmak apprendre,
/aprañdr(õ) / v öğrenmek; öğretmek; haber almak; haber
vermek apprendre à sa mère à faire des enfants tereciye tere
apprendre v. satmak apprendre,
apprenti e , e/aprañti / nmf çırak; acemi apprenti,

14
/aproşe / v yaklaştırmak; yaklaşmak sapprocher yaklaşmak
approcher s' approcher,
/aprovizyone / v tedarik etmek, gereç sağlamak
approvisionner v. approvisionner,
/apuiye / v dayamak; desteklemek, yardım etmek, arka
çıkmak sappuyer dayanmak; güvenmek, bel bağlamak;
becermek appuyer contre -e dayamak appuyer sur bastırmak;
appuyer s' üzerinde durmak appuyer,
/apuiye / v dayamak; desteklemek, yardım etmek, arka
çıkmak sappuyer dayanmak; güvenmek, bel bağlamak;
becermek appuyer contre -e dayamak appuyer sur bastırmak;
appuyer v. üzerinde durmak appuyer,
/apre / prép -den sonra, ardından * adv sonra, daha sonra;
arkada, arkadan, arkasında après que -den sonra après vous
sizden sonra, siz buyurun ci-après aşağıdaki daprès -e göre
daprès lui ona göre; bakarak, örnek tutarak le mois daprès
après prép. ertesi ay après,
/apre / prép -den sonra, ardından * adv sonra, daha sonra;
arkada, arkadan, arkasında après que -den sonra après vous
sizden sonra, siz buyurun ci-après aşağıdaki daprès -e göre
daprès lui ona göre; bakarak, örnek tutarak le mois daprès
après toi/vous loc. ertesi ay après coup,
après-midi n.m. ou f. /apremidi / nmf inv öğle sonrası, ikindi après-midi,
/apre / prép -den sonra, ardından * adv sonra, daha sonra;
arkada, arkadan, arkasında après que -den sonra après vous
sizden sonra, siz buyurun ci-après aşağıdaki daprès -e göre
daprès lui ona göre; bakarak, örnek tutarak le mois daprès
après-rasage n.m. ertesi ay après coup,
/apre / prép -den sonra, ardından * adv sonra, daha sonra;
arkada, arkadan, arkasında après que -den sonra après vous
sizden sonra, siz buyurun ci-après aşağıdaki daprès -e göre
daprès lui ona göre; bakarak, örnek tutarak le mois daprès
après-vente loc. ertesi ay après coup,
apte adj. /apt(õ) / adj elverişli, uygun; ehil; yatkın apte,
aquarelle n.f. /akuarel / nf suluboya (resim) aquarelle,
arbitre n.m. /arbitr(õ) / nm yargıcı, hakem arbitre,
arbitre n.m. /arbitr(õ) / nm yargıcı, hakem arbitre,
arbitrer v. /arbitre / v (hakem) karar vermek, hükmetmek arbitrer,
arbre n.m. /arbr(õ) / nm ağaç; tek. eksen, mil arbre,
arbuste n.m. /arbüst(õ) / nm çalı arbuste,
arc-en-ciel n.m. /arkansyel / nm gökkuşağı, alkım, ebemkuşağı arc-en-ciel,
archet n.m. /arşe / nm keman yayı archet,
architecte n. /arşitekt(Å‘) / nm mimar architecte,
architecture n.f. /arşitektür / nf mimarlık architecture,
arête n.f. /aret / nf kılçık; sivri köşe; dağ sırtı; ayrıt arête,
/arjañ / nm gümüş; para argent comptant peşin para argent
argent n.m. liquide nakit para argent de poche cep harçlığı argent,

15
/arjañ / nm gümüş; para argent comptant peşin para argent
argent n.m. liquide nakit para argent de poche cep harçlığı argent,
argenté adj. , e/arjañte / adj gümüş kaplamalı, gümüşlü; gümüşi argenté,
argument n.m. /argümañ / nm muhakeme, uslamlama; kanıt, delil argument,
armagnac n.m. ,
armagnac n.m. ,
/arm(õ) / nf silah; ask. sınıf armes nfpl silahlar; arma aux
armess! silah başına! porter les armes askerlik yapmak
rendre les armes teslim olmak suspension des armes ateşkes
arme n.f. durumu armé,
/arm(õ) / nf silah; ask. sınıf armes nfpl silahlar; arma aux
armess! silah başına! porter les armes askerlik yapmak
rendre les armes teslim olmak suspension des armes ateşkes
armé adj. durumu armé,
/arme / nf ordu, birlik armée de lair hava kuvvetleri armée de
mer deniz kuvvetleri armée de terre kara kuvvetleri corps
armée n.f. darmée kolordu armée,
armoire n.f. /armuar / nf dolap armoire,
arpège n.m. /arpej / nm müz. arpej arpège,
arrache-agrafe n.m. /agraf / nf kopça; kenet agrafe,
/araşe / v sökmek; (diş) çekmek; yolmak; zorla almak
arracher s' arracher,
/are / nm durma, durdurma; duraklama; yargı arrêts nmpl göz
hapsi, oda hapsi arrêt par défaut gıyabi hüküm maison darrêt
arrêt n.m. tutukevi mandat darrêt tutuklama emri arrêt,
/are / nm durma, durdurma; duraklama; yargı arrêts nmpl göz
hapsi, oda hapsi arrêt par défaut gıyabi hüküm maison darrêt
arrêt n.m. tutukevi mandat darrêt tutuklama emri arrêt,
/arete / v durdurmak; tutmak; önlemek, engel olmak;
arrêter v. tutuklamak; durmak sarrêter durmak arrêter,
/arete / v durdurmak; tutmak; önlemek, engel olmak;
arrêter v. tutuklamak; durmak sarrêter durmak arrêter,
arrhes n.f. /ar / nfpl kaparo, pey arrhes,
/aryer / nm (gemi) kıç, arka * adv arkadan; geride, arkada;
arrière n.m. geriye; arkasında en arrière geride, geriye arriéré,
/arive / v varmak, gelmek; yetişmek; başarmak; olmak, başa
gelmek jarrive! hemen geliyorum! quoi quil arrive ne olursa
arriver v. olsun arriver,
/arive / v varmak, gelmek; yetişmek; başarmak; olmak, başa
gelmek jarrive! hemen geliyorum! quoi quil arrive ne olursa
arriver v. olsun arriver,
arrogance n.f. /arogañs / nf kibir, gurur, büyüklenme arrogance,
arrogant adj. , e/arogañ, añt / adj kibirli; gururlu arrogant,
arrondi adj. , e/aroñdi / adj yuvarlak, değirmi arrondi,
/aroñdir / v yuvarlaklaştırmak, toparlak yapmak;
kamburlaştırmak; çoğaltmak, genişletmek sarrondir
arrondir v. yuvarlaklaşmak; kamburlaşmak; çoğalmak arrondir,
arrosage n.m. /arozaj / nm sulama arrosage,

16
arroser v. /aroze / v sulamak; mec. kutlamak; ıslatmak arroser,
arroser v. /aroze / v sulamak; mec. kutlamak; ıslatmak arroser,
arrosoir n.m. /arozuar / nm sulama kabı, süzgeçli kova arrosoir,
arrosoir n.m. /arozuar / nm sulama kabı, süzgeçli kova arrosoir,
/ar / nm sanat; zanaat; ustalık, hüner, marifet arts ménagers
ev ekonomisi arts plastiques plastik sanatlar avoir lart de faire
qch (bir işte) usta olmak avoir lart de faire yapma yeteneği
art n.m. olmak art,
/ar / nm sanat; zanaat; ustalık, hüner, marifet arts ménagers
ev ekonomisi arts plastiques plastik sanatlar avoir lart de faire
qch (bir işte) usta olmak avoir lart de faire yapma yeteneği
art n.m. olmak art,
/artikl(õ) / nm madde; yazı, makale; (ticaret) madde, eşya;
dilb. tanımlık, artikel à larticle de la mort ölmek üzere, ölüm
döşeğinde article de ménage ev eşyasi article défini belirli
tanımlık article indéfini belirsiz tanımlık faire larticle çok
article n.m. övmek, göklere çıkarmak
/artikl(õ) / nm madde; yazı, makale; (ticaret) madde, eşya;
dilb. tanımlık, artikel à larticle de la mort ölmek üzere, ölüm
döşeğinde article de ménage ev eşyasi article défini belirli
tanımlık article indéfini belirsiz tanımlık faire larticle çok
article n.m. övmek, göklere çıkarmak
/artikl(õ) / nm madde; yazı, makale; (ticaret) madde, eşya;
dilb. tanımlık, artikel à larticle de la mort ölmek üzere, ölüm
döşeğinde article de ménage ev eşyasi article défini belirli
tanımlık article indéfini belirsiz tanımlık faire larticle çok
article n.m. övmek, göklere çıkarmak
articulation n.f. /artikülasyoñ / nf anat. eklem, oynak; boğumlama articulation,
articulation n.f. /artikülasyoñ / nf anat. eklem, oynak; boğumlama articulation,
/artiküle / v eklemlemek; madde madde bildirmek; tane tane
söylemek sarticuler eklemlenmek; birbirine bağlı olmak
articuler v. sarticuler sur ile eklemlemek articuler,
artisan e /artizañ / nm zanaatçı, esnaf artisan,
artiste n. /artist(õ) / nmf sanatçı artiste,
artiste n. /artist(õ) / nmf sanatçı artiste,
artiste n. /artist(õ) / nmf sanatçı artiste,
artistique adj. /artistik / adj sanatsal; sanatlı artistique,
ascenseur n.m. /asañsör / nm asansör ascenseur,
ascenseur n.m. /asañsör / nm asansör ascenseur,
/asañsyoñ / nf yükselme, çıkma; İsanın göğe çıkması
Ascension n.f. ascension,
asiatique adj. et n. /azyatik / nmf Asyalı /azyatik / n+adj Asyalı; Asya+ Asiatique,
Asie n.f. /azi / nf : lAsie Asya Asie,
/azil / nm sığınak; konut, barınak; düşkünler yurdu droit dasile
asile n.m. iltica hakkı, sığınma hakkı asile,
aspect n m. /aspe / nm görünme; görünüş; yön aspect,
aspirateur n.m. , trice/aspiratör, tris / nm elektrik süpürgesi aspirateur,

17
aspirateur n.m. , trice/aspiratör, tris / nm elektrik süpürgesi aspirateur,
aspirine n.f. /aspirin / nf aspirin aspirine,
aspirine n.f. /aspirin / nf aspirin aspirine,
/asezone / v (yemeğe) çeşni katmak, baharat koymak
assaisonner v. assaisonner,
assassiner v. /asasine / v öldürmek; mec. canına okumak assassiner,
assassiner v. /asasine / v öldürmek; mec. canına okumak assassiner,
assemblée n.f. /asañble / nf toplanma, toplantı; kurul, meclis assemblée,
assemblée n.f. /asañble / nf toplanma, toplantı; kurul, meclis assemblée,
/asuar / v oturtmak, yerleştirmek; kurmak, temelleştirmek
sasseoir oturmak, yerleşmek sasseoir entre deux chaises le
asseoir s' cul par terre iki cami arasında beynamaz kalmak asseoir,
/asuar / v oturtmak, yerleştirmek; kurmak, temelleştirmek
sasseoir oturmak, yerleşmek sasseoir entre deux chaises le
asseoir s' cul par terre iki cami arasında beynamaz kalmak asseoir,
/asuar / v oturtmak, yerleştirmek; kurmak, temelleştirmek
sasseoir oturmak, yerleşmek sasseoir entre deux chaises le
asseoir s' cul par terre iki cami arasında beynamaz kalmak asseoir,
/ase / adv yeter, oldukça, yeteri kadar assez! yeter! assez et
plus quil neen faut yeter de artar bile cest assez yeter, kâfi en
avoir assez de qch bıkmak, gına gelmek travailler assez
assez adv. yeterince sıkı çalışmak assez,
/ase / adv yeter, oldukça, yeteri kadar assez! yeter! assez et
plus quil neen faut yeter de artar bile cest assez yeter, kâfi en
avoir assez de qch bıkmak, gına gelmek travailler assez
assez adv. yeterince sıkı çalışmak assez,
/ase / adv yeter, oldukça, yeteri kadar assez! yeter! assez et
plus quil neen faut yeter de artar bile cest assez yeter, kâfi en
avoir assez de qch bıkmak, gına gelmek travailler assez
assez adv. yeterince sıkı çalışmak assez,
/asyet / nf oturuş, duruş; konum; tabak asiette creuse çorba
tabağı asiette plate düz tabak être dans son assiette başi dinç
olmak lassiette au beurre yağlı kuyruk ne pas être dans son
assiette n.f. assiette keyfi yerinde olmamak assiette,
/asyet / nf oturuş, duruş; konum; tabak asiette creuse çorba
tabağı asiette plate düz tabak être dans son assiette başi dinç
olmak lassiette au beurre yağlı kuyruk ne pas être dans son
assiette n.f. assiette keyfi yerinde olmamak assiette,
, e/asi / adj oturmuş, konmuş, oturtulmuş; yerleşmiş;
assis e yerleştirilmiş assis,
, e/asi / adj oturmuş, konmuş, oturtulmuş; yerleşmiş;
assis adj. yerleştirilmiş assis,
, e/asi / adj oturmuş, konmuş, oturtulmuş; yerleşmiş;
assis adj. yerleştirilmiş assis,
, e/asistañ, añt / nmf yardımcı, asistan les assistants
assistant e seyirciler, izleyiciler, dinleyiciler assistant,
/asiste / v yardım etmek; hazır bulunmak; (olay) tanık olmak
assister v. assister,
/asiste / v yardım etmek; hazır bulunmak; (olay) tanık olmak
assister v. assister,

18
/asiste / v yardım etmek; hazır bulunmak; (olay) tanık olmak
assister v. assister,
/asosyasyoñ / nf dernek, cemiyet; ortaklık; birlik, topluluk
association n.f. association didées çağrışım association,
/asosyasyoñ / nf dernek, cemiyet; ortaklık; birlik, topluluk
association n.f. association didées çağrışım association,
assommant adj. , e/asomañ, añt / adj can sıkıcı assommant,
/asoñpsyoñ / nf Meryemananın göğe yükselişi, Asompsiyon
Assomption n.f. yortusu (on beş ağustos) Assomption,
, e/asorti / adj uyan, uygun, uyumlu; çeşitli assorti à -e uygun
assorti e assorti de qch ile dolu assorti,
/asürañs / nf güven; güvence; teminat; sigorta assurance
automobile otomobil sigortası assurance contre les accidents
kaza sigortası assurance contre le vol hırsızlık sigortası
assurance contre lincendie yangın sigortası assurance
assurance n.f. invalidité malullük sigortası assurance vieillesse ya
/asürañs / nf güven; güvence; teminat; sigorta assurance
automobile otomobil sigortası assurance contre les accidents
kaza sigortası assurance contre le vol hırsızlık sigortası
assurance contre lincendie yangın sigortası assurance
assurance n.f. invalidité malullük sigortası assurance vieillesse ya
/asüre / v sağlamlaştırmak; sağlamak; teminat vermek, güven
vermek; sigorta etmek, sigortalamak être assuré inancı olmak
sassurer inanmak, güvenmek; kendine sağlamak sassurer
assurer v. contre qch kendini sigortalamak assurer,
asthme n.m. /asm(õ) / nm astım asthme,
astucieux adj. , euse/astüsyo, öz / adj kurnaz, hilekâr, düzenbaz astucieux,
atelier n.m. /atõlye / nm işlik, atölye atelier,
atelier n.m. /atõlye / nm işlik, atölye atelier,
athée adj. et n. /ate / adj+nmf ateist, zındık, Tanrıtanımaz, Allahsız athée,
athlète n. /atlet / nm atlet athlète,
athlétisme n.m. /atletism(õ) / nm atletizm athlétisme,
adj. et /atlañtik / adj Atlas Okyanusu+ l(océan) Atlantique Atlas
Atlantique n.m. Okyanusu Atlantique,
/atmosfer / nf hava; havaküre; hava basıncı; atmosfer; mec.
atmosphère n.f. çevre, hava atmosphère,
/atomik / adj atom+, atomal bombe atomique atom bombası
atomique adj. atomique,
atout n.m. /atu / nm (iskambil) koz; darbe atout,
atroce adj. /atros / adj canavar, gaddar; vahşi, tüyler ürpertici atroce,
attaché adj. et n. /ataş / nf bağ; bilek; bağlılık attaches nfpl bağlantılar attaché,
attaché [de
presse] n. basın ataşesi attaché de presse,
attachée) adj. ,
/ataşe / v bağlamak, tutturmak; yapıştırmak; ilgilendirmek
sattacher kendine bağlamak; bağlanmak, sarılmak; yapışmak
attacher v. attacher,

19
/ataşe / v bağlamak, tutturmak; yapıştırmak; ilgilendirmek
sattacher kendine bağlamak; bağlanmak, sarılmak; yapışmak
attacher v. attacher,
attaquant n.m. forvet,
 /atake / v saldırmak, hücum etmek; sataşmak, bulaşmak;
kışkırtmak attaquer qn en justice dava açmak sattaquer à
attaquer v. hevesle ele almak; hücum etmek attaquer,
 /ateñdr(õ) / v dokunmak, değmek; yetişmek, tutmak,
atteindre v. erişmek atteindre,
 /ateñdr(õ) / v dokunmak, değmek; yetişmek, tutmak,
atteindre v. erişmek atteindre,
atteint e , e/ateñ, eñt / adj tutulmuş, uğramış; müptela, tutkun atteint,
/atañdr(õ) / v beklemek sattendre beklemek, ummak;
güvenmek attendre après une chose dört gözle beklemek tout
vient à point à qui sait attendre sabreden derviş muradına
attendre v. ermiş attendre,
/atañdr(õ) / v beklemek sattendre beklemek, ummak;
güvenmek attendre après une chose dört gözle beklemek tout
vient à point à qui sait attendre sabreden derviş muradına
attendre v. ermiş attendre,
/atañdr(õ) / v beklemek sattendre beklemek, ummak;
güvenmek attendre après une chose dört gözle beklemek tout
vient à point à qui sait attendre sabreden derviş muradına
attendre v. ermiş attendre,
attente n.f. /atañt / nf bekleme, umma attente,
attentif #AD? , ive/atañtif, iv / adj dikkatli; saygılı attentif,
/atañsyoñ / nf dikkat; yakınlık, ilgi faute dattention dikkat
attention n.f. eksikliği, dikkatsizlik faire attention dikkat etmek attention,
/atañsyoñ / nf dikkat; yakınlık, ilgi faute dattention dikkat
attention n.f. eksikliği, dikkatsizlik faire attention dikkat etmek attention,
attentionné adj. , e/atañsyone / adj aşırı ilgi gösteren attentionné,
atterré adj. ,
atterrir v. ,
atterrir v. ,
/aterizaj / nm (gemi) karaya yanaşma; (uçak) yere inme
atterrissage n.m. atterrissage,
/aterizaj / nm (gemi) karaya yanaşma; (uçak) yere inme
atterrissage n.m. atterrissage,
attestation n.f. /atestasyoñ / nf tanıklık attestation,
attirant e , e/atirañ, añt / adj çekici attirant,
attirer v. /atire / v kendine çekmek attirer,
attirer v. /atire / v kendine çekmek attirer,
attitude n.f. /atitüd / nf duruş; davranış attitude,
/atrape / v tutmak, yakalamak, ele geçirmek; çıkışmak,
attraper v. azarlamak; dolandırmak attraper,
/atrape / v tutmak, yakalamak, ele geçirmek; çıkışmak,
attraper v. azarlamak; dolandırmak attraper,

20
/atrape / v tutmak, yakalamak, ele geçirmek; çıkışmak,
attraper v. azarlamak; dolandırmak attraper,
/atriste / v neşesini kaçırmak, kederlendirmek, üzmek
attrister v. sattrister neşesi kaçmak, içi kararmak attrister,
au revoir interj. allahaısmarladık Au revoir,
au revoir interj. allahaısmarladık Au revoir,
prép. et
au-dessus adv. üstüne, üstünde au-dessus,
auberge n.f. /oberj / nf han auberge,
aubergine n.f. /oberjin / nf patlıcan aubergine,
aubergine n.f. /oberjin / nf patlıcan aubergine,
, e/okõn, ün / adj hiçbir, hiç; bir, herhangi bir * pron hiçbiri,
kimse daucuns kimileri, bazıları sans aucun doute hiç
kuşkusuz aucun des deux ikisinden hiçbiri aucun dentre eux
aucun adj. onlardan hiçbiri aucun,
audacieux adj. , euse/odasyö, öz / adj gözü pek, yılmaz, atılgan audacieux,
, le/odyovizuel / adj görsel-işitsel enseignement audio-visuel
audio adj. görsel-işitsel eğitim audio-visuel,
auditeur n.m. , trice/oditör, tris / nmf dinleyici auditeur,
/ogmañtasyoñ / nf artış, artma, çoğalma; artırma, çoğaltma;
augmentation n.f. yükselme, yükseltme; zam augmentation,
/ogmañtasyoñ / nf artış, artma, çoğalma; artırma, çoğaltma;
augmentation n.f. yükselme, yükseltme; zam augmentation,
/ogmañte / v artırmak, çoğaltmak; yükseltmek; zam yapmak;
artmak, çoğalmak; pahalılaşmak augmenter de volume sesini
augmenter v. yükseltmek augmenter,
/ogmañte / v artırmak, çoğaltmak; yükseltmek; zam yapmak;
artmak, çoğalmak; pahalılaşmak augmenter de volume sesini
augmenter v. yükseltmek augmenter,
aujourd'hui adv. /ojurdui / adv bugün, günümüzde aujourdhui,
ausculter v. /oskülte / v hek. dinlemek ausculter,
Australie n.f. /ostrali / nf : lAustralie Avustralya Australie,
auteur e /otör / nm yapan, yapıcı, yaratıcı; yazar auteur,
auteur n.m /otör / nm yapan, yapıcı, yaratıcı; yazar auteur,
auto-stop n.m. /otostop / nm otostop auto-stop,
autobiographie n.f. /otobyografi / nf özyaşamöyküsü, otobiyografi autobiographie,
automatique adj. /otomatik / adj özdevimli, otomatik automatique,
automatique adj. /otomatik / adj özdevimli, otomatik automatique,
automne n.m. /otoñ / nm güz, sonbahar automne,
/otomobil / adj otomotiv * nf otomobil, motorlu taşıt
automobile adj. et n.f. lautomobile otomotiv sanayi automobile,
automobiliste n. /otomobilist(õ) / nmf otomobil sürücüsü automobiliste,
autoradio n.m. ,
autoritaire adj. /otoriter / adj otoriter autoritaire,
autoritaire adj. /otoriter / adj otoriter autoritaire,

21
/otorite / nf yetki; otorite, uzman; makam; nüfuz, etki dautorité
autorité n.f. yetkiyle de pleine autorité tam yetkiyle autorité,
autoroute n.f. /otorut / nf otomobil yolu autoroute,
autoroute n.f. /otorut / nf otomobil yolu autoroute,
/otr(õ) / adj öteki, öbür, başka; diğer * pron başkası, öbürü
autre part başka yere, başka yerde dautre başka dautre part
öbür yandan de temps à autre kimi vakit, ara sıra dun bout à
lautre bir uçtan bir uca lautre jour geçen gün, geçenlerde
autre adj. lautre monde öteki dünya lun laut
Autriche n.f. /otriş / nf : lAutriche Avusturya Autriche,
, ne/otrişyeÅ„, en / nmf Avusturyalı , ne/otrişyeÅ„, en / adj
autrichien adj. et n. Avusturyalı, Avusturya + Autrichien,
avalanche n.f. /avalañş / nf çığ avalanche,
avancée n.f. /avañse / nf çıkıntı avancée,
/avañse / v ilerlemek; ilerletmek; ileri sürmek; ilerlemek;
önceye almak; (saat) ileri gitmek savancer ilerlemek, gitmek
avancer v. avancer,
/avañse / v ilerlemek; ilerletmek; ileri sürmek; ilerlemek;
önceye almak; (saat) ileri gitmek savancer ilerlemek, gitmek
avancer v. avancer,
/avañ / prép -den önce * nm ön; sp. forvet; (gemi) pruva à
lavant önde avant de önce avant tout her şeyden önce davant
n.m. et geçen en avant ileri en avant de -nın önünde le jour davant
avant adv. geçen gün se mettre en avant öne geçmek avant,
/avañ / prép -den önce * nm ön; sp. forvet; (gemi) pruva à
lavant önde avant de önce avant tout her şeyden önce davant
adv. et geçen en avant ileri en avant de -nın önünde le jour davant
avant prép. geçen gün se mettre en avant öne geçmek avant,
avant-garde n.f. /avañgard(õ) / nf öncü avant-garde,
avare adj. /avar / adj+nmf cimri, pinti avare,
/avnir / nm : lavenir gelecek, istikbal; gelecek zaman à lavenir
avenir n.m. bundan sonra, bundan böyle, gelecekte avenir,
/avañtür / nf serüven, macera à laventure rasgele, gelişigüzel
dire la bonne aventure fal bakmak par aventure rasgele,
aventure n.f. kazara, tesadüfen roman daventure macera romanı aventure,
/avañtür / nf serüven, macera à laventure rasgele, gelişigüzel
dire la bonne aventure fal bakmak par aventure rasgele,
aventure n.f. kazara, tesadüfen roman daventure macera romanı aventure,
avenue n.f. /avnü / nf cadde, bulvar avenue,
avérer s' /avere / v : savérer ortaya çıkmak, doğrulanmak,
averse n.f. /avers(õ) / nf sağanak averse,
avertir v. /avertir / v uyarmak, önceden bildirmek avertir,
/avertismañ / nm dikkatini çekme, uyarma; ihbar, bildirme
avertissement n.m. avertissement,
/avögy(õ) / adj kör, görmeyen * nmf kör, âmâ en aveugle
aveugle adj. düşünüp taşinmadan, körü körüne aveugle,
/avögy(õ) / adj kör, görmeyen * nmf kör, âmâ en aveugle
aveugle adj. düşünüp taşinmadan, körü körüne aveugle,

22
/avyoñ / nm uçak avion à reaction jet uçağı avion de chasse
avion n.m. avcı uçağı par avion uçak postası, uçakla avion,
/avyoñ / nm uçak avion à reaction jet uçağı avion de chasse
avion n.m. avcı uçağı par avion uçak postası, uçakla avion,
avis n.m. /avi / nm görüş, düşünüş, fikir; öğüt; ilan avis,
, e/avota / nmf avukat; amerikaarmudu, avokado avocat du
diable şeytanın avukatı se faire lavocat de savunuculuğunu
avocat n. yapmak avocat,
, e/avota / nmf avukat; amerikaarmudu, avokado avocat du
diable şeytanın avukatı se faire lavocat de savunuculuğunu
avocat e yapmak avocat,
, e/avota / nmf avukat; amerikaarmudu, avokado avocat du
diable şeytanın avukatı se faire lavocat de savunuculuğunu
avocat n. yapmak avocat,
/avuar / nm mal, varlık; alacak * v sahip olmak; almak, elde
etmek; yaşında olmak; var olmak avoir à zorunda olmak,
mecbur olmak avoir ... ans ... yaşında olmak avoir beau dire
boşuna söylemek avoir chaud terlemek avoir faim acıkmak
avoir v. avoir froid üşümek avoir honte utanmak avoir lieu yer a
/avuar / nm mal, varlık; alacak * v sahip olmak; almak, elde
etmek; yaşında olmak; var olmak avoir à zorunda olmak,
mecbur olmak avoir ... ans ... yaşında olmak avoir beau dire
boşuna söylemek avoir chaud terlemek avoir faim acıkmak
avoir v. avoir froid üşümek avoir honte utanmak avoir lieu yer a
/avuar / nm mal, varlık; alacak * v sahip olmak; almak, elde
etmek; yaşında olmak; var olmak avoir à zorunda olmak,
mecbur olmak avoir ... ans ... yaşında olmak avoir beau dire
boşuna söylemek avoir chaud terlemek avoir faim acıkmak
avoir v. avoir froid üşümek avoir honte utanmak avoir lieu yer a
avouer v. /avue / v itiraf etmek; kabul etmek, uygun bulmak avouer,
avril n.m. /avril / nm nisan poisson davril nisan bir avril,
baccalauréat n.m. /bakalorea / nm olgunluk sınavı, bakalorya baccalauréat,
baccalauréat! n.m. /bakalorea / nm olgunluk sınavı, bakalorya baccalauréat,
bâcler v. /bakle / v sürgülemek; çırpıştırmak, çabucak yapmak bâcler,
badge n m. ,
/bafuye / v ağız kalabalığı etmek, kemküm etmek, kekelemek
bafouiller v. bafouiller,
/bagaj / nm bagaj, yol eşyası; ağırlık bagages à main el bagajı
gros bagages bagaja verilecek eşya plier bagage sıvışmak;
bagage n.m. göçmek (ölmek), ölmek bagage,
/bagaj / nm bagaj, yol eşyası; ağırlık bagages à main el bagajı
gros bagages bagaja verilecek eşya plier bagage sıvışmak;
bagage n.m. göçmek (ölmek), ölmek bagage,
bagarre n.f. /bagar / nf dalaş, kavga, dövüş bagarre,
/bag / nf yüzük, halka bague de fiançailles nişan yüzüğü
bague n.f. bague,
/bag / nf yüzük, halka bague de fiançailles nişan yüzüğü
bague n.f. bague,
/baget / nf değnek, çubuk; (çin usulü) yemek çubuğu; baton,
orkestra şefinin sopası; baston ekmek, francala mener à la
baguette n.f. baguette sertlikle yönetmek baguette,

23
/baget / nf değnek, çubuk; (çin usulü) yemek çubuğu; baton,
orkestra şefinin sopası; baston ekmek, francala mener à la
baguette n.f. baguette sertlikle yönetmek baguette,
/benye / v banyo yaptırmak; ıslatmak; (ırmakdeniz) sulamak;
içinde yüzmek se baigner suya girmek, yıkanmak, banyo
baigner se yapmak baigner,
/benye / v banyo yaptırmak; ıslatmak; (ırmakdeniz) sulamak;
içinde yüzmek se baigner suya girmek, yıkanmak, banyo
baigner se yapmak baigner,
baignoire n.f. Â /benyuar / nf banyo teknesi, küvet; tiy. loca baignoire,
baignoire n.f. Â /benyuar / nf banyo teknesi, küvet; tiy. loca baignoire,
baignoire n.f. Â /benyuar / nf banyo teknesi, küvet; tiy. loca baignoire,
, baux/bay, bo / nm kira; kira sözleşmesi céder un bail devren
bail n.m. kiraya vermek donner à bail kiraya vermek bail,
/beñ / nm banyo; hamam bains de mer deniz banyosu bain
oculaire göz banyosu bain de soleil güneş banyosu bains
municipaux hamam prendre un bain banyo yapmak prendre
bain n.m. un bain de soleil güneş banyosu yapmak bain,
/beñ / nm banyo; hamam bains de mer deniz banyosu bain
oculaire göz banyosu bain de soleil güneş banyosu bains
municipaux hamam prendre un bain banyo yapmak prendre
bain n.m. un bain de soleil güneş banyosu yapmak bain,
/beze / v öpmek; kon. düzmek, atlamak, becermek, seks
yapmak * nm öpücük; öpüş, öpme donner un baiser öpmek
baiser n.m. baiser,
baisse n.f. /bes / nf alçalma, inme, düşme, azalma; ucuzlama baisse,
baisse n.f. /bes / nf alçalma, inme, düşme, azalma; ucuzlama baisse,
/bese / v indirmek, alçaltmak, azaltmak; kısmak; alçalmak,
azalmak; ucuzlamak se baisser eğilmek baisser le pavillon
yelkenleri suya indirmek baisser loreille sıkılmak, utanmak
baisser v. baisser,
/bese / v indirmek, alçaltmak, azaltmak; kısmak; alçalmak,
azalmak; ucuzlamak se baisser eğilmek baisser le pavillon
yelkenleri suya indirmek baisser loreille sıkılmak, utanmak
baisser v. baisser,
/balade / v dolaştırmak, gezdirmek se balader dolaşmak,
balader* se gezmek, sürtmek balader,
/bale / nm süpürge; fırça donner un coup de balai bir süpürge
balai n.m. vurmak, şöyle bir süpürmek balai,
balai-brosse n.m. /balebros / nm saplı yer fırçası balai-brosse,
/balañs / nf terazi; denge; bilanço balance commerciale ticaret
dengesi balance des forces güç dengesi être en balance
kararsızlık içinde olmak faire pencher la balance kayırmak la
balance terazi burcu mettre en balance karşılaştırmak;
balance n.f. tartmak tenir la balance égale yansız olmak
/balañs / nf terazi; denge; bilanço balance commerciale ticaret
dengesi balance des forces güç dengesi être en balance
kararsızlık içinde olmak faire pencher la balance kayırmak la
balance terazi burcu mettre en balance karşılaştırmak;
balance n.f. tartmak tenir la balance égale yansız olmak
balayage n.m. /baleyaj / nm süpürme balayage,

24
balayer v. /balaye / v süpürmek; mec. kovmak, sepetlemek balayer,
, euse/baleyör, öz / nmf süpürücü, çöpçü * nf süpürme
balayeur n.m. makinesi balayeur,
balcon n.m. /balkoñ / nm balkon balcon,
balcon n.m. /balkoñ / nm balkon balcon,
balcon n.m. /balkoñ / nm balkon balcon,
/bal / nf kurşun, mermi; top; balya, denk balle perdu karavana
prendre la balle au bond fırsatı kaçırmamak renvoyer la balle
balle n.f. cevabı yapıştırmak balle,
/bal / nf kurşun, mermi; top; balya, denk balle perdu karavana
prendre la balle au bond fırsatı kaçırmamak renvoyer la balle
balle n.f. cevabı yapıştırmak balle,
/bal / nf kurşun, mermi; top; balya, denk balle perdu karavana
prendre la balle au bond fırsatı kaçırmamak renvoyer la balle
balle n.f. cevabı yapıştırmak balle,
ballon n.m. /baloñ / nm balon, top; yuvarlak bardak ballon,
ballon n m. /baloñ / nm balon, top; yuvarlak bardak ballon,
ballon n.m. /baloñ / nm balon, top; yuvarlak bardak ballon,
banane n.f. /banan / nf muz; ask. madalya banane,
bancaire adj. /bañker / adj banka+ bancaire,
bancaire adj. /bañker / adj banka+ bancaire,
bandage nm. /bañdaj / nm sargı sarma; sargı bandage,
/bañd / nf sargı; şerit; kuşak; sürü, çete; bando faire bande à
bandé adj. part sürüden ayrılmak bandé,
bande /bañd / nf sargı; şerit; kuşak; sürü, çete; bando faire bande à
[dessinée! n.f. part sürüden ayrılmak bandé,
/anoñs / nf ilan; haber; bildiri faire insérer une annonce ilan
bande-annonce n.f. vermek annonce,
banderole n.f. /bañdrol / nf bandrol; flama banderole,
banlieue n.f. /bañliyö / nf banliyö, yörekent banlieue,
banlieue n.f. /bañliyö / nf banliyö, yörekent banlieue,
/bañk / nf banka; bankacılık banque de données veri bankası
banque des yeux göz bankası banque du sang kan bankası
banque detat devlet bankası faire sauter la banque kumarda
banque n.f. bütün parayı kazanmak banque,
/bañk / nf banka; bankacılık banque de données veri bankası
banque des yeux göz bankası banque du sang kan bankası
banque detat devlet bankası faire sauter la banque kumarda
banque n.f. bütün parayı kazanmak banque,
/bañk / nf banka; bankacılık banque de données veri bankası
banque des yeux göz bankası banque du sang kan bankası
banque detat devlet bankası faire sauter la banque kumarda
banque n.f. bütün parayı kazanmak banque,
baragouiner v. /baraguine / v anlaşılmaz konuşmak baragouiner,
baraqué adj /barak / nf baraka, kulübe baraque,
barbant adj. , e/barbañ, añt / adj can sıkıcı, baydırıcı barbant,

25
/barb(õ) / nf sakal; pürüz; can sıkıntısı rire dans sa barbe
barbe n.f. bıyık altından gülmek se faire la barbe tıraş olmak barbe,
/barb(õ) / nf sakal; pürüz; can sıkıntısı rire dans sa barbe
barbe n.f. bıyık altından gülmek se faire la barbe tıraş olmak barbe,
/barb(õ) / nf sakal; pürüz; can sıkıntısı rire dans sa barbe
barbe n.f. bıyık altından gülmek se faire la barbe tıraş olmak barbe,
barbu e , e/barbü / adj sakallı barbu,
barquette n.f. /barket / nf küçük sandal barquette,
barquette n.f. /barket / nf küçük sandal barquette,
barrette n.f. /baret / nf takke; süs iğnesi barrette,
, se/bas / adj alçak; aşağı; bayağı, aşağılık; alt; kısık; basık;
sığ * adv alçaktan, aşağıdan * nm aşağı (kısım), alt (kısım);
müz. pest; çorap à bas! kahrolsun! à bas prix ucuz à voix
basse alçak sesle au bas mot en az, en azından bas âge
bas adj. çocukluk çağı bas de
, se/bas / adj alçak; aşağı; bayağı, aşağılık; alt; kısık; basık;
sığ * adv alçaktan, aşağıdan * nm aşağı (kısım), alt (kısım);
müz. pest; çorap à bas! kahrolsun! à bas prix ucuz à voix
basse alçak sesle au bas mot en az, en azından bas âge
bas adj. çocukluk çağı bas de
, se/bas / adj alçak; aşağı; bayağı, aşağılık; alt; kısık; basık;
sığ * adv alçaktan, aşağıdan * nm aşağı (kısım), alt (kısım);
müz. pest; çorap à bas! kahrolsun! à bas prix ucuz à voix
basse alçak sesle au bas mot en az, en azından bas âge
bas se çocukluk çağı bas de
basané e /bazan / nf meşin basané,
/baz / nf taban, esas; ilke, temel; dayanak; üs; kim. baz jeter
les bases de temellerini atmak base de données bilg. veri
base n.f. tabanı base de lancement fırlatma üssü base,
/baz / nf taban, esas; ilke, temel; dayanak; üs; kim. baz jeter
les bases de temellerini atmak base de données bilg. veri
base n.f. tabanı base de lancement fırlatma üssü base,
basilic n.m. /bazilik / nm bitk. fesleğen basilic,
basilic n.m /bazilik / nm bitk. fesleğen basilic,
basket n.f. spor ayakkabı,
basket[-ball] n.m. /bezbol / nm beysbol base-ball,
bataille n.f. /batay / nf savaşma, çarpışma; kavga bataille,
, x/bato / nm kayık; gemi bateau à voile yelkenli gemi bateau
de pêche balıkçı gemisi bateau à moteur motorbot bateau de
bateau n.m. commerce ticaret gemisi bateau,
bâti adj. , e/bati / adj gelişmiş * nm çatma; teyel dikişi; çerçeve bâti,
/batimañ / nm yapı, bina; gemi le bâtiment inşaat işleri
bâtiment n.m. bâtiment,
/batimañ / nm yapı, bina; gemi le bâtiment inşaat işleri
bâtiment n.m. bâtiment,
/batañ / nm çan tokmağı; (kapıpencere) kanat , e/batañ, añt /
adj vurucu, dövücü; döven, çarpan le coeur battant çok
battant e heyecanlı pluie battante şiddetli yağmur porte battante

26
kendiliğinden kapanan kapı tambour battant çabucak, canlı
canlı tout battant neuf yepyeni, gıcır gıcır
battement n.m. /batmañ / nm çırpma; çarpma, vurma, vuruş battement,
, euse/batör, öz / nm dövücü; davulcu, baterici; çarpıcı;
harman makinesi batteur à oeufs yumurta çırpıcı batteur
depavé kaldırım mühendisi moissonneuse-batteuse-lieuse
batteur n.m. biçerdöver-bağlar batteur,
, euse/batör, öz / nm dövücü; davulcu, baterici; çarpıcı;
harman makinesi batteur à oeufs yumurta çırpıcı batteur
depavé kaldırım mühendisi moissonneuse-batteuse-lieuse
batteur n.m. biçerdöver-bağlar batteur,
/batr(õ) / v vurmak, dövmek; çalkalamak; alt etmek, yenmek;
kolaçan etmek; çarpmak battre des mains el çırpmak battre
froid à qn soğuk davranmak battre en retraite geri çekilmek
battre un record rekor kırmak faut battre le fer pendant quilest
battre v. chaud demir tavında dövülür se battre döv
/batr(õ) / v vurmak, dövmek; çalkalamak; alt etmek, yenmek;
kolaçan etmek; çarpmak battre des mains el çırpmak battre
froid à qn soğuk davranmak battre en retraite geri çekilmek
battre un record rekor kırmak faut battre le fer pendant quilest
battre v. chaud demir tavında dövülür se battre döv
, e/batü / adj dövülmüş; işlek (yol) * nm çırpılmış yumurta * nf
battu adj. sürek avı; nal sesi battu,
bavard e , e/bavar, ard / adj geveze; boşboğaz bavard,
bavard adj. , e/bavar, ard / adj geveze; boşboğaz bavard,
bavard adj. , e/bavar, ard / adj geveze; boşboğaz bavard,
bavardage n.m /bavardaj / nm gevezelik; çene çalma bavardage,
bavarder v. /bavarde / v gevezelik etmek; çene çalmak bavarder,
bavarder v. /bavarde / v gevezelik etmek; çene çalmak bavarder,
, belle/be, bel / adj güzel; yakışıklı; iyi, elverişli * nm güzel,
güzellik * adv gerçekten beau parleur tatlı dilli de plus belle
pekâlâ, adamakıllı, üstelik en dire de belles aptalca konuşmak
en faire de belles aptalca davranmak en faire voir de belles à
beau belle qn başına iş açmak il
beau, belle adj. ,
beau-fils n.m. (pl beaux-fils) /bofis / nm üvey oğul; damat beau-fils,
(pl beaux-frères) /bofrer / nm kayın; enişte; bacanak beau-
beau-frère n.m. frère,
(pl beaux-frères) /bofrer / nm kayın; enişte; bacanak beau-
beau-frère n.m. frère,
beau-père n. m. (pl beaux-pères) /boper / nm kaynata; üvey baba beau-père,
beau-père n.m. (pl beaux-pères) /boper / nm kaynata; üvey baba beau-père,
beau/belle adj. tam ortasında avoir beau dire,
/boku / adv çok, birçok; birçokları * pron birçokları beaucoup
beaucoup adv. de birçok, pek çok beaucoup,
beauté n.f. /bote / nf güzellik; güzel kadın grain de beauté ben beauté,
beaux-parents n.m. /boparañ / nmpl kaynana ile kaynata beaux-parents,
beaux-parents n.m. /boparañ / nmpl kaynana ile kaynata beaux-parents,

27
bébé n.m. /bebe / nm bebek bébé,
bébé n.m. /bebe / nm bebek bébé,
bêche n.f. /beş / nf (tarım) bel bêche,
bégayer v. /begeye / v kekelemek; gevelemek, mırıldanmak bégayer,
adj. et
beige n.m. /bej / adj bej beige,
belge adj. et n. /belj(õ) / adj Belçika+ /belj(õ) / nmf Belçikalı Belge,
Belgique n.f. /beljik / nf : la Belguque Belçika Belgique,
belle-famille n.f. yazısı güzel olmak belle,
belle-fille n.f. (pl belles-filles) /belfiy / nf gelin; üvey kız belle-fille,
belle-fille n.f. (pl belles-filles) /belfiy / nf gelin; üvey kız belle-fille,
belle-mère n.f. (pl belles-mères) /belmer / nf kaynana; üvey ana belle-mère,
belle-mère n.f. (pl belles-mères) /belmer / nf kaynana; üvey ana belle-mère,
belle-sœur n.f. yazısı güzel olmak belle,
belle-sœur n.f. yazısı güzel olmak belle,
/benefis / nm yarar; kazanç, kâr au bénéfice de -in yararına
bénéfice n.m. bénéfice,
/benefis / nm yarar; kazanç, kâr au bénéfice de -in yararına
bénéfice n m. bénéfice,
/benefisye / v yararlanmak, istifade etmek, faydalanmak
bénéficier v. bénéficier,
bénévolat n.m. gönüllülük,
bénévole adj. et n. /benevol / adj iyi niyetli; gönüllü; iyiliksever bénévole,
béquille n.f. /bekiy / nf koltuk değneği béquille,
bermuda n.m. /bermüda / nm bermuda (şort) bermuda,
/bezueñ / nm gereksinme, ihtiyaç; yoksulluk au besoin
gerekince, gerekirse besoins (naturels) doğal ihtiyaçlar faire
besoin n.m. besoin gerekmek, ihtiyaç olmak besoin,
 /bet / nf hayvan; yaratık; mec. kafasız, aptal bêtes de
bête adj. somme yük hayvanları bêtes féroces yırtıcı hayvanlar bête,
 /bet / nf hayvan; yaratık; mec. kafasız, aptal bêtes de
bête adj. somme yük hayvanları bêtes féroces yırtıcı hayvanlar bête,
 /bet / nf hayvan; yaratık; mec. kafasız, aptal bêtes de
béte adj. somme yük hayvanları bêtes féroces yırtıcı hayvanlar bête,
bêtise n.f. /betiz / nf budalalık; saçmalık bêtise,
bêtise n.f. /betiz / nf budalalık; saçmalık bêtise,
bêtise n.f. /betiz / nf budalalık; saçmalık bêtise,
béton n.m /betoñ / nm beton betor arme betonarme béton,
beur e ,
/bör / nm tereyağı; bitkisel yağ beurre de cacao kakao yağı
beurre n.m. beurre noir yanmış yağ beurre,
/bör / nm tereyağı; bitkisel yağ beurre de cacao kakao yağı
beurré e beurre noir yanmış yağ beurre,

28
/bör / nm tereyağı; bitkisel yağ beurre de cacao kakao yağı
beurre n.m. beurre noir yanmış yağ beurre,
/bör / nm tereyağı; bitkisel yağ beurre de cacao kakao yağı
beurre n.m. beurre noir yanmış yağ beurre,
bibelot n.m. /biblo / nm biblo bibelot,
/bibroñ / nm biberon nourrir au biberon biberonla beslemek
biberon n.m. biberon,
bibliographie n.f. /bibliyografi / nf bibliyografi, kaynakça bibliographie,
bibliothèque n.f. /bibliyotek / nf kitaplık, kütüphane bibliothèque,
bibliothèque n.f. /bibliyotek / nf kitaplık, kütüphane bibliothèque,
bibliothèque n.f. /bibliyotek / nf kitaplık, kütüphane bibliothèque,
biche n.f. /biş / nf dişi geyik, maral biche,
bicyclette n.f. /bisiklet / nf bisiklet bicyclette,
bicyclette n.f. /bisiklet / nf bisiklet bicyclette,
bidet n.m. /bide / nm ufak tefek at; bide bidet,
/byeñ / nm iyilik, hayır; mal, mülk, servet * adv iyi; oldukça,
pek çok; aşağı yukarı, hemen hemen avoir du bien zengin
olmak biens durables dayanıklı tüketim malları être du dernier
bien avec qn araları çok iyi olmak faire du bien yararlı olmak
bien adv. le bien public kamu yararı pour le b
/byeñ / nm iyilik, hayır; mal, mülk, servet * adv iyi; oldukça,
pek çok; aşağı yukarı, hemen hemen avoir du bien zengin
olmak biens durables dayanıklı tüketim malları être du dernier
bien avec qn araları çok iyi olmak faire du bien yararlı olmak
bien adv. le bien public kamu yararı pour le b
/byeñ / nm iyilik, hayır; mal, mülk, servet * adv iyi; oldukça,
pek çok; aşağı yukarı, hemen hemen avoir du bien zengin
olmak biens durables dayanıklı tüketim malları être du dernier
adv. et bien avec qn araları çok iyi olmak faire du bien yararlı olmak
bien n.m le bien public kamu yararı pour le b
/byeñto / adv az sonra, birazdan à bientôt şimdilik
bientôt adv. allahaısmarladık, yine görüşelim bientôt,
/byer / nf bira; tabut bière à la pression fıçı birası bière brune
bière n.f. siyah bira bière,
/byer / nf bira; tabut bière à la pression fıçı birası bière brune
bière n.f. siyah bira bière,
bigoudi n.m. /bigudi / nm bigudi bigoudi,
bijou n.m. /biju / nm mücevher bijou,
bijou n.m. /biju / nm mücevher bijou,
/bilañ / nm bilanço; sonuç; (kaza vb.de) ölenlerin sayısı bilan
de santé hek. sağlık kontrolü, çekap déposer son bilan iflasını
bilan n m. açıklamak bilan,
/biye / nm tezkere, pusula; bilet; bono, senet billet à ordre
emre yazılı senet billet de banque banknot, kâğıt para billet
daller et retour gidiş geliş bileti billet davion uçak bileti billet
de train tren bileti billet de loterie piyango bileti billet doux aşk
billet n.m. mektubu
/biye / nm tezkere, pusula; bilet; bono, senet billet à ordre
billet n.m. emre yazılı senet billet de banque banknot, kâğıt para billet

29
daller et retour gidiş geliş bileti billet davion uçak bileti billet
de train tren bileti billet de loterie piyango bileti billet doux aşk
mektubu
biographie n.f. /byografi / nf yaşamöyküsü, biyografi biographie,
biologie n.f. /byoloji / nf biyoloji biologie,
biologique adj. /byolojik / adj biyolojik biologique,
biologique adj. /byolojik / adj biyolojik biologique,
biologique] adj. /byolojik / adj biyolojik biologique,
biscuit n.m. /biskui / nm bisküvi biscuit,
bise n.f. /biz / nf kuzeydoğu rüzgârı; kış bise,
bise* n.f. /biz / nf kuzeydoğu rüzgârı; kış bise,
bisou n.m. /bizu / nm kon. öpücük bisou,
bisou* n.m. /bizu / nm kon. öpücük bisou,
bistrot n.m. meyhane,
blague n.f. /blag / nf tütün kesesi; şaka, palavra; yalan blague,
, blanche/blan, blañş / adj ak, beyaz, temiz; temiz, masum;
saf; (kâğıt) boş, yazısız * nm ak renk, ak, beyaz; beyaz ırktan
erkekkadın donner carte blanche tam yetki vermek blanc
despagne tebeşir tozu blanc de loeil gözakı blanc deìuf
blanc he yumurta akı blanc de volaille beyaz et cheque en b
, blanche/blan, blañş / adj ak, beyaz, temiz; temiz, masum;
saf; (kâğıt) boş, yazısız * nm ak renk, ak, beyaz; beyaz ırktan
erkekkadın donner carte blanche tam yetki vermek blanc
despagne tebeşir tozu blanc de loeil gözakı blanc deìuf
blanc adj. yumurta akı blanc de volaille beyaz et cheque en b
, blanche/blan, blañş / adj ak, beyaz, temiz; temiz, masum;
saf; (kâğıt) boş, yazısız * nm ak renk, ak, beyaz; beyaz ırktan
erkekkadın donner carte blanche tam yetki vermek blanc
adj. ou n despagne tebeşir tozu blanc de loeil gözakı blanc deìuf
blanc m. yumurta akı blanc de volaille beyaz et cheque en b
blanche n.f. tam yetkisi olmak donner carte blanche,
/blañşir / v ağartmak, beyazlatmak; yıkamak, temizlemek;
ağarmak; saçına ak düşmek; temize çıkmak, aklanmak
blanchir v. blanchir à la chaux badanalamak blanchir,
blanquette de
veau n.f. ,
/ble / nm buğday blé noir karabuğday blé de Turquie mısır
buğdayı manger son blé en herbe parayı önceden harcamak
blé n.m. blé,
blessé n. et adj. , e/blese / adj+nmf yaralı blessé,
/blese / v yaralamak; yara açmak; incitmek se blesser
blesser se yaralanmak; incinmek blesser,
/blese / v yaralamak; yara açmak; incitmek se blesser
blesser se yaralanmak; incinmek blesser,
blessure n.f. /blesür / nf yara; incinme blessure,
, e/blö / adj mavi, gök * nm mavi renk, morluk, morartı bleu
bleu e ciel açık mavi bleu marine lacivert, koyu mavi conte bleu peri

30
masalı passer au bleu saklı geçmek, adını anmamak sang
bleu asil kan bleu,
, e/blö / adj mavi, gök * nm mavi renk, morluk, morartı bleu
ciel açık mavi bleu marine lacivert, koyu mavi conte bleu peri
masalı passer au bleu saklı geçmek, adını anmamak sang
bleu adj. bleu asil kan bleu,
, e/blö / adj mavi, gök * nm mavi renk, morluk, morartı bleu
ciel açık mavi bleu marine lacivert, koyu mavi conte bleu peri
adj. ou masalı passer au bleu saklı geçmek, adını anmamak sang
bleu n.m. bleu asil kan bleu,
bloc-notes n.m. bloknot, müsvedde defteri, not defteri,
bloc-notes n.m. bloknot, müsvedde defteri, not defteri,
blog n.m. ,
, e/bloñ, oñd / adj sarışın; sarı * nmf sarışın, sarı saçlı kimse
blond adj. blond,
, e/bloñ, oñd / adj sarışın; sarı * nmf sarışın, sarı saçlı kimse
blond e blond,
/bluzoñ / nm deri ceket blouson-noir mec. suçlu genç, asi
blouson n.m. kimse blouson,
/bluzoñ / nm deri ceket blouson-noir mec. suçlu genç, asi
blouson n.m. kimse blouson,
bogue n.m. /bog / nf kestanenin dikenli kabuğu; çamur küreği bogue,
/buar / v içmek; emmek, içine çekmek boire lasueur de qn
emeğini sömürmek boire un coup bir içki içmek donner pour
boire bahşiş vermek perdre le boire et le manger başını
boire v. kaşıyacak vakti olmamak boire,
/buar / v içmek; emmek, içine çekmek boire lasueur de qn
emeğini sömürmek boire un coup bir içki içmek donner pour
boire bahşiş vermek perdre le boire et le manger başını
boire v. kaşıyacak vakti olmamak boire,
/buar / v içmek; emmek, içine çekmek boire lasueur de qn
emeğini sömürmek boire un coup bir içki içmek donner pour
boire bahşiş vermek perdre le boire et le manger başını
boire v. kaşıyacak vakti olmamak boire,
/bua / nm ağaç, ahşap; odun, kereste; koru, koruluk; mobilya;
müz. nefesli sazlar bois vert yaş odun bois taillis küçük koru
bois n.m. bois,
/bua / nm ağaç, ahşap; odun, kereste; koru, koruluk; mobilya;
müz. nefesli sazlar bois vert yaş odun bois taillis küçük koru
bois n.m. bois,
/buassoñ / nf içecek; içki boisson alcoolique alkollü içki être
donné à la boisson kon. içkiye alışmış olmak être pris de
boisson n.f. boisson kon. sarhoş olmak boisson,
/buassoñ / nf içecek; içki boisson alcoolique alkollü içki être
donné à la boisson kon. içkiye alışmış olmak être pris de
boisson n.f. boisson kon. sarhoş olmak boisson,
/buat / nf kutu; firma, fabrika, şirket, atölye boîte à ordures
çöp kutusu boîte à musique müzik kutusu boîte aux lettres
posta kutusu boîte crânienne kafatası boîte dallumettes kibrit
kutusu boîte de conserves konserve kutusu boîte de nuit
boîte n.f. gece kulübü boîte de vitesses vites kutu

31
/buat / nf kutu; firma, fabrika, şirket, atölye boîte à ordures
çöp kutusu boîte à musique müzik kutusu boîte aux lettres
posta kutusu boîte crânienne kafatası boîte dallumettes kibrit
kutusu boîte de conserves konserve kutusu boîte de nuit
boîte n.f. gece kulübü boîte de vitesses vites kutu
/buat / nf kutu; firma, fabrika, şirket, atölye boîte à ordures
çöp kutusu boîte à musique müzik kutusu boîte aux lettres
posta kutusu boîte crânienne kafatası boîte dallumettes kibrit
kutusu boîte de conserves konserve kutusu boîte de nuit
boîte n.f. gece kulübü boîte de vitesses vites kutu
boiter v. /buate / v topallamak, aksamak boiter,
boîtier n.m. /buatye / nm kutu, mahfaza boîtier,
bol n.m. /bol / nm kâse; büyük fincan bol,
bol n.m. /bol / nm kâse; büyük fincan bol,
/boñbardõmañ / nm topa tutma, bombalama, bombardıman
bombardement n.m. bombardement,
bombarder v. /boñbarde / v topa tutmak; bombalamak bombarder,
, bonne/boñ, bon / adj iyi; adamakıllı, uygun; yararlı; hoş;
mutlu * nm bono; belge, vesika * excl iyi!, peki! à bon marché
ucuz; ucuza à bon droit haklı olarak bon du trésor hazine
bonosu bon sens sağduyu bon voyage! iyi yolculuklar! bonne
bon adj. année! yeni yılınız kutlu olsun!, iyi yılla
, bonne/boñ, bon / adj iyi; adamakıllı, uygun; yararlı; hoş;
mutlu * nm bono; belge, vesika * excl iyi!, peki! à bon marché
ucuz; ucuza à bon droit haklı olarak bon du trésor hazine
bonosu bon sens sağduyu bon voyage! iyi yolculuklar! bonne
bon adj. année! yeni yılınız kutlu olsun!, iyi yılla
, bonne/boñ, bon / adj iyi; adamakıllı, uygun; yararlı; hoş;
mutlu * nm bono; belge, vesika * excl iyi!, peki! à bon marché
ucuz; ucuza à bon droit haklı olarak bon du trésor hazine
bonosu bon sens sağduyu bon voyage! iyi yolculuklar! bonne
bon ne année! yeni yılınız kutlu olsun!, iyi yılla
bon marché loc. adv. ucuz bon marché,
bonbon n.m. /boñboñ / nm şekerleme, şeker bonbon,
/boñ / nm sıçrayış; atlama, zıplama, hoplama dun bond bir
bond n.m. sıçrayışta, birdenbire faire faux bond caymak, atlatmak bond,
/bonör / nm mutluluk, saadet; talih; uğur; başari avoir du
bonheur talihi olmak par bonheur bereket versin, Allahtan
bonheur nm. porter bonheur uğur getirmek bonheur,
/bonör / nm mutluluk, saadet; talih; uğur; başari avoir du
bonheur talihi olmak par bonheur bereket versin, Allahtan
bonheur n.m. porter bonheur uğur getirmek bonheur,
/bonör / nm mutluluk, saadet; talih; uğur; başari avoir du
bonheur talihi olmak par bonheur bereket versin, Allahtan
bonheur n.m. porter bonheur uğur getirmek bonheur,
/boñjur / nm günaydın; merhaba donner le bonjour selam
bonjour interj. vermek bonjour,
/boñjur / nm günaydın; merhaba donner le bonjour selam
bonjour interj. vermek bonjour,

32
/bone / nm bone, külah, takke, kalpak, bere, şapka bonnet de
nuit gecelik başlığı gros bonnet önemli kişi, ileri gelen,
bonnet n.m. kodaman bonnet,
/bone / nm bone, külah, takke, kalpak, bere, şapka bonnet de
nuit gecelik başlığı gros bonnet önemli kişi, ileri gelen,
bonnet n.m. kodaman bonnet,
bonsoir interj. /boñsuar / nm tünaydın, iyi akşamlar bonsoir,
bonté n.f. /boñte / nf iyilik bonté,
/bor / nm kenar; sahil, kıyı; kenar süsü, şerit; zırh; gemi
bordası au bord de yakınında, kıyısında être du bord de qn -
den yana olmak, aynı fikirde olmak livre de bord seyir defteri
bord n.m. plein jusqua bord ağzına kadar dolu, silme bord,
bordeaux n.m. /bordo / nm bordo şarabi * adj koyu kırmızı bordeaux,
bordeaux n.m. /bordo / nm bordo şarabi * adj koyu kırmızı bordeaux,
/bos / nm kambur; hörgüç; kabartı, şiş, tümsek, çıkıntı avoir la
bosse n.f. bosse de yeteneği olmak bosse,
bosser v. gayret etmek,
botte n.f. /bot / nf çizme, bot; demet, deste botte,
botte n.f. /bot / nf çizme, bot; demet, deste botte,
bottine n.f. /botin / nf potin bottine,
/buş / nf ağız faire la petite bouche beğenmez görünmek, ağız
yapmak faire venir leau à la bouche ağız sulandırmak avoir le
coeur sur la bouche gerçeği söylemek bouche close ağız
açmamak, hiç söylememek provisions de bouche yiyecekler,
bouche n.f. azık bouché,
/buş / nf ağız faire la petite bouche beğenmez görünmek, ağız
yapmak faire venir leau à la bouche ağız sulandırmak avoir le
coeur sur la bouche gerçeği söylemek bouche close ağız
açmamak, hiç söylememek provisions de bouche yiyecekler,
bouche n.f. azık bouché,
/buş / nf ağız faire la petite bouche beğenmez görünmek, ağız
yapmak faire venir leau à la bouche ağız sulandırmak avoir le
coeur sur la bouche gerçeği söylemek bouche close ağız
açmamak, hiç söylememek provisions de bouche yiyecekler,
bouche n.f. azık bouché,
bouchée n.f. /buşe / nf lokma bouchée,
/buşe / v kapamak, tıkamak , ère/buşe, er / nm kasap
boucher v. boucher,
/buşe / v kapamak, tıkamak , ère/buşe, er / nm kasap
boucher n. boucher,
/buşri / nf kasap dükkânı; kasaplık; mec. öldürme, kırım
boucherie n.f. boucherie,
/buşon / nm tapa, tıkaç; şişe kapağı; kuru ot yumağı; elektrik
bouchon n.m. fişi bouchon,
/buşon / nm tapa, tıkaç; şişe kapağı; kuru ot yumağı; elektrik
bouchon n.m. fişi bouchon,
/bukl(õ) / nf toka, halka; kıvrım; saç lülesi boucle doreilles
boucle n.f. küpe bouclé,
/bukl(õ) / nf toka, halka; kıvrım; saç lülesi boucle doreilles
bouclé e küpe bouclé,

33
boucle d'oreille n.f. küpe,
/bue / nf şamandıra bouée de sauvetage cankurtaran simidi
bouée n.f. bouée,
bouffi adj , e/bufi / adj şişkin; şiş bouffi,
 /buje / v kımıldamak; ayaklanmak; yerini değiştirmek,
bouger v. oynatmak bouger,
 /buje / v kımıldamak; ayaklanmak; yerini değiştirmek,
bouger v. oynatmak bouger,
bougie n.f. /buji / nf mum; buji bougie,
bouillabaisse n.f. /buyabes / nf bir çeşit balık yemeği bouillabaisse,
/buyir / v kaynamak; kaynatmak bouillir de colère öfkeden
bouillir v. köpürmek bouillir,
bouilloire n.f. /buyuar / nf ibrik; çaydanlık bouilloire,
, ère/bulañje, er / nmf ekmekçi, fırıncı /bulañje / v ekmek
boulanger n. yapmak boulanger,
, ère/bulañje, er / nmf ekmekçi, fırıncı /bulañje / v ekmek
boulanger #AD? yapmak boulanger,
boulangerie n.f. /bulañjri / nf fırıncılık; ekmek fırını boulangerie,
bouleversant adj. , e/bulversañ, añt / adj sarsıcı, altüst edici bouleversant,
bouleversé adj. ,
boulon n.m. /buloñ / nm cıvata, somunlu vida boulon,
boulot n.m. /bulo / nm iş , te/bulo, ot / adj dolgun, tıknaz boulot,
boulot* n.m. /bulo / nm iş , te/bulo, ot / adj dolgun, tıknaz boulot,
/buke / nm demet, buket; sonuç, vargı; iri karides bouquet
bouquet n.m. darbres küçük koru, ağaçlık bouquet,
/buke / nm demet, buket; sonuç, vargı; iri karides bouquet
bouquet n.m. darbres küçük koru, ağaçlık bouquet,
bouquin n.m. /bukeñ / nm yaşli teke; erkek tavşan; eski kitap bouquin,
bouquiner v. /bukine / v eski kitapları karıştırmak; okumak bouquiner,
bouquiniste n. /bukinist / nmf eski kitapçı, sahaf bouquiniste,
bouquiniste n. /bukinist / nmf eski kitapçı, sahaf bouquiniste,
/burgony(õ) / nf : la Bourgogne Burgonya /burgony(õ) / nm
bourgogne n.m. Burgonya şarabı Bourgogne,
bourrasque n.f. /burask(õ) / nf bora; mec. geçici öfke bourrasque,
/burs(õ) / nf para kesesi; burs; borsa; bir çeşit ağ avoir la
bourse para tutmak avoir la bourse bien garnie hali vakti
yerinde olmak sans bourse délier hiç para vermeden, bedava
bourse n.f. bourse,
/burs(õ) / nf para kesesi; burs; borsa; bir çeşit ağ avoir la
bourse para tutmak avoir la bourse bien garnie hali vakti
yerinde olmak sans bourse délier hiç para vermeden, bedava
bourse n.f. bourse,
boursier adj. , ière/bursye, yer / adj borsa + * nmf burslu (öğrenci) boursier,
/bu / nm uç; son; parça à tout bout de champ her saat à bout
portant çok yakında au bout de sonunda au bout du compte
bout n.m. hasılı, eninde sonunda au bout du monde dünyanın öbür

34
ucunda avoir le mot sur le bout de langue dilinin ucunda
olmak bout à bout uç uca de bout en bout baştan başa me
/bu / nm uç; son; parça à tout bout de champ her saat à bout
portant çok yakında au bout de sonunda au bout du compte
hasılı, eninde sonunda au bout du monde dünyanın öbür
ucunda avoir le mot sur le bout de langue dilinin ucunda
bout n.m. olmak bout à bout uç uca de bout en bout baştan başa me
/bu / nm uç; son; parça à tout bout de champ her saat à bout
portant çok yakında au bout de sonunda au bout du compte
hasılı, eninde sonunda au bout du monde dünyanın öbür
ucunda avoir le mot sur le bout de langue dilinin ucunda
bout n.m. olmak bout à bout uç uca de bout en bout baştan başa me
bouteille n.f. /butey / nf şişe aimer la bouteille içkiyi sevmek bouteille,
bouteille n.f. /butey / nf şişe aimer la bouteille içkiyi sevmek bouteille,
boutique n.f. /butik / nf dükkân; dükkân eşyası; atölye; avadanlık boutique,
boutique n.f. /butik / nf dükkân; dükkân eşyası; atölye; avadanlık boutique,
/butoñ / nm konca; sivilce; düğme bouton de col yaka
düğmesi bouton de manchette kol düğmesi bouton de porte
bouton n.m. kapı tokmağı bouton dor düğünçiçeği bouton,
/butoñ / nm konca; sivilce; düğme bouton de col yaka
düğmesi bouton de manchette kol düğmesi bouton de porte
bouton n.m. kapı tokmağı bouton dor düğünçiçeği bouton,
boxe n.f. /boks / nf boks boxe,
boxeur n.m. /boksör / nm boksör boxeur,
bracelet n.m. /brasle / nm bilezik bracelet,
bracelet n.m. /brasle / nm bilezik bracelet,
branche n.f. /brañş / nf dal; kol, şube branche,
/brañşe / v birbirine bağlamak; tünemek, konmak; fişi prize
brancher v. sokmak brancher,
/brañşe / v birbirine bağlamak; tünemek, konmak; fişi prize
brancher se sokmak brancher,
/bra / nm kol; kol emeği, işgücü, işçi à bras le corps belden à
bras raccourcis şiddetle à tour de bras zor kullanarak avoir le
bras long mec. kolu uzun olmak bras dessus bras dessous
bras n.m. kol kola couper bras et jambes cesaret kırmak bras,
/bra / nm kol; kol emeği, işgücü, işçi à bras le corps belden à
bras raccourcis şiddetle à tour de bras zor kullanarak avoir le
bras long mec. kolu uzun olmak bras dessus bras dessous
bras n.m. kol kola couper bras et jambes cesaret kırmak bras,
/bra / nm kol; kol emeği, işgücü, işçi à bras le corps belden à
bras raccourcis şiddetle à tour de bras zor kullanarak avoir le
bras long mec. kolu uzun olmak bras dessus bras dessous
bras n.m. kol kola couper bras et jambes cesaret kırmak bras,
/bras / nf kulaç nager à la brasse kulaç atarak yüzmek
brasse n.f. brasse,
bravo interj. /bravo / excl bravo!, aferin! bravo,
bravo interj. /bravo / excl bravo!, aferin! bravo,
bredouiller v. /brõduye / v mırıldanmak, anlaşılmaz konuşmak bredouiller,

35
Brésil n.m. /brezil / nm : le Brésil Brezilya Brésil,
, ne/brezilyeñ, en / adj Brezilyalı+, Brezilya+ , ne/brezilyeñ, en
brésilien adj. et n. / nmf Brezilyalı Brésilien,
Bretagne n.f. Britanya,
bretelle n.f. /brõtel / nf kayış, askı bretelles nfpl pantolon askısı bretelle,
/brikolaj / nm : le bricolage kendi kendine yapılan iş; hkr.
bricolage n.m. şişirme iş bricolage,
/brikolaj / nm : le bricolage kendi kendine yapılan iş; hkr.
bricolage n.m. şişirme iş bricolage,
/brikolaj / nm : le bricolage kendi kendine yapılan iş; hkr.
bricolage n.m. şişirme iş bricolage,
/brikol / nf mancınık; (koşum takımında) göğüslük; omuz
bricole n.f. kayışı; mec. ufak iş; değersiz şey bricole,
bricoler v. /brikole / v her çeşit iş görmek, her telden çalmak bricoler,
bricoler v. /brikole / v her çeşit iş görmek, her telden çalmak bricoler,
bricoleur #AD? , euse/brikolör, öz / nmf her çeşit iş yapan (kişi) bricoleur,
bricoleur n.m. , euse/brikolör, öz / nmf her çeşit iş yapan (kişi) bricoleur,
bricoleuse n.f. ,
/brid / nf dizgin, yular; başlık; çene bağı lâcher la bride dizgini
koyvermek, serbest bırakmak tenir en bride gem vurmak tenir
la bride haute ağırbaşlı görünmek tourner la bride geri
bridé e dönmek bridé,
brie n.m. /bri / nm bir çeşit peynir brie,
brièvement adv. /brievmañ / adv kısaca, özetle brièvement,
, e/briyañ, añt / adj parıltılı; parlak; çekici * nm parlaklık,
brillant e parıltı; pırlanta brillant,
, e/briyañ, añt / adj parıltılı; parlak; çekici * nm parlaklık,
brillant adj parıltı; pırlanta brillant,
/briye / v parlamak, parıldamak, ışıldamak; mec. belli olmak
briller v. briller,
/briye / v parlamak, parıldamak, ışıldamak; mec. belli olmak
briller v. briller,
/brioş / nf yumurtalı çörek; mec. düşüncesizlik; budalalık
brioche n.f. brioche,
brique n.f. /brik / nf tuğla ton de brique tuğla rengi brique,
briquet n.m. /brike / nf çakmak briquet,
brise n.f. /briz / nf esinti brise de terre meltem brise de mer imbat brisé,
/britanik / adj İngiltere +, İngiliz /britanik / nmf İngiliz les
britannique adj. et n. Britanniques İngilizler Britannique,
/broş / nf broş; kebap şişi; örgü şişi; şiş, tığ; mekik, masura à
broche n.f. la broche şişte pişirilmiş, şiş + broché,
/broş / nf broş; kebap şişi; örgü şişi; şiş, tığ; mekik, masura à
broche n.f. la broche şişte pişirilmiş, şiş + broché,
/broşet / nf küçük şiş elever à la brochette el bebek gül bebek
brochette n.f. yetiştirmek brochette,
brochure n.f. /broşür / nf kitapçık, broşür brochure,
bronchite n.f. /broñşit / nf bronşit bronchite,

36
bronze n.m. /broñz / nm tunç, bronz bronzé,
bronzé e /broñz / nm tunç, bronz bronzé,
/broñze / v tunç rengi vermek; tunçlaşmak; güneşte yanmak,
bronzer v. esmerleşmek bronzer,
/bros / nf fırça brosse à cheveux saç fırçası brosse à dents
diş fırçası brosse à habits elbise fırçası donner un coup de
brosse n.f. brosse à qch şöyle bir fırçalamak brosse,
/bros / nf fırça brosse à cheveux saç fırçası brosse à dents
diş fırçası brosse à habits elbise fırçası donner un coup de
brosse n.f. brosse à qch şöyle bir fırçalamak brosse,
/bros / nf fırça brosse à cheveux saç fırçası brosse à dents
diş fırçası brosse à habits elbise fırçası donner un coup de
brosse n.f. brosse à qch şöyle bir fırçalamak brosse,
/brose / v fırçalamak; resim çizmek se brosser el çekmek,
brosser se vazgeçmek brosser,
/brose / v fırçalamak; resim çizmek se brosser el çekmek,
brosser se vazgeçmek brosser,
brouette n.f. /bruet / nf el arabası brouette,
/bruyar / nm sis être dans le brouillard mec. bir şeyi açık seçik
brouillard n.m. görememek brouillard,
/bruyar / nm sis être dans le brouillard mec. bir şeyi açık seçik
brouillard n.m. görememek brouillard,
/bruye / nf dargınlık être en brouille avec qn ile arası açık
brouille n.f. olmak brouille,
/bruye / v karıştırmak; arasını açmak brouiller les cartes oyun
kâğıtlarını karıştırmak; mec. ortalığı bulandırmak se brouiller
brouiller se araları açılmak, bozuşmak; (hava) kapanmak brouiller,
/bruyoñ, on / nm müsvedde, karalama cahier de brouillon
müsvedde defteri , ne/bruyoñ, on / adj düzensiz, sistemsiz
brouillon n.m. brouillon,
bruine n.f. /bruin / nf çise, çisenti bruine,
/brui / nm gürültü; mec. haber, söylenti; patırtı, ayaklanma à
bruit n.m. grand bruit gürültü patırtıyla faire du bruit gürültü etmek bruit,
/brui / nm gürültü; mec. haber, söylenti; patırtı, ayaklanma à
bruit n.m. grand bruit gürültü patırtıyla faire du bruit gürültü etmek bruit,
brume n.f. /brüm / nf sis, duman, pus brume,
, e/bröñ, brün / adj kahverengi, kestanerengi; esmer * nm
kahverengi * nmf esmer (kadınerkek) à la brune akşama
brun adj. doğru brun,
, e/bröñ, brün / adj kahverengi, kestanerengi; esmer * nm
kahverengi * nmf esmer (kadınerkek) à la brune akşama
brun e doğru brun,
brushing n.m. ,
brutal adj. , e/brütal / adj kaba, hoyrat, sert, haşin, yontulmamış brutal,
bruyant e , e/brüiyañ, añt / adj gürültücü, gürültülü bruyant,
bruyant adj. , e/brüiyañ, añt / adj gürültücü, gürültülü bruyant,
/büş / nf ocak odunu, kütük; mec. odun gibi adam, ahmak
bûche n.f. prendre une bûche düşmek bûche,
/büşe / nm odunluk; odun yığını * v kabasını almak, yontmak;
bûcher v. durmadan çalışmak se bûcher kon. dövüşmek bûcher,

37
budget n.m. /büdje / nm bütçe budget,
buffet n.m. /büfe / nm büfe buffet,
/bülb(õ) / nf anat. bitk. soğan bulbe rachidien omurilik soğanı
bulbe n.m. bulbe,
/bülten / nm bülten; rapor; dergi; öğrenci karnesi; alındı
makbuzu; oy bulletin de bagages bagaj alındısı bulletin
dinformations haber bülteni bulletin météorologique hava
raporu bulletin de naissance doğum sertifikası bulletin de
bulletin n.m. paye ücret fişi bulletin de santé sağlık bülteni
/büro / nm yazı masası; yazı odası; büro bureau de change
döviz bürosu bureau dembauche iş merkezi bureau de létat
civil nüfus memurluğu bureau de placement iş bulma bürosu
bureau de poste postane bureau de tabac tütüncü dükkânı,
bureau n.m. sigara dükkânı bureau de vote ilçe seçim kuru
/büro / nm yazı masası; yazı odası; büro bureau de change
döviz bürosu bureau dembauche iş merkezi bureau de létat
civil nüfus memurluğu bureau de placement iş bulma bürosu
bureau de poste postane bureau de tabac tütüncü dükkânı,
bureau n.m. sigara dükkânı bureau de vote ilçe seçim kuru
/büro / nm yazı masası; yazı odası; büro bureau de change
döviz bürosu bureau dembauche iş merkezi bureau de létat
civil nüfus memurluğu bureau de placement iş bulma bürosu
bureau de poste postane bureau de tabac tütüncü dükkânı,
bureau n.m. sigara dükkânı bureau de vote ilçe seçim kuru
bus n.m. /büs / nm otobüs bus,
bus n.m. /büs / nm otobüs bus,
buste n.m. /büst(õ) / nm gövde üstü; büst buste,
/bü / nm amaç, erek but à but berabere dans le but de
niyetiyle, amacıyla de but en blanc damdan düşer gibi gardien
de but kaleci manquer le but hedefi bulamamak, karavana
but n.m. atmak but,
/bü / nm amaç, erek but à but berabere dans le but de
niyetiyle, amacıyla de but en blanc damdan düşer gibi gardien
de but kaleci manquer le but hedefi bulamamak, karavana
but n.m. atmak but,
/bü / nm amaç, erek but à but berabere dans le but de
niyetiyle, amacıyla de but en blanc damdan düşer gibi gardien
de but kaleci manquer le but hedefi bulamamak, karavana
but n.m. atmak but,
buté adj. , e/büte / adj dik kafalı, inatçı buté,
/büte / v dayanmak; ayağı takılmak; dayamak; amaçlamak se
buter v. buter çarpmak; ayak diremek, inat etmek buter,
buteur n.m. /bütör / nm golcü buteur,
bœuf n.m. ,
bœuf n.m. ,
c.a.p.e.s. n.m. ,
ça pron. /sa / pron bu, şu ça va ne var ne yok?; tamam mı?,
/alor / adv o zaman, o sırada; o halde, öyleyse alors! pekâlâ!
ça alors interj. alors que -diği sırada; -diği halde alors,

38
/sõla / pron şu, o; şunu, onu cela ne fait rien zararı yok, bir
ça/cela pron. şey değil comment cela? nasıl olur? cela,
/kabin / nf kamara; kabin cabine téléphonique telefon kulübesi
cabine n.f. cabine,
/kabin / nf kamara; kabin cabine téléphonique telefon kulübesi
cabine n.f. cabine,
câblé adj. /kabl(õ) / nm halat; kablo; telgraf câblé,
câble n.m. /kabl(õ) / nm halat; kablo; telgraf câblé,
cacahuète n.f. /kakauet / nf yerfıstığı cacahuète,
/kaşe / v saklamak, gizlemek se cacher gizlenmek,
cacher v. saklanmak se cacher de qn yaptıklarını saklamak cacher,
/kaşe / nm mühür, damga; kaşe; güllaç; hap; özgünlük,
cachet n.m. karakter, biçim cachet,
caddie n.m. ,
, te/kade, et / adj ikinci doğan çocuk; (yaşça) en küçük; genç *
nm askeri okul öğrencisi cest le cadet de mes soucis
cadet te umurumda değil cadet,
cadre n.m /kadr(õ) / nm çerçeve; kadro; manzara cadre,
cadré adj. /kadr(õ) / nm çerçeve; kadro; manzara cadre,
cadre n.m. /kadr(õ) / nm çerçeve; kadro; manzara cadre,
, e/kafar, ard(õ) / n+adj yalancı sofu; ispiyoncu; ikiyüzlü * nm
cafard n.m. hamamböceği avoir le cafard içi sıkılmak cafard,
/kafe / nm kahve * adj kahverengi café au lait sütlü kahve café
crème kremalı kahve café noir sütsüz kahve café en grains
café n.m. çekirdek kahve café,
/kafe / nm kahve * adj kahverengi café au lait sütlü kahve café
crème kremalı kahve café noir sütsüz kahve café en grains
café n.m. çekirdek kahve café,
cafetière n.f. /kaftyer / nf cezve cafetière,
cafetière n.f. /kaftyer / nf cezve cafetière,
cage n.f. /kaj / nm kafes; mec. kodes; bina boşluğu cage,
/kaye / nm defter cahier de brouillon müsvedde defteri cahiers
de devoirs ödev defteri cahier des charges şartname,
sözleşme cahier dimprimerie forma cahier quadrillé kareli
cahier n.m. defter cahier,
/kes / nf sandık; kasa; tahta saksı; kutu; davul; para
çekmecesi caisse de retraite emekli sandığı caisse du tympan
ortakulak faire la caisse kasadaki parayı saymak livre de
caisse n.f. caisse tic. kasa defteri caisse,
/kes / nf sandık; kasa; tahta saksı; kutu; davul; para
çekmecesi caisse de retraite emekli sandığı caisse du tympan
ortakulak faire la caisse kasadaki parayı saymak livre de
caisse n.f. caisse tic. kasa defteri caisse,
caissier #AD? , ière/kesye, yer / nmf kasa memuru caissier,
calcul n.m. /kalkül / nm hesap; hek. böbrektaşı calcul,
/kalküle / v hesaplamak; mec. ayarlamak, hesaba katmak
calculer v. machine à calculer hesap makinesi calculer,
/kalküle / v hesaplamak; mec. ayarlamak, hesaba katmak
calculer v. machine à calculer hesap makinesi calculer,

39
calculette n.f. /kalkület / nf küçük hesap makinesi calculette,
calculette n.f. /kalkület / nf küçük hesap makinesi calculette,
/kalsoñ / nm don, iç donu jeter le caleçon à qn meydan
caleçon n.m. okumak caleçon de bain mayo caleçon,
/kalañdriye / nm takvim calendrier julien rumi takvim
calendrier n.m. calendrier,
adj. et /kalm(õ) / adj dingin, durgun * nm dinginlik, durgunluk, sakinlik
calme n.m. calme,
n.m. et /kalm(õ) / adj dingin, durgun * nm dinginlik, durgunluk, sakinlik
calme adj. calme,
/kalm(õ) / adj dingin, durgun * nm dinginlik, durgunluk, sakinlik
calme adj. calme,
/kalme / v dindirmek, yatıştırmak se calmer dinmek, yatışmak
calmer v. calmer,
calvados n.m. /kalvados / nm elma şarabı calvados,
calvados n.m. /kalvados / nm elma şarabı calvados,
cambriolage n.m. /kañbriolaj / nm ev soyma, hırsızlık cambriolage,
cambriolage n.m. /kañbriolaj / nm ev soyma, hırsızlık cambriolage,
cambrioler v. /kañbriole / v (ev) soymak cambrioler,
cambrioleur #AD? , euse/kañbriolör / nmf hırsız cambrioleur,
camembert n.m. /kamañber / nm bir çeşit peynir camembert,
camembert n.m. /kamañber / nm bir çeşit peynir camembert,
camembert n.m. /kamañber / nm bir çeşit peynir camembert,
caméra n.f. /kamera / nf kamera caméra,
caméra n.f. /kamera / nf kamera caméra,
cameraman n. /kameraman / nm kameraman caméraman,
caméscope n.m. ,
/kamyoñ / nm yük arabası; kamyon camion-citerne tanker
camion n.m. camion,
/kamyoñ / nm yük arabası; kamyon camion-citerne tanker
camion n.m. camion,
camomille n.f. /kamomiy / nf papatya camomille,
/kañ / nm ordugâh; kamp; taraf, parti, cephe camp de
concentration toplama kampı camp volant akıncı kolu; göçebe
camp n.m. konak yeri lever le camp çekip gitmek camp,
/kañpany(õ) / nf kır, köy; ask. sefer; kampanya aller à la
campagne kırlara çıkmak aller en campagne savaşa gitmek
entrer en campagne savaşa girmek rase campagne düz ova
campagne n.f. campagne,
/kañpany(õ) / nf kır, köy; ask. sefer; kampanya aller à la
campagne kırlara çıkmak aller en campagne savaşa gitmek
entrer en campagne savaşa girmek rase campagne düz ova
campagne n.f. campagne,
/kañpany(õ) / nf kır, köy; ask. sefer; kampanya aller à la
campagne kırlara çıkmak aller en campagne savaşa gitmek
entrer en campagne savaşa girmek rase campagne düz ova
campagne n.f. campagne,

40
/kañpe / v ordugâh kurmak, kamp kurmak; konaklatmak;
oturtmak, yerleştirmek; terk etmek, ekmek se camper
camper v. kurulmak; dikelmek camper,
/kañpe / v ordugâh kurmak, kamp kurmak; konaklatmak;
oturtmak, yerleştirmek; terk etmek, ekmek se camper
camper v. kurulmak; dikelmek camper,
camping n.m. /kañping / nm kampçılık camping,
camping n.m. /kañping / nm kampçılık camping,
Canada n.m. /kanada / nm : le Canada Kanada Canada,
, ne/kanadyeñ, en / adj Kanada+, Kanadalı , ne/kanadyeñ, en
canadien adj. et n. / nmf Kanadalı Canadien,
/kanay / nf ayaktakımı; rezil kimse, it * adj rezil, aşağılık,
canaille n.f. alçak, namussuz canaille,
canapé n.m. /kanape / nm kanepe canapé,
canapé n.m. /kanape / nm kanepe canapé,
/kanar / nm ördek; yalan haber, kıtır; gazete canard sauvage
canard n.m yabanördeği canard,
/kanar / nm ördek; yalan haber, kıtır; gazete canard sauvage
canard n.m. yabanördeği canard,
/kanar / nm ördek; yalan haber, kıtır; gazete canard sauvage
canard n.m. yabanördeği canard,
/kañser / nm kanser; Yengeç burcu tropique de cancer
cancer n.m. Yengeç dönencesi cancer,
candidat n. , e/kañdida, at / nmf aday, namzet candidat,
candidat e , e/kañdida, at / nmf aday, namzet candidat,
candidature n.f. /kañdidatür / nf adaylık, namzetlik candidature,
caniculaire adj. /kaniküler / adj yakıcı, kavurucu, kızgın caniculaire,
canicule n.f. /kanikül / nf yaz ortası sıcağı, kızılısı canicule,
/kan / nf değnek, baston; kamış canne à pêche olta kamışı
canne n.f. canne à sucre şekerkamışı canne,
cantatrice n.f. /kañtatris / nf kadın şarkıcı cantatrice,
cantine n.f. /kañtin / nf kantin; sandık cantine,
/kautşu / nm kauçuk, lastik caoutchouc artificiel yapay kauçuk
caoutchouc mousse köpük kauçuk caoutchouc naturel doğal
caoutchouc n.m. kauçuk caoutchouc,
capésien n. ,
/kapiten / nm yüzbaşı; kaptan; büyük asker; başkan; elebaşi
capitaine n.m. capitaine du long cours açık deniz kaptanı capitaine,
, e, aux/kapital, o / adj baş, başlıca, belli başlı, temel * nm
anapara, sermaye, kapital * nf başkent; büyük harf capital
dexploitation işletme sermayesi lettre capitale büyük harf
péchés capitaux büyüklenme; öfke; çekememezlik, cimrilik
capital adj. peine capitale ölüm cezası
capitale n.f. başşehir, başkent, payitaht, peyitaht,
capuche n.f. /kapüş / nm tepesi sivri başlık capuche,
car n.m. /kar / conj çünkü, zira * nm araba car,

41
/karakter / nm harf; matbaa harfi; ıra, karakter; nitelik,
görünüş; mec. unvan avoir bon caractère iyi huylu olmak
caractère n.m. avoir mauvais caractère kötü huylu olmak caractère,
/karakter / nm harf; matbaa harfi; ıra, karakter; nitelik,
görünüş; mec. unvan avoir bon caractère iyi huylu olmak
caractère n.m. avoir mauvais caractère kötü huylu olmak caractère,
/karakter / nm harf; matbaa harfi; ıra, karakter; nitelik,
görünüş; mec. unvan avoir bon caractère iyi huylu olmak
caractère n.m. avoir mauvais caractère kötü huylu olmak caractère,
carafe n.f. /karaf / nf sürahi carafe,
carafe n.f. /karaf / nf sürahi carafe,
caravane n.f. /karavan / nf kervan; gezerev caravane,
caravane n.f. /karavan / nf kervan; gezerev caravane,
carburant n.m. /karbürañ / adj sıvı yakıt, benzin carburant,
carburant n.m. /karbürañ / adj sıvı yakıt, benzin carburant,
cardiaque adj. /kardyak / adj yürek+, kalp+ * nmf kalp hastası cardiaque,
cardiaque adj. /kardyak / adj yürek+, kalp+ * nmf kalp hastası cardiaque,
caresser v. /karese / v okşamak; oyalamak caresser,
carie n.f. /kari / nf diş çürüğü, çürük carie,
/karne / nm not defteri; karne; bilet karnesi carnet dadresses
adres defteri carnet de cheques çek defteri carnet de
commandes sipariş defteri carnet de notes okul karnesi
carnet n.m. carnet à souches defter koçanı carnet,
/karne / nm not defteri; karne; bilet karnesi carnet dadresses
adres defteri carnet de cheques çek defteri carnet de
commandes sipariş defteri carnet de notes okul karnesi
carnet n.m. carnet à souches defter koçanı carnet,
/karne / nm not defteri; karne; bilet karnesi carnet dadresses
adres defteri carnet de cheques çek defteri carnet de
commandes sipariş defteri carnet de notes okul karnesi
carnet n.m. carnet à souches defter koçanı carnet,
/karot / nf havuç; tütün tomarı tirer une carotte à qn
carotte n.f. dolandırmak, kafese koymak carotte,
/karot / nf havuç; tütün tomarı tirer une carotte à qn
carotte n.f. dolandırmak, kafese koymak carotte,
adj. ou
carré n.m. /kar / nf kalınlık; (şapka) üst kısım carré,
carré e /kar / nf kalınlık; (şapka) üst kısım carré,
, x/karo / nm küçük dördül; döşeme taşı; pencere camı; terzi
ütüsü; (iskambil) karo rester sur le carreau vurulup olduğu
yere yığılmak se garder en carreau ciddi tedbirler almak
carreau n.m. carreau,
/karfur / nm yol kavşağı, dörtyol ağzı langage de carrefour
carrefour n.m. aşağılık dil, sokak ağzı carrefour,
carrelage n.m. /karlaj / nm taş döşeme carrelage,
/karyer / nf koşu yeri; mec. ömür boyu; meslek yaşamı,
kariyer; taşocağı donner carrière başıboş bırakmak entrer
carrière n.f. dans la carrière güç bir işe girişmek carrière,

42
/karyer / nf koşu yeri; mec. ömür boyu; meslek yaşamı,
kariyer; taşocağı donner carrière başıboş bırakmak entrer
carrière n.f. dans la carrière güç bir işe girişmek carrière,
carrure n.f. /karür / nf sırt genişliği; güç carrure,
cartable n.m. /kartabl(õ) / nm resim cüzdanı; öğrenci çantası cartable,
/kart / nf kart; iskambil kâğıdı; yemek listesi; harita à la carte
alakart avoir carte blanche tam yetkisi olmak battre les cartes
kâğıtları karıştırmak carte de bonne année yılbaşı kartı carte
de crédit kredi kartı carte de visite kartvizit carte délecteur
carte n.f. seçmen kartı carte d
/kart / nf kart; iskambil kâğıdı; yemek listesi; harita à la carte
alakart avoir carte blanche tam yetkisi olmak battre les cartes
kâğıtları karıştırmak carte de bonne année yılbaşı kartı carte
de crédit kredi kartı carte de visite kartvizit carte délecteur
carte n.f. seçmen kartı carte d
/kart / nf kart; iskambil kâğıdı; yemek listesi; harita à la carte
alakart avoir carte blanche tam yetkisi olmak battre les cartes
kâğıtları karıştırmak carte de bonne année yılbaşı kartı carte
de crédit kredi kartı carte de visite kartvizit carte délecteur
carte n.f. seçmen kartı carte d
/kartoñ / nm mukavva; mukavva kutu; resimlik; resim taslağı
carton n.m. carton,
/kartoñ / nm mukavva; mukavva kutu; resimlik; resim taslağı
carton n.m. carton,
cartouche n.f. /kartuş / nm (sigara) karton; fişek cartouche,
casier n.m. /kazye / nm evrak dolabı, raf casier judiciaire adli sicil casier,
/kask(õ) / nm zırhlı başlık, miğfer; kulaklık; saç kurutma aygıtı
casque n.m. casque,
casquette n.f. /kasket / nf kasket casquette,
, e/kasañ, añt / adj kolay kırılır; mec. ters, kırıcı; yorucu
cassant adj. cassant,
/kase / v kırmak; sersemletmek; hükümsüz kılmak,
görevinden almak; rütbesini indirmek à tout casser tutulmaz,
önüne geçilmez casser la tête kafa şişirmek casser qn aux
gages işindenekmeğinden etmek casser bras et jambe kolunu
casser se kanadını kırmak casser les vitres hatır gönül bilmem
/kase / v kırmak; sersemletmek; hükümsüz kılmak,
görevinden almak; rütbesini indirmek à tout casser tutulmaz,
önüne geçilmez casser la tête kafa şişirmek casser qn aux
gages işindenekmeğinden etmek casser bras et jambe kolunu
casser se kanadını kırmak casser les vitres hatır gönül bilmem
casserole n.f. /kasrol / nf saplı tencere casserole,
casserole n.f. /kasrol / nf saplı tencere casserole,
cassette n.f. /kaset / nf çekmece; kaset cassette,
cassouiet n.m. ,
cataclysme n.m. /kataklism(õ) / nm tufan, kıyamet, afet cataclysme,
catalogue n.m. /katalog / nm katalog catalogue,
catalogue n.m. /katalog / nm katalog catalogue,

43
catastrophe n.f. /katastrof / nf yıkım; bela, felaket, facia catastrophe,
catastrophe n.f. /katastrof / nf yıkım; bela, felaket, facia catastrophe,
catégorie n.f. /kategori / nf kategori, ulam catégorie,
catégorique adj /kategorik / adj kesin, açık; koşulsuz, şartsız catégorique,
cathédrale n.f. /katedral / nf katedral cathédrale,
catholique adj. et n. /katolik / adj+nmf Katolik catholique,
cauchemar n.m. /koşmar / nm karabasan, kâbus cauchemar,
/kosyoñ / nf teminat akçesi, kefalet; kefil; teminat se porter
caution n.f. caution kefillik etmek caution,
, ière/kavalye, yer / nm atlı; süvari eri; kavalye * adj süvari+;
kaba, sert; başıboş faire cavalier seul tek başına iş görmek
cavalier #AD? cavalier,
/kav / adj çukur, çökük * nf mahzen; kiler, bodrum; mahzen
cave n.f. benzeri gece kulübü veines caves ana toplardamarlar cave,
/kav / adj çukur, çökük * nf mahzen; kiler, bodrum; mahzen
cave n.f. benzeri gece kulübü veines caves ana toplardamarlar cave,
CD n.m. ,
CD-Rom n.m. ,
CD-Rom n.m. ,
pron.
ceci dém. /sõsi / pron bu ceci,
/señtür / nf kuşak, kemer; bel; çember ceinture de sécurité
emniyet kemeri ceinture de sauvetage cankurtaran yeleği se
ceinture n.f. serrer la ceinture kemerini sıkmak ceinture,
/señtür / nf kuşak, kemer; bel; çember ceinture de sécurité
emniyet kemeri ceinture de sauvetage cankurtaran yeleği se
ceinture n.f. serrer la ceinture kemerini sıkmak ceinture,
célèbre adj. /selebr(õ) / adj ünlü, sanlı, tanınmış célèbre,
célibataire n. et adj. /selibater / adj+nmf bekâr, erden célibataire,
célibataire adj. et n. /selibater / adj+nmf bekâr, erden célibataire,
cendrier n.m. /sañdriye / nm küllük cendrier,
cendrier n.m. /sañdriye / nm küllük cendrier,
/sañ / num yüz cent pour cent yüzde yüz, tamamıyla cent et
cent adj. nom. cent fois defalarca pour cent yüzde (%) cent,
/sañ / num yüz cent pour cent yüzde yüz, tamamıyla cent et
cent ime cent fois defalarca pour cent yüzde (%) cent,
/sañtimetr(õ) / nm santimetre; mezura, metre şeridi
centimètre n.m. centimètre,
, e/sañtral / adj merkezde olan, merkezi; başlıca * nf (elektrik)
santral * nm (telefon) santral chauffage central merkezi
ısıtma, kalorifer centrale électrique elektrik santralı centrale
central adj. nucléaire nükleer santral central,
, e/sañtral / adj merkezde olan, merkezi; başlıca * nf (elektrik)
santral * nm (telefon) santral chauffage central merkezi
ısıtma, kalorifer centrale électrique elektrik santralı centrale
central e nucléaire nükleer santral central,
centrale n.f. elektrik santralı centrale nucléaire,

44
/sañtr(õ) / nm özek, merkez, orta centre commercial alışveriş
merkezi centre culturel kültür merkezi centre de gravité ağırlık
merkezi centre hospitalier hastane kompleksi centre sportif
spor merkezi centres nerveux sinir merkezleri demi-centre
centre n.m. santrhaf le parti du centre merkez parti
/sañtr(õ) / nm özek, merkez, orta centre commercial alışveriş
merkezi centre culturel kültür merkezi centre de gravité ağırlık
merkezi centre hospitalier hastane kompleksi centre sportif
spor merkezi centres nerveux sinir merkezleri demi-centre
centre n.m. santrhaf le parti du centre merkez parti
cèpe n.m. /sep / nm kuzumantarı cèpe,
/seramik / adj çömlekçilik+ * nf çömlekçilik; çömlek
céramique n.f. céramique,
/serkl(õ) / nm daire; çember; toplantı, dernek; çevre cercle
vicieux kısırdöngü cercle polair kutup dairesi en cercle halka
cercle n.m. olarak cercle,
céréale n.f. /sereal / nf tahıl, hububat céréale,
cerise n.f. /sõriz / nf kiraz cerise,
cerne n.m. /sern(õ) / nm halka; (ağaçta) yaş halkası cerné,
cerné adj. /sern(õ) / nm halka; (ağaçta) yaş halkası cerné,
, e/serteñ, en / adj kesin, muhakkak, şüphesiz; emin; bazı, bir
certain adj. certains pron bazıları, kimileri certain,
, e/serteñ, en / adj kesin, muhakkak, şüphesiz; emin; bazı, bir
certain adj. certains pron bazıları, kimileri certain,
/sertifika / nm sertifika, belge; tasdikname; diploma certificat
daptitude yeterlik belgesi certificat de domicile ikametgâh
kâğıdı certificat de travail çalışma belgesi certificat de
vaccination aşi kâğıdı certificat médical sağlık raporu
certificat n.m. certificat,
/sertifye / v doğrulamak, gerçeklemek, tasdik etmek,
certifier v. onaylamak certifier,
certitude n.f. /sertitüd / nf doğruluk, gerçeklik, kesinlik certitude,
, x/servo / nm beyin; zekâ cerveau électronique elektronik
cerveau n.m. beyin cerveau,
cessez-le-feu n.m. /seselfö / nm inv ateşkes cessez-le-feu,
Cfurriculum]
Vfitaej n.m. ,
/şagren / nm üzüntü, keder , e/şagreÅ„, in / adj üzgün, kederli
chagrin n.m. avoir du chagrin üzüntülü olmak chagrin,
/şagren / nm üzüntü, keder , e/şagreÅ„, in / adj üzgün, kederli
chagrin n.m. avoir du chagrin üzüntülü olmak chagrin,
/şagren / nm üzüntü, keder , e/şagreÅ„, in / adj üzgün, kederli
chagrin n.m. avoir du chagrin üzüntülü olmak chagrin,
chagriner v. /şagrine / v üzmek, kederlendirmek chagriner,
/şen / nf zincir; köstek; kilit, kenet; (radyoTV) kanal chaîne de
montagne sıradağ chaîne stéréophonique müzik seti
condamner à la chaîne kürek cezasına çarptırmak faire la
chaîne n.f. chaîne sıralanmak mettre à la chaîne zincire vurmak chaîne,
/şen / nf zincir; köstek; kilit, kenet; (radyoTV) kanal chaîne de
chaîne n.f. montagne sıradağ chaîne stéréophonique müzik seti

45
condamner à la chaîne kürek cezasına çarptırmak faire la
chaîne sıralanmak mettre à la chaîne zincire vurmak chaîne,
/şen / nf zincir; köstek; kilit, kenet; (radyoTV) kanal chaîne de
montagne sıradağ chaîne stéréophonique müzik seti
condamner à la chaîne kürek cezasına çarptırmak faire la
chaîne n.f. chaîne sıralanmak mettre à la chaîne zincire vurmak chaîne,
/şez / nf sandalye, iskemle chaise électrique elektrikli
sandalye chaise à porteurs tahtırevan chaise longue şezlong
chaise n.f. chaise percée lazımlıklı sandalye chaise,
/şez / nf sandalye, iskemle chaise électrique elektrikli
sandalye chaise à porteurs tahtırevan chaise longue şezlong
chaise n.f. chaise percée lazımlıklı sandalye chaise,
/şalör / nf ısı, hararet, sıcaklık; sıcak hava; ateş; mec.
coşkunluk, ateşlilik, gayret dans la chaleur de en şiddetli
chaleur n.f. anında chaleur,
/şalör / nf ısı, hararet, sıcaklık; sıcak hava; ateş; mec.
coşkunluk, ateşlilik, gayret dans la chaleur de en şiddetli
chaleur n.f. anında chaleur,
/şaÅ„br(Å‘) / nf oda, yatak odası; koğuş; meclis; (mahkemede)
daire; hazne chambre à air iç lastik chambre à coucher yatak
odası chambre à gaz gaz odası chambre à un lit tek yataklı
oda chambre damis konuk odası chambre des députés
chambre n.f. temsilciler meclisi, avam kamarası chambre des
/şaÅ„br(Å‘) / nf oda, yatak odası; koğuş; meclis; (mahkemede)
daire; hazne chambre à air iç lastik chambre à coucher yatak
odası chambre à gaz gaz odası chambre à un lit tek yataklı
oda chambre damis konuk odası chambre des députés
chambre n.f. temsilciler meclisi, avam kamarası chambre des
chameau n.m. , x/şamo / nm deve chameau,
chameau n.m. , x/şamo / nm deve chameau,
/şan / nm tarla; alan à tout bout de champ yerli yersiz, her
zaman champ daviation hava meydanı champ de bataille
savaş meydanı champ de courses hipodrom champ de mars
talim alanı champ magnétique manyetik alan donner libre
champs serbest bırakmak se battre en champ clos düello
champ n.m. etmek sur-le
champagne n.m. /şaÅ„pany / nm şampanya champagne,
champagne n.m. /şaÅ„pany / nm şampanya champagne,
champagne n.m. /şaÅ„pany / nm şampanya champagne,
/şaÅ„pinyoÅ„ / nm mantar; gaz pedalı champignon de couche
şişe mantarı champignon vénéneux zehirli mantar
champignon n.m. champignon,
/şaÅ„pinyoÅ„ / nm mantar; gaz pedalı champignon de couche
şişe mantarı champignon vénéneux zehirli mantar
champignon n.m. champignon,
champion n. , ne/şaÅ„pyoÅ„, oñ / adj+nmf şampiyon; savunucu champion,
champion n. , ne/şaÅ„pyoÅ„, oñ / adj+nmf şampiyon; savunucu champion,
champion ne , ne/şaÅ„pyoÅ„, oñ / adj+nmf şampiyon; savunucu champion,
championnat n.m. /şaÅ„pyona / nm şampiyonluk yarışması championnat,
championnat n.m. /şaÅ„pyona / nm şampiyonluk yarışması championnat,

46
/şaÅ„s / nf rastlantı; talih, şans, kısmet; olasılık, ihtimal,
tesadüf avoir de la chance talihi olmak bonne chance! iyi
şanslar!, şansın açık olsun! courir la chance tehlikeyi göze
chance n.f. almak chance,
/şaÅ„s / nf rastlantı; talih, şans, kısmet; olasılık, ihtimal,
tesadüf avoir de la chance talihi olmak bonne chance! iyi
şanslar!, şansın açık olsun! courir la chance tehlikeyi göze
chance n.f. almak chance,
/şaÅ„j / nm değişme, değiştirme; değiş tokuş; kambiyo;
sarraflık bureau de change de monnaie döviz bürosu donner
le change aldatmak, oyun etmek prendre le change
change n.m aldatılmak, oyuna gelmek change,
/şaÅ„j / nm değişme, değiştirme; değiş tokuş; kambiyo;
sarraflık bureau de change de monnaie döviz bürosu donner
le change aldatmak, oyun etmek prendre le change
change n.m. aldatılmak, oyuna gelmek change,
/şaÅ„j / nm değişme, değiştirme; değiş tokuş; kambiyo;
sarraflık bureau de change de monnaie döviz bürosu donner
le change aldatmak, oyun etmek prendre le change
change n.m. aldatılmak, oyuna gelmek change,
changeant adj. , e/şaÅ„jaÅ„, añt / adj değişken, kararsız changeant,
changeante) adj. ,
/şaÅ„jmaÅ„ / nm değiştirme; değişiklik; aktarma changement
changement n m. dadresse adres değiştirme changement,
/şaÅ„jmaÅ„ / nm değiştirme; değişiklik; aktarma changement
changement n.m. dadresse adres değiştirme changement,
/şaÅ„je / v değiştirmek; çevirmek; aktarma yapmak; değişmek
changer de direction yönünün değiştirmek changer didée
fikrini değiştirmek changer de vitesse vites değiştirmek
changer de visage yüzü renkten renge girmek, bozulmak se
changer v. changer üstünü değişmek
/şaÅ„je / v değiştirmek; çevirmek; aktarma yapmak; değişmek
changer de direction yönünün değiştirmek changer didée
fikrini değiştirmek changer de vitesse vites değiştirmek
changer de visage yüzü renkten renge girmek, bozulmak se
changer se changer üstünü değişmek
/şaÅ„je / v değiştirmek; çevirmek; aktarma yapmak; değişmek
changer de direction yönünün değiştirmek changer didée
fikrini değiştirmek changer de vitesse vites değiştirmek
changer de visage yüzü renkten renge girmek, bozulmak se
changer se changer üstünü değişmek
chanson n.f. /şaÅ„soÅ„ / nm türkü, şarkı chanson,
chanson n.f. /şaÅ„soÅ„ / nm türkü, şarkı chanson,
/şan / nm ezgi; beste; şarki chant populaire halk türküsü
chant n m. chant,
/şan / nm ezgi; beste; şarki chant populaire halk türküsü
chant n.m. chant,
chantage n.m. /şaÅ„taj / nm şantaj chantage,
/şaÅ„te / v şarki söylemek faire chanter qn şantaj yapmak
chanter v. pain à chanter mayasız ekmek chanter,
/şaÅ„te / v şarki söylemek faire chanter qn şantaj yapmak
chanter v. pain à chanter mayasız ekmek chanter,

47
/şaÅ„te / v şarki söylemek faire chanter qn şantaj yapmak
chanter v. pain à chanter mayasız ekmek chanter,
chanteur n. , euse/şaÅ„tör, öz / nmf şarkıcı chanteur,
chanteur n. , euse/şaÅ„tör, öz / nmf şarkıcı chanteur,
chanteur #AD? , euse/şaÅ„tör, öz / nmf şarkıcı chanteur,
/şaÅ„tye / nm şantiye; odun kömür deposu mettre un travail
chantier n.m. en chantier işe başlamak chantier,
/şapo / nm şapka; (yazı) başlık chapeau de feutre fötr şapka
chapeau n.m. chapeau,
/şapo / nm şapka; (yazı) başlık chapeau de feutre fötr şapka
chapeau n.m. chapeau,
/şapo / nm şapka; (yazı) başlık chapeau de feutre fötr şapka
chapeau* interj. chapeau,
/şapitr(Å‘) / nm (kitap) bölüm, kısım; rahip meclisi; meclis;
konu avoir voix au chapitre söz sahibi olmak, söyleyecek
chapitre n.m. sözü olmak chapitre,
/şapitr(Å‘) / nm (kitap) bölüm, kısım; rahip meclisi; meclis;
konu avoir voix au chapitre söz sahibi olmak, söyleyecek
chapitre n.m. sözü olmak chapitre,
charcuterie n.f. /şarkütri / nf şarküteri; domuz eti ürünleri charcuterie,
charcuterie n.f. /şarkütri / nf şarküteri; domuz eti ürünleri charcuterie,
charcutier n. , ère/şarkütye, yer / nmf domuz kasabı charcutier,
/şarj(Å‘) / nf yük; yüküm, yükümlülük, mükellefiyet; görev;
memuriyet; itham, suçlama; (silah) doldurma; saldırma;
hücum borusu à charge de şartıyla, koşuluyla à ma charge
kendi hesabıma avoir la charge de sorumluluğunu yüklenmek
chargé e être à charge à qn masrafa sokmak; yük olm
/şarje / v yüklemek; doldurmak; hücum etmek, saldırmak;
itham etmek; görevlendirmek; (silah) doldurmak se charger
charger v. yüklenmek; (silah) doldurulmak; (iş) üstüne almak charger,
/şaryo / nm yük arabası; (bebek) yürüteç; şaryo chariot à
bagage bagaj arabası chariot élévateur yük kaldırma arabası
chariot n.m. chariot,
/şaryo / nm yük arabası; (bebek) yürüteç; şaryo chariot à
bagage bagaj arabası chariot élévateur yük kaldırma arabası
chariot n.m. chariot,
charmant adj. , e/şarmaÅ„, añt / adj hoş, sevimli, tatlı charmant,
/şarm(Å‘) / nm büyü; sevimlilik, çekicilik, tatlılık charmes nmpl
charme n.m. güzellik se porter comme un charme turp gibi olmak charme,
/şarm(Å‘) / nm büyü; sevimlilik, çekicilik, tatlılık charmes nmpl
charme n.m. güzellik se porter comme un charme turp gibi olmak charme,
chasse d'eau n.f. avcı uçağı chasse,
chasse-neige n.m. /şasnej / nm inv kar küreme aygıtı, kar tarağı chasse-neige,
/şa / nm kedi à bon chat bon rat ava giden avlanır appeler un
chat un chat dobra dobra söylemek chat chaudé craint leau
froide sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer le chat parti
les souris dansent kedinin olmadığı yerde fareler cirit oynar
chat n.m. chat,
/şa / nm kedi à bon chat bon rat ava giden avlanır appeler un
chat n.m. chat un chat dobra dobra söylemek chat chaudé craint leau

48
froide sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer le chat parti
les souris dansent kedinin olmadığı yerde fareler cirit oynar
chat,
/şa / nm kedi à bon chat bon rat ava giden avlanır appeler un
chat un chat dobra dobra söylemek chat chaudé craint leau
froide sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer le chat parti
les souris dansent kedinin olmadığı yerde fareler cirit oynar
chat n.m. chat,
châtain adj. , e/şateÅ„, en / adj kestanerenginde châtain,
châtain adj. , e/şateÅ„, en / adj kestanerenginde châtain,
/şato / nm şato; saray; büyük köşk château deau su haznesi,
su deposu château de cartes dayanıksız şey, entipüften
château n.m. château fort hisar château,
/şato / nm şato; saray; büyük köşk château deau su haznesi,
su deposu château de cartes dayanıksız şey, entipüften
château n.m. château fort hisar château,
chatoyant adj. , e/şatuayaÅ„, añt / adj pırıldayan, harelenen chatoyant,
chatte n.f. /şat / nf dişi kedi chatte,
, e/şo, şod / adj sıcak; sıcak tutan; mec. hararetli, heyecanlı;
yeni, taze * nm sıcaklık avoir chaud ısınmak pleurer à
chaudes larmes hüngür hüngür ağlamak tenir au chaud sıcak
chaud adj. yerde tutmak chaud,
, e/şo, şod / adj sıcak; sıcak tutan; mec. hararetli, heyecanlı;
yeni, taze * nm sıcaklık avoir chaud ısınmak pleurer à
chaudes larmes hüngür hüngür ağlamak tenir au chaud sıcak
chaud adj. yerde tutmak chaud,
, e/şo, şod / adj sıcak; sıcak tutan; mec. hararetli, heyecanlı;
yeni, taze * nm sıcaklık avoir chaud ısınmak pleurer à
chaudes larmes hüngür hüngür ağlamak tenir au chaud sıcak
chaud e yerde tutmak chaud,
/şofaj / nm yakıt, yakacak; ısıtma chauffage au gaz doğalgazlı
ısıtma chauffage à lélectricité elektrikli ısıtma chauffage au
charbon katı yakıtlı ısıtma chauffage central merkezi ısıtma
chauffage n.m. chauffage par le sol yerden ısıtma chauffage,
/şofe / v ısıtmak, kızdırmak; çalıştırmak; ısınmak, kızmak;
chauffer v. hızlanmak se chauffer ısınmak chauffer,
chauffeur n.m. /şoför / nm ateşçi; şoför chauffeur,
chauffeur n.m. /şoför / nm ateşçi; şoför chauffeur,
/şose / v (ayağa) giymek; ayakkabı giydirmek; (ayağa) olmak,
oturmak chausser grand ayağa bol olmak chausser bien
chausser v. ayağa dar olmak se chausser ayakkabısını giymek chausser,
chaussette n.f. /şoset / nf kısa konçlu çorap, şoset chaussette,
chaussette n.f. /şoset / nf kısa konçlu çorap, şoset chaussette,
/şosür / nf ayakkabı chaussure à crampons kramponlu
ayakkabı la chaussure ayakkabı sanayii chaussures à
semelle de cuir kösele ayakkabı chaussure de ski kayak
ayakkabısı chaussures de sport spor ayakkabı trouver
chaussure n.f. chaussure à son pied tam aradığını bulmak chaus
/şosür / nf ayakkabı chaussure à crampons kramponlu
ayakkabı la chaussure ayakkabı sanayii chaussures à
chaussure n.f. semelle de cuir kösele ayakkabı chaussure de ski kayak

49
ayakkabısı chaussures de sport spor ayakkabı trouver
chaussure à son pied tam aradığını bulmak chaus
chauve adj. /şov / adj kel, dazlak chauve,
adj. et n
chauvin m. , e/şoveÅ„, in / adj şoven chauvin,
chauvinisme n.m /şovinism(Å‘) / nm şovenlik chauvinisme,
/şef / nm baş, başkan, şef; temel madde; kurucu au premier
chef son derece chef de cabinet özel kalem müdürü chef de
cuisine aşçıbaşı chef détat-major Genelkurmay Başkani chef
datelier ustabaşi chef déquipe grup lideri chef de famille aile
Chef n. reisi chef de gare istasyon müdürü chef
/şef / nm baş, başkan, şef; temel madde; kurucu au premier
chef son derece chef de cabinet özel kalem müdürü chef de
cuisine aşçıbaşı chef détat-major Genelkurmay Başkani chef
datelier ustabaşi chef déquipe grup lideri chef de famille aile
chef n.m. reisi chef de gare istasyon müdürü chef
/şef / nm baş, başkan, şef; temel madde; kurucu au premier
chef son derece chef de cabinet özel kalem müdürü chef de
cuisine aşçıbaşı chef détat-major Genelkurmay Başkani chef
datelier ustabaşi chef déquipe grup lideri chef de famille aile
chef n.m. reisi chef de gare istasyon müdürü chef
chef
[d'orchestre] n. son derece chef,
chef-d'œuvre n.m. son derece chef,
chef-d'œuvre n.m. son derece chef,
chelem n.m. grand slam,
chemin de fer n.m. demiryolu chemin de fer,
/şÅ‘mine / nf şömine, ocak; baca cheminée des fées
cheminée n.f. peribacası cheminée,
/şÅ‘miz / nf gömlek; zarf; kılıf chemise de nuit gecelik
chemise n.f. chemise,
/şÅ‘miz / nf gömlek; zarf; kılıf chemise de nuit gecelik
chemise n.f. chemise,
/şÅ‘miz / nf gömlek; zarf; kılıf chemise de nuit gecelik
chemise n.f. chemise,
chemisier n.m. /şÅ‘mizye / nm kadın gömleği, bluz chemisier,
chemisier n.m. /şÅ‘mizye / nm kadın gömleği, bluz chemisier,
/şek / nm çek carnet de chèque çek defteri chèque au porteur
hamiline çek chèque bancaire banka çeki chèque de voyage
seyahat çeki chèque en blanc açık çek chèque postal posta
çeki chèque sans provision karşılıksız çek faire un chèque
chèque n.m. çek yazmak par chèque çekle
/şek / nm çek carnet de chèque çek defteri chèque au porteur
hamiline çek chèque bancaire banka çeki chèque de voyage
seyahat çeki chèque en blanc açık çek chèque postal posta
çeki chèque sans provision karşılıksız çek faire un chèque
chèque n.m. çek yazmak par chèque çekle
chéquier n.m. /şekye / nm çek defteri chéquier,
chéquier n.m. /şekye / nm çek defteri chéquier,

50
cher adv. , ère/şer / adj sevgili, aziz; pahalı; değerli cher,
cher adj. , ère/şer / adj sevgili, aziz; pahalı; değerli cher,
cher chère , ère/şer / adj sevgili, aziz; pahalı; değerli cher,
/şerşe / v aramak; araştırmak aller chercher getirmek
chercher la petite bête ince eleyip sık dokumak chercher à
chercher v faire yapmaya çalışmak chercher,
/şerşe / v aramak; araştırmak aller chercher getirmek
chercher la petite bête ince eleyip sık dokumak chercher à
chercher v. faire yapmaya çalışmak chercher,
, euse/şerşör, öz / nmf arayıcı, araştırmacı chercheur dor altın
chercheur n. arayıcısı chercheur,
chéri adj. et n. , e/şeri / adj sevgili ma chérie canım, canımın içi chéri,
chéri e , e/şeri / adj sevgili ma chérie canım, canımın içi chéri,
, aux/şÅ‘val, o / nm at à cheval at sırtında cheval à bascule
salıncaklı at cheval darçons atlama beygiri cheval de course
yarış atı cheval vapeur beygirgücü chevaux de bois
atlıkarınca faire du cheval ata binmek monter sur ses grands
cheval n m. chevaux küplere binmek
, aux/şÅ‘val, o / nm at à cheval at sırtında cheval à bascule
salıncaklı at cheval darçons atlama beygiri cheval de course
yarış atı cheval vapeur beygirgücü chevaux de bois
atlıkarınca faire du cheval ata binmek monter sur ses grands
cheval n.m. chevaux küplere binmek
chevalet n.m. /şÅ‘vale / nm resim sehpası chevalet,
/şÅ‘ve / nm yatağın başucu au chevet de qn başucunda
chevet n.m. lampe de chevet başucu lambası chevet,
cheveu n.m. /şÅ‘vö / nm saç teli cheveu,
cheveu n.m. /şÅ‘vö / nm saç teli cheveu,
cheveu n.m. /şÅ‘vö / nm saç teli cheveu,
/şÅ‘viy / nf ayak bileği, topuk; takoz, kama être en cheville
avec qn ile işbirliği yapmak cheville ouvrière mec. elebaşı,
cheville n.f. temel direği cheville,
/şÅ‘viy / nf ayak bileği, topuk; takoz, kama être en cheville
avec qn ile işbirliği yapmak cheville ouvrière mec. elebaşı,
cheville n.f. temel direği cheville,
/şÅ‘viy / nf ayak bileği, topuk; takoz, kama être en cheville
avec qn ile işbirliği yapmak cheville ouvrière mec. elebaşı,
cheville n.f. temel direği cheville,
/şevro / nf keçi chévre dAngora Ankara keçisi, tiftik ménager
la chèvre et le chou herkesi memnun etmeye çalışmak
chèvre n.f. chèvre,
/şevro / nf keçi chévre dAngora Ankara keçisi, tiftik ménager
la chèvre et le chou herkesi memnun etmeye çalışmak
chèvre n.f. chèvre,
/şik / nm şıklık; ustalık * adj şık, zarif; nazik avoir le chic pour
chic adj. üstüne olmamak chic! mükemmel!, harika! chic,
/şyen / nm köpek; (silahta) horoz chien daveugle rehber
köpek chien de garde bekçi köpeği chien de policier polis
chien n.m. köpeği chien-loup kurt köpeği de chien berbat entre chien et

51
loup gün batarken temps de chien kötü hava vie de chien
sefalet içinde chien,
/şyen / nm köpek; (silahta) horoz chien daveugle rehber
köpek chien de garde bekçi köpeği chien de policier polis
köpeği chien-loup kurt köpeği de chien berbat entre chien et
loup gün batarken temps de chien kötü hava vie de chien
chien n.m. sefalet içinde chien,
/şyen / nm köpek; (silahta) horoz chien daveugle rehber
köpek chien de garde bekçi köpeği chien de policier polis
köpeği chien-loup kurt köpeği de chien berbat entre chien et
loup gün batarken temps de chien kötü hava vie de chien
chien n.m. sefalet içinde chien,
/şifon / nm kumaş parçası, çaput; paçavra chiffon à poussière
chiffon n.m. toz bezi chiffon,
/şifon / nm kumaş parçası, çaput; paçavra chiffon à poussière
chiffon n.m. toz bezi chiffon,
/şifr(Å‘) / nm rakam; şifre; tutar chiffres romains Romen
chiffre n.m. rakamları chiffre,
/şifr(Å‘) / nm rakam; şifre; tutar chiffres romains Romen
chiffre n.m. rakamları chiffre,
Chili n.m. Şili,
chilien adj. et n. Şilili,
chimie n.f. /şimi / nf kimya chimie,
chimique adj. /şimik / adj kimyasal chimique,
chimique adj. /şimik / adj kimyasal chimique,
Chine n.f. /şin / nf : la Chine çin chiné,
, e/şinua, uaz / adj çinli; çin * nm çince , e/şinua, uaz / nmf
chinois adj. et n. çinli Chinois,
chirurgical adj. , e, aux/şirürjikal, o / adj cerrahlık+, cerrahi chirurgical,
chirurgien n. /şirürjyen / nm cerrah chirurgien,
chirurgien n.m. /şirürjyen / nm cerrah chirurgien,
/şok / nm çarpma, çarpışma; şok, darbe; sarsıntı prix choc
choc n.m. şok fiyat unité de choc komando birliği choc,
/şokola / nm çikolata; çikolatalı içecek chocolat au lait sütlü
chocolat n.m. çikolata chocolat,
/şokola / nm çikolata; çikolatalı içecek chocolat au lait sütlü
chocolat n.m. çikolata chocolat,
choisir v. /şuazir / v seçmek, yeğ tutmak, tercih etmek choisir,
choisir v. /şuazir / v seçmek, yeğ tutmak, tercih etmek choisir,
/şua / nm seçme, yeğ tutma; seçim, tercih au choix beğendiği
gibi, istediği gibi de choix seçme, seçkin navoir pas le choix
başka çıkar yol olmamak sans choix ayırmaksızın de monson
choix n.m. choix benimonun seçimi choix,
chômage n.m. /şomaj / nm işsizlik être au chômage işsiz olmak chômage,
chômage n.m. /şomaj / nm işsizlik être au chômage işsiz olmak chômage,
chômeur #AD? , euse/şomör, öz / nmf işsiz chômeur,
choqué adj. beyninden vurulmuşa dönmek,

52
chorale n.f. ,
chorale n.f. ,
/şoz / nf şey, nesne, eşya; olan, olay; sorun, mesele en tout
état de choses ne olursa olsun être tout chose rahatsız olmak
chose n.f. parler de choses et dautres şurdan burdan konuşmak chose,
chou-fleur n.m. (pl choux-fleurs) /şuflör / nm karnabahar chou-fleur,
choucroute n.f. /şukrut / nf lahana turşusu choucroute,
chouette adj. /şuet / nf baykuş * adj güzel, hoş chouette,
chouette* adj. /şuet / nf baykuş * adj güzel, hoş chouette,
chrysanthème n.m. /krizañtem / nm bitk. kasımpatı, krizantem chrysanthème,
chuchotement n.m. /şüşotman / nm fısıldama, fısıltı chuchotement,
chuchoter v. /şüşote / v fısıldamak chuchoter,
/şüt / nf düşme, düşüş; yok olma, batma chute deau çağlayan
chute des feuilles yaprak dökümü, güz chute du jour gurup,
chute n.f. gün batımı chute des reins bel altı chute,
chuter v. sukut etmek, taban yapmak,
chuter v. sukut etmek, taban yapmak,
chœur n m. ,
cidre n.m. /sidr(õ) / nm elma şarabı cidre,
cidre n.m. /sidr(õ) / nm elma şarabı cidre,
cidre n.m. /sidr(õ) / nm elma şarabı cidre,
/syel / nm gök, gökyüzü; hava; cennet; tanrı cieux nmpl
gökler, tanrı katı à ciel ouvert açık havada, açıkta ciel! aman
Tanrım! le feu du ciel yıldırım remuer ciel et terre elinden
ciel n.m. geleni yapmak tomber du ciel hızır gibi yetişmek ciel,
/syel / nm gök, gökyüzü; hava; cennet; tanrı cieux nmpl
gökler, tanrı katı à ciel ouvert açık havada, açıkta ciel! aman
Tanrım! le feu du ciel yıldırım remuer ciel et terre elinden
ciel n.m. geleni yapmak tomber du ciel hızır gibi yetişmek ciel,
/syel / nm gök, gökyüzü; hava; cennet; tanrı cieux nmpl
gökler, tanrı katı à ciel ouvert açık havada, açıkta ciel! aman
Tanrım! le feu du ciel yıldırım remuer ciel et terre elinden
ciel n.m. geleni yapmak tomber du ciel hızır gibi yetişmek ciel,
cigare n.m. /sigar / nm puro, yaprak sigarası cigare,
cigarette n.f. /sigaret / nf sigara cigarette à bout filtre filtreli sigara cigarette,
cigarette n.f. /sigaret / nf sigara cigarette à bout filtre filtreli sigara cigarette,
cimetière n.m. /simetyer / nf mezarlık cimetière,
cimetière n.m. /simetyer / nf mezarlık cimetière,
ciné-club n.m. /sineklöb / m sinema derneği cine-club,
cinéaste n. film yapımcısı,
cinéaste n. film yapımcısı,
/sinema / nm sinema aller au cinéma sinemaya gitmek
cinéma n.m. cinéma danimation çizgi film cinéma,

53
/sinema / nm sinema aller au cinéma sinemaya gitmek
cinéma n.m. cinéma danimation çizgi film cinéma,
/sinema / nm sinema aller au cinéma sinemaya gitmek
cinéma n.m. cinéma danimation çizgi film cinéma,
cinémathèque n.f. ,
cinématographi
que adj. /sinematografik / adj sinemayla ilgili cinématographique,
cinéphile adj. et n. /sinefil / nmf sinemasever cinéphile,
cinglé adj. , e/señgle / adj kaçık cinglé,
/señkyem / adj beşinci * nm beşte bir * nf beşinci sınıf
cinquième adj. et n.f. cinquième,
/señkyem / adj beşinci * nm beşte bir * nf beşinci sınıf
cinquième adj. num. cinquième,
/señtr(õ) / nm (kubbedekemerde) iç eğmeç; kubbekemer
kalıbı; giysi askısı plein cintre yarım daire şeklinde kemer
cintre n.m. cintré,
circonférence n.f. /sirkoñferañs / nf çember, çevre circonférence,
circuit n.m. /sirküi / nm dolanma, dolaşım; devir; (elektrik) devre circuit,
circulaire adj. /sirküler / adj değirmi, yuvarlak * nf genelge, tamim circulaire,
/sirkülasyoñ / nf dolaşım; yayılma; gidip gelme, trafik; sürüm,
tedavül mettre en circulation piyasaya sürmek, yaymak
circulation n.f. circulation,
/sirküle / v dolaşmak, dolanmak; elden ele geçmek; gidip
circuler v. gelmek circuler,
/sirküle / v dolaşmak, dolanmak; elden ele geçmek; gidip
circuler v. gelmek circuler,
cire n.f. /sir / nf balmumu; mühür mumu; kulak kiri ciré,
/sire / v balmumu sürmek; (ayakkabı) boyamak, cilalamak
cirer v. cirer,
ciseaux n.m. /sizo / nmpl makas ciseaux à ongles tırnak makası ciseaux,
ciseaux n.m. /sizo / nmpl makas ciseaux à ongles tırnak makası ciseaux,
ciseaux n.m. /sizo / nmpl makas ciseaux à ongles tırnak makası ciseaux,
citation n.f. /sitasyoñ / nf metin aktarımı; geldiri, celp, celpname citation,
/site / nf şehir, kent; şehrin eski semti; şehir halkı droit de cité
cité n.f. yurttaşlık hakları cité,
/site / v (metin) aktarmak, nakletmek; anmak, ileri sürmek;
citer v. haber vermek; mahkemeye çağırmak citer,
citoyen n. , ne/situayeñ, en / nmf şehirli; yurttaş citoyen,
citron n.m. /sitroñ / nm limon; limon sarısı citron,
citron n.m. /sitroñ / nm limon; limon sarısı citron,
, e/sivil / adj yurttaşlar arası; sivil; medeni, yurttaşlıkla ilgili
dans le civil sivil hayatta en civil sivil olarak, sivil giysiyle
guerre civile iç savaş droits civiles medeni ve siyasi haklar
civil e mariage civil medeni nikâh civil,
, e/sivil / adj yurttaşlar arası; sivil; medeni, yurttaşlıkla ilgili
dans le civil sivil hayatta en civil sivil olarak, sivil giysiyle
guerre civile iç savaş droits civiles medeni ve siyasi haklar
civil adj. mariage civil medeni nikâh civil,

54
/sivilizasyoñ / nf uygarlık, medeniyet; uygarlaştırma,
civilisation n.f. medenileştirme civilisation,
, e/kler / adj parlak; aydınlık, ışıklı; açık (renk), temiz; saydam;
duru; anlaşılır, açık, belli * nm aydınlık, ışık * adv açıkça claire
de lune ay ışığı, mehtap en clair açıkça, açıkçası le plus clair
clair e de en önemli, en büyük bölümü mettre au clair temize çekm
, e/kler / adj parlak; aydınlık, ışıklı; açık (renk), temiz; saydam;
duru; anlaşılır, açık, belli * nm aydınlık, ışık * adv açıkça claire
de lune ay ışığı, mehtap en clair açıkça, açıkçası le plus clair
clair adj. de en önemli, en büyük bölümü mettre au clair temize çekm
/klarte / nf ışık, aydınlık; saydamlık; mec. açıklık, duruluk
clarté n.f. clarté,
/klas / nf bölüm; sınıf; derslik; ders, öğrenim; rütbe; bölük aller
en classe okula gitmek avoir de la classe nitelikli olmak
classe ouvrière çalışan sınıf, işçi sınıfı classe préparatoire
hazırlık sınıfı classe sociale sosyal sınıf classe touriste
classe n.f. ekonomik sınıf faire
/klas / nf bölüm; sınıf; derslik; ders, öğrenim; rütbe; bölük aller
en classe okula gitmek avoir de la classe nitelikli olmak
classe ouvrière çalışan sınıf, işçi sınıfı classe préparatoire
hazırlık sınıfı classe sociale sosyal sınıf classe touriste
classe n.f. ekonomik sınıf faire
/klas / nf bölüm; sınıf; derslik; ders, öğrenim; rütbe; bölük aller
en classe okula gitmek avoir de la classe nitelikli olmak
classe ouvrière çalışan sınıf, işçi sınıfı classe préparatoire
hazırlık sınıfı classe sociale sosyal sınıf classe touriste
classe n.f. ekonomik sınıf faire
classement n.m. /klasmañ / nm bölümleme, sınıflama classement,
classer v. /klase / v bölümlemek, sınıflamak classer,
classeur n.m. /klasör / nm klasör classeur,
classeur n.m. /klasör / nm klasör classeur,
adj. et /klasik / adj klasik; alışılmış, bilinen * nm klasik, klasik yazar
classique n.m. études classiques klasik eserler, klasikler classique,
adj. et /klasik / adj klasik; alışılmış, bilinen * nm klasik, klasik yazar
classique n.m. études classiques klasik eserler, klasikler classique,
clavier n.m. /klayve / nm klavye clavier,
clavier n.m. /klayve / nm klavye clavier,
clavier n.m. /klayve / nm klavye clavier,
, clef/kle / nf anahtar clef à molette maymuncuk clef de
contact kontak anahtarı clef de sol sol anahtarı clef de voûte
kilit taşi clé des champs çıkış serbestliği clef de voûte mim.
kilit taşı, anahtar taşı; mec. dayanak, temel mettre la clef sous
clé n.f. la porte gizlice kaçmak, sıvışm
, clef/kle / nf anahtar clef à molette maymuncuk clef de
contact kontak anahtarı clef de sol sol anahtarı clef de voûte
kilit taşi clé des champs çıkış serbestliği clef de voûte mim.
kilit taşı, anahtar taşı; mec. dayanak, temel mettre la clef sous
clé n.f. la porte gizlice kaçmak, sıvışm
, clef/kle / nf anahtar clef à molette maymuncuk clef de
contact kontak anahtarı clef de sol sol anahtarı clef de voûte
Clé n.f. kilit taşi clé des champs çıkış serbestliği clef de voûte mim.

