You are on page 1of 29

Türkiye İşgücü Piyasasının

Özellikleri
TÜRKİYE İŞGÜCÜ PİYASASININ ÖZELLİKLERİ

Türkiye’de işgücü piyasasının genel özelliklerine baktığımızda; yüksek


nüfus artışı, vasıf düzeyi düşük bir işgücü, sürekli genişleyen bir
enformel sektör, ekonomideki ağırlığı giderek azalan ve verimliliği
düşük tarım sektörü, başta gençlerde olmak üzere yüksek işsizlik
oranları ve işgücüne katılım oranı düşük kadın nüfus göze
çarpmaktadır (Bulutay, 1995: 61). Ayrıca, Türkiye’de sık sık yaşanan
ekonomik krizler, sektörel değişim ve özelleştirme gibi gelişmeler
işgücü piyasasında yaşanan sorunlara yenilerini eklemektedir.
Aşağıda Türkiye işgücü piyasasının genel özellikleri, nüfus, işgücü,
işgücüne katılım, istihdam ve işsizlik bağlamında ayrıntılı olarak
incelenecektir 

2
Türkiye’de işgücüne katılım oranlarını analiz etmek

NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM

Türkiye işgücü piyasasının en önemli özelliklerinden biri yüksek nüfus


artışıdır. Gerçekten Türkiye, günümüzde “demografik geçiş dönemi” olarak
ifade edilen ve hızı giderek düşmekle beraber nüfus artışının devam ettiği
süreci yaşamaktadır (İŞKUR, 2007: 19). Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi
sonuçlarına göre; 31 Aralık 2018 yılı itibarıyla Türkiye nüfusu 82 milyon 3
bin 882 kişi, ortanca yaş 32’dir.

3
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM

Yıllara Göre Nüfus Artışı


Yıl-Nüfus- Yıl/Artış
1970---35.6 2,52%
1980---44.7 2,07%
1990---56.5 2,17%
2000---67.8 1,83%
2007---70,6 1,20%

4
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM

Türkiye’nin çalışabilir yaştaki nüfus ve işgücü yıllar itibariyle hızlı bir artış
göstermektedir. Tablo 1’e göre, Türkiye’de 2017 yılında 15 ve daha yukarı
çalışma çağındaki nüfus 59 milyon 894 bin kişi, işgücü ise 31 milyon 643
bindir. 2018 yılında ise 15 ve daha yukarı çalışma çağındaki nüfus 60 milyon
654 bin, işgücü ise 32 milyon 274 bine yükselmiştir. Türkiye’de her yıl
çalışma çağındaki nüfus yaklaşık 1 milyon artmaktadır. Türkiye’nin hem
genç bir nüfusa sahip olması hem de çalışabilir yaştaki nüfusun her yıl artış
göstermesi, artan işgücüne daha fazla istihdam yaratma gereğini günden
güne arttırmaktadır.

5
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM
Tablo 1. Türkiye’de Nüfus, İşgücü ve İşgücüne Katılım Oranları
15 ve daha yukarı   İşgücüne İşgücüne dahil
 
yaştaki nüfus (bin) İşgücü (bin) katılma oranı (%) olmayanlar (bin)
1990 35 601 20 150 56,6 15 451
1995 41 175 22 286 54,1 18 890
2000 46 211 23 078 49,9 23 133
2005 48 359 22 455 46,4 25 905
2006 49 174 22 571 46,3 26 423
2007 49 994 23 114 46,2 26 879
2008 50 772 23 805 46,9 26 967
2009 51 686 24 748 47,9 26 938
2010 52 541 25 641 48,8 26 901
2011 53 593 26 725 49,9 26 867
2012 54 274 27 339 50,0 27 385
2013 55 608 28 271 50,8 27 337
2014 56 986 28 786 50,5 28 200
2015 57 854 29 678 51,3 28 176
2016 58 720 30 535 52,0 28 185
2017 59 894 31 643 52,8 28 251
2018 60 654 32 274 53,2 28 380
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM
Türkiye’de çalışma çağındaki nüfus yıllar itibariyle sürekli artarken, işgücüne
katılım oranları sürekli bir azalış eğilimi göstermektedir. Bu durum bize
çalışma çağındaki nüfusu emecek istihdam artışının sağlanamadığını
göstermektedir (Gül ve diğ., 2009: 133). Türkiye’de 1990 yılında %56,6 olan
işgücüne katılma oranı, 1995 yılında %54,1’e, 2000 yılında %49,9’a, 2005
yılında %46,3’e düşmüştür. 2018 yılı itibariyle ise işgücüne katılma oranı
%53,2’dir.
Yıllara Göre İşgücüne Katılım Oranları
60

