Professional Documents
Culture Documents
Beyza TANGÜLÜ
CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Ali ERKUL
SİVAS – 2006
Beyza TANGÜLÜ tarafından hazırlanan bu çalışma jürimiz tarafından Sosyoloji
Anabilim Dalı / Sosyometri Bilim Dalı YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul
edilmiştir.
Onay
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.
30 / 06 / 2006
Enstitü Müdürü
Doç. Dr. Nevzat GÜLDİKEN
ÖZET
I
ABSTRACT
The fall of the Berlin Wall in 1990 signified the end of the Cold War. 15
years later, the world saw Israel erect a wall in the West Bank in the name of
preventing terrorism. The BerlinWall was a monument that paid tribnle to the
ideological conflict between communism and capitalism. The wall erected by Israel
in the West Bank was a monument that signifed the anti- terrorism sentiments in the
Middle East after the September 11 th attacks in the USA.
At the beginning of the 21st century, the United States perceived terroism to
be the primary threat to its security interests. The attacks of September 11 th coused
the US and its allies to declare “war on terror” as the first major war of the 21 st
century. As a result,the US invended Afghanistan ,where Al Qaida militants were
located.
In the post- september -11 th era, the US started advocaling the docrine of
“preemptive strike” in order the prevent the spread of terrorism and weagens of mass
destruction (WMDS). This doctrine is also reflected in the “National Security
Strategy“ outline in 2002 by President George W. Bush.
After the end of the Cold War,all efferts were directed towards the estab
lishment of the “New World Order“ (Novus Ordo Seclorum) . This study concerns
the “Great Middle East Project”, a new effort advocated by the US in the pursnit of
global superiority. The “Great Middle East Project“ reflects the new Outlook of the
United States towards the Middle East. The goal of study is to outline the real goals
of the “Great Middle East Project”, its historical backdrop,and its impacts on Turkey.
In june 2004, the US openly declared its own perspective on the Middle East
during the G-8 Summit and NATO Summit in İstanbul. The primary goals of the US
are to establish Western Style democracies and the spread of freedoms in the Middle
East.
The Great Midlle East Project is an effort by the United States to maintain its
global supremacy and the principle of “Pax Americana” in the post- Cold-War era.
II
The US strategy in the post- Cold-war era is based on the 1992 Defense
Planning Guide, Project New American Century (PNAC) formulated in 1995,as well
as the National Security Strategy document fermulated in 2002. The Great Middle
East Project is a natural extension of these documents. Goals such as prevention of
terrorism and weapons of man destruction (WMDS) and “Spread of freedom and
democracy” are not end goals in themselves, but rather means to other goals.
This thesis also explores the religious, security and energy dimensiom of the
“Great Middle East Project”. Its impact on Turkey, a major strategic player in the
region, is also studied.
III
İÇİNDEKİLER
ÖZET …………………………………………………………………………………. I
ABSTRACT…………………………………………………………………………… II
İÇİNDEKİLER ………………………………………………………………………. III
ÖNSÖZ ……………………………………………………………………………….. IV
GİRİŞ………………………………………………………………………………….. 1
I.BÖLÜM
TARİHSEL PERSPEKTİF İÇİNDE ORTADOĞU ÜLKELERİ VE SON
YÜZYILLARDA İZLENEN BAZI GELİŞMELER
A-) ORTADOĞU KAVRAMINA BİR BAKIŞ…………………………………….. 5
B-) ORTADOĞU’NUN COĞRAFİ KONUMU……………………………………. 6
C-) ORTADOĞU’NUN KÜLTÜRÜ ………………………………………………... 7
D-) ORTADOĞU’NUN DİNİ BOYUTU……………………………………………. 9
E-) ORTADOĞU’NUN JEOPOLİTİK VE JEOSTRATEJİK ÖNEMİ…………. 12
F-) ORTADOĞU’NUN TARİHİ ve SİYASİ GELİŞMELERİ……………………. 14
1-) Suriye – Lübnan …………………………………………………………… 16
2-) Irak…………………………………………………………………………. 18
3-) Ürdün………………………………………………………………………. 19
4-) Mısır……………………………………………………………………….. 20
5-) Suudi Arabistan…………………………………………………………….. 21
6-) Yemen……………………………………………………………………… 21
7-) İran…………………………………………………………………………. 21
8-) Osmanlı Dönemi’nde Filistin’e Yahudi Göçü……………………………... 22
9-) Haçlı Seferleri……………………………………………………………… 23
10-) Arap - Yahudi Mücadelesi………………………………………………... 24
Siyonizm…………………………………………………………………. 24
11-) 1950-1960 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ……… 30
a) Ortadoğu’ya Silah Ambargosu …………………………………….. 30
b) İngiliz-İran Petrol Anlaşmazlığı…………………………….............. 31
IV
12-) 1960-1973 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ…….. 31
a) 1967 Arap-İsrail Savaşı…………………………………………….. 31
13-) 1973-1980YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ……… 32
a) 1973 Arap-İsrail Savaşı……………………………………………...
32
b) 1973 Petrol Krizi…………………………………………………….
33
c) Lübnan İç Savaşı…………………………………………………….
33
d) Camp David Antlaşmaları…………………………………………..
34
e) İran İslam Devrimi…………………………………………………...
35
14-) 1980-1990 YILLARI ARASINDA ORTADOĞUGELİŞMELERİ…...
35
a) İran-Irak Savaşı………………………………………………………
35
15-) 1990-2000 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ…..
37
a) Kuveyt’in İşgali ve 1990 Körfez Savaşı……………………………..
37
16-) 2000-2003 YILLARI ARASINDA ORTADOĞU GELİŞMELERİ ….
40
a) Afganistan Müdahalesi………………………………………………
40
b) Irak İşgali ve Ortadoğu’da Yeni Yapılanma ………………………..
42
II. BÖLÜM
KÜRESELLEŞME VE TERÖR
A-) KÜRESELLEŞME SÜRECİ VE TERÖR………………………………………
44
1-) Küreselleşmenin Anlamı ve Görüşler………………………………………
44
2-) Yeni Dünya Düzeninin Aracı Olarak Küreselleşme………………………..
51
B-) 11 EYLÜL VE TERÖRİZM……………………………………………………..
52
1-) Terörizmin Tanımı………………………………………………………….
52
2-) Küresel Terör ve Kitle İmha Silahları………………………………………
53
3-) İslami Terör…………………………………………………………………
56
4-) 11 Eylül Saldırıları………………………………………………………….
58
5-) 7 Ekim 2001 Afganistan Operasyonu……………………………………...
63
6-) 20 Mart 2003 Irak Savaşı…………………………………………………...
64
V
III. BÖLÜM
ABD’NİN BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ
A) YENİ AMERİKAN YÜZYILINDA AMERİKA BİRLEŞİK
DEVLETLERİ’NİN KÜRESEL GÜVENLİK VİZYONU VE
BÜYÜK ORTADOĞU STRATEJİSİ…………………………………………… 66
1-) Amerika Birleşik Devletlerinin Küresel Egemenlik Arayışının Teorik
Zemini………………………………………………………………………. 66
2-) Soğuk Savaş Sonrasında Amerikan Diplomasisi…………………………... 69
3-) Amerika Birleşik Devletlerinin Yeni Güvenlik Anlayışı………………….. 71
4-) İdeolojik Çatışmadan Kültürel Çatışmaya: Uygarlık Çatışması…………… 72
5-) Bush Doktrini-2002 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi ve Amerika
Birleşik Devletlerinin Dış Politikasında YeniYönelimler………………….. 74
B) AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN SÖYLEMİNDE BÜYÜK
ORTADOĞU PROJESİ …………………………………………………………. 78
1-) Büyük Ortadoğu Projesinin Ne’liği ve Amacı……………………………... 78
2-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Kapsadığı Alan ve Bu Alanın, Coğrafik,
Demografik, Ekonomik ve Politik Durumu……………………………….. 84
3-) Büyük Ortadoğu Projesi ve Demokrasi Söylemi…………………………... 86
4-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Dini Boyutu ………………………………… 88
5-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Enerji Boyutu ………………………………. 93
6-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin Tarihsel ve Stratejik Arka Planı…………….. 96
7-) Büyük Ortadoğu Projesi’nin İlk Yankıları ve Sahneye Konması………….. 105
a) Irak’ta Direnişin Başlaması…………………………………………. 108
b) Irak’ta Türkiye’nin İstemediği Gelişmeler………………………….. 112
c) Irak’ta Şii İsyanı…………………………………………………… 115
d) Irak İşgali’nin Gerekçesi Konusundaki Görüşler…………………… 115
e) Irak’taki Direniş Ne Kadar Sürecek? ……………………………….. 116
f) Afganistan…………………………………………………………… 119
VI
IV. BÖLÜM
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ VE TÜRKİYE
A-)Büyük Ortadoğu Projesi ve Bazı Partilerin Görüşleri
…………………………………………………………………………………………. 129
1-)Adalet ve Kalkınma Partisi………………………………………………… 129
2-)Cumhuriyet Halk Partisi…………………………………………………… 130
B-) Büyük Ortadoğu Projesi ve Genel Kurmay……………………………... 130
C-)Türkiye Açısından Çözüm Önerileri……………………………………… 131
V.BÖLÜM
KÜRESEL VE BÖLGESEL ÜLKELERİN BÜYÜK ORTADOĞU
PROJESİ’NE BAKIŞLARI
A-)NATO ve Büyük Ortadoğu Projesi………………………………………. 133
B-)Büyük Ortadoğu Projesi ve AB …………………………………………. 137
C-)Büyük Ortadoğu Projesi ve İsrail………………………………………… 139
V.BÖLÜM
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME………………………………………………. 141
KAYNAKÇA………………………………………………………………………….. 144
VII
ÖNSÖZ
VIII
GİRİŞ
1
Bu bilgiler www.pbs.org/wgbh/global connections/mideast/maps/demotext.html’den aktarılmıştır.
1
%92 Sünni Müslüman, %6 Hıristiyan, %2 Şii Müslüman ve Dürzi ) , Kuveyt ( %45
Kuveytli, %35 Arap, %9 Güney Asyalı, %4 İranlı, %7 diğer - %85 Müslüman( %45
Sünni, %40 Şii), %58 Hıristiyan, Hindu ve diğer ) , Lübnan ( %95 Arap, %4
Ermeni, %1 diğer - %70 Müslüman, %30 Hıristiyan ) , Suudi Arabistan ( %90 Arap
, %10 Asyalı - %100 Müslüman )
BOP, son zamanlarda çok sık tartışılan güncel bir projedir. Proje Ortadoğu
bölgenin de siyasal, ekonomik, kültürel dönüşüm hedeflemektedir.Bu hedefleri ABD
görünen amaç olarak dile getirse de , ABD Ortadoğu ‘ da ekonomik olarak bölgede
enerji kaynaklarının denetimini sağlamak ve yeni pazar alanları oluşturmayı
hedeflemektedir. Yine İsrail’ in bölgedeki güvenliğini sağlamak ve büyük bölümü
Müslüman olan coğrafyada ılımlı İslamı yaymak asıl amaçtır. Bu dönüşümlerle
ABD dünya üzerindeki hakimiyetinin devamlılığını sağlayacak ve olası rakiplerini de
kontrol altına almış olacaktı.
2
Projenin kapsamına ilişkin olarak Condoleezza Rice, 2003’ün son
aylarında Washington Post ‘ta yayınlanan ‘Ortadoğu’yu Değiştirmek’ başlıklı
yazısında ‘Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar Ortadoğu’da 22 ülkede değişimin ön
görüldüğünden bahsetmiştir.
2
YILDIRIM, Mustafa ;Project Democracy ‘Sivil Örümceğin Ağında, Ulus Dağı Yayınları, 8.
Baskı,Ankara,2005,s:24
3
amaçlarına ulaşmaktadırlar. ABD , Ortadoğu’da da bu demokrasi ihracıyla tüm
dünyada amaçladığı gibi bölgeyi kontrolüne almak istemektedir.
4
I. BÖLÜM
Ortadoğu bölgesi, geniş anlamda Irak, İran, Suriye, Suudi Arabistan, Türkiye,
Mısır, Ürdün, Lübnan, İsrail, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman,
Yemen, Afganistan, Filistin, Libya, Fas, Tunus, KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi
gibi geniş bir coğrafyayı kapsamakla birlikte sınırları kesin değildir.
5
ele aldığı ‘The Persion Gulf and International Relations’ başlıklı yazısında Arabistan
ile Hindistan arasındaki bölgeyi ifade etmek için kullanılmıştır3.
Ortadoğu kavramı Yakındoğu, Uzakdoğu, şark gibi batı merkezli subjektif bir
kavramlaştırmanın ürünüdür. Bu kavramlaştırmadaki bakış açısı, Avrupa’nın kendini
dünyanın merkezi olarak kabul etmesi ve dünyanın diğer bölgelerinde kendine yeni
bir merkeze olan uzaklıklarına göre yakın, uzak, orta gibi kategorize etmesi
şeklindedir. Batı dünyasında doğu (şark, orient) veya Yakındoğu olarak ifade edilen
bu kavramlaştırma sadece coğrafik ifadelendirme değildir, kültürel, dini motiflerle
beslenen ve farklı olan ‘öteki’ni ifade eden kavramlaştırmadır.
6
oluşturan Malta, Libya, Sudan, Eritre, Habeşistan (Etiyopya) ve Somali, daha
sonraları bölge sınırları dışına çıkarıldı. Bugün için Malta, Libya, Sudan, Eritre,
Habeşistan, Somali, Afganistan ve Pakistan gibi ülkeler ORTADOĞU bölgesinin
yakın çevresi olarak kabul edilmekte ve zaman zaman siyasi bakımdan bu ülkelerden
biri veya bir kaçı bölge içinde sayılabilmektedir6.
Türkiye, İran, Irak, Suriye, Suudi Arabistan, KKTC ve Rum Yönetiminin yer
aldığı Kıbrıs Adası, Mısır, Ürdün, Lübnan, İsrail, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap
Emirlikleri, Umman, Yemen, Ortadoğu devleti sayılmakla birlikte sınırlar kesin
değildir. Bugün için Ortadoğu denilince; kuzeyde Türkiye, batıda Mısır, doğuda İran
ve güneyde Yemen’in çerçevelediği kabaca bir dikdörtgeni içine alan bölge akla
gelmektedir7.
6
TÜREL, Yılmaz; Uluslararası Politikada Ortadoğu, Akçağ Yay., Ankara, 2004, s:13-14.
7
TÜREL, Yılmaz; y.a.g.e., s:14-15.
8
YILDIZ, Yavuz Gökalp; Oyun İçinde Oyun ‘Büyük Ortadoğu’, IQ Kültür Sanat Yayıncılık,
İstanbul, 2004, 3. baskı, s:22.
9
AKAR, Atilla; Büyük Ortadoğu Kuşatması, Yeni Dünya Düzeninin Ortadoğu Ayağı, Timaş
Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2004, s:17.
7
Eski Mezopotamya ve Mısır’dan sonra İbrani egemenlerinin kültürü,
bölgenin asıl kültürüdür. Bu kültürün, devlet, ticaret ve hukuk kodları, Ortadoğu’nun
egemenlik sisteminde kalıcı izler bırakmıştır10.
10
PARLAR, Suat; Ortadoğu Vaadedilmiş Topraklar, Yar Yayınları, 2. Baskı, Mayıs 2002,
İstanbul, s.31.
11
y.a.g.e., s:12.
8
hammaddelerin kontrolünü varlık koşulu saymışlardır. İnsanlığın ilk büyük savaşları,
Ortadoğu’da hammaddelerin kontrolüne yönelik olarak çıkmıştır12.
12
y.a.g.e. s:26-27.
13
ERSİN, Nihat; Ortadoğu Savaşlarının Perde Arkası, Gündem Yayınları, Nisan 2003, İstanbul,
s:21.
9
olarak da bilinen El Halil’e (Hebran, Halilürrahman) göç etmesinin doğru olacağını
bildirir14.
Hz. Davut zamanında yaklaşık M.Ö. 1030 yılında ilk Yahudi devleti kuruldu.
Hz. Davut’un ölümünden sonra kavmin başına geçen Hz. Süleyman zamanında
ağlama duvarı olarak bilinen ve Yahudilerce kutsal sayılan (Mescid-i Aksa’nın
bulunduğu yerde) mabet yaptırılmıştır15.
Hz. İbrahim’e Tevrat’a göre bir gece Kenan’a göç etmesinin doğru olacağının
bildirilmesi üzerine Hz. İbrahim, karısı Sara ve yeğeni Lut ile birlikte Kenan’a gider
ve yerleşir. Kenan’da kısa bir süre sonra kıtlık olmasından dolayı tekrar Mısır’a
geçen Hz. İbrahim burada Firavun tarafından kötü muamele görür.
Bunun üzerine kendi ve karısı tekrar Kenan’a geri döner, yeğeni Lut ise Lut
gölü civarına yerleşir. Hz. İbrahim ile Sara’nın uzun süre çocuklarının olmaması
üzerine Sara, hizmetçileri Hacer ile Hz. İbrahim’in evlenmesine izin verir. Hz.
İbrahim’in Hacer’den İsmail adında erkek çocuğu olur. Hz. İbrahim ve Sara’nın da
ileriki yıllarda çok yaşlanmış olmalarına rağmen İshak adında bir erkek çocuğu olur.
Araplar İsmail’in, Yahudiler ise İshak’ın soyundan devam eder. Her ikisi de Sami
ırkından olan Arapların ve Yahudilerin ayrılıkları böyle başlar.
14
BULLİET, Richard W.; “The Future of the İslamic Movement”, Foreign Affairs, Vol.72, No:5
(November, December 1993), s.40-41’den (Akt: ARI, T.; a.g.e., s.33.)
15
ARI, Tayyar; a.g.e, s.36.
10
Hz. İshak’ın oğlu Yakub’un 12 oğlu arasından en çok sevdiği Yusuf’un
Firavun’un vezirine satılması ve akabindeki olaylar Tevrat’ta ve Kur’an’da benzer
şekilde ifade edilmiştir. Hz. Yusuf çok iyi rüya yorumlayabilmekteydi. Mısır’da
kuraklık döneminde dışarıdan gelen kafileler arasında Yusuf kardeşlerini tanır ve
hem babasının hem kardeşlerinin Mısır’da yerleşmesini sağlar. Mısır’a yerleşen
İsrailoğullarının sayıca artması, Firavun’u rahatsız eder ve bunun üzerine İbrani
kadınlardan doğan tüm erkek çocukların öldürülmesini emreder. Bunun üzerine Hz.
Yakub’un oğullarından Levi’nin sülalesinden bir kadın, dünyaya getirdiği erkek
çocuğunu sepete koyar ve Nil’e bırakır. Bu çocuk Hz. Musa’dır. Firavun’un (II.
Ramses) karısı tarafından bulunur ve büyütülür. Daha sonra Hz. Musa’nın
peygamberlik iddiası Firavun (III. Ramses) ile Musa’yı karşı karşıya getirir ve Allah
Hz. Musa’dan Mısır’ı terk etmesini ister. Hz. Musa da kavmini de alır ve Mısır’dan
çıkar. Yahudilerin Mısır’dan çıkarılması olayına Exodus denir. M.Ö. 1136’da
Kenan’a gelen Musa kavminin başına Hz. Musa’nın ölümü üzerine Yuça geçmiştir.
Yuça’dan sonra da Hz. Davut geçmiştir.
16
PARLAR, Suat; a.g.e. s:360-361.
11
okuryazar kültürün yurdudur ve içinde yalnızca üç büyük dil grubunu-
Arapça,Farsça ve Türki-değil , aynı zamanda Kürtçe ,Peştü ve Berberi gibi daha
küçük ,ama ayrı dilsel birimleri de barındırır.Şimdi başat olan,kendisi egemen
Sünniler ve Şii tarikatları arasında bölünmüş olan ve çok sayıda daha küçük
tarikat,dal ve Rafızi akım barındıran İslam dininin yanı sıra Yahudilik Hristiyanlık
ve Zerdüştiliğin ana vatanıdır17 .
17
LİNDHOLM,Charles ;İslami Ortadoğu ,Tarihsel Antropoloji, Çev:Balkı Şafak ,İmge Kitabevi
,Mart 2004,Ankara,s.331.
18
MANİSALI, Erol; Ulusal Cephede Vuruşanlar, Derin Yayınları, İstanbul, 2004, s:43.
12
açısıyla, çok yönlü kullanımının yanı sıra, tek enerji kaynağı olan petrol, alternatifi
bulunmadığı müddetçe, dünyanın en stratejik maddesi olma özelliğini koruyacaktır19.
19
KAZANCI, Hicran; “Irak’ta Sona Eren Amerika Rüyası”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:5,
02.08.2004, s:6.
20
BRZEINSKI, Zbigniev; Büyük Satranç Tahtası, Sabah Yayınları, İstanbul, 1998, (Akt:
SERDAROĞLU, Rıfat; Yeni Dünya Düzeni Büyük Ortadoğu ve Türkiye, s.206-207.)
21
HACISALİHOĞLU, İ. Yaşar; Avrasya Jeopolitiği, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye,
Tarihte Doğu Batı Çatışması, Derleyenler: U. Özcan, E. Eğribol, Kızılelma Yayıncılık, İstanbul,
2005, s:558.
13
- Dünya’nın en zengin enerji/doğal kaynakların ana vatanıdır.
14
Sanayi devrimini gerçekleştirmiş olan Batılı ülkeler, önemli bir sanayi
hammaddesi ve girdisi olan petrolüne, en bol miktarda olduğunu tespit edince
gözlerini bu bölgeye çevirmişlerdir. Ortadoğu’da bölgesinin bu denli öneminin
artmasından dolayı, Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra iki sömürgeci devlet
Ortadoğu’ya hakim oldu; İngiltere ve Fransa. Bu iki Batılı devlet Arap
Ortadoğu’sunun daha Birinci Dünya Savaşı sırasında paylaşmışlardı. Daha sonra bu
paylaşım savaşı sona erince 1920 Nisan ayında yapılan San Remo Konferansında
‘manda rejimi’ adı altında teyit edildi. Bundan sonra söz konusu Arap ülkeleri,
bağımsızlık için İngiltere ve Fransa ile mücadele etmek zorunda kaldılar22. İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra ise bölgeye, soğuk savaş yıllarının iki süper gücü, ABD ve
Sovyetler Birliği’nin nüfuz mücadelesi hakim oldu. “1956 İran Musaddık
Harekâtı’nın petrol kuyularını İngilizlere kapatması ve Musaddık rejiminin Batı
himayesinde bastırılması, Ortadoğu’da Amerika’nın yavaş yavaş güç dengesi
oluşturmasına ve buna karşın SSCB’nin de Ortadoğu’nun diğer bölgelerinde (Irak,
Musul) kendisi için yeni müttefik oluşturmaya çalışması, bölgenin çatışma alanı
olarak gelişim ve değişim sürecinde dikkat çekmektedir23. Uluslararası platformda
tek süper güç olarak ABD’nin kalması, bölgede ABD politikalarının etkinlik
kazanmasına neden olmuştur.
