Professional Documents
Culture Documents
gelini ilk kez d�n g�rm�, G�mr�k M�d�r� Tevfik beyin on yedi ya��ndaki
k�z�n�n g�zelli�iyle ilgili efsane-
nin do�ru oldu�una bizzat �ahit olmu�tu. lo� bir odada ancak iki dakika
yaln�z b�rak�lm�lar, bu arada mehpare han�m pe�esini a��p y�z�n�
g�stermi�ti.
d���n sabah� s�k�nt�l� uyanm�t�, yeni gelinle zifaf odas�na girmek i�in
duydu�u o korkun� istek, ba�tan a�a�� siyah c�ppenin alt�na gizlenen o
g�nahk�r arzu, gelinin g�zlerindeki u�ursuzlu�u ve �ekicili�i daha da
art�r�yordu; her yerde i�aretleri g�r�yordu; yemye�il kesilen g�ky�z�,
�l�m ve barut kokusu, k�pek le�i gibi �i�en hali�; her biri ayr� ayr� bu
d���nden, vazge�ilmesi i�in gerekli i�areti veriyordu.
her haz�rl�k, ona, i�indeki kar�� konulmaz iste�i hat�rlatt��� i�in onu
utand�r�p korkutuyordu. m�ritler, koyunun boynunu �� kere ok�ay�p bir
a��zdan tekbir getirdikten sonra tekkenin eskilerinden kasap baba b��a��
hayvan�n �ahdamar�na vurmu�, hayvan�n kan� minare boyu f�k�rm�,
anlat�lanlara g�re g�kten ya�mur gibi ya�an kan b�t�n m�ritleri al kana
bulam�, yaln�zca �eyhe bir damla bile kan s��ramam�tf. avluya d�enmi�
malta ta�lar� k�pk�rm�z� kana kesmi�, birden bast�ran ya�mur bah�edeki
kanlan y�kay�p ge�mi�ti.
10
man'� da getirmi�, osman hangi �eyhe ait oldu�unu bilmedi�i bir mezar
ta��n�n �st�ne oturup, koca memeli bir kad�n�n sevi�mesini seyretmi�ti ve
�eyh efendinin bekledi�i �ifte k�rekli kara ah�aptan gelin kay��� o g�nden
sonra hep o koca memeli kad�n�n memelerinin aras�ndan tozlar i�inde gelir
olmu�tu.
o kara ah�aptan gelin kay���ndan inen mehpare han�m s�rmalarla bezeli bir
��etek, alt�na da incilerle i�lenmi� bir �alvar giymi�ti; ayaklar�nda
beyaz g�denden, g�m� nak�l� ayakkab�lar vard�. Minik alt�n pullarla
s�slenmi� t�l g�mle�i �alvar�n�n i�ine sokulmu�, beline incecik alt�n
zincirlerden sa� ba�� bi�iminde �r�lm� kal�n bir kemer ba�lanm�t�.
ba��na g�l bi�iminde elmas bir ta�, kula��na salk�m k�peler, boynuna
akarsu denilen elmastan bir gerdanl�k tak�lm�t�; sa�lar� kulak hizas�nda
per�emler halinde kesilmi�, arkas�ndaki sa�lar� parmak kal�nl���nda alt�n
tellerle �r�l�p bu �rg�ler birbirlerine elmasl� ba�larla ba�lanm�t�.
�zerine g�m� teller sark�t�lm� al b�r�mc�kten bir gelin duva��
�rt�lm�t� y�z�ne.
kay�ktan inince, d���nden iki ay sonra �lecek olan g�mr�k m�d�r� tevfik
bey k�z�na elini �pt�r�p beline bir �al ku�a�� ba�lam�, bir g�m� k�l�c�n
�zerinden atlat�p "Dedelerin gibi bu k�l�c� iyi kullanacak evlat ve ahlad
yeti�tir," demi�ti. m�ritler, gelin karaya ��karken, hali�'e giren bir
yunus s�r�s�n�n sular�n i�inde s��rayarak y�zd�klerini g�rm�lerdi.
gelin alay�, iki s�ra halinde, ba�lar� �nde bah�eye dizilmi� m�ritlerin
aras�ndan ge�ip tekkeye girmi�ti. gelin ge�erken, kara kazanlar�n
alt�ndaki ate�ler birden harlanm�, parmaklan k�nal� rakkaseler gibi
k�vranarak b�y�yen alevler kazanlar� �rtm�, �eyh efendiye cehennemi,
m�ritlerine '�eyhin kerameti'ni bir kez daha derinden hat�rlatm�t�. civar
tekkelerden gelen �eyhler, m�ritler, ahiler, saray erk�n�ndan misafirlerle
birlikte yeme�e oturulmu�,
11
�eyh efendi, siyah c�ppesi, siyah k�lah� ve siyah sakal�yla abanoz bir
heykel gibi kan k�rm�z� postunun �st�nde k�p�rt�s�z oturuyordu; i�inde
dola�an zapt edilmez istekle barut kokusu gibi yak�c� g�nah korkusu y�z�ne
yans�m�yordu; alevini i�inde saklayan b�y�k, demir bir f�r�n gibiydi. hava
"karar�nca yakflan kandillerin oynak k�z�ll���, salondak�lerin ruhlar�n�
dalgaland�rarak k�eden k�eye gizli r�zg�rlarla dola��yordu.
12
�
denlerinde bir bo�alma, kas�klar�nda bir ho�la�ma hissederken y�zlerine al
bas�yor, bedenlerinin i�inden bo�alan g�zel kokulu s�cak sularla
rahatl�yorlard�; ten ruha de�mi�, olabilecek en muhte�em huzuru ve
rahatl��� hissetmi�lerdi. mehpare han�m, zikrin sonuna kadar, gen�li�in
verdi�i heyecandan olsa gerek, �� kez ayn� co�kuyu ya�am�, i�erisi
��z�l�p ��z�l�p bo�alm�, bacaklar� titreyip g��s�zle�mi�, zifaf odas�na
bedeninden ba�ka verebilece�i hi�bir �eyi kalmam�t�; �eyh efendinin ise
teni teninde kalm�, zifaf odas�na b�y�k bir heyecanla girmi�ti.
ayn� ibadetten biri u�mu�, di�eri co�mu� halde ��k�nca, zifaf da �eyh
efendinin azg�nla�t���, Mehpare han�m�n ise �i�nenmi� hamur gibi
yorgunla�t��� bir uyumsuzluk i�inde ger�ekle�mi�; damat kendi
azg�nl���ndan utanm�, gelin olanlardan s�k�lm�t�.
�eyh efendi ise, ad�n� anmad��� eski kar�s� i�in, "o kad�n beni
kapal��ar��'da atlaslar, canfesler, kadifeler satan o arap t�ccarla
aldatt�," demi�ti osman'a.
13
ii
birbirine hi� benzemeyen iki ayr� k�lt�r� birbirinin ayr�lmaz par�alar�
olarak benimsemi�, serazat ruhunun bah�elerine iki karde� gibi koyun
koyuna yerle�tirmi�ti; ama t�m�yle �stanbul'a yerle�ip bu iki k�lt�r�n
birinden kopun-ca ruhundaki topall�k ortaya ��k�p aksamaya ba�lam�t�.
hemen hemen hi�bir konuda �aka yapamamak, geceleri bir kad�nla lokantaya
gidip �arap i�ememek, son piyesler hakk�nda fikir y�r�tememek; paris'in
��klar�ndan kopup �stanbul'un a��r bask�l�, hafiyelerle, jurnallerle,
tehditlerle dolu, yanl� bir tek kelimenin b�t�n bir hayat� yok
edebilece�i karanl���na hapsolmak onu bunalt�p korkutmu�tu.
15
14
hummal� bir gelin aray�� ba�lad� b�ylece; gen� ve bek�r k�z� olan b�t�n
pa�alar�n evlerine boh�ac� kad�nlar g�nderiliyor, o zamanlar �stanbul'da
garip bir istihbarat te�kilat� gibi �al�an bu kad�nlar, i�inde
ipeklilerin, dantellerin, t�llerin, p�sk�llerin oldu�u alacal�
boh�alar�yla dola��yorlar, bir punduna getirip gen� k�zlar� g�r�yorlar,
mahalleden gen� k�zlarla ilgili dedikodular topluyorlar ve b�t�n bu
bilgileri en ince ayr�nt�lar�na kadar re�it pa�a-16
n�n kona��na ta��yorlard�. Dad� kalfa bu bilgileri pa�a hazretlerine
aktar�yordu ama hikmet bey hi�biriyle evlenmeye yana�m�yor, hepsine bir
bahane buluyordu. evlenmek, paris'e bir g�n yeniden d�nme hayallerinin;
hi�bir zaman ger�ekle�meyece�ini bile bile i�inde bir yerlerde kimsenin
g�rmedi�i g�zel bir bah�e, peri k�zlar�n�n �ark� s�yledi�i sihirli bir
koy, gizli bir cennet gibi saklad��� o s���nma b�lgesinin de kaybolmas�,
izi kaybolmu� �orak ve sessiz bir da� ba��nda �m�r boyu kalmaya raz�
olmas� demekti. paris'e bir daha asla d�nmeyecek de olsa bu hayalinden
vazge�mek istemiyordu; hayal, neredeyse paris'in kendisinden bile
�nemliydi. babas� ise, bu hayallerden haberdar olmad��� i�in her g�n biraz
daha sinirlenip �fkeleniyor, 'k���k beyin' kaprisleriyle ��mar�kl�klar�na
s�yleniyordu.
o s�ralarda, bir cuma ��leden sonra bir par�a hava al�p, efk�r da��tmak
i�in arabas�yla K���thane'de gezintiye ��km�t�, tekerle�i k�r�lan bir y�k
arabas� yolu t�kam�t�. Hikmet bey, ne oldu�unu anlamak i�in faytonun
penceresinden ba��n� ��kart�nca, yan�nda duran siyah landonun perdesinin
araland���n� ve o g�ne dek hi� g�rmedi�i derecede g�zel bir y�z�n ��yle
bir bak�p kayboldu�unu g�rd�. bir ba�ka zaman olsa belki de o kadar
ald�rmaz, bir s�re sonra nas�l olsa unutaca��n� d��nerek ge�ip giderdi,
ama evlenme aray�lar�n�n h�zla s�rd��� o g�nlerde her kad�nla ilgilenme
hakk�n� kendinde g�r�yordu, ��nk� bu yasaklar kentinde her kad�na
yakla�mak i�in �ok ge�erli ve ahlakl� bir nedeni vard�; evlenme ihtimali
kad�nlara yakla�ma konusundaki c�retini art�rm�t�. �ok uzun y�llar sonra
osman'a, "�yle bir y�zd� ki o, onu g�renin hayat� bir daha eskisi gibi
olamazd�, zaten olmad� da," demi�ti.
s�na ra�men diretti. yaln�zca bir �art� vard�:-Evlenmeden �nce y�z y�ze
konu�mak istiyordu. bu iste�in tuhafl���na ra�men, damat aday�n�n
alafrangal��� ve serveti, bunun kabul edilmesini sa�lad�.
hikmet bey �nce fesini, sonra da g�m� renkli, geni� boyunba��n� d�zeltti.
� evet efendim.
18
� desti izdivac�n�za talibim efendim, bunu halan�za da arz ettim, lakin
sizinle g�r�meden, sizin muvafakatinizi almadan bir haz�rl�k yapmay� da
do�rusu muvaf�k bulmad�m. Her ne kadar bu ananelerimize ayk�r�ysa da
bendeniz m�stakbel zevcemin izdivac�m�z konusundaki fikirlerini bizzat
duymak konusunda �srar ettim; umar�m bu �srar�m� bir h�rmetsizlik olarak
g�rmezsiniz.
� esta�furullah.
hikmet bey bir an duralad�, akl�na ��lg�nca bir fikir gelmi�, kar��s�ndaki
g�zelli�in kendisinde yaratt��� heyecanla her �eyi yapabilece�ine
inanm�t�.
19
�in garibi, o oday�, o g�n�, o �n�, kendi tozlu odas�nda aynen ya�ayan,
kendisine anlat�lanlardan yararlanarak o �n� kendi odas�nda olu�turan
osman da o a�k� hissediyordu; evet, ger�ek a�k vard� orada. mehpare
han�m�n, osman'�n odas�na gelen o muhte�em �l�n�n, �effaf, e�yalarla
k�r�lmayan, e�yalarla b�t�nle�en o ola�an�st� g�zel y�z�, odan�n ortas�nda
duran teneke atlas�n �st�ne yans�yarak, da�lar�n, denizlerin, ovalar�n,
hepsi eskilikten ayn� sar�ms� renge b�r�nm� olan o b�y�k co�rafyan�n
i�inden, da�lar�, ovalan, denizleri. k�m�ldatarak, "orada, o odada ��k
oldum ona," diyordu ve bu s�zc�kler osman'�n ruhunda da a�k�
uyand�r�yordu. mehpare han�mla Hikmet beyin a�k� Osman'�n ruhuna da
yans�yor, i�i �rperiyor, g�vdesi tela�lan�yordu, o ��k i�indeki g�zler,
'a�k' s�zc���n� telaffuz eden o etli dudaklarla birlikte osman'� da
'esirler' kervan�na kat�yordu. hasan efendi, iri g�vdesiyle sallanarak "o
fahi�e seni de mahvedecek," diye inliyordu; erkeklerin mahvolmak i�in
nas�l yan�p tutu�tu�unu, mehpare han�m� izleyerek y�llarca yak�ndan g�rm�
olman�n ac�kl� tecr�besiyle.
d���nden �nce bir kez daha bulu�malar�na izin verilen gen� �ift, d���n�n
b�t�n ayr�nt�lar�n� konu�tular; kimler davet edilecek, ne yemekler
yap�lacak, hangi muganniyeler gelecek, haremde neler olacak, selaml�kta
neler
20
yap�lacak birer birer saptand�; Hikmet bey b�t�n ayr�nt�larla ince ince ve
b�y�k bir titizlik ve heyecanla ilgilenirken mehpare han�m hepsini
sessizce dinleyip ba��n� sallayarak onayl�yordu. bir y�ll�k bir dulluktan
sonra, �stelik de '��k' oldu�u bir erkekle yapaca�� evlili�in
sab�rs�zl��� b�t�n ayr�nt�lar�n �nemini yok ediyordu onun g�z�nde. hen�z
ne osman, ne de bizzat mehpare han�m�n kendisi, bu g�zel kad�n�n, a�k�,
sand�klar�ndan �ok daha de�i�ik bir bi�imde bulabildi�ini, daha do�rusu
'a�k' dedi�i duygusunun ancak bir tek �art alt�nda canland���n�
bilmiyorlard�.
ger�ekten de, s�rt s�rta yap�an o iki siyah piyano, p�r�lt�l� fildi�i
tu�lar�yla, b�t�n evlilikleri boyunca ailenin �nemli bir unsuru, hatta
�yesi olmu�, a�klar�n�n tamamlay�c� bir par�as� haline gelmi�ti;
s�k�nt�lar, sevin�ler, a�klar, sevi�me istekleri hep bu piyanolar�n
ba��nda, kar��l�kl� olarak, de�i�ik notalarla dile getirilmi�ti.
21
yerini, onda sevi�me iste�i uyand�ran, pes ve tiz sesleriyle ona yeni
kap�lar a�an piyano alm�t�. zaman zaman o zikir ayinlerine duydu�u �zlemi
de gene piyanosunun tu�lar�yla bast�rmaya u�ra�m�t�.
�� g�n s�ren d���n Arnavutk�y'deki geni� yal�da yap�lm�, ilk iki g�n
yal�n�n arkas�ndaki geni� bah�enin kap�lar� isteyen herkese a��lm�;
bal�k��lar, arabac�lar, �evre yal�lar�n u�aklar�, askerler, polisler,
k�rek�iler, seyyar sat�c�lar, b�rek�iler, �erbet�iler, �ar�� esnaf�,
mahalle kahvesinin ihtiyarlar�, yoldan ge�en yolcular canlar�n�n istedi�i
gibi i�eri girip, a�a�lar�n alt�na serilmi� sofralarda d���n �orbalar�
i�ip, zerde, pilav yemi�ler, ��k�ta evin k�hyas�ndan di� kiras�n� da
al�p, 'Allah mesut bahtiyar etsin, bir yast�kta kocas�nlar," dilekleriyle
gitmi�lerdi.
22
t�rm�ler; g�m� ibriklerden misafirlerin sedef kakmal� taslar�na, ��k
yans�malar� i�inde eflatundan mora, mordan k�z�la d�nen nar �erbetleri
ak�tm�lard�.
23
harem ise tamamen ba�ka bir d���n ya��yordu; meh-pare han�m gibi piyano
�alan, kitap okuyan birka� gen� han�m�n olmas�na kar��n �o�unluk yerle�ik
zevklere sahipti ve her �ey onlar�n isteklerine g�re d�zenlenmi�ti. ya�l�
han�mlar ba� k�elere kurulmu�lar, gen�ler ise yerlere serilmi� �iltelere
yerle�mi�lerdi. �nce �ingene k�zlar� gelip bin bir maskaral�kla g�bek
atm�lar, arkas�ndan kad�nlardan olu�an bir saz heyeti a��r par�alar
�alm�, d���n ilerledik�e �al�nan par�alar h�zlanm�, annelerinin ka� g�z
24
i�aretine pek ald�rmayan gen� tazeler birer iki�er oyuna kalkm�lard�.
gelin han�m� da birka� kez kald�rmaya heveslenmi�ler, mehpare han�m da her
seferinde kar�� ��km�, ama sonunda 'burnu b�y�k' demesinler diye kalk�p
ortada bir iki d�nmeye raz� olmu�tu.
tavandaki bir �engelden a�a��ya do�ru bir �ad�r gibi geni�leyerek sark�p;
yata�� kaplayan cibinli�in bir kenar�
25
hikmet bey odaya girince mehpare han�ma ��yle �abucak bir bakt�, sonra
yava��a fesini ��kart�p konsolun �st�ne b�rakt�, ellerini sa�lar�n�n
aras�ndan ge�irip gelinin yan�na y�r�d�. Gelinin duva�� y�z�n� �rt�yordu.
cebinden siyah kadifeden uzunca bir kutu ��kart�p a�t�; kutunun i�inden,
bir su gibi akan p�rlanta kolyeyi al�p Mehpare han�ma, o g�zel y�ze bu
kadar yak�nla�man�n heyecan�yla uyu�an parmaklar�yla takt�.
koruda yanan binlerce fenerin denize vurarak �o�alan alevi, odan�n i�ine
yay�larak duvarlar�, yata��, cibinli�i, mehpare han�m�n gelinli�ini,
hikmet beyin heyecandan so�uyan aln�n� yang�n k�z�ll���na boyuyor, deniz
dalgaland�k�a k�z�ll�k da dalgalan�yordu. gelinin duva�� k�vr�m k�vr�m bir
ate� gibi kapat�yordu y�z�n�. b�t�n koruyu, denizi, yal�y�, oday�,
gelinli�i kaplayan bu k�z�ll�k sanki i�lerine ak�yordu; kendilerini
yang�n�n bir par�as� gibi hissediyorlard�.
26
mehpare han�m ba��n� yava��a uzatt�, Hikmet beyin kan� �ekilmi� elleri
uzand�, duva��n ucundan tutup kald�rd� ve bir �ift g�z k�z�ll���n i�inde
parlad�. O an hikmet bey, b�y�k bir so�ukkanl�l�kla ama �ld�r�c� bir
kesinlikle bu g�zleri g�rmeden ya�ayamayaca��n� d��nd�. belirgin derecede
yuvarlak ve iri iki g�z hayat�n kendisi olmu�tu, o an hikmet beye biri
��k�p da "hayat nedir?" diye sorsa, "�ki ��kt�r," derdi.
belle�i bir anda bo�alm�, oradaki her �eyin yerini bir �ift g�z alm�t�;
hikmet beyin belle�ine girip dola�an biri, o karanl�k labirentin her
k�esinde bir �ift esrarl� ��k g�r�rd�; garip derecede iri, garip
derecede yuvarlak bir �ift bal rengi ��k ve belki bir tutam da k�z�ll�k
bu ��k damlalar�n�n yan�nda.
ama her zaman oldu�u gibi daha karanl�k olan ruh, daha ayd�nl�k olan� esir
alacakt�, esaret ayd�nl�k i�in ka��n�lmazd�; kader karanl��� sonsuzlu�a
dek efendi ilan etmi�ti ve onlar bu kadere ka��n�lmaz olarak uyacaklard�.
o s�rada bunu bilmiyorlard� ama bu b�yle olacakt�; bunu, tozlu odas�nda
oturan osman, ate� rengine b�r�nen e�yalar�n�n aras�nda neredeyse melunca
bir sevin�le biliyor, b�-
27
29
iii
n�yordu; yaln�zca, kendini korkutana �rpererek bak�yordu. bazen saatlerce
mutfakta oturup kar�ncalar� izliyordu, o kalabal�k ve k�p�rt�l� siyahl�k
i�rendiriyordu onu. seyi-rerek derinle�en kara bir delik gibiydi kar�nca
kalabal���, bakt�k�a karanl�kla��p derinle�iyordu ve ona hi� hat�rlamak
istemedi�i bir ba�ka karanl�k deli�i hat�rlat�yordu; belki de zaman�n
durdu�u yerdi o karanl�k.
kenardaki piyanonun ba��nda oturan �ok yak��kl� bir adam caz par�alar�
�al�yordu; sa�lar� da��n�kt�, boynunda bir fular vard�, g�zleri ye�ildi ve
oldu�undan daha iri g�z�ken g�zlerdendi. sonra adam �ark� s�ylemeye
ba�lam� ve yak��kl�l��� aniden i�ren� bir �irkinli�e d�n�m�t�. bu
de�i�ikli�in nas�l oldu�unu anlayamam�t� Osman. adam�n y�z�nde
yak��kl�l�kla i�ren�lik s�rekli yer de�i�tiriyordu; bir an yak��kl�
oluyor, bir an i�ren�le�i-yordu; birbirinin z�tt� iki g�r�nt� birbirinin
i�inden ��k�yordu sanki. birden �irkinli�in nereden kaynakland���n�
g�r�verdi; adam�n a�z�nda tek bir di� bile yoktu, o bi�imli dudaklar�
a��ld���nda ard�nda karanl�k bir kuyu beliriyor-du.
� m�kemmel bir hayat yoktur... hayat hi�bir zaman m�kemmel de�ildir; daima
eksik, bozuk ve k�t�d�r, m�kemmel olan �l�md�r ve m�kemmel olmayan her
�eyin .m�kemmele akt��� gibi hayat da �l�me akar, orada m�kemmele eri�ir.
31
zamanla ili�kisini �oktand�r kaybetmi�ti, zaman art�k onun i�in hep ayn�
y�ne do�ru akan bir nehir de�il; ge�mi�in, �n�n, hatta gelece�in i�inde
birikti�i b�y�k bir g�ld�. bu g�l�n sular�na dal�yor, kendi ge�mi�iyle,
�l�leriyle birlikte ya��yor, her g�n biraz daha dibe, biraz daha ge�mi�e
inerek bug�nden uzakla��yordu. zaman�n, akan bir nehirden duran bir g�le
ne vakit d�nd���n� hat�rlamayacak kadar derinlerdeydi art�k; bu g�l�n
i�inde bazen hi� kar��la�mak istemedi�i insanlara ve sahnelere
rastlad���nda b�t�n g�c�yle daha dibe ka�maya u�ra��yordu.
onu hayata ba�layan tek ba� mutfakta biriken ton bal��� konservelerinin
bo� kutular�yd�. bo� kutularla birlikte kar�ncalar da ��km�t� ortaya;
mutfak tezg�h�n� kaplayan kal�n toz tabakas�n�n �st�nde i�ne ucuna benzer
milyonlarca iz b�rakarak, bilinmeyen deliklerden s�r�ler halinde kutulara
geliyorlard�. Sabahlan kalkt���nda kutular�n i�inin simsiyah kesildi�ini,
bu k�p�r k�p�r siyahl�ktan ��kan bir uzant�n�n kutular�n bir ucundan
d�ar� ak�p di�er ucundan yine kutulara d�nd���n� g�r�yordu. kar�ncalar,
hareketli siyahl�klar� ve kalabal�klar�yla korkutuyorlard� onu, ama ne
kutular� at�yor ne kar�ncalar� kovuyordu.
zaten �oktand�r kendisini korkutan herhangi bir �eye kar�� �nlem almaktan
vazge�mi�ti. korkuyordu ama hi�bir �ey yapm�yordu, onun do�al bir
par�as�yd� korku; ne korkudan ne de korkunun nedeninden kurtulmay� d��-
30
tam laf�n ortas�nda birden s�z� de�i�tirip bir film y�ld�z�ndan bahsetmeye
ba�lam�, sa�lar�n� elinin kaygan bir darbesiyle geriye atarak 'o m�ptezel
kar�yla' ilgili duymayan�n inanamayaca�� bir baya��l�kla s�vg�ler d�zm�,
herkesi �eki�tirmi�, herkese k�fretmi�; en baya��, en adi s�zc�kleri,
bunlar� kullanmaktan duydu�u hazz� gizlemeye gerek bile duymadan birbiri
ard�na s�ralam�t�.
- sen niye benim pe�ime tak�ld�n b�yle, ba�ka i�in g�c�n yok mu senin?
terk edilmi� gibi duran rutubet kokulu* bir binan�n bodrum kat�na
inmi�lerdi. adam, kilidi olmayan kap�y�
32
iterek a��p i�eri girmi�ti. ortal�k darmada��nd�; g�mlekler, pantolonlar
yerlere at�lm�t�; portakal sand�klar�ndan yap�lm�, masaya benzeyen bir
�ey duruyordu ortada. kenarda bu fakir da��n�kl��a hi� uymayan, pirin�ten,
d�zenle �rt�lm�, temiz bir yatak vard�.
osman'�n bir daha asla tekrar edemeyece�i bir a��klama yapt�ktan sonra
a�z�n� a��vermi�ti adam, o karanl�k kuyu ��km�t� ortaya.
sonra bu tozlu evi ve �l�leri bulmu�tu. �l�ler daha �nce de var m�yd�,
yoksa o geceden sonra m� ortaya ��km�lard�; zaman orada, o kul�bede mi
durmu�tu, orada neler olmu�tu, bunlar�n hi�birinin cevab�n� veremiyordu.
ama osman i�in zaman durmu� ve her �ey de�i�mi�ti; o duran zaman�n i�inden
�l�ler, bazen teker teker, bazen ak�n ak�n, arkalar�ndan ba�ka �l�leri de
s�r�kleyerek, resleri, ma�lahlar�, k�l��lar�, entarileri, kinleri,
�fkeleri, a�klar�, ac�lar�, reng�renk �ar�aflan, �izmeleri, faytonlar�,
34
co�kulu ayinle b�y�lenmi�, bir �elalenin alt�na tutulan bo� bir kova gibi
�ahit oldu�u inan�la dolmu�, o ak�am aniden dindar bir adam olmu�, bu �ok
s�ratli de�i�imine kar��n bu inanc�ndan bir daha hi� vazge�memi�, hatta
gittik�e daha sofula��p ba�nazla�m�t�. beyo�lu �lemlerinden aya��n�
kesmi�, bir kandilin ayd�nlatt���, ��r�m� tahta kokan, rutubetli
kamaras�nda Hayber kalesi, kan kalesi, kerbela sava�� gibi din sava�lar�n�
anlatan kitaplar okumaya ba�lam�, okuduklar�na kendini kapt�rm�t�.
geceleri kamaras�nda okuduklar�n�, mevsim yazsa geminin g�vertesinde,
k�sa kamarada arkada�lar�na anlatmay� bir al�kanl�k haline getirmi�ti;
okudu�u kitaplar� dinleye dinleye herkes ezberleyince bu kez yenilerini
kendisi uydurmaya ba�lam�, zamanla uydurmaya al�m�, hatta kendi
uydurduklar�na �nce kendisi inan�r olmu�ru.
35
36
u�ursuzlu�un pe�ine d�m� bir adam gibiydi; u�ursuzlu�u izleyebildi�i
s�rece sanki kaderini kontrol edebilecek; kendisinin, �eyhinin, tekkesinin
ba��na gelebilecek felaketleri, o 'fahi�enin' g�zelli�inden yay�lan
k�t�l�kleri �nleyebilecekti. mehpare han�m�n izini kaybetti�i anda da o
u�ursuzluk, bilmedi�i bir yerden vuracakt� kendilerini. fark�na varmadan
hayat�m Mehpare han�m�n hayat�na ba�lam�t�. bir de o u�ursuzlu�un y�z�n�
yak�ndan g�rme iste�i vard�, Mehpare han�m� ne kadar yak�ndan g�rebilir,
y�z�ne ne kadar yak�ndan bakabilirse, k�t�l��e kar�� o kadar g��lenip
silahlanacakt�. Hi�bir ���� Mehpare han�ma, onu u�ursuz sayan hasan
efendi kadar ba�lanmam�t� herhalde, ama hasan efendi bu tuhafl��� da
kad�n�n u�ursuzlu�unun bir par�as� olarak g�r�yordu.
37
iv
mesafeli g�l�mseyi�iyle �pmeleri i�in ekni uzat�p y�r�yordu; hi�bir erkek
beyaz eldivenler i�inde sakl�, uzun parmakl� bu ellere dudaklar�n� ��yle
bir dokundurmaktan ileri gidemiyordu. bir ara, sultan�n kad�nlara merakl�
oldu�una dair bir dedikodu da dola�t�, ama bunun da asl� olmad���
anla��ld�. sonunda, paris salonlar�nda yeni yeni parlayan gen� bir �air,
bir baloda sultanla dans etmek �erefine nail olduktan sonra, hemen
herkes�e derhal kabul edilen fikrini bir arkada��na a��klad�:
39
k�rk�n� daha yeni a�m� olan sultan, esrarengiz bir derinlikten bakan uzun
kirpikli siyah g�zleri, kavisli ka�lar�, geni� aln�, Kleopatra'y� and�ran
biraz irice ama bi�imli burnu, dolgun dudaklar�, c�mert dekoltesinin zor
zapt etti�i bir kaz yavrusu gibi besili ve beyaz g���sleri, uzun boyu,
kar��la�t��� insan� derhal h�kimiyetine alan �stten bak�lar� ve muhte�em
servetiyle daha geldi�i ilk g�nden itibaren paris'in efsanelerinden biri
olmu�tu; frans�z h�k�metinin bakanlar� bile bir ak�am yeme�inde sultan�
a��rlayabilmi� olmakla �v�n�yorlard�. Gen� kontlar, ya�l�ca baronlar,
avrupa'ya h�kmeden zengin bankerler, �nl� yazarlar, ��hretin kap�s�nda
dola�an ressamlar, do�u masallar�n�n i�inden amber kokulu t�ts�leriyle
gelen b�y�c� bak�l� kad�n�n pe�inde ko�uyorlard�. Onun u�runa �iirler
yaz�l�yor, onun u�runa paralar savruluyor, onun u�runa boulogne orman�nda
�afak vakti d�ellolar yap�l�yordu.
38
h�seyin hikmet bey ise ba iki �ahane kad�n aras�nda neler ge�mekte
oldu�unu hi� anlayamad�, y�llar sonra bir g�n Osman'a, "annemle mehpare
birbirlerini pek severlerdi, bir g�n bile birbirlerini incitmediler,"
demi�, kendi soyunun son temsilcisi olan bu yar� deli adam� kendi
safl���na g�ld�rm�t�.
a�k hayatlar� ise asfalt, t�t�n, kahve, meyve, ipek ve �arap kokulu bir
afrodizyakla kanatlanarak, her gece sa-
40
bahlara kadar bin bir i�ve, naz, cilve ve hatta zaman zaman �iddetle
co�uyor, mehpare han�m�n hi� bilmedi�i, g�rmedi�i, duymad���, g�nd�z
g�z�yle akl�na bile getiremeyece�i oyunlar yap�l�yor en a�za al�nmaz a��k
sa��k frans�zca s�zc�kler, sevi�menin ��lg�n anlar�nda kulaklara
f�s�ldan�yor, bazen ���l�klara d�n��yordu. bu sevi�meler sonucunda,
mehpare han�m garip bir frans�zca ��renmi�ti; bildi�i b�t�n s�zc�kler
sevi�meyle ilgiliydi, ba�ka da hi�bir frans�zca s�zc�k bilmiyordu; belki
de bu y�zden frans�zca konu�malar duyunca akl�na derhal yatak odas� ve
sevi�me geliyordu. hayat� boyunca da frans�zca, mehpare han�m i�in tahrik
edici �zelli�ini hi� kaybetmedi; d�nyan�n en s�radan s�zleri bile
frans�zca s�ylendi�inde onu heyecanland�r�yordu.
42
davetler, yemekler, gezintiler, ��lg�n sevi�melerle ge�en mutlu g�nlerden
birinde, daha sonra mehpare han�m�n asla unutmayaca�� bir olay ya�ad�lar;
temmuz ba�lar�nda bir g�n, Hikmet beyin okul arkada�lar�ndan birinin
babas� olan kont de moulen'in park de souex yak�nlar�ndaki �atosuna ��len
yeme�ine davetliydiler. sabahleyin, mihri�ah sultan�n o g�nl���ne
emirlerine verdi�i d�rt �ift siyah at�n �ekti�i, kap�lar� armal�,
k�rm�z�lara boyanm�, g�steri�li arabas�yla yola ��kt�ktan bir s�re sonra
�anzeli-ze'de birden b�y�k bir kalabal�kla kar��la�t�lar.
43
� ameleler, efendim.
� ne yap�yorlar fabrikada?
� evet efendim.
44
- memleketi ameleler mi idare edecek?
biraz durduktan sonra g�l�msedi.
mehpare han�m ba�kaca bir �ey sormad�, yol boyu sustu; ama amelelerin
pa�alar� y�kmak istedi�i, uluorta sokaklarda ba��r�p arabalar� devirmeye
kalkt��� bu �lke biraz g�z�nden d�t�. o g�ne dek hi� �nem vermedi�i
hizmetk�rlar�na kar�� gizli bir �fke ve korku duydu; o olaydan sonra
sokaktaki insanlardan, hizmet�ilerden, u�aklardan, mahalle esnaf�ndan,
k�sacas� b�t�n fakirlerden ku�kulan�r oldu; onlardan birini her g�rd���nde
araban�n �evresindeki kalabal���n arabay� devirmeye �al�mas�n� hat�rlad�.
bir nefret kaz�nd� kald� i�inde.
45
fransa'dan d�nd�kten sonra b�y�k bir paris hasretine d�en Mehpare han�m�n
bu hasretini biraz yat�t�rabilmek i�in, hem �eyh efendiden olan k���k
rukiye'ye, hem de do�acak yeni bebe�e bakmak �zere fransa'dan bir frans�z
m�rebbiye getirtildi�ini, gelen m�rebbiyenin ad�n�n Matmazel helen
oldu�unu, her ak�am mehpare han�m�n kocas�n�n yar�m saat matmazel helen'le
frans�zca konu�mas�n� isteyip onlar�n Frans�zca konu�malar�n� g�zlerini
kapayarak dinledi�ini herkesten �nce ��renmi�ti.