56.6
54.1 52.8 53.2
50 51.3 52
49.9 49.9 50 50.8 50.5
47.9 48.8
46.4 46.3 46.2 46.9
40

30

20

10

0
1
1990 1995 2000 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013
2014 2015 2016 2017 2018
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM

1950’lerden başlayarak düşen işgücüne katılma oranın temelinde, tarım


istihdamının azalması ve köyden kente göç olgusu yatmaktadır. Özellikle köyden
kente göç ile birlikte tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadın, tarımdaki
istihdam azalmasına bağlı olarak işgücünün dışına çıkmakta ve evlerine
çekilmektedir. (Toksöz, 2007: 18). Bu durum, işgücü piyasasına girmelerinin kültürel
değerlere aykırı olmasından, eğitimsiz ve de deneyimsiz olmalarından
kaynaklanmanın yanında işgücü piyasasının elverişsiz koşullarından da ileri
gelmektedir (Tansel, 2002).

Ayrıca okullaşma oranlarındaki artış ve emeklilik yaşı konusunda yapılan


düzenlemelerin etkisi olduğu açıktır. Türkiye’de çeşitli dönemlerde emeklilik yaşı
yasalarla indirilmiş, bu durum aktif yaş grubunda olup da emekli olan kişilerin
sayısını arttırarak İKO’nun düşmesine neden olmuştur. Ancak geçtiğimiz yıllarda
emeklilik yaşının yükseltilmesinin ilerleyen dönemlerde İKO’larını arttırıcı bir etkisi
olacağı açıktır.
8
NÜFUS, İŞGÜCÜ VE İŞGÜCÜNE KATILIM

Türkiye’de kadınların işgücüne katılma oranları çok düşüktür. Türkiye’de işgücüne


katılma oranları 2018 yılı itibariyle, erkeklerde %72,7 ve kadınlarda ise %34,2
düzeyinde olduğu görülmektedir. Rakamlar, Türk işgücü piyasalarında kadınların
işgücüne katılma oranlarının, erkeklerin ancak yaklaşık üçte biri kadar olduğunu
ortaya koymaktadır. Bu düşüklük, kadınların erkeklere oranla eğitim düzeylerinin
düşüklüğü ve köyden kente göç sonucunda kentlerde kadınların yeterli iş imkanları
bulamayışı gibi unsurlar ile açıklanabilir.
Cinsiyete Göre İşgücüne Katılım Oranları
80

