Professional Documents
Culture Documents
AT CHAPEL HILL
00034703330
/. basm
Kitap yayn no: 9
Nefes Yaynlar;
Badat Cad. Güzel Sk. Bilkan Apt.
A Blok no: 11/2 Selâmiçesme, stanbul
Tel: (216) 359 1020 Faks: (216) 359 4092
BAKARA
Âyeti- 10
Cemâlnur Sargut
UNIVERSITYLIBRARY
UNIVERSITY OF NORTU CARüLINA
ATCHAPELHILL
Nefes Yaynlar
ÇNDEKLER
ÖNSÖZ 13
BAKARA SÛRES 17
l.ÂYET 21
Lâm: 25
Mîm: 26
"Elif, Lam, Mîm" birlikte 29
2. ÂYET 37
Zâlikel-kitâbü lâ raybefîh hüden llmüttekine
(Hüden) 51
Hidâyet 51
Korunup saknanlar (müttakîler / takva ehli) için.
3. Ayet 73
Elleziyne yuminune bi'l-aybi ve
"Namaz klarlar" 92
Abdest 92
Namaz/Salât 106
Birinci soru:
CMÂL-TAFSÎL 143
FARK-CEM'. 146
NEFS-RUH 153
MEKKE-MEDÎNE. 154
HÎTAP-TME-GÖRME 158
MÎRÂC 159
ikinci Soru:
be
indikten sonra vakte inhisar etmesinin hikmeti nedir? 160
DEHR/ZAMAN 160
SEKR 164
SEYR 169
Üçüncü soru:
Beinci soru:
Gündüz ihfâ ile olmuken kraat fi's-salât
Cuma ve lydin sala ti içre olmamak nedir?
Altnc soru:
Yedinci soru:
Ziyâde tekbîrleri lydin nedir hem idicek
5. AYET 245
Ülâike alâ hüden min rabbihim ve ülâike hümü'l-müflihûne
te onlar, Rablerinden gelen bir hidâyet üzeredirler ve
6, AYET 269
Innelleziyne keferû sevâün aleyhim eenzertehüm
7 AYET 269
Hatemallâhü alâ kulûbihim ve alâ semihim ve alâ ebsârihim
âvetün ve lehüm azâbün aziymün.
Allah onlarn kalplerini ve kulaklarn mühürlemitir. Onlarn
gözlerine de bir çeit perde gerilmitir ve onlar için
8, 9. AYET 317
-ve mine'n-nâsi men yekûlü âmenna billahi ve
Münafk 323
"Gerçekte ise onlar öz benliklerinden bakasn aldatmyorlar.
Ne var ki, bunun farknda olmuyorlar." 327
Küffâr 330
11
Yalan 335
>
. .
ÖNSÖZ
her bakt yerde görmek her iittii seste duymak derecesine ula-
nca, yaadn anlar, idrâk sahibi olur. te bandaki üç harfle
dahî Kur'an'n mânâsn özetleyen yüce sûre BAKARA bizi tevhcTe.
Hürmetlerimle
Cemâlnur SARGUT
t
YAYINCI ÖNSÖZÜ
Kur'ân canl bir cisme benzetilecek olursa Fâtihâ ba, el-Bakara gövde-
bacaklar derecesindedir.
çeken bir bak açs ile hurafelerden uzak, aydn, uygulanabilir bir
slâmiyet anlay ile bilgilendirilmesidir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
3
Kur'ân- Kerîm' de ne mevcûd ise Bakara sûresinde mevcuttur.
1 Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur'ân Dili, c II, stanbul, 1992, s.143.
2 Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur'ân Dili, c. II, stanbul, 1992, s. 144.
Sûrenin ilk âyetine taalluk (ilgili olma) eder: "Elif. Lâm. Mîm.
te bu Kitab..."
aikâr görünüüdür. "Lâ faile illallah " ise Mim 'dir ki, ya-
radlmn fiilindeki tecellidir.
Bakara, Allah'n insân- kâmilin vastasyla (efaatiyle),
13 Derleyenin notu.
^
AYET 1:
Elif:
14 smail Hakk Bursevî, Muhtasar Ruhu l-Beyân Tefsiri, c. I, stanbul, 2004/7, s. 59.
15 Abdülkerîm b. ibrahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.I, s.l 16-
117.
Ayet 1
22
Bir'e benzer, çünkü saylarn varlklar da ona iliir, o ise hiç bi-
risine bal deildir. Bir, bütün saylar ortaya çkartr, saylar ise
Her harfin kendine has özel bir duruu ve ekli vardr. Bunlar-
dan yalnzca Elif dimdik ayakta duruu ve baka harflerle biti-
den herhangi bir harf deildir. Fakat genel olarak insanlar onu
ten), el-vâsi' (ihsan eden, rahmeti her eyi kaplayan), el-hâfz (ko-
18 Ali Akpnar, Kur'ân'da Hece Harfleri' (Hurûf-i Mukattaa) ve Kueyrî'nin Hece Harfleri
Yorumu, Tasavvuf lmi ve Akademik Aratrma Dergisi, Ankara 2003, say: 11, s. 55.
19 bnü'l-Arabî, Harflerin lmi, çev.Mahmut Kank, Bursa, 2006, s.103.
Âyet
24
Elifin zât isimleri de vardr: Allah, er-rab (terbiye eden), ez- zahir
22
Elif insân- kâmiVin zâtdr (özü ve hakikatidir).
Lâm:
Lâm, kâim olduu ekliyle {Lâm harfinin dik ksmi) kadîm {ezelî)
26
Mîm:
Onun için; söylenmeyen bir söz iitilmez. Söylenen söz ise artk
zahir olmutur. O söz, ister telaffuz, ister hâlce {hâl lisân ile) ol-
Söz de aynen böyledir. Zîrâ söz ile balanr, nihayet söze dönü-
lür...
Nûnun berzah
Öyleyse (ara âlem) bir ruhtur onun bilinip ta-
nnmasnda
Mîm'in berzah ise, bir rabdr yaratlmlar nezdinde.
rettir.
30 Derleyenin notu.
31 Nûr, 35.
Ayet 1
28
dil gibidir.
32 Abdülkerîm b. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.I, s. 174.
BAKARA
29
37 Abdülkâdir Geylânî, lâhî Lütuflar, çev. Cabbarzade Mehmet Arif, stanbul, 2002,
s.126-127.
38 Ken an Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.476.
39 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s. 569.
Ayet 1
30
de hâlidir.
te Allah ile senin aranda Cebrail olduu gibi, ruh ve cisim ara-
40
bilinir.
maz ki onda ancak ben varm benden gayrisi yoktur" kutsal sözü
sann zevâliyle (zail olma, sona erme) dünya harab olur. nsân-
kâmil var oldukça âlem hep korunmu olacaktr. 45
nnda ki elçisidir.
nsanda da Ruhun iki elçisi vardr. Bâtnî elçi iradedir. Vahyi dile
47
iletir. Zahiri elçi ise dildir. radenin tercüman ve tabircisidir.
43 Derleyen'in notu.
44 bnü'l Arabî, Özün Özü, çev.smail Hakk Bursevî, sadeletiren Abdülkadir Akçiçek,
stanbul, s. 30.
32
bir mülke iarettir; bu iki harf arasndaki lam ise, ikisi arasnda
rabta olmas için bir vâstadr..Üzerine lam'n hattnn dütüü
satra bakarsan, Elifin gövdesinin, orada onun ucuna ulat-
n görürsün. Mîm ise oradan aaya doru inmeye çalr. Son-
ra orada "en güzel biçimden" "aalarn aas'na kadar iner ki
buras Mîm'in kökünün biti noktasdr. Nitekim, Allah Teâlâ
öyle buyurmaktadr:.. "Biz insan en güzel biçimde yarattk, sonra
onu aalarn aasna gönderdik. " (Tîn, 4-5)
ini bir "takdis" ve "tenzih", bir "temsil" ve bir "tebih" inii de-
ildir, lam, ikisi arasnda bir vâstadr. Hem varedenin (mükev-
vin) hem de var olann (kevn) yerini tutan bir naiptir. O, kendi-
sinden âlemin var edildii kudretin bir simgesidir. O, satrn ba-
na kadar iniinde elife benzer.
Fakat, Vareden de, var olanla karm olduundan, süphan olan
Tanr kendi üzerinde kudretle nitelenmez. Allah Teâlâ yalnzca
yaratklar üzerinde kudret sahibidir. Dolaysyla, kudretin yüzü
yaratklara yöneliktir. Bunun içindir ki kudret vasf Yaratc üze-
rinde deil de sadece yaratklar üzerinde etkilidir. Öyleyse, kud-
(Hz. Muhammed) var edilir. Lâm harfi bir yarm daire yaparak
BAKARA
33
Bir eyin olmas için (emir veren) Zât, onun iradesi ve bir de
"Kün" yani "Ol" emri lâzmdr. Eer bu Zât ile onun bir e-
yin oluvermesini dileyen iradesi ve olacak eye hitap ve tevec-
T T T
Hâli (edilgen) -zât iitme boyun eme
Bir baka görüe göre Yüce Allah bu erefli harfler ile yemin et-
mitir (kuvvetlendirmitir).
36
fi, iki "Eliften mürekkeptir. Yani "lam", ilim sfat ile birlikte
zât 'in karl olarak vazedilmitir. lim sfat ve zât, daha önce
"Elif" bulunur.
(Elmall)
(Diyanet)
56 Abdülkerîm b.brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s.435.
Ayet 2
38
Zâlike
Allah, (zâlike iaret zamirinin ilk harfi olan) Zel demitir. Bu,
57 smail Hakk Bursevî, Muhtasar Ruhu l-Beyân Tefsiri, stanbul, 2004, c.I, s. 59.
O Kitap
Zuhruf, 2; Duhân, 2)
tap oluturur.
Câsiye, 29)
13-14)
na gelir.
61 Abdülkerîm b. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s. 348-
350.
BAKARA
41
bariyle ilâhî cem'e delâlet (iaret) eder. O ilâhî cem de, okunan o
âyetin mânâsndan anlalr.
nedir.
olduu görülür...
ite, anlatlan hâle eren kimse, her iki kymeti birden elde etmi
62
olur..
62 Abdülkerîm b. brahim el-Cîlî, Insân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.I, s. 124.
63 Suad El-Hakîm, bnü'l-Arabî Sözlüü, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2005, s. 422- 423.
64 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985, s. 121.
65 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s. 175.
BAKARA
43
srâ Sûresi 14. âyette "krâ kitâbeke": Kendi kitabn oku buyu-
66
ruluyor. Çünkü her ey oradadr.
-Oku! Dedin.
Ben acemi fakat çalkan bir talebe gibi, onu kelime kelime hece-
lemeye baladm. Dostlarm buna ahittir. Bir kr çiçeinde, bir
çi tanesinde, bir incecik su rltsnda, zevkte, tebessümde hep
senin parmak izlerini görerek hzl hzl okuyor ve yanmdakile-
re söylüyordum.
Fakat bunlara, bu güzelliklere doymadan sahifeler karmda dö-
nüyor, bütün telama ramen, zahmette, meakkatte (güçlük),
göz yanda, strapta gene senin dehana ve hünerine ahit olu-
mez çetin kitab nasl okurum," diye düünürken, bir kere daha
karma geldin ve:
etmeyelim.
O bâtnn bir bâtn (iç, öz), onun da bir üçüncü bâtn var ki
hibini görüp ondan feyz almas, göreni görmesi hatta göreni gö-
ra, 2)
Yani rayb, üpheye yakn ve fazla olarak kötü zan gibi bir töhmet
mânâsn da kapsar. Fakat asl mânâs üphe ve kuku, yani ku-
78
kulu üphedir.
77 Abdülkerîmb. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.I, s. 125.
78 Elmahl M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur'ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s. 158.
79 Elmahl M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur'ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s. 157
80 Elmahl M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur'ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s.157
Ayet 2
48
d
'
güzel, ulvî, sanatl ve her sözden üstün bir telkin lisanyla söy-
81 Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur' ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s.158.
82 Derleyenin notu.
83 Kenan Rifâî, erhli Mesnevi, stanbul, 2000, s. 79.
BAKARA
49
Artk kul; Allah'a hamd, Onu tebih ve tehlil edecekse bunu an-
cak Kur'ân'da geçen ifâdelerle yapar. Bundan dolay da kendi
okuyuundan Rabbinin okuyuuna yükselir.
Kuran: Zâttr.
Furkân: Sfattr.
Kitap : Mutlak varlktr. 88
Hidâyet
90 Sadreddin Konevî, Esmâ-i Hüsnâ erhi, çev. Ekrem demirli, stanbul, 2004, s. 232.
BAKARA
53
caktr. Bunun için hitabn esas faydas, hüsn-i ihtiyar (güzel ter-
Bir adam: Benim öyle bir hâlim olur ki, oraya ne Muhammed,
ne de Allah'a en yakn bir melek samaz (Hadîs) diyordu. eyh
buyurdu ki: "Tuhaf! Bir kulun bir hâli olsun da Muhammed
oraya smasn! Sende Muhammed'in bile smad bir hâl olur
Allah yolu çok korkulu, kapal ve karla örtülü idi. lk önce can-
n tehlikeye sokup atn süren ve yolu yarp geçen o oldu: Her-
kesin bu yolda gidebilmesi, onun yol göstermesi ve inayeti saye-
sinde olur. Yolu ilk defa o bulduu ve her yere; bu tarafa gitme-
91 Elmahl M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur'ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s.160-161.
Ayet 2
54
92 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s.341-343.
93 Kenan Rifâî, erhli Mesnevi, stanbul, 2000, s.149.
94 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.499.
95 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.477.
96 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.248.
BAKARA
55
98
duunu kabul ediyor.
Lügat açsndan ittikâ veya onun ismi olan takva, kuvvetli bir
himayeye girerek korunmak, özetle kendini saknp korumak iyi
Ayet 2
56
tir ki, er'an (slâm'da) bilinen takva budur. "O ülkelerin halk
inanp Allah'n azabndan korunsalardi." (A'râf, 96) gibi. Üçün-
cüsü; kalbinin srrn Allah'tan megul edecek her eyden kaçn-
mak ve bütün varl ile Allah Teâlâ'ya yönelmek ve çekilmedir
ki bu da "Ey îmân edenleri Allah'tan, O 'na yarar biçimde kor-
kun."'(Ak mran, 102) emrindeki gerçek takvadr.
"Bir kimse, takva yolunu tutarsa.. Allah onun için kurtulu yolla-
r açar. " (Cum'a, 2) 100
99 Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur'ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s.161-163.
100 Ahmed er-Rifâî, Onlarn Alemi, çev. Abdülkadir Akçiçek, stanbul, 1996, s. 313.
BAKARA
57
ayn olsa da, mânâ deiiktir. Zîrâ kalp, ancak tevhid tohum-
larn diri bir kalpten ald zaman, hayat bularak kâmil bir to-
mektedir:
nolu) bil ki, Allah 'tan baka ilâh yoktur (lâ ilahe illallah) ve
Ayet 2
58
"Bir kii; zaruri olmayan bir eyi, zaruri olan bir eyden dolay ter-
vermezler.
Zâhid, âhari (bakasn) gören kimsedir; dünya ehli ise âhiri gö-
102 smail Ankaravî, Minhâcu' l Fukara, sd. Sadettin Ekici, stanbul, 1996, s. 243, 244.
103 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.254.
104 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985, s.33.
Ayet 2
60
Yüzünü göremezsen kokusuna dikkat et, koku her köre sopa gi-
bidir!
105 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarh, c.IV, stanbul, 1988,
s.20,21.
106 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.352.
"
BAKARA
61
Gerek bir ferde gerek bir cemiyete nizam veren, ahlâk kanunu-
dur. Mükâfat ve mes'ûliyet (sorumluluk) fikri de bu kanunu te-
mayandr" dedi.
mektir." dedi.
âyette: "Allah 'tan nasl korkmak nasl takva etmek lazmsa, öyle
109 Abdülkâdir Geylânî, Gunyetut Talibin, çev.A. Faruk Meyan, stanbul, 1971, c.1-2,
s. 227-232.
Ayet 2
64
san ve onu üstü açk bir hâlde çarda bütün halka sunsan. Eer
onda utanacan bir ey yoksa ite bu, takvadr. 110
sir ederse bu eftali büyür ve geliir. Bir hayvan gibi olan in-
Hrszlktan kaçnnz.
Hz. Mevlânâ :Takvâ atei cihân- mâsivâllah (Allah 'tan gayr her
ey) yakt. Sonra bir tecellî imei çakt, takvay da yakt buyu-
ruyor.
kalkan edinmektir.
Yani, rzkn gelmesinin, sebeplere bal olduu hatrna gelme-
yecektir.
ondan korkarsa, Cenâb- Hakk o kimseye bir lezzetli safa tas su-
BAKARA
67
milerdir:
• înneme l-muminûnellezine
' izâ zükirallâhu vecilet kulûbühüm ve
114 Ahmet Kayhan, Maddi-Mânevî Kur'ân ve lmin Günei Hazreti Pir Seyyid Sultan
Abdülkâdir-i Geylani, 1998, Ankara, s.105,106.
