You are on page 1of 220

ahmet altan, 1950 y�l�nda do�du.

ona ve lise ��renimini �e�itli


okullarda dola�arak tamamlad�ktan sonra orta do�u Teknik �ni-
versitesine devam etti, �stanbul �niversitesi �ktisat fak�ltesini bitir-
di. yirmi d�rt ya��nda gazetecili�e ba�lad�. Gece muhabirli�inden,
genel yay�n m�d�rl���ne kadar gazetecili�in hemen hemen b�t�n
kademelerinde �al�t�. 1987 y�l�nda k�e yazar� oldu, 1990'da genel
yay�n m�d�r�yken gazetecili�e ara verdi. �e�itli televizyon prog-
ramlar� haz�rlad�. Bir�ok yaz�s�ndan dolay� yarg�land� ve 1995 y�l�n-
da bir bu�uk y�l hapse mahk�m edildi. �lk roman� D�n mevsim son-
bahar 1982'de yay�nland�. 1985'te yay�nlanan ikinci kitab� Sudaki �z,
toplat�ld� ve m�stehcenlikten yarg�lanarak mahkeme karar�yla yak�l-
d�. ���nc� roman� Yaln�zl���n �zel tarihi 1991 "de bas�ld�. d�rd�n-
c� roman� olan tehlikeli masallar 1996 ekiminde yay�nland� ve re-
kor say�lacak bask� say�s�na ula�t�. Son deneme kitab� olan karanl�k-
ta sabah kullar� da Kas�m 1997'de yay�mland�.

b�t�n o eski ve unutulmu� e�yalar; kesme kristalden hokka tak�m�, s�l�s


yaz�lar�n �lmekte olan canl�lar gibi �st�nde k�vrand��� sararm� k���tlar,
yer yer �atlam� deri koltuk, duvara dayal� bir teli kopuk tambur,
�ekmeceleri kaybolmu� ceviz masa, �atlak bir porselen taba��n i�inde
duran, sabundan yap�lm�, boyalar� d�k�k meyveler, ortas�ndan ge�en ince
demir �ubu�u pasl�, bir yan� g��m� teneke atlas, duvara yan yana as�lm�
g�m� k�l��la fildi�i baston, odan�n bir k�esine y���lm� eski dergiler,
maroken ciltli kitaplar; b�t�n bunlar, b�t�n oda, b�t�n ev, hatta belki
b�t�n kent toz i�indeydi; incecik bir toz her �eyin �st�ne yay�lm�, i�ine
sinmi�, eskitip �ld�rm�t�.

kendisine b�t�n anlat�lanlar� hat�rl�yordu, hi�birini atlamadan hepsini


teker teker haf�zas�na yerle�tirmi�ti; her birinin anlatt��� �b�r�nden
de�i�ikti: kristal hokka tak�m� baz�lar�n�n anlatt���na g�re �eyh
efendinin s�nnetinde gelmi�, baz�lar�n�n s�yledi�ine g�re ise rag�p Pa�aya
d���n arma�an� getirilmi�ti; duvardaki fildi�i baston baz�lar�na g�re
re�it pa�an�nd�, baz�lar�na g�re ise hikmet bey selanik'te bir eskiciden
alm�t�. bu kentin, bu evin, bu odan�n, bu e�yalar�n tarihi, her anlatana
g�re de�i�iyor, her seferinde bir ba�ka hik�yenin, bir ba�ka mevsimin, bir
ba�ka zaman�n sahibi oluyor ve her seferinde tarihini kaybedip biraz daha
yoklu�a g�m�l�yordu.

her �eyi hat�rl�yordu, ama �l�lerle ne zaman konu�maya ba�lad���n�


kestiremiyordu; bu eve geldikten sonra

m� konu�maya ba�lam�t�, yoksa konu�tu�u �l�ler mi onu bu eve


getirmi�lerdi; zaman�n billur k�resi belirsiz bir anda �atlayarak o
k�renin d��nda kalan �l�lerle i�inde kalan canl�lar�n birbirine
kar�mas�na neden olmu�tu. �lk ba�larda incecik bir �izgiye benzeyen
�atlak, kendi i�inden y�r�yerek kalmla��p b�t�n k�reyi par�alamak i�in
da��l�rken, osman da �l�mle hayat�n, ak�lla delili�in i� i�e ge�ti�i ve
k�re iyice par�alan�p yok oluncaya kadar s�recek olan netameli yolculu�una
��km�t�.
ona anlat�yorlard�; �ehirlerden, saraylardan, k�klerden, yal�lardan,
tekkelerden, sava�lardan, �at�malardan, cinayetlerden, a�klardan,
k�skan�l�klardan, �fkelerden, ihanetlerden, dostluklardan, insanl�k
hallerinden bahsediyorlard� ve hik�yeleri �eyh efendinin d���n�n�n
yap�ld��� o tuhaf g�nden ba�l�yordu:

t�yl� bir hayvan gibi kabaran g�ky�z�n�n derinliklerinde k�k�rt sar�s�


bulutlar kayna��yordu, tekkenin yan�ndaki mezarl���n k�y�s�na kadar uzanan
hali�, �ehrin i�inden s�zan �l�m kokusunu emerek �i�mi�; ey�p
s�rtla-r�ndaki servi a�a�lan kararm�t�. bir zamanlar, kal�n kabuklar�n�n
�st�ne dikilmi� mumlar�n alevlerini titreterek y�r�yen iri kaplumba�alar�n
yar�t��� sadabad, yosunlu �amur y���nlar� halinde kay�yordu hali�'e
do�ru.

d���n i�in hi� de uygun bir g�n de�ildi.

�ehirde ermeni komitac�larla m�sl�man ahali aras�nda patlak veren


�arp�malar yer yer kesilerek �� g�nden beri s�r�yordu. askerler
k�lalar�na �ekilmi�ler, sokaklar� silahl� sivillere b�rakm�lard�. Galata
civar�ndan silah sesleri geliyordu. ermeniler, osmanl� Bankas�n� basm�
diyorlard�.

�eyh yusuf efendi, g�zleri her zamanki gibi k�s�k, .


mezarlar�n aras�ndan hali�'e bakarak, birazdan gelecek
d���n alay�n� bekliyordu.

gelini ilk kez d�n g�rm�, G�mr�k M�d�r� Tevfik beyin on yedi ya��ndaki
k�z�n�n g�zelli�iyle ilgili efsane-
nin do�ru oldu�una bizzat �ahit olmu�tu. lo� bir odada ancak iki dakika
yaln�z b�rak�lm�lar, bu arada mehpare han�m pe�esini a��p y�z�n�
g�stermi�ti.

geleneklere uygun olarak, aln�na, iki yana��n�n �ukurlar�na ve �enesine


d�rt p�rlanta yap�t�r�lm� olan gelinin bal rengi g�zleri iri ve
��kl�yd�, kaygan iki hayvan gibi parl�yordu p�rlantalar�n aras�nda. �eyh
efendi korkmu�tu, bu kadar g�zellik u�ursuzluktu.

d���n sabah� s�k�nt�l� uyanm�t�, yeni gelinle zifaf odas�na girmek i�in
duydu�u o korkun� istek, ba�tan a�a�� siyah c�ppenin alt�na gizlenen o
g�nahk�r arzu, gelinin g�zlerindeki u�ursuzlu�u ve �ekicili�i daha da
art�r�yordu; her yerde i�aretleri g�r�yordu; yemye�il kesilen g�ky�z�,
�l�m ve barut kokusu, k�pek le�i gibi �i�en hali�; her biri ayr� ayr� bu
d���nden, vazge�ilmesi i�in gerekli i�areti veriyordu.

sabahleyin erkenden saray�n adamlar� tekkenin kap�s�na gelerek, padi�ah


hazretlerinin selam�yla birlikte saray a��llanndaki en iri kurbanl�k ko�u
da arma�an getirmi�lerdi. boynuzlan alt�n yald�zlarla bezenmi�, boynuna
g�m� ��ng�rakla birlikte mavi bir nazar boncu�u tak�lm�, beyaz k�v�rc�k
t�yleri y�kan�p misklerle ovulmu� olan ko�, tekkenin bah�esine girdikten
sonra durup g�ky�z�ne bakm�, sonra kendi kendine tekkenin arka taraf�na
ge�ip, kurban kesimi i�in daha �nceden haz�rlanm� ta� olu�un yan�na
yat�p, ba��n� olu�a dayayarak kesilmeyi beklemeye ba�lam�t�. ko�un
kendili�inden kurban ta��na yatmas�n� m�ritler 'ma�allah, ma�allah'
sesleri ve dualarla kar��lay�p �eyh efendinin b�y�kl���ne bir kez daha
iman ettikleri halde, �eyh efendi bunda da bir u�ursuzluk bulmu�tu.

bah�ede s�ra s�ra kaynayan �orba kazanlar�n�n siyahl���ndan, kazanlar�


�s�tmak i�in yak�lan ate�lerden t�ten odun kokusundan, m�ritlerin tela�l�
ko�u�turmas�ndan �eyhin y�re�ine bir huzursuzluk s�z�yor; bu d���nle
ilgili

her haz�rl�k, ona, i�indeki kar�� konulmaz iste�i hat�rlatt��� i�in onu
utand�r�p korkutuyordu. m�ritler, koyunun boynunu �� kere ok�ay�p bir
a��zdan tekbir getirdikten sonra tekkenin eskilerinden kasap baba b��a��
hayvan�n �ahdamar�na vurmu�, hayvan�n kan� minare boyu f�k�rm�,
anlat�lanlara g�re g�kten ya�mur gibi ya�an kan b�t�n m�ritleri al kana
bulam�, yaln�zca �eyhe bir damla bile kan s��ramam�tf. avluya d�enmi�
malta ta�lar� k�pk�rm�z� kana kesmi�, birden bast�ran ya�mur bah�edeki
kanlan y�kay�p ge�mi�ti.

�eyhin, kenar�nda gelin kay���n� bekledi�i mezarl�kta tekkenin eski


�eyhleri yat�yordu; mezarlar bak�ml� ve d�zg�nd�; sarma��k g�lleri
dikilmi�ti ta�lar�n aras�na; her mezar ta�� b�y�k bir kavuk bi�imindeydi.
�ok uzun y�llar sonra tekke kapat�l�p bina ��kmeye ba�lay�nca mezarl�k da
bak�ms�z kalm�, aralar�na �eyh efendinin de kat�ld��� �l�lerin mezar
ta�lan devrilmi�, bir k�sm� �al�n�p sat�lm�, mezarlar �i�nenmi�,
mezarl�k, �al�nmam� birka� mezar ta��n�n da �arp�l�p devrildi�i bir
mezbeleli�e d�nm�t�. Alt kattaki mutfa��n�n bir k�sm�yla �st kattaki iki
odas� sa�lam kalm� eski tekkeye ise osman'�n babas�n�n k�r s�tannesiyle
o�lu yerle�mi�lerdi. tekkenin dam� u�mu�, merdiven t�rabzanlar� y�k�lm�,
basamaklar g��m�t�. K�r kad�n alt kattaki mutfaktan �st kattaki odaya
kadar gerilen bir ipe tutuna tutuna odadan mutfa�a, mutfaktan odaya, y�k�k
duvarlar�n, ��km� pervazlar�n, k�r�lm� camlar�n, harabenin i�inde
u�uldayarak dola�an r�zg�rlar�n aras�ndan ge�erek gidip gelirdi.
s�tannenin serseri o�lu, mezarl��� bir sinemac�ya kiralay�nca, mezarl���n
�evresine bir �it �ekip bir beyaz perde koyarak a��k hava sinemas�
yapm�lar, a��k sa��k filmler oynatmaya ba�lam�lard�. Gelenler tahta
iskemlelere otururlar, �ok kalabal�k oldu�unda da baz�lar� �eyhlerin
�arp�lm� mezar ta�lar�n�n �zerine ili�ip kad�nlarla erkeklerin perdedeki
iniltili sevi�melerini seyrederlerdi. bir keresinde s�tannenin o�lu, os-

10
man'� da getirmi�, osman hangi �eyhe ait oldu�unu bilmedi�i bir mezar
ta��n�n �st�ne oturup, koca memeli bir kad�n�n sevi�mesini seyretmi�ti ve
�eyh efendinin bekledi�i �ifte k�rekli kara ah�aptan gelin kay��� o g�nden
sonra hep o koca memeli kad�n�n memelerinin aras�ndan tozlar i�inde gelir
olmu�tu.

o kara ah�aptan gelin kay���ndan inen mehpare han�m s�rmalarla bezeli bir
��etek, alt�na da incilerle i�lenmi� bir �alvar giymi�ti; ayaklar�nda
beyaz g�denden, g�m� nak�l� ayakkab�lar vard�. Minik alt�n pullarla
s�slenmi� t�l g�mle�i �alvar�n�n i�ine sokulmu�, beline incecik alt�n
zincirlerden sa� ba�� bi�iminde �r�lm� kal�n bir kemer ba�lanm�t�.
ba��na g�l bi�iminde elmas bir ta�, kula��na salk�m k�peler, boynuna
akarsu denilen elmastan bir gerdanl�k tak�lm�t�; sa�lar� kulak hizas�nda
per�emler halinde kesilmi�, arkas�ndaki sa�lar� parmak kal�nl���nda alt�n
tellerle �r�l�p bu �rg�ler birbirlerine elmasl� ba�larla ba�lanm�t�.
�zerine g�m� teller sark�t�lm� al b�r�mc�kten bir gelin duva��
�rt�lm�t� y�z�ne.

kay�ktan inince, d���nden iki ay sonra �lecek olan g�mr�k m�d�r� tevfik
bey k�z�na elini �pt�r�p beline bir �al ku�a�� ba�lam�, bir g�m� k�l�c�n
�zerinden atlat�p "Dedelerin gibi bu k�l�c� iyi kullanacak evlat ve ahlad
yeti�tir," demi�ti. m�ritler, gelin karaya ��karken, hali�'e giren bir
yunus s�r�s�n�n sular�n i�inde s��rayarak y�zd�klerini g�rm�lerdi.

gelin alay�, iki s�ra halinde, ba�lar� �nde bah�eye dizilmi� m�ritlerin
aras�ndan ge�ip tekkeye girmi�ti. gelin ge�erken, kara kazanlar�n
alt�ndaki ate�ler birden harlanm�, parmaklan k�nal� rakkaseler gibi
k�vranarak b�y�yen alevler kazanlar� �rtm�, �eyh efendiye cehennemi,
m�ritlerine '�eyhin kerameti'ni bir kez daha derinden hat�rlatm�t�. civar
tekkelerden gelen �eyhler, m�ritler, ahiler, saray erk�n�ndan misafirlerle
birlikte yeme�e oturulmu�,

11

i�erdeki kad�nlar meclisine lenger lenger yemekler ta��n-


m�t�.

d���n �orbas� i�ilirken �ehirden gelen silah sesleri artm�t�. sonra


k�zarm� d���n eti, b�rekler, dolmalar, pilav, zerde ve ho�af gelmi�ti.
yemek sinilerinin etraf�na dizilmi�, ipekli kuma�larla kapl� minderlerde
kahveler de i�ildikten sonra zaten sessiz olan bah�eye tam bir s�k�net
��km�t�. ye�ile 1cesmi� g�ky�z�nden, hali�'ten, �ehirden s�zan keskin
jbarut kokusu, odun ate�lerinin kokusuna kar�arak bah�eyi kaplam�t�.

nik�h�, �eyh efendinin pek sayg� g�sterdi�i Edirne-kap� derg�h�n�n �eyhi


k�ym�t�. Nik�htan sonra b�y�k divanhaneye ge�ilmi� ve zikir ba�lam�t�.

�eyh efendi, siyah c�ppesi, siyah k�lah� ve siyah sakal�yla abanoz bir
heykel gibi kan k�rm�z� postunun �st�nde k�p�rt�s�z oturuyordu; i�inde
dola�an zapt edilmez istekle barut kokusu gibi yak�c� g�nah korkusu y�z�ne
yans�m�yordu; alevini i�inde saklayan b�y�k, demir bir f�r�n gibiydi. hava
"karar�nca yakflan kandillerin oynak k�z�ll���, salondak�lerin ruhlar�n�
dalgaland�rarak k�eden k�eye gizli r�zg�rlarla dola��yordu.

tahta kafeslerle ayr�lm� b�lmenin arkas�nda, en �nde gelin olmak �zere


diz�st� ��km� kad�nlar zikrin ba�lamas�n� bekliyorlard�. Dervi�ler iki
dizlerinin �st�nde sallanarak pes bir sesle ilahiye ba�lad�lar;
sallant�lar�n a��r a��r artmas�yla birlikte dualar�n ve kud�m seslerinin
temposu da h�zlan�yordu. herkesin g�zleri kapanm�, boyunlar� bir yana
e�ilmi�ti; ilahilerin aras�nda 'hu' sesleri 'allah allah' ���l�klar�na
kar��yordu, birer birer her biri kendinden ve d�nyadan kopuyor, bir ba�ka
�lemin kap�s�ndan i�eri girerek kayboluyordu. cennet kokular�n�; o g�l,
�am ve od kokular�n� duyuyorlar; a�layanlar, bay�lanlar �o�al�yordu.

kad�nlar b�l�m�nde, baz�lar� birbirlerine sar�lm�, birlikte kendilerinden


ge�erek iki yana sallan�yorlard�; be-

12

denlerinde bir bo�alma, kas�klar�nda bir ho�la�ma hissederken y�zlerine al
bas�yor, bedenlerinin i�inden bo�alan g�zel kokulu s�cak sularla
rahatl�yorlard�; ten ruha de�mi�, olabilecek en muhte�em huzuru ve
rahatl��� hissetmi�lerdi. mehpare han�m, zikrin sonuna kadar, gen�li�in
verdi�i heyecandan olsa gerek, �� kez ayn� co�kuyu ya�am�, i�erisi
��z�l�p ��z�l�p bo�alm�, bacaklar� titreyip g��s�zle�mi�, zifaf odas�na
bedeninden ba�ka verebilece�i hi�bir �eyi kalmam�t�; �eyh efendinin ise
teni teninde kalm�, zifaf odas�na b�y�k bir heyecanla girmi�ti.

ayn� ibadetten biri u�mu�, di�eri co�mu� halde ��k�nca, zifaf da �eyh
efendinin azg�nla�t���, Mehpare han�m�n ise �i�nenmi� hamur gibi
yorgunla�t��� bir uyumsuzluk i�inde ger�ekle�mi�; damat kendi
azg�nl���ndan utanm�, gelin olanlardan s�k�lm�t�.

o gece hi� konu�mam�lard�, bir daha da hi� konu�mad�lar, birbirlerinin


sesini bilmediler; evlilikleri birbirlerinin sesini duymadan s�rd� ve
bitti. �eyh efendi hep ayn� azg�nl�kla, mehpare han�m hep ayn� yorgunlukla
sevi�ti, bir bu�uk y�l boyunca geline zevk veren tek �ey zikir geceleri
oldu; kocas�n� de�il, ayinleri bekledi heyecanla, ilk gecenin meyvesi
elifi elifine dokuz ay on g�n sonra do�an k�zlar� oldu. ad�n� Rukiye
koydular.

y�llar sonra mehpare han�m gelinlik k�yafetiyle osman'�n odas�na


geldi�inde, �eyh efendinin hi�bir zaman duyamad��� o k�s�k sesiyle, "senin
deden �eyh hazretleri," demi�ti, "beni, onu aldatt���m i�in de�il, kendi
azg�nl���ndan korkup utand��� i�in terk etti."

�eyh efendi ise, ad�n� anmad��� eski kar�s� i�in, "o kad�n beni
kapal��ar��'da atlaslar, canfesler, kadifeler satan o arap t�ccarla
aldatt�," demi�ti osman'a.

bir bu�uk y�l sonra, arkalar�nda y�llarca �stanbul tekkelerinde


m�r�lt�larla konu�ulacak dedikodular b�rakarak ayr�ld�lar.

13

ii
birbirine hi� benzemeyen iki ayr� k�lt�r� birbirinin ayr�lmaz par�alar�
olarak benimsemi�, serazat ruhunun bah�elerine iki karde� gibi koyun
koyuna yerle�tirmi�ti; ama t�m�yle �stanbul'a yerle�ip bu iki k�lt�r�n
birinden kopun-ca ruhundaki topall�k ortaya ��k�p aksamaya ba�lam�t�.
hemen hemen hi�bir konuda �aka yapamamak, geceleri bir kad�nla lokantaya
gidip �arap i�ememek, son piyesler hakk�nda fikir y�r�tememek; paris'in
��klar�ndan kopup �stanbul'un a��r bask�l�, hafiyelerle, jurnallerle,
tehditlerle dolu, yanl� bir tek kelimenin b�t�n bir hayat� yok
edebilece�i karanl���na hapsolmak onu bunalt�p korkutmu�tu.

babas�n�n Padi�ah nezdindeki �nemli yerine, kendine b�y�k ayr�cal�klar


tan�yan saraydaki g�revine ra�men bask�y� herkes gibi o da hissediyor,
�stelik h�r bir hayat�n nas�l bir �ey oldu�unu bildi�inden, bu bask�dan
herkesten daha fazla rahats�z oluyordu. a��r a��r, yabanc�, bir diyarda,
herkesten kopuk ya�ayan bir insan�n yaln�zl���na d�m�; �evresindeki her
�ey, sokaklar, arabalar, insanlar, evler ona yabanc� gelmeye ba�lam�t�.

bu yabanc�l�ktan duydu�u tedirginli�i saklayabilmek i�in i�i iyice


z�ppeli�e ve �atafata d�km�t�. Arabas� b�t�n �stanbul'da �nl�yd�;
floransa'da' yapt�r�lm� faytonunu iki siyah macar kadanas�yla, bu
kadanalar�n �n�ne ba�lanm� iki beyaz midilli �ekiyordu; kap�lar�na
armalar i�lenmi�ti. elbiselerinin kuma�lar�n� �ngiltere'den getirtiyor,
frans�z sefirinin pera'daki terzisine diktirip keselerle alt�n d�k�yordu.

arkada� konaklanndaki m�zik gecelerini hi� ka��rm�yor, en �nl� hocalardan


ud dersi al�yor ama geceleri konakta yaln�z kal�nca piyanoda mozart ve
chopin �al�yor, annesine 'cher maman' diye ba�layan uzun, frans�zca
mektuplar yaz�yordu. saray�n Arnavut t�fek�ilerinden de, birbirinin
kuyusunu kazan kavuklu mollalardan da, riyak�r ve jurnalci mabeyincilerden
de, frans�zlar! taklit etmeye �al�an kendisi gibi z�ppe entelekt�ellerden
de, hat-

15

mehpare han�m�n ikinci d���n� birincisinden �ok daha �atafatl� ve


g�r�lt�l� oldu; yeni kocas� H�seyin hikmet bey, saray doktorlar�ndan re�it
pa�an�n o�luydu. m�s�r H�divinin yak�n akrabas� olan annesi, hikmet daha
�� ya��ndayken re�it pa�adan ayr�l�p Paris'e yerle�mi�ti.

h�seyin hikmet, �ocuklu�unu paris'le �stanbul aras�nda gidip gelerek


ge�irmi�, k�lar� paris'te okula gitmi�, frans�z yazarlar�n�n,
�airlerinin, �ark�c�lar�n�n aristokratlar�n�n kat�ld��� 'suarelerde'
alayc� kad�nlarla, keskin n�kteli zeki erkeklerle tan�m�, en g�zel
kad�nlar taraf�ndan �p�lmeye, geni� kald�r�mlar�n kenar�ndaki kafelerde
arkada�lar�yla �arap i�meye al�m�; sen kenar�nda y�r�y�ler yap�p a�ka,
edebiyata, felsefeye dair gen�likle ate�lenmi� tart�malara dalm�;
yazlar� pa�a babas�n�n yal�s�nda cariyelerle halay�klar�n aras�nda
kucaktan kuca�a dola�m�; manolya a�a�lar�yla g�lgelenmi� bah�ede,
�t�rlar�n, �ebboylar�n, zambaklar�n, g�llerin aras�nda gezinerek �i�ek
kokular�n� birbirinden ay�rt etmeyi ��renmi�; ak�amlan yal�ya getirtilen
ince saz tak�m�ndan fas�llar dinlemi�ti. k�lar� baudlaire, hugo, balzac
okumu�; yazlan �eyh galip, nedim, fuzuli divanlann� ezberlemi�ti.

paris'te hukuk fak�ltesini bitirdikten sonra babas�n�n "�stikbal senin


i�in �stanbul'dad�r," s�z�ne uyarak dersa-adet'e yerle�ip saray mabeyninde
k�tip olmu�tu.

b�t�n �ocuklu�u ve gen�li�i boyunca ya�ad��� bu ikilik onu rahats�z


etmemi�, bu iki ayr� hayat bi�imini, bu

14

ta -bunu kimseye itiraf etmesi m�mk�n de�ildi ama- padi�ahtan da ayn�


�ekilde nefret ediyor, hayat�na mal olabilecek bu nefreti saklayabilmek
i�in de herkesle iyi ge�inmeye �al��yordu. ne�eli zamanlar�nda �eyh
galip'in �iirlerini frans�zca, vigny'nin �iirlerini osmanl�ca s�yl�yordu.
.

bitmez t�kenmez bir paris �zlemi muhte�em bir �stanbul sefahatiyle


kar�m�t�; art�k Paris'e d�nse de rahat edemeyece�ini,- orada da
�stanbul'u �zleyece�ini biliyordu. sakin, huzurlu, sa�l�kl� bir
�ocukluktan sonra sa�l�ks�z ve endi�eli bir gen�lik d�nemi gelmi�ti;,
�atafat, z�ppelik ve e�lence tek tesellisi olmu�tu. ^

( arada bir paris'e gitmeyi ya da fransa'tfa�|jfcarkada�la-r�n� davet


etmeyi d��n�yordu, ama bunlar�n nepisi de sarayda ku�ku uyand�rabilecek
davran�lard�; onun i�in hemen vazge�iyordu. r�tbesi s�k s�k art�yor,
mevkii y�kseliyordu, ama bunlar� da babas�na bor�lu oldu�unu biliyordu.
bug�ne dek hi�bir konuda padi�aha jurnal yazmam� olmas� da dikkatleri
�ekmeye ba�lam�t�, ��nk� o g�nlerde kural �ok a��kt�: Jurnal yazm�yorsan
sen kendin jurnal edilmesi gereken bir i� yap�yorsun demekti.

ya�� yirmi d�rde vard���nda babas� evlenmesi gerekti�ine karar verdi. bu


karar�n verilmesinde, bir sabah padi�ah�n, "Mahdum bey nas�l pa�a
hazretleri, h�l� evlenmedi galiba, gen�leri evlendirmek laz�m," demesi de
�ok �nemli bir rol oynam�t� tabii; padi�ah, bek�r insanlann daha
tehlikeli oldu�una inan�yordu ve bu inanc�nda hakl�yd�.

hummal� bir gelin aray�� ba�lad� b�ylece; gen� ve bek�r k�z� olan b�t�n
pa�alar�n evlerine boh�ac� kad�nlar g�nderiliyor, o zamanlar �stanbul'da
garip bir istihbarat te�kilat� gibi �al�an bu kad�nlar, i�inde
ipeklilerin, dantellerin, t�llerin, p�sk�llerin oldu�u alacal�
boh�alar�yla dola��yorlar, bir punduna getirip gen� k�zlar� g�r�yorlar,
mahalleden gen� k�zlarla ilgili dedikodular topluyorlar ve b�t�n bu
bilgileri en ince ayr�nt�lar�na kadar re�it pa�a-16
n�n kona��na ta��yorlard�. Dad� kalfa bu bilgileri pa�a hazretlerine
aktar�yordu ama hikmet bey hi�biriyle evlenmeye yana�m�yor, hepsine bir
bahane buluyordu. evlenmek, paris'e bir g�n yeniden d�nme hayallerinin;
hi�bir zaman ger�ekle�meyece�ini bile bile i�inde bir yerlerde kimsenin
g�rmedi�i g�zel bir bah�e, peri k�zlar�n�n �ark� s�yledi�i sihirli bir
koy, gizli bir cennet gibi saklad��� o s���nma b�lgesinin de kaybolmas�,
izi kaybolmu� �orak ve sessiz bir da� ba��nda �m�r boyu kalmaya raz�
olmas� demekti. paris'e bir daha asla d�nmeyecek de olsa bu hayalinden
vazge�mek istemiyordu; hayal, neredeyse paris'in kendisinden bile
�nemliydi. babas� ise, bu hayallerden haberdar olmad��� i�in her g�n biraz
daha sinirlenip �fkeleniyor, 'k���k beyin' kaprisleriyle ��mar�kl�klar�na
s�yleniyordu.

o s�ralarda, bir cuma ��leden sonra bir par�a hava al�p, efk�r da��tmak
i�in arabas�yla K���thane'de gezintiye ��km�t�, tekerle�i k�r�lan bir y�k
arabas� yolu t�kam�t�. Hikmet bey, ne oldu�unu anlamak i�in faytonun
penceresinden ba��n� ��kart�nca, yan�nda duran siyah landonun perdesinin
araland���n� ve o g�ne dek hi� g�rmedi�i derecede g�zel bir y�z�n ��yle
bir bak�p kayboldu�unu g�rd�. bir ba�ka zaman olsa belki de o kadar
ald�rmaz, bir s�re sonra nas�l olsa unutaca��n� d��nerek ge�ip giderdi,
ama evlenme aray�lar�n�n h�zla s�rd��� o g�nlerde her kad�nla ilgilenme
hakk�n� kendinde g�r�yordu, ��nk� bu yasaklar kentinde her kad�na
yakla�mak i�in �ok ge�erli ve ahlakl� bir nedeni vard�; evlenme ihtimali
kad�nlara yakla�ma konusundaki c�retini art�rm�t�. �ok uzun y�llar sonra
osman'a, "�yle bir y�zd� ki o, onu g�renin hayat� bir daha eskisi gibi
olamazd�, zaten olmad� da," demi�ti.

y�z�n sahibinin kim oldu�u hemen ��renildi, hakk�nda bilgi topland�.


mehpare han�m�n dul olmas� Hikmet bey i�in hi� de �nemli de�ildi.
babas�n�n kar�� ��kma-

k�l�� Yaras� Gibi


17/2

s�na ra�men diretti. yaln�zca bir �art� vard�:-Evlenmeden �nce y�z y�ze
konu�mak istiyordu. bu iste�in tuhafl���na ra�men, damat aday�n�n
alafrangal��� ve serveti, bunun kabul edilmesini sa�lad�.

mehpare han�m�n halas�yla birlikte ya�ad��� Lale-li'deki evin arka


bah�esine bakan, perdeleri yar� �ekik odada ba� ba�a kald�klar�nda �nce
k�sa bir sessizlik olmu�tu, �n�ne bakan meftpare han�m, kirpiklerinin
aras�ndan ��yle bir s�zm�t� Hikmet beyi.

fark�nda de�illerdi, ama ikisi de kar��s�ndakine ��k olmaya �oktan karar


vermi�ler, belki de birbirlerini g�rd�kleri o ilk anda birbirlerine
tutulmu�lard�. Zaten o zamanlarda, bu ani a�klar belki de a�k�n tek
bi�imiydi osmanl� payitaht�nda; deniz, han�meli, g�l, incir, limon, kavun
kokan, m�rver ve sedir a�a�lar�yla kapl�, ezan ve ilahi sesleriyle dolu
kenti kaplayan korku ve bask�, bu topraklar�n hem tutucu, hem k�k�rt�c�
iklimini olu�turuyor; bu iklimde, yasaklarla ve g�nahlarla ku�at�lan
duygular�n� s�rekli olarak en derinlerinde saklayan insanlar�n ruhlar�
zifiri karanl�k gecelere d�n�yordu ve duygular aniden havai fi�ekler gibi
patlay�veriyordu; o karanl�kta fi�e�in ���� kimi ayd�nlat�rsa, kim o ��k
f�skiyesinin i�ine girerse ona ��k olunuyor, a�klar korkularla beslenip
b�y�t�l�yordu. fayton gezmelerinde, kay�k safalar�nda, siyah, ye�il, mor
ma�lahlar�n alt�ndan �evreyi kola�an eden kad�n g�zleri hep ayn� �eyi,
aniden parlayacak ��k f�skiyesinin ayd�nlataca�� y�z� ar�yordu.

hikmet bey �nce fesini, sonra da g�m� renkli, geni� boyunba��n� d�zeltti.

� nas�ls�n�z mehpare han�m?

� te�ekk�r ederim efendim, siz nas�ls�n�z?

� sebebi ziyaretimi herhalde ��renmi�sinizdir.


mehpare han�m ba��n� kald�rmad�.

� evet efendim.

18
� desti izdivac�n�za talibim efendim, bunu halan�za da arz ettim, lakin
sizinle g�r�meden, sizin muvafakatinizi almadan bir haz�rl�k yapmay� da
do�rusu muvaf�k bulmad�m. Her ne kadar bu ananelerimize ayk�r�ysa da
bendeniz m�stakbel zevcemin izdivac�m�z konusundaki fikirlerini bizzat
duymak konusunda �srar ettim; umar�m bu �srar�m� bir h�rmetsizlik olarak
g�rmezsiniz.

� esta�furullah.

� h�rmette bir kusur addetmeyece�inizi �mit ederek, hakk�n�zdaki


hissiyat�m� ve fikirlerimi bizzat size arz etmek istiyorum efendim. sizi
g�rd���m andan itibaren bu evlilik fikrini bir an bile olsun kafamdan
��karabilmi� de�ilim; kabul buyurursan�z beni d�nyan�n en mesut ve
bahtiyar insan� yapars�n�z, benimle evlenir misiniz efendim?

mehpare han�m, ��klar i�indeki g�zlerini kald�r�p Hikmet beye bakt�,


g�rd��� g�zellik kar��s�nda dayanamayan hikmet bey g�zlerini indirmek
zorunda kald�. �eyh efendiyi korkutan g�zellik hikmet beyi korkutmam�;
aksine, bu bak�lar�n �m�r boyu k�lesi olaca��n� hissetmesine ra�men, bu
k�leli�i sevin� �rpertileri ve sab�rs�zl�kla kabullenmi�ti.

mehpare han�m, hafif�e bo�uk sesindeki do�u�tan g�venle konu�tu:


� benim i�in �ereftir efendim.

� esta�furullah. bana bu s�zlerinizle emin olunuz ki d�nyay� ba��lad�n�z,


hayatta oldu�um s�rece sizi mesut etmek i�in �al�aca��ma bilhassa
inanman�z� istirham ederim.

hikmet bey bir an duralad�, akl�na ��lg�nca bir fikir gelmi�, kar��s�ndaki
g�zelli�in kendisinde yaratt��� heyecanla her �eyi yapabilece�ine
inanm�t�.

� e�er sizin i�in de muvaf�ksa, d���n�n en k�sa zamanda yap�lmas�n�


istiyorum, sonra da halay�m�z� paris'te yapmay� d��n�yorum. bilmem
biliyor musunuz, �ocuk-

19

lu�umun ve gen�li�imin b�y�k bir k�sm� validemin yan�nda Paris'te ge�ti;


sizi oralara g�t�rmek ve �ocuklu�umun ge�ti�i yerleri sizinle birlikte
dola�mak istiyorum. paris g�zel kad�nlar�yla gururlanan bir �ehirdir,
izniniz olursa g�zel kad�n nas�l olur g�rs�nler.

� esta�furullah. siz nas�l tensip buyurursan�z.

bu manas�z ve garip konu�ma, a�a�l�kl� bah�eye bakan, perdeleri patiskadan


g�lgeli odada, heyecanla kar�� kar��ya duran bu erkekle kad�n�n
haf�zalar�na 'a�k' olarak kaz�nd�, ikisi de, "o odada, orada ona ��k
oldum," diyordu, ayn� s�zc�klerle s�yl�yorlard� bunu, ayn� g�venle.

�in garibi, o oday�, o g�n�, o �n�, kendi tozlu odas�nda aynen ya�ayan,
kendisine anlat�lanlardan yararlanarak o �n� kendi odas�nda olu�turan
osman da o a�k� hissediyordu; evet, ger�ek a�k vard� orada. mehpare
han�m�n, osman'�n odas�na gelen o muhte�em �l�n�n, �effaf, e�yalarla
k�r�lmayan, e�yalarla b�t�nle�en o ola�an�st� g�zel y�z�, odan�n ortas�nda
duran teneke atlas�n �st�ne yans�yarak, da�lar�n, denizlerin, ovalar�n,
hepsi eskilikten ayn� sar�ms� renge b�r�nm� olan o b�y�k co�rafyan�n
i�inden, da�lar�, ovalan, denizleri. k�m�ldatarak, "orada, o odada ��k
oldum ona," diyordu ve bu s�zc�kler osman'�n ruhunda da a�k�
uyand�r�yordu. mehpare han�mla Hikmet beyin a�k� Osman'�n ruhuna da
yans�yor, i�i �rperiyor, g�vdesi tela�lan�yordu, o ��k i�indeki g�zler,
'a�k' s�zc���n� telaffuz eden o etli dudaklarla birlikte osman'� da
'esirler' kervan�na kat�yordu. hasan efendi, iri g�vdesiyle sallanarak "o
fahi�e seni de mahvedecek," diye inliyordu; erkeklerin mahvolmak i�in
nas�l yan�p tutu�tu�unu, mehpare han�m� izleyerek y�llarca yak�ndan g�rm�
olman�n ac�kl� tecr�besiyle.

d���nden �nce bir kez daha bulu�malar�na izin verilen gen� �ift, d���n�n
b�t�n ayr�nt�lar�n� konu�tular; kimler davet edilecek, ne yemekler
yap�lacak, hangi muganniyeler gelecek, haremde neler olacak, selaml�kta
neler

20
yap�lacak birer birer saptand�; Hikmet bey b�t�n ayr�nt�larla ince ince ve
b�y�k bir titizlik ve heyecanla ilgilenirken mehpare han�m hepsini
sessizce dinleyip ba��n� sallayarak onayl�yordu. bir y�ll�k bir dulluktan
sonra, �stelik de '��k' oldu�u bir erkekle yapaca�� evlili�in
sab�rs�zl��� b�t�n ayr�nt�lar�n �nemini yok ediyordu onun g�z�nde. hen�z
ne osman, ne de bizzat mehpare han�m�n kendisi, bu g�zel kad�n�n, a�k�,
sand�klar�ndan �ok daha de�i�ik bir bi�imde bulabildi�ini, daha do�rusu
'a�k' dedi�i duygusunun ancak bir tek �art alt�nda canland���n�
bilmiyorlard�.

bu g�r�me s�ras�nda mehpare han�m�n piyano �ald���n� bir tesad�f sonucu


��renen hikmet bey ise, bir �eyhin eski kar�s�ndan hi� beklemedi�i bir
m�zik sevgisiyle kar��la��nca sevin�ten ��ld�racak gibi olmu�, hemen
birlikte oturacaktan m�stakbel evlerinin salonuna bir piyano daha
koydurtmu�tu. herkesin herkesi izledi�i bu ba�kentte e�iyle birlikte
geceleri kar��l�kl� piyano �alabileceklerini d��nmek, ona paris'teki
istiklalini burada da ele ge�irebilece�i inanc� vermi�; �stanbul'un,
padi�ah�n, jurnalcilerin, yasaklar�n a��rl��� sanki �st�nden kalkm�t�.

piyano, aralar�ndaki ba�� daha da g��lendirip peki�tirecekti, onlar


yaln�zca kar� koca de�il ayn� zamanda piyano e�leri olacaklard�;
kar��l�kl� piyanolannda ayn� m�zikleri �alacaklar, konaklar�n�n salonunda
yeni bir d�nya, yeni bir imparatorluk, yeni bir �lke kuracaklard�, piyano
onlar� ba��ms�zla�t�racakt�.

ger�ekten de, s�rt s�rta yap�an o iki siyah piyano, p�r�lt�l� fildi�i
tu�lar�yla, b�t�n evlilikleri boyunca ailenin �nemli bir unsuru, hatta
�yesi olmu�, a�klar�n�n tamamlay�c� bir par�as� haline gelmi�ti;
s�k�nt�lar, sevin�ler, a�klar, sevi�me istekleri hep bu piyanolar�n
ba��nda, kar��l�kl� olarak, de�i�ik notalarla dile getirilmi�ti.

mehpare han�m�n ilk evlili�indeki, onu tanr�ya ula�t�r�p kocas�ndan


uzakla�t�ran o cerbezeli zikir ayinlerinin

21

yerini, onda sevi�me iste�i uyand�ran, pes ve tiz sesleriyle ona yeni
kap�lar a�an piyano alm�t�. zaman zaman o zikir ayinlerine duydu�u �zlemi
de gene piyanosunun tu�lar�yla bast�rmaya u�ra�m�t�.

�� g�n s�ren d���n Arnavutk�y'deki geni� yal�da yap�lm�, ilk iki g�n
yal�n�n arkas�ndaki geni� bah�enin kap�lar� isteyen herkese a��lm�;
bal�k��lar, arabac�lar, �evre yal�lar�n u�aklar�, askerler, polisler,
k�rek�iler, seyyar sat�c�lar, b�rek�iler, �erbet�iler, �ar�� esnaf�,
mahalle kahvesinin ihtiyarlar�, yoldan ge�en yolcular canlar�n�n istedi�i
gibi i�eri girip, a�a�lar�n alt�na serilmi� sofralarda d���n �orbalar�
i�ip, zerde, pilav yemi�ler, ��k�ta evin k�hyas�ndan di� kiras�n� da
al�p, 'Allah mesut bahtiyar etsin, bir yast�kta kocas�nlar," dilekleriyle
gitmi�lerdi.

���nc� g�n ger�ek d���n g�n�yd�.

bah�enin arkas�ndaki, tepelere kadar uzanan korudaki "b�t�n a�a�lar�n


dallar�na ba�tan a�a�� fenerler as�lm�, hava kararmaya ba�lay�nca da
u�aklar taraf�ndan hepsi birden yak�lm�t�; binlerce titrek alevden olu�an
bir ate� orman�na d�nm�t� koru, ��klar bir yang�n gibi yans�m�t�
bo�az'�n sular�na. R�zg�rla titre�en ate� izleri, denizin k�-p�rt�lar�yla
�o�alarak karanl�k sulara k�pk�z�l yay�l�vermi�ti; denize bakanlar suyla
birlikte alevlerin de ak�p gidece�ini sanm�lar; sular ak�p gitti�i halde
denizdeki alevlerin hep ayn� yerde kalmas�na, birbirlerine
s�yleyemedikleri �ocuk�a bir �a�k�nl�kla �a��rm�lard�.

korudaki binlerce fenerle denizdeki alevlerin ortakla�a yans�d��� �i�ekli


bah�ede b�y�k sofralar kurulmu�, �er-�ceztavuklar�, yalanc�dolmalar,
bademli ve kaymakl� pilavlar, sub�rekleri, gerdaniyeler, imambay�ld�lar,
d���n i�in �zel olarak �smarlanm� g�m� lengerler i�inde dizilmi�ti.
feslerine sard�klar� beyaz mendillerin bir ucunu omuzlar�na b�rakm�,
frenk usul� smokinler giymi� habe� u�aklar, s�rf bug�n i�in giydikleri bu
tuhaf ve yad�rgat�c� giysilerin i�inde acemi ve huzursuz ad�mlarla
lengerleri getirip g�-

22
t�rm�ler; g�m� ibriklerden misafirlerin sedef kakmal� taslar�na, ��k
yans�malar� i�inde eflatundan mora, mordan k�z�la d�nen nar �erbetleri
ak�tm�lard�.

bah�enin bir k�esine kurulu �anoda �nce �talya'dan getirtilen avrupa'n�n


en �nl� virt��zlerinden biri, seyircilerin sessiz ve yabanc� bak�lar�
aras�nda bir piyano resitali vermi�, ard�ndan fransa'dan getirtilen bir
kar�-koca frans�zca d�et yapm�, sonra ince saz heyeti bir fas�l ge�mi�,
sonunda da �nl� haf�zlar ilahiler s�ylemi�lerdi. bah�ede dola�an
misafirler, bu birbiriyle ilgisiz m�zikleri hep ayn� huzursuzlukla ve
oturma ihtiyac�yla dinlemi�ler, hep birlikte yorulmu�lar, ama �ik�yeti ve
dedikoduyu ertesi g�ne b�rakm�lard�.

yats� namaz�ndan sonra sarho� olan frans�z �iftin manyak�a fikrine


uyularak, romla �slat�lm� alt� �ift iri �stakoz ate�e verilip yal�n�n
r�ht�m�na b�rak�lm�, her yanlar�ndan ate� f�k�ran zavall� hayvanlar
solunga�lar�n� titreterek, �arp�k y�r�y�leriyle kendi ate�lerinden
ka�abilmek i�in denize do�ru y�r�m�lerdi. denize d�meden u�aklar
taraf�ndan yakalanan �stakozlar�n t�ts�lenen etleri daha sonra sofraya
konmu�tu, yan�k kokan beyaz etlerden misafirler korka korka birer lokma
al�p tatm�lar, ama bu garip deniz canavarlar�n�n tad�ndan pek bir �ey
anlamam�lard�.

re�it pa�an�n dostu olan ya�l� pa�alar, z�mr�tler, yakutlar, p�rlantalar


takt�klar� iri kavuklar�; alt�n s�rmalarla, incilerle, i�lemelerle
s�slenmi� uzun kaftanlanyla bah�enin bir k�esinde kendileri i�in
haz�rlanm� atlas �rt�l� sedirlerde oturup olup biteni uzak, donuk, suskun
bak�larla izliyorlar; yanan �stakozlar�, ba�� a��k frans�z �ark�c�y�
'acaib-�l garaip' m�r�lt�lanyla pek de tasvip etmediklerini �evrelerine
hissettiriyorlar; ama ne olur ne olmaz, padi�ah�n doktoruyla aralar�
a��lmas�n, ba�lar�na bir dert gelmesin diye ele�tirilerini bu m�r�lt�lar�n
�tesine de ta��maya cesaret edemiyorlar; ertesi g�n sarayd�4>u d���n
hakk�n-

23

da neler konu�ulaca��n� d��n�p ne t�r yorumlar yapma-


lar� gerekti�ini �imdiden kestirmeye u�ra��yorlard�.
hikmet beyin arkada�lar� ise, herkesi ve her zevki memnun etmeye
�al��rken iyice g�l�n�le�en bu garip ka� -ma�ay� 'mondenli�in' bir gere�i
san�p, 'harika azizim, k \ dm bir b�lb�l,' ya da 'bizde b�yle piyanist yok
ki �stad�m' t�r�nden yoru^nlarla de�erlendiriyorlard�. Dar redingotlar�,
p�sk�l� arkaya savrulmu� vi�ne��r��� fesleriy-le kendilerinin de bu d���n
kadar garip oldu�unu g�rmezden geliyorlar; kendilerinde ve d���nde
varl���n� hissettikleri tuhafl���, yabanc�lar�n g�sterilerine duyduklar�
hayranl��� belirtmek i�in g�sterdikleri abart�l� co�kunun arkas�na
saklamaya �al��yorlard�.

misafirlerin aras�na kar�m� hafiyeler, saraya verecekleri jurnaller i�in


her �eyi inceden inceye tetkik ediyorlar, hangi vezir hangi vezirin yan�na
oturdu, kim kime ne s�yledi, �talyan piyanist �alarken kimler ilgiyle
dinledi, frans�z kad�na kim bakt�, gen�lerden hangileri geceyi birlikte
ge�irmek i�in o kad�na kur yapt�, yal�ya kimler kay�kla kimler arabayla
geldi, bunlar� kaydediyorlard�. Hatta aralar�ndan baz�lar� ertesi sabah�
bile beklemeden jurnallerini o geceden saraya teslim etmi�lerdi.
aralar�ndan, ormana as�lan fenerlerle ��ra�an saray�na 'kapat�lan'
veliahta i�aret verildi�ini, d���n�n bahane oldu�unu, asl�nda veliah-t�n
saray�na denizden kay�kla ��k�p veliaht� ka��rarak tahta ge�irmek
istediklerini yazan biri bile ��km�t�.

harem ise tamamen ba�ka bir d���n ya��yordu; meh-pare han�m gibi piyano
�alan, kitap okuyan birka� gen� han�m�n olmas�na kar��n �o�unluk yerle�ik
zevklere sahipti ve her �ey onlar�n isteklerine g�re d�zenlenmi�ti. ya�l�
han�mlar ba� k�elere kurulmu�lar, gen�ler ise yerlere serilmi� �iltelere
yerle�mi�lerdi. �nce �ingene k�zlar� gelip bin bir maskaral�kla g�bek
atm�lar, arkas�ndan kad�nlardan olu�an bir saz heyeti a��r par�alar
�alm�, d���n ilerledik�e �al�nan par�alar h�zlanm�, annelerinin ka� g�z

24
i�aretine pek ald�rmayan gen� tazeler birer iki�er oyuna kalkm�lard�.
gelin han�m� da birka� kez kald�rmaya heveslenmi�ler, mehpare han�m da her
seferinde kar�� ��km�, ama sonunda 'burnu b�y�k' demesinler diye kalk�p
ortada bir iki d�nmeye raz� olmu�tu.

mehpare han�mla H�seyin hikmet bey b�t�n bu e�lencenin, m�zi�in,


g�sterinin aras�nda uyurgezer gibi dola��yorlar; nereye gittiklerini, ne
yapt�klar�n� fark etmeden kalabal���n sal�nt�s�na uyarak oradan oraya
k�m�ld�yorlard�. Ak�llan birazdan girecekleri gerdekteydi. hikmet bey,
d���n haz�rl�klar� i�in b�y�k bir heyecanla u�ra�mas�na ra�men d���n�n
ba�lamas�yla birlikte d���ne duydu�u ilgiyi kaybetmi�, yaln�zca yeni
kar�s�yla yaln�z kal�nca neler olaca��n� d��nmeye dalm�t�; akl�nda
paris'te orospularla ya�ad���,gecelerin an�lan vard�, ama onlar� kar�s�yla
ya�ayamayaca��n� d��n�yordu; mehpare han�m onlar gibi rahat olamazd�, o
da kar�s�na parisli orospulara davrand��� gibi davranamazd�, onlarla
sevi�ti�i gibi sevi�mek isterdi ama �yle olamayaca��n� s�yl�yordu kendi
kendine.

gece yar�s�na do�ru misafirler, yal�ya yakla�an uzun kay�klarla, kap�da


s�raya giren landonlarla birer birer ay-nlmaya ba�lad�lar; uzakta
oturanlar i�in misafir odalar�na yataklar serildi; kandiller, geceleyin
ac�k�rlarsa diye meyveler, susarlarsa diye a�z� kapal� s�rahilerde buzlu
sular konuldu.

h�seyin hikmet bey, arkas�ndan yumruklanarak gerdek odas�na s.okulma


�detini kesinlikle istemedi�ini b�t�n arkada�lar�na ve hane halk�na
s�yledi�inden kimse taze damada, "hadi odana!" deme cesareti g�steremedi.
gelin han�m ise, yenge han�m�n, ya�l� kad�nlann itiraz edilemeyen
otoritesiyle, "hadi k�z�m, art�k odana ge�me vaktidir," emri �zerine
cariyelerle birlikte odas�na g�nderildi.

tavandaki bir �engelden a�a��ya do�ru bir �ad�r gibi geni�leyerek sark�p;
yata�� kaplayan cibinli�in bir kenar�

25

yukar� katlanm�t�, mehpare han�m yata��n o yanma oturup damad� beklemeye


koyuldu. bir y�l aradan sonra bedenine ilk kez, ba��ms�z bir hayvan gibi
k�p�rdanmas�n� bilen bazen dokunup, bazen s�kan o erkek eli de�ecekti,
olacaklar� d��nd�k�e y�z�ne heyecandan al bas�yordu. pencereden d�ar�
bakt���nda, yal�n�n r�ht�m�nda tek bay�na sigara i�en hikmet beyi g�rd�;
arkas�ndan vuran ��klarla g�lgesi uzay�p^incelerek r�ht�m�n �st�ne d�en,
biraz sonra gelip kendisiyle sevi�ece�ini bildi�i erke�i, fark edilmemenin
rahatl���yla uzun uzun seyretti. hikmet bey sigaras�n� s�nd�r�p binaya
do�ru y�r�y�nce mehpare han�m da d�n�p yata��n kenar�na oturdu yeniden.

hikmet bey odaya girince mehpare han�ma ��yle �abucak bir bakt�, sonra
yava��a fesini ��kart�p konsolun �st�ne b�rakt�, ellerini sa�lar�n�n
aras�ndan ge�irip gelinin yan�na y�r�d�. Gelinin duva�� y�z�n� �rt�yordu.
cebinden siyah kadifeden uzunca bir kutu ��kart�p a�t�; kutunun i�inden,
bir su gibi akan p�rlanta kolyeyi al�p Mehpare han�ma, o g�zel y�ze bu
kadar yak�nla�man�n heyecan�yla uyu�an parmaklar�yla takt�.

koruda yanan binlerce fenerin denize vurarak �o�alan alevi, odan�n i�ine
yay�larak duvarlar�, yata��, cibinli�i, mehpare han�m�n gelinli�ini,
hikmet beyin heyecandan so�uyan aln�n� yang�n k�z�ll���na boyuyor, deniz
dalgaland�k�a k�z�ll�k da dalgalan�yordu. gelinin duva�� k�vr�m k�vr�m bir
ate� gibi kapat�yordu y�z�n�. b�t�n koruyu, denizi, yal�y�, oday�,
gelinli�i kaplayan bu k�z�ll�k sanki i�lerine ak�yordu; kendilerini
yang�n�n bir par�as� gibi hissediyorlard�.

bu k�z�ll���n i�inde hikmet beyin beyazlanan dudaklar�, olduklar�ndan daha


beyaz g�r�nerek k�p�rdand�, ama biri konu�tu�unu, �b�r� duydu�unu
hissetmiyordu. ��kan ses, sanki kendi bedenlerinin i�inde yank�lanan,
d�nyadan uzak, uhrevi bir sesti.

� m�saade eder misiniz mehpare han�m?

26
mehpare han�m ba��n� yava��a uzatt�, Hikmet beyin kan� �ekilmi� elleri
uzand�, duva��n ucundan tutup kald�rd� ve bir �ift g�z k�z�ll���n i�inde
parlad�. O an hikmet bey, b�y�k bir so�ukkanl�l�kla ama �ld�r�c� bir
kesinlikle bu g�zleri g�rmeden ya�ayamayaca��n� d��nd�. belirgin derecede
yuvarlak ve iri iki g�z hayat�n kendisi olmu�tu, o an hikmet beye biri
��k�p da "hayat nedir?" diye sorsa, "�ki ��kt�r," derdi.

belle�i bir anda bo�alm�, oradaki her �eyin yerini bir �ift g�z alm�t�;
hikmet beyin belle�ine girip dola�an biri, o karanl�k labirentin her
k�esinde bir �ift esrarl� ��k g�r�rd�; garip derecede iri, garip
derecede yuvarlak bir �ift bal rengi ��k ve belki bir tutam da k�z�ll�k
bu ��k damlalar�n�n yan�nda.

mehpare han�m da kar��s�ndaki erke�e, k�k�n� �ehvetten, erkek etine


duyulan �zlemden alan bir a�kla bakt�; bedensel istek nas�l oluyorsa
duygusal bir �ekilde ��k�yordu ortaya. mehpare han�m�n duygular�n�n
kayna�� kar��s�ndaki erke�e k�yasla ne kadar tenselse, ne kadar azg�nsa,
bu duygulan kendi kendine ifade ve kabul edi� bi�imi de o kadar utanga�t�.
ald��� terbiye gere�i, duygular a��l�p sa��-lam�yordu i�inde; co�ku
patlay�p ��kam�yordu. bu y�zden mehpare han�m, kendisine �ok berrak
g�z�ken bir a�kla seviyordu erke�i; bu a�k�n kayna��ndaki o karanl�k ve
k�z�l k�p�kl� f�k�rt�y� g�rmesine, ne gariptir ki, kendi ruhu izin
vermiyordu; ruhunun ve isteklerinin derinlikleri kendisine bile kapal�yd�,
kendi i�ine do�ru bir yolculu�a ��kmas�na imk�n yoktu, o yollar ta
�ocuklu�unda kesilmi�ti.

ama her zaman oldu�u gibi daha karanl�k olan ruh, daha ayd�nl�k olan� esir
alacakt�, esaret ayd�nl�k i�in ka��n�lmazd�; kader karanl��� sonsuzlu�a
dek efendi ilan etmi�ti ve onlar bu kadere ka��n�lmaz olarak uyacaklard�.
o s�rada bunu bilmiyorlard� ama bu b�yle olacakt�; bunu, tozlu odas�nda
oturan osman, ate� rengine b�r�nen e�yalar�n�n aras�nda neredeyse melunca
bir sevin�le biliyor, b�-

27

y�k b�y�kannesinin ikinci kocas�yla sevi�mesini izliyor-


du.

k�p�r k�p�r bir k�z�ll���n i�inde, bilin�leri bu k�z�ll�kla kapan�rken


nas�l oldu�unu kendileri de fark edemeden a��r a��r soyundular. mehpare
han�m�n sa�lan omuzlar�na d�k�ld�. v�cudu, ay ����nda y�kanan bir su
perisinin v�cudu gibi parlak^ bir beyazl��a sahipti; yuvarlak memeleri,
karn�, bi�imli bacaklar�yla bir y�ld�z k�mesinden d�nyaya d�m�'bir
y�ld�z damlas� gibi ��l �s�ld�. hikmet bey, bu beyazl��a neredeyse
�ekinerek, aniden denizden ��k�veren bir denizk�zma dokunur gibi ger�ek
oldu�una inanamadan dokundu. mehpare han�m hi� k�p�rdam�yordu, bir zaman
hikmet bey utanga� dokunu�larla bu v�cudu, bu y�ld�z damlas�n� tan�maya
�al�t�; her dokunu�ta peri k�z� biraz daha canlan�p kadmla��yor, hikmet
bey erkekli�ini biraz daha fark ediyordu. bacaklar� birbirine doland�,
g���sleri birbirine de�di, sonra hikmet beyin dudaklar� Mehpare han�m�n
boynundan a�a��ya kayd�, utanga�l�k her dokunu� ve �p�le biraz daha
eriyip yataktan ka��yordu. mehpare han�m da bi�imli parmaklar�yla Hikmet
beyin v�cuduna dokunuyordu, birden ��ld�nver-diler; hikmet bey frans�zca
konu�maya ba�lad�, a��k sa��k �eyler s�yl�yor, mehpare han�m da bilmedi�i
bu dili sanki anl�yordu.

hikmet beyin dili bacaklar�n�n aras�na de�di�inde bir an kaskat� kesildi;


b�yle bir �eyi ne g�rm�, ne duymu�, ne de en ��lg�n hayallerinde akl�na
getirmi�ti; bu hi� bilmedi�i, hi� d��nmedi�i bir �eydi. �nce deh�ete
kap�ld�, utan� iste�in �st�n� kapatt�, sonra o utan� ve deh�et duygusu
y�rt�l�p par�aland�; o g�ne kadar hi� ��karmad��� korkun� bir iniltiyle
birlikte kendini iyice kaybetti, di�lerini hikmet beyin s�rt�na ge�irdi.

mehpare han�m, kendi ger�ek kimli�ine do�ru yola ��km�t�.


28
osman ise m�thi� bir �fke duyarak "tahi�e!" diye m�r�ldand� ve Hasan
efendinin sesini duydu: "ben sana s�ylemi�tim."

gene de o sevi�meyi sonuna kadar birlikte ve k�skan�l�kla yanarak


seyrettiler.

29

iii
n�yordu; yaln�zca, kendini korkutana �rpererek bak�yordu. bazen saatlerce
mutfakta oturup kar�ncalar� izliyordu, o kalabal�k ve k�p�rt�l� siyahl�k
i�rendiriyordu onu. seyi-rerek derinle�en kara bir delik gibiydi kar�nca
kalabal���, bakt�k�a karanl�kla��p derinle�iyordu ve ona hi� hat�rlamak
istemedi�i bir ba�ka karanl�k deli�i hat�rlat�yordu; belki de zaman�n
durdu�u yerdi o karanl�k.

mum ��klar�yla y�ld�zlanan lo� bar� hat�rl�yordu.

kenardaki piyanonun ba��nda oturan �ok yak��kl� bir adam caz par�alar�
�al�yordu; sa�lar� da��n�kt�, boynunda bir fular vard�, g�zleri ye�ildi ve
oldu�undan daha iri g�z�ken g�zlerdendi. sonra adam �ark� s�ylemeye
ba�lam� ve yak��kl�l��� aniden i�ren� bir �irkinli�e d�n�m�t�. bu
de�i�ikli�in nas�l oldu�unu anlayamam�t� Osman. adam�n y�z�nde
yak��kl�l�kla i�ren�lik s�rekli yer de�i�tiriyordu; bir an yak��kl�
oluyor, bir an i�ren�le�i-yordu; birbirinin z�tt� iki g�r�nt� birbirinin
i�inden ��k�yordu sanki. birden �irkinli�in nereden kaynakland���n�
g�r�verdi; adam�n a�z�nda tek bir di� bile yoktu, o bi�imli dudaklar�
a��ld���nda ard�nda karanl�k bir kuyu beliriyor-du.

sonra nas�l olduysa adam masalar�na gelmi�ti, masada-kilerden birinin


tan�d���yd� galiba. hareketlerinde ad� ko-nulamayan bir kayganl�k vard�.
s�z m�kemmel bir ya�am�n nas�l olaca��ndan a��lm�t�; adam sustu�u zaman
bir tanr�y� and�ran y�z�yle dinlemi�, sonra f�s�lt�ya benzeyen derin
sesiyle konu�mu�tu:

� m�kemmel bir hayat yoktur... hayat hi�bir zaman m�kemmel de�ildir; daima
eksik, bozuk ve k�t�d�r, m�kemmel olan �l�md�r ve m�kemmel olmayan her
�eyin .m�kemmele akt��� gibi hayat da �l�me akar, orada m�kemmele eri�ir.

sonra felsefeden ve filozoflardan s�z etmi�ti o her �eyi k���mseyen


haliyle.

31

zamanla ili�kisini �oktand�r kaybetmi�ti, zaman art�k onun i�in hep ayn�
y�ne do�ru akan bir nehir de�il; ge�mi�in, �n�n, hatta gelece�in i�inde
birikti�i b�y�k bir g�ld�. bu g�l�n sular�na dal�yor, kendi ge�mi�iyle,
�l�leriyle birlikte ya��yor, her g�n biraz daha dibe, biraz daha ge�mi�e
inerek bug�nden uzakla��yordu. zaman�n, akan bir nehirden duran bir g�le
ne vakit d�nd���n� hat�rlamayacak kadar derinlerdeydi art�k; bu g�l�n
i�inde bazen hi� kar��la�mak istemedi�i insanlara ve sahnelere
rastlad���nda b�t�n g�c�yle daha dibe ka�maya u�ra��yordu.
onu hayata ba�layan tek ba� mutfakta biriken ton bal��� konservelerinin
bo� kutular�yd�. bo� kutularla birlikte kar�ncalar da ��km�t� ortaya;
mutfak tezg�h�n� kaplayan kal�n toz tabakas�n�n �st�nde i�ne ucuna benzer
milyonlarca iz b�rakarak, bilinmeyen deliklerden s�r�ler halinde kutulara
geliyorlard�. Sabahlan kalkt���nda kutular�n i�inin simsiyah kesildi�ini,
bu k�p�r k�p�r siyahl�ktan ��kan bir uzant�n�n kutular�n bir ucundan
d�ar� ak�p di�er ucundan yine kutulara d�nd���n� g�r�yordu. kar�ncalar,
hareketli siyahl�klar� ve kalabal�klar�yla korkutuyorlard� onu, ama ne
kutular� at�yor ne kar�ncalar� kovuyordu.

zaten �oktand�r kendisini korkutan herhangi bir �eye kar�� �nlem almaktan
vazge�mi�ti. korkuyordu ama hi�bir �ey yapm�yordu, onun do�al bir
par�as�yd� korku; ne korkudan ne de korkunun nedeninden kurtulmay� d��-

30

� felsefe, m�kemmelin s�rr�n� arar ve bulamaz. bulamayacaklar�n� bilmenin


�fkesi ve kalenderli�i vard�r b�t�n filozoflarda; olmayan bir �eyi
araman�n �ehvetini ya�ar onlar. felsefenin �ehvetli �ekicili�i olmayan�
aramas�n-dad�r. Binlerce y�l arad�lar, �l�m�n kap�lar�na gelip durdular,
e�er �b�r d�nya olsayd� mutlu filozoflara orada rastlayacakt�k;
arad�klar�n� bulduklar� i�in mutlu ve can s�k�c� olacaklard�; ovzaman
onlar� dinlemeyecek, okumayacak, a�a��layacak ve s�k�lacakt�k.
bulamad�klar� i�in �imdi y�celtiyoruz onlar�; m�kemmeli bulamamalar� bizi
kutsuyor, y�celtiyor ��nk�. Kendi eksikli�imize uyuyor hayat�n eksikli�i.

tam laf�n ortas�nda birden s�z� de�i�tirip bir film y�ld�z�ndan bahsetmeye
ba�lam�, sa�lar�n� elinin kaygan bir darbesiyle geriye atarak 'o m�ptezel
kar�yla' ilgili duymayan�n inanamayaca�� bir baya��l�kla s�vg�ler d�zm�,
herkesi �eki�tirmi�, herkese k�fretmi�; en baya��, en adi s�zc�kleri,
bunlar� kullanmaktan duydu�u hazz� gizlemeye gerek bile duymadan birbiri
ard�na s�ralam�t�.

osman deh�etle irkilmi�ti bu s�zleri duyunca ve nedenini anlayamad��� bir


korkuyla hemen masadan kalk�p gitmek istemi�, ama onun yerine sabaha kar��
beyo�lu'nda adamla birlikte y�r�rken bulmu�tu kendini.

vitrinlerin ��klan solmaya ba�lam�, gece ��klar�nda canlanan mankenler


yeniden mum rengi �l�mlerine d�nm�lerdi. adam bazen uzun uzun susuyor,
bazen uzun uzun konu�uyordu.

bula��k suyu kokan arka sokaklardan birinin ortas�nda adam birden


durmu�tu:

- sen niye benim pe�ime tak�ld�n b�yle, ba�ka i�in g�c�n yok mu senin?

osman bu a�a��lamaya ra�men adam�n pe�inden ayr�lmam�t�.

terk edilmi� gibi duran rutubet kokulu* bir binan�n bodrum kat�na
inmi�lerdi. adam, kilidi olmayan kap�y�

32
iterek a��p i�eri girmi�ti. ortal�k darmada��nd�; g�mlekler, pantolonlar
yerlere at�lm�t�; portakal sand�klar�ndan yap�lm�, masaya benzeyen bir
�ey duruyordu ortada. kenarda bu fakir da��n�kl��a hi� uymayan, pirin�ten,
d�zenle �rt�lm�, temiz bir yatak vard�.

masan�n yan�ndaki taburelere oturmu�lard�. Adam g�zlerini kapam�, uzun


s�re �yle sessizce durduktan sonra g�zlerini a�m�, osman'�n g�zlerine
ayn� alayc� k���msemeyle bakarak, garip bir bi�imde g�l�msemi�ti.

� benim niye di�lerim yok, biliyor musun?

osman'�n bir daha asla tekrar edemeyece�i bir a��klama yapt�ktan sonra
a�z�n� a��vermi�ti adam, o karanl�k kuyu ��km�t� ortaya.

ondan sonras�n�, neler konu�tuklar�n�, neler yapt�klar�n� hat�rlam�yordu.

sonra bu tozlu evi ve �l�leri bulmu�tu. �l�ler daha �nce de var m�yd�,
yoksa o geceden sonra m� ortaya ��km�lard�; zaman orada, o kul�bede mi
durmu�tu, orada neler olmu�tu, bunlar�n hi�birinin cevab�n� veremiyordu.

bunlar� �l�lerine de soram�yordu, zaten onlar da osman'la


ilgilenmiyorlard�; �l�ler yaln�zca kendileriyle ilgiliydiler; hep
kendilerini, kendi hayatlar�n� anlat�yorlard�. "Onlar olduklar� yerde
durmu�lar, zaman yanlar�ndan ak�p ge�mi�ti; osman bunu anlam�t�; sen
durursan ve zaman y�r�rse �l�yordun, sen y�r�rsen ve zaman durursa
deliri-yordun; her de�i�im bir duru�la m�mk�nd�, b�t�n keskin de�i�imler
bir duru�la ger�ekle�iyordu; hi�bir �ey durmasa, hi�bir �ey
de�i�meyecekti, her �ey hep birlikte hi� durmadan ve hi� de�i�meden ak�p
gidecekti.

ama osman i�in zaman durmu� ve her �ey de�i�mi�ti; o duran zaman�n i�inden
�l�ler, bazen teker teker, bazen ak�n ak�n, arkalar�ndan ba�ka �l�leri de
s�r�kleyerek, resleri, ma�lahlar�, k�l��lar�, entarileri, kinleri,
�fkeleri, a�klar�, ac�lar�, reng�renk �ar�aflan, �izmeleri, faytonlar�,

k�l�� Yaras� Gibi


33/3

udlar�, tamburlar�, tabancalar�, sava�lar�, g��leri, salg�n


hastal�klar�yla gelmi�lerdi.

�l�leri aras�nda Osman'� en �ok e�lendireni ise gelmesini d�rt g�zle


bekledi�i Hasan efendiydi; geni�, omuzlu, kal�n enseli, sa�lar� �� numara
t�ra� edilmi�, koca kafal�, palab�y�kl�, g�reni �rk�ten, ejderha gibi bir
adamd�; talebeli�i Beyo�lu'nda kavgalarla d�v�lerle ge�mi�, on dokuz
ya��ndayken, o\amanlar hali�'te ba�l� duran donanmay� H�mayun'a.zabit
olarak atanm�t�. donanmada yap�lacak bir i� yoktu; padi�ah bi.r g�n gelir
gemiler saray�n �n�ne dizilip saray� top ate�ine tutar diye korktu�undan
b�t�n gemiler hali�'e ba�lan�p ��r�meye terk edilmi�'a; gemilerin ah�ab�
kararm�, dipleri ��r�m�, madeni aksam� yosun ba�lam�, toplan paslanm�,
�o�unlu�u Hali�'in �amurlar�na oturmu�tu. kamaralar�n i�ine k��n r�zg�r
girer, �s�nmak i�in sobalar yak�l�rd�.

harbiye nezareti, gemi zabitlerine maa� g�ndermekten �oktan vazge�mi�ti;


zabitler de, her g�n biraz daha karar�p, ��r�yen gemilerin g�vertelerine
b�y�k k�mesler yapt�r�p tavuk, hindi, kaz beslemeye ba�lam�lard�; geminin
hi�bir yan�na n�bet�i koymazlar, yaln�zca tavuklar �al�nmas�n diye
k�meslerin ba��na n�bet�i dikerlerdi. gemi erleri her sabah horoz
���l�klar�yla uyan�rlar, g�vertelere hali�'ten �ektikleri suyu yalap �ap
d�kt�kten sonra pazara yumurta satmaya giderler; ��plak ayaklar�, koca
b�y�klar�, yar� ba��bozuk yar� asker k�yafetleriyle, pazara gelenlerle
fiyat i�in �eki�irler, fiyatta anla�amazlar da pazarl�k uzarsa, sonunda
k�z�p adam� bir g�zel d�verlerdi.

hasan efendi de gemide yap�lacak i� olmad���n� anlay�nca talebelik


al�kanl�klar�na geri d�nm�; zabit arkada�lar�yla Beyo�lu �lemlerine
kat�lmaya, kavgalara kar�maya, kerhanelerden hara� almaya koyulmu�tu.
�eyh efendinin d���n�nden alt� ay kadar �nce ya�l�ca bir gemi �avu�u bir
ak�am hasan efendiyi tekkeye g�t�rm�t�; hayat�nda ilk kez bir ayin g�ren
gen� zabit de, bir a��zdan yap�lan o

34
co�kulu ayinle b�y�lenmi�, bir �elalenin alt�na tutulan bo� bir kova gibi
�ahit oldu�u inan�la dolmu�, o ak�am aniden dindar bir adam olmu�, bu �ok
s�ratli de�i�imine kar��n bu inanc�ndan bir daha hi� vazge�memi�, hatta
gittik�e daha sofula��p ba�nazla�m�t�. beyo�lu �lemlerinden aya��n�
kesmi�, bir kandilin ayd�nlatt���, ��r�m� tahta kokan, rutubetli
kamaras�nda Hayber kalesi, kan kalesi, kerbela sava�� gibi din sava�lar�n�
anlatan kitaplar okumaya ba�lam�, okuduklar�na kendini kapt�rm�t�.
geceleri kamaras�nda okuduklar�n�, mevsim yazsa geminin g�vertesinde,
k�sa kamarada arkada�lar�na anlatmay� bir al�kanl�k haline getirmi�ti;
okudu�u kitaplar� dinleye dinleye herkes ezberleyince bu kez yenilerini
kendisi uydurmaya ba�lam�, zamanla uydurmaya al�m�, hatta kendi
uydurduklar�na �nce kendisi inan�r olmu�ru.

hasan efendi, u�ursuzlu�un aileye mehpare han�mdan bula�t���na


inananlardand�; hayat�nda �eyh efendinin kar�s�n� bir kere do�ru d�r�st
g�r�p g�rmedi�i bile ku�kulu olan bu adam bitmez t�kenmez bir �fke
duymu�tu bu kad�na.

"ben d���n zaman� tekkedeydim, o haz�rl�klar�n hepsini biliyorum. benim


bir ahpab�m vard� g�mr�kte �al�an, girit g��meni; bana o, tevfik beyin
babas�n�n Rum papaz� oldu�unu s�ylemi�ti, ben de tekkede bizim �avu�a
��tlatt�m, acaba �eyh efendiye s�ylesek mi diye, ama �avu�, 's�ylemek
yak��k almaz, iftirad�r, koskoca �eyh efendi ald��� gelinin kim oldu�unu
bilmez mi?' dedi; me-�ersem bilmiyormu� i�te, o evlilik y�rjimedl ama
onlar�n sulb� bozuk, yani o mehpare han�m�n soyundan gelen b�t�n kad�nlar
fahi�e oldular, �eyh efendinin k�z�n�n �ocuklar� da, hepsi... daha sonra
saraydan bir herifle evlendi mehpare han�m, o heriften peydahlad��� da
dahil b�t�n �ocuklar� da ya fahi�e ya serseri oldu, yani d��n �imdi
koskoca bir �eyhin sulb�nden gelen bir fahi�e ordusu;

35

ke�ke diyorum o zamanlar �avu�u dinlemeseymi�im de �eyh efendiye bunlar


g�vur tohumu diye s�yleseymi�im.

"ama ne fayda, s�ylemedik i�te, s�yleyemedik, dokuz ay nursuz u�ursuz bir


sessizlik oldu tekkenin i�inde, ne ayinlerin tad� var, ne yarenli�in; �eyh
efendinin surat� hep as�k, bir yerde beyin efendinin surat� as�ld� m�
orada hi� nur kalmaz, ne i�tir, herkesin y�z� as�l�r. tekkede de �yle
oldu; y�zler karard�k�a karard�, herkes birbirini ha�lar, ba��r�r oldu,
olmaz i�ler i�lendi dervi�ler aras�nda, kavgalar ��kt�, a��� baba bir
kep�ede yama��n�n kafas�n� yard�, tekkeden ayr�l�p kendini pera'da itli�e
kopuklu�a vuranlar oldu, beti bereketi ka�t� tekkenin. sonra bir gece
yans� Rukiye han�m do�du, h�k demi� anas�n�n burnundan d�m�, g�zleri
ayn� anas�n�n g�zleri, bir insan yavrusu anas�na bu kadar m� benzer can�m,
ama benziyor i�te; sanki mehpare han�m� kunda�a sar�p yat�rm�lar, o kadar
benziyor. �eyh efendi sevinece�ine y�z� daha da as�ld�, hamilelik
bahanesiyle odalar� da ay�rm�lard�; lohusal�ktan �� ay sonra da bir kupa
arabas�na bindirip g�nderdiler mehpare han�mla bebe�ini, �eyh efendi bir
daha bebe�ini g�rd� m� g�rmedi mi, bak onu da bilmiyorum. bana sorarsan
g�rmedi, kar�s�ndan sezmedi�ini k�z�ndan sezdi �eyh bana kal�rsa, onun da
ne bi�im bir kad�n olaca��n� anlad�. Bir y�l sonra da habibe han�mla
evlendi, ama bu sefer �yle d���n falan olmad�, sonra da her y�l bir
k�zlar� do�du; tam alt� k�z, bir tekkede alt� k�z, u�ursuzluk bula�m�t�
bir kere tekkeye bana sorarsan."

mehpare han�m tekkeden ayr�ld�ktan sonra da hasan efendi nedenini hi�bir


zaman anlayamad��� ya da anlamak istemedi�i bir d�rt�yle onu hep
izlemi�ti. kona��n�n etraf�nda dolan�r, sezdirmeden tan�d�klar�ndan gen�
kad�n hakk�nda bilgi al�rd�; s�k s�k onun gitti�i mesire yerlerine ��kar,
uzaktan uza�a Mehpare han�m�n landosunu g�zlerdi.

36
u�ursuzlu�un pe�ine d�m� bir adam gibiydi; u�ursuzlu�u izleyebildi�i
s�rece sanki kaderini kontrol edebilecek; kendisinin, �eyhinin, tekkesinin
ba��na gelebilecek felaketleri, o 'fahi�enin' g�zelli�inden yay�lan
k�t�l�kleri �nleyebilecekti. mehpare han�m�n izini kaybetti�i anda da o
u�ursuzluk, bilmedi�i bir yerden vuracakt� kendilerini. fark�na varmadan
hayat�m Mehpare han�m�n hayat�na ba�lam�t�. bir de o u�ursuzlu�un y�z�n�
yak�ndan g�rme iste�i vard�, Mehpare han�m� ne kadar yak�ndan g�rebilir,
y�z�ne ne kadar yak�ndan bakabilirse, k�t�l��e kar�� o kadar g��lenip
silahlanacakt�. Hi�bir ���� Mehpare han�ma, onu u�ursuz sayan hasan
efendi kadar ba�lanmam�t� herhalde, ama hasan efendi bu tuhafl��� da
kad�n�n u�ursuzlu�unun bir par�as� olarak g�r�yordu.

37

iv
mesafeli g�l�mseyi�iyle �pmeleri i�in ekni uzat�p y�r�yordu; hi�bir erkek
beyaz eldivenler i�inde sakl�, uzun parmakl� bu ellere dudaklar�n� ��yle
bir dokundurmaktan ileri gidemiyordu. bir ara, sultan�n kad�nlara merakl�
oldu�una dair bir dedikodu da dola�t�, ama bunun da asl� olmad���
anla��ld�. sonunda, paris salonlar�nda yeni yeni parlayan gen� bir �air,
bir baloda sultanla dans etmek �erefine nail olduktan sonra, hemen
herkes�e derhal kabul edilen fikrini bir arkada��na a��klad�:

� m�sy� le vikont, aziz dostum, ben art�k bu kad�n�n pe�inde dola�maktan


vazge�iyorum, rakibimle ba�a ��kmam m�mk�n de�il, bu kad�n kendine ��k.

mihri�ah sultan, istemeden evlendirildi�i kocas�ndan ayr�ld�ktan sonra


hi�bir erkekle birlikte olmam�t�; kendi g�zelli�ine, bu g�zelli�i-bir
ba�kas�yla payla�amayacak kadar hayrand�. Her ak�am, ��r�l��plak soyunup
yerden tavana kadar y�kselen kristal aynalarda uzun uzun seyretti�i bu
muhte�em v�cuda �l�ml� bir insan elinin dokunmas�n�n, bu g�zellik i�in
a�a��lay�c� bir �ey oldu�una inanm�t�. bu g�zellik insanlar i�in de�ildi,
tanr�n�n dudaklan i�in yarat�lm�t� ve ancak bir tanr�ya sunulabilirdi. bu
m�stesna g�zellik, gizli bir b�y� gibi sahibesini esir alm�, onu di�er
b�t�n insanlardan uzakla�t�rm�t�.

mihri�ah sultanla gelini mehpare han�m�n kar��la�t�klar� ilk anda, bu iki


kad�n�n g�zelli�i, iki a��r y�k vagonu gibi olanca �iddetiyle �arp�t�;
kendilerinden ba�ka hi� kimsenin fark etmedi�i o k�sac�k anda birbirlerine
deh�etle, hayranl�kla, k�skan�l�kla ve nefretle bak�p �arp�man�n
�iddetini ruhlar�n�n derinliklerinde b�t�n a��rl���yla hissettiler. bir
ba�ka insan�n da kendileri kadar g�zel olabilece�ine inanmakta �ektikleri
zorlukla, kar��s�ndakinin kendisinden daha g�zel olup olmad��� konusundaki
ku�kular� birbirine kar�t�.

bu ku�ku kar��s�nda sultan, soylulu�una, zenginli�ine, vakar�na,


hayranlar�na s���nd�; Mehpare han�m ise te-

39

koleran�n �stanbul'u kas�p kavurdu�u o yaz�, Mehpa-re han�mla H�seyin


hikmet bey, evlenmelerinin �erefine verilen m�saade sayesinde paris'te,
hikmet beyin annesi mihri�ah sultan�n yan�nda ge�irdiler.

k�rk�n� daha yeni a�m� olan sultan, esrarengiz bir derinlikten bakan uzun
kirpikli siyah g�zleri, kavisli ka�lar�, geni� aln�, Kleopatra'y� and�ran
biraz irice ama bi�imli burnu, dolgun dudaklar�, c�mert dekoltesinin zor
zapt etti�i bir kaz yavrusu gibi besili ve beyaz g���sleri, uzun boyu,
kar��la�t��� insan� derhal h�kimiyetine alan �stten bak�lar� ve muhte�em
servetiyle daha geldi�i ilk g�nden itibaren paris'in efsanelerinden biri
olmu�tu; frans�z h�k�metinin bakanlar� bile bir ak�am yeme�inde sultan�
a��rlayabilmi� olmakla �v�n�yorlard�. Gen� kontlar, ya�l�ca baronlar,
avrupa'ya h�kmeden zengin bankerler, �nl� yazarlar, ��hretin kap�s�nda
dola�an ressamlar, do�u masallar�n�n i�inden amber kokulu t�ts�leriyle
gelen b�y�c� bak�l� kad�n�n pe�inde ko�uyorlard�. Onun u�runa �iirler
yaz�l�yor, onun u�runa paralar savruluyor, onun u�runa boulogne orman�nda
�afak vakti d�ellolar yap�l�yordu.

sultan, �evresinde dolanan, hik�yeler, f�kralar, maceralar anlatan, ilan�


a�k eden, yalvaran, a�layan, g�len, birbirlerini �ld�rmeye kalkan b�t�n bu
erkeklere derin g�zleriyle bak�yor, parislilerin 'emperyal tebess�m'
dedikleri

38

selliyi gen�li�inde ve kocas�n�n kendisine duydu�u a�kta buldu. �kisi de


nas�l davranmalar� gerekiyorsa �yle davrand�lar: mehpare han�m 'han�m
sultan' dedi�i kay�nvalidesinin elini h�rmetle �p�p b�t�n emirlerine amade
bir itaat-k�rl��� benimsedi; mihri�ah sultan ise gelini ezmemeye, ona
mesafeli ve kibar davranmaya �zen g�sterdi. �ki kad�n�n birbirlerini
k���mseyebilmek i�in bulduklar� en iyi yol buydu, ama kesinlikle birlikte
bir kalabal���n �n�ne ��kmad�lar, hi�bir davete ya da baloya beraberce
gitmediler, kimse onlar� bir arada g�r�p k�yaslama yapma l�ks�ne sahip
olamad�.

h�seyin hikmet bey ise ba iki �ahane kad�n aras�nda neler ge�mekte
oldu�unu hi� anlayamad�, y�llar sonra bir g�n Osman'a, "annemle mehpare
birbirlerini pek severlerdi, bir g�n bile birbirlerini incitmediler,"
demi�, kendi soyunun son temsilcisi olan bu yar� deli adam� kendi
safl���na g�ld�rm�t�.

paris'te ge�irdikleri o yaz, kocas�n�n arzusu �zerine mehpare han�m


�ar�af�n� ��karmaya raz� oldu, ama hikmet beyin b�t�n �srarlar�na ra�men
ba��na sard��� ipek t�rban�yla, y�z�n� belli belirsiz saklayan ince
pe�esinden vazge�medi. bu t�l pe�enin, do�u'dan gelen her �eyde bir s�r ve
gizem arayan parislileri daha �ok etkiledi�ini g�ren hikmet bey de zaten
k�sa bir s�re sonra �srar etmekten vazge�ti.

eski arkada�lar�n� bulan hikmet bey, kar�s�n� da yan�na tak�p gen�lik


g�nlerinde gezdi�i meyhanelere, lokantalara, gazinolara gidiyor,
yemeklerden sonra arkada� evlerinde k���k 'suareler' d�zenleniyordu. bazen
birka� g�nl���ne paris d��nda bir arkada��n k�r evine gidip kal�yorlar,
sabahlar� at binip, ak�amlar� nehir kenarlar�nda y�r�y� yap�yorlard�.
mehpare han�m, bu yeni ��rendi�i spordan, at binmekten b�y�k bir zevk
al�yordu.

a�k hayatlar� ise asfalt, t�t�n, kahve, meyve, ipek ve �arap kokulu bir
afrodizyakla kanatlanarak, her gece sa-

40
bahlara kadar bin bir i�ve, naz, cilve ve hatta zaman zaman �iddetle
co�uyor, mehpare han�m�n hi� bilmedi�i, g�rmedi�i, duymad���, g�nd�z
g�z�yle akl�na bile getiremeyece�i oyunlar yap�l�yor en a�za al�nmaz a��k
sa��k frans�zca s�zc�kler, sevi�menin ��lg�n anlar�nda kulaklara
f�s�ldan�yor, bazen ���l�klara d�n��yordu. bu sevi�meler sonucunda,
mehpare han�m garip bir frans�zca ��renmi�ti; bildi�i b�t�n s�zc�kler
sevi�meyle ilgiliydi, ba�ka da hi�bir frans�zca s�zc�k bilmiyordu; belki
de bu y�zden frans�zca konu�malar duyunca akl�na derhal yatak odas� ve
sevi�me geliyordu. hayat� boyunca da frans�zca, mehpare han�m i�in tahrik
edici �zelli�ini hi� kaybetmedi; d�nyan�n en s�radan s�zleri bile
frans�zca s�ylendi�inde onu heyecanland�r�yordu.

�eyh efendiyle ge�en o .tutuk gecelerle dolu evlilikten sonra ikinci


kocas�yla ya�ad��� doludizgin geceler, her ak�am yeni zevkler ve oyunlar
ke�fetmeler, mehpare han�m�n hayatla ilgili b�t�n bilgilerini ve
al�kanl�klar�n� alt�st etmi�; onu, gizli bir yerlerde hen�z ula�amad���
daha bir�ok yeni zevk olabilece�ine inand�rm�, i�indeki zevk ve oyun
d�k�n� kad�n� uyand�rm�t�.

g�nd�zleri y�z�nde t�l pe�esi, ba��nda ipek t�rban�, hi� konu�madan,


dudaklar�nda Do�u gecelerini and�ran bir g�l�msemeyle dola�t�ktan sonra
ak�amlar� yatak odalar�na �ekildiklerinde ��r�l��plak soyunup yata��n
i�ine s�z�l�yor, kendi c�retine kendisi de �a�arak kocas�n�n bedeninin en
gizli yerlerini, derin i� �eki�lerle kesilen titremelerle ok�arken bir
yandan da hikmet beyin ald��� a��k sa��k resimli mecmualara bak�yordu. o
mecmualarda g�rd�kleri her �eyi aynen, neredeyse �ocuk�a bir merakla
taklit ediyorlard�. Mehpare han�m her gece yeni bir oyun, yeni bir bi�im
denemek istiyor, her oyunla biraz daha ustala�arak yataktaki y�netimi
yava� yava� kocas�n�n elinden al�yordu.
41

kar�s�ndaki bu de�i�imin hikmet bey pek fark�na va-ram�yordu, ama mihri�ah


sultan�n kad�n g�zleri, sabah kahvalt�lar�na her zamanki sayg�l� haliyle
oturan gelinin-deki o ba�kala��m� g�r�yordu; belli belirsiz bir tebess�m,
yan g�zle bir bak�, ses tonundaki k���k bir dalgalanma, sultana o�lunun
ya�ad��� geceler hakk�nda bir fikir vermeye yetiyordu. masu^m ve mazlum
g�r�n�l� gelinin geceleri o kadar da masum olmad���n� fark etmek sultan�
daha da �fkelendiriyordu.

mehpare han�m�n i�inde y�llarca hapis kalm�, o a�k oyunlar�na ve kendi


tenine d�k�n kad�n ad�m ad�m �z-g�rle�ip kendini belli ederken kocas�na
duydu�u a�k da daha g��leniyordu; bir an bile kocas�n�n yan�ndan ayr�lmaya
dayanam�yor; her yerde, her zaman ona dokunmak, onu ok�amak, kula��na
ya�ad�klar� geceleri hat�rlatan s�zc�kler f�s�lday�p g�zlerindeki iste�i
g�rmek istiyordu. o g�nlerde, kocas�na duydu�u a�k�n, asl�nda erkeklere
duydu�u d�k�nl�k oldu�unun hen�z fark�nda de�ildi; sevi�me iste�inin
yaln�zca kocas�yla ilgili oldu�unu san�yordu. bunun b�yle olmad���n� ancak
daha sonralar� ve bir�ok insana �ok pahal�ya mal olacak kanl� ac�larla
anlayacakt�.

art�k toplant�larda elini �pmek isteyen erkeklere eldivenli elini daha


rahat uzat�yor, g�zlerini arayan erkek bak�lar�ndan g�zlerini hemen
ka��rm�yor, dans edenleri daha ilgiyle seyredip ad�mlar� ezberlemeye
�al��yor, hatta baz� geceler evde hikmet beyle dans ediyordu. ��kiye,
�zellikle de �ampanyaya hay�r demiyordu, �nceleri meyve suyuyla
kar�t�r�l�p ikram edilen �ampanyalar� art�k meyve suyu katmadan, han�m
han�mc�k g�l�mseyerek yudum yudum i�iyordu. �lk ba�larda neredeyse
tiksintiyle reddetti�i istiridyeleri ise �imdi �st�ne limon s�k�p tuz ve
karabiber ekerek, m�stehcen say�labilecek bir i�tahla deniz kokan
kabuklar�ndan emiyordu. yemeklere duydu�u i�tah �ehvetiyle birlikte
art�yordu.

42
davetler, yemekler, gezintiler, ��lg�n sevi�melerle ge�en mutlu g�nlerden
birinde, daha sonra mehpare han�m�n asla unutmayaca�� bir olay ya�ad�lar;
temmuz ba�lar�nda bir g�n, Hikmet beyin okul arkada�lar�ndan birinin
babas� olan kont de moulen'in park de souex yak�nlar�ndaki �atosuna ��len
yeme�ine davetliydiler. sabahleyin, mihri�ah sultan�n o g�nl���ne
emirlerine verdi�i d�rt �ift siyah at�n �ekti�i, kap�lar� armal�,
k�rm�z�lara boyanm�, g�steri�li arabas�yla yola ��kt�ktan bir s�re sonra
�anzeli-ze'de birden b�y�k bir kalabal�kla kar��la�t�lar.

ba�lar� kasketli, iri b�y�kl� adamlar, sa�lar�n� ba�lam� kad�nlar, k�z�l


bayraklar, frans�zca yaz�l� pankartlar ta��y�p mar�lar s�yleyerek
y�r�yorlard�; kalabal���n sonu g�r�nm�yordu. arabac�, arabay� kalabal�ktan
kurtar�p bir ara soka�a sapmak istedi,-*ma onlar yollar�n� de�i�tireme-den
kalabal�k araban�n �evresini sard�; uzaktan bak�ld���nda dalgal� bir
denizdeki k�rm�z� bir kay�k gibi g�z�k�yordu araba.

kalabal�k �fkeli hayk�r�larla arabay� sall�yor, huy.suz-lanan atlar �aha


kalk�yor, arabac� bir yandan atlar� yat�t�rmaya �al��rken bir yandan da
kam��s�yla kalabal��� uzakla�t�rmaya �abal�yordu. �zellikle kad�nlar
araban�n basamaklar�na bas�p ba�lar�n� pencerelerden i�eri sokuyor,
mehpare han�m� birbirlerine g�stererek k�h alayc� kahkahalarla g�l�yorlar,
k�h suratlar�n� buru�turarak bir�eyler s�yl�yorlard�. Kalabal���n
g�r�lt�s�ne atlar�n ki�nemesi, arabac�n�n hayk�r�lar�, Frans�zca naralar,
k�f�rler, �fkeli kahkahalar kar��yordu. kalabal���n ittirmeleriyle
�alkalanan araba devrilecek gibiydi; o s�rada araban�n i�ine bir ��r�k
domates att�lar; domates pencerenin kenar�na vurarak patlay�nca Hikmet
beyin y�z�ne domates art�klar� yap�t�. mehpare han�m buz kesmi�ti, hikmet
beyin sararm� y�z�nde domates lekeleri kan gibi duruyordu.

kalabal�k yanlar�ndan ge�ip gidene kadar tek kelime konu�madan, her an


araban�n devrilmesini ve kalabal�k ta-

43

raf�ndan lin� edilmeyi bekleyerek k�m�ldamadan oturdu-


lar. kalabal�k ge�tikten sonra araba yeniden yola koyuldu.
bir s�re ge�ince mehpare han�m zorlukla yutkunarak
sordu:

� kimdi bu insanlar hikmet bey?

hikmet bey b�y�klar�n� kemirerek cevap verdi:

� ameleler, efendim.

mehpare han�m, amelenin ne demek oldu�unu tam bilmiyordu.

� yani kay�k��lar, u�aklar, arabac�lar falan m�?

� bunlar fabrikalarda-�al��yorlar mehpare han�m.


mehpare han�m o g�ne kadar �stanbul'da 'fabrika' di-
ye bir s�zc�k hi� duymam�t�.

� ne yap�yorlar fabrikada?

� her �ey yaparlar... kuma� dokuyorlar, alet edevat yap�yorlar...

� peki, niye �yle bat�r�yorlard�?


hikmet bey fesini d�zeltti.

� h�k�metin istifas�n� istiyorlard� efendim.


�a�k�nl�ktan mehpare han�m�n iri g�zleri daha <ia
a��ld�.

� pa�alar�n istifas�n� m� istiyorlar, padi�ahlar�na isyan m� ediyorlar?

hikmet bey, olup biteni kar�s�na anlatmakta zorluk �ekece�ini anlay�nca


kestirme bir cevap verdi.

� evet efendim.

� pa�alar buna k�zm�yor mu?


� k�z�yorlard�r herhalde.

bir zaman d��nd�kten sonra mehpare han�m gene sordu:

� pa�alar giderse yerlerine yeni pa�alar m� gelsin istiyorlar?

� hay�r efendim, kendi partilerinin gelmesini istiyorlar.

mehpare han�m, iyice �a��rd�.

44
- memleketi ameleler mi idare edecek?
biraz durduktan sonra g�l�msedi.

- benimle e�leniyorsunuz de�il mi hikmet bey?

- hay�r efendim, ciddi s�yl�yorum.

mehpare han�m ba�kaca bir �ey sormad�, yol boyu sustu; ama amelelerin
pa�alar� y�kmak istedi�i, uluorta sokaklarda ba��r�p arabalar� devirmeye
kalkt��� bu �lke biraz g�z�nden d�t�. o g�ne dek hi� �nem vermedi�i
hizmetk�rlar�na kar�� gizli bir �fke ve korku duydu; o olaydan sonra
sokaktaki insanlardan, hizmet�ilerden, u�aklardan, mahalle esnaf�ndan,
k�sacas� b�t�n fakirlerden ku�kulan�r oldu; onlardan birini her g�rd���nde
araban�n �evresindeki kalabal���n arabay� devirmeye �al�mas�n� hat�rlad�.
bir nefret kaz�nd� kald� i�inde.

45

mehpare han�m Fransa'dan, y�llar sonra beyo�lu'nun en tan�nm�


�apk�nlar�ndan biri olacak olan o�luna hamile olarak d�nd�; k�� ge�irmek
i�in �i�li'ye, �nl� K�rt Beyi mir bedirhan'�n o�lu ve �sk�dar kumandan�
ali �amil pa�an�n karde�i olan abd�rrezzak beyin k�k�n�n yan�ndaki k�ke
ta��nd�lar, iki k�k�n bah�eleri birbirine biti�ikti.

mehpare han�mlar�n abd�rrezzak beylere kom�u ta��nmas�ndan sonra hasan


efendi de s�k s�k abd�rrezzak btyin kona��nda g�r�nmeye ba�lam�t�;
ak�amlar� tekkeye gidiyor, g�nd�zleri ise bir k�rt arkada�� vas�tas�yla
tan�t��� konaktaki k�rt muhaf�zlarla ahbapl�k ediyorju. mehpare
han�mlar�n kona��nda ne olup bitti�ini ise her zamanki gibi b�t�n
ayr�nt�lar�yla ��reniyordu; onu kom�u kona��n �al�anlar�yla konu�urken
hi� g�ren olmam�t�; edindi�i bilgileri nereden ald��� da bilinmiyordu,
zaten, bu bilgileri payla�t��� pek kimse de yoktu.

fransa'dan d�nd�kten sonra b�y�k bir paris hasretine d�en Mehpare han�m�n
bu hasretini biraz yat�t�rabilmek i�in, hem �eyh efendiden olan k���k
rukiye'ye, hem de do�acak yeni bebe�e bakmak �zere fransa'dan bir frans�z
m�rebbiye getirtildi�ini, gelen m�rebbiyenin ad�n�n Matmazel helen
oldu�unu, her ak�am mehpare han�m�n kocas�n�n yar�m saat matmazel helen'le
frans�zca konu�mas�n� isteyip onlar�n Frans�zca konu�malar�n� g�zlerini
kapayarak dinledi�ini herkesten �nce ��renmi�ti.

46
hasan efendi, daha sonra osman'a, "fahi�e kar� Fransa'dan d�nd�kten sonra
iyice azd�, kendi elleriyle m�rebbiyeyi kocas�n�n yata��na itiyordu, haya
diye bir �ey kalmam�t� kar�da," demi�ti.

kas�m ay�n�n ortalar�na do�ru ya�murlu bir g�nde Abd�rrezzak beyin, g�n
ge�tik�e �i�manlayan birinci kar�s� bir ahbap ziyaretinden d�nerken
arabas�n�n tekeri, caddeden y�z metre i�erde olan k�k�n giri�inde �amura
tak�l�p k�r�ld�; bu k���k kaza daha sonra istanbul'u sarsacak cinayetlere,
binlerce insan�n hayat�n� s�rg�nlerde yaln�zl�k ve sefalet i�inde
t�ketmesine yol a�acak bir facialar zincirine neden olacakt�; ama o
tekerlek k�r�ld���nda kimse karanl�k bir istikbalin i�aretini g�rmedi
bunda.

tekerlek k�r�l�nca ya�murun alt�nda, �amurlara bata


��ka y�r�mek zorunda kalan kar�s� yolun k�t�l���nden
sinirli bir sesle �ik�yet edif�ce, eski kar�s�n�n �st�ne gen�
bir kuma getirmesinin yaratt���, ev i�inde a��k�a dile geti-
rilmeyen ama s�rekli hissedilen gerginli�i belki yat�t�r�-
r�m umuduyla, "sen merak etme, ben hallederim," diyen
abd�rrezzak bey, ertesi sabah, o s�ralarda �i�li caddesini
parke ta�� d�eten �stanbul �ehremini r�dvan pa�aya k�h-
yas�n� g�nderip caddeden k�ke uzanan y�z metrelik yola
da parke ta�� d�etmesini istedi. ama abd�rrezzak beyle
aralar�nda daha �nceki bir k�z isteme meselesinden k�rg�n-
l�k olan �ehremini, "elde yeterli malzeme yok, biz cadde-
leri yaparken bir de bah�e yolu yapmaya nereden ta� bula-
ca��z a k�hya, " diyerek bu iste�i kabaca reddetti.

koskoca k�rt Beyi mir bedirhan'�n o�lu, �sk�dar komutan�, ast��� ast�k
kesti�i kestik ali �amifpa�an�n karde�i abd�rrezzak bey, bu cevab� hakaret
olarak kabul etti; �stelik kar�s�na "r�dvan pa�a bizim iste�imizi
reddetti," demeyi de gururuna yediremedi.

bey o�lu olman�n, ��mankl���yla k�hyas�na emir verdi:


� gidin r�dvan pa�an�n k�hyas� Ahmet a�ay� der-
dest edip getirin, �ehremini bizim bah�enin yolunu yapa-
na kadar k�k�n bodrumuna kapat�n.