70 71.7 71.6 72 72.5 72.7


70.3 70.6 69.9 69.8 70.1 70.5 70.8 71 71.5 71.3
60

50

40

30 32.5 33.6 34.2


29.5 30.8 30.3 31.5
27.6 28.8
24.5 26
20 23.3 23.3 23.6 23.6

10

0
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018

Erkek Kadın
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

Türkiye işgücü piyasasına damgasını vuran en temel özelliklerinden biri düşük istihdam
oranıdır. Türkiye 2001 krizinden bu yana önemli bir büyüme sergilemiş ve bu büyüme
enflasyonun düşürülmesini, kamu harcamalarının iyileştirilmesini ve ihracat ile doğrudan
yabancı yatırımların arttırılmasını sağlayan bir dizi reformla desteklenmiştir. Ancak istihdam
yaratma süreci yavaş kalmış, yani istihdamsız büyüme gerçekleşmiştir. Dünya Bankası İşgücü
Raporu’na göre 1980–2004 yılları arasında çalışma yaşındaki nüfusun 23 milyon artmış ancak
bu dönem süresince sadece 6 milyon iş yaratılabilmiştir (World Bank, 2006). 2009 yılında
istihdam oranı, yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle son beş yılın en düşük değeri olmuştur.
2010 yılında ekonominin toparlanmasıyla birlikte istihdam oranında yükselme eğilimi
görülmüş ve bu durum 2011 yılında da devam etmiştir. Ancak Türkiye’de istihdam oranı AB
ülkelerindeki istihdam oranları ile kıyaslandığında çok düşük kalmaktadır. AB ülkelerinde 2010
yılı istihdam oranları, AB-27 ülkesinde %64,1, AB-25 ülkesinde %64,5 ve AB-15 ülkesinde
%65,4 olarak gerçekleşmiştir (EUROSTAT, 2012). 2013 yılı itibariyle Türkiye’deki istihdam oranı
%45,9’dur. 2018 yılı istihdam oranı ise %47,4 olarak gerçekleşmiştir. Bu istihdam oranları ile
AB ülkeleri Türkiye’deki istihdam oranının çok üzerindedir.
10
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ
Türkiye’de istihdam oranları kent ve kırsal alanlar da farklılık göstermektedir. Tablo 2 incelendiğinde
ülkemizde kentteki istihdam oranlarının kırdaki istihdam oranlarından daha düşük olduğu görülmektedir.
Bu durum Türkiye’de tarım istihdamının yıllar itibariyle azalma göstermesine rağmen hala daha ağırlığını
koruduğunu ortaya koymaktadır.
Tablo 2. Türkiye’de Kırsal ve Kentsel Alanlara Göre İstihdam Oranları
  İstihdam edilenler (bin kişi) İstihdam oranı (%)
  Türkiye Kent Kır Türkiye Kent Kır
2004 19.632 12.501 7.131 41,3 37.1 51.4
2005 20.067 13.126 6.940 41,5 38.4 48.8
2006 20.423 13.518 6.905 41,5 38.9 48.0
2007 20.738 13.764 6.973 41,5 39.0 47.4
2008 21.194 14.010 7.184 41,7 39.2 47.7
  2009 21.277 13.839 7.438 41,2 38.2 48.0
2010 22.594 14.679 7.915 43,0 40.1 49,6
2011 24.110 15.508 8.603 45,0 41,9 51,8
2012 24.821 16.167 8.653 45,4 42,9 50,7
2013 25.524 16.736 8.788 45,9 43,9 50,3
2014 25.933     45,5
. 2015 26.621 46,0
2016 27.205 46,3
2017 28.189 47,1
2018 28.738 47,4
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

Kadınların düşük istihdam oranları Türkiye’nin istihdam alanındaki en önemli sorunlarından


birisidir. AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’deki kadın istihdam oranları son derece
düşüktür. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen Lizbon Stratejisi’nde belirlendiği
üzere AB üye ülkeleri 2010 yılına kadar kadınların istihdam oranını % 60’lara çıkarmayı
hedeflerken, Türkiye’de bu oran 2014 yılı için % 26,7, 2015 yılın için %27,5, 2016 yılı için %28,
2017 yılı için %28,9 ve 2018 yılı için ise % 29,4 seviyesindedir ki bu aynı zamanda neredeyse
her üç kadından sadece birinin istihdam edildiği anlamına gelmektedir (http://www.ilo.org).
Tarım istihdamının azalmasıyla birlikte tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadının tarım
dışı sektörlerde istihdamı çok zor olmaktadır. Kadının eğitim düzeyinin düşük olması ve
kültürel faktörler de kadınların istihdam edilebilirliğini engellemektedir. Ancak küresel
ekonomik krizin görüldüğü 2008, 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarında kadın
istihdamında artış görülmektedir. Bu durum kriz dönemlerinde ek çalışan etkisi ile işgücü
piyasasına giren kadınların bir kısmının istihdam edilmesi ile açıklanabilir.

