You are on page 1of 74

Sahibi: Metin YAVUZ

Sorumlu Yazıiúleri Müdürü: Çelik MALKOÇ


Yönetim Adresi: Çatalçeúme Sokak No: 46/9 Ca÷alo÷lu/øSTANBUL Tel: 52 89 49
Dizgi: PERKA A.ù.
Film: Delta Grafik
Baskı: Yeni Do÷uú, Veb Ofset 575 39 09
Kapak Baskısı: Çiftkurt matbaası 527 9 25
Abone ùartlan: 6 Aylık 2500 TL / l Yıllık 5000 TL.
Da÷ının: Etkin Da÷ıtım. 527 60 
Ankara Bürosu: Rüzgarlı Sok. Eser iúhanı 4/9 ULUS
Yurtdiúi yıllık: 40 DM
ÇÖZÜM'den

Haziran ayı, ülkemiz demokrasi mü-


cadelesinin mihenk taúlarından birini
oluúturuyor. Gerçekten de o yıllardan
bu yana, Haziran mücadelenin üst bo-
yutlara tırmandı÷ı günlere sahne oldu.
l Haziran ve 5-6 Haziran'ların
üzerinden geçen 5 yıl, mücadelenin ge-
rilemedi÷inin ve koúullar ne denli olum-
suz olursa olsun, mücadeleyi sürdüre-
cek insanların her zaman var oldu÷u-
nun göstergesi oldu.
4 Haziran 984 mücadelenin ve mü-
cadeleyi veren insanların simgeleúti÷i
gün oldu. O gün ülkemizdeki koúullara
karúı mücadelenin bir biçimi olan ölüm
orucu ilk úehidini verdi ve bunu di÷er-
leri izledi.
Bu sayımızı ölüm orucu direniúçile-
rine ve 5-6 Haziran'ları yaúayıp ya-
úatanlara ayırdık. ùan olsun mücade-
le gelene÷ini elden bırakmayanlara...
ølk sayımızda belirtti÷imiz gönüllü
muhabirlik olayının hâlâ geçerli oldu-
÷unu ve bunun yurtdıúı içinde geçerli
oldu÷unu belirterek haber ve yazıları-
nızı bekliyoruz.
Bu sayımızda derginin fiyatını koúul-
ların da dayatmasıyla 600 TL. yaptık.
Hoúgörüyle karúılanaca÷ını umuyoruz.
øÇøNDEKøLER Tüm dostlara Merhaba diyerek...
Yasaklar Üzerine
Yaúamak için Ölmesini de Bilmek Gerek
Ölüm Orucu ùehitleri Ölümsüzdür
Aileler Canlarını Anlatıyor
Onurlan Onurumuzdur-Ölüm Orucu (TAYAD)
TKP'nin Burjuva Kuyrukculu÷u ve ùovenizmi
Birlikte Mücadele ve Dayanıúmanın Önündeki Engeller Kaldırılmalıdır
Yaúasm øúçi Sınıfının Devrimci Eyleminin Birli÷i
2 Eylül ve Demokrasi (Aslan Baser Kafao÷lu)
5-6 Haziran ve Sübjektif Olgunun Önemi
5-6 Haziran ve DEV-GENÇ (Ertu÷rul Kürkçü)
M.ùirin Tekin ve Düúündürdükleri
Bir "østanbul Bakkal/ MøGROS
MøGROS øúçilerinin Mücadelesi ve Tez-Koop-øú (Röportaj)
Haziran'da Düúenler
Bahar Gibi Ölüm (ùiir)
Ankara'dan Haberler
Cezaevleri Üzerine (TAYAD)
Haberler
"Devrimci Sol Davasında Savunma Hakkı Engellenmek østeniyor"
"Dursun Karataú'a Komplo Hazırlı÷ı mı?"
Sinop Mektubu
ÇÖZÜM'de

YASAKLAR ÜZERøNE

Halkımız üzerine geçmiúten beri va- nüne karúı uygulanan yasaklar egemen sömürülmektedir. Ekonomisinden
rolan, 2 Eylül askeri rejimi ile daha da güçler tarafından kendili÷inden kaldı- kültürüne, siyasi yaúamından askeri
katmerleúen egemen sınıfların yasakla- rılmayaca÷ına göre, hangi güçler, na- alana kadar, bu çerçevedeki hemen
rı ve baskıları bütün úiddetiyle sürer- sıl ve hangi mücadele yöntemlerini han- her úeyi emperyalizm tarafından
ken, 2 Eylül öncesinin ipli÷i çoktan pa- gi güç odaklarına karúı kullanarak kal- úekillenmektedir. Bu, ülkede sürekli
zara çıkmıú burjuva politikacılarından dırabilecektir? túte emekçi kesimler ve bir ulusal kriz olgusunu beraberinde
Demirel'lerin ve Ecevit'lerin vb. üzerin- halkımız açısından, kelimenin esas an- getirecektir.
deki yasakların (!) referandumla kalk- lamı ile sorun budur. Yoksa iúçi sınıfı Bu nedenle bizim gibi baúta ABD
ması ya da sürmesi, ülkemiz siyasi plat- ve di÷er emekçi kesimler açısından bil- olmak üzere emperyalizme ba÷ımlı
formunda emekçi kesimler lehine olum- mem hangi egemen sınıf temsilcisi -De- yeni-sömürge ülkelerde, anayasalara
lu yönde herhangi bir de÷iúime yolac- mirel ya da Ecevit- üzerindeki yasakla- konan yasaklarla ülkede sosyal
mayaca÷ını söylemek, úimdiden keha- rın kalkması, kendi üzerlerindeki yasak- sınıflar ve tabakalar arasında siyasal
nette bulunmak olmayacaktır. ların kalkması anlamına gelmiyor. Za- ve sosyal istikrar sa÷lanamaz.
Oysa oligarúinin parti temsilcileri, ten bizzat ne Demirel, ne de Ecevit ger- Ekonomik krizin önü alınamaz.
geçici 4. maddenin halkoyuna sunulma- çek anlamda yasakların kalkmasından Siyasal, sosyal ve ekonomik kriz diye
sını halk nezdinde olumlu yönde çok yana olmamıúlardır, olmayacaklardır. adlandırılan bir bütün olarak ulusal
önemli sonuçlar do÷uracakmıú gibi bir 2 Eylül anayasasının nasıl kriz, ülkemizde süreklidir. Bu durum,
hava yaratmak istiyorlar. Sanılır ki, hazırladı÷ı ve askeri rejim tarafından birbiri peúisıra askeri darbeleri ve
anayasanın yasaklar çerçevesindeki halkoyuna (!) nasıl sunuldu÷u, o hükümet krizlerini beraberinde
tek ayıbı geçici 4. maddedir. Ne var ki dönemi yaúayan herkesin belle÷inde getirecektir.
2 Eylül anayasası, baútan sona emek- tazeli÷ini hâlâ koruyor. Amacımız, 2 Bugün mevcut anayasa -2 Eylül
çi kesimlerini hedef alan, onları egemen Eylül anayasasının hazırlanıú ve halka anayasası- toplumun hemen her
sınıflar karúısında güçsüz bırakan bi- sunuú biçimini anlatmak de÷il elbet. kesimi tarafından tartıúılır hale
rer yasaklar ve baskılar manzumesidir. Bu konuda aleyhte ve lehte çok úey gelmiúse, toplumun egemen
Emekçi kesimlerin elini kolunu ba÷la- yazılıp çizildi. Yalnız bu anayasanın sınıflarının ihtiyaçlarına bile tam
yan, onları burjuvazi karúısında hare- "Askeri Rejim Anayasası" oldu÷u ve anlamıyla yanıt vermekten
ketsiz kılan bir anayasadır. egemen sınıfların çıkarları uzaklaúmıúsa, bunun gerçek nedenini
ùimdi bütün halkımız üzerinde ana- do÷rultusunda hazırlanıp ülkemizin içinde bulundu÷u sosyal
yasadan ve di÷er yasalardan kaynak- oluúturuldu÷u olgusunun altı kalın çiz- ye ekonomik yapıda aramak
lanan bunca baskı ve yasaklar varken, gilerle çizilmelidir. gerekir.
oligarúinin partilerinin kalkıp geçici 4. 2 Eylül rejimini gerçekleútiren öyle bir ülkede yaúıyoruz ki, egemen
maddeyi gündeme getirmeleri, yasaklı kudret, kendi rejiminin öngördü÷ü sınıfların çıkarları do÷rultusunda ona
burjuva politikacılarını ön plana çıkart- yeni bir anayasa yapmak en iyi bir biçimde hizmet sunacak do÷-
maları, yasaklar cenderesine sıkıútırı- durumundaydı. Bu rejimin öngördü÷ü rultuda hazırlanmıú bir anayasa yine
lan halkımızla alay etmek de÷ildir de anayasa, bir daha de÷iúmeyecek egemen sınıflar tarafından, hazırlanı-
nedir?.. Bu, eme÷i ile geçinen halk ke- biçimde hazırlanıp halka ra÷men úı üzerinden fazla süre geçmeden tar-
simlerini hiçe saymak de÷il midir? halka onaylatılmalıydı (!) Nitekim de tıúılır hale geliyor. Emekçi kesimlere
Oligarúi, burjuva parti liderleri üze- böyle oldu!.. karúı yasaklarla dolu bir anayasa, bur-
rindeki varlı÷ından söz etmenin bile an- Ne var ki, 2 Eylül rejiminin unuttu- juva sınıfının kimi kesimleri tarafından,
lamı olmayan yasakları er ya da geç ÷u (!) bir úey vardı; ülkemiz, emperya- de÷iútirilmesi amacıyla manevralar ya-
kaldırılacaktır. Ancak halkımızın bütü- lizmin tahakkümü altında yeni- pılıyor, karúılıklı olarak tam da kendi-
sömürge bir ülkedir. Yeraltı, yerüstü lerine yakıúır bir tarzda kimi
kaynakları oligarúi ve emperyalizm kombinezonlara giriliyor. Demirel ve
tarafından Ecevit gibi burjuva liderleri, kuyudan(?)
çıkarılmaya çalıúılıyor. Siyasi arenayı
iúgal edenler, burjuva sınıfının temsil- anlamda ne anayasayı, ne de yasaları revaçta oldu÷u askeri cezaevlerine
cileri. Siyasal tartıúmalar ve polemik- takıyor. Kanun hükmünde kararname- uzanmak bile, buralardaki kararlı, ce-
ler bu kesimler arasında yürüyor gibi ler çıkararak ülkeyi yönetiyor. sur, diúe diú mücadeleye bakmak ve on-
bir hava yaratılmak isteniyor. dan dersler çıkarmak, her úeye ra÷men
Sınıf mücadeleleri tarihi göstermiú- sonuna kadar nasıl direnildi÷ini gör-
Gerçekte, bu konuda en çok konuú- tir ki, kendi koydukları yasaları çi÷ne- mek; ölüm kulvarında ölümü kucakla-
ması gereken, egemen güçlerin baskı ve yen yine egemen sınıflar olmuútur. Ül- yacak türden direniú biçimlerini yara-
yasaklarına en çok karúı çıkması gere- kemiz ve baúka ülke tarihleri bunun ör- tanların direniú anlayıúlarını incele-
ken .kesimler, toplumun emekçi kesim- nekler ile doludur. mek, ondan ders almak, ülkemizdeki sı-
leridir. Bu kesimler ise úimdilik suskun. Buna karúılık ezilen emekçi kesimler, nıf mücadelesini sürdürme niyetinde
ùimdilik olup bitene seyirci. 2 Eylül ölü egemen sınıfların kendileri üzerindeki olanlara muazzam ölçüde yararlar sa÷-
topra÷ını üstünden atabilmiú de÷iller. tahakkümüne son vermek, onun baskı layacaktır. Mamak gibi baskıya ve iú-
Baúkası için sınıf olmaktan çıkıp kendisi ve yasaklarına karúı direnebilmek için kenceye boyun e÷me anlayıúı ile Met-
için sınıf olmanın bilincine varmamıú- örgütlenerek mücadele etmiúlerdir. Ül- ris gibi ölümü göze almak dahil her tür-
lar. Esas anlamı ile devrimci içerikte kemizde de geçmiúte bu konuda yara- lü direniú örne÷i sergileyerek devrim-
ekonomik örgütü olan sendikalara sa- tılan çeúitli örgüt biçimleri ve mücade- ci onuruyla dimdik ayakta kalma anla-
hip de÷iller. Siyasal örgütlülük içerisin- le yöntemleri olmuútur. Ayrıca bu ko- yıúının yarattı÷ı sonuçları görmek,
de de÷iller. Egemen sınıflara karúı na- nuda Devrimci Gençlik'in binbir feda- emekçi kesimlere paha biçilmez dene-
sıl bir örgütle ve nasıl bir mücadele çiz- kârlıkla ortaya serdi÷i pratik unutulma- yim kazandıracaktır.
gisi ile savaúacaklarını bilmiyorlar. Uz- malıdır. Reformist-revizyonistler gibi sı-
laúmaz devrimci mücadelesinin ne an- Oligarúinin emekçi kesimler üzerin-
nıf uzlaúmacılı÷ını de÷il, uzlaúmaz dev- deki hangi türden olursa olsun, baskı ve
lama geldi÷inin bilincinde de÷iller. Ege- rimci sınıf mücadelesini, hem de en
men güçler iktidarı ne verirse onunla yasakları, emekçilerin örgütlü gücü ve
olumsuz koúullar altında sürdüren dev- kararlılı÷ı karsısında iúlemeyecektir.
yetiniyorlar. Kendilerine karúı yapılmıú rimci partinin varlı÷ı ve mücadele çiz-
anayasanın yasaklarına ve baskılarına gisiyle yarattı÷ı sonuçlar gözden uzak 984 Haziranı'nda Metris ve Sa÷mal-
karúı saygılılar!.. tutulmamalıdır. 2 Eylül öncesinin az- cılar zindanlarında, Ölüm Orucu Dire-
Oysa anayasayı yapanlar, onu daha gın faúist saldırıları karúısında halkın niúinde úehit düúen inançlı, davalarına
yapıldı÷ı tarihten baúlayarak úu ya da can güvenli÷ini sa÷lama temelinde kit- ba÷lı, son derece cesur, sonuna kadar
bu biçimde ihlal etmektedirler. Demi- lelere önderlik etmiú devrimci bir ha- kararlı proleter devrimci Abdullah Me-
rci'ler, Ecevit'ler vb. anayasa yasaklı reketin prati÷i ve teorisi yol gösterici ol- ral, Haydar Baúbu÷, M.Fatih Öktülmüú
olmalarına ra÷men konuúuyorlar. 2 malıdır. 2 Eylül öncesi gibi çok gerile- ve Hasan Telci'nin önünde saygıyla e÷i-
Eylül yasalarını hiçe sayıyorlar. Maz- re gitmeye gerek yok. 2 Eylül sonrası liyor; bütün emekçileri, ilericileri ve de-
lum rolünde halkımıza meydanlarda nu- gibi yasaların, anayasaların geçmedi- mokratları mücadelede daha kararh ve
tuklar atıyorlar. Özal iktidarı gerçek ÷i, iúkencenin ve baskının her çeúidinin inançlı olmaya ça÷ırıyoruz...
YAùA0AK ødøN
gL0ESøNø 'E
%øL0EK *EREK
BøR ÖLÜM 2R8&8 DøRENøùÇøSø øLE SÖYLEùø
2 Eylül yönetimi tutsak aldı÷ı dev- lerinde, "Libetet" adalarında, "Loha- seçerek, 2 Eylül yönetiminin rehabili-
rimcilerin, demokratların, yurtseverle- kes" H bloklarında, Makanises "labi- tasyon programına neredeyse gönüllü
rin beyinlerini de tutsak almak için, on- rentlerinde" emperyalizmin uyguladı- denek oldular.
ları gelecekte de düzenin tehlikeli mu- ÷ı evrensel "rehabilitasyon" progra- 2 Eylül dönemi bütün küçük burju-
halifleri olmaktan çıkarmak, gerçekleri mından baúka bir úey de÷ildir. va solun yakın devrim hayallerini acı-
haykıran seslerini, direnme soluklarını øúte 2 Eylül döneminde ve 2 Eylül masızca tuz buz etti. Devrim mücade-
kesmek için, baskı ve sömürü dü- ruhunun sivil kıyafet altında yaúamını lesinin uzun soluklu, iniúli, çıkıúlı, zik-
zeninin uyumlu birer parçaları haline sürdürdü÷ü, 6 Kasım sonrasında siya- zaklı bir yol izleyece÷ini, bu mücadele-
getirmek için cezaevlerini iúkence labo- si tutsakların dolduruldu÷u cezaevle- de yenilgilerin de yaúanabilece÷ini dü-
ratuarlarına, toplama kamplarına dö- rinde sınıf mücadelesi, siyasi kimli÷i sö- úünemeyenler ve böylesi bir anlayıúa
nüútürdü. küp atma ve buna karúı siyasi kimlikle sahip olmayanlar sınıf mücadelesinin
2 Eylül yönetimi, devrime inancı, yaúama mücadelesinde özgün ifadesi- daha fazla özveri, kararlılık, cesaret,
.halka kararlılı÷ı yıkmak için, devrimci ni buldu. direniú dinamizmi gerektirdi÷i koúullar-
yaúama yön veren devrimci kiúili÷i aúa- Cezaevlerinde siyasi tutsakların di- da yan çizip sınıf mücadelesi ringine
÷ılamak, bozuma u÷ratmak, yozlaútır- reniúlerinin insani, haklı, meúru, objek- havlu attılar. Aynı úekilde zindanlarda
mak için, insanlık onurunu, insana öz- tif temeli, siyasi kimli÷e, insanlık onu- da direniú barutlarını kısa sürede tüke-
gü en iyi, en güzel de÷erleri postallar runa, tüm halkın saygın insani de÷er- terek, direniúten çekilerek, her alanda
altında ezip kirletmek için siyasi tutsak- lerine yönelik barbarca saldırılarından çekilmeyi ilke haline getirdiler.
ların dolduruldu÷u cezaevlerini cehen- kayna÷ını aldı. Zindanlarda direnmek Mamak bunun en tipik ve en uç ör-
neme çevirdi. için bu objektif koúullar gözönüne alın- ne÷idir. øúte bu örne÷e bakarak 2 Ey-
2 Eylül yönetimi zindanlara doldur- dı÷ında devrimci de÷il, nisan olmak ye- lül'ün siyasi tutsakları rehabilitasyon
du÷u siyasi tutsakları zulmün tüm çe- terliydi. Çünkü nisanca, insan gibi ya programı, en kısa tanımıyla "Mamak-
úitlerine sistemli bir úekilde baúvura- sayabilmek için de, bu insanlık dıúı uy- laúma" olarak ifade edilebilir.
rak, iúkence, baskı, yasak cenderesi al- gulamalara direnmekten baúka bir yol Ama 2 Eylül döneminde siyasi tut-
tında sadece teslimiyete zorlamadı. Piú- yoktu. sakların bulundu÷u cezaevlerinde orta-
manlı÷a sürükledi. Geçmiúine, yaúamı- Ama yine de zindanlarda teslimiyet ya çıkan teslimiyet ve teslimiyet e÷ilim-
na yön veren düúünce ve inançlarına de yaúandı, hem de en koyusundan. leri zindanlardaki sınıf mücadelesinin
ihanet ettirmeyi hedefledi. Ve bu iha- Piúmanlık da yaúandı, hem de en bir yüzüdür, olumsuz bir yüzüdür. Ve
neti devrime, halka karúı kullanmaya rezilinden. Döneklik, inançlara ihanet bu yüzden yadsınması gereken bir yü-
çalıútı. de görüldü, en ahlâksızından. züdür.
Bütün bunlar 2 Eylül yönetiminin, Devrim dalgasının kabardı÷ı dönem- Bir de direniúlere sahne olan yüzü
Emperyalizm ve Oligarúi adına iúçi ve de savaú naralarını dillerinden düúür- vardır. 2 Eylül zindanlarının, siyasi
emekçi halka, devrimci demokrat güç- meyenler, kendilerini devrimin merke- tutsaklı÷ın direnerek kendini kabul et-
lere, insan hak ve özgürlüklerine, insani zine oturtanlar, en devrimci direniúçi- tirdi÷i yüzüdür bu. Baskı ve iúkencenin,
olan iyiden, güzelden yana olan tüm de- li÷i kimselere bırakmayanlar, devrimin teslimiyete zorlanan her türlü saldırı-
÷erlere açtı÷ı ekonomik, politik, kültü- geriledi÷i, gerili÷in açıktan úiddetinin nın yaúamın bir parçası oldu÷u gibi, di-
rel, ahlâki savaúın cezaevinde siyasi tu- baskı, iúkence ve terörünün hükmünü reniúin de yaúamın bir parçası oldu÷u
tuklular üzerinde çok daha sert, yo÷un sürdürdü÷ü yıllarda daha önce söyle- onurlu yüzüdür bu.
acımasızca ve ahlâksızca kendini gös- diklerini unuttular. "Savaú baltalarını" øúte 2 Eylül'den sonra zindanlar tes-
termesinden baúka bir úey de÷ildir. topra÷a gömdüler, sınıf mücadelesi are- limiyete, piúmanlı÷a, dönekli÷e karúı si-
Bütün bunlar emperyalizmin sömürü- nasında kaçıúın teorisyenli÷ine soyun- yasi kimli÷ini yaúamıyla özdeú kılmıú,
sünü yo÷unlaútırmak, ülkemizi kendisi- dular. Bu zindanlara da yansıdı, kısa insanlık onurunu her úeyin üzerinde tu-
ne daha fazla ba÷ımlı kılmak için 2 Ey- sürede yenilgi psikolojisinin havasına tan, devrimcilerin, yurtseverlerin, in-
lül yönetimine her alanda uygulanma- kendilerini kaptırdılar, devletin güçlü- san hak ve özgürlüklerine sonuna ka-
sı için sundu÷u gerici programın, siya- lü÷ünü, kendilerinin ellerinin kollarının dar ba÷lı kalanların, insan olmanın er-
si tutsakları da içine alan parçasından ba÷lılı÷ını keúfettiler, yılgınlı÷a, umut- demini onurla taúıyanların direniúleri-
baúka bir úey de÷ildir. suzlu÷a kapıldılar. ne de tanık olmuútur, 2 Eylül'ün siyasi
Bugün bunlar dünyanın dört bir ya- Bazıları -geleneksel "sol"cularımız- tutsaklara yönelik teslim olma prog-
nında, siyasi tutsaklara, özgürlük sa- 2 Eylül'e karúı direnme diye bir sorun- ramının kesintisiz uzun soluklu direniú-
vaúçılarına, Vietnam'ın "kaplan kafes- ları olmadı÷ından daha baútan bu yolu lerle süpürüp atıldı÷ı zindanlar da var-

ÇÖZÜM 
dır. Her úeye ra÷men zindanlarda, si- ce boyun e÷meden yerine getirilmesi ta- giyeceklerimize varıncaya kadar, her
yasi kimlik, devrimci kiúilik, insanlık rihidir. úeyimiz toplandı. So÷ukta don-atlet bı-
onuru direnmiútir. Aylarca de÷il yıllarca, her türlü hak- rakıldı÷ımız çok oldu. Gazetesiz, dergi-
Devrimci bilinç ve inanç, halka ve tan yoksun yaúamaya sabırla direnerek siz aylar geçirdik. Yemeklerimizin içi-
devrimeba÷lılıkla, insanlık direnmiútir. karúı koymanın, her türlü baskı ve iú- ne taú, toprak atıldı÷ı, tükürüldü÷ü ol-
Direniú ateúi söndürülememiútir. kenceye cesaretle gö÷üs gererek ayak- du. Kaloriferlerimiz yakılmadı. Kıúın or-
Devrimci mücadeleyi her koúul altın- ta kalmanın tarihidir. tasında buz gibi ko÷uúlarda kutup so-
da, gerekti÷inde ölümler bedeli sürdür- Zorla soyarak aramalarda, bıyık yol- ÷u÷unu yaúadık. Sularımız akıtılmadı.
menin bilincinde olan, baskı, iúkence ve malarda, kafa derisini kanata kanata Ne kendimizi, ne giyeceklerimizi do÷ru
terörle ve bunların açılarıyla döúeli bir saç kesmelerde, falakalarda, iúkencey- dürüst temizleyemedik. Yıllarca hava-
yoldan geçilerek iktidarın alınaca÷ına le tektip elbise giydirmelerde, insanlık landırma yüzü görmedik. Dört duvar
göre kendini hazırlamıú olan, sınıf ça- onurunun iúkenceyi yendi÷inin tarihi- arasında kapalı tutulduk. Ailelerimizi
tıúmasının her alanında oldu÷u gibi zin- dir. tel örgüler arasından haftada on daki-
danlarda da, tutsaklık koúullarında da Do÷rudan onuru ve kiúili÷i zedeleme- ka olsun görmemiz, savaú esirlerine bile
uzun soluklu devrimci direniú çizgisine ye, siyasi tutsakları aúa÷ılamaya yöne- yapılmayacak úekilde yıllarca engellen-
sahip olan devrimci güçler, zindanları lik tektip elbise paçavralarının hiçbir di. Sevdiklerimizin yüzlerini unuttuk.
2 Eylül'e karúı direniúin merkezlerin- úekilde giydirilemedi÷inin, giyilmedi÷i- Savunma haklarımız tamamen ortadan
den biri, bir direniú oda÷ı yapmayı ba- nin, açlık grevinde, ölüm oruçlarında si- kaldırıldı. Tektip elbise paçavralarını
úardılar. yasi kimlik için, insanlık onuru için giymeye zorlandık. Giymedik, zorla giy-
2 Eylül döneminde zindanları, 2 ölümlerin kucaklanmasının tarihidir. dirilince parçaladık diye, don-atlet gö-
Eylül'e karúı, 2 Eylül'ün, siyasi tutsak- Tek sözcükle bu dönem direniúler ta- türüldü÷ümüz mahkemelerin kapıların-
ları almayı hedefleyen rehabilitasyon rihidir. dan döndürüldük. Yargılamalar yıllar-
programına karúı direniú destanlarının ùimdi burada, bu tarihin yazılmasın- ca gıyabımızda sürdürüldü. Hastalıkla-
yazıldı÷ı sınıf mücadelesi alanlarına dö- da pay sahibi bir ölüm orucu direniúi- rımızla, acılarımızla ilaç yüzü görme-
nüútürdüler. ne katılmıú ve 75 gün açlı÷ı yaúayarak den yıllarca baúbaúa bırakıldık. Hasta-
2 Eylül yönetiminin hemen tüm in- ölümün sınırından dönmüú bir devrim- neye sevkedilmedik, revire çıkarılma-
sanlık dıúı uygulamaları, tüm çirkinlik- ci tutsak ile ölüm orucu üzerine yaptı- dık, tedavimiz yapılmadı, ölüme terk
leri zindanlarda açlık grevi direniúle- ÷ımız söyleúiyi yayınlıyoruz. edildik. Günler geceler boyu falakadan
rinde, ölüm oruçlarında, iç ve dıú kamu- ölüm oruçlarının ölüm üzerine prog- geçirildik. Bedenlerimizi döven cop ya÷-
oyunun Türkiye ve dünya halklarının, ramlandı÷ı biliniyor. 2 Eylül'den son- muru altında soyularak arandık. Bıyık-
insanlı÷ın gözlerinin önüne serildi. Zin- ra østanbul cezaevlerinde ölüm oruç- larımız yolundu, saçlarımız, kafaderi-
danlarda en kötü koúullarda, 2 Eylül larına, direniúlerde ölümlere ihtiyaç miz soyulurcasına kesildi. Arkamızdan
yönetimine karúı siyasi kimlikle, insan- duyuluyordu. Ya da neden ihtiyaç du- belkemi÷imize oturmuú úekilde vurulan
lık onuruyla direnilece÷i, sınıf mücade- yuluyordu? kelepçelerle don-atlet saatlerce ya÷-
lesinin her úeye ra÷men sürdürülece÷i, 2 Eylül'ün siyasi tutsakların bulun- mur-kar altında, so÷ukta havalandır-
dost düúman herkese gösterildi. Direniú du÷u cezaevlerindeki saldırısının boyut- malarda bekletildik. Horlandık, aúa÷ı-
ruh ve coúkusunun yaúadı÷ı kanıtlandı. ları ve hedefleri gözönüne alındı÷ında, landık, yerlerde süründürüldük. Karan-
Zindanlardaki direniúler sadece tut- østanbul cezaevlerinde de açlık grevle- lık dehlizlerde dövüldük. En ahlâksızca
saklık koúullarında nasıl direnilece÷i gi- rine ve onun daha üst bir aúaması olan küfürlere ve hakaretlere u÷ratıldık. Da-
bi sınırlı bir iúi aúıp, iúçi ve emekçi hal- ölüm oruçlarına fazlasıyla ihtiyaç du- ha sayfalar dolusu yazabilece÷imiz bas-
ka da direnme perspektifi, direnme ru- yuluyordu. Çünkü 2 Eylül yönetimi biz- kı-iúkence ve yasaklar hep bizim için-
hu coúkusu taúıdı. Onlara hak ve özgür- leri, yani devrimcileri, demokratları, di. Onların her dedi÷ine harfiyen uyma-
lüklerin direnerek elde edilece÷i göste- yurtseverleri zindanlara doldurmakla mız, onlara kapılanmamız içindi. Hiçbir
rildi. Ba÷ımsızlı÷ı, gerçek demokrasiyi, kalmadı, siyasi kimli÷imize de göz koy- dönem ülke cezaevleri zulmün böylesi-
sömürüúüz, baskısız, özgür bir dünya- du. ønsanlık onuruna da saldırdı. Kısa- ne, böyle katmerlisine tanık olmadı.
yı kazanmanın da direniúlerden geçe- ca tüm inançlarımızı yok etmeye çalıútı. øúte biz siyasi tutuklulara yapılan bü-
ce÷i, bu direniúlerle anlatıldı. Yaúamımız yasaklarla kuúatıldı. tün bu insanlık dıúı uygulamaları, 2
Tarihi, teslimiyeti seçenler halka ønançlarımızdan vazgeçmemiz için iú- Eylül'ün "rehabilitasyon" programı
devrime ihanet edenler de÷il, direnen- kencenin onlarca çeúidi üzerimizde de- çerçevesinde düúünmek gerekiyor.
ler, halka ve devrime ba÷lılı÷ını direne- nendi. Onlara boyun e÷memizi, her de- E÷er bu programın amacı, kapsamı
rek gösterenler yazar. Çünkü baúarı ve diklerini yapan robotları, kullan, köle- anlaúılmazsa açlık grevlerinden, ölüm
zafer onlarındır. leri olmamız için insanlı÷ın toplama oruçlarına yükselen direniú çizgisi an-
2 Eylül sonrası zindanlarda süren kamplarında tanık oldu÷u zulümleri ya- laúılamaz.
sınıf mücadelesi tarihi, teslimiyetin ya- úadık. ønsanlı÷ın lanetledi÷i tüm insan- Zindanlarda 2 Eylül sonrası siyasi
nında esas olarak devrimci direniú ge- lık suçlan beyinlerimizi iúlemez kılmak, tutsaklı÷ın ölüm kalım savaúı olarak
lene÷inin nice özverilerle, kan akıtarak, seslerimizi, soluklarımızı kesmek için kavranması, 4 yılda 4 kez 000'i aúkın
can vererek, acılarla yo÷rularak yara- bizlere karúı iúlendi. tutsa÷ın sakat kalmayı, hatta ölmeyi
tılması, siyasi tutsaklık hakları için, in- Teslim olmamız, irademizi onların göze alarak süresiz açlık grevine baú-
sanca yaúamak için direnmenin tarihi- kirli amaçlarına terk etmemiz için biz- vurması anlaúılamaz. Dört tutsa÷ın 75
dir. lere yapılanlar, insanlık adına, ülkemiz gün süren ölüm orucunda, ölümlerin en
Zindanlarda sınıf mücadelesinin 2 adına, toplumumuz adına utanç vericiy- zorunu, saat saat, dakika dakika ölme-
Eylül döneminde dayattı÷ı ertelenmez di. yi seçmesi ve bunu gerçekleútirmesi an-
devrimci görevlerin hiçbir kaygıya ka- Gün geldi kitaplarımıza, kalem kâ÷ıt- laúılamaz.
pılmadan onurla, seve seve, hiçbir gü- larımıza elkondu, ayakkabılarımızdan Kısaca zindanlarda sınıf mücadele-
leri, siyasi tutsaklara bir direniú biçi- def seçilmiúti özal hükümeti, "demokrasi" oyununun
mini dayatıyordu. Gelinen aúamada bütün bu saldırıla- perde gerisinden siyasi tutsakların bu-
Koúullar siyasi hakları elde etmek rın oda÷ına devlet politikası olarak da- lundu÷u cezaevlerine yükleniyordu.
için, onurlu bir yaúam için, açlık grev- yatılan tektip elbise oturtuldu. Tektip Bu saldırı dalgasını yasal çerçeveye
lerinin yetmedi÷i yerde ölüm oruçları- elbise çatıúması, zindanlarda devletin oturtmak için direnen, siyasili÷ini, onu-
nı dayatıyordu. mi, yoksa direniúin mi iradesinin üstün- runu koruyan tutsaklar aleyhine iúleye-
Siyasi kimli÷ini koruyan bir insan lü÷ünü kanıtlayacak olan, önemli bir cek yeni bir infaz yasası gündeme geti-
olarak yaúayabilmek için bu eylem bi- çatıúmaydı. riyordu. Bu yeni yasaya göre; cezaev-
çiminden kaçınılamazdı. Tektip elbise direniúin insiyatifini lerinde ya zulme boyun e÷ilip rehabili-
ölüm orucu öncesinde østanbul ce- kurma aracıydı. tasyon programının denekleri olunacak,
zaevlerinde koúullar ne durumdaydı? Tektip elbise, teslimiyetin yolunu aç- ya da bu yapılmadı÷ında, buna direnil-
Direniú ne durumdaydı? Sizlere yapı- ma, direniúi geriletme aracıydı. di÷inde infaz yakılacaktı. Direnen siya-
lan saldın hangi boyuttaydı? ölüm oru- Tektip elbise, siyasi kimli÷i lekeleme, si tutsaklar "yasal" olarak zindanlar-
cu direniúi için koúullar ne ölçüde ge- insanlık onurunu zedeleme aracıydı. da çürütülecekti. Bir yandan "piúman-
rekliydi? túte bu noktada, bu gerici fonksiyon- lık yasası" adlı ihbar yasasıyla devrim-
Ölüm orucu arefesinde durum dire- ları yüklenmiú ve saldırının merkezi ha- cileri satın alma ve ihanete zorlama ha-
niú açısından, bizler açısından hiç de line gelmiú saldırısı püskürtülmeden, bu zırlı÷ındaydüar. özal hükümetinin bu
iç açıcı de÷ildi. Denge süratle direniúin direniúi geri adım atmaya, teslimiyet yeni saldırı dalgasını boúa çıkarmak,
aleyhine de÷iúiyordu, insiyatifi kaybet- yoluna girmeye zorlayan kuúatma ya- Özal hükümetinin uzaktan yakından de-
mekle karúı karúıyaydık. rılmadan, direniú soluklanamaz, önünü mokrasi ile iliúkisinin olmadı÷ını göster-
Daha önce direniúlerde, açlık grev- açamazdı. mek, kamuoyunu uyarmak, dikkatleri
lerinde nice zorluklar içinde kazandı- öncelikle Metris'i teslim almayı he- insan haklarının zindanlarda nasıl çi÷-
÷ımız haklar birer birer elimizden gidi- def seçen plan bozulmadan, direniú psi- nendi÷ine çekmek gerekiyordu. Bu "ya-
yordu. Psikolojik üstünlük adım adım, kolojik moral üstünlü÷ü ele geçiremez, saya" karúı direnilmeden siyasi tutsak-
karúı tarafın eline geçiyordu. Metris'- kendi gelece÷ine konan teslimiyet ipo- lara yönelik saldırılardan korunmak
te direniú tam kuúatma altındaydı. Ve te÷ini kaldıramazdı. olanaksızdı.
zorlanıyordu. 983 açlık grevi yenilgisi Bunun tek yolu vardı. Direnmek. Ama Di÷er yandan, kendilerine yönelen
ardından gelen yo÷un saldırı kam- bu daha kararlı, özverili, daha cesur- saldırılara karúı direniúe geçmiú Ma-
panyası, Metris'te direniúi bunaltmıú, ca bir direniú olmalıydı. Bu 83 açlık gre- mak ve Diyarbakır cezaevleri, bizim di-
teslimiyete sürüklemeye baúlamıútı. vi yenilgisinin olumsuzluklarını silip sü- reniúimiz için de çok elveriúli bir ortam
Sa÷malcüar'a yapılan sürgünler, tecrit- pürecek, kitleyi soluklandıracak, mora- hazırlamıútı.
lere atmalarla Metris'teki devrimci tut- lini yükseltecek 4 yıllık direniúin kaza- Diyarbakır ölüm orucunu bütün ce-
sakların örgütlülü÷ü iyice zayıflatılmıú, nımlarını koruyacak, bunlara yenileri- zaevlerine yaymak ve özal hükümetinin
güçten düúürülmüútü. Parça parça ba- ni ekleyecek bir direniú olmalıydı. Siya- demokrasi ve insan hakları düúmanı
÷ımsızlaúma, zulmün iradesine teslim si haklar için tüm baskı, yasak ve iúken- olan yüzünü gizleyen maskesini düúür-
olma hızlanmıútı. ceye karúı bir direniú olmalıydı. Tüm mek, en azından bu yönde çaba göster-
Direniú saflarında çıkan gedikler gi- tutsaklara, emekçi halka ve de oligar- mek görevi ile yüzyüze idik. Bizlere çev-
derek büyüyordu. Direniú saflarında úiye anlamlı mesajlar veren bir direniú rilmiú umutları hayal kırıklı÷ına u÷rat-
bazı sorumsuz siyasi grupların, kendi olmalıydı. mamalıydık. Bize çevrilmiú yüzleri utan-
psikolojik-moral durumlarını felaket tel- Bunları sa÷layacak olan direniú, dırmamalıydık. Bize uzanan eller boúta
lallı÷ına dönüútürmeleri, umutsuzluk, ölüm orucunu programına koymuú bir kalmamalıydı. Dört yıllık direniú ge-
yılgınlık yaymaları direniúin durumunu direniúten baúkası olamazdı. lene÷imiz, direniúlerde kazandı÷ımız
daha da kötüleútiriyordu. Bir de buna østanbul cezaevlerinde çatıúmanın saygınlık bunu gerektiriyordu. Tutsak-
kimi siyasi grupların baskı, iúkence ve manzarası bu iken, di÷er cezaevlerin- ların toplu direniúini göstermek, oligar-
yasaklar karúısında geri adım atma ha- de neler oluyordu? Siyasi koúullar ül- úinin tek tek cezaevlerini teslim alma
zırlıkları eklenince zulmün Metris'i dü- keye ve sizlere neler getiriyordu? Bu- oyununu da bozmalıydık.
úürme umutları ve çabaları daha da nun ölüm orucuyla ba÷lantısı neydi? Her yol açlık grevine, onun yetmedi-
güçlendi. Teslimiyet e÷ilimleri yaygın- Evet, içinden geçti÷imiz koúullar çok ÷i yerde ölüm orucuna çıkıyordu. Bu
laúıyordu. O günleri hepimiz yaúadık. önemliydi. Bizleri do÷rudan ilgilendiri- noktada direniúten kaçmak, tektip elbi-
Metris'üı "Mamaklaúma" eúi÷ine gel- yordu. se giymek isteyen bazılarının dedi÷inin
di÷ini kimse yadsıyamaz. Artık düzenin O günün koúullarında sadece østan- tersine böyle bir direniú için kararlı ve
temsilcileri açık açık "uçurumun kena- bul cezaevlerinde direniúin baúı dertte cesaretli adımlar atmamak, direniúin o
rına gelindi÷ini" söylüyorlardı. Bütün de÷ildi. Mamak ve Diyarbakır ve daha anki durumu ve gelece÷i için siyasi ci-
bunlara tektip elbise saldırısı eklenin- birçok cezaevi aynı saldırıları yaúı- nayet olurdu. Direniúi de÷il, tersine geri
ce, saldırı doru÷a tırmandı, direniú yordu. Oralarda da direniúler patlak çekilme yolunu seçseydik, direniúin boy-
Metris'te en zor günlerini yaúamaya vermiúti. Siyasi koúullar da bizler açı- nuna geçirilecek ipi devlete kendi eli-
baúladı. sından çok tehlikeli bir noktaya gelmiú- mizle vermiú olurduk.
Bu saldırılar tektip elbisenin geliúiy- ti. Bunlar çok önemliydi. Bu dıú koúul- Gelinen aúamada direniú için ölüm
le birlikte Sa÷malcılar'a da sıçradı. lar, bizim direniúe geçmemizi daha da orucundan baúka çıkıú yolu kalmamıú
Sa÷malcılar da biraz gecikmeyle aynı zorunlu kılıyordu. Beklemeye, vakit kay- mıydı? Bütün yollar denenmiú miydi?
sürece itildi. Burası da abluka altına betmeye tahammülümüz yoktu. Hayır. Bütün yollar denenmemiúti.
alındı. Aynı yasaklar, baskılar, iúken- 2 Eylül'ün uygulamaya koydu÷u re- Denenmemiú bir yol daha vardı. Bütün
celer burada da uygulanmaya baúlan- habilitasyon programını tamamlamaya siyasi grupların, en azından ço÷unlu÷u-
dı, önce Metris, sonra Sa÷malcılar he- gönüllü, 2 Eylül'ün sivil devamcısı nun katılaca÷ı toplu bir kitlesel açlık

ÇÖZÜM 5
grevi, belki de bu aúamada direniúin yo- racak bir direniú biçimini seçmemiz ba- Ne mi istiyorduk?
lunu açar, kuúatmayı kırar, ba÷ımsız- zılarına anlaúılmaz gelebilir. Siyasi haklarımızın verilmesini
laúmanın önüne geçer, østanbul cezaev- Bazılarına zindanlarda, siyasi hakla- istiyorduk...
lerini 'Mamaklaúmadan' koruyabilirdi. rı, insanlık onurunu, insanca yaúam Siyasi tutsakları zindanlarda
Ama 83 açlık grevi yenilgisinden son- için ölmek, "siyasi intihar" gibi gelebi- çürütme yasası olan yeni infaz
ra sürekli geri çekilen -zaten bu dire- lir. yasasını, tutuklular, hükümlüler lehine
niúin kırılmasından da bunlar sorum- Bazılarına zindanlarda, karúıt sınıf de÷iútirmek istiyorduk...
luydu- artık direniúi de÷il, geri çekilme- güçleriyle içice, yüzyüze kıyasıya süren Bunlar siyasi nitelikli ve çözümü
yi savunan siyasetlerle bu konuda ne sınıf mücadelesinde gün geldi mi ölmek ancak uzun vadede mümkün olan
yapılabilirdi? Açlık grevi yapmamaya gereksiz boú bir kahramanlık gibi gele- propaganda amaçlı taleplerimizdi.
ant içenlerle, felaket tellallı÷ı yaparak bilir. ønsanca yaúamak, onurumuzla,
umutsuzluk, yılgınlık yayanlarla, tektip Evet, biz sınıf mücadelesinin hiçbir siyasi kimli÷imizle yaúamak
elbise giymeye hazırlananlarla, diren- alanında, kayıpsız, ölümsüz direniú yü- istiyorduk...
meden devletin dayatmasına boyun rütülebilece÷ini, siyasi kazanımlar el- En do÷al insanlık haklarımızı
e÷erek hak elde etmeyi; "rahat" ve "hu- de edilebilece÷ini kabul etmedik. Sınıf istiyorduk.
zur"a kavuúmayı umanlarla devletin mücadelesinde devrimciler iktidarı ala- Savunma haklarımızın gasp edilme-
gücü karúısında "elimiz kolumuz ba÷lı, na dek sayısız ölümlerle yüzyüze gele- sine son verilmesini istiyorduk.
biz esiriz, ne yapabiliriz" diyerek, ge- ceklerdir. Halkın en de÷erli evlatları bu Tektip elbisenin kaldırılıp, sivil
leneksel "sol"un kadercili÷i öngören kavgada en ön saflarda düúecekler. Bu- elbiselerimizin verilmesini
önerilerini öne sürenlerle ne yapılabi- nu çok iyi biliyoruz. Bu bir yerde kaçı- istiyorduk.
lirdi? nılmazdır. Sınıf mücadelesi tarihi, dün- Üzerimizdeki tüm insanlık dıúı,
Ama biz yine de birlikte hareket et- ya devrimci prati÷i bunu bize böyle ö÷- keyfi uygulamaların, baskıların,
mek, birlikte direnmek, daha geniú bir retti. øktidar mücadelesinde yeri ve za- iúkencenin, tüm yasakların
birlik için onları, bize sunulan koúulla- manı geldi mi her devrimci nerede olur- kaldırılmasını istiyorduk...
rı ve bizi bekleyen tehlikeleri ortaya ko- sa olsun cesaretle, kararlılıkla, inanç- Bunlar da güncel, direniúimizle
yarak aylarca zorladık. O dönem bütün la ölümün üzerine yürümesini bilmeli- sonucunu almayı hedefledi÷imiz
çabamız bu siyasetleri ikna etmeye, di- dir. Böyle bir görev üstlenmek, siyasi- çözülmesini bekledi÷imiz
reniúe çekmeye yönelikti. Biz elimizden mücadelede bir devrimci için, onur ola- taleplerimizdi...
geleni bıkmadan usanmadan, sabırla rak kabul edilir. Her devrimci gönüllü Siz ve sizinle birlikte bir siyasi
yaptık. Ama insan bir kez direnerek olarak bu göreve atılır. Bu sınıf müca- grup dıúında hiçbir siyasi grubun
hak almaktan umudunu kesmesin, bir delesinin katı, acımasız kuralıdır. Yok- açlık grevine ve ölüm orucu

kez direnmemeye karar vermesin, ne sa kim istemez ölmeden öldürülmeden direniúine katılmadı÷ını biliyoruz.
yapılırsa yapılsın, ne çaba sarfedilirse, sınıf mücadelesi yürüsün, iktidar alın- Peki açlık grevi ve ölüm orucu
ne kadar iyi niyet gösterilirse boúuna. sın. Ama ne yazık ki bu hayalden öte bir direniúinize katılmayanlar
Onlar böyle bir direniúe yanaúmadılar. úey de÷ildir. Çünkü hiçbir zaman bur- direniúinize destek verdiler mi?
Bahaneleri hep aynıydı: "Kitle dökü- juvazi, elindeki bütün olanakları sonu- Maalesef vermediler!.. Bir kez geri
lür", "sübjektif koúullar yok", "devlet na dek kullanmadan iktidarı vermemiú- çekilmenin "kurtuluú" oldu÷u, aynı
taviz vermez, tektip elbise giymekten tir, kendi iste÷iyle mezara girmemiútir. mevzide tektip elbise giymeyerek diren-
baúka yol yok", vb. vb... Bu kavgada kan akar, akmak zorunda- menin çıkmaz sokak oldu÷u tesbiti ya-
Hayır, onlar hâlâ 2 Eylül'ün suna- dır. pıldıktan sonra, bu tesbiti yapanlardan
ca÷ı "demokrasi" beklentisi içindeydi- Sınıf mücadelesinin bu katı acımasız direniú için destek beklenebilir mi? Destek
ler. Halbuki demokrasiye, insan hakla- objektif kuralı anlaúılmazsa, økinci Dün- bir yana, direniúimize köstek oldular.
rına, en çok karúı olan yönetimden de- ya Savaúı'nda Sovyet Partizanlarının Onlar, tüm siyasi tutukluların taleplerini
mokrasi beklemek siyasi körlüktü. On- ölümün önüne atılmaları, "Viet-kong" de dile getiren direniúimize destek
lar 2 Eylül "demokrasisiyle" cezaev- halk savaúçılarının bombalarla sarılı, vermemek için adeta birbirleriyle
lerine gelecek hakların beklentisi hava- emperyalist karargâha girmeleri, ken- yarıútılar. Bizlere, direniúimize -sanki
sına kendilerini kaptırmıúlardı. Hakla- dilerini feda etmeleri anlaúılamaz. Fi- devletle sözbirli÷i etmiúçesine- kızdılar,
rı direniúle almayı de÷il kendili÷inden listinli gerillaların øsrail içine dalıp ölü- ba÷ırdılar. Bizi bölücü ilan ettiler. Ye-
verilmesini bekliyorlardı. Bunun için, mü aramaları, "øRA"lı özgürlük savaú- nilmemizi, baúarısızlı÷a u÷ramamızı is-
geri çekilmek, ortamı fazla kızıútırma- çıların siyasi hakları için ölüm oruçla- tediler. Burnumuz sürtülmeliydi. Boyu-
mak gerekiyordu. Bizi oyalamaları, böy- rında úehitler vermeleri anlaúılamaz. muzun ölçüsünü almalıydık. Hizaya gel-
le bir direniúten vazgeçirmeye çalıúma- Bu örnekleri sayısız kılabiliriz yeri ve meliydik, belki inanılmayacak ama, bunu
ları bundandı. Onların direniúte birlik zamanı geldi mi, sınıf mücadelesi dayattı úiddetle arzuladıklarını da söylemeliyim.
diye bir sorunları yoktu, onlar geri çe- mı, ölümler bedeli direniúi sürdür- Çünkü geri çekilmede üzerlerine lacivert
kilmede, tektip elbise giymede birlik pe- mekten kaçmak, yenilgiyi baútan kabul paçavraları geçirmede biz ve direniú
úindeydiler. etmekten baúka bir úey de÷ildir. müttefikimizi en büyük engel gö-
Öyle oldu ki, direniúte birli÷i sonuna Nasıl onlar ölebildiyse, biz de østan- rüyorlardı. Direniúimiz yenildi mi, ön-
kadar zorladı÷ımız için ölüm orucuna bul cezaevlerinde gelinen aúamada si- lerindeki engel kalkacaktı. Yollan düz-
dönüúecek açlık grevine baúlamada ge- yasi haklarımız, insanlık onurumuz için lenecekti. Haklı çıkacaklar, dedikleri
ciktik. ölebilmeliydik. Yaúadı÷ımız gibi, dire- olacaktı. Bizim baúarısızlı÷ımız, direniúin
Niçin ölümlerle sonuca gidecek bir niúlerde ölmesini de bilmeliydik. Bu sı- baúarısızlı÷ı, onların geri çekilme
eylemi seçtiniz? Niçin öldünüz, "ne is- nıf mücadelesinin bizlere yükledi÷i si- "taktik"lerinin baúarısı olacaktı. Bizi
tiyordunuz" desek ne söylersiniz? yasi bir görevdi. Bundan kaçmadık, direniúimizle devlet karúısında baúba-úa
Evet, zindanlarda sonu ölümlere va- kaçmayı da onursuzluk saydık. bıraktılar ve yenilgimizi beklemeye
koyuldular.
Ama bazıları çok ileri gitti. Objektif
olarak direniúimizi arkadan hançerle-
mekten baúka anlama gelmeyecek úe-
ÇÖZÜM 6
kilde, direniú sürerken tektip elbise giy- ya mahkûm edildik. Direniúe ilgisizmiú de dahil devletin iúkenceden ve baskı
me ça÷rısı yaptı. Bu devlete "biz tektip gibi görünüm vermeye çalıútı. Direniúi politikalarıyla nasıl içli dıúlı oldukları-
elbise giymeye hazırız, direniúe hak ver- adeta yok sayar gözüktü. Ve direniúe na bir kez daha tanık olduk. Hipokrat
menize gerek yok" demekti. katılmayanların olası katılmalarını en- yemini gözlerimizin önünde defalarca
Onlar direniúimize hiç de dostça dav- gellemek için çeúitli manevralara baú- çi÷nendi. Yerimizden kalkamaz hale
ranmadılar. Direniúe karúı demokrat vurdu. Ailelerimizi bölmek için çeúitli geldi÷imizde bile uzun süre günlük te-
tavrı bile göstermediler. Direniúimiz, spekülasyonlara baúvurdular. mizlik iúlerimizi görmek için bir görev-
onların adeta fobi olarak gördükleri Ama direniúimiz 30. günü aúınca, 45'- li vermediler. Cezaevlerindeki hemen
otuz gün sınırını aútıktan ve kamuoyun- lere do÷ru tırmanmaya baúlayınca yö- tüm yasaklarla burada da etrafımızı çe-
da, yankılandıktan sonra, istemeye is- netimin iki cezaevindeki iki ayrı takti-- virdiler. Kırmızı masa örtümüzü almak
temeye de olsa günlerce kendi araların- ÷i de boúa çıktı. ønisiyatif bizim elimize için operasyon yapma tehdidinde bile
da tartıútıktan sonra bir haftalık des- geçti. Hele direniúimiz içte, sınırlı da ol- bulundular. Baúhekimin en olmadık ha-
tek açlık grevine gittiler. Bir de ölüm- sa destek bulunca, di÷er cezaevlerine reketleriyle, sözlü saldırılarıyla, tehdit-
ler gündeme geldi÷inde ölümlerin bas- yayılınca cezaevleri konusunda kamu- leriyle sık sık karúılaútık. Ama hiçbiri
kılaması altında biraz da "mecburen" oyu duyarlı olmaya baúlayınca dünya kâr etmedi. Ölüm yolunda yürüyüúümü-
yine bir haftalık oligarúinin ölümlere il- ve ülkemiz kamuoyunun gündemini iú- ze bunlara gö÷üs gerip devam ettik, il-
gisizli÷ini protesto eden bir açlık grevi gal etme sürecine girince yönetim sıkıútı, kelerimizden taviz vermedik. Önümüze
daha yaptılar. Ama bunlar zorlamay- telaúlandı. Metris'te saldırıları azalttı. tahrik edecek, duygularımıza seslenir-
la olan öylesine desteklerdi... Bu olum- ùiddetin dozunu düúürdü. Sa÷malcı- cesine bal, kahvaltı, yemekler koydular.
suz tavırların dıúında iki üç grup otuz lar'da direniúçilerle görüúmeler baúla- Yaúama yenilenlerle, onursuz yaúamı,
güne yakın açlık grevi yaparak bizi des- dı. (Çünkü direniúin buradan yönetildi÷i onurlu ölüme tercih edenler de bizleri
teklediler. biliniyordu.) Direniúi görüúmelerle sarsmadı. Sınıf mücadelesinin en zor
Direniúiniz süresince cezaevinde ve bitirmek için tavizlere yöneldi. Tektip anlarında ölümü yaúarken, bunların da
hastahanede size nasıl davranıldı? Di- elbise giyildi÷i taktirde bütün hakların olabilece÷ini baútan kabullenmiútik.
reniúiniz boyunca hangi zorluklarla verilece÷ini vaat etti. Ama direniúimiz Yönetim o kadar gaddarca, acımasız-
karúılaútınız, karúınıza neler çıkartıldı? devam edince, tektip elbise giymeden ca davrandı ki ve arkadaúlarımızın ölü-
Bizim tek baúımıza -ittifak yaptı÷ımız hakların alınması konusunda ısrar münden sonra direniúimizin 69. günüy-
siyasi grupla birlikte- böyle bir eylemi edince yalan ve demagoji ile direniúi- dü - bir arkadaúımızı bizden tecrit et-
baúlatabilece÷imiz umulmuyordu. Yö- mize ideolojik saldırıya geçti. Direniúi- mek için operasyona baúvurmaktan bile
netimin cezaevindeki yetkilileri böyle mizi küçük düúürüp, kamuoyunda bul- çekinmedi. Direndik. Arkadaúımızı ver-
a÷ır sorumlulukları olan bir direniúi tek du÷u olumlu tepkileri karartmak, dıú memek için son enerji kırıntılarımızı da
baúımıza gerçekleútirebilece÷imizi bek- desteklerimizi bizden koparmak için, kullandık. Tekmelendik, itildik, kakıldık.
lemiyordu. Eylemimizin baúlamasının "nöbetleúe yemek yedi÷imiz", "böyle ol- Bu olayı protesto için, ölümlerimizi hız-
úaúkınlı÷ını atar atmaz yönetimin bas- masa insanın otuz gün aç kalamayaca- landırmak için su içmeye de son verdik.
kı ve saldırısıyla karúı karúıya geldik. ÷ı" yalanını yaydı. Acilen tıbbi kontrol Ama direniúimiz karúısında alçaldıkça
Ama onlar, böl-yönet politikasına ba÷lı talebinde bulundu. Af diledi÷imizi, alçaldılar. Saldırıya devam ettiler. 70.
kalarak iki cezaevinde baúlayan di- idamlarımızın durdurulmasını istedi÷i- gün azrail karúımızda nöbetteyken de-
reniúimize farklı iki tavır geliútirdi. Met- miz, hiçbir ahlâk kuralı ile ba÷daúma- ÷il kalkmak, yatakta bile do÷rulmakta
ris'te direniúimizi kırmak için, úiddeti yacak úekilde yayarak, dilekçeyle ken- güçlük çekerken kilometrelerce yolu
tırmandırdı, direniúçileri di÷erlerinden dilerine bildirdi÷imiz taleplerimizi ka- arabayla gezdirilip cezaevine götürül-
ayırdı, "sibirya" denilen bölüme topla- sıtlı olarak çarpıttı. Bizi kamuoyuna, dük. Zulüm bitmedi. Burada da sürdü.
dı. Direniúçilerin dünya ile ba÷ını tama- can derdine düúmüú, kellesini kurtar- Tek tek toz toprak içindeki hücre, ko-
men kopardı. Direniúçilere gazeteyi ve mak için çırpınan insanlar olarak gös- ÷uúlara atıldık. Burada da doktor tel-
açlık grevi için de içilen sigarayı da ya- termeye çalıútı. Bu görevi bizzat devle- kinleri ile direniúi kırmaya zorladılar.
sak etti. Direniúçilerin gece ıúıklarını tin yetkili a÷ızları üstlendi. Ama yine di- Burada da önümüze çeúit çeúit, kaliteli
yakmayarak karanlı÷a bo÷du. Su kap- reniúimizi kıramadılar, sesimizi kese- yemekler getirildi. Son anlarımızda
larını topladı. Sularını kesti. Hemen he- mediler, kararlılı÷ımız ve cesaretimiz- bize iúkence yapmaktan geri kalmadı-
men aç kalmaktan baúka her úey dire- le bu engelleri de aútık. Biz de÷il, onlar lar.
niúçiler için yasaktı. Sabah ve akúam korkuya kapıldılar. Cezaevinde ölmemi- Ama bizler, siyasi kimli÷imizle
sayımlarında direniúçileri tekmeledi, zin sonuçlarını karúılayamayacakların- diren-dik, insanlık onurumuzla
, hırpaladı. Gece gündüz demeden kulak- dan gitmek istemedi÷imiz halde hepimizi direndik.
ları sa÷ır edecek yükseklikte çaldı÷ı zorla hastaneye kaldırdılar. Burada ørademiz, inançlarımız, kurmay mer-
müzikle direniúçilere uyku uyutmadı. ölümlerimizi geciktirebileceklerini, hat- kezimiz her úeye ra÷men direniúi sür-
Direniúçileri döve döve, yerlerde sürü- ta önleyebileceklerini sanıyorlar. Çün- dürmemizi sa÷ladı.
yüp, zorla revire götürdü. Zorla serum kü ölenlerimizin yarataca÷ı etki, kamu- Ailelerinizin direniú karúısında tav-
takmaya, direniúi bu yolla da zayıflat- oyunda, siyasi teúhirlerini hızlandıra- n ne oldu? Direniúiniz boyunca size, di-
maya çalıútı. Bütün bu iúlere doktorla- caktı. reniúinize destekleri nasıl geliúti?
rı da bulaútırdı, onları da ortak etti. Direniúimiz hastanede de sürdü. Has- Ailelerimiz direniú boyu bizi hiç yal-
Sa÷malcılar'da ise saldırılar, Metris tanede de psikolojik a÷ırlıklı saldırılar- nız bırakmadılar. Onlar da en az bizim
gibi tırmanmadı ama, ölüm orucu dire- dan vazgeçilmedi. Moralimizi bozmak, kadar acı çektiler. Bu süreci bizimle
niúçilerini tek baúına hücrelerde tutma- sinirlerimizi yıpratmak için, fiziki dire- birlikte yaúadılar. Kendi bilinçleri, ör-
ya devam etti. 55. günlerde dahi her an niú gücümüzü iyice kırmak için ellerin- gütlülükleri çapında, bizlere ba÷lılıkla-
birimizin düúüp bayılabilece÷i, ölebile- den geleni yaptıklarını söylemem gere- rı, sevgileri, saygıları ölçüsünde dire-
ce÷imiz Koúullarda bile, yalnız yaúama- kir. Biz burada, doktorların, baúhekim niúimize destek verdiler. Diyebilirim ki,
direniúimize her úeyiyle ortak oldular.