46
hasan efendi, daha sonra osman'a, "fahi�e kar� Fransa'dan d�nd�kten sonra
iyice azd�, kendi elleriyle m�rebbiyeyi kocas�n�n yata��na itiyordu, haya
diye bir �ey kalmam�t� kar�da," demi�ti.
kas�m ay�n�n ortalar�na do�ru ya�murlu bir g�nde Abd�rrezzak beyin, g�n
ge�tik�e �i�manlayan birinci kar�s� bir ahbap ziyaretinden d�nerken
arabas�n�n tekeri, caddeden y�z metre i�erde olan k�k�n giri�inde �amura
tak�l�p k�r�ld�; bu k���k kaza daha sonra istanbul'u sarsacak cinayetlere,
binlerce insan�n hayat�n� s�rg�nlerde yaln�zl�k ve sefalet i�inde
t�ketmesine yol a�acak bir facialar zincirine neden olacakt�; ama o
tekerlek k�r�ld���nda kimse karanl�k bir istikbalin i�aretini g�rmedi
bunda.
koskoca k�rt Beyi mir bedirhan'�n o�lu, �sk�dar komutan�, ast��� ast�k
kesti�i kestik ali �amifpa�an�n karde�i abd�rrezzak bey, bu cevab� hakaret
olarak kabul etti; �stelik kar�s�na "r�dvan pa�a bizim iste�imizi
reddetti," demeyi de gururuna yediremedi.
47
� abd�rrezzak beyin selam� var pa�am, k�k�n yolunu yapt�rana kadar ahmet
a�ay� sal�vermeyecek.
� bak a�a, �imdi iki y�z amele alacaks�n, gidip o abd�rrezzak deyyusunun
k�k�n� saracaks�n, Ahmet a�ay� al�p bana getireceksin; ahmet a�ay�
almadan kar��ma ��kmayacaks�n.
�ehreminine ba�l� iki y�z amele kazma saplar�n� aba ceketlerinin alt�na
gizlediler, b��aklar�n� ku�aklar�na soktular, bir k�sm� tabancalar�n�
tak�nd�, arabalarla �i�li'ye gelip k�k� sard�lar; tehditk�r bir amele
kalabal���n�n k�k� sard���n� g�ren k�rt muhaf�zlar derhal kal�n kap�lan
kapat�p kol demirlerini vurarak i�eri �ekildiler; ellerinde silahlar�yla
pencerelerin ard�ndan d�ar�y� g�zlemeye kovuldular. k�hya ko�arak �st
kata ��k�p k�k�n sar�ld���n� beye haber verdi.
her zamanki gibi o g�n de k�kte olan hasan efendi de alt kat
pencerelerinin birinden k�rt muhaf�zlarla birlikte d�ar� bak�yordu;
k�k�n y�z metre ilerisinde uza-
48
nan, yeni parke ta�� d�enmi� cadde bombo�tu. bileklerine kadar �amura
g�m�lm� amele kalabal���, ya�murun alt�nda, �amurlar� k�p�rterek
kayna��yor, say�lar� da her an biraz daha �o�al�yordu. kalabal�k b�y�d�k�e
sessizlik de art�yor, sanki kal�n abadan k�l rengi gocuklan sesleri emip
yok ediyordu; baz�lar�n�n fesinin ucuz boyas� ya�murdan solup mor �izgiler
halinde burunlar�n�n kenarlar�ndan a�a��ya do�ru akarak, onlar� garip
masal hayvanlar�na benzetiyordu.
bir ara abd�rrezzak beyin o�lu muhaf�zlara bakmak i�in a�a�� kata, hasan
efendinin oldu�u yere indi, tam muhaf�zlara bir �ey s�yleyece�i s�rada
silah seslerini bast�ran korkun� bir ���l�kla yere y�k�ld�, hasan
efendinin s�yledi�ine g�re, 'boynundan hortum gibi kan f�k�r�yor-du,
kar��daki duvar al kan olmu�tu.' hasan efendi, dayanamay�p iri elini
yaran�n �st�ne bast�nnca kan kesilmi�, b�rak�nca gene p�sk�rmeye devam
etmi�ti.
k�l�� Yaras� Gibi
49/4
bir anda k�kten ate� edenler durdular, d�ar�dakiler de evde bir �ey
oldu�unu sezerek ate�i kestiler; k�k�n i�inde "beyin o�lu vuruldu, beyin
o�lu vuruldu!" ba��rt�lar� duyuldu; abd�rrezzak bey, ko�arak a�a��ya indi,
o�lunun kanlar i�inde yatt���n� g�r�nce, "sal�n Ahmet a�ay�," dedi, "ben
bunun hesab�n� o r�dvan pa�a melununa
ahmet a�ay� b�rakt�ktan sonra vurulan genci yukar� kata ta��d�lar, hemen
bir adam g�nderip ali �amil pa�aya ye�eninin r�dvan ta�an�n adamlar�
taraf�ndan vuruldu�unu bildirdiler. o s�rada saraya da hafiye jurnalleri
ya�maya ba�lam�t�.
� hay�rd�r sultan�m?
padi�ah, ��yle bir duraklad�ktan sonra bo� ver gibi elini sallad�, s�z�n�
tamamlamad�, doktor da cesaret edip padi�aha neyi �zledi�ini soramad�.
sultan, her zaman yapt��� gibi birden konuyu de�i�tiriverdi.
51
padi�ah yeniden susup geni� salonun i�inde dola�maya koyuldu; k�sa boylu,
dar omuzlu, kambur bir adamd�, v�cudu sanki iri burnunun a��rl���na
dayanamad��� i�in �ne do�ru e�ilerek kamburla�m�t�; yald�zlarla,
apoletlerle, s�rmalarla, ni�anlarla s�sl� �niformas� bile bu v�cuda bir
heybet katam�yordu. sesi nazik ve ikna ediciydi; konu�maya ba�lad���
zaman, yumu�ak tom�na ra�men, heybeti art�yordu: sesinde her sultan�n
sesinde gizli olan o k�stah g�ven vard�, o sesi- duyan hayat�n�n tehlikede
oldu�unu, bir tek s�zc�kle mahvolabilece�ini hemen hissediyordu.
52
� tela�lanma doktor, senin mahdumun k�k�ne bir �ey olmam�.
� gelin han�m hamile padi�ah�m, hem de ilk e�inden olan k�z� var, matmazel
o yavrucakla u�ra��yor hem de do�acak bebe�in bak�m�yla alakadar olacak.
o s�rada gelen bir mabeyinci, ali �amil pa�a ile �ehremini r�dvan pa�an�n
geldiklerini, ayr� ayn odalarda padi�ahla g�r�mek 'i�in beklediklerini
bildirdi. padi�ah, �nce ali �amil pa�ay� getirmelerini s�yledi. doktor,
"ben m�saadelerinizi istihsal edebilir miyim efendimiz?" diyerek gitmek
istedi, ama padi�ah nedense b�rakmad�.
ali �amil pa�a yerden temennalarla girip padi�ah�n elini �pt�, geri geri
�ekilip ellerini �n�ne kavu�turarak durclu, y�z�nde b�y�k bir haks�zl��a
u�ram� bir �ocuk ifadesi vard�, Padi�ah�n kar��s�na ��kan pa�alar�n
�o�unun y�z�nde ayn� ifade oluyordu zaten. padi�ah ise k�sk�n duruyordu,
azarlay�c� bir sesle konu�tu:
� ne oldu pa�a?
53
- abd�rrezzak kulunuz bir cahillik yapm� Padi�ah�m, ama bir k�hya i�in
bir bey o�lu vurulur mu sultan�m, b�yle giderse beyleri, pa�alar� nas�l
koruruz? adaletinize s���n�yorum �evketlum, abd�rrezzak kulunuzun bir su�u
varsa emredin bizzat cezas�n� ben vereyim ama bizi sahipsiz komay�n,
�olu�umuzu �ocu�umuzu amelelerin ayaklar� alt�nda ezdirmeyin.
- sen �imdi git pa�a, ailenle me�gul ol, ben bu i�le alakadar olurum.
ali �amil pa�a bir �ey daha s�yleyecek oldu, ama konu�man�n yersiz
olaca��m kestirip padi�ah� etekleyerek �ekildi.
54
vurduruyorsun. ne allahtan korkuyorsun, ne padi�ahtan
utan�yorsun.
55
durup ciddile�ti.
� �b�r ak�am sarayda bir k���k ske� oynataca��z, mahdumla gelini de al,
siz de buyurun... ha, frans�z m�-rebbiyeyi de getirsinler.
� emredersiniz sultan�m.
epeyce bir zaman sonra, doktor re�it pa�a, osman'�n evine, �l�m �n�nda
�st�nde olan gecelik entarisi ve ba��ndaki yatak takkesiyle geldi�inde,
kendisinden hi� beklenmeyen �eytani bir g�l�msemeyle, "biliyor musun,"
demi�ti, "padi�ah�n o b�y�k hafiye te�kilat�n� d�manlar�n� takip ettirmek
i�in mi, yoksa etraftaki dedikodular� ��renmek i�in mi kurdurdu�unu bir
t�rl� anlayamad�m. Rahmetli padi�ah�m�z efendimiz, mek�n� cennet olsun,
dedikoduya pek merakl�yd�; b�t�n dedikodular� ��renir,
56
f
etraf�ndaki insanlar�n hususi hayat�yla alakal� malumatla pek yak�ndan
alakadar olurdu, san�r�m insanlar�n hususi hayatlar�n� bilmekten zevk
al�yordu, ba�mabeyincisi de ona malumat diye ciddi ciddi bu dedikodulan
anlat�rd�. bunlar� pek zevklenerek dinledi�ine birka� defa ben bizzat
�ahit olmu�tum, ger�i o zamanlar b�t�n pa�alar da dedikoduya merakl�yd�
ya, biraz dedikodu ��renmek i�in her biri kendi hafiye te�kilat�na tonla
alt�n �derdi. bana sorarsan, bizim imparatorluk dedikoduyla idare
edilirdi, �ok adam�n hayat� da dedikodu y�z�nden s�nd� gitti ya, o da ayr�
mesele." ba��ndan takkesini ��kararak devam etmi�ti: "ama her �eye ra�men
gene de o zamanki y�neticiler aras�nda en zeki olan� Padi�ah�n kendisiydi;
biraz sarraf ruhu vard� onda, �ok iyi bir yahudi banker olabilirdi mesela,
bay�l�rd� hisse senetleriyle oynamaya, dedikoduyu sevdi�i gibi severdi
paray�, memleketi de severdi do�rusunu istersen. atalar�ndan kendisine
kalan bir �iftli�i seven k�y a�as�n�n sevgisi gibiydi sevgisi ama belki de
bu y�zden iktidannda toprak kaybetmedi, �iftli�inin bir kar��n� bile
kaybetmek istemezdi ��nk�, her a�a gibi de b�t�n yana�malardan
��phelenirdi."
57
� bunu nas�l yapars�n�z k�z�m, siz ki akl� ba��nda bir kad�ns�n�z, hamile
bir kad�n bu heyecana dayanabilir mi? ya allah muhafaza heyecandan
yavrunuzu d��nseydiniz ya da bir mermi size isabet etseydi, ah yavrum,
nas�l b�yl� davranabiliyorsunuz?
58
59
� kusura bakmay�n baba, birden �ok korktum. hay allah, akl�m alm�yor,
g�peg�nd�z �i�li'nin g�be�inde �at�ma olsun, yani da� ba�� m� buras�,
pi�tovu �eken birbirini vuruyor. bug�n Erenk�y'de de s�ylediler oraya
�eteler inmi�, yak�nda buralara da inerlerse hi� �a�mam, asayi� diye bir
�ey kalmad� payitahtta.
� ge�ti sultan�m, her �ey ge�ti, siz iyi misiniz? siz hi� merak etmeyin,
yar�ndan tezi yok eve muhaf�zlar tutaca��m, isterseniz hemen yal�ya da
ta��nabiliriz.
heyecanl� ve yorucu bir g�n ge�irmi� olan re�it pa�a, soyunup dokunup,
haremdeki cariyelerle biraz oyna��p, biraz bo�ma rak� i�erek, bir gece
keyfi yapma hayallerini saraydan ��kt���ndan beri kuruyordu; frans�z
m�rebbiye-nin i�veli g�l�c�kleri bile geceyi o�lunun evinde ge�irmeye ikna
edemedi onu.
� te�ekk�r ederim k�z�m ama ben gideyim, hava kararmadan yola ��kay�m, siz
de sakin olun, ben yar�n u�ray�p sizi gene bir yoklar�m; ak�ama da
s�yledi�im gibi sara-
60
ya davetliyiz, padi�ah efendimiz hepimizi bekliyor, kendi yazd�klar� bir
skeci oynatacaklar sarayda, bakal�m efendimiz bu sefer kimi i�neleyecekler
oyunda, allah vere de bizimle alakal� bir mevzu olmasa.
61
vi
hikmet beyin fransa'dan getirdi�i �araplar da a��ld�. K�-��k k�z� uyutan
matmazel de yeme�e davet edildi.
matmazel helen'in �arp�c� bir g�zelli�i yoktu, koyu kestane rengi, iri
dalgal�, parlak sa�lar� belki de �ehresinin en dikkat �eken par�as�yd�.
biraz kal�nca, uzun ve bi�imli parmaklar� nedense insanda cinsel
�a�r��mlar yapan bir si-hire sahipti, onun d��nda dikkati �eken bir yan�
yoktu ama etinin s�cakl���n�n ilk bak�ta hissedildi�i di�i kad�nlardand�;
v�cudu bir su �i�e�i gibi dalgalan�yor, dolgun hatlar�ndan �a�r�ya benzer
bir �s� yay�l�yordu. bir de osmanl� kad�nlar�nda g�r�lmeyen bir
g�l�msemesi vard� ki galiba en heyecan verici yan� da birden dudaklar�ndan
kopup u�uveren bu �apk�n tebess�m�yd�.
b�y�k konsolun �st�nde duran, burma burma alt�n i�lemeli lacivert karpuz
lambalar�n i�inde yanan kandillerin yan� s�ra masaya da ��'mum konmu�,
di�er lambalar 'asab� bozuk' olan mehpare han�m�n arzusuyla s�nd�r�lm�t�.
perdeleri kapal� odada bulunan �� ki�inin y�z�ne, i�ine alt�n tozu
serpi�tirilmi� lacivert bir ��k vuruyor; en k���k bir k�m�lt�yla
dalgalanan ��klar�n aksiyle oyna�an lacivert g�lgeler, oday� k�kten,
bah�eden, sokaktan, �ehirden yava��a uzakla�t�r�p i�inde nelerin oldu�u
asla bilinmeyen bir esrara do�ru g�t�r�yordu.
63
62
ketinde etekleri biraz daha yukar� t�rman�yor, lacivert oynak ��klar�n
i�inde beyaz bald�rlar� mum alevleriyle yald�zlan�yordu.
64
heyecanlanan hikmet beyin akl�na hemen bir �iir ya da s�ylenecek bir 6�z
gelmedi; -ilkokulun bah�esinde frans�z arkada�lar�yla el ele tutu�up
d�nerek s�yledikleri bir �ocuk �ark�s�n�n s�zlerini a��r a��r, �iir okur
gibi s�ylemeye ba�lad�, bir yandan da s�ms�k� tuttu�u baca�� ok�uyordu.
matmazel helen, hikmet beyin b�yle bir yerde aniden neden bir �ocuk
�ark�s�n� s�ylemeye koyuldu�unu anlamad�, ama bunun da osmanl�lar�n
'tuhafl�klar�ndan' biri oldu�unu d��nerek yava��a elini hikmet beyin
elinin �st�ne koydu.
mehpare han�m, geni� yata��n bir kenar�na uzand�, onun yanma hikmet bey
yatt�, Matmazel helen ise s�ran� pirin� arkal��a dayayarak yata�a ili�ir
gibi oturdu. hikmet beyin kolu, matmazel helen'in kal�alar�n�n arkas�nda
kalm�t�, gen� adam kad�n� koluyla sar�p kendine do�ru �ekti, �b�r eliyle
de mehpare han�m�n elini tutmu�tu, ikisinin elleri de terlemi�ti,
birbirlerinin elindeki s�ca�� ve nemi hissediyorlard�; ter, onlar�n b�t�n
sevi�melerindeki en b�y�k su� ortakl���yd�; hikmet bey, mehpare han�m�n
elini dudaklar�na g�t�r�p avucundaki tere dilini de�-dirdi. mehpare han�m
biraz da �fkeyle �ekti elini, kocas�-
66
nm kendisiyle de�il matmazel helen'le ilgilenmesini isti-
yordu.
67
68
l
kulmu�lard�. Hikmet beyin eli helen'in kas�klar�na ula�-
m�t�.
� ne yapt���n�z� anlat�n.
hikmet bey, bo�ulmu� bir sesle yan t�rk�e yar� Frans�zca anlatmaya
koyuldu.
o geceyi bu yeni oyunla ge�irdiler; bir s�re kocas�yla gen� k�z� seyreden
mehpare han�m sonunda onlara kat�ld�; ��plak bir kad�n etine eli ilk kez o
gece de�di ve �zellikle bir erke�in yan�nda dokunulan kad�n etinin de�i�ik
ve �a��rt�c� lezzetini; bir ba�ka kad�n�n elini tutarken bir erke�e
sar�lman�n, bir erkek bedenini bir ba�ka kad�nla birlikte ok�aman�n,
g���slerine bir kad�n dilinin dokunmas�n�n beklenmedik etkisini o gece,
u�ultulu lacivert bir g�lgeli�in i�inde ��rendi.
69
hasan efendi, ak�am yeme�inden sonra tekkeye geldi�inde, tekkede kalan
m�ritler kendilerine ayr�lan b�l-melerdeki odalar�na �ekilmi�lerdi; �eyh
efendi zikir odas�ndaki k�rm�z� postunun �st�nde simsiyah c�ppesiyle
yaln�z ba��na oturmu� tespih �ekiyordu. koca ayin salonunda yanan tek bir
kandil �eyh efendinin yan�nda duruyordu; kandilin ���� postun
k�rm�z�l���n� daha da art�r�yor, salonun karanl���na bir k�z�ll�k
da��l�yordu. �eyhin gitgide beyazla��p �effafla�an y�z�nde bir ac� vard�,
zafen mehpare han�m gitti�inden beri bu ac� tekkenin her yan�na bir t�ts�
kokusu gibi sinmi�ti.
70
r
- kom�ulara bir �ey oldu mu?
hasan efendi, kom�ulara bir �ey olmad���n� s�yledi�inde �eyhin y�z�nde bir
ferahl�k dola�t�, Hasan efendinin daha sonra osman'a anlatt���na g�re,
odada bir an nu-rani bir ayd�nl�k belirdi, ho� kokulu bir r�zg�r gezindi.
"acaba mehpare han�m�n o k�ke kom�u oturdu�unu �eyh efendi biliyor muydu,
hep merak ederim," demi�ti osman'a.
osman ise b�y�k b�y�k dedesi gibi g�l�mseyip hasan efendinin merak�n�
gidermi�ti.
- biliyordu tabii, her zaman mehpare han�m hakk�nda senin bildi�inden daha
fazlas�n� biliyordu.
71
, vii
m�ir Fuat pa�a, halk�n kendisine takt��� isimle 'deli m�ir', doktor
re�it pa�an�n hayattaki belki de tek ger�ek dostuydu; doktorun mihri�ah
sultanla evlenmesine de o �nayak olmu�, uzaktan akrabas� olan g�zel
sultanla en yak�n dostunun evlenmesine de en �ok o sevinmi�ti. evlili�in
bozulmas� bile, padi�aha biraz daha yak�n olabilmek, bir mans�p, bir
mevki, ihsan-� �ahaneden bir pay kapabilmek i�in birbirlerinin g�lgesini
�i�neyen pa�alar�n riya-k�rl�klanyla, kalle�likleriyle, birbirlerine
kurduklar� tuzaklarla dolu osmanl� payitaht�nm kaygan ve g�venilmez
zemininde bu iki erke�in dostlu�una halel getirmemi�ti.
72
d�man kazand�rm�t�; �stanbul'un �nde gelen pa�alar�n�n
hemen hepsi m�ir'in d�man�yd�.
e�er o y�l, hastalanan bir arap �eyhini tedavi etsin diye, padi�ah�n bir
'cemilesi' olarak hicaz'a g�nderilen doktor re�it pa�a �stanbul'da
olsayd�, dostuna kurulan tuzaklara kar�� sarayda baz� tedbirler alabilir,
deli m�ir'i uya-
73
fuat pa�a, laf�n sonunu bile beklemeden, �abuk parlayan �fkesiyle ko�a
ko�a ��kt� k�kten, biraz ileride duran araban�n yan�na gidip kap�s�n�
a�t�; rasim pa�a araban�n k�esine kurulmu� oturuyordu; fesini ��karm�,
ceketinin yakas�n� a�m�t�. deli m�iri kar��s�nda g�r�nce hi�
k�p�rdamad�. Fuat pa�a ba��rd�.
� ne bu halin, yakan pa�an a��k edepsiz herif, bir asker b�yle ceketi a��k
dola��r m�?
fuat pa�a, araban�n i�ine uzand�, yakas�ndan tuttu�u gibi rasim pa�ay�
a�a��ya �ekti.
74
� sus be adam, y�r�.
deli m�ir, rasim pa�ay� ite kaka k�ke soktu, yukar� kattaki odaya
��kartt�.
� ��kart ceketini.
� aman pa�am...
� ��kart nabekar, ��kart dedim.
� buraya bak sefil, �imdi sana soraca��m suale do�ru cevap verirsen seni
serbest b�rak�r�m, lakin yalan s�ylersen seni burada d�ve d�ve
gebertirim... benim k�k�m�n etraf�nda dola�mak senin tek ba��na yiyece�in
halt de�il, s�yle bakay�m hangi k�pek sald� seni benim pe�ime?
zaten korkak bir adam olan rasim pa�a a�lamaya ba�lad�, ya�lar
sakallar�ndan a�a��ya yuvarlan�yordu.
� pa�am, zat-� devletlinize kar�� benim h�rmetim �ok b�y�kt�r. fakat arap
�zzet pa�an�n �srar� �zerine bu harekete mecbur kald�m. Emin de�ilim ama
kula��ma �al�nd���na g�re fehim pa�ayla ali �amil pa�a zat-� devletlinizin
takibine memur edilmi�ler pa�am.
75
� pa�am, vak�a ben asl� olmad���n� biliyorum ama g�ya siz kad�k�y
cihetinde gizli bir te�kilat kuruyormu�su-nuz, size ba�l� zabitleri
selimiye k�las�na yerle�tiriyor-mu�sunuz,- b�t�n k�talar�n ba��na
adamlar�n�z� ge�irdikten sonra da...
rasim pa�a burada durup birka� kez daha yutkunduktan sora devam etti:
fuat pa�an�n y�z� i�ren� bir �ey g�rm� gibi buru�tu, eliyle rasim pa�aya
��kmas�n� i�aret etti; rasim pa�a, e�ilip yerden ceketini al�p kandilli
temennalarla kap�ya yana�t�, tam o s�rada fuat pa�a gene ba��rd�.
�ki g�n sonra gazeteleri g�r�nce can s�k�nt�s� korkun� bir �fkeye d�nd�;
gazeteler, askeri m�ddeiumumi rasim pa�a hazretlerinin ferikli�e terfi
etti�ini ve be� y�z alt�n lira 'ihsan� �ahane' ile taltif olundu�unu
yaz�yordu; kendi-
76
sinin iki g�n �nce d�vd��� birinin padi�ah taraf�ndan �d�llendirilmesi
deli m�ir'i ge�ekten ��lg�na �evirdi. hemen en �a�aal� �niformalar�n�
giyip arabas�n� haz�rlatt�, saray�n yolunu tuttu; sarayda, bekletilmeden
huzur-u �ahaneye kabul edildi.
� pa�a, sen bir bilirsen ben bin bilirim. hikmet-i h�k�met derler bir �ey
var, ben burada otururum, ama i�nenin deli�inden hindistan'� g�r�r�m. Sen
�imdi b�rak delili�i, ben seni bilmez miyim, git evine keyfine bak, b�yle
�eylerle vakit ge�irme; bunlar� Padi�ah�na b�rak, ben yap�yorsam vard�r
bir bildi�im. ben seni yeni tan�m�yorum, ne kadar jurnal verilirse
verilsin ben onlara ehemmiyet vermem, y�re�ini ferah tut.
77
�zzet pa�a, deli m�ir'i b�yle surat� karmakar��k, top gibi i�eri girer
g�r�nce ba��na gelecekleri anlad� ama yapabilece�i bir �ey yoktu,
yan�ndaki pa�alar korkudan duvar kenar�na �ekildiler. �zzet pa�a, bembeyaz
kesilmi�, a�z� dili kenetlenmi�ti. fuat pa�a, �zzet pa�an�n masas�na
y�r�d�.
� bre arap melun nedir bu yapt�klar�n, ben dayak att�m diye rasim'i baha
inat ferikli�e y�kselttirdin �yle mi, demek daya��m u�urlu geldi; dur
�imdi arap k�pek, seni bir tepeleyim de belki sen de sadrazam olursun.
�zzet pa�a, masan�n yan�ndan bir tav�an gibi z�play�p kap�ya do�ru ko�maya
ba�lad� ama fuat pa�a ondan daha atikti; masan�n �st�ndeki hokka tak�m�n�
yakalad��� gibi ka�maya �al�an ba�mabeyin yard�mc�s�n�n kafas�ndan
a�a��ya ge�irdi, m�rekkepler �zzet pa�an�n surat�ndan a�a��ya beyaz
kaftan�n �zerine d�k�ld�; �b�r pa�alar araya girip fuat pa�an�n �fkesini
yat�t�rmaya �al�t�lar, koluna girip saray�n kap�s�na kadar ge�irdiler.
bu olaylardan sonra arap �zzet pa�ayla hafiye te�kilat�n�n ba�� Fehim pa�a
aras�nda ciddi bir ittifak kuruldu fuat pa�aya kar��; k�kteki ve
�evredeki casuslar art�r�ld�, padi�ah� etkileyebilmek i�in yaz�la��
jurnaller �o�alt�ld�. fuat pa�a olup bitenleri tam olarak bilmiyordu ama
durumun "aleyhine geli�ece�ini seziyordu. o da �stanbul'da kendisine ba�l�
olan subaylar�n say�s�n� �o�altmaya ve fehim pa�an�n kabaday�lar
taraf�ndan y�netilen hafiye �etelerine kar�� kendi kuvvetlerini art�rmaya
karar verdi; harbiye nezaretindeki tan�d�klar� vas�tas�yla imparatorlu�un
�e�itli b�lgelerine da��lm�, tan�y�p g�vendi�i gen� subaylar�n tayinini
�stanbul'a ��kartmaya ba�lad�.
78
��ndan da ertesi sabah birka� par�a e�yas�n� toplay�p �stanbul'a giden bir
m�laz�m arkada��yla birlikte karayolundan �stanbul'a do�ru me�akkatli bir
yola ��kt�. Bazen bir faytonla, bazen bir tatar arabas�yla, bazen atla,
bazen �k�zlerin �ekti�i bir ka�n�yla, k�y odalar�nda, karanl�k hanlarda,
a�a� altlar�nda kalarak, �amurdan ve kerpi�ten yap�lm� k�hne ve yoksul
anadolu'yu, kendi deyimiyle lbu zavall� viraneli�i' iki ayda katetti.
79
ertesi sabah rag�p Bey, o g�ne kadar hi� duymad��� garip bir hayk�r�la
uyand�, uyku sersemi ne oldu�unu anlayamadan don pa�a kul�beden f�rlad�.
g�ne�in alt�nda, �st �ste y���lm� koyun ci�erleri mor k�rm�z� bir
par�lt�yla insan�n g�z�n� al�yordu; rag�p Bey, sabah sabah bu ci�erleri
kimin yiyece�ini merak ederken b�y�k bir akbaba belirdi g�ky�z�nde, sonra
s�z�l�p yere indi; ci�er sinisinin biraz �tesinde kanatlar�n� kapat�p
boynu yoluk kel ba��n� ileri uzatarak durup beklemeye ba�lad�. Biraz sonra
bir akbaba daha belirdi, bir s�re k�y�n �st�nde d�nd�, sonra o da gelip
�b�r�n�n yan�nda iki aya��n�n �zerinde durdu. sonra akbabalar iki�er ��er
gelmeye ba�lad�lar; hepsi k�y�n �st�nde d�n�p dola�t�ktan sonra meydana
iniyorlar, s�radaki yerlerini al�p b'ekliyorlard�; yanlar�na sark�tt�lar!
siyah kanatlar�, kel kafalar�yla �l�m ku�lar�, bir ziyafetin edepli
ziyaret�ileri gibi yeme�in ba�-
80
lamas�n� bekliyorlard�. Yava� yava� say�lar� artt�, y�z kadar akbaba
dolu�tu meydana; yan yana �rk�t�c� bir sessizlikle, birinin �l�m�n� bekler
gibi sessizce duruyorlard�.
muhtar son bir kez daha "hoooy," diye ba��r�p kenara �ekildikten sonra,
b�t�n akbabalar ayn� anda ci�erlere h�cum ettiler; sinideki ci�erleri
didikliyorlar, birbirlerinin a�z�ndan etleri kap�yorlar, sonra da
havalan�yorlard�. Bir anda k�y�n �st�, a�z� kan i�inde, gagalar�ndan et
par�alar� sarkan korkun� ku�larla doldu; akbabalar�n kalabal�kl���n-dan
sanki g�ky�z� kararm�, g�ne� kaybolmu�, k�y�n �st�ne geni� kanatl�
ku�lar�n g�lgesi vurmu�tu; ku�lar� rahats�z etmemek i�in kimse evinden
��km�yordu.
k�y- akbabalara teslim edilmi�ti; arada bir a�z�ndaki ci�eri yutan
akbabalardan jbiri sinide kalan son ci�er k�r�nt�lar�n� kapmak ya da
sinideki kan� yalamak i�in yere s�z�l�yor, topra�a konduktan sonra geni�
kanatlar�n� zorlukla toplay�p sininin etraf�nda iki aya��n�n �zerinde
d�n�yordu; �o�unun a�z� gibi, yoluk kel kafas� da kan olmu�tu, baz�lar�n�n
kanatlar�nda da kan lekeleri vard�.
k�yden ayr�lmadan �nce teklif edilen kahvalt�y� Rag�p Bey reddedip hemen
yola ��kmak istedi; arkada�� da ona uydu ve bir �ey yemeden a� karn�na,
tela�la, biraz da ka�ar gibi ayr�ld�lar oradan. daha sonra rag�p Bey,
akbabalara ci�er ziyafeti vermenin o y�relerde bir kutlama t�reni
oldu�unu, d���nlerde bayramlarda akbabalara ci�er verildi�ini ��rendi;
genellikle ortada g�r�lmeyen akbabalar ise e�lence yap�lan g�nlerde
nas�ld�r bilinmez, e�lenceden kendi paylar�na d�eni almak i�in bilinmeyen
bir yer-
vn�
� a� m�s�n?
� a��m, ama �nce bir hamam yapay�m, �st�m ba��m �ok kirlendi.
83
82
di�i bir g�n, "Annemin o a� m�s�n sorusunu hi� unutmad�m," demi�ti, "�ok
d��nd�m, biliyor musun, insana a� m�s�n diye yaln�zca yuvas�nda sorarlar,
e�er bir kad�n sana a� m�s�n diye sorarsa bil ki oras� senin yuvand�r,"
sonra durup, k�rg�n bir g�l�msemeyle eklemi�ti: "biliyor musun, senin
haminnen bana bir g�n bile a� m�s�n diye sormad�."
rag�p Bey, merdiven ak�ndaki, yanm� odun, s�cak su, sabun ve rutubetli
ah�ap kokan buharla dolu dar hamaml�ktaki kurnan�n ba��nda, elindeki
i�lemeli yayvan tasla ba��ndan a�a�� sular bo�alt�p b�t�n v�cudunu, derisi
k�pk�rm�z� oluncaya kadar s�k� s�k� keseleyerek uzun uzun y�kand�. teni
pembele�mi�, parmak u�lar� s�cak sudan buru�mu� olarak ��k�p, lavanta
�i�e�i kokan keten gecelik entarisini giyerek, annesinin haz�rlad���
yemekleri yedi. ancak yatmadan �nce askeri doktor olan a�abeyi cevat beyin
nerede oldu�unu sorabildi, bir g�revle izmit'e gitti�ini ��rendikten sonra
deliksiz bir uyku �ekti.
- gel bakal�m Rag�p, ho� geldin... nas�l rahat gelebil-din mi? nas�l
yollar? anadolu nas�l, bir yaramazl�k var m�?
� sa� olun pa�am, rahat geldik ama anadolu bir mez-
belelik, bitmi� anadolu, her yan sefalet, rezillik dizboyu.
fuat pa�a g�ld�. '�
fuat pa�a, susup bir zaman bah�esine bakt�, bir sigara yak�p kehribar
a��zl���na takt�.
85
84
ayvalar� par�alad��� g�n, fuat pa�a me�erse biraz �teden bakarm�, olup
biteni g�rm�; birden ortaya ��k�nca herkes susup kenara �ekilmi�ti, fuat
pa�a da rag�p Beyi azarlam�t�:
bu olaydan sonra bir daha kararg�hta tabanca b��ak oyunlar� yapmam�t� ama
sava� s�ras�ndaki kahramanl�klar�, cesareti, her g�reve herkesten �nce
g�n�ll� olmas�, sava��n en k�zg�n �n�nda on d�man atl�s�n�n aras�na girip
�b�r yandan s�r�tarak ��kmas�, k�sa zamanda onu fuat pa�an�n en �ok sevip
g�vendi�i gen� subaylardan biri yapm�t�. �imdi fuat pa�a, ona ayvalar�
par�alad��� g�n� hat�rlat�nca her zamanki gibi utanm�t�.
� �imdi o oyunlar�n tam zaman� o�lum... seni rahat bir g�reve koydurdum,
n�beti filan yok, her ak�am serbestsin... senden istedi�im �u, her gece
beyo�lu'na ��kacaks�n, kabaday� muhitlerinde dola�acaks�n, benim oralar-
86
daki g�z�m kula��m olacaks�n, meydan� bu itlere b�rakmayaca��z... kendine
sivil esvaplar al, sana her ay bizim k�hya masraf�n� verecek.
� l�zum olmaz m� o�lum, beyo�lu dedi�in yer yedi d�velden insan�n cirit
att��� bir gayya kuyusu; kumarhanesi, meyhanesi, kerhanesi var, her
att���n ad�m para; para olmad� m� kabaday�l�k hi� olmaz...
�87
ba�lad�. K�zlar bir yandan rak�lar� dolduruyor, bir yandan saz tak�m�na
e�lik edip �ark�lar m�r�ldan�yor, bir yandan da erkeklere sokulup cilveler
yap�yordu; muhabbet koyu-la��p da saz tak�m� co�unca dans� �stanbul'da
efsane gibi anlat�lan �pek de zilleri tak�p oyuna kalkt�; sa�lam
bald�rlar�, �ark�felek gibi d�nd�rd��� kal�alar�, iri memeleriyle
k�k�rt�c� bir r�zg�r gibi odan�n i�inde zillerini �ak�rdatarak oynayan
kuzg�h�i sa�l� kad�n�n dans�na kendilerini kapt�rd�klar� s�rada d�ar�dan
bir g�r�lt� i�itildi, ko�u�malar oldu, odaya biri girdi ��kt�. Rag�p Bey o
tela� aras�nda Arap dilaver ad�n� duydu; �pek, dans� kesip yerine oturmu�,
k�zlar susmu�lar, saz pes perdeye ge�mi�ti; kap�n�n �n�nden f�s�lda�malar
duyuluyordu, a�a��dan bir nara koptu.