22
YILMAZ, Türel; Uluslararası Politikada Ortadoğu, Akdağ Yay. Ankara, 2004, s:15-16.
23
NİRAY, Basır; Bölgesel Ve Küresel Ve Gelişmeler Işığında Ortadoğu’da Oluşan Siyasal
Gelişmeler Ve Türkiye’nin Yeri, T.C. Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Yay., No:5,
Elazığ. 2004, s.10
15
ülkelerinde manda rejiminin kurulmasına karar verdiler. Bunu 1920 Nisan ayında
San Remo Konferansında da teyit ettiler.
Şimdi Suriye, Lübnan, Irak, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan ve Yemen’le ilgili
kısa bilgiler verilip, daha sonraki gelişmeler dönemselleştirilerek anlatılacaktır.
24
ÇANDAR, Cengiz; Ortadoğu Çıkmazı, Seçkin Yayıncılık, 4.B, İstanbul, 1988, s.114-115’den
(Aktaran; YILMAZ, Türel; Uluslararası Politikada Ortadoğu, Akdağ Yay., Ankara, 2004, s.18-19.
25
YILMAZ, Türel; Uluslararası Politikada Ortadoğu, Akdağ Yay., Ankara, 2004, s.19.
16
yapılan bir Eşraf Kongresi’nde Filistin ve Lübnan’ı içine alan bir Suriye Krallığı ilan
edildi. Bu Krallığın başına da Faysal getirildi. Daha sonra 1920’de Nisan ayında
yapılan San Remo Konferansı’nda bu Suriye Krallığı kabul edilmedi ve Filistin’i
Suriye’den ayırdı. Aynı yıl Temmuz ayında Fransız Kuvvetleri Kral Faysal’ı
tahtından uzaklaştırdılar ve ülkeyi yönetimleri altına aldılar.
Fransa 1936 yılının Eylül ayında Suriye ile, Kasım ayında da Lübnan ile
ittifak anlaşmaları yaptı. Her ülkeden de çekilmeyi ve manda rejiminin de üç yıl
sonra sona ermesini kabul etti. Ayrıca Suriye’ye Dürzi ve Alevi Devletleri dahil
edilecekti. Ancak Fransa adına antlaşmayı imzalayan Halk Cephesi Hükümeti’nin
düşmesiyle yerine muhafazakâr bir hükümet geldi. Bu hükümette antlaşmayı meclise
sevk etmedi. Dolayısıyla Suriye ve Lübnan’ın bağımsızlık mücadeleleri devam etti.
Lübnan İç Savaşı:
26
ARI, Tayyar; Geçmişten Günümüze Ortadoğu, Alfa Yay., Ekim 2004, s:428-429.
17
iktidardan daha fazla pay almak istediklerini açıkça dile getirmekteydiler. İç savaşın
patlak vermesi, ülke balıkçılığının ve özellikle de Soyda’da balık avlanma
imtiyazının Chamaun’un sahip olduğu bir şirket tekeline verilmesine geçimlerini
balıkçılıkla kazanan Soyda Müslümanların karşı çıkması yüzünden 1975 Şubatında
çıkan olaylarda balıkçıların liderliğini yapan bir Müslüman’ın askerlerin açtığı ateş
sonucu ölmesi ile söz konusu oldu27.
2-) Irak:
27
y.a.g.e., s:434.
28
ALAGON, Yavuz; www.cagridogan/içsavaş.htm., s.9.
29
ALAGON, Yavuz; www.cagridogan/içsavaş.htm., s.10.
18
konferans topladı ve bu konferansta, Irak’ta bir Krallık kurulması ve önceden kendi
rızası da alınmış olarak Emir Faysal’ın Irak Krallığı’na getirilmesi kararı alındı. 11
Temmuz 1921’de Devlet Şurası toplanarak, Emir Faysal’ı, yetkileri kanunla
sınırlandırılacak meşruti, temsili ve demokratik bir hükümet kurmak kaydıyla
oybirliğiyle Irak Kralı ilan etti30.
3-) Ürdün:
Böylece ayrı bir Ürdün Devleti kurularak başına Faysal’ın kardeşi yani
Mekke Şerifi Hüseyin’in diğer oğlu Abdullah getirildi. Ürdün’ün siyasi hayatı hemen
hemen olaysız geçti. Çünkü Ürdün’ün ekonomik kaynaklarının yetersizliği bu ülkeyi
İngiltere’ye bağımlı hale getirmişti. Ürdün, 22 Mart 1946’da İngiltere ile yaptığı bir
ittifak antlaşması ile bağımsızlığını kazandı. Bu antlaşma ile Ürdün Emirliği, Ürdün
30
YILMAZ, Türel; a.g.e., s.21.
31
ARMAOĞLU, Fahir; Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları, (1948-1988), Türkiye İş Bankası
Yay., Ank., s.36-37 (Akt: YILMAZ, Türel; a.g.e., s.23).
19
Krallığı adını aldı. 15 Mart 1948’de yapılan ikinci bir antlaşma ile de ülkelerin adı
Haşimi Ürdün Krallığı oldu32.
4-) Mısır:
1935 yılı sonunda Kral Fuad, 1923 Anayasasını tekrar yürürlüğe koydu.
Ancak, henüz seçimlere gidilmeden öldü. Yerine oğlu I. Faruk geçti. 1936 yılında
gerçekleştirilen seçimlerde Vafd Partisi ezici bir üstünlük sağladı. Vafd Partisinin
seçimlerdeki başarısından sonra İngiltere ve Vafd arasında tekrar görüşmeler başladı
e bu görüşmeler 26 Ağustos 1936’da Rüchanlı İttifak Antlaşması adı verilen bir
antlaşmasının imzalanması ile sonuçlandı35.
İngiltere’nin Mısır üzerinde 1914 Aralık ayında himaye rejimi kurması, Mısır
milliyetçiliğini arttırdı. Kendi topraklarının savaş sırasında üs haline gelmiş olması
gibi olaylar neticesinde de Said Zaglül öncülüğünde ayaklanma meydana geldi.
Zaglül’ün 1919’da Mısır’ın bağımsızlığı için kurduğu Vafd Partisi, İngiltere’ye karşı
milliyetçi bir hareket başlattı. Bunun üzerine Zaglül ve arkadaşları Malta adasına
32
ARMAOĞLU, Fahir; 20. Yüzyıl Siyası Tarihi (1914-1980), Türkiye İş Bankası, Kültür Yay.,
Ank., 1994, s.203-204 (Akt., YILMAZ, Türel; a.g.e., s.23)
33
KAMURAN, Gürün; Savaşan Dünya ve Türkiye, Bilgi Yay., 1. B., Ank., 1986, s.203. (Akt;
YILMAZ, Türel; a.g.e., s.23.)
34
ARMAOĞLU, Fahir; a.g.e., s.204-205, (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s.25)
35
YILMAZ, Türel; a.g.e., s.25.
20
sürüldü. Ayaklanmalar bütün ülkede devam edince Zaglül ve arkadaşları serbest
bırakıldı. Nitekim 1922’de ayaklanmaların tekrar başlamasıyla İngiltere 28 Şubat
1922’de deklarasyon ilan etti ancak Süveyş Kanalı, Mısır’daki yabancıların
haklarının savunması ve Sudan üzerindeki kontrolünü elinde tutuyordu.
Birinci Dünya Savaşı içinde Necd Sultanı Abdülaziz ile Mekke Şerifi
Hüseyin arasında bir mücadele başladı. Durum böyleyken, Şerif Hüseyin’in, 1916
Ekim ayında kendisi Arap ülkelerinin kralı ilan etmesi bu mücadeleyi daha da
şiddetlendirdi. Savaştan sonra ise Hüseyin’in oğullarından Faysal’ın Irak,
Abdullah’ın Ürdün ve kendisinin de Hicaz Kralı olması, Haşimi ailesinin Arap
dünyasında durumu oldukça güçlendiriyordu. Abdülaziz, bu gelişmelerden hiç
hoşlanmadı. Bu gelişmelere bir de 3 Mart 1924’de Türkiye’de Hilafetin kaldırılması
ve Şerif Hüseyin’in kendisini 5 Mart 1924’te halife ilan etmesi eklenince, Abdülaziz
1924 Ağustos ayında Hicaz’a savaş açtı.36 Bu savaşın sonucunda da bölge Suudların
eline geçti ve Abdülaziz İbni Suud 1926’da kendini Hicaz Kralı ve Necd Sultanı ilan
etti. Bu topraklar 1932’de de Suudi Arabistan Krallığı adını aldı.
6-) Yemen.
7-) İran:
36
GÜRÜN, Kamuran; Savaşan Dünya ve Türkiye, Bilgi Yay; s.190-191 (Akt;YILMAZ, Türel;
a.g.e., s:27).
37
ARMAOĞLU, Fahir; a.g.e., s:174-175, (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:27)
21
1907 yılında İngiltere ile Çarlık Rusyası arasında imzalanan bir anlaşma ile
İran, iki ülke arasında nüfuz bölgelerine ayrılmıştı. 1917 Bolşevik ihtilali ile Çarlık
Rusyasının yıkılmasından sonra İngiltere, İran üzerinde tek başına nüfuz kurma
yoluna gitti. Bu amaçla İran ile 9 Ağustos 1919’da bir antlaşma imzaladı. Söz konusu
antlaşma ile İngiltere, İran’ın idari ve askeri teşkilatını düzenleme görevini üzerine
alıyor ve İran’a teknik ve mali alanlarda yardım vaat ediyordu. Ancak, İran
milliyetçilerinin itirazı üzerine İran Meclisi bu antlaşmayı onaylamadı. İran, 26 Şubat
1921’de Sovyetler Birliği ile bir Dostluk antlaşması imzaladı.Bu antlaşmayla
Sovyetler Birliği, İran’ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeyi
taahhüt ediyordu38.
1923 yılında İran Savaş Bakanı Ahmet Rıza Han, bir hükümet darbesi
yaparak başbakanlığı ele geçirdi. 1925 Ekim ayında da Şah Ahmet’i tahttan indirerek
İran’da Kaçar Hanedanlığının egemenliğine son verdi ve kendi hanedanlığını
oluşturdu. İran Meclisi, Aralık 1925’te Ahmet Rıza Han’ı İran Şerinşahı ilan etti.
Sovyetleri Birliği’nin 1921-1923 yılları arasında İran dış ticaretinde en geniş yeri
işgal etmesine rağmen, özellikle Sovyetlerin İran’daki komünist faaliyetleri İran’da
bir güvensizlik doğurmuş ve siyasal ilişkilerin daha fazla gelişmesine engel olmuştur.
1933 yılında Almanya’da Hitler’in iktidara geçmesiyle İran’da politikasını
Almanya’ya yöneltmiştir. Özellikle dış ticarette Almanya, Sovyetler Birliği’nin
yerini almıştır. Ancak Almanya’nın 1941 Sovyetler Birliğine saldırması üzerine İran,
İngiltere ve Sovyetler Birliği’nin işgaline uğramıştır39.
38
ARMAOĞLU, Fahir; a.g.e., s:208-209, (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:30-31)
39
ARMAOĞLU, Fahir; a.g.e., s.208-209, (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s.29-30)
22
muamele gören Yahudiler, Türklerin Anadolu’ya gelişiyle Türklerle yakın ilişkiler
kurdular. Osmanlı Devleti aralıklarla gelen Yahudi göçlerine maruz kalmıştır.
Bunlardan en önemlileri 15. y.y.’da İspanya’dan kaçan Yahudiler ve 93 Harbi
nedeniyle Rusya’dan gelen Yahudilerdir.
40
BUZPINAR, Ş. Turfan; “Abdülhamid Döneminde Filistin’e Yahudi Göçü Meselesi (1878 – 1908)”,
Türkler Ansiklopedisi, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1998, Ankara, s. 79
41
BUZPINAR,Ş.Tufan;”II.Abdülhamit Döneminde Filistin’e Yahudi Göçü Meselesi,Türkler
Ansiklopedisi,Külür Bakanlığı Yayınları,Ank.,s:84
23
9-) HAÇLI SEFERLERİ
Kutsal toprakları kurtarma söylemi ise Haçlı Seferleri için ancak itici bir
güçtü. Çünkü Kudüs 638 yılından beri Müslümanların hâkimiyetindeydi. Batı
Hıristiyanları 1096 yılına gelene kadar bu olaya hiçbir tepki vermediler. Eğer esas
amaç kutsal toprakları kurtarmak olsaydı bu seferlerin 1906 yılından çok daha önce
gerçekleştirilmiş olması gerekirdi.
1096 yılında başlayan ve 1291 yılında sona eren 9. Haçlı seferinin sebebi her
ne olursa olsun Avrupa ve Ortadoğu toplumları için etkileri büyük olmuştur.
24
10-) Arap - Yahudi Mücadelesi:
Siyonizm:
42
ARI, Tayyar; a.g.e., s.113.
25
Devrimi’nin yaydığı milliyetçilik fikirlerinin Avrupa ülkelerinde yerleşmeye
başlamasıyla ortaya çıkan yabancı düşmanlığının etkisi yadsınamaz43.
Herzl’e göre ortada bir Yahudi ulusu bulunduğuna göre, bir Yahudi
devletinin de olması gerekirdi ve Yahudilerin kendi devletlerini kurmaları
antisemitizm için de en iyi çözümdü44.
43
ARI, Tayyar; a.g.e., s.114.
44
ARI, Tayyar, a.g.e., s.115.
45
ARI, Tayyar, a.g.e., s.116-117.
26
kısıtlamaları (Kırmızı Tezkere) kaldırdılar ve Yahudilerin Filistin’de toprak satın
almaları serbest bırakıldı46.
46
ÖKE, Mim, Kemal; “Siyonistlerin İttihatçılar Nezdindeki Başarısız Girişimleri:” 1908-9, İ.Ü.,
Siyasal Bilimler Fak., Prof. Dr. Ümit Doğanay’ın Anısına Armağan, C.II., İst., 1982, s.121-132.
(Akt: YILMAZ, Türel; a.g.e., s.35)
47
YILMAZ, Türel; a.g.e., s.37.
48
y.a.g.e., s:41-42.
27
korumada hem de savaş sırasında bu belge sayesinde ABD’nin savaşa girmesinin
sağlanabilmesi açısından önemli rol oynamıştır.
49
y.a.g.e., s:42.
50
ELPELEC, Zui; Filistin Ulusal Hareketinin Kurucusu Hacı Emin El-Hüseyni, Çev: Dilek
Şendil, İletişim Yay., 1.B., İst., 1999, s:73-101’den (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:43.)
28
desteklenen ‘Çoğunluk Raporu’ ve Hindistan, İran ve Yugoslavya tarafından sunulan
‘Azınlık Raporu’ Avustralya, her iki plana da çekimser kaldı51.
2. Arap ve Yahudi Devletleri iki yıllık bir geçiş döneminden sonra bağımsız
olacaklardı,
4. Kudüs için ayrı bir statü tayin ediliyor ve Birleşmiş Milletlerin vesayeti
altına konuluyordu;
51
YILMAZ, Türel; a.g.e., s:56.
52
ARMAOĞLU, Fahir; Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), Türkiye İş Bankası
Yay., Ank., s:85-86 ‘den (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:57).
53
YILMAZ, Türel; a.g.e., s:57-58.
29
geçirdi. İsrail çok toprak kazandı. Ürdün dışındaki Arap ülkelerini İsrail mağlup
etmişti. 10 Haziran 1948’de 30 günlük ateşkes sağlandı. Bu yılın sonuna kadar ancak
çatışmalar yer yer devam etti.
4) Bağdat Paktı
5) Süveyş Savaşı
6) Eisenhower Doktrini
7) Suriye Krizi
8) Lübnan Krizi
54
y.a.g.e., s:65.
55
ARMAOĞLU, Fahir; Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), Türkiye İş Bankası
Yay., Ank., s.28 (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:65).
30
Ortadoğu’ya silah ambargosunu öngören deklarasyon 25 Mayıs 1950’de
yayımlandı. Bu deklarasyona göre; İngiltere, ABD ve Fransa Arap ülkelerine ve
İsrail’e iç güvenliklerini ve meşru müdafaalarının gerektirdiği ölçüde silah
satacaklar, bölge ülkelerinin silahlanma yarışının karşısında olacaklar, satacakları
silahları saldırgan amaçla kullanmayacaklarına dair ülkelerden taahhütte
bulunmalarını isteyecekler ve bölgede sınır anlaşmalarının belirledikleri hususları
ihlal eden herhangi bir devlete karşı gereken tedbirleri alacaklardır. Bu deklarasyon
üç devletin kendi arasında yayımlanmıştır.
28 Mayıs 1901’de bir İngiliz vatandaşı olan William Knox D’Arcy, İran’dan
altmış yıl süreli bir ayrıcalık almıştır. Bu ayrıcalık, D’Arcy’e yalnızca beş kuzey
vilayeti dışarıda kalmak üzere tüm İran toprakları üzerinde, doğal kaynakların
aranması, çıkartılması, işletmesi, üretilmesi, ticarete elverişli duruma getirilmesi,
başka yerlere taşınması hakkını vermekteydi. Bu antlaşmadan sonra D’Arcy,
finansman kaynakları aramış ve 1905 Mayıs ayında İngiliz Hükümetinin aracılığıyla
İngiliz Burmah Petrol Şirketi ile birleşerek Concesslons Syndicate Ltd. Şirketini
kurmuştur56.
1908 yılının Nisan ayında şirket Anglo-İranian Petrol Şirketi adı altında 1901
ayrıcalığından faydalanmaya başladı. 1914’de de İngiliz hükümeti bu şirketin
paylarından satın aldı.
56
GÜREL; Şükrü, S.; Ortadoğu Petrolün Uluslararası Politikadaki Yeri, A.Ü., SBF. Yay., Ank.,
1979, s.48-49 ‘den (Akt: YILMAZ, Türel; a.g.e., s:69).
31
Arap-İsrail Savaşı ( Altı Gün Savaşı)’nın çıkmasına neden oldu. Bu savaşa giden
yolda üç faktör önemli rol oynamıştır:
- Yemen İç Savaşı
- BAAS faktörü
- FKÖ faktörü57
Kara Cephesine gelince; İsrail için iki cephe oldukça önemliydi. Sina Cephesi
ve Ürdün Cephesi. Mısır Kuvvetleri, Sina’da üç ana yolu kontrol altında tutacak
şekilde yayılmış bulunuyordu. İsrail, ateşkes için bir uluslararası baskının hemen
geleceğini bildiği için taarruz planlarını sürat unsuruna dayandırmış ve Sina’nın üç
anayolunu ele geçirmeyi planlamıştır. Gerçekten de bunu başarmıştır. Savaş, 10
Haziran 1967’de tarafların Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ateşkes
çağırısına uymaları ile sona erdi. Altı gün sürdüğü için aynı zamanda “Altı Gün
Savaşı” olarak da tarihe geçen savaş sonunda İsrail 8.000 mil kare olan topraklarına
26.474 mil karelik daha toprak ekleyerek oldukça kazançlı çıktı. Mısır, dört gün
içinde Sina’da ağır bir yenilgiye uğrayarak bütün Sina Yarımadasını kaybetti59.
57
YILMAZ, a.g.e., s:125.
58
ARMAOĞLU, Fahir; Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları (1948-1988), Türkiye İş Bankası
Yay., Ank., s:248-250’d2n ,(Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:152)
59
ARMAOĞLU, Fahir; y.a.g.e., s.250 (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s.152).
32
politika İsrail’in ortadan kaldırılması değil, bu savaşın sonunda kaybedilen
toprakların geri alınması olmuştur.
1967 Savaşından sonra İsrail bölgede daha büyük bir güç haline geldi.
İsrail’in bu güçlenişi bölgedeki güç dengelerini etkilediği gibi dünyada giderek
gücünü artıran ABD’nin bölgede önemli bir müttefiki haline geldi.
3) Son bir husus ise; kesin bir Arap yenilgisinin olmaması ve hatta Mısır’ın
bu savaşta bir hayli başarılı olmasıdır. Bundan önceki savaşlarda büyük kayıplara
uğrayan taraf sadece Araplar iken, bu savaşta İsrail de büyük kayıplara uğramıştır60.
Meydana gelen ilk petrol krizi, 1973 Arap-İsrail Savaşının bir sonucu olarak
görünse de gerçekte geçmişi daha eskiye dayanmaktadır. 1950’li yıllardan itibaren
Orta Doğu’da petrole ilişkin iki mesele ortaya çıkmıştır:
2) Özellikle 1967 Savaşı ile birlikte ortaya çıkan ve 1973 yılında son
aşamasına gelen petrolün ‘siyasi araç’ olarak kullanılması61.
60
ARMAOĞLU, Fahir; y.a.g.e., s.320-321 (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s.178).
33
Petrolün siyasi bir araca dönüşmesi ve İsrail’in Ortadoğu’da güvenlik endişesi
yaşaması İsrail’in en önemli müttefiki olan ABD’yi bölgede denge politikası
oluşturmaya zorladı. 1973 Arap-İsrail Savaşı İsrail’in güvenlik endişelerini
artırırken, ABD’yi bölgede güç dengelerini yeniden düzenlemeye itti. 1973’teki bu
savaşın etkileri güç dengelerini düzenlemesi açısından günümüzü de etkilemektedir.
c) Lübnan İç Savaşı:
61
ARMAOĞLU, Fahir; y.a.g.e., s.355-356 (Akt: YILMAZ, Türel, a.g.e., s:190).
34
Enver Sedat’ı Washington yakınlarındaki Camp David’e davet etti. Camp
David’de yapılan müzakereler sonucunda 17 Eylül 1978’de Mısır, İsrail, ABD
Camp David anlaşmasını imzaladılar.
İran Devriminin önemli bir özelliği de uluslararası bir olay olmasıdır. Batı
Asya’da hem Batıya doğru Irak ve Körfez ülkelerinde yöneticileri tehdit eder gibi
görünmüştür. Hem de doğuya doğru, 1978’de iktidara gelen Afgan hükümetine karşı
savaşan İslami güçlere cesaret vermiştir.
a) İran-Irak Savaşı:
İki ülke arasında en ciddi sorunlardan biri de yıllardır devam eden Şatt’-ül
Arap üzerindeki egemenlik sorunu ya da kısa sınır sorunuydu. Zira iki ülke arasında
1975 Mart’ında imzalanan Cezayir Antlaşması ile başta Kürt sorunu ve su yolunun
denetimi sorunu olmak üzere pek çok sorun çözüme kavuşturulmuş olsa da Saddam
zorunlu şartlar altında imzaladığını iddia ettiği bu antlaşmadan memnun kalmamıştı.