7
Zaten daha önceden de belli bir biri- orucu sırasında onlar da yaúadılar. Di- dik. Temel öneme sahip ilkelerimize so-
kimleri vardı. Daha önceki açlık grev- reniúe burada da destek vermekten çe- nuna kadar ba÷lı kaldık. Bunlardan zer-
lerimiz onları az çok e÷itmiú, de÷iútir- kinmediler. Direniúimiz, onların devle- rece taviz vermedik. Direniú boyu tam
miú, duygusal tavırlarını epeyce törpü- te bakıúını ve devletle iliúkilerini, tabiî bir disiplin örne÷i verdik. Ve hareketi-
lemiúti. Bizim direniúimize ba÷lı özde- bizlere bakıúını ve bizlerle iliúkilerini de miz 75. gün direniúimizin yarattı÷ı et-
neyleri onları daha mantıklı düúünme- temelden de÷iútirdi. Bilinçleri derlendi, kinin ve siyasi sonuçların baútan sap-
ye úevketti. Hak almak cezaevlerinde toparlandı, bilinçlendi. Sıçrama yaptı, tanan hedeflere vardı÷ı belirlenmesin-
insanca yaúamak için direnmenin gere- örgütlü hareket etmenin ne oldu÷unu den hareketle direniúi bırakmamızı is-
÷ini onlar da kavramaya baúlamıútı. ve faydasını yaúayarak çok iyi anladı- tedi.
983'teki açlık grevi kırıldı÷ında bize lar. Kaynaútılar, kenetlendiler, örgütlü- Ölüm orucu direniúçilerinin seçimi-
gelip "Birkaç gün daha diúinizi sıksay- lükleri pekiúti. Düúünme kapasiteleri ni nasıl yaptınız?
dınız haklarınızı alacaktınız" diyen on- geliúti. Bu direniú, onların aynı zaman- Seçim tamamen gönüllülük temelin-
lardı. 982 açlık grevinde bizi destek- da duygusallık çemberini kırmalarında de oldu. Gönüllü olan arkadaúlarla ay-
lemek için cezaevleri önünde yaptıkları araç oldu. Son sözlerimizi, vasiyetleri- larca ölüm Orucu üzerine tartıúmalar
gösteriden dolayı gözaltına alınıp tut- mizi, saygıyla, olacakları kabullenmiú yapıldı. Bu tartıúmalar sonucunda bu
saklık yaúamımızı paylaúan onlardı. Po- bir durumda denilenlere ba÷lı kalacak- görevi yerine getiremeyecek olanlar
lis copunu, jandarma dipçi÷ini, küfür ve larını ifade etmeleri bile direniúimize elendi. Geriye gerçekten bu iúin tam bi-
hakareti onlar da cezaevi önlerinde bizi verdikleri deste÷in bir yanıydı. Onların lincine varanlar, gönüllüler kaldı. Gö-
yalnız bırakmazken tanıdılar. Biz içer- bu destekleri direniúimize güç kattı. nüllü arkadaúların ölüm konusunda,
de bunları yaúarken, onlar da dıúarıda Bunları hiçbir zaman unutmadık, unut- ölüme ölüm orucu direniúiyle gitme ko-
bunlardan az çok nasibini aldılar. mayız. nusunda kafaları tamamen netleúmiú-
Ama ölüm orucu direniúimiz onların Direniú öncesi hazırladı÷ınız progra- ti. Bu seçim, ölüme gönüllü olanlarca
bilinçlerinde, benliklerinde çok önemli mı ve saptadı÷ınız ilkeleri direniú bo- arkadaúımız içinden bu süreçte saptan-
de÷iúiklikler yarattı. Çünkü de÷iúimi da- yunca uyguladınız mı? dı. Bu açıdan bu seçimi yapmak hiç de
ha sonra bizzat gözleyebildik. Daha ol- Direniúimiz, öyle ciddi bir hazırlık kolay olmadı. Gönüllülerin gönüllüsünü
gunlaútılar, neyin ne oldu÷unu anlama- üzerine, ayların hesaplaúması, tartıúma seçebilmenin zorlu÷u kabul edilmelidir.
ya baúladılar. Hakkın lütfedilerek veril- ve ikna süreci üzerine oturdu ki, karúı- Oligarúinin bu konuda "zorla ölüme gö-
medi÷ini, söke söke alındı÷ını, bunun laútı÷ı engelleri do÷al olarak bir bir aú- türüldüler" vb. iddialarının ciddiye alı-
için çaba göstermek gerekti÷ini kavra- tı. Hiçbir aúamada tökezlemedi. Saldı- nacak hiçbir yanı olamaz. Onun için de-
dılar. Onlar da direniúlerden ö÷rendi- rılar karúısında gerilemedi, tikelerini ÷inmiyorum. Çünkü inançsız insan, her
ler, ö÷rendiklerini yeni direniúlerde kul- hayata geçirdi. Programın uygulanma- saniye ölümle yaúanan savaúı vererek
landılar. Susmadılar, kötü yazgıymıú sında bir aksama olmadı. Sa÷malcı- ölemez.
deyip, oturup a÷layıp, tanrıya dua edip lar'da programımız saat gibi iúledi. Hiç ölen arkadaúlarınızın örgütlülü÷ü- '"
yakamadılar. Kendi kaderlerini, ken- aksamadı. 30. günde sınırlı sayıda di- nüz içindeki konumlan neydi?
dileri direnerek çizmeye çalıútılar. Ken- reniúçi, ölüm orucu ile birlikte destek ölüm orucunda ölen Abdullah ME-
dilerinin de yapabilecekleri çok úey ol- açlık grevine baúlamak üzere direniúi RAL isimli arkadaúımız, 75'lerden beri
du÷unu kısa sürede anladılar. Direni- bıraktı. 50 civarında direniúçi 45. gü- sınıf mücadelesinin içindeydi, önceleri
úimiz süresince aúındırmadıkları kapı ne kadar rahatlıkla götürdü. 45. gün 3 memurların, daha sonra da gençli÷in
kalmadı. Hemen tüm yetkilileri, hakla- bizden, 3 direniúçi müttefikimizden top- anti-faúist, anti-oligarúik mücadelesinde
rımızı verip ölümlerimizin önüne geçil- lam 6 direniúçi ölüm orucuna baúla- en ön saflarda yeraldı. 980'de polisle
mesi için sıkıútırdılar. Kovuldular, hı- dı. Ölüm orucuyla birlikte, 30 günlük- çatıúmada yakalandı÷ında DEV-GENÇ
rpalandılar, tehdit edildiler, horlandı- ler 5 günlük destek açlık grevine git- içinde en önde gelen önder nitelikli
lar, eziyet çektiler ama yılmadılar, tiler. Ölüm orucunun 56. günü ikinci militanlardan biriydi. Sınıf müca-
umutları kırılmadı. Bunlara yarı bilinç- ölüm orucu ekibi devreye girdi. Bunlar- delesinin her alanında olumlu sınavlar
leri, yarı duygusallıkları ile gö÷üs ger- la birlikte 45 günlükler 0 günlük des- vermiú, devrime ba÷lılı÷ın, güçlü bir
diler. Çünkü bizim inançlarımız için, in- tek açlık grevine baúladı. Bütün bunlar iradenin tüm özelliklerini taúıyan, yok-
sanca yaúamak için, onurumuzu koru- programımız gere÷iydi. Aynı program sul köylü kökenli çok de÷erli bir yolda-
mak için, ölümü seçiúimiz onları fazla- hata ve zaaflarıyla birlikte Metris'te de úımızdı ve ölümü ilk kucaklama onuru
sıyla etkiledi. Bize sıkı sıkı sarıldılar, di- uygulandı. Bütün direniúçiler sonuna onun oldu. Onu direniúin 63. gününde
reniúimizin yanıbaúından ayrılmadılar. kadar direniúten kopmadılar, destek aç- yitirdik.
lık grevleriyle kademe kademe direniúi Haydar BAùBAö 974'lerden beri
Direniúimizin taleplerini kamuoyuna ta- desteklediler. devrimci mücadele içerisindeydi. Faúist
úımak, direniúimizden günlük haberle- Direniúimiz boyunca ilkelerimizin su- iúgal altındaki Elazı÷'da, faúizme karúı
ri sa÷a sola yetiútirmek için .günlerce landırılmasına, gevúetilmesine izin ver- devrimci direniúi ilk örgütleyen, bilin-
uykusuz kaldılar. Yarı aç dolaútılar, çok medik. Çünkü direniúimizin baúarısı bü- ciyle, mücadelesiyle, özverisiyle, halkla
zaman bizler gibi aç kaldılar. Ülkemi- yük ölçüde buna ba÷lıydı. Direniúimiz bütünleúme yetene÷i ile öne fırlayan
zin üzerine ölü topra÷ı serpildi÷i, en kü- boyunca hiçbir úekilde tedavi kabul et- Kürt kökenli bir yoldaúımızdı. Elazı÷'-
çük bir muhalefetin susturuldu÷u, bas- medik (elbette zaaf gösterip direniúi bı- dan sonra østanbul'da, iúçi kesiminde
tırıldı÷ı bir aúamada, sessizli÷i yırtar- rakanlar da oldu). Ölüm orucunda dü- sorumluluklar aldı. 2 Eylül sonrası ise
casına birbirlerine kenetlenip Taksim úenleri devrimci törenle u÷urladık. Ölü- ileri düzeyde önemli sorumluluklar al-
anıtına üzerinde "Cezaevleri düzeltilsin lerimizin baúında sabaha kadar nöbet dı ve bu dönemde
- Ölüm orucuna son" yazılı siyah çelenk tuttuk. Saygı duruúunda bulunduk, mücadeleninenönünde olan önder
bıraktılar. Gözaltına alındılar. Polis iú- marúlarımızı söyledik. Sloganlarımızla nitelikli yoldaúlarımızdandı. Onu
kencesinden geçirildiler. Metris'i ölüm zulmü lanetlerken ölümlerimizi haykır- direniúin 66. günü yitirdik. Hasan
8 TELCø Mudanya'da iskele yük
taúıyıcılarından bir iúçiydi. Mudanya Ama en önemlisi direniúimiz bizlerin Evet, gerçekten direniúimizin politik
Gemlik ve Bursa çevresindeki çalıúma- siyasi haklarını istemekten ve almaktan sonuçları bizi er ya da geç, direniúimi-
ları içinde tutsak düútü. Onun yaúamın- ve siyasi tutsaklı÷ı resmen kabul etmek- zi kaldı÷ı noktadan sürdürmede kararlı
da ürkekli÷e, kararsızlı÷a yer olmamıú- ten hiçbir zaman vazgeçemeyece÷imiz, olduktan sonra haklarımızı elde etme
tır desem abartmıú olmam. Ayrıca onun onurumuzu, kiúili÷imizi, kimli÷imizi tes- konusunda da zafere götürecekti. Önü-
insanlara bitmez tükenmez yardım et-, lim etmeyece÷imizi gösterdi. Direniúi- müz açıktı, ufkumuz berraktı. Gelece-
me, dayanıúma iste÷ini bilmeyen yoktu. miz yönetimin rehabilitasyon programı- ÷in bu politik kazanımlarla bizlere ge-
Edirne, Bursa sivil cezaevlerinde de di- nı iúlemez kıldı. Onu, bundan sonraki tirece÷ini görüyorduk. Direnirsek bu ta-
reniúin baúını çekenlerdendi. Bunun saldırılarında direniúimizi hesaba kat- rihsel önemde politik sonuçları de÷er-
için hep sürgün edildi, iúkence gördü. mak zorunda bıraktı. lendirerek baúarımızı, haklarımızı da
Mücadele içinde kendini yetiútirerek øúte bütün bu siyasal sonuçlar bir alarak taçlandırabilirdik. Zaten tek bir
ileri bir militanımız oldu. Onu direniúin araya gelince iç ve dıú kamuoyunun vic- eylemle bütün hakların alındı÷ı duyul-
73. günü kaybettik. danlarında insan hak ve özgürlükleri- muú, görülmüú de÷ildir. Her direniú, he-
M.Fatih ÖKTÜLMÜù, TøKB merkez ni çi÷nemede sistemli bir politika izle- defe varmada bir adımdır. Haklarını al-
komite üyesiydi. 970'lerden beri he- yen yönetim sanık sandalyesine oturtul- manın birikimidir. Hakları almanın yo-
men tüm mücadele alanlarında bulun- du. Ve cezaevleri politikası yargılandı. lu, birbirine eklenen, birbirini tamam-
muú, defalarca içeri girip çıkmıú, olum- "Demokrasi maskesi" altındaki gerçek layan direniúlerden geçer.
lu sınavlar vermiú de÷erli bir dostumuz yüzlerinin tüm çirkinli÷i görüldü. Sal- IRA'nın da bizim gibi tektip giymeye
ve siper arkadaúımızdı. Fatih'in devri- dırıların önüne cesaretle BARøKAT devletin politikası do÷rultusunda tercih
me olan inancı, bitmez tükenmez karar- oluúturma esprisi buydu. yapmaya hazır ço÷unluk bir güç olma-
lılı÷ını herkes bilir. Fatih'in ideolojik Direniúimiz sonucu Metris'te direniú- masına ra÷men, benzer haklarını ölüm
çizgisi bizden ayrı olmasına ra÷men ce- çiler rahat bir soluk aldılar. Mamaklaú- orucu direniúini 0 úehitle bittikten ay-
zaevleri mücadelesi içinde hemen he- mayı uzun bir süre gündemden çıkar- lar sonra almıútı, ingiliz emperyalizmi,
men birlikte tavır aldık diyebilirim. Ve dık. Bu politik baúarıydı. Eylemimiz önü- çok dayanamamıú, direniúin politik so-
bu tavrın giderek geliúmesi sonucu ne koydu÷u politik sonuçlara fazlasıyla nuçlarına, dünyada yarattı÷ı etkilere
ölüm orucu gibi üst düzeyde bir eylem- ulaúmıútı. yenik düúmüú ørlanda cezaevlerinde -
de dahi birlikte olabildik. Fatih'i dire- Ama direniúimizi salt hakları alama- Long Kesh- IRA'nın direniúleri do÷rul-
niúinin 66. günü, Haydar'ı yitiriúimiz- ma yanıyla ekonomist bakıú açısı ve an- tusunda reformlara giriúmek zorunda
den bir saat sonra yitirdik. layıúıyla ele aldı÷ınızda baúarısızlı÷ın- kalmıútı. Ama bizim iúimiz daha zordu.
Direniú sonucu haklarınızı alabildi- dan söz etmek mümkündü. Çünkü bu Çünkü burada devleti, direniúimiz son-
niz mi? Direniúinizle ne kazandınız? Di- bakıú açısıyla direniúimiz sonuçlanmıú, rası haklarımızı vermeye zorlayacak
reniúiniz gelecek için size neler getir- baútan önüne koydu÷u haklara ulaúa- politik sonuçlar olmasına ra÷men ka-
di? mamıútı. Sorunlar, çözülmemiú tektip muoyunda bu yönde destek güçler oluú-
Direniúi bitirdi÷imizde güncel talep- elbiseye ba÷lı olarak yerinde duruyor- maya baúlamasına ra÷men, tektip elbi-
lerimizi esas olarak elde edemedik. Bir- du. Ama biz olaylara, direniúlere ve se giymek için hazırolda bekleyen bir
çok sorunumuzu ba÷layan tektip elbise sonuçlarına ekonomizm penceresinden ço÷unluk güç vardı. Bizim direniúimizin
sorunumuzu çözemedik. Bu yanıyla refprmizmin her úeyi güncel hak alımına politik baúarılarının güncel haklarla ta-
baúarılı oldu÷umuz söylenemez. Ama indirgeyen anlayıúıyla bakamayız. mamlanmasında bu açıdan da baúarı
yine de güncel taleplerimiz içinde, yö- Çünkü biz devrimciydik. Bir direniúi po- elde edilmesinde en önemli nedenler-
netimle pazarlıklarımızda çözümledik- litik sonuçlarıyla teraziye oturtuyorduk. den biri, devletin tektip elbiseyi giyme-
lerimiz oldu. Yönetim iúkence, baskı ve. Direniúimiz politik sonuçlarıyla baúarı- yi bekleyen bu gücün farkında olmasıy-
kötü muameleye son vermeyi ve savun- lıydı. Biz isteklerimize bu açıdan ulaú- dı. Türkiye cezaevlerinin en uzun süreli
ma haklarımıza özen göstermeyi kabul mıútık. Çünkü direniúimiz daha baúla- direniúi karúısında devlet insan hakları
etmiúti. Ama tektip elbise giymedi÷imiz madan önce bu sonuçlara göre adım konusunda köúeye bir ölçüde sıkıútı÷ı
için yasaklar altında yaúamaya, daha ataca÷ımızı, direniúin baúarısını politik bir noktada tektip elbise için bu kadar
belki yıllarca en temel haklarımızdan sonuçlarına göre ölçece÷imizi söylemiú- ısrarlı olamaz, bu kadar kararlı tutum
mahrum devam edecektik. Ama direni- tik. Evet o zaman úöyle demiútik: takmamazdı. En azından eúofman ana
úimiz kesin politik bir baúarı kazandı. "...ölüm orucu ise mücadele edilen ta- çözümünü kabul etmek zorunda kalırdı.
Çok önemli siyasal sonuçlar yarattı. Di- lepler için ölümün gö÷üslenmesi ve di- Çünkü 983 Açlık Grevi sonrası genel
reniúimiz siyasi tutsaklık haklarımızı reniúin ölüm esası üzerine kurulması- düzeyde yenilgiye ra÷men Sa÷-
kamuoyunun gündemine taúıdı. Onları dır. Yani úart; ya hak, ya ölüm de÷ildir. malcıîar'da bu ara statüyü gerileyerek
sürekli tartıúılacak düzeye getirdi. Birçok ölüme ra÷men istenen talepler kabul etmek zorunda kalmıútı.
Direniúiniz, tektip elbisenin içine giz- yine alınmayabilir. Ölümlerin nerede Sonuç olarak úöyle söyleyelim: Poli-
lenen, yüklendi÷i gerici fonksiyonları, bitece÷ine, geliúen úartlara göre karar tik olarak direniúimiz varaca÷ı yere
dayatma ve yaptırımlarda oynadı÷ı ki- verilir. Önemli olan, eylemi sadece eko- vardı ve istedi÷i sonuçları fazlasıyla el-
lit rolü orta yere serdi. Tektip elbise nomik-demokratik bir kısır döngüye de etti. Bu baúarıydı ve gelecekte dire-
devletin kamuoyu nezdinde oluúturma- hapsetmek de÷il, siyasal mücadelede niúin en büyük güvencesiydi. Bizim için
ya çalıútı÷ı meúruluk zemininin temel- bir araç olarak kullanmaktır. Asıl kıs- önemli olan da buydu. Haklarımızı al-
lerini sarstı. tas da bu siyasal kazanımın olup olma- mamızın yolunu bu sonuçları izleyerek
Direniúimiz, açlık grevlerini hemen dı÷ıdır." bulacaktık. Ama direniúimiz di÷er ya-
tüm Anadolu cezaevlerine yaydı. Onlar- Evet, biz baútan ne söylediysek ona nıyla, güncePhakları elde etme yanıyla
da da hem bizi desteklemek, hem de göre hareket ettik ve politik kazanım- -úimdilik- önemli sonuçlar almamıútı.
kendi talepleri için açlık grevleri, ölüm ları elde etti÷imizde direniúi haklar kı- Ama bu baúarısızlıkta, altını çizerek
oruçları baúlatıldı. sır döngüsüne hapsetmeden bıraktık. belirtiyoruz. En büyük pay, direniúimi-
9
ze katılmadıkları, destek vermedikleri tınma uymadan direnerek haklarımızı tüm iúçilere, emekçi halka direniú me-
gibi, tektip elbise giyerek geri çekilme- aldık, tektip elbise giymeden yıllardır sajı oldu. Bu direniúlerle 2 Eylül zul-
yi ve "huzuru" bulmayı, haklan elde et- gıyabımızda süren mahkemelere girdik, müne karúı cesetlerimizle barikat kur-
meyi devletin iradesine boyun e÷mede baúımız dimdikti, onurluyduk, zaferi ge- duk.
arayanlarındı... cikmiú de olsa elde etmiútik, mutluy- Zulmün en koyusunu, amansızın ya-
Bugün geldi÷imiz noktada geriye duk... Direnenlerinin kazanaca÷ı bir úandı÷ı zindanlarda, en ahlâksızca,
baktı÷ımızda direniúimiz politik sonuç- kez daha kanıtlandı. aúa÷ılıkça saldırılarda siyasi kimli÷imi-
lan size beklediklerinizi getirdi÷ini söy- ama ne yazık ki direniúimizin baúa- zi, onurumuzu bu direniúlerde koruduk.
leyebilir misiniz? Bugünden bakıp dü- rısını hemen herkes kabul ederken, tek- Bu direniúler bizleri siyasi tutsaklar
nü, direniúiniz sonrası dönemi nasıl de- tip elbise giyenler bu baúarımızı bir tür- olarak kamuoyuna tanıttı. Devlet bu di-
÷erlendiriyorsunuz? lü hazmedemediler. reniúlerde bizi siyasi tutsaklar olarak
Bugün gelinen noktadan geriye dö- Buna ra÷men sonuçta, onlar da tek- kabul etmek zorunda kaldı. Fiili olarak
nüp baktı÷ımızda rahatlıkla úunu söy- tip elbiseyi çıkararak politik -zimmeti de bizi böyle gördü.
leyebilirim, tarih bizce bizim gibi düúü- olsa- baúarımızı teslim etmek zorunda Bu direniúlerle 2 Eylül gericili÷ine
nenleri, adımlarını direniúin sonuna ka- kaldılar. Çünkü biz de tektip elbise giy- boyun e÷ilmeyece÷im gösterdik. Bu di-
dar sürdürme do÷rultusunda atanları, meden aynı haklara sahip olmuútuk. reniúlerle hak ve özgürlüklerin nasıl ka-
tektip elbise giymeyenleri haklı çıkar- Bugün Metris 30 Mart'larda, l Ma- zanıldı÷ını ve kazanılaca÷ını herkese
dı- "Geri çekilme" adına tektip elbise yıs'larda, Haziranlarda sloganlarımız- duyurduk.
giyenleri ise yargılayıp mahkûm etti. la sarsılıyorsa, marúlarımız gö÷e yük- Bizim direniúimizin özü budur. Biçim
Biz kazandık, tektip elbise giyenler kay- seliyorsa, onurlu siyasi kimlikli insan- olarak açlık grevleri ve ölüm orucu ol-
betti. ca bir yaúam her zamankinden daha mak úeklinde biçimlenmiútir. Ama onun
güzel ve gelece÷e direniú tohumlarını özünde zulme, zorbalı÷a, haksızlı÷a kar-
Biz sabırla ve özveriyle nice zorluk- taúıyorsa, 2 Eylül'e ve onun uzantısı úı, ölüm pahasına karúı durmak; boyun
lara gö÷üs gerip, en do÷al haklarımızı sivil yönetime hiçbir koúul altoda, hiç- e÷mezlik yatar. Bu nedenle sadece bu-
dahi almadan direndik, siyasili÷in "ma- bir zaman boyun e÷meyen siyasi tutsak- gün süren açlık grevleri ve ölüm oruç-
vi kefenlerini" giymedik, ölüm Orucu ların en ileri direniú mevzisi olarak ün- larına Örnek olmadı÷ımız, biçimi ne
direniúimizin politik sonuçlarının er ya lenmiúse, dört kanla bedelini ödedi÷i- olursa olsun sonuna kadar yükselen bir
da geç getirece÷i zaferi direnerek bek- miz ölüm orucu direniúimiz iúlevini faz- kararlılıkla direnmeyi ve mücadeleyi
ledik. Ama bir havalandırmaya, ziyare- lasıyla yerine getirmiú demektir. içeren tüm eylem biçimlerine örnek ol-
te, avukata çıkmak için, infazlarını yak- E÷er bugün, toplumun hemen her ke- du÷umuz açıktır. Özellikle bunu belirt-
tırmamak için direniúimize katılmayan- siminde 2 Eylül düzenine karúı kıpır- mek isterim.
lar, demokratça destek vermeyenler, danmaya baúlayan muhalefet güçleri Bugün ölü topra÷ını üzerinden atıp,
tektip elbise giyip direniú mevzisinde bi- ezilen, sömürülen insanlar, iúçiler, 2 Eylül'ün zorla elinden aldı÷ı hak ve
zi yalnız bırakanlar, nerede duraca÷ı emekçiler, gençler, haksızlı÷a u÷rayan- özgürlükleri geri almak ve bunlara ye-
belirsiz bir geri çekiliúe yöneldiler, on- lar, hak ve özgürlü÷e özlem duyanlar, nilerini eklemek için harekete geçen
lar "huzur"u, "rahat"ı direniúlerle de- bu direniú biçimlerini kullanıyorsa, bu haklı güçlerince de bu direniú biçimleri
÷il, dayatmaları kabul etmekte buldu- direniú biçimleri hızla yaygınlaúıyorsa, kullanılmaya baúlandı.
lar. Onlar tektip elbiselerle ziyarete çı- Ölüm Orucu direniúimiz ye Açlık Grev- Bizim, 2 Eylül zindanlarında izledi-
karken, havalandırmalarda volta atar- lerimiz iúlevini fazlasıyla yerine getir- ÷imiz onurlu, özverili, kararlı yolu, úimdi
ken, mahkemelere giderken, biz "tektip miú demektir. kazanmak için toplumun her kesiminde
elbise giymedik, giymeyece÷iz" slogan- Peki son olarak, bugün toplumda, ül- yer etmiú baskı ve yasaklardan kur-
larımızla kararlılı÷ımızı sonuna kadar kemizde hak aramanın bir yolu olarak tulmak için, özgürlü÷e kavuúmak için
direnece÷imizi her gün bıkmadan usan- açlık grevlerinin seçilmesinde ve bu- tüm halk güçleri izliyor. Ba÷lantı iúte bu
madan dile getirdik. Yaz kıú don atlet nun giderek yayılması ve kitleselleúme- noktadadır. Bu ola÷an karúılanmalıdır.
bırakıldık. Ahlâk dıúı aramalara u÷ra- sinde, hattâ yer yer ölüm orucu yapma Çünkü biz bu direniú biçimlerine baú-
dık. Havasız, ziyaretsiz yaúadık, iúken- giriúimlerinde sizin açlık grevi direniú- vurmakla kazandık. Bu artık sır de÷il.
ce gördük, gıyabımızda yargılandık. lerinizin etkileri olmuú mudur? Bugün- Herkesçe biliniyor. øúte kazanmak, kay-
Sonuçta o güçlü, yenilmez ve geri kü direniúlerle sizin direniúleriniz ara- bettiklerini geri almak isteyenler, hak-
adım atmaz denilen devlet, "elimiz ko- sında ba÷ kurmak mümkün mü? sızlıklara, adaletsizliklere, baskı ve sö-
lumuz ba÷lı, biz esiriz, ne yapabiliriz" 2 Eylül döneminde tüm halk güçle- mürüye karúı çıkanlar, özgürlük ara-
karúısında duramayız denilen devlet, rine karúı sistemli bir saldırı yürütül- yanlar, 2 Eylül'ün yaúamlarının her
direniúimizin kararlılı÷ı, ölüm orucu di- dü. Bu saldırı zindanlarda da sürdü. alanına uzanan kirli elinin kalkmasını
reniúimizin politik kazanımlarına, aile- Bizler estirilen gençlik fırtınasını zin- isteyenler, 2 Eylül'ün keyfiliklerinden
lerimizin yorulmak bilmez desteklerine, danlarda bu direniúlerle karúıladık. bıkanlar. ùimdi bugün bu direniú biçim-
kamuoyunun giderek artan baskısına Halkın ve bizlerin üzerine serilmek is- lerine dört elle sarılıyorlar. Bugün ar-
boyun e÷mek zorunda kaldı. Tektip el- tenen ölü topra÷ını bu direniúlerde sü- tık, çok açık bir gerçek, ülkemizde aç-
bise geriledi. pürüp attık. Zindan karanlıklarında bo- lık grevleri ve ölüm oruçları yaygın ve
Tektip elbise giymeden ve bir adım ÷ulmak istenen gerçekleri haykıran se- kitlesel baúvuruları, bir hak aracı ola-
gerilemeden baúta ölüm orucu direni- simiz bu direniúlerle, karanlıkları yırt- rak kullanılan bir politik mücadele bi-
úimiz olmak üzere Türkiye zindanların- tı, direniú sloganlarımız, kalın yüksek çimine dönüúmüútür.
da sürdürülen diúediú direniúlerin po- duvarları, tel örgüleri bu direniúlerde Bütün bu geliúmelerde, direniúlerimi-
litik kazanımlarının ürünlerini birbuçuk aúıp kamuoyuna ulaútı. "ønsanlık onu- zin de payı bulundu÷unu herhalde kim-
yıl sonra da olsa devúirdik. ru iúkenceyi yenecek" sloganlarımız bu se yadırgamamaktadır. Gören göze kı-
Tektip elbise giymeden ve hiçbir yap- direniúle 2 Eylül'den zarar görmüú lavuz gerekmez...
10
ÖLÜM ORUCU ùEHøTLERø
ÖLÜMSÜZDÜR

kavga arkadaúlarına öyle ba÷lıydı ki, de içmede de öyledir. En zor siyasi gö-
bu ba÷lılık onda öylesine bir kararlılık revlerde de...
ve direnme gücü yaratmıútı ki, O'nun O, yokluktan, yoksulluktan, emekçi-
peúinden gözü kapalı her göreve korku- likten gelmiútir. Küçük yaúta yaúamını
suzca gidilirdi. Kendisine duyulan bu kendi eme÷iyle kazanmaya baúlamıútır.
güven duygusuyla insanı ölüme bile dü- Ezilmiútir, horlanmıútır, sömürülmüú-
÷üne gider gibi neúe içinde götürebilir- tür... Ama eme÷inin onuruyla yaúamıú-
di. Köprü olsun, bas üstüne geç, destek tır.
olsun, bas omuzuna yüksel. O'na sonu-, O'nu ezilen-sömürülen insanların
na kadar güven, devrimci kavgada ta- kurtuluú mücadelesine, bu mücadelenin
kıl peúine yürü... Bunlar Apo'ya yakı- önderlerinden biri olmaya iten de bu
úan, onur duyulacak niteliklerdi. de÷il midir? Eme÷e, emekçinin yaratı-
Devrimci yaúamda çalıúkanlık mı, gü- cılı÷ına düúman, sömürü düzenini ken-
ven mi O'na bak, O'ndan ö÷ren... O'nun disine de düúman görmesi de÷il midir?
devrimci yaúamı 24 saattir. Devrimci O, bir iúçi gibi düúünür, bir köylünün
mücadeleye boú günlerini, boú saatle- özlemlerini benli÷inde yaúar, onların da
rini de÷il, yaúamını, herúeyini, beynini, dertlerini, sorunlarını içlerinde hisse-
yüre÷ini vermiútir. O'nun parolası "boú der, onlara hemen kaynaúıverir.
ve tumturaklı sözler de÷il, daha çok Alçakgönüllü÷ü, sevecenli÷i, onun
günlük iútir." devrimci yaúam felsefesinin de÷iúmez
Devrimci mücadeleye hizmet eden parçalarıdır. O, kendisiyle birlikte ça-
ABDULLAH MERAL O, her türlü iú, O'nun iúidir. Dernekte sü- lıúan her arkadaúın sorununu kendi so-
pürür, çay da satar, çaycılı÷ı bırakıp runu olarak görür, onlara ortak olur,
DEVRøMCø MÜCADELEDE okul güvenli÷ine koúar. Elinde makbuz paylaúır. Bu sorunlarını onlarla birlik-
aidat da toplar. Kadıköy çarúı esnafı- te çözümlemek için çaba sarfeder. Onu
HEP ÖNDEYDø... nın dertlerim dinler, onlara sömürüyü her zaman bir arkadaúının omuzuna eli-
anlatır. Bir gün Altıyol'da korsan mitin- ni atmıú bir úeyler anlatırken görebilir-
Abdullah Meral, bu açlık maratonun- gindedir, di÷er gün Sö÷ütlüçeúme'de siniz. Ama kendisi için, mücadelesi için
da ölümü ilk gö÷üsleyendi. Ölüm oru- yazıda, Moda'da afiútedir... O'nun boú bitmiú olanların üzerinde durmaz. Çü-
cunda bile yaúamı boyunca gözlerinde durdu÷u, devrimci mücadeleye katkısı rüyen, düzene dönen her iliúkiyi acıma-
yaúayan tebessümü eksik etmedi. Konu- olmadı÷ı gün, saat görülmemiútir. Hiç- sızca kesip atar. Evlili÷inde yaptı÷ı ha-
úabildi÷i son ana kadar "iyidir, iyi" de- bir iúi de kıyısından-köúesinden tutma- tayı çözmedeki tavrı, bu anlayıúına uy-
yiúiyle direniúçilere moral, kararlılık mıútır. Bir kez "tamam" dedi mi, o iúi gun bir örnektir.
aúılamaktan geri durmadı. O, sonunda yapmak onun boynunun borcudur. Apo, devrimci mücadeleye aktif ola-
ölüm de olsa, devrimcî mücadelenin Ölüm orucunda en önde olmak istedi÷i rak 975'lerde katılmıútır. Ama O, 7
omuzlarına yükledi÷i her görevi en iyi gibi, her görevde bunu istemiútir. Feda- faúizminin en karanlık dönemlerinde de
biçimde yerine getirmede az rastlanır karlı÷ın azına de÷il, ço÷una, en ço÷u- devrimci mücadeleye gönülden ba÷lılı-
bir devrimciydi. Devrimci mücadeleye, na ortaktır. O, günlük yaúamda, yeme- ÷ını bir sempatizan olarak sürdürmüú-

tür, sınıf bilincini erken yaúlarda ka-
zanmıútır. Hep devrimci olmaya
özlem duymuútur.
975 sonrası görevi gere÷i
memurla-rın örgütlenmesine omuz
vermiútir. Artık demokratik kitle
örgütleri, DEV-GENÇ O'nun u÷radı÷ı
yerlerdir. Sosyalist gıdasını buralarda
tamamlamaya çalıúmakta, giderek
kendini tamamen devrimci-
mücadeleye vermektedir. Daha sonra
görev aldı÷ı DEV-GENÇ müca-
delesinde, kısa sürede Kadıköy DEV-
GENÇ'in en önde gelen militanlarından
biri olur. Çevre mahallerin örgütlenme-
sinde de önemli rol oynar. Artık Kadı-
köy ve çevresindeki hemen her anti-
faúist mücadelede o vardır. Bir okuldan
di÷erine, bir bölgeden di÷er bölgeye yo-
rulmak bilmez bir enerjiyle koúturur.
Direniú, devrimci mücadele O'nun ru-
hu, bilinci, benli÷i olmuútur. Halkın kav-
gasıyla ayrılmaz bir bütündür Apo...
Bu ba÷lılı÷ı, egemen güçlere tutsak
düútü÷ünde de düúmanın yüre÷ine kor-
ku salar. Kadıköy'de polisle girdi÷i ça-
tıúmada yakalanır. Günlerce en vahúi
iúkencelere tabi tutulur. Ama Haydar, devrimci yaúama,
iúkencecilerin tüm çabalarını boúa 974'lerde, yetiúti÷i Elazı÷'da atıldı.
çıkartır. Onuru ile devrimci kiúili÷i ile DEVRøMCø MÜCADELE Onu, halkının çekti÷i acılar, egemen sı-
çelik gibi bir militan vardır HAYDAR BAùBAö'LARIN nıfların baskı ve sömürüsünün giderek
iúkencecilerin karúısında. Boyun yo÷unlaúması çekti mücadele içine.
e÷mez, düúmana boyun e÷dirir. Sınıf OMUZLARINDA YÜKSELDø Haksızlıklara tahammül göstermezdi.
mücadelesinin bu zorlu deneyinden Adaletsizliklere karúı çıkardı. Halkını,
de zaferle çıkar. Ölüm orucunun altmıúaltına günü 7
Haziran saat 06.5'te ölümü yenilgiye insanını severdi, ülkesine ba÷lıydı. Bu
Artık O'nun için direniú 2 Eylül de÷erlere ba÷lılı÷ının sonucu bir anda
zindanlarında devam edecektir. u÷ratan, devrimci mücadelede yeri gel-
di mi nasıl ölünmesi gerekti÷ini göste- kendisini sınıf çatıúmasının, anti-faúist
Alemda÷, Metris, Hasdal, mücadelenin tam ortasında buldu. Ela-
Sultanahmet ve Sa÷malcılar ren, inançları için, siyasi tutsaklık kav-
gası için gözünü kırpmadan ölümün zı÷'ın gecekondu mahallesinde, halkın
Cezaevleri O'nun direniúine tanık faúist çetelere mücadelesini örgütledi.
olur. Her cezaevinde düúmanın üzerine yürüyen örnek bir devrimciydi
HAYDAR BAùBAö. O, bu çatıúmalarda hep ön saftaydı, çok
baúına bela olur. Sürgün listelerinin geçmeden Elazı÷'da devrimci mücade-
ilk sıralarında yer alır. Cezaevi O, devrimci mücadeleye atıldı÷ı an-
dan itibaren ölümün üzerine yürüdü÷ü leyi, halkın direniúini yönlendiren ileri
yöneticilerinin iúkencelerine, baskı ve kadrolardan biri durumuna yükseldi.
hareketleri karúısında sustu÷u son onurlu görevine kadar geçen, on yı-
la yakın sürede, sınıf mücadelesinin her Haydar, bir úeye ba÷landı mı,
görülmemiútir. ønancı, davasını inandı mı sonuna kadar giderdi...
onların yüzlerine karúı onurla alanında, her türlü örgütlenme ve mü-
cadeleyi yürütme bilinç ve deneyimine Artık halkın kavgası onun kavgasıydı.
haykırmıú, iúkenceci kiúiliklerini Devrimci mücadele onun
aúa÷ılamakta geri kalmamıútır. sahip ülkemiz devrim mücadelesinin ye-
tiútirdi÷i ender kadrolardan biriydi... mücadelesiydi.
Özellikle Metris'in iúkencecileri onun Kürt kökenliydi. Do÷unun ezilmiú,
bu tavrını iyi bilirler. Do÷unun yoksul Kürt halkı, Elazı÷'-
ın Tunceli'nin ezilmiú halkı østanbul ge- horlanmıú halkının acılarını, sıkıntıla-
Cezaevlerinde gerçekleúen her rını çok yakından biliyordu. Halkın
direniúte, Apo bu direniúlerin bizzat cekondularının iúçileri, emekçileri için-
de onu yakından tanıyan ve kendisine dertlerine, sorunlarına, acılarına,
örgüt-leyicileri arasındadır. umutlarına ortak oldu. Sevinç ve mut-
Apo, ölüm orucu direniúinin 63. gü- örnek alan çoktur. Haydar, onların ba÷-
rında, onların mücadeleleri içinde sos- lulukları onunla birlikte paylaútı. Kısa
nü 4 Haziran 24.40'da ilk úehidi sürede kendini sevdirdi. Konuúkandı,
oldu. Bütün yaúamında oldu÷u gibi yalizmi özümsemiútir. Kısaca, onlardan
biridir Haydar. Sınıf kinini onların ara- halkla kolay diyalog kurmakta üstüne
acılarla döúeli bu yolda bir kez bile yoktu. Kendi coúkusunu kısa sürede ne-
geriye dönüú bakmadı. sında bilemiú, inancını onların arasın-
da sa÷lamıútır, iradesini onların arasın- úesiyle birlikte aktarır, onları derinden
O, faúizme karúı bir direniú abidesi etkiler, onlarla sıcak, kalıcı dostluklar
dir. da çelikleútirmiútir. Ölüm orucunda
hücre hücre ölüme koúar, acılarla ya- kurardı. Onu tanıyanlar en kötü anlar-
O, faúizmin, tutsak devrimcilerin da.zorlukların da÷ gibi yı÷ıldı÷ı anlarda
siyasal kimli÷ini ve devrimci narken, gücünü halkın mücadelesi için-
de kazandıklarından almıútır. Sınıf mü- bile, yüzündeki tebessümün gözlerine
onurlarına yönelik barbarca yansıyan rahatlık duygusunun eksikli÷ini
saldırılara nasıl dire-nilece÷inin, nasıl cadelesinin bu en zorlu sınavını baúar-
mıúsa, bu halkın mücadelesi içinde ö÷- hiç görmemiúlerdir.
baúe÷ilmeyece÷inin sembolüdür. Haydar, anti-faúist mücadelede oldu-
O, halkın davasına gönül vermiú, rendiklerine borçludur.
devrimci militanın yaúam aynasıdır.
12
÷u kadar devrimci mücadeleden sap- gilenir. Etap Marmara, Hilton, Maçka, da baú e÷medi, devrimci de÷erlerini ko-
malar karúısında verdi÷i ideolojik mü- Tarabya, Carlton, Çınar Otellerinde rudu.
cadelede de üzerine düúen görevleri ba- devrimci iúçi hareketi örgütlemek için Mahkemeleri devrimci kürsü haline
úarıyla yürütmüútür. Elazı÷'da 7 dev- gecesini gündüzüne kattı, bir iú yerin- getirenlerin önde gelenlerindendi. Yap-
rimci mücadelesini, devrimci çizgiyi ka- den ötekine koúturup durdu. Bu iú kol- tı÷ı siyasi savunmalar nedeniyle hak-
ralayanlara karúı tavizsiz savunmuú- larındaki sendikalarda devrimci muha- kında yeni davalar açıldı. Sıkıyönetim
tur. Tüm derneklerde, kitle örgütlerin- lefeti örgütlemeye çalıútı. mahkemelerinde siyasi içerikli sayısız
de seminer, toplantı ve tartıúmalarda, Haydar, 2 Eylül'ün Sol'da yarattı÷ı dilekçenin birço÷unun altında onun da
onun "sosyal emperyalizm", yenilginin olumsuzluklarına, yılgınlı÷a, imzası vardır.
"sömürgecilik" teorilerine karúı haykı- korkaklı÷a, karamsarlı÷a karúı, dava- Cezaevi direniúlerinde de hep en ön-
ran kendinden emin sesinin yankıları yı inkar e÷ilimine karúı amansızca, ka- deydi. Sınıf mücadelesinin hep en önün-
vardır. Anti-faúist mücadeleyi yükselt- rarlılıkla mücadele etti. de olma iste÷i ve kararlılı÷ı, ölüm oru-
mede, faúist terörü etkisizleútirmede sa- Mücadele korkularının, geçici yol ar- cu direniúinde de onu ölüme gönüllü
vundu÷u berrak görüúleri vardır. kadaúlarının verebilece÷i zararlardan yaptı, Tereddüt göstermeden ve ihane-
tüm ülke mücadele alanıdır devrimci safları korudu. Asla tereddüt te giden yolun ilk basama÷ı oldu÷unu
O, her yerde canla baúla bütün enerji- göstermedi. En zor koúullarda 2 Eylül'- özdeneyimleri ona defalarca kanıtla-
siyle bir devrimci, görevden di÷erine ün gazabının sol saflarda en úiddetli mıútır. O, son sözlerinden birinde "te-
koúar. Elazı÷'da üzerine düúeni fazla- hissedildi÷i dönemde o devrimci müca- reddütle, ihanet arasındaki çizgi, sanıl-
sıyla yaptıktan sonra, devrimci yaúamı- delenin içinde görevlerini yerine getir- dı÷ı kadar kalın de÷ildir" diyordu...
nı de÷iúik ve geniú bir alan olan østan- meye çalıútı. Tam bir siyasal dava ada-
bul'a taúır, østanbul'da iúçi sınıfının mı, tam bir inançlı, kararlı militan gibi O ölüm orucuna gönüllü olarak her
devrimci mücadelesi ve örgütlenmesin- hareket etti. Sınıf çatıúmasının sadece zaman oldu÷u gibi en önde koútu. Böy-
de önemli sorumluluklar üstlenir. Sınıf iyi günlerinde de÷il, kötü günlerinde de le bir göreve, devrimci yaúamının en
mücadelesi prati÷inden bütün ö÷ren- bir devrimciye yakıúır pratik tavır gös- onurlu görevi olarak dört elle sarıldı.
dikleriyle iúçi sınıfının bir ö÷retmeni - terdi. O, mutlu öldü. Onurlu öldü, inançları
bir ö÷rencisi olarak mücadelede yeri- için, halkı için öldü. Halkın davasına
ni alır. Artık enerjisini, iúçi sınıfını için- Haydar, iyi bir örgütçüydü. Bu yete- son nefesine kadar ba÷lı kaldı.
deki devrimci çalıúmada yo÷unlaútınr. ne÷i üe ideolojik birikimini, pratik de-
Hizmet-iú kolundaki sular idaresi iúçi- neyimle gerçekleútirmesini bildi. O, halkın mücadelesinde hep yaúaya-
leri, temizlik iúçileri, øETT iúçileriyle il- Haydar, 982'de iúkence tezgahların- cak...