47

r�dvan pa�an�n Arnavut k�hyas�n�, o ak�am evine giderken yoldan �evirip,


kapal� bir araban�n i�ine at�p k�ke getirerek bodruma kapatt�lar;
abd�rrezzak beyin k�hyas� da ertesi g�n yeniden �ehreminine gidip beyinin
selam�n� iletti.

� abd�rrezzak beyin selam� var pa�am, k�k�n yolunu yapt�rana kadar ahmet
a�ay� sal�vermeyecek.

k�hyas�n�n ka��n�ld���n� duyan, bir de k�stah�a tehdit edilen r�dvan pa�a,


dersaadet'in koca �ehremini, bu a��r hakaret kar��s�nda ��ld�rd�, yere
g��e s��maz oldu, abd�rrezzak beyin adam�n� makam�ndan kovduktan sonra
derhal ameleba��n� �a��rd�.

� bak a�a, �imdi iki y�z amele alacaks�n, gidip o abd�rrezzak deyyusunun
k�k�n� saracaks�n, Ahmet a�ay� al�p bana getireceksin; ahmet a�ay�
almadan kar��ma ��kmayacaks�n.

�ehreminine ba�l� iki y�z amele kazma saplar�n� aba ceketlerinin alt�na
gizlediler, b��aklar�n� ku�aklar�na soktular, bir k�sm� tabancalar�n�
tak�nd�, arabalarla �i�li'ye gelip k�k� sard�lar; tehditk�r bir amele
kalabal���n�n k�k� sard���n� g�ren k�rt muhaf�zlar derhal kal�n kap�lan
kapat�p kol demirlerini vurarak i�eri �ekildiler; ellerinde silahlar�yla
pencerelerin ard�ndan d�ar�y� g�zlemeye kovuldular. k�hya ko�arak �st
kata ��k�p k�k�n sar�ld���n� beye haber verdi.

biraz sonra ameleba��nm sesi duyuldu.

� abd�rrezzak bey, �ehremini pa�an�n selam� var, k�hyay� verin gidelim,


emir var, k�hyay� almadan gitmeyece�iz, bir terslik ��kmas�n.

abd�rrezzak bey, pencereden k�kredi:

� def ol teres, sen kimsin ki bana emir veriyorsun! s�yle �ehreminine,


yolu yapmadan k�hyay� buradan akmazs�n�z!

her zamanki gibi o g�n de k�kte olan hasan efendi de alt kat
pencerelerinin birinden k�rt muhaf�zlarla birlikte d�ar� bak�yordu;
k�k�n y�z metre ilerisinde uza-

48
nan, yeni parke ta�� d�enmi� cadde bombo�tu. bileklerine kadar �amura
g�m�lm� amele kalabal���, ya�murun alt�nda, �amurlar� k�p�rterek
kayna��yor, say�lar� da her an biraz daha �o�al�yordu. kalabal�k b�y�d�k�e
sessizlik de art�yor, sanki kal�n abadan k�l rengi gocuklan sesleri emip
yok ediyordu; baz�lar�n�n fesinin ucuz boyas� ya�murdan solup mor �izgiler
halinde burunlar�n�n kenarlar�ndan a�a��ya do�ru akarak, onlar� garip
masal hayvanlar�na benzetiyordu.

birden kalabal�ktan biri k�k�n pencerelerinden birine bir ta� att�,


�ang�rt�larla k�nlan camla birlikte sessizlik y�rt�ld�, naralar,
hayk�n�lar, k�f�rler, ���l�klar ta�t� i�inden; ard� ard�na ta� ya��yor,
camlar par�alanarak, parlak ve keskin diken par�alan gibi odalara
sa��l�yordu.

bey mi emir-yerdi, yoksa cam �ang�rt�lar�ndan �rken bir k�rt muhaf�z m�


silah�n� �a�k�nl�kla ate�ledi, hasan efendi tam anlayamad� ama k�k�n
pencerelerinin birinden bir t�fek patlad�; t�fek sesiyle kalabal�k
da��larak kendini yerlere att�, bir k�sm� tek tuk a�a�lar�n ard�na yat�p
siper ald�, gocuklar�n�n alt�na saklad�klar� silahlar�n� ��kartarak evi
yayl�m ate�ine tuttular. ya�murun alt�nda, osmanl�'n�n ba�kentinin
g�be�inde silahl� bir �at�ma ba�lad�.

k�k silah tarrakalar�yla sars�l�yor, delik de�ik olan duvarlardan ah�ap


par�alar� f�rl�yor, s�valar d�k�l�yor, isabet alan kristal aynalar,
vazolar, s�rahiler cam tozlan gibi yay�l�yordu havaya.

bir ara abd�rrezzak beyin o�lu muhaf�zlara bakmak i�in a�a�� kata, hasan
efendinin oldu�u yere indi, tam muhaf�zlara bir �ey s�yleyece�i s�rada
silah seslerini bast�ran korkun� bir ���l�kla yere y�k�ld�, hasan
efendinin s�yledi�ine g�re, 'boynundan hortum gibi kan f�k�r�yor-du,
kar��daki duvar al kan olmu�tu.' hasan efendi, dayanamay�p iri elini
yaran�n �st�ne bast�nnca kan kesilmi�, b�rak�nca gene p�sk�rmeye devam
etmi�ti.
k�l�� Yaras� Gibi
49/4

bir anda k�kten ate� edenler durdular, d�ar�dakiler de evde bir �ey
oldu�unu sezerek ate�i kestiler; k�k�n i�inde "beyin o�lu vuruldu, beyin
o�lu vuruldu!" ba��rt�lar� duyuldu; abd�rrezzak bey, ko�arak a�a��ya indi,
o�lunun kanlar i�inde yatt���n� g�r�nce, "sal�n Ahmet a�ay�," dedi, "ben
bunun hesab�n� o r�dvan pa�a melununa

daha sonra sorar�m."

ahmet a�ay� b�rakt�ktan sonra vurulan genci yukar� kata ta��d�lar, hemen
bir adam g�nderip ali �amil pa�aya ye�eninin r�dvan ta�an�n adamlar�
taraf�ndan vuruldu�unu bildirdiler. o s�rada saraya da hafiye jurnalleri
ya�maya ba�lam�t�.

ba�mabeyinci tahsin pa�a, hafiye jurnallerini kendisine takdim etti�inde


padi�ah, doktoru re�it pa�ayla sohbet ediyordu, jurnali okuyunca sinirli
bir tikle burnunu �ekti.

� bak doktor, gene ne haltlar kar�t�rm� herifler.

� hay�rd�r sultan�m?

� ne hay�r� doktor, bizim beylerden pa�alardan bir hay�r sad�r olabilir mi


ki hay�rd�r diyorsun; herifler g�nd�z vakti �ehrin g�be�inde, bizim
payitaht�m�zda da� e�k�yas� gibi m�sademeye giri�iyorlar, bedirhanlann
k�rtle-riyle �ehremininin ameleleri vuru�mu�lar, ali �amil'in ye�eni
�lm�.

� sayenizde hallolur sultan�m, siz keder buyurmay�n.

padi�ah ellerini arkada ba�lay�p pencerenin yanma


gitti, tepelerin �st�nden bo�az'a bakt� bir zaman.

� �u g�zelli�e bak doktor, ama g�zellik ka� para eder, tad�n�


��karamad�ktan sonra... bu �ehrin her taraf�ndan ihanet, cinayet, kan
s�z�yor, bazen r�yamda bo�azi�i'ni g�r�yorum, kandan bir deniz ak�yor,
�st�nde cesetler y�z�yor; rabb�laleminin bize verdi�i �u g�zel deniz
g�z�m�ze kanl� g�z�k�yor. uzaktan bakanlar da kolay san�yor memleket
idaresini; al i�te herifler g�peg�nd�z payitaht�n ortas�nda vuru�uyorlar,
zindana m� atay�m, F�so
zan'a m� s�rd�reyim, s�rd�rsem yerine getireceklerim daha m� iyi, onlar da
birbirlerini bo�azlayacaklar; allan�n g�c�ne gitmesin ama bize �yle bir i�
vermi� ki, atsan atamazs�n, satsan satamazs�n, baca��m�za ba�lanm� ta�
gibi ya�ad�k�a s�r�yece�iz bunu. her g�n binlerce dert, her g�n binlerce
jurnal; bir k�sm� bizi devirip biraderi yerimize getirmek ister, bir k�sm�
bizim ad�m�za alik�ran ba�ke-sen kesilir, her yerde g�z�n kula��n olacak,
bir an bo� b�-raksan kan g�l�ne d�necek her yan. �u saray�n i�i bile
doktor, hainlerimizle dolu, her yan korku, her yan d�man; koskoca padi�ah
y�kanmak i�in hayvan gibi kafese girer, girer ki ba�� sabunluyken biri
gelip de s�rt�ndan b��aklamaya; a��z tad�yla bir taam bile edemez; �nce
biri tadacak ki al�a��n biri taam�n i�ine zehir atm� olmaya; bilmem ki
an�k Allah sevdi�i kulunu mu padi�ah yap�yor, sevmedi�i kulunu mu; bazen
ne �zlerim bilir misin doktor...

padi�ah, ��yle bir duraklad�ktan sonra bo� ver gibi elini sallad�, s�z�n�
tamamlamad�, doktor da cesaret edip padi�aha neyi �zledi�ini soramad�.
sultan, her zaman yapt��� gibi birden konuyu de�i�tiriverdi.

� sen ge�enlerde fransa'da ��kan bir polis roman�ndan bahsettiydin, ne


oldu o kitap?

� tahsin pa�aya verdim sultan�m �evirsinler diye, herhalde bug�n yar�n


terc�mesini takdim ederler, pek g�zel, pek heyecanl� bir kitapt�,
seversiniz �mit ederim.

padi�ah, k�nal� sakal�n� kurcalay�p ��yle bir g�l�msedi.

� bilir misin doktor, hayat�n s�rr� bu cinayet kitaplar�nda sakl�; ben


ba�ka kitap okumam, niye okumam, ��nk� bir adam bir memleketi y�netecekse,
�nce insanlar niye cinayet i�ler onu ��renecek, nas�l birbirlerini
�ld�r�yorlar onu ��renecek; hayat bir entrikad�r doktor, cinayet ve
entrika, bunlar da polis romanlar�nda var.

51

padi�ah yeniden susup geni� salonun i�inde dola�maya koyuldu; k�sa boylu,
dar omuzlu, kambur bir adamd�, v�cudu sanki iri burnunun a��rl���na
dayanamad��� i�in �ne do�ru e�ilerek kamburla�m�t�; yald�zlarla,
apoletlerle, s�rmalarla, ni�anlarla s�sl� �niformas� bile bu v�cuda bir
heybet katam�yordu. sesi nazik ve ikna ediciydi; konu�maya ba�lad���
zaman, yumu�ak tom�na ra�men, heybeti art�yordu: sesinde her sultan�n
sesinde gizli olan o k�stah g�ven vard�, o sesi- duyan hayat�n�n tehlikede
oldu�unu, bir tek s�zc�kle mahvolabilece�ini hemen hissediyordu.

� burada da entrikayla cinayetten ba�ka ne var doktor? saray�m�zda bile


casuslar cirit at�yor, pa�alar�n her biri bir ba�ka devletin adam�,
a��rhklar�nca alt�n al�rlar o devletlerden; kimi �ngiliz'e yana�m�, kimi
alaman'a, kimi rus'a; ben bunlar� bilmez miyim, bilirim, u�an ku�tan
haberim var ama ses ��karmam; pa�a dedi�in kesesi dolgun olursa sad�k
olur, paray� �ngiliz'den al�r ama ben onu vazifeden atsam �ngiliz'den
z�rn�k alamayaca��n�, bilir; onun i�in paray� �ngiliz'den al�r ama bana
sad�k olur, el paras�yla adam tutar�m ben de. hem de onlar sayesinde.
�ngiliz neyin pe�inde, rus ne istiyor, alaman'�n hesab� nedir anlar�m; bir
pa�a bana bir �ey s�yleyince bunun kimden geldi�i a��kt�r benim i�in, onun
i�in ses etmem, ama onlara g�venir misin dersen, hi�birine g�venmem;
nesine g�veneceksin... sen beni dinle doktor, padi�ah dedi�in yaln�z
do�ar, yaln�z ya�ar, yaln�z �l�r; kuldan uzak, allaha yak�ns�n.

padi�ah birden durdu.

� bu abd�rrezzak'�n k�k� senin mahdumun k�k�-


ne kom�u de�il mi?
doktor tela�land�.

� kom�udur padi�ah�m, lakin aralar�nda bir g�r�me yok.


padi�ah masas�n�n ba��na gidip k���tlar� kar�t�rd�.

52
� tela�lanma doktor, senin mahdumun k�k�ne bir �ey olmam�.

kafas�n� kald�r�p doktora bakt�, g�zlerinde, dedikodu yapaca�� zaman


g�r�len o merakl� ve ars�z p�r�lt� vard�.

� mahdum bey yeni evlili�inden mesut mu?

� mesuttur sayenizde ha�metlim,

� bir frans�z m�rebbiye getirmi� diyorlar, g�zelmi� de gelen matmazel.

doktor bir an teredd�t etti.

� gelin han�m hamile padi�ah�m, hem de ilk e�inden olan k�z� var, matmazel
o yavrucakla u�ra��yor hem de do�acak bebe�in bak�m�yla alakadar olacak.

o s�rada gelen bir mabeyinci, ali �amil pa�a ile �ehremini r�dvan pa�an�n
geldiklerini, ayr� ayn odalarda padi�ahla g�r�mek 'i�in beklediklerini
bildirdi. padi�ah, �nce ali �amil pa�ay� getirmelerini s�yledi. doktor,
"ben m�saadelerinizi istihsal edebilir miyim efendimiz?" diyerek gitmek
istedi, ama padi�ah nedense b�rakmad�.

� kal burada doktor, bir beis yok, otur bir kenarda.

ali �amil pa�a yerden temennalarla girip padi�ah�n elini �pt�, geri geri
�ekilip ellerini �n�ne kavu�turarak durclu, y�z�nde b�y�k bir haks�zl��a
u�ram� bir �ocuk ifadesi vard�, Padi�ah�n kar��s�na ��kan pa�alar�n
�o�unun y�z�nde ayn� ifade oluyordu zaten. padi�ah ise k�sk�n duruyordu,
azarlay�c� bir sesle konu�tu:

� ne oldu pa�a?

� padi�ah�m, efendimiz, sizi rahats�z etti�im i�in ba��lay�n, sizi bu


aciz kullar�n�z�n dertleriyle me�gul etmekten teedd�p ederim; lakin bug�n
�ehremininin adamlar� g�peg�nd�z biraderin evini muhasara alt�na al�p
biraderin mahdumunu vurdular; canj,�mz Padi�ah�m�z�n yoluna feda olsun,
bir de�il bin bedirhtnl� size kurban olsun, lakin bir kulunuzun ailemize
reva g�rd��� bu hakaret; bu zillet ve ac� hepimizi m�kedder etmi�tir
sultan�m, a�iretimiz derin

53

bir keder i�indedir, takdir sizin padi�ah�m; ama d�manlar�m�z�, b�t�n


hayat�n� u�runuza harcamaya haz�r bu kulunuza g�ld�rmeyin ha�metlim.

ali �amil pa�an�n yalvarmalar�n�n aras�na, 'a�iretin derin bir keder


i�inde oldu�unu' s�yleyerek, gizli bir tehdit s�k�t�rmas�, K�rdistan'�n
en g��l� a�iretlerinden bedir-hano�ullar�'n�n do�uda yeni bir ayaklanma
ba�latabilece�ini ima etmesi padi�ah�n can�n� s�km�t�, ama duygular�n�
saklamay� ba�ard�. �
- pa�a, biraderiniz, �ehremininin k�hyas�n� ka��rt�p hapsetmi� diye
duydum.

- abd�rrezzak kulunuz bir cahillik yapm� Padi�ah�m, ama bir k�hya i�in
bir bey o�lu vurulur mu sultan�m, b�yle giderse beyleri, pa�alar� nas�l
koruruz? adaletinize s���n�yorum �evketlum, abd�rrezzak kulunuzun bir su�u
varsa emredin bizzat cezas�n� ben vereyim ama bizi sahipsiz komay�n,
�olu�umuzu �ocu�umuzu amelelerin ayaklar� alt�nda ezdirmeyin.

padi�ah, sakallar�n� kurcalayarak geni� salonun i�inde biraz daha doland�.

- sen �imdi git pa�a, ailenle me�gul ol, ben bu i�le alakadar olurum.

biraz duraklad�ktan sonra ekledi:

- sak�n ola ki �� almaya falan kalkmayas�n�z, payitaht�m�zda bir olay daha


olursa gazab�m�z� �ekersiniz.

ali �amil pa�a bir �ey daha s�yleyecek oldu, ama konu�man�n yersiz
olaca��m kestirip padi�ah� etekleyerek �ekildi.

pa�a ��kt�ktan sonra �ehreminini i�eri ald�lar. �ehremininin rengi


atm�t�, padi�ah da daha �fkeliydi, ali �amil pa�aya kar�� saklad���
�fkesini �ehreminine g�stermekten �ekinmiyordu.

- gel bakal�m �ehremini efendi, biz sana ceddimizin yadig�r� payitaht�m�z�


emanet ediyoruz, sen �ehrin g�be�inde g�peg�nd�z ev bas�p m�sademeye
tutu�arak, adam

54
vurduruyorsun. ne allahtan korkuyorsun, ne padi�ahtan
utan�yorsun.

�ehremini, padi�ah�n susmas�n� f�rsat bilip kendini savunmaya �al�t�.

� k�hyam�z� ka��r�p hapsettiler ha�metlim.


padi�ah konu�man�n ba��ndan beri ilk kez sesini y�k-
seltti.

� k�rtler azm� adam kald�r�r, �ehremini payitaht� da� ba��na �evirir, ne


ola �ehremini, sahipsiz mi b�rakt�k memleketi, art�k Padi�ah�n esamesi
okunmuyor mu dev-let-i aliyyenin payitaht�nda; ne hacet, bari gelin
saray�n bah�esinde vuru�un.

�ehremini ellerini �n�nde kavu�turmu�, padi�ah�n her s�z�nde biraz daha


�ne e�ilip iki b�kl�m oluyordu.

� esta�furullah sultan�m, bir hatam varsa boynum k�ldan jncedir, emredin


�ehrin m�hr�n� takdim edeyim; ben sadece payitaht�n �ehremininin adam�n�n
yoldan kald�r�l�p hapsedilmesine tahamm�l edemedim, yoksa m�sademe i�in
emir vermedim; k�rt muhaf�zlar ate� edince ameleler de canlar�n� korumak
i�in mukabelede bulunmu�lar.

� mukabelede bulunmu�lar ama adam�n o�lunu da vurmu�lar... �imdi git, bir


daha tekerr�r�nde vallah insaf etmem, ona g�re ad�m�n� at.

�ehremini kap�dan ��karken, padi�ah arkas�ndan seslendi.


� bir hafta bekle, bir hafta sonra abd�rrezzak beyin k�k�n�n yolunu
tamamla.

yaln�z kal�nca doktora d�nd�.

� ne dersin bu i�lere doktor?

� ne diyeyim padi�ah�m, kul k�sm�nda ak�l ne aras�n!


padi�ah, demin sinirlenen o de�ilmi� gibi g�l�verdi.

� kul k�sm�nda, hakikaten de ak�l yoktur doktor, her �eyi ya allahtan ya


padi�ahtan beklediklerinden kul k�sm�nda pek ak�l bulunmaz; ger�i ak�l
bulunmamas� bulun-

55

mas�ndan evlad�r, kul k�sm�n�n ak�ll�s�n�n akl� da desiseye


�al��r ��nk�.

durup ciddile�ti.

� ama bu mesele ak�l meselesi de�il ki doktor, d�ped�z densizlik. bak


padi�ahl��� kolay zannederler, ne yapacaks�n �imdi; �urada iki dakika
huzur i�inde ge�mez, hep bir mesele, hep bir mesele; onu hallet �b�r�
��kar, onu hallet beriki ��kar...^�imdi i�inden diyeceksin ki, sen
padi�ahs�n, ver cezalar�n� bir daha yapmas�nlar, ne kolay doktor, ne
kolay, cezay� verip halletseydik! k�rtleri cezalan-d�rsam, do�uda bedirhan
a�ireti ayaklan�r, Araplarla anla��r, bir k���k meseleden ba��m�za b�y�k
gaileler a��l�r; ordular g�ndermek mecburiyetinde kal�r�z, vatan evlad�n�
o da�larda �ehit ederiz... yok, �ehreminini cezaland�rsak, bu sefer de
k�rt o�lu burada ��mar�r, �n�n� almak i�in daha a��r cezalara ba�vurmak
mecburiyetinde kal�r�z... en iyisi meseleyi �imdilik b�yle halletmek; dur
bakal�m, ne olacak.

padi�ah�n sesinin tonundan art�k gitmesi gerekti�ini anlayan re�it pa�a


izin isteyip kalkt�, kap�dan ��karken padi�ah seslendi.

� �b�r ak�am sarayda bir k���k ske� oynataca��z, mahdumla gelini de al,
siz de buyurun... ha, frans�z m�-rebbiyeyi de getirsinler.

� emredersiniz sultan�m.

epeyce bir zaman sonra, doktor re�it pa�a, osman'�n evine, �l�m �n�nda
�st�nde olan gecelik entarisi ve ba��ndaki yatak takkesiyle geldi�inde,
kendisinden hi� beklenmeyen �eytani bir g�l�msemeyle, "biliyor musun,"
demi�ti, "padi�ah�n o b�y�k hafiye te�kilat�n� d�manlar�n� takip ettirmek
i�in mi, yoksa etraftaki dedikodular� ��renmek i�in mi kurdurdu�unu bir
t�rl� anlayamad�m. Rahmetli padi�ah�m�z efendimiz, mek�n� cennet olsun,
dedikoduya pek merakl�yd�; b�t�n dedikodular� ��renir,

56
f
etraf�ndaki insanlar�n hususi hayat�yla alakal� malumatla pek yak�ndan
alakadar olurdu, san�r�m insanlar�n hususi hayatlar�n� bilmekten zevk
al�yordu, ba�mabeyincisi de ona malumat diye ciddi ciddi bu dedikodulan
anlat�rd�. bunlar� pek zevklenerek dinledi�ine birka� defa ben bizzat
�ahit olmu�tum, ger�i o zamanlar b�t�n pa�alar da dedikoduya merakl�yd�
ya, biraz dedikodu ��renmek i�in her biri kendi hafiye te�kilat�na tonla
alt�n �derdi. bana sorarsan, bizim imparatorluk dedikoduyla idare
edilirdi, �ok adam�n hayat� da dedikodu y�z�nden s�nd� gitti ya, o da ayr�
mesele." ba��ndan takkesini ��kararak devam etmi�ti: "ama her �eye ra�men
gene de o zamanki y�neticiler aras�nda en zeki olan� Padi�ah�n kendisiydi;
biraz sarraf ruhu vard� onda, �ok iyi bir yahudi banker olabilirdi mesela,
bay�l�rd� hisse senetleriyle oynamaya, dedikoduyu sevdi�i gibi severdi
paray�, memleketi de severdi do�rusunu istersen. atalar�ndan kendisine
kalan bir �iftli�i seven k�y a�as�n�n sevgisi gibiydi sevgisi ama belki de
bu y�zden iktidannda toprak kaybetmedi, �iftli�inin bir kar��n� bile
kaybetmek istemezdi ��nk�, her a�a gibi de b�t�n yana�malardan
��phelenirdi."

�l�m�n geni� ve karanl�k kanatlan alt�nda b�t�n �l�ler gibi �zg�rce


konu�an re�it pa�a, �mr� hayat�nda bu �zg�rj��� hi� bulamam�, hep
d��ncelerini saklam� ve �ok ketum davranm�t�; b�t�n mevkiini,
servetini, itibar�n� da bu ketumiyetine bor�luydu zaten; saraydan ��kar
��kmaz gitti�i o�lunun k�k�nde de padi�ahla yapt��� konu�malardan hi� s�z
etmedi/

k�kte bir tela� vard�; Mehpare han�m, hizmet�ilerin pencere kenar�ndan


�ekilmesi i�in yalvarmalar�na ve amelelerden duydu�u korku ve deh�etin her
an biraz daha artmas�na ra�men b�t�n �at�may� bir an bile ka��rmadan,
kocaman a��lm� g�zleriyle sonuna kadar izlemekte direnmi�, ameleler
da��ld�ktan sonra da bir koltu�a y���lm�t�.

57

kay�npederi geldi�inde, yeni yeni konu�maya ba�layan k���k k�z� ve frans�z


m�rebbiyeyle haremde oturuyordu. m�rebbiye, gen� kad�n�n kollar�n� ve
aln�n� so�uk suya bat�r�lm� mendillerle ovuyor, frans�zca f�s�lt�larla
yat�t�rmaya �al��yordu.

re�it pa�a, hamile gelinin b�t�n �at�may� pencereden seyretti�ini


��renince �ok k�zd�.

� bunu nas�l yapars�n�z k�z�m, siz ki akl� ba��nda bir kad�ns�n�z, hamile
bir kad�n bu heyecana dayanabilir mi? ya allah muhafaza heyecandan
yavrunuzu d��nseydiniz ya da bir mermi size isabet etseydi, ah yavrum,
nas�l b�yl� davranabiliyorsunuz?

� korkun�tular efendim, korkun�tular, silahlar�n� �ekip �ekip ate�


ettiler; ya buraya da sald�rsalard�, bizi koruyacak kimse de yoktu; ya
bize de h�cum etselerdi, u�aklar�m�z� �ld�r�p �rz�m�za ge�selerdi; o pis
kokulu esvapla-r�yla evimizde dola��p her yan� ya�malasalard�!

� sakin olun yavrum, buraya niye sald�rs�nlar, onlar abd�rrezzak beyle


hesapla�t�lar, burayla bir dertleri yoktu.

mehpare han�m, bir isteri krizinin e�i�inde a�lamaya ba�lad�.


� korkun� insanlard� efendim, sa�lar� sakallar�na kar�m�, pis, pejm�rde,
kirli insanlar; padi�ah�n�za s�yleyin efendim, hepsini ast�rs�nlar.
bunlara bir ders vermek laz�m efendim, bu amele tak�m�n� ibreti �lem i�in
�i�li mey-dan�'nda asmak laz�m; yalvar�r�m, padi�aha s�yleyin ass�nlar bu
insanlar�, bu sefil yarat�klar�; ya bize h�cum etselerdi, ya �u big�nah
sabiyi de �ld�rselerdi...

re�it pa�a, bir yandan gelinini yat�t�rmaya u�ra��yor, bir yandan da


teskin edici bir �urup verip vermemeyi d��n�yordu.

� tela�lanmay�n �ocu�um, hepsi ge�ti... �nemli bir mevzu de�ildi zaten,


ba��bozuklar padi�ah efendimiz taraf�ndan cezaland�r�lacak. ameleba�� bu
ak�amdan tezi yok

58

s�rg�ne gidiyor, padi�ah efendimiz benim,yan�mda s�yledi; l�tfen sakin


olun, bak�n yavruca�� da korkutuyorsunuz.

bunlar� s�ylerken, annesinin yan�nda duran k���k Rukiye'nin de sa�lar�n�


ok�uyordu, ama k���k k�zda �yle korkmu� bir hal yoktu; parlak k���tl� bir
mecmuadan kesilip de y�z�ne yap�t�r�lm� gibi duran, annesinin t�pat�p
ayn�s� iri bal rengi g�zleriyle, k�inat�n bilinmezliklerinden kopup gelmi�
bir yabanc� yarat�k gibi teker teker herkesin y�z�ne dikkatle bak�yordu.
bak�lar�nda korku g�r�nm�yordu; tam aksine, g�zlerinde b�y�d�k�e daha da
belir-ginle�ecek olan ve yery�z�nden ziyade g�ky�z�n�n derinliklerine ait
�rk�t�c� bir bo�luk vard�. H�seyin hikmet bey, y�llar sonra �vey4uz� i�in,
"g�zbebeklerinde yak�c� bir karanl�k vard�," diyecekti; ama o s�rada re�it
pa�a �ocu�un bak�lar�n� fark edecek durumda de�ildi, gelinini
sakinle�tirmeye �al��yordu.

mehpare han�m, yava� yava� sakinle�meye ba�larken, erenk�y'de bir i�i


oldu�u i�in eve ge� kalan h�seyin hikmet bey gelmi�, kap�da hizmet�ilerden
olanlar� ��renip tela� i�inde odaya girmi�ti.

hemen kar�s�n�n yan�na gitti.

� nas�ls�n�z efendim, �imdi ��rendim; t�h, hay af-lah, ke�ke evde


olsayd�m; korkmad�n�z ya sultan�m, size bir �ey yapmad�lar ya...

tam gelinini yat�t�rd��� s�rada, o�lunun gelininden de daha tela�l� i�eri


girmesi bu sefer re�it pa�ay� ger�ekten sinirlendirdi.

� siz de bir tuhafs�n�z o�lum, kar�n�z� yat�t�raca��n�z yerde... siz


ondan fazla tela�e ediyorsunuz; kimseye bir �ey oldu�u yok, olan olmu�
biten bitmi� zaten, daha bunu uzatacak bir mana g�remiyorum.

hikmet bey, babas�n�n elini �pt�.

59

� kusura bakmay�n baba, birden �ok korktum. hay allah, akl�m alm�yor,
g�peg�nd�z �i�li'nin g�be�inde �at�ma olsun, yani da� ba�� m� buras�,
pi�tovu �eken birbirini vuruyor. bug�n Erenk�y'de de s�ylediler oraya
�eteler inmi�, yak�nda buralara da inerlerse hi� �a�mam, asayi� diye bir
�ey kalmad� payitahtta.

re�it pa�a, o�lynun ileri geri konu�mas�ndan huzursuz oldu; bu laflar�n


bir kelimesi sarayda duyulsa ikisinin de hayat� bitebilirdi ve �stanbul'da
bir k�kte s�ylenen bir s�z�n sarayda duyulmas� da �ok uzun s�rmezdi.

� hikmet bey, sa�malamay�n Allah a�k�na, neler s�yl�yorsunuz, heyecandan


s�yledi�iniz s�z� kula��n�z duymuyor korkar�m; l�tfen kendinize gelin
o�lum, siz evin erke�isiniz, sizin etraf� yat�t�rman�z laz�m; b�yle
l�zumsuz konu�malar�n, tuhaf lak�rd�lar�n ne yeri, ne zaman�.

hikmet b�y, kar�s�n�n sa�lar�n� ok�ad�.

� ge�ti sultan�m, her �ey ge�ti, siz iyi misiniz? siz hi� merak etmeyin,
yar�ndan tezi yok eve muhaf�zlar tutaca��m, isterseniz hemen yal�ya da
ta��nabiliriz.

mehpare han�m, kocas�n� g�r�nce birden sakinle�mi�ti.

� hi� l�zum yok efendim, ben iyiyim, biraz heyecanland�m, beybabam� da


�zd�m... haber verelim de yeme�i haz�rlas�nlar... siz de bizimle yersiniz
de�il mi efendim?

heyecanl� ve yorucu bir g�n ge�irmi� olan re�it pa�a, soyunup dokunup,
haremdeki cariyelerle biraz oyna��p, biraz bo�ma rak� i�erek, bir gece
keyfi yapma hayallerini saraydan ��kt���ndan beri kuruyordu; frans�z
m�rebbiye-nin i�veli g�l�c�kleri bile geceyi o�lunun evinde ge�irmeye ikna
edemedi onu.

� te�ekk�r ederim k�z�m ama ben gideyim, hava kararmadan yola ��kay�m, siz
de sakin olun, ben yar�n u�ray�p sizi gene bir yoklar�m; ak�ama da
s�yledi�im gibi sara-

60
ya davetliyiz, padi�ah efendimiz hepimizi bekliyor, kendi yazd�klar� bir
skeci oynatacaklar sarayda, bakal�m efendimiz bu sefer kimi i�neleyecekler
oyunda, allah vere de bizimle alakal� bir mevzu olmasa.

61

vi
hikmet beyin fransa'dan getirdi�i �araplar da a��ld�. K�-��k k�z� uyutan
matmazel de yeme�e davet edildi.

matmazel helen'in �arp�c� bir g�zelli�i yoktu, koyu kestane rengi, iri
dalgal�, parlak sa�lar� belki de �ehresinin en dikkat �eken par�as�yd�.
biraz kal�nca, uzun ve bi�imli parmaklar� nedense insanda cinsel
�a�r��mlar yapan bir si-hire sahipti, onun d��nda dikkati �eken bir yan�
yoktu ama etinin s�cakl���n�n ilk bak�ta hissedildi�i di�i kad�nlardand�;
v�cudu bir su �i�e�i gibi dalgalan�yor, dolgun hatlar�ndan �a�r�ya benzer
bir �s� yay�l�yordu. bir de osmanl� kad�nlar�nda g�r�lmeyen bir
g�l�msemesi vard� ki galiba en heyecan verici yan� da birden dudaklar�ndan
kopup u�uveren bu �apk�n tebess�m�yd�.

b�y�k konsolun �st�nde duran, burma burma alt�n i�lemeli lacivert karpuz
lambalar�n i�inde yanan kandillerin yan� s�ra masaya da ��'mum konmu�,
di�er lambalar 'asab� bozuk' olan mehpare han�m�n arzusuyla s�nd�r�lm�t�.
perdeleri kapal� odada bulunan �� ki�inin y�z�ne, i�ine alt�n tozu
serpi�tirilmi� lacivert bir ��k vuruyor; en k���k bir k�m�lt�yla
dalgalanan ��klar�n aksiyle oyna�an lacivert g�lgeler, oday� k�kten,
bah�eden, sokaktan, �ehirden yava��a uzakla�t�r�p i�inde nelerin oldu�u
asla bilinmeyen bir esrara do�ru g�t�r�yordu.

odan�n lo�lu�una uygun bir ses tonuyla adeta f�s�ldayarak konu�uyorlard�;


konu�malar, mehpare han�m �yle istedi�i i�in frans�zca yap�ld���ndan
asl�nda konu�anlar hikmet beyle matmazel helen'di. mehpare han�m yaln�zca
dinliyor, gittik�e a��lan bir i�tahla yemek yiyor ve bo�alan a��r g�m�ten
i�lemeli �arap tas�n� uzat�p, kocas�n�n doldurmas�n� bekliyordu. yer
sofras�n�n �evresinde ���n�n de dizleri birbirine de�iyor, sofraya uzanan
elleri birbirine dokunuyordu. yere ba�da� kurarak oturmaya bir t�rl�
al�amayan ama bu oturu� bi�iminden garip ve anlat�lmas� zor bir cinsel
haz alan matmazel helen'in uzun etekleri dizlerinin �st�ne kadar
s�yr�lm�t�; her hare-

63

re�it pa�a, o�lunun k�k�nden ��kt���nda hava kararmaya ba�lam�, i�i


ku�t�y� yast�klarla d�enmi�, g��l� d�rt at�n �ekti�i kupa arabas�n�n iki
yan�ndaki fenerleri arabac� yakm�t�. yollar hemen hemen t�m�yle
bo�alm�t�; y�zy�llardan beri geceden korkan, gece ya�amay� beceremeyen,
gece karanl���n� �l�mle, felaketle, dertle bir g�ren halk evlerine
�ekilmi�ti; evlerin panjurlar� indirilmi�, her ev kendi i�ine kapan�p
b�z�m�t�. Sokaklarda, meyhanelerine, kerhanelerine, bitirimhanelerine
gitmek i�in yollara ��kan, karanl�ktan korkmayan, hatta karanl���
kendilerine yolda� g�ren kabaday� tak�m�ndan birka� ki�iyle ellerindeki
sopalar� kald�r�mlara vura vura dola�an, gece boyunca kenti �rpertici tak
tak sesiyle gezen gece bek�ileri vard�. Camilerin civar�nda yats�y�
k�lmaya gelmi� birka� ihtiyara rastlan�yordu; ya�l� m�minleri g�n�n son
ibadetine bekleyen mabetler de, �nlerinde yanan kandilleri, dokunulmaz
minareleri, karanl�kta kabarm� ha�metli g�lgeleriyle gecenin koynuna
do�ru �ekiliyorlard�.

kay�npederi gittikten sonra k���k k�z�n� m�rebbi-yeyle yatmaya g�nderen


mehpare han�m, g�n boyu olanlardan yorgun d�t���n� s�yleyerek ak�am
yeme�ini yatak odas�nda haz�rlamalar�n� emretti. u�aklar sofray� yatak
odas�na haz�rlad�lar. evdeki hizmetk�rlar�n g�vur icad� diye bakt�klar�
masa yatak odas�na ta��nmam�, onun yerine mehpare han�m�n iste�iyle yer
sofras� kurulmu�tu.

62
ketinde etekleri biraz daha yukar� t�rman�yor, lacivert oynak ��klar�n
i�inde beyaz bald�rlar� mum alevleriyle yald�zlan�yordu.

hikmet beyin g�zleri bu yald�zl� beyazl��a, Mehpare han�m�n bal rengi


g�zleri de hikmet beyin bak�lar�na tak�l�yor, g�lgeler ve f�s�lt�lar bir
girdap gibi ���n� birden i�ine �ekiyor, hepsi de b�y�k bir memnuniyetle
kendini bu girdaba teslim ediyordu. silah sesleriyle ba�layan bir g�n�n
ak�am�nda, �ok uzun zamand�r sessizce �rd�kleri ve i�inde ne oldu�unu �ok
merak ettikleri karanl�k bir kozan�n i�ine do�ru ak�yorlard�. G�nd�z vakti
ya�anan �at�ma sanki onlar i�in de bir i�aret olmu�; silah sesleri kar
y���nlar� gibi biriken istek ve merak� sars�p k�zg�n bir ��� gibi bu
odan�n i�ine yuvarlam�t�.

mehpare han�m �imdi kocas�n�n g�zlerine de�il ellerine bak�yordu; hikmet


beyin elini o yald�zl� beyazl���n �st�ne koymas�n� istiyordu. hikmet beyle
matmazel helen de istiyordu bunu. hepsi de bunun ortak b�r istek oldu�unu,
bir su� i�lemek i�in bir araya geldiklerini ve bu su�u muhakkak
i�leyeceklerini biliyorlard�; ama bu gizli ortakl��a ra�men ilk hareketi
yapmaya hi�birinin cesareti yetmiyordu. konu�malar gittik�e azalmaya
ba�lam�t�. hareketler de kesik kesikti.

matmazel helen'le hikmet bey �oktand�r yemek yemekten vazge�mi�lerdi,


yaln�zca Mehpare han�m inan�lmaz bir i�tahla yemek yiyip kocas�n�n eline
bak�yordu. bakt��� el, yer sofras�n�n �st�nde, matmazel helen'in beyaz
bald�rlar�n�n bir kar� �tesinde k�m�lt�s�z duruyordu. matmazel helen'le
hikmet bey de g�zlerini bu ele dikmi�lerdi. mumlar�n ���� elin �st�ndeki
kumral t�yleri yumu�ak bir k�z�ll�kla yalazland�r�yor, hafif aral�k duran
parmaklar�n aras�na kendi g�lgeleri d��yordu. el, ��klar k�p�rdad�k�a
bir bak�r k�z�l�na, bir lacivert yald�za, bir alt�n tozuna batarak, ��
�arp�nt�l� y�re�i usul ve uykulu bir

64

ayvan gibi kendi k�p�rt�s�zl���yla gitgide daha azg�nla�an


hayallere ve heyecanlara s�r�kl�yordu.

hepsi de el k�p�rdad���nda hayatlar�nda yeni ve geri d�n�lmez bir b�l�m�n


ba�layaca��n� biliyorlard�. K���c�k bir hareket, y�llar�n i�inde bin bir
zahmetle b�y�t�lm� hayatlar� birer b�y�k heykel gibi devirip, �� ayr�
hayat� ayn�_ anda ayn� ate�in i�inde eriterek birle�tirecekti; ama el
k�p�rdam�yor, matmazel helen'in baca��n�n biraz �tesinde hareketsiz
duruyordu.

hikmet beyin her zaman s�yledi�i gibi "ah o frans�zlar!" kimsenin


k�p�rdamayaca��n� anlay�nca meseleyi gene matmazel helen halletti, masan�n
�b�r ucuna uzan�p oradan tuzlu�u al�p kolunu geri �ekerken, dirse�iyle
hikmet beyin elini o kadar ustal�kla itti ki, gen� kad�n yeme�ine hi�bir
�ey olmam� gibi devam ederken hikmet beyin eli de art�k onun baca��n�n
�st�nde duruyordu.

mehpare han�m, "Mum ��klar� g�z�me giriyor, mumlan s�nd�rebilir misiniz


l�tfen hikmet bey," deyince, kocas� mumlan �fleyip s�nd�rd�. Yaln�zca
alt�n i�lemeli lacivert lambalar�n koyu ���� kald� odan�n i�inde, bir de
karpuzlar�n yuvarlak a�z�ndan tavana yans�yan kaygan san haleler.

g�nah, kendi ����n� yaratm�t� odada: ne karanl�k ne


ayd�nl�k, i�inde her �eyin hem var hem yok oldu�u, b�-
t�n s�n�rlar�n eriyip birbirine kar�t���, her �eyin g�r�ld�-
�� ama hi�bir �eyin a��k�a fark edilmedi�i, belirsiz, tarif-
siz, cazibeli lo�luk. i��klar�n azalmas�yla birlikte odada ko-
kular da garip bir �ekilde �o�al�p yo�unla�m�t�; mehpare
han�m�n teninin belli belirsiz baharatl� kokusu, matmazel
helen'in ha�ha� �i�eklerinden olu�an parf�m�n�n koku-
su, hikmet beyin k�v�rc�k sakallar�na sinen t�t�n kokusu,
yata��n lavanta ve sevi�me kokusu, kandillerin u�uk is ko-
ki'su, duvarlar�n yorgun ah�ap kokusu, hal�lar�n eskilik
. okusu, sand�klardan s�zan ipek kokusu, konsollardaki
havlular�n sabun kokusu, kapal� pencerelerden i�eri s�z�-

k�l�� Yaras� Gibi


65/5 ,

len ya�mur kokusu: b�t�n bu kokular birbirine kar��yor ve onlar�n


hepsinden g�nah�n o karmakar��k, tarif edilemez, gizemli ve �ekici kokusu
olu�uyordu.

mehpare han�m, odadaki kokular� s�k nefeslerle i�ine


�ekerken zor duyulan bir sesle f�s�ldad�:

� biraz frans�zca konu�un l�tfen hikmet bey, bir �i-


ir okuyun isterseniz.

heyecanlanan hikmet beyin akl�na hemen bir �iir ya da s�ylenecek bir 6�z
gelmedi; -ilkokulun bah�esinde frans�z arkada�lar�yla el ele tutu�up
d�nerek s�yledikleri bir �ocuk �ark�s�n�n s�zlerini a��r a��r, �iir okur
gibi s�ylemeye ba�lad�, bir yandan da s�ms�k� tuttu�u baca�� ok�uyordu.
matmazel helen, hikmet beyin b�yle bir yerde aniden neden bir �ocuk
�ark�s�n� s�ylemeye koyuldu�unu anlamad�, ama bunun da osmanl�lar�n
'tuhafl�klar�ndan' biri oldu�unu d��nerek yava��a elini hikmet beyin
elinin �st�ne koydu.

mehpare han�m, s�rt�n� yata�a dayay�p g�zlerini k�sm�t�, o lo�lukta


g�zleri kapal� gibi g�r�n�yordu. hikmet beyin, matmazel helen'in
eteklerini yukar� do�ru s�y�rarak bacaklar�n� ok�amas�n� bir zaman
seyretti.

� ben yoruldum, biraz yata�a uzanaca��m; siz de yata�a gelin, matmazel


helen de sizin yan�n�za gelsin.

mehpare han�m, geni� yata��n bir kenar�na uzand�, onun yanma hikmet bey
yatt�, Matmazel helen ise s�ran� pirin� arkal��a dayayarak yata�a ili�ir
gibi oturdu. hikmet beyin kolu, matmazel helen'in kal�alar�n�n arkas�nda
kalm�t�, gen� adam kad�n� koluyla sar�p kendine do�ru �ekti, �b�r eliyle
de mehpare han�m�n elini tutmu�tu, ikisinin elleri de terlemi�ti,
birbirlerinin elindeki s�ca�� ve nemi hissediyorlard�; ter, onlar�n b�t�n
sevi�melerindeki en b�y�k su� ortakl���yd�; hikmet bey, mehpare han�m�n
elini dudaklar�na g�t�r�p avucundaki tere dilini de�-dirdi. mehpare han�m
biraz da �fkeyle �ekti elini, kocas�-
66
nm kendisiyle de�il matmazel helen'le ilgilenmesini isti-
yordu.

b�t�n sevi�me tutkunlar� gibi o da hep denenmemi�i, yeniyi ar�yordu; her


buldu�u yenilikle bir zaman oyalan�yor, sonra gene yeni heyecanlar i�in
yeni kap�lar a�maya �al��yordu. bu yeni bir heyecan bulma iste�i �yle
yo�un ve esir ediciydi ki bu iste�in �n�nde b�t�n duygular, d��nceler,
al�kanl�klar, inan�lar eriyip yok oluyordu; ne k�skan�l�k, ne ahlak
kurallar�, ne dedikodu ihtimali, ne g�nah korkusu bu iste�i
gemleyemiyordu. duyulan istek afyon tutkusu gibiydi: bir kere bast�rd� m�
art�k o iste�in tatmin edilmesinin d��nda her �ey �nemsizdi; bu iste�in
�n�nde a��lmayacak hi�bir e�ik, ge�ilmeyecek hi�bir engel yoktu.

�imdi de kocas�n�n bir, ba�ka kad�nla sevi�mesini seyretmek, bunun kendi


'dima��nda' yarataca�� sars�nt�y� ya�amak istiyordu. bu iste�in tehlikeli
oldu�unu, ertesi sabah pi�manl�k, �z�nt�, hatta ciddi dertler
getirebilece�ini biliyordu, ama bu tehlike o anda ger�ek g�r�nm�yordu,
iste�inden ba�ka hi�bir �ey ger�ek de�ildi, ertesi sabah� ertesi sabah
oldu�unda d��necekti; ger�ekliklerini kaybetmi� olan ger�ekler ancak bu
istek tatmin edildikten sonra yeniden ger�ek bir hale geleceklerdi.

matmazel helen'i kendi bedeninin bir par�as� gibi g�r�yordu, bu frans�z


kad�n hem bir ba�kas�yd� hem de mehpare han�m�n kendisiydi sanki ve
kocas�n�n o kad�n�n bedenine de�en elleri, kendi bedenine de�en ellerinden
daha �ok heyecan veriyordu. bu heyecan� daha da �o�altma iste�i ise
gitgide bir sab�rs�zl��a d�n��yordu; kocas�na emir verir gibi sinirli bir
sesle s�ylendi.

� eteklerini biraz daha yukar� do�ru s�vay�p bacaklar�n� ok�ay�n l�tfen.

utanga�l�k ve �ekingenlik kalmam�t�" arakthikmet bey kar�s�n�n emrine


uyarak elini yukar� do�ru kayd�rd�. kar�s�n�n kendisine yatakta emir
vermesinden ayr� bir haz

67

duyuyor, bir kad�n taraf�ndan y�netilmekten garip bir zevk al�yordu;


hikmet bey i�in helen'in bacaklar�n� ok�amaktan �ok bir frans�z
m�rebbiyenin bacaklar�n� kar�s�n�n emriyle ok�uyor olmak daha da
k�k�rt�c�yd�.

art�k her davran�lar� ikili bir heyecan yarat�yordu: hem yapt�klar�ndan


heyecanlan�yorlard� hem de onu yap�yor olmaktan; yasak b�lgeye girmenin
her insanda uyand�rd��� o �rpertici, korkuyla kar��k heyecana
b�rakm�lard� kendilerim, sanki o lo�lu�un i�inde s�n�rlan kaybolan
bedenleri uzay�p incelerek birbirine ekleniyordu; hikmet beyin elleri,
mehpare han�m�n elleri, matmazel helen'in bedeni mehpare han�m�n bedeni
oluyordu.

matmazel helen ise yabanc� diyarlarda duyulan o engin �zg�rl���n i�ine


sal�vermi�ti kendini; onu marsilya'dan bu masal �ehrine getiren gemi, yol
boyu b�t�n eski al�kanl�klar�, �detleri, �rkeklikleri akdeniz'in
dalgalar�yla birlikte geride b�rakm�, ruhunda zaten var olan fettanl�k
alabildi�ine ortaya ��km�t�. o bir yabanc�yd�, ne onu tan�yan bir yak�m,
ne onu ay�playacak bir akrabas� vard�. Matmazel helen de yabanc� olman�n
b�t�n keyfini sonuna kadar ��karmaya kararl�yd�; ayr�ca bu keyif ona
k�rm�z� atlas keselerde verilen alt�nlar�n par�lt�s�n� da sa�l�yordu.

aralar�nda en tutuk olan� gene de hikmet beydi, paris'teki rahatl���n� ve


pervas�zl���n� nedense bu �ehirde bir t�rl� bulam�yordu; ama bu odadaki
g�nah kokusu ve g�nah ����, Matmazel helen'in dolgun bacaklar�, Mehpare
han�m�n aralanm� dudaklar� onu da endi�elerinden soyup etinin kay�ts�z
�arts�z h�kimiyetine teslim ediyordu; elleri art�k Mehpare han�m�n
komutlar�n� beklemeden hareket etmeye, kendi yollar�n� eski
al�kanl�klar�yla bulmaya ba�lam�t�.

panjurlar� sarsan r�zg�r�n u�ultusu artm�t�, tahtalar�n birbirine


vuru�unu duyuyorlard�. �yice birbirlerine so-

68
l
kulmu�lard�. Hikmet beyin eli helen'in kas�klar�na ula�-
m�t�.

dirse�inin �zerinde do�rulup onlar� seyreden mehpare han�m f�s�ldad�.

� ne yapt���n�z� anlat�n.

hikmet bey, bo�ulmu� bir sesle yan t�rk�e yar� Frans�zca anlatmaya
koyuldu.

� �imdi bacaklar�n� ok�uyomm, elim yava� yava� yukar� ��k�yor, kas�klar�na


de�iyorum, tres chaude, tres cha-ude, s�cakl��� elimi yak�yor...

matmazel helen k���k iniltiler ��kartarak hareketsiz yat�yordu,


kar�-kocan�n ortak bir oyunca�� gibiydi; kendisiyle oynanmas�na, bu
oyundan gittik�e daha �ok ho�lanarak izin veriyordu; kendili�inden hi�bir
�ey yapm�yor, yaln�zca kendisinden isteneni yerine getiriyordu.

o geceyi bu yeni oyunla ge�irdiler; bir s�re kocas�yla gen� k�z� seyreden
mehpare han�m sonunda onlara kat�ld�; ��plak bir kad�n etine eli ilk kez o
gece de�di ve �zellikle bir erke�in yan�nda dokunulan kad�n etinin de�i�ik
ve �a��rt�c� lezzetini; bir ba�ka kad�n�n elini tutarken bir erke�e
sar�lman�n, bir erkek bedenini bir ba�ka kad�nla birlikte ok�aman�n,
g���slerine bir kad�n dilinin dokunmas�n�n beklenmedik etkisini o gece,
u�ultulu lacivert bir g�lgeli�in i�inde ��rendi.

mehpare han�m silahl� �at�man�n bozdu�u 'asab�n�' yatak odas�nda yeni


tecr�belerle yat�t�rmaya �al��rken hasan efendi de �at�malar� �eyh
efendiye anlatmak i�in tekkenin yolunu tutmu�tu; g�rd���, duydu�u her �eyi
daima gidip �eyhine anlat�rd�. bir�ok m�rit de hasan efendi gibi
davrand���ndan �eyh efendi oturdu�u yerden �stanbul'da olup biten her
�eyden haberdar olur, zaman zaman di�er tekke �eyhleriyle bilgi al�veri�i
yaparak 'istihbarat�n�' zenginle�tirirdi. di�er b�t�n tekkeler gibi �eyhin
tekkesi de bir t�r istihbarat merkeziydi.

69
hasan efendi, ak�am yeme�inden sonra tekkeye geldi�inde, tekkede kalan
m�ritler kendilerine ayr�lan b�l-melerdeki odalar�na �ekilmi�lerdi; �eyh
efendi zikir odas�ndaki k�rm�z� postunun �st�nde simsiyah c�ppesiyle
yaln�z ba��na oturmu� tespih �ekiyordu. koca ayin salonunda yanan tek bir
kandil �eyh efendinin yan�nda duruyordu; kandilin ���� postun
k�rm�z�l���n� daha da art�r�yor, salonun karanl���na bir k�z�ll�k
da��l�yordu. �eyhin gitgide beyazla��p �effafla�an y�z�nde bir ac� vard�,
zafen mehpare han�m gitti�inden beri bu ac� tekkenin her yan�na bir t�ts�
kokusu gibi sinmi�ti.

odalar�nda Kuran okuyan m�ritlerin m�r�lt�lar�yla, haremdeki kad�nlarla


�ocuklar�n sesleri karanl�k salona belli belirsiz yans�yordu. �eyhe ilk
y�l bir k�z do�urmu� olan yeni kar�s� ikincisine hamileydi; kad�nca��z ne
daha �ncekinde ne de bu hamileli�inde, hamile kad�nlara tan�nan ��marma
hakk�ndan bir kez olsun yararlanmam�t�, her zaman sessiz ve sakindi.

�eyh efendinin yan�nda oturan hasan efendi, haremdeki gen� kad�n�n,


karn�nda kendisinin m�stakbel kar�s�n� ta��d���n� bilmiyordu o zamanlar;
herkese oldu�u gibi hasan efendi i�in de gelecek bir s�rd� ve osman'�n
beyo�-lu'nun arka sokaklar�nda tan�t��� di�siz adam�n s�yledi�i gibi
'gelece�i yaln�zca tanr�larla yazarlar bilirlerdi, kaderi onlar yapar
onlar bozard�' ve tanr�larla yazarlar�n Hasan efendiye �izdi�i kaderde,
birka� oda �tedeki bir kad�n�n karn�ndaki su dolu torbada b�y�yen bir
bebek ona kar� olarak yaz�lm�t�.

hasan efendi kendi gelece�inden habersiz �eyhine o g�n olanlar� anlatmaya


ba�lad�; m�sademe nas�l ��kt�, gen� adam nas�l vuruldu, sonra neler oldu,
hepsini bir bir b�t�n ayr�nt�lar�yla anlatt�. �eyh her zamanki gibi hi�bir
�ey s�ylemeden, hi�bir yorum yapmadan anlat�lanlar� sessizce tespih
�ekerek dinledi.

sonunda k�sa bir soru sordu:

70
r
- kom�ulara bir �ey oldu mu?

hasan efendi, kom�ulara bir �ey olmad���n� s�yledi�inde �eyhin y�z�nde bir
ferahl�k dola�t�, Hasan efendinin daha sonra osman'a anlatt���na g�re,
odada bir an nu-rani bir ayd�nl�k belirdi, ho� kokulu bir r�zg�r gezindi.

"acaba mehpare han�m�n o k�ke kom�u oturdu�unu �eyh efendi biliyor muydu,
hep merak ederim," demi�ti osman'a.

osman ise b�y�k b�y�k dedesi gibi g�l�mseyip hasan efendinin merak�n�
gidermi�ti.

- biliyordu tabii, her zaman mehpare han�m hakk�nda senin bildi�inden daha
fazlas�n� biliyordu.

71
, vii

m�ir Fuat pa�a, halk�n kendisine takt��� isimle 'deli m�ir', doktor
re�it pa�an�n hayattaki belki de tek ger�ek dostuydu; doktorun mihri�ah
sultanla evlenmesine de o �nayak olmu�, uzaktan akrabas� olan g�zel
sultanla en yak�n dostunun evlenmesine de en �ok o sevinmi�ti. evlili�in
bozulmas� bile, padi�aha biraz daha yak�n olabilmek, bir mans�p, bir
mevki, ihsan-� �ahaneden bir pay kapabilmek i�in birbirlerinin g�lgesini
�i�neyen pa�alar�n riya-k�rl�klanyla, kalle�likleriyle, birbirlerine
kurduklar� tuzaklarla dolu osmanl� payitaht�nm kaygan ve g�venilmez
zemininde bu iki erke�in dostlu�una halel getirmemi�ti.

osmanl� tarihinin en b�y�k bozgunlar�ndan biri olan, halk�n k�saca '93


sava�lar�' dedi�i b�y�k Balkan yenilgisinin yaratt��� bir iki kahramandan
biri olan deli m�ir, elena'da rus kuvvetleriyle �ok �iddetli �arp�malara
girip b�y�k ba�ar�lar g�stermi�, bundan dolay� 'Elena kahraman�' lakab�m
da alm�t�. 'mizacen' sert ve �fkeli bir adam olan m�ir, sava�ta
g�sterdi�i b�y�k kahramanl�klar sayesinde hem halk�n hem de padi�ah�n
g�zdelerinden biriydi, her gitti�i yerde sevgi g�sterileriyle
kar��lan�rd�.

h�seyin hikmet beyin arada s�rada kar��la�t���nda 'day�' dedi�i, m�s�r'da


geni� arazileri bulunan, aileden zengin de� M��r'in halk taraf�ndan �ok
sevilmesi, padi�ah�n takdirine mazhar olmas�, laf�n� esirgememesi, her
yerde y�neticileri hi� �ekinmeden ele�tirmesi kendine �ok da

72
d�man kazand�rm�t�; �stanbul'un �nde gelen pa�alar�n�n
hemen hepsi m�ir'in d�man�yd�.

o g�nlerde, �stanbul'un �e�itli semtlerinde 'padi�ah�n g�lgesi' olarak


kendi derebeyliklerini kuran b�t�n pa�alar; kabasakal mehmet pa�a, fehim
pa�a, ali �amil pa�a, arnavut tahir pa�a, ba�mabeyin yard�mc�s� arap �zzet
pa�a, �stanbul m�ddeiumumisi rasim pa�a, hepsi de fuat pa�an�n �n�n�
k�skan�yorlar, bir punduna getirip onu aradan ��kartmak istiyorlard�.
saraya ard� ard�na m�ir'le ilgili jurnaller yaz�yorlard� ama pa�an�n
askeri ba�ar�lar�n� her zaman minnetle hat�rlayan, daha da �nemlisi
pa�alar�n iyice 'k�lhanile�ti�i,' birer �ete reisine ve sokak kabaday�s�na
d�nd��� �stanbul'da bir iki ger�ek ve iyi askerin el alt�nda bulunmas�n�
isteyen padi�ah, "dokunmay�n benim delime," diyerek, jurnalleri g�rmezden
geliyor, gene de her zamanki vesveseleriyle4�er ihtimale kar�� Fuat
pa�an�n d�manlar�n�n �n�n� de kesmiyordu.

b�t�n ger�ek kahramanlar gibi, kendine �ok g�venen ve bu t�r d�manl�klara


pek de ald�rmayan deli m�ir, feneryolu'ndaki dillere destan k�k�nde her
ak�am saz �lemleri yap�yor, oynakl���yla �nlenen g�zel kad�nlar�n pe�inden
ko�uyor; b�y�k servetini, sava�s�z ge�en y�llarda e�lenceye ve kad�na
harc�yordu.

fuat pa�an�n �fkesinden ve g�c�nden �ekinen di�er pa�alar feneryolu


semtine pek u�ram�yorlar, onun yapt�klar�n� izletebilmek i�in adamlar�n�
gizli gizli g�nderi-yorlard�. O zamanlarda pa�alar aras�nda neredeyse
mahalle mahalle b�l�nm� olan �stanbul'da bir pa�an�n di�er bir pa�an�n
b�lgesinde g�r�lmesi ciddi bir meydan okuma say�l�yor ve pa�alar�n
'�etele�en' tak�mlar� aras�nda �iddetli �at�malara yol a��yordu.

e�er o y�l, hastalanan bir arap �eyhini tedavi etsin diye, padi�ah�n bir
'cemilesi' olarak hicaz'a g�nderilen doktor re�it pa�a �stanbul'da
olsayd�, dostuna kurulan tuzaklara kar�� sarayda baz� tedbirler alabilir,
deli m�ir'i uya-

73

rabilir, padi�ah nezdinde onun i�in tavassutta bulunabilir ve her �ey


ba�ka t�rl� olurdu; bir s�lalenin tarihi de �ok ba�ka yaz�l�r, bir�ok
insan do�maz, bir�ok insan �lmezdi; ama doktor �stanbul'da de�ildi ve fuat
pa�an�n d�manlar� da harekete ge�mi�ti.

o yaz, askeri m�ddeiumumi rasim pa�aya birdenbire garip bir cesaret


gelmi�, arabas�yla s�k s�k feneryolu'nda m�irin k�k� etraf�nda dola�maya
ba�lam�t�. m�irin adamlar� 'deli pa�aya' m�ddeiumumunin g�nl�k turlar�n�
derhal bildirdiler; fuat pa�a kendi mahallesinde bir ba�ka pa�an�n
dola�mas�n� kendisine yap�lm� bir hakaret gibi g�rerek, adamlar�na,
m�ddeiumuminin arabas�n� g�r�r g�rmez derhal kendisine haber vermelerini
emretti. aradan �ok ge�medi, iki g�n sonra fuat pa�a, k�k�nde, y�llar
sonra harbiye naz�r� olup kendi haz�rlad��� bir h�k�met darbesinde
vurulacak olan naz�m Pa�ayla otururken k�hyas� ko�a ko�a geldi.

� pa�am, m�ddeiumumi pa�an�n arabas� gene geldi, araba k�k�n biraz


�tesinde duruyor.

fuat pa�a, laf�n sonunu bile beklemeden, �abuk parlayan �fkesiyle ko�a
ko�a ��kt� k�kten, biraz ileride duran araban�n yan�na gidip kap�s�n�
a�t�; rasim pa�a araban�n k�esine kurulmu� oturuyordu; fesini ��karm�,
ceketinin yakas�n� a�m�t�. deli m�iri kar��s�nda g�r�nce hi�
k�p�rdamad�. Fuat pa�a ba��rd�.

� ne ar�yorsun burada be adam?

� ge�iyordum, atlar yoruldu, atlan dinlendiriyor arabac�.

� ne bu halin, yakan pa�an a��k edepsiz herif, bir asker b�yle ceketi a��k
dola��r m�?

fuat pa�a, araban�n i�ine uzand�, yakas�ndan tuttu�u gibi rasim pa�ay�
a�a��ya �ekti.

� gel rezil benimle.


rasim pa�a birden korktu.

� ne yap�yorsunuz pa�am sokak ortas�nda.

74
� sus be adam, y�r�.

deli m�ir, rasim pa�ay� ite kaka k�ke soktu, yukar� kattaki odaya
��kartt�.

� ��kart ceketini.

� aman pa�am...
� ��kart nabekar, ��kart dedim.

rasim pa�a, sapsar� bir y�zle, elleri titreyerek ceketini ��kartt�.

ceketini ��kart�r ��kartmaz, fuat pa�a, m�ddeiumumiye tekme tokat giri�ti,


�ok g��l� oldu�undan vurduk�a rasim pa�a sars�l�yor, duvarlara,
koltuklara, masalara �arparak dayaktan ka�maya u�ra��yor, bir yandan da
"aman pa�am, aman pa�am!" diye ba��rarak fuat pa�ay� yat�t�rmaya
�abal�yordu; naz�m Pa�a ise bir kenara oturmu� biraz kayg�l� olup biteni
sesini ��karmadan seyrediyordu. fuat pa�a, m�ddeiumumiyi-�fkesi dinene
kadar d�vd�kten sonra kar��s�na ge�ti.

� buraya bak sefil, �imdi sana soraca��m suale do�ru cevap verirsen seni
serbest b�rak�r�m, lakin yalan s�ylersen seni burada d�ve d�ve
gebertirim... benim k�k�m�n etraf�nda dola�mak senin tek ba��na yiyece�in
halt de�il, s�yle bakay�m hangi k�pek sald� seni benim pe�ime?

zaten korkak bir adam olan rasim pa�a a�lamaya ba�lad�, ya�lar
sakallar�ndan a�a��ya yuvarlan�yordu.

� pa�am, zat-� devletlinize kar�� benim h�rmetim �ok b�y�kt�r. fakat arap
�zzet pa�an�n �srar� �zerine bu harekete mecbur kald�m. Emin de�ilim ama
kula��ma �al�nd���na g�re fehim pa�ayla ali �amil pa�a zat-� devletlinizin
takibine memur edilmi�ler pa�am.

fuat pa�a, odan�n i�inde bir iki doland�.

� pek�l�, ben ne yap�yormu�um ki, �stanbul'un b�t�n k�lhanlar� pe�ime


d�m�? benim neyimi takip ediyorsunuz siz?

m�ddeiumumi ��yle bir yutkundu, ama fuat pa�an�n ka�lar�n�n yeniden


�at�ld���n� g�r�nce, titrek sesiyle anlatmaya ba�lad�:

75

� pa�am, vak�a ben asl� olmad���n� biliyorum ama g�ya siz kad�k�y
cihetinde gizli bir te�kilat kuruyormu�su-nuz, size ba�l� zabitleri
selimiye k�las�na yerle�tiriyor-mu�sunuz,- b�t�n k�talar�n ba��na
adamlar�n�z� ge�irdikten sonra da...

rasim pa�a burada durup birka� kez daha yutkunduktan sora devam etti:

� s�ylemeye teedd�p ediyorum pa�a hazretleri, ama iddialara g�re, ha�a,


siz bir darbeyi askeriye ile padi�ah�m�z Efendimizi devirecekmi�siniz...
avrupa'da tahsilde bulunan mahdumunuz sayesinde de j�nt�rklerle ili�ki
kurmu�sunuz... geceleri de saz �lemleri bahanesiyle te�kilat�n�z�n
adamlar�n� k�k�n�zde toplay�p gizli m�zakereler yap�yormu�sunuz... k�ke
gelen erzak sand�klar� aras�nda silah sand�klar� da varm�, Laz takalar�
size karadeniz'den silah sevk ediyormu�... �te buna benzer sa�ma sapan
�eyler...

fuat pa�an�n y�z� i�ren� bir �ey g�rm� gibi buru�tu, eliyle rasim pa�aya
��kmas�n� i�aret etti; rasim pa�a, e�ilip yerden ceketini al�p kandilli
temennalarla kap�ya yana�t�, tam o s�rada fuat pa�a gene ba��rd�.

� bu k�yafette u�aklar�n yan�na nas�l ��kacaks�n? Ceketini giy pa�a.

fuat pa�an�n duyduklar�ndan fena halde can� s�k�lm�t�, selimiye'ye


kendine ba�l� zabitlerden birka��n� yerle�tirdi�i do�ruydu, ne olur ne
olmaz diye �zellikle ali �a-mil'le fehim'in kahpeli�ine kar�� k�ke bir
miktar silah y��d��� da do�ruydu; ama ayaklanma d�zenledi�i k�lliyen
uydurmayd�; ancak s�k� bir takip alt�nda oldu�u, k�kte de casuslar
bulundu�u bu bilgilerin do�rulu�undan belli oluyordu.

�ki g�n sonra gazeteleri g�r�nce can s�k�nt�s� korkun� bir �fkeye d�nd�;
gazeteler, askeri m�ddeiumumi rasim pa�a hazretlerinin ferikli�e terfi
etti�ini ve be� y�z alt�n lira 'ihsan� �ahane' ile taltif olundu�unu
yaz�yordu; kendi-

76
sinin iki g�n �nce d�vd��� birinin padi�ah taraf�ndan �d�llendirilmesi
deli m�ir'i ge�ekten ��lg�na �evirdi. hemen en �a�aal� �niformalar�n�
giyip arabas�n� haz�rlatt�, saray�n yolunu tuttu; sarayda, bekletilmeden
huzur-u �ahaneye kabul edildi.

padi�ah�n elini �pt�kten sonra, k�zg�nl�ktan dili dola�arak k�saca rasim


pa�ay� niye ve nas�l d�vd���n� anlatt�; sonra durup bir soluklanarak,
yolda s�ylemeye karar verdi�i s�zleri h�zla s�ylemeye ba�lad�.

- �evketmeap, askerlikte r�tbeler, ni�anlar ya kanunen hak kazananlara


veyahut da vatana kar�� fevkalade bir hizmet yapanlara verilir; halbuki
zat-� �ahaneniz daha d�n benden dayak yiyen bir adam� ferik yap�yorsunuz.
her ne kadar arzuyu �ahanenize m�dahale etmek herhangi bir kulunuzun haddi
de�ilse de askerli�in de bir �erefi vard�r Padi�ah�m; askeri r�tbelerin
^haysiyeti bu surette payimal edildikten sonra bu m�irli�in de bana
hi�bir l�zumu yoktur; m�saadenizle askerlikten istifa ediyorum. hem
mademki kulunuza emniyetiniz yok, m�saade edin m�s�r'a gideyim, oradaki
i�lerim de aksad� zaten, hi� olmazsa onlar� hale yola koyay�m.

padi�ah her zaman oldu�u gibi sinirlendi�ini belli etmedi, kar��s�ndaki


�fkeli adam� yat�t�rmak i�in g�lerek omzuna vurdu.

� pa�a, sen bir bilirsen ben bin bilirim. hikmet-i h�k�met derler bir �ey
var, ben burada otururum, ama i�nenin deli�inden hindistan'� g�r�r�m. Sen
�imdi b�rak delili�i, ben seni bilmez miyim, git evine keyfine bak, b�yle
�eylerle vakit ge�irme; bunlar� Padi�ah�na b�rak, ben yap�yorsam vard�r
bir bildi�im. ben seni yeni tan�m�yorum, ne kadar jurnal verilirse
verilsin ben onlara ehemmiyet vermem, y�re�ini ferah tut.

fuat pa�a padi�ah�n huzurundan ��kt���nda �fkesi ya-t�mam�t�; do�ru arap


�zzet pa�an�n dairesine gitti, kap�y� a��p g�lle gibi i�eri girdi. �ki
pa�ayla konu�makta olan

77

�zzet pa�a, deli m�ir'i b�yle surat� karmakar��k, top gibi i�eri girer
g�r�nce ba��na gelecekleri anlad� ama yapabilece�i bir �ey yoktu,
yan�ndaki pa�alar korkudan duvar kenar�na �ekildiler. �zzet pa�a, bembeyaz
kesilmi�, a�z� dili kenetlenmi�ti. fuat pa�a, �zzet pa�an�n masas�na
y�r�d�.

� bre arap melun nedir bu yapt�klar�n, ben dayak att�m diye rasim'i baha
inat ferikli�e y�kselttirdin �yle mi, demek daya��m u�urlu geldi; dur
�imdi arap k�pek, seni bir tepeleyim de belki sen de sadrazam olursun.

�zzet pa�a, masan�n yan�ndan bir tav�an gibi z�play�p kap�ya do�ru ko�maya
ba�lad� ama fuat pa�a ondan daha atikti; masan�n �st�ndeki hokka tak�m�n�
yakalad��� gibi ka�maya �al�an ba�mabeyin yard�mc�s�n�n kafas�ndan
a�a��ya ge�irdi, m�rekkepler �zzet pa�an�n surat�ndan a�a��ya beyaz
kaftan�n �zerine d�k�ld�; �b�r pa�alar araya girip fuat pa�an�n �fkesini
yat�t�rmaya �al�t�lar, koluna girip saray�n kap�s�na kadar ge�irdiler.

bu olaylardan sonra arap �zzet pa�ayla hafiye te�kilat�n�n ba�� Fehim pa�a
aras�nda ciddi bir ittifak kuruldu fuat pa�aya kar��; k�kteki ve
�evredeki casuslar art�r�ld�, padi�ah� etkileyebilmek i�in yaz�la��
jurnaller �o�alt�ld�. fuat pa�a olup bitenleri tam olarak bilmiyordu ama
durumun "aleyhine geli�ece�ini seziyordu. o da �stanbul'da kendisine ba�l�
olan subaylar�n say�s�n� �o�altmaya ve fehim pa�an�n kabaday�lar
taraf�ndan y�netilen hafiye �etelerine kar�� kendi kuvvetlerini art�rmaya
karar verdi; harbiye nezaretindeki tan�d�klar� vas�tas�yla imparatorlu�un
�e�itli b�lgelerine da��lm�, tan�y�p g�vendi�i gen� subaylar�n tayinini
�stanbul'a ��kartmaya ba�lad�.

bu gen�lerden biri de, o s�ralar da �am'da bulunan m�laz�m rag�p Beydi;


tayin emri bir ��le vakti kararg�hta s�caktan bunalm� otururken geldi
gen� subaya, y�llard�r uzak kald��� payitahta d�n�yordu; o ak�am subay
arkada�lar�na g�zel bir ziyafet �ekti, daha fazla dayanamad�-

78
��ndan da ertesi sabah birka� par�a e�yas�n� toplay�p �stanbul'a giden bir
m�laz�m arkada��yla birlikte karayolundan �stanbul'a do�ru me�akkatli bir
yola ��kt�. Bazen bir faytonla, bazen bir tatar arabas�yla, bazen atla,
bazen �k�zlerin �ekti�i bir ka�n�yla, k�y odalar�nda, karanl�k hanlarda,
a�a� altlar�nda kalarak, �amurdan ve kerpi�ten yap�lm� k�hne ve yoksul
anadolu'yu, kendi deyimiyle lbu zavall� viraneli�i' iki ayda katetti.

�� defa e�k�yalar taraf�ndan soyulma tehlikesiyle kar��la��p d�v�t�ler,


say�s�z defalar arabalan devrildi; insans�z k�yler, ekmeksiz evler
g�rd�ler, a� kald�lar; kat�r s�rt�nda ta��nan ��plak �l�lere, �ss�z k�y
mezarl�klar�nda bir ekme�e bacaklar�n� iki yana a��veren kahpelere, bir
mecidiyeye kar�s�n�, k�z�n�, bald�z�n� satmaya �al�an kavatlara, e�k�ya
takibine ��k�p vurulan acemi jandarmalara rastlad�lar. tif�s salg�n�n�n
k�rd��� harap �ehirler, r�vet�i valiler, o�lanc� defterdarlar,
malm�d�r�n� �k�z sinirinden k�rba-c�yla �ar�� ortas�nda d�ven �fkeli
pa�alar, yirmisinde di�leri d�k�l�p belleri b�k�lm� kad�nlar, m�ezzininin
kar�s�yla camide bas�lan imamlar g�rd�ler; da�lara t�rman�p ta�k�n
nehirlerden ge�tiler; ama g�rd�kleri hi�bir �ey rag�p Beyi kastamonu'daki
bir k�y d���n�nde ya�ad��� garip olay kadar etkilemedi.

kastamonu yak�nlar�nda bir ak�am vakti bir k�ye girdiklerinde silahlar


at�l�yor, k�y meydan�nda yak�lm� bir ate�in etraf�nda k�yl�ler horon
tepiyordu, rag�p Beyle arkada��n� da hemen e�lenceye buyur ettiler.
muhtar�n k�z� evleniyordu, on �� ya��ndaki damat bir kenarda, nereden
bulundu�u anla��lmayan bir iskemlede oturuyordu. zavall� o�lanc�k oturdu�u
iskemleyi yad�rgam�, k�p�r k�p�r iskemlenin �st�nde durmaya �al��yor,
bazen iskemleden durduk yerde d�ecek gibi oluyordu. m�stakbel damattan
ba�ka herkes yerlere ��km�t�, bo�ma rak� i�iliyor, ortadaki bir siniden
tahta ka��klarla pilav yeniyordu, bir ba�ka

79

sinide duran k�zarm� o�lak da ellerle par�alan�yordu, sinilerin yan�na


k�y ekmekleri konulmu�tu.

mehtap, k�y�n �amur kul�belerini, k�y ��k��ndaki mezarl���n selvilerini,


y�k�k d�k�k caminin yans� bir y�ld�r�mla devrilmi� minaresini g�m�i bir
s�rla ayd�nlat�yor, her �eye bir masal havas� kat�yordu; arada bir co�an
gen�lerin havaya s�kt�klar� Karada� tabancalar�n�n geni� namlular�ndan
f�k�ran alevler g�m�lenmi� gecenin i�ine k�z�l �izgiler �iziyordu.

d���n�, biraz da 'yorgan misafirlerin' hat�r�na erken kesip, ertesi g�n�


e�lenceye devam etmek �zere evlerine �ekildiler, 'tanr� misafirlerini' de
k�y odas�na yat�rd�lar; pencereleri olmayan kerpi� kul�be, Rag�p Beyin bir
daha unutmayaca�� kadar havas�z ve pis kokuluydu, yer yataklar�na yat�p
yorgunluktan ve bo�ma rak�dan hemen s�zd�lar.

ertesi sabah rag�p Bey, o g�ne kadar hi� duymad��� garip bir hayk�r�la
uyand�, uyku sersemi ne oldu�unu anlayamadan don pa�a kul�beden f�rlad�.

k�y meydan�na bir tepsi ci�er yerle�tirmi� olan muhtar ba��r�yordu:

� hooy, hooy, ci�er... hoooy, hoooy...

g�ne�in alt�nda, �st �ste y���lm� koyun ci�erleri mor k�rm�z� bir
par�lt�yla insan�n g�z�n� al�yordu; rag�p Bey, sabah sabah bu ci�erleri
kimin yiyece�ini merak ederken b�y�k bir akbaba belirdi g�ky�z�nde, sonra
s�z�l�p yere indi; ci�er sinisinin biraz �tesinde kanatlar�n� kapat�p
boynu yoluk kel ba��n� ileri uzatarak durup beklemeye ba�lad�. Biraz sonra
bir akbaba daha belirdi, bir s�re k�y�n �st�nde d�nd�, sonra o da gelip
�b�r�n�n yan�nda iki aya��n�n �zerinde durdu. sonra akbabalar iki�er ��er
gelmeye ba�lad�lar; hepsi k�y�n �st�nde d�n�p dola�t�ktan sonra meydana
iniyorlar, s�radaki yerlerini al�p b'ekliyorlard�; yanlar�na sark�tt�lar!
siyah kanatlar�, kel kafalar�yla �l�m ku�lar�, bir ziyafetin edepli
ziyaret�ileri gibi yeme�in ba�-

80
lamas�n� bekliyorlard�. Yava� yava� say�lar� artt�, y�z kadar akbaba
dolu�tu meydana; yan yana �rk�t�c� bir sessizlikle, birinin �l�m�n� bekler
gibi sessizce duruyorlard�.

muhtar son bir kez daha "hoooy," diye ba��r�p kenara �ekildikten sonra,
b�t�n akbabalar ayn� anda ci�erlere h�cum ettiler; sinideki ci�erleri
didikliyorlar, birbirlerinin a�z�ndan etleri kap�yorlar, sonra da
havalan�yorlard�. Bir anda k�y�n �st�, a�z� kan i�inde, gagalar�ndan et
par�alar� sarkan korkun� ku�larla doldu; akbabalar�n kalabal�kl���n-dan
sanki g�ky�z� kararm�, g�ne� kaybolmu�, k�y�n �st�ne geni� kanatl�
ku�lar�n g�lgesi vurmu�tu; ku�lar� rahats�z etmemek i�in kimse evinden
��km�yordu.
k�y- akbabalara teslim edilmi�ti; arada bir a�z�ndaki ci�eri yutan
akbabalardan jbiri sinide kalan son ci�er k�r�nt�lar�n� kapmak ya da
sinideki kan� yalamak i�in yere s�z�l�yor, topra�a konduktan sonra geni�
kanatlar�n� zorlukla toplay�p sininin etraf�nda iki aya��n�n �zerinde
d�n�yordu; �o�unun a�z� gibi, yoluk kel kafas� da kan olmu�tu, baz�lar�n�n
kanatlar�nda da kan lekeleri vard�.

rag�p Bey, bu korkun� ziyafeti, kap�n�n �n�nde donmu� gibi k�p�rdamadan,


deh�ete d�erek seyretti. �lene kadar r�yalar�na girdi bu sahne; kanlar
i�indeki akbabalar�n y�zlercesinin birbirleriyle d�v��p her yanlar� kan
i�inde, a��zlar�nda rnor et par�alar�yla u�malar�n� g�rd� k�buslar�nda.

k�yden ayr�lmadan �nce teklif edilen kahvalt�y� Rag�p Bey reddedip hemen
yola ��kmak istedi; arkada�� da ona uydu ve bir �ey yemeden a� karn�na,
tela�la, biraz da ka�ar gibi ayr�ld�lar oradan. daha sonra rag�p Bey,
akbabalara ci�er ziyafeti vermenin o y�relerde bir kutlama t�reni
oldu�unu, d���nlerde bayramlarda akbabalara ci�er verildi�ini ��rendi;
genellikle ortada g�r�lmeyen akbabalar ise e�lence yap�lan g�nlerde
nas�ld�r bilinmez, e�lenceden kendi paylar�na d�eni almak i�in bilinmeyen
bir yer-

kjl�� Yaras� Gibi


81/6

lerden u�arak gelip bayramlara kat�l�rlarm�, Rag�p Beye


�yle anlatt�lar.

rag�p Bey, hayat�n�n bir�ok safhas�nda o g�n o k�yde


g�rd��� akbaba d���n�n� hat�rlad�.

vn�

bir ak�am yats� namaz�ndan sonra ula�abildi �stanbul'a, sokaklardan el


ayak �ekilmi�ti; �ans eseri �n�nden ge�en bir arabay� �evirdi, karanl�k
sokaklarda evi aray�p bulmas� epey zaman ald�, sonunda bitap bir halde eve
vard�. Kap�y� her zamanki as�k y�z�yle a�an annesi ifadesi hi� de�i�meyen
g�zleriyle uzun uzun y�z�ne bakt�, elinden tutup yava��a i�eri �ekerek her
zaman sordu�u soruyu sordu:

� a� m�s�n?

� a��m, ama �nce bir hamam yapay�m, �st�m ba��m �ok kirlendi.

� ben hamam� yakar�m, yemek haz�rlan�rken hamam da �s�n�r. sen �st�n�


de�i�tir.

arkas�n� d�n�p mutfa�a gitti. ne ba�ka bir soru sormu�, ne sar�lm�, ne


�pm�t�; �ocuklar� nereden gelirse gelsin, ne kadar uzun bir aradan sonra
eve d�nerse d�ns�n, hep ayn� 'a� m�s�n' sorusuyla kar��lard�, sanki
�ocuklar�n�n ba��na gelebilecek en b�y�k felaket a� kalmalar�yd�,
kar�nlar� doyarsa sorunlar ��z�mlenirdi. bu 'a� m�s�n' sorusunda bir sihir
vard�, bu soruyu duyup annelerinin elini �p�nce iki o�lu da rahatlar,
dertlerinin hepsi sona ermi� gibi bir g�ven ve ferahl�k duyarlard�. Ya�l�
kad�n�n kat�l���, d�ar�daki ac�lara, korkulara, kolera salg�nlar�na kar��
bu evi koruyan bir kale duvar� gibiydi; hi�bir felaket bu kad�n� ve onun
olu�turdu�u k���k kalesini y�kamazd�. M�laz�m Rag�p Bey, �ok sonralar�
torununun odas�na gel-

83

82

di�i bir g�n, "Annemin o a� m�s�n sorusunu hi� unutmad�m," demi�ti, "�ok
d��nd�m, biliyor musun, insana a� m�s�n diye yaln�zca yuvas�nda sorarlar,
e�er bir kad�n sana a� m�s�n diye sorarsa bil ki oras� senin yuvand�r,"
sonra durup, k�rg�n bir g�l�msemeyle eklemi�ti: "biliyor musun, senin
haminnen bana bir g�n bile a� m�s�n diye sormad�."

rag�p Bey, merdiven ak�ndaki, yanm� odun, s�cak su, sabun ve rutubetli
ah�ap kokan buharla dolu dar hamaml�ktaki kurnan�n ba��nda, elindeki
i�lemeli yayvan tasla ba��ndan a�a�� sular bo�alt�p b�t�n v�cudunu, derisi
k�pk�rm�z� oluncaya kadar s�k� s�k� keseleyerek uzun uzun y�kand�. teni
pembele�mi�, parmak u�lar� s�cak sudan buru�mu� olarak ��k�p, lavanta
�i�e�i kokan keten gecelik entarisini giyerek, annesinin haz�rlad���
yemekleri yedi. ancak yatmadan �nce askeri doktor olan a�abeyi cevat beyin
nerede oldu�unu sorabildi, bir g�revle izmit'e gitti�ini ��rendikten sonra
deliksiz bir uyku �ekti.

ertesi g�n ��leye do�ru uyan�p kahvalt�s�n� ettikten sonra harbiye


nezaretine gidip g�rev emrini ald�; Askeri sanayi mektebine riyaziye
hocas� olarak atanm�t�. g�rev emrini veren binba��, M�ir fuat pa�an�n
kendisini bekledi�ini s�yledi, "pa�ay� g�rmeye gitti�inizi kimseye
s�ylemeyin m�laz�m efendi," diye uyarmay� da unutmad�.

nezaretten ��kt�ktan sonra be�ikta�'tan bir kay��a binip �sk�dar'a ge�ti,


bo�az'�n kokusunu bir kad�n kokusu gibi �zlemle koklarken fark edebildi
ancak �stanbul'u ne kadar �ok �zlemi� oldu�unu. �sk�dar'dan bir kira
arabas�yla Feneryolu'na fuat pa�an�n k�k�ne gitti; pa�a u�suz bucaks�z
bah�eye bakan arka taraftaki verandada yaln�z ba��na oturuyordu

- gel bakal�m Rag�p, ho� geldin... nas�l rahat gelebil-din mi? nas�l
yollar? anadolu nas�l, bir yaramazl�k var m�?
� sa� olun pa�am, rahat geldik ama anadolu bir mez-
belelik, bitmi� anadolu, her yan sefalet, rezillik dizboyu.
fuat pa�a g�ld�. '�

� anadolu hep �yledir o�lum, oras� bu memleketin mezarl���d�r, bu vatan�n


�ocuklar�n� al�r ba�ka diyarlarda �ld�rt�r sonra anadolu'ya g�m�veririz,
sonra da �st�n� �rt�p unuturuz... �yi m�sl�man�n mezar� �� y�lda kaybolur
derler ya, bizim iyi m�sl�manlar�m�z�n mezar� da kaybolur gider i�te,
senin g�rd���n de kaybolmu� bir mezarl�k.

fuat pa�a, susup bir zaman bah�esine bakt�, bir sigara yak�p kehribar
a��zl���na takt�.

- ama �stanbul her yerden daha berbat, buralar� ne Anadolu'ya ne rumeli'ye


ne arabistan'a benziyor, buras� bamba�ka, it u�ursuz tak�mj Padi�ah�n
etraf�n� �evirmi�; her g�n yeni bir melanet, yeni bir desise, yeni bir
namussuzluk. moskof ordusuyla �arp�mak buradaki i�lerin yan�nda �ocuk
oyunca�� Rag�p, Moskof atma biner gelir, d�v��rs�n, d�man belli, burada
d�man belirsiz, her yan pusu; �imdi elini �per arkan� d�nersin, saraya
jurnali ula��r... fehim iti etraf�na �stanbul'un b�t�n k�lhanbeylerini
toplam� Beyo�lu'nu haraca kesiyor; ali �amil, k�rtlerden kendine bir ordu
kurmu� �sk�dar'�n harac�n� yiyor; tahir pa�an�n Arnavut t�fek�ileri
d�nyay� ben yaratt�m diye dola��yor, arap �zzet mabeynin k�peklerini
etraf�na toplam� her g�n bir dalavere �eviriyor... hepsi birbirleriyle
dala��yorlar, ama �imdi hepsi bana kar�� birle�ti.

sanki kar��s�nda d�manlar�ndan biri varrm� gibi ka�lar� �at�ld�.

- y�z�me kar�� bir �ey s�yleyemiyor namussuzlar, a��zlar�n� a�salar


tepelerim, bunu onlar da biliyor; padi�ah efendimizin tevecc�h� ve
emniyeti de tamd�r bana, bunu da biliyorlar ama d�rt bir yan�m� casuslarla
doldurdular; padi�ah�m�z efendimizin i�ine ��phe d��rmek i�in akla hayale
s��maz jurnaller uyduruyor namussuzlar... buras�

85

84

da bir harp cephesi senin anlayaca��n o�lum ama silah�,


pususu, plan� bamba�ka bir cephe; burada yaln�z cesaret
yetmez, kurnaz da olacaks�n, bu namussuzlara kar�� biz de
haz�rl�kl� olaca��z art�k. �
birden g�ld�.

� sen tabanca, b��ak oyununa yatk�ns�nd�r.

rag�p Bey, k�pk�rm�z� kesildi; balkanlar'da, �at�malar�n hafifledi�i bir


g�n, Rag�p Bey arkada�lar�yla iddiaya tutu�mu�, �evre bah�elerden
toplad�klar� ayvalar� arka arkaya havaya att�r�p hepsini havadayken teker
teker vurup par�alam�t�. b��ak merak� ise daha ortaokulda ba�lam�t�;
kararg�hta, hatta b�t�n orduda, �niformas�n�n yeninde s���t yapra�� b��ak
ta��yan belki de tek subayd�; kar��l�kl� toplann, ob�slerin patlad��� bir
cephe sava��nda, b��ak ta��mas�yla b�t�n arkada�lan alay ederlerdi ama
b��ak onun v�cudunun ayr�lmaz bir par�as�yd�, b��ak ta��maktan utan�r ama
bundan hi� de vazge�emezdi.

ayvalar� par�alad��� g�n, fuat pa�a me�erse biraz �teden bakarm�, olup
biteni g�rm�; birden ortaya ��k�nca herkes susup kenara �ekilmi�ti, fuat
pa�a da rag�p Beyi azarlam�t�:

� aferin m�laz�m efendi, sirk a�sak sen pek muvaffak olursun.

bu olaydan sonra bir daha kararg�hta tabanca b��ak oyunlar� yapmam�t� ama
sava� s�ras�ndaki kahramanl�klar�, cesareti, her g�reve herkesten �nce
g�n�ll� olmas�, sava��n en k�zg�n �n�nda on d�man atl�s�n�n aras�na girip
�b�r yandan s�r�tarak ��kmas�, k�sa zamanda onu fuat pa�an�n en �ok sevip
g�vendi�i gen� subaylardan biri yapm�t�. �imdi fuat pa�a, ona ayvalar�
par�alad��� g�n� hat�rlat�nca her zamanki gibi utanm�t�.
� �imdi o oyunlar�n tam zaman� o�lum... seni rahat bir g�reve koydurdum,
n�beti filan yok, her ak�am serbestsin... senden istedi�im �u, her gece
beyo�lu'na ��kacaks�n, kabaday� muhitlerinde dola�acaks�n, benim oralar-

86
daki g�z�m kula��m olacaks�n, meydan� bu itlere b�rakmayaca��z... kendine
sivil esvaplar al, sana her ay bizim k�hya masraf�n� verecek.

- hi� l�zum yok pa�am.

� l�zum olmaz m� o�lum, beyo�lu dedi�in yer yedi d�velden insan�n cirit
att��� bir gayya kuyusu; kumarhanesi, meyhanesi, kerhanesi var, her
att���n ad�m para; para olmad� m� kabaday�l�k hi� olmaz...

rag�p Bey kendisine sivil elbiseler diktirdi ve o g�nden sonra beyo�lu'na


��kmaya ba�lad�: �i�ek�i'deki kerhaneleri, galata'daki meyhaneleri,
parmakkap�'daki kumarhaneleri teker teker dola��yor, orada kendine yeni
dostlar peydahl�yor, eski dostlar�yla da ahbapl�klar�n� tazeliyordu. m�ir
pa�aya ba�l� bir�ok gen� subay da �stanbul'da topland�ktan sonra rag�p Bey
gibi beyo�lu'na ��kmaya ba�lam�lard�, bir�oklanyla eski dosttu.

o s�ralar beyo�lu, fehim pa�an�n kabaday�lar�yla ta-hir pa�an�n Arnavut


t�fek�ilerinin h�kimiyet b�lgesiydi, bu iki grup s�k s�k kar��la��p
�at��rlar, polis de bunlara kar�amazd�. Bir zaman sonra *m�ir
posal�lar�n' da civarda dola�maya ba�lad�klar� fark edildi; daha �ok fehim
pa�a tak�m�n� tutan haddehaneli bitirimlerle rum kabaday�lar kendilerini
biraz geri �ekmi�lerdi; belaya al��k olan beyo�lu, yeni bir belan�n
katmerlenerek b�y�d���n� g�r�yordu.

g�nd�z vakti beyo�lu'nda dpla�an, al�veri� eden ��k giyimli madamalar,


kibar m�sy�ler, muhallebicilerde birbirlerini uzaktan da olsa g�rmeye
gelen �arliston �ar�afl� han�mlarla b�y�klar� pomatl� beyler, geceleri
olup bitenlerden habersizdiler, iki ayr� �lem ya�an�yordu ayn� caddede.

bir ak�am rag�p Bey �� arkada��yla, ga�ata'da �spi-ro'n�n meyhanesinde bir


iki �ak�t�rd�ktan sonra �i�ek�i'deki vrangel'in evine gitti; hemen
kendilerine bir oda a��ld�, sofra d�z�ld�, evin en g�zel k�zlar� despina,
nadide, �pek getirildi; bir kenara da sazendeler oturdu, �lem

�87

ba�lad�. K�zlar bir yandan rak�lar� dolduruyor, bir yandan saz tak�m�na
e�lik edip �ark�lar m�r�ldan�yor, bir yandan da erkeklere sokulup cilveler
yap�yordu; muhabbet koyu-la��p da saz tak�m� co�unca dans� �stanbul'da
efsane gibi anlat�lan �pek de zilleri tak�p oyuna kalkt�; sa�lam
bald�rlar�, �ark�felek gibi d�nd�rd��� kal�alar�, iri memeleriyle
k�k�rt�c� bir r�zg�r gibi odan�n i�inde zillerini �ak�rdatarak oynayan
kuzg�h�i sa�l� kad�n�n dans�na kendilerini kapt�rd�klar� s�rada d�ar�dan
bir g�r�lt� i�itildi, ko�u�malar oldu, odaya biri girdi ��kt�. Rag�p Bey o
tela� aras�nda Arap dilaver ad�n� duydu; �pek, dans� kesip yerine oturmu�,
k�zlar susmu�lar, saz pes perdeye ge�mi�ti; kap�n�n �n�nden f�s�lda�malar
duyuluyordu, a�a��dan bir nara koptu.
� nerede bu �pek kar�s�, biz burada kar� m� bekleyece�iz, da��t�r�m ulan
buras�n�.

odadaki �� subay hafif�e dikildiler, bellerindeki na-gant'lar�n deri


k�l�flar�n�n kapaklar�n� birer parmak hareketiyle a�t�lar, aralar�nda
yaln�zca Rag�p �iey sald�rma ve b��ak ta��yordu; cephelerden gelen �b�r
subaylar genellikle b��ak d�v��n�, sald�rma ta��may� bilmiyorlard�. Rag�p
bey, ceketini omuzlar�na ald�, sald�rmas�n� dirse�iyle bir daha yoklad�,
kolunun i�indeki s���t yapra�� b��a��n�, tek hareketle avucuna d�ecek
bi�imde yerle�tirdi, i�eri girip ��kan, y�z� korkudan kararm� Vrangel'e
bakt�.

� ne oluyor vrangel?

� dilaver bey geldi efendim, �pek han�m� g�rmek istiyor, m�saade ederseniz
�pek han�m gitsin, biz ba�ka han�mlar getirelim, �leme devam edin.

rag�p Bey g�ld�; rag�p Bey g�l�nce, �pek, dila-ver'den korktuklar�n�,


kendisini b�rakacaklar�n� d��n�p aya�a kalkt�. Rag�p Bey, �pek'in
bile�ini yakalay iverdi, bir yandan bile�i s�k�yordu ama sesi �ok sakindi.

� siz oturun l�tfen �pek han�m.

�pek oturunca, rag�p Bey vrangel'e d�nd�.

88
� demek �yle vrangel efendi, fehim pa�an�n had�m
arap'� gelecek, edepsizlenecek, biz de yan�m�zdaki kad�n� -
elimizle verece�iz, bizi b�yle tan�d�n demek.

� esta�furullah rag�p Bey o nas�l s�z, �pek han�m; Dilaver beyin


mantinotas�d�r, zaten kimseye ��karmay�z, sizin hat�r�n�z i�in ��kard�k,
dilaver beyin mantinotas� olmasa ben sizi rahats�z eder miyim, yan�n�zdaki
kad�n� �a��r�r m�y�m, haddim mi pa�am b�yle terbiyesizlik yapmak.

vrangel, kafas�ndan �l��p bi�mi� arap dilaver'in rag�p Beyden daha belal�
oldu�una karar verip �pek'i �yle �a��rm�t�. Dilaver, fehim pa�an�n �nde
gelen kabaday�la-nndand�, �ocuklu�unda habe�istan'da yakalan�p had�m
edilmi�, �stanbul'a �yle g�nderilmi�ti. had�m edilenlerin �o�unlu�unun
ince sesli, c�l�z adamlar olmas�na kar��n Di-laver'de had�ml�k ters
tepmi�, iriyar�, zebellah gibi, kavgaya d�v�e, adam vurmaya merakl� biri
olup ��km�t�; giri�ti�i kavgalarda pen�esinden kurtulan pek yoktu,
sald�rmay� da iyi kullan�yordu; arkas�nda Fehim pa�a bulundu�undan polis
de kar�am�yordu ona.

son zamanlarda, �pek'e ��k olmu�tu, ikide bir gelir, �pek'le bir odaya
kapan�r, ona �ark� s�yletip dinler, g�zleri dalar giderdi; kad�na iyice
tutuldu�undan onun ba�ka m�teriye ��kar�lmas�n� istemez, vrangel'e bunun
i�in bol para verirdi ama vrangel parag�z oldu�undan �pek'i m�teriye
��kar�rd�. bu, biraz da had�m bir adam�n a�k�n� pek ciddiye
almamas�ndand�; Dilaver i�in bu meselenin di�er erkekler i�in oldu�undan
daha da �nemli olabilece�ini hi� anlamam�t�, �imdi dilaver birden
bast�r�nca da korkmu�tu.

dilaver'in naralar� birbiri ard�na patl�yordu. rag�p


bey gene g�ld�.

� git sor bakal�m Arap'a, �pek han�m� ne yapmak


i�in �a��r�yormu�... rag�p Bey merak etti dersin.

89

� yapma pa�am, dilaver bey sarho�, �stelik �pek onun mantinotas�; �ld�r�r
beni, bana ac�, ben sana evin b�t�n kad�nlar�n� getirece�im, bu gece benim
misafirim olun, aya��n�z� �peyim �pek han�m� b�rak�n.

rag�p Bey aya�a kalkt�.

� anla��ld� Vrangel efendi, bunu sen soramayacaks�n, gidip ben soray�m


bari.

rag�p Bey aya�a "kalk�nca iki arkada�� da kalkt�. Rag�p Bey onlara d�nd�.

� siz oturun, rag�p Bey bir arap'tan korktu, arkada�lar�yla gitti


dedirtmeyelim.

rag�p Beyin �am'dan arkada�� olan mevlut bey direndi.

� onlar kalabal�k Rag�p Bey, allah muhafaza bir kalle�li�e kurban


gitmeyin, bu it kopuk tak�m�na g�ven olmaz.

rag�p Bey vrangel'e bakt�,

� ka� ki�i bunlar?

� d�rt ki�i pa�am.

a�a��dan dilaver'in sesi duyuldu yeniden.

� hangi kavat�n koynuna soktunuz ulan kar�y�, �art*


olsun hepinizi keserim! "'
rag�p Bey arkada�lar�n� yat�t�rd�.

� siz oturun l�tfen, ben bir konu�up geleyim.

a��r a��r odadan ��kt�, bir idare lambas�yla ayd�nlanan, her basama��
g�c�rdayan tahta merdivenlerden ind�, alt katta dilaver'in sesinin
duyuldu�u odan�n kap�s�n� a�t�; kap�n�n a��ld���n� g�r�nce i�erdeki sesler
kesildi, d�n�p kap�ya bakt�lar. dilaver k�ede oturuyordu, ger�ekten' �ok
iriyar�yd�, bacaklan neredeyse odan�n ortas�na kadar uzan�yordu; di�er
���, bo�azdan b�zmeli siyah mintan* �apraz yelek, bol pa�a pantolon,
yumurta topuk ayakkab�lar giyip s�f�r numara sivri feslerini al�nlar�na
do�ru bast�r�p, alt�ndan bir tutam k�k�l ��kartm� �� kopuktu; rag�p Bey
onlara bakmad� bile, do�ru dilaver'e y�r�d�.

90
� ne o dilaver bey, ne ba��r�yorsun?

dilaver �a��rd�, ona b�yle bir soruyu beyo�lu'nun en naml�


kabaday�lar�ndan matl� Mustafa'y� bir tokatta bozan arif bey bile b�yle
yekten soramazd�; ��yle boyunu po�unu bir tartt� Rag�p beyin, uzunca
boylu, yap�l� bir adamd� ama dilaver'in yan�nda gene de k���men kal�rd�.
dilaver bir kolunun �st�ne kayk�ld�.

� sen de kimsin ulan, vrangel'in evini sen mi ald�n?

� ben ald�ysam ne olacak?