62
ATAY, Mehmet, “Ortadoğu’da Terör Savaşı ve Barış Arayışları,” Avrasya Dosyası, C.3, s.2, YAZ
1996, S.130.
35
Dolayısıyla Irak, İran’da 1979 Şubat’ında gerçekleşen devrimden sonra ortaya çıkan
kargaşa ortamından yararlanarak 18 Eylül 1980’de Cezayir Antlaşması’nı
tanımadığını açıkladı.63
Saddam, İran’ı kesin bir yenilgiye uğratarak bölgede hakim güç haline
gelirken, Şatt’-ül Arap üzerinde mutlak egemenliği tesis etmeyi, bunu yaparken de
Kürtler yapılan İran desteğini Kuzistan Araplarıyla dengelemeyi düşünüyordu. Bu
arada zaten İran’ın 1979 Haziranında kuzey sınırında Cezayir Antlaşması
doğrultusunda yerini getirmesi gereken devriye görevini terk etmesi üzerine,
Kürdistan Demokratik Partisi’ne bağlı peşmergeler Irak hükümetine yönelik
saldırılara başlamışlardı64.
“1- İran, 1975 Antlaşma ile yüklendiği taahhütlerini yerine getirmediği gibi,
Irak Kürdistan Demokratik Partisi (KDP)ne yardıma yeniden başlamıştır.
3- İran, 1975 Cezayir Antlaşmasına göre Irak’a vermesi gereken bazı sınır
bölgelerini vermemiştir”65.
63
ARI, T.; a.g.e. s.555.
64
y.a.g.e., s.557.
65
BÖLÜKBAŞI, Süha; Türkiye ve Yakınındaki Ortadoğu, Dış Politika Enstitüsü Yay., Ank., 1992,
s.19.
36
zorunda kaldığı toprakları geri almak, Şatt’-ül Arap üzerindeki denetimi ele
geçirmek, Kürtler üzerinde kesin hakimiyet kurmak, Kuzistan Araplarının
özgürlüklerini kazanmalarına yardım ederek İran’ın bu bölgede sahip olduğu petrol
alanlarından mahrum kalmasına yol açmak, ulusal birliği sağlamak ve hepsinden
önemlisi bölgede egemen güç haline gelmekti66.
Nitekim Irak’ın 22 Eylül 1980 günü baskın şeklinde 700 km’lik bir cephede
saldırıya geçmesiyle birlikte sekiz yıl sürecek savaş başlamış oldu. 1982 Mayıs’ının
ortalarına gelindiğinde Irak’ın İran’daki kuvvetlerinin merkezle bağları kesilmişti.
Hürremşehr’in İran tarafından geri alınması üzerine Saddam, Irak kuvvetlerinin İran
topraklarından geri çekileceğini açıkladı. Tarihler 18 Temmuz’u gösterirken sekiz yıl
süren savaş da sona ermişti67.
Anlamsız bir şekilde sekiz yıl süren savaş sonunda milyonlarca kişi yaralandı,
yüzbinlerce kişi öldü. İki ülkenin de ekonomisi kötüleşti. Saddam Hüseyin 15
Ağustos 1990’da İran Yönetimine, 1975 Cezayir Antlaşmasını kabul ettiğine dair
mesaj gönderdi. Bu da savaşın kayıptan başka bir şey olmadığının göstergesidir.
37
Irak’ın Kuveyt’i işgalinde Saddam’ın kendine göre nedenleri vardı.
“Öncelikle Bağdat yönetimi Kuveyt’i kendi toprakları üzerinde (Kuveyt’in Osmanlı
döneminde Basra’nın bir kazası olarak görülmesinden hareketle) İngiltere tarafından
oluşturulmuş yapay bir devlet olarak görmekteydi ve bu tarihsel hatanın düzeltilmesi
gerekirdi ki bunun da tek yolu iki ülkenin birleşmesinden geçmekteydi. Irak’ın
Kuveyt’i ilhak etmek istemesinin arkasında yatan diğer nedenler petrol üretimini
artırmaya başladığı 1970’lerin başlarında ortaya çıkmıştır. Bubiyan Adasının derin
sularının petrol terminali kurmak için oldukça elverişli olmasının yanı sıra Irak,
Kuveyt’e ait olan Bubiyan ve Varba Adalarına sahip olarak bu adaların karasuları ve
kıta sahanlığı alanlarındaki petrol yataklarına ulaşmak istiyordu68.
Irak’ın Basra Körfezine iki yoldan çıkışı vardır. Bunlardan birincisi Şatt’-ül
Arap su yolu üzerindeki limandır. Fakat bu liman, İran ile yapılan sekiz yıllık savaşta
batık gemi enkazları ile tıkanmış durumdaydı. İkincisi de Irak’ın Körfezde işlek
durumda olan tek limanı Umm-ı Kasr’dı ve bu limanın giriş ve çıkışını kontrol eden
iki ada, Verbe ve Bubiyan Kuveyt’e aitti. Dolayısıyla Irak için Kuveyt önemliydi.
Irak Basra Körfezine daha rahat açılmasını sağlayacak olan bu iki adanın denetimini
ele geçirmek istiyordu. Aynı zamanda Kuveyt’i topraklarına kattığı takdirde bölgede
ikinci büyük petrol rezervine sahip ülke olacaktı.
2 Ağustos 1990’da Irak, Kuveyt’i işgal etmiş ve bir süre sonra da 19. ili
olduğunu açıklayarak Kuveyt’i ilhak etmişti. Nihayet Kuveyt’in işgal ve ilhakı ile
birlikte hem Basra Körfezi’nde hem de genel olarak Ortadoğu’da güç dengesi bir
anda Irak lehine bozulduğu gibi, bu durum, gerek petrolün güvenliğini gerekse
ABD’nin ve Batılı devletlerin bölgedeki ekonomik çıkarlarını tehlikeye sokmuştu69.
68
y.a.g.e., s.574.
69
y.a.g.e., s.570.
38
yasal Kuveyt Hükümetinin otoritesini yeniden tesis etmek ve Irak’ın Kuveyt’ten
çıkmasını sağlamak için bütün devletlerin Irak ve Kuveyt’te üretilen bütün mal ve
ürünlerin ülkelerine ithal edilmesine izin vermemelerini hükme bağlarken, Irak’a
ekonomik ambargo koyuyordu. Nihayetinde Güvenlik Konseyi, Irak’ın Kuveyt’ten
çekilmemesi üzerine 29 kasım 1990’da 678 sayılı kararı kabul ederek, Irak’a
Kuveyt’ten çekilmesi konusunda 15 Ocak 1991 tarihine kadar zaman verdi. Ayrıca,
söz konusu kararla, eğer bu karara uymazsa, Irak’ın bir savaşla karşı karşıya kalacağı
ilan edildi. Irak, 678 sayılı karara da uymayınca kriz bir savaşa dönüştü. ABD’nin
önderliğini yaptığı otuz ülkenin fiilen bu savaşa katılması ve Birleşmiş Milletlerin bir
blok halinde Irak’a cephe alması, söz konusu savaşa uluslar arası boyutlar
kazandırdı70.
70
YILMAZ, Türel; a.g.e.., s.276-277.
39
başarı, 22 Şubat’ta başlatılan kara harekatında da sağlandı. Nihayet ABD Başkanı
George Bush 27 Şubat 1991’de ateşkes ilan etti ve böylece savaş sona erdi71.
a)Afganistan Müdahalesi
7 Ekim 2001 tarihinde başlayan askeri harekâtta ABD yoğun füze ve hava
saldırılarıyla Taliban’ın savunma hatlarına ve ülkenin alt yapısına ciddi zararlar
verdi. Taliban savunma hatlarındaki bu kayıbın sonucu olarak askerlerini geri çekme
zorunda kaldı. Taliban askerlerini dağlık alanlara çekerek ve sivil halkın arasına
karıştırarak uzun vadede başlayacak olan gerilla savaşına hazırlanmaya çalışıyordu.
71
DOĞANAY, Zekai-ALTUN, Fikret A.; Ortadoğu’nun Jeopolitik ve Jeostratejik Açıdan
Değerlendirilmesi: Körfez Harbi ve Alınan Dersler, Nurol Matbaası, Ankara, 1994.
72
Le Monde dislomiti que, Jonvier 2002 ‘den (Akt: USLUBAŞ, Fevzi, Küresel Terör, Afganistan,
BOP ve ABD, İmparatorlukların Bataklığı, SSCB’den sonra sıra Rusya’da mı?, Toplumsal
Dönüşüm Yay., 1. Basım, Mart 2005, s:236)
40
Yaklaşık 4.000 askerini kaybeden ve 7.000 civarında askeri de esir düşen
Taliban Amerikan ordusunun hava üstünlüğü karşısında kuvvetlerini hızla dağıtarak
daha fazla kayıp vermeden gerilla savaşı başlatmak üzere ülke sathına yayılmıştır.
Taliban’ın çekilmesiyle, 10 Ekim 2001 günü Kabil düşmüştür.73 Taliban
kuvvetlerinin bu çekilişiyle boşalan otoriteyi Kuzey İttifakı Kuvvetleri yerel liderler
ve aşiret reisleri doldurmakta gecikmediler.
73
USLUBAŞ, Fevzi; Küresel Terör, Afganistan, BOP ve ABD, İmparatorlukların Bataklığı,
SSCB’den sonra sıra Rusya’da mı? Toplumsal Dönüşüm Yay., 1. Basım, Mart 2005, s.243.
74
y.a.g.e., s.237.
41
nihayet 9 Ekim 2004’te gerçekleştirilmiştir. Karzai’nin Aralık 2004’te kabinesini
kurmasından sonra 2005 yılı ilkbaharında genel seçimlerin yapılmasıyla siyasi
yapılanma sürecinin ikmali hedeflenmektedir75.
75
USLUBAŞ, Fevzi; a.g.e., s.239.
76
ARI, T.; s:607-608.
42
başlamış olduklarını ve yeterli süreyi kullanmadıklarını, ayrıca Irak Devlet Başkanı
Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına başvurma ihtimalinin söz konusu
olmadığını söyleyerek, bu şartlarda yapılmış olan saldırıyı eleştirmekte, ABD’nin
BM hukukunu tanımaz siyasetinden dolayı hayal kırıklığına uğradığını belirtmekte
ve 8 Kasım 2002 tarihli 1441 Sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı’nın da ABD’nin
giriştiği savaş için asla meşru zemin oluşturmadığını kaydetmekteydi77.
ABD, Irak savaşı sonucunda Irak’ta istikrarsız bir yapı oluşturdu. Bir tarafta
Şiiler, bir tarafta Sünniler ve diğer tarafta Kürtler. Bu ayrışma bölgedeki çatışmayı
zaten tetikleyecektir. Şu anda da Irak’ta bağımsızlık mücadelesine değil, etnik ve dini
tarafların kendi içi çatışmalarına tanık oluyoruz.
- Soğuk Savaşın sona ermesi ile Araplar artık Sovyetler Birliğinin desteğine
sahip değillerdi. Bu durum da İsrail’in yararına oldu. ABD’nin tek süper güç olarak
ortaya çıkması, Arap ülkelerini İsrail’in kabulünü de içeren Amerikan tercihlerine
uyumlu hale getirdi.
77
y.a.g.e., s.609.
78
y.a.g.e., s.609-610.
43
II. BÖLÜM
KÜRESELLEŞME VE TERÖR
Soğuk Savaş’ın bitiminden sonra, aslında çok eski bir kod olan ‘Yeni Dünya
Düzeni’nin (Novus Orda Seclonum) kurulması çabalarına hız verildi. İyimser
olanlara göre ‘Yeni Dünya Düzeni’ , ‘Küreselleşme’ aracılığıyla özgürlüğün ve
gönencin dünya yüzeyine yayılmasını sağlayacak ve barış içinde yaşayan bir dünya
anlamına geliyor. Kötümser olanlar arasında da görüş ayrılıkları var. Birçoğuna göre
bu düzen, ABD’nin tek kutuplu kaldığı dünyada egemenliğini pekiştirmek için
kurmak istediği, kimliklerin göre de tüm dünyada egemen olan uluslararası
unsurların istediği bir düzendir. Bazılarına göre ise, ‘Yeni Dünya Düzeni’ yaşanacak
küresel bir kaostan sonra bina edilecek yeni bir sistemin adıdır79.
79
EVCİOĞLU, Kemal; Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyük Ortadoğu Projesi, Umay Yay.,
Eylül 2005, İzmir, s.14-15.
44
T.C. Dışişleri Bakanlığı İnternet Sitesinde yer alan uluslararası ilişkiler
sözlüğünün yaptığı tanıma göre küreselleşme (glabalization); küresel bağlantılar,
yurtseverlik, ulusalcılık ya da bireysellikten çok ‘değer’ unsuruna dayanmaktadır80.
80
www.mfa.gov.tr.,T.C. Dışişleri Bakanlığı İnternet Şubesi, Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, 15
Mayıs 2004. (Akt. EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s:29).
81
KONGAR, Emre; Küresel Terör ve Türkiye, Küreselleşme, Huntington, 11 Eylül, Remzi
Kitabevi, 2. basım, Aralık 2001, s.18-23.
82
MARX, Karl ve ENGELS, Friedrich; Komünist Parti Manifestosu, Çev. Sol. Yayınları Yayın
Kurulu, Sol Yayınları, Ankara, 1998, s.13.
45
Küreselleşme sürecinin ortaya çıkmasında çok sayıda etmenin etkisi
olmuştur. Bu etmenleri ana başlıklarıyla üç grupta toplamak olanaklıdır. Bunlardan
birincisini teknolojik, ikincisini ideolojik, üçüncüsünü ise ekonomik etmenler
oluşturmaktadır. Dünyanın yaşadığı tarım ve endüstri devrimlerinden sonra ortaya
çıkan üçüncü büyük devrim olduğu öne sürülen küreselleşme, bu yaklaşıma göre
iletişim/bilgi devriminin kazanımlarını kendisinde toplama çabasıdır. İletişim ve
bilişim, küreselleşme devriminin en önemli dinamiklerini oluşturmaktadır. 21’inci
yüzyılın aşında hızlı bir değişim sürecinin içine girilmiştir. Milyonlarca insanı
birbirine bağlayan bilgisayarlar, internet ve iletişim alanında devrim yaratmıştır.
Bundan yararlanan küreselleşme, bir çok alanda mesafeleri ve sınırları anlamsız
kılmış kısacası dünya küresel bir köy durumuna gelmiştir83.
83
EVCİOĞLU, Kemal, a.g.e., s.30.
46
Dikkat edildiği gibi küreselleşmenin kültürel alandaki iki etkisi birbirine zıt
nitelik taşımaktadır. Farklı kimliklerin kabul edilmesi insanların tüketim kültürü
konusunda daha kolay ikna edilmelerini sağlayacaktır ve yine farklı kimliklerin ön
plana çıkması mikro milliyetçilik akımlarını güçlendireceğinden ulus-devletin
gücünü de sınırlayacaktır. Bu da dünyanın tek merkezden yönetilmesini
kolaylaştıracaktır. Dolayısıyla zıt gibi görünen bu iki nitelik birbirini beslemektedir.
Küreselleşmeyle ilgili olarak olumlu ve olumsuz olmak üzere iki görüş vardır.
Olumsuz bakan görüşe göre ise; emperyalizmin 21. yy.’daki adıdır. Yoksul
ülkeler daha da yoksullaştırılmıştır. Sömürgeciliğin yeni yüzyıldaki aracıdır. Gelir
dağılımı bozulmuştur. Sermaye tek elde toplanmış ve finans kapital teknoloji ve
iletişim ağı ile yayılıp her ülkeyi yönetmektedir.
84
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.32.
47
olumlu katkılar sağlamaktadır. Bu kavramlar küreselleşme yoluyla gündemde yer
almıştır. Çevre duyarlılığının artması da bir başka olumlu katkıdır küreselleşme
yanlılarına göre. Dolayısıyla küreselleşme olumlu yönde geliştirilirse sosyal adaleti,
barışı sağlayacağını düşünenler vardır. Olumlu geliştirilirse olağanüstü getirileri
olacağına inanılan küreselleşmeden uzak kalmanın da yıkıcı etkileri olabileceğine de
inanmaktadırlar.
Büyük Ortadoğu Projesi ile Küreselleşme arasında sıkı bir ilişki vardır.
Çünkü Küreselleşme ABD’nin dünya hegomanyası için bir araç konumundadır.
48
yüzyılı taşıyacak güce sahip değildir. Bu nedenle, Dünyayı ‘kaos’ yerine ‘kosmosa’
götürecek olan yeni bir uygarlık anlayışı Doğu’dan beklenir olmuştur85.
Küreselleşme sürecinde diğer bir eğilim, ulus devlet yapılarını zorlayan mikro
milliyetçilik akımlarıdır... Büyük devletler; Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar da ve
dünyanın diğer bölgelerinde mikro milliyetçilik akımlarını körükleyerek ulus
devletleri etkisiz daha küçük topluluklar durumuna getirmeye çalışmaktadırlar...
Uluslararası şirketlerin dünya pazarlarına egemen olmasıyla, ulus devletler içinde
güçlenen yerel tepkiler arasında bulunan köktendincilik de, etnik ayrımcılık gibi
küreselleşmeden güçlü destek görmektedir. Bir yandan küreselleşmeye karşı tepki
göstererek din siyasallaştırılmakta, diğer yandan bu eğilim güç kazandıkça değişik
hak beklentileri canlandırılarak, ulus devlet yapısı bölünmek ve parçalanmak
istenmektedir. 86
85
y a.g.e., s:37.
86
y.a.g.e.., s: 43
49
Küreselleşme ile birlikte iletişim ve teknolojideki gelişmelerin etkisiyle
sermayenin ülkeler arasında dolanım hızı artmıştır. Ancak iş gücünün dolanımı ise
aynı hızda gerçekleşmemiştir. Ülkelerin ekonomileri birbirine bağımlı hale gelmiştir.
87
y.a.g.e. s . 44.
88
COSSUDOVSKY, Michel; Yoksulluğun Küreselleşmesi—IMF ve Dünya Bankası
reformlarının iç yüzü, Çev. Neşenur Domaniç, 1. Basım, İst. Çivi yazıları, 1999, s. 42.
50
Bu durumda dünyadaki yeni güç odakları arasında kutuplaşmalara ve sorunlara yol
açabilir.
51
anlayışına rağmen temelindeki ‘öteki’ anlayışı ABD’nin kendi içindeki sorun ve
önündeki engel teşkil etmektedir.
AB ve Batının başta İslam Dünyası olmak üzere Doğuya ‘öteki’ gözlüğü ile
bakması aslında etki alanının küresel olarak yayılmasını, dolayısıyla gücünü ve
genişlemesini kendiliğinden sınırlayacaktır.
92
y.a.g.e. s . 51
52
Ülkemizin, 12. 04. 1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda
terör şöyle tanımlanmaktadır:
Terör yeni bir olgu değildir, pek çok ülke uzun yıllardır terör eylemleriyle
karşı karşıyadır. Dünyada ve Türkiye de terör son yıllarda öncelikli sorunlardan biri
haline gelmiştir. 1948’de İsrail devletinin kuruluşunun ardından İsrail ve Filistin için
terör hep sürmektedir.
53
Yılmaz ALTUĞ a göre terörizm;
Bazı devletler ekonomik ve siyasi çıkarları gereği terörizmi bir araç olarak
kullanmaktadırlar. Bunun sonucunda da terörizmin boyutları genişlemiş ve küresel
bir nitelik kazanmıştır.
ABD, bütün dünyada terörü ‘küresel tehdit’ yani ‘ortak düşman’ şeklinde
sunmuştur. Teröre karşı toplu bir savaş ilan etmiştir. Bu teröre karşı mücadelesinde
de terörist eylemin arkasındaki İslam olduğuna inanılan El Kaide örgütünden
başlamıştır.
95
ALTUĞ, Yılmaz; Terörün Anatomisi, Altın Kitaplar Basımevi, 1. basım, Mart 1995,
İstanbul, s. 23.
96
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 55
54
ABD, dünyadaki terör hareketlerine çoğu zaman tepkisiz ve sessiz kalmıştır.
Terörle mücadele eden ülkeleri de insan hakları ve demokrasiyi ihlal ettikleri
gerekçesiyle eleştirmiştir. ABD’de hakim olan düşünce terörizmin sadece sorunun
muhataplarını ilgilendiren bir olgu olduğudur. Fakat ABD kendi saldırıya uğradıktan
sonra terörle mücadeleye kamu düzeni ve güvenliğini koruma gibi değerler
bağlamında bakmaya başlamıştır. Ve 11 Eylülden sonra, Ulusal güvenliği temel araç
olarak belirleyen ve amacı gerçekleştirmek için temel hak ve özgürlüklere
dokunulabileceğini söyleyen yeni terörle mücadele yasası çıkarılmıştır. Bu yasayla
birlikte terörist yabancılar için özel mahkemeler oluşturulmuş, yargılama usulleri
geliştirilmiştir. Bunlarda temel hak ve özgürlüklerden verilen ciddi tavizlerdir.
11 Eylül öncesine kadar teröre destek veren göz yuman ABD, şimdi teröre
savaş açtığı gibi destekçilerini de hedef seçmektedir.
97
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 16
55
ABD terör konusunda kendisine yapılan saldırıyı genel ve kaynağı belirsiz bir
güvenlik sorunu haline getirmiştir. Şu anda El Kaide saldırıyı yaptı ama Irak halkı
bedelini ödüyor. O zaman insanın aklına şu soru geliyor: ABD’nin izlediği politika
terörle mücadele amaçlı mıdır?
1990’lı yıllardan beri İslam dini, şiddet ve terörle birlikte düşünülür hale
gelmiştir. Ortadoğu’da şiddet eylemlerine katılanların Müslüman olmaları ve İslami
söylem geliştirmeleri terörün başına İslam ibaresinin koyulmasına neden olmuştur.
Müslümanların yaşadıkları bölgeler, şiddetin ve terörün kaynağı olan yerler olarak
görülmektedir.
İslami terör, militan İslam gibi kavramlar dünya siyasi literatürüne 1980’li
yıllardan sonra soğuk savaşın sona ermesinden sonra girmiştir. Fakat terörist
kavramıyla Müslüman kimliğinin özdeşleştirilmesi, 11 Eylül saldırıları sonrasında
98
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 56
99
ERDURMAZ, A. Serdar; Ortadoğu’daki Kitle İmha Silahları, Silahların Kontrolü ve Türkiye,
1. Basım, Ümit yayınları, Şubat 2003, Ankara. s. 21
56
ABD Afganistan’a ve Irak a terörün kaynağını kurutmak amacıyla girdiğini
söylemektedir. Bu duruma her ne sebep gösterilirse gösterilsin asıl sebep
Amerika’nın bölgedeki enerji kaynaklarını kontrol etmek istemesi ve dünya
üzerindeki konumunu koruyarak varlığını sürdürme arayışıdır.