115 Kenan Rifâî, Ebu'l-alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî, Hzr.Mustafa Tahral, stanbul,
2008,s.l55.
Ayet 2
68
Sol ehli olanlar, ya kendileri hakknda azap sözü hak olan zulmet
gruba göre hâlleri çok daha kötü olur. Çünkü, yaratltan kay-
naklanan kapasitelerinin kalnts ile pratikteki hâlleri birbiriy-
le çelimektedir.
Dier iki grup ise, dünya ehli ve sa ehlidir. îmân edip cennet
için sâlih amel ileyen, cenneti uman ve ona raz olan fazilet ve
O hâlde Kur' ân, ilk grubu oluturan bedbahtlar için yol gösteri-
mek için böyle yaptk. . " (Furkân, 32) Seven ise, Allah'a ve Allah
AYET 3:
yü 'mimine bi'1-aybi ve
Elleziyne
yükymûne's-salâte ve mîmmâ rezaknâhüm yünfikûne
(Elmall)
sureti ile elde etmi gibidirler ki, bu zümre (cemaat) tek balarna
geçerek öte gitmilerdir ki, Peygamber efendimiz (s.a.s.) bu züm-
reyi öyle anlatt. Buyurdu ki: "Ferd olanlarn yarmas gibi ya-
"119
rnz.
119 Abdülkerîm b.brahim el-Cîlî, Insân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s.438-439.
120 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.436.
121 Derleyenin notu.
BAKARA
75
rekir. Salât etmek yani namaz klmak ise, bedenin rahatn terk
etmek, vücuttaki organlar yormak demektir. Bu yüzden na-
maz, ibâdetlerin anasdr. O var oldu mu kii dier ibâdetlerden
geri kalmaz. Çünkü "salât, hayaszlktan ve kötülükten alko-
yar. " (Ankebût, 45) Namaz, beden ve nefis için bir yüktür. Her
ikisine de ar bir meakkat (güçlük) gibi gelir. Mal infâk et-
76
s.62.
"
BAKARA
77
eriatta îmân: Kalb ile inanmak, lisân ile ikrar ve erkân ile amel
etmektir. slâm ise: hudûr (gönül alçakl) ve nkyâddr (boyun
eme). Her îmân islâmdr, ancak, tasdik olmazsa, her slâm îmân
olamaz. Zîrâ bazen kii, içten tasdik etmedii hâlde, zahiren
Müslüman olabilir fakat zahiren boyun emeden içten tasdik
etmi olamaz.
etmeyene kâfir denilir. Ameli ihlâl edene, yani îmân ettiini ya-
127 Elmahh M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur' ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s.167.
Ayet 3
78
ksmlarna misâl:
Hz. Ömer diyor ki: Bir gün Resûlullah (s.a.s.)'n yannda idik.
Elbisesi son derece beyaz, saçlar son derece siyah birisi çkageldi.
Adam:
-Doru söyledin, dedi.
Biz hem sorup hem tasdik etmesine taaccüb (ama) ettik. Son-
ra dedi ki:
-îmân nedir?
Nebî (s. a. s.) dedi ki:
Adam yine:
-"Doru söyledin" dedi. Sonra:
Adam yine:
-"Evet, doru söyledin" dedi.
"Gayb iki ksmdr: Biri senden gâib olan, dieri senin kendisin-
den gâib olduundur.
Senden gâib olan gayb âlem-i ervahtr (ruhlar âlemi.) Sen zerre-i
Yüce Hakk'n çok âlemleri vardr. Hangi âlem olursa olsun. Ora-
ya insan vâstas ile nazar ediyorsa, bu âlemin ad: Vücûda bal
ahadet olur. Ve hangi âlem ki, oraya insan vâstas ile bakmaz;
orann lakab; Gayb olur.
128 Ramazanolu Mahmud Sami, Bakara sûresi Tefsiri, stanbul, 1985, s. 16-20.
BAKARA
ise; yoklua bal bir gayb olur. Bu tür gayb âlemi ise, Allah
çülür.
Çünkü ruhun biri gayb dieri ise ahadet âlemine bakan iki
yüzü vardr. Ruha gelen her türlü feyz Allah katndan gelir. Ruh
karardnda bu feyz kaplar yüzüne kapanr. Onun kararmas-
nn cilâs îmân ile ele girer. Nitekim Hz. Ali "îmân kalpde beyaz
bir nokta gibi olan prltdan balar. Prlt arttkça îmân da ar-
129 Abdülkerîm b.brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s.265.
82
ni gör!
Fakat ksa görülü adam, ilk iten baka bir ey görmez. Akl yer-
de yetien otlara benzer, yere mahkumdur, gezemez, dolaamaz.
Donup kalmam olan keskin baklarsa, ileriyi delip gider, per-
Akl gayb ile ilintilidir (balantl). Allah açsndan ise gayb diye
bir ey yoktur. Her ey Onun için görünendir.
134
J5
Emir gaybdadr, emir Allah'tadr. 1
Akl erbab (ehil) için en uygun olan varlk üzerinde durup ikrar
(kabul, tasdik) etmek, ötesine geçmemek ve sfatlar salamla-
trmaktr. Çünkü bunlar nefyetmenin (inkâr etme) de ispatla-
mann da imkân yoktur. Akl böyle bir konuya vâkf (âinâ) ol-
Ortada zuhur eden bir gayb'dan, gayb olan bir zuhurdan ba-
ka bir ey yoktur. Sonra gayb olmu, sonra zuhur etmi, son-
ilâhî kudret âlemi) ve Lâhût (Allah 'in zât âlemi) âlemleri manevî
mertebelerdir. Dünya ehlinin bilmedikleri bu âlemler, ilâhî sr-
138 Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur'ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s.164-165.
139 bnü'l-Arabî, Risaleler, çev.Vahdettin nce, stanbul, 2005, c.l, s. 117.
BAKARA
85
ebedî bahara varm gibi içlerinde derin bir manevî haz yeerir,
ruh ufuklar ve ruh vadileri, bir anda yeilliklerle, yaprak ve çi-
çeklerle dolar.
Allah'a can gönülden edilen her ibâdet, meselâ her namaz, her
oruç ebedî âlemden esen bir bahar rüzgardr. Buna mukabil in-
san nefsinin dünya yüzünde malup olduu her kötülük, her ki-
bir, her haset, her hrs, her ehvet ruha gayb âleminden kopan bir
sonbahar frtnas gibi derin hasar, büyük azap ve ölüm verir. Di-
Ayet 3
86
141
Çünkü îmân gayb'de olan bir eye olur.
îmân
142 Ahmed er-Rifâî, Onlarn Alemi, çev. Abdülkadir Akçiçek, stanbul, 1996, s. 28-29.
BAKARA
87
c) Kitaplar
d) Peygamberleri
e) Âhiret gününü
f) Kaderin hayrn ve errini Allah'tan bilmektir.
143 Abdülkerîm b. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s.409.
144 Suad El-Hakîm, bnü'l-Arabî Sözlüü, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2005, s.355.
145 Abdülkerîm b. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s.434.
Ayet 3
îmân, dil ile ikrar ve kalp ile tasdiktir (onay, dorulama). Müslü-
man amel ettii için mü'min olacak deil, îmân ettii için amel
146
edecektir
de aransn ve her biri yüzünü bir baka tarafa çevirsin. Bir za-
146 Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kuran Dili, c. I, stanbul, 1992, s. 174.
147 Suad El-Hakîm, bnu l-Arabî Sözlüü, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2005, s. 356.
148 Suad El-Hakîm, îbnu l-Arabî Sözlüü, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2005, s. 357.
BAKARA
89
ten gelen istek) amel ve kalb ile tasdik lâzmdr. Adam öldürme,
hrszlk, zina, ribâ (faiz), içki, yalan, kibir gibi günahlarla bera-
90
lecek olsa dünya ehli ve akiler (ikâyet eden) ye'se (üzüntü) dü-
daha gayb âleminde iken beni gerçek bir îmânla birledin ve tev-
152 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985, s.45.
153 bnü'l-Arabî, eceretü'l Kevn, Mays 2000, s. 149.
Sen can; o canlarn can için feda et ki bu sefer hakîkî can bu-
"Namaz klarlar"
Abdest:
Abdest alrken her uzuv için ayr bir duâ okunaca hadîste bu-
yurulmutur.
Buruna su verirken, Ganî olan, yani çok zengin, her eyi mevcûd
olan Allah'tan cennet kokusu istenir.
elindir!
158
liklerden de bu nâçiz dostunu Sen yka, Sen art!
Bir de srrn abdesti vardr ki, bunun suyu da mâsivây yani sana
dünya olan balar terketmektir. te insann abdesti böyle olma-
ynca yani ak ve muhabbet çemesinde ykanp dört tekbîri bir
158 Mevlânâ Celâleddin Rûmî, Mesnevi Tercümesi, çev. efik Can, stanbul, 1997, c.3-4, s
.545-546.
Ayet 3
94
Bu srrnn temizlen-
ruhsal temizlik iki eyle yaplr: Ya, hayat
mesi veya unsurdan olumu kozalams yapnn temizlenmesi-
dir. Hayat srryla abdest, el-Hay ve el-Kayyûm'u müahede et-
mek demektir.
Su, hayatn srrdr. Kendiliinde ruhtur. Çünkü o, kendi
zâtndan hayat verir.
Yamur suyu tek bir hâldedir: temiz, duru, serin, içimi ho bir su.
Bu, (simgesel olarak) doru akl ve fikirlerin bilgileridir. Çünkü
düünceden (fikir) kazanlm akl ilimleri bakalaarak kirlenir.
Çünkü onlar, düünen akl sahiplerinin mizacna baldr. Akl-
c, ancak duyulur maddeleri, (bunlardan soyutlayarak da) hayal-
de bulunan eyleri inceler. Kantlar da benzer eylere dayanr.
Böylelikle ey hakkndaki yarglar fark-
akl sahiplerinin tek bir
llat gibi, bir kiinin farkl zamanlarda tek bir eydeki hükmü
de deiir. Bu hüküm deiiminin nedeni ise, mizaçlarn ve ya-
radlta bulunan karm ve unsurlarn (zaman içinde) deime-
sidir. Böylelikle aklclarn tek bir ey hakkndaki yarglar birbi-
lahi-ledünni ilmin tek bir tad vardr. Alnan tatlar deise bile
96
büyük bir ksmnda hayr yoktur. Bir sadaka veya iyilik emreden veya
insanlarn arasn düzelten kimse müstesna" (Nisa, 114).
98
y hak eder.
Temizlik akllya farzdr. Akll, Allah'n emir ve yasaklarn biz-
zat Allah'tan örendii gibi allah'n srrna aktard eyleri öre-
nen (akleden) kiidir. Bunun yan sra akll insan, kalbine gelen
düüncelerin hangisinin Allah'tan, hangisinin nefsinden veya
melek veya eytan güruhundan geldiini ayrt edebilen kiidir.
te (kâmil) insan budur.
temizlemektir. Bize göre, Allah farz kld' demek ile 'vâcib kl-
d' demek arasnda fark yoktur. Terki vâcib olan fiil, ilendiinde
eriatn gasp, hrszlk veya hainlik yaplm olacana hükmetti-
i bir eyden elin çekilmesidir. Ksaca, eriatn elin kullanmn
uygun görmedii her ey bu kapsama girer.
dönük bir yönü de vardr. Müstehab olan, böyle bir maln mutla-
bir iyilik elde etmi ve hayr söylemi olur. Hayr söylemek ve di-
mede görü birliine varrsa, onlarla savamak farz olur; fakat bir
kii sünneti terk ederse öldürülmez. Hz. Peygamber 'gece vak-
ti ulat bir ehre sabah oluncaya kadar sava açmazd. Sabah
olduunda ise ezan sesi duyarsa durur, yoksa saldrya geçerdi.'
Ezan sesi duymadnda ise "Öyle bir topluluun bölgesine girdik
ki! Korkutulanlarn sabah ne kötüdür" âyetini okurdu.
Genel anlamda yüzün ykanmasnn bir ksm farz iken bir ks-
m farz deildir. Farz olan ksm, yasaklad yerde seni görüp
Ayet 3
102
lik getirir.'
ramdan uzak tutsunlar. " (Nur, 30) "Mü 'min kadnlara da gözleri-
ni saknmalarn söyle." (Nur, 31) bu iki âyetin batini anlamnda
kast edilenler, nefis ve akldr. nsann iitilmesi helâl olmayan
eyi duymaktan da utanmas gerekir. Örnek olarak dedikoduyu
BAKARA
103
san, ban her parçasna özgü mesh ile o parçay kendisine ait
lir. Güzel var, daha güzel var, en güzel olan ise Allah Kur'ân
160 Îbnü'l-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.III, s. 53-91 ara-
s özetlenerek alnmtr.
Ayet 3
106
Namaz/Salât
Namaz kelimesinin Arapças olan salât, "Ve onlar için duâ et"
Bu âyet-i Kerîmenin ifade ettii mânâ, daha açk bir ekilde öy-
le anlatlabilir:
161 smail Hakk Bursevî, Muhtasar Ruhu l-Beyân Tefsiri, stanbul, 2004, c.I, s. 62-63.
s.103.
" .
BAKARA
107
103)
unu anlatmtr:
Cibril (a.s.) Kabe'de imam oldu. Güne zevale yüz tuttuu za-
Her eyin gölgesi iki misli artt zaman ikindi namazn kldrd.
Oruçlunun iftar ettii zaman, bana akam namazn kldrd.
:
Ayet 3
108
Gecenin ilk üçte biri geçtii zaman, bana yats namazn kldrd.
Bir yolcunun, sabaha doru yola çkaca zaman dahi, sabah na-
mazn kldrd.
Sonra Cibril bana dönüp öyle dedi:
Yâ Muhammed, bu ikinci olarak klnan namaz vakitleri,
eriftir.
klanlar anlatlacaktr.
Baz haberlerde öyle anlatld:
BAKARA
109
163
Ben, Rabbimden razym; ben Rabbimden razym.
• Suhb namaz
- Fecr namaz
- Salât- gadât (Gadât namaz. .
.)
(srâ, 78)
• Ölen Namaz
"Ölen namazn serine getiriniz. Zîrâ ar scak, cehennem ye-
"16<s
lindendir (rüzgar).
110
bût, 45)
unu bil ki öle namaz nurlu, ikindi namaz ateli, akam na-
Hakk Teâlâ insan iki âlemde iki ilmi elde etmesi ve iki hâkime
ranlardr.
167 Musa b. eyh Tahir Tokad, smail Hakk Bursevî, Hac Bekta Velî, Muhammed
168 Elmall M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur' ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s.176.
BAKARA
111
Öle namaz ilim' den çkt için Aklîdir. Akla hitap eder. Isnn
en çok ve güçlü olduu bir vakte rastlad ve bunu gerçek olarak
duyurduundan hissidir. Yani hisse hitap eder.
anlam tamaktadr.
büyük bir eydir ki, tefsir etmeye kalklsa kitaplar dolar. çi-
169 bnü'l-Arabî, Meleklerin Ruh Âleminden Madde Âlemine îni§i, stanbul, s. 80-83.
170 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.554.
171 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.485.
Ayet 3
114
mdr. Allah öyle buyurdu: "Secde et, yakla" (Alak, 19) Çünkü
Allah bu hâldeyken kuluyla kendisine yakn meleklere kar övü-
nür. Bu övünme, onlara öyle demesidir:
lah kendisini öveni iitti" demitir. Allah öyle der: "Namaz kötü-
lükleri ve taknlklar Bunun nedeni, na-
engeller" (Ankebût, 45)
s.287-288.
BAKARA
115
man sen atmadn ama Allah attf (Enfâl, 17) hitab söylenecek
yaamak gibidir.
Elhamdülillahi Rabbi' lâlemin: Fatihann srlarndan bir tanesi
ile balyor i. Yani aslnda burada bana hamdi öret diye bir
niyaz var.
173 Abdülkerîm b.îbrahim el-Cîlî, însân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s.422.
Ayet 3
116
özel bir ayrcalktr, çok yüce bir sfattr. Rahîm, Allah'n bize
yim ben" diyor. Ama o gün hangi gündür. O gün insann "Ben
hiçmiim herey Oymu" dedii gündür. "te o ancak benim
lûtfumla olur" diyor Allah. Burada iddetle bize kendi mânâsn
hatrlatmas var.
li. Yalnz sana kulluk ederim, âyeti erîattir, yani bir ben varm
bir de sen varsn, Allah'm ben nefsimle sana ibâdet ediyorum,
"benden" zannederek, "ben" olarak ibâdet ediyorum ama 'Sen-
yorsun. Hâlbuki seni vekil eden âzâlar iftira ediyorlar, onlar ben-
den gafildirler; sen, ancak sana ibâdet ederiz, ancak senden yar-
ise bütün mevcudiyeti ile Rabbine döner, dilin dedii gibi bütün
varlyla ona yönelirse o zaman namaz mü'min için mîrâc olur
diyorlar. Aksi hâlde bütün azann tercüman olan dil hakikatten
118
(Sfat tecellîsi)
174 Cemalnûr Sargut, "Namaz Hakknda Mülâkardan alnt, www. cemalnûr. org
.