� ald�ysan �pek'i getir, al bah�i�ini ge� k�ene, �ubu�unu t�tt�r.

rag�p Bey, bir omzunu dilaver'e do�ru �arp�t�p hedefi k���ltt�kten sonra
alaya bir sesle sordu.

� getirelim de, sen �pek'le ne yapacaks�n? Kuka m� oynayacaks�n�z? sw

bug�ne dek dilaver'in y�z�ne kar�� had�m oldu�unu s�yleyecek, bunu ima
edecek kimse ��kmam�t�; dilaver, bir �m�r bu laf� kendine ettirmemek i�in
ya�am�, bunun i�in adam vurmu�, belki de s�rf bunun i�in kabaday� �lemine
ad�n� b��a��yla yazm�t�.

bu laf� duymas�yla yerinden f�rlamas� bir oldu, iriyar� adamlarda pek s�k
rastlanmayan inan�lmaz bir �evikli�i vard�; siyah bir fil gibi u�tu havada
ama bu �evikli�i aleyhine oldu. rag�p Bey b�yle bir sald�r�y� bekledi�i
i�in birden kenara �ekilince dilaver olanca a��rl���yla kap�n�n pervaz�na
�arpt�, �arpmas�yla d�nmesi de bir oldu; d�nd���nde ustura gibi iki taraf�
.keskin, kol uzunlu�undaki sald�rmas� da elindeydi; rag�p Bey de
sald�rmas�n� �ekmi�, omzundaki ceketi de �b�r eline alm�t�. bir yandan
dila-ver'i kollarken, bir yandan da di�er kopuklara arkas�n� d�nmemeye
�al��yordu; bu itlerden her t�rl� kahpeli�in beklenece�ini biliyordu, 'ya
karn�na ya s�rt�na.' laf�n� �stanbul'un kopuklar� ��kartm�t�, s�rt�ndan
vurulmak da yaz�l�yd� haritada. bir an arkada�lar�n�n gelmesini engelle-

91

eli�ine pi�man oldu, kavgada �l�rse bu biraz da g�steri� d�k�nl���nden


olacakt�.

dilaver yeniden sald�rd�, rag�p Bey y�z�ne do�ru gelen sald�rmay� son anda
eline sard��� ceketle ittirip kenara do�ru kayd�; Dilaver yeniden d�n�p
rag�p Beye do�ru hamle etti�inde aya��, odan�n ortas�na alelacele kurulmu�
yer sofras�na tak�ld�, bir an sendeledi. rag�p Bey de, daha sonra y�llarca
an�lacak ve bir�ok kavgada 'rag�p Bey numaras�' diye tekrarlanacak
hamlesini yapt�; �zerine do�ru canavar gibi gelen dilaver'in
sersemlemesinden de faydalanarak ��meliverdi, dilaver'in iri g�lgesini
�st�nde g�rd��� anda da b��a��n� yukar� do�ru tutarak dikildi, i�i sa�lama
alm�, bir yandan da b��a�a b�t�n g�c�yle abanm�t�. sald�rma, dilaver'in
kas�klar�ndan girip karn�na kadar ba��rsaklar�n� par�alam�t�; arap '�hhh'
diye bir ses ��kart�p b�t�n a��rl�yla Rag�p Beyin �zerine y�k�ld�, b��a��
tutan eli yan�na sarkm�t�; rag�p Bey b��a�a bir kere daha aban�p art�k
daha derine gidemeyece�ini anlay�nca b��a�� �ekip silkinerek dilaver'i
�zerinden att�. Dilaver yan �st�, evi yerinden sarsan bir a��rl�kla
devrildi, karn�ndan f�k�ran kan odan�n ortas�nda birikiyor, herkes dev
arap'�n karn�ndan f�k�ran kana bak�yordu. rag�p B�y de dahil kimse b�yle
bir sonu� beklemiyordu. dilaver'in �� arkada�� �a�k�nl�ktan donup
kalm�t�, kendini ilk toplayan ra-g�p Bey oldu; dilaver'e, arap'�n
karn�ndan bo�alan kan�n pa�alar�na do�ru yay�lmas�na hi� umursamadan,
hatta neredeyse keyiflenerek bakt�.

arap yatt��� yerden, "vurdu beni kahpe d�l�," diye m�r�ldand�.

rag�p Bey, �ekik olan g�zlerini iyice bir �izgi haline getiren ve o g�nden
sonra her adam vurdu�unda y�z�nde g�r�nen so�uk ve ma�rur g�l�msemesiyle
g�l�msedi.

� �nleme had�m Arap, bir ameliyat ge�irmi�tin, bir ameliyat daha ge�irdin;
ilkinle mukayese edersen bu onun yan�nda hi� kal�r.

92
peykelerde oturan �� kopuk, ellerini sald�rmalar�na
at�p do�rulacak gibi oldular, o s�rada sald�rmas�n� silip
koltuk alt�ndaki k�l�f�na sokan rag�p Bey tabancas�n� ��-
karm�t�.

� h�sst, k�pranmay�n, hepinizi yakar�m!

��� de sald�rmalar�n� yerlerine koyup peykelere ��kt�ler; g�r�lt�y� merak


eden rag�p Beyin arkada�lar�, Vrangel, k�zlar, evin hizmet�ileri de odaya
dolu�mu�lard�; Vrangel, "bir araba �a��r�n Dilaver beyi hastaneye
yeti�tirelim," diye ��rp�n�rken mevlut bey de rag�p Beyi kolundan tutup
d�ar� ��karm�t�.

� rag�p Bey, hemen ko�, m�ir Pa�an�n yan�na git, jurnaller �imdiden
sar�ya da fehim pa�aya da ula�m�t�r, ula�mad�ysa ula�mas� yak�nd�r; seni
kurtar�rsa ancak pa�a kurtar�r.

rag�p Bey, kap�ya do�fu y�r�d�.

� �imdi pa�aya gidersem onu da bula�t�r�rlar, ben ba��m�n �aresine


bakar�m, sen pa�aya olay� haber ver.

rag�p Bey, h�zl� ad�mlarla evden ��kt�, �i�ek�i soka��n�n kalabal���ndan


'adam vurulmu�' g�r�lt�leri aras�ndan ge�ti; �l�k bahar ak�am�nda
tepeba��'ndan a�a��ya inip, kas�mpa�a'da demirli gemilerden birinde
�ocukluk arkada�� Hasan efendiyi buldu; kucakla��p �p�t�kten sora olay�
anlatt�. Hasan-efendi biraz d��nd�.

� gel en iyisi ben seni bizim tekkeye g�t�reyim, �eyh efendiyle ben
konu�urum.

kas�mpa�a'da kay���n�n i�inde uyuyan kay�k��lardan birini uyand�rd�lar,


hi� konu�madan unkapan�'na ge�ip tekkeye gittiler. hasan efendi kap�c�
m�ridi uyand�rd�, tekkedeki odalardan birine rag�p Bey i�in bir yatak
serildi. hasan efendi de �eyh efendiyi bulmak i�in zikir odas�na ge�ti;
her zaman oldu�u gibi �eyh tek mumun yand��� karanl�k salonda, tek ba��na
elinde tespihi oturuyordu. hasan efendinin anlatt�klar�n� sessizce
dinledi, kavga d�v�ten hazzetmezdi, ama fehim pa�adan da ho�lanmazd�.

93
ge�en y�l Edirnekap�'mn �eyhi haber yollay�p Fehim pa�an�n tekkeye bir
hafiye soktu�unu haber vermi�ti; tekkesine hafiye sokulmas�na k�zan �eyh
sesini ��karmam� ama bunu bir kenara yazm�t�; k�sa zamanda kim oldu�unu
buldu�u hafiyeyi de bir punduna getirip tekkeden uzakla�-

t�rm�t�.

hasan efendinin anlatt�klar�n� dinledikten sonra tasvip etmedi�ini


belirten darg�n bir sesle, "peki kals�n, ama kimseye bundan bahis
a�may�n," demi�ti.

rag�p Bey tekkeye yerle�irken, arap dilaver'in 'm�* �ir pa�ahlarca'


vuruldu�u �stanbul'un b�t�n batakhanelerinde duyulmu�, fehim pa�aya ve
saraya birka� koldan haber u�mu�tu. vuran�n Fuat pa�aya yak�n bir zabit
olmas� Padi�ah� d��nd�rm�, ertesi g�n M�irle konu�maya karar vermi�ti.
fehim pa�a ise intikam�n� bizzat almak i�in her zaman oldu�u gibi b�t�n
adamlar�n� gecenin o saatinde 'o namussuz m�laz�m�' bulmalar� i�in
harekete ge�irmi�ti.

dilaver hemen frans�z hastanesine kald�r�lm�, fehim pa�an�n �ahsi doktoru


da hastaneye g�nderilmi�ti. dilaver, hastaneye giderken yol boyunca
polisin "sizi kim vurdu dilaver bey?" sorusuna, "b��a��m�n �st�ne d�t�m,"
diye cevap vermi�, ne dilaver'in arkada�lan, ne vrangel, ne de k�zlar
su�lunun ad�n� vermemi�ler, "biz g�r�lt�ye ko�tu�umuzda dilaver bey kanlar
i�inde yerde yat�yordu, ne oldu�unu g�rmedik," demi�lerdi. b�t�n �stanbul
dilaver'i kimin vurdu�unu, kavgan�n ne sebepten ��kt���n�, nas�l cereyan
etti�ini ��renmi�ti, ama ortada resmen bir �ik�yet olmad��� i�in rag�p Bey
hakk�nda resmi hi�bir i�lem yap�lmam�t�.

ertesi g�n Padi�ah, fuat pa�ay� �a��rtt�. Y�z� as�kt�.

� ne o pa�a art�k sen de mi �eteler kuruyorsun?

� ne �etesi padi�ah�m?

� senin adamlar�ndan biri fehim pa�an�n adam�n� vurmu�.

94
� b�yle bir �ey benim de kula��ma ili�ti padi�ah�m ama vurdu mu vurmad� m�
bilemem. ayr�ca ad� edilen gen� benim adam�m de�il; ben onu cepheden
tan�r�m, orada benim kararg�h�mdayd�; pek d�r�st, pek cesur, kahraman bir
vatan evlad� olarak bilirim kendisini.

padi�ah, elini arkas�na koyup salonda biraz dola�t�, �al�ma masas�n�n


ba��nda durdu.

� ma�allah pa�a hazretleri, an�k vatan kahramanlar� Vrangel'in


kerhanesinde adam m� vuruyor?

� o mu vurdu bilmem padi�ah�m, benim bildi�im o gencin padi�ah�m�z�n sad�k


bir kulu oldu�u ve padi�ah�m�z efendimiz i�in can�n� sava� meydan�nda
�e�itli defalar tehlikeye att���d�r. subaylar aras�nda pek sevilen efendi
bir gen�tir kendisi, bir dedikoduya kurban gitmesine �z�l�r�m. Ama emir
buyurursan�z ben bizzat me�gul olay�m, onu buldurup polise ellerimle
teslim edeyim.

padi�ah, bir kabaday�y� vurdu diye sava�lara kat�l�p kahramanl�k g�stermi�


bir subay� yakalatman�n ordu �zerinde fena bir tesir yapabilece�ini
d��nd�; askerler zaten fehim pa�adan pek ho�lanm�yorlard�; i�i b�y�tmek
istemedi.

� dur bakal�m pa�a, ortada bir �ik�yet, bir delil yok, sen de kahraman bir
subayd�r diyorsun... en iyisi sen zaptiye naz�r�na s�yle, o subaya alt� ay
tebdili, hava versinler, ortada g�z�kmesin, sonra bir d��n�r�z.

� emredersiniz padi�ah�m.

fuat pa�a saraydan ��karken fehim pa�ayla kar��la�t�, fehim pa�a hemen
�ste ��kmaya �al�t�.

� pa�am subaylar�n�zdan biri benim adam�m� vurmu�.

fuat pa�a ka�lar�n� �att�.

� o nas�l s�z pa�a, benim subay�m, senin subay�n m�


'var, hepsi padi�ah efendimizin subaylar�, benim adamla-
r�m dedi�in de padi�ah efendimizin kullan; padi�ah�n kul-
lar�n� art�k aram�zda taksim mi ediyoruz?

95

fehim pa�a birden korktu.

� esta�furullah, elbette hepimiz padi�ah�n kullar�y�z, benim demem o de�il


pa�a, ama size ba�l� bir subay benim kona��mda �al�an bir bendeyi
vuruyor.

� o mu vurdu, ba�kas� m� vurdu, yoksa senin arap kendi b��a��n�n �st�ne mi


d�t�, o belli de�il... hem laf� uzatman�n manas� yok fehim pa�a, ben sana
lafazanl�k etmeden a��k�a bir �ey s�yleyeyim: benim ete�imden �ekil, sen
benimle u�ra�acak adam de�ilsin, sonu k�t� bitecek.

herkes gibi fehim pa�a da bu �nl� m�irden �rkerdi, saray�n ortas�nda


�zzet pa�ay� d�vmekten, �ekinmeyen adam�n kendisini de d�vece�inden
korktu; �ekip tabancay� vursa sarayda adam vurman�n sonucu kendisi i�in de
iyi olmazd�.

� esta�furullah pa�am, benim sizinle u�ra�mak haddim mi, ben padi�ah


efendimizin aciz bir hizmetk�r�y�m.

� �yi �yleyse, yerini bil.

�ki pa�a so�uk bir selamla ayr�ld�lar; fehim pa�a, fuat pa�a ve adamlar�
i�in yeni bir jurnal vermek i�in padi�ah�n huzuruna girdi, fuat pa�an�n
ihtilal haz�rl�klar� i�inde oldu�una dair jurnaller geldi�ini s�yledi.
padi�ah sesini ��karmadan dinledi ama fuat pa�ayla ilgili endi�eleri de
artmaya ba�lam�t�, ��nk� bir�ok de�i�ik kanaldan ayn� jurnaller geliyor,
fuat pa�an�n ayaklanma ��kartaca�� s�yleniyordu. padi�ah ise, birbirlerine
d�man olan bir�ok pa�an�n Fuat pa�ay� yok etmek i�in i�birli�i yapt���n�,
arap �zzet pa�an�n da bu ortak �al�may� saraydan y�netti�ini bilmiyordu.
b�t�n pa�alar�n birbirine �l�m�ne d�man olmalar�n� k�k�rtan, kendi
g�venli�ini bu b�l�nm�l�kte bulan padi�ah, bu d�manlar�n bir araya
gelebileceklerine hi� ihtimal vermedi�inden ayr� ayr� kanallardan gelen
jurnallerden etkilenmeye ba�lam�t�. fuat pa�an�n da huzurda di�er
pa�alardan de�i�ik olarak dik dik konu�mas�, Padi�ah�n ho�nutsuzlu�unu
besliyor, bu ho�nutsuzluk da

96
fuat pa�an�n aleyhindeki jurnallere inanma e�ilimini bes-- liyordu.

fuat pa�a, harbiye naz�nyia g�r�t�; Rag�p Beye alt� ay tebdili hava
verdiler ve bir s�re ortada g�z�kmemesini tembihlediler.

rag�p Bey, tekkede yat�p kalkmaya ba�lad�, ilk zamanlar �eyh efendi
mesafeli duruyordu; beyo�lu kerhanelerinde adam vurmu� bir zabitle
konu�acak bir �eyi yoktu. rag�p Bey de �evredeki herkesin h�rmet etti�i
bir �eyhi, kendi askeri al�kanl�klar�yla bir komutan gibi g�r�yor, yan�na
pek yakla�am�yordu. tekkede yapacak bir �ey olmad���ndan o da arada s�rada
yap�lan ayinlere kat�lmaya, ho�sohbet dervi�lerle ahbapl�k etmeye ba�lad�.

�zmit'ten d�nen a�abey m�laz�m cevat bey haftada bir iki tekkeye u�ruyor,
karde�ine d�nya ahvalinden haberler veriyordu; arada bir padi�ah�n
m�stebitli�inden de bahsediyordu; bu konu�malardan birinde arkada�lar�yla
bir cemiyet kurduklar�n� s�yledi. rag�p Bey, daha �nce gizli cemiyetlere
aza oldu�u iddias�yla iki kere tevkif edilip daha sonra serbest b�rak�lan
a�abeyinin giri�ti�i bu i�leri duyunca �nce deh�ete kap�ld�, ama sonra o
da a�abeyinin anlatt�klar�m sakin bir �ekilde dinlemeye al�t�. s�rg�ne
g�nderilen subaylar�n say�s�, zindanlara at�lan askeri t�bbiye
��rencilerinin miktan �ok fazlayd�; halk olup bitenle ilgilenmiyor,
ailelerinden ba�ka hi� kimse �stanbul'dan eksilen subaylar�n fark�na
varm�yordu.

�eyh efendiyle de arada s�rada ba� ba�a konu�maya ba�lad�lar, aralar�nda


b�y�k bir ya� fark� yoktu, her �eyh gibi yusuf efendinin de kendisine k�r�
k�r�ne ba�l� olmayan, kendisini insan�st� bir varl�k giBi g�rmeyen birine
ihtiyac� vard�; e�it olarak s�radan konularda konu�up ahbapl�k edece�i
birini �zledi�ini rag�p Beyle birlikte ke�fetti �eyh. arkada�l�k
ettiklerinin fark�na varmadan hali� k�y�s�ndaki g�ller i�indeki mezarl�kta
ba� ba�a konu�arak dola�maya ba�lad�lar; rag�p Bey cephelerde
g�rd�klerini,

aras� Gibi
97/7

rumeli'yi, arabistan'� anlat�yor; �eyh efendi ise ona pey


gamberin hayat�ndan, cenklerinden, hazreti �mer'in ada-
letinden, �teki d�nyadan, zebanilerden ve �eytanlardan
s�z a��yordu.

tarikat ehli insanlarda g�r�len o kar��l�k beklemeyen iyilik, ho�g�r�, bu


d�nyan�n nimetlerine ald�rmayan bir sevecenlik, �te d�nyay� bu d�nyadaki
insanlardan daha �ok d��n�p bilmtnin getirdi�i gizli k���mseme, kadere
r�za g�sterme, bir lokma bir h�rka ile yetinebilme al�kanl��� Rag�p Beyi
etkiliyordu. �eyh. efendi de, rag�p Beyi dinlerken d�nyadan, dolay�s�yla
da mehpare han�mdan bir haber al�yormu� gibi oluyordu; d�ardaki d�nya
onun mehpare han�m� kapt�rd��� bir d�nyayd�. �lk zamanlar o d�nyaya d�man
olmu�tu ama �imdi onu merak ediyordu; ac�, yerini �zleme b�rakm�t� ��nk�,
d� d�nyayla ilgili her bilgi sanki mehpare han�mdan gelen bir haberdi.
birbirine benzemeyen bu iki insan dost oldular; rag�p Efendi, �eyh
efendiye ba�land�k�a tanr�ya da ba�lan�yordu.

tekkede kald��� s�rede, a�abeyiyle ve �eyh efendiyle yapt��� sohbetler


sonucu, tanr�y� ve ihtilali ke�fetti, ikisini de biliyordu, daha �nce
duymu�tu ama bu ikisinin de varl���n� bu kadar a��k olarak hi�
hissetmemi�ti ve bu iki yeni duygu da onu heyecanland�r�yordu. padi�aha
duydu�u sorgusuz sualsiz ba�l�l�k, yerini tanr� sevgisine ve ihtilal
co�kusuna b�rak�yor, padi�ah kar��s�ndaki boynu e�iklik ise d�manl��a
d�n�yordu; a�abeyinin daha �nce at�ld��� zindanda �ektiklerini anlatmas�
da bu d�manl��� peki�tiriyordu.

bir iki defa tekkeye m�rit olarak kaydolmak istedi�ini ima etmi�ti �eyh
efendiye; ama yusuf efendi her seferinde s�z� de�i�tirip laf�
ge�i�tirmi�ti, yeni bir m�rit kazan�p bir dost kaybetmek istemiyordu;
rag�p Efendi m�ridi olursa aralar�ndaki dostluk s�remezdi. �eyh efendi ise
sadece m�ritleri olmas�ndan ama hi� dostu bulunmamas�ndan dertliydi, o da
arada bir s�radan bir insan gibi konu�-

98
may� �zl�yordu. mehpare han�m gitti�inden beri tekkesinden hi� ��kmadan
ya��yordu; tekkede de yapayaln�zd�, hi� kimseye derdini s�yleyemezdi.

bir keresinde rag�p Beyle mezarl�kta dola��rken, bir g�l kopar�p


koklad�ktan sonra, gittik�e beyazla��p �effafla-�an y�z�ne uygun d�en
s�cak ve derin sesiyle kendi kendine konu�ur gibi konu�mu�tu:

� d�nya bir imtihan yeridir rag�p Bey, zamanla sen s�n�flar� ge�tik�e,
imtihan da zorla��r; �ekti�in ac�, g�rd���n dert artar; ka� ki�i bu
d�nyada b�t�n imtihanlar� ge�ip okulu bitirebilir ki... kuldan saklad���n�
allahtan saklayabilir misin, o her �eyi g�r�r, o hep bizimle beraberdir,
��r�l��plak durur ruhumuz onun kar��s�nda, bu bize g�ven verir ama...

durdu, bir zaman elindeki g�le bakt�.

� bazen insan allahtan-bile saklanmak ister... bunun g�nah oldu�unu bile


bile... �te imtihan� b�yle zamanlarda kaybederiz.

rag�p Bey, �eyhin bir derdi oldu�unu bu konu�malardan anlad���nda hasan


efendiye, bu derdin ne oldu�unu sordu. hasan efendi ona o zaman k�s�k bir
sesle mehpare han�m� anlatt�, "Bir orospu koca �eyhi soldurdu gitti,"
diyerek.

�eyh kendi derdiyle gittik�e yaln�zla��rken, ikinci e�i hasene han�m�n


karn� da gittik�e �i�iyor, hasan efendinin m�stakbel e�i olan ikinci
k�z�n�, c�ce �ocu�unu do�urmaya haz�rlan�yordu. 7-

tekkede do�um haz�rl�klar� ba�lam�t�. kar�s�n�n hamileli�i nedense �eyhi


daha da h�z�nl� ve yaln�z bir adam haline getiriyordu. mehpare han�m�n
teninde azg�nl��a ve g�naha dokunmu�tu; g�naha bu kadar yakla��p da g�nah�
i�leyememi�, o g�nahk�r kad�n�n teninden g�nah�n lezzetini tadamam�
olmak, �eyhi g�naha de�il nedense sevaba ve masum kad�n tenine
yabanc�la�t�rm�t�. g�nah�n yan�ndan ge�mi� olmak bile �eyhi g�nah tutkunu
yapmaya

99
yetmi�ti, ama g�nah da i�leyemiyordu; kendi i�ine, g�nah �zlemine
kapan�yor, her gece zikr salonunda yaln�z ba��na Allaha kendisini bu
tutkudan, bu �zlemden kurtarmas� i�in yalvar�yordu. g�nah� �zledik�e
kendine �fkeleniyordu ama g�nah kar��s�nda herkes gibi o da �aresizdi.
hasan efendinin kendinden hi� beklenmeyen bir feylesoflukla daha sonra
osman'a s�yledi�i gibi, "g�nah� �demo�lu ya hi� g�rmemeli ya <da g�r�rse
i�lemeliydi," yoksa �eyh efendi gibi 'masum bir g�nahk�r' olurdu insan ki
bu her �eyden daha k�t�yd�.

�eyh efendinin ayinleri her seferinde daha dokunakl� ve daha cerbezeli


oluyordu, tekkenin �n� ayinlerin �iddetiyle birlikte gittik�e art�yor,
�stanbul kad�nlar�n�n �o�u bu ayinlere kat�labilmek i�in tekkenin �n�nde
kuyruk olu�turuyor, ayinden nedense kimsenin anlayamad��� bir g�nahk�r
g�l�msemeyle ��k�yorlard�; erkeklerin g�remedi�ini, �eyhin i�indeki g�nah�
kad�nlar g�r�yordu, ama g�rd�klerinin g�nah oldu�unu bilmiyorlard�, onlar
bunu sevab�n g�zelli�i san�yorlard�. Erkekler ise �eyhin ayindeki
cerbezesine tutkundular; �eyhin her ayin k�rm�z� pos-tuyla birlikte u�arak
ayin salonunda d�rt d�nd���n� ayine kat�lan erkekler yemin billah
anlat�yorlard�.

do�um yakla�t�k�a �eyh sessizle�iyordu, g�llerle dolu mezarl�kta bazen


saatlerce rag�p Beyle birlikte hi� konu�madan dola��yor, hali�'e bak�yor,
g�llere dokunuyor, sonra da sanki uzun uzun konu�mu�lar gibi, "�te
b�yle," diyerek odas�na, tespihine ve dualar�na d�n�yordu. meh-pare
han�m�n da do�urmak �zere oldu�unu hasan efendiyle birlikte yaln�zca �eyh
biliyordu tekkede, bu bilgiler onlara nas�l geliyordu, bunu bilense yoktu.

yaz ba�lar�nda bir ��le�st� birden hava karard�, bulutlar birikti, g�k
g�r�lt�s� ve �im�ekler patlamaya ba�lad�, bal�k��lar hali�'in giri�inde
deniz canavarlar� g�rd�ler, k���thane'de dereler yataklar�n� de�i�tirdi,
hali�'in sular� kabard�; harem b�l�m�nde ko�u�turmalar artt�, s�cak su

100
le�enleri ko�turuldu, m�ritler odalar�na kapan�p dualara ��kt�ler, �eyh
efendi mezarl�kta g�llerin aras�nda dola�t�, simsiyah sa�lar�na bir iki
tel beyaz d�t�, teni biraz daha �effafla�t�, Hasan efendinin y�z� biraz
daha as�l�p karard� ve Hasene han�m c�ce k�z�n� sessizce, mehpare han�m
o�lunu ���l�klarla do�urdu. �ki bebek de elifi elifine ayn� saniyelerde
geldiler d�nyaya; sar� toz gibi bir ya�mur ya�d�, toprak, ejderha derisi
gibi pul pul kabard�, Osman'�n tozlu odas�ndaki uzun maceras�na iki ki�i
daha kat�ld�.

101

l
� o dilenci de�il ki, hasanpa�a karakolunun taharrisi... bu yoku�un
civar�nda g�rd���n b�t�n dilenciler, terziler, bakkallar hasanpa�a
karakolunun hafiyeleridir, gelip ge�eni g�zlerler.
araba, dilencinin yan�ndan ge�ip yoku�a sard�; atl�, yaya bir�ok insan
yoku�u inip ��k�yordu, birbiri ard�na pahal� arabalar ayn� y�nde
gidiyordu. arabalar�n pencerelerinden iyi taranm� sakallar�, k�rm�z�
fesleri ve g���slerini kaplayan bol madalyalar�, kordonlar�, s�rmalar�yla
pa�alar�n �er�evelenmi� resimlere benzeyen siluetleri g�r�n�yordu; sanki
saraya arabalar renkli resimler ta��yordu. hikmet beyin arabas� pa|a
arabalar�n�n ard�ndan saray�n �n�ndeki meydanl��a geldi, saraya girip
��kan subay kalabal���n�n aras�ndan s�yr�ld�, b�y�k kap�dan ge�ip sol
yandaki mabeyin dairelerinin -�n�nde durdu. h�seyin hikmet bey odas�na
y�r�rken koridorda kendisi gibi gen� olan mabeyin k�tiplerinden celil beye
rastlad�; veremden solgunla�m� y�z� o sabah daha da sararm�t�.

� ne oldu celil bey rahats�z m�s�n�z?

gen� adam ba��n� sallay�p elindeki k���d� g�sterdi.

� fehim pa�an�n jurnal etti�i zabiti s�r�yorlar, hem de yemen'e...

� hay allah...

celil bey di�lerinin aras�ndan s�ylendi.

� geberemedi melun, ka� ki�inin hayat�n� mahvetti.

koskoca imparatorlukta, s�r�len bir zabite ac�y�p, onu s�rd�ren fehim


pahaya y�ksek sesle 'melun' diyebilecek birine rastlanacak tek yer belki
de saray mabeyinli�iy-di; padi�aha sad�k pa�alar�n m�lkiye mezunu, dil
bilen �ocuklar�n�n �o�unlu�u olu�turdu�u mabeyinde garip bir h�rriyet
vard�; belki de" kendilerini padi�aha �ok yak�n bulduklar�ndan bu gen�
insanlar saray�n i�inde hi� �ekinmeden jurnalcileri � ve pa�alar�
ele�tirirlerdi, aralar�ndan hi�birine de bir �ey olmazd�. Hikmet beyin
�al�t��� k�s�mdaki gen�ler saray�n di�er b�l�mlerinde �al�anlardan

103

h�seyin hikmet bey, herkesin dikkatini �eken arabas�yla Y�ld�z yoku�una


d�n�p k�edeki dilencinin �n�nden ge�erken her zaman oldu�u gibi dilenciye
biraz k�zg�nl�kla biraz da alayla bakt�. Her seferinde partal esvaplar
i�indeki bu dilencinin �n�nde durup "senin kim oldu�unu biliyorum" demek
istiyordu. saraydaki g�revine ilk ba�lad��� g�nlerde birka� kez arabay�
durdurup k�e ba��nda yapayaln�z duran bu zavall� dilenciye, g�zlerindeki
sevinci g�rebilmek i�in y�kl�ce sadakalar vermi�ti, adam her defas�nda
minnetten �ok k���msemeye benzer bir g�l�msemeyle kabul etmi�ti
sadakalar�. Bir g�n, mabeyindeki arkada�lar�yla konu�urken, yoku�un
ba��nda g�rd��� 'garip' dilenciye verdi�i sadakalardan s�z edince,
saraydaki b�t�n mabeyin odalar� gibi duvarlar� k�rm�z� kadifeyle kapl�,
s�sl� odada kahkahalar patlam�t�.

� �lahi hikmet bey, sen o dilenciye sadaka m� veriyorsun?

hikmet bey, herkesin bildi�i bir �eyi bilmeyerek, yaln�zca


bilgisizli�inden dolay� aptal durumuna d�en insanlar�n duydu�u s�k�nt�y�
duyup surat�n� asarak, "ne var bunda, siz dilenciye sadaka vermez
misiniz?" demi�ti.

burundan s�kma g�zl��� sayesinde, yirmi iki ya��nda olmas�na ra�men otuz
be�inde g�steren sabit pa�azade ali kenan bey, g�zl��� gibi y�z�n�n
ayr�lmaz bir par�as� olan k���mseyici g�l�msemesiyle "aman mon�er,"
demi�ti.

102

�ok farkl�yd�lar; bu b�l�mden pek jurnal ��kmazd�, ��ksa da tek tuk; ger�i
padi�ah buralarda konu�ulanlar� bilirdi ama �o�unlu�u edebiyatla u�ra�an,
avrupa'y� bilen bu gen�lere dokunmazd�. Onlar�n sadakatinin g�vencesi
babalar�yd�; babalar� sad�k oldu�u s�rece, gen�ler de ele�tirilerini
saray�n d��na ta��mad�k�a, bu h�rriyetten yararlan�rlard�, biraz da
'aileden biri' gibi davran�l�rd� onlara. padi�ah �o�unu ta bebekli�inden
tan�rd� ve bu gen�ler her g�n bin bir entrikaya, s�rg�ne, k�y�ma �ahit
olduklar� bu saray�n i�inde kendi durumlar�n� hi� garipsemeden ya�arlard�.

hikmet bey, ayak�st� Celil beyle konu�up fehim pa�aya biraz s�ylendikten
sonra odas�na gidip kendisine bir sabah kahvesi s�yledi. kahvesini
i�erken, bir zenci hizmetk�r girdi odaya.

� hikmet beyefendi, �zzet pa�a hazretleri sizi emrediyorlar efendim.

hikmet bey, kahvesini bitirmeden kalkt�, zenci hizmetk�rla birlikte


binadan ��kt�lar, mabeyin dairelerinin kar�� taraf�ndaki k���k k�kte
�al�an �zzet pa�an�n yan�na gittiler. pa�a, �al�ma masas�n�n arkas�ndaki
d�ner maroken koltu�a ba�da� kurup oturmu�, kuran okuyordu, hikmet beyi
g�r�nce kuran� masan�n �st�ne b�rakt�.

� buyrun hikmet bey o�lum, nas�ls�n�z.

� duac�n�z�m pa�am.

� mahdum bey nas�llar?

� ellerinizden �per efendim.

� hikmet bey, �imdi l�tfen hariciye naz�r� pa�aya gidiniz, kendileri bug�n
hasta olduklar� i�in ayazpa�a'daki kona��nda; kendisine padi�ah�m�z
efendimizin selamlar�n� s�yleyin. d�n ak�am, frans�z sefir-i kebirinin
kona��nda rus, alman, �ngiliz, frans�z sefirleri toplan�p konu�mu�lar,
sefirlerin ne konu�tuklar�n� sorunuz; padi�ah�m�z efendimiz hemen ��renmek
istiyorlar.

� ba��st�ne pa�a hazretleri.

104
hikmet bey, �zzet pa�an�n yan�ndan ��kt�ktan sonra odas�na d�nd�,
arabas�n� haz�rlatt�, biraz �nce t�rmand��� yoku�tan a�a��ya inmeye
ba�lad�. Sa� taraftaki bo� arsalar-da askerler talim yap�yordu, yoku�un
alt�nda dilenci her zamanki yerinde duruyordu. hikmet bey, arkas�na
yaslan�p bir sigara yakt�, ne zaman yaln�z kalsa ayn� �eyi d��n�yordu:
geceleyin lohusa yata��nda yatan kar�s�n�n, kendisiyle matmazel helen'in
sevi�melerini seyretmesini; mehpare han�m hem seyrediyor hem de hikmet
beyin her yapt���n� s�ylemesini istiyordu, g�rd�klerini bir de kocas�n�n
a�z�ndan duymak heyecan�n� artt�nyordu.
� �imdi ne yapt���n�z� s�yleyin.

� bacaklar�n� ok�uyorum, yava�, yava� yukar� do�ru ��k�yorum.

� �imdi ne yap�yorsunuz?

� kas�klar�n� �p�yorum.

� �imdi ne yap�yorsunuz?

� �imdi yava��a yakla��yorum...

matmazel helen, hikmet beyin kar�s�yla sevi�mesinde �nemsiz bir ara�t�,


e�er kar�s� seyretmese helen'le se-vi�mezdi bile; heyecan veren, onu
��ld�rtan helen'in v�cudu de�il, kar�s�n�n seyretmesi, ona emirler
vermesi, yapt�klar�n� anlatt�rmas�yd�. Sevi�meye kat�lan ���nc� v�cut
kar�koca aras�ndaki su� ortakl���n� dolay�s�yla da a�k� peki�tirmeye
yar�yordu yaln�zca; su� i�liyorlar, birlikte su�u payla�man�n tad�na
var�yorlard�. Sevi�menin, masumiyetten uzakla�t�k�a daha �ok zevk
verdi�ini, su�la zevk aras�nda inan�lmaz bir ili�ki oldu�unu
ke�fediyorlard�, hi�bir �ey su� kadar keyif verici de�ildi; su�luluk
onlar� masumlar�n d�nyas�ndan kopart�yor ve birbirlerine daha �ok
ya-k�nla�t�r�yordu.

hikmet bey h�l� utanga�l���n� yenemiyordu, geceleri kendini yapt�klar�n�n


heyecan�na b�rakabiliyordu ama sabahlar�, g�n ayd�nlan�p g�nah�n ��klar�,
yerini sabah�n ��plak ayd�nl���na b�rakt���nda, geceleyin yapt�klar�ndan

105

belli belirsiz bir rahats�zl�k ve tedirginlik duyuyor, matmazel helen ve


kar�s�yla kahvalt�da kar��la�t���nda birka� dakika ikisinin de y�z�ne
bakam�yordu. mehpare han�m ise her sabah, ayn� alayc� g�l�msemeyle ayn�
s�radan soruyu, hikmet beyin b�t�n bedenini ve ruhunu sarsarak soruyordu.

� bu sabah nas�lsm�z hikmet bey?

matmazel helen'in y�z�nde de ayn� Mehpare han�m�n y�z�ndeki ifade


oluyordu, birbirlerine benzemiyor-lard� ama sabahlar� g�l�msemeleri
t�pat�p ayn�yd�. o da ayn� ses tonuyla konu�uyordu.

� bonjour hikmet bey... nas�ls�n�z bug�n?

geceleri, kendisiyle kar�s� aras�nda bir su� ortakl���


oldu�una inan�p bu su�un zevkini ya��yordu ama sabahla-
r� kendisinin d�land���n� ve iki kad�n aras�nda bir su� or-
takl��� kuruldu�unu d��n�yordu; geceleri de sabahlan da
su�un oda�� Mehpare han�md�; gece biriyle sabah �b�-
r�yle ortak oluyordu. �in garibi kad�nlar�n aras�ndaki bu'
garip benzerlik ve birliktelik de hikmet beyi hem tedir-
gin ediyor hem heyecanland�r�yordu. konakta ge�irdi�i
her dakika, sabah kahvalt�s�, ak�am yeme�i, yemek sonra-
s�, yatak odalar�, her an ya sevi�meyle^ya da sevi�menin
g�lgesiyle doluydu; birlikteyken ba�ka hi�bir �ey d��n-
m�yorlard�. Yeni do�an bebekle bile �ok fazla ilgilenmi-
yorlard�, bebekle en �ok mehpare han�m�n �� ya��na va-
ran k�z� ilgileniyor, k���k o�lana sanki kendisi b�y�k bir
kad�nm� gibi davran�yordu.

arabac�n�n, "geldik efendim," diyen sesiyle toparlan�p arabadan indi.


konakta hi� bekletmeden hariciye naz�r� pa�an�n yan�na ald�lar kendisini.
ya�l� naz�r bo�az�na kadar ilikli, siyah bir redingot giymi�ti; s�t beyaz
uzun sakal�yla bir naz�rdan �ok inzivaya �ekilmi� bir manast�r papaz�na
benziyordu. saraydan gelen haberin ne oldu�unu ��renmek isteyen naz�r
selamla�ma fasl�n� k�sa kesti.

� padi�ah efendimizin bir emri mi var hikmet bey?

106
hikmet bey hafif�e �ks�rd�.

� �ehriyari hazretleri selamlar�n� g�nderdi pa�a hazretleri; d�n ak�am


frans�z sefirinin kona��nda, frans�z, �ngiliz, rus ve alman sefirleri bir
araya gelmi�ler, ne konu�tuklar�n� merak ediyorlar.

naz�r Pa�a, ��yle bir i� ge�irdikten sonra kendini tutamay�p s�ylendi.

� ben nereden bileyim hikmet bey, sefirleri �a��r�p d�n ak�am ne


konu�tunuz diye soracak halim yok ya...

sonra sakal�n� s�vazlay�p kendi kendisiyle alay eder gibi g�l�msedi;


g�l�mseyi�inde, hikmet beyin i�ini s�zlatan bir �aresizlik vard�.

� asl�nda Padi�ah hazretleri de benim bundan haberim olmayaca��n� bilir


ya, mahsus yap�yor; yar�n sizi gene g�nderip �unu �unu konu�tular diye
bana bildirecek, yani bizim bir i�i beceremedi�imizi y�z�m�ze vuracak.

hikmet bey buna ger�ekten �a�t�.

� padi�ah hazretleri nereden bilsin naz�r hazretleri?

� rus el�isinin terc�man�na her ay bin alt�n� ben �de-sem, ben bilirdim
hikmet bey, padi�ah hazretleri �dedi�i i�in olup biteni o biliyor, biz
ondan ��reniyoruz.

hikmet bey buna daha da �a�t�.

� rus el�isinin terc�man�, padi�ah�n casuslu�unu mu yap�yor?

naz�r Pa�a, bu sefer de hikmet beyin safl���na g�ld�.

� ne sand�n�z Hikmet bey o�lum, sadece rus el�isinin terc�man� m�; bizzat
avusturya sefiri de her ay maa��n� saraydan al�r, Padi�aha malumat verir.
hikmet-i h�k�met, devlet i�lerine ak�l s�r ermez, bunca y�ldan sonra ben
bile bazen olup bitenlere �a��yorum; siz gen�siniz, benden de �ok
�a�ars�n�z, daha neler g�recek, neler duyacaks�n�z, bin y�ldan beri bu
�ehir herkesi �a��rt�r; insanlar de�i�ir, bu �ehirde olup biten
tuhafl�klar de�i�mez.

hikmet bey, naz�r Pa�an�n ikram etti�i kahveyi alelacele i�ip konaktan
ayr�larak saraya d�nd�, �zzet pa�an�n
107

huzuruna ��k�p, 'Naz�r Pa�an�n sefirlerin ne konu�tu�unu bilmedi�ini ama


ara�t�raca��n� s�yledi�ini' bildirdi. �zzet pa�a, omuzlar�n silkip, "h�h!"
dedi.

� ne ara�t�racak... yar�n ne olup bitti�ini gene padi�ah hazretlerinden


��renecek; bazen padi�ah�m�z efendimiz i�in ne kadar da �z�l�yorum, bu
kertede ak�ll� bir insan ne kadar da kabiliyetsiz insanlarla �evrilmi�,
padi�ah�m�z olmasa bir g�nde da��l�r bu imparatorluk.

hikmet bey, �z2et pa�an�n konu�ma tarz�ndan hariciye naz�r�n�n hakl�


oldu�unu anlad�, kendisini naz�r pa�aya bir �ey ��renmesi i�in
g�ndermemi�lerdi, naz�rlar�na kendisinin hepsinden daha ak�ll� oldu�unu
s�k s�k kan�tlamaktan ho�lanan padi�ah, hariciye naz�r�yla alay etmek, onu
k���msemek, asl�nda bir i�e yaramad���n� y�z�ne vurmak i�in g�ndermi�ti
kendisini.

izzet pa�an�n yan�ndan ��kt�ktan sonra, mabeynin eskilerinden olan ali


nail beyin yan�na gitti, olup biteni anlatt�.

� ali nail bey siz benden �ok daha tecr�belisiniz, niye naz�rlar�n�
a�a��l�yor padi�ah hazretleri.

� hikmet bey, padi�ah hazretleri, na�izane kanaatim b�t�n naz�rlar�ndan


daha zekidir, her zeki insan gibi zek�s�n�n harac�n� ister; bir de
kanaatim, padi�ah hazretleri cennetmek�n atalar� gibi imparatorlu�u tek
ba��na y�netmek ister, daha do�rusu padi�ahlar�n �lkeyi tek ba��na
y�netmesi gerekti�ini d��n�r. amcalar�n�n bir darbeyle devrilip
me�rutiyetin kurulmu� olmas�n� da hazmedemez; bug�n ger�i o g�nk� �artlar
�ok de�i�ti ama bence gene b�t�n devlet memurlar�ndan gizli gizli ��
almaktan ho�lan�r Padi�ah efendimiz, hepsini m�stakbel bir darbeci gibi
g�r�r, onun i�in hepsini bask� alt�nda tutar; bazen bir ni�anla, bazen bir
ba��la bazen de b�yle hakaretle ezer onlar�.

� tuhaf �ey... b�yle bir hariciye naz�r� Memalik-i osmani'nin


menfaatlerini yabanc� sefirlere kar�� nas�l m�dafaa eder?

108
ali nail bey g�ld�.

� hariciye naz�r� neyi m�dafaa edecek a hikmet beyim, sefirlerle padi�ah


hazretleri bizzat halleder meseleleri... d� politikay�, pa�alar�n ve
valilerin tayinlerini bizzat kendisi yapar, bu �� �eyi ba�ka hi� kimseye
b�rakmaz. hem unutmay�n�z ki, padi�ah efendinizin devr-i iktidar�nda tek
kar� toprak kaybetmedi�i, memleketi sava�larda peri�an etmedi�i de bir
ger�ektir; bana sorarsan�z kendisine me�rutiyetten miras kalan balkan
sava�� belas�n� da pek mahirane savu�turmu�tur. memleketin g�c�n� en iyi
padi�ah efendimiz bilirler ve o g�c� de en iyi �ekilde ustaca
pazarl�klarla pek iyi kullanm�lard�r.

� gene de ben pek utand�m, naz�r pa�aya kar�� pek mahcup oldum.

� size ne hikmet bey�.hem kul k�sm�n�n mahcubiyeti padi�ah hazretlerini


neden alakadar etsin. memleket meselelerinde, padi�ah hazretlerinin
emirlerindeki kul k�sm�n�n �ahsiyat� bir k�ymet tan�maz; siz b�yle �eylere
ald�rmay�n�z, Naz�r Pa�a hazretleri de ald�rmam�t�r zaten.

hikmet bey, 'kul k�sm�n�n �ahsiyat�n�n bir k�ymet ta��mad���n�' zaten


biliyordu ama bunun bu kadar a��k�a y�z�ne vurulmas�ndan da pek
hazzetmiyordu. padi�aha ya da padi�ahl��a kar�� isyan etmek elbette
akl�n�n ucundan bile ge�miyordu ama gene de kullar�n da �ahsiyat�n�
koruyabilecek bir d�zen istiyordu, bu d�zenin nas�l bir �ey olaca��n� ise
hi� d��nm�yordu, onun itiraz� kendisine yap�lan muameleyeydi; yoksa
ba�kalar�na ne yap�ld��� onu pek de alakadar etmiyordu; ger�i kendisine
yap�lan� da eve gidince unutacakt� nas�l olsa.

o g�n ��leden sonra bir ba�ka i� i�in �zzet pa�an�n

dairesine yeniden gitti, odadan ��kaca�� s�rada i�eri fehim

pa�an�n adamlar�ndan biri girdi. �zzet pa�a geleni g�r�nce,

<onu�may�. kesip hikmet beye, "siz gidebilirsiniz," dedi,

sonra g�r��r�z."

109

hikmet bey odadan ��karken kula��na bir 'fuat pa�a' laf� �arpt�, olup
bitenleri bilmiyordu ama m�ir Pa�an�n ba��na gene bir �oraplar �r�ld���n�
hissetti. ger�ekten de fuat pa�a hakk�ndaki jurnaller s�kla�m�t�,
�zellikle evinde yapt��� saz �lemlerinin �zerinde duruluyor, bu �lemlerin
asl�nda ayaklanma toplant�lar� oldu�u her jurnalde bir daha
vurgulan�yordu.

jurnaller, fuat basan�n da kula��na geliyordu. ��phelerin g�zlerden uzak


bir yerde oturmas�ndan kaynakland���n� sanan fuat pa�a bu s�ylentileri
kesebilmek i�in �stanbul taraf�na ta��nmaya karar verdi. adamlar�n�
g�nderip bir k�k aratt�, �ehzadeba��'nda pa�aya uygun, geni� bah�eli,
b�y�k bir konak bulundu. fuat pa�a, padi�aha ba�vurup �ehzadeba��'na
ta��nmak i�in m�saade rica etti, her t�rl� hareketten ��phelenen padi�ah
bu izin iste�inden de ku�kuland�, izni verdi ama fehim pa�an�n
jurnallerine de daha ciddiyetle bakmaya ba�lad�. M�ir pa�an�n
�ehzadeba��'na ta��nmas� �zerine bu sefer de jurnallerde, 'fuat pa�an�n
ayaklanma haz�rl�klar�n� tamamlamak �zere oldu�u, ayaklanmay� yak�ndan
kontrol edebilmek i�in �stanbul taraf�na ta��nd���' s�ylenmeye ba�lad�;
art�k Fuat pa�a her hareketiyle biraz daha s�k��yordu, asl� astar�
olmayan bir dedikodu tekrarlana tekrarlana ciddi bir ��pheye d�n��yor,
payitahtta padi�aha en sad�k pa�alardan biri olan koskoca m�ir takip
edilen bir zanl� haline geliyordu; bunu hissettik�e fuat pa�an�n da �fkesi
art�yor, asab� bozuluyordu. her ihtimale kar�� evde yapt��� saz �lemlerini
de kesti, evden ��kmaz oldu. bu sefer de, "ayaklanma haz�rl�klar�n�
tamamlayan fuat pa�a, dikkatleri �ekmemek, apans�z bask�n vermek i�in
ortadan �ekildi," dedikodular�

yay�ld�.
fehim pa�a hem bu jurnalleri yazd�r�p Padi�aha g�nderiyor hem de adamlar�
vas�tas�yla bu dedikoduyu �evreye yay�yordu; m�ir Pa�an�n adamlar�n�n bu
dedikodular� duyunca bunlar� s�yleyen insanlarla kavgalar ��karmas�,

110
pa�alar�n� m�dafaa etmek i�in d�v�meleri de m�ir Pa�an�n aleyhine
oluyordu. dedikodu ve jurnal tezg�h� �yle bir dokunmu�tu ki fuat pa�an�n
kurtulmas�n�n imk�n� yoktu, nas�l s�r�klendi�ini anlayamadan bir tuza��n
i�ine s�r�klenmi�ti, kurtulmaya �abalad�k�a bat�yordu.

d�manlar� art�k son darbeyi vurmak i�in haz�rlan�yorlard�, ne eski


kahramanl�klar� ne halk�n sevgisi fuat pa�ay� kurtaramazd�; tam aksine o
kahramanl�k ve halk�n sevgisi �imdi aleyhine oluyordu; her g�n okudu�u
jurnallerden etkilenen padi�ah, halk�n sevgisinin fuat pa�ay� daha
tehlikeli bir d�man haline getirdi�ini d��n�yordu.

bir keresinde izzet pa�aya da durumdan yak�nm�t�.

� g�r�yor musun �zzet, kendimize en yak�n bildi�imiz pa�alar bile ne


komplolar kuruyorlar, padi�ahlar�na hainlik ediyorlar, bir de bana
vesveseli diyorlar. �te her �ey ortada, vesveseli olmayay�m da ne
yapay�m, en yak�nlar�m�z bile hainlik ediyor, ba��bo� mu b�rakay�m onlar�,
ceddimizden bize miras olan bu taht sahipsiz mi kals�n, memleket
macerac�lar�n eline mi d�s�n?

padi�ah�n b�yle a��ktan a���a �ik�yet etmesi meselenin olgunla�t���n�


g�steriyordu; �zzet pa�a hemen fehim pa�aya haber g�nderip m�iri biraz
daha s�k�t�rmas�n� s�yledi. fehim pa�an�n kabaday�lar�, m�irin kona��n�n
etraf�n� sarm�lard�, �ehzadeba�� Camiinin avlusuna iskemleleri at�p
f�tursuzca kona�� g�zl�yorlard�, her k�eye de birer iki�er hafiye
yerle�tirmi�lerdi. fehim pa�a da a��k bir araban�n i�inde iki kez kona��n
�n�nden ge�mi�, m�iri bu a��k meydan okumayla iyice k�zd�rm�t�; fuat
pa�a, bir olaya sebebiyet vermemek i�in bu k�k�rtmalar� g�rmezden
geliyor, kendine ba�l� subaylar� da kona��n civar�nda dola�mamalar� i�in
uyar�yordu; �u s�ralarda ��kacak bir olay�n kendi aleyhine olaca��n�
seziyordu.

bir g�n M�irin k�tibi avnullah bey, bab��li'deki cilt�i nasrullah


efendiye verilmi� kitaplar� almalar� i�in kona��n iki u�a��n� g�nderdi.
u�aklar ciltlenmi� kitaplar�

111

paket ettirip ald�lar. kestirme olsun diye, bol yeldirmeli ta�ral�


tazelerin, mevlit okutmak i�in caminin m�ezziniy-le pazarl��a gelen ya�l�
kad�nlar�n, t�ra�� uzam� i�sizlerin, namaz vaktini bekleyen ihtiyarlar�n,
ku�lara ekmek k�r�nt�s� atan aylaklar�n topland��� caminin avlusundan
ge�tiler; tam camiden ��karken fehim pa�an�n adamlar� u�aklar�n �evresini
sar�verdi.

� ne var bu paketlerin i�inde?

bir tuza�a d�mek �zere olduklar�n� fark edemeyeji u�aklar, pa�alar�na


duyduklar� g�venin gururuyla adamlara ald�rmay�p terslediler.
� size ne? gidin yolunuza!

� i�inde bomba m� var, ne var, a��p bakaca��z.

fehim pa�an�n olay ��kartmak i�in emir alm� olan adamlar� paketlere
yap�m�lar, �ekiyorlard�; u�aklar da paketleri b�rakmamak i�in
as�l�yorlard�. Caminin kap�s�nda bir hareketlenme oldu�unu g�ren �evredeki
hafiyeler de kalabal��� omuzlayarak, ko�a ko�a gelmi�lerdi; iki u�a��n
�evresini saranlar�n say�s� onu ge�mi�ti. �ki u�ak da sa�lam yap�l�, �zel
se�ilmi� adamlard� ama kendilerini ku�atanlar �ok kalabal�kt�, sonunda
hafiyelerden biri u�aklar�n elindeki paketlerden birini kap�p, Fehim
pa�an�n hafiyelerinin oturdu�u �ehzadeba�� Karakoluna do�ru ko�maya
ba�lad�. Paketi kapt�ran u�ak da kalabal���n elinden kurtularak, hafiyenin
pe�inden ko�up ete�ine yap�t�. hafiye paketi yere at�p d�nerken
revolverini de �ekmi�ti, hi� duraksamadan ate� edip u�a�� omuzundan vurdu;
vurulan u�ak da yaras�na ald�rmadan sald�rmas�n� �ekip hafiyenin kula��n�
yukardan a�a��ya buday�p d��rd�. silah sesini duyan �b�r hafiyeler de
silahlar�n� �ekip, "�ld�r�n Padi�ah hainlerini!" diye ba��rarak rastgele
ate� etmeye ba�lay�nca, u�aklar da sald�rmalar� b�rak�p tabancalar�na
davrand�lar. �ehzadeba�� bir anda sava� alan�na d�nd�; Na-gantlar,
parabellumlar, revolverler patl�yor, korkan gen� kad�nlar ayaklar�
�ar�aflar�na dolanarak ���l�k ���l��a ka�-

112
maya u�ra��yor, ya�l� kad�nlar korkuyla ba��r�p sanki �at�mada onlar
vurulmu� gibi duvar diplerine y���l�yor, aylaklar bir duvar arkas�na
saklanmaya �al��yor, naralar, k�f�rler, allah a�k�na yapmay�n yakar�lar�
caminin ta� duvarlar�nda yank�lanarak soka�a yay�l�yor, silah seslerinden
�rken araba atlar� ki�neyerek �aha kalk�p arabalar� oraya buraya
�arp�yorlard�. Fuat pa�an�n kona��ndan g�r�lt�leri duyan iki ki�i de
tabancalar� ellerinde ko�arak geldiler.

gelen iki ki�iyi g�ren hafiyeler konaktan ba�kalar�n�n da gelece�inden


korkup tabancalar�n� havaya s�karak ka�maya ba�lad�lar, bir yandan da
ba��r�yorlard�.

� ka��n, ihtilal oluyor.

� �htilal yap�yorlar.

bir anda herkes ka��m�, 'ihtilal oluyor' ba��rt�lar� d�rt bir yan�
tutmu�, sokak bo�al�vermi�ti. fuat pa�an�n adamlar� yaral� u�aklarla
paketleri toplay�p kona�a girdiler.

fuat pa�a olanlar� duyunca derhal �ehzadeba�� Karakolunun ba�komseriyle


bir cerrah �a��rtt�, o arada olanlar� anlatan bir telgraf yaz�p saraya
�ekilmek �zere k�tibiyle bab��li telgrafhanesine g�nderdi. olaylar� duyan
fehim pa�a ise 'demiri tav�nda d�vmek' i�in hemen saraya ko�up padi�ah�n
huzuruna ��km�t�.

� allah, efendimize uzun �m�rler ihsan etsin, saye-i �ahanenizde ihtilali


bast�rd�m, fakat o deli m�iri ele ge�iremedim, yoksa onu da orada
tepeleyecektim.

�htilal s�z�n� duyan padi�ah�n y�z� sarar�verdi.

� hadiseyi b�t�n tafsilat�yla anlat�n.


� efendimiz, fuat pa�an�n hali harek�t�ndan haddizat�nda epeydir ��phe
etti�im i�in kona��n�n civar�n� tarassut alt�na ald�rm�t�m. Bug�n ��leden
sonra pa�an�n adamlar�n�n kona�a bomba paketleri ta��d���n� g�ren memurlar
adamlar� tevkif edip bombalara el koymak istemi�ler; lakin vaziyeti
pencereden seyreden fuat pa�a derhal p�rsi-

k�l�� Yaras� Gibi


113/8

lah adamlar�na emir vermi�, adamlar konaktan ��karak memurlara h�cum


etmi�ler, bu arada civardaki halk� da ihtilale k�k�rt�yorlarm�.
memurlar�n cansiperane m�cadelesi sonucunda halk da��t�lm�, Fuat pa�an�n
adamlar� da kona�a kadar p�sk�rt�lm�, maalesef bu m�sademe s�ras�nda ��
memur yaralanm�.

padi�ah elindeki bastonu hafif hafif yere vuruyordu.

� pek�l�, bun� c�ret edenler yakaland�lar m�?


fehim pa�a duralad�.

� hi� ��phe yok padi�ah�m, mamafih hen�z kati raporu almad�m ama...

o s�rada i�eri arap �zzet pa�a girerek elindeki k���d� masan�n �zerine
b�rakt�.

padi�ah azarlayan bir sesle sordu.

� nedir o?

imparatorlu�un en g��l� adamlar�ndan biri olan �zzet pa�a, b�t�n azametini


padi�ah�n odas�n�n kap�s�nda b�rak�r, padi�ah�n yan�nda bir t�r soytar�
gibi davran�rd�. padi�ah�n g�venini, soytar�l��� bile rahat�a kabullenen
ba�l�l��� sayesinde kazanm�, bu soytar�l�ktan hi� vazge�memi�ti.
azarland��� zaman da hemen susar ama padi�ah�n yumu�ad���n� hisseder
hissetmez gene ayn� soytar�ca tonla konu�mas�n� s�rd�r�rd�. padi�ah�n,
yery�z�ndeki hemen hemen b�t�n iktidar sahiplerince bulunan bir soytar�ya
sahip olma ihtiyac�n� tatmin ediyor, bu soytar�n�n bir�ok insan�n hayat�n�
yok edebilecek kadar g��l� olmas� ise padi�ah�n gururunu daha da
ok�uyordu.

� allah �mr-� �ahanenizi m�zdat k�ls�n, aciz kulunuzun �mr�n� sizinkine


eklesin, d�manlar�n�z� kahhar ismiyle kahretsin... ne olacak, ihsana gark
etti�iniz nank�rlerin ihaneti... bu koca aslan olmasayd� bug�n neler
olurdu kimbilir?

padi�ah, �zzet pa�an�n getirdi�i k���d� a��p okudu, fuat pa�an�n �ekti�i
telgraft�. Padi�ah telgraf� okuduk�a y�z� daha �ok as�l�yordu.

114
r
kar��s�ndaki adamlara bakt�.

� lakin fuat pa�a sizin gibi s�ylemiyor.


sesinde kar��s�ndaki adamlara inanmad���n� g�steren, a��r ve su�lay�c� bir
karanl�k vard�; ihtilal iddias� onu endi�elendiriyordu ama bu iddian�n
b�y�kl��� iddiay� ortaya atanlardan ku�kulanmas�na da yol a��yordu. garip
bir yap�s� vard� zaten; bir�ok vesveseli insan gibi o da, ortada ciddi bir
sorun yokken her �eyden ��phelenir, her ta��n alt�nda bir bela arar, her
yerde d�manlar, dertler g�r�r ama ciddi bir sorunla kar��la��nca birden
so�ukkanl�, dirayetli hatta cesur bir adam olurdu. korkulacak bir �ey
olmad��� zaman korkan, korkulacak olaylar kar��s�nda ise cesur davranan,
tuhaf bir tabiata sahipti. re�it pa�a daha sonra osman'a, "e�er korkulacak
zamanlarda g�sterdi�i cesareti ve basireti, korkmamas� gerekti�i
zamanlarda da g�sterebilseydi belki de b�t�n tarihimiz ba�ka t�rl�
olacakt�," demi�ti.

padi�ah, bastonunu yere vurarak azarlay�c� bir sesle konu�tu:

� siz ��kabilirsiniz, meseleyi bizzat tahkik edece�im.

�kisi s�kl�m p�kl�m d�ar� ��k�nca Padi�ah, saray�n Fehim pa�adan sonra
gelen en �nemli hafiyelerinden kabasakal mehmet pa�ay� �a��rd�.

� neredesin pa�a, taht� al�p gitseler haberiniz olmayacak, bak neler olmu�
�ehzadeba��'nda.

� haberimiz var sultan�m, m�temmim malumat� almadan zat� �ahanelerini


rahats�z etmek istemedim, ben de birazdan arz edecektim...

� neyse, neyse, �imdi halk�n aras�na da��l�n, bakal�m halk ne diyor bu


olay hakk�nda; sen de bizzat �ehzadeba-��'na git, oradakilerle konu�,
karakola sor, ne olduysa aynen bilmek istiyorum, hem de derhal.

kabasakal mehmet pa�a p�rtela� �ehzadeba��'na gidip olay� yerinde tahkik


ederken, ayr� ayr� kanallardan saraya jurnaller ya�maya ba�lam�t�. b�t�n
jurnaller fuat pa�a-115

n�n hakl� oldu�unu g�steriyordu. kabasakal mehmet pa�a da k�sa bir s�re
sonra geri d�nm�t�; olay fuat pa�an�n anlatt��� gibiydi, halk aras�nda
bir heyecan dalgas� esip ge�mi�ti, insanlar fuat pa�ay� destekliyor, onu
hakl� buluyordu

ortada ihtilale benzer bir olay olmad��� anla��l�yordu. zaten padi�ah da


daha ba��ndan itibaren �yle tahmin etmi�ti ama padi�ah�n^canm� s�kan
yaln�zca bu olay�n kendisi de�ildi, fuat pa�an�n saraya g�nderdi�i
telgraft� as�l can s�k�c� olan.

fuat pa�a, telgraf�nda do�rudan do�ruya padi�ah� su�luyor, fehim pa�a


i�in, "sizden cesaret almasa bu i�lere c�ret edemez" diyordu; hele
telgraf�n bir b�l�m� vard� ki, bu sat�rlar� yazmak, belki ihtilal
��kartmaktan bile daha k�t�yd� Padi�ah�n g�z�nde. fuat pa�a, "o melunun bu
gibi harek�t� bug�ne kadar oldu�u gibi yine m�samaha ile kar��lanacak ise
hi� olmazsa bundan sonra can ve mallar�n� bu haydudun taarruzundan
muhafaza etmek ve icab�nda m�dafaai nefseylemek hususunda icap
eden<tedbiri almalar� i�in ahalinin bunu bilmesi ve ona g�re hareket
etmesi elzem oldu�unu alenen ve resmen ilan laz�m geliyor," diyordu.
halk�n Fehim pa�an�n �errinden kurtulmak i�in silahlanmas� bile
gerekebilece�ini s�ylemekten �ekinmeyen bu sert ba�kald�r� telgraf�,
asl�nda bir�ok ba�kald�r�da oldu�u gibi bir s���nma iste�ini de gizliden
gizliye i�eriyordu. fuat pa�a padi�aha �ekti�i bu sert telgrafla fehim
pa�an�n azg�nl�klar�na kar�� kendisinin korunmas� iste�ini, kendi kahraman
ge�mi�ine, dillere destan cesaretine ve deli pa�a ��hretine uygun bi�imde
dile getiriyordu. padi�ah, 'deli m�irin' dilinden anlamaz de�ildi, bir�ok
y�ldan beri herkesle ve her �eyle kavga edip d�manlar�n� �o�alt�rken her
kavgada padi�aha biraz daha ba�lan�p biraz daha s���nd���n� biliyordu;
deliliklerine ses ��karmamas� ve ho� g�rmesi de bunu bilmesindendi, ama bu
son telgrafta fuat pa�a

116
yapmamas� gereken bir �ey yapm�, mektupla g�ndermesi gereken mesaj�
telgrafla g�ndermi�ti; telgraf� �eken, okuyan, aktaran herkes, fuat
pa�an�n sert s�zlerinden haberdar olmu�tu. fuat pa�a s���nmak isterken ele
g�ne kar�� da kahramanl���n� yald�zlamaktan ho�lan�yordu; padi�ah�n
k�zd��� da buydu. bu kahramanl�k g�sterisinin nereye kadar uzanaca��n� tam
kestiremiyor, a��k bir telgrafla dile getirilen bu g�steri�in yar�n nas�l
bir bi�imde ortaya ��kaca��n� bilemiyordu. fuat pa�ay� hem seviyor, hem
delili�inden �ekiniyor, hem kendisine s���nmak istemesinden ho�lan�yor,
hem de b�yle kendisiyle uluorta konu�ulan bir padi�ah olmaktan
sinirleniyordu. del m�ir, padi�ah� zor bir duruma sokmu�tu.

kabasakal mehmet pa�ay� �a��rd� yeniden.


� ak�am karanl���nda--fuat pa�an�n kona��na git,
kendisiyle g�r�, selam ve sevgilerimi s�yle, vakay� bir de
onun a�z�ndan dinle ve ne yap yap, onu saraya gelip olan-
lar� bir de bana anlatmas� i�in ikna et.

kabasakal pa�a, fuat pa�an�n kona��na vard���nda, konak h�l� olay�n


heyecan�n� ya��yordu: doktorlar yaral�larla ilgileniyor, polisler etrafta
dola��yor, savc�lar soru�turma yap�yor, kaymakamlar m�ir Pa�ay�
yat�t�rmaya u�ra��yordu. �� g�nden beri so�uk alg�nl��� y�z�nden evinden
��kmayan m�$ir, gecelik entarisinin �st�ne ge�irdi�i k�rkle emirler
veriyor, ba��na dert a�aca��n� sezdi�i olaydan kurtulabilmek i�in gerekli
b�t�n tedbirleri almaya, bir s�z�nt�ya yer vermemeye �abal�yordu.

bu olayda hakl� oldu�unu bilmesine ra�men ruhunda bir a��rl�k,


hastal���yla daha da artan bir s�k�nt� vard�; g��l� olmak isteyen ve g��l�
biri gibi davranan, bunu, bu g�c� art�k benimseyip bir ger�ek oldu�una
kendi kendine inand�racak kadar uzun s�re tekrarlayan birinin, birdenbire
asl�nda o kadar da g��l� olmad���n� hissetmesinin s�k�n-t�s�yd� bu ve
�aresi de yoktu.

117

her seferinde bir ba�ka g�� gelip kendisini s�k�t�r�yordu, m�ir belki de
ilk kez o g�n, o karga�a aras�nda Padi�ah� devirmeyi kafas�ndan ge�irdi
ama bu d��nce onu korkuttu; olacaklardan, padi�ah�n kendisini
cezaland�rmas�ndan ya da �ld�r�lmekten de�ildi korkusu; bunca zaman do�ru
bilip, kabullendi�i Padi�aha sadakat anlay��n� bu d��ncenin
�atlatmasmdand�. Sadakat, benli�inin �ylesine �nemli bir k�sm�m kapl�yordu
ki, padi�aha ba�kald�rmay� d��nmek kendi benli�ini, kendisini ink�r etmek
manas�na geliyordu. bu d��nceyi hemen ��karmak istedi akl�ndan, ama gene
de akl�n�n bir kenar�na bu fikrin yerle�mesine engel olamad�.

kabasakal mehmet pa�a, m�iri bu kar��k d��ncelerin ortas�nda yakalad�,


uzun uzun sayg�lar�n� sunduktan sonra padi�ah�n selam�n� iletti.

� padi�ah hazretleri hastal���n�z� duydular, pek �z�ld�ler, s�hhatiniz


hakk�nda malumattar olmak arzu ettiler.

� allah padi�ah�m�za s�hhat versin, bizimkisi m�him bir �ey de�il, fehim
rezilinin kopuklar� olay ��kart�nca mecburen kalk�p bu halde selaml��a
ge�tim.

� olanlar� duydum pa�am, �ok �z�ld�m, padi�ah hazretleri de �ok �z�ld�,


adamlar�n�za sald�ranlar�n yakalanmas�n� emretti. arzu ederseniz siz de
saray-� h�mayuna te�rif edip padi�ah hazretlerine olay� bizzat anlarsan�z,
efendimiz de olanlar� sizden dinlemekten memnun olurlar, hem de
m�naf�klar�n yalanlar uydurmas�na imk�n

vermezsiniz.

fuat pa�a ��phelendi, kabasakal mehmet pa�an�n a�z�m arad�.

� o zaman bekleyin, haz�rlanay�m, saray-� h�mayuna birlikte gidelim.

� nas�l emrederseniz pa�am ama bu acizin kanaatini sorarsan�z sizin yaln�z


gitmeniz daha uygundur, birlikte ��karsak bin t�rl� yalan uydururlar,
yanl� anla��l�r.

118
kabasakal pa�an�n s�zleri m�ir Pa�aya g�ven verdi, saraya birazdan
gelece�ini s�yleyip misafirini g�nderdi.

kabasakal, fuat pa�an�n saraya gelece�ini haber verince padi�ah, fuat


pa�an�n nas�l davrand���n�, neler s�yledi�ini inceden inceye sordu; ne
yapaca��na karar veremiyordu. olaylar�n kendisini de s�r�kledi�ini biliyor
ve bu s�r�kleni�i �nlemeden, aksine isteyerek kendini bu ak�nt�ya
b�rak�yor, daha �nceden kafas�nda bir ��z�m olu�turmadan ani bir karara
varmay� bekliyordu. k���msedi�i kul tayfas�ndan �ok az�na sevgi beslerdi,
bunlardan biri de bu deli m�irdi, bu olayda su�u olmad���n� da biliyordu
ama bu pa�adan i�ten i�e bir �rk�nt� de duyuyordu. fuat pa�an�n kaderini
etkileyecek olan da bu �rk�nt�yd�, ��nk� b�t�n h�k�mdarlar gibi padi�ah�n
kararlar�n� sevgi de�il korku belirliyordu, ayr�ca �ekilen o telgraf da
vard� ortada. bastonuyla biraz daha oynad�ktan sonra bir daha sordu. .

� saraya geliyor mu?

� geliyor padi�ah�m.

� �imdi bu deli, evimizde bir olay ��karmas�n.

saray�ndan daima 'evim' diye s�z eden padi�ah�n bu sualini kabasakal pa�a
melunca bir suskunlukla kar��lay�p, cevap vermedi, yat�t�r�c� bir s.�z
s�ylemedi.

� �imdi hemen haber g�nderin, zaptiye naz�r�, harbiye naz�r�, dahiliye


naz�n, �eyh�lislam efendi gelsinler, muhaf�zlar da her ihtimale kar��
tedbir als�nlar.
fuat pa�a k�hyas�yla birlikte saraya geldi�inde padi�ah�n �a��rtt��� heyet
de gelip bir salonda toplanm�t�, fuat pa�ay� Arap �zzet pa�an�n odas�na
ald�lar. m�ir Pa�an�n k�hyas� da araban�n i�ine uzan�p, pencereden
saray�n bah-resinde neler oldu�una bak�yordu. gecenin o saatinde saraya
arka arkaya arabalar geliyor, muhaf�zlar saray�n �evresinde dola��yor,
atl� subaylar devriye geziyor, bah�ede yanan me�alelerin alt�nda uzun
t�fekli arnavut silah��rle-rin kalabal�k g�lgeleri bir topia��p bir
da��l�yordu. biraz

119

sonra bir subay gelip araban�n kap�s�n� a�t�, k�hyaya bak-


t�.

� siz kona�a d�n�n, fuat pa�a hazretleri bu ak�am sarayda padi�ah�m�z�n


misafiri olacaklar.

k�hya, pa�ay� sarayda b�rak�p kona�a d�nd�.

fuat pa�a da �zzet pa�an�n k�rm�z� kadife duvarl� odas�nda dola�arak


padi�ah�n kendisini �a��rtmas�n� beklerken, akl�ndan s�yleyeceklerini
hesap ediyordu. o s�rada kap� -a��ld�, Arap jzzet pa�a i�eri girdi; deli
m�irden m�mk�n oldu�u kadar uzak durmaya dikkat ederek, memnuniyetini
gizlemeye �al�an ama gene de �st perdeden bir sesle konu�tu.

� padi�ah hazretleri olanlar� bana anlatman�z� rica ettiler, ben


kendilerine malumat arz edece�im.

padi�ahla konu�aca��n� san�rken kar��s�nda arap �zzet pa�ay�,


imparatorlu�un en b�y�k h�rs�z�n� g�rmek, ona hesap verece�ini duymak, bu
ak�am sarayda sakin durmaya karar vermi� olan fuat pa�an�n sinirlerini
allak bullak etti, zor tuttu�u �fkesi patlay�verdi, izzet pa�an�n �st�ne
ba��rarak sald�rd�.

� def ol nabek�r, haddini bilmez sefil! gebertirim seni kara papaz!

�zzet pa�a kendini d�ar� at�p ko�a ko�a padi�ah�n huzuruna gitti.

� fuat pa�a kulunuz ifade vermeyi reddediyor efendimiz.

padi�ah karar�n� o anda verdi.

� naz�r pa�alarla �eyh�lislam efendi hep birlikte fuat pa�an�n ifadesini


als�nlar, muhaf�zlar odan�n kap�s�n� tutsun, ifade vermeyi reddederse
tevkif etsinler.

o tek c�mleyle fuat pa�an�n kaderi belirlenmi�ti, �arta ba�l� olarak da


s�ylense, bir pa�a i�in 'tevkif edilsin' s�z� padi�ah�n a�z�ndan ��kt�ktan
sonra art�k o pa�a hi�bir zaman eski hayat�na d�nemezdi. elli metre �tede
k�rm�z� kadifelerle kapl� bir odada tek ba��na oturan m�ir ise o

120
anda hayat�n�n de�i�ti�ini, kendisi i�in bir�eylerin bitti�ini, bir tek
c�mlenin insan�n b�t�n hayat�n� de�i�tirdi�ini bilmiyordu; her zaman
oldu�u gibi, kaderi de�i�tirilen insan, kaderin de�i�ti�i �n� g�rememi�ti.

�l�leriyle konu�tu�u b�t�n o geceler ve g�nler boyunca osman hep buna,


insanlann kaderlerinin de�i�ti�i �n� bilmemelerine tak�lm�t�. Hayat
darbesini indiriyor, darbeyi yiyen ise darbenin indi�ini epeyce sonra fark
ediyordu, kaderin de�i�ti�i anla kaderi de�i�en insan�n bunu fark etti�i
an aras�nda ge�en zaman dilimi osman'a, insan hayat�n�n en trajik ve
�rk�t�c� par�as� olarak g�z�k�yordu. gelecek, insan�n �n�nde uzanan ve
i�inde sakl� olanlar�n g�z�kmedi�i sonsuz karanl���n i�inden s�yr�l�p
��karak kesinle�iyor ama insan kendisi i�in kesinle�en gelece�inin fark�na
varmadan -ba�ka umutlar ve hayallerle ba�ka bir gelece�i bekliyordu; o
bekleyi�teki bilgisizlik korkun�tu ve osman'a g�re insano�lunun en b�y�k
zaaf�n� olu�turuyordu.

yaln�zca �l�lerin ya�amlar�nda o anlar belirgindi, ya�ayanlar�n ise


�nlerinde o t�r karanl�k bo�luklardan ka� tane oldu�u belirsizdi. osman'�n
�l�m� sevmesindeki belki de en b�y�k neden ge�mi� bir hayat�n apayd�nl�k,
belirgin, gizemsiz olmas�yd�. gelece�in karanl���yla ge�mi�in ayd�nl���n�
her k�yaslad���nda ayd�nl�k ona daha �ekici geliyordu, �l�m her t�rl�
belirsizli�i ve g��s�zl��� bitiriyordu. "hayata k�yasla ne kadar daha
g��l� �l�m," demi�ti bir keresinde hasan efendiye ve hasan efendi hi�bir
�ey anlamam�t�, �l� olmas�na ra�men h�l� anlay�s�z olan tek yak�n� belki
de oydu ama ned�nse b�t�n �l�ler aras�nda gene de en �ok onu seviyordu.

heyet, kaderi belirlenmi� olan fuat pa�an�n bekledi�i odaya biraz endi�eli
girdi, bir hadise ��kmas�ndan �ekmiyorlard� ama m�ir Pa�ay� �ok sakin
buldular, biraz �nce esip g�rleyen adam de�ildi art�k o, yapt�klar�ndan
�rkm�, s�n�r� ge�ti�ini sezmi�ti. uysal-bir halde, heyettekile-

121

rin sorular�n� cevapland�rd�, olay� bir kez daha anlatt�, 'Padi�ah�n


kendisini birtak�m ite k�pe�e' feda etti�ini s�yledi, ama sesinde o eski
co�ku ve sald�rganl�k yoktu, daha sakin ve daha teslim olmu� bir ruh hali
i�indeydi. heyet bir rapor tanzim ederek pa�an�n s�ylerini sayg�l� bir
�slupla yazd�. Heyetin haz�rlad��� raporu alan �zzet pa�a, padi�ah�n
huzuruna ��k�p raporu uzatt�.

� buyrun padi�ah�m, Fuat pa�a su�unu itiraf ediyor,

dedi.

padi�ah raporu okumad� bile.

� bahriye naz�r�na bildirin, izzettin vapurunu haz�rlas�nlar, bir olaya


mahal vermeden pa�ay� vapura bindirip

�am'a g�nderin.

�erkez mehmet pa�a, m�ir Pa�an�n bekledi�i odaya girdi�inde fuat pa�a
kendisini �fkeyle kar��lad�.

� daha bekleyecek miyiz... huzura ne zaman kabul


olunaca��z?

�erkez mehmet pa�a ellerini ovu�turdu.

� hakk-� devletiniz var m�ir Pa�a hazretleri, ancak, efendimiz bug�n


yorgun olduklar� i�in haremi h�mayuna te�rif ettiler, bug�n maalesef
kabul�n�z m�mk�n olmayacak, buyurun beraberce ��kal�m.

fuat pa�a y�z�n� buru�turdu ama yapacak bir �ey olmad���n� bildi�inden
b�y�klar�n� kemire kemire ��kt�, �erkez mehmet pa�ayla birlikte saray
bah�esinin d� kap�s�na do�ru y�r�meye ba�lad�lar. yolun iki yan�ndaki
adam boyundaki taflanlar�n arkas�na gizlenmi� t�fekli muhaf�zlar� fark
etmedi bile pa�a, tevkif edilebilece�i akl�na gelmiyordu. hayat� boyunca
hep iktidardaki g�c�n bir par�as� olmu� her insari gibi bir g�n
bir�eylerin de�i�ebilece�ini hi� d��nmemi�, gelecekten hi� ku�kuya
d�memi�ti; �imdi de �evresine bakm�yordu bile, baksa hatta mu haf�zlan
g�rse bile tevkif edilece�ine ihtimal vermezdi. bah�e kap�s�na do�ru
y�r�rken iki gen� zabit de arkalar�ndan y�r�meye ba�lam�t�, kap�n�n
yan�nda da bir manga askerle

122
birka� pa�a duruyordu. fuat pa�a bunlardan da ku�kulanmad�, hep birlikte
kap�n�n �n�ne ��kt�lar, bir araba pa�ay� bekliyordu; pa�a arabay� g�r�nce
birden �a��rd�.

� bu benim arabam de�il, benim arabam nerede?

� pa�am, �evketmeap hazretleri g�nd�zki olaylar�n tahkikiyle bizzat


ilgileniyorlar, bu gece bununla daha fazla me�gul olamad�klar� i�in
tahkikat�n yar�n devam etmesini arzu buyurdular, sizi burada tutmak
istemedikleri i�in de geceyi izzettin vapurunda ge�irmenizi ferman
buyurdular.

fuat pa�a, mehmet pa�an�n y�z�ne birka� saniye bakt�, s�ylenenleri


ger�ekten de anlamam�t�, ancak bir zaman sonra anlayabildi ne oldu�unu.

� vay ahlaks�zlar vay, hem beni tevkif ediyorsunuz, hem de beni aldatmaya
yelleniyorsunuz.

fuat pa�a ba��rmaya ba�lay�nca kap�n�n yan�nda duran pa�alarla muhaf�zlar


ileri y�r�y�p pa�an�n etraf�n� sard�lar; fuat pa�ay� ger�ekten seven
pa�alardan biri m�iri yat�t�rmaya �al��yordu ama fuat pa�a, b�t�n g�n
boyunca gerilen sinirlerine daha fazla h�kim olamad��� i�in kendini
kaybetmi� ba��r�yordu.

� ah, kabahat bende, tabancam� arabamda b�rakmayacakt�m, o �zzet al�a��n�


orada vurup gebertecektim.

fuat pa�ay� �ok uzun y�llardan beri tan�yan Hac� Hasan pa�a, i�in
���r�ndan ��kmaya ba�lad���n� g�r�nce m�irin omzuna dost�a ama otoriter
bir �ekilde vurdu.

� pa�a... pa�a... g�reyim seni, metin ol, d�manlar�n� kendine g�ld�rme,


allah b�y�kt�r, bir g�n her �ey ayd�nl��a kavu�ur, sabret.

m�ir Pa�a arabaya binerken son kez d�n�p saraya bakt�, bah�e yollan
me�alelerle ayd�nlanm�t�, saray uzakta ��kl� pencereleriyle, i�inde
ate�b�ceklerinin dolu oldu�u sihirli bir balkaba�� gibi g�z�k�yordu.

� yaz�klar olsun, padi�ah iki namussuza feda etti beni!

123

m�zrakl� s�varilerin aras�nda hareket eden araba �ss�z ve karanl�k


yollardan ge�ip evlerinin i�ine saklanm� insanlar�n odalar�n�n
duvarlar�nda �rk�t�c� ve u�ursuz nal sesleri b�rakarak r�ht�ma vard�;
pa�ay� 'd�rt �ifte' bir kay�kla gemiye g�t�rd�ler. geminin k�pe�tesinden
bak�ld���nda kent, yer yer y�kselen ��ks�z minareleriyle kendi i�ine
b�z�m� kocaman antenleri olan, simsiyah, dev bir b�cek gibi g�z�k�yordu;
o karanl���n i�inde ��klar�yla fark edilen saray ise esrarengiz b�ce�in
ate�li ve her yan� tarassut eden u�ursuz, k�rm�z� g�zleri gibi parl�yordu.
fuat pa�an�n �stanbul'u bu son g�r�� oldu, g�ne� do�arken gemi onu bir
daha d�nmeyece�i uzun yolculu�una do�ru ald� g�t�rd�. �stanbul'un en g��l�
pa�as� bir gecede uzak diyarlarda kendisini bekleyen �l�m�ne giden zavall�
bir insan haline getirilmi�; re�it-pa�a en yak�n dostunu, rag�p Bey gen�
ya��nda hayat�n�n b�t�n ak��n� kendisini �stanbul'a �a��rarak de�i�tiren
hamisini kaybetmi�ti.
ertesi sabah ba�layan b�y�k tevkifatla birlikte �ok sa-
y�da pa�ayla y�zlerce k���k r�tbeli subay� evlerinden top-
lay�p Balmumcu k�las�na g�t�rmeye ba�lad�lar; �ehirde
"ayaklanmaya kat�lanlar� yakal�yorlarm�, baz�lar�n� asa-
caklarm�," f�s�lt�lar� dola��yor, zaman zaman ortaya ��kan
bir yeralt� canavar� gibi �stanbul'un alt�nda saklanan kor-
ku, yeniden bir salg�n halinde ortal�kta dola��yordu. hak-
lar�nda jurnal yaz�lan sivillerden de tevkif edilenler olu-
yordu, herkes d�man�n� 'Fuat pa�an�n sad�k bendelerin-
dendir,' diye ihbar ediyordu. tevkif edilen y�ksek r�tbeli
subaylar divan� Harbe verildi; y�zlerce k���k r�tbeli su-
bayla sivil memur da imparatorlu�un en �cra k�elerine,
kerpi� duvarl� ��l k�ylerine, kervanlar�n bile alt� ayda bir
u�rad��� da� ba�lar�na, karanl�k ormanlar�n diplerine unu-
tulmaya g�nderildiler. bir k�sm� gitti�i yerlerde ��ld�rd�,
bir k�sm� bir gece yar�s� kendini vurdu, bir k�sm�n� ismi
bile bilinmeyen hastal�klar t�ketip �ld�rd�; evlerinden,
sevdiklerinden, a�klar�ndan, i�lerinden kopart�lan bu in-
sanlar�n �ok az� ya�amay� ba�ard�, onlar�n �ok az� da evle-
rine yeniden d�nmeyi becerebildi. d�nenler de art�k git-
tikleri gibi de�illerdi, s�rg�n ya�ad�klar� diyarlar�n �ss�z-
l�klar� hepsinin ruhuna yerle�mi�, onlar� kendilerine de
ba�kalar�na da yabanc�la�t�rm�t�, suskun ve y�k�k insanlar
olmu�lard�.

rag�p Beyin, arap dilaver'i vurdu�u i�in izne ��kar�l-


m� olmas� onu g�zlerden ve tevkif edilmekten uzak tut-

125

124
tu, izinde oldu�u i�in tevkif edilmekten kurtuldu; harbiye nezaretinde
tan�d��� bir subay bir s�re ortalarda hi� g�r�nmemesini, m�mk�nse evine
bile gitmemesini s�yledi, rag�p Bey de tekkeye iyice yerle�ti.

uzun siyah sa�lar�n�n aras�ndan iki tutam� incecik bir �ekilde �r�p
omuzlar�na b�rakan �eyh efendiyle s�k s�k g�l bah�esinde, mezarl�kta,
deniz k�y�s�nda dola��yorlar uzun suskunluklar ����n�m arada bir bozarak
konu�uyorlard�. Tekkede �eyhin sars�c� ac� krizleri ya�ad���n�, zaman
zaman yo�unla��p zaman zaman azalan ac� sars�nt�lar�yla k�vrand���n�
hisseden belki de tek insand� Rag�p bey, ac�n�n kayna��n� tahmin ediyordu
ama aralar�nda bu konuda tek bir s�zc�k bile s�ylenmemi�ti ve asla
s�ylenmeyecek-ti.

allah yoluna bedeni ac�lar�n en m�thi�ini �ekmek gerekti�ine inanan,


bedenlerine demir �i�ler sokup kor halinde alevleri a��zlar�na dolduran,
kendilerini zincirlerle d�ven bir tarikat�n �eyhi olan, her ayinde ate�i
g�z�n� k�rpmadan avu�layan, bedenini b�t�n ac�lar�n �st�ne y�kseltebilmi�
bu insan�n zihnini ve ruhunu kaplayan ac�yla nas�l d�v�t���n�, o ac�yla
ba� etmekte nas�l zorland���n� g�r�p anlayan tek tan�k belki de rag�p
beydi. tekkede ondan ba�ka hi� kimse �eyhin ac� �ekebilece�ini
d��nm�yordu bile. �eyhin ruhunu zehirleyen ac�lar bir �ark�felek gibiydi,
ne zaman ba�lay�p ne zaman bitece�ini kendisi de bilmiyordu. bir sabah
ne�eyle, her t�rl� ac�dan ve kederden ar�nm� uyan�yor, ruhunun
hafifli�ini b�y�k bir minnet ve ��kranla ya�ay�p nihayet ac�dan
kurtuldu�unu d��n�yor, ama ��leden sonra birdenbire, ortada hi�bir
g�r�n�r neden olmadan gene ayn� ac�n�n pen�esine d��veriyordu. ac� �ekmek
hele bir kad�n i�in ac� �ekmek onu kendi g�z�nde k���lt�yor, ac�ya, ac�n�n
oldu�u her yerde her zaman oldu�u gibi bir a�a��lanma da kat�l�yordu ve bu
a�a��lanm�l�k duygusu bazen ac�n�n kendisinden bile daha zor ta��n�r bir
y�k oluyordu.

126
�eyh efendi, kederin do�urganl���n� da ke�fediyordu; keder kendi kendini
do�urarak gittik�e b�y�yor, b�y�d�k�e de kendi kayna��ndan kopup
uzakla��yordu ve �eyh efendinin ruhuna bir daha asla iyile�meyecekmi� gibi
g�z�ken bir g��le yerle�iyordu. ac� o raddeye y�kseliyordu ki mehpare
han�m�n kendisi de gelse, kendisi i�in �ekilen bu ac�y� art�k
iyile�tiremeyecekti. o karanl�k zikir salonuna �ekilip tespihini eline
alarak kendine hep ayn� soruyu soruyordu, "ni�in allah�m, ni�in �ekiyorum
bu ac�y�?" ve bu sorunun cevab�n� ararken �a��rarak hep ayn� garip ger�e�i
fark ediyordu; bu sorunun cevab�n� bilmedi�ini. uzun s�re �ekilen b�t�n
ac�larda oldu�u gibi, bu sorunun cevab� da kaybolmu�tu.

�eyh efendi bir g�n Osman'�n odas�na siyah c�ppesi, siyah k�lah�yla
geldi�inde, belki ilk ve son kez torununun torununa kar�� i�tenlikli
'davranm�, "Mehpare han�m� �ok �zl�yordum ama asl�nda onu sevmiyordum,"
demi�ti. belki de, sevgi ac�n�n alt�nda ezilip kayboldu�undan^art�k
sevmedi�ini san�yordu; mehpare han�m bir g�n birdenbire geliverse, ac�
ortadan kalksa belki de sevgi, o karanl�k kederin alt�ndan yeniden
��kacakt�. �yle bir g�n olsayd� �eyhin kendisi de sevgisine �a�acakt� ama
�yle bir g�n hi� olmad�, �eyh efendi sevgiyi bir daha hi� bulamad�; sevgi,
derinlere saklanm� bir �ekilde, saklanan b�t�n sevgiler gibi s�rekli
h�z�n ve keder �reterek �eyh efendi ya�ad�k�a ya�ad�.

�eyh yusuf efendinin ac�s� artt�k�a tekkenin �n� de yay�ld�, ayinlerine


kat�lmak i�in gelenlerin kap�da olu�turdu�u kalabal�klar her g�n biraz
daha b�y�d�; efsaneleri dilden dile b�t�n �stanbul'a, oradan anadolu'ya
yay�ld�, imparatorlu�un d�rt bir yan�ndan �eyhi g�r�p elini �pmek i�in
gelenler g�n�n her saati kap�n�n �n�nde bekle�ir oldular; zamanla insanlar
iyile�tirsin diye hastalar�n� da getirmeye ba�lad�lar, herkes �eyhe
kendince bir efsane yak�t�r�yordu: dindarlar �eyhin bir gecede halep'e
gidip d�n-

127

d���n�, ya�l� kad�nlar her gece �stanbul'un �st�nde u�up fakirlerin evini
g�zetti�ini, pehlivanlar kolunda zalo�lu r�stem g�c� oldu�unu, kabaday�lar
�eyhe b��ak tabanca i�lemedi�ini, ��klar birbirine kavu�amayanlar�
kavu�turdu�unu, �ocu�u olmayanlar bir duas�yla kad�nlar�n hamile
kald���n�, pa�azadeler �eyhin r�yas�nda gelece�i g�rd���n�, hastalar
elinin de�di�inin iyile�ti�ini, hafiyeler padi�ah� devirmek i�in tekkede
kumpas kuruldu�unu, pa�alar padi�ah�n gizlice her hafta gidip �eyhin elini
�pt���n�, imamlar el ezher medresesinden �eyhe ak�l dan�maya
m�derrislerin geldi�ini anlat�yorlard�.

�eyh gelenleri geri �evirmiyordu, kalabal�klar ve hareket ona derdini


unutturuyordu, bazen de birden herkesten s�k�l�p kendini karanl�k zikr
salonuna hapsediyordu. geceleri yap�lan ayinler gittik�e daha ate�li
oluyor, erkekler kar�nlar�na, yanaklar�na, pazular�na daha b�y�k �i�ler
sokuyorlar; kad�nlar daha derin ve unutulmaz sars�l�larla kendilerinden
ge�iyorlard�. Ayinlere kat�lanlar aras�nda zengin konak kad�nlar�yla
pa�alar�n say�s� da gittik�e �o�al�yordu, tek ki�inin �ekti�i ac�
neredeyse b�t�n imparatorlu�u sars�yordu.

rag�p Bey bu kalabal���n aras�nda fark edilmeden ya��yor, tekkenin


m�ritleriyle hasb�hal ediyor, s�k s�k gelen hasan efendiden �ehirde ne
olup bitti�ini ��reniyor, ak�amlan ayinlere kat�l�yor ama art�k ne
�eyhten, ne m�ritlerden, ne ayinlerden, ne de gelenlerden etkileniyordu.
her cuma d�zenli olarak kendisini almaya gelen abisiyle birlikte bir
faytona binip kuyulu bostan'da mollan�n �iftli�ine giderek orada be� alt�
zabitle ihtilal toplant�lar�na kat�l�p, m�stebit padi�ah�n devrilip yerine
iyi bir padi�ah�n tahta ��kar�lmas� i�in yap�lan h�rriyet konu�malar�n�
dinliyor ama onlardan da etkilenmiyordu. �htilal toplant�lar�na, bir g�re�
m�sabakas�na ya da ko� d�v��ne giden bir seyirci gibi gidip, seyredip
d�n�yordu. hi�bir ate�li nutuk d��ncelerinde ya da ruhunda bir k�p�rdanma
ya-

128
ratm�yordu; "hadi ihtilal yap�yoruz," deseler pe�lerine tak�l�r gider, her
tehlikeye d��nmeden at�l�rd� ama hayat�n� verebilece�i b�yle bir i�e
girmek bile onu heyecanland�rm�yordu. allahla ve ihtilalle ilk
kar��la�t���nda ruhunda yanan ate� �abuk s�nm�t�; o, cesaretini ve g�c�n�
kan�tlayaca�� bir rol olmad��� zaman yaln�zca bir seyirciydi; ayinlerle,
ihtilal haz�rl�klar�nda ise g�c�n� hemen kan�tlamas�na izin veren bir rol
yoktu; o da seyretmekle yetiniyordu.

etraf�ndaki b�t�n bu hareketin ortas�nda sakin ve k�p�rt�s�z dururken,


yaln�zca, �eyhin kudretini yaratan ac�n�n kayna�� olan kad�n�, Mehpare
han�m� merak ediyordu; s�k s�k hasan efendiye 'o kad�n�' soruyor, hasan
efendi de kendisiyle mehpare han�m� konu�an tek insanla, inan�lmaz bir
�ehvet duyarak, o orospuya k�f�rler ederek konu�uyor; mehpare han�m�n
yapt�klar�n� anlat�yordu.

rag�p Bey, zamanla bir tefrika okuyucusu gibi hasan efendiyi bekler oldu,
mehpare han�m�n �ocu�unu, kocas�n�, m�rebbiyesini hep ondan ��reniyor, bu
kad�n�n g�r�nt�s�n� kafas�nda canland�rmaya �al��yordu. �eyh hazretleri,
hasan efendi ve rag�p Bey aras�nda garip bir ��gen kurulmu�tu; hepsi de
di�erlerinin mehpare han�mla olan hayali ili�kisinin fark�ndayd� ve
ilgilendikleri kad�nla ilgilenen bir ba�ka erkekle birlikte olmak nedense
onlara garip bir rahatl�k veriyordu. mehpare han�mla olan ili�kileri ise
�ok tuhaft�; �eyh hazretleri bir bu�uk y�l hi� konu�madan o kad�na kocal�k
yapm�, Hasan efendi yaln�zca birka� kez kad�n� uzaktan g�rm�, rag�p Bey
ise ona hi� rastlamam�t�, ama mehpare han�m gene de ^psini kendi
hayalinin etraf�nda topluyordu. ate�te �s�nan ��m� yolcular gibi ayn�
hayalin etraf�nda oturup .s�n�yorlar ve ate� yeteri kadar �s�tmad���nda da
daha �ok .-anabilmek i�in birbirlerine sokuluyorlard�.

kjl�� Yaras� Gibi


129/9

aylar b�yle ge�ti. fuat pa�a meselesi osmanl�'dak� b�t�n meseleler gibi
k�sa zamanda unutuldu, hafiyeler ba�ka 'hainlerin' pe�ine d�t�ler,
pa�alar �stanbul'u payla�mak i�in kendi aralar�ndaki sava�a d�nd�ler. fuat
pa�a diye bir kahraman oldu�unu, kahvelerde pinekleyen bir iki balkan
sava�� gazisiyle padi�ahtan ba�ka hat�rlayan kimse kalmad�; Re�it pa�ajse
hayat� boyunca dostunun eksikli�ini hissetti ama bunun i�in padi�aha
�fkelenmedi, "haks�zd�k etmek iktidar�n ayr�lmaz bir par�as�d�r," dedi
osman'a, padi�aha neden k�zmad���n� anlatmak i�in, ama osman padi�aha
k�zmak doktor pa�an�n i�ine gelmedi�i i�in b�yle bir bahaneyle ac�s�n�
i�ine g�md���n� d��nm�t�. Rag�p Bey ise osman'a alay eder gibi bakm�,
"fuat pa�a olmasayd� sen olmayacakt�n," demi�, torunun �a�k�n bak�lar�n�
g�r�nce de, "o beni �stanbul'a getirmesey-di her �ey ba�ka t�rl� olurdu,"
diye eklemi�ti.

harbiye nezaretindeki dostlar� Rag�p beye abisiyle haber g�nderip


f�rt�nan�n dindi�ini, art�k ortaya ��kabilece�ini bildirdiler; rag�p Bey,
�nce birikmi� maa�lar�m alabilmek i�in maliye nezaretine gitmeye karar
verdi. bir sabah, aylardan beri ilk kez �niformas�n� giyip k�l�c�m beline
takt�, fesini keyifle aln�na 'do�ru bast�rd�, tekkenin �n�nden bir arabaya
binip nezaretin yolunu tuttu.

nezaretin �n�nde b�y�k bir kad�n kalabal��� birikmi�ti; babayani �ar�aflar


i�inde y�zlerce, belki de binlerce kad�n siyah bir deniz gibi dalgalanarak
giri� kap�s�ndan girmek i�in u�ra��yorlard�; kad�n kalabal���n�n aras�ndan
tek tuk k�rm�z� fes, 'destur, destur' diye ba��rarak ge�meye �al��yordu
ama pek ilerleyemiyordu. kad�nlar�n ba��r�lar�, beddualar� aras�nda zaten
erkeklerin 'destur' sesleri duyulmuyordu bile; kad�nlar, "allah
namussuzlar�n belas�n� versin, naz�r Pa�ay� istiyoruz," diye
ba��nyorlard�. Nezaretin kap�s�nda bekleyen iki asker, ne yapacaklar�n�
�a��rm�lar, "yapmay�n bac�lar, etmeyin analar," diye ka-

130
d�nlara yalvarmaya ba�lam�lard� ama kad�nlar�n laf dinleyecek hali
kalmam�t�, a� ku�lar gibi kap�ya ��m�lerdi.

rag�p Bey, kad�n kalabal���n�n aras�ndan zor bela kendisine bir yol a�arak
kap�dan ge�ip i�eri girdi. binan�n i�inde memurlar gayet sakin i�lerine
devam ediyorlard�, d�anda olanlara kimse ald�rm�yordu. kap�dan kap�ya
dola�arak kendi i�iyle ilgilenecek memuru aramaya ba�lad�; memurlar kahve
i�erek kendi aralar�nda konu�uyorlar, gelene gidene pek ald�rm�yorlard�;
her odada en dipteki masalara yerle�mi� on ��-on d�rt ya��nda birka� �ocuk
oturuyor, �nlerindeki k���tlara bir�eyler yaz�yorlard�, �ocuklardan ba�ka
�al�an da g�z�km�yordu.

rag�p Bey, d�ar�daki ayd�nl��a ra�men lo� bir halde uzanan kirli, sar�,
labirent gibi koridorlarda bekle�en kad�nlarla erkeklerin, duvar,
diplerine dizilmi�, i�leri kum dolu k�rm�z� yang�n kovalar�n�n, duvar
kenarlar�na ��k�p sigara i�en hademelerin, ellerinde dosyalarla �nemli
tav�rlarla y�r�yen, kollar�na kolluk takm� ya�l� memurlar�n aras�ndan
ge�ip sonunda arad��� oday� buldu. odada, �evredeki sefaletle alay
edercesine �i�man olan bir adamla iki �ocuk vard�; �ocuklar kam�
kalemleriyle yaz�lar�m yaz�yorlar, memur da kahvesini i�erek, g�zleriyle
masas�n�n �st�nde u�an bir sine�i takip ediyordu, biraz sonra atlamaya
haz�rlanan bir panter dikkati vard� halinde. rag�p Bey, "affedersiniz
birader," deyince, av�n� elinden ka��rm� bir avc� gibi y�z�n�
buru�turarak rag�p Beye d�nd�.

� ne vard�?

rag�p Bey, elindeki k���tlar� uzatt�.

� birikmi� maa�lar�m vard� da, onlar� alacakt�m.


memur �ok komik bir �ey duymu� gibi g�ld�.

� para m� istiyorsunuz.*

� ne oldu birader, �ok mu komik maa��m� istemek,


bor� istemiyorum ya senden, birikmi� maa��m� istiyorum.