55
kilit taşı, anahtar taşı; mec. dayanak, temel mettre la clef sous
la porte gizlice kaçmak, sıvışm
clé USB n.f. ,
clé [à molette] n.f. maymuncuk molette,
, e/kliyañ, añt / nmf müşteri, alıcı; müvekkil; (doktor için) hasta
client n. client,
, e/kliyañ, añt / nmf müşteri, alıcı; müvekkil; (doktor için) hasta
client n. client,
clientèle n.f. /kliyañtel / nf müşteriler, alıcılar clientèle,
clignotant n.m. /klinyotañ / nm (oto) sinyal lambaları clignotant,
clignotant adj. /klinyotañ / nm (oto) sinyal lambaları clignotant,
clignoter v. /klinyote / v göz kırpıştırmak clignoter,
/klima / nm iklim climat alpin dağ iklimi climat de mousson
climat n.m. muson iklimi climat tropical sıcak iklim climat,
climatique adj. /klimatik / adj iklimsel climatique,
clinique n.f. /klinik / adj klinik+ * nf klinik; doğum evi clinique,
/kloş / nf çan; cam kapak; (deride) kabarcık; çan biçimli şapka
cloche adj. cloche,
clôture n.f. /klotür / nf bahçe duvarı, çit; bölme, tahta perde; sınır clôture,
/klu / nm çivi; kan çıbanı clou de girofle (baharat) karanfil river
son clou à qn mat etmek, ağzının payını vermek river un clou
clou n.m. çivi çakmak un clou chasse lautre çivi çiviyi söker clou,
clouer v. /kule / v çivilemek, mıhlamak clouer,
club n.m. /klöb / nm klüp club,
club n.m. /klöb / nm klüp club,
co-voiturage n.m. ,
/koşon / nm domuz; pis adam; utanmaz adam * adj pis, rezil
cochon n.m. cochon dinde kobay cochon de lait süt domuzu cochon,
/koşon / nm domuz; pis adam; utanmaz adam * adj pis, rezil
cochon n.m. cochon dinde kobay cochon de lait süt domuzu cochon,
/koşon / nm domuz; pis adam; utanmaz adam * adj pis, rezil
cochon n.m. cochon dinde kobay cochon de lait süt domuzu cochon,
cocktail n.m. /koktel / nm kokteyl cocktail,
/kokot / nf kulplu tencere cocotte minute düdüklü tencere ma
cocotte n.f. cocotte kon. tatlım cocotte,
/kokot / nf kulplu tencere cocotte minute düdüklü tencere ma
cocotte n.f. cocotte kon. tatlım cocotte,
cocotte-minute n.f. dakikasında, hemen cocotte,
/kod / nm kod, şifre; kanun, düstur code à barres barkod code
civil medeni kanun code pénal ceza kanunu code postal
posta kodu se mettre en code(s) arabanın farlarını yakmak
code n.m. code,
/kod / nm kod, şifre; kanun, düstur code à barres barkod code
civil medeni kanun code pénal ceza kanunu code postal
posta kodu se mettre en code(s) arabanın farlarını yakmak
code n.m code,

56
/kod / nm kod, şifre; kanun, düstur code à barres barkod code
civil medeni kanun code pénal ceza kanunu code postal
posta kodu se mettre en code(s) arabanın farlarını yakmak
code n.m. code,
/kod / nm kod, şifre; kanun, düstur code à barres barkod code
civil medeni kanun code pénal ceza kanunu code postal
posta kodu se mettre en code(s) arabanın farlarını yakmak
code [postal] n.m. code,
coéquipier n. , ère/koekipye, yer / nmf takım arkadaşı coéquipier,
/kofr(õ) / nm sandık, kasa; göğüs; sandık coffre-fort çelik kasa
coffre n.m. les coffres de letat devlet hazinesi coffre,
/kofr(õ) / nm sandık, kasa; göğüs; sandık coffre-fort çelik kasa
coffre n.m. les coffres de letat devlet hazinesi coffre,
cognac n.m. /konyak / nm konyak cognac,
cognac n.m. /konyak / nm konyak cognac,
/konye / v vurmak; çakmak; çarpmak; dövmek se cogner
cogner se dövüşmek cogner,
coiffé e /kuaf / nf kadın başlığı, hotoz; şapka örtüsü coiffé,
/kuafe / v başlık giymek; başını örtmek; saçını yapmak se
coiffer şapka giymek; başını yapmak, taranmak coiffer sainte
coiffer se catherine (kız) evde kalmak coiffer,
coiffeur #AD? , euse/kuaför, öz / nmf berber, kuaför coiffeur,
coiffeur n. , euse/kuaför, öz / nmf berber, kuaför coiffeur,
coiffure n.f. /kuafür / nf başlık; saç düzeltmesi, saç biçimi coiffure,
coiffure n.f. /kuafür / nf başlık; saç düzeltmesi, saç biçimi coiffure,
/kueñ / nm köşe, bucak; takoz, kama; (para) kalıp; ayar
damgası coin du feu ocak köşesi coin de lìil göz ucu en coin
gizlice, çaktırmadan les quatre coins köşe kapmaca oyunu
coin n.m. coin,
/kueñ / nm köşe, bucak; takoz, kama; (para) kalıp; ayar
damgası coin du feu ocak köşesi coin de lìil göz ucu en coin
gizlice, çaktırmadan les quatre coins köşe kapmaca oyunu
coin n.m. coin,
coincer v. /kueñse / v sıkıştırmak, durdurmak; kıstırmak coincer,
/kol / nm yaka; boğaz, geçit col roulé balıkçı yaka faux col
col n.m. yakalık col,
/koler / nf öfke, hiddet être en colère kızgın olmak se mettre
colère n.f. en colère kızmak, öfkelenmek colère,
/koler / nf öfke, hiddet être en colère kızgın olmak se mettre
colère n.f. en colère kızmak, öfkelenmek colère,
/koler / nf öfke, hiddet être en colère kızgın olmak se mettre
colère n.f. en colère kızmak, öfkelenmek colère,
/koli / nm sandık, balya, denk, paket colis postal posta paketi,
colis n.m. koli colis,
/koli / nm sandık, balya, denk, paket colis postal posta paketi,
colis n.m. koli colis,
/kolaborasyoñ / nf işbirliği, işbirlikçilik, birlikte çalışma
collaboration n.f. collaboration,
, e/kolañ, añt / adj yapışan; iyi oturan, saran * nm (vücudu
collant adj. saran) pantolon, tayt collant,

57
, e/kolañ, añt / adj yapışan; iyi oturan, saran * nm (vücudu
collant n.m. saran) pantolon, tayt collant,
, e/kolañ, añt / adj yapışan; iyi oturan, saran * nm (vücudu
collant n.m. saran) pantolon, tayt collant,
/kol / nf çiriş, zamk, kola, tutkal; güç soru, kazık soru colle
colle n.f. forte tutkal colle,
/kol / nf çiriş, zamk, kola, tutkal; güç soru, kazık soru colle
collé adj. forte tutkal colle,
collecter v. /kolekte / v toplamak collecter,
collection n.f. /koleksyoñ / nf koleksiyon collection,
collection n.f. /koleksyoñ / nf koleksiyon collection,
collectionner v. /kolleksyone / v derlemek, koleksiyon yapmak collectionner,
collectionneur n.m. , euse/kolleksyonör, öz / nmf koleksiyoncu collectionneur,
/kolej / nm kurul; kolej; ortaokul collège eléctoral seçmenler
collège n.m. topluluğu collège,
/kolej / nm kurul; kolej; ortaokul collège eléctoral seçmenler
collège n.m. topluluğu collège,
, ne/kollejyeñ, en / adj kolejle ilgili * nmf ortaokul öğrencisi,
collégien #AD? kolej öğrencisi collégien,
collègue n. /kolleg / nm meslektaş collègue,
/kole / v zamk sürmek; yapıştırmak; susturmak; iyi oturmak;
coller v. yapışmış gibi durmak coller,
/kole / v zamk sürmek; yapıştırmak; susturmak; iyi oturmak;
coller v. yapışmış gibi durmak coller,
/kolye / nm kolye, gerdanlık; tasma collier de misère
collier n.m. yorgunluk, zahmet coup de collier büyük çaba collier,
/kolye / nm kolye, gerdanlık; tasma collier de misère
collier n.m. yorgunluk, zahmet coup de collier büyük çaba collier,
colline n.f. /kolin / nf küçük dağ, tepe colline,
collyre n.m. /kolir / nm göz damlası collyre,
Colombie n.f. /koloñbi / nf : la Colombie Kolombiya Colombie,
colonie n.f. /kokoloni / nf sömürge, koloni colonie,
/kolon / nf direk, sütun colonne vertébrale belkemiği, omurga
colonne n.f. colonne,
coloration n.f. /kolorasyoñ / nf boyama, renklendirme coloration,
/kolore / v boyamak, renk vermek se colorer renklenmek;
colorer v. kızarmak colorer,
/koñba / nm çarpışma, savaşma, kavga, boğuşma, mücadele
combat de boxe boks maçı combat de rues sokak kavgası
combat n.m combat singulier düello hors de combat saf dışı combat,
/koñba / nm çarpışma, savaşma, kavga, boğuşma, mücadele
combat de boxe boks maçı combat de rues sokak kavgası
combat n.m. combat singulier düello hors de combat saf dışı combat,
/koñbyeñ / adv ne kadar, kaç tane combien de ne kadar, kaç
combien adv. tane combien coûte ceci? bu ne kadar? combien,
adv. /koñbyeñ / adv ne kadar, kaç tane combien de ne kadar, kaç
combien interr. tane combien coûte ceci? bu ne kadar? combien,
adv. /koñbyeñ / adv ne kadar, kaç tane combien de ne kadar, kaç
combien interr. tane combien coûte ceci? bu ne kadar? combien,

58
/koñbinezoñ / nf bağdaşım, uygunlaşma; birleşme;
combinaison n.f. düzenleme; iç gömleği, kombinezon combinaison,
combiné n.m. /koñbin / nf dümen, hile, dolap combiné,
/koñble / v tepeleme doldurmak; doldurmak; tatmin etmek
combler v. combler la mesure ölçüyü aşmak combler,
comédie n.f. /komedi / nf komedi; tiyatro; temsil comédie,
, ne/komedyeñ, en / nmf komedi oyuncusu, komedyen
comédien n. comédien,
, ne/komedyeñ, en / nmf komedi oyuncusu, komedyen
comédien ne comédien,
/komañd / nf ısmarlama, sipariş; manivela commande à
distance uzaktan kumanda de commande yapmacık sur
commande n.f. commande emretmek commande,
/kom / adv gibi, kadar; aşağı yukarı; ne kadar; nasıl; -diği için;
iken comme si sanki comme ci comme ça şöyle böyle comme
comme prép. tout çok, pek tout comme tıpkı, aynı comme,
/kom / adv gibi, kadar; aşağı yukarı; ne kadar; nasıl; -diği için;
iken comme si sanki comme ci comme ça şöyle böyle comme
comme adv. tout çok, pek tout comme tıpkı, aynı comme,
/komañ / adv nasıl; niçin, neden * nm tarz; nitelik comment
comment adv. allez-vous? nasılsınız? et comment! tabii! comment,
/komañ / adv nasıl; niçin, neden * nm tarz; nitelik comment
comment adv. allez-vous? nasılsınız? et comment! tabii! comment,
adv. /komañ / adv nasıl; niçin, neden * nm tarz; nitelik comment
comment interr. allez-vous? nasılsınız? et comment! tabii! comment,
commentaire n.m. /komañter / nm açıklama, yorum commentaire,
commenter v. /komañte / v açıklamak, yorumlamak commenter,
, e/komersañ, añt / adj ticarethane+, ticaret+ * nmf tüccar,
commerçant e tacir commerçant,
, e/komersañ, añt / adj ticarethane+, ticaret+ * nmf tüccar,
commerçant n. tacir commerçant,
/komers / nm alışveriş, alımsatım, ticaret livres de commerce
commerce n.m. hesap defterleri, muhasebe defterleri commerce,
/komers / nm alışveriş, alımsatım, ticaret livres de commerce
commerce n.m. hesap defterleri, muhasebe defterleri commerce,
/komers / nm alışveriş, alımsatım, ticaret livres de commerce
commerce n.m. hesap defterleri, muhasebe defterleri commerce,
commercial adj. et n. , e, aux/komersyal, o / adj ticari commercial,
commercial adj. et n. , e, aux/komersyal, o / adj ticari commercial,
commercialiser v. /komersyalize / v ticarileştirmek commercialiser,
commère n.f. /komer / nf vaftiz anası; geveze kadın commère,
/kometr(õ) / v yapmak, işlemek; görevlendirmek; tehlikeye
commettre v. atmak se commettre şerefini tehlikeye koymak commettre,
/komisarya / nm komiserlik; karakol commissariat de police
commissariat n.m. polis karakolu commissariat,
/komisarya / nm komiserlik; karakol commissariat de police
commissariat n.m. polis karakolu commissariat,
/komisarya / nm komiserlik; karakol commissariat de police
commissariat n.m. polis karakolu commissariat,

59
/komod / adj kullanışlı, rahat, elverişli; uysal * nf konsol
commode n.f. commode,
/komod / adj kullanışlı, rahat, elverişli; uysal * nf konsol
commode n.f. commode,
, e/komöñ, ün / adj kamusal; ortak, müşterek; genel; yaygın;
bayağı, değersiz * nf aşağı halk; eklenti binalar commune
multiple ortakkat dun commun accord oybirliğiyle en commun
adj. et ortaklaşa nom commun dilb. cins ismi sens commun sağduyu
commun n.m. vivre en commun birlikte yaşamak
, e/komöñ, ün / adj kamusal; ortak, müşterek; genel; yaygın;
bayağı, değersiz * nf aşağı halk; eklenti binalar commune
multiple ortakkat dun commun accord oybirliğiyle en commun
ortaklaşa nom commun dilb. cins ismi sens commun sağduyu
commun e vivre en commun birlikte yaşamak
, ive/komünikatif, iv / adj konuşkan, açık yürekli; ondan ona
communicatif adj. geçen, bulaşıcı communicatif,
/komünikasyoñ / nf iletme; bildirme; bildiri, genelge; iletişim
communication téléphonique telefon görüşmesi
communication n.f. communication,
/komünikasyoñ / nf iletme; bildirme; bildiri, genelge; iletişim
communication téléphonique telefon görüşmesi
communication n.f. communication,
/komünikasyoñ / nf iletme; bildirme; bildiri, genelge; iletişim
communication téléphonique telefon görüşmesi
communication n.f. communication,
communiqué n.m. /komünike / nm bildiri communiqué,
/komünike / v iletmek, ulaştırmak; bildirmek; değinmek,
communiquer v. temasta bulunmak, haberleşmek communiquer,
/komünike / v iletmek, ulaştırmak; bildirmek; değinmek,
communiquer v. temasta bulunmak, haberleşmek communiquer,
compact adj. , e/koñpakt, ö / adj tıkız, sıkı, sıkışık compact,
compact adj. , e/koñpakt, ö / adj tıkız, sıkı, sıkışık compact,
compagnon #AD? /koñpanyoñ / nm arkadaş; ortak; işçi compagnon,
compassion n.f. /koñpasyoñ / nf acıma compassion,
compatibilité n.f. /koñpatibilite / nf uyuşma; uygunluk, bağdaşma compatibilité,
compatibilité n.f. /koñpatibilite / nf uyuşma; uygunluk, bağdaşma compatibilité,
compatible adj. /koñpatibl(õ) / adj uyuşan, bağdaşan compatible,
compatible adj. /koñpatibl(õ) / adj uyuşan, bağdaşan compatible,
/koñpañse / v denkleştirmek; telafi etmek, tazmin etmek
compenser v. compenser,
compétent e , e/koñpetañ, añt / adj yetkili, bilgili compétent,
compétitif adj. , ive/koñpetitif, iv / adj yarışabilir, rekabet edebilir compétitif,
compétition n.f. /koñpetisyoñ / nf müsabaka, yarışma; rekabet compétition,
compétition n.f. /koñpetisyoñ / nf müsabaka, yarışma; rekabet compétition,
compétition n.f. /koñpetisyoñ / nf müsabaka, yarışma; rekabet compétition,
, ète/koñple, et / adj tüm, tam, eksiksiz; dolu * nm tümlük,
complet adj. tamamlık; takım elbise au grand complet hiç eksiksiz complet,

60
, ète/koñple, et / adj tüm, tam, eksiksiz; dolu * nm tümlük,
complet adj. tamamlık; takım elbise au grand complet hiç eksiksiz complet,
, ète/koñple, et / adj tüm, tam, eksiksiz; dolu * nm tümlük,
complet #AD? tamamlık; takım elbise au grand complet hiç eksiksiz complet,
complice n. /koñplis / nm suçortağı; mec. yardımcı complice,
complicité n.f. /koñplisite / nf suçortaklığı complicité,
/koñplimañ / nm iltifat, övme; söylev compliments söylev
compliment n.m. compliment,
/koñplimañ / nm iltifat, övme; söylev compliments söylev
compliment n.m. compliment,
comportement n.m. /koñportõmañ / nm davranış comportement,
/koñpoze / v bileştirmek; meydana getirmek, türetmek; ödev
yapmak; uyuşmak, anlaşmak se composer bileşmek
composer v. composer,
/koñpoze / v bileştirmek; meydana getirmek, türetmek; ödev
yapmak; uyuşmak, anlaşmak se composer bileşmek
composer v. composer,
compositeur n.m. , trice/koñpozitör, tris / nmf besteci compositeur,
compositeur n.m. , trice/koñpozitör, tris / nmf besteci compositeur,
composter v. /koñposte / v zımbalamak composter,
/koñprañdr(õ) / v içine almak, kavramak, kapsamak; anlamak,
comprendre v. sezmek comprendre,
/koñprañdr(õ) / v içine almak, kavramak, kapsamak; anlamak,
comprendre v. sezmek comprendre,
/koñprañdr(õ) / v içine almak, kavramak, kapsamak; anlamak,
comprendre v. sezmek comprendre,
, e/koñprime / adj sıkıştırılmış, ezilmiş; basık * nm komprime
comprimé n.m. comprimé,
, e/koñprime / adj sıkıştırılmış, ezilmiş; basık * nm komprime
comprimé n m. comprimé,
, e/koñpri, iz / adj dahil, içinde non compris hariç service
compris adj. compris servis dahil y compris dahil compris,
, e/koñpri, iz / adj dahil, içinde non compris hariç service
compris e compris servis dahil y compris dahil compris,
comptable n. /koñtabl(õ) / nmf sayman, muhasebeci comptable,
/koñtañ / adj peşin argent comptant peşin para payer
comptant adv. comptant peşin ödemek comptant,
/koñt / nm hesap; sayı; mec. çıkar, kâr, kazanç à bon compte
ucuza à ce compte buna göre à compte de hesabına au bout
du compte eninde sonunda compte courant cari hesap
compte courant postal posta çeki hesabı compte rendu rapor;
compte n.m. tutanak de compte à demi yarı yarıya paylaşarak en fin
/koñt / nm hesap; sayı; mec. çıkar, kâr, kazanç à bon compte
ucuza à ce compte buna göre à compte de hesabına au bout
du compte eninde sonunda compte courant cari hesap
compte courant postal posta çeki hesabı compte rendu rapor;
compte n.m. tutanak de compte à demi yarı yarıya paylaşarak en fin
/koñt / nm hesap; sayı; mec. çıkar, kâr, kazanç à bon compte
ucuza à ce compte buna göre à compte de hesabına au bout
compte n.m. du compte eninde sonunda compte courant cari hesap

61
compte courant postal posta çeki hesabı compte rendu rapor;
tutanak de compte à demi yarı yarıya paylaşarak en fin
/koñte / v saymak, hesap etmek; ödemek; tasarlamak; içine
almak; sayılmak; niyet etmek à compter de -den başlayarak,
itibaren compter pour yerine geçmek, sayılmak compter sur
compter v. güvenmek, bel bağlamak compter,
/koñte / v saymak, hesap etmek; ödemek; tasarlamak; içine
almak; sayılmak; niyet etmek à compter de -den başlayarak,
itibaren compter pour yerine geçmek, sayılmak compter sur
compter v. güvenmek, bel bağlamak compter,
/koñsañtrasyoñ / nf toplama, yığma; tekelleşme; yoğunlaşma;
derişme; koyulaşma camp de concentration toplama kampı
concentration n.f. concentration,
adj. et , e/koñsañtre / adj koyulaştırılmış, derişik, konsantre
concentré n.m. concentré de tomates domates püresi concentré,
/koñsañtre / v bir noktada toplanmak, deriştirmek; ask.
yığınak yapmak; koyulaştırmak concentrer sa colère öfkesini
tutmak, belli etmemek se concentrer derin düşünceye dalmak
concentrer se concentrer,
/koñsepsyoñ / nf gebe kalış; anlama yetisi, anlayış; görüş
conception n.f. conception,
/koñser / nm konser; birlik, uyuşma de concert birlikte, el
concert n.m. birliğiyle, anlaşarak concert,
/koñser / nm konser; birlik, uyuşma de concert birlikte, el
concert n.m. birliğiyle, anlaşarak concert,
/koñser / nm konser; birlik, uyuşma de concert birlikte, el
concert n.m birliğiyle, anlaşarak concert,
/koñsõvuar / v gebe kalmak; mec. tasarlamak, kafasında
concevoir v. kurmak, yaratmak; akıl erdirmek concevoir,
concierge n. /koñsyerj / nm kapıcı concierge,
concluant adj. , e/koñklüañ, añt / adj inandırıcı concluant,
/koñklür / v bitirmek, tamamlamak; sonuca bağlamak; yargıya
varmak, kararını bildirmek conclure qch de qch -den ...
conclure v. sonucunu çıkarmak conclure,
concombre n.m. /koñkoñbr(õ) / nm hıyar, salatalık concombre,
concombre n.m. /koñkoñbr(õ) / nm hıyar, salatalık concombre,
/koñkur / nm rastlaşma; el birliği, işbirliği; yarışma, yarış,
müsabaka; sınav concours hippique konkuripik, binicilik
concours n.m. yarışması concours,
/koñkur / nm rastlaşma; el birliği, işbirliği; yarışma, yarış,
müsabaka; sınav concours hippique konkuripik, binicilik
concours n.m. yarışması concours,
/koñkübinaj / nm nikâhsız karı kocalık, nikâhsız yaşama
concubinage n.m. concubinage,
concurrence n.f. /koñkürañs / nf yarışma, rekabet, çekişme concurrence,
/koñkürañse / v yarışmak, rekabet etmek, çekişmek
concurrencer v. concurrencer,
, e/koñkürañ, añt / adj rakip * nmf yarışmacı, yarışçı; aday
concurrent n.m. concurrent,
/koñdane / v hüküm giydirmek, mahkûm etmek; kınamak;
yasaklamak; ölüme mahkûm etmek; umutsuz göstermek
condamner v. condamner,

62
condiment n.m. /koñdimañ / nm baharat condiment,
condiment n.m. /koñdimañ / nm baharat condiment,
condoléances n.f. taziye,
, trice/koñdüktör, tris / adj iletici * nmf sürücü, şoför; operatör,
conducteur n. işletmen * nm kondüktör conducteur,
, trice/koñdüktör, tris / adj iletici * nmf sürücü, şoför; operatör,
conducteur #AD? işletmen * nm kondüktör conducteur,
/koñduir / v götürmek, ulaştırmak; yönetmek, yürütmek; (taşıt)
sürmek; kılavuzluk etmek conduire à sonu -e varmak
conduire la barque iş başında bulunmak se conduire
conduire v. davranmak conduire,
/koñduir / v götürmek, ulaştırmak; yönetmek, yürütmek; (taşıt)
sürmek; kılavuzluk etmek conduire à sonu -e varmak
conduire la barque iş başında bulunmak se conduire
conduire v. davranmak conduire,
/koñduir / v götürmek, ulaştırmak; yönetmek, yürütmek; (taşıt)
sürmek; kılavuzluk etmek conduire à sonu -e varmak
conduire la barque iş başında bulunmak se conduire
conduire v. davranmak conduire,
/konferañs / nf konuşma, konferans, toplantı conférence de
conférence n.f. presse basın konferansı conférence,
/koñfyañs / nf güven, itimat; emniyet avoir confiance en güven
beslemek confiance en soi kendine güven de confiance
güvenle faire confiance güvenmek voter la confiance
confiance n.f. güvenoyu vermek confiance,
/koñfyañs / nf güven, itimat; emniyet avoir confiance en güven
beslemek confiance en soi kendine güven de confiance
güvenle faire confiance güvenmek voter la confiance
confiance n.f. güvenoyu vermek confiance,
confiât n.m. ,
configuration n.f. /koñfigürasyoñ / nf dış görünüş, biçim configuration,
/koñfirme / v doğrulamak, tasdik etmek, onaylamak se
confirmer v. confirmer doğrulanmak confirmer,
/koñfirme / v doğrulamak, tasdik etmek, onaylamak se
confirmer v. confirmer doğrulanmak confirmer,
, e/koñfi, it / adj şekerleme yapılmış * nm kavurma (et) fruits
confit n.m. confits meyve şekerlemesi confit,
confiture n.f. /koñfitür / nf reçel confiture doranges portakal reçeli confiture,
confiture n.f. /koñfitür / nf reçel confiture doranges portakal reçeli confiture,
conflit n.m. /koñfli / nm çarpışma, çatışma; anlaşmazlık conflit,
conflit n.m. /koñfli / nm çarpışma, çatışma; anlaşmazlık conflit,
/koñfoñdr(õ) / v karıştırmak; ayırt edememek; yanıltmak;
şaşırtmak se confondre karışmak, birleşmek se en excuses
confondre v. bin bir özür dilemek confondre,
confortable adj. /koñfortabl(õ) / adj rahat, konforlu confortable,
confortable adj. /koñfortabl(õ) / adj rahat, konforlu confortable,
, e/konfü, üz / adj karışık; anlaşilmaz, belirsiz; bulanık;
confus adj. mahcup confus,

63
/koñfüzyoñ / nf karışıklık, anlaşılmazlık; karıştırma; yanılma;
utanma, utangaçlık en confusion karışık halde confusion
confusion n.f. mentale zihin bulanıklığı confusion,
/koñje / nm izin; tatil; işten çıkarma, yol verme; veda; askerlik
hizmet dönemi congé de maladie hastalık izni congé de
maternité doğum izni congés payés ücretli izin en congé
congé en.m. tatilde, izinde prendre congé veda etmek congé,
/koñje / nm izin; tatil; işten çıkarma, yol verme; veda; askerlik
hizmet dönemi congé de maladie hastalık izni congé de
maternité doğum izni congés payés ücretli izin en congé
congé n.m. tatilde, izinde prendre congé veda etmek congé,
congélateur n.m. /koñjelatör / nm dondurucu, dipfriz congélateur,
congélateur n.m. /koñjelatör / nm dondurucu, dipfriz congélateur,
congère n.f. kar yığıntısı, kürtün,
, e/koñjueñ, eñt / adj birleşmiş, bitişmiş, bitişik * nmf karı koca,
conjoint e eş conjoint,
conjoncture n.f. /koñjoñktür / nf rastlaşma; fırsat, elverişli durum conjoncture,
/konesañs / nf tanıma, bilme; bilgi; tanıdık, bildik; kendini
bilme connaissances nfpl geniş bilgi à ma connaissance
bildiğime kadarıyla connaissance de cause bilerek, bile bile
de connaissance tanıdık, bildik en connaissance de cause
connaissance n.f. yaptığını bilerek être de sa connaissance tanıdı
/konesañs / nf tanıma, bilme; bilgi; tanıdık, bildik; kendini
bilme connaissances nfpl geniş bilgi à ma connaissance
bildiğime kadarıyla connaissance de cause bilerek, bile bile
de connaissance tanıdık, bildik en connaissance de cause
connaissance n.f. yaptığını bilerek être de sa connaissance tanıdı
/konetr(õ) / v tanımak; bilmek faire connaître ortaya çıkarmak
ne plus se connaître öfkeden gözü dönmek, kendini
kaybetmek se connaître kendini tanımak se faire connaître
connaître v. sivrilmek, ününü yaymak, kendini göstermek connaître,
/konetr(õ) / v tanımak; bilmek faire connaître ortaya çıkarmak
ne plus se connaître öfkeden gözü dönmek, kendini
kaybetmek se connaître kendini tanımak se faire connaître
connaître v. sivrilmek, ününü yaymak, kendini göstermek connaître,
/konetr(õ) / v tanımak; bilmek faire connaître ortaya çıkarmak
ne plus se connaître öfkeden gözü dönmek, kendini
kaybetmek se connaître kendini tanımak se faire connaître
connaître se sivrilmek, ününü yaymak, kendini göstermek connaître,
/konekte / v (borukablo) birleştirmek, birbirine bağlamak
connecter v. connecter,
connexion n.f. /koneksyoñ / nf bağlantı, ilgi; birlik connexion,
connexion n.f. /koneksyoñ / nf bağlantı, ilgi; birlik connexion,
connu e , e/konü / adj bilinen; ünlü, tanınmış; şüphesiz connu,
/koñsakre / v adamak; kutsamak, takdis etmek; onaylamak;
yer vermek, yerleştirmek se consacrer kendini vermek,
consacrer v. adamak, vakfetmek consacrer,
/koñsyañs / nf bilinç, şuur; bulunç, vicdan avoir conscience de
farkında olmak avoir la conscience large hoşgörülü olmak en
conscience n.f. conscience doğrusu, açıkçası faire conscience de kuruntu

64
yapmak liberté de conscience inanç özgürlüğü mettre sur la
conscience sorumlu tutmak par acquit d
consciencieux adj , euse/koñsyañsyö, öz / adj vicdanlı consciencieux,
conscient adj. , e/koñsyañ, añt / adj bilen; bilinçli conscient,
/koñsey / nm öğüt, nasihat, tavsiye; arzu, niyet; meclis,
konsey, kurul conseil dadministration yönetim kurulu conseil
de classe öğretmenler kurulu conseil de discipline disiplin
kurulu conseil des ministres bakanlar kurulu conseil détat
conseil n.m. danıştay conseil général il meclisi conseil munici
/koñsey / nm öğüt, nasihat, tavsiye; arzu, niyet; meclis,
konsey, kurul conseil dadministration yönetim kurulu conseil
de classe öğretmenler kurulu conseil de discipline disiplin
kurulu conseil des ministres bakanlar kurulu conseil détat
conseil n.m. danıştay conseil général il meclisi conseil munici
/koñseye / v öğüt vermek, öğütlemek, salık vermek, tavsiye
etmek , ère/koñseye, yer / nmf danışman; müşavir; kurul
conseiller v. üyesi conseiller matrimonial evlilik danışmanı conseiller,
/koñseye / v öğüt vermek, öğütlemek, salık vermek, tavsiye
etmek , ère/koñseye, yer / nmf danışman; müşavir; kurul
conseiller #AD? üyesi conseiller matrimonial evlilik danışmanı conseiller,
/koñseye / v öğüt vermek, öğütlemek, salık vermek, tavsiye
etmek , ère/koñseye, yer / nmf danışman; müşavir; kurul
conseiller v. üyesi conseiller matrimonial evlilik danışmanı conseiller,
/koñservatuar / nm konservatuvar; koruma altındaki bölge
conservatoire n.m. conservatoire,
/koñservatuar / nm konservatuvar; koruma altındaki bölge
conservatoire n.m. conservatoire,
/koñserv / nm konserve conserves de poisson konserve balık
de conserve birlikte en conserve konserve, konserve olarak
conserve n.f. conserve,
/koñserv / nm konserve conserves de poisson konserve balık
de conserve birlikte en conserve konserve, konserve olarak
conserve n.f. conserve,
/koñserv / nm konserve conserves de poisson konserve balık
de conserve birlikte en conserve konserve, konserve olarak
conservé adj. conserve,
console de jeux n.f. ,
/koñsole / v avundurmak, teselli etmek se consoler avunmak,
consoler v. teselli bulmak consoler,
consommateur n.m. , trice/koñsomatör, tris / nmf tüketici; müşteri consommateur,
consommation n.f. /koñsomasyoñ / nf tüketme; bitim; içilen şey consommation,
/koñstate / v gerçekliğini göstermek; meydana çıkarmak;
constater v. yazıya geçirmek constater,
/koñstitüsyoñ / nf bileşim, terkip; yapı, bünye; kurma,
constitution n.f. meydana getirme; anayasa constitution,
construction n.f. /koñstrüksiyoñ / nf yapılış; yapma; yapı; bina construction,
consultante) n. ,
/koñsültasyoñ / nf danışma, istişare; hek. konsültasyon
consultation n.f. consultation,

65
/koñsülte / v danışmak; yoklayıp anlamak; konsültasyon
yapmak; muayene etmek se consulter birbirine danışmak
consulter v. consulter,
/koñsülte / v danışmak; yoklayıp anlamak; konsültasyon
yapmak; muayene etmek se consulter birbirine danışmak
consulter v. consulter,
/koñsülte / v danışmak; yoklayıp anlamak; konsültasyon
yapmak; muayene etmek se consulter birbirine danışmak
consulter v. consulter,
/koñtakt / nm değme, dokunma, temas; ilişki au contact de -in
etkisiyle couper le contact kontağı kapatmak mettre le contact
kontağı açmak se mettre en contact avec ilişki kurmak,
contact n.m. temasa geçmek contact,
/koñtakt / nm değme, dokunma, temas; ilişki au contact de -in
etkisiyle couper le contact kontağı kapatmak mettre le contact
kontağı açmak se mettre en contact avec ilişki kurmak,
contact n.m. temasa geçmek contact,
/koñtakt / nm değme, dokunma, temas; ilişki au contact de -in
etkisiyle couper le contact kontağı kapatmak mettre le contact
kontağı açmak se mettre en contact avec ilişki kurmak,
contact n.m. temasa geçmek contact,
contacter v. /koñtakte / v temas kurmak, temasa geçmek contacter,
contacter v. /koñtakte / v temas kurmak, temasa geçmek contacter,
conte n.m. /koñt / nf hikâye, masal, öykü conte de fées peri masalı conte,
contemporain e , e/koñtañporeñ, en / adj+nmf çağdaş contemporain,
contemporain adj. , e/koñtañporeñ, en / adj+nmf çağdaş contemporain,
conteneur n.m. ,
, e/koñtañ, añt / adj hoşnut, memnun, mutlu content de soi
content adj. kendini beğenmiş content,
, e/koñtañ, añt / adj hoşnut, memnun, mutlu content de soi
content e kendini beğenmiş content,
/koñtañte / v memnun etmek, hoşnut etmek se contenter
contenter se memnun olmak, hoşnut olmak contenter,
/koñtestasyoñ / nf tanımama, itiraz, karşi çıkma; anlaşmazlık,
çatışma elever une contestation itiraz etmek sans
contestation n.f. contestation itirazsız contestation,
/koñteste / v (hak) tanımamak; yadsımak, kabul etmemek,
contester v. reddetmek contester,
contexte n.m. /koñtekst(õ) / nm bağlam, sözün gelişi contexte,
/koñtinañ / nm anakara, kara, kıta; Avrupa ancien continent
AvrupaAsyaAfrika kıtası nouveau continent Amerika kıtası
continent n.m. continent,
continental e , e, aux/koñtinañtal / adj anakara+, karasal continental,
continu e , e/koñtinü / adj kesiksiz, sürekli, devamlı continu,
/koñtinue / v devam ettirmek, sürdürmek; ara vermemek,
continuer v. devam etmek, sürmek continuer,
/koñtinue / v devam ettirmek, sürdürmek; ara vermemek,
continuer v. devam etmek, sürmek continuer,
/koñtradiksyoñ / nf itiraz; çelişme; uymazlık, uyuşmazlık porter
contradiction n.f. la contradiction itiraz etmek contradiction,

66
contrairement adv. /koñtrermañ / adv tersine contrairement,
/koñtra / nm sözleşme, kontrat, mukavele contrat collectif
toplu sözleşme contrat commercial ticaret sözleşmesi contrat
dassurance sigorta sözleşmesi contrat de louage kira
sözleşmesi contrat de société ortaklık sözleşmesi contrat de
contrat n.m. travail iş sözleşmesi contrat écrit yazılı s
/koñtravañsyoñ / nf kanuna aykırı davranış, hafif suç; para
cezası; tutanak, zabıt dresser une contravention à qn zabıt
contravention n.f. tutmak contravention,
/koñtravañsyoñ / nf kanuna aykırı davranış, hafif suç; para
cezası; tutanak, zabıt dresser une contravention à qn zabıt
contravention n.f. tutmak contravention,
/koñtr(õ) / prép -e aykırı; karşı, aleyhine à contre karşi tarafa
contre à contre yan yana par contre buna karşı, diğer taraftan
contre prép. tout contre yanında contre,
/koñtr(õ) / prép -e aykırı; karşı, aleyhine à contre karşi tarafa
contre à contre yan yana par contre buna karşı, diğer taraftan
contre prép. tout contre yanında contre,
contre-attaquer v. kontratağa geçmek,
contrecœur [à] ioc, adv. ,
contribuable n. /koñtribuabl(õ) / nmf vergi yükümlüsü contribuable,
/koñtrol / nm kayıt defteri; denetleme, kontrol; teftiş; yoklama
contrôle n.m. contrôle,
/koñtrol / nm kayıt defteri; denetleme, kontrol; teftiş; yoklama
contrôle n.m. contrôle,
, euse/koñtrolör, öz / nmf denetçi; denetleme aygıtı
contrôleur #AD? contrôleur,
controversée) adj. ,
contusion n.f. /koñtüzyoñ / nf bere, ezik contusion,
convaincant e , e/koñveñkañ, añt / adj kandırıcı, inandırıcı convaincant,
convaincre v. /koñveñkr(õ) / v kandırmak, inandırmak convaincre,
convaincu adj. , e/koñveñkü / adj kanmış, inanmış convaincu,
conversation n.f. /koñversasyoñ / nf konuşma, görüşme conversation,
conversation n.f. /koñversasyoñ / nf konuşma, görüşme conversation,
conversation n.f. /koñversasyoñ / nf konuşma, görüşme conversation,
conviction n.f. /koñviksyoñ / nf kanı, inanç conviction,
convive n.m. /koñviv / nmf davetli convive,
convivialité n.f. yalpaklık,
convoquer v. /koñvoke / v toplantıya çağırmak convoquer,
cool* adj. /kuli / nm (sömürgelerde) işçi coolie,
coordonnées n.f. koordinat sistemi système de coordonnées locales,
coordonnées n.f. koordinat sistemi système de coordonnées locales,
copain n.m. /kopeñ / nm candan arkadaş copain,
copain copine /kopeñ / nm candan arkadaş copain,

67
copie n.f. /kopi / nf suret, kopya; taklit; müsvedde; ödev kâğıdı copie,
copie n.f. /kopi / nf suret, kopya; taklit; müsvedde; ödev kâğıdı copie,
copier v. /kopye / v kopyasını çıkarmak; taklit etmek copier,
copieux adj. , euse/kopyö, öz / adj bol, çok copieux,
copieux #AD? , euse/kopyö, öz / adj bol, çok copieux,
copine n.f. ,
/kok / nm horoz coq de bruyère dağ horozu, yaban horozu
coq dinde hindi coq du village kadın avcısı poids coq
coq n.m. hafifsıklet, tüysıklet coq,
/kok / nf yumurta kabuğu; koza; meyve kabuğu à la coque
coque n.f. rafadan coque,
coquet te , te/koke, et / adj zarif; cilveli; züppe; epey coquet,
coquetier n.m. /koktye / nm yumurta fincanı coquetier,
coquillage n.m. /kokiyaj / nm kabuklu hayvan; kabuk, kavkı coquillage,
coquillage n.m. /kokiyaj / nm kabuklu hayvan; kabuk, kavkı coquillage,
coquille Saint-
Jacques n.f. ,
coquin adj. , e/kokeñ, in / nmf alçak, namussuz; yaramaz, haylaz coquin,
/korbey / nf sepet corbeille de mariage nişan sepeti corbeille à
corbeille n.f. pain ekmek sepeti corbeille,
/kord / nf ip; çalgı teli, kiriş; halat condamner à la corde idama
mahkûm etmek cordes vocales ses telleri sauter à la corde ip
atlamak tenir la corde elverişli bir durumda bulunmak tirer sur
la corde iyi niyetini kötüye kullanmak toucher la corde
corde n.f. sensible bamteline dokunmak
cordon-bleu n.m. /bablö / nm ukala kadın yazar bas-bleu,
corne n.f. /korn / nf boynuz; mahmuz; çekecek, kerata; korna; uç corne,
/korne / v korna çalmak; (kulak) uğuldamak; (kâğıt) köşesini
corner n.m. bükmek /korner / nm sp. korner, korner atışı corner,
cornichon n.m. /kornişan / nm turşuluk hıyar, kornişon cornichon,
/kor / nm cisim; vücut, gövde; ceset; ask. müfreze; mec.
dayanıklılık, sağlamlık à corps perdu neye mal olursa olsun,
ölümü de göze alarak corps à corps göğüs göğüse corps
céleste yıldız, gökcismi corps de garde karakol corps darmée
corps n.m. kolordu corps de ballet bale topluluğu co
/kor / nm cisim; vücut, gövde; ceset; ask. müfreze; mec.
dayanıklılık, sağlamlık à corps perdu neye mal olursa olsun,
ölümü de göze alarak corps à corps göğüs göğüse corps
céleste yıldız, gökcismi corps de garde karakol corps darmée
corps n.m. kolordu corps de ballet bale topluluğu co
/kor / nm cisim; vücut, gövde; ceset; ask. müfreze; mec.
dayanıklılık, sağlamlık à corps perdu neye mal olursa olsun,
ölümü de göze alarak corps à corps göğüs göğüse corps
céleste yıldız, gökcismi corps de garde karakol corps darmée
corps n.m. kolordu corps de ballet bale topluluğu co
corpulence n.f. /korpülañs / nf (insan) irilik, şişmanlık corpulence,
corpulent adj. , e/korpülañ, añt / adj iri, iriyarı, şişman corpulent,

68
correct e , e/korekt / adj doğru, dürüst; kusursuz correct,
/korektmañ / adv dürüstçe; kuralınca, kusursuzca
correctement adv. correctement,
/korespoñdañs / nf uygunluk; ulaştırma, ulaşım; aktarma;
correspondance n.f. yazışma, mektuplaşma; bağlantı correspondance,
/korespoñdañs / nf uygunluk; ulaştırma, ulaşım; aktarma;
correspondance n.f. yazışma, mektuplaşma; bağlantı correspondance,
/korespoñdañs / nf uygunluk; ulaştırma, ulaşım; aktarma;
correspondance n.f. yazışma, mektuplaşma; bağlantı correspondance,
/korije / v düzeltmek, iyileştirmek; tashih etmek; ceza vermek,
cezalandırmak se corriger kusurlarını düzeltmek, yola gelmek
corriger v. corriger,
/korije / v düzeltmek, iyileştirmek; tashih etmek; ceza vermek,
cezalandırmak se corriger kusurlarını düzeltmek, yola gelmek
corriger v. corriger,
/korije / v düzeltmek, iyileştirmek; tashih etmek; ceza vermek,
cezalandırmak se corriger kusurlarını düzeltmek, yola gelmek
corriger v. corriger,
corrompu adj. , e/koroñpü / adj bozulmuş, çürümüş, kokuşmuş corrompu,
/korüpsyoñ / nf bozulma, çürüme; baştan çıkma, baştan
corruption n.f. çıkarma; ahlak bozukluğu corruption,
/kors(õ) / adj Korsika+; Korsikalı+ /kors(õ) / nmf Korsikalı la
Corse n.f. Corse Korsika corsé,
costaud adj. /kosto / adj iriyarı, güçlü kuvvetli, sağlam costaud,
costume n.m. /kostüm / nm giyim, kılık; giysi, elbise costumé,
costume n.m. /kostüm / nm giyim, kılık; giysi, elbise costumé,
costume n.m. /kostüm / nm giyim, kılık; giysi, elbise costumé,
/kot / nf masrafvergi payı; sıra numarası; fiyat listesi; kot,
rakım; mec. itibar, saygınlık avoir la cote saygınlığı olmak,
beğenilmek cote dalerte kritik nokta, tehlikeli nokta cote mal
côte n.f. taillée uzlaşma, uyuşma côte,
/kot / nf masrafvergi payı; sıra numarası; fiyat listesi; kot,
rakım; mec. itibar, saygınlık avoir la cote saygınlığı olmak,
beğenilmek cote dalerte kritik nokta, tehlikeli nokta cote mal
côté n.m. taillée uzlaşma, uyuşma côte,
/kot / nf masrafvergi payı; sıra numarası; fiyat listesi; kot,
rakım; mec. itibar, saygınlık avoir la cote saygınlığı olmak,
beğenilmek cote dalerte kritik nokta, tehlikeli nokta cote mal
coté adj. taillée uzlaşma, uyuşma côte,
/kot / nf masrafvergi payı; sıra numarası; fiyat listesi; kot,
rakım; mec. itibar, saygınlık avoir la cote saygınlığı olmak,
beğenilmek cote dalerte kritik nokta, tehlikeli nokta cote mal
côté n.m. taillée uzlaşma, uyuşma côte,
/kot / nf masrafvergi payı; sıra numarası; fiyat listesi; kot,
rakım; mec. itibar, saygınlık avoir la cote saygınlığı olmak,
beğenilmek cote dalerte kritik nokta, tehlikeli nokta cote mal
côte n.f. taillée uzlaşma, uyuşma côte,
/kot / nf masrafvergi payı; sıra numarası; fiyat listesi; kot,
rakım; mec. itibar, saygınlık avoir la cote saygınlığı olmak,
beğenilmek cote dalerte kritik nokta, tehlikeli nokta cote mal
côté n.m. taillée uzlaşma, uyuşma côte,

69
Côte d'ivoire n.f. yarı yolda à-côte,
/kotlet / nf pirzola côtelette dagneau kuzu pirzolası côtelette
côtelette n.f. de porc domuz pirzolası côtelette,
/kotlet / nf pirzola côtelette dagneau kuzu pirzolası côtelette
côtelette n.f. de porc domuz pirzolası côtelette,
/kotoñ / nm pamuk; pamuk iplik; pamuklu (bez) coton
coton n.m. hydrophile hidrofil pamuk coton,
/kotoñ / nm pamuk; pamuk iplik; pamuklu (bez) coton
coton n.m. hydrophile hidrofil pamuk coton,
/kotoñ / nm pamuk; pamuk iplik; pamuklu (bez) coton
coton n.m. hydrophile hidrofil pamuk coton,
/ku / nm boyun sauter au cou boynuna sarılmak, kucaklamak
cou n.m. tordre le cou öldürmek cou,
/kuşaj / nm yatma; yatak takımı sac de couchage uyku tulumu
couchage n.m. couchage,
/kuş / nf kat, katman, tabaka; yatak; kundak bezi couches nfpl
çocuk doğurma, doğum couche dozone ozon tabakası
couche n.f. couches sociales sosyal tabakasınıf couché,
/kuşe / v yatırmak; yere sermek; eğmek; yazmak; geceyi
geçirmek; yatmak * nm yatma; (güneş) batma se coucher
coucher se yatağa girmek; (güneş) batmak coucher à joue nişan almak,
/kuşe / v yatırmak; yere sermek; eğmek; yazmak; geceyi
geçirmek; yatmak * nm yatma; (güneş) batma se coucher
coucher se yatağa girmek; (güneş) batmak coucher à joue nişan almak,
/kuşe / v yatırmak; yere sermek; eğmek; yazmak; geceyi
geçirmek; yatmak * nm yatma; (güneş) batma se coucher
coucher se yatağa girmek; (güneş) batmak coucher à joue nişan almak,
/kud / nm anat. dirsek; köşe coude à coude omuz omuza, yan
yana jouer des coudes kendine yol açmak lever le coude çok
coude n.m. içmek coude,
/kudr(õ) / v (kumaş) dikmek machine à coudre dikiş makinesi
coudre v. coudre,
/kudr(õ) / v (kumaş) dikmek machine à coudre dikiş makinesi
coudre v. coudre,
/kuet / nf boru süzgeci; küçük kuyruk; tüy yatak; kuşet
couette n.f. couette,
/kuet / nf boru süzgeci; küçük kuyruk; tüy yatak; kuşet
couette n.f. couette,
couieur n.f. ,
/kule / v akmak; (zaman) geçmek; (gemi) batmak; batırmak;
dökmek; mec. başarısızlığa uğratmak, batırmak couler de
source doğal olarak gelişmek, kendiliğinden ilerlemek se la
couler v. couler douce mutlu bir yaşam sürmek couler,
/kule / v akmak; (zaman) geçmek; (gemi) batmak; batırmak;
dökmek; mec. başarısızlığa uğratmak, batırmak couler de
source doğal olarak gelişmek, kendiliğinden ilerlemek se la
couler v. couler douce mutlu bir yaşam sürmek couler,
/kulör / nf renk; beniz; görünüş couleurs nfpl bayrak changer
de couleur benzi atmak homme de couleur zenci melezi sous
couleur de bahanesiyle télévision en couleurs renkli
couleur n.f. televizyon couleur,
coulisses n.f. sahne arkasında,

70
couloir n.m. /kuluar / nm çıkış geçidi, sofa, aralık couloir,
couloir n.m. /kuluar / nm çıkış geçidi, sofa, aralık couloir,
couloir n.m. /kuluar / nm çıkış geçidi, sofa, aralık couloir,
/ku / nm vurma, vuruş, darbe; vuruş yarası; (silah) patlama;
yudum; defa, kez; kullanma, işletme à coup sûr hiç şüphesiz,
kesinlikle à tout coup her defasında après coup iş işten
geçtikten sonra coup dair soğuk algınlığı coup denvoi
coup n.m. başlama vuruşu coup dessai ilk deneme coup d
/ku / nm vurma, vuruş, darbe; vuruş yarası; (silah) patlama;
yudum; defa, kez; kullanma, işletme à coup sûr hiç şüphesiz,
kesinlikle à tout coup her defasında après coup iş işten
geçtikten sonra coup dair soğuk algınlığı coup denvoi
coup n.m. başlama vuruşu coup dessai ilk deneme coup d
coup [de
théâtre] n.m. beklenmedik değişiklik coup de théâtre,
/kupabl(õ) / adj+nmf suçlu, kabahatli coupable de -den
coupable adj. et n. sorumlu coupable,
coupant adj. , e/kupañ, añt / adj kesen; kesici, keskin coupant,
/kup / nf kadeh; kupa; çeşme yalağı; kesme, kesim; biçki;
kesit être sous la coupe de qn boyunduruğu altında olmak
coupe n.f. coupé,
/kup / nf kadeh; kupa; çeşme yalağı; kesme, kesim; biçki;
kesit être sous la coupe de qn boyunduruğu altında olmak
coupe n.f. coupé,
/kup / nf kadeh; kupa; çeşme yalağı; kesme, kesim; biçki;
kesit être sous la coupe de qn boyunduruğu altında olmak
coupé e coupé,
coupe-ongles n.m. nahunbür, tırnak çakısı, tırnak makası,
/küpe / v kesmek; yıkmak; (giysi) biçmek; (içecek)
sulandırmak; kestirmeden gitmek couper court à son kısa
kesmek couper les vivres à qn bakmamak, artık geçimini
sağlamamak couper lappétit à qn iştahını kesmek couper la
parole à qn sözünü kesmek couper le chemin à qn yolunu
couper se kesm
/küpe / v kesmek; yıkmak; (giysi) biçmek; (içecek)
sulandırmak; kestirmeden gitmek couper court à son kısa
kesmek couper les vivres à qn bakmamak, artık geçimini
sağlamamak couper lappétit à qn iştahını kesmek couper la
parole à qn sözünü kesmek couper le chemin à qn yolunu
couper se kesm
/kole / v zamk sürmek; yapıştırmak; susturmak; iyi oturmak;
couper-coller n.m. yapışmış gibi durmak coller,
couple n.m. /kupl(õ) / nm çift couple,
couple n.m. /kupl(õ) / nm çift couple,
/kupür / nf kesik; yer yarığı; kâğıt para; yazı parçası, kupür
coupure n.f. coupure,
/kur / nf avlu; mahkeme; kur cour de cassation yargıtay cour
des comptes sayıştay cour dassises ağır ceza mahkemesi
cour martiale askeri mahkeme cour de récréation oyun alanı
faire le cour à qn kur yapmak haute cour yüksek adalet divanı
cour n.f. cour,

71
/kur / nf avlu; mahkeme; kur cour de cassation yargıtay cour
des comptes sayıştay cour dassises ağır ceza mahkemesi
cour martiale askeri mahkeme cour de récréation oyun alanı
faire le cour à qn kur yapmak haute cour yüksek adalet divanı
cour n.f. cour,
courage n.m. /kuraj / nm yiğitlik, yüreklilik, cesaret; çaba, gayret courage,
, euse/kurajö, öz / adj yiğit, yürekli, cesur; yılmaz, gayretli
courageux #AD? courageux,
, euse/kurajö, öz / adj yiğit, yürekli, cesur; yılmaz, gayretli
courageux adj. courageux,
, e/kurañ, añt / adj koşan; akan; şimdiki, her zamanki; günlük
* nm akıntı; akım, cereyan; yer değiştirme, ilerleme affaires
courantes günlük işler compte courant cari hesap courant
alternatif fiz. dalgalı akım ecriture courante işlek yazı être au
courant adj. courant işinde geri kalmış olm
, e/kurañ, añt / adj koşan; akan; şimdiki, her zamanki; günlük
* nm akıntı; akım, cereyan; yer değiştirme, ilerleme affaires
courantes günlük işler compte courant cari hesap courant
alternatif fiz. dalgalı akım ecriture courante işlek yazı être au
courant e courant işinde geri kalmış olm
, e/kurañ, añt / adj koşan; akan; şimdiki, her zamanki; günlük
* nm akıntı; akım, cereyan; yer değiştirme, ilerleme affaires
courantes günlük işler compte courant cari hesap courant
alternatif fiz. dalgalı akım ecriture courante işlek yazı être au
courant n.m. courant işinde geri kalmış olm
courbe adj et n.f. /kurb(õ) / adj eğri * nf matm. eğri çizgi courbe,
, euse/kurör, öz / nmf koşucu, yarışçı; yarış atı; bisikletçi;
çapkın, sefih coureur de müdavim coureur cycliste bisiklet
coureur #AD? yarışçısı coureur automobile otomobil yarışçısı coureur,
courgette n.f. /kurjet / nf sakızkabağı courgette,
courgette n.f. /kurjet / nf sakızkabağı courgette,
/kurir / v koşmak; yol almak; (zaman) geçmek; çapkınlık
etmek; dolaşmak; kovalamak; devam etmek; yarışmak; maruz
kalmak, yüz yüze gelmek courir les rues herkesçe bilinmiş
olmak courir à toutes jambes var gücüyle koşmak courir
courir v. danger un risque tehlikeye atılmak
/kurir / v koşmak; yol almak; (zaman) geçmek; çapkınlık
etmek; dolaşmak; kovalamak; devam etmek; yarışmak; maruz
kalmak, yüz yüze gelmek courir les rues herkesçe bilinmiş
olmak courir à toutes jambes var gücüyle koşmak courir
courir v. danger un risque tehlikeye atılmak
couronne n.f. /kuron / nf çelenk; taç; kuron; hükümdar couronne,
couronne n.f. /kuron / nf çelenk; taç; kuron; hükümdar couronne,
courriel n.m. ,
/kurye / nm ulak, postacı; haberci, kurye; yazı, makale
courrier n.m. courrier,
/kurye / nm ulak, postacı; haberci, kurye; yazı, makale
courrier n.m. courrier,
/kurye / nm ulak, postacı; haberci, kurye; yazı, makale
courrier n.m. courrier,

72
/kur / nm su akıntısı; yıldız hareketi; ırmağın uzunluğu; gezinti
yeri; mec. art arda geliş; seyir; hareket; süre; kurs, ders;
öğrenim; (para ahvil için) geçerlik, sürüm, revaç; fiyat, kur au
cours de sırasında, esnasında cours de change döviz kuru
cours n.m. cours deau akarsu cours du so
/kur / nm su akıntısı; yıldız hareketi; ırmağın uzunluğu; gezinti
yeri; mec. art arda geliş; seyir; hareket; süre; kurs, ders;
öğrenim; (para ahvil için) geçerlik, sürüm, revaç; fiyat, kur au
cours de sırasında, esnasında cours de change döviz kuru
cours n.m. cours deau akarsu cours du so
/kur / nm su akıntısı; yıldız hareketi; ırmağın uzunluğu; gezinti
yeri; mec. art arda geliş; seyir; hareket; süre; kurs, ders;
öğrenim; (para ahvil için) geçerlik, sürüm, revaç; fiyat, kur au
cours de sırasında, esnasında cours de change döviz kuru
cours n.m. cours deau akarsu cours du so
/kurs / nf koşma, koşu; yürüyüş, ilerleyiş; yarış; at yarışı; gezi,
yolculuk courses nfpl alışveriş course automobile otomobil
yarışı course à pied koşu course cycliste bisiklet yarışı course
de haies engelli koşu course de taureaux boğa güreşi
course n.f. courses au clocher engelli a
courses n.f. alış veriş,
courses n.f. alış veriş,
/kur / nm tenis kortu , e/kur, kurt(õ) / adj kısa * adv kısaca
avoir la mémoire courte belleği zayıf olmak avoir la vue courte
uzaktan iyi görememek couper court à (sözü) kısa kesmek
adj. et court métrage sin. kısa metrajlı (film) de court ansızın être (ü )
court n.m. court dargent para sıkıntısı
/kur / nm tenis kortu , e/kur, kurt(õ) / adj kısa * adv kısaca
avoir la mémoire courte belleği zayıf olmak avoir la vue courte
uzaktan iyi görememek couper court à (sözü) kısa kesmek
court métrage sin. kısa metrajlı (film) de court ansızın être (ü )
court e court dargent para sıkıntısı
/kur / nm tenis kortu , e/kur, kurt(õ) / adj kısa * adv kısaca
avoir la mémoire courte belleği zayıf olmak avoir la vue courte
uzaktan iyi görememek couper court à (sözü) kısa kesmek
court métrage sin. kısa metrajlı (film) de court ansızın être (ü )
court adj. court dargent para sıkıntısı
/kur / nm tenis kortu , e/kur, kurt(õ) / adj kısa * adv kısaca
avoir la mémoire courte belleği zayıf olmak avoir la vue courte
uzaktan iyi görememek couper court à (sözü) kısa kesmek
court métrage sin. kısa metrajlı (film) de court ansızın être (ü )
court n.m. court dargent para sıkıntısı
(pl courts-circuits) /kursirküi / nm kısa devre, kontak court-
court-circuit n.m. circuit,
, e/kuzeñ, in / nmf amcadayıhala veya teyze çocuğu * nm
cousin e sivrisinek cousin,
, e/kuzeñ, in / nmf amcadayıhala veya teyze çocuğu * nm
cousin n.m. sivrisinek cousin,
cousine n.f. ,
coussin n.m. /kuseñ / nm yastık coussin,
coussin n.m. /kuseñ / nm yastık coussin,

73
, x/kuto / nm bıçak couteau à pain ekmek bıçağı couteau de
cusine mutfak bıçağı couteau de poche çakı être à couteaux
tirés kanlı bıçaklı olmak le couteau sur la gorge gözünü
couteau n.m. korkutarak couteau,
, x/kuto / nm bıçak couteau à pain ekmek bıçağı couteau de
cusine mutfak bıçağı couteau de poche çakı être à couteaux
tirés kanlı bıçaklı olmak le couteau sur la gorge gözünü
couteau n.m. korkutarak couteau,
/kute / v fiyat etmek; mal olmak, değmek coûter cher pahalı
olmak coûter la vie insanın hayatına mal olmak coûte que
coûte ne pahasına olursa olsun coûter les yeux de la tête
coûter v. ateş pahasına combien ça coûte? kaç para? coûter,
/kute / v fiyat etmek; mal olmak, değmek coûter cher pahalı
olmak coûter la vie insanın hayatına mal olmak coûte que
coûte ne pahasına olursa olsun coûter les yeux de la tête
coûter v. ateş pahasına combien ça coûte? kaç para? coûter,
coutume n.f. /kutüm / nf âdet, töre de coutume alışıldığı gibi coutume,
/kutür / nf dikiş; dikişçilik, terzilik; yara izi à plate couture
tamamıyla, adamakıllı examiner sur toutes les coutures ince
couture n.f. eleyip sık dokumak couture,
/kutür / nf dikiş; dikişçilik, terzilik; yara izi à plate couture
tamamıyla, adamakıllı examiner sur toutes les coutures ince
couture n.f. eleyip sık dokumak couture,
couvercle n.m. /kuverkl(õ) / nm kapak couvercle,
couvercle n.m. /kuverkl(õ) / nm kapak couvercle,
, e/kuver, ert(õ) / nm sofra takımı; çatal bıçak takımı; konut,
yer * adj örtülü; giyimli; üstü kapalı; kaplanmış à couvert çatı
altında, siper altında, korunmalı être à couvert emniyette
olmak mettre le couvert sofrayı kurmak sous le couvert de
couvert adj. örtüsü altında, maskesi a
, e/kuver, ert(õ) / nm sofra takımı; çatal bıçak takımı; konut,
yer * adj örtülü; giyimli; üstü kapalı; kaplanmış à couvert çatı
altında, siper altında, korunmalı être à couvert emniyette
olmak mettre le couvert sofrayı kurmak sous le couvert de
couvert adj. örtüsü altında, maskesi a
adj. et
couverte) n.m. kapalı yüzme havuzu piscine couverte,
couverture n.f. yorgan, örtü, küvüz, tefris, kap, döşek, yaygı,
couverture n.f. yorgan, örtü, küvüz, tefris, kap, döşek, yaygı,
couverture n.f. yorgan, örtü, küvüz, tefris, kap, döşek, yaygı,
crabe n.m. Â /krab / nm çağanoz, yengeç crabe,
/krañ / nm kertik; kon. ataklık, gözü peklik, cüret cran darrêt
güvenlik kilidi être à cran öfkelenmek monter dun cran çok
cran n m. kazanmak cran,
crâne n.m. /kran / nm kafatası crâne,
crapule n.f. /krapül / nf rezil, aşağılık, namussuz, alçak crapule,
craquant adj. ,
/krake / v çatırdamak; patlamak; mec. sarsılmak; suya
craquer v. düşmek craquer,

74
/krake / v çatırdamak; patlamak; mec. sarsılmak; suya
craquer v. düşmek craquer,
cratère n.m. /krater / nm yanardağ ağzı, krater cratère,
cravate n.f. /kravat / nf boyunbağı, kravat cravate,
cravate n.f. /kravat / nf boyunbağı, kravat cravate,
crawl n.m. /krol / nm serbest yüzme crawl,
/kreyoñ / nm kurşunkalem, kalem crayon à bille
tükenmezkalem crayon à sourcils kaş kalemi crayon de
crayon n.m. couleur pastel boya crayon,
/kreyoñ / nm kurşunkalem, kalem crayon à bille
tükenmezkalem crayon à sourcils kaş kalemi crayon de
crayon n.m. couleur pastel boya crayon,
/kreyoñ / nm kurşunkalem, kalem crayon à bille
tükenmezkalem crayon à sourcils kaş kalemi crayon de
crayon n.m. couleur pastel boya crayon,
créatif #AD? aferinende, yaratıcı, kreatif,
/kredi / nm itibar; kredi; vade; borç hesabı; ödenek; mec.
saygınlık à crédit krediyle, taksitle crédit municipal emniyet
crédit n.m. sandığı crédit,
/kredi / nm itibar; kredi; vade; borç hesabı; ödenek; mec.
saygınlık à crédit krediyle, taksitle crédit municipal emniyet
crédit n.m. sandığı crédit,
créditeur adj. , trice/kreditör, tris / adj kredi açan * nmf alacaklı créditeur,
créditeur adj. , trice/kreditör, tris / adj kredi açan * nmf alacaklı créditeur,
/kree / v yaratmak; meydana getirmek, kurmak; türetmek
créer v. créer,
/kremayer / nf ocak çengeli; tekn. dişli kol, kremayer direction
à crémaillère oto. kremayerli direksiyon pendre la crémaillère
crémaillère n.f. yeni bir eve taşınma vesilesiyle parti vermek crémaillère,
crémation n.f. /kremasyoñ / nf ölü yakma crémation,
crématorium n.m. ölülerin yakıldığı yer, yakmalık, krematoryum,
/krem / nf kaymak; krema; krem; merhem * adj krem rengi
crème à démaquiller makyaj temizleme kremi crème à raser
tıraş kremi crème chantilly krem şantiye crème de beauté
güzellik kremi crème fond de teint fondöten crème glacée
crème n.f. dondurma crème,
/krem / nf kaymak; krema; krem; merhem * adj krem rengi
crème à démaquiller makyaj temizleme kremi crème à raser
tıraş kremi crème chantilly krem şantiye crème de beauté
güzellik kremi crème fond de teint fondöten crème glacée
crème n.f. dondurma crème,
/krem / nf kaymak; krema; krem; merhem * adj krem rengi
crème à démaquiller makyaj temizleme kremi crème à raser
tıraş kremi crème chantilly krem şantiye crème de beauté
güzellik kremi crème fond de teint fondöten crème glacée
crème n.f. dondurma crème,
crème brûlée n.f. ,
crémerie n.f. /kremri / nf sütçü dükkânı; muhallebici crémerie,
créneau n.m. /kreno / nm mazgal créneau,

75
crêpe n.f. /krep / nm bürümcük, krep; yas tülü * nf krep, gözleme crêpe,
crêpe n.f. /krep / nm bürümcük, krep; yas tülü * nf krep, gözleme crêpe,
adj. et
crétin n.m. , e/kretiñ, in / nmf aptal; şaşkın, sersem crétin,
/kröze / v oymak; kazmak, çukur açmak; mec. derinleştirmek
creuser lestomac acıktırmak se creuser le tête kafa patlatmak
creuser v. creuser,
, euse/krö, öz / adj oyuk, çökük; derin * nm oyuk, çukur
asiette creuse çukur tabak tête creuse düşüncesiz kafa, boş
creux adj. kafa creux,
, euse/krö, öz / adj oyuk, çökük; derin * nm oyuk, çukur
asiette creuse çukur tabak tête creuse düşüncesiz kafa, boş
creux #AD? kafa creux,
crevé e /krõve / adj yarılmış, patlamış; çok yorgun, ölü gibi crevé,
crevé* adj. /krõve / adj yarılmış, patlamış; çok yorgun, ölü gibi crevé,
crevette n.f. /krövet / nf teke, karides crevette,
/kri / nm çığlık, haykırış; gıcırtı à grands cris avazı çıktığı
kadar dernier cri son moda le cri de la conscience vicdanın
cri n.m. sesi le cri public kamuoyu cri,
/kriye / v bağırmak, haykırmak; yakınmak, sızlanmak; protesto
crier v. etmek crier,
/kriye / v bağırmak, haykırmak; yakınmak, sızlanmak; protesto
crier v. etmek crier,
crime n.m. /krim / nm ağır suç, cinayet crime,
crime n.m. /krim / nm ağır suç, cinayet crime,
criminalité n.f. /kriminalite / nf suçlar criminalité,
adj. et
criminel n.m. , le/kriminel / adj ağır suç işleyen * nmf cani, suçlu criminel,
/kriz / nf buhran, bunalım crise de nerfs sinir bunalımı crise
crise n.f. cardiaque kalp krizi crise,
/kriz / nf buhran, bunalım crise de nerfs sinir bunalımı crise
crise n.f. cardiaque kalp krizi crise,
crispant adj. ,
cristal n.m. , aux/kristal / nm billur, kristal; duruluk; kristal eşya cristal,
/kritik / adj eleştirmeli; eleştirmeci; tehlikeli * nmf eleştirmeci,
critique adj et n. eleştirmen * nf eleştirme; kusur bulma critique,
/kritik / adj eleştirmeli; eleştirmeci; tehlikeli * nmf eleştirmeci,
critique n.f. eleştirmen * nf eleştirme; kusur bulma critique,
/kritik / adj eleştirmeli; eleştirmeci; tehlikeli * nmf eleştirmeci,
critique n.f. eleştirmen * nf eleştirme; kusur bulma critique,
critiquer v. /kritike / v eleştirmek; kusur aramak critiquer,
croche n.f. /kroş / nf müz. sekizlik nota croche,
/kruar / v inanmak; sanmak; güvenmek faire croire inandırmak
croire se croire,
/kruar / v inanmak; sanmak; güvenmek faire croire inandırmak
croire v. croire,
/kruar / v inanmak; sanmak; güvenmek faire croire inandırmak
croire v. croire,

76
/kruazmañ / nm çaprazlaşma, kesişme; birleşme; kesişme
croisement n.m. yeri, kavuşak; melezleştirme croisement,
/kruazmañ / nm çaprazlaşma, kesişme; birleşme; kesişme
croisement n.m. yeri, kavuşak; melezleştirme croisement,
/kruaze / v çaprazlamak; karşılaşmak; kol gezmek croiser les
jambes bağdaş kurmak se croiser birbirinin üstünden
croiser v. geçmek, kesişmek croiser,
croisière n.f. /kruazyer / nf kol gezme; yoklama gezisi croisière,
/kruasañs / nf büyüme, yetişme; gelişme croissance
croissance n.f. économique ekonomik büyüme croissance,
, e/kruasañ, añt / adj artan, büyüyen /kruasañ / nm hilal, ayça,
croissant n.m. yarımay; ayçöreği Croissant Rouge Kızılay croissant,
, e/kruasañ, añt / adj artan, büyüyen /kruasañ / nm hilal, ayça,
croissant n.m. yarımay; ayçöreği Croissant Rouge Kızılay croissant,
/kruatr(õ) / v büyümek, artmak; gelişmek, çoğalmak; üremek;
croître v. artırmak croître,
croque- /krokmõsyö / nm inv jambonlu peynirli sandviç croque-
monsieur n.m. monsieur,
croquis n.m. /kroki / nm taslak, kroki croquis,
crottin [de
Chavignol] n.m. ,
croyant e , e/kruayañ, añt / nmf inanan, mümin croyant,
, e/krü / adj çiğ; ham, işlenmemiş; kaba; açık saçık; (söz) sert,
dobra dobra * nm bağ; ekili alan à cru doğrudan doğruya de
son cru kendi kafasından soie crue ham ipek parler cru dobra
cru adj. dobra konuşmak cru,
, e/krü / adj çiğ; ham, işlenmemiş; kaba; açık saçık; (söz) sert,
dobra dobra * nm bağ; ekili alan à cru doğrudan doğruya de
son cru kendi kafasından soie crue ham ipek parler cru dobra
cru adj. dobra konuşmak cru,
, e/krü / adj çiğ; ham, işlenmemiş; kaba; açık saçık; (söz) sert,
dobra dobra * nm bağ; ekili alan à cru doğrudan doğruya de
son cru kendi kafasından soie crue ham ipek parler cru dobra
cru e dobra konuşmak cru,
/krüdite / nf kabalık; çiğlik crudités nfplkarışık salata; çiğ
crudité n.f. yenen sebzemeyve crudité,
/krüdite / nf kabalık; çiğlik crudités nfplkarışık salata; çiğ
crudité n.f. yenen sebzemeyve crudité,
crue n.f. /krü / nf büyüme, gelişme; (akarsu) kabarma, yükselme crue,
cube n.m. /küb / nm küp mètre cube metreküp cube,
cubique adj. /kübik / adj kübik cubique,
/köyir / v toplamak, ağaçtan koparmak; mec. yakalamak
cueillir v. cueillir,
, cuillère/kuiyer / nf kaşık cuiler à pot kepçe petite cuillère çay
kaşığı cuillère à dessert tatlı kaşığı cuillère à soupe çorba
cuiller n.f. kaşığı cuiller,
cuillère n.f. kaşık,
cuillère n.f. kaşık,
/küir / nm deri, kösele; meşin, sahtiyan cuir chevelu başın
cuir n m. derisi cuir,

77
/küir / nm deri, kösele; meşin, sahtiyan cuir chevelu başın
cuir n.m. derisi cuir,
/küir / nm deri, kösele; meşin, sahtiyan cuir chevelu başın
cuir n.m. derisi cuir,
cuire v. /küir / v pişirmek; olgunlaştırmak; pişmek cuire,
/küizin / nf mutfak; aşçılık sanatı; yemekler batterie de cuisine
cuisine n.f. mutfak eşyasi faire la cuisine yemek pişirmek cuisine,
/küizin / nf mutfak; aşçılık sanatı; yemekler batterie de cuisine
cuisine n.f. mutfak eşyasi faire la cuisine yemek pişirmek cuisine,
/küizin / nf mutfak; aşçılık sanatı; yemekler batterie de cuisine
cuisine n.f. mutfak eşyasi faire la cuisine yemek pişirmek cuisine,
/küizine / v yemek pişirmek; mec. hazırlamak, düzenlemek
cuisiner v. cuisiner,
/küizine / v yemek pişirmek; mec. hazırlamak, düzenlemek
cuisiner v. cuisiner,
, ière/küizinye, yer / nmf aşçi * nf yemek fırını; ızgara
cuisinière à gaz havagazı fırını cuisinière électrique elektrik
cuisinier n. fırını cuisinier,
, ière/küizinye, yer / nmf aşçi * nf yemek fırını; ızgara
cuisinière à gaz havagazı fırını cuisinière électrique elektrik
cuisinier #AD? fırını cuisinier,
cuisinière n.f. havagazı fırını cuisinière électrique,
cuisinière n.f. havagazı fırını cuisinière électrique,
cuisse n.f. /küis / nf oyluk, but cuisse,
cuisse n.f. /küis / nf oyluk, but cuisse,
cuisse n.f. /küis / nf oyluk, but cuisse,
cuisson n.f. /küisoñ / nf pişirim; pişim; mec. yanma cuisson,
cuit adj. , e/küi, it / adj pişmiş cuit,
cuit e , e/küi, it / adj pişmiş cuit,
/küiör(õ) / nm bakır; nefesli bakır çalgı cuivre jaune tunç
cuivre n.m. cuivres nefesli sazlar cuivré,
culotte n.f. /külot / nf kısa pantolon, külot; kadın donu; sığır budu culotté,
culotte n.f. /külot / nf kısa pantolon, külot; kadın donu; sığır budu culotté,
cultivé adj. , e/kültive / adj işlenmiş (toprak); mec. kültürlü (kimse) cultivé,
cultivé adj. , e/kültive / adj işlenmiş (toprak); mec. kültürlü (kimse) cultivé,
cultivé e , e/kültive / adj işlenmiş (toprak); mec. kültürlü (kimse) cultivé,
/kültür / nf yetiştirim, toprağı işleme, ekme, tarım; tarla; kültür
culture n.f. culture physique beden eğitimi culture,
/kültür / nf yetiştirim, toprağı işleme, ekme, tarım; tarla; kültür
culture n.f. culture physique beden eğitimi culture,
culturel adj. , le/kültürel / adj kültürel culturel,
culturel le , le/kültürel / adj kültürel culturel,
, euse/küryö, öz / adj meraklı; tuhaf, değişik, garip * nm
curieux adj. meraklı; sorgu yargıcı curieux,
/küryozite / nf merak curiosités ilgi çeken şeyler, nadir
curiosité n.f. parçalar curiosité,

78
/küryozite / nf merak curiosités ilgi çeken şeyler, nadir
curiosité n.f. parçalar curiosité,
CV n.m. ,
cyclable adj. /siklabl(õ) / adj bisikletlere ayrılmış (yol) cyclable,
cyclisme n.m. /siklism(õ) / nm bisikletçilik cyclisme,
cycliste adj. et n. /siklist(õ) / adj+nmf bisikletçi, bisikletli cycliste,
cyclone n.m. /siklon / nm kiklon cyclone,
cylindre n.m. /sileñdr(õ) / nm silindir cylindre,
cylindrique adj, /sileñdrik / adj silindirsi cylindrique,
cœur n.m. ,
cœur n.m. ,
cœur n.m. ,
d'affilée adv. durmadan, sözü kesmeden daffilée,
daim n.m. /deñ / nm alageyik, sığın daim,
/dam / nf hanım, bayan; hatun; (iskambil) kız; (tavla) pul
dames nfpl dama (oyunu) les toilettes des dames bayanlar
dame n.f. tuvaleti dame,
/dam / nf hanım, bayan; hatun; (iskambil) kız; (tavla) pul
dames nfpl dama (oyunu) les toilettes des dames bayanlar
dame n.m. tuvaleti dame,
Danemark n.m. /danmark / nm : le Danemark Danimarka Danemark,
/dañje / nm tehlike être en danger tehlikede olmak mettre en
danger n.m. danger tehlikeye atmak danger,
dangereux adj. , euse/dañjrö, öz / adj tehlikeli dangereux,
, e/danua, uaz / nmf Danimarkalı , e/danua, uaz / adj
danois adj. et n. Danimarkalı+ * nm Danimarkaca Danois,
danse n.f. /dañs / nf oyun, dans danse du ventre göbek dansı danse,
/dañse / v oynamak, dans etmek faire danser les écus parayı
çarçur etmek faire danser qn hırpalamak, işkence etmek
danser v. danser,
/dañse / v oynamak, dans etmek faire danser les écus parayı
çarçur etmek faire danser qn hırpalamak, işkence etmek
danser v. danser,
, euse/dañsör, öz / nmf dans eden (kişi); dansçı, dansöz,
danseur #AD? dansör danseur,
datation n.f. /datasyoñ / nm tarih atma, tarihleme datation,
/dat / nf tarih, zaman date de naissance doğum tarihi faire
date n.f. date çığır açmak date,
/dat / nf tarih, zaman date de naissance doğum tarihi faire
date n.f. date çığır açmak date,
/date / v tarih atmak, tarih koymak; tarihi geçmişte -e
dater v. dayanmak dater,
de côté adv. eğik olarak, yandan de côté,
DEA n.m. ,
débardeur n.m. /debardör / nm yükçü, hamal débardeur,

79
/debarke / v (bir taşıttan) çıkarmak, indirmek, boşaltmak;
débarquer v. inmek; çıkmak; mec. başından savmak débarquer,
/debara / nm başından atma, kurtulma; gereksiz eşya yeri,
débarras n.m. sandık odası débarras,
/debarase / v sıkıntıdan kurtarmak se débarrasser kurtulmak
débarrasser se débarrasser,
/deba / nm anlaşmazlık; tartışma débats politika tartışması;
débat n.m. huk. duruşma débat,
/deba / nm anlaşmazlık; tartışma débats politika tartışması;
débat n.m. huk. duruşma débat,
/debatr(õ) / v tartışmak se débattre çabalamak, çırpınmak
débattre v. débattre,
/debatr(õ) / v tartışmak se débattre çabalamak, çırpınmak
débattre v. débattre,
débiteur #AD? , trice/debitör, tris / nmf borçlu, verecekli débiteur,
débiteur adj. , trice/debitör, tris / nmf borçlu, verecekli débiteur,
/debloke / v ablukayı kaldırtmak; işletmek, çalıştırmak;
débloquer v. piyasaya sürmek; kon. zırvalamak débloquer,
/deborde / v taşmak; çok akmak; kenarını kesmek; aşmak;
déborder v. akın etmek déborder,
/deborde / v taşmak; çok akmak; kenarını kesmek; aşmak;
déborder v. akın etmek déborder,
/debuşe / v ağzını açmak, tıpasını çıkarmak; çıkmak; (ırmak)
déboucher v. dökülmek déboucher de -den çıkmak déboucher,
/debuşe / v ağzını açmak, tıpasını çıkarmak; çıkmak; (ırmak)
déboucher v. dökülmek déboucher de -den çıkmak déboucher,
/dõbu / adv dik, dikine; ayakta debout! ayağa kalk! être
debout dikelmek, ayakta durmak se mettre debout doğrulmak,
debout adv. ayağa kalkmak se tenir debout ayağa kalkmak debout,
/dõbu / adv dik, dikine; ayakta debout! ayağa kalk! être
debout dikelmek, ayakta durmak se mettre debout doğrulmak,
debout adv. ayağa kalkmak se tenir debout ayağa kalkmak debout,
débrancher v. /debrañşe / v prizden çekmek débrancher,
débrouillard adj. , e/debruyar, ard(õ) / adj becerikli, işini bilir débrouillard,
/debruye / v düzene koymak; mec. çözmek, aydınlatmak se
débrouiller se débrouiller işin içinden sıyrılmak débrouiller,
/debü / nm (oyunda) ilk el; başlama, başlangıç, ilk adım au
début n.m. début başlangıçta, ilken début,
déca n.m. beri,
décédé adj. , e/desede / adj ölen, ölü, ölmüş décédé,
décéder v. /desede / v ölmek décéder,
décembre mm. /desañbr(õ) / nm aralık ayı décembre,
déception n.f. /desepsyoñ / nf aldatma; hayal kırıklığı, aldanma déception,
déception n.f. /desepsyoñ / nf aldatma; hayal kırıklığı, aldanma déception,
décerner v. /deserne / v ödül vermek décerner,
décès n.m. /dese / nm ölüm décès,
décès n.m. /dese / nm ölüm décès,
décevant adj. , e/desvañ, añt / adj aldatıcı, yanıltıcı, hayal kırıcı décevant,

80
/deşe / nm fire, azalma; mec. değerden düşme; gözden
déchet n.m. düşme déchet,
/deşe / nm fire, azalma; mec. değerden düşme; gözden
déchet n.m. düşme déchet,
déchiffrer v. /deşifre / v (şifreyi) çözmek, açmak; sökmek déchiffrer,
/deşire / v yırtmak; parçalamak; mec. rahatsız etmek, çok
üzmek; acıtmak déchirer lâme yüreğini parça parça etmek se
déchirer v. déchirer yırtılmak déchirer,
/deside / v karara bağlamak; karar vermek; razı etmek se
décider se décider kararını vermek; çözümlenmek, hallolmak décider,
décision n.f. /desizyoñ / nf karar; kararlılık décision,
/deklarasyoñ / nf bildirme; demeç, bildiri; itiraf déclaration de
guerre savaş ilanı fausse décleration yanlış beyan décleration
de décès ölüm ilanı décleration de revenus gelir bildirimi
déclaration n.f. déclaration,
/deklarasyoñ / nf bildirme; demeç, bildiri; itiraf déclaration de
guerre savaş ilanı fausse décleration yanlış beyan décleration
de décès ölüm ilanı décleration de revenus gelir bildirimi
déclaration n.f. déclaration,
/deklare / v bildirmek; demeç vermek; ilan etmek; açığa
vurmak déclarer la guerre savaş açmak se déclarer kendini
déclarer v. belli etmek; duygularını belli etmek déclarer,
/deklare / v bildirmek; demeç vermek; ilan etmek; açığa
vurmak déclarer la guerre savaş açmak se déclarer kendini
déclarer v. belli etmek; duygularını belli etmek déclarer,
/deklare / v bildirmek; demeç vermek; ilan etmek; açığa
vurmak déclarer la guerre savaş açmak se déclarer kendini
déclarer v. belli etmek; duygularını belli etmek déclarer,
décoiffé adj. ,
décollage n.m. /dekolaj / nm havalanma, kalkış décollage,
décollage n.m. /dekolaj / nm havalanma, kalkış décollage,
/dekole / v (yapışmış bir şeyi) çıkarmak, sökmek, ayırmak;
(uçak) havalanmak, kalkmak; kalkıp gitmek se décoller
décoller v. (yapışmış bir şey) ayrılmak, sökülmek, atmak décoller,
/dekole / v (yapışmış bir şeyi) çıkarmak, sökmek, ayırmak;
(uçak) havalanmak, kalkmak; kalkıp gitmek se décoller
décoller v. (yapışmış bir şey) ayrılmak, sökülmek, atmak décoller,
décombres n.m. /dekoñbr(õ) / nmpl yıkıntı, moloz, enkaz décombres,
/dekomañde / v (siparişi) geri almak; iptal etmek se
décommander v. décommander iptal etmek décommander,
déconseiller v. /dekoñsye / v vazgeçmesini öğütlemek déconseiller,
déconseiller v. /dekoñsye / v vazgeçmesini öğütlemek déconseiller,
décontracté e ,
/dekor / nm dekor, bezek; görünüş; (sahnede) dekor; sin. set
décor n.m. décor,
/dekor / nm dekor, bezek; görünüş; (sahnede) dekor; sin. set
décor n.m. décor,
/dekorasyoñ / nf dekorasyon; donatma; dekorculuk; tiy. sahne
décoration n.f. düzeni décoration,

81
/dekupe / v parçalara ayırmak; bölüştürmek; kesmek; oymak
découper v. découper,
/dekupe / v parçalara ayırmak; bölüştürmek; kesmek; oymak
découper v. découper,
découragé adj. bezgin, umutsuzluğa kapılmış, yılgın,
/dekuraje / v gözünü korkutmak, cesaretini kırmak, yıldırmak
se décourager gözü korkmak, cesareti kırılmak, yılmak
décourager v. décourager,
, e/dekuver, ert / adj örtüsüz, üstü açık * nm hesap açığı, açık
bilanço à découvert açıkta, korunmasız à visage découvert
découvert n.m. açıkça découvert,
, e/dekuver, ert / adj örtüsüz, üstü açık * nm hesap açığı, açık
bilanço à découvert açıkta, korunmasız à visage découvert
découvert n.m. açıkça découvert,
/dekuvert / nf bulma, buluş, keşif à la découverte ardında
découverte n.f. découverte,
/dekuvrir / v kapağını kaldırmak; meydana çıkarmak, bulmak;
mec. göstermek, belli etmek se découvrir örtüsü açılmak;
découvrir v. (hava) açmak; görünür olmak découvrir,
décrire v. /dekrir / v çizmek, betimlemek, tasvir etmek décrire,
décrire v. /dekrir / v çizmek, betimlemek, tasvir etmek décrire,
/dekroşe / v (asılı şeyi) indirmek; (çengelden) kurtarmak; elde
décrocher v. etmek; geri çekilmek; telefonu açmak décrocher,
déçu e /dõsa / adv beri en deçà de berisinde déçu,
déçu adj. /dõsa / adv beri en deçà de berisinde déçu,
/dõdañ / adv içinde; içine * nm iç au dedans içerde, içinde en
dedans içinde là dedans burada, şurada mettre dedans
dedans adv. aldatmak, kafese koymak dedans,
dédicace n.f. /dedikas / nf vakfetme; sunu; ithaf dédicace,
/dedüir / v (hesaptan) indirmek, çıkarmak; sonuç çıkarmak
déduire v. déduire,
/defer / v bozmak; zayıflatmak; bozguna uğratmak, yenmek
se défaire sökülmek; açılmak, çözülmek se défaire de -den
kurtulmak, başından savmak; elden çıkarmak, satmak; yola
défaire v. getirmek défaire,
/defer / v bozmak; zayıflatmak; bozguna uğratmak, yenmek
se défaire sökülmek; açılmak, çözülmek se défaire de -den
kurtulmak, başından savmak; elden çıkarmak, satmak; yola
défaire v. getirmek défaire,
défaite n.f. /defet / nf bozgunluk; yenilgi; kaçamak, bahane défaite,
défaite n.f. /defet / nf bozgunluk; yenilgi; kaçamak, bahane défaite,
/defo / nm yokluk, olmayış; eksiklik, kusur; gıyap judgement
par défaut gıyabi hüküm à défaut de bulunmadığı için, yerine
être en défaut yanılmak, kusur işlemek faire défaut eksik
olmak, bulunmamak le défaut de la cuirasse zayıf nokta
défaut n.m. mettre en défaut başarısızlığa uğramak
/defo / nm yokluk, olmayış; eksiklik, kusur; gıyap judgement
par défaut gıyabi hüküm à défaut de bulunmadığı için, yerine
être en défaut yanılmak, kusur işlemek faire défaut eksik
olmak, bulunmamak le défaut de la cuirasse zayıf nokta
défaut n.m. mettre en défaut başarısızlığa uğramak

82
/defo / nm yokluk, olmayış; eksiklik, kusur; gıyap judgement
par défaut gıyabi hüküm à défaut de bulunmadığı için, yerine
être en défaut yanılmak, kusur işlemek faire défaut eksik
olmak, bulunmamak le défaut de la cuirasse zayıf nokta
défaut n.m. mettre en défaut başarısızlığa uğramak
défavorisé e ,
/defañdr(õ) / v korumak; yasak etmek; savunmak à son corps
défendre karşi koyarak; istemeyerek se défendre kendini
défendre se savunmak; yadsımak, inkâr etmek; kendini tutmak défendre,
/defañdr(õ) / v korumak; yasak etmek; savunmak à son corps
défendre karşi koyarak; istemeyerek se défendre kendini
défendre se savunmak; yadsımak, inkâr etmek; kendini tutmak défendre,
/defañs / nm koruma, savunma; dayanma; yasak etme;
yasak; fildişi défense dentrer girilmez, girmek yasaktır
défense de fumer sigara içilmez défense de stationner park
défense n.f. yapılmaz défense,
défenseur n.m. /defañsör / nm savunucu; koruyucu; sanık avukatı défenseur,
déficit n.m. /defisit / nm gelir gider açığı, bütçe açığı déficit,
/defisiter / adj (bütçehesap) açık, açık veren; yetersiz
déficitaire adj. déficitaire,
défilé n.m. /defile / nm coğ. dar geçit, boğaz; geçit töreni; defile défilé,
/defile / v geçit töreni yapmak, geçit yapmak; birbirini izlemek
se défiler saklanmak; kon. kaçmak, ipi kırmak, sıvışmak
défiler v défiler,
déforestation n.f. ormansızlaştırma, ağaçsızlanma,
dégagé e , e/degaje / adj serbest, sıkıntısız, doğal, rahat dégagé,
/degaje / v rehinden kurtarmak; sıkıntıdan kurtarmak;
engelleri kaldırmak, açmak; çıkarmak, salmak; bir yükümden
dégager v. kurtarmak se dégager kurtulmak, serbest kalmak dégager,
/degaje / v rehinden kurtarmak; sıkıntıdan kurtarmak;
engelleri kaldırmak, açmak; çıkarmak, salmak; bir yükümden
dégager v. kurtarmak se dégager kurtulmak, serbest kalmak dégager,
dégarni e ,
dégât n.m. /dega / nm zarar, hasar dégât,
/degoñfle / v şişkinliğini indirmek, havasını boşaltmak; mec.
sıkıntısını gidermek se dégonfler direnmekten vazgeçmek,
dégonfler se yelkenleri suya indirmek; korkmak dégonfler,
dégourdi adj. , e/degurdi / adj açıkgöz, becerikli dégourdi,
dégradé e ,
dégradé adj. ,
/degrade / v aşamasından düşürmek, rütbesini indirmek;
zarar vermek, bozmak; alçaltmak se dégrader alçalmak,
dégrader se küçülmek dégrader,
/dõgre / nm basamak; aşama, derece; kerte; rütbe au plus
haut degré son derece par degrés derece derece, aşama
degré n.m. aşama degré,
/degizmañ / nm iğreti kılık; mec. gerçeği peçeleme
déguisement n.m. déguisement,

83
/degize / v kılık değiştirmek déguiser son nom takma ad
déguiser se kullanmak se déguiser kılığını değiştirmek déguiser,
/dõor / adv dışarı; dışarıda; dışarıya * nm dış, dışarı * nmpl
görünüm, görünüş aller dehors dışarıya çıkmak au dehors de
dışına de dehors dışarıdan du dehors dıştan en dehors de -
den başka, dışında les dehors dış görünüş mettre qn dehors
dehors adv. kapı dışarı
/dõor / adv dışarı; dışarıda; dışarıya * nm dış, dışarı * nmpl
görünüm, görünüş aller dehors dışarıya çıkmak au dehors de
dışına de dehors dışarıdan du dehors dıştan en dehors de -
den başka, dışında les dehors dış görünüş mettre qn dehors
dehors n.m. kapı dışarı
/dejöne / nm kahvaltı; öğle yemeği * v kahvaltı etmek; öğle
yemeği yemek déjeuner de soleil süreksiz şey, gelip geçici
déjeuner daffaires iş yemeği petit déjeuner sabah kahvaltısı
déjeuner n.m. et v. déjeuner,
/dejöne / nm kahvaltı; öğle yemeği * v kahvaltı etmek; öğle
yemeği yemek déjeuner de soleil süreksiz şey, gelip geçici
déjeuner daffaires iş yemeği petit déjeuner sabah kahvaltısı
déjeuner v. et n.m. déjeuner,
, e/delika, at / adj ince, nazik; lezzetli; hoş, güzel; dayanıksız
délicat adj. délicat,
/delikates / nf incelik; lezzet; nezaket; dayanıksızlık; titizlik
délicatesse n.f. délicatesse,
délice n.m. /delis / nm derin zevk; mutluluk délice,
délicieux #AD? , euse/delisyö, öz / adj nefis, çok tatlı, zevk dolu délicieux,
délicieux adj. , euse/delisyö, öz / adj nefis, çok tatlı, zevk dolu délicieux,
/deli / nm suç, cürüm le corps du délit suç aleti être pris en
flagrant délit suçüstü yakalanmak le flagrant délit suçüstü
délit n.m. prendre en flagrant délit suçüstü yakalamak délit,
/delivre / v kurtarmak; vermek, teslim etmek; doğurtmak
délivrer v. délivrer,
/dõmen / adv yarın à demain! yarın görüşürüz! demain matin
demain adv. yarın sabah demain soir yarın akşam demain,
/dõmand / nf dilek; istek; soru; dilekçe; tic. ısmarlama; talep,
istem à la demande générale genel istek üzerine demande en
mariage kız isteme faire la demande en mariage kız istemek
demande n.f. demande de poste iş başvurusu demande,
/dõmañde / v istemek, dilemek; sormak; dava açmak; sipariş
vermek se demander kendi kendine sormak on vous
demander v. demande au téléphone size telefon var demander,
/dõmañde / v istemek, dilemek; sormak; dava açmak; sipariş
vermek se demander kendi kendine sormak on vous
demander v. demande au téléphone size telefon var demander,
/dõmañde / v istemek, dilemek; sormak; dava açmak; sipariş
vermek se demander kendi kendine sormak on vous
demander v. demande au téléphone size telefon var demander,
/demañje / v kaşındırmak ça me démange de yapmaya can
démanger v. atıyorum le main me démange elim kaşınıyor démanger,
démaquillant e /demakiyañ / nm makyaj temizleyicisi démaquillant,
/demakiye / : se démaquiller makyajını silmek, makyajını
démaquiller se temizlemek,

84
/demarş / nf yürüyüş, gidiş; başvurma, teşebbüs, girişim
démarche n.f. démarche,
/demare / v (gemi) palamarını çözmek; (taşıt) yola çıkmak,
démarrer v. kalkmak; işlemek démarrer,
/demenajmañ / nm taşınma camion de déménagement
nakliye kamyonu entreprise déménagement nakliye firması
déménagement n.m. déménagement,
/demenaje / v taşımak, nakletmek; taşınmak, göç etmek
déménager v. déménager,
/demenaje / v taşımak, nakletmek; taşınmak, göç etmek
déménager v. déménager,
/demenaje / v taşımak, nakletmek; taşınmak, göç etmek
déménager v. déménager,
déménageur n.m. /demenajör / nm nakliyeci; ev (eşyası) taşıyıcısı déménageur,
dément adj. , e/demañ, añt / adj bunamış, bunak; çılgın dément,
, e/dõmi / n+adj yarım, buçuk * nm bir bardak bira il est midi
et demi saat yarım deux heures et demie saat iki buçuk demi
droit sağhaf demi gauche solhaf ouvrir à demi yarım açmak,
demi e aralamak demi,
, e/dõmi / n+adj yarım, buçuk * nm bir bardak bira il est midi
et demi saat yarım deux heures et demie saat iki buçuk demi
droit sağhaf demi gauche solhaf ouvrir à demi yarım açmak,
demi adj. aralamak demi,
, e/dõmi / n+adj yarım, buçuk * nm bir bardak bira il est midi
et demi saat yarım deux heures et demie saat iki buçuk demi
droit sağhaf demi gauche solhaf ouvrir à demi yarım açmak,
demi n.m. aralamak demi,
demi-finale n f. /dõmifinal / nm yarı final demi-finale,
demi-frère n.m. /dõmifrer / nm üvey kardeş demi-frère,
demi-heure n.f. /dõmiör / nf yarım saat demi-heure,
demi-litre n.m. /dõmilitr(õ) / nm yarım litre demi-litre,
demi-livre n.f. /dõmilivr(õ) / nf yarım libre demi-livre,
demi-mot [à] loc. adv. leb demeden de compte à demi,
/dõmipañsyoñ / nf yarım pansiyon; yemekli yatısız ücreti
demi-pension n.f. demi-pension,
demi-sœur n.f. leb demeden de compte à demi,
démission n.f. /demisyoñ / nf işten çekilme, istifa démission,
démissionner v. /demisyone / v istifa etmek démissionner,
démocratie n.f. /demokrasi / nf demokrasi démocratie,
démocratie n.f. /demokrasi / nf demokrasi démocratie,
démocratique adj. /demokratik / adj demokratik démocratique,
démocratique adj. /demokratik / adj demokratik démocratique,
démodé adj. , e/demode / adj modası geçmiş démodé,
démoralisé adj. morali bozulmuş, demoralize,
/demoralize / v ahlakını bozmak; yılgınlık vermek; cesaretini
démoraliser v. kırmak démoraliser,

85
/denoñse / v resmi olarak bildirmek; ele vermek; ihbar etmek;
dénoncer v. feshetmek, iptal etmek dénoncer,
dense adj. /dañs / adj yoğun, kesif dense,
/dañ / nf diş avoir une dent contre qn -e diş bilemek avoir mal
aux dents dişi ağrımak claquer des dents dişleri takırdamak
déchirer à belles dents atıp tutmak dent canine köpekdişi dent
de lait sütdişi dent de sagesse akıldişi, yirmi yaş dişi dent
dent n.f. incisive kesicidiş du bout des
/dañ / nf diş avoir une dent contre qn -e diş bilemek avoir mal
aux dents dişi ağrımak claquer des dents dişleri takırdamak
déchirer à belles dents atıp tutmak dent canine köpekdişi dent
de lait sütdişi dent de sagesse akıldişi, yirmi yaş dişi dent
dent n.f. incisive kesicidiş du bout des
/dañ / nf diş avoir une dent contre qn -e diş bilemek avoir mal
aux dents dişi ağrımak claquer des dents dişleri takırdamak
déchirer à belles dents atıp tutmak dent canine köpekdişi dent
de lait sütdişi dent de sagesse akıldişi, yirmi yaş dişi dent
dent n.f. incisive kesicidiş du bout des
dentelle n.f. /dañtel / nf dantel, dantela dentelle,
/dañtifris / adj+nm diş temizleyici (madde) pâte dentifrice diş
dentifrice n.m. macunu eau dentifrice diş suyu dentifrice,
/dañtifris / adj+nm diş temizleyici (madde) pâte dentifrice diş
dentifrice n.m. macunu eau dentifrice diş suyu dentifrice,
dentiste n. /dañtist(õ) / nmf diş doktoru, dişçi dentiste,
dentiste n. /dañtist(õ) / nmf diş doktoru, dişçi dentiste,
dénué adj. , e/denue / : dénué de -den yoksun, -den mahrum,
/depar / nm yola çıkma, gidiş, ayrılış, kalkış au départ önce,
başlangıçta être sur son départ yola çıkmak üzere olmak
départ n.m. départ,
/departõmañ / nm yönetim bölgesi, il; bakanlık Département
département n.m. dEtat Dışişleri Bakanlığı département,
/depase / v aşmak, ötesine geçmek; mec. şaşırtmak
dépasser v. dépasser,
/depase / v aşmak, ötesine geçmek; mec. şaşırtmak
dépasser v. dépasser,
dépaysé e ,
/depeşe / v çabucak yapmak; koşturmak se dépêcher acele
dépêcher se etmek, elini çabuk tutmak, çabuk olmak dépêcher,
/depañdañs / nf bağımlılık, bağlılık dépendances nfpl
dépendance n.f. eklentiler, müştemilat dépendance,
/depañs / nf gider, masraf, harcama, sarfiyat; kiler; mec.
kullanma, harcama dépenses publiques devlet giderleri
dépense n.f. pousser qn à la dépense masrafa sokmak dépense,
/depañs / nf gider, masraf, harcama, sarfiyat; kiler; mec.
kullanma, harcama dépenses publiques devlet giderleri
dépense n.f. pousser qn à la dépense masrafa sokmak dépense,
/depañse / v harcamak, sarf etmek se dépenser kendini
dépenser v. harcamak, gücünü tüketmek dépenser,
/depañse / v harcamak, sarf etmek se dépenser kendini
dépenser v. harcamak, gücünü tüketmek dépenser,
dépensier #AD? , ère/depañsye, yer / adj tutumsuz, savurgan dépensier,

86
/deplasmañ / nm yer değiştirme; seyahat; sp. deplasman
déplacement n.m. déplacement,
/deplase / v yerini değiştirmek; transfer etmek; tayin etmek se
déplacer se déplacer yer değiştirmek; yolculuk etmek déplacer,
/deplase / v yerini değiştirmek; transfer etmek; tayin etmek se
déplacer se déplacer yer değiştirmek; yolculuk etmek déplacer,
dépliant n.m. /depliyañ / nm katlanmış haritasayfa dépliant,
/depluaye / v (katlanmış şeyi) açmak, sermek; ask. savaş
düzenine sokmak; mec. göstermek rire à gorge déployée
déployer v. kahkahalarla gülmek déployer,
/depoze / v yere bırakmak, koymak; (para) yatırmak; emanet
etmek; işinden çıkarmak; tahttan indirmek; vazgeçmek, el
çekmek; tanıklık etmek; tortu bırakmak déposer son bilan
déposer v. batmak, iflas etmek se déposer çökmek; konmak déposer,
/depoze / v yere bırakmak, koymak; (para) yatırmak; emanet
etmek; işinden çıkarmak; tahttan indirmek; vazgeçmek, el
çekmek; tanıklık etmek; tortu bırakmak déposer son bilan
déposer v. batmak, iflas etmek se déposer çökmek; konmak déposer,
/depoze / v yere bırakmak, koymak; (para) yatırmak; emanet
etmek; işinden çıkarmak; tahttan indirmek; vazgeçmek, el
çekmek; tanıklık etmek; tortu bırakmak déposer son bilan
déposer v. batmak, iflas etmek se déposer çökmek; konmak déposer,
 /depozisyoñ / nf işten el çektirme; tanıklık; tahttan indirme
déposition n.f. déposition,
, e/depurvü / adj yoksun au dépourvu ansızın, hazırlıksız
dépourvu adj. dépourvu de -den yoksun dépourvu,
/depresyoñ / nf çöküntü; güçten düşme, çökme; bunalım, kriz
dépression nerveuse depresyon, bunalım, sinir krizi
dépression n.f. dépression,
/depresyoñ / nf çöküntü; güçten düşme, çökme; bunalım, kriz
dépression nerveuse depresyon, bunalım, sinir krizi
dépression n.f. dépression,
déprimé e keyifsiz, morali bozuk, namizaç,
déprimé adj. keyifsiz, morali bozuk, namizaç,
député e , e/depüte / nmf milletvekili, mebus député,
député n. , e/depüte / nmf milletvekili, mebus député,
/deraye / v raydan çıkmak; kon. doğru yoldan çıkmak
dérailler v. dérailler,
dérangé adj. huzursuz, kaçık, divane, rahatsız, meczup,
/derañjmañ / nm sırasını bozma; bozukluk, bozulma;
dérangement n.m. rahatsızlık; tedirginlik dérangement,
/derañje / v yerinden etmek; bozmak, düzenini bozmak;
rahatsız etmek; tedirgin etmek ne vous dérangez pas rahatsız
olmayın! se déranger yeriniişini değiştirmek; rahatsız olmak
déranger v. déranger,
, ière/dernye, yer / adj son, sonuncu; en üst; geçen; en adi
avoir le dernier kon. son söz kendisinin olmak en dernier son
olarak le mois dernière geçen ay lannée dernière geçen yıl la
dernier #AD? semaine dernière geçen hafta dernier,
, ière/dernye, yer / adj son, sonuncu; en üst; geçen; en adi
dernier adj. avoir le dernier kon. son söz kendisinin olmak en dernier son

87
olarak le mois dernière geçen ay lannée dernière geçen yıl la
semaine dernière geçen hafta dernier,
, ière/dernye, yer / adj son, sonuncu; en üst; geçen; en adi
avoir le dernier kon. son söz kendisinin olmak en dernier son
olarak le mois dernière geçen ay lannée dernière geçen yıl la
dernier adj semaine dernière geçen hafta dernier,
/derule / v sarılı bir şeyi açmak, yaymak; göz önüne sermek;
dérouler se sayıp dökmek se dérouler geçmek, cereyan etmek dérouler,
déroutant adj. , e/derutañ, añt / adj şaşırtıcı déroutant,
/deryer / prép arkasına, arkasında * adv arkada, arkadan * nm
arka, geri, kıç être derrière qn göz kulak olmak les pattes de
derrière prép. derrière arka bacaklar par derrière arkadan derrière,
/deryer / prép arkasına, arkasında * adv arkada, arkadan * nm
arka, geri, kıç être derrière qn göz kulak olmak les pattes de
derrière adv. derrière arka bacaklar par derrière arkadan derrière,
désaccordé adj. , e/dezakorde / adj akortsuz, uyumsuz désaccordé,
désastre n.m. /dezastr(õ) / nm yıkım, felaket désastre,
désastre n.m. /dezastr(õ) / nm yıkım, felaket désastre,
/desandr(õ) / v inmek, alçalmak; yerleşmek; basmak;
torunlarından olmak, soyundan gelmek; mec. ölmek;
indirmek; vurmak, öldürmek descendre à lhôtel otelde kalmak
descendre dun arbre ağaçtan inmek descendre dans la rue
(gösteri için) sokağa dökülmek descendre de -den gelmek,
descendre v. soyundan
/desandr(õ) / v inmek, alçalmak; yerleşmek; basmak;
torunlarından olmak, soyundan gelmek; mec. ölmek;
indirmek; vurmak, öldürmek descendre à lhôtel otelde kalmak
descendre dun arbre ağaçtan inmek descendre dans la rue
(gösteri için) sokağa dökülmek descendre de -den gelmek,
descendre v. soyundan
/desandr(õ) / v inmek, alçalmak; yerleşmek; basmak;
torunlarından olmak, soyundan gelmek; mec. ölmek;
indirmek; vurmak, öldürmek descendre à lhôtel otelde kalmak
descendre dun arbre ağaçtan inmek descendre dans la rue
(gösteri için) sokağa dökülmek descendre de -den gelmek,
descendre v. soyundan
description n.f. /deskripsyoñ / nf betimleme, tasvir description,
description n.f. /deskripsyoñ / nf betimleme, tasvir description,
désert n.m. /dezer / nm çöl , e/dezer, ert(õ) / adj ıssız désert,
, e/dezespere / adj umut kalmamış, umutsuz état désespéré
désespéré adj. hek. umutsuz durum désespéré,
/dezabiye / v giysilerini çıkarmak, soymak se déshabiller
déshabiller se soyunmak déshabiller,
/dezabiye / v giysilerini çıkarmak, soymak se déshabiller
déshabiller se soyunmak déshabiller,
désherbant n.m. ,
désherber v. /dezerbe / v zararlı otları yolmak désherber,
/dezeñfekte / v mikropsuzlaştırmak, dezenfekte etmek
désinfecter v. désinfecter,
désirer v. /dezire / v arzu etmek; gönlü çekmek, istemek désirer,

88
, e/dezole / adj perişan, çok üzgün être désole üzülmek
désolé e désolé,
, e/dezole / adj perişan, çok üzgün être désole üzülmek
désolé adj. désolé,
désordonné adj. , e/dezordone / adj düzensiz; aşırı, taşkın désordonné,
/dezordr(õ) / nm düzensizlik, karışıklık; uyuşmazlık,
désordre n.m. kargaşalık désordre,
/desere / v gevşetmek, çözmek ne pas desserrer les dents
desserrer v. ağzını açmamak, bir şey söylememek desserrer,
dessert n.m. /deser / nm (yemek sonunda yenen) tatlı; yemiş dessert,
dessert n.m. /deser / nm (yemek sonunda yenen) tatlı; yemiş dessert,
dessert n.m. /deser / nm (yemek sonunda yenen) tatlı; yemiş dessert,
/deseñ / nm resim; resim sanatı; tasarı, plan; (kumaş) örnek,
desen les arts du dessin mimarlıkheykelcilik esim sanatları
dessin n.m. dessin,
/deseñ / nm resim; resim sanatı; tasarı, plan; (kumaş) örnek,
desen les arts du dessin mimarlıkheykelcilik esim sanatları
dessin n m. dessin,
dessinateur n. , trice/desinatör, tris / nmf ressam dessinateur,
/desine / v resmini çizmek; belirtmek, belli etmek se dessiner
dessiner v. sonucu belirmek, belli olmak, ortaya çıkmak dessiner,
/desine / v resmini çizmek; belirtmek, belli etmek se dessiner
dessiner v. sonucu belirmek, belli olmak, ortaya çıkmak dessiner,
dessous-de-plat n.m. /dõsudpla / nm inv tencere altlığı dessous-de-plat,
dessus-de-lit n.m. /dõsüdli / nm yatak örtüsü dessus-de-lit,
destinataire n. /destinater / nmf gönderilen kimse, alıcı destinataire,
destinataire n. /destinater / nmf gönderilen kimse, alıcı destinataire,
destinataire n. /destinater / nmf gönderilen kimse, alıcı destinataire,
/destinasyoñ / nf gönderilen yer; yön; varış yeri; amaç à
destination n.f. destination de yönüne doğru, -e gidecek destination,
/destinasyoñ / nf gönderilen yer; yön; varış yeri; amaç à
destination n.f. destination de yönüne doğru, -e gidecek destination,
destruction n.f. /destrüksyoñ / nf yıkma, kırıp geçirme, tahrip destruction,
détachant n.m. /detaşan / nm leke çıkarıcı détachant,
/detay / nm perakende satış, perakendecilik; ayrıntı, detay
détail n.m. prix de détail perakende fiyatı en détail ayrıntılı olarak détail,
/detañdr(õ) / v gevşetmek; basıncı azaltmak; mec. yatıştırmak
détendre se se détendre dinlenmek, eğlenmek détendre,
détendu e , e/detañdü / adj sakin, yatışmış détendu,
/detnir / v elde bulundurmak, saklamak; hapiste tutmak
détenir v. détenir,
/detnir / v elde bulundurmak, saklamak; hapiste tutmak
détenir v. détenir,
, e/determine / adj belirli, belli; kararlı, azimli; yiğit, gözü pek;
déterminé adj. tamlanan déterminé,
détestable adj. /detastabl(õ) / adj tiksinti veren; çok kötü, berbat détestable,
détester v. /deteste / v tiksinmek, nefret etmek détester,

89
détester v. /deteste / v tiksinmek, nefret etmek détester,
/deturne / v yolunu değiştirmek, saptırmak, çevirmek; (para)
aşırmak, zimmetine geçirmek; vazgeçirmek, caydırmak se
détourner dönmek, yön değiştirmek; vazgeçmek détourner
lattention de qn dikkatini başka yöne çekmek, dikkatini
détourner v. dağıtmak détourner,
/detruir / v yıkmak, kırıp geçirmek; mec. yok etmek, ortadan
détruire v. kaldırmak détruire,
/detruir / v yıkmak, kırıp geçirmek; mec. yok etmek, ortadan
détruire) adj. kaldırmak détruire,
/det / nf borç, verecek la dette publique devlet borçları payer
sa dette à la nature ölmek payer sa dette à la société idam
dette n.f. edilmek payer sa dette à son pays askerliğini yapmak dette,
/döy / nm yas işareti; matem, yas; cenaze alayı; mec. üzüntü,
deuil n.m. acı être en deuil yaslı olmak porter le deuil yas tutmak deuil,
/dö / adj iki; ikinci; mec. birkaç les deux her ikisi en moins de
deux adj. num. deux çabucak deux,
/dö / adj iki; ikinci; mec. birkaç les deux her ikisi en moins de
deux adj. num. deux çabucak deux,
deux-pièces n.m. /döpyes / nm döpiyes deux-pièces,
deux-roues n.m. çiftteker, bisiklet,
/dõvañ / adv öne, önde, önden * prép önünde; önüne;
karşısına, karşısında * nm ön (taraf) aller au-devant des
ennuisdifficultés bela aramak ci-devant yukarıdaki de devant
önünden les pattes de devant ön bacaklar par devant önde;
devant prép. önden par-revant notaire noterin huzurunda
/dõvañ / adv öne, önde, önden * prép önünde; önüne;
karşısına, karşısında * nm ön (taraf) aller au-devant des
ennuisdifficultés bela aramak ci-devant yukarıdaki de devant
önünden les pattes de devant ön bacaklar par devant önde;
devant prép. önden par-revant notaire noterin huzurunda
/dõvañ / adv öne, önde, önden * prép önünde; önüne;
karşısına, karşısında * nm ön (taraf) aller au-devant des
ennuisdifficultés bela aramak ci-devant yukarıdaki de devant
önünden les pattes de devant ön bacaklar par devant önde;
devant prép. önden par-revant notaire noterin huzurunda
dévasté e ,
/devaste / v yakıp yıkmak, kırıp geçirmek, harap etmek
dévaster v. dévaster,
/devlopmañ / nm açılma; yayma, serme; gelişme; olgunlaşma;
geliştirme; matm. açındırma; gelişim; fot. yıkama
développement n.m. développement,
/devlope / v (paketzarf) açmak; açmak, yaymak, sermek;
geliştirmek; açıklamak; matm. açındırmak; fot. filmi banyo
etmek se développer gelişmek, olgunlaşmak, ilerlemek
développer v. développer,
/devlope / v (paketzarf) açmak; açmak, yaymak, sermek;
geliştirmek; açıklamak; matm. açındırmak; fot. filmi banyo
etmek se développer gelişmek, olgunlaşmak, ilerlemek
développer v. développer,
devenir v. /dõvnir / v olmak /dõvnir / nm oluş devenir,
devenir v. /dõvnir / v olmak /dõvnir / nm oluş devenir,

90
devis n.m. /dõvi / nm keşif, keşif defteri devis,
devise n.f. /dõviz / nf döviz devise,
devise n.f. /dõviz / nf döviz devise,
dévisser v. /devise / v vidalarını çıkarmak dévisser,
/dõvuar / v borcu olmak, borçlu olmak; gerekmek * nm ödev,
vazife devoirs saygı derniers devoirs cenaze töreni devoir la
vie à qn hayatını birine borçlu olmak manquer à son devoir
görevini yapmamak, savsaklamak se mettre en devoir de (bir
devoir n.m. et v. şeye) hazırlanmak devoir
/dõvuar / v borcu olmak, borçlu olmak; gerekmek * nm ödev,
vazife devoirs saygı derniers devoirs cenaze töreni devoir la
vie à qn hayatını birine borçlu olmak manquer à son devoir
görevini yapmamak, savsaklamak se mettre en devoir de (bir
devoir v. et n.m. şeye) hazırlanmak devoir
/devore / v parçalayıp yemek; bitirmek, tüketmek; içini
kemirmek dévorer des yeux gözle yemek, büyük istekle
bakmak dévorer ses larmes göz yaşlarını tutmak, içine
dévorer v. dökmek dévorer,
diagnostic n.m. /dyagnostik / nm tanı, teşhis diagnostic,
diagnostiquer v. /dyagnostike / v tanılamak, teşhis etmek diagnostiquer,
diagonale n.f. diyagonal, köşegen,
dialogue n.m. /dyalog / nm söyleşi, diyalog dialogue,
diamant n.m. /dyamañ / nm elmas diamant brillant pırlanta diamant,
diamant n.m. /dyamañ / nm elmas diamant brillant pırlanta diamant,
diamètre n.m. /dyametr(õ) / nm matm. çap diamètre,
n.m. /dyapazoñ / nm ses merdiveni; fiz. diyapazon; mec. düzey,
diapason 156,158 seviye diapason,
diapositive) n.f. /dyapozitiv / nf diyapozitif, slayt diapositive,
dictionnaire n.m. /diksyoner / nm sözlük dictionnaire,
dictionnaire n m. /diksyoner / nm sözlük dictionnaire,
dient e ,
dièse n.m. /dyez / nf müz. diyez dièse,
diesel n.m. /dyezel / nm dizel (motoru) diesel,
/dyö / nm tanrı Dieu Allah, Tanrı Dieu merci Allaha şükür Dieu
sait Allah şahit; Allah bilir bon Dieu Tanrım! mon Dieu
Allahım!, aman Allah! homme de dieu din adamı pour lamour
dieu n.m. de Dieu Allah rızası için, Allah aşkına Dieu,
différé n.m. ertelenmiş, vadeli, gecikmeli, muahhar,
/difisil / adj güç; sıkıntılı; güç beğenir faire le difficile güçlük
difficile adj. çıkarmak difficile,
/difisil / adj güç; sıkıntılı; güç beğenir faire le difficile güçlük
difficile adj. çıkarmak difficile,
diffus adj. , e/difü, üz / adj yaygın; dağınık, yayılmış diffus,
diffuser v. /difüze / v yaymak, dağıtmak, yayımlamak diffuser,
diffusion n.f. /difüzyoñ / nf yayılma, dağılma; fiz. yayınma diffusion,