12
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

70
Cinsiyete Göre İstihdam Oranları
65.1 65 65.2 64.8 65 65.1 65.6 65.7
60 62.7 63.2 62.9 62.7 62.6 62.7
60.7

50

40

30
28 28.9 29.4
26.3 27.1 26.7 27.5
25.6
24
20
20.8 21 21 21.6 22.3
20.7

10

0
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018

Erkek Kadın
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

-Türkiye’de Eksik İstihdam

İstihdam konusunda görülen önemli sorunlardan birisi eksik istihdamdır. Eksik istihdam,
işgücünün gereği gibi değerlendirilememesinden kaynaklanan önemli bir sorundur
(Gündoğan ve Biçerli, 2003: s.8). TÜİK 2008 Kasım ayı sonrasında eksik istihdam ile ilgili
hesaplama yöntemini değiştirmiş ve 2009 yılı Şubat ayından itibaren eksik istihdam verileri
“zamana bağlı eksik istihdam” ve “yetersiz istihdam” başlıkları altında iki ayrı grupta
ölçülmeye başlanmıştır. Bu yüzden 2008 sonrası yıllardaki eksik istihdam, zamana bağlı eksik
istihdam ve yetersiz istihdam rakamları toplanarak bulunmuştur.
Zamana bağlı eksik istihdam; referans döneminde ekonomik nedenlerle 40 saatten daha az
süre çalışıp mevcut işinde ya da ikinci bir işte daha fazla süre çalışmaya müsait olan kişilerdir.
Yetersiz istihdam ise; zamana bağlı eksik istihdam dışında kalanlardan, mevcut işinden elde
ettiği gelirin azlığı ya da kendi mesleğinde istihdam edilmediği gibi nedenlerle mevcut işini
değiştirmek istediği ya da ikinci bir iş aradığını bildiren kişilerdir. (TOBB, 2011: s.162).

14
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ
Ülkemizde kapsamlı insan gücü ve eğitim planlamalarının yapılmaması ve yüksek işsizlik oranları, eksik
istihdama neden olmaktadır. 2000–2008 yılları arasında eksik istihdamda genel olarak bir azalma
görülmektedir. 2000 yılında %6,9 olan eksik istihdam oranı, 2005 yılında % 3,1’e düşmüştür. 2008 yılının
ikinci yarısından itibaren yaşanan küresel krizinde etkisiyle işsizliğin hızla bir artış göstermesi, eksik
istihdamda da artışa neden olmuştur. Eksik istihdam 2009 yılında % 4,4’e ve 2010 yılında ise 4,5’e
yükselmiştir (Güney, 2010: s.241). Ancak 2011 ve 2012 yıllarında ekonomik krizin etkisinin azalması ve
ekonominin iyileşmesiyle birlikte işsizlik oranı düşmüş ve bu durum eksik istihdamda da azalmaya neden
olmuştur.
Tablo 3. Türkiye’de Eksik İstihdam (2000-2018) (Bin Kişi, 15+Yaş)
  2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018
İşgücü 23.114 23.805 24.748 25.641 26.725 27.339 28.271 28.786 29.678 30.535 31.643 32.274
İstihdam Edilenler 20.738 21.194 21.277 22.594 24.110 24.821 25.524 25.933 26.621 27.205 28.189 28.738
Zamana bağlı eksik
- - 673 754 617 494 567 608 477 462 400 400
istihdam
Yetersiz Eksik İstihdam - - 407 412 391 349 460 538 534 560 661 700
Toplam Eksik İstihdam 689 779 1.080 1.166 1.008 843 1.027 1.146 1.011 1.022 1.061 1.100
  İstihdam/İşgücü
Eksik 3,1 3,6 4,0 3,4 3,3 3,3 3,4
3,0 3,3 4,4 4,5 3,8
(%)
Eksik İstihdam/İstihdam 3,4 4,0 4,4 3,8 3,8 3,8 3,8
3,3 3,7 5,1 5,2 4,2
(%)
.
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

-İstihdam Edilenlerin İktisadi Faaliyet Kollarına Göre Dağılımı


İstihdam edilenlerin iktisadi faaliyet kollarına göre dağılımına bakıldığında; Tablodan
görüleceği gibi Türkiye’de tarım sektöründeki istihdam 2004-2008 yılları arasında önemli
ölçüde küçülürken, 2008 yılından sonraki yıllarda tarım sektöründeki istihdamda artış
yaşanmıştır. Küçülmenin en önemli sebebi tarımsal nüfusun çözülmesi sonucu kırda yaşayan
kişilerin kente göç etmesidir (Biçerli ve Gündoğan, 2009: s.5). Tarım sektöründeki istihdamda
2008-2011 yıllarındaki artışın nedeni ise kriz altında tarım dışı sektörlerde istihdam
olanaklarının azalmasıyla birlikte tarımdan göçün durması ve tarımda yapay bir istihdam artışı
ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır (Gürsel ve Aktaş, 2010). 2011 yılından sonraki yıllarda
ise tarım sektöründeki istihdamda küçülme görülmüş ve 2018 yılı itibariyle %18,4 olarak
gerçekleşmiştir.
 