� sinirlenme zabit efendi, sana g�lm�yorum, halimi-


ze g�l�yorum; b�t�n memleket para istiyor ama hazinede

131

ak�e yok, kap�daki kad�nlar� g�rmedin mi, onlar da cephedeki kocalar�n�n


paralar�n� almaya gelmi�, naz�r hazretleri kad�nlar�n �errinden nezarete
arka kap�dan girip ��k�yor, aylard�r kimsenin maa� ald��� yok. ad�m�z
maliye nezareti ama, maliye bizden �ok uzak, nezaretli�imiz kald� m� ondan
da ��pheliyim ya... rag�p Bey sinirlendi.

� uzun etme bifader, maa�lar�m� ne zaman alaca��m?

� anlam�yor musun zabit efendi, para yok diyorum,

para yok...

� koskoca osmanl�'n�n zabitine verecek paras� yok


mu?

� zabitine de�il, seraskerine bile verecek paras� yok.

� e, ne olacak?..

� olaca��, ba��n�n �aresine bakacaks�n.

rag�p Bey durup d��nd�, memurun ciddi oldu�u belliydi; cebinde paras�
kalmam�t�, b�rak�p ��kam�yordu ama �srar�n bir faydas� olmad���n� da
anl�yordu. memura bakt�, adam gene sine�i takip etmeye dalm�t�, �ocuklar
garip bir ciddiyetle kam� kalemlerini c�z�rdatarak bir�ey-ler
yaz�yorlard�.

� ne zaman geleyim?

� ne zaman istersen buyur, biz hep buraday�z, yarenlik ederiz.

� param� almaya diyorum.

memur birden ciddile�ti.

� bak o�lum, hi� bo�una buralara zahmet edip. kalabal���n aras�nda


dola�ma, vaktini bo�a harcars�n... git bir pa�aya kap�lan, para �imdilerde
devlette yok ama ma�allah pa�alarda bol, devlete kul olaca��na git bir
pa�aya kul ol.

rag�p Bey, hakarete u�ray�p da cevap verememi� bir adam�n i� s�k�nt�s� ve


�fkesiyle ��kt� nezaretten, kad�nlar h�l� ba�r��yorlard�. A�abeyinin
arkada�lar�yla yapt��� ihtilal toplant�lar�n� ilk o g�n ciddiye ald�; yol
boyu kendi kendine "devlet batm�, devlet batm�," diye s�ylendi.
xi

osmanl� �mparatorlu�u, yirminci y�zy�la uykuda girdi. takvimleri farkl�


oldu�u ���p b�t�n Avrupa ba�kentlerinde yeni bir y�zy�la y�lba��
�enlikleriyle girilirken osmanl� imparatorlu�u s�radan ve sessiz bir gece
ya��yordu; pera'daki birka� yabanc� sefarette balolar verilip sabahlara
kadar dans edildi. ertesi g�n hafiyeler, saraya jurnallerini sundular:
"g�vurlar sene-i devriyelerini kutlama t�renlerinde kadm-erkek birlikte
dans ederek e�lendiler, inan�lar�na g�re yeni bir asra girmi�ler."

hikmet beyle mehpare han�m da, frans�z sefaretinde yeni bir �a�a dans
ederek giren 'g�vurlar�n' aras�ndayd�lar; sefarethanenin geni� salonunda
dans hi� kesilmeden s�rm�, b�t�n gece boyunca frans�z sefir-i kebiri,
mehpare han�m�n yan�ndan ayr�lmam�t�. Mehpare han�m�n g�zleri, sefire
protokol� ve di�er misafirleri unutturmu�tu.

� madam, diyordu sefir, bu ne muhte�em bir serg�ze�t! d��n�n yeni bir


asra giriyoruz. yepyeni bir as�r, neler ya�anacak, insanl�k i�in her yeni
as�r yeni bir �mit demek ve madam itiraf edeyim ki b�yle bir asra sizin
gibi g�zel birinin bulundu�u salonda girmek �ans�na sahip olmak,
�n�m�zdeki �a�la ilgili �mitlerimi ve sevincimi daha da kuvvetlendiriyor.

mehpare han�m, Frans�z erkeklerini ��ld�rtan, art�k iyice ilerletti�i


osmanl� ahenkli frans�zcas�yla cevap verirken, sefirden ziyade kendi
kendine k�mu�ur gibiydi.
133

� her zamanki gibi �ok zarifsiniz ekselans, lakin yeni �eyler, ne kadar
�ok �mit ve heyecan verirse o kadar �ok korkutur beni; bilmem neden, her
ba�layan �eyin sonunu merak ederim ve sonunu d��nd���m her �ey de h�z�n
verir bana.

� madam daha ba�lang��ta b�yle h�z�nlenir, sonun-.da zaten son oldu�u i�in
�z�l�rseniz, sevin�lerinizi nereye

s��d�r�yorsunuz.

mehpare han�m, �zellikle yabanc� erkeklerle konu�urken sesine ve


tav�rlar�na yerle�en alayc�l�kla g�l�msedi.

� ortas�na ekselans.

� her ba�lang��la sonun aras�na bir de ortas�n� koydu�u i�in tanr�ya


��kretmeliyiz �yleyse sevgili madam.

mehpare han�m, g�zlerini hafif�e yana do�ru �evirirken, ��lt�l�


g�zbebeklerini bir an sefirin g�zlerine de�dir-

di.

� onay�, ba�lang��la sonun aras�na s�k�t�rd��� i�in tanr�ya sitem etmek


de m�mk�n... ortay� ba�a da koyabilirdi.

sefir bir kahkaha att�.

� madam, tann bunu yapabilirdi elbet, ama kad�nlar onu gene ortaya
getirir, iki u�ta gene �z�l�rlerdi.

� kad�nlar�n �z�lmekten ho�land���n� m� d��n�yorsunuz?

� hay�r, kad�nlar�n kad�n olmaktan ho�land���n� d��n�yorum madam. bana


sorarsan�z h�z�nlerini kad�nlar g�zel bir bro� gibi yakalar�nda
ta��yorlar.

sefir bir an durup ekledi.

� soyunurken ilk �nce h�z�nlerini ��karmalar� belki

de bundan.

mehpare han�m, kendisiyle konu�an erkeklerin zaman zaman kar��lar�ndaki


g�zelli�in etkisine kap�l�p konu�malar�nda s�n�n ge�meleri kar��s�nda hep
bunu fark etmemi� gibi davran�r, cevab�n� da hep ayn� vurgusuz tonla
verirdi.
� buralarda kad�nlar hep giyiniktir ekselans.

salonun ortas�ndaki geni� dans pisti, bir kenarda �alan orkestran�n


m�zi�ine uy<trak vals yapan uzun tuvaletli, bol dekolteli, ak�a gerdanh
kad�nlarla, reng�renk �niformal�, siyah smokinli erkeklerle doluydu;
birbirine tutunmu� beyaz eldivenli kad�n elleriyle erkek elleri, bu
kalabal���n i�inde yumu�ak t�yler gibi u�u�uyordu. dans edenlerin
aras�ndaki birka� fesli ve siyah redingotlu osmanl�dan biri olan hikmet
bey, dans etti�i kad�n� zarif bir reveransla masas�na g�t�r�p b�rakt�ktan
sonra mehpare han�m�n oturdu�u masaya do�ru y�r�d�.

yapmamalar� gereken bir konu�may� yapm� bir kad�nla bir erke�in acele
kesilmi� sohbetlerinin insan� ku�kuya d��ren garip sessizli�i kar��lad�
onu masada, ama hikmet beyin akl�na ku�kulanmak gelmedi; bir insan�n her
g�n k���k miktarlarda ald��� bir zehire al�mas� gibi kar�s�n�n di�er
erkeklerin ilgisini �ekmesine, onlarla k�k�rt�c� konu�malar yapmas�na
a��r a��r al�m�t�. Bir osmanl� erke�inin ruhunun ve ki�ili�inin en
�nemli par�alar�ndan biri olan k�skan�l���n eksikli�i, fark�na var�lmayan
daha do�rusu bir t�rl� isimlendirilmeyen ba�ka eksikliklerle birlikte
ya�an�yordu kan-kocan�n aras�nda. her �ey eskisi gibiydi asl�nda, annesi
hastaland��� i�in giden matmazel helen'in yerine matmazel chantal'm
gelmesinden ba�ka bir de�i�iklik yoktu; gene geceleri ��klar k�s�l�yor,
yatak odas�nda �� ki�ilik sofralar kuruluyor, gene frans�z-calar
konu�uluyordu1 ama eskisi kadar yorulmuyorlard� sanki, eskisi kadar
terlemiyorlard� sevi�irken, sevi�meye ba�larken elleri titremiyordu ve
mehpare han�m�n bak�lar� de�i�meye ba�lam�t�.

hikmet bey daha sonra osman'a, "o y�lba�� gecesi masaya d�nd���mde,"
demi�ti, "mehpare'nin g�zlerinde ��kl� bir bo�luk vard� ve ben ����
g�rd�m yaln�zca ama, tuhaft�r, o ����n her zamanki gibi olmad��� da ben
fark�na varmadan akl�ma tak�ld� demek. epeyce bir zaman ge�tik-

135

134

ten sonra bir g�n yolda yaln�z y�r�rken o geceki ��kl� bo�luk birden
g�zlerimin �n�ne geliverdi, anlad�m ama art�k �ok ge�ti."

osman, hikmet beyin bunu uydurdu�unu d��nm�t�, '��kl� bo�luk' s�zlerini


onun s�yleyemeyece�ini, bir yerde'okumu� olmas� ihtimalinin daha y�ksek
oldu�unu akl�ndan ge�irmi�ti; nedense hikmet beyi, bu gen� �l�n�n b�t�n
e�itimine, bilgisine, k�lt�r�ne ra�men biraz k���ms�yordu ve bu
k���msemenin belirli hi�bir nedeni yoktu; belki de mehpare han�m�n yan�nda
ya�amas�na ra�men bu kad�n�n derinli�ine n�fuz edememesi, onun ruhuna
sahip olamamas�yd� bu k���msemenin nedeni. hasan efendi ise, "o orospunun
ruhuna kim sahip olabildi ki," diyordu, "sadece bedenini verdi orospu ve
verdi�inden �ok daha fazlas�n� ald� her zaman, t�ketti adamlar�."

mehpare han�m�n s�rekli olarak g�zelle�ip tazele�mesine kar��l�k Hikmet


beyin yak��kl� y�z�ne ismi konamayacak bir yorgunlu�un yerle�mesine
bak�l�rsa hasan efendinin s�ylediklerine hak vermemek m�mk�n de�ildi osman
i�in. hikmet bey gene gen�ti, gene yak��kl�yd�, y�z�nde bir tek
k�r��kl�k yoktu ama ona bakan insanlar ya�l� birine bak�yormu� duygusu
ediniyorlard�, bak�lar� iht�-yarlam�t� sanki, bir k�lenin yorgun
teslimiyeti vard� g�zlerinde. sahip olmak istedi�i kad�na sahipti ama hep
bir eksiklik hissediyordu, ne oldu�unu anlayamad���, ad�n� koyamad��� ama
onu hep rahats�z eden, onu yoran, kendine olan g�venini gizli gizli
kemiren bir eksiklik. kendisinden gizli b�r�eyler oluyormu� duygusunu
ta��yordu i�inde, asl�nda bu bir ku�ku de�ildi, ��nk� ku�kulanacak bir �ey
yoktu. sad�k bir e�ti mehpare han�m ama bu sadakatinde g�ven vermeyen
bir�eyler vard�; Hikmet bey ne oldu�unu anlayam�yordu ama bu, do�u�tan
oynak kad�nlar�n ele gelmeyen ama hissedilen kayganl���yd�; tam sahip
oldu�unu d��nd���nde bile ona asla sahip olamayaca��n�, ellerinin
aras�ndan kay�p gidece�ini hissettiren tuhaf belirsizlik-

136
ti: �stekle sar�ld���nda kafas�n� hafif�e yana �evirmesi, bir davette
�evresini fazlaca dikkatle s�zmesi, erkeklere mesafeli ama vaatk�r
g�l�msemesi, 'ben istedi�im zaman, benim istedi�im kadar' diyen tavr�n�n
k���c�k par�alara ayr�lm�, ona sahip oldu�unu sanan�n akl�na ve ruhuna
saplanan, yaralayan k�ym�klar�; bu, dile gelmeyen, yakalanamayan, �ik�yet
edilemeyen k���k par�alar yorup eskitiyordu hikmet beyi ve o yorulup
eskidi�inin fark�nda de�ildi.

mehpare han�m gittik�e g�zelle�ip hikmet bey de ya�lanmadan eskirken


�ocuklar da matmazel chantal'le arap halay�klar�n de�i�ik terbiye
sistemleri aras�nda b�y�-yorlard�. Rukiye, kendisinden �� ya� ufak
olmas�na ra�men, erkek karde�ini kendi o�lu san�yordu, ba�kas� ona
dokundu�unda bas bas ba��r�yor, k�yametleri kopar�p kona�� birbirine
kat�yordu. i�m garibi, k���k o�lan da ruki-ye'yi annesi san�r gibiydi,
ondan ba�kas�n�n kendisine yemek yedirmesini kabul etmiyor, rukiye olmadan
kimseyi yan�na yakla�t�rm�yordu. hikmet bey bu durumdan �ok rahats�zd� ama
mehpare han�m omuzlar�n� silkip g�l�yordu, zaten �ocuklar da onun yan�nda
uslu duruyorlar, annelerinin emirlerini dinliyorlard�; onlara s�z�n�
ge�irebilen tek k'i�i, onlar�n tuhafl�klar�na ald�rmayan, onlarla asl�nda
fazla da ilgilenmeyen mehpare han�md�. hikmet bey bir keresinde kar�s�
i�in osman'a, "mehpare'de kimseyle ilgilenmeden herkesi tesiri alt�na alan
garip bir kudret vard�," demi�ti ve osman belki de ilk kez ona hak
yermi�ti. �ocuklar da bu g�c�n tesirinden kurtulamayanlar arasmdayd�lar.

rukiye de daha o k���k ya��nda annesinin kudretine benzer bir kudrete


sahipti, insanlara hi�bir �ey s�ylemeden, annesininkine benzeyen ��kl�
g�zlerini dikip bak�yor ve onlara istediklerini yapt�r�yordu; nizam'�n ise
daha �ok babas�n� and�ran bir yumu�ak ba�l��� vard�, konak halk�
rukiye'den korkuyor, nizam'� ise �ok seviyordu.

137

k���k k�z, karde�inden ba�ka bir de kedilere merakl�yd�, nereden buldu�unu


kimsenin .anlayamad���, bembeyaz, uzun t�yl� bir kedi bulup getirmi�ti
eve, ad�n� da 'habe�' koymu�tu, bu ismi nereden ��kard���n� da kimse
anlayamam�t�. evdeki insanlarla pek fazla konu�mamas�na kar��l�k
kedisiyle uzun uzun konu�uyordu, bazen bir s�rda��yla dertlerini payla��r
gibi kimsenin duyamayaca�� bir bi�imde f�s�ld�yor, bazen onu ba��rarak
azarl�yor,-bazen de kedisini kuca��na al�p onu i�kenceye benzer bi�imde
h�rpalayarak, t�ylerini �ekip kulaklar�n� �s�rarak seviyordu. ba�ka
insanlar�n kendisine dokunmas�na bile tahamm�l edemeyen kedi ise bu
h�rpalanmalara hi� ses ��karmadan katlan�yordu; k���k k�z� g�rd���nde
sanki bir kedi olmaktan vazge�iyor, cinsinin b�t�n �zelliklerini unutuyor,
kedilerin efsanevi ba��ms�zl���n� koruyam�yor, b�y�lenmi� gibi rukiye'ye
y�r�yor ve b�t�n emirlerini yerine getiriyordu; ba�kalar�na kar��
alabildi�ine �irretle-�en, kendisine uzanan elleri hi� duraksamadan
t�rmalayan kedinin k���k k�z kar��s�ndaki �a��rt�c� uysall��� da konak
halk�n� �rk�t�yordu, bir u�ursuzluk seziyorlard� bu ili�kide.

rukiye'nin ise daha �imdiden iki k�lesi vard�: Biri karde�i, biri de
kedisiydi; rukiye de t�pk� annesi gibi, k�lelerini seviyordu. tek
benzerli�i de bu de�ildi annesiyle, ayn� annesine oldu�u gibi ona da,
kimseye ba�lanmayanlar kolayca ba�lan�yordu; �stelik o �yle bir ba��ml�l�k
talep etmedi�i halde.

sessizli�i ve az konu�mas� ise babas� �eyh efendiye benziyordu. zaman


zaman, somurtkan y�z�nden, hi� beklenmeyen nurani bir tebess�m u�uyordu;
olgun, anlay�l�, bilge ve alayc� bir ihtiyar gibi g�l�mseyiveriyordu.
g�ng�rm�, ihtiyar bir din adam�n�n tebess�m�yd� bu ve k���k bir k�z�n
y�z�nde �ok �a��rt�c� duruyordu.

"ama en fenas�," demi�ti hikmet bey, "ne zaman bir muz�rl�k yapsa o zaman
b�yle g�l�yordu."

138
mehpare han�m tekkeden ayr�ld�ktan sonra �eyh efendi bir daha k���k
k�z�yla hi� kar��la�mam�t�; yaln�zca �eyh efendinin bildi�i yollardan
k�z�yla ilgili her malumat kendisine ula��yordu; hastaland���nda y�z�
as�l�yor, iyile�ti�inde y�z� i�iyordu. rukiye frans�zca'yla birlikte ilk
arap�a dersine ba�lad���nda konakta nereden geldi�i anla��lamayan, s�rma
kapl� bir c�z peydah olmu� ve k���k k�z daha sonra hep onu kullanm�t�.
kona��n de�i�ik yerlerinde, bazen merdiven alt�ndaki hamaml�kta, bazen
kilerin giri�inde, bazen misafir odas�nda, de�i�ik zamanlarda, kimin, ne
zaman ald���n� kimsenin hat�rlamad��� esvaplar� bulunuyordu rukiye'nin ve
esvaplar� bulan hizmet�iler rukiye'nin da��n�kl���na s�ylenerek bunlar�
g�t�r�p k���k k�z�n dolab�na yerle�tiriyorlard�. Rukiye'nin hi� da��n�k
bir �ocuk olmad���n�, aksine �ok tertipli hatta titiz oldu�unu hat�rlayan
bir hizmet�i de ��km�yordu b�yle durumlarda.

�eyh efendinin sanki her yerde eli ve kula�� vard�; kerametleri yaln�zca
mehpare han�m�n kona��ndaki esrarengiz k���k k�z esvaplar�nda de�il,
imparatorlu�un neredeyse her yan�nda g�r�l�yordu, ilk kanl� k�p�rt�lar�n
belirdi�i Makedonya'da bulgar komitac�larca �ld�r�len bir m�sl�man
k�yl�n�n kap�s�na dul e�i als�n diye atlas bir kesede alt�n b�rak�l�yor,
selanik'te h�rriyet i�in gizli toplant�lara kat�lan bir ��renci,
zaptiyelerden ka�arken bir el kendisini bir medresenin bah�esine �ekiyor,
�am'da m�nzevi bir din adam� hastaland���nda kap�s�n� hi� tan�mad��� bir
tabip �al�yor, hicaz �evresinde ayaklanan kabilelerin �ehit etti�i gen�
bir zabitin yetim �ocu�u bir sabah vakti g�le� y�zl� bir ihtiyar
taraf�ndan evinden al�n�p bir mektebe kaydettiriliyordu.

�eyh efendi ise m�ritleri �o�al�p g�c� daha �ok artt�k�a yaln�zl���na daha
�ok g�m�l�yordu; gittik�e uzayan siyah sa�lar� ve gittik�e �effafla��p
yava� yava� beyaz bir ���a d�n�en y�z�yle ya zikr odas�ndaki k�rm�z�
postuna

139

oturup tespih �ekiyor ya da g�l bah�esinde mezarlar�n aras�nda dola��p tek


ba��na d��n�yordu; anan yaln�zl��� insanlar�n �st�ndeki etkisini de
art�r�yordu; yaln�zh��yla y�kseliyor, insanlar�n aras�ndan ayr�l�yor,
onlar�n tahamm�l edemeyece�i bir hayat tarz�n�, onlar�n hayranl���n�
toplayarak tek ba��na ya��yor ve ger�ek hayattan s�rlarla kapl� bir
efsanenin i�ine kay�yordu. hi� kimsenin b�yle bir sessizli�e ve yaln�zl��a
tahamm�l edemeyece�ini d��nd�klerinden onun 'ba�ka' g��lerle, cinlerle,
perilerle konu�tu�una, onlarla arkada�l�k etti�ine inan�yorlard�, hatta
bir peri k�z�yla sevi�ti�ine ve hamile kalan peri k�z�n�n �ocuklar�n�n
�eyhin kar�s� taraf�ndan do�uruldu�una dair yayg�n bir s�ylenti de vard�;
b�t�n �ocuklar�n�n k�z olmas� da k�skan� bir cinin intikam� olarak tefsir
ediliyordu.

k���k k�zlar da ger�ekten bir cinin gadrine u�ram� gibiydiler, sanki


g�ne� de dahil hi�bir ��k onlar�n �st�ne vurmuyordu, y�zleri hep g�lgeli
ve lo�tu; onlar da rukiye gibi sessizdiler, ama onlarda rukiye'nin ilk
bak�ta hissedilen gizli kudreti yoktu. onlar� bekleyen hayat�n
s�k�c�l�-�� uhrev� bir g�� taraf�ndan sanki bak�lar�na yaz�lm�t�,
etraflar�ndaki her �eye ayn� ald�rmazl�kla bak�yorlar, hi�bir sevin�ten ya
da kederden pay akm�yorlard�. Tekkenin harem k�sm�nda, babalar�ndan �ok
annelerine benzeyerek ve bu benzerlikleriyle babalar�n� hi� s�ylenmeyen
bir �z�nt�ye bo�arak b�y�yorlard�.

hayat�n b�t�n seslerine sa��r olmu� gibi b�t�n bu s�ylentilerin, inanc�n,


hayranl���n ortas�nda �eyh efendi hi�bir �ey duymuyormu��asma sessizce
dola��yor, emirlerini bile art�k yaln�zca bak�lar�yla veriyordu.
yaln�zl���n� payla�t��� tek insan, arada bir g�l bah�esinde birlikte
dola�t��� Rag�p Beydi; herkesin varl���nda huzur arad��� �eyh efendi, ne
gariptir ki, huzuru bu s�radan, az konu�an, as�k suratl� zabitin kimseye
hayran olmaya yana�mayan b��k�n ve �fkeli tavr�nda buluyordu.

140
fuat pa�an�n emriyle �stanbul'a gelen rag�p Bey, deli m�ir s�rg�ne
g�nderildikten sonra koskoca dersaadet'te yapayaln�z kalm�t�, fuat
pa�an�n 'bendelerinden' oldu�u bilindi�i i�in kimse ona yard�m elini
uzatm�yor ama �eyh efendinin dostlu�undan dolay� da kimse ona
dokunam�-yordu; rag�p Bey hayat�n bir yerinde tak�l�p kalm� gibiydi,
kimsenin g�c� onu geri �ekmeye ya da ileri itmeye yetmiyordu.

fuat pa�an�n gitmesinden sonra paras� da bitmi�, fa-tih'teki evden ��k�p


kiras� daha ucuz diye �aml�ca'n�n tepelerinde ku� .u�maz kervan ge�mez bir
yere annesiyle birlikte ta��nmak zorunda kalm�t�; binlerce kilometre
�telere keseyle alt�n yeti�tiren �eyh efendi ise hayattaki belki de tek
dostuna, hemen yan� ba��nda durmas�na ra�men yard�m edemiyor, bir kudret
kayna�� i�in uzaktakile-re yard�m etmenin yak�ndakilere yard�m etmekten
daha kolay oldu�unu ke�fediyordu.

rag�p Bey, �ok yak�nda hayat�n�n yeniden ve �ok k�kl� bir bi�imde
de�i�ece�inin fark�nda olmadan, g�nlerini okulda ge�iriyor, ak�amlar� da
okuldan ��k�p do�ru evin yolunu tutuyordu; art�k Beyo�lu'na hi�
��km�yordu, zaman zaman fingirdek rum orospular�n�, i�ki �lemlerini,
kavgalar�, bir kabaday�ya g�sterilen sayg�yla �evrelenmeyi �zl�yor, bu
�zlem dayan�lmaz hale geldi�inde de tekkeye gidip �eyh efendinin yan�nda
oturuyor, kendisinden daha g��l� �zlem �eken birinin yan�nda sesini
��karmadan durup onun kederinden ve �aresizli�inden kendine bir teselli
��kar�yordu.

karanl���n erken bast�rd��� bir k� ak�am� okuldan ��k�p tekkeye u�ram�,


�eyh efendinin m�s�r'dan gelmi� misafirleri oldu�unu g�r�nce yanlar�na
bile girmeden m�rit' lerle ayak�st� konu�up ayr�lm�t�; i�i s�k�l�yordu,
hayat�n yeknesakl���, paras�zl�k, okuldaki pa�azadelerin terbiyesizlikleri
onu can�ndan bezdiriyor; a�abeyi cevat beyin arkada�lar�na kat�l�p ihtilal
planlar�na ortak olmay� bile ak-

141

undan ge�iriyordu; hayat�n� de�i�tirmek istiyordu; buna g�c� yetmedi�inden


b�t�n Osmanl�'y� de�i�tirme fikrini �ekici bulmaya ba�lam�t�.

hava iyiden iyiye kararm�, kar serpi�tirmeye koyulmu�tu. unkapan�'ndan


bir kay��a bindi; kay�k�� kal�n abadan koyu bir gocuk giymi�, kukuletas�n�
da ba��na �ekmi�ti; ��rp�nt�l� denizde k�reklere her as�ld���nda,
�skarmozlar� zorlayan halatlar�n g�c�rt�s�yla birlikte, karanl��a da��lan
bir buharla geceye sald��� 'h�h' sesi duyuluyordu. hali�'in ��k��nda
ak�nt�yla ve r�zg�rla kay�k zorlanmaya ba�lay�nca Rag�p Bey de kay�k��n�n
yanma oturup k�reklerden birine yap�m�t�. Deniz simsiyaht�, �ehir de
koca g�lgesiyle kapkaranl�k g�z�k�yordu, yaln�zca Pera s�rtlar�nda birka�
sefaret kona��n�n ��klar� parl�yor, onlar da gecenin yaln�zl���n�
art�rarak rag�p Beye s�cak salonlarda-ki e�lenceleri hat�rlat�yordu.

�sk�dar'da kay�ktan indi�inde meydan�n bombo� oldu�unu g�rd�, bir iki


sokak feneri yaln�zca kendini ayd�nlatarak titrek bir ��kla yan�yor, sa�
taraftaki camiyle caminin ard�ndaki tepelere yay�lm� koruluk, kapkara,
dev bir kambur gibi �rk�t�c� bir siyahl�k i�inde birle�iyordu. kar
h�zlanmaya ba�lam�t�, k�rek �ekerken terledi�inden ayaz taa i�ine kadar
i�liyor, onu titretiyordu. �skelenin yan�nda, siyah k�r���n�n �st� karla
beyazlanm� bir kira faytonu bekliyordu. fesini ka�lar�n�n �st�ne kadar
indirip, omuzlar�n� boynuna do�ru �ekerek b�z�lm� arabac�, ellerini
birbirine s�rterek �s�tmaya �al��rken o havada bulabilece�i tek yolcu
olan rag�p Beye �mitle bakt�, ama rag�p Beyin cebinde arabac�ya verecek
paras� yoktu. mecburen y�r�meye ba�lad�, pencerelerinden �l� g�z� gibi
yanan kandillerin ��klar�n�n s�zd��� k�hnemi� eski ah�ap evlerin
aras�ndan parke ta�lar�na �arpan �izmelerinin sesini duyarak ge�ti. kar
kaputunun omuzlar�nda ve kalpa��n�n �st�nde birikiyor, �slakl�k a��r a��r
kaputundan i�eri ge�iyordu. uzun yoku�u t�rmand�ktan sonra g�r�n�rde hi�-

142
bir ev kalmad�; mahalle aralar�ndan ��k�nca r�zg�r�n keskinli�ini y�z�nde
duydu, g�zlerine kar taneleri giriyordu, uzaktan k�pek ulumalar�
duyuluyordu. ka�lar�, kirpikleri, b�y�klar� bembeyaz buz kesmi�ti.

epeyce y�r�d�kten sonra bir a�ac�n dibine oturdu.

sadece r�zg�r�n u�ultusu duyuluyordu.

kapkaranl�kt�, tek bir ��k bile yoktu, sonsuz bir siyahl�kla ku�at�lm�
gibiydi.

a�lamaya ba�lad�.

a�t�, paras�zd�, yaln�zd�, kaputundan i�eri s�zan karla ter birle�mi�,


�ama��rlar� s�r�ls�klam olmu�tu, �st�ndeki kal�n kaputa ra�men r�zg�r
��plak tenine de�iyormu� gibi yak�yordu etini; ama b�t�n bunlardan de�ildi
a�lamas�, utan�tan a�l�yordu. daha otuz ya��na bile gelmemi�ti, parlak bir
zabit aday� olarak okuldan mezun olmu�, sava�larda kahramanl�klar
g�stermi�, �l�m� g�rm�, Pera gecelerine kar�m�, �stanbul'un en naml�
kabaday�lar�n� titretmi�, imparatorlu�un en �nl� �eyhinin dostlu�unu
kazanm�, ihtilal toplant�lar�na kat�lm� ve kendini bir gece �aml�ca'n�n
�ss�zl�klar�nda, s�r�ls�klam, paras�z, a� ve �mitsiz bulmu�tu. hayattan
bekledi�i bu de�ildi ve bekledi�ine ula�amam� oldu�unu ilk kez b�ylesine
a��k�a g�rmek onu kendi g�z�nde k���ltm�, utand�rm�t�.

as�k y�z� ve k�s�lm� g�zleriyle o geceyi osman'a anlatt���nda, "o ak�am�


hi� unutmad�m," demi�ti, "orada titreyerek otururken gelecekle alakal�
hi�bir �midimin ve hayalimin kalmad���n� g�rm�t�m ve neyi anlad�m biliyor
musun, insan�n hayallerini kaybetmesi kadar kendisini utand�racak hi�bir
�ey olmad���n�... hayallerini kaybetti�inde �yle bir ihanete u�ram�l�k
hissi sar�yor ki seni, haini arad���nda kendini g�r�yorsun, kendi kendinin
haini oluyorsun."

osman dedesini dinlerken, daha sonralar� pa�al��a y�kselecek rag�p Beyin,


hayat�n�n t�m�yle de�i�ece�i bir g�n�n neredeyse birka� saat �ncesinde
kendini �mitsizli-

143

�in ve sefaletin dibinde g�rmesinde, kaderin ya da k�inat�n yarat�fc�s�


'y�ce Rabb�m�z�n' alayc�l���n� seziyordu; �l�lerle konu�mak belki de bu
alayc�l��� yak�ndan g�rmesini sa�lad��� i�in e�lendiriyordu onu, ama hep
e�lenen ba�ka biri daha var duygusuna kap�l�yordu: �nsanlar�n kaderini
�izen, bu hayatlar�n hik�yesini yazan her kimse, yazd�klar�n�n
ya�anmas�ndan ve onlar� ya�ayanlar�n �a�k�nl���ndan kendinedir e�lence
��kar�yordu. hayat e�lenceli bir �eydi ama osman'a g�re e�lenenler
yaln�zca tanr�lar, yazarlar ve delilerdi, yani ya�amayanlar; ya�ayanlar�n
pay�na e�lenceden fazla bir �ey d�m�yordu.

o a�ac�n alt�nda ne kadar oturdu�unu hat�rlam�yordu rag�p Bey, eve nas�l


vard���n� da; yar� yar�ya buz tutmu� bir halde eve ula�t���nda kap�y� her
zamanki gibi annesi a�m�, onun so�uktan ve yeisten k�zarm� y�z�ne
sessizce bakm�, kaputunu, kalpa��n�, ceketini, g�mle�ini, sanki o k���k
bir �ocukmu� gibi ��karm�, onu soban�n ba��na oturtup her zamanki gibi
'a� m�s�n' diye sorduktan sonra cevab�n� bile beklemeden gidip mutfaktan
tarhana �orbas�yla bayat ekmek getirmi�, ekmekleri s�cak �orban�n i�ine
do�ray�p o�luna vermi�, sonra da kar��s�na ge�ip oturarak o�lunu
seyretmeye koyulmu�tu.

bir ara rag�p Bey de ba��n� kald�r�p annesine bakt���nda, �efkatini inatla
saklayan o ha�in y�zdeki �izgilerin son y�llarda nas�l derinle�ti�ini,
neredeyse karard���n� i�ini yakan bir ac�yla fark etmi�ti; a�abeyi cevat
bey ge�ici bir g�revle gebze'ye g�nderildi�inden bir s�redir evde ikisi
ya��yorlard�; ya�l� kad�n b�t�n g�n bu da� ba��ndaki evde tek ba��na
kal�yor, rag�p Bey tekkede yatt��� zamanlarda o u�ultulu geceleri de
yaln�z ge�iriyor, ya�ad�klar�ndan hi� yak�nm�yor, kimseye dert yanm�yor,
o�ullar�ndan biraz daha alaka bekledi�ini ima bile etmiyordu; yaln�zca
y�z�ndeki �izgiler derinle�ip koyula��yordu. rag�p Bey kalk�p annesine
sar�lmak, o so�uk ve umutsuz gecede hem annesine s���nmak hem de annesine
duydu�u sevgiyi vt
144
minneti g�stermek istedi ama bunu yapamad�, annesinin bundan
ho�lanmayaca��ndan, kendisini usulca itece�inden ya da azarlayaca��ndan
korktu; e�er annesine sar�lsayd� o ya�l� kad�n ne yapard�, bunu hi�
bilemedi, belki ger�ekten de her zamanki so�uklu�uyla iterdi o�lunu, belki
de o�lunu k���k bir �ocukmu�, gibi g��s�ne bast�r�rd� ama birbirlerine
�artlamad�lar, yaln�zca bakt�lar birbirlerine. anne, o�lunun y�z�ndeki
�aresizli�i ve kederi g�rd�, o�ul, annenin y�z�ndeki derin �izgileri;
aralar�ndaki, osman*�n deyimiyle 'korkun�' sevgi ne o gece dile getirildi
ne de ba�ka bir gece; onu bir s�r gibi birbirlerinden bile saklad�lar.
hayattaki tek amac� ve g�revi o�ullar�n� beslemekmi� gibi g�r�nen o ya�l�
kad�n, b�t�n imparatorlu�u efsane-siyle sarsan �eyh yusuf efendiyi bile
y�llarca sonra kar��s�nda tedirgin bir sayg�yla e�ilmeye zorlayacak
mesafeli tavr�yla, o�ullar�ndan gelecek bir sevgi g�sterisine izin
vermeden ve hi�bir sevgi belirtisi g�stermeden, iki �ocu�unun bek�isi gibi
�lmek i�in bile �nce �ocuklar�n�n �lmesini bekleyerek y�llarca yaln�z ve
suskun ya�ad�.

ertesi sabah rag�p Bey, bir gece �nce y�r�d��� yollar� yeniden y�r�yerek
ge�ip ��retmenlik yapt��� Unkapa-n�'ndaki askeri okula geldi�inde, hi�bir
askeri okuldan duyulmayacak bir g�r�lt� bah�e duvarlar�n�n d��na
ta��yordu. pa�alar�n, beylerin, mabeyin k�tiplerinin haylaz �ocuklar�n�n
gitti�i bu okul, askeri bir okuldan ziyade bir berdu� yata��na, bir
bitirimhaneye benziyordu. b�t�n ��renciler koltuk altlar�nda
sald�rmalar�yla dola��yorlar, hi�bir ��retmenin giremedi�i tuvaletlerde
baca gibi esrarl� ci-garalar sar�p i�iyorlar, hocalar�na hakaretler
ya�d�r�p onlar� a�a��l�yorlar, daha �imdiden garanti g�z�ken geleceklerine
serserilikten ba�ka hi�bir �ey ��renmeden ve ��retmenlerinin hayata ve
orduya lanet okumas�n� sa�layarak haz�rlan�yorlard�. Okuldaki hocalar,
��rencileri azarlaya-m�yorlard� bile, o g�nlerde bir pa�azadeyi azarlamak
an�n-

k�l�� Yaras� Gibi


145/10

da jurnal edilip imparatorlu�un en �cra k�elerinden birine s�rg�ne


g�nderilmek i�in yeterliydi.

rag�p Bey, sert ve kat� ad�mlarla, as�k bir y�zle girdi okuldan i�eri,
��rencilerin ��mar�kl�klar�ndan, k�stahl�klar�ndan neredeyse i�reniyor;
bunu hem �ahs�na, hem de asl�nda �ok sevdi�i mesle�ine, kendisine her
zaman kutsal g�r�nm� olan askerli�e bir sayg�s�zl�k olarak
de�erlendiriyor; ��mar�k pa�azadelere hadlerini bildiremedi�i i�in de i�i
i�ini yiyordu. serpu�lar� kaym�, boyunlar�na yazmalar ba�lam�,
�niformalar�n�n d��melerini a�m� bir ba��bozuk g�ruhunun kirli bir deniz
gibi �alkaland��� koridorlardan kimsenin y�z�ne bakmadan y�r�d�, ikinci
kattaki zabit odas�na gitmek i�in basamaklar� gev�emi�, g�c�rt�l�
merdivenleri t�rmanmaya koyuldu. daha okula girdi�i anda, ruhuna ta
�ocuklu�undan itibaren n�fuz etmi� askeri bir terbiyenin neredeyse
mucizevi say�lacak etkisiyle, yorgunlu�unu, bezginli�ini, umutsuzlu�unu
unutmu�tu; i�inde yaln�zca �fke vard�, askerli�i 'sirk maymunlu�una'
�evirdikleri i�in �fkeleniyordu.

merdivenlerin �st�ne vard���nda ikinci kat koridorundan ko�arak gelen


iriyan bir son s�n�f ��rencisi, t�t�n kokan nefesi, geriye kaym� serpu�u,
serpu�undan f�k�ran v�c�k v�c�k briyantinli k�k�lleri, yakas� a��k
�niformas�yla Rag�p Beye �arpt�. Hi� beklemedi�i bir "sadmeyle" sars�lan
rag�p Bey t�rabzanlara tutunup kendine �arpan serseri k�l�kl� ��renciye
bakt�; iriyan, k�stah pa�azade, "kusura bakmay�n efendim," deyip y�r�se
belki de rag�p Beyin hayat� bamba�ka bir mecrada akacak, bir ba�ka hayat�n
kahraman� olacakt� ama ��renci kendilerine bakan di�er ��rencilere fiyaka
yapmak i�in serpu�unu biraz daha geriye itip t�t�n kokan nefesini rag�p
beyin y�z�ne �fleyerek "�n�ne baksana birader," deyince, sadece bu c�mle
y�z�nden gen� bir zabitin b�t�n gelece�i de�i�ti.

rag�p Beyin �ok zorlukla benimsemeye �al�t��� s�ne-pe ��retmen kimli�i


birden yok oldu, sava�larda d�man

146
askerlerinin aras�na tek ba��na dalan, beyo�lu kabaday�lar�n� darmaduman
eden, e�lenceyi �l�m�n ve maceran�n kenar�nda dola�makta arayan ger�ek
kimli�i ortaya ��k�verdi; daha sonra olay� g�renlerin anlatt���na g�re
y�z�nde tuhaf ve �rpertici bir g�l�mseme belirdi ve pa�azadeye yaradana
s���n�p �yle bir tokat vurdu ki gen� o�lan merdivenden u�up basamaklar�n
dibine tortop d�erek, kanlar i�inde kendinden ge�ti.

ondan sonra her �ey �ok h�zl� oldu, bir ko�u�turma ba�lad� okulun
koridorlar�nda, kap�n�n �n�nden ge�en bir araba bulup, tek bir tokatta
burnu k�r�l�p, �ene kemi�i ��ken pa�azadeyi hastaneye ko�turdular, di�er
zabitler rag�p Beyi al�p m�meyyiz odas�na g�t�rd�ler. rag�p Bey olup
biteni sanki kendisini hi� alakadar etmeyen bir olay� izler gibi
ald�rmadan izliyordu; garip bir ferahl�k, huzur veren bir bo�alma vard�
bedeninde, �oktand�r bir cenderede hissetti�i ruhu bedenini terk edip
azade bir halde u�mu�, okulun hatta �ehrin s�n�rlar�n�n d��na ��km�,
uzaklardan bir ba�kas�n�n ba��na gelenleri seyrediyordu. ne alaca�� ceza,
ne s�rg�ne gitmek, ne r�tbesini kaybetme ihtimali hatta ne de �ok sevdi�i
mesle�inden tard edilme endi�esi art�k onu ilgilendirmiyordu. bir sava�ta
kaybetti�ini sand��� karde�ini yeniden bulmu� bir adam�n mutlulu�u vard�
i�inde; karde�inden bile yak�n birine, �ok ama �ok �zledi�i kendine
kavu�mu�tu; bu kavu�man�n bedelinin ne olaca�� o s�rada hi� de �nemli
de�ildi.

tela�la ko�turan zabitler ise, hem �ok uzun zamandan beri yap�lmas�n�
istedikleri bir �eyin yap�l�p, bu k�stah itlerin eleba��lar�ndan biri
cezaland�r�ld��� i�in hem de bu kendileri taraf�ndan de�il de bir ba�kas�
taraf�ndan ger�ekle�tirildi�i i�in i�ten i�e seviniyorlar, hem de bu
sevin�te bir ikiy�zl�l�k, arkada�lar�na kar�� bir kalle�lik sezdiklerinden
rag�p Beye abart�l� bir dostluk g�sterisiyle sigara tutup, teselli etmeye
�al��yorlard�. Arada bir rag�p Beye g�sterdikleri bu sevginin jurnal
edilebilece�i korkusu ��le-147

rini yak�p ge�se de duyulan ortak sevincin co�kusuna kap�l�p bu korkuyu


geriye itmeyi ba�ar�yorlard�.

haberlerin, dedikodular�n, ihbarlar�n, jurnallerin sanki insanlarla,


k���tlarla, yaz�larla de�il de bulutlarla, denizlerle, r�zg�rla
da��l�yormu� gibi masajs� bir s�ratle da��ld��� imparatorluk payitaht�nda,
unkapan�'ndaki askeri okulda meydana geldikten handiyse be� on dakika
sonra y�ld�z saray�n�n k�rm�z� kadife kapl� mabeyin odalar�n� �alkalayacak
olan olayda ger�ekte �z�len ve ac� �eken iki ki�i vard�: Biri a�z� burnu
k�r�lan, fiyakas� bozulan k�lha-ni pa�azade; di�eri de yap�t��� dire�i
�ld�kten sonra bile b�rakmayan, ya�l� bir midye gibi makam�na yap�an,
yery�z�ndeki her hadiseyi kendi mevkii ve istikbali a��s�ndan
de�erlendiren, kendi hayat�n� etkilemeyecek hi�bir �eyle ilgilenmeyen okul
m�d�r�.

zabitlerin sar�mt�rak t�t�n dumanlar�yla doldurduklar�, pencereleri


bu�ulu, badanalar� d�k�lm� m�meyyizlerin odas�na, ya�l� bir kaplumba�ay�
and�ran buru�uk y�z�, k�r� k�r� boynu ve kambur s�rt�yla tela�la girdi
m�d�r; s�rekli �stlerine yaltaklanan do�u�tan dalkavuklar�n hi� ciddiye
al�nmayacaklar� endi�esini ta��yan sesiyle her zaman oldu�u gibi acele
acele konu�arak, "ne yapt�n zabit efendi," dedi, "r�fk� Pa�an�n mahdumunu
yaralam�s�n, ne olacak �imdi?" ya�l� bir kad�n gibi ellerini ovu�turdu,
"hay allah, ne yapaca��z �imdi, okulumuzun ad�n� nas�l temizleyece�iz."

rag�p Bey, okul m�d�r� i�eri girdi�inde aya�a bile kalkmam�t�,


komutan�yla de�il de bir ast�yla konu�ur gibi tepeden bir ifadeyle sordu:

� r�fk� Pa�a m�, levaz�m komutan� olan pa�a m�?

� evet, evet, r�fk� Pa�a hazretleri.


rag�p Bey g�ld�, o anda olanlara ger�ekten ald�rm�-
yordu.

� alt�nlar�n� istiflemekle u�ra�aca��na o�luna mukayyet olup terbiye


etseydi.

148
m�d�r k�sa boyuyla durdu�u yerde korkuyla z�plad�.

� t�vbe... sen kendinde de�ilsin zabit efendi, sarho�


musun nesin, nas�l lak�rd�lar bunlar?
rag�p Bey aya�a kalkt�.

� do�ru lak�rd�lar, dosdo�ru lak�rd�lar, lakin sen iki b�kl�m durdu�undan


sana e�ri geliyor m�d�r efendi.

kap�ya do�ru y�r�rken, m�d�r beye de�il de odadaki kalabal��a hitaben,


"ben gidiyorum," dedi.

� arayan olursa evdeyim, art�k bir zahmet �aml�ca'ya kadar gelecekler beni
g�rmek isteyenler.

odadan ��kt�, kendisini g�ren ��rencilerin korkuyla kar��k bir h�rmetle


susup, duvar kenarlar�na �ekildikleri koridorlardan, zor zapt etti�i bir
�sl�k �alma iste�iyle dimdik, �izmelerini inad�na ta�lara vura vura ge�ti,
topuklar�n�n tak�rt�s� kulaklar�na bir sava� naras� gibi �arp�p
co�turuyordu onu.

okulun �n�nden akan hali�, g�ky�z� gibi k�l rengi olmu�tu, kar
serpi�tiriyordu, deniz ve kar kokuyordu hava, keskin bir ayaz vard�;
r�zg�r� y�z�nde hissedince ah�rdan ��km� bir at gibi birden �a��rd�.
biraz �nceki ald�rmazl���na benzeyen, onun kadar ger�ek, onun gibi ta
i�ine, ruhuna, h�crelerine, tenine, etine n�fuz eden ama ald�rmazl���n
serazatl���na hi� benzemeyen deh�etli bir korkuya tutuldu birdenbire;
b�t�n v�cudu sinirli kas�lmalarla ba�tan a�a�� sars�l�yordu ve bu utan�
verici titremeyi bir t�rl� durduram�yordu. yapayaln�zd�, g��s�zd�, R�fk�
pa�an�n g�c� kar��s�nda o hi� kimseydi; onu bir solucan gibi ezebilirlerdi
ve ezeceklerdi, fizan'a s�rg�ne g�nderecekler, ordudan tard edecekler,
�erefiyle oynayacaklard� ve o hi�bir �ey yapamayacakt�, kimse ondan yana
��kmayacak, kimse onu korumayacak, kimse onu savunmayacakt�. Bir an r�fk�
pa�aya gidip yalvarmay� d��nd�, e�er r�fk� Pa�an�n kendisini kabul
edece�ini akl� kesseydi ko�a ko�a gidip yalvar�rd�; �ok istemelerine
ra�men di�er zabitlerin niye talebelere dokunmad�klar�n� �imdi �ok daha
iyi anl�-

149

yordu, onun tokad� att�ktan sonra duydu�u korkuyu onlar tokad� atmadan
duymu�lard� ve onlar�n korkusu hayat�n ger�eklerine daha �ok uyuyordu.

r�zg�r�n ve kar�n i�inde h�zl� h�zl� y�r�yordu, kendini birdenbire okulun


�ok da uza��nda olmayan tekkenin �n�nde bulunca hi� de �a��rmad�; fark�nda
olmadan s���nabilece�i tek yerin tekke, s���nabilece�i tek insan�n da �eyh
efendi oldu�unu hissetmi�ti; daha �nce de ba�� belaya girdi�inde tekkeye
gelmi�ti ama o zamanlar saklanmaya gelmi�ti. �imdi ise saklanmaya de�il
s���nmaya geliyordu, �aresizli�ine �are, g��s�zl���ne g��, yaln�zl���na
dost aramak i�in oradayd�; o anda o kap�ya daha �nce s���nm� y�zlerce,
binlerce insandan hi�bir fark� yoktu. ��ten i�e hep k���msedi�i o
insanlar�n neler hissettiklerini �imdi �ok iyi anl�yordu ve o insanlar�
nedensiz bir kibirle k���mserken asl�nda bug�n tokatlad��� o ��mar�k
pa�azadeden pek de farkl� davranmad���n�, itiraf etmek istemedi�i bir
utan�la seziyordu. bir g�n i�inde utan� onu ikinci kez yakalam�t�.
xii

tekkede rag�p Beyi hasan efendi kar��lam�t�.

osman'a o g�n� anlat�rken, sesinde rag�p Beyi o halde g�rm� olmaktan


duydu�u ama asla kabul etmeyece�i bir memnuniyetin izi var gibiydi,
"biliyor musun ben ra-g�p'� hi� �yle g�rmedim, onca beladan ge�ti, hatta
arap dilaver'i vurdu�unda, fehim pa�an�n hafiyeleri pe�ine d�t���nde bile
f�tursuz, alayc� bir hali vard� ama o g�n," burada durup o koca kafas�n�
iki yana sallam�t�, "ejderha g�rm� gibiydi, bak ben �ok korkan adam
g�rd�m ama bunun korkusu bir tuhaft�, bunun gibisini hi� g�rmedim, �l�m
korkusuna da benzemiyordu, sanki �lm� de cehenneme gitmi�, zebanileri
birden kar��s�nda g�r�p �ld���n�, bir daha geriye d�nemeyece�ini anlam�
gibiydi, bug�n gibi hat�rl�yorum, bak ant olsun, hali� k�l rengiydi,
dedenin y�z� de hali�'in renginin ayn�s�yd�, y�z� su gibi ak�p bo�al�yordu
sanki; acayip, �ekilden sekile giren bir tuhaf surat, g�zler dersen
bak�yor lakin g�rm�yor." bunlar� s�yledikten sonra hain hain g�lm�t�
hasan efendi en yak�n dostu kabul etti�i Rag�p Beyin hallerine.

sonra da, "al�p g�t�rd�m onu �eyh efendinin yan�na," demi�ti.

rag�p Bey, �eyh efendinin yaln�z ba��na Kuran okudu�u o lo� salona
girdi�inde, o g�ne dek hi� yapmad��� bir �ey yapm�, gidip �eyhin elini
�pm� sonra da kar��s�nda diz ��km�t�.

151
150

�eyh efendi hi�bir �ey sormadan, ermi�lere mahsus bak�larla, her �eyi
biliyormu� ama bir de kar��smdakin-den duymak istiyormu� gibi bakm�t�;
rag�p Bey, k���k bir �ocuk gibi �niformas�n�n ete�ini ellerinin aras�nda
buru�turarak, g�zlerini yerden kald�rmadan, "bir talebeyi d�vd�m,"
demi�ti.

�eyh efendi gene sesini ��karmam�t�; sessizli�in, insanlar� soru


sormaktan daha fazla tahrik etti�ini, onlar� anlatmaya daha �ok sevk
etti�ini �ok y�llar �nce ��renmi�ti. onun erdemi hi� konu�madan
konu�turmak, hi� anlatmadan anlatt�rmakt�, �eyhin kerameti sessizli�inde
sakl�yd�; asl�nda Rag�p Bey bunu daha �nceleri, tekkede kald��� s�ralarda
�eyhin m�ritleriyle ili�kilerini g�zleyerek fark etmi�ti ama o g�n, o
anda, daha �nce bildi�i ne varsa unutmu� gibiydi; unutmam� bile olsa, o
da �eyhin m�ritlerinden biri olmak, onun koruyucu g�c�n�n alt�na s���nmak,
kendini g�vende hissetmek istiyordu.

devam etmi�ti:

� levaz�m komutan� R�fk� Pa�an�n o�luymu�.

�eyh efendi, elindeki kuran�kerimi kapat�p, �p�p ba��na koyduktan sonra


�n�ndeki rahleye yerle�tirmi�, bir dirse�ini yan�ndaki mindere dayay�p
eliyle sakal�n� ok�ayarak, endi�eyle bakm�t� Rag�p Beyin y�z�ne. bu gen�
zabit onun hayattaki belki de tek dostu, kendisiyle az da olsa
konu�abildi�i tek yak�n�yd�; dost olduklar�n� fark etmeden dost
olmu�lard�, belki birisi onlara dost olup olmad�klar�n� sorsa, ikisi de
"yoo, de�iliz," derlerdi ama dosttular, birbirlerinin varl���ndan huzur
duyuyorlard� ��nk�. Rag�p Beyin ba��n�n ciddi dertte oldu�unu anlam�t�
�eyh, onu nas�l kurtarabilece�ini d��n�yordu. g�c� �ok �eye hatta
padi�aha bile yeterdi, ama padi�aha kar�� kullan�lacak g�� bir kere
kullan�labilirdi ve g�c�n� g�sterip istedi�ini elde etse bile, bu kazan�
ona pahal�ya mal olur ve g�c�n� bir daha padi�aha kar�� kullanamazd�.
padi�ah�n �ok

152
�fkelenece�i a��k olan bir olayda, elindeki g�c� Rag�p Bey
i�in kullan�p kullanmamakta karars�zd�.

� hakl� m�yd�n�z, diye sordu.


rag�p Beyin cevab� da k�sa oldu.

� hakl�yd�m.
�eyh aya�a kalkt�.

� gelin, bah�eye ��kal�m.

rag�p Bey, kendisini de �a��rtan karde��e bir �efkatle, kenarda duran


k�rk�n� al�p �eyhe uzatt�.

� k�rk�n�z� al�n, d�ans� so�uk.

�eyh efendi �ok uzun zamandan beri ilk kez ger�ekten g�l�msedi. k�rk� al�p
omuzlar�na att�.

daha �nceleri de birlikte dola�t�klar� bah�ede, ya�an kara ald�rmadan yan


yana dola�t�lar bir s�re, Rag�p Bey korkusundan kurtulup rahatlam�t�;
�eyhin varl���, o semavi s�k�neti, insan� g�n�ll� bir itaate sevk eden o
gizli g�c�, �aresizlik ve yaln�zl�k duygusunu yok etmeye yetmi�, rag�p Bey
gene eski rag�p Bey olmu�tu.

�eyh efendi uzun uzun d��nd�kten sonra rag�p Beye yard�m etmeye karar
vermi�ti; �nce padi�ah�n karar�n� bekleyecek, verilen karara g�re araya
girip gen� zabit i�in �efaat dileyecekti ama padi�ah karar vermeden olaya
m�dahale etmeyecekti.

rag�p Beye d��ncelerini s�ylemedi.

� siz eve gidin, dedi. endi�elenmeyin, allah do�runun yard�mc�s�d�r.

rag�p Bey, �eyh efendinin ne demek istedi�ini anlam�t�, kendisinin o


s�rada allahtan �ok �eyhe g�vendi�ini d��n�p g�l�verdi ama d��nd�klerini
s�ylemedi, sadece �eyhin s�zlerini tekrarlad�.

� evet, allah do�runun yard�mc�s�d�r.

rag�p Beyin sesindeki alayc�l��� fark eden �eyh, ay�playan ve azarlayan


bir bak�la bakt� gen� zabite ama rag�p Bey arkas�n� d�nd���nde ve art�k
kendisini g�rmedi�ine emin oldu�unda �eyh de g�ld�, sonra da o
tebess�mdeki

153

g�nah�n kefaretini �demek i�in yeniden odas�na d�n�p Kuramkerimin ba��na


oturdu ama odaya girmeden �nce hasan efendiyi yan�na �a��r�p bir iki emir
de verdi.

rag�p Bey evine do�ru yolu ��kt���nda r�fk� Pa�a da, 'mahdumunu darb eden
haini* �ik�yet etmek i�in padi�aha gelmi�ti. padi�ah, doktoru re�it
pa�ayla sohbet ediyordu, r�fk� Pa�an�n geldi�ini haber verdiklerinde,
"beklesin," dedikten sonra, laf�na devam etti:

� ne diyordum, ha, bir gece bir �ngiliz muharririnden terc�me ettikleri


bir cinai roman okuyorlard�, biliyorsun her ak�am ben uyumadan bu cinai
romanlardan okuturum; o kitapta, canilerin ekserisinin ba�parma��n�n ucu,
�ahadetparma��n�n ortas�ndaki bo�umu ge�iyor, uzun oluyor, el de bir
hayvan pen�esine benziyor, diyordu. m�tecessis bir tabiat�m vard�r,
bilirsin; derhal kalk�p, yata��n i�inde oturdum, bir emir verdim, yar�n
hapishanelerdeki kanl� katillerin ellerinin foto�raflar� al�nacak bana
getirilecek, dedim. birka� g�n i�inde foto�raflar geldi, tetkik ettim,
filhakika, hepsinin ba�parmaklar� uzundu. bir de �una dikkat ettim,
kimsenin eli ba�kas�n�n eline benzemiyor. duydum ki, avrupa'da canileri
yakalamak i�in bundan �ok istifade ediyorlarm�.

padi�ah durdu, genellikle yapt��� gibi birden konuyu de�i�tirdi.

� yahu doktor bizim m�fika kad�nefendinin s�rt�nda bir yara, bir nevi
��ban ��kt�, kad�nca��za �ok �st�rap veriyor; ben yak� yapmalar�n�
emrettim lakin hay�rl� bir netice istihsal edemedik, sen ne tavsiye
edersin?

soruyu soru� tarz�nda, bir meslekta��na dan�an bir doktor edas� vard�;
�ok vesveseli bir adam oldu�undan ger�ekten de t�pla ilgilenir, son ��kan
ila�lan, tedavi tarzlar�n� yak�ndan izler, zaman zaman �evresine
tavsiyelerde bulunur, �nemsiz baz� hastal�klarda hastay� tedavi de eder ve
bundan �ok memnun olurdu ama haremdeki en sevdi�i kad�n�n s�rt�ndaki derde
deva olamad��� anla��l�yordu.

154
re�it pa�a, padi�ah� k�zd�rmamaya u�ra�arak,

� efendimiz, emir ve m�saade buyurursan�z, han�m sultan� bir de ben


muayene edeyim.

padi�ah, elini sakal�na at�p biraz d��nd�, haremdeki bir sultan� bir
erkek doktora g�stermenin do�ru olup olmayaca��n� akl�ndan bir tartt�,
sonunda sevdi�i kad�n�n �ekti�i �st�rab� gidermenin kurallardan ve
geleneklerden daha �nemli oldu�una karar verdi.

� peki, dedi, sen bir bak bakal�m.


re�it pa�a kalkmak i�in m�saade istedi, padi�ah,
"otur, otur," dedi.

� �u r�fk� Pa�ay� bir dinleyelim, derdi neymi� bakal�m, sonra birlikte


hareme ge�eriz, sen m�fika kad�nefen-diyi bir muayene edersin.

_ re�it pa�a bir k�eye �ekildi.

padi�ah, r�fk� Pa�ay� i�eri almalar�n� emretti.

pa�a, a��r bir haks�zl��a u�ram� �aresiz bir ihtiyar�n zavall�l���n� y�z
�izgilerine yerle�tirerek girdi i�eri, a��r bir darbenin alt�nda ezilmi�
gibi ad�mlar�n� s�r�kleyerek padi�ah�n yan�na gelip etekledi, ete�ini �p�p
ba��na koydu, sonra bir iki ad�m geri �ekilip, ellerini �n�ne
kavu�turarak, boynunu b�k�p bekledi. hi� tan�mayan biri, ma-iyetindekileri
k�r�p ge�iren bu pa�an�n ger�ekten mazlum ve ma�dur bir adam oldu�una
inan�rd�.

padi�ah, tebess�m�n� k�nal� sakal�n�n alt�na saklad�.

� hay�rd�r pa�a, dedi, ne oldu?

� ah efendimiz, huzurunuza ��k�p rahats�z etmekten teedd�p ederim ama bir


vatan ve memleket meselesi, malumu �ahaneniz mahdum kulunuz askeri sanayie
gidiyor; bug�n bir haini vatan, bir allah ve padi�ah d�man� zabit,
bendenize ve dolay�s�yla devletlumuza olan d�manl���n� big�nah yavrudan
��kartarak kendisini darp etmi�, merdivenlerden a�a��ya yuvarlay�p �ene
kemiklerini k�rm�, sonra da hem bu kulunuz i�in hem de devletlumuz i�in
ileri geri konu�mu�, sonra da �ekmi� gitmi�. padi�ah�m bu

155
azg�nt zabitin yapt�klar�ndan size s��m�yorum, �ahs�m i�in de�il, ha�a,
ben kimim, bir bendeniz, bir kulunuzum, bana s�ylenen laf ne olacak ama
bunlara m�saade edilirse yar�n bir g�n bunun gibiler daha neler yaparlar
diye korkuyorum.

padi�ah ellerini arkas�na ba�lam�, dar omuzlar�n� ileri do�ru ��karm�,


ha�metli burnunu yere e�mi�, salonun i�inde dola��yordu, bu t�r laflar�
her g�n i�itiyordu; pa�alar�n yalanlar�na, riyak�rl�klar�na, onlar�n
tahmin etti�inden daha fazla al�k�nd�; pa�an�n 'big�nah yavrusu' hakk�nda
da bir fikri vard� �stelik, okulu kas�p kavuran bir �zbandut oldu�unu
biliyordu, okulda olup bitenlerle ilgili daha yeni bir jurnal alm�t�;
onun i�in akl�na pa�an�n hi� d��nmedi�i bir konu tak�lm�t�.

� pa�a, senin mahdum ma�allah iriyar� bir gen�tir yanl� hat�rlam�yorsam.

r�fk� Pa�a �a��rd�, doktora yan g�zle bak�p bu sorunun ne manaya geldi�ini
g�zleriyle sordu ama doktor ba��n� �evirdi.

� sayenizde padi�ah�m, serpilmi�tir biraz.

� peki bu zabit nas�l bir zabit ki o iriyan o�lan� bir vuru�ta


merdivenlerden u�urmu�, pek tuhaf!

padi�ah el ��rp�p kap�da bekleyen mabeyinciyi �a��rd�.

� bir zabit bug�n R�fk� Pa�an�n o�lunu d�vm�, ara�t�r�n, ad�n� san�n�
��renin sonra da s�yleyin harbiye nezaretine, bu zabitin bir resmini
�ektirip bana g�ndersinler, merak ettim nas�l bir adam bu?

sonra da r�fk� Pa�aya d�nd�.

� tamam pa�a, sen g�nl�n� ferah tut, ben alakadar olaca��m... ha, mahduma
da s�yle ha�ar�l�k etmesin pek fazla.

padi�ah o g�nlerde foto�raf denilen bu yeni icada takm�t� akl�n�, her


�eyin foto�raf�n� �ektirmek, neredeyse saray�n�n d��nda kalan b�t�n
hayat�, bu foto�raf denilen

156
sihrin siyah-beyaz �ekillerinde g�rmek istiyordu; insanlarla y�z y�ze
gelmekten, onlarla konu�maktan s�k�l�yor, hem de b�t�n insanlardan biraz
�rk�yordu ama foto�raf, b�t�n o insanlar� onu s�kmayacak ya da
korkutmayacak bir bi�imde, k���tlar halinde �n�ne getiriyordu ve insanlar�
k���ttan �ekillere d�n�t�rmek padi�ah�n m�thi� ho�una gidiyordu. �st�nde
insan suretleri olan o k���tlara bak�yor, o insanlarla ilgili fikirler
serdediyor, g�r�n�lerine, bak�lar�na g�re kimine k�z�yor, kimini
seviyor, sonra s�k�l�p onlar� atarak yeni foto�raflar, yeni y�zler, yeni
�ekiller, yeni k���tlar istiyordu.

� bu foto�raf m�him icat doktor, adam�n suretini al�p k���da


nak�ediyorlar, yani allan�n bir i�i, makineye ��t diye bast�n m�
kar��ndaki adam o anda bir k���d�n �st�ne ��k�veriyor, adam �lse. de
sureti kal�yor, hi� akl�m alm�yor, insan kendi suretinden nas�l
ayr�l�yor... bu g�vurlar nereden buluyorlar b�yle i�leri, bizimkilerin
akl�na hi� gelmez b�ylesi, ger�i gelmemesi belki de gelmesinden dana iyi;
bizimkiler g�vurlar gibi de�il, b�yle bir i� icat etseler �nce bunu
melanete kullan�rlar, allah bilir ne yaparlar...
padi�ah durup ��pheyle bakt� doktora, re�it pa�a bir su� i�lemi� gibi
korkuyla �n�ne e�di ba��n�.

� hata m� ettik acaba doktor bu g�vur icad�n� memlekete sokmakla...

� ne yapabilirler ki padi�ah�m...
padi�ah sakal�n� s�vazlad�, ger�ekten de korkmu�tu
ama niye korktu�unu tam kestiremiyordu.
birden akl�na geldi.

� ya benim de suretimi ��kart�rlarsa... hay allah, bak hi� akl�ma


gelmemi�ti, kimse de bir �ey s�ylemez ki, bir ak�l veren bulunmaz ki, ne
yapsak, yasak m� etsek acaba...

gidip doktorun koluna girdi.

157

� en iyisi foto�raf makinesini saraya sokmay� yasak etmek, evet, tamam,


benim suretimi ��kartmalar�n� yasak ettirece�im, onun bunun elinde
dola�acak suretim, alla-h�n bana verdi�i suret kul tayfas�n�n elinde
geziyor, d��nebiliyor musun doktor, ne felaketlerin k�y�s�ndan
ge�ti�imizi d��nebiliyor musun?.. neyse hadi y�r�, hareme ge�elim de
kad�nefendiyi bir muayene et.

padi�ah�n doktorla birlikte hareme girmesi �zerine, harem koridorlar� �


had�ma�alarm�n 'destur' naralanyla yank�land�; cariyeler, halay�klar,
kadmefendiler ka���p odalar�na kapand�lar. padi�ah, harema�asm� �a��r�p
emir

verdi.

� doktoru, m�fika kad�nefendinin dairesine g�t�-


r�n, bir muayene etsin.
sonra doktora d�nd�.

� muayeneden sonra bana u�ra da anlat bakal�m, neymi�, ne olmu�?

s�sl� esvaplar�yla, ince uzun habe� harema�as�, memnuniyetsizli�ini belli


eden k�zg�n bir sesle, "buyur doktor efendi," dedi.

bir anda sessizle�ip �ss�zla�an haremin ta� koridorlar�ndan ge�ip


kad�nefendinin dairesine vard�lar, harema�as� kap�n�n aral���ndan bir
cariyeye doktorun geldi�ini kad�nefendiyi g�rece�ini s�yledi. kap�
g�r�nmez bir el taraf�ndan a��ld�, sonra iki kap� daha g�r�nmez ellerce
a��ld� doktorun �n�nde, doktor ba��n� hi� yerden kald�rmadan ge�ti
kap�lardan, sonunda kad�nefendinin yatt��� odaya girdiler; padi�ah�n en
sevgili kad�n� y�z�st� yatm�, usul usul inliyordu.

doktor, yava��a, m�r�ldan�r gibi, her an ba��na bir felaket gelmesinden


korkarak,

� neyiniz var sultan hazretleri? dedi.


kad�n y�z�n� bile �evirmeden nazl� sesiyle cevap verdi:

158
� s�rt�mda, sa� k�re�imin alt�nda bir yara var, ac�s� sanki can�ma
i�liyor.

doktor yata�a yana�t�.

� m�saadenizle yaraya bir bakabilir miyim sultan�m?


kad�nefendi cevap vermeden harema�as� at�ld�.

� hay�r, bakamazs�n... sen ne bi�im doktorsun, .madem doktorsun bakmadan


bileceksin, kul k�sm� han�m sultan�n s�rt�na nas�l bakar, daha neler!

doktor i�inden bir 'lahavle' �ekip, yat�t�r�c� bir sesle konu�maya


�al�t�.

� a�a hazretleri, g�rmeden anla��lmaz ki, yaray� g�-


reyim ki ne oldu�unu ar�layay�m, �ifas�n� s�yleyeyim.
harema�as� ba��n� sallad�,

� olmaz... bakmadan bileceksin.

� a�a hazretleri bakmadan bilemem, ben bakmadan


bilicilerden de�ilim, doktoram, bakarak anlar�m.
harema�as� gene ba��n� sallad�.

� olmaz... bakamazs�n, sen kimsin ki han�m sultan�n s�rt�na bakacaks�n,


hi� g�r�lm�, duyulmu� bir �ey mi bir han�m sultan�n s�rt�na bak�ld���?

doktor i�in sarpa sarmaya ba�lad���n� anlam�t� ama i�in i�inden nas�l
s�yr�laca��m bilemiyordu, �yle bir yerdeydi ki, en hakl� durumdayken bile
insan b�r anda haks�z duruma d�ebilir, bir yanl� kelimeden hayat�
felaketlerle s�nebilirdi. sonunda en etkili laf� s�yledi.

� padi�ah hazretlerimizin emri b�yle, muayene etmem iktiza ediyor.

harema�as� gene ba��n� sallad�.

� olmaz... han�m sultan padi�ahtan ba�ka erke�in yan�nda soyunamaz, sen


yalan s�yl�yorsun, padi�ah efendimiz asla ve kata b�yle emir vermez.

doktorla harema�as� yata��n ba��nda �eki�irlerken, yatakta yatan nazl�


kad�ndan bir ses duyuldu.

� bir makas getirin, yaran�n oldu�u yerin �st�ndeki kuma�� kesin, doktor
yaln�zca yaraya baks�n.

159

harema�as� i�ini �ekti, d��nd�; o d��n�rken doktor hi� sesini ��karmadan


bekledi, sonunda habe�'in akl� yatt�.
� olur.

ellerini ��rpt�, incecik sesiyle ba��rd�.

� k�zlar bir makas getirin.

kap�dan bir el uzand�, harema�asma bir makas verdi, a�a u�ursuzluk olmas�n
diye makasa t�k�rd�kten sonra ald�, sultan�n �st�ndeki sam i�i ipekli
h�rkay�, b�r�mc�k g�mle�i, i� g�mle�ini birer birer kesti, han�m sultan�n
s�rt�nda el ayas� kadar bembeyaz bir et ve onun ortas�nda k�pk�rm�z�,
cerahatlenmi� bir yara belirdi. doktor, ellerini arkas�na ba�lay�p,
dokunmayaca��n� harema�asma g�sterdikten sonra e�ilip yaraya bakt�; k���k
bir sinek �s�r��� ya da sivilce, b�y�k bir ihtimalle sultan ka��d��� i�in
mikrop kapm� ve iltihapl� bir yaraya d�n�m�t�; ama sultan�n inleyip,
naz yapt��� kadar ciddi bir �ey de�ildi.

doktor, re�ete k���tlar�n� ��kart�p permanganatl� bir sol�syon yaz�p,


"bunu sabah ak�am han�m sultan�n s�rt�na pansuman yapacaks�n�z," dedi.
y�z�n� kendisine �evirmeyen kad�nefendiye "allah �ifalar versin sultan
hazretleri," dedikten sonra t�ts� kokan odadan ��kt�, ciddi bir belaya
d�n�ebilecek bir vartay� ucuz atlatt��� i�in sevinmi�ti, o sevin�le bir
an �nce eve gidip, soyunup dokunup, yeni halay�klarla g�zel bir gece
ge�irmenin hayalini kurmaya ba�lad�, Padi�aha meselenin �nemli olmad���n�
s�yleyip gidecekti.

doktoru padi�ah�n yan�na g�t�rd�ler.

padi�ah, yakas�z, uzun, beyaz bir ipek entari giymi�, ba��na bir gece
takkesi ge�irmi�, denize bakan bir pencerenin kenar�ndaki sedire, bir
dizini dikip bir aya��n� alt�na toplayarak oturmu�tu.

� eee, s�yle bakal�m doktor?

� �nemli bir �ey de�il devletlum, cerahatli basit bir yara, mikrop kapm�,
potasyum permanganat yazd�m, sa-

160
bah ak�am pansuman yap�lacak, bir hafta on g�nde han�m
sultan �ifaya kavu�ur allan�n izniyle.

padi�ah doktora g�zlerini dikip, d�manca ve �rk�t�c� bir sesle sordu.

� mikrobu nereden kapm�?

doktor �a��rd�, b�yle bir soruyu hi� beklemiyordu.

� bilmiyorum padi�ah�m?

� hep �st�nde esvaplar� var, s�rt� ne zaman ��plak


kalm� ki mikrop kapm�.
doktor kekeledi.

� belki sivrisinek �s�rm�t�r ha�metlum, han�m 'sultan ka��m�t�r, yara


olmu�tur.

padi�ah�n ka�lar� daha da �at�ld�.

� sinek onca esvab�n �st�nden nas�l �s�r�yor doktor efendi?,


doktor, padi�ah�n �fkelendi�ini, hatta daha beteri ��phelendi�ini ve
��phelendi�i her sefer oldu�u gibi b�t�n �l��leri kaybedip, o anda
kar��s�nda duran doktoru bu ��pheli durumdan mesul tuttu�unu anlad�. Bunun
hi�bir mant�kl� yan� yoktu ama kimse bu olaydan mesul o.lmad�-��na dair
mant�kl� bir a��klama da istemiyordu doktordan. s�z konusu olan 'padi�ah
�fkesiydi' ve bu �fkenin zaman zaman deli bir kas�rga gibi esmesi i�in
padi�ah�n akl� ba��nda bir nedene hi� ihtiyac� bulunmuyordu; zaten
doktorun daha sonra osman'a s�yledi�i gibi, 'padi�ahl�k, sebep g�stermeden
k�zma h�rriyetine' sahip olmakt� ve Padi�ah k�zm�t�.

aynen o sabah hali�'in k�y�s�nda y�r�yen rag�p Beyin duydu�u �aresizli�i


ve korkuyu hissetti re�it pa�a, hayat�, istikbali, mevkii verece�i cevaba
ve padi�ah�n ikna olmas�na ba�l�yd�.

� hamamdan kapm� olabilir ha�metlum.


padi�ah bir g�z�n� k�s�p, elindeki tespihi �evirerek
t-zun uzun doktorun y�z�ne bakt�.

� evet, dedi sonunda, hamamda olabilir.

k�l�� Yaras� Gibi


161/11

tespihi yanma b�rakt�.

� �imdi doktor, harem a�alar�yla gidip o hamama bakacaks�n, bak bakal�m


sinek var m� hamamda?

doktor belay� �imdilik atlatt���n� d��n�rken bu tuhaf emirle kar��la��nca


gene �a��rd�.

� �imdi mi padi�ah�m?

� �imdi doktor efendi, �imdi, derhal, hemen... art�k bir seferde yerine
getirilmiyor mu emirlerimiz, �� kere, be� kere mi s�ylemeliyim, ka� kere
s�ylemeliyim ki s�z�m� dinlemelisiniz, daha m� s�yleyim doktor efendi,
�imdi diyorum, hemen diyorum, derhal diyorum.

re�it pa�a sapsar� kesildi.

� esta�furullah sultan�m, kulunuzun �a�k�nl���n� af buyurun, bir an


anlayamad�m devletlum, ne demek iki kere emretmek, �l�n deyin �lelim, bu
can� size bor�luyuz efendimiz, emredin verelim.

� can�n� istemiyorum doktor efendi, gidip hamama bakman� istiyorum, git


bak orada sinek var m�?

� emredersiniz sultan�m.

doktor d�rt harema�as�yla saray�n bah�esine ��kt�, ellerinde me�aleleriyle


d�rt de baltac� kat�ld� onlara, hep birlikte hamama gittiler; hamam�n
alt�ndaki k�lhan s�n-d�r�ld���nden hamam�n i�i o karl� k� gecesinde buz
gibi ve karanl�kt�, ad�m seslen karanl�k bo�lu�un i�inde ��n ��n
��nl�yordu. doktor ne yapaca��n� bilemiyordu, me�aleli baltac�lar ve harem
a�alar�yla hamam�n i�inde dola��p duvarlara bakt�lar, baltac�lar
ayaklar�n�n ucuna kalkarak me�alelerini kubbeye do�ru uzatt�lar, doktor
yukar�lara da ba��n� kald�r�p bakt�, bir zaman o �rk�t�c� hamamda
oyaland�, sonra yeniden padi�ah�n yan�na d�nd�.

� ne oldu doktor?

� sinek yok padi�ah�m, belki karanl�kta g�remedik, belki de daha �nce u�up
gitti. padi�ah ba��n� sallad�.

� s�yleyin yar�n sabah o hamam� y�ks�nlar.

162
padi�ah�n eliyle gidebilirsin diye i�aret etmesi �zerine doktor hi� sesini
��karmadan geri geri y�r�yerek odadan ��k�p, can�n� saray�n d��na att�,
kar kokusunu derin derin koklad�, y�ksek bir yerden yuvarlanm� gibi b�t�n
kemikleri s�zl�yordu, korkudan bitap d�m�t�. Zorlukla bindi arabas�na,
inler gibi "eve," dedi, arabac�ya; araba yaln�zca muhaf�zlar�n dola�t���
y�ld�z yoku�undan a�a��ya inerken araban�n bir k�esine �ekilmi� deh�etle
titriyordu.

163

xiii

rag�p Bey, bayat ekmek, zeytin ve �aydan m�te�ekkil kahvalt�s�n� etmek


�zere, annesinin alt kattaki odada yanan soban�n yan�na yerle�tirdi�i
sininin ba��na oturdu�unda, kap�, b�t�n gece k�buslarla da��lan uykusunda
�al�nd���n� duyup defalarca yata��ndan f�rlamas�na yol a�an o u�ursuz
sesle �al�nd�. "hay�rd�r in�allah!" diyerek do�rulan annesini durdurup,
"siz durun, ben bakar�m," deyip kap�y� a�maya gitti, derin bir nefes
ald�ktan sonra kal�n kol demirini kald�r�p kap�y� a�t�: Kap�da ayn�
k�buslar�nda g�rd��� gibi t�feklerini omuzlanna asm� iki as�k suratl�
nefer duruyordu.

� y�zba�� efendiyi emrettiler, harbiye nezaretine gidece�iz, dediler.

"bekleyin, geliyorum," dedikten sonra i�eri girip annesine, "ben harbiye


nezaretine kadar gidece�im valde han�m, hemen ��kmam gerekiyor," dedi.

ya�l� kad�n, hi�bir �ey sormadan "daha kahvalt�n� etmedin," demekle


yetindi.

� �n�aallah d�nd���mde yerim.

palaskas�n� ku�an�p kaputunu giydi, fesini ba��na yerle�tirdi, tam kap�dan


��karken annesi arkas�ndan yeti�ti; bir bekleyen zaptiyelere bir de o�luna
bakt�, ne oldu�unu anlam�t� ama ne a�lad�, ne yalvard�, ne beddua etti;
yaln�zca y�z� biraz daha as�ld�, �izgileri biraz daha derinle�ti. k�p�r
k�p�r dudaklar�yla bir dua okuyup o�lunun s�rt�n� s�vazlad�.
164
� do�ru sallansa da y�k�lmaz evlad�m, dedi, selametle git, selametle gel,
allah muinin olsun.

zaptiyelerin geldi�i kira arabas�na bindi rag�p Bey, hareket ettiklerinde


dayanamay�p faytonun arkas�ndaki k���c�k pencereden evine bakt�. Annesi
h�l� kap�n�n �n�nde duruyordu, araba yoku�un alt�nda kaybolana kadar da
orada �ylece durdu.

geceden ya�an kar tutmu�, her yan bembeyaz olmu�tu, ��plak a�a�lar�n
buzlanm� dallar�nda karlar birikmi�ti. zaptiyelerden daha saf ve munis
g�z�keni, a�a�lara bakarken dayanamay�p, ''gelin gibi olmu�lar,"
deyiverdi, sonra rag�p Beyin kendisine bakt���n� g�r�nce bir daha a�z�n�
bile a�mad�, Harbiye nezaretine kadar hi� konu�madan gittiler.

harbiye nezaretinin, y�zlerce zabitin ellerinde k���tlarla h�zl� h�zl�


y�r�d�kleri kalabal�k ve kasvetli koridorlar�ndan hi� kimseyle g�z g�ze
gelmeden ge�ip kendisini �a��rtan miralay�n odas�na girdi.

�at�k ka�l�, t�knaz bir adam olan miralay rag�p Beye bakt�.

� ne var?

� beni emretmi�siniz.

� kim emretmi�?

� bilmiyorum, eve zaptiyeleri g�ndermi�ler.


'zaptiyeleri g�ndermi�ler' laf�n� duyan miralay otur-
du�u yerde ��yle bir dikildi.

� ad�n neydi senin y�zba��, girdi�inde kim oldu�unu s�ylemiyorsun ki


birader, m�neccim miyim ben kim oldu�unu bileyim?

rag�p Bey, bu t�r subaylardan duydu�u tiksintiyi saklamaya �al�arak ad�n�


s�yledi. miralay �n�ndeki k���tlar� kar�t�rd�ktan sonra, "ha," dedi,
"demek sen osun."

� bak �imdi, gidip bir foto�raf �ektireceksin, sonra foto�raf� al�p bana
getireceksin... al �u be� mecidiyeyi de... foto�raf i�in.

165

rag�p Bey paray� al�p �a�k�nl�k i�inde ��kt� odadan, raptiyeleri kap�da
g�rd��� andan beri tevkif edilmeyi bekliyordu, 'foto�raf �ektireceksin"
laf� hi� beklemedi�i, ummad��� bir laft�. Tevkif etseler, yarg�lasalar,
s�rg�ne g�ndersclcr bu kadar �a��r�p k�zmazd� ama ortada al�t��� d�zene
benzer bir d�zen kalmamas�na, bu onun lehine b�� netice verse de, elinde
olmadan �fkeleniyordu.

o g�ne kadar hi� foto�raf �ektirmemi�ti, do�ru be-yo�lu'na gitti, sora


sora innadi efendinin foto�rafhanesini buldu, ecza kokan d�kk�ndan i�en
belli belirsiz bir i� da-ralmas�yla girip foto�raf �ektirmek istedi�im
s�yledi. tos-toporlak, g�le� bir rum olan foto�raf��, insanlar�n
foto�rafhaneye bir b�y�c�n�n ma�aras�na girer gibi �rkerek girmelerine
al�k�n oldu�undan, her zamanki gibi -m�terisini yat�t�rmak i�in kahve
ve sigara teklif etti ama rag�p Bey ikisini de reddetti; bir an �nce
foto�raf�n� �ektirip gitmek, bu tuhaf maceran�n sonunu ��renmek istiyordu.

innadi efendi, kal�n bir perdeyi kald�r�p duvarlar� siyah �rt�lerle


kaplanm� lo� bir odaya soktu onu, bir eski zaman canavar�na benzeyen
k�r�kl� foto�raf makinesinin kar��s�ndaki tabureye oturtup poz verdirdi;
kendisi de gidip k�r���n i�me ba��n� sokarak o canavar�n bir par�as�
haline d�n�t� ve "k�p�rdamay�n zabit efendi," dedikten sonra, eczal� bir
kokuyla dumanlar salarak patlayan fla��n parlak ziyas� alt�nda rag�p Beyin
hayat�ndaki ilk foto�raf�n� �ekti.

rag�p Bey, innadi efendinin teklif etti�i kahveyle sigaray� bu sefer kabul
ederek, bir koltu�a oturup foto�raf�n tab edilmesini bekledi; bir zaman
sonra foto�raf�� gelip h�l� nemli olan resimleri verdi; sanki ne
g�rece�ine ald�r-m�yormu� gibi bakt� resme rag�p Bey: yumuk g�zlen,
��k�nt�l� elmac�k kemikleri, geni� aln�, �at�lm� ka�lar�, po.s b�y�klar�
ve belli belirsiz �rkm� bak�lar�yla, 'kendisi' kendi elinde duruyordu.
y�zba��n�n resme �yle uzun uzun bakmas�n� bir memnuniyetsizlik belirtisi
sanan �n-166
nadi efendi, muhtemel bir �ik�yeti �nlemek i�in hemen
at�l�p, "�ok yak��kl� ��km�s�n�z pa�am," dedi.

nezarete d�nerken, yol boyu resmi birka� kez daha ��kart�p bakt�, bug�ne
kadar hi� ilgisini �ekmemi� olan g�r�nt�s�n� sevmi�ti, tam istedi�i gibi
heybetli bir erkek havas� vard�, kendi kendine g�l�msedi; elinde tuttu�u
resmin kendi kaderin^ nas�l etkileyece�ini hen�z bilmiyordu.

harbiye nezaretine var�nca foto�raf� miralaya verdi.

� sen git, dedi miralay, biz seni �a��rtaca��z daha sonra.

rag�p Bey evine gitti ve tam �� ay hi�bir haber gelmedi harbiye


nezaretinden.

bu tedirgin �� ay� neredeyse hi� evinden ��kmadan, ya�an kar�, beyazlanm�


tepeleri, uzaktan g�z�ken bo-�az'� seyredip, arada bir bah�ede dola�arak
ve gebze'deki g�revinden d�nen a�abeyi cevat beyle ve cevat beyin hemen
hemen her ak�am gelen subay arkada�lar�yla sohbet ederek ge�irdi. ev,
�ehir d��nda ve g�zlerden �rak oldu�undan cevat beyin ihtilalci
arkada�lar�n�n kararg�h�na d�nm�t�. Hepsi- de, imparatorlu�un d�rt bir
yan�ndaki k���k r�tbeli subaylar�n �o�urtlu�u gibi gidi�attan
�ik�yet�iydiler. rag�p Bey daha sonra osman'a, "gariptir," demi�ti,
"subaylar�n huzursuzlu�u, imparatorlu�a ba�l� ekalliyetlerin huzursuzlan�p
ayaklanmaya ba�lamas�yla birlikte ba� g�sterdi; bir yandan hareketlenen
makedon, bulgar, ermeni komitac�larla d�v��yorlar, bir yandan da
kendileri padi�aha kar�� komitac�la��yorlard�; komitac�larla vuru�tuk�a
vatana ba�l�l�klar� art�yor, padi�aha �fkeleri ise �o�al�yordu."

cevat beyin arkada�lar� 'bir �eylerin' yap�lmas� gerekti�inde g�r�


birli�indeydiler ama ne yap�lmas� gerekti�ini hi�biri bilmiyordu,
toplant�lar �fkelerin dile getirildi�i bulu�malar oluyordu. rag�p Bey, bu
hiddetli grubun do�al bir par�as� olmu�tu, onlara kat�ld���n�
s�ylememi�ti, kimse de ona "sen de kat�l," dememi�ti ama her gece top-

167
lant�lara kat�lmak onu y�llar i�inde b�y�y�p imparatorlu�un kaderini
de�i�tirecek olan yeni bir hareketin �yesi yap�yordu. asl�nda
di�erlerinden daha k�zg�nd�, askerlik mesle�inin yozla�mas�, daha yirmi
be�ine bile varmam� pa�azadelerin bir gecede miralayl��a terfi
ettirilmesi, orduda disiplinin kalmamas�, bask�lar�n artmas�,
tevkifatlar�n �o�almas�, jurnal korkusunun yayg�nl��� ve kendi �zel
durumunun insan�n i�ini t�keten belirsizli�i onu zaman zaman ��lg�na
d�nd�r�yordu, ama sadece k�z�p s�ylenerek bir yere var�lamayaca��n� da
di�erlerinden daha fazla fark etti�inden kendini onlarla birlikte
hissedemiyordu.

bir gece gene alt katta oturmu� konu�urlarken rag�p Bey akl�na tak�lan
soruyu pat diye soruverdi.

� peki, ne yapmak laz�m geliyor, nedir �st�m�ze d�en vazife?

al yanakl� bir arnavut olan askeri tabip l�tfullah bey hemen at�lm�t�.

� bize h�rriyet laz�m birader, h�rriyet, h�rriyeti ele ge�irmeliyiz.

rag�p Bey ayn� sakin sesle gene sormu�tu:

� nas�l?

bir sessizlik olmu�, herkes birbirine bakm�t�.

cevat bey, karde�inin koluna dokunmu�tu. -

� biz de bunun i�in bulu�uyoruz ya rag�p, bunun i�in te�kilatlan�yoruz ya,


ne yapaca��m�z�, nas�l yapaca��m�z� bulmak i�in.

rag�p Bey odadakilerin kendisine sinirlendi�ini hissetmesine ra�men


�srar�n� s�rd�rm�t�.

� be� on ki�ilik bir te�kilat koskoca imparatorlukta ne yapabilir ki?

cevat bey ba��n� sallam�t�.

� �mparatorlu�un.her yan�nda b�yle te�kilatlar var.

� o zaman onlar� birle�tirmek laz�m gelir.


cevat bey g�lm�t�.

� tela�a l�zum yok, o i� de oluyor, yava� yava�.

168
o zaman rag�p Bey, di�erlerinin kendisinin bilmedi�i baz� �eyler
bildiklerini anlam�, bunu kendisine s�ylemedikleri i�in k�r�lm�t� ama
gene de toplant�lar�na kat�l�p �fkelerini payla�maya devam etmi�ti; bir
gece di�erleri gittikten sonra a�abeyine, "gel bir sigara daha i�elim,"
demi� ve �oktand�r sormak istedi�i soruyu sormu�tu.

� benden niye bir �eyler sakl�yorsunuz a�abey, bana emniyetiniz mi yok?


cevat bey, karde�inin �z�ld���n� anlay�nca, gelip yan�na oturmu�tu.

� hi� olur mu rag�p, bu nas�l s�z, her �eyden evvel ben b�yle bir �eye
m�saade eder miyim, karde�ime emniyet etmeyene ben emniyet eder miyim?
mesele o de�il, senin ne olaca��n belli de�il, yar�n bir g�n seni tevkif
edebilirler, s�rg�ne g�nderebilirler, ��yle ya da b�yle ellerinde esir
olabilirsin, e�er bir te�kilat�n kay�tl� �yesi olursan, bu ortaya
��kt���nda ka�amazs�n, kurtulamazs�n; aram�zda en muhataral� durumda olan
sensin, ben istedim senin te�kilat�n d��nda kalman�; hele vaziyetin bir
belli olsun o zaman zaten bu konular� seninle daha teferruatl� konu�aca��m
ama �imdilik bilmemek senin i�in daha iyi.

rag�p Bey itiraz etmemi�ti.

� siz nas�l m�nasip g�r�rseniz a�abey.

�� ay sonra bir g�n Hasan efendi ans�z�n ��k�p gelerek, rag�p Beye �eyh
efendinin kendisini g�rmek istedi�ini haber verdi. birlikte gittiler
tekkeye, yol boyu hasan efendi mehpare han�mla kocas�ndan, neler
yapt�klar�ndan, hikmet beyin akl�n� mum imal etmeye takt���ndan ve yak�nda
selanik'e tayin edilmesinin beklendi�inden s�z etti.

� �eyh efendinin bug�nlerde can� epey s�kk�n, zan-n�mca bu tayin


meselesinden haberdar oldu.

� eeee, demi�ti rag�p Bey, ona ne, niye can� s�k�ls�n?


hasan efendi y�z�n� buru�turmu�tu.

169

� s�k�l�r birader, s�k�l�r, sen anlamazs�n, ayr�lmak ba�ka �ey, ayr�


memleketlerde oturmak ba�ka �ey.

rag�p Bey, merak etmekten ziyade hasan efendiyi memnun etmek, ilgili
g�r�nmek i�in, "bu mum meselesi de nedir?" demi�ti, "hikmet bey padi�ah�n
doktorunun o�lu de�il mi, mumcu mu olacak?"

� hah, demi�ti hasan efendi, tuhaf bir adam, neyse ben sana tekkeden
��k�ta mufassal bilgi veririm, bildi�in gibi de�il.

tekkeye yakla��rken rag�p Bey dayanamam�, yol boyu sormak istedi�i soruyu
sormu�tu.

� �eyh efendi beni niye g�rmek istiyor?

� valla bilmem ama anlad���m hay�rl� bir haber var.


hasan efendi biraz durduktan sonra eklemi�ti:

� hay�r de�ilse de �er de de�il en az�ndan.

rag�p Bey bu s�zlerden bir anlam ��kartamam�t�.

tekkeye vard�klar�nda �eyh efendi mezarlar�n aras�nda tek ba��na dola�maya


��km�t�. rag�p Beyi g�r�nce uzaktan eliyle 'gel gel* diye i�aret etmi�ti,
yakla��nca �eyhin y�z�n�n daha da beyazla��p �effafla�t���n�,
sa�lar�nda-ki aklar�n artt���n� fark etmi�ti. "kendisinden ba�ka herkesin
derdini ��z�yor garip," diye ge�irdi i�inden, sonra �eyhe ac�d��� i�in
utand�, b�yle birine ac�mak kibir gibi gelmi�ti ona.

hi� selamla�madan birlikte y�r�meye ba�lam�lard�, e�er uzaktan i�aret


etmemi� olsa �eyh geldi�ini g�rmedi diye d��necekti rag�p Bey.

�eyh birden o usul sesiyle konu�maya ba�lam�t�.

� havadisler biraz acayip.

� anlayamad�m �eyh hazretleri.

� havadisler biraz tuhaf diyorum.

� nas�l tuhaf efendi hazretleri?

� almanya'ya gidiyorsun.

rag�p Bey duruvermi�ti, almanya'n�n neresi oldu�unu birden ��karamam�,


imparatorlu�un i�inde bir s�rg�n

170
yeri sanm�t�, sonra ba�ka bir memleketten s�z ettiklerini anlam�t�.

� benim almanya'yla ne gibi bir alakam olabilir ki efendi hazretleri, beni


niye g�ndersinler; dilini bilmem, yolunu bilmem, izini bilmem.

�eyh efendi de hik�yeyi ba�tan sona anlatm�t� ona.

harbiye nezareti, rag�p Beyin foto�raf�n� saraya hemen g�ndermi�ti, ama


her g�n hatta her an yeni bir olay ya�anan saray�n da�da�as� i�inde
padi�ah rag�p Beyin foto�raf�n� istedi�ini unutmu�tu, mabeyindekiler de
onca i�in aras�nda Rag�p Beyin foto�raf�n� czat-� �ahanelerine' sunmay�
m�nasip g�rmemi�lerdi; rag�p Beyin yak��kl� y�z� de o masadan o masaya
gezmeye ba�lam�t� mabeyi-nin i�inde.

o arada almanya sefiri padi�aha ba�vurup, �� Alman subay�n� Osmanl�


ordusuna misafireten g�nderip buna kar��l�k �� Osmanl� zabitini alman
ordusuna misafir subay olarak almak istediklerini bildirmi�ti; alman
imparatorunun arzusunu k�ramad���ndan padi�ah da olur demi�ti. saraydaki
pa�azadeler diline dinine yabanc� olduklar� 'kefere diyar�na' gitmek
istemediklerinden, padi�ah�n emriyle '�� civanmert, yak��kl� osmanl�
zabiti' aranmaya ba�lanm�t�. zabitler hem osmanl�y� temsil edecek kadar
g�venilir, hem de b�yle s�k�nt�l� bir g�reve g�nderilecek kadar �nemsiz,
hem de eli y�z� d�zg�n, yak��kl� birileri olacakt�. �ki zabit bulmu�lar
lakin ���nc�y� bir t�rl� tedarik edememi�lerdi. �te tam o s�rada, birinin
g�z�ne masadan masaya dola��p duran rag�p Beyin resmi ili�mi�, 'kim bu
adam' diye ara�t�rmaya ba�lam�lard�. �nce kimse ��kartamam�t� o resmin
kime ait oldu�unu, araya sora kim oldu�unu bulmu�lard� sonunda; resmi
padi�aha g�sterip durumu anlatm�lard�, Padi�ah da, "�yi ya bu gitsin,"
demi�ti.

b�ylece rag�p Beyin almanya yolculu�u i�in emir ��km�t�.

171
- haz�rl���n� yap, demi�ti �eyh efendi, yar�n sana emri tebli� edecekler,
bir hafta i�inde trenle hareket edeceksin.

"allah biliyor ya," demi�ti rag�p Bey osman'a, "ilk defa �eyh efendiye
inanmad�m, biri bizim �eyhle e�lenmi�, diye d��nd�m."

tekkeden ��karken de hasan efendiye ayn� �eyleri s�ylemi�ti rag�p Bey\

- yahu hasan. efendi, biri �eyh hazretlerini yan�ltt� galiba, s�yledikleri


pek akl�ma yatmad�.

hasan efendi koca kafas�n� g�venle sallam�t�.

- �eyh efendimiz yan�lmaz, de�il bu d�nyadan, o �te d�nyadan bile haber


al�r, sen ne diyorsun, sen tedarikli ol.

sonra da mehpare han�mla Hikmet beyin yeni hik�yesini anlatmaya


koyulmu�tu.
xiv

osman, bunu b�t�n �l�lerine sordu, ama hi� kimse tatmin edici bir cevap
veremiyordu, hemen hemen hepsi kendi tahminlerini ger�ekmi� gibi
anlat�yorlard�; Hikmet bey ise osman'� k���mser gibi cevap vermi�ti,
"bence biraz fazla m�bala�a ediyorsunuz azizim, bir insan�n bir �ey yapmak
istemesi neden bu kadar �a��rt�yor sizi?" laf�n buras�nda durup o
yak��kl� ve kibar y�z�ne hi� yak�mayan bir k�stahl�kla, "belki de siz
hayat�n�zda hi�bir �ey yapmad���n�zdan, yan�lm�yorum de�il mi, siz hi�bir
�ey yapmad�n�z hayat�n�zda, yapanlara da zann�mca bundan �a��yorsunuz; bu
kadar b�y�t�lecek bir mesele de�il ki bu, mum imal etmek istedim, koskoca
imparatorlukta mum imal edilemiyordu, ben tecr�be edeyim dedim,
becerebil-seydim �ok para kazan�rd�m."

hikmet beyin '�ok para kazan�rd�m' demesine kar��l�k asl�nda hi� de paraya
ihtiyac� yoktu, gerek annesi gerekse babas� �ok zengindiler ve tek
evlatlar�ndan hi�bir �ey sak�nm�yorlard�, �stelik bu mum imal etme i�inde
kazanmak bir yana inan�lmaz paralar harcam�t�.

hasan efendi ise, her zamanki gibi basit bir �ekilde izah etmi�ti durumu:
"orospu ondan b�kt�, o da kendini avutmak i�in bir teselli arad�, ba�ka ne
olacak, yoksa b�t�n geceler boyunca o ya� kokular�n�n aras�nda niye
��rp�n�p dursun ki..."

nedeni ne olursa olsun, hikmet bey kendini inan�lmaz bir tutkuyla mum imal
etme i�ine vermi�ti, mabeyin-

173

172
den de izin alm�, kendini k�k�n bah�esindeki m�temilata hapsetmi�ti,
orada yat�p kalk�yor, eve bile u�ram�yor-du.

m�temilat asl�nda daha �nceki ev sahibi taraf�ndan �ngiliz usul� bir sera
olarak in�a edilmi�ti; t�m�yle camdand�, cam duvarlar�n �st�nde demirden,
i�lemeli, bir �ad�r gibi yukar� do�ru sivrilen beyaz bir �at�
oturtulmu�tu; d�ar�dan bak�ld���nda i�erisi oldu�u gibi g�r�l�yordu.

hikmet bey, bu m�temilat�n i�ine kat kat tahta raflar dizmi�ti.

b�t�n raflarda yan yana hikmet beyin seran�n i�indeki de�i�ik kaplarda
olu�turdu�u kar��mlardan yap�lm� mumlar dizilmi�ti; hikmet bey
anamaddesi ya� olan bu beyaz s�v�y� al�yor, i�ine fitil yerle�tirip
yuvarl�yor, sonra da yak�yordu. seran�n i�i ��l �s�ld�, geceleri caml�
m�temilat karanl���n i�inde yol alan alevli bir �ehrayin gibi parl�yordu,
binlerce ate� par�as� y�lan dilleri gibi birbirine kar�arak
k�p�rdan�yordu.

geceleri �i�li'nin g�be�indeki bir kona��n bah�esinde, etraf�ndaki her


�eyi yutacakm� gibi tutu�an bir ate� ejderhas�n�n belirmesi halk�n da
saray�n da dikkatini �ekmi�ti. ak�amlar� civardaki ahali ak�n ak�n gelip
kona��n bah�esinin parmakl�klar�na dayanarak 'acayip pa�azadenin'
��lg�nl���n� seyrediyordu; kalabal���n oldu�u her yerde meydana ��kan
kozhelvac�lar, sumuhallebicileri, kuruyemi��i-ler, �erbet�iler de ak�amlan
kona��n parmakl�klar�n�n dibine diziliyorlar, o so�uk gecelerde �i�li'yi
bir mesireye �eviriyorlard�; bunlara halk�n topland��� her yere s�zan
taharriler, zaptiyeler, mahalle bek�ileri de kat�l�yordu. kimse ne
oldu�unu bilmiyor, herkes kendi me�rebince uyduruyordu; pa�azadenin
hezarfen gibi kendine kanatlar yapmak i�in balmumundan kal�p d�kt���nden,
kar�s�n�n hastal���na kahredip bir ila� ke�fetmeye u�ra�t���na kadar bin
bir �e�it dedikodu dola��yordu.