91
digérer v. /dijere / v sindirmek, hazmetmek digérer,
digérer v. /dijere / v sindirmek, hazmetmek digérer,
, ive/digestif, iv / adj sindirimsel * nm sindirimi kolaylaştıran
digestif n.m. içki appareil digestif sindirim aygıtı,
, ive/digestif, iv / adj sindirimsel * nm sindirimi kolaylaştıran
digestif n.m. içki appareil digestif sindirim aygıtı,
digestion n.f. /dijestyoñ / nf sindirim, hazım digestion,
dilemme n.m. /dilem / nm ikilem dilemme,
, ne/dilüvyeñ, en / adj tufanla ilgili pluie diluvienne bardaktan
diluvien ne boşanırcasına yağan yağmur diluvien,
/dimañş / nm pazar (günü) habits du dimanche yabanlık giysi
dimanche n.m. dimanche,
/dimañsyoñ / nf boyut; ölçü; önem prendre ses dimensions
dimension n.f. tedbir almak dimension,
/diminüe / v azaltmak, kısmak, eksiltmek; azalmak, eksilmek,
diminuer v. kısılmak diminuer,
/diminüsyoñ / nf azaltma, eksiltme; küçülme, azalma, eksilme;
diminution n.f. tenzilat, indirim diminution,
dinde n.f. /deñd / nf dişi hindi; mec. aptal kadın dinde,
dinde n.f. /deñd / nf dişi hindi; mec. aptal kadın dinde,
/dine / v öğleakşam yemeği yemek * nm öğleakşam yemeği;
şölen, ziyafet dîner daffaires iş yemeği dîner de famille aile
dîner v. et n.m. yemeği dîner,
/dine / v öğleakşam yemeği yemek * nm öğleakşam yemeği;
şölen, ziyafet dîner daffaires iş yemeği dîner de famille aile
dîner n.m. et v. yemeği dîner,
dingue adj. /deñg / adj kaçık dingue,
/diplomati / adj diplomatik corps diplomatique kordiplomatik
diplomatique adj. diplomatique,
diplôme n.m. /diplom / nm diploma diplômé,
diplôme n.m. /diplom / nm diploma diplômé,
diplôme n.m. /diplom / nm diploma diplômé,
/dir / v söylemek; demek; anlatmak; bildirmek; okumak * nm
söz, deyiş à vrai dire doğrusunu isterseniz autrement dit
başka bir deyişle avoir son mot à dire söyleyecek sözü olmak
cest-à-dire şu demektir ki, yani cest dit tamam, söz, anlaştık
dire v. dire des blagues palavra atmak dire qch à
/dir / v söylemek; demek; anlatmak; bildirmek; okumak * nm
söz, deyiş à vrai dire doğrusunu isterseniz autrement dit
başka bir deyişle avoir son mot à dire söyleyecek sözü olmak
cest-à-dire şu demektir ki, yani cest dit tamam, söz, anlaştık
dire v. dire des blagues palavra atmak dire qch à
/dir / v söylemek; demek; anlatmak; bildirmek; okumak * nm
söz, deyiş à vrai dire doğrusunu isterseniz autrement dit
başka bir deyişle avoir son mot à dire söyleyecek sözü olmak
cest-à-dire şu demektir ki, yani cest dit tamam, söz, anlaştık
dire v. dire des blagues palavra atmak dire qch à
, e/direkt / adj doğru; doğrudan doğruya, dolaysız, aracısız;
duraksız complément direct dilb. dolaysız tümleç bus direct
direct adj. ekspres otobüs train direct ekspres tren direct,

92
, e/direkt / adj doğru; doğrudan doğruya, dolaysız, aracısız;
duraksız complément direct dilb. dolaysız tümleç bus direct
direct e ekspres otobüs train direct ekspres tren direct,
, e/direkt / adj doğru; doğrudan doğruya, dolaysız, aracısız;
duraksız complément direct dilb. dolaysız tümleç bus direct
direct adj. ekspres otobüs train direct ekspres tren direct,
, trice/direktör, tris / nmf yönetmen, yönetici; müdür comité
directeur yönetici kurul directeur général genel müdür
directeur #AD? directeur,
, trice/direktör, tris / nmf yönetmen, yönetici; müdür comité
directeur yönetici kurul directeur général genel müdür
directeur n.m. directeur,
/direksyoñ / nf yön, cihet, istikamet; yönelme; yönetme, idare;
yönetmenlik, yöneticilik; direksiyon en direction de yönünde;
direction n.f. yönüne direction,
/direksyoñ / nf yön, cihet, istikamet; yönelme; yönetme, idare;
yönetmenlik, yöneticilik; direksiyon en direction de yönünde;
direction n.f. yönüne direction,
/dirije / v yöneltmek; yönetmek, çekip çevirmek, idare etmek
diriger v. se diriger yönelmek diriger,
/dirije / v yöneltmek; yönetmek, çekip çevirmek, idare etmek
diriger v. se diriger yönelmek diriger,
/disiplin / nf sıkıdüzen, disiplin; yol yöntem; bilim kolu; falaka
discipline n.f. discipliné,
/disiplin / nf sıkıdüzen, disiplin; yol yöntem; bilim kolu; falaka
discipline n.f. discipliné,
discothèque n.f. /diskotek / nf diskotek; plak koleksiyonu discothèque,
discothèque n.f. /diskotek / nf diskotek; plak koleksiyonu discothèque,
/diskresyoñ / nf ölçülülük; ağız sıkılığı; ihtiyatlılık à discrétion
kayıtsız şartsız, istediği gibi à la discrétion de birinin
discrétion n.f. keyfineinsafına bağlı discrétion,
/diskriminasyoñ / nf ayırt etme; başkalarından ayrı davranma
discrimination n.f. discrimination raciale ırk ayrımı discrimination,
discussion n.f. /disküsyoñ / nf tartışma; çekişme discussion,
discussion n.f. /disküsyoñ / nf tartışma; çekişme discussion,
discussion n.f. /disküsyoñ / nf tartışma; çekişme discussion,
discuter v. /disküte / v tartışmak, görüşmek; aksini söylemek discuter,
discuter v. /disküte / v tartışmak, görüşmek; aksini söylemek discuter,
discuter v. /disküte / v tartışmak, görüşmek; aksini söylemek discuter,
disparu n. yitik, perdu,
dispute n.f. /dispüt / nf çekişme; yarışma; kavga dispute,
dispute n.f. /dispüt / nf çekişme; yarışma; kavga dispute,
dispute n.f. /dispüt / nf çekişme; yarışma; kavga dispute,
/dispüte / v tartışmak; çekişmek; yarış etmek; uğraşmak;
disputer se rekabet etmek se disputer kavga etmek disputer,
/dispüte / v tartışmak; çekişmek; yarış etmek; uğraşmak;
disputer se rekabet etmek se disputer kavga etmek disputer,
/dispüte / v tartışmak; çekişmek; yarış etmek; uğraşmak;
disputer se rekabet etmek se disputer kavga etmek disputer,

93
/disk / nm disk; kurs; plak disque compact kompakt disk
disque dur hard disk disque laser kompakt disk disque
disque n.m. système sistem diski disque,
/disk / nm disk; kurs; plak disque compact kompakt disk
disque dur hard disk disque laser kompakt disk disque
disque n.m. système sistem diski disque,
disquette n.f. manyetik disk, disket,
disquette n.f. manyetik disk, disket,
/disimüle / v gizlemek, gizli tutmak; belli etmemek se
dissimuler v. dissimuler gizlemek dissimuler,
/disipasyoñ / nf dağılma; savurganlık; sefahat; haylazlık
dissipation n.f. dissipation,
/distañs / nf ara, aralık; uzaklık, mesafe; mec. ayrım, fark à
distance uzaktan distance focale odak uzaklığı tenir à
distance n.f. distance uzakta tutmak, yüz vermemek distance,
distraction n.f. /distraksyoñ / nf dikkatsizlik; dalgınlık; eğlence distraction,
distraction n.f. /distraksyoñ / nf dikkatsizlik; dalgınlık; eğlence distraction,
/distrer / v ayırmak, ifraz etmek; el uzatmak, kendi yararına
çevirmek; caydırmak; dalgınlık vermek; oyalamak,
eğlendirmek se distraire ayrılmak; caymak; oyalanmak,
distraire se eğlenmek distraire,
/distrer / v ayırmak, ifraz etmek; el uzatmak, kendi yararına
çevirmek; caydırmak; dalgınlık vermek; oyalamak,
eğlendirmek se distraire ayrılmak; caymak; oyalanmak,
distraire v. eğlenmek distraire,
distrait e , e/distre, et / adj dikkatsiz, dalgın distrait,
distrait adj. , e/distre, et / adj dikkatsiz, dalgın distrait,
/distribue / v dağıtmak; bölmek, bölümlemek; paylaşmak
distribuer v. distribuer,
, trice/distribütör, tris / nm dağıtıcı distributeur de billets bilet
distributeur n.m. makinesi distributeur,
, trice/distribütör, tris / nm dağıtıcı distributeur de billets bilet
distributeur n.m. makinesi distributeur,
/distribüsyoñ / nf dağıtma, bölüştürme; bölümleme; mektup
dağıtma circuits de distribution dağıtım ağı distribution des
billets bilet satış yeri distribution des prix ödül dağıtımı
distribution n.f. distribution,
divan n.m. /divañ / nm sedir, divan divan-lit divan yatak divan,
, e/diver, divers / adj değişken, türlü; çeşitli, çeşit çeşit; birçok,
divers e hayli divers,
, e/diver, divers / adj değişken, türlü; çeşitli, çeşit çeşit; birçok,
divers adj. hayli divers,
diversité n.f. /diversite / nf çeşitlilik; ayrılık, ayrım diversité,
/divize / v bölmek; mec. ayrılık sokmak, birbirine düşürmek se
diviser v. diviser bölünmek, ayrılmak diviser,
/divizyoñ / nf bölme; bölüm, kol; bölünme; parça; tümen; mec.
division n.f. ayrılık, anlaşmazlık division du travail işbölümü division,
divorce n.m. /divors / nm boşanma; boşama divorcé,
divorcé adj. /divors / nm boşanma; boşama divorcé,

94
divorce n.m. /divors / nm boşanma; boşama divorcé,
/divorse / v boşanmak divorcer davec qn -den boşanmak
divorcer v. divorcer,
/divorse / v boşanmak divorcer davec qn -den boşanmak
divorcer v. divorcer,
dixième adj. num. /dizyem / adj+nm onuncu; onda bir dixième,
dizaine n.f. /dizen / nm onluk, on tane dizaine,
dizaine n.f. /dizen / nm onluk, on tane dizaine,
doctorat n.m. /doktora / nm doktorluk; doktora doctorat,
doctorat n.m. /doktora / nm doktorluk; doktora doctorat,
document n.m. /dokümañ / nm belge document,
document n.m. /dokümañ / nm belge document,
/dokümañter / adj belgesel * nm belgesel, belgesel film
documentaire n.m. documentaire,
/dokümañter / adj belgesel * nm belgesel, belgesel film
documentaire n.m. documentaire,
dodo* n.m. yatmaya gitmek dodo,
/dua / nm parmak à deux doigts de yakınında, yanında
donner sur les doigts azarlamak mettre le doigt tam üstüne
basmak, keşfetmek montrer du doigt alay etmek savoir sur le
bout du doigt su gibi bilmek se mordre les doigts pişman
doigt n.m. olmak doigt,
/dua / nm parmak à deux doigts de yakınında, yanında
donner sur les doigts azarlamak mettre le doigt tam üstüne
basmak, keşfetmek montrer du doigt alay etmek savoir sur le
bout du doigt su gibi bilmek se mordre les doigts pişman
doigt n.m. olmak doigt,
/dua / nm parmak à deux doigts de yakınında, yanında
donner sur les doigts azarlamak mettre le doigt tam üstüne
basmak, keşfetmek montrer du doigt alay etmek savoir sur le
bout du doigt su gibi bilmek se mordre les doigts pişman
doigt n.m. olmak doigt,
dollar n.m. /dolar / nm dolar dollar,
/domen / nm yurtluk, malikâne; mülk; arazi; mec. alan tomber
domaine n.m. dans le domaine public kamunun malı olmak domaine,
/domestik / adj evleaileyle ilgili; mec. yurtiçi; evcil (hayvan) *
domestique adj. nmf hizmetçi, uşak domestique,
/domisil / nm ev, konut, mesken à domicile kendi evinde elire
domicile n.m. domicile yerleşmek domicile,
/domisil / nm ev, konut, mesken à domicile kendi evinde elire
domicile n.m. domicile yerleşmek domicile,
/domisil / nm ev, konut, mesken à domicile kendi evinde elire
domicile n.m domicile yerleşmek domicile,
domino n.m. /domino / nm domino taşi dominos domino oyunu domino,
/domaj / nm zarar, ziyan cest dommage ne yazık! dommages
corporels fiziksel zarar dommages et intéréts zararziyan
dommage n.m. ödemesi, tazminat dommage,

95
/domaj / nm zarar, ziyan cest dommage ne yazık! dommages
corporels fiziksel zarar dommages et intéréts zararziyan
dommage n.m. ödemesi, tazminat dommage,
/doñ / nm armağan; bağış; yetenek, kabiliyet les dons de
cérès tahıl les dons de flore çiçekler les dons de la fortune
zenginlik avoir le don de yeteneği olmak faire un don à qn
don n.m. bağışta bulunmak don,
donnée n.f. /done / nf veri, done; temel düşünce donnée,
donnée n.f. /done / nf veri, done; temel düşünce donnée,
/done / v vermek, bağışlamak; bulaştırmak; koymak;
yayımlamak; göstermek donner cours à boşaltmak, dökmek;
serbest bırakmak donner dans budalaca kanmak; kendini
vermek donner essor à dışarı vurmak donner la chair de
poule ürpertmek, tüylerini diken diken etmek donner la
donner v. chasse koval
/done / v vermek, bağışlamak; bulaştırmak; koymak;
yayımlamak; göstermek donner cours à boşaltmak, dökmek;
serbest bırakmak donner dans budalaca kanmak; kendini
vermek donner essor à dışarı vurmak donner la chair de
poule ürpertmek, tüylerini diken diken etmek donner la
donner v. chasse koval
/done / v vermek, bağışlamak; bulaştırmak; koymak;
yayımlamak; göstermek donner cours à boşaltmak, dökmek;
serbest bırakmak donner dans budalaca kanmak; kendini
vermek donner essor à dışarı vurmak donner la chair de
poule ürpertmek, tüylerini diken diken etmek donner la
donner v. chasse koval
dopage n.m. /dopaj / nm doping yapma, doping dopage,
dopage n.m. /dopaj / nm doping yapma, doping dopage,
doper v. /dope / v doping yapmak doper,
doper se /dope / v doping yapmak doper,
Dordogne n.f. ,
doré adj. , e/dore / adj altın sarısı; yaldızlı doré,
/dormir / v uyumak; ölü gibi durmak dormir debout çok yorgun
olmak; ayakta uyumak dormir à poings fermés deliksiz
uyumak dormir dun sommeil profond derin uyku çekmek
dormir v. dormir sur les deux oreilles içi rahat uyumak dormir,
/dormir / v uyumak; ölü gibi durmak dormir debout çok yorgun
olmak; ayakta uyumak dormir à poings fermés deliksiz
uyumak dormir dun sommeil profond derin uyku çekmek
dormir v. dormir sur les deux oreilles içi rahat uyumak dormir,
/dormir / v uyumak; ölü gibi durmak dormir debout çok yorgun
olmak; ayakta uyumak dormir à poings fermés deliksiz
uyumak dormir dun sommeil profond derin uyku çekmek
dormir v. dormir sur les deux oreilles içi rahat uyumak dormir,
/do / nm arka, sırt à dos arkasında à dos de sırtında avoir bon
dos her türlü alay ve şakaya katlanmak dos à dos sırt sırta
être sur le dos yatmış olmak se mettre qn à dos kendine
düşman etmek sur le dos sırtüstü tourner le dos à arkası
dos n.m. dönük olmak; sırt çevirmek, yüz ver

96
/do / nm arka, sırt à dos arkasında à dos de sırtında avoir bon
dos her türlü alay ve şakaya katlanmak dos à dos sırt sırta
être sur le dos yatmış olmak se mettre qn à dos kendine
düşman etmek sur le dos sırtüstü tourner le dos à arkası
dos n.m. dönük olmak; sırt çevirmek, yüz ver
/do / nm arka, sırt à dos arkasında à dos de sırtında avoir bon
dos her türlü alay ve şakaya katlanmak dos à dos sırt sırta
être sur le dos yatmış olmak se mettre qn à dos kendine
düşman etmek sur le dos sırtüstü tourner le dos à arkası
dos n.m. dönük olmak; sırt çevirmek, yüz ver
dossier n.m. /dosye / nm arkalık; dosya dossier,
dossier n.m. /dosye / nm arkalık; dosya dossier,
dossier n.m. /dosye / nm arkalık; dosya dossier,
doté adj. ,
douane n.f. /duan / nf gümrük; gümrük vergisi douane,
doublage n.m. /dublaj / nm sin. filmi sözlendirme, dublaj doublage,
/dubl(õ) / adj iki kat, çift, ikili; keskin * nm iki kat; kopya, suret
au double fazlasıyla à double sens iki anlamlı à doubles
commandes ikili kontrol en double iki nüsha le double de iki
double adj. katı voir double çift görmek doublé,
/dubl(õ) / adj iki kat, çift, ikili; keskin * nm iki kat; kopya, suret
au double fazlasıyla à double sens iki anlamlı à doubles
commandes ikili kontrol en double iki nüsha le double de iki
doublé adj. katı voir double çift görmek doublé,
/dubl(õ) / adj iki kat, çift, ikili; keskin * nm iki kat; kopya, suret
au double fazlasıyla à double sens iki anlamlı à doubles
commandes ikili kontrol en double iki nüsha le double de iki
double adj. katı voir double çift görmek doublé,
/dubl(õ) / adj iki kat, çift, ikili; keskin * nm iki kat; kopya, suret
au double fazlasıyla à double sens iki anlamlı à doubles
commandes ikili kontrol en double iki nüsha le double de iki
double adj. katı voir double çift görmek doublé,
/duble / v iki katına çıkarmak, katmerlemek; astar geçirmek;
(taşıtı) geçmek, arkada bırakmak; (film) sözlendirmek; iki
katına çıkmak doubler le pas hızlanmak doubler un cap den.
doubler v. bir burunu dolaşmak; mec. tehlikeyi atlatmak doubler,
/duble / v iki katına çıkarmak, katmerlemek; astar geçirmek;
(taşıtı) geçmek, arkada bırakmak; (film) sözlendirmek; iki
katına çıkmak doubler le pas hızlanmak doubler un cap den.
doubler v. bir burunu dolaşmak; mec. tehlikeyi atlatmak doubler,
/dusör / nf tatlılık; yumuşaklık; dinginlik douveurs şeker,
douceur n.f. şekerleme; tatlı sözler douceur,
/duş / nf duş douches duş yeri prendre une douche duş
douche n.f. yapmak douche,
/duş / nf duş douches duş yeri prendre une douche duş
douche n.f. yapmak douche,
doudoune n.f. ,
, e/due / adj yetenekli, kabiliyetli être doué de ile donatılmış
doué adj. olmak; doğuştan -e sahip olmak doué,
, e/due / adj yetenekli, kabiliyetli être doué de ile donatılmış
doué e olmak; doğuştan -e sahip olmak doué,

97
/dulör / nf acı, ağrı, sızı; keder être dans les douleurs acı
içinde olmak partager la douleur de qn derdini paylaşmak
douleur n.f. douleur,
/dulör / nf acı, ağrı, sızı; keder être dans les douleurs acı
içinde olmak partager la douleur de qn derdini paylaşmak
douleur n.f. douleur,
douloureux adj. , euse/dulurö, öz / adj ağrılı, acıtıcı; kederli douloureux,
/dute / nm şüphe, kuşku; güvensizlik se douter kuşkulanmak,
şüphelenmek sans aucun doute hiç kuşkusuz sans doute
doute n.m. kuşkusuz, herhalde, şüphesiz sans nul doute kuşkuyla doute,
/dute / v şüphe etmek, kuşkulanmak; güvenmemek ne douter
de rien kendine fazla güvenmek ne pas douter şüphe
etmemek se douter şüphelenmek ne se douter de rien hiçbir
douter se şeyden haberi olmamak douter,
, douce/du, dus / adj tatlı; kolay işlenir, yumuşak; hoş, ılımlı
doux adj. en douce sessizce filer doux boyun eğmek doux,
, douce/du, dus / adj tatlı; kolay işlenir, yumuşak; hoş, ılımlı
doux adj. en douce sessizce filer doux boyun eğmek doux,
, douce/du, dus / adj tatlı; kolay işlenir, yumuşak; hoş, ılımlı
doux douce en douce sessizce filer doux boyun eğmek doux,
douzaine n.f. /duzen / nf düzine douzaine,
douzaine n.f. /duzen / nf düzine douzaine,
/drage / v tarak dubasıküreğiyle temizlemek, taraklamak; kon.
draguer v. (kıza) asılmak, askıntı olmak draguer,
/drage / v tarak dubasıküreğiyle temizlemek, taraklamak; kon.
draguer* v. (kıza) asılmak, askıntı olmak draguer,
/dragör / nm kon. kadın avcısı dragueur de mines mayın
dragueur adj. tarama gemisi dragueur,
/dragör / nm kon. kadın avcısı dragueur de mines mayın
dragueur #AD? tarama gemisi dragueur,
dramaturge n. /dramatürj / nm dram yazarı dramaturge,
/dram / nm tiy. dram; mec. facia drame familial aile dramı
drame n m. drame,
/dra / nm yünlü kumaş, çuha; çarşaf être dans de beaux
draps çok güç durumda olmak tailler en plein drap istediği gibi
drap n. m. davranmak drap,
/dra / nm yünlü kumaş, çuha; çarşaf être dans de beaux
draps çok güç durumda olmak tailler en plein drap istediği gibi
drap n.m. davranmak drap,
/dra / nm yünlü kumaş, çuha; çarşaf être dans de beaux
draps çok güç durumda olmak tailler en plein drap istediği gibi
drap-housse n.m. davranmak drap,
, x/drapo / nm bayrak drapeau tricolore Fransız bayrağı être
drapeau n.m sous les drapeaus askerde olmak drapeau,
, x/drapo / nm bayrak drapeau tricolore Fransız bayrağı être
drapeau n.m. sous les drapeaus askerde olmak drapeau,
DRH n. ,
DRH n. ,
drogue n.f. /drog / nf ilaç; uyuşturucu madde drogue,
adj. et /drua / nm hukuk; hak; vergi; tüze, adalet à bon droit hakkıyla
droit adv. droit acquis kazanılmış hak droit dasile sığınma hakkı droit

98
dauteur telif hakkı droit défense savunma hakkı droit électoral
seçim hakkı droit légal yasal hak droit politique siyasal hak
droit principal temel hak droit
/drua / nm hukuk; hak; vergi; tüze, adalet à bon droit hakkıyla
droit acquis kazanılmış hak droit dasile sığınma hakkı droit
dauteur telif hakkı droit défense savunma hakkı droit électoral
seçim hakkı droit légal yasal hak droit politique siyasal hak
droit n.m. droit principal temel hak droit
/drua / nm hukuk; hak; vergi; tüze, adalet à bon droit hakkıyla
droit acquis kazanılmış hak droit dasile sığınma hakkı droit
dauteur telif hakkı droit défense savunma hakkı droit électoral
adj. et seçim hakkı droit légal yasal hak droit politique siyasal hak
droit n.m. droit principal temel hak droit
/druat / nf sağ yön; sağ el; (mecliste) sağ kanat; doğru (çizgi)
à droite sağda à droite de sağında à droite et à gauche sağda
solda, şurda burda lextrême droite aşırı sağ prendre la droite
droite n.f. (taşıtla) yolun sağından gitmek droite,
/druat / nf sağ yön; sağ el; (mecliste) sağ kanat; doğru (çizgi)
à droite sağda à droite de sağında à droite et à gauche sağda
solda, şurda burda lextrême droite aşırı sağ prendre la droite
droite n.f. (taşıtla) yolun sağından gitmek droite,
drôle adj. /drol / adj hoş, eğlenceli; acayip, garip drôle,
, e/dür / adj katı, sert; güç, ağır; dayanıklı; merhametsiz,
duygusuz * adv sıkı, gayretle * nm katı madde; sert içki * nf
kuru toprak à la dure sertlikle avoir la tête dure kalın kafalı
olmak avoir loreille dure kulağı ağır işitmek cour dur katı
dur adj. yürekli paroles dures acı sö
, e/dür / adj katı, sert; güç, ağır; dayanıklı; merhametsiz,
duygusuz * adv sıkı, gayretle * nm katı madde; sert içki * nf
kuru toprak à la dure sertlikle avoir la tête dure kalın kafalı
olmak avoir loreille dure kulağı ağır işitmek cour dur katı
dur e yürekli paroles dures acı sö
durable adj. /dürabl(õ) / adj uzun süren, sürekli, dayanıklı durable,
/düre / nf sürme; süre, müddet; zaman de longue durée uzun
durée n.f. dönem pile de longue durée uzun ömürlü pil durée,
/düre / nf sürme; süre, müddet; zaman de longue durée uzun
durée n.f. dönem pile de longue durée uzun ömürlü pil durée,
DVD n.m. ,
dynamique adj. /dinamik / adj dinamik; hareketli, canlı dynamique,
dynamique adj. /dinamik / adj dinamik; hareketli, canlı dynamique,
/o / nf su; yağmur eau bénite kutsal su eau de Cologne
kolonya eau de Javel çamaşır suyu eau de pluie yağmur suyu
eau de toilette kolonya eau douce tatlı su eau dure kireçli su
eau légère hafif su eau lourde ağır su eau minéralle
eau n.f. madensuyu eau potable içme suyu eau salée tuzlu su eaux
/o / nf su; yağmur eau bénite kutsal su eau de Cologne
kolonya eau de Javel çamaşır suyu eau de pluie yağmur suyu
eau de toilette kolonya eau douce tatlı su eau dure kireçli su
eau légère hafif su eau lourde ağır su eau minéralle
eau n.f. madensuyu eau potable içme suyu eau salée tuzlu su eaux
/o / nf su; yağmur eau bénite kutsal su eau de Cologne
eau n.f. kolonya eau de Javel çamaşır suyu eau de pluie yağmur suyu

99
eau de toilette kolonya eau douce tatlı su eau dure kireçli su
eau légère hafif su eau lourde ağır su eau minéralle
madensuyu eau potable içme suyu eau salée tuzlu su eaux
ébahi adj. , e/ebai / adj şaşakalmış, şaşkına dönmüş ébahi,
ébauche n.f. /eboş / nf taslak ébauche,
éberlué adj. , e/eberlüe / adj şaşakalmış, apışmış éberlué,
ébloui adj. ,
éblouir v. /ebluir / v göz kamaştırmak; mec. göz boyamak éblouir,
éblouissant adj. , e/ebluisañ, añt / adj göz kamaştırıcı éblouissant,
éboueur n.m. çamur temizleyici, çöpçü,
/ekarte / v ayırmak, uzaklaştırmak; uzakta tutmak; (yolundan)
saptırmak; bertaraf etmek sécarter uzaklaşmak, sapmak
écarter v. écarter,
/eşaÅ„j / nm değiş tokuş, takas; karşılıklı yapma, teati en
échange buna karşılık en échange de karşılık olarak,
échange n.m. karşılığında échange,
échangeable adj. değiştirilebilir, mübadele edilebilir,
/eşaÅ„je / v değiş etmek, değiş tokuş etmek, takas etmek;
échanger s' karşılıklı yapmak échanger,
/eşaÅ„je / v değiş etmek, değiş tokuş etmek, takas etmek;
échanger s' karşılıklı yapmak échanger,
/eşarp(Å‘) / v kaçmak echapper de prison hapisten kaçmak
echapper à la vue gözden kaçmak léchapper belle ucuz
kurtulmak, dar kurtulmak, kıl payı kurtulmak séchapper
échapper s' kaçmak, sıvışmak échapper,
/eşarp(Å‘) / v kaçmak echapper de prison hapisten kaçmak
echapper à la vue gözden kaçmak léchapper belle ucuz
kurtulmak, dar kurtulmak, kıl payı kurtulmak séchapper
échapper s' kaçmak, sıvışmak échapper,
/eşarp(Å‘) / nf eşarp; hek. kol askısı en écharpe verev,
écharpe n.f. çaprazlama écharpe,
/eşarp(Å‘) / nf eşarp; hek. kol askısı en écharpe verev,
écharpe n.f. çaprazlama écharpe,
échec n.m. /eşek / nm başarısızlık; terslik échec,
échec n.m. /eşek / nm başarısızlık; terslik échec,
échecs n.m. /eşek / nmpl satranç échecs,
/eşel / nf el merdiveni; ölçek; çap, ölçü; aşama sırası échelle
à lincendie yangın merdiveni faire la courte échelle
yükselmesine yardım etmek sur une grande échelle büyük
ölçüde tirer léchelle après qnqch üstüne olmamak, daha iyisi
échelle n.f. bulunmamak échel
/eşel / nf el merdiveni; ölçek; çap, ölçü; aşama sırası échelle
à lincendie yangın merdiveni faire la courte échelle
yükselmesine yardım etmek sur une grande échelle büyük
ölçüde tirer léchelle après qnqch üstüne olmamak, daha iyisi
échelle n.f. bulunmamak échel
/eşue / v (gemi) karaya oturmak; mec. başaramamak,
başarısızlığa uğramak; karaya oturtmak séchouer karaya
échouer v. oturmak échouer,

100
/eşue / v (gemi) karaya oturmak; mec. başaramamak,
başarısızlığa uğramak; karaya oturtmak séchouer karaya
échouer v. oturmak échouer,
/ekler / nm şimşek; parıltı; kremalı pasta, ekler passer comme
éclair n.m. léclair şimşek gibi geçmek éclair,
/ekler / nm şimşek; parıltı; kremalı pasta, ekler passer comme
éclair n.m. léclair şimşek gibi geçmek éclair,
éclairage n.m. /ekleraj / nm aydınlatma, ışık verme éclairage,
/eklersi / nf bulutlar arasında açık yer; (ormanda) alan
éclaircie n.f. éclaircie,
/ekla / nm parça, kopuntu; büyük gürültü, gürleme; parlak ışık;
parlaklık; mec. dedikodu, skandal action déclat kahramanlık,
önemli iş rire aux éclats kahkahayla gülmek éclat de rire
éclat n.m. gürültülü kahkaha éclat,
/eklate / v çatlamak; parçalanmak; parıldamak; mec.
patlamak, patlak vermek éclater de rire kahkahalarla gülmek,
éclater v. katılasıya gülmek éclater,
/ekol / nf okul école commerciale ticaret okulu école de dessin
sanat okulu école maternelle anaokulu école normale
supérieure yüksek öğretmen okulu école primaire ilkokul
école privée özel okul école publique devlet okulu, resmi okul
école n.f. école secondaire ortaokul faire école yandaşlari
/ekol / nf okul école commerciale ticaret okulu école de dessin
sanat okulu école maternelle anaokulu école normale
supérieure yüksek öğretmen okulu école primaire ilkokul
école privée özel okul école publique devlet okulu, resmi okul
école n.f. école secondaire ortaokul faire école yandaşlari
/ekol / nf okul école commerciale ticaret okulu école de dessin
sanat okulu école maternelle anaokulu école normale
supérieure yüksek öğretmen okulu école primaire ilkokul
école privée özel okul école publique devlet okulu, resmi okul
école n.f. école secondaire ortaokul faire école yandaşlari
école [des
mines] n.f. ,
école [des
sciences
politiques] n.f. ,
école [normale
supérieure] n.f yüksek öğretmen okulu,
école
[polytechnique] n.f. /otoekol / nf şoför okulu auto-école,
, ière/ekolye, yer / nmf öğrenci; mec. çömez, çırak, acemi
écolier #AD? écolier,
écologie n.f. /ekoloji / nf çevrebilim, ekoloji écologie,
écologique adj. /ekolojik / adj ekolojik écologique,
écologiste adj. et n. /ekolojist(õ) / nmf çevreci, çevrebilimci écologiste,
/ekonomi / nf ekonomi, iktisat; tutum économies nfplartırılan
para économie dirigée planlı ekonomi économie de marché
pazar ekonomisi économie politique ekonomi politik faires des
économie n.f. économies para biriktirmek économie,
/ekonomi / nf ekonomi, iktisat; tutum économies nfplartırılan
économie n.f. para économie dirigée planlı ekonomi économie de marché

101
pazar ekonomisi économie politique ekonomi politik faires des
économies para biriktirmek économie,
/ekonomi / nf ekonomi, iktisat; tutum économies nfplartırılan
para économie dirigée planlı ekonomi économie de marché
pazar ekonomisi économie politique ekonomi politik faires des
économie] n.f. économies para biriktirmek économie de marché,
économique adj. /ekonomik / adj ekonomik; idareli économique,
économique adj. /ekonomik / adj ekonomik; idareli économique,
économique adj. et n. /ekonomik / adj ekonomik; idareli économique,
/ekonomize / v para biriktirmek, artırmak, tasarruf etmek
économiser v. économiser,
/ekonomize / v para biriktirmek, artırmak, tasarruf etmek
économiser v. économiser,
, e/ekose, ez / adj İskoç+, İskoçyalı+ * nm İskoçça , e/ekose,
écossais e ez / nmf İskoç, İskoçyalı Écossais,
/ekute / v dinlemek sécouter kendini dinlemek, kendine
écouter v. bakmak écouter,
/ekute / v dinlemek sécouter kendini dinlemek, kendine
écouter v. bakmak écouter,
/ekrañ / nm ekran; siper; beyazperde écran protecteur
écran n.m. koruyucu ekran écran,
/ekrañ / nm ekran; siper; beyazperde écran protecteur
écran n.m. koruyucu ekran écran,
/ekrañ / nm ekran; siper; beyazperde écran protecteur
écran v. koruyucu ekran écran,
/ekrir / v yazmak écrire comme un chat kargacık burgacık
écrire v. yazmak écrire,
/ekrir / v yazmak écrire comme un chat kargacık burgacık
écrire v. yazmak écrire,
adj. et /ekri / nm yazı; yazılı belge; sınav kâğıdı par écrit yazıyla ,
écrit n.m. e/ekri, it / adj yazılı écrit,
/ekri / nm yazı; yazılı belge; sınav kâğıdı par écrit yazıyla ,
écrit adj. e/ekri, it / adj yazılı écrit,
/ekri / nm yazı; yazılı belge; sınav kâğıdı par écrit yazıyla ,
écrit e e/ekri, it / adj yazılı écrit,
/ekritür / nf yazı écritures nfpl tüccar defterleri LÉcriture sainte
écriture n.f. Kutsal Kitaplar les Écritures Kutsal Kitaplar écriture,
écrivain n.m. /ekriveñ / nm yazar écrivain public arzuhalci écrivain,
écrivain n.m. /ekriveñ / nm yazar écrivain public arzuhalci écrivain,
écrivain n.m. /ekriveñ / nm yazar écrivain public arzuhalci écrivain,
éditeur n , trice/editör, tris / nmf yayımlayıcı, yayıncı éditeur,
édition n.f. /edisyoñ / nf baskı, yayım; yayın, basım édition,
édition n.f. /edisyoñ / nf baskı, yayım; yayın, basım édition,
, trice/edükatör, tris / nmf eğitici, eğitmen, öğretmen
éducateur #AD? éducateur spécialisé özel öğretmen éducateur,
éducatif adj. , ive/edükatif, iv / adj eğitimle ilgili, eğitimsel éducatif,
/edükasyoñ / nf eğitim; terbiye; görgü maison déducation okul
éducation audio-visuelle görsel-işitsel eğitim éducation diffuse
éducation n.f. yaygın eğitim éducation fondamentale temel eğitim éducation

102
laïque laik eğitim éducation mixte karma eğitim éducation
organisée örgün eğitim éducat
effacé e , e/efase / adj donuk, silik éffacé,
/efase / v silmek; (yazı) çizmek; yok etmek; mec. unutturmak;
effacer v. gölgede bırakmak seffacer kenara çekilmek effacer,
effaré adj. /efare / adj korkuya kapılmış, ürkmüş effaré,
/efektue / v yapmak, gerçekleştirmek, yerine getirmek
effectuer v. effectuer,
/efe / nm etki, sonuç; ortaya koyma, gerçekleştirme; ticaret
senedi effets nmpl ev eşyası; giysiler; mal mülk effets de
commerce ticaret senetleri effets personnels kişisel eşyalar
effets publics devlet tahvilleri en effet gerçekten faire de leffet
effet n.m. etkilemek pour cet effet bu amaçla
/efe / nm etki, sonuç; ortaya koyma, gerçekleştirme; ticaret
senedi effets nmpl ev eşyası; giysiler; mal mülk effets de
commerce ticaret senetleri effets personnels kişisel eşyalar
effets publics devlet tahvilleri en effet gerçekten faire de leffet
effet n.m. etkilemek pour cet effet bu amaçla
/efoñdre / v toprak bellemek; kazmak; çöktürmek seffondrer
effondrer s' çökmek, yıkılmak effondrer,
/eforse / v : sefforcer var kuvvetiyle çalışmak, çabalamak,
efforcer s' uğraşmak,
/efor / nm çaba, gayret sans effort kolayca déployer un grand
effort büyük çaba göstermek faire un effort çaba göstermek
effort n.m. faire tous ses efforts elinden geleni yapmak effort,
effroyable adj. /efruayabl(õ) / adj ürkütücü, korkunç, müthiş effroyable,
, e, aux/egal, o / adj eşit; değişmez, kararlı; düz, düzgün * nm
akran, eş, aynı à légal de ... kadar, ... derecesinde égal à eşit,
égal adj. denk navoir point dégal eşi olmamak sans égal eşsiz égal,
égaler v. /egale / v eşit olmak, bir olmak; bir tutmak égaler,
égaliser v. /egalize / v eşit kılmak; düzleştirmek; düzenlemek égaliser,
égalité n.f. /egalite / nf eşitlik; düzlük, düzgünlük égalité,
égalité n.f. /egalite / nf eşitlik; düzlük, düzgünlük égalité,
église n.f. /egliz / nf kilise église,
église n.f. /egliz / nf kilise église,
égoïsme n.m. /egoism(õ) / nm egoizm, bencillik égoïsme,
égoïsme n.f. /egoism(õ) / nm egoizm, bencillik égoïsme,
égoïste adj. /egoist(õ) / adj+nmf egoist, bencil égoïste,
égoïste adj. /egoist(õ) / adj+nmf egoist, bencil égoïste,
élaborer v. /elabore / v hazırlamak, işlemek élaborer,
élancé adj. , e/elañse / adj ince uzun, narin élancé,
/elarjir / v genişletmek; serbest bırakmak sélargir genişlemek;
élargir s' hapisten çıkmak élargir,
/ealstik / adj esnek, elastik; oynak; lastikli * nm lastik
élastique adj. élastique,
électeur n , trice/elektör, tris / nmf seçmen électeur,

103
 /eleksyoñ / nf seçim élections anticipées erken seçim
élection n.f. élections partielles ara seçimi élection,
 /eleksyoñ / nf seçim élections anticipées erken seçim
élection n.f. élections partielles ara seçimi élection,
, e, aux/elektrol, o / adj seçimle ilgili campagne électorale
seçim kampanyası circonscription électorale seçim bölgesi
électoral adj. liste électorale seçmen listesi électoral,
, e, aux/elektrol, o / adj seçimle ilgili campagne électorale
seçim kampanyası circonscription électorale seçim bölgesi
électoral e liste électorale seçmen listesi électoral,
, ne/elektrisyeñ, en / nmf elektrikçi électricien du bâtiment
électricien n.m. elektrik tesisatçısı électricien,
, ne/elektrisyeñ, en / nmf elektrikçi électricien du bâtiment
électricien n.m. elektrik tesisatçısı électricien,
/elektrisite / nf elektrik allumer lélectricité ışığı açmak éteindre
lélectricité ışığı kapamak électricité statique statik elektrik
électricité n.f. électricité,
/elektrisite / nf elektrik allumer lélectricité ışığı açmak éteindre
lélectricité ışığı kapamak électricité statique statik elektrik
électricité n.f. électricité,
électrique adj. /elektrik / adj elektrik+; elektrikli électrique,
électrique adj. /elektrik / adj elektrik+; elektrikli électrique,
électrique adj. /elektrik / adj elektrik+; elektrikli électrique,
électroménager #AD? /elektromenaje / adj+nm elektrikli ev eşyası électroménager,
/elektronik / adj elektronik, elektronla ilgili * nf elektronik
électronique adj. électronique,
/elektronik / adj elektronik, elektronla ilgili * nf elektronik
électronique adj. et n.f. électronique,
/elektronik / adj elektronik, elektronla ilgili * nf elektronik
électronique adj. et n.f. électronique,
, e/elegañ, añt / adj zarif, şık; efendi; temiz; hoş, sevimli
élégant adj. élégant,
, e/elegañ, añt / adj zarif, şık; efendi; temiz; hoş, sevimli
élégant e élégant,
éléphant n m. /elefañ / nm fil éléphant,
élevage n.m. /elvaj / nm hayvan yetiştirme, hayvancılık élevage,
élève n. /elev / nm öğrenci élevé,
élevé adj. /elev / nm öğrenci élevé,
élève n. /elev / nm öğrenci élevé,
élève n. /elev / nm öğrenci élevé,
/elve / v yükseltmek; (yukarı) kaldırmak; (yapı) dikmek;
kurmak; yetiştirmek, beslemek; terbiye etmek; mec.
yüceltmek, artırmak sélever yükselmek, çıkmak; ilerlemek
élever s' sélever contre (bir şeye) karşi çıkmak élever,
/elve / v yükseltmek; (yukarı) kaldırmak; (yapı) dikmek;
kurmak; yetiştirmek, beslemek; terbiye etmek; mec.
yüceltmek, artırmak sélever yükselmek, çıkmak; ilerlemek
élever v. sélever contre (bir şeye) karşi çıkmak élever,
/elve / v yükseltmek; (yukarı) kaldırmak; (yapı) dikmek;
élever v. kurmak; yetiştirmek, beslemek; terbiye etmek; mec.

104
yüceltmek, artırmak sélever yükselmek, çıkmak; ilerlemek
sélever contre (bir şeye) karşi çıkmak élever,
éliminatoire adj. /eliminatuar / adj çıkarıcı, dışarda bırakıcı, eleyici éliminatoire,
élire v. /elir / v seçmek élire,
élire v /elir / v seçmek élire,
éloignéfe) adj. ,
élu adj. , e/elü / nmf oyla seçilmiş kimse élu,
élu e , e/elü / nmf oyla seçilmiş kimse élu,
émacié adj. , e/emasye / adj çok zayıf émacié,
emballé adj. ,
/añbale / v balyalamak; sandıklamak; paket yapmak, ambalaj
yapmak; kon. coşturmak semballer gemi azıya almak; coşup
emballer v. zıvanadan çıkmak emballer,
/añbarkõmañ / nm gemiye yükleme, yüklenme; binme,
embarquement n.m. bindirme embarquement,
/añbarkõmañ / nm gemiye yükleme, yüklenme; binme,
embarquement n.m. bindirme embarquement,
/añbarke / v (gemiye) bindirmek, yüklemek; (gemiye) su
girmek; mec. bir işe sokmak; hapse götürmek; (taşıta)
binmek; geziye çıkmak sembarquer gemiye binmek; mec. (bir
embarquer v. işe) girmek embarquer,
/añbara / nm engel, güçlük; karışıklık; güç durum; para
sıkıntısı; mec. tasa, kaygı; kararsızlık; şaşkınlık embarras
gastrique mide rahatsızlığı être dans lembarras sıkıntıda
embarras n.m. olmak embarras,
embarrassant adj. , e/añbarasañ, añt / adj can sıkıcı, sıkıntılı embarrassant,
embarrassé adj. , e/añbarase / adj kararsız, şaşkın; sıkıntılı embarrassé,
/añboş / nf işe alma, işçi tutma burea dembauche iş bulma
embauche n.f. bürosu embauche,
/añboş / nf işe alma, işçi tutma burea dembauche iş bulma
embauche n.f. bürosu embauche,
embaucher v. /añboşe / v işe almak, iş vermek embaucher,
embêter s' /añbete / v sıkmak, baş ağrıtmak, rahatsız etmek embêter,
emblème n.m. /añblem / nm simge, amblem emblème,
embouchure n.f. /añbuşür / nf coğ. ırmakçay ağzı; çalgı ağızlığı embouchure,
embouteillage n.m. /añbuteyaj / nm tıkanıklık, trafik sıkışıklığı embouteillage,
embouteillage n.m. /añbuteyaj / nm tıkanıklık, trafik sıkışıklığı embouteillage,
/añbrase / v kucaklamak, sarılmak, öpmek; mec. kuşatmak;
seçmek; (mesleğe) girmek; kapsamak sembrasser öpüşmek
embrasser s' embrasser,
/añbrase / v kucaklamak, sarılmak, öpmek; mec. kuşatmak;
seçmek; (mesleğe) girmek; kapsamak sembrasser öpüşmek
embrasser s' embrasser,
émeraude n.f. /emrod / nf zümrüt * adj zümrüt yeşili émeraude,
émerveillé adj. hayran,

105
/emetr(õ) / v dışarı vermek, çıkarmak, yaymak; piyasaya
çıkarmak; söylemek, bildirmek, belirtmek; (radyoTV) yayın
émettre v. yapmak, yayınlamak émettre,
/emisyoñ / nf piyasaya (para) çıkarma; radyo yayımı
émission n.f. émission,
/emisyoñ / nf piyasaya (para) çıkarma; radyo yayımı
émission n.f. émission,
/emisyoñ / nf piyasaya (para) çıkarma; radyo yayımı
émission n.f. émission,
emménager v. /añmenaje / v (başka bir yere) taşınmak emménager,
emmener v. /añmne / v götürmek emmener,
emmener v. /añmne / v götürmek emmener,
émotif adj. , ive/emotif, iv / adj coşkulu, coşkusal émotif,
/emosyoñ / nf heyecan, telaş, coşku sans émotion coşkusuz,
émotion n.f. heyecansız émotion,
/emosyoñ / nf heyecan, telaş, coşku sans émotion coşkusuz,
émotion n.f. heyecansız émotion,
/emosyoñ / nf heyecan, telaş, coşku sans émotion coşkusuz,
émotion n.f. heyecansız émotion,
émotionnel adj. , le/emosyonel / adj coşkusal émotionnel,
émouvant adj. , e/emuvan, añt / adj heyecan verici; coşturan émouvant,
/añpeşe / v engel olmak, önlemek sempêcher kendini tutmak
empêcher s' empêcher,
emphatique adj. /añfatik / adj tumturaklı emphatique,
/añplua / nm kullanma, kullanış; görev, iş double emploi
emploi n.m. gereksiz tekrarlama mode demploi kullanma biçimi emploi,
/añplua / nm kullanma, kullanış; görev, iş double emploi
emploi n.m. gereksiz tekrarlama mode demploi kullanma biçimi emploi,
/añplua / nm kullanma, kullanış; görev, iş double emploi
emploi n.m. gereksiz tekrarlama mode demploi kullanma biçimi emploi,
employé e , e/añpluaye / nmf görevli, memur, işçi employé,
employeur #AD? , euse/añpluayör, öz / nmf işveren, patron employeur,
/añpuazone / v zehirlemek; çok kötü kokmak; mec. zehir
etmek; kötü yola yöneltmek sempoisonner kendini zehirlemek
empoisonner v. empoisonner,
/añporte / v götürmek; zorla almak, ele geçirmek; sürüklemek;
elde etmek, kazanmak lemporter üstün gelmek semporter
emporter v. öfkelenmek; gemi azıya almak, hiddetlenmek emporter,
/añporte / v götürmek; zorla almak, ele geçirmek; sürüklemek;
elde etmek, kazanmak lemporter üstün gelmek semporter
emporter v. öfkelenmek; gemi azıya almak, hiddetlenmek emporter,
/añporte / v götürmek; zorla almak, ele geçirmek; sürüklemek;
elde etmek, kazanmak lemporter üstün gelmek semporter
emporter v. öfkelenmek; gemi azıya almak, hiddetlenmek emporter,
empoté adj. , e/añpote / adj beceriksiz, sakar empoté,
/añpröñ / nm ödünç; borç, borç alma; taklit, aşırma demprunt
emprunt n.m. iğreti, takma nom demprunt takma ad emprunt,
/añpröñ / nm ödünç; borç, borç alma; taklit, aşırma demprunt
emprunt n.m. iğreti, takma nom demprunt takma ad emprunt,

106
/añpröñte / v ödünç almak; (yol) izlemek; benimsemek; taklit
emprunter v. etmek emprunter,
/añpröñte / v ödünç almak; (yol) izlemek; benimsemek; taklit
emprunter v. etmek emprunter,
ému adj. , e/emü / adj heyecanlı, coşkulu; heyecan verici ému,
/añ / prép içinde, de, da; -e, -a; ile; -den, -dan; dilinde;
bakımından * pron ondan; oradan aller en ville şehre gitmek
cest en verre o camdan (yapılmıştır) en 4 jours 4 günde en
avion uçakla en civil sivil olarak en dormant uyurken en été
en prép. yazın en réparation onarılmakta en soldat
/avañs / nf öncelik, avans; peşin davance önceden par
avance önceden être en avance erken davranmış olmak
en avance loc. adv. avancé,
en bas loc. adv. aşağıya, aşağıda en bas,
prép. et
en dessous adv. altta, altında en dessous,
loc. adv.
en face et prép. karşıda,
en haut loc. adv. üstüne üstlük, yukarı,
en retard loc. adv. gecikmek en retard (de 4 heures),
en-but n.m. ,
ENA n.f. ,
énarque n. ,
/añkadre / v çerçevelemek; çevrelemek; kadroya almak; mec.
encadrer v. etrafını sarmak encadrer,
encaisser v. /añkese / v kasaya koymak; para toplamak encaisser,
/añseñt / adj+nf gebe, hamile * nf duvar; kapalı yer enceinte
enceinte adj. militaire askeri bölge enceinte,
/añseñt / adj+nf gebe, hamile * nf duvar; kapalı yer enceinte
enceinte adj. militaire askeri bölge enceinte,
/añseñt / adj+nf gebe, hamile * nf duvar; kapalı yer enceinte
enceinte adj. et n.f. militaire askeri bölge enceinte,
enchanté adj. , e/añşaÅ„te / adj mutlu, memnun enchanté,
enchanté adj. , e/añşaÅ„te / adj mutlu, memnun enchanté,
enchanté e , e/añşaÅ„te / adj mutlu, memnun enchanté,
, e/añkoñbrañ, añt / adj kalabalık eden; mec. can sıkıcı
encombrant adj. encombrant,
/añkuraje / v yüreklendirmek, cesaret vermek; isteklendirmek,
encourager v. teşvik etmek; kışkırtmak encourager,
encre n.f. /añkr(õ) / nf mürekkep encre,
encre n.f. /añkr(õ) / nf mürekkep encre,
endetter s' /añdete / v borçlandırmak sendetter borçlanmak endetter,
endormi e , e/añdormi / adj uyumuş, uykuda; mec. uyuşuk endormi,
/añdormir / v uyutmak; yatıştırmak; mec. can sıkmak, uyku
endormir s' getirmek; uyuşturmak sendormir uykuya dalmak endormir,
endurance n.f. /añdürañs / nf sabır, dayanıklılık endurance,

107
/enerji / nf enerji, erke énergie atomique atom enerjisi énergie
calorifique ısı enerjisi énergie de fusion füzyon enerjisi
énergie de la lumière ışık enerjisi énergie éolienne rüzgâr
enerjisi énergie mécanique mekanik enerji énergie nucléaire
énergie n.f. nükleer enerji énergie solaire gün
/enerji / nf enerji, erke énergie atomique atom enerjisi énergie
calorifique ısı enerjisi énergie de fusion füzyon enerjisi
énergie de la lumière ışık enerjisi énergie éolienne rüzgâr
enerjisi énergie mécanique mekanik enerji énergie nucléaire
énergie n.f. nükleer enerji énergie solaire gün
énervant e , e/enervañ, añt / adj sinirlendirici énervant,
énervé adj. , e/enerve / adj sinirli énervé,
énervement n.m. /enervõmañ / nm sinirlenme, sinirlilik énervement,
/enerve / v gücünü kesmek; sinirlendirmek sénerver
énerver s* sinirlenmek énerver,
/añfañs / nf çocukluk; çocuklar souvenir denfance çocukluk
anısı ami denfance çocukluk arkadaşi retomber en enfance
enfance n.f. ikinci çocukluğunu yaşamak enfance,
/añfañ / nmf çocuk; evlat enfant adoptif evlatlık enfant naturel
yasadışı çocuk, piç enfant unique tek çocuk cest un jeu
denfant çocuk oyuncağı, kolay iş faire lenfant çocukça
enfant n.m. davranmak enfant,
/añfañ / nmf çocuk; evlat enfant adoptif evlatlık enfant naturel
yasadışı çocuk, piç enfant unique tek çocuk cest un jeu
denfant çocuk oyuncağı, kolay iş faire lenfant çocukça
enfant n. davranmak enfant,
/añfañ / nmf çocuk; evlat enfant adoptif evlatlık enfant naturel
yasadışı çocuk, piç enfant unique tek çocuk cest un jeu
denfant çocuk oyuncağı, kolay iş faire lenfant çocukça
enfant n. davranmak enfant,
/añferme / v kapatmak; hapsetmek; kapsamak, içine almak
enfermer s' senfermer kapanmak enfermer,
/añfle / v şişirmek, kabartmak; mec. abartmak, ballandırmak,
enfler v. şişirmek (abartı) senfler şişmek enfler,
/añfoñse / v batırmak; çökertmek; zorla kırmak; (düşman)
yenmek; batmak; çökmek senfoncer batmak; çökmek;
enfoncer v. kaybolmak; dalmak enfoncer,
enfuir s' /añfuir / v : senfuir kaçmak; mec. çabuk geçmek; uzaklaşmak,
/añgajmañ / nm rehine koyma; verilen söz, taahhüt; gönüllü
(asker) yazılma; çarpışma; taraf tutma; mukavele
engagement n.m. engagement,
/añgaje / v rehine koymak; söz vermek; hizmete almak,
tutmak; söz kesmek; yatırım yapmak; sokmak, başlatmak;
girişmek, başlamak engager son honneur şerefi adına söz
vermek sengager yarışmaya katılmak; söz vermek; taraf
engager s' tutmak engager,
/añgaje / v rehine koymak; söz vermek; hizmete almak,
tutmak; söz kesmek; yatırım yapmak; sokmak, başlatmak;
girişmek, başlamak engager son honneur şerefi adına söz
vermek sengager yarışmaya katılmak; söz vermek; taraf
engager v. tutmak engager,

108
/añgre / nm gübre; besi yemi engrais artificiel suni gübre
engrais chimique kimyasal gübre engrais organique organik
gübre engrais inorganique inorganik gübre mettre à lengrais
engrais n.m. besiye çekmek engrais,
/añgre / nm gübre; besi yemi engrais artificiel suni gübre
engrais chimique kimyasal gübre engrais organique organik
gübre engrais inorganique inorganik gübre mettre à lengrais
engrais n.m. besiye çekmek engrais,
engueulaoe n.f. ,
engueuler s' /añgöle / v sövmek engueuler,
/añlve / v kaldırmak, toplamak; çıkarmak; kaçırmak; geri
enlever v. almak; kazanmak; ele geçirmek enlever,
/añlve / v kaldırmak, toplamak; çıkarmak; kaçırmak; geri
enlever s' almak; kazanmak; ele geçirmek enlever,
/añlve / v kaldırmak, toplamak; çıkarmak; kaçırmak; geri
enlever v. almak; kazanmak; ele geçirmek enlever,
, e/enmi / adj+nmf düşman ennemi mortel can düşmanı
ennemi adj. et n. ennemi,
/añui / nm can sıkıntısı, usanç; sorun avoir des ennuis
ennui n.m. sorunları olmak ennui,
/añui / nm can sıkıntısı, usanç; sorun avoir des ennuis
ennui n.m. sorunları olmak ennui,
/añuiye / v can sıkmak, usandırmak sennuyer canı sıkılmak
ennuyer s' ennuyer,
/añuiye / v can sıkmak, usandırmak sennuyer canı sıkılmak
ennuyer s' ennuyer,
/añuiye / v can sıkmak, usandırmak sennuyer canı sıkılmak
ennuyer s' ennuyer,
ennuyeux #AD? , euse/añuiyö, öz / adj can sıkıcı, sıkıcı ennuyeux,
ennuyeux adj. , euse/añuiyö, öz / adj can sıkıcı, sıkıcı ennuyeux,
ennuyeux adj. , euse/añuiyö, öz / adj can sıkıcı, sıkıcı ennuyeux,
énorme adj. /enorm(õ) / adj kocaman, pek büyük, aşırı énorme,
enquête n.f. /añket / nf soruşturma enquête,
, euse/añketör, öz / nmf soruşturucu, araştırmacı, anketör
enquêteur n. enquêteur,
/añrjistre / v sicile geçirmek; kaydetmek; ses almak; hatırda
enregistrer v. tutmak enregistrer,
enrhumé adj. nezleli,
enrhumé adj. nezleli,
enseignant e , e/añsenyañ, añt / adj öğretici * nmf öğretmen enseignant,
/añsenymañ / nm öğretim, öğrenim; öğretmenlik; bilgi, ders
enseignement obligatoire zorunlu öğrenim enseignement par
correspondance mektupla öğretim enseignement public resmi
öğretim enseignement privé özel öğretim enseignement
enseignement n.m. primaire ilköğretim enseignement secondaire ortaöğ
/añsenymañ / nm öğretim, öğrenim; öğretmenlik; bilgi, ders
enseignement obligatoire zorunlu öğrenim enseignement par
correspondance mektupla öğretim enseignement public resmi
öğretim enseignement privé özel öğretim enseignement
enseignement n.m. primaire ilköğretim enseignement secondaire ortaöğ

109
/añsenymañ / nm öğretim, öğrenim; öğretmenlik; bilgi, ders
enseignement obligatoire zorunlu öğrenim enseignement par
correspondance mektupla öğretim enseignement public resmi
öğretim enseignement privé özel öğretim enseignement
enseignement n.m. primaire ilköğretim enseignement secondaire ortaöğ
enseigner v. /añsenye / v öğretmek, okutmak enseigner,
enseigner v. /añsenye / v öğretmek, okutmak enseigner,
/añsañbl(õ) / adv birlikte, beraber * nm matm. küme; birliktelik,
beraberlik aller ensemble birbirine uymak dans son ensemble
toptan ensemble vide matm. boş küme grand ensemble toplu
adv. et konut, site idée ensemble genel fikir impression ensemble
ensemble n.m. genel izlenim ensemble,
/añsañbl(õ) / adv birlikte, beraber * nm matm. küme; birliktelik,
beraberlik aller ensemble birbirine uymak dans son ensemble
toptan ensemble vide matm. boş küme grand ensemble toplu
konut, site idée ensemble genel fikir impression ensemble
ensemble adv. genel izlenim ensemble,
/añsañbl(õ) / adv birlikte, beraber * nm matm. küme; birliktelik,
beraberlik aller ensemble birbirine uymak dans son ensemble
toptan ensemble vide matm. boş küme grand ensemble toplu
adv. ou konut, site idée ensemble genel fikir impression ensemble
ensemble n.m. genel izlenim ensemble,
/añsõvlir / v kefenlemek; gömmek; mec. saklamak sensevelir
dünyadan çekilmek, ortadan kaybolmak sensevelir dans la
ensevelir v. retraite dünyadan elini eteğini çekmek ensevelir,
ensoleillé e , e/añsoleye / adj güneşli ensoleillé,
ensoleillement n.m. /añsoleymañ / nm güneşlilik, güneş alma ensoleillement,
/añtame / v ilk parçayı kesmek; mec. başlamak, ele almak;
entamer v. dokunmak, zarar vermek entamer,
/añtañdr(õ) / v işitmek, duymak; dinlemek; anlamak; demek
istemek; demek istemek à vous entendre size göre comme
vous lentendez nasıl isterseniz donner à entendre ima etmek
entendre dur yanlış anlamak entendre raison söz anlamak ne
entendre s' pas entendre sağır olmak sentendre anlaşmak, uyuşmak
/añtañdr(õ) / v işitmek, duymak; dinlemek; anlamak; demek
istemek; demek istemek à vous entendre size göre comme
vous lentendez nasıl isterseniz donner à entendre ima etmek
entendre dur yanlış anlamak entendre raison söz anlamak ne
entendre s' pas entendre sağır olmak sentendre anlaşmak, uyuşmak
/añtañdr(õ) / v işitmek, duymak; dinlemek; anlamak; demek
istemek; demek istemek à vous entendre size göre comme
vous lentendez nasıl isterseniz donner à entendre ima etmek
entendre dur yanlış anlamak entendre raison söz anlamak ne
entendre v. pas entendre sağır olmak sentendre anlaşmak, uyuşmak
/añtermañ / nm toprağa verme, gömme; cenaze alayı; cenaze
enterrement n.m. töreni enterrement,
/añtere / v gömmek senterre gömülmek; dünyadan el etek
enterrer v. çekmek enterrer,
/añtuzyasm(õ) / nm coşku; esrime, vecit; hayranlık; heyecan
enthousiasme n.m. enthousiasme,
/añtuzyasm(õ) / nm coşku; esrime, vecit; hayranlık; heyecan
enthousiasme n.m. enthousiasme,

110
/añtuzyast(õ) / adj hayran; düşkün; coşkun, coşmuş
enthousiaste adj. enthousiaste,
, ière/añtye, yer / adj tüm, tam; eksiksiz; değişmez * nm
matm. tamsayı en entier tam olarak en son entier tümüyle,
entier #AD? eksiksiz tout entier bütün, baştan başa entier,
entier [en] loc adv. tam olarak en son entier,
entonnoir n.m. /añtonuar / nm huni entonnoir,
/añtors(õ) / nf burkulma; mec. çelme, bozma donner une
entorse n.f. entorse à değiştirmek, bozmak; çelme takmak entorse,
entracte n.m. /añtrakt(õ) / nm perde arası; ara; dinlenme vakti entracte,
entraînement n.m. /añtrenmañ / nm alıştırma, idman, antrenman entraînement,
entraînement n.m. /añtrenmañ / nm alıştırma, idman, antrenman entraînement,
entraînement n.m. /añtrenmañ / nm alıştırma, idman, antrenman entraînement,
/añtrene / v çekmek, götürmek, sürüklemek; kışkırtmak;
alıştırmak, idman yaptırmak; gerektirmek sentraîner idman
entraîner s' yapmak, antrenman yapmak entraîner,
/añtrene / v çekmek, götürmek, sürüklemek; kışkırtmak;
alıştırmak, idman yaptırmak; gerektirmek sentraîner idman
entraîner s' yapmak, antrenman yapmak entraîner,
entraîneur n.m. /añtrenör / nm antrenör entraîneur,
entraîneur n.m. /añtrenör / nm antrenör entraîneur,
/añtr(õ) / prép arasında, arasına; -de, -e entre autres diğer
şeyler arasında, bu arada entre deux vins çakırkeyif entre
nous laf aramızda dentre nous aramızdan être entre les
entre prép. mains de elinde olmak entre,
entrecôte n.f. /añtrõkot / nf pirzola, antrkot entrecôte,
/añtrõkupe / v ordan burdan kesmek; aralık vermek
entrecouper v. entrecouper,
/añtre / nf girme, giriş; hol, giriş, antre; giriş ücreti; mec.
başlangıç; sofraya ilk getirilen yemek entrée gratuite giriş
parasızdır entrée interdite girmek yasaktır, girilmez entrée de
entrée n.f. service servis girişi entrée,
/añtre / nf girme, giriş; hol, giriş, antre; giriş ücreti; mec.
başlangıç; sofraya ilk getirilen yemek entrée gratuite giriş
parasızdır entrée interdite girmek yasaktır, girilmez entrée de
entrée n.f. service servis girişi entrée,
/añtre / nf girme, giriş; hol, giriş, antre; giriş ücreti; mec.
başlangıç; sofraya ilk getirilen yemek entrée gratuite giriş
parasızdır entrée interdite girmek yasaktır, girilmez entrée de
entrée n.f. service servis girişi entrée,
/añtrõprañdr(õ) / v girişmek, teşebbüs etmek; üstlenmek; kon.
entreprendre v. (birine) takılmak, sataşmak; işine karışmak entreprendre,
entrepreneur n.m. /añtrõprõnör / nm üstenci, müteahhit entrepreneur,
/añtrõpriz / nf girişim, teşebbüs; taahhüt; iş kurumu, işyeri
entreprise n.f. entreprise privée özel girişim entreprise,
/añtrõpriz / nf girişim, teşebbüs; taahhüt; iş kurumu, işyeri
entreprise n.f, entreprise privée özel girişim entreprise,
/añtrõpriz / nf girişim, teşebbüs; taahhüt; iş kurumu, işyeri
entreprise n.f. entreprise privée özel girişim entreprise,

111
/añtre / v girmek; geçmek; katılmak; sokmak entrer en matière
başlamak, girişmek entrer par -den içeri girmek entrer en
ligne de compte göz önüne alınmak, hesaba katılmak entrer
entrer v. en possession ele geçmek faire entrer içeri almak entrer,
/añtre / v girmek; geçmek; katılmak; sokmak entrer en matière
başlamak, girişmek entrer par -den içeri girmek entrer en
ligne de compte göz önüne alınmak, hesaba katılmak entrer
entrer v. en possession ele geçmek faire entrer içeri almak entrer,
/añtre / v girmek; geçmek; katılmak; sokmak entrer en matière
başlamak, girişmek entrer par -den içeri girmek entrer en
ligne de compte göz önüne alınmak, hesaba katılmak entrer
entrer v. en possession ele geçmek faire entrer içeri almak entrer,
/añtrõtnir / v iyi halde tutmak, bakımını sağlamak; devam
ettirmek, sürdürmek; (metres) tutmak entretenir qn de birine
bir şeyden söz etmek sentretenir konuşmak, görüşmek
entretenir v. entretenir,
/añtrõtnir / v iyi halde tutmak, bakımını sağlamak; devam
ettirmek, sürdürmek; (metres) tutmak entretenir qn de birine
bir şeyden söz etmek sentretenir konuşmak, görüşmek
entretenir s' entretenir,
entretien n.m. /añtrõtyeñ / nm bakım; konuşma, görüşme entretien,
entretien n.m. /añtrõtyeñ / nm bakım; konuşma, görüşme entretien,
entrevue n.f. /añtrõvü / nf buluşma; görüşme, mülakat entrevue,
envahir v. /añvair / v istila etmek; kaplamak, bürümek envahir,
enveloppe n.f. /añvlop / nf zarf; mec. görünüş; örtü, kılıf enveloppe,
enveloppe n.f. /añvlop / nf zarf; mec. görünüş; örtü, kılıf enveloppe,
enveloppe n.f. /añvlop / nf zarf; mec. görünüş; örtü, kılıf enveloppe,
/añvlope / v sarmalamak; kaplamak; bürümek; kuşatmak
envelopper v. envelopper,
/añvi / nf kıskançlık, çekemezlik; arzu, heves; imrenme;
envie n.f. doğum lekesi; şeytantırnağı envie,
environnement n.m. /añvironmañ / nm ortam, çevre environnement,
environnement n.m. /añvironmañ / nm ortam, çevre environnement,
environnementa
l e çevresel etki değerlendirmesi,
/añvizaje / v yüzüne bakmak; göz önüne getirmek, tasarlamak
envisager v. envisager,
/añvua / nm yollama, gönderme; gönderilen şey, gönderi
envoi n.m. envoi,
envoyé [spécial] n. , e/envuaye / nmf haberci; temsilci, delege envoyé,
/añvuaye / v yollamak, göndermek; atmak envoyer chercher
envoyer v. için göndermek envoyer,
/añvuaye / v yollamak, göndermek; atmak envoyer chercher
envoyer v. için göndermek envoyer,
/añvuaye / v yollamak, göndermek; atmak envoyer chercher
envoyer v. için göndermek envoyer,
éolienne n.f. rüzgâr enerjisi énergie éolienne,
épais se , se/epe, es / adj kalın; koyu, yoğun; sık épais,

112
épais adj. , se/epe, es / adj kalın; koyu, yoğun; sık épais,
épaisseur n.f. /epesör / nf kalınlık; derinlik; yoğunluk, koyuluk épaisseur,
/eparny(õ) / nf tasarruf caisse dépargne tasarruf sandığı
épargne n.f. épargne,
/eparny(õ) / nf tasarruf caisse dépargne tasarruf sandığı
épargne n.f. épargne,
/eparnye / v tutumlu davranmak; biriktirmek; mec. korumak;
épargner v. kurtarmak épargner,
/epol / nf omuz donner un coup dépaule yardım etmek
épaule n.f. hausser les épaules omuz silkmek épaule,
/epol / nf omuz donner un coup dépaule yardım etmek
épaule n.f. hausser les épaules omuz silkmek épaule,
épice n.f. /epis / nf baharat épicé,
épicerie n.f. /episri / nf bakkaliye; bakkallık; bakkal dükkânı épicerie,
épinard n.m. /epinar / nm ıspanak épinard,
éplucher v. /eplüşe / v ayıklamak; kabuğunu soymak éplucher,
éplucher v. /eplüşe / v ayıklamak; kabuğunu soymak éplucher,
/epoñj / nf sünger passer léponge sur üzerine sünger çekmek,
éponge n.f. olmamış saymak jeter léponge havlu atmak éponge,
/epok / nf çağ; zaman faire époque çağ açmak, tarih yazmak
époque n.f. époque,
épouser v. /epuze / v evlenmek; mec. benimsemek, uymak épouser,
épouvantable adj. /epuvañtabl(õ) / adj tüyler ürpertici épouvantable,
épouvantable adj. /epuvañtabl(õ) / adj tüyler ürpertici épouvantable,
épouvantable adj. /epuvañtabl(õ) / adj tüyler ürpertici épouvantable,
époux épouse /epu / nm koca, eş; güvey les époux evli çift, karı koca époux,
/epröv / nf sınama, deneme; sınav; mec. felaket; bas. prova;
fotoğraf; sp. yarış être à lépreuve de qch dayanıklı olmak à
toute épreuve her şeye dayanır, dayanıklı épreuve de force
güç denemesi épreuve de résistance dayanıklılık testi
épreuve n.f. épreuve,
/epröv / nf sınama, deneme; sınav; mec. felaket; bas. prova;
fotoğraf; sp. yarış être à lépreuve de qch dayanıklı olmak à
toute épreuve her şeye dayanır, dayanıklı épreuve de force
güç denemesi épreuve de résistance dayanıklılık testi
épreuve n.f. épreuve,
/epruve / v sınamak, denemek; duymak; acı vermek; göğüs
éprouver v. germe éprouver,
/epruve / v sınamak, denemek; duymak; acı vermek; göğüs
éprouver v. germe éprouver,
épuisé e su çeken makine épuisé,
épuisé adj. su çeken makine épuisé,
/epuize / v tüketmek, bitirmek; sonuna ulaşmak sépuiser
épuiser v. bitkin düşmek, tükenmek épuiser,
/ekilibr(õ) / nm denge équilibre budgétaire denk bütçe
équilibre indifférent bozulmaz denge équilibre budgétaire
équilibre n.m. denk bütçe être en équilibre dengede olmak faire léquilibre

113
denge kurmak garder son équilibre dengesini korumak
manquer déquilibre dengesiz olmak mettre en équilibre denk
/ekilibr(õ) / nm denge équilibre budgétaire denk bütçe
équilibre indifférent bozulmaz denge équilibre budgétaire
denk bütçe être en équilibre dengede olmak faire léquilibre
denge kurmak garder son équilibre dengesini korumak
équilibré adj. manquer déquilibre dengesiz olmak mettre en équilibre denk
équilibrée) adj. ,
équipage n.m. /ekipaj / nm tayfa, mürettebat, maiyet équipage,
/ekip / nf ekip, takım équipe de football futbol takımı équipe
de chercheurs araştırma ekibi équipe de secours kurtarma
ekibi en équipe takım halinde faire équipe avec qn birlikte
équipe n.f. çalışmak équipe,
/ekip / nf ekip, takım équipe de football futbol takımı équipe
de chercheurs araştırma ekibi équipe de secours kurtarma
ekibi en équipe takım halinde faire équipe avec qn birlikte
équipé e çalışmak équipe,
/ekip / nf ekip, takım équipe de football futbol takımı équipe
de chercheurs araştırma ekibi équipe de secours kurtarma
ekibi en équipe takım halinde faire équipe avec qn birlikte
équipe n.f. çalışmak équipe,
/ekip / nf ekip, takım équipe de football futbol takımı équipe
de chercheurs araştırma ekibi équipe de secours kurtarma
ekibi en équipe takım halinde faire équipe avec qn birlikte
équipe n.f. çalışmak équipe,
/ekipmañ / nm donatım, teçhizat; donatma équipements
équipement n.m. gereç, malzeme équipement,
/ekipmañ / nm donatım, teçhizat; donatma équipements
équipement n.m. gereç, malzeme équipement,
/ekipmañ / nm donatım, teçhizat; donatma équipements
équipement n.m. gereç, malzeme équipement,
/ekipe / v donatmak; gereçgiysi vermek séquiper donanmak;
équiper v. giyinip kuşanmak équiper,
équitation n.f. /ekitasyoñ / nf binicilik équitation,
Erasmus n. pr. ,
erreur n.f. /erör / nf yanlışlık, yanılgı erreurs nfpl hatalar erreur,
erreur n.f. /erör / nf yanlışlık, yanılgı erreurs nfpl hatalar erreur,
erreur n.f. /erör / nf yanlışlık, yanılgı erreurs nfpl hatalar erreur,
/erüpsyoñ / nf yerb. püskürme; hek. döküntü; sivilce; taşma
éruption n.f. éruption,
/erüpsyoñ / nf yerb. püskürme; hek. döküntü; sivilce; taşma
éruption n.f. éruption,
escabeau n.m. /eskabo / nm arkalıksız iskemle, tabure escabeau,
escalade n.f. /eskalad / nf tırmanma escalade,
escalade n.f. /eskalad / nf tırmanma escalade,
escalader v. /eskalade / v tırmanmak, aşmak escalader,
/eskal / nf iskele; uğrak yeri; mola, konaklama faire escale
escale n.f. mola vermek; iskeleye yanaşmak escale,

114
/eskalye / nm merdiven escalier mécanique yürüyen merdiven
escalier roulant yürüyen merdiven escalier de secours yangın
escalier n.m. merdiveni escalier,
/eskalye / nm merdiven escalier mécanique yürüyen merdiven
escalier roulant yürüyen merdiven escalier de secours yangın
escalier n.m. merdiveni escalier,
/eskalop / nf (etalık) dilimi escalope de veau dana bifteği
escalope n.f. escalope,
escargot n.m. /eskargo / nm salyangoz escargot,
escarpin n.m. /eskarpeñ / nm iskarpin, ayakkabı escarpin,
escroc n.m. /eskro / nm dolandırıcı escroc,
escroquer v. /eskroke / v dolandırmak escroquer,
escroquerie n.f. /eskrokri / nf dolandırıcılık escroquerie,
/espas / nm uzay; alan; süre; ara, uzaklık espace de
récreation dinlenme yeri espace libre açık alan espace
résérve aux piétons yayalar bölgesi espace vert yeşil alan
espace n.m. espace,
Espagne n.f. /espany(õ) / nf : lEspagne İspanya Espagne,
, e/espanyol / adj İspanyol+ , e/espanyol / nmf İspanyol * nm
espagnol adj. et n. İspanyolca Espagnol,
/espes / nf tür, cins; çeşit; tip; kon. değersiz kimse espèces
nfpl din. kutsanmış ekmekşarap; tic. madeni para; nakit, peşin
para cas despèce benzeri olmayan hal, özel durum en
lespèce bu durumda lespèce humaine insanoğlu payer en
espèce n.f. espèces nakit ödemek une espèce de gibilerden biri
/espes / nf tür, cins; çeşit; tip; kon. değersiz kimse espèces
nfpl din. kutsanmış ekmekşarap; tic. madeni para; nakit, peşin
para cas despèce benzeri olmayan hal, özel durum en
lespèce bu durumda lespèce humaine insanoğlu payer en
espèce n.f. espèces nakit ödemek une espèce de gibilerden biri
espiègle adj. /espyegl(õ) / adj afacan, yaramaz espiègle,
espièglerie n.f. /espyeglõri / nf afacanlık espièglerie,
/espuar / nm umut dans lespoir de umuduyla avoir lespoir
chevillé au corps umudunu hiç yitirmemek garder lespoir de
faire umudunu yitirmemek perdre son espoir umudunu
espoir n.m. yitirmek ruiner les espoirs de qn umutlarını kırmak espoir,
/espri / nm akıl, zekâ; zihin, muhakeme; tin, ruh; düşünüş;
karakter; cin, peri; mizah, espri esprits halk, kalabalık avoir
bon esprit iyi niyetli olmak avoir de lesprit esprili olmak avoir
mouvais esprit kötü niyetli olmak dans un esprit de niyetiyle,
esprit n.m. amacıyla en esprit düşüncede, dü
/espri / nm akıl, zekâ; zihin, muhakeme; tin, ruh; düşünüş;
karakter; cin, peri; mizah, espri esprits halk, kalabalık avoir
bon esprit iyi niyetli olmak avoir de lesprit esprili olmak avoir
mouvais esprit kötü niyetli olmak dans un esprit de niyetiyle,
esprit n.m. amacıyla en esprit düşüncede, dü
esquisse n.f. /eskise / nf taslak; deneme esquisse,
/ese / nm deneme, sınama; deneme yazısı; girişim essai
essai n.m gratuit tic. serbest girişim essai,
essayage n.m. /eseyaj / nm giysi denemesi, prova essayage,

115
/eseye / v denemek; prova etmek; ilk olarak tatmak sessayer
kendini denemek essayer de faire yapmaya çalışmak,
essayer v. çabalamak essayer,
/eseye / v denemek; prova etmek; ilk olarak tatmak sessayer
kendini denemek essayer de faire yapmaya çalışmak,
essayer v. çabalamak essayer,
/esañs / nf benzin; esans; ruh, uçucu sıvı; öz; özüt; orman
essence n.f. ağacı cinsi essence,
/esañs / nf benzin; esans; ruh, uçucu sıvı; öz; özüt; orman
essence n.f. ağacı cinsi essence,
/esañs / nf benzin; esans; ruh, uçucu sıvı; öz; özüt; orman
essence n.f. ağacı cinsi essence,
, le/esañsyel / adj başlıca, temel; gerekli, zorunlu, önemli;
esansiyel * nm başlıca nokta, en önemli yön, işin özü
essentiel n.m. essentiel,
/esor / nm (kuş) havalanma; mec. atılış, ilerleyiş, gelişme
essor n.m. essor,
/esuiye / v silmek; kurulamak; kurutmak; mec. (bir hale)
essuyer s' uğramak sessuyer silinmek, kurulanmak essuyer,
/est / nm doğu, gündoğusu à lest doğuda à lest de doğusunda
est n.m. est,
/estetik / nf estetik, güzelduyu; güzellik * adj güzel, hoş,
esthétique adj. estetik esthétique,
/estim / nf değer, değer verme; saygı à lestime yaklaşık
estime n.f. olarak estime,
/estime / v değer biçmek; değer vermek, saygı duymak;
estimer v. sanmak; saymak sestimer (kendini) ... saymak estimer,
/estoma / nm mide avoir de lestomac gözü pek olmak avoir
lestomac creux midesi boş olmak avoir mal à lestomac midesi
ağrımak sentir son estomac dans les talons karnı zil çalmak
soulever lestomac mide bulandırmak aigreurs destomac mide
estomac n.m. ağrısı brûlures destomac mide yanması crampes desto
/estoma / nm mide avoir de lestomac gözü pek olmak avoir
lestomac creux midesi boş olmak avoir mal à lestomac midesi
ağrımak sentir son estomac dans les talons karnı zil çalmak
soulever lestomac mide bulandırmak aigreurs destomac mide
estomac n.m. ağrısı brûlures destomac mide yanması crampes desto
estragon n.m. /estragoñ / nm tarhun otu estragon,
/etablir / v yerleştirmek, oturtmak; kurmak, açmak;
düzenlemek, hazırlamak sétablir yerleşmek; yurtlanmak
établir v. établir,
/etaj / nm kat; yerb. katman; derece gens de bas étage
ayaktakımı étage en retrait çekme kat à létage yukarıda, üst
étage n.m. katta maison à deux étages iki katlı ev étagé,
/etaj / nm kat; yerb. katman; derece gens de bas étage
ayaktakımı étage en retrait çekme kat à létage yukarıda, üst
étage n.m. katta maison à deux étages iki katlı ev étagé,
étagère n.f. /etajer / nf etajer, raf étagère,
étagère n.f. /etajer / nf etajer, raf étagère,
/etale / v yaymak, sermek, sergilemek; mec. gösteriş yapmak;
göstermek étaler son jeu (kâğıt oyunu) kâğıtlarını göstermek,
étaler v. elini açmak sétaler yayılıp oturmak; düşmek étaler,

116
/eta / nm devlet; durum, hal; meslek; yaşayış; liste; toplum
tabakası affaire dÉtat devlet işi; önemli iş chef dÉtat devlet
başkani coup détat hükümet darbesi état civil medeni durum
état dâme ruh hali état dexception olağanüstü durum état de
état n.m. siège sıkıyönetim état métasta
/eta / nm devlet; durum, hal; meslek; yaşayış; liste; toplum
tabakası affaire dÉtat devlet işi; önemli iş chef dÉtat devlet
başkani coup détat hükümet darbesi état civil medeni durum
état dâme ruh hali état dexception olağanüstü durum état de
état n.m siège sıkıyönetim état métasta
États-Unis n.m. Birleşik Devletler,
été n.m. /ete / nm yaz en été yazın été,
/eteñdr(õ) / v söndürmek; soldurmak; gidermek; yatıştırmak;
kökünü kazımak séteindre sönmek; yavaş yavaş ölmek
éteindre v. éteindre,
/eteñdr(õ) / v söndürmek; soldurmak; gidermek; yatıştırmak;
kökünü kazımak séteindre sönmek; yavaş yavaş ölmek
éteindre v. éteindre,
éteint e , e/eteñ, eñt / adj sönük; donuk, cansız, sönmüş éteint,
éteint adj. , e/eteñ, eñt / adj sönük; donuk, cansız, sönmüş éteint,
/etañdr(õ) / v yaymak, sermek; genişletmek, uzatmak;
yatırmak; sulandırmak sétendre yatıp uzanmak, yayılmak;
étendre v. gelişmek étendre,
éternuement n.m. /eternümañ / nm aksırık, aksırma éternuement,
éternuer v. /eternue / v aksırmak éternuer,
étiqueté e ,
étiquette n.f. /etiket / nf etiket; mec. teşrifat étiquette,
étiquette n.f. /etiket / nf etiket; mec. teşrifat étiquette,
étirer s' /etire / v çekip uzatmak, yaymak sétirer gerinmek étirer,
/etual / nf yıldız étoile de mer hayb. denizyıldızı étoile du
bergerdu soir çobanyıldızı, çulpan, Venüs, Zühre étoile
étoile n.f. philante akanyıldız étoile polaire Kutupyıldızı étoilé,
/etual / nf yıldız étoile de mer hayb. denizyıldızı étoile du
bergerdu soir çobanyıldızı, çulpan, Venüs, Zühre étoile
étoile n.f. philante akanyıldız étoile polaire Kutupyıldızı étoilé,
étonné adj. apışmış, şaşkın,
étonné adj. apışmış, şaşkın,
étourderie n.f. /eturdõri / nf düşüncesizlik; dikkatsizlik; şapşallık étourderie,
, e/eturdi / adj düşüncesiz; dikkatsiz, sersem, şapşal à
étourdi adj. létourdie düşüncesizce, sersemce étourdi,
étrange adj. /etrañj / adj olağandışı, tuhaf, garip étrange,
, ère/etrañje, er / adj+nmf yabancı à létranger dışarıya, dış
étranger #AD? ülkelere de létranger yurtdışından étranger,
, ère/etrañje, er / adj+nmf yabancı à létranger dışarıya, dış
étranger adj. ülkelere de létranger yurtdışından étranger,
, ère/etrañje, er / adj+nmf yabancı à létranger dışarıya, dış
étranger adj. et n. ülkelere de létranger yurtdışından étranger,

117
/etr(õ) / v olmak, var olmak; bulunmak * nm varlık, yaratık être
à -de olmak; -in olmak, -e ait olmak être dans içinde olmak
être de -den olmak, -den gelmek; -li olmak être en giymiş
olmak être en bos santé sağlığı yerinde olmak être humain
être v. insan être pour üzere olmak; lehinde olm
/etr(õ) / v olmak, var olmak; bulunmak * nm varlık, yaratık être
à -de olmak; -in olmak, -e ait olmak être dans içinde olmak
être de -den olmak, -den gelmek; -li olmak être en giymiş
olmak être en bos santé sağlığı yerinde olmak être humain
être v. insan être pour üzere olmak; lehinde olm
/etr(õ) / v olmak, var olmak; bulunmak * nm varlık, yaratık être
à -de olmak; -in olmak, -e ait olmak être dans içinde olmak
être de -den olmak, -den gelmek; -li olmak être en giymiş
olmak être en bos santé sağlığı yerinde olmak être humain
être v. insan être pour üzere olmak; lehinde olm
étrennes n.f. ,
, e/etrua, uat / adj dar; sıkı; mec. sıkı, samimi à létroit sıkışık
étroit e bir halde, darda étroit,
/etüd / nf irdeleme, inceleme; öğrenme; çalışma; çalışma
odası; yazıhane; noter kalemi; (resimmüzikte) el alıştırma,
meşk; özel çalışma études nfpl öğrenim être à létude
incelenmekte olmak faire ses études öğrenim yapmak étude
étude n.f. de cas vakaolay incelemesi étude de faisab
/etüd / nf irdeleme, inceleme; öğrenme; çalışma; çalışma
odası; yazıhane; noter kalemi; (resimmüzikte) el alıştırma,
meşk; özel çalışma études nfpl öğrenim être à létude
incelenmekte olmak faire ses études öğrenim yapmak étude
étude n.f. de cas vakaolay incelemesi étude de faisab
étudiant e , e/etüdyañ, añt / nmf (üniversitede) öğrenci étudiant,
étudiant n.m. , e/etüdyañ, añt / nmf (üniversitede) öğrenci étudiant,
étudiant n. , e/etüdyañ, añt / nmf (üniversitede) öğrenci étudiant,
/etüdye / v okumak, öğrenim görmek; incelemek; çalışmak
étudier v. étudier,
/etüdye / v okumak, öğrenim görmek; incelemek; çalışmak
étudier v. étudier,
euphorie n.f. /öfori / nf sağlıklı hissetme; esenlik, rahatlık euphorie,
euphorique adj. /öforik / adj mutlu, esen; mutluluk veren euphorique,
euro n.m. avro,
euro n.m. avro,
/örop / nf : lEurope Avrupa lEurope centrale Orta Avrupa
Europe n.f. Europe,
, ne/öropeeñ, en / adj Avrupalı+ , ne/öropeeñ, en / nmf
européen adj. Avrupalı Européen,
/evanuir / v : sévanouir bayılmak, kendinden geçmek; yok
évanouir s' olmak, ortadan kaybolmak,
événement n.m. /evenmañ / nm olay événement,
événement n.m. /evenmañ / nm olay événement,
évier n.m. /evye / nm yalak, musluk teknesi, evye évier,
évier n.m. /evye / nm yalak, musluk teknesi, evye évier,

118
évolution n.f. /evolüsyoñ / nf manevra; dönüşüm; biy. evrim évolution,
/evoke / v ruh çağırmak; kafasında canlandırmak, anmak,
évoquer v. hatırlamak évoquer,
ex-femme n.f. yaşlı kadın bonne femme,
ex-mari n.m. /mari / nm koca, erkek eş mari,
, e/egzakt / adj doğru, dosdoğru; tam, muntazam; özenli,
exact e şaşmaz; dakik les sciences exactes matematik bilimler exact,
, e/egzakt / adj doğru, dosdoğru; tam, muntazam; özenli,
exact adj. şaşmaz; dakik les sciences exactes matematik bilimler exact,
exagération n.f. /egzajerasyoñ / nf abartma, mübalağa, aşırılık exagération,
exagérer v. /egzajere / v abartmak, mübalağa etmek exagérer,
/egzameñ / nm araştırma, inceleme; sınav examen de
conscience vicdan muhasebesi être reçu à un examen
sınavda başarılı sayılmak, geçmek se présenter à un examen
examen n.m. sınava girmek examen,
/egzameñ / nm araştırma, inceleme; sınav examen de
conscience vicdan muhasebesi être reçu à un examen
sınavda başarılı sayılmak, geçmek se présenter à un examen
examen n.m. sınava girmek examen,
/egzameñ / nm araştırma, inceleme; sınav examen de
conscience vicdan muhasebesi être reçu à un examen
sınavda başarılı sayılmak, geçmek se présenter à un examen
examen n.m. sınava girmek examen,
examinateur n. , trice/egzaminatör, tris / nmf sınavcı, mümeyyiz examinateur,
, e/egzasperañ, añt / adj sinirlendirici, öfkelendirici
exaspérant adj. exaspérant,
/egzaspere / v öfkelendirmek, çileden çıkarmak; azdırmak,
exaspérer v. şiddetlendirmek exaspérer,
/eksedañ / nm artık, fazla, artan excédent de caisse kasa
excédent n m. fazlası excédent,
excédentaire adj. /eksedañter / adj artan excédentaire,
excellent e , e/ekselañ, añt / adj üstün, yetkin, mükemmel excellent,
excentrique adj. /eksañtrik / adj dışmerkezli; eksantrik excentrique,
, le/eksepsyonel / adj müstesna, istisnai; olağanüstü
exceptionnel le exceptionnel,
excessif adj. , ive/eksesif, iv / adj aşırı excessif,
excursion n.f. /ekskürsyoñ / nf gezinti, gezme excursion,
/eksküz / nf mazeret, özür faire des excuse özür dilemek
excuse n.f. lettre dexcuses özür mektubu excuse,
/eksküze / v affetmek, bağışlamak, hoş görmek excusez-moi
beni bağışlayın, özür dilerim sexcuser özür dilemek sexcuser
sur un autre kusuru başkasına yüklemek vous mexcuserez
excuser v. affedersiniz excuser,
/eksküze / v affetmek, bağışlamak, hoş görmek excusez-moi
beni bağışlayın, özür dilerim sexcuser özür dilemek sexcuser
sur un autre kusuru başkasına yüklemek vous mexcuserez
excuser s' affedersiniz excuser,
exécrable adj. /egzekrabl(õ) / adj iğrenç, tiksinç; çok kötü, berbat exécrable,

119
/egzeküte / v yapmak, yerine getirmek, gerçekleştirmek; müz.
exécuter v. çalmak; idam etmek sexécuter yerine getirmek exécuter,
, ive/egzekütif, iv / adj yasaları yürüten, yürütücü * nm
exécutif adj. yürütme kuvveti exécutif,
/egzañpler / nm nüsha, kopya; ilkörnek * adj örnek olabilen
exemplaire n m. exemplaire,
/egzerse / v alıştırmak, yetiştirmek; eğitmek; sınamak
exercer v. sexercer kendini alıştırmak exercer,
/egzersis / nm alıştırma; alışma; yapma, etme; talim;
kullanma; bütçenin uygulanma süresi entrer en exercici işe
başlamak exercices de traduction çeviri alıştırmaları lexercice
exercice n.m. dun droit bir hakkı kullanma exercice,
/egzersis / nm alıştırma; alışma; yapma, etme; talim;
kullanma; bütçenin uygulanma süresi entrer en exercici işe
başlamak exercices de traduction çeviri alıştırmaları lexercice
exercice n.m. dun droit bir hakkı kullanma exercice,
exigeant e , e/egzijañ, añt / adj titiz, güç beğenen exigeant,
exiger v. /egzije / v istemek; gerektirmek exiger,
exil n.m. /egzil / nm sürgün; sürgün yeri exil,
exilé e , e/egzile / nmf sürgün exilé,
exorbitant adj. , e/egzorbitañ, añt / adj çok aşırı, ölçüsüz exorbitant,
exotique adj. /egzotik / adj dışarıdan gelme, egzotik exotique,
exotique adj. /egzotik / adj dışarıdan gelme, egzotik exotique,
expéditeur n. , trice/ekspeditör, tris / nmf gönderici; nakliyeci expéditeur,
expéditeur n. , trice/ekspeditör, tris / nmf gönderici; nakliyeci expéditeur,
expérience n.f. /eksperyañs / nf deney; deneme, tecrübe expérience,
expérimental adj. , e, aux/eksperimañtal, o / adj deneysel expérimental,
expérimentation n.f. /eksperimañtasyoñ / nf deneyim expérimentation,
expérimenter v. /eksperimañte / v denemek, deney yapmak expérimenter,
explication n.f. /eksplikasyoñ / nf açıklama explication,
explicite adj. /eksplisit / adj belli, açık, aydın; kesin explicite,
/eksplike / v açıklamak, anlatmak sexpliquer düşündüğünü
expliquer v. anlatmak; açıklama istemek expliquer,
/eksplike / v açıklamak, anlatmak sexpliquer düşündüğünü
expliquer v. anlatmak; açıklama istemek expliquer,
exploit n.m. /eksplua / nm kahramanlık; marifet exploit,
exploitation n.f. /ekspluatasyoñ / nf işletme; sömürme, kullanma exploitation,
expo*[sition] n.f. , le/eksponañsye / adj matm. üslü exponentiel,
exportation n.f. /eksportasyoñ / nf ihraç, ihracat, dışsatım exportation,
exporter v. /eksporte / v ihraç etmek, ihracat yapmak exporter,
exporter v. /eksporte / v ihraç etmek, ihracat yapmak exporter,
/ekspoze / nm açıklama, rapor exposé des motifs gerekçe
exposé n.m. exposé,
/ekspoze / nm açıklama, rapor exposé des motifs gerekçe
exposé n.m. exposé,

120
/ekspoze / v göstermek, sergilemek; açıklamak, anlatmak;
sayıp dökmek, açıklamak sexposer (bir şeyin) karşısında
exposer v. kalmak, uğramak; kendini tehlikeye atmak exposer,
/ekspoze / v göstermek, sergilemek; açıklamak, anlatmak;
sayıp dökmek, açıklamak sexposer (bir şeyin) karşısında
exposer v. kalmak, uğramak; kendini tehlikeye atmak exposer,
/ekspozisyoñ / nf sergileme, gösterme; anlatış, açıklama;
exposition n.f. (fotoğraf) poz süresi exposition,
/ekspozisyoñ / nf sergileme, gösterme; anlatış, açıklama;
exposition] n.f. (fotoğraf) poz süresi exposition,
/ekspre / adv bilerek, kasten; niyetiyle , esse/ekspres / adj
kesin, salt; ekspres, hızlı * nm özel ulak envoyer qch en
exprès adv. exprès ekspresle göndermek exprès,
/ekspres / adj+nm ekspres café express ekspreso (kahve)
express n.m. train express ekspres tren,
expressif adj. , ive/ekspresifl iv / adj anlamlı; belirtici expressif,
expressif #AD? , ive/ekspresifl iv / adj anlamlı; belirtici expressif,
/eksprime / v ezip suyunu çıkarmak; belli etmek, anlatmak,
dile getirmek sexprimer duygularını açığa vurmak, ifade
exprimer s' etmek exprimer,
/eksprime / v ezip suyunu çıkarmak; belli etmek, anlatmak,
dile getirmek sexprimer duygularını açığa vurmak, ifade
exprimer v. etmek exprimer,
exquis e , e/ekski, iz / adj seçme, seçkin; ince, zarif; nefis exquis,
, e/eksteryör / adj dış, harici /eksteryör / nm dış; kılık, dış
extérieur n.m. görünüş; dış ülkeler extérieur,
extérioriser v. /eksteryorize / v açığa vurmak, dışa vurmak extérioriser,
/ekstre / nm öz, özet; (bir kitaptan) aktarma, alıntı; suret; özüt
extrait de bilan bilanço özeti extrait de compte hesap özeti
extrait de malt arpa özütü extrait de naissance nüfus sureti
extrait n.m. extrait,
extraordinaire adj. /ekstraordiner / adj olağanüstü, garip extraordinaire,
extraordinaire adj. /ekstraordiner / adj olağanüstü, garip extraordinaire,
extraordinaire adj. /ekstraordiner / adj olağanüstü, garip extraordinaire,
/ekstrem / adj en uçtaki, en son; çok aşırı; zorlu * nm uç;
extrême adj. karşıt, zıt à lextrême aşırıca, ölçüsüzce extrême,
extrêmement adv. /ekstremmañ / adv son derece extrêmement,
fa n.m. /fa / nm müz. fa fa,
fac*[ulté] n.f. gözü önünde avoir lélocution facile,
/fas / nf yüz, surat; (para) tura; mec. şekil, renk; yön; açı,
bakım à la face de gözü önünde de face önden, cepheden,
tam karşıdan en face de -in karşısında face à face yüz yüze
faire face à karşi koymak; -e bakmak, nazır olmak faire face à
face n.f. une dépense masrafı karşılamak
face-à-face n.m. gözü önünde de face,
Facebook n.m. ,
facfultél n.f. ,
facile adj. /fasil / adj kolay; kolayca yapılmış görünen; uysal facile,

121
facile adj. /fasil / adj kolay; kolayca yapılmış görünen; uysal facile,
facile adj. /fasil / adj kolay; kolayca yapılmış görünen; uysal facile,
facilement adv. /fasilmañ / adv kolayca, kolaylıkla facilement,
/fasoñ / nf biçim, tarz; el emeği, emek, işçilik; tavır, hal;
görünüş façons nfpl takma nezaket, yapmacık de façon à -
cek şekilde de façon à ce que ne olursa olsun cest une façon
de parler sözgelişi de façon que öyle ki de toute façon ne
façon n.f. olursa olsun sans façon gerçekten
, trice/faktör, tris / nm postacı, dağıtıcı; matm. çarpan; etken
facteur n. facteur,
, trice/faktör, tris / nm postacı, dağıtıcı; matm. çarpan; etken
facteur n. facteur,
factrice n.f. ,
facture n.f. /faktür / nf fatura; yapılış; işçilik facture,
facture n.f. /faktür / nf fatura; yapılış; işçilik facture,
fac[ulté] n.f. ,
fade adj. /fad / adj tatsız, yavan fade,
/febl(õ) / adj zayıf, güçsüz * nm zayıf kimse; zayıf nokta, zaaf,
faible adj. düşkünlük avoir du faible pour -e karşi zaafı olmak faible,
adj. et /febl(õ) / adj zayıf, güçsüz * nm zayıf kimse; zayıf nokta, zaaf,
faible n.m. düşkünlük avoir du faible pour -e karşi zaafı olmak faible,
/fayit / nf batkı, iflas; başarısızlık être en faillite iflasta olmak
faillite n.f. faire faillite iflas etmek faillite,
/feñ / nf açlık; kıtlık; hırs avoir faim acıkmak, aç olmak donner
faim iştah açmak faim canine karnın zil çalması, kurt gibi aç
faim n.f. faim,
/feñ / nf açlık; kıtlık; hırs avoir faim acıkmak, aç olmak donner
faim iştah açmak faim canine karnın zil çalması, kurt gibi aç
faim n.f. faim,
/fer / v yapmak; meydana getirmek; yaratmak; doğurmak;
düzeltmek, düzenlemek, temizlemek; ... gibi yapmak; taklit
etmek; etmek; olmak, uymak * nm yapma; üslup, tarz avoir
fort à faire birçok zorluklarla karşılaşmak cen est fait olan
faire se oldu; oldu bitti cela ne fait rien zararı yok faire accue
/fer / v yapmak; meydana getirmek; yaratmak; doğurmak;
düzeltmek, düzenlemek, temizlemek; ... gibi yapmak; taklit
etmek; etmek; olmak, uymak * nm yapma; üslup, tarz avoir
fort à faire birçok zorluklarla karşılaşmak cen est fait olan
faire se oldu; oldu bitti cela ne fait rien zararı yok faire accue
/fer / v yapmak; meydana getirmek; yaratmak; doğurmak;
düzeltmek, düzenlemek, temizlemek; ... gibi yapmak; taklit
etmek; etmek; olmak, uymak * nm yapma; üslup, tarz avoir
fort à faire birçok zorluklarla karşılaşmak cen est fait olan
faire se oldu; oldu bitti cela ne fait rien zararı yok faire accue
/ferpar / nm inv davetiye faire-part de mariage düğün
faire-part n.m. davetiyesi faire-part,
faisceau n.m. /feso / nm demet, bağlam; silah çatısı faisceau,
/fe / nm olgu, olay; iş, şey; gerçek aller au fait işin esasına
girmek, sadede gelmek au fait gerçekte dans le fait gerçekten
fait n.m. de ce fait bundan dolayı de fait edimli, fiili olarak; gerçekten

122
du fait de yüzünden, -den dolayı en fait gerçekte en fait de
konusunda, hususunda être au fait
/fe / nm olgu, olay; iş, şey; gerçek aller au fait işin esasına
girmek, sadede gelmek au fait gerçekte dans le fait gerçekten
de ce fait bundan dolayı de fait edimli, fiili olarak; gerçekten
du fait de yüzünden, -den dolayı en fait gerçekte en fait de
fait n.m. konusunda, hususunda être au fait
/faluar / v gerekmek, lazım olmak, -meli, -malı comme il faut
uygun şekilde, doğru dürüst personne comme il faut kibar kişi
peu sen est fallu que az kalsın, neredeyse sen falloir eksik
kalmak, daha gerekmek sil le faut gerekirse, gerektiğinde tant
falloir v. sen faut que şöyle dursun
/faluar / v gerekmek, lazım olmak, -meli, -malı comme il faut
uygun şekilde, doğru dürüst personne comme il faut kibar kişi
peu sen est fallu que az kalsın, neredeyse sen falloir eksik
kalmak, daha gerekmek sil le faut gerekirse, gerektiğinde tant
falloir v. sen faut que şöyle dursun
/falsifye / v bozmak; katıştırmak; değiştirmek, tahrif etmek;
falsifier v. sahtesini yapmak falsifier,
, euse/famö, öz / adj ünlü, tanınmış; olağanüstü, benzersiz,
fameux #AD? birinci sınıf fameux,
, e, aux/familyal, o / adj ailesel, ailevi * nf büyük aile otomobili,
familial e steyşın vagon familial,
/famiy / nf aile; çoluk çocuk; soy sop fils de famille (iyi) aile
çocuğu famille nucléaire çekirdek aile famille paternelle baba
famille n.f. ocağı non de famille soyadı famille,
/famiy / nf aile; çoluk çocuk; soy sop fils de famille (iyi) aile
çocuğu famille nucléaire çekirdek aile famille paternelle baba
famille n.f. ocağı non de famille soyadı famille,
fané e /fan / nf yaprak, gazel fané,
faner se /fane / v : se faner solmak; donuklaşmak faner,
/fañtezi / nf fantezi, düşlem; kapris; çılgınlık etoffe de fantaisie
fantezi kumaş, gösterişli kumaş pain de fantaisie fantezi
fantaisie n.f. ekmek vivre à sa fantaisie keyfince yaşamak fantaisie,
/fañtastik / adj gerçekdışı, düşsel, hayali; inanılmaz,
fantastique adj. olağanüstü fantastique,
/farsir / v (dolmaya) iç doldurmak farcir qch de -ile tıka basa
farcir v. doldurmak se farcir qch doldurmak; mideye indirmek farcir,
farfelu n. , e/farfõlü / adj tuhaf, acayip farfelu,
/farin / nf un de la méme farine aynı cinsten, aynı soydan
farine davoine yulaf unu farine de blé buğday unu farine de
farine n.f. maïs mısır unu farine,
fatigant e , e/fatigañ, añt / adj yorucu fatigant,
/fatig / nf yorgunluk; zahmet fatigue intellectuelle zihin
fatigué adj. yorgunluğu fatigué,
/fatig / nf yorgunluk; zahmet fatigue intellectuelle zihin
fatigue n.f. yorgunluğu fatigué,
/fatig / nf yorgunluk; zahmet fatigue intellectuelle zihin
fatigué e yorgunluğu fatigué,
fauché e , e/foşe / adj kon. züğürt, meteliksiz fauché,
/fot / nf eksiklik, yokluk; yanlış, kusur; yanıltı, hata, kabahat
faute n.f. être en faute hatalı olmak faire faute olmamak, bulunmamak,

123
eksik olmak faute de bulunmadığı için faute dimpression
baskı hatası faute de frappe yazım hatası prendre qn en faute
suçüstü yakalamak sans faute elbette, h
/fot / nf eksiklik, yokluk; yanlış, kusur; yanıltı, hata, kabahat
être en faute hatalı olmak faire faute olmamak, bulunmamak,
eksik olmak faute de bulunmadığı için faute dimpression
baskı hatası faute de frappe yazım hatası prendre qn en faute
faute n.f. suçüstü yakalamak sans faute elbette, h
fauteuil n.m. /fotöy / nm koltuk fauteuil,
fauteuil n.m. /fotöy / nm koltuk fauteuil,
fauteuil n.m. /fotöy / nm koltuk fauteuil,
/fo / nf tırpan /fo / nm sahtecilik, düzmecilik, kalpazanlık;
sahte, kopya à faux yanlış, haksız , fausse/fo, fos / adj yalan;
yanlış; temelsiz; düzme, sahte, kalp; yapma, uydurma; iki
yüzlü; falsolu; şüpheli * adv müz. ahenksiz à faux haksız yere
faux fausse faire fausse route yanlış yol tut
/fo / nf tırpan /fo / nm sahtecilik, düzmecilik, kalpazanlık;
sahte, kopya à faux yanlış, haksız , fausse/fo, fos / adj yalan;
yanlış; temelsiz; düzme, sahte, kalp; yapma, uydurma; iki
adj. et yüzlü; falsolu; şüpheli * adv müz. ahenksiz à faux haksız yere
faux adv. faire fausse route yanlış yol tut
/fovör / nf iyilik, kayırma; hatır, saygınlık, itibar à la faveur de
sayesinde, yararlanarak accorder une faveur à qn iyilikte
faveur n.f. bulunmak en faveur de in lehine; -den yana faveur,
fax n.m. belgegeçer, faks,
fax n.m. belgegeçer, faks,
faxer v. ,
félicitation n.f. tebrik, kutlama,
félicitation n.f. tebrik, kutlama,
/felisitasyoñ / nfpl kutlama, tebrik faire des félicitations
félicitations n.f. kutlamak félicitations,
/felisite / v kutlamak, tebrik etmek se féliciter kendi kendini
féliciter v. kutlamak féliciter,
/felisite / v kutlamak, tebrik etmek se féliciter kendi kendini
féliciter v. kutlamak féliciter,
, e/femineñ, in / adj kadınla ilgili; kadınsı * nm dilb. dişil
féminin adj. féminin,
, e/femineñ, in / adj kadınla ilgili; kadınsı * nm dilb. dişil
féminin adj. féminin,
/fam / nf eş, karı; kadın bonne femme yaşli kadın femme au
foyer ev kadını femme de chambre oda hizmetçisi femme de
charge kâhya kadın, kalfa femme de ménage gündelikçi
kadın femme de tête aydın kadın femme daffaires iş kadını
femme n.f. femme du monde sosyete kadını femme-objet seks arac
/fam / nf eş, karı; kadın bonne femme yaşli kadın femme au
foyer ev kadını femme de chambre oda hizmetçisi femme de
charge kâhya kadın, kalfa femme de ménage gündelikçi
kadın femme de tête aydın kadın femme daffaires iş kadını
femme n.f. femme du monde sosyete kadını femme-objet seks arac
/fam / nf eş, karı; kadın bonne femme yaşli kadın femme au
femme n.f. foyer ev kadını femme de chambre oda hizmetçisi femme de

124
charge kâhya kadın, kalfa femme de ménage gündelikçi
kadın femme de tête aydın kadın femme daffaires iş kadını
femme du monde sosyete kadını femme-objet seks arac
/fõnetr(õ) / nf pencere; pencere çerçevesi jeter par les fendres
fenêtre n.f. saçıp savurmak fenétre,
/fõnetr(õ) / nf pencere; pencere çerçevesi jeter par les fendres
fenêtre n.f. saçıp savurmak fenétre,
/fõnetr(õ) / nf pencere; pencere çerçevesi jeter par les fendres
fenêtre n.f. saçıp savurmak fenétre,
/fer / nm demir; kılıç; nal fers nmpl zincir, kelepçe; hek.
forseps fer à friser saç maşasi fer à cheval at nalı fer à
repasser ütü fer à souder havya fer forgé ferforje tête de fer
fer n.m. inatçı tomber les quatre fers en lair sırtüstü düşmek fer,
/fer / nm demir; kılıç; nal fers nmpl zincir, kelepçe; hek.
forseps fer à friser saç maşasi fer à cheval at nalı fer à
repasser ütü fer à souder havya fer forgé ferforje tête de fer
fer n.m. inatçı tomber les quatre fers en lair sırtüstü düşmek fer,
, e/ferye / adj tatil olan jour férie resmi tatil la seconde férie
pazartesi la troisième férie salı la quatrième férie çarşamba la
férié adj. sinquiémé férie perşembe sixième férie cuma férie,
, e/ferye / adj tatil olan jour férie resmi tatil la seconde férie
pazartesi la troisième férie salı la quatrième férie çarşamba la
férié e sinquiémé férie perşembe sixième férie cuma férie,
/ferm(õ) / adj katı, sert; sağlam, dayanıklı; kesin * adv kesin
olarak; güvenle * nf çiftlik; çiftlik binası de pied ferme
cesaretle terre ferme coğ. anakara, kıta tenir ferme sıkı
ferme n.f. durmak, iyi dayanmak fermé,
/ferm(õ) / adj katı, sert; sağlam, dayanıklı; kesin * adv kesin
olarak; güvenle * nf çiftlik; çiftlik binası de pied ferme
cesaretle terre ferme coğ. anakara, kıta tenir ferme sıkı
ferme n.f. durmak, iyi dayanmak fermé,
/ferm(õ) / adj katı, sert; sağlam, dayanıklı; kesin * adv kesin
olarak; güvenle * nf çiftlik; çiftlik binası de pied ferme
cesaretle terre ferme coğ. anakara, kıta tenir ferme sıkı
fermé e durmak, iyi dayanmak fermé,
/ferm(õ) / adj katı, sert; sağlam, dayanıklı; kesin * adv kesin
olarak; güvenle * nf çiftlik; çiftlik binası de pied ferme
cesaretle terre ferme coğ. anakara, kıta tenir ferme sıkı
ferme adj. durmak, iyi dayanmak fermé,
/ferme / v kapamak; kapanmak fermer à clef kilitlemek fermer
boutique ticaretten çekilmek fermer la porte à clef kapıyı
kilitlemek fermer les yeux uyumak; görmezlikten gelmek
fermer sa porte kimseyi kabul etmemek se fermer kapanmak
fermer v. fermer,
/ferme / v kapamak; kapanmak fermer à clef kilitlemek fermer
boutique ticaretten çekilmek fermer la porte à clef kapıyı
kilitlemek fermer les yeux uyumak; görmezlikten gelmek
fermer sa porte kimseyi kabul etmemek se fermer kapanmak
fermer v. fermer,
/ferme / v kapamak; kapanmak fermer à clef kilitlemek fermer
boutique ticaretten çekilmek fermer la porte à clef kapıyı
kilitlemek fermer les yeux uyumak; görmezlikten gelmek
fermer sa porte kimseyi kabul etmemek se fermer kapanmak
fermer v. fermer,

125
, ière/fermye, yer / nmf çiftçi * adj çiftlikte yetiştirilen beurre
fermier adj. et n. fermier çiftlik tereyağı fermier,
, ière/fermye, yer / nmf çiftçi * adj çiftlikte yetiştirilen beurre
fermier #AD? fermier çiftlik tereyağı fermier,
, ière/fermye, yer / nmf çiftçi * adj çiftlikte yetiştirilen beurre
fermier adj. fermier çiftlik tereyağı fermier,
fertile adj. /fertil / adj verimli, bereketli fertile,
/fes / nf kaba et, kıç, popo botter les fesses à qn kıçına tekme
fesse n.f. atmak maison de fesse arg. genelev fesse,
/fes / nf kaba et, kıç, popo botter les fesses à qn kıçına tekme
fesse n.f. atmak maison de fesse arg. genelev fesse,
/fet / nf bayram; resmi tatil; şenlik; kutlama; kermes; eğlenti,
festival être à la fête çok mutlu olmak faire la fête âlem
yapmak, felekten bir gün çalmak faire fête à qn ağırlamak, iyi
karşılamak fête nationale ulusal bayram jour de fête tatil günü
fête n.f. fête
/fet / nf bayram; resmi tatil; şenlik; kutlama; kermes; eğlenti,
festival être à la fête çok mutlu olmak faire la fête âlem
yapmak, felekten bir gün çalmak faire fête à qn ağırlamak, iyi
karşılamak fête nationale ulusal bayram jour de fête tatil günü
fête n.f. fête
/fet / nf bayram; resmi tatil; şenlik; kutlama; kermes; eğlenti,
festival être à la fête çok mutlu olmak faire la fête âlem
yapmak, felekten bir gün çalmak faire fête à qn ağırlamak, iyi
karşılamak fête nationale ulusal bayram jour de fête tatil günü
fête n.f. fête
/fö / nm ateş, alev; yangın; ışık, fener; far; sıcaklık aller au feu
savaşa gitmek arme à feu ateşli silah au feu! ateş! avoir le feu
dans le corps ateşi olmak bouche à feu ateşli silah cesser le
feu ateş kesmek coup de feu ateş etme être en feu yanmak
feu n.m. faire du feu ateş yakmak fai
/fö / nm ateş, alev; yangın; ışık, fener; far; sıcaklık aller au feu
savaşa gitmek arme à feu ateşli silah au feu! ateş! avoir le feu
dans le corps ateşi olmak bouche à feu ateşli silah cesser le
feu ateş kesmek coup de feu ateş etme être en feu yanmak
feu n.m. faire du feu ateş yakmak fai
/fö / nm ateş, alev; yangın; ışık, fener; far; sıcaklık aller au feu
savaşa gitmek arme à feu ateşli silah au feu! ateş! avoir le feu
dans le corps ateşi olmak bouche à feu ateşli silah cesser le
feu ateş kesmek coup de feu ateş etme être en feu yanmak
feu n.m. faire du feu ateş yakmak fai
/föy / nf yaprak; kâğıt tabakası; mec. gazete feuille morte kuru
yaprak, gazel feuille de maladie vizite kâğıdı feuille dor altın
tabaka feuille de métal metal tabaka feuille dimpôts vergi
kâğıdı feuille de paye bordro rendre feuille blanche (sınav)
feuille n.f. boş kâğıt vermek trembler com
/föy / nf yaprak; kâğıt tabakası; mec. gazete feuille morte kuru
yaprak, gazel feuille de maladie vizite kâğıdı feuille dor altın
tabaka feuille de métal metal tabaka feuille dimpôts vergi
kâğıdı feuille de paye bordro rendre feuille blanche (sınav)
feuille n.f. boş kâğıt vermek trembler com
/föy / nf yaprak; kâğıt tabakası; mec. gazete feuille morte kuru
yaprak, gazel feuille de maladie vizite kâğıdı feuille dor altın
feuille n.f. tabaka feuille de métal metal tabaka feuille dimpôts vergi

126
kâğıdı feuille de paye bordro rendre feuille blanche (sınav)
boş kâğıt vermek trembler com
feuilleter v. /föyte / v yapraklarını karıştırmak feuilleter,
feuilleton n.m. /föytoñ / nm tefrika feuilleton,
feuilleton n.m. /föytoñ / nm tefrika feuilleton,
feutre n.m. /fötr(õ) / nm keçe; fötr şapka feutre,
février n.m. /fevriye / nm şubat février,
fiabilité n.f. güvenilirlik,
fiable adj. şayanı itimat, güvenilir,
fiche n.f. /fiş / nf fiş; kayıt; priz, fiş; (kumar) marka fiche,
/fişe / v kakmak, çakmak, saplamak; fişlemek; tokat atmak,
vurmak ficher le camp çekip gitmek, kirişi kırmak ficher à la
porte kovmak, kapı dışarı etmek ficher un gifle tokat atmak se
ficher de ile alay etmek; aldırış etmemek, umursamamak
ficher v. ficher,
/fişye / nm fiş kutusudolabı fichier darchives arşiv dosyası
fichier n.m. fichier,
/fişye / nm fiş kutusudolabı fichier darchives arşiv dosyası
fichier n.m. fichier,
/fidel / adj bağlı, sadık les fidèles müminler, inananlar; cemaat
fidèle adj. fidèle,
/fyer / v inanmak, güvenmek se fier inanıp güvenmek,
emniyet etmek , fière/fyer / adj gururlu, kurumlu; mert; yürekli
fier adj. faire le fier fiyaka satmak, üstünlük taslamak fier,
/fyer / v inanmak, güvenmek se fier inanıp güvenmek,
emniyet etmek , fière/fyer / adj gururlu, kurumlu; mert; yürekli
fier se faire le fier fiyaka satmak, üstünlük taslamak fier,
/fyer / v inanmak, güvenmek se fier inanıp güvenmek,
emniyet etmek , fière/fyer / adj gururlu, kurumlu; mert; yürekli
fier fière faire le fier fiyaka satmak, üstünlük taslamak fier,
fierté n.f. /fyerte / nf gurur, kurum; çalım fierté,
/fyevr(õ) / nf (hastalıkta) ateş, sıtma, nöbet avoir de fièvre
fièvre n.f. ateşi olmak fièvre,
/fyevr(õ) / nf (hastalıkta) ateş, sıtma, nöbet avoir de fièvre
fièvre n.f. ateşi olmak fièvre,
fignoler v. /finyole / v özenle düzeltmek fignoler,
figuratif adj , ive/figüratif, iv / adj simgesel, simgelerle gösteren figuratif,
/figür / nf şekil; yüz; biçim, figür; tasvir; sembol; mec. tavır,
duruş; simge; mecaz faire figure de gibi görünmek faire
figure n.f. bonne figure hoşnut görünmek figuré,
/figür / nf şekil; yüz; biçim, figür; tasvir; sembol; mec. tavır,
duruş; simge; mecaz faire figure de gibi görünmek faire
figure n.f. bonne figure hoşnut görünmek figuré,
/figüre / v betimlemek, tasvir etmek; simgelemek, temsil
etmek; bulunmak, kendini göstermek; figüranlık etmek se
figurer se figurer sanmak figurer,
/fil / nm iplik; tel; (kesici alet) ağız; kablo, tel; akış, seyir aller
contre le fil akıntıya karşi gitmek de fil en aiguille şundan
fil n.m. bundan, dereden tepeden donner un coup de fil telefon etmek

127
donner du fil à retordre güçlük çıkarmak fil à coudre dikiş ipliği
fil à plomb çekül f
/fil / nm iplik; tel; (kesici alet) ağız; kablo, tel; akış, seyir aller
contre le fil akıntıya karşi gitmek de fil en aiguille şundan
bundan, dereden tepeden donner un coup de fil telefon etmek
donner du fil à retordre güçlük çıkarmak fil à coudre dikiş ipliği
fil n.m. fil à plomb çekül f
fil [de fer] n.m. ,
/file / nm ağ, file; telcik; (et) fileto; ince akıntı filet (à
filet n.m. provisions) file, eşya filesi filet deau su sızıntısı filet,
/file / nm ağ, file; telcik; (et) fileto; ince akıntı filet (à
filet n.m. provisions) file, eşya filesi filet deau su sızıntısı filet,
/file / nm ağ, file; telcik; (et) fileto; ince akıntı filet (à
filet n.m. provisions) file, eşya filesi filet deau su sızıntısı filet,
filiale n.f. /filyal / nf (şirketanka) şube filiale,
/fiy / nf kız evlat; hizmetçi fille de joie orospu, fahişe fille de
salle kadın garson les filles de mémoire sanat tanrıçaları,
fille n.f. müzler fille,
/fiy / nf kız evlat; hizmetçi fille de joie orospu, fahişe fille de
salle kadın garson les filles de mémoire sanat tanrıçaları,
fille n.f. müzler fille,
film n.m. /film / nm film film muet sessiz film film parlant sesli film film,
film n.m. /film / nm film film muet sessiz film film parlant sesli film film,
film n.m. /film / nm film film muet sessiz film film parlant sesli film film,
filmer v. /filme / v filme almak, filmini çekmek filmer,
filmer v. /filme / v filme almak, filmini çekmek filmer,
/fis / nm erkek evlat, oğul être le fils de ses ouvres kendini
yetiştirmiş olmak fils à papa muhallebi çocuğu, şımarık zengin
fils n.m. çocuğu les fils de mars savaşçılar fils,
/fis / nm erkek evlat, oğul être le fils de ses ouvres kendini
yetiştirmiş olmak fils à papa muhallebi çocuğu, şımarık zengin
fils n.m. çocuğu les fils de mars savaşçılar fils,
/feñ / nf son, bitiş; amaç à la fin sonunda en fin de compte
sonunda en fin de semaine hafta sonunda fin de non recevoir
dava reddi le fin du monde dünyanın sonu, kıyamet mener à
bonne fin iyi bir sonuca vardırmak mettre fin à -e son vermek
fin n.f. prendre fin son bulmak sans fin sonsuz, durmadan
/feñ / nf son, bitiş; amaç à la fin sonunda en fin de compte
sonunda en fin de semaine hafta sonunda fin de non recevoir
dava reddi le fin du monde dünyanın sonu, kıyamet mener à
bonne fin iyi bir sonuca vardırmak mettre fin à -e son vermek
fin e prendre fin son bulmak sans fin sonsuz, durmadan
/feñ / nf son, bitiş; amaç à la fin sonunda en fin de compte
sonunda en fin de semaine hafta sonunda fin de non recevoir
dava reddi le fin du monde dünyanın sonu, kıyamet mener à
bonne fin iyi bir sonuca vardırmak mettre fin à -e son vermek
fin adj. prendre fin son bulmak sans fin sonsuz, durmadan
finale n.f. sonlama,
/finañs / nf eldeki para; maliyecilik; maliyeciler finances nfpl
finance n.f. devlet hazinesi ministre des finances Maliye Bakanı finance,