� nerede bu �pek kar�s�, biz burada kar� m� bekleyece�iz, da��t�r�m ulan
buras�n�.
� ne oluyor vrangel?
� dilaver bey geldi efendim, �pek han�m� g�rmek istiyor, m�saade ederseniz
�pek han�m gitsin, biz ba�ka han�mlar getirelim, �leme devam edin.
88
� demek �yle vrangel efendi, fehim pa�an�n had�m
arap'� gelecek, edepsizlenecek, biz de yan�m�zdaki kad�n� -
elimizle verece�iz, bizi b�yle tan�d�n demek.
vrangel, kafas�ndan �l��p bi�mi� arap dilaver'in rag�p Beyden daha belal�
oldu�una karar verip �pek'i �yle �a��rm�t�. Dilaver, fehim pa�an�n �nde
gelen kabaday�la-nndand�, �ocuklu�unda habe�istan'da yakalan�p had�m
edilmi�, �stanbul'a �yle g�nderilmi�ti. had�m edilenlerin �o�unlu�unun
ince sesli, c�l�z adamlar olmas�na kar��n Di-laver'de had�ml�k ters
tepmi�, iriyar�, zebellah gibi, kavgaya d�v�e, adam vurmaya merakl� biri
olup ��km�t�; giri�ti�i kavgalarda pen�esinden kurtulan pek yoktu,
sald�rmay� da iyi kullan�yordu; arkas�nda Fehim pa�a bulundu�undan polis
de kar�am�yordu ona.
son zamanlarda, �pek'e ��k olmu�tu, ikide bir gelir, �pek'le bir odaya
kapan�r, ona �ark� s�yletip dinler, g�zleri dalar giderdi; kad�na iyice
tutuldu�undan onun ba�ka m�teriye ��kar�lmas�n� istemez, vrangel'e bunun
i�in bol para verirdi ama vrangel parag�z oldu�undan �pek'i m�teriye
��kar�rd�. bu, biraz da had�m bir adam�n a�k�n� pek ciddiye
almamas�ndand�; Dilaver i�in bu meselenin di�er erkekler i�in oldu�undan
daha da �nemli olabilece�ini hi� anlamam�t�, �imdi dilaver birden
bast�r�nca da korkmu�tu.
89
� yapma pa�am, dilaver bey sarho�, �stelik �pek onun mantinotas�; �ld�r�r
beni, bana ac�, ben sana evin b�t�n kad�nlar�n� getirece�im, bu gece benim
misafirim olun, aya��n�z� �peyim �pek han�m� b�rak�n.
rag�p Bey aya�a "kalk�nca iki arkada�� da kalkt�. Rag�p Bey onlara d�nd�.
�
a��r a��r odadan ��kt�, bir idare lambas�yla ayd�nlanan, her basama��
g�c�rdayan tahta merdivenlerden ind�, alt katta dilaver'in sesinin
duyuldu�u odan�n kap�s�n� a�t�; kap�n�n a��ld���n� g�r�nce i�erdeki sesler
kesildi, d�n�p kap�ya bakt�lar. dilaver k�ede oturuyordu, ger�ekten' �ok
iriyar�yd�, bacaklan neredeyse odan�n ortas�na kadar uzan�yordu; di�er
���, bo�azdan b�zmeli siyah mintan* �apraz yelek, bol pa�a pantolon,
yumurta topuk ayakkab�lar giyip s�f�r numara sivri feslerini al�nlar�na
do�ru bast�r�p, alt�ndan bir tutam k�k�l ��kartm� �� kopuktu; rag�p Bey
onlara bakmad� bile, do�ru dilaver'e y�r�d�.
90
� ne o dilaver bey, ne ba��r�yorsun?
rag�p Bey, bir omzunu dilaver'e do�ru �arp�t�p hedefi k���ltt�kten sonra
alaya bir sesle sordu.
bug�ne dek dilaver'in y�z�ne kar�� had�m oldu�unu s�yleyecek, bunu ima
edecek kimse ��kmam�t�; dilaver, bir �m�r bu laf� kendine ettirmemek i�in
ya�am�, bunun i�in adam vurmu�, belki de s�rf bunun i�in kabaday� �lemine
ad�n� b��a��yla yazm�t�.
bu laf� duymas�yla yerinden f�rlamas� bir oldu, iriyar� adamlarda pek s�k
rastlanmayan inan�lmaz bir �evikli�i vard�; siyah bir fil gibi u�tu havada
ama bu �evikli�i aleyhine oldu. rag�p Bey b�yle bir sald�r�y� bekledi�i
i�in birden kenara �ekilince dilaver olanca a��rl���yla kap�n�n pervaz�na
�arpt�, �arpmas�yla d�nmesi de bir oldu; d�nd���nde ustura gibi iki taraf�
.keskin, kol uzunlu�undaki sald�rmas� da elindeydi; rag�p Bey de
sald�rmas�n� �ekmi�, omzundaki ceketi de �b�r eline alm�t�. bir yandan
dila-ver'i kollarken, bir yandan da di�er kopuklara arkas�n� d�nmemeye
�al��yordu; bu itlerden her t�rl� kahpeli�in beklenece�ini biliyordu, 'ya
karn�na ya s�rt�na.' laf�n� �stanbul'un kopuklar� ��kartm�t�, s�rt�ndan
vurulmak da yaz�l�yd� haritada. bir an arkada�lar�n�n gelmesini engelle-
91
dilaver yeniden sald�rd�, rag�p Bey y�z�ne do�ru gelen sald�rmay� son anda
eline sard��� ceketle ittirip kenara do�ru kayd�; Dilaver yeniden d�n�p
rag�p Beye do�ru hamle etti�inde aya��, odan�n ortas�na alelacele kurulmu�
yer sofras�na tak�ld�, bir an sendeledi. rag�p Bey de, daha sonra y�llarca
an�lacak ve bir�ok kavgada 'rag�p Bey numaras�' diye tekrarlanacak
hamlesini yapt�; �zerine do�ru canavar gibi gelen dilaver'in
sersemlemesinden de faydalanarak ��meliverdi, dilaver'in iri g�lgesini
�st�nde g�rd��� anda da b��a��n� yukar� do�ru tutarak dikildi, i�i sa�lama
alm�, bir yandan da b��a�a b�t�n g�c�yle abanm�t�. sald�rma, dilaver'in
kas�klar�ndan girip karn�na kadar ba��rsaklar�n� par�alam�t�; arap '�hhh'
diye bir ses ��kart�p b�t�n a��rl�yla Rag�p Beyin �zerine y�k�ld�, b��a��
tutan eli yan�na sarkm�t�; rag�p Bey b��a�a bir kere daha aban�p art�k
daha derine gidemeyece�ini anlay�nca b��a�� �ekip silkinerek dilaver'i
�zerinden att�. Dilaver yan �st�, evi yerinden sarsan bir a��rl�kla
devrildi, karn�ndan f�k�ran kan odan�n ortas�nda birikiyor, herkes dev
arap'�n karn�ndan f�k�ran kana bak�yordu. rag�p B�y de dahil kimse b�yle
bir sonu� beklemiyordu. dilaver'in �� arkada�� �a�k�nl�ktan donup
kalm�t�, kendini ilk toplayan ra-g�p Bey oldu; dilaver'e, arap'�n
karn�ndan bo�alan kan�n pa�alar�na do�ru yay�lmas�na hi� umursamadan,
hatta neredeyse keyiflenerek bakt�.
rag�p Bey, �ekik olan g�zlerini iyice bir �izgi haline getiren ve o g�nden
sonra her adam vurdu�unda y�z�nde g�r�nen so�uk ve ma�rur g�l�msemesiyle
g�l�msedi.
� �nleme had�m Arap, bir ameliyat ge�irmi�tin, bir ameliyat daha ge�irdin;
ilkinle mukayese edersen bu onun yan�nda hi� kal�r.
92
peykelerde oturan �� kopuk, ellerini sald�rmalar�na
at�p do�rulacak gibi oldular, o s�rada sald�rmas�n� silip
koltuk alt�ndaki k�l�f�na sokan rag�p Bey tabancas�n� ��-
karm�t�.
� rag�p Bey, hemen ko�, m�ir Pa�an�n yan�na git, jurnaller �imdiden
sar�ya da fehim pa�aya da ula�m�t�r, ula�mad�ysa ula�mas� yak�nd�r; seni
kurtar�rsa ancak pa�a kurtar�r.
� gel en iyisi ben seni bizim tekkeye g�t�reyim, �eyh efendiyle ben
konu�urum.
93
ge�en y�l Edirnekap�'mn �eyhi haber yollay�p Fehim pa�an�n tekkeye bir
hafiye soktu�unu haber vermi�ti; tekkesine hafiye sokulmas�na k�zan �eyh
sesini ��karmam� ama bunu bir kenara yazm�t�; k�sa zamanda kim oldu�unu
buldu�u hafiyeyi de bir punduna getirip tekkeden uzakla�-
t�rm�t�.
� ne �etesi padi�ah�m?
94
� b�yle bir �ey benim de kula��ma ili�ti padi�ah�m ama vurdu mu vurmad� m�
bilemem. ayr�ca ad� edilen gen� benim adam�m de�il; ben onu cepheden
tan�r�m, orada benim kararg�h�mdayd�; pek d�r�st, pek cesur, kahraman bir
vatan evlad� olarak bilirim kendisini.
� dur bakal�m pa�a, ortada bir �ik�yet, bir delil yok, sen de kahraman bir
subayd�r diyorsun... en iyisi sen zaptiye naz�r�na s�yle, o subaya alt� ay
tebdili, hava versinler, ortada g�z�kmesin, sonra bir d��n�r�z.
� emredersiniz padi�ah�m.
fuat pa�a saraydan ��karken fehim pa�ayla kar��la�t�, fehim pa�a hemen
�ste ��kmaya �al�t�.
95
�ki pa�a so�uk bir selamla ayr�ld�lar; fehim pa�a, fuat pa�a ve adamlar�
i�in yeni bir jurnal vermek i�in padi�ah�n huzuruna girdi, fuat pa�an�n
ihtilal haz�rl�klar� i�inde oldu�una dair jurnaller geldi�ini s�yledi.
padi�ah sesini ��karmadan dinledi ama fuat pa�ayla ilgili endi�eleri de
artmaya ba�lam�t�, ��nk� bir�ok de�i�ik kanaldan ayn� jurnaller geliyor,
fuat pa�an�n ayaklanma ��kartaca�� s�yleniyordu. padi�ah ise, birbirlerine
d�man olan bir�ok pa�an�n Fuat pa�ay� yok etmek i�in i�birli�i yapt���n�,
arap �zzet pa�an�n da bu ortak �al�may� saraydan y�netti�ini bilmiyordu.
b�t�n pa�alar�n birbirine �l�m�ne d�man olmalar�n� k�k�rtan, kendi
g�venli�ini bu b�l�nm�l�kte bulan padi�ah, bu d�manlar�n bir araya
gelebileceklerine hi� ihtimal vermedi�inden ayr� ayr� kanallardan gelen
jurnallerden etkilenmeye ba�lam�t�. fuat pa�an�n da huzurda di�er
pa�alardan de�i�ik olarak dik dik konu�mas�, Padi�ah�n ho�nutsuzlu�unu
besliyor, bu ho�nutsuzluk da
96
fuat pa�an�n aleyhindeki jurnallere inanma e�ilimini bes-- liyordu.
fuat pa�a, harbiye naz�nyia g�r�t�; Rag�p Beye alt� ay tebdili hava
verdiler ve bir s�re ortada g�z�kmemesini tembihlediler.
rag�p Bey, tekkede yat�p kalkmaya ba�lad�, ilk zamanlar �eyh efendi
mesafeli duruyordu; beyo�lu kerhanelerinde adam vurmu� bir zabitle
konu�acak bir �eyi yoktu. rag�p Bey de �evredeki herkesin h�rmet etti�i
bir �eyhi, kendi askeri al�kanl�klar�yla bir komutan gibi g�r�yor, yan�na
pek yakla�am�yordu. tekkede yapacak bir �ey olmad���ndan o da arada s�rada
yap�lan ayinlere kat�lmaya, ho�sohbet dervi�lerle ahbapl�k etmeye ba�lad�.
�zmit'ten d�nen a�abey m�laz�m cevat bey haftada bir iki tekkeye u�ruyor,
karde�ine d�nya ahvalinden haberler veriyordu; arada bir padi�ah�n
m�stebitli�inden de bahsediyordu; bu konu�malardan birinde arkada�lar�yla
bir cemiyet kurduklar�n� s�yledi. rag�p Bey, daha �nce gizli cemiyetlere
aza oldu�u iddias�yla iki kere tevkif edilip daha sonra serbest b�rak�lan
a�abeyinin giri�ti�i bu i�leri duyunca �nce deh�ete kap�ld�, ama sonra o
da a�abeyinin anlatt�klar�m sakin bir �ekilde dinlemeye al�t�. s�rg�ne
g�nderilen subaylar�n say�s�, zindanlara at�lan askeri t�bbiye
��rencilerinin miktan �ok fazlayd�; halk olup bitenle ilgilenmiyor,
ailelerinden ba�ka hi� kimse �stanbul'dan eksilen subaylar�n fark�na
varm�yordu.
aras� Gibi
97/7
bir iki defa tekkeye m�rit olarak kaydolmak istedi�ini ima etmi�ti �eyh
efendiye; ama yusuf efendi her seferinde s�z� de�i�tirip laf�
ge�i�tirmi�ti, yeni bir m�rit kazan�p bir dost kaybetmek istemiyordu;
rag�p Efendi m�ridi olursa aralar�ndaki dostluk s�remezdi. �eyh efendi ise
sadece m�ritleri olmas�ndan ama hi� dostu bulunmamas�ndan dertliydi, o da
arada bir s�radan bir insan gibi konu�-
98
may� �zl�yordu. mehpare han�m gitti�inden beri tekkesinden hi� ��kmadan
ya��yordu; tekkede de yapayaln�zd�, hi� kimseye derdini s�yleyemezdi.
� d�nya bir imtihan yeridir rag�p Bey, zamanla sen s�n�flar� ge�tik�e,
imtihan da zorla��r; �ekti�in ac�, g�rd���n dert artar; ka� ki�i bu
d�nyada b�t�n imtihanlar� ge�ip okulu bitirebilir ki... kuldan saklad���n�
allahtan saklayabilir misin, o her �eyi g�r�r, o hep bizimle beraberdir,
��r�l��plak durur ruhumuz onun kar��s�nda, bu bize g�ven verir ama...
99
yetmi�ti, ama g�nah da i�leyemiyordu; kendi i�ine, g�nah �zlemine
kapan�yor, her gece zikr salonunda yaln�z ba��na Allaha kendisini bu
tutkudan, bu �zlemden kurtarmas� i�in yalvar�yordu. g�nah� �zledik�e
kendine �fkeleniyordu ama g�nah kar��s�nda herkes gibi o da �aresizdi.
hasan efendinin kendinden hi� beklenmeyen bir feylesoflukla daha sonra
osman'a s�yledi�i gibi, "g�nah� �demo�lu ya hi� g�rmemeli ya <da g�r�rse
i�lemeliydi," yoksa �eyh efendi gibi 'masum bir g�nahk�r' olurdu insan ki
bu her �eyden daha k�t�yd�.
yaz ba�lar�nda bir ��le�st� birden hava karard�, bulutlar birikti, g�k
g�r�lt�s� ve �im�ekler patlamaya ba�lad�, bal�k��lar hali�'in giri�inde
deniz canavarlar� g�rd�ler, k���thane'de dereler yataklar�n� de�i�tirdi,
hali�'in sular� kabard�; harem b�l�m�nde ko�u�turmalar artt�, s�cak su
100
le�enleri ko�turuldu, m�ritler odalar�na kapan�p dualara ��kt�ler, �eyh
efendi mezarl�kta g�llerin aras�nda dola�t�, simsiyah sa�lar�na bir iki
tel beyaz d�t�, teni biraz daha �effafla�t�, Hasan efendinin y�z� biraz
daha as�l�p karard� ve Hasene han�m c�ce k�z�n� sessizce, mehpare han�m
o�lunu ���l�klarla do�urdu. �ki bebek de elifi elifine ayn� saniyelerde
geldiler d�nyaya; sar� toz gibi bir ya�mur ya�d�, toprak, ejderha derisi
gibi pul pul kabard�, Osman'�n tozlu odas�ndaki uzun maceras�na iki ki�i
daha kat�ld�.
101
l
� o dilenci de�il ki, hasanpa�a karakolunun taharrisi... bu yoku�un
civar�nda g�rd���n b�t�n dilenciler, terziler, bakkallar hasanpa�a
karakolunun hafiyeleridir, gelip ge�eni g�zlerler.
araba, dilencinin yan�ndan ge�ip yoku�a sard�; atl�, yaya bir�ok insan
yoku�u inip ��k�yordu, birbiri ard�na pahal� arabalar ayn� y�nde
gidiyordu. arabalar�n pencerelerinden iyi taranm� sakallar�, k�rm�z�
fesleri ve g���slerini kaplayan bol madalyalar�, kordonlar�, s�rmalar�yla
pa�alar�n �er�evelenmi� resimlere benzeyen siluetleri g�r�n�yordu; sanki
saraya arabalar renkli resimler ta��yordu. hikmet beyin arabas� pa|a
arabalar�n�n ard�ndan saray�n �n�ndeki meydanl��a geldi, saraya girip
��kan subay kalabal���n�n aras�ndan s�yr�ld�, b�y�k kap�dan ge�ip sol
yandaki mabeyin dairelerinin -�n�nde durdu. h�seyin hikmet bey odas�na
y�r�rken koridorda kendisi gibi gen� olan mabeyin k�tiplerinden celil beye
rastlad�; veremden solgunla�m� y�z� o sabah daha da sararm�t�.
� hay allah...
103
burundan s�kma g�zl��� sayesinde, yirmi iki ya��nda olmas�na ra�men otuz
be�inde g�steren sabit pa�azade ali kenan bey, g�zl��� gibi y�z�n�n
ayr�lmaz bir par�as� olan k���mseyici g�l�msemesiyle "aman mon�er,"
demi�ti.
102
�ok farkl�yd�lar; bu b�l�mden pek jurnal ��kmazd�, ��ksa da tek tuk; ger�i
padi�ah buralarda konu�ulanlar� bilirdi ama �o�unlu�u edebiyatla u�ra�an,
avrupa'y� bilen bu gen�lere dokunmazd�. Onlar�n sadakatinin g�vencesi
babalar�yd�; babalar� sad�k oldu�u s�rece, gen�ler de ele�tirilerini
saray�n d��na ta��mad�k�a, bu h�rriyetten yararlan�rlard�, biraz da
'aileden biri' gibi davran�l�rd� onlara. padi�ah �o�unu ta bebekli�inden
tan�rd� ve bu gen�ler her g�n bin bir entrikaya, s�rg�ne, k�y�ma �ahit
olduklar� bu saray�n i�inde kendi durumlar�n� hi� garipsemeden ya�arlard�.
hikmet bey, ayak�st� Celil beyle konu�up fehim pa�aya biraz s�ylendikten
sonra odas�na gidip kendisine bir sabah kahvesi s�yledi. kahvesini
i�erken, bir zenci hizmetk�r girdi odaya.
� duac�n�z�m pa�am.
� hikmet bey, �imdi l�tfen hariciye naz�r� pa�aya gidiniz, kendileri bug�n
hasta olduklar� i�in ayazpa�a'daki kona��nda; kendisine padi�ah�m�z
efendimizin selamlar�n� s�yleyin. d�n ak�am, frans�z sefir-i kebirinin
kona��nda rus, alman, �ngiliz, frans�z sefirleri toplan�p konu�mu�lar,
sefirlerin ne konu�tuklar�n� sorunuz; padi�ah�m�z efendimiz hemen ��renmek
istiyorlar.
104
hikmet bey, �zzet pa�an�n yan�ndan ��kt�ktan sonra odas�na d�nd�,
arabas�n� haz�rlatt�, biraz �nce t�rmand��� yoku�tan a�a��ya inmeye
ba�lad�. Sa� taraftaki bo� arsalar-da askerler talim yap�yordu, yoku�un
alt�nda dilenci her zamanki yerinde duruyordu. hikmet bey, arkas�na
yaslan�p bir sigara yakt�, ne zaman yaln�z kalsa ayn� �eyi d��n�yordu:
geceleyin lohusa yata��nda yatan kar�s�n�n, kendisiyle matmazel helen'in
sevi�melerini seyretmesini; mehpare han�m hem seyrediyor hem de hikmet
beyin her yapt���n� s�ylemesini istiyordu, g�rd�klerini bir de kocas�n�n
a�z�ndan duymak heyecan�n� artt�nyordu.
� �imdi ne yapt���n�z� s�yleyin.
� �imdi ne yap�yorsunuz?
� kas�klar�n� �p�yorum.
� �imdi ne yap�yorsunuz?
105
106
hikmet bey hafif�e �ks�rd�.
� rus el�isinin terc�man�na her ay bin alt�n� ben �de-sem, ben bilirdim
hikmet bey, padi�ah hazretleri �dedi�i i�in olup biteni o biliyor, biz
ondan ��reniyoruz.
� ne sand�n�z Hikmet bey o�lum, sadece rus el�isinin terc�man� m�; bizzat
avusturya sefiri de her ay maa��n� saraydan al�r, Padi�aha malumat verir.
hikmet-i h�k�met, devlet i�lerine ak�l s�r ermez, bunca y�ldan sonra ben
bile bazen olup bitenlere �a��yorum; siz gen�siniz, benden de �ok
�a�ars�n�z, daha neler g�recek, neler duyacaks�n�z, bin y�ldan beri bu
�ehir herkesi �a��rt�r; insanlar de�i�ir, bu �ehirde olup biten
tuhafl�klar de�i�mez.
hikmet bey, naz�r Pa�an�n ikram etti�i kahveyi alelacele i�ip konaktan
ayr�larak saraya d�nd�, �zzet pa�an�n
107
� ali nail bey siz benden �ok daha tecr�belisiniz, niye naz�rlar�n�
a�a��l�yor padi�ah hazretleri.
108
ali nail bey g�ld�.
� gene de ben pek utand�m, naz�r pa�aya kar�� pek mahcup oldum.
sonra g�r��r�z."
109
hikmet bey odadan ��karken kula��na bir 'fuat pa�a' laf� �arpt�, olup
bitenleri bilmiyordu ama m�ir Pa�an�n ba��na gene bir �oraplar �r�ld���n�
hissetti. ger�ekten de fuat pa�a hakk�ndaki jurnaller s�kla�m�t�,
�zellikle evinde yapt��� saz �lemlerinin �zerinde duruluyor, bu �lemlerin
asl�nda ayaklanma toplant�lar� oldu�u her jurnalde bir daha
vurgulan�yordu.
yay�ld�.
fehim pa�a hem bu jurnalleri yazd�r�p Padi�aha g�nderiyor hem de adamlar�
vas�tas�yla bu dedikoduyu �evreye yay�yordu; m�ir Pa�an�n adamlar�n�n bu
dedikodular� duyunca bunlar� s�yleyen insanlarla kavgalar ��karmas�,
110
pa�alar�n� m�dafaa etmek i�in d�v�meleri de m�ir Pa�an�n aleyhine
oluyordu. dedikodu ve jurnal tezg�h� �yle bir dokunmu�tu ki fuat pa�an�n
kurtulmas�n�n imk�n� yoktu, nas�l s�r�klendi�ini anlayamadan bir tuza��n
i�ine s�r�klenmi�ti, kurtulmaya �abalad�k�a bat�yordu.
111
fehim pa�an�n olay ��kartmak i�in emir alm� olan adamlar� paketlere
yap�m�lar, �ekiyorlard�; u�aklar da paketleri b�rakmamak i�in
as�l�yorlard�. Caminin kap�s�nda bir hareketlenme oldu�unu g�ren �evredeki
hafiyeler de kalabal��� omuzlayarak, ko�a ko�a gelmi�lerdi; iki u�a��n
�evresini saranlar�n say�s� onu ge�mi�ti. �ki u�ak da sa�lam yap�l�, �zel
se�ilmi� adamlard� ama kendilerini ku�atanlar �ok kalabal�kt�, sonunda
hafiyelerden biri u�aklar�n elindeki paketlerden birini kap�p, Fehim
pa�an�n hafiyelerinin oturdu�u �ehzadeba�� Karakoluna do�ru ko�maya
ba�lad�. Paketi kapt�ran u�ak da kalabal���n elinden kurtularak, hafiyenin
pe�inden ko�up ete�ine yap�t�. hafiye paketi yere at�p d�nerken
revolverini de �ekmi�ti, hi� duraksamadan ate� edip u�a�� omuzundan vurdu;
vurulan u�ak da yaras�na ald�rmadan sald�rmas�n� �ekip hafiyenin kula��n�
yukardan a�a��ya buday�p d��rd�. silah sesini duyan �b�r hafiyeler de
silahlar�n� �ekip, "�ld�r�n Padi�ah hainlerini!" diye ba��rarak rastgele
ate� etmeye ba�lay�nca, u�aklar da sald�rmalar� b�rak�p tabancalar�na
davrand�lar. �ehzadeba�� bir anda sava� alan�na d�nd�; Na-gantlar,
parabellumlar, revolverler patl�yor, korkan gen� kad�nlar ayaklar�
�ar�aflar�na dolanarak ���l�k ���l��a ka�-
112
maya u�ra��yor, ya�l� kad�nlar korkuyla ba��r�p sanki �at�mada onlar
vurulmu� gibi duvar diplerine y���l�yor, aylaklar bir duvar arkas�na
saklanmaya �al��yor, naralar, k�f�rler, allah a�k�na yapmay�n yakar�lar�
caminin ta� duvarlar�nda yank�lanarak soka�a yay�l�yor, silah seslerinden
�rken araba atlar� ki�neyerek �aha kalk�p arabalar� oraya buraya
�arp�yorlard�. Fuat pa�an�n kona��ndan g�r�lt�leri duyan iki ki�i de
tabancalar� ellerinde ko�arak geldiler.
� �htilal yap�yorlar.
bir anda herkes ka��m�, 'ihtilal oluyor' ba��rt�lar� d�rt bir yan�
tutmu�, sokak bo�al�vermi�ti. fuat pa�an�n adamlar� yaral� u�aklarla
paketleri toplay�p kona�a girdiler.
� hi� ��phe yok padi�ah�m, mamafih hen�z kati raporu almad�m ama...
o s�rada i�eri arap �zzet pa�a girerek elindeki k���d� masan�n �zerine
b�rakt�.
� nedir o?
padi�ah, �zzet pa�an�n getirdi�i k���d� a��p okudu, fuat pa�an�n �ekti�i
telgraft�. Padi�ah telgraf� okuduk�a y�z� daha �ok as�l�yordu.
114
r
kar��s�ndaki adamlara bakt�.
�kisi s�kl�m p�kl�m d�ar� ��k�nca Padi�ah, saray�n Fehim pa�adan sonra
gelen en �nemli hafiyelerinden kabasakal mehmet pa�ay� �a��rd�.
� neredesin pa�a, taht� al�p gitseler haberiniz olmayacak, bak neler olmu�
�ehzadeba��'nda.
n�n hakl� oldu�unu g�steriyordu. kabasakal mehmet pa�a da k�sa bir s�re
sonra geri d�nm�t�; olay fuat pa�an�n anlatt��� gibiydi, halk aras�nda
bir heyecan dalgas� esip ge�mi�ti, insanlar fuat pa�ay� destekliyor, onu
hakl� buluyordu
116
yapmamas� gereken bir �ey yapm�, mektupla g�ndermesi gereken mesaj�
telgrafla g�ndermi�ti; telgraf� �eken, okuyan, aktaran herkes, fuat
pa�an�n sert s�zlerinden haberdar olmu�tu. fuat pa�a s���nmak isterken ele
g�ne kar�� da kahramanl���n� yald�zlamaktan ho�lan�yordu; padi�ah�n
k�zd��� da buydu. bu kahramanl�k g�sterisinin nereye kadar uzanaca��n� tam
kestiremiyor, a��k bir telgrafla dile getirilen bu g�steri�in yar�n nas�l
bir bi�imde ortaya ��kaca��n� bilemiyordu. fuat pa�ay� hem seviyor, hem
delili�inden �ekiniyor, hem kendisine s���nmak istemesinden ho�lan�yor,
hem de b�yle kendisiyle uluorta konu�ulan bir padi�ah olmaktan
sinirleniyordu. del m�ir, padi�ah� zor bir duruma sokmu�tu.
117
her seferinde bir ba�ka g�� gelip kendisini s�k�t�r�yordu, m�ir belki de
ilk kez o g�n, o karga�a aras�nda Padi�ah� devirmeyi kafas�ndan ge�irdi
ama bu d��nce onu korkuttu; olacaklardan, padi�ah�n kendisini
cezaland�rmas�ndan ya da �ld�r�lmekten de�ildi korkusu; bunca zaman do�ru
bilip, kabullendi�i Padi�aha sadakat anlay��n� bu d��ncenin
�atlatmasmdand�. Sadakat, benli�inin �ylesine �nemli bir k�sm�m kapl�yordu
ki, padi�aha ba�kald�rmay� d��nmek kendi benli�ini, kendisini ink�r etmek
manas�na geliyordu. bu d��nceyi hemen ��karmak istedi akl�ndan, ama gene
de akl�n�n bir kenar�na bu fikrin yerle�mesine engel olamad�.
� allah padi�ah�m�za s�hhat versin, bizimkisi m�him bir �ey de�il, fehim
rezilinin kopuklar� olay ��kart�nca mecburen kalk�p bu halde selaml��a
ge�tim.
vermezsiniz.
118
kabasakal pa�an�n s�zleri m�ir Pa�aya g�ven verdi, saraya birazdan
gelece�ini s�yleyip misafirini g�nderdi.
� geliyor padi�ah�m.
saray�ndan daima 'evim' diye s�z eden padi�ah�n bu sualini kabasakal pa�a
melunca bir suskunlukla kar��lay�p, cevap vermedi, yat�t�r�c� bir s.�z
s�ylemedi.
119
�zzet pa�a kendini d�ar� at�p ko�a ko�a padi�ah�n huzuruna gitti.
120
anda hayat�n�n de�i�ti�ini, kendisi i�in bir�eylerin bitti�ini, bir tek
c�mlenin insan�n b�t�n hayat�n� de�i�tirdi�ini bilmiyordu; her zaman
oldu�u gibi, kaderi de�i�tirilen insan, kaderin de�i�ti�i �n� g�rememi�ti.
heyet, kaderi belirlenmi� olan fuat pa�an�n bekledi�i odaya biraz endi�eli
girdi, bir hadise ��kmas�ndan �ekmiyorlard� ama m�ir Pa�ay� �ok sakin
buldular, biraz �nce esip g�rleyen adam de�ildi art�k o, yapt�klar�ndan
�rkm�, s�n�r� ge�ti�ini sezmi�ti. uysal-bir halde, heyettekile-
121
dedi.
�am'a g�nderin.
�erkez mehmet pa�a, m�ir Pa�an�n bekledi�i odaya girdi�inde fuat pa�a
kendisini �fkeyle kar��lad�.
fuat pa�a y�z�n� buru�turdu ama yapacak bir �ey olmad���n� bildi�inden
b�y�klar�n� kemire kemire ��kt�, �erkez mehmet pa�ayla birlikte saray
bah�esinin d� kap�s�na do�ru y�r�meye ba�lad�lar. yolun iki yan�ndaki
adam boyundaki taflanlar�n arkas�na gizlenmi� t�fekli muhaf�zlar� fark
etmedi bile pa�a, tevkif edilebilece�i akl�na gelmiyordu. hayat� boyunca
hep iktidardaki g�c�n bir par�as� olmu� her insari gibi bir g�n
bir�eylerin de�i�ebilece�ini hi� d��nmemi�, gelecekten hi� ku�kuya
d�memi�ti; �imdi de �evresine bakm�yordu bile, baksa hatta mu haf�zlan
g�rse bile tevkif edilece�ine ihtimal vermezdi. bah�e kap�s�na do�ru
y�r�rken iki gen� zabit de arkalar�ndan y�r�meye ba�lam�t�, kap�n�n
yan�nda da bir manga askerle
122
birka� pa�a duruyordu. fuat pa�a bunlardan da ku�kulanmad�, hep birlikte
kap�n�n �n�ne ��kt�lar, bir araba pa�ay� bekliyordu; pa�a arabay� g�r�nce
birden �a��rd�.
� vay ahlaks�zlar vay, hem beni tevkif ediyorsunuz, hem de beni aldatmaya
yelleniyorsunuz.
fuat pa�ay� �ok uzun y�llardan beri tan�yan Hac� Hasan pa�a, i�in
���r�ndan ��kmaya ba�lad���n� g�r�nce m�irin omzuna dost�a ama otoriter
bir �ekilde vurdu.
m�ir Pa�a arabaya binerken son kez d�n�p saraya bakt�, bah�e yollan
me�alelerle ayd�nlanm�t�, saray uzakta ��kl� pencereleriyle, i�inde
ate�b�ceklerinin dolu oldu�u sihirli bir balkaba�� gibi g�z�k�yordu.
123
125
124
tu, izinde oldu�u i�in tevkif edilmekten kurtuldu; harbiye nezaretinde
tan�d��� bir subay bir s�re ortalarda hi� g�r�nmemesini, m�mk�nse evine
bile gitmemesini s�yledi, rag�p Bey de tekkeye iyice yerle�ti.
uzun siyah sa�lar�n�n aras�ndan iki tutam� incecik bir �ekilde �r�p
omuzlar�na b�rakan �eyh efendiyle s�k s�k g�l bah�esinde, mezarl�kta,
deniz k�y�s�nda dola��yorlar uzun suskunluklar ����n�m arada bir bozarak
konu�uyorlard�. Tekkede �eyhin sars�c� ac� krizleri ya�ad���n�, zaman
zaman yo�unla��p zaman zaman azalan ac� sars�nt�lar�yla k�vrand���n�
hisseden belki de tek insand� Rag�p bey, ac�n�n kayna��n� tahmin ediyordu
ama aralar�nda bu konuda tek bir s�zc�k bile s�ylenmemi�ti ve asla
s�ylenmeyecek-ti.
126
�eyh efendi, kederin do�urganl���n� da ke�fediyordu; keder kendi kendini
do�urarak gittik�e b�y�yor, b�y�d�k�e de kendi kayna��ndan kopup
uzakla��yordu ve �eyh efendinin ruhuna bir daha asla iyile�meyecekmi� gibi
g�z�ken bir g��le yerle�iyordu. ac� o raddeye y�kseliyordu ki mehpare
han�m�n kendisi de gelse, kendisi i�in �ekilen bu ac�y� art�k
iyile�tiremeyecekti. o karanl�k zikir salonuna �ekilip tespihini eline
alarak kendine hep ayn� soruyu soruyordu, "ni�in allah�m, ni�in �ekiyorum
bu ac�y�?" ve bu sorunun cevab�n� ararken �a��rarak hep ayn� garip ger�e�i
fark ediyordu; bu sorunun cevab�n� bilmedi�ini. uzun s�re �ekilen b�t�n
ac�larda oldu�u gibi, bu sorunun cevab� da kaybolmu�tu.