Sanayi sektöründeki istihdam oranı ise 2004-2018 yılları arasında büyüme göstermemiştir.
Sanayi sektöründe 2009 yılındaki nispi küçülmenin temel sebebi dünyada yaşanan küresel
krizdir. İnşaat sektörünün istihdamdaki payı 2004-2018 yılları arasında az da olsa artırmıştır.
Tabloda da görüleceği üzere hizmetler sektörü tüm istihdamın 2004-2018 yılları arasında
ortalama yarısını içermektedir. Toplam istihdamın yüzdelik dağılımına baktığımızda; tarım
%18,4 inşaat %6,9 sanayi %19,7 ve hizmet sektörü ise %54,9’unu kapsamaktadır.
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

Normal ekonomik kalkınma ve büyüme modellerine göre, sanayi sektöründeki istihdam oranı
hizmetler sektöründeki istihdamdan daha fazla olması gerekirken, Türkiye’de tam tersine
hizmetler sektöründeki istihdam oranı sanayi sektörünün iki katıdır. Hizmetler sektörü sadece
ülkemizde değil dünya genelinde gelişen bir sektördür. ABD ve AB gibi gelişmiş ülkelerdeki
istihdamın % 70’i hizmetler sektöründe yer almaktadır. Bu durum göstermektedir ki gelişmiş
ülkelerde hizmetler sektörünün ağırlığı çok fazladır.
 
Türkiye’de hizmetler sektörü istihdamının yapısı da gelişmiş ülkelerdekinden farklıdır. Gelişmiş
ülkelerde hizmetler sektörü genelde çalışanların düzenli gelir elde edebildikleri ve sosyal
hakların var olduğu işleri barındırmaktadır. Nitekim bu ülkelerde 1960’lardan bu yana
işletmecilik, sigortacılık, emlak ve finansal hizmetleri kapsayan “üretici hizmetler sektörü”
istihdamda payı en fazla artan sektör olmuştur (Gündoğan, 2002: s.8). Bu sektördeki işlerin
belirgin özelliği genelde eğitimli işgücü istihdam eden “beyaz yakalı” işler olması ve
çalışanlarına nispeten yüksek ücret sağlamasıdır. Türkiye’de ise durum bundan oldukça
farklıdır. Türkiye’de köyden kente doğru yaşanan yoğun göç -hemen tamamı vasıfsız olan ve
bu özelliği sebebiyle sanayi sektöründe çalışma imkanı bulamayan- işgücünün kentsel
alanlarda pazarcılık, seyyar satıcılık, boyacılık, inşaat işçiliği vb. marjinal hizmet sektörü
işlerinde yığılmaları sonucunu doğurmuştur. 17

 
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ
Tablo 5. İstihdam edilenlerin iktisadi faaliyet kollarına göre dağılımı (2005-
2018)
Yıllar Toplam Tarım Sanayi İnşaat Hizmetler Tarım Sanayi İnşaat Hizmetler

2005 19 633 5 014 4 241 1 097 9 281 25,5 21,6 5,6 47,3
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ
-İstihdam Edilenlerin İşteki Durumlarına Göre Dağılımı

İşteki durumuna göre istihdama bakıldığında; kendi hesabına çalışanlar ve ücretsiz aile işçisi
statüsünde çalışanların toplam istihdam içinde önemli bir paya sahip olduğu görülmektedir. 2018
yılında çalışanların %68’i ücret ve yevmiyeli, %17,1’i kendi hesabına, %10,5’i ücretsiz aile işçisi ve
%4,5’i ise işveren konumundadır. Görüldüğü üzere İstihdam edilenlere işteki durumları açısından
bakıldığında, gelişmiş ülkelerde neredeyse %90’lara varan ücretlilerin toplam istihdamdaki
payının, ülkemizde nispi olarak düşük bir düzeyde olduğu görülür. Buna karşılık, kendi hesabına
ve işveren statüsünde çalışanların ve ücretsiz aile işçilerinin oranının gelişmiş ülkelerle
kıyaslandığında bir hayli yüksek olduğu söylenebilir.

Tablo 7. İstihdam Edilenlerin İşteki Durumlarına Göre


Dağılımı
  2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018
Ücretli veya 60,4 61,0 60,0 60,9 61,7 62,9 64,1 66,0 67,0 67,6 67,3 68,0
yevmiyeli
İşveren 5,7 5,9 5,7 5,3 5,2 5,0 4,6 4,5 4,4 4,5 4,5 4,5
Kendi hesabına 21,1 20,4 20,8 20,1 19,4 18,9 18,7 17,3 16,8 16,7 17,1 17,1
Ücretsiz aile işçisi 12,7 12,7 13,5 13,6 13,7 13,2 12,6 12,2 11,8 11,2 11,1 10,5
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