128
financier #AD? , ière/finañsye, yer / adj mali * nm maliyeci financier,
financier adj. , ière/finañsye, yer / adj mali * nm maliyeci financier,
Finistère n.m. ,
, e/feñlañde, ez / adj Finlandiyalı+, Fin+ , e/feñlañde, ez / nmf
finlandais adj. et n. Finlandiyalı, Fin Finlandais,
Finlande n.f. /feñlañd / nf : la Finlande Finlandiya Finlande,
adj. et
finnois n.m. , e/finua, uaz / adj Finlandiyalı * nm Fince finnois,
firme n.f. /firm(õ) / nf firma firme,
fisc n.m. /fisk / nm devlet hazinesi; vergi dairesi fisc,
fisc n.m. /fisk / nm devlet hazinesi; vergi dairesi fisc,
, e, aux/fiskal, o / adj vergiyle ilgili agent fiscal vergi memuru
année fiscale mali yıl droit fiscal vergi hukuku timbre fiscal
fiscal e damga pulu fiscal,
, e, aux/fiskal, o / adj vergiyle ilgili agent fiscal vergi memuru
année fiscale mali yıl droit fiscal vergi hukuku timbre fiscal
fiscal adj. damga pulu fiscal,
/fiks / adj durağan, sabit, oynamaz, değişmez; kesin * nm
fixe adj. sabit ücret idée fixe saplantı prix fixe maktu fiyat fixé,
/fikse / v saptamak; değişmezleştirmek; (gözlerini) dikmek;
tayin etmek; karar kılmak se fixer durmak; toplanmak;
fixer se yerleşmek se fixer sur qch -de karar kılmak fixer,
flacon n.m. /flakoñ / nm kapaklı şişe flacon,
flash n.m. /flaş / nm flaş; flaş haber flash,
/flör / nf çiçek à fleur de hizasında être en fleurs çiçeklenmek
faire une fleur à qn dostça davranmak tissu à fleur çiçekli
fleur n.f. kumaş fleur,
/flör / nf çiçek à fleur de hizasında être en fleurs çiçeklenmek
faire une fleur à qn dostça davranmak tissu à fleur çiçekli
fleur n.f. kumaş fleur,
/flör / nf çiçek à fleur de hizasında être en fleurs çiçeklenmek
faire une fleur à qn dostça davranmak tissu à fleur çiçekli
fleur n.f. kumaş fleur,
fleuri e , e/flöri / adj çiçekli; mec. taze, körpe fleuri,
/flörir / v çiçek açmak, çiçeklenmek; mec. gelişmek,
fleurir v. serpilmek; çiçekle süslemek fleurir,
fleuriste n. /flörist(õ) / nmf çiçekçi fleuriste,
fleuve n.m. /flöv / nm ırmak fleuve,
fleuve n.m. /flöv / nm ırmak fleuve,
/flokoñ / nm küçük yumak à gros flocons lapa lapa flocons de
flocon n.m. neige kuşbaşi kar flocon,
flou adj. , e/flu / adj buğulu; bulanık, belirsiz flou,
fluet adj. , te/flüe, et / adj ince, narin fluet,
/flüt / nf flüt; baston ekmek; ayaklı kadeh * excl tüh! flûtes nfpl
bacaklar flûte de Pan ağız armonikası jouer des flûtes
flûte n.f. koşmak flûte,
flûtiste n. /flütist(õ) / nm flütçü flûtiste,

129
/fua / nf iman; din; güven, inan, sadakat ajouter foi à inanmak,
güvenmek bonne foi iyi niyet digne de foi güvenilir, inanılır
mauvaise foi kötü niyet faire foi geçerli olmak ma foi! inan
foi n.f. olsun! sans foi ni loi dinsiz, vicdansız foi,
foie n.m. /fua / nm karaciğer avoir les foies korkmak foie,
foie n.m. /fua / nm karaciğer avoir les foies korkmak foie,
/fua / nf kez, defa, kere à la fois aynı zamanda à plusieurs fois
defalarca autant de fois que her seferinde cette fois bu sefer
de fois à autre zaman zaman des fois bazen, ara sıra
plusieurs fois sık sık une fois geçmişte, vaktiyle une fois pour
fois n.f. toutes kesin olarak une fois que -er -mez
/foli / nf delilik, çılgınlık; savurganlık amier à la folie çılgınca
sevmek faire des folies çılgınlıklar yapmak; büyük paralar
folie n.f. harcamak folie,
/foli / nf delilik, çılgınlık; savurganlık amier à la folie çılgınca
sevmek faire des folies çılgınlıklar yapmak; büyük paralar
folie n.f. harcamak folie,
foncé e , e/foñse / adj koyu (renk) bleu foncé koyu mavi foncé,
foncé adj. , e/foñse / adj koyu (renk) bleu foncé koyu mavi foncé,
fonceur n.m. zabit,
foncièrement adv. /foñsyermañ / adv temeline kadar, temel olarak foncièrement,
fonctionnaire n. /foñksyoner / nmf görevli, devlet memuru fonctionnaire,
fonctionnaire n. /foñksyoner / nmf görevli, devlet memuru fonctionnaire,
/foñ / nm dip; zemin; geri, esas, öz; temel; gizli düşünce, asıl
amaç à fond derinliğine, tamamıyla au fond aslında, gerçekte
au fond de -in dibinde course fond uzun mesafe yarış dans le
fond aslında, gerçekte de fond en comble tepeden tırnağa
fond n.m. kadar, baştan başa du fond de dibind
/foñ / nm dip; zemin; geri, esas, öz; temel; gizli düşünce, asıl
amaç à fond derinliğine, tamamıyla au fond aslında, gerçekte
au fond de -in dibinde course fond uzun mesafe yarış dans le
fond aslında, gerçekte de fond en comble tepeden tırnağa
fond n.m. kadar, baştan başa du fond de dibind
/foñ / nm dip; zemin; geri, esas, öz; temel; gizli düşünce, asıl
amaç à fond derinliğine, tamamıyla au fond aslında, gerçekte
au fond de -in dibinde course fond uzun mesafe yarış dans le
fond aslında, gerçekte de fond en comble tepeden tırnağa
fond n.m. kadar, baştan başa du fond de dibind
/foñdr(õ) / v eritmek; ergitmek; (maden) dökmek; mec.
kaynaştırmak; erimek, ergimek; zayıflamak, erimek fondre sur
üzerine atılmak, çullanmak fondre en larmes iki gözü iki
fondre v. çeşme ağlamak se fondre erimek, ergimek fondre,
/foñdr(õ) / v eritmek; ergitmek; (maden) dökmek; mec.
kaynaştırmak; erimek, ergimek; zayıflamak, erimek fondre sur
üzerine atılmak, çullanmak fondre en larmes iki gözü iki
fondre v. çeşme ağlamak se fondre erimek, ergimek fondre,
/foñ / nm fon; anamal, sermaye être en fonds nakit parası
olmak fonds de roulement döner sermaye fonds de
commerce işyeri fonds de lEtat devlet tahvili fonds publics
devlet eshamı fonds secrets örtülü ödenek Fonds monétaire
fonds n.m. international Uluslararası Para Fonu (IMF)

130
football n.m. /futbol / nm futbol football,
footballeur #AD? , euse/futbolör, öz / nmf futbolcu footballeur,
footballeur n.m. , euse/futbolör, öz / nmf futbolcu footballeur,
footfball] n.m. ,
footlballj n.m. ,
/fors(õ) / nf kuvvet, güç; sertlik, şiddet; zor; sağlamlık forces
nfpl ordu forces armées silahlı kuvvetler à force de sayesinde,
yapa yapa, ede ede à toute force ne pahasına olursa olsun,
mutlaka de force zorla de vive force zorla être à bout de force
force n.f. gücü kuvveti kalmamak par force
forêt n.f. /fore / nm delgi, matkap forêt,
forêt n.f. /fore / nm delgi, matkap forêt,
foret n.f. /fore / nm delgi, matkap forêt,
/forfeter / adj götürü marché forfaitaire götürü pazarlık
forfaitaire adj. forfaitaire,
formalité n.f. /formalite / nf formalite, merasim, teşrifat formalité,
formalité n.f. /formalite / nf formalite, merasim, teşrifat formalité,
/formasyoñ / nf meydana getirme; oluşturma, oluşma; oluşum;
formation n.f. gelişme; eğitim; müz. grup; ask. tertip, birlik formation,
/formasyoñ / nf meydana getirme; oluşturma, oluşma; oluşum;
formation n.f. gelişme; eğitim; müz. grup; ask. tertip, birlik formation,
/form(õ) / nf şekil, biçim; görünüş, kılık; kalıp; bas. forma
formes nfpl nezaket kuralları avoir la forme sp. formunda
olmak en bonne et due forme kurallara uygun olarak en forme
kanuna göre en forme de biçiminde être en forme tam
forme n.f. formunda olmak par forme de biçiminde, şeklinde pour
/form(õ) / nf şekil, biçim; görünüş, kılık; kalıp; bas. forma
formes nfpl nezaket kuralları avoir la forme sp. formunda
olmak en bonne et due forme kurallara uygun olarak en forme
kanuna göre en forme de biçiminde être en forme tam
forme n.f. formunda olmak par forme de biçiminde, şeklinde pour
/form(õ) / nf şekil, biçim; görünüş, kılık; kalıp; bas. forma
formes nfpl nezaket kuralları avoir la forme sp. formunda
olmak en bonne et due forme kurallara uygun olarak en forme
kanuna göre en forme de biçiminde être en forme tam
forme n.f. formunda olmak par forme de biçiminde, şeklinde pour
/forme / v meydana getirmek, oluşturmak, yaratmak;
tasarlamak; eğitmek, yetiştirmek se former oluşmak; yetişmek
former v. former,
/forme / v meydana getirmek, oluşturmak, yaratmak;
tasarlamak; eğitmek, yetiştirmek se former oluşmak; yetişmek
former v. former,
formidable adj. /formidabl(õ) / adj korkunç; olağanüstü, akıl almaz formidable,
formulaire n.m. /formüler / nm formül dergisi, formüler formulaire,
formulaire n.m. /formüler / nm formül dergisi, formüler formulaire,
/formül / nf formül; form; yol, yöntem; çözüm formules de
formule n.f. politesse kibar ifade; mektup bitimi formule de mandat havale

131
kâğıdı formule de recommandé taahhütlü mektup kâğıdı
formule,
, e/for, fort(õ) / adj güçlü, kuvvetli; dinç; müstahkem, sağlam;
bir hayli, çok; çetin; acı; dokunaklı, ağır de plus en plus fort
gittikçe çoğalarak être fort en gueule çenesi kuvvetli olmak
adj. et esprit fort zındık forte tête inatçı se faire fort de üstüne almak
fort adv. terre forte sert
, e/for, fort(õ) / adj güçlü, kuvvetli; dinç; müstahkem, sağlam;
bir hayli, çok; çetin; acı; dokunaklı, ağır de plus en plus fort
gittikçe çoğalarak être fort en gueule çenesi kuvvetli olmak
adj. et esprit fort zındık forte tête inatçı se faire fort de üstüne almak
fort adv. terre forte sert
, e/for, fort(õ) / adj güçlü, kuvvetli; dinç; müstahkem, sağlam;
bir hayli, çok; çetin; acı; dokunaklı, ağır de plus en plus fort
gittikçe çoğalarak être fort en gueule çenesi kuvvetli olmak
esprit fort zındık forte tête inatçı se faire fort de üstüne almak
fort adj. terre forte sert
fortement adv. /fortõmañ / adv kuvvetle, iyice, adamakıllı fortement,
/fortün / nf talih; varlık, servet, zenginlik à la fortune du pot
Allah ne verdi ise avoir de la fortune servet sahibi olmak
bonne fortune talih açıklığı de fortune derme çatma faire
fortune zengin olmak; başarmak revers de fortune talihsizlik
fortune n.f. tenter fortune talihini denemek
/fortün / nf talih; varlık, servet, zenginlik à la fortune du pot
Allah ne verdi ise avoir de la fortune servet sahibi olmak
bonne fortune talih açıklığı de fortune derme çatma faire
fortune zengin olmak; başarmak revers de fortune talihsizlik
fortune n.f. tenter fortune talihini denemek
/fortün / nf talih; varlık, servet, zenginlik à la fortune du pot
Allah ne verdi ise avoir de la fortune servet sahibi olmak
bonne fortune talih açıklığı de fortune derme çatma faire
fortune zengin olmak; başarmak revers de fortune talihsizlik
fortuné e tenter fortune talihini denemek
fosse
fd'orchestre] n.f. bir ayağı çukurda olmak fosse,
adj. et
fossile n.m. /fosil / nm taşıl, fosil fossile,
, fol, folle/fu, fol / adj deli, çılgın, aşırı; delice, mantıksız; aşırı;
yabani être fou de -e çok düşkün olmak, hastası olmak chien
fou kuduz köpek , fol, folle/fu, fol / nmf deli, kaçık (kimse) * nm
hükümdar soytarısı; (satranç)fil; bir çeşit martı kuşu faire le
fou folle fou
fou, folie adj. çılgınca sevmek folie,
/fudr(õ) / nf yıldırım foudres nfpl kınama, aforoz comme la
foudre büyük bir hızla, şimşek gibi coup de foudre yıldırım aşk
foudre n.f. foudre,
/fue / nm kamçı, kırbaç; kırbaç cezası coup de fouet
birdenbire gelen ağrı de plein fouet düz, doğruca donner le
fouet kamçılamak, kırbaçlamak faire claquer son fouet kendini
fouet n.m. saydırmak, borusunu öttürmek fouet,
foulard n.m. /fular / nm fular; boyun mendili foulard,
/ful / nf kalabalık, halk, yığın en foule yığın halinde, sürüyle
foule n.f. foule,

132
/ful / nf kalabalık, halk, yığın en foule yığın halinde, sürüyle
foule n.f. foule,
/fur / nm fırın; mec. başarısızlık, fiyasko four à chaux kireç
ocağı petit four küçük pasta pièce de four fırında pişmiş
four n.m. hamur işi four,
/fur / nm fırın; mec. başarısızlık, fiyasko four à chaux kireç
ocağı petit four küçük pasta pièce de four fırında pişmiş
four n.m. hamur işi four,
/fur / nm fırın; mec. başarısızlık, fiyasko four à chaux kireç
ocağı petit four küçük pasta pièce de four fırında pişmiş
four n.m. hamur işi four,
/fur / nm fırın; mec. başarısızlık, fiyasko four à chaux kireç
ocağı petit four küçük pasta pièce de four fırında pişmiş
four n.m. hamur işi four,
four à micro-
ondes n.m. mikrodalga fırın four à micro-ondes,
/furşet / nf çatal; lades kemiği; (istatistik) iki uç değer
fourchette n.f. arasındaki fark belle fourchette mec. obur fourchette,
/furşet / nf çatal; lades kemiği; (istatistik) iki uç değer
fourchette n.f. arasındaki fark belle fourchette mec. obur fourchette,
/furnir / v sağlamak, tedarik etmek, vermek; yapmak, yerine
getirmek fournir à yardımına yetişmek fournir caution kefil
göstermek fournir des garanties güvence vermek fournir des
renseignements bilgi vermek fournir qch à qn birine ...
fournir v. vermek, sağlamak fournir,
fournisseur n.m. , euse/furnisör, öz / nmf mal sağlayan kimse fournisseur,
fourrure n.f. /furür / nf kürk manteau de fourrure kürk manto fourrure,
/fraksyoñ / nf bölme, parçalama; parça, kesim, kısım; matm.
kesir fraction décimale ondalık kesir fraction impropre bileşik
kesir fraction ordinaire bayağı kesir fraction simple basit kesir
fraction n.f fraction,
fracture n.f. /fraktür / nf kırılma, kırık, çatlak fracture,
fragile adj. /frajil / adj kolay kırılır, kırılgan; dayanıksız, narin fragile,
fragile adj. /frajil / adj kolay kırılır, kırılgan; dayanıksız, narin fragile,
, fraîche/fre, -ş / adj taze; serin; körpe; (boya) yeni * adv yeni *
nm hoş serinlik bon frais tatlı rüzgâr grand frais şiddetli rüzgâr
mettre au frais serin yere koymak /frez / nmpl harç, masraf
faire des frais masrafa girmek faire les frais de la
frais adj. conversation konuşmanın konusu olmak r
, fraîche/fre, -ş / adj taze; serin; körpe; (boya) yeni * adv yeni *
nm hoş serinlik bon frais tatlı rüzgâr grand frais şiddetli rüzgâr
mettre au frais serin yere koymak /frez / nmpl harç, masraf
faire des frais masrafa girmek faire les frais de la
frais adj. conversation konuşmanın konusu olmak r
, fraîche/fre, -ş / adj taze; serin; körpe; (boya) yeni * adv yeni *
nm hoş serinlik bon frais tatlı rüzgâr grand frais şiddetli rüzgâr
mettre au frais serin yere koymak /frez / nmpl harç, masraf
faire des frais masrafa girmek faire les frais de la
frais fraîche conversation konuşmanın konusu olmak r
fraise n.f. /frez / nf çilek; tek. freze; (dişçilik) tekerlek testere fraise,
fraise n.f. /frez / nf çilek; tek. freze; (dişçilik) tekerlek testere fraise,

133
framboise n.f. /frañbuaz / nf ağaççileği, ahududu framboise,
framboise n.f. /frañbuaz / nf ağaççileği, ahududu framboise,
/frañ / nm frank franc Belge Belçika frangı franc Suisse İsviçre
frangı , franche/frañ, frañş / adj hür, özgür; açık yürekli, açık
sözlü, samimi; gerçek, tam; gümrüksüz, vergisiz * adv açıkça,
adj.et dürüstçe à parler franc açıkçası être franc comme lor açık
franc n.m. sözlü olm
/frañ / nm frank franc Belge Belçika frangı franc Suisse İsviçre
frangı , franche/frañ, frañş / adj hür, özgür; açık yürekli, açık
sözlü, samimi; gerçek, tam; gümrüksüz, vergisiz * adv açıkça,
dürüstçe à parler franc açıkçası être franc comme lor açık
franc adj. sözlü olm
/frañ / nm frank franc Belge Belçika frangı franc Suisse İsviçre
frangı , franche/frañ, frañş / adj hür, özgür; açık yürekli, açık
sözlü, samimi; gerçek, tam; gümrüksüz, vergisiz * adv açıkça,
dürüstçe à parler franc açıkçası être franc comme lor açık
franc n.m. sözlü olm
, e/frañse, ez / adj Fransız+ * nm Fransızca , e/frañse, ez /
français adj. et n. nmf Fransız Français,
, e/frañse, ez / adj Fransız+ * nm Fransızca , e/frañse, ez /
français adj. nmf Fransız Français,
, e/frañse, ez / adj Fransız+ * nm Fransızca , e/frañse, ez /
français e nmf Fransız Français,
France n.f. /frañs / nf : la France Fransa France,
France n.f. /frañs / nf : la France Fransa France,
franchise n.f. /frañşiz / nf samimiyet, içtenlik; bağışıklık franchise,
francophone adj. et n. /frañkofon / adj+nmf Fransızca konuşan (kişi) francophone,
frange n.f. /franj / nf saçak, püskül frange,
frange n.f. /franj / nf saçak, püskül frange,
frange n.f. /franj / nf saçak, püskül frange,
/frape / v vurmak; dövmek; (paradamga) basmak; çarpmak
frapper à la porte kapıyı çalmak frapper avec le pied tepinmek
frapper des mains alkışlamak se frapper korkuya kapılmak,
frapper v. telaşlanmak frapper,
/frape / v vurmak; dövmek; (paradamga) basmak; çarpmak
frapper à la porte kapıyı çalmak frapper avec le pied tepinmek
frapper des mains alkışlamak se frapper korkuya kapılmak,
frapper v. telaşlanmak frapper,
fraternité n.f. /fraternite / nf kardeşlik fraternité,
fraternité n.f. /fraternite / nf kardeşlik fraternité,
/frod / nf hile, oyun; kaçakçılık en fraude kaçak olarak fraude
fiscale vergi kaçakçılığı faire la fraude kaçakçılık yapmak
fraude n.f. fraude,
frayeur n.f. /freyör / nf ani korku, ürküntü frayeur,
/frene / v fren yapmak, frene basmak; gem vurmak, frenlemek
freiner v. freiner,
frêle adj. /frel / adj kırılgan; zayıf, dayanıksız, güçsüz; geçici frêle,

134
/frer / nm (erkek) kardeş frère darmes silah arkadaşi frère de
lait süt kardeşi partis frères kardeş parti pays frères kardeş
frère n.m. ülkeler frère,
/frer / nm (erkek) kardeş frère darmes silah arkadaşi frère de
lait süt kardeşi partis frères kardeş parti pays frères kardeş
frère n.m. ülkeler frère,
frigo* n.m. /frigo / nm buzdolabı frigo,
frigo* n.m. /frigo / nm buzdolabı frigo,
frime n.f. /frim / nf kon. gösteriş, çalım, caka; yapmacık frime,
frimeur n m. ,
fripouille n.f. ahlaksız adam, fırlama,
frire v. /frir / v (tavada) kızartmak; (tavada) kızarmak frire,
frisé adj. /friz / nf mim. friz frisé,
frisé adj. /friz / nf mim. friz frisé,
frisé e /friz / nf mim. friz frisé,
frisson n.m. /frisoñ / nm titreme; ürperme frisson,
frissonner v. /frisone / v titremek, ürpermek frissonner,
frite n.f. ,
/frua / nm soğuk; mec. umursamazlık; soğuk davranış , e/frua,
fruad / adj soğuk; mec. kayıtsız, soğuk (kimse) avoir froid
üşümek être en froid avec ile arası açık olmak il fait froid hava
soğuk à froid ısıtmadan; içten gelmeyen, sönük prendre froid
froid adj. üşütmek, soğuk almak bat
/frua / nm soğuk; mec. umursamazlık; soğuk davranış , e/frua,
fruad / adj soğuk; mec. kayıtsız, soğuk (kimse) avoir froid
üşümek être en froid avec ile arası açık olmak il fait froid hava
adj. et soğuk à froid ısıtmadan; içten gelmeyen, sönük prendre froid
froid n.m. üşütmek, soğuk almak bat
/frua / nm soğuk; mec. umursamazlık; soğuk davranış , e/frua,
fruad / adj soğuk; mec. kayıtsız, soğuk (kimse) avoir froid
üşümek être en froid avec ile arası açık olmak il fait froid hava
soğuk à froid ısıtmadan; içten gelmeyen, sönük prendre froid
froid e üşütmek, soğuk almak bat
/fruadör / nf soğukluk; mec. umursamazlık, soğukluk;
froideur n.f. sönüklük froideur,
/fruase / v ezmek; buruşturmak; mec. incitmek se froisser
froisser se ezilmek; buruşmak; mec. incinmek, kalbi kırılmak froisser,
/fromaj / nm peynir fromage blanc yumuşak beyaz peynir
fromage n.m. fromage,
/fromaj / nm peynir fromage blanc yumuşak beyaz peynir
fromage n.m. fromage,
fromager n. , ère/fromaje, er / nmf peynirci * adj peynir+ fromager,
fromagerie n.f. /fromajri / nf peynirci dükkânı, peynir yapımevi fromagerie,
/froñ / nm alın; mec. yüz; baş; ön, cephe avoir le front de
cüretinde bulunmak relever le front başını eğmek, kaldırmak
de front önden; yan yana; birlikte, aynı zamanda faire front à -
front n.m. e karşi koymak front de bataille savaş boyu front,
frontière n.f. /froñtyer / nf sınır frontière,

135
frontière n.f. /froñtyer / nf sınır frontière,
/frote / v sürtmek, sürtüştürmek; cilalamak, parlatmak; ovmak;
sürtünmek se frotter sataşmak se frotter les mains ellerini
frotter v. oğuşturmak frotter,
/frui / nm meyve, yemiş, meyve fruits de mer deniz ürünü
fruit n.m. fruits secs kuruyemiş fruit,
/frui / nm meyve, yemiş, meyve fruits de mer deniz ürünü
fruit n.m. fruits secs kuruyemiş fruit,
/frui / nm meyve, yemiş, meyve fruits de mer deniz ürünü
fruit n.m. fruits secs kuruyemiş fruit,
/frui / nm meyve, yemiş, meyve fruits de mer deniz ürünü
fruit de mer n.m. fruits secs kuruyemiş fruit,
/frui / nm meyve, yemiş, meyve fruits de mer deniz ürünü
fruit de mer n.m. fruits secs kuruyemiş fruit,
, ière/fruitye, yer / nmf yemişçi, manav; yemişlik * adj yemişli
fruitier #AD? arbre fruitier meyve ağacı fruitier,
fuir v. /fuir / v kaçmak; çabuk geçmek, akıtmak, sızdırmak fuir,
fuir v. /fuir / v kaçmak; çabuk geçmek, akıtmak, sızdırmak fuir,
/fuit / nf kaçma, kaçış; (sıvıgaz) sızma, kaçak; kaytarma être
en fuite kaçak olmak mettre en fuite kaçırmak prendre la fuite
fuite n.f. kaçmak, tüyme, firar etmek fuite,
/fuit / nf kaçma, kaçış; (sıvıgaz) sızma, kaçak; kaytarma être
en fuite kaçak olmak mettre en fuite kaçırmak prendre la fuite
fuite n.f. kaçmak, tüyme, firar etmek fuite,
fumée n.f. /füme / nf duman, is; mec. değersizlik, boş şey fumée,
, euse/fümör, öz / nmf sigara tiryakisi compartiment fumeuurs
sigara içilen kompartıman fumeurs sigara içenler (için) non-
fumeur n. fumeurs sigara içmeyenler (için) fumeur,
furieux adj. , euse/füryö, öz / adj kızgın, öfkeli; şiddetli furieux,
furieux adj. , euse/füryö, öz / adj kızgın, öfkeli; şiddetli furieux,
fusion n.f. /füzyoñ / nf erime, ergime; mec. birleşme, kaynaşma fusion,
/füzyone / v birleştirmek, kaynaştırmak; birleşmek,
fusionner v. kaynaşmak fusionner,
futé adj. , e/füte / adj kurnaz futé,
gaffe n.f. /gaf / nf gemici kancası; kon. pot kırma, gaf gaffe,
, e/ganyañ, añt / adj+nmf kazanan billet gagnant kazanan
gagnant e bilet numéro gagnant kazanan numara gagnant,
/ganye / v kazanmak; hak etmek; elde etmek; ulaşmak; ele
geçirmek; kazanmak; niteliği yükselmek, iyileşmek;
genişlemek, yayılmak bien gagner hak etmek gagner du
temps zaman kazanmak gagner le ciel cennetlik olmak
gagner qn gönlünü kazanmak; yenmek; rüşvetle elde etmek
gagner v. gagner sa vie hayat
/ganye / v kazanmak; hak etmek; elde etmek; ulaşmak; ele
geçirmek; kazanmak; niteliği yükselmek, iyileşmek;
genişlemek, yayılmak bien gagner hak etmek gagner du
temps zaman kazanmak gagner le ciel cennetlik olmak
gagner qn gönlünü kazanmak; yenmek; rüşvetle elde etmek
gagner v. gagner sa vie hayat

136
/ganye / v kazanmak; hak etmek; elde etmek; ulaşmak; ele
geçirmek; kazanmak; niteliği yükselmek, iyileşmek;
genişlemek, yayılmak bien gagner hak etmek gagner du
temps zaman kazanmak gagner le ciel cennetlik olmak
gagner qn gönlünü kazanmak; yenmek; rüşvetle elde etmek
gagner v. gagner sa vie hayat
gai adj. , e/ge / adj şen, neşeli; çakırkeyf, keyifli gai,
gai e , e/ge / adj şen, neşeli; çakırkeyf, keyifli gai,
/gete / nf sevinç, neşe, keyif de gaieté de coeur durup
gaieté n.f. dururken, hiç gereği yokken gaieté,
/galri / nf galeri; koridor, dehliz; tiyatro balkonu; ask. sıçanyolu
galerie n.f. galerie de peinture resim galerisi galerie,
/galri / nf galeri; koridor, dehliz; tiyatro balkonu; ask. sıçanyolu
galerie n.f. galerie de peinture resim galerisi galerie,
galette n.f. /galet / nf kuru poğaça; peksimet; galeta galette,
galette n.f. /galet / nf kuru poğaça; peksimet; galeta galette,
gamme n.f. /gam / nf müz. gam gammé,
/gañ / nm eldiven aller comme un gant iyi uymak gant de crin
masaj eldiveni gants de boxe boks eldiveni gant de toilette
banyo eldiveni gants de caoutchouc kauçuk eldiven jeter le
gant düelloya çağırmak prendre des gants tedbir almak se
gant n.m. donner des gants bir başarıyı benimsemek souple comme
/gañ / nm eldiven aller comme un gant iyi uymak gant de crin
masaj eldiveni gants de boxe boks eldiveni gant de toilette
banyo eldiveni gants de caoutchouc kauçuk eldiven jeter le
gant düelloya çağırmak prendre des gants tedbir almak se
gant n.m. donner des gants bir başarıyı benimsemek souple comme
/gañ / nm eldiven aller comme un gant iyi uymak gant de crin
masaj eldiveni gants de boxe boks eldiveni gant de toilette
banyo eldiveni gants de caoutchouc kauçuk eldiven jeter le
gant düelloya çağırmak prendre des gants tedbir almak se
gant n.m. donner des gants bir başarıyı benimsemek souple comme
garage n.m. /garaj / nm garaj; garaja çekme; oto tamir atölyesi garage,
garage n.m. /garaj / nm garaj; garaja çekme; oto tamir atölyesi garage,
garagiste n.m. /garajist(õ) / nm garaj sahibi; oto tamircisi garagiste,
garagiste n. /garajist(õ) / nm garaj sahibi; oto tamircisi garagiste,
/garsoñ / nm oğlan; genç erkek, delikanlı; ergen; garson; çırak
bon garçon neşeli, hoş, uysal (kimse) garçon dhonneur
garçon n.m. sağdıç garçon de café garson garçon,
/garsoñ / nm oğlan; genç erkek, delikanlı; ergen; garson; çırak
bon garçon neşeli, hoş, uysal (kimse) garçon dhonneur
garçon n.m. sağdıç garçon de café garson garçon,
Gard n.m. ,
/gard(õ) / nf koruma, saklama; muhafız birliği; bekçilik;
himaye; nöbet * nm nöbetçi, muhafız, gardiyan * nf
hastabakıcı de garde nöbetçi être sur ses gardes sakınmak
garde du corps koruma görevlisi garde champêtre kır bekçisi
garde n.f. garde forestier orman bekçisi, korucu garde à vue gö
/garde / v saklamak, korumak, esirgemek; alıkoymak;
garder v. gözetmek; sakınmak garder à vue gözünü ayırmamak garder

137
la chambre odasından çıkmamak garder sous clef kilit altında
tutmak se garder sakınmak, çekinmek se garder de faire -
memeye dikkat etmek, -mekten sakınmak
/garde / v saklamak, korumak, esirgemek; alıkoymak;
gözetmek; sakınmak garder à vue gözünü ayırmamak garder
la chambre odasından çıkmamak garder sous clef kilit altında
tutmak se garder sakınmak, çekinmek se garder de faire -
garder v. memeye dikkat etmek, -mekten sakınmak
, ne/gardyeñ, yen / nmf gardiyan, bekçi, muhafız; başrahip
gardien de but sp. kaleci gardien du nuit gece bekçisi gardien
gardien n. de la paix polis memuru gardien,
, ne/gardyeñ, yen / nmf gardiyan, bekçi, muhafız; başrahip
gardien de but sp. kaleci gardien du nuit gece bekçisi gardien
gardien n.m. de la paix polis memuru gardien,
, ne/gardyeñ, yen / nmf gardiyan, bekçi, muhafız; başrahip
gardien de but sp. kaleci gardien du nuit gece bekçisi gardien
gardien ne de la paix polis memuru gardien,
/gar / nf gar; istasyon; (gemi için) barınak * excl dikkat!, savul!
gare à sen bilirsin gare maritime iskele gare routière otobüs
gare n.f. garı gare aérienne hava alanı gare,
/gar / nf gar; istasyon; (gemi için) barınak * excl dikkat!, savul!
gare à sen bilirsin gare maritime iskele gare routière otobüs
gare n.f. garı gare aérienne hava alanı gare,
/gare / v garaja sokmak; park etmek se garer sakınmak,
garer v. korunmak, siper almak garer,
/gare / v garaja sokmak; park etmek se garer sakınmak,
garer se* korunmak, siper almak garer,
Garonne n.f. ,
gasoil n.m. dizel yakıtı,
gastronome n. /gastronom / nm yemek meraklısı gastronome,
gastronomique adj. ,
, x/gato / nm çörek; külçe gâteau sec kuru pasta gâteau
danniversaire doğum günü pastası gâteau de riz sütlaç
gâteau n.m. gâteau sec bisküvi gâteau,
, x/gato / nm çörek; külçe gâteau sec kuru pasta gâteau
danniversaire doğum günü pastası gâteau de riz sütlaç
gâteau n.m. gâteau sec bisküvi gâteau,
, x/gato / nm çörek; külçe gâteau sec kuru pasta gâteau
danniversaire doğum günü pastası gâteau de riz sütlaç
gâteau n.m. gâteau sec bisküvi gâteau,
/goş / adj sol; çarpık; beceriksiz, sakar * nf sol el, sol taraf à
gauche solda à gauche de -ın solunda à la gauche de soluna
gauche adj. et n.f. de gauche sol kanat, solcu gauche,
/goş / adj sol; çarpık; beceriksiz, sakar * nf sol el, sol taraf à
gauche solda à gauche de -ın solunda à la gauche de soluna
gauche n.f. de gauche sol kanat, solcu gauche,
/gaz / nm inv gaz chambre à gaz gaz odası gaz butane
bütangaz gaz carbonique karbondioksit gaz de combat zehirli
gaz gaz de ville havagazı gaz hilarant güldürücü gaz gaz
lacrymogène göz yaşartıcı gaz gaz naturel doğalgaz masque
gaz n.m. à gaz gaz maskesi mettre les gaz oto. gaz vermek

138
gaz
[d'échappement
] n.m. /eşapman / nm kaçış; saat maşası échappement,
, euse/gazö, öz / adj gaz halinde olan eau gazeuse gazoz eau
gazeux adj. gazeuse naturelle soda gazeux,
gazon n.m. /gazoñ / nm çim, çimen; çimenlik gazon,
gazon n m. /gazoñ / nm çim, çimen; çimenlik gazon,
gel n.m /jel / nm donma, don gel,
/jõle / v dondurmak; soğutmak; donmak; çok üşümek il gèle
geler v. hava buz gibi geler,
gellule n.f. ,
, e/jenañ, añt / adj güçleştirici, ket vurucu; tedirgin edici
gênant adj. gênant,
gendarmerie n.f. /jañdarmõri / nf jandarma; jandarma karakolu gendarmerie,
gendre n.m. /jañdr(õ) / nm damat gendre,
gendre n.m. /jañdr(õ) / nm damat gendre,
gêne n.f. /jen / nm biy. gen gêne,
gêné adj. /jen / nm biy. gen gêne,
, e, aux/jeneral, o / adj+nm genel en général genel olarak
/jeneral / nm general général de brigade tuğgeneral général
de division tümgeneral général de corps darmée korgeneral
général e général darmée orgeneral général,
, e, aux/jeneral, o / adj+nm genel en général genel olarak
/jeneral / nm general général de brigade tuğgeneral général
de division tümgeneral général de corps darmée korgeneral
général adj général darmée orgeneral général,
généraliste adj. ou n. pratisyen doktor médecin généraliste,
, euse/jenerö, öz / adj eli açık, cömert; yürekli, cesur
généreux #AD? généreux,
, euse/jenerö, öz / adj eli açık, cömert; yürekli, cesur
généreux adj. généreux,
, euse/jenerö, öz / adj eli açık, cömert; yürekli, cesur
généreux adj. généreux,
générigue n m. ,
générosité n.f. /jenerozite / nf el açıklığı, cömertlik; gönül yüceliği générosité,
générosité n.f. /jenerozite / nf el açıklığı, cömertlik; gönül yüceliği générosité,
générosité n.f. /jenerozite / nf el açıklığı, cömertlik; gönül yüceliği générosité,
génétiquement adv. ,
génial e , e, aux/jenyal, o / adj yaradılışa bağlı (olan); dâhice génial,
génial adj. , e, aux/jenyal, o / adj yaradılışa bağlı (olan); dâhice génial,
génial adj. , e, aux/jenyal, o / adj yaradılışa bağlı (olan); dâhice génial,
/jeni / nm cin, peri; üstün yetenek, deha; dâhi; ask. istihkâm
sınıfı génie civil yapı mühendisliği; mühendisler kurulu génie
génie n.m. génétique genetik mühendisliği génie,

139
/jeni / nm cin, peri; üstün yetenek, deha; dâhi; ask. istihkâm
sınıfı génie civil yapı mühendisliği; mühendisler kurulu génie
génie n.m. génétique genetik mühendisliği génie,
, x/jnu / nm diz à genou diz çökerek être aux genoux de qn
çok sevmek fléchir le genou boyun eğmek se mettre à
genou n.m. genoux diz çökmek genou,
/jañr / nm cins; tarz; davranış; (sanat) çığır; dilb. cinslik; tür
avoir bon genre nasıl davranacağını bilmek faire du genre
yapmacık tavırlar almak se donner du genre yapmacıklı
genre n.m. davranmak genre,
/jañ / nmpl insanlar, kimseler, kişiler gens dÉglise papazlar,
rahipler gens de lettres yazarlar gens de maison hizmetçiler
gens de mer gemi adamları, denizciler gens de robe
gens n.m. yargıçlar, avukatlar gens,
gentil le , le/jañti, iy / adj kibar, nazik; güzel, sevimli; uslu gentil,
gentil adj. , le/jañti, iy / adj kibar, nazik; güzel, sevimli; uslu gentil,
gentil adj. , le/jañti, iy / adj kibar, nazik; güzel, sevimli; uslu gentil,
/jantiyes / nf sevimlilik, incelik, nezaket; nükteli söz
gentillesse n.f. gentillesse,
/jantiyes / nf sevimlilik, incelik, nezaket; nükteli söz
gentillesse n.f. gentillesse,
/jeografi / nf coğrafya géographie génerale genel coğrafya
géographie n.f. géographie humaine beşeri coğrafya géographie,
géojgraphie] n.f. ,
géométrique adj. /jeometrik / adj geometrik géométrique,
géranium n.m. /jeranyom / nm bitk. sardunya géranium,
gerbe n.f. /jerb(õ) / nf demet gerbe,
gérer v. /jere / v (başkasi hesabına) yönetmek, vekil olmak gérer,
gérer v. /jere / v (başkasi hesabına) yönetmek, vekil olmak gérer,
germain e , e/jermañ, en / adj : cousin germain ilk kuzen germain,
geste n.m. /jest(õ) / nm jest; vücut hareketi geste,
geste n.m. /jest(õ) / nm jest; vücut hareketi geste,
geste n.m. /jest(õ) / nm jest; vücut hareketi geste,
gestion n.f. /jestyoñ / nf yönetme, çekip çevirme gestion,
giboulée n.f. /jibule / nf sağanak giboulée,
gigantesque adj. /jigañtesk(õ) / adj dev gibi gigantesque,
gigot n.m. /jigo / nm koyun budu, kuzu budu gigot,
/jile / nm yelek; iç yelek gilet de sauvetage can yeleği gilet
gilet n.m. pare-balle çelik yelek gilet,
gin n.m. /cin / nm cin gin-fizz cinfiz gin,
gîte n.m. /jit / nm konut; tavşan yuvası; maden filizi gîte,
givre n.m. /jivr(õ) / nm kırağı givre,
givré adj. /jivr(õ) / nm kırağı givre,

140
/glas / nf buz; dondurma; cam; ayna être de glace duygusuz
davranmak rompre la glace aradaki soğukluğu ortadan
glace n.f. kaldırmak glacé,
/glas / nf buz; dondurma; cam; ayna être de glace duygusuz
davranmak rompre la glace aradaki soğukluğu ortadan
glace n.f. kaldırmak glacé,
glissant e , e/glisañ, añt / adj kaygan glissant,
/glise / v kaymak; kaydırmak; geçiştirmek se glisser kaymak,
glisser v. süzülmek glisser,
/glise / v kaymak; kaydırmak; geçiştirmek se glisser kaymak,
glisser v. süzülmek glisser,
global e , e, aux/global, o / adj toptan; toplam, genel global,
/gom / nf zamk gomme élastique lastik silgi gomme laque
gomme n.f. gomalak gommé,
/gom / nf zamk gomme élastique lastik silgi gomme laque
gomme n.f. gomalak gommé,
/gorj(õ) / nf anat. boğaz, gırtlak; coğ. boğaz, bel avoir mal à
gorge boğazı ağrımak faire des gorges chaudes alay etmek,
tefe koyup çalmak faire rentrer à qn les mots dans la gorge
sözünü ağzına tıkamak maux de gorge boğaz ağrısı rendre
gorge n.f. gorge kusmak; mec. geri vermek
/gorj(õ) / nf anat. boğaz, gırtlak; coğ. boğaz, bel avoir mal à
gorge boğazı ağrımak faire des gorges chaudes alay etmek,
tefe koyup çalmak faire rentrer à qn les mots dans la gorge
sözünü ağzına tıkamak maux de gorge boğaz ağrısı rendre
gorge n.f. gorge kusmak; mec. geri vermek
gouache n.f. /guaş / nf zamklı suluboya, guvaş gouache,
gourde n.f /gurd(õ) / nf sukabağı; matara; kon. budala (kimse) gourde,
gourmand e , e/gurmañ, añd / adj boğazına düşkün gourmand,
gourmand adj. , e/gurmañ, añd / adj boğazına düşkün gourmand,
gourmand adj. , e/gurmañ, añd / adj boğazına düşkün gourmand,
/gu / nm tadım; tat, lezzet; kon. istek, iştah; özel eğilim;
beğeni, zevk avoir di goût pour (bir şeyden) hoşlanmak avoir
goût de tadında olmak avoir bon goût tadı iyi olmak avoir
mauvais goût tadı kötü olmak prendre goût à -den zevk almak
goût n.m. goût,
/gu / nm tadım; tat, lezzet; kon. istek, iştah; özel eğilim;
beğeni, zevk avoir di goût pour (bir şeyden) hoşlanmak avoir
goût de tadında olmak avoir bon goût tadı iyi olmak avoir
mauvais goût tadı kötü olmak prendre goût à -den zevk almak
goût n.m. goût,
/gute / nm ikindi kahvaltısı * v tatmak, tadına bakmak;
goûter n.m. et v. hoşlanmak, sevmek; ikindi kahvaltısı etmek goûter,
/gute / nm ikindi kahvaltısı * v tatmak, tadına bakmak;
goûter v. et n.m. hoşlanmak, sevmek; ikindi kahvaltısı etmek goûter,
/gut / nf damla; hek. damla hastalığı, gut; içki kadehi * adv hiç,
goutte n.f. bir damla bile goutte à damla damla goutte,
/gut / nf damla; hek. damla hastalığı, gut; içki kadehi * adv hiç,
goutte n.f. bir damla bile goutte à damla damla goutte,
/guvernõmañ / nm çekip çevirme, yönetme; hükümet
gouvernement n.m. gouvernement,

141
/guvernõmañ / nm çekip çevirme, yönetme; hükümet
gouvernement n.m. gouvernement,
/guverne / v çekip çevirmek, yönetmek; dümen kullanmak
gouverner v. gouverner,
, euse/grasyö, öz / adj sevimli, nazik, zarif; karşılık
beklemeyen à titre gracieux bedava, karşılık beklemeden
gracieux #AD? gracieux,
, euse/grasyö, öz / adj sevimli, nazik, zarif; karşılık
beklemeyen à titre gracieux bedava, karşılık beklemeden
gracieux adj. gracieux,
gradin n.m. /gradeñ / nm basamak; raf; sıra gradin,
/greñ / nm (buğday vb) tane, tanecik; sağanak grain de
beauté (tende) ben grain de café kahve çekirdeği grain de
poivre tane biber, toz biber grain de raisin üzüm les grainss
grain n.m. tahıl, hububat veiller au grains tehlikeyi önlemek grain,
/gren / nf bitk. tohum mauvaise graine kötü adam, sütü bozuk
monter en graine tohuma kaçmak prendre de la graine örnek
graine n.f. diye almak graine,
gramme n.m. /gram / nm gram gramme,
, e/grañ, grañd / adj büyük, geniş; uzun, uzun boylu; şiddetli;
önemli; soylu * adv pek, çok en grand doğal büyüklükte, geniş
ölçüde grand air açık hava grand jour güpegündüz grand livre
ana hesap defteri, defteri kebir grand ouvert ardına kadar açık
grand e grand magasin büyük ma
, e/grañ, grañd / adj büyük, geniş; uzun, uzun boylu; şiddetli;
önemli; soylu * adv pek, çok en grand doğal büyüklükte, geniş
ölçüde grand air açık hava grand jour güpegündüz grand livre
ana hesap defteri, defteri kebir grand ouvert ardına kadar açık
grand adj. grand magasin büyük ma
, e/grañ, grañd / adj büyük, geniş; uzun, uzun boylu; şiddetli;
önemli; soylu * adv pek, çok en grand doğal büyüklükte, geniş
ölçüde grand air açık hava grand jour güpegündüz grand livre
ana hesap defteri, defteri kebir grand ouvert ardına kadar açık
grand adj. grand magasin büyük ma
grand-mère n.f. (pl grands-mères) /grañmer / nf büyükanne, nine grand-mère,
grand-mère n.f. (pl grands-mères) /grañmer / nf büyükanne, nine grand-mère,
grand-père n.m. (pl grands-pères) /grañper / nm büyükbaba, dede grand-père,
grand-père n.m. (pl grands-pères) /grañper / nm büyükbaba, dede grand-père,
Grande-
Bretagne n.f. çok sayıda grande aiguille,
/grañdir / v büyütmek; büyültmek; genişletmek; büyümek
grandir v. grandir,
/grañparañ / nmpl büyükanne ve büyükbaba, nine ve dede
grands-parents n.m. grands-parents,
/grañparañ / nmpl büyükanne ve büyükbaba, nine ve dede
grands-parents n.m. grands-parents,
graphique n.m. /grafik / adj grafiksel * nm grafik graphique,
, se/gra, gras / adj yağlı; yağ bulaşmış, yağlı; şişman; bas.
kalın (çizgiharf); bereketli; yapışkan; açık saçık, kaba * nm
gras se etin yağlı parçası avoir du gras boyutları gereğinden büyük

142
olmak bouillon gras et suyu faire la grasse matinée sabah
keyfi yapmak, yataktan geç kal
, se/gra, gras / adj yağlı; yağ bulaşmış, yağlı; şişman; bas.
kalın (çizgiharf); bereketli; yapışkan; açık saçık, kaba * nm
etin yağlı parçası avoir du gras boyutları gereğinden büyük
olmak bouillon gras et suyu faire la grasse matinée sabah
gras adj. keyfi yapmak, yataktan geç kal
/grateñ / nm tencere dibi; fırın güveci; kon. kodaman,
gratin n.m. toplumun seçkin kısmı au gratin fırında gratin,
/grate / v kaşımak; kazımak; çöplenmek; yavaşça (kapı)
gratter se çalmak gratter,
, e/gratui, it / adj parasız, karşılıksız, bedava supposition
gratuit e gratuite temelsiz varsayım gratuit,
, e/gratui, it / adj parasız, karşılıksız, bedava supposition
gratuit adj. gratuite temelsiz varsayım gratuit,
/grav / adj ağır; ağırbaşlı; önemli, ciddi; tehlikeli; müz. kalın,
grave adj. pest ce nest pas grave! tamam!, endişelenme! grave,
/grav / adj ağır; ağırbaşlı; önemli, ciddi; tehlikeli; müz. kalın,
grave adj. pest ce nest pas grave! tamam!, endişelenme! grave,
/grav / adj ağır; ağırbaşlı; önemli, ciddi; tehlikeli; müz. kalın,
grave adj. pest ce nest pas grave! tamam!, endişelenme! grave,
, grecque/grek / adj Yunanlı+; Yunan+; Rum * nm Yunanca,
grec adj. et n. Rumca , Grecque/grek / nmf Yunanlı Grec,
Grèce n.f. /gres / nf : la Grèce Yunanistan Grèce,
/grel / adj ince uzun * nf metr. dolu intestin grêle incebağırsak
grêle n.f. méchant comme la grêle hırçın, huysuz grêlé,
/grõnye / nm tahıl ambarı; tavan arası, çatı arası; çatı katı
grenier n.m. grenier,
/grev / nf kumsal; grev faire grève grev yapmak grève de la
faim açlık grevi grève sur le tas oturma grevi se mettre en
grève n.f. grève greve gitmek grève,
gréviste n. /grevist(õ) / nmf grevci gréviste,
/griyevmañ / adv tehlikeli biçimde grièvement blessé ağır
grièvement adv. yaralı grièvement,
griffer v. /grife / v pençe atmak, pençelemek; tırmalamak griffer,
grillade n.f. /griyad / nf ızgara (etalık) grillade,
grillé e /griy / nf parmaklık; kafes; ocak ızgarası grille,
grille-pain n.m. /griypeñ / nm inv ekmek kızartma makinesi grille-pain,
/griye / v parmaklıkla kapamak; hapsetmek; ızgara yapmak;
(ateşte) kızdırmak; kavurmak; yanmak, kavrulmak; mec.
griller v. yanıp tutuşmak griller,
/grimas / nf yüz şaklabanlığı; yüz buruşturma, soğuk
karşılayış; yapmacık; kırışık faire grimace yüzünü ekşitmek
grimace n.f. grimace,
grimper v. /greñpe / v tırmanmak grimper,
grimper v. /greñpe / v tırmanmak grimper,
/greñse / v gıcırdamak; gıcırdatmak grincer des dents dişlerini
grincer v. gıcırdatmak grincer,
/grip / nf grip; mec. hoşlanmazlık, antipati prendre en grippe
grippe n.f. sevmez olmak, soğukluk hissetmek grippé,

143
/grip / nf grip; mec. hoşlanmazlık, antipati prendre en grippe
grippe n.f. sevmez olmak, soğukluk hissetmek grippé,
/gri / nm gri renk , e/gri, griz / adj kır, boz, külrengi; çakırkeyf
gris e temps gris kapalı ve serin hava gris,
/gri / nm gri renk , e/gri, griz / adj kır, boz, külrengi; çakırkeyf
gris adj. temps gris kapalı ve serin hava gris,
, se/gro, gros / adj iri, büyük; kaba; şişmiş, şiş; mec. önemli,
zengin; tehlikeli; ağır silahlı; gebe avoir le coeur gros
üzüntüsü olmak commerce de gros toptan alışveriş en gros
kabaca, özet olarak; tic. toptan écrire en gros büyük harflerle
gros #AD? yazmak gros bétail sığır cinsi
, se/gro, gros / adj iri, büyük; kaba; şişmiş, şiş; mec. önemli,
zengin; tehlikeli; ağır silahlı; gebe avoir le coeur gros
üzüntüsü olmak commerce de gros toptan alışveriş en gros
kabaca, özet olarak; tic. toptan écrire en gros büyük harflerle
gros adj. yazmak gros bétail sığır cinsi
, se/gro, gros / adj iri, büyük; kaba; şişmiş, şiş; mec. önemli,
zengin; tehlikeli; ağır silahlı; gebe avoir le coeur gros
üzüntüsü olmak commerce de gros toptan alışveriş en gros
kabaca, özet olarak; tic. toptan écrire en gros büyük harflerle
gros adj. yazmak gros bétail sığır cinsi
gros lot n.m. büyük ikramiye,
grossesse n.f. /groses / nf gebelik grossesse,
/grosir / v irileştirmek; abartmak, şişirmek; irileşmek; (deniz)
grossir v. kabarmak grossir,
/grosir / v irileştirmek; abartmak, şişirmek; irileşmek; (deniz)
grossir v. kabarmak grossir,
/grosir / v irileştirmek; abartmak, şişirmek; irileşmek; (deniz)
grossir v. kabarmak grossir,
/grup / nm öbek, küme, topluluk, grup, zümre groupe dintérêt
çıkar grubu groupe de pression baskı grubu groupe sanguin
groupe n.m. kan grubu groupe scolaire okul kompleksi groupe,
/grup / nm öbek, küme, topluluk, grup, zümre groupe dintérêt
çıkar grubu groupe de pression baskı grubu groupe sanguin
groupe n.m. kan grubu groupe scolaire okul kompleksi groupe,
/grup / nm öbek, küme, topluluk, grup, zümre groupe dintérêt
çıkar grubu groupe de pression baskı grubu groupe sanguin
groupe n.m. kan grubu groupe scolaire okul kompleksi groupe,
guéri e ,
guéri adj. ,
guérir v. /gerir / v sağaltmak, iyi etmek, tedavi etmek; iyi olmak guérir,
guérir v. /gerir / v sağaltmak, iyi etmek, tedavi etmek; iyi olmak guérir,
guérison n.f /gerizoñ / nf sağalma, iyi olma, şifa guérison,
/ger / nf savaş, harp de bonne guerre yasalara uygun olarak
en guerre savaş halinde gens de guerre askerler guerre civile
iç savaş guerre froide soğuk savaş guerre mondiale dünya
savaşi guerre dusure yıpratma savaşi laprès guerre savaş
guerre n.f. sonrası ministère de laguerre savunma bakanlığı
gueule n.f. /göl / nf hayvan ağzı; ağız ta gueule! kapa çeneni! gueule,
/gişe / nm küçük kapı, gişe les guichets bilet gişesi jouer à
guichet n.m. guichets fermés kapalı gişe oynamak guichet,

144
/gişe / nm küçük kapı, gişe les guichets bilet gişesi jouer à
guichet n.m. guichets fermés kapalı gişe oynamak guichet,
/gişe / nm küçük kapı, gişe les guichets bilet gişesi jouer à
guichet n.m. guichets fermés kapalı gişe oynamak guichet,
guide n. /gid / nm kılavuz, rehber * nf dizgin guide,
guide n. /gid / nm kılavuz, rehber * nf dizgin guide,
guide n.m. /gid / nm kılavuz, rehber * nf dizgin guide,
/gitar / nf gitar cest toujours la même guitare hep aynı nakarat
guitare n.f. guitare,
/gitar / nf gitar cest toujours la même guitare hep aynı nakarat
guitare n.f. guitare,
/gitar / nf gitar cest toujours la même guitare hep aynı nakarat
guitare n.f. guitare,
gymnase n.m. /jimnaz / nm jimnastik salonu; (bazı ülkelerde) lise gymnase,
gymnastique n.f. /jimnastik / nf jimnastik, beden eğitimi gymnastique,
gymnastique] n.f. /jimnastik / nf jimnastik, beden eğitimi gymnastique,
habile adj. /abil / adj becerikli, usta; kurnaz habile,
, e/abilite / adj : habilité à faire yapmaya yetkili olmak habilité
habilite) adj. à faire,
habillé adj. abiye,
/abiye / v giydirmek; (giysi) yakışmak, oturmak; örtmek, kılıf
habiller s' geçirmek shabiller giyinmek habiller,
/abiye / v giydirmek; (giysi) yakışmak, oturmak; örtmek, kılıf
habiller s' geçirmek shabiller giyinmek habiller,
habitant n. , e/abitañ, añt / nmf oturan, sakin habitant,
habiter v. /abite / v oturmak, yaşamak habiter,
hache n.f. /aş / nf balta haché,
haine n.f. /en / nf kin, garez; nefret haine,
haïr v. /air / v kin beslemek, diş bilemek; nefret etmek haïr,
hall n.m. /ol / nm büyük salon, hol hall,
/añş / nf anat. kalça le poing sur la hanche meydan okur bir
hanche n.f. durumda hanche,
/andikap / nm handikap (koşusu); mec. elverişsiz durum,
handicap n.m. engel handicap,
/andikap / nm handikap (koşusu); mec. elverişsiz durum,
handicap n.m. engel handicap,
handicapé adj. ou n. kötürüm, özürlü, sakat, topal, engelli,
handicapé adj. kötürüm, özürlü, sakat, topal, engelli,
hand[-ball] n.m. /bezbol / nm beysbol base-ball,
hardiment adv. /ardimañ / adv atılganlıkla, ataklıkla; çekinmeden hardiment,
/ariko / nm fasulye haricot blanc kuru fasulye haricot vert taze
fasulye haricot de mouton etli kuru fasulye haricot rouge
haricot n.m barbunya fasulyesi haricot,
/ariko / nm fasulye haricot blanc kuru fasulye haricot vert taze
fasulye haricot de mouton etli kuru fasulye haricot rouge
haricot n.m. barbunya fasulyesi haricot,

145
harmonieux #AD? , euse/armonyö, öz / adj uyumlu, ahenkli harmonieux,
/at / nf ivedilik, acele, tez à la hâte aceleyle, çarçabuk avoir
hâte de acele etmek, acelesi olmak en hâte çabucak, derhal
hâte n.f. hâte,
/os / nf fiyat yükselmesi; yükseltici être en hausse artmak,
hausse n.f. yükselmek hausse,
/os / nf fiyat yükselmesi; yükseltici être en hausse artmak,
hausse n.f. yükselmek hausse,
/ose / v yükseltmek; kaldırmak; yükselmek, kabarmak
hausser la voix sesini yükseltmek hausser les épaules omuz
hausser v. silkmek hausser,
, e/o, ot / adj yüksek; yukarı; denizden uzak olan; uzun à
haute voix yüksek sesle crime de haute trahison vatan hainliği
de haut en bas tepeden tırnağa haut de couleur cırlak renk
adj. ou haut fourneau yüksek fırın Haute Cour de justice Yüce Divan
haut n.m. haute fidélité sesi çok doğal veren haute m
, e/o, ot / adj yüksek; yukarı; denizden uzak olan; uzun à
haute voix yüksek sesle crime de haute trahison vatan hainliği
de haut en bas tepeden tırnağa haut de couleur cırlak renk
haut fourneau yüksek fırın Haute Cour de justice Yüce Divan
haut e haute fidélité sesi çok doğal veren haute m
, e/o, ot / adj yüksek; yukarı; denizden uzak olan; uzun à
haute voix yüksek sesle crime de haute trahison vatan hainliği
de haut en bas tepeden tırnağa haut de couleur cırlak renk
adj.et haut fourneau yüksek fırın Haute Cour de justice Yüce Divan
haut n.m. haute fidélité sesi çok doğal veren haute m
haut-parleur n.m. (pl haut-parleurs) /oparlör / nm hoparlör haut-parleur,
/otör / nf yükseklik; yücelik; tepe; kibir être à la hauteur
hauteur n.f. yetenekli olmak hauteur dâme gönül yüceliği hauteur,
/otör / nf yükseklik; yücelik; tepe; kibir être à la hauteur
hauteur n.f. yetenekli olmak hauteur dâme gönül yüceliği hauteur,
adj. et n
hebdomadaire m. /ebdomader / adj haftalık hebdomadaire,
adj. et
hebdomadaire n.m. /ebdomader / adj haftalık hebdomadaire,
HEC n.f. ,
hectare n.m /ektar / nm hektar hectare,
/erb(õ) / nf ot; çimen, çayır couper lherbe sous le pied de qn
ayağını kaydırmak en herbe olmamış, ham, kozak herbe à
éternuer aksırık otu herbeaux chantres suteresi herbeaux
chats kedinanesi, yabansümbülü herbe aux perles sedefotu
herbe n.f. herbe aux verrues siğilotu, banbılotu herbe damou
/erb(õ) / nf ot; çimen, çayır couper lherbe sous le pied de qn
ayağını kaydırmak en herbe olmamış, ham, kozak herbe à
éternuer aksırık otu herbeaux chantres suteresi herbeaux
chats kedinanesi, yabansümbülü herbe aux perles sedefotu
herbe n.f. herbe aux verrues siğilotu, banbılotu herbe damou
héritage n.m. /eritaj / nm kalıt, miras, veraset héritage,
hériter v. /erite / v miras kalmak, mirasa konmak; miras almak hériter,
héros n.m. /ero / nm yiğit, kahraman héros,
hésitant adj. , e/ezitañ, añt / adj kararsız, tereddütlü hésitant,

146
hésiter v. /ezite / v duraksamak, tereddüt etmek hésiter,
, le/eteroseksüel / adj karşıcinsel, heteroseksüel
hétérosexuel le hétérosexuel,
/ör / nf saat; vakit, zaman; an à lheure saatte; saat başi à la
bonne heure! pekâlâ!, ha şöyle! à toute heure her an, sürekli
olarak à quelle heure saat kaçta avant hheure vaktinden
önce, vakitsiz dheure en heure gitgide, gittikçe de bonne
heure n.f. heure erkenden être à lheure (saat) ayarı d
/ör / nf saat; vakit, zaman; an à lheure saatte; saat başi à la
bonne heure! pekâlâ!, ha şöyle! à toute heure her an, sürekli
olarak à quelle heure saat kaçta avant hheure vaktinden
önce, vakitsiz dheure en heure gitgide, gittikçe de bonne
heure n.f. heure erkenden être à lheure (saat) ayarı d
/ör / nf saat; vakit, zaman; an à lheure saatte; saat başi à la
bonne heure! pekâlâ!, ha şöyle! à toute heure her an, sürekli
olarak à quelle heure saat kaçta avant hheure vaktinden
önce, vakitsiz dheure en heure gitgide, gittikçe de bonne
heure n.f. heure erkenden être à lheure (saat) ayarı d
, euse/örö, öz / adj mutlu; talihli; hayırlı; üstün avoir la main
heureuse eli uğurlu olmak être heureux de qch -için sevinmek
heureux adj. heureux,
, euse/örö, öz / adj mutlu; talihli; hayırlı; üstün avoir la main
heureuse eli uğurlu olmak être heureux de qch -için sevinmek
heureux #AD? heureux,
, euse/örö, öz / adj mutlu; talihli; hayırlı; üstün avoir la main
heureuse eli uğurlu olmak être heureux de qch -için sevinmek
heureux adj. heureux,
/örte / v şiddetle çarpmak; mec. incitmek; kapı çalmak se
heurter v. heurter çarpmak; mec. birbirini kırmak heurter,
hexagonal adj. , e/egzagonal, o / adj altıgenel hexagonal,
hexagone n m. /egzagon / nm altıgen; Fransa hexagone,
hi-fi n.f. ,
hi-fi n.f. ,
/yer / adv dün hier matin dün sabah hier soir dün akşam né
hier adv. dhier dünkü çocuk, toy hier,
hippique adj. /ipik / adj atlarla ilgili concours hippique at yarışı hippique,
hirondelle n.f. /irondel / nf kırlangıç hirondelle,
/istuar / nf tarih; hikâye; masal, öykü histoires nfpl güçlükler;
histoire n.f. sahte tavırlar histoire de için, amacıyla histoire,
/istuar / nf tarih; hikâye; masal, öykü histoires nfpl güçlükler;
histoire n.f. sahte tavırlar histoire de için, amacıyla histoire,
/istuar / nf tarih; hikâye; masal, öykü histoires nfpl güçlükler;
histoire n.f. sahte tavırlar histoire de için, amacıyla histoire,
historien n. , ne/istoryeñ, en / nmf tarihçi historien,
historique adj. /istorik / adj tarihsel, tarihi * nm bir olayın hikâyesi historique,
historique adj. /istorik / adj tarihsel, tarihi * nm bir olayın hikâyesi historique,
historique adj. /istorik / adj tarihsel, tarihi * nm bir olayın hikâyesi historique,
hiver n.m. /iver / nm kış en hiver kışın lhiver de la vie ihtiyarlık hiver,

147
hiver n.m. /iver / nm kış en hiver kışın lhiver de la vie ihtiyarlık hiver,
/omisid / nm insan öldürme, cinayet * nmf katil homicide
homicide n.m. involontaire kasıtsız adam öldürme homicide,
/om / nm adam, erkek; insan; kişi; er bon homme saf adam,
bön dépouiller le vieil homme kötü alışkanlıklarını bırakmak
homme dargent gözü parada olan, paragöz homme daffaires
işadami homme dÉtat devlet adamı homme de journée
homme n.m. gündelikçi homme de la rue sokaktaki adam, halktan biri
/om / nm adam, erkek; insan; kişi; er bon homme saf adam,
bön dépouiller le vieil homme kötü alışkanlıklarını bırakmak
homme dargent gözü parada olan, paragöz homme daffaires
işadami homme dÉtat devlet adamı homme de journée
homme n.m. gündelikçi homme de la rue sokaktaki adam, halktan biri
/om / nm adam, erkek; insan; kişi; er bon homme saf adam,
bön dépouiller le vieil homme kötü alışkanlıklarını bırakmak
homme dargent gözü parada olan, paragöz homme daffaires
işadami homme dÉtat devlet adamı homme de journée
homme n.m. gündelikçi homme de la rue sokaktaki adam, halktan biri
homosexuel le , le/omoseksüel / adj eşcinsel, homoseksüel homosexuel,
homosexuel n. et adj. , le/omoseksüel / adj eşcinsel, homoseksüel homosexuel,
honnête adj. /onet / adj namuslu, dürüst; uygun, elverişli honnête,
honnêteté n.f. /onette / nf namusluluk, doğruluk; nezaket honnêteté,
honnêteté n.f. /onette / nf namusluluk, doğruluk; nezaket honnêteté,
honnêteté n.f. /onette / nf namusluluk, doğruluk; nezaket honnêteté,
/onorabl(õ) / adj şeref veren; saygıdeğer, şerefli; sayın
honorable adj. honorable,
honoraires n.f. [le] (doktor/avukat vb için) ücret,
/oñt(õ) / nf utanç; yüzkarası avoir honte de -den utanmak faire
honte n.f. honte à utandırmak faire honte de ayıplamak honte,
/oñt(õ) / nf utanç; yüzkarası avoir honte de -den utanmak faire
honte n.f. honte à utandırmak faire honte de ayıplamak honte,
, aux/opital, o / nm hastane réduire à lhôpital yoksul etmek
hôpital n.m. hôpital,
, aux/opital, o / nm hastane réduire à lhôpital yoksul etmek
hôpital n.m. hôpital,
adj. et
horaire n.m. /orer / adj saatlerle ilgili * nm tarife horaire,
/orizoñtal / nf yatay doğru , e, aux/orizoñtal, o / adj yatay, ufki
horizontal adj. horizontal,
, trice/orodatör, tris / adj tarih ve saat basan (alet) * nmf bilet
horodateur n.m. makinesi horodateur,
, trice/orodatör, tris / adj tarih ve saat basan (alet) * nmf bilet
horodateur n.m. makinesi horodateur,
/orör / nf korku, yılgı; korkunçluk; ayıp şey; nefret avoir
horreur de -den iğrenmek faire horreur à qn tiksindirmek,
horreur n.f. iğrendirmek horreur,
horrible adj. /oribl(õ) / adj korkunç, ürkütücü; iğrenç horrible,
horrible adj. /oribl(õ) / adj korkunç, ürkütücü; iğrenç horrible,
horriblement adv. /oriblõmañ / adv korkunç bir şekilde; çok aşırı horriblement,

148
horriblement adv. /oriblõmañ / adv korkunç bir şekilde; çok aşırı horriblement,
horrifié adj. ,
hors de prêp. dışında, dışına hors de,
hors jeu loc. adv. çok pahalı olmak être hors de soi,
hospitalisé e hastaneye kaldırmak,
hospitaliser v. /ospitalize / v hastaneye yatırmak hospitaliser,
, esse/ot, otes / nm konuk, misafir * nmf ev sahibi table dhôte
hôte n.m. tabldot hôte,
/otel / nm otel; konak aller à lhôtel otelde kalmak hôtel
(particulier) konak hôtel de ville belediye binası maître dhôtel
hôtel n.m. şef garson hôtel,
/otes / nf ev sahibi hôtesse de lair hostes hôtesse (daccueil)
hôtesse n.f. resepsiyonist hôtesse,
hôtesse de l'air n.f. hostes hôtesse de lair,
/üil / nf sıvı yağ; mec. önemli kişiler faire tache dhuile gittikçe
yayılmak, genişlemek huile à quinquet lamba yağı huile dolive
zeytinyağı huile de Diesel dizel yağı huile de foie morue
balıkyağı huile de graissage makine yağı huile de ricin
huile n.f. hintyağı huile de table salata ya
/üil / nf sıvı yağ; mec. önemli kişiler faire tache dhuile gittikçe
yayılmak, genişlemek huile à quinquet lamba yağı huile dolive
zeytinyağı huile de Diesel dizel yağı huile de foie morue
balıkyağı huile de graissage makine yağı huile de ricin
huile n.f. hintyağı huile de table salata ya
huiler v. /üile / v yağlamak huiler,
huit adj. num. /üi / num sekiz; sekizinci; sekizli huit,
huit adj. num. /üi / num sekiz; sekizinci; sekizli huit,
huitième adj. num. /üityem / adj sekizinci; sekizde bir huitième,
huître n.f. /üitr(õ) / nf istiridye huître,
huître n.f. /üitr(õ) / nf istiridye huître,
, e/ümeñ, en / adj insani; insancıl * nm insan, insanoğlu
humain e humain,
, e/ümeñ, en / adj insani; insancıl * nm insan, insanoğlu
humain adj. humain,
, e/ümeñ, en / adj insani; insancıl * nm insan, insanoğlu
humain adj. humain,
humanitaire adj. /ümaniter / adj insanlıkla ilgili humanitaire,
humanitaire adj. /ümaniter / adj insanlıkla ilgili humanitaire,
/ümê / nf mizaç, huy, tabiat; kızgınlık, öfke avoir de lhumeur
contre qn kızgın olmak bonne humeur keyifli être de bonne
humeur keyifli olmak être de mauvaise humeur keyifsiz olmak
mauvaise humeur keyifsiz, huysuz humeur nuire kara sevda
humeur n.f. humeurs froides sıraca hum
/ümê / nf mizaç, huy, tabiat; kızgınlık, öfke avoir de lhumeur
contre qn kızgın olmak bonne humeur keyifli être de bonne
humeur keyifli olmak être de mauvaise humeur keyifsiz olmak
mauvaise humeur keyifsiz, huysuz humeur nuire kara sevda
humeur n.f. humeurs froides sıraca hum

149
humide adj. /ümid / adj nemli; yaş, ıslak humide,
/ümidite / nf nem, yaşlık, rutubet humidité relative bağıl nem
humidité n.f. humidité,
/ümur / nm nükte, mizah avoir de lhumour şakadan anlamak
humour n.m. humour,
/ümur / nm nükte, mizah avoir de lhumour şakadan anlamak
humour n.m. humour,
/ümur / nm nükte, mizah avoir de lhumour şakadan anlamak
humour n.m. humour,
hurlement n.m. /ürlõmañ / nm uluma; çığlık hurlement,
/ürle / v ulumak; çığlık atmak; bağırarak şarki söylemek,
hurler v. zırlamak hurler,
hymne n.m. /imn(õ) / nm ilahi hymne national milli marş hymne,
hymne n.m. /imn(õ) / nm ilahi hymne national milli marş hymne,
hypocrisie n.f. /ipokrizi / nf ikiyüzlülük, riya hypocrisie,
hypocrite adj. /ipokrit / adj+nmf ikiyüzlü, riyakâr hypocrite,
hypocrite adj. /ipokrit / adj+nmf ikiyüzlü, riyakâr hypocrite,
/isi / adv burada, buraya; burası; şimdi dici peu çok geçmeden
ici-bas bu dünyada jusquici şimdiye kadar par ici buradan, bu
ici adv. yoldan ici,
idéal e , e, aux/ideal, o / adj ideal, ülküsel * nm ülkü, ideal idéal,
/ide / nf fikir, düşünce; görüş; idea avoir des idées étroites dar
görüşlü olmak changer didée niyet değiştirmek idée fixe
saplantı être large didées geniş görüşlü olmak jai idée que
bana kalırsa, bence je ne sais ce quil à dans lidée kafasında
idée n.f. ne var bilmiyorum se faire
/ide / nf fikir, düşünce; görüş; idea avoir des idées étroites dar
görüşlü olmak changer didée niyet değiştirmek idée fixe
saplantı être large didées geniş görüşlü olmak jai idée que
bana kalırsa, bence je ne sais ce quil à dans lidée kafasında
idée n.f. ne var bilmiyorum se faire
identifiant n.m. belirteç, oturum açma,
/idañtifye / v özdeşlemek, bir tutmak; kimliğini tanımak; ne
identifier v. olduğunu anlamak sidentifier à ile özdeşleşmek identifier,
/idañtite / nf özdeşlik; kimlik, hüviyet pièce didentité kimlik
identité n.f. belgesi identité,
/idañtite / nf özdeşlik; kimlik, hüviyet pièce didentité kimlik
identité n.f. belgesi identité,
idiot adj. et n. , e/idyo, ot / adj+nmf alık, ahmak; akılsız, budala idiot,
il n'y a pas de
quoi loc. bir şey değil, rica ederim,
île n.f. /il / nf ada île corallienne mercanada île,
illogique adj. /ilojik / adj mantıkdışı, mantıksız illogique,
/ilüstrasyoñ / nf büyük ün, parlak ün; kitapgazete resmi
illustration n.f illustration,
/imajinasyoñ / nf imgeleme, imge, hayal, düş gücü
imagination n.f. imagination,

150
/imajine / v (kafasında) tasarlamak, düşünmek; imgelemek,
hayal etmek; türetmek, icat etmek simaginer sanmak; kendi
imaginer v. kendini inandırmak imaginer,
imbécile adj. et n. /eñbesil / adj aptalca * nmf budala, avanak, aptal imbécile,
imiter v. /imite / v taklit etmek imiter,
immangeable adj. /eñmañjabl(õ) / adj yenmez immangeable,
immense adj. /imañs / adj geniş, engin, uçsuz bucaksız immense,
immense adj. /imañs / adj geniş, engin, uçsuz bucaksız immense,
/imöbl(õ) / nm yapı, bina, ev, apartman; taşınmaz mal, gayri
menkul * adj taşınmaz, gayri menkul immeuble de rapport
immeuble n.m. gelir getiren mülk, akar immeuble,
/imöbl(õ) / nm yapı, bina, ev, apartman; taşınmaz mal, gayri
menkul * adj taşınmaz, gayri menkul immeuble de rapport
immeuble n.m. gelir getiren mülk, akar immeuble,
immigration n.f. /imigrasyoñ / nf göç immigration,
immigré e , e/imigre / nmf göçmen immigré,
, ière/imobilye, yer / adj taşinmaz (mal), gayri menkul
immobilier #AD? immobilier,
, ière/imobilye, yer / adj taşinmaz (mal), gayri menkul
immobilier adj. immobilier,
, e/eñper / adj tek, çift olmayan (sayı) * nm beceriksizlik; gaf
impair adj. impair,
, e, aux/eñparsyal, o / adj yansız, tarafsız, kayırmadan,
impartial adj. nesnel impartial,
impatience n.f. /eñpasyañs / nf sabırsızlık impatience,
impatient adj. , e/eñpasyañ, añt / adj sabırsız impatient,
/eñpermeabl(õ) / adj geçirimsiz; sugeçirmez * nm yağmurluk
imperméable adj. imperméable,
/eñpermeabl(õ) / adj geçirimsiz; sugeçirmez * nm yağmurluk
imperméable n.m. imperméable,
/eñplañte / v dikmek, sokuşturmak; yerleştirmek; çıkarmak
implanter s' simplanter tutunmak, yerleşmek, kök salmak implanter,
impoli e , e/eñpoli / adj kaba, nezaketsiz, terbiyesiz impoli,
impoli adj. , e/eñpoli / adj kaba, nezaketsiz, terbiyesiz impoli,
, e/eñportañ, añt / adj önemli; etkili * nm işin önemli yönü
important e important,
importation n.f. /eñportasyoñ / nf dışalım, ithalat, ithal importation,
/eñporte / v (dışardan) mal getirtmek, ithal etmek; önemi
olmak nimporte où herhangi bir yer(d)e nimporte qui herhangi
biri nimporte quoi herhangi bir şey nimporte aldırma, önemli
değil peu importe önemli değil que mimporte? bana ne?
importer v. importer,
/eñporte / v (dışardan) mal getirtmek, ithal etmek; önemi
olmak nimporte où herhangi bir yer(d)e nimporte qui herhangi
biri nimporte quoi herhangi bir şey nimporte aldırma, önemli
değil peu importe önemli değil que mimporte? bana ne?
importer v. importer,
/eñpoze / v vergi koymak; zorla kabul ettirmek; saygı çekmek
imposer s‘ en imposer kandırmak, aldatmak; çekingenlik vermek imposer

151
silence susturmak imposer un nom ad vermek simposer
zorunda kalmak; kendini zorla kabul ettirmek imposer,
/eñpo / nm vergi; yükümlülük impôt sur le revenu gelir vergisi
impôt sur les sociétés kurumlar vergisi limpôt du sang askerlik
impôt n.m. ödevi impôt,
/eñpo / nm vergi; yükümlülük impôt sur le revenu gelir vergisi
impôt sur les sociétés kurumlar vergisi limpôt du sang askerlik
impôt n.m. ödevi impôt,
/eñpo / nm vergi; yükümlülük impôt sur le revenu gelir vergisi
impôt sur les sociétés kurumlar vergisi limpôt du sang askerlik
impôt n.m. ödevi impôt,
/eñpresyoñ / nf basma, baskı; iz; basım, baskı; etki; duygu;
izlenim donner limpression de qch izlenimini vermek faire
bonne impression iyi bir etki yapmak faire impression
impression n.f. duygulandırmak impression,
/eñprimañt / nf yazıcı, printer imprimante à laser lazer printer
imprimante n.f. imprimante thermique termal yazıcı imprimante,
/eñprimañt / nf yazıcı, printer imprimante à laser lazer printer
imprimante n.f imprimante thermique termal yazıcı imprimante,
/eñprimañt / nf yazıcı, printer imprimante à laser lazer printer
imprimante n.f. imprimante thermique termal yazıcı imprimante,
imprimé e /eñprime / nm basılı kitapkâğıt, matbua; basma imprimé,
imprimé n.m. /eñprime / nm basılı kitapkâğıt, matbua; basma imprimé,
/eñprime / v iz bırakmak; (kitap esim vb) basmak, yayınlamak;
imprimer v. iletmek, geçirmek imprimer,
/eñprime / v iz bırakmak; (kitap esim vb) basmak, yayınlamak;
imprimer v. iletmek, geçirmek imprimer,
improvisation n.f. /eñprovizasyoñ / nf doğaçtan söyleme improvisation,
/eñprovize / v doğaçtan söylemek, hazırlıksız yapmak
improviser v. improviser,
improviste [à I'] loc. adv. ansızın, birdenbire, aniden improviste,
imprudent e , e/eñprüdañ, añt / adj ihtiyatsız, tedbirsiz imprudent,
impulsif #AD? , ive/eñpülsif, iv / adj itici, içtepisel impulsif,
impulsif adj. , ive/eñpülsif, iv / adj itici, içtepisel impulsif,
inabordable adj. /inabordabl(õ) / adj yanaşilmaz, yanına varılmaz inabordable,
/inadmisibl(õ) / adj kabul edilemez, yer verilemez; hoş
inadmissible adj. görülemez inadmissible,
, e/inapersü / adj görülememiş, göze çarpmamış, gözden
kaçmış passer inaperçu gözden kaçmak, fark edilmemek
inaperçu adj. inaperçu,
inapproprié adj. ,
/inogürasyoñ / nf açılış töreni; mec. başlangıç cérémonie
inauguration n.f. dinauguration açılış konuşması inauguration,
incarcérer v. /eñkarsere / v hapsetmek incarcérer,
incassable adj. /eñkasabl(õ) / adj kırılmaz incassable,
/eñsañdi / nm yangın incendie de forêt orman yangını
incendie n m. incendie,
incertain e , e/eñserteñ, en / adj şüpheli; kararsız; belli olmayan incertain,

152
, e/eñsidañ, añt / adj (ışınçizgi) gelen, çarpan, düşen; araya
karışan /eñsidañ / nm araya karışan olay, çaparız incident de
parcours pürüz, engel, terslik incident technique teknik
incident n.m. aksaklık incident,
incinération n.f. /eñsinerasyoñ / nf yakarak kül etme incinération,
incinération n.f. /eñsinerasyoñ / nf yakarak kül etme incinération,
incinérer v. /eñsinere / v yakarak kül etmek incinérer,
inciter v. /eñsite / v isteklendirmek, kışkırtmak inciter,
, e/eñklü, üz / adj araya konmuş; iliştirilmiş, ilişik ci-inclus
inclus adj. bunun arasına konmuş inclus,
incongru adj. , e/eñkoñgrü / adj yersiz, uygunsuz, münasebetsiz incongru,
, e/eñkonü / adj bilinmeyen; tanınmamış; duyulmamış * nmf
inconnu e yabancı; bilinmeyen kişi * nf matm. bilinmeyen inconnu,
inconstant adj. , e/eñkoñstañ, añt / adj değişken, kararsız inconstant,
incroyable adj. /eñkruayabl(õ) / adj inanılmaz; olağanüstü incroyable,
/eñkült(õ) / adj işlenmemiş, ekilmemiş; eğitilmemiş; bakımsız
inculte adj. inculte,
/eñkült(õ) / adj işlenmemiş, ekilmemiş; eğitilmemiş; bakımsız
inculte adj. inculte,
indécis adj. , e/eñdesi, iz / adj kararsız; şüpheli; belirsiz indécis,
indemne adj. /eñdemn(õ) / adj zarar görmemiş indemne,
indépendant e , e/eñdepañdañ, añt / adj bağımsız indépendant,
indéterminé adj. , e/eñdetermine / adj belirsiz; değişken, kararsız indéterminé,
/eñdis / nm belirti, iz, ipucu; fiz. eksen; gösterge indice du
coût de la vie geçim indeksi indice des prix fiyat indeksi
indice n.m. indice,
indifférence n.f. /eñdiferañs / nf aldırışsızlık, ilgisizlik, soğukluk indifférence,
, e/eñdiferañ, añt / adj farksız; aldırışsız, ilgisiz; önemsenmez;
indifférent adj. duygusuz indifférent,
indigestion n.f. /eñdijestyoñ / nf sindirim güçlüğü, hazımsızlık indigestion,
indignation n.f. /eñdinyasyoñ / nf hoşnutsuzluk; gücenme indignation,
indigné adj. /eñdiny / adj değmez; yakışmaz, yakışık almaz indigné,
indiqué adj. , e/eñdike / adj belirlenmiş, uygun, yerinde indiqué,
indiscipliné e /eñdisiplin / nf disiplinsizlik indiscipliné,
/eñdiskresyoñ / nf boşboğazlık; patavatsızlık; ölçüsüzlük
indiscrétion n.f. indiscrétion,
individuel leXadj- , le/eñdividüel / adj bireysel, ferdi individuel,
individuel adj. , le/eñdividüel / adj bireysel, ferdi individuel,
indolent adj. , e/eñdolañ, añt / adj tasasız; gevşek, uyuşuk indolent,
indolore adj. /eñdolor / adj ağrısız indolore,
Indonésie n.f. /eñdonezi / nf : lIndonesie Endonezya Indonésie,
industriel le , le/eñdüstriyel / adj endüstriyel * nm sanayici industriel,
/eñfartüs / nm : infarctus myocarde koroner enfarktüs
infarctus n.m. infarctus,

153
/eñfeksyoñ / nf hek. mikroplu hastalık, intan; pis koku,
infection n.f. kokuşma infection,
inférieure) adj. altdudak broderie inférieure,
infirme adj. /eñfirm(õ) / adj+nmf sakat (kimse) infirme,
, ière/eñfirmyeú yer / nmf hastabakıcı, hemşire élève infirmier
öğrenci hemşire infirmière diplômée diplomalı hemşire
infirmier #AD? infirmier,
infirmière n.f. diplomalı hemşire,
infirmité n.f. /eñfirmite / nf sakatlık; mec. eksiklik, kusur infirmité,
/eñflamasyoñ / nf tutuşma, alevlenme; hek. yangı, iltihap
inflammation n.f. inflammation,
influençable adj. /eñflüañsabl(õ) / adj etkilenebilir influençable,
influence n.f. /eñfluañs / nf etki; nüfuz; kim. işlem influence,
influencer v. /eñflüañse / v etkilemek influencer,
informaticien n. ,
informaticien ne ,
informaticien n. ,
/eñformasyoñ / nf soruşturma; danışma; haber alma;
istihbarat informations (TV) haber agence information haber
ajansı bulletin dinformations haber bülteni bureau
information n.f. dinformation danışma bürosu information,
information] n.f. haber ajansı bureau dinformation,
information] n.f. haber ajansı bureau dinformation,
informatique adj. et n.f. /eñformatik / nf bilişim informatique,
informatique adj. et n.f. /eñformatik / nf bilişim informatique,
informatique adj. et n.f. /eñformatik / nf bilişim informatique,
/eñformatizasyoñ / nf bilgisayarlaştırma, bilgisayarla donatma
informatisation n.f. informatisation,
informatisé adj. ,
informatiser v. /eñformatize / v bilgisayarla donatmak informatiser,
/eñforme / v bilgi vermek, haber vermek; soruşturma yapmak
informer v. sinformer (sur) (hakkında) bilgi edinmek informer,
/eñforme / v bilgi vermek, haber vermek; soruşturma yapmak
informer v. sinformer (sur) (hakkında) bilgi edinmek informer,
infusion n.f. /eñfüzyoñ / nf haşlama, kaynatma infusion,
ingénieuse) n. ,
, euse/eñjenyö, öz / adj becerikli, usta, hünerli, marifetli
ingénieux adj. ingénieux,
ingrédient n.m. /eñgredyeñ / nm hammadde, harç ingrédient,
inimaginable adj. /inimajinabl(õ) / adj tasarlanamaz, düşünülemez inimaginable,
/inisyativ / nf öncecilik, inisiyatif; ön ayak olma prendre
linitiative de faire qch -meye girişmek sur linitiative de
initiative n.f. önerisiyle, girişimiyle initiative,
injoignable adj. ,

154
injure n.f. /eñjür / nf sataşma; sövme, küfür; hakaret injure,
injustice n.f. /eñjüstis / nf haksızlık, adaletsizlik injustice,
/inosañs / nf suçsuzluk, masumluk; arılık; saflık lâge
innocence n.f dinnocence çocukluk çağı innocence,
, e/inosañ, añt / adj suçsuz, masum; arı; saf * nmf suçsuz
innocent adj. kimse innocent,
innombrable adj. /inoñbrabl(õ) / adj sayısız innombrable,
innovateur adj. , trice/inovatör, tris / adj yenilikçi innovateur,
innovation n.f. /inovasyoñ / nf yenilik yapma; yenilik innovation,
innover v. /inove / v yenilik yapmak, yenileştirmek innover,
inondation n.f. /inoñdasyoñ / nf su basması, taşkın inondation,
inondation n.f. /inoñdasyoñ / nf su basması, taşkın inondation,
inondé e su basmış olan, feyezana uğramış,
inonder v. /inoñde / v su basmak; mec. kaplamak, doldurmak inonder,
inouï adj. , e/inui / adj işitilmemiş, duyulmamış; olağanüstü inouï,
inquiet adj. , ète/eñkye, et / adj tasalı, kaygılı; tedirgin inquiet,
/eñkyete / v tasalandırmak, kaygılandırmak; tedirgin etmek
inquiéter s‘ inquiéter,
inquiétude n.f. /eñkyetüd / nf tasa, kaygı; tedirginlik inquiétude,
/eñskripsyoñ / nf yazıt; (kütüğelisteye vb) yazılma; yazma,
kaydetme; kayıt prendre ses inscriptions kaydını yaptırmak
inscription n.f. inscription,
/eñskrir / v kaydetmek sinscrire yazılmak, kaydolmak sinscrire
en faux contre yalanlamak, yadsımak; huk. düzmece
inscrire s' olduğunu ileri sürmek inscrire,
/eñskrir / v kaydetmek sinscrire yazılmak, kaydolmak sinscrire
en faux contre yalanlamak, yadsımak; huk. düzmece
inscrire s’ olduğunu ileri sürmek inscrire,
insecte n.m. /eñsekt(õ) / nm böcek insecte,
insécurité n.f. /eñsekürite / nf güvensizlik insécurité,
insensé adj. , e/eñsañse / adj çılgın, akılsız; saçma insensé,
insérer v. /eñsere / v araya sokmak, katmak, eklemek insérer,
/eñsiste / v üstelemek, dayatmak, ısrar etmek insister sur
insister v. üzerinde durmak, ısrar etmek insister,
insomniaque adj /eñsomnyak / adj uykusuz, uyuyamayan insomniaque,
insomnie n.f. /eñsomni / nf uykusuzluk insomnie,
/eñspire / v soluk aldırmak, hava vermek; soluk almak; mec.
esinlemek, ilham etmek sinspirer de esinlenmek, ilham almak
inspirer v. inspirer,
/eñstale / v atamak, tayin etmek; yerleştirmek sinstaller
installer s' yerleşmek installer,
/eñstañ / nm an à linstant o anda, hemen à chaque instant
her an à tout instant her an de tous les instants sürekli,
aralıksız en un instant hemen, çabucak par instants zaman
zaman pour linstant şimdilik, şu anda un instant! bir dakika!
instant n.m. instant,

155
/eñstañ / nm an à linstant o anda, hemen à chaque instant
her an à tout instant her an de tous les instants sürekli,
aralıksız en un instant hemen, çabucak par instants zaman
zaman pour linstant şimdilik, şu anda un instant! bir dakika!
instant n.m. instant,
instituteur n. , trice/eñstitütör, tris / nmf ilkokul öğretmeni instituteur,
instituteur] #AD? , trice/eñstitütör, tris / nmf ilkokul öğretmeni instituteur,
/eñstrümañ / nm alet; çalgı; belge; araç, vasıta instruments
doptiques aydınlatma araçları instruments de musique müzik
instrument n.m. aletleri instrument,
/eñstrümañ / nm alet; çalgı; belge; araç, vasıta instruments
doptiques aydınlatma araçları instruments de musique müzik
instrument n.m. aletleri instrument,
insultant e , e/eñsültañ, añt / adj onura saldırıcı, sataşıcı insultant,
insulte n.f. /eñsült(õ) / nf hakaret; sataşma insulté,
/eñsüportabl(õ) / adj çekilmez, dayanılmaz, tahammül edilmez
insupportable adj. insupportable,
/eñsüportabl(õ) / adj çekilmez, dayanılmaz, tahammül edilmez
insupportable adj. insupportable,
/eñtegrasyoñ / nf bütünleşme, entegrasyon, kaynaşma
intégration n.f. intégration,
/eñtegrite / nf bütünlük, eksiksizlik; mec. doğruluk, dürüstlük
intégrité n.f. intégrité,
intellectuel adj. et n. , le/eñtelektüel / adj+nmf aydın, entelektüel, entel intellectuel,
intellectuel le , le/eñtelektüel / adj+nmf aydın, entelektüel, entel intellectuel,
/eñtelijañs / nf anlayış; zekâ; bilgi; beceriklilik; iyi geçim,
intelligence n.f. anlaşma intelligence,
/eñtelijañs / nf anlayış; zekâ; bilgi; beceriklilik; iyi geçim,
intelligence n.f. anlaşma intelligence,
/eñtelijañs / nf anlayış; zekâ; bilgi; beceriklilik; iyi geçim,
intelligence n.f. anlaşma intelligence,
intelligent adj. , e/eñtelijañ, añt / adj anlayışlı, zeki; becerikli intelligent,
intelligent e , e/eñtelijañ, añt / adj anlayışlı, zeki; becerikli intelligent,
intelligent adj. , e/eñtelijañ, añt / adj anlayışlı, zeki; becerikli intelligent,
, ive/eñtañsif, iv / adj yeğin, şiddetli, yoğun cours intensif
intensif #AD? yoğun kurs intensif,
/eñtañsyoñ / nf niyet; dilek, arzu; maksat, amaç à lintention de
şerefine; yararına avoir lintention de -mek niyetinde olmak
intention n.f. intention,
interactif adj. , ive/eñteraktif, iv / adj interaktif, karşılıklı etkileşimli interactif,
/eñterdi / nm kilisenin ayin yasağı , e/eñterdi, it / adj
afalllamış; yasak; ayin yapması yasaklanmış sens interdit tek
interdit e yön stationnement interdit park yapılmaz interdit,
, e/eñteresañl añt / adj ilgi çekici, ilginç faire lintéressant
intéressant adj. ilgisini çekmek intéressant,
, e/eñteresañl añt / adj ilgi çekici, ilginç faire lintéressant
intéressant e ilgisini çekmek intéressant,
, e/eñteresañl añt / adj ilgi çekici, ilginç faire lintéressant
intéressant adj. ilgisini çekmek intéressant,

156
/eñterese / v çıkarpay sağlamak; önemi olmak; ilgilendirmek
intéresser s1 sintéresser ilgilenmek intéresser,
/eñterese / v çıkarpay sağlamak; önemi olmak; ilgilendirmek
intéresser s' sintéresser ilgilenmek intéresser,
/eñterese / v çıkarpay sağlamak; önemi olmak; ilgilendirmek
intéresser s' sintéresser ilgilenmek intéresser,
/eñtere / nm çıkar, yarar, menfaat; faiz; kazanç payı; yakınlık,
alaka; ilgi, merak dans lintérêt de qn lehine contre lintérêt de
qn aleyhine exciter lintérêt ilgi uyandırmak intérêt composé
intérêt n.m. bileşik faiz prendre intérêt à qch ilgi duymak intérêt,
/eñtere / nm çıkar, yarar, menfaat; faiz; kazanç payı; yakınlık,
alaka; ilgi, merak dans lintérêt de qn lehine contre lintérêt de
qn aleyhine exciter lintérêt ilgi uyandırmak intérêt composé
intérêt n.m. bileşik faiz prendre intérêt à qch ilgi duymak intérêt,
, e/eñteryör / adj iç, içeri /eñteryör / nm iç; iç bölge; kendi evi;
yurtiçi femme dintérieur ev kadını lintérieur içerde Ministère
intérieur adj. de lintérieur İçişleri Bakanlığı intérieur,
, e/eñteryör / adj iç, içeri /eñteryör / nm iç; iç bölge; kendi evi;
yurtiçi femme dintérieur ev kadını lintérieur içerde Ministère
intérieur n.m. de lintérieur İçişleri Bakanlığı intérieur,
/eñterim / nm vekillik par intérim geçici olarak, vekâleten
intérim n.m. intérim,
/eñterimer / adj vekillikle görülen; geçici * nmf vekil
intérimaire aaj. et n. intérimaire,
, trice/eñterlokütör, tris / nmf konuşmacı, konuşulan kimse
interlocuteur n.m. interlocuteur,
, e, aux/eñternasyonal, o / adj+nmf uluslararası; milli sporcu
international adj. droit international devletler hukuku international,
Internet n.m. genel ağ, internet,
internet n.m. genel ağ, internet,
interphone n.m. iç telefon donanımı, enterfon,
/eñterpretasyoñ / nf yorum, yorumlama, açıklama; temsil,
interprétation n.f. oyun; çeviri; icra, çalış interprétation,
interprète n. /eñterpret / nmf tercüman; yorumcu; icracı; oyuncu interprète,
interprète n. /eñterpret / nmf tercüman; yorumcu; icracı; oyuncu interprète,
/eñterogasyoñ / nf soru point dinterrogation dilb. soru işareti
interrogation n.f. interrogation,
/eñteroje / v sorguya çekmek, sorgulamak; soru sormak; mec.
interroger v. incelemek, yoklamak; test etmek interroger,
/eñteroje / v sorguya çekmek, sorgulamak; soru sormak; mec.
interroger v. incelemek, yoklamak; test etmek interroger,
/eñteroñpr(õ) / v önünü kesmek; durdurmak; sözünü kesmek
sinterrompre birdenbire durmak, birdenbire kesilmek
interrompre v. interrompre,
interrupteur n.m. /eñterüptör / nm elektrik düğmesi interrupteur,
/eñtervõnir / v karışmak, el sokmak; araya girmek, aracılık
intervenir v. etmek; baş göstermek intervenir,
/eñtervõnir / v karışmak, el sokmak; araya girmek, aracılık
intervenir v. etmek; baş göstermek intervenir,
interview n.f. /eñtervyu / nf mülakat, görüşme interview,

157
interview n.f. /eñtervyu / nf mülakat, görüşme interview,
/eñtervyuve / v görüşme yapmak, mülakat yapmak
interviewer v. interviewer,
/eñtesteñ / nm bağırsak intestin grêle incebağırsak gros
intestin n.m. intestin kalınbağırsak , e/eñtesteñ, in / adj iç intestin,
/eñtim / adj öz; candan, yürekten, içten; samimi, sıkı fıkı
intime adj. intime,
/eñtolerañs / nf hoş görmezlik; hek. dayanmazlık, kaldırmazlık
intolérance n.f. intolérance,
, e/eñtolerañ, añt / adj hoşgörüsüz; hek. dayanmaz, kaldırmaz
intolérant adj. intolérant,
intrigue n.f. /eñtrig / nf entrika, düzen, dolap; hile intrigue,
/eñtrodüksyoñ / nf içeriye alma, sokma; giriş; önsöz chapitre
dintroduction giriş bölümü introduction dinstance dava açma
introduction n.f. lettre dintroduction tanıtma mektubu introduction,
/eñtroduir / v sokmak, yanına almak sintroduire dans girmek
introduire v. introduire,
/eñtroduir / v sokmak, yanına almak sintroduire dans girmek
introduire v. introduire,
/eñtroduir / v sokmak, yanına almak sintroduire dans girmek
introduire v. introduire,
intuitif adj. , ive/eñtüitif, iv / adj sezgili; sezgisel intuitif,
intuition n.f. /eñtüisyoñ / nf sezgi; önsezi intuition,
inutile adj. /inütil / adj yararsız, faydasız, işe yaramaz inutile,
invasion n.f. /eñvazyoñ / nf düşman akını, istila; mec. salgın invasion,
inventer v. /eñvañte / v türetmek, icat etmek; uydurmak inventer,
inventeur n.m. , trice/eñvañtör, tris / nmf türetici, mucit, bulucu inventeur,
/eñvañsyoñ / nf türetim, icat; uydurma, yalan; bulma
invention n.f. invention,
/eñvestir / v yetki vermek; (bir yeri) kuşatmak; yatırım yapmak
investir s' investir,
invitation n.f. /eñvitasyoñ / nf çağrı, davet invitation,
invitation n.f. /eñvitasyoñ / nf çağrı, davet invitation,
invité adj. /eñvit / nf davet invité,
inviter v. /eñvite / v çağırmak, davet etmek inviter,
inviter v. /eñvite / v çağırmak, davet etmek inviter,
, e/irlañde, ez / adj İrlanda * nm İrlanda dili , e/irlañde, ez /
irlandais adj. et n. nmf İrlandalı les Irlandais İrlandalılar Irlandais,
/irlañd / nf : lIrlande İrlanda Irlande du Nord Kuzey İrlanda
Irlande n.f. Irlande du Sud Güney İrlanda Irlande,
irrésistible adj. /irezistibl(õ) / adj dayanılmaz, karşi konulamaz irrésistible,
irrésolu adj. , e/irezolü / adj kararsız, ne istediğini bilmeyen irrésolu,
irritation n.f. /iritasyoñ / nf öfke, kızgınlık; hek. azdırma, tahriş irritation,
irriter v. /irite / v öfkelendirmek, kızdırmak; kışkırtmak, azdırmak irriter,
Italie n.f. /itali / nf : lItalie İtalya Italie,

158
, ne/italyeñ, eñ / adj İtalyan+ * nm İtalyanca , ne/italyeñ, eñ /
italien adj. et n. nmf İtalyan Italien,
itinéraire n.m. /itinerer / nm geçilecek yol, rota itinéraire,
ivoire n.m. /ivuar / nm fildişi; fildişi rengi ivoire,
jacinthe n.f. /jaseñt / nf sümbül jacinthe,
jalousie n.f. /jaluzi / nf kıskançlık; jaluzi jalousie,
jaloux adj. , ouse/jalu, uz / adj kıskanç; arzulu jaloux,
/jañb / nf bacak à toutes jambes son süratle avoir les jambes
brisées ayaklarına kara su inmek faire une belle jambe à qn
işine yaramamak tirer dans les jambes de qn ayak bağı olmak
jambe n.f. jambe,
/jañb / nf bacak à toutes jambes son süratle avoir les jambes
brisées ayaklarına kara su inmek faire une belle jambe à qn
işine yaramamak tirer dans les jambes de qn ayak bağı olmak
jambe n.f. jambe,
/jañb / nf bacak à toutes jambes son süratle avoir les jambes
brisées ayaklarına kara su inmek faire une belle jambe à qn
işine yaramamak tirer dans les jambes de qn ayak bağı olmak
jambe n.f. jambe,
jambon n.m. /jañboñ / nm domuz pastırması, jambon jambon,
jambon n m. /jañboñ / nm domuz pastırması, jambon jambon,
jambon n.m. /jañboñ / nm domuz pastırması, jambon jambon,
janvier n.m. /jañvye / nm ocak (ayı) janvier,
Japon n.m. /japoñ / nm : le Japon Japonya Japon,
jaquette n.f. /jaket / nf ceket jaquette,
 /jardeñ / nm bahçe, bostan; mec. bitek, vergili bölge jardin
botanique botanik bahçesi jardin denfants yuva, anaokulu
jardin n.m. jardin public park jardin zoologique hayvanat bahçesi jardin,
 /jardeñ / nm bahçe, bostan; mec. bitek, vergili bölge jardin
botanique botanik bahçesi jardin denfants yuva, anaokulu
jardin n.m. jardin public park jardin zoologique hayvanat bahçesi jardin,
 /jardeñ / nm bahçe, bostan; mec. bitek, vergili bölge jardin
botanique botanik bahçesi jardin denfants yuva, anaokulu
jardin n.m. jardin public park jardin zoologique hayvanat bahçesi jardin,
jardinage n.m. /jardinaj / nm bahçıvanlık; zerzevat jardinage,
jardinage n.m. /jardinaj / nm bahçıvanlık; zerzevat jardinage,
jardinage n.m. /jardinaj / nm bahçıvanlık; zerzevat jardinage,
jardiner v. /jardine / v bahçıvanlık etmek jardiner,
, ière/jardinye, yer / nmf bahçıvan * nf pencere saksısı
jardinière denfants anaokulu öğretmeni jardinière de légumes
jardinier n.m. karışık sebze jardinier,
, ière/jardinye, yer / nmf bahçıvan * nf pencere saksısı
jardinière denfants anaokulu öğretmeni jardinière de légumes
jardinier #AD? karışık sebze jardinier,
/jon / adj sarı * nm sarı renk; sarı boya; sarı ırktan adam * adv
sarı renkle jaune dìuf yumurta sarısı rire jaune zoraki gülme
jaune adj. jaune,

159
/jon / adj sarı * nm sarı renk; sarı boya; sarı ırktan adam * adv
sarı renkle jaune dìuf yumurta sarısı rire jaune zoraki gülme
jaune adj. jaune,
jazz n.m. /caz / nm caz jazz,
je t'/vous en
prie loc. rica ederim prie-Dieu,
je vous en prie interj. rica ederim,
jean n.m. /cin / nm blucin jean,
jean n.m. /cin / nm blucin jean,
/jõte / v atmak; dışarıya vermek; tomurcuk vermek; yol açmak
jeter à la figure yüzüne vurmak, kakmak jeter de la poudre
aux yeux göz boyamak jeter de lhuile sur le feu yangına
körükle gitmek jeter de profondes racines kök salmak jeter en
jeter v. moule kalıba dökmek jeter feu en flamme ateş p
/jõte / v atmak; dışarıya vermek; tomurcuk vermek; yol açmak
jeter à la figure yüzüne vurmak, kakmak jeter de la poudre
aux yeux göz boyamak jeter de lhuile sur le feu yangına
körükle gitmek jeter de profondes racines kök salmak jeter en
jeter v. moule kalıba dökmek jeter feu en flamme ateş p
, x/jö / nm oyun; oyun takımı; oyun yeri; (oyunda) el;
(sahnede) oyun tarzı; düzgün işleme; tam takım; seri, dizi
avoir beau jeu elverişli durumda bulunmak faire le jeu de qn
birine yardım etmek jeu de cartes kâğıt oyunu, iskambil jeu de
jeu n.m. mots kelime oyunu, sözcük oyunu jeu vidéo bilg
, x/jö / nm oyun; oyun takımı; oyun yeri; (oyunda) el;
(sahnede) oyun tarzı; düzgün işleme; tam takım; seri, dizi
avoir beau jeu elverişli durumda bulunmak faire le jeu de qn
birine yardım etmek jeu de cartes kâğıt oyunu, iskambil jeu de
jeu n.m. mots kelime oyunu, sözcük oyunu jeu vidéo bilg
, x/jö / nm oyun; oyun takımı; oyun yeri; (oyunda) el;
(sahnede) oyun tarzı; düzgün işleme; tam takım; seri, dizi
avoir beau jeu elverişli durumda bulunmak faire le jeu de qn
birine yardım etmek jeu de cartes kâğıt oyunu, iskambil jeu de
jeu n.m. mots kelime oyunu, sözcük oyunu jeu vidéo bilg
jeu [de mots] n m. sözünü ağzına tıkamak gros mots,
/jödi / nm perşembe semaine des quatre jeudis çıkmaz ayın
jeudi n.m. son çarşambası jeudi,
/jön / adj genç; taze, dinç; toy faire jeune genç görünmek
jeune homme delikanlı jeune personne genç kız jeune
premiers baş kişi, baş oyuncu jeunes gens gençler jeunes
jeune adj. mariés yeni evliler les jeune gençler, gençlik jeûne,
/jön / adj genç; taze, dinç; toy faire jeune genç görünmek
jeune homme delikanlı jeune personne genç kız jeune
premiers baş kişi, baş oyuncu jeunes gens gençler jeunes
jeune adj. mariés yeni evliler les jeune gençler, gençlik jeûne,
/jön / adj genç; taze, dinç; toy faire jeune genç görünmek
jeune homme delikanlı jeune personne genç kız jeune
premiers baş kişi, baş oyuncu jeunes gens gençler jeunes
jeune adj. mariés yeni evliler les jeune gençler, gençlik jeûne,
jeunesse n.f. /jönes / nf gençlik; gençler jeunesse,
job n.m. /cob / nm iş job,

160
jogging n.m. /coging / nm eşofman jogging,
jogging n.m. /coging / nm eşofman jogging,
joie n.f. /jua / nf sevinç, neşe joie,
joie n.f. /jua / nf sevinç, neşe joie,
joie n.f. /jua / nf sevinç, neşe joie,
/jueñdr(õ) / v bitiştirmek; birleştirmek; katmak; yetişmek;
kavuşmak joindre les deux bouts iki ucunu bir araya getirmek,
joindre v. zar zor yetiştirmek se joindre birleşmek, buluşmak joindre,
/jueñdr(õ) / v bitiştirmek; birleştirmek; katmak; yetişmek;
kavuşmak joindre les deux bouts iki ucunu bir araya getirmek,
joindre v. zar zor yetiştirmek se joindre birleşmek, buluşmak joindre,
/jueñdr(õ) / v bitiştirmek; birleştirmek; katmak; yetişmek;
kavuşmak joindre les deux bouts iki ucunu bir araya getirmek,
joindre v. zar zor yetiştirmek se joindre birleşmek, buluşmak joindre,
, e/jueñ, eñt / adj bitişik joint à ekli, eklenmiş /jueñ / nm eklem,
joint n.m. bağ; ekleme; conta; yerb. ufak çatlak; mec. püf noktası joint,
, e/jueñ, eñt / adj bitişik joint à ekli, eklenmiş /jueñ / nm eklem,
joint e bağ; ekleme; conta; yerb. ufak çatlak; mec. püf noktası joint,
joli adj. , e/joli / adj hoş, sevimli, şirin, cici; elverişli; eğlenceli joli,
joli e , e/joli / adj hoş, sevimli, şirin, cici; elverişli; eğlenceli joli,
jonquille n.f. /joñkiy / nf fulyaçiçeği jonquille,
/ju / nf yanak mettre en joue nişan almak en joue! nişan al!
joue n.f. joue,
/jue / v oynamak; (çalgı) çalmak; (bitişik şeyler) ayrılmak;
fışkırmak; aldatmak; tehlikeye koymak; role çıkmak;
andırmak, gibi yapmak jouer à cache-cache saklambaç
oynamak jouer au football futbol oynamak jouer avec riske
atmak, ile kumar oynamak jouer de bonheur talihli olmak
jouer v. jouer d
/jue / v oynamak; (çalgı) çalmak; (bitişik şeyler) ayrılmak;
fışkırmak; aldatmak; tehlikeye koymak; role çıkmak;
andırmak, gibi yapmak jouer à cache-cache saklambaç
oynamak jouer au football futbol oynamak jouer avec riske
atmak, ile kumar oynamak jouer de bonheur talihli olmak
jouer se jouer d
/jue / v oynamak; (çalgı) çalmak; (bitişik şeyler) ayrılmak;
fışkırmak; aldatmak; tehlikeye koymak; role çıkmak;
andırmak, gibi yapmak jouer à cache-cache saklambaç
oynamak jouer au football futbol oynamak jouer avec riske
atmak, ile kumar oynamak jouer de bonheur talihli olmak
jouer v. jouer d
/jue / nm oyuncak être le jouet de qn birinin eğlencesi olmak
jouet n.m. jouet,
/jue / nm oyuncak être le jouet de qn birinin eğlencesi olmak
jouet n.m. jouet,
, euse/juör, öz / nmf oyuncu; kumarbaz; çalgıcı * adj
joueur n. oynamayı seven joueur,
, euse/juör, öz / nmf oyuncu; kumarbaz; çalgıcı * adj
joueur adj. oynamayı seven joueur,
, euse/juör, öz / nmf oyuncu; kumarbaz; çalgıcı * adj
joueur #AD? oynamayı seven joueur,

161
joufflu adj. , e/juflü / adj tombul yanaklı joufflu,
/jur / nm gün ışığı; gündüz; gün; aydınlık; görünüş au jour
gündüzün, gün ışığında au petit jour gün ağarırken au
premier jour en yakın zamanda au jour le jour günü gününe à
jour günü gününe yapılmış; ışığı geçirerek dun jour à lautre
jour n.m. günden güne de j
/jur / nm gün ışığı; gündüz; gün; aydınlık; görünüş au jour
gündüzün, gün ışığında au petit jour gün ağarırken au
premier jour en yakın zamanda au jour le jour günü gününe à
jour günü gününe yapılmış; ışığı geçirerek dun jour à lautre
jour n.m. günden güne de j
/jur / nm gün ışığı; gündüz; gün; aydınlık; görünüş au jour
gündüzün, gün ışığında au petit jour gün ağarırken au
premier jour en yakın zamanda au jour le jour günü gününe à
jour günü gününe yapılmış; ışığı geçirerek dun jour à lautre
jour n.m. günden güne de j
, aux/jurnal, o / nm günlük; gazete journal de bord seyir defteri
journal n.m. tenir de journal günlük tutmak journal,
, aux/jurnal, o / nm günlük; gazete journal de bord seyir defteri
journal n.m. tenir de journal günlük tutmak journal,
, aux/jurnal, o / nm günlük; gazete journal de bord seyir defteri
journal n.m. tenir de journal günlük tutmak journal,
journalisme n.m. /jurnalism(õ) / nm gazetecilik journalisme,
journaliste n. /jurnalist(õ) / nm gazeteci journaliste,
journaliste n. /jurnalist(õ) / nm gazeteci journaliste,
journée n.f. /jurne / nf gün; işgünü; gündelik (ücret) journée,
journée n.f. /jurne / nf gün; işgünü; gündelik (ücret) journée,
, euse/juayö, öz / adj şen, neşeli; sevinçli joyeux Noël! mutlu
joyeux adj. Noeller! joyeux,
, euse/juayö, öz / adj şen, neşeli; sevinçli joyeux Noël! mutlu
joyeux adj. Noeller! joyeux,
, euse/juayö, öz / adj şen, neşeli; sevinçli joyeux Noël! mutlu
joyeux #AD? Noeller! joyeux,
judo n.m. /jüdo / nm judo judo,
judoka n.m. judocu,
/jüj / nm yargıç; hakem juge de paix sulh yargıcı juge de
juge n. touche yan hakemi juge dinstruction sorgu yargıcı jugé,
/jüj / nm yargıç; hakem juge de paix sulh yargıcı juge de
juge n. touche yan hakemi juge dinstruction sorgu yargıcı jugé,
, ive/juif, iv / adj Yahudi+ * nm mec. tefeci , ive/juif, iv / nmf
juif <-ve) adj. et n. Yahudi Juif,
juillet n.m. /jüiye / nm temmuz juillet,
juin n.m. /jueñ / nm haziran juin,
jumeau jumelle , elle, x/jümo, el / adj+nmf ikiz (çocuk); çifte jumeau,
jupe n.f. /jüp / nf eteklik, etek jupe,
jupe n.f. /jüp / nf eteklik, etek jupe,
jury n.m. /jüri / nm jüri; seçici kurul jury,

162
/jü / nm (sıkılarak çıkarılan) su, özsu jus de la vigne şarap jus
jus n.m. de fruit meyve suyu jus de viande et suyu jus,
/jü / nm (sıkılarak çıkarılan) su, özsu jus de la vigne şarap jus
jus n.m. de fruit meyve suyu jus de viande et suyu jus,
/jüsk(õ) / : jusque à prép -e dek, -e kadar jusque à présent
şimdiye kadar jusquà ce que -inceye kadar jusque-là o
jusque prép. zamana kadar jusquici şimdiye kadar; buraya kadar,
/jüst(õ) / adj adil, adaletli; haklı; doğru; yerinde, makul; dar,
kısa * adv doğru olarak, yanlışsız à juste titre haklı olarak au
juste tam tamına, tam olarak; doğrusu comme de juste gereği
juste adv. gibi juste,
/jüstis / nf tüze, adalet; hak; yargılama; doğruluk bois de
justice darağacı faire justice à qn birinin hakkını geri vermek
faire justice de cezalandırmak ministère de la justice Adalet
Bakanlığı rendre la justice yargılamak se faire justice öç
justice n.f. almak traduire en justice mahkemeye ve
adj. et , ive/jüstifikatif, iv / adj doğrulayıcı; ispat edici, kanıtlayıcı
justificatif n.m. justificatif,
juteux adj , euse/jütö, öz / adj sulu (yemişet vb) juteux,
Kenya n.m. /kenya / nm : le Kenya Kenya Kenya,
kilo n.m. /kilo / nm kilo, kilogram kilo,
kilogramme] n.m. /kilogram / nm kilo, kilogram kilogramme,
/kilometr(õ) / nm kilometre kilomètre carre kilometre kare
kilomètre n.m. kilomètre cube kilometre küp kilomètre,
/kilometr(õ) / nm kilometre kilomètre carre kilometre kare
kilomètre n.m. kilomètre cube kilometre küp kilomètre,
kinésithérapeut
e] n. ,
kiosque n.m. /kyosk(õ) / nm satıcı barakası; kaptan köşkü kiosque,
kiosque n.m. /kyosk(õ) / nm satıcı barakası; kaptan köşkü kiosque,
campagne [la], patelin [le] * + champêtre, rural/e, pastoral/e;
gris, grisâtre saleté [la], crasse [la], malpropreté [la], ordure
kir n.m. [la], salissure [la], souillure [la] kir,
kit n.m. peu, rare, en petite quantité,
là adv. /la / bkz. le * nm müz. la notası la,
la n.m. /la / bkz. le * nm müz. la notası la,
là adv. /la / bkz. le * nm müz. la notası la,
là-bas adv. /laba / adv orada là-bas,
/laboratuar / nm laboratuvar laboratoire de langues dil
laboratuvarı laboratoire danalyses tahlil laboratuvarı
laboratoire n.m. /laboratuar / nm laboratuvar laboratoire,
/lak / nm göl lac de barrage baraj gölü lac lacrymal gözyaşi
lac n.m. pınarı lac,
/laş / adj gevşek; korkak; cansız; alçakça * nmf korkak,
lâche adj. tabansız lâche,
/laşe / v gevşetmek; (elinden) kaçırmak; salıvermek; mec.
söylemek, yumurtlamak; gevşemek; bırakmak, ayrılmak;
lâcher v. yarıda bırakmak lâcher pied tabanları yağlamak; kaçmak, geri

163
çekilmek lâcher prise salıvermek, tuttuğu şeyi bırakmak
lâcher,
laïcité n.f. /laisite / nf laiklik laïcité,
laid adj. , e/le, led / adj biçimsiz, çirkin laid,
laid e , e/le, led / adj biçimsiz, çirkin laid,
laideur n.f. /ledör / nf biçimsizlik, çirkinlik laideur,
/len / nf yün; yünlü giysi laine à tricoter örgü yünü laine de
laine n.f. verre camyünü laine,
/len / nf yün; yünlü giysi laine à tricoter örgü yünü laine de
laine n.f. verre camyünü laine,
/lese / v bırakmak; gevşetmek laisser à penser düşündürmek
laisser dire yapılana aldırmamak laisser sa vie ölmek laisser
voir göstermek se laisser aller kendini kapıp koyvermek
laisser v. laisser,
/lese / v bırakmak; gevşetmek laisser à penser düşündürmek
laisser dire yapılana aldırmamak laisser sa vie ölmek laisser
voir göstermek se laisser aller kendini kapıp koyvermek
laisser se laisser,
/lese / v bırakmak; gevşetmek laisser à penser düşündürmek
laisser dire yapılana aldırmamak laisser sa vie ölmek laisser
voir göstermek se laisser aller kendini kapıp koyvermek
laisser v. laisser,
/le / nm süt boire du lait büyük bir hoşnutluk duymak lait
bourru su katılmamış çiğ süt lait conventré konserve süt lait
en poudre süttozu lait de chaux kireçsütü, badana lait de
chèvre keçi sütü lait de vache inek sütü lait maternel anne
lait n.m. sütü lait démaquillant yüz temizlem
/le / nm süt boire du lait büyük bir hoşnutluk duymak lait
bourru su katılmamış çiğ süt lait conventré konserve süt lait
en poudre süttozu lait de chaux kireçsütü, badana lait de
chèvre keçi sütü lait de vache inek sütü lait maternel anne
lait n.m. sütü lait démaquillant yüz temizlem
, ière/letye, yer / adj sütle ilgili * nmf sütçü * nf sağmal inek
laitier adj. vache laitière sağmal inek laitier,
/lañp(õ) / nf lamba lampe à pétrole gaz lambası lampe à
alcool ispirto ocağı lampe éléctrique elektrik lambası lampe à
fluorescence flüoresan lamba lampe de poche el feneri lampe
lampe n.f. témoin uyarı ışığı lampe,
/lañp(õ) / nf lamba lampe à pétrole gaz lambası lampe à
alcool ispirto ocağı lampe éléctrique elektrik lambası lampe à
fluorescence flüoresan lamba lampe de poche el feneri lampe
lampe n.f. témoin uyarı ışığı lampe,
/lañsmañ / nm atma, fırlatma; gemiyi denize indirme
lancement du disque disk atma lancement du javelot cirit
lancement n m. atma lancement,
/lañse / nm sp. atma, atış * v atmak, fırlatmak; saçmak;
yayımlamak; suya indirmek; tanıtmak, lanse etmek;
çalıştırmak, işletmek se lancer hız kazanmak; hızını almak;
atılmak, fırlamak se lancer dans başlamak, girişmek, atılmak
lancer v. lancer,
/lañse / nm sp. atma, atış * v atmak, fırlatmak; saçmak;
lancer v. yayımlamak; suya indirmek; tanıtmak, lanse etmek;

164
çalıştırmak, işletmek se lancer hız kazanmak; hızını almak;
atılmak, fırlamak se lancer dans başlamak, girişmek, atılmak
lancer,
/lañse / nm sp. atma, atış * v atmak, fırlatmak; saçmak;
yayımlamak; suya indirmek; tanıtmak, lanse etmek;
çalıştırmak, işletmek se lancer hız kazanmak; hızını almak;
atılmak, fırlamak se lancer dans başlamak, girişmek, atılmak
lancer v. et n.m. lancer,
/lañg / nf anat. dil; (konuşulan) dil avaler sa langue susmak,
dilini yutmak avoir la langue bien pendue çenesi düşük olmak
avoir la langue trop longue ağzında bakla ıslanmamak coup
de langue kara çalma; çekiştirme langue de terre coğ. dil
langue n.f. langue maternelle anadili langue mère anadil l
/lañg / nf anat. dil; (konuşulan) dil avaler sa langue susmak,
dilini yutmak avoir la langue bien pendue çenesi düşük olmak
avoir la langue trop longue ağzında bakla ıslanmamak coup
de langue kara çalma; çekiştirme langue de terre coğ. dil
langue n.f. langue maternelle anadili langue mère anadil l
/lañg / nf anat. dil; (konuşulan) dil avaler sa langue susmak,
dilini yutmak avoir la langue bien pendue çenesi düşük olmak
avoir la langue trop longue ağzında bakla ıslanmamak coup
de langue kara çalma; çekiştirme langue de terre coğ. dil
langue n.f. langue maternelle anadili langue mère anadil l
, e/lapeñ / nm tavşan; mec. kurnaz kişi, kurt lapin de choux
evcil tavşan lapin de garenne yabani tavşan poser un lapin
lapin n.m. kon. söz verdiği yere gelmemek, atlatmak lapin,
, e/lapeñ / nm tavşan; mec. kurnaz kişi, kurt lapin de choux
evcil tavşan lapin de garenne yabani tavşan poser un lapin
lapin n m. kon. söz verdiği yere gelmemek, atlatmak lapin,
/lapsüs / nm yanlışlık, yanılgı lapsus linguae dil sürçmesi
lapsus n.m. lapsus,
/lak / nf laka; lak, gomalaka * nm çin mürekkebi; laka
laque n,f. sürülmüş eşya laqué,
/larj(õ) / adj enli, geniş; gevşek, bol; mec. eli açık, cömert; bol;
önemli * nm en, genişlik; coğ. açık deniz au large bol bol,
ferah ferah au large! açılın!, savulun! en long et en large
adj ou enine boyuna prendre le large (gemi) açılmak; mec. kaçmak
large n.m. large,
/larj(õ) / adj enli, geniş; gevşek, bol; mec. eli açık, cömert; bol;
önemli * nm en, genişlik; coğ. açık deniz au large bol bol,
ferah ferah au large! açılın!, savulun! en long et en large
enine boyuna prendre le large (gemi) açılmak; mec. kaçmak
large adj. large,
largeur n.f. /larjör / nf en, genişlik largeur,
/larm(õ) / nf gözyaşı; damla, çok az miktar essuyer les larmes
de qn teselli etmek fondre en larmes hüngür hüngür ağlamak
larme n.f. larme,
/lorye / nm defne ağacı cueillir des lauriers zaferler kazanmak
être chargé de lauriers şeref kazanmak laurier-cerise nm
laurier n.m 1 30 taflan, karayemiş laurier,
lavabo n.m. /lavabo / nm lavabo lavabos yüznumara, tuvalet lavabo,
lavabo n.m. /lavabo / nm lavabo lavabos yüznumara, tuvalet lavabo,

165
lave n.f. /lav / nf yerb. lav lave,
lave-linge n.m. /lavleñj / nm inv çamaşır makinesi lave-linge,
lave-vaisselle n.m. bulaşık yıkamak lave,
lave-vaisselle n.m. bulaşık yıkamak lave,
/lave / v yıkamak se laver yıkanmak se laver les mains ellerini
yıkamak se laver les dents dişlerini temizlemek laver la
vaisselle bulaşıkları yıkamak laver le linge çamaşırları
laver se yıkamak laver,
/lave / v yıkamak se laver yıkanmak se laver les mains ellerini
yıkamak se laver les dents dişlerini temizlemek laver la
vaisselle bulaşıkları yıkamak laver le linge çamaşırları
laver se yıkamak laver,
laverie n.f. /lavri / nf : laverie (automatique) çamaşırhane laverie,
lèche-vitrine n.m. vitrinlere bakma,
/lõsoñ / nf öğretim; ders faire la leçon öğretmek faire la leçon
à konferans vermek, nutuk çekmek leçons particulières özel
leçon n.f. dersler leçon,
/lõsoñ / nf öğretim; ders faire la leçon öğretmek faire la leçon
à konferans vermek, nutuk çekmek leçons particulières özel
leçon n.f. dersler leçon,
, trice/lektör, tris / nmf okur, okuyucu; okutman lecteur de
lecteur n.m. cassettes kasetçalar lecteur,
, trice/lektör, tris / nmf okur, okuyucu; okutman lecteur de
lecteur n. cassettes kasetçalar lecteur,
, trice/lektör, tris / nmf okur, okuyucu; okutman lecteur de
lecteur #AD? cassettes kasetçalar lecteur,
lecteur-graveur n.m. /gravör / nm kazıcı, hakkâk graveur,
lecture n.f. /lektür / nf okuma; metin lecture,
légende n.f. /lejañd / nf efsane; resim altı yazısı; uydurma, masal légende,
, ère/leje, er / adj hafif, ince; zayıf; (çaykahve) açık; önemsiz;
açık saçık; dikkatsiz à la légere hafifçe; düşüncesizce avoir la
main légere (ameliyat) eli hafif olmak; eli çabuk olmak cìur
léger adj. léger kaygısız léger,
, ère/leje, er / adj hafif, ince; zayıf; (çaykahve) açık; önemsiz;
açık saçık; dikkatsiz à la légere hafifçe; düşüncesizce avoir la
main légere (ameliyat) eli hafif olmak; eli çabuk olmak cìur
léger #AD? léger kaygısız léger,
legging n.m. ,
, ive/lejislatif, iv / adj kanunla ilgili, kanuni, yasal pouvoir
législatif adj. législatif yasama kuvveti législatif,
/legüm / nm sebze grosse légume önemli kişi légume sec
kuru sebze légume vert yaş sebze légume frais taze sebze
légume n.m. légume,
/legüm / nm sebze grosse légume önemli kişi légume sec
kuru sebze légume vert yaş sebze légume frais taze sebze
légume n.m. légume,
/lañdmeñ / nm : du jour au lendemain hemen le lendemain
ertesi gün le lendemain matin ertesi sabah le lendemain soir
ertesi akşam penser au lendemain yarını düşünmek, geleceği
lendemain n.m. düşünmek lendemain,