MEHMET FATøH ÖRTÜLMÜù øSMø DøRENøùLERDE YAùAYACAK


Ölüm orucu direniúinde 66. gün 7 kudu. Özellikle Adana ve çevresinde iú-
Haziran 07.45'te topra÷ın düúen kırmızı çilerin ve gençli÷in mücadelesinin ör-
karanfillerin üçüncüsüydü. M.Fatih Ök- gütlenmesinde aktif ve önder bir rol oy-
tülmüú. Adı direniúlerle anılan bir dev- nadı. Sümerbank'tan Bessa'ya, Paktaú'-
rimciydi. tan Güney Sanayi'ye, iúçilerin mücade-
Nerede bir baú e÷mez direniú varsa, lesinin içinde oldu. Ö÷rencilerin sorun-
orada Fatih'i bulmak mümkündü. Sınıf larına sahip çıktı, onları anti-faúist mü-
mücadelesini her cephesinde baú e÷- cadele içinde örgütlemeye çalıútı.
mez bir kararlılıkla hep en önde do÷uú- O, mütevazili÷iyle, giriúkenli÷i, sami-
tu. O, örnek bir devrimci yaúamı, örnek mi ve içtenli÷iyle, çevresinde çalıútı÷ı
bir direniúte noktalamıútı. O, kurucusu alandaki emekçilere kendini kısa süre-
oldu÷u TøKB'nin merkez komite üyesiy- de sevdirdi. Kendisini onların yaúamıy-
di, ondan devrimcilerin, ilericilerin, la özdeúleútirdi. Onların mücadelesiy-
yurtseverlerin, iúçi ve emekçi halkın di- le bütünleúti.
reniúlerde ö÷renebilece÷i çok úey var- O'nun için büyük iú, küçük iú ayrımı
dı. O, devrimci yaúamıyla haksızlı÷a, yoktu. Sokakta gazete de sattı, duvar-
zulme, sömürüye direnerek insanlara lara pul ya da afiú te yapıútırdı. Der-
çok engin bir tecrübe mirası bırakmıú- nekler de seminer de verdi. Yasal ve ya-
tır. sadıúı kitle gösterileri de örgütledi. Ha-
Fatih, 968'lerden beri sınıf mücade- yatın her alanında devrimci mücadele-
lesinin içindeydi. 2 Mart faúizmi onu nin dayattı÷ı görevleri büyük bir usta-
zindanlara atarak ödüllendirdi. lıkla ve özveriyle yerine getirdi. Bu ça-
973 sonrası cezaevinden çıkar çık- lıúmalarıyla onun Adana, Çukurova böl-
maz halkın yükselen mücadelesine te- gesinde birçok iúçinin, emekçinin, ö÷-
reddütsüz katıldı÷ı, inandı÷ı, sonuna rencinin, aydının devrimci düúüncele-
kadar ba÷landı÷ı görüúleri do÷rultusun- ri benimsemesinde ve devrimci müca-
da devam etti. Mücadeleyi daha da yük- deleye katılmasında büyük rolü vardır.
seltmek için bıkmadan, usanmadan, yo- Sınıf mücadelesinin hemen her cep-
rulmadan ilden ile, ilçeden ilçeye sınıf hesinde düúünceleri, inançları u÷runa
mücadelesinin her alanında mekik do- dövüúen Fatih'in, østanbul'dan Adana'-
3
ya, Ankara'dan iskenderun'a, Mer- sanca bir yaúam için, insan hak ve öz-
sin'e, Silifke'ye kadar hemen her yer- gürlüklerini, insani tüm de÷erlerini kanlı
de devrimci faaliyetlerinin izine rastla- postlarıyla ezen 2 Eylül yönetimini ve
mak mümkündür. devamını protesto etmek için her koúul
Bir direniúçi ruhunu, coúkusunu, ka- altında zalimlere direnebilece÷ini
rarlılı÷ını, baúe÷mezli÷ini, ilkelerinden, göstermek için mutlu bir gelecek için
inançlarından ödün vermezli÷i, iúken- ölüm orucunun 73. gününde milyonlar-
ceodalarınadataúımıúür.Gözaltınaalın- ca direniú tohumu saçarak topra÷a düú-
dı÷ı 98'de, önce Adana, sonra Anka- tü. Halkımızın kalbine, bilincine gömül-
ra ve istanbul úubelerinde Fatih adı di- dü. Hasan Telci, Mudanyalı bir sırt ha-
reniúle özdeúleúmiútir. malıydı. Nasırlı elleriyle bir emekçiydi.
Aynı tavrına zindanlar da tanıktır. Mütevazili÷iyle, çalıúkanlı÷ıyla, sabrıy-
2 Eylül'den sonra kaldı÷ı Metris, Sul- la. Özverili yaúamıyla, direngenli÷iyle
tanahmet, Sa÷malcılar cezaevlerinde iúçi sınıfının bütün iyi özelliklerini ta-
Fatih, direniúlerin hep önünde olmuú- úıyordu. Dünyayı tanımaya, çevresinde
tur. olup biteni anlamaya,baúlar baúlamaz
0, 2 Eylül gündemindeki kendisini emekçilerin içinde, kendisine
sıkıyönetim mahkemelerinde de kelle karúı olan sömürü dünyasını de÷iútir-
derdine düúüp yılgınlıklarını me, dönüútürme kavgası içinde buluver-
mahkemelere yansıtanların karúısında, di. Sınıfından gelme özelliklerini, gide-
devrimci tavrın örneklerinden biri rek artan devrimci bilinci ve inancıyla
olarak sivrilmiútir. yo÷urarak yaúadı÷ı tarihsel kesitte, sı-
øúte, ölüm orucu direniúi, onun dev- nıf çatıúmasının öne çıkmıú görevleri
rimci yaúamı boyunca bu baúe÷mez di- içine her úeyiyle, beyniyle, yüre÷iyle
reniúler dizisinin son dura÷ıydı. O, bu korkusuzca atıldı. Kasabasında anti- ramsarlı÷a düúmedi, neúesini kaybet-
direniú sınavını da baúarıyla geçti. faúist mücadele içinde kısa sürede siv- medi. O, devrimin yılmaz bir emekçisiy-
Ölünmesi gerekti÷i yerde devrimci gö- rildi. øskeledeki hamal arkadaúlarının di. Bursa'nın hemen tüm gecekondu böl-
revlerini yerine getirdi ve gülerek ölü- yaúam kavgasına sadece sırlıyla de÷il, gelerinde emekçi halkın faúizme karúı
me koútu. bilinciyle, inançlarıyla da omuz verdi. örgütlenme çalıúmalarında yine en ön-
TøKB/MK üyesi olan M.Fatih Öktül- Onlara sınıf bilinci taúıdı. Siemens kab- deydi. Bu bölgelerdeki emekçiler, ken-
müú, sınıf mücadelesinin hemen her lo iúçilerinin grevlerinde onlarla grev dilerinden bir parçaymıúcasına onu ba-
alanında proleteryaya ve emekçi halkın çadırlarında birlikteydi. Sınıfının so- ÷ırlarına bastı.
mücadelesine önderlik etmiú ve kendi- runlarını kendilerinin yarattı÷ı de÷ere Devrimci yaúamını askerli÷i kesinti-
sindeki tükenmez inanç, kararlılık ve di- el koyan sömürü düzeninin iúleyiúini, ,bu ye u÷rattı. Ama o her yerde devrimciy-
reniú ruhunu iúçi ve emekçi halka yay- düzenin kendi iktidarlarıyla kökten de- di. ølkelerinden, inançlarından askerli÷i
mıútır. ÷iúmeden bu sefaletin, yoklu÷un, yok- süresince de taviz vermedi. Ülkede sı-
O, halkın mücadelesine yürekten sullu÷un sürece÷ini onlarla tartıútı. Sö- nıf çatıúması keskinleúirken, devrimci
ba÷lı bir devrimci, M-L'lerin gerçek bir mürüúüz, sınıfsız bir dünyanın kurulma mücadele hayatın her alanında yükse-
siper yoldaúıydı. kavgasını onlarla birlikte verdi. lirken askerlikte daha fazla kalamazdı.
Anısı daima yaúayacaktır. Tekel iúçilerinin sorunlarına ortak ol- Askerli÷ini bitirmeden, 4 ay önce ter-
du. Bu sorunları çözme mücadelesine ketti ve kendisini bekleyen daha zor gö-
katıldı. Zeytin emekçileriyle zeytin top- revleri seve seve omuzladı.
ladı. Küçük üretici köylülerin koopera- 980 yılı baúında tutuklandı. Bursa
HASAN TELCø "SENøN tifleúmelerine yardımcı oldu. Liseli iúkencehanelerinde de direniú onun
gençli÷i örgütlemeye çalıútı. Mudanya vazgeçilmez bir parçasıydı. øúkencele-
PROLETER TAVRIN halkıyla çok geçmeden bütünleúti. Bu re boyun e÷medi. Can telaúıyla iúken-
haklı direniúleri, düúmanı olan ve bo÷- cecilerle uzlaúmadı.
maya çalıúan faúist çetelerle de çatıú- Zindanlarda da direniúini sürdürdü.
ÖRNEK OLACAKTIR" mak zorunda kaldı. Bu çatıúmanın en Baskıya, iúkenceye gö÷üs gerdi. Bursa
önünde korkusuzca yer alması, onu fa- cezaevinde de süren direniúin önderle-
Devrimci kavganın örnek proleter bir úistlerin boy hedefi haline getirdi. Faz- rinden biri olarak sık sık hücrelerin
neferiydi. la göze batınca ve çalıúma alanı kısıt- "misafiri" oldu, sürüldü. Ama Edirne
"O, ne önde ne arkada sırada ara- lanınca, devrimci mücadelesini Bursa'- cezaevlerinin hücrelerinde de diren-
mızdaydı." O bir sıra neferiydi. Halkı- da devam ettirdi. O, hiçbir zaman bü- mekten, onurunu devrimci kiúili÷ini ko-
na sonuna kadar ba÷lı, ba÷ımsızlık de- yük, küçük iú ayrımı yapmadı. Nerede rumaktan tek adım geri atmadı.
mokrasi ateúiyle, yanıp tutuúan, özgür bulunması gerekiyorsa oraya koútu. O, devrimci mücadeleyi, yeri ve za-
ve sömürüúüz bir dünyanın özleminin Onu devrimci kavgasından ne aile, ne manı geldi mi Ölünmesi de gereken bir
düúüyle yaúayan bir sıra neferiydi. Ba÷- de düzen ba÷ı alıkoyamadı. O, yaúamı mücadele olarak kavradı ve bunu, ya-
landı÷ı de÷erler u÷runa, inandı÷ı kav- boyunca sosyalizm kavgasının ö÷rencisi úamını vermekten çekinmeyerek göster-
ga için sıradaydı, sınıfının úafuldaydı o. oldu÷unu unutmadı. Mütevazili÷i, a÷ır- di.
Evet... Ba÷landı÷ı de÷erler, inançları baúlılı÷ı, günlük yaúamda da çevresine O, kavgada düúen halkın onurlu ev-
u÷runa ölme sırası ona geldi. Tered- esirgemedi÷i yardımlarıyla kendisini latlarından biriydi. O, mücadelenin
düt göstermedi, sırasını savdı, atıldı çalıútı÷ı her alanda sevdirdi. En zor an- harcına kanını, canını katarak ölümsüz-
öne, gö÷sünü siper etti ölüme. Zindan- larda bile umutsuzlu÷a kapılmadı, ka- leúen proleter devrimcilerden biriydi.
larda siyasi kimlik, devrimci onur in-
4
AøLELER ANLATIYOR
Yıl 1984, aylardan Haziran... Türki- Sonra askere gitti. samı satıp arkadaúlara verin, e÷er on-
ye devrimci hareketi 4 úehit daha veri- 2.5 yaúında 24 saat aç durdu karaçalı- lar kullanamayacak olurlarsa kızıma
yordu. Tarihe ilk olarak 15-16 Haziran da, ölümü de yine aç kalarak oldu. kalsın, bizim úahsi malımız olamaz" de-
direniú eylemiyle geçen Haziran ayı, Ölüm orucundayken ziyaretine git- di.
aradan 14 yıl geçtikten sonra bu kez de miútik. Baúçavuú, "anası, babası var Orada bulunan kadınlar boynuma
"yaúamsa onurlu yaúam..." diyenlerin mı? Yanına tıkaca÷ım" dedi. Büyük abi- sarılıp a÷ladılar. O÷lumu getirirken bu-
direniú türküsüyle, ölüm orucu direni- si "yok" dedi, "ben girece÷im. Anası raya, önümüzde 2 taksi polis arkamız-
úinin ardından úehit düúenlerin isimle- girmesin" dedi, "a÷layıp herkesi üzer" da iki taksi polis vardı, istanbul polisi
riyle birlikte tarihi yeniden yazıyordu... dedi. Ben "Hayır! a÷lamayaca÷ım" de- bizi øzmit polisine teslim ettiler, ordan
'84 Haziran'ında eúi görülmedik bir dim ve girdim. baúka polislere, sırayla teslim ettiler.
direniú yaúanıyordu østanbul cezaevle- Ölümünden sonra bir gün kızı gelmiú- Teslim edile edile geldik. Cenaze 8 sa-
rinde. Dünya titredi... Kamuoyunda tüm ti karısıyla, mezarı ziyaret ettik. Kızı, at evde durdu. 8 saat evi kolordu gibi
kapıların, pencerelerin kapatıldı÷ı, ses "Babamı görece÷im" diye topra÷ı de- çevirdiler. A÷larken kötü bir úey söyle-
çıkaranın zorla susturuldu÷u bir dö- úiyordu. Babası, Alemda÷'dayken ço- yecekler mi diye bekliyorlardı. Sonra
nemde gerçekleútirilen onurlu direniú; cuk do÷muútu. ùimdi okula gidiyormuú. mezar yerine gittik polisler de geldi.
hücre hücre ölümler pahasına zafere Kızım büyüyünce cahillere "ben ki- Telsizle bildirmiúler. "7'den 70'e her-
ulaúıyordu. min evladıyım" diyecek, onurla baba- keste ses seda yok, sakin bir úekilde ko-
Halkımız direniúçileri ba÷rına bası- sını anacak. Bir keresinde sordum, rulu÷a götürüyoruz" demiúler. Bir ta-
yordu. "Sen kimin kızısın" dedim, "bilmiyor bur asker vardı. Sanki çıkarılıp baúka
Aileleri, úehit düúen o÷ullarını, kar- musun?" dedi, "bilmiyorum" dedim, yere götürülecekti. Dört asker bir ay
deúlerini canlarını úöyle anlatıyorlardı: "babam senin o÷lunmuú" dedi. Ne ka- bekledi dolaútı durdu burada.
Abdullah Meral için; dar akıllı 'bir kızmıú, aynı babası gibi. Dirisinden korktular, ölüsünden de
Annesi: 2.5 yaúındaydı, oraya gitti- O÷lum çeke çeke, düúüne düúüne öldü. korktular o÷lumun.
÷imde O, kardeúiyle kalmıútı. Akúam Yavrum böyle biriydi. Babası: Çocuklarım arasında en faz-
geldik ki yok. Aradık taradık yok.. Ka- Ölüm haberi geldi÷inde biz oraya git- la bizi düúünen Abdullah'tı. Di÷er ço-
rakola haber verdik, bulamadık. Bir de tik. Tüm aile oradaydık. Adli Tıp'a gitr cuklarıma babamları ziyaret edin, on-
kızım vardı o zaman salıncakta, ona da tik biz. Köyden 25 kiúi gittik. Biz Adli ları boú bırakmayın, onlar ihtiyar de-
bakamadım. Bizde Çavuú köyüne gidip Tıp'a indik ve kahveye gittik. Çay içti- miú.
fal açtırdık. Sa÷ mı, ölü mü diye. Bir ler. Erkekler burada mı diye araútirdı- Sa÷ olsaydı, onu bırakmayacaklardı.
úapkacı÷mı bulsam da bari sa÷ mı, ölü lar. "Buradaymıú" dediler. Bize,"haydi Çünkü, kaç bin tane kayıp var. Ne ölü,
mü oldu÷unu bilsem diye arayıp dur- sizi götürelim" dediler. Gittik 8 kadın. ne diri.
dum. 24 saati geçmiúti. Me÷er tarlanın Çocu÷un ölüsünü görelim dedik. Duvar- Abdullah herkesi severdi. Arkadaú-
sınırında bir çalıya takılmıú kalmıú. Bü- da üstüste ölüleri yı÷mıúlardı. Kimi yer- larıyla gelirdi buraya. Ölmesi bizi çok
tün köy, gece gündüz aradık. Ben artık de, kimi karyolada, kimi ranza üzerin- etkiledi.
dirisinden vazgeçmiú, ölüsünü aradı÷ı- deydi ölülerin.. "Dayanabilecek Cenazeyi getirirken merasimle gel-
mı söyledim falcıya. Falcı, sevineceksin misiniz" dedi doktor. "Dayanaca÷ız" dik! Polis önde, jandarma gerideydi.
dedi. Biz çıktık, gelirken köylüler me÷er dedik biz. Onun herúeyini kabul ettik ar- Abdullah, baúından geçeni anlatmıútı
bulmuúlar. Ba÷ırıp dururmuú "anne! tık dedik. Girdik içeriye, çıkardılar o÷- bize: "Her gün iúkence var. Yeme÷i kö-
anne.." diye. Bir orakçı getirip bir tas lumu, Hepimiz so÷uk yüzünü öptük gö- pe÷in önüne atıyormuú gibi atıyorlardı.
su içirmiú. Bir tas suyun hepsini bitir- be÷ine varana kadar. Önce hiç yarık fa- Bunun için gittik ölüm orucuna" dedi.
miú. Me÷er sıcaktan' bayılmıú. Adam lan yoktu vücutunda, sonradan her ta- Onlar onu yaptıklarına göre do÷ruy-
ba÷ırıyordu "çocu÷u diri buldum" di- rafını yarmıúlardı, delik delik yapmıú- du. Çünkü her gün iúkence yapıyorlar-
ye. Tüm köylü koútu gitti, alıp getirdi- lardı. Burada yıkarken gördük. Oradaki dı. Her gün iúkenceye dayanılır mı?
ler. Bana haber verdiler diri bulduk di- görevli polisler, "çocukların cenazeyi Mahkemeler hâlâ sürüyor. Bu kadar sü-
ye. O gün müjdesini verdim (10 TL). burada gömeceklermiú. altın kafese rer mi mahkeme?
Köylü ziyarete geldi. Çay verdim hep- koyacaklarmıú" dedi. Yok dedik, götü- Hastahanedeki astsubay elimi öptü.
sine. Hiç korkmamıútı. Gelir gelmez ta- rece÷iz dedik. Onu kendi topra÷ımıza "Baúı sa÷olsun" dedi. "Baúka bir úey
vukları kovalayıp durdu... götürece÷iz, her gün ziyaret edece÷im söylemeyece÷im" dedi ve baúladı a÷la-
(Herkes ana kardeú olacakmıú... Bü- dedim. "Sa÷ol nine" dediler. "Götürün" maya.
tün memlekete duyuldu o÷lum... Ermiy- dediler. Avukat geldi, baúsa÷lı÷ı diledi Abisi Esat: Apo'ya ziyarete gitmiútik.
din, pimiydin de bu kadar süre aç ka- bana. Babam, ben, kardeúim. Komaya girme-
labildin. 63 gün nasıl oruç tuttun diyor- Büyük ablasına, "ben ölürsem a÷la- den beú gün önceydi. øki askerin kolun-
dum. Hepsi birbirini örnek almıútı...) mayın bana" demiú, "ben bu yolda ya da getirdiler. Sandalyeye oturttular.
Sonra okula verdik okudular. Onlar ölürüm ya kalırım" demiú. "Köyden kimler geldi, kimler gitti" de-
4 arkadaú okudu okulda. Koyun güdü- Son konuúmamızda Apo bana, "Ar- di. Ben de, "Hasan abin. baban
yordu Apo, tatilde, geceleri yaban ar- kadaúlarımla birlikte gömülmek istiyo- üçümüz" dedim... 12 arkadaúıyla birlik-
mudu yiye yiye... rum, ö÷rencilik yıllarımda aldı÷ım ar- te ölüm orucuna gittiklerini söyledi. "øs-
5
teklerimiz olmazsa bunun devamı gele- ziyordum. Sabaha kadar a÷ladım. Am- yım, senin için ileride yatmaya razı-
cek. Biz ölürsek bizi sakın ayırmayın cam østanbul'a gitmiúti. Beni oyalıyor- yım." A÷abeyim de "Olmaz öyle úey.
(Ama bu maalesef olmadı). Bizi mahke- lardı. Söylememeleri çok kötü olmuútu. Bir insan bir iúi hatır için de÷il, bilinç-
meye çıkarırken çırılçıplak soyuyorlar, ùuurumu kaybedecektim. 0 gün geçti. li olarak yapmalı. Böyle bir úey sizden
'arama yapaca÷ız' diye. Manevi iúken- Ninemlere telefon ettim. Gelmem müm- isteyemem" dedi.
ce yapıyorlar bize. Yemekler bozuldu. kün de÷ildi. Yeni do÷um yapmıútım. Çıktıktan bir ay sonra eve seyrek gi-
Artık yemek de÷il, su veriyorlardı, ye- Amcam "Bir arabaya atla gel" dedi. dip gelmeye baúladı. Çok üzülüyordum.
me÷in varlı÷ı veya yoklu÷u belli de÷il Do÷u'da tek kadın arabaya atlayıp gel- Midesinden rahatsızdı. Gelmedi÷i za-
artık. Gazete, basını zaten kaldırdılar. mesi olmazdı. Görümcemi ça÷ırdım. Gö- manlar merak ediyordum. 2 yıl bu úe-
Bize yapılan iúkenceleri Amerika'nın rümcem, "ùimdiye kadar Haydar için kilde geçti. Ben evlendim. 5 gün sonra
Sesi Radyosu dahi verdi. Biz bu istek- a÷lıyordun, úimdiden sonra daha da a÷- babam trafik kazası geçirdi. Gelin
lerimizin hepsi de÷il, bir kısmı da kabul layacaksın" dedi. Ben yine de idrak olunca köye gittim. Trafik kazasından
edilse ölüm orucundan vazgeçmeye- edemiyordum. Sormak aklıma gelmiyor- sonra Elazı÷'a döndüm. A÷abeyim ge-
ce÷iz. Ama bunlar kabul edilmezse de- du. Kapıyı açtı÷ımda Ahmet amcamı lip beni gördü. Teselli etti. "Zaman bu-
vam edece÷iz, biz yaúamak için varız, kara giysilerle gördüm. "Ne oldu?" di- lursam gelip seni görece÷im" dedi. Te-
ölmek için de÷il. Bu böyle sürdü÷ü sü- ye sordum. "Kızım Haydar gitti" dödi. selli etti. Ben burada bir hafta kaldım,
rece yaúamanın anlamı kalmadı. Ve O an ile ilgili hiçbir úey hatırlamıyorum. köye gittim. A÷abeyim ayda iki, ayda
bunlar kabul edilmedikçe biz ölsek bi- Ölüm kolay bir úey de÷il. Hiç kimse do÷- bir gelip gidiyordu. Gelmedi÷i zaman-
le, arkadan bu devam edecek" dedi. Ay- ru olmayan bir úey için ölüme gitmez. lar "Merak etme, iúimiz çok oluyor" di-
rılıyorduk, "belki biz ölebiliriz, köylü- ùunu biliyorduk ki; a÷abeyim hiçbir za- yordu. Böylece bir yıl geçti. Elazı÷'a
lere selam söyleyin" dedi. Biz, "hayır man ihanet etmedi. Do÷ru olanı yaptı. yerleútim. Elazı÷'a geldi÷im sürede iki
sen ölmezsin" dedik! Ve ayrıldık, benim Bilinçli bir insandı. Kim ne derse desin kez geldi. Ayrılmak zorunda oldu÷unu
son görüúüm oldu bu. onun do÷ru yaptı÷ına ulanıyordum. söyledi. Nereye gidece÷ini söylemedi,
Bunlara yapılan iúkencelerin hesabı ÖO.'dan sonra arkadaúlardan gelen hiçbir yerden de ö÷renemedim. 2 yıl
er geç sorulacaktır. Bütün dünyaya, mektuplar, gelip sormaları bana moral sonra yakalandı÷ını duydum. Ben kaça-
halklara zulüm eden iúkencecilerden verdi.Beni yalnız bırakmadılar. Onlar rak evlendim. Herkes Haydar'ın beni
geç de olsa hesabı sorulmuútur. Türki- gelip gittikçe Haydar'ın ölümsüz oldu- dövece÷ini, öldürece÷ini söylüyordu.
ye'de de bu iúkencecilere muhakkak he- ÷una inandım. Çocuklarımın da, dayısı Ama a÷abeyim benimle her zaman il-
sap sorulacaktır. Bu, yanlarına kalma- gibi kararlı bilinçli olmasını isterim. gilendi, uygun oldu÷u sürece beni ziya-
yacaktır. Bu çocuklar ölmediler aslın- Ben aile baskısından, çocuklarımın kü- ret ediyordu. Çevrenin baskısına ra÷-
da. Dünya devrimci hareketi ye devrim- çük olmasından ve yeterince bilinçli ol- men bundan etkilenmedi.
ci harekete yol gösterdiler. ønançlı ve mayıúımdan katkıda bulunamadım.
kararlı bir devrimcinin, içerde de olsa Ama úimdiden sonra üzerime düúeni Haydar Baúba÷'ın eúi Güneú Baúba÷
teslim- olmayaca÷ını, dünya devrimci yapaca÷ım ve çocuklarımı geliútirmeye ile yaptı÷ımız röportaj:
hareketine göstermiú oldular. çalıúaca÷ım. Ben de kendimi aúmak is- — Bize Haydar'ın yaúam öyküsünü
tiyorum. Eúim baskı yapmıyor. Ama anlatır mısınız?..
Haydar Baúba÷ için; çevremiz bilinçsiz oldu÷u için sürekli —956 yılında Elazı÷'da do÷muú.
Kızkardeúi: Haydar. 982 Mayıs ayın baskı altında tutuluyorum. Ama aúaca- Küçük yaúta annesini, gençlik yılların-
da yakalandı. Gezmeye gidiyorduk. ÷ım, gocukları için mücadele eden an- da da babasını yitirmiú. Kendisini ve kız
Komúumuz yolda gördü, söyledi. "Beli neler gibi ben de çalıúaca÷ım. Bu bas- kardeúini çok sevdi÷i, her sohbette sö-
ye kotu kırık" dedi. ùuurumu kaybettim. kıyı boúa çıkarmaya çalıúaca÷ım. Hay- zünü etti÷i ninesi büyütmüú. Babasının,
ønanamadık. MøT'in oyunu diye düúün dar ortaokula gidince mücadeleye atıl- geliri iyi oldu÷u için çocuklu÷unun pek
dük. Sahip çıkar, arar bulursak Hay- dı. Amcam, babam çok baskı yaptı, döv- yoksulluk içinde geçti÷i söylenemez.
dar'ı yakalarlar diye. Yakalanmadan düler. "Okumanın dıúında hiçbir úeye Hatta, gençlik ça÷ına eriúip, artık dev-
bir süre önce Haydar'ın öldü÷ü haberi karıúmayacaksın" dediler. Haydar din- rimci mücadelenin kopmaz bir parçası
geldi. Amcamlar Tunceli'ye gittiler. lemedi. oldu÷unda ailesi, özellikle de babası,
Ölüyü gördüler, o olmadı÷ını anladılar. Haydar hep okurdu. Biz birbirimizi yurt dıúına çıkmak da dahil olmak üze-
Ö.O.'ndan öncemektuplar düzenli gidip çok severdik. Beni de suçluyorlardı. re önüne pek çok olanak sermiú. Yeter
geliyordu. Açlık Grevi [A G.)'nden son "Sen de ona engel ol, kız" diyorlardı. ki Haydar devrimcilikten vazgeçsin...
ra hiç mektubunu almıyordum. A.G'ye Fakat az da olsa onun do÷ru yaptı÷ına Ancak, Haydar için dünyanın, düzenin
girdiklerini biliyordum. Ölmeden 5 gün inanıyordum. A÷abeyim bazen yalan nimetleri bir yana, devrimci mücadele
önre kaynım "Haydar a÷bi AG'deymiú. söylüyordu. "Vazgeçtim" diyordu. Ama hareketi ve yoldaúları bir yana idi.
Durumu çok kötü, hastanedeymiú" de yine devam ediyordu. Kitap getiriyor- ølk gençlik yılları Elazı÷'da, anti-
di. Gerçe÷i ö÷renmek istiyordum. Ben du. 975 sıralarında yakalandı. 9 ay faúist mücadelenin yükseltilmesi çabası
den saklıyorlardı. Benim de haberimin içeride yattı. Beni suçluyorlardı. A÷a- içinde geçmiú. Bu arada Elazı÷'da bir
olması iyi olurdu. En azından gidip gö beyimi gidip görüyordum. Do÷ru olanı sa÷cının yaralanması olayına karıútı÷ı
rürdüm. Maddi durumum hiç iyi de÷il yaptı÷ını söylüyordu. A÷abeyim çıktık- iddiası ile tutuklanmıú. Elazı÷ ve Sinop
di. Hamileydim. Ama görmek istiyor tan sonra, babam "Seri bu iúten vazgeç, cezaevlerinde bir yıla yakın bir süre ile
dum. Halktan yardım toplar yi sana araba, ev, istedi÷in kızı alırım" de- kalmıú. Çok genç yaúta olmasına karúın
ne gidip görebilirdim. Hastanede do di. A÷abeyim, "Baba, úimdiye kadar bu tutukluluk-hükümlülük yaúamı O'nu
÷um yaptım. Eve geldim, Selim'e yemek sizlere açık konuúmadım. Beni her an hiçbir úekilde yıldırmamıú, karamsar-
yediriyordum. ninem bizdeydi. Ninemi ölü olarak da bulabilirsiniz. østerseniz laútırmamıú. Olsa olsa, canlı, kabına
ça÷ırdılar. Ninem gitti. Ben kuúkuya görüúmeyebiliriz de." Babam a÷laya- sı÷mayan Haydar'ı dıúarıdaki mücade-
düútüm. Haydar'a bir úey oldu÷unu se- rak, "istedi÷in insanı söyle ben vura- leden uzaklaútırdı÷ı için, yoldaúlarını,
16
dernekleri, anti-faúist mücadelenin ala- nun üzerine, "Sen ahlaksız mısın?. Göz- zetemiyorsun de÷il mi? Bizler, her bi-
bildi÷ine yükseldi÷i Elazı÷'ı özletmiútir. ünün önünde karının ırzına geçiyoruz, rimiz, sonumuzun dara÷açlarında, ce-
Anılarında Elazı÷ı, Sinop tutukevleri- tepki göstermiyorsun" diyen polislere zaevi, polis iúkencelerinde, sokak orta-
nin, orada tanıdı÷ı kiúilerin özel bir yeri Haydar'ın yanıtı, "Ben niye ahlaksız larında ölüm olabilece÷ini biliyoruz. Bu
vardır. Tutukluluk yaúamı biter bitmez, olayım, bin sizin karınızın ırzına geçmi- yaúamımızla gurur duyuyoruz. Ama siz-
özlemle kucaklaútı÷ı ilk kiúiler yoldaú- yorum ki. Baúka kadınların, zorla, iú- lerin her gün ölüm korkusunu yaúadı-
ları, Hareketi olmuú. Kendisini çok se- kence olsun diye, ırzına geçen sizsiniz" ÷ınız, hem halkın hıúmından, hem de
ven, peúini bırakmayan ninesi, cezae- olmuútu. birbirinizden korktu÷unuzu 45 gün bo-
vinden döndü÷ünü duyunca, derne÷e 45 gün øst. . ùube'de, 5 gün kadar yunca her gün gördüm" yanıtını verdi.
koúmuú ve tabi. Haydar'ı dernekle bul- da Selimiye'de gözaltında kaldıktan Aynı sohbetle, sözkonusu polis bir
muú. sonra, hepimizin bildi÷i, binlerce kiúi- ara sözü devrimcilere, özellikle de bel
Tutukluluk yaúamından kısa bir sü- nin yaúadı÷ı tutukluluk koúullarını Da- li arkadaúlarımıza yönelik karalama,
re sonra da, aranma durumu oldu÷u vutpaúa, Alemda÷, Sultanahmet, Sa÷- çamur atma kampanyasına getirerek,
için østanbul'a gelmiú. Haydar için, dün- malcılar tutukevlerinde arkadaúlarıyla " .... Yani sen úimdi pavyon, genelev iú
yanın en güzel yeri, mücadeleyi sürdür- paylaútı. Bu arada, Alemda÷'da bulun- letti÷inizi, esrar ticareti yaptı÷ınızı in
dü÷ü, yoldaúlarının bulundu÷u yerdi. du÷u sırada, Elazı÷ polisince de, sorgu- kâr mı ediyorsun?" dedi÷inde, Haydar
Ama, yine de O'nun için Elazı÷'ın, Ela- ya alındı ve 45 gün kadar da orada sor- gülerek, "Aslına bakarsan sözünü etti
zı÷'lıların yeri bir baúka idi. Kendisinin guya çekildi. Elazı÷'da, gördü÷ü yo÷un ÷in iúlere karıúmamakla hata ediyoruz.
Elazı÷'h oldu÷unu bilmedi÷im günlerde iúkence sırasında da, polislerin karúı- Çünkü, sizlerin izinizi bulmanın en ko
bile, sohbetlerimizde Kürt oldu÷unu, bo- sında moral üstünlü÷ünü korumuú ve layı bu tür yerler iúletmek. Sizleri baú
÷ulu oldu÷unu rahatça anlayabiliyor- bu kez de özledi÷i, cezaevinde birlikte ka yerde aramaya hiç gerek yok. 45 gün
dum. Bu durum, tipinden ya da úivesin- kaldı÷ı yoldaúları olmuútu. Onurlu ya- boyunca, hepinizi de telefonda arayan
den aynaklanmıyordu. Elazı÷ ile, Malat- úamını 7 Haziran '84'de büyük coúku ne karınız, ne de çocuklarınızdı. Yalnız
ya ile, Tunceli ile ilgili küçük bir soh- ve kararlılıkla baúladı÷ı ve aynı coúku ca pavyonlardan aranıyordunuz. Bir
bet, küçük bir gazete haberi, radyoda, ile sürdürdü÷ü Ö.O. eyleminde nokta- pavyon açsak, aptal kargalar gibi he
TV'de yöresel bir program, hemen ilgi- ladı. piniz oraya düúersiniz" yanıtını verdi.
sini çeker, gözlerinin parlamasına ye- — Yaúamının aktarımı, kiúisel özel Tabii, polisin söyleyebilece÷i bir úey
terdi. O göz parıltılarında, kopup gel- likleri ile Haydar'ı tanımamızı sa÷lıyor. kalmamıútı.
di÷i da÷ların, kırların özlemini, oralar- Ama biz kiúisel özelliklerinden de söz Bizim neúemiz, Adli müúavirlikte çay
da yaptı÷ı küçük bir gezintiyi, tatlı bir etmesini istiyoruz. servisi yapan erin de dikkatini çekiú-
anısını paylaúmak pek güç de÷ildi. Kı- — Haydar'dan söz edilince, yakın miúti ve Haydar'a, "Has adamsın, dün-
saca, topra÷ına, ulusuna, ulusunun so- çevresindeki kiúilerin ilk aklına gelen ya yansa dert etmezsin" dedi÷inde,
rununa sımsıkı ba÷lı bir enternasyona- özellikleri, mücadeleye, yoldaúlarına Haydar'ın yanıtı, "Dünyanın yakılma-
listti. ba÷lılı÷ı yanında esprilili÷i, hazır ce- sını en çok biz dert ediyoruz ama, ar-
østanbul'a geliúinden kısa bir süre vaplı÷ı, pratik zekâsı, yaratıcılı÷ıdır. kamızda bu yangını insanlık yararına
sonra 2 Eylül döneminin güç koúulla- Yalın, her tür duygusunu çevresiyle çevirecek ve söndürecek nesillere olan
rı baúladı. Bu dönemde Haydar, müca- paylaúan, kızdı÷ı zaman kükreyen, se sonsuz güvenimiz, bizleri rahatlatıyor"
delenin yükseltilmesi, darbelerin gö÷üs- vincini coúkuyla yansıtan bir kiúili÷e sa- oldu.
lenmesi, alınan yaraların sarılması için hipti. En moral bozucu anlarda bile, ne Böylesine neúeli, canlı Haydar'ın,
çabalamaktan baúka bir úey düúünme- úesini yitirmemesi, yüksek morali ve ne çevresini úaúırtacak ölçüde sinirli, sal
di. O'nu en çok üzen úey, üzerine aldı- úesiyle çevresini etkilemesi ile tanınır dırgan oldu÷u anlar ise, Harekete, mü
÷ı görevi eksiksiz tamamlayamamak dı. Bu durumunu "yarın ölecekmiú gibi cadeleye, yoldaúlarına yönelen -
olurdu. Harekete, mücadeleye verebi- bulundu÷u anı de÷erlendiren, aceleci, nereden olursa olsun- saldırıları yaúa
leceklerinin gerisinde kalmaktan kor- hiç ölmeyecekmiú gibi de dertsiz, neúe dı÷ı anlardı. Bu tür zamanlarda hidde
kardı. Güçlüklerin, acıların bizleri bir- li olacaksın" úeklinde açıklardı. tinden kabına Sı÷maz, a÷ız dolusu küf-
birimize daha bir sıkı ba÷ladı÷ı gerçe- Birlikte gözaltına alındı÷ımız arka- rederdi. Geçmiúte sevdi÷i, saydı÷ı, gü
÷ini sürekli vurgulardı. daúlarla birlikte l.ùube'den Savcılı÷a vendi÷i, herúeyini paylaútı÷ı ama, zor
'80 sonrasının hareketli, yorucu ama sevk edildi÷imizde bir gün boyunca Se- günlerde yoldaúlarını yan yolda bıra
Haydar ve yoldaúları için her anı zevk- limiye Adli Müúavirlikte hep bir arada kan geçici yol arkadaúları, Haydar'ın
li olan günleri iki yıl kadar yaúadıktan kaldık. Bu arada yaptı÷ımız sohbetten can düúmanlarıydı.
sonra, 982 Haziran'ında birlikte øst. . ve bizi Savcılı÷a getiren polisin sohbe- — Cezaevi yaúamına ve ölüme yakın
ùube'ye alındık. Canlılı÷ı, dinamizmi, timizi keserek Haydar ile yaptı÷ı tartıú- oldu÷u eylem günlerine iliúkin aktara
moralinin yüksekli÷i . ùube'de de bir madan bir parça aktarırsam, O'nun her bilece÷imiz yanlar var mı?
an olsun azalmadı. Eve polis geldi÷in- prtamda neúeli, esprili, hazır cevap ya- — Tutsaklı÷ımız süresince bildi÷imiz
de, pencereden atladı÷ı için kolu kırıl- nına küçük bir örnek aktarmıú olurum cezaevi koúulları nedeniyle pek fazla
mıútı. Bu nedenle ùubede sa÷lı÷ı pek iyi sanıyorum. yazıúamadık. Mektupların düzenli
olmamasına karúın, sürekli çevresine Bizi Selimiye'ye götüren polisi, neúeli gelip-gitti÷i dönemler yok denecek ka
moral vermeye çalıúıyor, neúesi, hazır- halimiz rahatsız etmiú olacak ki, "Hay- dar azdı. Denetimi aúıp, elimize geçen
cevaplı÷ı ile polisin moralini ters yüz dar, kurtulaca÷ını sanma, senin sonun mektuplar ise, meúhur cezaevi taban
ediyordu. Bir ara polislerin, kendisinin 'ip' olacak" dedi÷inde, Haydar, "øp'ten larında alınıp yok ediliyordu. Bana ula
gözleri önünde bana ve di÷er kız arka- korkan, suratına tükürdü÷ümüz ihanet- úabilen mektupları ise her zamanki yük
daúların ırzına geçeceklerini söyleme- çiler sizin yanınıza geliyor. Sen hiç 'ip'- sek moralini, canlılı÷ını, neúesini, düú
lerini üzerine, "Bunu ilk kez yapmıyor- ten korkan devrimci gördün mü? Onurt mana kinini yansıtıyordu. Anımsayabil
sunuz, úimdi de yaparsınız" dedi. Bu- için beni de ölüme giden bir adama ben- di÷im en kinli, acılı, etkili mektubu, çok
7
sevdi÷i bir arkadaúının, Mazlum Gü- ÷a kalkmaya çalıútı, "bak dimdik duru- benim o÷lumun katili" dedim. Kadınları
der'in Elazı÷ cezaevinde iúkencede kat- yorum" dedi. Ben a÷layınca "Sırf sen toplayıp o÷ullarımı sordular. "Siz sebep
ledildi÷ini ö÷rendi÷i zamanki mektubuy- de÷ilsin anne, arkadaúlarımıza neler oldunuz o÷lumun ölümüne" dedim.
du. yaptılar sen biliyor musun?" dedi. ikin- ùubeye gitti÷imde gözlerinde band
Son mektuplarında belirtti÷i "zafer ci gidiúimizde "Anne ne olur a÷lama" vardı. Ben o÷lumu bu durumda gördüm.
gününde birlikte olaca÷ız" inancını tüm dedi. "Ne olur orucu boz" dedim, bizi -Tek tip elbise giymedi÷inden ölüm
yoldaúlarıyla aynı coúku ve duygular- avuttu, ama iú iúten geçmiú me÷er. Ha- orucuna gitti. Sa÷malcılar'da "Biz kal-
la paylaúıyorum. kime gittim, "Hiç mi doktor yok?" de- leú de÷iliz, tek tip elbise giymiyoruz,
M.Fatih Öktülmüú için; Annesi: dim. "Bir úey yapılamaz mı?" dedim. giymeyece÷iz" dedi.
Fatih arkadaúları için canını verdi. "Elini aya÷ını ba÷layıp neden serum Baúka o÷ullarım da var ama, Hasan
Küçüklü÷ünden itibaren merha- vermiyorsunuz?" dedim. Hiç seslerini beni hiç incitmedi. Onun yeri ayrıydı.
metliydi. Bir gün Ünye'de kendi elbise- çıkarmadılar. Mektubunda, "Ben kalleú de÷ilim ar-
lerini üúüyor diye sokaktan buldu÷u bir Çocuklarımızı bile bile öldürdüler, kadaúlarımın yanında ölürüm"diyordu.
çocu÷a vermiú. Yine çocukken yaúlı bir zaten cezaevlerinde çocuklarımızı çü- øúkence, zulüm vardı, kapı denklerinden
kadının torbalarını alıp taúımıú, kadın rütüyorlar. Çocu÷um bana izah ediyor- ekmek atıyorlarmıú, bıyıklarını tek tek
para vermek isteyince de çok kızmıú, du, "Anne insanlık hakkımız yok, kitap cımbızla sökmüúler, elektrik vermiúler.
"ben bunu para için yapmadım, sen istiyoruz kitap yok, sıcak yemek istiyo- Cezaevine girerken bile dövmüúler o÷-
yaúlısın diye yardım ettim" demiú. Be- ruz yemek yok, biz ilaç kapaklarını bir- lumu.
nim çocu÷um úahsi bir çocuk de÷ildi. birine ekleyip altına mum yakıp yumur-
ta piúirdik" derdi. Her haklarını almıú- Bursa'da 26 gün sorguda tuttular.
Biz Fatih'e daima dürüstlü÷ü aúıladık, Bursa gardiyanları emekleyerek ceza-
fakire fukaraya yardım edeceksin de- lar ellerinden, ama onlar direndi. Be- evine girdi÷ini söylediler. Daha sonra
dik, böyle insanları bu düzende iste- nim çocu÷um insanlık hakkını kullan-
mak istedi÷i için öldü. O÷lum úehit ol- Edirne'ye götürmüúlerdi. Edirne'de sa÷-
miyorlarmıú bilemedik. Her dedi÷i ya- cıları lüks bir yerde, solcuları ise da-
pılan bir çocuktu, bu yola girmesi için du, ondan hiçbir zaman piúmanlık duy- ha önce yanmıú ve üstten úakır úakır su-
çok haklı sebepleri olmalı, yoksa kim ra- madım.
Ölüp ölmedi÷ini ö÷renmek için sıkı- lar akan bir yere koymuúlar.
hatını bozar, ölür. Bursa'da Hasan'ı hep öldürmek isti-
Bir aralar bazı komúular Fatih için yönetime gittim. "østedi÷im, çocu÷um
ölü mü, sa÷ mı ö÷renmek" dedim. Albay yorlardı. Burada Türkeúçi biri vardı.
laf söylemeye baúlamıúlardı. Fatih'i ça- ùimdi gümrük memuru oldu. Solculara
÷ırdım, "O÷lum, ben sa÷ sol bilmiyo- "Bunları yapmaktaki zorları ne" dedi.
Fatih'in öldü÷ünü söylemedi. Eve gel- burada aman vermiyorlardı.
rum, maksadınız nedir?" dedim. "Biz Nereye gidersem Hasan aklıma geli-
vatanımızı baúkasına mı sataca÷ız zan- dik, ertesi gün babalar günü, belki gös-
terirler diye gittim. "Evladım a÷ır ne yor.
nediyorsunuz. Sen bu kaloriferli evde Ölmeden önceki mektuplarında "bi-
oturuyorsun, dıúarda karda çalıúan iú- olur söyleyin, ölü mü sa÷ mı" dedim,
"biz ana babayız" dedim, bizi kovala- ze köpek muamelesi yapıyorlar. Madem
çinin ne durumda oldu÷unu biliyor mu- úerefli insanlar neden bunları yapıyor-
sun? Ben doktorla iúçi bir olsun demi- dılar. O sırada bir kız "Fatih öldü" de-
di. Ev ana baba günü oldu. Ölüsüne tek- lar" diyordu.
yorum. Senin evini de÷il, çalıp çırpıp En son Sultanahmet'te gördüm, bir
süt banyosu yapanın malını alıp fakir me vurmuúlar. Beni oraya götürmedi-
ler. Ölüsünü polisler bekliyormuú. Gece daha görmedim.
fukaraya verece÷iz tabiî ki" dedi. Bir gün yemek yerken saatine baktı
Fatih ODTÜ'de okuyordu, çok kültür- kaçırırlar diye korkmuúlar. Ölüsünden
bile korkuyorlar. Sonunda "Eúyalarını ve hemen kalktı, "izin almadan geldim"
lüydü, çok akıllıydı, hocaları çok çalıú- dedi ve gitti. Arkadaúlarına ba÷lıydı.
tı÷ını, çok terbiyeli oldu÷unu söylüyor- alın" diye haber geldi, gidip de
yüzlerini görmek istemedim. En sonun- Sultanahmet'te bir arkadaúını dövü-
du, ama hapisanedekiler bize "Bu ço- yorlarmıú, bakmıú ki arkadaúı ölecek
cu÷u terbiye edememiúsiniz" dedi. Bu- da eve bir torba getirdiler, içinde pa-
ramparça eúofman; hepsini yırtmıúlar, üzerine yatıp dipçikleri Hasan yemiú.
nu diyenler bize sürekli küfür ediyor- Gitti÷imde eli úiúmiúti. Dipçikle vur-
lardı. aldım, kokladım, Fatih kokuyor. Elbise-
lerini yırtıp almıúlar, bunu da bize nis- muúlar. Hortumla su sıkıyorlarmıú.
Fatih Adana'da yakalanmıútı. øfadesi Hasan, fakiri kayırıyordu. Fakire
alınırken kanlar içinde imiú, bize "çok pet olsun diye getirdiler. Ölüden öç alı-
nır mı? dosttu. Fakirler için öldü. Yarım dilim
dirençli çocuk" dediler, hiçbir ipucu ekme÷i varsa burada arkadaúlarıyla
vermemiú, hiçbir suç kabul etmemiú. Gömüldükten iki gün sonra polis gel-
di, ihbar yaptı. Öldü÷ünü bildirdiler. Bi- paylaúırdı. Mücadelesine saygı duyu-
Bir gün görüúte iken Yüzbaúı Fatih'i yordum.
tartakladı ben de müdahale ettim, so- zi karakola götürüp orada söylediler.
nunda bayılmıúım, uyandı÷ımda gardi- "Ben ölürsem beni arkadaúlarımdan Hasan Telci'nin kardeúine yazdı÷ı
yan kadın beni tekmeliyordu. Ba÷ırma- ayırmayın" demiúti. Hasan Telci için; son mektuptan: "...ben, Türkiye halk-
ya baúladım, o zaman Yüzbaúı "Bu ka- Annesi: Mudanya'yı ça÷ırsanız size Ha- ları ve Dev-Sol adına 2 yoldaúımla
dın bana hakaret etti"-diye bizi müdü- san'ı anlatır. Cömerttir, terbiyelidir. 6 ölüm orucu içerisinde onurumla yer al-
rün odasına götürdü. yaúında østanbul'a gitti. dım ve bu u÷urda ölümü coúkuyla ku-
Ölüm orucuna girdi÷ini avukatından Cazcılarda otururken caklıyorum. Bizler bu kavgada ne ilk, ne
ö÷rendik. Bize telefon etti, hemen git- Türkeúçiler garajda ateú de son olaca÷ız, sana bu sözlerim ger-
tik. Albaya gittim, izahat istedim, bizi ediyorlar Hasan'a Hasan'ın dizine mer- çekte ne olmamız gerekti÷ini, gerçek ye-
kapılardan kovdular. Fatih'i görmeye mi giriyor ve Hasan dizinde kalan bu rimizde her zaman kendimizi bulmamız
hastaneye gittik, sonunda görüútürdü- mermiyle öldü. ve kendimizi halklar için feda etmesini
ler. Fatih kupkuru. Sandalyede oturu- Hasan'ın ölüm haberi geldi÷inde, po- bilmeliyiz. Ve úu sözlerimi sana birúey-
yoruz, ben ba÷ırmaya baúlayınca "Fa- lislerin parmaklarım yoldum. "Sizsiniz leri her zaman anımsatması, abinden
tih'lerin annesi a÷lamaz" dedi ve aya- gurur duyman için yazıyorum."
8
ONURLARI
ONURUMUZDUR

Cezaevlerinde günümüze de÷in yaúa- ÷i tavıra dönüúmüútür. Metris ve Sa÷- rendik. O vakit bize úaúırtıcı gelmedi.
nan koúullar, ba÷rında yeni tavırları da malcılar'da ise ölüm orucu, iúkence ve Çünkü bizler de yakınlarımızın bunca
yaratmıútır .Baskıya, iúkencelere, keyfi baskının kaldırılması, infaz yasasının baskı ve yıldırma politikasına karúı ta-
uygulamalara, yaptırımlara, yasaklara tutukluların lehine de÷iútirilmesi ve in- vırsız kalamayacaklarını hissediyor-
karúı hak alma tavrının açlık grevlerin- sanca yaúama koúullarının gereklerinin duk. Ve her gün yaygınlaúan, dozajını
de noktalandı÷ını biliyoruz. Kısa süreli sa÷lanması, savunma hakkının verilme- artıran iúkencelere dur demek gereki-
açlık grevlerini belirtmezsek. si Tek Tip Elbise (TTE)'nin kaldırılma- yordu. Ertesi gün gazetelerde bizzat
sı sivil giysilerinin verilmesi, siyasi tu- Metris ve Sa÷malcılar askeri cezaevi
Metris'te. tukluluk hakkının ve temsilcili÷inin ve- yetkililerinin basına açıklamalarıyla bir
rilmesi gibi sorunları içermekle birlik- kısım tutukluların açlık grevine gitti÷i-
23 Nisan-2 Mayıs '8 te ana hedefi Türkiye ve dünya kamu- ni ö÷renmiú oluyuruz. Bizler özellikle
9 günlük Açlık grevi oyuna Türkiye cezaevlerindeki gerçek- kendi yakınlarımızın oldu÷undan emi-
22 Eylül-8 Ekim '8 leri teúhir eden politik bir tavır olmuú- niz. Açlık grevine katılmayan tutuklu ve
7 günlük Açlık grevi tur. Dostun da düúmanın da, içerdeki- ailelerinde hissedilir bir çekilme görü-
8 Mayıs-4 Haziran'82 lerinde, dıúardakilerin de bilmesi gere- yoruz. Bizlerse çocuklarımızın "her gün
28 günlük Açlık grevi kir ki, insan olanın, insan onurunu ko- ölmektense úerefimizle bir kez ölürüz"
8 Temmuz-3 A÷ustos '83 ruyanların yüreklerde, bilinçlerde he- haykırıúlarına katılıyorduk. Zira iúken-
27 günlük Açlık grevi saplaúmasını yapmak -ölüm orucunu ir- ceye u÷ramıú çocuklarımızın seyircisi
 Nisan-27 Haziran '84 delemek herkesin görevidir. Bu görevin olmak istemiyorduk. øúkencelere dur
75 günlük Açlık grevi sorumlulu÷unu hisseden, daima yaúa- demek, iúkencelerin úahsi, münferit
tacak olan bizler, o döneme özgü anı- olaylar mı, yoksa bilinçli devlet politi-
açlık grevleri olmuútur.  Nisan'da larımızla seslenmek isteriz. kası mı oldu÷u gözler önüne serilmeliy-
Metris'te, 3 Nisan'da Sa÷malcılar'da di. Bu nedenle yakınlarımızın daima ya-
400'e yakın tutsa÷ın baúlattı÷ı açlık gre- Yıl 984 yeni yolda da TTE nında olmakta kararlıydık, öyle ki aç-
vi ölüm orucuna kırkbeúinci günde dö- uygulamasıyla birlikte özellikle biz lık grevine tüm tutukluların katılmama-
nüúmüútür. Devrimci Sol davasından sı bizi üzdüyse de mücadele dayanıúma
yargılananların yakınları olarak her azmimizden bir úey yitirmedik. Metris'te
türlü haberleúmeden uzaktık. Mektup açlık grevine giden tutukluları bir-
Ölüm orucu tutsakların siyasi kimli- avukat, aile ziyareti, kantin alıúveriúi araya koydularsa da Sa÷malcılar As-
÷ine yönelik direniútir. '84 Oca÷ında kısaca elbise giymedikleri için her úey keri Cezaevi'nde üç-beú tutuklunun kal-
Türkiye cezaevlerindeki saldırı boyut- mubahtır gözüyle bakılıyordu. Bizler dı÷ı hücrelerde bulunan yakınlarımızı
ludur. Diyarbakır'da yaúanan ölüm oru- Gene Ankara'ya çeúitli mercilerle ayırmadılar. Ve her zaman kafamızda,
cunun yanında, Mamak'ta 42 günlük görüúmek üzere gitti÷imizde istanbul yüre÷imizde bilinçli olarak açlık grevi-
açlık grevi bu boyutlulu÷un sergilendi- cezaevlerinde bir kısım tutukluların ne baúlamıú ve yanlarında yiyen yeme-
açlık grevine baúladıklarını ö÷-
19
yen de olsa eylemdeki kararlılıklarını ya duyurduktan sonra açlık grevi anlaú- bul'a döndük. Açlık grevi devam ediyor-
sürdürecek olan yakınlarımıza saygı masız bitince bizim østanbul'daki ceza- du ve bizim dava bilinçli tahliye vermi-
duysak da yemeklerin yanlarında ra- evi eylemine de do÷ru kaynaklı bir ha- yordu. Mektup yok, görüú yok, kısaca
hatça yenmesine, lokmaların nasıl bo- ber gözüyle bakmakta tereddüt ediyor- Metris ve Sa÷malcılar'dan kuú uçmu-
÷azlarından geçti÷iniz hayret ediyor- lardı. Onlar bizi biliyorlardı, biz de ya- yor. Görüúenler ise kendi bireyci ve çı-
duk. ødarelerde tutuklular arasındaki kınlarımızı. Onun için ısrarla ikna et- karcı duygularına ba÷lı olarak hiçbir
bütünselli÷in zedelenmesi konusunda meye çaba sarf ettik. úey söylemiyorlar, bizlerse yakınlarımı-
elden geleni yapıyor ve Metris'te önce- Bu arada østanbul'dan gelen tüm ai- zın siyasi tutuklu olduklarını kabul et-
likle ailelere bildiriler da÷ıtılıyor ve leler olarak Baúbakanlık, bakanlıklar, tirme kavgasına hak veriyor, u÷raúı bu
Dev-Sol'cular çocuklarınızı kıúkırtıyor TBMM milletvekilleri, partileri Genel yönde ısrarla vurguluyorduk. Hepimiz
safsatasıyla aileler arasındaki ayrılı÷ı Kurmay Askeri Daire Baúkanlı÷ı olmak "ne yapabiliriz?", "çocuklarımızın haklı
körüklüyorlardı. Olayların geliúimine üzere her yere baúvuruyor, cezaevleri- direniúini nasıl vurgularız?" sorula-
insan olarak baktı÷ınızda iúkenceye nin düzeltilmesini, iúkencenin kaldırıl- rına cevap arıyor ve dilekçelerin, gö-
böylesi tavır almanın zamanının gelmiú masını istiyorduk. Aklımıza gelen her rüúmelerin kar etmedi÷i sorunlarına,
oldu÷unu kavrıyor ve sizler de bu tavır türlü, siyasi tutuklu yakınlarımızla ilgi- ' sorunlarımıza hiç cevap vermedi÷i gün-
karúısında imkânlarınızı son haddine lenen hangi kurumlar varsa baúvuru- lerde artık eylem türleri düúünüyorduk.
kadar zorluyorsunuz. Do÷rusu da bu za- yorduk. Kendimizi yakmak vs. gibi. En sonra 9
ten. Aradan günler geçiyor... Anne- Artık sorun úu kurum, úahıs de÷il Mayıs 984 Gençlik Bayramı'nda ceza-
baba olarak yakınlarınızın aç kalması- kendisine insanım diyen herkesi ilgilen- evindeki çocuklarımızın sorunlarına da
na, gün gün eriyip kilo kaybıyla birlik- diriyordu. Gel gör ki içerdeki siyasi tu- dikkati çekmek için çelenk koyulması
te sa÷lıksız kalıúlarına göz yumabilme- tukluların iúkence, her türlü baskı ve düúünüldü. Görüú günlerinde biz Anka-
niz zor. Ancak de÷ilmi ki onca iúkence, yıldırmaya karúı duydu÷u kayıtsızlık dı- ra'dayken haber verilmiú, 9 Mayıs'ta
baskı, yıldırma politikası, insanlık, onur úarıya uzanıyor ve demokrat aydın kı- kararlaútırılmıútı.
ve haysiyetine ba÷daúmayacak bir úe- saca insan onuruna sahip oldu÷unu be- Çelenk koymaktaki amacımız tutuk-
kildeki uygulamalara sessiz kalınmaya- lirten büyük kesim susuyor sessiz kalı- lu ve hükümlü yakınlarımızın içinde bu-
cak. yordu. ølgili her yere, her kiúiye baúvu- lundukları ciddi úartları gözler önüne
Cezaevindeki açlık grevi devam ettik- ruyor yakınlarımızın ölümü kucaklama- sermekti. ønsanca onur ve yaúama ko-'
çe yakınlarından habersiz kalan bizler sını, ölüme davetiye çıkarmasının hak- úutlarının hassasiyetle korunması ve in-
bu seferde, yakınlarımızın açlık grevi- lı gerekçelerini anlatmaya çalıúıyorduk. san olmanın kovancını-yaúamak ve ya-
ni kararlı bir úekilde sürdürece÷ini bi-
liyoruz. Ve bu eylem ölüm ürucuna ka- ønsanca tavır, insanca yöneliú ses is- úatmak için, o dönem ne yazık ki böyle-
dar da gider. Bundan emin ve beklenti tiyorduk. østiyorduk ki, o güzelim ölüm sine önemli bir olayı kamuoyuna malet-
içindeyiz. Bizlerin østanbul Adli Müúa-. yolcularının kararlı, bilinçli direniúle- mek bizlere düútü.
rine hep birlikte sahip çıkalım, hep bir- Dostun da, düúmanın da bildi÷i çe-
virli÷i, Ankara'deki tüm ilgili merciler-
den sonuçsuz görüúmeler yapmamız çö- likte iúkenceye dur diyelim. Ancak, baú- lenk koymayla sonuçlanan eyleme sonu-
züm olmuyor. Kapalı kapılar ardında i÷- vurular yapıldı Baúkentte. Biz de østan- na kadar sahip çıktı÷ımız bilinmelidir.
neyle kuyu kazmaya çalıúıyoruz. Ancak bul'da yakınlarımızın soludu÷u halen' Ö dönemde kendisine siyasi deyip bir
inatla... yaúam mücadelesi verdi÷i güzel østan- hücrede ve aynı ko÷uúlarda kalan ve
hal-
Sa÷malcılar ve Metris Askeri Ceza-
evi'nde yapılan açlık grevleriyaniken-
di deyimleriyle uçuruma itildikleri an
da Nisan baúlarında baúlayan A.G. tu
tukluların onurunu ve siyasi kimli÷ini
korudu. Süresiz baúlayıp belli gruplar
halinde kırkbeúinci günden sonra ölüm
orucuna dönüúen açlık grevi Türkiye ve
dünya kamuoyunda "Cezaevlerindeki
iyileúmenin" boyutlarını sergilemiú ol
du. Devlet yetkililerinin "bir insan .....
süre aç kalabilir mi?" gibi olumsuz pro-
pagandalarına canla bedeli ödenen
onurlu bir tavır oldu. Tek Tip uygula-
masıyla birlikte yükseltilen iúkenceler
tutukluları sindirme programı iflas edi-
yordu. Bizler yakınlarımızın bu tavırla-
rını ölüm orucuna dönüútürebilecekle-
rini tahmin ediyorduk. Öyle ki Ankara'-
deki 42 günlük açlık grevi bitirme biçi-
mi kamuoyu bilgilendirmesinin dıúına
çıkınca basın ve aydınlar ölüm orucu-
na inanamıyorlardı. Çünkü öncelikle
yerli ve yabancı basın Mamak Askeri
Cezaevi'nde tutukluların dilekçe ile
baúvurup ölüm orucu haberini dünya-