57
Osmanlı şemsiyesinin kırılmasından sonra harita üzerinde cetvelle çizilen sınırlar
içerisinde, batılıların kuklası diktatörler tarafından yönetilmektedir… İslam dünyası,
özellikle son iki asırdır ‘yüksek güven kültürü’ yaratacak konumdan uzaktır102. Bu
güvensizlik ortamında Müslüman toplumlar hem kendi içinde hem de çevre ülkelerle
çatışma durumundadır. Özellikle 11 Eylül sonrasında ABD ve AB ülkeleri
Müslüman ülkeleri kendi güvenlikleri açısından tehdit olarak görmeye başladı,
tavırlarını sertleştirdiler. Ve bu bölgelere şiddet ve terörün kaynağı olduğu
gerekçesiyle müdahale etmeye başladı. Zaten son iki asırdır Avrupa ülkeleri çeşitli
nedenlerle bu bölgelere müdahale etmekteydiler. Dolayısıyla bu bölgeleri kendi
gerçeklerini tehdit eden şiddet ve terörün kaynağı olarak görmeleri gerçekleri tam
anlamıyla yansıtmamaktadır.
İkinci dünya savaşından sonra küresel güç olan ABD, soğuk savaş boyunca
küresel egemenliğini daha çok SSCB’nin kapitalist ülkeler üzerine oluşturduğu
askeri tehdite dayandırmıştır... Soğuk savaş sonrası tek süper güç olan ABD’nin bu
kabiliyetini devam ettirebilmesi için işaret ettiği tehdit İslami terörizmdir. ABD’nin
21. yy’ da tek süper güç olma yetisine meydan okuyabilecek potansiyel meydan
okuyucuların hepsi, Avrupa-Asya kıta bloğunda konumlanmışlardır. 11 Eylül
sonrasında ABD, terörü ve terörün arkasındaki güçleri sebep göstererek istediği
bölgeler saldırma yetkisini kendinde görmektedir103.
11 Eylül 2001 Salı günü ABD’de dört yolcu uçağının ikisi New York’taki
Dünya Ticaret Merkezi gökdelenlerini, diğeri de Washington D. C de Pentagon a
çarpmıştır. Sonuncu uçak ise düşürüldü. ABD tarihinin en büyük kanlı saldırılarını
yaşadı. 11 Eylül saldırıları ABD’nin kurduğu düzene ve hegemonyasına açık bir
başkaldırı niteliği taşımaktadır. Bu durum da terörü ABD’nin ve dünyanın
gündemine taşımıştır.
102
ONAT, Hasan; a.g.e. s . 57
103
SEVDİ, Süleyman a.g.e. s 334
58
niteliği değil, fakat hedefi bakımından ABD açısından bakıldığında, 1812 savaşından
bu yana ilk defa ulusal toprakları saldırıya uğruyor, hatta tehdit ediyor.
Sömürgelerine saldırılar yapılmıştı, ama kendisine değil104.
9:03: Kaçırılmış olan 2. uçak Boston’dan gelen ve 175 sefer sayılı Amerikan
Hava Yolları uçağıydı ve Dünya Ticaret Merkezinin güney kulesine çarptı ve patladı.
Her iki binada yanıyordu...
104
CHOMSKY, Noam; 11 Eylül ve sonrası; Dünya nereye gidiyor?Türkçesi: Taylan Doğan-Nuri
Ersoy-Mehmet Kara-Ali Kerem-Aram Yayıncılık, İstanbul, 2002, s: 20-21
59
10:10: Kaçırılmış olan 93 sefer sayılı Amerikan Hava Yolları uçuşu,
Pittsburgh un kuzeydoğusundaki Pennsylvania-Somerset iline düştü.
11:26: Amerikan Hava yolları New York, New Jersey’ den San Francisco,
California’ ya giden 93 sefer sayılı uçağın Pennsylvania’dan düştüğünü açıkladı...
11:59: Amerikan Hava yolları Boston’dan Los Angeles e giden 175 sefer
sayılı uçağın içindeki 57 yolcu ve 9 mürettebat ile düştüğünü açıkladı. Uçak Dünya
Ticaret Merkezinin güney kulesine çarpmıştı...
60
13:04:Bush Loyisianadaki Barksdak Hava Kuvvetleri üssünde yaptığı
açıklamada, Amerikan ordusunun dünya çapında üst seviyede alarma geçirilmesi de
dahil olmak üzere tüm uygun güvenlik önlemlerinin alındığını söyledi. Saldırıda ölen
ya da yaralananlar için dua istedi ve ‘Amerika Birleşik Devletleri bu korkakça
hareketin sorumlularını bulacak ve cezalandıracaktır’ dedi.
18:45: Bush Marine One ile Beyaz Saray’ a geri döndü ve ulusa hitap etmek
için saat 20:30 belirlendi...
61
11 Eylül saldırıları ile birlikte ABD’nin başta Ortadoğu politikası olmak
üzere dünya politikası değişti. Dünyanın artık eskisi gibi olmayacağı gibi sloganlar
söylendi.
105
CİRHİNLİOĞLU, Zafer; Terör veToplum; Gündoğan Yayınları, 2004, İstanbul s. 9
106
ULAGAY, Osman; Hedefteki Amerika ‘11 Eylül şoku’ ,Tımaş Yayınları, 2002, İstanbul, s:25-26
62
Eylül 2002 de yayınlanan ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi başlıklı metin
ABD güvenlik anlayışındaki değişimi gösteren ayrıntılı bir belgedir. Bu strateji
temelinde mevcut düzene karşı çıkanlara, terörle mücadele adı altında askeri bir
mücadeleyi ön görmektedir. Stratejiyi de yeni yüzyılda insan hakları, ekonomik ve
siyasal özgürlüklere sahip ülkelerin galip gelmesi gerektiği ve bunun için
mücadelenin önemi vurgulanmıştır. Bu noktada dünyanın geleceği, diğer bir deyişle
Amerikan tarzı düzenin devamı için ne tür rejime sahip ulusların koruyucu rolünde
savaşacakları belirtilmiş ama hangi ulus veya rejimlerle mücadele edileceği netliğine
kavuşturulmamıştır... ABD, belgede düşmanın adının terörizm olduğunu açıkça ifade
etmekte ancak bir terörist tanımlaması yapmamakta sadece birtakım ipuçları
vermekle yetinmektedir. Buna göre terörist:
— Radikal topluluklar
107
DEDEOĞLU, Beril; “ABD’nin 21. yüzyıl stratejisi ve olası küresel etkileri”, 2023 dergisi, Kasım
2002, s. 26-32.
108
ERSOY, Ertan;”11 Eylül saldırıları sonrası Kafkaslar, Hazar Havzası ve Orta Asya da Değişen
dengelerin Petrol ve Doğalgaz Politikalarına yansımaları”, Jeopolitik, Sayı:1, Kış 2002 s. 151
63
5.) 7 Ekim 2001 Afganistan Operasyonu:
109
www. avsam. org. tr. analizler. asp?I D =31 KULOĞLU, Armağan; Afganistan Tuzağına Dikkat! 1
Haziran 2004 s. 1
64
yapılandırma dönemi başlatıldı. Irak’ ta güvenlik hala sorun olarak devam ediyor ve
Irak büyük bir kaosun içine sürüklendi. Savaş gerekçesi olan kitle imha silahlarına da
hala ulaşılamadı. 30 Ocak 2005’te yapılan genel seçimler sonucunda Kürtler
seçimlerde ikinci oldu. Şii lideri El Caferi’nin başkanlığında kurulan kabine
güvenoyu almayı başardı. Ancak Sünni öfkesi ve saldırılar halen devam ediyor.
ABD, küresel terörle mücadele edeceğim derken, acaba kendisi de yeni bir
küresel devlet terörüne mi yöneldi? sorusu cevap beklemektedir. Dünya basını ve TV
kanalları gün yok ki, ABD ve destekçilerinin askerlerince terör uygulaması, işkence,
110
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 35-36
111
CINGI, Aydın; Ortadoğu “ABD’nin gücünü sınadığı bir labaratuar konumundadır”; Der:Atilla
AKAR, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Yeni Dünya Düzeninin Ortadoğu Ayağı, Timaç Yay. 2.
Baskı, Ekim 2004, İstanbul s: 2002
65
cinayet yapmıyor olsun. Buna meşru müdafaa demek mümkün mü? Çoluk çocuk,
kadın-erkek, genç-yaşlı, suçlu-suçsuz ayrımı yapmadan kitlesel imhaların adı terör
mü savaş mı? İlerleyen dönem de tarih bu hareketleri gerçek adıyla (terör) anacaktır.
III. BÖLÜM
66
girişim olan ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin teorik zemininin uluslararası ilişkilerde
çatışmayı açıklayıcı teorilerden yararlandığı, Ortadoğu’ ya barış ve özgürlük
getirdiği söylemi ile ortaya atılan projenin gerçekçi bakış açısıyla aslında 21.
yüzyılda ABD’nin üstünlüğü için inşa ettiği bir anlayış olduğu
değerlendirilmektedir112.
112
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s. 64
113
ARI, Tayyar; Uluslararası İlişkiler Teorileri-Çatışma-Hegemonya işbirliği, 1. basım Alfa
Basım Yayın Dağıtım Ltd. Şirketi, İstanbul, 2002, s: 121-125
114
y.a.g.e. s . 139
67
güvenlik bölgesinde önleyici vuruş stratejisine yer veren Amerika Birleşik Devletleri
realist okulun görüşünü yaşama geçirmiştir. Bu doğrultuda Büyük Ortadoğu
Projesi’nin temeli ya da ilk yansımaları olarak terörizm ve kitle imha silahlarının
tehdidini ön olana çıkarması ve bu gerekçelerle Afganistan’ a müdahalesi ve Irak
savaşı da bu çerçevede açıklanabilir.
115
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s . 67
116
ARI, Tayyar; a.g.e. s. 149-159
68
çıkarları en üst seviyeye çıkarma çabası zamana ve mekâna bağlı kalmayan bir
olgudur.
117
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. s. 71
118
KENBERRY, G. John; America’s İmperial Ambition, Foreign Affairs, September/Octaber 2002. s.
60(Akt. EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 75)
69
Amerikan Diplomasisinin İkinci Dünya Savaşından sonra tek ulusal amacı
vardır. Komünizmi alt etmek. ABD, kendini demokratik ve özgür dünyanın lideri
olarak tanımlamıştır. Soğuk savaşı zaferle bitirmiştir. Dünyanın tek süper gücü
konumuna gelmiştir.
Serseri devletler; Irak, İran, Suriye, Libya, Kuzey Kore’dir. Bu ülkeler kitle
imha silahlarına sahiptir ve terörü destekledikleri için, barışı bozan devletler olarak
ilan edilmişlerdir. Aday serseri devletler ise; Çin, Hindistan, Pakistan, Güney Kore,
Mısır, Tayvan ve Türkiye’dir. Bu devletler kitle imha silahlarına sahip olma
arzusundadırlar. Aday adayı serseri devletler ise; Arjantin, Meksika, Brezilya, Küba,
Endonezya ve İsrail’dir. Bunlarda KİS’lere sahip olma içindeydiler.
119
BİLBİLİK, Erol; Küresel Dünya Politikaları ve Ulusal Seçenekler, Kaynak Yay:2. baskı. s. 105
120
TOPUR, Tuncer; Dipsiz Kuyu, Ortadoğu ve Türkiye, Kültür Sanat Yayıncılık, Ekim 2004
İstanbul. s, 313
70
Security Stratregy ‘ne yön vermiştir. Bu belgelerde, ABD’nin terörizme karşı savaş
için önleyici müdahale konseptini benimsediğini, terörizmin bataklıklarını kurutmak
için demokrasiyi yaymak, özgürlük götürmek resmi söylemleriyle Ortadoğu ve
Avrasya’ ya yoğunlaştığı görülmektedir. Ayrıca PNAC ve 1992 strateji belgesi bu
çalışmanın konusu olan Ortadoğu projesinin amaçları ve ABD’nin yeni Ortadoğu
perspektifi konusunda temel verileri içermektedir121.
Chomsky’e göre, Usame Bin Ladin İslam dışı olarak gördüğü bölgelerin
baskıcı ve köhne rejimlerine muhalefet etmektedir. Bölgedeki bu rejimleri
121
Rebuilding America’s Defenses; Strategy, Forces and Resources For a New Century a report of the
Project for a new American Century, September 2000.
122
KAYNAK, Mahir; Amerika, 11 Eylül, Afganistan, Irak, İlk yay; 1. Basım, Ekim 2003. s. 78
123
CHOMSKY, Noam; 11 Eylül ve sonrası Dünya nereye gidiyor?Aram Yay. Haziran 2002. s. 16
71
desteklediği için de ABD’den de nefret etmektedir. Sadece bu değil, İsrail’in
Filistin’e uyguladığı politika, müslümanların karşı karşıya kaldığı aşağılanma,
Cenevre Antlaşmalarının büyük ölçüde ihlal edilmesi, Washington un diplomatik,
askeri ve ekonomik müdahaleleriyle desteklenmektedir. Dolayısıyla tüm bu
eylemlerden Ladin’e göre ABD sorumludur.
Huntington’a göre soğuk savaşın sona ermesi, Amerikan halkı ile yönetimi
arasında oluşan ortak kimliğin de erozyona uğraması ile sonuçlanacaktı. Bu nedenle;
heterojen, çok kültürlü, etnik ve ırksal farklılığı olan iç dinamikleriyle ABD,
bütünlüğünü koruyabilmek için diğer ülkelerden daha fazla düşmana gereksinim
124
CHOMSKY, Noam; a. g. e. s. 17
125
ŞİMŞEK, Ayhan; “ABD’nin Yeni Küresel Savunma Stratejisi”, Cumhuriyet Strateji, Temmuz,
2004 s. 10-12
72
duymaktaydı126. Bu doğrultuda Batı şu an kızları okutmayan İslam ülkelerini üstü
kapalı bir şekilde öteki olarak tanımlamıştır. Batı dışındaki toplumlar öteki şeklinde
nitelendirilmiştir. 11 Eylül saldırıları, medeniyetler çatışması için bir başlangıç
olmuştur. Neocon’lar tarafından da uygulamaya konmuştur.
Huntington’a göre, İslam dünyası ile batı arasındaki etkileşim her iki tarafta
bir uygarlık çatışması olarak görülmektedir. Tehdit algılaması Konfüçyen uygarlığı
da içine almaktadır. Huntington Çin’i önemli silah ve teknolojisi ihracat’ cısı olarak
ele almakta ve Batı uygarlıklarına hem İslam dünyasının hem de Çin’in meydan
okuduğundan bahsetmektedir.
126
HUNTİNGTON, Samuel; Medeniyetler çatışması; ABD Ulusal Çıkarlarını Yitirirken, Çev.
Murat Yılmaz, Vadi Yay. İstanbul, 1995. s. 159
127
FUKUYAMA, Francis; Tarihin sonumu?Der. :Mustafa Aydın, Ertam Özensel. Vadi Yay.
Toplum Dizisi. 2. baskı. 2001, Ankara, s. 114
73
Kongar’a göre de; Huntignton uygarlıkların çatışmasında kültürel motiflerden
bahsederken uluslararası ilişkilerde çıkarı göz ardı etmiştir. Körfez savaşından önce
aydın dinden olan iki ülke savaşmıştır. Daha sonra ABD, Kuveyt adına Irak a
müdahale etmiştir. Kültürler değil çıkarlar ön plana alınmıştır.
128
BAYZAN,A. Rıza; Küresel Vaftiz-Misyoner Örgütlerin Türkiye ve Türk Cumhuriyetlerini
Hristiyanlaştırma opersasyonu, Kültürsanat yay. 2. baskı, Ağustos 2004, s. 325.
74
‘National Securıty Strategy Belgesi’ yayınlanmadan 4 ay önce, West Point’in
(Kara Harp Okulu) mezuniyetinde Başkan Bush yeni doktrinle ilgili açıklamasında
terörle savaşın ilkelerini açıklamıştı: ABD’nin soğuk savaş boyunca izlenen
caydırıcılık (deterrence) ve çevreleme (contaimrent) doktrinleri; bazı durumlarda
hala uygulanabilir oldukları halde yeni tehditler karşısında yetersiz kalmıştır. Ancak
teröre karşı savaş savunmada kalarak kazanılmayacaktır. Savaşı düşmana
götürmeliyiz, planlarını bozmalıyız ve en vahim tehditler daha ortaya çıkmadan
önlerini kesmeliyiz. İçine girdiğimiz çağda, emniyete giden tek yol eylemlerin
yoludur129.
—Kitle imha silahlarını(KİS) bir tehdit unsuru olarak kullananlara karşı savaş
vermek
—Serbest piyasa ve ticaret eliyle yeni bir küresel ekonomik büyüme atılımı
gerçekleştirmek
129
www. whitehause. goulnscl. pdf. The National Security Strategy of the united states of America,
Washington, George W. Bush, D. C, September 2002 Akt. EVCİOĞLU
130
EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 101-102
75
Amerikan Kongresinde ‘ onlara ya bizdensiniz yada onlardansınız’ ibaresiyle
somutlaştırılmıştır. Bu tarihi açıklamada Amerika Birleşik Devletlerinin ezici
ekonomik ve askeri dünyaya meydan okumasıydı.
—Kitle imha silahlarına sahip olan veya bunlara sahip olmaya çalışan küresel
ölçütlerdeki terör örgütleriyle savaşmak amacıyla ulusal ve uluslararası gücün
olanaklarından doğrudan ve sürekli olarak yararlanmak
131
EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 102
132
y.a. g. e. s. 102-103
76
—Diğer devletlerin de bu savaşa etkin biçimde kazanılmasını sağlamak.
Bunun için:
133
y. a. g. e. s. 103
77
desteklediği veya barındırdığı kitle imha silahlarına sahip olduğu gerekçesiyle her
hangi bir devleti veya kişiyi hedef alabilecektir. Irak müdahalesi buna iyi bir
örnektir. Ama KİS’lerin bulunamaması ABD’nin dünyadaki inandırıcılığını
yitirmesine sebep olmuştur. Fakat buradan anlaşılıyor ki, ABD gerekçe bulur ve
istediğini yapabilmektedir. ABD’nin bu ayrıcalığı sadece kendisine tanıması da
doğru görülmemektedir. Terör konusunda tüm bu belgelere rağmen ABD nesnel
davranmamaktadır. Örneğin; PKK kongra Gel, Irak’ın Kuzeyinde koalisyon
güçlerinin kontrolü altında eylemleri sürdürürken, ABD bu örgütü görmezden
gelmektedir.
ABD’nin yeni stratejisi çok kutupluluktan tek kutuplu dünyaya geçişin bir
sonucu olarak Amerikan üstünlük teorisini yansıtmayı sürdürmektedir. ABD Başkanı
Bush un 26 Şubat 2002’de yaptığı açıklama güzel bir örnektir. G. W. Bush; tarihin
geri kalanı tarafımızdan yazılacaktır demektedir. Tarihin geri kalanını yazacağını öne
süren ABD, birbirinden iki deniz aşırı alanda eş zamanlı olarak hareket yapabilecek
yetenektedir134.
Büyük Ortadoğu Stratejisi Bush yönetiminde ilk kez 2002 yılında Dışişleri
Bakanı Colin Powell tarafından gündeme getirildi. Powell Irak’ın yanı sıra tüm
Ortadoğu’ya demokrasi getirilmelidir dedi. Konuyu, 20 Ocak 2004 tarihinde yaptığı
‘Ulusa Sesleniş’ konuşmasında gündeme getiren ABD Başkanı Bush, ABD’nin,
Ortadoğu için ileriye dönük bir stratejiyi benimsediğini açıklamıştır. ABD Başkanı
134
y.a. g. e. s. 111-112
78
Bush, T. C. Başbakanı R. Tayyip Erdoğan’la Ocak 2004’te gerçekleşen
görüşmesinde; Bu tasarının Ortadoğu da barış ve demokrasiyi geliştirme temeline
dayandığı, bunun için de bölge ülkelerinde refahı tabana yayarken demokratik reform
çalışmalarına destek vereceğini belirtmiş, Türkiye’nin; Laik, Demokratik, Müslüman
yapısıyla bu tasarının model olduğunu ifade ederek ’destek’ talebinde
bulunmuştur135.
e) Ulus devleti yıkıp yerine küçük, parça devletlerin olması yani federatif
yapının gelmesi.
135
BİLBİLİK, Erol; Nato-İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu Stratejisi, Otopsi Yay. 1. Basım
İstanbul, Ağustos 2004 s. 111-112
136
İrfan ÜLKÜ; Y. Çağ, 16. 03. 2004.
79
ABD Başkanı George W. Bush böyle bir proje ile Ortadoğu’ya
yönelmelerinin en önemli gerekçesini birçok Ortadoğu ülkesinde var olan
yoksulluğun derinleşmesinde görmektedir. Ona göre; bu ülkelerde kadın hakları
bulunmamaktadır... Bütün dünya ilerlemekteyken Ortadoğu toplumları yerinde
saymaktadır. Bu nedenle Başkan Bush’a göre; Ortadoğu özgürlüğün yeşermediği bir
yer olarak kaldığı sürece, bölgede durgunluk, gücenme sürecek ve şiddet ihraç
edilmek üzere her zaman var olacaktır137.
137
www. freeworldacademy. com/globalleader/great. htm, 6 Şubat 2005
138
EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 115-116
80
Yani Büyük Ortadoğu Projesi, bölgede demokrasinin tesis edilmesi, insan
hakları ihlallerinin önlenmesi, serbest piyasa ekonomisinin işlerlik kazanmasını ve
toplumsal reformları amaçlamaktadır.
139
KAYNAK. M. GÜRSES, E; Büyük Ortadoğu Projesi, Röp. Faruk Bilgin, İlk Yay 8. baskı. Eylül
2004, s. 17-18. --
81
Bilgin’ in de dediği gibi ‘BOP’un asıl hedefi, Ortadoğu da batıya ve özellikle
ABD’ye yönelik radikalizmin kökünü kazımaktır. Diğer bir deyişle ABD, bu proje
ile bölgedeki kontrolünü en az kayıpla ve en sağlam şekilde sağlamanın yollarını
aramaktadır. Dolayısıyla, BOP bölge halklarının eksiklik ve ihtiyaçlarından ziyade
Batı ve ABD’nin güvenlik, politik ve stratejik ihtiyaçlarından doğmuş bir plandır. Bu
temel hedefin gerçekleştirilmesi ise siyasi olarak bölgenin demokratikleştirilmesi,
ekonomik olarak liberalleştirilmesi, kültürel olarak da bölgedeki mevcut inanç ve
ideolojilerin ılımanlaştırılması yoluyla ön görülmüştür140.