174
saraya giden jurnaller ise her zaman oldu�u gibi 'padi�ah aleyhtar�'
faaliyetleri haber veriyordu; re�it pa�azade hikmet beyin y�ld�z saray�n�
�i�li'den bombalamak i�in top yapt���ndan, denizde de yanan 'rum ate�inin'
terkibini yeniden ke�fetmeye u�ra�t���na ve amac�n�n Bo�az'� tutu�turmak
oldu�una kadar bin bir t�rl� z�rva saraya g�nderiliyordu.

padi�ah o vesveseli yap�s�na ra�men bu ihbarlar�n pek de ciddi


olamayaca��n� kestiriyordu ama gene de hafiyelerinden bir pa�ay�
doktorunun yan�na kat�p 'ziyaret maksad�yla' hikmet beyin k�k�ne
g�ndermi�, i�in asl�n� ��renmi�ti. "hakikaten," demi�ti, "neden biz mum
bile yapam�yoruz," sonra da tela�la eklemi�ti, "ama gene de ate� oyunlar�
fevkalade tehlikelidir, mum yapmasak da olur." ama hikmet beye mani
olmam�t�.

mehpare han�m ise osman'a, "hikmet bey neden b�yle bir i�e heves etti
anlayamad�m ama geceleri seyri pek'g�zel, pek latifti, pek e�lendim,"
demi�ti.

mumlar �ok g�zel yan�yordu, seyri 'pek latifti' ama halledilemeyen bir
mesele vard�, Hikmet beyin gece g�nd�z u�ra�arak yapt���, her birine ay n
bir madde katt��� bu mumlar yanmaya ba�lad�ktan birka� dakika sonra
t�keni-veriyordu, uzun uzun yanmaya dayanam�yorlard�. Hikmet bey, osman'a
�ok ac�kl� gelen bir benzetmeyle 'hayat�m gibi' demi�ti, osman, hikmet
beyin hayat�n�n yanl� yap�lm� bir mum gibi t�kenmesine �z�lmemi�ti
de''te�bihin' bu kadar 'ucuz' olmas�na �z�lm�t�. Ona ondan sonra hep �yle
geldi ki e�er hikmet bey bu mum meselesini daha zekice bir benzetmeye
oturtabilseydi ya�ad��� hayat daha anlaml� olacakt�, en az�ndan osman,
hikmet beyi hep bu benzetmeyle hat�rlamayacak^.

bir gece ans�z�n, hikmet bey, �al��rken �st�ne giydi�i, her yan� ya�
lekeleriyle dolu beyaz g�mle�i, yorgunluktan kanlanm� g�zleri, da��mk
sa�lan ve �st�ne sinen

tuhaf mum kokusuyla, i�inde binlerce mumun yand��� o

175

ate� saray�n� terk edip ��kt�; o ��kt�ktan sonra b�t�n mumlar birka�
dakika arayla s�nmeye ba�lad�lar. bah�enin ortas�ndaki o ��k k�resi h�zla
solukla�arak s�nd�, yerinde grimsi siyah dumanlarla dolu camdan bir
m�temilat kald�.

hizmet�ileri uyand�r�p hamam� yakt�rd�, uzun uzun, ne�eli frans�z


�ansonlar� s�yleyerek y�kand�, ��k�p kuruland�, halay�klar�n getirdi�i
ropd�ambr�n� giydi ve her zamanki kibarl���na hi� uymayan bir kabal�kla
yatak odas�na girip mehpare han�m� uyand�rd�; mehpare han�m�n deyimiyle
'bir hayvan gibi' sald�rd� ona: ne �p�me, ne ok�ama, ne matmazel chantal,
ne frans�zca f�s�lt�lar; hi� konu�madan, hoyrat hareketlerle, homurtuya
benzer sesler ��kartarak, da�da yolunu kesti�i bir kad�n�n �rz�na ge�en
bir haydut gibi, o hi� k�yamad��� kar�s�n�n bembeyaz etlerini neredeyse
�fkeyle s�k�p g��erterek, bitmek bilmeyen bir arzuyla, ��ld�rm� bir
istekle, defalarca, defalarca, dur durak dinlemeden sabah ezan�na kadar, o
g�ne dek hi� yapmad��� bir bi�imde sahip oldu kar�s�n�n v�cuduna. mehpare
han�m�n g�zel g�zleri daha �nce hi� tan�mad��� bir zevkle kayd�, hi�
itiraz etmeden, hi�bir talepte bulunmadan, kocas�n�n her istedi�ini
yaparak teslim etti kendini.

o gece hikmet beyin hayat�nda bir d�n�m noktas� oldu.

sanki b�t�n g�c�n� ve iste�ini o gece t�ketmi� ve kimsenin bilmedi�i,


g�rmedi�i, anlamad��� bir sava�tan yenik ��km� gibi ne�esini, sevincini,
beklentilerini yitirdi; kar�s�n�n yan�nda, ona tutkun, onun s�z�nden
��kmayan s�sl� bir kukla haline geldi. ger�i birka� defa daha o geceki
gibi sevi�tiler ama mehpare han�m k�sa s�rede ondan da s�k�ld�, yeniden
matmazel chantal'i �a��rd�lar.

osman ise, notlar�na b�y�k harflerle, 'paraf�N' diye yazm�, bu s�zc���n


alt�n� birka� kez kal�n kal�n �izmi�ti, yan�na da eklemi�ti: "parafin, bir
a�k� ve bir hayat�

176
kurtarabilir. hikmet bey, parafin kullanmay� ak�l etseydi
bamba�ka bir hayat� olacakt�."

mehpare han�m, bu sat�rlar� g�rd���nde, ger�ek bir b�y�kanne gibi �efkatle


g�l�msemi�, "ah �ocu�um," demi�ti, "sen a�k� hi� ��renemedin."

osman, kendisine alay etme f�rsat� verdi�i i�in haince sevinerek g�lm�t�
bu s�zlere; bu kad�na k�z�yor, b�t�n erkekler gibi o da mehpare han�ma
sahip olma iste�iyle bunun imk�ns�zl���n�n bir arada hissedilmesinin
yaratt��� o garip �fkeyi ya��yordu: bu kad�n kendisine sahip olamayan
erkeklerde k�skan�l�kla beslenmi� bir hiddet, sahip olanlarda ise ac�
yarat�yordu; ya �fkeye ya ac�ya s�r�kledi�i erkeklerle, bu iki duygu
aras�nda ya�ad��� �ehvet par�alar�na da a�k diyordu. ama bunu mehpare
han�ma s�yleyememi�, "as�l a�k� sen bilmiyorsun" diyememi�ti, kimse
mehpare han�ma b�yle bir �ey s�yleyemezdi, hayat� boyunca erkeklerden
kendisini k�zd�racak hi�bir s�z duymayacakt�, ��nk� b�t�n o karma��k
duygular�n aras�nda ayn� zamanda vazge�ilmez bir �mit de uyand�r�yor; bir
t�rl� ele ge�mez, g�zle g�r�lmez, yaln�zca sezilebilir kaygan oynakl���yla
erkekleri 'belki bir g�n' vaatk�rl���n�n pe�ine tak�yordu. osman da bu
�ekicilikten kendini kur-taram�yordu; onun bekledi�i elbet de fazla bir
�ey de�ildi, yaln�zca bir g�l�mseme ya da ba�kalar�yla payla��lmayan bir
s�rr�n ortakl���n� istiyordu, bu kadar� ona yetecekti ama bunu �ok
beklemesi gerekti�ini de biliyordu.

mehpare han�m, �l�lerin b�t�n bilgeli�ine ra�men, kendisinin a�k diye


adland�rd��� b�t�n duygular�n�n ve ili�kilerinin asl�nda yaln�zca tensel
bir arzunun �ahlanma d�nemleri oldu�unu g�remiyordu, etini heyecanland�ran
her insana arzuyla yakla��yordu; hatta bir ara matmazel helen'e bile
duygusal bir ba�l�l�k hissetmi�, hikmet bey biraz da bunu sezmenin
tela��yla, babas� hastalan�nca izne giden helen'in d�nmesini beklemeden
matmazel chantal'i getirtmi�ti. hikmet beye duydu�u 'a�k' da, onu arzu-

k�l�� Yaras� Gibi


177/12

lamas�yla ba�lam�, art�k eskisi kadar heyecan duymaz olunca da 'a�k'


s�n�kle�mi�, ili�ki hastalanm�t�.

mehpare han�m, b�t�n hayat�n�, duygular�yla ya da d��nceleriyle de�il,


yaln�zca 'etiyle' ya�am�t�; duygulan da d��nceleri de vard� ama onlar
etinin g�c� kar��s�nda �ok yetersiz kal�yorlard�. Her t�rl� tensel arzunun
'g�nah' ve 'ay�p' oldu�unu duyarak yeti�mi�, g�nahtan ve ay�ptan korkarak,
�erhle evlendi�i g�ne kadar kendini kendinden bile saklam� ve o ilk gece
art�k g�nahtan ve ay�ptan korkusundan kurtularak �ylesine sal�vermi�ti ki,
daha zikr salonunda kendinden ge�mi�, ondan sonra da hayat�, kendini azg�n
bir at gibi s�r�kleyen etinin pe�inden ko�up erkekleri de 'pe�inden
ko�turarak ge�mi�ti. bunlar� bilen osman da �imdi a�k� bildi�ini sanan
mehpare han�ma g�l�yordu ve onun g�l�lerine hasan efendinin "o a�k� ne
bilir, a�k� �eyh efendiye sorsun," diyen homurtusu kar��yordu.

mehpare han�m�n bilmedi�i 'a�k�' Hikmet bey biliyordu; g�r�n�te o, b�t�n


�stanbul'da tan�nan �a�aal� arabas�, her zaman modaya uygun giyimi,
konu�malar�na katt��� Frans�zca s�zc�kleri, kad�nlarla konu�mas�ndaki
zarafetine bir s�s olarak ekledi�i komplimanlar�, yeti�me tarz�n�n
rahatl��� ile kar�s�ndan �ok daha hafifme�rep ve hoppayd� ama derininde,
frans�z �iirleriyle osmanl� divan�n�n da kabartt��� bir kozada duygular�n�
�ok daha s�cak bir �ekilde besleyip b�y�t�yordu; seviyordu kar�s�n�, bir
insan�n bir insan� sevebilece�i en g��l� duygularla seviyordu.
bir koltu�a oturup �amdanlar�n ����nda saatlerce seyrediyordu onu,
y�z�ne, o e�i bulunmaz y�ze bak�yordu. bazen �efkat, bazen �fke ama
genellikle bir k�sk�nl�k kar��yordu sevgisine, art�k eskisi kadar
istenmedi�ini hissetmenin o dayan�lmaz ve onulmaz k�rg�nl���; bir t�rl�
�stesinden gelemedi�i ve art�k m�cadele etmekten vazge�ti�i bu duygu, usul
usul onun ki�ili�ine n�fuz ediyor, bak�la-

178
nn� ihtiyarla�t�nyor, haline tavr�na, i�ine i�leyen bir yorgunlu�un
a��rl��� yerle�iyordu. bu k�rg�nl��� ilk duydu�unda, �nce yan�ld���n�
d��nm�t�, sonra k���k k���k i�aretler onu yan�lmad���na inand�rd�, bu
sefer eski co�kuyu ve iste�i yaratabilmek i�in u�ra�t�. Evliliklerinin ilk
zamanlar�nda yapt�klar�n� hat�rlamaya �al�arak, o g�nlerde yapt�klar�n�
tekrarlad�, daha konu�kan, daha �akac�, daha ilgili oldu, daha �ok
sevi�ti. mehpare han�m b�t�n bunlara e�lik etmeyi hi� reddetmedi,
kocas�n�n her istedi�ini yapt�, konu�malar�na, �akalar�na ortak oldu,
onunla sevi�ti ama ikisi de eksik olan par�an�n yerine konulamad���n� fark
ettiler. hikmet bey son �are olarak bu sevgiden kurtulmay� denedi;
mabeyindeki arkada�lar�yla ak�am gezmelerine kat�ld�, edebiyat
mahfillerine girdi, beyo�lu gecelerini dola�t�, siyasetle ilgilendi, en
sonunda kendini mum i�ine verdi ve nihayetinde bu sevgiden
kurtulamayaca��n� kabullenip kendini, kendisine ac� veren bu sevgiye
teslim etti; ac�dan ve k�rg�nl�ktan kurtulamad�ysa da teslim olman�n ve
art�k u�ra�mayaca��n� bilmenin huzurunu duydu.

kar�s�n�n sevgilisi de�il de 'seyircisi' oldu�unu kabul ettikten sonra


rencide olmu� gururu ve kendini terk etmi� g�veninin i�inde b�rakt���
bo�lukla ama unutmay� ba�aramam� herkes gibi sevgisine daha �ok ba�lanm�
olarak kar�s�n� izliyor, bazen de yalvar�r gibi, "birlikte piyano �almak
ister miydiniz mehpare han�m?" diyordu.

"nas�l arzu ederseniz," diyen mehpare han�m, eteklerini d�zelterek kalk�p


piyanonun ba��na ge�iyor, hikmet bey de �b�r piyanoya oturuyordu.

�nce a��r par�alarla ba�l�yorlard�, ilk notalarda birka� mez�r


ka��rd�klar�, birbirlerinden koptuklar� oluyordu, ama sonra al�k�n
olduklar� uyumu yakalay�p sanki tek bir insan�n elleri gibi ayn� ritimle
tu�lara dokunuyorlar, bir par�adan bir par�aya, hangi par�aya
ge�eceklerini bile s�ylemeden, bunu hissederek birlikte ge�iyorlard�.
se�tikleri par�alar gittik�e daha h�zl�, daha co�kulu 'allegrolar'

179

oluyordu ki, hikmet bey o anlar i�in, "m�zi�in de�il hayat�m�n


allegrosuydu o h�zlanan tempo," diyordu; ger�ekten de kendini canl�, gen�,
co�kulu hissetti�i tek zaman par�as� piyanoyu uyumlu �ald�klar� o anlard�;
ortakl��� ve a�k� o anlarda o piyano par�alar�nda buluyor, yeniden
birbirini seven iki insan olduklar�n�, kar�s�n�n seyircisi de�il sevgilisi
oldu�unu hissediyordu. mehpare han�m�n da g�zleri o anlarda parl�yor,
yanaklar�na bir k�z�ll�k yay�l�yor, fildi�i tu�lara do�ru e�di�i ba��n�
bir yandan bir yana �evirdik�e, bukleleri, piyanonun �st�ndeki mumlar�n
zi-yas�yla yald�zlanarak dalgalan�yordu.
hafif bir ter al�nlar�nda incecik bir tabaka gibi, y�zlerinin ����n�
art�rarak belirdi�inde yava�l�yorlard�, Mehpare han�m, o muhte�em
g�zlerini kald�r�p Hikmet beye sevgiyle bak�yor ve her defas�nda kocas�n�
�a��rtan utanga� bir sesle, "ac�kt�n�z m�?" diye soruyordu.

� e�er siz de ac�kt�ysan�z...

o zaman, o g�zel y�z bir �ocuk gibi g�l�yordu.

� hem de �ok ac�kt�m.

birlikte aya�a kalkt�klar�nda mehpare han�m gene utanga�la�an sesiyle


soruyordu.

� arzu ederseniz odada yiyelim.

� e�er siz de arzu ediyorsan�z bence m�nasiptir.

mehpare han�m, hizmet�ilere seslenip yeme�i yatak odas�nda, yer masas�na


haz�rlamalar� i�in emir veriyor, istedi�i yemekleri ars�z bir i�tahla bir
bir sayarak, hangisinin hangi s�rayla getirilece�ini s�yl�yor, sonra
hikmet beye bak�yordu, masaya �arap koymalar�n� s�ylemek de hikmet beye
d��yordu.

mehpare han�m �nde, onun eteklerinin �ehvetli h��rt�s�n� dinleyen hikmet


bey arkada yatak odas�na gidiyorlard� ve her seferinde hikmet bey,
kar�s�n�n gene o soruyu sormas�n�, 'in�allah sormaz' diyerek bekliyor ve
her defas�nda Mehpare han�m yatak odas�n�n kap�s�nda hik-

180
met beye d�n�p, "matmazel chantal'i de yeme�e �a��ra-
l�m m�?" diye soruyordu.

�lk ba�larda heyecan verici bir su� ortakl���n�n i�areti olarak hikmet
beyi zevkten ��lg�na �eviren bu ���nc� ki�iyi aralar�na alma fikri, �imdi
kar�s� a��s�ndan tek heyecan kayna�� olarak g�r�ld���nden ya da en az�ndan
hikmet bey bunu b�yle sand���ndan art�k Matmazel chantal'in kendilerine
kat�lmas�ndan neredeyse nefret ediyordu; bunu kendisine duyulan sevginin
eskidi�inin kan�t� olarak g�r�yordu ama hi�bir zaman 'hay�r' diyemiyordu.
bu sevi�melerin bir girdaba atlamak gibi oldu�unu tecr�beleriyle
biliyordu; �nce istemese, �ekinse, korksa bile bir kere atlad�ktan sonra o
girdap al�p g�t�r�yor, hikmet bey �ok �abuk simsiyah bir zevkin i�ine
dal�p hayattan kopuyor-du. zaten matmazel chantal'in kendilerine kat�lmas�
konusunda g�sterdi�i isteksizlik bundan zevk almad���ndan de�ildi;
sevilmedi�ini d��nen herkes gibi her yeni �n�n kendisini bekleyen
sevginin bir i�aretini ortaya ��karabilece�ini sanarak, bu i�aretin ortaya
��kmas�na engel olarak g�rd��� herkesi ve her �eyi sevdi�iyle aras�ndan
kald�rma �abas�yd�.

bu �abalar�n faydas�z oldu�unu anlad��� s�ralarda paris'ten gelen bir


telgraf annesinin �stanbul'a do�ru yola ��kt���n� haber verdi. hikmet bey
belki de hayat�nda ilk kez annesini g�rece�i i�in bu kadar �ok sevindi;
onu seven bir kad�n geliyordu, �stelik de g�zel bir kad�n. Annesinin
g�zelli�i ona anla��lmaz bir �ekilde inan�lmaz bir g�� ve g�ven veriyordu;
annesinin de, sevdi�i ama kendisini sevmedi�ini d��nd��� kar�s� kadar
hatta belki de ondan da g�zel olmas� ve bu g�zelli�in yeniden yan�na
gelmeye haz�rlanmas� sanki mehpare han�m�n Hikmet bey �st�ndeki sihirli
etkisini k�r�yor, en az�ndan azalt�yordu. k���k bir �ocuk gibi, "senin
kadar g�zel bir kad�n daha var hayat�mda ve o beni seviyor," diye
d��n�yordu, daha do�rusu tam olarak b�yle d��nm�yordu da, i�inde bir
yer-

181

lerde bunu ondan habersiz d��nen ve ona bu d��ncenin hazz�n� ya�atan bir
�ey vard�; ortaya ��kan, d��ncenin kendisinden ziyade onun yaratt���
sevin�ti.

sultan han�m�n geli�i i�in hummal� bir faaliyet ba�lad�, Bo�az'�n en g�zel
ve en b�y�k yal�s� tutuldu, en g�zel, en yeni arabalar kiraland�, yal�n�n
mefru�at� yenilendi; b�t�n bunlar�n hepsiyle hikmet bey tek tek.ilgilendi;
annesinin memnun kalmas�n� ve kendisini sevmesini istiyordu. bu ani
ziyaretin sebebi telgrafta belirtilmemi�ti ama dedikodular sultan han�mdan
�nce vard� �stanbul'a: bir erkekti bu ziyaretin sebebi; b�t�n Paris'i
pe�inde ko�turduktan ve hi�bir erke�i be�enmedikten sonra birden ortaya
��kan bir �ngiliz akt�r g�zel kad�n�n 'kalbini �al�ver-mi�ti,' prenslere
lay�k g�r�lmeyen o kalp bir akt�r�n ayaklar�n�n dibine d��vermi�ti ve
sultan han�m �imdi 'a�ktan' ka��yordu. paris'te birka� g�n hatta birka�
saat daha kal�rsa, tanr�lar�n bile dokunmas�na izin verilmeyecek kadar
g�zel buldu�u, hayran oldu�u, tapt��� v�cudunu, bir �l�ml�n�n, s�radan bir
artistin yata��na b�rakaca��ndan korkmu�tu; bedeninin ve ruhunun isyan�n�
bir ka��la yat�t�rmaya �al��yordu �imdi.

her �eyi gibi ka��� da pek g�rkemli olan mihri�ah sultan�n gelece�inin
duyulmas� bile �stanbul'un konaklar�n� �alkalamaya yetmi�ti; herkes her
�eyi b�rakm� mihri�ah sultan hakk�nda konu�maya, onunla tan�mak i�in ne
>' vesileler uyduraca��n�, kimleri arac� koyaca��n� d��nmeye ba�lam�t�.
bu ziyaretten memnun kalmayan tek ki�i vard�, o da sultan han�m�n eski
kocas� Re�it pa�ayd�; bir daha kar�s�yla kar��la�mak, o g�zelli�i g�rmek
istemiyordu, ama daha da �nemlisi serazat bir hayat� olan eski kar�s�n�n
�stanbul'da yapabileceklerinin kendi durumunu k�t� etkileyece�inden, alay
konusu olaca��ndan korkuyordu.

mihri�ah sultan, �stanbul'a gelirken rag�p Bey de al-


manya'ya gitmek �zere son haz�rl�klar�n� tamaml�yordu.

182
her zaman oldu�u gibi �eyh efendinin istihbarat� do�ru ��km�, Rag�p Beyi
nezarete �a��r�p Almanya'ya gidece�ini haber vererek, bir an �nce
haz�rlanmas�n� s�ylemi�ler, haz�rl�klar i�in de epeyce bir para
vermi�lerdi. a��r bir cezaya �arpt�r�lmay� bekleyen rag�p Bey, ceza yerine
b�yle bir emirle kar��la��nca hem cezadan kurtuldu�u i�in sevinmi�, hem de
�lkesinden ayr�l�p yaban ellere gidece�i i�in can� s�k�lm�t� ama sevin�
daha a��r bas�yordu.

yola ��kmadan bir g�n �nce veda edip 'hay�r duas�n�' almak i�in �eyh
efendiyi ziyarete gitti. bahar ya�murlar� ba�lam�, tekkenin bah�esi
ye�illenmeye koyulmu�, g�l dallar�nda ilk tomurcuklar belirmi�ti; �eyh
efendiyle toprak kokan bah�ede dola�m�lard� gene.

� yar�n gidiyorum efendi hazretleri, veda etmeye geldim.


�eyh efendi ��r gibi c�ppesine sar�nm�t�.

� bir ihtiyac�n�z var m�, yapabilece�imiz bir �ey?

� sa� olun efendi hazretleri, bir �eye ihtiyac�m yok.

� biraderiniz d�nm�, diye duydum.

� evet efendim.

� valdeniz, siz yokken yaln�z kalmayacak yani.

� kalmayacak allah�n izniyle.

�eyh efendi ba��n� sallam�t�, gene kendi kendine konu�ur gibiydi.

� iyi... yad ellerde zor g�nler ge�ireceksiniz rag�p Bey, zor zamanlarda
metin olmak hizum eder, metanetinizi kaybetmeyin, kaybetmezsiniz ya...
d�nya bir-imtihan yeridir unutmay�n, bu �lemde misafiriz, aln�m�za
yaz�lan�n niye yaz�ld���n� Rabbimizden gayr� kimse bilmez; onun i�in
nedenini ni�inini merak da etmemeli, pek kur-calamamal�, �st�m�ze d�eni
yapmak bizim vazifemiz.

durup ekledi:

� bir �eye ihtiyac�n�z olarsa hi� teredd�t etmeyin, bir haber sal�n.

183

� te�ekk�r ederim efendi hazretleri, hay�r duan�z e


verir, ba�&a bir �eye ihtiyac�m olmaz�. hakk�n�z� hela1
edin.

� esta�furullah, bir hakk�m�z yok, varsa da helali ho� olsun...

bir dosttan ayr�lman�n �z�nt�s�yle, bu �z�nt�y� hi� g�stermeden


ayr�ld�lar; �eyh efendi ya�ad��� �ehirdeki tek dostundan ayr�l�yordu,
art�k buralarda onun kederini sessizce de olsa payla�acak kimse yoktu.

son olarak arkas�ndan seslendi:

� allah yard�mc�n�z olsun, selametle gidin.

rag�p Bey ba��n� sallad�, bu h�z�nl� sesi, yan�nda kendisini g�vende


hissetti�i belki de bu tek insan� �zleyecek; almanya'n�n so�uk ye gri
g�nlerinde onun bu d�nyada ya�am�yormu� gibi g�r�nen varl���n�, hayata
anlay�la ve kederle bakan bu beyazla��p �effafla�m� y�z�n� arayacakt�.

o ak�am, anneleri i�erde o�ullan i�in yemek haz�rlarken iki karde�, evin
�n�ne ��k�p al�ak basamaklara, k���kl�klerinde yapt�klar� gibi yan yana
oturdular, sonra birer sigara yakt�lar. hava tam kararmam�t� ama
y�ld�zlar g�z�kmeye ba�lam�t�; bahar ak�amlar�n�n o en g�zel saatleriydi;
civardaki tepeler, a�a�lar, �i�ekler birer g�lgeye d�n��yordu a��r a��r,
tepelerin etekleri karanl��a g�m�l�rken h�l� g�ne�i g�ren zirveleri mutlu
y�zler gibi parl�yordu; �imen ve papatya kokuyordu.

� bug�n �eyh efendiye vedaya gittim, dedi rag�p Bey, iyi bir insan.

cevat bey, �eyh efendinin 'te�kilata' yard�mc� olup olamayaca��n� d��nd�


bir an.

� bilmiyorum, dedi, iyi bir insana benziyor hakikaten ama hi� belli olmaz,
yar�n i�ler tersine d�nd���nde ne yapaca��n� bilemezsin, bu molla tak�m�
biraz tuhaft�r.

� yoo, �yle s�yleme, en k�t� g�nlerde, en muhataral� zamanlarda g�z�n�


k�rpmadan a�t� tekkesini bana, bir

184
g�nden bir g�ne yard�mdan vazge�medi, reddetmedi; hat�rlam�yor musun fuat
pa�ay� s�rd�klerinde, dilaver'i vurdu�umda, hep ona s���nd�m, kendi yok
auaru var, onun yapt�klar�n� unutamam.

a�abeyinin alay etmesinden korkarak ama dostuna g�venilmemesine de i�ten


i�e k�r�larak ekledi:

� o, sanki bizim bilmedi�imiz bir �lemde ya��yor, bizim bilmedi�imiz bir


�eyleri seyrediyor, d�nyevi korkular� yok onun, ba�ka mollalara benzemez
�eyh efendi, o allah adam�.

cevat bey, �eyh efendi mevzuunu fazla uzatmad�, 'm�spet ilimlere' ba�l�
bir doktor olarak dini ve dindarlar� hep ��pheyle kar��lard�, laf�
de�i�tirdi.

� hat�rl�yor musun, birka� ay �nce �u te�kilat meselesini konu�mu�tuk,


hani sen, bana emniyetiniz yok mu demi�tin.

� hat�rl�yorum, niye?

� eh art�k bu mevzuu konu�man�n zaman� geldi bence rag�p... yar�n


gidiyorsun, art�k bilmen gereken baz� �eyler var, b�t�n imparatorlukta
te�kilatlan�yoruz, daha �ok zay�f te�kilat ama g�n g�nden g��leniyor,
b�y�yor; her yandan yeni kat�l�mlar oluyor, �zellikle makedonya'da,
selanik'te garnizonlar kayn�yor, subaylar �ok hareketli.

� ne yapmay� d��n�yorsunuz?

cevat bey, s�nen sigaras�n� at�p yenisini yakt�.

� o ak�am da konu�tuk ya, h�rriyet laz�m bize, bu m�stebitten


kurtulmal�y�z. devlet elden gidiyor, koca imparatorluk mezbeleli�e d�nd�,
hazinede memura verilecek para kalmad�.

rag�p Bey, elinde olmadan sesini bir f�s�lt�ya d�n�t�rerek sordu:

� padi�ah� hal'etmeyi mi d��n�yorsunuz, tahttan m� indireceksiniz?

cevat bey pervas�zca verdi cevab�n�:

185
� �ndirebilirsek indiririz, indiremezsek me�rutiyet ilan etmeye zorlar�z,
melun zaten me�rutiyet s�z� vererek ge�mi�ti tahta, sonra s�z�nden cayd�.

� nas�l yapacaks�n�z?

cevat bey g�lerek palaskas�na tak�l� tabancas�na vurdu.

� silahla rag�p, silahla, bir padi�ah ba�ka nas�l iner


taht�ndan... ricaylalnecek de�il ya...
bir sessizlik oldu.

� ben ne yapabilirim a�abey?

� �imdi senden baz� isteklerimiz var, art�k seni de te�kilattan kabul


ediyorum... bir itiraz�n var m�?

� elbette yok.

� �yi, sen almanya'ya yerle�tikten sonra seni orada baz� arkada�lar gelip
bulacak, gerekirse baz�lar�n� misafir edeceksin; bir de d�ar�da ��kan
baz� dergiler var, onlar� buraya yollayacaks�n.

� nas�l yollayaca��m?

� ben onu sana bilahare bildirece�im, ya postayla yollars�n ya bir


arkada�la.

rag�p Bey, ba��n� sallad�, sonra birden a�abeyi i�in endi�elendi.

� a�abey l�tfen kendine mukayyet ol, bunun sonunda fizan da yaz�l�,


siyaset meydan�nda dara�ac�na �ekilmek de, �akas� yok bu i�lerin.

cevat bey, karde�inin omzuna vurdu.

� meraklanma, i�erde adamlar�m�z var, bir �ey olursa �nceden haber al�p
��kar�m buradan; bir bakars�n bir gece kap�n� �alm��m Almanya'da ama
in�allah hi� �yle �eylere gerek kalmayacak. �ok k���k gruplar halinde
�al��yoruz, herkes birbirini tan�yor, kolay kolay hafiye sokama^.-lar
aram�za, zaten sokarlar da yakalarsak cezas� �l�m. biz padi�ahtan daha
insafl� olacak de�iliz ya, ihaneti affetmeyiz, herkes biliyor bu kural�,
kelleyi koltu�a alm� hafiye-

186
yi biraz zor bulur padi�ah hazretleri, kom�uyu jurnalle-meye benzemez bizi
jurnallemek.

konu�man�n tam buras�nda annelerinin onlar� yeme�e �a��ran sesini


duydular, ayn� �ocukluklar�nda oldu�u gibi, cyemek haz�r' diyordu.

aya�a kalkarken, cevat bey annesi duymas�n diye sesini al�altarak, "sen
benden haber bekle," dedi. ��eri girip, annelerinin kurdu�u sininin ba��na
��kerek sessizce yemeklerini yediler.

ertesi sabah cevat bey, karde�ini almanya'ya yolcu etti.


rag�p Beyin hareket etti�i saatlerde mihri�ah sultan da da�da�al� ge�ecek
bir yaz i�in �stanbul'a var�yordu.

187

xv
b�yle zor durumlarda hep oldu�u gibi padi�ah karars�z ve vesveseli
halinden hemen s�yr�lm�, derhal �ehirdeki binlerce hafiyesini kesin bir
emirle harekete ge�irerek, her yana 'm�s�rl�'nm asl�nda gizli din
ta��d���n�, �ocuklu�unda fransa'da papazlar taraf�ndan vaftiz edilip
h�ristiyan oldu�unu yaym�t�; her zaman k�k�rt�c�l�k yapan hafiyelerin bu
kez halk� yat�t�rmak i�in ba�latt�klar� faaliyet yararl� oldu,
�stanbullular�n �fkesi uyand��� kadar h�zla dindi: �nce kulaktan kula�a,
sonra yal�dan yal�ya, cumbadan cumbaya, mahalleden mahalleye u�ultuya
d�n�en bir f�s�lt� yay�ld�: "fahi�e g�vurmu�!" h�seyin hikmet bey alayc�
bir g�l�msemeyle, "osmanl�'da da, ayn� kutsal kitapta s�ylendi�i gibi �nce
s�z vard�," demi�ti, "s�z insanlar� �ld�rmeye de kurtarmaya da yeterdi,
ger�ek o kadar �nemli de�ildi."

mihri�ah sultan kendisini hedef alan hiddeti, dedikodular�, s�ylentileri


duyduysa da �ok ald�rmad�; o yery�z�n�n her yan�nda evinde dola��r gibi
dola�an kad�nlardand�; kimsenin kendisine dokunabilece�ine inanmazd� ve
ger�ekten de kimse ona dokunamazd�.

onun i�in, yan�nda getirdi�i porselen tak�mlar�n�n k�r�lmamas� halk�n


�fkesinden �ok daha �nemliydi; ya�ad��� �ehri annesinden daha iyi tan�yan
o�lunun sararan y�z�ne, eski kocas�n�n muhtemel bir felaketin d��ncesiyle
endi�elenmesine, yal�daki hizmetk�rlar�n elini aya��n� birbirine
dola�t�ran korkular�na hi� ald�rmadan �zel e�yalar�n�n yerle�tirilmesine
nezaret etti; ak�am yeme�i i�in talimatlar verdi, sonra o�luyla birlikte
yal�n�n bah�esini dola�maya ��kt�.

geni� bah�e, yaseminlerle, zakkumlarla, han�melle-riyle, g�llerle,


portakal a�a�lar�yla kapl� teraslarla denize do�ru iniyor, bir terastan
bir terasa a�a� dallar�ndan olu�mu� kap�lardan ge�iliyor, bo�az'�n sular�
kay�khanenin i�ine kadar sokulup uysal h��rt�larla duvarlara �arp�yordu;
yeni gelenleri neredeyse sarho� eden binlerce �i�ek, �s-

189

mihri�ah sultan�n Osmanl� payitaht�na varmas�ndan sadece birka� saat sonra


b�t�n �ehir 'm�s�rl� fahi�enin' geldi�inden haberdar olmu�tu; saray
odalar�nda, k�klerde, konaklarda, yal�larda, mahalle aralar�nda,
tekkelerde, camilerde, kahvelerde, kerhanelerde, hamamlarda hatta
hapishanelerde hep o konu�uluyordu. �ehir �a�k�nl�k ve �fke i�indeydi,
�stanbul osmanl�lar�n eline ge�ti�inden bu yana ilk kez dersaadet'in
yollar�ndan ba�� a��k bir m�sl�man kad�n ge�iyordu.

sadece g�r k�z�l sa�larla s�sl� ba�� ve g�renin bir daha asla akl�ndan
��karamad��� benzersiz y�z� de�il, kendisinden ba�ka kimsenin ok�amas�na
izin vermedi�i muhte�em g���slerinin �st�, omuzlar�na at�lm� t�l bir
�al�n alt�ndan g�z�ken kollan da a��kt�; bunu dinlerine, halifelerine,
imparatorluklar�na ve belki de en �nemlisi tek tek b�t�n �ehir halk� kendi
namuslar�na yap�lm� a��k bir sald�r�, bir hakaret olarak g�r�yorlard�.
din adamlar�, 'fahi�enin' derhal ta�a tutularak �ld�r�lmesine fetva
vermeye, halk da bu fetvay� yerine getirmeye hemen haz�rd�; ama mihri�ah
sultan bir 'fahi�e' ilan edilemeyecek kadar zengin, dokunulmayacak kadar
g��l�yd�; sultan han�ma yap�lacak en k���k bir sald�r�, en k���k bir
tariz, osmanl�larla, sultan�n kuzeni olan m�s�r Hidivinin aras�n�
a�abilir, g�zel bir y�zle dekolte bir g���s binlerce insan�n �l�m�yle
bitebilecek bir sava�a neden olabilirdi.

188

lak yosun, bal�k, t�mbeki ve insan kokusuna bir de gizliden gizliye t�ten
bir anason kokusu kar��yordu. ne frans�zlar�n d�zenli bah�elerine ne
�ngilizlerin disiplinli �imlerine benzemeyen bu bak�ml� ama gene de vah�i
bah�eyle, bah�enin hemen dibinden akan koyu lacivert deniz art�k hi�bir
�eye �a�mayaca��m sanan sultan� bile �a��rt�p bir an ba��n� d�nd�rd�,
insiyaki olarak o�lunun koluna girdi.

� �stanbul'u unutmu�um, dedi.

� paris'e benzemiyor.

mihri�ah sultan, erguvan rengine b�r�nm� kar�� tepelere, tevazuyla


e�ilmi� gibi duran kubbelerinin yan�ndan tanr�ya uzanm� parmaklar gibi
y�kselen ince minarelere, kar�� sahile dizilmi� sar�, ye�il, k�rm�z�
yal�lara, arada s�rada �nlerinden ge�en d�rt �ifte k�rekli, uzun, siyah
kay�klara, kay�klardaki ma�lahl�, ellerindeki �emsiyeleri sinirli
hareketlerle.�eviren kad�nlara bakt�.

� hi�bir yere benzemiyor.

bir zaman bah�ede kol kola dola�t�lar, sultan kokulara, �ehrin i�inden
akan denize, kubbelere, minarelere al�t�ktan sonra o�luna bakt�.

� biraz solgun g�z�k�yorsun.


hikmet bey tela�la at�ld�.

� yooo.

arkadan gelen soru, �ok kad�nca ve kad�nca olan bir�ok �ey gibi
yaralay�c�yd�.

� kar�n nas�l?

soru de�il, sorunun sorulu� bi�imi ve zamanlamas�yd� yaralay�c� olan;


hikmet bey annesinin ne demek istedi�ini anlad� ama anlamazl�ktan geldi.

� ellerinizden �p�yor, siz yerle�ir yerle�mez ziyaretinize gelecek.

mihri�ah han�m, k���mseyici bir dudak b�k��yle g�l�msedi.

� yar�n gelirsiniz... baban nas�l?

��yi.
190
bir a�a��lay�c� tebess�m daha u�tu o g�zel y�zden.

� h�l� padi�ah�n �fkesine u�ramaktan korkuyor mu?

hikmet bey y�z�n� buru�turdu.

� herkes korkuyor.

� sen iyi misin?

� �yiyim.

� peki, hadi d�nelim, art�k biraz dinleneyim, yar�n kar�nla gelirsiniz.

�ki kad�n, sava�a haz�rlanan iki komutan gibi �zenle haz�rland�lar


kar��la�maya; en b�y�k zaman� ise haz�rlanmak i�in �zel bir �aba
harcad�klar�n�n anla��lmamas� i�in sarf ettiler, defalarca elbise
de�i�tirdiler; bunlar� yaparken odalar�na hizmet�ilerin girmesine bile
izin vermediler. haz�rlanmak i�in bu kadar.u�ra�t�klar�n� bir ba�kas�n�n
g�rmesine, bu ba�kas� ne kadar �nemsiz biri olursa olsun tahamm�l
edemeyeceklerdi. ��lerinde hem merak hem de bir �mit vard�, yeniden
kar��la�mak ve birbirlerinin y�z�ne bir daha bakmak istiyorlard�, "Acaba
ge�en sefer akl�mda kald��� kadar g�zel mi, yoksa ge�en sefer onun
g�zelli�ini biraz b�y�tt�m m�?" diye d��n�yorlar ve o g�zelli�i abartm�
olmay� diliyorlard�.

kar��la�t�klar�nda birbirlerine bakt�lar ve nefretle ya-n�lmad�klar�n�


g�rd�ler, �oktand�r unutmaya �al�t�klar� ��phe, 'acaba benden daha m�
g�zel' endi�esi gene i�lerini yakt� ama ikisi de kendilerini sarsan
sanc�y� vakarla saklad�lar. mehpare han�m ilerleyip mihri�ah sultan�n
elini �pt�; hikmet bey bu kar��la�man�n tek tan��� olman�n ayr�cal���n�n
tad�n� ��kartarak annesiyle kar�s�n�n g�zelliklerini tartt�, bir birine
bir di�erine bakt�, hangisinin daha g�zel oldu�una karar veremedi; ama
mihri�ah sultan annesi olmasayd� ve iki kad�ndan birini se�mesini
s�yleselerdi, sultan� se�erdi. annesinin g�zelli�inin yan� s�ra bir de
tann�alara benzer bir duru�u vard� ki, bu, onu gelininden daha �ekici
k�l�yordu. belki de kar�s�ndan daha g�zel ve

191

�ekici bir kad�n g�rmek istedi�i i�in b�yle hissediyordu, belki de


mihri�ah. sultan� daha ula��lmaz g�steren onun 'kay�nvalide' olmas� ve
mehpare han�m�n 'rol�' gere�i onun kar��s�nda biraz daha boynu e�ik ve
�ekingen dur-mas�yd�, yoksa ba�ka zamanlarda mehpare han�m da b�t�n
d�nyaya g�zelli�inin zirvelerinden ve biraz k���mseyerek bakard�. ^

terasa kurulan sofraya oturdular, bir s�re sessizce yedikten sonra


mihfi�ah sultan alayla g�lerek hikmet beye d�nd�.

� ba��m a��k diye ta�a tutulmam� isteyen sankilotla-r�n �fkesi dinmi�


galiba...
mehpare han�m, 'sankilotlar1 s�zc���n� daha �nceden duymad���ndan
a��klas�n diye kocas�na bakt�.

� frans�z ihtilali kebirinde aristokratlar alay olsun diye isyanc�lara


sankilot derlerdi...

kelimenin 'donsuz' manas�na geldi�ini s�yleyemedi hikmet bey, ald���


terbiye b�yle bir s�zc��� telaffuz etmesine maniydi.

sonra sitemk�r bir �ekilde annesine bakt�.

� ama valide, ba��n�z� a�man�z�n onlar� k�zd�raca��n�


biliyordunuz, maazallah ba��n�za k�t� bir �ey gelebilirdi.
mihri�ah sultan i�renir gibi y�z�n� buru�turdu.

� k�t� bir �ey aptallarla zavall�lar�n ba��na gelir, benim ba��ma gelmez.

hikmet bey, annesinin ��mar�kl���na bu kez ger�ekten sinirlendi.

� anne nas�l b�yle bir �ey s�yleyebilirsiniz?

� peki, k�t� bir �ey oldu mu, geldi mi ba��ma senin dedi�in gibi k�t� bir
�ey... hikmet, seni biraz paris'e go-t�reyim ben, sen burada gittik�e
babana benziyorsun, �ocukken b�yle korkak de�ildin.

� ben sizin i�in endi�eleniyorum.

� sen benim i�in endi�elenme, sen kendin i�in endi�elen... ben �yle iki
bald�r� ��plak i�in esvab�m�, al�kanl���-

192
m� de�i�tirecek de�ilim, ne �yle, k�y bedevisi gibi simsiyah torbalara
giriyorlar; yolda gelirken g�rd�m, i�im fena oldu.

bunu s�ylerken, �ar�af�n� biraz �nce ��kartan mehpare han�ma da ��yle


kirpiklerinin alt�ndan bir bak� att�. Mehpare han�m hafif�e dudaklar�n�
�s�rd� ama sesini ��karmad�.

hikmet bey kar�s�n�n yerine cevap verdi.

� her yerin bir al�kanl���, bir gelene�i var... �stelik sadece bald�n
��plaklar de�il saray bile rahats�z oldu yapt���n�zdan.

� olsun... ben senin padi�ah�n�n kulu de�ilim, o kar�s�n�, cariyelerini


�ar�aflas�n, koca bunak evinden ��kt��� yok ki d�nyan�n gidi�at�ndan
haberdar olsun.

hikmet bey bu kez ger�ekten korktu.

� anne l�tfen, burada yerin kula�� vard�r...


mihri�ah sultan omuzlann� silkti.

� benimle babanla konu�tu�un gibi konu�ma l�tfen, b�kt�rmay�n beni, ben


buraya dinlenmeye geldim... hem sen istikbalinle ilgili ne d��n�yorsun,
paris'e yerle�meyi hi� d��nm�yor musun?

� buras� benim vatan�m anne.


mihri�ah han�m ac�yarak bakt� o�luna.
� bu nas�l vatan mon cher, konu�maya korkuyorsun, insanlan b�rak', yerden
bile korkar olmu�sun... seni hi� g�ndermemeliydim buralara, yaz�k, ne
olmu� sana.

hikmet bey k�pk�rm�z� kesilip kalkt� masadan, terasta y�r�meye ba�lad�,


iki kad�n da ona bak�yorlard�; daha lisedeyken arkada�lar�yla yapt���
konu�malar�, Diderot'dan, voltaire'den, rousseau'dan s�z edi�lerini,
isyank�r fikirlerini hat�rlam�, kendisine �ok normal gelen �u andaki
durumunun asl�nda nas�l bir esaret oldu�unu alayc� bir c�mleyle
yaralanarak g�r�vermi�ti.

s�k�nt�yla oturdu sofraya.

kth� Yaras� Gibi


193/13

� hakl�s�n�z anne, la rochefoucault'nun dedi�i gibi insan aptallar�n


aras�nda aptalla��yor, ben de aptalla�t�m burada, insanlar�n korkusu bana
da bula�t�.

k���k bir �ocuk gibi annesinin elini tuttu.

� �yi ki geldiniz, size ihtiyac�m varm�.

annesinin g��l� ki�ili�i, kendine olan g�veni, etkileyicili�i ve par


is'tek^ �zg�r g�nlerini hat�rlatmas�, Hikmet beyin korkudan ve endi�eden
olu�mu� kabu�unu �atlatm�, o kabu�un i�inden parisli, yak��kl�,
delifi�ek delikanl� ��km�t�.

� ne isterdim biliyor musunuz, paris'teki h�rriyetin burada da olmas�n�,


bu g�zelli�in o h�rriyetle birle�mesini isterdim; inanmayacaks�n�z ama
burada voltaire'den, ro-usseau'dan bile konu�mak yasak.

hikmet bey, y�llarca i�inde biriktirdiklerini �imdi bo�alt�yordu.

� burada sadece kad�nlar de�il ki kapal� olan, onlar�n v�cudunu saran


�ar�af asl�nda herkesin akl�n� sarm�, zamanla insan onlara benziyor, ben
de onlara benzedim. evet, �ok hakl�s�n�z, babam gibi endi�eli ve korkak
oldum, g�venimi kaybettim burada.

sonra ac�kl� bir sesle, bir an annesiyle kar�s�n�n kendisini dinledi�ini


unutup ekledi.

� sadece g�venimi de�il her �eyimi kaybettim.


hikmet bey yeniden aya�a f�rlad�.

� alons enfant de la patrie, toujours de la gloire...

terasta ba��ra �a��ra Marseillaise'i, frans�zlar�n daha sonra istiklal


mar�� olarak kabul ettikleri devrim mar��n� s�yl�yordu.

annesi ete�inden tutup g�lerek �ekti.


� yerin kula�� var, b�yle ba��r�rsan sadece yer de�il g�k de duyacak
�stelik.

� yapmay�n maman, duysunlar, �ok b�km��m duyacaklar diye korkmaktan...


hakikaten mehpare han�m gidelim mi paris'e, oraya yerle�iriz.

194
� siz nas�l m�nasip g�r�rseniz hikmet bey.

hikmet bey �ok k�sa bir s�re i�inde, evlenmeden �nceki hikmet bey olmu�,
mehpare han�m idarenin bir anda mihri�ah sultan�n eline ge�ti�ini,
kocas�n�n �st�ndeki etkisini kaybetti�ini anlam�t� ve o �ok garip
ba�lant�y� g�rm�t�: kocas�n�n kendisine olan ba��ml�l���yla mevcut d�zen
kar��s�ndaki korkusunun ve ezikli�inin b�y�k bir ili�kisi vard�; b�t�n
a�k�na ra�men paris'te mehpare han�m�n k�leli�ini b�yle kabul etmezdi.
mehpare han�m, neredeyse insiyaki bir �ekilde padi�ahtan ve istibdattan
yana oldu�unu hissetti; mihri�ah sultan serbestli�i ve h�rriyeti temsil
ediyordu bu masada ��nk�. Kendisinin de paris'i �ok sevmesine ra�men
gitmeye raz� olmayaca��n� o anda anlad�; Hikmet beyi kaybetmek de�ildi
korkusu, hi�bir �eyi kaybetmekten korkmazd� ama bir erke�in kendi
etkisinden �ylesine kurtulup gitmesine tahamm�l edemezdi; bu olacak �ey
de�ildi, bir erkek mehpare han�m� b�rak�p gidecekse bunu ancak s�r�nerek
yapmal�yd�, mar� s�yleyerek de�il.

h�l� marseillaise'i s�ylemeye devam eden kocas�n� so�uk bir sesle uyard�.

� biraz sakin olunuz hikmet bey.

� niye? y�llard�r sakinim ben, �imdi biraz s�k�netten vazge�sem ne olur?

� belki unuttunuz ama h�l� �stanbul'day�z, baban�z�n durumunu da d��n�n,


b�yle yaparsan�z onu da zor vaziyette b�rak�rs�n�z.

mehpare han�m�n neden birden b�yle titizlenip huy-suzland���m Hikmet bey


anlamad� ama mihri�ah sultan derhal anlad�; o g�nk� partiyi kendisinin
kazand���n� biliyordu, o y�zden o�lunu uyaran gelinine i�i rahat bir
�ekilde kat�ld�.

� mehpare hakl� Hikmet, gel hadi, tatl�m�z� yiyelim, sana biraz paris'teki
edebiyat mahfillerinde konu�ulanlar�

195

anlatay�m; yeni bir romanc� ��kt�, okusan bay�l�rs�n, bura-


da duymam�s�n�zd�r herhalde.

hikmet bey heyecanla oturdu sofraya.

� neler konu�uyorlar maman, neler yaz�yorlar, anlat biraz; ben hi�bir


�eyden haberdar olam�yorum, buraya yabanc� gazetelerin de kitaplar�n da
gelmesi yasak... kim bu yazar, g�zel mi kitaplar�?

� buna inanamayacaks�n; Gide, bu gen� yazar�n kitab�n� okuyunca


be�enmemi�, yay�nevine basmay�n demi�. �imdi kitap bas�l�p b�y�k bir s�kse
yap�nca rezil oldu, bir ay evinden ��kamad�.

ana-o�ul edebiyattan, yazarlardan, sanat dedikodular�ndan konu�maya


koyuldular; hikmet bey art�k �stanbul'da de�ildi, paris'e gitmi�ti bile;
mehpare han�m� unutmu�lard�.

�ok uzun zamandan beri ilk kez mehpare han�m�n oldu�u bir yerde hikmet bey
bir ba�kas�yla ilgileniyor, bir ba�ka konuyu daha �ekici buluyor,
aralar�nda ���nc� bir ki�i olmas�ndan s�k�lmad��� gibi bundan memnuniyet
duyuyordu. mehpare han�m�n kalk�p bah�eyi dola�maya gitti�ini mihri�ah
sultan fark etti, hikmet bey fark�na bile varmad� kar�s�n�n gidi�inin;
annesinin getirdi�i �zg�rl�k havas� onu ��lg�na �evirmi�, bamba�ka bir
adam yap m�t�, ama hikmet beyin bilmedi�i bir �eyi iki kad�n da
biliyordu, bu ge�ici bir durumdu; bir a�ktan, b�ylesine amans�z bir
ba�l�l�ktan �yle bir yemek sohbetiyle, bir gen�lik �zlemiyle kurtulmak
m�mk�n de�ildi.

ancak kahvelerini i�ip de g�lgeler uzamaya ba�lad���nda fark�na vard�


hikmet bey, mehpare han�m�n masada olmad���n�.

� mehpare han�m nerede?

� dola�maya gitti, san�r�m edebiyat konulan s�k�yor onu.

hikmet bey itiraz etti.

1%
� yoo, hi� s�k�lmaz, aksine �ok sever, biz hep konu�urduk onunla
edebiyattan.

� demek bug�n s�k�ld�.

hikmet jky �ok �a��rd� kar�s�n�n edebiyat konu�malar�ndan s�k�lmas�na,


genellikle b�yle konu�malar� dinlemeyi severdi; kendisi kat�lmasa da can'
kula��yla dinler, bazen sevimli bir utanga�l�kla anlayamad��� bir konuyu
sorar, sorular�yla da daima yeni konular, yeni tart�malar a�ard�.

eve d�nerlerken arabada, "s�k�ld�n�z m� edebiyat sohbetinden?" diye sordu,


"her zaman ho�lan�rd�n�z yeni m�elliflerle, ediplerle alakal� hik�yeleri
dinlemeyi."

mehpare han�m so�uk bir sesle cevap verdi:

� hay�r s�k�lmad�m.

� neden habersiz kalk�p gittiniz �yleyse?

� haber vermem gerekmezdi hikmet bey, yan�n�zdan kalkt�m ama siz benim
gitti�imi bile fark etmediniz.

hikmet bey, her erkek i�in her zaman �ok �a��rt�c� olan o tuhaf ve
�rk�t�c� zevki, g�zel bir kad�n taraf�ndan k�skan�lma zevkini ilk kez
tatt�, y�z�nde bchriveren tebess�m� saklaya�nad� ama bu zevki tadan her
erkek gibi korktu da 'bunun bedeli ne olacak' diye. g�zel kad�nlar�n
k�skanmaya kolayca tahamm�l edemeyece�im, mutlaka bir �ey yapacaklar�n�
tecr�beleriyle olmasa da sczg�ler�ylc biliyordu. annesiyle konu�mak,
paris'in h�r havas�n� koklamak, eski g�nlerini hat�rlamak; osmanl�
payitaht�n�n a��r bask�s� alt�nda, bu bask�ya dayanamayarak �uuralt� bir
istekle kendi ��klar�n� karaltan zek�s�n� yeniden parlatm�t�: olay�n
acayipli�ini g�r�yordu, kar�s� taraf�ndan ilk kex k�skan�l�yordu ama
k�skan�lmas�na neden olan kad�n anncsiydi; bunu fark etti�i anda y�z�ndeki
memnun tebess�m olgun ve anlay�l� bir adam�n k�r�k tebess�m�ne d�n�t�.
k�skan�lan kendisi de�il anncsiydi, annesinin g�zelli�iydi; bu meselede
kendisinin hi�bir rol� yoktu, mesele iki kad�n aras�ndayd�. Osman'a, "beni
kullanm�lard�," demi�ti, "ben onlar�n aras�ndaki oyunda raketleriyle

197

vurduklar� toptum sadece, daha fazla bir �nemim yoktu; hay�r, beni
sevmiyorlard� ya da bana ald�rm�yorlard� demiyorum ama birbirlerine daha
�ok ald�r�yorlard�."

ba�ka zaman olsa asla soramazd� ama o g�n i�indeki parisli delikanl�n�n
hoppal���na kar�� koyamad�.

� annemi mi k�skan�yorsunuz yoksa?


mehpare han�m�n sesinin o zamana kadar hi� �yle
sertle�ti�ini duymam�t�.

� ne m�nasebet, bunu da nereden ��kart�yorsunuz?


biraz da, daha �nce �ektiklerinin bast�r�lm� k�zg�nl�-
��yla cevap verdi hikmet bey.

� bu o kadar a��k g�r�l�yor ki insan�n g�rmemesi i�in k�r olmas� laz�m...


biraz kendinize h�kim olun, g�l�n� oluyorsunuz.

mehpare han�m, g�zlerini k�sarak �yle bir bakt� ki kocas�na, Hikmet bey ne
padi�ahtan, ne hafiyelerden korkmad��� kadar korktu; o halk deyiminin ne
manaya geldi�ini anlayarak 'ta iliklerine kadar titredi,' korkmakta ne
kadar hakl� oldu�unu da anlayacakt�; can�n�n en �ok ac�d��� bir anda
kar�s� ona ayn� c�mleyi tekrarlayacak, "k�skand�n�z m�, kendinize h�kim
olun, g�l�n� oluyorsunuz," diyecekti.

mihri�ah sultan�n varl���yla sars�lanlar yaln�zca Hikmet beyle mehpare


han�m de�ildi, padi�ah da bu tuhaf kad�ndan huzursuzdu.

bir g�n Re�it pa�aya, 'eski zevcenizle bir konu�san�z doktor, ona devlet-i
aliyyenin payitaht�nda bulundu�unu bir hat�rlatsan�z,' dedi, 'ahalinin �rf
ve �detini pek fazla rencide etmemeli, her g�n saraya �ik�yet ya��yor.'

re�it pa�a i�ini �ekti.

� emredersiniz padi�ah�m konu�ay�m, lakin bu kulunuzu dinlemez, �ok ba��na


buyruktur.

padi�ah, re�it pa�an�n bu s�zlerine k�nal� sakal�n�n alt�ndan g�l�msedi,


m�fika kadmefendinin bir ak�am, ba�-

198
ka kad�nlara gitti diye nas�l kendisini odas�na almad���n�,
haremin i�inde bas bas ba��rt�p rezil etti�ini hat�rlam�t�.
� ah, s�z dinlemiyor bu kad�nlar doktor, s�z dinlemiyor.

sonra yava��a doktora sokulup ya�l� bir kocakar� gibi sordu.

� �ok g�zel diyorlar doktor, ger�ek mi tevat�r m� g�zelli�i?

re�it pa�an�n i� ge�irdi�i Padi�ah�n g�z�nden ka�mad�.

� daha g�zelini g�rmedim devletlum, eski zevcem cariyeniz allan�n bo� bir
vaktinde �zene bezene yaratt��� kullar�ndan. ama g�zellik ka� para, huyu
g�zel olmad�ktan sonra...

� ne zaman d�necek hay�rl�s�yla paris'e?

� �lk te�rinde gidecek diye duydum sultan�m.

� sen gene de mahdumla bir haber g�nder, bari ortalarda dola�mas�n.

re�it pa�a o�luna bu konuda bir �ey s�ylemedi, mihri�ah sultan�n inad�na
sokaklara ��kmas�ndan korktu. s�ylese de zaten hikmet bey gidip bunu
annesine anlatmazd�, annesinin geli�iyle birlikte yeni bir insan olmu�
gibiydi; paris'teki g�nlerini hat�rlatan bir heyecanla her t�rl� bask�dan
nefret ediyordu.

hafiyeler, dedikoducular, �apk�nlar, kabaday�lar, dalkavuklar,


doland�r�c�lar, hepsi ayr� ayr� nedenlerle mihri�ah sultan� izliyor, her
yapt���ndan haberdar olmak istiyordu ama b�t�n kalabal���n aras�nda
sultan� uzaktan takip eden, hi� kimsenin akl�na gelmeyen bir �ift g�z daha
vard�: �eyh yusuf efendi. �ehirde dola�an dedikodular, elbette m�ritler
taraf�ndan neredeyse �n� �n�na tekkeye ta��n�yor, zaman zaman bu 'g�vura'
k�z�l�yor, zaman zaman alay ediliyordu ama b�t�n bu dedikodular� sanki
i�itmi-yormu� gibi dinleyen �eyh efendinin 'm�s�rl� fahi�eye' duydu�u
alakan�n nedeni bamba�kayd�. O, g�zelli�i dil-

199

den dile dola�an bu kad�n�n ger�ekten mehpare han�mdan daha g�zel olup
olmad���n� ��renmek, bunu g�zleriyle g�rmek istiyordu. ayn� Hikmet bey
gibi, o da mehpare han�mdan daha g�zel bir kad�n�n olmas�n� diliyordu; bu,
huzursuz ruhuna bir nebze de olsa s�k�n verecek, hi�bir zaman alamad��� ve
alamayaca�� bir intikam� bir ba�ka g�zelli�in yard�m�yla almas�n�
sa�layacak, �aresizli�ine sanki �are olacakt�. *

�eyh efendi, bu iste�ini kimseye s�yleyemez, derdini kimseye a�amaz, bu


kad�nla y�z y�ze gelemezdi, ne ziyaretine gitmesi m�mk�nd�, ne tekkeye
davet etmesi. her zaman oldu�u gibi hasan efendiyi �a��rtt�. osman, bu iki
adam aras�ndaki ili�kiyi hi�bir zaman ��zemiyordu, �l�leri aras�nda en
duyars�z�, en anlay�s�z� g�z�ken bu hasan efendi, nas�l oluyordu da �eyh
efendinin asla dile getirmedi�i isteklerini anlayabiliyor ve �eyhini
memnun edecek �areleri buluyordu. hi�bir �eyi anlamaz gibi duran hasan
efendi, �eyh efendinin arzular�n� derhal, �eyh s�ylemeden anl�yordu,
�zellikle de bu dertler mehpare han�mla alakal� oldu�unda.

bu sefer de �yle oldu, �eyh efendi a��k�a bk �ey s�ylemedi ama hasan
efendi kendisinden ne istendi�ini anlad�, dahas� bunu ger�ekle�tirmenin
yolunu da kendince buldu.

mihri�ah sultan�n �evresinde �eyh yusuf efendiden, onun kerametlerinden,


hakk�nda dola�an rivayetlerden, imparatorlu�un d�rt bir yan�na yay�lan
�n�nden, efsanesinden, yak��kl�l���ndan, bak�lar�n�n g�c�nden s�z
edenlerin say�s� art�verdi. �eyhin, mehpare han�m�n eski kocas� oldu�unu
da laf aras�nda mutlaka s�yl�yorlard�. B�t�n kad�nlar gibi mihri�ah sultan
da bir�ok ac�ya dayanabilir, kalabal�klar�n �fkesine omuz silkebilir,
gerekti�inde bir servete arkas�n� d�nebilirdi, ama o da aynen di�er
kad�nlar gibi i�inde uyanan merak� tatmin etmeden duramazd� ve bunca
s�ylenti merak�n� uyand�rm�, hele 'g�zelli�ine

200
ma�rur' gelininin eski kocas� olmas� bu merak� daha da dayan�lmaz
k�lm�t�.

mihri�ah sultan �nce, her zamanki al�kanl��� ile �eyh efendiyi yal�ya
davet etmeyi d��nd�, ancak bu fikrini a�t��� insanlar�n y�zlerinde
beliren �a�k�n ve alayc� ifade onu vazge�irmeye yetti. bunun �zerine
kendisinin tekkeye gidip gidemeyece�ini soru�turdu, gidebilece�ini ama
ba��n� kapamas� gerekti�ini s�ylediler.

kay�nvalidesinin �eyh efendiyi ziyarete haz�rland���n� mehpare han�m,


annesini g�r�p onunla konu�tuktan sonra kendini siyasete veren, her g�n
mabeyindeki arkada�lar�yla, yazar dostlar�yla saatlerce siyasetten konu�an
hikmet beyden �nce duydu ve o ak�am, kar�s�n�n niye o kadar sinirli ve
as�k suratl� oldu�unu merak eden kocas�na durumu anlatt�.

� valideniz gittik�e tuhafla��yor Hikmet bey, �imdi de �eyh efendiyi


ziyaret etmeye haz�rlan�yormu�, ne der el �lem, bizi hi� d��nm�yor.

hikmet bey birden ��kartamad� kar�s�n�n ne dedi�ini.

� hangi �eyh efendiyi?

� hikmet bey benimle e�leniyor musunuz, bizi alakadar edecek ka� tane �eyh
efendi var allah a�k�na, zaten asab�m bozuk, bir de siz b�yle yapmay�n
l�tfen.

hikmet bey ger�ekten �a��rd�; annesinin bir tekkeye gidece�ini, hele


gelininin eski kocas�n� ziyaret edece�ini hi� d��nmemi�ti. her ne kadar
��kacak dedikodulara kar�s� kadar �nem atfetmiyorsa da gene de annesinin
tekkeye gitme fikrinden pek ho�lanmad�; yaln�zca kendine ait olan iki
g�zel kad�n� da yak�ndan g�rme ayr�cal���n� �eyh efendiyle payla�mak
fikriydi as�l onu rahats�z eden; hi�bir zaman kabul etmedi�i, kendinden
bile saklad��� bir k�skan�l�k vard� i�inde �eyh efendiyle ilgili.

� ben annemle bir konu�urum.

ertesi g�n annesini ziyarete gitti, mihri�ah sultan yal�n�n verandas�nda


kahve i�iyordu.

201
� anne, �eyhi ziyarete gidecekmi�siniz.

� evet.

� �eyh efendinin mehpare'yle eski rab�tas�n� biliyorsunuz herhalde.

mihri�ah sultan sinirlendi.

� biliyorum.

� sizce biraz tuhaf kar��lanmaz m�?

��hikmet, bilmem fark�nda m�s�n ama buraya geldi�imden beri neyin yap�l�p
neyin yap�lmayaca��n� ��retmeye �al��yorsun bana... erkeklerin
kad�nlardan her �eyi daha iyi bildi�i fikrine biraz fazla kapt�rd�n galiba
kendini, ama unutma ak�l ��reten erkekler her zaman s�k�c�d�rlar; hi�bir
kad�n b�yle bir erke�e fazla tahamm�l edemez, hele ben hi� tahamm�l
edemem.

� esta�furullah ak�l ��retmek i�in s�ylemedim, sade-


ce aradaki rab�tay� bilip bilmedi�inizi sordum.
mihri�ah sultan tart�may� kesip att�.

� biliyorum, umurumda da de�il... otur da sana i�ecek bir �eyler


getirsinler.

hikmet bey oturdu; annesiyle konu�urken ger�ekten de her �eyin


olabilece�ine, her �eyin yap�labilece�ine inan�yordu; ba�ka birisinin
yan�nda �ok tuhaf g�z�ken bir hadise annesinin yan�nda birdenbire
s�radanla��veriyordu.

ama gene de akl�na tak�lan� sormadan edemedi.

� peki anne, dine mi merak sard�n�z birden, r�yan�za ak sakall� bir


ihtiyar m� girdi, ne oldu?

� herkes �eyhin ayin s�ras�nda u�tu�unu s�yl�yor, u�an bir �eyh her yerde
g�r�lmez.

� ya u�mazsa...

mihri�ah sultan b�t�n Paris'in y�re�ini hoplatan g�-l��yle g�l�verdi.

� ben u�ururum...

sultan�n, o�lunun yan�ndaki bu alayc� tavr� tekkeye gitmek �zere arabaya


bindi�i anda yok oldu, g��s� ve kollar� kapal� bir elbise giymi�, ba��na
�spanyol i�i siyah dan-

202
telden bir �rt� alm�, dantel �rt�n�n u�lar�m omuzlar�ndan a�a��ya
b�rakm�t�. �yle bir k�yafet se�mi�ti ki, g�zelli�i dekolte bir k�yafetle
oldu�undan daha fazla ortaya ��km�t�; saatlerce u�ra�m�t� haz�rlanmak
i�in, �eyhin kendisine hayran kalmas�n� istiyordu. bunu ger�ekten istiyor,
bunu istedi�ini de biliyordu.

mihri�ah sultan en �ok kendi isteklerinden etkileniyordu; �eyhi hayran


b�rakmay� istedi�i i�in daha �eyhi g�rmeden kendi iste�iyle
heyecanlan�yordu. arnavut-k�y'den unkapan�'na kadar yol boyu �eyhle nas�l
konu�aca��n�, neler s�yleyece�ini, nas�l davranaca��n� tasarlam� ve
y�llardan beri ilk kez b�ylesine bir be�enilme arzusuna kendini
kapt�rd���n� fark etmi�ti.

ahali, 'g�vur kar�s�n�n* �eyh efendiyi ziyaret edece�inin haberini alm�,


bunu �eyhin kerametine yorarak, ziyaretin sonucunu beklemeye ba�lam�t�.
ziyaret, birdenbire bamba�ka bir anlama b�r�nm�, �eyhin g�c�n�n bir
s�nav� haline gelmi�ti; insanlar, 'fahi�enin' bu g�r�meden sonra yeniden
'hak dinine' d�nece�ine inan�yorlard�. D�nmezse �eyh hakk�nda anlat�lan
rivayetler unutulacak, y�llar i�inde olu�an o efsane, bir kad�n�n
ziyaretiyle kurt-yeni�i bir a�a� gibi devrilip par�alanacak; bizzat o
efsaneyi olu�turmak i�in nefes harcayanlar, her duyduklar�na bir de
kendilerinden katarak anlatanlar, efsaneyi olu�tururken hissettikleri
co�kunun ayn�s�n� bu kez o efsaneyi didik didik edip yerlerde s�r�klerken
hissedeceklerdi.

hasan efendi, "bir tek �eyh hazretleri sakindi," demi�ti osman'a," tekkeyi
g�rsen, herkeste bir asabiyet, hi� kimse elindeki i�i bitiremiyor, dua
eden duas�n� �a��r�yor, bah�eyi sulayan �a�k�nl���ndan d�n�p sulad��� yeri
bir daha suluyor; bir acayiplik ki b�ylesi daha g�r�lmemi�. ben ne
yapaca��m� bilemiyorum, bir kap�ya gidip bak�yorum, bir deniz k�y�s�na
iniyorum, allan�n bildi�ini kuldan ne saklay�m, �eyh i�in korkuyorum;
g�zelli�ine ma�rur bir fahi�e �eyhi sallad�, ba�ka bir g�zel orospu gelip
sallanan�

203

y�kacak diye �d�m patl�yor, korkuyorum korkmas�na ya allah�n i�lerine de


ak�l s�r erdiremiyorum. koskoca bir �eyhin, nam� diyar-� k�fr� tutmu� bir
ahir zaman evliyas�n�n kaderi iki orospunun aras�nda dolan�yor, buna da
akl�m �a��r�yor, g�nah m�nah demiyorum, aya��ma de�en ta�a, yoldan ge�en
ite s�v�yorum ki hani bir duyan olsa beni o dakka atarlar tekkeden."

mihri�ah sultaft�n arabas� yolun ba��nda g�z�kt���nde, 'geliyor' f�s�lt�s�


yang�n yalaz� gibi dola�t� tekkenin odalar�nda, avlular�nda, salonlar�nda;
herkes oldu�u yerde durdu, kimse ba��n� kald�r�p bakmad�, edep erk�n hi�
elden b�rak�lmad�; ama herkes arabadan inen kad�n�, kad�n�n g�zelli�ini,
ba��na g�r k�z�l sa�lar�n�n ��lt�s�n� saklamaktan aciz dantel bir �al
�rtt���n� g�rd�. kad�n�n g�zelli�i bir g�nah gibi yerle�ti i�lerine,'�o�u
bir daha o g�nahtan kurtulamad�, �ok kefaret duas� okundu o g�nah
unutulsun diye.

sultan han�m tekkenin avlusuna girdi�inde kendisini bekleyen heyecan� fark


etmedi; ta� duvarlar sessizdi, avlular bombo�; uzaktan bir dua m�r�lt�s�
duyuluyor, mezarl�k taraf�ndan gelen g�l kokulu bir esintiye
buhurdanl�klardan t�ten t�ts�lerin a��r kokusu karm�yor; binalar�n
aras�ndan ilahi bek�iler gibi y�kselen servilerin a��rba�l� g�lgesi b�t�n
fanilere �l�m� ve kaderi hat�rlat�yordu; mihri�ah sultan �rperdi.

ayaklar�na kadar inen c�ppesi, ba��nda uzun k�lah�, g��s�ne �apraz


ba�lad��� kollar�yla Hasan efendi kar��lad� sultan�, hi�bir �ey s�ylemeden
�n�ne d�t�, �eyhin oturdu�u salona g�t�rd� onu. i�inde birka� mum yanan
yar� karanl�k salonun lo�lu�u i�eri gireni sar�p, onu d� d�nyadan, o
e�ikten girmeden �nce sahip oldu�u her �eyden, gururdan, kibirden, g��ten,
servetten kopart�p al�yordu.

�eyh efendi her zamanki yerinde oturuyordu.

mihri�ah sultan i�eri girdi�inde k�p�rdamad�, ka�lar�n�n alt�ndan usulca


y�z�ne bakt� ve g�rd� g�rmek istedi�ini; evet, �ok g�zeldi, mehpare han�m
kadar g�zel.

204
f
sultan o yar� karanl���n aras�ndan, i�indeki gizli bir ziyayla ayd�nlanm�
gibi g�r�nen o �effafla�m�, beyaz y�ze do�ru y�r�d�, e�ilip elini �pt�.

�eyh efendi yan�nda yer g�sterdi.

� buyurun oturun.

mihri�ah sultan, �eyhin yan�ndaki mindere diz ��kt�, Hasan efendi de


salonun en karanl�k k�esine �ekilip ��-meldi.

� beni kabul buyurdu�unuz i�in te�ekk�r ederim �eyh hazretleri.

� esta�furullah, kap�m�z her isteyene a��k, gelenler sevindirir bizi.

. bir sessizlik oldu, �eyh sessizli�in ustas�yd� ama konu�mada �ok


becerikli olan mihri�ah sultan sessizlik sanat�nda acemiydi; sessizlik onu
tela�land�rd�, aceleyle konu�maya ba�lad�.

� biliyorsunuz, buras� da benim �lkem ama gelir gelmez �ok tarizlerle


kar��la�t�m, bilmem duydunuz mu ama ba��m� �rtmedi�im i�in bana g�vur
diyorlar, g�nahk�r diyorlar. allaha itikad�m tamd�r ama ben uzun y�llar
ba�ka diyarlarda ya�ad�m, ba��m� �rtmeye al�k�n de�ilim, size dan�maya
geldim.

�eyh efendi, tespihini �ekti bir zaman; sonra o usul, insan�n i�ine
i�leyen sesiyle anlatt�.

� kimsenin ba�kas�n�n g�nah� ya da sevab� hakk�nda fikir beyan etmesi caiz


de�ildir, bu cenab-� Allaha �irk ko�mak olur; y�ce Rabbim herkesin
kalbini, itikad�n� g�r�r; onun kar��s�nda hepimiz ��pla��z zaten ama
esvaplar�m�z Rabbimizin yaratt��� kullar�na kar�� sayg�m�z� ifade eder.

sonra anlatmaya devam etti.

� kuran�kerim de zaten giyim ku�am konusuna �ok �nem atfetmemi�tir, k�sa


ge�mi�tir bu bahsi. peygamber efendimiz de ziynet yerlerinizi �rt�n
buyurmu�tur; �r-t�nmekten murat g�zelli�imizle ya da zenginli�imizle, bi-

205

zim kadar g�zel ya da zengin olmayanlar�n k�skan�l���n�


uyand�rmamak, onlar� �zmemektir.
mihri�ah sultan, �eyhin sesine dalm�t�, bu beyaz ve yak��kl� y�z, bu
usul ses, onun b�t�n erkekler kar��s�nda sar�nd��� z�rh�n� en zay�f
ye"rinden deliyor, i�ine n�fuz ediyordu; erkeklerin her t�r�ne kar��
kendini korumaya al��kt� ama bir din adajmna kar�� kendini nas�l
koruyaca��n� bilmiyordu.

� sizce ba��n�' �rtmeyen biri itikad�n� kaybetmi� mi


olur, g�nah m� i�liyorum?
�eyh efendi ba��n� sallad�.

� g�nah� tartmak bizim haddimiz de�il, kalbi ibadet, �ekli ibadetten her
zaman �nemlidir, her �ey insan�n kalbinde ba�lar ��nk�; itikad�n�z oldu�u
s�rece ibadetiniz sizinle rabbimiz aras�nda kal�r, i�inizden nas�l
geliyorsa �yle davran�n. Dedi�im gibi ba��n�z� �rtmeniz yaln�zca Rab-bin
yaratt�klar�na kar�� sayg�n�z� g�sterir, bu sayg�y� g�sterip g�stermemek
de size kalm�.

mihri�ah sultan durup d��nd�.

� sizce ba��m� �rtsem iktifa eder mi?


�eyh efendi, sultan�n sezemeyece�i bi�imde g�l�mse-
di.

� peygamber efendimiz utanmad���n s�rece her istedi�ini yap buyurmu�lar,


insanlar�n iradesine �nem vermi�ler; ba��n�z� �rtmek istiyorsan�z �rt�n,
elbette iktifa eder.

mihri�ah sultan, sesindeki cilveyi saklamaya u�ra�t�.

� acaba bana verebilece�iniz bir bez par�as� var m�d�r, kar��n�zda


otururken ba��ma ba�layabilece�im.

daha s�z�n� bitirirken karanl�klar�n i�inden hasan efendi elinde geni� bir
�alla ��k�p �al� sultana verdi. mihri�ah sultan, ger�ek bir heyecan
duyarak ba�lad� ba��n�, g�r sa�lar�n� �al�n i�ine hapsetti; b�ylece
y�z�n�n g�zelli�i daha �ok ��kt� ortaya. �eyh efendi o g�zelli�e bir daha
ve gene ayn� g�nah korkusuyla bakt�.

206
mihri�ah sultan o tekkeden ba��n� ba�lam� olarak ��kacak, b�t�n
�stanbul'un 'm�s�rl� fahi�enin' �eyhi g�rd�kten sonra 'hak dinine'
d�nd���n� d��n�p �eyh efendinin kerametine bir kez daha iman etmesini
sa�layacakt�; ba��n� �rtmenin kendisine yak�t���n� ke�fettikten sonra da
hep �yle dola�acak ve �eyhin etkisinin kal�c�l���n� da g�stermi� olacakt�.

sultan kalkmadan �nce �eyhe bakt�; hi�bir zaman bir erke�e bakamad���
gibi, kendini b�rakarak arzuyla dikti g�zlerini g�zlerine, kendisini ve
duygular�n� saklamaya gerek duymad�.

� tekrar gelmeme m�saade eder misiniz, gelebilir miyim?

�eyh efendi g�l�msedi.

� ne zaman arzu buyurursan�z, kap�m�z size her zaman a��k, bizi


sevindirirsiniz.

bunu duyan hasan efendi, "eyvah," dedi i�inden, "bir g�zel orospu gitti
ba�ka bir g�zel orospu geldi, hey tanr�m nedir senin �eyh efendiden
istedi�in?"

207

xvi

�mparatorluk, geni� s�n�rlan i�inde ya�ayan insanlar� gibi, d�ar�dan


bak�ld���nda sessiz, sakin, suskun ve hareketsizdi. g�c�n� tanr�dan
ald���n� s�yleyen, �eyh�lislam fetvalar� ve Padi�ah�n halifelik s�fat�yla
neredeyse ilahi bir g�r�nt� alm� olan istibdat, sonsuz bir bask�yla
imparatorlu�u dilsiz ve k�p�rt�s�z b�rakm�t�, ama �e�it �e�it milletten,
�rktan, dinden, mezhepten m�te�ekkil bu cemiyet aynen insanlar� gibi
ruhunda derin bir huzursuzluk, serazat bir hayata duyulan bir susam�l�k
ve yak�n zamanda patlayacak isyah tohumlan ta��yordu. bu ger�e�i daha o
zamandan g�rd���n� iddia eden ama bu iddias�na hi�bir zaman osman'�
inand�ramayan re�it pa�a, "padi�ah daima bir devrilme endi�esini
ta��yordu; bu endi�eyi izale etmenin yolunu ordunun komutanlar�na,
pa�alar�na, beylerine paye ve para da��tmakta bulmu�tu. bu politikas�
istedi�i sonu�lar� do�urdu, pa�alar hi� isyan etmediler lakin padi�ah
ordunun alt tabakalar�na hi� ehemmiyet atfetmiyordu; kendisini k���k
r�tbeli subaylar�n devirebilece�ini hi� d��nm�yordu; ama onu pa�alar
de�il y�zba��lar, k�-��msedi�i o alelade subaylar devirecekti," demi�ti.

�mparatorlu�un de�i�ik b�lgelerinde k���k r�tbeli su-


baylar�n kurdu�u te�kilatlar bir kurutma k���d�n�n �e�itli
yerlerine damlat�lan m�rekkep damlalar� gibi geni�leyerek
birbirleriyle b�t�nle�ip kayna�maya, bir b�y�k te�kilat ,i
haline d�nmeye ba�lam�t�. �ttihat ve terakki cemiyeti *
etlenip kemikleniyordu; bu b�y�k te�kilatlanman�n �stan-
208
bul baca��n� olu�turan cevat beyle arkada�lar�, o yaz art�k
seslerini ahaliye duyurmaya karar verdiler.

paralar�n� birle�tirip y�ksekkald�r�m'daki k���k bir d�kk�ndan, ta� bask�


yapan, elden d�me bir litografi aleti sat�n ald�lar, makineyi �ar�amba'da
bir arkada�lar�n�n evine ta��d�lar ve ba� ba�a verip yazd�klar� bir
bildiriyi yeni ald�klar� alette kan ter i�inde kalarak �o�altt�lar.

bildiri, 'ey m�sl�manlar ve t�rkler,' diye ba�l�yordu, 'zul�m, istibdat ve


idaresizlikten' �ik�yet ederek halk� harekete �a��r�yordu: 'zul�m ve
istibdad�n merkezi olan bab��li'yi, �eyh�lislam kap�s�n�, y�ld�z saray�n�
basarak, bu daireleri m�stebitlerin ba��na y�kal�m, el ele verelim,
toplanal�m, �o�alahm. bizim de h�rriyete, serbestiye ��k ve m�stahak
oldu�umuzu �lem-i medeniyete g�sterelim.'

�mza olarak da, 'osmaj�l� �ttihat ve terakki cemiyeti' yazm�lard�.

�� arkada� bildirileri payla�t�lar; biri bunlar� Askeri t�bbiye


talebelerine, harbiye mektebine ve subaylara da��tacakt�; bir di�eri
aksaray, fatih civar�nda yollara bn-a-kacakt�; Cevat bey de ortak�y'de
padi�ah�n saray�na m�mk�n mertebe yak�n yerlere koyacakt�.

ak�am�st�, bildirileri koynuna sokup koltuklar� eskimi� bir kira arabas�na


binerek ortak�y'�n yolunu tuttu; � tenine de�en bildiriler sanki etini
yak�yor, havan�n s�cakl���ndan �ok, g�mle�inin alt�ndaki k���tlar�n
etkisiyle terliyordu. bu bildirilerle yakalanmak demek, idam mangas�n�n
kar��s�na ��kmak demekti; korkuyordu ama allah�n yery�z�ndeki g�lgesi
oldu�unu iddia eden b'ir g�ce meydan okuman�n, bir t�r b�y� gibi kendini
ger�eklerden kopartan zevkine de doyam�yordu. cesaretini korkusuyla
besliyor, ne kadar korkulmas� gereken bir i� yapt���n� fark ettik�e bunu
ger�ekle�tirmek iste�i de o kadar art�yordu. cevat bey, belki karde�i
rag�p Bey gibi �nl� bir kabaday�y� kavgaya davet edemez, elde b��ak
vrangel'in kerhanesinde kavgaya tutu�amazd�, cesareti buna yetmezdi; onun

k�l�� Yaras� Gibi


209/14

cesaretinin ortaya ��kabilmesi i�in tehlikenin ve meydan okunan rakibin de


b�y�k olmas� gerekiyordu.

ak�am ezan� okunurken ortak�y'de indi arabadan, sokaklarda pek kimse


yoktu, namaza giden ,bir iki ihtiyarla, siyah c�ppesinin eteklerini
dalgaland�rarak tela�la y�r�yen bir ermeni papaz�na rastlad�; o saatlerde
saray yak�n�nda dola�mak hi�^de tekin de�ildi; ama cevat bey �st�ndeki
askeri �niformaya g�veniyordu.

saray�n y�ksek duvar�n�n hemen biti�i�indeki k���k soka�a sapt�; soka��n


sa� taraf�nda, fesli zuhaf alaylar� ile sar�kl� Arab taburlar�n�n
k�lalar� vard�. Cevat bey yolu kola�an edip civarda kimse olmad���n�
g�rd�kten sonra koynundan ��kard��� bildirileri saray�n duvarlar�na
yap�t�rmaya ba�lad�, on be� yirmi tanesini yap�t�rd�ktan sonra geri
kalanlar� da k�lalar�n kap�s�n�n yan�na att�.

h�zl� ad�mlarla y�r�y�p zuhaf alay�na girdi, alay k�tiplerinden y�zba��


k�z�m hilmi bey askeri liseden s�n�f arkada��yd�; talimler bitmi�,
askerler karavanalar�n� yemek i�in yemekhanelere gitmi�lerdi. odas�nda tek
ba��na s�k�lan K�z�m bey s�n�f arkada��n� sevin�le kar��lad�, sar�l�p
�p�t�kten sonra, "tam zaman�nda geldin," dedi, "�imdi sana bir sofra
donataca��m, biraz �ak�t�raca��z, es� k� g�nleri yad edece�iz."

askerlere emirler verdi, biraz sonra n�bet�i subay�n odas�ndaki masaya bir
�ilingir sofras� kuruldu; ekmek, peynir, domates, ye�il so�an, kavun,
karpuz, bir �i�e de binlik rak�; K�z�m Bey o ak�am n�bet�i olan bir
binba��y� da davet etti yeme�e. tam ilk kadehten ilk yudumlan alm�lard�
ki bir asker tela�la gelip �b�r binba��y� saraydan �a��rd�klar�n� haber
verdi. binba�� hemen �niformas�n� d�zeltti, a�z�n� �alkalad�, fesini
giyip, "siz keyfinize bak�n, ben birazdan d�ner, size yeti�irim," deyip
gitti.

ger�ekten de yar�m saat sonra d�nd�, k�pk�rm�z� kesilmi�ti; hi�bir �ey


s�ylemeden k���k kadehe bir rak� ko-

210
yup bir diki�te yuvarlad�, yumru�uyla b�y�klar�m s�vazla-
d�.

� tahir pa�a �a��rtm�, dedi.


arkada�lar�n�n meraklanmas�n� beklerken kendine bir kadeh daha
doldurduktan sonra devam etti.

� hainin biri saray�n duvarlar�na istibdada kar��y�z diye beyannameler


yap�t�rm�; Padi�ah k�p�rm�, anla��lan Tahir pa�ay� bir g�zel
kalaylam�. O da kar��s�na al�p bizi kalaylad�, p�r�l p�r�l yapt�;
parlamayan yerim kalmad� �u m�barek ak�am vakti.

�fkesinden ikinci kadehi de dikip bitirdi, sonra nispeten a��rlanm�


hareketlerle gene b�y�klar�n� s�vazlad�, iki subaya bakt�, s�yleyeyim mi
s�ylemeyeyim mi diye biraz d��nd�kten sonra sonunda s�ylemeye kwsr verdi.

� yani adamlara hain diyoruz birader, ama bu gidi�ata da dur diyecek biri
laz�m hakikaten.

�� subay, biraz ilerlerindeki sarayda kopan f�rt�naya hi� ald�rmadan,


imparatorlu�un d�rt bir k�esindeki askeri kararg�hlardaki subaylar gibi
'bir �eyler yap�lmas� gerekti�inden, istibdattan, h�rriyetten' konu�tular,
gece yar�s�na do�ru cevat bey, �ak�rkeyif bir halde, te�kilat� i�in
m�stakbel azalar peylemi� ve g�revini yerine getirmi� olarak ne�eyle
ayr�ld� k�ladan.

o bildirilerin etkisi ertesi g�n g�z�kt�, gene tevkifat-lar ba�lad�, bu


i�le hi�bir ilgileri olmad��� halde bir�ok subay g�zalt�na al�nd�. bir
k�sm� s�rg�ne, bir k�sm� askeri hapishanelere g�nderildi, ama bu bask�lar
ve tevkifatlar artt�k�a te�kilat da geni�liyor, padi�ah�n amans�z �fkesi
subaylar�n �st�nde kam�� etkisi yap�yordu.

avrupa'daki osmanl�larla da ili�ki kuruyorlar, oralarda ��kart�lan


dergileri, gazeteleri ka�ak olarak �stanbul'a getirtiyorlard�. Almanya'ya
gittikten bir ay sonra rag�p Bey de ka�ak yay�nlar�n dersaadet'e
g�nderilmesi i�inde d�zenli bir g�rev edi'nmi�ti.

211

rag�p Beyi bir top�u birli�ine tayin etmi�lerdi, prusya ordusunun


disiplinine hayran kalan rag�p Bey toplara da ��k olmu�tu; bir yandan
almanca ��renmeye �al��rken bir yandan da bitmez t�kenmez bir i�tahla son
model toplar hakk�nda bulabildi�i b�t�n bilgiyi yutar gibi okuyordu.

bo� zamanlar�nda birli�in ah�rlanndaki atlara biniyor, �stanbul'daki


y�llar�nda biraz paslanm� olan adalelerini hareketlendirip, dedelerinden
tevar�s etti�i binicilik yetene�ini geli�tiriyordu. zaten �ok iyi bir
biniciydi, �am'da bir�ok yar�maya kat�l�p kazanm�t�; at�n� geni� alman
ovalar�nda d�rtnala kald�r�yor, ko�turuyor, h�zla giderken at�n boynuna
yat�yor, karn�na dolan�yor, �zengilerinin �st�nde aya�a kalk�yor, t�rl�
hareketler yap�p steplerde b�y�m� bir tatar delikanl�s� gibi e�leniyordu.

yaln�zl�k ve yabanc�l�k zor gelse de, toplara, atlara ve yeni bir dil
��renmeye olan tutkusuyla �ok da s�k�lmadan g�nlerini ge�iriyor, �ok
sevdi�i askeri disiplinin i�inde askerce bir hayat ya�ayabilmenin tad�n�
��kart�yor, bir g�n Osmanl� ordusuna da bu disiplini ta��may� hayal
ediyor-^ du. �ki ay�n� hi� �ikayetsiz, alman meslekta�lar�n�n be�enisini,
komutanlar�n takdirini kazanarak ge�irdikten sonra �nlenemeyen bir kad�n
�zlemi bast�; kad�n iste�i, bir t�rl� ge�meyen bir ka��nt� gibi yerle�ti
v�cuduna. kimseye bir �ey s�yleyemiyordu ama taburundaki alman subaylar
gen� Osmanl� zabitinin derdini anlamakta gecikme-, diler.

taburun belal�lar�ndan, birka� d�elloya, bol miktarda meyhane kavgas�na


kar�m� iriyar� bir y�zba��yla iki arkada�� bir g�n n�bette, rag�p Beyin
yan�na gelip �ehirdeki bir 'cafe'den s�z ettiler, oraya gen� 'fraulein'lar
geliyordu. tan�t�klar� erkeklerle dans ediyorlar, be�endiklerini al�p
evlerine g�t�rerek e�lenceyi koyula�t�r�yorlard�; "Ama" demi�ti, iriyar�
y�zba��, "oraya giden bir erke�in yaln�z oldu�unu ve gen� bir han�mla
tan�mak istedi�ini

212
belirtebilmesi i�in yakas�na k�rm�z� bir karanfil takmas� gerekiyor."

o hafta sonu rag�p Bey �niformalar�n� �t�letti, dizlerine kadar y�kselen


k�r�kl� �izmelerini p�r�l p�r�l boyatt�, sa�lar�n� taray�p b�y�klar�n� bir
iyice burdu ve kendisine tarif edilen cafenin yolunu tuttu; yolda bir
�i�ek�iye u�ray�p ald��� k�rm�z� karanfili de �niformas�n�n yakas�na
takt�.

heyecandan ve utan�tan etraf�na bakmamadan �areye girip kendine bir kahve


�smarlad�, bacak bacak �st�ne at�p yan�nda getirdi�i Almanca gazeteyi
a�arak kafas�n� gazeteye g�md�, hem almancas�n� gazete okuyarak
geli�tirmeye �al��yor hem de heyecan�n� bast�rmaya u�ra��yordu. garson
kahvesini getirince pek de anlamad��� gazeteyi masaya b�rak�p kahve
fincan�n� aldij fincan� a�z�na do�ru g�t�r�rken ba��n� da geriye do�ru
atarak �evresine bakt�; etraf�ndaki masalarda oturan hemen hemen herkes
kendisine bak�yordu. bu bak�lar�n nedenini anlamad�, ama herkesin
kendisine bakmas�ndan huzursuzland�. �kinci yudumunu al�rken cafede hi�bir
kad�n�n bulunmad���n� fark etti; �evredekilerin hepsi erkekti ve
�niformas�, parlak �izmeleri ve iri b�y�klar�yla oturan bu osmanl�
zabitine g�l�ms�-yorlard�. Erkeklerin uzun dalgal� sa�lar�, g�zel y�zleri
vard� ve bir�o�u reng�renk esvaplar�n�n yakalar�na k�rm�z� bir karanfil
takm�lard�.

o pudra ve parf�m kokan, ipekler ve ketenler i�indeki g�zel erkekler


kalabal���n�n ortas�nda s�ms�k� �t�lenmi� �niformas�, kat� yakas�,
�izmeleri, palaskas�, tabancas�, b�y�klan ve yakas�ndaki k�rm�z�
karanfiliyle rag�p Bey herkesin ilgisini �eken egzotik bir bitki gibiydi;
ilk kez b�yle birini g�r�yorlard� orada ve masadaki erkeklerin �o�unun
zihn�nde yeni fanteziler yarat�yordu. rag�p Bey nereye geldi�ini,
yakas�ndaki karanfilin manas�n� ancak kumral sa�l�, mavi g�zl�, yak��kl�
bir delikanl� kendisine �uh bir tebess�m yollad���nda fark etti ve
�a�k�nl�ktan titreyen el-

213

leriyle ��kard��� paralar� saymadan masan�n �st�ne att�ktan sonra


geldi�inden �ok daha b�y�k bir utan� ve �fke i�inde f�rlad� cafeden
d�ar�, epeyce gittikten sonra bile arkas�ndan patlayan kahkahalar�n
sesini hiddetten k�p�re-rek duyuyordu.
o ak�am do�ru subay kul�b�ne gitti, g�zleriyle kalabal��� ��yle bir
kola�an ettikten sonra iriyan y�zba��n�n oturdu�u masay� g�r�p kararl�
ad�mlarla o masaya y�neldi; alman meslekta�lar�n�n kendisine takt���
isimle 'von rag�p'a yap�lan �akadan herkes haberdar oldu�undan onun
hareketlerini ilgiyle izliyorlard�. Rag�p Bey y�zba��n�n tam �n�nde durdu,
yakas�ndan tutup aya�a kald�rarak, yar�m Almancas�yla "d�ar� gel," dedi;
sonra kelimenin almancas�n� unuttu�undan eliyle tabancas�n�n k�l�f�na
vurarak, "bunu da al," diyerek silkeledi y�zba��y�. �b�r subaylar�n Rag�p
beyin y�zba��y� d�elloya davet etti�ini anlamalar� i�in birka� saniye
ge�mesi gerekti, ama anlar anlamaz aya�a f�rlay�p araya girerek gen�
subay� yat�t�rmaya �al�t�lar; rag�p Bey ise yat�m�yor yaln�zca "d�ar�
gelsin," diye ba��r�yordu kendisini tutanlar�n aras�ndan.

alman subaylar�n d�ellodan korkular� yoktu ama haks�z olduklar�n� ve


�akay� biraz abartt�klar�n� fark etmi�lerdi, iriyar� y�zba�� Rag�p beyin
yan�na gelip, elini uzatt�.

� �z�r dilerim von rag�p', k�t� bir niyetim yoktu, �aka yapmak istedik ama
hatal� davrand�m. �stersen d�ar� gelirim, ama e�er onun yerine benimle
bir i�ki i�ersen hayat�m boyunca dostun olurum.

rag�p Bey, y�zba��n�n s�ylediklerinin hepsini anlamam�t�, ama ban�mak


istedi�ini, �z�r diledi�ini, en �nemlisi de yapt���ndan ger�ekten utan�p
pi�man oldu�unu sezmi�ti; di�er subaylar da dost�a s�rt�na vurarak, �erefe
kadeh kald�rmay� �nerdiler.

y�z�nde derin bir yara izi olan, bir baca�� aksayan, geni� g��s�
ni�anlarla dolu bir yarbay da kalabal���n aras�ndan rag�p Beye yakla�t�.

214
� cesur ve de�erli bir misafire yap�lan bu tats�z �akadan hepimiz mahcup
olduk, dedi; y�zba�� yapt��� i�in �z�r diledi, ben de �z�r diliyorum.
�ahs�n�z� rencide edecek bir hakaret ya da k�t� niyet olmad���n� askerlik
�erefim �st�ne yemin ederek temin ederim. bir d�elloya gerek yok.

rag�p Bey, i�i uzatman�n �i�lik olaca��m sezdi.

� peki, dedi.

hemen rag�p Beye bir i�ki getirildi, subay kul�b�n-deki b�t�n subaylar
aya�a kalkarak rag�p Beye d�nd�ler ve b�t�n salonu kaplayan bir �ak�rt�yla
topuklar�n� �arparak kadehlerini kald�rd�lar.

� von rag�p'a...
biri ba��rd�.

� bir diki�te.

��kilerini bir diki�te bitirip, bardaklar�n� yere at�p par�alad�lar.

rag�p Beyin alman meslekta�lar�yla aras�ndaki ger�ek dostluk o gece


ba�lad�; kavgalar�yla ve d�ellolar�yla �nl� y�zba��y� d�elloya davet
etmesini de, �z�r dilenince i�i fazla uzatmadan bar�mas�n� da
be�enmi�lerdi; bir subay�n hak etti�i sayg�y� Rag�p Beyin de hak etti�ine
karar vermi�lerdi.

�riyar� y�zba��yla arkada�lar� Rag�p beyi kendi masalar�na davet ettiler.


y�zba�� yeniden �z�r diledikten sonra, "sana dostlu�umu kan�tlayaca��m,"
dedi.

� �ki hafta sonra berlin'de b�t�n alaylardan subaylar�n kat�laca�� bir at


yans� yap�lacak, imparatorun �n�nde yar��lacak. bu alman ordusu i�in
�nemli bir yar�t�r, her v�l yap�l�r. bu y�l ben gidecektim, yerimi sana
b�rak�yorum, sen git.

rag�p Bey reddedecek gibi olduysa da, g�nd�z ne kadar sert ve


disiplinliyseler geceleri de i�ki i�ince o kadar co�kulu ve �ocuksu olan
subaylann hep bir a��zdan, "sen

215

git, sen git!" diye ba��rmalar�na daha fazla direnemeyip kabul etti; alman
imparatorunun �n�nde yan�an ilk osmanl� zabiti olmak rag�p Beye d�m�t�.

a��k�a s�ylemese de rag�p Bey, alman imparatoru �n�nde yar�m� olmaktan


daima gurur duydu; o d�ello olay�n� anlat�rken de osman'a, "hayrettir,"
demi�ti, "ne zaman ba��m belaya, girse sonu�ta mesele hep benim lehime
tecelli etti." v

�ki hafta boyunca, alman subay arkada�lar�yla birlikte haz�rlad�klar� bir


program dahilinde idman yapt�, yar�a kat�laca�� alay�n en iyi at�yla
gecesini g�nd�z�n� birlikte ge�irdi, neredeyse ah�rda yat�p kalkt�.
binece�i at, yelesi ve kuyru�u siyah, sa� �n baca��nda beyaz bir leke
olan, g�ne�te k�sa t�yleri par par yanan s�tl� kahverenginde, bin
alt�nl�k, heybetli bir ingiliz k�sra��yd� ki y�r�y��nde bile bir 'asalet'
vard�; d�rtnala kalkt���nda bir yay gibi geriliyor, karn� yere de�ecek
gibi oluyor, k���k kulaklar� arkaya yat�yordu.

rag�p Beye, birli�inden �� Alman subay arkada�� daha kat�ld�, onun


berlin'de yaln�z kalmas�na, yabanc�l�k �ekmesine g�n�lleri raz� olmam�t�;
h�l� bir bor�luluk duygusu hissediyorlar, bunu �demeye u�ra��yorlard�.
trende yol boyu askerlikten, ordulardan, toplardan, kad�nlardan
konu�tular. rag�p Beyi en �ok �a��rtan ise subaylar�n imparatorlar�na
ger�ek bir hayranl�kla ba�l� olmalar�, ondan i�ten bir sayg�yla s�z
etmeleriydi; kendi �lkesinde hi�bir subay bir tren yolculu�unda a��k�a
padi�ah� ele�tiremezse de ondan b�yle sevgiyle s�z edecek, birka� riyak�r
pa�a ve hafiye d��nda, kimse bulunamazd�; Padi�ah sevilmez, ondan
yaln�zca korkulurdu.

subay arkada�lar�yla gitti�i dans partileri, ba�� a��k kad�nlar, hep


birlikte i�ilen i�kiler, s�ylenen �ark�lar, b�y�k orkestralar, ba�ta
beethoven olmak �zere bestek�rlara duyulan hayranl�k, hemen hemen herkesin
almanya'n�n �nl� ediplerinden ezbere m�sralar bilip yeri geldi�inde s�yle-

216
mesi gibi imparatorlar�na duyduklan sevgi ve sayg� da �ok �a��rt�c�yd�.
�stanbul'daki hayat� art�k g�z�ne �ok s�n�k, daha da fenas� s�fli
g�z�k�yordu; kad�n diye yaln�zca Rum ve yahudi orospular�, m�zik diye
yaln�zca meyhanelere �a�r�lan ince saz tak�mlar�n� biliyor, edebiyattan
neredeyse hi� anlam�yordu; silahlar konusunda da di�er subaylara k�yasla
�ok gerideydi; b��ak ve tabancay� iyi biliyor, iyi kullan�yordu ama
k�l��lar ve toplar konusunda �ok bilgisizdi; eskrimde kimseyle
yar�am�yor, toplar�n kullan�lma tekni�i konusunda tam bir cahil olarak
kal�yordu. almanlar�n elindeki silahlar�n hi�biri osmanl�lar�n elinde
yoktu; hele makineli t�fek diye bir yeni icat g�rm�t� ki g�r�r g�rmez
akl� gitmi�ti. b�t�n subaylar gibi o da milletiyle ve vatan�yla
gururlanmak istiyor ama bunda �ok zorlan�yordu.

yar� g�n� Berlin'deki b�y�k hipodroma arkada�lar�yla birlikte gitti,


hipodrom t�kl�m t�kl�m doluydu, �mparator maiyetiyle birlikte �eref
locas�na yerle�mi�ti. yar�acak subaylar, siyah, boz, k�l rengi, k�rm�z�
de�i�ik de�i�ik �niformalar�, a�lar� deri kapl� at pantolonlar�, p�nl
p�r�l �izmeleri, g���slerini kaplayan reng�renk madalyalar�, ba�lannda,
tepelerinde m�zrak ucu gibi bir sivrilik bulunan �elik mi�ferleriyle
atlar�n� son kez g�zden ge�iriyor-lard�. Rag�p Bey, gri �niformas�, tepesi
p�sk�ll� mor fe-siyle bir garip duruyordu bu kalabal���n aras�nda ve kendi
g�r�n��n�n garip oldu�unu d��n�p s�k�l�yordu.

yar���lar�n ��k� yerine gelmesi emredildi�inde 'senfoni' isimli at�na


bindi; kendisiyle birlikte gelen arkada�lar� elini s�k�p ona iyi �anslar
dilediler. iriyan y�zba�� rag�p Beyin �izmesine dost�a bir �aplak att�,
"hadi von rag�p g�ster �unlara bizim alay�n kim oldu�unu, t�rk nas�l ata
biniyormu� g�rs�nler."

arkada�lar�n�n di�er almanlar� de�il de kendisini desteklemesi rag�p Beyi


hem �a��rtm� hem de �ok sevindirmi�ti.