20
kının mutlulu÷u istedi÷i için cezaevine zaevi'nde bir hafta kaldık. Kaldı÷ımız ÷ini biliyoruz. Geri adım alacaksa, bu
konan insanlar bizim yakınlarımızın ya- sürede cezaevindeki baskı, iúkence, yıl- cezaevlerindeki iúkencelerde sorumlu
nında lokmaları rahatça yutarken, ce- dırma politikasının tutuklu ve hüküm- tutulanlardan olacaktı. Siyasi tutsak-
zaevinin aniden hızlandırılan ve zengin- lüler üzerindeki uygulamasını gördük lardan de÷il...
leútirilen kantininden yararlanma fır- ve duyduk. Savcılı÷a çıkartıldı÷ımızda Ailelerden bir kısmı yeniden Anka-
satını de÷erlendirirlerken bizim her ne cezaevi koúullarındaki iúkence ve bas- ra'ya gitti, bir kısmımız da østanbul'da
pahasına olursa olsun yakınlarımıza sa- kının boyutunun insanlık dıúı oldu÷u ko- kalarak hem ölmekte olan yakınlarımı-
hip çıkmanın mutlulu÷unu ve kıvancı- nusundaki iddiamızın do÷ru oldu÷unu za mezar arıyor hem de ilgililere son
nı eksiklikleriyle de olsa paylaúmamız belirttik. Serbest bırakıldık. Dava tutuk- müracaatlarımızı yapıyoruz. Hiç haber
oldukça önemlidir. Sabah, Taksim mey- suz olarak devam edecekti. Cezaevine alamıyoruz... Avukat görüúü de yapıl-
danındaki törenden sonra çelenk koyul- döndü÷ümüzde alttaki ko÷uúların ses- mıyor artık. Bir subaya ısrar ettik. Has-
masının amacı, basım, ilgili kuruluú ve lenmesinden ölüm orucuna katılanların tanedeki durumu haber versin diye. An-
kiúileri ne yazık ki ancak böylesi tören- hastaneye kaldırıldı÷ını ö÷rendik. O an cak geri geldi÷inde Abdullah Meral'in
lerde çeúitli riskleri göze alarak yaka- hissettiklerimiz de÷iúik bir duyguydu. ölümsüzlü÷ünü söyledi. Aile, polisinde
layabiliyorduk. Bugünkü gibi kimse bı- Yaúama ba÷lı, onuruna düúkün, kararlı, baskısıyla cenazeyi köye götürdü. Ce-
rakın eline kâ÷ıt kalem alıp yazı döktür- siyasi tutsakları ölüme tereddüt etme- nazede aileden de olsa kalabalık olma-
meyi, bizi gördükleri an yüz çevirip, den adım adım, her an ölümle yaúam sını istemiyorlardı. En ufak saygı gös-
gözlerini kapatabiliyorlardı. Buna ra÷- arasındaki tercihi yaparak Ölüm Oru- terisine bile tahammülleri yoktu. Bizleri
men günün güç koúullarına bizlere yar- cu eylemini baúlatmaları taúınan, taúı- ise artık hastane önünde bile bekletmi
dımcı olan bazı aydın ve kuruluúları bu- nacak olan kıvançla birlikte iúkencenin, yorlardı. Yakınlarımızın cezaevi veya
rada saygıyla anmaktan vazgeçmeyece- teslim alma politikasının uzandı÷ı boyu- hastanede mi oldu÷unu artık bilemiyor-
÷iz. Onlar her zaman bizim onur liste- tu da gösteriyordu. duk.
mizde aynı u÷raúı paylaútı÷ımız müd- 8 Haziran 984... Cuma günü, Met- 7 Haziran 984... Babalar günüydü.
detçe yer alacaklar. ris'in kapısından bırakılıyoruz. Ailele- TTE giyenler açık görüú yapıyorlardı.
øúte böylesine ürkek ço÷unlu÷un, de- rimizi her úeyden önce ölüm orucundaki Bizlerse, Abdullah Meral'in ölümü
÷il sesini çıkarmak, baúını dik tutup do- yakınlarımızı merak ediyoruz. Salı gü- karúısında kayıtsız kalmasın, tavır al-
laúamadı÷ı bir dönemde tutuklu ve hü- nü normal hasta ziyareti var. 60. günü- sınlar istiyorduk. Ama nerede? Üstelik
kümlü aileleri olarak yakınlarımıza sa- ne gelen tutsakları ziyaret yerine getir- açık görüúe çıkarılırken çırılçıplak so-
hip çıkmak ve onların yaúadıkları in- mek istiyorlar, bizim kabul edece÷imiz yularak, makat kontrolü yapılarak çı-
sanlık dıúı uygulamaları protesto etmek bir úey de÷il bu... Ayrıca yakınlarımı- kanlar vardı - dost da, düúman da TTE
için törenin bitmesinin peúinden çelengi zın da enerjileri, dirençleri yok artık. giymenin artık cezaevindeki iúkence-
koymak amacıyla anıt yerine geldik. Ve birkaç kiúinin dıúında ziyarete ge- lerle ilgisi olmadı÷ını anlamıútı. Ancak
Anıtın baúında nöbet bekleyen asker bi- lemiyorlar. Ailelerinde ısrar edip ziya- tavır sadece Dev-Sol ve TøKB davası
zi durdurdu. Ne yapmak istedi÷imizi ret yerinden ayrılmaması üzerine bir sanıklarından gelmiúti. ødare talim
sordu. Bizler de Anıta çelenk bırakmak dakikalık vedalaúmayı veriyorlar. Ye almak istiyordu -en küçük bir karúı
istedi÷imizi belirttik. Albayına sorma- hepimiz Ölüm Orucu'ndaki yakınları- düúünceye tahammülü yoktu- siyasi
ya gitti. Kısa bir zaman geçti ve sivil mızla son vedalaúmamızı yapıypruz. kimli÷ini ve siyasi onurunu istiyordu
ekipleden oluúan bir ekip çevremizi sar- Onların haklı eyleminde yanında oldu- tutsakların.
dı. Çelengin üzerindeki "Cezaevleri dü- ÷umuzu belirtiyoruz. Bu arada hiçbir Bizlerse bugün ölecekler gibi hazır,
zeltilsin-ölüm orucuna son" ibareli ya- aile yakınına tedavi olması konusunda yarın yaúayacaklarmıú gibi umutluy-
zıyı okuyunca sinirlendiler ve hepimizi baskı yapmamıútır. Bu da yetkilileri úa- duk. Bu ölümler sadece fiziki yok oluú-
ekip arabasına doldurup Beyo÷lu Em- úırtmıútır. tu. Cezaevinden hastaneye götürüldük-
niyet Amirli÷i'ne götürdüler. Teker te- Avukat görüúüne yalnızca iki kiúi çı- lerini ö÷rendi÷imizden Haydarpaúa'ya
ker ifadelerimiz alındı. Yo÷un telsiz gö- kabildi ve artık hiçbir haber alamıyor- döndük. Hastanenin önünde bir garip-
rüúmeleri yapılıyor, çelengi nerede ve duk. Tüm hipokrat yeminini etmiú dok- lik hissettik. øki ambulans çıktı, bu iki
kimin yaptırdı÷ını soruyorlardı. Kimle- tor hastane porsoneli, insanca duyula- ölüm demekti. Haydar ve Fatih'i de yi-
rin hangi örgütün daha do÷rusu Dev- rını bir kenara bırakmıú olarak aba al- tirdi÷imizi ö÷rendik. Cenazelerine katı-
rimci Sol'dan kimir emir verdi÷ini so- tındaki sopanın korkusuyla sessiz kal- lamadık. Poliste, cenazenin kaçırılaca÷ı
ruyorlardı. mayı ye÷liyorlardı. Ve bizler artık ya- ihtimalinin tedirginli÷i vardı. 66'ncı
øfadelerimiz alındı ve . ùube'ye sev- kınlarımızın haberini sadece ve sade- günde yitirdiklerimizden sonra 74'üncü
kedildik.l.ùube'deonüçgünkaldık. ce Adli Tıp'tan yani morgdan alabili- günde Hasan'ımız da ölümsüzleúmiúti
øfade-ler alındı ve Metris'e yorduk. O sıra cezaevi idaresinden ya- artık.
sevkedilmek üzere . Ordu kınlarımızın tedavi kabul etmediklerin- Onurlu yolda onurlu ölüme gidiúi ya-
Sıkıyönetim Komutanlı÷ı'na den dolayı hastaneye sevkedildiklerini úamla ölümün en az tercihini böylesi-
devredildik. Metris'e geldi÷imizde ya- ö÷rendik. Gerek hastane, gerekse ceza- ne iç içeli÷ini yakinen yaúadık.
kınlarımızı çok merak ediyorduk. Açlık evi ölümlerin kendi binalarında olma- Evet... Onlar söz verdiler. Sözlerini
grevi hangi aúamadaydı ? Kimler ölüm sını istemiyorlardı. Ve yetkililerin ceza- yerlerine getirdiler.
orucundaydı? Tutuklu yakınlarımızdan evindeki temsilcilerle görüúmesinden Onurlarını onurlarımızda yaúatma-
destekleme grubu açlık grevindeyse her úeyi kabul edeceklerini, ancak ye- nın kıvancını bizlere devreden Apo-
(Bayan ko÷uúlarındaki) bizler de açlık ter ki TTE giyilmesini istediklerini ö÷- Haydar-Fatih-Hasanı'mızı yüre÷imizde,
grevine katılırız kararını hep birlikte al- reniyoruz. Ancak bugüne kadar ceza- bilincimizde gömerken -ölüm orucuna
dık. Ancak açlık grevi deste÷ini yeni bi- evindeki açlık grevleri sonucu açısın- katılanları- destek açlık grevinde bulu-
tirdiklerini bir hafta sonra yeniden des- dan irdelendi÷inde böyle bir teklifi ya- nan tutsakları saygıyla selamlıyoruz.
tekleyeceklerini söylediklerinden kan- kınlarımızın kesinlikle kabul etmeyece- Ölüm Orucuna Katılanların TAYAD'lı
tin alıúveriúini yaptık. Metris Askeri Ce- Yakınları.

2
TKP'NøN
BURJUVA KUYRUKCULUGU
VE
ùOVENøZMø
Adnan SAATÇø
Dünya devrimci deneylerine göz atıl- taúımaz. Lafızların gerçek yüzünügizle- yede÷i konumuna düúmüútür.
dı÷ında, hemen her devrimci deneyin meye yarayan maske iúlevinden öte git- Sömürge, yeni-sömürge ülkelerde re-
ortaya koydu÷u bir gerçekle de karúı- mez. Reformizm, proleterya iktidarını formcu çizginin izleyicileri ne yazık ki,
laúaca÷ız. Bu gerçek, çeúitli ülkelerin de÷il, burjuva demokrasisini hedefler. genellikle "Komünist Partisi" adıyla bi-
devrimci süreçlerinde devrimci çizginin Proleteryanın devrim diye bir sorunu linen partilerde Marksist ö÷retiyi onun
yanında, iúçi hareketinin kendi ba÷ım- oldu÷unu tekrarlasa da, pratikte ona diyalektik ruhuna aykırı bir biçimde
sız siyasi hattında geliúmesini engelle- ulaúacak yollardan uzak durur. dogmalaútırarak ele alan bu partiler,
yen, onu egemen sınıfların kuyru÷una Dünyada zafere ulaúan devrim mü ezilen-sömürülen sınıfların devrim ta-
takan reformcu çizgilerinde varoldu÷u- cadelelerinin ortaya koydu÷u somut bir lebini hiçe saydı÷ı gibi, onların devrimci
dur. gerçek vardır. Her devrim mücadelesi, potansiyelini egemen sınıflarla uzlaúma
Devrimci çizgi, egemenlerin iktidarı- egemen sınıflara oldu÷u kadar iúçi sı siyaseti izleyerek köreltmekten baúka
nı halkın devrimci giriúimiyle yıkarak nıfı hareketini onun kuyru÷una takma bir fonksiyon da görmemektedirler.
kesintisiz bir süreç sonucu sosyalizmi ya çalıúan reformcu anlayıúlara karúı Dünya proleteryası ve ezilen halkları
kurmayı amaçlarken, reformist çizgi - da mücadele ederek zafere eriúebilir. bu tip partilerin, proleteryanın sınıf da-
lafızlarındaki farklılıklara ra÷men- hal- Her ülkenin devrim süreçlerinde refor vasına sayısız ihanetlerine tanıktır.
kın devrimci atılımını yadsır ve pratik- mist anlayıúlar kitleler nezdinde teúhir Bizim gibi ülkelerde, reformizmin te-
te iúçi ve emekçi yı÷ınlarını ve tecrit edildi÷i, geniú yı÷ınlar devrim melleri sürekli devrimci durumun var-
egemenlerin kuyru÷una takar, proleter- ci çizginin önderli÷inde iktidar mücade lı÷ını anlamak ya da bilinçli olarak
yanın iktidar sorununu gözardı ederek, lesine seferber edilebildi÷i ölçüde anlamak istememe olmuútur. Çünkü iz-
kitleleri reformist hayallerle avutur. egemen sınıflar yenilgiye u÷ratılabil- lenecek mücadele' biçimleri, çalıúma
Bu yüzden sol saflarda ortaya çıkan miútir. tarzı, örgüt biçimleri bu nesnel olgunun
reformist çizgi ile devrimci çizgiyi dik- Bu olgu, ülkemiz açısından da geçer- varlı÷ına göre biçimlenir. Ülkede dev-
katle birbirinden ayırmak gerekir. Ki- lidir ve belki de daha fazla geçerli ola- rimci durumun varlı÷ı koúullarında,
mi zaman bunu yapabilmek sanıldı÷ı caktır. Çünkü ülkemiz sınıf mücadelesi ona uygun düúmeyen siyasi çizgi, tak-
kadar kolay olmayabilir. Çünkü refor- tarihinde reformizm olgusu önemli bir tik ve örgütlenme devrimci olamaz.
mizm de sosyalizmi savundu÷u.proleter- yer tutmaktadır. Sol hareketlerin Devrimci durum tesbiti yapıp, onun
yanın iktidarı için savaútı÷ını söyler ve 970'lere kadar olan 50 yıllık tarihi, ay- gerekti÷inde temel mücadeleyi (barıúçı
hatta bunun için ayrıntılı programlar nı zamanda reformizmin, Tevizyonizmin olmayan politik mücadeleyi) lafta sa-
çıkarır, yayınlar. Ama pratikte prole- de tarihidir. Sol'a damgasını vuran kü- vunmakla yetinen ve hayata
teryanın mücadelesini reformlar peúin- çük burjuva reformist anlayıú, burjuva geçirmekten kaçınanların durumu da
den koúarak baltalamaktan, ona ihanet kuyrukçulu÷unu aúamamıú, kendi özgü- farklı de÷ildir. Onlar da reformizm cep-
etmekten baúka bir úey yapmaz. Re- cüne güvenden yoksun, kendi dıúında- hesinde yeralırlar. Çünkü devrimci çiz-
formcu çizgiyi devrimci çizgiden ayıra- ki güçlerden medet uman bir anlayıúa gi ile reformist çizgi arasındaki ayrımın
bilmek için öncelikle nasıl bir çalıúma sahip olmuútur. Reformizm, yıllar bo- biricik kıstası hayata geçirilen pratik-
tarzı izledi÷ine bakmalıyız. E÷er pratik- yunca iúçi ve emekçi sınıfların kendi ik- tir. Prati÷e geçirilmeyen teorik tesbit-
te iktidar için mücadeleyi öne çıkaran tidarı için savaúımı-Sorununu adeta ler hiçbir anlam taúımaz.
devrimci taktikler uygulamak yerine, unutmuú, proleteryanın iktidar sorunu Bugün iktidar sorununu devrimin te-
reformcu taktikler izleniyorsa, ortada üzerine ba÷ımsız bir politik hat, belli bir mel sorunu olarak gören herkes için tek
kopkoyu bir reformizm var demektir. strateji ortaya koymamıútır. "Toplum- bir yol vardır, o da barıúçıl olmayan
Sosyalizmi savundu÷unu söylemesi dev- sal ilerleme" adına burjuva reformla- mücadeleyi temel olan bir politik çizgi-
rimci oldu÷unu iddia etmesi hiç önem rının destekçisi, burjuva partilerinin yi izlemektir. E÷er bu yapılmazsa, ikti-
22
dar için mücadele bir yana bırakılarak runa mücadeleyi, her dönem iktidar mıú! Bir de reformlar için en önde mü-
reformlar peúinde koúuluyor demektir. u÷runa verilen mücadelenin önüne koy- cadele ederlerse, halk onları ayırt
Bu objektif olarak proleteryanın dava- muútur. TKP'nin ideolojik-siyasi hattı ve etmekte neden güçlük çeksinmiú!..
sına ihanettir. sınıf mücadelesi prati÷i bu anlayıúın so- TKP'de reformcu anlayıú o kadar
Tüm revizyonist-reformist akımlar mut ifadesidir. Reformları her úey ola- köklüdür ki, devrim için mücadele edil-
sözde hiçbir mücadele biçimini reddet- rak gören bu anlayıú, kaçınılmaz olarak mesi ve esas mücadelenin bu olması ge-
mezler. Ama barıúçıl olmayan mücade- burjuva kuyrukçulu÷una varmıútır. rekti÷i reformların devrim
leyi bugünün de÷il, gelece÷in sorunu Proleteryanın ba÷ımsız bir siyasi çiz- mücadelesinin bir kazanımı, onun yan
olarak ortaya koyarak ona taktik bir gisi olması gerekti÷ini unutan TKP, bur- ürünü olaca÷ı düúünülemez bile.
fonksiyon yüklerler. Koúullar elveriúli juva reformcu güçlerin düzen içi Bugüne kadar ipli÷i pazara çıkmıú bu
oldu÷unda mücadelenin barıúçıl olma- çözümlerine angaje olmuú ve bu güçle- klasik reformist mantık, kitlelere yeni-
yan biçimlerinin de hayata geçirilebi- rin yede÷ine düúmekten kurtulamamıú- den kabul ettirilmeye çalıúılırken, ülke-
lece÷ini söyleyen bu çizgi, sahiplerinin tır. miz koúullarının çarpıtılmasında da
sözünü ettikleri "koúullar" nedense hiç- alabildi÷ine yararlanmaktadır. TKP
bir zaman ortaya çıkmaz. Yıllar, bürok- Kemalizm döneminde, feodalizmin için devrim, gelece÷in sorunudur.
ratik bir merkezi yapı etrafında daha tasfiyesi adına Kemalist iktidarı destek- Bugün devrimci durura yoktur.Koúul-
çok yayın vb. faaliyetler sürdürerek uz- leyen TKP'dir. Kemalist'ler, ulusal ta- lar olgunlaúmamıútır. øúçi ve emekçi sı-
laúmacı bir mücadele çizgisinin sürdü- lepli Kürt isyanlarını bastırırken onlara nıfları e÷itmek, onları gelecek günlere
rülmesiyle geçer. Di÷er yandan bu alkıú tutan yoksul Kürt köylülerinin kat- hazırlamak esastır. øktidar için barıú-
güçler, kendi dıúlarında geliúen devrim- ledilmesine seyirci kalan TKP'dir. 73 çıl olmayan mücadele araçlarını temel
ci mücadeleye burjuvazinin a÷zıyla sal- sonrası oligarúi tarafından halka alarak mücadele etmek anarúizmdir, te-
dırmaktan geri durmazlar. "umut" olarak lanse edilen Ecevit ön- rörizmdir.Bu yüzden TKP.kendisinin le-
Ülkemizde bu çizginin tipik temsilci- derli÷indeki tekelci burjuvazinin refor- galleúece÷i bir "demokrasi"nin
leri TKP, TøP vb. partilerdir. 60 yıllık mist tercihlerinin temsilcisi CHP'nin kurulması hayaliyle yaúar, öyle ki, "le-
sınıf mücadelesi tarihine bir göz attı÷ı- programını "toplumsal ilerleme", "ileri galitenin özlemini hiç kimse bizden da-
mızda bu çizginin prati÷ini ihtilalci atı- demokrasi" adına destekleyen yine ha fazla taa yüre÷inde duymaz."2
lımdan yoksun, burjuva güçlere bel TKP'dir... Daha baúka örnekler de ve- diyerek dile getirirler, bu demokrasi öz-
ba÷layan uzlaúmacılı÷ı oluúturdu÷u ra- rilebilir. øfade etmek istedi÷imiz úey, lemini... TKP, tam stratejisini
hatlıkla görülebilir. TKP'nin 60 yılı aúkın siyasi mücadele- "deraokrasi'nin kurulması ve bu
970 sonrası devrimci mücadelenin sinde izlemiú oldu÷u politik hattın, pro- "demokrasi" de TKP'nin vazgeçilmez
geliúmesi ve yaygınlaúmasıyla birlikte leteryanın ba÷ımsız siyasi hattı yasal bir a÷ırlı÷a sahip olmasını baúar-
kitlelerden tecrit olmaya baúlayan olmadı÷ı. Aksine burjuva kuyrukçusu mak üzerine oturtmuútur.
reformizm-revizyonizm devrimcilere bir siyasi hat oldu÷udur. Ülkemizde burjuva anlamda da olsa,
karúı "terörizm" edebiyatı ile saldırı- Bugün yine aynı anlayıúın devamı demokrasi hayalleri beslemek tam da
ya geçmekte gecikmedi. Yıllardır bir olarak SHP kuyrukçulu÷u yapılmakta- TKP, v.b'lerinin iúidir. Yeni-sömürge ül-
yandan bu mesnetsiz saldırıyı burjuvazi dır. kelerin ekonomik sosyal, siyasal yapı-
ile a÷ız birli÷i etmiúçesine sürdürürken, TKP, bugünkü programının SHP'den sını, emperyalizmle olan iliúki ve
di÷er yandan da günahlarına yeni gü- hiç farklı olmadı÷ını açıkça ilan etmek- çeliúkilerini do÷ru tahlil edemeyen ve
nahlar ekliyordu. Faúizme karúı müca- te ve SHP'nin "tamamen aynı olmasa bu ülkeleri metropol ülkelerle bir tutan
deleyi "provakasyona gelme" olarak bile birçok kpnuda" kendisiyle benzer bir anlayıúın ürünü olarak beslenir bu
niteleyip kitleleri faúizmin saldırıları ile istemler dile getirdi÷ini söylemektedir. ham hayaller... Yıllar demokrasinin ge-
baúbaúa bırakanlar onlardı. 5-6 Ha- Ama bir türlü devrimcilikten de vazgeç- lece÷i günleri beklemekle geçer. Ama
ziranlarda, l Mayıs 977'de, Profilo'- miyor. Ve kuúkusuz böyle bir durumda beklenen demokrasi bir türlü gelmez.
da, Tariú direniúinde mücadeleyi soruna bir açıklık getirmesi gerekiyor. Darbeler darbeleri izler. "Toplumsal
yükselten iúçi ve emekçi yı÷ınlara "pro- Halk yı÷ınları burjuva reformistleri ile ilerleme", "øleri demokrasi" tezleri ye-
vakasyona gelme", "sakin ol" ça÷rıla- devrimciler arasındaki farkı nasıl ayırt niden ve yeniden iflas eder. Ama olan
rı yapan onlardı. 2 Eylül'le birlikte, edecektir? Devrimcilerin reformları emekçi kitlelere olur. Yı÷ınlar, devrim
solu÷u ülke topraklarının çok uzakların- devrime giden yolda temel amaç de÷il, perspektifinden uzak, egemen sınıfların
da alan ve halk yı÷ınlarını 2 Eylül zul- sadece bir basamak olarak gördükleri- sistem içi sahte çözümlerinin peúinden
mü, iúkencesi karúısında yalnız bırakan ni nasıl anlayacaktır? sürüklenir durur. TKP, vb.'leri kitleleri
yine onlardı. TKP'ye göre yı÷ınların bunu anlama- yıllar boyu devrim için de÷il, reformlar
Tarih boyunca iúçi sınıfı hareketini sı çok kolay, ortada hiç te endiúe edile- için koúturarak uyutur. Ve düzenin
devrime de÷il, burjuvazinin kuyru÷una cek bir durum yok. Nasıl mı? çarkları arasında onların devrimci di-
takmaktan baúka bir fonksiyon görme- "Bir kere, biz komünist oldu÷umuzu namizminin körelmesinde büyük bir rol
miú bu güçleri iyi tanımalı ve geçmiúten gizlemiyor ve sosyalizmi amaçladı÷ımızı oynar.
bugüne kadarki pratikleri dikkatle de- mücadelemizin bu amaçla ba÷lı oldu÷u-
÷erlendirilmelidir. nu açıklıyorsak, zaten herkesten fark- Ülkemizde burjuva demokrasisinin
lıyız demektir. Herkesten ayrılıyoruz kurulaca÷ı ve kendilerinin de bu
TKP'nin Tarihi, Sol Hareketi demektir(...} Halk ayrıca ve en baúta de- "demokrasi" içinde legal bir parti ola-
Burjuvazinin Kuyru÷una mokratik reformlar için en önde müca- rak varolaca÷ı hesabını yapan TKP,
Takma Tarihidir. delemizle bizi ayırt edecektir." böyle bir "demokrasiyi" yaratacak(!)
øúte bu kadar basit!.. Sosyalizmi SHP'yi desteklemekten çekinmiyor.
TKP'nin pratikte iktidar için mücade- amaçladıklarını halktan gizlemezlerse SHP gelecektir, burjuva demokrasisi
le anlayıúı olmamıútır. O, reformlar u÷- halk zaten onların farkını anlayacak- kurulacaktır. Hayal edilen budur.
23
Devrimi-hedefleyen bir program ve ona geldi÷i sorusuna verilecek tek bir yanıt konuda adım atmaya hazırdır. H.Kut-
uygun mücadele taktikleri gerekiyor- vardır, o da úudur: TKP, oligarúiye "Biz lu'nun açıklamaları bunun somut iúare-
muú, TKP'için ne gam!... milli parti olmaya hazırız, sizin çıkar- ti olarak de÷erlendirilmelidir.
Reformist hayaller beslemenin enin- larınızı temelden sarsacak konularda NATO'da kalınabilece÷ini, AET'ye
de sonunda burjuva kuyrukçusu bir çiz- (egemenlerin tüm kanatlarının "milli girilebilece÷ini söylemek, ba÷ımsız
gi izlemeye götürmesi kaçınılmaz bir politika" adı üzerine birleúti÷i noktalar- Türkiye isteminden vazgeçmek anlamı-
olaydır. da), devletimizin çıkarlarına aykırı úey- na gelir.
Proleterya partisi oldu÷unu, proleter- ler savunmayaca÷ız, ama karúılı÷ında Yıllardır Türkiye'nin emperyalizmin
yaya "öncülük rolünü hiç kimseyle biz de yasallaúaca÷ız..." diyor. askeri bir paktı olan NATO'dan çıkıl-
tartıúma" durumunda olmadı÷ını söy- Evet... TKP genel sekreterinin söyle- masını savunan TKP, úimdi NATO için-
leyen bir parti, bugün kalkıp bizim prog- mek istedi÷i ya da 'oligarúiye iletmek is- de kalınabilece÷ini söyleyebilmektedir.
ramımız SHP'nin programı ile çatıúıyor tedi÷i mesaj tastamam budur. Do÷allıkla úu soruyu sormak gerekiyor:
diyorsa, öncelikle yapması gereken úey Madem böyle diyecektiniz, yulardır
Türkiye'nin tamda AET'ye baúvuru- NATO'dan çıkılmasını savunmak niye?
kendi çizgisini, izledi÷i politik hattı göz- sunun gündeme geldi÷i koúullarda Aslında TKP'nin bu tutumu, Yunanis-
den geçirmek olmalıdır. Bir burjuva TKP'nin böylesi bir tutuma girmesi ve tan'da PASOK'un, øspanya'da Gonza-
partisi ile proleterya partisinin progra- bunu egemen basın sayfalan aracılı÷ıy- les'in sosyalist partisinin tutumundan
mı çakıúamaz. Elbette ki, proleterya la duyurması, bir zamanlama sorunu ol- bile geridir. Onlar hiç olmazsa seçim
partisi reformist bir parti de÷ilse... Pro- sa gerekir. Çünkü Avrupa Toplulu÷u'na öncesi dönemlerde NATO'dan çıkılma-
leterya partisinin kendi ba÷ımsız siya- katılacak bir Türkiye, emperyalist Av- sını (seçim propagandası gere÷i de ol-
si çizgisi olmak zorundadır ve günlük rupa ülkelerinin koydu÷u kimi vecibe- sa) açıkça savunmalarına ra÷men
siyaseti de bu çizginin damgasını taúır. lere asgari düzeyde de olsa uymak seçim sonrası yan çizmiúlerdir. Oysa
Kuúkusuz kitlelerin kısmi taleplerine zorundadır. Bunun anlamı, burjuva de- TKP, daha úimdiden Türkiye'nin NATO
proleterya partisi kadar bir burjuva mokratik kurumlara asgari ölçülerde içinde kalmasına ses çıkarmayaca÷ını
partisi da sahip çıkabilir. Ama bu aynı sahip olmak, burjuva demokratik hak açıklamaktadır.
programa sahip olmak anlamına gel- ve özgürlüklerin úu ya da bu oranda va- Bakın ne diyor TKP genel sekreteri:
mez. Proleterya partisi, kitlelerin rolması demektir. Bunlardan biri de ko- "Bugün NATO'dan çıkmalı istemini
somut-çeliúkilerinden hareketle, onları münist partileri de içinde olmak üzere ileri sürmek baúka bir úey, ama NATO
devrim hedefine yöneltirken, burjuva her türlü görüúün serbestçe örgütlene- içindeyken yapılacakları söylemek baú-
partileri düzen içi sahte çözümlerle bilmesini (yani yasallaúmasını) içerir. ka bir úeydir. Bu nedenle TKP olarak
uyutmayı ye÷ler. E÷er kitleler devrim Emperyalist-kapitalist ülkeler, proleter- biz NATO'dan çıkalım demiyoruz. Ama
perspektifinden uzak sadece reformlar yanın yüz yıllık mücadeleleri sonucu ka- NATO içinde Türkiye banúçı ve kendi
u÷runa mücadele için seferber edilir- ulusal çıkarlarına uygun bir dıú politi-
zandıkları bu hak, artık burjuva ka güdebiliriz diyoruz." (abç)4
se, bunun adı devrimci çizgi de÷il, bur- demokrasilerinde vazgeçilmez bir ku- Haydar Kutlu, reformculu÷un batak-
juva kuyrukçusu çizgi olur. TKP'nin rum özelli÷i kazandı÷ı için Türkiye'nin lı÷ından Türkiye iúçi sınıfına yol göster-
yıllardır izledi÷i yol da tastamam bu- AET'ye katılmasının bu konuda da adım meyi (!) sürdürüyor. "TKP olarak biz
dur. atmasına ba÷lı oldu÷u sık sık tekrarla- NATO'dan çıkalım demiyoruz!" diyen
TKP øktidarla Paslaúıp, na gelmektedir H.Kutlu, Türkiye sanki gerçekten ba-
øcazet Dileniyor Zaten oligarúinin sözcüleri, bu konu- ÷ımsızmıú, emperyalizmin varlı÷ı sözko-
nun bir "zamanlama" sorunu oldu÷u- nusu de÷ilmiú gibi "...barıúçı ve kendi
4-5-6 Nisan 987 tarihli Güneú Gaze- na dair açıklamalarda bulundular. øúte ulusal çıkarlarına uygun bir politika
tesi ve 2-8-987 tarihli Yeni Gündem TKP tam da böylesi bir zamanda oligar- güdebilir" diye devam ettiriyor sözle-
dergisinin 58. sayısında, TKP Genel úiyi rahatlatacak açıklamalar yapmak- rini. Emperyalizmin saldırgan, vurucu
Sekreteri H.Kutlu, kendisiyle yapılan ta, ona, kendisinden çekinmemesi gücü NATO'ya girip, onun programına
röportajlarda ilginç açıklamalarda bu- gerekti÷ini belirtir mesajlar ileterek ve politikasına uygun hareket etmeyi
lunuyor. ølginç diyoruz, çünkü TKP'nin "milli parti olmak istiyoruz" demekte- baútan kabul ettikten sonra, hangi "ba-
bilinç çizgisinin de ötesinde adeta oli- dir... rıútan ve ulusal çıkardan" sözediliyor?
garúiye geleneksel devlet ideolojisinin TKP'nin bu tutumu, burjuva milliyet- Kimin için barıú ve kimin ulusal çıkar-
temel taúlarını kabul etti÷ine dair gü- çili÷ine soyunmanın bir ifadesi olarak ları? Emperyalizmin saldırganlı÷ına gö-
da görülebilir. Ve yine TKP bu tutumuy- nüllü angaje olup, sonra da bu úekilde
vence veriyor. "emekçi halkımızın ulusal çıkarlarını ve
H.Kutlu'nun dediklerine bakalım... la -nesnel olarak- ANAP'ın barıúın" korunabilece÷ini savunmak,
"TKP úimdi çok açık úekilde ulusal çı- "demokrasi" manevrasına alette ol- sosyalist kurum ve ilkelere yeni bir
karları korumak ve ulusal nitelikte bir maktadır. Bu yolun, ilkesizli÷in, tutar- "katkı" de÷ilse, ne menem bir úey oldu-
parti olmak istiyor. Türk halkının kar- sızlı÷ın, pragmatik yaklaúımın yolu ÷u açıklanmalıdır. Bu tür bir anlayıúın
úısında her sorunun çözümüne talip oldu÷unu, sosyalist tutum ve tavırla il- ve üretti÷i politikaların sonuçları üze-
olan bir parti niteli÷ini kazanmak isti- gisi olmadı÷ını söylemeye herhalde ge- rinde ciddi olarak düúünmek bir zorun-
yor."3 rek yoktur. luluktur.
Aynı röportajın satırları arasında TKP böyle bir yolu niçin Kuúkusuz NATO'dan çıkma istemi ve
H.Kutlu baúka úeyler de söylüyor. Ege
ve Kıbrıs konusunda, NATO'da kalma seçmektedir? NATO'dayken yapılacakları söylemek
baúka úeylerdir. Hatta bunlar, uzlaú-
konusunda, "Terörizme" karúı olma ko- maz iki politik platformdur. Biri prole-
nusunda, PKK'yı de÷erlendirme ve Sadece ve sadece yasallaúmak için... terya ve emekçi halkın talebi, di÷eri
"Kürt sorunu"na yaklaúım konusunda Çünkü TKP'nin hedefi "vazgeçilmez ya- burjuvazinin talebi üzerine oluúmuútur.
görüúlerini dile getiriyor. TKP genel sal a÷ırlı÷a sahip olan bir parti Zaten reformizmin çirkin burjuva yüzü
sekreterinin açıklamalarının ne anlama olmak"tir. Bu hedefe ulaúmak için her de burada ortaya çıkmaktadır. Burju-
24
vaziye akıl hocalı÷ı yapmak, onun adı- ri olamazdı. Ve bu yüzden de hızla tec- TKP'nin iúbirli÷i yaptı÷ı söylenir?..
na politika üretmek, proleteryanın rit oldular. Böy-le bir úey sözkonusu olamaz!..
temsilcilerinin sorunu olamaz. Bu onur- Bizim PDA örne÷ini vermekteki ama- TKP, Türkiye egemen sınıflarına
suzluktur, ikiyüzlülüktür. Proletaryayı cımız, ondan alınması gereken tarihsel özellikle bu mesajı iletmek çabası
savundu÷unu iddia edip, günlük politi- derslerin oldu÷una inanmamızdır. Ya- içindedir.
kada burjuva çıkarları için sallık u÷runa 'burjuvaziyle uzlaúmaya H.Kutlu egemen sınıflara mesajları-
mücadele-dir. çalıúmanın, ondan icazet dilenmenin nı peúpeúe vermeye devam ediyor:
TKP, açıkça Türkiye'nin emperyalist proleteryanın genel çıkarlarına zarar
bir askeri pakt içinde kalmasını onay- "Terör eylemlerine karúıyız, tasvip
vermekten baúka bir anlama gelmeye- etmiyoruz."6
lamakta, birbirine taban tabana zıt sı- ce÷i çok iyi bilinmelidir.
nıfların talebini uzlaútırmaya "Ulusal azınlıklar dedi÷imiz zaman,
çalıúmaktadır. Ne için? Yasallaúmak TKP'nin "PKK fobisi", toprak sorunundan sözetmiyoruz(...)
için... "milli parti"-olmak-için... øcazet Dilencili÷inin Bir Türkiye'nin toprak bütünlü÷ü, sınırları
túte reformculuk budur... Burjuvazi Parçasıdır elbet korunmalıdır."7
ile uzlaúma budur... Kuúkusuz sormak gerekir H.Kutlu'-
Bugün devrimcilerin önündeki en acil ya... Hangi terörizme karúısınız? Ülke-
görevlerden biri anti-emperyalist, anti- TKP, oligarúiye úirin gözükmek için mizde terörü kim uyguluyor? Oligarúi
oligarúik mücadeleyi geliútirmektir. Ve öylesine çaba göstermektedir ki, Genel mi devrimciler mi? 2 Eylül'ün terörü
bu yüzden her türlü faúist kurumlaúma- Sekreter H.Kutlu, kendisine PKK ile iú- üzerine tek kelime etme gere÷i duyma-
ya, emperyalist ittifaklara, paktlara birli÷i yaptıklarına dair soruldu÷unda, dan, devrimci eylemlere "terörizm" diye
karúı çıkmak ilkesel düzeyde düúünül- ilkin soruyu sorana teúekkür edip on- saldırmak ne demektir? Bu,
melidir. Devrimci propaganda taktik dan sonra baúlıyor yanıt vermeye ve ke- burjuvazi ile aynı a÷zı kullanmak de÷il
düzeyde bile olsa, kitlelere faúist ku- sin bir biçimde PKK ile hiçbir iliúkileri midir? Ona yaranmak, onun gözüne gir-
rumların, emperyalist paktların da÷ltıl- olmadı÷ını belirterek5, PKK ile iúbirli÷i me çabası de÷il midir? Ulusların kendi
jnası gerekti÷ini anlatmalıdır. Bu yaptıklarının öne sürülmesine adeta kaderlerini tayin hakkı ne oldu? Bütün-
Ba÷ımsız Türkiye úiarının ısrarla vur- feryat ederek karúı çıkıyor. lü÷ün korunup korunmayaca÷ına sen
gulanması ve bu úiarın geniú kitlelere Aynı yaklaúım Yeni Gündem'deki rö- mi karar vereceksin, yoksa ulus mu?
maledilmesi olarak anlaúılmalıdır. NA- portajında da vardır. H.Kutlu, TKP ile
TO'da kalınabilece÷ini, AET'ye girile- E÷er bir ulus herúeye ra÷men ayrılma
bilece÷ini söylemek, objektif olarak PKK arasında iúbirli÷i oldu÷u iddiala- hakkını kullanmak istiyorsa, buna kimin
Ba÷ımsız Türkiye isteminden vazgeçe- rını burada da yalanlayarak, "Hiçbir adına, hangi amaçla ve nasıl engel ola-
rek egemen sınıflara Sol'dan destek zaman TKP'nin PKK ile ortak toplantı- caksın?
vermektir. sı olmamıútır" diyor. (Yeni Gündem, sa- Ve bütün bunlar ne için yapılmakta-
TKP, H.Kutlu'nun son açıklamalarıy- yı: 58) Bu ifadelerin kuúkusuz bir dır?..
la oligarúinin yıllardır adeta tabu ha- anlamı olmalıdır. TKP'deki PKK fobisi- Bir tek úey için... 'Sadece ve sadece
line getirdi÷i ve tüm kanatlarını nin kayna÷ı acaba nedir? TKP, PKK ile legalizme çıkmak, legal bir parti olmak
birleútiren geleneksel devlet politikası- adının birarada anılmasından neden bu için...
nın temel taúlarını oldu÷u gibi kabul et- ölçüde rahatsız olmaktadır? Evet, TKP'nin oligarúi ile uzlaúma ça-
mektedir. "Türkiye'nin NATO'da Aslında bunun yanıtını vermek hiç de bası, onu öyle bir noktaya getirmiútir ki,
kalması", "terörizme karúı olma", zor de÷il. TKP, oligarúi nezdinde-'ken- bir ulusun kendi kaderini tayin etme
"Kürt'lerin ayrılma hakkını reddetme", dine icazetli bir konum sa÷lamak için hakkını bile açıktan savunamaz hale
"Ege sahasında geleneksel politikayı "terörizmle" hiçbir ba÷ının olmadı÷ını gelmiútir. Oysa devrimci politika, her
onaylama", "AET'ye katılmayı kabul ispatlamak istemektedir. ulusun kendi kaderini serbestçe tayin
etme" tutumu takınarak oligarúinin Gerçi, yıllardan bu yana barıúçı ol- etme hakkını her úart altında savunmayı
adeta- dokunulmaz kıldı÷ı konularda, mayan mücadele metodlarını savunan- gerekli kılar. UKKTH'nı savunmak ile
onun kabul edece÷i úeyleri savunur ol- lara "anarúizm", "terörizm", mutlak ayrılma aynı úeyler de÷ildir. Bu-
muútur. Oligarúi, zaten bu konularda "maceracılık" adı altında saldırıp dur-
farklı politikaları savunanları "vatan gün PKK "terörizm"inin kınanması al-
hainli÷i" ile damgalamıútır. "Milli muútur. Ama PKK konusu, Türkiye ege- tında, aslında UKKTH reddediliyor.
parti" olabilmek de bu "vatan men sınıfları açısından -bugünkü TKP, meseleyi her úart altında "milli
hainli÷inden" kurtulmayı gerektirmiyor süreçte- çok daha hassas bir konudur. sınırlar" içinde ele almakta ve bu tav-
mu? Hele "milli parti" olmayı amaçlayanlar rıyla kopkoyu bir úovenizm sergilemek-
Oligarúi ile uzlaúma peúinde koúan- için egemen sınıfların tüm kanatlarının tedir. Kemalizm döneminde "gericili÷e
lar, nedense hep bu noktalardan yola birlikte bir blok gibi tavır aldı÷ı bir ko- karúı mücadele" diye Kürt halkına ya-
çıkarlar. Geleneksel egemen ideolojinin nuda, onların dıúında bir görüú öne sür- pılan baskıları desteklemenin altında
kalıplaúmıú söven yaklaúımlarını benim- meleri hiç de kolay de÷ildir. En azından yatan gerçek zihniyet de bu de÷il miy-
serler ya da onlarla uzlaúırlar. Bunun "yasallık" sa÷lamanın ve oligarúi nez- di? Bugün bu zihniyet çok daha netleú-
en somut örne÷i PDA burjuva milliyet- dinde kabul edilebilir bir yaklaúıma sa- miú olarak açı÷a çıkmaktadır.
çileridir.Hatırlanırsa onlar da ilkin Ege hip olmanın bir adımı da, "TC Proletaryanın Güncel
ve Kıbrıs konularında çıkıú yapmıúlar- devletinin bölünmez bir bütün oldu÷u-
dı. Ama nereye vardıkları herkesin ma- nu savunmak"tan geçer. Oysa PKK gi- Siyaseti, Ba÷ımsız Genel
lumudur. Uzlaúmacılık sınır tanımaz. bi örgütler, "Kürt'lerin, ayrı bir devlet Siyasetinden Ayrı
Bir kez proleteryanın mücadelesini olarak örgütlenmesini" savunmakta ve düúünülemez, Ona Ters
hançerleme yolu seçilmeye görülsün, "bunu baúarmak için de
nerede durulaca÷ı belli olmaz. savaútıklarını" söylemektedirler. Öyle Olamaz
PDA gibi burjuva kapısına gönüllü ya, hem "Kürt'lerin ayrılmasını"
yazılanların kuúkusuz Sol saflarda ye- savunan, hem de úiddeti temel alan bir Siyasi iktidara ulaúmayı hedefleyen
örgütle nasıl olur da proleterya, bu amacına hizmet edecek
25
devrimci bir stratejiye sahip olması ge- kapıldınız"8 diyen TKP Genel Sekreteri Keskin lafızlarla, baya÷ı demagojiler-
rekti÷i gibi, bu sürecin çeúitli aúamala- H.Kutlu, proleteryanın, nihai amacın- le TKP, kendi gerçek tutumunu gizleye-
rında çeúitli sınıf ve tabakaları yanına dan asla kopmaması gerekti÷ini pek iyi mez. Ve kimseyi de aldatamaz. TKP'nin
çekerek burjuvaziyi yalnızlaútıracak ifade ediyor. Ama kendisinin yaptı÷ı bu bu tutumu yeni de÷ildir. Yaklaúık 60 yıl-
taktik bir zenginli÷e de sahip olmalıdır. de÷il midir? Türkiye'nin her türlü dır çeúitli biçimlerde süregelmektedir.
Ancak güncel plandaki taktik tavırlar, emperyalist ittifaktan çıkmasını, Sınıf mücadelesi arenasında bir güç ol-
genel siyasetinden ayrı olamaz ve on- UKKTH'nı savunmak ideolojik bir ilke maktan yoksun oldu÷u dönemlerde bi-
dan ba÷ımsız ele alınamaz. Proleterya- de÷il midir? Sosyalistler ne zamandan le TKP, egemen sınıflara karúı yükselen
nın devrimci partisi, günlük siyaset beri emperyalist askeri pakt olan NA- her muhalefeti, her direniúi kendisine
adına nihai amacına ters düúen, ondan TO'da kalınabilece÷ini savunmaya baú- maletmekten çekinmemiútir. Yulardır
taviz ya da pratikte o amacı unutan bir lamıúlardır? Ne zamandan beri toprak halkın mücadelesinden uzak, onun dı-
politika izlemeye baúlarsa, bu kopkoyu bütünlü÷ünün korunması havarili÷ine úında olmalarına karúın, sanki herúeyi
bir reformizm olur. Bu ister bilinçli, is- soyunmuúlardır? kendileri yapıyor, herúey kendilerinden
terse de bilinçsiz yapılsın, yı÷ınları bur- TKP kendi deyiúleriyle de tutarlı bir sorulur havasını yaymaya çalıúmıú ve
juvazinin kuyru÷una takmaktan baúka politik çizgi izlemiyor. Biz, yaklaúık 20 kendini Sol hareketin merkezi gösterme
bir anlama gelmez. Proleterya partisi, yıldır TKP'nin pratikte devrimin yolu ve gayretine girmiútir. Bizim Radyo'nun
kendi ideolojisinden, kendi ba÷ımsız biçimi konusundaki belirsiz tavrı nede- gerçekle en ufak bir ilgisi olmayan ya-
devrimci siyasetinden güncel politika ni ile reformist-revizyonist bir çizginin yınları hatırlardadır. Evet Haydar
yapma adına taviz veremez. savunucusu olarak gördü÷ümüzü söy- Kutlu... TKP'nin Türkiye'de yeri olup
Reformistlerle devrimcileri birbirin- ledik durduk, hâlâ da söylüyoruz. Ama olmadı÷ına Türkiye halkı karar
den ayıran en önemli nokta budur. Dev- bugün bizzat kendi deyiúleriyle en çıp- verecektir. Ama belirtelim ki, halkımız
rimciler, proleteryanın sınıf siyasetinin lak haliyle sergilenmektedir. Bu deyiú- kendi somut taleplerine sahip
kararlı savunucuları iken, reformistler, lerden sonra ayrıca kendi prati÷ine çıkmayan, haklı mücadelesine önderlik
burjuvazi ile uzlaúma siyaseti güder. bakmaya bile gerek kalmamıútır. ederek kendini mücadele ile kabul et-
Reformizmin burjuvaziden ba÷ımsız bir Yalan, Demagoji ile tirmek yerine, burjuvazinin icazetine sı-
politikası yoktur. Çünkü reformizm, tek ÷ınarak yasallaúmaya çalıúan sizi,
kelimeyle kiúiliksizliktir. Politik esnek- Gerçek Gizlenemez hiçbir zaman kendi öz partisi olarak ka-
lik adına, kiúiliksiz bir siyaseti meúru- Demokrasi hayali ile yaúayan ve le- bul etmeyecektir.
laútırma onun temel takti÷idir. Bu taktik galleúme ile yanıp tutuúan TKP, bir ta- Ne kadar saklamaya çalıúırsanız ça-
ister istemez pratikte burjuva güçleri- raftan oligarúiye "kabul edilebilir" bir lıúın, gerçekleri bir çırpıda unuttura-
nin yede÷i olmaktan kurtulamama so- parti oldu÷unu ispatlamaya, en azından mazsınız. Yaúanmıú tarih tüm
nucunu do÷urur. sanıldı÷ı kadar tehlikeli politikalar sa- çıplaklı÷ıyla ortaya serilecektir.
Kuúkusuz reformistlere, kendilerinin vunmadı÷ını göstermeye çakúırken, di- Bugün devrimcilerin görevlerinden
proleteryanın amaçlarına ters düúen ÷er yandan da demokrasiyi getirecek biri de, yıllardan beri oligarúinin refor-
bir yol izledi÷i, onu iktidar yapma diye gözüyle baktı÷ı SHP'nin kuyru÷una ta- mist tercihli partilerinin peúine takıl-
bir sorunları olmadı÷ı söylendi÷inde, kılmaktan geri kalmıyor. maktan baúka bir úey yapmayan,
buna úiddetle karúı çıkacaklardır. Sos- Ama H.Kutlu, TKP'nin o bilinen yük- kitleleri reformcu hayallerle uyutan
yalizmi savundukları, onun için müca- sekten atma huyundan yine de bir tür' mücadele kaçkınlarının gerçek yüzleri-
dele ettiklerini söyleyeceklerdir. Ancak lü vazgeçmiyor. "TKP'nin Türkiye'de ni teúhir ederek, emekçi halkın devrim-
bunun hiç de önemi yoktur. Menúevik- yeri olup olmadı÷ına Türk halkı karar ci dinamizmini kendi kurtuluúunu
ler de sosyalizmi savundu÷unu söylü- verecektir."9 diyor. sa÷layacak devrim mücadelesine kana-
yor, onun propagandasını yapıyorlardı. Madem karar verecek olan Türk hal- lize edebilmektir.
Ama Menúevizm hiçbir zaman proleter- kıdır, o zaman nedir burjuva basının- Uzlaúmacı, reformist çizgi, halkın da-
yanın tutarlı savunucusu olmamıútır. da bunca boy gösterip, icazet ha çok acı çekmesinden baúka bir so-
Sınıf mücadelesi tarihi, Menúevizmin ve dilencili÷i? TKP'ye halkın sahip çıkma- nuç vermez. Bu yolun terkedilmesi ve
onun izleyicilerinin sayısız ihanetine ta- sını sa÷lamak ve onun ezilen-sömürülen do÷ru devrimci politikanın egemen ola-
nıktır. yı÷ınların gerçek devrimci partisi hali- bilmesi için devrimciler, reformizmin
Ülkemizde TKP'nin izledi÷i çizgide ne getirmek için çaba gösterme yerine, her çeúidini ve her türlü reformist tak-
pratikte iktidar perspektifli bir çizgi de- neden burjuva reformist güçlere bel ti÷i mahkum etmeli, bunun için elinen
÷ildir. Reformlar için mücadeleyi ikti- ba÷lanıyor? Emekçi yı÷ınların somut ta- gelen tüm çabayı göstermelidir. .
dar mücadelesinin önüne çıkarmıútır. leplerine sahip çıkarak, onların gerçek
Lafızlardaki tüm keskinli÷e ra÷men kurtuluúunun sosyalizmle mümkün ol-
pratikte izledi÷i yol budur. Yı÷ınları du÷unu göstermek ve bunun için onla- DøPNOTLAR
devrimci hedeflere yöneltme yerine, re- rı mücadeleye seferber etmek yerine,, "TKP '86 Ulusal Konferansı" ile ilgili TKP Genel
formcu hayallerle aldatmaktadır. Ülke- neden "demokrasi" hayalleriyle avutu- Sekreteri H.Kutlu'nun yaptı÷ı konuúmadan., (l
nin içinde bulundu÷u durum, sistemin luyor? A÷ustos ø986'da... yayınlandı)
niteli÷ini, sınıfların durumunu do÷ru Halka güvenen, halkın talepleri üze- a.g.k.
tahlil edemeyen TKP, kendi özgücüne rinde yürütülecek mücadelenin gücüne
dayalı devrimci politikalar izlemek ye- güveniyor demektir. Ama TKP, tam ak- Güneú Gazetesi 4 Nisan 987, H.Kutlu ile yapüan
rine, burjuvazinin icazetini sa÷lamaya sine burjuvazinin taleplerine sahip çı- röportajdan.
çalıúan reformcu taktikler gütmektedir. karak, onun politikasına angaje olarak, TKP '86 Ulusal Konferansı Ue ilgili konuúmadan.
"E÷er ideolojik ilkelerinizden ödün bunu sa÷lamaya çalıúıyor. Dolayısıyla
veriyorsanız, nihai amacınızı bir yana yukardaki söz, boú sözler olmaktan öte Yeni Gündem sayı 58, H.Kutlu Ue yapılan röpor-
bırakıyorsanız, yine reformizme tajdan.
anlam ifade etmiyor. .
26
BøRLøKTE MÜCADELE
VE DAYANIùMANIN
ÖNÜNDEKø ENGELLER
KALDIRILMALIDIR
ølknur GÜLER
Uzun bir süredir, ö÷renci gençli÷in gün YÖK baskısı altında kiúilikleriyle renin dıúına taúıp kitlesellik kazanama-
YÖK karúısında sürdürdü÷ü "Demokra- oynanan ö÷retim üyeleri-görevlileri vb. yıúıdır.
tik Üniversite" mücadelesinin geliúim oluúturuyordu. . Ülke koúullarını tahlil edemeyen, te-
süreci bizlere, Türkiye Sol'unun öteden "Her koyun kendi baca÷ından asılır" oride dogmatizme-úablonculu÷a düúen,
beri taúıdı÷ı önemli bir hastalı÷ını, ek- tavrı nereden kaynaklanıyor ve Sol için- her konuda hazır reçeteler arayan bir
sikli÷ini irdelemek gereksinimini duyur- deki egemenli÷i nereye kadar sürecek? kafa yapısının egemen oldu÷u sol hare-
maktadır. Burada sorunumuz, özgül Ezilen halkın yanında oldu÷unu söyle- kelin, devrimci mücadeleye iliúkin tu-
olarak ö÷renci gençlik mücadelesinin yen, halkın sömürü ve baskı karúısında- tarlı bir sınıflar mevzilenmesini ve mü-
ne úekilde geliúti÷i veya geliúmesi ge- ki örgütlülü÷ünü gerçekleútirmeye, mü- cadele hattını ortaya koyup egemen sı-
rekti÷i de÷il. Sorunumuz, bu mücadele cadelesini örgütlemeye çalıútı÷ını iddia nıfların baskısını boúa çıkarması bek-
sürecinin bir kere daha ortaya koydu- eden her kiúi ve grup bu soruyu kendi- lenemezdi kuúkusuz. Devrimci mücade-
÷u, çeúitli halk, sınıf ve tabakaları ara- ne sormalı ve çözümü do÷rultusunda lenin kısa ve uzun vadeli hedeflerini-
sındaki birlik yoksunlu÷u (veya uyum- çaba harcamalıdır. stratejisini belirleyemeyen, tüm çizgisini
suzluk) gerçe÷idir. Türkiye Sol'unda belirli siyasal çiz-, egemen sınıfların tepkisine göre güncel
Geleneksel Sol'un etkisinin kırılmaya gilerin ilke haline getirdikleri bu olarak belirleyen geleneksel Sol, hiçbir
baúlandı÷ı '70 sonrası yaúanan birta- "her koyun kendi baca÷ından asılır" zaman tüm halk sınıflarını mücadeleye
kım olumlu geliúmeleri bir kenara bıra- tavrının kökenlerini ortaya çıkarmak seferber etmeyi düúünmedi. Her-
kırsak, Türkiye Sol'unun bu konuda ol- için geleneksel reformist Sol'un úeyden önce savundu÷u dogmalar bu-
dukça olumsuz bir gelene÷e sahip oldu- yıllardır ülkemiz Sol'una egemen olan na engeldi. "Marx, devrimin úekilleri,
÷unu söyleyebiliriz. Son olarak ö÷ren- mücadele ve örgütlenme çizgisini metodları, tarzı ve niteli÷i konusunda
cilerin yükseltti÷i "Demokratik irdelememiz gerekiyor. Bu egemenlik - kendinin ve sosyalist devrimin gelecek-
Üniversite" mücadelesinde bunu çok '70'lerden beri temelleri çatırdıyorsa da- teki önderlerinin elini kolunu ba÷lamı-
açık bir úekilde yeniden yaúadık. üst yapıda belli oranlarda gücünü yordu"(!). Ama geleneksel Sol, 95-
Sanki YÖK'ün kurbanı sadece ö÷ren- sürdürmekte ve yenilgi sonrasının 7 çarlık Rusya'sının koúullarınıTürki-
cilermiú gibi, YÖK'ten darbe yiyen di- yılgınlık-karamsarhk ortamını ye'de aramaya-varsaymaya devam et-
÷er kesimler izleyici olmaktan öteye git- güçlenmek için de÷erlendirmeye ti.(!) Yıllarca "iúçi sınıfını örgütleme"
mediler. (Yalnız bu "izleyiciler"in ta- çalıúmaktadır. Bugün de 2 Eylül'-ün adına ekonomizmin-sendikalizmin bata-
raflı olduklarını ve bunu kısmen, orta- yarattı÷ı yılgınlık-karamsarlık ortamı ÷ında çırpınıldı, ezilen halkın di÷er kat-
ya koyduklarını teslim etmeliyiz.(l) geleneksel Sol tarafından statükocu- manları görmezden gelindi.
Sanki ö÷rencilerin sorunları iúçi sı- icazetçi anlayıúını geliútirip güçlendire- Geleneksel statükocu Sol, "kitleler-
nıfını hiç ilgilendirmiyordu. Sanki kuru- bilece÷i bir fırsat olarak görülmektedir. yı÷ınlar" sözcüklerini hiç a÷ızlarından
lan YÖK düzeni ile ezilen-sömürülen düúürmemesine karúın statükoyu boza-
halka karúı kafaların yetiútirilmesi Halk Sınıf ve Tabakalarını Bölen cak, reformlar u÷runa mücadeleyi sek-
amaçlanmıyormuú gibi bazı istisnalar Reformizmin Statükocu-øcazetci teye u÷ratacak kitlesel hareketlerir
hariç sendikalar da "izleyici"li÷in öte- Çizgisidir karúısında olmuú, egemen sınıflar:
sinde bir tavır sergilemediler. Türkiye Sol hareketi, 960'lara ka- "sinirlendirecek" her eylemi, her radi
Yalnız sendikalar de÷il, çeúitli mes- dar baúlıca iki nedenden dolayı güdük kal 'çıkıúı engellemek için elden gelen
lek odaları, barolar, mühendis-mimar kalmıú, olması gereken noktaya bir tür- çabayı göstermiú, bu u÷urda yeni teo-
odaları, Tabipler Birli÷i vb. örgütlerin lü ulaúamamıútır. Birinci neden, Cum- riler icat etmekten geri durmamıútır.
birço÷u, bu kayıtsızlık tablosunun birer huriyet'ten itibaren Sol üzerinde yürü- Varlı÷ını tehlikeye düúüren, statükoyu
parçasını oluúturdular. Tabii ki, bu tab- tülen baskı politikasıdır. økinci ve belir- bozan her radikal çıkıú, reformizmin
lonun en gözalıcı köúesini bizzat YÖK'- leyici neden ise, Sol'un ülke koúulları- "provakasyon" edebiyatıyla karúılaú-
ün darbesini yiyen 402'likler ve her na uygun bir mücadele, örgütlenme çiz- maktan kurtulamamıútır.(4)
gisini oturtamayıúı, dar bir aydın çev- 27
1960 sonrası ise, Türkiye sol hareke- dü÷ü gibi yine reformist düúüncelerle bir kısım sendikalar aracılı÷ıyla iúçi sı-
tinin yeni bir dönemidir. Artık tabular bu tip örgütlenmelerde yer alırken, di- nıfını bu mücadelenin dıúında tutmaya,
yıkılmaya baúlamıú, halk sınıf ve taba- ÷er kısmı ise reformizme duyulan tep- iúçi sınıfını ekonomik mücadelenin dar
kaları arasında ilerici düúünceler filiz- kiler sonucu de÷iúik yollar aramıú, an- úuurlarına hapsetmeye çalıúır. Sanki
lenmeye, örgütlenmeye ve mücadelede cak seçkinci anlayıúları ve küçük bur- faúist terörün e÷itim kurumlarını, ma-
geleneksel sol'un dar kalıpları parça- juva acelecikleriyle cuntacı olmaktan halleleri, köyleri, hatta kentleri tehdit
lanmaya yüz tutmuútur. Filizlenen bu öteye gidememiúlerdir. etmesi, tüm bunları faúist iúgal altına
yeni ve sa÷lıklı yapılar, oligarúinin ve almak istemesi, terör ve demagoji teme-
reformizmin alıúık olmadı÷ı, tüm statü- Geleneksel Sol'un linde faúizme kitle tabanı yaratmaya
koyu bozan, ezilen halk sınıf ve tabaka- çalıúması iúçi sınıfını hiç ilgilendirmi-
larının çıkarlarım aynı platformda de- reformist-statükocu çizgisi, yordu. Katliamlar, cinayetler, iúgaller
÷erlendiren bir mücadele anlayıúını oligarúiye Sol'dan destektir birbirini kovalarken, reformizm, kına-
prati÷e geçirmeye baúlamıútır. Artık ma demeçleriyle iúi geçiútiriyor, iúçi sı-
oligarúi için "rahat" günler sayılıdır ve 12 Mart cuntası bu boúluklarda gün- nıfını toplu-sözleúmelerde bir blöf ara-
reformizmin Türkiye solundaki egemen- deme gelir ve siyasi arenada yalnız ka- cı olarak kullanmanın dıúında hiçbir ge-
li÷i temellerinden çatırdamaya baúla- lan devrimci hareket, mücadele çizgi- liúmeye sokmak istemiyor, iúçi sınıfının
mıútır. siyle, prati÷iyle kitlelere gereken mesajı sınıflar çatıúmasının her alanında gü-
vermiú, ancak bu kısa süre içinde gele- cünü hissettirmesini engellemek için el-
Reformizm artık gücünü kaybetmeye neksel Sol'un kitle örgütlerindeki (özel- den gelen manevrayı yapıyordu.(5)
baúlamıútır, ancak sol içindeki egemen- likle sendikalarda) etkinli÷i kırılama- Aydınlar ise, azgınlaúan faúist terör
li÷ini tam anlamıyla yıkmak bir anda mıútır. Ancak bu etkinlik geliúen de÷il, karúısında halkın yanında yer alacak-
sürekli gerileyen, darbeler yiyen bir et- larına, güvenceyi "tarafsızlık"ta bul-
gerçekleúecek bir úey de÷ildir. Henüz kinliktir artık. Kitleler, gözünün önün-
yeni filiz vermeye baúlayan ve kendi muútur. 12 Eylül öncesi faúist terörün
de olup biten herúeyden gerekli dersleri tarafsızlaútırıp sindirdi÷i birçok aydın
içinde ideolojik netlik sa÷lamaya çalı- çıkarmaya baúlamıútır.
úan devrimci hareketin karúısında, yıl- "sınıflar mücadelesinin nesnel gerçe÷i
1974 sonrası sürecin ana güç kayna- yerine, milli beraberlik, uzlaúma bay-
ların "tecrübe"sine sahip köklü bir re- ÷ı, '71 devrimci mücadelesinin yarattı-
formist çizgi vardı. ra÷ını yükseklere kaldırmıú" ve böyle-
Tüm dezavantajlarına karúın '71 dev- ÷ı potansiyeldir artık. Reformizm, he- ce bozulan statükoyu egemen sınıflar
men 12 Mart'ın ertesinde bu potansi- lehine yeniden kurmak için çaba göste-
rimci hareketi, Türkiye sol hareketinin yeli kendi potasına aktarmak isterse de,
tarihinde yeni bir sayfa açmayı baúa- renlerin safında yerini almıútır.
rabilmiú, Sol'u günlük reformlar u÷ru- do÷ru proleter devrimci çizgiyi savunan Oldukça önemli adımlar atılmıú olsa
na mücadelenin dar sınırlarından kur- kadroların sürece müdahalesiyle hevesi da, hâlâ ezilen halk ve tabakaları ara-
tararak ezilen halkın ufuklarını geniú- kursa÷ında kalır ve mücadelenin kız- sında sa÷lanamayan birlik; reformiz-
letmiútir. Her konuda oldu÷u gibi kitle gınlaúmasıyla birlikte yavaú yavaú are- min iúçi sınıfı, sendikalar ve bir kısım
nadan çekilmeye baúlar. kitle örgütlenmeleri üzerindeki etkisi,
hareketlerinde de bu geliúmenin etkisi Devrimci hareket tüm halk sınıf ve
görülmüú ve oligarúinin çizdi÷i sınırlar sınıflar mücadelesinin ulaútı÷ı boyutları
parçalanmıútır. Gençlikte baúlayan ra- tabakalarını, sürecin odak noktası olan anlamayıp tutarlı bir anti-faúist tavır
anti-faúist mücadeleye seferber edip, takınamayan aydınlar... øúte 12 Eylül
dikalleúme, giderek di÷er sınıf ve halk faúist güçlere geri adımlar attırırken,
tabakalarını da etkilemiú, büyük iúçi di- öncesi Türkiye sol'unun çözmek zo-
reniúleri, köylünün toprak iúgalleri, kü- geleneksel reformist Sol masabaúı ent- runda bulundu÷u önemli sorunlardan
rikalarıyla, tepeden inme yöntemlerle birkaçı...
çük üreticinin taban fiyatları çerçeve- yönetim kademelerine çöreklendikleri
sinde düzenledi÷i mitingler-gösteriler,
kimi zaman birbirini destekler ve orga-
nize úekilde peúpeúe oligarúiye ve refor-
mist anlayıúlara darbeler indirmeye
baúlamıútır.