140
BİLGİN, Mustafa Sıtkı; “BOP ölü doğmuş bir plandır ve başarı şansı çok azdır”. Der; AKAR,
Atilla ; a.g.e. s. 129-130.
141
HACISALİHOĞLU, Yaşar;AvrasyaJeopolitiği; Büyük Ortadoğu Projesi. Ve Türkiye ,Tarihte
Doğu Batı Çatışması,Der.Ufuk Özcan,Ertan Eğribel,Kızılelma Yay.,İst.,s:560,
82
c) Bölgenin demokratikleştirilmesi
142
KARAGÜL, İbrahim; “Büyük Ortadoğu’nun Başkenti İstanbul mu?” Yeni Şafak Gazetesi, 12
Şubat 2004. s. 11
83
b)Bölge ülkesinin askeri gücünün zayıflatılması, kitle imha silahlarına sahip
olan veya olmaya niyetlenen ülkelerin engellenmesi ayrıca Pakistan, İran, Endonezya
ve Türkiye’nin askeri gücünün sınırlandırılması143.
143
KARAGÜL, İbrahim; a.g.m.s. 11
144
YILDIZ, Yavuz G. ; “Nedir Şu Büyük Ortadoğu’”Akşam Gazetesi, 14 Şubat 2004 s. 17.
145
EL-GAMERİ, Atıf; ’Ortadoğu’ya Sahip Çıkalım’ Radikal gazetesi, 24 Ocak 2004. s. 6.
146
ESLEN, Nejat, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye. Akşam gazetesi 23 Şubat 2004. s.
12
147
BAŞARAN,Nuray; “Türkiye’nin aktörleri ve Büyük Ortadoğu Projesi Dönüşüm hedefleri”,Akşam
gazetesi,5 Mart 2004,s:12
84
Büyük Ortadoğu Projesinin kapsadığı alanda Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus,
Libya, Mısır, Sudan, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün, Yemen, Umman, Birleşik Arap
Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Irak, İran, Suriye, Lübnan, Afganistan, Pakistan
ve Türkiye olmak üzere 23 ülke vardır. Bölgede çöllerle birlikte, Nil Vadisi, Ürdün
Nehri, Dicle ve Fırat Nehirleri, İndu Vadisi ve Arap Yarımadasının güney batısı gibi
çok verimli alanlar olduğu gibi bölge petrol ve doğalgaz bakımından da zengindir.
148
EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 117
85
Ortadoğu’nun bu manzarası ABD’ye göre; kötü yönetilmesinden
kaynaklanmaktadır. Bölgedeki İsrail varlığı ise iyi olan tek örnektir. Bölgede 20 bin
km2 ve 6 milyon insanı olan İsrail GSMH’nın yüzde 10’unu oluşturmaktadır.
149
y. a. g. e. s. 120
150
y. a. g. e. s. 120
151
y. a. g. e. s. 120
86
açısından stratejik bir konumdadır. burayı kontrol etmek hayati önem taşır. Burada
oluşacak bölgesel bir güç hem ekonomik çıkarları hem de stratejik üstünlüğü tehdit
eder. Bunun sonucu olarak bölgesel hiçbir anlamlı gücün oluşumuna izin
verilemez152.
152
KAYNAK, Mahir; Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye üzerine stratejik Analizler, Truva
Yay, Mart 2005, İstanbul. s. 83
153
EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 133
154
EVCİOĞLU, Kemal; a. g. e. s. 134
87
Cheney’e göre Batı’yı düşman olarak gören ülkelere diplomatik antlaşmalara
dayanarak ikinci kategorideki ülkelere de demokratik süreçler içinde yardımcı
olunmalıdır.
Irak işgalinin ikinci yılında Başkan Bush yaptığı açıklamada ‘Irak Saldırısı’nı
savunmuştur. Bizim topraklarımızda özgürlüğün sürmesi öteki ülkelerdeki
özgürlüklere bağlıdır. Bu yüzden, iki yıl önce Irak’ı özgürleştirme operasyonunu
88
başlattık’ diyen Başkan Bush: ‘ABD’ye yönelik tehditlere, gerçekleşmeden karşı
koymalıyız’ şeklindeki açıklamasıyla ABD’nin yeni doktrinini dile getirmiştir155.
ABD’nin Irak müdahalesinde Irak’ı özgürleştirmek ve kitle imha silahlarını bulup
yok etmek bu doktrin yani ‘Önleyici Vuruş’ çerçevesindedir.
155
LORDESMAN, Anthony H.; Director, CSIS Middle East, Dynamic Net Assesment Project, us
Policity, the southern Guf States, and the Changing Strategic belonce in the Gulf, Speach to the
Middle East Petrdeum and Gas Conference, Dubai, 16 Mart 1998 (Akt: EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e.,
s.148-149)
156
BİLGENOĞLU, Ali, “Evanjelizmin ABD Yönetimine Etkileri”, Cumhuriyet Strateji, s.12-13.
89
Yahudiler için olan plan, kutsal topraklarda egemenlik kurmayı, bu yolla
dünya egemenliğine ulaşmayı hedeflemektedir. Uhrevi planda, Evanjelikler,
Yahudilerin dünyada bu amaçlarına ulaşmalarına yardım etmeyi Ahiret’te kurtuluşun
bir vasıtası olarak görmektedirler157.
Başkan Bush’ın başkanlık töreninin duasını yapan Billy Graham ise, İslam’ı
günahkâr bir din ilan etmişti. Yine Pentagon’un anti terör ve istihbarattan sorumlu
generali William Boykin Bush’u Tanrı’nın Başkan yaptığını söylemektedir. Oregan
Kilisesi’ndeki konuşmasında, Boyiın, ‘Düşman Bin Ladin değil!, Düşmanımız
ruhani, çünkü biz inançlılar milleti inanç üstüne kurulduk. Düşman adı Şeytan.
Şeytan’ın gerçek olmadığını sanıyorsanız, İncil’in Tanrı için söylediklerini de boş
157
VURAL, İsmail; Evanjelizm, Beyaz Saray’ın Gizli Dini, Karakutu Yay., İstanbul 2003, s.15.
158
www.csmonitor.com/2003/0317/po1s01_uspo.html.(Akt:EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.216.
159
www.jefflarsen.com/portralts/image/reagon.jpg.(Akt: EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.s.217.
90
veriyorsunuz demektir. Ben savaşçıyım. Üniformayı çıkardığımda da savaşçı
kalacağım. Sizi Tanrı’nın Krallığı’nın askerleri olmaya çağırıyorum. Bizden nefret
ediyorlar, çünkü köklerimiz Yahudi-Hristiyandır. Yahudi-Hristiyan mı dedim? Evet,
İsrail’e adanmışlığımız var. Bunu asla terk edemeyiz. Köklerimiz orada. Dinimiz
Musevilikten geliyor, o yüzden nefret ediyorlar bizden’160 diyordu.
Başkan Bush’un dinsel öğütçüsü olan Baptist Rahip Jerry Falwall Kıyametle
ilgili olarak şunları dile getirmiştir: ‘Armagedon bir gerçektir, acı bir gerçek. Biz son
neslin bir parçasıyız. Bütün tarih doruğa ulaşıyor. Çocuklarımın ömrünün sonuna
kadar yaşayacağını sanmıyorum. Armagedon’da son çatışma olacak ve sonra Tanrı
evreni yok edecek. Milyarlarca insan topyekün yok alacaktır’161 .
160
www.cnn.tr/2003/us/10/20/boykın.statement.(Akt: EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.s.218,219.
161
BAYZAN, A.Rıza; a.g.e., s.249.
162
y.a.g.e., s.286.
91
müdahalesi anlamlı olabilecektir. Mesih’in yeryüzüne inmesi içinde yaygın inanışa
göre üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Birincisi; Yahudilerin dünyanın dört
bir tarafına dağılması, İkincisi; Yahudilerin Kudüs merkez olmak üzere kendi
devletlerini kurması, Üçüncüsü ise; Hz. Süleyman’ın yaptırdığı tapınağın yeniden
inşa edilmesidir. Fakat kısmen de olsa onun arsası üzerine inşa edilmiş olan Mescid-i
Aksa’nın ve Kubbetu’s Sahra Cami’nin yıkılması gerekmektedir. Hz. Muhammed’in
Mirac’a çıktığına inandıkları Mescid-i Aksa’nın yıkılmasının da Müslümanlar
açısından sorun teşkil edeceği kesindir.
163
KAYNAK,M-GÜRSES, E.; Büyük Ortadoğu Projesi, Röp,. F. Bilgin, İlk Yay., 8. Baskı, Eylül
2004, s.49.
92
Burada amaç insanları Protestan yapmaktır. Çünkü Protestan felsefe
kapitalizmin hizmetindedir. BOP ile birlikte bölgede hedeflenen ekonomik ve
toplumsal dönüşüm bölgeye demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi getirmeyi
amaçlamaktadır. Kapitalizm için serbest piyasa ekonomisi gereklidir.
Hristiyan kültürüne olumsuz bakmayan ılımlı İslam inşa etme anlayışı, diğer
hedeflerin gerçekleştirilmesi için bir ölçüde temel teşkil etmektedir, çünkü küresel
sermayenin Ortadoğu’daki etkinliğinin artması, bölgeye ABD’nin ve misyonerlerin
tepki görmeden çöreklemesi, radikal İslamcıların yarattığı terör eylemlerini
durdurulması ve İsrail Devleti’nin varlığının korunması ve sürekliliğinin sağlanması
için ılımlı İslam zorunludur164.
Ilımlı İslam ile İslam dini serbest piyasa ekonomisine, kapitalizme ılımlı
bakacak, küresel sermayenin önü açılacaktır.
164
AYDIN, Hasan;” ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin Müslüman İdeologları”, Bilim ve Gelecek
Dergisi, 4 Haz. 2004, s.14.
165
KOCAOĞLU, Mehmet; Uluslararası İlişkiler Işığında Ortadoğu, Genelkurmay Basımevi,
.Ankara 1995, s.
93
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaş silah araç ve gereçlerinin çoğunun
petrol ve yan ürünleriyle çalışması nedeniyle petrolün önemi artmıştır. Petrol
yataklarına sahip olan ülkelerin de bu sebeple uluslararası ilişkilerde önemi ve
etkinliği artmıştır.
1928’de yapılan Kırmızı Hat Antlaşması ile; Türk Petrolleri Şirketi hisseleri
yeniden düzenlenerek yeni bölüşüm koşullarını yansıtan bir bilişim kazanmış ve yeni
koşullar çerçevesinde Amerikan Petrol şirketleri ilk kez bölge petrolleri üzerinde
kalıcı ve yoğun ayrıcalık hakları elde ederek bölgeye girmiştir166.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra her şeyden önce bu stratejik unsur, önce
nükleer şemsiye adı altında belirlenmiş iki kutuplu bir ortam doğmuştur. Bu ortamda
daha önce Ortadoğu petrollerinde söz sahibi olan Fransa tümüyle sahneden
çekilirken, İngiltere de uygulamada etkinliğini yitirmiş Batı dünyasının bölgedeki tek
ve etkili siyasi denetim kolu ABD olmuştur168.
166
ÖZEY, Ramazan; Dünya Denkleminde Ortadoğu Ülkeler-İnsanlar-Sorunlar; Öz Eğitim Basın
Yayın, İstanbul1996, s.83.
167
ARI, Tayyar; Basra Körfezinde ve Ortadoğu’da Güç Dengesi, Alfa Yayınları, İstanbul 1998,
s.60.
168
NİRAY, Nasır; “Bölgesel ve Küresel Gelişmeler Işığında Ortadoğu’da Oluşan Siyasi Gelişmeler ve
Türkiye’nin Yeri”, T.C. Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Yay. No:5, Birinci
Ortadoğu Semineri, Bildiriler, Elazığ 2004.
94
siyasal baskılara karşı dirençsiz oldukları bir dönemde petrol anlaşmaları
yapmışlardır169.
169
GÜREL, Ş. Sina; Ortadoğu Petrolünün Uluslararası Politikadaki Yeri, Ankara Üniversitesi
Basımevi, Ankara, 1979, s.47.
170
DAVUTOĞLU, Ahmet;” İntikam Gölgesinde Strateji Savaşı; Latin Bahane Hedef Şangay”
Aksiyon Ekim 2003, s.14.
171
eiç.doe.gov/emeu (Akt: ULUĞBAY; İmparatorluktan Cumhuriyet Petropolitik Ayraç Yayınevi,
Tarih /07, Ankara, 2003, s.477).
95
Batı Avrupa 1,75 2,75
Tablo 1’de de görüldüğü gibi dünyanın bilinen petrol yataklarının yüzde 65’i
Ortadoğu Bölgesi’nde bulunmaktadır. Doğalgaz rezervlerinin yüzde 36’sı
Ortadoğu’da bulunmaktadır. Bu oranlar da Büyük Ortadoğu Projesi’nin
kapsamındaki Ortadoğu’nun önemini artırmaktadır. Enerji ve enerji yollarının
kontrolü ABD’nin küresel egemenliği için önemlidir. Dolayısıyla Büyük Ortadoğu
Projesi ile enerji kaynakları arasında sıkı ilişki vardır.
96
kastedilen ‘Radikal İslam’ın’ gelişmesini veya bölgedeki hakimiyetini kırmak
yönündeydi172.
Proje rüseym haliyle 1995 tarihli Institute For National Strategic Studies
(ABD Ulusal Stratejik İncelemeler Enstitüsü) ve National Defence University
(Ulusal Savunma Üniversitesi) tarafından çıkarılan National Force Quarterly (IFW)
isimli derginin 1995 tarihli sonbahar sayısındaki ‘The Greater Middle East’
(Büyüyen Ortadoğu) başlıklı yazıda formüle edilmiştir173.
Bush BOP’un işaretlerini ilk olarak ABD Harp Okulu Mezuniyet Töreninde 1
Haziran 2002’de yaptığı konuşmasında ‘İslam ülkelerinin de demokrasi ve
özgürlüklere layık olduğunun altını çizerek dile getirmiştir.
97
Şubat 2004 tarihli sayısında, ABD’nin bu konuda G-8 Zirvesi için üye ülkelere
dağıttığı taslak metni dünya kamuoyuna duyururdu175.
Cıngı’ya göre de; BOP, onlarca yıl önceden bu yana tasarlanıp katarılmış bir
ABD dış politika doğrultusudur. Konjenktürden etkilenerek değiştirilip rötüşlanarak
bugün uygulama aşamasına geçilmiştir176.
Büyük Ortadoğu Projesi yeni bir proje olmayıp, ABD’nin son dönemde
uygulamaya koyduğu bir projedir.
175
y.a.g.e., 23-24.
176
CINGI, Aydın;”Ortadoğu, ABD’nin gücünü sınadığı bir laboratuar konumundadır”. Büyük
Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, 2. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2004, s.210.
98
diyebileceğimiz bir örgüt kurulabilir…. Ekonomik düzlemde ise, Ortadoğu Ortak
Pazarı türünde bir yapılanmaya gidilecek. Bölgesel kalkınma bankaları ağı
genişleyecek. Bölge ülkeleri Dünya Ticaret Örgütü’ne alınacak, ABD ile serbest
ticaret anlaşmaları imzalanacak ve Ortadoğu için kurulacak finans merkezlerine üye
yapılacak. Bölgenin ulaşım alt yapısı geliştirilecek177.
177
BUZE, Özcan;” BOP, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin tek başına dünya hâkimiyetini öngören
en can alıcı bileşimidir”, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, Timaç Yay., 2. Baskı,
İstanbul, 2004, s.167-168.
178
AKAR, Atilla; a.g.e. s.25-26.
99
Amerika’nın dünya konjonktüründe süper güç konumunun devamı için yaşama
geçirilmektedir. BOP projesi ile amaçlanan dönüştürme projesi ekonomik, siyasi,
kültürel bir çok hedefi amaçlamaktadır. ABD bölgeyi özgürleştireceği söylemiyle
hareket etmesine rağmın Irak Savaşı ile Irak’a nasıl bir özgürlük getirdiği ortadadır.
Irak’ı işgali terörizmi engelleme ya da kitle imha silahlarını gerekçe olarak
gösterildiği bir süreç değil, soğuk savaş sonrası dönemin stratejilerinin sonucudur.
Uluslararası ilişkilerde, her zaman ön planda nedensel bir zincir varken, arka
planda da yine başka bir nedensel zincir vardır. ABD 21. yy.’da ‘Pax Amerikana’nın
sürmesini sağlamak, bölgedeki enerji kaynaklarını ve bu kaynakların taşıma yollarını
kontrol etmek, dünyada kendine rakip olacak ülkelerin gelişimini kontrol etmek
ABD’nin izlediği stratejinin arka planında yer alan nedenlerdir.
179
USLUBAŞ, Fevzi; Küresel Terör; Afganistan, BOP ve ABD, İmparatorluklarının Bataklığı,
SSCB’den sonra sıra Rusya’da mı? Toplumsal Dönüşüm Yay., 1. Basım, Mart, 2005, s.223.
100
kaynaklarını denetimi altına alması sonucu hem kendi enerji ihtiyacını karşılamasını
sağlayacak ama bundan da önemlisi Rusya ve Çin’i de etkileyecektir.
180
BİLBİLİK, Erol; NATO-İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu Stratejisi, Otopsi Yay., İstanbul
2004, s.113.
181
http://www. kitapgazetesi.com.//konu.asp_id=1932.htm.
101
İslam Dünyası’ndaki bir kısım yorumlara göre ise: BOP, İslam
Coğrafyası’nın sömürülmesini içermektedir. Soğuk savaş sonrası kazanılmış bir
zaferin ardından SSCB’nin ortadan kalkması Zbigniew Brezinski’nin de işaret ettiği
gibi ‘Kontrolden çıkmış bir dünya’ yaratmıştır. Bu koşullar içinde de Amerikan
Stratejileri yeni bir düşman arayışında zengin kaynakların üzerinde bulunan İslam
ülkelerini hedef seçmiştir. Amerika’nın yeni yüzyılda Güvenlik Stratejisi
‘Uygarlıklar Çatışması’na dayanmaktadır.
182
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e., s.188.
183
BAYZAN, A.Rıza; a.g.e., s.305.
102
- Hristiyan ve Yahudi kökenli köktendincilik ve terörizm özellikle gözlerden
uzak tutulmaktadır.
- Her yıl 21 milyar dolar yardımda bulunduğu öne sürülen İsrail’in bu proje
ile bölge ülkelerinin demokrasiye geçmeleriyle güvenliğinin sağlanması,
103
gerek yoktur. Çünkü söz konusu diktatörlükle yönetilen ülkeler zaten fiilen
denetimindedir185.
185
KIZILÇELİK, Sezgin; Zalimler ve Mazlumlar; Küreselleşmenin İnsani Olmayan Doğası, Anı
Yayıncılık, Ankara, 2004, s.104.
186
YILDIZ, Y. Gökalp; Oyun İçinde Oyun, Büyük Ortadoğu, Kültür-Sanat Yayıncılık, Mart, 2004,
2. Hamur, İstanbul, s.20.
104
ise, bir ‘dış tehdit’ gerekmektedir. Strauss’a göre; dış tehdit, eğer mevcut değilse
yaratılmalıdır187.
187
ERBİL, Gamze; “Bush Doktrini:Emperyalist Pragmatizm-Günü Gelmiş Neocon Fikirleri”Çev.
ELÇİ, H. İbrahim, Der. Erbil, G.Ş., Ali; Necan Yeni Muhafazakarlık Temel Belgeler ve Eleştiriler,
Yenihayat Kütüphanesi Yayıncılık, İstanbul, 2004, s.9.
188
HACISALİHOĞLU, : Yaşar; BOP Avrupa, Rusya, Çin ve Hindistan’ın Yaşam Alanını Daraltıyor,
ABD’nin Kalıcı Egemenlik Arayışı, Cumhuriyet Strateji, 8 Kasım 2004, s. 6-7.
105
demokrat karakterini ön plana çıkartarak kendi istediği gibi tanımlamaktadır. Dün,
Afganistan’ı Sovyetlere karşı kullanan ABD, bugün de radikal İslam’a karşı
Türkiye’yi örnek göstermeye çalışıyor” diyen Attikan, Washington’un bol bol din ve
İslam konuştuğunu söyleyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin, 80 yıllık modernleşme
mücadelesinin unutulduğundan şikayet etmektedir. Buna göre, “Büyük Ortadoğu
Projesi’nde Türkiye merkez konumda olacak, Ortadoğu’ya din adamları gönderecek,
ayrıca demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine özendirme sağlanacaktır.189
189
EVCİOĞLU, Kemal, a.g.e. , s. 153-154.
190
ÖZCAN, Nihat Ali; Erdoğan- Bush Görüşmesinin Dış Politikamıza Etkisi, Zaman Gazetesi, 2
Şubat 2004.
106
BOP’nin projesinin ortaya atılması öncesinde “Irak’a Komşu Ülkeler”
Dışişleri Bakanlarının Kuveyt toplantısı ile proje arasında ilginç koşutluklar vardır.
Buna göre, AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı Gül’e göre, Araplar da Ortadoğu’da
dönüşüme inanmaktadır. Ancak harekete geçmemektedirler… Kuveyt toplantısında
Türkiye’nin kişilikli bir politikayla bölgeye ağırlık koymaya aday olduğunu söyleyen
Mahalli’ye göre, Türkiye, Suriye, İran, S. Arabistan, Mısır, Ürdün, Bahreyn, Irak ve
Kuveyt’in katıldığı toplantıda görüşlerde ciddi farklılıklar olmuştur… Türkiye,
yalnız Irak sorununa değil, aynı zamanda bölgenin içinde bulunduğu olumsuzluklara
dikkat çekerek, bu sorunlara, birlikte çözüm aramanın gerekliliğini vurgulamıştır.191
Mahalli’ye göre; bölgenin kendi dinamikleri ile demokratikleşmesinden ve kendi
kaynaklarıyla ve olanaklarıyla kalkınmasından yana olanlar bu girişime sahip
çıkmalıdır.
191
EVCİOĞLU, Kemal, a.g.e. , s. 162-163.
192
AKER, Yücel; İsrail Duvarı Hukuka Uygun mu? Zaman gazetesi, 19 Şubat 2004.
107
ABD’nin Afganistan ve Irak müdahaleleri sonucu ortaya çıkan eylemsel
direnç önemli boyuttadır. İslam Dünyası’na post-modern Haçlı seferleri diye
başlatılan (daha sonra yanlış olduğu her ne kadar söylense de) bu süreç İslam
coğrafyasında ABD’ye karşı yoğun tepkiler yaratmıştır. ABD, Müslümanların
gözünde “öteki” olarak algılanmaya, Batı kamuoyunda da İslam Dünyası “terörist”
olarak görülmeye konuşlandırılmaktadır.