BAKARA
119
(Namazda)
Tekbîr getirince kurbanlk koç gibi âlemden çktlar.
Ey ulu, tekbîrin mânâs udur: Yâ Rabbî, huzurunda kurbanz.
Koyun keserken "Allâhu ekber" dersin ya, o geberesi nefsi de ke-
serken bu söz söylenir.
120
Sen' den baka önü, sonu olmayan yok, diye niyaza koyulur.
BAKARA
121
122
duktan sonra artk ona ermek için sebep aramak yersizdir." On-
larn sandklar gibi bunu bir an için doru farzedelim; onlara
tir. Sana gelen bu kemâl ve olgunluk hâli önce Tanr resulü Hz.
178 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s.222.
179 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.621.
180 ems-i Tebrîzî, Makâlât, çev.Mehmet Nuri Gençosman, stanbul, 2006, s. 86.
BAKARA
123
nülden vurgun kulun, Allah'na bir takm ekle ait hediyeler ver-
mesinden daha tabii ne vardr? nsann vücûdunu namaza, oru-
ca, hacca, zekâta sevkederek ibâdete ekil çizgileri ilemek birer
181 1
gönül hediyesidir.
Malum olsun ki, namaz öyle bir ibâdettir ki, mürîdler ve talipler,
183 Suad El-Hakîm, bnü'l-Arabî Sözlüü, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2005, s. 544-546.
184 bnü'l-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.II, s. 285.
185 bnü'l-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.II, s. 286.
Ayet 3
126
ma) aac bir ateten fanus olur ki bu atee yaklanca: Sen be-
nim Rabbimsin, demek mânâs zuhur eder ve aaçtan da: Mu-
kaddes vadidesin, dünya ve âhiret pabuçlarn çkar, nidasn du-
189
yar olur.
186 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.III, stanbul, 1988,
s.195, beyit. 2401-2404 .
187 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevî , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.III, stanbul, 1988,
s.168, beyit. 2048-2049.
188 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevî , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.III, stanbul, 1988,
s.282, beyit. 3457.
189 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.405.
190 bnü'l-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.II, s. 286.
BAKARA
127
Fakat Tanr tapsnda bir secde, sana iki yüz devlet ve saltanat-
mi olamaz.
Hakîkî amel, içi deitirmektir. Nitekim insan tohumu, ana
rahminde ekilden sekile girer. Alaka (kan phts) ve mudga (bir
çinem et) olur. Nihayet insan eklini alr, canlanr, dünyaya ge-
lir, büyür ve bir insan olur.
Adam dedi;
196 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s. 267-268.
BAKARA
129
mektir.
130
Âyet-i celîledeki lafz (söz) cemi' (bütün, hepsi) sigasyla (kip, fiil
Sabah namazn ilk klan Âdem, öle namazn ilk klan brahim,
ikindi namazn ilk klan Yûnus, akam namazn ilk klan Isa,
ln!" buyurulmutur.
Namazn bir ekli, bir de ruhu vardr ki, her bir artn ve rük-
nünü yerine getirmekle ruhuna erilir.
nahn badr.
Namazn artlarndan biri Kbleye yönelmektir. Bundaki sr
mektir.
199 Ramazanolu Mahmud Sami, Bakara sûresi Tefsiri, stanbul, 1985, s. 21-29.
Ayet 3
134
insana iarettir.
vermitir.
sun.
Kyam
Furkân olarak, yani fark hâlinde Kur ânn idrâki için ve
Rükû
çimiz ve dmz arasndaki berzah âleminin tecellîsini
Secde
makamdr.
1. secde; gayba îmândr.
2. secde; Allah'n nurunu görüp secde etmektir.
Secdede eytan kahrolduundan eytandan o an kurtul-
lur.
202
Nefs-i küll; kaderdir (fikrin hâle dönümesi).
- Yedi says
Aslnda nihayetsiz olmakla beraber, sorular yedi olarak ksal-
203 smail Hakk Bursevî, Ecvibe-i Hakkyye, çev.Mehmet Demirci, Tasavvuf lmî Aratr-
ma Ve Tasavvuf Dergisi, Ankara, 2003, Say 10, s.9-43. (204-279 nolu dipnotlar ara-
snda araya farkl alntlar da girmekle beraber bu yaz yer almaktadr.)
204 Esmâ-i seb'a: a) Lâilâhe illallah, b) Allah, c)Hû, d) Hak, e) Hay, f) Kayyum, g)
Kahhâr.
Ayet 3
138
Yedi says, ayn zamanda ilâhî hakikatin sureti olan yedi sfata
da iarettir. Nitekim Hz. Muhammed (a. s.) buyurur: "üphesiz
205
Allah Adem'i kendi sureti üzere yaratmtr \
Yedi rakam, saylarn analarndan olunca marifet ehli onu açklar-
ken bu durumu göz önünde bulunduracaktr. Zîrâ mükâefe maka-
m hikmetli davranmay gerektirir. Muvaffak klacak olan Allah'tr.
u anda bizde melekût âlemi hâsl oluyor. Onun için kâmil in-
Birinci soru:
CEVAP:
Bil ki, asl olan, bayram ve cuma hutbelerinin her ikisinin de na-
207 Vakt-i saadette bir ktlk esnasnda am'dan bir kervan gelmi, durum davul çalnarak
d, içeride sadece 12 kii kald. Bu olay üzerine Cuma sûresinin 11. âyeti nazil oldu:
"Ey Muhammed, onlar bir kazanç veya elence gördüklerinde seni ayakta brakarak oraya
yönelirler. De ki: Allah katnda olan, elenceden de kazançtan da hayrldr. Allah, fi-
Bir rivayete göre, o zamana kadar cuma hutbesi bayram hutbelerinde olduu gibi na-
mazdan sonra okunuyordu. O srada cuma namaz klnm; ashab, namaz eda edil-
dii için dar çkmakta bir beis olmadn zannetmilerdi, -i kerîmenin indirilmesi
üzerine Cuma hutbeleri namazdan önceye alnd, bayram hutbeleri ise namazdan son-
140
uhûd (ahit olma, görme) denizine gark olmak; orada zât, sfat-
TECELLÎ
Bu sebebledir ki, irâd için kim vusulden (kavuma) önce aynü'l-
sonra ayn (göz), sonra haktr. lmî tecellî her ne kadar baz keif-
sinden Kabe'yi gören kimsenin hâli gibidir. Allah öyle bir eyle
müerref klmtr fakat ikisinin arasnda bir günlük mesafe var-
dr. Her ne kadar bu umûmî bir keif ise de, uzaktan bir görü-
tür. Burada bir çok sâliklerin aya kayd da, bunu vüsûl zannet-
tiler ve tarîkte uzak dütüler. Onlarn hâli, meyhanenin kaps-
na varp da daha içmeden arabn kokusu ile sarho olan kimseye
benzer. arabn kendisini içmek nerede, kokusundan sarho ol-
142
bidir.
CMÂL-TAFSÎL
Cuma günü hutbenin namazdan önce olmas da ona iarettir ki,
dir. Tafsil, icmal gibi deildir. Ehl-i fark 'tan gözü kapal olan-
lar icmâlî ve taklidi olarak, ehl-i cem' den birine uymann kâfi
den olmalar için, önce fark, ikinci olarak da tafsili ve tahkiki bi-
çimde cem' lâzmdr. Yani böylece hakikatin balangcna eriat
kapsndan girmi olurlar; tâbi olma erefine ermek, vesile sev-
144
BAKARA
145
makszn dönmektir.
146
Bayram günü, bayram olarak tahsis edildi, bunun aksi vârid de-
FARK- CEM'
Hutbenin fark 'a, namazn cem'a iaret olduunu söyledik. Çün-
kü hatibin yüzü halka kardr; halkn yönü kesret ve fark yönü-
dür. Namaz klan Kabe'ye kar durur. Kabe ise Zât- Ahadiyyet
srrna iarettir. O hâlde onun yüzü, Hakka tâbi olan yönedir.
tahsil etmektir.
Daha sonra bekâ-i sânî (ikinci beka) gelir. Bu, temkinin (huzur
Cem den evvel fenâ-i evvel sonra tevhidle cem geldi, daha
sonra cemü' l-cem fenâ-i sâni'nin balangc ve bekâ-i ev-
yani bu da Allah 'in bir mânâs ama barsak veya göz me-
sabesinde gibi ayrm yapabiliyorsak ve göz veya gönül me-
sabesinde olana yanaaym diyorsak bu cemü 'l-cem maka-
mdr. Yahut fenâ-i sâni denir. Sonra bekâ-i sâni gelir.
218 Benzeri bir hadis için bk. Ali Yardm, ihâb'ül-Abbâr Tercümesi, s. 202, Damla ya-
ynevi, stanbul, 1999. Yukardaki hadisin deerlendirilmesi için bk. Ahmet Yld-
rm, Tasavvufun Temel Öretilerinin Hadislerdeki Dayanaklar, s/ 148, T. Diyanet V.
yaynlar, Ankara, 2000.
BAKARA
149
tabmda açkladm.
AHMED-MUHAMMED
Eskilere nisbetle Peygamber'imiz Ahmed'dir çünkü onlar onu
övmütür ve peygamberleri vâstas ile ondan kendilerine ihsan
ulamtr. Sonrakilere nisbetle ise Muhammed'dir. Çünkü on-
lar, kendisinden vastasz olarak feyze nail olmalar ve ahlâk-
celîlesinin (sonsuz büyüklük sahibi Allah 'in ahlâk) maddî ekilde
zuhuru sebebiyle onu övmülerdir.
za buyursun.
NEFS-RUH
Hutbe; ruhun, sr âleminden, hatta gaybü'1-gayb (gaybn gayb)
ve gayb- ahfâ (çok gizli gay b) olan srru's-sr âleminden döndük-
birlikte âlem-i lâhûta girmesi için nefse hitab eder. Nefs; karan-
besinde cevap çkm oldu. Nefsâni tâbîî kuvveler gibi, ehl-i fark
154
MEKKE-MEDÎNE
Cumann farzyyeti Mekke'de gerçekleti. Çünkü, Kabe'nin,
Zât- Ahadiyyete sembol olmas dolaysyla Mekke, bir cihetten
gun düer.
156
Devr-i ademî müddeti olan Sünbüle 228 devri, yedi bin senedir.
Bu sebeple günlerden hafta tekil olunmutur. Çünkü Allah'n
buyurduu gibi, ilâhî gün bin senedir: "Rabbin katnda bir gün
bin yl gibidir" (Hacc, 47). Hafâ devrinin müddeti alt bin sene-
228 On iki burçtan dokuzuncusu, Baak burcu, 22 Austos-21 Eylül aras. Baz eski halk
inançlarna göre bu burçta doanlar akll, düzenli ve souk kanl olurlar. Bkz. Mey-
dan Larouse.
BAKARA
157
ile zuhuru, ancak onlar için vuku buldu. Yine bu sebepledir ki,
158
HÎTAP-ÎTME- GÖRME
Bayram sevinç vesîlelerindendir. Kalbin huzur üzere olmasyla
me) olur. Biz de tefrikay külliyen izâle (giderme, yok etme) etmi
olmak için, cuma günü hutbe makamndan namaz makamna
ineriz. Aslnda sâdece iitme, susuzluu gidermez. Bunun için
143), demitir.
MÎRÂC
Sonra içime sekizinci bir iaret dodu: Bayram, ilk ruhanî
tecellîye iarettir. Ondaki namaz öne alnmtr. Nitekim mîrâc
gecesinde Cenâb- Hakk "Dur yâ Muhammed, Rabbin salât edi-
ikinci Soru:
Leyle-i Mirâc da pençâh vakt salâtfarz oluben
Ba'de tenzilin aceb be vakte hasr olmak nedir?
CEVAP:
Bil ki, bu yüce makam da ksa akln girmedii bir yerdir, bel-
DEHR/ZAMAN
Hadîs-i erifte öyle buyruluyor: "Dehre sövmeyiniz. Zira dehr,
Allah'tr.? 25 * Dehr, ân- dâimdir ki o da hazreti ilâhiyyenin
imtidâddr (süre, uzama), o ise zamann iç yüzüdür. Ezel ve
ebed onunla yenilenir. "O, her an kâinata tasarruf etmektedir."
(Rahman, 29), âyeti buna iaret eder. Asl, bölünmeyen tek za-
mandr. Bütün asrlara siri itibaryla zamann mertebeleri var-
ma erer. Senenin yaylmas ile, bin yl olan ilâhî gün çkar. Buna
göre seyrânî âlemlerin says 360 bindir. Onun ötesinde ancak
lâhî gün ile mîrâc günü ve kyamet günü zuhur eder. O da elli
MEKKE /KABE
Bu namazlar, dünyada klnacak ve her vaktin bir snr buluna-
cak, balay ve biti itibaryla özel namaz olacaktr. Onlar kim
edâ etmezse, her namaz için bin senelik ceza görür. Bunun için
tane idi, Mekke'nin etrafnda her yüksek mevki üzerine bir ezan
yeri yaplmt. Bilâhere bunlar ykld ve hâlen, fena üzerine dö-
nen esmâ-i seb'a (Allah'n yedi ismi: Lâilâhe illallah, Allah, Hû,
Hakk, Hayy, Kayyûm, Kahhâr) saysnca yedi minare kald.
Çünkü Kabe, Zât- Ahâdiyyet'e iarettir. Ona ancak fenâ-i tam
yoluyla ulalabilir. Bundan dolaydr ki, Mîkat'ta sureti mânâya
uydurmak için ihram giymek art olmutur. Allah, Mekke'nin
etrafndaki bölgelerin çounu, sâliklerin mihneti iddetli olsun
diye çöllük arazi hâlinde klmtr. Her ne olursa olsun matlûb
(talep edilen, istenen), çok deerlidir. Sfatlar da söz konusu olma-
dndan srf zât olmas dolaysyla ona kavumak fevkalâde lez-
zet verici olur.
re, betir.
reti betir. Ben Mekke'nin dört bir yannda mücavir (komu, yur-
dunu terkedip zamann Haremeyn-i erîfeyn'de ibâdetle geçiren)
bulundum. Be minaresinin seslendii üzere, Medine'nin zahiri
beka, bâtn ise fenâ'dr. Çünkü onun bâtn Mekke'dir. Medine
ve Mekke bazen toplanr, bazen ayrlrlar.
ceiz).
dr.
164
Cennet ehli sfat ehlidir. Cehennem ehli için ise asla nimet
yoktur. Onlarn nefisleri dünyada fâni nefislerinin ekli
üzerinedir.
ma, ayrlma) ve her eyden kesilme ile olur. Çünkü elif ekseri-
yetle ayr yazlr. O hâlde enfüsî (iç âleme ait) hikmetler, ad ge-
ettirdi.
ledir.
VAKT'NAMAZIARI
Sabah namaz "srr"n paydr. Çünkü o, gecenin karanlna ya-
kn bulunmas dolaysyla, öteki namazlara göre "gayb"dr. Ni-
tekim sr da âir kuvvetlere göre gaybdr.
166
ki, kalb iyi olduu vakit bütün ceset iyi olur, o bozulduu vakit
yor.
SEYR
Ad geçen mertebeleri Mîrâc gecesinde at, unsurlar ve tabiat-
lar âleminden ve onlarn üstünden bir mertebede kalmad, öyle
ki ayan onlarn üzerine koydu. Çünkü vacibin (zorunlu) sey-
riçte izi olmaz; kürsî, ar, levh-i mahfuz, kalem-i a'la ve onlarn
ahadiyyetinden baka bir ey bakî kalmaz. lâhî feyz insana on-
lar vastasyla ulam olur.
Elliden krk be dürüldü, geriye be kald. O en büyük mertebe-
dir. Bunun için Allah, elli vakit namaz be vakte soktu. Nite-
kim u husus bunu gösterir: Kürsî ki o göüstür; ruh ki o levh-i
mahfuzdur; levh-i mahfuz ki o kalbdir. Kalem-i A'lâ ki, her in-
sanda hissesi Hakîkat-i Muhammediyye'dir. Onun ahadiyyeti
de ism-i a'zâm srrdr. Tan ve faydalan!
HAZARÂT-I HAMS
sterseniz mezkûr (evvelce zikredilmi, bahsi geçmi) sayya indi-
Hazarât- hams; âlem-i zât (zât âlemi), âlem-i sfat, âlem-i ef'âl
mitir. Yine Hakk Teâlâ buyurur: "Onlar için hak olduu meyda-
na çkncaya kadar" (Fussilet, 53). Fakat insanlar Rableriyle kar-
lama konusunda üphelidirler, Onu ancak ma'dûm (yok olan)
yüz sevap vardr. Daha yükseine çkarsa, bir iyilie bin kar-
birer birerdir.
veya ona müsavi (eit) olmu olurlard. Her ikisi de u âyete aykr
olur: "Allah isimleri Âdem'e öretti." (Bakara, 31). Yani meleklere
174
ortada...
kat sevap vardr. Ruhun iyiliklerine ise 100 kat sevap ve-
Üçüncü soru:
ki, üç, dört rek'aden bî ü kem olmayub salât
REKÂT-KANAT
Birincisi:
sanla melei eit klmaz. Zîrâ suretle manâ arasnda büyük fark
vardr. nsan, suret ve manânn hepsini hâmildir (tamak).