Bu geliúmeler, oligarúi ve reformiz-


min saflarında panik yaratmıú, yeni ön-
lemler almaya zorlamıútır. Oligarúi,
baskı ve zor önlemlerini yo÷unlaútırıp
12 Mart cuntasının zeminini hazırlama-
ya yönelirken, geleneksel reformist çiz-
gi de kendini oligarúinin hiddetinden
kurtaracak, statükoyu yeniden kuracak
yollar aramaya, kitlelerin mücadelesi-
ni yeniden icazet sınırları içine sokma-
nın yöntemlerini bulmak için çaba sar-
fetmeye baúlamıútır.

12 Mart cuntasına kadarki dönem


içinde aydın kesimin tavırları ise, iki
yönde geliúmiútir. Bir kısmı önceden ol-
28
nündeki klasik statükocu zihniyettir.
Oysa tarihin her döneminde -genel
kural- egemen sınıfların politikası, ezi-
len halkın mücadelesinin önüne engel-
ler dikmek, onları mümkün oldu÷unca
dar bir alana hapsetmek yönünde ol-
muútur.
Bugün ezilen halkın tüm sınıf ve kat-
manlarının oldukça büyük sorunlarla
karúı karúıya oldu÷u somut bir gerçek-
tir. Oligarúinin baskı ve sömürü düze-
ni, özellikle 2 Eylül'de yapılan düzen-
lemelerle daha da yetkinleúmiútir. øúçi
sınıfı sendika ve grev yasalarıyla YHK
ile denetim altına alınıp sessizleútiril-
meye çalıúılırken, bir yandan da örgüt-
lenmenin önüne dikilen çeúitli engeller-
le ilerici-demokrat-devrimci çatılar al-
tında birleúmeleri engellenmekte, sarı
Türk-øú, devletin ve CIA'nın yardımıyla
ayakta tutulmaya çalıúılmaktadır.
Kırsal kesim üzerinde estirilen yo÷un
terör ile bir yandan Kürt köylüleri(7)
kültüründen, dilinden, topraklarından
uzaklatırılmaya çalıúılırken, di÷er yan-
dan çeúitli "yasal" ve yasadıúı yollarla
köylünün ürünü yok pahasına iç edil-
mektedir. ùehir küçük burjuvazisi (me-
karúısında hak ve özgürlükleri için mü- mur, ö÷retmen, teknik adam vb.) her
E÷er 2 Eylül bu kadar baúarılı ola- türlü örgütlenme olana÷ından yoksun
bilmiú ve Sol'a büyük darbeler vurabil- cadelesini yükseltirken, oligarúinin ve
reformizmin çabalarıyla bu mücadele- olarak "kaderini" devletin eline bırak-
miúse, di÷er nedenlerin yanında yuka- maya zorlanmaktadır. Üniversiteler,
rıda saydı÷ımız objektif durumların da nin seviyesi düúürülmeye, kendi içinde
bir bütünlü÷e kavuúması engellenmeye YÖK ile düzenin "yedek parça" üretim
oldukça önemli rolleri olmuútur. Refor- merkezleri durumuna getirilmekte, ilko-
mizmin icazet sınırlarını aúmayan mü- çalıúılmaktadır Oligarúi bunu, çeúitli
yalanlarla meúrulu÷unu sa÷ladı÷ı baskı kuldan baúlatılan gerici-ırkçı e÷itimin
cadele hattı ve statükoyu bozan her ha- son dura÷ı yapılmak istenmektedir.
reket karúısında takındı÷ı olumsuz ve ve zor yöntemleriyle gerçekleútirmeye
çalıúırken, reformizm aynı hedeflere Oligarúinin tüm gücüyle yürüttü÷ü bu
engelleyici tavrı; aydınların topyekün saldırı politikasının tek bir
"demokratlık" maskesi altında sınıflar daha ince taktiklerle ulaúmaya ça-
lıúmaktadır. Mücadelenin yükselip tüm amacı vardır; sömürü ve baskı düzeni-
çatıúmasının kendilerine yükledi÷i gö- nin aksamadan sürmesi ve çıkabilecek
revlerden kaçınmaları, devrimci hare- halk kesimlerini kucaklama e÷ilimleri
göstermesiyle birlikte reformizmin söz- çatlak seslerin daha baútan susturul-
keti oligarúinin karúısında yine yalnız ması-bo÷ulması. Birtakım olumlu geliú-
bırakmıútır. Di÷er yandan oligarúinin cüleri yine "provakasyon", "uslu du-
run", "daha zamanı de÷il ', "gençlik melere karúın, bu topyekün saldırı po-
gazabından korunmak için bu iki kesi- litikası karúısında ezilen halk safların-
min "terörizm-maceracılık" edebiyatı- ateúiyle hareket etmeyelim" gibi kliúe-
leúmiú beylik lafları ardarda sıralama- da bir birliktelik ve uyumdan, dayanıú-
na sarılması, oligarúiye Sol'dan verilen madan sözetmek pek mümkün de÷ildir.
destek olmuú ve daha pervasız bir ya baúlamıútır. Reformizmin bir kısım
aydını da yanına alarak yürüttü÷ü bu Halkın büyük kesiminin henüz kendi öz-
baskı-terör politikasının önünü düzle- gül sorunları karúısında bile ürkek ve
miútir. Kimileri daha da ileri giderek, propagandaya göre "olgun" olmak, ya-
ni oligarúiyi fazla kızdırmadan, çeliúki- kararsız oldu÷u bir dönemde böyle bir
oligarúiyle aynı a÷ızdan 2 Eylül'e karúı birliktelik, uyum ve dayanıúmanın ha-
direnen devrimci hareketlere saldırmıú, leri derinleútirmeden hareket etmek ge-
rekir: onlara göre "daha zamanı gelme- yal oldu÷u veya bunun "merkezi bir ör-
kimileri bu iúi meslek haline getirmiú gütlenme ve politika" ile olabilece÷i ileri
olup hâlâ sürdürmektedirler. Bunun miútir", egemen sınıflararası çeliúkile-
rin derinleúmesi ve burjuva muhalefe- sürülebilir. Mükemmeliyetçi bir gözle
karúılı÷ında da oligarúiden ödüllerini bakarsak, bu söylenenler do÷ru gibi
alıyorlar tabii ki. tin kendilerine uygun bir mücadele yo-
lunu açması beklenmelidir; úu aúama- gözükebilir, ancak böyle bir bakıú açı-
Ezilen halkın çıkarları ve da radikal tavırlar sergilemek ve tüm sı idealizmden ve ütopyacılıktan baúka
bir úey de÷ildir. Çünkü, kendili÷inden
hedefi birdir. Mücadelesi halk kesimlerini ortak amaçlar parale-
veya masa baúlarındaki boú gevezelik-
de bir ve bütün olmalıdır linde aktif mücadeleye sevketmek, pro-
vakasyona gelmektir, varolan "demok- lerden ne merkezi örgütlenme, ne de
rasi"nin daha da budanması için zemin merkezi politika oluúturulabilir. Oluútu-
2 Eylül'ün üzerinden 7 yılın geçti÷i rulur diyen varsa yalandır, pratikte or-
bugünlerde, ezilen halk sınıf ve tabaka- hazırlamaktır.
Tüm bu propagandanın altında ya- taya çıkar, sosyal hayatla ilgisi olma-
larının mücadele birlikteli÷i yine sa÷- yan, birtakım duyguların tatmin plat-
lanamamıú ve önünde çeúitli engeller tan, oligarúiye mesaj verme ve icazet sı-
nırlarının geniúletilmesini bekleme yö- formundan baúka bir úey de÷ildir.
vardır. Ezilen halk, baskı ve sömürü
29
gün arttırarak sürdürecektir. Tüm bun-
lara hazırlıklı olunmalı, bilinçler bu
yönde uyanık kılınmalıdır. ødeolojik-si-
yasi saldırı kampanyası etkili oldu÷u
oranda oligarúi yeni adımlar atacak,
baskı ve terörü yo÷unlaútıracak, halkın
mücadelesinin geliúmesini olanak veren
gedikleri yeni yasa ve düzenlemelerle
kapatmaya çalıúacaktır. Oligarúinin ini-
siyatifi eline aldı÷ı böyle bir sürecin so-
nu, bugünkünden daha sıkı bir toplum-
sal cenderenin yaratılması olacaktır.
Tersi bir durumda, yani oligarúinin
ideolojik-siyasi saldırı kampanyası kar-
úısında geri adım atılmadı÷ı, mücade-
lenin kararlı bir úekilde yükseltilip bas-
kı ve terör karúısında yılgınlı÷a düúül-
medi÷i oranda oligarúi, geri adım atmak
zorunda kalacaktır. Çünkü oligarúinin
úu andaki sorunu, sınıflar mücadelesi-
nin ivmesini mümkün oldu÷unca düúür-
mek ve krizin daha da derinleúmesini
önlemektir. Karúısında kararlı bir mü-
cadele oldu÷u sürece oligarúinin geri
çekilmek ve ödün vermek dıúında bir
çaresi yoktur. Sorun, kararlı bir úekil-
de mücadeleyi sürdürüp inisiyatifi oli-
Ezilen halk sınıf ve tabakaları, bugün YÖK'e karúı bir mücadeleyi baúlatmıú- garúiye kaptırmamakta yatmaktadır.
nasıl hakkını kazanmak için mücadele tır. Oligarúi bu durum karúısında çeúitli Ezilen halkın birlikte mücadelesinin
etmesi gerekti÷ini pratikte yaúayarak, önlemler almaya çalıúmıúsa da, ö÷ren- önündeki di÷er bir engelde, geleneksel
görerek ö÷reniyorsa, birlikte hareket ci gençlik kararlı ve bilinçli tutumuyla reformist Sol'dur. Reformizmin yeni dö-
etmesini de yaúayarak-görerek ö÷rene- bu önlemleri boúa çıkarmasını bilmiú ve nemdeki iúlevi, yine oligarúiyle bir uz-
cektir. Ve merkezilik bu yaúama-ö÷ren- bu konuda oldukça önemli sayılabilecek laúma zemini yaratıp, mücadeleyi çizi-
me süreci içinde adım adım gerçekle- adımlar atmıútır. Gençli÷in bu çıkıúı ve len icazet sınırları içine hapsetmek ola-
úecektir. Bu durum, geliúmenin deter- kararlı tutumu, ezilen di÷er kesimleri caktır. Yine masa baúı oyunları ve te-
minist yönüdür ve eksiktir, bu yüzden için ders çıkarılacak çeúitli zenginlik- peden inme yöntemlerle kitle örgütleri-
de güdük kalmakla, baúarısız olmakla ler içerir. Salt ders çıkarmakla kalın- ni denetim altına almaya, bu örgütlen-
karúı karúıyadır. Bu geliúmenin devrim- mamalı. YÖK'ün sadece bir parçasını meler aracılı÷ıyla statükoyu korumaya
ci bir rotaya oturması ve amaçlanan so- oluúturdu÷u sömürü ve baskı düzenine çalıúacaklardır. Halkın mücadelesini
runlara ulaúması iradi müdahale ile karúı uyumlu ve birlikte tavır almanın, geriletip oligarúinin inisiyatifini terket-
mümkündür. Devrimcilerin misyonu ve dayanıúmayı güçlendirmenin baúardı mekten baúka bir sonuç yaratmayacak
baúta görevi budur. Görevimiz, ezilen olmak için úart oldu÷u bilinçlere kazın- bu anlayıú, halkın ve devrimcilerin an-
halkın kendi sorunlarına sahip çıkma- malıdır. Elbette ki, bu birliktelik ve da- layıúı olamaz. Bu teslimiyetçi anlayıúa
sını ve bu yönde örgütlenmeler oluútur- yanıúmanın önüne çeúitli engeller çıka- karúı her alanda mücadeleyi yükseltip
masını sa÷lamaktır. Görevimiz, müca- rılacak, devrimci mücadelenin çeúitli geliúiminin önünü tıkamalıyız. Her tür-
delenin çeúitli alanları arasındaki ba÷- alanları kendi sorunlarının dar sınırlan lü oportünizmin oldu÷u gibi, reformiz-
lantıları kurmak, tüm sınıf ve tabaka- içine hapsedilmek istenecektir. min panzehiri de pratik mücadeledir,
ların mücadele birlikteli÷ini-dayanıú- Öncelikle oligarúi, Türkiye Sol'unun sınıflar çatıúmasıdır. Mücadelenin kız-
masını geciktiren, önleyen engelleri or- bu zaafını derinleútirmek, birliktelik- gınlaútı÷ı, sınıflar çatıúmasının ivmesi-
tadan kaldırmaktır. Çabúmalarımızdaki dayanıúmayı engellemek için her türlü nin yükseldi÷i her yerde oportünizm ve
temel noktalardan birini bu anlayıú taktik ve yöntemi uygulamaya sokmak- reformizmin bir kenara çekilip sessiz-
oluúturmazsa, verimli sonuçlar almanın tan kaçınmayacaktır. ùu anda çeúitli ce izlemekten baúka yolu yoktur. Ancak
güç olaca÷ını ve alınan sonuçların kıs- yasalarla büyük ölçüde sa÷lamıú oldu- bu demek de÷ildir ki, nasılsa mücade-
mi ve geçici olmaktan kurtulamayaca- ÷u bu bölünmüúlük ve tecrit durumunu, lenin ivmesi yükseliyor, bir süre sonra
÷ını akıldan çıkarmamalıyız. her türlü tehdit ve demagojiyle koruma- tecrit olurlar, ancak yanlarında da gö-
ya hatta güçlendirmeye çalıúacaktır. türebildikleri kadar unsuru birlikte gö-
Ezilen halkın birlik ve Halkın ekenomik-demokratik istemleri, türüp devrimci saflarda büyük gedikler
dayanıúması, kendi bu yönde dayanıúma için davranmala- açabilirler. Bizlere düúen görev, müca-
mücadelesinin eseri rı anarúi ve terör ortamını yaratmak- delenin her aúamasında, reformizmin
la, toplumsal bakıúı bozmakla, 2 Eylül mücadele kaçkını yüzünü, uzlaúmacı-
olacaktır öncesine dönmek istemekle suçlanacak, statükocu çizgisini teúhir etmek, kitle-
Bugün ö÷renci gençlik kendi sorun- bu do÷rultuda yo÷un ideolojik-siyasi lerden tecritini sa÷lamaktır.
larına belirli ölçülerde sahip çıkmıú ve saldırı kampanyasını, dozunu her geçen Son olarak her yenilgi sonrası do÷an
30 boúlukta ayrıcalıklı konumları ve ola-
naklarıyla ön plana çıkıp halka ve dev- yerleútirilmeye çalıúılan ö÷rencinin so-
rimcilere vaaz veren ve öteden beri hal- runu da tüm halk sınıf ve tabakalarının
kın devrimci mücadelesinde sorun ol- sorunu olmalıdır. Bugün köylünün top-
maya devam eden bir kısım aydının du- ra÷ını, ürününü yok pahasına elinden 
Gerçekten de YÖK'ün gadrine u÷ramıú veya
rumuna de÷inmek gerekiyor. Bir türlü alanlar, kentte de iúçi sınıfının eme÷i- YÖK'ten rahatsız olan bir kısım aydınımız "dost
"iç savaú" fobisinden kurtulamamıú ve ni gaspediyorlar. Köylüyü yerinden- lar alıú-veriúte görsün" türünden demeçlerle de ol
her çatıúmada "en haksız" darbeleri yi- yurdundan edip sürgüne gönderenler- sa veya "nezaket ziyareti" çerçevesinde de olsa
taraflı olduklarını gösterdiler. Ancak di÷er bir yön
yen "tarafsızların psikolojisiyle oligar- le, kentteki iúçinin kondusunu yıkanlar den, gerek bu kesimin büyük ço÷unlu÷u, gerekse
úiyi "sinirlendirecek" bir ortamın do÷- aynı kiúilerdir. Çocu÷una daha güzel bir geleneksel reformist Sol'un önde gelenleri oligar
masını engellemeye çalıúan sözkonusu dünyayı, yaúamı ö÷retmeye çalıúan bir úinin sözleriyle birlikte "2 Eylül öncesi"ni hatır
aydınlarımız, sa÷a-sola itidal telkin et- latmaktan geri kalmadılar.
ö÷retmene uygulanan baskılara, o ço- Oligarúinin 2 Eylül öncesinden korkması ve bu
meye devam ediyor, özellikle gençlerin cu÷un anası-babası-kardeúi olan iúçi, korkuyu halka maletmeye çalıúması bir derece nor-
radikal çıkıúlarının ardından bu çaba- köylü memur, ö÷renci neden karúı çık- mal. Ancak Sol görünen kesimlerin 2 Eylül önce-
lar daha da yo÷unlaúmıútır. Bir yandan masın, neden ö÷retmeni desteklemesin? sini bir korkutmacı aracı olarak kullanmasını an-
layıúla karúılayamayız. Evet, 2 Eylül öncesi bir
"2 Eylül öncesi" umacı olarak kulla- Oligarúi bunlar karúısında bir sürü ne- yerde oligarúinin ve geleneksel Sol'un politikala-
nılırken, di÷er yandan da "uslu durun", den sayabilir, ama hepsinin altında sö- rının iflas etti÷i bir süreçtir. Ve her iki kesim için
"oyuna gelmeyin"türünden öneriler or- mürü ve baskının çirkin yüzü sırıtır. tatsız anılarla doludur. Oligarúi için bu karabasa-
talı÷ı kapladı. Belki büyük ço÷unlu÷u Unutmayalım ki, grev de bizim, top- nın yenilenme tehlikesi korkutucudur. Ancak sol-
cu geçinenler için do÷ru olan, 2 Eylül öncesini 2
bunu iyi niyetle yapıyor, ancak iyi ni- rak iúgali de bizim, boykot da bizim, di- Eylül gözlükleriyle de÷il, devrimci bir bakıú açısın-
yetle yapılıyor olması bunların, halkın reniú de bizim, açlık grevleri de bizim, dan, diyalektik materyalizmin ıúı÷ında de÷erlendir-
çıkarları için yapıldı÷ını göstermez. Art yani hepimizindir. Ve yine e÷er cop var- mesidir. Do÷ru olan, 2 Eylül öncesini kendi süb-
jektif durumlarından yola çıkarak de÷il, sürece
niyetli, oligarúiye mesaj ve akıl verme sa, dipçik varsa, panzer varsa, hapis- damgasını vuran olgulardan, maddi hayatın çeliú-
amacını taúıyanları bir yana bırakır- iúkence varsa, hepsi bizim içindir. kilerinden yola çıkarak de÷erlendirmesidir. Bugün
sak, di÷er tüm "uslu durun" davetleri Bizlere düúen görev, ezilen halkın bir- kalkıp "2 Eylül öncesi kötüydü" deyip iúin için-
bizzat bu aydınların kendi sübjektif du- likte mücadelesinin koúullarını yarat- den çıkmaya çalıúmak, do÷ru bir tavır de÷ildir.
Herkes 2 Eylül Öncesini bir bütün olarak ele al-
rumlarından yola çıkarak yaptıkları da- mak ve bu mücadeleyi örgütleyebilmek- malı, hangi açılardan ve kimler için "kötü" veya
vetlerdir. tir. Tüm ezilen sınıf ve tabakaların bas- "iyi" oldu÷unu, yanlıúların veya do÷ruların neler
Aydınlarımız öncelikle "iç savaú" fo- kılara karúı direniúinde, hak arama mü- oldu÷unu samimiyetle ortaya koymalıdır. Yoksa,
bisinden ve dünyayı kendi çevresinden "iyi" ve "kötü" göreceli kavramlardır. Bir kesim
cadelesinde bu birliktelik ve dayanıú- için "iyi" olan, di÷er kesim için "kötü" olabilir.
döndürme alıúkanlı÷ından kurtulmalı- manın zemini yaratılmalıdır. Ezilen hal-
dır. Bunlardan kurtulmak ise halkın ya- kın tüm kesimleri, mesleki örgütleriyle, 2
Lenin, Aktaran Stalin/Sag ve Sol Sapmalar Üze
nında ve halkın devrimci iradesine ta- dernekleriyle, sendikalarıyla fiili olarak rine.
bi olmakla mümkündür. 970'lerden bu yaratacakları-meúrulaútıracakları çe- 3
Geleneksel Sol'un halktan kopuklu÷u ve kendine
yana halkın nezdindeki saygın konum- úitli örgütleriyle birbirini desteklemeli güvensizli÷in bir sonucu olan bu úablonculuk ge
larını kaybettiklerini kabullenmesi ve ve dayanıúma içinde bulunmalıdır. lene÷i hiç yok olmadı. Türkiye'de Rusya'yı bulama
bunun en büyük nedeninin halkın dev- Oligarúiden icazet bekleme úeklinde- yanlar bu sefer Çin'i, Arnavutluk'u vb.ini arama
ya baúladı. Kimse Türkiye'yi kendi úartlarıyla de
rimci mücadelesinin gerisinde kalmala- ki bir anlayıú da, küçük burjuva aydın- ÷erlendirmeyi düúünmedi.
rı oldu÷unu görmelidirler. Aydınları- ların "hele bekleyelim, ne olur n"e 4
mız, Türkiye halkının devrimci mücade- olmaz" úeklindeki sıradan, kaderci in- "Provakasyon" edebiyatının en iki yüzlü örnek
lerinden biri de, 5-6 Haziran direniúi sırasında
lesinin gerisinde ve dıúında kalmama- san tavrı da devrimci-demokratlar ta- geleneksel Sol'un takındı÷ı tavırda ifadesini bul
lı, ona tabi olmalıdır. Belki bugün sahip rafından benimsenmemeli, savunulma- muútur. Bugün herkesin sahiplenmek için yarıútı
oldu÷umuz birtakım olanakları, konumu malıdır. ÷ı, bu büyük ölçüde kendili÷inden baúlayan ancak
kaybedece÷iz, yaúam tarzımızdan feda- DEV-GENÇ kadrolarının mücadelesiyle belirli an
Ba÷naz tekkeci kafa yapısından sıy- lamda rotasına oturan bu iúçi direniúi, olayın aka
karlıklar yapıp de÷iútirece÷iz, egemen rılmamıú kimi Sol grupların geliúen bir binde geleneksel Sol'un sözcüleri tarafından kınan
sınıflar ve iúbirlikçilerince lanetlenece- direniú, veya eylemde ısrarla sürdür- maktaydı. Oligarúinin gösterdi÷i tepkiden pani÷e
÷iz, akıl almaz baskılarla karúılaúaca- dükleri "bana ne, ben yokum" anlayıú- kapılan geleneksel Sol'un temsilcileri, o dönem iú
÷ız, ancak çok daha önemli úeyler ka- çileri sakin olmaya, provakasyonlara kapılmama-
ları terkedilmelidir. Bu kafa yapısıyla ya, evlerine dönmeye ça÷ırıp, oligarúi ile birlikte
zanaca÷ız; Türkiye halkıyla bütünleúip hareket edip köúeye çekilmek veya ey- "suç"u DEV-GENÇ'e yüklemek için elinden gelen
birlikte mücadele etme onurunu ve des- lemi baltalamaya çalıúmak çocukça re- çabayı göstermiútir.
te÷ini!.. kabetçi bir tavırdır ve oligarúiyle iúbir- 9
6 Mart 978 t.O. katliamı takip eden günlerde
li÷i yapmaya kadar varır. [20 Mart 78) ortaya koyulan 2 saatlik genel grev
Tüm devrimci demokratlara Önümüzde oldukça a÷ır görevlerle ("Faúizme Hayır") iúçi sınıfının neler yapabilece-
÷inin ufak bir göstergesiydi. Ancak reformizm, bu
yüklü bir süreç var ve bu süreçte oli-
düúen görev, halkın garúinin baskılara daha da artacaktır.
kadarını bile günlerce süren tartıúmalarla ve dev-
rimci iúçilerin reformist yöneticileri zorlamalanyla
mücadele birlikteli÷ini Bu baskılar karúısında gösterilen her olay so÷uduktan sonra gündeme getirerek, oligar-
duyarsızlık, devrimci saflarda önemli úinin nefes almasına yardıma olmayı becerebilmiú-
sa÷lamaktır ti.
zaaflara yolaçabilecek ve oligarúiye ce-
Bugün ezilen halkın hiçbir sorunu bir- saret verecektir. Tüm devrimci grupla- 8
Bu konuda geleneksel Sol'un son umudu AET'ye
birinden ba÷ımsız de÷ildir ve hiç kimse ra, namuslu, yurtsever ve demokrat bi- giriúle gelecek demokrasidir.
kimi sorunlar karúısında "bu beni il- reylere bu anlamda önemli sorumluluk- 'Oligarúinin sözcüleri hâlâ onlar "Kürt de÷il
gilendirmiyor, karıúmayayım" deme lar düúmektedir. Grupsal ve bireysel Türk'tür" demesine karúın. Türk milli úövenistli÷i
hakkına sahip de÷ildir. øúçi sınıfının so- olarak takınılacak tavırlar, bundan son- tartıúmasız olan bir kısım aydınların da "Kürt"
runları nasıl tüm ezilen halkın sorunu raki süreçte herkesin sorumlulu÷unu gerçe÷ini kabul etmeleri ve sütunlarında yazma-
ya baúlamaları olumlu bir geliúmedir.
olmahysa, ezilen halka karúı bir bilinçle (sorumsuzlu÷unu) ortaya koyacaktır.
3
12 EYLÜL
VE DEMOKRASø