�eyh efendi bir g�n Osman'�n odas�na siyah c�ppesi, siyah k�lah�yla
geldi�inde, belki ilk ve son kez torununun torununa kar�� i�tenlikli
'davranm�, "Mehpare han�m� �ok �zl�yordum ama asl�nda onu sevmiyordum,"
demi�ti. belki de, sevgi ac�n�n alt�nda ezilip kayboldu�undan^art�k
sevmedi�ini san�yordu; mehpare han�m bir g�n birdenbire geliverse, ac�
ortadan kalksa belki de sevgi, o karanl�k kederin alt�ndan yeniden
��kacakt�. �yle bir g�n olsayd� �eyhin kendisi de sevgisine �a�acakt� ama
�yle bir g�n hi� olmad�, �eyh efendi sevgiyi bir daha hi� bulamad�; sevgi,
derinlere saklanm� bir �ekilde, saklanan b�t�n sevgiler gibi s�rekli
h�z�n ve keder �reterek �eyh efendi ya�ad�k�a ya�ad�.
127
d���n�, ya�l� kad�nlar her gece �stanbul'un �st�nde u�up fakirlerin evini
g�zetti�ini, pehlivanlar kolunda zalo�lu r�stem g�c� oldu�unu, kabaday�lar
�eyhe b��ak tabanca i�lemedi�ini, ��klar birbirine kavu�amayanlar�
kavu�turdu�unu, �ocu�u olmayanlar bir duas�yla kad�nlar�n hamile
kald���n�, pa�azadeler �eyhin r�yas�nda gelece�i g�rd���n�, hastalar
elinin de�di�inin iyile�ti�ini, hafiyeler padi�ah� devirmek i�in tekkede
kumpas kuruldu�unu, pa�alar padi�ah�n gizlice her hafta gidip �eyhin elini
�pt���n�, imamlar el ezher medresesinden �eyhe ak�l dan�maya
m�derrislerin geldi�ini anlat�yorlard�.
128
ratm�yordu; "hadi ihtilal yap�yoruz," deseler pe�lerine tak�l�r gider, her
tehlikeye d��nmeden at�l�rd� ama hayat�n� verebilece�i b�yle bir i�e
girmek bile onu heyecanland�rm�yordu. allahla ve ihtilalle ilk
kar��la�t���nda ruhunda yanan ate� �abuk s�nm�t�; o, cesaretini ve g�c�n�
kan�tlayaca�� bir rol olmad��� zaman yaln�zca bir seyirciydi; ayinlerle,
ihtilal haz�rl�klar�nda ise g�c�n� hemen kan�tlamas�na izin veren bir rol
yoktu; o da seyretmekle yetiniyordu.
rag�p Bey, zamanla bir tefrika okuyucusu gibi hasan efendiyi bekler oldu,
mehpare han�m�n �ocu�unu, kocas�n�, m�rebbiyesini hep ondan ��reniyor, bu
kad�n�n g�r�nt�s�n� kafas�nda canland�rmaya �al��yordu. �eyh hazretleri,
hasan efendi ve rag�p Bey aras�nda garip bir ��gen kurulmu�tu; hepsi de
di�erlerinin mehpare han�mla olan hayali ili�kisinin fark�ndayd� ve
ilgilendikleri kad�nla ilgilenen bir ba�ka erkekle birlikte olmak nedense
onlara garip bir rahatl�k veriyordu. mehpare han�mla olan ili�kileri ise
�ok tuhaft�; �eyh hazretleri bir bu�uk y�l hi� konu�madan o kad�na kocal�k
yapm�, Hasan efendi yaln�zca birka� kez kad�n� uzaktan g�rm�, rag�p Bey
ise ona hi� rastlamam�t�, ama mehpare han�m gene de ^psini kendi
hayalinin etraf�nda topluyordu. ate�te �s�nan ��m� yolcular gibi ayn�
hayalin etraf�nda oturup .s�n�yorlar ve ate� yeteri kadar �s�tmad���nda da
daha �ok .-anabilmek i�in birbirlerine sokuluyorlard�.
aylar b�yle ge�ti. fuat pa�a meselesi osmanl�'dak� b�t�n meseleler gibi
k�sa zamanda unutuldu, hafiyeler ba�ka 'hainlerin' pe�ine d�t�ler,
pa�alar �stanbul'u payla�mak i�in kendi aralar�ndaki sava�a d�nd�ler. fuat
pa�a diye bir kahraman oldu�unu, kahvelerde pinekleyen bir iki balkan
sava�� gazisiyle padi�ahtan ba�ka hat�rlayan kimse kalmad�; Re�it pa�ajse
hayat� boyunca dostunun eksikli�ini hissetti ama bunun i�in padi�aha
�fkelenmedi, "haks�zd�k etmek iktidar�n ayr�lmaz bir par�as�d�r," dedi
osman'a, padi�aha neden k�zmad���n� anlatmak i�in, ama osman padi�aha
k�zmak doktor pa�an�n i�ine gelmedi�i i�in b�yle bir bahaneyle ac�s�n�
i�ine g�md���n� d��nm�t�. Rag�p Bey ise osman'a alay eder gibi bakm�,
"fuat pa�a olmasayd� sen olmayacakt�n," demi�, torunun �a�k�n bak�lar�n�
g�r�nce de, "o beni �stanbul'a getirmesey-di her �ey ba�ka t�rl� olurdu,"
diye eklemi�ti.
130
d�nlara yalvarmaya ba�lam�lard� ama kad�nlar�n laf dinleyecek hali
kalmam�t�, a� ku�lar gibi kap�ya ��m�lerdi.
rag�p Bey, kad�n kalabal���n�n aras�ndan zor bela kendisine bir yol a�arak
kap�dan ge�ip i�eri girdi. binan�n i�inde memurlar gayet sakin i�lerine
devam ediyorlard�, d�anda olanlara kimse ald�rm�yordu. kap�dan kap�ya
dola�arak kendi i�iyle ilgilenecek memuru aramaya ba�lad�; memurlar kahve
i�erek kendi aralar�nda konu�uyorlar, gelene gidene pek ald�rm�yorlard�;
her odada en dipteki masalara yerle�mi� on ��-on d�rt ya��nda birka� �ocuk
oturuyor, �nlerindeki k���tlara bir�eyler yaz�yorlard�, �ocuklardan ba�ka
�al�an da g�z�km�yordu.
rag�p Bey, d�ar�daki ayd�nl��a ra�men lo� bir halde uzanan kirli, sar�,
labirent gibi koridorlarda bekle�en kad�nlarla erkeklerin, duvar,
diplerine dizilmi�, i�leri kum dolu k�rm�z� yang�n kovalar�n�n, duvar
kenarlar�na ��k�p sigara i�en hademelerin, ellerinde dosyalarla �nemli
tav�rlarla y�r�yen, kollar�na kolluk takm� ya�l� memurlar�n aras�ndan
ge�ip sonunda arad��� oday� buldu. odada, �evredeki sefaletle alay
edercesine �i�man olan bir adamla iki �ocuk vard�; �ocuklar kam�
kalemleriyle yaz�lar�m yaz�yorlar, memur da kahvesini i�erek, g�zleriyle
masas�n�n �st�nde u�an bir sine�i takip ediyordu, biraz sonra atlamaya
haz�rlanan bir panter dikkati vard� halinde. rag�p Bey, "affedersiniz
birader," deyince, av�n� elinden ka��rm� bir avc� gibi y�z�n�
buru�turarak rag�p Beye d�nd�.
� ne vard�?
� para m� istiyorsunuz.*
131
para yok...
� e, ne olacak?..
rag�p Bey durup d��nd�, memurun ciddi oldu�u belliydi; cebinde paras�
kalmam�t�, b�rak�p ��kam�yordu ama �srar�n bir faydas� olmad���n� da
anl�yordu. memura bakt�, adam gene sine�i takip etmeye dalm�t�, �ocuklar
garip bir ciddiyetle kam� kalemlerini c�z�rdatarak bir�ey-ler
yaz�yorlard�.
� ne zaman geleyim?
hikmet beyle mehpare han�m da, frans�z sefaretinde yeni bir �a�a dans
ederek giren 'g�vurlar�n' aras�ndayd�lar; sefarethanenin geni� salonunda
dans hi� kesilmeden s�rm�, b�t�n gece boyunca frans�z sefir-i kebiri,
mehpare han�m�n yan�ndan ayr�lmam�t�. Mehpare han�m�n g�zleri, sefire
protokol� ve di�er misafirleri unutturmu�tu.
� her zamanki gibi �ok zarifsiniz ekselans, lakin yeni �eyler, ne kadar
�ok �mit ve heyecan verirse o kadar �ok korkutur beni; bilmem neden, her
ba�layan �eyin sonunu merak ederim ve sonunu d��nd���m her �ey de h�z�n
verir bana.
� madam daha ba�lang��ta b�yle h�z�nlenir, sonun-.da zaten son oldu�u i�in
�z�l�rseniz, sevin�lerinizi nereye
s��d�r�yorsunuz.
� ortas�na ekselans.
di.
� madam, tann bunu yapabilirdi elbet, ama kad�nlar onu gene ortaya
getirir, iki u�ta gene �z�l�rlerdi.
de bundan.
yapmamalar� gereken bir konu�may� yapm� bir kad�nla bir erke�in acele
kesilmi� sohbetlerinin insan� ku�kuya d��ren garip sessizli�i kar��lad�
onu masada, ama hikmet beyin akl�na ku�kulanmak gelmedi; bir insan�n her
g�n k���k miktarlarda ald��� bir zehire al�mas� gibi kar�s�n�n di�er
erkeklerin ilgisini �ekmesine, onlarla k�k�rt�c� konu�malar yapmas�na
a��r a��r al�m�t�. Bir osmanl� erke�inin ruhunun ve ki�ili�inin en
�nemli par�alar�ndan biri olan k�skan�l���n eksikli�i, fark�na var�lmayan
daha do�rusu bir t�rl� isimlendirilmeyen ba�ka eksikliklerle birlikte
ya�an�yordu kan-kocan�n aras�nda. her �ey eskisi gibiydi asl�nda, annesi
hastaland��� i�in giden matmazel helen'in yerine matmazel chantal'm
gelmesinden ba�ka bir de�i�iklik yoktu; gene geceleri ��klar k�s�l�yor,
yatak odas�nda �� ki�ilik sofralar kuruluyor, gene frans�z-calar
konu�uluyordu1 ama eskisi kadar yorulmuyorlard� sanki, eskisi kadar
terlemiyorlard� sevi�irken, sevi�meye ba�larken elleri titremiyordu ve
mehpare han�m�n bak�lar� de�i�meye ba�lam�t�.
hikmet bey daha sonra osman'a, "o y�lba�� gecesi masaya d�nd���mde,"
demi�ti, "mehpare'nin g�zlerinde ��kl� bir bo�luk vard� ve ben ����
g�rd�m yaln�zca ama, tuhaft�r, o ����n her zamanki gibi olmad��� da ben
fark�na varmadan akl�ma tak�ld� demek. epeyce bir zaman ge�tik-
135
134
ten sonra bir g�n yolda yaln�z y�r�rken o geceki ��kl� bo�luk birden
g�zlerimin �n�ne geliverdi, anlad�m ama art�k �ok ge�ti."
136
ti: �stekle sar�ld���nda kafas�n� hafif�e yana �evirmesi, bir davette
�evresini fazlaca dikkatle s�zmesi, erkeklere mesafeli ama vaatk�r
g�l�msemesi, 'ben istedi�im zaman, benim istedi�im kadar' diyen tavr�n�n
k���c�k par�alara ayr�lm�, ona sahip oldu�unu sanan�n akl�na ve ruhuna
saplanan, yaralayan k�ym�klar�; bu, dile gelmeyen, yakalanamayan, �ik�yet
edilemeyen k���k par�alar yorup eskitiyordu hikmet beyi ve o yorulup
eskidi�inin fark�nda de�ildi.
137
rukiye'nin ise daha �imdiden iki k�lesi vard�: Biri karde�i, biri de
kedisiydi; rukiye de t�pk� annesi gibi, k�lelerini seviyordu. tek
benzerli�i de bu de�ildi annesiyle, ayn� annesine oldu�u gibi ona da,
kimseye ba�lanmayanlar kolayca ba�lan�yordu; �stelik o �yle bir ba��ml�l�k
talep etmedi�i halde.
"ama en fenas�," demi�ti hikmet bey, "ne zaman bir muz�rl�k yapsa o zaman
b�yle g�l�yordu."
138
mehpare han�m tekkeden ayr�ld�ktan sonra �eyh efendi bir daha k���k
k�z�yla hi� kar��la�mam�t�; yaln�zca �eyh efendinin bildi�i yollardan
k�z�yla ilgili her malumat kendisine ula��yordu; hastaland���nda y�z�
as�l�yor, iyile�ti�inde y�z� i�iyordu. rukiye frans�zca'yla birlikte ilk
arap�a dersine ba�lad���nda konakta nereden geldi�i anla��lamayan, s�rma
kapl� bir c�z peydah olmu� ve k���k k�z daha sonra hep onu kullanm�t�.
kona��n de�i�ik yerlerinde, bazen merdiven alt�ndaki hamaml�kta, bazen
kilerin giri�inde, bazen misafir odas�nda, de�i�ik zamanlarda, kimin, ne
zaman ald���n� kimsenin hat�rlamad��� esvaplar� bulunuyordu rukiye'nin ve
esvaplar� bulan hizmet�iler rukiye'nin da��n�kl���na s�ylenerek bunlar�
g�t�r�p k���k k�z�n dolab�na yerle�tiriyorlard�. Rukiye'nin hi� da��n�k
bir �ocuk olmad���n�, aksine �ok tertipli hatta titiz oldu�unu hat�rlayan
bir hizmet�i de ��km�yordu b�yle durumlarda.
�eyh efendinin sanki her yerde eli ve kula�� vard�; kerametleri yaln�zca
mehpare han�m�n kona��ndaki esrarengiz k���k k�z esvaplar�nda de�il,
imparatorlu�un neredeyse her yan�nda g�r�l�yordu, ilk kanl� k�p�rt�lar�n
belirdi�i Makedonya'da bulgar komitac�larca �ld�r�len bir m�sl�man
k�yl�n�n kap�s�na dul e�i als�n diye atlas bir kesede alt�n b�rak�l�yor,
selanik'te h�rriyet i�in gizli toplant�lara kat�lan bir ��renci,
zaptiyelerden ka�arken bir el kendisini bir medresenin bah�esine �ekiyor,
�am'da m�nzevi bir din adam� hastaland���nda kap�s�n� hi� tan�mad��� bir
tabip �al�yor, hicaz �evresinde ayaklanan kabilelerin �ehit etti�i gen�
bir zabitin yetim �ocu�u bir sabah vakti g�le� y�zl� bir ihtiyar
taraf�ndan evinden al�n�p bir mektebe kaydettiriliyordu.
�eyh efendi ise m�ritleri �o�al�p g�c� daha �ok artt�k�a yaln�zl���na daha
�ok g�m�l�yordu; gittik�e uzayan siyah sa�lar� ve gittik�e �effafla��p
yava� yava� beyaz bir ���a d�n�en y�z�yle ya zikr odas�ndaki k�rm�z�
postuna
139
140
fuat pa�an�n emriyle �stanbul'a gelen rag�p Bey, deli m�ir s�rg�ne
g�nderildikten sonra koskoca dersaadet'te yapayaln�z kalm�t�, fuat
pa�an�n 'bendelerinden' oldu�u bilindi�i i�in kimse ona yard�m elini
uzatm�yor ama �eyh efendinin dostlu�undan dolay� da kimse ona
dokunam�-yordu; rag�p Bey hayat�n bir yerinde tak�l�p kalm� gibiydi,
kimsenin g�c� onu geri �ekmeye ya da ileri itmeye yetmiyordu.
rag�p Bey, �ok yak�nda hayat�n�n yeniden ve �ok k�kl� bir bi�imde
de�i�ece�inin fark�nda olmadan, g�nlerini okulda ge�iriyor, ak�amlar� da
okuldan ��k�p do�ru evin yolunu tutuyordu; art�k Beyo�lu'na hi�
��km�yordu, zaman zaman fingirdek rum orospular�n�, i�ki �lemlerini,
kavgalar�, bir kabaday�ya g�sterilen sayg�yla �evrelenmeyi �zl�yor, bu
�zlem dayan�lmaz hale geldi�inde de tekkeye gidip �eyh efendinin yan�nda
oturuyor, kendisinden daha g��l� �zlem �eken birinin yan�nda sesini
��karmadan durup onun kederinden ve �aresizli�inden kendine bir teselli
��kar�yordu.
141
142
bir ev kalmad�; mahalle aralar�ndan ��k�nca r�zg�r�n keskinli�ini y�z�nde
duydu, g�zlerine kar taneleri giriyordu, uzaktan k�pek ulumalar�
duyuluyordu. ka�lar�, kirpikleri, b�y�klar� bembeyaz buz kesmi�ti.
kapkaranl�kt�, tek bir ��k bile yoktu, sonsuz bir siyahl�kla ku�at�lm�
gibiydi.
a�lamaya ba�lad�.
143
bir ara rag�p Bey de ba��n� kald�r�p annesine bakt���nda, �efkatini inatla
saklayan o ha�in y�zdeki �izgilerin son y�llarda nas�l derinle�ti�ini,
neredeyse karard���n� i�ini yakan bir ac�yla fark etmi�ti; a�abeyi cevat
bey ge�ici bir g�revle gebze'ye g�nderildi�inden bir s�redir evde ikisi
ya��yorlard�; ya�l� kad�n b�t�n g�n bu da� ba��ndaki evde tek ba��na
kal�yor, rag�p Bey tekkede yatt��� zamanlarda o u�ultulu geceleri de
yaln�z ge�iriyor, ya�ad�klar�ndan hi� yak�nm�yor, kimseye dert yanm�yor,
o�ullar�ndan biraz daha alaka bekledi�ini ima bile etmiyordu; yaln�zca
y�z�ndeki �izgiler derinle�ip koyula��yordu. rag�p Bey kalk�p annesine
sar�lmak, o so�uk ve umutsuz gecede hem annesine s���nmak hem de annesine
duydu�u sevgiyi vt
144
minneti g�stermek istedi ama bunu yapamad�, annesinin bundan
ho�lanmayaca��ndan, kendisini usulca itece�inden ya da azarlayaca��ndan
korktu; e�er annesine sar�lsayd� o ya�l� kad�n ne yapard�, bunu hi�
bilemedi, belki ger�ekten de her zamanki so�uklu�uyla iterdi o�lunu, belki
de o�lunu k���k bir �ocukmu�, gibi g��s�ne bast�r�rd� ama birbirlerine
�artlamad�lar, yaln�zca bakt�lar birbirlerine. anne, o�lunun y�z�ndeki
�aresizli�i ve kederi g�rd�, o�ul, annenin y�z�ndeki derin �izgileri;
aralar�ndaki, osman*�n deyimiyle 'korkun�' sevgi ne o gece dile getirildi
ne de ba�ka bir gece; onu bir s�r gibi birbirlerinden bile saklad�lar.
hayattaki tek amac� ve g�revi o�ullar�n� beslemekmi� gibi g�r�nen o ya�l�
kad�n, b�t�n imparatorlu�u efsane-siyle sarsan �eyh yusuf efendiyi bile
y�llarca sonra kar��s�nda tedirgin bir sayg�yla e�ilmeye zorlayacak
mesafeli tavr�yla, o�ullar�ndan gelecek bir sevgi g�sterisine izin
vermeden ve hi�bir sevgi belirtisi g�stermeden, iki �ocu�unun bek�isi gibi
�lmek i�in bile �nce �ocuklar�n�n �lmesini bekleyerek y�llarca yaln�z ve
suskun ya�ad�.
ertesi sabah rag�p Bey, bir gece �nce y�r�d��� yollar� yeniden y�r�yerek
ge�ip ��retmenlik yapt��� Unkapa-n�'ndaki askeri okula geldi�inde, hi�bir
askeri okuldan duyulmayacak bir g�r�lt� bah�e duvarlar�n�n d��na
ta��yordu. pa�alar�n, beylerin, mabeyin k�tiplerinin haylaz �ocuklar�n�n
gitti�i bu okul, askeri bir okuldan ziyade bir berdu� yata��na, bir
bitirimhaneye benziyordu. b�t�n ��renciler koltuk altlar�nda
sald�rmalar�yla dola��yorlar, hi�bir ��retmenin giremedi�i tuvaletlerde
baca gibi esrarl� ci-garalar sar�p i�iyorlar, hocalar�na hakaretler
ya�d�r�p onlar� a�a��l�yorlar, daha �imdiden garanti g�z�ken geleceklerine
serserilikten ba�ka hi�bir �ey ��renmeden ve ��retmenlerinin hayata ve
orduya lanet okumas�n� sa�layarak haz�rlan�yorlard�. Okuldaki hocalar,
��rencileri azarlaya-m�yorlard� bile, o g�nlerde bir pa�azadeyi azarlamak
an�n-
rag�p Bey, sert ve kat� ad�mlarla, as�k bir y�zle girdi okuldan i�eri,
��rencilerin ��mar�kl�klar�ndan, k�stahl�klar�ndan neredeyse i�reniyor;
bunu hem �ahs�na, hem de asl�nda �ok sevdi�i mesle�ine, kendisine her
zaman kutsal g�r�nm� olan askerli�e bir sayg�s�zl�k olarak
de�erlendiriyor; ��mar�k pa�azadelere hadlerini bildiremedi�i i�in de i�i
i�ini yiyordu. serpu�lar� kaym�, boyunlar�na yazmalar ba�lam�,
�niformalar�n�n d��melerini a�m� bir ba��bozuk g�ruhunun kirli bir deniz
gibi �alkaland��� koridorlardan kimsenin y�z�ne bakmadan y�r�d�, ikinci
kattaki zabit odas�na gitmek i�in basamaklar� gev�emi�, g�c�rt�l�
merdivenleri t�rmanmaya koyuldu. daha okula girdi�i anda, ruhuna ta
�ocuklu�undan itibaren n�fuz etmi� askeri bir terbiyenin neredeyse
mucizevi say�lacak etkisiyle, yorgunlu�unu, bezginli�ini, umutsuzlu�unu
unutmu�tu; i�inde yaln�zca �fke vard�, askerli�i 'sirk maymunlu�una'
�evirdikleri i�in �fkeleniyordu.
146
askerlerinin aras�na tek ba��na dalan, beyo�lu kabaday�lar�n� darmaduman
eden, e�lenceyi �l�m�n ve maceran�n kenar�nda dola�makta arayan ger�ek
kimli�i ortaya ��k�verdi; daha sonra olay� g�renlerin anlatt���na g�re
y�z�nde tuhaf ve �rpertici bir g�l�mseme belirdi ve pa�azadeye yaradana
s���n�p �yle bir tokat vurdu ki gen� o�lan merdivenden u�up basamaklar�n
dibine tortop d�erek, kanlar i�inde kendinden ge�ti.
ondan sonra her �ey �ok h�zl� oldu, bir ko�u�turma ba�lad� okulun
koridorlar�nda, kap�n�n �n�nden ge�en bir araba bulup, tek bir tokatta
burnu k�r�l�p, �ene kemi�i ��ken pa�azadeyi hastaneye ko�turdular, di�er
zabitler rag�p Beyi al�p m�meyyiz odas�na g�t�rd�ler. rag�p Bey olup
biteni sanki kendisini hi� alakadar etmeyen bir olay� izler gibi
ald�rmadan izliyordu; garip bir ferahl�k, huzur veren bir bo�alma vard�
bedeninde, �oktand�r bir cenderede hissetti�i ruhu bedenini terk edip
azade bir halde u�mu�, okulun hatta �ehrin s�n�rlar�n�n d��na ��km�,
uzaklardan bir ba�kas�n�n ba��na gelenleri seyrediyordu. ne alaca�� ceza,
ne s�rg�ne gitmek, ne r�tbesini kaybetme ihtimali hatta ne de �ok sevdi�i
mesle�inden tard edilme endi�esi art�k onu ilgilendirmiyordu. bir sava�ta
kaybetti�ini sand��� karde�ini yeniden bulmu� bir adam�n mutlulu�u vard�
i�inde; karde�inden bile yak�n birine, �ok ama �ok �zledi�i kendine
kavu�mu�tu; bu kavu�man�n bedelinin ne olaca�� o s�rada hi� de �nemli
de�ildi.
tela�la ko�turan zabitler ise, hem �ok uzun zamandan beri yap�lmas�n�
istedikleri bir �eyin yap�l�p, bu k�stah itlerin eleba��lar�ndan biri
cezaland�r�ld��� i�in hem de bu kendileri taraf�ndan de�il de bir ba�kas�
taraf�ndan ger�ekle�tirildi�i i�in i�ten i�e seviniyorlar, hem de bu
sevin�te bir ikiy�zl�l�k, arkada�lar�na kar�� bir kalle�lik sezdiklerinden
rag�p Beye abart�l� bir dostluk g�sterisiyle sigara tutup, teselli etmeye
�al��yorlard�. Arada bir rag�p Beye g�sterdikleri bu sevginin jurnal
edilebilece�i korkusu ��le-147
148
m�d�r k�sa boyuyla durdu�u yerde korkuyla z�plad�.
� arayan olursa evdeyim, art�k bir zahmet �aml�ca'ya kadar gelecekler beni
g�rmek isteyenler.
okulun �n�nden akan hali�, g�ky�z� gibi k�l rengi olmu�tu, kar
serpi�tiriyordu, deniz ve kar kokuyordu hava, keskin bir ayaz vard�;
r�zg�r� y�z�nde hissedince ah�rdan ��km� bir at gibi birden �a��rd�.
biraz �nceki ald�rmazl���na benzeyen, onun kadar ger�ek, onun gibi ta
i�ine, ruhuna, h�crelerine, tenine, etine n�fuz eden ama ald�rmazl���n
serazatl���na hi� benzemeyen deh�etli bir korkuya tutuldu birdenbire;
b�t�n v�cudu sinirli kas�lmalarla ba�tan a�a�� sars�l�yordu ve bu utan�
verici titremeyi bir t�rl� durduram�yordu. yapayaln�zd�, g��s�zd�, R�fk�
pa�an�n g�c� kar��s�nda o hi� kimseydi; onu bir solucan gibi ezebilirlerdi
ve ezeceklerdi, fizan'a s�rg�ne g�nderecekler, ordudan tard edecekler,
�erefiyle oynayacaklard� ve o hi�bir �ey yapamayacakt�, kimse ondan yana
��kmayacak, kimse onu korumayacak, kimse onu savunmayacakt�. Bir an r�fk�
pa�aya gidip yalvarmay� d��nd�, e�er r�fk� Pa�an�n kendisini kabul
edece�ini akl� kesseydi ko�a ko�a gidip yalvar�rd�; �ok istemelerine
ra�men di�er zabitlerin niye talebelere dokunmad�klar�n� �imdi �ok daha
iyi anl�-
149
yordu, onun tokad� att�ktan sonra duydu�u korkuyu onlar tokad� atmadan
duymu�lard� ve onlar�n korkusu hayat�n ger�eklerine daha �ok uyuyordu.
rag�p Bey, �eyh efendinin yaln�z ba��na Kuran okudu�u o lo� salona
girdi�inde, o g�ne dek hi� yapmad��� bir �ey yapm�, gidip �eyhin elini
�pm� sonra da kar��s�nda diz ��km�t�.
151
150
�eyh efendi hi�bir �ey sormadan, ermi�lere mahsus bak�larla, her �eyi
biliyormu� ama bir de kar��smdakin-den duymak istiyormu� gibi bakm�t�;
rag�p Bey, k���k bir �ocuk gibi �niformas�n�n ete�ini ellerinin aras�nda
buru�turarak, g�zlerini yerden kald�rmadan, "bir talebeyi d�vd�m,"
demi�ti.
devam etmi�ti:
152
�fkelenece�i a��k olan bir olayda, elindeki g�c� Rag�p Bey
i�in kullan�p kullanmamakta karars�zd�.
� hakl�yd�m.
�eyh aya�a kalkt�.
�eyh efendi �ok uzun zamandan beri ilk kez ger�ekten g�l�msedi. k�rk� al�p
omuzlar�na att�.
�eyh efendi uzun uzun d��nd�kten sonra rag�p Beye yard�m etmeye karar
vermi�ti; �nce padi�ah�n karar�n� bekleyecek, verilen karara g�re araya
girip gen� zabit i�in �efaat dileyecekti ama padi�ah karar vermeden olaya
m�dahale etmeyecekti.
153
rag�p Bey evine do�ru yolu ��kt���nda r�fk� Pa�a da, 'mahdumunu darb eden
haini* �ik�yet etmek i�in padi�aha gelmi�ti. padi�ah, doktoru re�it
pa�ayla sohbet ediyordu, r�fk� Pa�an�n geldi�ini haber verdiklerinde,
"beklesin," dedikten sonra, laf�na devam etti:
� yahu doktor bizim m�fika kad�nefendinin s�rt�nda bir yara, bir nevi
��ban ��kt�, kad�nca��za �ok �st�rap veriyor; ben yak� yapmalar�n�
emrettim lakin hay�rl� bir netice istihsal edemedik, sen ne tavsiye
edersin?
soruyu soru� tarz�nda, bir meslekta��na dan�an bir doktor edas� vard�;
�ok vesveseli bir adam oldu�undan ger�ekten de t�pla ilgilenir, son ��kan
ila�lan, tedavi tarzlar�n� yak�ndan izler, zaman zaman �evresine
tavsiyelerde bulunur, �nemsiz baz� hastal�klarda hastay� tedavi de eder ve
bundan �ok memnun olurdu ama haremdeki en sevdi�i kad�n�n s�rt�ndaki derde
deva olamad��� anla��l�yordu.
154
re�it pa�a, padi�ah� k�zd�rmamaya u�ra�arak,
padi�ah, elini sakal�na at�p biraz d��nd�, haremdeki bir sultan� bir
erkek doktora g�stermenin do�ru olup olmayaca��n� akl�ndan bir tartt�,
sonunda sevdi�i kad�n�n �ekti�i �st�rab� gidermenin kurallardan ve
geleneklerden daha �nemli oldu�una karar verdi.
pa�a, a��r bir haks�zl��a u�ram� �aresiz bir ihtiyar�n zavall�l���n� y�z
�izgilerine yerle�tirerek girdi i�eri, a��r bir darbenin alt�nda ezilmi�
gibi ad�mlar�n� s�r�kleyerek padi�ah�n yan�na gelip etekledi, ete�ini �p�p
ba��na koydu, sonra bir iki ad�m geri �ekilip, ellerini �n�ne
kavu�turarak, boynunu b�k�p bekledi. hi� tan�mayan biri, ma-iyetindekileri
k�r�p ge�iren bu pa�an�n ger�ekten mazlum ve ma�dur bir adam oldu�una
inan�rd�.
155
azg�nt zabitin yapt�klar�ndan size s��m�yorum, �ahs�m i�in de�il, ha�a,
ben kimim, bir bendeniz, bir kulunuzum, bana s�ylenen laf ne olacak ama
bunlara m�saade edilirse yar�n bir g�n bunun gibiler daha neler yaparlar
diye korkuyorum.
r�fk� Pa�a �a��rd�, doktora yan g�zle bak�p bu sorunun ne manaya geldi�ini
g�zleriyle sordu ama doktor ba��n� �evirdi.
� bir zabit bug�n R�fk� Pa�an�n o�lunu d�vm�, ara�t�r�n, ad�n� san�n�
��renin sonra da s�yleyin harbiye nezaretine, bu zabitin bir resmini
�ektirip bana g�ndersinler, merak ettim nas�l bir adam bu?
� tamam pa�a, sen g�nl�n� ferah tut, ben alakadar olaca��m... ha, mahduma
da s�yle ha�ar�l�k etmesin pek fazla.
156
sihrin siyah-beyaz �ekillerinde g�rmek istiyordu; insanlarla y�z y�ze
gelmekten, onlarla konu�maktan s�k�l�yor, hem de b�t�n insanlardan biraz
�rk�yordu ama foto�raf, b�t�n o insanlar� onu s�kmayacak ya da
korkutmayacak bir bi�imde, k���tlar halinde �n�ne getiriyordu ve insanlar�
k���ttan �ekillere d�n�t�rmek padi�ah�n m�thi� ho�una gidiyordu. �st�nde
insan suretleri olan o k���tlara bak�yor, o insanlarla ilgili fikirler
serdediyor, g�r�n�lerine, bak�lar�na g�re kimine k�z�yor, kimini
seviyor, sonra s�k�l�p onlar� atarak yeni foto�raflar, yeni y�zler, yeni
�ekiller, yeni k���tlar istiyordu.
� ne yapabilirler ki padi�ah�m...
padi�ah sakal�n� s�vazlad�, ger�ekten de korkmu�tu
ama niye korktu�unu tam kestiremiyordu.
birden akl�na geldi.
157
verdi.
158
� s�rt�mda, sa� k�re�imin alt�nda bir yara var, ac�s� sanki can�ma
i�liyor.
doktor i�in sarpa sarmaya ba�lad���n� anlam�t� ama i�in i�inden nas�l
s�yr�laca��m bilemiyordu, �yle bir yerdeydi ki, en hakl� durumdayken bile
insan b�r anda haks�z duruma d�ebilir, bir yanl� kelimeden hayat�
felaketlerle s�nebilirdi. sonunda en etkili laf� s�yledi.
� bir makas getirin, yaran�n oldu�u yerin �st�ndeki kuma�� kesin, doktor
yaln�zca yaraya baks�n.
159
kap�dan bir el uzand�, harema�asma bir makas verdi, a�a u�ursuzluk olmas�n
diye makasa t�k�rd�kten sonra ald�, sultan�n �st�ndeki sam i�i ipekli
h�rkay�, b�r�mc�k g�mle�i, i� g�mle�ini birer birer kesti, han�m sultan�n
s�rt�nda el ayas� kadar bembeyaz bir et ve onun ortas�nda k�pk�rm�z�,
cerahatlenmi� bir yara belirdi. doktor, ellerini arkas�na ba�lay�p,
dokunmayaca��n� harema�asma g�sterdikten sonra e�ilip yaraya bakt�; k���k
bir sinek �s�r��� ya da sivilce, b�y�k bir ihtimalle sultan ka��d��� i�in
mikrop kapm� ve iltihapl� bir yaraya d�n�m�t�; ama sultan�n inleyip,
naz yapt��� kadar ciddi bir �ey de�ildi.
padi�ah, yakas�z, uzun, beyaz bir ipek entari giymi�, ba��na bir gece
takkesi ge�irmi�, denize bakan bir pencerenin kenar�ndaki sedire, bir
dizini dikip bir aya��n� alt�na toplayarak oturmu�tu.
� �nemli bir �ey de�il devletlum, cerahatli basit bir yara, mikrop kapm�,
potasyum permanganat yazd�m, sa-
160
bah ak�am pansuman yap�lacak, bir hafta on g�nde han�m
sultan �ifaya kavu�ur allan�n izniyle.
� bilmiyorum padi�ah�m?
� �imdi mi padi�ah�m?
� �imdi doktor efendi, �imdi, derhal, hemen... art�k bir seferde yerine
getirilmiyor mu emirlerimiz, �� kere, be� kere mi s�ylemeliyim, ka� kere
s�ylemeliyim ki s�z�m� dinlemelisiniz, daha m� s�yleyim doktor efendi,
�imdi diyorum, hemen diyorum, derhal diyorum.