217

yar� d�rt tur ko�ulacakt�.

b�t�n atlar yan yana dizildiler. bir tabancan�n patlamas�yla birlikte


ko�mak i�in sab�rs�zlanan atlar ileri f�rlad�. yar� ba�lar ba�lamaz,
siyah �niformal� bir subay, �niformas� gibi siyah at�yla �ne ge�mi�ti;
heyecan�n� tam bas-t�ramad���ndan rag�p Bey ilk turu d�rd�nc� bitirdi ama
alt�ndaki at ger�ekten m�kemmeldi ve rag�p Bey kendini at ko�turman�n
ve^kazanma h�rs�n�n o muhte�em r�zg�r�na b�rak�p heyecan�n� unutunca,
ikinci turda ���nc�l��e ge�ti; ikinci tura girdiklerinde �ndeki siyahl�yla
aralar�nda yaln�zca yar�m at boyu fark vard�. Son tura ikisi ba�aba�
girdiler; ikisi de iyi biniciydi ve ikisinin atlar� da m�kemmeldi. b�t�n
hipodrom ayaktayd� ve Alman subay� alk�l�yorlard�; fini�e yakla��rlarken
rag�p Bey �zengilerinin �zerinde hafif�e do�rulup boylu boyunca at�n
boynuna yatarak a��rl���n� hafifletti ve mahmuzlar�n� vurmas�yla birlikte
at son g�c�yle yeni bir hamle yap�p siyahl�y� bir ba� ge�ti ve yans� �nde
bitirdi. �nce derin bir sessizlik oldu, koca hipodromda yaln�zca �� �ift
elin alk�� duyuldu sonra di�erleri de isteksizce kat�ld�lar bu alk�lara
ama mor fesli t�rk zabitin birincili�i herkese biraz a��r gelmi�ti.

rag�p Beyi al�p imparatorun huzuruna ��kard�lar.

imparatorun kar��s�nda, tam bir prusyal� gibi topuklar�n� �arparak dimdik


durup selam verdi.

"tebrik ederim" diyen imparator, daha sonralan rag�p Beyin kendisine b�y�k
bir konak almas�n� sa�layacak �� bin alt�n� bir kesenin i�inde uzatt�.
g�n�ls�zce �vd� Rag�p beyi. -

� ata iyi biniyorsun t�rk.

arkas�ndan, dayanamay�p imparatorlara �zg� ��mar�kl�kla ekledi:

� ama at�n �st�nde kedi gibi duruyorsun.


xvii

hasan efendiye g�re, mihri�ah sultan�n tekkeye ikinci ziyareti, �stanbul


�ehremininin ali �amil pa�an�n karde�ine ba�l� k�rtler taraf�ndan
vuruldu�u g�ne rastl�yordu, ama osman, bu pehlivan yap�l�, yan tekke
m�ridi yar� bahriye zabiti adam�n s�yledi�i tarihlere pek inanm�yordu,
��nk� Hasan efendi zaman� bir deste iskambil gibi kar�t�r�yor, sonra
aralar�ndan �ekti�i k���tlar� can�n�n istedi�i gibi yan yana diziyordu.

hasan efendi ise her konuda her zaman oldu�u gibi inat�� ve �srarl�yd�:
"b�t�n �ehir �alkalan�yordu, d�n gibi akl�mda, abd�rrezzak beyin o�lunun
intikam�n� almak isteyen k�rtler g�ztepe �stasyonunda trenden inen
�ehre-minini istasyonun tam ��k��nda o�luyla birlikte vurarak
�ld�rm�lerdi."

�� katilden ikisi ka�may� ba�arm�, ���nc�s� ise olay yerinde, trenden


inen kalabal���n da yard�m�yla yakalanm� ve katillerin kimler oldu�u o
anda ortaya ��km�; "Ali �amil pa�a �ehreminini vurdurmu�," laf� hemen
�ehre yay�lm�t�.

padi�ah �fkeden k�plere binmi�ti; ali �amil pa�an�n rakipleri olan b�t�n
pa�alar, fehim pa�a, yedi sekiz hasan pa�a, kabasakal mehmet pa�a saraya
dolu�mu�lar, hafiyelerinden gelen raporlar� bire bin katarak padi�aha
aksettirmi�ler, 'melanetin* alt�nda Ali �amil'in oldu�una onu
inand�rm�lard�. Belki de ali �amil pa�a bu suikastten haberdar de�ildi;
karde�i ve ye�enleri, belediye ba�kan�yla

219

218

daha �nce yapt�klar� m�sademenin ve �ld�r�len o�ullar�n�n intikam� i�in


tek ba�lar�na harekete ge�mi�lerdi; ama siniri tepesine ��kan padi�ah�n
ince eleyip s�k dokuyacak hali yoktu.

� benim payitaht�mda, diye ba��r�yordu, benim payitaht�mda...

elleri arkas�nda salonda dolan�yor ve yeniden ba��rmaya ba�l�yordu:

� benim payitaht�mda benim �ehreminimi vuruyorlar, k�l kadar f�tur


etmiyorlar; bir mahalle bek�isi mesabesinde bile yerim yok g�zlerinde.
devleti aliyenin padi�ah�, �slamiyetin halifesi, iki k�rt'�n
edepsizli�inden �ehre-minini koruyam�yor; ruz-u mah�erde bu cinayetin
hesab�n� Allah sorar, ama ben bunun hesab�n� mah�ere b�rak-
�nl� K�rt beyi mir bedirhan'�n soyundan gelen tam iki bin ki�i, cinayetle
alakalar� olup olmad���na bak�lmaks�z�n evlerinden toplat�ld�, gemilere
dolduruldu ve s�rg�ne g�nderildi. �o�u peri�an oldu, aileler da��ld�, kar�
kocas�ndan, evlat babas�ndan ayr� d�t�, bir�o�u bir daha kavu�amad�
birbirine; hasret i�inde, ��llerde, bedevi �ad�rlar�nda, ka�may�
ba�arabilenler avrupa'da g�ne�siz pansiyon odalar�nda kendilerine bir
yudum su verecek bir dosttan, helalle�ecek bir yak�ndan, bir d�nyadan
�tekine ge�erken ya�anan son �n�n deh�etini elini tutarak azaltacak bir
sevgiliden yoksun g���p gittiler.

�� katilin silah�ndan ��kan kur�unlarla binlerce insan bir peri�anl��a


do�ru yola ��karken mihri�ah sultan da, kendisine �ok yak�an vi�ne��r���
ipek �al�n� ba��na �rt�p �eyhi ziyarete geldi. tekkenin sessiz, serin,
g�lgeli avlular� hayatta kendisinden ba�ka hi�bir �eye �nem vermeyen bu
kad�n� etkiliyordu; 'allan�n kabul salonlar�' dedi�i b�t�n tapmaklarda,
camilerde, katedrallerde, kiliselerde bulunan ve insana y�ce bir g��
kar��s�ndaki g��s�zl���n� hat�rlatan o g�rkemli hava, bu tekkede mimarinin
m�te-vazi �izgilerinde ortaya ��k�yordu ve bu tevazu o g�rkemden daha
etkileyici oluyordu sultan han�m i�in. g�rkeme, g�steri�e, g�ce al�k�nd�;
ama g�steri�ten ka��nan bir yal�nl���n her yan�nda hissedilen, tevazu ve
tevekk�l bu kad�n�n hi� bilmedi�i bir g�� olarak belirip onun ruhunu
sars�yordu. tanr�y� aram�yordu ama e�er arasayd�, onu burada, bu tekkede
arard�; bunu hissetmek bile onu sayg�yla e�ilmeye, kendisinden ba�ka
�nemli bir �eyler oldu�unu kabul etmeye zorluyordu.

�eyh efendi, ilk kar��la�t�klar� salonda oturuyordu, mihri�ah sultan,


��plak ayaklar�n�n alt�nda eski �ran hal�lar�n�n p�rt�kl� dokunu�lar�n�
hissedip bundan ne oldu�unu anlayamad��� garip bir haz alarak yakla�t�
�eyhe; siyah c�ppenin i�inden kendine uzanan eli �pt�; bir erke�in elini
�pmek ve elini �pt��� bir erke�i, asla ba�tan ��-

221

mam...

kabasakal mehmet pa�aya d�nd�.

� derhal b�t�n Bedirhanileri toplayacaks�n�z; ali �a-mil'i bizzat sen


tevkif edeceksin. yan�na Tahir pa�ayla t�fek�ileri de al, m�sademeye
giri�meye kalkarsa, g�z�n� bile k�rpmayacaks�n, can� da mal� da sana
helaldir.

fehim pa�ayla yedi sekiz hasan pa�aya d�nd�.

� derhal b�t�n Bedirhan a�iretinin adamlar�n�, kad�nlar�n�, be�ikteki


bebe�ine kadar toplayacaks�n�z; yar�n ak�ama kadar payitahtta bir tek
bedirhani kalmayacak; bir tek bile, hepsini da��t�n, eff �cra k�elerine
atacaks�n�z imparatorlu�un, bir daha ne seslerini ne isimlerini
"duyaca��m. �ehreminini vuran o �� �akiyi de beyaz�t Meydan�nda ibreti
�lem i�in salland�racaks�n�z, le�leri bir hafta as�l� kalacak orada.

padi�ah, doktoru re�it pa�aya d�nd�.

� �te tu affedilmez doktor, dedi; isyana te�ebb�s ederlerse onlan da


topraklar�n� da yakar, yery�z�nde bir tek k�rt kalmay�ncaya kadar k�rar�m
hepsini. payitaht�mda �ehreminine dokundurtmam, �ehreminini vuran yann
padi�aha do�rultur silah�n�, buna g�z yumulmaz.

220
kanlamaz bir din adam�n� 'ba�tan ��karmak' i�in buraya gelmek, tanr�n�n
evinde apa��k bir g�nah� i�inde ta��mak, belli belirsiz bir korkunun
aras�na kar�t��� muhte�em bir heyecana s�r�kl�yordu onu. b�t�n erkeklerin
ondan istedi�ini hi�bir zaman isteyemeyecek olan; ge�mi�i, inan�lar�,
varl��� ve efsanesiyle kendi ruhunu ve duygular�n� bir daha hi�bir zaman
a��lmayacak bir �ekilde mumyalam� bulunan bu adam� kendisinden bir �ey
istemeye zorlamak, elleri kollar� ba�l� bir erke�in �n�nde ��r�l��plak
soyunmaya benziyordu. onun �ekece�i azab� tahmin ediyor ve bundan zevk
al�yordu. ayn� azab� kendisi y�llarca �ekmi�, �eyhin inan�lar�yla
ba�lanmas� gibi kendisi de kendi g�zelli�ine olan hayranl���yla ba�lanm�
ve �n�nden ge�en onca �ekici ve yak��kl� erke�e, bir �ey istemeden ve bir
�ey vermeden yaln�zca bakmakla yetinmi�ti. �eyhin �ekece�ini d��nd���
azaptan duydu�u zevk de k�t� kalplilikten de�il daha ziyade rol�n�
de�i�tirebilme imk�n�na �ok uzun y�llardan sonra ilk kez kavu�masmdand�.

�eyhin de elinde olmadan kat�ld���, daha do�rusu 'hay�r' demeye g�c�n�n


yetmedi�i bu oyunda mehpare han�m�n da �nemli bir rol� vard�. Mihri�ah
sultan, bir tekkede, bir mum ���� alt�nda ya�ayan gen� ve yak��kl� bir
�eyhin �yle bir g�zellikle ge�irdi�i bir y�ldan sonra o b�y�den
kurtulamayaca��n� biliyordu ve gelinine ba�lanm� olan ruhu, oradan ��z�p
kendi g�zelli�ine ba�lamak istiyordu. �ki g�zel kad�n aras�ndaki gizli
sava�ta, bu, mihri-�ah sultan i�in b�y�k bir zafer olacakt� ve hi� kimse
bilmese de mehpare han�m bu zaferin darbesini hissedecek, �stelik de
bundan asla kimseye s�z edemeyecek, kimseye yak�namayacak, kimseyle
dertle�emeyecekti; hep i�inde ta��mak zorunda kalacakt� bu yenilgiyi,
yarataca�� hasar da bu nedenle daha b�y�k ve kal�c� olacakt�.

�eyhin yan�na diz ��kt�, Hasan efendi karanl�k k�e-


deki yerini alm�t�.

222
- gelmeme m�saade etti�iniz i�in te�ekk�r ederim �eyh hazretleri.

- esta�furullah, tekkenin kap�s� herkese a��kt�r, gelmek isteyeni �evirmek


yoktur bizde.

ge�en geli�inde, ba��n�n a��k olmas�n�n yaratt��� olaylar� ve bu konudaki


cehaletini mazeret olarak s�ylemi�ti ama bu ziyareti i�in bir bahanesi
yoktu. ba��n� kald�r�p �eyhin y�z�ne bakt�, beyaz y�z�n ortas�ndaki
simsiyah, i�in i�in yanan iki g�zle kar��la�t� g�zleri. �eyh efendi
g�zlerini indirdi; ama g�nah� g�rmeye yetmi�ti bu k�sac�k bak� ve bu din
adam�n�n ruhunda kar��la�t��� her g�nah� bir tohum gibi ba�r�na basan, onu
besleyip b�y�ten bereketli bir toprak bulunuyordu; mehpare han�m�n
b�rakt��� g�nah�n yan�na bir g�nah daha ekildi b�ylece.

- �eyh hazretleri m�saade buyurursan�z, hep akl�ma tak�lan bir soruyu


sormak istiyorum, benim paris'te, bir g�nah �ehrinde ya�ad���m�
d��n�rseniz, sorumu mazur g�r�rs�n�z; allah yaratt��� kullar�na neden bir
de �eytan� g�nderiyor, neden g�nah var, neden g�nah�n i�vas�na kap�lmam�za
izin veriyor?

�eyh efendi biraz d��nd�, bu soruyu o da kendisine �ok soruyordu.

- elbette y�ce Rabbimiz sadece sevab� ve sevgiyi yaratabilir,


bizi'g�nahtan koruyabilirdi; ama iyi ve k�t�, sevap ve g�nah olmasayd� biz
yaln�zca iradesiz kuklalar olurduk, bildi�imiz tek �eyi yapard�k. Hak
taala, insan�, yaratt��� her �eyden daha y�ce yaratt�, insan�n �amuruna
kendi iradesinden bir par�a katt� ve hayat denilen bu d�nyaya, bu imtihan
yerine elimize irademizi vererek g�nderdi bizi. biz bu d�nyada
s�nan�yoruz, rabba duydu�umuz sevgiyi hak edip etmedi�imizin s�nand��� yer
bu d�nya.

mihri�ah sultan i�ini �ekti, soruyu �ylesine sormu� da olsa �imdi kendi
sordu�u soruyu ciddiye almaya ba�lam�t�.

223

� neden s�n�yor sevgimizi �eyh hazretleri, sevgi s�nan�r m�?

soruya bir soruyla kar��l�k verdi �eyh efendi.

� s�nanmaya dayanamayan sevgi, sevgi olur mu? sevmemek kabil de�ilse,


sevmenin ne k�ymeti olur? g�nah� ve �eytan� g�nderdi bize, g�naha cerbeze
ve cazibe katt� ki, g�nahla s�nanan sevgi de daha de�erli olsun.

mihri�ah sultah yeniden �eyhe bakt�, y�z� hafif�e k�zarm�t�.

� allah�n elinin de�di�i, onun yaratt���, onun g�c�n� ta��yan g�naha


kap�lmamak bir kulun ba�arabilece�i bir i� mi �eyh hazretleri, sevap gibi
g�nah�n da yarat�c�s�n�n ayn� oldu�unu d��n�rsek, cazibesinin b�y�kl���n�
de anlar�z; �yle de�il mi, yoksa yan�l�yor muyum?

hasan efendi, bu sorular� duyunca, "vay fettan!" dedi i�inden ve bir an


mihri�ah sultan�n ger�ek bir �eytan olabilece�ini d��nd�, "�eytan�n
kendisi olsa g�nah� bundan iyi �vemezdi."

"mihri�ah han�m," dedi �eyh efendi, ilk kez sultana birisi 'han�m' diye
hitap ediyordu, sultan bir an irkildiyse de bir �eyhin kar��s�nda
sultanl���n �nemli olmad���n� d��nd�.

� zaten bunun i�in rabbimiz affedicidir, samimi bir pi�manl�k duyuldu�unda


rabbimiz i�lenmi� b�t�n g�nahlar� affetmeye muktedirdir, o nedenle kimse
bilemez kim g�nahk�r, kim de�il, ama g�nahlar�ndan t�vbe etmek isteyen
biri varsa bilmeli ki ya�ad��� s�rece ge� kalmam�t�r.

� sadece t�vbe etmek yeterli mi, yoksa i�ledi�in g�-


nahtan ald���n hazz� da akl�ndan silip atmal� m�s�n?
�eyh derin derin i�ini �ekti.

� ��inden atmak iktiza eder.

� peki bu m�mk�n m� �eyh hazretleri? g�nah�n tad�n� unutmak m�mk�n m�?

�eyh efendi g�zlerini kapatt�.

224
� zordur elbet, unutulmas� o kadar kolay olsa ten g�nah olmazd�... Ama
u�ra�acaks�n, �lene kadar u�ra: sa�aks�n, hep u�ra�acaks�n; g�nah�ndan
vazge�menin, onu unutman�n ac�s�n� duyarak u�ra�acaks�n. Kabe yoluna ��kan
topal kar�nca misali, yapamayaca��n� bilsen de u�ra�acaks�n, ba�ka bir
�aresi yok.

mihri�ah sultan yeniden gelmek i�in m�saade isteyip arkas�nda �eyh


efendiyi bo�an bir g�nah kokusu b�rakarak tekkeden ayr�ld�. mehpare han�m
yaln�zca g�zelli�i ile g�nah� getirirken, mihri�ah sultan, paris
salonlar�n�n bu haz�rcevap, n�ktedan kad�n�, g�zelli�ine zek�s�n� da
ekliyor, g�nah�n etkisini katmerle�tiriyordu. mehpare han�m�n
isteksizli�ine kar��l�k �stelik bir de kendi iste�ini sunuyordu �eyh
efendiye ve g�nah� reddetmeyi de, unutmay� da daha g��le�tiriyordu. hasan
efendi osman'a, "�eyh hazretleri daldaki elmaya bakan adem gibi bak�yordu
frenk orospusuna," diyecekti daha sonra; �eyh hazretleri ise b�yle
konular�n konu�ulmas�ndan bile ho�lanmad���n� belirten bir y�z ifadesiyle,
"hasan efendi m�bala�ay� sever" demekle yetinecekti.

mehpare han�m, nas�l �al�t���n� yaln�zca kad�nlar�n bildi�i o garip ve


gizli istihbarat a�� sayesinde kay�nvalidesinin ziyaretlerinden haberdar
oluyor ve mihri�ah sultan�n tahmin etti�i gibi �fkeleniyor, ama kimseye
yak�nam�-yordu; ama paris'ten gelen bu g�zel kad�n�n hayat�ndaki iki
erke�i de elinden almaya �al�t���n�n fark�ndayd�.

hikmet beyi h�rriyet konu�malar�yla Mehpare han�m�n etkisinden


kurtarm�t�, 'ama iki kad�n�n g�z�nde de hikmet bey yeterli bir zafer
de�ildi. �kisi de onun geceleri mehpare han�mdan g�nd�zleri de mihri�ah
sultandan �ivilendi�ini biliyorlard�; as�l b�y�k ganimet, etkilenmesi g��
g�z�ken ama etkilendi�ini g�stermesi, etkilenmesinden de zor olan �eyh
efendiydi. mehpare han�m, kimseye s�ylemese de kad�nlara ait sezgilerle
ayr�ld�klar�ndan beri �eyhin kendisini unutamad���n� biliyordu ve unutul-

k�h� Yaras� Gibi


225/15

mamaktan her zaman gurur duyuyordu. �imdi ise unutul mak tehlikesiyle
kar�� kar��yayd� ve yapabilecek bir �ey bulam�yordu. *

�nce hikmet beyi k�k�rtmaya �al�t�.

� el �leme rezil oluyoruz, herkesin diline d�t�k; nerede g�r�lm� bir


kad�n�n gelininin eski kocas�n� b�yle ziyaret etti�i?

sonra da kendisini �irkinle�tiren, hikmet beyi ise �a��rtan bir


�irretlikle eklemi�ti:

� eski kocam� size �vey baba m� getirecek, evli barkl� bir adam� azd�rmaya
m� gidiyor?

ailesi, e�itimi, terbiyesi ne olursa olsun her kad�n�n ba�ka kad�nlara


'erkekleri ba�tan ��karmak isteyen bir hoppa', diye bakt���n� bilmeyen
hikmet bey sinirlenmi�ti.

� ne diyorsunuz mehpare han�m, rica ederim, beni �a��rt�yorsunuz, annemden


nas�l bahsediyorsunuz b�yle?
� hikmet bey ne kadar safs�n�z; allah�m, bu erkekleri ni�in bu kadar aptal
yarat�yorsun! hikmet bey anneniz hidayete mi erdi, bir g�nden bir g�ne
ba��n� ba�lamayan, caminin yolunu bilmeyen.'her ak�am i�ki i�meden
uyuya-mayan bir kad�n hafta sekiz g�n dokuz neden gider bir tekkeye? hadi
diyelim ki aniden valide han�m dini b�t�n bir kad�n oldu, koskoca
�stanbul'da gidecek tekke, ziyaret edecek hoca m� kalmad�, niye yusuf
efendiye gidiyor?

hikmet bey omuzlar�n� silkti.

� b�y�t�yorsunuz mehpare han�m, onu duymu� ona gidiyor.

mehpare han�m sinirli sinirli g�lm�t�.

� ne tuhaf bir tesad�f, ad�n� duydu�u hoca benim eski zevcim.

� ne var bunda mehpare hanini, hem size ne, sizinle

ne alakas� var?

verecek cevap bulamayan mehpare han�m, "K�rs�n�z siz k�rs�n�z," diye


ba��rarak ��km�, o gece odas�na

226
kapan�p Hikmet beyle birlikte yemek yemeyi reddetmi�-
ti.

mihri�ah sultan�n kendisini k�sk�vrak, hi�bir �ey yapamayacak bir durumda


yakalad���n� g�ren, bundan m�thi� bir keyif ��kard���n� da tahmin eden
mehpare han�m, hem �aresizli�inden hem de kay�nvalidesinin duydu�u sevinci
d��nmekten ��lg�na d�n�yordu; bir ara g�z�n� karart�p tekkeye gitmeyi
bile d��nd�. "beni bir kere g�rse yeter," diyordu kendi kendine, mihri�ah
sultan�n etkisini silebilece�inden emindi, ama tekkeye gitmesinin
imk�ns�zl���n� �abuk fark etti.

re�it pa�aya konuyu a�may�, eski kans�na sahip ��kmas�n� sa�lamay� da


akl�ndan ge�irdi; ama re�it pa�an�n Sultan �zerinde hi�bir etkisi yoktu.
onunla konu�maya, hatta kar��la�maya bile �ekiniyordu, kar��la�sa �eyh
efendiden �nce kendisi yeniden a�ka d�ebilirdi.

mehpare han�m �aresizli�in de verdi�i hiddetle evin i�inde d�n d�n�yor,


herkesi k�r�p ge�iriyor; hizmet�ileri, cariyeleri, �ocuklar� azarl�yor;
hikmet beyle ise hi� konu�muyordu. tekd�ze ya�am�n�n ortas�na d�en bu
sorun sanki onu b�y�lemi�, ba�ka �ey d��nemez olmu�tu ve �fkesinin di�er
insanlara a��klanabilir bir nedeni yoktu. sadece bunu d��n�yor, bu
ili�kiyi engellemenin bir yolunu ar�yordu.

hikmet bey, kar�s�n�n huysuzlu�unun nedenini seziyor, ama buna �ok �nem
vermiyordu; k�skan�lan�n ne kendisi ne de �eyh olmad���n�, iki kad�n�n
birbirlerini k�skand�klar�n� anlam�t�. �stelik annesiyle konu�up da
�stanbul'da nas�l bir tutsak hayat� ya�ad���n� birdenbire yeniden fark
edince siyasete ilgisi yo�unla�m�t�. bu istibdattan, bask�dan,
yasaklardan kurtulmak istiyordu; kar�s�yla ilgili dertlerinin de bu
karanl�k bask�n�n sonucu oldu�unu d��n�yordu. e�er b�yle bir istibdat
olmasa mehpare han�ma b�ylesine hastal�kl� bir bi�imde d�k�n olmaz,
ili�kinin dengesinin bu kadar �abuk bozulmas�na izin ver-

227
mezdi gibi geliyordu. bu d��ncesini tartacak bir imk�n� olmad���ndan k�sa
zamanda buna inand�; �zg�rl���n� kurtarmak a�k�n� da kurtarmak manas�na
gelir oldu.

yeniden paris'e d�nebilmek i�in babas�yla konu�may� denedi, re�it pa�a bu


fikirden ho�lanmad���n� a��k�a s�yledi.

� ne i�in var hikmet paris'te, orada s�radan bir insans�n, ama burada
padi�ah�n doktorunun o�lu, saray� h�mayunun mabeyin k�tiplerinden birisin;
yeniden paris'e gidip orada �nemsiz bir adam gibi ya�amaya dayanabilir
misin?

� dayan�r�m baba, burada bo�uluyorum art�k. Ne bir �ey okumak ne iki sat�r
konu�mak m�mk�n burada.

o�lunun fikrini de�i�tiremeyece�ini g�ren re�it pa�a kati tavr�n� ortaya


koymu�tu.

� �imdi paris'e gidemezsin hikmet, padi�ah aleyhtarlar� Avrupa'ya ka��p


te�kilatlan�yorlar, burada da te�kilat-lanmalar h�zlan�yor. padi�ah
endi�eli, e�er paris'e gitmeye kalkarsan sen de ben de ��pheli hale
d�eriz, b�t�n bir hayat biriktirdiklerimizi bir tekmede y�kars�n; belki
sen gen�sin dayan�rs�n, ama ben fizan ��llerine bu ya�ta dayanamam, yolda
�l�r�m... sen bilirsin, bunun vebalini s�rt-lanabileceksen git.

hikmet bey �nce babas�n�n abartt���n�, padi�ah�n kendi doktorunu s�rg�ne


g�ndermeyece�ini akl�ndan ge�irdi, ama mabeyindeki arkada�lar�yla
yapt�klar� konu�malardan durumun ciddi oldu�unu, saraydaki tedirginli�in
artt���n� anlad�; babas�n�n �l�m�n�n vebalini y�klene-meyece�i i�in
gitmekten vazge�ti. onun yerine bab��li yoku�undaki gazete binalar�na
yapt��� ziyaretleri s�kla�t�rd�; ediplerle, gazete m�ellifleriyle
sohbetler edip 'h�rriyetten' konu�arak biraz ferahlamaya, 'nefes' almaya
�al�t�; ama konu�tuk�a meselenin vehametini kavnyor, bir �are bulunmas�
gerekti�i fikrine olan inanc� art�yordu, "ne yapmal�?" diye soruyordu
arkada�lar�na,

228
bir g�n m�ellif arkada�lar�ndan, kendisi gibi bir 'pa�azade' olan �smet
hulusi bey onu, her r�zg�rda sallanan ah�ap binan�n bir k�esine �ekerek,
frans�zca bir gazete verdi; "bunu l�tfen hemen cebinize sokunuz," dedi,
hikmet bey gazeteye bakmadan cebine koydu.

� ben gazetede bir yaz�y� i�aretledim, dedi ismet hulusi bey, e�er
l�tfeder de terc�me ederseniz, memleket i�in faideli bir i� yapm�
olursunuz.

� tabii, olur, bu ak�am terc�me ederim.


ayr�l�rlarken �smet hulusi kula��na e�ildi.

� kimseye g�stermeyiniz, yasak matbuattand�r.

hikmet bey, avrupa'ya yerle�en baz� muhaliflerin orada gazeteler ��kar�p


imparatorlu�a soktu�unu, bu gazetelerle yakalananlar�n a��r cezalar
ald�klar�n�, Galatasaray postanesinin hafiyeler taraf�ndan s�rekli
g�zalt�nda tutuldu�unu, postaneden yabana gazetelerle ��karken tevkif
edildiklerini duymu�tu.

�stanbul'un en s�sl� ve en �nl� arabas�na, koltu�unun alt�nda 'yasak


matbuatla' binerken, hi� yapmad��� bir bi�imde etraf� kola�an etti.
osman'a "o ak�am korkmu�tum" demi�ti, "ama her �ey biraz da �aka gibiydi
benim i�in, ger�ek korkuyu ��renmek i�in yola ��kt���m� hen�z fark
etmemi�tim."

o ak�am 'h�rriyeti �ven, ahaliyi istibdad� y�kmaya davet eden' makaleyi


odas�na kapan�p terc�me etti. o ilk makaleyi di�erleri izledi ve osmanl�
imparatorlu�unun padi�ah�n�n doktorunun o�lu, fark�na varmadan, padi�ah�
y�kmaya haz�rlanan bir te�kilat�n terc�man� oldu; osman'a s�yledi�ine
g�re, 'hayat� ve kendini yeniden sevmeye' ba�lam�t�. . ,

229

xviii

re�it pa�an�n i�i s�k�l�yordu; arada bir pa�a ahbaplar�n�n dostluk


hat�r�na muayene etmeye gitti�i ya�l�ca validelerinden ya da y�ksek
tavanl� konaklar�n salonlar�nda huzursuz huzursuz gezinip, vara yo�a
s�ylenen gen� ya�ta dul kalm� hem�irelerinden 'i�im s�k�l�yor' laf�n� �ok
duymu�tu ama bu duygunun nas�l bir �ey oldu�unu ilk kez hissediyor, i�ten
i�e alay etti�i o kad�nlar� d��n�p utan�yor, sebebi belirsiz bir s�k�nt�
kadar bunalt�c�, usan� verici bir duygu olmad���n� anl�yordu. mesleki bir
al�kanl�kla, hastalar�n� sorguya �eker gibi kendini sorguluyor, sorular
soruyor, bu s�k�nt�y� yaratan sebebi ortaya ��karmak i�in u�ra��yordu ama
bir sebep bulam�yordu.

"ya�lan�yorum herhalde," diye d��n�yordu, "bu sebepsiz endi�eler


ihtiyarl�k alametleri," ama ellisini geceli hen�z birka� y�l olmu�tu;
sadrazaml�k koltu�unu kapabilmek i�in bitmez t�kenmez bir h�rsla bin bir
entrika �eviren aksakall� pa�alarla k�yasland���nda 'daha d�nk� �ocuktu.'

�ok sevdi�i, d�r�stl���n�, a��k s�zl�l���n� her zaman takdir etti�i Fuat
pa�an�n s�rg�nde �ld���n� o g�nlerde duymak, g�z�n�n �n�nde ya�anm� bir
haks�zl���n ac�kl� ak�betinden haberdar olmak s�k�nt�s�n� daha da
art�rm�, her yanda k�t� bir gelece�in i�aretlerini g�rmeye ba�lam�t�;
"vesveseli bir adam olmu�tum," demi�ti osman'a, "padi�ahtan huy mu kapt�m,
nedir?"

230
s�k�nt�dan hi� yapmad��� �eyler yapmaya ba�lam�, Sabah gazetesinin sahibi
mihran'�n Suadiye'deki yal�s�nda verdi�i davetlere birka� kez gitmi�,
yal�n�n alt�nda in�a edilmi� hamamda d�zenlenen �lemlere kat�lm�, bu
�lemlere kat�lan, yar� ��plak dilberlerle oyna��p daha sonra mihran'�n
devlet kat�ndaki baz� i�lerini kovalay�p ona ��kar sa�layan pa�alar�
g�r�nce onlardan da kendisinden de i�renmi�ti.
"zaten utanma duygusu neredeyse b�t�n�yle ortadan kalkm�t�," diye
anlatm�t� o g�nleri, "pa�alar eskiden utand�klar� i�leri art�k a��k�a
yapacak bir hayas�zl�k ve pervas�zl�k sahibi olmu�lard�."

arap �zzet pa�a, osmanl� ordusuna z�rhl� kuleler satmak isteyen bir
frans�z �irketinin m�messilinden doktorun yan�nda a��k�a r�vet istemi�,
bunu saklamaya bile gerek duymam�t�, bu 'komisyonu', padi�aha
ba�l�l���n�n do�al bir kar��l��� olarak g�r�yordu; re�it pa�a bu olay�
padi�aha haber vermeyi akl�ndan ge�irmi� ama daha sonra padi�ah�n bu
i�lerden haberdar olmas�na ra�men ses ��karmad���n� d��nerek vazge�mi�ti.
padi�ah bu pa�alar�n hem efendisi hem tutsa�� durumundayd�, ald�klar�
r�vetlere, yapt�klar� yolsuzluklara kar�� ��kacak hali yoktu; hemen hemen
b�t�n devlet ricali birka�� hari� bu kirli ili�kilere bula�m�lard�.
bunlar� devletten ay�klamaya art�k Padi�ah�n da g�c� yetmezdi; bu
ahlaks�zl�klara bizzat padi�ah, pa�alar�n her yapt�klar�na g�z yumarak
kendisi yol a�m� ve sonunda kendisi de bir rezillikler batakl���n�n
ortas�nda kalm�t�, bu �amurdan ��kmas� m�mk�n g�z�km�yordu.

re�it pa�a, pa�alar�n h�rs�zl�klar�na ars�zl�klar�na sinirleniyor,


padi�aha ise nedense ac�yordu; etraflar�ndaki rezillikler art�k�a Padi�ah
g�z�ne daha zavall� g�z�k�yordu. halife-i ruy-i zemin hazretleri, �slam�n
k�l�c�, allan�n yery�z�ndeki g�lgesi, devlet-i aliyye'nin �evketlu
padi�ah�; y�zs�zlerin, ars�zlar�n, h�rs�zlar�n aras�nda, onlara g�vene-

231

rek ve onlar�n yapt�klar�n� durduramayarak ge�iriyordu hayat�n�. Kendi


ahlaklar�na sad�k kalmayanlar�n Padi�aha hi� sad�k kalmayacaklar�n�
��rendi�inde vakit �ok ge� olacakt�.

padi�ah�n �evresindeki kurallar�n gittik�e zay�flad���n�, bu b�y�k


'kudretin' yak�n �evresindekilerin, bu kudrete kar�� ald�rmaz davranmaya
ba�lad�klar�n� art�k a��k�a g�rebiliyordu. *

bir ak�am yats� namaz�ndan sonra padi�ahla bo�az'a bakan salonda


oturmu�lar, sohbet ediyorlard�, konu t�ptaki yeni inki�aflardan a��lm� ve
padi�ah yeme�i birlikte yemelerini teklif ederek, ak�am yeme�ini selaml��a
getirmelerini emretmi�ti.

tam yeme�e ba�layacaklar� s�rada sarayda bir vaveyla kopmu�tu, g�r�lt�


perde perde y�kselerek yakla��yordu. padi�ah�n y�z�n�n bir anda k�l
rengine d�nd���n� g�rm�t�, aceleyle kalk�p masas�n�n �ekmecesinden k���k
bir revolver ��karm�, onu yan� ba��na koyarak, "hay�rd�r doktor!"
demi�ti; hayat� boyunca korktu�u bir ayaklanmayla kar��la�t�klar�n�,
'biraderine' sad�k birilerinin kendisini devirmek i�in isyan ettiklerini
d��nd��� belliydi.

� hay�rd�r sultan�m, diyen re�it pa�a kap�ya do�ru y�r�yerek,'�imdi


anlar�z, demi�ti.

kap�y� a�t���nda ko�arak gelen bir mabeyinci g�rm�t�.

� ne oldu k�tip efendi?


� marangozhanede yang�n ��kt� pa�am.

re�it pa�a, merakla bekleyen padi�aha haber vermi�ti.

� marangozhanede yang�n ��km� Padi�ah�m.

marangozhane, padi�ah arada bir tahta oymaya gitti�inden haremin hemen


biti�i�inde kurulmu�tu ve yang�n�n hareme atlama ihtimali vard�; Padi�ah
yang�n�n, karde�inin adamlar� taraf�ndan ��kar�ld���na h�kmetmi�ti.

tala�lar�n tutu�mas�yla ba�layan yang�n k�sa s�rede s�nd�r�lm� ve derhal


soru�turmalar ba�lam�t�.

232
l
"hadise asl�nda komikti ama bana �ok trajik g�r�nd�," demi�ti re�it pa�a
osman'a, "bir damla kanda mikrobu g�rd���m�z gibi sanki minicik bir olayda
b�y�k bir ��k�� g�rd�m ya da g�rd���m� sand�m. Bilirsin, biz doktorlar da
az yan�lmay�z ya bizim yan�ld���m�z� bizden ba�kas� anlayamaz, her neyse;
harem �ok kalabahkla�t��� zaman haremdeki kad�nlardan baz�lar� ��ra�
��kart�l�r, padi�ah taraf�ndan azat edilip bir sarayl�ya nik�h� k�y�l�rd�.
bir grup kad�n harema�alanna ba�vurup ��ra� ��kar�lmalar�n� istemi�ler,
a�alar da padi�aha haber vermi�ler, padi�ah da onlara m�saade etmi�. az
bir zaman sonra, bir grup kad�n daha ��ra� ��kart�lmak istemi�ler lakin
daha yeni bir grup gitti�inden, harema�alar� bunu padi�aha s�ylemeye
�ekinmi�ler, sanki b�t�n kad�nlar haremden ka�mak istiyormu� gibi olmas�n
diye,. lakin rum cariyelerden biri illa evlenmek istiyormu�, hani o �nl�
rum atas�z� vard�r ya, koca istiyorum �imdi istiyorum, diye, atas�z�
ger�ek olmu�; k�zca��z koca istiyorum diye tutturmu�, kimse kendini
dinlemeyince de �fkesinden gizlice gidip marangozhaneyi tutu�turmu�."

en k���k bir ��phede gen� zabitleri, talebeleri, m�nevverleri, edipleri


s�rg�ne yollayan, zindana att�ran, hayatlar�n� yok eden padi�ah, re�it
pa�ay� �ok �a��rtan bir davran�la, bu olayda, haremindeki gen� k�z�n
kundak��l���na k�zmam�, aksine onu hakl� bularak, onun iste�ini kendisine
aksettirmeyen harema�alann� �stanbul'dan s�rm�, gen� k�z� da
evlendirmi�ti.

re�it pa�a ise bu olaydan �ok sars�lm�, yakla�makta olan bir felaketin
izlerini g�rm�t�; 'haremdeki bir cariyenin saray�n kat� kurallar�n� b�yle
hi�e sayabilmesi asl�nda o s�rada kimse fark�na yarmasa da, o kurallar�
koyanlar�n g�c�n�n art�k zay�flamaya ba�lad���n�, bu zay�fl���n da bir
�ekilde hissedildi�ini g�steriyordu, yoksa o cariyenin akl�na bile
gelmezdi b�yle bir �ey yapmak; yapmas� de�il bunu d��nebilmesiydi ya�anan
��k��n i�areti.'

233

o olay�n da etkisiyle olsa gerek re�it pa�a �ok s�k�nt�l� uyumu� ve


g�rd��� r�yadan ter i�inde, 'hay�rd�r in�allah' diyerek uyanm�t�.

r�yas�nda, ��r�l��plak bir kad�n Padi�ah�n yata��na yakla��yor,


cibinli�ini a�t�ktan sonra aniden elinde beliren bir b��akla padi�ah�
b��aklayarak delik de�ik ediyor, padi�ah kendi kan�nda eriyip yok
oluyordu; ��plak kad�n d�n�nce Re�it pa�a katilin mihri�ah sultan oldu�unu
g�r�yordu; aynen onu hat�rlad��� gibi dolgun g���sleri, yuvarlak karn� ve
benzersiz g�zelli�iyle.

mihri�ah sultan �stanbul'a geldi�inden beri bast�rma-


ya �al�t��� o eski �zlem, y�llarca insanlardan saklanmas�-
n�n �c�n� al�r gibi deh�etli bir ac�yla ��km�t� ortaya. re-
�it pa�a i�inin par�alanaca��n� sand�, mecazi anlamda de�il,
r�yan�n da etkisiyle ger�ekten ci�erlerinin ac�ya dayana-
may�p da��laca��n� d��nd� bir an, 'safrakesesi krizi gibi
bir sanc�yd�,' o saniye mihri�ah sultan� g�rmek i�in her
�eyini verirdi. hayat�nda bir kez ve ger�ekten ��k olmu�,
k�sa bir s�re mutlulu�u tatm�, a�k� ve mutlulu�u ��ren-
mi�ti, sonras� bir hastal�k gibi s�rekli tedavi etti�i bir ac�y-
d�; 'tedavisi m�k�l bir vaziyetti' ve tahmininden daha
uzun s�rm�t�. Ac�n�n dinmesinden sonra geride kalan
b�y�k bo�lu�u ise mesle�i, padi�ah�n doktoru, daha da
�nemlisi dostu olman�n hazz�, bu dostlu�un bah�etti�i ser-
vetinin rahatl���, b�y�k konaklar� ve gen� cariyeleriyle
doldurmu�; ge�mi�indeki ac�n�n izlerini ise hem kendin-
den hem de di�er insanlardan tela�a kap�lmayan olgun ve
anlay�l� bir tav�rla ve i�in derinini pek kurcalamayan ha-
fifme�rep bir hayat tarz�yla saklamay� ba�arm�t�; ta ki
mihri�ah sultan �stanbul'a d�nene kadar. ne gariptir ki,
imparatorlu�un ��k��n�n ilk izlerini g�rmesi, ihtiyarl���
and�r�r endi�eli bir s�k�nt�y� ilk hissedi�i de sultan�n d�n�-
��ne rast geliyordu, belki de eski kar�s� geri gelmese impa-
ratorlu�un ��k�nt�s�n� bu kadar �abuk g�rmeyecekti.

234
sabaha kadar, uzun gecelik entarisiyle kona��n i�inde dola�m�, biraz
serinleyebilmek i�in bah�eye ��km� ve ac�n�n da �e�it �e�it oldu�unu
ke�fetmi�ti; terk edilmek ve �zlemek ba�ka ba�ka ac�lar yarat�yordu.
kaybetmenin ac�s�yla kavu�amaman�n ac�s� birbirine benzemiyordu; kar�s�
kendisini terk etti�inde onu bir daha g�remeyecek olman�n kederine, k�nlan
gururunun ve kendisini alayc� bak�larla s�zen g�zlerin yaratt���
a�a��lanm�l�k duygusu da kar�m�t�. �imdi �zlerken ise �st�rap
��r�l��plak ve kat��ks�zd�, bu nedenle de daha sars�c�; tek tesellisi
bunun ilk ac� kadar uzun s�rmeyece�ini bilmekti.

"e�er seversen, hissediyorsun," demi�ti osman'a, bunu �yle bir s�ylemi�ti


ki osman anlam�t� ne demek istedi�ini; ger�ek bir sevginin hi�
bitmedi�ini, hi� �lmedi�ini, azalsa da hi� yok olmad���m Osman bu tuhaf,
bu manas�z c�mleden ��renmi�ti. ayn� ac�y� babas�ndan bir miras gibi
tevar�s eden hikmet bey ise, �lmeden �nce, hat�rat�na, biraz da edip
arkada�lar�n�n etkisiyle daha edebi yazm�t� bu konudaki duygusunu:
"hakiki a�k k�l�� yaras� gibidir, yara kapansa da izi mutlaka kal�r."

re�it pa�a, gece r�zg�rlar�n�n ve f�st�k a�a�lar�n�n aras�nda, r�zg�rla


kabaran uzun beyaz entarisini dalgaland�rarak, ihtiyarlayan, kederli bir
hayalet gibi, akl�nda kar�s�n�n ger�ek y�z� de�il de r�yada g�rd��� y�z�
oldu�u halde epey bir zaman dola�t�. �ekti�i �zlem nedeniyle olsa gerek
istikbalden art�k bir �ey beklemedi�ini, hi�bir hayali olmad���n�,
etraf�ndaki bir�ok �ey gibi kendisinin de ��kmekte oldu�unu d��nd� orada;
g�ne� do�arken, duydu�u ac�ya ve umutsuzlu�a daha fazla dayanamayarak,
keselerle alt�n d�k�p ald��� o g�zel �erkez k�z�n�, dilr�ba'y� uyand�rmaya
gitti. daha sonra "gidecek ba�ka hi� kimsem yoktu," diyecekti osman'a,
torunundan ya da kim oldu�unu bilmedi�i birinden �z�r diler gibi.
re�it pa�an�n �mitlerini, hayallerini, gelece�ini terk etti�i o han�meli
kokan b�y�k bah�enin yaln�zca iki kilo-

235

metre �tesinde, �aml�ca Tepesindeki, bah�esi de, salonlar� da �ok daha


k���k olan bir evde ayn� saatlerde umutlarla, hayallerle y�kl� bir
istikbalin co�kulu tart�malar� yap�l�yor, ihtilal planlar� kuruluyordu;
padi�ah�n doktorunun g�rd��� ��k�nt�y� onlar da g�r�yordu ama bu onlara
re�it pa�an�n aksine ne�e veriyordu. palaskalar�n� ��kart�p tabancalar�n�
yanlar�na b�rakm�lard�; tabancalar�n�n yan�nda, yemekten sonra i�tikleri
kahvelerin bo� fincanlar� duruyordu; oda sigara duman�yla bir ine
d�nm�t�.

y�zba�� �smail hur�it, art�k karar verilmesini istiyordu:

� edirne'deki �kinci ordu ile manast�r'daki ���nc� Orduda zabitler �ok


geni� bir te�kilat kurmu�lar, sivilleri de alm�lar; avrupa'da da ahmet
r�za Beyle arkada�lar�n�n hareketi var; burada da bizim te�kilat�m�z
bulunuyor; arkada�lar art�k bu te�kilatlar�n birle�tirilmesi i�in zaman
geldi de ge�iyor, derhal harekete ge�ip onlarla temas kurarak birle�elim.

y�zba�� faz�l H�sn� Bey lafa kar�t�:

� �yi de birader, kim kime intisap edecek, birle� deyince birle�mek �yle
hop diye olacak kolay bir i� mi?

cevat bey bunu duyunca k�zg�nl���n� bir �akayla saklad�.

� yahu faz�l Bey daha �imdiden siyaset�i oldun, kimin kime intisap
edece�inin ne ehemmiyeti var birader; ehemle m�himi birbirine
kar�t�rman�n �lemi yok, daha k���k te�kilat daha b�y���ne intisap eder,
olur biter. esas ehemmiyetli mevzu te�kilat�n b�y�mesi, bu istibdad�n bir
an �nce bitmesi, yoksa vatan elden gidecek.

� cevat bey do�ru s�yl�yor, s�rplarla bulgarlar kay-n�yormu�, b�y�k bir


ayaklanman�n eli kula��nda, bab��li uyuyor, art�k lak�rd�yla
ge�i�tirilecek zaman de�il, bu vatan bizden vazifemizi yapmam�z� bekliyor;
aksi halde yedi�imiz ekmek bize helal olmaz, onu da s�yleyeyim.

236
uzun uzun tart�t�lar, asl�nda kararlar�n� vermi�lerdi, ama bir b�y�k
hareketin gelece�ini planlaman�n, bunu tart�man�n �ehvetinden
kopamad�klar� i�in konu�may� k�sa kesemiyorlard�; sonunda cevat beyi
g�ndermeyi kararla�t�rd�lar.

� yar�n Harbiye nezaretindeki arkada�larla konu�ur, seni ���nc� Orduya


manast�r'a tayin ettiririz; ramiz beyi de edirne'ye g�ndertelim, bu i�
hallolsun; art�k imparatorlu�un her yan�nda hareket tek elden sevk ve
idare edilsin, bu ba��bozukluk bitsin.

�smail h�sn� Bey, "ya anadolu?" diye sordu.


� anadolu'da ne oluyor?

� anadolu her zamanki gibi sessiz, orada da mutlaka vatansever arkada�lar


var, belki onlar da te�kilatlan�yor, ama anadolu'dan pek ses gelmiyor.
balkanlar ise �ok hareketli, biraz da bulgarlarla s�rplar sayesinde
arkada�lar orada te�kilatlan�yor, ��nk� vatan�n tehlikede oldu�unu daha
yak�ndan g�r�yorlar. anadolu'dakilerin bir �ey g�rd��� yok, en kabaday�s�
bir iki e�k�ya yakal�yorlarsa o da ehemmiyetli bir mevzu de�il. bug�n
dersaadet'in anahtar� Balkanlar'da, te�kilat oraya yerle�ti mi �stanbul'un
yolunu a�ar�z.

faz�l Bey, "peki, tayinleri hemen halledebilir miyiz?" diye sordu.

� personel dairesinde �sk�darl� binba�� Cemil bey var, halledecek.

� eh, �yleyse cevat beyle ramiz beye yol g�r�nd�, �ansl�s�n�z ha, biz
burada paslan�p kald�k. Siz oralarda hem te�kilatlanacaks�n�z hem de
bulgar komitac�larla elleyeceksiniz; yaln�z dikkat edin, herifler �ok
k�y�c� diyorlar.

da��lmadan �nce son sigaralar�n� i�erken sava�tan, vurmaktan, vurulmaktan


kahkahalarla s�z ettiler, vatan u�runa d�v�menin laf�ndan bile
ho�lan�yorlar, bir an �nce bir d�manla kar��la�mak istiyorlard�;
sava�mamak

237

onurlar�na dokunuyordu. g�ne� do�arken t�rk�ler m�r�l-


danarak da��ld�lar.

cevat beyin manast�r'a tayini iki hafta sonra ��kt�, y�z elli ���nc�
piyade taburuna tabip olarak atanm�t�. �lerin s�ratine kendileri de
�a��rm�lard�, hen�z iktidara al�k�n de�illerdi ve g��len onlar� biraz
afallat�yordu; girdikleri i�in ciddiyetini kendi g��lerini fark ettik�e
daha iyi anl�yorlard�; garip bir kibirle birlikte tuhaf bir �rk�nt� de
k�m�ld�yordu i�lerinde. faz�l Beyin dedi�i gibi, 'haritada �lmek de
�ld�rmek de yaz�yordu* art�k; d�n�� olmayan bir yola girdiklerini cevat
bey ilk olarak, manast�r'a t�yin emrini okurken anlad�.

faz�l Bey, "sizi b�yle bo� bo� g�ndermek yak��k almaz," dedi, "bu ak�am
bir �lem yapaca��z."

cevat bey b�yle �eylerden pek ho�lanmazd�, ge�irdikleri s�k�nt�l�


�ocukluktan rag�p Bey �fkeli ve atak olarak, cevat bey ise a��rba�l� ve
olgunla�m� olarak ��km�lard�. Karde�inin aksine gece hayat�na hemen
hemen hi� kar�mam�t�, ba�kalar�n�n e�lendi�i kalabal�k yerlerde
s�k�l�rd�; daha ilk kez g�rd�kleri bir erke�e k�rk y�ldan beri tan�yormu�
gibi davranan a��k sa��k kad�nlarla nas�l konu�aca��n� kestiremez,
somurtup otururdu ama o g�n arkada�lar�n� k�ramad�; giden iki subaya kar��
di�erlerinin kendilerini bor�lu hissettiklerini anlam�t�.

bu i�leri iyi bildi�i anla��lan Faz�l Bey program� herkesin yerine yapt�.

� �nce langa'da maksud'un yerine gidelim, bir altl�k yapal�m, oradan


beyo�lu'na ��kar felekten bir gece �alar�z.

maksud'un yerindeki mermer masalardan birine oturup kalem efendilerinin,


civar esnaf�n doldurdu�u uzun salonda, taze mezelerle g�zel bir ak�am
yeme�i yiyip rak� i�tiler. gece yans�na do�ru, "hadi art�k gidelim," diyen
faz�l Beyin pe�inden d�ar� ��kt�lar, iki arabaya dolu�up beyo�lu'nun
yolunu tuttular.

238
osmanl�'n�n ba�kentinin bu en �nl� caddesinin iki yan�nda, buzlu camdan
fanuslar�n i�inde havagaz� fenerleri yan�yor; arabalar tiyatrolar�n,
meyhanelerin, cafelerin, birahanelerin �n�nde yolcular�n� bo�alt�yor;
imparatorlu�un d�rt bir yan�ndan gelen b�y�k bir kalabal�k, poturlar�,
�alvarlar�, �t�l� �niformalar�, smokinleri, redingotla-r�yla on bin
ayakl�, reng�renk dev bir t�rt�l gibi kald�r�mlarda k�m�ldan�yor; arada
bir a��lan birahanelerin kap�lar�ndan i�ki kokulu bir buharla birlikte
kad�n kahkahalar� f�k�nyordu.

� odeon'a gidelim, dedi faz�l Bey.

faz�l Beyin d��ndakiler bu hayata, bu caddeye ve bu gecelere


yabanc�yd�lar ama hissettirmemeye �al��yorlard�. Odeon'dan i�eri
�ekingenliklerini saklamaya u�ra�arak girdiler, bir koridordan ge�tikten
sonra, etraf� localarla �evrilmi�, bir ucunda b�y�k�e bir pist bulunan
geni� bir salona vard�lar. pistin ucundaki sahnede bir orkestra vals-ler
�al�yor, pistte erkeklerle kad�nlar dans ediyordu; localardan localara laf
at�l�yor, selamlar g�nderiliyor, masalar�n aras�nda ��plak kollann� a��kta
b�rakan uzun tuvaletle-riyle kad�nlar dola��yor, �ampanyalar tabancalar
gibi path-yor, k�p�ren i�kiler biraz yukardan tutularak bardaklara
bo�alt�l�yordu. sekiz zabit bir masaya oturdular; biraz ya-d�rg�
duruyorlar, o kalabal��a ait olmad�klar�, �niformalar�ndan, hallerinden
tav�rlar�ndan hemen anla��l�yordu. dans etmesini bilmiyorlard�,
�ampanyan�n tad�n� hi� tat-mam�lard�, �al�nan m�zik onlara yabanc�yd�;
pistte vals yapanlan bir askeri manevra izler gibi b�y�k bir ciddiyetle
izliyorlar, dans edenlerin ad�mlar�n� saymaya �al�t�klar�nda g�zleri
�a��l a��yordu; iskemlelerinde dimdik oturuyorlard�.

arkada�lar�n�n huzursuz olduklar�n� hisseden faz�l Bey, "hadi fuayeye


ge�elim," dedi, nereye ge�eceklerini anlamad�lar ama birer otomat gibi
aya�a kalk�p, sert ad�mlarla localar�n arka taraf�na do�ru y�r�d�ler.
demir mer-

239

divenli bir koridordan ge�ip deminkinden daha ufak bir salona girdiler.
buras� �b�r taraf kadar kalabal�k de�ildi, bir kenarda bir incesaz tak�m�
�al�yordu.

"bunlar �ok �nl�d�r," dedi faz�l Bey, "�u lavtac� Lambo, kemen�ede
akribaz, def �alan da �nl� Arap ibrahim."

kendilerine birer bira s�yleyip bir masaya yerle�tiler, burada kendilerini


�laha rahat hissediyorlard�. Faz�l Bey, "bak�n �imdi," diyerek cebinden
bir ak�e ��kart�p saz heyetine do�ru f�rlatt�; para bir kavis �izerek saz
heyetinin �st�ne do�ru d�erken def�i h�zl� bir hareketle elini havaya
kald�r�p avucunu a�t�; para tam avucunun i�ine oturdu ve adam ayn� h�zla
elini indirip def �almaya devam etti; ya faz�l Beyin siftah� u�urlu geldi
ya da def�inin el �abuklu�u seyircilerin ho�una gitti, para ya�maya
ba�lad�. Defci hepsini ayn� maharetle avucunun i�ine oturtup an�nda
ortadan yok ederek def �almaya devam ediyordu. biraz daha lo� olan arka
taraftaki bir k�eden ��ng�rakl� bir kad�n sesi bir gazel tutturdu:

nedir ey �e�m-i naz�m sende bu m�jgan � ebrular...

kad�n gazeli s�ylerken salona alt� ki�i girdi, feslerini sol ka�lar�na
basm�lar, ceketlerini omuzlar�na atm�lard�. Bir�ok insan�n girip ��kt���
salonda bunlar�n giri�i hemen fark edildi, ba�kalar�na benzemeyen bir
halleri vard� ��nk�, ma�rur ve sald�rgan bak�larla bak�yorlar, oradaki
herkesi k���msediklerini hissettiriyorlard�. Zabitlere ��yle bir g�z
att�ktan sonra gelip biraz ilerlerindeki bir masaya oturdular, onlar�n
oturdu�u masan�n �evresi hemen bo�ald�.

faz�l Bey, "fehim pa�an�n itleri," dedi.

hulusi bey, di�lerinin aras�ndan s�vd�.

� jurnalci kahpeler.

beyo�lu'nun harac�n� yiyen fehim pa�an�n ekibinden olan kabaday�lar, be�


alt� ki�ilik gruplar halinde dola��yor-

240 .
lar, devletin g�c�n� de arkalar�na alman�n ��mar�kl���yla kimseyi
dinlemiyorlar, etrafa kan kusturuyorlar, kendilerine duyulan nefreti her
g�n biraz daha b�y�t�yorlard� ama kimsenin sesi ��km�yordu, ses ��karan�
hemen �ld�r�yorlard�; �stelik vurduklar� adam yerde yatarken ellerini
kollar�n� sallaya sallaya, bir de polis memurlar�n� azarlayarak
gidiyorlard�; haklannda bir zab�t bile tutulmuyordu.

subaylar�n kendileri hakk�nda konu�tu�unu hissetmi�ler ters ters bakmaya


ba�lam�lard�, Cevat bey bir bela ��kaca��n� sezerek, "gidelim," dedi ama
kimse yerinden k�m�ldamad�; subaylar da kabaday�lara i�lerini yakan ger�ek
bir �fkeyle bak�yorlard�. Ramiz bey, "koskoca cihan imparatorlu�unun
kan�n� bu itler eme eme kuruttu," dedi.

ramiz beyin ne s�yledi�ini duymayan ama k�t� bir �ey s�yledi�ini tahmin
eden 'itlerden' biri sa� omzunu �arp�tarak subaylara d�nd�.

� ne o, ne bak�yorsunuz zabit efendiler, birine mi benzettiniz?

kabaday� daha s�z�n� bitiremeden, faz�l Bey masadan kapt��� �i�eyle


yerinden f�rlay�p sap�ndan tuttu�u �i�eyi adam�n y�z�n�n ortas�na �yle bir
�arpt� ki kabaday�, i�eri g��en burnundan, patlayan dudaklanndan f�k�ran
kanlarla iskemlesinden u�tu; ayn� anda subaylar�n hepsi kabaday�lar�n
�st�ne atlam�lard�. Meyhane kavgalar�nda Fehim pa�an�n kabaday�lar�
zabitlerden daha iyilerdi, �ocukluklar�ndan beri b�yle kavgalar�n aras�nda
b�y�d�klerinden ba�ka bir zamanda cevat beyle arkada�lar� b�yle bir d�v��
�ok pahal�ya �derler, bir ikisi can�ndan bile olabilirdi; ama kabaday�lar
kendilerine herhangi birinin sald�rabilece�ine ihtimal bile
veremediklerinden haz�rl�ks�z yakalanm�lar, zabitlerin g�c� de
�fkelerinin ate�iyle daha artm�t�. kabaday�lar ne koltuk altlar�ndaki
sald�rmalara ne de bellerindeki 'nagant'lar�na uzanabildiler, kafalar�na
g�zlerine inen yumruk ve �i�e darbeleriyle salo-

k�i�� Yaras� Gibi


241/16

n�n ortal�k yerine yuvarland�lar; ���l�klar, feryatlar, ko�u�malar,


hayk�r�larla salon birbirine girmi�ti; k�sa bir s�re sonra, zabitler
�stlerine �ulland�klar� kabaday�lar� bitmez bir kinle yumruklarken d�d�k
sesleri duyuldu. cevat bey, "polisler," diye ba��rd�, kavgaya pek g�n�ls�z
kar�m�, arkada�lar�na yapt�klar� '�ocukluk' i�in �ok sinirlenmi�ti; bu
ak�ls�zca kavgadan dolay� tutuklanabilirler, tayinleri yanabilir,
gelecekle ilgili b�t�n hesaplar� alt�st olabilirdi.

polis s�z�n� 'duyan arkada�lar� bayg�n haldeki kabaday�lar� yerde b�rak�p


aya�a f�rlad�lar, bo�alan salonun ortas�nda �yle ne yapacaklar�n�, ne yana
gideceklerini bilemeden durdular. o s�rada beyazlanm� sa�lar�n� kazkanad�
taram� ya�l� bir rum garson dip taraftan "bu tarafa, bu tarafa!" diye
seslendi; garsonun seslendi�i yana ko�tular, garson ilk bak�ta fark
edilmeyen bir kap�y� a�t�; polisler i�eri girerken onlar o kap�y�
arkalar�ndan �rt�p ta� basamaklardan a�a�� inerek, raflar�nda yiyecek
�uvallar�n�n, i�ki �i�elerinin dizili durdu�u so�uk ve uzun bir mahzenden
ge�tiler, beyo�lu'nun arka taraflar�nda �ss�z bir soka�a ��kt�lar.

garson, arkalar�ndan kap�y� kapat�rken, "elleriniz dert g�rmesin zabit


efendiler" diye f�s�ldad�. .

soka�a ��k�nca cevat bey kendini tutamad�.

� yani faz�l Bey, �yle bir i� ettin ki b�t�n planlar�m�z� mahvedecektin


iki it i�in...

faz�l Bey, yapt���n�n do�ru bir i� olmad���n� daha yaparken biliyordu


asl�nda.

� kusura bakma, herifleri g�r�nce kendime h�kim olamad�m.

sonra da birden �ocuk gibi g�l�verdi.

� ama acayip benzettik rezilleri, bir ay kendilerine gelemezler, bir daha


�niforma g�rd�ler mi de h�rmette kusur etmezler.

"art�k da��lal�m," dedi cevat bey.

242
faz�l Bey elini kald�rarak hepsini durdurdu.

� yoo, da��lmak hi� yok; bak cevat bey te�kilat konusunda her s�yledi�ine
evet dedim ama bu gece emir komuta bende, bu gece b�yle bitmez, bunu
bitirmenin bir raconu var, her �eyi gere�ince yapaca��z... b�l�k, d�
pe�ime, uygun ad�m mar�.

arkada�lar�n�n keyfini ka��rmamak i�in cevat bey ses ��karamad�; o


karanl�kta, nerelerden ge�tiler, nerelere gittiler hi� anlayamad� ama
faz�l Bey onlar�, bah�e duvarlar� y�k�lm�, i�inden ��k s�zmayan eski bir
kona�a g�t�rd�. Bah�esini otlar sarm�, kurnalar� ve f�skiyesi k�r�lm�
havuzu �amurla dolmu�tu; �akrll� bah�e yolundan ge�ip ah�ap kap�n�n
�st�ndeki kal�n demir halkayla birka� kez arka arkaya kap�ya vurdular;
kap� a��ld�, elindeki gaz lambas�n�n solgun ����nda, g�klerinin ak�
kanlanm�, iriyar� bir arap bac�n�n kal�n surat� g�z�kt�.

� ne var, ne istiyorsunuz?
faz�l Bey �ne ge�ti.

� ne o habe� teyze, i�eri almayacak m�s�n, felekten bir gece �alaca��z,


h�sniye han�ma haber ver faz�l Beyle arkada�lan gelmi� de.

kap� kapand�, biraz sonra, s�sl� elbiseler giymi� ge�kince bir kad�n,
"bizi unuttunuz, nerelerde kald�n�z," sitemleriyle kap�y� a��p gen�
subaylar� i�eri ald�. Ta� bir holden ge�ip merdiven alt�ndaki demir bir
kap�y� a�t�; i�erisi ayd�nl�kt�, yan��plak gen� kad�nlar oturuyordu;
yeniden bir sofra d�z�ld�, i�kiler geldi, kad�nlar topland�, ceketler
��kar�ld�.

arkada�lar�n�n birer birer ortadan kayboldu�unu fark eden cevat beyi


s�k�nadan rak�lar� doldurup doldurup i�iyor, kendisine eliyle meze
yedirmeye �al�an yar� ��plak kad�na s�k�nt�yla bak�yordu. orada neler
yapt�klar�n� tam hat�rlam�yordu ama bir ara o gen� kad�nla birlikte bir
odaya gittiklerini, kad�n�n kendisini soydu�unu hayal me-

243

yal hat�rl�yordu; evden g�n do�arken ��km�, ertesi g�n bulu�mak �zere
s�zle�ip da��lm�lard�.

��leye do�ru ba� a�r�s� ve utan�la uyand�, bir daha b�yle bir geceyi asla
ya�amayaca��na yemin ederek giyindi. beyaz�t'ta bir kahvede bulu�tular, o
gelmeden �nce, evvelki gecenin hat�ralar�n� kendi aralar�nda yad eden
arkada�lar� onu g�r�nce konuyu de�i�tirdiler. cevat beyin ger�ekten
s�k�ld���n� anlam�lard�; son g�r�melerini yapt�lar, nas�l
haberle�eceklerini belirlediler, gerekli isimleri ak�llar�na yazd�lar ve
helalle�ip ayr�ld�lar.

cevat bey, beyaz�t'tan aksaray'a indi, oradan unka-pan�'na sapt�, a��r


a��r y�r�yerek tekkeye geldi; 'mollalardan' ho�lanmasa, onlardan
ku�kulansa da �eyh yusuf efendinin b�t�n imparatorlu�a yay�lm� g�c�n�n
fark�ndayd� ve te�kilat ad�na bu g��ten faydalan�p faydalanamayacaklar�n�
merak ediyordu, ama osman bu ziyaretin 'me�hule giden' bir yolculuk
�ncesine rastlamas�n� tebess�mle kar��l�yordu. cevat beyin inatla
reddetmesine ra�men, hayat�n� onaya koydu�u bir yolculu�a ��kmadan evvel
fark�na varmadan da olsa manevi bir deste�e ihtiya� duydu�una inan�yordu.
cevat bey bunu hi�bir zaman kabul etmedi, o, dini inan�lar�n� daha
t�bbiyenin ilk s�n�flar�nda kaybetmi�ti, ama osman g��l� inan�s�zl�klar�n
i�inde yuvalanm� gizli bir inanma ihtiyac�na �l�lerle ya�ad���
maceralar�nda �ok rastlam�t�; hatta kanaatince, inan�s�zl�k ne kadar kat�
ve keskin ortaya ��karsa inanma ihtiyac� da o kadar b�y�k oluyordu.

�eyh efendi, cevat beyin, di�er ziyaret�ilerinin aksine elini �pmedi�ini


hemen fark etti, ama fark etmemi� gibi yapt�, imparatorlu�un �e�itli
yerlerinde subaylar�n te�kilatlar kurdu�undan haberdard�, Cevat beyin
bunlardan birine dahil oldu�unu da tahmin ediyordu, hi� sesini ��karmadan
konu�mas�n� bekledi.

� manast�r'a tayinim ��kt� �eyh efendi, yar�n gidiyorum, vedaya geldim,


hakk�n�z� helal edin.

244
�eyh efendi rag�p Beye s�yledi�i s�zleri aynen tekrarlad�.

� esta�furullah, bir hakk�m�z yok, varsa da helali ho� olsun.

sonra rag�p Beyi sordu.

� biraderinizden bir haber ald�n�z m�?

� h�rmetleri var, iyiymi�, memnunmu�, top�ulukla u�ra��yor... almanca da


��reniyormu�.

� siz de muhabbetlerimizi bildirin mektup yazarsan�z.

� ba� �st�ne.

bir sessizlik oldu, sonunda cevat bey konuya do�rudan girmeye karar verdi.

� �eyh hazretleri, imparatorlu�un i�inde bulundu�u durumdan herhalde


haberdars�n�z... devlet ��k�yor, r�vet alm� y�r�m�, padi�ah�n en
yak�n�ndaki pa�alar h�rs�z olmu�lar, devlet memuruna maa� �deyemiyor,
balkanlar kayn�yor.

� kula��m�za �arp�yor baz� �eyler, duyuyoruz.


cevat bey, dimdik �eyh efendinin y�z�ne bakt�.

� ne d��n�yorsunuz peki?

�eyh efendi sorunun b�yle a��k�a ve acemice sorulmas�na usulca tebess�m


etti.

� siyaset bizim i�imiz de�il cevat bey, onu bizden iyi yapacaklar var, biz
haddimizi biliriz.

� dar yerden ge�iyoruz �eyh hazretleri, siyaset herkesin i�i b�yle


zamanlarda... siyaset dedi�iniz insanlar�n hayat�...

durup alayla g�l�msedi.

� her ne kadar siz �l�mle daha �ok alakadar olsan�z da, bu d�nyadaki
insanlar�n hayatlar�ndan da mesuls�n�z; hele imparatorlu�a yay�lm�
g�c�n�z� ve kudretinizi d��n�rseniz.

�eyh efendi, tespihini tane tane �ekerek cevap verdi:

245
� bir faninin g�c� kudreti ne olacak ki cevat bey, bizim bildi�imiz allah
yolunda ibadet... topraktan geldik topra�a gidece�iz, d�nya �st�ndeki �u
k�sa misafirli�imizde g�� kudret aramak kendini aldatmakt�r.

cevat bey, bu tarz konu�malarla bir yere ula�amayacaklar�n� anlad�.

� �eyh hazretleri, rabbimizin kullar�na yard�m etmek hepimizin g�revi


de�il mi?

� elimizden.bir �ey gelirse, elbette.

� benim sordu�um da o i�te, elinizden geleni esirger misiniz ac� �eken


kullardan, esirgemez misiniz?

konu�ma �slubundaki terbiyenin ve nezaketin her �eyden daha �nemli


tutuldu�u Osmanl� se�kinlerinin aras�nda bu t�r bir konu�ma pek
al��lmam� bir kabal�kt�. ama �eyh efendi kendisini yad�rgatan bu
kabal���n, genellikle d�r�stl�kle birlikte ortaya ��kan bir kabal�k
oldu�unu biliyordu; cevat beyin konu�ma tarz�ndan ho�lan-masa da
d�r�stl���n� ve inan�lar� i�in a��k�a konu�arak gelece�ini tehlikeye
atmas�n� be�eniyordu. ayr�ca bu a��kl�kta ve kabal�kta ayn� zamanda �eyh
efendiye duyulan g�ven de g�z�k�yordu; hi� kimsenin g�venilir olmad��� bir
�lkede birisine 'g�venmek' de kabal��� affettirecek bir sayg� i�aretiydi.

� elimizden gelen bir �ey varsa esirgemeyiz elke^te.


cevat bey memnuniyetle g�l�msedi.

� benim s�yledi�im de bu zaten �eyh hazretleri, bir yaral�y� sa�altmaz,


bir evsizi bar�nd�rmaz m�s�n�z; bir hayat kurtaracak haberi bir yerden bir
yere aktarmaz m�s�n�z?

bu �ok a��k bir soruydu ama usturuplu bir bi�imde sorulmu�tu.

�eyh efendi, uzun uzun d��nd�, verece�i cevap bir�ok �eyi


de�i�tirebilirdi.

� derde d�m� kullara yap�lacak yard�m ibadetlerin en b�y���d�r


itikad�m�zca, siyasetle ilgilenmeyiz ama ba�� s�k�ana kap�m�z hep
a��kt�r.

246
� sa� olun �eyh efendi, ba�� s�k�anlar bu s�zlerinizden haberdar olacak,
emin olun... ben m�saadenizle kalkay�m, daha fazla vaktinizi almay�m.

cevat bey aya�a kalkt�, bir anl�k bir teredd�tten sonra e�ilip �eyh
efendinin elini �pt�.

� sa� olunuz... rag�p'a da muhabbetlerinizi bildirece�im.

cevat bey kap�dan ��karken �eyh efendi arkas�ndan seslendi.

� sizin i�in dua edece�im.

lo� salonda, cevat beyin, titrek mum ��klar�n�n yans�d��� y�z�nden, bu


s�zleri duyunca sanki b ab as� nf �zlemi� bir �ocu�un h�z�nl� g�lgesi
ge�ti ya da �eyh efendiye bir ��k yan�ltmacas�yla �yle geldi.

o ak�am cevat bey k���k bavulunu haz�rlad�, birikmi� paras�n� annesine


teslim etti. ertesi sabah annesinin elini �p�p hay�r duas�n� ald�ktan
sonra evden ayr�ld�; annesi ard�ndan bir tas su d�k�p k�sa bir dua okudu,
"su gibi git, su gibi gel."

b�y�k bir imparatorlu�un gelece�ini de�i�tirecek bir macerada kaderin


kendisine bi�ti�i rol� oynamaya haz�rlanman�n heyecan�, annesini
yapayaln�z b�rakman�n �z�nt�s� ve yad ellere giden herkesin hissetti�i bir
i� s�k�nt�s�yla bindi�i trenin ikinci mevki kompart�man�ndaki kat�
koltuklara oturup, cebinden ��kartt��� gazetedeki havadisleri okurken
g�z�ne ili�en k���k bir ilana da ��yle bir bak�p ge�ti. cevat beyin bir
�nem atfetmedi�i bu k���k ilan osman'a g�re gelmekte olan de�i�imin �nemli
bir i�aretiydi:

"�ki midilli ve d�n Macar kadanas� taraf�ndan �ekilen alt� ki�ilik


landonumu sat�a arz ediyorum. alakadar olanlar�n gazete idarehanesine
m�racaat�n� rica ederim. h�se-, in hikmet."

247

xix

araban�n sat�laca��n� duyunca ��ld�racak gibi oldu mehpare han�m; ilk


d��ncesi hikmet beyin paras�n�n bitti�i ve araban�n paras�na muhta� hale
geldi�iydi, bu �ylesine b�y�k bir felaketti ki mehpare han�m i�in;
kap�ld��� deh�etle titrerken re�it pa�ayla mihri�ah sultan�n, bu iki b�y�k
servetin tek miras��s� durumunda olan hikmet beyin bir para sorunu
olmas�n�n manas�zl���n� kavrayamad�. Servete ve servetin getirdi�i
rahatl��a �ok �abuk ve �ok fazla al�m�t�; k�t kanaat ge�inen bir ailenin
�ocu�u olarak do�mu�tu. bu y�zden ya�ad��� refahtan eski hayat�na geri
d�nmek, onu, servet i�inde do�mu� birini korkutaca��ndan daha fazla
korkutuyordu; ilk akl�na gelen ka�mak oldu, kocas�n� ve �ocuklar�n�
b�rak�p ka�mak.

hikmet beyle evlenmeden �nce b�yle bir para tutkusu yoktu, asl�nda hi�bir
tutkusu yoktu; paran�n ve �ehvetin kap�lar�n� Hikmet bey a�m�t� onun
hayat�nda ve o kap�lardan kendisini de �a��rtan bir s�ratle, hep o g�n�
bekliyormu�cas�na rahatl�kla ge�mi�ti. hikmet beyle ya�amaya ba�lad�ktan
sonra hayat onun i�in 'etinin' arzulad��� zevkleri ke�fetmek ve bunlar�n
pe�inde ko�mak maceras�na d�nm�t�. yeni hayat�nda g�rd��� her �eyi,
istiridyeyi de, �ampanyay� da, sevi�meyi de ayn� co�kuyla seviyordu ve
bunlar�n hepsi de 'neuzibihah' cehennemlik g�nahlard�; binlerce ermi�in
cenazesini ba�r�nda bar�nd�ran diyar-� Rum'da bu g�nahlar�n cezas� mah�er
g�n�ne b�rak�lmaz,

248
bu g�nahlar� i�leyen kad�nlar meydanlarda k�rba�lanarak, ta�a tutularak,
d�v�lerek bu d�nyada cezaland�r�l�rd�.

cezadan kurtulabilmek i�in bu g�nahlar� saklayabilecek kadar 'b�y�k'


bah�elerin i�ine kurulmu�, �ehirden kal�n ve y�ksek duvarlarla ayr�lm�
konaklarda, k�klerde, yal�larda ya�amak gerekiyordu; hayat� boyunca
g�nah�n da cezan�n da 'k���k' bah�eli k���k evlerde ya�ayanlara ait
oldu�unu g�rm�t� ve g�nahlar�n� s�rd�rebilmek i�in her �eyi
yapabilece�ini, araban�n sat�laca��n� ��rendi�inde ya�ad��� deh�etli
korkuyla a��k�a anlam�t�.

�ocukken oturduklar� Ye�iltulumba'da bir gece, mahalle halk�n�n, �nlerinde


uzun beyaz sakall� imam oldu�u halde, kom�u evin kap�s�n� nas�l
k�rd�klar�n�, ya�murun alt�nda yar� ��plak bir kad�nla, bir erke�i,
"dinsizler, i�ret yap�yorlar!" diye ba��rarak'nas�l d�ve d�ve
s�r�klediklerini, kad�nla erke�in �amurlu soka��n ortas�nda nas�l ac�yla
ve korkuyla hayk�rd�klar�n�, kimsenin onlara yard�m etmedi�ini, aksine
k�rk y�ll�k kom�ular�n�n pencerelerden kad�na nas�l t�k�rd�klerini, "rezil
orospu, m�sl�man mahallesinde salyangoz sat�lmaz, fahi�e!" diye nas�l
ba��rd�klar�n� �ok iyi hat�rl�yordu. fakirlerin fakirlere vah�ice
davrand�klar�n� �ocukken ��renmi�ti ve o vah�etin ortas�na d�nmeye hi�
niyeti yoktu.

hikmet beyin geldi�ini duyunca, sanki onu hemen ye�iltulumba'daki eski


evlerine alacaklarm� gibi heyecanla ko�mu�tu.

� neden arabay� sat�yorsunuz hikmet bey, paraya m� s�k�t�n�z?

hikmet bey, kam�n�n tela��n� anlayamam�, g�lm�t�.

� bunu da nereden ��kard�n�z Mehpare han�m, Alla-ha ��k�r bir para


s�k�nt�m�z yok, nereden akl�n�za geldi �imdi bu?

mehpare han�m sinirlendi�ini gizleyemedi.

249

� madem �yle neden sat�yorsunuz arabay�, o arabay� �ok sevdi�imi


bilirsiniz.

� m�saade ederseniz bir yukar� ��kal�m, bir nefes alay�m, araba


konusundaki istintak�n�za orada devam edin.

yukar� ��km�lar, hikmet bey ceketini ��kart�p �ok sevdi�i koltu�una


oturmu�tu.

mehpare han�m fazla beklemeye dayanamam�t�.

� neden sat�yorsunuz o zaman hikmet bey, beni deli m� edeceksiniz; neden


s�ylemiyorsunuz?

hikmet bey evlendiklerinden beri belki de ilk defa ka�lar�n� �atarak


bakm�t� kar�s�na.

� mehpare han�m, neden bu kadar m�bala�a ediyor-


sunuz bu araba meselesini, �ok mu ehemmiyetli sizin i�in?
mehpare han�m topuklar�n� yere vurmu�tu.

� evet efendim �ok ehemmiyetli, o arabay� �ok seviyordum, �imdi herkes ne


d��necek, �stanbul'un en g�zel arabas�n� satmam�z� nas�l kar��layacak?
hem allah bilir kim binecek �imdi o arabaya; benim oturdu�um koltuklar�na
kimler kurulacak, o arabada giderken hakk�m�zda ne d��necekler, belki de
ac�yacaklar bize, belki de alay edecekler.
� sakin olun mehpare han�m, icap ederse ben size daha g�zelini al�r�m.

� ben daha g�zelini istemiyorum, ben o arabay� istiyorum.

hikmet bey bir �ocu�a anlat�r gibi tane tane anlatmaya ba�lad�.

� bak�n�z Mehpare han�m, siz belki de fark�nda de�ilsiniz ama


imparatorlukta vaziyetler �ok ciddi, insanlar �ok fakir, sokaklarda ad�m
ba��nda bir dilenciye rastlan�yor, a� sefil insanlar; onlar�n aras�nda
�yle g�steri�li arabalarla dola�mak art�k yak��k alm�yor.

� size mi kald� insanlar� d��nmek, allah onlar� fakir yaratt�ysa bunun


g�nah� bizim mi, allahm d��nmediklerini siz mi d��neceksiniz?

250
hikmet bey derin bir nefes ald�.

� �nsanlar� imrendirmek, zenginli�inle onlara g�steri� yapmak hem g�nah


hem ay�p.

� h�h, �imdi mi akl�n�za geldi ay�pla g�nah? y�llarca s�sl� elbiselerle,


s�sl� arabalarla dola�t�ktan sonra n'oldu birden, valideniz gibi siz de mi
hidayete erdiniz; siz de mi ba�lad�n�z tekke ziyaretlerine?

hikmet bey sinirlendi.

� rica ederim, sa�malamay�n... evet, �imdi akl�ma geldi, hi� gelmese


miydi, daha m� iyiydi o zaman?

� peki ne yapacaks�n�z, koskoca doktor re�it pa�an�n mahdumu kira


arabalar�yla mf dola�acak, insanlar� kendinize mi g�ld�receksiniz
allah�n�z� severseniz; fakirler araban�z� satt�n�z diye k�ymetinizi �ok mu
bilecek?

hikmet bey, sevdi�i kad�nda be�enmedi�i bir yan g�ren erkeklerin �aresiz
ve �zg�n bak�lar�yla bakt� kar�s�na; �fkesi ge�mi� yerini �z�nt�ye
b�rakm�t�. Sevgisi eksilmi-yordu ama sevginin yan�nda bulunmas� gereken
hayranl���n� kaybediyordu; ta��maktan, i�inde beslemekten hep - memnun
oldu�u o sevgi, ta��nmas� zor, a��r bir y�ke d�n��yordu her yeni olayla.
b�t�n zenginler gibi, fakirlerin ya da fakirlikten gelenlerin mal m�lk
tutkusunu k���ms�yor ve onlar ad�na utand�r�c� buluyordu, bunu kar�s�nda
g�rmek daha da yaralay�c�yd�. k�rg�n bir sesle konu�tu.

� eskiden mala m�lke bu kadar ehemmiyet vermezdiniz, �eyh hazretleriyle


evlenmi� olman�z da d�nya mal�na ehemmiyet vermedi�inizi g�steriyordu
zaten, ne oldu �imdi, niye b�yle oldunuz?

mehpare han�m birden kendini kaybetti sanki, sesi b�t�n kona��n i�inde
��nl�yordu, herkes susmu� onu dinliyordu.

� �eyh hazretleri mi, �eyh hazretleri mi, ne zamandan beri yusuf efendi,
�eyh hazretleri oldu sizin i�in, ne

251
zamandan beri eski zevcim zat�alinizin g�z�nde hazret ka-
t�na y�kseldi, bu ne h�rmet?

hikmet beyin sesi mehpare han�m�n hi� duymad���, k�hyas�yla konu�an bir
pa�azadenin so�uk sesine d�nd�.

� sizin zevciniz olmas�, bir erke�in h�rmeti hak etmedi�ini mi g�steriyor


mehpare han�m?

mehpare han�m, konu�man�n tehlikeli bir mecraya girdi�ini o sinirinin


aras�nda fark etti.

� ben onu s�ylemiyorum, mugalata yapmay�n l�tfen ama eskiden b�yle


h�rmetkar de�ildiniz yusuf efendiye kar��, �imdi validenizin tesirinde mi
kald�n�z? �ok de�i�tiniz hikmet bey, �ok de�i�tiniz, bazen sizi
tan�yam�yorum.

hikmet bey ba��n� sallad�.

� ben de sizi tan�makta zorluk �ekiyorum, anla��lan ikimiz de de�i�tik.

hikmet bey m�naka�an�n sona erdi�ini, art�k tart�mak istemedi�ini


g�stermek istercesine yerinden kalk�p �al�ma odas�na do�ru y�r�d� ve onu
�ok �a��rtan, bir �ey oldu: mehpare han�m s�ratle yanma yakla��p elini
tuttu.

� nereye gidiyorsunuz, ben odam�zda "yemek haz�rlamalar� i�in emir verdim.

galiba mehpare han�m, yeni bir hayat, yani yeni bir erkek bulmak fikrine
ilk kez kocas�n�n elini tutu�u o anda sahip oldu, ama yeni birisini
bulmadan �nce eskisini kaybedecek bir kad�n de�ildi.

hikmet bey ne kadar sinirlenirse sinirlensin mehpare han�m�n b�yle bir


teklifine hay�r diyemedi, hen�z sevdi�i kad�n�n b�yle mahrem bir davetini
reddedebilecek kadar hiddetlenemiyordu.

sanki hi�bir �ey olmam� gibi g�l�msedi o da.

� tabii, nas�l arzu ederseniz.


el ele yatak odas�na do�ru y�r�d�ler.
odaya yakla�t�klar� s�rada hikmet bey kar�s�n� �a��r-
tarak usulcac�k f�s�ldad�.
� emir buyurun da matmazel chantai de bize kat�ls�n.

mehpare han�m �a�k�nl���n� gizlemeye �al�arak, "el-


bette," dedi.
* � nas�l arzu buyurursan�z.

ahin yald�z kakmal�, lacivert karpuzlu lambalardan odaya yans�yan,-


kendilerince �ok �zel ��kta, matmazel chantal'i de aralar�na alarak
sabaha kadar sevi�tiler. mehpare han�m sevi�meyi y�netmedi, o da daha
ba��ndan kat�ld� sevi�meye ve kocas�na dokundu�u kadar matmazele de
dokundu; hikmet bey'onu frans�z k�za daha �ok dokunmas� i�in te�vik etti.
sevi�melerinde yeni bir b�l�m daha a�malar� gerekti�ini hissediyorlard�,
a�t�lar o gece o b�l�m�. Mehpare han�m bir kad�n v�cuduna dokunman�n
yad�rgat�c� ve ayk�r� .cazibesini alabildi�ine ya�ad�, Hikmet bey bir
ayk�r�l��a ortak olman�n tad�n� ��kard�; lacivert ��kl� odan�n d��nda
kalanlar� unutup o oday� ya�ad�lar. kendisine yeni bir zevk bi�imi daha
tan�tt���, en az�ndan bunu te�vik edip ortak oldu�u i�in bir s�re i�in
yeniden '��k' oldu kocas�na, ama art�k bu a�klar�nda son fas�ld�.

mehpare han�m, araban�n sat�lmas�n� hi�bir zaman affetmediyse de bir daha


bu konuyu a�mad�; Hikmet bey ise kar�s�n�n h�rsla kas�l�p �irkinle�mi�
y�z�n� unutmaya �al�t� ama ikisi de unutamad�lar olanlar�.

hikmet bey, 'h�rriyeti' ararken, gitti�i gazete idare-hanelerindeki


konu�malarda, toplant�larda, terc�me etti�i risalelerde ve toplant�lara
kat�lan yeni insanlar�n anlatt�klar�nda 'halk' diye bir �eyi ke�fetti�ini,
ne oldu�unu tam anlayamad�ysa da s�rf istibdad�n kar��l��� olarak
kendisine sunulan �ey bu oldu�u i�in 'halk�' sevdi�ini kar�s�na izah
etmeye �al�mad�; halk�n oldu�u bir yerde 'z�ppeli�in' kendisini
utand�rd���n� da; ama arabas�n� sat�p onun yerine d�rt atl�, siyah,
g�steri�siz bir landon ald�.

253

252

mihri�ah sultan, o�lunun arabas�n� satt���n� ��renince �nce mehpare han�m�


sordu.

� kar�n sinirlenmedi mi arabay� satmana?


hikmet bey g�z�n� k�rpmadan yalan s�yledi.

� hay�r...

ama merak�n� yenemedi�i i�in sormadan duramad�.

� neden sinirlenece�ini d��nd�n�z anne?


mihri�ah sultafi k���mseyici bir bi�imde g�l�msedi.

� bilmem... araban�n g�steri�inden ho�lan�yormu� gibi geldi herhalde


bana...

hikmet bey, annesinin ger�e�i g�rmesinden rahats�z oldu.

� mehpare'nin insanlar�n dikkatini celbetmek i�in g�steri�li arabalara hi�


ihtiyac� yok ki...

� g�zelli�i k�fidir diyorsun... bence de �yle ama sanki bu ona k�fi


gelmiyormu� gibi g�r�nd� bana... yan�l-d�m demek.

ger�e�in annesi taraf�ndan fark edilmi� olmas� Hikmet beyi utand�rm�t�,


ama bunu sinirli bir sesle saklamaya �al�t�.

� yan�ld�n�z herhalde.

mihri�ah sultan, "herhalde," diyerek g�l�msemekle yetindi ama sesinden


hikmet beye inanmad��� belliydi; o muhte�em g�r�nt�s�yle bir gece ans�z�n
osman'�n odas�na geldi�inde gelini i�in, "g�rg�s�z ve muhteris bir
kad�nd�," demi�ti, "benim onu k�skand���m� d��nd�ler, ama ben onun nas�l
bir kad�n oldu�unu hemen anlam�t�m; bir erke�e iyi gelecek bir kad�n
de�ildi, gelmedi de zaten."

annesinin kendisine inanmad���n� fark ederek, kendisini bu duruma


d��rd��� i�in kar�s�na �fkelenirken mihri�ah sultan laf� de�i�tirdi.

� baban nas�l?

� biraz yorgun gibi... sizin tekkeye gitmenizden ve �eyh efendiyi ziyaret


etmenizden de pek memnun de�il
-�- allah allah, ona ne... hem onu ne alakadar ediyor, benim nereye
gitti�im?

� bilmiyorum, dedikodudan korkuyor herhalde.

re�it pa�an�n dedikodudan korkmas�na hi� gerek yoktu asl�nda, tekkeye


gitmesi ahalinin g�z�nde ona itibar kazand�rm�, �oktan 'm�s�rl�
fahi�elikten kahve konu�malar�nda 'sultan han�ml��a' terfi etmi�ti; nefret
hayranl��a d�nm�t�. tekkeye gidi�leri mihri�ah sultan i�in de yeni yeni
efsanelerin yaz�lmas�na yol a��yordu: asl�nda ermi� bir kad�n oldu�u ama
ahalinin itikad�n� denemek i�in �stanbul'a ba�� a��k geldi�ine, paris'e
s�rf g�vurlar� hak dinine �evirmek i�in halife taraf�ndan g�nderildi�ine,
�eyh efendinin kad�n�n din bilgisine hayret etti�ine dair �e�it �e�it
hik�yeler anlat�l�yordu.

mihri�ah sultan g�nah konusundaki konu�malar�ndan sonra �� kez daha


gitrr�r�ti tekkeye; her seferinde bir din adam�n� ayartmaya �al�man�n
heyecan�na kendisini daha fazla kapt�r�yor, �eyhi ayartmaya �al��rken
kendisinin ba�tan ��kt���n� da fark ediyordu. yusuf efendinin
yak��kl�l���, v�cudunun m�tenasip duru�u da gittik�e daha �ok ilgisini
�ekiyordu; hem �eyh efendinin asla kendisine dokunamayaca��n�, bunu
akl�ndan ge�irmesinin bile yasak oldu�unu bilmenin g�veni hem de �eyhin
asl�nda kendisine denk g�rd��� ilk erkek olmas�, duygular�n� serbest
b�rakmas�na yol a�m�, her ge�en g�n �eyh efendiye biraz daha ba�lanm�t�.

uzun sessizliklerle kesilen sohbetlerinde dinden, g�nahtan, �eytandan,


zaaflardan, tevekk�lden s�z ediyorlard�, ama b�t�n bu s�ylenenlerde
asl�nda hep gizlice s�z� edilen a�k ve tutkuydu. sanki kendilerine ait
�zel bir lisan icat etmi� gibiydiler ve birbirlerini anl�yorlar,
birbirlerinin g�r�lerine de�er veriyorlard�; zaman zaman ikisine de ince
bir ter bas�yor, y�zlerinden bir k�z�ll�k gelip ge�iyordu. mihri�ah sultan
ise neredeyse a��k�a bir davetk�r-l�kla bak�yordu �eyhe, zaman zaman
imalan bu bak�lar�

255

zann�mca.

254

kuvvetlendiriyordu, ama hi�bir zaman hi�bir �ey a��k�a s�ylenmiyor ve


ya�anm�yordu.
hasan efendi, "�eyh hazretleri m�s�rl� orospu gelsin diye bekler olmu�tu,
mehpare'yi g�nl�nden ��karamad� ama o m�barek g�n�l me�erse ne geni�mi�,
mihri�ah'� da ald� oraya," demi�ti; sonra da hayat� boyunca �eyhe sayg�
duymu� ve sayg� g�stermi� o adamdan hi� beklenmeyecek bir bi�imde alayla
g�l�vermi�ti, "y�z� de daha beyazlad�."

aralar�ndaki ili�ki gittik�e daha tuhafla��yor ve garip bir mecraya


d�k�l�yordu ki bir g�n saraya bir jurnal geldi; padi�ah�n �ok ilgisini
�ekecek bir bi�imde yaz�lm�t�.

mihri�ah sultan�n, Frans�z casusu oldu�unu, �eyh yusuf efendiyi 'i�fal


ederek' onu padi�ah� devirip, padi�ah�n biraderini tahta ge�irecek bir
suikaste kat�lmaya ikna etmek i�in s�k s�k tekkeye gitti�ini s�yl�yordu.

padi�ah bu s�ylenenlere inanmam�t�, ama �zellikle son zamanlarda �ylesine


vesveseli bir hale gelmi�ti ki art�k kendine, kendi sezgilerine, kendi
akl�na, kendi de�erlendirmelerine bile g�venmiyordu; her jurnal onu
tela�land�r�yordu. mihri�ah sultan�n 'Paris'e d�nmesinin vakti geldi�ine'
h�kmetti. derhal doktoru �a��rtt�.

� re�it pa�a biliyorum sen eski zevcenle konu�am�yorsun ama mahduma s�yle,
validesine arak yola ��kmas�n� s�ylesin. misafirli�in makbul olan� k�sa
olan�d�r.

art�k her mimi�ini, her jestini, sesinin her tonunu tan�d��� padi�ah�n
karar�n�n kesin oldu�unu ve mihri�ah sultan�n oyalanmas� halinde ciddi
dertler ��kaca��n� hemen anlad� Re�it pa�a.

� emredersiniz ha�metlum, dedi; ben bu ak�am behe-mahal hikmet'le konu�ur,


emirlerinizi ona naklederim.

re�it pa�a, mihri�ah sultan�n gitmesinden memnun olacakt�, onunla ayn�


�ehirde oldu�u s�rece bu 'hastal�ktan' kurtulamayaca��n�, y�z y�ze
gelmesinin m�mk�n olmad��� bir kad�n� akl�ndan bir t�rl� ��karamayaca��m
biliyordu. gitmesini, hayat�ndan ve akl�ndan ��kmas�n� �sti-256
yor, unutman�n yumu�ac�k t�yh� bir h�rka gibi saran rahatl���na yeniden
kavu�may� arzuluyordu. unutmak i�in bile �aba sarf edecek g�c� kalmam�t�;
hayattan ve olaylar�n ak��ndan yard�m dilenir hale gelmi�ti; �stelik
unutmaya �al�t�k�a unutamayaca��n� biliyordu; "�nsan �ok tuhaf," demi�ti
osman'a, "�yle zamanlar oluyor ki, en �ok yan�nda olmak istedi�in bir an
�nce gitsin, uzakla�s�n istiyorsun; onun civarda oldu�unu bilmek, onu
g�rebilece�ini bilmek ve g�rememek... bu �ok zalimce."

o ak�am hemen hikmet beyi �a��rtt� ve o�luna padi�ah�n emrini s�yledi.

� annene s�yle, bu sefer mesele ��mar�kl�k kald�racak bir mesele de�il,


zaten yaz bitti; yaz sonunda gidece�im diyordu, gitsin hay�rl�s�yla. yoksa
padi�ah�n hiddeti ayaklanacak ki o hiddetin nas�l ve kimi vuraca��n�
�imdiden hi�birimiz bilemeyiz. bunlar� lisan� m�nasiple anlat annene.

hikmet bey, ba��r�p �a��rmas�n� dinlemeye haz�r olarak gitti annesine, ama
bekledi�i gibi olmad�; Mihri�ah sultan i�in ciddiyetini anlad�, g�ld�
sadece.

� art�k bir kad�ndan bile korkar olmu�lar.

� ba�kalar�n� korkutan, ba�kalar�ndan daha �ok korkuyor, ama art�k bu


istibdata bu �lke daha fazla tahamm�l edemeyecek.

mihri�ah sultan o�lunun y�z�ne baktu

� art�k korkmaktan vaz m� ge�tin hikmet?


hikmet bey, bir sigara yak�p korkmaktan vazge�ip
vazge�medi�ini d��nd�.

� bilmiyorum anne, ama korkmaktan yoruldum, herkes gibi ben de yoruldum...


korkunun ayar� ka�t� bu memlekette... do�rusu size minnettar�m, bunu fark
etme-<ne siz yard�m ettiniz, yoksa ben korkunun i�inde uyu�up gidecektim.

�ltc Yaras� Gibi


257/17

mihri�ah sultan uzan�p o�lunun elini ok�ad�, Hikmet b,ey annesinin


�efkatinden yararlan�p hep sormak istedi�i soruyu sordu.

� �eyh efendi nas�l bir adam, ne d��n�yorsunuz onun hakk�nda?

� onun gibi birine hi� rastlamad�m diyebilirim... gen� bir adam, �eyh
oldu�una bakma, benden �ok gen� ama y�z ya��nda bin gibi konu�uyor; onunla
konu�urken sanki as�rlar�n, zaman�n �tesinde biriyle konu�uyormu�-sun,
tarihe dokunuyormu�sun hissine kap�l�yorsun.

hikmet bey, �eyh efendinin b�yle �v�lmesinden elinde olmadan


huzursuzland�.

� �ok tesirinde kalm� gibisiniz.


mihri�ah han�m, o�lunun 'rakibinden' konu�tuklar�-
n� anlay�nca Hikmet beyi �zmek istemedi.

� yoo, asl�nda b�t�n din adamlar� biraz �yledir; ahrete bu d�nyadan fazla
ehemmiyet verdiklerinden, ahretten seslenir gibi konu�urlar.

ayr�lmalar�na yak�n Mihri�ah sultan aniden sordu:

� jurnali kim vermi� hikmet?


hikmet bey �a��rd�.

� ne jurnalini?

� padi�ah, durduk yerde gitmemi emretmedi ya, biri kula��na kar suyu
ka��rd� herhalde; kim yapt� diye soruyorum.

hikmet bey, ancak o anda kimden ku�kulanmalar� gerekti�ini a��r bir


utan�la fark etti ve derhal bu fikri reddetti.

� bir jurnal yok anne, olsa babam s�ylerdi.

mihri�ah sultan �stelemedi, 'asaletin' kurallar� vard� ve Mihri�ah sultan


o kurallar� sever, onlara uymaktan ho�lan�rd�; o�luna �ocukken o s�z� o
��retmi�ti: "nobles-se oblige - asalet zorlay�c�d�r," �imdi kendi
��retti�inin aksine hareket etmek islemedi.