166
lent adj. , e/lañ, lañt / adj yavaş, ağır lent,
lenteur n.f. /lañtör / nf yavaşlık, ağırlık lenteur,
/lañtiy / nf mercimek; fiz. mercek lentille convergente yakınsak
mercek lentille deau sumercimeği lentilles de contact
lentille n.f. kontaklens lentille,
/lesiv / nf sodalı su, çamaşır suyu; çamaşır yıkama faire la
lessive n.f. lessive çamaşır yıkamak lessive,
/lesiv / nf sodalı su, çamaşır suyu; çamaşır yıkama faire la
lessive n.f. lessive çamaşır yıkamak lessive,
/lesiv / nf sodalı su, çamaşır suyu; çamaşır yıkama faire la
lessivé e lessive çamaşır yıkamak lessive,
/letr(õ) / nf mektup; harf à la lettre harfi harfine en lettres
majuscules büyük harflerle en toutes lettres kısaltmadan açık
olarak faculté des lettres Edebiyat Fakültesi les belles lettres
edebiyat, yazın lettre anonyme imzasız mektup lettre capitale
lettre n.f. büyük harf lettre circulaire genel
/letr(õ) / nf mektup; harf à la lettre harfi harfine en lettres
majuscules büyük harflerle en toutes lettres kısaltmadan açık
olarak faculté des lettres Edebiyat Fakültesi les belles lettres
edebiyat, yazın lettre anonyme imzasız mektup lettre capitale
lettre n.f. büyük harf lettre circulaire genel
/letr(õ) / nf mektup; harf à la lettre harfi harfine en lettres
majuscules büyük harflerle en toutes lettres kısaltmadan açık
olarak faculté des lettres Edebiyat Fakültesi les belles lettres
edebiyat, yazın lettre anonyme imzasız mektup lettre capitale
lettre n.f. büyük harf lettre circulaire genel
/lõve / v kaldırmak, çıkarmak; sökmek; mec. (askervergi)
toplamak; çizmek, resmetmek; (ekin) uç vermek; tasarlamak *
nm yataktan kalkma saati; tiy. perdenin açılması lever la main
sur qn birine el kaldırmak lever le masque maskesini atmak
lever se lever lancre demir almak lever le pied sıvışmak
/lõve / v kaldırmak, çıkarmak; sökmek; mec. (askervergi)
toplamak; çizmek, resmetmek; (ekin) uç vermek; tasarlamak *
nm yataktan kalkma saati; tiy. perdenin açılması lever la main
sur qn birine el kaldırmak lever le masque maskesini atmak
lever se lever lancre demir almak lever le pied sıvışmak
/lõve / v kaldırmak, çıkarmak; sökmek; mec. (askervergi)
toplamak; çizmek, resmetmek; (ekin) uç vermek; tasarlamak *
nm yataktan kalkma saati; tiy. perdenin açılması lever la main
sur qn birine el kaldırmak lever le masque maskesini atmak
lever se lever lancre demir almak lever le pied sıvışmak
/levr(õ) / nf dudak du bout des lèvres küçümsemeyle; yarım
ağızla lèvre inférieure altdudak lèvre supérieure üstdudak se
mordre les lèvres gülmemeye çalışmak, dudaklarını ısırmak
lèvre n.f. lèvre,
/leyezoñ / nf birleşme, bitişme; bağlantı, irtibat; derz harcı;
(aşçılık) salçayı koyulaştıran madde; dilb. ulama; mec. ilişki,
liaison n.f. münasebet, ilgi liaison,
/leyezoñ / nf birleşme, bitişme; bağlantı, irtibat; derz harcı;
(aşçılık) salçayı koyulaştıran madde; dilb. ulama; mec. ilişki,
liaison n.f. münasebet, ilgi liaison,

167
/leyezoñ / nf birleşme, bitişme; bağlantı, irtibat; derz harcı;
(aşçılık) salçayı koyulaştıran madde; dilb. ulama; mec. ilişki,
liaison n.f. münasebet, ilgi liaison,
libeller v. /libele / v (bir sözleşmeyi) yolunca kaleme almak libeller,
/liberte / nf erkinlik, hürriyet; özgürlük, serbestlik; bağımsızlık
libertés nfpl bağışıklık; ataklık liberté de conscience vicdan
(inanç) özgürlüğü liberté de la presse basın özgürlüğü liberté
politique siyasal özgürlük liberté de pensée düşünce
liberté n.f. özgürlüğü
/liberte / nf erkinlik, hürriyet; özgürlük, serbestlik; bağımsızlık
libertés nfpl bağışıklık; ataklık liberté de conscience vicdan
(inanç) özgürlüğü liberté de la presse basın özgürlüğü liberté
politique siyasal özgürlük liberté de pensée düşünce
liberté n.f. özgürlüğü
libraire n. /librer / nmf kitapçı libraire,
librairie n.f. /libreri / nf kitabevi; kitapçılık librairie,
librairie n.f. /libreri / nf kitabevi; kitapçılık librairie,
librairie n.f. /libreri / nf kitabevi; kitapçılık librairie,
/libr(õ) / adj erkin, özgür, hür, serbest; bağımsız, müstakil;
rahat; boş à lair libre açıkta, dışarıda avoir le champs libre
istediği gibi davranabilmek, karışanı görüşeni olmamak libre
arbitre özgür irade libre concurrence serbest pazar ekonomisi
libre adj. libre de -den uzak, yakası
/libr(õ) / adj erkin, özgür, hür, serbest; bağımsız, müstakil;
rahat; boş à lair libre açıkta, dışarıda avoir le champs libre
istediği gibi davranabilmek, karışanı görüşeni olmamak libre
arbitre özgür irade libre concurrence serbest pazar ekonomisi
libre adj. libre de -den uzak, yakası
/libr(õ) / adj erkin, özgür, hür, serbest; bağımsız, müstakil;
rahat; boş à lair libre açıkta, dışarıda avoir le champs libre
istediği gibi davranabilmek, karışanı görüşeni olmamak libre
arbitre özgür irade libre concurrence serbest pazar ekonomisi
libre adj. libre de -den uzak, yakası
/lisañs / nf izin; özel izin, lisans; laubalilik; başi bozukluk
licence n.f. licence,
/lisañsye / v izin vermek, salıvermek, terhis etmek; işten
licencier v. çıkarmak licencier,
/lieñ / nm bağ; zincir; paraçol; mec. bağ, ilişik, ilgi lien de
lien n.m. parenté aile bağı lien,
/lye / v bağlamak, birleştirmek; koyulaştırmak; mec. girişmek,
koyulmak lier amitié avec qn dostluk kurmak lier
lier v. connaissance tanışmak se lier bağlanmak; ilgi kurmak lier,
, x/lyö / nm yer; orun; ülke; ev, aile au lieu de yerine au lieu
que oysaki avoir lieu olmak, meydana gelmek avoir lieu de
faire -mekte haklı olmak donner lieu à yol açmak, neden
olmak, sebep olmak en dernire lieu en sonunda, nihayet en
lieu n.m. lieu sûr emin bir yerde en premier lieu ilkin en second l
, x/lyö / nm yer; orun; ülke; ev, aile au lieu de yerine au lieu
que oysaki avoir lieu olmak, meydana gelmek avoir lieu de
faire -mekte haklı olmak donner lieu à yol açmak, neden
olmak, sebep olmak en dernire lieu en sonunda, nihayet en
lieu n.m. lieu sûr emin bir yerde en premier lieu ilkin en second l

168
/liny / nf çizgi, hat; (yazıda) satır; sıra, dizi; olta; yol, rota; ask.
saf; güzel profil; soy aller à la ligne satırbaşı yapmak aller en
droite ligne yolundan şaşmamak hors ligne olağanüstü,
kalburüstü ligne aérienne havayolu ligne darrivée bitiş çizgisi
ligne n.f. ligne dhorizon ufuk çi
/liny / nf çizgi, hat; (yazıda) satır; sıra, dizi; olta; yol, rota; ask.
saf; güzel profil; soy aller à la ligne satırbaşı yapmak aller en
droite ligne yolundan şaşmamak hors ligne olağanüstü,
kalburüstü ligne aérienne havayolu ligne darrivée bitiş çizgisi
ligne n.f. ligne dhorizon ufuk çi
/liny / nf çizgi, hat; (yazıda) satır; sıra, dizi; olta; yol, rota; ask.
saf; güzel profil; soy aller à la ligne satırbaşı yapmak aller en
droite ligne yolundan şaşmamak hors ligne olağanüstü,
kalburüstü ligne aérienne havayolu ligne darrivée bitiş çizgisi
ligne n.f. ligne dhorizon ufuk çi
lime n.f. /lim / nf eğe; törpü lime à ongles tırnak törpüsü lime,
/lime / v eğelemek; törpülemek; mec. düzeltmek, iyileştirmek
limer v. limer,
/limitasyoñ / nf sınırlama, sınır sans limitation de temps
limitation n.f. süresiz limitation,
/limite / v sınırlamak; kısmak se limiter kendini sınırlamak se
limiter v. limiter à qch ile yetinmek limiter,
limpide adj. /leñpid / adj berrak, duru; mec. sade, duru limpide,
lin n.m. /leñ / nm keten lin,
/leñj / nm çamaşır, çarşaf, örtü, bez changer de linge çamaşır
değiştirmek corde à linge çamaşır ipi linge de maison çarşaf,
linge n.m. sofra örtüsü linge de toilette havlu linge,
/leñj / nm çamaşır, çarşaf, örtü, bez changer de linge çamaşır
değiştirmek corde à linge çamaşır ipi linge de maison çarşaf,
linge n.m. sofra örtüsü linge de toilette havlu linge,
/leñj / nm çamaşır, çarşaf, örtü, bez changer de linge çamaşır
değiştirmek corde à linge çamaşır ipi linge de maison çarşaf,
linge n.m. sofra örtüsü linge de toilette havlu linge,
lingerie n.f. /leñjri / nf çamaşır odası; çamaşır lingerie,
/likid / adj sıvı halde, akıcı; tic. likit * nm sıvı payer en liquide
liquide n.m. nakit ödemek liquide,
/likid / adj sıvı halde, akıcı; tic. likit * nm sıvı payer en liquide
liquide n.m. nakit ödemek liquide,
lire v. /lir / nf liret * v okumak lire,
lire v. /lir / nf liret * v okumak lire,
lire v. /lir / nf liret * v okumak lire,
/lis / adj düz ve parlak, yalız, perdahlı pneus lisse kabak lastik
lisse adj. lisse,
/lis / adj düz ve parlak, yalız, perdahlı pneus lisse kabak lastik
lisse adj. lisse,
/list(õ) / nf liste, dizelge liste civile devlet başkanlığı ödeneği
liste électorale seçmen listesi liste de mariage düğün listesi,
liste n.f. davetli listesi liste noire kara liste liste,
/li / nf karyola; yatak; mec. evlenme; (ırmak) yatak; katman
comme on fait son lit on se couche ne ekersen onu biçersin
lit n.m. dun premier lit ilk evlilikten garder le lit yatakta hasta yatmak

169
lit de camp portatif yatak lit de douleur hasta yatağı lit de mort
ölüm döşeği lit de parade katafalk lit
/li / nf karyola; yatak; mec. evlenme; (ırmak) yatak; katman
comme on fait son lit on se couche ne ekersen onu biçersin
dun premier lit ilk evlilikten garder le lit yatakta hasta yatmak
lit de camp portatif yatak lit de douleur hasta yatağı lit de mort
lit n.m. ölüm döşeği lit de parade katafalk lit
litre n.m. /litr(õ) / nf litre litre,
litre n.m. /litr(õ) / nf litre litre,
littéraire adj. /literer / adj edebi, yazınsal littéraire,
littéraire adj. /literer / adj edebi, yazınsal littéraire,
littérature n.f. /literatür / nf yazın, edebiyat littérature,
littérature n.f. /literatür / nf yazın, edebiyat littérature,
littérature n.f. /literatür / nf yazın, edebiyat littérature,
/livrezoñ / nf mal teslimi; (kitapdergi) forma; fasikül, sayı
livraison n.f. livraison,
/livrezoñ / nf mal teslimi; (kitapdergi) forma; fasikül, sayı
livraison n.f. livraison,
/livr(õ) / nm kitap; (ticarette) defter; (bir eserde) bölüm à livre
ouvert ilk okuyuşta livre de bord gemi defteri, seyir defteri livre
de comptes cari hesap defteri livre de poche kâğıt kapaklı
ucuz cep kitabı livres sacrés kutsal kitaplar tenir les livres
livre n.f. defter tutmak
/livr(õ) / nm kitap; (ticarette) defter; (bir eserde) bölüm à livre
ouvert ilk okuyuşta livre de bord gemi defteri, seyir defteri livre
de comptes cari hesap defteri livre de poche kâğıt kapaklı
ucuz cep kitabı livres sacrés kutsal kitaplar tenir les livres
livre n.m. defter tutmak
/livr(õ) / nm kitap; (ticarette) defter; (bir eserde) bölüm à livre
ouvert ilk okuyuşta livre de bord gemi defteri, seyir defteri livre
de comptes cari hesap defteri livre de poche kâğıt kapaklı
ucuz cep kitabı livres sacrés kutsal kitaplar tenir les livres
livre n.f. defter tutmak
/livr(õ) / nm kitap; (ticarette) defter; (bir eserde) bölüm à livre
ouvert ilk okuyuşta livre de bord gemi defteri, seyir defteri livre
de comptes cari hesap defteri livre de poche kâğıt kapaklı
ucuz cep kitabı livres sacrés kutsal kitaplar tenir les livres
livre n.m. defter tutmak
/livr(õ) / nm kitap; (ticarette) defter; (bir eserde) bölüm à livre
ouvert ilk okuyuşta livre de bord gemi defteri, seyir defteri livre
de comptes cari hesap defteri livre de poche kâğıt kapaklı
ucuz cep kitabı livres sacrés kutsal kitaplar tenir les livres
livre n.m. defter tutmak
/livre / v teslim etmek; bırakmak, terk etmek livrer bataille
savaşa girmek se livrer kendini (işeşeye) vermek se livrer à -e
livrer v. açılmak, sırlarını dökmek livrer,
livreur n.m. , euse/livrör, öz / nmf teslimatçı livreur,
, e, aux/lokal, o / adj yerli, yöresel, mahalli, yerel * nm yer,
local e oda, konut; lokal local,
locataire n. /lokater / nmf kiracı locataire,

170
locataire n. /lokater / nmf kiracı locataire,
location n.f. /lokasyoñ / nf kiralama; kira location,
location n.f. /lokasyoñ / nf kiralama; kira location,
loge n.f. /loj / nf kulübe; kapıcı odası; loca; soyunma odası loge,
loge n.f. /loj / nf kulübe; kapıcı odası; loca; soyunma odası loge,
/lojmañ / nm ev, konut; lojman; iskân, yerleştirme crise du
logement n.m. logement konut kıtlığı logement,
/lojmañ / nm ev, konut; lojman; iskân, yerleştirme crise du
logement n.m. logement konut kıtlığı logement,
logiciel n.m. /lojisyel / nm yazılım logiciel,
logiciel n.m. /lojisyel / nm yazılım logiciel,
logique adj. /lojik / nf mantık * adj mantıklı logique,
logistique n.f. /lojistik / nf lojistik * adj lojistik+, ikmal logistique,
/lua / nf yasa, kanun; kural donner des lois yasa koymak faire
la loi buyurmak, sözünü dinletmek homme de loi hukukçu
projet de loi yasa tasarısı la loi nouvelle İsa dini loi martiale
sıkıyönetim loi naturelle doğa yasası passer en force de loi
loi n.f. yürürlüğe girmek se faire une loi boyun
/lua / nf yasa, kanun; kural donner des lois yasa koymak faire
la loi buyurmak, sözünü dinletmek homme de loi hukukçu
projet de loi yasa tasarısı la loi nouvelle İsa dini loi martiale
sıkıyönetim loi naturelle doğa yasası passer en force de loi
loi n.f. yürürlüğe girmek se faire une loi boyun
/lueñ / adv uzakta, uzaktan; uzağa aller loin uzun sürmek;
ilerlemek au loin uzağa, uzaklara; uzakta de loin en loin arada
bir, ara sıra de loin uzaktan, uzaklardan loin de uzağında loin
des yeux loin du cìur gözden ırak olan gönülden de ırak olur
loin adv. revenir de loin kefeni yırtmak voir de
Loire n.f. ,
/luazir / nm boş vakit, uygun vakit à loisir dara gelmeden, boş
vakitte être de loisir boş vakti olmak heures de loisir boş vakit,
loisir n.m. boş zaman loisir,
/luazir / nm boş vakit, uygun vakit à loisir dara gelmeden, boş
vakitte être de loisir boş vakti olmak heures de loisir boş vakit,
loisir n.m. boş zaman loisir,
, longue/loñ loñg / adj uzun; yavaş, ağır * nm uzunluk au long
cours okyanuslarda işleyen à la longue zamanla, gitgide,
yavaş yavaş à long terme uzun vadeli de long en large bir o
başa bir bu başa en long et en large bütün ayrıntılarıyla en
long ue long uzunluğuna, uzunlamasına en savoir
, longue/loñ loñg / adj uzun; yavaş, ağır * nm uzunluk au long
cours okyanuslarda işleyen à la longue zamanla, gitgide,
yavaş yavaş à long terme uzun vadeli de long en large bir o
başa bir bu başa en long et en large bütün ayrıntılarıyla en
long adj. long uzunluğuna, uzunlamasına en savoir
, longue/loñ loñg / adj uzun; yavaş, ağır * nm uzunluk au long
cours okyanuslarda işleyen à la longue zamanla, gitgide,
yavaş yavaş à long terme uzun vadeli de long en large bir o
adj. ou başa bir bu başa en long et en large bütün ayrıntılarıyla en
long n.m. long uzunluğuna, uzunlamasına en savoir

171
/loñgör / nf uzunluk, boy; fazla söz longueurs fazlalıklar
longueur donde dalga boyu en longueur uzunlamasına tirer
longueur n.f. en longueur (işi) uzatmak; uzun sürmek longueur,
/loñgör / nf uzunluk, boy; fazla söz longueurs fazlalıklar
longueur donde dalga boyu en longueur uzunlamasına tirer
longueur n.f. en longueur (işi) uzatmak; uzun sürmek longueur,
lorrain e ,
losange n.m. /losañj / nm matm. eşkenar dörtgen losange,
Loto n.m. /loto / nm tombala loto,
Loto n.m. /loto / nm tombala loto,
louche n.f. /lux / adj şaşı; mec. şüpheli, karanlık * nf kepçe louche,
louche adj. /lux / adj şaşı; mec. şüpheli, karanlık * nf kepçe louche,
/luşe / v şaşi olmak; mec. arzu ile bakmak, yiyecek gibi
loucher v. bakmak loucher,
/lue / v övmek; şükretmek; kiralamak "à louer" "kiralık" se
louer v. louer kıvanç duymak se louer de hoşnut olmak louer,
/lue / v övmek; şükretmek; kiralamak "à louer" "kiralık" se
louer v. louer kıvanç duymak se louer de hoşnut olmak louer,
/lu / nm kurt; siyah yarım maske; kusur à pas de loup
ayağının ucuna basarak entre chienet loup alacakaranlıkta
être connu comme le loup blanc herkesçe tanınmak faim de
loup kurt gibi aç froid de loup buz gibi soğuk loup cervier
loup n.m. vaşak loup de mer levrek; deniz kurdu loup doré çakal tê
, e/lur, lurd(õ) / adj ağır; güç, ağır; kaba, anlayışsız lourd de
qch yüklü industrie lourde ağır sanayi peser lourd kilosu fazla
lourd e olmak lourd,
, e/lur, lurd(õ) / adj ağır; güç, ağır; kaba, anlayışsız lourd de
qch yüklü industrie lourde ağır sanayi peser lourd kilosu fazla
lourd adj. olmak lourd,
/luaye / nm kira karşılığı; kira ödeme zamanı loyer de largent
loyer n.m. faiz loyer,
/luaye / nm kira karşılığı; kira ödeme zamanı loyer de largent
loyer n.m. faiz loyer,
lucide adj. /lüsid / adj açık gören, uyanık; iyi anlatan; aydın lucide,
lucidité n.f. /lüsidite / nf açık görürlük, kavrayıcılık, uyanıklık lucidité,
lueur n.f. /lüör / nf ışıltı, parıltı lueur,
luge n.f. /lüj / nf kızak faire de la luge kızak kaymak luge,
/lümyer / nf ışık; aydınlık; bilgi; bellilik commencer à voir la
lumière doğmak lumière du jour gün ışığı lumière soleil güneş
ışığı mettre en lumière yayımlamak; meydana koymak;
lumière n.f. göstermek lumière,
/lümyer / nf ışık; aydınlık; bilgi; bellilik commencer à voir la
lumière doğmak lumière du jour gün ışığı lumière soleil güneş
ışığı mettre en lumière yayımlamak; meydana koymak;
lumière n.f. göstermek lumière,
/lümyer / nf ışık; aydınlık; bilgi; bellilik commencer à voir la
lumière doğmak lumière du jour gün ışığı lumière soleil güneş
ışığı mettre en lumière yayımlamak; meydana koymak;
lumière n.f. göstermek lumière,

172
, euse/lüminö, öz / adj ışık saçan, ışıklı; parlak; mec.
lumineux adj. kavrayışlı, aydın; açık seçik lumineux,
lundi n.m. /löñdi / nm pazartesi lundi,
lundi n.m. /löñdi / nm pazartesi lundi,
/lün / nf gökb. ay au clair de lune ay ışığında, mehtapta avoir
lair de tomber de la lune neye uğradığını bilmemek clair de
lune ay ışığı, mehtap demander la lune olmayacak bir şey
istemek être dans le lune çok dalgın olmak faire un trou à la
lune n.f. lune iflas etmek, topu atmak lune d
/lün / nf gökb. ay au clair de lune ay ışığında, mehtapta avoir
lair de tomber de la lune neye uğradığını bilmemek clair de
lune ay ışığı, mehtap demander la lune olmayacak bir şey
istemek être dans le lune çok dalgın olmak faire un trou à la
lune n.f. lune iflas etmek, topu atmak lune d
lunettes n.f. [la] gözlük lunettes,
lunettes n.f. [la] gözlük lunettes,
lutter v. /lüte / v güreşmek; mec. savaşmak, çabalamak lutter,
lutter v. /lüte / v güreşmek; mec. savaşmak, çabalamak lutter,
Luxembourg n.m. /lüksañbur / nm : le Luxembourg Lüksemburg Luxembourg,
luxembourgeois adj. et n. ,
luxueux #AD? , euse/lüksüö, öz / adj şatafatlı, lüks luxueux,
lycée n.m. /lise / nm lise lycée technique teknik lise lycée,
lycée n.m. /lise / nm lise lycée technique teknik lise lycée,
lycéen #AD? , ne/liseeñ, en / nmf lise öğrencisi, liseli lycéen,
machinalement adv. çabucak, mihaniki olarak,
/maşin / nf makine machine à coudre dikiş makinesi machine
à écrire yazı makinesi, daktilo machine de guerre mancınık
machine à laver çamaşır makinesi machine à vapeur buhar
machine n.f. makinesi machine,
/maşin / nf makine machine à coudre dikiş makinesi machine
à écrire yazı makinesi, daktilo machine de guerre mancınık
machine à laver çamaşır makinesi machine à vapeur buhar
machine n.f. makinesi machine,
/masoñ / nm duvarcı, yapı ustası; mason maitre maçon yapı
maçon n.m. kalfası maçon,
/masoñ / nm duvarcı, yapı ustası; mason maitre maçon yapı
maçon n.m. kalfası maçon,
(pl Mesdames) /madam / nf madam, bayan (evli kadınlar için)
madame n.f. jouer à la madame hanımefendilik taslamak Madame,
(pl Mesdames) /madam / nf madam, bayan (evli kadınlar için)
madame n.f. jouer à la madame hanımefendilik taslamak Madame,
magasin n.m. /magazeñ / nm ambar; dükkân, mağaza magasin,
magasin n.m. /magazeñ / nm ambar; dükkân, mağaza magasin,
magazine n.m. dergi,
magazine n.m. dergi,
magazine n.m. dergi,

173
maghrébin e mağribi,
magnétique adj. /manyetik / adj fiz. manyetik; mıknatıslı magnétique,
/manyetofon / nm teyp magnétophone à cassettes kasetçalar
magnétophone n.m. magnétophone,
/manyetoskop / nm manyetoskop magnétoscope à cassette
magnétoscope n.m. video magnétoscope,
/manyifik / adj parlak, görkemli, göz kamaştırıcı, muhteşem
magnifique adj. magnifique,
/manyifik / adj parlak, görkemli, göz kamaştırıcı, muhteşem
magnifique adj. magnifique,
magnitude n.f. ,
mai n.m. /me / nm mayıs le premier mai işçi bayramı mai,
/megr(õ) / adj zayıf; yağsız; yavan, sade suya (yemek);
verimsiz faire maigre et yememek jours maigres
(Hıristiyanların) perhiz günleri repas maigre etsiz yemek
maigre adj. maigre,
/megr(õ) / adj zayıf; yağsız; yavan, sade suya (yemek);
verimsiz faire maigre et yememek jours maigres
(Hıristiyanların) perhiz günleri repas maigre etsiz yemek
maigre adj. maigre,
, ne/megrişoñ, on / adj sıska, tirit gibi, bir deri bir kemik ,
ne/megrişoñ, on / adj sıska, tirit gibi, bir deri bir kemik
maigrichon adj. maigrichon,
maigrir v. /megrir / v zayıflamak; zayıflatmak maigrir,
maigrir v. /megrir / v zayıflamak; zayıflatmak maigrir,
maigrir v. /megrir / v zayıflamak; zayıflatmak maigrir,
mail n.m. /may / nm gezinti yeri, ağaçlıklı yol mail,
/mayo / nf kundak bezi; dansçıların giydiği sıkı giysi; sp. forma
maillot de bain mayo maillot une pièce tek parça mayo maillot
maillot n.m. deux pièces bikini maillot,
maillot de bain n.m. mayo maillot de bain,
/meñ / nf el à deux mains her iki elle à une main tek elle à la
main elinde à main armée silahlı à pleines mains avuç dolusu
à toutes main her işe yatkın attaque à main armée silahlı
saldırı agir sous main el altındangizlice iş görmek avoir la
main n.f. haute main sur buyruğu altında bul
/meñ / nf el à deux mains her iki elle à une main tek elle à la
main elinde à main armée silahlı à pleines mains avuç dolusu
à toutes main her işe yatkın attaque à main armée silahlı
saldırı agir sous main el altındangizlice iş görmek avoir la
main n.f. haute main sur buyruğu altında bul
/meñ / nf el à deux mains her iki elle à une main tek elle à la
main elinde à main armée silahlı à pleines mains avuç dolusu
à toutes main her işe yatkın attaque à main armée silahlı
saldırı agir sous main el altındangizlice iş görmek avoir la
main n.f. haute main sur buyruğu altında bul
maire n.m. /mer / nm belediye başkanı maire,
maire n.m /mer / nm belediye başkanı maire,
mairie n.f. /meri / nf belediye başkanlığı; belediye dairesi mairie,

174
mairie n.f. /meri / nf belediye başkanlığı; belediye dairesi mairie,
mairie n.f. /meri / nf belediye başkanlığı; belediye dairesi mairie,
mais n.m. /me / conj fakat, ama maïs,
/mezoñ / nm ev; ev eşyası; ev işleri; ev halkı; soy, aile; firma,
işyeri * adj inv ev yapımı; birinci sınıf, üstün à la maison kendi
evinde garder la maison evden çıkmamak maison close
genelev maison darrêt cezaevi maison de campagne yazlık
maison n.f. ev maison de correction ıslahevi maison d
/mezoñ / nm ev; ev eşyası; ev işleri; ev halkı; soy, aile; firma,
işyeri * adj inv ev yapımı; birinci sınıf, üstün à la maison kendi
evinde garder la maison evden çıkmamak maison close
genelev maison darrêt cezaevi maison de campagne yazlık
maison n.f. ev maison de correction ıslahevi maison d
/mezoñ / nm ev; ev eşyası; ev işleri; ev halkı; soy, aile; firma,
işyeri * adj inv ev yapımı; birinci sınıf, üstün à la maison kendi
evinde garder la maison evden çıkmamak maison close
genelev maison darrêt cezaevi maison de campagne yazlık
maison n.f. ev maison de correction ıslahevi maison d
, esse/metr(õ), tres / nmf efendi; öğretmen, hoca * nm usta;
üstat * nf metres * adj başlıca, temel être maître de -e
egemen olmak maître auxiliaire geçici öğretmen maître
chanteur şantajcı maître chapelle koro yönetmeni, korobaşı
maître n.m. maître darmes eskrim ustası maître décole erke
maître d'hàtel n.m. usta işi être maître de,
maîtresse n.f. aftos, zamkinos, zamazingo, metres,
/metriz / nf yetenek; yetki; kendini tutma, soğukkanlılık;
maîtrise n.f. öğretmenlik; ustalar maîtrise de soi kendini tutma maîtrise,
/majorite / nf erginlik, rüşt; çoğunluk en majorité çoğunlukla
majorité n.f. majorité,
/mal / adv kötü, fena; uygunsuz de mal en pis gittikçe daha
kötüye être au plus mal çok ağır hasta olmak être mal avec ile
arası açık olmak mal à propos yersiz, zamansız pas mal fena
değil; hayli, epeyce (pl maux) /mal (mo) / nm kötülük; ağrı,
mal adv. acı; hastalık, sayrılık; sık
/mal / adv kötü, fena; uygunsuz de mal en pis gittikçe daha
kötüye être au plus mal çok ağır hasta olmak être mal avec ile
arası açık olmak mal à propos yersiz, zamansız pas mal fena
adv. ou değil; hayli, epeyce (pl maux) /mal (mo) / nm kötülük; ağrı,
mal n.m. acı; hastalık, sayrılık; sık
/mal / adv kötü, fena; uygunsuz de mal en pis gittikçe daha
kötüye être au plus mal çok ağır hasta olmak être mal avec ile
arası açık olmak mal à propos yersiz, zamansız pas mal fena
n.m. et değil; hayli, epeyce (pl maux) /mal (mo) / nm kötülük; ağrı,
mal adv. acı; hastalık, sayrılık; sık
/malad / adj sayrı, hasta; hastalıklı; bozuk * nmf hasta tomber
malade hastalanmak, hasta düşmek malade mental akıl
malade adj. hastası grand malade ağır hasta malade,
/malad / adj sayrı, hasta; hastalıklı; bozuk * nmf hasta tomber
malade hastalanmak, hasta düşmek malade mental akıl
malade adj. et n. hastası grand malade ağır hasta malade,

175
/malad / adj sayrı, hasta; hastalıklı; bozuk * nmf hasta tomber
malade hastalanmak, hasta düşmek malade mental akıl
malade adj. et n. hastası grand malade ağır hasta malade,
/maladi / nf sayrılık, hastalık; mec. bozulma, bozulmuşluk
faire une maladie hastalık geçirmek maladie de peau cilt
hastalığı maladie infantile çocuk hastalığı maladies
maladie n.f. vénériennes zührevi hastalıklar maladie,
/maladi / nf sayrılık, hastalık; mec. bozulma, bozulmuşluk
faire une maladie hastalık geçirmek maladie de peau cilt
hastalığı maladie infantile çocuk hastalığı maladies
maladie n.f. vénériennes zührevi hastalıklar maladie,
/maladi / nf sayrılık, hastalık; mec. bozulma, bozulmuşluk
faire une maladie hastalık geçirmek maladie de peau cilt
hastalığı maladie infantile çocuk hastalığı maladies
maladie n.f. vénériennes zührevi hastalıklar maladie,
maladroit e , e/maladrua, uat / adj beceriksiz, sakar maladroit,
malentendant e işitme engelli,
malentendu n.m. anlaşmazlık,
/malör / nm mutsuzluk, bedbahtlık; felaket, talihsizlik jouer de
malheur talihi ters gitmek, talihsiz olmak par malheur yazık ki
malheur n.m. porter malheur uğursuzluk getirmek malheur,
/malör / nm mutsuzluk, bedbahtlık; felaket, talihsizlik jouer de
malheur talihi ters gitmek, talihsiz olmak par malheur yazık ki
malheur n.m. porter malheur uğursuzluk getirmek malheur,
, euse/malörö, öz / adj uğursuz; mutsuz, bahtsız; acınacak,
zavallı * nmf yoksul, fakir avoir la main malheureuse
beceriksiz olmak; eli uğursuz olmak les malheureux nont
malheureux #AD? point de parents düşenin dostu olmaz malheureux,
, euse/malörö, öz / adj uğursuz; mutsuz, bahtsız; acınacak,
zavallı * nmf yoksul, fakir avoir la main malheureuse
beceriksiz olmak; eli uğursuz olmak les malheureux nont
malheureux adj. point de parents düşenin dostu olmaz malheureux,
, euse/malörö, öz / adj uğursuz; mutsuz, bahtsız; acınacak,
zavallı * nmf yoksul, fakir avoir la main malheureuse
beceriksiz olmak; eli uğursuz olmak les malheureux nont
malheureux adj. point de parents düşenin dostu olmaz malheureux,
/malonet / adj namussuz, düzenbaz; kaba, nezaketsiz,
malhonnête adj. terbiyesiz malhonnête,
/malonette / nf namussuzluk; kabalık, nezaketsizlik,
malhonnêteté n.f. terbiyesizlik malhonnêteté,
/malonette / nf namussuzluk; kabalık, nezaketsizlik,
malhonnêteté n.f. terbiyesizlik malhonnêteté,
, igne/maleñ, maliny(õ) / adj kötücül, kötü yürekli; uğursuz;
malin adj. habis; muzip; kon. kurnaz esprit malin şeytan, iblis malin,
malveillance n.f. /malveyañs / nf kötü yüreklilik, kötü niyetlilik malveillance,
malvoyant e az gören,
maman n.f. /mamañ / nf çoc. anne maman,
maman n.f. /mamañ / nf çoc. anne maman,
mamie n.f. /mami / nf büyükanne mamie,
/mañş / nf (giysi) kol, yen * nm sap, kulp; (kemangitar) sap;
manche n.f. kon. sakar, beceriksiz le Manche Manş manche à balai

176
süpürge sapı; kumanda kolu manche à air rüzgâr hortumu
manche,
/mañş / nf (giysi) kol, yen * nm sap, kulp; (kemangitar) sap;
kon. sakar, beceriksiz le Manche Manş manche à balai
süpürge sapı; kumanda kolu manche à air rüzgâr hortumu
manche n.f. manche,
/mañş / nf (giysi) kol, yen * nm sap, kulp; (kemangitar) sap;
kon. sakar, beceriksiz le Manche Manş manche à balai
süpürge sapı; kumanda kolu manche à air rüzgâr hortumu
manche n.m. manche,
/manej / nm at eğitimi; at eğitim yeri; atlıkarınca; mec. oyun,
manège n.m. dolap manège,
/mañje / v yemek; aşındırmak, kemirmek; harcamak,
tüketmek; yemek yemek manger des yeux yiyecek gibi
manger v. bakmak manger ses mots lafı gevelemek manger,
maniaque adj. /manyak / adj manyak * nmf meraklı, düşkün maniaque,
/manyer / nf tutum, tarz, usul; stil, üslup, biçem; tür, çeşit
manières nfpl davranış; numara, cilve adverbe de manière
tarz zarfı, tarz belirteci à la manière de gibi cest une manière
de parler sözün gelişi öyle dune manière générale genel
manière n.f. olarak dune manière ou dautre şu ya d
manifestant n. , e/manifestañ, añt / nmf gösterici manifestant,
manifestant e , e/manifestañ, añt / nmf gösterici manifestant,
/manifestasyoñ / nf meydana çıkma, belli olma, kendini
manifestation n.f. gösterme; gösteri manifestation,
/manifestasyoñ / nf meydana çıkma, belli olma, kendini
manifestation n.f. gösterme; gösteri manifestation,
/manifeste / v açığa vurmak, meydana çıkarmak, göstermek;
gösteri yapmak se manifester belli olmak, kendini açığa
manifester v. vurmak manifester,
/manifeste / v açığa vurmak, meydana çıkarmak, göstermek;
gösteri yapmak se manifester belli olmak, kendini açığa
manifester v. vurmak manifester,
manique n.f. ,
/mañke / v eksik olmak, bulunmamak, olmamak; gelmemek,
bulunmamak; başaramamak; kaçırmak, yetişememek;
tutturamamak, isabet ettirememek manquer à özlemek,
göresi gelmek; yardımdan kaçınmak; gereğini yapmamak,
yerine getirmemek manquer de -den yoksun olmak, eksik
manquer v. olmak manquer de faire az
/mañke / v eksik olmak, bulunmamak, olmamak; gelmemek,
bulunmamak; başaramamak; kaçırmak, yetişememek;
tutturamamak, isabet ettirememek manquer à özlemek,
göresi gelmek; yardımdan kaçınmak; gereğini yapmamak,
yerine getirmemek manquer de -den yoksun olmak, eksik
manquer v. olmak manquer de faire az
/mañto / nm manto, palto; davlumbaz sous le manteau gizlice
manteau n.m. manteau,
, le/manuel / adj elle yapılan, el işi * nm el kitabı, kılavuz kitap
manuel n.m. * nmf el işçisi manuel,
, le/manuel / adj elle yapılan, el işi * nm el kitabı, kılavuz kitap
manuel le * nmf el işçisi manuel,

177
maquillage n.m. /makiyaj / nm makyaj maquillage,
maquillage n.m. /makiyaj / nm makyaj maquillage,
/makiye / v makyaj yapmak; mec. değiştirmek, tahrif etmek se
maquiller se maquiller makyaj yapmak maquiller,
/makiye / v makyaj yapmak; mec. değiştirmek, tahrif etmek se
maquiller se maquiller makyaj yapmak maquiller,
/marasm(õ) / nm ruh çöküntüsü, depresyon; mec. (iş)
marasme n.m. durgunluk, işsizlik marasme,
marathon n.m. /maratoñ / nm maraton marathon,
/marbr(õ) / nm mermer; mermer heykel; bas. dizilen
marbre n.m. parçaların konduğu masa de marbre mec. duygusuz marbré,
, e/marşañ, añd / nmf alışverişçi, tüccar * adj ticari denrée
marchande harcıâlem mal marchand de journaux gazete
satıcısı marchand de nouveautés tuhafiyeci marchand des
quatro saisons seyyar satıcı marchand de poissons balıkçı,
marchand n.m. balık satıcısı marchand de légumes sebzeci, ze
, e/marşañ, añd / nmf alışverişçi, tüccar * adj ticari denrée
marchande harcıâlem mal marchand de journaux gazete
satıcısı marchand de nouveautés tuhafiyeci marchand des
quatro saisons seyyar satıcı marchand de poissons balıkçı,
marchand e balık satıcısı marchand de légumes sebzeci, ze
, e/marşañ, añd / nmf alışverişçi, tüccar * adj ticari denrée
marchande harcıâlem mal marchand de journaux gazete
satıcısı marchand de nouveautés tuhafiyeci marchand des
quatro saisons seyyar satıcı marchand de poissons balıkçı,
marchand n. balık satıcısı marchand de légumes sebzeci, ze
/manşañde / v pazarlık etmek; mec. istemeyerek yapmak;
marchander v. duraksamak marchander,
/marş(õ) / nf basamak; yürüyüş; marş; ilerleyiş, gelişme en
marche araç çalışırken marche arrière geri vites marche
funèbre cenaze marşı mettre en marche çalıştırmak, işletmek
marche n.f. se mettre en marche çalışmak, işlemeye başlamak marché,
/marş(õ) / nf basamak; yürüyüş; marş; ilerleyiş, gelişme en
marche araç çalışırken marche arrière geri vites marche
funèbre cenaze marşı mettre en marche çalıştırmak, işletmek
marché n.m. se mettre en marche çalışmak, işlemeye başlamak marché,
/marş(õ) / nf basamak; yürüyüş; marş; ilerleyiş, gelişme en
marche araç çalışırken marche arrière geri vites marche
funèbre cenaze marşı mettre en marche çalıştırmak, işletmek
marche n.f. se mettre en marche çalışmak, işlemeye başlamak marché,
/marş(õ) / nf basamak; yürüyüş; marş; ilerleyiş, gelişme en
marche araç çalışırken marche arrière geri vites marche
funèbre cenaze marşı mettre en marche çalıştırmak, işletmek
marché n.m. se mettre en marche çalışmak, işlemeye başlamak marché,
/marş(õ) / nf basamak; yürüyüş; marş; ilerleyiş, gelişme en
marche araç çalışırken marche arrière geri vites marche
funèbre cenaze marşı mettre en marche çalıştırmak, işletmek
marche n.f. se mettre en marche çalışmak, işlemeye başlamak marché,
/marş(õ) / nf basamak; yürüyüş; marş; ilerleyiş, gelişme en
marche araç çalışırken marche arrière geri vites marche
funèbre cenaze marşı mettre en marche çalıştırmak, işletmek
marché n.m. se mettre en marche çalışmak, işlemeye başlamak marché,

178
/marşe / v yürümek, ilerlemek; mec. işlemek; (zaman)
geçmek faire marcher qn (birini) işletmek marcher sous qn
buyruğu altında olmak marcher sur çiğnemek, basmak
marcher v. marcher,
/marşe / v yürümek, ilerlemek; mec. işlemek; (zaman)
geçmek faire marcher qn (birini) işletmek marcher sous qn
buyruğu altında olmak marcher sur çiğnemek, basmak
marcher v. marcher,
/marşe / v yürümek, ilerlemek; mec. işlemek; (zaman)
geçmek faire marcher qn (birini) işletmek marcher sous qn
buyruğu altında olmak marcher sur çiğnemek, basmak
marcher v. marcher,
mardi n.m. /mardi / nm salı (günü) Mardi gras büyük perhiz arifesi mardi,
/mare / nf (denizde) kabarma-inme, gelgit; taze deniz balığı
arriver comme marée en carême tam zamanında gelmek
contre vent et marée her engeli aşarak marée descendante
marée n.f. (denizde) inme marée montante (denizde) kabarma marée,
marguerite n.f. /margõrit / nf papatya; değerli taş marguerite,
mari n.m. /mari / nm koca, erkek eş mari,
mari n.m. /mari / nm koca, erkek eş mari,
/maryaj / nm evlenme; evlilik; düğün mariage civil medeni
nikâh mariage religieux dini nikâh, kilise nikâhı un mariage
damour aşk evliliği un mariage de raison mantık evliliği
mariage n.m. mariage,
/maryaj / nm evlenme; evlilik; düğün mariage civil medeni
nikâh mariage religieux dini nikâh, kilise nikâhı un mariage
damour aşk evliliği un mariage de raison mantık evliliği
mariage n.m. mariage,
Marianne n.f. ,
, e/marye / adj evli+ * nmf evli çift, gelin, güvey les mairés
marié adj. gelin ve damat les jeunes mariés yeni evliler marié,
, e/marye / adj evli+ * nmf evli çift, gelin, güvey les mairés
marié e gelin ve damat les jeunes mariés yeni evliler marié,
/marye / v evlendirmek; mec. birleştirmek; uzlaştırmak se
marier se mairer (avec) (ile) evlenmek marier,
/marye / v evlendirmek; mec. birleştirmek; uzlaştırmak se
marier se mairer (avec) (ile) evlenmek marier,
/marine / v salamuraya yatırmak; salamurada beklemek
mariner v. mariner,
marné n.f. /marn(õ) / nf yerb. marn marne,
Maroc n.m. /marok / nm : le Maroc Fas Maroc,
/mark(õ) / nf im, bellilik, iz, işaret, nişan, marka; damga;
önemlilik, fors; çetele; mec. belirti de marque (mal) kaliteli,
seçkin marque de fabrique ticari marka produit de marque
marqué adj. markalı ürün marqué,
/marke / v işaret koymak; göstermek, belirtmek; damga
vurmak; belirtisi olmak; kendini göstermek, sivrilmek; sp. sayı
yapmak marquer le pas yerinde saymak marquer mal kötü iz
marquer v. bırakmak marquer un but sayı kazanmak marquer,
/marke / v işaret koymak; göstermek, belirtmek; damga
marquer v. vurmak; belirtisi olmak; kendini göstermek, sivrilmek; sp. sayı

179
yapmak marquer le pas yerinde saymak marquer mal kötü iz
bırakmak marquer un but sayı kazanmak marquer,
/marke / v işaret koymak; göstermek, belirtmek; damga
vurmak; belirtisi olmak; kendini göstermek, sivrilmek; sp. sayı
yapmak marquer le pas yerinde saymak marquer mal kötü iz
marquer v. bırakmak marquer un but sayı kazanmak marquer,
marre adv. /mar / adv : en avoir marre de -den bıkmak, gına gelmek,
/maroñ / nm kestane; kestanefişeği * adj kestanerengi marron
dInde atkestanesi marrons glacés kestaneşekeri , ne/maroñ,
on / adj : médecin marron şarlatan doktor avocat marron
sahtekâr avukat notaire marron sahtekâr noter esclave
marron n.m. marron kaçak köle marron,
/maroñ / nm kestane; kestanefişeği * adj kestanerengi marron
dInde atkestanesi marrons glacés kestaneşekeri , ne/maroñ,
on / adj : médecin marron şarlatan doktor avocat marron
sahtekâr avukat notaire marron sahtekâr noter esclave
marron n.m. marron kaçak köle marron,
mars n.m. /mars / nm Mars /mars / nm mart; gündüz kelebeği Mars,
Marseillaise n.f. fransız ulusal marşı,
, x/marto / nm çekiç; anat. çekiçkemiği marteau pneumatique
marteau n.m. pnömatik matkap marteau dune porte kapı tokmağı marteau,
massacre n.m /masakr(õ) / nm toptan öldürme, kırım, katliam massacre,
/masakre / v kılıçtan geçirmek; yok etmek, toptan öldürmek;
massacrer v. mec. berbat etmek, canına okumak massacrer,
, ive/masif, iv / adj som; ağır, dolu; tek parça, yekpare;
massif #AD? kitlesel; kalabalık massif,
master n.m. master, yüksek lisans,
/mat / nm (satrançta) mat être mat mat olmak , e/mat / adj
mat e donuk, mat; tıkız; boğuk (ses) mât,
/mat / nm (satrançta) mat être mat mat olmak , e/mat / adj
mat adj. donuk, mat; tıkız; boğuk (ses) mât,
/maç / nm maç, karşılaşma faire match null berabere kalmak
match n.m. match null beraberlik match,
/maç / nm maç, karşılaşma faire match null berabere kalmak
match n.m. match null beraberlik match,
/maç / nm maç, karşılaşma faire match null berabere kalmak
match n.m. match null beraberlik match,
matelas n.m. /matla / nm şilte matelas,
, x/materyo / nm gereç, malzeme matériaux de construction
matériau n.m. inşaat malzemeleri, yapı gereçleri matériau,
, le/materyel / adj özdeksel, maddi; mec. ağır; kaba * nm
gereç; demirbaş matériel de bureau büro malzemeleri
matériel dexploitation işletme makine ve teçhizatı matériel
roulant lokomotifvagon gibi hareketli demiryolu araçları
matériel n.m. matériel,
, le/materyel / adj özdeksel, maddi; mec. ağır; kaba * nm
gereç; demirbaş matériel de bureau büro malzemeleri
matériel dexploitation işletme makine ve teçhizatı matériel
roulant lokomotifvagon gibi hareketli demiryolu araçları
matériel n.m. matériel,

180
, le/maternel / adj anneyle ilgili; ana tarafından * nf anaokulu,
maternel adj. et n.f. çocuk yuvası langue maternelle anadili maternel,
, le/maternel / adj anneyle ilgili; ana tarafından * nf anaokulu,
maternel le çocuk yuvası langue maternelle anadili maternel,
/maternite / nf analık; doğumevi assurance maternité doğum
maternité n.f. sigortası maternité,
mathjématiquej
s n.f. ,
math[ématique]
s n.f. matematiği iyi math,
/matyer / nf özdek, madde, cisim; gereç, malzeme; mec.
konu; sebep matière première hammadde en matière de
matière n.f. konusunda matière,
/matyer / nf özdek, madde, cisim; gereç, malzeme; mec.
konu; sebep matière première hammadde en matière de
matière n.f. konusunda matière,
/matyer / nf özdek, madde, cisim; gereç, malzeme; mec.
konu; sebep matière première hammadde en matière de
matière n.f. konusunda matière,
/mateñ / nm sabah * adv sabahtan, erkenden au petit matin
gün doğmadan de bon matin erkenden les portes du matin
matin n.m. tanyeri un beau matin günün birinde matin,
/mateñ / nm sabah * adv sabahtan, erkenden au petit matin
gün doğmadan de bon matin erkenden les portes du matin
matin n.m. tanyeri un beau matin günün birinde matin,
, e, aux/matinal, o / adj sabah+; sabahleyin olan; erken
matinal e kalkan, erkenci matinal,
 /matine / nf sabah vakti; matine dormir la grasse matinée
matinée n.f. geç vakte kadar uyumak matinée,
maussade adj. /mosad / adj somurtkan; can sıkıcı, tatsız maussade,
, e/move, ez / adj kötü; zararlı, tehlikeli il fait mauvais hava
kötü le mauvais ange şeytan mauvais langue dedikoducu
mauvais sujet çapkın; yaramaz mauvaise tête dik kafalı mer
mauvaise fırtınalı deniz prendre en mauvaise part işi kötü
mauvais adj. tarafından almak sentir mauvais pis kokmak
, e/move, ez / adj kötü; zararlı, tehlikeli il fait mauvais hava
kötü le mauvais ange şeytan mauvais langue dedikoducu
mauvais sujet çapkın; yaramaz mauvaise tête dik kafalı mer
mauvaise fırtınalı deniz prendre en mauvaise part işi kötü
mauvais e tarafından almak sentir mauvais pis kokmak
, e/move, ez / adj kötü; zararlı, tehlikeli il fait mauvais hava
kötü le mauvais ange şeytan mauvais langue dedikoducu
mauvais sujet çapkın; yaramaz mauvaise tête dik kafalı mer
mauvaise fırtınalı deniz prendre en mauvaise part işi kötü
mauvais adj tarafından almak sentir mauvais pis kokmak
mauve adj. et n.f. /mov / nf ebegümeci * adj açık mor renkli mauve,
mayonnaise n.f. /mayonez / nf mayonez mayonnaise,
mayonnaise n.f. /mayonez / nf mayonez mayonnaise,
, ne/mekanisyen, yen / nmf makine tamircisi; makinist, çarkçı
ingénieur mécanicien makine mühendisi mécanicien auto oto
mécanicien n.m. tamircisi mécanicien,

181
, ne/mekanisyen, yen / nmf makine tamircisi; makinist, çarkçı
ingénieur mécanicien makine mühendisi mécanicien auto oto
mécanicien n.m. tamircisi mécanicien,
/mekanik / adj mekanik * nf mekanik; mekanizma; makine
mécanique adj. mécanique,
/mekanik / adj mekanik * nf mekanik; mekanizma; makine
mécanique n.f. mécanique,
/meşañste / nf kötülük, kötü yüreklilik, zalimlik; kötü söz
méchanceté n.f. méchanceté,
/meşañste / nf kötülük, kötü yüreklilik, zalimlik; kötü söz
méchanceté n.f. méchanceté,
/meşañste / nf kötülük, kötü yüreklilik, zalimlik; kötü söz
méchanceté n.f. méchanceté,
, e/meşañ, añt / adj kötü (kimse); dokunaklı, iğneli; değersiz,
méchant adj. aşağılık faire le méchant öfkelenmek, hırçınlaşmak méchant,
, e/meşañ, añt / adj kötü (kimse); dokunaklı, iğneli; değersiz,
méchant adj. aşağılık faire le méchant öfkelenmek, hırçınlaşmak méchant,
/meş / nf fitil; kükürtlü bez; küçük saç örgüsü, lüle, meç; burgu
ucu être de mèche avec qn suçortağı olmak vendre la mèche
mèche n.f. gizli bir işi ele vermek mèche,
, e/mekoñtañ, añt / adj+nmf memnun olmayan, hoşnutsuz,
mécontent e kırgın mécontent,
mécontentemen
t n.m. /mekoñtañtmañ / nm hoşnutsuzluk, kırgınlık mécontentement,
médaille n.f. /meday / nf madalya médaille,
/medseñ / nm hekim, doktor médecin du bord gemi doktoru
médecin genéraliste pratisyen doktor médecin légiste adli
médecin n.m. tabip medecin traitant aile doktoru médecin,
/medseñ / nm hekim, doktor médecin du bord gemi doktoru
médecin genéraliste pratisyen doktor médecin légiste adli
médecin n.m. tabip medecin traitant aile doktoru médecin,
/medseñ / nm hekim, doktor médecin du bord gemi doktoru
médecin genéraliste pratisyen doktor médecin légiste adli
médecin n.m. tabip medecin traitant aile doktoru médecin,
/medsin / nf hekimlik, doktorluk; tıp avaler la médecine
kararını vermek médecine générale genel tıp médecine
infantile çocuk doktorluğu, pediatri médecine légale adli tıp
médecine préventive koruyucu hekimlik médecines parallèles
médecine n.f. alternatif tıp médecine,
média n.m. medya, iletişim ortamı, iletişim araçları,
média n.m. medya, iletişim ortamı, iletişim araçları,
média n.m. medya, iletişim ortamı, iletişim araçları,
médiatique adj /medyatik / adj medyatik médiatique,
médical e , e, aux/medikal, o / adj tıbbi médical,
médical adj. , e, aux/medikal, o / adj tıbbi médical,
médicament n.m. /medikamañ / nm ilaç médicament,
médicament n.m. /medikamañ / nm ilaç médicament,
médicament n.m. /medikamañ / nm ilaç médicament,
médiéval e , e, aux/medyeval, o / adj ortaçağla ilgili médiéval,

182
médiocre adj. /medyokr(õ) / adj orta, orta değerde médiocre,
/mediterane / nf : la (mer) Méditerranée Akdeniz
Méditerranée n.f. Méditerranée,
méditerranéen ne , ne/mediteraneeñ, en / adj Akdeniz ile ilgili méditerranéen,
médusé adj. /medüz / nf hayb. denizanası méduse,
meeting n.m. /miting / nm miting meeting,
, e/meyör / adj daha iyi; en iyi la meilleure en iyi le meilleur en
iyi le meilleur des deux ikisinden en iyisi de meilleure heure
meilleur e daha erken meilleur marché daha ucuz meilleur,
/melañkoli / nf karasevda, melankoli; iç kapanıklığı
mélancolie n.f, mélancolie,
/melañkolik / adj karasevda+; hüzünlü, melankolik; iç karartıcı
mélancolique adj. mélancolique,
/melañj / nm karıştırma, harman; karışım; melezlik sans
mélangé e mélange tam, kusursuz; katıksız mélange,
/mele / nf göğüs göğüse savaş; kavga; ağız dalaşı; çatışma
mêlée n.f. mêlée,
mélomane n. /meloman / nmf müzik düşkünü mélomane,
/mõloñ / nm kavun; melon şapka melon deau karpuz melon
melon n.m. de mer denizkestanesi melon,
/mañbr(õ) / nm kol veya bacak; üye être membre de üyesi
olmak membre viril erkeklik organı membres inférieurs
membre n.m. bacaklar membres supérieurs kollar membre,
/mañbr(õ) / nm kol veya bacak; üye être membre de üyesi
olmak membre viril erkeklik organı membres inférieurs
membre n.m. bacaklar membres supérieurs kollar membre,
/memuar / nf bellek, hafıza; anı, hatıra; dilekçe; bildiri;
inceleme yazısı de mémoire zihinden navoir aucune mémoire
kötü bir hafızaya sahip olmak avoir de la mémoire iyi bir
mémoire n.f. hafızaya sahip olmak mémoire,
/memuar / nf bellek, hafıza; anı, hatıra; dilekçe; bildiri;
inceleme yazısı de mémoire zihinden navoir aucune mémoire
kötü bir hafızaya sahip olmak avoir de la mémoire iyi bir
mémoire n.m. hafızaya sahip olmak mémoire,
/memuar / nf bellek, hafıza; anı, hatıra; dilekçe; bildiri;
inceleme yazısı de mémoire zihinden navoir aucune mémoire
kötü bir hafızaya sahip olmak avoir de la mémoire iyi bir
mémoire n.f. hafızaya sahip olmak mémoire,
/memuar / nf bellek, hafıza; anı, hatıra; dilekçe; bildiri;
inceleme yazısı de mémoire zihinden navoir aucune mémoire
kötü bir hafızaya sahip olmak avoir de la mémoire iyi bir
mémoire n.m. hafızaya sahip olmak mémoire,
menacer v. /mõnase / v korkutmak, tehdit etmek menacer,
/menaj / nm ev idaresi; ev işleri; ev eşyası; aile, karı koca de
ménage evde yapılmış faire bon ménage uyuşmak, iyi
geçinmek faire le ménage ev işi yapmak femme de ménage
gündelikçi kadın pain de ménage ev ekmeği se mettre en
ménage n.m. ménage evlenmek ménage,
/menaj / nm ev idaresi; ev işleri; ev eşyası; aile, karı koca de
ménage evde yapılmış faire bon ménage uyuşmak, iyi
ménage n.m. geçinmek faire le ménage ev işi yapmak femme de ménage

183
gündelikçi kadın pain de ménage ev ekmeği se mettre en
ménage evlenmek ménage,
/menaje / v tutumlu olmak; kolaylaştırmak; (bir şeye) yer
ayırmak; iyi kullanmak; gözetmek, kollamak ménager le
temps zamanı iyi kullanmak, vaktini boş geçirmemek
ménager ses expressions ölçülü konuşmak ménager ses
paroles az konuşmak se ménager kendine iyi bakmak ,
ménager #AD? ère/menaje, er
/menaje / v tutumlu olmak; kolaylaştırmak; (bir şeye) yer
ayırmak; iyi kullanmak; gözetmek, kollamak ménager le
temps zamanı iyi kullanmak, vaktini boş geçirmemek
ménager ses expressions ölçülü konuşmak ménager ses
paroles az konuşmak se ménager kendine iyi bakmak ,
ménager adj. ère/menaje, er
/mõne / v yol göstermek; götürmek; ulaştırmak; yönetmek;
sürmek, geçirmek mener qch à bonne fin iyi bir sonuca
vardırmak, başarıya ulaştırmak mener bien sa barque işini iyi
mener v. yürütmek mener,
/mõne / v yol göstermek; götürmek; ulaştırmak; yönetmek;
sürmek, geçirmek mener qch à bonne fin iyi bir sonuca
vardırmak, başarıya ulaştırmak mener bien sa barque işini iyi
mener v. yürütmek mener,
/mañsoñj / nm yalan dire mensonges yalan söylemek
mensonge n.m. mensonge,
/mañsoñj / nm yalan dire mensonges yalan söylemek
mensonge n.m. mensonge,
/mañsoñj / nm yalan dire mensonges yalan söylemek
mensonge n.m. mensonge,
mensualité n.f. /mañsüalite / nf aylık ödeme; aylık mensualité,
mensuel le , le/mañsüel / adj aylık, ayda bir * nmf aylıklı memur mensuel,
adj. et
mensuel n.m. , le/mañsüel / adj aylık, ayda bir * nmf aylıklı memur mensuel,
, e, aux/mañtal, o / adj zihinsel âge mental zekâ yaşı calcul
mental adj. mental zihin hesabı mental,
menteur adj. , euse/mañtör, öz / nmf yalancı menteur,
menteur n. , euse/mañtör, öz / nmf yalancı menteur,
menthe n.f. /mañt / nf nane menthe,
/mañsyoñ / nf anma; belirtme; mansiyon faire mention de -
mention n.f. den söz etmek, anmak mention,
/mañsyoñ / nf anma; belirtme; mansiyon faire mention de -
mention n.f. den söz etmek, anmak mention,
mentionner v. /mañsyone / v anmak; belirtmek mentionner,
mentir v. /mañtir / v yalan söylemek sans mentir yalansız mentir,
mentir v. /mañtir / v yalan söylemek sans mentir yalansız mentir,
mentir v. /mañtir / v yalan söylemek sans mentir yalansız mentir,
menton n.m. /mañton / nm çene menton,
, e/mõnü / adj ufak, ince, ufak tefek * nm yemek listesi * adv
ufak ufak menu bétail küçükbaş hayvan menue monnaie ufak
menu n.m. para, ufaklık menu peuple aşağı sınıf halk, fakir fukara menu,

184
, e/mõnü / adj ufak, ince, ufak tefek * nm yemek listesi * adv
ufak ufak menu bétail küçükbaş hayvan menue monnaie ufak
menu n.m. para, ufaklık menu peuple aşağı sınıf halk, fakir fukara menu,
, e/mõnü / adj ufak, ince, ufak tefek * nm yemek listesi * adv
ufak ufak menu bétail küçükbaş hayvan menue monnaie ufak
menu adj. para, ufaklık menu peuple aşağı sınıf halk, fakir fukara menu,
/mepri / nm hor görme, önemsememe, küçümseme au mépris
mépris n.m. de -i önemsemeksizin, saymaksızın mépris,
méprisant adj. , e/meprizañ, añt / adj hor görücü, küçümser méprisant,
/meprize / v hor görmek, önemsememek, küçümsemek
mépriser v. mépriser,
/mer / nf deniz; dalgalı deniz il y à de la mer deniz dalgalı
basse mer inik deniz en mer denizde homme de mer denizci,
gemici la mer à boire uzun ve güç iş, ömür törpüsü la mer
Adriatique Adriyatik Denizi la mer Baltique Baltık Denizi la
mer n.f. mer Caspienne Hazar Denizi la mer Égée Ege Den
/mer / nf deniz; dalgalı deniz il y à de la mer deniz dalgalı
basse mer inik deniz en mer denizde homme de mer denizci,
gemici la mer à boire uzun ve güç iş, ömür törpüsü la mer
Adriatique Adriyatik Denizi la mer Baltique Baltık Denizi la
mer n.f. mer Caspienne Hazar Denizi la mer Égée Ege Den
/mersi / nf acıma, merhamet; iyilik; teşekkür, şükür merci
beaucoup çok teşekkür ederim merci de için teşekkürler
demander merci aman dilemek être à la merci de qn kaderi
merci interj. birinin elinde olmak sans merci merhametsiz merci,
/merkrõdi / nm çarşamba mercredi des Cendres büyük
mercredi n.m. perhizin ilk günü mercredi,
/mer / nf ana, anne * adj ana+ langue mère ana dil lidée mère
ana fikir la mère des fidèles kilise mère célibataire bekâr anne
mère n.f. notre mère commune yeryüzü mère,
/mervey / nf harika à merveille mükemmel, çok güzel faire des
merveilles harikalar yaratmak promettre monts et merveilles
merveille n.f. olmayacak şeyler vaat etmek merveille,
, euse/merveyö, öz / adj şaşılacak, olağanüstü, harikulade
merveilleux adj. merveilleux,
, euse/merveyö, öz / adj şaşılacak, olağanüstü, harikulade
merveilleux #AD? merveilleux,
/mesaj / nm haber, mesaj, haber götürme; bildiri message
message n.m. derreur yanlış mesaj message publicitaire reklam message,
/mesaj / nm haber, mesaj, haber götürme; bildiri message
message n.m. derreur yanlış mesaj message publicitaire reklam message,
/mesaj / nm haber, mesaj, haber götürme; bildiri message
message n.m. derreur yanlış mesaj message publicitaire reklam message,
/mesajri / nf taşıma işleri; taşınan eşya messagerie
messagerie n.f. électronique elektronik ilan tahtası messagerie,
/mesajri / nf taşıma işleri; taşınan eşya messagerie
messagerie n.f. électronique elektronik ilan tahtası messagerie,
/mõzür / nf ölçü; vezin; önlem, tedbir; ılımlılık, itidal à mesure
gittikçe à mesure que ... diği ölçüde combler la mesure işi
sonuna kadar götürmek donner sa mesure elinden geleni
yapmak être en mesure de -cek durumda olmak mesure de
mesure n.f. surface alan ölçüsü mesure de superficie
/mõzür / nf ölçü; vezin; önlem, tedbir; ılımlılık, itidal à mesure
mesuré adj. gittikçe à mesure que ... diği ölçüde combler la mesure işi

185
sonuna kadar götürmek donner sa mesure elinden geleni
yapmak être en mesure de -cek durumda olmak mesure de
surface alan ölçüsü mesure de superficie
/mõzüre / v ölçmek; uygun düşürmek, ölçülü vermek;
düzenlemek, ayarlamak se mesurer ölçülmek se mesurer
mesurer v. avec qn ile boy ölçüşmek mesurer,
/mõzüre / v ölçmek; uygun düşürmek, ölçülü vermek;
düzenlemek, ayarlamak se mesurer ölçülmek se mesurer
mesurer v. avec qn ile boy ölçüşmek mesurer,
/mõzüre / v ölçmek; uygun düşürmek, ölçülü vermek;
düzenlemek, ayarlamak se mesurer ölçülmek se mesurer
mesurer v. avec qn ile boy ölçüşmek mesurer,
, aux/metal, o / nm maden, metal métal blanc yeni maden,
métal n.m. almangümüşü métal,
, aux/metal, o / nm maden, metal métal blanc yeni maden,
métal n.m. almangümüşü métal,
météo n.f. ,
météo n.f. ,
météo n.f. ,
météorologique adj. /meteorolojik / adj meteorolojik météorologique,
méthode n.f. /metod / nf yöntem, metot méthode,
méthodique adj. /metodik / adj yöntemli; düzenli, tertipli méthodique,
méticuleux adj. , euse/metikülö, öz / adj titiz, kılı kırk yaran méticuleux,
/metye / nm işçilik, zanaat; iş, meslek; dokuma tezgâhı être
du métier meslekten olmak, işin ustası olmak mettre une
métier n.m. chose sur le métier işe başlamak métier,
métis se , se/metis / adj+nmf kırma, melez; karışık métis,
/metraj / nm ölçüp hesaplama, metreleme; uzunluk cour
métrage kısa metrajlı film long métrage uzun metrajlı film
métrage n.m. métrage,
/metr(õ) / nm metre mètre carré metrekare mètre cube
mètre n.m. metreküp mètre,
métro n.m. /metro / nm metro métro,
métro n.m. /metro / nm metro métro,
métronome n.m. /metronom / nm müz. metronom métronome,
metteur en
scène n.m. sahneye koyucu, rejisör; yönetmen metteur en scène,
metteur [en
scène] n.m. sahneye koyucu, rejisör; yönetmen metteur en scène,
/metr(õ) / v koymak; yerleştirmek, oturtmak; takmak,
geçirmek; giymek; harcamak; (zaman) sürmek; varsaymak
mettre à même kolaylaştırmak mettre à sec kurutmak mettre
au fait haber vermek, aydınlatmak mettre de côté (saklamak
üzere) bir kenara koymak mettre en peine kaygılandırmak
mettre v. mettr
/metr(õ) / v koymak; yerleştirmek, oturtmak; takmak,
geçirmek; giymek; harcamak; (zaman) sürmek; varsaymak
mettre à même kolaylaştırmak mettre à sec kurutmak mettre
mettre se au fait haber vermek, aydınlatmak mettre de côté (saklamak

186
üzere) bir kenara koymak mettre en peine kaygılandırmak
mettr
/metr(õ) / v koymak; yerleştirmek, oturtmak; takmak,
geçirmek; giymek; harcamak; (zaman) sürmek; varsaymak
mettre à même kolaylaştırmak mettre à sec kurutmak mettre
au fait haber vermek, aydınlatmak mettre de côté (saklamak
üzere) bir kenara koymak mettre en peine kaygılandırmak
mettre se mettr
/möbl(õ) / adj (toprak) gevşek * nm mobilya biens meubles
meuble n.m. taşınır mallar meublé,
/möbl(õ) / adj (toprak) gevşek * nm mobilya biens meubles
meuble n.m. taşınır mallar meublé,
meurtre n.m. /mörtr(õ) / nm insan öldürme meurtre,
meurtre n.m. /mörtr(õ) / nm insan öldürme meurtre,
, ière/mörtriye, yer / adj öldürücü; mec. tehlikeli; yıkıcı * nmf
meurtrier #AD? katil meurtrier,
, ière/mörtriye, yer / adj öldürücü; mec. tehlikeli; yıkıcı * nmf
meurtrier n. katil meurtrier,
Meuse n.f. ,
, e/meksikeñ, en / adj Meksikalı , e/meksikeñ, en / nmf
mexicain adj. et n. Meksikalı Mexicain,
mi-long adj. uzun vadede à long term,
mi-long ue uzun vadede à long term,
/mitañ / nf sp. ara, haftaym à mi-temps yarımgün, parttaym
mi-temps n.f. mi-temps,
/mitañ / nf sp. ara, haftaym à mi-temps yarımgün, parttaym
mi-temps n.f. mi-temps,
miauler v. /myole / v miyavlamak miauler,
/midi / nm öğle; güney le Midi Güney ülkeleri; Fransanın
güneyi chercher midi à quatorze heures öküzün altında
midi n.m. buzağı aramak midi,
/midi / nm öğle; güney le Midi Güney ülkeleri; Fransanın
adv. et güneyi chercher midi à quatorze heures öküzün altında
midi n.m. buzağı aramak midi,
miel n.m. /myel / nm bal lune de miel balayı miel,
/myö / adj+adv daha iyi * nm en iyi, en iyisi aller mieux
düzelmek, iyileşmek au mieux olabildiği kadar iyi faire de son
mieux elinden geleni yapmak faute de mieux daha iyisi
olmadığına göre aimer mieux yeğlemek, tercih etmek le
mieux adv. mieux en iyisi mieux,
/myö / adj+adv daha iyi * nm en iyi, en iyisi aller mieux
düzelmek, iyileşmek au mieux olabildiği kadar iyi faire de son
mieux elinden geleni yapmak faute de mieux daha iyisi
olmadığına göre aimer mieux yeğlemek, tercih etmek le
mieux adv. mieux en iyisi mieux,
/myö / adj+adv daha iyi * nm en iyi, en iyisi aller mieux
düzelmek, iyileşmek au mieux olabildiği kadar iyi faire de son
mieux elinden geleni yapmak faute de mieux daha iyisi
adv. et olmadığına göre aimer mieux yeğlemek, tercih etmek le
mieux n.m. mieux en iyisi mieux,
mignon ne , ne/minyoñ, on / adj minyon, zarif, çıtı pıtı mignon,

187
/mijote / v hafif ateşte pişirmek; mec. uzun zamanda
hazırlamak; hafif hafif kaynamak; mec. yavaş yavaş
mijoter v. hazırlanmak mijoter,
, x/milyö / nm orta; ara; çevre, ortam; ikisinin ortası au milieu
de ortasında au beau milieu tam ortasında en plein milieu de
milieu n.m. tam ortasında milieu de terrain sp. orta saha milieu,
, x/milyö / nm orta; ara; çevre, ortam; ikisinin ortası au milieu
de ortasında au beau milieu tam ortasında en plein milieu de
milieu n m. tam ortasında milieu de terrain sp. orta saha milieu,
militant e , e/militañ, añt / adj+nmf savaşçı, mücadeleci; militan militant,
/mil / adj+nm inv bin deux mille iki bin /mil / nm inv mil mille
mille adj. num. marin deniz mili mille,
millefeuille n.m. civanperçemi,
millénaire n.m. /milener / adj binlik, bin yıllık * nm bin yıl millénaire,
milliardaire adj. et n. /milyarder / nmf milyarder milliardaire,
millionnaire adj. et n. /milyoner / nmf milyoner millionnaire,
/meñs / adj ince; narin; değeri az, önemsiz * excl vay canına!,
mince adj. hay Allah! mince,
/meñs / adj ince; narin; değeri az, önemsiz * excl vay canına!,
mince adj. hay Allah! mince,
/meñs / adj ince; narin; değeri az, önemsiz * excl vay canına!,
mince adj. hay Allah! mince,
mincir v. ,
/min / nf yüzün havası; görünüş, çehre, beniz; maden ocağı;
mayın faire des mines kırıtmak, cilve yapmak faire la mine
surat asmak faire mine de gibi görünmek faire bonne mine iyi
karşılamak faire mauvaise grise mine soğuk karşılamak, surat
mine n.f. asmak mine,
/mineral / nm mineral , e, aux/mineral, o / adj mineral;
minéral adj. inorganik minéral,
/mineral / nm mineral , e, aux/mineral, o / adj mineral;
minéral e inorganik minéral,
mini-jupe n.f. /minijüp / nf mini etek mini-jupe,
/minister / nm hükümet; görev; aracılık; bakanlık; bakanlar
kurulu ministère de parole vaizlik ministère public savcılık
ministère n.m. ministère,
/ministr(õ) / nm bakan; Protestan papazı; mec. araç, alet
ministre n. premier ministre başbakan ministre,
/ministr(õ) / nm bakan; Protestan papazı; mec. araç, alet
ministre n. premier ministre başbakan ministre,
minitel n.m. ,
minuit n.m. /minui / nm gece yarısı minuit,
/minüskül / adj ufacık, minicik, minik * nf minüskül lettre
minuscule adj. minuscule küçük harf minuscule,
/minüskül / adj ufacık, minicik, minik * nf minüskül lettre
minuscule adj. minuscule küçük harf minuscule,
/minüt / nf dakika; asıl nüsha; karalama, müsvedde * excl
biraz bekleyiniz!, bir dakika! à la minute dakikasında, hemen
minute n.f. minute,

188
, euse/minüsyö, öz / adj titiz, ince eleyip sık dokuyan
minutieux adj. minutieux,
/miruar / nm ayna ceufs au miroir sahanda pişmiş yumurta
miroir n.m. miroir concave çukur ayna miroir,
/miruar / nm ayna ceufs au miroir sahanda pişmiş yumurta
miroir n.m. miroir concave çukur ayna miroir,
mise en scène n.f. sahneleme mise en scène,
mise [au point] n.f. odaklama,
mise [en jeu] n.f. kabul edilmek, geçmek mise,
mise [en plis] n.f. mizanpli,
mise [en scène] n.f. sahneleme mise en scène,
mission n.f. /misyoñ / nf özel görev; yetki mission,
mission n.f. /misyoñ / nf özel görev; yetki mission,
mixeur n.m. /miksör / nm mikser, karıştırıcı, çırpıcı mixeur,
adj. et /mobil / adj devingen, hareketli; akışkan; mec. değişken * nm
mobile n.m. devingen cisim; itici kuvvet, dürtü mobile,
adj. et /mobil / adj devingen, hareketli; akışkan; mec. değişken * nm
mobile n.m. devingen cisim; itici kuvvet, dürtü mobile,
adj. et /mobil / adj devingen, hareketli; akışkan; mec. değişken * nm
mobile n.m. devingen cisim; itici kuvvet, dürtü mobile,
, ière/mobilye, yer / adj döşeme+ , döşemelik * nm döşeme
eşyası, mobilya biens mobiliers taşınır mallar saisie mobiliere
eşya haczi vente mobiliere eşyanın icra tarafından satılması
mobilier n.m. mobilier,
mocassin n.m. /mokaseñ / nm mokasen mocassin,
moche* adj. /moş / adj çirkin, kötü moche,
/mod / nm şekil, tarz, yol; dilb. kip; müz. makam * nf moda,
tarz à la mode moda, modaya uygun mode demploi kullanış
mode n.m. tarzı mode de vie yaşam tarzı mode,
/mod / nm şekil, tarz, yol; dilb. kip; müz. makam * nf moda,
tarz à la mode moda, modaya uygun mode demploi kullanış
mode n.f. tarzı mode de vie yaşam tarzı mode,
/mod / nm şekil, tarz, yol; dilb. kip; müz. makam * nf moda,
tarz à la mode moda, modaya uygun mode demploi kullanış
mode n.f. tarzı mode de vie yaşam tarzı mode,
/mod / nm şekil, tarz, yol; dilb. kip; müz. makam * nf moda,
tarz à la mode moda, modaya uygun mode demploi kullanış
mode n.m. tarzı mode de vie yaşam tarzı mode,
mode d'emploi n.m. kullanma biçimi,
modèle n.m. /model / nm örnek; model * adj örnek modelé,
modèle n.m. /model / nm örnek; model * adj örnek modelé,
modèle n.m. /model / nm örnek; model * adj örnek modelé,
modem n m. /modem / nm modem modem,
modéré adj. , e/modere / adj+nmf ölçülü, ılımlı, orta modéré,
modéré e , e/modere / adj+nmf ölçülü, ılımlı, orta modéré,
/modern(õ) / adj modern, yeni, çağcıl * nm (sanatta) modern
moderne adj. üslup; modern mobilya moderne,

189
adj. et /modern(õ) / adj modern, yeni, çağcıl * nm (sanatta) modern
moderne n.m. üslup; modern mobilya moderne,
/modernize / v yenileştirmek, çağa uydurmak se moderniser
moderniser v yenileşmek, çağdaşlaşmak moderniser,
/modest(õ) / adj alçakgönüllü; ılımlı; utangaç; gösterişsiz,
modeste adj. şatafatsız modeste,
/modest(õ) / adj alçakgönüllü; ılımlı; utangaç; gösterişsiz,
modeste adj. şatafatsız modeste,
/modest(õ) / adj alçakgönüllü; ılımlı; utangaç; gösterişsiz,
modeste adj. şatafatsız modeste,
modestie n.f. /modesti / nf alçakgönüllülük; gösterişsizlik modestie,
modestie n.f. /modesti / nf alçakgönüllülük; gösterişsizlik modestie,
/modifye / v değişikliğe uğratmak; dilb. anlama değişiklik
modifier v. vermek se modifier değişmek modifier,
/modifye / v değişikliğe uğratmak; dilb. anlama değişiklik
modifier v. vermek se modifier değişmek modifier,
modulation [de
fréquence] n.f. frekans modülasyonu (FM),
moelleux adj. , euse/mualö, öz / adj ilikli, özlü; mec. yumuşak moelleux,
moelleux #AD? , euse/mualö, öz / adj ilikli, özlü; mec. yumuşak moelleux,
/mueñdr(õ) / adj daha küçük; daha az; daha seyrek; en küçük;
en az lela moindre en az, en küçük, en düşük les moindres en
moindre adj. az, en küçük, en düşük moindre,
/mueñ / adv daha az * prép eksi au moins hiç olmazsa, en
azından à moins de -medikçe, -madıkça à moins que -
medikçe, -madıkça, -mezse, -mazsa du moins hiç olmazsa,
en azından la moins en az le moins en az moins que -den
moins adv. daha az plus ou moins az çok moins,
/mueñ / adv daha az * prép eksi au moins hiç olmazsa, en
azından à moins de -medikçe, -madıkça à moins que -
medikçe, -madıkça, -mezse, -mazsa du moins hiç olmazsa,
en azından la moins en az le moins en az moins que -den
moins adv. daha az plus ou moins az çok moins,
/mueñ / adv daha az * prép eksi au moins hiç olmazsa, en
azından à moins de -medikçe, -madıkça à moins que -
medikçe, -madıkça, -mezse, -mazsa du moins hiç olmazsa,
en azından la moins en az le moins en az moins que -den
moins adv. daha az plus ou moins az çok moins,
mois n.m. /mua / nm ay; aylık (para) ce mois-ci bu ay mois,
mois n.m. /mua / nm ay; aylık (para) ce mois-ci bu ay mois,
/muatye / nf yarı, yarım à moitié yarı yarıya, yarısına kadar à
moitié chemin yarı yolda à moitié prix yarı fiyatına de moitié
yarısı derecesinde être de moitié avec qn ile yarı yarıya ortak
moitié n.f. olmak la moitié yarım moitié,
/muatye / nf yarı, yarım à moitié yarı yarıya, yarısına kadar à
moitié chemin yarı yolda à moitié prix yarı fiyatına de moitié
yarısı derecesinde être de moitié avec qn ile yarı yarıya ortak
moitié n.f. olmak la moitié yarım moitié,
/muatye / nf yarı, yarım à moitié yarı yarıya, yarısına kadar à
moitié n.f. moitié chemin yarı yolda à moitié prix yarı fiyatına de moitié

190
yarısı derecesinde être de moitié avec qn ile yarı yarıya ortak
olmak la moitié yarım moitié,
/mole / nm baldır ìuf mollet rafadan yumurta , te/mole, et / adj
mollet n.m. yumuşacık ceuf mollet rafadan yumurta mollet,
/momañ / nm an, esna; zaman; şimdiki zaman à tout moment
ara vermeden, durmadan au moment de esnasında au
moment de -diği esnada bon moment uygun zaman dans un
moment hemen şimdi du moment que mademki dun moment
à lautre az sonra, nerdeyse en ce moment şimdiki halde, şu
moment n.m. anda navoir pas un m
/moñd / nm evren; dünya; insanlar; toplum; dünya hayatı;
sosyete au bout du monde uzaklarda, dünyanın öbür ucunda
autre monde öbür dünya homme du monde sosyete adamı le
monde sosyete le petit monde halk sınıfı mettre au monde
monde n.m. doğurmak, dünyaya getirmek passer dans lautre monde ölme
/moñd / nm evren; dünya; insanlar; toplum; dünya hayatı;
sosyete au bout du monde uzaklarda, dünyanın öbür ucunda
autre monde öbür dünya homme du monde sosyete adamı le
monde sosyete le petit monde halk sınıfı mettre au monde
monde n.m. doğurmak, dünyaya getirmek passer dans lautre monde ölme
/moñd / nm evren; dünya; insanlar; toplum; dünya hayatı;
sosyete au bout du monde uzaklarda, dünyanın öbür ucunda
autre monde öbür dünya homme du monde sosyete adamı le
monde sosyete le petit monde halk sınıfı mettre au monde
monde n.m. doğurmak, dünyaya getirmek passer dans lautre monde ölme
mondial e , e, aux/moñdyall o / adj dünya+; dünya çapında mondial,
mondialisation n.f. /moñdyalmizasyoñ / nf globalleşme mondialisation,
, trice/monitör, tris / nmf sp. çalıştırıcı, antrenör; öğüt verici,
moniteur #AD? öğretici * nm monitör moniteur,
/mone / nf para, akçe, sikke; bozuk para battre monnaie para
basmak faire de la monnaie para bozdurmak fausse monnaie
kalp para la Monnaie Darphane menue monnaie bozuk para
monnaie fiduciaire itibari para monnaie en circulation
tedavüldeki para monnaie effective efektif monnaie métallique
monnaie n.f. madeni
/mone / nf para, akçe, sikke; bozuk para battre monnaie para
basmak faire de la monnaie para bozdurmak fausse monnaie
kalp para la Monnaie Darphane menue monnaie bozuk para
monnaie fiduciaire itibari para monnaie en circulation
tedavüldeki para monnaie effective efektif monnaie métallique
monnaie n.f. madeni
(pl messieurs) /mösyö / nm bay faire le monsieur büyüklük
monsieur n.m. taslamak monsieur,
(pl messieurs) /mösyö / nm bay faire le monsieur büyüklük
monsieur n.m. taslamak monsieur,
/moñtaj / nm yükseğe çıkarma; yükselme; kurma, çatma,
montage n m. montaj; (sinema) kurgu montage,
/moñtayn / nf dağ sırası grand comme une montagne dağ
montagne n.f. gibi, kocaman une montagne de bir yığın montagne,
/moñtayn / nf dağ sırası grand comme une montagne dağ
montagne n.f. gibi, kocaman une montagne de bir yığın montagne,
, e/moñtañ, añt / nm dik kısım, dikme; (hesapta) toplam;
montant n.m. keskin koku * adj yükselen; yokuşlu montant,

191
, e/moñtañ, añt / nm dik kısım, dikme; (hesapta) toplam;
montant n.m. keskin koku * adj yükselen; yokuşlu montant,
, e/moñtañ, añt / nm dik kısım, dikme; (hesapta) toplam;
montant n.m. keskin koku * adj yükselen; yokuşlu montant,
/moñte / v (yukarı) çıkmak; yükselmek; kabarmak; binmek;
fiyatı artmak; çıkarmak; gerekli şeyleri sağlamak; kurmak,
döşemek; takmak; kızdırmak monter à bicyclette bisiklete
binmek monter à cheval ata binmek monter dans lavion
monter v. uçağa binmek monter dans le train trene binmek monter la
/moñte / v (yukarı) çıkmak; yükselmek; kabarmak; binmek;
fiyatı artmak; çıkarmak; gerekli şeyleri sağlamak; kurmak,
döşemek; takmak; kızdırmak monter à bicyclette bisiklete
binmek monter à cheval ata binmek monter dans lavion
monter v. uçağa binmek monter dans le train trene binmek monter la
/moñte / v (yukarı) çıkmak; yükselmek; kabarmak; binmek;
fiyatı artmak; çıkarmak; gerekli şeyleri sağlamak; kurmak,
döşemek; takmak; kızdırmak monter à bicyclette bisiklete
binmek monter à cheval ata binmek monter dans lavion
monter v. uçağa binmek monter dans le train trene binmek monter la
monteur n. , euse/moñtör, öz / nmf kurucu; montajcı, kurgucu monteur,
/moñtr(õ) / nf cep saati faire montre de göstermek montre de
montre n.f. plongée dalgıç saati montre,
/moñtr(õ) / nf cep saati faire montre de göstermek montre de
montre n.f. plongée dalgıç saati montre,
monument n.m. /monümañ / nm anıt, abide; türbe monument,
monument n.m. /monümañ / nm anıt, abide; türbe monument,
monument n.m. /monümañ / nm anıt, abide; türbe monument,
/moke / : se moquer de ile alay etmek; aldırmamak,
moquer se umursamamak, aldırış etmemek,
moquette n.f. /moket / nf duvardan duvara halı moquette,
moquette n.f. /moket / nf duvardan duvara halı moquette,
moquette n.f. /moket / nf duvardan duvara halı moquette,
, e, aux/moral, o / adj törel, ahlaki; tinsel, manevi * nm yürek
moral n.m. gücü, moral moral,
, x/morso / nm parça mâcher les morceaux à quelquun işini
morceau n.m. kolaylaştırmak morceau,
, x/morso / nm parça mâcher les morceaux à quelquun işini
morceau n.m. kolaylaştırmak morceau,
, x/morso / nm parça mâcher les morceaux à quelquun işini
morceau n.m. kolaylaştırmak morceau,
/mordr(õ) / v ısırmak; aşındırmak; yermek, çekiştirmek mordre
à anlamak, çakmak sen mordre les doigts pişman olmak
mordre v. mordre,
/mordr(õ) / v ısırmak; aşındırmak; yermek, çekiştirmek mordre
à anlamak, çakmak sen mordre les doigts pişman olmak
mordre v. mordre,
morne adj. /morn(õ) / adj üzgün, tasalı; donuk; kasvetli morne,
morose adj. /moroz / adj hırçın, titiz; somurtkan; ağlamaklı morose,
morosité n.f. ,

192
morsure n.f. /morsür / nf ısırma; ısırık morsure,
/mor / nf ölüm à la mort aşırı derecede à la vie et à la mort
ölünceye kadar être à la mort ölmek üzere olmak être
condamne à mort ölüm cezasına çarpılmak mort civile
yurttaşlık haklarından yoksunluk mort-auxrats sıçanotu peine
mort adj. de mort idam cezası , e/mor, mort(õ) / adj
/mor / nf ölüm à la mort aşırı derecede à la vie et à la mort
ölünceye kadar être à la mort ölmek üzere olmak être
condamne à mort ölüm cezasına çarpılmak mort civile
yurttaşlık haklarından yoksunluk mort-auxrats sıçanotu peine
mort n. ou adj. de mort idam cezası , e/mor, mort(õ) / adj
/mor / nf ölüm à la mort aşırı derecede à la vie et à la mort
ölünceye kadar être à la mort ölmek üzere olmak être
condamne à mort ölüm cezasına çarpılmak mort civile
yurttaşlık haklarından yoksunluk mort-auxrats sıçanotu peine
mort e de mort idam cezası , e/mor, mort(õ) / adj
/mor / nf ölüm à la mort aşırı derecede à la vie et à la mort
ölünceye kadar être à la mort ölmek üzere olmak être
condamne à mort ölüm cezasına çarpılmak mort civile
yurttaşlık haklarından yoksunluk mort-auxrats sıçanotu peine
mort n.f. de mort idam cezası , e/mor, mort(õ) / adj
mosaïque n.f. /mozaik / nf mozaik; mec. konuları çeşitli eser mosaïque,
mosquée n.f. /moske / nf cami mosquée,
/mo / nm söz, sözcük, kelime; laf au bas mot en aşağı, en
azından bon mot nükte entendre à demi-mot lep demeden
leblebiyi anlamak en un mot sözün kısası fin mot gizli anlam
grand mot tumturaklı söz gros mot kaba söz, sövgü mot à mot
mot n.m. kelimesi kelimesine mot de passe parola mot comp
/mo / nm söz, sözcük, kelime; laf au bas mot en aşağı, en
azından bon mot nükte entendre à demi-mot lep demeden
leblebiyi anlamak en un mot sözün kısası fin mot gizli anlam
grand mot tumturaklı söz gros mot kaba söz, sövgü mot à mot
mot n.m. kelimesi kelimesine mot de passe parola mot comp
mot [de passe] n.m. mek üzere olmak mot de passe,
/motör / nm motor à moteur motorlu moteur à deux temps iki
zamanlı motor moteur à explosion içten yanmalı motor
moteur à réaction tepkili motor , trice/motör, tris / adj harekete
geçiren, devindirici, muharrik à 4 roues motrices dört çekişli
moteur n.m. moteur,
/motör / nm motor à moteur motorlu moteur à deux temps iki
zamanlı motor moteur à explosion içten yanmalı motor
moteur à réaction tepkili motor , trice/motör, tris / adj harekete
geçiren, devindirici, muharrik à 4 roues motrices dört çekişli
moteur n.m. moteur,
motif n.m. /motif / nm güdü; sebep; (resimde) konu; motif motif,
moto n.f. /moto / nf motosiklet moto,
moto n.f. /moto / nf motosiklet moto,
mots croisés n.m. çapraz bulmaca mots croisés,
, molle/mu, mol / adj yumuşak; sıcak ve nemli; mec. gevşek,
cansız; zevke düşkün * nm yumuşak şey; zayıf yaratılışlı
mou molle adam donner du mou gevşetmek mou,

193
mou, molle adj. /mol / adj bkz. mou molle,
/muşe / v (burnunu) silmek, sümkürmek; fitilin ucunu kesmek
moucher se se moucher sümkürmek, burnunu silmek moucher,
/muşuar / nm mendil mouchoir en papier kâğıt mendil
mouchoir n.m. mouchoir,
moulant e ,
moule n.f. /mul / nm döküm kalıbı; midye moule,
moule n.m. /mul / nm döküm kalıbı; midye moule,
moule n.m. /mul / nm döküm kalıbı; midye moule,
/muleñ / nm değirmen; kon. motor moulin à café kahve
değirmeni moulin à paroles geveze, çalçene, lafebesi moulin
à eau su değirmeni moulin à poivre biber değirmeni moulin à
moulin n.m. prières dua çarkı moulin à vent yel değirmeni moulin,
/murir / v ölmek; sönmek; yok olmak à mourir son derecede
faire mourir qn à petit feu meraktan çatlatmak mourir de rire
katıla katıla gülmek mourir de sa belle mort eceliyle ölmek se
mourir v. mourir ölmek üzere olmak mourir,
/murir / v ölmek; sönmek; yok olmak à mourir son derecede
faire mourir qn à petit feu meraktan çatlatmak mourir de rire
katıla katıla gülmek mourir de sa belle mort eceliyle ölmek se
mourir v. mourir ölmek üzere olmak mourir,
moussant e , e/musañ, añt / adj köpüren, köpüklü moussant,
/mus / nf yosun; köpük; krema * nm gemi muçosu bain de
mousse köpük banyosu balle mousse kauçuk top mousse à
raser tıraş köpüğü mousse carbonique (yangın söndüren)
mousse n.f. köpük mousse de nylon naylon köpük mousse,
/mus / nf yosun; köpük; krema * nm gemi muçosu bain de
mousse köpük banyosu balle mousse kauçuk top mousse à
raser tıraş köpüğü mousse carbonique (yangın söndüren)
mousse n.f. köpük mousse de nylon naylon köpük mousse,
/mus / nf yosun; köpük; krema * nm gemi muçosu bain de
mousse köpük banyosu balle mousse kauçuk top mousse à
raser tıraş köpüğü mousse carbonique (yangın söndüren)
mousse n.f. köpük mousse de nylon naylon köpük mousse,
mousse au
chocolat n.f. ,
mousson n.f. /musoñ / nf muson mousson,
moustache n.f. /mustaş / nf bıyık moustaches nfpl hayvan bıyığı moustache,
moustache n.f. /mustaş / nf bıyık moustaches nfpl hayvan bıyığı moustache,
moustachu e , e/mustaşü / adj bıyıklı moustachu,
moustique n.m. /mustik / nm sivrisinek moustique,
moutarde n.f. /mutard(õ) / nf hardal moutarde,
mouton n.m. /mutoñ / nm koyun; koyun eti; mec. kuzu gibi adam mouton,
/muvmañ / nm devim, hareket; gidip gelme; mec. kaynaşma;
mec. geçici duygu; müz. tempo se donner du mouvement
mouvement n.m. yerinde duramamak mouvement,

194
/muvmañ / nm devim, hareket; gidip gelme; mec. kaynaşma;
mec. geçici duygu; müz. tempo se donner du mouvement
mouvement n.m. yerinde duramamak mouvement,
/muvmañ / nm devim, hareket; gidip gelme; mec. kaynaşma;
mec. geçici duygu; müz. tempo se donner du mouvement
mouvement n.m. yerinde duramamak mouvement,
/muayeñ / nm araç, vasıta; aracılık en avoir le moyen elinde
olmak, elinden gelmek au moyen de yardımıyla, vasıtasıyla
moyen de transport ulaşım araçları par ses propres moyens
adj. ou tek başına, yardım görmeden y a-t-il moyen de? -mek
moyen n.m. mümkün mü? , ne/muayeñ, en / adj orta; ortalama *
/muayeñ / nm araç, vasıta; aracılık en avoir le moyen elinde
olmak, elinden gelmek au moyen de yardımıyla, vasıtasıyla
moyen de transport ulaşım araçları par ses propres moyens
tek başına, yardım görmeden y a-t-il moyen de? -mek
moyen n.m. mümkün mü? , ne/muayeñ, en / adj orta; ortalama *
/muayeñ / nm araç, vasıta; aracılık en avoir le moyen elinde
olmak, elinden gelmek au moyen de yardımıyla, vasıtasıyla
moyen de transport ulaşım araçları par ses propres moyens
tek başına, yardım görmeden y a-t-il moyen de? -mek
moyen ne mümkün mü? , ne/muayeñ, en / adj orta; ortalama *
Moyen Âge n.m. ortaçağ Moyen Âge,
/muayen / nf orta, ortalama en moyenne ortalama olarak
moyenne n.f. moyenne,
/muayen / nf orta, ortalama en moyenne ortalama olarak
moyenne n.f. moyenne,
muesli n.m. ,
, te/müe, et / adj dilsiz; dili tutulmuş; sessiz; dilb. okunmaz *
nmf dilsiz à la muette söz söylemeden, işaretle, kaş gözle
muet adj. muet,
, te/müe, et / adj dilsiz; dili tutulmuş; sessiz; dilb. okunmaz *
nmf dilsiz à la muette söz söylemeden, işaretle, kaş gözle
muet adj. muet,
, te/müe, et / adj dilsiz; dili tutulmuş; sessiz; dilb. okunmaz *
nmf dilsiz à la muette söz söylemeden, işaretle, kaş gözle
muet te muet,
muguet n.m. /müge / nm inciçiçeği; hek. pamukçuk muguet,
multiculturalism
e n.m. çok kültürlülük,
multimédia n.m. multimedya, çoklu ortam,
multinational e , e, aux/mültinasyonal, o / adj+nf çokuluslu multinational,
/mültiplikasyoñ / nf çoğalma, artma; matm. çarpma
multiplication n.f. multiplication,
/mültipliye / v çoğaltmak, artırmak; matm. çarpmak; çoğalmak,
multiplier v. üremek se multiplier artmak, çoğalmak; üremek multiplier,
/mültitüd / nf çokluk, bolluk; sürü; halk yığını, kalabalık
multitude n.f. multitude,
, e, aux/münisipal, o / adj belediye+ conseil municipal
municipal adj. belediye meclisi garde municipal inzibat eri,
munster n.m. ,

195
/mür / nm duvar; bölme entre quatre murs dört duvar arasında
faire le mur kaçmak, savuşmak les murs ont des oreilles yerin
kulağı var mur du son ses duvarı sauter le mur savuşmak
mur n.m. mûr,
/mür / nm duvar; bölme entre quatre murs dört duvar arasında
faire le mur kaçmak, savuşmak les murs ont des oreilles yerin
kulağı var mur du son ses duvarı sauter le mur savuşmak
mûr adj. mûr,
/mür / nm duvar; bölme entre quatre murs dört duvar arasında
faire le mur kaçmak, savuşmak les murs ont des oreilles yerin
kulağı var mur du son ses duvarı sauter le mur savuşmak
mûr adj. mûr,
/mür / nm duvar; bölme entre quatre murs dört duvar arasında
faire le mur kaçmak, savuşmak les murs ont des oreilles yerin
kulağı var mur du son ses duvarı sauter le mur savuşmak
mur n.m. mûr,
/mür / nm duvar; bölme entre quatre murs dört duvar arasında
faire le mur kaçmak, savuşmak les murs ont des oreilles yerin
kulağı var mur du son ses duvarı sauter le mur savuşmak
mur n.m. mûr,
/mür / nm duvar; bölme entre quatre murs dört duvar arasında
faire le mur kaçmak, savuşmak les murs ont des oreilles yerin
kulağı var mur du son ses duvarı sauter le mur savuşmak
mûr e mûr,
mûrir v. /mürir / v olgunlaştırmak; olgunlaşmak mûrir,
muscat n.m. /müska / nm misket üzümü; misket şarabı muscat,
musclé adj. /müskl(õ) / nm kas, adale musclé,
muscle n.m. /müskl(õ) / nm kas, adale musclé,
muscle n.m. /müskl(õ) / nm kas, adale musclé,
muscler se /müskle / v kasları geliştirmek muscler,
musculation n.f. ,
musdé e ,
musée n.m. /müze / nm müze; sanat galerisi musée,
musée n.m. /müze / nm müze; sanat galerisi musée,
musée n.m. /müze / nm müze; sanat galerisi musée,
musical adj. , e, aux/müzikal, o / adj müzik+; müzikli musical,
musicien ne , ne/müzisyeñ, yen / nmf müzisyen musicien,
adj. et n
musicien m. , ne/müzisyeñ, yen / nmf müzisyen musicien,
musicien adj. et n. , ne/müzisyeñ, yen / nmf müzisyen musicien,
/müzik / nf müzik; bando, mızıka musique de chambre oda
musique n.f. müziği musique de fond fon müziği musique,
/müzik / nf müzik; bando, mızıka musique de chambre oda
musique n.f. müziği musique de fond fon müziği musique,
/müzik / nf müzik; bando, mızıka musique de chambre oda
musique n.f. müziği musique de fond fon müziği musique,
musulman e , e/müzülmañ, an / adj+nmf Müslüman musulman,

196
/naj / nf yüzme; kürek çekme à la nage yüzerek en nage ter
içinde, tere batmış être en nage ter içinde olmak, tere batmış
nage n.f. olmak se jeter à nage suya atlamak nage,
nager v. /naje / v yüzmek; kürek çekmek nager,
nager v. /naje / v yüzmek; kürek çekmek nager,
, euse/najör, öz / nmf yüzücü; kürekçi nageur de combat
nageur #AD? balıkadam nageur,
/nesañs / nf doğum, doğuş; çıkış yeri, kaynak; başlangıç
aveugle de naissance doğuştan kör de naissance doğuştan
donner naissance à doğurmak lieu de naissance doğum yeri
naissance n.f. la naissance du jour gün doğuşu, şafak naissance,
/nesañs / nf doğum, doğuş; çıkış yeri, kaynak; başlangıç
aveugle de naissance doğuştan kör de naissance doğuştan
donner naissance à doğurmak lieu de naissance doğum yeri
naissance n.f. la naissance du jour gün doğuşu, şafak naissance,
/nesañs / nf doğum, doğuş; çıkış yeri, kaynak; başlangıç
aveugle de naissance doğuştan kör de naissance doğuştan
donner naissance à doğurmak lieu de naissance doğum yeri
naissance n.f. la naissance du jour gün doğuşu, şafak naissance,
nappe n.f. /nap / nf sofra örtüsü; mec. geniş yüzey nappe,
nappe n.f. /nap / nf sofra örtüsü; mec. geniş yüzey nappe,
natation n.f. /natasyoñ / nf yüzme natation,
natation n.f. /natasyoñ / nf yüzme natation,
nation n.f. /nasyoñ / nf ulus nation,
, e, aux/nasyonal, o / adj ulusal, milli * nf karayolu route
national e nationale devlet karayolu national,
, e, aux/nasyonal, o / adj ulusal, milli * nf karayolu route
national adj. nationale devlet karayolu national,
nationalisation n.f. /nasyonalizasyoñ / nf devletleştirme nationalisation,
nationaliser v. /nasyonalize / v ulusallaştirmak, devletleştirmek nationaliser,
/nasyonalite / nf ulus topluluğu; uyrukluk, milliyet; yurttaşlık
nationalité n.f. nationalité,
/nasyonalite / nf ulus topluluğu; uyrukluk, milliyet; yurttaşlık
nationalité n.f. nationalité,
naturalisé^) adj. ,
/natür / nf doğa, tabiat; mizaç, huy; cins * adj sade, katıksız
nature morte natürmort payer en nature (para yerine) mal ile
nature n.f. ödemek nature,
/natür / nf doğa, tabiat; mizaç, huy; cins * adj sade, katıksız
nature morte natürmort payer en nature (para yerine) mal ile
nature n.f. ödemek nature,
/natür / nf doğa, tabiat; mizaç, huy; cins * adj sade, katıksız
nature morte natürmort payer en nature (para yerine) mal ile
nature n.f. ödemek nature,
, le/natürel / adj doğal, tabii; katıksız * nm doğal özellik; bir
yerin yerlisi enfant naturel evlilikdışı çocuk sciences naturelles
naturel le doğa bilimleri naturel,
, le/natürel / adj doğal, tabii; katıksız * nm doğal özellik; bir
yerin yerlisi enfant naturel evlilikdışı çocuk sciences naturelles
naturel adj. doğa bilimleri naturel,

197
nausée n.f. /noze / nf bulantı; mec. tiksinme, iğrenme nausée,
/notik / adj gemicilikle ilgili sports nautiques su sporları
nautique adj. nautique,
, n/n(õ) / : ne jamais asla, hiç ne pas değil ne plus artık ne
né adj. que ancak, sadece né,
, n/n(õ) / : ne jamais asla, hiç ne pas değil ne plus artık ne
né adj. que ancak, sadece né,
, e/neerlañde, ez / adj Hollandalı * nm Hollandaca ,
e/neerlañde, ez / nmf Hollandalı les Néerlandais Hollanda
néerlandais adj. et n. Néerlandais,
, ive/negatif, iv / adj olumsuz, negatif, menfi * nm fot. negatif
négatif #AD? négatif,
négligé e , e/neglije / nm özensizlik hali; kılıksızlık * adj kılıksız négligé,
, e/neglijañ, añt / adj özensiz, baştan savma; ihmalci,
négligent adj dikkatsiz négligent,
/negosyasyoñ / nf (işi) konuşma, müzakere, görüşme
négociation n.f. négociation,
/negosyasyoñ / nf (işi) konuşma, müzakere, görüşme
négociation n.f. négociation,
/negosye / v görüşmek, konuşmak; işi çözmek; devretmek,
négocier v. ciro etmek négocier un virage viraj almak négocier,
/nej / nf kar; ak saç être blanc comme neige kar gibi beyaz
neige n.f. olmak neige,
/nej / nf kar; ak saç être blanc comme neige kar gibi beyaz
neige n.f. olmak neige,
/nej / nf kar; ak saç être blanc comme neige kar gibi beyaz
neige n.f. olmak neige,
neiger v. /neje / v kar yağmak neiger,
neiger v. /neje / v kar yağmak neiger,
/ner / nm sinir; güç, canlılık avoir ses nerfs sinirli olmak
nerf n.m. donner sur les nerfs sinirlendirmek nerf,
/ner / nm sinir; güç, canlılık avoir ses nerfs sinirli olmak
nerf n.m. donner sur les nerfs sinirlendirmek nerf,
nerveux #AD? , euse/nervö, öz / adj sinir+; sinirli, asabi; canlı, diri nerveux,
nerveux adj. , euse/nervö, öz / adj sinir+; sinirli, asabi; canlı, diri nerveux,
adj. et
nerveux n.m. , euse/nervö, öz / adj sinir+; sinirli, asabi; canlı, diri nerveux,
nervosité n.f. /nervosite / nf sinirlilik nervosité,
, nette/net / adj temiz; lekesiz, duru; parlak; saydam; açık,
belirli * adv birdenbire, ansızın; dosdoğru mettre au net
net adj. temize çekmek net,
nettement adv. /netmañ / adv açıkça, açık açık nettement,
nettoyer v. /netuaye / v temizlemek; ayıklamak; boşaltmak nettoyer,
nettoyer v. /netuaye / v temizlemek; ayıklamak; boşaltmak nettoyer,
/nöf / adj dokuz; dokuzuncu * nm dokuz , neuve/nöf, növ / adj
kullanılmamış, yeni; toy, acemi * nm yeni olan şey à neuf yeni
neuf neuve gibi neuf,
/nöf / adj dokuz; dokuzuncu * nm dokuz , neuve/nöf, növ / adj
kullanılmamış, yeni; toy, acemi * nm yeni olan şey à neuf yeni
neuf adj. gibi neuf,

198
/nöf / adj dokuz; dokuzuncu * nm dokuz , neuve/nöf, növ / adj
kullanılmamış, yeni; toy, acemi * nm yeni olan şey à neuf yeni
neuf adj. gibi neuf,
neutre adj. /nötr(õ) / adj nötr, yansız, tarafsız neutre,
neveu n.m. , x/nõvö / nm (erkek) yeğen neveu,
neveu n.m. , x/nõvö / nm (erkek) yeğen neveu,
/ne / nm burun; koklama; yüz fourrer son nez dans qch işe
burnunu sokmak nez à nez yüz yüze pied de nez nanik rire
au nez de qn alay etmek saigner du nez burnu kanamak;
mec. yüreksiz olmak se casser le nez kapı yüzüne kapanmak,
nez n.m. başarısızlığa uğramak se piquer le nez imrenmek
/ne / nm burun; koklama; yüz fourrer son nez dans qch işe
burnunu sokmak nez à nez yüz yüze pied de nez nanik rire
au nez de qn alay etmek saigner du nez burnu kanamak;
mec. yüreksiz olmak se casser le nez kapı yüzüne kapanmak,
nez n.m. başarısızlığa uğramak se piquer le nez imrenmek
/ne / nm burun; koklama; yüz fourrer son nez dans qch işe
burnunu sokmak nez à nez yüz yüze pied de nez nanik rire
au nez de qn alay etmek saigner du nez burnu kanamak;
mec. yüreksiz olmak se casser le nez kapı yüzüne kapanmak,
nez n.m. başarısızlığa uğramak se piquer le nez imrenmek
nièce n.f. /nyes / nf (kız) yeğen nièce,
nièce n.f. /nyes / nf (kız) yeğen nièce,
nier v. /nye / v yadsımak, reddetmek, inkâr etmek nier,
, x/nivo / nm düzeç, tesviye aleti; düzey, seviye au niveau de
seviyesinde la niveau de la mer deniz seviyesi la niveau de
vie yaşam düzeyi, yaşam standardı niveau deau su seviyesi
niveau n.m. niveau,
, x/nivo / nm düzeç, tesviye aleti; düzey, seviye au niveau de
seviyesinde la niveau de la mer deniz seviyesi la niveau de
vie yaşam düzeyi, yaşam standardı niveau deau su seviyesi
niveau n.m. niveau,
/nos / nf düğün; düğün alayı faire la noce vur patlasın çal
noce n.f. oynasın eğlenmek noce,
/noel / nm Noel; Noel ilahisi; Noel armağanı arbre de Noël
Noel ağacı Bonhomme Noël Noel Baba le petit Noël Noel
Noël n.m. armağanı Père Noël Noel Baba noël,
/noel / nm Noel; Noel ilahisi; Noel armağanı arbre de Noël
Noel ağacı Bonhomme Noël Noel Baba le petit Noël Noel
Noël n.m. armağanı Père Noël Noel Baba noël,
/noel / nm Noel; Noel ilahisi; Noel armağanı arbre de Noël
Noel ağacı Bonhomme Noël Noel Baba le petit Noël Noel
Noël n.m. armağanı Père Noël Noel Baba noël,
, e/nuar / adj kara, siyah; karanlık; mec. kötü; kederli * nmf
zenci * nm siyah renk être noir sarhoş olmak froid noir
dondurucu soğuk marché noir karaborsa noir de fumée is
noir e noir,
, e/nuar / adj kara, siyah; karanlık; mec. kötü; kederli * nmf
zenci * nm siyah renk être noir sarhoş olmak froid noir
dondurucu soğuk marché noir karaborsa noir de fumée is
noir adj. noir,

199
, e/nuar / adj kara, siyah; karanlık; mec. kötü; kederli * nmf
zenci * nm siyah renk être noir sarhoş olmak froid noir
adj. ou dondurucu soğuk marché noir karaborsa noir de fumée is
noir n.m. noir,
noire n.f. kara kutu chambre noire,
noisette n.f. /nuazet / nf fındık noisette,
/noñ / nm ad, isim au nom de adına connaître qn de nom
ismen tanımak donner le nom de ... adını vermek nom
commercial ticari unvan nom commun cins ismi, tür adı nom
composé dilb. bileşik isim nom de famille soyadı nom de
nom n.m. jeune fille kızlık soyadı nom propre özel ad, özel isim nom de
/noñ / nm ad, isim au nom de adına connaître qn de nom
ismen tanımak donner le nom de ... adını vermek nom
commercial ticari unvan nom commun cins ismi, tür adı nom
composé dilb. bileşik isim nom de famille soyadı nom de
nom n.m. jeune fille kızlık soyadı nom propre özel ad, özel isim nom de
/noñbr(õ) / nm sayı, miktar au nombre de arasında dans
lenombre bu arada en nombre çok sayıda bon nombre birçok
nombre de birçok nombre impair tek sayı nombre pair çift sayı
nombre n.m. sans nombre sayısız nombre,
nombreux adj. , euse/noñbrö, öz / adj çok sayıda, kalabalık nombreux,
nombreux adj. , euse/noñbrö, öz / adj çok sayıda, kalabalık nombreux,
/nome / v adlandırmak; adını söylemek; atamak, tayin etmek
nommer v. se nommer adı ... olmak nommer,
/noñ / prép yok, hayır, değil moi non plus (olumsuz anlamda)
ben de non plus daha çok değil non-réussite başarısızlık non
non n.m. solvable çözülemez non alcoolisé alkolsüz non,
, e/noñşalaÅ , añt / adj gevşek, gayretsiz; kayıtsız
nonchalant adj. nonchalant,
norcir v. ,
nord n.m. /nor / nm kuzey perdre le nord pusulayı şaşırmak nord,
/nordik / adj Kuzey Avrupa ile ilgili /nordik / nmf Kuzey
nordique adj. Avrupalı Nordique,
, e, aux/normal, o / adj kurallı, normal, olağan * nf dikey çizgi;
normal e ortalama ecole normale öğretmen okulu normal,
Normandie n.f. /normañdi / nf : la Normandie Normandiya Normandie,
nostalgie n.f. /nostalji / nf yurt özlemi, yurtsama, nostalji nostalgie,
note n.f. /not / nf im, işaret; not; nota prendre note not almak note,
note n.f. /not / nf im, işaret; not; nota prendre note not almak note,
note n.f. /not / nf im, işaret; not; nota prendre note not almak note,
note [de
service] n.f. ,
/note / v işaret koymak; not etmek; not koymak; not vermek;
noter v. göz önünde tutmak, dikkate almak noter,
/note / v işaret koymak; not etmek; not koymak; not vermek;
noter v. göz önünde tutmak, dikkate almak noter,
/nurir / v beslemek; emzirmek; yetiştirmek nourrir au sein
nourrir v. emzirmek se nourrir beslenmek nourrir,

200
(nouvel), elle, x/nuvo, el / adj yeni * nmf yeni öğrenci; yeni işçi
* nm yeni şey * nf haber; öykü, hikâye à nouveau yeniden,
yeni baştan de nouveau yeniden, bir daha du nouveau yenilik
nouveaux mariés yeni evliler Nouvel An yılbaşı, yeni yıl
nouveau adj. nouveau,
nouvelle n.f. /nuvel / nf haber, havadis; öykü, hikâye nouvelle,
nouvelle n.f. /nuvel / nf haber, havadis; öykü, hikâye nouvelle,
nouvelle n.f. /nuvel / nf haber, havadis; öykü, hikâye nouvelle,
Nouvelle-
Zélande n.f. Yeni Zelanda,
novembre n.m. /novañbr(õ) / nm kasım ayı novembre,
/nuaye / v (suda) boğmak; su katmak * nm ceviz ağacı se
noyer se noyer (suda) boğulmak noyer,
, e/nü / adj çıplak * nm çıplak, nü à mains nues çıplak elle
nu adj. mettre à nu soymak se mettre nu soyunmak nu,
/nüaj / nm bulut être dans le nuages dalgın olmak, düş
nuage n.m. kurmak nuage de lait çok az süt nuage,
nuageux #AD? , euse/nuajö, öz / adj bulutlu; belirsiz nuageux,
nuance n.f. /nuañs / nf nüans, ayırtı nuancé,
/nükleer / adj çekirdekle ilgili * nm nükleer güç armement
nucléaire nükleer silahlanma charge nucléaire nükleer başlık
nucléaire adj. énergie nucléaire nükleer enerji nucléaire,
/nükleer / adj çekirdekle ilgili * nm nükleer güç armement
adj. et nucléaire nükleer silahlanma charge nucléaire nükleer başlık
nucléaire n.m. énergie nucléaire nükleer enerji nucléaire,
nuisible adj. /nuizibl(õ) / adj dokunur, zararlı nuisible,
/nui / nf gece la nuit des temps eski çağlar de nuit geceleyin
nuit blanche uykusuz gece nuit de noces gerdek gecesi nuit
nuit n.f. de Noël Noel arifesi nuit et jour gece gündüz, her zaman nuit,
/nui / nf gece la nuit des temps eski çağlar de nuit geceleyin
nuit blanche uykusuz gece nuit de noces gerdek gecesi nuit
nuit n.f. de Noël Noel arifesi nuit et jour gece gündüz, her zaman nuit,
/nui / nf gece la nuit des temps eski çağlar de nuit geceleyin
nuit blanche uykusuz gece nuit de noces gerdek gecesi nuit
nuit n.f. de Noël Noel arifesi nuit et jour gece gündüz, her zaman nuit,
, nulle/nül / adj hiç, hiçbir; değersiz; hükümsüz; sp. berabere *
nul adj. pron hiç kimse nulle part hiçbir yerde nul,
, nulle/nül / adj hiç, hiçbir; değersiz; hükümsüz; sp. berabere *
nul le pron hiç kimse nulle part hiçbir yerde nul,
numérique adj. /nümerik / adj sayısal numérique,
/nümero / nm sayı, numara; nüsha faire un numéro numara
numéro n.m. çevirmek numéro de téléphone telefon numarası numéro,
/nümero / nm sayı, numara; nüsha faire un numéro numara
numéro n.m. çevirmek numéro de téléphone telefon numarası numéro,
nuque n.f. /nük / nf ense nuque,
Nylon n.m. /niloñ / nm naylon nylon,
N° d’éditeur :
10160119 Mai
2009 - Marne n°090301
Imprimeurs 39 ,

201
nœud n.m. ,
oage n.f. ,
obèse adj. /obez / adj şişmanlık hastası; çok şişman obèse,
/objektif / nm amaç; hedef; fot. objektif, mercek , ive/objektif,
objectif n.m. iv / adj nesnel, tarafsız * nm amaç * nm fiz. objektif objectif,
/obje / nm nesne; şey; konu; amaç; cisim; dilb. nesne objets
trouvés bulunmuş eşya objets personnels kişisel eşyalar
objets de toilette tuvalet malzemeleri sans objet amaçsız
objet n.m. objet,
/obje / nm nesne; şey; konu; amaç; cisim; dilb. nesne objets
trouvés bulunmuş eşya objets personnels kişisel eşyalar
objets de toilette tuvalet malzemeleri sans objet amaçsız
objet n.m. objet,
/obje / nm nesne; şey; konu; amaç; cisim; dilb. nesne objets
trouvés bulunmuş eşya objets personnels kişisel eşyalar
objets de toilette tuvalet malzemeleri sans objet amaçsız
objet n.m. objet,
/obligatuar / adj zorunlu, mecburi; yükümlü; kaçınılmaz
obligatoire adj. obligatoire,
, e/opskür / adj karanlık; cansız, donuk; anlaşılmaz;
obscur adj. tanınmamış obscur,
obsèques n.f. /opsek / nfpl cenaze töreni obsèques,
/opserve / v uymak; gözetmek, riayet etmek; gözlemek;
gözetlemek; göz önüne almak sobserver dikkatli olmak;
observer v. birbirini gözetlemek observer,
obtenir v. /optõnir / v elde etmek, erişmek; sağlamak obtenir,
obtenir v. /optõnir / v elde etmek, erişmek; sağlamak obtenir,
obtenir v. /optõnir / v elde etmek, erişmek; sağlamak obtenir,
/okazyoñ / nf fırsat, vesile; etken, âmil; elden düşme mal;
kelepir (mal) à loccasion de dolayısıyla à loccasion durum
elverirse, fırsat düştüğünde à la première occasion ilk fırsatta
doccasion elden düşme, eski; ucuz, kelepir; beylik, harcıâlem
occasion n.f. manquer loccasion fırsatı kaç
/okazyoñ / nf fırsat, vesile; etken, âmil; elden düşme mal;
kelepir (mal) à loccasion de dolayısıyla à loccasion durum
elverirse, fırsat düştüğünde à la première occasion ilk fırsatta
doccasion elden düşme, eski; ucuz, kelepir; beylik, harcıâlem
occasion n.f. manquer loccasion fırsatı kaç
/okazyoñ / nf fırsat, vesile; etken, âmil; elden düşme mal;
kelepir (mal) à loccasion de dolayısıyla à loccasion durum
elverirse, fırsat düştüğünde à la première occasion ilk fırsatta
doccasion elden düşme, eski; ucuz, kelepir; beylik, harcıâlem
occasion n.f. manquer loccasion fırsatı kaç
Occident n.m. /oksidañ / nm batı occident,
occidental adj. , e, aux/oksidañtal, o / adj batı+; batılı+ * nmf batılı occidental,
occupation n.f. /oküpasyoñ / nf iş; uğraşma, meşgale; işgal occupation,
, e/oküpe / adj çalışan, meşgul; (yer) dolu, tutulmuş; işgal
occupé e edilmiş occupé,

202
/oküpe / v (yerzaman) tutmak; işgal etmek; ayırmak, ayırıp
vermek; çalıştırmak soccuper de kendini -e vermek, ile
occuper s' uğraşmak, ile meşgul olmak occuper,
/oküpe / v (yerzaman) tutmak; işgal etmek; ayırmak, ayırıp
vermek; çalıştırmak soccuper de kendini -e vermek, ile
occuper s' uğraşmak, ile meşgul olmak occuper,
/oseañ / nm coğ. okyanus locéan Indien Hint Okyanusu
Océan Atlantique Atlas Okyanusu Océan Pacifique Büyük
océan n.m. Okyanus, Pasifik Okyanusu océan,
Océanie n.f. /oseani / nf : lOcéanie Okyanusya Océanie,
océanique adj. /oseanik / adj okyanusla ilgili océanique,
octobre n.m. /oktobr(õ) / nm ekim (ayı) octobre,
octogonal adj. , e, aux/oktagonal, o / adj sekizgen biçimli octogonal,
octogone n.m. /oktogon / nm sekizgen octogone,
odeur n.f. /odör / nf koku bonne odeur hoş koku odeur,
odieux adj. , euse/odyö, öz / adj tiksinç, iğrenç odieux,
odieux #AD? , euse/odyö, öz / adj tiksinç, iğrenç odieux,
odorat n.m. /odora / nm biy. koklam, koklama duyusu odorat,
/ofr(õ) / nf öneri, teklif; sunu, arz loffre et la demande arz ve
offre n.f. talep, sunu ve istem offres demploi iş ilanları offre,
/ofrir / v önermek, teklif etmek; vermek, armağan etmek;
sunmak; göz önüne sermek, göstermek, arz etmek cest pour
offrir hediyelik soffrir ortaya çıkmak, meydana çıkmak,
offrir v. görülmek; kendini ileri sürmek offrir,
/ofrir / v önermek, teklif etmek; vermek, armağan etmek;
sunmak; göz önüne sermek, göstermek, arz etmek cest pour
offrir hediyelik soffrir ortaya çıkmak, meydana çıkmak,
offrir v. görülmek; kendini ileri sürmek offrir,
offusqué adj. ,
OGM n.m. GDO,
ogre n.m. /ogr(õ) / nm dev, dev anası ogre,
/ua / nf kaz contes de ma mère loie peri masalları oie cendrée
oie n.f. yabankazı oie,
/onyoñ / nm soğan; ayak nasırı; çok ince kumaş pelure
doignon soğan zarı ce ne sont pas tes oignons seni
oignon n.m. ilgilendirmez, sen kendi işine bak oignon,
/onyoñ / nm soğan; ayak nasırı; çok ince kumaş pelure
doignon soğan zarı ce ne sont pas tes oignons seni
oignon n.m. ilgilendirmez, sen kendi işine bak oignon,
oiseau n.m. /uazo / nm kuş oiseau de proie yırtıcı kuş oiseau,
oiseau n.m. /uazo / nm kuş oiseau de proie yırtıcı kuş oiseau,
olive n.f. /oliv / nf zeytin * adj inv zeytin yeşili olive,
olive n.f. /oliv / nf zeytin * adj inv zeytin yeşili olive,
olive n.f. /oliv / nf zeytin * adj inv zeytin yeşili olive,
olympique adj. /oleñpik / adj olimpiyatla ilgili, olimpik olympique,