176
249 Cebrail'in Hz. Peygambere namaz tâlimi için bkz. Müslim, Mesâcid, 31.
BAKARA
177
ikincisi:
emretmitir. Öyle bir vakitte ki: Bir taraf gecedir; gece zât
tündür.
REKÂTIAR-CEIÂI I CEMÂI
Sabah namaznn birinci rekât, celâl mertebesine, ikinci rekât
cemâl mertebesine iarettir, bu remzin (kapal söyleyi) aksi vârid
Öle namaz, dört rekât ile, gündüzün vücûdu için bilfiil (fii-
NAFLE NAMAZLAR
Kim nafileleri çoaltmay bilirse, halk vücûdlar için nihayet
Regâib, Bereât, Kadir gecesi namaz, vb. gibi bilinenleri ele ala-
180
güzel bulunmutur.
ve nisbetinden korkarlar.
dr. Allah'm, bizi dünya ve âhirette onlarla birlikte cem' et! On-
larn zahir ve bâtn bereketlerinden bize bol bol ver! Sancaklar
yükseldii gün bizi onlarn ecirlerinden (karlk) mahrum etme.
Bizi onlarla karlamaya muvaffak kl! Onlar rzâ sahibidirler ve
kabul edicidirler.
NAMAZ VAKTLER
Vakit, ya sevgi vakti veya buz (nefret) vakti olur. Birincinin sa-
hipleri, ezelî ve ebedî olarak namazlarna devam edenlerdir. Ezelî
182
payp, daimî ve ebedî bir uykuya dalarlar. Her ne kadar halk gö-
rürlerse de bekalarnda temkin üzeredirler. Halk da Hakk ola-
BAKARA
183
Dördüncü soru:
Her salât kim rek'ati üç ola yahut dört ola
Ol salât içre iki kerre bu oturmak nedir?
-Üç ve dört rekâtl namazlarda iki defa oturmann hikme-
ti nedir?
CEVAP:
Evvelce belirtildii gibi, namazda asl olan, celâl ve cemâle ia-
ret olmak üzere iki defa iki rekât klmaktr. Peygamber (a. s.)
256
bir rekât olarak klmay yasaklamtr. Çünkü namaz, sfatlar
257
"Bana dünyanzdan üç ey sevdirildi." derken, bu üçün içine
takdir olunmutur.
NAMAZIN RÜKÛLARI
nsan ruhu, unsur ve madde âlemi olan tâbîî âleme iniinde
önce nebat, sonra hayvan, sonra da insan srr ile deveran etmi-
Namaz ilk mebde (balangç) ve aslî meâda (varlacak yer)
tir.
256 Buna "büteyra" denir. Bkz: bnü'1-Esir, en-Nihaye fi Garibi' l-Hadis, Kahire, 1965, c.I,
257 Ahmed b. Hanbel, c.III, s.128, 199; Nesâî, Sünen, c.VII, s.58-60.
BAKARA
185
FENÂ-BEKÂ
Bekann bir takm mertebeleri vardr. Birinci ka'de (namazda
rektirir. Çünkü bekann ilk anlar, fena ile karmaktan hâlî ol-
BAKARA
187
rin ehline selâm verir. Yani, cennet ehline beka ve selâmeti bil-
259 Buhârî, Tevhid, 15, c.VIII, s.18; Müslim, Tevbe, 4, c. VIII, s.95.
Ayet 3
ruyoruz.
AKATEÎ
Ben cehennem ateini iddetli olarak tavsif (vasflandrma) et-
lat âlemine girmi olur. Buradan, namazn maddî ekli ile elde
bulunur. Allah'n, Hz. Ebû Bekir (r.a.)'a özel olarak tecellî et-
190
MÎRÂC
Burada baka büyük bir srr daha vardr: Peygamber (a.s.)>
dltr. 263
KA'DE
Bu makamn esrarndandr ki: nsan, ömrü boyunca iki defa
lua benzer bir hâle döner. Her balangç ve son, ekilce birbirine
KIYAM
Bu makamn srlarndan biri de udur: Her kyam meakkat-
li (zahmetli) olur. Bunun için Allah gündüzü istek (ibtiâ) zama-
n klmtr. Her kuûd (oturu)' Az rahatlk vardr. Bunun için
"Hem gidilen yol, hem varlacak nokta O' dur". Bunu an-
larsak Allah'n onda tecellî ettiini anlarz. Ama sadece gi-
dilecek yol olarak görürsek hizmet ederiz. Varlacak nokta
266
olduunu görürsek kulluk ederiz.
Beinci soru:
Gündüz ihfâ ile olmuken kraat fi s-salât
Cuma ve lydin sala ti içre olmamak nedir?
CEVAP:
üphesizdir ki, ariflere göre Kur'ân Allah Teâlâ'nn kelâmdr,
kelâm da sfatlarndandr. Sfatlarn sân gizlilik deil zuhurdur.
Zîrâ gizlilik, sfatlarn deil zâtn özelliidir. Aksi hâlde, isim ve
sfatlarn tecellîleri, yüce eserleri ile zuhur etmezdi. Bu yüzden,
slâm'n ilk zamanlarnda, gece ve gündüz Kur'ân' cehri (yüksek
sesli) Kurey kâfirleri, iittikleri zaman
olarak okurlard. Fakat,
Kur'ân hakknda ileri geri konuur olunca, müminler gündüz
okumaktan men edildi. Geceleyin asl üzere cehri okuma devam
etti. Zîrâ, dümanlar gece uyuyorlard, onlardan müminlere bir
GÜNDÜZ VE GECE
Zevkî hikmete gelince: Gece, Zât srrnn mazhar olmas dola-
ysyla; sevenin, münâcât ve Allah'la birlikte konumak için or-
taya çkma zamandr. Gece, her ne kadar hakikatte gizliliin
mazhar (zuhur yeri) ise de, ariflere vâkî tecellîlere nisbet edilin-
ce zuhurun mazhardr. Onun için srâ hâdisesi geceleyin vuku
bulmutur.
194
dir ki, vuslat srrnn zuhuru ve ayrlk libâs (elbise) ile gizlenme-
nin son bulmasna iaret olmak üzere, her kadn kocas ile an-
cak gece zifafta bulunur. Gecede bir gizlilik ve nice zuhur vardr.
tir. Bunun tafsili yetmi bindir. Sâlik için örtüsüz olarak mut-
lak zâta ulancaya kadar, hepsini kat etmek icab eder. Tabiat ör-
Gece beer için gaflet, arif için vuslattr. Onun için îsrâ
SLSLE-Î MERÂTB
Ben derim ki, silsile-i merâtibe (mertebeler zinciri) ri lâzmdr,
çünkü intizam böyle salanr. Nitekim, hakikatte avam havâssa,
havas da daha haslara tabidirler. Birinci durum cennet ehlinin
hâli, ikincisi ise dünya ehlinin hâlidir. Nitekim, evvelce buna
iaret etmi ve öyle demitik: Hâslar, bütün zamanlara nisbet-
le bir makamda beklemezler. Kendilerine vâki tecellî zamanlar-
nn en deerlisi, gecenin fecre yakn ksm, sonra ilk kuluk vak-
tine kadar olan süredir. Bilâhare, inkiafta (ilerleme, gizli srla-
lat" sözü buna delildir. Yani biz, namaz dnda beerî meak-
katler ve kevnî gizlilikle denenmekteyiz. Bizim için ancak na-
maz içinde rahatlk vardr. Namazn manevî mîrâc olmas dola-
ysyla, gözlerden kevnî örtüler kalkar ve ilâhî âlemde tam inki-
af hâsl olur. Bunun için namaz, gözün nuru ve sevinci kln-
mtr. Zîrâ insan, sevgiliyi gördüü vakit üzüntüsü kalkar, kal-
ENE'L-HAK
Kim "Ene'1-Hakk" (Ben Hakk'm) derse, o, hüviyet mertebesinde
Bayramlarda cehrî ol {cehr yap, açk ol), onlar fena ve beka bay-
ramdr. Ebû Yezîd ve benzeri cehrî oldu (açk etti). ayet ba-
kas ii açk etseydi, parça parça dorarlard... Cumada da böy-
le yap. Cuma, özel harda kuvvelerin kalb makamnda toplan-
CUMA-BAYRAM
Cuma haftada bir kerre gelir. Hafta ile murâd edilen, Sünbüle
burcunun deverandr. Cuma, yukarda geçtii gibi yedinci bin-
dedir. Bayram, senede iki kerre gelir. Zîrâ oruçlu için iki ferah-
meye baldr.
Ömür boyu oruç tutan bir tek defa iftar eder; o, maddî fe-
taya koy!"(Hcr, 94), buyurur. Yani onu, asla bir kimseye benze-
lesinin sürûru, arzî bir iten dolay arzî bir sürürdür, yakn za-
Altnc soru:
Çün yakn ola kyamet maribî olup ems
Kenz-i garba girip andan yine domak nedir?
-Kyamet yaklat vakit, günein batya geçip yine oradan
domasnn hikmeti nedir?
CEVAP:
Bu söz, kendinden önceki ve sonraki sorulara -ilgi d olmas
dolaysyla- yabancdr. Zikre konu olmas, bahsi geçen namaz-
larn vaktini belirleyen güne dolaysyladr, denebilir.
KIYAMETLER
Bil ki kyamet ya küçüktür, ya büyüktür. Büyük kyamet, ölenin
a'lâ ufkunda idi. Günein nuru gibi, onun da nuru vardr. Fa-
ÂDEM'E TECELLÎ
lâhî tecellî ile birlikte ruhun hâli, kendisine ilk üfleniinde cese-
din ruhla birlikteki hâli gibi olur. Hz. Peygamber (a. s.) öyle bu-
276
yurur: "Allah Adem i yaratt ve ona tecellî etti." Yani ona ilk ola-
rak ruh suretinde, sonra bütün isim ve sfatlar ile hattâ zâtnn
nuru ile tecellî etti. Böylece Âdem, baka varlklarn aksine bü-
GECE-GÜNE
Bu hususta baka bir cevap daha vardr: Gece, zulmânî hicabn
(perde) taayyününe (ortaya çkma, aikâr olma) iaret olduu gibi;
Yedinci soru:
Ziyâde tekbîrleri tydin nedir hem idicek
CEVAP:
nsanlarn Resûlullah (a.s.)'a kar korku ve sayglar büyüktü.
Çünkü o, ism-i â'zam'n (Allah'n en büyük ismi. Onunla yaplan
her dua kabul olur) hakîkî olarak mazhar idi. Nitekim insanlar
sultana kar da korku ve sayg duyarlar. Zîrâ o, bu toplayc is-
tur", dedi. Burada arifler için büyük bir tedip (edeplenme) vardr.
204
tir. Keza gözler de iki dünyaya iarettir. Sâlik her ikisine gözü-
nü yumarsa, gayb tarafna basireti açlr ve körlükten sonra gö-
rür hâle gelir.
verirler."
n fak:
"nfâk", maln elden çkarlmas, harç ve sarf edilmesi demektir. 279
278 Bu çalmann ilk yaymland yer: Tasavvuf lmî ve Akademik Aratrma Dergisi, An-
kara, 2003, say: 10, s.9-43.
279 Elmalk M. Hamdi Yazr, Hak Dîni Kur'ân Dili, c. I, stanbul, 1992, s.180.
BAKARA
205
maksat, farz olsun nafile olsun, tüm hayr yollarna yaplan har-
28ü
dr.
camac
nfâk, farz ve nafile olarak iki ksma ayrlr. Farz olanna zekât,
Yakîn-i yân: Bir eyi görüp o ey hakknda her türlü ekk ve üp-
heyi izâle eden yakîndir. Görmekle temin edilir.
Meselâ uzakta bir yerde duman çktn görüp orada bir atein
bulunduuna dair elde edilen yakîndir. Burada atei görme yok,
dumanndan istidlal vardr.
olunur ki, kii oraya gidip görmese bile oray bilenlerin verdikle-
280 smail Hakk Bursevî, Muhtasar Ruhu l-Beyân Tefsiri, stanbul, 2004, c.I, s. 66.
206
li, açk) ve müahedeye (bir eyi gözle görme, ahit olma) yükselir.
li, açk) ve müahedenin (bir eyi gözle görme, ahit olma) anah-
tarlardr.
meyen,
BAKARA
207
Yakîne eren tûl-i emeli (uzun emel) terk eder. Tûl-i emeli terk
eden zühde, zühd hikmete, hikmet de her iin sonunu düün-
meye götürür ki âhiret îmân bu îmân ve tefekkürün kemâl
hâlidir.
olacaksa, ona ya hibe veya borç yoluyla muhtaç olduu eyi ver-
283 Ramazanolu Mahmud Sami, Bakara sûresi Tefsiri, stanbul, 1985, s. 32-35.
BAKARA
209
Yani:
hâlde bilgin kiiler, iki açdan infâk ederler: Verdikleri eyde ve-
285 bnüi-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.IV, s.427-428.
Ayet 3
212
Oruç der ki: Bu, helâlden çekindi, bil ki harama ulamasna ar-
tk imkân yok.
Zekât, der ki: Kendi maln bile veriyor, artk, kendisiyle ayn
dinde, ayn yolda olandan nasl çalar?
Fakat bu ileri riya ve tezvirle (yalan dolan, ara bozma) yaparsa o
iki tank Tanrnn adalet mahkemesine kabul edilmez. 286
nsan için sevimli olan ey, onun nefsidir. Nefsini Allah yolun-
da infâk ederse, onun karln ve bedelini elde eder, çünkü bir
eyi yok eden kimsenin yok ettii eyin deerini ödemesi gere-
286 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevî , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.V, stanbul, 1988,
s.19, beyir. 183-191.
287 bnü'l-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.II, s. 286.
BAKARA
213
masn ki Sddîk Ekber (r.a.) "Ben herhangi bir eyde önce Allah'
görürüm sonra o /^//'"buyurmutur. 290
-"Ey Allah'm bana ihsan et!" diye sesini yükselterek bireyler ta-
gayret göstermendir.
288 bnü'l-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.IV, s. 386.
289 bnü'l-Arabî, Kitab'ul-Vesâyâ, çev.Abdullah Tâhâ Feraizolu, stanbul, 1999, c. 1, s. 140.
290 Abdülkerîm b.brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.I, s. 120.
.
Ayet 3
214
Kul,
-Ey Rabbim! Ben Sana nasl yiyecek ve su veririm ki, Sen bütün
âlemlerin Rabbisin."der.
Yüce Allah ;
rak terbiye ederim. Ve onlar sana mükâfat olmak üzere geri ve-
ririm." buyuruyor.
mazsa kat kat sevap ve güzel kazanç elde etmek için onun ihti-
dahi, güzel söz ve güler yüzle muamele et! Zîrâ sen de Allah'n
105.
292 Sultan Veled, Maârif, çev.Meliha Anbarcolu, Konya, 2002, s. 57.
Ayet 3
216
maktr.
293
Kötü sfatlarn en kötüsü hasislik ve hrstr.
mektir." denmektedir.
ni de bulmu olur.
Bir gülle, bir gül bahçesini satn alyorsun. Bir taneye karlk
yüzlerce aaçlk. . . bir habbeye karlk yüzlerce maden!
"Her kim her eyi Tanr için yapar, Tanrya kar ihlâs {katksz
• Ayrca,
Kullara zulüm; Allah'n senin üzerine vâcib kld haklarn on-
lardan engellemendir.
Bazen, kulun içinde bulunduu skntlar, müahede etmekle,
onun, senin üzerine vâcib klnan haklarn görürsün... Ki, böy-
lece onun bu haliyle sana bildirdiini idrâk etmen lâzm. Zîrâ
Allah, senin üzerine vâcib olan hakkn vermen için sana, onun
hâlini müahede ettirmitir. Böyle anlamayp da onun sknts-
n görmemezlikten gelirsen bilesin ki mesulsün.
Niçin mesulsün ?
mazdn.
ayrp doru yola girmek) talep eder. Bazen de senin intikam al-
unu kesin bil ki! Senden istenilen eye isteyenden daha muh-
taçsn.
Niye?
Zîrâ böyle davranan bir ahs, sadece o ilimden kendi nefsini fay-
dalandrmaz daha sonra da bilmeyenlere öretmeye irâd (doru
yolu göstermek) edici olmaya balar. te bu hâli de onun ilmi de
cömertliini gösterir.
Oysa ki bildiklerinle amel edenlere Allah bir nûr verir ki, onun-
la bilmediklerini de örenir ve Allah Furkân mertebesini ihsan
300
eder.
Ayet 4
222
tinden deildir.
îmânn art odur ki: Malûm olan ey gayb ola. ahadeti olma-
ya...
ye vâris (mirasç) eder." Allah ehli olanlar ise, kesin inanca sa-
301 Abdülkerîm b.brahim el-Cîlî, însân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s. 440.
302 bnü'l-Arabî, Tefstr-i Kebîr Te'vilât, stanbul, c. I, s. 38.