258
bir hafta i�inde toparland� ve �eyh efendiye veda bile etmeden, ba�� a��k
geldi�i Dersaadet'ten ba�� kapal� olarak ayr�ld�; �eyhle yapt��� b�t�n o
konu�malarda, konular�n hemen hemen daima dini olmas�na ra�men o bamba�ka
bir ger�e�i ��renmi�ti: bu d�nyada kendisine lay�k erkeklerin de
bulunabilece�i ger�e�ini; ruhundaki kat�l���n yumu�ad���n�, yusuf
efendinin usul sesinin y�llarca kendine �rd��� duvarlar� esnetti�ini
hissediyordu; i�inde ya�ama iste�i belirmi�ti. �eyhi hep �zleyecek ve
�zledi�i erkek sayesinde ba�ka erkeklerle birlikte olabilecekti.

annesini yolcu eden hikmet bey, mihri�ah sultan�n bindi�i geminin


arkas�ndan el sallarken yaln�zca �n be� g�n sonra kendisinin de ayn�
gemiye binece�ini bilmiyordu, akl�na bile gelmiyordu b�yle bir ihtimal.
saray, pa�azadelerin ��mar�kl�klar�na, .kaprislerine, kendi aralar�nda
'h�rriyet' hakk�nda yapt�klara konu�malara al�k�nd�; ama hikmet beyin son
zamanlarda s�k s�k gazete idarehanelerinde g�z�kmesi, daha �nceden
mimlenmi� m�elliflerle ahbapl��� s�k�la�t�rmas�, ileri geri konu�malar�n�
mabeynin d��na ta��rmas� saray�n dikkatini elbette �ekmi�ti. her ne
kadar, padi�ah�n doktorunun o�lunun b�yle i�lere kar�aca��na kimse
ihtimal vermese de, k�t� �rnek olmas�n diye hikmet beyin selanik'e
g�nderilmesine karar ��kt� ve emri bu sefer re�it pa�aya de�il, do�rudan
hikmet beye ba�-mabeyincinin odas�nda tebli� ettiler. selanik vilayetine
ba�m�fetti� gidiyordu.

o�lunun tayin emri re�it pa�ay� tedirgin ettiyse de hikmet beyle, mehpare
han�m�, �stanbul'un bo�ucu bask�s�ndan kurtulacaktan i�in sevindirdi;
selanik'in payitahta k�yasla daha �zg�r bir ortama sahip oldu�unu
biliyorlard�; Mehpare han�m daha serbest bir hayat s�rebilece�i, hikmet
bey ise daha serbest d��n�p tart�abilece�i i�in memnun olmu�tu. padi�ah,
g�nl�n� almak i�in re�it pa�aya da yeni ni�anlar ve sar�yer'de b�y�k bir
arazi ba��lad�.

259

kendilerini selanik'e g�t�recek gemiye sevin�le bindiler; hatta geminin


merdivenlerinde, hikmet bey, mehpa-re han�m, Rukiye, nizam, matmazel
chantal ve ruki-ye'nin kedisi habe�, hep birlikte poz verip bir de
foto�raf �ektirdiler; kendilerini bekleyen gelece�i bilmemenin
mutlulu�uyla g�l�ms�yorlard�.

mihri�ah sultan hakk�ndaki jurnali kimin yazd��� ise hi�bir zaman


anla��lamad�; Hikmet bey bu konudan kar�s�na hi� s�z etmedi.

osman'�n odas�na bir gece gecelik entarisiyle geliveren mehpare han�m ise,
aynen hikmet beye k�zd���nda yapt��� gibi topuklar�n� yere vurarak, "o
jurnali ben yazmad�m," demi�ti, "hem niye yazay�m, bana ne onlar�n
aras�ndaki ili�kiden."

b�t�n �l�ler ona bakm�lard�; kimse onu su�lamam�-t�, ama kimse de ona
inanmam�t�.
xx
caddelerinde palmiyelerin dikili oldu�u, sokaklar�n�n deniz ve manolya
koktu�u Selanik'te ge�irdikleri ilk aylar sanc�l� bir hastal�ktan sonra
gelen nekahet d�nemi gibiydi, yorgun bir huzur ve s�k�net vard�
hayatlar�nda; hen�z �ehirde bir ahbap muhiti edinemediklerinden
vakitlerinin �o�unu evde hep bir arada.ge�iriyorlard�. Padi�ah�n
doktorunun o�lu oldu�u daha kendisi gelmeden duyuldu�undan hikmet beyin
etraf�nda gelir gelmez bir dalkavuklar kalabahki��� olu�mu�, ama hikmet
beyin ahbap olmak istedikleri, sarayla alakal� biriyle fazla yak�n olmak
istemediklerinden ��pheyle geri �ekilmi�lerdi.

hikmet bey de yeni dostlar edinmek i�in acele etmiyor, dikkati kendi
�zerinde toplamaktan ka��n�yor, erkenden i�ten ��k�p eve geliyordu. o
evcimen g�nlerde, izah edilemeyen bir ihanete u�ram�l�k duygusuyla
birlikte �ocuklar�n b�y�m� oldu�unu ke�fettiler, rukiye on u� ya��na,
nizam da on ya��na basm�t�, selanik'teki bir frans�z okuluna
gidiyorlard�.

selanik'teki o k�, Mehpare han�m ile hikmet bey, anne-baba olman�n


sorumlulu�unu ve zevkini hayatlar�nda ilk ve son kez birlikte ya�ad�lar;
hikmet bey �ocuklar� hi� ay�rm�yor, rukiye'ye de kendi k�z�ym� gibi
davran�yordu. �ten geldikten sonra oturup onlarla saatlerce frans�zca
�al��yor, mehpare han�m da bu derslere bazen bir ��renci bazen bir
��retmen gibi kat�l�yordu; bazen yeni bir kelime ya da bir zaman �ekiminin
gramer kurallar�n�

261

260

kocas� �ocuklara anlat�rken ��reniyor, bazen de bildi�i bir kelimenin ya


da c�mlenin �ocuklara ��retilmesi i�in onlar�n akl�nda kalacak �rnekler
buluyordu.

her ak�am, onlarla birlikte selanik'e gelen matmazel chantal'i de


aralar�na alarak sevi�iyorlard�; sevi�me bi�imleri art�k �ok
serbestle�mi�ti, matmazel chantal mehpare han�ma da, hikmet beye de ayni
co�kuyla kar��l�k vermeyi ��renmi�ti; baz� geceler hikmet bey, mehpare
han�mla Chantal'i seyrediyor; baz� geceler mehpare han�m kocas�yla
chantal'i izliyor, baz� geceler de ��� birden yata�a ayn� anda giriyorlar
ve v�cutlar�n�n birbirine kar�mas�ndan m�thi� hazlar ��kart�yorlard�.
sevi�melerinde hi�bir s�n�r bulunmuyordu, yaln�zca s�ylenmeyen ama
herkesin kesinlikle itaat etti�i gizli bir kural vard�; Mehpa-re han�mla
matmazel chantal asla hikmet bey yokken bir araya geliniyorlard�; bunun
kabul edilemez oldu�unda hepsi de sessizce fikir birli�i etmi�ti.

�ocuklar�n bu ili�kileri fark etmemesi i�in �ok dikkatli davran�yorlard�;


onlar�n yan�nda herkes rol�n� oynuyor, anne, baba ve dad� oluyordu. nizam,
evdeki hizmet�ilerin s�yledi�i gibi '�eytan t�y�ne' sahip bir o�land�, onu
g�ren herkes seviyor, sar�ya �alan kumral sa�lar�n� kar�t�r�yor, y�z�n�
ok�uyordu; o da herkesle arkada�l�k ediyor, oynak rum hizmet�ilerin
anlatt��� a��k sa��k hik�yeleri, arap halay�klar�n maceralarla dolu
masallar�n�, Arnavut bah��vanlar�n �ok ho�land�klar� kahramanl�k
menk�belerini dinliyor; sonra da hizmet�ilerden ��rendi�i hik�yeleri
halay�klara, halay�klardan ��rendiklerini bah��vanlara, bah��vanlardan
��rendiklerini hizmet�ilere anlat�yor, hepsinin ayr� ayr� taklidini
yap�yor, herkesi g�ld�r�yor, daha o ya�ta kendisini dinletmesini ve
insanlar� g�ld�rmesini beceriyordu, ama bunlardan hi�bir �ekilde annesiyle
babas�na s�z etmiyordu. bir �apk�nda olmas� gereken her �ey vard� onda;
yak��kl�l�k, sevimlilik, konu�kanl�k, e�lenceli hik�yeler anlatma
yetene�i, kime ne anlata-

262
ca��n� sezecek bir i�g�d�, ketumiyet ve o ketumiyeti asla hissettirmeyen
bir hafiflik.

rukiye ise k���kl���ndeki huysuzlu�undan vazge�mi�, a��rba�l� bir �ocuk


olmu�tu; �stanbul'dayken yaln�zca kendisine ait olan karde�inin selanik'te
birdenbire herkesin olmas�n� bile olgunlukla kar��lam�t�; Nizam'�n
herkesten fazla kendisini sevdi�ine olan inanc� hi� sars�lmam�t� ve b�yle
d��nmekte de hakl�yd�. nizam'�n aksine evde �al�an herkese mesafeliydi
ama herkese �ok kibar davran�yordu. g�zlerinin g�zelli�i annesine
benziyordu ama y�z� b�y�d�k�e de�i�mi�ti; kal�nca ka�l�, ince y�z�nde,
kimsenin bilmedi�i bir �eyleri bilen bir insan�n etkileyici ifadesi vard�.
nizam'� ok�amaya al�an ev halk� ona yakla-�am�yordu; onu ok�am�yorlar,
ona dokunam�yorlar, onunla �akala�am�yorlardj; sanki o k���k bir k�z de�il
de b�y�k bir kad�nm� gibi, onun b�y�k bir do�all�kla verdi�i emirleri
ayn� do�all�kla yerine getiriyorlard�. Nizam'�n do�u�tan bir �apk�n olmas�
gibi o da do�u�tan bir han�mefendiydi; giyimi bile kendi yan�ndakilere
benzemiyordu. nizam'�n renkli giysilerden horlanmas�n�n aksine o daima �ok
sade ama �ok zevkli giyiniyor ve elbiselerinin ba�kas� taraf�ndan
�smarlanmas�na asla izin vermiyor, eve gelen terziye bizzat kendisi
anlat�yordu ne istedi�ini.

okuldaki frans�z arkada�lar�n�n verdi�i kitaplar� okumaya ba�lam�, Romeo


ve juliette'i, abelard ve heloise'�, Pol ve virjini'yi a�layarak okumu�,
teneff�slerde k�z arkada�lar�yla bu kitaplar hakk�nda, a�k hakk�nda
tart�maktan zevk al�r olmu�tu; okudu�u kitaplar�n da etkisiyle a�k�n
'kutsal' oldu�una inan�yordu.

bir ak�am, ailecek oturma odas�nda oturduklar� s�rada, her zamanki a��k
s�zl�l���yle, ortaya bir soru sormu�tu:

� sizce a�k nedir?

s�ylemek ya da sormak istedi�i bir �ey oldu�unda, bu. ne olursa olsun,


asla s�ylemekten ve sormaktan �ekinmez,

263

her �eyi d�md�z s�ylerdi. zaten hayat� boyunca onun bu a��k s�zl�l���
erkekleri �a��rtacak, onun kimseye benzemeyen y�z ifadesi kar��s�nda
�a|k�nla�an erkekler bu a��k s�zl�l�kle darmada��n olacaklard�.

mehpare han�m soruyu duyunca ka�lar�n� �atarak susmu�, hikmet bey ise
g�lerek kar��l�k vermi�ti.
� bu bir histir yavrum.

� bir his oldu�unu biliyorum baba, ben size nas�l bir


his diye soruyorum, ��k olunca ne hissediyor insan?
hikmet bey ba��n� sallam�t�.

� bu anlat�lamaz rukiye, bunu herkes ancak ya�ayarak ��renir.

� ama kitaplar anlat�yor.

hikmet bey yard�m ister gibi mehpare han�ma bakm�, ama mehpare han�m
ba��n� �evirmi�ti.

� kitaplar a�k� anlatm�yor Rukiye, kitaplar ��k insanlar� anlat�yor.

rukiye'yi bu cevap tatmin etmemi�ti ama akl�na tak�lan ba�ka bir soruyu
sormay� tercih etti.

� siz birbirinize ��k m�s�n�z?


mehpare han�m dayanamad�.

� rica ederim rukiye, bu nas�l konu�ma; o frans�z


arkada�lar�ndan m� ��reniyorsun b�yle konu�malar�?
hikmet bey araya girdi.

� sinirlenmeyin mehpare han�m, madem akl�na tak�l�yor b�rak�n sorsun,


cevaps�z kalmas� daha m� iyi? b�rak�n k�z� serbestli�e al�s�n, rahat�a
konu�sun.

sonra da rukiye'ye d�nm�t�.

� evet yavrum.

rukiye, bu cevaba �ok sevinmi�, g�zlerini k�sarak g�-l�msemi�ti,


g�l�msedi�i zaman nizam'�nkine benzer bir sevimlilik geliyordu y�z�ne, ama
�ok az g�l�ms�yordu.

� �ok iyi.

hikmet bey, �ocuklar� Avrupa terbiyesiyle b�y�tmek istiyor, onlar�n


kendisi gibi �zg�r bir ortamda yeti�-

264
melerini; yasaklardan, bask�lardan uzak olmalar�m ama�l�yordu. mehpare
han�m ise eski usul osmanl� terbiyesinden yanayd�, �ocuklar�n b�yle
konu�malar�ndan rahats�z oluyordu. e�er �stanbul'da kalsalard� Hikmet bey
istedi�i gibi yeti�tiremezdi �ocuklar�, ama selanik'in nispeten �zg�r ve
kozmopolit yap�s� �ocuklara avrupai bir terbiye vermelerine imk�n
sa�l�yordu.

�ocuklar�n terbiyesi konusundaki ufak tefek �eki�melerine ra�men nisan


ortalar�na kadar mutlu bir aile olarak ya�ad�lar; a�k, sevgi ve �efkat
vard� ve herkes bundan pay�na d�eni adil bir bi�imde al�yordu. rukiye de
nizam da o g�nleri hayatlar�n�n en g�zel g�nleri olarak hat�rlayacaklard�.
rukiye, k�yafetleri gibi d�z ve etkileyici sesiyle osman'a, "ben �ocukken
k�sa bir s�re de olsa saadeti ya�ad�m," diyecekti, "lakin daha sonra
olanlar� g�r�nce saadetten hep ��phelendim."
osmanl� Bankas�n�n arka soka��ndaki geni� konaklar�nda, �ocuklar�yla,
geceleri gizli g�nahlanyla, g�nahlar�n �e�itlenmesi sonucunda mehpare
han�m�n kocas�na yeniden artan a�k�yla, hikmet beyin kar�s�na hi� bitmeyen
ve tam yoruldu�u s�rada selanik'te yeniden soluklanan sevgisiyle
ya�ayarak, kaderin kendilerine bu son arma�an�n�n tad�n� ��kard�lar.
hikmet bey ak�amlar� eve gelirken bankan�n kar�� kald�r�m�ndaki as�k
suratl� Bulgar s�t��den kaymak ve s�zme yo�urt alma al�kanl��� edindi,
mehpare han�m kocas�n� ve �ocuklar�n� �a��rtarak birka� kez onlara
annesinden ��rendi�i Girit yemeklerinden pi�irdi, onun iyi bir a���
oldu�unu da g�rd�ler.

il�k ge�en bir k�tan sonra nisan, ya�murlarla ve �rpertici s�ylentilerle


geldi. bulgarlar ayaklanmaya haz�rlan�yorlard�-; tren yolu bask�nlar�, k�y
yang�nlar�, yol kesmeler art�yordu; selanik huzursuzdu, hayat�n sakin bir
�ekilde devam edemeyece�ini hissediyorlard�, gen� subaylar la devlet
memurlar� idareden �ik�yet�iydi, �stanbul ise geli�meleri fark etmez gibi
davran�yordu.

265

15 nisan gecesi, b�y�k bir patlamayla sars�ld� Selanik, sokaklardaki gaz


lambalar� aniden s�nd�; b�t�n �ehir, i�inden ate�ler p�sk�ren k�z�l bir
karanl��a g�m�ld�. �nsanlar beyaz gecelik entarileriyle kaybolmu�
hayatlar�n� arayan hortlaklar gibi sokaklara f�rlad�lar, "bulgar
komitac�lar Selanik gar�n� bas�p gaz depolar�n� u�urmu�lar," deniyordu.
patlamalar arka arkaya devam ediyor, kald�r�mlar par�alan�yor, caddelerden
alevler f�k�r�yor, t�yleri tutu�mu� k�pekler, k�v�lc�mlar sa�arak yanan
kedher, ah�rlar�n�n kap�lar�n� k�rm� atlar �ehrin i�inde d�rt d�n�yorlar,
b�t�n �ehir gaz ve duman kokuyordu. �ehir tiyatrosu, yeni konak gazinosu,
tophane, komitac�lar�n bombal� sald�r�lar�yla birbiri ard�ndan havaya
u�uyordu. rukiye, "o geceyi hi� unutmad�m," demi�ti, "kaderimiz sanki o
gece de�i�ti."

d�ar�da bir yery�z� mah�eri ya�an�rken hikmet bey �ocuklarla kad�nlar�


bir odaya toplad�; kona��n kap�lar�n�, panjurlar�n� kapatt�rd�, u�aklarla
arnavut bah��vanlar� a�a�� katta n�bete dikti. kendisi de babas�n�n hediye
etti�i ve hi� kullanmad��� revolverini ��kart�p �ocuklara g�stermeden
beline soktu; o gece hi� uyumad�lar, matmazel chantal b�t�n gece korkuyla
a�lad�. Mehpare han�m korkudan sararmas�na ra�men hem onu hem de
hizmet�ileri yat�t�rmak i�in u�ra�t�; Hikmet beyin o karga�ada bile fark
edip �a�t��� ana� bir hal vard� �st�nde. �i�li'deki m�sademeye �ahit
oldu�unda sinir krizleri ge�iren kad�n sanki o de�ildi.

ertesi sabah, hikmet bey, kap�lar� ve panjurlar� kapal� tutmalar�,


kimsenin d�ar� ��kmamas� i�in kesin emirler verdikten sonra, arnavut
bah��vanlardan en babayi�it ola-n�yla arabac�s�n� yan�na al�p, silah�n� da
cebine sokup, vilayetteki i�ine gitti. "ben erken d�nerim," diyerek
��karken, mehpare han�ma, "ev sana emanet," dedi.

mehpare han�m, kocas�na sar�ld�.

� dikkatli olun l�tfen, dedi.


266
� meraklanmay�n, vilayete bir u�rayaca��m, sonra babamla anneme s�hhatte
oldu�umuzu bildiren birer telgraf �ekip d�nerim.

sokaklar bombo�tu, ahali evine kapanm�t�; zaptiyeler enkazlar�n aras�nda


devriye geziyorlar, gar taraf�ndan, devam eden gazhane yang�n�n�n ya�l�
dumanlar� kapkara bir s�tun gibi g�ky�z�ne y�kseliyordu. yeni konak
gazinosu �st�nden dumanlar t�ten siyah bir iskelet gibi duruyordu; �ehir
deh�eti g�rm�t�.

vilayet binas� zaptiye kordonu alt�na al�nm�t�, binan�n i�inde tam bir
karma�a h�kimdi, herkes ko�u�turuyor ama kimse ne yap�lmas� gerekti�ini
tam bilmiyordu; vali bey emirler ya�d�rmakla me�guld�, 'su�lular�n derhal
yakalanmas�n�' talep ediyor, hasar raporlar�n� bekliyor, polis m�d�r�nden
bu kadar kalabal�k bir komitac� grubunun �ehre nas�l s�zd���n� kendisine
a��klamas�n� istiyordu. hikmet bey bir ara valinin odas�na girdi.

vali �fke i�indeydi, �stanbul'un kendisini sorumlu tutaca��n� biliyordu.

� bunca hafiye var ve komitac�lar �ehre ellerini kollar�n� sallayarak


giriyorlar, kimsenin ruhu bile duymuyor.

valinin ba��r�p �a��rmas� aras�nda, hikmet bey, komitac�lar�n gruplar


halinde birka� g�n �nceden �ehre geldiklerini, bombalamalar s�ras�nda
bir�o�unun �ld�r�ld���n�, di�erlerinin ka�may� ba�ard���n�, pe�lerine
zaptiye sal�nd���n� ��renebildi ama valinin bir c�mlesi onu korkuyla
�rpertmeye yetti.

� bunlar�n bir k�sm� h�l� �ehirde anla��lan, hemen yakalanmazlarsa


melanetlerini s�rd�recekler.

��leden sonra telgraf �ekmek i�in telgrafhaneye gitti, oras� da


zaptiyelerle �evrilmi�ti; tepesinde b�y�k bir vantilat�r�n hareketsiz
durdu�u, yerleri mermer kapl� geni� ve sessiz salonda birka� ecnebi
telgraf �ekmeye �al��yordu. k�sa bir telgraf yazd�: "Biz iyiyiz, endi�e
buyurmay�n, herkesin s�hhati yerinde. ellerinizden �perim. hikmet."

267

mihri�ah sultana da, re�it pa�aya da ayn� telgraf� g�ndere-


cekti.

telgraf memurunun �n�ne geldi�inde, a��r aksanl� bir sesin hayk�r��n�


duydu.

� kimse k�m�ldamas�n!

hep birlikte ba�lar�n� �evirip bakt�lar; ince b�y�kl� gen� bir delikanl�,
bir elinde bomba, bir elinde tabancayla kap�n�n yan�na dikilmi�ti; sa�lar�
darmada��n�k, g�zlen uykusuzluktan kan �ana�� gibiydi. hikmet bey
komitac�n�n gen�li�ine �a��rd� en �ok, bulgar komitac�s� dediklerinde onun
g�z�n�n �n�ne hep iriyar�, kal�n b�y�kl�, zebel-lah gibi adamlar
geliyordu; en gen�lerinin en k�y�c�lar� oldu�unu daha sonra ��renecekti.
� yere yat�n.

ondan sonraki olaylar ise sadece birka� dakika s�rd�.

d�ar�daki zaptiyeler, i�erde bir komitac�n�n oldu�unu fark ederek ate�


etmeye ba�lad�lar. kur�unlar keskin v�z�rt�larla yerde yatan adamlar�n
ba�lar�n�n �st�nden ge�ip, tok seslerle duvarlara �arp�p, madeni
�ak�rt�larla yerlere d��yorlard�. Hikmet bey b�t�n sesleri ayr� ayr�
duyuyordu; komitac� kap�n�n yan taraf�na �ekilip elindeki bombay� d�ar�
f�rlatt�, bir patlama sesiyle birlikte "yand�m anam!" diye bir ���l�k
duyuldu; ard�ndan koynundan ��kartt��� bombalar� da pe� pe�e d�ar�
f�rlatt� gen� �ocuk. her patlamayla birlikte duvarlar sars�l�yor,
���l�klar duyuluyordu; silah sesleri susmu�, zaptiyeler kap�n�n iki yan�na
ka�arak saklanm�lard�. Koynundaki bombalar� bitiren komitac�, salonun
ortas�na y�r�d�, "ya�as�n h�r bulgaristan!" diye ba��rd�ktan sonra
tabancas�n� �aka��na dayay�p teti�i �ekti. bir �aka��ndan giren kur�un
di�er taraftan ��kt�; bir an hi�bir �ey olmam� gibi ayakta durdu, sonra
eli yere sarkt�; tabanca o sessizlikte b�y�k bir g�r�lt� ��kartarak
ta�lar�n �st�ne d�t�; �nce k�rm�z� bir delik gibi g�r�nen �aka��ndaki
k���k yaradan birden beyinle kar�m� kan f�k�rd� ve gen� komitac� �lm�
olarak y�k�ld� yere.

268
bir s�re kimse yerinden k�p�rdamad�; sonunda birisi kendini toparlayarak
zaptiyelere, "adam kendini vurdu," diye seslendi. zaptiyeler t�fekleriyle
ko�arak girdiler i�eri, hikmet bey �st�n� ba��n� silkeleyerek
g�rd�klerinin deh�eti i�inde do�ruldu. kimseyle konu�madan d�md�z
y�r�yerek d�ar� ��kt�; kald�r�mlar�n �st�nde, i�erde �l� yatan
komitac�yla ayn� ya�taki iki zaptiye neferi kanlar i�inde k�vran�yorlard�;
�ektikleri ac�yla y�zleri kas�lm�, renkleri, sanki b�t�n kanlan bo�alm�
gibi sararm�t�.

hikmet bey ilk kez bir insan�n �l�m�n� izlemi�ti, ya�ad��� dramatik
olaydaki b�t�n sars�c�l��a ra�men onun akl� bamba�ka bir yere tak�lm�t�:
�l�m�n s�ratine; "yaln�zca bir saniye s�rd�," demi�ti osman'a, "sa� bir
insan bir saniye i�inde �l� oldu, �l�m�n bu kadar h�zl� ve ac�s�z
gelebilece�ini hi� d��nmemi�tim; kafas�na tabancay� dayad�, teti�i
�ekti�i anda �l�yd�. Biliyor musun, zor olan �lmek de�il, zor olan �lmeye
karar vermek; ben o g�n bunu anlad�m."

d�n�te, ya�ad��� o korkun� olaylardan sonra eve yakla��rken sanki hi�bir


�ey olmam� gibi can� kaymak istedi, ama her zamanki s�t�� kapal�yd�, o da
eve varana kadar bu iste�ini unuttu. evdekilere hi�bir �ey anlatmad�,
'vaziyetin sakin oldu�unu' s�yledi; yaln�z bir s�re daha herkesin dikkatli
davranmas� gerekti�ini, evden ��kmamalar�n�, kap�lar� pencereleri kapal�
tutmalar�n� tembih etti. �ocuklan okula g�ndermediler, hikmet bey de
sabahlar� i�e gidiyor, ama eve �abuk d�n�yordu.

bir hafta sonra art�k her �eyin ge�ti�ini d��nmeye ba�lad�klar� s�rada
bir sabah hayatlar�nda duyduklar� en korkun� g�r�lt�yle yataklar�ndan
f�rlad�lar. b�t�n ev e�inen bir at gibi titriyor, an arda infilaklar
oluyor, evin camlan �ang�rt�larla k�nl�yordu; hikmet bey yere yay�lan
camlara basmamaya �al�arak ��plak ayaklanyla pencereye gitti: osmanl�
bankas� havaya u�mu�tu, yerinde alev alev yanan bir enkaz y���n� kalm�t�.

269
t

hizmet�iler a�l�yor, matmazel chantal ise sinir kriz leri ge�irerek


ba��r�yor, hemen gitmek istedi�ini s�yl�yordu; hikmet beyle mehpare han�m
gen� kad�n� yat�t�rmaya �al�t�lar ama yat�acak gibi de�ildi; "gitmek
istiyorum, bu barbar memleketten kurtulmak istiyorum, burada hepimiz
�lece�iz, �lmek istemiyorum." birka� kez bay�ld�; sirkeyle bileklerini,
�akaklar�n� oval�yorlar, y�z�ne tokatlar at�yorlar, o ay�l�r ay�lmaz gene
"�lmek istemiyorum," diye ba��rarak a�lamaya koyuluyordu.

sonunda hikmet bey, k�za ilk gemiyle kendisini fransa'ya g�nderece�ine s�z
verdi: "�ki g�n sonra �stanbul'dan kalkan gemi selanik'e u�ray�p buradan
marsilya'ya gidecek, sana s�z veriyorum, sana bir kamara alaca��m hemen
bug�n."

matmazel chantal, ancak bu s�zden sonra biraz sa-kinle�ti ama gene de


b�t�n g�n Mehpare han�ma sar�l�p a�lamay� s�rd�rd�.

hikmet bey, ne olup bitti�ini ��renmek i�in giyinip vilayete gitti ve bir
kez daha kaderin kendisiyle alay etmekten ho�land���n� anlad�. Polis
raporlar�n� okuyunca her zaman kaymak ve yo�urt ald��� s�t��n�n asl�nda
komitac�lar�n �ss� oldu�unu kimseye s�yleyemeyece�i bir mahcubiyetle
��rendi; alttan bir t�nel kaz�p bankaya ula�abilmek i�in oray� tutmu�lar,
kazd�klar� t�nelden bankan�n alt�na ula��p b�t�n binan�n i�ini dinamitle
donatm�lar, sonra da fitili ate�leyip ka�m�lard�. Polisler, s�t��de
�al�an Bulgarlar�n e�k�llerini tespit etmeye �al��yorlard� ama hikmet
bey a�z�n� a��p da tek kelime etmedi bu konuda, komitac�lardan kaymak
ald���n�n ��renilmesini ve selanik'e alay konusu olmay� istemiyordu.

bir adam g�nderip iki g�n sonra selanik'ten marsilya'ya gidecek olan
guadalquivir gemisinde matmazel chantal'e bir kamara ay�rtt�; son iki
geceyi matmazel chantal'i yat�t�rmaya u�ra�arak, ge� saatlere do�ru gen�
kad�n yat��nca da sevi�erek ge�irdiler.

270
geminin kalkaca�� g�n Matmazel chantal'in e�yalar� bir arabaya y�klendi;
hikmet beyle mehpare han�m �ocuklar� da yanlar�na al�p Chantal'i ge�irmeye
gittiler. limanda b�y�k bir kalabal�k birikmi�ti; �ehirdeki yabanc�lar�n
�o�u son olaylardan sonra �ehirden ka��yorlard�. Uzaktan bak�ld���nda
erkeklerin siyah �apkalar�yla kad�nlar�n kabar�k, t�ll� �apkalar�n�n
r�zg�ra tutulmu� gibi dalgaland��� g�r�l�yordu; aralarda tek tuk k�rm�z�
fesler de vard� ama onlar yolculara de�il hafiyelere aitti. yabanc�lar
gibi giyinip avrupa'ya ka�maya �al�an T�rk 'm�nevverlerini' yakalamak
i�in her zaman limanlarda dola��rlard� ama bug�n yaln�zca 'm�nevverlere'
kar�� de�il komitac�lara kar�� da dikkatli olmalar� i�in emir alm�lard�;
liman�n �evresi ise askeri kuvvetlerle �evrilmi�ti.

matmazel chantal, 'enfep de la vie' dedi�i 'hayat�n cehenneminden'


kurtulaca�� i�in �ok sevin�liydi, solgun y�z�ne yeniden kan gelmi�ti,
mehpare han�mla Hikmet beye o g�ne dek hi� yapmad��� bir bi�imde cinasl�
�akalarla tak�l�yor, �ocuklara sar�l�p, 'biraz dinlendikten sonra yeniden
gelece�ine' s�z veriyordu; gemiye binmeden �nce ger�ekten h�z�nlendi ve
g�zlerinden bir iki damla ya� d�k�ld�.
� �ok g�zel g�nler ge�irdim yan�n�zda.

gemiye bindikten sonra kamaras�na inmeden �nce k�pe�tede durup uzun uzun
el sallad�; onlar da limanda kalan kalabal�kla birlikte el sallad�lar.
matmazel chantal'in eksikli�ini daha �imdiden duymaya ba�lam�lard� ve bu
eksiklik duygusunun gittik�e artaca��n� da hissediyorlard�.

gemi a��r a��r a��ld� limandan, hikmet bey, "gelin," dedi, " �uradaki
gazinoda birer limonata i�elim."

kordondaki gazinolardan birine oturup birer limonata �smarlad�lar, geminin


yava� manevralarla iri bir balina gibi k�rfezde d�nerek burnunu a��k
denize �eviri�ini �zle-271

meye koyuldular; gemi d�nd�, k�rfezin ortas�na geldi, bi-


razdan k�rfezden ��k�p g�zden kaybolaca��n� biliyorlard�. ,j
tam o s�rada, geminin k�� taraf�ndaki lombozlar�ndan
birinden eflatun bir alev f�k�rd� ve k�rfezde b�y�k bir'
g�r�lt�yle yank�lanan patlama sesiyle birlikte tahmin bile
edilemeyecek kadar s�ratle alev gemiye yay�ld�, masmavi*
durgun sular�n ortas�nda bir orman gibi �at�rt�larla yan-
maya ba�lad�. Unvandaki herkes donmu�, osmanl� tari-'
hindeki en b�y�k deniz facialar�ndan birini seyrediyordu; ,
alevler i�indeki geminin k���nda bir yar�k a��ld���n� ve '
burnunu havaya diken geminin k���n�n sulara g�m�ld���-
n� g�rd�ler.

�lk �a�k�nl�k ge�tikten sonra ba�layan ���l�klar, hayk�r�lar, a�lay�lar


aras�nda gemi y�zlerce yolcusuyla birlikte1� k�rfezin sular�na g�m�ld�.
sahilden hareket eden tahlisiye sandallar� kendilerini denize atmay�
ba�arabilmi� yolcular� kurtarabilmek i�in geminin batt��� yere giderek,
de^ nizden adam toplamaya ba�lad�lar; sahildekiler heyecan i�inde
kurtar�lanlar�n aras�nda kendi yak�nlar�n�n da olup olmad���n� anlamak
i�in bekle�iyorlard�.

sandallar epeyce adam kurtard�, kurtar�lanlar aras�nda, yolcu gibi bindi�i


gemiyi dinamitleyen bulgar komitac�s� Pavel �atef de vard� ama matmazel
chantal yoktu, cesedi bile bulunamad�, 'cehennemden' tam kurtuldu�unu
san�rken yakalanm�t� �l�me.

guadalquivir'in bat�� Matmazel chantal'le birlikte �ok �eyi g�t�rd�


hikmet beyin ailesinden, 'sihir' bozuldu, bir daha o 'saadeti'
yakalayamad�lar.

b�y�k Selanik bask�n�ndan �� g�n sonra �stanbul'dan gelen hikmet beyin


yak�n dostu ismet beyin selanik'te tan�d�klar� fazlayd�; onlara
'pa�azadenin' yapt��� terc�melerden, fikirlerinden, h�rriyet sevdas�ndan
s�z ederek, hikmet beyi ku�atan g�venilmezlik �emberini k�rd�. hikmet bey
selanik'in m�nevverleriyle ahbaphk kurdu, �smet beyin arac�l���yla
terc�melerine yeniden ba�lad�. Mat-272
mazel chantafin �l�m�nden sonra, 'h�rriyet] iste�i, gen� k�z�n �l�m�nden
sorumlu tuttu�u istibdat idaresine kar�� duydu�u ve gittik�e artan �fkeyle
birle�ti. komitac�lara de�il, memleketin bu hale gelmesine g�z yuman
padi�aha k�z�yordu.
art�k zaman�n b�y�k bir k�sm�n� bu yeni arkada�lar�yla ge�iriyor, eve
ak�amlar� ge� geliyordu; zaten matmazel chantal �ld�kten sonra mehpare
han�m yatak odas�n� ay�rm�t�; kocas�na sanki chantal'in �l�m�ne o sebep
olmu� gibi neredeyse d�manca davran�yordu. evin i�inde �ok az
kar��la��yorlar, �ok az konu�uyorlard�; art�k ne piyano �al�yorlar ne de
sevi�iyorlard�. �ocuklarla da ilgilenmiyorlard�; Nizam'�n y�netimi tamamen
rukiye'nin �st�ne kalm� gibiydi ve o b�y�k bir kad�n gibi ilgileniyordu
karde�iyle.

mehpare han�m, o of�ydan sonra kendisine selanik'teki frans�z kolonisinden


dostlar buldu; �o�uyla �ocuklar�n okulunda tan�m� ama daha �nce
ahbapl��� ilerletmek i�in bir �aba g�stermemi�ti; �imdi onlarla her g�n
yeni bir davete gidiyordu. selanik'in frans�z kolonisi yeni �yesinin
g�zelli�inden, g�zlerindeki esrarengiz ifadeden b�y�lenmi� gibiydi;
herkes, ona yak�t�rd�klar� isimle, bu 'osmanl� prensesini' davet etmek
i�in s�raya giriyordu.

kar�s�n�n a�k�n� bir kere daha kaybetti�ini anlayan hikmet bey, bunu art�k
bir daha kazanamayaca��n� seziyordu; kar�s�n�n a�k�n� kazanman�n yolunun
yatak odas�ndan ge�ti�ini evlilik hayatlar� boyunca edindi�i tecr�belerle
biliyordu ama art�k ona sunabilece�i, a�k�n� yeniden canland�racak bir
yenilik yoktu da�arc���nda; bildi�i her �eyi yapm�t� bug�ne dek ve
bildikleri t�kenmi�ti.

kederini a���a vurmas�na izin vermeyen hayat yaln�zca �fkesini a��k�a


s�yleme hakk� tan�yordu hikmet beye ve o yeni arkada�lar�yla her
bulu�tu�unda biraz daha �fkeli ve ate�li bir �ekilde, art�k bir �eylerin
'de�i�mesi' gerekti�ini s�yl�yordu. hemen hemen her g�n bulu�malar�na

k�l�� Yaras� Gibi


273/18

ra�men yeni arkada�lar� Hikmet beye h�l� 'te�kilattan bahsetmiyorlard�,


ama hikmet bey, sa�dan soldan duy duklar�yla gizli bir cemiyetin
varl���ndan herkes gibi �ok tan haberdar olmu�tu. ak�am�stleri kordondaki
gazinolarda oturup memleket ahvalinden konu�tu�u ahbaplar� n�n �o�unun bu
cemiyete �ye oldu�unu da tahmin ediyor kendisine hi�bir �ey s�ylenmemesini
bir onur meselesi ha line getiriyordu. *

bir g�n �sme.t bey ona yeni bir frans�zca makale verdi�inde, sordu.

� �smet bey ne yap�yorsunuz terc�me etti�im bu makaleleri?

�smet bey, bir an teredd�t etmi�, sonra da:

� biz, bunlar� bas�p gizlice da��t�yoruz, demi�ti.

� biz derken kimi kastediyorsunuz?

�smet bey asl�nda bir y�ldan beri hikmet beyin bir g�n bu suali sormas�n�
bekliyor, bu sualin sorulmamas�n� Hikmet beyin hen�z 'haz�r' olmamas�na
ba�l�yordu, 'duymak istemedi�i i�in sormuyor' diye d��n�yordu, �imdi bu
soru sorulunca art�k Hikmet beyin haz�r oldu�una karar verdi.
� zann�mca art�k sizinle daha tafsilatl� konu�man�n vakti geldi hikmet
bey.

� bence de geldi �smet bey.

�smet bey son bir kez daha denemek istedi.

� �iteceklerinizi i�itmeye haz�r m�s�n�z, bunlar� duyduktan sonra


hayat�n�z de�i�ebilir; e�er benden duyduklar�n�z� herhangi birine
s�ylerseniz hayat�n�z muhataraya girer.

hikmet bey hi� duraksamad� bile.

� anlat�n l�tfen.

�smet bey ona te�kilat� anlatt�, b�ylece hikmet bey, 'h�rriyet' isteyen
bir te�kilattan ilk kez resmen haberdar oldu.

274
� �sterseniz bundan sonra terc�me yapmayabilirsiniz, benimle g�r�meyi de
kesebilirsiniz, sizden tek istedi�im burada konu�tuklar�m�zdan kimseye s�z
etmemeniz ki sizin gibi �erefine d�k�n bir insan�n b�yle bir �ey
yapmayaca��na eminim.. ya da isterseniz sizi te�kilattaki arkada�larla ve
talat beyle tan�t�r�r�m. Zaten o arkada�lar�n �o�unu siz tan�yorsunuz da
te�kilattan olduklar�n� bilmiyorsunuz.

posta m�d�r� talat beyin ad�n� �ok duymu�, birka� kez de kar��la�m�t�
hikmet bey, te�kilat�n ba��nda onun oldu�unu duydu�unda hi� �a��rmad�.

� beni arkada�lar�n�za takdim edin l�tfen, dedi.

� te�kilata kat�lmak m� istiyorsunuz hikmet bey?


hikmet bey b�y�klar�n� �s�r�p cevap verdi:

� evet.

� sebebini sorabilir miyim?

hikmet bey bu sorunun cevab�n� biraz daha uzun d��nd� ama sesi �ok daha
kararl� ��kt�.

� ��nk� art�k bu hayata tahamm�l edemiyorum �smet bey.

�smet bey, te�kilattaki arkada�lar�yla konu�up hikmet beyin de kat�lmak


istedi�ini ve kendisinin hikmet beye kefil oldu�unu s�yledikten sonra bir
g�n Hikmet beyin yan�na gelip, "haz�r ol," dedi, "seni cuma gecesi evden
alaca��m."

cuma gecesi bir arabayla gelip hikmet beyi ald�, arabac�ya bir �ey
s�ylemediler, belli ki arabac� da te�kilat�n mutemet adamlar�ndan biriydi
ve gidecekleri yeri biliyordu; �ehrin varo�lar�na yakla��rken, �smet
cebinden siyah bir bez par�as� ��kard�.

� m�saade eder misiniz?

� ne i�in?
� g�zlerinizi ba�layaca��m.

� neden b�yle bir �eye l�zum g�r�yorsunuz?

275

� bu sizinle alakal� bir mesele de�il hikmet bey, te�kilat�n kural� bu,
yeni azalar merkeze g�zleri ba�l� getirilir.

hikmet bey �aresiz g�zlerinin ba�lanmas�na raz� oldu ama ilk kez y�re�ine
bir korku d�t�, giri�ti�i i�in ciddiyetini ve tehlikesini fark etti; g�z
ba��n�n alt�nda g�zlerini s�ms�k� yumdu; ablar�n arnavutkald�r�mlar�nda
��kard��� nal seslerini, tekerleklerin g�c�rt�s�n�, bir sigara yakan �smet
beyin sigara'dan nefes �eki�ini duyuyordu. bir yerde durdular; �smet bey,
dirse�inden tutarak arabadan inmesine yard�m etti. bir kap�ya parolal� bir
bi�imde vurdu, onlar kap�y� �alarken arabac� da gitmi�ti; hikmet bey bir
an "biz nas�l d�nece�iz?" diye sormay� d��nd� ama bundan hemen vazge�ti.
kap�n�n arkas�ndan biri "kim o?" dedi, �smet bey, "hilal," diyerek
kar��l�k verdi, kap� a��ld�. Ta� bir avludan ge�tiler, kalabal�k oldu�u
i�erdeki insan s�cakl���ndan hissedilen bir odaya girdiler, �smet bey onu
odan�n i�inde y�r�t�p, "burada durunuz," dedi.

hikmet bey �n�ndeki bir masaya dayanarak durdu.

�smet bey, hikmet beyin bir elini al�p bir kitab�n �st�ne koydu, "bu,
kuran�kerim," dedi, sonra �b�r elini de hi�bir �ey s�ylemeden bir
tabancan�n �st�ne koydu; hikmet bey talat beyin sesine benzeyen kal�n bir
ses duydu.

� s�ylediklerimi tekrarlay�n�z.

kal�n sesin a��r a��r s�yledi�i yemini, heyecandan hi�bir �ey anlamadan
aynen tekrarlad�, akl�nda sadece yeminin sonunda duydu�u tek bir c�mle
kald�:

� te�kilata ihanetin cezas� �l�md�r.

b�ylece re�it pa�azade h�seyin hikmet bey, kuran ve tabanca �zerine


sadakat yemini ederek �ttihat ve terakki cemiyetine �� y�z �� numaral� aza
olarak resmen kat�ld�, art�k Padi�ah� devirmek i�in fiilen m�cadele
edecekti.
xxi

"beni unuttular," demi�ti rag�p Bey osman'a ellerini iki yana a�arak,
"beni unuttular."

sa�lar�n� kaz�tm�, b�y�klar�m �mparator wilhelm gibi yukar� k�v�rm�,


fesi at�p tepesi sivri, parlak �elikten mi�fer giymi�, tam bir prusyal�
subay olup ��km�t�. onun sald�rgan bir b��k�nl�kla s�k� bir askeri
disiplinden ayn� �ekilde ho�lanan �eli�kili ruhuna �ok uyuyordu prusya
ordusu: askeri ili�kilerde �ok kat� neredeyse �l�mc�l bir disiplin h�kimdi
orduya ama �o�u aristokrat ailelerden gelen subaylar kararg�h d��nda
kavgaya, d�v�e, d�elloya, i�kiye ve kad�na merakl�yd�lar; y�zlerinde ve
v�cutlar�nda gururla ta��d�klar� yara izlerinin �o�unu d�ellolarda
alm�lard�.

rag�p Bey kesinlikle reddediyordu ama s�ylenenlere g�re o da �ok d�elloya


kat�lm�, �afak vakitleri sabah sislerinin i�ine g�m�lm� kara ormanlar�n
k�y�s�nda s�ralanan siyah elbiseli �ahitlerin huzurunda, on ad�m �tesinde
durup silah�n� kendisine do�rultan rakibinin g�zlerine bakarak tabancas�n�
kald�r�p �ok adam vurmu�, silah sesleriyle korkup t�nedikleri dallardan
havalanan ku� kalabal���n�n pat�rt�l� kanat seslerine, aynen silah
seslerine ve �ld�rmeye al�t��� gibi al�m�t�.

alt� ayl���na geldi�i Almanya'da bir bu�uk seneden fazlad�r bulunuyordu


ama osmanl�'n�n gayya kuyusu gibi derin devlet dehlizlerinde evraklar�
kaybolmu�, kendisinin de s�yledi�i gibi devlet onu g�nderdi�i yerde
unutmu�tu.

277

276

almanya'ya emirle geldi�i i�in d�nmesi i�in de bir emir'


gerekiyordu ama o emri vermeyi hat�rlayan kimse bulun-
muyordu �stanbul'da.

her ay annesine para g�nderiyor, kendisine ula�t�r�lan 'yasak matbuat�'


karde�i cevat beye postal�yor, 'd�n emrini' bekleyerek, kendini dostlukla
kucaklayan alman ordusunda talimlere kat�l�yor, top�ulukta h�zla
uzmanla��-yor, yeni silahlar konusundaki bilgisini art�r�yor, ata biniyor,
k�l�� talimleri yap�yor, arkada�lar�yla 'prosit' diye ba��rarak votkayla
bira i�iyor, alay komutan� Albay schim-mel'in k�z� Fr�ulein constanza'yla
danslara gidip vals yap�yordu.

uzun boylu, iri mavi g�zl�, kumral bir k�zd� Fr�ulein constanza,
schubert'ten 'lied'ler s�yl�yor, en �ok goet-he'n�n 'Gen� Werther'in
ac�lar�n�' seviyor ve ya�ad��� a�klarda nedense hep hayal k�r�kl�klar�na
u�ruyordu. dans etmeyi, m�zik dinlemeyi rag�p Beye o ��retmi� ama
edebiyat� sevdirmeyi ba�aramam�t�, rag�p Bey edebiyat� biraz 'kad�nca'
buluyor, roman okumay� erkeklere pek yak�t�ram�yordu.

rag�p Beyin, alay�n biraz ilerisindeki k���k k�yde tuttu�u, duvarlar�


�i�ekli k���tlarla kapl� k���k evinde sevi�iyorlar ve her sevi�meden sonra
rag�p Bey alman komutan�na kar�� su�luluk duyuyordu; fr�ulein constanza
'fahi�e' olmad��� halde evlenmeden �nce sevi�ti�ine �ahit oldu�u ilk
kad�nd� ve bir kad�n�n evlenmeden nas�l sevi�e-bilece�ine bir t�rl� ak�l
erdiremiyordv. almanya'da bir�ok �eye al�m�t� ama kad�nlar�n
'serbestisine' al�mas� m�mk�n de�ildi, onurlar�na bu kadar d�k�n alman
subaylar�n 'namus' meselesindeki 'gev�eklikleri' onu �a��ru-yordu.

bu y�zden, fr�ulein constanza'ya olan hislerine bir t�rl� isim koyam�yor,


evlenmeden sevi�en bir kad�na ��k olmay� kendi erkekli�ine ve namusuna
uygun bulmuyordu. constanza'n�n kendisiyle sevi�memi� olmas�n� tercih

278
ederdi, e�er yatmam� olsalard� onunla evlenmeyi d��nebilirdi ve bundan
b�y�k bir sevin� duyard�, ama bu �artlar alt�nda bu imk�ns�zd�. asl�nda
�ok da g�zel olmayan bu mavi g�zl� k�za daha fazla ba�lanmamak i�in
kendisiyle m�cadele ediyor ama constanza'y� akl�ndan ��karam�-

yordu.

b�y�k bir manevra s�ras�nda komuta etti�i top�u birli�iyle g�sterdi�i


ba�ar� �st�ne alman ordusunun kendisine verdi�i ���nc� dereceden demir ha�
ni�an� almas� onuruna alayda verilen davette, k�rm�z� bir kurdeleye ba�l�
ni�an� boynuna gururla asm� ve s�ra s�ra dizilmi� �ampanyalar�, ayn�
arkada�lar�ndan ��rendi�i gibi, k�l�c�yla, �i�enin mantar�n�n yerle�ti�i o
cam bombenin alt�na h�zla vurup a�arak, silahla yap�lan hi�bir i�te hi�
kimseden geri olmad���n� g�stermenin keyfini bir daha ya�am� ve a��lan
�ampanyalardan alabildi�ine i�erek iyice sarho� olduktan sonra
constanza'ya evlenme teklif etmi�ti.

k�z�n duru mavi g�zlerinde beliren ya�lar, rag�p Beyin osmanl� ruhundaki
son engelleri de y�km� ve bu alman k�za ��k oldu�unu kendine itiraf
etmek zorunda kalm�t�.

constanza o gece babas�na evlenece�ini s�ylemi�ti.

alay komutan� bu gen� Osmanl�n�n askeri yeteneklerini, cesaretini,


disiplinini, �al�kanl���n� takdir ediyor ve bu adam� be�eniyordu ama
k�z�n� verecek kadar de�il. rag�p Bey, constanza'yla evlenmek konusunda
�ok zor karar verdi�i, bunu yapmak kendisine �ok zor geldi�i i�in, tek
engelin kendisi oldu�unu, kendi geleneklerini a�t��� anda meseleyi
halledece�ini sanm�, ama yan�lm�t�. B�t�n �l�lerin ��rendi�ini rag�p Bey
de bir kere daha b�ylece ��renecekti: "kimse hayat�n efendisi de�ildir."

ertesi g�n alay komutan� Rag�p beyi �a��rtt�, kar��s�nda esas duru�unda
bir heykel gibi gururla duran subaya evlilik konusunu hi� a�mad�.

279

� herr y�zba��, dedi, sizin askeri yeteneklerinizder memnunum, alay�mda


g�rev yapman�zdan onur duydum lakin yabanc� bir ordudas�n�z, sizi ne kadar
takdir etsem de benim sizi terfi ettirmem, alman ordusunda y�kselme niz
m�mk�n de�il, hayat�n�z boyunca da alman ordusunda y�zba�� olarak
kalamazs�n�z... ne yapmay� d��n�yorsunuz?

rag�p Bey k�plhrm�z� kesildi, osman'a da daha sonra s�yledi�i gibi,


'hayat�nda hi� b�yle a�a��lanmam�, hi�bir a�a��lanma kar��s�nda b�yle
�aresiz kalmam�t�.'

reddediliyordu ve yapacak hi�bir �ey yoktu.

� hemen �stanbul'a mektup yaz�p geri �ekilmemi is teyece�im efendim.

� iyi yapars�n�z.

o ak�am derhal �stanbul'a harbiye nezareti'ne mektup yazarak geri


�ekilmesini istedi, ertesi sabah da alman ordusunun �niformas�n� ��kart�p
osmanl� �niformas�n� giydi, ba��na, �st�nde kabartmalar olan �elik
mi�ferini de�il de bir dolab�n i�ine att��� fesi bulup giyerek gitti
alaya; herkes bu de�i�ikli�in nedenini anlam�t� ve bunu sayg�yla
kar��lad�lar, rag�p Bey bir 'erkek' ve bir 'subay' gibi davranmas�n�
biliyordu.

ondan sonras� Rag�p beyin deyimiyle 'kabir azab�' gibiydi, ard� ard�na
yazmas�na ra�men harbiye nezaretinden bir cevap gelmiyordu; imparatorlu�un
d�rt bir yan�nda Araplar�n, Ermenilerin, s�rplar�n, Arnavutlar�n
ba�latt��� hareketlerle u�ra�an nezarette bu mektuplar kendine bir muhatap
bulam�yor, kimse almanya'da unutulmu� bir subayla ilgilenmiyordu. rag�p
bey ise art�k alaydaki subaylarla mesleki konular d��nda konu�muyor,
i�meye gitmiyor, �akala�m�yor; ya ata binip saatlerce geni� ovalarda bitap
d�ene kadar d�rtnala ko�turuyor ya da eve kapan�p Constanza'y�
d��n�yordu. aniden evini, memleketini, annesini de �zlemi�ti, 'yabanc�'
olmad���, kendisini ev sahibi gibi hissedece�i �lkesine d�nmek istiyordu.

280
�ki defa evine gelen constanza'ya, i�eride olmas�na ra�men kap�y�
a�mam�t�, 'askerlik gururu' bunu yapmas�na engeldi, kendisini reddeden
bir komutan�n k�z�yla ili�kisini s�rd�remezdi.

art�k nezarete neredeyse yalvaran mektuplar yaz�yordu ama cevap


alam�yordu; devletinin kendisine cevap vermemesi sahipsizlik duygusuyla
birlikte yabanc�l���n a��rl���n� da art�r�yordu. sonunda nezaretten bir
emir ��kartt�-ramayaca��n� anlay�nca ne yapmas� gerekti�ini, kendisi i�in
bir kurt kapanma d�n�en, i�inde art�k rahat edemedi�i ama bir t�rl� de
kurtulamad��� Almanya'dan nas�l kurtulaca��n� d��n�rken akl�na �eyh
efendi geldi; onun payitahttadaki g�c�n� ve etkisini biliyordu.

�eyh efendiye, constanza meselesinden hi� bahis a�madan, vaziyetini


anlatan.bir mektup yaz�p, d�n��ne yard�mc� olmas�n� rica etti.

hasan efendinin getirdi�i mektubu, uzun ve kalaba l�k bir ayinden sonra
mumlan s�nd�r�lm� zikir salonunda yan� ba��nda yanan tek mumun ����nda
okudu �eyh efendi. y�z�nde ayin s�ras�nda yanan me�alelerin k�z�ll���n�
ta��yordu h�l�, karanl�k salon �d a�ac� kokuyor, vec-de gelmi� m�minlerin
kendi ruhlar�ndan bir par�a kopar�r gibi sal�verdikleri ���l�klarla,
kud�mlerin do�rudan insan�n y�re�ine dokunan vuru�lar� sanki duvarlarda
yank�lan�yordu. yorgundu �eyh efendi, uzun s�rm� bir ayinin ge�ici
yorgunlu�u de�ildi bu; bir insan�n, kendisini, i�indeki kar��l�ks�z
�zlemler ve g�nahlarla, tek ba��na, hi� kimseyle payla�madan ta��mas�n�n
getirdi�i kal�c� bir yorgunluktu. herkes kendi a��rl���n� bir ba�kas�yla
payla�abiliyor, dertle�ebiliyor, pi�manl�klar�n� ve ac�lar�n� bir
ba�kas�na aktar�p b�l�ebiliyordu ama �eyh efendi, siyah bir c�ppeyle
d�nyadan ayr�lm� varl���n� tek ba��na ta��mak zorunda kal�yordu. hasan
efendi, "hali� kapkara ak�yordu o g�nlerde," demi�ti, "bal�k��lar simsiyah
bal�klar ya-

281

kal�yorlard�, tekkenin bah�esindeki a�a�lara hi� �tmeyen


kara ku�lar konuyordu."

mehpare han�mla Hikmet bey gibi �eyh efendi de k�zlar�n�n b�y�mekte


oldu�unu o s�ralarda fark etmi�ti. annelerine benziyordu k�zlar,
suskundular; babalar�n�n yan�nda hi� konu�muyorlard� ve �eyh efendi hi�
g�rmedi�i, kendisinden uzaklarda ya�ayan k�z�n� di�er evlatlar�ndan daha
fazla sevdi�ini a��r bir vicdan azab�yla fark ediyordu; herkes onu
g�nahtan ari bir ermi� olarak g�r�rken o s�rekli yeni g�nahlar
y�kleniyordu.

�kinci e�inden olan b�y�k k�z� on iki ya�ma gelmi�ti,


�eyh babas�n�n iste�iyle de�il de annesinin arzusuyla ku-
ran�kerimi ezberleyip haf�z olmu�tu; g�zel sesliydi, hep
as�k duran somurtuk y�z� yaln�zca Kuran okurken i�iyor
gibiydi; ama en �ok cehennemin katranl� alevlerini anla-
tan b�l�mlerini sevmesi, oralar� sesini daha da titreterek,
insanlara hemen ayaklar�n�n dibinde duruveren cehenne-
mi g�stermek ister gibi okumas� babas�n� �z�yordu; kim-
seye s�yleyemese de cennet bahsini seven k�zlar� olmas�n� �
istiyordu. b�y�k k�z daha �imdiden ba��n� ba�lam�t�, bir
iki y�la kadar �ar�aflanacaklar, gelin olacak ya�a gelecek-
lerdi. osmanl�'da gen� k�zlar on ���nde on d�rd�nde ev-
lenir, ondan sonras� evde kalm� say�l�rd�; art�k �eyh i�in
k�zlar�na koca d��nmek zaman� yakla��yordu ama k�zlar�
�ok g�zel de�ildi; �stelik haf�z olan�n k����� bir de k�sa
boyluydu daha do�rusu c�ceden biraz daha uzundu. b�-
t�n bu ger�ekler de �eyh efendinin yorgunlu�unu art�r�-
yordu. hasan efendinin dedi�i gibi, o, 'kalabal�klara mut-
luluk da��tan, yaln�z ve mutsuz bir adamd�'; onu, e�siz ve
efsanevi k�lan da buydu zaten, kendinde olmayan� ba�ka-
lar�na verebilme yetene�i.

�eyh efendi de mihri�ah sultanla konu�urken bir kez


bu konuya de�inmi�ti.

� kendinde olan� vermek yetmez, demi�ti, kendinde


olmayan� da vermek gerekir bazen.

28?
sultan, anlamaya �al�arak bakm�t� �eyhin y�z�ne.

� bu nas�l m�mk�n olabilir ki?


�eyh ba��n� �n�ne e�mi�ti.

� allaha inanc�m�z ve ibadetimiz bu y�zdendir, olmayan� da verme


kabiliyetini bize ba��las�n diye.

mihri�ah sultan, frans�z salonlar�nda devrin entelek-t�elleriyle c�mle


�arp�t�rarak keskinle�tirdi�i ve �eyhi �ok etkileyen o kavrama g�c�yle
hi� duraksamadan sormu�tu:

� kendinde olmayan� ba�kas�na veren kabiliyet, onu kendisi i�in neden


yaratam�yor �eyh hazretleri, kendinde olmayan� ba�kas�na verebilen bir
kudretin kendisine faydas� olmamas� tuhaf de�il m�?

�eyh bu konu�malarda s�k s�k yapt��� gibi gene i�ini �ekmi�ti.

� ba�kalar�n�n zay�fl�klar�n�, zaaflar�n� g�r�r onlara yard�m edebiliriz


ama cenab-� Allah, kendi zaaflar�m�za yard�m etme kudretini bizden
esirgemi�... g�nah�n ortaya ��kt��� nokta da zaten bu kifayetsizli�imiz;
buna isyan etmek, bu hakikati reddetmek bizi g�naha s�r�kler.
bunu s�ylerken �eyhin sesi belli belirsiz titremi�; ac�lar�n� tedavi
etmekteki yetersizli�inin ruhunda a�t��� yaralar�n her birinin asl�nda
birer g�nah oldu�unu d��nmenin �st�rab�n� bir kere daha hissetmi�ti ve
kar��s�ndaki kad�n�n, varl���yla bu g�nahlar� ve �st�rab� art�rd���n� da
akl�ndan ister istemez ge�irmi�ti.

rag�p Beyin mektubunu okuyan �eyh ne yap�labilece�ini d��nd�, harbiye


nezaretinde de saray mabeyninde de s�z�nden ��kmayacak insanlar vard�.
saraydaki tan�-d�klanyla bu i�i halletmeye karar verdi.

harbiye nezaretindeki tela� sarayda yoktu, selanik'te patlayan bombalar


biraz sinirlilik yaratm�t� ama �stanbul'dan uzakta olan tehlikeler saray�
�ok fazla tela�land�rm�yordu. 'allah�n yery�z�ndeki g�lgesi' olan padi�ah,
kendisini ancak 'allah�n g�lgesi' olabilecek birinin yani

283

karde�inin tahttan indirebilece�ini d��nd���nden, tedbirlerini �zellikle


�stanbul'da ve karde�inin �evresinde yo�unla�t�rm�t�; m�cadelenin iki
'g�lge' aras�nda oldu�una inan�yor ve �ok yan�l�yordu, ama yan�ld���n� o
s�ralarda bilmiyordu. selanik'teki bombalamalar�n 'm�nferit' olaylar
oldu�una kanaat getirmi�, bulgarlar�n 'terbiyesizli�ine ve nank�rl���ne'
sinirlenmi� ve derhal cezaland�r�lmalar�n� emretmi�ti.

� �u nank�rl��e bak doktor, demi�ti re�it pa�aya, ekme�imizi yiyen


bulgarlar bize nas�l cevap veriyorlar. tabii melanetin ba�� Rusya, o
tahrik ediyor bunlar�; ceplerine para koyup s�rtlar�n� s�vazl�yor,
ellerine bombalan verip g�nderiyor, daha sonra onlar� bize kar�� pazarl�k
kozu olarak kullanacak; ama ���nc� Orduya kesin emir verdim, y�lan�n ba��
daha k���kken ezilecek.

� acaba bu nank�rl��� niye yap�yorlar padi�ah�m, ger�i bu kulunuzun akl�


ermez ama bulgarlar�n ileri gelenleri �a��r�l�p bir sorulsa bir faydas�
olur mu diye d��n�yorum.

padi�ah, bir �ocu�un safl���na g�len bir baba gibi g�l�msedi.

� ��mar�rlar doktor, �stelik sadece bulgari de�il imparatorlu�un her


taraf�n� azd�r�r�z; bulgarlar iki bomba att� Padi�ah onlar� �a��rtt�
derler, eline iki bomba alan ortaya f�rlar. b�yle durumlarda merhametten
maraz do�ar, bunlara devletin g�c�ny g�stermek mecburiyetindesin doktor,
yumu�akl�k acz i�areti olarak g�r�l�r.

doktor buna cevap vermemi�, o s�rada, i�eri giren bir g�revli padi�aha bir
�eyler f�s�ldam�, Padi�ah g�lm�t�.

� �yi, getirdiler demek, peki getirin bir tad�na bakal�m, doktora da


getirin o da tats�n.

billur bir tepsinin �st�nde, iki k���k alt�n tasa konmu� kahverengimsi bir
macun getirdiler, yanlar�na da birer k���k alt�n ka��k konmu�tu.

284
� tad�na bak, dedi padi�ah, bunun kavanozuna on alt�n veriyorum.
padi�ah�n, zaman zaman b�yle galata sarraflar� gibi ald��� mal�n paras�n�
s�ylemesi doktoru hep �a��rt�yordu ama �a�k�nl���n� saklamay� becerdi.
alt�n k�sedeki macundan bir ka��k ald�; baharat kokan, �ok �ekerli a��r
bir tad� vard�. '

� bunu m�s�r �ar��s�nda bir adam yap�yor, �zellikle ondan ald�r�yorum;


kimin ald���n� bilmedi�i i�in bir suikasta u�rama tehlikesi yok, herkese
satt��� mal�n i�ine zehir koyamaz ��nk�. Bir ka��k daha al doktor, bu
macun s�hhate �ok faydal�, zihne k�ayi�, bedene kavilik verir.

padi�ah, bunu s�ylerken kendini tutamay�p g�l�ver-mi�ti; insanlara, hep


onlar� ezen bir nezaketle davran�r, nezaketiyle onlar� kendisinden uzakta
tutard�. Yaln�zca Re�it pa�an�n yan�nda, onun bir doktor olmas�ndan
herhalde, samimile�ir, hatta zaman zaman bu samimiyete �ocuksu bir
��mar�kl�k bile kat�l�rd�. re�it pa�a, osman'a, "o da bir insand�,"
demi�ti, "ama koskoca imparatorlukta onun da bir insan oldu�unu kendisi de
dahil s�yleyebilecek kimse yoktu."

g�das�na �zel bir itina g�steren padi�ah�n getirtti�i macunun ne i�e


yarad���n� anlamayacak kadar saf de�ildi pa�a ama hi� y�zlemedi. samimi
olmak padi�ah�n hakk�yd�, bir kulun samimi olmaya kalk�mas� 'laubalilik'
olurdu ki, bu, sarayda asla affedilmeyecek bir kusurdu; "tad� pek
g�zelmi�," demekle yetindi.

� s�yleyeyim de sana da bir kutu getirtsinler.

sonra tababetten konu�maya ba�lad�lar; padi�ah askerlere askerlik,


marangozlara marangozluk, naz�rlara naz�rl�k, doktorlara doktorluk
��retmekten zevk al�r, her �eyi herkesten daha iyi bildi�ini g�stermenin
tad�n� hi� durmadan tatmak isterdi.

re�it pa�aya, aya��ndaki ayakkab�lar� g�sterdi; �zel olarak yapt�rd���


garip bir iskarpin giyerdi; kon�lar� uzun,

285

bot �eklinde dikilmi�, yumu�ac�k glaseden bu ayakkab�la rm y�ksek


topuklar� ve topuklar�n�n �st�nde minicik birer mahmuzu vard�. Re�it pa�a,
padi�ah�n neden ayakkab�lar�n� neredeyse kad�n ayakkab�s� gibi y�ksek
topuklu yapt�rd���n� hep merak eder ama bir t�rl� soramazd�.

� �imdi ben niye ayakkab�lar�m� y�ksek �k�eli yapt�r�r�m, ��nk� biliyorsun


benim romatizmam var; bir adam�n sa�l��� i�in ayaklar�n� sa�lam tutmas�
gerekir, �k�eler y�ksek olunca aya��n�n alt�ndan hava ge�er, hava cereyan�
olan yerde rutubet olmaz doktor, onun i�in y�ksek �k�e romatizman�n
tedavisinde birebirdir.

re�it pa�a, bu a��klamay� dikkatle dinlemi�ti ama as�l d��ncesini elbette


padi�aha s�ylememi�, osman'a anlatm�t�: "bence k�sa boylu oldu�u i�in
y�ksek topuklu ayakkab�lar giyiyor, uzun boylu g�z�kmek istiyordu; koskoca
bir imparatorlu�u vard� ama �� santim daha uzun boy istiyordu, allah�n ona
vermedi�ini ayakkab�c� veriyordu."
kendisini bekleyen gelece�in, uzaklarda bir yerde �ekillenmekte oldu�undan
habersiz olan sarayda, �eyh efendinin ricas� hemen kabul g�rd� ve rag�p
beyin selanik'te ���nc� Ordunun 46. top�u taburuna tayini ��kt�.

almanya'daki son aylar�n� �ok s�k�nt�l� ge�iren rag�p Bey, emri al�r almaz
constanza'ya veda bile etmeden ayr�ld� Almanya'dan.

constanza'n�n, mineli bir madalyonun i�ine yerle�tirip kendisine verdi�i


resmini de, elinde uzun uzun tutup bakt�ktan sonra sand���na yerle�tirdi.

"g�zel bir madalyondu, atmaya k�yamad�m," dedi osman'a.


xxii

o temmuz gecesi, geni� ovaya y�ksek�e bir tepeden bakan tabur kararg�h�n�n
bah�esindeki �arda��n alt�nda tek ba��na oturan cevat bey, sessiz gecenin
i�indeki b�cek cay�rt�s�n� dinleyip �st�ne do�ru ak�yormu� gibi g�z�ken
y�ld�z kalabal���na bakarak g�n�n yorgunlu�unu ��kar�yor, 'mutlu b.ir
adam' oldu�unu d��n�yordu. manast�r'a geli�indeki amac�na ula�m�,
te�kilatlar birle�mi�, kendisi de birle�en �ttihat ve terakki cemiyetinin
y�neticileri aras�na girerek 'h�rriyet' i�in m�cadelesini aral�ks�z
s�rd�rm�t�. cemiyete kat�l�mlar h�zla art�yordu, ger�i hen�z 'h�rriyeti'
nas�l bir politika izleyerek elde edeceklerini tam belirleyememi�lerdi ama
hedeflerine ula�acaklar�na emindi; �u anda m�cadeleyi ba�latm� olmalar�
bile onu mutlu etmeye yetiyordu. o, 'saadeti' m�cadele etmekte bulan bir
adamd�; hayat� boyunca ne para, ne ��hret, ne a�k aram�, ne de hayat�nda
bunlann eksikli�ini hissetmi�ti; kendini adayaca�� bir m�cadele oldu�u
s�rece mutlu olmu� ve daima u�runa d�v�ecek bir ama� bulmu�tu.

ovaya yay�lan koyu karanl���n i�inde birden bir alev parlad�. Cevat bey,
dikkatle bakt�, bir yerde yang�n m� ��kt� diye; o bakarken, ovan�n di�er
ucunda ba�ka bir ate� yand�, sonra bir ate� daha, sonra bir tane daha;
cevat bey bir tuhafl�k oldu�unu sezip aya�a kalkm�t�, n�bet�iler de
dikkatle bak�yorlard�, kararg�htan 'yang�n' alarm� olarak �� pare top
at�ld�.

287

286

ate� noktalar� gittik�e �o�al�yor, ovan�n her yan�nda yeni yeni ��klar
parl�yordu. k�sa s�rede b�t�n ova ate�e kesti, ��l ��l parlad�; yaln�z
ovada de�il b�t�n Bulgaristan'�n her yan�nda ate�ler par�ld�yordu:
yaylalarda, tepelerde, dere yataklar�nda, k�y meydanlar�nda, harman
yerlerinde ate�ler yak�l�yordu; �lke tanr�n�n tutu�turdu�u esatiri bir
me�ale gibi alev alev yan�yordu.

osmanl�'n�n kaderini de�i�tirecek b�y�k Bulgaristan ayaklanmas�


ba�lam�t�.

�nce tek tek tedhi� eylemleri yapan komitac�lar sonunda b�y�k bir ihtilali
ba�latmaya karar vermi�ler, ihtilalin ba�lama i�areti olarak da her yanda
ate�ler yakt�rm�-lard�.

y�llarca s�recek garip bir sava� ba�l�yordu.

padi�ah�n '�� be� �apulcu', bab��li'nin resmi a��klamalar�nda 'e�k�ya'


dedi�i Bulgar komitac�lar� subaylar�n pek al�k�n olmad��� gerilla
sava��na giri�iyorlard�. Bundan sonra ���nc� Ordunun subaylar� 'e�k�ya'
takibine ��kacaklar, bulgar komitac�lardan suikast yapmay�, adam vurmay�,
da�larda pusu atmay�, da� ba�lar�nda ya�amay� ��reneceklerdi ve bu
��rendiklerini daha sonra kendileri uygulayacaklard�. Cevat beyin osman'a
s�yledi�i gibi, 'e�k�yayla e�k�ya usulleriyle d�v�en sonunda
e�k�yala��rd�.'

ondan sonraki aylar makedonya i�in bir cehennemdi; iki taraf�n


d�manl���n�n kar��l�kl� aynalar gibi �o�altt��� vah�et her yana yay�ld�.
bulgar komitac�lar� amans�z bir �fkeyle m�sl�man k�yleri bas�yorlar, �oluk
�ocuk �ld�r�yorlard�; kar��l���nda bulgar k�yleri askerler taraf�ndan
bas�l�yor, komitac�lar hakk�nda bilgi almak i�in k�y halk� i�kenceden
ge�iriliyordu. her yeni �l�mle, �her yeni bask�nla nefret daha b�y�yor,
her t�rl� cinayet mubah hale geliyordu.

subaylar, bulgarlardan ayakland�klar� i�in, padi�ahtan da 'memleketi bu


hale d��rd���' i�in nefret ediyorlard�

288
ama padi�ah� ilerde bulgar komitac�lardan ��rendikleri y�ntemlerle
devireceklerini o s�rada daha bilmiyorlard�.

hikmet beyle arkada�lar� aras�nda ilk g�r� ayr�l��� bulgar isyan�n�n


patlak verdi�i o temmuz gecesinden yakla��k alt� ay sonra, ya�murlu bir
gece genel merkezde yapt�klar� tart�ma s�ras�nda ortaya ��kt�. Hikmet
bey, ge�en zaman i�inde cemiyetin en g�venilir azalar�ndan biri olmu�,
herkesin sayg�s�n� kazanm�t�. hafiyeler ondan ��phelenmedikleri i�in
genellikle bir yerden bir yere gidecek haberleri o g�t�r�yor, te�kilat
i�indeki ba�lant�n�n sa�lanmas�nda �nemli bir rol oynuyor, g�nd�zleri
oldu�u gibi gecelerinin �o�unu da evinden d�ar�da ge�iriyordu; hem
istibdatla m�cadele ediyor hem de kar�s�ndan ka��yordu. mehpare han�mla
iki yabanc� gibi ya��yorlard�, yatak odalar�n� ay�rm�lard�; kar�s�n�n
a�k�n� yeniden kazanamayaca��n� anlayan hikmet bey, �aresizlikle biraz
daha b�y�yen ^ac�s�n� ve �zlemini dindirebilmek i�in kendi kar�s�ndan
ka�maya ba�lam�, araya giren mesafenin yaralar�n� iyile�tirebilece�ini
d��nm�t�. Rukiye'den ba�ka hi�bir �l�n�n g�steremeyece�i bir a��k
s�zl�l�kle, "o g�nlerde yaralar�n� yalayan bir k�pek gibiydim," demi�ti
osman'a.

pencerelerde ya�murun sesi sak�rdarken, hikmet bey, b�t�n arkada�lar�na


sormu�tu �oktand�r sormak istedi�i soruyu.

� asl�nda Bulgarlar ne istiyor?


hep bir a��zdan cevap vermi�lerdi.

� imparatorlu�u b�lmek istiyorlar.


hikmet bey, bu cevaptan tatmin olmad���m g�ster-
mek ister gibi ba��n� sallam�t�.

� ama as�l gayeleri ne, ni�in bu insanlar hayatlann� tehlikeye at�yorlar?


kimse imparatorlu�u par�alamak i�in �lmez, daha kutsal bir ama� olmas�
gerekir ortada.
hikmet beyin ne demek istedi�ini anlamayan arka-ra�lann�n �o�u susmu�,
birka�� m�r�ldan�r gibi cevap vermi�ti.

k�l�� Yaras� Gibi


289/19

� h�rriyet istiyorlar.

� biz ne istiyoruz?

bu �ok sevdikleri bir soruydu, gene hep birlikte,g�rler gibi cevap


vermi�lerdi.

� h�rriyet istiyoruz.

o zaman da akl�n� kurcalayan soruyu masan�n1 ortas�na koyuvermi�ti.

� onlar da biz*de h�rriyet istiyorsak niye onlarla sa-


va��yoruz, niye onlar� �ld�r�yoruz?
cevap bir u�ultu gibi geldi.

� o ba�ka, bu ba�ka.

hikmet bey s�k�netini hi� bozmad�.

� ba�ka olan ne?

elinde hep bir kam��yla dola�an s�vari binba��s� Naci bey, g�r sesiyle
di�erlerini bast�r�p hiddetle sordu.

� siz ne demeye �al��yorsunuz hikmet bey, nedir sizin teklifiniz?


topraklar�m�z� bulgarlara m� verelim? h�rriyetle ihanet-i vataniyeyi
birbirine kar�t�rm� olmaz m�y�z o zaman?

daha yar�m saat evvel �ok iyi dostlar� olan bu subaylar�n, bir anda
kendisini 'hainlikle' su�layabilecek kadar de�i�meleri, tart�madan h�k�m
vermeleri hikmet beyi sand���ndan daha fazla etkiledi; akl�ndan
'g�venilmez bunlara' diye ge�irdi. o g�nden sonra cemiyetin askeri
kanad�na kar�� hep ��pheyle yakla�t� ama orada sakin bir sesle d��ncesini
a��klamaktan da ka��nmad�.

� �ki taraf da h�rriyet istedi�ine g�re d�v�menin, insanlar�n birbirini


�ld�rmesinin ne faydas� var? onlarla konu�ur, h�rriyetin gelmesinden sonra
yeni bir idare kurabilece�imizi s�yleriz.

� nas�l bir idare olacak bu hikmet bey?

� gene merkezi bir idare olur ama bulgarlar i� i�lerinde serbest olurlar.

gene hep bir a��zdan itirazlar y�kseldi.

290
� o zaman hepsi ayn� �eyi ister; bulgarlarla bitmiyor ki bu, s�rplar var,
araplar var, ermeniler var, arnavutlar var, buradaki yunanl�lar var.

naci beyin g�r sesi hepsini bast�rm�t�.

� bu, imparatorlu�u bir arada tutmaz, aksine par�alar.

� peki biz ne yapmay� d��n�yoruz, dedi hikmet bey, idareyi bir g�n
al�rsak �ayet, h�rriyet isteyen insanlar� �ld�rmeye devam m� edece�iz, biz
istibdada kar�� ��karken kendimiz mi m�stebit olaca��z, bunu mu istiyoruz?

o g�n bu tart�madan bir sonu� alamad�lar ama subaylar�n aras�nda bu t�r


tart�malar s�r�yordu. bulgarlar kar��s�nda kendilerinin kim olarak
m�cadele etti�ini tam isimlendiremiyorlard�; 'biz osmanl�y�z' deseler,
bulgarlarla s�rplar da osmanl�yd�; onlar da imparatorlu�un teba-s�yd�, o
zaman kendilerini ayaklananlardan nas�l ay�racaklar, onlarla nas�l
m�cadele edeceklerdi? g�nlerce aylarca s�ren tart�malar sonunda, cevat
beyin deyimiyle 'imparatorlu�u bir daha d�zelmeyecek �ekilde par�alayacak'
cevab� buldular, "biz t�rk�z," dediler, b�ylece imparatorlu�un sahibi
t�rkler ve onlar�n 'kullar�' olarak zihnen ikiye b�l�nd� imparatorluk;
par�alanmaya giden as�l b�y�k ad�m at�lm�, t�rk' s�zc��� yeniden
ke�fedilmi�ti. cevat bey, "bu s�z� biz mi bulduk yoksa biri bize bunu
buldurdu mu, bunu da h�l� anlam� de�ilim," demi�ti osman'a. t�rkl���
'ke�fettikten' sonra subaylar daha ate�li bir hale geldiler, bulgarlar�n
milliyet�ili�i onlar� da milliyet�i yap-� m�, b�t�n �rklar� ve dinleri
bir araya toplayan imparatorluk fikri bir kenara b�rak�lm�t�. hikmet bey
ise, belki de annesinin m�s�rl� olmas�ndan, kendini t�rk gibi de�il
osmanl� gibi hissediyor, imparatorlu�un �rklar kavgas� i�inde da��lmamas�
gerekti�ine inan�yordu ama onun bu inanc� pek taraftar bulmuyordu.

arkada�lar�n�n 'istibdada' kendisi kadar kar�� olma-


d�klar�n�, 'h�rriyet' fikrini de�i�ik bir tarzda de�erlendir-

291

diklerini g�rmek hikmet beyi biraz sarsm�t� ama gene de zamanla tart�a
tart�a ortak bir yol bulabileceklerine inanmaya �al��yor, ailesinden
sonra bir de 'm�cadelesinde' hayal k�r�kl���na u�ramaktan korkuyordu. bir
daha uzun zaman bu tart�malara girmedi ama as�l k�t� g�nlerin geldi�inin
fark�nda de�ildi. rukiye her zamanki a��k y�reklili�iyle, "annemdeki
de�i�ikli�i ilk ben fark ettim zann�mca," demi�ti, "birden gen�le�mi�ti."
rukiye art�k on be�ini ge�iyordu ama �ar�af giymeyi reddediyor, gitti�i
frans�z lisesindek� yabanc� arkada�lar� gibi giyinmekte �s'-rar ediyordu.
mehpare han�m da dahil kimse ona s�z ge-�iremiyordu, iradesi ve
kararl�l��� herkesi geri p�sk�rt�yordu; zaten o s�ralarda mehpare han�m�n
da rukiye'nin �ar�af�yla alakadar olacak vakti pek yoktu. o g�ne dek hi�
rastlamad��� t�rde bir adamla tan�m�t� ve tenleriyle konu�an insanlar�n
gizli �ifreleriyle o adamda istedi�i bir �eyler oldu�unu hissetmi�ti.

hikmet bey gibi melezdi o adam da, babas� �talyan, annesi yunanl�yd�;
serez civar�nda, ailesinden kalma, sonsuz gibi g�z�ken ba�lan ve b�y�k
�araphaneleri bulunuyordu. asl�nda y�z hatlar� yak��kl� de�ildi hatta
�irkin bile say�labilirdi; k�rba� gibi incecik, sinirli bir v�cudu ve 'it
bir g�l��' vard�; hali tavr� di�er erkeklere hi� benzemiyordu, mehpare
han�m onun hallerini tarif edecek s�zc��� uzun zaman bulamam�t� ancak
daha sonra osman'a, 'cilveli bir adamd�,' demi�ti; bir kad�n gibi
sokulgand�, kad�nlar erkeklere nas�l sokuluyorlarsa o da kad�nlara �yle
sokuluyordu. yumu�ak sesi, dokunu�lar�n�n da yumu�ak oldu�unu hissettiren
uzun parmakl� esmer elleri kad�nlar�n hemen ilgisini �ekiyordu ama hi�
beklenmedik anlarda g�zlerinde parlay�veren vah�i bir ��k g�r�l�yordu ki
kad�nlar�n as�l ilgisini �eken de galiba sesinin yumu�akl���na hi� uymayan
bu ��kt�. kad�nlar� hem �ekiyor hem �rk�t�yordu ve bu tuhaf kar��m
kad�nlar i�in dayan�lmazd�; �evresine sokulan her kad�nda kendine dokunma
ihtiyac�

292
uyand�r�yor, hi�bir zaman kaba n�kteler yapmamas�na ra�men konu�malar�nda
hep sevi�meyi hat�rlatan bir �eyler bulunuyordu; mehpare han�m sinirli bir
sesle 'fahi�e tabiatl�yd�' demi�ti. onunla konu�an kad�nlar, onun
konu�tu�u ve d��nd��� tek kad�n�n kendileri oldu�u duygusuna
kap�l�yorlard�.

konstantin cesar togliatti, mehpare han�ma, ilk tan�t�klar�nda, "bir


doland�r�c� ismi bu, ama daha iyisini bulamad���mdan bir t�rl�
de�i�tiremedim," demi�ti.

mehpare han�ma gizli ya da a��k hi� kur yapmam�, konsolosluk


davetlerinde, selanik'teki avrupa kolonisinin s�k s�k d�zenledi�i
partilerde kar��la�t�klar�nda g�zelli�inden bir kere bile s�z etmemi�ti;
yaln�zca bir seferinde o yumu�ak sesiyle, "can�n�z� s�kan bir �ey mi var?"
diye sormu�tu.

mehpare han�m, sert bir sesle cevap vermi�ti:

� ne m�nasebet!

- bilmiyorum, sizi biraz s�k�nt�l� gibi g�r�yorum da.

mehpare han�m, cevap vermeden arkas�n� d�nm�t�. bu tuhaf adam�n sab�rla


kendisini bekledi�ini biliyordu, sanki mehpare han�m�n bir g�n kendisine
gelece�inden emindi ve bu g�veniyle sinirine dokunuyordu ama mehpare han�m
gitti�i her davette g�zleriyle �nce onu ar�yordu. bu uzun isimli, ne
yunanl�ya, ne �talyana ne de osmanl�ya benzemeyen adamla sevi�menin nas�l
bir �ey oldu�unu merak etmekten kendini alam�yordu ve daha fenas� onun
bunu sezdi�ini hissediyordu. konstantin'le ilgili dedikodular selanik
sosyetesinin en sevdi�i konulard� ve her hafta onun ba�ka bir kad�nla olan
maceras� anlat�l�yordu; bunlar� her duydu�unda mehpare han�m y�z�n�
as�yor, i�ten i�e hiddetleniyordu.

hikmet bey, bir hava cereyan�n�n ortas�nda kalm� bir adam gibi �evresinde
bir r�zg�r�n dola�t���n� hissedip �rperiyordu ama g�r�n�rde hi�bir �ey
yoktu; ele gelmeyen, g�ze g�r�nmeyen, anlat�lamayan sadece hissedilen

293

bir �eyler oluyordu ve bunu hissetmesine ra�men kar�� ��-


kam�yor, olacaklar� durduram�yordu.
sadece bir keresinde, "�sterseniz sizi �stanbul'a babam�n yan�na
g�ndereyim," demi�ti mehpare han�ma, "buralar kar��yor, orada daha
g�vende olursunuz."

� �ocuklar� burada b�rakamam.

� onlar� da g�t�r�n.

� okullar� var>

hikmet bey, hemen ona da bir �are bulmu�tu.

� bu sene ara verirler, ben onlara hususi hoca tutar�m.

mehpare han�m kestirip atm�t�.

� burada kalmam daha m�nasip, kimsenin zevcesi gitmiyor zaten, benim


gitmem yak��ks�z olur.

mehpare han�m, jurnallenmekten korktuklar� i�in birka� t�ccar d��nda


kendilerinden ba�ka hi�bir osmanl�n�n kat�lmad��� partilere her seferinde
biraz daha heyecanlanarak gidivor, hikmet beyin padi�ah�n doktorunun o�lu
olmas�n�n kendilerine tan�d��� ayr�cal�kla kat�ld�klar� bu toplant�larda
bir k�eye �ekilip uzun uzun konstan-tin'i izliyordu. konu�mas�n�,
g�l��n�, bak��n�, zengin akdeniz jestlerini, zaman zaman g�zlerinde
parlay�veren ����, v�cudunu; yan�na gelmesini bekliyordu ama o
gelmiyordu, mehpare han�m�n dedi�i gibi onda bir orospunun sezgileri
vard�.

sadece bir keresinde, esmer bir kad�nla dans ettikten sonra mehpare
han�m�n yan�ndaki bo� sandalyeye oturup dipleri terleyen sa�lar�n�
elleriyle taram�, biraz havadan sudan s�z ettikten sonra �ok s�radan bir
�eyden s�z eder gibi konu�mu�tu:

� ben ba�larda b�y�d�m, �z�mlerin olgunla�mas�n� bekleyerek ge�ti


�ocuklu�um; babam bana sab�rl� olmas�n� ��retti. sezar dedi bir defas�nda,
babam sezar derdi annem konstantin; aile i�inde k���k bir milliyet�ilik
�eki�mesi, neyse. ne diyordum, sezar dedi, beklemesini ��ren-

294
melisin, erken kopar�lan �z�mlerden k�t� �arap olur, i�e-
mezsin.

sonra hafif�e mehpare han�ma sokulmu�tu.

- ama ��r�tecek kadar da beklememelisin, �yle tie-mi�ti babam.

mehpare han�m, alayc� bir �ekilde tebess�m etmi�ti.

- hayat�n�z �z�mlerin ba��nda beklemekle ge�ti herhalde ondan sonra.

konstantin g�l�vermisti, k�stah�a bir �eyler vard� g�l��nde.

- yoo, �z�mlerin ne zaman olgunla�aca��n� ��reniyor insan, ba��nda


beklemek zorunda de�ilsiniz; gidiyor, dola��yor sonra zaman� geldi�inde
d�n�p olgunla�an salk�mlar� kopar�yorsunuz... �imdi m�saadenizle gidip
biraz daha dans edeyim.
aylar ge�iyor, mehpare han�m evde biraz daha suskun ve huysuz oluyor,
kocas�yla hemen hemen hi� konu�muyor, s�k s�k �ocuklar�na ��k��yor,
hizmet�ileri azarl�yordu. hikmet bey ise eve herkes yatt�ktan sonra gelip
yat�yor, sabahlan da erkenden kimseye g�r�nmeden gidiyordu; bulgar
meselesindeki tav�rlar�n�n belirsizli�inin yaratt��� hayal k�r�kl���na
ra�men cemiyetin i�lerine veriyordu kendisini. cemiyette de sinirlilik
h�kimdi o s�ralarda; bulgar isyan� geni�leyerek s�r�yor, cemiyete kat�lan
azalar�n say�s� art�yor lakin ne yapacaklar�na, gayelerine nas�l
ula�acaklar�na, h�rriyeti memlekete nas�l getireceklerine dair ayd�nl�k
bir yol �izilemiyor, te�kilat� toparlayacak tart�mas�z bir �nder kadro da
ortaya ��km�yordu. �stanbul ise selanik'teki geli�melerin ciddiye al�nmas�
gerekti�ini hissedip bask�n�n ve hafiyelerin say�s�n� art�r�yordu; hen�z
�zel tedbirler al�nm�yordu ama yak�nda �stanbul'un bir �eyler yapaca��n�
herkes hissediyordu.

295

xxiii

ak�am iniyordu; g�ne�, zirvelerinde hi� kimselerin g�rmedi�i benekli kar


kaplanlar�n�n, g�m�i va�aklar�n, alt�n sar�s� parslar�n, siyah t�yl�
ay�lar�n ya�ad��� s�ylenen da�lar�n tepelerine bir m�zrak boyu yakla�m�,
ovadaki a�a�lar�n g�lgeleri uzam�t�. sabahtan ba�layan m�sademe hi�
kesintisiz s�r�yordu, bir aydan beri izini kovalad�klar� kaptan uzunof'la
adamlar�n� g�ne� do�arken k�st�rm�lar-d� ama tahmin etmedikleri bir g��le
kar��la�m�lard�. Bulgar komitac�lar araziyi kendilerinden daha iyi
tan�yorlar, askerler bir yana h�cum ederken onlar gizli patikalardan, su
ge�itlerinden ge�ip ba�ka bir yandan ate�e ba�l�yorlard�. Rag�p Bey
sabahtan beri b�y�klar�n� �s�rarak s�v�yor, bir yandan bulgarlar�
ku�atmaya u�ra��rken bir yandan da m�frezesini bir ku�atmaya d��rmemek
i�in pe� pe�e emirler veriyordu.

yozgatl� �a�� �avu�a mermi sesleri aras�ndan sesini duyurabilmek i�in


ba��rd�:

� sen iki mangayla sol taraftaki s���tlerin oraya do�ru yay�l, bu


deyyuslar ku�atmaya u�ra��yorlar bizi.

�a�� �avu� 'g�vur d�l�ne' s�verek iki mangay� s���tl��e do�ru kayd�r�rken,
rag�p Beyin �n�ndeki kayal��a �arpan mavzer mermisinin kopard��� bir ta�
par�as� yerinden f�rlay�p sol omzuna de�di; rag�p Bey �nce vuruldu�unu
sand� ama bak�nca �niformas�n�n y�rt�ld���n� ama yaln�zca etinin
k�zard���n� g�rerek, ta� �arpt���n� anlad�.

296
omzunu ovu�turarak ba��n� kald�rd�; makedon da�lar�n�n yol vermez vah�i
zirveleri, batan g�ne�in ��klar�n�n yans�malar�yla ate�e tutulmu� demir
gibi k�z�l kahverengi, mor, eflatun renklere b�r�nm�ler, masal
ejderhalar� gibi kafalar�n� dikmi�lerdi.

birden ensesinin dibinde yozgatl� �avu�un sesini duyup irkildi; dalm�,


geldi�ini duymam�t�.

� gece bast�r�yor beyim, bu it d�lleri �ekiliyor galiba.


� arkalan batakl�k, �ekilecek yerleri yok, s�k�t�lar... kasabaya bir adam
sal hemen, sabaha kadar bize birka� b�l�k yollasmlar, ku�atmay�
g��lendirelim... yaral�m�z var m�?

� �� yaral�m�z var ama kulak asma beyim, yaralar�n�n bir ehemmiyeti yok.

tepeler kararm�, da�lar�n simsiyah g�z�kt��� lacivert bir gece ��km�t�;


sivri yama�lar�n aras�ndan arap han�eri gibi keskin bir hilal do�uyordu.
sabahtan beri s�ren silah seslerinden sonra aniden bast�ran sessizlik,
insan�, silah seslerinin g�r�lt�s�nden daha fazla endi�elendirip
�rk�t�yordu.

bir kayaya s'�rtm� dayay�p az�k torbas�ndaki bayat tay�n� ��kard�;


mataradaki �l�k suyu kat�k edip yedi; sonra ba�da� kurup bir sigara yakt�.
almanya'dan d�neli beri, bir y�ldan fazlad�r bu da�larda 'e�k�ya'
takibindeydi, g�nlerce, haftalarca da�larda kal�yor ancak arada bir
kararg�ha d�nebiliyordu; k�sa zamanda subay arkada�lar� aras�nda
sivrilmi�ti. prusya ordusunda edindi�i bilgiler, �arp�malara g�z� kapal�
at�lmas�, hi�bir g�revden ka��nmamas�, yapt�klar�yla asla �v�nmemesi onu
sayg� duyulan bir subay yapmaya yetmi�ti. selanik'e d�nd�kten iki ay sonra
ziyaretine gelen cevat bey onu cemiyetteki arkada�lar�yla tan�t�rm�,
d�zenlenen bir t�renle kendisi de resmen �ye olmu�tu.

sigaras�n� bitirirken �avu� geldi.

297

� haberciyi sald�m beyim, n�bet�ileri diktim.

� asker yorgun mu?

� yorgun ama s�k�t�rd�k diye seviniyorlar.

� �yi, ben biraz kestirece�im, iki saat sonra uyand�r beni.

� ba� �st�ne beyim.

�a�� �avu� kayalar�n aras�ndan sekerek uzakla�t�, y�llardan beri


ordudayd�, imparatorlu�un d�rt bir yan�n� dola�m�t�. h�l� subaylarla
'k�y�n a�as�yla' konu�ur gibi konu�ur, bif t�rl� 'kumandan�m' demeye
al�amad���ndan 'beyim,' derdi; askerlerin �o�u da onun gibiydi. sava�tan,
�at�madan ka��nmazlard� ama asla rag�p Beyin istedi�i gibi bir asker
olamazlar, hep �niforma giymi� bir k�yl� olarak kal�rlard�.

rag�p Bey, iki saat uyuduktan sonra uyand�; �avu�u uyumaya g�nderip askeri
dola�maya ��kt�. N�bet�ilerin d��ndakiler kayalar�n ard�na sinip
uyumu�lard�, uyurken kaba k�yl� y�zlerine �ocuksu bir masumiyet
yerle�iyordu. ertesi g�n insanlar� �ld�recek ya da �l�me gidecek
birilerine hi� benzemiyorlard�; aralar�nda say�klayanlar vard�; bajz�lar�
irkilerek uyan�p sonra yeniden uykuya dal�yordu.

sabaha kar�� takviye kuvvetler geldi; rag�p Bey, yeni askerlerle g�ne�
do�madan �nce bulgar komitac�lar� tam bir ku�atman�n i�ine alm�, onlar�n
s�zabilece�i bir bo�luk b�rakmam�t�.

g�ne�, da�lan bak�r k�z�l� bir ate�le yakarak do�arken, rag�p Bey,
komitac�lar�n komutan�na seslendi:

� hey, uzunof, teslim ol, sar�ld�n, ��k��n yok!

bulgarca bir k�f�r, ard�ndan bulgarca emirler duydu ve bir yayl�m ate�i
bo�ald� �stlerine do�ru; ate� kesildi�inde rag�p Bey yeniden seslendi:

� kaptan teslim ol, k�smetin bu kadarm�, bari yan�ndakileri yakma.

cevap gene bulgarca bir k�f�rle yayl�m ate� oldu.

298
�ki saat kadar �at�t�ktan sonra, g�ne� da�lar�n tepelerinde y�kseldi�inde
bulgarlar, tamamen ku�atmaya d�t�klerini, kurtulamayacaklar�n�
anlam�lard�.

ate�i kestiler; rag�p Bey, bulgarca konu�malar duyuyor, sesini ��karmadan


teslim olmalar�n� bekliyordu.

yar�m saat sonra bir cay�rt� duyuldu, k�rk mavzer ayn� anda patl�yordu.
askerler hemen silahlar�n� do�rultup ate� etmeye haz�rland�lar ama
�stlerine hi� mermi gelmedi�ini o s�rada fark ettiler. rag�p Bey de ne
oldu�unu anlamam�, tabancas� elinde bekliyordu; cay�rt� ba�lad��� gibi
aniden kesildi. son iki el silah sesi daha duyuldu, sonra da�lar
sessizli�e g�m�ld�, ar�lar�n v�z�lt�s�ndan ba�ka hi�bir �ey duyulmaz oldu.

�avu�, yava��a, "ne oldu beyim?" dedi.

- bilmiyorum ama bir tuzak olabilir... �ki asker g�nder bakal�m; �ok
dikkatli, s�r�nerek gitsinler, biz onlar� buradan koruruz.

�ki askerin kayal�klar�n aras�ndan s�r�nerek ilerlediklerini g�r�yordu


rag�p Bey; her an silahlar�n patlamas�n� ve askerlerin defalarca g�rd���
gibi olduklar� yerde 'yand�m' diye ba��rarak k�vr�lmalar�n� bekledi ama
silahlar patlamad�; askerler bulgarlar�n mevzilerine ula�t�ktan sonra
birden aya�a kalkt�lar, elleriyle gelin i�areti yapt�lar.

rag�p Bey, bulgarlar�n siper ald�klar� kayal�klar�n ard�na doland���nda


�a�k�nl�kla durdu; k�rk komitac�, uzun sa�lar�, k�v�rc�k sakallar�,
g���slerinde �apraz fi�eklikleri, ba�lar�nda kalpaklar�, bellerinde
nagantlar�yla �ok sevdikleri kamalar�, ellerinde mavzerleriyle, kanl� bir
tepe gibi �st �ste y���lm�lard�; altlar�ndaki kayal�klar k�pk�z�l kana
kesmi�ti; kurtulamayacaklar�n� anlay�nca teslim olmak yerine birbirlerini
vurarak �ld�rm�lerdi.

uzunof'un adamlar�n�n palalarla par�alad��� k�y imamlar�n�, �ld�rd�kleri


hamile kad�nlar�, yakt�klar� k�yleri g�rm�t�. B�t�n subaylar gibi nefret
ederdi onlardan, �imdi bu yapt�klar�n� g�r�nce �fkeden deliye d�nm�t�;

299
�l�m kar��s�nda g�sterilen cesarete sayg� duymak onun
mesle�inin bir par�as�yd� ve bu adamlar�n �l�m� kar��s�n-
da ister istemez duydu�u sayg� hiddetlendiriyordu onu.
askerler bir su� i�lemi� gibi ba��rd�:

� g�m�n bunlar�.

�a�� �avu� emri anlamad�.

� le�lerini k�y meydan�na s�r�klemeyecek miyiz?

�ld�rd�kleri komitac�lar�n cesetlerini ibreti �lem i�in g�t�r�p k�y


meydanlar�na atmak �dettendi ama rag�p Bey �avu�a vuracakm� gibi yakla��p
bir daha ba��rd�:

� g�m�n dedim, ka� kere s�yleteceksin k�r herif?

g�ne�in alt�nda hi� konu�madan g�md�ler k�rk adam�n cesedini; sonra


�stlerine toprak at�p mezar� kapatt�lar. d�n�te, zafer kazanmalar�na
ra�men ne�eli bir t�rk� y�kselmedi y�r�y� kolundan, aralar�ndan biri bir
ara bir yan�k hava s�yledi; �b�rleri hi� kat�lmadan onu dinledi; o ak�am
yol �st�ndeki bir k�yde konaklay�p ertesi g�n Se-lanik'e vard�lar. rag�p
bey bir aydan beri ilk kez �izmelerini aya��ndan ��kar�p yumu�ak bir
yatakta yatt�.

ertesi g�n raporunu verdikten, kararg�htaki i�lerini bitirdikten sonra


ak�amleyin �ehre inip alatini tu�la fabrikas�n�n arkas�ndaki k���k eve
gitti; cemiyetin �nde gelen �yeleri her zamanki gibi toplanm�lar, 'ne
yapacaklar�n�' tart��yorlard�; Rag�p Beyi kar��lay�p son �arp�man�n
tafsilat�n� bir de ondan dinlemek istediler, "birbirlerini mi �ld�rd�ler
hakikaten?" diye sordular; rag�p Bey olay� k�saca anlatt�.

o ak�am orada olanlar; g�z� pekli�iyle �nl� y�zba�� enver bey, hakk� Bey,
babayani g�r�n��yle subaylarda sayg� uyand�ran �ok az sivilden biri olan
talat bey, re�it pa�azade h�seyin hikmet bey, zek�s� ve h�rs�yla tan�nan,
sar��n, ince sesli mustafa kemal bey olanlar� dinledikten sonra bir zaman
sustular; sonra yeniden neler yap�lmas� gerekti�ine dair konu�maya
ba�lad�lar. ,

300
y�zba�� hakk� Bey her zamanki delidolu haliyle bir teklif att� ortaya.

� biz de anadolu'da bu bulgar komitac�lar gibi �eteler kurup halk�


ayakland�ral�m, ihtilali anadolu'da yapal�m.

enver bey, her hareketi desteklemeye haz�r haliyle bu tekliften yana


��kt�.

� �yi bir fikir bence; biz bunu anadolu'da komitac�lardan daha iyi
beceririz.

talat beyle h�seyin hikmet bey, bunun olamayaca��n� s�ylediler.

mustafa kemal bey hi� kimsenin akl�na gelmeyen ba�ka bir fikir s�yledi:

� avusturya-macaristan, rusya, �ngiltere; bunlar�n hepsi h�ristiyan halk�n


ya�ad��� topraklar� Osmanl�dan koparmaya �al��yor. osmanl�y� bunlara
k�rd�raca��m�za, biz t�rklerin oldu�u b�lgeleri, anadolu'yu, trakya'y�,
musul'u, kerk�k'� alal�m, gerisini b�rakal�m.

bunu duyunca odadakiler bir �l�m haberi alm� gibi donukla��p sustular;
subaylar i�in 'toprak vermek' ihanet-i vataniye demekti ve b�yle bir �eyi
de�il tart�mak d��nmek bile imk�ns�zd� onlar i�in.

hakk� Bey sapsar� kesilen y�z�yle d�nd�.