Aslan Baúer KAFAOöLU


-I- liúmiú ülkelerde iki yönde bir geliúme- ma açısından son derece etkili olmuú-
ye neden olur. tur.
Dünyada kapitalist düzen 1970 yılın- Birinci geliúme, bol hammadde kay- 12 Eylül'ü.anlamak için 12 Mart'ı iyi-
dan baúlayıp büyük bir bunalıma gir- na÷ına sahip Malezya, Avustralya, Ye- ce tahlil etmek gerekir. ABD'ce önemli
miútir. Hammaddelerin fiyat yükseliúi ni Zelanda, Brezilya ve Meksika gibi ül- olan sadece radikal sol eylemcilerin
önlenememektedir. Aslında bunalımın kelerde hızlı bir geliúme, bunun karúı- bastırılması de÷il, fakat adalete ve sos-
gerçek nedeni kapitalist düzen ülkele- sında güçlü hammadde kaynaklarına yal geliúmeye önderlik edebilecek kiúi
rinin eúitsiz geliúmesidir. 1960'lı yıllar- sahip olmayan ve ABD'ye göbe÷inden ve katmanların gözünün yıldırılmasıdır.
da, Japonya ve Batı Almanya büyük bir ba÷lı Filipinler, Türkiye, Tayland, Tai- Hatta bu ikinci amaç, birinciden bile
ata÷a giriúmiúler, Amerikan ekonomisi van, Sri Lanka gibi ülkelerde derece de- daha önemlidir. 12 Mart'tan sonra, bu
merkezli kapitalist dünya bir sarsıntı rece sarsılmalar. (Bunlardan Filipinler, amaca uygun olarak, gerici ve baskıcı-
içine girmiútir. 1970'de Amerika Sri Lanka gibi ülkelerde ülkeyi sarsan ların kazançları úöyle özetlenebilir:
Cumhurbaúkanı Nixon, doların altınla ve hâlâ süren iç savaúlar bu tarihler- l-12 Mart'tan önce radikal sola ön-
de÷iúebilirli÷i ilkesine son vermiútir. Bu de hızlanmıútır). Amerikan Dıúiúleri iú- derlik eden birçok aydın (Örne÷in Yön
olay, savaú sonu ekonomi tarihinde bir te bu noktada kendisine ittifaklarla ve Devrim çizgisi içindekiler) etkin si-
dönüm noktasıdır. Çünkü bu tarihe ka- ba÷lı ülkelerde, halkın hoúnutsuzlukla- yaset eylemlerinden uzaklaútılar. Gözü
dar üstünlü÷ü ve egemenli÷i tartıúılmaz rını bastırmak için bu ülkelerde düze- yılan bazı radikal sol aydınlar ise, Ece-
olan ABD'nin parasının ve do÷al ki nin komünizme kaydı÷ı, demokrasiyle vit çizgisine kadar, hatta bazısı bu çiz-
ekonomisinin artık eski gücünü, eriúil- idare edilemez hale geldi÷i gerekçele- ginin gerisine çekildiler.
mez payesini yitirdi÷inin iúaretidir. riyle, ideolojik açıdan en etkili úekilde 2- Türk kamuoyunda oldukça etkili
Kapitalist ülkeler, yerleúmiú disiplinli egemen olabildi÷i güçlerle, sol birikim- olan birçok yazar ise "risksiz" solculuk
hiyerarúinin bu bozuluúu karúısında da leri ezme politikası gütmüútür. Türkiye'- çizgisine girdiler. Solculu÷un az geliú
telaúa düúmüúlerdir. Vietnam'daki de 12 Mart 1971'de yapılan askeri ope- miú bir ülkede biraz da "riskli!", bir úey
Amerikan yenilgisinin aynı tarihlerde rasyon bu zaman úeridine rastlar. oldu÷u böylece bir kam ve bir alıúkan
noktalanıúı ile, az geliúmiú ve geliúmek- lık olarak yerleúti.
te olan ülkelerin hammadde fiyatları- -II- 3- Haksızlı÷a do÷rudan ve bir insan
nı yükseltme çabalarında baúarı sa÷la- davranıúı olarak direniú artık bir "hak
maları da aynı tarihlere rastlar. Böy- Aslında 12 Mart 1971 askeri operas- arama" de÷il, bir "anarúik" yol olarak
lece ABD'ye ba÷lı ekonomilerde, bir yonu ve onun kaçınılmaz sonucu olarak, telkin edilmeye baúlandı. Bunun sonu
bunalım baúlar. Baúka bir sınıflama ile siyasal düzende 1960 öncesine gidiú bi- cu ülkenin en dinamik gücü olan genç
1970'lerin baúında ABD'nin Vietnam ve çiminde özetlenebilecek gerici siyasal lik esaslı biçimde bölündü.
dolar bozgunuyla kapitalist sistemin hareket ülkemizde solun zorlu ve en bi- 4- DøSK, eski, ulusal gerçeklere da
kendi içinde baúlayan kargaúa, az ge- linçli görünen kiúilerin gözünü korkut- yalı ve sadece kendi ulusal gücüne gü-
32
venen ödünsüz çizgisinden, -dıú deste- ti. Baúta kapitalist dünya çok zararlı gibi sanayii ile Amerikan banka sistemi ara-
÷e güvenen bir yönetici kadrolaúma içi- görünüyordu. Hatta birçok Avrupa sında çekiúme baúlamıútı. Bu
ne girerek- koptu. 973'teki DøSK, 5- dergisi ve gazetesi, "Bu, Amerika'nın konfonktür- içinde artık banka sistemi,
6 Haziran'ın DøSK'i de÷ildi.(x) Avrupa'ya oyunudur" diye sert bir kam- az geliúmiú ülkelere borç verme ve bu
5- DGM'den baúlayan bir sürü anti- panya bile baúlattılar, 974 geçti ve yolla kendi ticaret hacmini geniúletme
demokratik kurul, sendikal örgütlenme- 976'da kapitalist ekonomi 970 buna- yerine, iç piyasaya dönmeye baúlamıú-
yi memurlara kapayan yasaklar, iúçi lımlarını atlattı÷ı görülünce Bab Avru- lardı. Az geliúmiú ülkeler artık borcu
sendikalarının birçok katılım ve çalıú- pa ve Japonya bunalımın refah getirdi- borçla de÷iútirmekte güçlük
masını sınırlayan, üniversiteyi siyaset- ÷ini gördü ve Amerika'ya daha çok ba÷- çekiyorlardı.
ten uzaklaútıran birçok yasak ve kural landı. øúte tam bu sırada Ecevit hükümeti
96 anayasasının içinde yer aldı. Mekanizma úöyle dönüyordu: Petrol kuruldu. Dıú borç yönteminin son dere-
2 Mart 97 dalgası atlatıldıktan dıú satımı yapan ülkeler, ek fazla dolar- ce zorlaútı÷ı günlerde... Ecevit hükümeti
sonra, birçok arkadaú ile úu konuyu çok ları Batı Avrupa ve özellikle Amerikan olsun, onun kurmayları olsun, dünyanın
konuútuk: bankalarına aktarıyorlardı. Onlar da bu iniúli çıkıúlı halinden haberdar de-
2 Mart birçok úiddet ve yasak eyle- bunu az geliúmiú ülkelere kredi olarak ÷illerdi. Sanıyorlardı ki, 977 öncesinin
mi dıúında, ne seçimli, ne çok partili de- veriyor, böylece hem petrol dıú satımı kolay borç veren kapitalist dünyası sü-
mokrasiye bir úey getirebildi ve ne de yapan ve hem de petrol üretmeyen ül- rüyor. Borç almayı -özel firma
beklendi÷i kadar uzun sürdü. Acaba ne- kelerin dıúardan ve kapitalist dünyadan borçlanmalarım- zorlaútırdılar. Bu der-
den? Evet neden? -Deyim do÷ruysa- de- mal alımları artıyordu. Böylece de ka- hal ters etkilerini gösterdi 978 orta
mokratik gidiú ve istekler "ucuz kur- pitalist dünya bu kredilerle mal alma sından baúlayan ikinci petrol úoku -
tulabilmiú" idi. Aslında soru yanlıú ko- hastalı÷ına tutulan az geliúmiú ülkele- OPEC'in ikinci petrol zammı dalgası-
nuluyordu ortaya. Bir kez ucuz kurtu- re eskiden rüyalarında göremeyecekle- tam bu sıraya denk geldi. 978 ortala-
lunmuú de÷ildi. Yukarıda beú maddede ri fiyatlarla ve yine rüyalarında göre- rına kadar kötü gitmeyen Ecevit iktida-
özetledi÷imiz kayıplar oldukça önemliy- meyecekleri kadar çok mal satarak rı, Temmuz ayından sonra bocalamaya
di, ikinci olarak sol, gerek idam ve ge- 970'lerin baúındaki bunalımı refaha baúladı. Dünya da kendi derdine düú-
rekse hapislerle Önemli kayıplar ver- çeviriyorlardı. OPEC ülkelerinin fazla- müútü.
miúti. Eúi az bulunur gözüpek birgenç- dan petrol dolarlarıyla, onlar dıúında- ABD, 979 yılı baúındaki birinci pet-
lik lideri kadrosu ufalanmıú, TIP ve ki ülkelerin pompalanan dıú satım ve rol úokunu kendi parmaklamıútı. Ama,
DiSK yöneticileri ile eski güçlerini bir alımlarıyla, dünya dıú ticareti 973'ten 978 úokundan hiç hoúlanmadı, öte
daha bulamayacak ölçüde "harcanmıú" 978'e tam iki katına çıktı. Petrol ihraç yandan petrol fiyatının artıúı ile zengin-
ya da "ehlileútirilmiú" idi. Üçüncüsü, etmeyen ve az geliúmiú ülkelerin üst ve leúen Orta Do÷u'da yeni rüzgarlar es-
asıl darbe gerideydi. 2 Mart olmasa orta sıralarında bulunan (Brezilya, meye baúlamıútı. Amerika, karıúan Or-
2 Eylül yapüamazdı. Ama 2 Eylül, 2 Türkiye, Arjantin, ùili, Güney Kore gi- ta Do÷u'da kendine ba÷lı askeri hükü-
Mart ön denemesine karúın e÷er 974- bi] ülkelerin borçları 2 kat, kısa süreli metler eliyle bunalımı atlatma politikası
980 dünya konfonktürü ile, çizilen ka- borçları ise 5 kat arttı. Bu süre içinde içine girdi.
der çemberi olmasaydı, yine de kendi Türkiye'nin kısa vadeli borç artıúı ise -IV-
görüntüsel baúarısını sa÷layamazdı. 30 katı buldu. (200 milyon dolardan 6
Baúka deyimle 2 Mart, o günkü dün- milyar dolara çıktı.) 2 Eylül'ü iyi anlamak için
ya konfonktüründe bir 2 Eylül olamaz- Artık bu ülkeler, yani az geliúmiú ül- komúumuz iran'da olan biteni de iyi
dı. Türkiye'nin ve azgeliúmiú ülkelerin kelerin orta ve yüksek gelirli gruplarıy- izlemek gerekir. 978'de Humeyni'nin
hepsinin dünya finans kapitalizmine la, petrol ihraç eden ülkeler kapitaliz- mollaları úaúılacak bir hızla
ba÷lılı÷ı 97'de 980 düzeyine varma- min yörüngesinden çıkamaz hale geldi- silahlarını arttırmaya baúladılar. Bu
mıútı. Ayrıca 97 bunalımını, kapita- ler. Örne÷in Türkiye'yi düúünürsek, her silahlanmanın iyi incelenmesi
lizm 974'ten sonra derece derece at- gün döviz ödemesi bekleyen bir DGM gerekir. øran mollalarına acaba
latmıútı. 980 bunalımı baúka çareleri borçları vardı. Bu borçların her gün bir silahlar nereden geliyordu? Akla ilk
gündeme getirecekti. yerden ya faizi, ya da ana para ödemesi gelen komúu devlet Sovyetler Birli÷i'dir.
Ancak, biraz düúünülüp, ùah'ın anı-
-m- döviz hazinemizi sıkıútırıyordu. Bir tek
DÇM faiz, ya da taksidinin ödenmeme- ları okununca ve hele o zamanlar Ame-
Aslında 980 bunalımını, kapitalizmin si halinde, alacaklılar baúa üúüúüyor- rikan Cumhurbaúkanı olan Jimmy Car-
970'lerdeki çaresiz gibi görünen geri- lardı, ya da dıúarıdan gelen iúçi, döviz- ter'in ilerideki planları meydana çıkın-
lemesinde aramak gerekiyordu. lerinin alıúını yavaúlatan bir kötü ha- ca, bu olasılık akla uygun gelmiyor.
970'lerin baúında, bu bunalımı aúmak ber yayılıyordu piyasaya. Demirel 977 Çünkü ùah, anılarında Sovyetler Birli-
için kapitalist dünyanın lideri Birleúik Temmuz'unda Baúbakan olup MSP, ÷i'nden hiç yakınmaz. Komünizmin ve
Amerika, OPEC bunalımını çıkardı or- MHP ile ikinci MC'yi kurmuútu. Umu- her türlü siyasal düúünce ve hareketin
taya. Böylece, en azından geliúmemiú dunu borcu borçla de÷iútirmede bulu- bu amansız ve yeminli düúmanı sadece
ülkelerin petrol dıú satımı yapanların yordu. Birleúik Amerika'yı suçluyor, kendine
dıú alım güçleri artacaktı. Kapitalist Ancak dünyanın kapitalist kesiminin karúı yürütülen baúkaldırı için. Bu si-
dünya da böylece mal satamama, üret- bunalımı sona ermiú bulunuyordu. Dıú lahların Afganistan'dan øran'a girdi÷i
ti÷ini satamama bunalımından kurtula- ticaret hacmi 400 milyardan 800 mil- de aynı nedenle düúünülemez. Afganis-
caktı. Kapitalizme bu yolda en büyük yar dolara çıkmıútı. Ayrıca bir úey da- tan, Sovyet etkisinde bir ülkeydi. O hal-
yardımı Iran ùahı yaptı. Kissinger'in ha olmuú, Amerikan ekonomisi, petro- de, bu silahlar da ya deniz yoluyla Bas-
ùah ile birkaç kez görüúmesi, OPEC fi- dolar akımı ile ileri fırlamıú, 970 ba- ra Körfezi'nden, ya da øran'ın üç kom-
yatlarının 974'te 4 kat artmasına yet- úındaki dengeler bozulmuútu. Amerikan úusundan birinden (Irak, Pakistan ve
Türkiye) ya da hepsinden birden iran'a
33
gelmiú olmalıdır. Bu üç ülkeden Pakis- sonra tırmanıúa geçmiútir.
tan, Amerika'ya körü körüne ba÷lı bir -V-
24 Ocak'tan 2 Eylül'e giden yolda O halde, 2 Eylül bunlar bahane edi-
askeri diktatörlük içinde idi. Amerika, lerek ve yukarda yazdı÷ımız, iki mak-
øran'da da Humeyni ile bozulan denge- bazıları geç kalındı÷ını düúünebilir. Hiç
de öyle de÷il. 2 Eylül; satla yapılmıútır. Bu maksada ulaúmak
ler ve kargaúalar arasında bir askeri ve ulaúılan yerde sa÷lamlaúmak için,
diktatörlük kurma niyetindeydi. Ameri- - Bölgede Amerika'nın a÷ır bastı÷ı
dengeyi sa÷lamlaútırmak, halkın umudu gençlik ölçülere sı÷maz
ka, Humeyni'ye, Humeyni rejimi için biçimde harcanmıútır. øúçi hakları kuúa
gözyummuú de÷il. Beklenen önce Hu- 2- Türkiye'yi Amerika'nın a÷ır bas
tı÷ı batı kapitalizmine daha çok ba÷la döndürülmüú, güvenlik güçlerine
meyni, sonra onun iktidarıyla do÷an yurttaúı ezen olur olmaz yetkiler ve-
kargaúa, arkasından bir kanlı askeri re- mak için yapılacaktı.
Bu maksatla, dıú borçlanma ve dıú ti- rilmiú, "korucu" adıyla yeni bir güvenlik
jim. Amerikan planı buydu. gücü kurularak, Güneydo÷u Anadolu'ya
Bu plan'ın tutmadı÷ını úimdi herkes caret arttırılarak, Rogers (NATO Baú-
komutanı) tarafından düzenlenen ve dehúet salınmıútır. iúkenceye izin
biliyor. Amerika Birleúik Devletleri, verilmiú, iúkence özendirilerek, hakkını
øran'da kargaúalı bir Humeyni rejimi hem Ecevit ve hem de Demirel tarafın-
dan reddolunan plan yeni yönetime ka- arayacak yurttaúın sindirilmesi yo- luna
do÷du÷unu gördü. Ama bunu bir milite + gidilmiútir. Ve bunları sürdürsün diye,
rejime dönüútürme olana÷ını bulamadı- bul ettirilecekti. Ama bu ana maksat dı-
úında baúka bir maksat ilan edilmeliy- kapitalizm ile Suudi Arabistan is-
÷ı durumda ne yapaca÷ını da plânlama lamcılı÷ının uzlaútırıcısı ve yayıcısı bir
çabasına girdi. Orta Do÷u'da ne de ol- di kamuoyuna.
Anarúi hareketlerinin neden bastırı- iktidara ülkenin kaderi teslim edilmiú-
sa kendine ba÷lı bir ùah yerine, Ame- tir.
rikan hükümütenin döndürdü÷ü dolap- lamadı÷ı yolunda, Baúbakanından gelen
ları anlamıú, ona candan düúman bir baskılara, zamanın yetkilileri yetkilile- (*) DøSK'in bu yöneticileri daha sonra sendika içi
rinin azlı÷ından yakınarak karúılık ve- iktidarı yitirdiler.
Humeyni. øúte bu olaazdı. Ve bunun bir (*) Bu yıkılıú öyle derin ki, 980'de Demirel'e yü-
úekilde tashihi gerekirdi. ølk kurban riyorlardı. Oysa, sıkıyönetimin bile ol- rüttü÷ü muhalefet son derece cılız kaldı. Mecliste
Ecevit olmalıydı. madı÷ı Fatsa'da güvenlik güçleri her sahip oldu÷u 280 parlamentere karsın.
Aslında Ecevit hükümeti, gerek dıú türlü zoru kullanarak asayiúi sa÷lama
yoluna gidebiliyordu. Aslında olay bir
planda ve gerekse ekonomi planında
anarúi olayı de÷ildi. Ama zihinler bu- ONURUMUZ
dünyada olup bitenleri kavramıú de÷il-
di. Ekonomik yaúamın ne ölçüde batılı na çalıútırılıyordu. Bugün asıl amaçlar Onurumuz O
güçlerin sadaka ve himmetine ba÷lı ol- ile, gösterilen bahanelerden hangisinin çok O da÷
du÷unu bilmiyordu, arılamıyordu. Hal- a÷ır bastı÷ı bellidir. Aç bırakılmıúızdır
kına, gençli÷ine, devrimci iúçisine yurt 2 Eylül günü yakınılan olayları sı- Ayakta
dıúındaki iúçilere hitap eden, boyundu- ralayalım: Uykusuz
ruktan kurtulmayı sloganlaútıran bir - MSP'nin Konya Mitingi: Bu miting
hakkında açılan davalarda, siyasi ola Onurumuz
sol ulusal cephe kuraca÷ı yerde, yüzey- Yıkar duvarları
sel sorunlarla u÷raútı. DøSK gibi bjr gü- rak fail gösterilenler beraat etmiúlerdi.
2- Binlerce cinayet: Bu cinayetlerin. Girer
cü karúısına aldı. (en azından yanına Bir uzun ova gibi
alamadı). Türk-øú'e dayanmayı bile göze % 20'sinin bile faili bulunamamıútır, l
Mayıs toplu cinayeti hâlâ bir sırdır, Duvarların içine
aldı ama yapamadı. Siyasal ittifaklar
yerine motel pazarlıklarında verilen Ecevit'e suikast bir sırdır. 2 Eylül'den Dudaklarımızda
sözlerle yetindi. önce katledilen, Do÷anay, Özgüner, Kanarken kan
Ama bîr úey daha yaptı. NATO komu- Koksaldı, Kemal Türkler, Karafakio÷lu, De÷dirir ellerimizi
Tütengil gibi birçok kiúinin kimler tara Tuzlu denizlerine
tanının tavsiyelerine karúın, belki de iç Onun
politikada yitirdi÷i itibarı, eski Kıbrıs fından öldürüldü÷ü bile belli de÷ildir.
fatihi anısı ile dıú politikada sa÷lamak Kahramanmaraú, Çorum olaylarının Bir yıldız akar
için Yunanistan ile çatıúmayı dıú poli- üstündeki örtüler hâlâ bütünüyle kaldı- Çekilir geriye binlerce yıldız
tikasının temeli yaptı. Bu da yapılabi- rılabilmiú de÷ildir. Onurumuz
lir. Ama dıú politikada tavır koyma bir 3- TBMM'nce eski liderlerden hemen Siler aydınlı÷ını
güç sorunudur. Ülkeye ham ya÷ ve hepsinin, siyaset yasa÷ı kaldırılmıútır. Samanyolunun
akaryakıt alabilmenin sa÷lam yollarını (- Dinin siyasete alet ediliúinde
ANAP, Milli Selametçileri fersah fer- Yoksullu÷umuza
bulmadan, böylebir politika yarar de- Giydirdi÷imiz giysi
÷il, zarar getirir. Getirdi de... 979 se- sah geride bırakmıútır. Hatta bunu 2
Eylül dönemi baúlatmıútır. Onurumuz
nato ara seçimleri Bülent.Ecevit'i sade-
ce iktidardan düúmesini de÷il, etkili bir 5- Vatana ihanet suçlamasını da Bozgundu
siyaset adamı olmasının da sona eriúi- mahkemelerin kararları yalanlamıútır. Çokları bizi kodu gitti
nin kapısını açtı.(*) Tutuklananların hiçbirinin bir yaban Sı÷ındık yırtıcı kuúlar
cı devlet hesabına çalıútı÷ı kanıtlanma kayalı÷ına
Türkiye'nin buradan askeri yönetime bir yana, savcı iddianamelerine bile
gitmesi için sadece bir adım kalmıútı. geçmemiútir. Hatta tutuklananlara gü Onurumuz
Ancak bir askeri dikta ile yürüyebile- venlik güçlerince böyle bir soru bile so O çok
cek bir ekonomik ve sosyal düzen. Bu- rulmamıútır. (Demek ki, daha tahkika O kırıla kırıla
nu da Amerikancı Dünya Bankası ve tın baúında bunların varit olmadı÷ı bi Korudu÷umuz
IMF uzmanlarıyla Demirel-Özal yöne- liniyordu.)
timi getirdi. 24 Ocak aslında 2 Eylül'- 6- Bölücü eylemlere gelince... Bunlar Arif DAMAR
ün habercisiydi. da önlenme úöyle dursun, 2 Eylül'den
34
15-16 HAZøRAN
VE
SUBJEKTøF OLGUNUN
ÖNEMø
Gencay OZANOöLU
1970'lerde yo÷unlaúan gençlik eylem- zırlıklı olmadı÷ı bir kavgaya kendili÷in- le her zaman vardır. Objektif úartlar
lerinin yanında, sendikalar yasasında den sürüklenmiú ve zorunlu olarak da bazılarının hâlâ ısrarla savundu÷u gi-
de÷iúiklik yapılmasını öngören tasarı- kaybetmiútir. Yenilmiútir demiyoruz. bi iúçi sınıfının ille de "yüzde úu kada-
nın meclise verilmesini protesto ama- Çünkü devrimci sınıfın yenilgisi ya da rı bilinç seviyesine ulaúırsa" veya "yüz-
cıyla istanbul'da ve Kocaeli'nde DøSK'e yengisi esas olarak savaúın objektif ve de úu kadarı sendikalarda örgütlenir-
ba÷lı yaklaúık 100 bin iúçinin eyleminin sübjektif koúullarını önemli ölçüde ken- se..." vb. gibi görüúlerden ba÷ımsızdır.
ülkemizin sınıflar mücadelesinde önemli disi tarafından da çizildi÷i bir arena- Sorun, bizim gibi ülkelerde, baúta pro-
bir yeri vardır. Üç iúçinin ölümüyle daki mücadelesi sonucunda tesbit edi- leterya ve köylülük olmak üzere tüm sı-
sonuçlanan eylemde geniú çaplı bir yü- lebilir. Bu ba÷lamda, 15-16 Haziran'da nıf ve tabakaların durumunun subjek-
rüyüúün yanında polisle de yer yer ça- iúçiler, patronlara karúı (devlete karúı tifizme düúmeden tahlili, ittifaklar ve
tıúmalar olmuú, østanbul ve Kocaeli'nde de÷il!) gaspediler haklarını korumaya genel, artık klasikleúmiú rotanın, özgül
sıkıyönetim ilan edilmiútir. çalıúmıúlardır. Klasik deyiúle o tarihler- koúullarla birlikte düzenlenmesidir.
de ülkemiz iúçi sınıfının "-önce siz ateú ùimdi; akla 15-16 Haziran'da sübjek-
15-16 Haziran eyleminin üzerinden edin mösyö burjuvazi" demesi -ne ya- tif úartlar (olgu) mevcut olsaydı arzu
15 yılı aúkın bir süre geçti. Bu süre için- zık ki- mümkün de÷ildi. edilen hedefe ulaúılabilir miydi sorusu
de iúçi sınıfının bugünkü durumuna ba- Bizim gibi ülkelerde devrimci sınıf ve da gelebilir. Ancak sorunun bu tarzda
kıldı÷ında oldukça karanlık bir manza- tabakaların kendi egemenliklerini kur- konması bizce, gereksiz bir zorlama, bir
ra ile karúılaútı÷ımızı söylemek do÷ru ma yolunda izlemesi gereken yol-bu di- fikir jimnasti÷i olacaktır. Bunu yapmak
olacaktır. Bugün -12 Eylül sonrası- iúçi ÷er benzer ülkelerdeki sonuçlardan da yerine, olgulardan hareket etmek ve on-
sınıfının elinde kazanılmıú veya verilmiú yola çıkılırsa daha iyi anlaúılabilir—bu- lardan ders çıkarmak daha do÷ru ola-
-özellikle 1960 sonrası yukardan aúa÷ı- gün netleúmiútir. Bu yolun iradi olarak caktır. 15-16 Haziran ancak bu úekilde
hemen hiçbir hakkın kalmadı÷ı ayan be- yönlendirilmesi her úeyden önce emekçi yerine oturtulabilir. Kaldı ki, tarih, sub-
yanortadadır.øúçiler.egemen sınıfların sınıfların ba÷rından çıkmıú dar organi- jektif úartlar da yeterli olmasına ra÷-
karúısında adeta bir köle, parya duru- zasyonların iúi ve görevidir. Bu dar or- men yenilen onlarca kitle hareketiyle
muna sokulmuútur. ganizasyonların varlı÷ı kendili÷inden doludur. Örne÷in Almanya'da Sparta-
ya da kendili÷inden olmayan tüm kitle kistlerin yenilgisi de böyle bir yenilgi-
eylemlerinin ki, kitle eyleminden kasıt dir.
Oysa yine bu ülkenin iúçi sınıfı 1970'- sadece 15-16 Haziran türünde eylem-
te østanbul ve Kocaeli'nde yaúamı dur- ler de÷ildir, gelece÷ini ve bunların 5-6 Haziran'da
durmuú, tekelci patronları korkuların- emekçi sınıfların yararına de÷erlendi- bilinç unsuru
dan evlerine hapsetmiú(*), jandarma rilmesinin bir sigortasıdır. Bu úart; süb-
ve polis barikatlarını sel gibi akıp jektif olgudur ve olmazsa olmaz türün- 15-16 Haziran'a iliúkin, geçmiúte
geçmiútir. Devlet, tek kelimeyle, den bir önsellik ve zorunluluk taúır. özünde birbiriyle çeliúen iki yanlıú yak-
yeryüzünün úu yüzyıldaki en devrimci, Objektif úartlar ise; bilindi÷i gibi laúımın üzerinde durmanın yararı var-
en atılgan gücü karúısında suspus, elleri emperyalizm, proleter devrimler ve ulu- dır.
kolları ba÷lı kalmıú, bu büyük sal kurtuluú savaúları ça÷ında üretim øúçi sınıfının irili ufaklı, iradi ya da
hareketlenmeyi yine sözde sendika biçimi ne olursa olsun, emperyalizmin iradi olmayan tüm eylemlerine tapınma
liderlerinin yardımıyla bir sistem olarak belirleyici olması ve huyundaki bazı arkadaúlar 15-16 Hazi-
yatıútırabilmiútir. dünya ekonomisinin bütünlü÷ü nedeniy- ran'ın kendili÷inden yanını tamamen
15-16 Haziran'da on binlerce iúçi, ha-
36
bir yana atarak onun esas olarak iradi tedir. 870'lerdeki grevler ise neredey- kar eylemleri kotaran ve yüzbinleri ege-
bilinçli bir eylem oldu÷unu söyleyerek se "ayaklanma"ya do÷ru gider. Yani bi- men sınıfların karúısına diken yine bu
eylemin niteli÷ini -biraz da ajitasyon ve linç yükselirken, kendili÷indenlik azal- arkadaúlardı. Evet darbeler yendi, in-
romantizmle karıútırarak- çarpıtmakta- maktadır. Konunun önemli bir yazar çi- sanlar iúkencehanelerde, dara÷açların-
dır. Bugün bu çarpıtmaların ço÷unluk- zeri, 890 sonrası grevlerinin artık "bi- da, da÷larda, duvar diplerinde katledil-
la "bön"lükten kaynaklandı÷ını söyle- linçli" oldu÷unu söylemektedir. (Bu ta- di, hâlâ da katlediliyor. Da÷ınıklık ge-
mek ayrı bir "bön'lük olacaktır. Çün- rihlerde Rusya'da sübjektif úartın ar- nelde halen sürüyor. Velev ki, bu arka-
kü, bu arkadaúlar bu yolla 5-6 Hazi- tık varoldu÷u hatırlansın.) Yine aynı ka- daúlar bu iúleyiúin böyle yürüdü÷ünü
ran'ın devrimci özünü boúaltarak ek lem " 'kendili÷indenlik unsuru' aslında çok iyi bilmekteydiler de... Bütün bun-
olarak ülkede iúçi sınıfının yanında yok- bilincin ilk ve bir çeúit geliúmiú úekli lar birer olgu. Ama ayrı bir olgu da bu-
sul bir emekçi köylülü÷ün oldu÷unu embriyon halindeki bilincidir" demekle gün de varoldu÷umuzdur. Bu nedenle
unutmuú ve unutturma yolunu izlemek- kendili÷indeninde bilinç arasındaki di- nostaljiyi bir yana atıp halkın acil ta-
tedirler. Öyle ya!.. "5-6 Haziran'da yalektif ba÷a iúaret etmektedir. leplerine yönelinmelidir. Bugünkü konu-
yüzbin iúçi yürüdü..." Oysa köylülük onu ne olursa olsun nabzı az ya da çok
hiçbir zaman yüzbin kiúi yürüyemez!.. Hamaset, nostalji ve halkı için atan herkesin yapabilece÷i
Di÷er bir sakat yaklaúımın izleyicileri bir úeyler mutlaka vardır.
de 5-6 Haziran'da salt kendili÷inden- gerçekler...
Peki bugün iúçi sınıfının gerçe÷i ne-
lik oldu÷unu ve eylemde bilinç unsuru- Özellikle son yüzyılın darbeleri ve dir?
nun hemen hiç olmadı÷ını söyleyenler- acıları 5-6 Haziran da dahil olmak 5-6 Haziran'ın bir yıldönümü da-
dir. üzere hiçbir konuda hamaset edebiya- ha yaúanırken iúçi sınıfı birkaç istisna
Her iki görüú de eksik ve yanlıútır. 5- tına izin vermemektedir. 5-6 Hazi- dıúında sarı ve faúist sendikalar tara-
6 haziran kendili÷indenlik ve bilinç un- ran'da iúçi sınıfı úöyleydi, böyleydi, fından çembere alınmıútır. "Sendika
surlarının bir karmaúası-toplanudır. 5- marú, iúçinin gücü vb. gibi klasik söz- önderleri"nin Çalıúma Bakanları ve øú-
6 Haziran'ın ilk kitlesel iúçi eylemi olu- ler yerine, olayın özüne inilmeli, uç nok- veren sendikaları yöneticileri tarafın-
úu, ülke proleteryasının öznel geliúimi talardan kaçınıp "olgu"nun kendisi ye- dan öpülmekten baúka yaptıkları hiçbir
vb. gibi nedenler sonuçta a÷ır basanın rine oturtulmalı, eski kuúakların konu- úey yoktur. Kıytırık mitingler artık göz
kendili÷indenlik oldu÷unu göstermekte- ya iliúkin görüúleri arındırılmalı, yeni- bile boyamamaktadır. Her úey ayan be-
dir. Bu bir yana bilinç unsuru zamanla lere ise 5-6 Haziran'ın ilk oldu÷unu, yan açıktır ve iúçi sınıfı hergün ekono-
kendinden sonraki kuúaklara bir tec- neden zorunlu olarak kaybedildi÷i ve mik ve siyasi olarak soyulmakta ve sa-
rübe-deney birikimi olarak kalır ve ileri yenilgi olmadı÷ını iyice kavratmalıyız. tılmaktadır.
fırlatıcı bir ivme niteli÷i kazanır, ör- Yine bazı arkadaúların 5-6 Hazi- Geçmiúte (ve hiç sıkılmadan günü-
ne÷in Çarlık Rusya'sında 9. yüzyılın ilk ran veya l Mayıs 76-77-78'i hatırlaya- müzde de) iúçi sınıfının temsilcisi oldu-
yarısındaki grevler tamamen kendili- rak "o günlerin"ne müthiú günler oldu- ÷unu söyleyen parti ve "kuruluú"larm
÷indencidir, tepkiseldir". Bu esnada ma- ÷unun nostaljisiyle oyalanmaları da bir bugünkü durumu herkesçe malumdur.
kinelerin parçalanması bilinç unsuru- ayrı yanlıútır. 5-6 Haziran'ı da l Ma- Artık, iúçi sınıfının karnı, her dönemde-
nun az ya da hiç oldu÷unu göstermek- yıs kitle eylemlerini ve daha nice cüret- kinden daha çok, palavraya toktur, iú-
çilerin somut taleplerinden yola çıkıla-
rak, (biraraya getirilmeli, irili ufaklı
ama mutlaka daha ivedi olan 5-6 Ha-
ziran'lar yaratabilmeliyiz. Devam eden
ve gündeme gelecek olan grevler bu yol-
da uygun zeminler sunmaktadır.
øúçilerin -ve tabii di÷er emekçi kat-
manların da- do÷ru görüúlerin bayra÷ı
altına girmek gibi bir zorunlulukları
yoktur. Onları gerçek anlamda bu bay-
ra÷ın altına sokmak, yazının baúında da
açıldı÷ı gibi, asıl olarak sübjektif olgunun
görevidir. Ama onu da yaratacak olan
bugündür. Bugünün çabaları gelece÷i
içinde taúımaktadır. Sübjektif ol- günün
elzem ve úartı biraz olsun kafamızdan
çıkmamalı, var gücümüzle bu olgu ve
gerçekleúmesi için çalıúmalıyız.
(*) Gerçekten de iúverenlerin birço÷u 5-6
Haziran günlerinde evlerinden dıúarı çı
kamamıútır. Ardından, daha eylemin et
kileri so÷umadan Tarabya Oteli'ndeki bir
toplantıyla, V.Koç'un baúkanlı÷ın la TU-
SøAD'ı kurmuúlardır. Erol Toy'un ømpa-
rator" adlı kitabında TÜSøAD'ın kurulu-
øúçiler asker barikatını aúmaya çalıúıyorlar. úu ve iúverenlerin o anki ruh halini biraz
da mizahi bir biçimde izlemek mümkün-
dür.
37
15-16 HAZøRAN
VE DEV-GENÇ
Ertu÷rul KÜRKÇÜ
ø.Gençlik Hareketi DEV-GENÇ 15-16 Haziran'dan kendisi- 1970 yılına gelindi÷inde neredeyse
Haziran 1970'te olmuú olanlar, 1987 nin bu büyük iúçi hareketi üzerinde uy- bir köylü hareketine, bir fabrika grevi-
yılında genç kuúaktan bir devrimci için gulayabildi÷i etkiyle karúılaútırılamaya- ne, büyük bir kitle mücadelesine katıl-
o kadar canlı bir önem taúımayabilir. cak kadar büyük ölçüde, aslında ken- mamıú bir devrimci ö÷renci kalmamı-
Neredeyse bir sarkaç düzeniyle belirli disi bu hareketten en derin biçimde et- gibiydi. Ne var ki, bütün bu mücadele-
peryodlar içinde gelip vuran ola÷anüs- kilenmiú olarak çıktı. Bu nedenle 15-16 ler ve bunların zihinlerdeki yansımaları
tü rejimlerin her yeni kuúa÷ı yalnızca Haziran yalnızca sınıfın kendi tarihi, toplumsal ve siyasal de÷iúim u÷runa
deneyimlerini süreklili÷i bakımından toplumsal mücadele tarihi bakımından mücadelenin haklılı÷ına hepsi yürekler
de÷il, belirli bir ruh halinin süreklili÷i de÷il, bir bakıma iúçi hareketinden nis- inansalar da sosyalist gençleri iki bü-
bakımından da öncekilerden ayıran kı- peten ba÷ımsız olarak geliúen sosyalist yük kampa ayırdı. Birinci kampta yera-
lıçının zihinlerde ve belleklerde yarat- hareketin tarihi bakımından, dolayısıy- lanlar teorik olarak devrimci marksiz-
la farklı e÷ilimlerden devrimci/sosyalist min eskidi÷i, programa tik olarak toplu
tı÷ı tahribat gözönünde tutulacak olur- gençlerin oluúturdu÷u Devrimci Genç- mun siyasal ve toplumsal bakımdan sos-
sa buna úaúmak ta gerekmez. lik Hareketi'nin tarihi bakımından da yalist bir dönüúüm için olgunlaútı÷ı, tak
1970 yazında henüz 30 Mart'ların, 6 en önemli u÷raklardan biri oldu. tik olarak parlamenter, genel oya da
Mayıs'ların öznesi olmak için sıralarını Devrimci/Sosyalist Gençlik Hareketi yalı mücadelenin mümkün tek yol oldu-
bekleyen devrimciler içinse 15-16 örgütlü bir hareket halini aldı÷ı andan ÷u görüúü çevresinde toplandılar. økine
Haziran 1970'te olanlar artık tarihte baúlayarak, her iki dönemde mücade- kampta yeralanlar ise, teorik olaral
kalmıú bir an. Geçmiú zaman kipiyle an- lenin gidiúatı hakkındaki görüúler bü- devrimci marksizmin geçerlili÷ini koru-
latılacak bir eylemler toplamı de÷il, yük ölçüde farklılaúmıú olsa da, gerek du÷u, programatik olarak demokratik
gözlerinin önünde cereyan eden, o gü- FKF (Fikir Kulüpleri Federasyonu), ge- burjuva devrimini tamamlamak ve boy
ne kadar Türkiye'nin modern tarihi rekse DEV-GENÇ (Türkiye Devrimci lece sosyalizme geçmek olana÷ının ka-
içinde bir benzerini daha duyup görme- Gençlik Federasyonu) döneminde genç- zanılaca÷ını, taktik olarak da extra
dikleri, gerek etkileri gerekse sonuçla- lik hareketinin sosyalist sektöründe iúçi parlamenter mücadelenin esas oldu÷ı
rıyla varolan toplumsal ve siyasal iliú- sınıfının toplumsal mücadelede sahip görüúü çevresinde buluútular. Kuúku-
kiler toplamını birçok düzeyde sarsan oldu÷u tarihsel öncü rol hep vurgula- suz, her iki kampta da böylesine bir ge-
ve en büyük soruları gündeme getirip na gelmiúti. Bu bakımdan devrimci genç- nellemenin dıúında kalabilecek farklı
koyan dava ise bir toplumsal mücade- li÷in iúçi hareketine ilgisi, "sokaktaki e÷ilimler bulundu÷u gibi her iki kampa
leydi. Onlar hem 15-16 Haziran'daki adam"dan farklı olarak güncel mera- da dahil edilemeyecek henüz çok küçük
büyük iúçi mücadelesine katılıp onu et- kın ötesinde tarihin yapılması sürecin- grupçuklar da vardı. Ancak en gene
kilemeye çalıútılar, hem de mücadele- de bir özne rolünü oynamaya giriúen çizgileriyle ayırım böyle oldu.
nin sonuçlarından her zaman mümkün eylemcinin duydu÷u ilgiydi. Görüúlerinin do÷rulu÷u ya da yanlıú
en do÷ru vargıları çıkaramasalar da FKF'nin kurulmasından DEV-GENÇ'e lı÷ı hakkında ileri sürülebilecek müla-
dolaysız olarak etkilendiler. dönüúmesine kadar geçen 5 yılda he- hazalar ne olursa olsun, taktik yönelim
Bugün birçok farklı sosyalist e÷ilim men hemen tamamına yakın bir bölü- lerinin toplumsal mücadeleye, gericilik
arasında da÷ılarak artık neredeyse bir münü üniversite ö÷rencilerinin oluútur- ve faúizmle kavgaya, dolaysız mücade
daha bir araya gelemeyecek kadar bir- du÷u Devrimci Gençlik Hareketi'nin lelere katılmalarım çok daha kolaylaú
birlerinden ayrılmıú görünen insanlar baúlangıçtaki spontane halkçı ideolojisi tırdı÷ı ikinci kampta yeralanlar, her
1970 yazında -TøP yönetiminin çizgisini sosyalist teori ve sosyalist siyaset çev- sosyalist gençler arasında çok daha
benimseyenler dıúında- henüz, DEV- resinde süregelen tartıúmalar arasın- bü-yük bir yandaú kitlesi buldular,
GENÇ gibi kitlesel örgütlerde birlikte da mahiyet de÷iútirmeye baúladı, ö÷- hem de programatik anti-
varolabiliyor ve mücadele edebiliyor- renciler sosyalizm u÷runa mücadelenin emperyalizmleri do-layısıyla ö÷renci
lardı. Dolayısıyla farklı e÷ilimlerden do÷ru bir teoriyi gerektirdi÷ini idrak et- gençlik arasında ni fuzları birincilerle
sosyalistler 15-16 Haziran günlerine de tikleri ölçüde sosyalist teorinin temel karúrnaútırılamayı-cak kadar arttı.
DEV-GENÇ'in genel yapısı içinde bir meseleleri etrafında kafa yorarlarken, DEV-GENÇ bu iliúkiler zemini
arada girdiler. bu mücadelenin pratik gereklerinin üzerinde geliúti.
Ancak 15-16 Haziran DEV-GENÇ kendilerini alıúüageldik yaúama biçim- Bununla birlikte bu ayrım gerçe
içindeki farklı e÷ilimlerin birlikte varol- lerinin ötesine do÷ru sürüklemeye baú- olur olmaz, bu iki ana çizgi
masının sine qua non'u (olmazsa olma- ladı÷ını görmeye, bunun uyarınca yeni çevresinde toplananların kendi
zı) olan hegemonya mücadelesinde yaúama disiplinleri geliútirmeye baúla- içlerindeki e÷ilim farklılıkları da
kamplar arasındaki korelasyonu öyle- dılar. büyük bir ivme ile geliú-meye baúladı.
sine dramatik bir tarzda de÷iútirdi ki, øki çizgi arasındaki mi cadele
sırasında dikkatler bu çizgileri
38
berisinde yeralanların birleútikleri nok-
talarda yo÷unlaúmıútı. Ayrım gerçek-
leútikten sonra ise, ayrılık noktalan öne
çıkmaya baúladı. Teorik, taktik, prog-
ramatik kavramların içerikleri tanım-
lanmaya giriúildikçe devlet, devrim,
sosyalizm, devrimin kesintisizli÷i, ön-
derlik, ittifaklar, örgütlenme, mücade-
le biçimleri vb. konularda demokratik
devrimciler kampının birden fazla e÷i-
limi barındırdı÷ı açı÷a çıktı. Ama asıl
çatıúma, taktik alanda yo÷unlaúmıúta ve
bütün farklılıklar iki taktik çizgi arasın-
daki fark bakımından ifade edilir hale
geldi. Bir kurum olarak ordunun dev-
rimci bir iúleve sahip bulundu÷u, do-
layısıyla ordunun demokratik devrim-
de iúçi sınıfının müttefiki oldu÷u görü-
úü çevresinde toplananlar bir tarafta,
ordunun toplumsal ve siyasal rejimin
bekçisi oldu÷u dolayısıyla demokratik
ya da sosyalist hiçbir devrimci role sa-
hip bulunmadı÷ı görüúü çevresinde top-
lananlar ise öteki taraftaydılar. 970
Haziran'ına girildi÷inde DEV-GENÇ'te øúçilerin yolunu kesmek için köprüler
gerek ideolojik, gerekse örgütsel hege-
monya birinci kampın elinde bulunuyor- nin siyasal geliúme çizgisi sendika ön- grev kırıcı fedailerinin silah ve sopalı
du. derleri ile devrimci gençler arasında saldırılarına gö÷üs germiúler, birer
çözümsüz tartıúmaların konusu oluyor- "emek hayvanı" olma konumundan gi-
ii. øúçi Hareketi du. derek sıyrılmaya, politik bilinç edinme-
øúçi sınıfına hizmet etmenin tarihsel ye, ilerici programlar ileri süren parti-
iúçilerin grev ve sendika kurma hak- görevi oldu÷una inanan DEV-GENÇ'li lere kaymaya baúlamıúlar, parlamento-
larını yasal olarak elde ettikleri 960'lı "dıúarıdan bilinç taúımak" üzere fab- ya temsilciler gönderebilmiúler, beú yd
yılların ilk yarısından baúlayarak bur- rikalara ve sendikalara yaklaútı÷ında içinde elli yılda katetmedikleri kadar
juvaziye karúı yürüttükleri mücadele- onun "tedrici evrim" yolundaki iúçile- yol almıúlardı.
nin esasını de fure olarak kazanmıú bu- rin kafalarını karıútırmaktan baúka bir
lundukları haklar ve mevziler toplamı- iúe yaramayaca÷ına inanmıú DøSK tem- iii. Burjuvazinin karúı
nın içini de facto olarak doldurma kav-
gası oluúturdu.
silcisini karúısında buluyordu. Zaman saldırısı
zaman çok sevimsiz biçimlere de bürü-
Bütün bu dönem boyunca iúçilerin ik- nebilen bu çekiúmeler, sendika önder- 970 yazında Türkiye, tarihinin en de-
tisadi mücadelesini örgütlü bir müca- lerinin iktisadi bunalım geliúip grevler mokratik ça÷ından geçiyordu. Bu de-
deleye dönüútürmek bakımından daha yaygınlaútıkça, daha çok aktif güce ge- mokratizmin kayna÷ı hiçbir zaman ege-
sonra DøSK'i oluúturan sendika önder- reksinme duymaları yüzünden devrim- men sınıfın ve onun egemen partisinin
leri ve TøP, tarihsel de÷eri ve önemi bu- ci gençlere daha az engel çıkartmaları siyasal yöneliminde de÷ildi. Tersine
gün çok daha iyi anlaúılabilen iúler ba- ile azalmaya baúladı. Ö÷renciler grev- egemen sınıf ve siyasal iktidar artık es-
úarmıúlardı, iúçileri sınıf iúbirlikçisi lerde, fabrika iúgallerinde, toplu dire- ki anayasal sistem içerisinde varola-
TÜRK-øù'in denetiminden çıkartarak niúlerde iúçilerin yanında görülür, sen- maz, egemenliklerini konvansiyonel
kendi özgüvenine sahip bir sınıf olma dikalarda çalıúır olmaya baúladılar. yöntemlerle sürdüremez hale gelmiúler-
yoluna sokmuúlar, pek çok çetin müca- Sendikasız yeni iúçi kitleleri, devrimci di. Demokratizm, ezilen sınıfların ve on-
delenin içinden geçen DøSK iúçilerin, ik- gençlerin de çabalarıyla sendikalara ların özlemlerinin ifadesi olan siyasal
tisadi çıkarlarını korumada güvenilir katılmaya, Sosyalistlere kulaklarını aç- akımların kitleler halinde hareket içe-
ulusal ölçekteki tek sendikal birlik ha- mıú ileri iúçiler, sendika önderlerinin- risinde bulunmalarından, egemen sını-
line gelmiú, sosyalistlerin iúçi sınıfının kinden farklı sosyalist e÷ilimler do÷rul- fın toplumsal ve siyasal güçlerinin ezi-
tek dostu oldu÷u inancı iúçi sınıfının bi- tuúunda tercihler de açı÷a vurmaya len sınıfların güçleriyle dengeleniyor ol-
linçli kesimleri arasında yaygın bir baúladılar. Bütün bunlar DEV- masından, açık dolaysız toplumsal mü-
inanç halini almıútı. Sosyalist siyasal GENÇ'lilerin iúçilere do÷ru gidebilmesi cadelenin mikan dahiline girmesinden
mücadelenin gerçekleúme yolları bakı- için çok cılız da olsa bir mahreç ya- kaynaklanıyordu. Bu mücadele süreci
mından ne kadar aykırı bir konumda rattı. içinde yeni güçler açılıp serpiliyor, va-
bulundu÷u düúünülse de, sınıfın toplam 970 Haziran'ına gelininceye de÷in, rolan süreç toplumun devrimci bir dö-
tarihi bakımından DøSK ve TøP'in yad- özellikle østanbul-øzmit metropolündeki nüúümüne olanak vermek bakımından
sınamaz bir ilerlemeye tekabül etti÷i iúçiler büyük kitleler halinde TÜRK- giderek daha elveriúli bir hal alıyordu.
açıkta. Ancak tüm temel toplumsal prob- øù'ten ayrılıp kendi sendikaları olarak Ezilen sınıfların ilerlemesi ancak Dü-
lemlerin çözüm alanı olan siyasal mü- benimsedikleri DøSK'e geçmek için ten'in topyekün bir taarruza geçerek
cadele alanına çıkıldı÷ında bu ilerleme- ölümü bile göze almıúlar, güç iliúkilerini derin bir de÷iúikli÷e u÷-
burjuvazinin
38
ratmasıyla durdurulabilirdi. Kendili÷in- øúçiler henüz yeni bir düzen talebini rimci rolü insanlara kavratılmaya u÷-
den, siyasal önderlikten yoksun olarak ileri sürmüyorlardı ama, yaúamın varo- raúılmıútı. Bir yandan iúçiler öte yan-
da olsa, toplumsal de÷iúimin baúlıca di- lan gidiúine yeni bir yön veriyorlardı. dan ordu pratik eylemleriyle bu tartıú-
nami÷i halini almakta olan iúçi sınıfının Ellerinde bir sendikadan baúka hiçbir mayı bir anda sona erdirdiler. Hiçbir
öncü kesiminin safdıúı edilmesi Düzen'- úeyleri yoktu arúa, sınıf içgüdüleri on- kanıt insanların kendi gözleriyle gör-
in stratejik saldırısının temel hedefi ola- ları tek bir sınıf halinde biraraya geti- dükleri, üzerinde eylemde bulunarak
rak belirlendi. AP kurmayları ile CIA riyordu. Umutları ve özlemleri kötü bir tanıdıkları gerçekle÷in kendisi kadar
stratejistlerinin DøSK'i kanun yolundan yasanın iyisiyle de÷iútirilmesiyle sınır- inandırıcı olamazdı. Bir yaz içerisinde
tasfiye etmeye yönelik dolambaçlı stra- lanmıútı ama, onbinlercesi biraraya eski yönetim gücünün ve itibarının do-
tejileri yürürlü÷e konularak, bütün iú- geldiklerinde çok daha fazlasını gerçek- ru÷undan aúa÷ılara do÷ru inmeye baú-
leútirmeye muktedir olduklarını sezdi-
çilerin TÜRK-øù'te toplanmasını úart ko- ler. Ö güne kadar bir tek tüfe÷in karúı- ladı. økinci kampın tezleri yaygınlık ka-
úan yeni sendikalar yasası bir günde sında bile ürkmüúlerdi ama, tanklardan zanmaya, çevresinde giderek daha çok
parlamentodan çıkartıldı. kurulmuú barikatların üzerinden sel gi- DEV-GENÇ'liyi toplamaya baúladı ve
DøSK yöneticileri, o güne kadar bi aktılar. ı 970 sonbaharındaki kongrede ikinci
extra-parlamenter mücadeleyi nere- DEV-GENÇ'liler bu büyük iúçi hare- kamp DEV-GENÇ'teki hegemonya iliú-
deyse varoluúlarının önündeki en önemli ketini ne organize ettiler, ne de yönet- kisini tersine çevirdi.
engel olarak görmüúlerdi ama, par- tiler ama, güçlerinin elverdi÷i her yer- Bu dönüúümün kaçınılmaz sonucu o
lamento kendi-varlıklarının en önemli de iúçilerin yanında ve önünde yürüdü- güne kadar DEV-GENÇ'i kendi gençlik
engeli halinde karúılarına dikilmiúti. Hi- ler. O güne kadar kendileri için daha örgütleri gibi görmeye alıúmıú, ordunun
çibir yasayı çi÷nememeyi ilke edinmiú- çok bir teorik tartıúma nesnesi olmuú devrimci gücü ö÷retisinin dolaysız tem-
lerdi ama, yeni yasanın ilkesi onları çi÷- olan iúçi sınıfının tarihi yapan özne ol- silcileri olan "radikaller"in ö÷renci
nemekti. du÷una kendi gözleriyle tanık oldular. gençlik arasındaki nüfuzlarının sürat-
O güne kadar DÎSK'i sendika bürok- øúçilerin yürüyüúü sırasında DEV- le erozyona u÷raması oldu.
rasisi aracılı÷ıyla yönetmiúler, iúçilerin GENÇ'e egemen olan e÷ilimin nakara- Böylelikle asker, sivil aydın zümre-
kitlesinin e÷ilimlerine pek az önem ver- tını -Iúci-Genclik-Ordu elele!- tekrarla- ye dayalı "devrim" ittifakının sivil aya-
miúlerdi ama, iúçiler sahip çıkmadıkça, dılar ama, ellerinde yalnızca iúçilerin ÷ı olaca÷ı varsayılan gençlik, baúka bir
sendika bürokrasisi aúılmadıkça DøSK'- elleri vardı, solu÷u iúçilerle birlikte sı- ittifakın, ö÷renci-iúçi ittifakının öznesi
in ayakta tutulması olanaksız hale gel- kıyönetim hapishanelerinde aldılar. haline dönüúerek, kendisine dayalı he-
miúti Devrimci gençleri, dostları ola- sapların de÷iúmesine yol açtı.
rak görmemiúlerdi ama, úimdi tek dost- 5-6 Haziran'ındaki iúçi direniúi bir- øúçi sınıfının çıkıúının parlamenter
ları hareket halindeki devrimci gençler- çok ölü, yüzlerce yaralı ve hapishane- yollardan denetim altına alınamayıúı-
di. lere doldurulmuú yüzlerce iúçi ve ö÷ren- nın egemen sınıf için ola÷anüstü bir re-
Yeni sendikalar yasası, parlamento- ci ile bitti. Sıkıyönetim ilan edildi. Yeni jime geçiúi zorunlu kuması ise devrim-
dan geçerken DøSK yöneticileri bir yan- sendikalar yasası ile baúlatılan saldırı ci hareketi böyle bir rejim altında da
dan istanbul'da iúçi temsilcilerini bir ise amacına ulaúamadı, iúçiler DøSK'e yaúar kalmanın sorunları üzerinde tar-
araya getirip bürokratik ve parlamen- sahip çıkmıúlar, DøSK da÷ıtılaca÷ına tıúmaya yöneltti ve TøP'in üstesinden
ter yollar dıúında bu saldırıyı püskürt- güçlenmiúti, Anayasa Mahkemesi yeni gelemedi÷i görülen görevleri yerine ge-
menin yollarını ararlarken, öte yandan sendikalar yasasını iptal etti. Düzen do- tirmek üzere yeni tipten örgütlenme ta-
DEV-GENÇ temsilcileri ile görüúmelere lambaçlı yollardan parlamenter yön- sarıları gerçe÷e dönüúmeye baúladı.
giriútiler. DÜZEN'in saldırısına karúı temlerden giderek hedefini ele geçire- Bu tasarıların gerçekleúmiú biçimle-
yeni bir düzen oluútu! memiúti. 5-6 Haziran'dan elde etti÷i ri üzerinde tartıúmak bu yazının konu-
ders parlamenter ayak ba÷larından su de÷il ve 5-6 Haziran'ın etkilerini
iv. 15-16 Haziran 1970 kurtulmak gereklili÷i idi. bu kadar uza÷a taúımak ta siyasetin,
toplumsal mücadeleden nispeten özerk
5 Haziran sabahından baúlayarak karakterini görmezlikten gelmek anla-
Türkiye'de o güne kadar görülmedik bir v. De÷iúen güç iliúkileri mına gelecektir.
úey gerçekleúmeye baúladı. Her zaman Ancak kesin olan úudur. øúçi sınıfı 5-
uysalca yönetilir oldukları düúünülen, 5-6 Haziran, mücadele halindeki
güçler arasında gerek toplumun üst 6 Haziran'da kendi varlı÷ını ve gücü-
akılları karıúık siyasal ve toplumsal ko- nü tartıúılmaz bir biçimde toplumsal
nulan çözmeye ermez sandan iúçiler, katmanlarında, gerekse devrimci e÷i-
limler arasında büyük güç kaymaları- mücadelenin gündemine öylesine bü-
kendi bileklerinin hakkıyla elde etme- yük bir úiddetle getirip koydu ki,
ye baúladıkları özgürlüklerini korumak na yol açtı÷ı gibi, gelece÷e iliúkin bek-
lenti ve öngörüler üzerinde de tayin edi- egemen sınıfı ola÷anüstü bir rejime,
için onbinlerce kiúilik topluluklar halin- devrimcileri ise bu rejimle
de, østanbul'un merkezine do÷ru akma- ci etkiler yarattı.
mücadelenin yollarını aramaya
ya baúladılar. Kadın iúçiler, erkek iúçi- Bundan en çok etkilenen ise DEV- yönelterek sonraki bütün
ler, genç, yaúlı iúçiler, dolaysız olarak GENÇ'in kendisi oldu. O güne kaçlar mücadelelerin belirleyicisi haline geldi.
kendi çıkarları için bir hükümet karúı- DEV-GENÇ'teki egemen e÷ilim devrim- DEV-GENÇ'lilerin bu belirlemeden
sında ilk kitlesel direniúi gerçekleútir- de ordunun iúçi sınıfının müttefiki oldu- ö÷rendikleri en önemli úey bütün ya-
diler. Hareketin burgacı yalnızca ÷u görüúünü tarihin derinliklerinden ge- úamlarını mücadelenin hizmetine koy-
DøSK'li iúçileri de÷U, TÜRK-øù'li iúçileri tirilen binbir kanıtın eúli÷inde savuna- maksızın iúçi sınıfı adına hiçbir úey ya-
de ba÷rına çekti. Mücadele, sendika- gelmiú, neredeyse Türkiye'nin bütün ta- pılamayaca÷ı ve varolan toplumun ku-
cılık mücadelesinin ötesine geçerek bü- rihi didik didik edilerek inanılmaz bir rumlarından alınacak güçle bir devri-
tün sınıfın kendi özgürlük mücadelesi- tarih tartıúması üzerinde ordunun dev- min gerçekleúemeyece÷i idi. Sonraki
ne dönüútü. bütün süreç devrimci hareket için bu
40 derslerin sindirilmesi süreci oldu.
YAùASIN
øùÇø SINIFININ
DEVRøMCø EYLEMøNøN
BøRLøöø
"Siz o bulvarlara hiç gitmediniz
Hiç bölüúmediniz karanlı÷ımızı
Sizin kapınıza do÷du ay
yürüdünüz ha yürüdünüz
Vay susan diliniz
Kalkmayan kolunuz vay Servet KURTOöLU
DEVRiMCi SENDøKAL ÇøZGø yük oldu÷unda devrimcilerin sessiz kal- tünizme karúı ideolojik mücadeleyi ih-
HER TÜRLÜ SAPMAYA KARùI ması düúünülemez. Devrimci-demokrat mal edemez. Bu konuda bizi sınırlandı-
iúçi hareketi, egemen güçlerin ve sen- ran tek bir úey vardır: øúçi sınıfının bi-
SAVUNULMALIDIR
dika a÷alarının iúçi sınıfına kurdu÷u tu- limsel dünya görüúü ve onun literatü-
Yeni Çözüm'ün Mart-Nisan sayısın- zakları açı÷a çıkartmayı vazgeçilmez rüne ba÷lı kalmak.
da "Sendikal Birlik, Türk-øú, DøSK ve bir görev bilir. Bu noktada halk güçleri Egemen güçlerin en a÷ir saldırıları-
Devrimci Görev" baúlıklı bir yazı ya- içerisinde gördü÷ümüz bazı ilerici- na maruz kalmamıza ra÷men, zaman-
yımlandı. Bu yazıda devrimci sendikal yurtsever kesimlerin, egemen sınıfların zaman onlarla aynı dili kullanarak bi-
mücadelenin geçmiúine yönelik eleúti- ekme÷ine ya÷ sürecek politikaları sa- ze saldıran revziyonizm-oportünizme
riler ve suçlamalar ele alındı. Refor- vunması üzücüdür denilip geçilemez. øs- karúı ideolojik mücadelede literatürü-
mist-revizyonist kesimlerin bu eleútiri çi sınıfının çıkarlarına ve mücadelesi- müzün dıúına çıkmamaya özen göster-
ve suçlamalarında hiçbir bilimsel daya- ne zarar verecek geliúmeler ve politi- dik. Hiç kimseyi, savunmadı÷ı görüúleri
na÷a sahip olmadı÷ı gösterilmeye çalı- kalar karúısında devrimcilerin liberal savunuyormuú gibi göstermeye çalıú-
úıldı. Aynı çevrelerin bugün devrimci davranması beklenmemelidir. ølerici- madık. øhbarcılık, küfür ve siyasi ahlak-
sendikal mücadelenin Türk-øú'e mecbur yurtsever çevrelerden kaynaklanıyor sızlık örnekleriyle sıkça karúılaúmamı-
ve mahkum olmasına yol açacak son de- diye yanlıú politikalara kayıtsız kalmak, za ra÷men, aynı sorumsuzluklara örnek
rece yanlıú ve tehlikeli görüúlerine iúa- o politikalara ortak olmak demektir. olmadık. Halk güçleri arasında düú-
ret edildi. Ve iúçi sınıfının devrimci sen- Devrimci teori bize, hangi biçim ve gö- manlık tohumları ekmedi÷imiz gibi, bu
dikal mücadelesinin nasıl bir çizgi izle- rüntüde karúımıza çıkarsa çıksın, refor- yola girenleri bütün gücümüzle uyar-
mesi gerekti÷i belirtildi. mist, revizyonist, oportünist vb. tüm maya, engellemeye çalıútık. Egemen
Sözkonusu yazı, 2 Eylül yönetiminin sapmalara karúı ideolojik mücadelenin, güçlerin yaratmaya çalıútı÷ı provâkas-
devamıolan ANAP iktidarının son tahlilde, burjuva ideolojisine karúı yonlara uygun ortam hazırlayan ve
devrimci-demokrat iúçi hareketine mücadeleden ayrı düúünülemeyece÷ini halk güçlerini bölen Sol içi çatıúmalara
yönelik bastırma, yoketme, en ö÷retmektedir. Revizyonizm, oportü- karúı çıktık ve çıkıyoruz. Bu gibi ko-
azından kendi çizdi÷i sınırlar nizm vb. sapmalar son tahlilde burju- nularda halk nezdinde alnımız ak, sici-
içerisinde hapsedip, etkisizleútirme va ideolojisinin, iúçi sınıfı ideolojisi içe- limiz temizdir.
politikasına, tüm halk güçlerinin risindeki uzantılarıdır. Bu nedenle dev- Bütün bunlara ra÷men úunu çok açık
dikkatini çekmeyi amaçlıyordu. rimci çizgi, burjuva ideolojisine karúı bir úekilde söylüyoruz: Halk güçleri içe-
Devrimci sendikal mücadelenin karúı mücadele ederken revizyonizm-opör- risinde gördü÷ümüz ilerici-yurtsever
karúıya bulundu÷u tehlike bu denli bü- 4
güçlerin refomist-revizyonist çizgileri- Gün dergisi ise, egemen güçlere karúı kapısına kilit vurdu÷unda, yöneticiler,
ne karúı liberal davranmamız beklen- kullanmalarını diledi÷imiz savaú balta- genel olarak çareyi teslim olmakta ve-
memelidir. Devrimci dünya görüúümüz lan ve zehirli oklarını Yeni Çözüm'e yö- ya yurt dıúına kaçmakta buluyorlar.
buna izin vermez, ilkesizlik yapana "il- neltti. Yeni Çözüm'ün ne anlatmak is- Devrimci sendikacılık böyle mi olmalıy-
kesiz", burjuva kuyrukçulu÷u yapana tedi÷ini çok iyi kavradı÷ı belli olan Gün dı? Yüzbinlerce iúçi böyle yüzükoyun
"kuyrukçu", teslimiyetçi polititikaya dergisinin, eleútirilerinde hiç adı geç- mu bırakılmalıydı? øúçi kitlelerine ve
"teslimiyetçi" demek, ne kadar do÷al memesine karúın, neden bu kadar alın- emekçi halka, en azından bir direniú
ve bilimsel ise bir o kadar da zorunlu- dı÷ını ve saldırganlaútı÷ını düúünmek mesajı da verilemez miydi?
dur. gerekiyor. Alınteri dergisinin kullandı- Reformist-revizyonist yöneticilerinin
Klasik Sol grupların yanlıú görüúle- ÷ı taktikten farklı bir biçimde, Yeni Çö- bütün olumsuzluk ve ayıplarına ra÷men
rini açı÷a çıkarmak, bu yanlıú görüúle- züm'e yönelik bu saldırıyla Gün dergi- DøSK üyesi yüzbinlerce iúçi, DISK'e
rin etkisi altında bulunan samimi ve si bir yerlere kendisini affettirmek ve olan sevgisini ve ba÷lılı÷ını aidatlarını
mücadeleci unsurları uyarmak ve do÷- sadakatini kanıtlamak mı istiyor? Aca- ödemeye devam ederek gösterdi. Sen-
ru devrimci görüúler etrafında bilinç- ba yakın komúularıyla iliúkilerini iler- dikal faaliyete izin verilmesiyle birlik-
lendirmek gerekiyor. Bu, ertelenemez letme sürecinin ve amacının bu saldı- te yeni bir dönem baúladı. DøSK ve ba÷lı
bir görevdir. Revizyonizmin ve oportü- rılarda bir rolü var mı? Bu soruların ak- sendika yöneticilerinden, üyelerine yö-
nizmin kitlelerle iliúkisi, onların özenle la gelmemesi mümkün de÷il. Çünkü, nelik önderlik görevlerini yerine getir-
göstermeye çalıútı÷ının aksine hiç de Alınteri dergisinin açıkça savundu÷u me do÷rultusunda, yine pek bir ses çık-
güçlü de÷ildir, túçi kitleleri, devrimci görüúlere getirilen eleútirileri Gün der- madı. DøSK üyesi iúçiler, yine kendi ka-
görüúler ulaútırılabildi÷i oranda bilinç- gisi gö÷üsleme ihtiyacı duyuyor. derleriyle baúbaúaydı. Kendi sendika-
lenecek ve reformist-revizyonist etkiler- Sendikal mücadele ve örgütlenmenin sıyla ba÷ını kesmeden, dayanıúma aidatı
den arındırılacaktır. Zaten iúçi sınıfının nasıl ve nerede olması gerekti÷ini, ge- ödeyerek toplu sözleúmelerden yarar-
devrimci sendikal mücadelesini Türk- liúim süreci içerisinde ve hedefimizi lanma yolunu deneyen, bu nedenle her
Iú içerisinde tutmayı strateji haline ge- gözardı etmeden biraz daha açalım. Bu türlü baskıya u÷rayan, iúten atılıp aç-
tiren çevrelerin, devrimci görüúlere bu arada, kimin neyi savundu÷una da, 'bi- lı÷a mahkûm edilen ama, yine de dire-
denli saldırmasının nedeni de, öncü iú- raz daha yakından bakalım. nen iúçiler oldu. Fakat, DøSK ve ba÷lı
çilerde gözlemlenebilen devrimci bilinç- 12 EYLÜL VE DøSK YÖNETøMø
sendika yöneticilerinin geliúmelere ka-
lenme olsa gerek. yıtsız kalıúı, iúçiler arasında tam bir
Türk-øú, DøSK, Sendikal birlik, ba÷ım- 2 Eylül'ün amaçlarını ve iúçi sınıfı- kendili÷indenlik yarattı.
sız sendikalar ve devrimci sendikal mü- na ne getirdi÷ini uzun uzadıya tekrar 2 Eylül yönetimi, Türkiye'de çalıú-
cadele gibi konularda kimin hangi dü- etmeye gerek yok. Halk güçleri içerisin- ma düzenini zaptı rapt altına almak için
úünceyi savundu÷una geçmeden önce, deki her kesim, 2 Eylül'ün iúçi sınıfı- yaptı÷ı operasyonda, ilk aúamada Türk-
bir noktaya daha iúaret etmek istiyoruz. na, gençli÷e ve emekçi halkımızın çıkar- îú'i, yaúaması gereken tek sendikal ör-
Yeni Çözüm dergisinin Mart-Nisan larına karúı oldu÷unu biliyor, söylüyor. güt olarak görüyordu. 2 Eylül yöneti-
sayısındaki ilgili yazıda, hiçbir dergi is- Fakat hiç kimse, henüz, Türkiye Sol'- minin planına göre, önce devrimci sen-
mi verilmeden, genel olarak savunulan unun 2 Eylül karúısındaki tavrı konu- dikal mücadele yokedilmeli, sonra bü-
düúünceler özetlenmeye ve çözümlen- sunda, bu tavrının eksiklikleri ve olum- tün sendikalı iúçiler Türk-øú içerisinde
meye çalıúılmıútı. Bilinçli olarak böyle suzlukları konusunda pek bir úey söy- toplanmalı ve tabii Türk-øú, iúçi sınıfı
yapılmıútı, istenildi ki, bu konularda he- lemeye hevesli görülmüyor. 2 Eylül yö- mücadelesini dizginlemeliydi. Önderlik-
nüz net ve kendi içinde tutarlı bir gö- neticileri, bu konuda yayımlanan kitap- ten yoksun kalan DøSK üyesi yüzbinler-
rüúe sahip olmayan dergi çevreleri, larda, 2 Eylül'e karúı halk güçlerinden ce iúçinin bir kesimi herúeye ra÷men,
kendi düúüncelerini daha derinlemesi- ne tür ve nitelikte bir direniú bekledik- DøSK'e ba÷lılı÷ını sürdürüp direnirken,
ne ele alsın ve tam bir netli÷e ulaútır- lerini, buna yönelik nasıl bir karúı ope- büyük bir kesimi koúulların zorlayıcılı-
sın. Net bir görüúe sahip olan dergi çev- rasyon hazırlı÷ı içerisinde olduklarını ÷ı altında Türk-øú'e kaydı. Türk-øú, DøSK
relerinin ise, bu görüúlerini bir kez da- ve telaúlarını açıkça belirtiyorlar. Ve üyelerini kendi çatısı altında toplarken,
ha gözden geçirmeleri için devrimci bekledikleri düzeyde bir direniúle kar- onlardan kaynaklanabilecek potansiyel
uyanda bulunmak gerekiyordu, iúte ya- úılaúmadıklarını, bu nedenle "iúi" çok tehlikenin bilincinde hareket etti. Bu
zıdaki amaç, bu çerçevede devrimci gö- kolay becerdiklerini açıklayabiliyorlar. amaçla, DøSK üyelerini kendi bünyesin-
rüúleri ortaya koymaktı. Nitekim Alın- Buna karúı Türkiye Sol'undan pek ses de etkisizleútirebilmek, sindirebilmek
teri ve Gün dergilerinin Mayıs ayında çıkmıyor. Klasik Sol, sanki ayıbın üstü- için öncü iúçileri eleme gibi birçok sin-
çıkan sayıları uyarı ve netleútirme ama- nü örterek onu ortadan kaldırmak si yöntem kullandı.
cında baúarılı oldu÷umuzu gösterdi. Fa- mümkünmüú gibi davranıyor. Oysa, kla- 2 Eylül yönetimi sendikal alandaki
kat ne yazık ki sonuç, iúçi sınıfının çı- sik Sol'un yapması gereken, bu olum- düzenlemesinde de, siyasal yapıda ol-
karları açısından olumsuz bir netleú- suzlu÷unu açık yüreklilikle kabul etmesi du÷u gibi, kademeli ve alternatifli bir
meydi. ve gelece÷e yönelik dersler çıkartması- plan öngörüyordu. Buna uygun olarak,
Alınteri dergisi, sendikal mücadele- dır. Türk-øú'in yanında Hak-øú ve MøSK'in
yi Türk-øú sınırlarında hapsetme tavrın- Konumuzla ilintili olarak, 2 Eylül'- faaliyetlerine de izin verildi. Çalıúma
da kararlı ve ısrarlı oldu÷unu, bu konu- de, DøSK ve ona ba÷lı sendikaların yö- hayatını, tüm yasa ve yönetmelikler
da yeni bir kampanya açarak bir kez netimlerine baktı÷ımızda, maalesef egemen güçlerin isteklerine uygun ola-
daha gözler önüne serdi. øúçilerle ve de- Türkiye Sol'unun genel olumsuzlu÷uy- rak yeniden düzenlendi. Böylece iúçi sı-
÷iúik de÷iúik nitelikteki sendikacılarla la karúılaúıyoruz, østisnai bazı özel nıfı sendikal alanda tam bir cendere
yapılan röportajlar aracılı÷ıyla, kendi olumlu örnekler, genel olumsuzlu÷u de- içerisine alındı. Artık çerçeve çizilmiúti.
görüúlerini meúrulaútırma, destekleme ÷iútirmeye yetmiyor. øúçiler sendika istiyorsa Türk-øú, Hak-
çabasına girdiler. 2 Eylül, DøSK ve ba÷lı sendikaların øú ve MøSK'e ba÷lı sendikalarda örgüt-
42
prati÷i içerisinde her geçen gün bu olu-
úum gözlenebiliyor.
øúte bu nedenle bazı dergilerin sen-
dikal mücadele, Türk-øú, DøSK, örgüt-
lenme gibi konulardaki görüúlerini ele
almak gerekiyor.
ALINTERø DERGøSø NEYi
SAVUNUYOR:
Bu dergi, yayın hayatına girdi÷inden
beri sistemli bir úekilde iúçilerin Türk-
øú içerisinde birli÷ini sa÷lamayı savu-
nuyor. Alıntılarla çok açık bir úekilde
gösterelim.
iúçilerin karúı karúıya oldu÷u yeni bir
görev olarak "iúçi sınıfının sendikal bir-
li÷ini Türk-øú'te sa÷lamak" (Alınteri,
ùubat sf. 3) düúüncesindeler.
DøSK'in 20. Kuruluú Yıldönümü nede-
niyle 4 ùubat günü Pera Palas Oteli'-
nde düzenlenen panelde, DøSK Genel
Baúkanı Abdullah Baútürk bir konuúma
yaptı. Türk-øú'in partiüstü politikasının
depolitizasyonla iliúkisini vurgulayan
Baútürk, úöyle devam etti: "Ama
dostlarım, biliniz ki, ülkemizde ça÷dıúı,
demokrasi dıúı yöntemlerle, Türkiye øú-
veren Sendikaları Konfederasyonu ile
bütünleúen bu anlayıúın sahipleri ve bu
anlayıúın kurumlaútı÷ı yapıları iúçilere
ve emekçilere verebilece÷i hiçbir úey
yoktur." (Alınteri, Mart, sf. 2)
Alınteri dergisi, Baútürk'ün bu söz-
lerini úöyle yorumluyor: "Abdullah Baú-
lenebilirdi. Hak-øú ve MlSK, Türk-øú'in Ayrıca, ba÷ımsız devrimci sendikal türk'ün sözlerindeki görünürde Türk-
alternatifi olarak onu daha rahat yön- faaliyeti zorlaútırıcı ve son derece ay: øú'in yöneticilerine, özünde ise Türk-øú'e
lendirebilmek için de kullanabilirdi'. rıntılı gerici yasal düzenlemelerin var- karúı ortaya çıkan tavır..." (Alınteri,
DøSK üyelerinin küçük bir bölümü ise lı÷ı da ortadadır. Mart, sf. 2)
ba÷ımsız ilerici sendikalarda örgütlen- Olaya iúçi sınıfının ve emekçi halkın Baútürk'ün sözleri üzerine paneli ter-
me yolunu seçti ve sürdürüyor. çıkarları amacıyla hareket eden Sol keden Türk-øú Genel Baúkanı ùevket Yıl-
2 Eylül karúısında DøSK ve ba÷lı güçler açısından bakıldı÷ında ise yine maz, Alınteri dergisine giderek Baú-
sendikaların reformist-revizyonist yö- birçok olumsuz ve yanlıú düúüncenin türk'ü úikayet etmeliydi (!).
netimlerinin olumsuzlukları ve DøSK ta- varlı÷ı görülüyor. Klasik Sol güçlerin Tabandan gelen baskıları dizginle-
banının kendili÷inden zorunlu tavrı so- bir kesimi, hâlâ, ülkemizde yaúanan mek ve sürdürmek için büyük "sert
nucunda ortaya bugünkü tablo çıktı. toplumsal-siyasal geliúmeler karúısında çıkıúlar" ve göstermelik "tantanalar"
Devrimci-demokrat iúçilerin yaúanan söz söyleyebilme gücünden ve duru- etmeyi ihmal etmeyen Türk-øú yönetimi-
zor koúullar altında, kendili÷indencili- mundan uzak, iç sorunlarıyla ve kendi nin, yıllardır uyguladı÷ı bu taktik, Alın-
÷e müdahale edebilecek bir sübjektif dünyasından çıkamamıú haldedir. Di- teri dergisini coúturuyor ve ona úunla-
durumda olmadıklarını açık yüreklilik- ÷er bir kesim ise, geneldeki reformist- rı söyletiyor: "Türk-øú'in sorunları gö-
le kabul etmek gerekir. Sürece müda- revizyonist çizgilerinin bir yansıması rüúmelerle çözümlemek (aslında a÷ır-
hale edilmeye çalıúılmasına ra÷me÷n, olarak, sendikal alanda varolan durum- laútırmak) yolunu terkederek eylem yo-
bu baúarılamamıú, yetersiz kalınmıútır. dan hareketle yanlıú önermelerde bu- lunu seçmesi, tekelci sermayeyi olduk-
lunmakta, hatalı bir politika izlemekte- ça ürkütmüútü" (Alınteri, Nisan, sf. 4).
YENi DÖNEM VE GENEL DURUM dir. øúçi sınıfının gerek ekonomik-de Türk-øú yönetiminin iúçi kitlelerini uyut-
Bugün iúçi sınıfının büyük bir bölü- mokratik ve gerekse siyasal çıkarları mak için yıllardır kullandı÷ı bu sözümo-
mü koúulların zorlayıcılı÷ı, reformiút- açısından bu yanlıú görüúlere karúı ide- na sert çıkıú taktikleri ancak Alınteri
revizyonist önderlikler ve kitlenin bi- olojik mücadele ertelenemez bir görev dergisi yazarlarını uyutmayı baúarıyor.
linçsizli÷i gibi nedenlerle Türk-øú'e ba÷lı olarak úekillenmektedir. Bu ideolojik Yeni Çözüm dergisinin Mart-Nisan
sendikalarda örgütlüdür. mücadele bir yandan do÷ru devrimci sayısından sonra Alınteri dergisi Ma-
Ba÷ımsız ilerici sendikalarda örgüt- düúüncelere sempatiyle yaklaúan in- yıs ayında çıkan sayısıyla birlikte, ye-
lü olan iúçi sayısı tartıúma götürmeye- sanların e÷itimine hizmet ederken, di- ni bir kampanya daha baúlattı. Türk-øú
cek bir azınlıktadır . ÷er yandan da reformist-revizyonist gö- E÷itim Sekreteri ve Sa÷lık-øú Sendikası
øúçi sınıfının sendikal örgütlülü÷ü rüúlerin etkisindeki mücadeleci ama bi- Genel Baúkanı Mustafa Baúo÷lu'ndan
açısından somut durum kısaca böyle- linçsiz kesimleri bilinçlendiriyor ve dev- bile destek uman Alınteri dergisine, ne
dir. Buna hiç kimsenin itirazı yok. rimci çizgiye çekiyor. Hayatın canlı
43
dememiz gerekiyor, bilemiyoruz. Mus- için birkaç alıntı daha yapaca÷ız. Bu liúkinin böylesine derinleúmesi ve çö-
tafa Baúo÷lu'nun niteli÷i hakkında iúçi nedenle okuyucuların sabrına ve olgun- zümde, bilimselli÷in yerini kolaycılık ve
sınıfına hiçbir úey söylemeye gerek gör- lu÷una sı÷ınıyoruz. tepkicili÷in alması sonucu 2 ùubat
müyoruz. Sadece, Baúo÷lu'nun sendikal "øúçi sınıfının sendikal birli÷ini Türk- 967'de Türk-øú'ten ayrılan ya da ken-
mücadelenin geçmiúine iliúkin söyledi- øú'te sa÷lamak yalnızca fiili durumu disini ihraç ettiren sendikacılar Dev-
÷i ve Alınteri dergisinin medet umdu÷u onaylamak de÷ildir." (Alınteri, Mayıs, rimci øúçi Sendikaları Konfederasyonu
düúüncelerinden bir bölüm aktarmakla sf. 6). (DøSK)'nu kurdular. Bu tarihten sonra
yetiniyoruz: "Ben Türk-øú'le bütünleú- "Türk-iú'te birlik isteminin do÷rulu- iúçi sınıfının sendikal hareketi iki ayrı
memek için bir neden görmüyorum. Si- ÷unu görmekle iú bitmiyor" (Alınteri- konfederasyona bölünmüú oldu ve
yasi düúüncelere göre kurulmuú sendi- Mayıs, sf. 6) Türk-øú, zamanla kendi amaç ve yapı-
kalar geçmiúte denendi fayda vermedi. "Sendikal birli÷in Türk-øú'le sa÷lan- sına "zarar" verecek olan siyasi ve sen-
Aynı yol niçin bir kez daha gerekli ması, yukarıda ele aldı÷ımız gibi, do÷- dikal kadroları bünyesinin dıúına çıka-
olsun" (Ahnteri, Mayıs, sf. 5). Ahnteri ru olan ve yaúamda da do÷rulanan bir rarak bir bütün olarak baúta belirlenen
dergisine öneriyoruz: Türk Metal-øú Ge- sistemdir." (Alınteri, Mayıs, sf. 8) uzlaúmacı amaç ve çizgiyi benimsemiú
nel Baúkanı adına Otomobil-øú üyeleri- Hiçbir úey eklemeye gerek görmüyo- olanların elinde kaldı" (Görüú, Aralık
ni kendi çatısı altında toplanmaya ça- ruz. Alınteri dergisinin yazarı, bizim '86, sf. 9). Aynı mantıkla ba÷ımsız
÷ırabilir (!). eleútirdi÷imiz reformist-revizyonist çiz- devrimci-ilerici sendikalar da suçlanı-
Ahnteri dergisinin Mayıs sayısı, yan- ginin, (hakkını vermek gerek) cesaretli yor: "Büyük ço÷unlu÷u Türk-iú ve DøSK
lıú düúüncelerde ne kadar ısrarh olduk- bir savunucusudur. bünyesinde toplanan iúçilerin, dinsel
larını gösteriyor. Sendikal harekette motiflerle etkili olmaya çalıúan Hak-øú
Türk-øú, Hak-øú, MøSK gibi örgütlerle GÜN DERGøSø NEYi SAVUNUYOR ve MHP'nin yan kuruluúu olan MøSK'-
ba÷ımsız sendikalar oldu÷unu ve ayra- Gün dergisi sendikal faaliyetin dünü, in yanısıra hiçbirini be÷enmeyen ve
ca üyeleri de÷iúik yerlere da÷ılan DøSK bugünü ve gelece÷i hakkında yakın anorko-sendikalist e÷ilimler gösteren
faktörünü vurgulayan Alınteri dergisi, komúusu Ahnteri dergisi kadar açık yü- bir dizi ba÷ımsız sendikayla..." (Görüú,
úöyle devam ediyor: "Gerek farklı sen- rekli ve cesaretli olamıyor. Yaptı÷ı de- Aralık '86, sf. 0). Türk-øú dıúında sen-
dika ve konfederasyonların varlı÷ı, ge- ÷erlendirmelerde Ahnteri kadar netlik dikal mücadeleyi dıútalamayan düúün-
rekse Türk-øú tabanının yapısı sendikal ve kararlılık görülmüyor. Reformist-re- celer ise úöyle de÷erlendiriliyor): "Geç-
harekette bölünmüúlü÷ü iúaret ediyor. vizyonist siyasi çizgilerine en yakın gö- miúte denenen ve sonuçları görülen ay-
Zaman zaman ayrı konfederasyon vb. rüúleri savunan Alınteri ve Görüú der- nı yollardan, hiçbir ders almamıúçası-
isteklerinin öne sürülmesiyle beliren ye- gilerinin de÷erlendirmelerine yönelik na yürümenin anlamı yoktur." (Görüú,
ni bir bölünme olasılı÷ından da sözedi- yorumlarını bekleyece÷iz. Bu konuda Aralık '86, sf. )
lebilir. Sendikal birlikten bu koúullar- utangaçh÷a, çekingenli÷e, el titremesi- Ne denilmek istendi÷i yeterince açık
da sözediliyor. Sendikal birlik amacı ne yer yok, siyasi cesaret göstermek ge- de÷il mi?
için tutulacak yolu somut olarak ifade rek. Aksi takdirde, sadece Yeni Çö- Gün dergisinin DøSK'in kuruluúunu
edersek: Sendikal birli÷in sa÷lanması züm'e saldırmakla Gün dergisinin siyasi Görüú dergisinden farklı de÷erlendirdi-
için Türk-lú en tutarlı araçtır. Sendika- kimli÷i netleúemez düúüncesindeyiz. Ye- ÷ini biliyoruz. Gün dergisi, ùubat '87 sa-
lı, sendikasız iúçiler, sendikaların Türk- ni bir siyasi kimlik oluúumu veya ara- yısında, isim vermeksizin alıntı yaparak
øú'le birli÷inin sa÷lanması için çaba yıúı süreci mi yaúanıyor? Bilmek istiyo- Görüú dergisini eleútiriyor: "Hemen be-
gösterilmelidir." (Alınteri, Mayıs, sf. ruz, bir dost olarak bilmeye hakkımız lirtelim ki; DøSK'in kuruluúuna meydan
5-6) var diye düúünüyoruz. Fakat, e÷er böy- veren olaylar olmamalıydı, maddi te-
Son derece açık de÷il mi? Sendikalı, le bir durum var ise, böylesi bir siyasi melleri kaúke olmasaydı demek baúka,
sendikasız bütün iúçilerin Türk-øú'te bir- kimlik ediniú sürecinde, kraldan fazla DøSK bu bilinen nesnel koúullara ra÷-
li÷inin sa÷lanması isteniyor. Üstelik kralcı kesilerek Yeni Çözüm'e saldırıyı men kurulmamalıydı demek, bambaúka-
Ahnteri dergisi, "Türk-øú'te sendikal bir araç olarak kullanmanız, pek akıllı dır." (sf. 0). Gün dergisine göre, DøSK'-
birli÷in sa÷lanması istemi yeni öne sü- bir taktik olmasa gerek. Çünkü çok ça- in kuruluúu zorunlu olmuútur. Fakat yi-
rülmüyor. Bu hedef öne sürüldü÷ünden buk açı÷a çıkıyor. Ayrıca, muhtemel bir ne Gün dergisinde Aralık '86 sayısında
bu yana, geniú bir destek buldu" (Alın- yeni siyasi kimlikle karúımıza çıkmanız, bu konuda úöyle deniyor: "...sonunda
teri, Mayıs, sf. 6) deme dürüstlü÷ünü ve do÷rusu bizi sevindirir. Kaldı ki, biz is- hep teslimiyetçili÷i seçen Türk-øú yöne-
açık yüreklili÷ini cesaretle gösteriyor. tesek de, istemesek de, aynıların aynı timine tepki duyan iúçi ve sendikacılar,
Yeni Çözüm'ün Mart-Nisan sayısında yerde, ayrıların ayrı yerde toplanması biraz deneyimsizlik, biraz da aceleci si-
iúaret edilen ve eleútirilen anlayıú za- eúyanın tabiatı gere÷idir. Siyasi arena yasal kararlar sonunda Türk-øú içindeki
ten buydu. Sendika a÷alar sosyal de- bütün kuvvetleriyle, süreç içinde daha dinamizmi boúaltarak dıúına çıkmıúlar
mokrat sendikacılar, reformist-reviz- da netleúecektir. Halkımız bu netleúme ve DøSK'in oluúmasına öncülük etmiú-
yonistler gibi birçok farklı kesimin, süreci içerisinde gerçekleri daha iyi gö- lerdir." (sf. 26). Gerçi burada, Görüú
farklı çıkıú noktalarıyla da olsa sonuç- rebilecektir. dergisi gibi açık ve net bir úekilde
ta öz olarak aynı úeyi söyledikleri be- Konumuza dönelim. Gün dergisi net DøSK'in kuruluúunun mahkum edildi÷i-
lirtilmiúti. Bu durum hiçbir yerden alıntı olmayan, en azından açık seçik olma- ni söyleyemeyiz. Fakat bulanıklı÷a dik-
yapılmayarak, özet olarak ifade edil- yan görüúler savunuyor dedik. østiyoruz kat çekmeden de duramıyoruz.
miúti. Bu noktaya ileride yine de÷inece- ki, iki yana çekilmeye açık görüúler sa- Gün dergisi ùubat '87 tarihli sayısın-
÷iz. Fakat Gün dergisi gibi bazı dostla- vunmayın. Örne÷in kimileri, Türk-øú'ten da sendikal birlik konusundaki görüú-
rımıza, kiúilerin Türk-øú'ten baúka sen- ayrılarak DøSK'in kurulmasını bugün- lerini açıklıyor ve anlaúılabildi÷i kada-
dikalarının olmasını istemeyenlerin, üs- kü anlayıúlarına uygun bulmadıkları rıyla isim vermeden ve alıntı yapmadan
telik bu yönde çaba gösterilmesini iste- için eleútiriyor ve mahkum etmeye ça- Alınteri dergisinin görüúleri eleútirili-
yenlerin varoldu÷unu ispatlayabilmek lıúıyor. Görüú dergisi úöyle diyor: "Çe- yor. Fakat biz yine diyoruz ki; Gün der-
44
de DøSK'in mahkum edilerek kapatıldı-
÷ının ilan edilmesi de etkili oldu: Ma-
dem ki Türk-øú'teki muhalefet yenildi ye
artık DøSK de kapatıldı, o halde hemen
yeni bir konfederasyon kurulmalıdır.
Kurulacak olan yeni konfederasyon da
"Demokratik bir øúçi Sendikaları Kon-
federasyonu..." (Yeni Çözüm, Nisan) ya-
ni DøSK olmalıdır." (Gün, Mayıs '87, sf.
2)
Gün dergisi Yeni Çözüm'den alıntı
yapıyor. Fakat bu görüúler Yeni Çö-
züm'e ait de÷ildir. Bunun bir dizgi ha-
tası oldu÷unu düúündü÷ümüz için Gün
dergisini suçlamak istemiyoruz. Do÷al
olarak bu yanlıúlı÷ın düzeltilmesini is-
temek hakkımızdır.
Bu konuda gerekti÷inde görüúlerimizi
daha da açaca÷ız. ùimdilik kısaca so-
nuçlandırmak istiyoruz.
—øúçi sınfuım tüm sendikal güçleri-
ni Türk-iú içerisinde toplamak düúünce-
si do÷ru de÷ildir. Böyle bir durum,
Türk-øú'e ba÷lı sendikalardaki devrimci
sendikal muhalefetin geliúim hızını
yükseltmez. Türk-øú'e ba÷lı sendikala-rı
dıúardan da zorlamak gerekir. Bu ne-
Sıkı Yönetime ra÷men direniú yapan iúçiler. denle ba÷ımsız ilerici sendikalar Türk-
øú'e katılmayıp etkinliklerini sürdürme-
gisinin sendikal birlik konusundaki gö- lik'ten dem vuruyorlar. Sosyal Demok- lidir. Gerekti÷inde ve koúullar elverdi-
rüúleri yeterince açık ve güven verici rat geçinen ne idü÷ü belirsiz sendika- ÷inde yeni ba÷ımsız sendikalar kurula-
olmaktan uzaktır. Alınteri dergisinin si- cılar, 'sendikal birlik' diyorlar. Gerçek- rak Türk-øú'e dıúardan baskı arttırılma-
lahúoru gibi Yeni Çözüm'e saldırması ten sosyal demokrat denilebilecek sen- lıdır.
kuúkularımızın kayna÷ını teúkil ediyor. dikacılar, reformistler ve revizyonistler —DøSK'in açılması talebi sürektik
Dilbilgisi ve yazım tekni÷i konusuna de 'sendikal birlik'ten sözediyorlar. gündemde tutulmalıdır.
gelince; Gün dergisi yazarlarına ders Neymiú bu denli ba÷ırdan ve iman ta- —Türk-øú içerisinde devrimci-
vermek gibi iddiamız ve niyetimiz olma- zelercesine tekrarlanan 'sendikal bir- demokrat sendikal faaliyet ilkesizli÷e
dı÷ı gibi zaten ayıracak pek zamanımız lik'? Bütün bu saydıklarımız ne istiyor- düúülmeden, ihmal edilmeden ve gere-
ve sayfamız da yok. Fakat, aydınların lar? ken ciddiyetle sürdürülmelidir.
ve revizyonizmin "ancak primitif 'Artık iúçilerin Türk-øú dıúında sen- —Bugün Türk-øú'e alternatif yeni bir
örnekleri" (Gün, Mayıs '87, sf. 3) ile dikaları olamasın... øúçilerin hepsi konfederasyonun hemen yaratılmasının
çokça karúılaútı÷ımız ülkemiz koúulla- Türk-øú'e ba÷lı sendikalarda örgütlen- sübjektif koúulları yoktur. Fakat böyle
rında, böylesi konularda kimseden ders sin... Böylece iúçilerin sendikal birli÷i bir devrimci-demokrat konfederasyon
almaya da, do÷rusu ihtiyaç duymuyo- sa÷lanmıú olsun...' hedeflenmelidir. øúçi sınıfının kelimenin
ruz. Görüúlerimizi, devrimci sorumlulu- øúte binbir çeúit sesten oluúan bu ko- tam anlamıyla sendikal birli÷ini sa÷la-
÷umuza uygun bir dille ve anlaúılır bi- ronun bıkmadan-usanmadan söyledi÷i mak yeni-sömürge ülkelerde çok uzun,
çimde yansıtmak ilkemizdir. türkü budur. Ve bu bir halk türküsü'de- dolambaçlı yollardan ve ara aúamalar-
Gün dergisi, alıntı olarak gösterme- ÷ildir. Bestecileri, sözyazarları egemen dan geçecektir. Yeni bir konfederasyon,
ye çalıútı÷ımızı iddia etti÷i sözlerin, güçlerdir ve uzun yıllar önce yazılmıú- bu ara aúamalardan birisi olacaktır.
alıntı olmadı÷ını, savunulan bir mantı- tır. Birtakım ilerici-yurtsever çevrele- Türk-øú içerisinde çalıúılırken iúçi kit-
÷ın özü elarak vurgulandı÷ını, aslında rin bu türküyü söyleyen koroya katılma- lelerinin ufku daraltılmamalı ve geniú
gayet iyi anlamıútır. Buna ra÷men Ye- sı üzücü ve düúündürücüdür." bir bakıú açısı sunulmalıdır. ùu veya bu
ni Çözüm'ü suçlamak, e÷er artniyet ta- Söylediklerimiz bunlar. Gün dergisi biçimde yeni bir konfederasyon aúama-
úımıyorsa, ne anlama geliyor? neden alınıyor? Sıkıntısı nedir? Yuka- sına gelindi÷inde, hâlâ Türk-øú içerisin-
Yeni Çözüm'ün Mart-Nisan tarihli sa- rıda somut isim vererek, yer gösterecek de olan iúçileri etkileme úansı da arta-
yısından uzun bir alıntı vermek gereki- alıntılar yaptık. ùimdi soruyoruz; yaz- caktır.
yor: dıklarımızda yalan-yanlıú olan nedir?
"Hemen herkes iúçi sınıfının sendikal Kafa karıútıran nedir?
birli÷inin sa÷lanmasından ve bunun an- Kafa karıútıracak úeyleri Gün dergi-
cak Türk-øú çatısı altında gerçekleúme- sinin sayfalarında aramak gerek. DøPNOT:
sinden söz ediyor. Sanki bilinçli bir ka- "Türk-øú Genel Kurulu, sonrası itibariy- Sosyal Demokrat geçinen ne idügü belirsiz sendi-
mpanya açılmıú... Yılların sendika a÷a- le, muhtelif kimi kesimlerde bir ayrıú- kacılardan kimi kastetti÷imizi iúçi sınıfının takdi-
ları, amerikancı sarı-mafya tipi ma e÷ilimi yarattı. Bu e÷ilimin belirgin- rine bırakıyoruz. Gün dergisi onları da savunma
sendikacılı÷ın önderleri 'sendikal bir- leúmesinden hiç kuúkusuz aynı tarihler- ihtiyacı duyuyorsa, söyleyecek sözümüz yok.