BAKARA
223
Canlar cemî sîgasyla söyledim çünkü o bir tek can, cisme nis-
petle yüz olur.
309
bariyle birdirler; bu da Tanry talep etmektir.
305 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.IV, stanbul, 1988,
s.34-35, beyit. 407-408, 415-417.
306 bnü'l-Arabî, Mir'âtü'l-lrfan, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul, Mays 2000, s. 52.
307 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.III, stanbul, 1988,
,
raz daha yükselince Nuh, brahim, Mûsâ, îsâ, nihayet bedir hâli,
zuhûr- Muhammed gibidir.
Kur' ân der ki: Tanrnn sözleri için deniz mürekkep olsa, bir mis-
si bundan ibaret deildir. Bir aktar bir kat parçasna bir ilaç
harfin dndadr. Fakat sözünü istedii her harf, her ses ve her
313
dilden çkarr.
313 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s.61-62.
314 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.9.
319 ems-i Tebrîzî, Makâlât, çev.Mehmet Nuri Gençosman, c.l, stanbul, 2006, s.4l.
Ayet 4
228
likle bilmeleridir.
meleridir.
meleridir.
ahlâk ise cennettir. Doru sözlü ve doru amelli olan kimse in-
sanlar arasnda dâima azizdir. Onun rzk her zaman bol olur.
Yalan söyleyen dâima insanlar arasnda rezil olur. Rzk da sü-
rekli kt olur. lim örenme davasnda olmak, acizlik ve cahilli-
lunaydr.
Tasdik edin; onlar karanlklar aydnlatan klardr. Ulu tutun,
arlayn. Onlar, rica ve niyaz anahtarlardr.
320 Azizüddin Nesefî, Tasavvufta nsan Meselesi I nsan- Kâmil, stanbul, 1990, s. 189-190.
.
BAKARA
229
321
Hayrnzdan baka bir ey dilemeyenleri tasdik edin.
321 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.III, stanbul, 1988,
s.230, beyit. 2834-2838.
322 Kenan Rifâî, Ebu'l-alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî, Hzr.Mustafa Tahral, stanbul,
2008, s.197.
Ayet 4
230
tün mânâlar bir hecenin içinde olduu hâlde mânâs belli de-
il... Çünkü bunun dili hâl dilidir. Buna ledün ilmi ve bâtn ilmi
isimleri de verilir.
Her ilmin ve sanatn ayr ayr hocas olduu gibi ruh ilminin
de hocas vardr. Her ilim ve sanat talibi kendi bildiklerini unu-
tup, onun gösterip örettiklerine gözünü kulan açar ve üs-
-Yol birdir... Nefsi ve yüce Allah' anlamaya götüren yol ise, bile-
sin ki: Allah vard veOnunla ikili bir ey yoktu. an dahi u öy-
324
ledir. Yani Yüce Allah var ve Onunla ikili bir ey yok...
'Yessir lenâ ilme lâ ilahe illallah' yani 'Yâ Rabbî, bize sonsuz bir
325 Abdülkâdir Geylânî, Mektûbât- Geylânî, çev.Seyyid Hüseyin Fevzi Paa, stanbul,
1997, s.250.
326 Kenan Rifâî, erhli Mesnevi, stanbul, 2000, s.450.
BAKARA
231
Âhiret
li iyiye ve güzeledir.
ildir.
328 Yaar Nuri Öztürk, Kur'ân- Kerim Ansiklopedisi, stanbul, 1990, s. 20-21.
329 Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri I el-Mecâlisü's-Seniyye, stanbul, 1996, s. 15-16 .
330 Musa b. eyh Tahir Tokad, smail Hakk Bursevî, Hac Bekta Velî, Muhammed
Nuru'l Arabî, Gayb Bahçelerinden Sesleniler, haz.Tahir Hafzaliolu, stanbul, 2003,
s.161-162.
BAKARA
233
331
Orada olacak iler ise; ancak insan amelinin bir neticesidir.
332
Herey bu dünyadadr; âhiret de bu dünyann içindedir.
ha kld.
Dünyay; Hakk'tan bir nüsha kld.
Dünya asldr; Âhiret onun fer'i saylr.
-"Dünya âhiretin ekim yeridir."
Bil ki!.. Âhiretin, hisse dayal eyleri, dünyann hisse dayal ey-
lerinden daha kuvvetlidir.
331 Abdülkerîm b. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s. 302.
332 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.545.
333 Abdülkerîm b. ibrahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s. 302.
334 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.569-570.
335 bnü'l-Arabî, Marifet ve Hikmet, çev.Mahmut Kank, stanbul, 1995, s. 221.
.
Ayet 4
234
ildir. Bir yandan yemek yer, bir yandan da baka önemli bir ii-
ni düünür.
Bu yüzden yedii taamn (yemek) lezzetine tam varamaz. Ki bu
hâlin sebebi; zihninde baka ii tahayyül (hayal etmek) eyledi-
Her ne kadar, dünya âhiretin anas ise de buna ama. Nice ço-
cuklar var ki anasndan babasndan, eref itibar ile daha yük-
sektir.
Dünya ile alakan kopar, âzâd (özgür) ol ki, ölümü ihtar eden
bu tefekkürât (derin düünmeler) sana tesir etsin. Zira bu ölüm,
âhirete douunda ki ilk durandr ki ruh berzahta zahir olur.
336 Abdülkerîm b. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s. 305-
306.
337 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.569.
338 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.308.
Ayet 4
236
339 bnül-Arabî, Tedbîrât- llâhiyye, çev.Ahmed Avni Konuk, haz. Prof. Dr. Mustafa Tah-
ral, stanbul, 2001, s.340-341.
340 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.273.
341 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.262.
BAKARA
237
fadan cefâdan her ne gelirse buna raz olup Allah'a teslim-i tam
ile teslim olmak ve her türlü iini Hakka smarlamaktr.
Ey âhiret adam, ite bunu yapabilirsen, dünyay da âhireti de
ho geçirirsin!
345
Siz, dîni nasl bir yapacaksnz? Bu ancak kyamette bir olur. Bu-
ras dünya olduuna göre, bu imkânszdr. Çünkü burada, her
birinin çeitli dilei ve istei vardr. Burada bir olamaz ve bu, an-
cak kyamette mümkün olabilir. Orada hepsi bir olur, hepsi ayn
yere bakar ve bir tek kulak, bir tek dil hâline gelirler.
349 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s.44-45.
350 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s. 392.
351 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s. 620.
352 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.543.
Ayet 4
242
gözüyle Hakk' görür. Dünyada öyle bir cennet vardr ki, ona gi-
BAKARA
243
»
.
AYET 5:
Hem de übhesiz.
.
Ayet 5
246
Bir kimsenin îmân delillerle nazarla kalrsa, akl kayd ile ba-
lanp durursa, o kitaba, ekle bakar.
Yeri gelmiken bildirelim ki: Kelâm ilminin kurulmas; ancak
mülhidlere {dinsiz, imansz, saptmlard) kar müdâfaa için
Rab:
Ra, ba çeitli köklere delâlet (iaret) eder. Birincisi 'bir eyi slâh
etmek' ve 'onun banda durmak'. Bu anlamda Rab, Melik (hü-
359 Abdülkerîm b. brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s.436.
ye eden).
361 Suad El-Hakîm, Îbnü'l-Arabî Sözlüü, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2005, s. 516.
248
reket veren, harekete getiren) vasfndan öte bir role sahip görmedi-
i ilâh deildir. Tam aksine, O varlk ve oluun içinde yer alan,
fakat irade ve kuvvetiyle varl aan bir Yaratc, erdirici ve oldu-
yuyor.
enin" âyetiyle her gün, her an bir andadr. Alemde hiçbir nefis,
365 Yaar Nuri Öztürk, Kur'ân- Kerim Ansiklopedisi, stanbul, 1990, s. 257-259.
366 Abdülkerîm b. ibrahim el-Cîlî, Insân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s.424.
367 M.Kemal Pilavolu, Büyük Velî Muhyiddin-i Arabi Hazretleri, s. 172.
ismî celîli ile kurtulurlar. Er-Rab ismi celîli, eriat münzir ile
vardr.)
leri ile de ondan daha (hor, hakir) klnm bir yaratk yok-
zelil
Bir vakit olur ki kul, üphesiz Rab olur. Baka bir vakitte de if-
O hâlde sen Rabbn kulu ol, Onun kulunun Rabb olmaya bak-
372
ma; sonra bu ilgi sebebiyle atee ve erimeye mahkum olursun
Mûsâ Allah'n zâtn tarif için suâle fiil ile cevap verdi ve bu
suretle Tanr zâtnn tarifi Tanrnn âlemlerdeki suretlerden bi-
Böylece hem zahir, hem gizli olan eyleri bir arada söyledi.
niz dedi. Bu u demektir ki, eer siz yakîn ehli iseniz ben size
Rubûbiyyet
Allah 'in Rab ismiyle yani terbiye edici ismiyle tecellî et-
BAKARA
253
br, ilim, Rezzâk, vs. (Allah 'a ve halka ait isimler) Aczi-
kara, 151)
254
miz" (Kehf, 65) "insan yaratan ve ona konulmay öreten O' dur."
(Rahman, 3-4) 377
Eer bir ermi insan, bir pîr, bir mürid gelir de ak, muhabbet
ve hidâyet merhemini senin o azm ve aztm yarann üzerine
sürerse Allah' duymann, Allah'a âk olmann cokunluu seni
rüme) bitti sanr, kendini bir anda iyi olmu görmenin gafleti-
mak, tamamiyle Allah'n istedii gibi bir ruh olmak için tedaviye
3
Kâmil oldur ki, nasrl yaraya keskin ustura ola! '
• Cenâb- Hakk bir kuluna hidâyet murat ettii, yani bir kulunu
ilmen bilmek derecesinden aynen yani görerek bilmek derecesine
yükseltmek istedii vakit o kulun kalbinde hidâyet nuru tecellî
eder. te o vakit bu kulun ruhu Isa olur. Gökten Isâ indi Mehdi
tamam etti zuhur... denmesinin sebebi de budur.
Bu hidâyet, bu Rahman cezbesi geldii zaman, ruh da ruh-i izafî
yüzü vardr.
Bu yüz ise; o mevcudun ruh suretinde olur. O mevcudun ruhu
ise d duygularla görülen yap ve cesedinin sureti üzerinedir.
Suret, Rab için, zâta bal bir emir olarak kalr. 383
cevabn vermilerdir.
Allah, mutmain yani îmân ve teslim ehli olan nefse ancak onu
çaran Rabbna dönmekle emretti. Böyle olunca nefis de Rab-
binden raz olduu hâlde onu küllden bildi. Allah, "Ey nefis, sen
383 Abdülkerîm b. brahim el-Cîlî, Insân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s. 17-18.
384 Abdülkerîm b. ibrahim el-Cîlî, Insân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.I, s. 320-
321.
BAKARA
257
386
Yüce Hakk kulun nefsi cihetinden Rab sfat ile tecellî eder.
ren! Kalbimi dîninde srât- müstakim üzre tesbit et, karar kldr!"
388
buyurur.
387 Suad El-Hakîm, bnü'I-Arabî Sözlüü, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2005, s. 517.
388 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.244.
Ayet 5
258
Nefsini bilen Rabbini bilir çünkü nefis, kul ile Rabbi arasnda
kesif bir perdedir. Nefsini bilen o perdeyi kaldrp Azz ve Celîl
olur. Bil ki kime nefsi tantlrsa, onun için hem dünya hem de
âhiret hayrlar irade olunmu demektir. Artk o kimsenin d
görünüü bunun zikriyle, iç âlemi bunun hamdyla meguldür.
D âlemi dank, iç âlemi derli topludur. Bu hâlini gizlemek
dir: Mümin hâl sahibidir, hâl ise deiir, deiiklie urar. Nef-
sini bilen arif makam makam ise sabittir, deimez.
sahibidir;
Meselâ bir sanatkârn güzel bir eserini gören bir insan, sanatkâr,
lebilir. Fakat kendisinde bir hazine gizli bulunan bir kimse, bunu
göremediinden Tanrnn kendisine nasl bir lütuf ve ihsanda
bulunduunu nereden bilebilir. nsan Tanrnn bir usturlab-
dik' '(srâ, 70) âyeti gereince, insann vücûdu da Hakkn bir us-
bakada bir yeni ilerleme görülür. Evvela toprak, sonra kil, bakar-
Hz. Ali, "Nefsini bilen Rabbini Bilir" demitir. Meselâ sen, ken-
di varlk evindeki yayglar, yataklar, kymetli kumalar, elbise
Âyet 5
262
• Dünya ileri ve dünya ile ilgili eyler gönül aynasndan hâsl olan
bir pas gibidir. Eer pas az olursa ondan birtakm eksik ve nok-
san ekiller görünür. Bu da hiç yoktan daha iyidir. Fakat eer pas
çok olursa aynann bütün yüzü örtülmü olduundan bir kimse
ona bakt zaman hiç bir ey göremez. Ne az, ne çok, ne hakîkat
ve ne de hayal. Üzerinde pas olmas bakmndan müflistir ve bir
mu olursun.
Eer nefsini bilmeyerek cehalette kalr ve halka gerektii deeri
veremeyip onlar kusurlu kabul edersen, bu durumda hem ken-
sine tantmaldr.
Ayet 5
264
bilir.
olarak bilir.
Nefsini Mevlâ'ya satlm bir meta gibi gören, bakasna dert ya-
ten korur.
Kurtulua/Felaha ermek
Yüce Allah buyurdu: "Allah selâmet evine çarr" (Yunus, 25). Al-
hidine kelime-i Tevhid, namaz, zekât, oruç, hac gibi eriatça em-
redilen; irk,adam öldürme, zina, haram yemek ve bunun gibi
eriatça yasak klnan eylerden menetmek gibi çeitli ibâdetler
ve nehiylerle (yasak) davet eder. Çünkü kul emirleri tutmak, ne-
hiylerden (yasak) kaçmak ile fiillerin selâmet evine girer. Yani hiç
401 Ahmed er-Rifâî, Onlarn Alemi, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul, 1996, s. 182.
BAKARA
265
mayan ebedî, zatî selâmete girer. Zîrâ bu, bütün selâmetlerin ru-
erenlerin tâ kendileridir."
Felah üç mertebedir:
tulmak.
3. Ebedî mülkte, sermedi nimetlerde, zevali ve intikâli olma-
yan âlemde, hüznü olmayan sürûrda, ihtiyarl olmayan
404 Abdülkâdir Geylânî, Gunyetü't Talibin, çev.A. Faruk Meyan, stanbul, 1971, c.1-2, s.
233.
BAKARA
267
Onun için bana gel, sakn elini elimden çekmeye kalkma. Zîrâ
405 Ramazanolu Mahmud Sami, Bakara sûresi Tefsiri, stanbul, 1985, s. 36.
AYET 7:
aki
Buhakkndadr.
âyet-i kerîme, ezelde reddedilmi ve
Yani Allah'n serptii nurdan üstlerine isabet
(bedbaht) olanlar
tila etmiti.
Ayet 6-7
272
bir azap kaçnlmazdr. " Onlar ise kendilerine göre sfat bir ol-
dir: 'Bir duâ eden yok mu ki ona icabet edile?' 'Tevbe eden yok
mu ki tevbesi kabul edile?' Balanmak isteyen yok mu ki ba-
lana?' Tan sökünceye kadar böyle devam eder. Tan söktüünde
BAKARA
273
den geri dönerler. Hz. Peygamber öyle buyurur: "Kim visal oru-
412 bnü'l-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.I, s.329-332.
nkâr edenler/Keferu
Küfür ve kâfir:
Küfür için îmân edilecek eylerin hiç birine inanmamak art de-
ildir. Birine veya bir ksmna inanmamak da küfürdür. îmân,
bir bütünlüü gerektirir. Küfür ise onun tersi olduundan, bir
TasavvufAçsndan Açklamas
Küfrün edeer mânâs örtüdür. Örtü iki ksmdr. Birinci örtü:
bir ekle tahsîs ettii için bakasn inkâr eder. Bir müslüman
Hakk'n zuhur (ortaya çkt) ettii varlklardan birini inkâr
418 Azizüddin Nesefî, Tasavvufta nsan Meselesi I însan- Kâmil, stanbul, 1990, s. 31.
• 424
Kâfir kalbi ölü olandr.
benim getirmi olduum eye tabî olmad müddetçe o kii îmân et-
427
Tarikatta, eyhinin îmânna vâkf olmayan kâfirdir.
miti. Ayn ekilde 'ben' diyen herkese Allah Teâlâ: Hayr! Bi-
lakis 'ben' kelimesini kullanmak yoktur demi ve 'ben' diyen-
428 Mevlânâ, Mesnevî çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.V, stanbul, 1988, s.68, beyit.820-821.
,
429 bnü'l Arabî, eceretü'l Kevn, çev.Abdülkâdir Akçiçek, Mays, 2000, s.18.