203
/omlet / nf omlet omelette au fromage peynirli omlet omelette
omelette n.f. au jambon jambonlu omlet omelette,
/omlet / nf omlet omelette au fromage peynirli omlet omelette
omelette n.f. au jambon jambonlu omlet omelette,
oncle n.m. /oñkl(õ) / nm amca, dayı oncle,
oncle n.m. /oñkl(õ) / nm amca, dayı oncle,
, euse/oñktüö, öz / adj yağlı; kaygan; mec. yumuşak, gevşek
onctueux adj. onctueux,
/oñd(õ) / nf dalga onde de choc şok dalgası ondes courtes
kısa dalga ondes longues uzun dalga ondes moyennes orta
dalga ondes sonores ses dalgaları sur les ondes radyoda
onde n.f. voguer sur londe gemi ile gezmek ondé,
/oñgl(õ) / nm tırnak donner sur les ongles paylamak,
ongle n.m. cezalandırmak manger ses ongles tırnaklarını yemek onglé,
/oñgl(õ) / nm tırnak donner sur les ongles paylamak,
ongle n.m. cezalandırmak manger ses ongles tırnaklarını yemek onglé,
opaque adj. /opak / adj saydamsız, donuk opaque,
opéra n.m. Â /opera / nm opera opéra,
opéra n.m. Â /opera / nm opera opéra,
opéra n.m. Â /opera / nm opera opéra,
/operasyoñ / nf iş, işlem; hek. ameliyat; ask. harekât
opérations militaires askeri harekât opération de sauvetage
kurtarma operasyonu opération à cìur ouvert açık kalp
opération n.f. ameliyatı opération,
/operasyoñ / nf iş, işlem; hek. ameliyat; ask. harekât
opérations militaires askeri harekât opération de sauvetage
kurtarma operasyonu opération à cìur ouvert açık kalp
opération n.f. ameliyatı opération,
/operasyoñ / nf iş, işlem; hek. ameliyat; ask. harekât
opérations militaires askeri harekât opération de sauvetage
kurtarma operasyonu opération à cìur ouvert açık kalp
opération n.f. ameliyatı opération,
, le/operasyonel / adj harekâtla ilgili recherche opérationnel
opérationnel adj. yöneylem araştırması opérationnel,
/opere / v yapmak, meydana getirmek; hek. ameliyat etmek;
etki yapmak se faire opérer ameliyat olmak sopérer yapılmak,
opérer v. olmak opérer,
/opere / v yapmak, meydana getirmek; hek. ameliyat etmek;
etki yapmak se faire opérer ameliyat olmak sopérer yapılmak,
opérer v. olmak opérer,
/opere / v yapmak, meydana getirmek; hek. ameliyat etmek;
etki yapmak se faire opérer ameliyat olmak sopérer yapılmak,
opérer v. olmak opérer,
/opinyoñ / nf kanı; düşünce, oy lopinion (publique) kamuoyu
opinion n.f. opinion,
/opinyoñ / nf kanı; düşünce, oy lopinion (publique) kamuoyu
opinion n.f. opinion,
/opinyoñ / nf kanı; düşünce, oy lopinion (publique) kamuoyu
opinion n.f. opinion,
/opozisyoñ / nf karşılık tutma; karşıtlık, zıddiyet; muhalefet;
opposition n.f. engel, engelleme par opposition à -in tersine entrer en

204
opposition avec qn ile anlaşmazlığa düşmek être en
opposition avec ile çelişmek, ile çatışmak opposition,
optimiste adj. /optimist(õ) / adj+nmf iyimser optimiste,
/or / nm altın * conj öyle olunca; oysa dor altın en or altın,
altından lâge dor altın çağı lor noir petrol la poule aux ìufs dor
altın yumurtlayan tavuk parler dor güzel söylemek, iyi
or n.m. söylemek plaqué or altın kaplı or,
/or / nm altın * conj öyle olunca; oysa dor altın en or altın,
altından lâge dor altın çağı lor noir petrol la poule aux ìufs dor
altın yumurtlayan tavuk parler dor güzel söylemek, iyi
or n.m. söylemek plaqué or altın kaplı or,
/or / nm altın * conj öyle olunca; oysa dor altın en or altın,
altından lâge dor altın çağı lor noir petrol la poule aux ìufs dor
altın yumurtlayan tavuk parler dor güzel söylemek, iyi
or n.m. söylemek plaqué or altın kaplı or,
orage n.m. /oraj / nm bora, fırtına orage,
orage n.m. /oraj / nm bora, fırtına orage,
orageux #AD? , euse/orajö, öz / adj fırtınalı orageux,
, e, aux/oral, o / adj ağızla ilgili; sözlü * nm sözlü sınav par
oral n.m. voie orale hek. ağızdan, ağız yoluyla oral,
, e, aux/oral, o / adj ağızla ilgili; sözlü * nm sözlü sınav par
oral e voie orale hek. ağızdan, ağız yoluyla oral,
/oroñj / nf portakal * nm portakalrengi orange amère turunç
orange sanguine kan portakalı orange pressée taze sıkılmış
orange n.f. portakal suyu orangé,
/orkestr(õ) / nm orkestra; orkestra yeri; tiy. ön koltuk
orchestre n.m. orchestre,
/orkestr(õ) / nm orkestra; orkestra yeri; tiy. ön koltuk
orchestre n.m. orchestre,
/ordiner / adj olağan; alışılan; bayağı * nm her zamanki şey;
her zamanki yemek à lordinaire alışıldığı gibi, her zamanki
ordinaire adj. gibi dordinaire alışıldığı üzere, genellikle ordinaire,
/ordinatör / nm bilgisayar mettre sur ordinateur
bilgisayarlaştırmak ordinateur de bureau masaüstü bilgisayarı
ordinateur domestique ev bilgisayarı ordinateur personnel
kişisel bilgisayar ordinateur portatif dizüstü bilgisayarı, leptop
ordinateur n.m. ordinateur,
/ordinatör / nm bilgisayar mettre sur ordinateur
bilgisayarlaştırmak ordinateur de bureau masaüstü bilgisayarı
ordinateur domestique ev bilgisayarı ordinateur personnel
kişisel bilgisayar ordinateur portatif dizüstü bilgisayarı, leptop
ordinateur n.m. ordinateur,
/ordonañs / nf düzene koyma, düzenleme; yönetmelik; hek.
reçete; ask. emir eri officier dordonnance emir subayı
ordonnance n.f. ordonnance,
/ordonañs / nf düzene koyma, düzenleme; yönetmelik; hek.
reçete; ask. emir eri officier dordonnance emir subayı
ordonnance n.f. ordonnance,
ordonné adj. , e/ordone / adj düzenli, derli toplu, tertipli ordonné,
/ordr(õ) / nm sıra; düzen; emir, buyruk; yol, usul; sınıf; tarikat;
oda, birlik, meslek derneği; düzenlik; ödev; ciro jusquà nouvel
ordre n.m. ordre yeni bir emre kadar mettre en ordre düzen vermek,

205
düzene sokmak mot dordre parola ordre alphabétique alfabe
sırası ordre chronologique tarih sıras
ordre [du jour] n.m. gündem être à lordre du jour,
/ordüre / nf kir; pislik; süprüntü ordures nfpl çöp, süprüntü
ordure n.f. ordures ménagères ev çöpü ordure,
/ordüre / nf kir; pislik; süprüntü ordures nfpl çöp, süprüntü
ordure n.f. ordures ménagères ev çöpü ordure,
/orey / nf kulak; işitim; sap, kulp avoir de loreille iyi işitmek
avoir loreille basse süklüm püklüm olmak dresser loreille
kulak vermek, kulak asmak echauffer les oreilles kızdırmak
faire la sourde duymamazlıktan gelmek oreille de mer
oreille n.f. denizkulağı oreille interne içkulak oreille moyenne
/orey / nf kulak; işitim; sap, kulp avoir de loreille iyi işitmek
avoir loreille basse süklüm püklüm olmak dresser loreille
kulak vermek, kulak asmak echauffer les oreilles kızdırmak
faire la sourde duymamazlıktan gelmek oreille de mer
oreille n.f. denizkulağı oreille interne içkulak oreille moyenne
/orey / nf kulak; işitim; sap, kulp avoir de loreille iyi işitmek
avoir loreille basse süklüm püklüm olmak dresser loreille
kulak vermek, kulak asmak echauffer les oreilles kızdırmak
faire la sourde duymamazlıktan gelmek oreille de mer
oreille n.f. denizkulağı oreille interne içkulak oreille moyenne
oreiller n.m. /oreye / nm yastık oreiller,
oreiller n.m. /oreye / nm yastık oreiller,
/organ / nm anat. organ; ses; araç, vasıta; mekanizma; sözcü,
temsilci organe de sense duyu organı organe de goût tat
organe n.m. alma organı organe,
/organizasyoñ / nf örgüt; organizasyon; düzenlilik; hazırlama,
organisation n.f. düzenleme organisation,
organisé adj. , e/organize / adj örgütlenmiş; düzenli organisé,
organisée) adj. örgün eğitim,
/organize / v örgütlemek; düzene koymak, düzenlemek
organiser v. organiser,
/organism(õ) / nm organizma; düzen; örgüt, kuruluş
organisme n.m. organisme,
orgueil n.m. /orgöy / nm kurum, kibir; gurur orgueil,
orgueilleux adj. , euse/orgöyö, yöz / adj kibirli; gururlu orgueilleux,
/oryañ / nm doğu Extrême Orient Uzakdoğu Moyen-Orient
Orient n.m. Ortadoğu orient,
, e, aux/oryañtal, o / adj doğu+ /oryañtal / nm Doğulu erkek
oriental adj. Oriental,
/orijiner / adj (bir yerden) gelme, kaynaklı; doğuştan olan; asıl
originaire adj. originaire,
, e, aux/orijinal, o / adj özgün, ilk, asıl; garip, tuhaf * nm asıl
original adj et n. (nüsha) * nmf tip, tuhaf kimse original,
, e, aux/orijinal, o / adj özgün, ilk, asıl; garip, tuhaf * nm asıl
original e (nüsha) * nmf tip, tuhaf kimse original,
/orijin / nf başlangıç, kaynak, kök, asıl; soy à lorigine
origine n.f. başlangıçta, ilkin dans lorigine başlangıçta, ilkin origine,
/orijin / nf başlangıç, kaynak, kök, asıl; soy à lorigine
origine n.f. başlangıçta, ilkin dans lorigine başlangıçta, ilkin origine,

206
orphelin e , e/orfõleñ, in / adj+nmf yetim, öksüz orphelin,
orteil n.m. /ortey / nm ayak parmağı orteil,
/os pl o / nm kemik en chair et en os kendisi, bizzat jusquà la
moelle des os iliklerine kadar navoir que les os et la peau bir
deri bir kemik kalmak os à moelle ilikli kemik os zygomatique
os n.m. elmacık kemiği sans os kemiksiz os,
/os pl o / nm kemik en chair et en os kendisi, bizzat jusquà la
moelle des os iliklerine kadar navoir que les os et la peau bir
deri bir kemik kalmak os à moelle ilikli kemik os zygomatique
os n.m. elmacık kemiği sans os kemiksiz os,
oser v. /oze / v cüret etmek, cesaret etmek oser,
osier n.m. /ozye / nm sorgun ağacı, bodur söğüt osier,
ouate n.f. /uat / nf vatka; pamuk ouate hydrophile hidrofil pamuk ouaté,
/uest / nm batı; batı (ülkeleri) à louest batıda; batıya vent
ouest n.m. douest batı rüzgârı ouest,
/ui / adv evet oui-da! sahi!, elbette! pour un oui bir hiç
oui n m. yüzünden pour un non bir hiç yüzünden oui,
/ui / nf işitim, işitme ouïes nfpl solungaçlar; keman delikleri
ouïe n.f. ouïe,
ouragan n.m. /uragañ / nm kasırga; mec. büyük kargaşa ouragan,
ouragan n.m. /uragañ / nm kasırga; mec. büyük kargaşa ouragan,
/ours / nm ayı ours blanc kutup ayısı ours brun boz ayı ours
(en peluche) oyuncak ayı ours mal léché ayı, hödük, odun
ours n.m. ours marin denizayısı ours,
outil n.m. /util / nm alet outil,
outil n.m. /util / nm alet outil,
/utr(õ) / nf tulum /utr(õ) / prép -den başka, dışında doutre en
outre bir yandan öbür yana kadar en outre ayrıca, bundan
başka outre mesure ölçüsüzce, aşırıca outre que değil yalnız,
outré adj. bir de passer outre à kulak asmamak outré,
, e/uver, ert(õ) / adj açık; korunmasız (açık); içten, samimi à
bras ouverts yürekten, candan à livre ouvert hazırlıksız tenir
ouvert adj. table ouverte sofrası herkese açık olmak ouvert,
, e/uver, ert(õ) / adj açık; korunmasız (açık); içten, samimi à
bras ouverts yürekten, candan à livre ouvert hazırlıksız tenir
ouvert e table ouverte sofrası herkese açık olmak ouvert,
/uvertür / nf delik, çukur; boşluk; açılma, açıklık; müz. giriş,
ouverture n.f. uvertür ouverture,
/uvrabl(õ) / : jour ouvrable çalışma günü, işgünü heures
ouvrable adj. ouvrables iş saatleri,
/uvraj / nm iş, yapım; yapıt, eser; el işlemesi ouvrages dart
ouvrage n.m. yapı işleri ouvragé,
/uvraj / nm iş, yapım; yapıt, eser; el işlemesi ouvrages dart
ouvrage n.m. yapı işleri ouvragé,
/buat / nf kutu; firma, fabrika, şirket, atölye boîte à ordures
çöp kutusu boîte à musique müzik kutusu boîte aux lettres
posta kutusu boîte crânienne kafatası boîte dallumettes kibrit
kutusu boîte de conserves konserve kutusu boîte de nuit
ouvre-boîte n.m. gece kulübü boîte de vitesses vites kutu
ouvreuse n.f. /uvröç / nf (sinema iyatroda) yer gösterici ouvreuse,

207
, iére/uvriye, yer / nmf işçi * nf işçi arı * adj işçi; çalışan, iş
yapan classe ouvrière işçi sınıfı ouvrier dusine fabrika işçisi
ouvrier #AD? ouvrier qualifié kalifiye işçi ouvrier,
/uvrir / v açmak; açılmak; açık olmak ouvrir un crédit kredi
açmak ouvrir lappétit iştahını açmak ouvrir de grands yeux
gözleri fal taşi gibi açılmak ouvrir les oreilles kulak kesilmek
ouvrir les yeux gözü açılmak ouvrir les yeux de qn gözünü
ouvrir v. açmak ouvrir sa bourse à qn para
/uvrir / v açmak; açılmak; açık olmak ouvrir un crédit kredi
açmak ouvrir lappétit iştahını açmak ouvrir de grands yeux
gözleri fal taşi gibi açılmak ouvrir les oreilles kulak kesilmek
ouvrir les yeux gözü açılmak ouvrir les yeux de qn gözünü
ouvrir v. açmak ouvrir sa bourse à qn para
/uvrir / v açmak; açılmak; açık olmak ouvrir un crédit kredi
açmak ouvrir lappétit iştahını açmak ouvrir de grands yeux
gözleri fal taşi gibi açılmak ouvrir les oreilles kulak kesilmek
ouvrir les yeux gözü açılmak ouvrir les yeux de qn gözünü
ouvrir v. açmak ouvrir sa bourse à qn para
adj. ou n
ovale m. /oval / adj yumurtamsı, oval ovale,
ovation n.f. /ovasyoñ / nf alkış, tezahürat ovation,
oxydé adj. /oksid / nm oksit oxyde,
/ozon / nm ozon (gazı) trou dans la couche dozone ozon
ozone n.m. deliği ozone,
P-V* n.m. aralıklı, kafesli à haute voix,
adj. et /pasifik / adj barışçı, barışsever le Pacifique Pasifik locéan
Pacifique n.m. Pacifique Pasifik Okyanusu, Büyük Okyanus pacifique,
Pacs n.m. ,
Pacs n.m. ,
pacser se ,
pagaille* n.f. düzensizlik içinde, yığınla mettre la pagaille,
/paj / nf sayfa; (roman) bölüm * nm içoğlanı à la page çağdaş,
modern mise en page mizanpaj, sayfa düzeni page blanche
boş sayfa tourner la page üzerinde durmamak, başka konuya
page n.f. geçmek page,
paiement n.m. /pemañ / nm ödeme paiement,
/peñ / nm ekmek; topak, kalıp pain azyme mayasız ekmek
pain bis esmer ekmek pain campagne köy ekmeği pain
complet kepekli ekmek pain grille kızarmış ekmek pain de mie
sandviç ekmeği pain de munition tayın ekmeği pain de savon
pain n.m. sabun kalıbı pain de seigle çavdar ekmeği pain de sucre ke
/peñ / nm ekmek; topak, kalıp pain azyme mayasız ekmek
pain bis esmer ekmek pain campagne köy ekmeği pain
complet kepekli ekmek pain grille kızarmış ekmek pain de mie
sandviç ekmeği pain de munition tayın ekmeği pain de savon
pain n.m. sabun kalıbı pain de seigle çavdar ekmeği pain de sucre ke
/peñ / nm ekmek; topak, kalıp pain azyme mayasız ekmek
pain bis esmer ekmek pain campagne köy ekmeği pain
complet kepekli ekmek pain grille kızarmış ekmek pain de mie
sandviç ekmeği pain de munition tayın ekmeği pain de savon
pain n.m. sabun kalıbı pain de seigle çavdar ekmeği pain de sucre ke

208
/per / adj (sayı) çift /per / nm eş, akran, denk, taydaş aller de
pair at başı gitmek au pair tic. başabaş jeune fille au pair iş
pair adj. karşılığı aile yanında kalan kız pair,
paire n.f. /per / nf çift une paire damis iki dost paire,
paire n.f. /per / nf çift une paire damis iki dost paire,
/pezibl(õ) / adj gürültüsüz, patırtısız; sakin, sessiz; dertsiz,
paisible adj. üzüntüsüz paisible,
/pe / nf barış; sessizlik, dinginlik; rahat; dirlik düzenlik faire la
paix n.f. paix avec ile barış içinde olmak paix,
/pal / nf sandal küreğinin yassı kısmı, pala; (vapurda) çark
pâle adj kanadı; savak kapağı pâle,
/pal / nf sandal küreğinin yassı kısmı, pala; (vapurda) çark
pâle adj. kanadı; savak kapağı pâle,
palette n.f. /palet / nf palet palette,
/palye / nm sahanlık; tek. eksen yatağı; derece, basamak;
palier n.m. düzey par paliers derece derece palier,
palmarès n.m. /palmares / nm ödül kazananlar listesi palmarès,
pamplemousse n.m. /pañplõmus / nm greypfrut, altıntop pamplemousse,
/panye / nm sepet faire un panier basket yapmak panier à
papier kâğıt sepeti panier à provisions alışveriş sepeti panier
à salade hapishane arabası panier percé savurgan, müsrif
panier n.m. panier,
/panye / nm sepet faire un panier basket yapmak panier à
papier kâğıt sepeti panier à provisions alışveriş sepeti panier
à salade hapishane arabası panier percé savurgan, müsrif
panier n.m. panier,
panique n.f. /panik / nf panik panique,
paniquer v. /panike / v paniğe kapılmak paniquer,
/pan / nf arıza, bozulma; yelken takımı; çatı aşığı être an
panne arızalı olmak, çalışmamak être an panne dessence
(seche) benzini tükenmek tomber en panne arıza yapmak,
panne n.f. bozulmak faire panne arıza yapmak, bozulmak panne,
/pan / nf arıza, bozulma; yelken takımı; çatı aşığı être an
panne arızalı olmak, çalışmamak être an panne dessence
(seche) benzini tükenmek tomber en panne arıza yapmak,
panne n.f. bozulmak faire panne arıza yapmak, bozulmak panne,
/pan / nf arıza, bozulma; yelken takımı; çatı aşığı être an
panne arızalı olmak, çalışmamak être an panne dessence
(seche) benzini tükenmek tomber en panne arıza yapmak,
panne n.f. bozulmak faire panne arıza yapmak, bozulmak panne,
, x/pano / nm pano; levha; ambar kapağı panneau daffichage
ilan panosu panneau de signalisation yol işareti panneau
réclame ilan tahtası tomber le panneau faka basmak, kafese
panneau n.m. girmek panneau,
/pañsmañ / nm pansuman pansement adhésif yara bandı
pansement n.m pansement,
/pañsmañ / nm pansuman pansement adhésif yara bandı
pansement n.m. pansement,
/pañtaloñ / nm pantolon pantalon de ski kayak pantolonu
pantalon n.m. pantalon,

209
/pañtaloñ / nm pantolon pantalon de ski kayak pantolonu
pantalon n. m. pantalon,
pantoufle n.f. /pañtufl(õ) / nf terlik pantoufle,
papa n.m. /papa / nm baba papa,
pape n.m. /pap / nm papa pape,
/papetri / nf kâğıtçılık; kâğıt fabrikası; kırtasiyecilik; kırtasiyeci
papeterie n.f. dükkânı papeterie,
papi n.m. ,
/papye / nm kâğıt; belge papier à lettres mektup kâğıdı papier
à musique nota kâğıdı papier buvard kurutma kâğıdı papier
buvard sünger kâğıdı papier calque samankâğıdı papier
carbone kopya kâğıdı papier collant seloteyp papier couché
papier n.m. kuşekâğıdı, kaymakkâğıdı p
/papye / nm kâğıt; belge papier à lettres mektup kâğıdı papier
à musique nota kâğıdı papier buvard kurutma kâğıdı papier
buvard sünger kâğıdı papier calque samankâğıdı papier
carbone kopya kâğıdı papier collant seloteyp papier couché
papier n.m. kuşekâğıdı, kaymakkâğıdı p
/papye / nm kâğıt; belge papier à lettres mektup kâğıdı papier
à musique nota kâğıdı papier buvard kurutma kâğıdı papier
buvard sünger kâğıdı papier calque samankâğıdı papier
carbone kopya kâğıdı papier collant seloteyp papier couché
papier n.m. kuşekâğıdı, kaymakkâğıdı p
papier [de
verre] n.m. zımpara kâğıdı papier de verre,
/papiyoñ / nm kelebek; cezauyarı kâğıdı; tek. ayar düzeni,
papillon n.m. ayar kelebeği papillon,
papillote n.f. /papiyot / nf kâğıt bigudi; yağlı kâğıt papillote,
paquebot n.m. /pakbo / nm posta vapuru, yolcu vapuru paquebot,
/pak / nm Paskalya faire ses Pâques Paskalyada kudas
Pâques n.f. ayininde şaraplı ekmek yemek Pâques,
/pak / nm Paskalya faire ses Pâques Paskalyada kudas
Pâques n.f. ayininde şaraplı ekmek yemek Pâques,
/pake / nm paket; bohça; demet; mec. kılıksız kimse, hırpani
faire son paquet çıkıp gitmek paquet de mer büyük dalga un
paquet n.m. paquet de birçok, bir sürü paquet,
/pake / nm paket; bohça; demet; mec. kılıksız kimse, hırpani
faire son paquet çıkıp gitmek paquet de mer büyük dalga un
paquet n.m. paquet de birçok, bir sürü paquet,
/pake / nm paket; bohça; demet; mec. kılıksız kimse, hırpani
faire son paquet çıkıp gitmek paquet de mer büyük dalga un
paquet n.m. paquet de birçok, bir sürü paquet,
/kado / nm armağan, hediye faire un cadeau à armağan
paquet-cadeau n.m. vermek cadeau,
par cœur loc. ,
/pardõsü / prép+adv üstte; üstten, üstünden; üstünde par-
par-dessus prép. dessus,
/parabol / nf din. mesel; matm. parabol parler par paraboles
parabole n.f. kapalı konuşmak parabole,
/parabolik / adj meselle ilgili; parabol şeklinde, parabolik
parabolique adj antenne parabolique parabolik anten parabolique,

210
/parabolik / adj meselle ilgili; parabol şeklinde, parabolik
parabolique adj. antenne parabolique parabolik anten parabolique,
/paretr(õ) / v görünmek; çıkmak, yayımlanmak; ortaya çıkmak;
mec. kendini göstermek il me paraît que bana öyle görünüyor
paraître v. il paraît que öyle görünüyor ki il y paraît işte, besbelli paraître,
/paretr(õ) / v görünmek; çıkmak, yayımlanmak; ortaya çıkmak;
mec. kendini göstermek il me paraît que bana öyle görünüyor
paraître v. il paraît que öyle görünüyor ki il y paraît işte, besbelli paraître,
/paralel / adj paralel * nf paralel çizgi * nm paralel daire;
parallèle adj. benzerlik parallèle,
paralysé adj. ,
parapluie n.m. /paraplui / nm şemsiye parapluie,
parapluie n.m. /paraplui / nm şemsiye parapluie,
parasol n.m. /parasol / nm güneş şemsiyesi, güneşlik parasol,
parasol n.m. /parasol / nm güneş şemsiyesi, güneşlik parasol,
/park / nm park; koyun ağılı; mera; ask. topcephaneerzak
konulan yer; park yeri parc dattractions eğlence parkı,
lunapark parc de stationnement araba parkı parc national
ulusal park (o)mètre/park(o)metr(õ) / nm parkmetre, park
parc n.m. saati, otopark sayacı parc,
parcourir v. /parkurir / v gezmek, dolaşmak; göz gezdirmek parcourir,
/pardoñ / nm bağışlama, af * excl pardon!, affedersiniz!, özür
dilerim! demander pardon à -den özür dilemek je vous
pardon interj. demande pardon affedersiniz, özür dilerim pardon,
/pardoñ / nm bağışlama, af * excl pardon!, affedersiniz!, özür
dilerim! demander pardon à -den özür dilemek je vous
pardon interj. demande pardon affedersiniz, özür dilerim pardon,
, e/parañ, t / nmf hısım, akraba parents nmpl ana baba,
ebeveyn parents par alliance evlilik yoluyla akraba parents en
parent n.m. ligne directe kan yoluyla akraba parent,
, e/parañ, t / nmf hısım, akraba parents nmpl ana baba,
ebeveyn parents par alliance evlilik yoluyla akraba parents en
parent n.m. ligne directe kan yoluyla akraba parent,
paresse n.f. /pares / nf tembellik, uyuşukluk paresse,
paresseux #AD? , euse/parasö, iz / adj tembel * nm tembel hayvan paresseux,
paresseux adj. , euse/parasö, iz / adj tembel * nm tembel hayvan paresseux,
, e/parfe, et / adj eksiksiz, kusursuz, tam, yetkin * nm yetkinlik;
parfait adj. buzlu krema; dilb. geçmiş zaman parfait,
, e/parfe, et / adj eksiksiz, kusursuz, tam, yetkin * nm yetkinlik;
parfait e buzlu krema; dilb. geçmiş zaman parfait,
parfum n.m. /parföñ / nm güzel koku; lavanta, esans; mec. tatlı anı parfum,
/parfüme / v güzel koku vermek; koku sürmek, parfüm sürmek
parfumer se se parfumer koku sürünmek parfumer,
/parfümri / nf parfüm sanayii; güzellik malzemeleri; parfümeri
parfumerie n.f. (dükkânı) parfumerie,
Paris n.m. /pari / n Paris Paris,
, ne/parizyeñ, en / adj Parisle ilgili , ne/parizyeñ, en / nmf
parisien adj. et n. Parisli Parisien,
parka n.m. /parka / nf parka parka,

211
parking n.m. /parking / nm park etme; park yeri parking,
parking n.m. /parking / nm park etme; park yeri parking,
, e/yarlañ, añt / adj konuşan; konuşkan; sözlü; canlı gibi
parlant adj. parlant,
, e/yarlañ, añt / adj konuşan; konuşkan; sözlü; canlı gibi
parlant e parlant,
/parlõmañ / nm parlamento le Parlement européen Avrupa
parlement n.m. Parlamentosu parlement,
 /parlõmañter / adj parlamentoyla ilgili * nmf parlamento
parlementaire adj. üyesi; elçi, delege parlementaire,
/parle / v konuşmak parler à qn -e hitap etmek parler contre
aleyhinde konuşmak parler de qnqch -den söz etmek parler
du nez genizden konuşmak parler en dormant uykusunda
konuşmak parler en lair uluorta konuşmak parler pour lehinde
parler v. konuşmak /parle / nm konuşma; şive, ağız
/parle / v konuşmak parler à qn -e hitap etmek parler contre
aleyhinde konuşmak parler de qnqch -den söz etmek parler
du nez genizden konuşmak parler en dormant uykusunda
konuşmak parler en lair uluorta konuşmak parler pour lehinde
parler v. konuşmak /parle / nm konuşma; şive, ağız
/parle / v konuşmak parler à qn -e hitap etmek parler contre
aleyhinde konuşmak parler de qnqch -den söz etmek parler
du nez genizden konuşmak parler en dormant uykusunda
konuşmak parler en lair uluorta konuşmak parler pour lehinde
parler v. konuşmak /parle / nm konuşma; şive, ağız
paroi n.f. /parua / nf duvar; iç yan, iç yüz, çeper paroi,
/parol / nf söz söyleme yeteneği; söz; önerme; vaat paroles
nfpl şarkı sözleri, güfte avoir deux paroles sözünde
durmamak avoir la parole söz sırası kendinin olmak
demander la parole söz istemek homme de parole sözünün
parole n f. eri ma parole (dhonneur) namusum hakkı için perdre la parole
/parol / nf söz söyleme yeteneği; söz; önerme; vaat paroles
nfpl şarkı sözleri, güfte avoir deux paroles sözünde
durmamak avoir la parole söz sırası kendinin olmak
demander la parole söz istemek homme de parole sözünün
parole n.f. eri ma parole (dhonneur) namusum hakkı için perdre la parole
parquet n.m. /parke / nm parke; savcılar kurulu; savcılık parquet,
/par / nf pay; parça, bölüm à part ayrıca cest de la part qui?
(telefonda) kimsiniz?, kiminle görüşüyorum? autre part başka
yerde dautre part öte yandan, bundan başka de la part de -in
adına, tarafından de part et dautre her iki yandan de toutes
part n.f. parts her yandan faire part bildirmek, h
/par / nf pay; parça, bölüm à part ayrıca cest de la part qui?
(telefonda) kimsiniz?, kiminle görüşüyorum? autre part başka
yerde dautre part öte yandan, bundan başka de la part de -in
adına, tarafından de part et dautre her iki yandan de toutes
part n.f. parts her yandan faire part bildirmek, h
partagé e /partaj / nm paylara ayırma; pay; oy eşitliği partage,
/partaje / v pay etmek, paylara ayırmak; paylaşmak, ortak
partager v. olmak; payı olmak partager,
/parter / nm bahçede çiçek kısmı; tiy. koltuk arasındaki yerler,
parterre n.m. parter, parter seyircisi parterre,

212
/parti / nm parti; taraf; karar; yarar; evlenecek kimse parti pris
önyargı prendre le parti de -den yana olmak prendre le parti
de faire -meye karar vermek prendre son parti dune chose
razı olmak tirer parti de -den yararlanmak, istifade etmek
parti n.m. parti,
/parti / nm parti; taraf; karar; yarar; evlenecek kimse parti pris
önyargı prendre le parti de -den yana olmak prendre le parti
de faire -meye karar vermek prendre son parti dune chose
razı olmak tirer parti de -den yararlanmak, istifade etmek
parti n.m. parti,
participant e , e/partisipañ, añt / nmf katılan, iştirakçi participant,
participer v. /partisipe / v yer almak, katılmak; paylaşmak participer,
participer v. /partisipe / v yer almak, katılmak; paylaşmak participer,
participer v. /partisipe / v yer almak, katılmak; paylaşmak participer,
, ière/partikülye, yer / adj özgü, has; özel; değişik, tuhaf * nm
particulier #AD? kimse en particulier özellikle; özel olarak particulier,
particulièrement adv. /partikülyermañ / adv özellikle; ayrıca particulièrement,
/parti / nf kısım, bölüm, parça; pol. parti; (oyunda) parti;
eğlence, parti; sp. karşılaşma, maç faire partie de -e bağlı
olmak, -e mensup olmak en partie kısmen partie adverse
rakip taraf partie de discours sözcük türü partie nulle
partie n.f. berabere (maç) prendre en partie saldırmak
/parti / nf kısım, bölüm, parça; pol. parti; (oyunda) parti;
eğlence, parti; sp. karşılaşma, maç faire partie de -e bağlı
olmak, -e mensup olmak en partie kısmen partie adverse
rakip taraf partie de discours sözcük türü partie nulle
partie n.f. berabere (maç) prendre en partie saldırmak
/parti / nf kısım, bölüm, parça; pol. parti; (oyunda) parti;
eğlence, parti; sp. karşılaşma, maç faire partie de -e bağlı
olmak, -e mensup olmak en partie kısmen partie adverse
rakip taraf partie de discours sözcük türü partie nulle
partie n.f. berabere (maç) prendre en partie saldırmak
partiel n.m. , le/parsiyel / adj kısmi partiel,
adj. et
partiel n.m. , le/parsiyel / adj kısmi partiel,
/partir / v gitmek; yola çıkmak, hareket etmek; başlamak;
partir v. çıkmak à partir de -den itibaren, -den başlayarak partir,
/partir / v gitmek; yola çıkmak, hareket etmek; başlamak;
partir v. çıkmak à partir de -den itibaren, -den başlayarak partir,
/partir / v gitmek; yola çıkmak, hareket etmek; başlamak;
partir v. çıkmak à partir de -den itibaren, -den başlayarak partir,
/partisyoñ / nf müz. partisyon; pol. bölünme, parçalanma
partition n.f. partition,
/pa / nm adım; basamak; ayak izi; yürüyüş; öncelik hakkı à
pas comptés ağır başlılıkla à pas de loup sessiz adımlarla,
gürültüsüzce à pas de tortue kaplumbağa hızıyla de ce pas
hemen şimdi faire les cents pas mec. mekik dokumak faire un
pas n.m. faux pas düşeyazmak marcher à pas d
pas mal loc. adv. fena değil; hayli, epeyce pas mal,
passable adj. /pasabl(õ) / adj şöyle böyle, zararsız passable,

213
/pasaj / nm geçme, geçiş; yol; geçit; pasaj; geçiş ücreti;
(metin) parça au passage geçerken, ayaküstü examen de
passage bütünleme sınavı oiseau de passage göçmen kuş
passage à niveau hemzemin geçit passage clouté yaya geçidi
passage n.m. passage interdit girilmez passage souterrain yeralt
/pasaj / nm geçme, geçiş; yol; geçit; pasaj; geçiş ücreti;
(metin) parça au passage geçerken, ayaküstü examen de
passage bütünleme sınavı oiseau de passage göçmen kuş
passage à niveau hemzemin geçit passage clouté yaya geçidi
passage n.m. passage interdit girilmez passage souterrain yeralt
passage
piétons n.m. yaya geçidi,
, ère/pasaje, er / adj geçici; (otel) kısa kalan; (kuş) göçmen *
passager #AD? nmf yolcu passager clandestin kaçak yolcu passager,
, ère/pasaje, er / adj geçici; (otel) kısa kalan; (kuş) göçmen *
passager n. nmf yolcu passager clandestin kaçak yolcu passager,
/pas / nf sp. pas; den. küçük boğaz * nm maymuncuk être en
passe n.f. passe de faire -mek üzere olmak mot de passe parola passé,
passeport n.m. /paspor / nm pasaport passeport,
passeport n.m. /paspor / nm pasaport passeport,
/pase / v geçmek; uğramak; gösterilmek, oynamak; solmak;
ölmek; dolaşmak; geçirmek; giymek; süzmek; bağışlamak,
affetmek passer aux aveux itiraf etmek passer chez qn
görmeye gitmek, evine uğramak passer condamnation
suçunu itiraf etmek passer en (la) seconde ikinci vitese
passer se geçmek passer
/pase / v geçmek; uğramak; gösterilmek, oynamak; solmak;
ölmek; dolaşmak; geçirmek; giymek; süzmek; bağışlamak,
affetmek passer aux aveux itiraf etmek passer chez qn
görmeye gitmek, evine uğramak passer condamnation
suçunu itiraf etmek passer en (la) seconde ikinci vitese
passer se geçmek passer
/pase / v geçmek; uğramak; gösterilmek, oynamak; solmak;
ölmek; dolaşmak; geçirmek; giymek; süzmek; bağışlamak,
affetmek passer aux aveux itiraf etmek passer chez qn
görmeye gitmek, evine uğramak passer condamnation
suçunu itiraf etmek passer en (la) seconde ikinci vitese
passer v. geçmek passer
/pasif / nm ödenecek borçlar , ive/pasif, iv / adj pasif; dilb.
adj. et edilgen * nm ödenecek borçlar dette passive ödenecek borç,
passif n.m. verecek obéissance passive körü körüne boyun eğme passif,
/pasif / nm ödenecek borçlar , ive/pasif, iv / adj pasif; dilb.
edilgen * nm ödenecek borçlar dette passive ödenecek borç,
passif #AD? verecek obéissance passive körü körüne boyun eğme passif,
passion n.f. /pasyoñ / nf azap, eziyet; tutku, ihtiras passion,
passion n.f. /pasyoñ / nf azap, eziyet; tutku, ihtiras passion,
, e/pasyonañ, añt / adj tutku uyandırıcı; sürükleyici, ilgi çekici
passionnant adj. passionnant,
passionné adj. , e/pasyone / adj tutkulu, ihtiraslı passionné,
passionné e , e/pasyone / adj tutkulu, ihtiraslı passionné,
passoire n.f. /pasuar / nf süzgeç, kevgir passoire,

214
passoire n.f. /pasuar / nf süzgeç, kevgir passoire,
pastel n.m. /pastel / nm pastel pastel,
/pastiy / nf kokulu yassı şeker, pastil pastille pour la toux
pastille n.f. boğaz pastili pastille,
/pastiy / nf kokulu yassı şeker, pastil pastille pour la toux
pastille n.f. boğaz pastili pastille,
pastis n.m. /pastis / nm anasonlu içki pastis,
pastis n.m. /pastis / nm anasonlu içki pastis,
/pat / nf hamur; macun; ezme; maya, huy pâte à papier kâğıt
hamuru pâte damandes bademezmesi pâte dentifrice diş
pâté n.m. macunu pâtes alimentaire hamur işi pâté,
/pat / nf hamur; macun; ezme; maya, huy pâte à papier kâğıt
hamuru pâte damandes bademezmesi pâte dentifrice diş
pâte n.f. macunu pâtes alimentaire hamur işi pâté,
, le/paternel / adj baba tarafından, babaya ait; babacan
paternel le paternel,
/pasyañs / nf sabır, sebat la patience vient à bout de tout
sabırla koruk helva olur perdre patience sabrı tükenmek
patience n.f. prendre patience sabretmek, sabırla beklemek patience,
/pasyañs / nf sabır, sebat la patience vient à bout de tout
sabırla koruk helva olur perdre patience sabrı tükenmek
patience n.f. prendre patience sabretmek, sabırla beklemek patience,
patient n. , e/pasyañ, añt / adj+nmf sabırlı patient,
patient adj. et n. , e/pasyañ, añt / adj+nmf sabırlı patient,
patient e , e/pasyañ, añt / adj+nmf sabırlı patient,
patienter v. /pasyañse / v sabretmek patienter,
patienter v. /pasyañse / v sabretmek patienter,
/patinaj / nm patinaj patinage artistique artistik patinaj
patinage n.m. patinage,
/patine / v patenle kaymak; paslatmak, kirletmek se patiner
patiner v. paslanmak, kirlenmek patiner,
patineur #AD? , euse/patinör, öz / nmf patinajcı patineur,
patinoire n.f. /patinuar / nf buz pateni alanı patinoire,
/patisri / nf pastacılık; pastacı dükkânı; alçı kabartma
pâtisserie n.f. pâtisserie,
/patisri / nf pastacılık; pastacı dükkânı; alçı kabartma
pâtisserie n.f. pâtisserie,
pâtissier n. , ière/pasitye, yer / nmf pastacı pâtissier,
/patrimuan / nm ana babadan kalma; miras, kalıt; mülk, gelir
patrimoine n.m. potrimoine génétique genetik miras patrimoine,
patriotisme n.m. /patriyotism(õ) / nm yurtseverlik patriotisme,
/patroñ / nm (giysi vb) kalıp, patron , ne/patron / nmf patron,
patron n.m işveren; mal sahibi; bir kilisenin adını taşıdığı aziz(e) patron,
/patroñ / nm (giysi vb) kalıp, patron , ne/patron / nmf patron,
patron ne işveren; mal sahibi; bir kilisenin adını taşıdığı aziz(e) patron,
/pat / nf (hayvan) ayak, pençe; (insan) el, ayak; mec. el
yeteneği; (eşya) ayak coup de patte dokunaklı söz faire patte
patte n.f. de velours yumuşak davranmak pattes de mouches kargacık

215
burgacık yazı tomber sous la patte de qn birinin pençesine
düşmek patte,
/pat / nf (hayvan) ayak, pençe; (insan) el, ayak; mec. el
yeteneği; (eşya) ayak coup de patte dokunaklı söz faire patte
de velours yumuşak davranmak pattes de mouches kargacık
burgacık yazı tomber sous la patte de qn birinin pençesine
patte n.f. düşmek patte,
pause n.f. /poz / nf durak, mola; müz. duraklama, es pause,
/povr(õ) / adj yoksul, fakir; beceriksiz; zavallı * nmf yoksul,
pauvre adj. dilenci pauvre,
/povr(õ) / adj yoksul, fakir; beceriksiz; zavallı * nmf yoksul,
pauvre adj. et n. dilenci pauvre,
pauvreté n.f. /povrõte / nf yoksulluk, fakirlik pauvreté,
, e  /peyañ, añt / adj para ödeyen; paralı; mec. para getiren,
payant adj. kazançlı payant,
, e  /peyañ, añt / adj para ödeyen; paralı; mec. para getiren,
payant e kazançlı payant,
payé e /pey / nf ödeme; ödenek; ödenti; kon. borçlu paye,
/peye / v ödemek; para vermek; para getirmek, kazançlı
olmak payer de retour iyiliği iyilikle karşılamak payer de sa
personne kendini tehlikeye atmak payer dingratitude
nankörlük etmek payer pour les autres başkalarının cezasını
payer v. çekmek se payer de yetinmek se payer la tête de ile dalg
/peye / v ödemek; para vermek; para getirmek, kazançlı
olmak payer de retour iyiliği iyilikle karşılamak payer de sa
personne kendini tehlikeye atmak payer dingratitude
nankörlük etmek payer pour les autres başkalarının cezasını
payer v. çekmek se payer de yetinmek se payer la tête de ile dalg
/peye / v ödemek; para vermek; para getirmek, kazançlı
olmak payer de retour iyiliği iyilikle karşılamak payer de sa
personne kendini tehlikeye atmak payer dingratitude
nankörlük etmek payer pour les autres başkalarının cezasını
payer v. çekmek se payer de yetinmek se payer la tête de ile dalg
/pei / nm ülke, memleket; yurt; bölge; kon. hemşeri mal du
pays n.m. pays yurt özlemi, yurtsama voir du pays seyahat etmek pays,
/pei / nm ülke, memleket; yurt; bölge; kon. hemşeri mal du
pays n.m. pays yurt özlemi, yurtsama voir du pays seyahat etmek pays,
/pei / nm ülke, memleket; yurt; bölge; kon. hemşeri mal du
pays n.m. pays yurt özlemi, yurtsama voir du pays seyahat etmek pays,
Pays-Bas n.m. Hollanda,
paysage n.m. /peizaj / nm kır resmi, peyzaj paysage,
paysage n.m. /peizaj / nm kır resmi, peyzaj paysage,
/peaj / nm ayakbastı parası, geçiş parası pont à péage paralı
péage n.m. köprü, geçiş ücreti ödenen köprü péage,
, x/po / nf deri; bitk. kabuk faire peau neuve üstünü başını
yenilemek gants de peau deri eldiven peau dorange portakal
peau n.f. kabuğu peau de chamois güderi peau,
, x/po / nf deri; bitk. kabuk faire peau neuve üstünü başını
yenilemek gants de peau deri eldiven peau dorange portakal
peau n.f. kabuğu peau de chamois güderi peau,

216
, x/po / nf deri; bitk. kabuk faire peau neuve üstünü başını
yenilemek gants de peau deri eldiven peau dorange portakal
peau n.f. kabuğu peau de chamois güderi peau,
/peş / nf şeftali; balık avı; avlanan balık bateau de pêche
pêche n.f. balıkçı gemisi péché,
pédale n.f. /pedal / nf ayaklık, pedal pédale,
pédale n.f. /pedal / nf ayaklık, pedal pédale,
pédaler v. /pedale / v pedala basmak; kon. bisikletle gezmek pédaler,
peigne n.m. /peyn / nm tarak peigne,
peigne n.m. /peyn / nm tarak peigne,
/penye / v taramak; ince işlemek se peigner saçını taramak,
peigner se taranmak peigner,
peignoir n.m. /penyuar / nm sabahlık peignoir de bain bornoz peignoir,
/peñdr(õ) / v resmetmek; boyamak; betimlemek, tasvir etmek
peindre v. peindre,
/peñdr(õ) / v resmetmek; boyamak; betimlemek, tasvir etmek
peindre v. peindre,
/peñdr(õ) / v resmetmek; boyamak; betimlemek, tasvir etmek
peindre v. peindre,
/pen / nf ceza; üzüntü; kaygı; sıkıntı; güçlük, zahmet à peine
henüz, ancak, daha yeni; en çok, güç bela avoir de la peine à
faire -mekte güçlük çekmek faire de la peine à üzmek, acı
vermek peine capitale ölüm cezası peine de mort ölüm cezası
peine n.f. peines éternelles cehennem
/pen / nf ceza; üzüntü; kaygı; sıkıntı; güçlük, zahmet à peine
henüz, ancak, daha yeni; en çok, güç bela avoir de la peine à
faire -mekte güçlük çekmek faire de la peine à üzmek, acı
vermek peine capitale ölüm cezası peine de mort ölüm cezası
peine n.f. peines éternelles cehennem
peint e duvar kâğıdı discoglosse peint,
/peñtr(õ) / nm ressam peintre denseignes tabelacı peintre en
peintre n m. bâtiment boyacı, badanacı peintre,
/peñtr(õ) / nm ressam peintre denseignes tabelacı peintre en
peintre n.m. bâtiment boyacı, badanacı peintre,
/peñtr(õ) / nm ressam peintre denseignes tabelacı peintre en
peintre n.m. bâtiment boyacı, badanacı peintre,
/peñtür / nf ressamlık; resim; boyama en peinture sözde;
peinture n.f. görünüşe göre peinture,
/peñtür / nf ressamlık; resim; boyama en peinture sözde;
peinture n.f. görünüşe göre peinture,
/peñtür / nf ressamlık; resim; boyama en peinture sözde;
peinture n.f. görünüşe göre peinture,
/pel / nf kürek ramasser une pelle düşmek; başarısızlığa
pelle n.f. uğramak pelle,
pellicule n.f. /pelikül / nf ince deri; kepek; üzüm zarı; fotoğraf filmi pellicule,
pelouse n.f. /põluz / nf çimenlik pelouse,
penalty n.m. , ies/penalti, z / nm sp. penaltı vuruşu penalty,
/pañşe / v eğmek; eğik olmak; eğilim göstermek; yüz tutmak
pencher se se pencher eğilmek, sarkmak pencher,

217
pendentif n.m. /pañdañtif / nm pandantif pendentif,
penderie n.f. /pañdri / nf elbise dolabı penderie,
/pañdr(õ) / v asmak; asılı durmak; sarkmak être pendu à
pendre v. dikkat kesilmek pendre,
pendule n.f. /pañdül / nm fiz. sarkaç * nf sarkaçlı saat pendule,
/pañse / nf düşünme; düşünce; akıl, zihin; niyet; bitk.
pensée n.f. hercaimenekşe pensée,
/pañse / v düşünmek; hatırına getirmek; sanmak faire penser
à aklına getirmek ny pensez pas! bunu unutalım! penser à
faine -meyi düşünmek penser à düşünmek sans penser à mal
penser v. kötü niyeti olmadan, kötülük düşünmeden penser,
/pañse / v düşünmek; hatırına getirmek; sanmak faire penser
à aklına getirmek ny pensez pas! bunu unutalım! penser à
faine -meyi düşünmek penser à düşünmek sans penser à mal
penser v. kötü niyeti olmadan, kötülük düşünmeden penser,
/pañse / v düşünmek; hatırına getirmek; sanmak faire penser
à aklına getirmek ny pensez pas! bunu unutalım! penser à
faine -meyi düşünmek penser à düşünmek sans penser à mal
penser v. kötü niyeti olmadan, kötülük düşünmeden penser,
pensif adj. , ive/pañsif, iv / adj düşünceli pensif,
/pañsyoñ / nf pansiyon; pansiyon ücreti; yatılı okul; yatılı
öğrenciler; emekli aylığı pension alimentaire nafaka pension
complète tam pansiyon pension de famille pansiyon caisse de
pension n.f. pension emekli sandığı pension,
/pañtkot / nf pantekot, Hırıstiyanlarda hamsin yortusu,
Musevilerde gül bayramı lundi de Pentecôte pantekot
Pentecôte n.f. pazartesisi Pentecôte,
/perse / v delmek, delik açmak; (yol) açmak; geçmek, içine
girmek; yarmak; mec. meydana çıkarmak; açılmak, patlamak;
percer v. belli olmak, kendini göstermek percer,
perceuse n.f. /persöz / nf delgi makinesi, matkap perceuse,
/persõvuar / v (vergi) toplamak; algılamak, idrak etmek
percevoir s’ percevoir,
/persõvuar / v (vergi) toplamak; algılamak, idrak etmek
percevoir v. percevoir,
percussions n.f. ,
percuter v. /perküte / v vurmak, çakmak; çarpmak, bindirmek percuter,
, e/perdañ, añt / nmf (oyunda) kaybeden, yenilen kimse
perdant e perdant,
/perdr(õ) / v yitirmek, kaybetmek; bozmak, berbat etmek;
mahvetmek; ahlakını bozmak; bırakmak, vazgeçmek; leke
sürmek; değerden düşmek perdre de vue unutmak; gözden
yitirmek perdre haleine nefesi kesilmek perdre la tête boynu
perdre v. vurulmak; çıldırmak; soğukkanlılığını yitirmek perdre
/perdr(õ) / v yitirmek, kaybetmek; bozmak, berbat etmek;
mahvetmek; ahlakını bozmak; bırakmak, vazgeçmek; leke
sürmek; değerden düşmek perdre de vue unutmak; gözden
yitirmek perdre haleine nefesi kesilmek perdre la tête boynu
perdre v. vurulmak; çıldırmak; soğukkanlılığını yitirmek perdre
/perdr(õ) / v yitirmek, kaybetmek; bozmak, berbat etmek;
perdre v. mahvetmek; ahlakını bozmak; bırakmak, vazgeçmek; leke

218
sürmek; değerden düşmek perdre de vue unutmak; gözden
yitirmek perdre haleine nefesi kesilmek perdre la tête boynu
vurulmak; çıldırmak; soğukkanlılığını yitirmek perdre
, e/perdü / adj yitik, kayıp; görünmez; elden çıkmış, umutsuz;
boşa harcanmış, kaybedilmiş à corps perdu her şeyi göze
perdu adj. alarak à moments perdus boş zamanlarda perdu,
/per / nm ata, baba; kurucu, pir de père en fils babadan oğula
le père Noël Noel baba pères nmpl atalar, ecdat Père éternel
père n.m. Allah, Tanrı père,
perfectionniste adj. ,
, e/perfore / adj delinmiş, delikli carte perforée delikli kart
perforé e perforé,
performance n.f. /performañs / nf başarı, (elde edilen) sonuç performance,
, e/performañ, añt / adj başarılı sonuçlar veren; rekabet
performant adj. edebilir, yarışabilir performant,
, e/perime / adj zamanaşımına uğramış, hükmü kalmamış,
périmé adj. modası geçmiş périmé,
/peryod / nf devir * nm dönem, devre période dincubation
période n.f. kuluçka devri période,
/peryod / nf devir * nm dönem, devre période dincubation
période n.f. kuluçka devri période,
périphérique n.m. /periferik / adj çevresel, çevrel * nm çevre yolu périphérique,
permanente n.f. daimi ordu commission permanente,
/permi / nm permi, ruhsat, izin belgesi permis de chasse av
tezkeresi permis (de conduire) sürücü belgesi, ehliyet permis
de construire inşaat ruhsatı permis de séjour oturma izni
permis n.m. permis de travail çalışma izni permis,
/permi / nm permi, ruhsat, izin belgesi permis de chasse av
tezkeresi permis (de conduire) sürücü belgesi, ehliyet permis
de construire inşaat ruhsatı permis de séjour oturma izni
permis n.m. permis de travail çalışma izni permis,
/perpañdiküler / adj dikey * nf dikey çizgi, dikme
perpendiculaire adj. perpendiculaire,
perplexe adj. /perpleks(õ) / adj şaşkın; şaşkınlık verici, şaşırtıcı perplexe,
persévérance n.f. /perseverañs / nf dayanma, sebat; kararlılık persévérance,
persévérance) adj. /perseverañs / nf dayanma, sebat; kararlılık persévérance,
, e/perseverañ, añt / adj direşken, sebatkâr; kararlı
persévérant adj. persévérant,
persil n.m. /persi / nm maydanoz persil,
personnage n.m. /personaj / nm önemli kişi; kişi, şahıs personnage,
personnalité n.f /personalite / nf kişilik; kişi; benlik, şahsiyet personnalité,
personnalité n.f. /personalite / nf kişilik; kişi; benlik, şahsiyet personnalité,
personnalité n.f. /personalite / nf kişilik; kişi; benlik, şahsiyet personnalité,
/person / nf kişi; kimse, benlik * pron hiç kimse en personne
kendi, bizzat payer de sa personne tehlikeye atılmak, kelleyi
koltuğa almak personne civile tüzel kişi personne âgée yaşlı
personne n.f. kişi personne,
/person / nf kişi; kimse, benlik * pron hiç kimse en personne
personne n.f. kendi, bizzat payer de sa personne tehlikeye atılmak, kelleyi

219
koltuğa almak personne civile tüzel kişi personne âgée yaşlı
kişi personne,
, le/personel / adj kişisel, özel; bencil, egoist * nm çalışanlar,
personnel le görevliler, personel personnel,
personnification n.f. /personifikasyoñ / nf kişileşme, kişileştirme personnification,
perspicace adj. /persipikas / adj kavrayışlı, anlayışlı perspicace,
perspicacité n.f. /persipikasite / nf kavrayış, anlayış perspicacité,
/persuade / v inandırmak, kandırmak; ikna etmek se
persuader v. persuader sanmak, inanmak persuader,
/pert(õ) / nf yitim, kayıp; yıkılma, yok olma; zarar, ziyan à
perte zararına à perte de vue göz alabildiğine, gözün
perte n.f. göremeyeceği kadar uzakta en pure perte boşu boşuna perte,
/pert(õ) / nf yitim, kayıp; yıkılma, yok olma; zarar, ziyan à
perte zararına à perte de vue göz alabildiğine, gözün
perte n.f. göremeyeceği kadar uzakta en pure perte boşu boşuna perte,
/pert(õ) / nf yitim, kayıp; yıkılma, yok olma; zarar, ziyan à
perte zararına à perte de vue göz alabildiğine, gözün
perte n.f. göremeyeceği kadar uzakta en pure perte boşu boşuna perte,
, e/pertinañ, añt / adj uygun, yerinde; yetkili; sağduyulu
pertinent adj. pertinent,
, e/põzañ, añt / adj ağır; mec. ağır, zahmetli * nm ağırlık valoir
pesant adj. son pesant dor ağırlığınca altın etmek pesant,
pesanteur n.f. /põzañtör / nf yer çekimi; ağırlık pesanteur,
/põze / v tartmak; ağırlığı olmak, çekmek; ağır gelmek; mec.
peser v. zahmetli olmak peser,
/põze / v tartmak; ağırlığı olmak, çekmek; ağır gelmek; mec.
peser se zahmetli olmak peser,
pessimiste adj. /pesimist(õ) / adj+nmf kötümser pessimiste,
pesticide n.m. Â /pestisid / nm böcek ilacı pesticide,
, e/põti, t / adj küçük, ufak * nmf küçük (çocuk) petits nmpl
enik, kedi yavrusu, köpek yavrusu faire des petits yavrulamak
en petit kısaca le petit écran küçük ekran petit ami erkek
arkadaş petite amie kız arkadaş petit à petit azar azar petites
petit adj. annonces küçük ilanlar petite cu
, e/põti, t / adj küçük, ufak * nmf küçük (çocuk) petits nmpl
enik, kedi yavrusu, köpek yavrusu faire des petits yavrulamak
en petit kısaca le petit écran küçük ekran petit ami erkek
arkadaş petite amie kız arkadaş petit à petit azar azar petites
petit adj. annonces küçük ilanlar petite cu
, e/põti, t / adj küçük, ufak * nmf küçük (çocuk) petits nmpl
enik, kedi yavrusu, köpek yavrusu faire des petits yavrulamak
en petit kısaca le petit écran küçük ekran petit ami erkek
arkadaş petite amie kız arkadaş petit à petit azar azar petites
petit e annonces küçük ilanlar petite cu
petit déjeuner n.m. sabah kahvaltısı petit déjeuner,
petit déjeuner n.m. sabah kahvaltısı petit déjeuner,
petit-fils n.m. (pl petits-fils) /põtifis / nm erkek torun petit-fils,
petit-fils n.m. (pl petits-fils) /põtifis / nm erkek torun petit-fils,
petite-fille n.f. (pl petites-filles) /põtifis / nf kız torun petite-fille,

220
petite-fille n.f. (pl petites-filles) /põtifis / nf kız torun petite-fille,
petits-enfants n.m. /põtizañfañ / nm torun petits-enfants,
petits-enfants n.m. /põtizañfañ / nm torun petits-enfants,
pétrole n.m. /petrol / nm petrol pétrole lampant gazyağı pétrole,
peuple n.m. /pöpl(õ) / nm halk le petit peuple halkın alt tabakası peuplé,
peuple n.m. /pöpl(õ) / nm halk le petit peuple halkın alt tabakası peuplé,
/pör / nf korku avoir peur (de) (-den) korkmak de peur de
peur n.f. korkudan faire peur à korkutmak peur,
/pör / nf korku avoir peur (de) (-den) korkmak de peur de
peur n.f. korkudan faire peur à korkutmak peur,
peureux adj. , euse/pörö, öz / adj korkak, ürkek peureux,
/far / nm far; kıyı feneri, fener phare antibrouillard sis lambası
phare n.m. phare,
/far / nm far; kıyı feneri, fener phare antibrouillard sis lambası
phare n.m. phare,
pharmacie n.f. /farmasi / nf eczacılık; eczane pharmacie,
pharmacie n.f. /farmasi / nf eczacılık; eczane pharmacie,
pharmacien ne , ne/farmasyeñ, en / nmf eczacı pharmacien,
philosophie n.f. /filozofi / nf felsefe philosophie,
philosophie] n.f. /filozofi / nf felsefe philosophie,
/foto / nf fotoğraf appareil photo fotoğraf makinesi pellicule
photo fotoğraf filmi photo didentité vesikalık resim photo en
couleurs renkli fotoğraf prendre en photo fotoğrafını çekmek
photo n.f. photo,
/foto / nf fotoğraf appareil photo fotoğraf makinesi pellicule
photo fotoğraf filmi photo didentité vesikalık resim photo en
couleurs renkli fotoğraf prendre en photo fotoğrafını çekmek
photo n.f. photo,
photocopie n.f. /fotokopi / nf fotokopi photocopie,
photocopie n.f. /fotokopi / nf fotokopi photocopie,
photocopier v. /fotokopye / v fotokopisini çekmek photocopier,
photocopieuse n.f. /fotokopyöz / nf fotokopi makinesi photocopieuse,
photographe n. /fotograf / nm fotoğrafçı photographe,
photographie] n.f. hobi olarak fotoğrafçılık yapmak photographie,
/fraz / nf dilb. tümce, cümle faire des phrases yüksekten
phrase n.f. konuşmak phrase,
adj et /fizik / adj fiziksel; maddi * nf fizik * nm fizyonomi; yüz, çehre
physique n.m. physique,
/fizik / adj fiziksel; maddi * nf fizik * nm fizyonomi; yüz, çehre
physique adj. physique,
/fizik / adj fiziksel; maddi * nf fizik * nm fizyonomi; yüz, çehre
physique adj. et n.f. physique,
PI8 n.m. ,
pianiste n. /pyanist(õ) / nmf piyanist pianiste,
pianiste n. /pyanist(õ) / nmf piyanist pianiste,

221
piano n.m. /pyano / nm piyano piano à queue kuyruklu piyano piano,
piano n.m. /pyano / nm piyano piano à queue kuyruklu piyano piano,
piano n.m. /pyano / nm piyano piano à queue kuyruklu piyano piano,
/pi / nf saksağan; mec. geveze kimse * adj alaca cheval pie
alaca at, siyah beyaz at vache pie siyah-beyaz benekli inek
pie n.f. pie,
/pyes / nf parça; tiy. piyes; oda; ask. top; para; bahşiş; fıçı;
belge à la pièce parça başına, yapılan işe göre faire pièce à
qn birine oyun oynamak pièce didentité kimlik belgesi pièce
détachée yedek parça pièces à conviction suç kanıtları un
pièce n.f. maillot une pièce tek parç
/pyes / nf parça; tiy. piyes; oda; ask. top; para; bahşiş; fıçı;
belge à la pièce parça başına, yapılan işe göre faire pièce à
qn birine oyun oynamak pièce didentité kimlik belgesi pièce
détachée yedek parça pièces à conviction suç kanıtları un
pièce n.f. maillot une pièce tek parç
/pyes / nf parça; tiy. piyes; oda; ask. top; para; bahşiş; fıçı;
belge à la pièce parça başına, yapılan işe göre faire pièce à
qn birine oyun oynamak pièce didentité kimlik belgesi pièce
détachée yedek parça pièces à conviction suç kanıtları un
pièce n.f. maillot une pièce tek parç
/pye / nm ayak; ayak tarafı, etek, dip; tane, parça, baş; hece à
pied yaya, yürüyerek au petit pied kısaca, özet olarak au pied
de lettre harfi harfine, hiç değiştirmeden de pied en cap
tepeden tırnağa de pied ferme kımıldamaksızın; ayak
pied n.m. direyerek en pied (portre) boy, ayakta (durmu
/pye / nm ayak; ayak tarafı, etek, dip; tane, parça, baş; hece à
pied yaya, yürüyerek au petit pied kısaca, özet olarak au pied
de lettre harfi harfine, hiç değiştirmeden de pied en cap
tepeden tırnağa de pied ferme kımıldamaksızın; ayak
pied n.m. direyerek en pied (portre) boy, ayakta (durmu
/pye / nm ayak; ayak tarafı, etek, dip; tane, parça, baş; hece à
pied yaya, yürüyerek au petit pied kısaca, özet olarak au pied
de lettre harfi harfine, hiç değiştirmeden de pied en cap
tepeden tırnağa de pied ferme kımıldamaksızın; ayak
pied n.m. direyerek en pied (portre) boy, ayakta (durmu
/pyer / nf taş faire dune pierre deux coups bir taşla iki kuş
vurmak pierre à briquet çakmaktaşı pierre de touche
denektaşı, mihenk pierre ponce süngertaşı pierre tombale
pierre n.f. mezar taşı première pierre temel taşı pierre,
piéton ne /pyetoñ / nm yaya; köy postacısı piéton,
piger v. /pije / v anlamak, kavramak piger,
/pil / nf yığın, küme; kemer ayağı; elek. pil; (parada) yazı * adv
pile n.f. birdenbire, hoppadak pile ou face? yazı mı tura mı? pile,
/pil / nf yığın, küme; kemer ayağı; elek. pil; (parada) yazı * adv
pile adv. birdenbire, hoppadak pile ou face? yazı mı tura mı? pile,
/pilot / nm gemi kılavuzu; pilot bateau pilote kılavuz gemisi
pilote n.m. pilote,
/pilot / nm gemi kılavuzu; pilot bateau pilote kılavuz gemisi
pilote n.m. pilote,
/pilote / v (gemiuçak) sürmek, yönetmek; mec. kılavuzluk
piloter v. etmek piloter,

222
/pimañ / nm (sivridolmalık) biber piment rouge kırmızıbiber,
piment n.m. acı biber piment doux tatlı biber, yeşil biber piment,
/peñs / nf pens, cımbız; maşa; (ıstakozyengeç) kıskaç;
(kumaş) pens, kıvrım pince à épiller cımbız pince à glace buz
maşası pince à linge mandal pince à sucre şeker maşası
pince n.f. pincé,
/peñs / nf pens, cımbız; maşa; (ıstakozyengeç) kıskaç;
(kumaş) pens, kıvrım pince à épiller cımbız pince à glace buz
maşası pince à linge mandal pince à sucre şeker maşası
pince n.f. pincé,
pinceau n.m. , x/peñso / nm resim fırçası pinceau,
pinceau n.m. , x/peñso / nm resim fırçası pinceau,
ping-pong n.m. /ping-poñg / nm masatenisi, pingpong ping-pong,
pinson n.m. /peñsoñ / nm hayb. ispinoz pinson,
piqué adj. /pik / nf mızrak; gücenme, kırgınlık * nm maça piqué,
pique-nique n.m. /piknik / nm piknik pique-nique,
pique-nique n.m. /piknik / nm piknik pique-nique,
/piknike / v piknik yapmak , euse/piknikör, öz / nmf piknikçi
pique-niquer v. pique-niquer,
/pike / v delmek, batmak; teyelleyip birleştirmek; (böcek)
sokmak, ısırmak; kemirmek; hek. aşılamak, iğne yapmak;
yakmak, acıtmak; mec. sıkıntı vermek, kızdırmak; yakalamak,
ele geçirmek; ekşimeye başlamak; (uçak) dikine dalmak;
piquer v. öfkelenmek piquer une tête baş aşağı dalmak piqu
/pike / v delmek, batmak; teyelleyip birleştirmek; (böcek)
sokmak, ısırmak; kemirmek; hek. aşılamak, iğne yapmak;
yakmak, acıtmak; mec. sıkıntı vermek, kızdırmak; yakalamak,
ele geçirmek; ekşimeye başlamak; (uçak) dikine dalmak;
piquer v. öfkelenmek piquer une tête baş aşağı dalmak piqu
 /pikür / nf iğne batması; böcek sokması; iğne yapma, iğne
piqûre n.f. piqûre,
piratage n.m. /pirataj / nm korsanlık piratage,
/pirat / nm korsan; korsan gemisi; mec. vurguncu zengin
pirate n.m. pirate de lair hava korsanı pirate,
pirater v. /pirate / v korsanlık yapmak pirater,
/pisin / nf yüzme havuzu piscine couverte kapalı yüzme
piscine n.f. havuzu piscine,
/pisin / nf yüzme havuzu piscine couverte kapalı yüzme
piscine n.f. havuzu piscine,
pistache n.f. /pistaş / nf antepfıstığı, şamfıstığı pistache,
piste n.f. /pist(õ) / nf ayak izi; toprak yol; pist piste,
piste n.f. /pist(õ) / nf ayak izi; toprak yol; pist piste,
piste n.f, /pist(õ) / nf ayak izi; toprak yol; pist piste,
piston n.m. /pistoñ / nm piston; torpil, arka, kayırma piston,
pistou n.m. ,
/pitye / nf acıma, merhamet avoir pitié de acımak, merhamet
pitié n.f. etmek sans pitié acımasız, merhametsiz pitié,

223
pittoresque adj. /pitoresk(õ) / adj resimle ilgili; resimlik; çekici pittoresque,
pivoine n.f. /pivuan / nf bitk. şakayık; hayb. şakrakkuşu pivoine,
pizza n.f. /pidza / nf pizza pizza,
/plakar / nm gömme dolap; duvar ilanı, afiş; bas. baskı
placard n.m. provası placard,
/plakar / nm gömme dolap; duvar ilanı, afiş; bas. baskı
placard n.m. provası placard,
/plakar / nm gömme dolap; duvar ilanı, afiş; bas. baskı
placard n.m. provası placard,
/plas / nf yer; görev, iş; meydan, alan; ticaret piyasası à la
place de yerine demeurer en place kıpırdamamak faire place
à yer vermek place boursière borsa place financière para
place n.f. piyasası place forte hisar, sur placé,
/plas / nf yer; görev, iş; meydan, alan; ticaret piyasası à la
place de yerine demeurer en place kıpırdamamak faire place
à yer vermek place boursière borsa place financière para
place n.f. piyasası place forte hisar, sur placé,
/plas / nf yer; görev, iş; meydan, alan; ticaret piyasası à la
place de yerine demeurer en place kıpırdamamak faire place
à yer vermek place boursière borsa place financière para
place n.f. piyasası place forte hisar, sur placé,
/plasmañ / nm iş bulma, işe yerleştirme; satış; yatırım bureau
placement n.m. de placement iş bulma bürosu placement,
/plase / v yerleştirmek, koymak; belirtmek; yatırım yapmak
placer qn chez işe sokmak, iş bulmak se placer au premier
placer v. rang ilk sıraya yerleşmek placer,
plafond n.m. /plafoñ / nm tavan plafond,
plafond n.m. /plafoñ / nm tavan plafond,
plafond n.m. /plafoñ / nm tavan plafond,
plage n.f. /plaj / nm plaj, kumsal plage,
plage n.f. /plaj / nm plaj, kumsal plage,
/pleñdr(õ) / v acımak se plaindre yakınmak, sızlanmak; dava
plaindre se açmak plaindre,
/pleñdr(õ) / v acımak se plaindre yakınmak, sızlanmak; dava
plaindre v. açmak plaindre,
/pleñdr(õ) / v acımak se plaindre yakınmak, sızlanmak; dava
plaindre se açmak plaindre,
plainte n.f. /pleñt / nf inilti; yakınma, sitem; şikâyet, dava plainte,
plainte n.f. /pleñt / nf inilti; yakınma, sitem; şikâyet, dava plainte,
/pler / v beğenilmek, hoşa gitmek à Dieu ne plaise aman Allah
göstermesin comme il vous plaira nasıl isterseniz plaire à qn
hoşuna gitmek; gözüne girmek plaise à dieu que inşallah sil
vous plaît lütfen, zahmet olmazsa se plaire à faire -mekten
plaire v. hoşlanmak se plaire birbirinden hoşlanma
/pler / v beğenilmek, hoşa gitmek à Dieu ne plaise aman Allah
göstermesin comme il vous plaira nasıl isterseniz plaire à qn
hoşuna gitmek; gözüne girmek plaise à dieu que inşallah sil
vous plaît lütfen, zahmet olmazsa se plaire à faire -mekten
plaire v. hoşlanmak se plaire birbirinden hoşlanma

224
/pler / v beğenilmek, hoşa gitmek à Dieu ne plaise aman Allah
göstermesin comme il vous plaira nasıl isterseniz plaire à qn
hoşuna gitmek; gözüne girmek plaise à dieu que inşallah sil
vous plaît lütfen, zahmet olmazsa se plaire à faire -mekten
plaire v. hoşlanmak se plaire birbirinden hoşlanma
/plezañte / v şaka yapmak, şaka söylemek; şaka etmek; alay
plaisanter v. etmek, eğlenmek pour plaisanter şaka olsun diye plaisanter,
/plezañte / v şaka yapmak, şaka söylemek; şaka etmek; alay
plaisanter v. etmek, eğlenmek pour plaisanter şaka olsun diye plaisanter,
/plezañtri / nf şaka; alay; önemsiz iş, oyuncak entendre la
plaisanterie şaka kaldırmak mauvaise plaisanterie kötü şaka,
plaisanterie n.f. eşek şakası plaisanterie à part şaka bir yana plaisanterie,
/plezir / nm zevk, haz; eğlence au plaisir (de vous revoir)
(yine) görüşürüz ceci me fait plaisir buna sevindim, memnun
oldum faire plaisir à sevindirmek pour le plaisir zevk için
plaisir n.m. prendre plaisir à -den hoşlanmak plaisir,
/plezir / nm zevk, haz; eğlence au plaisir (de vous revoir)
(yine) görüşürüz ceci me fait plaisir buna sevindim, memnun
oldum faire plaisir à sevindirmek pour le plaisir zevk için
plaisir n.m. prendre plaisir à -den hoşlanmak plaisir,
/plezir / nm zevk, haz; eğlence au plaisir (de vous revoir)
(yine) görüşürüz ceci me fait plaisir buna sevindim, memnun
oldum faire plaisir à sevindirmek pour le plaisir zevk için
plaisir n.m. prendre plaisir à -den hoşlanmak plaisir,
/plañ / nm düzlem; tasar, plan; sin. çekim au premier plan ön
sırada, ön planda au second plan ikinci sırada, ikinci planda
sur le plan sexuel cinsel yönden , e/plañ, an / adj düz, düzlem
plan n.m. plan,
/plañ / nm düzlem; tasar, plan; sin. çekim au premier plan ön
sırada, ön planda au second plan ikinci sırada, ikinci planda
sur le plan sexuel cinsel yönden , e/plañ, an / adj düz, düzlem
plan n.m. plan,
/plañ / nm düzlem; tasar, plan; sin. çekim au premier plan ön
sırada, ön planda au second plan ikinci sırada, ikinci planda
sur le plan sexuel cinsel yönden , e/plañ, an / adj düz, düzlem
plan n.m. plan,
/plañş / nf tahta; levha; sp. rüzgâr sörfü les planches nfpl
tiyatro, sahne monter sur les planches sahneye çıkmak
planche à dessin resim tahtası planche à pain ekmek tahtası
planche à repasser ütü tahtası planche pourrie çürük tahta
planche n.f. planche,
/plañş / nf tahta; levha; sp. rüzgâr sörfü les planches nfpl
tiyatro, sahne monter sur les planches sahneye çıkmak
planche à dessin resim tahtası planche à pain ekmek tahtası
planche à repasser ütü tahtası planche pourrie çürük tahta
planche n.f. planche,
plancher v. /plañşe / nm tahta döşeme, tahta taban plancher,
planète n.f. /planet / nf gezegen planète,
planète n.f. /planet / nf gezegen planète,
plante n.f. /plañt / nf bitki plante du pied aya tabanı plante,
plante n.f. /plañt / nf bitki plante du pied aya tabanı plante,

225
/plañte / v (bitki) dikmek; yere çakmak; dayamak; (bayrak)
çekmek planter qch sur bir şeyi -e dikmek planter là birini
ekmek, bırakıp gitmek se planter dikilmek, ekilmek;
planter v. saplanmak planter,
/plañte / v (bitki) dikmek; yere çakmak; dayamak; (bayrak)
çekmek planter qch sur bir şeyi -e dikmek planter là birini
ekmek, bırakıp gitmek se planter dikilmek, ekilmek;
planter v. saplanmak planter,
/plak / nf maden yaprak, levha; plaka; kapak; kabuk plaque
dimmatriculation oto. plaka plaque de beurre tereyağı dilimi
plaque de chocolat çikolata kalıbı, parça çikolata plaque de
plaque n.f. police oto. plaka plaque minéralogique oto. plaka plaqué,
/plastike / adj plastik * nf plastik sanatlar * nm plastik
plastique n.m. plastique,
adj. et /plastike / adj plastik * nf plastik sanatlar * nm plastik
plastique n.m. plastique,
/pla / nm çukur tabak; yemek plat de résistance ana yemek
plat du jour günün yemeği , e/pla, at / adj düz; yassı; yavan,
tatsız à plat düz, yatay olarak; (lastik) inik, sönük à plat ventre
adj.et yüzükoyun mer plate dalgasız deniz tomber à plat ventre
plat n.m. yüzükoyun düşmek
/pla / nm çukur tabak; yemek plat de résistance ana yemek
plat du jour günün yemeği , e/pla, at / adj düz; yassı; yavan,
tatsız à plat düz, yatay olarak; (lastik) inik, sönük à plat ventre
yüzükoyun mer plate dalgasız deniz tomber à plat ventre
plat adj. yüzükoyun düşmek
/pla / nm çukur tabak; yemek plat de résistance ana yemek
plat du jour günün yemeği , e/pla, at / adj düz; yassı; yavan,
tatsız à plat düz, yatay olarak; (lastik) inik, sönük à plat ventre
yüzükoyun mer plate dalgasız deniz tomber à plat ventre
plat n.m yüzükoyun düşmek
plate) adj. et n. tamamıyla, adamakıllı asiette plate,
plate-bande n.f. (plates-bandes) /platbañd / nf çiçekçim yastığı plate-bande,
plate-bande n.f. (plates-bandes) /platbañd / nf çiçekçim yastığı plate-bande,
, x/plato / nm terazi kefesi; tepsi, sini, tabla; coğ. plato, yayla,
plateau n.m. yüksek ova; tiyatro sahnesi, (sinema) set plateau,
, x/plato / nm terazi kefesi; tepsi, sini, tabla; coğ. plato, yayla,
plateau n.m. yüksek ova; tiyatro sahnesi, (sinema) set plateau,
, x/plato / nm terazi kefesi; tepsi, sini, tabla; coğ. plato, yayla,
plateau n.m. yüksek ova; tiyatro sahnesi, (sinema) set plateau,
/platr(õ) / nm alçı; alçı işi; alçı heykeli avoir un bras dans le
plâtre n.m. platre bir kolu alçıda olmak platré,
, e/pleñ, en / adj dolu; dolgun; tüm, tam; som; (hayvan) gebe,
yüklü à plein temps tümgün, tamgün à pleines mains bol bol à
pleines voiles pupa yelken en plein air açık havada en plein
soleil güneşin alnında en pleine mer açık denizde en pleine
plein e rue yolun ortasında, sokak ortasında
, e/pleñ, en / adj dolu; dolgun; tüm, tam; som; (hayvan) gebe,
yüklü à plein temps tümgün, tamgün à pleines mains bol bol à
pleines voiles pupa yelken en plein air açık havada en plein
soleil güneşin alnında en pleine mer açık denizde en pleine
plein adj. rue yolun ortasında, sokak ortasında

226
plein-temps loc. adv. yarımgün, parttaym à plein mitemps,
/plöre / v ağlamak; yasını tutmak pleurer sur acımak, üzülmek
pleurer v. pleurer,
/plöre / v ağlamak; yasını tutmak pleurer sur acımak, üzülmek
pleurer v. pleurer,
/plövuar / v yağmur yağmak; yağmur gibi yağmak Il ya
pleuvoir v. pleuvoir yağmur yağacak,
/plövuar / v yağmur yağmak; yağmur gibi yağmak Il ya
pleuvoir v. pleuvoir yağmur yağacak,
pliable adj. /pliyabl(õ) / adj bükülgen; mec. uysal pliable,
/pliye / v katlamak; bükmek; mec. alıştırmak; eğilmek,
bükülmek; boyun eğmek; gerilemek plier bagage pılıyı pırtıyı
toplamak (toplayıp gitmek) se plier à uymak, boyun eğmek
plier v. plier,
/pliye / v katlamak; bükmek; mec. alıştırmak; eğilmek,
bükülmek; boyun eğmek; gerilemek plier bagage pılıyı pırtıyı
toplamak (toplayıp gitmek) se plier à uymak, boyun eğmek
plier v. plier,
/pliye / v katlamak; bükmek; mec. alıştırmak; eğilmek,
bükülmek; boyun eğmek; gerilemek plier bagage pılıyı pırtıyı
toplamak (toplayıp gitmek) se plier à uymak, boyun eğmek
plier se plier,
, e/plise / adj (giysi) kırmalı, plili; coğ. kıvrımlı * nm (giysi)
plissé e kırma, pli plissé,
/plon / nm kurşun; (elektrik) sigorta; den. iskandil à plomb
düşey sans plomb kurşunsuz sommeil de plomb derin uyku
plomb n.m. plomb,
/plon / nm kurşun; (elektrik) sigorta; den. iskandil à plomb
düşey sans plomb kurşunsuz sommeil de plomb derin uyku
plomb n.m. plomb,
/plon / nm kurşun; (elektrik) sigorta; den. iskandil à plomb
düşey sans plomb kurşunsuz sommeil de plomb derin uyku
plomb n.m. plomb,
/ploñbri / nf (binaya) su tesisatı döşeme, sıhhi tesisat
plomberie n.f. plomberie,
plombier n.m. /ploñbye / nm sıhhi tesisatçı plombier,
plombier n.m. /ploñbye / nm sıhhi tesisatçı plombier,
/ploñje / v daldırmak, batırmak; sokmak; dalmak; yok olmak
plonger v. se plonger dalmak, batmak plonger,
/plui / nf yağmur faire la pluie et le beau temps (bir işte) asıl
söz sahibi olmak parler de la pluie et du beau temps havadan
sudan konuşmak pluie brève sağanak pluie de ... sağanağı
pluie n.f. sous la pluie yağmurda pluie,
/plui / nf yağmur faire la pluie et le beau temps (bir işte) asıl
söz sahibi olmak parler de la pluie et du beau temps havadan
sudan konuşmak pluie brève sağanak pluie de ... sağanağı
pluie n.f. sous la pluie yağmurda pluie,
/plui / nf yağmur faire la pluie et le beau temps (bir işte) asıl
söz sahibi olmak parler de la pluie et du beau temps havadan
sudan konuşmak pluie brève sağanak pluie de ... sağanağı
pluie n.f. sous la pluie yağmurda pluie,

227
/plüm / nf (kuşlarda) tüy; kalem ucu; mec. yazar guerre de
plume yazılı tartışma, kalem kavgası homme de plume yazar
lit de plume kuştüyü yatak; parlak durum tenir la plume
plume n.f. yazmanlık görevinde bulunmak plume,
plupart [la] n.f. çoğu, büyük bir kısmı la plupart du temps,
/plü / adv daha; artık; bundan başka, ayrıca au plus olsa olsa,
en çok bien plus bundan başka, ayrıca dautant plus que haydi
haydi de plus en plus gitgide, gittikçe de plus bundan başka,
ayrıca le (la) plus en ne ... plus artık ni plus ni moins ne fazla
plus adv. ne eksik, tam tamına plus ou moins
/plü / adv daha; artık; bundan başka, ayrıca au plus olsa olsa,
en çok bien plus bundan başka, ayrıca dautant plus que haydi
haydi de plus en plus gitgide, gittikçe de plus bundan başka,
ayrıca le (la) plus en ne ... plus artık ni plus ni moins ne fazla
plus adv. ne eksik, tam tamına plus ou moins
plutôt adv. /plüto / adv daha iyi, yeğ, -den ise plutôt,
plutôt adv. /plüto / adv daha iyi, yeğ, -den ise plutôt,
plutôt adv. /plüto / adv daha iyi, yeğ, -den ise plutôt,
pluvieux #AD? , euse/plüvyö, öz / adj yağmurlu, yağışlı pluvieux,
PME n.f. ,
PME n.f. ,
PN8 n.m. ,
/poş / nf cep; tahıl çuvalı; kepçe; kursak; av ağı; çıban oyuğu
de poche cep + argent de poche cep harçlığı les mains dans
ses poches emek vermeden, çalışmadan livre de poche cep
poche n.f. kitabı poché,
/poş / nf cep; tahıl çuvalı; kepçe; kursak; av ağı; çıban oyuğu
de poche cep + argent de poche cep harçlığı les mains dans
ses poches emek vermeden, çalışmadan livre de poche cep
poche n.f. kitabı poché,
poêle n.f. /pual / nm soba * nf tava poêle (à frire) kızartma tavası poêle,
poêle n.f. /pual / nm soba * nf tava poêle (à frire) kızartma tavası poêle,
poêle n.f. /pual / nm soba * nf tava poêle (à frire) kızartma tavası poêle,
poème n.m. /poem / nm şiir; koşuk, manzume poème,
poème n.m. /poem / nm şiir; koşuk, manzume poème,
poésie n.f. /poezi / nf şiir, nazım la poésie şiir sanatı poésie,
poésie n.f. /poezi / nf şiir, nazım la poésie şiir sanatı poésie,
poète n.m. /poet / nm ozan, şair poète,
/pua / nm ağırlık; kantar topu, terazi taşı; sp. gülle; mec. önem
poids atomique atom ağırlığı poids lourd ağırsıklet; ağır
vasıta, ağır taşıt poids moléculaire molekül ağırlığı poids utile
poids n.m. net ağırlık prendre du poids kilo almak, şişmanlamak
/pua / nm ağırlık; kantar topu, terazi taşı; sp. gülle; mec. önem
poids atomique atom ağırlığı poids lourd ağırsıklet; ağır
vasıta, ağır taşıt poids moléculaire molekül ağırlığı poids utile
poids n.m. net ağırlık prendre du poids kilo almak, şişmanlamak

228
/pua / nm ağırlık; kantar topu, terazi taşı; sp. gülle; mec. önem
poids atomique atom ağırlığı poids lourd ağırsıklet; ağır
vasıta, ağır taşıt poids moléculaire molekül ağırlığı poids utile
poids n m. net ağırlık prendre du poids kilo almak, şişmanlamak
poignet n.m. /puanye / nm bilek poignet,
/pual / nm kıl; tüy; tüy rengi, don à poil çıplak au poil kon.
harika, mükemmel de tout poil her türlü, her çeşit être de bon
poil keyfi yerinde olmak monter un cheval à poil ata eyersiz
poil n.m. binmek poil follet ayva tüyü poil,
/pueñ / nm yumruk être pieds et poings liés eli kolu bağlı
olmak, çaresiz kalmak dormir à poings fermés derin uykuda
poing n.m. olmak, kütük gibi uyumak poing,
/pueñ / adv hiç /pueñ / nm yer; nokta; an; konu; sayı, puan;
derece; (okul) not; ilmik; punto; iğne danteli; örgü işi au point
mort oto. boşta à point (nommé) tam zamanında à point
kararında, iyi pişmiş à un certain point bir dereceye kadar du
point n.m. point de vue de bakımından, yönünde
point de vue n.m. görüş; bakım, bakış açısı point de vue,
/pueñt / nf sivri uç; uç, tepe; çivi; coğ. burun, dil; kumaş şeridi;
kazı kalemi; nükte, espri la pointe du jour gün ağarması
pointe du pied ayak parmakları vitesse de pointe azami sürat
pointe n.f. sur le pointe des pieds ayaklarının ucuna basa basa pointe,
/pueñt / nf sivri uç; uç, tepe; çivi; coğ. burun, dil; kumaş şeridi;
kazı kalemi; nükte, espri la pointe du jour gün ağarması
pointe du pied ayak parmakları vitesse de pointe azami sürat
pointe n.f. sur le pointe des pieds ayaklarının ucuna basa basa pointe,
pointu adj. , e/pueñtü / adj sivri; titiz; alıngan pointu,
pointure n.f. /pueñtür / nf (ayakkabıeldiven vb için) ölçü, numara pointure,
pointure n.f. /pueñtür / nf (ayakkabıeldiven vb için) ölçü, numara pointure,
poire n.f. /puar / nf armut poire à injections şırınga poire,
poireau n.m. , x/puaro / nm pırasa poireau,
/pua / nm bezelye; siğil à pois (kumaş) puanlı, noktalı pois
pois n.m. chiche nohut pois,
pois chiche n.m. nohut pois chiche,
/puasoñ / nm balık les Poissons Balık burcu muet comme un
poisson dilini yutmuş poisson-chat yayınbalığı poisson davril!
nisan bir! poisson fumé füme balık poisson salé tuzlu balık
poisson rouge havuz balığı poisson volant kırlangıçbalığı
poisson n.m. poisson,
/puasoñ / nm balık les Poissons Balık burcu muet comme un
poisson dilini yutmuş poisson-chat yayınbalığı poisson davril!
nisan bir! poisson fumé füme balık poisson salé tuzlu balık
poisson rouge havuz balığı poisson volant kırlangıçbalığı
poisson n.m. poisson,
/puasoñ / nm balık les Poissons Balık burcu muet comme un
poisson dilini yutmuş poisson-chat yayınbalığı poisson davril!
nisan bir! poisson fumé füme balık poisson salé tuzlu balık
poisson rouge havuz balığı poisson volant kırlangıçbalığı
poisson n.m. poisson,
poissonnerie n.f. /puasonri / nf balık pazarı, balıkçı dükkânı poissonnerie,

229
, ière  /puasonye, yer / nmf balıkçı * nf balık tenceresi
poissonnier n. poissonnier,
poitrine n.f. /puatriñ / nf göğüs; meme, göğüs poitrine,
poitrine n.f. /puatriñ / nf göğüs; meme, göğüs poitrine,
/puavr(õ) / nm karabiber poivre en grains (çekilmemiş) tane
biber poivre moulu toz karabiber poivre et sel külrengi, kırçıl
poivre n.m. poivre long kırmızı biber poivré,
/puavr(õ) / nm karabiber poivre en grains (çekilmemiş) tane
biber poivre moulu toz karabiber poivre et sel külrengi, kırçıl
poivre n.m. poivre long kırmızı biber poivré,
poivrière n.f. /puavriyer / nf biberlik; (kalelerde) gözcü kulesi poivrière,
/puavroñ / nm dolmalık biber poivron rouge kırmızı biber
poivron n.m. poivron verte yeşil biber poivron,
/puavroñ / nm dolmalık biber poivron rouge kırmızı biber
poivron n.m. poivron verte yeşil biber poivron,
/poler / adj kutupsal etoile polaire Kutupyıldızı, Demirkazık
polaire adj. polaire,
poli adj. , e/poli / adj parlak, cilalı; zarif; nazik poli,
/polis / nf polis, emniyet, zabıta; polis memuru, güvenlik
görevlisi; inzibat; poliçe police dassurance sigorta poliçesi
police des mìurs ahlak zabıtası police judiciare adli polis
police municipale belediye zabıtası police routière trafik polisi
police n.f. police secours acil servisler police secr
/polis / nf polis, emniyet, zabıta; polis memuru, güvenlik
görevlisi; inzibat; poliçe police dassurance sigorta poliçesi
police des mìurs ahlak zabıtası police judiciare adli polis
police municipale belediye zabıtası police routière trafik polisi
police n.f. police secours acil servisler police secr
/polis / nf polis, emniyet, zabıta; polis memuru, güvenlik
görevlisi; inzibat; poliçe police dassurance sigorta poliçesi
police des mìurs ahlak zabıtası police judiciare adli polis
police municipale belediye zabıtası police routière trafik polisi
police n.f. police secours acil servisler police secr
, ière/polisye, yer / adj polis+ * nm güvenlik görevlisi, polis
policier #AD? memuru roman policier dedektif romanı policier,
n.m. et , ière/polisye, yer / adj polis+ * nm güvenlik görevlisi, polis
policier adj. memuru roman policier dedektif romanı policier,
politesse n.f. /polites / nf naziklik, nezaket politesse,
politicien n.m. , ne/politisyeñ, en / nmf politikacı, siyasetçi politicien,
/politik / adj siyasal, politik * nm politikacı * nf siyaset, politika
politique étrangère dış politika politique intérieure iç politika
politique ad. et n.f. politique,
/politik / adj siyasal, politik * nm politikacı * nf siyaset, politika
politique étrangère dış politika politique intérieure iç politika
politique adj. et n.f. politique,
, e/polyañ, añt / adj (çevreyi) kirleten, bozan * nm (çevreyi)
polluant adj. kirletici madde polluant,
polluer v. /polye / v kirletmek polluer,
polluer v. /polye / v kirletmek polluer,
/polusyoñ / nf kutsallığını bozma; kirletme, pisletme pollution
pollution n.f. de lair hava kirlenmesi pollution,

230
/polusyoñ / nf kutsallığını bozma; kirletme, pisletme pollution
pollution n.f. de lair hava kirlenmesi pollution,
polo n.m. /polo / nm sp. polo; polo gömlek polo,
Pologne n.f. /polony / nf : la Pologne Polonya Pologne,
/politeknisyeñ / nm École polytechnique öğrencisi
polytechnicien n. polytechnicien,
pommade n.f. /pomad / nf merhem, krem pommade,
/pom / nf elma; süs topu, topuz pomme dAdam gırtlak
çıkıntısı, âdemelması pomme de discorde anlaşmazlık sebebi
pomme de pin çam kozalağı pomme de terre patates pomme
vapeur haşlanmış patates pommes frites patates kızartması
pomme n.f. tomber dans les pommes kon. bayılmak
/pom / nf elma; süs topu, topuz pomme dAdam gırtlak
çıkıntısı, âdemelması pomme de discorde anlaşmazlık sebebi
pomme de pin çam kozalağı pomme de terre patates pomme
vapeur haşlanmış patates pommes frites patates kızartması
pomme n.f. tomber dans les pommes kon. bayılmak
/pom / nf elma; süs topu, topuz pomme dAdam gırtlak
çıkıntısı, âdemelması pomme de discorde anlaşmazlık sebebi
pomme de pin çam kozalağı pomme de terre patates pomme
vapeur haşlanmış patates pommes frites patates kızartması
pomme n.f. tomber dans les pommes kon. bayılmak
pomme de terre n.f. patates pomme de terre,
pomme de terre n.f. patates pomme de terre,
pompier n.m. /poñpye / nm itfaiyeci * adj mec. bayağı, zevksiz pompier,
pompier n.m. /poñpye / nm itfaiyeci * adj mec. bayağı, zevksiz pompier,
pompiers n.m. ,
poncer v. /poñse / v süngertaşı ile parlatmak poncer,
pondéré adj. , e/poñdere / adj dengeli pondéré,
/poñ / nm köprü; den. güverte faux pont den. sintine güvertesi
pont aérien hava köprüsü pont de bateaux dubalı köprü pont
pont n.m. suspendu asma köprü tête de pont köprü başı pont,
/poñ / nm köprü; den. güverte faux pont den. sintine güvertesi
pont aérien hava köprüsü pont de bateaux dubalı köprü pont
pont n.m. suspendu asma köprü tête de pont köprü başı pont,
pont-l'évêque n.m. /evek / nm piskopos évêque,
/popülasyoñ / nf nüfus, halk; topluluk population active çalışan
population n.f. nüfus population,
porc n.m. /por / nm domuz; mec. pis; obur; sefih porc,
porcelaine n.f. /porsõlen / nf porselen; porselen eşya porcelaine,
/por / nm liman; yanında bulundurma, taşıma; taşıma gücü;
nakliye ücreti; tavır arriver à bon port sağ salim varmak arriver
au port amaca ulaşmak faire naufrage au port denizden geçip
kıyıda boğulmak port de commerce ticaret limanı port franc
port n.m. serbest liman po
adj. et /portabl(õ) / adj giyilebilir, takılabilir; taşınabilir, portatif
portable n.m. portable,

231
adj. et /portabl(õ) / adj giyilebilir, takılabilir; taşınabilir, portatif
portable n.m. portable,
portail n.m. /portay / nm giriş kapısı, büyük kapı portail,
/port(õ) / nf kapı de porte en porte evden eve laisser la porte
ouverte à qch açık kapı bırakmak le pas de porte hava parası
mettre à la porte kovmak, kapı dışarı etmek ouvrir la porte à
qch neden olmak, sebebiyet vermek ouvrir ses portes
porte n.f. (şehirkale) teslim olmak porte à porte kapı
/port(õ) / nf kapı de porte en porte evden eve laisser la porte
ouverte à qch açık kapı bırakmak le pas de porte hava parası
mettre à la porte kovmak, kapı dışarı etmek ouvrir la porte à
qch neden olmak, sebebiyet vermek ouvrir ses portes
porte n.f. (şehirkale) teslim olmak porte à porte kapı
porte-courrier n.m. kapı tokmağı courrier,
porte-monnaie n.m. /portmone / nm inv para çantası porte-monnaie,
porte-monnaie n.m. /portmone / nm inv para çantası porte-monnaie,
porte-serviettes n.f. /portservyet / nm havlu askısı porte-serviettes,
/porte / nf erim, menzil; yetenek, kavrama gücü; değer, önem;
düzey, seviye; kapsam, şümul; müz. porte être à portée de
portée n.f. yapabilmek, elinden gelmek portée,
portefeuille n.m. /portõföy / nm cüzdan; tahviller portefeuille,
portefeuille n.m. /portõföy / nm cüzdan; tahviller portefeuille,
portemanteau n.m. , x/portmañto / nm portmanto portemanteau,
/porte / v taşımak; sahip olmak; giymek, takmak; götürmek;
tutmak; getirmek; koymak; yöneltmek; yazmak, kaydetmek;
yol açmak, neden olmak porter à la tête (içki vb) başına
vurmak porter des fers hapis olmak porter lépée subay olmak
porter v. porter la main sur qn el kaldırmak porter la peine dun
/porte / v taşımak; sahip olmak; giymek, takmak; götürmek;
tutmak; getirmek; koymak; yöneltmek; yazmak, kaydetmek;
yol açmak, neden olmak porter à la tête (içki vb) başına
vurmak porter des fers hapis olmak porter lépée subay olmak
porter v. porter la main sur qn el kaldırmak porter la peine dun
/porte / v taşımak; sahip olmak; giymek, takmak; götürmek;
tutmak; getirmek; koymak; yöneltmek; yazmak, kaydetmek;
yol açmak, neden olmak porter à la tête (içki vb) başına
vurmak porter des fers hapis olmak porter lépée subay olmak
porter v. porter la main sur qn el kaldırmak porter la peine dun
portière n.f. /portyer / nf taşıt kapısı portière,
porto n.m. /porto / nm porto şarabı Porto,
porto n.m. /porto / nm porto şarabı Porto,
portrait n.m. /portre / nm portre; fotoğraf; tıpkısı, benzeri portrait,
portrait n.m. /portre / nm portre; fotoğraf; tıpkısı, benzeri portrait,
, e/portüge, ez / adj Portekizli+; Portekiz+ * nm Portekizce ,
portugais adj. et n. e/portüge, ez / nmf Portekizli Portugais,
Portugal n.m. /portügal / nm : le Portugal Portekiz Portugal,
/poze / v yerine koymak, yerleştirmek; değer kazandırmak;
poser v. sormak; poz vermek; mec. gösteriş yapmak; dayanmak poser

232
des fondements temel atmak poser des chiffres rakam
koymak poser les armes savaşa son vermek poser une
question soru sormak poser un principe bir ilke koymak se
poser konmak; orta
/poze / v yerine koymak, yerleştirmek; değer kazandırmak;
sormak; poz vermek; mec. gösteriş yapmak; dayanmak poser
des fondements temel atmak poser des chiffres rakam
koymak poser les armes savaşa son vermek poser une
question soru sormak poser un principe bir ilke koymak se
poser se poser konmak; orta
, ive/pozitif, iv / adj olumlu, pozitif, müspet; yapıcı; kesin; artı
positif #AD? positif,
, ive/pozitif, iv / adj olumlu, pozitif, müspet; yapıcı; kesin; artı
positif adj. positif,
/pozisyoñ / nf durum; coğ. konum; mec. görev, mevki; tutum
position n.f. position,
/posede / v elinde bulundurmak, sahip olmak, tasarruf etmek;
posséder v. mec. iyi bilmek se posséder kendini tutmak posséder,
/posibl(õ) / adj olanaklı, olabilir, mümkün * nm elden gelen *
adv belki, olabilir au possible olabildiğince, son derecede
possible adj. possible,
/posibl(õ) / adj olanaklı, olabilir, mümkün * nm elden gelen *
adv belki, olabilir au possible olabildiğince, son derecede
possible adj. possible,
/posibl(õ) / adj olanaklı, olabilir, mümkün * nm elden gelen *
adv belki, olabilir au possible olabildiğince, son derecede
possible adj. possible,
Post-it n.m. post-it, pusulacık,
, e, aux/postal, o / adj posta+ carte postale kartpostal chèque
postal adj. postal posta çeki code postal posta kodu,
, e, aux/postal, o / adj posta+ carte postale kartpostal chèque
postal e postal posta çeki code postal posta kodu,
, e, aux/postal, o / adj posta+ carte postale kartpostal chèque
postal adj. postal posta çeki code postal posta kodu,
/post(õ) / nf posta; postane * nm karakol; görev, makam,
mevki; oda, kabin; (TV adyo) alıcı poste (de police) karakol
poste dessence benzin istasyonu poste de radio radyo alıcısı
poste de secours ilkyardım poste de télévision televizyon
poste n.f. Poste et Télécommunications (PTT) Posta Telgraf Tel
/post(õ) / nf posta; postane * nm karakol; görev, makam,
mevki; oda, kabin; (TV adyo) alıcı poste (de police) karakol
poste dessence benzin istasyonu poste de radio radyo alıcısı
poste de secours ilkyardım poste de télévision televizyon
poste n.m. Poste et Télécommunications (PTT) Posta Telgraf Tel
/post(õ) / nf posta; postane * nm karakol; görev, makam,
mevki; oda, kabin; (TV adyo) alıcı poste (de police) karakol
poste dessence benzin istasyonu poste de radio radyo alıcısı
poste de secours ilkyardım poste de télévision televizyon
poste n.f. Poste et Télécommunications (PTT) Posta Telgraf Tel
/post(õ) / nf posta; postane * nm karakol; görev, makam,
mevki; oda, kabin; (TV adyo) alıcı poste (de police) karakol
poste dessence benzin istasyonu poste de radio radyo alıcısı
poste de secours ilkyardım poste de télévision televizyon
poste n.m. Poste et Télécommunications (PTT) Posta Telgraf Tel

233
/post(õ) / nf posta; postane * nm karakol; görev, makam,
mevki; oda, kabin; (TV adyo) alıcı poste (de police) karakol
poste dessence benzin istasyonu poste de radio radyo alıcısı
poste de secours ilkyardım poste de télévision televizyon
poste n.f. Poste et Télécommunications (PTT) Posta Telgraf Tel
poster v. /poste / v postaya vermek, postalamak * nm poster poster,
poster v. /poste / v postaya vermek, postalamak * nm poster poster,
posture n.f. /postür / nf duruş, tavır; mec. durum posture,
posture n.f. /postür / nf duruş, tavır; mec. durum posture,
/po / nm kavanoz; çanak, çömlek, tencere; kap à la fortune du
pot (yemek) Allah ne verdiyse avoir du pot şanslı olmak boire
un pot kon. içki içmek pot à fleurs saksı pot de ile dolu pot de
chambre oturak pot déchappement egzoz borusu prendre un
pot n m. pot bir kadeh içmek, bir tek atmak
/po / nm kavanoz; çanak, çömlek, tencere; kap à la fortune du
pot (yemek) Allah ne verdiyse avoir du pot şanslı olmak boire
un pot kon. içki içmek pot à fleurs saksı pot de ile dolu pot de
chambre oturak pot déchappement egzoz borusu prendre un
pot n.m. pot bir kadeh içmek, bir tek atmak
/po / nm kavanoz; çanak, çömlek, tencere; kap à la fortune du
pot (yemek) Allah ne verdiyse avoir du pot şanslı olmak boire
un pot kon. içki içmek pot à fleurs saksı pot de ile dolu pot de
chambre oturak pot déchappement egzoz borusu prendre un
pot n.m. pot bir kadeh içmek, bir tek atmak
/potabl(õ) / adj içilir, içilebilir; fena değil, şöyle böyle, idare
potable adj. eder eau potable içme suyu potable,
, ière/potaje, er / adj (bitki) yenir, yenilir; sebzeyle ilgili, sebze
potager #AD? + jardin potager zerzevat bahçesi, bostan potager,
, x/poto / nm direk poteau dexécution darağacı poteau de
arrivée bitiş direği poteau de départ başlangıç direği poteau
indicateur yol levhası poteau télégraphique telgraf direği
poteau n.m. poteaux de but kale direkleri poteau,
potin n m. dedikodu,
pou n.m. , x/pu / nm bit pou,
poubelle n.f. /pubel / nf çöp tenekesi poubelle,
poubelle n.f. /pubel / nf çöp tenekesi poubelle,
/pus / nm başparmak manger sur le pouce ayaküstü acele
yemek yemek mettre les pouces yelkenleri suya indirmek se
pouce n.m. tourner les pouces bomboş durmak pouce,
/pudr(õ) / nf toz; pudra; barut jeter la poudre aux yeux de qn
gözünü boyamak réduire en poudre tuzla buz etmek poudre
de perlinpinpin şarlatan ilacı poudre de lait süttozu poudre de
poudre n.f. riz yüz pudrası savon en poudre sabun tozu poudre,
poulailler n.m. /pulaye / nm kümes; tiy. paradi, en üst balkon poulailler,
/pul / nf tavuk; haşlama tavuk eti; bilardokumarda ortaya
sürülen para; sp. hamle, atılım; takım grupları; kon. piliç,
yavru; genç kız; metres, dost; orospu avoir la chair de poule
tüyleri diken diken olmak poule au riz tavuklu pilav poule deau
poule n.f. sutavuğu poule mouillée korkak, ödlek
poulet n.m. /pule / nm piliç; kon. sivil polis poulet,

234
/pu / nm nabız prendre le pouls de nabzına bakmak, nabız
pouls n.m. saymak tâterle pouls à qn nabzını yoklamak pouls,
poumon n.m. /pumoñ / nm akciğer poumon dacier yapay ciğer poumon,
/pupe / nf (oyuncak) bebek de poupée küçücük, minnacık
poupée n.f. poupée,
/pupe / nf (oyuncak) bebek de poupée küçücük, minnacık
poupée n.f. poupée,
/pur / prép için; -in yerine; -e göre; ... üzere; -den dolayı * nm
lehte olan le pour et le contre lehte olan ve olmayan pour cent
yüzde pour lors o halde, öyle ise, o zaman pour moi bence,
pour prép. bana göre pour que -sin diye, -mesi için pour,
pourboire n.m. /purbuar / nm bahşiş pourboire,
pourcentage n.m. /pursañtaj / nm yüzdelik pourcentage,
pourcentage n.m. /pursañtaj / nm yüzdelik pourcentage,
/purparle / nmpl konuşma, görüşme être en pourparlers avec
pourparlers n.m. ile görüşmek pourparlers,
adv. /purkua / conj adv neden, niçin * nm neden, sebep le
pourquoi interr. pourquoi (de) neden, sebep, gerekçe pourquoi,
/puse / v itmek; ileri sürmek, götürmek; meydana getirmek;
dürtmek; canlandırmak; (iniltiçığlık vb) çıkarmak, koparmak;
çıkmak pousser à bout çok öfkelendirmek pousser à la roue
yardım etmek se pousser sürmek, sürüp gitmek; ilerlemek,
pousser v. yol almak pousser,
/puse / v itmek; ileri sürmek, götürmek; meydana getirmek;
dürtmek; canlandırmak; (iniltiçığlık vb) çıkarmak, koparmak;
çıkmak pousser à bout çok öfkelendirmek pousser à la roue
yardım etmek se pousser sürmek, sürüp gitmek; ilerlemek,
pousser v. yol almak pousser,
/pusyer / nf toprak tozu réduire en poussière yıkıp yok etmek
poussière n.f. poussière,
/puvuar / v -ebilmek, -abilmek * nm iktidar; güç; saygınlık,
itibar, nüfuz; yetki, salahiyet; yönetim biçimi, rejim il se peut
que ola ki, belki les pouvoirs publics yetkililer, ilgili makamlar
nen pouvoir plus artık yapamamak, dayanacak gücü
pouvoir n.m. kalmamak pouvoir dachat alım gücü, satın al
/puvuar / v -ebilmek, -abilmek * nm iktidar; güç; saygınlık,
itibar, nüfuz; yetki, salahiyet; yönetim biçimi, rejim il se peut
que ola ki, belki les pouvoirs publics yetkililer, ilgili makamlar
nen pouvoir plus artık yapamamak, dayanacak gücü
pouvoir v. kalmamak pouvoir dachat alım gücü, satın al
/puvuar / v -ebilmek, -abilmek * nm iktidar; güç; saygınlık,
itibar, nüfuz; yetki, salahiyet; yönetim biçimi, rejim il se peut
que ola ki, belki les pouvoirs publics yetkililer, ilgili makamlar
nen pouvoir plus artık yapamamak, dayanacak gücü
pouvoir v. kalmamak pouvoir dachat alım gücü, satın al
/puvuar / v -ebilmek, -abilmek * nm iktidar; güç; saygınlık,
itibar, nüfuz; yetki, salahiyet; yönetim biçimi, rejim il se peut
que ola ki, belki les pouvoirs publics yetkililer, ilgili makamlar
nen pouvoir plus artık yapamamak, dayanacak gücü
pouvoir v. kalmamak pouvoir dachat alım gücü, satın al
Powerpoint n.m. ,
prairie n.f. /preri / nf çayır prairie,

235
/pratik / nf uygulama, pratik, tatbikat, uygulama; alışkanlık;
görenek, âdet * adj pratik; kolay, kullanışlı; becerikli mettre en
pratique n.f. pratique uygulamaya koymak, gerçekleştirmek pratique,
/pratike / v etmek, yapmak, uygulamak; görüşmek, değinmek;
pratiquer v. kendine çekmek; ayartmak pratiquer,
, euse/presyö, öz / adj pahalı; değerli, işe yarar; mec.
précieux adj. yapmacıklı; süslü précieux,
/presipitasyoñ / nf büyük hız; acele précipitations
précipitation n.f. (atmosphérique) yağış précipitation,
/presipite / v (yüksekten) atmak; hızlandırmak; alaşağı etmek,
devirmek se précipiter atılmak, saldırmak; acele etmek
précipiter se précipiter,
, e/presi, iz / adj açık, belli; belirli; kesin; kısa, özlü * nm kısa
précis e eser, el kitabı précis,
/presize / v belirlemek, belirtmek se préciser belirginleşmek,
préciser v. belli olmak préciser,
/presizyoñ / nf belirlilik, açıklık; yalınlık; dakiklik précisions nfpl
kesin açıklama, ayrıntılı bilgi instrument de précision ayarlı
précision n.f. alet, ince alet précision,
/presizyoñ / nf belirlilik, açıklık; yalınlık; dakiklik précisions nfpl
kesin açıklama, ayrıntılı bilgi instrument de précision ayarlı
précision n.f. alet, ince alet précision,
préface n.f. /prefas / nf önsöz préface,
préfacer v. /prefase / v önsöz yazmak préfacer,
/prelevmañ / nm çıkarma, parça alma; örnek, alınan parça
prélèvement n.m. faire un prélèvement de sang kan örneği almak prélèvement,
/prelevmañ / nm çıkarma, parça alma; örnek, alınan parça
prélèvement n.m. faire un prélèvement de sang kan örneği almak prélèvement,
/prelve / v almak prélever (sur) (para) kesmek, almak
prélever v. prélever,
/prelve / v almak prélever (sur) (para) kesmek, almak
prélever v. prélever,
, ière/prõmye, yer / adj ilk, birinci; temel; en iyi * nm birinci kat
* nf birinci vites; birinci mevki; prömiyer, ilk gösterim au
premier abord ilk görüşte au premier abord ilk görüşte de
premier choix birinci kalite de premier ordre birinci sınıf de
premier adj. premier qualité birinci kalite enfa
, ière/prõmye, yer / adj ilk, birinci; temel; en iyi * nm birinci kat
* nf birinci vites; birinci mevki; prömiyer, ilk gösterim au
premier abord ilk görüşte au premier abord ilk görüşte de
premier choix birinci kalite de premier ordre birinci sınıf de
premier #AD? premier qualité birinci kalite enfa
, ière/prõmye, yer / adj ilk, birinci; temel; en iyi * nm birinci kat
* nf birinci vites; birinci mevki; prömiyer, ilk gösterim au
premier abord ilk görüşte au premier abord ilk görüşte de
premier choix birinci kalite de premier ordre birinci sınıf de
premier adj. premier qualité birinci kalite enfa
/prañdr(õ) / v almak; yakalamak; ele geçirmek, zapt etmek;
edinmek; yemek, içmek; tutmak; (hastalık) yakalanmak,
kapmak; maruz kalmak, uğramak; binmek; donmak;
pıhtılaşmak; (ateş) tutuşmak; başarılı olmak, tutunmak
prendre à cìur canla başla ilgilenmek, dört elle sarılmak
prendre se prendre

236
/prañdr(õ) / v almak; yakalamak; ele geçirmek, zapt etmek;
edinmek; yemek, içmek; tutmak; (hastalık) yakalanmak,
kapmak; maruz kalmak, uğramak; binmek; donmak;
pıhtılaşmak; (ateş) tutuşmak; başarılı olmak, tutunmak
prendre à cìur canla başla ilgilenmek, dört elle sarılmak
prendre v. prendre
/prañdr(õ) / v almak; yakalamak; ele geçirmek, zapt etmek;
edinmek; yemek, içmek; tutmak; (hastalık) yakalanmak,
kapmak; maruz kalmak, uğramak; binmek; donmak;
pıhtılaşmak; (ateş) tutuşmak; başarılı olmak, tutunmak
prendre à cìur canla başla ilgilenmek, dört elle sarılmak
prendre v. prendre
préoccupé adj. , e/preoküpe / adj kaygılı, tasalı, dertli, endişeli préoccupé,
préparatifs n.m. /preparatif / nmpl hazırlıklar préparatifs,
/preparatuar / adj hazırlayıcı classe péparatoire hazırlık sınıfı
préparatoire adj. préparatoire,
/preparatuar / adj hazırlayıcı classe péparatoire hazırlık sınıfı
préparatoire adj. préparatoire,
préparer v. /prepare / v hazırlamak se préparer hazırlanmak préparer,
préparer se /prepare / v hazırlamak se préparer hazırlanmak préparer,
préparer se /prepare / v hazırlamak se préparer hazırlanmak préparer,
/pre / adv yakın, yakında, yakınında à peu prés aşağı yukarı à
peu de chose près aşağı yukarı près de yanında, yakınında;
près prép. hemen hemen, aşağı yukarı près,
/pre / adv yakın, yakında, yakınında à peu prés aşağı yukarı à
adv. ou peu de chose près aşağı yukarı près de yanında, yakınında;
près prép. hemen hemen, aşağı yukarı près,
/preskripsyoñ / nf zamanaşımı; öğüt; buyruk; hek. reçete
prescription n.f. prescription,
/preskrir / v buyurmak, emretmek se prescrire zamanaşımına
prescrire v. uğramak prescrire,
/preskrir / v buyurmak, emretmek se prescrire zamanaşımına
prescrire v. uğramak prescrire,
présentateur n. , trice/prezañtatör, tris / nmf sunucu, takdimci présentateur,
/prezañtasyoñ / nf sunma, takdim; gösterme; tanıştırma
présentation n.f. présentation,
/prezañtasyoñ / nf sunma, takdim; gösterme; tanıştırma
présentation n.f. présentation,
/prezañte / v sunmak; sergilemek; tanıştırmak; göstermek;
dile getirmek présenter des difficultes güçlükler arz etmek
présenter les armes silahla selam durmak se présenter ortaya
çıkmak, karşısına çıkmak; kendini tanıtmak se présenter à
présenter se girmek, katılmak; aday olmak
/prezañte / v sunmak; sergilemek; tanıştırmak; göstermek;
dile getirmek présenter des difficultes güçlükler arz etmek
présenter les armes silahla selam durmak se présenter ortaya
çıkmak, karşısına çıkmak; kendini tanıtmak se présenter à
présenter v. girmek, katılmak; aday olmak
/prezañte / v sunmak; sergilemek; tanıştırmak; göstermek;
dile getirmek présenter des difficultes güçlükler arz etmek
présenter v. présenter les armes silahla selam durmak se présenter ortaya

237
çıkmak, karşısına çıkmak; kendini tanıtmak se présenter à
girmek, katılmak; aday olmak
présenté^) adj. bu mektup par la présente,
préservatif n.m. /prezervatif / nm prezervatif, kılıf préservatif,
préservatif n.m. /prezervatif / nm prezervatif, kılıf préservatif,
/prezidañ / nm başkan président de la République
cumhurbaşkanı président directeur général genel müdür
président n.m. président du jury jüri başkanı président,
/prezidañ / nm başkan président de la République
cumhurbaşkanı président directeur général genel müdür
président e président du jury jüri başkanı président,
présidentiel adj. , le/prezidañsyel / adj başkan+; başkanlık+ présidentiel,
/pres / nf basın; basım makinesi; sıkma makinesi, cendere
mettre qch sous presse baskıya vermek presse féminine
presse n.f. kadın dergileri presse dinformation ciddi basın pressé,
/pres / nf basın; basım makinesi; sıkma makinesi, cendere
mettre qch sous presse baskıya vermek presse féminine
pressé e kadın dergileri presse dinformation ciddi basın pressé,
/pres / nf basın; basım makinesi; sıkma makinesi, cendere
mettre qch sous presse baskıya vermek presse féminine
presse n.f. kadın dergileri presse dinformation ciddi basın pressé,
/pres / nf basın; basım makinesi; sıkma makinesi, cendere
mettre qch sous presse baskıya vermek presse féminine
pressé adj. kadın dergileri presse dinformation ciddi basın pressé,
/pres / nf basın; basım makinesi; sıkma makinesi, cendere
mettre qch sous presse baskıya vermek presse féminine
presse n.f. kadın dergileri presse dinformation ciddi basın pressé,
presse-agrumes n.m. /agrüm / nmpl turunçgiller agrumes,
pressing n.m. /presing / nm ütüleme; kuru temizlemeci (dükkânı) pressing,
/presyoñ / nf basınç; baskı pression artérielle kan basıncı
pression n.f. pression,
/pre / nm ödünç verme; ödünç; (erastsubay) aylığı , e/pret /
prêt n.m. adj hazır prêt,
/pre / nm ödünç verme; ödünç; (erastsubay) aylığı , e/pret /
prêt adj. adj hazır prêt,
/pre / nm ödünç verme; ödünç; (erastsubay) aylığı , e/pret /
prêt n.m. adj hazır prêt,
/pretañdr(õ) / v istemek; hak iddia etmek; ileri sürmek; (bir
prétendre v. şeyde) gözü olmak prétendre,
, euse/pretañsyö, öz / adj yüksekten atan, iddialı; kendini
prétentieux adj. beğenmiş prétentieux,
, euse/pretañsyö, öz / adj yüksekten atan, iddialı; kendini
prétentieux adj. beğenmiş prétentieux,
/pretañsyoñ / nf yüksekten atma; kendini beğenmişlik; (bir
prétention n.f. şeyde) gözü olma, hak iddia etme; can atma prétention,
/pretañsyoñ / nf yüksekten atma; kendini beğenmişlik; (bir
prétention n.f. şeyde) gözü olma, hak iddia etme; can atma prétention,
/ptere / v ödünç vermek; vermek; yüklemek, isnat etmek
prêter assistance à yardım etmek prêter attention à dikkat
prêter v. etmek prêter de limportance à önem vermek prêter loreille

238
kulak vermek prêter secours yardımda bulunmak prêter
serment ant içmek se prêter à elverişli olmak; razı ol
/ptere / v ödünç vermek; vermek; yüklemek, isnat etmek
prêter assistance à yardım etmek prêter attention à dikkat
etmek prêter de limportance à önem vermek prêter loreille
kulak vermek prêter secours yardımda bulunmak prêter
prêter v. serment ant içmek se prêter à elverişli olmak; razı ol
/pröv / nf kanıt, delil; matm. sağlama; prova faire preuve ispat
etmek, kanıtlamak faire ses preuves kendini göstermek
preuve n.f. preuve,
/pröv / nf kanıt, delil; matm. sağlama; prova faire preuve ispat
etmek, kanıtlamak faire ses preuves kendini göstermek
preuve n.f. preuve,
/prevnir / v önce davranmak; önüne geçmek, önlemek;
prévenir v. uyarmak prévenir,
/previzyoñ / nf tahmin, kestirme; öngörü en prévision de
olacak diye, olasılığına karşı prévisions météorologiques
prévision n.f. hava tahmini prévision,
prévoir v. /prevuar / v olmadan bilmek, önceden görmek prévoir,
prévoir v. /prevuar / v olmadan bilmek, önceden görmek prévoir,
prévu e , e/prevü / adj öngörülmüş, tasarlanmış prévu,
adj. et
primaire n.m. /primer / adj ilk; ilkel; birincil; cahil * nm ilköğretim primaire,
primaire adj. /primer / adj ilk; ilkel; birincil; cahil * nm ilköğretim primaire,
/prim / nm prim, ikramiye; müşteriye verilen hediye; sigorta
primi de prime abord ilk görüşte, hemen prime
dencouragement teşvik primi prime dexportation ihracat primi
prime n.f. prime de risque riziko primi prime,
primer v. /prime / v öne geçmek, üstün gelmek; ödül vermek primer,
, e, aux/preñsipal, o / adj başlıca, ana, en önemli * nm en
önemli şey; başöğretmen, okul müdürü proposition principale
principal adj. ana cümle principal,
, e, aux/preñsipal, o / adj başlıca, ana, en önemli * nm en
önemli şey; başöğretmen, okul müdürü proposition principale
principal e ana cümle principal,
, e, aux/preñsipal, o / adj başlıca, ana, en önemli * nm en
önemli şey; başöğretmen, okul müdürü proposition principale
principal adj. ana cümle principal,
/preñtañ / nm ilkbahar; mec. gençlik au printemps baharda
printemps n.m. printemps,
/preñtañ / nm ilkbahar; mec. gençlik au printemps baharda
printemps n.m. printemps,
prioritaire adj. /priyoriter / adj öncelikli; kıdemli prioritaire,
, e/pri, priz / adj alınmış; tutulmuş, uğramış; mec. ayartılmış;
donmuş; meşgul bien pris biçimli pris de vin sarhoş pris pour
pris e dupe aldatılmış taille bien prise biçimli vücut pris,
, e/pri, priz / adj alınmış; tutulmuş, uğramış; mec. ayartılmış;
donmuş; meşgul bien pris biçimli pris de vin sarhoş pris pour
pris adj. dupe aldatılmış taille bien prise biçimli vücut pris,
/priz / nf alınma, ele geçirilme; alınan şey; ganimet; tutma,
prise n.f. yakalama; tutma; boru; priz; donma; don tutma; pıhtılaşma

239
être aux prises avec kapışmak, dalaşmak lâcher prise
koyvermek prise de bec ağız kavgası prise de corps
tutuklama prise de position tavır alma prise de sang kan alm
/priz / nf alınma, ele geçirilme; alınan şey; ganimet; tutma,
yakalama; tutma; boru; priz; donma; don tutma; pıhtılaşma
être aux prises avec kapışmak, dalaşmak lâcher prise
koyvermek prise de bec ağız kavgası prise de corps
prise n.f. tutuklama prise de position tavır alma prise de sang kan alm
prise [de
courant] n.f. mahreç,
prise [de sang) n.f. kan alma,
prison n.f. /prizoñ / nm cezaevi; hapis cezası prison,
prison n.f. /prizoñ / nm cezaevi; hapis cezası prison,
privatisation n.f. özelleştirme,
privatiser v. /privatize / v özelleştirmek privatiser,
privé e , e/prive / adj özel en privé özel olarak privé de yoksun privé,
privé adj. , e/prive / adj özel en privé özel olarak privé de yoksun privé,
/pri / nm değer, fiyat, eder; ödül à bas prix ucuza à tout prix
her ne pahasına olursa olsun acheter qch à prix dor için bir
servet ödemek au prix de pahasına, karşılığında au prix fort
çok yüksek fiyata de prix pahalı, değerli discuter du prix
prix n.m. pazarlık etmek hors de prix fahiş
/pri / nm değer, fiyat, eder; ödül à bas prix ucuza à tout prix
her ne pahasına olursa olsun acheter qch à prix dor için bir
servet ödemek au prix de pahasına, karşılığında au prix fort
çok yüksek fiyata de prix pahalı, değerli discuter du prix
prix n.m. pazarlık etmek hors de prix fahiş
/pri / nm değer, fiyat, eder; ödül à bas prix ucuza à tout prix
her ne pahasına olursa olsun acheter qch à prix dor için bir
servet ödemek au prix de pahasına, karşılığında au prix fort
çok yüksek fiyata de prix pahalı, değerli discuter du prix
prix n.m. pazarlık etmek hors de prix fahiş
problème n.m. /problem / nm sorun, problem problème,
/prose / nm anat. uzantı; dava être en procès avec qn ile
davalı olmak faire le procès à qn birini suçlamak sans autre
procès n.m. forme de procès sorgusuz sualsiz procès,
processeur] n.m. /prosesör / nm bilgi işlemci processeur,
, e/proşeñ, en / adj yakın, komşu; gelecek, önümüzdeki;
doğrudan doğruya (olan) à la prochaine! yine görüşürüz!,
prochain e görüşmek üzere! prochain,
/proş / adj yakın proches nmpl yakınlar, akrabalar de proche
en proche gitgide, yavaş yavaş être proche de yakın olmak ici
proche adj. proche buranın yakınında, buraya yakın proche,
, trice/prodüktör, tris / adj üretici, yetiştirici * nmf yapımcı,
producteur #AD? prodüktör producteur,
, trice/prodüktör, tris / adj üretici, yetiştirici * nmf yapımcı,
producteur n prodüktör producteur,
/produir / v üretmek, yetiştirmek; meydana getirmek; sebep
olmak; yaratmak se produire görünmek, kendini göstermek;
produire se olmak, meydana gelmek produire,