45
MEHMET ùøRøN TEKøN

DÜùÜNDÜRDÜKLERø
"Her acımızda her hüznümüzde leútirilen daha önceki saldırılar ve yu- daki Vali'ye göre, saldırganlar oruç tut-
Belki bir gün diyerek yarınlara karda saydı÷ımız devrimci-ilerici ö÷ren- mayanlar tarafından tahrik edilmiúler-
koúarız. cilere yönelik baskı-tehdit ve saldırüarr di. Vali "kullanılan aletlerin çok büyük,
Karanlıklara sünger çekeriz Zeytin la birleúti÷inde ortaya farklı görünüm- bıçak gibi bir úey oldu÷unu zannetmi-
dalı, ak güvercini uçurmak için Ve ler çıkmaktadır. yor"du. Ona göre bu aletler "çakı gibi"
sıcaklı÷ıyla yaúarız yüreklerde Van'da 00. Yıl Üniversitesi'nde, biz- ufak tefek úeylerdi.
sevdaları zat rektörlü÷ün gayretleriyle oluúturu- Böylelikle birçok ö÷rencinin yaralan-
Koúarız da÷lara baharı müjdelemeye lan faúist kadrolaúmanın, ilerici ö÷ren- masına ve bir ö÷rencinin ölümüne ne-
Kır çiçeklerinden halka takarak ciler üzerinde geneldeki baskısıyla bir- den olan olay da "ufak tefek" bir olay
Gerekirse... likte derslerde faúist ideolojinin açıktan olmaktaydı resmi görevlilere göre... Mo-
Bir úafak vakti aynı hızla koúaca÷ız empoze edilmesine yönelik propaganda- dası geçti÷i ve teúhir oldukları için, de-
Dilimizde úarkımız, baúımız dik ların "hocalar" tarafından yapıldı÷ı bi- mokrasi havarisi kesilen Demirel'in
Umudu karúılayaca÷ız"(x) linmektedir. Derslerde izlenen bu per- "devletin yardımcısı milliyetçi gençler"
vasız tutum, M.ùirin TEKøN'in katlin- ifadesi kullanılmıyordu úimdilik.
den iki gün sonra yine bir misyoner Bu olay, 2 Eylül'den bu yana yüksek
Evet, dillerinde úarkıları baúları dik "hoca" tarafından saldırıyı öven ve ö÷renim kurumlarında, herkesin yaúa-
umudu karúılamaya koúan binlerce onaylayan konuúmalar yapacak kadar dı÷ı, bildi÷i, bilim dıúı gerici uygulama-
ö÷ren-ci gencteh biri M.ùirin TEKøN, ileri gidebilmektedir. 00. Yıl Üniversi- lardan öte, daha da ileri boyutta bir an-
son zamanlarda artan faúist-gerici tesi Rektörü Nihat Bayúu, M.ùirin TE- lam ifade etmektedir. Baúta, taúradaki
saldırılar sonucu katledildi. KøN hakkında "pek de uslu de÷ilmiú" gecekondu üniversitelerde olmak üze-
Susturulmak istenen sadece M.ùirin úeklinde ifade kullanmıútır. re ö÷renciler, ilerici ö÷retmen ve per-
TEKøN de÷il, ö÷renci gençli÷in Bu sözleri sarfeden Rektör'ün bu ce- sonel üzerindeki dini-ırkçı baskının
baskılara, yasaklara karúı yükseltti÷i sareti nereden aldı÷ı merak konusudur. polis-valilik ve üniversite yönetimi iúbir-
onurlu bir mücadeledir. Toplumun en "Pek de uslu olmayanlar" için reva gör- li÷iyle hangi boyutlara vardı÷ını göster-
duyarlı kesimini oluúturan ö÷renci dü÷ü olay sanırız bir "bilim adamı"nın mektedir.
gençli÷in mücadelesi ne zaman bilim adına sarfetti÷i u÷raúlarla özdeú- Katliamın arkasından resmi a÷ızların
yükselmeye baúlasa senaryosu çok lik taúıyor. Aynı kiúi fazla ileri gitti÷ini olayı örtbas etmeye çalıúmaları katille-
uzun yıllar önce yazılan oyun tekrar hatırlamıú olacak ki, çok sonraları ola- rin eylemleriyle birlikte de÷erlendiril-
sahnelemenmeye baúlar. Birtakım çev- yın "üzücü" oldu÷una dair demeç ver- di÷inde, bu ve benzeri eylemlerle faúist
releri oldukça rahatsız eden bu durum me gere÷ini hissetmiútir. ve gerici kitle tabanına verilmek iste-
adeta turnusol kâ÷ıdı görevini görür. Olaydan yarım saat kadar önce üni- nen mesajın üzerinde biraz daha ciddi
Maskeler düúer, yüzler açı÷a çıkar. Son versiteye ilgi çekici giysileriyle 30'u aú- durulması gerekti÷i düúüncesindeyiz.
olay da bundan pek farklı de÷ildir. kın bir grubun minibüslerle gelmesi; 2 Eylül'le birlikte kendi kurumları-
Gerici-faúist saldırıların baúlaması üniversite kapısının karúısındaki ö÷ren- nı yaratmada bir hayli mesafe kayde-
ve çeúitli yerlerde yo÷unluk kazanma- cilerin oturdu÷u kahveye saldırıya geç- den egemen güçlerin geliúen toplumsal
sı tesadüfi olmasa gerek. Son olay ön- meleri, olay yerinden 50 metre uzaklık- muhalefete kaúı pasifikasyon politika-
cesi Van'da kamuoyuna duyurulmayan taki karakola haber verilmesine karúın sını sürekli gündemde tutması .bilinen
bir ö÷rencinin faúistler tarafından bı- olay bittikten sonra kahveye birkaç po- bir gerçektir artık. Bu politikanın uygu-
çaklanması, Ankara Gazi E÷itim'de lisin gelmesi ve kaçanlarla ilgilenmeme- lanması sürecinde kendi özgüçlerinin
ilerici-devrimci ö÷rencilere yönelik sal- si; faúist saldırganlar hakkında davacı yıpranmasını daha uzun vadede uygun
dırılar, Erzincan, Konya, østanbul ve olan ö÷rencilere ifadelerini de÷iútirme- görmediklerinden kimi yerlerde yarat-
birçok yerdeki okullarda, yurtlardaki leri yönünde polisin tehdit ederek bas- maya çalıútıkları sivil örgütlenmeler uç
saldırı ve tehditler ortamı buldukçu yo- kı yapması; tüm bunlar olayın hiç te vermeye baúlamıútır. Bu alanlardan bi-
÷unlaúmaktadır. ba÷naz bir grubun fanatik, tek baúına ri de Yüksek Ö÷retim Kurumları'dır.
Resmi a÷ızların Van olayı hakkında yaptıkları bir eylem olmadı÷ını ortaya YÖK'e karúı geliúen devrimci-ilerici
kamuoyuna yaptıkları açıklamalar biz- koymaktadır. ö÷renci gençli÷in mücadelesi bu kuru-
ler açısından pek inandırıcı olmamak- Van Valisi Özdemir Hano÷lu'nun tav- mu ayakta tutmaya çalıúan güçleri zor-
tadır. Olayı daha yakından inceledi÷i- rı, haince tertibin boyutları hakkında lamaktadır. Zorlanan güçlerin uygula-
mizde basit bir oruç yiyenler-tutanlar daha net bir fikir vermektedir. Devle- dıkları taktikler arasında yeralan sivil-
kavgası olmadı÷ım görmek için fazla ka- tin en yetkili yerel temsilcisi durumun- faúist örgütlenmelerin yaratılması ve
fa yormaya gerek yok. Van'da gerçek-
46
geliúen mücadelenin önüne set çekilme- kültürel özelliklerine göre úekillendiril- Maalesef bazı ilerici solcularımızın
si daha önce de denenen bir olaydı. Ka- meye çalıúılan sivil-faúist hareketin vb. geçmiúten ders çıkarma gibi bir dert-
muoyuna sorunu "sa÷-sol" çatıúması gerici örgütlenmelerin tarihi misyonu, leri yok. Gerçekleri görmemede olduk-
olarak gösterme çabalan boúa çıktıkça geliúen toplumsal muhalefetin önünde ça ısrarlılar. Eylül'ün zor ve baskısı da
devreye daha etkili güçler sokma ise set oluúturmak ve bu muhalefeti ezmek- bunda oldukça büyük bir etken... Oysa
daha sonraki bir iúti. tir. Bu yöntem, pek de görüldü÷ü gibi bilindi÷i üzere anti-faúist mücadele sı-
øúte bugün nostaljik hayaller kuran güçlü olmayan iktidar dayanaklarının nıflar mücadelesinin ayrılmaz bir par-
egemen güçler böylesi bir takti÷i sallanmaya baúladı÷ı an devreye soku- çasıdır. Bunları farklı farklı yerlerde
uygulamanın zeminini hazırlamakla lur, iúte egemen sınıflar tarafından uy- aramak mücadele perspektifinde ülke-
meúgul. gulanan ve her an yedekte tutulan bu miz gerçe÷ini yanlıú yerlere oturtmak-
Egemen sınıflar tarafından çıban yöntem günümüzde de÷iúik görünümler tır.
baúı olarak gösterilmeye çalıúılan içerse de yeni yeni uygulama alanına Van'daki katliamı bu perspektifle de-
yüksek ö÷renim kurumlarını "ıslah sokulmaktadır. Her türlü pasifikasyon ÷erlendirmek yerine, olayı basitleútirip
etmekO" amacıyla örgütlendirilmiú yöntemlerine karúın engellenemeyen sahip çıkmamak ve bu do÷rultuda do÷-
olan YÖK'le birlikte bilimsel toplumsal muhalefet, yine sivil-gerici ru politikalar üretmemek, bu saldırıla-
araútırma-uygulama mesleki ö÷renim örgütlenmeler arenaya çıkartılarak en,- rın bir gün bizzat kendilerine yönelme-
iúlevlerini her geçen gün kaybeden gellenmeye çalıúılacak, böylelikle emek- sini engellemiyor.
üniversitelere önemli darbeler çi halkın her kesiminin haklarını kazan- Van'daki katliam demokratik ö÷ren-
vurulmuú ve vurulmaktadır. ma yolundaki savaúımları etkisizleútiril- ci hareketinin anti-faúist, anti-emper-
Üniversitelerde tanıdık-bildik faúist meye çalıúılacaktır. yalist ilkeler temelinde yürümesi konu-
kadroların üst kurumlara getirilmesi, iú Van olayı, bu anlamda düúündürücü- sunda anlamsız ve demogojik karúı çı-
üzerine uzmanlaúma yerine politik dür. Gençli÷in hak ve istemleri do÷rul- kıúlarda bulunanların sübjektifli÷ini
kadrolaúmaya yönelik üniversite tusunda hızla geliúen mücadelesinin yö- göstermesi bakımından da ilginçtir. Bu
örgütlendirmelerine gidilmesi ve nünü saptırmak, enerjisinin önemli bir olay, politikaların yaúamın gerçe÷inden
kurumlara önemli zararlar vermiútir. kısmını sivil-faúist saldırılarla karúı kaynaklanması durumunda, ancak pra-
Bugün çeúitli nedenlerle üniversite- karúıya getirme çalıúmaları yeni de÷il- tik tarafından do÷rulanabilece÷inin bir
lerden uzaklaúmıú ya da uzaklaútırılmıú dir. Hele hele geçmiúin anti-emper- göstergesidir.
bulunan yetkin, bu kurumlar için de÷er- yalist, anti-faúist mücadele deneyimi Gelinen noktada, M.ùirin TEKlN'in
li çalıúmaları ö÷retim üyeleri dıúında da içerisinde yüzlerce insan yitirmiú olan katledilmesi ve birçok ö÷rencinin yara-
halen görevlerini sürdürmeye çalıúan devrimci gençlik için, hiç de yeni de÷il- lanmasıyla sonuçlanan olay için, "bu-
ço÷unluk ö÷retim görevlileri de mevcut dir. CIA patentli uzmanları, danıúman- gün ona, yarın sana" demekten öteye
iúleyiúten memnun olmadıklarını ları, gazeteci ve profesörleri aracılı÷ıy- denecek úeyler olmalıdır.
belirtmelerine karúın bu la direkt yeni-sömürge ülkelerin iç po- En sistemli ifadesini "Türk-øslam
memnuniyetsizlik örgütlü olmaktan litikasına karıúan emperyalizmin hazır- Sentezi'nde bulunan faúist anlayıúın
çok kiúisel yakınmalar úeklinde ifade ladı÷ı senaryoyu daha önce de izlemiú- pratikteki görünümleri tek yönlü bakıú-
edilmektedir. YÖK'-ün baúından tik. larla ele alınamaz. Sorunu ülkemiz yö-
fakültelerdeki bölüm ör- Devrimci-demokratik ö÷renci hareke- netim biçiminden soyutlayıp farklı yer-
gütlenmelerine kadar askeri kıúla iúle- tinin geliúip güçlenmesine ba÷lı olarak lerde aramak bizleri do÷ru bakıú açısın-
yiúine göre örgütlendirilen sistem bu önümüzdeki süreçte daha etkin olarak dan uzaklaútırıp kısır bir düúünceye
kurum içerisinde olan herkesi içine al- devreye sokulmaya çalıúılacak olan ge- hapseder. Van olayı vb. olaylar yakın-
maya çalıúmaktadır. rici ve faúist saldırılar karúısında dev- dan izlenip de÷erlendirilmeli, arkasın-
Özerk-demokratik üniversite sloga- rimci gençli÷in bu politikayı açı÷a çıka- da yatan nedenler ve sinsice politika-
nıyla harekete geçen ö÷renci gençlik rıcı ve teúhire yönelik bir mücadele lar açı÷a çıkarılmalıdır.
tüm yasal-yasadıúı engellemelere programına sahip olması gerekmekte- Devrimci Gençlik 20 yıllık deneyimiy-
karúın kendi sorunlarına sahip çıkmayı dir. le, süregelen baskı ve yasaklara ek ola-
baúarmıú, örgütlenme çabalarını Sorunu egemen sınıf sözcülerinin pa- rak yeniden siyasi arenaya sürülmeye
yo÷unlaútırmıútır. Bu örgütlü gücün ralelinde bir mantıkla ele alıp basitleú- çalıúılan sivil-faúist örgütlenmelere ve
kararlılıkla yürüttü÷ü mücadele, tirmek, görmezlikten gelmek ilerde çı- saldırılara karúı etkin yöntemler bulup
süreçte meyvelerini vermeye kacak engelleri aúmada bizi zorlayan çıkaracaktır.
baúlamıútır. Her türlü engellemelere bir unsur olacaktır. Bugün dünün üzerine kuruldu. Dev-
karúın, ülke çapında gerçekleútirilen 2 Eylül öncesinde, bu açıdan durum rimci Gençlik bugünden yarına dene-
Nisan Direniúleri, giderek artan bir anımsandı÷ında, ö÷renci gençli÷in "te- yimlerinden de güç alarak, yolundaki
etkiyle, baúta ö÷renci çevresi olmak mel sorunu, devam eden ö÷renim içe- her türden engelleri yıkıp aúacaktır. Bu
üzere toplumun tüm kesimlerine risinde birtakım talepleri gündeme ge- yolda geliútirece÷i yeni örgütlenme bi-
önemli mesajlar iletmiú ve moral tirmek de÷il, ö÷renime devam edebil- çimleri, akademik-demokratik haklar
kayna÷ı olmuútur. mek(di). Faúist iúgal altındaki okullar- için verilen özerk-demokratik üniversite
Daha önce de 44. maddeye yönelik da bunun hiç koúulu olmadı÷ı gibi, iú- kavgasının gerekleriyle birlikte ele alın-
ö÷renci kampanyasında da görüldü÷ü gal altında bulunmayan -okullarda da dı÷ında sivil-faúist katliamlar Eylül ön-
üzere, geliúen akademik-demokratik (birkaç okul dıúında) sivil ve resmi sal- cesinden çok daha az etkili olacaktır.
mücadelenin yarattı÷ı etkiyi azaltmak dırılar dolayısıyla ne ö÷renimin deva-
için suni olaylar gündeme getirilmiú mının teminatı, ne de can güvenli÷i var- Bu dizeler M-ùirin Tekin'in bir arkadaúına gönder-
(türban vb.) böylece hedef saptırılma- dı. Temel talep olan ö÷renimi yapma- di÷i mektuptan alınmıútır.
ya, eylem etkisizleútirilmeye ve ilerde nın yolu, faúist saldırıların püskürtül- Olay hakkındaki haberler basın kanalıyla alınabil-
demokratik ö÷renci hareketinin mesinden geçiyordu." miútir.
önünde set oluúturma görevini 47
üstlenecek olan taban oluúturulmaya
çalıúılmıú, çalıúılmaktadır.
Yeni-sömürge ülkelerin siyasi-tarihi-
ARKADAN VURULANIN
TÜRKÜSÜ
A÷ıt istemem
Türküler isterim
øyi günler için
Üstlerine yürümenin sırası
A÷ıtlar borsalarda dolaúsın
Karalar tütünsün hayınlar
vurguncular
Görsünler neylermiú kahpe kurúun
yarası
Kara haber gezsin çarúılarında Bir gün
bitecek annemin gözyaúları Ben a÷ıt istemem
Artık hep varım
Yirmibir yaúımda olaca÷ım artık hep
Sırtımdaki mermi ile karúılarında

Vedat TÜRKALø

HAZiRAN'DA DÜùENLER
l Haziran 1971 yılında østanbul Mal- kelerden biri olan ülkemizde 1970'li yıl-
tepe'de Türkiye devrimci hareketinin larda yaúanan kapitalist dünyanın eko- örgütlü sesi olarak mücadeleye baúla-
ve THKP-C'nin önder kadrolarından nomik ve politik krizinden en fazla et- mıúlar ve giderek seslerini daha gür bir
Hüseyin Cevahir katledilir. kilenen ülkelerin baúında gelmekteydi. úekilde çıkarmaya baúlamıúlardır.
1971'in 31 Mayıs'ında ise THKO'nun Ülkede ekonomi giderek rayından Faúizm bu baúkaldırı karúısında gi-
önder kadrolarından Sinan Cemgil, Ka- çıkmıú. Yıllardır özenle sürdürülmeye derek daha da azgınlaúmıú, saldırgan-
dir Manga ve Alpaslan Özüdo÷ru Nur- çalıúılan ekonomi-politikalar dünya laúmıútır. Mücadelenin giderek kızgın-
hak da÷larında katledilirler. bankası ve IMF reçeteleriyle giderek laútı÷ı bir dönemde østanbul Maltepe'-
1970'li yıllar, ABD ve AET emperya- bir açmaza dönüúmüú ve 1961 Anaya- de THKP-C'nin önderi Mahir Çayan'la
lizminin bunalımlarının had safhaya sasının getirdi÷i sınırlı hak ve özgürlük- birlikte pusuya düúürülen Hüseyin Ce-
ulaútı÷ı. Sömürge ve yeni-sömürge halk- lerinden yararlanan halkın sınırlı tep- vahir katledilmiútir. Bu arada Mahir
ların dünyanın her yanında baúkaldır- kisi bile egemen sınıfları rahatsız eder Cayan da yaralanır.
dı÷ı yıllardır. Emperyalizm özü gere÷i boyutlara ulaúmıútır. Bir gün önce, yani 31 Mayıs 1971'de
(kendi ekonomik ve sosyal refahını sür- 12 Mart Muhtırası, halkın bu örgüt- de gene THKO'nun önder kadroların-
dürebilmek için) krizi sürekli olarak sö- lü tepkisini yok edebilmek için uygula- dan, Sinan Cemgil, Kadir Manga ve
mürge ve yeni-sömürge ülkelere aktar- maya konulmuú ve ülke açık despo- Alpaslan Ozüdo÷ru Nurhak da÷larında
maktadır. Bu da yeni-sömürge ülkeler- tizmle yönetilmeye baúlanmıútır. En pusuya düúürülerek katledilirler.
deki sömürünün giderek daha katmer- küçük bir baúkaldırıya dahi izin 1981 6 Haziran'ında ise bir hainin
leúmesine neden olmaktadır. vermemektedir oligarúi. ihbar etmesi sonucu Tamer Arda,
Sömürünün katmerleúmesi ve gide- Ne var ki, halkın öncüleri olan dev- Attila Ermutlu ye Do÷an Özzümrüt ve
rek zorlaúan yaúam koúullarına karúı rimciler, giderek örgütlü bir biçimde Ercan Yurtbilir, østanbul'da
halkın tepkisini yok etmek içinde zaten tepkilerini dile getirmeye baúlamıúlar- Onların baúlattı÷ı Mücadele gelene-
olmayan demokratik hak ve özgürlük- dır. Bu baúkaldırıda en ön saflarda yer ÷i günümüzde daha da yükselmiú ve
lerin rafa kaldırıldı÷ı yeni-sömürge ül- alan THKP-C ve önder kadroları halkın yükselmeye devam etmektedir.
48
BøR
"øSTANBUL
BAKKALI"
MøGROS
980 tarihli sözleúmeyle kazanılan bir-
"...Seni østanbul seni..." diye baúlar Delhi'de düzenlenen bir törende "yılın çok ekonomik-sosyal hak Yüksek
türküler. Anadolu'nun en ücre köúele- en baúarılı iúvereni" ödülünü aldı. Hakem Kurulu tarafından kaldırılmıú,
rinden kalkar gelir 5-6 yaúlarında, bı- Zaman zaman konuúulur. "Vehbi 985 sözleúmesi ise, içinde bulunulan
yıkları dahi terlememiú, kimi evli, kimi Koç'un neden bankasıyok?" diye. Mig- úartlar ve koúullarda pek te baúarılı
niúanlı, genç delikanlı "taúı topra÷ı al- ros iúçisi bu soruya hafif bir tebessümle geçmemiúti.
tındır østanbul'un" diye. karúılık verir. Çünkü hiç kimse, bu so- Ama Migros iúçisi bu kez kararlı.
Nice imparatorluklara baúkentlik runun yanıtını Migros iúçisi kadar bi- 980'den bu yana bu denli kendine gü-
yapmıú, úiirler yazılmıú üstüne, roman- lemez. Hangi Migros iúçisine sorarsan veni olmamıútır. ølk kez bu kadar birlik
lara sı÷mamıú, masallara geçmiú, iyile- sor, alaca÷ın yanıt aynıdır. "Bankaya içinde.
riyle kötüleriyle, iúçisiyle-patronuyla, ne gerek var, Migros var ya..."
fakiriyle zenginiyle bir mozaikler úehri Bayrampaúa'daki Merkezi Deposu ve Çünkü sözleúme tasla÷ını en geniú ka-
Türkiye'nin kalbi østanbul. 33 ma÷azasıyla dev bir kuruluútur. tılımı saf layarak bir dizi toplantı sonun-
5-6 Haziran direniúlerini, 6 Eylül MøGROS TÜRK A.ù. sabahın alacaka- da tüm ma÷azaların önemlerini alarak
DGM direniúlerini, 20 Mart faúizme ih- ranlı÷ında, østanbul halkı henüz uyku- demokratik bir úekilde hazırlanmıútır.
tar eylemini, l Mayıs'lan, l Mayıs sundayken, Merkez Depo'dan çıkan 6 Mart'ta yapılan ola÷anüstü
77'yi, 30 Nisan direniúlerini yaúamıú øs- Migros kamyonları, arenadaki bo÷alar kongre ile istedikleri, güvendikleri bir
tanbul. Kaç yi÷idin kanı aktı bu úehir- gibi østanbul'un dört bir yanına da÷ılır- yöntemi seçmiúler. Kongre
de? diye sorarsanız, kim sayabilirdi ki... lar. ùoförleriyle, kasiyerleriyle, kasap, çalıúmalarıyla sözleúme çalıúmaları
Gökdelenleri meúhur, gecekonduları úarküteri ve tüm elemanlarıyla kovan- birlikte yürütülmüú iúyerinde
meúhur østanbul. daki arılar gibi çalıúır Migros iúçisi. O iúçilerin birli÷i sa÷lanmıútır.
Boúuna dememiúler "burası østanbul, sayede bir tutku olmuútur Migros østan- Migros iúçisi bu kez kararlı. Grev
baúka østanbul yok" diye. bul'lular için. Dile kolay gelir. Ama 0 silahını kullanmaya hazır. En
øúte bu østanbul úehrinde yine büyük milyonluk østanbul úehrine hizmet gö- önemlisi, güvendikleri, inandıkları,
mü büyük bir bakkal (!) varmıú. Fran- türmenin ne denli kolay oldu÷unu sen genç, deneyimli bir baúkanları var
sızca üreticiden tüketiciye perakende gel de bir Migros isçisine sor. artık.
satıú anlamına gelen MøGROS adında Migros iúçisi hizmetin en güzelini ve Türk-øú içinde tek bayan sendika baú-
koca bir supermarket. rir. Yaptı÷ı iú zordur, a÷ırdır. Akúam kanı olan Aynur Karaaslan, 0 yıldır
Anavatanı olan øsviçre'nin Zürih ları, özellikle kıúın saat 8-9'a kadar Migros'ta çalıúıyor. Migros iúçilerinin
kentinde 925 yılında faaliyete baúla- çalıúır. Ama hizmet vermekten hiçbir sı çektikleri çileleri, zorlukları ve onların
yan MøGROS, 470 satıú yeri, 42.000 ça- kıntı duymaz. østanbul halkını sever nasıl çözülmesi gerekti÷ini iyi biliyor.
lıúanı,  milyar franklık yıllık cirosuyla Migros'lular... Halk ta onları, Ma÷aza Herúeyden önce Migros iúçisinin
büyük bir kuruluú. dan ma÷azaya nakiller, zorunlu fazla mücadele gelene÷ine inanıyor. Migros
istanbul'daki uygulaması 954 yılın- mesailerle geç saatlere yaran kapanıú iúçisi de ona inanıyor ve güveniyor.
da o zamanki østanbul Valisi Fahrettin saatleri baúlıca sorunlarıdır. Migros'- Evet... Büyük ve kalabalık bir úehir...
Kerim Gökay tarafından baúlatılan luların iki'sene önce imzaladıkları söz østanbul úehri... Orda büyük bir
MøGROS, ùubat 975 yılında Koç Hol- leúmeden geriye pek bir úey kalmadı. holdinge ba÷lı büyük bir kuruluú
ding tarafından ele geçirilmiútir. Paranın de÷eri düútü, ama üstüne zam MøGROS TÜRK A.ù. Di÷er yanda iúçi
Ülkemizin en büyüklerinden, Koç Hol- geldi. sınıfının mücadelesine inanmıú genç ve
ding'in önemli bir kuruluúudur MøG- Bugünlerde herhangi bir Migros ma- deneyimli bir baúkan. Yanında tek bir
ROS TÜRK A.ù. Koç Holding mi? Onu ÷azasına u÷radı÷ınızda bir hareketlilik, yürek, tek bir yumruk olmuú Migros
bilmeyen mi var... Sahibi Vehbi Koç ùu- bir umut dolu bekleyiú göreceksiniz. Zi- iúçisi söyleyecektir."Alaca÷ın olsun
bat ayında Hindistan'ın baúkenti Yeni ra Migros iúçisi, sözleúme masasında seni østanbul seni."