ABD, Irak müdahalesinden önce kitle iletişim kanalları aracılığıyla yoğun bir
şekilde dünyaya Irak’ın “Kitle İmha Silahları”na sahip olduğunu duyurmuştur.
İsrail Savunma Bakanı Shaul Mofoz, Nisan 2004 ayı başında Yediof
Aharonat gazetesine ilginç bir açıklama yaptı. Buna göre; “Parmaklarımızı Irak’taki
Amerikalıların dünya barışı için yaşamsal olan başarıları için kenetledik” diyen
193
POWELL, L. Colin; We Will Not Shrink From War, The Wall Street Journal, February 3, 2003
(Akt: EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. , s. 315).
108
Mofoz’a göre; Irak’taki durumun kontrol altına alınmasının bütün Ortadoğu, petrol
piyasası ve uluslar arası toplumun otoritesi üzerinde olumlu bir etkisi olacaktı.194
Bir yıl sonra Irak’ta direnişler devam etmekteydi. Bağdat’ın Batı’sında Ebu
Garip yakınlarında, Amerikan askerlerine ve araçlarına saldırı düzenledi. Bush, 1
Mayıs 2003’te savaşın bittiğini açıklamasına rağmen saldırılar bitmedi. Irak’a kaos
ve istikrarsızlık hakim oldu.
Bir diğer dikkat çekici nokta olarak Ayşe Önal şunların üzerinde durmuştur:
Birinci Körfez Savaşı’na katılan her elli askerden biri özel şirketlere yollanırken,
İkinci Körfez Savaşı’na katılan her on askerden birinin paralı olması ve
Pentagon’dan sonra en fazla askeri malzemenin özel şirketlerce sağlanması için
ilginç bir boyutudur.196 Irak savaşı ve Afganistan Müdahalesi’nde ABD’nin
harcadığı 87 milyar doların 30 milyarını savaş ihtiyaçlarını karşılayan özel şirketler
ödemiştir ve özelleşen savaş ticareti pastasının en büyük dilimini İngiliz firmalar
almıştır.
194
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. , s. 317.
195
y.a.g.e. , s. 318.
196
ÖNAL, Ayşe,”Kiralık Askerler” Akşam Gazetesi, 15 Nisan 2004.
109
nezdinde özgürlüğün ve demokrasinin nasıl getirildiğini görmektedir. ABD dünya
kamuoyunda kendine karşı güven kaybına yol açmıştır.
197
EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. , s. 319-320.
110
Şii lider Mukteda el Sadr’ın bulunduğu Necef Kenti’ne yönelik kuşatmaya
karşılık Haziran 2004’de Sadr ile ateşkes yapıldı. Şii direnişçilere karşı İran’dan
arabulucu olmaları istendi. Sadr’ın teslim olması istenmesine karşın Sadr ölümünden
sonra da direniş için yol gösterecek açıklamada bulundu. Bu durumda yine Irak’taki
direnişin boyutunu göstermek açısından önemlidir.
21 Haziran 2004 günü, ABD Başkanı Bush’un, “Irak halkının yerinde olsam
bende işgal güçlerine karşı direnirim” gibi bir açıklamasını ekranlardan seyredenler
için anlaşılmaz bir durumdu bu Saddam’ın yakalanma öyküsü de uydurma çıktı.
Lübnan kökenli eski deniz piyade Nedim Ebu Rabah, Suudi Arabistan’ın El Medine
Gazetesi’ne 13 Aralık 2003’te değil 12 Aralık 2003 günü bir köy evinde sert bir
direniş sonrası ele geçirildiği öne sürmüştür.198
111
W. Safire, Irak’ta Pentagon, CIA ve Dışişleri Bakanlığı’nın çatıştığını ve aynı
görüşte olmadığını yazıyordu. Bu çözümleme, Yıldız’a göre, yanıltmaca ve kirli bir
oyundu. Yıldız, Irak Ulusal Konseyi’nin lideri Ahmet Çelebi’ye yapılan harekatı
örnek gösteriyordu. Amerikan yandaşı olan Çelebi, İran ile işbirliği yaptığı iddiasıyla
önce suçlanıyordu. Çelebi operasyonunun ardından Irak işgalinin fiyasko olduğunu,
İran için casusluk yaptığı iddialarının ise, daha sonra istifa eden CIA Başkanı George
Tenet tarafından güvenirliliği sarsmak için ortaya atıldığını savunuyordu. Safire ve
Çelebi’nin CIA’yi doğrudan hedef göstermesi, Yıldız’a göre psikolojik harbin ince
bir oyunuydu. Yıldız, “kötü CIA, iyi Amerika oyunu oynandığını” belirtiyordu. Buna
göre; “Amerika’nın adamı Çelebi’ye yapılan operasyon şaibeli bir adamı aklama ve
yükseltme operasyonundan başka bir şey değildi. Çelebi’nin laik Şii kimliği ve İran
ile ilişkisinin olmadığı öne çıkartıldığı gibi, ABD’ye karşı açıklamalarıyla da ABD
yanlılığı silinmiş oluyordu.199
Ebu Gureyb hapishanesinde yapılan işkenceler kısa bir süre sonra basına
yansıdı. Bu skandalı ortaya çıkaran Seymour Hersh, İsrail askeri yetkililerinin Irak’ın
kuzeyinde ayrılıkçı Kürtlerle işbirliği içinde olduğunu ve bazı operasyonlar için
Irak’ın Kuzeyine girdiğini ve Kürtlere askeri eğitim verdiğini iddia ediyordu.
199
y.a.g.e. , s. 325.
200
y.a.g.e. , s. 325.
112
Sadr, Ayetullah Sistani’nin genç ve radikal bir rakibi olup destekçileri
tarafından, Ayetullah Humeyni ve Che Guevere arasında bir yerde hayal ediliyordu.
Sadr, kendisini Hamas ve Hizbullah yanında konumlandırmaktaydı. Sistani’nin
işgale karşı savaşmak yerine, BM’de lobi arayışına karşın, pek çok Şii, Sadr’ın
taktiklerini izlemişti. “Mehdi” olarak adlandırılan, yüzbinlerce üyesi olduğu öne
sürülen siyah örtülü ordusu olan Sadr’ı, önce görmezden gelmek isteyen Paul
Bremer, provokatif taktiklerle, önce barışçıl gösteri dalgasını kışkırtıp Sadr’ın
gazetesini kapatıyordu. Daha sonra, koalisyon güçlerinin Sadr’ın Necef’teki evini
kuşatmasını ve onun kıta muharebe subayını tutuklanmasını sağlıyordu.201
201
y.a.g.e. , s. 327.
202
y.a.g.e. , s. 329.
113
Irak’ta Geçici Yönetim Konseyi ABD tarafından seçildi. Bu konsey de Irak
Devlet Başkanlığı’na 81 yaşındaki ABD’nin de öncelik verdiği Adnan Paçacı atandı.
Ama kısa bir süre sonra görevi reddetti. Daha sonra yeni başkan olarak Gazi Meşal
Acil El Yaver seçildi. Devlet Başkanlığı Yardımcılıklarına’da BM temsilcisi Lahdar
İbrahimi, Şii İslami Deva Partisi üyesi Ravş Şiveys atandı.
114
şimdi uluslar arası desteğe ve BM’ye ihtiyaç olduğunu kaydetti… Albright, şu anda
Irak’ta büyük bir trajedi yaşandığına dikkati çekerek, ancak bunun en önemli
nedenlerinin Saddam Hüseyin Rejimi ve bu ülkenin geçmişte diktatörlük altında
yaşaması olduğunu kaydetti… Albright, “ancak çözüm ABD’nin bölgeyi terk etmesi
değil, diğer ülkelerinden gelerek ekonomik açıdan destek vermeleridir” diye
konuştu.204
Irak’ta Şii isyanı iki ayrı dönemde yoğunlaşmıştı. Sadr, ilk Şii isyanını 2004
Nisan ayının başlarında başlatmıştı. Bu isyan iç savaşa dönüşmese de bölgede kaos
yarattı. Bu hareketten sonra basına Irak’ın Vietnam’a dönüşeceği yönünde yorumlar
yapıldı. İsyanda 18 Amerikalı’nın öldüğü, 150 Iraklının şehit olduğu ve 500’ünün de
yaralandığı belirtilmişti.
204
www.radikal.com.tr “Albright: Irak’ta büyük hata yaptık”, haber no: 112758, 09.04.2004.
205
www.yenimesaj.com.tr, “Hans Blix’ten ABD’ye: Irak Savaşı terörizmi canlandırdı”, haber no:
4003669, 15.03.2004.
115
Mustafa El Yakubi’nin göz altına alınması ayaklanmaları daha da büyüttü. Irak’a
büyük bir kaos ortamı egemen oldu.
Champman’a göre; Irak’ı işgal etmenin sadece iki geçerli gerekçesi vardı.
Petrolü kontrol etmek ve Amerikan dolarının dünyanın rezerv para birimi olarak
kalmasını sağlamak… Hükümetin ortaya attığı, Irak’ın elinde 45 dakikada
kullanabileceği kitle imha silahları olduğu iddiasının saçma olduğunu, ama petrol
gerekçesini kabul eden hükümet üyeleri ve üst düzey yetkililerin, bu tür iddiaları
kullanmakta sakınca görmediğini belirtiyor.206
Bölgenin dünyada ikinci büyük petrol kapasitesine sahip yer olduğu ve Irak
İşgali’nin gerekçesinden birinin Irak’ın petrol bakımından zengin olmasının üzerinde
duruyordu. Irak’ın yıl sonuna kadar üretimini 3 milyon varile çıkarmasının
beklendiğini, bu rakamı 6 milyona çıkardıklarında da ABD’nin OPEC (Petrol İhraç
eden ülkeler Teşkilatı)’e karşı saldırıya geçecek güce sahip olacağını söylüyordu.
Irak petrolünü kontrol edince de, hem ABD’nin hem İngiltere’nin petrol akışı
güvence altına alınacak hem de Saddam Hüseyin’in Rusya, Fransa, Hindistan, Çin ve
Endonezya’yla yaptığı sözleşme var ise göz ardı edilecektir.
206
www.bbc.co.uk/turkish/pressreview/2004/07/040728 “28 Temmuz 2004 Basın Özeti.
116
sürmektedir. Euro’yu kullanan ülkelerin OPEC ülkeleriyle ticaret hacminin
Amerika’nın OPEC ülkeleriyle yaptığı ticaretten daha büyük olduğunu vurguluyor.
1999’da İran, petrol ihracatında Euro’yu kullanmaya karar verdi. 2000 yılında
Saddam Hüseyin de Irak’ın ihracatını euroyla yapmaya başladı. 2002’de Bush, İran
ve Irak’ı şer ekseni ilan etti. OPEC’teki diğer ülkeler de İran ve Irak’ı takip etmiş
olsalardı Bush çok ağır zarar görebilirdi. Dolardan kaçış küresel hale gelseydi, zaten
muazzam dış ticaret açıklarıyla boğuşan Amerika Birleşik Devletleri’nin para birimi
de hızla düşecekti. Amerikan piyasalarından kaçış başlayacak, ülkenin ekonomisi alt
üst olacaktı.207
207
y.a.g.e.,s:335
117
mülkiyet sorunudur. Bu mülkiyet sorununun şiddete dönüşme tehlikesinin
olabileceği belirtilmektedir.
208
y.a.g.e. , s. 341.
118
yöneticileri genellikle ABD ordusunun üst kademelerinden gelmekteydiler ve
savaşlardan, işgallerden, ölümlerden her geçen gün daha fazla para kazanıyorlardı.
f) Afganistan
209
y.a.g.e. , s. 343.
210
METE, Ömer Lütfi; “Felluce’de Haçlı Sapıklığı”, www.sabah.com. 11/11/2004.
119
ve demokrasi götürülmesi hedeflenirken bu hedefe ne kadar ulaşıldığı ortadadır. Ama
şu gerçektir ki Afganistan’da güvenlik sağlanamamıştır.
211
KIRAÇ, Gürol; “Afganistan Seçimle Tanışmaya Hazırlanırken”, Cumhuriyet Strateji , TUSAM
Türkistan Araştırmalar Masası, s. 8 (Akt. EVCİOĞLU, Kemal; a.g.e. , s. 346-347.
120
IV. BÖLÜM
İki Dünya Savaşı arasında dünya liderliği üstlenmeye hazır olmayan ABD ve
Avrupa, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeli ve kararlı dış politikası karşısında her ne
kadar Türk Devrimleri üzerinde baskı yapsa da istediği sonucu alamamıştır. Böyle
bir dönemde dünya politikasına yön veren, sorunlarına rağmen Churchill
İngiltere’siydi.
Batı Emperyalizmi böyle bir durumda Türk Devrimi karşısında Ortadoğu ile
ilgili hedeflerini ertelemek zorunda kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Balkan Atlantı ve
Sadabat Paktı gibi açılımlarla ve Sovyetlerle olan dostluğu itibariyle bölgeyi
sahiplenip, komşularıyla birlikte emperyalizme karşı direnç oluşturmaya çalışmıştır.
Bu arada Musul Sorunu ile Türkiye Cumhuriyeti’nin petrole uzanmasının önü
kesilmişti. Bu sorunun giderilmemesinde uluslararası arenada Türkiye
Cumhuriyeti’ni ‘Ortadoğu’dan Uzaklaştırma’ çabalarının rolü büyüktü.
121
Ortadoğu için yazılan senaryolar her yıl emperyalizmin güdümünde olan
kişiler tarafından gözden geçirilir. Bölge ülkelerin sömürülmesinde geleceğin
yöneticileri adayları burslarla yetiştirilir, ülkelerde gereken propaganda,
dezenformasyon kullanılır. Dolayısıyla bu ülkeler gelişme ve güçlenme şansı
bulamadan mahkûm olurlar. Yine bu ülkeler ekonomik yardımlarla borçlandırılır.
Borçlar büyüdüğünde de etki altına alınırlar. Seçkin ve yönetici kadro ele
geçirilmiştir. İşler, küresel güçlere boyun eğerek, birbirlerinden haberdar, organize
bir uluslar arası şebekeye bağlı olarak yürütülmektedir. Ulus devletlerin altı
oyulmaya çalışılmıştır, ekonomileri ele geçirilmiştir.
Nerede gelişmeye giden iyi bir oluşum varsa türlü gerekçelerle büyümeden
söndürülmüştür.
Küresel terörizm tehdidi, kendisini geniş çaplı olarak 11 Eylül saldırıları ile
ortaya koymuştur. Terörizm ve teröristler aslında bir anlamda “’Yeni Dünya
Düzeni’nin kurulmasını desteklemektedirler. Böylece ‘Uygarlıklar Çatışması’ da
sahneye koyulabilmektedir. Küreselleşme ve 11 Eylül süreçleriyle ivme kazanan
‘kaos’ en çok sermaye sahiplerinin işine yaramıştır sermaye, yüksek teknolojiye
sahip silahların satılarak yayılmasını desteklemiştir.
122
Müslüman ile terörist neredeyse bir anılmaya başlanmıştır. Böylece ‘Uygarlıklar
Çatışması’ ve ‘öteki’ ayrımı için zemin oluşturulmuştur.
123
Evcioğlu’na göre; ABD ve AB, yeni Avrupa’da Rusya karşı cephe
istememektedir Rusya Federasyonu, Avrasya’da denge unsuru bir ülkedir. Ancak
Rusya Federasyonu ve BDT çevresindeki dönüşümlerden çok olumsuz
etkilenmektedir. Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan’daki
gelişmeler Rusya’yı sıkıştırmaktadır. Rus Komsomolskoya Pravda gazetesi, BDT’nin
parçalanabileceğini öngörmektedir. Bütün bunlar, gerek AB’nin gerekse Şangay
Beşlisi’nin başat ülkeleri olan Fransa-Almanya ve Rusya-Çin’in göreceli olarak
kararsız olduğu bir dönemde sahneye konmuştur.213 İşte Yeni Dünya Düzeni adı
altında sergilenen bu düzende dünya yeni bir kutuplaşma ve savaşa gitmektedir.
213
y.a.g.e., s.407.
214
Radikal Gazetesi, 02.02.2004.
124
Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde merkez ülke olduğunu ve birikimleri
Ortadoğu’daki ülkelere aktarması gerektiği yönündedir.
215
CINGI, Aydın; ‘Ortadoğu ABD’nin gücünü sınadığı bir laboratuar konumundadır’ Büyük
Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, Timaş Yay., s.211-212.
216
KAYNAK, Mahir, a.g.e.s.29.
217
Radikal Gazetesi, 30.06.2004.
218
Milliyet Gazetesi, 15.04.2004.
125
Türkiye’nin projedeki öneminden ve Türkiye’nin önemli birikime sahip olduğunun
altını çizmektedir.
219
CINGI, Aydın; a.g.e., s.212.
220
ŞAHİN, Abdullah; Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye,Truva Yay. İstanbul s.42
221
BAYKAN, Ali Rıza; Küresel Vaftiz, IQ Kültür Sanat Yayınları, İst., 2004, s.284.
126
kullanılması da terörizmle mücadele de özellikle İslam dünyasının ve İslam’ın hedef
alındığına dair yorumların yapılmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla Şahin’de,
ABD’nin ‘Radikal İslam’a karşı Ilımlı İslamcılarla birlikte mücadele edeceğinin
altını çizmektedir.
Hacısalihoğlu, Ilımlı İslam için ‘dinsel değil, siyasal bir nitelemedir ve ABD
kaynaklıdır’222 şeklinde yorumda bulunuyor. Özbek’in de belirttiği gibi, ılımlı
kavramından amaç, İslam’ı daha laik bir çizgiye çekmek değil, aksine, İslam’ı
ABD’nin denetimi altına alarak üniter yapıların çözülmesinde araç olarak
kullanabilmektir223. Yani Ilımlı İslam’la amaç, İslam’ı ılımlaştırmak ve daha laik bir
çizgiye çekmek değil, İslam’ı üniter yapıların çözülmesinde bir araç olarak
kullanmaktır.
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ile İslam’ı hedef seçmesi tesadüf değildir.
Huntington’un İslam’ı “dinsel olanla seküler olan arasında herhangi bir ayrım
bulunmayan, militan bir dindir225” diye tanımlaması batıyı endişelendirdiğinin ve
tedbir almak için harekete geçiren söylem olduğunun göstergesidir. Ilımlı İslam’da
bu bağlamda hem yeni stratejik hedefleri için zemin hazırlamakta hem de kendisine
tehdit ya da alternatif olarak gördüğü İslam’ı kontrol altına alabilmeyi sağlayacaktır.
Batı’nın İslam’a olan yaklaşımını ve tavrını Graham Fuller’in şu sözleri ortaya
222
HACISALİHOĞLU, İ. Yaşar; Cumhuriyet Gazetesi, 24.06.2004.
223
ÖZBEK,Osman; İpotekli Türkiye,Ümit Yayıncılık,Ankara,Mart 2005, s.109.
224
KAYNAK, M; a.g.e.., s.29.
225
HUNTINGTON, P., Samuel; ‘Müslüman-Konfüçyusçu Bağlantısı’ Samuel Huntington’la
Röportaj, NPQ Türkiye C.2, Sayı.7, s. 22-26 (Akt: ŞAHİN, A.; a.g.e., s.37).
127
koymaktadır. “Batı’nın çıkarlarına karşı en büyük muhalefetin baş aktörü İslam
olacaktır226.”
Parlar, Ilımlı İslam konusunda sert bir tavır takınıyor ve İslam’ın proje ile şu
hale geleceğini söylüyor227: Müslüman olmayan İslam, rehabilite edilmiş İslam,
Neoliberal kodlarla uyum sağlanmış, onların tabiriyle ılımlaştırılmış, bütün tarihsel
birikiminden koparılmış ve kendi içinde ayrıştırılmış, birbiriyle çatışma içerine
sokulmuş İslam… Arzu ettikleri….İslam’ın mümkün olduğunca kendi içinde
ayrışmasıdır. Bu aynı zamanda bölgedeki İslamî toplumların yeni tür bir kökcilikle
karşı karşıya kalması anlamına gelmektedir.
226
FULLER, E.G – LESSER, O, Ian, Kuşatılanlar İslam ve Batı’nın Jeopolitiği, Sabah Kitapları, İst.,
1995, s.123’den (Akt. ŞAHİN, A., a.g.e.., s.40)
227
PARLAR, Suat; ‘BOP, Vahşet ve şiddet vaat ediyor. Çözümsüzlüğü barış olarak sunuyor’, Büyük
Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, Timaş Yay., S.142.
128
açıktır: Türk askeri, global efendilerin çıkarları için vatanından uzakta sonu belirsiz
maceralara atılmak istenmektedir228.
228
ÜNALTAY, A. Altay; Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş Yay., s:187.
229
Hürriyet Gazetesi, 22.01.2004.
129
anlamını kazanacaktır. Aksi halde vicdan ve akıllarda karşılık bulunmadan masa
başına kalacaktır230.
Ana muhalefet partisi konumunda olan CHP Büyük Ortadoğu Projesine karşı
çıkmamakta ancak bazı endişeleri olduğunu dile getirmektedir.
Büyük Ortadoğu Projesi konusunda Genel Kurmay ile Hükümet arasında bazı
görüş ayrılıkları mevcuttur. Erdoğan’a Orgeneral İlker Başbuğ’un ‘Büyük Ortadoğu
Projesi’ne model olmak gibi bir iddianame yok’ sözlerinin hatırlatılması üzerine
230
Hürriyet Gazetesi, 22.01.2004.
231
www.chp.org.tr
130
Türkiye Büyük Ortadoğu Projesi’ne örnek bir ülke olacaktır. Örnek olmak bizi
küçültmez, büyültür232 demesi hükümetle Genel Kurmay arasındaki görüş ayrılığın,
dışa vuran bir beyanattır.
232
Akşam Gazetesi, 28.05.2004.
233
Cumhuriyet Gazetesi, 07.04.2004.
234
ÖZKÖK, Hilmi; ‘Artık kimse tam egemen değil…’, Nokta Dergisi, Sayı:1138, 24/30 Nisan, s:12.
131
yaklaşım yerine bu ülkeler arasındaki güç dengesi ilişkilerini, ideolojik farklılıkları,
tarihsel mücadeleleri, etnik rekabetleri dikkate almak durumundadır235.
235
ARI, Tayyar; a.g.e., s:658.
236
AKAR, Atilla; a.g.e., s:56.
132
V. BÖLÜM
Uğur Mumcu’ya göre; Türkiye, 1950 yılında TBMM kararı olmaksızın Kore
Savaşı’na girmiş ve bu savaşa girmenin ödülü olarak da NATO’ya alınmıştı238.
237
AKAR, Atilla; a.g.e., s:44.
238
MUMCU, Uğur; Bütün Yazılar 35; Petrol Bekçisi (26 Haziran- 30 Aralık 1990 Yazıları), Umap
Vakfı Yayınları, Ankara 1997, s:40.