� emredersiniz sultan�m.
� ne oldu doktor?
� sinek yok padi�ah�m, belki karanl�kta g�remedik, belki de daha �nce u�up
gitti. padi�ah ba��n� sallad�.
162
padi�ah�n eliyle gidebilirsin diye i�aret etmesi �zerine doktor hi� sesini
��karmadan geri geri y�r�yerek odadan ��k�p, can�n� saray�n d��na att�,
kar kokusunu derin derin koklad�, y�ksek bir yerden yuvarlanm� gibi b�t�n
kemikleri s�zl�yordu, korkudan bitap d�m�t�. Zorlukla bindi arabas�na,
inler gibi "eve," dedi, arabac�ya; araba yaln�zca muhaf�zlar�n dola�t���
y�ld�z yoku�undan a�a��ya inerken araban�n bir k�esine �ekilmi� deh�etle
titriyordu.
163
xiii
geceden ya�an kar tutmu�, her yan bembeyaz olmu�tu, ��plak a�a�lar�n
buzlanm� dallar�nda karlar birikmi�ti. zaptiyelerden daha saf ve munis
g�z�keni, a�a�lara bakarken dayanamay�p, ''gelin gibi olmu�lar,"
deyiverdi, sonra rag�p Beyin kendisine bakt���n� g�r�nce bir daha a�z�n�
bile a�mad�, Harbiye nezaretine kadar hi� konu�madan gittiler.
�at�k ka�l�, t�knaz bir adam olan miralay rag�p Beye bakt�.
� ne var?
� beni emretmi�siniz.
� kim emretmi�?
� bak �imdi, gidip bir foto�raf �ektireceksin, sonra foto�raf� al�p bana
getireceksin... al �u be� mecidiyeyi de... foto�raf i�in.
165
rag�p Bey paray� al�p �a�k�nl�k i�inde ��kt� odadan, raptiyeleri kap�da
g�rd��� andan beri tevkif edilmeyi bekliyordu, 'foto�raf �ektireceksin"
laf� hi� beklemedi�i, ummad��� bir laft�. Tevkif etseler, yarg�lasalar,
s�rg�ne g�ndersclcr bu kadar �a��r�p k�zmazd� ama ortada al�t��� d�zene
benzer bir d�zen kalmamas�na, bu onun lehine b�� netice verse de, elinde
olmadan �fkeleniyordu.
rag�p Bey, innadi efendinin teklif etti�i kahveyle sigaray� bu sefer kabul
ederek, bir koltu�a oturup foto�raf�n tab edilmesini bekledi; bir zaman
sonra foto�raf�� gelip h�l� nemli olan resimleri verdi; sanki ne
g�rece�ine ald�r-m�yormu� gibi bakt� resme rag�p Bey: yumuk g�zlen,
��k�nt�l� elmac�k kemikleri, geni� aln�, �at�lm� ka�lar�, po.s b�y�klar�
ve belli belirsiz �rkm� bak�lar�yla, 'kendisi' kendi elinde duruyordu.
y�zba��n�n resme �yle uzun uzun bakmas�n� bir memnuniyetsizlik belirtisi
sanan �n-166
nadi efendi, muhtemel bir �ik�yeti �nlemek i�in hemen
at�l�p, "�ok yak��kl� ��km�s�n�z pa�am," dedi.
nezarete d�nerken, yol boyu resmi birka� kez daha ��kart�p bakt�, bug�ne
kadar hi� ilgisini �ekmemi� olan g�r�nt�s�n� sevmi�ti, tam istedi�i gibi
heybetli bir erkek havas� vard�, kendi kendine g�l�msedi; elinde tuttu�u
resmin kendi kaderin^ nas�l etkileyece�ini hen�z bilmiyordu.
167
lant�lara kat�lmak onu y�llar i�inde b�y�y�p imparatorlu�un kaderini
de�i�tirecek olan yeni bir hareketin �yesi yap�yordu. asl�nda
di�erlerinden daha k�zg�nd�, askerlik mesle�inin yozla�mas�, daha yirmi
be�ine bile varmam� pa�azadelerin bir gecede miralayl��a terfi
ettirilmesi, orduda disiplinin kalmamas�, bask�lar�n artmas�,
tevkifatlar�n �o�almas�, jurnal korkusunun yayg�nl��� ve kendi �zel
durumunun insan�n i�ini t�keten belirsizli�i onu zaman zaman ��lg�na
d�nd�r�yordu, ama sadece k�z�p s�ylenerek bir yere var�lamayaca��n� da
di�erlerinden daha fazla fark etti�inden kendini onlarla birlikte
hissedemiyordu.
bir gece gene alt katta oturmu� konu�urlarken rag�p Bey akl�na tak�lan
soruyu pat diye soruverdi.
al yanakl� bir arnavut olan askeri tabip l�tfullah bey hemen at�lm�t�.
� nas�l?
168
o zaman rag�p Bey, di�erlerinin kendisinin bilmedi�i baz� �eyler
bildiklerini anlam�, bunu kendisine s�ylemedikleri i�in k�r�lm�t� ama
gene de toplant�lar�na kat�l�p �fkelerini payla�maya devam etmi�ti; bir
gece di�erleri gittikten sonra a�abeyine, "gel bir sigara daha i�elim,"
demi� ve �oktand�r sormak istedi�i soruyu sormu�tu.
� hi� olur mu rag�p, bu nas�l s�z, her �eyden evvel ben b�yle bir �eye
m�saade eder miyim, karde�ime emniyet etmeyene ben emniyet eder miyim?
mesele o de�il, senin ne olaca��n belli de�il, yar�n bir g�n seni tevkif
edebilirler, s�rg�ne g�nderebilirler, ��yle ya da b�yle ellerinde esir
olabilirsin, e�er bir te�kilat�n kay�tl� �yesi olursan, bu ortaya
��kt���nda ka�amazs�n, kurtulamazs�n; aram�zda en muhataral� durumda olan
sensin, ben istedim senin te�kilat�n d��nda kalman�; hele vaziyetin bir
belli olsun o zaman zaten bu konular� seninle daha teferruatl� konu�aca��m
ama �imdilik bilmemek senin i�in daha iyi.
�� ay sonra bir g�n Hasan efendi ans�z�n ��k�p gelerek, rag�p Beye �eyh
efendinin kendisini g�rmek istedi�ini haber verdi. birlikte gittiler
tekkeye, yol boyu hasan efendi mehpare han�mla kocas�ndan, neler
yapt�klar�ndan, hikmet beyin akl�n� mum imal etmeye takt���ndan ve yak�nda
selanik'e tayin edilmesinin beklendi�inden s�z etti.
169
rag�p Bey, merak etmekten ziyade hasan efendiyi memnun etmek, ilgili
g�r�nmek i�in, "bu mum meselesi de nedir?" demi�ti, "hikmet bey padi�ah�n
doktorunun o�lu de�il mi, mumcu mu olacak?"
� hah, demi�ti hasan efendi, tuhaf bir adam, neyse ben sana tekkeden
��k�ta mufassal bilgi veririm, bildi�in gibi de�il.
tekkeye yakla��rken rag�p Bey dayanamam�, yol boyu sormak istedi�i soruyu
sormu�tu.
� almanya'ya gidiyorsun.
170
yeri sanm�t�, sonra ba�ka bir memleketten s�z ettiklerini anlam�t�.
171
- haz�rl���n� yap, demi�ti �eyh efendi, yar�n sana emri tebli� edecekler,
bir hafta i�inde trenle hareket edeceksin.
"allah biliyor ya," demi�ti rag�p Bey osman'a, "ilk defa �eyh efendiye
inanmad�m, biri bizim �eyhle e�lenmi�, diye d��nd�m."
osman, bunu b�t�n �l�lerine sordu, ama hi� kimse tatmin edici bir cevap
veremiyordu, hemen hemen hepsi kendi tahminlerini ger�ekmi� gibi
anlat�yorlard�; Hikmet bey ise osman'� k���mser gibi cevap vermi�ti,
"bence biraz fazla m�bala�a ediyorsunuz azizim, bir insan�n bir �ey yapmak
istemesi neden bu kadar �a��rt�yor sizi?" laf�n buras�nda durup o
yak��kl� ve kibar y�z�ne hi� yak�mayan bir k�stahl�kla, "belki de siz
hayat�n�zda hi�bir �ey yapmad���n�zdan, yan�lm�yorum de�il mi, siz hi�bir
�ey yapmad�n�z hayat�n�zda, yapanlara da zann�mca bundan �a��yorsunuz; bu
kadar b�y�t�lecek bir mesele de�il ki bu, mum imal etmek istedim, koskoca
imparatorlukta mum imal edilemiyordu, ben tecr�be edeyim dedim,
becerebil-seydim �ok para kazan�rd�m."
hikmet beyin '�ok para kazan�rd�m' demesine kar��l�k asl�nda hi� de paraya
ihtiyac� yoktu, gerek annesi gerekse babas� �ok zengindiler ve tek
evlatlar�ndan hi�bir �ey sak�nm�yorlard�, �stelik bu mum imal etme i�inde
kazanmak bir yana inan�lmaz paralar harcam�t�.
hasan efendi ise, her zamanki gibi basit bir �ekilde izah etmi�ti durumu:
"orospu ondan b�kt�, o da kendini avutmak i�in bir teselli arad�, ba�ka ne
olacak, yoksa b�t�n geceler boyunca o ya� kokular�n�n aras�nda niye
��rp�n�p dursun ki..."
nedeni ne olursa olsun, hikmet bey kendini inan�lmaz bir tutkuyla mum imal
etme i�ine vermi�ti, mabeyin-
173
172
den de izin alm�, kendini k�k�n bah�esindeki m�temilata hapsetmi�ti,
orada yat�p kalk�yor, eve bile u�ram�yor-du.
m�temilat asl�nda daha �nceki ev sahibi taraf�ndan �ngiliz usul� bir sera
olarak in�a edilmi�ti; t�m�yle camdand�, cam duvarlar�n �st�nde demirden,
i�lemeli, bir �ad�r gibi yukar� do�ru sivrilen beyaz bir �at�
oturtulmu�tu; d�ar�dan bak�ld���nda i�erisi oldu�u gibi g�r�l�yordu.
b�t�n raflarda yan yana hikmet beyin seran�n i�indeki de�i�ik kaplarda
olu�turdu�u kar��mlardan yap�lm� mumlar dizilmi�ti; hikmet bey
anamaddesi ya� olan bu beyaz s�v�y� al�yor, i�ine fitil yerle�tirip
yuvarl�yor, sonra da yak�yordu. seran�n i�i ��l �s�ld�, geceleri caml�
m�temilat karanl���n i�inde yol alan alevli bir �ehrayin gibi parl�yordu,
binlerce ate� par�as� y�lan dilleri gibi birbirine kar�arak
k�p�rdan�yordu.
174
saraya giden jurnaller ise her zaman oldu�u gibi 'padi�ah aleyhtar�'
faaliyetleri haber veriyordu; re�it pa�azade hikmet beyin y�ld�z saray�n�
�i�li'den bombalamak i�in top yapt���ndan, denizde de yanan 'rum ate�inin'
terkibini yeniden ke�fetmeye u�ra�t���na ve amac�n�n Bo�az'� tutu�turmak
oldu�una kadar bin bir t�rl� z�rva saraya g�nderiliyordu.
mehpare han�m ise osman'a, "hikmet bey neden b�yle bir i�e heves etti
anlayamad�m ama geceleri seyri pek'g�zel, pek latifti, pek e�lendim,"
demi�ti.
mumlar �ok g�zel yan�yordu, seyri 'pek latifti' ama halledilemeyen bir
mesele vard�, Hikmet beyin gece g�nd�z u�ra�arak yapt���, her birine ay n
bir madde katt��� bu mumlar yanmaya ba�lad�ktan birka� dakika sonra
t�keni-veriyordu, uzun uzun yanmaya dayanam�yorlard�. Hikmet bey, osman'a
�ok ac�kl� gelen bir benzetmeyle 'hayat�m gibi' demi�ti, osman, hikmet
beyin hayat�n�n yanl� yap�lm� bir mum gibi t�kenmesine �z�lmemi�ti
de''te�bihin' bu kadar 'ucuz' olmas�na �z�lm�t�. Ona ondan sonra hep �yle
geldi ki e�er hikmet bey bu mum meselesini daha zekice bir benzetmeye
oturtabilseydi ya�ad��� hayat daha anlaml� olacakt�, en az�ndan osman,
hikmet beyi hep bu benzetmeyle hat�rlamayacak^.
bir gece ans�z�n, hikmet bey, �al��rken �st�ne giydi�i, her yan� ya�
lekeleriyle dolu beyaz g�mle�i, yorgunluktan kanlanm� g�zleri, da��mk
sa�lan ve �st�ne sinen
175
ate� saray�n� terk edip ��kt�; o ��kt�ktan sonra b�t�n mumlar birka�
dakika arayla s�nmeye ba�lad�lar. bah�enin ortas�ndaki o ��k k�resi h�zla
solukla�arak s�nd�, yerinde grimsi siyah dumanlarla dolu camdan bir
m�temilat kald�.
176
kurtarabilir. hikmet bey, parafin kullanmay� ak�l etseydi
bamba�ka bir hayat� olacakt�."
osman, kendisine alay etme f�rsat� verdi�i i�in haince sevinerek g�lm�t�
bu s�zlere; bu kad�na k�z�yor, b�t�n erkekler gibi o da mehpare han�ma
sahip olma iste�iyle bunun imk�ns�zl���n�n bir arada hissedilmesinin
yaratt��� o garip �fkeyi ya��yordu: bu kad�n kendisine sahip olamayan
erkeklerde k�skan�l�kla beslenmi� bir hiddet, sahip olanlarda ise ac�
yarat�yordu; ya �fkeye ya ac�ya s�r�kledi�i erkeklerle, bu iki duygu
aras�nda ya�ad��� �ehvet par�alar�na da a�k diyordu. ama bunu mehpare
han�ma s�yleyememi�, "as�l a�k� sen bilmiyorsun" diyememi�ti, kimse
mehpare han�ma b�yle bir �ey s�yleyemezdi, hayat� boyunca erkeklerden
kendisini k�zd�racak hi�bir s�z duymayacakt�, ��nk� b�t�n o karma��k
duygular�n aras�nda ayn� zamanda vazge�ilmez bir �mit de uyand�r�yor; bir
t�rl� ele ge�mez, g�zle g�r�lmez, yaln�zca sezilebilir kaygan oynakl���yla
erkekleri 'belki bir g�n' vaatk�rl���n�n pe�ine tak�yordu. osman da bu
�ekicilikten kendini kur-taram�yordu; onun bekledi�i elbet de fazla bir
�ey de�ildi, yaln�zca bir g�l�mseme ya da ba�kalar�yla payla��lmayan bir
s�rr�n ortakl���n� istiyordu, bu kadar� ona yetecekti ama bunu �ok
beklemesi gerekti�ini de biliyordu.
178
nn� ihtiyarla�t�nyor, haline tavr�na, i�ine i�leyen bir yorgunlu�un
a��rl��� yerle�iyordu. bu k�rg�nl��� ilk duydu�unda, �nce yan�ld���n�
d��nm�t�, sonra k���k k���k i�aretler onu yan�lmad���na inand�rd�, bu
sefer eski co�kuyu ve iste�i yaratabilmek i�in u�ra�t�. Evliliklerinin ilk
zamanlar�nda yapt�klar�n� hat�rlamaya �al�arak, o g�nlerde yapt�klar�n�
tekrarlad�, daha konu�kan, daha �akac�, daha ilgili oldu, daha �ok
sevi�ti. mehpare han�m b�t�n bunlara e�lik etmeyi hi� reddetmedi,
kocas�n�n her istedi�ini yapt�, konu�malar�na, �akalar�na ortak oldu,
onunla sevi�ti ama ikisi de eksik olan par�an�n yerine konulamad���n� fark
ettiler. hikmet bey son �are olarak bu sevgiden kurtulmay� denedi;
mabeyindeki arkada�lar�yla ak�am gezmelerine kat�ld�, edebiyat
mahfillerine girdi, beyo�lu gecelerini dola�t�, siyasetle ilgilendi, en
sonunda kendini mum i�ine verdi ve nihayetinde bu sevgiden
kurtulamayaca��n� kabullenip kendini, kendisine ac� veren bu sevgiye
teslim etti; ac�dan ve k�rg�nl�ktan kurtulamad�ysa da teslim olman�n ve
art�k u�ra�mayaca��n� bilmenin huzurunu duydu.
179
180
met beye d�n�p, "matmazel chantal'i de yeme�e �a��ra-
l�m m�?" diye soruyordu.
�lk ba�larda heyecan verici bir su� ortakl���n�n i�areti olarak hikmet
beyi zevkten ��lg�na �eviren bu ���nc� ki�iyi aralar�na alma fikri, �imdi
kar�s� a��s�ndan tek heyecan kayna�� olarak g�r�ld���nden ya da en az�ndan
hikmet bey bunu b�yle sand���ndan art�k Matmazel chantal'in kendilerine
kat�lmas�ndan neredeyse nefret ediyordu; bunu kendisine duyulan sevginin
eskidi�inin kan�t� olarak g�r�yordu ama hi�bir zaman 'hay�r' diyemiyordu.
bu sevi�melerin bir girdaba atlamak gibi oldu�unu tecr�beleriyle
biliyordu; �nce istemese, �ekinse, korksa bile bir kere atlad�ktan sonra o
girdap al�p g�t�r�yor, hikmet bey �ok �abuk simsiyah bir zevkin i�ine
dal�p hayattan kopuyor-du. zaten matmazel chantal'in kendilerine kat�lmas�
konusunda g�sterdi�i isteksizlik bundan zevk almad���ndan de�ildi;
sevilmedi�ini d��nen herkes gibi her yeni �n�n kendisini bekleyen
sevginin bir i�aretini ortaya ��karabilece�ini sanarak, bu i�aretin ortaya
��kmas�na engel olarak g�rd��� herkesi ve her �eyi sevdi�iyle aras�ndan
kald�rma �abas�yd�.
181
lerde bunu ondan habersiz d��nen ve ona bu d��ncenin hazz�n� ya�atan bir
�ey vard�; ortaya ��kan, d��ncenin kendisinden ziyade onun yaratt���
sevin�ti.
sultan han�m�n geli�i i�in hummal� bir faaliyet ba�lad�, Bo�az'�n en g�zel
ve en b�y�k yal�s� tutuldu, en g�zel, en yeni arabalar kiraland�, yal�n�n
mefru�at� yenilendi; b�t�n bunlar�n hepsiyle hikmet bey tek tek.ilgilendi;
annesinin memnun kalmas�n� ve kendisini sevmesini istiyordu. bu ani
ziyaretin sebebi telgrafta belirtilmemi�ti ama dedikodular sultan han�mdan
�nce vard� �stanbul'a: bir erkekti bu ziyaretin sebebi; b�t�n Paris'i
pe�inde ko�turduktan ve hi�bir erke�i be�enmedikten sonra birden ortaya
��kan bir �ngiliz akt�r g�zel kad�n�n 'kalbini �al�ver-mi�ti,' prenslere
lay�k g�r�lmeyen o kalp bir akt�r�n ayaklar�n�n dibine d��vermi�ti ve
sultan han�m �imdi 'a�ktan' ka��yordu. paris'te birka� g�n hatta birka�
saat daha kal�rsa, tanr�lar�n bile dokunmas�na izin verilmeyecek kadar
g�zel buldu�u, hayran oldu�u, tapt��� v�cudunu, bir �l�ml�n�n, s�radan bir
artistin yata��na b�rakaca��ndan korkmu�tu; bedeninin ve ruhunun isyan�n�
bir ka��la yat�t�rmaya �al��yordu �imdi.
her �eyi gibi ka��� da pek g�rkemli olan mihri�ah sultan�n gelece�inin
duyulmas� bile �stanbul'un konaklar�n� �alkalamaya yetmi�ti; herkes her
�eyi b�rakm� mihri�ah sultan hakk�nda konu�maya, onunla tan�mak i�in ne
>' vesileler uyduraca��n�, kimleri arac� koyaca��n� d��nmeye ba�lam�t�.
bu ziyaretten memnun kalmayan tek ki�i vard�, o da sultan han�m�n eski
kocas� Re�it pa�ayd�; bir daha kar�s�yla kar��la�mak, o g�zelli�i g�rmek
istemiyordu, ama daha da �nemlisi serazat bir hayat� olan eski kar�s�n�n
�stanbul'da yapabileceklerinin kendi durumunu k�t� etkileyece�inden, alay
konusu olaca��ndan korkuyordu.
182
her zaman oldu�u gibi �eyh efendinin istihbarat� do�ru ��km�, Rag�p Beyi
nezarete �a��r�p Almanya'ya gidece�ini haber vererek, bir an �nce
haz�rlanmas�n� s�ylemi�ler, haz�rl�klar i�in de epeyce bir para
vermi�lerdi. a��r bir cezaya �arpt�r�lmay� bekleyen rag�p Bey, ceza yerine
b�yle bir emirle kar��la��nca hem cezadan kurtuldu�u i�in sevinmi�, hem de
�lkesinden ayr�l�p yaban ellere gidece�i i�in can� s�k�lm�t� ama sevin�
daha a��r bas�yordu.
yola ��kmadan bir g�n �nce veda edip 'hay�r duas�n�' almak i�in �eyh
efendiyi ziyarete gitti. bahar ya�murlar� ba�lam�, tekkenin bah�esi
ye�illenmeye koyulmu�, g�l dallar�nda ilk tomurcuklar belirmi�ti; �eyh
efendiyle toprak kokan bah�ede dola�m�lard� gene.
� evet efendim.
� iyi... yad ellerde zor g�nler ge�ireceksiniz rag�p Bey, zor zamanlarda
metin olmak hizum eder, metanetinizi kaybetmeyin, kaybetmezsiniz ya...
d�nya bir-imtihan yeridir unutmay�n, bu �lemde misafiriz, aln�m�za
yaz�lan�n niye yaz�ld���n� Rabbimizden gayr� kimse bilmez; onun i�in
nedenini ni�inini merak da etmemeli, pek kur-calamamal�, �st�m�ze d�eni
yapmak bizim vazifemiz.
durup ekledi:
� bir �eye ihtiyac�n�z olarsa hi� teredd�t etmeyin, bir haber sal�n.
183
o ak�am, anneleri i�erde o�ullan i�in yemek haz�rlarken iki karde�, evin
�n�ne ��k�p al�ak basamaklara, k���kl�klerinde yapt�klar� gibi yan yana
oturdular, sonra birer sigara yakt�lar. hava tam kararmam�t� ama
y�ld�zlar g�z�kmeye ba�lam�t�; bahar ak�amlar�n�n o en g�zel saatleriydi;
civardaki tepeler, a�a�lar, �i�ekler birer g�lgeye d�n��yordu a��r a��r,
tepelerin etekleri karanl��a g�m�l�rken h�l� g�ne�i g�ren zirveleri mutlu
y�zler gibi parl�yordu; �imen ve papatya kokuyordu.
� bug�n �eyh efendiye vedaya gittim, dedi rag�p Bey, iyi bir insan.
� bilmiyorum, dedi, iyi bir insana benziyor hakikaten ama hi� belli olmaz,
yar�n i�ler tersine d�nd���nde ne yapaca��n� bilemezsin, bu molla tak�m�
biraz tuhaft�r.
184
g�nden bir g�ne yard�mdan vazge�medi, reddetmedi; hat�rlam�yor musun fuat
pa�ay� s�rd�klerinde, dilaver'i vurdu�umda, hep ona s���nd�m, kendi yok
auaru var, onun yapt�klar�n� unutamam.
cevat bey, �eyh efendi mevzuunu fazla uzatmad�, 'm�spet ilimlere' ba�l�
bir doktor olarak dini ve dindarlar� hep ��pheyle kar��lard�, laf�
de�i�tirdi.
� hat�rl�yorum, niye?
� ne yapmay� d��n�yorsunuz?
185
� �ndirebilirsek indiririz, indiremezsek me�rutiyet ilan etmeye zorlar�z,
melun zaten me�rutiyet s�z� vererek ge�mi�ti tahta, sonra s�z�nden cayd�.
� nas�l yapacaks�n�z?
� elbette yok.
� �yi, sen almanya'ya yerle�tikten sonra seni orada baz� arkada�lar gelip
bulacak, gerekirse baz�lar�n� misafir edeceksin; bir de d�ar�da ��kan
baz� dergiler var, onlar� buraya yollayacaks�n.
� nas�l yollayaca��m?
� meraklanma, i�erde adamlar�m�z var, bir �ey olursa �nceden haber al�p
��kar�m buradan; bir bakars�n bir gece kap�n� �alm��m Almanya'da ama
in�allah hi� �yle �eylere gerek kalmayacak. �ok k���k gruplar halinde
�al��yoruz, herkes birbirini tan�yor, kolay kolay hafiye sokama^.-lar
aram�za, zaten sokarlar da yakalarsak cezas� �l�m. biz padi�ahtan daha
insafl� olacak de�iliz ya, ihaneti affetmeyiz, herkes biliyor bu kural�,
kelleyi koltu�a alm� hafiye-
186
yi biraz zor bulur padi�ah hazretleri, kom�uyu jurnalle-meye benzemez bizi
jurnallemek.
aya�a kalkarken, cevat bey annesi duymas�n diye sesini al�altarak, "sen
benden haber bekle," dedi. ��eri girip, annelerinin kurdu�u sininin ba��na
��kerek sessizce yemeklerini yediler.
187
xv
b�yle zor durumlarda hep oldu�u gibi padi�ah karars�z ve vesveseli
halinden hemen s�yr�lm�, derhal �ehirdeki binlerce hafiyesini kesin bir
emirle harekete ge�irerek, her yana 'm�s�rl�'nm asl�nda gizli din
ta��d���n�, �ocuklu�unda fransa'da papazlar taraf�ndan vaftiz edilip
h�ristiyan oldu�unu yaym�t�; her zaman k�k�rt�c�l�k yapan hafiyelerin bu
kez halk� yat�t�rmak i�in ba�latt�klar� faaliyet yararl� oldu,
�stanbullular�n �fkesi uyand��� kadar h�zla dindi: �nce kulaktan kula�a,
sonra yal�dan yal�ya, cumbadan cumbaya, mahalleden mahalleye u�ultuya
d�n�en bir f�s�lt� yay�ld�: "fahi�e g�vurmu�!" h�seyin hikmet bey alayc�
bir g�l�msemeyle, "osmanl�'da da, ayn� kutsal kitapta s�ylendi�i gibi �nce
s�z vard�," demi�ti, "s�z insanlar� �ld�rmeye de kurtarmaya da yeterdi,
ger�ek o kadar �nemli de�ildi."
189
sadece g�r k�z�l sa�larla s�sl� ba�� ve g�renin bir daha asla akl�ndan
��karamad��� benzersiz y�z� de�il, kendisinden ba�ka kimsenin ok�amas�na
izin vermedi�i muhte�em g���slerinin �st�, omuzlar�na at�lm� t�l bir
�al�n alt�ndan g�z�ken kollan da a��kt�; bunu dinlerine, halifelerine,
imparatorluklar�na ve belki de en �nemlisi tek tek b�t�n �ehir halk� kendi
namuslar�na yap�lm� a��k bir sald�r�, bir hakaret olarak g�r�yorlard�.
din adamlar�, 'fahi�enin' derhal ta�a tutularak �ld�r�lmesine fetva
vermeye, halk da bu fetvay� yerine getirmeye hemen haz�rd�; ama mihri�ah
sultan bir 'fahi�e' ilan edilemeyecek kadar zengin, dokunulmayacak kadar
g��l�yd�; sultan han�ma yap�lacak en k���k bir sald�r�, en k���k bir
tariz, osmanl�larla, sultan�n kuzeni olan m�s�r Hidivinin aras�n�
a�abilir, g�zel bir y�zle dekolte bir g���s binlerce insan�n �l�m�yle
bitebilecek bir sava�a neden olabilirdi.
188
lak yosun, bal�k, t�mbeki ve insan kokusuna bir de gizliden gizliye t�ten
bir anason kokusu kar��yordu. ne frans�zlar�n d�zenli bah�elerine ne
�ngilizlerin disiplinli �imlerine benzemeyen bu bak�ml� ama gene de vah�i
bah�eyle, bah�enin hemen dibinden akan koyu lacivert deniz art�k hi�bir
�eye �a�mayaca��m sanan sultan� bile �a��rt�p bir an ba��n� d�nd�rd�,
insiyaki olarak o�lunun koluna girdi.
� paris'e benzemiyor.
bir zaman bah�ede kol kola dola�t�lar, sultan kokulara, �ehrin i�inden
akan denize, kubbelere, minarelere al�t�ktan sonra o�luna bakt�.
� yooo.
arkadan gelen soru, �ok kad�nca ve kad�nca olan bir�ok �ey gibi
yaralay�c�yd�.
� kar�n nas�l?
��yi.
190
bir a�a��lay�c� tebess�m daha u�tu o g�zel y�zden.
� herkes korkuyor.
� �yiyim.
191
� k�t� bir �ey aptallarla zavall�lar�n ba��na gelir, benim ba��ma gelmez.
� peki, k�t� bir �ey oldu mu, geldi mi ba��ma senin dedi�in gibi k�t� bir
�ey... hikmet, seni biraz paris'e go-t�reyim ben, sen burada gittik�e
babana benziyorsun, �ocukken b�yle korkak de�ildin.
� sen benim i�in endi�elenme, sen kendin i�in endi�elen... ben �yle iki
bald�r� ��plak i�in esvab�m�, al�kanl���-
192
m� de�i�tirecek de�ilim, ne �yle, k�y bedevisi gibi simsiyah torbalara
giriyorlar; yolda gelirken g�rd�m, i�im fena oldu.
� her yerin bir al�kanl���, bir gelene�i var... �stelik sadece bald�n
��plaklar de�il saray bile rahats�z oldu yapt���n�zdan.
194
� siz nas�l m�nasip g�r�rseniz hikmet bey.
hikmet bey �ok k�sa bir s�re i�inde, evlenmeden �nceki hikmet bey olmu�,
mehpare han�m idarenin bir anda mihri�ah sultan�n eline ge�ti�ini,
kocas�n�n �st�ndeki etkisini kaybetti�ini anlam�t� ve o �ok garip
ba�lant�y� g�rm�t�: kocas�n�n kendisine olan ba��ml�l���yla mevcut d�zen
kar��s�ndaki korkusunun ve ezikli�inin b�y�k bir ili�kisi vard�; b�t�n
a�k�na ra�men paris'te mehpare han�m�n k�leli�ini b�yle kabul etmezdi.
mehpare han�m, neredeyse insiyaki bir �ekilde padi�ahtan ve istibdattan
yana oldu�unu hissetti; mihri�ah sultan serbestli�i ve h�rriyeti temsil
ediyordu bu masada ��nk�. Kendisinin de paris'i �ok sevmesine ra�men
gitmeye raz� olmayaca��n� o anda anlad�; Hikmet beyi kaybetmek de�ildi
korkusu, hi�bir �eyi kaybetmekten korkmazd� ama bir erke�in kendi
etkisinden �ylesine kurtulup gitmesine tahamm�l edemezdi; bu olacak �ey
de�ildi, bir erkek mehpare han�m� b�rak�p gidecekse bunu ancak s�r�nerek
yapmal�yd�, mar� s�yleyerek de�il.
h�l� marseillaise'i s�ylemeye devam eden kocas�n� so�uk bir sesle uyard�.
� mehpare hakl� Hikmet, gel hadi, tatl�m�z� yiyelim, sana biraz paris'teki
edebiyat mahfillerinde konu�ulanlar�
195
�ok uzun zamandan beri ilk kez mehpare han�m�n oldu�u bir yerde hikmet bey
bir ba�kas�yla ilgileniyor, bir ba�ka konuyu daha �ekici buluyor,
aralar�nda ���nc� bir ki�i olmas�ndan s�k�lmad��� gibi bundan memnuniyet
duyuyordu. mehpare han�m�n kalk�p bah�eyi dola�maya gitti�ini mihri�ah
sultan fark etti, hikmet bey fark�na bile varmad� kar�s�n�n gidi�inin;
annesinin getirdi�i �zg�rl�k havas� onu ��lg�na �evirmi�, bamba�ka bir
adam yap m�t�, ama hikmet beyin bilmedi�i bir �eyi iki kad�n da
biliyordu, bu ge�ici bir durumdu; bir a�ktan, b�ylesine amans�z bir
ba�l�l�ktan �yle bir yemek sohbetiyle, bir gen�lik �zlemiyle kurtulmak
m�mk�n de�ildi.
1%
� yoo, hi� s�k�lmaz, aksine �ok sever, biz hep konu�urduk onunla
edebiyattan.
� hay�r s�k�lmad�m.
� haber vermem gerekmezdi hikmet bey, yan�n�zdan kalkt�m ama siz benim
gitti�imi bile fark etmediniz.
hikmet bey, her erkek i�in her zaman �ok �a��rt�c� olan o tuhaf ve
�rk�t�c� zevki, g�zel bir kad�n taraf�ndan k�skan�lma zevkini ilk kez
tatt�, y�z�nde bchriveren tebess�m� saklaya�nad� ama bu zevki tadan her
erkek gibi korktu da 'bunun bedeli ne olacak' diye. g�zel kad�nlar�n
k�skanmaya kolayca tahamm�l edemeyece�im, mutlaka bir �ey yapacaklar�n�
tecr�beleriyle olmasa da sczg�ler�ylc biliyordu. annesiyle konu�mak,
paris'in h�r havas�n� koklamak, eski g�nlerini hat�rlamak; osmanl�
payitaht�n�n a��r bask�s� alt�nda, bu bask�ya dayanamayarak �uuralt� bir
istekle kendi ��klar�n� karaltan zek�s�n� yeniden parlatm�t�: olay�n
acayipli�ini g�r�yordu, kar�s� taraf�ndan ilk kex k�skan�l�yordu ama
k�skan�lmas�na neden olan kad�n anncsiydi; bunu fark etti�i anda y�z�ndeki
memnun tebess�m olgun ve anlay�l� bir adam�n k�r�k tebess�m�ne d�n�t�.
k�skan�lan kendisi de�il anncsiydi, annesinin g�zelli�iydi; bu meselede
kendisinin hi�bir rol� yoktu, mesele iki kad�n aras�ndayd�. Osman'a, "beni
kullanm�lard�," demi�ti, "ben onlar�n aras�ndaki oyunda raketleriyle
197
vurduklar� toptum sadece, daha fazla bir �nemim yoktu; hay�r, beni
sevmiyorlard� ya da bana ald�rm�yorlard� demiyorum ama birbirlerine daha
�ok ald�r�yorlard�."
ba�ka zaman olsa asla soramazd� ama o g�n i�indeki parisli delikanl�n�n
hoppal���na kar�� koyamad�.
mehpare han�m, g�zlerini k�sarak �yle bir bakt� ki kocas�na, Hikmet bey ne
padi�ahtan, ne hafiyelerden korkmad��� kadar korktu; o halk deyiminin ne
manaya geldi�ini anlayarak 'ta iliklerine kadar titredi,' korkmakta ne
kadar hakl� oldu�unu da anlayacakt�; can�n�n en �ok ac�d��� bir anda
kar�s� ona ayn� c�mleyi tekrarlayacak, "k�skand�n�z m�, kendinize h�kim
olun, g�l�n� oluyorsunuz," diyecekti.
bir g�n Re�it pa�aya, 'eski zevcenizle bir konu�san�z doktor, ona devlet-i
aliyyenin payitaht�nda bulundu�unu bir hat�rlatsan�z,' dedi, 'ahalinin �rf
ve �detini pek fazla rencide etmemeli, her g�n saraya �ik�yet ya��yor.'