-İstihdam Edilenlerin Bir Sosyal Güvenlik Kurumuna Kayıtlılık Durumuna Göre


Dağılımı

Kayıt dışı istihdamın büyüklüğü, işgücü piyasasına damgasını vuran diğer temel özelliklerden
biridir. Yıllar itibariyle bir azalma görülmekle birlikte ülkemizde kayıt dışı istihdam oranları çok
yüksektir. 2018 yıllık verilerine göre toplam istihdam edilenlerin %33,4’ü herhangi bir sosyal
güvenlik kurumuna kayıtlı değildir. Bu durum ülkemizde istihdamın üçte birinin kayıt dışı
çalıştığını göstermektedir. Ülkemizde niteliksiz işgücünün hakim olduğu tarım sektöründeki
çözülme ile birlikte kırsal alandan kentsel alana göç eden bu işgücü sanayi sektörünce
istihdam edilememekte ve ekonomideki kayıt dışılığı arttırmaktadır.

.
İSTİHDAMIN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

Tablo 9. İstihdam Edilenlerin Bir Sosyal Güvenlilik Kurumuna Kayıtlılık Durumuna


Göre Dağılımı
  Kayıtlı Değil Kayıtlı
2004 50,1 49,9
2005 48,2 51,8
2006 46,9 53,1
2007 45,4 54,6
2008 43,5 56,5
2009 43,8 56,2
  2010 43,2 56,8
2011 42,0 58,0
2012 39,0 61,0
.
2013 36,7 63,3
2014 35,0 65,0
2015 33,6 66,4
2016 33,5 66,5
2017 33,96 66,04
2018 33,4 66,6
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ
Türkiye’de işgücü piyasasının en önemli sorunu yüksek işsizlik oranlarıdır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
şsizlik sorunu ciddiyetini korumaktadır.  
2004-2016 yılları arasındaki işsizlik oranlarına bakıldığında; işsizlik oranının 2008 yılından sonra ciddi bir artış
gösterdiği görülmektedir. 2009 yılında Türkiye’de işsizlik oranı 3 puanlık artış ile % 14 seviyesinde, tarım dışı
şsizlik oranı ise % 17,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. İşsizlik oranındaki bu artışta yaşanan küresel ekonomik krizin
etkisinin olduğu açıktır. 2008 yılındaki ekonomik kriz, zaten düşük düzeyde olan istihdam oranlarını daha da
aşağılara çekmiştir. Ancak 2009 yılından sonra krizin etkilerinin azalması ve ekonomide gerçekleşen yüksek
büyüme ile birlikte işsizlik oranı düşmüştür. 2010 yılı işsizlik oranı bir önceki yıla göre 2,1 puanlık bir azalışla
%11,9 seviyesinde, 2011 yılı işsizlik oranı ise bir önceki yıla göre 2,1 puanlık bir azalışla %9,8 seviyesinde
gerçekleşmiştir. 2012 yılında ise işsizlik oranımız daha da düşerek %9,2 olmuştur. Ancak 2013 ve 2014 yıllarında
küçük bir artış olmuş ve işsizlik oranı 2013 yılında %9,7, 2014 yılında %9,9, 2015 yılında %10,3, 2016 ve 2017
yıllarında ise %10,9, 2018 yılında ise %11 olarak gerçekleşmiştir.
Tablo 10. Türkiye’de İşsizlik Oranları

  2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018
İşsiz (bin) 2.376 2.611 3.471 3.046 2.615 2.518 2.747 2.853 3.057 3.330 3.454 3.537
İşsizlik Oranı (%) 10,3 11.0 14.0 11,9 9,8 9,2 9,7 9,9 10,3 10,9 10,9 11,0
Tarım dışı işsizlik
oranı (%) 12,6 13.6 17.4 14,8 12,4 11,5 12,0 12,0 12,4 13,0 13,0 12,9
Genç nüfusta işsizlik
oranı(*)(%) 20.0 20.5 25.3 21,7 18,4 17,5 18,7 17,9 18,5 19,6 20,8 20,3

*15-24 yaş grubundaki nüfus


İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

Yıllara Göre İşsizlik Oranları


16

14
14

11.9
12
11 10.9 10.9 11
10.3 10.3
9.8 9.7 9.9
10
9.2

0
1

2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

Türkiye’de işsizlik en çok gençleri etkilemekte ve genç işsizlerin yetişkin işsizlere oranının en
az iki kat şeklinde olduğu ortaya çıkmaktadır. Bugün her 4 dört gençten 1’inin atıl durumda
olduğu tespit edilmiştir (Pirler, 2007: 149). Bu durum, büyük ölçüde, meslek eğitimi ile bu
alandaki nitelik sorunlarından kaynaklanmaktadır. İstihdam ve eğitim arasındaki ilişkiye
yönelik sorunların orta vadede devam etmesi halinde, sektörlerin ihtiyaç duyduğu nitelikli ara
eleman sayısının yetersiz kalması riski bulunmaktadır (Türkonfed, 2007).