430 Ahmed er-Rifâî, Sohbet Meclisleri / el-Mecâlisü's-Seniyye, stanbul, 1996, s. 137-138.
431 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s. 236.
Ayet 6-7
278
lemee sevk eder. nsan orada sebat eder, îmân ve amele dön-
mezse dünya sevgisi ona galebe çalar, dünyadan her istediini
de pek tabiî elde edemez, neticede yrtclar âlemine girer. Ki-
bir, kin, hased, intikam, mukadderse katil ile vasflanr ve o in-
Hile, hud'a, yalan, gybet, kouculuk ve iftira ile blis gibi halk
arasna fitneler düürmek gibi huylarla vasflanr. Orada kalrsa
esfel-i sâfilîn {aalarn aas) da kalm ve insanlarn en sap-
kn olmu olur. 432
çici) ve zarurî (zorunlu) olarak müslüman olsa bile bir frsat bu-
434
lunca yine aslna döner.
433 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.III, stanbul, 1988,
s.299, beyit. 3663, 3665.
434 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.75.
BAKARA
279
genç bir erkektir; genç bir kadn vardr. Ama sen o umudu bu
umutla nasl karlatrabilirsin? Bu ilk zavallnn umutsuzlu-
u, eyhin kendisine kar besledii efkatin arkasnn kesilme-
sinden ileri gelmitir. Yazklar olsun o hastaya ki, ii Yâ-Sîn'e
435 ems-i Tebrîzî, Makâlât, çev.Mehmet Nuri Gençosman, stanbul, 2006, s.94.
Ayet 6-7
280
Öyle kâfirler vardr ki, bir îmân hasretiyle yanp tutuurlar. Fa-
Zîrâ kibir ve gurur insann yolunu öylesine balar ki; kâfir, gön-
lünde nura doru bir ah ve bir inleyi bulsa bile, bunu darya
vuramaz.
436 ems-i Tebrîzî, Makâlât, çev.Mehmet Nuri Gençosman, stanbul, 2006, s.94-95.
437 Kenan Rifâî, erhli Mesnevi, stanbul, 2000, s.477.
438 Kenan Rifâî, erhli Mesnevi, stanbul, 2000, s.476.
439 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevî çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.V, stanbul, 1988,
,
Hevalar onlara galib geldi ve onlar tepesi üstü yere ykt. Onlar
canl suretinde ölü kalpli oldular. Kalbleri ölü olunca onlar va'd
(yaplmasna söz verilen ey) ve vaîd (birini iyilie sevk ve kötülük-
441 Ramazanolu Mahmud Sami, Bakara sûresi Tefsiri, stanbul, 1985, s. 37-40.
BAKARA
283
kalplerde daha derin bir etki yapt gibi, ruhlar üzerinde de id-
detli bir etki brakr. Menfaatten önce zarar önlemek çok daha
önemlidir. Kâfirler uyardan hiç etkilenmedikleri için, kukusuz
444
bunlara ilk olarak müjdeden söz edilemez.
•
Tanr dedi ki: "Onlara gelin de, ey terbiyeye alkn olmayan ka-
trlar, gelin del"
tesir etti de baht kötü kiinin kula açlmad gitti. Bizlik, ben-
lik kaydna düen gönüller, onlarn sözlerine kar tatan da kat
446
bir hâl aldlar.
445 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarh, c.IV, stanbul, 1988,
s.163-164, beyit. 2011-2020, 2025, 2026.
446 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarh, c.V, stanbul, 1988,
s.128, beyit. 1531-1536.
BAKARA
285
Sr, ancak srr bilenle eittir. Sr, onu inkâr eden kiinin kula-
na söylenmez. Fakat Tanr' dan davet etme emri gelince, artk
halkn kabul edip etmemesiyle ne iimiz var?
447 bnü'l-Arabî, Mir'âtü'l-lrfan, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul, Mays 2000, s.88.
448 bnü'l-Arabî, Mir'âtü'l-lrfan, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul, Mays 2000, s.82.
449 Ahmed er-Rifâî, el-Bürhanu l- Müeyyed / Marifet Yolu, stanbul, 1995, s. 171.
Ayet 6-7
286
Nuh, tam dokuz yüz yl kavmini davet edip durdu. Her an kav-
minin inkâr artt. Fakat o söylemeden vazgeçti mi? Hiç sükûn
maarasna çekilmeye kalkt m?
Köpeklerin havlamasyla hiç kervan yolundan kalr m? Ay
latrr
yaradlna
hiç? n
olan gecede dolunay, köpeklerin havlamasyla
m Ay saçar,
yürüyüünü ar-
köpek de havlar durur. Herkes
göre bir hizmette bulunur. Takdir herkese bir hiz-
ri gideriverirler.
Bir zerre sola doru uçmaktadr, öbürü saa doru gidip araya-
can aramada.
Kuzgun üzüm banda kuzgunca barr fakat bülbül bunu du-
yup sesini azaltr m?
Bu 'Tanr dilediini yapar' pazarnda her ikisi için de ayr al-
450
c var.
BAKARA
289
dü. Elinde bir klç vard. Klca baktnda içinde bir di; etra-
ceklerdir.'
tar olduu aça çkt. Birisi: "Ey Allah'n Resulü", dedi, "Bizi
dümann yanna götür! Onlarn, bizim korktuumuzu ve zayf
olduumuzu düünmelerine izin verme!" Bu sözler meclisin her
BAKARA
291
458 Martin Lings, Hz. Muhammed'in Hayat, çev. Nazife iman, stanbul, 2001, s. 242-
246.
459 Derleyenin notu.
460 smail Hakk Bursevî, Muhtasar Ruhu' l-Beyân Tefsiri, stanbul, 2004, c.I, s. 72.
Allah, bir taraftan çarr, bir taraftan iter. Sen beni davet ettin,
letirmek:
"Küfre raz olmak küfürdür. " Bunu Peygamber söyledi onun söy-
Kalp:
464 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarh, c.III, stanbul, 1988,
s.110, beyit. 1363-1373.
465 bnü'l-Arabî, Tefsir-i Kebîr Te'vtlât, çev.Vahdettin nce, stanbul, c. I, s.39.
. .
Ayet 6-7
294
saçlr.
Bir ev gibi olan insan duygu vâstalarna gelen ayn nur, her bi-
rinde baka bir i yaratr. Baka bir sanat gösterir. Göz camna
gelince görme hâsl eder. Kulak camnda iitme, burun camn-
da koklama, az camnda tatma, el camnda dokunma meyda-
na getirir. O nûr vâsl olunca her birinden birbirine benzemeyen
466
ayr ayr bir takm iler hâsl eder.
BAKARA
295
ihsandr.
468 Ahmed er-Rifâî, Onlarn Âlemi/Haletü Ehli'l-Hakîkati Maallah, stanbul, 1996, s.309-
310.
469 Ahmed er-Rifâî, Onlarn Âlemi/Haletü Ehli'l-Hakîkati Maallah, stanbul, 1996, s.309.
470 Ahmed er-Rifâî, el-Bürhanu l- Müeyyed / Marifet Yolu, stanbul, 1995, s. 26.
471 Ahmed er-Rifâî, Onlarn Âlemi/Haletü Ehli'l-Hakîkati Maallah, stanbul, 1996, s.309.
Ayet 6-7
296
dii yer) olur. Eer kalp fâsid (bozuk) olacak olursa, o takdirde
taya çk) mahalli olur. Salim (sa, shatli) ve sâlih (iyi) bir kalp,
önde arkada olan sahibine haber verdii gibi baka bir yolla bili-
nemeyecek eyleri de bildirir. Fasîd (bozuk, bozguncu) bir kalp ise
olur.
472 Ahmed er-Rifâî, el-Bürhanu l- Müeyyed / Marifet Yolu, stanbul, 1995, s. 130.
473 Ahmed er-Rifâî, Onlarn Âlemi/Haletü Ehli'l-Hakîkati Maallah, stanbul, 1996, s. 310.
474 Ahmed er-Rifâî, el-Bürhanu l- Müeyyed I Marifet Yolu, stanbul, 1995, s. 130.
BAKARA
297
r, ancak bana kulluk etsinler diye yarattm. Ben onlardan rzk is-
temiyorum. Beni doyurmalarn da istemiyorum") üphe yok ki
nin arasnda sânna ne lâyk ise onu kabul et! Hasetten (kskanç-
lk) sakn, çünkü haset günahlarn anasdr. eytan Hz. Adem'e
haset ettii için kibirlenip, ona secdeden çekindi ve bu suretle
475
Allah'n rahmetinden kovuldu."
rekli görmesiyle nefsine galip olursa, son derece ihlâs ile ibâdet
476
edebilir.
475 Kenan Rifâî, Ebu'l-alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî, Hzr.Mustafa Tahral, stanbul,
2008, s.60.
476 Kenan Rifâî, Ebu'l-alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî, Hzr.Mustafa Tahral, stanbul,
2008.S.112.
Ayet 6-7
298
477 Kenan Rifâî, Ebu'l-alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî, Hzr.Mustafa Tahral, stanbul,
2008, s.115.
478 Kenan Rifâî, Ebu'l-alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî, Hzr.Mustafa Tahral, stanbul,
2008, s.120.
BAKARA
299
Birinci mânâs:
O; yaratlmlarn özü, mevcudatn âlâlarnn (yüce) ve
ikinci mânâs:
Takallüb (bir baka kalba girme) hâlinin çabuk oluudur. O bir
mihver (eksen) noktasdr. Yani esma (isimler) ve sfat kuatan
varlk onun üzerinde devresini tamamlar. Tam yüzleme eklin-
de; hangi isim ve hangi sfatn karsnda durursa, o isim ve o s-
479 Hucvirî, Kefu'l Mahcub-Hakikat Bilgisi, haz. Süleyman Uluda, stanbul, 1996, s. 474.
Ayet 6-7
300
Üçüncü mânâs:
Kalp ad verilmesini sebeplendiren dier mânâlardan birisi de
öyledir; kalbe göre isim ve sfatlar kalplar hükmüne girmitir.
Dördüncü mânâs:
Kalp muhdes (sonradan meydana gelen) eylerin yani sonradan
yaratlmlarn tersine bir mânâ tar. Burada anlatlmak istenen
mânâ; öbürlerinin aksine; kalbin nuru, ilâhî bir kdeme sahiptir.
Beinci mânâs:
Kalp ismindeki bir mânâdan bir dieri de; kalp asl olan ilâhî
Altnc mânâs:
Bu mânâda "Kalp halk iken, Hakka inklâb eyledi"
Sarf edilen cümlenin hakîkî mânâs; kalp, kendi durumu ile hal-
ka ait bir müahede yeri iken; Hakka ait bir müahede yeri oldu.
Yedinci mânâs:
BAKARA
301
Sekizinci mânâs:
Hakîkî varla göre kalbin misâli; yüze tutulan bir ayna oluu-
dur.
ayna da bu âlemdir.
Suret ve aynadan her biri dierinin aksidir.
Kalbin asl olduuna, âlemin dahi dal olduuna dair delilimiz,
ald" (Müslim)
Bu mânânn tersine eer âlem asl olsayd; ilâhî snmann ona
olmas gerekirdi. Bundan da aikâre bilindi ki kalp asldr (aaç-
tr), âlem de dal.
yakîn
kincisi; kalbin müahede aldr. Bu bir keiftir ki kalp bu
müahede ile ilâhî cemâlin güzelliklerine muttalî olur... Ayne'l-
yakîn.
Üçüncüsü; kalbin hilâfet mânâsn aldr. Hakka'l-yakîn
Bu mânâ Allah'n isim ve sfatlar ile tahakkuk (gerçeklemek) et-
mesidir. Bu tahakkuk o kadar olur ki... Yüce Hakk'n zât, ku-
480 Abdülkerîm b.brahim el-Cîlî, nsân- Kâmil, çev.Seyit Hüseyin Fevzi Paa, c.II, s.78-89.
Ayet 6-7
302
Mühürlenmek, perdelenmek:
• îmân sahibinin, hem zahir (d) hem de, bâtn (iç) gözü vardr.
D gözleri ile Allah'n yaratt manzaralar görür. Yere serilen
linmesi kabil olmayan bir sevgi âlemine varr. Artk o kul sevgi-
lidir; ondan sakl hiçbir ey yoktur.
yi görüe sahip olan ba gözü ile halka bakar; sonra kalbini açar
ve Allah'n fiil tecellîsini onlarda görür. O tecellînin hareketini
D göz nedir ki? O bir i göremez, keza bâtn gözü de. idrâki de
brak! Onu da bir kalem geç!
ile anlayabilir.
Hicap (örtü), baz engellerdir ki, kul o engeller sebebi ile, Hakka
vâsl olamaz, perdelenir.
Bu engeller ise; seyir hâlinde urayp, mânâ varlna giydii
dünya ve âhirete ait kisvelerden ibarettir.
"Allah için, nurdan ve zulmetten yetmi bin perde olduu bir ger-
" 494
çektir.
492 bnü'l-Arabî, Mir'âtü'l-lrfan, çev. Abdülkâdir Akçiçek, stanbul, Mays 2000, s. 22.
493 bnü'l-Arabî, Marifet ve Hikmet, çev.Mahmut Kank, stanbul, 1995, s. 142.
494 bnü'l-Arabî, Tuhfetü's-Sefere, çev.Abdülkâdir Akçiçek, stanbul, 1971, s.93.
Ayet 6-7
306
495 Abdülkâdir Geylânî, Mektûbât- Geylânî, çev.Seyyid Hüseyin Fevzi Paa, stanbul,
1997, s.263.
496 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.290.
497 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.l 11.
498 M.Kemal Pilavolu, Büyük Velî Muhyiddin-i Arabî Hazretleri, s. 67
499 Cemalnûr Sargut, Ey nsan, stanbul, 2007, s.465.
BAKARA
307
ri kilitli ra/WzV.
p
''(Muhammed, 23-23) Sar, dilsiz ve kör odular
da gerçei bilemediler. Kur'ân'n hakikatini anlayamayan Onun
hikmetini nasl düünebilsin? Kur'ân'n nüzulünü nasl kavra-
sn? Kur'ân' indireni nasl tefekkür edebilsin? Kur'ân'n indiril-
Sen öyle acayip bir körsün ki, keskin bakl ve uzaklar görür ol-
duun hâlde, devede ancak yükü görebiliyorsun; yani, görünüe
kaplmsn da, içyüzü, mânây müahede edemiyorsun. 504
ona tesir bile etmedi. Adeta kuma döndü, ondan bir ey bit-
504 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi Tercümesi, çev.efik Can, stanbul, 1997, c.3-4, s.
19.
BAKARA
309
talk), ona kul da acr, Tanr da., fakat ahmaklk öyle bir illettir
olmad.
Sel gibi bar, onlara serap göründü; çünkü hepsi de uykuya
dalm-gitmiti.
Erenler feryad edip dururlar; uyuyanlar Tanrya çarrlar.
Ama onlardan hiç kimse uyanmaz da uyanmaz; âh aman u
aman bilmeyen ar uykudan.
Yâ Rabbî bu zan, ne biçim
, bir uykudan meydana geliyor ki, hiç
miyor.
Ömürleri sona erdi de o soluk, bir solukcaz olsun onlara tesir
etmedi-gitti.
505 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.III, stanbul, 1988,
s.210, beyit. 2582-2594.
506 Sultan Veled, btidâ-Nâme, çev. Abdülbâkî Gölpnarl, Konya, 2001, s.93.
Ayet 6-7
310
leri tamamen örenip üstad oldu. Bir gün padiah avucuna bir
de yok onlarda.
Gözleri bir baka renk görsün, Yûsuf'u kurt görsün; kulaklar bir
baka türlü ses duysun, hikmeti saçma sapan bir söz saysn,
gönülleri bir baka renge boyansn, vesveselerin, hayallerin yeri
yurdu olsun diye Ulu Tanr, onlarn kulaklarn, gözlerini, gö-
507 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s.28-29.
BAKARA
311
çee ait bir tek söz bile iitmemilerdir. Bir testi var Ulu Tan-
r baz kimselere suyla dolu gösterir. Onlar bu suyla ferahlatr,
kana kana içerler. Baz kimselere de bo gösterir. Dudaklar bile
slanmaz. 508
görür, kulak baka bir ses iitir. Hikmeti saçma ve hezeyan (saç-
kimse ükretmelidir.
508 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fthi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s.21-22.
509 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi ,
çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.III, stanbul, 1988,
s.17, beyit.198-199.
Ayet 6-7
312
fnda krk gün, yer yüzünde kalmt. Lanet olas blis! Yere indi
• Ebû Cehil'in avucu içindeki talar, bir bir dile geldiler. Her biri
510 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s.42.
Azap:
512 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s.213-214.
513 Kenan Rifâî, erhli Mesnevi, stanbul, 2000, s. 528.
Ayet 6-7
314
miz olan eyler tadlr. Buna göre dünyada kendi heva ve istekle-
rine uyarak bunu güzel görenler, bir bakma azab da güzel gör-
mü oluyorlar. 514
514 smail Hakk Bursevî, Muhtasar Ruhu' l-Beyân Tefsiri, stanbul, 2004, c.I, s. 76.