133
karşı koyabilmek için sürekli ve etkili çabalarla ve karşılıklı yardımlaşma yoluyla
savunma güçlerini korumaları ve geliştirmeleri hedeflenmiştir239.
239
AKAR, Atilla; a.g.e., s:44-45.
240
BİLBİLİK, Erol; NATO-İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu Stratejisi,Otopsi
Yayınları,Ağustos,2004,İstanbul, s:26.
134
- NATO, alan dışı harekâtlara yönlendirilecektir.
- NATO, başta terör olmak üzere uyuşturucu, insan kaçakçılığı, ırk ayrımı
v.b. sorunların çözümünde aktif rol oynayacaktır.
241
AKAR, Atilla; a.g.e., s:47-48-49.
242
EVCİOĞLU, Kemal, a.g.e., s: 230-231.
135
Reyjavik’te yapılan NATO Dış İşleri Bakanları toplantısında tehdide çıktığı yerde
müdahale kararı alınmıştır.
243
DUMANLI, Cihangir; ‘NATO Zirvesi ve Türkiye’ye Etkileri’, Cumhuriyet Strateji,19 Temmuz
2004, s:14.
244
AKAR, Atilla; a.g.e., s:55.
245
ESLEN, Nejat; ‘ABD NATO’yu Büyük Ortadoğu Projesi’nin Taşeronu Yapmak İstiyor’, 2023
Dergisi, 15 Mayıs 2004, Say:37, s:24.
246
AKAR, Atilla; a.g.e., s:53-54.
136
28-29 Haziran 2004’te İstanbul’da yapılan NATO zirvesinin ağırlıklı gündem
maddesini Büyük Ortadoğu Projesi’nin yönetimi ve öncelik Afganistan’da olmak
üzere NATO’nun Proje için görevlendirilmesi konusu teşkil etmiştir. Sonuçta
NATO, undan sonraki gündemine terörü sokması ile kendi misyonunun çerçevesini
de çizmiş bulunuyordu. Zirvede terörün küresel tehdit olarak tanımlanmasıyla
birlikte örgütün dönüşümündeki önemli sonuca varılmış oldu. NATO’nun bu amaçla
istihbarat birimi oluşturması, terörle mücadelede ittifakın askeri olanaklarının
kullanılacağının ve bu yönde operasyonlar düzenleneceğinin ilan edilmesi NATO
için en temel sonuçlar oldu.
247
BUZE, Özcan; ‘BOP, Yeni Amerikan Yüzyılı, Projesi’nin tek başına dünya hâkimiyetini öngören
en önemli ve en can alıcı bileşenidir’,Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş Yay.s:173.
137
karşı hazırlıkların tam olmamasıdır. Ayrıca bölgede verilecek askeri kayıplar iç
politikada hükümetleri bir hayli zorlayacaktır. Bu nedenlerden ötürü AB
Ortadoğu’da çıkarlarını savunabilmek için ABD ile işbirliği yapmak zorundadır.
Sonuç olarak; proje her ne kadar ABD kaynaklı olsa da ABD’nin bu projeyi
uygulamayabilmesi için AB’nin desteğini alması gerekmektedir. Avrupa Birliği de
her ne kadar ABD ile fikir ayrılıkları yaşasa da Ortadoğu’da tek başına başrolü
oynayamayacağı için ve bölgede çıkarların bulunması nedeniyle projeye destek
verecek gibi görünmektedir.
1950 Geri Dönme Yasası dünyanın neresinde olursa olsun tüm Yahudilere
İsrail’in kapısını açmakta, 1952’de çıkartılan vatandaşlık yasasıyla ise yeni
248
PARLAR, Suat; ‘BOP, Vahşet ve şiddet vaat ediyor. Çözümsüzlüğü barış olarak sunuyor’, Büyük
Ortadoğu Kuşatması ,Timaş Yay.s:154.
249
BRZEZINSKI, Zbigniew; ‘Hegomonic Quiçksond’, The National Interest, Number 74, Winter,
04/2003, s.11.
138
yerleşimcililere Yahudi (‘İsrail’ yerine bu kavramın tercih edilmesi ilginç) vatandaşı
olma hakkı tanınırken ülkede yaşayan Araplara da Arap oldukları için İsrail
vatandaşlık hakkı tanınmamaktaydı250. Bölgede bir Yahudi devletinin ortaya
çıkmasıyla Ortadoğu’da güç dengeleri bozulmuş ve yeni kurulan bu devletin ciddi
güvenlik sorunları ortaya çıkmıştır. Büyük Ortadoğu Projesinin ortaya konmasının
tek sebebi İsrail olmasa da, İsrail’in bölgedeki güvenliği BOP’un amaçlarından
biridir.
CINGI’ya göre; BOP onlarca yıl önceden bu yana tasarlanmış katarılmış bir
ABD dış politika doğrultusudur. Konjonktürden etkilenerek değiştirilip rötuşlanarak
bugün uygulama aşamasına geçilmiştir. Bu biçimde oluşturulmuş bir ABD
çizgisinin, İsrail olgusuna şu ya da bu şekilde dikkate almamış, hatta ön planda
tutmamış olması düşünülemez. Ancak bu noktadan hareketle BOP’u bütünüyle İsrail
olgusuna endekslemek zordur251.
250
ARI, Tayyar; a.g.e., s.242.
251
CINGI, Aydın; a.g.e., s.211.
252
Washington Report on Middle East Affairs, Mart 1995 (Akt: YURTSEVER, Hasan; İsrail ve
Büyük Ortadoğu Projesi, Düşünce Yay., 2. Baskı, Haziran 2004, s.39).
139
düşüncesine yinelenip durulur. Örneğin, 6 Şubat 1982 tarihli Ha’aretz Gazetesi’nin,
alanında en bilgili olan askeri konular muhabiri Ze’ev Schiff, Irak’ta İsrail’in
çıkarların en uygun çözümün ‘Irak’ın Şii Arap, Sünni, Arap ve Kürt devletlerine
bölünüp dağılması olduğunu’ yazmaktaydı. Bugün, Shahak’ın düşünceleri ile
ABD’deki neocanların fikirleri arasındaki güçlü bir irtibat olduğu açıkça
görülmektedir253.
253
TEZKAN, Yılmaz; Bir Başka Açıdan İsrail, Ülke Kitapları, 1. Baskı, Ekim 2004, Ankara, s.91.
140
VI. BÖLÜM
DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
Büyük Ortadoğu Projesi ile ilgili resmi ağızdan net bir açıklama yapılamadığı
için,çeşitli çevrelerden farklı yorumlar bulunmaktadır. Kimlerine göre ‘İslam’ı yok
etme girişimi’ olarak tanımlanırken, kimilerine göre ‘Medeniyetler Çatışması’nın
uygulama konulması, kimilerine göre ise; İsrail’i koruma stratejisidir.
141
• Orta doğuda stratejik dönüşüm ile de; batını tehdit olarak kabul ettiği
terörizmin kökünü kurutmak, kitle inha silahları yok etmek ve bölgenin
batılı güvenlik normlarına uygun hale getirmek
Bunlar ABD’nin büyük orta doğu projesi ile ilgili olarak öne sürdüğü
görünen sebeplerdir.
Bir olayın arka planında yatan sebepler zinciri vardır, birde görünen sebepler
zinciri vardır. Tabii ki; Büyük Ortadoğu Projesi’nde arka planda olan sebepler tek
değildir.
21. y.y.’in Amerikan yüzyılı olarak sürmesi için küresel güç olmaya aday
olan; Avrupa Birliği, Rusya Federasyonu, Çin, Hindistan gibi devletlerin
gelişmelerinin kontrol edilmesi gerekmektedir. Bu kontrol içinde; kültürel, siyasal,
ekonomik ve askeri boyutlardan yaşam alanına uygulanmaktadır. ABD, Büyük
Ortadoğu Projesi ile Büyük Ortadoğu’ya özgürlük ve demokrasi getirmeyi
amaçladığını ileri sürmektedir. Ancak bugüne kadar hiç önemsenmeyen bölge
ülkelerine şimdi birden değer verilmesi ilginçtir. Bu tutumu bölge ülkeleri de samimi
bulmamaktadır.
Başka bir perspektiften baktığımızda, projenin başta petrol olmak üzere enerji
kaynaklarıyla da ilişkisi olduğu görülmektedir. Enerji ve su kaynakları ile yolların
kontrolü ABD’nin küresel egemenliğini destekleyecek en önemli seçeneklerden
biridir. ABD’nin bu denetimi kurması ile Avrupa, Rusya, Japonya ve Çin’i kontrol
altında tutabilecektir. Samir Amir’in de vurguladığı gibi, ‘Washington’un Irak’taki
(Yarın başka bir yerdeki) hedefi, oraya Amerikan sermayesinin çıkarı için bir
142
diktatörlük (demokrasi değil) yerleştirip, kaynaklarını yağmalamaktan başka bir şey
değildir’.254
Bu çalışmada çıkan bir diğer sonuç da: Büyük Ortadoğu Projesi’nin yeni bir
proje olmayıp köklerinin eskilere dayandığıdır. Kimilerine göre 1900’lü yılların
başında ortaya çıktığı öne sürülürken, kimilerine göre de 1990’ların başında
tasarlandığı öne sürülmektedir.
Türkiye ise; proje kapsamında örnek ülke olarak ele alınmakta ve “Ilımlı
İslam” ülkesi olarak görülmektedir. Bir zamanlar sahibi olduğu topraklara şimdi batı
bloku çıkarları adına örnek ülke misyonu verilen Türkiye projenin dışında istese de
istemese de kalamayacağı için projenin dahilindeki ülkeler içinde güç dengeleri
gözeterek bölgede daha etkin bir güç olmaya çalışması akılcı bir hareket olacaktır.
Sonuç olarak; Türkiye’nin konumu önemlidir ve projenin dışında kalması zordur.
254
AMİN, Samir; Liberal Virüs: Sürekli Savaş ve Dünyanın Amerikanlaştırılması, Editör: Fikret
BAŞKAYA, Özgür Üniversitesi Kitaplığı, Ankara, 2004, s. 21.
143
KAYNAKÇA
Kitaplar:
Akar, Atilla
2004 Büyük Ortadoğu Kuşatması, İstanbul: Timaş Yayınları,
2. Baskı.
ALTUĞ, Yılmaz
1995 Terörün Anatomisi, İstanbul: Altın Kitaplar Basımevi,
1. Basım, Mart.
AMİN, Samir;
2004 Liberal Virüs: Sürekli Savaş ve Dünya’nın
Amerikanlaştırılması, Editör: Fikret Başkaya, Özgür
Üniversitesi Kitaplığı, Ankara.
ARI, Tayyar
1998 Basra Körfezinde ve Ortadoğu’da Güç Dengesi,
İstanbul: Alfa Yayınları
2002 Uluslararası İlişkiler Teorileri-Çatışma Hegomanya
İşbirliği, İstanbul: Alfa Basım Yayın Dağıtım Ltd.
Şirketi, 1. Basım
2004 Geçmişten Günümüze Ortadoğu, İstanbul: Alfa
Yayınları
AYDIN, Hasan
2004 “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin Müslüman
İdeolojileri”, Bilim ve Gelecek Dergisi, 4 Haziran
ATAY, Mehmet
1996 “Ortadoğu’da Terör Savaşı ve Bark Arayışları” Avrasya
Dosyası, C.3, Sayı:2, Yaz.
BAŞARAN, Nuray
2004 “Türkiye’nin Aktörleri ve Büyük Orta Doğu Projesi
Dönüşüm Hedefleri” Akşam Gazetesi: 5 Mart.
BAYZAN, A. Rıza
144
2004 Küresel Vaftiz-Misyoner Örgütlerin Türkiye ve Türk
Cumhuriyetlerini Hıristiyanlaştırma Operasyonu,
İstanbul: IQ Sanat Yayıncılık, Güncelleştirilmiş 2. Baskı,
Ağustos.
2002 Küresel Dünya Politikaları ve Ulusal Seçenekler,
İstanbul: Kaynak Yayınları, 2. Baskı.
BİLBİLİK,Erol
2004 NATO-İstanbul Zirvesi ve Geniş Ortadoğu
Stratejisi,İstanbul: Otopsi Yayınları, Ağustos
BİLGENOĞLU, Ali
2005 “Evanjelizmin ABD Yönetimine Etkileri”, Cumhuriyet
Stratejisi.
BÖLÜKBAŞI, Süha
1992 Türkiye ve Yakınındaki Ortadoğu, Ankara: Dış
Politika Enstitüsü Yayınları.
BRZEZİNSKİ, Zbigniew
2003 “Hegomonic Quicksand”, The National İnterest,
Number 74, Winter, 04/2003.
BUZE, Özcan
2004 “BOP, Yeni Amerikan Yüzyıl Projesi’nin Tek Başına
Dünya Hâkimiyetini Öngören En Can Alıcı Bileşimidir”
Büyük Ortadoğu Kuşatması, Der. Atilla Akar, İstanbul:
Timaç Yayınları, 2. Baskı.
BUZPINAR, Ş. Tufan
1998 “II. Abdülhamit Döneminde Filistin’e Yahudi Göçü
Meselesi, (1878-1908)” Türkler Ansiklopedisi, Kültür
Bakanlığı Yayınları, Ankara
145
İstanbul: Aram Yayıncılık.
CINGI, Aydın
2004 “Ortadoğu ABD’nin Gücünü Sınadığı Bir Laboratuar
Konumundadır” Büyük Ortadoğu Kuşatması, Der.
Atilla AKAR, İstanbul: Timaş Yay., 2. Baskı, Ekim.
CİRHİNLİOĞLU, Zafer
2004 Terör ve Toplum, İstanbul: Gündoğan Yayınları.
DAVUTOĞLU, Ahmet
2003 İntikam Gölgesinde Strateji Savaşı: Ladin Bahane Hedef
Şangay, Aksiyon: Ekim.
DEDEOĞLU, Beril “ABD’nin 21. Yüzyıl Stratejisi ve Olası Küresel Etkileri”
20052 2023 Dergisi, Ankara.
DOĞANAY, M. Sezai – Ortadoğu’nun Jeopolitik ve Jeostratejik Açıdan
ALTAN, Fikret A Değerlendirilmesi: Körfez Harbi ve Alınan Dersler,
1994 Ankara: Nurol Matbaası.
DUMANLI, Cihangir
2004 “NATO Zirvesi ve Türkiye’ye Etkileri”, Cumhuriyet
Strateji, 19 Temmuz.
146
Politikalarına Yansımaları” Jeopolitik, Sayı:1, Kış.
ESLEN, Nejat
2004 “ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi ve Türkiye” Akşam
Gazetesi, 23 Şubat.
ESLEN, Nejat
2004 “ABD, NATO’yu Büyük Ortadoğu Projesi’nin Taşeronu
Yapmak İstiyor”, 2023 Dergisi, Sayı, 37, 15 Mayıs
EVCİOĞLU, Kemal
2005 Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyük Ortadoğu
Projesi, İzmir: Umay Yayınları, Eylül.
FUKUYAMA, Francis
2001 Tarihin Sonu mu? Der. Mustafa Aydın, Ertan Özensel,
Ankara: Vadi Yayınları, Toplum Dizisi, 2. Baskı.
GÜREL, Şükrü Sina
1979 Ortadoğu Petrolünün Uluslararası Politikadaki Yeri,
Ankara: Ankara Üniversite Basımevi.
HACISALİHOĞLU,İ.Yaşar “BOP Avrupa, Rusya, Çin ve Hindistan’ın Yaşam Alanını
2004 Daraltıyor, ABD’nin Kalıcı Egemenlik Arayışı”,
Cumhuriyet Strateji, 8 Kasım.
2005 “Avrasya Jeopolitiği, Büyük Ortadoğu Projesi ve
Türkiye” Tarihte Doğu-Batı Çatışması, Der. U. Özcan-
E. Eğribel, İstanbul: Kızılelma Yayıncılık.
147
2003 Amerika; 11 Eylül, Afganistan, Irak, İstanbul: İlk
Yayınları, 1. Basım, Ekim.
KAYNAK, M-GÜRSES E. Büyük Ortadoğu Projesi, İstanbul: İlk Yayınları, Röp.
2004 F. Bilgin, 8. Baskı, Eylül.
KAYNAR, Mahir
2005 Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye Üzerine Stratejik
Analizler, İstanbul: Truva Yayınları, Mart.
KAZANCI, Hicran
2004 “Irak’ta Sona Eren Amerika Rüyası”, Cumhuriyet
Strateji Dergisi, Sayı: 5, 02.08.2004.
KIZILÇELİK, Sezgin
2004 Zalimler ve Mazlumlar: Küreselleşmenin İnsani
Olmayan Doğası, Ankara: Anı Yayıncılık.
KOCAOĞLU, Mehmet
1995 Küresel Terör ve Türkiye, Küreselleşme, Huntington,
11 Eylül, Ankara. Remzi Kitabevi, 2. Basım, Aralık
LEWİS, Bernard
1964 Orta Şarkın Tarihi Hüviyeti: Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, XII.
2005 Ortadoğu, Ankara: Arkadaş Yayınevi, Çev. Selen Y.
Köley.
148
MUMCU, Uğur
1997 Bütün Yazıları 35: Petrol Bekçisi (26 Haziran-30
Aralık 1990 yazıları), um.ag. Vakfı Yayınları, Ankara.
149
2004 Yeni Dünya Düzeni Büyük Ortadoğu ve Türkiye,
Ankara: Eda Matbaası.
SEVDİ, Süleyman
2005 Ortadoğu, İslami Terör ve Batı, T.C. Fırat Üniversitesi
ORTA DOĞU ARAŞTIRMALARI MERKEZİ YAY.
NO:5, Birinci Ortadoğu Semineri (Kavramlar
Kaynaklar ve Metodoloji) (Elazığ, 29-31 Mayıs 2003),
Bildiriler, Elazığ.
ŞAHİN, Abdullah
2004 Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye, İstanbul: Truva
Yayınları.
ŞİMŞEK, Ayhan
2004 “ABD’nin Yeni Küresel Savunma Stratejisi”,
Cumhuriyet Strateji, Temmuz.
TEZKAN, Yılmaz
2004 Bir Başka Açıdan İsrail, Ülke Kitapları, I. Baskı, Ekim,
Ankara
TOPUR, Tuncer
2004 Dipsiz Kuyu, Ortadoğu ve Türkiye, İstanbul: IQ
Yayıncılık, Ekim.
TUNÇ, Hakan
2004 Amerika’nın Irak Savaşı, İstanbul: Harmani Yayınevi,
ULUGAY, Osman
2002 Hedefteki Amerika, “11 Eylül Şoku”, İstanbul: Timaç
Yay.
ULUĞBAY, Hikmet
2003 İmparatorluk’tan Cumhuriyet Petropolitik, Ankara:
Ayraç Yayınevi, Temmuz.
USLUBAŞ, Fevzi
2005 Küresel Terör, Afganistan, BOP ve ABD,
İmparatorlukların Bataklığı, SSCB’den Sonra Sıra
150
Rusya’da mı? İstanbul: Dönüşüm Yay., 1. Basım, Mart.
ÜLKÜ, İrfan
20074 Yeni Çağ Gazetesi, 16.03.2004.
VURAL, İsmail
2003 Evanjelizm, Beyaz Saray’ın Gizli Dini, İstanbul:
Karakutu Yayınevi.
YILDIZ, Yavuz. G.
2004 “Nedir Şu Büyük Ortadoğu”, Akşam Gazetesi, 14 Şubat
2004
2004 Oyun İçinde Oyun Büyük Ortadoğu, İstanbul, IQ
Kültür-Sanat Yayınları.
YILMAZ, Türel
2004 Uluslararası Politikada Ortadoğu, Ankara: Akdağ
Yayınları.
Ansiklopediler:
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Milliyet Yayınları, İstanbul, C.17.
151
İnternet Adresleri :
www.bbc.co.uk/turkısh/pressreview/story/2004/07/04
www.freeworldacademy.com/globelleader.
www.kitapgazetesi.com/konu.asp_id=1932.htm.
www.kurtuluscephesi.com/kurecep/kc79-5.html.
www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/809.htm.
www.milliyet.com/2004/02/26/yazar/toruner.html.
www.usak.org.uk/junetion.asp?docID=3458In=TR
www.wikipedia.org.
www.zaman.com.tr/02Şubat2004.
www.zaman.com.tr/19Şubat2004.
152
EK -1
Atilla İlhan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eski bir proje olmakla birlikte bugün
birdenbire gündeme gelmesinin sebebini şöyle açıklamaktadır: Büyük Ortadoğu
Projesi’nin birdenbire gündeme gelmesinin sebebi, AB. Avrupa Birliği, çok belirgin
bir şekilde kendisini Birleşik Amerika’dan bağımsız telakki etmeye doğru gitmeye
başlayınca Amerikalılar birden uyandılar, hele de iş Kıbrıs’a taalluk edince büsbütün
uyandılar. İngilizler telaşa düştüler. Kıbrıs meselesinin gerisinde AB var, çünkü
Kıbrıs’ta üssü olmayan tek yer Avrupa. Yunanlılar vasıtasıyla oraya girmek
istiyorlar… Bu hesabı çok güzel götürürlerken birdenbire Amerika, tepeden inme bir
vaziyet yaratarak orada ağır bastı. Onların planlarına göre Kuzey, Amerika’nın üssü
olacak; Güney, İngiltere’nin üssü kalacak. Avrupa’ya yer yok. Onun için AKEL
‘Hayır’ dedi. AKEL Avrupa’dan kontrol edilen bir yer. Onun için işler karıştı.
Ortadoğu Projesi de bu sebeple önden gitti255.
İlhan, BOP için Kıbrıs’ın çok önemli olduğunu söylemektedir. Ortadoğu için
Kıbrıs çok gerekli. Kıbrıssız olmaz, çünkü Kıbrıs hem Süveyş’i kontrol ediyor, hem
Ortadoğu bölgesini olduğu gibi kontrol ediyor. Hem bizim Yumurtalık boru hatları
orada birikecek, onları da kontrol edecek… Her tarafı kontrol eden bir yer, onun için
orası önemli, orada olmak istiyorlar256. İlhan; Kıbrıs’ın öneminden bahsettikten sonra
ancak bir ikinci engelin varlığından söz ediyor. “Kıbrıs’ta birdenbire ilk defa olarak
hafif bir temas hissedildi. Tam olmadı tabii. Ortadoğu’da kimsenin dikkat etmediği
iki taraflı bir yayılma var. Bu yayılma birbirine dokunmaya doğru gidiyor.
Yunanistan yayılıyor bir yandan, İsrail yayılıyor diğer yandan. İsrail ile
Yunanistan’ın yayılması Kıbrıs’ta uç verebilecekleri gibi bir ihtimali ortaya çıkardı.