Köyden kente göç eden nüfusun genç, dinamik yaş grubu içinde yer alması, eğitim seviyesi
düşük, kentsel sektörün talep ettiği bilgi ve beceriden yoksunluk genç işsizlik oranlarını
arttırmaktadır. Özellikle küreselleşme ile birlikte günümüz ekonomisindeki işletmeler bilgi ve
teknoloji kullanımına yönelirken, fiziksel ve geleneksel işlerin de azalmasına sebep olmaktadır.
Bu eğilim sürecinde eğitim ve mesleki bilgi ve beceriden yoksun genç nüfusun istihdamı da
zorlaşmaktadır (Tatlıdil ve Xanthacou, 2005).

24
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ
Ülkemizin demografik, ekonomik ve istihdam yapısı işsizliğin farklı türlerinin aynı anda var
olmasına neden olmaktadır.
 -Türkiye’nin bir tarım ülkesi olma niteliğini hâlâ sürdürmesi, tarımsal istihdamın toplam
istihdam içindeki payının büyüklüğü, tarımda çalışanların önemli bir kısmının küçük bir toprak
parçası üzerinde, son derece düşük bir gelirle çalışması ve ülkemizde tarımsal üretimin hâlâ
mevsim koşullarına bağlı olarak yapılması nedeniyle, özellikle kış aylarında mevsimlik işsizlik
etkili olmaktadır.
 -Emek piyasasının işleyişindeki aksaklıklar ve organizasyon bozuklukları ve eksik
kurumsallaşma, geçici işsizliğin artmasına yol açarken; konjonktürel dalgalanmalar da
ekonomik istikrarın sık sık bozulduğu ülkemizde, konjonktürel işsizliğe neden olmaktadır.
 -Genç ve dinamik bir nüfus yapısına sahip olan ülkemizde işsizliğin en belirgin özelliği ise,
yapısal bir nitelik taşımasıdır. Türkiye’de işsizlik bir yönüyle faktör dengesizliğinden
kaynaklanmaktadır. Bunda sermaye ve donanım yetersizliği, ekonomik yapının özellikleri,
Türkiye’nin bir tarım ülkesi olma niteliğini koruması ve istihdam politikalarının yetersizliği gibi
faktörler etkili olmaktadır.
 -Gizli işsizlik ise ülkemizin tüm sektör ve kesimlerinde görülen ve yoğun bir biçimde yaşanan
bir işsizlik türüdür. Kırsal kesimdeki nüfus artışının yarattığı baskı, sınırlı tarım alanlarında
gereğinden fazla işgücünün istihdam edilmesine neden olurken, kırsal kesimden işsizlik ve
yoksulluk nedeniyle kente göç edenler de marjinal 25 sektörde aynı tür işsizliğin yaşanmasına
neden olmaktadırlar.
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

Türk işgücü piyasalarında kadın ve erkek işsizlik oranları karşılaştırıldığında işsizliğin daha çok
kadınları vurduğu görüldüğü görülmektedir. 2018 yılında kadın işsizlik oranının %13,9, erkek
işsizlik oranı ise %9,5’tir. İşsizlik rakamları ve 2008 yılından 2009 yılına kadın işsizlik
oranlarındaki artış, işsizliğin kadınlar arasında daha yüksek düzeylerde yaşandığını ve özellikle
kriz dönemlerinde bu durumun daha belirgin bir nitelik kazandığını göstermektedir (Karagöl
ve Akgeyik, 2010: 14). Kentlerde kadınların işsizlik oranları erkeklere göre çok yüksektir. Bu
durum kentlerdeki işsizliğin daha çok kadın işgücünü etkilediği görülmektedir.
 