C)
Allah Teâlâ cehenneme bu tecellîsini: "zû kâbin eliym" ismi ile
520
yapar.
519 Kenan Rifâî, Ebu'l-alemeyn Seyyid Ahmed er-Rifâî, Hzr.Mustafa Tahral, stanbul,
2008, s.128-129.
520 smail Hakk Bursevî, Muhtasar Ruhu' l- Beyân Tefsiri, stanbul, 2004, c.I, s. 177-175.
521 Abdülkâdir Geylânî, Mektûbât- Geylâni, çev.Seyyid Hüseyin Fevzi Paa, stanbul,
1997, s.233.
522 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.191.
AYET 8, 9:
îmânn mahalli kalptir, dil deildir. Nitekim bir âyette öyle Du-
yurulmutur. "Bedeviler 'inandk '
dediler. De ki: Siz îmân etme-
diniz, ama 'boyun edik ' (islâm olduk) deyin. Henüz îmân kalp-
dînin asl ve esasdr. Yani demek istiyorlar ki, biz, Hakka kar-
datmaktr. Çünkü yüce Allah "Resule itaat eden Allah a itaat et-
Bir Kussî hadîste öyle deniyor: "Kul dâima nafile ibâdetleri ye-
lar rezil etmesi eklinde olur. Ama iki aldatma arasnda büyük
yaratr. Dehet verici bir helake maruz brakr. Nitekim yüce Al-
lah öyle buyurmutur. "Tuzak kurdular; Allah da onlarn tuzak-
larn bozdu (onlara tuzak kurdu) Allah, tuzak kuranlarn hayrl-
sdr. " (Alu mran, 54) Onlar derin bir cehaletin girdabnda ol-
523
duklar için bu apaçk gerçei hesaba katmyorlar.
var olan), ortaya dikilmi bir hayaldir. Âyette geçen tanklk ise
524 bnü'I-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.I, s.332-333.
525 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.V, stanbul, 1988,
,
Ayet 8-9
322
Nefis Tanr velîsine yaklarsa dili yüz arn ksalr. Onun yüz
dili vardr, her dilinde yüz lügat... hilesi, riyas (iki yüzlülük) an-
latlamaz ki!
kokular!
hana lâyksn.
Gülsuyu isen seni baa sürer, koyuna serperler; sidik gibiysen d-
ar atarlar.
Koku satanlarn tablalarna bak. Her cinsi, kendi cinsinin yan-
na korlar. Cinsleri kendi cinsleriyle kartrr, bu uygunluktan
bir güzellik, bir süs meydana getirirler.
ayrrlar. 529
530
gel!" dedi.
Münafk:
lere uyma)
4. Yetim, fakir, garip ve kimsesize efkat ve merhametle yak-
lama.
530 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevî , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.II, stanbul, 1988,
s.23, beyit. 284-287.
531 Abdülkâdir Geylânî, Feth'ül-Rabbanî-llâhî Armaan, çev.Abdülkâdir Akçiçek, stan-
bul, 1964, c. I, s.31.
Ayet 8-9
324
için deildir.
-Nereden geliyorsun?
-Leyla!
sas, 12) Yalan söyleme, çünkü senin iki kalbin yok; bir tek kal-
bin var. Onu neyle dolduruyorsun? O ikinci bir eyi daha almaz
ki! Allah Teâlâ öyle buyurmutur: "Allah hiç kimsenin gösün-
de iki kalp yaratmamtr. " (Ahzâb, 4) Bir kalp ki, hem Hâlk',
hem de halk: Bu mümkün deildir. Yine bir kalp ki, içinde hem
olan, Hakk' bilen asla böyle yapmaz. Ahmak, Allah Teâlâ'ya âsî
lk) eden, ona isyan eder; Onu seven ise itaat eder. Dünyalk, mal
yar ya! Onun kalbinin dili konuamaz, aslnda onda olan hiçbir
Hastalk eziyeti vâki olduunda nefsine der ki: "sana nasihat et-
• Toprak yemeyi âdet edinmi birisi bir aktara gidip kelle ekeri al-
mak istedi.
Ayet 8-9
330
Küffâr:
lar ile kâfirlerin büyük (azîm) azab arasnda fark vardr. Çünkü
ezelde rahmet dergâhndan kovulanlarn azab büyük olur ve bunlar
Kalp hastalklar:
543 bnü'l-Arabî, Futûhât- Mekkiyye, çev.Ekrem Demirli, stanbul, 2006, c.I, s. 333.
BAKARA
333
iledii zaman kalpte bir nokta hâsl olur. Tevbe etmezse, gittik-
Ruha gelen her feyz, ilâhî âlemden gelir. Ki oras gayb âlemidir.
Ruh kendisine gelen o feyzi (ihsan, ilim) kalbe iletir. Kalp ise o
feyzi duygulara datr. Bundan sonradr ki duygularda o feyze
uygun iler görülmeye balar.
• Yol çok korkuludur. Elde ise hüccet (delil) yok. Fakat bunlar
rm saate de razym! 55 °
549 bnü'l-Arabî, Tuhfetü 's- Sefere, çev.Abdülkâdir Akçiçek, stanbul, 1971, s. 63-64.
550 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.377.
551 Kenan Rifâî, Sohbetler, stanbul, 2000, s.409.
BAKARA
335
Yalan:
let olur. Hastalkta yenen yemek insana hiç kuvvet verir mi?
Ey inatç, önüne nice güzelim nimetler geldi de hepsi kötületi,
Neye elini vurdunsa kötü oldu. Senin dostun, senin âinân olan
sence hor hakir sayld. Sana yabanc olan seninle uzlat. Sen-
tin zehri bütün canlara sirayet eder. O illeti derhâl geçirmeye ça-
lmak gerek. O illet durdukça eker bile zehir kesilir. nsan âb-
hayat içse ate sanr.
560 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Mesnevi , çev.Abdülbaki Gölpnarl, c.III, stanbul, 1988,
s.217-218, beyit. 2677-2687.
Ayet 10
338
Kuyuda geçen bir temsil var: Kuyuya atlm olan Yûsuf (a.s.)
luk) eder. Tabiat âleminde vatan tutar. Âlem-i A'lâ {yüksek âlem)
ya çkan sefer ehlini ve seyyahlar sevmez. Hiç davet kabul et-
561
iler yapanlar hariç" (Tin, 4-6).
alr, elini nereye atar, neye sahip olursan hastala âlet olur, onu
562
da berbat edersin.
zan, yakîn olur ve onda fena bulur. Çünkü yakîn olunca zan kal-
maz. O yakîn eyhinin ve mürîdlerinin suretleri olan bu cisim
âleminde (dünyada) eyhler ve mürîdleri de kalmazlar. Çünkü
bu suretler, bu naklar devirden devire, yüzyldan yüzyla de-
iirler. Hâlbuki o yakîn eyhi ve onlarn doru zanlar olan ço-
cuklar devirlerin ve yüzyllarn geçmesine ramen, deimeksi-
zin âlemde kâimdirler. Yanl, bozuk ve münkir (inkâr eden) zan-
563 Mevlânâ Celâleddîn Rûmî, Fîhi Mâ Fih, çev.Meliha Ülker Tarkahya, stanbul, 1985,
s.206-207.
>
KELME NDEKS
âdet 53, 161, 246, 287, 304, 327, 150, 151, 157, 159, 160,
ah 280 315,316,333,336
Kelime indeksi
344
akam 106, 107, 110, 111, 112, âlem-i sfat 171, 174
130, 131, 167, 178, 182, 188 âlem-i zât 171, 174
112, 131, 167, 178, 182, âlîm 29,36,51,86, 138, 141, 145,
30,31,32,35,36,41,42, 46,47,48,49,50,51,52,
56, 74, 77, 80, 82, 84, 85, 53, 55, 56, 57, 58, 59, 60,
171, 173, 174, 175, 177, 100, 101, 102, 103, 104,
178, 181, 183, 184, 186, 105, 106, 108, 112, 113,
187, 189, 192, 194, 196, 114, 115, 116, 117, 118,
224, 226, 228, 235, 236, 129, 130, 131, 132, 133,
240, 242, 247, 248, 249, 135, 136, 137, 138, 139,
BAKARA
345
140, 141, 142, 143, 144, Allah korkusu 10, 62, 66, 67, 232,
165, 166, 167, 169, 170, 58, 62, 63, 67, 81, 102, 108,
171, 172, 173, 174, 175, 131, 133, 173, 174, 177, 187,
177, 179, 180, 181, 182, 191, 193, 198, 201, 203,
183, 185, 186, 187, 188, 208 2 °9> 213, 214, 222,
>
âmâ 270,308
212,213,214,215,216,
ambar 204
217,218,219,221,222,
amel 40, 44, 69, 75, 77, 86, 87, 88,
223, 224, 225, 226, 227,
89,93, 127, 173,207,208,
229, 230, 232, 233, 234,
219,222,298,325,340
236,237,238,239,241,
Amentü billâh 223
242, 246, 247, 248, 249,
Amerika 224
250,251,252,253,254,
âmin 25
255, 256, 257, 258, 259,
ana 39, 116, 127,214,231,240,
261,263,264,265,266,
248
267,268,269,270,271,
ana rahmi 127, 240
272,273,274,275,277,278, r7 236, 260,
anne 167,
~ rn
262 w ^
280,281,282,283,285, a/o o r»o
^
->r>
apaçk 53, 82,
1
148, 198, 319
287, 288, 290, 291, 292,
, ^m^ H^ ,
330, 331, 332, 333, 334, 207, 216, 230, 242, 251,
avam 145, 146, 192, 195 Bakara 1,3,5, 13, 15, 17, 18, 19,
230 ben 23, 30, 44, 46, 79, 88, 93, 109,
balçk 120, 159, 160 115, 117, 118, 138, 159,
223, 230, 239, 240, 249, 170, 171, 172, 174, 190,237,
252, 258, 293, 303, 305 249, 267, 268, 289, 294
bâtnî 31, 103, 105, 153 beer 44, 195,308,338
batma 153 beeriyet 258,261,302
belâ 48,52, 115, 173, 192 109, 111, 137, 137, 140,
Kelime indeksi
348
142, 143, 148, 149, 150, 109, 126, 130, 162, 164,
225,230,231,256,257,271, 293,316,324,327
272,277,280,281,289, cehrî 193, 194, 196, 198
çirkin 49,96,293,321 dil 22, 88, 100, 117, 134, 160, 240,
çirkinlik 43 318,326
çokluk 31, 75, 86, 149, 171, 186, dîn 15, 17, 18,47,53,83,84,88,
283,318,324,331
D
din günü 116, 324
daire 24, 32, 33, 45, 170, 179, 208 doma 8, 107, 154, 199, 202, 260,
dalâlet 24, 151, 152, 258, 266, 281 doruluk 94, 307
Kelime indeksi
350
106, 108, 109, 112, 117, 233, 234, 235, 236, 237,
268, 270, 273, 276, 280, 325, 329, 335, 339, 340
296,298,310,338,340
dolunay 166,225,228,286 ebed 23, 32, 55, 70, 84, 85, 92,
dost 31, 43, 60, 93, 95, 230, 238, 150, 160, 161, 172, 181,
duyu 48, 58, 63, 76, 80, 81, 83, 84, 297, 333
el-Bâri 24 214,259,261,265
elbise 25, 112, 181, 183, 194,261 emîn 48,64, 148, 153, 181, 183,
el-Câmi 24 263,271,288,297,316
el-Hâlk 24 eniyyet 74
Kelime indeksi
352
erkek 57,279,338
ermi 85,88,97,254
ermi insan 85, 254 fâcir 207
er-Rab 24, 247, 250 fânî 88, 140, 158, 162, 163, 164,
er-Râfi 24 187,200,239,335
er-Rakîb 24 fare 240
er-Rezzâk 24 fark 25,38,51,83,99, 111, 135,
esfel-i sâfilin 113 140, 142, 143, 144, 146,
esma 115, 137, 162, 164, 166, 169, 147, 148, 149, 152, 153,
eya 21, 63, 98, 136, 147, 212, 285 112, 125, 130, 155, 157,
152, 157, 159, 161, 162, fazilet 49,69,91, 109, 111, 113,
163, 169, 171, 184, 194, 130, 131, 150, 173, 176,
195,208,224,231,235, 209,210,231,234,246
236,237,240,260,261, fecir 24, 109, 112, 113
felah 217, 221, 245, 264, 266, 326, gavs 128, 141
206, 242, 294, 306 Hac Bekta Velî 110, 232, 254
gövde 17, 32, 113 Hâdî 51,71, 136,291
göz 18,43,46,64,67,82,91,97, Hadîs 53, 130, 131, 133, 139, 160,
güç 74, 75, 78, 96, 103, 265, 272 hâdise 75, 84, 85, 130, 139, 149,
günah 55, 56, 57, 58, 59, 60, 62, hakâyik 267
127, 132, 137, 147, 148, 197, 87, 117, 122, 132, 144, 146,
209, 258, 265, 283, 287, 297, 159, 180, 193, 196, 198,201,
316,319,324,326,327 203,230,234,241,261,
günahkâr 93, 287 262, 267, 268, 286, 333
95, 108, 120, 151, 159, 180, 66, 67, 68, 69, 74, 75, 80,
235, 245, 290, 296 110, 112, 113, 114, 115, 118,
hac 78,97, 123, 125, 197, 199, 144, 145, 146, 147, 148,
BAKARA
355
213, 214, 215, 216, 217, haram 59, 64, 65, 67, 76, 99, 100,
221, 222, 223, 225, 226, 102, 107, 185, 186, 206,
232, 233, 237, 238, 239, 212, 232, 240, 264, 278,
240, 241, 242, 249, 251, 297, 310, 321, 325, 327
253, 254, 255, 256, 257, hareke 19, 23, 33
258, 259, 261, 262, 263, 271, har f 19j 2 1, 22, 23, 25, 27, 32, 35,
274, 275, 280, 282, 286, 38> 76 2 26
288,292,295,296,297, harf-i tarif 38
298,299,300,301,302, Hârût 329, 330
303,305,306,307,313, Hasan 215
29, 59, 60,
315,316,318,324,325,
Hasan-r Basrî 59
326, 329, 330, 335, 336
hâscnc 2
Hakka'l-yakîn 75,206,301 .