198
ka kad�nlara gitti diye nas�l kendisini odas�na almad���n�,
haremin i�inde bas bas ba��rt�p rezil etti�ini hat�rlam�t�.
� ah, s�z dinlemiyor bu kad�nlar doktor, s�z dinlemiyor.
� daha g�zelini g�rmedim devletlum, eski zevcem cariyeniz allan�n bo� bir
vaktinde �zene bezene yaratt��� kullar�ndan. ama g�zellik ka� para, huyu
g�zel olmad�ktan sonra...
re�it pa�a o�luna bu konuda bir �ey s�ylemedi, mihri�ah sultan�n inad�na
sokaklara ��kmas�ndan korktu. s�ylese de zaten hikmet bey gidip bunu
annesine anlatmazd�, annesinin geli�iyle birlikte yeni bir insan olmu�
gibiydi; paris'teki g�nlerini hat�rlatan bir heyecanla her t�rl� bask�dan
nefret ediyordu.
199
den dile dola�an bu kad�n�n ger�ekten mehpare han�mdan daha g�zel olup
olmad���n� ��renmek, bunu g�zleriyle g�rmek istiyordu. ayn� Hikmet bey
gibi, o da mehpare han�mdan daha g�zel bir kad�n�n olmas�n� diliyordu; bu,
huzursuz ruhuna bir nebze de olsa s�k�n verecek, hi�bir zaman alamad��� ve
alamayaca�� bir intikam� bir ba�ka g�zelli�in yard�m�yla almas�n�
sa�layacak, �aresizli�ine sanki �are olacakt�. *
bu sefer de �yle oldu, �eyh efendi a��k�a bk �ey s�ylemedi ama hasan
efendi kendisinden ne istendi�ini anlad�, dahas� bunu ger�ekle�tirmenin
yolunu da kendince buldu.
200
ma�rur' gelininin eski kocas� olmas� bu merak� daha da dayan�lmaz
k�lm�t�.
mihri�ah sultan �nce, her zamanki al�kanl��� ile �eyh efendiyi yal�ya
davet etmeyi d��nd�, ancak bu fikrini a�t��� insanlar�n y�zlerinde
beliren �a�k�n ve alayc� ifade onu vazge�irmeye yetti. bunun �zerine
kendisinin tekkeye gidip gidemeyece�ini soru�turdu, gidebilece�ini ama
ba��n� kapamas� gerekti�ini s�ylediler.
� hikmet bey benimle e�leniyor musunuz, bizi alakadar edecek ka� tane �eyh
efendi var allah a�k�na, zaten asab�m bozuk, bir de siz b�yle yapmay�n
l�tfen.
201
� anne, �eyhi ziyarete gidecekmi�siniz.
� evet.
� biliyorum.
��hikmet, bilmem fark�nda m�s�n ama buraya geldi�imden beri neyin yap�l�p
neyin yap�lmayaca��n� ��retmeye �al��yorsun bana... erkeklerin
kad�nlardan her �eyi daha iyi bildi�i fikrine biraz fazla kapt�rd�n galiba
kendini, ama unutma ak�l ��reten erkekler her zaman s�k�c�d�rlar; hi�bir
kad�n b�yle bir erke�e fazla tahamm�l edemez, hele ben hi� tahamm�l
edemem.
� herkes �eyhin ayin s�ras�nda u�tu�unu s�yl�yor, u�an bir �eyh her yerde
g�r�lmez.
� ya u�mazsa...
� ben u�ururum...
202
telden bir �rt� alm�, dantel �rt�n�n u�lar�m omuzlar�ndan a�a��ya
b�rakm�t�. �yle bir k�yafet se�mi�ti ki, g�zelli�i dekolte bir k�yafetle
oldu�undan daha fazla ortaya ��km�t�; saatlerce u�ra�m�t� haz�rlanmak
i�in, �eyhin kendisine hayran kalmas�n� istiyordu. bunu ger�ekten istiyor,
bunu istedi�ini de biliyordu.
hasan efendi, "bir tek �eyh hazretleri sakindi," demi�ti osman'a," tekkeyi
g�rsen, herkeste bir asabiyet, hi� kimse elindeki i�i bitiremiyor, dua
eden duas�n� �a��r�yor, bah�eyi sulayan �a�k�nl���ndan d�n�p sulad��� yeri
bir daha suluyor; bir acayiplik ki b�ylesi daha g�r�lmemi�. ben ne
yapaca��m� bilemiyorum, bir kap�ya gidip bak�yorum, bir deniz k�y�s�na
iniyorum, allan�n bildi�ini kuldan ne saklay�m, �eyh i�in korkuyorum;
g�zelli�ine ma�rur bir fahi�e �eyhi sallad�, ba�ka bir g�zel orospu gelip
sallanan�
203
204
f
sultan o yar� karanl���n aras�ndan, i�indeki gizli bir ziyayla ayd�nlanm�
gibi g�r�nen o �effafla�m�, beyaz y�ze do�ru y�r�d�, e�ilip elini �pt�.
� buyurun oturun.
�eyh efendi, tespihini �ekti bir zaman; sonra o usul, insan�n i�ine
i�leyen sesiyle anlatt�.
205
� g�nah� tartmak bizim haddimiz de�il, kalbi ibadet, �ekli ibadetten her
zaman �nemlidir, her �ey insan�n kalbinde ba�lar ��nk�; itikad�n�z oldu�u
s�rece ibadetiniz sizinle rabbimiz aras�nda kal�r, i�inizden nas�l
geliyorsa �yle davran�n. Dedi�im gibi ba��n�z� �rtmeniz yaln�zca Rab-bin
yaratt�klar�na kar�� sayg�n�z� g�sterir, bu sayg�y� g�sterip g�stermemek
de size kalm�.
daha s�z�n� bitirirken karanl�klar�n i�inden hasan efendi elinde geni� bir
�alla ��k�p �al� sultana verdi. mihri�ah sultan, ger�ek bir heyecan
duyarak ba�lad� ba��n�, g�r sa�lar�n� �al�n i�ine hapsetti; b�ylece
y�z�n�n g�zelli�i daha �ok ��kt� ortaya. �eyh efendi o g�zelli�e bir daha
ve gene ayn� g�nah korkusuyla bakt�.
206
mihri�ah sultan o tekkeden ba��n� ba�lam� olarak ��kacak, b�t�n
�stanbul'un 'm�s�rl� fahi�enin' �eyhi g�rd�kten sonra 'hak dinine'
d�nd���n� d��n�p �eyh efendinin kerametine bir kez daha iman etmesini
sa�layacakt�; ba��n� �rtmenin kendisine yak�t���n� ke�fettikten sonra da
hep �yle dola�acak ve �eyhin etkisinin kal�c�l���n� da g�stermi� olacakt�.
sultan kalkmadan �nce �eyhe bakt�; hi�bir zaman bir erke�e bakamad���
gibi, kendini b�rakarak arzuyla dikti g�zlerini g�zlerine, kendisini ve
duygular�n� saklamaya gerek duymad�.
bunu duyan hasan efendi, "eyvah," dedi i�inden, "bir g�zel orospu gitti
ba�ka bir g�zel orospu geldi, hey tanr�m nedir senin �eyh efendiden
istedi�in?"
207
xvi
askerlere emirler verdi, biraz sonra n�bet�i subay�n odas�ndaki masaya bir
�ilingir sofras� kuruldu; ekmek, peynir, domates, ye�il so�an, kavun,
karpuz, bir �i�e de binlik rak�; K�z�m Bey o ak�am n�bet�i olan bir
binba��y� da davet etti yeme�e. tam ilk kadehten ilk yudumlan alm�lard�
ki bir asker tela�la gelip �b�r binba��y� saraydan �a��rd�klar�n� haber
verdi. binba�� hemen �niformas�n� d�zeltti, a�z�n� �alkalad�, fesini
giyip, "siz keyfinize bak�n, ben birazdan d�ner, size yeti�irim," deyip
gitti.
210
yup bir diki�te yuvarlad�, yumru�uyla b�y�klar�m s�vazla-
d�.
� yani adamlara hain diyoruz birader, ama bu gidi�ata da dur diyecek biri
laz�m hakikaten.
211
yaln�zl�k ve yabanc�l�k zor gelse de, toplara, atlara ve yeni bir dil
��renmeye olan tutkusuyla �ok da s�k�lmadan g�nlerini ge�iriyor, �ok
sevdi�i askeri disiplinin i�inde askerce bir hayat ya�ayabilmenin tad�n�
��kart�yor, bir g�n Osmanl� ordusuna da bu disiplini ta��may� hayal
ediyor-^ du. �ki ay�n� hi� �ikayetsiz, alman meslekta�lar�n�n be�enisini,
komutanlar�n takdirini kazanarak ge�irdikten sonra �nlenemeyen bir kad�n
�zlemi bast�; kad�n iste�i, bir t�rl� ge�meyen bir ka��nt� gibi yerle�ti
v�cuduna. kimseye bir �ey s�yleyemiyordu ama taburundaki alman subaylar
gen� Osmanl� zabitinin derdini anlamakta gecikme-, diler.
212
belirtebilmesi i�in yakas�na k�rm�z� bir karanfil takmas� gerekiyor."
213
� �z�r dilerim von rag�p', k�t� bir niyetim yoktu, �aka yapmak istedik ama
hatal� davrand�m. �stersen d�ar� gelirim, ama e�er onun yerine benimle
bir i�ki i�ersen hayat�m boyunca dostun olurum.
y�z�nde derin bir yara izi olan, bir baca�� aksayan, geni� g��s�
ni�anlarla dolu bir yarbay da kalabal���n aras�ndan rag�p Beye yakla�t�.
214
� cesur ve de�erli bir misafire yap�lan bu tats�z �akadan hepimiz mahcup
olduk, dedi; y�zba�� yapt��� i�in �z�r diledi, ben de �z�r diliyorum.
�ahs�n�z� rencide edecek bir hakaret ya da k�t� niyet olmad���n� askerlik
�erefim �st�ne yemin ederek temin ederim. bir d�elloya gerek yok.
� peki, dedi.
hemen rag�p Beye bir i�ki getirildi, subay kul�b�n-deki b�t�n subaylar
aya�a kalkarak rag�p Beye d�nd�ler ve b�t�n salonu kaplayan bir �ak�rt�yla
topuklar�n� �arparak kadehlerini kald�rd�lar.
� von rag�p'a...
biri ba��rd�.
� bir diki�te.
215
git, sen git!" diye ba��rmalar�na daha fazla direnemeyip kabul etti; alman
imparatorunun �n�nde yan�an ilk osmanl� zabiti olmak rag�p Beye d�m�t�.
216
mesi gibi imparatorlar�na duyduklan sevgi ve sayg� da �ok �a��rt�c�yd�.
�stanbul'daki hayat� art�k g�z�ne �ok s�n�k, daha da fenas� s�fli
g�z�k�yordu; kad�n diye yaln�zca Rum ve yahudi orospular�, m�zik diye
yaln�zca meyhanelere �a�r�lan ince saz tak�mlar�n� biliyor, edebiyattan
neredeyse hi� anlam�yordu; silahlar konusunda da di�er subaylara k�yasla
�ok gerideydi; b��ak ve tabancay� iyi biliyor, iyi kullan�yordu ama
k�l��lar ve toplar konusunda �ok bilgisizdi; eskrimde kimseyle
yar�am�yor, toplar�n kullan�lma tekni�i konusunda tam bir cahil olarak
kal�yordu. almanlar�n elindeki silahlar�n hi�biri osmanl�lar�n elinde
yoktu; hele makineli t�fek diye bir yeni icat g�rm�t� ki g�r�r g�rmez
akl� gitmi�ti. b�t�n subaylar gibi o da milletiyle ve vatan�yla
gururlanmak istiyor ama bunda �ok zorlan�yordu.
217
"tebrik ederim" diyen imparator, daha sonralan rag�p Beyin kendisine b�y�k
bir konak almas�n� sa�layacak �� bin alt�n� bir kesenin i�inde uzatt�.
g�n�ls�zce �vd� Rag�p beyi. -
hasan efendi ise her konuda her zaman oldu�u gibi inat�� ve �srarl�yd�:
"b�t�n �ehir �alkalan�yordu, d�n gibi akl�mda, abd�rrezzak beyin o�lunun
intikam�n� almak isteyen k�rtler g�ztepe �stasyonunda trenden inen
�ehre-minini istasyonun tam ��k��nda o�luyla birlikte vurarak
�ld�rm�lerdi."
padi�ah �fkeden k�plere binmi�ti; ali �amil pa�an�n rakipleri olan b�t�n
pa�alar, fehim pa�a, yedi sekiz hasan pa�a, kabasakal mehmet pa�a saraya
dolu�mu�lar, hafiyelerinden gelen raporlar� bire bin katarak padi�aha
aksettirmi�ler, 'melanetin* alt�nda Ali �amil'in oldu�una onu
inand�rm�lard�. Belki de ali �amil pa�a bu suikastten haberdar de�ildi;
karde�i ve ye�enleri, belediye ba�kan�yla
219
218
221
mam...
220
kanlamaz bir din adam�n� 'ba�tan ��karmak' i�in buraya gelmek, tanr�n�n
evinde apa��k bir g�nah� i�inde ta��mak, belli belirsiz bir korkunun
aras�na kar�t��� muhte�em bir heyecana s�r�kl�yordu onu. b�t�n erkeklerin
ondan istedi�ini hi�bir zaman isteyemeyecek olan; ge�mi�i, inan�lar�,
varl��� ve efsanesiyle kendi ruhunu ve duygular�n� bir daha hi�bir zaman
a��lmayacak bir �ekilde mumyalam� bulunan bu adam� kendisinden bir �ey
istemeye zorlamak, elleri kollar� ba�l� bir erke�in �n�nde ��r�l��plak
soyunmaya benziyordu. onun �ekece�i azab� tahmin ediyor ve bundan zevk
al�yordu. ayn� azab� kendisi y�llarca �ekmi�, �eyhin inan�lar�yla
ba�lanmas� gibi kendisi de kendi g�zelli�ine olan hayranl���yla ba�lanm�
ve �n�nden ge�en onca �ekici ve yak��kl� erke�e, bir �ey istemeden ve bir
�ey vermeden yaln�zca bakmakla yetinmi�ti. �eyhin �ekece�ini d��nd���
azaptan duydu�u zevk de k�t� kalplilikten de�il daha ziyade rol�n�
de�i�tirebilme imk�n�na �ok uzun y�llardan sonra ilk kez kavu�masmdand�.
222
- gelmeme m�saade etti�iniz i�in te�ekk�r ederim �eyh hazretleri.
mihri�ah sultan i�ini �ekti, soruyu �ylesine sormu� da olsa �imdi kendi
sordu�u soruyu ciddiye almaya ba�lam�t�.
223
"mihri�ah han�m," dedi �eyh efendi, ilk kez sultana birisi 'han�m' diye
hitap ediyordu, sultan bir an irkildiyse de bir �eyhin kar��s�nda
sultanl���n �nemli olmad���n� d��nd�.
224
� zordur elbet, unutulmas� o kadar kolay olsa ten g�nah olmazd�... Ama
u�ra�acaks�n, �lene kadar u�ra: sa�aks�n, hep u�ra�acaks�n; g�nah�ndan
vazge�menin, onu unutman�n ac�s�n� duyarak u�ra�acaks�n. Kabe yoluna ��kan
topal kar�nca misali, yapamayaca��n� bilsen de u�ra�acaks�n, ba�ka bir
�aresi yok.
mamaktan her zaman gurur duyuyordu. �imdi ise unutul mak tehlikesiyle
kar�� kar��yayd� ve yapabilecek bir �ey bulam�yordu. *
� eski kocam� size �vey baba m� getirecek, evli barkl� bir adam� azd�rmaya
m� gidiyor?
ne alakas� var?
226
kapan�p Hikmet beyle birlikte yemek yemeyi reddetmi�-
ti.
hikmet bey, kar�s�n�n huysuzlu�unun nedenini seziyor, ama buna �ok �nem
vermiyordu; k�skan�lan�n ne kendisi ne de �eyh olmad���n�, iki kad�n�n
birbirlerini k�skand�klar�n� anlam�t�. �stelik annesiyle konu�up da
�stanbul'da nas�l bir tutsak hayat� ya�ad���n� birdenbire yeniden fark
edince siyasete ilgisi yo�unla�m�t�. bu istibdattan, bask�dan,
yasaklardan kurtulmak istiyordu; kar�s�yla ilgili dertlerinin de bu
karanl�k bask�n�n sonucu oldu�unu d��n�yordu. e�er b�yle bir istibdat
olmasa mehpare han�ma b�ylesine hastal�kl� bir bi�imde d�k�n olmaz,
ili�kinin dengesinin bu kadar �abuk bozulmas�na izin ver-
227
mezdi gibi geliyordu. bu d��ncesini tartacak bir imk�n� olmad���ndan k�sa
zamanda buna inand�; �zg�rl���n� kurtarmak a�k�n� da kurtarmak manas�na
gelir oldu.
� ne i�in var hikmet paris'te, orada s�radan bir insans�n, ama burada
padi�ah�n doktorunun o�lu, saray� h�mayunun mabeyin k�tiplerinden birisin;
yeniden paris'e gidip orada �nemsiz bir adam gibi ya�amaya dayanabilir
misin?
� dayan�r�m baba, burada bo�uluyorum art�k. Ne bir �ey okumak ne iki sat�r
konu�mak m�mk�n burada.
228
bir g�n m�ellif arkada�lar�ndan, kendisi gibi bir 'pa�azade' olan �smet
hulusi bey onu, her r�zg�rda sallanan ah�ap binan�n bir k�esine �ekerek,
frans�zca bir gazete verdi; "bunu l�tfen hemen cebinize sokunuz," dedi,
hikmet bey gazeteye bakmadan cebine koydu.
� ben gazetede bir yaz�y� i�aretledim, dedi ismet hulusi bey, e�er
l�tfeder de terc�me ederseniz, memleket i�in faideli bir i� yapm�
olursunuz.
229
xviii
�ok sevdi�i, d�r�stl���n�, a��k s�zl�l���n� her zaman takdir etti�i Fuat
pa�an�n s�rg�nde �ld���n� o g�nlerde duymak, g�z�n�n �n�nde ya�anm� bir
haks�zl���n ac�kl� ak�betinden haberdar olmak s�k�nt�s�n� daha da
art�rm�, her yanda k�t� bir gelece�in i�aretlerini g�rmeye ba�lam�t�;
"vesveseli bir adam olmu�tum," demi�ti osman'a, "padi�ahtan huy mu kapt�m,
nedir?"
230
s�k�nt�dan hi� yapmad��� �eyler yapmaya ba�lam�, Sabah gazetesinin sahibi
mihran'�n Suadiye'deki yal�s�nda verdi�i davetlere birka� kez gitmi�,
yal�n�n alt�nda in�a edilmi� hamamda d�zenlenen �lemlere kat�lm�, bu
�lemlere kat�lan, yar� ��plak dilberlerle oyna��p daha sonra mihran'�n
devlet kat�ndaki baz� i�lerini kovalay�p ona ��kar sa�layan pa�alar�
g�r�nce onlardan da kendisinden de i�renmi�ti.
"zaten utanma duygusu neredeyse b�t�n�yle ortadan kalkm�t�," diye
anlatm�t� o g�nleri, "pa�alar eskiden utand�klar� i�leri art�k a��k�a
yapacak bir hayas�zl�k ve pervas�zl�k sahibi olmu�lard�."
arap �zzet pa�a, osmanl� ordusuna z�rhl� kuleler satmak isteyen bir
frans�z �irketinin m�messilinden doktorun yan�nda a��k�a r�vet istemi�,
bunu saklamaya bile gerek duymam�t�, bu 'komisyonu', padi�aha
ba�l�l���n�n do�al bir kar��l��� olarak g�r�yordu; re�it pa�a bu olay�
padi�aha haber vermeyi akl�ndan ge�irmi� ama daha sonra padi�ah�n bu
i�lerden haberdar olmas�na ra�men ses ��karmad���n� d��nerek vazge�mi�ti.
padi�ah bu pa�alar�n hem efendisi hem tutsa�� durumundayd�, ald�klar�
r�vetlere, yapt�klar� yolsuzluklara kar�� ��kacak hali yoktu; hemen hemen
b�t�n devlet ricali birka�� hari� bu kirli ili�kilere bula�m�lard�.
bunlar� devletten ay�klamaya art�k Padi�ah�n da g�c� yetmezdi; bu
ahlaks�zl�klara bizzat padi�ah, pa�alar�n her yapt�klar�na g�z yumarak
kendisi yol a�m� ve sonunda kendisi de bir rezillikler batakl���n�n
ortas�nda kalm�t�, bu �amurdan ��kmas� m�mk�n g�z�km�yordu.
231
232
l
"hadise asl�nda komikti ama bana �ok trajik g�r�nd�," demi�ti re�it pa�a
osman'a, "bir damla kanda mikrobu g�rd���m�z gibi sanki minicik bir olayda
b�y�k bir ��k�� g�rd�m ya da g�rd���m� sand�m. Bilirsin, biz doktorlar da
az yan�lmay�z ya bizim yan�ld���m�z� bizden ba�kas� anlayamaz, her neyse;
harem �ok kalabahkla�t��� zaman haremdeki kad�nlardan baz�lar� ��ra�
��kart�l�r, padi�ah taraf�ndan azat edilip bir sarayl�ya nik�h� k�y�l�rd�.
bir grup kad�n harema�alanna ba�vurup ��ra� ��kar�lmalar�n� istemi�ler,
a�alar da padi�aha haber vermi�ler, padi�ah da onlara m�saade etmi�. az
bir zaman sonra, bir grup kad�n daha ��ra� ��kart�lmak istemi�ler lakin
daha yeni bir grup gitti�inden, harema�alar� bunu padi�aha s�ylemeye
�ekinmi�ler, sanki b�t�n kad�nlar haremden ka�mak istiyormu� gibi olmas�n
diye,. lakin rum cariyelerden biri illa evlenmek istiyormu�, hani o �nl�
rum atas�z� vard�r ya, koca istiyorum �imdi istiyorum, diye, atas�z�
ger�ek olmu�; k�zca��z koca istiyorum diye tutturmu�, kimse kendini
dinlemeyince de �fkesinden gizlice gidip marangozhaneyi tutu�turmu�."
re�it pa�a ise bu olaydan �ok sars�lm�, yakla�makta olan bir felaketin
izlerini g�rm�t�; 'haremdeki bir cariyenin saray�n kat� kurallar�n� b�yle
hi�e sayabilmesi asl�nda o s�rada kimse fark�na yarmasa da, o kurallar�
koyanlar�n g�c�n�n art�k zay�flamaya ba�lad���n�, bu zay�fl���n da bir
�ekilde hissedildi�ini g�steriyordu, yoksa o cariyenin akl�na bile
gelmezdi b�yle bir �ey yapmak; yapmas� de�il bunu d��nebilmesiydi ya�anan
��k��n i�areti.'
233
234
sabaha kadar, uzun gecelik entarisiyle kona��n i�inde dola�m�, biraz
serinleyebilmek i�in bah�eye ��km� ve ac�n�n da �e�it �e�it oldu�unu
ke�fetmi�ti; terk edilmek ve �zlemek ba�ka ba�ka ac�lar yarat�yordu.
kaybetmenin ac�s�yla kavu�amaman�n ac�s� birbirine benzemiyordu; kar�s�
kendisini terk etti�inde onu bir daha g�remeyecek olman�n kederine, k�nlan
gururunun ve kendisini alayc� bak�larla s�zen g�zlerin yaratt���
a�a��lanm�l�k duygusu da kar�m�t�. �imdi �zlerken ise �st�rap
��r�l��plak ve kat��ks�zd�, bu nedenle de daha sars�c�; tek tesellisi
bunun ilk ac� kadar uzun s�rmeyece�ini bilmekti.
235
� �yi de birader, kim kime intisap edecek, birle� deyince birle�mek �yle
hop diye olacak kolay bir i� mi?
� yahu faz�l Bey daha �imdiden siyaset�i oldun, kimin kime intisap
edece�inin ne ehemmiyeti var birader; ehemle m�himi birbirine
kar�t�rman�n �lemi yok, daha k���k te�kilat daha b�y���ne intisap eder,
olur biter. esas ehemmiyetli mevzu te�kilat�n b�y�mesi, bu istibdad�n bir
an �nce bitmesi, yoksa vatan elden gidecek.
236
uzun uzun tart�t�lar, asl�nda kararlar�n� vermi�lerdi, ama bir b�y�k
hareketin gelece�ini planlaman�n, bunu tart�man�n �ehvetinden
kopamad�klar� i�in konu�may� k�sa kesemiyorlard�; sonunda cevat beyi
g�ndermeyi kararla�t�rd�lar.
� eh, �yleyse cevat beyle ramiz beye yol g�r�nd�, �ansl�s�n�z ha, biz
burada paslan�p kald�k. Siz oralarda hem te�kilatlanacaks�n�z hem de
bulgar komitac�larla elleyeceksiniz; yaln�z dikkat edin, herifler �ok
k�y�c� diyorlar.
237
cevat beyin manast�r'a tayini iki hafta sonra ��kt�, y�z elli ���nc�
piyade taburuna tabip olarak atanm�t�. �lerin s�ratine kendileri de
�a��rm�lard�, hen�z iktidara al�k�n de�illerdi ve g��len onlar� biraz
afallat�yordu; girdikleri i�in ciddiyetini kendi g��lerini fark ettik�e
daha iyi anl�yorlard�; garip bir kibirle birlikte tuhaf bir �rk�nt� de
k�m�ld�yordu i�lerinde. faz�l Beyin dedi�i gibi, 'haritada �lmek de
�ld�rmek de yaz�yordu* art�k; d�n�� olmayan bir yola girdiklerini cevat
bey ilk olarak, manast�r'a t�yin emrini okurken anlad�.
faz�l Bey, "sizi b�yle bo� bo� g�ndermek yak��k almaz," dedi, "bu ak�am
bir �lem yapaca��z."
bu i�leri iyi bildi�i anla��lan Faz�l Bey program� herkesin yerine yapt�.
238
osmanl�'n�n ba�kentinin bu en �nl� caddesinin iki yan�nda, buzlu camdan
fanuslar�n i�inde havagaz� fenerleri yan�yor; arabalar tiyatrolar�n,
meyhanelerin, cafelerin, birahanelerin �n�nde yolcular�n� bo�alt�yor;
imparatorlu�un d�rt bir yan�ndan gelen b�y�k bir kalabal�k, poturlar�,
�alvarlar�, �t�l� �niformalar�, smokinleri, redingotla-r�yla on bin
ayakl�, reng�renk dev bir t�rt�l gibi kald�r�mlarda k�m�ldan�yor; arada
bir a��lan birahanelerin kap�lar�ndan i�ki kokulu bir buharla birlikte
kad�n kahkahalar� f�k�nyordu.
239
divenli bir koridordan ge�ip deminkinden daha ufak bir salona girdiler.
buras� �b�r taraf kadar kalabal�k de�ildi, bir kenarda bir incesaz tak�m�
�al�yordu.
"bunlar �ok �nl�d�r," dedi faz�l Bey, "�u lavtac� Lambo, kemen�ede
akribaz, def �alan da �nl� Arap ibrahim."
kad�n gazeli s�ylerken salona alt� ki�i girdi, feslerini sol ka�lar�na
basm�lar, ceketlerini omuzlar�na atm�lard�. Bir�ok insan�n girip ��kt���
salonda bunlar�n giri�i hemen fark edildi, ba�kalar�na benzemeyen bir
halleri vard� ��nk�, ma�rur ve sald�rgan bak�larla bak�yorlar, oradaki
herkesi k���msediklerini hissettiriyorlard�. Zabitlere ��yle bir g�z
att�ktan sonra gelip biraz ilerlerindeki bir masaya oturdular, onlar�n
oturdu�u masan�n �evresi hemen bo�ald�.
� jurnalci kahpeler.
240 .
lar, devletin g�c�n� de arkalar�na alman�n ��mar�kl���yla kimseyi
dinlemiyorlar, etrafa kan kusturuyorlar, kendilerine duyulan nefreti her
g�n biraz daha b�y�t�yorlard� ama kimsenin sesi ��km�yordu, ses ��karan�
hemen �ld�r�yorlard�; �stelik vurduklar� adam yerde yatarken ellerini
kollar�n� sallaya sallaya, bir de polis memurlar�n� azarlayarak
gidiyorlard�; haklannda bir zab�t bile tutulmuyordu.
ramiz beyin ne s�yledi�ini duymayan ama k�t� bir �ey s�yledi�ini tahmin
eden 'itlerden' biri sa� omzunu �arp�tarak subaylara d�nd�.
242
faz�l Bey elini kald�rarak hepsini durdurdu.
� yoo, da��lmak hi� yok; bak cevat bey te�kilat konusunda her s�yledi�ine
evet dedim ama bu gece emir komuta bende, bu gece b�yle bitmez, bunu
bitirmenin bir raconu var, her �eyi gere�ince yapaca��z... b�l�k, d�
pe�ime, uygun ad�m mar�.
� ne var, ne istiyorsunuz?
faz�l Bey �ne ge�ti.
kap� kapand�, biraz sonra, s�sl� elbiseler giymi� ge�kince bir kad�n,
"bizi unuttunuz, nerelerde kald�n�z," sitemleriyle kap�y� a��p gen�
subaylar� i�eri ald�. Ta� bir holden ge�ip merdiven alt�ndaki demir bir
kap�y� a�t�; i�erisi ayd�nl�kt�, yan��plak gen� kad�nlar oturuyordu;
yeniden bir sofra d�z�ld�, i�kiler geldi, kad�nlar topland�, ceketler
��kar�ld�.
243
yal hat�rl�yordu; evden g�n do�arken ��km�, ertesi g�n bulu�mak �zere
s�zle�ip da��lm�lard�.
��leye do�ru ba� a�r�s� ve utan�la uyand�, bir daha b�yle bir geceyi asla
ya�amayaca��na yemin ederek giyindi. beyaz�t'ta bir kahvede bulu�tular, o
gelmeden �nce, evvelki gecenin hat�ralar�n� kendi aralar�nda yad eden
arkada�lar� onu g�r�nce konuyu de�i�tirdiler. cevat beyin ger�ekten
s�k�ld���n� anlam�lard�; son g�r�melerini yapt�lar, nas�l
haberle�eceklerini belirlediler, gerekli isimleri ak�llar�na yazd�lar ve
helalle�ip ayr�ld�lar.
244
�eyh efendi rag�p Beye s�yledi�i s�zleri aynen tekrarlad�.
� ba� �st�ne.
bir sessizlik oldu, sonunda cevat bey konuya do�rudan girmeye karar verdi.
� ne d��n�yorsunuz peki?
� siyaset bizim i�imiz de�il cevat bey, onu bizden iyi yapacaklar var, biz
haddimizi biliriz.
� her ne kadar siz �l�mle daha �ok alakadar olsan�z da, bu d�nyadaki
insanlar�n hayatlar�ndan da mesuls�n�z; hele imparatorlu�a yay�lm�
g�c�n�z� ve kudretinizi d��n�rseniz.
245
� bir faninin g�c� kudreti ne olacak ki cevat bey, bizim bildi�imiz allah
yolunda ibadet... topraktan geldik topra�a gidece�iz, d�nya �st�ndeki �u
k�sa misafirli�imizde g�� kudret aramak kendini aldatmakt�r.
246
� sa� olun �eyh efendi, ba�� s�k�anlar bu s�zlerinizden haberdar olacak,
emin olun... ben m�saadenizle kalkay�m, daha fazla vaktinizi almay�m.
cevat bey aya�a kalkt�, bir anl�k bir teredd�tten sonra e�ilip �eyh
efendinin elini �pt�.
247
xix
hikmet beyle evlenmeden �nce b�yle bir para tutkusu yoktu, asl�nda hi�bir
tutkusu yoktu; paran�n ve �ehvetin kap�lar�n� Hikmet bey a�m�t� onun
hayat�nda ve o kap�lardan kendisini de �a��rtan bir s�ratle, hep o g�n�
bekliyormu�cas�na rahatl�kla ge�mi�ti. hikmet beyle ya�amaya ba�lad�ktan
sonra hayat onun i�in 'etinin' arzulad��� zevkleri ke�fetmek ve bunlar�n
pe�inde ko�mak maceras�na d�nm�t�. yeni hayat�nda g�rd��� her �eyi,
istiridyeyi de, �ampanyay� da, sevi�meyi de ayn� co�kuyla seviyordu ve
bunlar�n hepsi de 'neuzibihah' cehennemlik g�nahlard�; binlerce ermi�in
cenazesini ba�r�nda bar�nd�ran diyar-� Rum'da bu g�nahlar�n cezas� mah�er
g�n�ne b�rak�lmaz,
248
bu g�nahlar� i�leyen kad�nlar meydanlarda k�rba�lanarak, ta�a tutularak,
d�v�lerek bu d�nyada cezaland�r�l�rd�.
249
hikmet bey bir �ocu�a anlat�r gibi tane tane anlatmaya ba�lad�.
250
hikmet bey derin bir nefes ald�.
hikmet bey, sevdi�i kad�nda be�enmedi�i bir yan g�ren erkeklerin �aresiz
ve �zg�n bak�lar�yla bakt� kar�s�na; �fkesi ge�mi� yerini �z�nt�ye
b�rakm�t�. Sevgisi eksilmi-yordu ama sevginin yan�nda bulunmas� gereken
hayranl���n� kaybediyordu; ta��maktan, i�inde beslemekten hep - memnun
oldu�u o sevgi, ta��nmas� zor, a��r bir y�ke d�n��yordu her yeni olayla.
b�t�n zenginler gibi, fakirlerin ya da fakirlikten gelenlerin mal m�lk
tutkusunu k���ms�yor ve onlar ad�na utand�r�c� buluyordu, bunu kar�s�nda
g�rmek daha da yaralay�c�yd�. k�rg�n bir sesle konu�tu.
mehpare han�m birden kendini kaybetti sanki, sesi b�t�n kona��n i�inde
��nl�yordu, herkes susmu� onu dinliyordu.
� �eyh hazretleri mi, �eyh hazretleri mi, ne zamandan beri yusuf efendi,
�eyh hazretleri oldu sizin i�in, ne
251
zamandan beri eski zevcim zat�alinizin g�z�nde hazret ka-
t�na y�kseldi, bu ne h�rmet?
hikmet beyin sesi mehpare han�m�n hi� duymad���, k�hyas�yla konu�an bir
pa�azadenin so�uk sesine d�nd�.
galiba mehpare han�m, yeni bir hayat, yani yeni bir erkek bulmak fikrine
ilk kez kocas�n�n elini tutu�u o anda sahip oldu, ama yeni birisini
bulmadan �nce eskisini kaybedecek bir kad�n de�ildi.
253
252
� hay�r...
� yan�ld�n�z herhalde.
� baban nas�l?
255
zann�mca.