Erkek işsizlik oranlarının kadın işsizlik oranlarının üzerinde olduğu yer sadece kırsal alanlardır.
Bu durum, kırda kadınların çok büyük bir bölümünün ücretsiz aile işçisi olarak faaliyet
göstermelerinin ve Hane Halkı İşgücü Anketlerinde “işsiz” değil “istihdam edilen nüfus”
kapsamında değerlendirilmelerinin bir sonucudur (TÜSİAD ve KAGİDER, 2008: 149

26
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

16
Cinsiyete Göre İşsizlik Oranları
14 14.3
13.9 14.1 13.9
13.7
13
12 12.6
11.6 11.9 11.9
11.2 11.1 11.4 11.3
10
10.811 10.5 11 10.7 10.8
9.9 10
9.6 9.4 9.5
9.2 9 9.2
8 8.5 8.7

0
2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018

Erkek Kadın
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ
-Eğitim Durumuna Göre İşsizlik Oranları

İşsizlik oranları farklı eğitim düzeylerinde değişiklik göstermektedir. Türkiye’de 2018 yılı
itibariyle işsizlik oranının en yüksek olduğu eğitim düzeyi genel lise mezunlarıdır. Bunu
yükseköğretim ve meslek veya teknik lise mezunları takip etmektedir. İşsizlik oranının en
düşük olduğu eğitim düzeyi ise okur-yazar olmayanlardır.

Eğitim Durumuna Göre İşsizlik Oranları (%)


  2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018
Okur-Yazar 4,6 3,9 4,9 6,3 5,3 5,7 5,8 5,8
5,2 6,3 8,0 6,0
Olmayanlar
Lise Altı Eğitimliler 9,8 10,7 13,9 11,6 9,3 8,7 9,3 9,4 10,0 10,2 9,8 10,1
Lise 13,9 14,1 18,0 15,9 12,6 11,8 12,0 11,9 12,4 13,4 13,3 13,1
Mesleki veya Teknik 11,0 10,1 10,5 10,6 10,2 11,6 11,9 11,4
12,0 11,7 15,6 13,2
Lise
Yükseköğretim 9,7 10,3 12,1 11,0 10,4 10,1 10,3 10,6 11,0 12,0 12,7 12,4

28
İŞSİZLİĞİN DURUMU VE ÖZELLİKLERİ

Ülkemizde genel lise mezunları üniversiteyi kazanabilme umutları ile yıllarca kapıda beklemekte, umutları
tükenince de emek piyasasına neredeyse vasıfsız bir şekilde girmektedir. Ayrıca ülkemizde genel lise
eğitimi alanların işsizlik oranlarının yüksek olması genel lise eğitiminin kişilere piyasadaki işlerin
gerektirdiği vasıfları veremediğini de göstermektedir. Diğer taraftan ülkemizde mesleki veya teknik liselere
yeterince önem verilmemekte, işgücü piyasasına ara eleman yetiştirme amacı olan bu okullar işlevlerini
yerine getirememekte ve toplum tarafından çok fazla tercih edilmemektedir. Bu anlatılanlar ülkemizde
lise ve mesleki veya teknik lisesi eğitimi alanların işsizlik oranlarının yüksek olmasını bir parça
açıklamaktadır (Mahiroğulları ve Korkmaz, 2007: s.60). Yani lise ve meslek lisesi eğitimi gençlere piyasada
iş bulmalarını sağlayacak bir eğitim vermemektedir. Görüldüğü üzere ülkemizde lise altı eğitimliler
konusunda da ciddi sorunlar mevcuttur. Türkiye’de ilköğretimin sekiz yıla çıkması genel olarak önemli bir
adım olarak kabul edilse de, ortaöğretimin gerekli yapılandırmayı gerçekleştirememiş olması büyük
sorunlar yaratmıştır (Mahiroğulları ve Korkmaz, 2007: s.60).
Diğer taraftan işsizliğinin sadece lise mezunları ve lise altı eğitim görmüş olanlar için değil yükseköğretim
mezunları için de önemli bir sorun olduğu görülmektedir. Bu soruna hem arz hem de talep yönünden
bakılabilir. Bir taraftan verilen eğitim işgücü piyasasında talep edilen nitelikleri karşılamazken, diğer bir
taraftan ekonomi eğitimli işsizlere uygun işler yaratamamaktadır (World Bank, 2006). Eğitimli işsizler,
ülkenin toplam vasıf düzeyinin verimli kullanılamaması ve toplumsal kaynakların israfı bakımından önem
taşımaktadır.
29

You might also like