240
/produir / v üretmek, yetiştirmek; meydana getirmek; sebep
olmak; yaratmak se produire görünmek, kendini göstermek;
produire se olmak, meydana gelmek produire,
/produi / nm ürün; kazanç; döl produit net net kazanç produits
produit n.m. de beaute güzellik ürünleri, kozmetikler produit,
/produi / nm ürün; kazanç; döl produit net net kazanç produits
produit n.m. de beaute güzellik ürünleri, kozmetikler produit,
/produi / nm ürün; kazanç; döl produit net net kazanç produits
produit n.m. de beaute güzellik ürünleri, kozmetikler produit,
prof [esseur] n.m. /prof / nm kon. öğretmen; profesör prof,
/profesyoñ / nf açıkça söyleme, kamuya bildirme, açıklama;
iş, sanat, meslek de profession meslekten olan faire
profession n.f. profession de bildirmek, açıklamak profession,
/profesyoñ / nf açıkça söyleme, kamuya bildirme, açıklama;
iş, sanat, meslek de profession meslekten olan faire
profession n.f. profession de bildirmek, açıklamak profession,
, le/profesyonel / adj mesleki * nmf profesyonel ecole
professionnel le professionnelle sanat okulu professionnel,
, le/profesyonel / adj mesleki * nmf profesyonel ecole
professionnel adj. professionnelle sanat okulu professionnel,
, le/profesyonel / adj mesleki * nmf profesyonel ecole
professionnel adj. professionnelle sanat okulu professionnel,
/profil / nm yandan görünüş, profil; düşey kesit de profil
profil n.m. yandan, profilden profil,
profond e , e/profoñ, oñd / adj derin profond,
profond adj. , e/profoñ, oñd / adj derin profond,
profondeur n.f. /profoñdör / nf derinlik profondeur,
programmation n.f. /programasyoñ / nf programlama programmation,
/program / nm program, izlence au programme de ce soir bu
programme n.m. akşamki programlar arasında programmé,
/program / nm program, izlence au programme de ce soir bu
programme n.m. akşamki programlar arasında programmé,
, euse/programör, öz / nmf programcı, bilgisayar programcısı
programmeur n.m. programmeur,
progrès n.m. /progre / nm ilerleme, ilerleyiş progrès,
progrès n.m. /progre / nm ilerleme, ilerleyiş progrès,
progresser v. /progrese / v ilerlemek progresser,
progression n.f. /progresyoñ / nf ilerleme, ilerleyiş progression,
prohibitif adj. , ive/proibitif, iv / adj yasaklayıcı, sınırlayıcı prohibitif,
projet n.m. /proje / nm tasarı; proje projet de loi yasa tasarısı projet,
projet n.m. /proje / nm tasarı; proje projet de loi yasa tasarısı projet,
/projte / v (öne) atmak, fırlatmak; tasarlamak; (film)
projeter v. göstermek; yansıtmak projeter,
prolongation n.f. /proloñgasyoñ / nf uzatma prolongation,
promenade n.f. /promnad / nf gezinti; gezinti yeri promenade,
/promne / v gezdirmek, dolaştırmak se promener gezinmek,
promener se gezmek, dolaşmak promener,

241
/promne / v gezdirmek, dolaştırmak se promener gezinmek,
promener se gezmek, dolaşmak promener,
/promes / nf söz verme, vaat tenir sa promesse sözünü
promesse n.f. tutmak promesse,
/promes / nf söz verme, vaat tenir sa promesse sözünü
promesse n.f. tutmak promesse,
/prometr(õ) / v söz vermek, vaat etmek; haber vermek; umut
vermek se promettre de faire birbirine söz vermek; ant
promettre v. vermek promettre,
/prometr(õ) / v söz vermek, vaat etmek; haber vermek; umut
vermek se promettre de faire birbirine söz vermek; ant
promettre v. vermek promettre,
/promosyoñ / nf ilerleme, yükselme, terfi; (okul) dönem; tic.
promotion n.f. promosyon promotion des ventes satışı artırma promotion,
/promosyoñ / nf ilerleme, yükselme, terfi; (okul) dönem; tic.
promotion n.f, promosyon promotion des ventes satışı artırma promotion,
/pronoñse / v telaffuz etmek; söylemek; bildirmek prononcer
bien telaffuzu iyi olmak prononcer mal telaffuzu kötü olmak se
prononcer v. pronencer karara varmak; kararını açıklamak prononcer,
/pronoñse / v telaffuz etmek; söylemek; bildirmek prononcer
bien telaffuzu iyi olmak prononcer mal telaffuzu kötü olmak se
prononcer v. pronencer karara varmak; kararını açıklamak prononcer,
/pronoñsyasyoñ / nf bildirme, bildirilme; söyleyiş, telaffuz
prononciation n.f. prononciation,
/pronoñsyasyoñ / nf bildirme, bildirilme; söyleyiş, telaffuz
prononciation n.f. prononciation,
/proporsyoñ / nf orantı, tenasüp; oran, nispet; ilişki,
münasebet à proportion orantılı olarak à proportion de -e
oranla en proportion de -e oranla proportion directe doğru
proportion n.f. orantı proportion,
, le/proporsyonel / adj (başkalarıyla) orantılı proportionnel
directe doğru orantılı représentation proportionnelle (seçimde)
proportionnel adj. orantılı (nispi) temsil proportionnel,
/propoze / v öne sürmek, önermek se proposer de faire -meye
proposer v. niyetli olmak proposer,
/propoze / v öne sürmek, önermek se proposer de faire -meye
proposer v. niyetli olmak proposer,
/propoze / v öne sürmek, önermek se proposer de faire -meye
proposer v. niyetli olmak proposer,
/propozisyoñ / nf öneri, teklif; önerme, teorem; cümle, tümce;
yan cümle, yantümce proposition conditionnelle koşul cümlesi
proposition n.f. proposition subordonnée yancümle proposition,
/propozisyoñ / nf öneri, teklif; önerme, teorem; cümle, tümce;
yan cümle, yantümce proposition conditionnelle koşul cümlesi
proposition n.f. proposition subordonnée yancümle proposition,
/propr(õ) / adj temiz; özgü, has; kendi; elverişli, yarar, uygun
nom propre özel ad propre à yatkın sens propre sözlük
anlamı en propre kendi malı gibi un propre à rien işe yaramaz
propre adj. propre,
/propr(õ) / adj temiz; özgü, has; kendi; elverişli, yarar, uygun
nom propre özel ad propre à yatkın sens propre sözlük
anlamı en propre kendi malı gibi un propre à rien işe yaramaz
propre adj. propre,
propriétaire n. /propriyeter / nmf iye, sahip, ev sahibi propriétaire,

242
prospecter v. /prospekte / v maden aramak; iyice araştırmak prospecter,
prospecter v. /prospekte / v maden aramak; iyice araştırmak prospecter,
protection n.f. /proteksyoñ / nf koruma; yardım, kayırma protection,
/proteje / v korumak, esirgemek; kayırmak, desteklemek se
protéger v. protéger de (contre) kendini -den korumak protéger,
/proteje / v korumak, esirgemek; kayırmak, desteklemek se
protéger v. protéger de (contre) kendini -den korumak protéger,
protestant e , e/protestañ, añt / adj+nmf Protestan protestant,
protestation n.f. /protestasyoñ / nf protesto etme, itiraz; teminat protestation,
protestation n.f. /protestasyoñ / nf protesto etme, itiraz; teminat protestation,
/proteste / v protesto etmek; itiraz etmek; teminat vermek
protester v. protester,
/proteste / v protesto etmek; itiraz etmek; teminat vermek
protester v. protester,
prouesse n.f /prues / nf yararlılık, yiğitlik prouesse,
/provnañs / nf köken, menşe, kaynak; geliş yeri avoin en
provenance n.f. provenance de -den gelen uçak provenance,
Provence n.f. masura kamışı cannes de Provence,
proverbe n.m. /proverb(õ) / nm atasözü proverbe,
province n.f. /proveñs / nf il, vilayet; taşra; taşralı province,
province n.f. /proveñs / nf il, vilayet; taşra; taşralı province,
provincial e , e, aux/proveñsyal, o / adj taşra+ * nmf taşralı provincial,
provincial adj. et n. , e, aux/proveñsyal, o / adj taşra+ * nmf taşralı provincial,
/provizyoñ / nf stok, ihtiyat; avans; tic. çekin karşılığı
provisions nfpl erzak, yiyecek par provision geçici olarak
provision n.f. provision,
prudent adj. , e/prüdañ, añt / adj ihtiyatlı prudent,
prudent e , e/prüdañ, añt / adj ihtiyatlı prudent,
prune n.f. /prün / nf erik prune,
pruneau n.m. , x/prüno / nm kuru erik pruneau,
psychique adj. /psişik / adj ruhsal psychique,
psychologie] n.f. /psikoloji / nf psikoloji, ruhbilim; ruhsal durum psychologie,
psychologique adj. /psikolojik / adj psikolojik, ruhbilimsel psychologique,
, ique/püblik / adj halkla ilgili, kamusal; genel, herkesçe bilinen
* nm kamu, halk en public herkesin önünde fonctionnaire
adj. et n public resmi görevli opinion public kamuoyu secteur public
public m. kamu sektörü, kamu kesimi public,
, ique/püblik / adj halkla ilgili, kamusal; genel, herkesçe bilinen
* nm kamu, halk en public herkesin önünde fonctionnaire
adj. et n. public resmi görevli opinion public kamuoyu secteur public
public m. kamu sektörü, kamu kesimi public,
, ique/püblik / adj halkla ilgili, kamusal; genel, herkesçe bilinen
* nm kamu, halk en public herkesin önünde fonctionnaire
public resmi görevli opinion public kamuoyu secteur public
public #AD? kamu sektörü, kamu kesimi public,

243
publication n.f. /püblikasyoñ / nf yayım; yayın; kamuya bildirme publication,
publicité n.f. /püblisite / nf reklam, ilan; tanıtma; açıklık, aleniyet publicité,
publicité n.f. /püblisite / nf reklam, ilan; tanıtma; açıklık, aleniyet publicité,
/pübliye / v kamuya bildirmek, ilan etmek; açığa vurmak,
publier v. yaymak; yayımlamak publier,
/püs / nf pire; bilg. yonga, çip marché aux puces bitpazarı
puce n.f. puce,
puer* v. /püe / v pis kokmak; pis koku çıkarmak puer,
pull n.m. /pülover / nm kazak pull-over,
pull n.m. /pülover / nm kazak pull-over,
pupitre n.m. /püpitr(õ) / nm (üzerinde kitap ota okunan) sehpa pupitre,
, e/pür / adj temiz; katkısız, arı en pure perte sonuçsuz, boşu
pur e boşuna, boş yere pur et simple apaçık pur,
puzzle n.m. /pözl(õ) / nm bozyap (uyunu) puzzle,
PV* n.m. ,
pyjama n.m. /pijama / nm pijama pyjama,
pyramidal adj. bük öyüksel,
pyramide n.f. /piramid / nf piramit pyramide,
Pyrénées n.f. /pirene / nfpl : les Pyrénées Pireneler Pyrénées,
/kuadrüple / v dört katına çıkarmak; dört kata çıkmak
quadrupler v. quadrupler,
quai n.m. /ke / nm rıhtım quai,
quai n.m. /ke / nm rıhtım quai,
qualification n.f. /kalifikasyoñ / nf niteliğini belirtme, niteleme qualification,
/kalifye / v niteliğini belirtmek, nitelemek se qualifier elemeleri
qualifier s' kazanmak; yetenekli olmak qualifier,
/kalite / nf nitelik; özellik; yetkinlik; san, unvan en qualite de
qualité n.f. sıfatıyla qualité,
/kalite / nf nitelik; özellik; yetkinlik; san, unvan en qualite de
qualité n.f. sıfatıyla qualité,
/kalite / nf nitelik; özellik; yetkinlik; san, unvan en qualite de
qualité n.f. sıfatıyla qualité,
/kañ / adv ne zaman * conj -dığı zaman, -diği zaman, -ınca, -
adv. ince quand même olsa bile, olsa da, yine de, bununla birlikte
quand interr. quand,
/kañtite / nf nicelik; miktar, sayı en grande quantité çok sayıda
quantité n.f. quantité,
/kañtite / nf nicelik; miktar, sayı en grande quantité çok sayıda
quantité n.f. quantité,
/kañtite / nf nicelik; miktar, sayı en grande quantité çok sayıda
quantité n.f. quantité,
/karañten / nf karantina; kırk yaş mettre en quarantaine
quarantaine n.f. karantinaya almak quarantaine,
/kar / nm dörtte bir, çeyrek; dört saatlik nöbet; çeyrek litrelik
être de quart nöbetçi olmak pour le quart dheure şimdilik
quart-daeil kon. polis komiseri trois quarts hemen hemen tam,
quart n.m. adamakıllı quart dheure yarım saat quart,

244
/kar / nm dörtte bir, çeyrek; dört saatlik nöbet; çeyrek litrelik
être de quart nöbetçi olmak pour le quart dheure şimdilik
quart-daeil kon. polis komiseri trois quarts hemen hemen tam,
quart n.m. adamakıllı quart dheure yarım saat quart,
/kar / nm dörtte bir, çeyrek; dört saatlik nöbet; çeyrek litrelik
être de quart nöbetçi olmak pour le quart dheure şimdilik
quart-daeil kon. polis komiseri trois quarts hemen hemen tam,
quart n.m. adamakıllı quart dheure yarım saat quart,
/kartye / nm mahalle, semt; dörtte bir; gökb. dördün quartier
général genel karargâh quartiers nmpl ordugâh, karargâh
cinéma quartier yerel sinema demander quartier à aman
dilemek faire quartier à canını bağışlamak ne pas faire de
quartier n.m. quartier aman dinlememek qua
/kartye / nm mahalle, semt; dörtte bir; gökb. dördün quartier
général genel karargâh quartiers nmpl ordugâh, karargâh
cinéma quartier yerel sinema demander quartier à aman
dilemek faire quartier à canını bağışlamak ne pas faire de
quartier n.m. quartier aman dinlememek qua
quatorze adj. num. /katorz(õ) / num on dört; on dördüncü quatorze,
/katr(õ) / num dört; dördüncü à quatre pattes emekleyerek à
quatre pas iki adımlık yerde se mettre en quatre bütün
quatre adj. num. gücünü kullanmak quatre,
/katr(õ) / num dört; dördüncü à quatre pattes emekleyerek à
quatre pas iki adımlık yerde se mettre en quatre bütün
quatre adj. num. gücünü kullanmak quatre,
quatrième adj. et n.f. /katriyem / num dördüncü * nm dörtte bir quatrième,
, quelle/kel / adj hangi, ne que quil soit ne olursa olsun; kim
olursa olsun quel dommage! ne yazık! quel est cet homme?
quel le bu adam kim? quelle coïncidence! ne tesadüf! quel,
/kelkoñk / adj herhangi bir; değersiz, sıradan, basit, önemsiz
quelconque adj. quelconque,
quelqu'un pron. ind. /kelköñ / pron biri, birisi quelquun,
quelqu'un pr. ind. /kelköñ / pron biri, birisi quelquun,
quelqu'un pron. /kelköñ / pron biri, birisi quelquun,
/kestyoñ / nf soru, sual; sorun, mesele cest une question de
temps bu bir zaman meselesi en question söz konusu (olan)
hors de question söz konusu olamaz il est question de ...
konuşuluyor, düşünülüyor question de confiance güvenoyu
question n.f. question,
/kestyoñ / nf soru, sual; sorun, mesele cest une question de
temps bu bir zaman meselesi en question söz konusu (olan)
hors de question söz konusu olamaz il est question de ...
konuşuluyor, düşünülüyor question de confiance güvenoyu
question n.f. question,
/kestyoñ / nf soru, sual; sorun, mesele cest une question de
temps bu bir zaman meselesi en question söz konusu (olan)
hors de question söz konusu olamaz il est question de ...
konuşuluyor, düşünülüyor question de confiance güvenoyu
question n.f. question,
/kestyone / v soru sormak, ağız aramak; sorguya çekmek
questionner v. questionner,

245
/kö / nf kuyruk; sap; isteka faire la queue kuyruk olmak se
mettre à la queue kuyruğa girmek histoire sans queue ni tête
queue n.f. kurt masalı, kuyruklu yalan queue,
/kö / nf kuyruk; sap; isteka faire la queue kuyruk olmak se
mettre à la queue kuyruğa girmek histoire sans queue ni tête
queue n.f. kurt masalı, kuyruklu yalan queue,
/kö / nf kuyruk; sap; isteka faire la queue kuyruk olmak se
mettre à la queue kuyruğa girmek histoire sans queue ni tête
queue n.f. kurt masalı, kuyruklu yalan queue,
quiche n.f. ,
quiche lorraine n.f. ,
quick n.m. ,
quinze adj. num. /keñz / nm on beş dans quinze iki hafta içinde quinze,
quinze adj. num. /keñz / nm on beş dans quinze iki hafta içinde quinze,
quittance n.f. /kitañs / nf makbuz quittance,
/kite / v ayrılmak, bırakmak, terk etmek; bırakmak,
vazgeçmek; (giysi) çıkarmak, üstünden çıkarmak ne quittez
pas telefonu kapatmamak, ayrılmamak se quitter (birbirinden)
quitter v. ayrılmak quitter,
/kite / v ayrılmak, bırakmak, terk etmek; bırakmak,
vazgeçmek; (giysi) çıkarmak, üstünden çıkarmak ne quittez
pas telefonu kapatmamak, ayrılmamak se quitter (birbirinden)
quitter se ayrılmak quitter,
/kite / v ayrılmak, bırakmak, terk etmek; bırakmak,
vazgeçmek; (giysi) çıkarmak, üstünden çıkarmak ne quittez
pas telefonu kapatmamak, ayrılmamak se quitter (birbirinden)
quitter v. ayrılmak quitter,
/kua / pron ne apres quoi ondan sonra avoir de quoi varlıklı
olmak à quoi bon? ne işe yarar? en quoi puis-je vous aider?
size nasıl yardımcı olabilirim? il ny a pas de quoi bir şey değil,
rica ederim quoi de neuf? ne var ne yok? quoi quil en soit ne
quoi pr. interr. olursa olsun sans quoi yoksa, aksi takdir
, ne/kotidyeñ, en / adj gündelik, günlük * nm gündelik gazete;
quotidien adj. günlük yaşam quotidien,
, ne/kotidyeñ, en / adj gündelik, günlük * nm gündelik gazete;
quotidien ne günlük yaşam quotidien,
adj. et , ne/kotidyeñ, en / adj gündelik, günlük * nm gündelik gazete;
quotidien n.m. günlük yaşam quotidien,
raccompagner v. /rakoñpanye / v eşlik etmek, birlikte gitmek raccompagner,
raccourcir v. /rakursir / v kısaltmak; kısalmak raccourcir,
/rakroşaj / v yeniden takmak, yeniden asmak; (telefonu)
kapamak; (oyun) iyi kâğıt gelmek; başına toplamak se
raccrocher v. raccrocher à sarılmak, tutunmak, yapışmak raccrocher,
rachat n.m. /raşa / nm geri satın alma; fidye vererek kurtarma; af rachat,
/raşte / v geri satın almak; tekrar (aynı şeyden) satın almak;
fidye vererek kurtarmak; mec. kapamak, denk getirmek; elden
racheter v. düşme almak; telafi etmek; (günah) bağışlatmak racheter,
/rasin / nf kök prendre racine kök salmak, kökleşmek racine
racine n.f. carrée karekök racine cubique küpkök racine,
raconter v. /rakoñte / v anlatmak, hikâye etmek raconter,

246
raconter v. /rakoñte / v anlatmak, hikâye etmek raconter,
/radyatör / nm radyatör radiateur à gaz gaz radyatörü
radiateur n.m. radiateur électrique elektrik radyatörü radiateur,
/radyatör / nm radyatör radiateur à gaz gaz radyatörü
radiateur n.m. radiateur électrique elektrik radyatörü radiateur,
, euse/radyö, öz / adj ışık saçan, ışıldayan, parlak, aydınlık
radieux #AD? radieux,
radin e , e/radeñ, in / adj kon. cimri radin,
/radyo / nf radyo; hek. röntgen * nm radyo telsizci à la radio
radio n.f. radyoda radio,
/radyo / nf radyo; hek. röntgen * nm radyo telsizci à la radio
radio n.f. radyoda radio,
/radyo / nf radyo; hek. röntgen * nm radyo telsizci à la radio
radio n.f. radyoda radio,
radioactif #AD? , ive/radyoaktif, iv / adj radyoaktif radioactif,
radioactif adj. , ive/radyoaktif, iv / adj radyoaktif radioactif,
radioactivité n.f. /radyoaktivite / nf radyoaktiflik radioactivité,
/radi / nm turp radis cultivé bayırturpu radis noir siyah turp
radis n.m. radis rose kırmızı turp radis,
/radi / nm turp radis cultivé bayırturpu radis noir siyah turp
radis n.m. radis rose kırmızı turp radis,
radoter v. /radote / v saçma sapan konuşmak, saçmalamak radoter,
rafale n.f. /rafal / nf bora; kısa makineli tüfek ateşi rafale,
/rafreşir / v serinleştirmek, soğutmak; onarmak; kırkmak;
serinleşmek, soğumak; hafızasını tazelemek se rafraîchir
rafraîchir se soğumak, serinlemek rafraîchir,
/rafreşir / v serinleştirmek, soğutmak; onarmak; kırkmak;
serinleşmek, soğumak; hafızasını tazelemek se rafraîchir
rafraîchir v. soğumak, serinlemek rafraîchir,
/red / adj gergin, kaskatı, bükülmez; sarp, dik; mec. sarsılmaz;
kon. şaşılacak, inanılmaz; yakışmaz, uygunsuz * adv
raide adj. birdenbire raide mort ölmüş gitmiş, taş gibi ölü raide,
/red / adj gergin, kaskatı, bükülmez; sarp, dik; mec. sarsılmaz;
kon. şaşılacak, inanılmaz; yakışmaz, uygunsuz * adv
raide adj. birdenbire raide mort ölmüş gitmiş, taş gibi ölü raide,
/red / adj gergin, kaskatı, bükülmez; sarp, dik; mec. sarsılmaz;
kon. şaşılacak, inanılmaz; yakışmaz, uygunsuz * adv
raide adj. birdenbire raide mort ölmüş gitmiş, taş gibi ölü raide,
/re / nf çizgi; saban izi; (saç) ayırma çizgisi; kedibalığı faire
raie n.f. une raie saçı ayırmak raie,
/re / nf çizgi; saban izi; (saç) ayırma çizgisi; kedibalığı faire
raie n.f. une raie saçı ayırmak raie,
rail n.m. /ray / nm ray; demiryolu rail,
/rezeñ / nm üzüm; dudak boyası raisin de corinthe kuşüzümü
raisin de loup itüzümü raisin blanc beyaz üzüm raisin muscat
raisin n.m. misket üzümü raisin secs kuru üzüm raisin,
/rezeñ / nm üzüm; dudak boyası raisin de corinthe kuşüzümü
raisin de loup itüzümü raisin blanc beyaz üzüm raisin muscat
raisin n.m. misket üzümü raisin secs kuru üzüm raisin,

247
/rezeñ / nm üzüm; dudak boyası raisin de corinthe kuşüzümü
raisin de loup itüzümü raisin blanc beyaz üzüm raisin muscat
raisin n.m. misket üzümü raisin secs kuru üzüm raisin,
/rezoñ / nf us, akıl; sağduyu; doğru yol; doğru; delil, kanıt;
sebep age de raison erinlik yaşi avoir raison haklı olmak avoir
raison de qn üstün gelmek, yenmek à plus forte raison haydi
haydi, üstelik à raison de karşılığında, fiyatına comme de
raison n.f. raison tabiatıyla en raison de -de
/rezoñ / nf us, akıl; sağduyu; doğru yol; doğru; delil, kanıt;
sebep age de raison erinlik yaşi avoir raison haklı olmak avoir
raison de qn üstün gelmek, yenmek à plus forte raison haydi
haydi, üstelik à raison de karşılığında, fiyatına comme de
raison n.f. raison tabiatıyla en raison de -de
/rezoñ / nf us, akıl; sağduyu; doğru yol; doğru; delil, kanıt;
sebep age de raison erinlik yaşi avoir raison haklı olmak avoir
raison de qn üstün gelmek, yenmek à plus forte raison haydi
haydi, üstelik à raison de karşılığında, fiyatına comme de
raison n.f. raison tabiatıyla en raison de -de
/rezonabl(õ) / adj düşünen, akıllı; akla uygun, makul; elverişli
raisonnable adj. raisonnable,
/rezonabl(õ) / adj düşünen, akıllı; akla uygun, makul; elverişli
raisonnable adj raisonnable,
raisonnement n.m. /rezonmañ / nm uslamlama, muhakeme raisonnement,
/ralañtir / v yavaşlatmak, ağırlaştırmak se ralentir yavaşlamak,
ralentir v. ağırlaşmak ralentir,
/ralañtir / v yavaşlatmak, ağırlaştırmak se ralentir yavaşlamak,
ralentir v. ağırlaşmak ralentir,
/ralañtismañ / nm yavaşlama, yavaşlık; ağırlaşma
ralentissement n.m. ralentissement,
râler v. /rale / v hırıldamak; kon. söylenmek râler,
râleur adj. ,
/raloñj / nf uzatma eki; (masada) genişletme tahtası; kon.
rallonge n.f. (fazladan ödenen) para, fazlalık; ekstra rallonge,
rallonger v. /raloñje / v ekleyerek uzatmak; uzamak rallonger,
rallye n.m. ,
/ramase / v toplamak se ramasser kendini toplamak
ramasser v. ramasser,
/ramase / v toplamak se ramasser kendini toplamak
ramasser v. ramasser,
ramasseur [de
balles] n. ,
/ramne / v geri getirmek; getirtmek, çekmek ramener qn à
ramener v. birini geri getirmek se ramener dönmek, geri gelmek ramener,
randonnée n.f. /rañdone / nf av gezinti, dolaşma, yürüyüş randonnée,
randonnée n.f. /rañdone / nf av gezinti, dolaşma, yürüyüş randonnée,
randonneur #AD? yürüyüşçü,
/rañ / nm sıra; dizi; (toplumda) sınıf au rang de arasında,
arasına avoir rang de rütbesinde olmak en rang doignons
arka arkaya dizilmiş mettre au rang de sırasına koymak se
mettre en rang sıraya girmek, sıra olmak se mettre sur les
rang n.m. rangs yarışmaya katılmak ran

248
/rañje / v sıralamak, dizmek; sıraya koymak; düzen vermek;
boyun eğdirmek; yol vermek; sıralanmak se ranger kenara
çekilmek, çekilip yer açmak; sıra olmak, dizilmek; yola
ranger v. gelmek, uslanmak se ranger à katılmak ranger,
/rañje / v sıralamak, dizmek; sıraya koymak; düzen vermek;
boyun eğdirmek; yol vermek; sıralanmak se ranger kenara
çekilmek, çekilip yer açmak; sıra olmak, dizilmek; yola
ranger v. gelmek, uslanmak se ranger à katılmak ranger,
/rañje / v sıralamak, dizmek; sıraya koymak; düzen vermek;
boyun eğdirmek; yol vermek; sıralanmak se ranger kenara
çekilmek, çekilip yer açmak; sıra olmak, dizilmek; yola
ranger v. gelmek, uslanmak se ranger à katılmak ranger,
râoer v. ,
rap n.m. ,
râpe n.f. /rap / nf mutfak rendesi; törpü, eğe râpé,
/raptise / v küçültmek, küçük göstermek; küçülmek, kısalmak;
rapetisser v. mec. küçümsemek rapetisser,
/rapid / adj hızlı; çabuk, sarp, dik * nm ekspres (tren); (ırmak)
rapide adj. ivinti yeri rapide,
/rapid / adj hızlı; çabuk, sarp, dik * nm ekspres (tren); (ırmak)
rapide adj. ivinti yeri rapide,
/raple / v geri çağırmak; yurda çağırmak; mec. davet etmek;
hatırlatmak; andırmak, benzemek; hatırlamak se rappeler
rappeler v. anımsamak, hatırlamak rappeler,
/raple / v geri çağırmak; yurda çağırmak; mec. davet etmek;
hatırlatmak; andırmak, benzemek; hatırlamak se rappeler
rappeler v. anımsamak, hatırlamak rappeler,
/raple / v geri çağırmak; yurda çağırmak; mec. davet etmek;
hatırlatmak; andırmak, benzemek; hatırlamak se rappeler
rappeler v. anımsamak, hatırlamak rappeler,
/raporte / v yerine çevirmek, geri getirmek; götürüp vermek;
eklemek, yama yapmak; (yürürlükten) kaldırmak; iptal etmek;
dedikodu yapmak, söz götürmek; gelirürün vermek se
rapporter à ilişikli olmak, ilgili olmak sen rapporter à qn güveni
rapporter v. olmak, güvenmek, inanmak
/raporte / v yerine çevirmek, geri getirmek; götürüp vermek;
eklemek, yama yapmak; (yürürlükten) kaldırmak; iptal etmek;
dedikodu yapmak, söz götürmek; gelirürün vermek se
rapporter à ilişikli olmak, ilgili olmak sen rapporter à qn güveni
rapporter v. olmak, güvenmek, inanmak
raquette n.f. /raket / nf raket raquette,
raquette n.f. /raket / nf raket raquette,
raquette n.f. /raket / nf raket raquette,
ras [-le-bol] n.m. ,
rasé adj. , e/raze / adj tıraşlı, kazınmış rasé,
/raze / v tıraş etmek; canını sıkmak, kafasını ütülemek; yerle
bir etmek; yalayıp geçmek se raser tıraş olmak; sıkılmak,
raser se sıkıntıdan patlamak, kafası şişmek raser,
/raze / v tıraş etmek; canını sıkmak, kafasını ütülemek; yerle
bir etmek; yalayıp geçmek se raser tıraş olmak; sıkılmak,
raser se sıkıntıdan patlamak, kafası şişmek raser,

249
/razuar / nm ustura; tıraş makinesi rasoir électrique elektrikli
rasoir n.m. tıraş makinesi rasoir,
/razuar / nm ustura; tıraş makinesi rasoir électrique elektrikli
rasoir n.m. tıraş makinesi rasoir,
, e/rasi, iz / adj : de sens rassis heyecansız pain rassis bayat
rassis adj. ekmek rassis,
ratatouille n.f. ,
râteau n.m. , x/rato / nm bahçe tarağı, tırmık râteau,
/rate / v (silah) ateş almamak; mec. başarısızlığa uğramak;
rater v. elde edememek, kaçırmak rater,
/rate / v (silah) ateş almamak; mec. başarısızlığa uğramak;
rater v. elde edememek, kaçırmak rater,
/rate / v (silah) ateş almamak; mec. başarısızlığa uğramak;
rater v. elde edememek, kaçırmak rater,
rationnel adj. , le/rasyonel / adj akla dayanan; makul, mantıklı rationnel,
/ratise / v tırmıkla düzeltmek, tırmıklamak; üstünü kazımak;
ratisser v. (polisordu) taramak ratisser,
/ratrape / v yeniden yakalamak; yetişmek; telafi etmek se
rattraper v. rattraper tutunmak rattraper,
ravi adj. , e/ravi / adj memnun, hayran être ravi hayran olmak ravi,
ravissant e , e/ravisañ, añt / adj çok güzel, büyüleyici ravissant,
/reyoñ / nm ışın; mec. parıltı; matm. yarıçap; evlek; raf; bal
peteği; (mağaza) bölüm, reyon rayon daction etkinlik alanı;
menzil, erim rayon de soleil güneş ışını rayons X X ışınları
rayon n.m. rayon,
/reyoñ / nm ışın; mec. parıltı; matm. yarıçap; evlek; raf; bal
peteği; (mağaza) bölüm, reyon rayon daction etkinlik alanı;
menzil, erim rayon de soleil güneş ışını rayons X X ışınları
rayon n.m. rayon,
/reyoñ / nm ışın; mec. parıltı; matm. yarıçap; evlek; raf; bal
peteği; (mağaza) bölüm, reyon rayon daction etkinlik alanı;
menzil, erim rayon de soleil güneş ışını rayons X X ışınları
rayon n.m. rayon,
rayonnant adj. , e/reyonañ, añt / adj ışıldayan, ışınlı rayonnant,
/reyone / v ışıldamak, parlamak; ışık saçmak; çevreye
rayonner v. yayılmak rayonner,
rayure n.f. /reyür / nf (kumaşta) çizgi; çizinti; yiv rayure,
raz-de-marée n.m. tsunami,
raz-de-marée n.m. tsunami,
/reaksyoñ / nf tepki, tepkime; gericilik moteur à réaction tepkili
réaction n.f. motor réaction,
/reaksyoñ / nf tepki, tepkime; gericilik moteur à réaction tepkili
réaction n.f. motor réaction,
réalisateur n.m. , trice/relazatör, tris / nmf (sinemaTV) yönetmen réalisateur,
/realize / v gerçekleştirmek, yerine getirmek; paraya çevirmek;
réaliser v. (film) yönetmek réaliser,
/realize / v gerçekleştirmek, yerine getirmek; paraya çevirmek;
réaliser v. (film) yönetmek réaliser,
réaliste adj. /realist(õ) / adj+nmf gerçekçi réaliste,

250
rebord n.m. /rõbor / nm pervaz, kenar rebord,
reboucher v. ,
recalé adj. ,
recalé adj. ,
recalé e ,
récent e , e/resañ, añt / adj (zaman) yeni, yakın récent,
/rõset / nf gelir, hasılat; alacak toplama; para toplama bürosu;
recette n.f. (yemek) reçete, tarif; mec. usul, formül, yol recette,
/rõset / nf gelir, hasılat; alacak toplama; para toplama bürosu;
recette n.f. (yemek) reçete, tarif; mec. usul, formül, yol recette,
/rõset / nf gelir, hasılat; alacak toplama; para toplama bürosu;
recette n.f. (yemek) reçete, tarif; mec. usul, formül, yol recette,
/rõsõvuar / v almak; kabul etmek; (biri) yanına gelmek; misafir
recevoir v. kabul etmek; misafir ağırlamak; karşılaşmak recevoir,
/rõsõvuar / v almak; kabul etmek; (biri) yanına gelmek; misafir
recevoir v. kabul etmek; misafir ağırlamak; karşılaşmak recevoir,
/rõsõvuar / v almak; kabul etmek; (biri) yanına gelmek; misafir
recevoir v. kabul etmek; misafir ağırlamak; karşılaşmak recevoir,
réchauffement n.m. /reşofman / nm yeniden ısıtma réchauffement,
réchauffement n.m. /reşofman / nm yeniden ısıtma réchauffement,
/reşofe / v yeniden ısıtmak; mec. canlandırmak se réchauffer
réchauffer se ısınmak réchauffer,
/rõşerş / nf araştırma, arama; arkasına düşme; özen; özenti
recherche n.f. recherches inceleme ürünü recherché,
/rõşerş / nf araştırma, arama; arkasına düşme; özen; özenti
recherche n.f. recherches inceleme ürünü recherché,
/rõşerşe / v yeniden aramak; araştırmak; elde etmeye
rechercher v. çalışmak; peşinde olmak rechercher,
récit n.m /resi / nm anlatma, nakil; öykü, hikâye récit,
récital n.m. /resital / nm resital récital,
réciter v. /resite / v ezber okumak; anlatmak, nakletmek réciter,
réclamation n.f /reklamasyoñ / nf isteme, dileme, dilek; şikâyet réclamation,
réclamation n.f. /reklamasyoñ / nf isteme, dileme, dilek; şikâyet réclamation,
/reklame / v dilemek; istemek, gereklik göstermek; karşi
réclamer v. durmak; şikâyet etmek se réclamer övünmek réclamer,
recoiffer se /rõkuafe / v saçını yeniden yaptırmak recoiffer,
recoller v. /rõkole / v yeniden yapıştırmak recoller,
récolter v. /rekolte / v (ürün) elde etmek, biçmek récolter,
recommandatio /rõkomañdasyoñ / nf salık verme; öğüt, tavsiye
n n.f. recommandation,
recommandé adj. /rekomañde / nm : en recommandé taahhütlü (olarak),
/rõkomañde / v tembih etmek; öğütlemek; salık vermek,
tavsiye etmek; (mektup) taahhütlü vermek recommander qch
à qn salık vermek, tavsiye etmek se recommander par
recommander v. yeteneğini ortaya koymak recommander,

251
/rõkomañde / v tembih etmek; öğütlemek; salık vermek,
tavsiye etmek; (mektup) taahhütlü vermek recommander qch
à qn salık vermek, tavsiye etmek se recommander par
recommander v. yeteneğini ortaya koymak recommander,
recommencer v. /rõkomañse / v yeni baştan başlamak recommencer,
/rekoñpañse / v zararını kapamak, karşılamak; ödül vermek
récompenser v. récompenser,
recomposé e ,
/rekoñsilye / v uzlaştırmak, barıştırmak se réconcilier
réconcilier se uzlaşmak, barışmak réconcilier,
/rõkor / nm rekor battre un record rekor kırmak record du
record n.m. monde dünya rekoru record,
/rekreasyoñ / nf dinlenme; eğlenme, eğlence; (okulda)
récréation n.f. teneffüs récréation,
reçu adj. /rõsü / nm alındı, makbuz reçu,
reçu e /rõsü / nm alındı, makbuz reçu,
/rõküle / v geri çekmek; genişletmek; ertelemek, geciktirmek;
gerilemek; kaçınmak; vazgeçmek reculer devant karşısında
reculer v. gerilemek reculer,
redémarrer v. ,
/rõduble / v astarlamak; artırmak; yeni baştan başlamak;
redoubler v. artmak, iki kat olmak redoubler,
/rõduble / v astarlamak; artırmak; yeni baştan başlamak;
redoubler v. artmak, iki kat olmak redoubler,
réessayer* v. ,
/rõfer / v yeniden yapmak, onarmak; aldatmak se refaire
zararını çıkarmak, kaybettiği parayı kurtarmak se refaire une
refaire v. santé sağlığına kavuşmak refaire,
/refleşir / v yansıtmak, aksettirmek; düşünmek, düşünüp
taşınmak se réfléchir yansımak se réfléchir à (sur) üzerinde
réfléchir v. düşünmek réfléchir,
/reform(õ) / nf düzeltme, iyileştirme, reform; açığa çıkarma la
réforme n.f. Réforme Reformasyon réformé,
réfrigérateur n.m. /refrijeratör / nm buzdolabı réfrigérateur,
réfrigérateur n.m. /refrijeratör / nm buzdolabı réfrigérateur,
/rõfruadir / v yeniden soğutmak; soğumak se refroidir
refroidir se soğumak refroidir,
réfugié e , e/refüjye / adj+nmf sığınan, mülteci réfugié,
/rõfüze / v geri çevirmek, reddetmek refuser qn (sınavda)
başarısız saymak refuser de faire qch kabul etmemek,
reddetmek se refuser reddedilmek, geri çevrilmek se refuser
qch kendini yoksun bırakmak se refuser à qch -den kaçmak,
refuser v. kaçınmak refuser,
/rõfüze / v geri çevirmek, reddetmek refuser qn (sınavda)
başarısız saymak refuser de faire qch kabul etmemek,
reddetmek se refuser reddedilmek, geri çevrilmek se refuser
qch kendini yoksun bırakmak se refuser à qch -den kaçmak,
refuser v. kaçınmak refuser,
/regale / v şölen vermek, ziyafet çekmek se régaler kendine
régaler se ziyafet çekmek; kazançlı çıkmak régaler,

252
/rõgar / nm bakış; bakma; mec. dikkat au regard de
bakımından, açısından, karşısında en regard karşi karşıya,
regard n.m. karşılıklı regard,
/rõgarde / v bakmak; izlemek; ilişiği olmak; ilgilendirmek
regarder à dikkat etmek, titizlik göstermek regarder de bon oil
iyi gözle bakmak regarder de travers öfkeyle bakmak se
regarder se regarder karşi karşıya olmak; kendine bakmak regarder,
/rõgarde / v bakmak; izlemek; ilişiği olmak; ilgilendirmek
regarder à dikkat etmek, titizlik göstermek regarder de bon oil
iyi gözle bakmak regarder de travers öfkeyle bakmak se
regarder v. regarder karşi karşıya olmak; kendine bakmak regarder,
/rejim / nm yönetim biçimi, rejim; perhiz, diyet; (akarsu) akış;
tek. (motorda) çalışma hızı; (dalda) salkım, hevenk suivre un
régime n.m. régime rejim yapmak régime,
/rejim / nm yönetim biçimi, rejim; perhiz, diyet; (akarsu) akış;
tek. (motorda) çalışma hızı; (dalda) salkım, hevenk suivre un
régime n.m. régime rejim yapmak régime,
région n.f. /rejyoñ / nf bölge région,
région n.f. /rejyoñ / nf bölge région,
/regl(õ) / nf kural, kaide; cetvel règles nfpl aybaşı, âdet, regl
en bonne règle kurala uygun olarak en règle kurala uygun en
règle générale genel olarak être en règle kurala uygun olmak
règle n.f. regle à calcul hesap cetveli réglé,
/regl(õ) / nf kural, kaide; cetvel règles nfpl aybaşı, âdet, regl
en bonne règle kurala uygun olarak en règle kurala uygun en
règle générale genel olarak être en règle kurala uygun olmak
règle n.f. regle à calcul hesap cetveli réglé,
/reglõmañ / nm halletme; ödeme; yönetmelik; içtüzük; talimat
règlement n.m. règlement,
/regle / v düzenlemek, ayarlamak; ayar etmek; çözmek,
halletmek; ödemek; (kâğıda) çizgi çekmek; çekip çevirmek
regler qch sur -e uydurmak, ayarlamak se régler kendine
régler v. çekidüzen vermek régler,
/regle / v düzenlemek, ayarlamak; ayar etmek; çözmek,
halletmek; ödemek; (kâğıda) çizgi çekmek; çekip çevirmek
regler qch sur -e uydurmak, ayarlamak se régler kendine
régler v. çekidüzen vermek régler,
, ière/regülye, yer / adj düzgün, düzenli; usule uygun, yasal;
régulier #AD? intizamlı; kurallı; doğru, dürüst régulier,
reiàche n.f. ,
/reñ / nm böbrek reins nmpl böğür avoir mal aux reins beli
ağrımak maux de reins böbrek sancısı rein artificiel böbrek
rein n.m. makinesi rein,
/rejuir / v sevindirmek; hoş gelmek; eğlendirmek,
neşelendirmek se réjouir neşelenmek, eğlenmek se réjouir de
réjouir se sevinmek réjouir,
/rõlasyoñ / nf bağıntı; ilgi, ilinti; tanıdık; hikâye, nakil entrer en
relation avec ile temasa geçmek être en relation avec ile
temasta olmak relations internationales uluslararası ilişkiler
relation n.f. relations sexuelles cinsel ilişkiler relation,
/rõlasyoñ / nf bağıntı; ilgi, ilinti; tanıdık; hikâye, nakil entrer en
relation n.f. relation avec ile temasa geçmek être en relation avec ile

253
temasta olmak relations internationales uluslararası ilişkiler
relations sexuelles cinsel ilişkiler relation,
relevé n.m. /rõlev / nf nöbet değiştirme relevé,
relevé e /rõlev / nf nöbet değiştirme relevé,
, euse/rõlijyö, öz / adj dinsel; sofu; titiz * nm rahip * nf rahibe;
religieux #AD? bir çeşit çörek religieux,
, euse/rõlijyö, öz / adj dinsel; sofu; titiz * nm rahip * nf rahibe;
religieux adj. bir çeşit çörek religieux,
/rõlijyoñ / nf din; mezhep entrer en religion din adamı olmak
religion n.f. religion,
/rõmarye / v yeniden evlendirmek se remarier yeniden
remarier se evlenmek remarier,
/rõmarye / v yeniden evlendirmek se remarier yeniden
remarier se evlenmek remarier,
/rañbursabl(õ) / adj geri verilmesi gereken; geri verilebilir,
remboursable adj. ödenebilir remboursable,
/rañbursõlañ / nm ödeme, borç yatırma envoi contre
remboursement n.m. remboursement ödemeli gönderme remboursement,
/rañbursõlañ / nm ödeme, borç yatırma envoi contre
remboursement n.m. remboursement ödemeli gönderme remboursement,
rembourser v. /rañburse / v borcu ödemek rembourser,
rembourser v. /rañburse / v borcu ödemek rembourser,
remerciement n.m. teşekkür,
/rõmersye / v teşekkür etmek; şükretmek; işindengörevinden
remercier v. çıkarmak remercier,
/rõmersye / v teşekkür etmek; şükretmek; işindengörevinden
remercier v. çıkarmak remercier,
/rõmetr(õ) / v yerine koymak; yeniden giymek; iyileştirmek;
ertelemek; vermek, teslim etmek remettre qch geri vermek
remettre qch à neuf onarıp yeni gibi yapmak sen remettre à
qn güvenmek, güveni olmak; kendini -e bırakmak se remettre
remettre v. düzelmek, iyileşmek se remettre à faire yeniden başl
remonte-pente n.m. inişli pente,
remontée n.f. /rõmoñte / nf yükselme, çıkma; tırmanma remontée,
/rañplir / v doldurmak; yerine getirmek, gereğini yapmak;
remplir v. cevaplamak se remplir dolmak remplir,
/rañplir / v doldurmak; yerine getirmek, gereğini yapmak;
remplir v. cevaplamak se remplir dolmak remplir,
/rañporte / v geri getirmek; elde etmek; zafer kazanmak
remporter v. remporter,
/rõnesañs / nf yeniden doğuş, dirilme la Renaissance
Renaissance n.f. Rönesans renaissance,
/rañkoñtr(õ) / nf karşılaşma; rastlantı, tesadüf; çarpışma;
düello; fırsat aller à la rencontre karşılamaya gitmek de
rencontre n.f. rencontre kelepir rencontre,
/rañkoñtre / v karşılaşmak, rastlamak, tesadüf etmek se
rencontrer se rencontrer karşılaşılmak, rastlanılmak; çarpışmak rencontrer,
/rañkoñtre / v karşılaşmak, rastlamak, tesadüf etmek se
rencontrer v. rencontrer karşılaşılmak, rastlanılmak; çarpışmak rencontrer,

254
/rañdevu / nm randevu; buluşma yeri avoir rendez-vous avec
ile randevusu olmak donner rendez-vous à ile randevulaşmak
rendez-vous n.m. fixer un rendez-vous à qn randevu vermek rendez-vous,
/rañdevu / nm randevu; buluşma yeri avoir rendez-vous avec
ile randevusu olmak donner rendez-vous à ile randevulaşmak
rendez-vous n.m. fixer un rendez-vous à qn randevu vermek rendez-vous,
/rañdr(õ) / v geri vermek; götürmek, taşımak; kusmak,
çıkarmak; teslim etmek; vermek, çıkarmak; göstermek, belli
etmek; çevirisini yapmak; ürün vermek rendre compte hesap
vermek rendre grâce à qn de qch (birine bir şeyden ötürü)
rendre v. teşekkür etmek rendre gorge burnundan fitil fitil
/rañdr(õ) / v geri vermek; götürmek, taşımak; kusmak,
çıkarmak; teslim etmek; vermek, çıkarmak; göstermek, belli
etmek; çevirisini yapmak; ürün vermek rendre compte hesap
vermek rendre grâce à qn de qch (birine bir şeyden ötürü)
rendre v. teşekkür etmek rendre gorge burnundan fitil fitil
renouvelable adj. yenilenebilir, uzatılabilir,
rénover v. /renove / v yenileştirmek, iyileştirmek; yenilemek rénover,
/rañsenymañ / nm bilgi; istihbarat bureau des renseignements
istihbarat bürosu guichet des renseignements danışma
(masası) les renseignements généraux gizli polis service de
renseignement n.m. renseignements ask. haber alma servisi renseignement,
/rañsenymañ / nm bilgi; istihbarat bureau des renseignements
istihbarat bürosu guichet des renseignements danışma
(masası) les renseignements généraux gizli polis service de
renseignement n.m. renseignements ask. haber alma servisi renseignement,
/rañsenye / v bilgi vermek se renseigner bilgi edinmek
renseigner se renseigner,
/rañsenye / v bilgi vermek se renseigner bilgi edinmek
renseigner v. renseigner,
/rañtre / nf yeniden gitme; dönüş; (tatil sonrası) açılış;
(gelirvergi vb) toplama, tahsilat la rentrée des classes yeni
rentrée n.f. okul döneminin açılışı rentrée,
/rañtre / nf yeniden gitme; dönüş; (tatil sonrası) açılış;
(gelirvergi vb) toplama, tahsilat la rentrée des classes yeni
rentrée n.f. okul döneminin açılışı rentrée,
/rañtre / v dönüp girmek, dönmek; (iç içe) geçmek; (tatil
sonrası) açılmak; mec. içinde bulunmak; kavranmış olmak;
ödenmek, tahsil edilmek; dahil olmak; içeri almak; saklamak
rentrer dans girmek; yeniden kavuşmak rentrer dans ses frais
rentrer v. masraflarını karşılamak rentrer en grâce su
/rañtre / v dönüp girmek, dönmek; (iç içe) geçmek; (tatil
sonrası) açılmak; mec. içinde bulunmak; kavranmış olmak;
ödenmek, tahsil edilmek; dahil olmak; içeri almak; saklamak
rentrer dans girmek; yeniden kavuşmak rentrer dans ses frais
rentrer v. masraflarını karşılamak rentrer en grâce su
 /reparasyoñ / nf onarım; gücünü toplama, dinçleşme en
réparation onarımda réparation par les armes düello
réparation n.f. réparation,
/repare / v onarmak; düzeltmek, iyileştirmek, verimli kılmak;
réparer v. edinmek réparer,
/repare / v onarmak; düzeltmek, iyileştirmek, verimli kılmak;
réparer v. edinmek réparer,

255
repas n.m. /rõpa / nm yemek à lheure des yemek zamanlarında repas,
repas n.m. /rõpa / nm yemek à lheure des yemek zamanlarında repas,
repassage n.m. /rõpasaj / nm ütüleme repassage,
repassage n.m. /rõpasaj / nm ütüleme repassage,
/rõpase / v yeniden geçmek; yeniden gelmek; zihninden
repasser se geçirmek; gözden geçirmek; bilemek; ütülemek repasser,
/rõpase / v yeniden geçmek; yeniden gelmek; zihninden
repasser v. geçirmek; gözden geçirmek; bilemek; ütülemek repasser,
repeindre v. /rõpeñdr(õ) / v yeniden boyamak repeindre,
repérer v. /rõpere / v işaret koymak; yerini bulmak repérer,
/repete / v yinelemek, tekrar etmek; tiy. prova yapmak se
répéter v. répéter aynı şeyleri tekrarlamak répéter,
/repete / v yinelemek, tekrar etmek; tiy. prova yapmak se
répéter v. répéter aynı şeyleri tekrarlamak répéter,
/repetisyoñ / nf yineleme, tekrar, tekrarlama; tiy. prova; özel
ders alma armes à répétion kesiksiz ateşli silahlar répétition
répétition n.f. générale genel prova répétition,
répondeur n.m. /repoñdör / nm telesekreter répondeur,
répondeur n.m. /repoñdör / nm telesekreter répondeur,
/repoñdr(õ) / v yanıtlamak, cevaplandırmak, yanıt vermek,
cevap vermek répondre à karşılık vermek; karşılamak
répondre de sorumluluğunu üstlenmek; üstüne almak; kefil
répondre v. olmak répondre pour kefil olmak répondre,
/rõporter / nm gazete muhabiri /rõporte / v yerine götürmek;
ertelemek se reporter à düşünmek, geçmiş bir şeyi kafasında
reporter v. yaşatmak; dayanmak reporter,
/rõpo / nm durgunluk; dinlenme; dinginlik, iç huzuru; ask.
yerinde rahat au repos hareketsiz, çalışmayan champ de
repos mezarlık en repos rahat, rahat içinde repos de tout
repos n.m. hiçbir tehlikesi olmayan, güvenlikli repos,
/rõpoze / v yerine koymak; dinlendirmek; dinlenmek se
reposer dinlenmek se reposer sur güvenmek, itimat etmek
reposer se reposer,
/rõpuse / v tekrar itmek, geri sürmek; püskürtmek, itelemek,
defetmek; geri çevirmek, reddetmek; mec. kendinden
repousser v. uzaklaştırmak; geri tepmek repousser,
reproche n.m. /rõproş / nm yüze vurma; sitem; azar reproche,
/rõproşe / v (kusurunu) yüzüne vurmak, yüzlemek; sitem
etmek, paylamak; başa kakmak se reprocher kendine kızmak
reprocher v. reprocher,
république n.f. /repüblik / nf cumhuriyet république,
réseau n.m. , x/rezo / nm ağ, şebeke réseau,
réservation n.f. /rezervasyoñ / nf yer ayırtma, rezervasyon réservation,
réservation n.f. /rezervasyoñ / nf yer ayırtma, rezervasyon réservation,
/rezerv(õ) / nf ihtiyat; ihtiyat kuvveti; yedek; ardiye; huk. saklı
pay; ihtiyat kaydı, şart à la réserve de -den başka de réserve
réservé adj. yedek en réserve yedek olarak sans réserve eksiksiz, tam;

256
şartsız sous toute réserve bütün sakıncaları göz önünde
tutarak ré
/rezerve / v ayırmak, saklamak; yedeklemek se réserver
beklemek se réserver à faire qch uygun zamanı kollamak
réserver v. réserver,
/rezerve / v ayırmak, saklamak; yedeklemek se réserver
beklemek se réserver à faire qch uygun zamanı kollamak
réserver v. réserver,
/rezervuar / nm saklama yeri; su haznesi; depo, tanker
réservoir n.m. réservoir,
résidence n.f. /rezidañs / nf konut, ikametgâh résidence,
résidentiel le , le/rezidañsyel / adj konutlara ayrılmış résidentiel,
respecter v. /respekte / v saygı göstermek, saymak; esirgemek respecter,
, euse/respektüö, öz / adj saygılı respectueux de ilişmeyen,
respectueux #AD? saygılı kalan respectueux,
/respirasyoñ / nf solunum, soluma respiration artificielle suni
respiration n.f. solunum respiration,
/respire / v solunmak, teneffüs etmek; yaşamak; mec. biraz
dinlenmek, soluk almak; içine çekmek; göstermek, belli etmek
respirer v. respirer,
responsabilité n.f. /respoñsabilite / nf sorumluluk responsabilité,
/respoñsabl(õ) / adj sorumlu, mesul être responsable de
responsable adj. et n. sorumlu olmak, mesul olmak responsable,
/rõsañble / v benzemek se ressembler birbirine benzemek,
ressembler v. benzeşmek ressembler,
/rõsañble / v benzemek se ressembler birbirine benzemek,
ressembler v. benzeşmek ressembler,
/rõsañtir / v duymak, hissetmek se ressentir de etkisini hâlâ
ressentir v. duymak ressentir,
/rõsurs(õ) / nf çare, yol ressources nfpl kaynak, zenginlik
ressource n.f. ressources énergie enerji kaynakları ressource,
/restorañ / nm lokanta, restoran manger au restaurant dışarda
restaurant n.m. yemek restaurant,
/restorañ / nm lokanta, restoran manger au restaurant dışarda
restaurant n.m. yemek restaurant,
/restorasyoñ / nf onarım; canlandırma; lokantacılık
restauration rapide ayaküstü yenen yemek, fastfud
restauration n.f. restauration,
/restore / v onarmak, restore etmek; dinçleştirmek,
restaurer v. canlandırmak, can katmak restaurer,
/reste / v kalmak; durmak en rester à -de kalmak, -den daha
rester v. ileri gidememek rester,
/reste / v kalmak; durmak en rester à -de kalmak, -den daha
rester v. ileri gidememek rester,
/rezülta / nm sonuç, netice résultats sportifs spor sonuçları
résultat n.m. résultat,
/rõtarde / v geciktirmek; (saati) geriye almak; yavaş gitmek;
retarder v. geri kalmak se retarder gecikmek retarder,
/rõtire / v yeniden çekmek; geri almak; çıkarmak; geri almak;
barındırmak se retirer geri çekilmek; emekliye ayrılmak se
retirer v. retirer de -den çekilmek retirer,

257
/rõtire / v yeniden çekmek; geri almak; çıkarmak; geri almak;
barındırmak se retirer geri çekilmek; emekliye ayrılmak se
retirer v. retirer de -den çekilmek retirer,
/rõtur / nm dönüş; geri çevirme; karşılık; yineleme, tekrar aller
et retour gidiş-dönüş de retour karşılık en retour de karşılık
olarak être de retour dönmek match retour rövanş maçı par
retour du courrier ilk postayla retour dâge yaşlanma çağı;
retour n.m. âdetten kesilme sans ret
/rõtre / nm geri çekilme; büzülme; geri alma, geri çekme en
retrait n.m. retrait geride retrait demploi işten el çektirme retrait,
/rõtret / nf geri çekilme; emeklilik; emekli aylığı; tic. retret
prendre sa retraite emekliye ayrılmak caisse de retraite
retraite n.f. emekli sandığı retraité,
/rõtret / nf geri çekilme; emeklilik; emekli aylığı; tic. retret
prendre sa retraite emekliye ayrılmak caisse de retraite
retraité e emekli sandığı retraité,
/rõtret / nf geri çekilme; emeklilik; emekli aylığı; tic. retret
prendre sa retraite emekliye ayrılmak caisse de retraite
retraite n.f. emekli sandığı retraité,
/rõtret / nf geri çekilme; emeklilik; emekli aylığı; tic. retret
prendre sa retraite emekliye ayrılmak caisse de retraite
retraité adj. et n. emekli sandığı retraité,
/rõtruve / v yeniden bulmak; kavuşmak, tekrar görmek se
retrouver se retrouver buluşmak, görüşmek retrouver,
/reünyoñ / nf birleştirme, birleşme; birlik; toplaşma; toplantı
réunion n.f. réunion,
/reünir / v birleştirmek; toplamak, bir araya getirmek se réunir
réunir se birleşmek, birlik olmak réunir,
/reüsir / v başarılı olmak, başari göstermek; iyi randıman
almak réussir à iyi gelmek réussir à faire -meyi başarmak
réussir v. réussir,
/rõvañş / nf öç, intikam; rövanş à charge de revanche
karşılıklı olmak üzere en revanche karşılık olarak prendre sa
revanche n.f. revanche (sur) öcünü almak, intikamını almak revanche,
réveil n.m. /revey / nm uyanma; kalk borusu réveil,
réveil n.m. /revey / nm uyanma; kalk borusu réveil,
/reveye / v uyandırmak; ayıltmak se réveiller uyanmak
réveiller se réveiller,
/reveyoñ / nm Noel arifesi; yeni yıl arifesi; Noel arifesi yemeği;
réveillon n.m. yeni yıl arifesi yemeği réveillon,
réveillonner v. /reveyone / v gece yarısı yemeği yemek réveillonner,
/rõvnir / v bir daha gelmek; dönüp gelmek; yeniden ortaya
çıkmak; yeniden çıkmak; görünmek; hatıra gelmek; mec.
barışmak; hoşa gitmek à la charge işi yeniden ele almak cela
revient au même aynı kapıya çıkar je nen reviens pas! şaştım
revenir v. kaldım!, bu nasıl iş! revenir à soi ken
/rõvnir / v bir daha gelmek; dönüp gelmek; yeniden ortaya
çıkmak; yeniden çıkmak; görünmek; hatıra gelmek; mec.
barışmak; hoşa gitmek à la charge işi yeniden ele almak cela
revient au même aynı kapıya çıkar je nen reviens pas! şaştım
revenir v. kaldım!, bu nasıl iş! revenir à soi ken
/rõvõnü / nm gelir; kazanç revenu national brut gayri safi milli
revenu n.m. hasıla revenu,

258
/rõvõnü / nm gelir; kazanç revenu national brut gayri safi milli
revenu n.m. hasıla revenu,
réviser v. /revize / v gözden geçirmek, yeniden incelemek réviser,
révision n.f. /revizyoñ / nf gözden geçirme, elden geçirme révision,
révision n.f. /revizyoñ / nf gözden geçirme, elden geçirme révision,
/rõvuar / v yeniden görmek; yeniden görüşmek * nm yeniden
revoir v. görme au revoir allahaısmarladık revoir,
/revolüsyoñ / nf dolanma, devir; devrim la révolution
révolution n.f. industrielle endüstri devrimi révolution,
/rõvü / nf gözden geçirme; inceleme; ask. teftiş; geçit töreni;
dergi; (sahnede) revü être de la revue düş kırıklığına uğramak
revue n.f. revue,
rez-de-
chaussée n.m. /redşose / nm inv zemin katı rez-de-chaussée,
rez-de-
chaussée n.m. /redşose / nm inv zemin katı rez-de-chaussée,
Rhin n.m. /reñ / nm : le Rhin Ren Nehri Rhin,
Rhône n.m. ,
rhume n.m. /rüm / nm nezle le rhume des foins saman nezlesi rhume,
/riş / adj zengin; bereketli nouveau riche sonradan görme
riche adj. riche de ile dolu, -si bol riche en bakımından zengin riche,
/riş / adj zengin; bereketli nouveau riche sonradan görme
riche adj. riche de ile dolu, -si bol riche en bakımından zengin riche,
/rişes / nf zenginlik; bolluk richesses nfpl mal mülk; değerli
richesse n.f. eşya richesse,
ride n.f. /rid / nf (yüzdeelde) kırışık ridé,
ridé e /rid / nf (yüzdeelde) kırışık ridé,
rideau n.m. , x/rido / nm perde le rideau de fer demirperde rideau,
rideau n.m. , x/rido / nm perde le rideau de fer demirperde rideau,
/ryeñ / pron herhangi bir şey * nm bir hiç, az bir şey comme si
de rien nétait hiçbir şey olmamış gibi ça ne fait rien zararı yok,
önemli değil de rien! bir şey değil! en rien hiçbir yönden ne
pron et rien hiçbir şey ne faire rien çalışmamak, hiçbir şey yapmamak
rien n.m. ne servir à rien hi
/ryeñ / pron herhangi bir şey * nm bir hiç, az bir şey comme si
de rien nétait hiçbir şey olmamış gibi ça ne fait rien zararı yok,
önemli değil de rien! bir şey değil! en rien hiçbir yönden ne
rien hiçbir şey ne faire rien çalışmamak, hiçbir şey yapmamak
rien pron. ind. ne servir à rien hi
/ryeñ / pron herhangi bir şey * nm bir hiç, az bir şey comme si
de rien nétait hiçbir şey olmamış gibi ça ne fait rien zararı yok,
önemli değil de rien! bir şey değil! en rien hiçbir yönden ne
rien hiçbir şey ne faire rien çalışmamak, hiçbir şey yapmamak
rien adv. ne servir à rien hi
rigide adj. /rijid / adj sert, katı; mec. eğilmez, bildiğinden şaşmaz rigide,
, euse/rigurö, öz / adj sert; kesin; sıkı; şiddetli; dakik
rigoureux #AD? rigoureux,

259
/rigör / nf sertlik, şiddet; kesinlik à la rigueur gerekirse,
icabında de rigueur zorunlu être de rigueur zorunlu olmak
rigueur n.f. tenir rigueur à qn affetmek, bağışlamak rigueur,
/rime / v uyaklı olmak; (ozan) uyak düşürmek; mec. anlamı
rimer v. olmak rimer,
/reñse / v ovarak yıkamak; çalkalamak, durulamak être rincé
sırılsıklam olmak se rincer la bouche ağzını çalkalamak
rincer se rincer,
ring n.m. /riny, ring / nm (koşularda) bahse katılanlar; (boksta) ring ring,
/rir / v gülmek; eğlenmek, şaka yapmak * nm gülme, gülüş
avoir le mot pour rire ağzından bal akmak mourir de rire
gülmekten katılmak rire à gorge déployée katıla katıla gülmek
rire aux éclats kahkaha atmak rire de qn ile alay etmek rire du
rire v. et n.m. bout des dents zoraki gülmek, gülümseme
/rir / v gülmek; eğlenmek, şaka yapmak * nm gülme, gülüş
avoir le mot pour rire ağzından bal akmak mourir de rire
gülmekten katılmak rire à gorge déployée katıla katıla gülmek
rire aux éclats kahkaha atmak rire de qn ile alay etmek rire du
rire v. bout des dents zoraki gülmek, gülümseme
/risk(õ) / nm tehlike, risk à ses risques et périls her
sorumluluğu üstüne alarak à tout risque her ne olursa olsun
risque n.m au risque de tehlikesi pahasına risqué,
/risk(õ) / nm tehlike, risk à ses risques et périls her
sorumluluğu üstüne alarak à tout risque her ne olursa olsun
risque n.m. au risque de tehlikesi pahasına risqué,
/riske / v tehlikeye atmak; tehlikeyi göze almak risquer de
tehlikesinde olmak se risquer dans atılmak, girişmek se
risquer v. risquer à faire -meye kalkışmak, girişmek risquer,
/rivyer / nf çay, ırmak rivière de diamants tek sıra elmas
rivière n.f. gerdanlık rivière,
/rivyer / nf çay, ırmak rivière de diamants tek sıra elmas
rivière n.f. gerdanlık rivière,
riz n.m. /ri / nm çeltik; pirinç riz à lait sütlaç riz,
riz n.m. /ri / nm çeltik; pirinç riz à lait sütlaç riz,
/rob / nf entari, elbise; cüppe; mec. hayvan donu; kabuk cest
la robe quon salue ye kürküm ye robe de chambre sabahlık
robe de grossesse hamile elbisesi robe de mariée gelinlik,
robe n.f. gelin elbisesi robe,
/rob / nf entari, elbise; cüppe; mec. hayvan donu; kabuk cest
la robe quon salue ye kürküm ye robe de chambre sabahlık
robe de grossesse hamile elbisesi robe de mariée gelinlik,
robe n.f. gelin elbisesi robe,
robinet n.m. /robine / nm musluk robinet du gaz gaz musluğu robinet,
robinet n.m. /robine / nm musluk robinet du gaz gaz musluğu robinet,
robotisation n.f ,
robotiser v. /robotize / v robotlaştırmak robotiser,
rock n.m. /rok / nm müz. rak rock,
/rua / nm kral; (satrançta) şah; (iskambil) papaz le roi des
animaux aslan le roi des rois tanrı morceau de roi güzel
roi n.m. yemek roi,

260
/rol / nm liste, katalog; vergi defteri; tiy. rol à tour de rôle
rôle n.m. sırayla rôle,
, e/romañ / adj Latinceden türeme (dil); mim. Roman sanatı
/romañ / nm roman; mec. hayal roman despionnage casus
romanı roman photo fotoroman roman policier dedektif
roman n.m. romanı roman,
, e/romañ / adj Latinceden türeme (dil); mim. Roman sanatı
/romañ / nm roman; mec. hayal roman despionnage casus
romanı roman photo fotoroman roman policier dedektif
roman n.m. romanı roman,
, e/romañ / adj Latinceden türeme (dil); mim. Roman sanatı
/romañ / nm roman; mec. hayal roman despionnage casus
romanı roman photo fotoroman roman policier dedektif
roman n.m. romanı roman,
romancé adj. /romañs / nf müz. romans romance,
romancier n. , ière/romañsye, yer / nmf romancı romancier,
romantique adj. /romañtik / adj romantik romantique,
romarin n.m. /romareñ / nm bitk. biberiye romarin,
/roñpr(õ) / v kırmak, parçalamak; dağıtmak, dağıtmak; tedirgin
etmek; alıştırmak; kırılmak; bozuşmak, darılmak rompre en
visière yüzüne karşi söylemek rompre la glace resmiyeti
kaldırmak, mec. buzları kırmak rompre la tête kafa şişirmek
rompre v. rompre la paille (biriyle) bozuşmak
, e/roñ, roñd / adj yuvarlak; bodur; sarhoş, küfelik nombre
rond yuvarlak hesap tous rond tastamam /roñ / nm çember;
adj. ou metelik en rond çepeçevre je nai plus un rond kuruş param
rond n.m. kalmadı rond de serviette peçete halkası rond,
, e/roñ, roñd / adj yuvarlak; bodur; sarhoş, küfelik nombre
rond yuvarlak hesap tous rond tastamam /roñ / nm çember;
metelik en rond çepeçevre je nai plus un rond kuruş param
rond e kalmadı rond de serviette peçete halkası rond,
, e/roñ, roñd / adj yuvarlak; bodur; sarhoş, küfelik nombre
rond yuvarlak hesap tous rond tastamam /roñ / nm çember;
metelik en rond çepeçevre je nai plus un rond kuruş param
rond adj. kalmadı rond de serviette peçete halkası rond,
(pl ronds-points) /roñpueñ / nm yuvarlak yol kavşağı rond-
rond-point n.m. point,
(pl ronds-points) /roñpueñ / nm yuvarlak yol kavşağı rond-
rond-point n.m. point,
/roñd / nf teftiş, yoklama; müz. rondo à la ronde çepeçevre
ronde n.f. ronde,
rondelle n.f. /roñdel / nf delikli pul, rondela; değirmi kalkan rondelle,
/roñfle / v horlamak, horuldamak; hırıldamak; gürüldemek
ronfler v. ronfler,
/roñrone / v (kedi) mırıldamak; (tencere) fıkırdamak
ronronner v. ronronner,
roquefort n.m. /rokfor / nm rokfor peyniri roquefort,
/roz / nf gül; pembe renk; roza elmas; gülpencere * adj pembe
découvrir le pot de roses gizli bir işi aydınlatmak être sur des
roses mutlu yaşamak, gül gibi yaşamak rose des vents
adj. ou rüzgârgülü rose trémière gülhatmi voir tout en rose her şeyi
rose n.m. gül pembe görmek

261
/roz / nf gül; pembe renk; roza elmas; gülpencere * adj pembe
découvrir le pot de roses gizli bir işi aydınlatmak être sur des
roses mutlu yaşamak, gül gibi yaşamak rose des vents
rüzgârgülü rose trémière gülhatmi voir tout en rose her şeyi
rosé adj. gül pembe görmek
/roz / nf gül; pembe renk; roza elmas; gülpencere * adj pembe
découvrir le pot de roses gizli bir işi aydınlatmak être sur des
roses mutlu yaşamak, gül gibi yaşamak rose des vents
rüzgârgülü rose trémière gülhatmi voir tout en rose her şeyi
rose n.f. gül pembe görmek
/roz / nf gül; pembe renk; roza elmas; gülpencere * adj pembe
découvrir le pot de roses gizli bir işi aydınlatmak être sur des
roses mutlu yaşamak, gül gibi yaşamak rose des vents
rüzgârgülü rose trémière gülhatmi voir tout en rose her şeyi
rosé adj. gül pembe görmek
rosier n.m. /rozye / nm gül (fidanıağacı) rosier,
rosier n.m. /rozye / nm gül (fidanıağacı) rosier,
rossignol n.m. /rosinyol / nm bülbül; maymuncuk rossignol,
/roti / nm et kebabı, et kızartması rôti de veau dana rostosu
rôti n.m. rôti,
rotin n.m. /roteñ / nm hinthurması dalı rotin,
/rotir / v ızgaradafırında pişirmek, kebap yapmak; kızarmak,
rôtir v. kebap olmak se rôtir kavrulmak, yanmak rôtir,
/ru / nf tekerlek; çark roue de secours yedek tekerlek faire
laroue (hindi avus vb) kabarmak; çalımlanmak la roue de la
fortune talihin çarkı pousser à la roue yardım etmek roue
roue n.f. déntée dişli çark roue hydraulique su çarkı roué,
/ru / nf tekerlek; çark roue de secours yedek tekerlek faire
laroue (hindi avus vb) kabarmak; çalımlanmak la roue de la
fortune talihin çarkı pousser à la roue yardım etmek roue
roue n.f. déntée dişli çark roue hydraulique su çarkı roué,
/ruj / adj kırmızı, kızıl * nm kızıl renk; kırmızı boya; allık passer
au rouge kırmızı yanmak; (sürücü) kırmızıda geçmek fer
rouge kızgın demir rouge (à lèvres) ruj, dudak boyası rouge
rouge adj. de honte utançtan kırmızı rouge de colère öfkeden kırmızı
/ruj / adj kırmızı, kızıl * nm kızıl renk; kırmızı boya; allık passer
au rouge kırmızı yanmak; (sürücü) kırmızıda geçmek fer
adj ou rouge kızgın demir rouge (à lèvres) ruj, dudak boyası rouge
rouge n.m. de honte utançtan kırmızı rouge de colère öfkeden kırmızı
/ruj / adj kırmızı, kızıl * nm kızıl renk; kırmızı boya; allık passer
au rouge kırmızı yanmak; (sürücü) kırmızıda geçmek fer
adj. et rouge kızgın demir rouge (à lèvres) ruj, dudak boyası rouge
rouge n.m. de honte utançtan kırmızı rouge de colère öfkeden kırmızı
rouge [à lèvresi n.m. ,
rougeâtre adj. /rujatr(õ) / adj kırmızımtırak rougeâtre,
rougir v. /rujir / v kızartmak; kızarmak; mec. utanmak rougir,
rouille n.f. /ruy / nf pas; bitk. pas hastalığı * adj pas (rengi) rouillé,
rouillé adj. /ruy / nf pas; bitk. pas hastalığı * adj pas (rengi) rouillé,
, e/rulañ, añt / adj iyi giden (araba), yol alan; araba
roulant adj. yolculuğuna elverişli (yol) escalier roulant taşıyıcı merdiven

262
feu roulant yaylım ateşi matériel roulant tekerlekli taşıtlar
roulant à pâtisserie oklava table roulante servis arabası
roulant,
, e/rulañ, añt / adj iyi giden (araba), yol alan; araba
yolculuğuna elverişli (yol) escalier roulant taşıyıcı merdiven
feu roulant yaylım ateşi matériel roulant tekerlekli taşıtlar
roulant à pâtisserie oklava table roulante servis arabası
roulant adj. roulant,
, e/rule / adj sarılmış, tomar yapılmış bien roule güzel vücutlu
roulé e roulé,
, x/rulo / nm tomar; merdane; yol silindiri; oklava être au bout
rouleau n.m. de son rouleau sıfırı tüketmek rouleau,
, x/rulo / nm tomar; merdane; yol silindiri; oklava être au bout
rouleau n.m. de son rouleau sıfırı tüketmek rouleau,
/rule / v yuvarlamak; tomar yapmak; (silindirle) düzlemek;
(hamuru) açmak; mec. tasarlamak; dolandırmak;
yuvarlanmak; gezmek; gürüldemek se rouler yatakta dönmek,
rouler v. yuvarlanmak tout roule làdessus her şey buna bağlı rouler,
/rule / v yuvarlamak; tomar yapmak; (silindirle) düzlemek;
(hamuru) açmak; mec. tasarlamak; dolandırmak;
yuvarlanmak; gezmek; gürüldemek se rouler yatakta dönmek,
rouler v. yuvarlanmak tout roule làdessus her şey buna bağlı rouler,
/rule / v yuvarlamak; tomar yapmak; (silindirle) düzlemek;
(hamuru) açmak; mec. tasarlamak; dolandırmak;
yuvarlanmak; gezmek; gürüldemek se rouler yatakta dönmek,
rouler v. yuvarlanmak tout roule làdessus her şey buna bağlı rouler,
rousseur n.f. /rusör / nf : tache de rousseur çil rousseur,
/rut / nf yol; rota en route (yolda) giderken se mettre en route
route n.f. yola koyulmak faire fausse route yolunu şaşırmak route,
/rut / nf yol; rota en route (yolda) giderken se mettre en route
route n.f. yola koyulmak faire fausse route yolunu şaşırmak route,
, rousse/ru, rus / adj kızıl; kızıl saçlı * nmf kızıl saçlı kimse *
roux adj. nm meyane roux,
, rousse/ru, rus / adj kızıl; kızıl saçlı * nmf kızıl saçlı kimse *
roux rousse nm meyane roux,
/rübi / nm yakut payer rubis sur longle eksiksiz ödemek,
rubis n.m. kuruşu kuruşuna ödemek rubis,
rubrique n.f. /rübrik / nf kırmızı başlık; (gazete vb) sütun rubrique,
/rüd / adj sert, katı; sarp; mec. zor, yorucu; üzüntülü, acı;
rude adj. kekre; kaba; sert (kimse) rude,
/rüd / adj sert, katı; sarp; mec. zor, yorucu; üzüntülü, acı;
rude adj. kekre; kaba; sert (kimse) rude,
rue n.f. /rü / nf sokak courir les rues herkesçe bilinmek rue,
rugby n.m. /rügbi / nm ragbi rugby,
rugby n.m. /rügbi / nm ragbi rugby,
/ruin / nf yıkım; yıkıntı, harabe, ören ruines yıkıntı, kalıntı
ruine n.f. tomber en ruine yıkıntı haline gelmek ruine,
/ruin / nf yıkım; yıkıntı, harabe, ören ruines yıkıntı, kalıntı
ruiné e tomber en ruine yıkıntı haline gelmek ruine,
/reve / v düş görmek; sayıklamak; hayal kurmak; düşte
görmek rêver à düşünmek, tasarlamak rêver de düşte görmek
rul rêver v. rêver,

263
/rümör / nf uğultu, gürültü; (hoşnutsuzluktan) homurdanma la
rumeur dit que söylentiye göre rumeur publique söylenti
rumeur n.f. rumeur,
rupture n.f. /rüptür / nf kırılma, kopma; bozuşma; bozulma rupture,
rural e , e, aux/rüral, o / adj köy+, kır+ les ruraux köylüler rural,
s'il te plaît interj. lütfen, zahmet olmazsa sil-vous-plaît,
s'il vous plaît interj. lütfen, zahmet olmazsa,
sable n.m. /sabl(õ) / nm kum sables mouvants ıslak kum sablé,
sable n.m. /sabl(õ) / nm kum sables mouvants ıslak kum sablé,
/sak / nm torba; çuval; kese; asker çantası; yağmalama avoir
le sac zengin olmak laffaire est dans le sac çantada keklik le
fond du sac işin en gizli yönü prendre qn la main dans te sac
suçüstü yakalamak sac à dos sırt çantası sac à main el
sac n.m. çantası sac à provisions alışveriş ç
/sak / nm torba; çuval; kese; asker çantası; yağmalama avoir
le sac zengin olmak laffaire est dans le sac çantada keklik le
fond du sac işin en gizli yönü prendre qn la main dans te sac
suçüstü yakalamak sac à dos sırt çantası sac à main el
sac n.m. çantası sac à provisions alışveriş ç
sac à dos n.m. sırt çantası,
/saşe / nm küçük torba, kese; lavanta kesesi sachet de thé
sachet n.m. çay poşeti sachet,
sage-femme n.f. /sajfam / nf ebe kadın sage-femme,
/senye / v kan almak; kanını akıtmak, kesip öldürmek;
kanamak se saigner varını yoğunu harcamak saigner du nez
saigner v. burnu kanamak saigner,
/senye / v kan almak; kanını akıtmak, kesip öldürmek;
kanamak se saigner varını yoğunu harcamak saigner du nez
saigner v. burnu kanamak saigner,
saint-émilion n.m. çıkmaz ayın son çarşambasına herbe de la saint-jean,
saisie n.f. /sezi / nf haciz; el koyma, toplatma saisie,
/sezir / v yakalamak, kapmak, tutmak; ele geçirmek, el
koymak; haczetmek; (birine) mal etmek; anlamak, kavramak;
etkisi altın almak être saisi (bir hale) tutulmak, uğramak saisir
un tribunal dune affaire mahkemeye başvurmak se saisir de
saisir v. yakalamak, ele geçirmek saisir,
/sezir / v yakalamak, kapmak, tutmak; ele geçirmek, el
koymak; haczetmek; (birine) mal etmek; anlamak, kavramak;
etkisi altın almak être saisi (bir hale) tutulmak, uğramak saisir
un tribunal dune affaire mahkemeye başvurmak se saisir de
saisir v. yakalamak, ele geçirmek saisir,
/sezoñ / nf mevsim la belle saison yaz ayları la mauvaise
saison n.f. saison kış ayları saison,
/sezoñ / nf mevsim la belle saison yaz ayları la mauvaise
saison n.f. saison kış ayları saison,
, ière/sezonye, yer / adj mevsimlik * nm mevsimlik işçi;
saisonnier #AD? mevsimlik tatilci saisonnier,
/salad / nf salata salade de concombres hıyar salatası salade
salade n.f. de fruits meyve salatası salade russe Rus salatası salade,

264
/salad / nf salata salade de concombres hıyar salatası salade
salade n.f. de fruits meyve salatası salade russe Rus salatası salade,
/salad / nf salata salade de concombres hıyar salatası salade
salade n.f. de fruits meyve salatası salade russe Rus salatası salade,
saladier n.m. /saladye / nm salata tabağı saladier,
saladier n.m. /saladye / nm salata tabağı saladier,
/saler / nm ücret; karşılık, bedel salaire minimum légal asgari
ücret salaire à la pièce parça başına ücret salaire
salaire n.m. supplémentaire ek ücret salaire,
/saler / nm ücret; karşılık, bedel salaire minimum légal asgari
ücret salaire à la pièce parça başına ücret salaire
salaire n.m. supplémentaire ek ücret salaire,
salarié e , e/salarye / adj ücretli * nmf ücretli işçi salarié,
salaud n.m. /salo / nm kon. namussuz, it, pis herif salaud,
sale adj. /sal / adj kirli, pis; mec. edepsiz, açık saçık salé,
sale adj. /sal / adj kirli, pis; mec. edepsiz, açık saçık salé,
sale adj. /sal / adj kirli, pis; mec. edepsiz, açık saçık salé,
saléfe) adj. ,
/salte / nf kir, kirlilik, pislik; mec. çirkin davraışsalière/salyer /
saleté n.f. nf tuzluk saleté,
salière n.f. [la] tuzluk salière,
/sal / nf oda; koğuş; salon faire salle comble tiy. kapalı gişe
oynamak salle à manger yemek salonu salle darmes eskrim
salonu salle dattente bekleme salonu salle daudience
mahkeme salonu salle dexposition sergi salonu, teşhir salonu
salle n.f. salle de bain(s) banyo salle de ball balo salonu, dans salon
/sal / nf oda; koğuş; salon faire salle comble tiy. kapalı gişe
oynamak salle à manger yemek salonu salle darmes eskrim
salonu salle dattente bekleme salonu salle daudience
mahkeme salonu salle dexposition sergi salonu, teşhir salonu
salle n.f. salle de bain(s) banyo salle de ball balo salonu, dans salon
/sal / nf oda; koğuş; salon faire salle comble tiy. kapalı gişe
oynamak salle à manger yemek salonu salle darmes eskrim
salonu salle dattente bekleme salonu salle daudience
mahkeme salonu salle dexposition sergi salonu, teşhir salonu
salle n.f. salle de bain(s) banyo salle de ball balo salonu, dans salon
salle à manger n.f. yemek salonu salle à manger,
salle à manger n.f. yemek salonu salle à manger,
salle de bains n.f. banyo,
salle de bains n.f. banyo,
salle de séjour n.f. oturma odası salle de séjour,
salle de séjour n.f. oturma odası salle de séjour,
/saloñ / nm salon; oturma odası; misafir odası; sergi salon de
salon n.m. coiffure kuaför salonu salon de thé çay salonu salon,
/saloñ / nm salon; oturma odası; misafir odası; sergi salon de
salon n.m. coiffure kuaför salonu salon de thé çay salonu salon,
salopette n.f. /salopet / nf iş gömleği; askılı çocuk tulumu salopette,

265
/salue / v selamlamak; ask. selam durmak se saluer
saluer v. selamlaşmak saluer,
/salue / v selamlamak; ask. selam durmak se saluer
saluer se selamlaşmak saluer,
/salü / nm selam; kurtuluş, selamet; ahret mutluluğu; ask.
salut interj. selam durma salut,
samedi n.m. /samdi / nm cumartesi samedi,
SAMU n.m. ,
SAMU n.m. ,
sancerre n.m. ,
sandale n.f. /sañdal / nf (ayağa giyilen) sandal, sandalet sandale,
sandwich n.m. /sañdviç / nm sandviç sandwich,
/sañ / nm kan avoir du sang dans les veines gözü pek olmak
coup de sang beyin kanaması être du même sang aynı
kandan gelmek fouetter le sang kışkırtma glacer le sang
kanını dondurmak se faire du bon sang kıvanç duymak se
faire du mauvais sang kaygılanmak, endişelenmek,
sang n.m. sabırsızlanm
/sañ / nm kan avoir du sang dans les veines gözü pek olmak
coup de sang beyin kanaması être du même sang aynı
kandan gelmek fouetter le sang kışkırtma glacer le sang
kanını dondurmak se faire du bon sang kıvanç duymak se
faire du mauvais sang kaygılanmak, endişelenmek,
sang n.m. sabırsızlanm
/sañ / nm kan avoir du sang dans les veines gözü pek olmak
coup de sang beyin kanaması être du même sang aynı
kandan gelmek fouetter le sang kışkırtma glacer le sang
kanını dondurmak se faire du bon sang kıvanç duymak se
faire du mauvais sang kaygılanmak, endişelenmek,
sang n.m. sabırsızlanm
/sanfrua / nm soğukkanlılık de sang-froid soğukkanlılıkla
sang-froid n.m. sang-froid,
sanglot n.m. /sañglo / nm hıçkırma, hıçkırık sanglot,
/sañte / nf esenlik, sağlık, sıhhat à ta (votre) santé!
sağlığınıza!, sıhhatinize! boire à la santé de sağlığına içmek
être en bonne santé sağlıklı olmak ministère de la Santé
publique Sağlık Bakanlığı santé publique kamu sağlığı
santé n.f. service de santé karantina servis
/sañte / nf esenlik, sağlık, sıhhat à ta (votre) santé!
sağlığınıza!, sıhhatinize! boire à la santé de sağlığına içmek
être en bonne santé sağlıklı olmak ministère de la Santé
publique Sağlık Bakanlığı santé publique kamu sağlığı
santé n.f. service de santé karantina servis
/sañte / nf esenlik, sağlık, sıhhat à ta (votre) santé!
sağlığınıza!, sıhhatinize! boire à la santé de sağlığına içmek
être en bonne santé sağlıklı olmak ministère de la Santé
publique Sağlık Bakanlığı santé publique kamu sağlığı
santé n.f. service de santé karantina servis
saphir n.m. /safir / nm gökyakut, safir; pikap iğnesi saphir,
sapin n.m. /sapeñ / nm köknar sapin de Noël Noel ağacı sapin,

266
sapin n.m. /sapeñ / nm köknar sapin de Noël Noel ağacı sapin,
sardine n.f. /sardin / nf ateşbalığı, sardalye sardine,
satellite n.m. /satelit / nm uydu; yardakçı; yaltakçı satellite,
satirique adj. /satirik / adj yergili, hicivli satirique,
/sos / nf salça, sos; mec. katıntılar sauce tomate domates
sauce n.f. sosu sauce,
saucisse n.f. /sosis / nf sosis saucisse,
saucisse n.f. /sosis / nf sosis saucisse,
saucisson n.m. /sosisoñ / nm kalın sucuksosis saucisson,
saucisson n.m. /sosisoñ / nm kalın sucuksosis saucisson,
saugrenu adj. , e/sogrõnü / adj tuhaf, gülünç, acayip saugrenu,
/somoñ / nm somon balığı; maden külçesi * adj turuncu
saumon n.m. pembe, somon rengi saumon,
/so / nm atlama; sıçrama au saut de lit yataktan kalkınca faire
un saut chez şöyle bir uğramak saut à la corde ip atlama saut
à la perche sırıkla atlama saut de page bilg. sayfa kesmesi
saut en hauteur yüksek atlama saut en longueur uzun atlama
saut n.m. saut en parachute paraşütle atlama saut p
/sote / v atlamak; sıçramak; havaya uçmak; atlayıp
yakalamak; atılmak; tavada kızartmak; atlayıp geçmek;
gözden kaçırmak faire sauter tavada kızartmak faire sauter
qn işinden etmek, ayağını kaydırmak sauter à la perche
sauter v. sırıkla yüksek atlayan atlet sauter à skis kayakla atlayan
/sote / v atlamak; sıçramak; havaya uçmak; atlayıp
yakalamak; atılmak; tavada kızartmak; atlayıp geçmek;
gözden kaçırmak faire sauter tavada kızartmak faire sauter
qn işinden etmek, ayağını kaydırmak sauter à la perche
sauter v. sırıkla yüksek atlayan atlet sauter à skis kayakla atlayan
sauternes n.m. ,
sauvegarder v. /sovgarde / v korumak, savunmak sauvegarder,
/savuar / v bilmek * nm bilgi à savoir yani à savoir que şöyle ki
savoir v. sans le savoir bilmeden savoir,
/savuar / v bilmek * nm bilgi à savoir yani à savoir que şöyle ki
savoir v. sans le savoir bilmeden savoir,
/savuar / v bilmek * nm bilgi à savoir yani à savoir que şöyle ki
savoir v. sans le savoir bilmeden savoir,
/savoñ / nm sabun passer un savon à iyi bir fırça atmak, bir
savon n.m. güzel azarlamak savon en poudre tozsabun savon,
savoureux adj. , euse/savurö, öz / adj tadı güzel; mec. hoş, tatlı savoureux,
savoureux #AD? , euse/savurö, öz / adj tadı güzel; mec. hoş, tatlı savoureux,
saxophone n.m. saksofon,
/skañdal / nm skandal, rezalet, kepazelik, ayıp faire du
scandale olay çıkarmak journal à scandale skandal gazetesi
scandale n.m. scandale,
scandaleux adj. , euse/skañdalö, öz / adj utanç verici, utanılacak scandaleux,
scandalisé adj. ,
scanner n.m. /skaner / nm hek. sağlık taraması scanner,

267
scanner v. et n.m. /skaner / nm hek. sağlık taraması scanner,
scénario n.m. /senaryo / nm senaryo scénario,
scénariste n. /senarist(õ) / nmf senarist scénariste,
/sen / nf sahne; olay yeri mettre en scène sahnelemek,
scène n.f. sahneye koymak scène,
/sen / nf sahne; olay yeri mettre en scène sahnelemek,
scène n.f. sahneye koymak scène,
/septik / adj kuşkulu, kesin olmayan * nmf kuşkucu, şüpheci
sceptique adj. sceptique,
scie n.f. /si / nf testere, bıçkı scie à découper kıl testere scie,
scié adj. /si / nf testere, bıçkı scie à découper kıl testere scie,
/syañs / nf bilim, ilim; bilgi, malumat science du monde hayat
bilgisi science fondamentale temel bilim sciences
expérimentales deneysel bilimler science humaines sosyal
bilimler science sociales sosyal bilimler sciences exactes
matematik bilimler sciences naturelles doğa bilimleri sciences
science n.f. occul
/syañs / nf bilim, ilim; bilgi, malumat science du monde hayat
bilgisi science fondamentale temel bilim sciences
expérimentales deneysel bilimler science humaines sosyal
bilimler science sociales sosyal bilimler sciences exactes
matematik bilimler sciences naturelles doğa bilimleri sciences
science n.f. occul
science-fiction n.f. /syañsfiksyoñ / nf bilimkurgu science-fiction,
scientifique adj. et n. /syañtifik / adj bilimsel scientifique,
/sye / v testereyle biçmek scier le dos à qn veya scier qn
scier v. (birini) bıktırmak, usanç vermek scier,
scolaire adj. /skoler / adj okul+ année scolaire öğretim yılı scolaire,
scolaire adj. /skoler / adj okul+ année scolaire öğretim yılı scolaire,
scolaire adj. /skoler / adj okul+ année scolaire öğretim yılı scolaire,
/skolarite / nf öğrenim süresi frais de scolarité okul ücreti
scolarité n.f scolarite obligatoire zorunlu öğrenim scolarité,
/skolarite / nf öğrenim süresi frais de scolarité okul ücreti
scolarité n.f. scolarite obligatoire zorunlu öğrenim scolarité,
scooter n.m. /skutör / nm skuter, küçük motosiklet scooter,
score n.m. /skor / nm sakı, skor, puan score,
Scotch n.m. /skoç / nm İskoç viskisi; seloteyp scotch,
Scrabble® n.m. ,
sculpter v. /skülte / v (taşı) oymak, heykel yapmak sculpter,
sculpteur n. /skültör / nm heykeltıraş, yontucu sculpteur,
sculpture n.f. /skültür / nf heykelcilik; heykel, yontu sculpture,
sculpture n.f. /skültür / nf heykelcilik; heykel, yontu sculpture,
/seañs / nf oturum, celse, seans prendre séance oturuma
séance n.f. katılmak séance tenante oturum sırasında; hemen séance,
, sèche/sek, seş / adj kuru; kurak; mec. soğuk, sert; yavan;
sec adj. cılız, kuru * nm kuruluk; kuru yer; kuru yem * adv kabaca,

268
sertçe; su katmadan à sec susuz coaur sec katı yürek en cinq
sec çabucak, şipşak être à sec kon. meteliksiz kalmak pain
sec katıksız ekmek, kuru ekmek tout sec yaln
, sèche/sek, seş / adj kuru; kurak; mec. soğuk, sert; yavan;
cılız, kuru * nm kuruluk; kuru yer; kuru yem * adv kabaca,
sertçe; su katmadan à sec susuz coaur sec katı yürek en cinq
sec çabucak, şipşak être à sec kon. meteliksiz kalmak pain
sec adj. sec katıksız ekmek, kuru ekmek tout sec yaln
, sèche/sek, seş / adj kuru; kurak; mec. soğuk, sert; yavan;
cılız, kuru * nm kuruluk; kuru yer; kuru yem * adv kabaca,
sertçe; su katmadan à sec susuz coaur sec katı yürek en cinq
sec çabucak, şipşak être à sec kon. meteliksiz kalmak pain
sec sèche sec katıksız ekmek, kuru ekmek tout sec yaln
sécateur n.m. /sekatör / nm bahçıvan makası sécateur,
sèche-cheveux n.m. /seşşõvö / nm inv saç kurutma makinesi sèche-cheveux,
/seşe / v kurutmak; susuz bırakmak; kurumak, susuz kalmak;
mec. zayıflamak, erimek, kurumak; arg. okulu asmak; sınavda
sécher se çakmak se sécher kurumak; (yağmur) dinmek sécher,
/seşe / v kurutmak; susuz bırakmak; kurumak, susuz kalmak;
mec. zayıflamak, erimek, kurumak; arg. okulu asmak; sınavda
sécher se çakmak se sécher kurumak; (yağmur) dinmek sécher,
/seşres / nf kuruluk; kuraklık; mec. duygusuzluk, katılık
sécheresse n.f. sécheresse,
séchoir n.m. /seşuar / nm kurutma makinesi séchoir,
, e/sõgoñ, oñd / adj ikinci * nm ikinci kat; ikinci kaptan * nf
ikinci mevki, ikinci sınıf en second başkasının buyruğunda de
seconde main ikinci el voyager en seconde ikinci mevkide
second adj. yolculuk etmek second,
, e/sõgoñ, oñd / adj ikinci * nm ikinci kat; ikinci kaptan * nf
ikinci mevki, ikinci sınıf en second başkasının buyruğunda de
seconde main ikinci el voyager en seconde ikinci mevkide
second e yolculuk etmek second,
/sõgoñder / adj ikincil, tali enseignement secondaire
secondaire adj. ortaöğretim secondaire,
/sõgoñder / adj ikincil, tali enseignement secondaire
secondaire adj. ortaöğretim secondaire,
/sõkue / v sarsmak; silkmek; sallamak secouer la tête başını
secouer v. (hayır anlamında) sallamak se secouer silkinmek secouer,
/sõkue / v sarsmak; silkmek; sallamak secouer la tête başını
secouer v. (hayır anlamında) sallamak se secouer silkinmek secouer,
/sõkur / nm yardım; imdat appeler au secours imdat istemek,
yardım istemek au secours! imdat!, yetişin! les premiers
secours ilkyardım porter secours à qn yardım elini uzatmak
secours n.m. secours,
/sõkur / nm yardım; imdat appeler au secours imdat istemek,
yardım istemek au secours! imdat!, yetişin! les premiers
secours ilkyardım porter secours à qn yardım elini uzatmak
secours n m. secours,
, ète/sõkre, et / adj gizli; saklı * nm giz, sır; ağız sıkılığı en
secret kimse görmeden, gizlice; için için secret dÉtat devlet
adj. et sırrı secret de polichinelle herkesin bildiği sır secret
secret n.m. professionnel meslek sırrı secret,

269
, ète/sõkre, et / adj gizli; saklı * nm giz, sır; ağız sıkılığı en
secret kimse görmeden, gizlice; için için secret dÉtat devlet
sırrı secret de polichinelle herkesin bildiği sır secret
secret #AD? professionnel meslek sırrı secret,
/sõkreter / nmf sekreter, yazman, kâtip * nm yazı masası
secrétaire de direction özel sekreter secrétaire général genel
secrétaire n. sekreter secrétaire dÉtat bakan secrétaire,
/sektör / nm kesim, sektör; matm. kesme, daire kesmesi le
secteur privé özel kesim, özel sektör le secteur public kamu
secteur n.m. kesimi, kamu sektörü secteur,
/sektör / nm kesim, sektör; matm. kesme, daire kesmesi le
secteur privé özel kesim, özel sektör le secteur public kamu
secteur n.m. kesimi, kamu sektörü secteur,
/sekürite / nf güvenlik, emniyet en toute sécurité tam güvenlik
içinde être en sécurité güvenlik içinde olmak sécurité sociale
sosyal güvenlik la sécurité internationale uluslararası güvenlik
sécurité n.f. sécurité,
/sekürite / nf güvenlik, emniyet en toute sécurité tam güvenlik
içinde être en sécurité güvenlik içinde olmak sécurité sociale
sosyal güvenlik la sécurité internationale uluslararası güvenlik
sécurité n.f. sécurité,
, e/sedüizañ, añt / adj hoşa giden, hoş, çekici, cazip
séduisant e séduisant,
/señ / nm göğüs, koyun, bağır; (kadında) meme; ana karnı au
sein de ortasında le sein de dieu cennet donner le sein à
sein n.m. emzirmek prendre le sein meme emmek sein,
/señ / nm göğüs, koyun, bağır; (kadında) meme; ana karnı au
sein de ortasında le sein de dieu cennet donner le sein à
sein n.m. emzirmek prendre le sein meme emmek sein,
/señ / nm göğüs, koyun, bağır; (kadında) meme; ana karnı au
sein de ortasında le sein de dieu cennet donner le sein à
sein n.m. emzirmek prendre le sein meme emmek sein,
Seine n.f. /sen / nf : la Seine Sen nehri Seine,
séisme n.m. /seism(õ) / nm deprem, zelzele séisme,
séisme n.m. /seism(õ) / nm deprem, zelzele séisme,
séjour n.m. /sejur / nm oturma, kalma; oturma odası séjour,
séjour n.m. /sejur / nm oturma, kalma; oturma odası séjour,
séjourner v. /sejurne / v bir süre kalmak séjourner,
/sel / nm tuz; mec. (sözdeyazıda) tat sel de table sofra tuzu
sel n.m. sel gemme kayatuzu sel marin deniz tuzu sel,
/sel / nm tuz; mec. (sözdeyazıda) tat sel de table sofra tuzu
sel n.m. sel gemme kayatuzu sel marin deniz tuzu sel,
sélectif #AD? , ive/selektif, iv / adj seçmeli sélectif,
/sõmen / nf hafta; haftalık (ücret); haftalık iş en semaine hafta
semaine n.f. içinde semaine,
/sõmen / nf hafta; haftalık (ücret); haftalık iş en semaine hafta
semaine n.f. içinde semaine,
/sañble / v ... gibi görünmek, benzemek; öyle gelmek ce me
semble bana göre cela me semble aussi bana da öyle geliyor
que vous en semble? siz ne düşünüyorsunuz?, siz ne
sembler v. dersiniz? sembler,

270
/sõmel / nf ayakkabı tabanı; pençe; bir ayak uzunluğu battre
la semelle tepinmek semelle de caoutchouc kauçuk taban
semelle n.f. semelle de cuir kösele taban semelle,
semence n.f. /sõmañs / nf tohum; nalın çivisi semence,
/sõmer / v ekmek; serpmek; serpiştirmek; mec. ortalığa
atmak, yaymak; (birinden) yakasını kurtarmak semer de
semer v. largent para savurmak semer,
semestre n.m. /sõmestr(õ) / nf altı aylık süre, sömestr semestre,
séminaire n.m. /seminer / nm papaz okulu; meslek okulu; seminer séminaire,
séminaire n.m. /seminer / nm papaz okulu; meslek okulu; seminer séminaire,
Sénégal n.m. /senegal / nm : le Sénégal Senegal Sénégal,
/sañs / nm biy. duyu, his; duygu; görüş, düşünce; anlayış,
anlam, mana; yön, cihet à mon sens bana göre bon sens
sağduyu en un sens bir bakıma sens commun akıl, mantık
sens dessus dessous altüst; karmakarışık sens devant
sens n.m. derrière önü arkaya arkası öne sens direct doğru y
/sañs / nm biy. duyu, his; duygu; görüş, düşünce; anlayış,
anlam, mana; yön, cihet à mon sens bana göre bon sens
sağduyu en un sens bir bakıma sens commun akıl, mantık
sens dessus dessous altüst; karmakarışık sens devant
sens n.m. derrière önü arkaya arkası öne sens direct doğru y
/sañsasyoñ / nf duyum; heyecan, hayret faire sensation
sensation n.f. heyecan doğurmak sensation,
/sañsibl(õ) / adj duyar; duygulu, içli; duygulandırıcı, dokunaklı
sensible adj. sensible,
/sañsibl(õ) / adj duyar; duygulu, içli; duygulandırıcı, dokunaklı
sensible adj. sensible,
/sañtimañ / nm duygu, his avoir des sentiments yüce
sentiment n.m. duyguları olmak sentiment,
/sañtimañ / nm duygu, his avoir des sentiments yüce
sentiment n.m. duyguları olmak sentiment,
/sañtir / v duymak; sezmek; koklamak; kokmak; tadını
vermek; kokmak ne pouvoir sentir qn hoşlanmamak, sinirine
dokunmak se sentir bien kendini iyi hissetmek se sentir la
force de faire yapacak kadar kendini güçlü hissetmek se
sentir le courage de faire yapacak kadar kendini cesur
sentir v. hissetmek se
/sañtir / v duymak; sezmek; koklamak; kokmak; tadını
vermek; kokmak ne pouvoir sentir qn hoşlanmamak, sinirine
dokunmak se sentir bien kendini iyi hissetmek se sentir la
force de faire yapacak kadar kendini güçlü hissetmek se
sentir le courage de faire yapacak kadar kendini cesur
sentir se hissetmek se
/separasyoñ / nf ayırma, ayrılma; ayıran bölme; fark
séparation n.f. séparation de biens (evlilikte) mal ayrılığı séparation,
/separasyoñ / nf ayırma, ayrılma; ayıran bölme; fark
séparation n.f. séparation de biens (evlilikte) mal ayrılığı séparation,
/separe / v ayırmak; ayırt etmek; bölmek se séparer ayrılmak
séparer se séparer,
septembre n.m. /septañbr(õ) / nm eylül septembre,
septième adj.num. /setyem / num yedinci; yedide bir septième,

271
/seri / nf dizi, seri; takım en série seri halinde hors série
série n.f. alışılmadık, sérier/serye / v sıraya koymak, sıralamak série,
, euse/seryö, öz / adj ağırbaşlı, ciddi; ağır; gerçek, doğru * nm
ağırbaşlılık, ciddiyet garder son sérieux ciddi durmak
manquer de sérieux sağlam pabuç olmamak prendre au
sérieux adj. sérieux ciddiye almak sérieux,
, euse/seryö, öz / adj ağırbaşlı, ciddi; ağır; gerçek, doğru * nm
ağırbaşlılık, ciddiyet garder son sérieux ciddi durmak
manquer de sérieux sağlam pabuç olmamak prendre au
sérieux #AD? sérieux ciddiye almak sérieux,
seringue n.f. /sõreñg / nf şırınga seringue,
serpillière n.f. [la] kanaviçe serpillière,
serre n.f. /ser / nf limonluk, ser serré,
serre n.f. /ser / nf limonluk, ser serré,
/sere / v sıkmak; sıkıştırmak, (bir yere) kapamak serrer à
droite sağdan gitmek; sağa yanaşmak serrer de près
yakından izlemek serrer la gorge à qn boğazını sıkmak serrer
la main à ile tokalaşmak serrer les voiles den. yelkenleri
serrer se toplamak serrer qn de près (birini) kıstırmak se
/sere / v sıkmak; sıkıştırmak, (bir yere) kapamak serrer à
droite sağdan gitmek; sağa yanaşmak serrer de près
yakından izlemek serrer la gorge à qn boğazını sıkmak serrer
la main à ile tokalaşmak serrer les voiles den. yelkenleri
serrer se toplamak serrer qn de près (birini) kıstırmak se
/sere / v sıkmak; sıkıştırmak, (bir yere) kapamak serrer à
droite sağdan gitmek; sağa yanaşmak serrer de près
yakından izlemek serrer la gorge à qn boğazını sıkmak serrer
la main à ile tokalaşmak serrer les voiles den. yelkenleri
serrer v. toplamak serrer qn de près (birini) kıstırmak se
serruner n.m. ,
serrure n.f, /serür / nf kilit serrure,
serrure n.f. /serür / nf kilit serrure,
serrure n.f. /serür / nf kilit serrure,
serveur n. , euse/servör, öz / nmf garson serveur,
serveur #AD? , euse/servör, öz / nmf garson serveur,
serviable adj. /servyabl(õ) / adj yardımsever serviable,
/servis / nm hizmet, servis; iş, görev; görevlilik; sofra takımı;
ayin à votre service baş üstüne faire son service askerliğini
yapmak hors service hizmet dışı, bozuk rendre service hizmet
etmek service à the çay servisi, çay takımı service à café
service n.m. kahve servisi, kahve takımı
/servis / nm hizmet, servis; iş, görev; görevlilik; sofra takımı;
ayin à votre service baş üstüne faire son service askerliğini
yapmak hors service hizmet dışı, bozuk rendre service hizmet
etmek service à the çay servisi, çay takımı service à café
service n.m. kahve servisi, kahve takımı
/servis / nm hizmet, servis; iş, görev; görevlilik; sofra takımı;
ayin à votre service baş üstüne faire son service askerliğini
service n.m. yapmak hors service hizmet dışı, bozuk rendre service hizmet

272
etmek service à the çay servisi, çay takımı service à café
kahve servisi, kahve takımı
/servyet / nf havlu; peçete; evrak çantası serviette-éponge
serviette n.f. havlu serviette hygiénique hijyenik ped, kadın bağı serviette,
/servyet / nf havlu; peçete; evrak çantası serviette-éponge
serviette n.f. havlu serviette hygiénique hijyenik ped, kadın bağı serviette,
/servir / v hizmet etmek, hizmet vermek; servis yapmak,
sofraya koymak; topu oyuna sokmak, servis yapmak;
hizmetçilik etmek; faydası dokunmak, yararı olmak, yaramak
se servir kendine yemekiçki almak; kullanmak servir dEtat
servir v. kamu hizmeti görmek pour vous servir emrinizdeyim, buyurun
/servir / v hizmet etmek, hizmet vermek; servis yapmak,
sofraya koymak; topu oyuna sokmak, servis yapmak;
hizmetçilik etmek; faydası dokunmak, yararı olmak, yaramak
se servir kendine yemekiçki almak; kullanmak servir dEtat
servir se kamu hizmeti görmek pour vous servir emrinizdeyim, buyurun
set n.m. /set / nm (tenis) set; sin. plato set,
, e/söl / adj yalnız, kimsesiz, tek başına; tek (bir); sadece à lui
tout tek başına faire qch tout seul tek başına yapmak il en
reste un(e) seul(e) bir tane kaldı parler tout seul kendi
kendine konuşmak seul à seul baş başa, özel olarak tout seul
seul adj. kendi kendine, kendi başına
, e/söl / adj yalnız, kimsesiz, tek başına; tek (bir); sadece à lui
tout tek başına faire qch tout seul tek başına yapmak il en
reste un(e) seul(e) bir tane kaldı parler tout seul kendi
kendine konuşmak seul à seul baş başa, özel olarak tout seul
seul e kendi kendine, kendi başına
sévère adj. /sever / adj sert; ağır; çok ciddi sévère,
/şañpueñ / nm şampuan se faire un shampooing saçını
shampooing n.m. şampuanla yıkamak shampooing,
/şañpueñ / nm şampuan se faire un shampooing saçını
shampooing n.m. şampuanla yıkamak shampooing,
short n.m. şort,
short n.m. şort,
sida n.m. ,
, e/sidere / adj donakalmış sidérer/sidere / v şaşkınlık vermek,
sidéré adj. kanını dondurmak sidéré,
/syekl(õ) / nm yüzyıl; çağ dans tous les siècles des siècles
siècle n.m. her zaman siècle,
/syej / nm oturacak yer; kürsü; ask. merkez; kuşatma,
muhasara état de siège sıkıyönetim lever le siège kuşatmayı
kaldırmak mettre le siège devant kuşatmak siège avant oto.
ön koltuk siège arrière arka koltuk siège du gouvernement
siège n.m. hükümet merkezi siège,
/syej / nm oturacak yer; kürsü; ask. merkez; kuşatma,
muhasara état de siège sıkıyönetim lever le siège kuşatmayı
kaldırmak mettre le siège devant kuşatmak siège avant oto.
ön koltuk siège arrière arka koltuk siège du gouvernement
siège n.m. hükümet merkezi siège,
/sifle / v ıslık çalmak; vızıldamak; hırıldamak; (şarkı) ıslıkla
siffler v. çalmak; ıslıkla çağırmak siffler,

273
/sifle / v ıslık çalmak; vızıldamak; hırıldamak; (şarkı) ıslıkla
siffler v. çalmak; ıslıkla çağırmak siffler,
/sinyale / v dikkati çekmek, üzerine parmak basmak; işaret
etmek se signaler par ile kendini göstermek, ile ün kazanmak,
signaler v. ile tanınmak signaler,
signature n.f. /sinyatür / nf imza; imzalama signature,
signature n.f. /sinyatür / nf imza; imzalama signature,
/siny / nm im, işaret; belirti; (tende) ben; ayırıcı özellik signe
signe n.m. de la croix istavroz çıkarma en signe de -belirtisi olarak signe,
/siny / nm im, işaret; belirti; (tende) ben; ayırıcı özellik signe
signe n.m. de la croix istavroz çıkarma en signe de -belirtisi olarak signe,
/sinye / v imzalamak se signer istavroz çıkarmak signer à
signer v. tanık olarak imza etmek signer,
/sinye / v imzalamak se signer istavroz çıkarmak signer à
signer v. tanık olarak imza etmek signer,
signification n.f. /sinyifikasyoñ / nf anlam, mana; anlatım signification,
/sinyifye / v anlamına gelmek, anlatmak, demek olmak; huk.
signifier v. (adliyece) bildirmek signifier,
/silañs / nm susma, sessizlik; müz. durak işareti faire une
chose dans le silence gizlice yapmak imposer silence
susturmak passer une chose sous silence sözünü etmemek,
silence n.m. dokunmadan geçmek silence,
/silañs / nm susma, sessizlik; müz. durak işareti faire une
chose dans le silence gizlice yapmak imposer silence
susturmak passer une chose sous silence sözünü etmemek,
silence n.m. dokunmadan geçmek silence,
, euse/silañsyö, öz / adj sessiz; az konuşur * nm tek.
silencieux #AD? (motorda) susturucu silencieux,
silhouette n.f. /siluet / nf siluet silhouette,
/señpl(õ) / adj yalın, sade, basit; kolay; temiz yürekli; saf;
süssüz; yalnız, tek simples nmpl ilaç olarak kullanılan bitkiler;
sp. iki kişilik tenis oyunu simple comme bonjour çok kolay;
basbayağı simple particulier halktan bir adam simple soldat
simple adj. rütbesiz er pure et simple kayıtsız
singe n.m. /señj / nm maymun; mec. taklitçi; şaklaban singe,
sirop n.m. /siro / nm şurup sirop contre la toux öksürük şurubu sirop,
/sit / nm manzaralı yer; eski kent, sit alanı sites historiques
tarihi güzelliklere sahip yerler sites naturels doğal güzelliklere
sahip yerler sites pittoresque güzel yer sites touristiques
site n.m. turistik bölgeler site,
/sit / nm manzaralı yer; eski kent, sit alanı sites historiques
tarihi güzelliklere sahip yerler sites naturels doğal güzelliklere
sahip yerler sites pittoresque güzel yer sites touristiques
site n.m. turistik bölgeler site,
situer se /sitüe / v yerleştirmek, kondurmak, kurmak situer,
sixième adj. et n.f. /sizyem / num altıncı; altıda bir sixième,
/ski / nm kayak; kayak sporu faire du ski kayak yapmak ski
ski n.m. nautique su kayağı ski,
/ski / nm kayak; kayak sporu faire du ski kayak yapmak ski
ski n.m. nautique su kayağı ski,

274
skier v. /skye / v kayağa gitmek, kayak yapmak skier,
skieur n. , euse/skyör, öz / nmf kayakçı skieur,
skieur #AD? , euse/skyör, öz / nmf kayakçı skieur,
Skype n.m. ,
slave adj. et n. /slav / adj İslav+ /slav / nmf İslav Slave,
slip n.m. /slip / nm kısa don, slip slip,
slip n.m. /slip / nm kısa don, slip slip,
smoking n.m. /smoking / nm smokin smoking,
sms n.m. ,
SNCF n.f. ,
so''-disant loc, adv. /suadizañ / adj inv diye geçinen * adv sözde, güya soi-disant,
/sobr(õ) / adj azla yetinir, kanaatkâr; mec. aşırılıktan kaçan,
sobre adj. ılımlı; yalın, sade sobre,
/sosyabilite / nf toplumculluk, girişkenlik, hoşsohbetlik
sociabilité n.f sociabilité,
/sosyabilite / nf toplumculluk, girişkenlik, hoşsohbetlik
sociabilité n.f. sociabilité,
/sosyabilite / nf toplumculluk, girişkenlik, hoşsohbetlik
sociabilité n.f. sociabilité,
/sosyabl(õ) / adj toplumcul, girişken, girgin, sokulgan,
sociable adj. hoşsohbet sociable,
/sosyabl(õ) / adj toplumcul, girişken, girgin, sokulgan,
sociable adj. hoşsohbet sociable,
, e, aux/sosyal, o / adj sosyal, toplumsal; tic. ortaklıkla ilgili
social adj. social,
, e, aux/sosyal, o / adj sosyal, toplumsal; tic. ortaklıkla ilgili
social adj. social,
, e, aux/sosyal, o / adj sosyal, toplumsal; tic. ortaklıkla ilgili
social e social,
/sosyete / nf toplum; topluluk; dernek; ortaklık, şirket; sosyete
société anonym anonim ortaklık société à responsabilité
limitée limitet ortaklık société commerciale ticari şirket société
dinvestment yatırım şirketi société de gestion holding société
société n.f. en commandite komandit ş
/sosyete / nf toplum; topluluk; dernek; ortaklık, şirket; sosyete
société anonym anonim ortaklık société à responsabilité
limitée limitet ortaklık société commerciale ticari şirket société
dinvestment yatırım şirketi société de gestion holding société
société n.f. en commandite komandit ş
/sosyete / nf toplum; topluluk; dernek; ortaklık, şirket; sosyete
société anonym anonim ortaklık société à responsabilité
limitée limitet ortaklık société commerciale ticari şirket société
dinvestment yatırım şirketi société de gestion holding société
société n.f. en commandite komandit ş
socio- , le/profesyonel / adj mesleki * nmf profesyonel ecole
professionnel le professionnelle sanat okulu professionnel,
sociologie] n.f. /sosyoloji / nf toplumbilim, sosyoloji sociologie,
socquette n.f. /soket / nf soket çorap, kısa çorap socquette,

275
soda n.m. /soda / nm soda soda,
/sua / pron kendi, kendisi ce la ve de soi bu çok normal en soi
soi n.m. kendinden soi-même kendi soi,
soie n.f. /sua / nf ipek; ipekli; domuz kılı soie,
soie n.f. /sua / nf ipek; ipekli; domuz kılı soie,
/suaf / nf susama, susuzluk avoir soif susamak, susamış
soif n.f. olmak soif,
, e/suanye / adj bakımlı, ihtimamlı; dikkatli; kon. esaslı,
soigné e kuvvetli soigné,
/suanye / v özen vermek, özenle bakmak, dikkat etmek;
soigner se tedavi etmek se soigner kendine iyi bakmak soigner,
/suanye / v özen vermek, özenle bakmak, dikkat etmek;
soigner v. tedavi etmek se soigner kendine iyi bakmak soigner,
/suanye / v özen vermek, özenle bakmak, dikkat etmek;
soigner v. tedavi etmek se soigner kendine iyi bakmak soigner,
soigneux #AD? , euse/suonyö, öz / adj dikkatli, itinalı soigneux,
soigneux adj. , euse/suonyö, öz / adj dikkatli, itinalı soigneux,
/sueñ / nm özen, ihtimam; titizlik, dikkat soins nmpl bakım aux
bons soins de (mektup) eliyle avoir (prendre) soin de bakmak,
özen göstermek donner des soins à un malade hastaya
bakmak être aux petits soins pour qn üstüne titremek les
soin n.m. premiers soins ilkyardım recevoir des soins bakılmak,
/sueñ / nm özen, ihtimam; titizlik, dikkat soins nmpl bakım aux
bons soins de (mektup) eliyle avoir (prendre) soin de bakmak,
özen göstermek donner des soins à un malade hastaya
bakmak être aux petits soins pour qn üstüne titremek les
soin n.m. premiers soins ilkyardım recevoir des soins bakılmak,
/suar / nm akşam à ce soir! akşama görüşürüz! ce soir bu
akşam demain soir yarın akşam hier soir dün akşam la veille
au soir önceki akşam le journal du soir akşam gazetesi le
soir n.m. repas du soir akşam yemeği le soir akşamleyin soir,
/suar / nm akşam à ce soir! akşama görüşürüz! ce soir bu
akşam demain soir yarın akşam hier soir dün akşam la veille
au soir önceki akşam le journal du soir akşam gazetesi le
soir n.m. repas du soir akşam yemeği le soir akşamleyin soir,
/suare / nf akşam; gece toplantısı, gece eğlencesi; gece
soirée n.f. gösterisi, suare donner en soirée suare yapmak soirée,
/suare / nf akşam; gece toplantısı, gece eğlencesi; gece
soirée n.f. gösterisi, suare donner en soirée suare yapmak soirée,
/suare / nf akşam; gece toplantısı, gece eğlencesi; gece
soirée n.f. gösterisi, suare donner en soirée suare yapmak soirée,
sol n.m. /sol / nm toprak, zemin; yeryüzü; müz. sol sol,
sol n.m. /sol / nm toprak, zemin; yeryüzü; müz. sol sol,
solaire adj. /soler / adj güneş+ solaire,
/sold(õ) / nf aylık, ücret, maaş * nm tic. bakiye, kalan soldes
indirim; indirimli satılan mallar être à la solde de qn birinin
emrindehizmetinde olmak solde de marchandise indirimli
satış solder/solde / v hesabı ödemek, hesabı kapamak;
solde n.m. indirimli satmak se solder en par ile kapanmak, tam
sole n.f. /sol / nf inv dilbalığı sole,

276
/soley / nm güneş; ayçiçeği, günebakan; (fişek) çarkıfelek au
soleil güneşte il faut de soleil hava güneşli le soleil couchant
soleil n.m. batan güneş le soleil levant doğan güneş soleil,
/soley / nm güneş; ayçiçeği, günebakan; (fişek) çarkıfelek au
soleil güneşte il faut de soleil hava güneşli le soleil couchant
soleil n.m. batan güneş le soleil levant doğan güneş soleil,
/soley / nm güneş; ayçiçeği, günebakan; (fişek) çarkıfelek au
soleil güneşte il faut de soleil hava güneşli le soleil couchant
soleil n.m. batan güneş le soleil levant doğan güneş soleil,
solide adj. kuvvetli, mücessem, sağlam, metin, som, muhkem,
solide adj. kuvvetli, mücessem, sağlam, metin, som, muhkem,
soliste n. /solist(õ) / nmf müz. solist soliste,
/soliter / adj yalnız yaşayan, köşeye çekilmiş; yalnız; ıssız,
tenha * nmf yalnız yaşayan kişi, münzevi * nm tek taş pırlanta
solitaire adj. solitaire,
/soñbr(õ) / adj loş, karanlık, kapanık; koyu (renk); mec. endişe
sombre adj. verici; karamsar sombre,
/soñbr(õ) / adj loş, karanlık, kapanık; koyu (renk); mec. endişe
sombre adj. verici; karamsar sombre,
/somer / adj kısa, özlü, özet halde; üstünkörü, baştan savma *
sommaire n.m. nm özet, kısaltma sommaire,
/som / nf toplam; tutar, meblağ; miktar * nm şekerleme,
kestirme en somme sonuçta, sonuç olarak faire la somme de
toplamak faire un somme kestirmek, şekerleme yapmak la
somme elkitabı somme totale genel toplam toute somme
somme n.f. kısacası, nihayet somme,
/som / nf toplam; tutar, meblağ; miktar * nm şekerleme,
kestirme en somme sonuçta, sonuç olarak faire la somme de
toplamak faire un somme kestirmek, şekerleme yapmak la
somme elkitabı somme totale genel toplam toute somme
somme n.f. kısacası, nihayet somme,
/som / nf toplam; tutar, meblağ; miktar * nm şekerleme,
kestirme en somme sonuçta, sonuç olarak faire la somme de
toplamak faire un somme kestirmek, şekerleme yapmak la
somme elkitabı somme totale genel toplam toute somme
somme n.f. kısacası, nihayet somme,
/somey / nm uyku avoir sommeil uykusu olmak avoir sommeil
léger uykusu hafif olmak sommeil éternel ebedi uyku, ölüm
sommeil n.m. sommeil hibernal kış uykusu sommeil,
/somey / nm uyku avoir sommeil uykusu olmak avoir sommeil
léger uykusu hafif olmak sommeil éternel ebedi uyku, ölüm
sommeil n.m. sommeil hibernal kış uykusu sommeil,
somnifère n.m /somnifer / adj uyku getirici, uyutucu somnifère,
, sa/soñ, sa / adj onun /soñ / nm ses; kepek, yonga faire de
son kepekli un pain de son kepek ekmeği tache de son çil
son n.m. son,
sonate n.f. /sonat / nf müz. sonat sonate,
/soñdaj / nm sondalama, iskandil etme; hek. sonda salma;
sondage n.m. mec. kamuoyu yoklaması sondage,
/sone / v çalmak, çınlamak; (birinin) başına vurmak; zille
çağırmak les cloches sonnent çanlar çalıyor sonner de qch
sonner v. (üflemeli çalgı) çalmak sonner le réveil kalk borusu çalmak

277
sonner bien à loreille kulağa iyi gelmek sonner mal à loreille
kulağa kötü gelmek ne sonner mot hiç
/sone / v çalmak, çınlamak; (birinin) başına vurmak; zille
çağırmak les cloches sonnent çanlar çalıyor sonner de qch
(üflemeli çalgı) çalmak sonner le réveil kalk borusu çalmak
sonner bien à loreille kulağa iyi gelmek sonner mal à loreille
sonner v. kulağa kötü gelmek ne sonner mot hiç
/sonet / nf zil; çıngırak; şahmerdan serpent à sonnettes
sonnette n.f. çıngıraklı yılan sonnette,
sorbet n.m. /sorbe / nm şerbet sorbet,
/sorti / nf çıkmak, sokağa çıkma; gezinti, dolaşma; gece dışarı
çıkma; sızma, akma sortie de bain bornoz sortie de camions
kamyon çıkmak sortie papier bilg. kâğıda çıkış sortie de
sortie n.f. secours tehlike çıkışı, imdat kapısı sortie,
/sorti / nf çıkmak, sokağa çıkma; gezinti, dolaşma; gece dışarı
çıkma; sızma, akma sortie de bain bornoz sortie de camions
kamyon çıkmak sortie papier bilg. kâğıda çıkış sortie de
sortie n.f. secours tehlike çıkışı, imdat kapısı sortie,
/sorti / nf çıkmak, sokağa çıkma; gezinti, dolaşma; gece dışarı
çıkma; sızma, akma sortie de bain bornoz sortie de camions
kamyon çıkmak sortie papier bilg. kâğıda çıkış sortie de
sortie n.f. secours tehlike çıkışı, imdat kapısı sortie,
/sortir / v çıkmak; dışarı çıkmak; çıkarmak; sokağa çıkarmak;
kon. kovmak; huk. elde etmek au sortir de çıkarken en sortir
sıyrılmak ne pas sortir de là düşüncesinde direnmek sortir
sortir v. des gonds kızmak, tepesi atmak sortir,
/sortir / v çıkmak; dışarı çıkmak; çıkarmak; sokağa çıkarmak;
kon. kovmak; huk. elde etmek au sortir de çıkarken en sortir
sıyrılmak ne pas sortir de là düşüncesinde direnmek sortir
sortir v. des gonds kızmak, tepesi atmak sortir,
/sortir / v çıkmak; dışarı çıkmak; çıkarmak; sokağa çıkarmak;
kon. kovmak; huk. elde etmek au sortir de çıkarken en sortir
sıyrılmak ne pas sortir de là düşüncesinde direnmek sortir
sortir v. des gonds kızmak, tepesi atmak sortir,
sosie n.m. /sozi / nm birine çok benzeyen kimse, tıpatıp benzer sosie,
/su / nm metelik, para cela ne vaut pas un sou metelik etmez
près des sous cimri, pinti, eli sıkı sans le sou meteliksiz, cebi
delik sou à sou azar azar un sans-le-sou züğürt, meteliksizin
sou n.m. teki sou,
souci n.m. /susi / nm tasa, kaygı, üzüntü; endişe; bitk. nergis souci,
, euse/susyö, öz / adj tasalı; üstüne titreyen, kaygılı; üzüntülü
soucieux adj. soucieux,
/sufl(õ) / nm üfleme, üfürük; soluk; esinti; mec. esin, ilham
être à bout de souffle soluğu kesilmek, soluk soluğa kalmak
navoir plus que le souffle can çekişmek ne tenir quà un
souffle n.m. souffle pamuk ipliğine bağlı olmak soufflé,
/sufl(õ) / nm üfleme, üfürük; soluk; esinti; mec. esin, ilham
être à bout de souffle soluğu kesilmek, soluk soluğa kalmak
navoir plus que le souffle can çekişmek ne tenir quà un
soufflé adj. souffle pamuk ipliğine bağlı olmak soufflé,
/sufl(õ) / nm üfleme, üfürük; soluk; esinti; mec. esin, ilham
soufflé n.m. être à bout de souffle soluğu kesilmek, soluk soluğa kalmak