254
� re�it pa�a biliyorum sen eski zevcenle konu�am�yorsun ama mahduma s�yle,
validesine arak yola ��kmas�n� s�ylesin. misafirli�in makbul olan� k�sa
olan�d�r.
art�k her mimi�ini, her jestini, sesinin her tonunu tan�d��� padi�ah�n
karar�n�n kesin oldu�unu ve mihri�ah sultan�n oyalanmas� halinde ciddi
dertler ��kaca��n� hemen anlad� Re�it pa�a.
hikmet bey, ba��r�p �a��rmas�n� dinlemeye haz�r olarak gitti annesine, ama
bekledi�i gibi olmad�; Mihri�ah sultan i�in ciddiyetini anlad�, g�ld�
sadece.
� onun gibi birine hi� rastlamad�m diyebilirim... gen� bir adam, �eyh
oldu�una bakma, benden �ok gen� ama y�z ya��nda bin gibi konu�uyor; onunla
konu�urken sanki as�rlar�n, zaman�n �tesinde biriyle konu�uyormu�-sun,
tarihe dokunuyormu�sun hissine kap�l�yorsun.
� yoo, asl�nda b�t�n din adamlar� biraz �yledir; ahrete bu d�nyadan fazla
ehemmiyet verdiklerinden, ahretten seslenir gibi konu�urlar.
� ne jurnalini?
� padi�ah, durduk yerde gitmemi emretmedi ya, biri kula��na kar suyu
ka��rd� herhalde; kim yapt� diye soruyorum.
258
bir hafta i�inde toparland� ve �eyh efendiye veda bile etmeden, ba�� a��k
geldi�i Dersaadet'ten ba�� kapal� olarak ayr�ld�; �eyhle yapt��� b�t�n o
konu�malarda, konular�n hemen hemen daima dini olmas�na ra�men o bamba�ka
bir ger�e�i ��renmi�ti: bu d�nyada kendisine lay�k erkeklerin de
bulunabilece�i ger�e�ini; ruhundaki kat�l���n yumu�ad���n�, yusuf
efendinin usul sesinin y�llarca kendine �rd��� duvarlar� esnetti�ini
hissediyordu; i�inde ya�ama iste�i belirmi�ti. �eyhi hep �zleyecek ve
�zledi�i erkek sayesinde ba�ka erkeklerle birlikte olabilecekti.
o�lunun tayin emri re�it pa�ay� tedirgin ettiyse de hikmet beyle, mehpare
han�m�, �stanbul'un bo�ucu bask�s�ndan kurtulacaktan i�in sevindirdi;
selanik'in payitahta k�yasla daha �zg�r bir ortama sahip oldu�unu
biliyorlard�; Mehpare han�m daha serbest bir hayat s�rebilece�i, hikmet
bey ise daha serbest d��n�p tart�abilece�i i�in memnun olmu�tu. padi�ah,
g�nl�n� almak i�in re�it pa�aya da yeni ni�anlar ve sar�yer'de b�y�k bir
arazi ba��lad�.
259
osman'�n odas�na bir gece gecelik entarisiyle geliveren mehpare han�m ise,
aynen hikmet beye k�zd���nda yapt��� gibi topuklar�n� yere vurarak, "o
jurnali ben yazmad�m," demi�ti, "hem niye yazay�m, bana ne onlar�n
aras�ndaki ili�kiden."
b�t�n �l�ler ona bakm�lard�; kimse onu su�lamam�-t�, ama kimse de ona
inanmam�t�.
xx
caddelerinde palmiyelerin dikili oldu�u, sokaklar�n�n deniz ve manolya
koktu�u Selanik'te ge�irdikleri ilk aylar sanc�l� bir hastal�ktan sonra
gelen nekahet d�nemi gibiydi, yorgun bir huzur ve s�k�net vard�
hayatlar�nda; hen�z �ehirde bir ahbap muhiti edinemediklerinden
vakitlerinin �o�unu evde hep bir arada.ge�iriyorlard�. Padi�ah�n
doktorunun o�lu oldu�u daha kendisi gelmeden duyuldu�undan hikmet beyin
etraf�nda gelir gelmez bir dalkavuklar kalabahki��� olu�mu�, ama hikmet
beyin ahbap olmak istedikleri, sarayla alakal� biriyle fazla yak�n olmak
istemediklerinden ��pheyle geri �ekilmi�lerdi.
hikmet bey de yeni dostlar edinmek i�in acele etmiyor, dikkati kendi
�zerinde toplamaktan ka��n�yor, erkenden i�ten ��k�p eve geliyordu. o
evcimen g�nlerde, izah edilemeyen bir ihanete u�ram�l�k duygusuyla
birlikte �ocuklar�n b�y�m� oldu�unu ke�fettiler, rukiye on u� ya��na,
nizam da on ya��na basm�t�, selanik'teki bir frans�z okuluna
gidiyorlard�.
261
260
262
ca��n� sezecek bir i�g�d�, ketumiyet ve o ketumiyeti asla hissettirmeyen
bir hafiflik.
bir ak�am, ailecek oturma odas�nda oturduklar� s�rada, her zamanki a��k
s�zl�l���yle, ortaya bir soru sormu�tu:
263
her �eyi d�md�z s�ylerdi. zaten hayat� boyunca onun bu a��k s�zl�l���
erkekleri �a��rtacak, onun kimseye benzemeyen y�z ifadesi kar��s�nda
�a|k�nla�an erkekler bu a��k s�zl�l�kle darmada��n olacaklard�.
mehpare han�m soruyu duyunca ka�lar�n� �atarak susmu�, hikmet bey ise
g�lerek kar��l�k vermi�ti.
� bu bir histir yavrum.
hikmet bey yard�m ister gibi mehpare han�ma bakm�, ama mehpare han�m
ba��n� �evirmi�ti.
rukiye'yi bu cevap tatmin etmemi�ti ama akl�na tak�lan ba�ka bir soruyu
sormay� tercih etti.
� evet yavrum.
� �ok iyi.
264
melerini; yasaklardan, bask�lardan uzak olmalar�m ama�l�yordu. mehpare
han�m ise eski usul osmanl� terbiyesinden yanayd�, �ocuklar�n b�yle
konu�malar�ndan rahats�z oluyordu. e�er �stanbul'da kalsalard� Hikmet bey
istedi�i gibi yeti�tiremezdi �ocuklar�, ama selanik'in nispeten �zg�r ve
kozmopolit yap�s� �ocuklara avrupai bir terbiye vermelerine imk�n
sa�l�yordu.
265
vilayet binas� zaptiye kordonu alt�na al�nm�t�, binan�n i�inde tam bir
karma�a h�kimdi, herkes ko�u�turuyor ama kimse ne yap�lmas� gerekti�ini
tam bilmiyordu; vali bey emirler ya�d�rmakla me�guld�, 'su�lular�n derhal
yakalanmas�n�' talep ediyor, hasar raporlar�n� bekliyor, polis m�d�r�nden
bu kadar kalabal�k bir komitac� grubunun �ehre nas�l s�zd���n� kendisine
a��klamas�n� istiyordu. hikmet bey bir ara valinin odas�na girdi.
267
� kimse k�m�ldamas�n!
hep birlikte ba�lar�n� �evirip bakt�lar; ince b�y�kl� gen� bir delikanl�,
bir elinde bomba, bir elinde tabancayla kap�n�n yan�na dikilmi�ti; sa�lar�
darmada��n�k, g�zlen uykusuzluktan kan �ana�� gibiydi. hikmet bey
komitac�n�n gen�li�ine �a��rd� en �ok, bulgar komitac�s� dediklerinde onun
g�z�n�n �n�ne hep iriyar�, kal�n b�y�kl�, zebel-lah gibi adamlar
geliyordu; en gen�lerinin en k�y�c�lar� oldu�unu daha sonra ��renecekti.
� yere yat�n.
268
bir s�re kimse yerinden k�p�rdamad�; sonunda birisi kendini toparlayarak
zaptiyelere, "adam kendini vurdu," diye seslendi. zaptiyeler t�fekleriyle
ko�arak girdiler i�eri, hikmet bey �st�n� ba��n� silkeleyerek
g�rd�klerinin deh�eti i�inde do�ruldu. kimseyle konu�madan d�md�z
y�r�yerek d�ar� ��kt�; kald�r�mlar�n �st�nde, i�erde �l� yatan
komitac�yla ayn� ya�taki iki zaptiye neferi kanlar i�inde k�vran�yorlard�;
�ektikleri ac�yla y�zleri kas�lm�, renkleri, sanki b�t�n kanlan bo�alm�
gibi sararm�t�.
hikmet bey ilk kez bir insan�n �l�m�n� izlemi�ti, ya�ad��� dramatik
olaydaki b�t�n sars�c�l��a ra�men onun akl� bamba�ka bir yere tak�lm�t�:
�l�m�n s�ratine; "yaln�zca bir saniye s�rd�," demi�ti osman'a, "sa� bir
insan bir saniye i�inde �l� oldu, �l�m�n bu kadar h�zl� ve ac�s�z
gelebilece�ini hi� d��nmemi�tim; kafas�na tabancay� dayad�, teti�i
�ekti�i anda �l�yd�. Biliyor musun, zor olan �lmek de�il, zor olan �lmeye
karar vermek; ben o g�n bunu anlad�m."
bir hafta sonra art�k her �eyin ge�ti�ini d��nmeye ba�lad�klar� s�rada
bir sabah hayatlar�nda duyduklar� en korkun� g�r�lt�yle yataklar�ndan
f�rlad�lar. b�t�n ev e�inen bir at gibi titriyor, an arda infilaklar
oluyor, evin camlan �ang�rt�larla k�nl�yordu; hikmet bey yere yay�lan
camlara basmamaya �al�arak ��plak ayaklanyla pencereye gitti: osmanl�
bankas� havaya u�mu�tu, yerinde alev alev yanan bir enkaz y���n� kalm�t�.
269
t
sonunda hikmet bey, k�za ilk gemiyle kendisini fransa'ya g�nderece�ine s�z
verdi: "�ki g�n sonra �stanbul'dan kalkan gemi selanik'e u�ray�p buradan
marsilya'ya gidecek, sana s�z veriyorum, sana bir kamara alaca��m hemen
bug�n."
hikmet bey, ne olup bitti�ini ��renmek i�in giyinip vilayete gitti ve bir
kez daha kaderin kendisiyle alay etmekten ho�land���n� anlad�. Polis
raporlar�n� okuyunca her zaman kaymak ve yo�urt ald��� s�t��n�n asl�nda
komitac�lar�n �ss� oldu�unu kimseye s�yleyemeyece�i bir mahcubiyetle
��rendi; alttan bir t�nel kaz�p bankaya ula�abilmek i�in oray� tutmu�lar,
kazd�klar� t�nelden bankan�n alt�na ula��p b�t�n binan�n i�ini dinamitle
donatm�lar, sonra da fitili ate�leyip ka�m�lard�. Polisler, s�t��de
�al�an Bulgarlar�n e�k�llerini tespit etmeye �al��yorlard� ama hikmet
bey a�z�n� a��p da tek kelime etmedi bu konuda, komitac�lardan kaymak
ald���n�n ��renilmesini ve selanik'e alay konusu olmay� istemiyordu.
bir adam g�nderip iki g�n sonra selanik'ten marsilya'ya gidecek olan
guadalquivir gemisinde matmazel chantal'e bir kamara ay�rtt�; son iki
geceyi matmazel chantal'i yat�t�rmaya u�ra�arak, ge� saatlere do�ru gen�
kad�n yat��nca da sevi�erek ge�irdiler.
270
geminin kalkaca�� g�n Matmazel chantal'in e�yalar� bir arabaya y�klendi;
hikmet beyle mehpare han�m �ocuklar� da yanlar�na al�p Chantal'i ge�irmeye
gittiler. limanda b�y�k bir kalabal�k birikmi�ti; �ehirdeki yabanc�lar�n
�o�u son olaylardan sonra �ehirden ka��yorlard�. Uzaktan bak�ld���nda
erkeklerin siyah �apkalar�yla kad�nlar�n kabar�k, t�ll� �apkalar�n�n
r�zg�ra tutulmu� gibi dalgaland��� g�r�l�yordu; aralarda tek tuk k�rm�z�
fesler de vard� ama onlar yolculara de�il hafiyelere aitti. yabanc�lar
gibi giyinip avrupa'ya ka�maya �al�an T�rk 'm�nevverlerini' yakalamak
i�in her zaman limanlarda dola��rlard� ama bug�n yaln�zca 'm�nevverlere'
kar�� de�il komitac�lara kar�� da dikkatli olmalar� i�in emir alm�lard�;
liman�n �evresi ise askeri kuvvetlerle �evrilmi�ti.
gemiye bindikten sonra kamaras�na inmeden �nce k�pe�tede durup uzun uzun
el sallad�; onlar da limanda kalan kalabal�kla birlikte el sallad�lar.
matmazel chantal'in eksikli�ini daha �imdiden duymaya ba�lam�lard� ve bu
eksiklik duygusunun gittik�e artaca��n� da hissediyorlard�.
gemi a��r a��r a��ld� limandan, hikmet bey, "gelin," dedi, " �uradaki
gazinoda birer limonata i�elim."
kar�s�n�n a�k�n� bir kere daha kaybetti�ini anlayan hikmet bey, bunu art�k
bir daha kazanamayaca��n� seziyordu; kar�s�n�n a�k�n� kazanman�n yolunun
yatak odas�ndan ge�ti�ini evlilik hayatlar� boyunca edindi�i tecr�belerle
biliyordu ama art�k ona sunabilece�i, a�k�n� yeniden canland�racak bir
yenilik yoktu da�arc���nda; bildi�i her �eyi yapm�t� bug�ne dek ve
bildikleri t�kenmi�ti.
bir g�n �sme.t bey ona yeni bir frans�zca makale verdi�inde, sordu.
�smet bey asl�nda bir y�ldan beri hikmet beyin bir g�n bu suali sormas�n�
bekliyor, bu sualin sorulmamas�n� Hikmet beyin hen�z 'haz�r' olmamas�na
ba�l�yordu, 'duymak istemedi�i i�in sormuyor' diye d��n�yordu, �imdi bu
soru sorulunca art�k Hikmet beyin haz�r oldu�una karar verdi.
� zann�mca art�k sizinle daha tafsilatl� konu�man�n vakti geldi hikmet
bey.
� anlat�n l�tfen.
�smet bey ona te�kilat� anlatt�, b�ylece hikmet bey, 'h�rriyet' isteyen
bir te�kilattan ilk kez resmen haberdar oldu.
274
� �sterseniz bundan sonra terc�me yapmayabilirsiniz, benimle g�r�meyi de
kesebilirsiniz, sizden tek istedi�im burada konu�tuklar�m�zdan kimseye s�z
etmemeniz ki sizin gibi �erefine d�k�n bir insan�n b�yle bir �ey
yapmayaca��na eminim.. ya da isterseniz sizi te�kilattaki arkada�larla ve
talat beyle tan�t�r�r�m. Zaten o arkada�lar�n �o�unu siz tan�yorsunuz da
te�kilattan olduklar�n� bilmiyorsunuz.
posta m�d�r� talat beyin ad�n� �ok duymu�, birka� kez de kar��la�m�t�
hikmet bey, te�kilat�n ba��nda onun oldu�unu duydu�unda hi� �a��rmad�.
� evet.
hikmet bey bu sorunun cevab�n� biraz daha uzun d��nd� ama sesi �ok daha
kararl� ��kt�.
cuma gecesi bir arabayla gelip hikmet beyi ald�, arabac�ya bir �ey
s�ylemediler, belli ki arabac� da te�kilat�n mutemet adamlar�ndan biriydi
ve gidecekleri yeri biliyordu; �ehrin varo�lar�na yakla��rken, �smet
cebinden siyah bir bez par�as� ��kard�.
� ne i�in?
� g�zlerinizi ba�layaca��m.
275
� bu sizinle alakal� bir mesele de�il hikmet bey, te�kilat�n kural� bu,
yeni azalar merkeze g�zleri ba�l� getirilir.
hikmet bey �aresiz g�zlerinin ba�lanmas�na raz� oldu ama ilk kez y�re�ine
bir korku d�t�, giri�ti�i i�in ciddiyetini ve tehlikesini fark etti; g�z
ba��n�n alt�nda g�zlerini s�ms�k� yumdu; ablar�n arnavutkald�r�mlar�nda
��kard��� nal seslerini, tekerleklerin g�c�rt�s�n�, bir sigara yakan �smet
beyin sigara'dan nefes �eki�ini duyuyordu. bir yerde durdular; �smet bey,
dirse�inden tutarak arabadan inmesine yard�m etti. bir kap�ya parolal� bir
bi�imde vurdu, onlar kap�y� �alarken arabac� da gitmi�ti; hikmet bey bir
an "biz nas�l d�nece�iz?" diye sormay� d��nd� ama bundan hemen vazge�ti.
kap�n�n arkas�ndan biri "kim o?" dedi, �smet bey, "hilal," diyerek
kar��l�k verdi, kap� a��ld�. Ta� bir avludan ge�tiler, kalabal�k oldu�u
i�erdeki insan s�cakl���ndan hissedilen bir odaya girdiler, �smet bey onu
odan�n i�inde y�r�t�p, "burada durunuz," dedi.
�smet bey, hikmet beyin bir elini al�p bir kitab�n �st�ne koydu, "bu,
kuran�kerim," dedi, sonra �b�r elini de hi�bir �ey s�ylemeden bir
tabancan�n �st�ne koydu; hikmet bey talat beyin sesine benzeyen kal�n bir
ses duydu.
� s�ylediklerimi tekrarlay�n�z.
kal�n sesin a��r a��r s�yledi�i yemini, heyecandan hi�bir �ey anlamadan
aynen tekrarlad�, akl�nda sadece yeminin sonunda duydu�u tek bir c�mle
kald�:
"beni unuttular," demi�ti rag�p Bey osman'a ellerini iki yana a�arak,
"beni unuttular."
277
276
uzun boylu, iri mavi g�zl�, kumral bir k�zd� Fr�ulein constanza,
schubert'ten 'lied'ler s�yl�yor, en �ok goet-he'n�n 'Gen� Werther'in
ac�lar�n�' seviyor ve ya�ad��� a�klarda nedense hep hayal k�r�kl�klar�na
u�ruyordu. dans etmeyi, m�zik dinlemeyi rag�p Beye o ��retmi� ama
edebiyat� sevdirmeyi ba�aramam�t�, rag�p Bey edebiyat� biraz 'kad�nca'
buluyor, roman okumay� erkeklere pek yak�t�ram�yordu.
278
ederdi, e�er yatmam� olsalard� onunla evlenmeyi d��nebilirdi ve bundan
b�y�k bir sevin� duyard�, ama bu �artlar alt�nda bu imk�ns�zd�. asl�nda
�ok da g�zel olmayan bu mavi g�zl� k�za daha fazla ba�lanmamak i�in
kendisiyle m�cadele ediyor ama constanza'y� akl�ndan ��karam�-
yordu.
k�z�n duru mavi g�zlerinde beliren ya�lar, rag�p Beyin osmanl� ruhundaki
son engelleri de y�km� ve bu alman k�za ��k oldu�unu kendine itiraf
etmek zorunda kalm�t�.
ertesi g�n alay komutan� Rag�p beyi �a��rtt�, kar��s�nda esas duru�unda
bir heykel gibi gururla duran subaya evlilik konusunu hi� a�mad�.
279
� iyi yapars�n�z.
ondan sonras� Rag�p beyin deyimiyle 'kabir azab�' gibiydi, ard� ard�na
yazmas�na ra�men harbiye nezaretinden bir cevap gelmiyordu; imparatorlu�un
d�rt bir yan�nda Araplar�n, Ermenilerin, s�rplar�n, Arnavutlar�n
ba�latt��� hareketlerle u�ra�an nezarette bu mektuplar kendine bir muhatap
bulam�yor, kimse almanya'da unutulmu� bir subayla ilgilenmiyordu. rag�p
bey ise art�k alaydaki subaylarla mesleki konular d��nda konu�muyor,
i�meye gitmiyor, �akala�m�yor; ya ata binip saatlerce geni� ovalarda bitap
d�ene kadar d�rtnala ko�turuyor ya da eve kapan�p Constanza'y�
d��n�yordu. aniden evini, memleketini, annesini de �zlemi�ti, 'yabanc�'
olmad���, kendisini ev sahibi gibi hissedece�i �lkesine d�nmek istiyordu.
280
�ki defa evine gelen constanza'ya, i�eride olmas�na ra�men kap�y�
a�mam�t�, 'askerlik gururu' bunu yapmas�na engeldi, kendisini reddeden
bir komutan�n k�z�yla ili�kisini s�rd�remezdi.
hasan efendinin getirdi�i mektubu, uzun ve kalaba l�k bir ayinden sonra
mumlan s�nd�r�lm� zikir salonunda yan� ba��nda yanan tek mumun ����nda
okudu �eyh efendi. y�z�nde ayin s�ras�nda yanan me�alelerin k�z�ll���n�
ta��yordu h�l�, karanl�k salon �d a�ac� kokuyor, vec-de gelmi� m�minlerin
kendi ruhlar�ndan bir par�a kopar�r gibi sal�verdikleri ���l�klarla,
kud�mlerin do�rudan insan�n y�re�ine dokunan vuru�lar� sanki duvarlarda
yank�lan�yordu. yorgundu �eyh efendi, uzun s�rm� bir ayinin ge�ici
yorgunlu�u de�ildi bu; bir insan�n, kendisini, i�indeki kar��l�ks�z
�zlemler ve g�nahlarla, tek ba��na, hi� kimseyle payla�madan ta��mas�n�n
getirdi�i kal�c� bir yorgunluktu. herkes kendi a��rl���n� bir ba�kas�yla
payla�abiliyor, dertle�ebiliyor, pi�manl�klar�n� ve ac�lar�n� bir
ba�kas�na aktar�p b�l�ebiliyordu ama �eyh efendi, siyah bir c�ppeyle
d�nyadan ayr�lm� varl���n� tek ba��na ta��mak zorunda kal�yordu. hasan
efendi, "hali� kapkara ak�yordu o g�nlerde," demi�ti, "bal�k��lar simsiyah
bal�klar ya-
281
28?
sultan, anlamaya �al�arak bakm�t� �eyhin y�z�ne.
283
doktor buna cevap vermemi�, o s�rada, i�eri giren bir g�revli padi�aha bir
�eyler f�s�ldam�, Padi�ah g�lm�t�.
billur bir tepsinin �st�nde, iki k���k alt�n tasa konmu� kahverengimsi bir
macun getirdiler, yanlar�na da birer k���k alt�n ka��k konmu�tu.
284
� tad�na bak, dedi padi�ah, bunun kavanozuna on alt�n veriyorum.
padi�ah�n, zaman zaman b�yle galata sarraflar� gibi ald��� mal�n paras�n�
s�ylemesi doktoru hep �a��rt�yordu ama �a�k�nl���n� saklamay� becerdi.
alt�n k�sedeki macundan bir ka��k ald�; baharat kokan, �ok �ekerli a��r
bir tad� vard�. '
285
almanya'daki son aylar�n� �ok s�k�nt�l� ge�iren rag�p Bey, emri al�r almaz
constanza'ya veda bile etmeden ayr�ld� Almanya'dan.
o temmuz gecesi, geni� ovaya y�ksek�e bir tepeden bakan tabur kararg�h�n�n
bah�esindeki �arda��n alt�nda tek ba��na oturan cevat bey, sessiz gecenin
i�indeki b�cek cay�rt�s�n� dinleyip �st�ne do�ru ak�yormu� gibi g�z�ken
y�ld�z kalabal���na bakarak g�n�n yorgunlu�unu ��kar�yor, 'mutlu b.ir
adam' oldu�unu d��n�yordu. manast�r'a geli�indeki amac�na ula�m�,
te�kilatlar birle�mi�, kendisi de birle�en �ttihat ve terakki cemiyetinin
y�neticileri aras�na girerek 'h�rriyet' i�in m�cadelesini aral�ks�z
s�rd�rm�t�. cemiyete kat�l�mlar h�zla art�yordu, ger�i hen�z 'h�rriyeti'
nas�l bir politika izleyerek elde edeceklerini tam belirleyememi�lerdi ama
hedeflerine ula�acaklar�na emindi; �u anda m�cadeleyi ba�latm� olmalar�
bile onu mutlu etmeye yetiyordu. o, 'saadeti' m�cadele etmekte bulan bir
adamd�; hayat� boyunca ne para, ne ��hret, ne a�k aram�, ne de hayat�nda
bunlann eksikli�ini hissetmi�ti; kendini adayaca�� bir m�cadele oldu�u
s�rece mutlu olmu� ve daima u�runa d�v�ecek bir ama� bulmu�tu.
ovaya yay�lan koyu karanl���n i�inde birden bir alev parlad�. Cevat bey,
dikkatle bakt�, bir yerde yang�n m� ��kt� diye; o bakarken, ovan�n di�er
ucunda ba�ka bir ate� yand�, sonra bir ate� daha, sonra bir tane daha;
cevat bey bir tuhafl�k oldu�unu sezip aya�a kalkm�t�, n�bet�iler de
dikkatle bak�yorlard�, kararg�htan 'yang�n' alarm� olarak �� pare top
at�ld�.
287
286
ate� noktalar� gittik�e �o�al�yor, ovan�n her yan�nda yeni yeni ��klar
parl�yordu. k�sa s�rede b�t�n ova ate�e kesti, ��l ��l parlad�; yaln�z
ovada de�il b�t�n Bulgaristan'�n her yan�nda ate�ler par�ld�yordu:
yaylalarda, tepelerde, dere yataklar�nda, k�y meydanlar�nda, harman
yerlerinde ate�ler yak�l�yordu; �lke tanr�n�n tutu�turdu�u esatiri bir
me�ale gibi alev alev yan�yordu.
�nce tek tek tedhi� eylemleri yapan komitac�lar sonunda b�y�k bir ihtilali
ba�latmaya karar vermi�ler, ihtilalin ba�lama i�areti olarak da her yanda
ate�ler yakt�rm�-lard�.
288
ama padi�ah� ilerde bulgar komitac�lardan ��rendikleri y�ntemlerle
devireceklerini o s�rada daha bilmiyorlard�.
� h�rriyet istiyorlar.
� biz ne istiyoruz?
� h�rriyet istiyoruz.
� o ba�ka, bu ba�ka.
elinde hep bir kam��yla dola�an s�vari binba��s� Naci bey, g�r sesiyle
di�erlerini bast�r�p hiddetle sordu.
daha yar�m saat evvel �ok iyi dostlar� olan bu subaylar�n, bir anda
kendisini 'hainlikle' su�layabilecek kadar de�i�meleri, tart�madan h�k�m
vermeleri hikmet beyi sand���ndan daha fazla etkiledi; akl�ndan
'g�venilmez bunlara' diye ge�irdi. o g�nden sonra cemiyetin askeri
kanad�na kar�� hep ��pheyle yakla�t� ama orada sakin bir sesle d��ncesini
a��klamaktan da ka��nmad�.
� gene merkezi bir idare olur ama bulgarlar i� i�lerinde serbest olurlar.
290
� o zaman hepsi ayn� �eyi ister; bulgarlarla bitmiyor ki bu, s�rplar var,
araplar var, ermeniler var, arnavutlar var, buradaki yunanl�lar var.
� peki biz ne yapmay� d��n�yoruz, dedi hikmet bey, idareyi bir g�n
al�rsak �ayet, h�rriyet isteyen insanlar� �ld�rmeye devam m� edece�iz, biz
istibdada kar�� ��karken kendimiz mi m�stebit olaca��z, bunu mu istiyoruz?
291
diklerini g�rmek hikmet beyi biraz sarsm�t� ama gene de zamanla tart�a
tart�a ortak bir yol bulabileceklerine inanmaya �al��yor, ailesinden
sonra bir de 'm�cadelesinde' hayal k�r�kl���na u�ramaktan korkuyordu. bir
daha uzun zaman bu tart�malara girmedi ama as�l k�t� g�nlerin geldi�inin
fark�nda de�ildi. rukiye her zamanki a��k y�reklili�iyle, "annemdeki
de�i�ikli�i ilk ben fark ettim zann�mca," demi�ti, "birden gen�le�mi�ti."
rukiye art�k on be�ini ge�iyordu ama �ar�af giymeyi reddediyor, gitti�i
frans�z lisesindek� yabanc� arkada�lar� gibi giyinmekte �s'-rar ediyordu.
mehpare han�m da dahil kimse ona s�z ge-�iremiyordu, iradesi ve
kararl�l��� herkesi geri p�sk�rt�yordu; zaten o s�ralarda mehpare han�m�n
da rukiye'nin �ar�af�yla alakadar olacak vakti pek yoktu. o g�ne dek hi�
rastlamad��� t�rde bir adamla tan�m�t� ve tenleriyle konu�an insanlar�n
gizli �ifreleriyle o adamda istedi�i bir �eyler oldu�unu hissetmi�ti.
hikmet bey gibi melezdi o adam da, babas� �talyan, annesi yunanl�yd�;
serez civar�nda, ailesinden kalma, sonsuz gibi g�z�ken ba�lan ve b�y�k
�araphaneleri bulunuyordu. asl�nda y�z hatlar� yak��kl� de�ildi hatta
�irkin bile say�labilirdi; k�rba� gibi incecik, sinirli bir v�cudu ve 'it
bir g�l��' vard�; hali tavr� di�er erkeklere hi� benzemiyordu, mehpare
han�m onun hallerini tarif edecek s�zc��� uzun zaman bulamam�t� ancak
daha sonra osman'a, 'cilveli bir adamd�,' demi�ti; bir kad�n gibi
sokulgand�, kad�nlar erkeklere nas�l sokuluyorlarsa o da kad�nlara �yle
sokuluyordu. yumu�ak sesi, dokunu�lar�n�n da yumu�ak oldu�unu hissettiren
uzun parmakl� esmer elleri kad�nlar�n hemen ilgisini �ekiyordu ama hi�
beklenmedik anlarda g�zlerinde parlay�veren vah�i bir ��k g�r�l�yordu ki
kad�nlar�n as�l ilgisini �eken de galiba sesinin yumu�akl���na hi� uymayan
bu ��kt�. kad�nlar� hem �ekiyor hem �rk�t�yordu ve bu tuhaf kar��m
kad�nlar i�in dayan�lmazd�; �evresine sokulan her kad�nda kendine dokunma
ihtiyac�
292
uyand�r�yor, hi�bir zaman kaba n�kteler yapmamas�na ra�men konu�malar�nda
hep sevi�meyi hat�rlatan bir �eyler bulunuyordu; mehpare han�m sinirli bir
sesle 'fahi�e tabiatl�yd�' demi�ti. onunla konu�an kad�nlar, onun
konu�tu�u ve d��nd��� tek kad�n�n kendileri oldu�u duygusuna
kap�l�yorlard�.
� ne m�nasebet!
hikmet bey, bir hava cereyan�n�n ortas�nda kalm� bir adam gibi �evresinde
bir r�zg�r�n dola�t���n� hissedip �rperiyordu ama g�r�n�rde hi�bir �ey
yoktu; ele gelmeyen, g�ze g�r�nmeyen, anlat�lamayan sadece hissedilen
293
� onlar� da g�t�r�n.
� okullar� var>
sadece bir keresinde, esmer bir kad�nla dans ettikten sonra mehpare
han�m�n yan�ndaki bo� sandalyeye oturup dipleri terleyen sa�lar�n�
elleriyle taram�, biraz havadan sudan s�z ettikten sonra �ok s�radan bir
�eyden s�z eder gibi konu�mu�tu:
294
melisin, erken kopar�lan �z�mlerden k�t� �arap olur, i�e-
mezsin.
295
xxiii
�a�� �avu� 'g�vur d�l�ne' s�verek iki mangay� s���tl��e do�ru kayd�r�rken,
rag�p Beyin �n�ndeki kayal��a �arpan mavzer mermisinin kopard��� bir ta�
par�as� yerinden f�rlay�p sol omzuna de�di; rag�p Bey �nce vuruldu�unu
sand� ama bak�nca �niformas�n�n y�rt�ld���n� ama yaln�zca etinin
k�zard���n� g�rerek, ta� �arpt���n� anlad�.
296
omzunu ovu�turarak ba��n� kald�rd�; makedon da�lar�n�n yol vermez vah�i
zirveleri, batan g�ne�in ��klar�n�n yans�malar�yla ate�e tutulmu� demir
gibi k�z�l kahverengi, mor, eflatun renklere b�r�nm�ler, masal
ejderhalar� gibi kafalar�n� dikmi�lerdi.
� �� yaral�m�z var ama kulak asma beyim, yaralar�n�n bir ehemmiyeti yok.
297
rag�p Bey, iki saat uyuduktan sonra uyand�; �avu�u uyumaya g�nderip askeri
dola�maya ��kt�. N�bet�ilerin d��ndakiler kayalar�n ard�na sinip
uyumu�lard�, uyurken kaba k�yl� y�zlerine �ocuksu bir masumiyet
yerle�iyordu. ertesi g�n insanlar� �ld�recek ya da �l�me gidecek
birilerine hi� benzemiyorlard�; aralar�nda say�klayanlar vard�; bajz�lar�
irkilerek uyan�p sonra yeniden uykuya dal�yordu.
sabaha kar�� takviye kuvvetler geldi; rag�p Bey, yeni askerlerle g�ne�
do�madan �nce bulgar komitac�lar� tam bir ku�atman�n i�ine alm�, onlar�n
s�zabilece�i bir bo�luk b�rakmam�t�.
g�ne�, da�lan bak�r k�z�l� bir ate�le yakarak do�arken, rag�p Bey,
komitac�lar�n komutan�na seslendi:
bulgarca bir k�f�r, ard�ndan bulgarca emirler duydu ve bir yayl�m ate�i
bo�ald� �stlerine do�ru; ate� kesildi�inde rag�p Bey yeniden seslendi:
298
�ki saat kadar �at�t�ktan sonra, g�ne� da�lar�n tepelerinde y�kseldi�inde
bulgarlar, tamamen ku�atmaya d�t�klerini, kurtulamayacaklar�n�
anlam�lard�.
yar�m saat sonra bir cay�rt� duyuldu, k�rk mavzer ayn� anda patl�yordu.
askerler hemen silahlar�n� do�rultup ate� etmeye haz�rland�lar ama
�stlerine hi� mermi gelmedi�ini o s�rada fark ettiler. rag�p Bey de ne
oldu�unu anlamam�, tabancas� elinde bekliyordu; cay�rt� ba�lad��� gibi
aniden kesildi. son iki el silah sesi daha duyuldu, sonra da�lar
sessizli�e g�m�ld�, ar�lar�n v�z�lt�s�ndan ba�ka hi�bir �ey duyulmaz oldu.
- bilmiyorum ama bir tuzak olabilir... �ki asker g�nder bakal�m; �ok
dikkatli, s�r�nerek gitsinler, biz onlar� buradan koruruz.