� �mparatorlu�u bize mi par�alatacaks�n Mustafa kemal bey?

h�seyin hikmet bey araya girdi.

� bence, biz de h�rriyet istedi�imize g�re, h�rriyet isteyen di�er osmanl�


tebas�yla; bulgarlarla, s�rplarla, arnavutlarla, ermenilerle, araplarla
g�r�elim, meseleye ortak bir hal yolu arayal�m.

rag�p Bey, hasan efendiden s�z�n� �ok duydu�u Mehpare han�m�n kocas�n� ilk
defa g�r�yordu; bir yandan s�ylediklerini dinlerken bir yandan da 'g�zel
orospunun' kocas�n�n y�z�n� seyrediyor, 'onun hakk�nda neler

301

bildi�imi bilmiyor' diye d��n�yor, kaderin bu gan,


oyununa �a��yordu.

gece yar�s�na do�ru ayr�ld�klar�nda hi�bir konuda anla�amam�lard�; hepsi


h�rriyet istiyor, hepsi bir �eyler yap�lmas� gerekti�i fikrine inan�yordu
ama kimse herkesin mutab�k oldu�u bir �are bulam�yordu. evden tek tek
ayr�l�rlarken mustafa necip bey, rag�p Beyin yan�na geldi.

'� biz beraber c,�k�p biraz y�r�yelim, dedi.

siyah pelerinlerini omuzlar�na at�p birlikte ��kt�lar; i�erisinin


havas�zl���ndan sonra d�ar�s� serin ve feraht�. Arnavutkald�nm� d�eli
sokaklardan, a��r a��r, arada bir kendileriyle kar��la��p selam veren
devriyelerden ba�ka kimseye rastlamadan y�r�d�ler.

mustafa necip bey, ciddi bir �ey s�ylemeye haz�rland���n� belli etmek
ister gibi �ks�rd�kten sonra s�ze ba�lad�:

� bu konu�malar iyi ho� da, bizim burada daha acil meselelerimiz var; bu
komitac�lar azd�lar ama kimse sormuyor, bu adamlar o silahlan, o silahlan
alacak paralan nereden buluyorlar diye.

� hakikaten, ge�enlerde benim de akl�ma tak�ld� bu mevzu.

mustafa necip bey, hakl� bulunman�n gururuyla 'hah' diye g�ld�.

� as�l mevzu �imdi bu; bunlara rusya'dan, avustur-ya-macaristan'dan para


geliyor ama as�l bunlara buradaki bulgar zenginleri yard�m ediyor, gizli
gizli para veriyorlar... �imdi, biz birka� arkada�, d��nd�k, d�man�n
�nce destek birliklerini temizleyeceksin birader.

susup rag�p Beyin tepkisini bekledi; rag�p Bey ses ��karmadan laf�n
devam�n� bekleyince o da kald��� yerden devam etti.

� biz paralar� kimlerin verdi�ini biliyoruz ama haklar�nda bir delil yok.

birden, laf� uzatmaktan s�k�ld�.

302
� anlayaca��n biz bu herifleri temizleyece�iz... var m�s�n?

rag�p Bey omuzlar�n� siikti.

� olur.

mustafa necip bey, bu kadar k�sa bir cevap beklemiyordu.

� yani vars�n?

� olur dedim ya birader.

� �yi... yar�n alt�da Kristal'e gel o zaman... tabancan� da yan�na al.

� ben tabancam� hep yan�mda ta��r�m zaten.

ertesi ak�am tam s�zle�tikleri saatte kristal gazino-sundayd� Rag�p bey


ama mustafa necip hen�z gelmemi�ti. b�t�n duvarlar� aynalarla kapl�
salonun i�i t�kl�m t�kl�m doluydu; sakallar, b�y�klar, iesler,
redingotlar, plas-tron boyunba�lar, setreler, c�ketataylar ve bu
k�yafetlerin i�indeki �e�it �e�it insan karmakar��k bir halde aynalara
yans�yor; b�t�n g�r�nt�ler bir aynadan di�erine vurdu�undan �o�al�yor,
art�yor, birbirine kar��yor; i�erdeki g�r�lt�yle birlikte, dev bir elin
avucunda geli�ig�zel al�p s�k�t�rd��� bir insan topa��na d�n�yordu.
t�rk�e, rumca, frans�zca, yahudi aksanl� �spanyolca s�zc�kler kalabal�ktan
kopup sa� �rg�s� gibi birbirlerinin i�ine dolan�yorlar, anla��lmaz bir
u�ultuya d�n��yorlard�. �oktand�r da�da bay�rda, batakl�klarda, insans�z
yerlerde dola�an rag�p Beyin bu kalabal�k ve g�r�lt�yle kar��la��nca bir
an ba�� d�nd�, kendine bir bira ve tuzlu badem s�yledi. �nsanlar�n
ya�ad�klar�n�, i�kiler* i�tiklerim, lokantalara, gazinolara gittiklerini,
sevi�tiklerini neredeyse unutmu�tu; "demek biz �l�mle bo�u�urken bunlar
her ak�am burada e�leniyorlar," diye ge�irdi akl�ndan. onlann bu
s�radanhklann� k���mserken, hemen yirmi otuz kilometre �telerinde dola�an
�l�me, �len insanlara hi� ald�rmadan hayatlar�n� s�rd�rmelerine �fkelendi.
e�er girdi�i �at�malardan birinde �lseydi, buradaki insanlar�n hi�biri
onun eksikli�ini his-

303

sermeyecek, �imdi oldu�u gibi gene g�r�lt�l� bir �ekilde


konu�up g�l�erek i�kilerini i�eceklerdi.

biras�n� bitirirken nefes nefese i�eri girdi mustafa necip bey.

� kusura bakma birader, ge� kald�m... hadi hemen


��kal�m, herifi ka��raca��z.
hesab� �deyip ��kt�lar.
� gidece�imiz,yer yak�n, dedi mustafa necip, hemen arka sokakta, k�ede
bizi bir araba bekleyecek; i�i bitirdikten sonra arabayla ka�aca��z.

��yi.

h�zl� ad�mlarla y�r�y�p arka sokaklara sapt�lar, mustafa necip �nden


gidiyor, yol g�steriyordu. panjurlar� kapal�, bah�elerinde manolya ve
palmiye a�a�lar�n�n bulundu�u sessiz konaklar�n geni� bah�eler i�inde yan
yana dizildi�i bir soka�a girdiler; soka��n �b�r ucunda bir araba
bekliyordu. soka�a girdikleri s�rada kar�� kald�r�mda, siyah elbiseler
giymi�, siyah melon �apkal�, k�sa boylu bir adam�n, elindeki �antas�yla
yorgun bir �ekilde y�r�d���n� g�rd�ler; adam etraf�na bakm�yordu bile,
ba��n� �n�ne e�ip bir d��nceye dalm�t�.

mustafa necip bey, rag�p Beye, "�te bu," dedi.

kar�� kald�r�ma ge�ip adam�n arkas�ndan y�r�meye ba�lad�lar; mustafa necip


bey nedense biraz yava�lay�p bir ad�m geride kalm�t�. rag�p Bey
tabancas�n� ��kart�p eline ald�; tabancal� elini a�a��da, v�cuduna yap��k
tutarak h�zla y�r�d�; son bir defa daha etraf�na bak�n�p kimsenin
olmad���n� g�r�nce, adama bir ad�m yakla�ana kadar ilerledi. adam
birisinin yakla�t���n� h�l� hissetmemi�ti; elini kald�rd�, adam�n ensesine
bir el ate� etti; adam ses bile ��karmadan, sanki �lmeyi bekliyormu� gibi
y�z�koyun yere y�k�ld�, �antas� h�l� elindeydi. ko�arak soka��n ucundaki
arabaya bindiler, arabaya binerlerken, "hadi," diye ba��rd� Mustafa necip
arabac�ya, araba bir karnemin s,akla-mas�yla birlikte sars�larak hareket
etti.

304
olay yerinden epeyce uzakla�t�ktan sonra rag�p Bey bir sigara yakt�.

� kimdi bu adam, dedi.

� valla ad�n� ben de bilmiyorum birader; uzun bir ad� var ama bunlar�n
hesab�na Bulgar esnaftan para toplay�p da�a g�nderiyordu.

rag�p Bey o ak�am� kararg�hta ge�irdi, orada g�venli oldu�unu biliyordu.

�ki g�n sonra binba��h��yla, uzunof �etesini yok etmekteki ba�ar�s�ndan


dolay� on be� g�nl�k memleket izni geldi.

y�llardan beri g�rmedi�i �stanbul'u yeniden g�rece�i i�in ger�ekten


sevindi; evini, annesini, �ehrini �zledi�ini bu izin haberiyle hissetti.

e�er olacaklar� bilse belki de �stanbul'a gitmezdi ama bilmiyordu; cevat


beyin ya�land�k�a filozofla�an sesiyle s�yledi�i gibi, 'gelecek,
insanlar�n i�inden bir ��k f�k�raca��n� bekledikleri bir karanl�kt�
faniler i�in.'

k�l�� Yaras� Gibi


305/20

* xxiv
daha gemiden indirdikleri anda g�r�nt�s�yle b�t�n �ehri b�y�lemi�ti;
ge�ti�i yollarda herkes duruyor, onun g�zelli�ini, e�sizli�ini,
eri�ilmezli�ini bir anl���na da olsa seyredip bu g�zellikten bir seyirci
olarak pay�n� almak istiyordu. �ehirde daha �nce de otomobil g�r�lm�t�,
b�y�k zenginlerin getirtti�i birka� araba, landonlar�n, faytonlar�n,
�ek�eklerin aras�nda dola��r, s�ratini onlar�n s�ratine uydurur,
i�lerindeki beylerle han�mlar�n, insanlar�n bak�lar�na kay�ts�z kalmaya
�al�an gururlu duru�lar� o arabalarla birlikte insanlar�n haf�zalar�na
kaydolurdu. ama bu, o otomobillerin hi�birine benzemiyordu: k�z�l bir
�eytan gibi k�pk�rm�z�yd�, iki yan�nda d�rderden sekiz havaland�rma yar���
bulunan upuzun burnu, g�m� nike-lajl� tekerlekleri, arkas�ndan k�v�lc�ml�
dumanlar p�sk�rten parlak egzozlar�, bagaj�n�n �st�nde, i�ine yedek
lasti�in yerle�tirildi�i yuvarlak ��k�nt�s�, hareket etti�i anda b�t�n
sesleri bast�ran homurtusu ve her �eyi ard�nda b�rakan s�ratiyle alevden
bir canavard� o.

y�z�nde her �eye ve herkese tak�lmaya haz�r g�l�msemesi, isyank�r ve


da��n�k sa�lar�, beyaz g�mle�i ve kahverengi bej baklava desenli kaza��
ile, �st� a��k arabas�n�n i�inde oturan konstantin sezar, zengin
mahallelerinin pahal�ya al�nm� sessizli�ini homurtularla par�alayarak
�ehrin i�inde dola��yor; arabas�yla erkeklerde k�skan�l�k, kad�nlarda
nedeni belirsiz bir �ehvet uyand�r�yordu.

306
o k�z�l homurtu her g�n birka� defa mehpare han�mlar�n k�k�n�n �n�nden de
ge�iyor, �oktand�r yeni tarz bir sevi�me iste�iyle kama�an etiyle ba�a
��kmakta zorlanan bu g�zel ve azg�n kad��.da o arabaya binip gitme, sonu
me�hul bir maceraya at�lma arzusu yarat�yor, sadakatinin son ba�lar�n� da
kopart�yordu. homurtu duyuldu�unda elinde olmadan pencereye gidip bak�yor,
tuhaf bir k�zg�nl�kla 'domuz' diye s�ylenirken, r�zg�rla u�u�urken
oldu�undan daha uzun g�z�ken o siyah sa�lara yap��p �ekmek, o sa�lar�n
sahibini sarsmak, �s�rmak, h�rpalamak ihtiyac� duyuyordu. araban�n
ge�i�ini izlerken, sanki kendisine sahip olabilmek, o arabaya do�ru
ko�mas�n� �nlemek ister gibi pencerenin pervaz�na parmaklar�n� ge�iriyor,
parmaklar�n�n narin bo�umlan beyazlanana kadar tahtalar� s�k�yordu.

bu 'serseri g�l�l�' adam ona 'gel' demezse bir g�n kendili�inden, o 'gel'
demeden gidecekti; duygular�n� her zaman denetim alt�nda tutabilirdi ama
etine s�z ge�iremi-yordu ve bir sabah o araba ge�erken ba��na bir �rt�
at�p kap�n�n �n�ne ��k�vermekten korkuyordu. bu adama duydu�u iste�in, bir
arabayla b�ylesine art�p dayan�lmaz haller alaca��n� imk�n yok daha
�nceden tahmin edemezdi ama bu araba, kendini saklamak i�in bir mantoya
b�r�n�p yery�z�ne inmi� �eytan�n, mantosunun alt�ndan g�z�ken sivri
kuyru�u gibiydi,, kad�nlarda onu tutup �ekme ve �eytanla y�z y�ze gelme
arzusu yarat�yordu. mehpare han�m ise, kendini savunmak ister gibi, "o
arabada, hi�bir erkekte olmayan bir �iddet ve g�� vard�," demi�ti osman'a,
sanki konstantin'le de�il de o arabayla sevi�mek istermi� gibi ama arad���
�iddeti o da��n�k sa�l� adam�n bedeninde bulaca��n� da daha ilk g�n�nden
biliyordu.

asl�nda, belki de istedi�i ne o arabayd� ne de o adam; kendisine yeni


zevkler yaratacak yeni bir g�nah istiyordu yaln�zca, kocas�n�n kendine
verece�i yeni bir zevk, ��retece�i yeni bir g�nah kalmam�t� ama onun eti
taze g�nah-

307
larla beslenmeye al�m�t� ve yeni bir g�nah bulamad��� zaman a�l�kla
k�vran�yordu; bu g�nah iste�inde karn�n� doyurmak i�in bir ceylan�
par�alayan aslan�n vah�eti ve masumiyeti vard�; vah�eti ba�kalar�na
verdi�i ac�dan, masumiyeti ise bu iste�in kar�� konulmazl���ndan ve
do�all���ndan geliyordu. mehpare han�m bir keresinde osman'a, "beni hep
ay�plad�lar," demi�ti, "��nk� onlar arzunun g�c�n� ve g�nah�n �ekicili�ini
bilmiyorlard�; d��n�yorum da beni belki de yaln�zca �eyh efendi anlad�
diyorum bazen, g�nah� aralar�nda en iyi tan�yan� oydu ��nk�."

kona��n�n �n�nden her g�n k�rm�z� bir araban�n kar�s�n�n i�ini


karmakar��k ederek ge�ti�ini bilmiyordu h�seyin hikmet bey ama yaral� bir
hayvan gibi keskinle�en sezgileriyle k�t� bir �eyler olaca��n�
hissediyordu; ba��n� giyotine dayam� bir idam mahk�mu gibiydi. bir yandan
"art�k indirin b��a��, bitsin bu bekleyi�," demek isterken bir yandan da
"yapmay�n affedin," diye yalvarmak i�in m�thi� bir istek duyuyordu;
beklemek yoruyordu onu ama korkarak bekledi�i olay ger�ekle�ti�inde
�ekece�i �st�rab�n, bu bekleyi�in s�k�nt�s�ndan �ok daha b�y�k olaca��n�
da kestirebiliyordu. hen�z olmas�n� 'bekledi�i' olay�n bir ad� yoktu
akl�nda, ona bir ad koymamaya u�ra��yordu ama derinlerde bir yerde onun
ad�n�n ne oldu�unu a��k�a biliyordu; "mehpare'ye �ehveti, zevke giden
yolda baz� kurallar�n �i�nenebilece�ini ben ��rettim ama bunlar� benimle
yaps�n diye ��rettim, benden ��rendiklerini ba�kalar�yla da
payla�abilece�i ilk ba�larda hi� akl�ma gelmemi�ti."

her an k�t� bir haber duymay� bekleyen bir adam gibi ya��yordu; i�tah�
kesilmi�, y�z� �eyh yusuf efendiyi and�r�r bi�imde beyazla�m�t�,
sa�lar�nda tek tuk aklar belirmi�, g�zlerinin kenarlar�nda k�r��klar
ortaya ��km�t�. kar�s�na besledi�i a�k� b�t�n �abas�na ra�men unutam�yor,
onun kendisine sevgiyle bakt��� g�nleri, birlikte piya-

308
no �al�lar�n�, sevi�melerini �zl�yordu ve hemen yan� ba��nda duran birine
duydu�u bu korkun� �zlemi kimseye anlatam�yordu; yan�nda duran, ayn� evde
uyuyan bir kad�n� �zlemek ba�kalar�n�n anlayabilece�i bir his de�ildi.

bir keresinde, yaln�zl�ktan ve sevgisizlikten �ok yorulmu�, dayanamay�p


annesine bir mektup yazm�, "�ok yaln�z hissediyorum kendimi," demi�ti;
cevap frans�zca k�sa bir telgraf olarak gelmi�ti:

"her �eyi b�rak, hemen gel."

annesine o da frans�zca k�sa bir mektup yazarak, "her �eyi b�rakabilseydim


kendimi bu kadar yaln�z hissetmezdim," demi� ve annesine bu konularda
mektup yazmaktan vazge�mi�ti.

cemiyetteki arkada�lar�yla da tam anla�am�yordu; ne yap�laca��na dair


karars�zl�k s�rerken, arkada�lan 't�rkl�k' meselesini �ne ��kar�yorlar,
kendilerini h�rriyet isteyen di�er gruplardan b�yle ay�r�yorlard�, Hikmet
bey ise 'osmanl�' kimli�inden gen� subaylar gibi bir ��rp�da soyunup t�rk
kalmay� beceremiyordu; onu osmanl�ya ba�layan k�kler sand���ndan da
kuvvetliydi.

"d�nyada olabilecek en k�t� durumdayd�m," demi�ti osman'a bir doktorun


tonlamas�z sesiyle; kendi ac�lar�n� heyecan duymadan, onlar� saklamaya,
iyile�tirmeye ya da �are bulmaya u�ra�madan benimsedi�i, bir yabanc�n�n
hayat�n� ya�ar gibi ya�ad��� g�nlerdi o g�nler; "�stedi�im her �eye
sahiptim, ��k oldu�um kad�n kar�md�, ula�mak istedi�im gayeyi �iar
edinmi� bir cemiyetin azas�yd�m ama ikisiyle de sahici bir ili�kim yoktu;
kar�m duygular�m�, te�kilat�m g�r�lerimi payla�m�yordu; her �eyi olan ama
sahip oldu�u hi�bir �eyi kullanamayan bir insan durumundayd�m, art�k neyin
hayalini kuraca��m� bile bilmiyordum."

her g�n sahneye ��kmak zorunda olan bir oyuncu gibi rol�n� hi� aksatmadan
oynuyor, kar�s�n�n kocas�, te�kilat�n�n azas� olarak �zerine d�eni
yap�yor, belki de vazi-

309

yetin bir g�n d�zelebilece�ine dair i�ten i�e ta��d��� bir �midi b�ylece
hep ayakta tutmaya �al��yordu, ��nk� ba�ka t�rl� ya�amaya devam etmesi
�ok zorla�acakt�. Fikir ayr�l�klar�na ra�men te�kilat�n verdi�i g�revleri
aksaks�z yerine getirip tart�malara da, �midi azalmas�na ra�men, tuhaf
bir �ekilde eskisinden de ate�li kat�l�yordu.

haziran�n ba��nda, te�kilat�n emri �zerine manast�r'a Cevat bey ve


arkada�lar�yla bulu�maya giderken yolda ald��� As�r Gazetesinde okudu
'reval bulu�mas�n�n' haberini; rus imparatoru'ile ingiltere kral� Reval
kentinde bulu�mu�lard�; Osmanl�'y� 'taksim' planlan yapt�klar�n� d�nya
�lem biliyordu; haber makedonya'da bomba gibi patlad�. Manast�r'a
geldi�inde cevat beyle arkada�lar�n� heyecan i�inde buldu, "art�k harekete
ge�meliyiz," diyorlard�, "yoksa �ok ge� kalaca��z."

derhal merkez-i umuminin toplanmas�n� kararla�t�rd�lar.

merkez-i umumi uzun ve heyecanl� bir toplant� yapt�, sert tart�malar


oldu, sonunda, avrupa devletlerinin manast�r'daki konsolosluklar�na bir
'layiha* g�nderilmesine karar verildi ve bir bildiri yaz�ld�.

�e�itli defalar d�zeltilen bildiri sabaha kar�� son halini alm�t�.

"avrupa'n�n Makedonya'daki son d�rt senelik �slahat tecr�beleri hi�bir


olumlu sonu� vermemi�tir. b�y�k devletler de bunu itiraf ediyorlar. ama,
gene faydas�z kalaca��na inand���m�z yeni tedbirler pe�inde ko�uyorlar.

"cemiyetimiz ise faydas�ndan ziyade zarar� dokunacak olan m�dahalelerle


de�il, �slam ve h�ristiyan b�t�n vatanda�lar�n elbirli�iyle ve bunlar�n,
kendi vatanlar�n� yabanc� m�dahalelerden koruyarak, hepsinin siyasi ve
�ahsi h�rriyetini, �imdiki idarenin istibdad�ndan, zulm�nden kurtarmak
davas�ndad�r.

"avrupa muhtar ve m�stakil bir makedonya yaratmak istiyor. halbuki


makedonya, osmanl� devletinden

310
ayr�lamaz. avrupa'n�n Makedonya diye ay�rmak istedi�i �� vilayetin talihi,
devletin di�er yirmi yedi vilayetinin talihinden ayr� olamaz. makedonya'ya
ait olmak �zere al�nan tedbirlerin hepsi, birer �l� do�mu� �ocuk gibidir."
bildiri rusya'n�nki d��nda b�t�n konsolosluklara da��t�ld�, �ttihad ve
terakki, ilk kez siyaset sahnesine fiilen ��k�p siyasi bir ad�m at�yor,
osmanl�'y� �stanbul'daki padi�ah�n d��nda temsil edecek bir g�� daha
oldu�unu d�nyaya ilan ediyordu. "heyecan i�indeydik," demi�ti cevat bey,
"ne yana y�r�nece�i o bildiriyle birlikte ortaya ��km�t�, hayat�m�z�
ortaya koymu�tuk ama kimsede korku yoktu, belki biraz endi�eliydik ama
duydu�umuz memnuniyet daha fazlayd�."

o g�ne dek kendisi i�in tek tehdidin, �stanbul'daki 'biraderini' tahta


��karmaya y�nelik bir hareket olabilece�ini sanan ve muhalif g�rd���
herkesi �stanbul'un d��na s�ren Padi�ah, ilk kez makedonya'da ciddiye
al�nmas� gereken bir hareketin tomurcukland���n� anlad� ama h�l� gerekti�i
kadar ehemmiyet vermiyordu bu yeni cemiyete, 'pa�alar�n�n' bu i�in
�stesinden gelebilece�ini d��n�yordu.

sadrazam� �a��rt�p direktiflerini verdi:

� hemen selanik merkez kumandan� Naz�m beye emir veriniz, bu kendini


bilmez adamlar� derdest etsin, ���nc� Ordu'daki k���k r�tbeliler �zerinde
de devletin g�c�n� g�sterecek bir disiplini derhal sa�lay�n, her yanda bu
adamlar takip edilecek ve devleti aleyhine �al�anlar derhal tevfik
edilecek.

sadrazam gittikten sonra bir k�ede oturan re�it pa�aya d�nd�.

� g�rd�n m� doktur, kendi subaylar�m�z Bulgar komitac�lar�ndan beter


��kt�, iki paral�k ak�llar�yla devletin siyasetine nizamat vermeye,
padi�aha ba�kald�rmaya c�ret ediyorlar, ben onlara evlatlar�m derken onlar
bana ihanet�e bir an teredd�t etmiyorlar.

311

re�it pa�a padi�ah� yat�t�rmaya �al�t�.

� belki de rus imparatoruyla �ngiliz kral�n�n Osmanl�y� taksim edecekleri


dedikodusunu duyunca infiale kap�l�p, hadlerini a�t�lar sultan�m,
teess�rleri onlar� �a��rtm� olabilir.

padi�ah yat�acak gibi de�ildi.

� ben onlar� teess�r duysunlar, infiale kap�ls�nlar, isyank�rl�k etsinler


diyt mi subay yapt�m; onlar�n vazifesi devletlerini ve padi�ahlar�m
korumak, kendilerini padi�ah�n yerine koymak de�il... hay�r, hay�r, Naz�m
bey derhal bu adamlar� yakalamal�, her subay teess�re kap�l�p devleti
kendi idare etmeye kalkarsa bu devletin sonu ne olur doktor, sorar�m sana,
ne olur!

padi�ah d��nd�k�e deh�ete kap�ld�, her g�n tedbirleri s�kla�t�rmalar�


i�in selanik'e emirler ya�d�r�yordu. ���nc� Orduda padi�ah yanl�s�
subaylar '�ttihat��' oldu�undan ��phelendikleri subaylar� g�z hapsine
alm�lard�, ittihat��lar da padi�ah yanl�lar�n� izliyorlard�; askeri
kararg�hlar, birlikler, polis te�kilat�, hafiyeler, ittihat��lar, iktidar
kavgas�nda taraf olan herkes tedirgindi; herkesin herkesten ��phe etti�i
g�nlerdi. �ttihat��lar�n �st�ndeki bask�lar art�yor, selanik merkez
komutan� Naz�m bey �ehirde deh�et estiriyor; otelleri, gazinolar�,
sokaklar� adamlar�yla s�rekli tarassut alt�nda tutuyor, ��phelendiklerini
tutuklat�yordu.

cemiyetin �nde gelenleri, tu�la fabrikas�n�n arka taraf�ndaki k���k evde


topland�lar; bu bask�y� k�racak bir hamle yapmalar� gerekti�ini yoksa
���nc� Ordu'daki taraftarlar�n� kaybedebileceklerini biliyorlard�; hem
saraya hem de ordudaki karars�z subaylara g��lerini g�stermek zorunda
olduklar�n�n fark�ndayd�lar.

talat bey, her zamanki k�y a�as� haliyle sordu.

� ne teklif ediyorsunuz arkada�lar?


birka� ki�i ayn� anda cevap verdi.

312
� naz�m Beyi vural�m, g�c�m�z� g�stermek i�in ba�ka �are yok... ondan
sonra da padi�ah yanl�s� memurlarla subaylann �nde gelenlerinden bir
k�sm�n� temizleyelim.

b�t�n g�zler y�zba�� enver beye d�nd�; selanik merkez kumandan� Naz�m bey
�ttihat��lar�n liderlerinden olan enver beyin ablas�n�n kocas�yd�, gen�
y�zba�� da zaten naz�m Beyin evinde kal�yordu.

enver bey hi� teredd�ts�z, "tamam," dedi, tek bir kelimeyle ablas�n�n
kocas�n�n �l�m�ne izin vermi�ti; her sabah birlikte kahvalt� etti�i adam�n
idam karar�n� imzal�yor, onu kendi elleriyle �l�me g�nderiyordu.

cemiyetin verdi�i 'idam' h�km�n� kimin 'infaz' edece�i de uzun uzun


tart��ld�, sonunda m�laz�m mustafa necip'in, naz�m Beyi vurmas�
kararla�t�r�ld�, kararg�h�n kap�s�nda bekleyip vuracakt�. Ertesi sabah
naz�m Bey evinden ��kmad�; bir g�n ertelediler idam� ama naz�m Bey ondan
sonraki �� g�n de evden ��kmay�nca sessiz bir ��pheyle sarard� herkesin
y�z�, a��k�a s�ylenmiyordu ama herkes enver beyin akrabal�k hat�r�na
cemiyete ihanet edip etmedi�ini merak ediyordu.

h�seyin hikmet bey de b�t�n �ttihat��lar gibi huzursuzdu, verilen idam


emrinin yerine getirilememesi herkesin hayat�n� tehlikeye at�yordu, art�k
cemiyetin y�neticileri her gece ba�ka bir evde kal�yorlar, bir bask�na
u�ramaktan korkuyorlard�. Taburundan izin alarak manast�r'dan selanik'e
gelen cevat beyle hikmet beyin de kat�ld��� yeni bir toplant� yap�ld�,
enver bey toplant�da yoktu.

karar� vermek �ok k�sa s�rd�.

- naz�m Bey evinden ��kmad���na g�re onu bu ak�am evinde vuraca��z, aksi
takdirde hem cemiyetin gelece�i muhataraya girecek hem de bizim
kellelerimiz.

m�laz�m �smail canbolad beyle m�laz�m mustafa necip bey, selanik


komutan�n� �ld�rmekle g�revlendirildiler; karardan hemen sonra te�kilat�n
g�venilir arabala-

313
r�ndan biri �a�r�ld�, iki gen� m�laz�m yola ��kmak i�in haz�rland�lar;
tabancalar�n�, �arj�rlerini bir daha kontrol ettiler. tam onlar yola
��kaca�� s�rada, biri, "cevat bey de onlarla gitsin, kendisi tabiptir,
belki gerekir, m�laz�mlar i�eri girdi�inde, onlar� arabada bekler," dedi.
teklif derhal kabul g�rd�; "padi�ah� nas�l d��receksiniz?" diyen
karde�ine tabancas�n� g�stererek "silahla," diyen cevat bey, sanki
y�llarca �nce s�yledi�i o s�z�n�n bedelini �der gibi, asl�nda pek tasvip
etmedi�i ama o s�rada ba�ka bir �are de olmad���na inand��� suikastlardan
birine kat�lmak zorunda kald�.

yola ��kt�lar; yol kenarlar�ndaki yabani manolyalar�n pembe beyaz


�i�ekleriyle a�t���, g�l kokan sokaklardan hi� konu�madan ge�tiler;
mustafa necip ellerini ovu�turuyor, canbolad y�z�n� asm� �n�ne bak�yordu;
cevat bey, "gen� m�laz�mlar ne d��n�yordu bilemem ama ben bir insan�
�ld�rmeye gitti�imizin �iddetle fark�ndayd� m," demi�ti.

arabada �l�m�n a��rl��� hissediliyordu; sanki �l�m, ege s�ca��n�n Selanik


sokaklar�na bast�rd��� o bunalt�l� yaz g�n� onlar�n aras�nda oturuyordu;
kurban m� yoksa cellat m� olacaklar�n� kestiremiyorlard� ama ��kt�klar� bu
yolculuk hepsinin hayat�n� de�i�tirecekti, bunu biliyorlard�. "S�ca�a
ra�men ��yordum," demi�ti cevat bey, "korkmu-yordum ama i�im �rperiyordu,
kald�r�mlarda y�r�yen insanlar bana bir ba�ka �lemin insanlar� gibi
g�z�k�yorlard�, onlardan, onlar�n d�nyas�ndan koptu�umu, ayr�ld���m�
hissediyordum."

askeri t�bbiyeden mezun oldu�u g�n 'insanlar�n hayat�n� kurtaraca��na'


yemin etmi� bir doktor olan cevat bey, mesle�iyle �u am�aki yolculu�unun
amac� aras�ndaki tezattan da huzursuzdu; yan�ndaki m�laz�mlar�n
hissetmedi�i bir duyguyu, utanc� hissediyor; bu duyguyu, 'kutsal bir
gayeye ula�mak i�in ba�ka bir yol olmad���na' kendini ikna ederek
bast�r�yordu.

314
araba, naz�m Beyin kona��n�n �n�nde aniden durunca, ��� birden, i�lerinde
bir �eyin, sanki bir yere h�zla �arpm�lar gibi sars�l�p titredi�ini
hissettiler; 'o an' gelmi�ti.

cevat beye, "siz arabada bizi bekleyin," diyen �smail canbolad bey,
mustafa necip beye de, �ok k�sa olan suikast plan�n� anlatt�: "Sen
pencerenin kenar�nda beklersin, ben onu a�a��daki odaya �a��rt�r�m, i�eri
girdi�ini g�r�nce pencereden ate� edersin."

bah�e kap�s�nda duran araban�n arka cam�ndan, kendini g�stermemeye


�al�arak bakan cevat bey, iki gen� m�laz�m�n sert ad�mlarla bah�edeki
�ak�llar� �at�rdatarak y�r�d�klerini, kona��n kap�s�ndaki n�bet�i �avu�la
konu�tuklar�n� g�r�nce, tabancas�n� ��kart�p her ihtimale kar�� kuca��na
koyarak arkasma yasland�.

�avu�, kararg�hta �al�an M�laz�m �smail canbolad beyi tan�yordu,


"kumandan beye imzalanacak evrak getirdim" deyince hi� ku�kulanmadan onu
i�eri al�p �al�ma odas�na soktu, mustafa necip bey d�ar�da kald�.

canbolad bey, �avu� odadan ��karken arkas�ndan seslendi:

� enver beye de haber ver, gelsin, kumandan beyi beklerken ona bir �ey
s�yleyece�im.
enver bey, odaya girip de ismail canbolad beyi g�r�nce ne oldu�unu tahmin
etti; �smail bey, yava��a yanma yakla��p f�s�ldar gibi konu�tu.

� cemiyete kar�� en b�y�k vazifeyi ifa edece�iniz vakit gelmi�tir enver


bey.

enver bey ba��n� sallay�p, "Hay hay," diye m�r�ldand�.

o s�rada �avu� i�eri girdi.

� kumandan bey, evrak� yukar� istiyor efendim, sizi de yar�n sabah


kararg�hta g�recekmi�.

315

�smail canbolad bey, ��pheyle bakt� Enver beye, elini tabancas�n�n �zerine
koyup yan�na giderek, �avu�un duyamayaca�� bir bi�imde f�s�ldad�.

� onun �imdi bu odaya gelmesi laz�md�r... gidin, ne yaparsan�z yap�n, onu


getirin, bu vatan�n�za kar�� da bor-cununuzdur.

enver bey yukar� kata, harem b�l�m�ne ��karak, eni�tesinin yan�na gifti,
"bir subay� bekletmek ay�p olur eni�te, inip bir g�r��n, zaten k�sa
s�rer, gen� bir subay �z�l�r g�r�mezseniz," diye a�a��ya inmeye ikna
etti; naz�m Bey, kay�nbiraderinin kendisini �l�me g�t�rece�ine hi� ihtimal
vermedi�inden onu k�rmay�p a�a��ya indi.

�smail canbolad beyin bekledi�i odaya girdi.

� ver bakal�m evrak� m�laz�m bey, imzalayal�m, neymi� bu b�yle ehemmiyetli


olan, diyerek �al�ma masas�na do�ru y�r�d�.

�smail canbolad bey, �ld�rmeye geldi�i adam� kar��s�nda g�r�nce birden ne


yapaca��n� kestiremeyerek �a�k�n-la�t�; �ocuklu�undan beri g�rd��� askeri
terbiyenin etkisiyle 'idam mahk�munun* kar��s�nda haz�r ola ge�ti.

"sizi rahats�z ettim beyefendi, evrak� takdim edecektim," diyerek elindeki


k���tlar� Naz�m beye uzat�rken bir yandan da mustafa necip beyin ate�
etmesini bekliyordu ama tabanca bir t�rl� patlam�yordu; naz�m Bey
k���tlar� almak i�in uzand��� anda tabanca sesini duydular, mustafa necip
a��k pencereden i�eri ate� etmeyi nihayet becermi�ti ama heyecandan naz�m
beyi kalbinden vuraca��na baca��ndan vurmu�tu.

naz�m Bey, 'yand�m' diye y�k�l�rken, �smail canbolad beyle enver bey
odadan ��kt�lar, n�bet�i �avu�la askerler i�eri do�ru ko�uyorlard�;
konaktan h�zla ��k�p arabaya bindiler.

araba s�ratle hareket ederken, y�zleri sapsan kesilmi� subaylara heyecanla


sordu cevat bey:

� ne oldu?

316
ismail canbolad bey, y�z�n� �fkeyle buru�turdu.
- �ld�remedik herifi, yaraland� ama yaras�n�n ne durumda oldu�unu
anlayamad�m.

mustafa necip bey, 'g�revi ifa edemedi�i' i�in utanarak, enver bey ise,
eni�tesini vurdurdu�u i�in, kendi i� hesapla�malar�na dalarak �n�ne
bak�yordu.

ba�kaca hi�bir �ey konu�madan cemiyetin gizli evlerinden birine gittiler.

birka� y�l sonra imparatorlu�un ve osmanl� ordusunun y�netimini ele


ge�irecek olan y�zba�� enver bey, acemice yap�lm� bir suikastta
eni�tesinin vurulmas�na yard�m ederek gizli kimli�ini a���a vurmu�tu,
onunla birlikte �smail canbolad beyle mustafa necip bey de tan�nm�lard�,
askerler onlar� g�rm�t�.

enver bey, hem kendi hayat�n� hem de imparatorlu�un gelece�ini


de�i�tirecek kararlar�ndan birini kendisine has acelecilikle hemen o ak�am
verip arkada�lar�na a��klad�: hakk� Beyin daha �nceden anadolu'da yapmay�
teklif etti�i '�etecili�i' makedonya'da yapacakt�; "Ben da�a ��kaca��m,"
dedi, bu karar�na kimse itiraz etmedi.

k�sa s�rede haz�rl�klar tamamland�, Enver bey, birli�inden kendine ba�l�


olan askerleri alarak bir yaz gecesi, selanik'i vardar kap�s�ndan terk
etti; kendisini yolcu etmek i�in oraya kadar gelen cevat beyle
arkada�lar�n�n yan�nda apoletlerini s�kt�. o g�ne dek m�cadele etti�i
bulgar �eteciler gibi da�larda imparatorlu�a kar�� d�v�ecek,
komitac�lardan ��rendiklerini uygulayacakt�.

enver bey selanik'ten ayr�l�rken resne'de y�zba�� niyazi bey, ohri'de


y�zba�� ey�p Sabri bey de birlikleriyle birlikte ordudan ayr�l�p Padi�aha
kar�� �arp�mak �zere da�a ��k�yorlard�.

osmanl�da 'y�zba�� isyan�' ba�l�yordu.

317

* xxv

burnu d�ner d�nmez, �stanbul, kendisinden ba�ka hi�bir �eyle


k�yaslanamayacak, muhte�em g�r�nt�s�yle ortaya ��k�verdi; camileri,
kubbeleri, kubbelerin �st�nde par�l par�l yanan alt�ndan hilalleri, ince
minareleri, kuleleri, saraylar�, yal�lar�, erguvan korular�, korular�n
i�lerine saklanm� k�rm�z� kiremitli konaklar�, Hali�'in iki yakas�n�
birbirine ba�layan i�lemeli k�pr�s�... Yakla�t�k�a limandaki kokulan ve
sesleri de duyuyordu rag�p Bey: katran, baharat, nargile, �slak deri ve
terli hayvan kokusu; araba atlar�n�n ki�nemeleri, hamallar�n hayk�r�lar�,
��mac�lar�n naralar�, kara kay�klar�n k�rek�ilere tempo veren
hamlac�lar�n�n d�zenli 'hah, hah'lar�, mavunalar�n patpat-lar�, vapur
d�d�kleri, kayna�an bir kalabal���n u�ultusu... �ocukken annesi ve
a�abeyiyle birlikte ilk g�rd���nde kendisini korkutan bu g�r�nt�ler,
kokular, sesler �imdi onda kavu�man�n saadetini yarat�yor; �ehre sanlmak,
onu kucaklamak iste�i uyand�r�yordu.
bir sandalla �sk�dar'a ge�ip oradan bir arabayla �aml�ca'ya ��kt�;
y�llard�r oturduklar� ev akl�nda kalandan da k���kt�; kararm�
ah�aplar�yla beli b�k�lm� ya�l� bir kad�n gibi bir yana bel vermi�ti.
daha o arabadan inerken araban�n sesini duyan annesi kap�y� a�m�t�, minik
bah�enin kap�s�nda durup annesine bakt�; ev gibi o da ya�lanm�t� ama gene
dimdik duruyordu. valiziyle y�r�y�p kap�da annesinin kar��s�nda durdu,
valizini yere b�rakt�, annesi birden ona sar�l�p ba��n� o�lunun g��s�ne
bast�rd�, a�-

318
lamaya ba�lad�. "Bir daha d�nya g�z�yle sizi g�remeyece�imi zannetmi�tim,"
diyordu a�larken, bir iki dakika sonra kendini toplad�; o�lunu b�rak�p
g�zlerini sildi, "a� m�s�n?" dedi her zamanki gibi.

� a��m anne, �ok a��m, ne yapt�n?


ge�en y�llar i�inde annesi a�lamay� ��rendi�i gibi g�l-
meyi de ��renmi�ti sanki, ya�l� kad�n�n g�ld���n� g�rd�.

� sevdi�in yemekleri yapt�m, b�rek a�t�m, kuru k�fte yapt�m.

rag�p Bey, �st�n� de�i�tirirken annesi sofray� haz�rlam�t� bile, birlikte


yemek yediler; yerken s�k s�k ba�lar�n� kald�r�p birbirlerinin y�zlerine
bak�yorlar, y�llar�n i�aretlerini �z"mt�yle g�r�yorlard�.

yemekten sonra annesi kahve yapt�.

kahvelerini i�erken rag�p Bey, alman imparatorunun kendisine verdi�i ��


bin alt�n� koydu�u keseyi ��kart�p annesine uzatt�.

� anne al bu para sende dursun. bu parayla, sana bir k�k alaca��m; b�y�k
bir bah�esi, ah�rlar�, k�mesleri olacak; istersen tavuk besle, bir de
yard�mc� tutaca��m... �u ahir �mr�nde sen de bir g�n g�r, rahat et art�k.

� ne l�zum var o�lum masrafa, sakla paran� dursun, bir g�n laz�m olur...
mesele ba��m�z� sokacak bir dam bul-maksa allaha ��k�r i�te ba��m�z�n
�st�nde bir dam var, �n�m�zde iki lokma ekme�imiz; daha gen�sin bu para
ilerde laz�m olur... �imdi l�zumsuz masraf ��karma.

rag�p Bey bir sigara yakt�.

� �yle deme anne, seni b�rak�p gidiyoruz, bu da� ba-


��nda yapayaln�z oturuyorsun, akl�m�z sende kal�yor.
sonra gururla ekledi:

� almanya'da subaylar aras�nda bir at yar��n� kazand���m i�in alman


imparatoru bizzat verdi bu paray�... O g�n karar�m� verdim zaten, g�zel
bir k�k alaca��m.

o gece, rag�p Bey, uzun s�rm� bir gurbet maceras�ndan sonra, ne kadar �ok
�zledi�ini ancak var�nca fark

319

etti�i kendi evinde yorgun ama huzurlu bir uykuya dald�. Gece yar�s�na
do�ru bir ara g�zlerini a�t���nda, uykuyla uyan�kl�k aras�nda, mehtapl�
yaz gecesinin bo�az tepelerinden yans�yarak odaya vuran m�phem ����nda,
sa�lar�na beyaz bir t�lbent �rtm� olan annesinin, ba�ucujna yerle�tirdi�i
bir iskemleye oturarak dikkatle y�z�ne bakt���n� g�rd�. "ne var anne^"
diye sormak istedi ama yorgunluk a��r bast���ndan yeniden uykuya dald�;
sabah kalkt���nda annesi de, oturdu�u sandalye de yoktu odada.

rag�p Bey, �� g�n evden ��kmad�.

annesinin pi�irdi�i yemekleri �ocuk�a bir i�tahla yiyip ona almanya'y�


anlatt�; Makedonya'y� Selanik'i, ora-dakj insanlar�, hayatlar�;
constanza'dan s�z etmedi, �ld�rd��� insanlardan da, bir anneye anlat�lacak
�eyler de�ildi bunlar. annesi ise soru sormadan, yorum yapmadan, yaln�zca
dikkatle y�z�ne bakarak dinledi onun anlatt�klar�n�.

�� g�n sonra, annesinin i�ine kor par�alan yerle�tirdi�i a��r demir �t�yle
s�k� s�k�ya �t�ledi�i �niformas�n� giydi; eski �ifonyerin, i�ine kuru
lavantalar yerle�tirilmi� �ekmecelerinden ��kart�lan beyaz mendilini,
t�t�n kesesini, paras�n� cebine yerle�tirdi, �ehre indi. �nce harbiye
nezaretine gidip, oradaki zabit arkada�lar�n� ziyaret etti; naz�m Beyin
vuruldu�unu, enver'in, niyazi'nin, ey�p Sabri'nin birlikleriyle da�a
��kt�klar�n� orada ��rendi. da��lm� bir b�cek yuvas� gibi i�inde boz
�niformal� subaylar�n tela�la ko�u�turdu�u Nezarette kimse a��k�a bir �ey
s�ylemiyordu ama herkesin bir �eyler olmas�n� bekledi�i anla��l�yordu;
subaylar�n kulaklar� Makedonya'dan gelecek haberlerdeydi; imparatorlu�un
kaderini belirleme g�c�n�n art�k �stanbul'dan makedonya'ya ge�ti�i hemen
seziliyordu.

bir ara yaln�z kald�klar�nda cemiyetin �yelerinden olan y�zba�� necib bey,

- �stanbul sallan�yor Rag�p Bey, dedi, makedonya biraz daha s�k�


bast�r�rsa y�k�lacak bu istibdat...

320
rag�p Beyin kolunu tutup s�ylediklerinin ciddiyetine inand�rmak ister gibi
s�kt�.

� biz burada gerekenleri yap�yoruz ama bundan sonras� art�k makedonya'ya,


sizlere ba�l�; ben burada arkada�lara da s�yl�yorum, bundan sonra durduk
mu yand�k, durulacak yeri ge�tik, durdu�umuz anda tepemize binecekler.
�imdi pa�alar sessiz ama saray�n kuvvetli oldu�unu anlad�klar� anda
bug�nk� korkular�n�n intikam�n� fena al�rlar; onun i�in y�r�necek bundan
b�yle, ya devlet ba�a ya kuzgun le�e; gidildi�i yere kadar gidilecek,
ba�ka �aresi yok.

rag�p Bey, 'ben de ayn� fikirdeyim' der gibi ba��n� sallad�.

� makedonya'ya yeni kuvvet sevk edecekler mi da�a ��kanlara kar��?

necib bey i�ini �ekti.

� �zmir'den yeni birlikler nakletmeye haz�rlan�yorlar duydu�um, �emsi


pa�ay� da Arnavut t�fek�ilerle birlikte g�ndereceklermi�; k�y�c� heriftir
�emsi pa�a, cehenneme �evirir makedonya'y�.

rag�p Bey, "bo� ver," diyerek omzuna vurdu arkada��n�n.

necib beye 'bo� ver' demesine ra�men, nezaretten biraz i�i s�k�larak
ayr�ld� Rag�p Bey; �emsi pa�a, padi�aha ba�l�l��� ve sertli�iyle �nl�yd�
orduda, kendine �lesiye sad�k Arnavut birlikleri vard�; e�er. hemen tedbir
al�nmazsa cemiyeti �ok zorlayabilirdi.

beyaz�t'tan a�a�� inerken, elinde olmadan �evrede g�rd�klerini almanya'yla


hatta selanik'le k�yasl�yor, koskoca imparatorlu�un payitaht�n�n
sokaklar�n�n g�r�n��nden utan�yordu. uzaktan g�rd���nde i�inde sevin�
uyan-d-ran bu �ehrin kald�r�mlar� dilencilerle doluydu, v�cutlar� c�lk
yaraya kesmi� �ocuklar, �olaklar, k�rler, �opurlar, topallar, a��k
avu�lar�n� uzatarak 'allah r�zas�' i�in gelen ge�enden para
dileniyorlard�. Ya�l� sar�klar, kal�b� ka�m�

k�l�� Yaras� Gibi


321/21

fesler, kirli po�ular, ke�ele�mi� serpu�lar giymi� bir erkek kalabal���,


y�kanmam� y�zleri, uzam� t�ra�lar�, sararm�, bak�ms�z y�zleriyle, saman
arabalar�n�n, mu�amba koltuklar� �atlay�p yar�lm� faytonlar�n, gelip
ge�ene h�nnap, �amtatl�s�, ke�iboynuzu, leblebi satan sat�c�lar�n
aras�ndan ge�meye �al��yor; kebap��lar�n kap�lar�ndan yay�lan ya�l� et
kokusuyla c�z�rt�s� b�t�n caddeyi tutuyor; kasaplar �stlerine sineklerin
kondu�u koca butlar� a��kta par�al�yor; kalabal���n aras�nda seyrek de
olsa g�r�nen kara �ar�aflara b�r�nm� toparlak kad�nlar yuvarlan�r gibi
y�r�yorlard�. "Pislik ve sefalet dersaadet'i ele ge�irmi�ti" ve daha �nce
bu g�r�nt�y� yad�rgamayan rag�p Bey, �imdi bu �ehrin pisli�inden ve
fakirli�inden padi�ah� mesul tutup, i�inden lanetler okuyordu, "istibdad�
y�kt���m�zda," demi�ti osman'a, "o sokaklar�n ve insanlar�n tertemiz
olaca��na inanc�m tamd�."

bir kira arabas� �evirip hem �eyh efendiye alman-,.. dan geri gelmesine
yard�m etti�i i�in te�ekk�r etmek hem de neredeyse b�t�n imparatorlu�un
her yan�nda olup bitenlerden haberdar olan hasan efendiye sat�l�k iyi bir
k�k olup olmad���n� sormak i�in tekkenin yolunu tuttu.

�eyh efendiyle son g�r�t�klerinden bu yana �� seneye yak�n bir zaman


ge�mi�ti; simsiyah uzun sa�lar�n�n ortas�nda, aln�ndan ba�lay�p omuzlar�na
kadar beyaz bir su gibi akan �� parmak kal�nl���nda bir akl�k belirmi�ti;
sa�lar�n�n a�armas� �eyhi daha gizemli ve i�in garibi daha gen�
g�steriyordu; y�z�n�n �effafl��� da daha artm�, neredeyse bir ���a
d�n�m�t�. rag�p Beyi sessizce ama his-sedilebilir bir memnuniyetle
kar��lad�. y�llar �nce yapt�klar� gibi bah�eye ��kt�lar, mezarlar�n
aras�ndan ge�ip ha-li�'in k�y�s�na indiler, g�l ve yosun kokuyordu.

� neler yapt�n�z Rag�p Bey, gurbet hayat� zorludur.

� pek bir �ey yapmad�k �eyh hazretleri, askerlik, her yerde askerlik,
gittik sayenizde de d�nd�k. yard�mla-322
r�n�z i�in medyunu ��kran�m, imparatorluk bizi oralarda
unutup gitmi�ti siz olmasayd�n�z.

� esta�furullah, yap�lm� bir �ey yok; bir iki dosta rica ettik, eksik
olmas�nlar yard�mc� oldular.

biraz daha sessizce dola�t�ktan sonra �eyh efendi gene bir soru sordu:
� siz �imdi selanik'tesiniz galiba?

� evet, selanik'te.

� nas�l Selanik, oralar pek muhataral� bir hale geldi diyorlar, ahali i�in
bir tehlike mevzubahis mi?

�eyh efendinin neyi, daha do�rusu kimi sordu�unu anlam�t� Rag�p Bey.

� m�bala�a ediyorlar, sivil ahali i�in bir tehlike mevzubahis de�il,


herkes i�inde g�c�nde, merak edilecek bir durum yok.

�eyh efendi usulca g�l�msedi.

� �yi... biraderiniz nas�l, o da makedonya'daym� diye duydum.

� h�rmetlerini ve ��kranlann� yollad�... Bir iki arkada�a yard�m


etmi�siniz, �eyh efendinin g�nl�m�zdeki yeri bir ba�kad�r diyorlar.

�eyh efendi, kendisine �ok yak�an o tevazuyla boynunu b�kt�.

� zorda kalana yard�m bir nevi ibadettir rag�p Bey; bizimki sadece bir
ibadet, elimizden geldi�ince, ba�ka bir �ey de�il.

birbirlerinin ne dedi�ini anl�yorlard�, ikisi de di�erini sevindirecek


haberler vermek istiyor, itina g�steriyordu. biri, hakk�ndaki efsaneler
imparatorlu�un d�rt bir yan�nda anlat�lan bir din adam�, di�eri eline kan
bula�m� bir askerdi ama onlar�n aras�nda kendilerinin bile anlayamad���
bir ili�ki vard�, onlar dosttular; bu bah�ede birlikte dola��rken, biri,
di�erinin bir �eyh; di�eri onun bir asker oldu�unu unutuyor, toplumun
onlara bi�ti�i esvaplar�ndan s�yr�l�yorlard�. Mahalle aras�ndaki kalabal�k
bir �ocuk gru-

323

bu aras�nda iki o�lan�n nedenlerini hi�bir zaman anlayamadan birbirleriyle


samimi arkada� olmas� gibiydi onlann arkada�l�klar�; �ocuk�a bir
masumiyeti ve nedensizli�i vard�. �kisi de kar��s�ndakinin 'iyi bir insan'
oldu�unu d��n�yordu, ikisi de birbirine g�veniyordu, bunda da
hakl�yd�lar; asla birbirlerine ihanet etmeyecekler, asla kendilerine
duyulan g�veni bp�a ��karmayacaklar ve asla kendi aralar�nda bile
dostluktan ve g�venden s�z etmeyeceklerdi. hasan efendi,. "r�bbimiz
yaratt��� herkesi bir dostuyla birlikte yarat�r, o dostunun kim oldu�unu
bilemezsin," demi�ti; "belki sana hi� benzemeyen biridir ama cenab-� Allah
onu sana dost se�mi�tir, bana sorarsan, r�bbimiz de �eyh efendiyle rag�p
beyi birbirine dost se�mi�ti. niye dersen, onu bilemem, cenab-� Allan�n
i�lerine kul k�sm�n�n hi� akl� ermez; bo�una denmemi�, mevlam ne eylerse
g�zel eyler diye."

bah�ede, hi� konu�madan, uzun uzun dola�t�lar; konu�maktan ziyade,


sessizce birlikte olmay�, bah�ede b�yle konu�madan dola�may� �zlediklerini
hissettiler. bir ara �l�mden, sava�tan, makedonya'da olanlardan s�z
ettiler. rag�p Bey sanki �eyh efendi onun yapt�klar�n� biliyormu� gibi,
�z�r dileyen bir sesle, "bazen ya�amak i�in �ld�rmek gerekiyor �eyh
hazretleri," dedi.

�eyh efendi bir zaman cevap vermeden y�r�meye devam ettikten sonra, rag�p
beyi k�rmamaya �al�an yumu�ak bir sesle konu�tu.

� ya�amak i�in ya�atmak gerekir rag�p Bey... hayat hayat� �a��r�r, �l�m
�l�m�... R�bbimiz, �ld�rmeyeceksin buyurmu�; niye, ya�ayan� �ld�rme
kudretimiz var ama �leni diriltme kudretimiz yok ��nk�.

m�ritlerden biri �eyhe misafirlerinin geldi�ini haber verince, "ben


gideyim," dedi rag�p Bey, "selanik'e hareket etmeden �nce vedala��p
helalle�mek i�in sizi tekrar rahats�z ederim."

324
ayr�l�rlarken, "hasan efendiyi g�rd�n�z m�?" dedi.
�eyh.

- hay�r, ama �imdi bakaca��m, e�er tekkede de�ilse


ziyaretine gidece�im.
�eyh g�l�msedi.

- o sizin geldi�inizi haber alm�t�r, sizi bir yerlerde bekliyordur.

ger�ekten de tekkenin kap�s�nda kendisini beklerken buldu hasan efendiyi,


her zaman tekkedeyken �st�nde g�rmeye al�t��� c�ppe yerine, bahriye
zabiti �niformas�n� giymi�, yeni ald��� binba��l�k apoletlerini de
takm�t�. kucakla�t�lar.

"hay�rl� olsun," dedi rag�p Bey, "binba��l���n� alm�s�n;"

- halife hazretlerine ��k�rler olsun, devletimiz �yle m�nasip g�rm�;


verdiler biz-de takt�k.

hasan efendi, padi�aha can� g�n�lden ba�l�yd�; Padi�ah�n ayn� zamanda


halife olmas�, onu y�ce ve dokunulmaz bir insan olarak g�rmesine
yetiyordu; �eyhin, cevat beyin 'baz� arkada�lar�na' yard�m etmesini de
hi�bir zaman do�ru bulmam� ama sesini de ��karmam�t�. rag�p Beyin
me�rebini de az �ok tahmin etti�inden onunla pek tart�maya giri�miyor ama
gemideki zabit arkada�lar�yla alabildi�ine �eki�iyordu siyasi konularda;
"padi�aha ba�kald�rmak dine ba�kald�rmakt�r," diyordu, "koca imparatorlu�u
iki zibidi mi idare edecek, �urada bir gemiyi idare edemiyoruz, devleti
nas�l idare ederiz?"

rag�p Beyin koluna girdi, "gel," dedi, "�uradan bir kay�kla kar��ya
ge�elim, benim gemiye bir u�ramam laz�m, hem gideriz hem konu�uruz."

kay�kta, her zaman oldu�u gibi �nce mehpare han�mdan s�z a�t�.

- ne yap�yor o orospu, hi� g�rd�n m� Selanik'te?

- hi� g�rmedim, nereden'g�reyim, sadece bir kere kocas�yla kar��la�t�m,


adam�n y�z� bembeyazd�.

325
hasan efendi, "ah!" diye i�ini �ekti.

� ah, o orospu, o fahi�eye de�en yanar, o zavall�y� yakt�... �imdi de


g�vurun biriyle mercime�i f�r�na vermeye haz�rlan�yormu�.

rag�p Bey, bu t�r konu�malardan pek ho�lanmazd�.

� g�nah�n� alma kad�n�n, evli barkl� kad�n, namus meselesinde b�yle


konu�mak do�ru de�il.

hasan efendi, i�aretparma��n� diline de�dirip kay���n kenar�na s�rd�.

� aha buraya yaz�yorum, dediydi dersin, yak�nda o fahi�e kocas�n� yakacak.

ard�ndan konuyu di�er 'fahi�eye' getirdi.

� mihri�ah sultan� duydun mu?

� yoo... ne olmu� mihri�ah sultana?


hasan efendi g�ld�.

� gen� bir papaz yama��n� eve kapatm� diyorlar... o�lan bizim �eyh
hazretlerine pek benziyormu� denilene g�re.

kay�kla Hasan efendinin g�revli oldu�u gemiye yana�t�lar; alt� simsiyah


yosun ve midye ba�lam�, tahtalar� bak�ms�zl�ktan kapkara kesilip yer yer
��km�t�. g�verteye ��k�p askerlerin besledi�i tavuklar�n s�ra s�ra
dizilmi� k�meslerinin, direklere ba�lanm� �ama��rlar�n aras�ndan
ge�tiler; geninin i�i kavrulmu� ya� ve so�an kokuyordu; "askerler yemek
pi�iriyor," dedi hasan efendi.

hasan efendinin bir zabit arkada��yla payla�t��� kamaras� da b�t�n gemi


gibi ya� ve so�an kokuyordu.

� sen burada m� kal�yorsun, dedi rag�p Bey.

� tekkede kal�yorum, insan burada kalsa iki aya kalmaz her yan� midye
ba�lar, "rutubeti g�rm�yor musun? arada s�rada u�ruyorum.

� kimse bir �ey demiyor mu?


hasan efendi ellerini iki yana a�t�.

� kim ne diyecek, kimse gelmiyor ki... herkes s�rayla arada bir u�ruyor
ki, hani gemi yerinde duruyor mu, it

32^
u�ursuz tak�m� askerle anla��p gemiyi par�alay�p kerestecilere satt� m�
diye... ne yapal�m Padi�ah babam�z deniz i�inden ho�lanm�yor, bilsem
s�variye yaz�l�rd�m ya, her �eyde bir hay�r var, o zaman da tekkeye
gidemezdik... neyse, bir dakika, �urada bir kitap var, bizim m�ritlerden
birine s�z verdim; onu alay�m ��kar�z, �u ilerde bir kahve var, birer �ay
i�eriz.

kocaman bir asma kilitle kilitlenmi� tahta sand���n� a��p oradan bir kitap
��kard�, al�p koynuna soktu.
� hadi gidelim.

bir k�r kahvesine gittiler, rag�p Bey bir k�k almak istedi�ini s�yledi.

� senin kula��n deliktir, var m� ��yle iyi bir k�k, eli y�z� d�zg�n,
giderken valideyi i�ine yerle�tirip g�z�m�z arkada kalmadan
gidebilece�imiz bir yer.

hasan efendi, kafas�ndan ��yle bir tartt�.

� ka� para vereceksin?

rag�p Beyin sesine gene o gurur yerle�ti.

� u� bin alt�n�m var, alman imparatoru at yar��n� kazand�k diye verdiydi.

hasan efendi g�zlerini kocaman kocaman a�t�.

� �yi para... bizim sami pa�an�n G�ztepe'de bir k�k� var, satmak
istiyordu. �ehzadeba��'na ta��nmak istiyormu�; ben bu ak�am bir konu�ay�m,
yar�n sabah seninle �sk�dar'da bulu�al�m... hem eve bakar�z, hem de
seninle konu�aca��m ehemmiyetli bir mevzu var, onu konu�uruz.

� �irn^i konu�al�m.

� rag�p Bey, her laf�n bir s�ras� var, �nce evi g�relim sonra konu�uruz.

erteslsabah, kaville�tikleri gibi �sk�dar'da bulu�tular, "ben a�n gece


sami pa�ayla konu�tum," dedi hasan efendi.

� e�er ki evi be�enirsen, �� bin alt�na ev senin.


g�ztepe'ye vard�klar�nda vakit ��leye yakla��yordu;
parlak yaz g�ne�iyle yald�zlanan tozlu yollar �ss�zd�, a�us-

327

tosb�ceklerinin sesleriyle guguk ku�lar�n�n kesik �t�leri duyuluyordu;


d�zenli bah�elerde sessizce �al�an bah��vanlar g�z�k�yordu; ye�il kap�l�
b�y�k bir bah�enin �n�nde arabadan indiler.

kap�n�n hemen yan�ndaki b�y�k bir dut a�ac�, parmak irili�inde, sar�mt�rak
meyvelerini yerlere d�km�t�; kap�n�n di�er yan�nda ac� ye�il yapraklanyla
bir �akaleri�i vard�. Kap�y� itip a�t�klar�nda, kap�n�n �st�ndeki ��ng�rak
�ald�. Bah�enin sa� yan� ba�l�kt�, sol yan� ise �e�it �e�it meyve
a�a�lar�yla doluydu. kap�dan girdikten sonra, yolun iki yan�na dikilmi�
bodur vi�ne a�a�lar�n�n birle�en dallar�n�n olu�turdu�u bir t�nelden
ge�tiler; t�nelin sonunda, �st�ne �uha�i�eklerinin, hercaimenek�elerin,
asla-na��zlar�n�n, �ebboylar�n bulundu�u bir g�bek, onun ard�nda da iki
katl� ah�ap k�k ��kt� �nlerine. k�k�n alt kat�ndaki pencerelerin hemen
alt�nda bayg�n kokular�yla zakkumlar boy vermi�ti. k�kle ba��n aras�nda
k���k bir havuz, havuzun yan�nda da bir kuyu g�r�l�yordu. rag�p Bey,
bah�eye ��k olmu�tu ve �lene kadar da bu a�k� hi� bitmeyecek, hep bu
bah�eyi, bu s�k�neti, bu kokular� �zleyecekti.
� bir de i�eriyi gezelim, dedi hasan efendi.

cebinden ��kard��� b�y�k, demir bir anahtarla k�k�n iki kanatl� b�y�k
kap�s�n� a�t�; serin bir ta�l��a girdiler. ta�l���n iki yan�nda iki b�y�k
odan�n pencereleri boy atan zakkumlarla g�lgelenmi�ti; ta�l�ktan ge�ip
�ift tarafl� bir ah�ap merdivenin alt�na vard�lar. merdivenden ��k�nca,
b�y�k bir salona giriliyordu; salonun iki yan�nda iki�erden d�rt oda
bulunuyordu; salonun �n�ndeki balkondan bak�ld���nda uzaklardaki marmara
denizi masmavi par�ld�yordu.

a�a��ya inip arka bah�eye ge�tiler; arka bah�ede b�y�k bir mutfak,
hizmet�iler i�in �� odal� k���k bir ev ve ah�rlar dizilmi�ti; ah�rlar�n
yan�nda da bo� bir k�mes duruyordu.

328
� tamam, dedi rag�p Bey, al�yorum... allah raz� olsun hasan efendi, b�y�k
bir iyilik yapt�n bana.

� be�endin mi?

� �ok be�endim birader, �ok be�endim; buradan bize gideriz, sana'paray�


veririm, hemen tapu i�lerini hallederiz.

hasan efendi hay�rl� bir i�e vesile olman�n sevinciyle g�ld�, "eh, hay�rl�
r>lsun," dedikten sonra neredeyse kolundan �eki�tirerek �n bah�eye do�ru
y�r�tt� rag�p Beyi; kona��n sa� taraf�ndaki geni� g�lgeli atkestanesinin
alt�nda durdu, "gel biraz oturup, konu�al�m."

kona��n kap�s�n�n �n�ndeki basamaklara oturdular.

� �imdi, rag�p Bey, evi be�endin, hay�rl� 'olsun, g�le


g�le otur ama benim akl�mda bir hay�rl� i� daha var.
rag�p Bey birden tedirgin oldu.

� nas�l bir hay�rl� i�?

hasan efendi durdu, kula��n� ka��d�, lafa nereden ba�layaca��n� kestirmeye


�al�t�.

� rag�p Bey, ya��m�z otuzu ge�ti, herkes kendine bir yuva kurdu, biz b�yle
kald�k.

rag�p Bey, laf� nereye vard�racak diye sesini ��karmadan dinliyordu.

� �eyh efendinin k�zlar� da b�y�d�.


rag�p Bey birden deh�ete kap�ld�.

� ne diyorsun hasan efendi daha �ocuk onlar, bizim elimize do�mu� sabi
s�byan.

� hasan efendi sanki bu itiraz� bekliyormu� gibi hi�


acele etmeden sakin sakin cevap verdi:

� seneler ge�iyor rag�p Bey, �ocuk dedi�in k�zlar�n b�y��� hatice on d�rt
oldu, k����� binnaz on �� ya��nda; �oktan �ar�afland�lar da, civar
tekkelerden g�r�c�leri gelmeye ba�lad�.

� eeee...
� e'si, yaln�zl�k allaha mahsus rag�p Bey, daha ne kadar tek ba��na
dolan�p duracaks�n? Er ki�iye bir kad�n

329

laz�m, �imdi evini ald�n, buray� �ekip �evirecek bir zevceye ihtiyac�n
var. e�er sen istersen, uygun bulursan, ben senin ad�na �eyh efendiyle
konu�urum; senin ad�na k�z�na talip olurum; seni sever, hay�r diyece�ini
sanmam. ben de k�����n� al�r�m, �ifte d���n yapar�z.

rag�p Bey, birden bu teklifin asl�nda �eyhten geldi�ini anlad�.

� ama birader feen on g�n sonra makedonya'ya gidiyorum, ne zaman


d�nece�im, ne olaca��m belli de�il.

� birader hep orada kalacak de�ilsin ya, neticede gene buraya d�neceksin;
hem senin yoklu�unda validen burada yaln�z kalmaz; gelini de ona can
yolda�� olur, yeme�ini pi�irir, kahvesini eline verir, hizmetine bakar.

� koskoca �eyh k�z� benim anneme mi bakacak, �eyh raz� olur mu k�z�n�n
buraya gelmesine?

hasan efendi, kar��s�ndakinin bilmedi�i bir �eyi bilen insanlar�n g�venli,


biraz da alayc� g�l�msemesiyle g�l�msedi.

� onu sen bana b�rak, elbet de �eyh efendi raz� olacak; senin nik�h�na
giren kad�n�n nerede kalaca��na �eyh ne kar��r... �imdi laf�m�z o de�il,
sen bu i�e ne diyorsun; akl�n yat�yorsa, haftaya d���n yapar�z; gelini de
annenin yan�na kor gidersin, sonras� Allah kerim.

rag�p Bey, derin derin i�ini �ekti; constanza'y� h�l� unutamam�t�,


�stelik kolay kolay unutamayaca��n� da biliyordu. ama �eyh efendiye hay�r
demek, k�z�n� reddetmek de pek m�mk�n g�r�nm�yordu; ayr�ca �eyh yusuf
efendiye damat olmak, her kula nasip olacak bir k�smet de�ildi.

kula��n�n dibine konan bir ar�y� eliyle kovalay�p d��nceye dald�; ya


�eyhe hay�r demeye i�i elvermedi�inden ya da a�k k�rg�nl��� ya�ayan
insanlar�n, belki unuturum �midiyle yeni bir ili�kiye girmek i�in duydu�u
i� huzursuzlu�undan, karar�n� vermesi uzun s�rmedi.

330

� her �ey nasip, k�smet, git �eyh efendiyle konu�; o evet derse, ben
annemi g�nderir k�z� istetirim; �eyh efendiye damat olmak bana �eref
verir, ne diyeyim.

hasan efendi rag�p Beyin s�rt�na vurdu sevin�le.

� ben sana yar�n haber veririm, ama sen bu i�i oldu bil, ona g�re
tedarikli ol.

rag�p Bey eve d��nceli d�nd�; annesine, "gel anne," dedi, "biraz
konu�al�m, sana haberlerim var."
kar��l�kl� oturdular.

� �nce, bug�n G�ztepe'de bir k�k ald�m; b�y�k bir bah�esi, i�inde ba��,
meyve a�a�lan, kuyusu, alt� odas�, � ah�r�, k�mesi... �ok be�eneceksin,
ben gitmeden seni oraya yerle�tirece�im, in�allah orada rahat edeceksin.

sonra durup bir sigara yakt�, annesi o�lunun y�z�ne bakarak ikinci haberi
bekliyordu.

rag�p Bey h�zl� h�zl� konu�maya ba�lad�:

� e�er m�nasip g�r�rsen ben evlenmeye karar verdim valide.

annesi, kendisine dan��lmadan karar�n verildi�ini anlay�nca biraz


burkuldu ama bunu o�luna hissettirmedi.

� vakti gelmi�ti ... kiminle evleneceksin?

� �eyh yusuf efendinin kerimesiyle... hasan efendi bug�n �eyh efendiyle


konu�acak. o evet derse, gidip istersin, ben d�nmeden d���n� yapar�z.

� �eyh efendinin k�z�... dini b�t�n bir k�zd�r herhalde... hay�rl�s�


olsun... ama biraz acele etmiyor musun, bu kadar acele yak��k al�r m�?
s�z kesilsin, d���n d�n�nce de yap�l�r.

rag�p Bey, annesinin k�r�ld���n� hissetti.

� anne, seni burada yaln�z b�rakaca��m, biliyorsun akl�m sende kal�yor,


ben yokken gelinin yan�nda olur, hizmetine bakar, evi �ekip �evirir.

annesi belli belirsiz y�z�n� ast�.

� ben kendi evimi �ekip �eviririm o�lum... �stersen sen kar�nla oraya
yerle�, ben bu evde iyiyim zaten, benim yeni evlilerin aras�nda ne i�im
var?

331

� ne diyorsun valide, hi� olur mu, ben o evi senin i�in ald�m... evi �ekip
�evirir dediysem, laf�n geli�i; elbette evi sen �ekip �evirirsin; o senin
hizmetine bakar, dedi�ini yapar.

ertesi g�n Hasan efendi beklenen haberi getirdi, �eyh efendi, "evet,"
demi�ti; rag�p Beyin annesi y�llardan beri ilk defa �ar�aflan�p evden
��kt�, o�luyla birlikte tekkeye gitti. rag�p Bey, annesini kap�da b�rakt�,
"sen yaln�z gir, ben seni biraz ilerde beklerim, sonra beraber d�neriz,"
dedi.

�ki anne, g�n�ls�zl�klerini birbirlerini sezdirmemeye �al�arak birlikte


�erbetler i�tiler, biraz havadan sudan konu�tular. rag�p Beyin annesi
kendisine dan��lmadan karar verilmesine k�rg�nd�; evinde ba�ka bir kad�n
da istemiyordu. hatice'nin annesi hasene han�m ise k�z�n�n, ya��a
kendisinden �ok b�y�k, s�radan bir zabite gelin gitmesinden �ik�yet�iydi;
k�z�n� bir �eyh o�luna vermeyi planl�yordu hep. k���k k�z� c�ce kald���
i�in, onun hasan efendiye verilmesine ses ��karmam�t�; ona k�smet bulmak
zor olacakt� ama b�y�k k�z i�in �z�l�yordu. "hata ediyorsunuz �eyh
efendi," demi� ama kocas�na s�z ge�irememi�ti; "bana �anl�, ��hretli,
paral� adam de�il d�r�st adam laz�m han�m," demi�ti �eyh efendi, "bu
zamanda rag�p Beyden d�r�st�n�, mertini de bulamay�z."

sonunda, rag�p Beyin annesi, 'allah�n izni peygamberin kavliyle' k�z�


o�luna istedi; hasene han�m da, "k�smet, bir babas�na dan�ay�m," dedi.
�kisi de kendilerine d�en rolleri oynay�p ayr�ld�lar; ama onlar
ayr�l�rken d���n haz�rl�klar� ba�lam�t� bile. hasan efendi her i�e
ko�uyordu. k�k�n tapu i�lerinin halline, rag�p Beyin ta��nmas�na, d���n
haz�rl�klar�na yard�m etti; bir c�ceyle evlenmesinin buruklu�unu,
ko�turman�n tela�l� heyecan�yla bast�rmaya u�ra��yordu; �eyhi emretmi�ti
evleniyordu ama biraz daha uzun boylu bir kad�nla evlenmesini emret-se,
�eyh, m�ridini daha fazla mesut ederdi.

332
on g�n sonra, sade bir d���n yap�ld� tekkede; meh-pare han�mla yapt���
d���nden sonra �eyh art�k �a�aal� d���nlerden, sanki o �a�aa bir felaket
yaratacakm� gibi ��pheleniyordu. hasene han�m�n b�t�n �srar�na ra�men
k�zlar�na basit bir d���n yapmakla yetindi; tekkenin ileri gelenleri,
m�ritlerinden birka� pa�a, civar tekkelerin �eyhleri �a��r�ld�; zerde
pilav yenilip �erbetler i�ildi. tekkeye i� g�veysi giren hasan efendi c�ce
kar�s�yla tekkede gerde�e girdi; rag�p Bey, kar�s�yla annesini yanma al�p
kay�nvalidesini arkada g�zleri ya�l� b�rakarak g�ztepe'deki yeni kona��na
geldi; yeni evindeki ilk gecesini yeni bir kad�nla ge�irecekti.

annesi, as�k bir y�zle, "hay�rl� geceler!" deyip odas�na �ekildi.

rag�p Bey, kar�s�n� odada rahat�a haz�rlans�n diye yaln�z b�rak�p bir
sigara i�mek i�in balkona ��kt�; bir sigara yakt�. Bah�e, sokak, deniz
simsiyaht�, ate�b�ceklerinin p�r�lt�lar� g�r�l�yordu, g�ky�z� y�ld�zl�yd�,
havuzdaki kurba�alar�n g�r�lt�lerine a�ustosb�ceklerinin sesleri
kar��yor, kona��n �n�ndeki atkestanesine konan bir puhu ku�u bir
u�ursuzlu�u haber verir gibi kesik kesik �t�yordu.

sigaras�n� bitirip odaya d�nd�.

bir idare lambas� yan�yordu i�erde, kar�s� soyunmu�, gecelik entarisini


giyip yata�a girmi�ti. rag�p Bey, sa�lar� yast��a da��lan kar�s�n�n,
��ks�z y�z�ne bakt�; k���k bir k�z olmas�na ra�men ya�l�, b�kk�n bir
kad�n ifadesi vard� y�z�nde ve o ifade hi�bir zaman de�i�meyecek, o y�ze
hi� ��k d�meyecekti.

soyunup yata�a girdi, usulca kar�s�na dokundu.

k�z, kendisine ��rettikleri gibi gecelik entarisini ��karmadan eteklerini


kas�klar�na kadar �ekti, bacaklar�n� a�t�; iki eliyle y�z�n� kapat�p
kocas�n� beklemeye ba�lad�.

rag�p Bey, kar�s�n� alt�na �ekti; �nce utanga� ve �ekingendi, ama sonra
�oktand�r kad�n v�cuduna de�memi�

333
bedeni, alt�ndaki gen� kad�n�n etini hissedip azg�nla�t�; Ra-g�p Bey hi�
k�m�ldamayan kar�s�yla sevi�meye ba�lad�.

sevi�menin sonlar�na do�ru, bir su sesi duydu.

ne oldu�unu anlayabilmek i�in, kar�s�n�n sa�lar�na g�md��� ba��n� kald�r�p


�evreyi dinledi ve birden kar�s�n�n m�r�l m�r�l dua okudu�unu fark etti;
rag�p Bey kendisiyle sevi�irken o hep dualar okumu�tu.

rag�p Bey, do�acak erkek �ocuklar�n�n d�l�n� b�rakt�ktan sonra sessizce-


kalkt�, gecelik entarisini giyip bah�eye ��kt�; s�cak topra�a oturup bir
sigara yakt�.

karanl���n i�inde bir �sl�k tutturdu.

yatmak i�in aya�a kalkarken fark edebildi ancak schubert'in bir 'lied'ini
�ald���n�.

�ki g�n sonra, iki as�k suratl� kad�n� ba� ba�a b�rak�p makedonya'n�n
yolunu tuttu.

evi vard�, kar�s� vard� ve sonsuza dek mutsuz kalaca��n� biliyordu.


xxvi

rag�p Beyin selanik'e varmas�ndan iki g�n sonra, omuzlar�nda filintalar�,


g���slerinde �apraz ba�lanm� fi�eklikleri, a��r b�y�klar�, as�k suratlar�
ve her an patlamaya haz�r �fkeleriyle �evresini ku�atan, g�r�n�leri bile
korkun� Arnavut t�fek�ileriyle birlikte �emsi pa�a bir kara kas�rga gibi
dald� Makedonya'ya. daha gelece�inin duyulmas� bile deh�et salmaya yetmi�;
kendisini ni�anlara ve paraya bo�an padi�aha olan ba�l�l��� ve sertli�iyle
b�t�n imparatorlukta �nlenen bu deli pa�an�n �iddeti daha gelmeden gen�
�ttihat��lar� �rk�t�p sindirmi�ti; gerek cemiyetin azalar� gerekse
destek�ileri aras�nda bir �ekingenlik ba� g�stermi�ti. �emsi pa�aya kar��
nas�l bir tedbir al�naca�� konusunda da hi� kimsenin bir fikri yoktu.

�emsi pa�a geldi�i andan itibaren, "o �ttihat�� g�vurlar�n� da, onlara
yard�m edenleri de bu kararg�h�n kap�s�na tespih gibi asaca��m, padi�ah
d�manl���n� bu topraklardan silece�im," diye bas bas ba��r�yor, dedi�ini
de yapacak gibi g�z�k�yordu; idam sehpalar�n�n kurulmas�n�n yak�n oldu�unu
herkes hissediyordu.

���nc� Ordunun b�t�n birliklerinde padi�ah yanl�lar� da birden �ne


��k�vermi�ler, �emsi pa�an�n gelmesiyle birlikte, '�ttihat�� g�vurlar�na,
padi�ah hainlerine' edilen k�f�rler artm�, yak�nda hepsinin belas�n�
bulaca��na dair konu�malar �o�alm�t�. alay m�ft�leri, 'halife
hazretlerine' kar�� ��kman�n dine k�f�r oldu�una dair vaazlar�n�
h�zland�rm�lard�; sanki bir ay �nceki makedonya bu de-

335

334
�ildi; bir ay �nceki 'istibdad� y�kaca��z' r�zg�rlar� �imdi 'ittihat��lar�
asaca��z' r�zg�rlar�na d�nm�t�. .

�ttihat��lar her ak�am tevkif edilmeyi bekleyerek tedirgin uykulara


dal�yorlar, padi�ah yanl�s� komutanlarla kaymakamlar�n bulundu�u
kasabalardan tevkifat haberleri geldik�e geceyi kendi evinde ge�iren
�ttihat��lar�n say�s� azal�yordu. h�seyin hikmet bey de dahil olmak �zere
bir�o�u evlerine gitmeyip ba�ka yerlerde kal�yorlard�; kimsenin akl�na bu
gidi�at� durduracak bir tedbir gelmiyordu. daima �evresindeki t�fek�ilerle
dola�an �emsi pa�ay� vurmak naz�m Beyi vurmak kadar kolay olmad���ndan,
bir de b�t�n isyank�rl�klar�na ra�men ruhlar�na sinen askerlik nedeniyle
bir pa�ay� vurmay� telaffuz etmekte zorland�klar�ndan, bir suikasttan da
s�z edilmiyordu.

sert bir pa�a tek ba��na Osmanl�'n�n kaderini de�i�tirecek gibi


g�z�k�yordu.

�emsi pa�a da, �st�nl���n kendilerine ge�ti�ini, �ttihat��lar�n sindi�ini


fark etmi�ti; ayd�nl�k bir temmuz sabah�, t�fek�ileriyle birlikte manast�r
telgrafhanesine gelerek, padi�aha, 'vaziyetin tamamen kontrol alt�na'
al�nd���n� bildiren bir telgraf �ekti.

telgraf geldi�inde, re�it pa�a padi�ah�n yan�ndayd�; Padi�ah o �ok sevdi�i


zencefilli akide �ekerlerinden birini emer gibi, tad�n� ��kararak okudu
telgraf�; duydu�u haz yaln�zca y�z�ne de�il sanki b�t�n v�cuduna
yay�lm�t�.

� ya, i�te b�yle doktor, dedi padi�ah; �emsi pa�a ma-nast�r'da vaziyete
tamam�yla el koymu�. �yi askerdir bu arnavut, serttir ama sertlik bir
orduya her zaman laz�m.

padi�ah sabah kahvelerini getirmelerini emretti�inde �emsi pa�a da


telgrafhaneden ��kmaya haz�rlan�yordu.

cevat beyle �ttihat�� iki arkada�� da, telgrafhanenin biraz �tesindeki bir
kahvehanede, civar kasabalardan gelmi� makedon k�yl�lerinin aras�nda
oturmu�, �aresizce �ay i�erek, 'davay�' kaybedip kaybetmediklerini
d��n�yorlar ama birbirlerine bir �ey s�ylemiyorlard�. O 's�rada

336
i�eri, hen�z yirmili ya�lar�nda, sar��n, yak��kl�, gen� bir subay olan
m�laz�m at�f Bey girdi; g�zleriyle kahveyi ��yle bir tarad�ktan sonra
cevat beyle arkada�lar�n� g�r�p yanlar�na geldi.

so�ukkanl� olmaya �al�an heyecanl� bir sesle, selam


bile vermeden konuya girdi.

� �emsi pa�ay� vurmaya karar verdim, bana hemen


iki revolver verin.

. masadakiler at�f Beye alay m� ediyor diye bakt�lar,


ciddiydi.

� deli misin, o kadar arnavut'un aras�ndan nas�l vu-


racaks�n?

at�f Bey kararl�yd�.


� gidip arnavutlar�n aras�ndan ate� edece�im.

� seni orada �ld�r�rler.

at�f Bey, hepsinin y�z�ne tek tek bakt�.

� ba�ka bir �are var m�?


kimseden cevap ��kmad�.

� bana iki revolver verin l�tfen cevat bey.


arkada�lar�n�n yan�nda silahlan yoktu, cevat bey ��-
kart�p kendi nagant'�n� verdi.

� dikkatli ol, allah yard�mc�n olsun!

at�f Beyin arkas�ndan ��k�p hem olan biteni g�rebilmek i�in hem de
gerekirse at�f Beye yard�m edebilmek i�in telgrafhaneye do�ru y�r�d�ler;
cevat bey daha sonra osman'a, "genellikle pek sab�rl� olan, y�llara
y�zy�llara ald�rmayan tarih o g�n pek sab�rs�zd�; bir imparatorlu�un
kaderini dakikalarla belirliyordu," demi�ti.

at�f Bey, tarihin belki de en haz�rl�ks�z, en hesaps�z ama bir


imparatorlu�un gelece�ini t�mden etkileyebilecek suikast�n� i�lemek i�in,
d�md�z y�r�y�p telgrafhaneyi ku�atm� Arnavut t�fek�ilerin arkas�nda
durdu; birka� dakika sonra �emsi pa�a maiyetiyle birlikte telgrafhaneden
��kt�. Pa�a merdivenlerden inerken at�f Bey nagant'�n�

k�l�� Yaras� Gibi


337/22

�ekti, t�fek�ilerin aras�ndan iki el ate� etti, ayn� anda �em-


si pa�a merdivenlere �l� olarak y�k�ld�.

bu, o kadar beklenmedik, �ylesine tahmin edilmedik bir i�ti ki herkes


oldu�u yerde bir an olanlara inanamadan durdu; o kalabal���n aras�nda
birisinin �emsi pa�ay� vuraca�� kimsenin akl�na gelmemi�ti. bu bir anl�k
�a�k�nl�k at�f Beyin hayat�n� kurtard�, arkas�n� d�nerek ko�maya ba�lad�
ve bir silah cay�rt�s� duyuldu; t�fek�ilerin hepsi birden ate� ediyorlard�
ama �o�u �emsi pa�ay� vuran� g�rmemi�ti bile, k�rlemesine at�yordu. at�f
bey k�eyi d�nerken baca��nda bir yanma hissetti, hi� ald�rmay�p ko�may�
s�rd�rd�, iki sokak sonra, bir ayakkab�c� d�kk�n�na girip kap�y�
arkas�ndan kapatt�.

� kimse k�p�rdamas�n, yakar�m, sesinizi ��karmay�n, size bir zarar�m


olmaz.

arnavut t�fek�iler, polisler, taharriler, askerler sokaklara da��lm� At�f


beyi ar�yorlard�, kap�s� kapal� d�kk�n�n �n�nden ad�m sesleriyle dar
soka�� titreterek ge�tiler.

be� dakika sonra padi�aha bir ba�ka telgraf getirdiler, �emsi pa�an�n
�ld�r�ld���n� bildiriyordu; e�er biraz �nce �emsi pa�an�n g�ndermi� oldu�u
telgrafa o kadar sevin-mese, bir anda isyan� bast�rd���na �ylesine
co�kuyla inanmam� olsa belki bu telgraf onu o kadar y�kmayacakt� ama o
b�y�k sevincin hemen ard�ndan en g�vendi�i adam�n�n t�fek�ilerinin
aras�nda �ld�r�ld���n� ��renmek, padi�ah� birden ��kertti, k�l gibi oldu
y�z�, "eyvah," dedi, "�emsi pa�ay� vurmu�lar."

salonun i�inde, "ne yapaca��z, hey allah�m, ne yapaca��z?" diye ellerini


birbirine vura vura y�r�yordu; �emsi pa�ay� vuran g�c�n her an odaya girip
kendisini de �ld�rmesinden endi�e eder gibiydi; yat�t�rmaya �al�an Re�it
pa�ay� dinlemiyordu bile derhal sadrazam� �a��rtt�.

sadrazam�n, "Tela� bulunmay�n�z, iki serdenge�tiye koca imparatorlu�u


b�rakmay�z, derhal yeni bir tayin emri ��kar�r, bir ba�ka dirayetli pa�ay�
g�nderip makedon-338
ya'daki nank�rleri hizaya sokar�z," s�zleri padi�ah� etkilemiyordu,
bunlar� duymuyordu bile; o anda �ld�r�lme korkusuna kap�lm�t�, bir nevi
sinir n�beti ge�iriyordu; hatta re�it pa�a bir ila� verip vermemeyi bile
d��nd�. �ye say�s� �� bini ge�meyen ittihat ve terakki cemiyetinin
deh�etengiz bir g�c� oldu�una, her yana s�zabildiklerine, herkesi
�ld�rebildiklerine inanm�, kendi vehimlerini kafas�nda kura kura �n�ne
ge�ilmez bir bi�imde b�y�tm�t�. Her zaman oldu�u gibi ger�ek olmayan bir
tehlike kar��s�nda vesveselerinin esiri olmu�, karar veremez hale
gelmi�ti; bir an �nce, bu 'g�r�nmeyen, tan�nmayan, her yana uzanabilen,
istedi�ini �ld�rebilen b�y�k g��le' anla�mak, hayat�n� kurtarmak
istiyordu.

sanki padi�ah�n, Bo�azi�i'ne bakan salonunda hissetti�i korku ayn� anda


makedonya'ya sirayet etmi�ti; padi�ah yanl�lar� �emsi pa�a vuruldu�u anda
sinip susmu�lar, �ttihat��lar �ne ��km�lard�. ���nc� Ordunun gen�
kurmaylar�, korkunun kokusunu �ok �abuk ald�lar, derhal padi�aha hitaben
bir bildiri yay�nlayarak 'te�kilat-� Esasiye kanununun yeniden kabul�n� ve
me�rutiyet istediklerini, bundan ba�ka bir gayeleri olmad���n�, aksi
takdirde padi�ah� dinlemeyeceklerini' bildirdiler; padi�aha bir anla�ma
imk�n� veriyorlard�.

ayn� zamanda, �ttihat�� subaylar b�t�n kasabalardaki, k�ylerdeki,


�ehirlerdeki telgrafhanelere girdiler; onlara kar�� durabilecek hi�bir g��
yoktu. b�t�n Padi�ah yanl�lar� kafalar�na bir kur�un s�k�labilece�i
korkusuyla susmu�lar, b�t�n diren�lerini kaybetmi�lerdi. makedonya'daki
telgrafhanelerden bab��li'ye telgraf ya��yordu; sadrazama g�nderilen
telgraflar� �nce kendisi okuyan, b�t�n haberle�melerden herkesten �nce
haberdar olmak isteyen padi�ah, bu merak�n�n kurban� oldu ve ya�an
y�zlerce telgrafla b�t�n �lkenin ayakland��� zehab�na kap�ld�. "korku,
padi�aha, korktu�u �eyin ne oldu�unu ara�t�rma gere�ini

339

bile unutturmu�tu; biraz daha so�ukkanl� olabilse tarih ba�ka t�rl�


yaz�lacakt�," demi�ti re�it pa�a.

�ki g�n sonra padi�ah sadrazam�n� de�i�tirerek, yeni sadrazam� Sait


pa�aya, "git naz�rlar� topla, bana ne yap�laca��na dair bir teklif
haz�rlay�p gelin," dedi; sait pa�a tecr�beli bir zatt� ve Padi�ah�n
anla�mak istedi�ini, ba�ka hi�bir teklif kabul etmeyece�ini anlam�t�.
naz�rlanyla konu�tu ve padi�aha 'kanuni esasiyi yeniden kabul edip
me�rutiyete ge�meyi kabul etmesini' teklif etti.
padi�ah derhal kabul etti ve bir gazetede kanuni esasinin yeniden kabul
edildi�i haberi ��kt�.

haber k���k yay�nland� ama etkisi �ok b�y�k oldu.

�mparatorlu�un d�rt bir yan�nda bayram yap�l�yor, toplar at�l�yor,


nutuklar s�yleniyor, �ttihat��lar omuzlar �zerinde gezdiriliyor, her
kasabada, her mahallede mitingler d�zenleniyordu.

�ttihat ve terakkinin y�neticileri, h�seyin hikmet bey de dahil olmak


�zere bir toplant� d�zenlediler, herkes sevin� i�indeydi. yaln�zca Hikmet
bey, 'silahlar�n fikirlerden daha etkili oldu�unu ve arkada�lar�n�n da
silaha fikre verdiklerinden daha fazla ehemmiyet verdiklerini' g�rmekten
dolay� biraz buruktu; y�llarca pe�inden ko�tu�u gayeye ula��lm�t� ama
onun istedi�i yoldan olmam�t� bu.

hikmet bey, d�ardan gelen sevin� avazelerini dinleyerek toplant�


yaparken, kona��n�n �n�nde k�rm�z� bir araba durdu. pencereden bakan
mehpare han�m, milletin meydanlarda topland��� o saatlerde tamamen
�ss�zla�an sokakta konstantin sezar'�n arabas�ndan inip kaputu a�arak
motoruna bakt���n�, arada bir de pencerelere bir g�z att���n� g�rd�; b�t�n
�lkeyi -saran o co�kulu, sab�rs�z ve her �eyin yap�labilece�i inanc�n�
ta��yan hava onu da sarm� gibiydi. �nsanlar�n niye b�yle ba��r�p
�a��rd���n� bile d��nmeden, ba��na bir �rt� at�p ev k�yafetiyle kap�n�n
�n�ne ��kt�, araban�n yan�na y�r�d�; sanki m�laz�m at�f Bey at-

140
t��� kur�unla yaln�zca istibdad� de�il mehpare han�m�n sabr�n� ve dayanma
g�c�n� de vurup �ld�rm�t�.

mehpare han�mla Konstantin hi� konu�mad�lar; gen� idam arabas�n�n kap�s�n�


a��p mehpare han�m�n binmesi-,u bekledi, o da bindi; sonra konstantin
kaputu kapatt�, yerine ge�ti ve gaza bast�. Terk edilmi� gibi g�z�ken bo�
sokaklardan h�zla ge�ip �ehir d��na ��kt�lar; halikidikya yar�madas�na
uzanan yola girdiler, ormanlar�n aras�ndan, patikadan biraz daha b�y�cek
bir yoldan, tehlikelere ald�rmadan s�ratle ge�erek, da�lara
t�rman�yorlard�.

tepede, ��k bir ba� evinin �n�nde durdular; evin �n�nde k���k bir ba�
vard�; a�a��da ege denizi beyaz k�p�kten s�sleriyle, yaz g�n�n�n ne�eli
oynakl���yla uzan�yordu.

eve girmeden �nce konstantin k���k ba�� g�sterdi.

� buradaki b�t�n �z�mleri kendim yeti�tirdim, dedi; sadece bana ait bir
ba� bu.

mehpare han�m, erke�ine ihanet etmeye haz�rlanan kad�nlar�n, biraz sonra


sar�laca�a erke�e duydu�u o garip iste�i ve k�zg�nl��� ayn� anda
hissederek, eski bir konu�may� hat�rlatt�.

� �z�mler olgunla�t� m� bari?


konstantin y�z�n� k�r�t�rarak g�ld�.

� evet, �ok yak�nda ba�bozumu yap�lacak.

sonra bir daha konu�mad�lar.


denize bakan pencerelerine sak�z sardunyalar�n�n yerle�tirildi�i yatak
odas�nda, konstantin'in �ok kad�n g�rm� yata��na girdiler; konu�madan,
neredeyse vah�ice sevi�tiler. orada, o yatakta o g�ne dek hi� bilmedi�i
bir �eyi, ger�ek �iddeti ��rendi mehpare han�m. Bunu biraz da �rkerek
bekliyordu zaten; yatakta g�rd��� her yeni �ey gibi �iddet de onu arzudan
��ld�rtt� ve arzudan her ��ld�rd���nda oldu�u gibi, kendisine yeni bir
heyecan�n yolunu a�an, etine yeni bir lezzet ��reten erke�e, ayn� Hikmet

341

beye oldu�u gibi ��k oldu. bir s�reli�ine de olsa her �eyi, herkesi,
ailesini, kocas�n�, zaman� unuttu.

kendilerine gelip de yeniden zaman� hat�rlad�klar�nda, vakit ak�ama


yakla��yordu. tela�la giyindiler, hi� konu�madan yola ��kt�lar, kona��n
�n�nde hi� konu�madan ayr�ld�lar; birbirlerine k�zg�n gibiydiler.

mehpare han�m salona girdi�inde �nce rukiye'yi g�rd�; kuca��nda kedisiyle


salonun bir k�esinde oturan k�z, annesininkine benzeyen g�zleriyle, ayn�
kuca��nda ok�ad��� kedisi gibi bak�yordu i�eri giren mehpare han�ma. Biraz
ilerisindeki nizam annesine bir �ey olacak diye korkar gibiydi, hikmet bey
ise piyanonun �n�nde duruyordu; sakal� hafif�e uzam�, y�z� solup
beyazlam�t�, a��k pencerelerden i�eri �ehirden ta�an sevin� sesleri
giriyordu.

� neredeydiniz mehpare han�m, dedi.


mehpare han�m, art�k sevmedi�i erke�in y�z�ne,
kendisine soru sormas�na �a��rarak bakt�.

� neredeydiniz mehpare han�m dedim...

� beni sorguya m� �ekiyorsunuz hikmet bey?


hikmet bey titreyen ellerini saklayabilmek i�in cebi-
ne soktu, sesini y�kselterek sinirli bir �ekilde ba��rd�:

� san�r�m, bir erke�in hakk�d�r bu saatte eve gelen zevcesine nerede


oldu�unu sormak. bu saatte nereden geliyorsunuz?

kendisine s�ylenen hi�bir s�z� unutmayan ve vakti geldi�inde o s�z�


mutlaka hat�rlatan mehpare han�m, ba��n� bir yana e�ip g�zlerini k�sarak
bakt� Hikmet beye.

� bu bir k�skan�l�k krizi mi hikmet bey?.. rica ederim kendinize biraz


h�kim olun, g�l�n� oluyorsunuz.

asl�nda kar�s�n�n nereden geldi�ini tahmin ediyordu hikmet bey, ama gene
de bir ink�r bekliyordu. kar�s�n�n ink�r etmesi, bir yalan uydurmaya
�al�mas�, kendisine duyulan bir alakan�n, �efkatin, �zenin delili
olacakt�; kar�s�n�n kendisine art�k ��k olmad���n� bilse de, bu �zen ve

342
alakan�n �st�ne yeniden bir a�k in�a etmenin hayalini hi� olmazsa
kurabilecekti; ama mehpare han�m�n s�zlerini duyunca, ger�e�i b�t�n
a��kl���yla g�rd�; art�k kar�s� ba�kas�na ��kt� ve bundan sonra kendisine
dokunmas�na bile tahamm�l edemeyecekti. kar�s�n� neyin ��k etti�ini de
elbette onca y�ldan sonra iyi ��renmi�ti; konstantin'le nas�l
sevi�tiklerini bile tahmin etti. g�z�n�n �n�ne o esmer adam�n kar�s�n�
yatakta d�v�� geldi, b�yle bir �ey oldu�una dair hi�bir bilgisi
olmamas�na ra�men bu sahneyi ger�ekte ya�and��� gibi getirdi g�z�n�n
�n�ne.

b�t�n v�cudu �rperdi.

- ni�in geri geldiniz mehpare han�m, diyebildi sadece.

�ocuklara bakt�; Rukiye kuca��ndaki, hi� ihtiyarlamayan kedisi habe�'i,


sanki hayattaki en �nemli �ey oymu� gibi dikkatle ok�uyor, nizam sedirdeki
minderin sa-�aklar�yla oynuyordu.

ba�ka hi�bir �ey s�ylemeden salondan ��k�p �al�ma odas�na girdi; belinden
tabancas�n� ��kart�p masan�n �st�ne koydu.

d�ar�da insanlar yeni bir d�nemin a��l��n�, istibdad�n y�k�l��n�


kutluyorlard�.

343

xxvii

osman t�nazlar gibi y���lan konserve kutular�n�n, evin her yan�nda


k�p�rt�l� siyahl�klar�yla dola�an kar�ncalar�n�n, �l�lerinden ona kalan
e�yalar�n�n aras�nda oturuyordu; b�t�n �l�leri, �effaf bedenleriyle
odadayd�.

�stibdad�n y�k�l��n� kutlayan imparatorlu�un o mah�eri g�r�lt�s�


doluyordu odas�na.

istibdat bitti diye sevinen, �imdi �oktan �l�ler diyar�na g��m� bu


halk�n, bu topraklarda istibdad�n hi� bitmeyece�ini, biri bitti�inde
yenisinin ba�layaca��n�, bu topraklarda yaln�zca istibdad�n
yeti�ebildi�ini bilmediklerini d��n�yordu.

reng�renk havai fi�ekler yay�l�yordu g�ky�z�ne; ard� �ard�na toplar


patl�yordu, meydanlarda toplant�lar d�zenleniyordu; nutuklar s�yleniyor,
kelimeler insanlar� bo�acak kadar �o�al�yordu; her yanda telgraf
makineleri �al��yor, havadisler v�n�lt�l� telgraf tellerinden
imparatorlu�un her yan�na ak�yordu; vapurlar d�d�klerini �al�yordu.
fesler, serpu�lar, �apkalar havaya at�l�yor, g�vuru m�sl�man'� birbirine
sar�l�yor, kahkahalar sal�n�yor, sevin�ten kad�nlar a�l�yordu.

osman ise b�t�n bu g�r�lt�n�n ortas�nda, yaln�zca, selanik'te bir �al�ma


odas�nda patlayan bir revolverin sesini duyuyordu.

tek bir revolverin sesini.

You might also like