278
navoir plus que le souffle can çekişmek ne tenir quà un
souffle pamuk ipliğine bağlı olmak soufflé,
/sufle / v üflemek; üfürmek; solumak; soluk almak; hava
vermek; esmek; körüklemek; üfleyip şişirmek; mec. ses
çıkarmak; suflörlük etmek souffler le chaud et le froid hem
souffler v. nalına hem mıhına vurmak souffler,
/sufrañs / nf acı, ıstırap en souffrance sürüncemede kalan
(iş), askıda; durgun (alışveriş) laisser une affaire en
souffrance n.f. souffrance işi askıda bırakmak souffrance,
/sufrir / v (açlıksusuzluk vb) çekmek; dayanmak; katlanmak;
acı çekmek; üzüntü duymak souffrir de ağrımak, zarar
souffrir v. görmek souffrir,
/sufrir / v (açlıksusuzluk vb) çekmek; dayanmak; katlanmak;
acı çekmek; üzüntü duymak souffrir de ağrımak, zarar
souffrir v. görmek souffrir,
/sue / nm dilek, arzu, istek, emel à souhait dileğince,
souhait n.m. gönlünce à vos souhait! (aksırık) çok yaşa! souhait,
souhaiter v. /suete / v dilemek, arzu etmek souhaiter,
souhaiter v. /suete / v dilemek, arzu etmek souhaiter,
souhaiter v. /suete / v dilemek, arzu etmek souhaiter,
/sulve / v kaldırmak; mec. ayaklandırmak, baş kaldırtmak,
isyan ettirmek; meydana getirmek se soulever ayaklanmak
soulever v. soulever le cìur mide bulandırmak soulever,
/sup / nf çorba; tirit soupe populaire aşevi trempé comme une
soupe iliklerine kadar ıslanmış soupente/supañt / nf çatı altı,
soupe n.f. tavan arası; merdiven altı soupe,
/sup / nf çorba; tirit soupe populaire aşevi trempé comme une
soupe iliklerine kadar ıslanmış soupente/supañt / nf çatı altı,
soupe n.f. tavan arası; merdiven altı soupe,
/supl(õ) / adj yumuşak, eğilir bükülür, bükülgen; mec. uysal
souple adj. disquette souple disket souple,
/supl(õ) / adj yumuşak, eğilir bükülür, bükülgen; mec. uysal
souple adj. disquette souple disket souple,
sourcil n.m. /sursi / nm kaş froncer les sourcils kaşlarını çatmak sourcil,
, e/sur, surd / adj sağır; mec. kulakları tıkalı, duygusuz; (ses)
boğuk; (renk) donuk; doğrulanmamış * nmf sağır kimse crier
comme un sourd bangır bangır bağırmak être sourd à sağır
olmak faire la sourde oreille duymazlıktan gelmek frapper
sourd e comme un sourd kıyasıya dövmek sourd
, e/sur, surd / adj sağır; mec. kulakları tıkalı, duygusuz; (ses)
boğuk; (renk) donuk; doğrulanmamış * nmf sağır kimse crier
comme un sourd bangır bangır bağırmak être sourd à sağır
olmak faire la sourde oreille duymazlıktan gelmek frapper
sourd adj. comme un sourd kıyasıya dövmek sourd
/surir / v gülümsemek; mec. hoş görünmek * nm gülümseme,
sourire n.m. et v. gülüş sourire,
/surir / v gülümsemek; mec. hoş görünmek * nm gülümseme,
sourire v. gülüş sourire,
souris n.f. /suri / nm sıçan; bilg. fare, maus souris,
souris n.f. /suri / nm sıçan; bilg. fare, maus souris,

279
, e/suzañtañdü / adj örtülü, kapalı, açıkça belirtilmemiş * nm
ima, anıştırma sous-équipé, e/suzekipe / adj donanımı
sous-entendu n.m. yetersiz sous-entendu,
/suzekspoze / v fot. az ışıkla sous-fifre/sufifr(õ) / nm küçük
sous-exposer v. memur sous-exposer,
sous-sol n.m. /susol / nm yeraltı, toprakaltı; bodrum katı sous-sol,
sous-sol n.m. /susol / nm yeraltı, toprakaltı; bodrum katı sous-sol,
sous-titre n.m. altyazı,
sous-titré adj. altyazı,
sous-vêtement n.m. /suvetmañ / nm iç çamaşırı, içlik sous-vêtement,
sous-vêtement n.m. /suvetmañ / nm iç çamaşırı, içlik sous-vêtement,
soustraction n.f. /sustraksyoñ / nf matm. çıkarma soustraction,
soustraire v. /sustrer / v çıkarmak se soustraire à -den kaçmak soustraire,
soutenance n.f. /sutnañs / nf sav, tez savunması soutenance,
/sutnir / v tutmak, taşımak; desteklemek; savunmak;
beslemek, bakmak; dayanmak; sürdürmek; güvenle söylemek
se soutenir ayakta durmak; düşmeden durmak, tutunmak;
sürüp gitmek; dayanışmak soutenir le regard de qn gözünün
soutenir v. içine bakmak soutenir une gageure bahis tutmak
, e/sutereñ, en / adj yeraltı * nm yeraltı yolu passage
souterrain e souterrain yeraltı geçidi souterrain,
soutien n.m. /sutyeñ / nm dayanak soutien,
soutien-gorge n.m. (pl soutiens-gorge) /sutyeñgorj(õ) / nm sutyen soutien-gorge,
soutien-gorge n.m. (pl soutiens-gorge) /sutyeñgorj(õ) / nm sutyen soutien-gorge,
/suvnir / nm anı, hatıra; hediye, anmalık; hediyelik eşya
/suvnir / : se souvenir de hatırlamak, anımsamak se souvenir
souvenir n.m. que -dığını hatırlamak, -dığını anımsamak souvenir,
/suvnir / nm anı, hatıra; hediye, anmalık; hediyelik eşya
/suvnir / : se souvenir de hatırlamak, anımsamak se souvenir
souvenir n.m. que -dığını hatırlamak, -dığını anımsamak souvenir,
/suvnir / nm anı, hatıra; hediye, anmalık; hediyelik eşya
/suvnir / : se souvenir de hatırlamak, anımsamak se souvenir
souvenir se que -dığını hatırlamak, -dığını anımsamak souvenir,
sparadrap n.m. /sparadra / nm yakı sparadrap,
spatule n.f. /spatül / nf küçük mala, ıspatula spatule,
spécial adj. , e, aux/spesyal, o / adj özel; mahsus, özgü spécial,
spécialisé e özel öğretmen ouvrier spécialisé,
spécialiste adj. ou n. /spesyalist(õ) / adj+nmf uzman spécialiste,
spécialité n.f. /spesyalite / nf özellik; uzmanlık; hazır ilaç spécialité,
/spektakl(õ) / nm gösteri, temsil, oyun; görünüm; seyirlik se
spectacle n.m. donner en spectacle herkesin gözü önüne serilmek spectacle,
/spektakl(õ) / nm gösteri, temsil, oyun; görünüm; seyirlik se
spectacle n.m. donner en spectacle herkesin gözü önüne serilmek spectacle,
/spektakl(õ) / nm gösteri, temsil, oyun; görünüm; seyirlik se
spectacle n.m. donner en spectacle herkesin gözü önüne serilmek spectacle,

280
, trice/spektatör, tris / nmf tanık, görgü tanığı; seyirci, izleyici
spectateur #AD? spectateur,
, trice/spektatör, tris / nmf tanık, görgü tanığı; seyirci, izleyici
spectateur n. spectateur,
, trice/spektatör, tris / nmf tanık, görgü tanığı; seyirci, izleyici
spectateur n.m. spectateur,
sphère n.f. /sfer / nf yuvarlak, küre; mec. alan, çevre, ortam sphère,
sphérique adj. /sferik / adj yuvarlak, toparlak; küresel sphérique,
/spiral / nf sarmal eğri, spiral en spirale sarmal biçimde
spirale n.f. spirale,
spirituel adj. , le/spirituel / adj tinsel, ruhi, manevi; nükteci; nükteli spirituel,
splendide adj. /splañdid / adj göz kamaştırıcı, parlak; muhteşem splendide,
splendide adj. /splañdid / adj göz kamaştırıcı, parlak; muhteşem splendide,
spontané adj. , e/spoñtane / adj kendiliğinden olan, içinden gelen spontané,
spontanéité n.f. /spoñtaneite / nf kendiliğinden oluş, içten geliş spontanéité,
/spor / nm spor faire du sport spor yapmak sport individuel
bireysel spor sport déquipe takım sporu sport de combat
sport n.m. dövüş sporu sports dhiver kış sporları sport,
/spor / nm spor faire du sport spor yapmak sport individuel
bireysel spor sport déquipe takım sporu sport de combat
sport n.m. dövüş sporu sports dhiver kış sporları sport,
/spor / nm spor faire du sport spor yapmak sport individuel
bireysel spor sport déquipe takım sporu sport de combat
sport n.m. dövüş sporu sports dhiver kış sporları sport,
, ive/sportif, iv / adj spor+; sporu seven les résultats sportifs
sportif #AD? spor sonuçları sportif,
, ive/sportif, iv / adj spor+; sporu seven les résultats sportifs
sportif adj. et n. spor sonuçları sportif,
, ive/sportif, iv / adj spor+; sporu seven les résultats sportifs
sportif n.m. spor sonuçları sportif,
squash n.m. duvar tenisi, skuaş, squash,
squelette n.m. /skelet / nm iskelet squelette,
stade n.m. /stad / nm stadyum, stad; evre, dönem stade,
stade n.m. /stad / nm stadyum, stad; evre, dönem stade,
stade n.m. /stad / nm stadyum, stad; evre, dönem stade,
stage n.m. /staj / nm staj; mec. hazırlık devri stage,
stage n.m. /staj / nm staj; mec. hazırlık devri stage,
stage n.m /staj / nm staj; mec. hazırlık devri stage,
stagiaire n. /stajyer / adj+nmf stajyer stagiaire,
stagiaire n. /stajyer / adj+nmf stajyer stagiaire,
star n.f. /star / nf yıldız star,
/stasyoñ / nf durma, duraklama; duruş; istasyon; geçici konut
station de taxis taksi durağı station démission yayın istasyonu
station météorologique meteoroloji istasyonu station thermale
station n.f. termal kaplıca station,

281
/stasyoñ / nf durma, duraklama; duruş; istasyon; geçici konut
station de taxis taksi durağı station démission yayın istasyonu
station météorologique meteoroloji istasyonu station thermale
station n.f. termal kaplıca station,
/stasyoñ / nf durma, duraklama; duruş; istasyon; geçici konut
station de taxis taksi durağı station démission yayın istasyonu
station météorologique meteoroloji istasyonu station thermale
station n.f. termal kaplıca station,
station-service n.f. /stasyoñservis / nf benzin istasyonu station-service,
station-service n.f. /stasyoñservis / nf benzin istasyonu station-service,
/stasyonmañ / nm durma, duraklama, park yapma zone de
stationnement n.m. stationnement interdit park yasağı olan alan stationnement,
stationner v. /stasyone / v durmak, duraklamak stationner,
statue n.f. /statü / nf heykel statue,
steward n.m. ,
stockage n.m. /stokaj / nm mal yığma, stok yapma stockage,
stocker v. /stoke / v (mal) yığmak, stok yapmak stocker,
stocker v. /stoke / v (mal) yığmak, stok yapmak stocker,
strapontin n.m. /strapoñteñ / nm açılır kapanır iskemle strapontin,
stress n.m. /stres / nm inv stres stress,
stressé adj. ,
stretching n.m. gergevşet, stretching,
, e/strikt(õ) / adj sıkı, dar; titiz au sens strict dar anlamda dans
strict e la plus stricte intimité baş başa,
/stüdyo / nm stüdyo daire; sanatçı atölyesi; çalışma odası;
studio n.m. stüdyo; küçük sinema salonu studio,
, e/stüpefe, et / adj şaşmış, donakalmış stupéfiant,
e/stüpefyañ, añt / adj uyuşturucu; mec. şaşkınlık veren,
stupéfait adj. şaşırtıcı stupéfait,
stupide adj. /stüpid / adj alık, sersem, aptal stupide,
style nm. /stil / nm biçim, üslup, stil style de vie yaşam biçimi stylé,
/stilo / nm : stylo (à encre) dolmakalem stylo (ü ) bille
stylo n.m. tükenmezkalem, tükenmez stylo,
/stilo / nm : stylo (à encre) dolmakalem stylo (ü ) bille
stylo n.m. tükenmezkalem, tükenmez stylo,
stylo-bille n.m. /biy / nf bilya; ağaç tomruğu bille,
stylo-plume n.m. yazılı tartışma, kalem kavgası homme de plume,
subir v. /sübir / v (bir hale) uğramak, maruz kalmak; katlanmak subir,
/süptilize / v inceltmek; kon. aşırmak, araklamak; ince eleyip
subtiliser v. sık dokumak subtiliser,
/sübvañsyoñ / nf sübvansiyon, para yardımı, destekleme,
subvention n.f. devlet yardımı subvention,
/sübvañsyoñ / nf sübvansiyon, para yardımı, destekleme,
subvention n.f. devlet yardımı subvention,
/sübvañsyone / v para yardımında bulunmak, para vermek,
subventionner v. sübvansiyon vermek, ödenek sağlamak subventionner,

282
succès n.m. /sükse / nm başarı avoir du succès başarılı olmak succès,
succès n.m. /sükse / nm başarı avoir du succès başarılı olmak succès,
/sükürsal / nf (bankaişyeri vb) şube magasin à succursales
succursale n.f. multiples çok şubeli mağaza, zincir mağaza succursale,
/süsr(õ) / nm şeker sucre candi nöbetşekeri sucre de
betterave pancar şekeri sucre de canne şekerkamış şekeri
sucre de cristallisé kristal şeker sucre en morceaux
kesmeşeker sucre en poudre pudraşeker sucre semoule
sucre n.m. tozşeker pain de sucre kelle şekeri sucré,
/süsr(õ) / nm şeker sucre candi nöbetşekeri sucre de
betterave pancar şekeri sucre de canne şekerkamış şekeri
sucre de cristallisé kristal şeker sucre en morceaux
kesmeşeker sucre en poudre pudraşeker sucre semoule
sucré adj tozşeker pain de sucre kelle şekeri sucré,
/sükrõri / nf şeker fabrikası sucreries nfpl şekerleme, şeker
sucrerie n.f. sucrerie,
/süd / adj+nm güney au sud güneyde au sud de -in güneyinde
sud n.m. sud,
Suède n.f. /süed / nm süet /süed / nf : la Suède İsveç Suède,
, e/süedua, uaz / adj İsveç+; İsveçli+ * nm İsveççe , e/süedua,
suédois adj. et n. uaz / nmf İsveçli Suédois,
/suör / nf ter, terleme à la sueur de son front alnının teriyle
sueur n.f. sueur,
suicider se /suiside / : se suicider kendini öldürmek, intihar etmek,
/süis / adj İsviçre+ * nm kilise kavgası; muhafız askeri /süis /
suisse adj. et n. nmf İsviçreli la Suisse İsviçre Suisse,
/suit / nf arka, geri; sıra, dizi; sonuç, netice; tutarlılık; maiyet;
müz. suit à la suite de ardında, arkasında; ardından,
arkasından à la suite art arda de suite kesintisiz, art arda faire
suite à izlemek, -den sonra gelmek par la suite sonradan,
suite n.f. daha sonra par suite de yüzünden, öt
/suivr(õ) / v izlemek, takip etmek, arkasına düşmek;
gözetlemek; sıra onda olmak; sonuç çıkmak se suivre
birbirinin arkasından gelmek, sıralanmak; zincirleme gitmek à
suivre v. suivre arkası var, devam edecek suivre,
/suivr(õ) / v izlemek, takip etmek, arkasına düşmek;
gözetlemek; sıra onda olmak; sonuç çıkmak se suivre
birbirinin arkasından gelmek, sıralanmak; zincirleme gitmek à
suivre v. suivre arkası var, devam edecek suivre,
/suivr(õ) / v izlemek, takip etmek, arkasına düşmek;
gözetlemek; sıra onda olmak; sonuç çıkmak se suivre
birbirinin arkasından gelmek, sıralanmak; zincirleme gitmek à
suivre v. suivre arkası var, devam edecek suivre,
, te/süje, et / adj maruz, karşı karşıya; bağlı; yükümlü * nmf
uyruk /süje / nm neden, sebep; vesile; konu, mevzu; kişi,
kimse; özne à sujet de hakkında, konusunda sujet à caution
güvenilmez, şüpheli sujet dexamen sınav sorusu; sınav
sujet n.m. kâğıdı sujet dexpérience denek
, te/süje, et / adj maruz, karşı karşıya; bağlı; yükümlü * nmf
uyruk /süje / nm neden, sebep; vesile; konu, mevzu; kişi,
sujet n.m. kimse; özne à sujet de hakkında, konusunda sujet à caution

283
güvenilmez, şüpheli sujet dexamen sınav sorusu; sınav
kâğıdı sujet dexpérience denek
, te/süje, et / adj maruz, karşı karşıya; bağlı; yükümlü * nmf
uyruk /süje / nm neden, sebep; vesile; konu, mevzu; kişi,
kimse; özne à sujet de hakkında, konusunda sujet à caution
güvenilmez, şüpheli sujet dexamen sınav sorusu; sınav
sujet n.m. kâğıdı sujet dexpérience denek
suoir v. ,
super n.m. /süper / adj inv süper, üstün * nm süper benzin super,
adj. et
super n.m. /süper / adj inv süper, üstün * nm süper benzin super,
super adj. /süper / adj inv süper, üstün * nm süper benzin super,
adj. invar,
super* et inter,. yargıçlar yüksek kurulu école normale supérieure,
/süperb(õ) / adj kibirli, kendini beğenmiş; gösterişli, görkemli *
superbe adj. nf kibir superbe,
/süperfisi / nf yüzölçümü, alan, saha; mec. yüzeysel bilgi
superficie n.f. superficie,
, e/süperfisye / adj yüzeyde olan, yüzeysel; mec. üstünkörü
superficiel le superficiel,
, e/süperyör / adj üst; üstün * nmf üst, amir enseignement
supérieur e supérieur yüksek öğretim supérieur,
, e/süperyör / adj üst; üstün * nmf üst, amir enseignement
supérieur adj. supérieur yüksek öğretim supérieur,
supermarché n.m. /süpermarşe / nm süpermarket supermarché,
supermarché n.m. /süpermarşe / nm süpermarket supermarché,
/süporte / v üzerinde taşımak; mec. katlanmak, hoş görmek;
supporter n.m. dayanmak * nm sp. taraftar supporter,
supposer v. /süpoze / v varsaymak, farz etmek supposer,
suppositoire n.m. /süpozituar / nm hek. fitil suppositoire,
/süprime / v (varlığını) kaldırmak, feshetmek supprimer la
supprimer v. paranthèse parantezi kaldırmak supprimer,
/sür / prép -e, -de, -den; üzerine, üzerinde, üstüne; -e göre;
hakkında, konusunda compter sur güvenmek sur la vie can
pahasına sur le soir akşama doğru sur le tard geç vakitte sur
sur prép. toute chose hele, özellikle , e/sür / adj ekşi sûr,
/sür / prép -e, -de, -den; üzerine, üzerinde, üstüne; -e göre;
hakkında, konusunda compter sur güvenmek sur la vie can
pahasına sur le soir akşama doğru sur le tard geç vakitte sur
sûr adj. toute chose hele, özellikle , e/sür / adj ekşi sûr,
/sür / prép -e, -de, -den; üzerine, üzerinde, üstüne; -e göre;
hakkında, konusunda compter sur güvenmek sur la vie can
pahasına sur le soir akşama doğru sur le tard geç vakitte sur
sûr adj. toute chose hele, özellikle , e/sür / adj ekşi sûr,
/sürekspoze / v aşırı ışıklamış surf/sürf / nm sörf, su kayağı
surexposer v. surexposer,
surf n.m. [le] sörf, su kayağı surf,
/sürfas / nf yüz, yüzey; mec. dış görünüş faire surface
(denizaltı) su yüzüne çıkmak surface de la terre yeryüzü
surface n.f. surface,

284
/sürfas / nf yüz, yüzey; mec. dış görünüş faire surface
(denizaltı) su yüzüne çıkmak surface de la terre yeryüzü
surface n.f. surface,
/sürfas / nf yüz, yüzey; mec. dış görünüş faire surface
(denizaltı) su yüzüne çıkmak surface de la terre yeryüzü
surface n.f. surface,
surfer v. ,
surgelé n.m , e/sürjõle / adj dondurulmuş surgelé,
surligneur n.m. ,
/sürmOnaj / nm sürmenaj, argınlık le surmenage intellectuel
surmenage n.m. zihni yorgunluk, beyin sürmenajı surmenage,
, ise/sürpri, iz / adj şaşırmış surproduction/sürprodüksyoñ / nf
surpris adj. üretim çokluğu surpris,
surprise n.f. /sürpriz / nf baskın; beklenmedik olay; sürpriz surprise,
surprise n.f. /sürpriz / nf baskın; beklenmedik olay; sürpriz surprise,
surveillé e otopark,
suspect n. , e/süspe, ekt(õ) / adj+nmf şüpheli suspect,
/süspañdr(õ) / v asmak; başka zamana bırakmak, ertelemek;
suspendre v. ara vermek, durdurmak suspendre,
svelte adj. /svelt(õ) / adj narin svelte,
sweat n.m. ,
sympa*[thique] adj. /señpati / nf cana yakınlık, sempati; duygudaşlık sympathie,
sympa*[thique] adj. /señpati / nf cana yakınlık, sempati; duygudaşlık sympathie,
sympathie n.f. /señpati / nf cana yakınlık, sempati; duygudaşlık sympathie,
sympathie n.f. /señpati / nf cana yakınlık, sempati; duygudaşlık sympathie,
/señpatize / v yakınlık duymak, kanı kaynamak, hoşlanmak
sympathiser v sympathiser,
/señpatize / v yakınlık duymak, kanı kaynamak, hoşlanmak
sympathiser v. sympathiser,
symphonique adj. /señfonik / adj müz. senfonik symphonique,
symphonique adj. /señfonik / adj müz. senfonik symphonique,
symptôme n.m. /señptom / nm hek. belirti, araz symptôme,
synagogue n.f. /sinagog / nf Yahudi tapınağı, sinagog, havra synagogue,
/señdika / nm sendika syndicat dinitiative turizm bürosu
syndicat ouvrier işçi sendikası syndicat patronal işverenler
syndicat n.m. sendikası syndicat,
syndiqué adj , e/señdike / adj sendikalı, sendika üyesi syndiqué,
synthétique adj. /señtetik / adj bireşimli, sentetik; yapay, suni synthétique,
adj. et
synthétique n.m. /señtetik / adj bireşimli, sentetik; yapay, suni synthétique,
/sistem / nm dizge, sistem système dexploitation à disques
bilg. disk işletim sistemi système décimal ondalık sistem
système immunitaire bağışıklık sistemi système méûrique
système n.m. metrik sistem système solaire güneş sistemi système,
/sistem / nm dizge, sistem système dexploitation à disques
système n.m. bilg. disk işletim sistemi système décimal ondalık sistem

285
système immunitaire bağışıklık sistemi système méûrique
metrik sistem système solaire güneş sistemi système,
sœur n.f. ,
sœur n.f. ,
T-shirt n.m. /tişört / nm tişört tee-shirt,
T-shirt n.m. /tişört / nm tişört tee-shirt,
T.G.V. n.m. ,
/taba / nm tütün passer à tabac dövmek, pestilini çıkarmak
tabac n.m. tabac à priser enfiye tabac persique tömbeki tabac,
/tabajism(õ) / nm nikotin bağımlılığı tabagisme passif pasif
tabagisme n.m. (sigara) içici tabagisme,
/tabl(õ) / nf masa; sofra; yemek; çizelge, cetvel, tablo; yaprak,
sahife aimer la table boğazına düşkün olmak à table! yemek
hazır! être à la table yemekte olmak faire table rase de silip
süpürmek mettre la table sofrayı hazırlamak se lever de table
table n.f. sofradan kalkmak se mettre à table
/tabl(õ) / nf masa; sofra; yemek; çizelge, cetvel, tablo; yaprak,
sahife aimer la table boğazına düşkün olmak à table! yemek
hazır! être à la table yemekte olmak faire table rase de silip
süpürmek mettre la table sofrayı hazırlamak se lever de table
table n.f. sofradan kalkmak se mettre à table
/tabl(õ) / nf masa; sofra; yemek; çizelge, cetvel, tablo; yaprak,
sahife aimer la table boğazına düşkün olmak à table! yemek
hazır! être à la table yemekte olmak faire table rase de silip
süpürmek mettre la table sofrayı hazırlamak se lever de table
table n.f. sofradan kalkmak se mettre à table
/tablo / nm tablo; çizelge, cetvel tableau daffichage afiş
panosu tableau de bord kontrol paneli, komuta tablosu
tableau de contrôle kontrol tablosu tableau de logarithme
logaritma cetveli tableau noir tahta, karatahta passer au
tableau n.m. tableau tahtaya kalkmak tableau,
/tablo / nm tablo; çizelge, cetvel tableau daffichage afiş
panosu tableau de bord kontrol paneli, komuta tablosu
tableau de contrôle kontrol tablosu tableau de logarithme
logaritma cetveli tableau noir tahta, karatahta passer au
tableau n.m. tableau tahtaya kalkmak tableau,
/tablo / nm tablo; çizelge, cetvel tableau daffichage afiş
panosu tableau de bord kontrol paneli, komuta tablosu
tableau de contrôle kontrol tablosu tableau de logarithme
logaritma cetveli tableau noir tahta, karatahta passer au
tableau n.m. tableau tahtaya kalkmak tableau,
/tablet / nf raf; tablet rayer une chose de ses tablettes
tablette n.f. defterinden silmek tablette,
/tablet / nf raf; tablet rayer une chose de ses tablettes
tablette n.f. defterinden silmek tablette,
tablier n.m. /tabliye / nm önlük tablier,
tabouret n.m. /tabure / nm tabure tabouret,
tac [au tac] n.m. ,
/taş / nf leke; benek; mec. kusur; leke lagneau sans tache İsa
tache n.f. peygamber tâche,

286
/taş / nf leke; benek; mec. kusur; leke lagneau sans tache İsa
tâche n.f. peygamber tâche,
/taş / nf leke; benek; mec. kusur; leke lagneau sans tache İsa
tache n.f. peygamber tâche,
/taş / nf leke; benek; mec. kusur; leke lagneau sans tache İsa
tâche n.f. peygamber tâche,
/takt / nm dokunma; sezinç, incelik, denlilik, nezaket avoir du
tact n.m. tact ince düşünmek, düşünceli olmak tact,
/tay / nf yontma; budama; biçme; oyma; keskin yüz; boy;
gövde; beden ölçüsü; yükseklik de taille önemli; kocaman tour
de taille bel çevresi quelle taille faites-vous? bedeniniz kaç?,
taille n.f. kaç beden giyiyorsunuz? taillé,
/tay / nf yontma; budama; biçme; oyma; keskin yüz; boy;
gövde; beden ölçüsü; yükseklik de taille önemli; kocaman tour
de taille bel çevresi quelle taille faites-vous? bedeniniz kaç?,
taille n.f. kaç beden giyiyorsunuz? taillé,
/tay / nf yontma; budama; biçme; oyma; keskin yüz; boy;
gövde; beden ölçüsü; yükseklik de taille önemli; kocaman tour
de taille bel çevresi quelle taille faites-vous? bedeniniz kaç?,
taille n.f. kaç beden giyiyorsunuz? taillé,
taille-crayon n.m. /taykreyoñ / nm inv kalemtıraş taille-crayon,
taille-crayon n.m. /taykreyoñ / nm inv kalemtıraş taille-crayon,
/taye / v yontmak, biçmek, budamak, oymak; meydana
getirmek tailler de la besogne birinin başına iş açmak tailler et
rogner istediği biçime sokmak, istediği gibi kullanmak se
tailler v. tailler kon. tüymek, toz olmak tailler,
/tayör / nm yontucu, biçici; terzi; tayyör tailleur de diamants
tailleur n.m. elmas kesici tailleur,
/ter / v söylememek, gizlemek faire taire susturmak se taire
susmak, gürültüyü kesmek tais-toi! susun! taisez-vous! susun!
taire se taire,
/ter / v söylememek, gizlemek faire taire susturmak se taire
susmak, gürültüyü kesmek tais-toi! susun! taisez-vous! susun!
taire se taire,
/talañ / nm yetenek; hüner avoir du talent yetenekli olmak
talent n.m. talent,
/talañ / nm yetenek; hüner avoir du talent yetenekli olmak
talent n.m. talent,
/talañ / nm yetenek; hüner avoir du talent yetenekli olmak
talent n.m. talent,
/taloñ / nm topuk; ökçe; koçan montrer les talons tabanları
kaldırmak talon de souche dip koçanı talons plats düz topuk
talon n.m. talon,
/taloñ / nm topuk; ökçe; koçan montrer les talons tabanları
kaldırmak talon de souche dip koçanı talons plats düz topuk
talon n.m. talon,
/tañpoñ / nm tıkaç, tapa, takoz; tampon, silgi coup de tampon
kon. yumruk tampon à encreur ıstampa etat tampon tampon
tampon n.m. devlet tampon,
/tañpoñ / nm tıkaç, tapa, takoz; tampon, silgi coup de tampon
kon. yumruk tampon à encreur ıstampa etat tampon tampon
tampon n.m. devlet tampon,
tant pis loc. yazık!, çok kötü!,

287
tante n.f. /tañt / nf teyze; hala; yenge tante,
tante n.f. /tañt / nf teyze; hala; yenge tante,
/tape / v vurmak; dövmek, tokatlamak; daktiloyla yazmak;
ödünç para almak; pis kokmak taper dans loeil hoşa gitmek
taper du ile vurmak taper du goulot ağzı kokmak taper du
taper v. pied tepinmek, ayağını yere vurmak se taper dövüşmek taper,
/tape / v vurmak; dövmek, tokatlamak; daktiloyla yazmak;
ödünç para almak; pis kokmak taper dans loeil hoşa gitmek
taper du ile vurmak taper du goulot ağzı kokmak taper du
taper v. pied tepinmek, ayağını yere vurmak se taper dövüşmek taper,
/tape / v vurmak; dövmek, tokatlamak; daktiloyla yazmak;
ödünç para almak; pis kokmak taper dans loeil hoşa gitmek
taper du ile vurmak taper du goulot ağzı kokmak taper du
taper v. pied tepinmek, ayağını yere vurmak se taper dövüşmek taper,
/tapi / nm halı; kilim; masa örtüsü; sp. minder tapis roulant
(eşya) taşıma bandı tapis vert tartışma masası; kumar masası
tapis n.m. tenir qn sur le tapis birini konuşma konusu yapmak tapis,
/tapi / nm halı; kilim; masa örtüsü; sp. minder tapis roulant
(eşya) taşıma bandı tapis vert tartışma masası; kumar masası
tapis n.m. tenir qn sur le tapis birini konuşma konusu yapmak tapis,
taquiner v. /takine / v takılmak, muziplik etmek taquiner,
/tar / adv geç * nm geç vakit au plus tard en geç plus tard
tard adv. daha sonra tôt ou tard er geç tard,
/tar / adv geç * nm geç vakit au plus tard en geç plus tard
tard adv. daha sonra tôt ou tard er geç tard,
/tart(õ) / nf turta, pasta tarte à la crème kremalı pasta tarte
tarte n.f. aux pommes elmalı turta tarte,
/tart(õ) / nf turta, pasta tarte à la crème kremalı pasta tarte
tarte n.f. aux pommes elmalı turta tarte,
/tartin / nf (tereyağlı eçelli) ekmek dilimi tartine de miel ballı
tartine n.f. ekmek dilimi tartine de beurrée tereyağlı ekmek dilimi tartine,
/tartin / nf (tereyağlı eçelli) ekmek dilimi tartine de miel ballı
tartine n.f. ekmek dilimi tartine de beurrée tereyağlı ekmek dilimi tartine,
tas n.m. /ta / nm yığın, küme un tas de bir sürü tas,
/tas / nf fincan tasse à cagé kahve fincanı tasse à thé çay
tasse n.f. fincanı tasse,
/tas / nf fincan tasse à cagé kahve fincanı tasse à thé çay
tasse n.f. fincanı tasse,
/tate / v elle yoklamak, ellemek; mec. tadına bakmak;
tâter v. denemek se tâter kendini yoklamak tâter,
tatie n.f. ,
tatillon adj. , ne/tatiyoñ, on / adj kılı kırk yaran, mızmız tatillon,
/toro / nm boğa être du Taureau Boğa burcundan olmak le
taureau n.m. Taureau Boğa burcu taureau,
/to / nm oran, yüzde; narh; faiz oranı taux descompte ıskonto
oranı taux dimpôt vergi oranı taux dintérêt faiz oranı taux de
change kambiyo kuru, döviz kuru taux de chômage işsizlik
oranı taux de croissance annuel yıllık büyüme hızı taux de
taux n.m. mortalité ölüm oranı
/taks(õ) / nf vergi; harç; narh taxe à la valeur ajoutée (TVA)
taxe n.f. katma değer vergisi (KDV) taxe,

288
/taks(õ) / nf vergi; harç; narh taxe à la valeur ajoutée (TVA)
taxe n.f. katma değer vergisi (KDV) taxe,
taxi n.m. /taksi / nm taksi taxi,
tchin-tchin* interj. ,
technicien ne , ne/teknisyeñ, en / nmf teknisyen technicien,
technicien n. , ne/teknisyeñ, en / nmf teknisyen technicien,
technico-
commercial e alışveriş merkezi commercial,
technique adj. /teknik / adj+nf teknik technique,
technique adj. /teknik / adj+nf teknik technique,
technologie n.f. /teknoloji / nf teknoloji technologie,
technologie n.f. /teknoloji / nf teknoloji technologie,
technologie n.f. /teknoloji / nf teknoloji technologie,
technologique adj. /teknolojik / adj teknolojik technologique,
/teñ / nm yüz rengi, ten; beniz; kumaş rengi , e/teñ, teñt / adj
teint n.m. boyanmış, boyalı cheveux teints boyalı saç teint,
teinturerie n.f. /teñtürri / nf kumaş boyacılığı; boyahane teinturerie,
télé*[vision] n.f. televizyonda, TVde à la télévision,
téléchargement n.m. merkezden yükleme,
télécharger v. indirmek,
télécommande n.f. /telekomañd / nf uzaktan kumanda télécommande,
télécopie n.f. /telekopi / nf faks télécopie,
téléfilm n.m. /telefilm / nm televizyon filmi téléfilm,
téléfilm n.m. /telefilm / nm televizyon filmi téléfilm,
téléobjectif n.m. /teleobjektif / nm teleobjektif téléobjectif,
/telefon / nm telefon au téléphone telefonda donner un coup
de téléphone telefon etmek lest Téléphones telefon servisi
téléphone à cart (magnétique) kartlı telefon téléphone
cellulaire hücresel telefon, gözesel telefon téléphone manuel
téléphone n.m. manüel telefon télép
/telefon / nm telefon au téléphone telefonda donner un coup
de téléphone telefon etmek lest Téléphones telefon servisi
téléphone à cart (magnétique) kartlı telefon téléphone
cellulaire hücresel telefon, gözesel telefon téléphone manuel
téléphone n.m. manüel telefon télép
/telefon / nm telefon au téléphone telefonda donner un coup
de téléphone telefon etmek lest Téléphones telefon servisi
téléphone à cart (magnétique) kartlı telefon téléphone
cellulaire hücresel telefon, gözesel telefon téléphone manuel
téléphone n.m. manüel telefon télép
téléphoner v. /telefone / v telefonla söylemek; telefon etmek téléphoner,
/telefonik / adj telefon (ile ilgili) cabine téléphonique telefon
kulübesi conversation téléphonique telefon konuşmasi appel
téléphonique adj. téléphonique telefonla arama téléphonique,

289
, trice/telespektatör, tris / nmf televizyon izleyicisi
téléspectateur n.m. téléspectateur,
télévisé e , e/televize / adj televizyonda yayımlanmış télévisé,
télévisé adj. , e/televize / adj televizyonda yayımlanmış télévisé,
télévisé adj. , e/televize / adj televizyonda yayımlanmış télévisé,
téléviseur n.m. ,
téléviseur n.m. ,
/televizyoñ / nf televizyon à la télévision televizyonda avoir la
télévision televizyonu olmak emission de télévision televizyon
yayını programme de télévision televizyon programı télévision
par cable kablolu televizyon télévision satellite uydu
télévision n.f. televizyonu t
télévision] n.f. televizyonda avoir la télévision,
télévision] n.f . televizyonda avoir la télévision,
/temueñ / nm tanık être témoin de tanık olmak, şahit olmak
faux témoin yalancı tanık prendre qn à témoin birini tanık
témoin n.m. göstermek témoin oculaire görgü tanığı témoin,
/temueñ / nm tanık être témoin de tanık olmak, şahit olmak
faux témoin yalancı tanık prendre qn à témoin birini tanık
témoin n.m. göstermek témoin oculaire görgü tanığı témoin,
/tañperamañ / nm mizaç, karakter; mec. orantı, denge; çıkar
tempérament n.m. yol vente à tempérament taksitle satış tempérament,
/tañperatür / nf sıcaklık; hava sıcaklığı; (hastada) ateş
température n.f. température,
/tañperatür / nf sıcaklık; hava sıcaklığı; (hastada) ateş
température n.f. température,
tempéré e , e/tañpere / adj ılımlı, mutedil; ölçülü tempéré,
tempête n.f. /tañpet / nf fırtına tempête,
tempête n.f. /tañpet / nf fırtına tempête,
temple n.m. /tañpl(õ) / nm tapınak temple,
/ton / nm hava; zaman, vakit; çağ à mitemps yarımgün à plein
mitemps tam gün à temps zamanında, vaktinde au temps
tekrar avant le temps vaktinden önce avoir du temps de libre
boş vakti olmak avoir le temps vakti olmak ce dernier temps
temps n.m. son zamanlarda, son günlerde ces temps-ci şu günler
/ton / nm hava; zaman, vakit; çağ à mitemps yarımgün à plein
mitemps tam gün à temps zamanında, vaktinde au temps
tekrar avant le temps vaktinden önce avoir du temps de libre
boş vakti olmak avoir le temps vakti olmak ce dernier temps
temps n.m. son zamanlarda, son günlerde ces temps-ci şu günler
/tõnas / adj yapışkan; kolay kopmaz, dayanıklı; mec. inatçı;
tenace adj. sebatkâr tenace,
/tañdañs / nf eğilim, temayül avoir tendance à eğilimi olmak
tendance n.f. tendance,
/tañdr(õ) / v germek; uzatmak; yaymak, sermek; döşemek,
kaplamak; (tuzak) kurmak tendre à yönelmek tendre loreille
kulak kabartmak tendre la main el vermek, yardım etmek
/tañdr(õ) / adj körpe, taze, yumuşak; gevrek; sevecen, müşfik
tendre adj. tendre,

290
/tañdr(õ) / v germek; uzatmak; yaymak, sermek; döşemek,
kaplamak; (tuzak) kurmak tendre à yönelmek tendre loreille
kulak kabartmak tendre la main el vermek, yardım etmek
/tañdr(õ) / adj körpe, taze, yumuşak; gevrek; sevecen, müşfik
tendre v. tendre,
/tañdr(õ) / v germek; uzatmak; yaymak, sermek; döşemek,
kaplamak; (tuzak) kurmak tendre à yönelmek tendre loreille
kulak kabartmak tendre la main el vermek, yardım etmek
/tañdr(õ) / adj körpe, taze, yumuşak; gevrek; sevecen, müşfik
tendre adj. tendre,
/tañdr(õ) / v germek; uzatmak; yaymak, sermek; döşemek,
kaplamak; (tuzak) kurmak tendre à yönelmek tendre loreille
kulak kabartmak tendre la main el vermek, yardım etmek
/tañdr(õ) / adj körpe, taze, yumuşak; gevrek; sevecen, müşfik
tendre v. tendre,
tendresse n.f. /tañdres / nf sevecenlik, şefkat tendresse,
tendresse n.f. /tañdres / nf sevecenlik, şefkat tendresse,
/tõnir / v tutmak; içine sığdırmak, almak; saymak, gözüyle
bakmak; yönetmek; borçlu olmak; bitişik olmak; yeri olmak;
işler olmak; ileri gelmek; çok istemek, can atmak quà cela ne
tienne önemi yok sen tenir à une chose bir şeyle yetinmek se
tenir v. tenir birbirini tutmak, tutuşmak; kurulmak
/tõnir / v tutmak; içine sığdırmak, almak; saymak, gözüyle
bakmak; yönetmek; borçlu olmak; bitişik olmak; yeri olmak;
işler olmak; ileri gelmek; çok istemek, can atmak quà cela ne
tienne önemi yok sen tenir à une chose bir şeyle yetinmek se
tenir se tenir birbirini tutmak, tutuşmak; kurulmak
/tõnir / v tutmak; içine sığdırmak, almak; saymak, gözüyle
bakmak; yönetmek; borçlu olmak; bitişik olmak; yeri olmak;
işler olmak; ileri gelmek; çok istemek, can atmak quà cela ne
tienne önemi yok sen tenir à une chose bir şeyle yetinmek se
tenir v. tenir birbirini tutmak, tutuşmak; kurulmak
tennis n.m. /tenis / nm tenis tennis de table masatenisi tennis,
tennis n.m. /tenis / nm tenis tennis de table masatenisi tennis,
tennis n.m. /tenis / nm tenis tennis de table masatenisi tennis,
/tañsyoñ / nf gerilme, gerilim, gerginlik; kan basıncı, tansiyon
tension n.f. avoir de la tension yüksek tansiyonu olmak tension,
tente n.f. /tañt / nf çadır; tente tente à oxygène oksijen çadırı tente,
tente n.f. /tañt / nf çadır; tente tente à oxygène oksijen çadırı tente,
/tañte / v ele almak; denemek; girişmek; ayartmak;
imrendirmek, özendirmek être denté de faire qch içinden -
tenter v. mek gelmek tenter,
/tõnü / nf toplantı hali; bakım; kılık dune seule tenue bir
çırpıda en tenue üniformalı grande tenue tören giysisi petit
tenue günlük elbiseler tenue de soirée gece elbisesi tenue de
tenue n.f. livres defter tutma tenue de soirée gece elbisesi tenue,
/tõnü / nf toplantı hali; bakım; kılık dune seule tenue bir
çırpıda en tenue üniformalı grande tenue tören giysisi petit
tenue günlük elbiseler tenue de soirée gece elbisesi tenue de
tenue n.f. livres defter tutma tenue de soirée gece elbisesi tenue,
TER n.m. /ter / adv üç defa; üçüncü kez ter,

291
, e, aux/terminal, o / adj uçta olan; uç, son * nf lise son sınıf
terminal e /terminal / nm terminal; bilgiişlem merkezi terminal,
terminale n.f. havzai nihaiye, uç tekne transférase terminale,
/termine / v sınırlamak; bitirmek, sona erdirmek se terminer
terminer v. bitmek, sona ermek terminer,
terne adj. /tern(õ) / adj donuk terne,
terne adj. /tern(õ) / adj donuk terne,
/tereñ / nm yer, alan; toprak, tarla; arsa aller sur lé terrain
düelloya gitmek gagner du terrain bir işi ileri götürmek, (bir
işte) kazanmak, ilerlemek sonder le terrain ortalığı yoklamak
terrain daviation havaalanı terrain de camping kamp yeri
terrain n. m. terrain de football futbol alanı terrain d
/tereñ / nm yer, alan; toprak, tarla; arsa aller sur lé terrain
düelloya gitmek gagner du terrain bir işi ileri götürmek, (bir
işte) kazanmak, ilerlemek sonder le terrain ortalığı yoklamak
terrain daviation havaalanı terrain de camping kamp yeri
terrain n.m. terrain de football futbol alanı terrain d
/tereñ / nm yer, alan; toprak, tarla; arsa aller sur lé terrain
düelloya gitmek gagner du terrain bir işi ileri götürmek, (bir
işte) kazanmak, ilerlemek sonder le terrain ortalığı yoklamak
terrain daviation havaalanı terrain de camping kamp yeri
terrain n.m. terrain de football futbol alanı terrain d
terrasse n.f. /teras / nf seki, taraça; teras kat; kahve önü terrasse,
/ter / nf yer, yeryüzü; mülk; yer, toprak, arazi; kara; dünya,
insanlar à terre yere, yerde aux quatre coins de la terre
dünyanın dört bir yanında être sur terre var olmak par terre
karadan porter en terre gömmek, toprağa vermek prendre
terre n.f. terre karaya çıkmak sous terre yer altında terre
/ter / nf yer, yeryüzü; mülk; yer, toprak, arazi; kara; dünya,
insanlar à terre yere, yerde aux quatre coins de la terre
dünyanın dört bir yanında être sur terre var olmak par terre
karadan porter en terre gömmek, toprağa vermek prendre
terre n.f. terre karaya çıkmak sous terre yer altında terre
/ter / nf yer, yeryüzü; mülk; yer, toprak, arazi; kara; dünya,
insanlar à terre yere, yerde aux quatre coins de la terre
dünyanın dört bir yanında être sur terre var olmak par terre
karadan porter en terre gömmek, toprağa vermek prendre
Terre n.f. terre karaya çıkmak sous terre yer altında terre
terreur n.f. /terör / nf dehşet, terör terreur,
terrible adj. /teribl(õ) / adj korkunç, ürkünç, müthiş terrible,
terrible adj. /teribl(õ) / adj korkunç, ürkünç, müthiş terrible,
terrible adj. /teribl(õ) / adj korkunç, ürkünç, müthiş terrible,
/teriblõmañ / adv korkunç bir halde; aşırı derecede
terriblement adv. terriblement,
terrifiant adj. , e/terifyañ, añt / adj ürkütücü, yıldıran, dehşetli terrifiant,
terrifié adj. ,
terrorisé adj. ,
tester v. /teste / v sınav yapmak, teste tabi tutmak tester,

292
/tet / nf baş; kafa; yüz ifadesi, görünüm; kafatası; tepe, doruk,
uç; soğukkanlılık; kişi; başlangıç; önder, işin başı; sp. kafa
vuruşu avoir la tête froide soğukkanlı olmak avoir qch en tête
bir düşündüğü olmak avoir toute sa tête aklı başında olmak
tête n.f. baisser la tête
/tet / nf baş; kafa; yüz ifadesi, görünüm; kafatası; tepe, doruk,
uç; soğukkanlılık; kişi; başlangıç; önder, işin başı; sp. kafa
vuruşu avoir la tête froide soğukkanlı olmak avoir qch en tête
bir düşündüğü olmak avoir toute sa tête aklı başında olmak
tête n.f. baisser la tête
/tet / nf baş; kafa; yüz ifadesi, görünüm; kafatası; tepe, doruk,
uç; soğukkanlılık; kişi; başlangıç; önder, işin başı; sp. kafa
vuruşu avoir la tête froide soğukkanlı olmak avoir qch en tête
bir düşündüğü olmak avoir toute sa tête aklı başında olmak
tête n.f. baisser la tête
têtu adj. , e/tetü / adj dik kafalı, inatçı têtu,
texte n.m. /tekst(õ) / nm metin texte,
texte n.m. /tekst(õ) / nm metin texte,
texture n.f. /tekstür / nf dokunuş, örülüş; örgü, doku, yapı texture,
TGV n.m. ,
Thaïlande n.f. /tailañd / nf : la Thaïlande Tayland Thaïlande,
/te / nm çay faire le thé çayı yapmak prendre le thé çay içmek
thé n.m. thé au lait sütlü çay thé au citron limonlu çay thé,
/te / nm çay faire le thé çayı yapmak prendre le thé çay içmek
thé n.m. thé au lait sütlü çay thé au citron limonlu çay thé,
théâtral adj. , e, aux/teatral, o / adj tiyatro+ théâtral,
/teatr(õ) / nm tiyatro; tiyatro sanatı; oyun, piyes; sahne coup
de théâtre beklenmedik değişiklik faire du théâtre sahnede
oynamak, oyuncu olmak théâtre antique antik tiyatro théâtre
théâtre n.m. pour enfants çocuk tiyatrosu théâtre privé özel tiyatro théâtre,
/teatr(õ) / nm tiyatro; tiyatro sanatı; oyun, piyes; sahne coup
de théâtre beklenmedik değişiklik faire du théâtre sahnede
oynamak, oyuncu olmak théâtre antique antik tiyatro théâtre
théâtre n.m. pour enfants çocuk tiyatrosu théâtre privé özel tiyatro théâtre,
/teatr(õ) / nm tiyatro; tiyatro sanatı; oyun, piyes; sahne coup
de théâtre beklenmedik değişiklik faire du théâtre sahnede
oynamak, oyuncu olmak théâtre antique antik tiyatro théâtre
théâtre n.m. pour enfants çocuk tiyatrosu théâtre privé özel tiyatro théâtre,
théière n.f. /teyer / nf çaydanlık théière,
thème nm. /tem / nm konu, tema; çeviri; müz. motif; dilb. gövde thème,
thermos n.m. /termos / nf termos thermos,
thèse n.f. /tez / nf sav, tez en thèse générale genel olarak thèse,
thèse n.f. /tez / nf sav, tez en thèse générale genel olarak thèse,
thon n.m. /toñ / nm ton balığı, orkinos thon,
thon n.m. /toñ / nm ton balığı, orkinos thon,
thym n.m. /teñ / nm kekik thym,
tic n.m. /tik / nm tik tic,

293
/tike / nm bilet ticket modérateur hastanın ödemek zorunda
ticket n.m. olduğu pay, ilaç ve tedavi payı ticket,
/tike / nm bilet ticket modérateur hastanın ödemek zorunda
ticket n.m. olduğu pay, ilaç ve tedavi payı ticket,
, tienne/tyeñ, tyen / : à la tienne! şerefe! le tien seninki la
tien #AD? tienne seninki les tiens seninkiler les tienness seninkiler,
, tierce/tyer, tyers(õ) / adj üçüncü * nm üçüncü kişi; üçte bir;
(kâğıt oyun) üçlü seri assurance au tiers üçüncü şahıs
tiers n.m. sigortası le tiers monde üçüncü dünya tiers,
/teñbr(õ) / nm zil; müz. tını, ses rengi; çınlanış; damga, resmi
mühür; damga resmi; pul apposer son timbre damga vurmak
avoir le timbre félé kafadan çatlak olmak timbre dateur tarih
damgası timbre de quittance damga pulu timbre sec soğuk
timbre n.m. damga timbre poste posta pulu
/teñbr(õ) / nm zil; müz. tını, ses rengi; çınlanış; damga, resmi
mühür; damga resmi; pul apposer son timbre damga vurmak
avoir le timbre félé kafadan çatlak olmak timbre dateur tarih
damgası timbre de quittance damga pulu timbre sec soğuk
timbre n.m. damga timbre poste posta pulu
/teñbr(õ) / nm zil; müz. tını, ses rengi; çınlanış; damga, resmi
mühür; damga resmi; pul apposer son timbre damga vurmak
avoir le timbre félé kafadan çatlak olmak timbre dateur tarih
damgası timbre de quittance damga pulu timbre sec soğuk
timbré adj. damga timbre poste posta pulu
/teñbr(õ) / nm zil; müz. tını, ses rengi; çınlanış; damga, resmi
mühür; damga resmi; pul apposer son timbre damga vurmak
avoir le timbre félé kafadan çatlak olmak timbre dateur tarih
damgası timbre de quittance damga pulu timbre sec soğuk
timbre n.m. damga timbre poste posta pulu
timide adj. /timid / adj çekingen, sıkılgan, utangaç timide,
timidité n.f. /timidite / nf çekingenlik, sıkılganlık, utangaçlık timidité,
tire-bouchon n.m. /tirbuşon / nm tirbuşon tire-bouchon,
tire-bouchon n.m. /tirbuşon / nm tirbuşon tire-bouchon,
tire-bouchon n.m. /tirbuşon / nm tirbuşon tire-bouchon,
/tire / v çekmek; germek; çıkarmak; çizmek; basmak,
yayımlamak; (silah) atmak; nişan almak se tirer kon. çekip
gitmek tirer au large kaçmak, cızdamı çekmek tirer à sa fin
sonuna yaklaşmak, bitmek üzere olmak tirer des larmes des
tirer v. yeux ağlatmak, gözyaşi döktürmek tirer en longueur u
tiroir n.m. /tiruar / nm çekmece tiroir,
tiroir n.m. /tiruar / nm çekmece tiroir,
/tisü / nm dokuma, kumaş; dokunuş; anat. doku tissu de fil
keten kumaş tissu de rayonne suni ipek tissu de coton
pamuklu kumaş tissu de laine yün kumaş tissu cartilagineux
kıkırdak doku tissu musculaire kasdokusu tissu osseux kemik
tissu n.m. dokusu un tissu de bir sürü tissu
/tisü / nm dokuma, kumaş; dokunuş; anat. doku tissu de fil
keten kumaş tissu de rayonne suni ipek tissu de coton
pamuklu kumaş tissu de laine yün kumaş tissu cartilagineux
kıkırdak doku tissu musculaire kasdokusu tissu osseux kemik
tissu n.m. dokusu un tissu de bir sürü tissu

294
/titr(õ) / nm (kitapyazıda) başlık, ad; nitelik, sıfat; san, unvan;
senet; değerli evrak; (altıngümüş vbde) ayar; kim. (eriyikte)
oran à juste titre haklı olarak à titre de sıfatıyla, olarak à titre
doffice görevine dayanarak en titre (görevinde) köklü olarak,
titre n.m. asaleten
/titr(õ) / nm (kitapyazıda) başlık, ad; nitelik, sıfat; san, unvan;
senet; değerli evrak; (altıngümüş vbde) ayar; kim. (eriyikte)
oran à juste titre haklı olarak à titre de sıfatıyla, olarak à titre
doffice görevine dayanarak en titre (görevinde) köklü olarak,
titre n.m. asaleten
titulaire adj. /titüler / adj+nm (görevde) köklü, asil; hak sahibi titulaire,
/tual / nf bez; sahne perdesi; resim bezi, tual; yağlıboya resim;
yelken toile cirée muşamba toile daraignée örümcek ağı toile
toile n.f. de tente çadır bezi, yelken bezi toile,
/tual / nf bez; sahne perdesi; resim bezi, tual; yağlıboya resim;
yelken toile cirée muşamba toile daraignée örümcek ağı toile
toile n.f. de tente çadır bezi, yelken bezi toile,
/tualet / nf tuvalet; yıkanma; tuvalet masası; (kadın) giyim
kuşam eşyası; paketleme bezi cabinet de toilette ayak yolu
faire sa toilette yıkanmak les toilettes des dames bayanlar
tuvaleti les toilettes des messieurs erkekler tuvaleti
toilette n.f. marchande à la toilette bohçacı kadın
/tualet / nf tuvalet; yıkanma; tuvalet masası; (kadın) giyim
kuşam eşyası; paketleme bezi cabinet de toilette ayak yolu
faire sa toilette yıkanmak les toilettes des dames bayanlar
tuvaleti les toilettes des messieurs erkekler tuvaleti
toilette n.f. marchande à la toilette bohçacı kadın
toilettes n.f. abdesthane, tuvalet, hacet yeri, helataşı, abriz,
/tua / nm dam le toit paternel baba evi, baba ocağı crier sur
toit n.m. les toits cümle âleme duyurmak toit,
/tua / nm dam le toit paternel baba evi, baba ocağı crier sur
toit n.m. les toits cümle âleme duyurmak toit,
/tolerañs / nf hoşgörü, müsamaha; katlanırlık, tahammül
tolérance n.f. tolérance,
tolérant adj. , e/tolerañ, añt / adj hoşgörülü; anlayışlı tolérant,
/tomat / nf domates jus de tomates domates suyu sauce
tomate domates sosu tomate concentrée domates salçası
tomate n.f. tomate,
/tomat / nf domates jus de tomates domates suyu sauce
tomate domates sosu tomate concentrée domates salçası
tomate n.f. tomate,
/tomat / nf domates jus de tomates domates suyu sauce
tomate domates sosu tomate concentrée domates salçası
tomate n.f. tomate,
tombe n.f. /toñb / nf mezar, kabir; mezar taşı tombe,
/toñbe / v düşmek; olmak, rastlamak; yağmak, düşmek;
(ırmaklar) dökülmek; yok olmak; dinmek, yatışmak;
geçerlikten düşmek; yere sermek, yenmek bien tomber uygun
düşmek laisser tomber düşürmek; yüzüstü bırakmak; artık
tomber v. ilgilenmemek laisser tomber une chose bir şeyi kendi halin
/toñbe / v düşmek; olmak, rastlamak; yağmak, düşmek;
tomber v. (ırmaklar) dökülmek; yok olmak; dinmek, yatışmak;

295
geçerlikten düşmek; yere sermek, yenmek bien tomber uygun
düşmek laisser tomber düşürmek; yüzüstü bırakmak; artık
ilgilenmemek laisser tomber une chose bir şeyi kendi halin
/toñbe / v düşmek; olmak, rastlamak; yağmak, düşmek;
(ırmaklar) dökülmek; yok olmak; dinmek, yatışmak;
geçerlikten düşmek; yere sermek, yenmek bien tomber uygun
düşmek laisser tomber düşürmek; yüzüstü bırakmak; artık
tomber v. ilgilenmemek laisser tomber une chose bir şeyi kendi halin
tome n.m. /tom / nm (kitap) cilt tome,
, ta, tes/toñ, ta, te / adj senin /toñ / nm müz. ses perdesi, usul,
makam; ton, deyiş; tarz; (resim) renk perdesi changer de ton
ağız değiştirmek de bon ton uygun, kibarca donner le ton ses
ton n.m. vermek; ön ayak olmak ton,
/toñdöz / nf kırkma makinesi; saç kesme makinesi tondeuse à
tondeuse n.f. gazon çim biçme makinesi tondeuse,
/toñdr(õ) / v saçını kesmek; tüyünü kırkmak; (çim vb) biçmek
tondre v. tondre,
/toner / nm gök gürültüsü; yıldırım coup de tonnerre gök
gürültüsü sesi; beklenmedik olay de tonnerre gümbür gümbür
tonnerre n.m. du tonnerre müthiş tonnerre,
/toner / nm gök gürültüsü; yıldırım coup de tonnerre gök
gürültüsü sesi; beklenmedik olay de tonnerre gümbür gümbür
tonnerre n.m. du tonnerre müthiş tonnerre,
tonton n.m. ,
topo n.m. /topo / nm tasarı, plan; kon. söylev topo,
toqué adj. /tok / nf kenarsız şapka toqué,
/torşon / nm toz bezi, bulaşık bezi papier-torchon sulu boya
torchon n.m. resim kâğıdı torchon,
/tordr(õ) / v bükmek; burmak se tordre bükülmek, eğilmek;
kıvranmak se tordre de douleur acıdan kıvranmak se tordre
tordre se de rire gülmekten katılmak tordre,
tordu adj. , e/tordü / adj çarpık, eğri tordu,
tornade n.f. /tornad / nf tornado tornade,
torrent n.m. /toran / nm sel torrent,
torrent n.m. /toran / nm sel torrent,
torrentiel le , le/torañsyel / adj selle ilgili; sel gibi torrentiel,
torride adj. /torid / adj kızgın, yakıcı (sıcak), kavurucu torride,
/tor / nm haksızlık; zarar, ziyan; hata, kusur à tort haksızca,
haksız yere à tort et à droit haklı haksız à tort et à travers yerli
yersiz, gelişigüzel atort ou à raison doğru veya yanlış avoir
tort haksız olmak donner tort haksız bulmak faire tort à zararı
tort n.m. dokunmak
tôt adv. /to / adv erken tôt ou tard er geç tôt,
, e, aux/total, o / adj tüm, eksiksiz, tam * nm toplam, bütün au
total e total sonuç olarak total,
, e, aux/total, o / adj tüm, eksiksiz, tam * nm toplam, bütün au
total n.m. total sonuç olarak total,

296
/tuş / nf değme, değdirme; (piyanoda vb) tuş; (resimde) fırça
vuruşu; üvendire; sığır sürüsü; görünüş; sp. taç pierre de
touche n.f. touche mihenk taşı touche,
/tuş / nf değme, değdirme; (piyanoda vb) tuş; (resimde) fırça
vuruşu; üvendire; sığır sürüsü; görünüş; sp. taç pierre de
touche n.f. touche mihenk taşı touche,
/tuşe / v değmek, dokunmak; almak; ilgilendirmek; söylemek;
hısım olmak; değişiklik yapmak; yanında olmak * nm
dokunma, dokunum toucher à dokunmak, ilişmek; değinmek;
toucher n.m. et v. burnunu sokmak toucher,
/tuşe / v değmek, dokunmak; almak; ilgilendirmek; söylemek;
hısım olmak; değişiklik yapmak; yanında olmak * nm
dokunma, dokunum toucher à dokunmak, ilişmek; değinmek;
toucher v. burnunu sokmak toucher,
/tur / nf kule; (satranç) kale * nm dolaşma, gezinti, gezi;
yolculuk, seyahat; dönme, dönüş; çevre; kıvrıntı, kıvrım; oyun,
numara; torna; çıkrık à tour de rôle sırasıyla à tour de bras
var gücüyle en un tour de main bir anda, kaşla göz arasında
tour n.m. faire le tour de dolaşmak, t
/tur / nf kule; (satranç) kale * nm dolaşma, gezinti, gezi;
yolculuk, seyahat; dönme, dönüş; çevre; kıvrıntı, kıvrım; oyun,
numara; torna; çıkrık à tour de rôle sırasıyla à tour de bras
var gücüyle en un tour de main bir anda, kaşla göz arasında
tour n.m. faire le tour de dolaşmak, t
/turism(õ) / nm turizm agence de tourisme turizm acentesi
tourisme n.m. tourisme,
/turism(õ) / nm turizm agence de tourisme turizm acentesi
tourisme n.m. tourisme,
touristique adj. /turistik / adj turist+; turistik touristique,
touristique adj. /turistik / adj turist+; turistik touristique,
touristique adj. /turistik / adj turist+; turistik touristique,
tournage n.m. /turnaj / nm tornadan çekme; film çevirme tournage,
, e/turnañ, añt / adj dönen, döner; dolambaçlı /turnañ / nm
tournant n.m. dönemeç; (denizde) anafor; mec. dönüm noktası tournant,
/turne / nf iş yolculuğu; gezi, turne; (içki vb de) ısmarlama
sırası faire la tournée de turneye çıkmak tournée électorale
tournée n.f. seçim turu tournée musicale konser turu tournée,
/turne / v çevirmek, döndürmek; tornaya çekmek; incelemek;
yorumlamak; düzenlemek; yöneltmek; çarpıtmak; çevresinden
dolaşmak; sin. film çevirmek; dönmek; bozulmak, ekşimek
bien tourner iyiye gitmek mal tourner kötüye gitmek tourner
tourner v. autour de etrafında dönmek tourner casaque taraf d
/turne / v çevirmek, döndürmek; tornaya çekmek; incelemek;
yorumlamak; düzenlemek; yöneltmek; çarpıtmak; çevresinden
dolaşmak; sin. film çevirmek; dönmek; bozulmak, ekşimek
bien tourner iyiye gitmek mal tourner kötüye gitmek tourner
tourner se autour de etrafında dönmek tourner casaque taraf d
/turne / v çevirmek, döndürmek; tornaya çekmek; incelemek;
yorumlamak; düzenlemek; yöneltmek; çarpıtmak; çevresinden
dolaşmak; sin. film çevirmek; dönmek; bozulmak, ekşimek
bien tourner iyiye gitmek mal tourner kötüye gitmek tourner
tourner v. autour de etrafında dönmek tourner casaque taraf d

297
tournesol n.m. /turnõsol / nm ayçiçeği, gündöndü, günebakan tournesol,
tournesol n.m. /turnõsol / nm ayçiçeği, gündöndü, günebakan tournesol,
tournevis n.m. /turnõvi / nm tornavida tournevis,
tournoi n.m. /turnua / nm yarışma, turnuva tournoi,
tournoi n.m. /turnua / nm yarışma, turnuva tournoi,
tous pron. ind. umum,
/tuseñ / nf : la Toussaint tüm ermişler yortusu (bir kasım)
Toussaint n.f. Toussaint,
tousser v. /tuse / v öksürmek tousser,
tousser v. /tuse / v öksürmek tousser,
, e/tu, tut / adj bütün; her; hep, tümü * pron her şey, hepsi,
tümü * nm tüm, bütün; önemli olan şey * adv çok après tout
böyle olmakla birlikte avoir tout de tamamen benzemek à tout
prendre toptan; uzun sözün kısası comme tout son derecede
tout pron. ind. du tout hiç (de) en tout hepsi dahil j
, e/tu, tut / adj bütün; her; hep, tümü * pron her şey, hepsi,
tümü * nm tüm, bütün; önemli olan şey * adv çok après tout
böyle olmakla birlikte avoir tout de tamamen benzemek à tout
n.m., adj. prendre toptan; uzun sözün kısası comme tout son derecede
tout ou pron. du tout hiç (de) en tout hepsi dahil j
, e/tu, tut / adj bütün; her; hep, tümü * pron her şey, hepsi,
tümü * nm tüm, bütün; önemli olan şey * adv çok après tout
böyle olmakla birlikte avoir tout de tamamen benzemek à tout
prendre toptan; uzun sözün kısası comme tout son derecede
tout pron. ind. du tout hiç (de) en tout hepsi dahil j
tout droit adv. doğruca tout droit,
tout droit loc. adv. doğruca tout droit,
toux n.f. /tu / nf öksürük toux,
/toksikomani / nf uyuşturucu düşkünlüğü, ilaç bağımlılığı
toxicomanie n.f. toxicomanie,
toxique adj. /toksik / adj zehirli * nm zehir toxique,
/trak / nm topluluk karşısında duyulan heyecan; sahne
korkusu avoir le trac topluluk karşısında heyecanlanmak;
trac n.m. sahne korkusu olmak tout à trac düşünmeden trac,
/trak / nm topluluk karşısında duyulan heyecan; sahne
korkusu avoir le trac topluluk karşısında heyecanlanmak;
trac n.m. sahne korkusu olmak tout à trac düşünmeden trac,
/trakase / v tedirgin etmek, kaygılandırmak; can sıkmak
tracasser v. tracasser,
tracteur n.m. /traktö / nm traktör tracteur,
tradition n.f. /tradisyoñ / nf gelenek tradition,
traditionnel adj. , le/tradisyonel / adj geleneksel traditionnel,
traduction n.f. /tradüksyoñ / nf çevirme; çeviri, tercüme traduction,
/traduir / v çevirmek, tercüme etmek; açıklamak;
(mahkemeye) çağırmak se traduire anlatılmak, açığa
traduire v. vurulmak traduire en justice mahkemeye vermek traduire,
trage n.m. ,

298
/treñ / nm tren; kervan, katar, kafile; yürüyüş, giriş; takım aller
bon train hızlı gitmek être en train keyfi yerinde olmak être en
train de üzere olmak être mal en train keyfi yerinde olmamak
mise en train hale yola koyma train à grande vitesse yüksek
train n.m. hızlı tren train datterrissag
/treñ / nm tren; kervan, katar, kafile; yürüyüş, giriş; takım aller
bon train hızlı gitmek être en train keyfi yerinde olmak être en
train de üzere olmak être mal en train keyfi yerinde olmamak
mise en train hale yola koyma train à grande vitesse yüksek
train n.m. hızlı tren train datterrissag
/trene / v sürümek, sürüklemek; arkasına takmak;
sürüklenmek; sürünmek; dağınık olmak se traîner
emeklemek; güçlükle yürümek; sürüp gitmek, bitmek
bilmemek traîner les pieds ayaklarını sürterek yürümek
traîner une affaire en longueur bir işi sürüncemede bırakmak
traîner v. traîn
, e/tre, et / nm çizgi; özellik; ok; davranış; araba çekme;
koşum halatı avoir trait à ilintisi olmak, değgin olmak boire à
longs traits tadını çıkara çıkara, yavaş yavaş içmek boire dun
seul trait bir solukta içmek dun trait bir yudumda, bir dikişte
trait n.m. partir commre un trait ok gi
, e/tre, et / nm çizgi; özellik; ok; davranış; araba çekme;
koşum halatı avoir trait à ilintisi olmak, değgin olmak boire à
longs traits tadını çıkara çıkara, yavaş yavaş içmek boire dun
seul trait bir solukta içmek dun trait bir yudumda, bir dikişte
trait n.m. partir commre un trait ok gi
/tret / nf sağma; poliçe tout dune traite ara vermeden, bir
traité n.m. çırpıda traite des blanches beyaz kadın ticareti traité,
/tretmañ / nm karşılama, davranma, muamele; maaş, ücret;
traitement n.m. (hastalıkta) bakım, tedavi; (hammadde) işleme traitement,
/tretmañ / nm karşılama, davranma, muamele; maaş, ücret;
traitement n.m. (hastalıkta) bakım, tedavi; (hammadde) işleme traitement,
/tretmañ / nm karşılama, davranma, muamele; maaş, ücret;
traitement n.m. (hastalıkta) bakım, tedavi; (hammadde) işleme traitement,
/trete / v davranmak, muamele etmek; (konu) ele almak,
kaleme almak, işlemek; yemek çıkarmak, ziyafet vermek;
tedavi etmek; karşılamak; görüşmek; (hammaddeyi) işlemek
traiter se traiter,
traiteur n.m. /tretör / nm aşçı, lokantacı traiteur,
tram[way] n.m. /tram / nm kon. tramvay tram,
tranche n.f. /trañş / nf dilim; yaprak, (kitapta) yan kenar; kesek tranche,
tranche n.f. /trañş / nf dilim; yaprak, (kitapta) yan kenar; kesek tranche,
tranche n.f. /trañş / nf dilim; yaprak, (kitapta) yan kenar; kesek tranche,
/trañşe / v kesip ayırmak; dilimlere ayırmak, dilmek; mec.
(sorunu) kesip atmak; halletmek tranchar le mot kesin
trancher v. konuşmak trancher,
transférer v. /trañsfere / v yerini değiştirmek, nakletmek, iletmek transfèrer,
transférer v. /trañsfere / v yerini değiştirmek, nakletmek, iletmek transfèrer,
/trañsforme / v şeklini değiştirmek, dönüştürmek; biçimini
değiştirmek se transformer dönüşmek, haline gelmek
transformer v. transformer,

299
transgénique adj. transgenik,
transistor n.m. /trañzistor / nm transistor; transistorlu radyo transistor,
transmettre v. /trañsmetr(õ) / v geçirmek; ulaştırmak; devretmek transmettre,
transmettre v. /trañsmetr(õ) / v geçirmek; ulaştırmak; devretmek transmettre,
/trañsmisyoñ / nf geçirme, geçirilme; ulaştırma, ulaştırılma;
aktarma, iletim service de transmission ask. haberleşme
hizmeti transmission de données bilg. veri (bilgi) aktarımı
transmission n.f. transmission de pensée düşünce aktarımı transmission,
transparent adj. , e/trañsparañ, añt / adj saydam, şeffaf transparent,
transpiration n.f. /trañspirasyoñ / nf terleme transpiration,
/trañspire / v terlemek; mec. belli olmak, açığa çıkmak
transpirer v. transpirer,
/trañspor / nm taşıma, iletme; huk. geçirme, devir; mec.
taşkınlık transports nmpl ulaşım transport en commun
transport n.m. toplutaşıma transport,
/trañspor / nm taşıma, iletme; huk. geçirme, devir; mec.
taşkınlık transports nmpl ulaşım transport en commun
transport n.m. toplutaşıma transport,
/trañsporte / v taşımak, götürmek, nakletmek; huk. devretmek;
geçirmek; yurdundan uzaklaştırmak, sürmek; mec. kendinden
transporter v. geçirmek se transporter (bir yere) gitmek transporter,
/trañsporte / v taşımak, götürmek, nakletmek; huk. devretmek;
geçirmek; yurdundan uzaklaştırmak, sürmek; mec. kendinden
transporter v. geçirmek se transporter (bir yere) gitmek transporter,
, aux/travay, o / nm çalışma, emek; iş; işçilik; iş görme;
işleme; yapıt, eser homme de travail emekçi législation du
travail iş hukuku travail manuel el işi travail noir kaçak
çalışma travaux forcés kürek cezası travaux publics
travail n.m. bayındırlık travail,
, aux/travay, o / nm çalışma, emek; iş; işçilik; iş görme;
işleme; yapıt, eser homme de travail emekçi législation du
travail iş hukuku travail manuel el işi travail noir kaçak
çalışma travaux forcés kürek cezası travaux publics
travail n.m. bayındırlık travail,
, aux/travay, o / nm çalışma, emek; iş; işçilik; iş görme;
işleme; yapıt, eser homme de travail emekçi législation du
travail iş hukuku travail manuel el işi travail noir kaçak
çalışma travaux forcés kürek cezası travaux publics
travail n.m. bayındırlık travail,
/travaye / v çalışmak; uğraşı olmak; işlemek, eğrilmek,
çarpılmak; oluşmak; üzmek, acı çektirmek, ezmek; rahatsız
etmek; kışkırtmak, azdırmak travailler à qch üzerinde
çalışmak, uğraşmak travailler du chapeau kafadan çatlak
travailler v. olmak travailler,
/travaye / v çalışmak; uğraşı olmak; işlemek, eğrilmek,
çarpılmak; oluşmak; üzmek, acı çektirmek, ezmek; rahatsız
etmek; kışkırtmak, azdırmak travailler à qch üzerinde
çalışmak, uğraşmak travailler du chapeau kafadan çatlak
travailler v. olmak travailler,
/travaye / v çalışmak; uğraşı olmak; işlemek, eğrilmek,
çarpılmak; oluşmak; üzmek, acı çektirmek, ezmek; rahatsız
travailler v. etmek; kışkırtmak, azdırmak travailler à qch üzerinde

300
çalışmak, uğraşmak travailler du chapeau kafadan çatlak
olmak travailler,
, euse/travayör, öz / adj çalışkan * nmf çalışan kimse, işçi
travailleur #AD? travailleur,
, euse/travayör, öz / adj çalışkan * nmf çalışan kimse, işçi
travailleur adj. travailleur,
travaux n.m. kürek cezası travaux publics,
travaux [dirigés] n.m. kürek cezası travaux publics,
/traverse / nf denizden geçme; boydan boya geçme
traversée n.f. traversée,
/traverse / v ortasından geçmek, katetmek; içine geçmek;
traverser v. mec. engellemek traverser,
/traverse / v ortasından geçmek, katetmek; içine geçmek;
traverser v. mec. engellemek traverser,
/traverse / v ortasından geçmek, katetmek; içine geçmek;
traverser v. mec. engellemek traverser,
/trefl(õ) / nm yonca; üçlü yonca şekli; (iskambil) ispati, sinek
trèfle n.m. trèfle à quatre feuilles dört yapraklı yonca trèfle,
trekking n.m. doğa yürüyüşü, trekking,
/trañblõmañ / nm titreme tremblement de terre deprem,
tremblement n.m. yersarsıntısı tremblement,
/trañblõmañ / nm titreme tremblement de terre deprem,
tremblement n.m. yersarsıntısı tremblement,
trembler v. /trañble / v titremek; mec. korkmak trembler,
trench n.m. /trenşkot / nm yağmurluk trench-coat,
trentaine n.f. /trañten / nf otuz kadar; kon. otuz yaşında trentaine,
trente-et-un adj. num. gözünde şimşekler çakmak être sur son trente et un,
très adv. /tre / adv pek, çok jai très faim karnım çok aç très,
/trezor / nm gömü, hazine, define le trésors public devlet
trésor n.m. hazinesi trésor,
/trezor / nm gömü, hazine, define le trésors public devlet
trésor n.m. hazinesi trésor,
tresse n.f. /tres / nf örgü; saç örgüsü tresse,
tri n.m. /tri / nm seçme, ayırma, tasnif tri,
/triyañgl(õ) / nm üçgen triangle équilatéral eşkenar üçgen
triangle isocèle ikizkenar üçgen triangle rectangle dik üçgen
triangle n.m. triangle scalène çeşitkenar üçgen triangle,
triangulaire adj. /triyañgüler / adj üçgen biçiminde, üç köşeli triangulaire,
, aux/tribünal, o / nm mahkeme; yargı kurulu; yargı yeri
tribunal n.m. tribunal,
tricher v. /trişe / v (kumarda) hile yapmak; aldatmak, kandırmak tricher,
tricot n.m. /triko / nm örgü, örme işi, triko tricot de corps fanila tricot,
tricoter v. /trikote / v örmek; örgü örmek tricoter,
trier v. /triye / v seçmek, ayırmak trier,
/treñke / v kadeh tokuşturmak; kon. içmek; belaya çatmak
trinquer v. trinquer,
triomphal adj , e, aux/trioñfal, o / adj zaferle ilgili; görkemli triomphal,

301
/triyoñf / nm zafer; mec. parlak başari porter qn en triomphe
omuzlarda taşımak; göklere çıkarmak Arc de Triomphe Zafer
triomphe n.m. Anıtı triomphe,
tripler v. /triple / v üç katına çıkarmak; üç katına çıkmak tripler,
triste adj. /trist(õ) / adj üzgün, üzüntülü, kederli; acıklı; can sıkıcı triste,
triste adj. /trist(õ) / adj üzgün, üzüntülü, kederli; acıklı; can sıkıcı triste,
triste adj. /trist(õ) / adj üzgün, üzüntülü, kederli; acıklı; can sıkıcı triste,
tristesse n.f. /tristes / nf keder; tasa, kaygı tristesse,
tristesse n.f. /tristes / nf keder; tasa, kaygı tristesse,
tristesse n.f. /tristes / nf keder; tasa, kaygı tristesse,
trois adj. num. /trua / num üç trois,
trois adj. num. /trua / num üç trois,
/truakar / nm çocuk kemanı; bir kadın giysisi, truvakar trois-
trois-quarts n.m. quarts,
troisième adj. et n.f. /truazyem / num üçüncü; üçte bir troisième,
trombone n.m. /troñbon / nf müz. trombon; ataş trombone,
trombone n.m. /troñbon / nf müz. trombon; ataş trombone,
/troñpe / v aldatmak; boşa çıkarmak; oyalamak se tromper
aldanmak, yanılmak se tromper de birini öbürü sanmak
tromper se tromper,
/troñpe / v aldatmak; boşa çıkarmak; oyalamak se tromper
aldanmak, yanılmak se tromper de birini öbürü sanmak
tromper se tromper,
/troñpet / nf trompet, boru, borazan nez en trompette kalkık
trompette n.f. burun trompette,
tropical e , e, aux/tropikal, o / adj tropikal tropical,
trottinette n.f. /trotinet / nf trotinet, iki tekerlekli çocuk oyuncağı trottinette,
trottoir n.m. /trotuar / nm yaya kaldırımı, trotuar trottoir,
trottoir n.m. /trotuar / nm yaya kaldırımı, trotuar trottoir,
/tru / nm delik; boşluk, çukur; eksiklik, boşluk; tic. açık le trou
de la serrure anahtar deliği faire son trou bir yere kapağı
trou n.m atmak trou dair hava boşluğu trou,
/trubl(õ) / adj bulanık; mec. karanlık, karışık * adv bulanık bir
şekilde * nm karışıklık, düzensizlik; bozukluk; anlaşmazlık,
geçimsizlik troubles huzursuzluk troubles de la personnalité
trouble adj. kişilik sorunları troubles de la vision görme sorunu trouble,
/trubl(õ) / adj bulanık; mec. karanlık, karışık * adv bulanık bir
şekilde * nm karışıklık, düzensizlik; bozukluk; anlaşmazlık,
geçimsizlik troubles huzursuzluk troubles de la personnalité
trouble n.m. kişilik sorunları troubles de la vision görme sorunu trouble,
trouillard adj. ödlek,
trouille n.f. /truy / nf korku trouille,
/trup / nf kalabalık; topluluk; takım, bölük; ask. kıta; sürü; tiy.
oyuncu kolu, trup la troupe ordu, silahlı kuvvetler marcher en
troupe kalabalık halinde yürümek troupe (de théâtre) tiyatro
troupe n.f. topluluğu, trup troupe,

302
/trus / nf bağlam, demet; alet kutusu aux trousses de izinde,
peşinde trousse à outils takım çantası trousse de toilette
trousse n.f. tuvalet çantası trousse,
/trus / nf bağlam, demet; alet kutusu aux trousses de izinde,
peşinde trousse à outils takım çantası trousse de toilette
trousse n.f. tuvalet çantası trousse,
/truve / v bulmak; keşfetmek il se trouva que şu oldu ki la
trouver mal işin sonunu kötü görmek se trouver bulunmak;
kendini bulmak; olmak se trouver mal fenalık geçirmek
trouver bon onaylamak, uygun bulmak trouver mauvais
trouver se beğenmemek trouver à rédire kusur bulmak t
/truve / v bulmak; keşfetmek il se trouva que şu oldu ki la
trouver mal işin sonunu kötü görmek se trouver bulunmak;
kendini bulmak; olmak se trouver mal fenalık geçirmek
trouver bon onaylamak, uygun bulmak trouver mauvais
trouver v. beğenmemek trouver à rédire kusur bulmak t
/truve / v bulmak; keşfetmek il se trouva que şu oldu ki la
trouver mal işin sonunu kötü görmek se trouver bulunmak;
kendini bulmak; olmak se trouver mal fenalık geçirmek
trouver bon onaylamak, uygun bulmak trouver mauvais
trouver v. beğenmemek trouver à rédire kusur bulmak t
truffe n.f. /trüf / nf domalan, yermantarı; köpek burnu truffe,
truffe n.f. /trüf / nf domalan, yermantarı; köpek burnu truffe,
tsunami n.m. tsunami,
tu pron. /tü / pron sen employer le tu sen diye hitap etmek tu,
/tüb / nm boru; anat. yol, kanal; tüp; başarılı şarkıplak tube
tube n.m. digestif sindirim borusu tube à essai test tüpü tube,
/tüb / nm boru; anat. yol, kanal; tüp; başarılı şarkıplak tube
tube n.m. digestif sindirim borusu tube à essai test tüpü tube,
/tüb / nm boru; anat. yol, kanal; tüp; başarılı şarkıplak tube
tube n.m. digestif sindirim borusu tube à essai test tüpü tube,
/tue / v öldürmek; kırıp geçirmek se tuer kendini öldürmek
tuer v. tuer,
tulipe n.f. /tülip / nf bitk. lale tulipe,
tuner n.m. modifiye etmek,
turquoise n.f. /türkuaz / nf firuze, türkuaz turquoise,
tuteur n.m. , trice/tütör, tris / nmf vasi * nm fidan desteği tuteur,
/tütuamañ / nm (karşısındakine) "sen" diye konuşma,
tutoiement n.m. senlibenli konuşma tutoiement,
/tütuaye / v "sen" diye konuşmak, senlibenli konuşmak
tutoyer se tutoyer,
, x/tuiyo / nm boru; künk; kon. ipucu tuyau darrosage sulama
hortumu tuyau déchappement egzoz borusu tuyau dincendie
tuyau n.m. yangın hortumu tuyau,
, x/tuiyo / nm boru; künk; kon. ipucu tuyau darrosage sulama
hortumu tuyau déchappement egzoz borusu tuyau dincendie
tuyau n.m. yangın hortumu tuyau,
TVA n.f. KDV,
Twitter n.m. ,

303
type n.m. /tip / nm tip; bask. matbaa harfi; herif, adam typé,
typhon n.m. /tifoñ / nm tayfun typhon,
ulcère adj /ülser / nm ülser ulcère à lestomac mide ülseri ulcère,
unanimité n.f. /ünanimite / nf oybirliği à lunanimité oybirliği ile unanimité,
une n.f. ,
uni e , e/üni / adj birlik; düz; tek düzenli; süssüz, sade uni,
Union
européenne n.f. Avrupa Birliği,
/ünik / adj tek, biricik, yegâne; emsalsiz, nadir fille unique tek
oğlan (çocuk) fils unique tek kız (çocuk) ménage à salaire
unique tek maaşli aile route à voie unique tek şeritli yol un
unique adj. prix unique tek fiyat unique,
/ünik / adj tek, biricik, yegâne; emsalsiz, nadir fille unique tek
oğlan (çocuk) fils unique tek kız (çocuk) ménage à salaire
unique tek maaşli aile route à voie unique tek şeritli yol un
unique adj. prix unique tek fiyat unique,
/ünite / nf birlik; birim; ask. birlik; adet, tane unité centrale de
unité n.f. traitement merkezi işlem birimi unité,
/ünite / nf birlik; birim; ask. birlik; adet, tane unité centrale de
unité n.f. traitement merkezi işlem birimi unité,
/üniversiter / adj üniversite ile ilgili, üniversite + * nmf
universitaire adj. et n. (üniversitede) öğretim görevlisi universitaire,
/üniversiter / adj üniversite ile ilgili, üniversite + * nmf
universitaire adj. (üniversitede) öğretim görevlisi universitaire,
université n.f. /üniversite / nf üniversite université,
université n.f. /üniversite / nf üniversite université,
université n.f. /üniversite / nf üniversite université,
/ürjañs / nf ivedilik, acele durgence hemen état durgence acil
urgence n.f. durum service des urgence acil servis urgence,
/ürjañs / nf ivedilik, acele durgence hemen état durgence acil
urgence n.f. durum service des urgence acil servis urgence,
urine n.f. /ürin / nf sidik urine,
/üzaj / nm alışkı, âdet; kullanım, kullanma; görgü à lusage de
yönelik, için à usage externe haricen kullanmak için en usage
kullanılmakta olan faire usage de kullanmak hors dusage
usage n. m. hizmet dışı, kullanımdan kalkmış usagé,
/üzaj / nm alışkı, âdet; kullanım, kullanma; görgü à lusage de
yönelik, için à usage externe haricen kullanmak için en usage
kullanılmakta olan faire usage de kullanmak hors dusage
usage n.m. hizmet dışı, kullanımdan kalkmış usagé,
/üzaj / nm alışkı, âdet; kullanım, kullanma; görgü à lusage de
yönelik, için à usage externe haricen kullanmak için en usage
kullanılmakta olan faire usage de kullanmak hors dusage
usage n.m. hizmet dışı, kullanımdan kalkmış usagé,
/üzaj / nm alışkı, âdet; kullanım, kullanma; görgü à lusage de
yönelik, için à usage externe haricen kullanmak için en usage
kullanılmakta olan faire usage de kullanmak hors dusage
usage adj. hizmet dışı, kullanımdan kalkmış usagé,
usager n.m , ière/üzaje, er / nmf kullanan, kullanıcı usager,

304
, e/üze / adj yıpranmış, çökmüş; eskimiş; mec. bayat, modası
usé e geçmiş usé,
, e/üze / adj yıpranmış, çökmüş; eskimiş; mec. bayat, modası
usé adj. geçmiş usé,
usine n.f. /üzin / nf fabrika, işletme usine,
usine n.f. /üzin / nf fabrika, işletme usine,
/üstañsil / nm takım, avadanlık ustensile de cuisine mutfak
ustensile n.m. eşyası ustensile,
/üstañsil / nm takım, avadanlık ustensile de cuisine mutfak
ustensile n.m. eşyası ustensile,
/ütil / adj faydalı, yararlı, işe yarar, kullanışlı en temps utile
utile adj. zamanını geçirmeden utile,
utilisateur n.m. , trice/ütilizatör, tris / nmf kullanan, yararlanan utilisateur,
utilisation n.f. /ütilizasyoñ / nf yararlanma, kullanma; kullanış utilisation,
utiliser s' /ütilize / v yararlanmak; kullanmak utiliser,
vacances n.f. dinlence, tatil,
vacances n.f. dinlence, tatil,
/vaş / nf inek; inek derisi, vidala * adj kötü, adi vache enragée
sıkıntılı günler vache à lait enayi, keriz vache laitière süt ineği,
vache n.f. sağmal inek vache,
/vaşri / nf inek ahırı; kon. ineklik, hergelelik; boktan söz
vacherie n.f. vacherie,
/vag / nf dalga /vag / adj belirsiz; ekilmemiş (toprak); boş
vague n.f. (arazi) * nm geniş boşluk; belirsizlik vague,
/vag / nf dalga /vag / adj belirsiz; ekilmemiş (toprak); boş
vague adj. (arazi) * nm geniş boşluk; belirsizlik vague,
vainqueur n.m. /veñkör / adj+nm galip, kazanan, yenen vainqueur,
/vesel / nf çanak çömlek, sofra takımı; bulaşık; bulaşık yıkama
vaisselle n.f. faire la vaisselle bulaşık yıkamak vaisselle,
/vesel / nf çanak çömlek, sofra takımı; bulaşık; bulaşık yıkama
vaisselle n.f. faire la vaisselle bulaşık yıkamak vaisselle,
/valör / nf değer, kıymet; önem; geçerlik mettre en valeur
değerlendirmek, işletmek prendre de la valeur değer
kazanmak san valeur değersiz valeur absolu mutlak değer
valeur approchée yaklaşık değer valeur déchange mübadele
değeri valeur maximum maksimum değer valeur nominale
valeur n.f. itiba
/valör / nf değer, kıymet; önem; geçerlik mettre en valeur
değerlendirmek, işletmek prendre de la valeur değer
kazanmak san valeur değersiz valeur absolu mutlak değer
valeur approchée yaklaşık değer valeur déchange mübadele
değeri valeur maximum maksimum değer valeur nominale
valeur n.f. itiba
/valör / nf değer, kıymet; önem; geçerlik mettre en valeur
değerlendirmek, işletmek prendre de la valeur değer
kazanmak san valeur değersiz valeur absolu mutlak değer
valeur approchée yaklaşık değer valeur déchange mübadele
değeri valeur maximum maksimum değer valeur nominale
valeur n.f. itiba
valider v. /valide / v geçerli saymak valider,

305
valider v. /valide / v geçerli saymak valider,
valise n.f. /valiz / nf bavul, valiz valise,
valise n.f. /valiz / nf bavul, valiz valise,
/valuar / v etmek, değerinde olmak; eşit olmak, denk olmak;
kazandırmak, sağlamak, getirmek cela ne vaut rien hiçbir
şeye yaramaz faire valoir değerlendirmek, işletmek vaille que
vaille ne olursa olsun valoir la peine zahmetine değmek valoir
valoir v. pour ilgilendirmek, için geçerli olmak
vanille n.f. /vaniy / nf vanilya vanillé,
/vapör / nf buğu, buhar; mec. geçici şey * nm vapur à vapeur
vapeur n.f. buharlı, buharla çalışan à la vapeur son süratle vapeur,
vase n.m. /vaz / nf çamur, balçık * nm vazo vase de nuit oturak vase,
vase n.m. /vaz / nf çamur, balçık * nm vazo vase de nuit oturak vase,
, x/vo / nm dana; dana eti; dana derisi veau marin fok,
veau n.m. ayıbalığı veau,
/võdet / nf karakol gemisi; mec. öncü, kılavuz; en çok
beğenilen sanatçı en vedette nöbette vedette de combat
vedette n.f. hücumbot vedette,
végétarien ne , ne/vejetaryeñ, en / nmf etyemez, vejetaryen végétarien,
végétarien adj. , ne/vejetaryeñ, en / nmf etyemez, vejetaryen végétarien,
véhicule n.m. /veikül / nm taşıt; iletme aracı véhicule,
véhicule n.m. /veikül / nm taşıt; iletme aracı véhicule,
/vey / nf uykusuzluk; uyanıklık; gece nöbeti; bir önceki gün à
veille n.f. la veille de arifesinde être à la veille de üzere olmak veille,
/veleiter / adj istekleri geçici olan, kararsız, zayıf iradeli
velléitaire adj. velléitaire,
vélo n.m. /velo / nm bisiklet vélo,
vélo n.m. /velo / nm bisiklet vélo,
velours n.m. /võlur / nm kadife velours côtelé fitilli kadife velours,
velours n.m. /võlur / nm kadife velours côtelé fitilli kadife velours,
vendange n.f. /vañdañj / nf bağbozumu vendange,
vendanger v. /vañdañje / v (bağ) bozmak vendanger,
vendeur n. , euse/vañdör, öz / nmf satıcı, tezgâhtar vendeur,
vendeur #AD? , euse/vañdör, öz / nmf satıcı, tezgâhtar vendeur,
vendredi n.m. /vañdrõdi / nm cuma (günü) vendredi,
Venezuela n.m. /venezuela / nm : le Venezuela Venezuela Venezuela,
/võnir / v gelmek; yetişmek; olmak, meydana gelmek en venir
aux mains dövüşmek faire venir (doktor vb) çağırmak,
getirtmek laisser venir sabırla beklemek se faire bien venir
takdir kazanmak venir à bien başarmak venir à rien
venir v. başarısızlığa uğramak venir au monde dünyaya gelmek veni
/võnir / v gelmek; yetişmek; olmak, meydana gelmek en venir
aux mains dövüşmek faire venir (doktor vb) çağırmak,
venir v. getirtmek laisser venir sabırla beklemek se faire bien venir

306
takdir kazanmak venir à bien başarmak venir à rien
başarısızlığa uğramak venir au monde dünyaya gelmek veni
/vañ / nm yel, rüzgâr; hava; (bağırsaklarda) gaz avoir vent de
qch az çok bilgisi olmak, kulağına çalınmış olmak contre
vents et marée hiçbir şeye kulak asmadan dans le vent kon.
son moda des quatre vents her yandan, her ülkeden en plein
vent n.m. vent açık yerde, açık havada il y a du ven
/vañ / nm yel, rüzgâr; hava; (bağırsaklarda) gaz avoir vent de
qch az çok bilgisi olmak, kulağına çalınmış olmak contre
vents et marée hiçbir şeye kulak asmadan dans le vent kon.
son moda des quatre vents her yandan, her ülkeden en plein
vent n.m. vent açık yerde, açık havada il y a du ven
/vañt / nf satış; sürüm mettre en vente satışa çıkarmak vente
au comptant peşin satış, spot satış vente au détail perakende
satış vente aux enchères açık artırmalı satış, müzayede
vente à crèdit kredili satış vente à découvert alivre satış vente
vente n.f. à tempérament taksi
/vañt / nf satış; sürüm mettre en vente satışa çıkarmak vente
au comptant peşin satış, spot satış vente au détail perakende
satış vente aux enchères açık artırmalı satış, müzayede
vente à crèdit kredili satış vente à découvert alivre satış vente
vente n.f. à tempérament taksi
/vañtr(õ) / nm karın à plat ventre yüzükoyun à ventre
déboutonné aşırı olarak; bütün gücüyle avoir le ventre plein
karnı tok olmak avoir mal au ventre midesi ağrımak prendre
ventre n.m. du ventre göbeklenmek, göbek bağlamak ventre,
/vañtr(õ) / nm karın à plat ventre yüzükoyun à ventre
déboutonné aşırı olarak; bütün gücüyle avoir le ventre plein
karnı tok olmak avoir mal au ventre midesi ağrımak prendre
ventre n.m. du ventre göbeklenmek, göbek bağlamak ventre,
/vañtr(õ) / nm karın à plat ventre yüzükoyun à ventre
déboutonné aşırı olarak; bütün gücüyle avoir le ventre plein
karnı tok olmak avoir mal au ventre midesi ağrımak prendre
ventre n.m. du ventre göbeklenmek, göbek bağlamak ventre,
verdâtre adj. /verdatr(õ) / adj yeşilimsi verdâtre,
verdir v. /verdir / v yeşertmek, yeşillendirmek; yeşermek verdir,
verdoyant adj. , e/verduayañ, añt / adj yeşermiş verdoyant,
verdure n.f. /verdür / nf yeşillik; çimenlik; yeşillik, yeşil sebzeler verdure,
verger n.m. /verje / nm yemiş bahçesi verger,
verglas n.m. /vergla / nm (yerde) buz verglas,
verglas n.m. /vergla / nm (yerde) buz verglas,
/verite / nf doğruluk, gerçeklik, hakikat; doğru; içtenlik à la
vérité n.f. vérité doğrusu en vérité hiç şüphesiz vérité,
/verite / nf doğruluk, gerçeklik, hakikat; doğru; içtenlik à la
vérité n.m. vérité doğrusu en vérité hiç şüphesiz vérité,
/verni / nm vernik; mec. parlaklık, cila vernis à ongles tırnak
vernis n.m. cilası, oje vernis,
/verni / nm vernik; mec. parlaklık, cila vernis à ongles tırnak
vernis n.m. cilası, oje vernis,
/vernisaj / nm vernik sürme; serginin halktan önce sadece
vernissage n.m. sanatçılara gösterimi vernissage,

307
/ver / nm cam; cam bardak; mercek, gözlük camı
boireprendre un verre içmek verre à liqueur likör bardağı
verre à vin şarap bardağı verre de montre saat camı verre
verre n.m. double kalın cam verres de contact lens, kontaklens verre,
/ver / nm cam; cam bardak; mercek, gözlük camı
boireprendre un verre içmek verre à liqueur likör bardağı
verre à vin şarap bardağı verre de montre saat camı verre
verre n.m. double kalın cam verres de contact lens, kontaklens verre,
/ver / nm cam; cam bardak; mercek, gözlük camı
boireprendre un verre içmek verre à liqueur likör bardağı
verre à vin şarap bardağı verre de montre saat camı verre
verre n.m. double kalın cam verres de contact lens, kontaklens verre,
/ver / nm dize, mısra * nmpl koşuk, nazım en vers koşuklu,
manzum vers blancs kafiyesiz koşuk /ver / prép -e doğru vers
vers n.m. midi öğleye doğru vers,
versement n.m. /versõmañ / nm para yatırma; ödeme versement,
/verse / v dökmek, boşaltmak, akıtmak; kadeh doldurmak;
(arabayı) devirmek; (para) yatırmak, ödemek; (araba)
verser v. devrilmek verser,
/verse / v dökmek, boşaltmak, akıtmak; kadeh doldurmak;
(arabayı) devirmek; (para) yatırmak, ödemek; (araba)
verser v. devrilmek verser,
/verse / v dökmek, boşaltmak, akıtmak; kadeh doldurmak;
(arabayı) devirmek; (para) yatırmak, ödemek; (araba)
verser v. devrilmek verser,
/versyoñ / nf versiyon, değişik biçim; yorum; (anadiline
yapılan) çeviri, tercüme; anlatış version originale özgün
version n.f. versiyonu version,
/versyoñ / nf versiyon, değişik biçim; yorum; (anadiline
yapılan) çeviri, tercüme; anlatış version originale özgün
version n.f. versiyonu version,
, e/ver, vert(õ) / adj yeşil; yaş (yemiş); taze; ham, olmamış;
mec. dinç * nm yeşil renk; çayır donner le feu vert à yeşil ışık
yakmak feu vert yeşil ışık langue verte argo légume vert yaş
vert adj. sebze prendre sans vert ansızın bastırmak vert,
, e/ver, vert(õ) / adj yeşil; yaş (yemiş); taze; ham, olmamış;
mec. dinç * nm yeşil renk; çayır donner le feu vert à yeşil ışık
yakmak feu vert yeşil ışık langue verte argo légume vert yaş
vert e sebze prendre sans vert ansızın bastırmak vert,
, e/ver, vert(õ) / adj yeşil; yaş (yemiş); taze; ham, olmamış;
mec. dinç * nm yeşil renk; çayır donner le feu vert à yeşil ışık
adj. ou yakmak feu vert yeşil ışık langue verte argo légume vert yaş
vert n.m. sebze prendre sans vert ansızın bastırmak vert,
vertébral e , e, aux/vertebral, o / adj anat. omurla ilgili vertébral,
vertèbre n.f. /vertebr(õ) / nf anat. omur vertébré,
vertical adj. , e, aux/vertikal, o / adj düşey, dikey vertical,
/vertij / nm baş dönmesi; şaşkınlık, sersemlik avoir le vertige
vertige n.m. başi dönmek vertige,
verveine n.f. /verven / nf bitk. mineçiçeği verveine,
/vest(õ) / nf kısa ceket veste croisée kruvaze ceket veste de
veste n.f. sport spor ceket veste de cuir deri ceket veste,

308
/vest(õ) / nf kısa ceket veste croisée kruvaze ceket veste de
veste n.f. sport spor ceket veste de cuir deri ceket veste,
vestiaire n.m. /vestyer / nm vestiyer vestiaire,
/vetmañ / nm giysi, elbise vêtements de sport spor giyim
vêtement n.m. vêtement,
/vetmañ / nm giysi, elbise vêtements de sport spor giyim
vêtement n.m. vêtement,
veuf #AD? , veuve/vöfú vöv / adj+nmf dul veuf,
vexé adj. azarmend,
/vyañd / nf et jus de viande et suyu viande bouillie haşlama et
viande congelée dondurulmuş et viande froide soğuk et
viande n.f. viande,
/vyañd / nf et jus de viande et suyu viande bouillie haşlama et
viande congelée dondurulmuş et viande froide soğuk et
viande n.f. viande,
/vyañd / nf et jus de viande et suyu viande bouillie haşlama et
viande congelée dondurulmuş et viande froide soğuk et
viande n.f. viande,
vibreur n.m. titreşim aygıtı, vibratör,
victime n.f. /viktim / nf kurban être (la) victime de kurbanı olmak victime,
victime n.f. /viktim / nf kurban être (la) victime de kurbanı olmak victime,
victime n. /viktim / nf kurban être (la) victime de kurbanı olmak victime,
victoire n.f. /viktuar / nf galibiyet, zafer victoire,
victoire n.f. /viktuar / nf galibiyet, zafer victoire,
vidéo n.f. /video / adj+nf inv video vidéo,
/vider / v boşaltmak; (kümes hayvanıalık) içini temizlemek;
çok yormak, canını çıkarmak; kapı dışarı etmek, defetmek
vider v. vider,
/v / nf yaşam, hayat; geçim; yaşayış, hayat tarzı être en vie
sağ olmak, yaşamak sans vie cansız à vie ömür boyunca
gagner sa vie hayatını kazanmak membre à vie ömür boyu
üye dans la vie courante günlük yaşamda avoir la vie dure
Vie n.f. çabuk can verememek, it canlı olmak mener la vi
/v / nf yaşam, hayat; geçim; yaşayış, hayat tarzı être en vie
sağ olmak, yaşamak sans vie cansız à vie ömür boyunca
gagner sa vie hayatını kazanmak membre à vie ömür boyu
üye dans la vie courante günlük yaşamda avoir la vie dure
vie n.f. çabuk can verememek, it canlı olmak mener la vi
/v / nf yaşam, hayat; geçim; yaşayış, hayat tarzı être en vie
sağ olmak, yaşamak sans vie cansız à vie ömür boyunca
gagner sa vie hayatını kazanmak membre à vie ömür boyu
üye dans la vie courante günlük yaşamda avoir la vie dure
vie n.f. çabuk can verememek, it canlı olmak mener la vi
Vietnam n.m. Viêt Nam,
(vieil), vieille/vyö, vyey / adj yaşlı, ihtiyar, koca; eski * nmf
yaşlı, ihtiyar mon vieux kon. dostum, canım ma vielle kon.
dostum, canım vieille fille evde kalmış kız, kız kurusu, kalık
vieux vieille vieux,
vieux, vieille adj. ,

309
, vive/vif, viv / adj diri, canlı; keskin; sinirli; parlak; acı, sert;
derin, büyük; (hava) serin ve temiz; ateşli chaux vive
sönmemiş kireç de vive force zor kullanarak de vive voix
ağızdan, sözle eau vive kaynak suyu piquer au vif kırmak,
vif vive gücendirmek vif,
, vive/vif, viv / adj diri, canlı; keskin; sinirli; parlak; acı, sert;
derin, büyük; (hava) serin ve temiz; ateşli chaux vive
sönmemiş kireç de vive force zor kullanarak de vive voix
ağızdan, sözle eau vive kaynak suyu piquer au vif kırmak,
Vif adj. gücendirmek vif,
vigne n.f. /viny / nf üzüm asması; üzüm bağı vigne,
vignoble n.m. /vinyobl(õ) / nm bağlık yer, bağlık; bağlar vignoble,
village n.m. /vilaj / nm köy village de vacances tatil köyü village,
village n.m. /vilaj / nm köy village de vacances tatil köyü village,
/vil / nf şehir, kent; şehir halkı à la ville şehirde aller en ville
ville n.f. şehre gitmek habiter la ville şehirde yaşamak ville,
/vil / nf şehir, kent; şehir halkı à la ville şehirde aller en ville
ville n.f. şehre gitmek habiter la ville şehirde yaşamak ville,
/veñ / nm şarap cuver son vin sarhoş olup sızmak être pris de
vin sarhoş olmak vin blanc beyaz şarap vin de table sofra
vin n.m. şarabi vin rosé pembe şarap vin rouge kırmızı şarap vin,
/veñ / nm şarap cuver son vin sarhoş olup sızmak être pris de
vin sarhoş olmak vin blanc beyaz şarap vin de table sofra
vin n.m. şarabi vin rosé pembe şarap vin rouge kırmızı şarap vin,
/veñ / nm şarap cuver son vin sarhoş olup sızmak être pris de
vin sarhoş olmak vin blanc beyaz şarap vin de table sofra
vin n.m. şarabi vin rosé pembe şarap vin rouge kırmızı şarap vin,
/vinegr(õ) / nm sirke tourner au vinaigre sirkeleşmek; mec.
vinaigre n.m. boku çıkmak, sertleşmek vinaigre,
vinaigrette n.f. /vinegret / nf sirkeli salça vinaigrette,
vinaigrette n.f. /vinegret / nf sirkeli salça vinaigrette,
vingt adj. nom. /ven / num yirmi; yirminci vingt,
vingtaine n.f. /veñten / nf yirmi kadar vingtaine,
viol n.m. /vyol / nm ırza geçme, tecavüz viol,
violation n.f. /vyolasyoñ / nf saldırma, tecavüz; ihlal violation,
, e/vyolañ, añt / adj zorlu, sert, şiddetli , e/vyolañ, añt / adj
violent e sert, şiddetli violent,
, e/vyolañ, añt / adj zorlu, sert, şiddetli , e/vyolañ, añt / adj
violent adj. sert, şiddetli violent,
/vyole / v ırzına geçmek; tecavüz etmek; ihlal etmek,
çiğnemek violer le domicile haneye tecavüz etmek violer ses
violer v. promesses sözünü tutmamak violer,
violeur n.m. /vyolör / nm saldıran; kirleten violeur,
/vyoloñ / nm keman; kemancı; nezarethane payer les violons
violon n.m. masrafı ödemek violon dIngres özel merak, hobi violon,
/vyoloñ / nm keman; kemancı; nezarethane payer les violons
violon n.m. masrafı ödemek violon dIngres özel merak, hobi violon,
violoniste n. /vyolonist(õ) / nmf kemancı violoniste,

310
/viraj / nm dönme, döndürme, çevirme; dönemeç, viraj; fot.
banyo; mec. yönelme, sapma prendre un virage viraj almak
virage n.m. virage,
/virmañ / nm tic. başka bir hesaba aktarma virement
virement n.m. budgétaire ödenek aktarması virement,
/vire / v dönmek, çevrilmek; (kumaş) rengi atmak; fot. banyo
etmek; başka bir hesaba geçirmek virer à -e doğru dönmek,
kaymak virer de bord (gemi) diğer yana dönmek; mec.
virer v. düşünce değiştirmek virer,
/vire / v dönmek, çevrilmek; (kumaş) rengi atmak; fot. banyo
etmek; başka bir hesaba geçirmek virer à -e doğru dönmek,
kaymak virer de bord (gemi) diğer yana dönmek; mec.
virer v. düşünce değiştirmek virer,
virtuose n. /virtüoz / nmf virtüoz virtuose,
virus n.m. /virüs / nm virüs; mikrop virus,
/vis / nf vida escalier à vis minare merdiveni, burma merdiven
pas de vis vida dişi serrer la vis à qn baskı yapmak, dizginini
kısmak vis à tête plate yassı başli vida vis à tête ronde
vis n,f. yuvarlak başli vida vis sans fin sonsuz vida vis,
visa n.m. /visa / nm vize visa,
visa n.m. /visa / nm vize visa,
/vizaj / nm yüz, surat à visage découvert maskesiz; mec.
visage n.m. dobra dobra changer de visage yüzü değişmek visage,
/vizaj / nm yüz, surat à visage découvert maskesiz; mec.
visage n.m. dobra dobra changer de visage yüzü değişmek visage,
/vizaj / nm yüz, surat à visage découvert maskesiz; mec.
visage n.m. dobra dobra changer de visage yüzü değişmek visage,
viscose n.f. viskoz,
visiter v. /vizite / v yoklamak, ziyaret etmek; vizite çıkmak visiter,
visiter v. /vizite / v yoklamak, ziyaret etmek; vizite çıkmak visiter,
visser v. /viser / v vidalamak visser,
visuel adj. , le/vizüel / adj görsel visuel,
vitamine n.f. /vitamin / nf vitamin vitaminé,
vite adv. /vit / adj çabuk giden, hızlı * adv çabuk vite,
vite adv. /vit / adj çabuk giden, hızlı * adv çabuk vite,
/vites / nf hız, sürat; çabukluk; oto. vites à toute vitesse hızla,
tam gaz faire de la vitesse hızlı sürmek, hız yapmak changer
de vitesse vites değiştirmek vitesse de pointe en yüksek hız
vitesse n.f. vitesse du son ses hızı vitesse,
viticulteur #AD? /vitikültör / nm bağcı, şarapçı viticulteur,
viticulture n.f. /vitikültür / nf bağcılık viticulture,
/vitr(õ) / nf pencere camı casser les vitres mec. rezalet
vitre n.f. çıkarmak vitré,
/vitr(õ) / nf pencere camı casser les vitres mec. rezalet
vitre n.f. çıkarmak vitré,
vitrine n.f. /vitrin / nf vitrin en vitrine vitrinde, teşhirde vitrine,
vitrine n.f. /vitrin / nf vitrin en vitrine vitrinde, teşhirde vitrine,

311
, e/vivañ, añt / adj yaşayan, canlı bon vivant ehli keyif du
vivant de qn birinin sağlığında en son vivant yaşarken,
vivant e sağken vivant,
/vivr(õ) / v yaşamak; oturmak, ikamet etmek; geçinmek
apprendre à vivre à qn birini yola getirmek être facile à vivre
herkesle iyi geçinmek faire vivre geçindirmek, bakmak savoir
vivre yol yordam bilmek vivre de ile beslenmek; ile geçinmek
vivre v. vivre sur geçinmesi -den olmak /vivr / nm azık,
/vivr(õ) / v yaşamak; oturmak, ikamet etmek; geçinmek
apprendre à vivre à qn birini yola getirmek être facile à vivre
herkesle iyi geçinmek faire vivre geçindirmek, bakmak savoir
vivre yol yordam bilmek vivre de ile beslenmek; ile geçinmek
vivre v. vivre sur geçinmesi -den olmak /vivr / nm azık,
/vivr(õ) / v yaşamak; oturmak, ikamet etmek; geçinmek
apprendre à vivre à qn birini yola getirmek être facile à vivre
herkesle iyi geçinmek faire vivre geçindirmek, bakmak savoir
vivre yol yordam bilmek vivre de ile beslenmek; ile geçinmek
vivre v. vivre sur geçinmesi -den olmak /vivr / nm azık,
/vua / nf yol être en bonne voie iyi gitmek, yolunda gitmek la
voie lactée Samanyolu montrer la voie yolu göstermek ouvrir
la voie yolu açmak par la voie aérinne hava yoluyla par la
voie de yoluyla par la voie maritime deniz yoluyla par voie de
voie n.f. yoluyla par voie ferrée demiryoluyla voie deau (g
voilage n.m. /vualaj / nm tül, tül perde voilage,
/vual / nm örtü; yüz örtüsü, peçe; tül; mec. perde * nf yelken;
yelkenli les voiles de la nuit gecenin karanlığı faire voile
voile n.f. (gemi) yol almak mettre à la voile (gemi) kalkmak voile,
/vuar / v görmek; bakmak faire voir göstermek laisser voir
açığa vurmak ne pas se voir araları açık olmak pour voir
denemek için se voir görülmek; görüşmek voir à ce que göz
kulak olmak voir de loin ilerisini görmek voir le jour doğmak;
voir v. var olmak; yayımlanmak
/vuar / v görmek; bakmak faire voir göstermek laisser voir
açığa vurmak ne pas se voir araları açık olmak pour voir
denemek için se voir görülmek; görüşmek voir à ce que göz
kulak olmak voir de loin ilerisini görmek voir le jour doğmak;
voir se var olmak; yayımlanmak
/vuar / v görmek; bakmak faire voir göstermek laisser voir
açığa vurmak ne pas se voir araları açık olmak pour voir
denemek için se voir görülmek; görüşmek voir à ce que göz
kulak olmak voir de loin ilerisini görmek voir le jour doğmak;
voir V. var olmak; yayımlanmak
voisin e , e/vuazeñ, in / adj komşu; yakın * nmf komşu voisin,
/vuatür / nf araba, otomobil; yolcu vagonu en voiture! herkes
binsin! voiture à bras el arabası voiture denfant çocuk arabası
voiture de sport spor araba voiture dinfirme sakat arabası
voiture n.f. voiture,
/vuatür / nf araba, otomobil; yolcu vagonu en voiture! herkes
binsin! voiture à bras el arabası voiture denfant çocuk arabası
voiture de sport spor araba voiture dinfirme sakat arabası
voiture n.f. voiture,

312
/vua / nf ses; duygu, his; düşünce, fikir; içtepi; oy, rey; dilb.
çatı à haute voix yüksek sesle à voix basse alçak sesle de
voix n.f. vive voix ağızdan, sesle la voix du peuple halk oyu voix,
/vua / nf ses; duygu, his; düşünce, fikir; içtepi; oy, rey; dilb.
çatı à haute voix yüksek sesle à voix basse alçak sesle de
voix n.f. vive voix ağızdan, sesle la voix du peuple halk oyu voix,
/vol / nm uçuş, uçma; kuşun uçabileceği uzaklık; kuş sürüsü;
çalma, hırsızlık; çalıntı au vol havada à vol doiseau dümdüz,
dosdoğru vol à main armée silahlı soygun vol de nuit gece
vol n.m. uçuşu vol,
/vol / nm uçuş, uçma; kuşun uçabileceği uzaklık; kuş sürüsü;
çalma, hırsızlık; çalıntı au vol havada à vol doiseau dümdüz,
dosdoğru vol à main armée silahlı soygun vol de nuit gece
vol n.m. uçuşu vol,
/vol / nm uçuş, uçma; kuşun uçabileceği uzaklık; kuş sürüsü;
çalma, hırsızlık; çalıntı au vol havada à vol doiseau dümdüz,
dosdoğru vol à main armée silahlı soygun vol de nuit gece
vol n,m. uçuşu vol,
volaille n.f. /volay / nf kümes hayvanı volaille,
/volañ / nm direksiyon; volan; farbala, fırfır; yel değirmeni
kanadı , e/volañ, añt / uçan, uçucu fusée volante havai fişek
le personnel volant uçuş personeli les volants uçuş personeli
volant n.m. volant,
/volañ / nm direksiyon; volan; farbala, fırfır; yel değirmeni
kanadı , e/volañ, añt / uçan, uçucu fusée volante havai fişek
le personnel volant uçuş personeli les volants uçuş personeli
volant n.m. volant,
/volkañ / nm yanardağ, volkan; mec. ateş gibi adam; barut
volcan n.m. fıçısı volcan,
/volkañ / nm yanardağ, volkan; mec. ateş gibi adam; barut
volcan n.m. fıçısı volcan,
/volkanik / adj yanardağla ilgili, volkanik; mec. ateş gibi, ateşli
volcanique adj. volcanique,
/vole / v uçmak; mec. kuş gibi uçmak; çabuk geçmek;
voler v. kovalamak; çalmak voler,
/vole / v uçmak; mec. kuş gibi uçmak; çabuk geçmek;
voler v. kovalamak; çalmak voler,
/vole / nm pencere iç kanadı, panjur; kanat; kapak trier sur le
volet n.m. volet dikkatle seçmek volet,
voleur n.m. , euse/volör, öz / nmf hırsız voleur,
voleur n. , euse/volör, öz / nmf hırsız voleur,
voleur #AD? , euse/volör, öz / nmf hırsız voleur,
volley[-ball] n.m. /bezbol / nm beysbol base-ball,
/voloñter / adj istemli, iradeli; direngen, inatçı * nmf gönüllü
volontaire adj. volontaire,
/voloñte / nf irade; arzu, istek; niyet à volonté istenildiği
zaman; istenildiği kadar bonne volonté iyi niyet mauvaise
volonté n.f. volonté kötü niyet volonté,
volontiers adv. /voloñtye / adv seve seve, memnunlukla; kolayca volontiers,
volontiers adv. /voloñtye / adv seve seve, memnunlukla; kolayca volontiers,
volume n.m. /volüm / nm oylum, hacim; (kitap) cilt; (seste) kuvvet volume,

313
volume n.m. /volüm / nm oylum, hacim; (kitap) cilt; (seste) kuvvet volume,
, euse/volüminö, öz / adj oylumlu, hacimli; çok yer tutan
volumineux adj volumineux,
/vomir / v kusmak; tükürmek, çıkarmak; mec. dışarıya
vomir v. saçmak; bağırmak, haykırmak vomir,
voter v. /vote / v oyunu kullanmak; oy vermek voter,
voter v. /vote / v oyunu kullanmak; oy vermek voter,
voter v. /vote / v oyunu kullanmak; oy vermek voter,
vôtre adj. poss /votr(õ) / adj sizin vôtre,
/vuluar / v istemek; dilemek * nm istek, arzu en vouloir à kin
beslemek; göz dikmek sans le vouloir istemeden, elinde
olmadan vouloir dire demek istemek, anlamına gelmek
vouloir v. vouloir,
/vuluar / v istemek; dilemek * nm istek, arzu en vouloir à kin
beslemek; göz dikmek sans le vouloir istemeden, elinde
olmadan vouloir dire demek istemek, anlamına gelmek
vouloir v. vouloir,
/vuluar / v istemek; dilemek * nm istek, arzu en vouloir à kin
beslemek; göz dikmek sans le vouloir istemeden, elinde
olmadan vouloir dire demek istemek, anlamına gelmek
vouloir v. vouloir,
vouloir dire loc. verb. demek istemek, anlamına gelmek vouloir dire,
vous pron. /vu / pron siz; sizi, size; kendiniz vous-mêmes kendiniz vous,
/vut / nf tonoz la voûte céleste gök voûte du palais anat.
damak voûte en berceau beşik tonoz voûte en ogive sivri
voûté adj. tonoz voûté,
vouvoiement n.m. siz diye hitap etme,
vouvoyer se /vuvuaye / v siz diye hitap etmek vouvoyer,
/vuayaj / nm gezi, yolculuk, seyahat; sefer, gidiş geliş être en
voyage seyahatte olmak faire de noces balayı faire le grand
voyage ölmek, ebedi yolculuğa çıkmak partir en voyage
seyahate çıkmak voyage daffaires iş seyahati voyage
voyage n.m. dagrément turistik seyahat voyage organisé paket tur
/vuayaj / nm gezi, yolculuk, seyahat; sefer, gidiş geliş être en
voyage seyahatte olmak faire de noces balayı faire le grand
voyage ölmek, ebedi yolculuğa çıkmak partir en voyage
seyahate çıkmak voyage daffaires iş seyahati voyage
voyage n.m. dagrément turistik seyahat voyage organisé paket tur
voyager v. /vuayaje / v geziye çıkmak, seyahat etmek voyager,
, euse/vuayajör, öz / nmf yolcu; gezici * adj gezgin, göçebe
voyageur n. commis voyageur gezici satış memuru voyageur,
, euse/vuayajör, öz / nmf yolcu; gezici * adj gezgin, göçebe
voyageur #AD? commis voyageur gezici satış memuru voyageur,
voyou n.m. /vuayu / nm serseri, hayta, ipsiz; sokak çocuğu voyou,
, e/vre / adj doğru, gerçek à vrai dire doğrusunu söylemek
gerekirse dire vrai doğru söylemek parler vrai doğru
vrai adj. konuşmak pour de vrai gerçekten, ciddi olarak vrai,

314
, e/vre / adj doğru, gerçek à vrai dire doğrusunu söylemek
gerekirse dire vrai doğru söylemek parler vrai doğru
vrai adj. konuşmak pour de vrai gerçekten, ciddi olarak vrai,
, e/vre / adj doğru, gerçek à vrai dire doğrusunu söylemek
gerekirse dire vrai doğru söylemek parler vrai doğru
vrai e konuşmak pour de vrai gerçekten, ciddi olarak vrai,
vraiment adv. /vremañ / adv gerçekten vraiment,
vraiment adv. /vremañ / adv gerçekten vraiment,
VRP n. ,
/vü / nf görme, görüm; bakma, bakış; görünüş; görüş; gözden
geçirme; bakacak yer; manzara vues nfpl tasarılar, görüşler à
(la) première vue ilk bakışta, görür görmez à perte de vue göz
erimi dışında, uçsuz bucaksız à point de vue de bakımından à
vue n.f. vue doil göz kar
/vü / nf görme, görüm; bakma, bakış; görünüş; görüş; gözden
geçirme; bakacak yer; manzara vues nfpl tasarılar, görüşler à
(la) première vue ilk bakışta, görür görmez à perte de vue göz
erimi dışında, uçsuz bucaksız à point de vue de bakımından à
vue n.f. vue doil göz kar
/vülger / adj halkla ilgili; herkesin kullandığı, bayağı, adi * nm
vulgaire adj. aşağı halk, avam langue vulgaire halk dili vulgaire,
vœu n.m. ,
vœu n.m. ,
wagon n.m. /vagoñ / nm vagon; vagon dolusu wagon,
wagon n.m. /vagoñ / nm vagon; vagon dolusu wagon,
wagon-bar n.m. /vagoñ / nm vagon; vagon dolusu wagon,
watt n.m. /uat / nm fiz. vat watt,
Web n.m. ,
week-end n.m. /uikend / nm hafta sonu tatili week-end,
week-end n.m. /uikend / nm hafta sonu tatili week-end,
western n.m. /uestern / nm kovboy filmi western,
whisky n.m. /uiski / nm viski whisky,
whisky n.m. /uiski / nm viski whisky,
Wifi n.f. ,
yaourt n.m /yaurt / nm yoğurt yaourt,
yaourt n.m. /yaurt / nm yoğurt yaourt,
yaourt n.m. /yaurt / nm yoğurt yaourt,
yeux œil /yö / nm bkz. ìil,
yoga n.m. /yoga / nm yoga yoga,
zapper v. kanal değiştirmek, zaping yapmak, zaplamak,
zapper* v. kanal değiştirmek, zaping yapmak, zaplamak,
/zero / num sıfır au-dessous de zéro sıfırın altında partir de
zéro adj. num. zéro sıfırdan başlamak trois (buts) à zero (maç) üç sıfır zéro,

315
/zero / num sıfır au-dessous de zéro sıfırın altında partir de
zéro adj. num. zéro sıfırdan başlamak trois (buts) à zero (maç) üç sıfır zéro,
zinzin adj. üşütük, kaçık, deli,
^cession n.f. /sesyoñ / nf (başkasına) bırakma, devretme; çevirme cession,
œil yeux ,
œil, yeux n.m. ın gözünde, nazarında avoir un bandeau sur les yeux,
œil, yeux n.m. ın gözünde, nazarında avoir un bandeau sur les yeux,

316

You might also like