299
�l�m kar��s�nda g�sterilen cesarete sayg� duymak onun
mesle�inin bir par�as�yd� ve bu adamlar�n �l�m� kar��s�n-
da ister istemez duydu�u sayg� hiddetlendiriyordu onu.
askerler bir su� i�lemi� gibi ba��rd�:
� g�m�n bunlar�.
o ak�am orada olanlar; g�z� pekli�iyle �nl� y�zba�� enver bey, hakk� Bey,
babayani g�r�n��yle subaylarda sayg� uyand�ran �ok az sivilden biri olan
talat bey, re�it pa�azade h�seyin hikmet bey, zek�s� ve h�rs�yla tan�nan,
sar��n, ince sesli mustafa kemal bey olanlar� dinledikten sonra bir zaman
sustular; sonra yeniden neler yap�lmas� gerekti�ine dair konu�maya
ba�lad�lar. ,
300
y�zba�� hakk� Bey her zamanki delidolu haliyle bir teklif att� ortaya.
� �yi bir fikir bence; biz bunu anadolu'da komitac�lardan daha iyi
beceririz.
mustafa kemal bey hi� kimsenin akl�na gelmeyen ba�ka bir fikir s�yledi:
bunu duyunca odadakiler bir �l�m haberi alm� gibi donukla��p sustular;
subaylar i�in 'toprak vermek' ihanet-i vataniye demekti ve b�yle bir �eyi
de�il tart�mak d��nmek bile imk�ns�zd� onlar i�in.
rag�p Bey, hasan efendiden s�z�n� �ok duydu�u Mehpare han�m�n kocas�n� ilk
defa g�r�yordu; bir yandan s�ylediklerini dinlerken bir yandan da 'g�zel
orospunun' kocas�n�n y�z�n� seyrediyor, 'onun hakk�nda neler
301
mustafa necip bey, ciddi bir �ey s�ylemeye haz�rland���n� belli etmek
ister gibi �ks�rd�kten sonra s�ze ba�lad�:
� bu konu�malar iyi ho� da, bizim burada daha acil meselelerimiz var; bu
komitac�lar azd�lar ama kimse sormuyor, bu adamlar o silahlan, o silahlan
alacak paralan nereden buluyorlar diye.
susup rag�p Beyin tepkisini bekledi; rag�p Bey ses ��karmadan laf�n
devam�n� bekleyince o da kald��� yerden devam etti.
� biz paralar� kimlerin verdi�ini biliyoruz ama haklar�nda bir delil yok.
302
� anlayaca��n biz bu herifleri temizleyece�iz... var m�s�n?
� olur.
� yani vars�n?
303
��yi.
304
olay yerinden epeyce uzakla�t�ktan sonra rag�p Bey bir sigara yakt�.
� valla ad�n� ben de bilmiyorum birader; uzun bir ad� var ama bunlar�n
hesab�na Bulgar esnaftan para toplay�p da�a g�nderiyordu.
* xxiv
daha gemiden indirdikleri anda g�r�nt�s�yle b�t�n �ehri b�y�lemi�ti;
ge�ti�i yollarda herkes duruyor, onun g�zelli�ini, e�sizli�ini,
eri�ilmezli�ini bir anl���na da olsa seyredip bu g�zellikten bir seyirci
olarak pay�n� almak istiyordu. �ehirde daha �nce de otomobil g�r�lm�t�,
b�y�k zenginlerin getirtti�i birka� araba, landonlar�n, faytonlar�n,
�ek�eklerin aras�nda dola��r, s�ratini onlar�n s�ratine uydurur,
i�lerindeki beylerle han�mlar�n, insanlar�n bak�lar�na kay�ts�z kalmaya
�al�an gururlu duru�lar� o arabalarla birlikte insanlar�n haf�zalar�na
kaydolurdu. ama bu, o otomobillerin hi�birine benzemiyordu: k�z�l bir
�eytan gibi k�pk�rm�z�yd�, iki yan�nda d�rderden sekiz havaland�rma yar���
bulunan upuzun burnu, g�m� nike-lajl� tekerlekleri, arkas�ndan k�v�lc�ml�
dumanlar p�sk�rten parlak egzozlar�, bagaj�n�n �st�nde, i�ine yedek
lasti�in yerle�tirildi�i yuvarlak ��k�nt�s�, hareket etti�i anda b�t�n
sesleri bast�ran homurtusu ve her �eyi ard�nda b�rakan s�ratiyle alevden
bir canavard� o.
306
o k�z�l homurtu her g�n birka� defa mehpare han�mlar�n k�k�n�n �n�nden de
ge�iyor, �oktand�r yeni tarz bir sevi�me iste�iyle kama�an etiyle ba�a
��kmakta zorlanan bu g�zel ve azg�n kad��.da o arabaya binip gitme, sonu
me�hul bir maceraya at�lma arzusu yarat�yor, sadakatinin son ba�lar�n� da
kopart�yordu. homurtu duyuldu�unda elinde olmadan pencereye gidip bak�yor,
tuhaf bir k�zg�nl�kla 'domuz' diye s�ylenirken, r�zg�rla u�u�urken
oldu�undan daha uzun g�z�ken o siyah sa�lara yap��p �ekmek, o sa�lar�n
sahibini sarsmak, �s�rmak, h�rpalamak ihtiyac� duyuyordu. araban�n
ge�i�ini izlerken, sanki kendisine sahip olabilmek, o arabaya do�ru
ko�mas�n� �nlemek ister gibi pencerenin pervaz�na parmaklar�n� ge�iriyor,
parmaklar�n�n narin bo�umlan beyazlanana kadar tahtalar� s�k�yordu.
bu 'serseri g�l�l�' adam ona 'gel' demezse bir g�n kendili�inden, o 'gel'
demeden gidecekti; duygular�n� her zaman denetim alt�nda tutabilirdi ama
etine s�z ge�iremi-yordu ve bir sabah o araba ge�erken ba��na bir �rt�
at�p kap�n�n �n�ne ��k�vermekten korkuyordu. bu adama duydu�u iste�in, bir
arabayla b�ylesine art�p dayan�lmaz haller alaca��n� imk�n yok daha
�nceden tahmin edemezdi ama bu araba, kendini saklamak i�in bir mantoya
b�r�n�p yery�z�ne inmi� �eytan�n, mantosunun alt�ndan g�z�ken sivri
kuyru�u gibiydi,, kad�nlarda onu tutup �ekme ve �eytanla y�z y�ze gelme
arzusu yarat�yordu. mehpare han�m ise, kendini savunmak ister gibi, "o
arabada, hi�bir erkekte olmayan bir �iddet ve g�� vard�," demi�ti osman'a,
sanki konstantin'le de�il de o arabayla sevi�mek istermi� gibi ama arad���
�iddeti o da��n�k sa�l� adam�n bedeninde bulaca��n� da daha ilk g�n�nden
biliyordu.
307
larla beslenmeye al�m�t� ve yeni bir g�nah bulamad��� zaman a�l�kla
k�vran�yordu; bu g�nah iste�inde karn�n� doyurmak i�in bir ceylan�
par�alayan aslan�n vah�eti ve masumiyeti vard�; vah�eti ba�kalar�na
verdi�i ac�dan, masumiyeti ise bu iste�in kar�� konulmazl���ndan ve
do�all���ndan geliyordu. mehpare han�m bir keresinde osman'a, "beni hep
ay�plad�lar," demi�ti, "��nk� onlar arzunun g�c�n� ve g�nah�n �ekicili�ini
bilmiyorlard�; d��n�yorum da beni belki de yaln�zca �eyh efendi anlad�
diyorum bazen, g�nah� aralar�nda en iyi tan�yan� oydu ��nk�."
her an k�t� bir haber duymay� bekleyen bir adam gibi ya��yordu; i�tah�
kesilmi�, y�z� �eyh yusuf efendiyi and�r�r bi�imde beyazla�m�t�,
sa�lar�nda tek tuk aklar belirmi�, g�zlerinin kenarlar�nda k�r��klar
ortaya ��km�t�. kar�s�na besledi�i a�k� b�t�n �abas�na ra�men unutam�yor,
onun kendisine sevgiyle bakt��� g�nleri, birlikte piya-
308
no �al�lar�n�, sevi�melerini �zl�yordu ve hemen yan� ba��nda duran birine
duydu�u bu korkun� �zlemi kimseye anlatam�yordu; yan�nda duran, ayn� evde
uyuyan bir kad�n� �zlemek ba�kalar�n�n anlayabilece�i bir his de�ildi.
her g�n sahneye ��kmak zorunda olan bir oyuncu gibi rol�n� hi� aksatmadan
oynuyor, kar�s�n�n kocas�, te�kilat�n�n azas� olarak �zerine d�eni
yap�yor, belki de vazi-
309
yetin bir g�n d�zelebilece�ine dair i�ten i�e ta��d��� bir �midi b�ylece
hep ayakta tutmaya �al��yordu, ��nk� ba�ka t�rl� ya�amaya devam etmesi
�ok zorla�acakt�. Fikir ayr�l�klar�na ra�men te�kilat�n verdi�i g�revleri
aksaks�z yerine getirip tart�malara da, �midi azalmas�na ra�men, tuhaf
bir �ekilde eskisinden de ate�li kat�l�yordu.
310
ayr�lamaz. avrupa'n�n Makedonya diye ay�rmak istedi�i �� vilayetin talihi,
devletin di�er yirmi yedi vilayetinin talihinden ayr� olamaz. makedonya'ya
ait olmak �zere al�nan tedbirlerin hepsi, birer �l� do�mu� �ocuk gibidir."
bildiri rusya'n�nki d��nda b�t�n konsolosluklara da��t�ld�, �ttihad ve
terakki, ilk kez siyaset sahnesine fiilen ��k�p siyasi bir ad�m at�yor,
osmanl�'y� �stanbul'daki padi�ah�n d��nda temsil edecek bir g�� daha
oldu�unu d�nyaya ilan ediyordu. "heyecan i�indeydik," demi�ti cevat bey,
"ne yana y�r�nece�i o bildiriyle birlikte ortaya ��km�t�, hayat�m�z�
ortaya koymu�tuk ama kimsede korku yoktu, belki biraz endi�eliydik ama
duydu�umuz memnuniyet daha fazlayd�."
311
312
� naz�m Beyi vural�m, g�c�m�z� g�stermek i�in ba�ka �are yok... ondan
sonra da padi�ah yanl�s� memurlarla subaylann �nde gelenlerinden bir
k�sm�n� temizleyelim.
b�t�n g�zler y�zba�� enver beye d�nd�; selanik merkez kumandan� Naz�m bey
�ttihat��lar�n liderlerinden olan enver beyin ablas�n�n kocas�yd�, gen�
y�zba�� da zaten naz�m Beyin evinde kal�yordu.
enver bey hi� teredd�ts�z, "tamam," dedi, tek bir kelimeyle ablas�n�n
kocas�n�n �l�m�ne izin vermi�ti; her sabah birlikte kahvalt� etti�i adam�n
idam karar�n� imzal�yor, onu kendi elleriyle �l�me g�nderiyordu.
- naz�m Bey evinden ��kmad���na g�re onu bu ak�am evinde vuraca��z, aksi
takdirde hem cemiyetin gelece�i muhataraya girecek hem de bizim
kellelerimiz.
313
r�ndan biri �a�r�ld�, iki gen� m�laz�m yola ��kmak i�in haz�rland�lar;
tabancalar�n�, �arj�rlerini bir daha kontrol ettiler. tam onlar yola
��kaca�� s�rada, biri, "cevat bey de onlarla gitsin, kendisi tabiptir,
belki gerekir, m�laz�mlar i�eri girdi�inde, onlar� arabada bekler," dedi.
teklif derhal kabul g�rd�; "padi�ah� nas�l d��receksiniz?" diyen
karde�ine tabancas�n� g�stererek "silahla," diyen cevat bey, sanki
y�llarca �nce s�yledi�i o s�z�n�n bedelini �der gibi, asl�nda pek tasvip
etmedi�i ama o s�rada ba�ka bir �are de olmad���na inand��� suikastlardan
birine kat�lmak zorunda kald�.
314
araba, naz�m Beyin kona��n�n �n�nde aniden durunca, ��� birden, i�lerinde
bir �eyin, sanki bir yere h�zla �arpm�lar gibi sars�l�p titredi�ini
hissettiler; 'o an' gelmi�ti.
cevat beye, "siz arabada bizi bekleyin," diyen �smail canbolad bey,
mustafa necip beye de, �ok k�sa olan suikast plan�n� anlatt�: "Sen
pencerenin kenar�nda beklersin, ben onu a�a��daki odaya �a��rt�r�m, i�eri
girdi�ini g�r�nce pencereden ate� edersin."
� enver beye de haber ver, gelsin, kumandan beyi beklerken ona bir �ey
s�yleyece�im.
enver bey, odaya girip de ismail canbolad beyi g�r�nce ne oldu�unu tahmin
etti; �smail bey, yava��a yanma yakla��p f�s�ldar gibi konu�tu.
315
�smail canbolad bey, ��pheyle bakt� Enver beye, elini tabancas�n�n �zerine
koyup yan�na giderek, �avu�un duyamayaca�� bir bi�imde f�s�ldad�.
enver bey yukar� kata, harem b�l�m�ne ��karak, eni�tesinin yan�na gifti,
"bir subay� bekletmek ay�p olur eni�te, inip bir g�r��n, zaten k�sa
s�rer, gen� bir subay �z�l�r g�r�mezseniz," diye a�a��ya inmeye ikna
etti; naz�m Bey, kay�nbiraderinin kendisini �l�me g�t�rece�ine hi� ihtimal
vermedi�inden onu k�rmay�p a�a��ya indi.
naz�m Bey, 'yand�m' diye y�k�l�rken, �smail canbolad beyle enver bey
odadan ��kt�lar, n�bet�i �avu�la askerler i�eri do�ru ko�uyorlard�;
konaktan h�zla ��k�p arabaya bindiler.
� ne oldu?
316
ismail canbolad bey, y�z�n� �fkeyle buru�turdu.
- �ld�remedik herifi, yaraland� ama yaras�n�n ne durumda oldu�unu
anlayamad�m.
mustafa necip bey, 'g�revi ifa edemedi�i' i�in utanarak, enver bey ise,
eni�tesini vurdurdu�u i�in, kendi i� hesapla�malar�na dalarak �n�ne
bak�yordu.
317
* xxv
318
lamaya ba�lad�. "Bir daha d�nya g�z�yle sizi g�remeyece�imi zannetmi�tim,"
diyordu a�larken, bir iki dakika sonra kendini toplad�; o�lunu b�rak�p
g�zlerini sildi, "a� m�s�n?" dedi her zamanki gibi.
� anne al bu para sende dursun. bu parayla, sana bir k�k alaca��m; b�y�k
bir bah�esi, ah�rlar�, k�mesleri olacak; istersen tavuk besle, bir de
yard�mc� tutaca��m... �u ahir �mr�nde sen de bir g�n g�r, rahat et art�k.
� ne l�zum var o�lum masrafa, sakla paran� dursun, bir g�n laz�m olur...
mesele ba��m�z� sokacak bir dam bul-maksa allaha ��k�r i�te ba��m�z�n
�st�nde bir dam var, �n�m�zde iki lokma ekme�imiz; daha gen�sin bu para
ilerde laz�m olur... �imdi l�zumsuz masraf ��karma.
o gece, rag�p Bey, uzun s�rm� bir gurbet maceras�ndan sonra, ne kadar �ok
�zledi�ini ancak var�nca fark
319
etti�i kendi evinde yorgun ama huzurlu bir uykuya dald�. Gece yar�s�na
do�ru bir ara g�zlerini a�t���nda, uykuyla uyan�kl�k aras�nda, mehtapl�
yaz gecesinin bo�az tepelerinden yans�yarak odaya vuran m�phem ����nda,
sa�lar�na beyaz bir t�lbent �rtm� olan annesinin, ba�ucujna yerle�tirdi�i
bir iskemleye oturarak dikkatle y�z�ne bakt���n� g�rd�. "ne var anne^"
diye sormak istedi ama yorgunluk a��r bast���ndan yeniden uykuya dald�;
sabah kalkt���nda annesi de, oturdu�u sandalye de yoktu odada.
�� g�n sonra, annesinin i�ine kor par�alan yerle�tirdi�i a��r demir �t�yle
s�k� s�k�ya �t�ledi�i �niformas�n� giydi; eski �ifonyerin, i�ine kuru
lavantalar yerle�tirilmi� �ekmecelerinden ��kart�lan beyaz mendilini,
t�t�n kesesini, paras�n� cebine yerle�tirdi, �ehre indi. �nce harbiye
nezaretine gidip, oradaki zabit arkada�lar�n� ziyaret etti; naz�m Beyin
vuruldu�unu, enver'in, niyazi'nin, ey�p Sabri'nin birlikleriyle da�a
��kt�klar�n� orada ��rendi. da��lm� bir b�cek yuvas� gibi i�inde boz
�niformal� subaylar�n tela�la ko�u�turdu�u Nezarette kimse a��k�a bir �ey
s�ylemiyordu ama herkesin bir �eyler olmas�n� bekledi�i anla��l�yordu;
subaylar�n kulaklar� Makedonya'dan gelecek haberlerdeydi; imparatorlu�un
kaderini belirleme g�c�n�n art�k �stanbul'dan makedonya'ya ge�ti�i hemen
seziliyordu.
bir ara yaln�z kald�klar�nda cemiyetin �yelerinden olan y�zba�� necib bey,
320
rag�p Beyin kolunu tutup s�ylediklerinin ciddiyetine inand�rmak ister gibi
s�kt�.
necib beye 'bo� ver' demesine ra�men, nezaretten biraz i�i s�k�larak
ayr�ld� Rag�p Bey; �emsi pa�a, padi�aha ba�l�l��� ve sertli�iyle �nl�yd�
orduda, kendine �lesiye sad�k Arnavut birlikleri vard�; e�er. hemen tedbir
al�nmazsa cemiyeti �ok zorlayabilirdi.
bir kira arabas� �evirip hem �eyh efendiye alman-,.. dan geri gelmesine
yard�m etti�i i�in te�ekk�r etmek hem de neredeyse b�t�n imparatorlu�un
her yan�nda olup bitenlerden haberdar olan hasan efendiye sat�l�k iyi bir
k�k olup olmad���n� sormak i�in tekkenin yolunu tuttu.
� pek bir �ey yapmad�k �eyh hazretleri, askerlik, her yerde askerlik,
gittik sayenizde de d�nd�k. yard�mla-322
r�n�z i�in medyunu ��kran�m, imparatorluk bizi oralarda
unutup gitmi�ti siz olmasayd�n�z.
� esta�furullah, yap�lm� bir �ey yok; bir iki dosta rica ettik, eksik
olmas�nlar yard�mc� oldular.
biraz daha sessizce dola�t�ktan sonra �eyh efendi gene bir soru sordu:
� siz �imdi selanik'tesiniz galiba?
� evet, selanik'te.
� nas�l Selanik, oralar pek muhataral� bir hale geldi diyorlar, ahali i�in
bir tehlike mevzubahis mi?
�eyh efendinin neyi, daha do�rusu kimi sordu�unu anlam�t� Rag�p Bey.
� zorda kalana yard�m bir nevi ibadettir rag�p Bey; bizimki sadece bir
ibadet, elimizden geldi�ince, ba�ka bir �ey de�il.
323
�eyh efendi bir zaman cevap vermeden y�r�meye devam ettikten sonra, rag�p
beyi k�rmamaya �al�an yumu�ak bir sesle konu�tu.
� ya�amak i�in ya�atmak gerekir rag�p Bey... hayat hayat� �a��r�r, �l�m
�l�m�... R�bbimiz, �ld�rmeyeceksin buyurmu�; niye, ya�ayan� �ld�rme
kudretimiz var ama �leni diriltme kudretimiz yok ��nk�.
324
ayr�l�rlarken, "hasan efendiyi g�rd�n�z m�?" dedi.
�eyh.
rag�p Beyin koluna girdi, "gel," dedi, "�uradan bir kay�kla kar��ya
ge�elim, benim gemiye bir u�ramam laz�m, hem gideriz hem konu�uruz."
kay�kta, her zaman oldu�u gibi �nce mehpare han�mdan s�z a�t�.
325
hasan efendi, "ah!" diye i�ini �ekti.
� gen� bir papaz yama��n� eve kapatm� diyorlar... o�lan bizim �eyh
hazretlerine pek benziyormu� denilene g�re.
� tekkede kal�yorum, insan burada kalsa iki aya kalmaz her yan� midye
ba�lar, "rutubeti g�rm�yor musun? arada s�rada u�ruyorum.
� kim ne diyecek, kimse gelmiyor ki... herkes s�rayla arada bir u�ruyor
ki, hani gemi yerinde duruyor mu, it
32^
u�ursuz tak�m� askerle anla��p gemiyi par�alay�p kerestecilere satt� m�
diye... ne yapal�m Padi�ah babam�z deniz i�inden ho�lanm�yor, bilsem
s�variye yaz�l�rd�m ya, her �eyde bir hay�r var, o zaman da tekkeye
gidemezdik... neyse, bir dakika, �urada bir kitap var, bizim m�ritlerden
birine s�z verdim; onu alay�m ��kar�z, �u ilerde bir kahve var, birer �ay
i�eriz.
kocaman bir asma kilitle kilitlenmi� tahta sand���n� a��p oradan bir kitap
��kard�, al�p koynuna soktu.
� hadi gidelim.
bir k�r kahvesine gittiler, rag�p Bey bir k�k almak istedi�ini s�yledi.
� senin kula��n deliktir, var m� ��yle iyi bir k�k, eli y�z� d�zg�n,
giderken valideyi i�ine yerle�tirip g�z�m�z arkada kalmadan
gidebilece�imiz bir yer.
� �yi para... bizim sami pa�an�n G�ztepe'de bir k�k� var, satmak
istiyordu. �ehzadeba��'na ta��nmak istiyormu�; ben bu ak�am bir konu�ay�m,
yar�n sabah seninle �sk�dar'da bulu�al�m... hem eve bakar�z, hem de
seninle konu�aca��m ehemmiyetli bir mevzu var, onu konu�uruz.
� �irn^i konu�al�m.
� rag�p Bey, her laf�n bir s�ras� var, �nce evi g�relim sonra konu�uruz.
327
kap�n�n hemen yan�ndaki b�y�k bir dut a�ac�, parmak irili�inde, sar�mt�rak
meyvelerini yerlere d�km�t�; kap�n�n di�er yan�nda ac� ye�il yapraklanyla
bir �akaleri�i vard�. Kap�y� itip a�t�klar�nda, kap�n�n �st�ndeki ��ng�rak
�ald�. Bah�enin sa� yan� ba�l�kt�, sol yan� ise �e�it �e�it meyve
a�a�lar�yla doluydu. kap�dan girdikten sonra, yolun iki yan�na dikilmi�
bodur vi�ne a�a�lar�n�n birle�en dallar�n�n olu�turdu�u bir t�nelden
ge�tiler; t�nelin sonunda, �st�ne �uha�i�eklerinin, hercaimenek�elerin,
asla-na��zlar�n�n, �ebboylar�n bulundu�u bir g�bek, onun ard�nda da iki
katl� ah�ap k�k ��kt� �nlerine. k�k�n alt kat�ndaki pencerelerin hemen
alt�nda bayg�n kokular�yla zakkumlar boy vermi�ti. k�kle ba��n aras�nda
k���k bir havuz, havuzun yan�nda da bir kuyu g�r�l�yordu. rag�p Bey,
bah�eye ��k olmu�tu ve �lene kadar da bu a�k� hi� bitmeyecek, hep bu
bah�eyi, bu s�k�neti, bu kokular� �zleyecekti.
� bir de i�eriyi gezelim, dedi hasan efendi.
cebinden ��kard��� b�y�k, demir bir anahtarla k�k�n iki kanatl� b�y�k
kap�s�n� a�t�; serin bir ta�l��a girdiler. ta�l���n iki yan�nda iki b�y�k
odan�n pencereleri boy atan zakkumlarla g�lgelenmi�ti; ta�l�ktan ge�ip
�ift tarafl� bir ah�ap merdivenin alt�na vard�lar. merdivenden ��k�nca,
b�y�k bir salona giriliyordu; salonun iki yan�nda iki�erden d�rt oda
bulunuyordu; salonun �n�ndeki balkondan bak�ld���nda uzaklardaki marmara
denizi masmavi par�ld�yordu.
a�a��ya inip arka bah�eye ge�tiler; arka bah�ede b�y�k bir mutfak,
hizmet�iler i�in �� odal� k���k bir ev ve ah�rlar dizilmi�ti; ah�rlar�n
yan�nda da bo� bir k�mes duruyordu.
328
� tamam, dedi rag�p Bey, al�yorum... allah raz� olsun hasan efendi, b�y�k
bir iyilik yapt�n bana.
� be�endin mi?
hasan efendi hay�rl� bir i�e vesile olman�n sevinciyle g�ld�, "eh, hay�rl�
r>lsun," dedikten sonra neredeyse kolundan �eki�tirerek �n bah�eye do�ru
y�r�tt� rag�p Beyi; kona��n sa� taraf�ndaki geni� g�lgeli atkestanesinin
alt�nda durdu, "gel biraz oturup, konu�al�m."
� rag�p Bey, ya��m�z otuzu ge�ti, herkes kendine bir yuva kurdu, biz b�yle
kald�k.
� ne diyorsun hasan efendi daha �ocuk onlar, bizim elimize do�mu� sabi
s�byan.
� seneler ge�iyor rag�p Bey, �ocuk dedi�in k�zlar�n b�y��� hatice on d�rt
oldu, k����� binnaz on �� ya��nda; �oktan �ar�afland�lar da, civar
tekkelerden g�r�c�leri gelmeye ba�lad�.
� eeee...
� e'si, yaln�zl�k allaha mahsus rag�p Bey, daha ne kadar tek ba��na
dolan�p duracaks�n? Er ki�iye bir kad�n
329
laz�m, �imdi evini ald�n, buray� �ekip �evirecek bir zevceye ihtiyac�n
var. e�er sen istersen, uygun bulursan, ben senin ad�na �eyh efendiyle
konu�urum; senin ad�na k�z�na talip olurum; seni sever, hay�r diyece�ini
sanmam. ben de k�����n� al�r�m, �ifte d���n yapar�z.
� birader hep orada kalacak de�ilsin ya, neticede gene buraya d�neceksin;
hem senin yoklu�unda validen burada yaln�z kalmaz; gelini de ona can
yolda�� olur, yeme�ini pi�irir, kahvesini eline verir, hizmetine bakar.
� koskoca �eyh k�z� benim anneme mi bakacak, �eyh raz� olur mu k�z�n�n
buraya gelmesine?
� onu sen bana b�rak, elbet de �eyh efendi raz� olacak; senin nik�h�na
giren kad�n�n nerede kalaca��na �eyh ne kar��r... �imdi laf�m�z o de�il,
sen bu i�e ne diyorsun; akl�n yat�yorsa, haftaya d���n yapar�z; gelini de
annenin yan�na kor gidersin, sonras� Allah kerim.
330
�
� her �ey nasip, k�smet, git �eyh efendiyle konu�; o evet derse, ben
annemi g�nderir k�z� istetirim; �eyh efendiye damat olmak bana �eref
verir, ne diyeyim.
� ben sana yar�n haber veririm, ama sen bu i�i oldu bil, ona g�re
tedarikli ol.
rag�p Bey eve d��nceli d�nd�; annesine, "gel anne," dedi, "biraz
konu�al�m, sana haberlerim var."
kar��l�kl� oturdular.
� �nce, bug�n G�ztepe'de bir k�k ald�m; b�y�k bir bah�esi, i�inde ba��,
meyve a�a�lan, kuyusu, alt� odas�, � ah�r�, k�mesi... �ok be�eneceksin,
ben gitmeden seni oraya yerle�tirece�im, in�allah orada rahat edeceksin.
sonra durup bir sigara yakt�, annesi o�lunun y�z�ne bakarak ikinci haberi
bekliyordu.
� ben kendi evimi �ekip �eviririm o�lum... �stersen sen kar�nla oraya
yerle�, ben bu evde iyiyim zaten, benim yeni evlilerin aras�nda ne i�im
var?
331
� ne diyorsun valide, hi� olur mu, ben o evi senin i�in ald�m... evi �ekip
�evirir dediysem, laf�n geli�i; elbette evi sen �ekip �evirirsin; o senin
hizmetine bakar, dedi�ini yapar.
ertesi g�n Hasan efendi beklenen haberi getirdi, �eyh efendi, "evet,"
demi�ti; rag�p Beyin annesi y�llardan beri ilk defa �ar�aflan�p evden
��kt�, o�luyla birlikte tekkeye gitti. rag�p Bey, annesini kap�da b�rakt�,
"sen yaln�z gir, ben seni biraz ilerde beklerim, sonra beraber d�neriz,"
dedi.
332
on g�n sonra, sade bir d���n yap�ld� tekkede; meh-pare han�mla yapt���
d���nden sonra �eyh art�k �a�aal� d���nlerden, sanki o �a�aa bir felaket
yaratacakm� gibi ��pheleniyordu. hasene han�m�n b�t�n �srar�na ra�men
k�zlar�na basit bir d���n yapmakla yetindi; tekkenin ileri gelenleri,
m�ritlerinden birka� pa�a, civar tekkelerin �eyhleri �a��r�ld�; zerde
pilav yenilip �erbetler i�ildi. tekkeye i� g�veysi giren hasan efendi c�ce
kar�s�yla tekkede gerde�e girdi; rag�p Bey, kar�s�yla annesini yanma al�p
kay�nvalidesini arkada g�zleri ya�l� b�rakarak g�ztepe'deki yeni kona��na
geldi; yeni evindeki ilk gecesini yeni bir kad�nla ge�irecekti.
rag�p Bey, kar�s�n� odada rahat�a haz�rlans�n diye yaln�z b�rak�p bir
sigara i�mek i�in balkona ��kt�; bir sigara yakt�. Bah�e, sokak, deniz
simsiyaht�, ate�b�ceklerinin p�r�lt�lar� g�r�l�yordu, g�ky�z� y�ld�zl�yd�,
havuzdaki kurba�alar�n g�r�lt�lerine a�ustosb�ceklerinin sesleri
kar��yor, kona��n �n�ndeki atkestanesine konan bir puhu ku�u bir
u�ursuzlu�u haber verir gibi kesik kesik �t�yordu.
rag�p Bey, kar�s�n� alt�na �ekti; �nce utanga� ve �ekingendi, ama sonra
�oktand�r kad�n v�cuduna de�memi�
333
bedeni, alt�ndaki gen� kad�n�n etini hissedip azg�nla�t�; Ra-g�p Bey hi�
k�m�ldamayan kar�s�yla sevi�meye ba�lad�.
yatmak i�in aya�a kalkarken fark edebildi ancak schubert'in bir 'lied'ini
�ald���n�.
�ki g�n sonra, iki as�k suratl� kad�n� ba� ba�a b�rak�p makedonya'n�n
yolunu tuttu.
�emsi pa�a geldi�i andan itibaren, "o �ttihat�� g�vurlar�n� da, onlara
yard�m edenleri de bu kararg�h�n kap�s�na tespih gibi asaca��m, padi�ah
d�manl���n� bu topraklardan silece�im," diye bas bas ba��r�yor, dedi�ini
de yapacak gibi g�z�k�yordu; idam sehpalar�n�n kurulmas�n�n yak�n oldu�unu
herkes hissediyordu.
335
334
�ildi; bir ay �nceki 'istibdad� y�kaca��z' r�zg�rlar� �imdi 'ittihat��lar�
asaca��z' r�zg�rlar�na d�nm�t�. .
� ya, i�te b�yle doktor, dedi padi�ah; �emsi pa�a ma-nast�r'da vaziyete
tamam�yla el koymu�. �yi askerdir bu arnavut, serttir ama sertlik bir
orduya her zaman laz�m.
cevat beyle �ttihat�� iki arkada�� da, telgrafhanenin biraz �tesindeki bir
kahvehanede, civar kasabalardan gelmi� makedon k�yl�lerinin aras�nda
oturmu�, �aresizce �ay i�erek, 'davay�' kaybedip kaybetmediklerini
d��n�yorlar ama birbirlerine bir �ey s�ylemiyorlard�. O 's�rada
336
i�eri, hen�z yirmili ya�lar�nda, sar��n, yak��kl�, gen� bir subay olan
m�laz�m at�f Bey girdi; g�zleriyle kahveyi ��yle bir tarad�ktan sonra
cevat beyle arkada�lar�n� g�r�p yanlar�na geldi.
at�f Beyin arkas�ndan ��k�p hem olan biteni g�rebilmek i�in hem de
gerekirse at�f Beye yard�m edebilmek i�in telgrafhaneye do�ru y�r�d�ler;
cevat bey daha sonra osman'a, "genellikle pek sab�rl� olan, y�llara
y�zy�llara ald�rmayan tarih o g�n pek sab�rs�zd�; bir imparatorlu�un
kaderini dakikalarla belirliyordu," demi�ti.
be� dakika sonra padi�aha bir ba�ka telgraf getirdiler, �emsi pa�an�n
�ld�r�ld���n� bildiriyordu; e�er biraz �nce �emsi pa�an�n g�ndermi� oldu�u
telgrafa o kadar sevin-mese, bir anda isyan� bast�rd���na �ylesine
co�kuyla inanmam� olsa belki bu telgraf onu o kadar y�kmayacakt� ama o
b�y�k sevincin hemen ard�ndan en g�vendi�i adam�n�n t�fek�ilerinin
aras�nda �ld�r�ld���n� ��renmek, padi�ah� birden ��kertti, k�l gibi oldu
y�z�, "eyvah," dedi, "�emsi pa�ay� vurmu�lar."
339
140
t��� kur�unla yaln�zca istibdad� de�il mehpare han�m�n sabr�n� ve dayanma
g�c�n� de vurup �ld�rm�t�.
tepede, ��k bir ba� evinin �n�nde durdular; evin �n�nde k���k bir ba�
vard�; a�a��da ege denizi beyaz k�p�kten s�sleriyle, yaz g�n�n�n ne�eli
oynakl���yla uzan�yordu.
� buradaki b�t�n �z�mleri kendim yeti�tirdim, dedi; sadece bana ait bir
ba� bu.
341
beye oldu�u gibi ��k oldu. bir s�reli�ine de olsa her �eyi, herkesi,
ailesini, kocas�n�, zaman� unuttu.
asl�nda kar�s�n�n nereden geldi�ini tahmin ediyordu hikmet bey, ama gene
de bir ink�r bekliyordu. kar�s�n�n ink�r etmesi, bir yalan uydurmaya
�al�mas�, kendisine duyulan bir alakan�n, �efkatin, �zenin delili
olacakt�; kar�s�n�n kendisine art�k ��k olmad���n� bilse de, bu �zen ve
342
alakan�n �st�ne yeniden bir a�k in�a etmenin hayalini hi� olmazsa
kurabilecekti; ama mehpare han�m�n s�zlerini duyunca, ger�e�i b�t�n
a��kl���yla g�rd�; art�k kar�s� ba�kas�na ��kt� ve bundan sonra kendisine
dokunmas�na bile tahamm�l edemeyecekti. kar�s�n� neyin ��k etti�ini de
elbette onca y�ldan sonra iyi ��renmi�ti; konstantin'le nas�l
sevi�tiklerini bile tahmin etti. g�z�n�n �n�ne o esmer adam�n kar�s�n�
yatakta d�v�� geldi, b�yle bir �ey oldu�una dair hi�bir bilgisi
olmamas�na ra�men bu sahneyi ger�ekte ya�and��� gibi getirdi g�z�n�n
�n�ne.
ba�ka hi�bir �ey s�ylemeden salondan ��k�p �al�ma odas�na girdi; belinden
tabancas�n� ��kart�p masan�n �st�ne koydu.
343
xxvii