Kimse Yunanlılarla Musevilerin arasının iyi olmadığını düşünmüyor. Bunu en iyi biz
biliriz. Niçin biz biliriz? Osmanlı İmparatorluğu Balkanlardan çekileceği sırada
255
İLHAN, Atilla; ‘Amerikalılar dünyayı filmleri gibi sanıyorlar, kendi çektikleri filmlerde hep
kazanıyorlar. Zannediyorlar ki her yede öyle olacak, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Röp. Akar, Atilla,
Timaş Yay., s.68-69.
256
y.a.g.e., s.69.
153
Osmanlı’nın Balkanlar’ da kalmasını en çok isteyen Musevilerdi. Niye istiyorlardı?
Çünkü Museviler Osmanlılar kaldığı taktirde her şeye hakim olabileceklerdi…
Netice ne oldu? Selanik Rumlara geçer geçmez, Musevilerin hepsi buraya geldi257.”
257
y.g.e., s.69-70.
154
Ortodoks patrik olacak ileride. Ve bu Patrikhane, Moskova’yla yarışmaya girecek.
Zaten şimdiden kendileri resmi yazışmalarında İstanbul Patriği demiyorlar,
Ekümenik diyorlar. Bunu demelerinin sebebi bu savaşa doğru hazırlanmalarıdır258.
“Dugin’ in söylediği bir gerçek var ki Dugin aslında bunu Ortodokslar için
söylenmiş bu, bütün Asyalılar için geçerli. Çünkü Dugin’ in söyledikleri üzerine ben
düşündüm, bizim siyasi hayatımda da durum aynı, Ruslarınkinden farklı değil. Bizim
imparatorluğumuza bakıyorsun, padişah aynı zamanda halife. Halife ama halifeliği
icra etmez, halifeliği Şeyhü’l-İslam’a bırakır ve Şeyhü’l-İslam onun emrindedir.
Yani bizde dinin devlete hâkim olması diye bir şey hiç olmamış. Bu Asya’da
olmuyor. Asya halkı başka… Ruslara bakıyorum onlarda da yok. Mesela bizde ırk
tefriki yoktur. Arap gelir, yanına oturur ya da zenci gelir oturur, hiç mesele değildir.
Rus da hiç aldırmıyor. Bakıyorsun Cengiz Han Moğol’dur ama orduları Türk. Şimdi
Mesela… Sovyetler Birliği Ortodoks Rus diye hesaplanıyor. İkinci Dünya
Savaşı’nda en iyi ordu onlarınkiydi, Kızılordu. Yarısından çoğu Türk’tü onların,
Türkler savaştılar… Bu Asya’ya mahsus bir şey, yani Asyalıların formasyonu
Avrupalılardan çok farklı259.
Atilla İlhan’ın da dediği gibi biz de dinin devlete hâkim olması söz konusu
değildir. Fakat batı’da veya Amerika’da, Avrupa’da v.s. din siyasi iktidara hâkimdir.
Aynı zamanda doğu Hıristiyanlığı il batı Hıristiyanlığı arasında da fark vardır. Doğu
Hıristiyanları daha mistiktirler, dünya ötesini düşünürler. Devlet yani siyasi iktidar
doğru Hıristiyanlığında kiliseye hâkimdir. Batı Hıristiyanlığında ise durum tam
258
y.a.g.e., s.70-71
259
y.a.g.e., s.72.
155
tersinedir. Kilise siyasi iktidara hâkimdir. Dolayısıyla batı ile doğu arasında büyük
fark vardır.
260
y.a.g.e., s.72-73.
261
y.a.g.e., s.74-75.
156
“Mesele şu: Zannediyorum ki Avrupa’nın devlet anlayışı ile Asya’nın devlet
anlayışındaki büyük farklılıktan doğuyor iş. Çünkü Avrupa’nın devlet anlayışına
baktığın zaman Roma’ya dayanıyor… Hepsi zamanında bir yerlerde Roma ismini
almışlar. Roma, oligarşik bir devlet, tamamen kâra, paraya, avantaja ve fethe
dayanıyor. Bunların demokrasisi var. O demokrasiye bakıyorsun, Yunan
Demokrasisi. Yunan Demokrasisine bakıyorsun; demokrasi yalnız zenginler için.
Diğer insanlar için demokrasi filan yok, köleye yok, kadına yok, çocuğa yok,
yabancılara yok. Sadece orada doğmuş erkekler için demokrasi var. Yani tam bir
oligarşi Yunanistan. Peki bunu nereden almış? Kurcaladığın zaman görüyorsun ki
Mezopotamya’dan almış. Mezopotamya neren almış? Eski Mısır’dan. Şimdi burada
bir kapalı devre var. Bu kapalı devre Avrupa’yı yapıyor. Bizim batı Avrupa
dediğimiz Allah’ın belası örgüt buradan geliyor, bunlar tam manasıyla oligarşik; bir
azınlık hakimiyeti üzerine kurulu ve tamamen her şeyi kâr açısından düşünen
kişiler… Halbuki Asya böyle değil. Asya ölümü üç bin sene evvel keşfetmiş.
Dünyanın asıl kralı ölümdür, diyor. Bir kere onu aşmış. İkincisi servet duygunu
aşmış…Asya için aslolan dünyadaki hayatını doğru dürüst yaşayıp, çekip gitmek…
Onun için Birleşik Amerika, Vietnam’da kaybediyor, onun için Pakistan’da,
Afganistan’da kaybediyor, onun için Irak’ta rezil oluyor. Netice tamamen
Amerika’nın aleyhine dönecek. Bir kere Asya’da henüz pekişmemiş, yerleşmemiş
olan üniteler devlet fikrini sağlamlaştıracaklar. Bu sayede taş gibi olacak. Asya,
çünkü biz de bile görünmeye başladı262.”
262
y.a.g.e., s.75-76.
157
olmaktadır. Atilla İlhan’ın Amerikalıların bu tutumu hakkındaki bir esprisi var;
“Amerikalılar dünyayı filmleri gibi sanıyorlar, kendi çektikleri filmlerde hep
kendileri kazanıyorlar. Zannediyorlar ki her yerde öyle olacak263.”
“Roma’da politika, devlet yönetimi, din ve buna ait büyük işler bahsettiğiniz
bu küçük azınlığa ait. Yalnızca küçük bir azınlık bu işlerle ilgilenir. Peki halk? Halk
safahatla ilgilenirdi zengindiler, çünkü para vardı. Başka? Gladyatörlerle… Ve
ticaretli ilgilenirlerdi. Halka bunları bırakmışlardı. Halktan çok büyük bir kültür
beklenmezdi ve böyle bir şeye gerek yoktu… Avrupa’yı kendi haline bıraktığın
zaman Roma’nın bütün bu özellikleri olduğu gibi hepsinde var. Amerika’da,
tamamen var. Amerika’da politikayla uğraşanlar bir avuç azınlık, onlar da aslında
büyük sermaye patronların özel uçakları… Sistem aynı Roma gibi gidiyor. Roma
nasıl çalışıyorsa, Batı dediğimiz sistem aynen, aslında Mısır gibi demek daha doğru
olur. Orada başlamış. Yani köleler olacak, onların üzerinde halk olacak, onların
üzerinde asıl yönetici olacak.264”… Eski Mısır ve Roma sahnesi yeniden sahneye
koyuluyor. Senaryo önceden yazılmış, Amerika efendi yani asıl yönetici, Avrupa
Birliği Orta tabaka, Ortadoğu ve Asya ise köle konumunda görülmektedir.
Amerika kendi halkını özellikle cahil yetişiyor. Bir kısım azınlık ise ayrı bir
eğitime tabi tutuluyor, onlardan ayrı yerde yaşanıyor. Fransa’nın klasik manada laik,
demokratik olması Amerika’nın düşmanlığını kazanmalarına sebep olmuştur. İlhan
şöyle diyor: “Bunları istemedikleri için ne istiyorlar? Bunların hepsi kötü, bunların
kökünü kazımak lazım, diyorlar… Yani demokrasiyi kazıyacağız. Açıkça söylediği
bu. Bir oligarşi olacak, bir para oligarşi dünyaya hükmedecek, bunların mantığı bu.
Ama hataları oluyor. Hataları hep olur, çünkü bir şeyi hep unutuyorlar. Büyük
fatihlerden Asya’ya gidip de başarı kazanan yok. Ne İskender, ne Napolyon! Hiçbiri
başaramamıştır. Asya’ya girdin mi kayıpsın… Bu mantığı göremiyorlar. Asya’nın
çok başka bir kavim olduğunu, Asyalıların çok başka insanlar olduklarını, olaylara
başka türlü baktıklarını göremiyorlar. Hakikaten de öyle bakıyorlar265.”
263
y.a.g.e., s.76.
264
y.a.g.e., s.77-78.
265
y.a.g.e., s.78-79.
158
İlhan’ın bu sözlerinde de görüyoruz ki karşımıza yine doğu-batı farkı çıkıyor.
Doğu ya da Asya Amerika için muğlâktır, bilinmeyendir. Ama onlar bunun farkında
değildir. “Doğu dünyevi şeyleri ciddiye almıyor, çünkü geçici olduğunu biliyor
hepsinin. Şöyle demiş Dugin….‘İstanbul Türklerin eline geçinceye kadar Roma ile
Konstantinopal iki ayrı ve farklı dünya idi. Yani Roma ile Bizans. Jeopolitik, siyasi,
iktisadi ve kültürel çıkarlarıyla olduğu kadar bütün entelektüel inanç mutlaklığı ve
mantıksal bağımlılığı ile de böyleydi bu. Böylece kiliselerin farklılığını önceden
yansıtan ve belirleyeni, tevile mahal bırakmayacak şekilde önceden tespit edilmiş iki
büyük Hıristiyan olan oluşuyordu’. Birbirlerinden ayırıyor. Bunlar birbirlerinden
farklı şeyler. ‘Batı, Thomas Aquinas’ın akılcı, rasyonel teolijisine dayanmaktadır.
Doğu ise Aziz Geregory Palemos’ın metinlerinde parıldayan mistik teoloji çizgisine
dayanmıştır. Palemos’a karşı Thomas Aquinos. İşte Hıristiyan Doğu ile Hıristiyan
Batının jeopolitik ikililiğini iç yüzünü yansıtan gerçek. Teolojik bir formül. Ortadoğu
ve yerel kiliselerin vaazlarındaki yorumlar ve buna karşılık Katolik yani rasyonel bir
teoloji… Çok net görünüyor, kendilerini katiyen onlardan saymıyorlar. ‘Böyle bir
alakamız yok, onlar çok başka’ diyorlar. Çünkü burada Roma ağır basıyor. AB,
aslında Roma-Germen İmparatorluğu… On iki tane de yıldızı koydular oraya. On iki
tane azizleri vardır. Yani neticede, nereden bakarsan bak, aynı yere geliyorsun. Batı
aslında bir kere laik değil. Esasında bir tek Fransa laik. İngiltere’de laik değil,
Almanya’da laik değil aslında. Bir tek Fransa sahiden laik266.” Bırakın Batı-Doğu
farkını, batı-doğu Hıristiyanlığında dahi taban tabana zıt dünya anlayışları var.
266
y.a.g.e., s.79-80.
159
göstermeye başladılar… Halbuki Batı öyle değil, Batı bir yere girdiği zaman dinini
değiştirmeye kalkışıyor. Tabii o zaman da o halkın içerisinde şu kadarcık bir ulusal
bilinç varsa hemen sivriliyor267.” Batılı insan doğudaki insanları da kendileri gibi
düşünüyor ve öyle hareket ediyor. Doğu insanı batılı kültürden tamamen farklı. Batılı
insan paradan başka bir şey düşünmeyen, dünyevi şeylere önem veren insandır. Batılı
insan için maneviyat değil maddiyat ön plandadır. Ve hiçbir şey uğruna ölünür veya
hayatını feda edeceği bir şey değildir. Fakat doğu insanı ölümü tanır. İngiltere
Hindistan’ı asırlarca esir tuttu. Sonunda Hintliler kendilerini aç bırakarak, hiçbir
silah kullanmadan bağımsız oldular. Yani maddi hayatın bittiği yerler vardır. İşte
Batı insanı buna yabancıdır ve anlayamaz da.
267
y.a.g.e., s.82-83.
268
y.a.g.e., s.87.
269
ÇEÇEN, Anıl; “ABD ve ordusu İsrail lobilerinin taşeronu olarak bölgeye gelmiştir”. Büyük
Ortadoğu Kuşatması, Röp. AKAR, Atilla; Timaç Yay., s.101.
160
egemen olmak istediklerinde kendilerinin merkezinde oldu bir Ortadoğu hegemonya
alanı oluşturmaya çalışmışlardır.” Ortadoğu bölgesi konumu gereği böylesine büyük
siyasal yapılanmalar için elverişli olduğu için, büyümek isteyen devletler Ortadoğu
alanında daha büyük bir Ortadoğu arayışı içerisinde olmuşlardır. Bölge ülkeleri
bütün bölgeyi kendi kontrolleri altına alabilmek için böylesine bir projeyi her zaman
için kendi güvenlikleri açısından zorunlu görmüşlerdir270.”
270
y.a.g.e., s.102.
271
y.a.g.e., s.102-103.
272
y.a.g.e., s.103.
161
bugünkü Misak-ı Milli sınırları içerisinde var olan Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti
olamayacaktır. Her iki bölgesel konfederasyon projesinde de Türkiye Cumhuriyeti
diye bir devlet yoktur, ancak Türkiye’nin ülkesi üzerinde oluşturulmuş eyaletlerin
yer aldığı bir yeni federasyon yapılanması olacaktır273. Bu süreç, demokrasi insan
hakları, küreselleşme, özelleşme gibi bir takım cilalı sözlerin arkasına saklanarak
uygulanacaktır.
273
y.a.g.e., s.103-104.
274
y.a.g.e., s.104.
275
y.a.g.e., s.105.
162
şansını azaltmaktadır. Hiçbir devlet ya da uluslararası kuruluş proje için ABD ve
İsrail’i desteklememektedirler. ABD’nin dünya ülkelerinin desteğini anlamamasını
sebebini ise dünya karşısındaki imajını yitirmesine bağlamaktadır. İnsan hakları
konusunu sürekli dile getiren ve başka ülkelere karşı baskı araç olarak kullanan
ABD’nin, Vietnam’daki işkence ve insan hakları ihlâlleri şimdi ise Irak’taki
sergilediği tutum dünya gözünde sabıkalı görünmesine neden olmuştur.
276
y.a.g.e., s.107.
277
y.a.g.e., s.108.
163
olarak anlaşılmaktadır. Eskisi gibi çoğunluğun egemen olduğu bir klasik demokrasi
değildir, dışarıdan kullanılan yeni bir demokrasi anlayışı gündeme getirilmektedir.
ABD, yıllardır Türkiye’ye yaptığı gibi nasıl Güneydoğu insanlarını ayrı bir etnik
grup olarak Türkiye’ye kabul ettirmek istiyorsa, Irak, Suriye, İran ve Mısır’da da
yeni azınlık grupları oluşturarak bu toplumları bölmeyi ve azınlıklar aracılığı ile
çoğunlukların, emperyalizmin etkisi altına girmesini gündeme getirmek istemektedir.
Demokrasi ile halkın ya da ulusun egemenliği değil, azınlıkların kullanılmasıyla
halkların ve ulusların emperyalist hegemonya altına alınması hedeflenmektedir. ABD
Büyük Ortadoğu Projesi ile bu yöntemi bütün bölgeye yaymanın çabası içindedir.
Böylece var olan devletleri devre dışı bırakmanın ve halkları kullanarak küçük
eyaletler yaratması politikalarını geliştirmektedir. Demokrasi bölge ülkeleri için
değil, İsrail ve ABD’nin kendi güdümlerinde bölgesel konfederasyon kurabilmelerini
yöntemi olarak gündeme getirilmektedir278.
278
y.a.g.e., s.109.
279
BUZE, Özcan; a.g.e., s.165.
164
kutuplu Dünya nizamında, ABD’nin müttefiklerini denetim altında tutabilmesi çok
önemliydi. NATO bir yönüyle, hatta öncelikli olarak bunun için kurulmuştu…
SSCB’de ve onun tarafından denetlenen alanlarda rejim değişikliğine gidilmesi ve
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, o zamana kadar müttefikleri denetim altında
tutmaya ‘komünizm tehdidi’ de ortadan kalkmış sayıldı… Bu durumda ‘komünizm
tehdidi’nin ortadan kalktığı ilan edildiğinde ya yeni bir tehdit bulunacaktı ya da
NATO Avrupa ve Atlantik kanatlarından ayrışarak ortadan kalkacaktı…Bu durumda
ABD, tek Kutuplu Dünya iddiasını sürdürecekse, kendi belirlediği yeni bir ‘ortak
tehdit’i eski müttefiklerine kabul ettirmek zorunda olduğu görünüyor…ABD böylece
yeni ‘ortak tehdit’ sayesinde bir yandan Ortadoğu’yu denetlerken, öte yandan
rakiplerini de kendi dünya egemenliği projesine katarak ayrı baş çekmelerini
engelleyecek ve dizginleyecek280.”
280
y.a.g.e., s.166-167.
281
y.a.g.e., s.172
165
bulunuyor olması gerekçelerden biridir. Bir diğer noktada insanlığın en önemli
kültürel birikimlerinin Ortadoğu kökenli olmasıdır. Gerek semavi dinler açısından
gerekse ideolojik renklilik açısından Ortadoğu, tarihin ve ideolojilerin sonunu ilan
eden Amerika’nın bir bakıma yenilgiyi kabul etmek mecburiyetinde kaldığı bir siyasi
coğrafyadır. “Dünyanın en önemli su yolları buradan geçer ve Amerika’nın
jeopolitiği buna dayalı bir jeopolitiktir. ABD’nin stratejisi mavi su
stratejsidir…Avrasyacılık nasıl karasal bir hareket ise Anglo- Sakson ve Anglo-
Amerikan çözümlemeye göre de, jeopolitiğin Amerikanlaşmış şekli esas olarak su
yollarını ve deniz yollarını temel alır. Böyle baktığımız zamanda Ortadoğu,
limanlarıyla, su yollarıyla, Avrasya’yı kuşatan kenar topraktır282.” Bunlara hakim
olamayanda dünyaya hakim olamaz. Bu bağlamda da BOP, ABD’nin stratejik
çıkarlarına, ihtiyaçlarına cevap veren bir projedir.
282
PARLAR, Suat; “BOP, Vahşet ve şiddet vat ediyor. Çözümsüzlüğü barış olarak sunuyor” Büyük
Ortadoğu Kuşatması, Röp: AKAR, Atilla, Timaş Yay., s.139.
283
y.a.g.e., s.140.
166
Parlar; bu üçlünün aslında tam tersi bir anlam ve amaç içerdiğini söylüyor.
Demokrasi ile; düşük yoğunluklu çatışma denilen süreçler sonucunda ezilmiş
kitlelere kabul ettirilen tekeller demokrasisi, insan hakları ile; uluslar arası firmaların
yatırımları ve uluslar arası hukukun çiğnenerek yatırımlarının güvence altına
alınması, serbest piyasacılık ile de; dünyanın kaynaklarını kontrol altında tutan en
tepedeki 500 şirketin çıkarlarının savunulması kastedilmektedir. Dolayısıyla proje
bölgeye vahşet demokrasisi getirecektir diyor.
284
y.a.g.e., s.142.
285
y.a.g.e., s.143.
167
Savaş’ın hizmetinde olmuştur. Üçüncüsü, Türkiye’deki İslami bilinç, Kur’an
kurslarında öğretilenlerden ibarettir. Büyük bir İslami merkezler yoktur286.”
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kökleri İkinci Dünya Savaşı’na kadar uzanan
bir geçmişe sahiptir… Yeni Dünya Düzeni’nde Ortadoğu bölgesi sahip olduğu
kültürel, dini ve tarihi özellik ve farklılıkları nedeniyle ne Doğu Bloku ve ne de
ABD’nin lideri olduğu Batı Bloku’ nun kültürel ve siyasi yapısıyla benzerlik
gösterdiğinden dolayı iki blok arasında bir tampon ve geçiş bölgesi olarak yerini
almıştı. Ancak, her iki blok da, sahip olduğu jeopolitik ve jeo-stratejik konumu ve
petrol kaynakları nedeniyle Ortadoğu bölgesini kontrol etme yarışına ve
286
y.a.g.e., s.145.
287
y.a.g.e., s.146.
288
y.a.g.e., s.161.
168
mücadelesine girmişlerdir.289 Ve Bilgin’e göre; Ortadoğu coğrafyasına sahip
olunmadan, hakim olunmadan büyük güç olunmazdı, olunsa dahi uzun sürmezdi.
289
BİLGİN, M. Sıtkı; ‘BOP ölü doğmuş, bir plandır ve başarı şansı çok azdır” Büyük Ortadoğu
Kuşatması, Röp. AKAR, Atilla, Timaş Yay., s.128.
290
y.a.g.e., s.129.
169
Bilgin’e göre; “netice olarak projeyi ortaya atanlar ile projeden etkilenenler
arasında ortak bir hedef birliğinin olmaması ve proje mimarlarının bölge halkları
nezdinde iyi bir sicile sahip olmaması gibi temel etkenler sebebiyle BOP ölü doğmuş
bir plandır ve başarı şansı çok azdır291.”
Işıklı’ya göre BOP; geniş kapsamlı ve kökleri derinlerde olan tarihsel bir
sürecin bütünleyicisi olarak ortaya çıkmıştır. Bu sürecin gerçek boyutlarıyla açıklık
291
y.a.g.e., s.130.
292
y.a.g.e., s.131-132.
170
kazanması BOP’un da anlaşılmasını mümkün kılacaktır. Öncelikle görmemiz
gereken, neoliberalizmin evrensel ve alternatifsiz bir ideoloji olarak dünyaya egemen
kılınmak istendiği bir zaman diliminde yaşadığımızdır. Bunun anlamı, 19. yüzyıl
vahşi kapitalizminin küresel ölçekte ve yeniden diriltilmesi çabasından ibarettir. Bu
çerçevede, sosyal devletin ve genel olarak tüm demokratik kazanımların tarihe
gömülmek istendiğine tanık olmaktayız. İnsanların ve ulusların iradelerini hiçe
sayan, uluslararası laşmış bulunan sermayenin uluslarüstü iktidarı altında yeni bir
dünya düzeninin kurulması amaçlanmaktadır… Bu nedenledir ki gerçek anlamda
ulus devletlerin varlığı da tehdit altındadır.293
293
IŞIKLI, Alpaslan; a.g.e., s.116.
294
IŞIKLI, Alpaslan; a.g.e., s.117.
171
safsatasının temel öğesi olarak ‘terörist İslam’ın icat edilmiş olması da hegemonyacı
niyetlerin ve planların Ortadoğu üzerinde odaklanmış bulunmasıyla bağlantılı
görünmektedir.
172