^ ,
ia|: 07 havassul-havas 26
halka 41, 64, 145, 146, 147, 171, ha y al 66 84 95 104 234 238
> > > > '
'
halvet 59, 66, 95, 255 hayat 21, 24, 57, 62, 85, 94, 163,
hayr 40, 44, 79, 93, 97, 100, 185, 88, 132, 133, 134, 151, 179,
205,217,218,224,235, 208,219,222,243,245,246,
258, 299, 323, 336 253,254,255,257,258,
hayvan 64, 134, 168, 169, 184, 302 264,266,267,268,281
hayvan 57, 64, 65, 69, 132, 185, hikmet 6,7,8, 13, 18,36,53,75,
186,201,202,260 88,90, 103, 112, 138, 139,
hayvanlk 64 160, 165, 168, 169, 170,
Hayy 138, 162
175, 184, 190, 193, 199,
hazarât- hams 171,174
202, 207, 253, 255, 263,
hazine 30, 152, 158, 181, 209, 260,
273, 275, 276, 303, 307,
272
309,310,311,316,329
hazret-i ceberut 172
himmet 132, 276
hazret-i lâhût 172
hiyanet 265
hazret-i melekût 172
hizmet 15,45,60,89, 114, 143,
hazret-i mülk 172
144, 189, 192, 193,229,
hazret-i nâsût 172
279, 286, 288
He 24,41
hor 105,276,298,337
hece 165,229
Hû 138
hediye 122, 123,211
hüccet 198
hekim 270,288
huruf-i mukattaa 29, 30, 35
helâl 64, 99, 100, 102, 206, 212,
hutbe 6, 139, 145, 149, 150, 151,
232,278,310,327 152, 158, 159
heybet 67, 120,271,272,326
huy 56, 57, 64, 94, 126, 140, 189,
Hristiyan 118, 227
233, 236, 265, 278, 302,
Hristiyanlk 118
331,337
hrs 51,60,85,89,99, 119,208, huzur 30, 57, 61,71, 89, 105, 110,
209,212,216,278,325 116, 117, 119, 120, 121, 122,
hsm 120 127, 128, 132, 133, 135,
Hzr 273 136, 144, 147, 157, 158,
hibe 76,208 159, 160, 168, 184, 185,
hicâb 69, 146, 147, 195, 206, 207, 207,214,215,237,238,
306,315 239,241,262,268,324
hicret 15, 17, 154, 155,289 hüdâ 51,239
hiçlik 122, 138, 159, 183,253 hüküm 34, 46, 52, 63, 78, 95, 97,
hidâyet 5, 9, 37, 51, 52, 53, 63, 70, 100, 103, 104, 110, 111,
1
BAKARA
357
179, 184, 196, 198,218, 264, 265, 273, 275, 297, 298,
216,222,230,233,235,246, 239
247, 249, 252, 256, 257, brahim 39, 108, 131, 137, 149,
yd 152 216,218,235,240,243,
105, 106, 110, 113, 114, 116, drîs 39, 175, 177
ihata 33 293,294,296,300,301,
ihfâ 8, 193, 194, 195, 196, 198 305,307,308,312,319,
ihlâs 206,217,297,298 323, 330, 333, 334, 339
ihsan 23, 24, 44, 57, 63, 65, 96, 84,85,90,91,96, 113, 133,
138, 144, 156, 158, 160,
102, 114, 119, 127, 130,
161, 168, 169, 170, 178,
150, 159,213,216,217,
183, 189, 190, 196,202,
219,257,260,286,334
214,216,222,254,255,
ikâme 18,73, 115, 129
256,257,267,270,271,
iki el 31
274, 275, 280, 287, 293,
ikilik 94, 162, 185, 186, 188, 189,
294,296,300,301,307,
190,206,224,310
308,312,319,323,330,
ikindi 106, 107, 110, 111, 112,
333, 334, 339
131, 181, 183,290
ilim 34,86,95, 111, 141, 181,
ikindi namaz 106,107,108,110,
186,222,228,253,298,340
111, 131, 134, 166, 167,
illet 267, 309, 332, 336, 337
178, 181, 183,290 ilme'l-yakîn 75,206,301,321
iki yüzlülük 56, 64, 237, 279, 319,
ilm-i bâtn 89
322,325,331 ilm-i hakîkî 57
ikrâ 43, 77 ilm-i ledün 254
ikrar 77, 83, 86, 88, 228, 281, 282, ilmullah 113
320, 321 iltica 213
ilaç 115,225 imam 107, 143, 176, 177, 187, 188
ilâh 21,30,31,36,41,48,57,59, mam Beâvî 281
69, 73, 74, 78, 84, 85, 90, imamet 176
91,96, 100, 113, 119, 120, mam Hasan 215
124, 126, 133, 138, 144, 147, îmân 9, 18,37,55,56,59,66,73,
156, 157, 158, 160, 161, 168, 74,75,76,77,78,79,81,
169, 170, 178, 181, 183, 86,87,88,89,92, 133, 134,
189, 190, 196,202,203, 135, 136, 148, 151, 168,
214,216,222,231,248, 177,207,208,221,222,
249, 250, 254, 255, 256, 223,226,227,231,232,
257,263,267,270,271, 243, 245, 246, 256, 260,
302,306,316,320,338,340 232,251,254,275,283,
nsan 15,30,31,40,42,43,77, 291,314,316
90,91,96, 100, 102, 133, ism-iâzam 36, 157, 166, 170, 171,
149, 163, 174, 175, 184, 191, 202, 308
195,208,209,212,215, ispat 76, 83, 87
228,231,236,239,241, isrâ 106, 109, 195,201,260,271
248,250,260,261,265,268, istidat 70, 71, 151
289,291,302,303,330 197,200,201,225,246,
irfan 75, 85, 217, 222, 285 248,285,293,296,318
Kelime indeksi
360
itiraz 45, 46, 230, 265 270, 272, 273, 274, 275,
kadîm 25 183,200,201,255,268,276,
Kadir 13,39, 179 285, 320, 329, 333, 334
BAKARA
361
karde 24, 31, 61, 102, 208, 218, kevnî 25, 137, 196
kavi 57, 68, 258, 259, 274 kble 90, 92, 123, 132, 145
kayyûm 23, 94, 138, 162 klç 155, 289, 313, 320, 322
kaza 68, 91, 136, 292 krk 161, 164, 170, 216, 310, 311,
kelâm 42, 48, 49, 50, 52, 54, 193, kskançlk 271, 297, 331, 332, 337
195, 196, 225, 227, 270, Mm 30, 50, 76, 79, 82, 86, 90,
131,133,135,161,162,
kelîml58,172
170,176,185,190,192,
kelime 24,29,31,38,40,41,43,
197, 199,200,201,213,
51,55,57,63,87,98, 100,
214,215,228,232,239,
106, 115, 152,203,204,211,
240,256,297,315,332
231,243,247,264,276,
kyamet 8, 76, 79, 90, 91, 98, 1 19,
277,283,312,313,315,
161, 162, 199,200,213,214,
318,320,321,326,331
215,228,232,240,256,297
kelime-i ahadet 98, 203, 312, 321
kyl ü kal 326
kelime-i tevhid 264, 320
kibir 57,85,89,210,254,263,
kemâl 41, 122, 148, 165, 167, 177,
178,187,188,191,207,
^
26%
4326l
^ 280> 297> 302> ^
232, 243, 249, 255, 267,
kilit 249> 282) 293? 307) 3U
277, 285, 302
j^^ 284) 337
kenz-i mahfî 158 kir 69j 70> 71j 91j 94, 95, 2 29,
keramet 63, 133, 327 258, 333
kerem 93, 102, 122, 205, 210, 258 kitab- kerîm 337
kerim 64 kitâb- mübîn 113,261
kesbi 293 kitâb- nâtk 46
kesîf 234 Kitâbullah 40
keskin 82, 254, 308 kitap 5, 15, 18, 31, 35, 36, 37, 38,
kesret 31, 140, 146, 156, 179, 255 39, 40, 42, 47, 48, 52, 66,
keif 87, 137, 141, 146, 154, 176, 68, 70, 134, 205, 210, 213,
180, 187, 201, 251, 267, 293 215, 219, 223, 227, 302,
kevn 32, 167,169 318,337
Kelime indeksi
362
koku 23, 60, 84, 93, 287, 31 1, 322 255, 258, 259, 263, 264,
korku 15,89,90, 119, 122, 130, kulluk 88, 100, 104, 117, 130, 138,
kötü 47, 52, 56, 58, 69, 94, 96, 110, 123, 125, 135, 155, 170,
99, 100, 102, 110, 120, 133, 172, 192, 193, 196, 198,204,
265, 273, 275, 284, 294, 256, 266, 272, 274, 283,
296,304,318,319,321, 291,299,307,308,321,
333,336,338,340 322, 323, 333, 334, 335
kötülük 70, 85, 208, 255, 263, 264, kurban 119, 199,289
kuvvet 34, 45, 54, 55, 63, 70, 94, Leyla 241,325
110, 119, 120, 134, 151, libas 170, 181
134, 135, 136, 138, 140, Medîne 7, 15, 17, 154, 155, 156,
151, 164, 175, 176, 196, 150, 151, 156, 172, 173,
239, 240, 250, 258, 280, 174, 175, 176, 177, 185,
263,279,315,319,323 mihenk 49
Merih 81 mihver 299
50, 57, 65, 73, 78, 84, 87, Mîm 5, 13, 18, 19,21,24,26,27,
93,94, 103, 104, 118, 124, 29,30,31,32,33,34,35,
125, 137, 141, 142, 143, 36,38,41,47
144, 146, 147, 148, 149, 153, minare 162, 163
156, 161, 166, 167, 168, 169, Mîrâc 7,8,77,91, 113, 117, 128,
170, 174, 177, 178, 179, 130, 152, 159, 160, 161, 162,
181, 182, 185, 186, 187, 169, 170, 171, 174, 176, 177,
219,240,242,250,252, 201,209,219,234,301,
266,267,271,275,339 307, 338
Meryem 49 misbâh 27
Mescid-iAksâ 176, 177 mikât 27, 28
Mevlâ 213, 263, 264, 294, 304 Muhammed 2, 6, 27, 29, 30, 31,
Kelime indeksi
366
181, 183, 190, 191,202, mücâhede 94, 95, 123, 206, 260,
302,303,307,312,330 295,302,310,311,312
muhtaç 22, 23, 24, 50, 70, 100, müjdeleyici 122
168, 176, 184,208,209,210, mükâfat 61, 90, 214, 215, 236, 238
211,219,253,284,314,325 mükevvin 32
mukaddes 27, 176 Mülhime 138
mukarreb 69, 141, 142,325 mülk 27,32,88, 126, 127, 137,
257, 303, 306, 325, 330 133, 155, 168, 179, 189,
144, 147, 149, 155, 189, 190, 323, 324, 325, 327, 332
143, 144, 145, 147, 164, 166, 126, 127, 128, 129, 130,
mürid-i kâmil 145, 164, 166 140, 144, 145, 150, 151,
müsâvî 26, 173, 176, 195 155, 157, 158, 159, 160,
Müslim 32, 138, 139, 166, 176, 161, 162, 164, 168, 173,
290, 292, 322, 323, 324 nasihat 263, 288, 326, 327
82,87,88,91,94, 118, 122, nazar 37, 45, 52, 59, 79, 80, 83,
namaz 6, 7, 15, 18, 30, 48, 73, 74, nefis çban 254
75, 77, 85, 90, 92, 93, 97, nefsani kuvvetler 154,199
99, 104, 106, 107, 108, 109, nefs-i Emmâe 138
Kelime indeksi
368
nefsini bilen Rabbini bilir 259, 261, 188, 194, 195, 196,200,
315 201,219,223,224,225,
nefsini bilmek 43, 257, 261 226, 228, 229, 234, 236,
Niyâzî Msrî 143 42, 43, 44, 45, 46, 48, 49,
noksan 24, 85, 127, 176, 262, 277, 155, 156, 158, 159, 180,
ölçü 64 301,323,326,337,338
ölmeden evvel ölme 242 pinhân 240
ön 82 Râ 41
rekât 108, 130, 177, 178, 184, 187 rükû 30,87,89, 119, 120, 121,
renk 249,310,311 123, 126, 127, 128, 130,
rica 118,228
risâleti 50 saadet 51,90,278,296
rivayet 28, 36, 58, 109, 180, 194, sabah 67, 101, 106, 107, 108, 109,
Rubûbiyet 124, 131, 205, 247, 248 sabr 60, 62, 125, 130, 161, 208,
ruh 26, 28, 30, 31, 42, 44, 46, 48, 238, 253, 266, 327, 329
80,81,84,85,86,91,92, sâbikûn 70
166, 167, 168, 169, 170, sadaka 76, 97, 124, 125, 205, 208,
265, 268, 272, 273, 278, saf 83,99, 112, 119, 141,284,323,
283, 292, 299, 302, 306, 335, 336
315,322,329,333,339 salk 75
rûhânî kuvvetler 154, 198, 199 sahabe 155, 179
ruh-i izafî 255 sahib 13, 18, 32, 36, 46, 55, 56, 58,
150, 162, 163, 168, 171, secde 30,76,77, 113, 114, 116,
176, 180, 181, 197, 199, 120, 121, 122, 126, 127,
258, 259, 264, 285, 296, 144, 161, 176, 185, 186,
seyir 94, 152, 161,169, 171, 185, silsile 142, 151, 195
BAKARA
373
82,88,90, 105, 121, 122, an 58, 63, 162, 182, 192, 249, 274
132, 137, 138, 142, 143, âr 74
144, 145, 146, 149, 156, arap 141,226,329
162, 171, 175, 181, 187, efaat 19, 120
188, 189, 190, 191, 199, ehvet 60,75,85, 119, 133,200,
201,202,215,216,217, 237, 282, 304, 327, 329
226, 239, 240, 242, 250,
ek 47, 1 1
251,255,257,261,265,
ekavet 270
274,279,282,288,291,
eker 286, 322, 327, 328, 337
297,301,305,318,319,
en 249
320,321,335,340
er 56, 94, 193, 216, 258, 291, 302
sübhân 32,216,330
eref 34,44,49,58,60,61, 103,
sübût 156,249
113, 130, 143,210,213,
sücûd 123, 126, 127, 130, 131
229, 234, 260, 296
süflî 32,201,282,330
eriat 10,42,51,55,58,71,77,95,
sükûn 63, 87, 147, 158, 250, 286,
97,98,99, 101, 106, 113,
304
117, 134, 143, 165, 174, 180,
Süleyman 151, 169, 171, 265, 278,
196,201,202,206,223,228,
287, 299, 303, 339
250, 264, 268, 274, 276
sülük 59,70, 143, 146, 161
eyh 18,53, 110, 137, 179,224,
sümbüle devri 1 57
232, 254, 276, 279, 280,
sünnet 84, 100, 101, 102, 130,
334, 340
131, 178, 179, 194,206
sürür 157, 198,266 eytan 45, 78, 94, 96, 98, 124, 135,
306,307,327,331,335 240,241,247,251,256,
260,261,262,276,279,
281,283,284,285,286,
taalluk 18, 123, 137, 187, 222, 252 288, 292, 293, 308, 309,
tabiat kuvveti 134 tasdik 77, 79, 83, 86, 87, 88, 89,
194,271 ta 284,312,313,327,328
tahkik 74, 182, 202, 203, 222 taknlk 104, 114
tâif 299 tat 64, 84, 95, 112, 279, 304, 313,
59, 60, 62, 63, 64, 65, 66, 223, 276, 288, 302
BAKARA
375
143, 144, 148, 152, 159, temkin 147, 153, 156, 186
162, 163, 164, 165, 166, temsil 32,36, 100, 148, 174, 191,
temeyyüz 26, 27 tevbe 49, 57, 58, 70, 99, 106, 108,
temizlik 60, 89, 93, 94, 95, 97, 98, 114, 123, 129, 187,202,
146, 168, 170, 184, 187, uyku 64, 96, 112, 167, 182, 183,
197, 202 309,316
tevekkül 62,67, 102 uzuv 15, 17, 92, 97, 166, 176, 184,
Ti 41
ümit 62,89,90, 124, 130,216,
urûc 152, 182, 184, 190 108, 110, 112, 113, 120,
BAKARA
377
144, 153, 157, 158, 160, vech 102, 130, 144, 145, 152, 168,
297,298,311,315,334 verâ 99
vali 104 vesvese 151, 154, 160, 181,266,
33,34,35,36,38,40,41, 333
233, 237, 242, 247, 248, 172, 174, 189, 194, 195, 197,
249,251,252,253,257, 198,213,223,229,236,271
258,261,262,264,265, vusul 70,315
275,299,301,303,304, vücûb 1 54
150, 167, 185, 186, 189, 146, 147, 150, 151, 152,
299,300,304,311,314,
318,333,334,335,338
zâhid 59, 129, 169,237,238 zan 47, 143, 309, 340
zahir 24, 26, 31, 42, 45, 46, 56, 57, zât 22,23,30,33,41, 141, 146,
66,74,77,81,83,89,92, 154, 155, 156, 158, 162,
93,97,98, 101, 102, 103, 163, 164, 174, 193, 197
111, 122, 131, 134, 153, zât- ahadiyyet 146, 154, 155, 163
156, 163, 164, 166, 168, Zebur 39
169, 172, 176, 179, 180, zehir 54, 95, 298, 329, 335, 337,
zeytin 27, 28
zeytinya 28
zndklk 180
zrh 209,289,291
zikr 29, 38, 49, 55, 57, 63, 64, 67,
252,255,258,275,289,
292, 293, 306, 330, 335
194,200,201
zulmâni hicap 195
Bakara, 31 173
Ahkâf, 13 258
Bakara, 39 183
Ahzâb, 4 187,325
Bakara, 89 281
Ahzâb,4l 265
Bakara, 115 144,200
Alak, 5 254
Bakara, 151 253, 254
Alak, 19 114
Bakara, 152 281
Âlumran, 54 319
Bakara, 157 106
Âlumran, 97 281
Bakara, 212 173
Âlumran, 92 212
Bakara, 222 58
Âlumran, 97 53
Bakara, 258 200
Âlu mran, 101 68
Bakara, 281 15, 17
Âlu mran, 102 56, 59
Bakara, 285 225
Âlumran, 191 265
Beyyine, 6 227, 316
Ankebût,45 75, 114, 133
A'râf,31 181
A'râf,96 56 Câsiye, 19 60
A'râf, 143 158 Câsiye, 29 40
A'râf, 172 256 Cum'a, 2 56
Araf, 179 69 Cuma, 9 157
B
Cuma sûresi 139
Bakara, 2 40,47,51
D
Bakara, 3 211 Duhâ,4 231
Bakara, 4 147 Duhân, 2 40
Âyet indeksi
382
En'âm, 75 137
nirah, 1 144
Enbiyâ, 107 151
srâ, 44 201
Enbiyâ, 120 151
srâ, 70 260
Enfâl,2 67
srâ, 78 107, 109
Enfâl, 17 115, 147,31!
srâ, 110 106
Enfâl,62 155
srâ Sûresi 43
K
Fetih, 10 229
Kâf, 16 80
Fetih, 26 55, 57
Kâf, 22 208
Furkân, 32 70
Kalem, 11 96
Furkân, 63 133
Kamer, 37, 39 314
Fussilet, 3 40
Kasas, 12 325
Fussilet, 53 172
Kasas, 85 155
Kasas, 88 172
Nisa, 114 97
Nur, 26 338
Yâ-Sîn, 82 168
Yâ-Sîn, 83 137
Nûr Sûresi 27
Yûnus, 25 264
R
Rad,39 39
Rahman, 3-4 254 Zâriyât, 56-57 297
Rahman, 29 Zuhruf, 2 40
161
Sâd, 29 40
Sâd, 72 299
L
w
ISBN 978-605-5902-04-9
786055"902049