ÇÖZÜM 49
MøGROS øùÇøLERøNøN
MÜCADELESø VE
TEZ-KOOP-øù
østanbul bakkalı MøGROS, yazımızı tatörlü÷ünü yıkan toplumsal geliúmenin dika baúkanı oldum. Bir sendika baúka-
hazırlarken, Migros iúçilerinin Tez- içindeki kadın hareketini kim inkar ede- nı ya da yöneticisi olmak için kadın ya
Koop-øú Sendikası 3 nolu úubeye ba÷lı bilir. Filistin'de Nikaragua'da ve dün- da erkek olmaktan önce inanç, bilgi, de-
oldu÷unu úube baúkanlarının genç de- yanın dört bir yanında kadının toplum- ney, tecrübe ve cesaret gereklidir. Fe-
neyimli bir bayan oldu÷unu ö÷rendik. sal mücadeledeki yerini kim inkar ede- dakarlık gereklidir.
Bildi÷imiz kadarıyla, úube düzeyinde bilir ki. ÇÖZÜM: Sayın Karaaslan, çalıúma
de olsa Türk-øú içinde tek bayan sendi- Bunun aksine düúünmek, kadını yal- hayatına Migros'ta baúladı÷ınızı söyle-
ka baúkanı Aynur Karaaslan. Bu ne- nızca bir üretim aracı, bir meta diniz. Bize önce Migros'tan daha son-
denle ilgi duyduk, görüúme talebinde, olarak görmek demektir. ra Migros iúçilerinin mücadele gelene-
bulunduk, rica ettik. øste÷imiz kabul Toplumsal mücadele içindeki görev ÷inden bahsedebilir misiniz?
edildi ve aúa÷ıdaki röportajı gerçekleú- ve sorumluluklarını bilen ve bu u÷urda KARAASLAN: Memnuniyetle... Mig-
tirdik. mücadele eden bir kadının gerçek bir ros'un kelime anlamı Fransızca üreti-
ÇÖZÜM: Sayın Baúkan. Öncelikle gö- anne oldu÷una inanıyorum. Her anne ciden tüketiciye perakende satıú de-
rüúme iste÷imizi kabul etti÷iniz için te- çocuklarına úerefli ve onurlu bir müca- mektir. Birinci Dünya Savaúı'ndan Av-
úekkür ederiz. ùube düzeyinde de olsa dele mirası bırakmalıdır. Çocuklar öz- rupa'da baúgösteren kıtlık nedeniyle bir
bildi÷imiz kadarıyla úu anda Türk-øú gürce geliúip üretecek, savaúsız, sömü- karaborsacılık baúlamıú. Temel gıda
içinde tek bayan sendika baúkanısınız. rüúüz bir ortamda do÷malı, büyümeli. maddeleri üreticiden tüketiciye varın-
Toplumumuzun kadın konusundaki de- Hangi anne çocu÷una bunları vermek caya kadar karaborsacılardan, komis-
÷er yargılarını biliyorsunuz. Yani, ka- istemez? yonculardan birkaç el de÷iútirir ve fi-
dının yeri evi ve çocuklarının annesi ol- Yetiúti÷im ortam, aldı÷ım kültür ve yatlar çok yükselirmiú. Aradaki bu yük-
ması gerekirken, bir sendikada úube Migros mücadelesi içinde edindi÷im de- sek fiyatı tüketiciye yansıtmamak ve bir
baúkanı olmayı nasıl de÷erlendiriyorsu- ney, tecrübe ve sorumluluk toplumsal nevi tüketiciyi korumak maksadıyla
nuz? mücadeleye olan ilgimi arttırdı ve sen- 925 yılında øsviçre'de kurulan çok ör-
KARAASLAN: Kadın olmaktan önce in-
san oldu÷umu düúünüyorum. ønsan top-
lumsal bir varlıktır. Tek baúına yaúa-
yamayaca÷ımıza göre, her insanın top-
lumsal yaúam içinde yeri, görevi ve bir
sorumlulu÷u vardır. Bu, kadın için de,
erkek için de aynıdır. Çalıúan kadının
fizyolojik yapısından dolayı biraz daha
fazla ezildi÷ini söylesek de, kapitalist
sömürü karúısında kadın-erkek ayrımı
yapılamaz.
Toplumun kadınlar konusundaki de-
÷er yargılarına gelince; bunu ataerkil
bir topl umda mül kiyet il iúki-
lerine ve onların belirledi÷i kültür ya-
pısına ba÷lıyorum. Her insan gibi top-
lumsal bir varlık olan kadının, toplum-
sal mücadelenin her alanında yer alma-
sı kadar daha do÷al bir úey olamaz.
Kurtuluú Savaúı'nda kadınlarımızın ro-
lünü kim inkar edebilir øran'da ùah dik-

ÇÖZÜM 50
taklı bir kooperatiftir. Bugün Zürih politikası konusunda bir açıklama tedik.
kentinde 500 satıú yeri, 42 bin yapabilir misiniz? Bu teklif tasarısının nasıl hazırlandı-
personeli ve yıllık  Milyar Frank KARAASLAN: Özür dilerim... ÷ına gelince, 5 Mart'ta yaptı÷ımız ola-
cirosuyla bankacılıktan, Sendikanın tüzel kiúili÷ini temsil etme ÷anüstü genel kurul öncesine gitmek ge-
konservecili÷e kadar her alanda yetkisine sahip de÷ilim. Sendika adına rekiyor. øç sorunlarımızdan kaynakla-
üretim ve satıú yapan dev bir kuru- temsil etme yetkisine sahip de÷ilim. nan bir ola÷anüstü genel kurul yaúadık.
luútur. Sendika adına temsil ve görev yetkisi ùube baúkanlı÷ına da bu kongrede gel-
østanbul'daki uygulaması 954 kullanmak sayın baúkanımıza aittir. dim. Genel kurul çalıúmalarıyla toplu iú
yılında, Bern temsilcili÷i yapan ve Örgütsel disiplin gerçe÷ine bu konuda sözleúmesi teklif tasarısının hazırlan-
daha sonra østanbul Valisi olan açıklama yapmak bana düúmez. mıú çalıúmaları birlikte içice yürütüldü,
Fahrettin Kerim Gökay tarafından Saygısızlık olur. öncelikle çok da÷ınık olan Migros iú yer-
baúlatılmıú. 975 yılında da Koç ÇÖZÜM: Sayın Baúkan, Migros'ta lerini, Merkez Depo, ùiúli, Kadıköy ve
Holding'in eline geçmiútir. ùu anda ne kadar iúçi çalıúıyor ve bir iúçinin Hatboyu olmak üzere dört bölgeye ayır-
merkez depo, 30 ma÷azası ve satıú normal aylık kazancı ne kadardır, dık. Her bölgede demokratik bir úekil-
arabalarıyla østanbul'a hizmet veren söyleyebilir misiniz? de, ilkelerimize ve demokratik çalıúma
Avrupa standartlarında Koç Hol- KARAASLAN: Gayet tabii... anlayıúımıza göre komiteler kurduk. Bu
ding'e ba÷lı bir süper marketler Migros'ta úu anda çalıúan 400 iúçinin komiteler, ma÷azalarda iúçilerin öneri-
birli÷idir. MøGROS TÜRK A.ù. 00 kadarı sendikamızın üyesidir. lerini aldı. Anketler düzenlendi. Topla-
kasiyerlerimizin teslim etti÷i günlük Geri kalanı kapsam dıúı personeldir. nan bu anket ve öneriler üst komiteler-
normal hasılat 300 Milyon Bir iúçinin normal aylık kazancı brüt de taslak haline geldi. Hazırlanan tas-
civarındadır. 40.000 civarındadır. Baúka bir lak, Temsilciler Meclisi'nde gözden ge-
Migros iúçilerinin mücadele gelene- deyiúle 90.000 net maaú. Bu çirildikten sonra, teklif tasarısı haline
÷ine gelince Tez-Koop-øú bünyesine geç- rakamlar mevcut rakamlar. .5.987 geldi ve iúverene verildi. Kongreye gi-
meden önce ba÷ımsız PAKSAT-øù Sen- itibarıyla yeni toplu iú sözleúmesi derken iúçi ve delege arkadaúlara bu
dikası'na ba÷lıydık. Paksat-øú 972 yı- aúamasına girdik. programımızı anlattık, benimsedi ve ezi-
lında bir iúyeri sendikası olarak Migros ÇÖZÜM: Sayın Karaaslan. Migros'- ci bir ço÷unlukla, neredeyse oy birli÷iy-
bünyesinde kurulmuú, 980 Nisan ayı- ta iúverenle sözleúme masasına oturdu- le kollektif çalıúma içinde bulundu÷u-
na kadar bir nevi iúverenin denetimin- ÷unuza göre, bize Migros sözleúmesi nun arkadaúlar bir ekip halinde yöne-
de san bir sendikaydı. Ondan önce bir- teklif tasarısının nasıl hazırlandı÷ını, time seçildik. ùu anda da yapılan her
kaç kez sendika de÷iútirmek isteyen bir sözleúmenin iúçiler adına neler içer- toplu iú sözleúmesi görüúmesi, önce böl-
Migros iúçilerinin bu çabaları, iúvere- di÷ini, hangi maddelerin daha önemli ge temsilcilerimize, sonra iúyeri temsil-
nin yo÷un baskıları ve iúten atılmalar oldu÷unu, kısaca sözleúme politikanızı cilerine, oradan da tüm Migros iúçile-
sonucu baúarıya ulaúamamıútır. En son açıklayabilir misiniz? rine anında aktarılmaktadır.
976 yılında o zamanki adı Teknik-øú KARAASLAN: Açıklayabilirim ta- ÇÖZÜM: Peki Baúkan, anlaúabilecek
olan bir sendikaya geçmek üzere baú- bii... Bir toplu iú sözleúmesinde misiniz iúverenle, yoksa ufukta grev mi
latılan direniú, büyük bir katılım olma- úüphesiz her madde önemlidir. var?
sına ra÷men Teknik-øú yöneticilerinin Çalıúmaz raporumuzda da KARAASLAN: Anlaúmak en baúta
uzlaúmacı ve pasif tutumları sayesinde anlattı÷ımız gibi toplu iú sözleúmesi gelen dile÷imizdir. Ve anlaúaca÷ımıza
baúarıya ulaúamamıú, 8 öncü iúçinin genel hükümleriyle, ücret-sosyal da inancım var. Aksi takdirde GREV
iúten atılmasına neden olmuútur. 979 haklar, iúçi sa÷lı÷ı ve iú güvenli÷i, iúin pankartlarımız bahar çiçekleri gibi tüm
yılında Migros iúçisi, mücadelesini mev- sevk ve idaresine katılmak, söz sahibi istanbul'u kaplayacaktır. Uzlaúmazlık
cut sarı-PAKSAT-øù Sendikası'nı içer- olmak, iú güvencesi (disiplin kurulu) halinde grev Migros iúçisinin en tabii
den de ele geçirme hedefine yöneltmiú- ve di÷er hükümleriyle bir bütündür. hakkıdır. Ve Migros iúçisinin bu hakkı-
tir. Nitekim 28 Nisan 980 tarihinde ya- Özet olarak belirtmek gerekirse, nı kullanaca÷ından hiç kimsenin kuúku-
pılan sendika genel kurulunda, iúçiler bir toplu iú sözleúmesiyle iúçi, su olmasın. Hangi Migros ma÷azasına
ezici bir ço÷unlukla seçimi kazanarak —Her gün iúten atılma korkusuyla u÷rarsanız u÷rayın, bu kararlılı÷ı, bu
gerçek temsilcilerini yönetime getirmiú- yaúamak istemedi÷i için iú güvencesi umudu iúçilerde göreceksiniz.
lerdir. Mali sekreterli÷ini onurla yap- olmasını ister, ÇÖZÜM: Sayın Karaaslan. Hep Mig-
tı÷ım Paksat-øú Sendikası genel kurulun- —Daha az yorulmak ve yıpranmak ros'tan sözettik. Migros'tan baúka úu-
dan hemen sonra iúverenin getirmiú ol- ister, benize ba÷lı iúyerleri var mı?
du÷u disiplin yaptırımlarına karúı 3 —øú kazalarına ve meslek hastalık- KARAASLAN: Gayet tabii var. Ge-
günlük bir direniú koymuú ve adı geçen larına karúı daha güvenli ve sa÷lık çen gün toplu iú sözleúmesi imzaladı÷ı-
yaptırımlara izin vermemiútir. Sonra da koúullarına uygun rahat bir yerde mız, Gebze'de kurulu TÜBøTAK, 22 gün
toplu iú sözleúmesi görüúmelerinde o dö- çalıúmak ister, grev yaptı÷ımız østanbul Barosu, østan-
nem Türkiye standartlarında iyi bir söz- —øú yerinde kiúili÷ine saygı bul Barosu Yardımlaúma Sandı÷ı, øs-
leúme imzalayarak Migros iúçilerinin gösterilmesini ister, tanbul Tabib Odası. Merkez Ajans Rek-
sempati, güven ve deste÷ini aldı. 2 Ey- —øú yerinde üreten ve yaratan o lam Hizmetleri A.ù., Anadolu Yayıncı-
lül sonrasında DøSK'in tek tip demok- oldu÷una gere söz hakkı olmasını lık A.ù., Özel Dost Koleji, Gebze Noter-
ratik tüzü÷ünden dolayı uzun ama onurlu ister, li÷i, øzmit Belediyesi'ne ba÷lı sekiz gı-
bir yargılama sonunda beraat eden —Pek tabii ki para de÷erindeki da satıú ve pazarlarını içinde barındı-
sendikamız Paksat-øú 282-2822 sayılı düúüú ve her gün yapılan zamlarla, ran Belde A.ù.. Ayrıca örgütlenme ça-
yasalara getirilen % 0 baraj nedeniyle artan hayat pahalılı÷ı karúısında lıúmalarımızın devam etti÷i iúyerlerinin
Tez-Koop-øú Sendikası'na katılmak zo- ayakta kalabilmek ve insanca isimlerini örgütlenmenin sa÷lı÷ı açısın-
runda kalmıútır. yaúayabilmek için ücret ve dan gereksiz görüyorum.
ÇÖZÜM: Sayın Baúkan, bize úu anda gelirlerinin artmasını ister.
úubesi bulundu÷unuz Tez-Koop-øú Biz de sendika olarak, 72 51
Sendikası'nın Türk-øú içindeki yeri ve maddeden oluúan toplu iú sözleúmesi
teklif tasarımızla Migros
iúvereninden bunları is-
ÇÖZÜM: Sayın Baúkan. Daha önce Bence birlik, yalnızca bir sendika ça- larının oluúması gerekir. Yalnızca hu-
Migros'un ortalama bir günlük hâsıla- tısı -altında toplanmaktan öte, eylem kuki anlamda bir konfederasyon kur-
tının üçyüz milyon oldu÷unu söylediniz. programı olan, ilkeler üzerinde kurul- mak mümkündür. Ama iúçi sınıfının
Kaba, matematiksel bir hesap yaptı÷ı- muú, iúçi sınıfıma sınıfsal çıkarlarını sendikal örgütlenmesine ve mücadele-
mızda aylık hasılat 8 milyar oldu÷una hedefleyen bir mücadele çizgisi üzerin- sine önderlik edecek bir konfederasyon
göre, sözleúme ile istemiú oldu÷unuz üc- de kurulmalıdır. Bu anlamda birlik, bir en baúta bir kadro sorunudur. Yani her
ret ve sosyal hakların getirmiú oldu÷u yerde toplanmak de÷il bir eylem, bir iúkolunda sendikal hareketi alıp götü-
toplam fark ne kadardır, bunu hesap- mücadele platformu yaratmaktır. Türk- recek, iúçi sınıfı mücadelesine önderlik
ladınız mı? øú içinde de, dıúında da. edebilecek bilinç ve yetenekte kadrola-
KARAASLAN: Elbette hesapladık. ÇÖZÜM: Sayın Baúkan. "Sendikal ra ihtiyaç vardır. Bu kadrolar bu gün-
Ücret ve tüm sosyal haklarla birlikte ye- Birlik", ya da "Türk-øú'te sendikal den yarına verilecek ve ivmesi yüksel-
ni toplu iú sözleúme teklif tasarımız iú- birlik" iúlenirken, iúçilerin sermaye tilecek mücadele içinde yetiúecekler.
verene iúçi baúına yıllık 2.345.900 TL. karúısında bölünmemesi, Türk-øú'te top- ùartları ve koúullan hazır oldu÷u za-
ek bir külfet yüklemektedir. lanması istenmektedir. Çünkü, iúçilerin man, iúçi sınıfı ihtiyaç duydu÷u örgüt-
ÇÖZÜM: Sayın Baúkan. De÷iúik bir çıkarlarının ortak, amaçlarının bir lenmeyi yaratacaktır. Buna inanıyo-
soru... DøSK davasının karar aúaması- oldu÷u söyleniyor. Buna ne dersiniz? rum.
na yaklaúması ve Türk-øú 4. Genel Ku- KARAASLAN: Bu kadar basit bir ÇÖZÜM: Sayın Baúkan. 5-6 Hazi-
rulu'nun gündeme gelmesi ile birlikte yaklaúımla sendikal birli÷i açıklamaya ran'dan söz açılmıúken, 7. yıldönü-
baúlayan ve son günlerde sıkça sözü çalıúacaklarını sanmıyorum. øúçiler, münde bu úanlı iúçi direniúi ile günü-
edilen "sendikal birlik" konusundaki üretim araçları karúısındaki durumla- müzde iúçi sınıfının sendikal karakteri-
düúünceleriniz nelerdir? øúçilerin "sen- rı, üretimden aldıkları pay ve üretim nin karúı karúıya bulundu÷u acil görev-
dikal birli÷inin" Türk-øú'te sa÷lanabile- iliúkileri içindeki konumları itibarıyla ler konusunda birkaç cümle söyleyebi-
ce÷ine inanıyor musunuz? çıkarları ortak, amaçları bir olan bir sı- lir misiniz?
KARAASLAN: Sendikal birlik deni- nıfı teúkil ederler. Ancak birlikte müca- KARAASLAN: Memnuniyetle tabii.
lince, yalnızca bir sendikanın çatısı al- dele verdikleri zaman baúarılı olurlar. 5-6 Haziran direniúini en iyi úekilde
tında toplanmak anlaúüıyorsa; o zaman Ama yukarıda bahsetti÷imiz basit yak- ifade eden "kendili÷inden sınıf de÷il,
2 Eylül Anayasası, 282-2822 sayılı laúımlarla iúçileri bir arada tutmaya kendisi için sınıf olma" deyimidir. Yani
sendikalar, Toplu-øú Sözleúmesi, Grev çalıúmakla, onları Türk-øú'te toplama - iúçi sınıfı, ilk kez kendili÷inden, edil--
ve Lokavt kanunlarında "sendikal ya çalıúmakla, sendikal birli÷i açıkla- gen bir sınıf olmaktan çıkarak, sınıfsal
birli÷i" sa÷ladı diye minnet duymak ge- mak ne denli do÷ru olur? sorunlarına, sendikal hak ve özgürlük-
rekiyor. Çünkü, 2 Eylül öncesinde altı Türkiye'de ilk kez Türk-øú kurulmuú, lerine sahip çıkan, duyarlı bir sınıf ol-
konfederasyon ve 00 federasyon ve daha sonra 4 sendika Türk-Iú'ten ayrıl- muú ve bu duyarlılı÷ını østanbul ve øz-
sendika bulunuyordu. 2 Eylül yöneti- mıú, 3 ùubat 967'de DøSK'i kurmuú. mit'te sokakları doldurarak, getirilmek
minin ilk yaptı÷ı úey, onbinlercesi grev- DøSK'e geçmek için Kavel Demirdöküm istenen anti-demokratik yasayı protes-
de olan altıyüz bini aúkın üyeye sahip Rabak ve daha birçok fabrikada iúçiler, to ederek göstermiútir. 274-275 sayılı
DøSK ve ba÷lı sendikalarla, birçok ba- direniúler yapmıúlar. 5-6 Haziran'da yasalarda yapılmak istenen de÷iúiklik-
÷ımsız sendikanın kapısına olmuútur. ço÷unlukla DøSK üyesi binlerce iúçi, lere 5-6 Haziran'da tepki gösteren is-
Daha sonra "tüm kötülüklerin ve eko- sendikal hak ve özgürlüklere karúı ge- çiler tarafından yasallaúamamıúsa da,
nomik bunalımın baúlıca müsebbibi iú- tirilmek istenen yasal kısıtlamaları pro- 2 Eylül'den sonra kayna÷ını 982 Ana-
çiler ve sendikalar" gösterilerek hazır- testo etmek için direniúler yaptı. yasası'ndan alan 282-2822 sayılı ya-
lanan 982 Anayasası ve 2822 sayılı 967'de DøSK'in önderli÷inde yüzbin- salarla gerçekleúmiútir. Hakim sınıfla-
yasalar, iúçi hak ve özgürlüklerinin, lerce iúçi yürüdü. 977'de 36 úehit, rın 5-6 Haziran'da baúaramadı÷ı ya-
sendikal hak ve özgürlükleri köküne kib- 978'de yine kutlanan úanlı l Mayıs, 6 sal düzenleme bugün gerçekleútirilmiú-
rit suyu ekti. Sendikalara getirilen ma- Eylül DGK direniúleri, 20 Mart faúizme tir. 2 Eylül'den bu yana devam eden,
li ve idari denetim, % 0 iúkolu barajı ihtar eylemi, 30 Nisan iú bırakma eyle- tek tip elbise, tek dip düúünce, tek ti;
ve onun gibi yasal müeyyidelerle iúçi- mi gibi Türkiye iúçi sınıfı tarihine yer ö÷renci derne÷i vb. úeklindeki toplumu!
ler tüzel kiúili÷ine dokunulmayan Türk- etmiú. Kısacası DøSK'i sendikal birli÷i robotlaútırdması politikası, çalıúma ala
øú'e geçmek zorunda kalmıúlardır. Ya- bozdu, iúçileri bozdu diye yargılamak nında da yasallaútırılmıútır.
ni iúçiler, güle oynaya Türk-øú'e geçmiú mı gerekiyor. øúçi sınıfının sendikal hareketinin
de÷iller. Öyleyse, kamuoyunda, uluslararası zorlu engelleri oldu÷unu herkes kabu
Demokratik, sınıf ve kitle sendikacı- alanda DøSK'in edindi÷i saygınlı÷ı, iti- ediyor. Bu engellerin baúında sermaye
lı÷ı da her iúkolunda tek, merkezi ama barı nasıl açıklamak gerekir? 3 ùu- ve iktidarın baskılarıyla, uzlaúmacı
demokratik bir sendikal örgütlenmeden bat'ta 20. yılı kutlanan DøSK'in kuruluú devletçi sendikal anlayıú gelmektedir
yanadır. Ama bu birlik, gönüllü ve de- yıldönümünde katılan onca uluslarara- Acil görev, baúta iúyerleri olmak
mokratik bir mücadele sonunda kuru- sı iúçi örgütü temsilcilerini, Türk-øú Ge- üze-re, iúkolu ve tüm ülke çapında
lursa tabi. Sendikal hak ve özgürlükler nel Baúkanı ùevket Yılmaz ve di÷er yö- iúçisini finin sendikal mücadelesini
önünde bunca engel varken ve hele bu neticileri nasıl açıklamak gerekir... yükselterek demokrasi mücadelesine
hak ve özgürlüklerin getirilen engel ve ÇÖZÜM: Yeni bir konfederasyon ku- ba÷lı kılmak tır. 2 Eylül'le birlikte
kısıtlamalarda, úu anda içinde "birlik" rulması önerisi hakkındaki düúüncele- yaratılan korku ve yılgınlı÷ı yok
sa÷lansın denilen örgütün, Genel Sek- riniz nelerdir? etmenin yolu mücade leyi
reterinin sorumlulu÷u varken bu do÷- KARAASLAN: Yeni bir konfederas- yükseltmekten geçer. Bugünden ya rina
rultuda bir kampanya açmanın iúçi sı- yon kurmanın úartlarının oldu÷unu san- buna hazırlanmalıyız.
nıfının mücadelesi açısından yararı ne- mıyorum. Bir konfederasyon kurmak, ÇÖZÜM: Sayın Baúkan,
dir? Tartıúılır. istemekle olmaz. ùartlarının ve koúul- açıklamala-rınıza çok çok
52 teúekkürler.
KARAASLAN: Ben teúekkür ederin.
ANKARA'DAN HABERLER

ANKARA'DA DEVRøMCø lanse ederek kendilerine taban yarat- ce, baskı yöntemleri denendi, deneni-
maya çabalamaktadırlar. Saldırıları yor. Egemen sınıfların bu saldırıları
GENÇLøöøN MÜCADELESø úüphesiz belli yerlerce desteklenmekte yürütürken hedefledi÷i temel nokta
YÜKSELøYOR ve devrimci-demokrat gençli÷in potan- emekçi halk ile onun çıkarlarını savu-
siyelini da÷ıtmayı hedeflemektedir. An- nan devrimciler arasındaki ba÷ı kopar-
Üniversite gençli÷inin özerk- kara'daki son olaylar bunun çok açık maktı. Bunda da büyük oranda baúarı
demokratik üniversite mücadelesi sürü- kanıtı oldu: Cebeci Kız Meslek Lisesi'- elde ettiler.
yor. Nisan ayında ö÷renci dernekleri- nde çay içen ö÷rencilerin çayına zehir Bu saldırılara fazlasıyla maruz ka-
ne iliúkin yasa tasarısına karúı yapılan atmaya çalıúan "ö÷rencilerin" yakalan- lanların baúında gençlik, özellikle de
çeúitli eylemleri, gözaltı ve tutuklama- ması. Gazi Üniversitesi Teknik E÷itim üniversite gençli÷i vardı, içinden geldi-
lara karúı, bazı il ve ilçelerde yapılan Fakültesi'nde faúistlerin ilerici- ÷i toplumun sorunlarına karúı duyarlı,
açlık grevleri izlemiú, Ankara'da da Ab- devrimci ö÷rencilere saldırmaları kar- atılgan, coúkulu, cesaretli özelliklerin-
di øpekçi Parkı'nda 3 gün süren ve saz úısında güvenlik güçlerinin ve okul ida- den dolayı sınıf savaúımında gördü÷ü
çalınarak, çiçek bırakılarak sonuçlan- resinin, hiçbir úey yapmamaları, yine kıvılcım fonksiyonunu, 2 Eylül öncesin-
dırılan kitlesel (yaklaúık 00 kiúilik) aç- A.Ü. Fen Fakültesi'nde bir arkadaúın de fazlasıyla yerine getirmiú oldu÷un-
lık grevi eylemi gerçekleútirildi. faúistler tarafından dövülmesi karúısın- dan bedelini ödemeliydi. Maddi, manevi
Mayıs ayı da ö÷renci gençlik açısın- da (arkadaúımız 20 günlük rapor almıú- iúkence yöntemlerinden, haklarının ga-
dan oldukça yo÷un geçti. Ö÷renci genç- tır) yine aynı duyarsız tavırlar görüldü. spedilmesine neden olacak her türden
li÷in örgütlü muhalefeti karúısında Bu olayları Cumhuriyet Gazetesine gi- hukuki düzenlemelere, yozlaútırmalara
geçmiúte yaratılan sivil faúist örgütlen- dip anlattı÷ımızda olay 5 gün sonra ge- kadar akla gelebilecek tüm yöntemler
meler bugün úekil de÷iútirerek tekrar çiútirilerek aktarılıyordu. En son 2 alınmalıydı. Açıkçası duyarlılı÷ı ve di-
karúılarına çıkartılmaya çalıúılıyor. Mayıs'ta baúta Fen Fakültesi olmak namizmi törpülenerek i÷diú edilmiú bir
Türk-øslam sentezi do÷rultusunda hare- üzere, faúistler okulları dolaúarak ile- gençlik yaratılmalıydı.
ket eden gerici-faúist güçler bugün çe- rici devrimci ö÷rencilere gözda÷ı ver- Egemenler açısından sorun gayet
úitli üniversitelerde saldırılarını mek ve saldırmak istemiúlerdir. Oruç açıktı: Arı kovanlarına çoma÷ın soku-
arttırmıú durumdalar. Önceleri sözlü tutmayanların listesini oluúturarak ge- luúu "masum ö÷renci hareketleriyle
sataúmalar, gazete ve dergilerin yırtıl- lecekteki saldırılarında olası hedefleri- baúlıyordu. O halde yapılması gereken,
ması ardından ilerici, ö÷rencilerin dö- ni belirlemek istemiúlerdir. bu hareketlere meydan vermeyecek ye-
vülmesi úeklinde geliúen gerici faúist Tüm bunlar gösteriyor ki, sivil faúist- ni düzenlemelere gitmekti. øúte YÖK, bu
saldırılar, en son Van 00. Yıl Üniver- ler yükselen yeni dalgaya karúı yeniden planın bir sonucu olarak gündeme gel-
sitesi'nde yaúanan olayla farklı bir aúa- piyasaya sürülmek isteniyor. Devrimci di. Ve yo÷un bir ders programından,
maya sıçradı. Gençlik bunun bilinci ve geçmiú dene- atılma korkusundan, kıúla disiplininden
Gerici-faúist nitelikli kiúilerin, oruç yimlerinden çıkardı÷ı derslerle bu ye- baúka kaygısı olmayan, toplumsal so-
tutmadıkları gerekçesiyle, ilerici de- ni duruma karúı hazırlıklı olmalı. runları düúünecek zamanı bulamayan,
mokrat ö÷rencilerin bulundukları kafe- 2 Mart sonrası özellikle 974'lerden her gün aynı iúi yapan robotlar üreti-
teryaya saldırmaları sonucu Mehmet baúlayarak sivil faúist hareketin nasıl mine koyuldu.
ùirin Tekin adlı ilerici bir genç ölüyor, devrimci demokrat kesime saldırdı÷ı Egemen sınıfların üniversitelerde
7 kiúi de yaralanıyordu. Ö÷renci genç- henüz hafızalardan silinmedi Geçmiú- YÖK aracılı÷ıyla sürdürmeye çalıútı÷ı
lik 80 sonrasında üniversite içerisinde te de oldu÷u gibi, her faúist saldırı ha- "tek tip insan" yetiútirme politikasın-
ilk úehidini verdi. reketi cevabını almalı. Bunları da ne olduysa 984'lerden sonra tökez-
Türkiye'nin tüm devrimci, demokrat söyledi÷imiz için "2 Eylül öncesine mi lemeler kendini gösterdi. Onlar
ve ilerici çevrelerinde geniú tepkiye ne- dönmek istiyorsunuz?" tekerlemesini gençli÷in apolitikleútirilmesi için onca
den olan bu olay karúısında Ankara'da yineleyenler çıkacaktır. Cevabımız: Ha- önlem alırken, gençlik politikleúiyordu.
da ö÷renci gençli÷in protestoları yük- yır! Çünkü úu artık bilinmeli: Tarih te- Çevresine, ülke ve dünya gerçeklerine,
seldi. ODTÜ'de 8 Mayıs saat 2.30'da kerrürden ibaret de÷ildir. 2 Eylül örgütlenme hakkının gaspedilmesine
bahçede toplanan kalabalık bir ö÷ren- öncesine dönülmeyecektir. Tam tersine karúı ilgisi duyarlı bir hal alıyordu. Dü-
ci grubu yarım saat süren bir oturma o günlerin bize bıraktı÷ı mücadele de- zenin birer uygulayıcısı olması istenen,
eyleminde bulundular. Türkülerle geç- neyimini zenginleútirerek ve olumsuz- umut ba÷lanan ve bu konuda tam an-
miú úehitlerimizi andılar. Daha sonra luklardan dersler çıkararak gelece÷e lamıyla yaúamdan kopuk bir e÷itim sü-
ODTÜ úehitler anıtının önüne yürüyen yürüyece÷iz.. recinden geçirilen gençlik; nasıl
ve buradan Van'daki saldırıyı kınayıp oluyordu da toplumsal çeliúkileri, sömü-
M.ùirin Tekin için bir dakikalık saygı rü mekanizmasını, baskıyı, iúkenceyi,
duruúunda bulunan yaklaúık 200 kiúi- BøR PANELøN hak gasplarını, yoz e÷itim kurumlarını
lik ö÷renci grubu, anıta çiçekler bıra- sorgulamaya yöneliyordu? Bunun altın-
karak da÷ılmıúlardır. DÜùÜNDÜRDÜKLERø da iç ve dıú mihraklar, 2 Eylül öncesi-
Ankara genelince M.ùirin Tekin'in 2 Eylül'le birlikte toplumun çeúitli ne dönmek isteyen kötü niyetli kiúiler
úehit edilmesi olayını protesto için Ga- kesimleri üzerinde yo÷un bir baskı po- yok muydu? Yanıt arandı ve "eve"te
zi Hacettepe Üniversiteleri ile Hukuk, litikası uygulandı, örgütlü yapılar da÷ı- karar kılındı. ùimdi görev her zaman
Siyasal, E÷itim Bilimleri, Ziraat ve Ve- tıldı, yöneticileri uzun süreli oldu÷u gibi gençli÷e itidal tavsiye
teriner Fakülteleri'nde de protestolar iúkencelerden geçirilerek cezaevlerine ütmek, tekrar o karanlık (!) günleri
yapıldı. Bu okullarda l saatlik oturma dolduruldu. ødamla, uzun süreli hapis hatırlat-mak, karanlık emelleri olan
eylemleri ve saygı duruúu yapıldı. istemleriyle yargılanan bu insanlara insanlar konusunda onları uyarmak
Faúistler olayı oruç tutanlar ile tut- karúı cezaevlerinde insanlık onuruyla olmalıydı.
mayanlar arasındaki bir olay úeklinde uzaktan yakından ilgisi olmayan iúken- øúte bu amaçla, geçti÷imiz nisan ayı
içinde øçiúleri Bakanlı÷ı'nın organizesi
53
ile üniversitelerde, baúta ö÷renciler ol- kın mutaasıp kesimlerinde örgütleniyor. örgütlendirmede kullandı÷ı anlatılma-
mak üzere yurt yöneticilerine, ö÷retim Zeki ö÷rencileri seçip üniversitelere, lıydı. Ama yapılmadı. Devlette "gerçek-
görevlilerine yönelik "milli güvenlik" Harp Okullarına sokarak ileride devleti çilere karúı pek vefasız davranıyordu
panelleri düzenlenmeye baúlandı. Türk- ele geçirmeyi hedefliyorlardı. Ayrıca hani.
iye'yi tehdit eden iç ve dıú tehlikeleri (!) bazıları øran benzeri bir islam devleti Ö÷rencilerin ö÷rendikleri yeni bir
içeren ve baútan sona anlatıma koúut, kurmak, halifeli÷i geri getirmek, dünya- olay da bu örgütler içinde öncü savaúı
slayt gösterileriyle süren bu paneller- da devlet yapısını kaldırıp tek bir øslam ve halk savaúını savunanların en tehli-
den biri de, 3 Mayıs 987 günü ODTÜ devleti kurmak için çalıúıyordu. Dini ya- keli oldu÷uydu. Basta istanbul olmak
Mimarlık anfisinde gerçekleúti. Tüm yınlardan; örgütlerden ve onların lider- üzere di÷er illerde yapılanlar slaytlarla
üniversitede üç ders saati iptal edile- lerinden slaytlarla bahsedildikten gösterilerek bu tespitin ne kadar do÷ru
rek düzenlenen panel, üç ana bölümde sonra, faúizme geçiliyordu. Komünizme oldu÷u kanıtlanıyordu. Her türlü
gerçekleúti. Birinci bölüm bir binbaúı karúı mücadelede güvenlik kuvvetleri- karanlık iúler çeviren bu örgütlerin dıú
tarafından sunuldu ve Türkiye'nin jeo- ne yardım etmek amacıyla örgütlenen mihraklarca yönlendirildi÷i (!) açıktı.
politik konumundan kaynaklanan dıú bu insanların, Atatürk'ün milliyetçinle Çünkü TKP, SSCB'den yardım alıyordu
tehlikeler harita üzerinde oklarla SSCB, anlayıúını yanlıú yorumladıklarına dik- ve øGD'nin amblemi Moskova'daki bir
Yunanistan, Ermeniler ve Kürtler ola- kat çekiliyordu. heykelin aynıydı. Konuúmacı tüm bu
rak gösterildi. Aúırı sol ise Atatürk'ün Devletçilik il- tehlikelerin ortak özelli÷inin, son tahlil-
Bilinen resmi görüúlerin tekrarlandı- kesine karúıydı. Bugünkü örgütlerin kö- de, milli birlik ve bütünlü÷ü bozmak te-
÷ı bu bölümde Kürt sorunu anlatılırken, kenleri TøP, THKP-C, THKO, TKP-ML melinde oldu÷unu ve bu nedenle
tüm Kürt örgütlenmeleri tarihsel sıra- örgütlerine dayanıyordu. Geçirdikleri mücadele edilmesi gerekti÷ini söyleye-
lanmalarına göre úematik olarak göste- aúamalar ise úöyle sıralanıyordu: Ha- rek konuúmasını bitirdi÷inde salon bir-
rildi. Çıkan ye çıkmakta olan Kürtçe zırlık dönemi (960-65), Hafif silahlı ça- den boúalmaya baúlıyordu.
yayınlardan bölümler okundu. Ö÷ren- tıúma (965-7), Silahlı eylem (972-78), Gördüklerini üç boyutlu korku filmlerin-
ci ve ö÷retim görevlilerine Kürt sorunu iç savaú (978-80). de arayıp da bulamayacak olan ö÷ren-
diye bir sorunun olmadı÷ı belirtildikten Bu örgütler, halkın içinde bulundu÷u ciler, anlaúılan yeterince tenevvür
sonra, bunun dıú mihraklarca kıúkırtıl- sıkıntıları (Pahalılık, yoksulluk, kara- olmuúlardı.
mıú bir oyun oldu÷u vurgulandı. Kanıt borsa vs. gibi) kullanarak onları yönlen- Panelin üçüncü bölümü, yine bir bin-
olarak da Kürt'lerin ba÷ımsız devlet diriyor, gençli÷in de otorite tanımak baúı tarafından az sayıda ö÷renci ve ö÷-
kurmak istedikleri bölgenin çok zengin istemeyen yapısından ve ataklı÷ından retim görevlisi toplulu÷una veriliyordu.
petrol yataklarına sahip olması göste- yararlanarak kitleleri kendi amaçları Konu, propaganda yoluyla savaútı. Ça-
rildi. do÷rultusunda örgütlüyordu (!). önce ÷ımızda ülkeler artık dıútan kuúatılmı-
Semineri verene göre, do÷udaki geri meyilli bir kitle yaratılıyor, sonra sem- yor, fikir yoluyla içten çökertiliyoı
kalmıú halk kıúkırtılmıú ve baúka bir patizan, militan, terörist ve giderek is- dendikten sonra, bu savaú yöntemine
halk oldu÷una inandırılmıútı. Esasen yancı kiúiler yetiútiriliyordu. sahip olmanın önemi dile getiriliyordu
böyle bir halk yoktu?!.. Burada devre- Slaytlarla, úemalarla oldukça ayrın- Bu iú için SSCB'nin ayırdı÷ı fon ve ça-
ye slaytlar giriyor ve haritada Kürt'ler tılı bir úekilde anlatılan bu bölümde, yi- lıútırdı÷ı insan sayısı çeúitli pano ve
Orta Asya'da göçmen bir Türk boyu ne de canlı tanık eksikli÷i kendini grafiklerle gösterilirken, øran'ın kurdu
olarak gösteriliyor. Kürtçe'nin de Türk- hissettiriyordu. Nedense geçmiúte bu ÷u Propaganda Bakanlı÷ı'na da dikkat
çe'nin bir lehçesi olan O÷uzca'dan (!) faaliyetlerde bulunmuú, fakat daha son- çekiliyordu. Tam anlamıyla anti
geldi÷i ileri sürülüyordu. Birinci bölü- ra piúman olmuú, "gerçekçi" düúünce- sovyetik bir içerikte ele alınan bu bö-
mün bitiminde, Türkiye'nin dıú tehlike- lere kavuúmuú insanlara yer lümde, propaganda yoluyla savaúa kar
lerle kuúatılmıú bir ülke oldu÷u verilmiyordu. Bütün amaçları, eskiden sı úu önlemler dile getiriliyordu. Kars
yineleniyor ve úöyle deniliyordu; "Türk- yaptıkları eylemlerden dolayı piúman- propaganda, ba÷ıúıklık kazandırma ve
iye, dünyaya hakim olmak isteyen güç- lık duyarak, yeni yetiúen gençleri aynı konuyu de÷iútirme.
ler tarafından, geliútikçe budanan, tuza÷a düúmemeleri için uyarmak olan Baútan sona do÷ru salonun boúalma
cılızlaútıkça sulanan bir a÷aç gibidir. bu insanlara haksızlık edilmiyor muy- sıyla süren, 2 Eylül'e methiyeler, genç
Ne fazla güçlü olması, ne de tamamen du? Onlar istiyorlardı ki, yaptıkları hiz- lige nasihatlerle son bulan panel
güçsüz olması onların iúine gelmez. met sadece Yeni Forum dergisinin yaklaúık üç saat sürdü. Benzer biçim
"Ö÷renciler bu tespitin, bir türlü kuca- sayfaları arasında kalmasın, en geniú de Gazi Üniversitesi'nde yapılan panel
÷ından inmedi÷imiz efendimiz Amerika ö÷renci kitlesine ulaútırılarak ibret alın- de, ö÷renci derneklerinin örgütle
için de geçerli olup olmadı÷ını epey me- ması gereken dersler olabilsindi. YÖK tarafından kullanılabilece÷i açıkta:
rak ettiler ama bir sonuç çıkartamadı- bu konuda yapılmıú samimi (!) itiraflar- açı÷a söylenirken, kapalı bir biçimde
lar. dan birini genelge olarak tüm üniver- ö÷renciler uyarılıyordu.
Panelin ikinci bölümüne geçilirken sitelere ulaútırmıútı ama bunun arkası Bu olay bir kez daha göstermiútir
salondakilerden bir kısmı kendini dıúa- gelmemiúti, örne÷in halkın sıkıntıları- ki her türlü hakları ellerinden alınan,
rıya attı. Bu bölümde içten gelen tehli- nın karanlık amaçlı kiúilerce nasıl kul- po litika dıúına çıkartılmaya
keler, bir sivil tarafından yine slayt lanıldı÷ına dair "gerçekçi" Ferman çalıúılan gençli÷e, düzenin idamesini
gösterileriyle anlatıldı. Rejim için teh- Öztürk'ün, "Gültepe'de Dev-Sol sa÷layaca en katıúıksız politikalar
like oluúturan yapılar, üç grupta topla- örgütlenmesi" adlı yazısı ö÷rencilere enjekte ediliyor ö÷renci gençlik
nıyordu: l- Aúırı sol, 2- irtica, 3-faúizm. sunulabilirdi. Tüpgazın olmadı÷ı, sana- sadece apolitikleútir-miyor, onun da
ørticai örgütlenmeler Atatürk'ün lâ- ya÷ı üretiminin durdu÷u koúullarda ötesinde düzene yarar-lı olacak
iklik ilkesine aykırıydılar. Bunlar (Nur- Dev-Sol'un nasıl mucizeler (!) gerçekleú- politikleúme uygulanıyor Panellerin
cular, Süleymancılar, Akıncılar, tirerek bulunulmuyor sandan bu mal- zamanlaması ise, son dönen de
Humeyniciler vs.) yapılarına göre hal- ları sattırmadı÷ı ve halkı yükselen ö÷renci gençlik mücadele-
54 sinden egemenlerin duydukları kaygı
gösteriyor. Karúı propaganda ile bu mü- Bu olay da gösteriyor ki, yurtlar ö÷- f alınmalıydı. Ancak eski yönetmelik bu
cadelenin ilerici-devrimci özünü kara- rencilerin barınma, sa÷lık, beslenme... ' korumada yetersiz kalıyordu. Atılmala-
lamaya, yoketmeye u÷raúıyorlar. vb. bir dizi sorunuyla içice. Bütün bu rı daha meúru kılacak hukuki düzenle-
Gençlik düzenlenen senaryoların ve sorunlar yetmiyormuú gibi úimdi de melere gidilmeliydi. Açık faúist döne-
bunların mücadelenin önünde bir engel yurttaki tüm yaúantı, yeni yönetmelikle min uygulamalarını günümüzde de de-
teúkil edemeyece÷inin farkındadır. zapt-ü rapt altına alınmaktadır. vam ettirecek bu yeni yönetmelikten
belli baúlı ilginç kısımları aktaralım:
ODTÜ'lü bir grup ö÷renci ODTÜ'den bir grup Çözüm okuyucusu "Uyarma cezası" baúlı÷ı altında sı-
ralanan maddelerden bazıları úunlar:
Md. 8-
HÜSEYøN SOYUUöUR a- Ziyaretçilerini bu amaçla ayrılmıú
ARKADAùIMIZIN KIùLA NøZAMNAMESø yer ve zamanlar dıúında ka-
bul etmek
ÖLÜMÜ ÜZERiNE YADA ODTÜ YURTLAR c- Yurt eúya ve malzemelerinin yeri-
ODTÜ Makine Mühendisli÷i Fakülte- ni de÷iútirmek.
si ö÷rencisi olan arkadaúımız, ODTÜ 6. YÖNETMELøöø f- Su, elektrik ve havagazı tüketimin-
Yurdu'nda kalıyor. Olgun, a÷ırbaúlı ve  Mayıs 987 tarih ve 9457 sayılı de savurganlı÷a sebep olmak.
tüm arkadaúları tarafından sevilen Hü- Resmi Gazete'de yayınlanan yeni OD g- Yata÷ını düzeltmemek.
seyin Soyuu÷ur'u en iyi niyetle söyler- TÜ Yurtlar Yöneteli÷ini görünce, insa l- Çanta, ayakkabı, terlik gibi úahsi
sek; yurt úartlarının ve yöneticilerinin nın aklına yukarıdaki baúlıktan baúka eúyalarını yurt yönetimince
ihmali sonucu kaybettik. bir úey gelmiyor. konulan uygun olarak bulun-
0 Mayıs günü aniden rahatsızlana- 2 Mart döneminin hemen ertesinde durmamak.
rak Hacettepe Acil Servis'e kaldırılan yapılan eski yurt yönetmeli÷inin iptali "Kınama cezası" baúlı÷ı altında ise,
arkadaúımıza midesinin rahatsız oldu- ve yenisinin girdi÷ini belirten bu yeni yö Md. 9-
÷u söylenerek ve mide ilacı verilerek bı- netmelik, iktidarın ö÷renci gençli÷e ba a- Kantin, yatakhane, banyo ve oku-
rakılıyor.  Mayıs'ta tekrar kıúını çok güzel yansıtan bir belge ni ma salonları ile, di÷er çalıú-
rahatsızlanınca ODTÜ Sa÷lık Merkezi'- teli÷i taúıması açısından ilginç bir ör ma, dinlenme alanlarına ve
ne götürülüyor. Revirde ambulans ol- nek oluúturmaktadır. Son günlerde ö÷ salonlarına giriú-cıkıúlarda
madı÷ı için 45 dakika kadar ambulans rencilerin yurtlarda barınmaları önem yönetimce belirtilen zaman
bekleniyor, bu arada ambulans gelme- li bir sorun haline geldi. Sa÷lık, sosyal, tablosuna uymamak,
den arkadaúımızın a÷zından köpükler kültürel, sportif... vb. sorunlar bir ya b- Yurttan ayrılırken veya yurt yöne-
gelerek Hüseyin Soyuu÷ur ölüyor. Öl- na, sıradan bahanelerle sık sık yurtlar timince gerekli görülen za-
dükten hemen sonra tüm vücudu mora- dan atılmalar, yurtları ö÷renciler açı manlarda, dolap, sandık ve
rıyor. sından yaúanmaz kılıyordu. Okullarda bavul gibi özel eúyalarını yurt
YÖK'ün uyguladı÷ı yüklü bir ders prog yönetimine açık bulundurma-
ramı, vize korkusu, harç vb. sorunlar mak.
la gününü kurtarmak zorunda Olan ö÷ "Yurttan geçici çıkartma" baúlı÷ı
renci gençlik, okul dıúındaki yaúamla altında ise,
rında da barınma sorunuyla karúı kar Md. 20-
úıyaydı. Yo÷un bir ö÷renci kitlesine ra÷ b- Yurt idaresince sakıncalı görülen
men çok az insanın alındı÷ı yurtlarda yayınlarla yasaklanmıú yayın-
barınabilmek, aslanın a÷zından ekme ları yurda sokmak,
÷i almaya benziyordu. k- Yurtta bulunulması gereken za-
Yurtların onca olumsuzlu÷una karúın manlarda izinsiz olarak yurt-
bu ayrıcalı÷ı elde edenler "sakin tan ayrılmak,
olmak" durumundaydı. Kapı dıúarı edil- l- iki kez kınama cezası almıú olmak.
memeleri için çok dikkatli olmaları, çi- "Yurttan kesin çıkarma" baúlı÷ı
Gelen savcı -mesle÷ine ilave olarak altında ise;
hekimlik de yapıyormuúcasma- "kalp- zilen katı kurallara boyun e÷meleri ge-
rekliydi. 2 Eylül'den beri, tam bir as- Md. 2-
ten ölmüútür" teúhisini koyuyor. "Tah- b- ....Yurdun yöneticilerine karúı, top-
kikata gerek yok" denmesi üzerine keri kıúla disiplini altında yönetilen bu
yerlerde görülen kitle halinde atılmalar lu veya yalnız, yazılı veya söz-
bütün arkadaúlarımız itiraz ediyor ve lü, küçük düúürücü demeçte
bundan sonra otopsiye gönderiliyordu. kanıksanan olaylardandı. Onlar istiyor-
lardı ki, ö÷renciler kendi çizdikleri sı- bulunmak veya buna özendir-
(Otopsi sonucu henüz,elimizde yok). mek veya kıúkırtmak...
Yetkililerin "eceli gelmiú ölmüú" de- nırlar içinde hareket etsin, bu sınırla-
rı de÷iútirmeye kalkıúmasınlar, YÖK'- c- ....Yurt yönetimince konan yasak-
mesi ilginçtir. Bizlerin "açık zehirlen- lara uymamak
me belirtileri var, araútırma yapılsın" ün ve rektörlü÷ün kararlarına uysun-
úeklindeki uyarılarımız ciddiye alınma- lar, haklarını aramasınlar, toplumsal d- Yetkinlerden izin almaksızın ve ya-
mıútır. sorunlara ilgi duymasınlar, dernekleú- salara aykırı bir úekilde üni-
Ertesi gün yapılan cenaze töreni için me faaliyeti yürütmesinler, atılanlar çi- versite veya yurt yöneticileri-
zor izin alınmıú ve ancak 50 metre yü- zilen bu sınırların dıúına taúan "boz- nin herhangi birine karúı ve-
rünmesine izin verilmiútir. Cenaze tö- guncular"dı. Elbette müsamaha göste- ya yönetimin bir kararını pro-
renine yaklaúık 700 kiúi katılmıútır. rilemezdi. Bu gibi kiúiler atılmalı, yer- testo amacıyla her çeúit gös-
Katılım duyuru yapılamadı÷ı için bu dü- lerine daha uysal, düzene köle olmaya teri düzenlemek, gösteriye ka-
zeyde kalmıútır. aday, apolitik kiúiler ya da gericiler tılmak, boykot eylemine iúti-
55
rak etmek, bu konularda ö÷- Geleneksel ODTÜ ùenli÷i'nin çalıúma- la sivil ve resmi polis, çevik kuvvet ve
rencileri kıúkırtmak, yurt yö- ları ikinci dönemin hemen baúında baú- panzerle karúılandı. Bir yetkili, baúvu-
neticisinden izin almadan latılmıútı. Daha önceki úenliklerin 80 ruyu yapanlara "gelirin tutuklu ö÷ren-
yurt içinde toplantı veya tö- Eylül'ünden önce yapılması, bu úenli÷e cilere gönderilece÷i sabit görülmüútür"
ren düzenlemek, söylev ver- ayrı bir anlam kazandırıyordu. Böyle yazdı ve úenli÷in yasaklandı÷ına dair
mek, bir faaliyete girmekteki amaç, etkinlik- bir belgeyi imzalatıp da÷ıtılmasını iste-
h- Milli birlik ve bütünlük duyguları- lerin ö÷renciler eliyle gerçekleútirilme- di. ùenli÷i düzenleyenler hiçbir yasal
nı zedeleyici veya bozucu amaçla sinin üretkenli÷i, kitleselli÷i, birlikteli÷i dayana÷ı olmayan bu engellemenin ge-
yabancı bayrak asmak, sembol ve dayanıúmayı nasıl yükseltti÷ini pra- rekçesini almak isterlerse de verilme-
kullanmak, marúlar söylemek, tikte göstermekti. Halkla üniversitenin di ve gelenler ayrılmak zorunda kaldı.
ideolojik resim ve yazı taúımak kaynaúmasına ODTÜ mücadele tarihi
veya benzer u÷raúlarda bulunmak, ı- güzel bir örnekti ve böyle bir úenli÷e il- ùenli÷in son günü yapılmasına karar
Yukarıdaki fiillere eksik veya tam ham vermemesi de düúünülemezdi. verilen geziye, yasaklanan programın
teúebbüste bulunmak. Bütün Baúlatılan úenlik çalıúmaları, önce aktarılması düúünüldü. Ve 7 Mayıs gü-
bu maddeler yetersiz görülmüú olacak üniversite içinde gerçekleútirilmeye yö- nü yaklaúdc 500 kiúilik bir kitleyle Ey-
ki rektöre de özel yetkiler tanıyarak, neldi ama izin alınamadı. Sonuçta Ça÷- mir'e gidildi. 500 kiúinin çekti÷i halayla
"Rektör yurtlarda kalmalarını daú Sahne'de üç gün (4-5-6 baúlayan geziye çeúitli saz dinletileri ve
herhangi bir sebeple sakıncalı gördü- Mayıs'ta) sürecek ve 7 Mayıs Eymir folldor ekiplerinin oyunlarıyla vam e-
÷ü ö÷rencilerle bu durumları yetkili ve gezisiyle noktalanacak bir úenlik prog- dildi. Yaklaúdc 3 saat süren bir tartıú-
ilgili makamlarca bildirilen ö÷rencile- ramı çıkartıldı. ùenlik programında ye- mada da ODTÜ tarihi ve Devrimci
rin iliúkilerini yazdı emirle kesebilir ralacak grupların üniversite Gençlik deneyimi aktarddı. Geziye ge-
(Md. 26). Yurtta kalan ö÷rencilerin eú- bünyesinde faaliyet yürütenlerden ol- lenlerce ilgiyle izlendi.
yası gerekti÷inde yurtlar müdürü veya ması istendi, ancak olmadı. Çünkü tüm Coúkulu kalabalık, gezi süresince
müdür ve yöneticûeri tarafından kont- faaliyetler rektörlü÷ün iznine ba÷lan- gönlünce e÷lendi, dinlendi, tartıútı, tür
rol edilebilir (Md. 38) vs.."yi getirmek- mıútı. Çeúitli okullardan gelecek folklor, kü söyledi ve kurdukları ortak sofra-
tedir. müzik ve tiyatro grupları, sinema gös- larıyla birlikteli÷in tadını çıkardı.
Görülüyor ki 2 Eylül döneminde terileri, úiir dinletileri ve panel ile zen- Yasaklamalar ö÷renci gençli÷in coú-
yasa-yönetmelik vb. úeylere ihtiyaç du- ginleútirilmeye çalıúılan program kusundan hiçbir úey kaybettirmedi. Ak-
yulmadan pratikte varolan hazırlandı. sine gelecek yıllardaki úenlikler için
uygulamalar, bugünkü iktidar Emniyete bildirim yapıldı. Katılan daha kararlı idi. Hiçbir güç ve onların
döneminde yasal "yönetmeli÷e grupların nüfus cüzdanı örnekleri ve aldıkları kararlar Devrimci Gençli÷in
uygun" bir tarzda sürdürülmek økametgâh belgeleri istendi, bunlar da geleneklerini unutturamaz, o gelenek-
istenmektedir. Yurtlardaki ilerici- karúılandı. Olumsuz bir yanıt verilme- leri yaúatıp geliútirmeye engel olamaz.
devrimci ö÷rencileri kapı dıúarı ederek miúti ama olumsuzlukların da ardı ar-
onları çözümsüzlü÷e itme amacını taúı- kası kesilmiyordu. Bir grup ODTÜ ö÷rencisi
yan bu yönetmelik ö÷renci gençlik kit- Rektörlük, úenlik afiúlerini astırmı-
lesini emre itaat eden, söylenen tüm yor, hatta di÷er okullara da astırdma-
saçmalıklara kölece boyun e÷en sürü- ması yönünde tavsiyelerde GAZø ÜNøVERSøTESø
ye dönüútürmek istemektedir. Yurtar bulunuyordu. O tarihlerde okul içinde II. GELENEKSEL KIR GEZøSø
genel olarak apolitik insanlardan oluú- kendileri tarafından düzenlenen úenlik- TÜM ENGELLEMELERE
tu÷u oranda ancak gerici ideolojinin leri kırmak böyle bir "alternatif úenlik" RAöMEN YAPILDI
ifadesini bulabilece÷i odaklar durumu- düzenlendi÷i söylentisini yayıyordu.
na dönüúebilir. Yönetimin istedi÷i de Devrimci Gençli÷in öyle yoz ve nitelik- 25 Mayıs 987 Pazar
böyle odaklar yaratmaktır. siz bir úenli÷e alternatif olmaları bile
Devrimci Gençlik bu baskılara sessiz gereksizdi halbuki. Edindi÷i gibi, gençli÷in en küçük kı-
kalmamalı, yönetimin uygulamalarım Olumsuzluklar bunlarla da bitmiyor- pırdanıúının Akademik ve demokratik
ve hedefledi÷i amaçları teúhir etmeli- du. Okul içinde Devrimci Gençlik dü- talebinin her türlü baskı ve zorla bas-
dir. Yurtları yürüttükleri akademik- úüncesinden uzak anlayıúlara sahip tırılmaya çalıúıldı÷ı úu günlerde,
demokratik mücadelenin alanlarından olanlar da türlü türlü dedikodular ya- GÜ.ÖD'nce düzenlenen, Gençli÷i birbi-
biri olarak ele almalı, yeni yönetmelik- yarak bu bilet satıúlarını engelliyor, et- riyle kaynaútırmayı, görev-
ten do÷an sorunları aúmaya yönelik çö- kinli÷i baltalayamayacaklarını sorumluluklarını anımsatmayı ve insan-
zümler üretmelidir. anladıklarında ise daha sorumsuz yön- ların birlikteliklerini daha uzun süreli
temlere baúvuruyorlardı. Onlar için kılmayı amaçlayan II. Geleneksel G.Ü.
ODTÜ'den bir grup ÇÖZÜM okuyucusu úenli÷in adının 3. Geleneksel ODTÜ Kır Gezisi gerçekleúti.
ùenli÷i olması bile itiraz konusuydu. Ki- ÖD.'deki arkadaúlar ve di÷er geziye
mileri de SBF'nin düzenleyece÷i úenli- gelenler, gezinin baúardı geçmesi için
÷i bu çalıúmayı baltalamak için mümkün olan tüm fedakarlıkları göster-
YASAKLANAN 3. SBF-ODTÜ ùenli÷i olarak lanse etmeye dder. Polisin iki gün önce, ö÷rencilerin
GELENEKSEL çalıúıyordu. toplandı÷ bir kıraathaneyi basıp arala-
Bu insanların tüm çabalan boúa çık- rında gezi düzenleyicilerinin hemen tü-
tı. Ve úenlik 4 Mayıs'ta baúlayacak ha- münün bulundu÷u 25 ö÷renci arkada-
ODTÜ ùENLøöø le geldi. Ama Valili÷in engellemesi ile úımızı gözaltına alması,
karúılaútı. 4 Mayıs sabahı úenlik saa- Arkadaúlarımızın gözaltına alınma-
Ankara Valili÷i'nce yasaklanan 3. tinde Ça÷daú Sahne'ye gidenler, yı÷ın- sından sonra hemen bir araya gelen biz
56
dernekçi ö÷renciler, herúeye ra÷men,
önümüzde 24 saat bile olmasa, gençli-
÷in baskılara boyun e÷meyece÷inin bir
ifadesi olması ve bilet satılan insanla-
DURSUN KARATAù'A
KOMPLO HAZIRLIöI MI?
rın güveninin sarsılmaması için gezinin
gerçekleútirilmesinde karar kıldık. Bir
yandan insanlara ertelenmeyece÷ini
anlatırken di÷er yandan avukatlarla
Emniyet Müdürlü÷ü'ne gidip, gasp edi-
len paraların iadesini istedik. Ancak çe-
úitli oyunlarla polis parayı iade etme-
yece÷ini belli etti ve biz parasızlık so-
Basın Bildirisi
runuyla karúı karúıya kaldık.
Tüm bunlara ra÷men 800 kadar ö÷- Kardeúim Dursun Karataú, cezaevin-
renci arkadaú, ertesi sabah Sıhhiye de 7 yıldır tutuklu olarak bulunmakta-
Köprüsü üstünde toplandık. Otobüs ve dır. 7 yıllık tutsaklık yaúamı boyunca,
ses düzeni ücretlerini karúılayabilmek úubeden baúlamak üzere, kaldı÷ı tüm
için, insanlara durum ve geliúmeler an- cezaevlerinde ve hatta hastahanelerde
latılıp, yeniden bir para toplama iúle- bile a÷ır iúkence, baskılara maruz kal-
mine giriúildi. Ö÷renci arkadaúlar feda- mıú ve birçok defa da ölümle yüzyüze
karca son kuruúlarına kadar gereken gelmiútir. Tüm bunlara ve rehabilitas-
paranın toplanmasında yardımcı oldu- yon maskeli tüm teslimiyet politikaları-
lar. Sonunda paranın bir kısmı karúıla- na karúı büyük bir inanç ve kararlılık-
nıp malum, arkadaúların rahatsız edi- la gö÷üs germiú, hiçbir zaman düúün-
ci bakıúları altında Kızılcahamam So- celerinden vazgeçmemiú, taviz verme-
÷uksu'ya do÷ru yola çıkılabildi. miútir.
Otobüslerde ÖD ve hazırlanan genç- Kardeúimin üzerinde özel olarak bas-
li÷e mesajlar okunup, gezi yerine varı- kı ve iúkencelerin yo÷unlaúması, ayrı-
lıncaya dek, dostluk, sevda ve mücadele ca Dursun Karataú'ın Devrimci Sol da-
türküleri hep bir a÷ızdan söylendi. Me- vasının l no.lu sanı÷ı olmasından dola-
sire yerinde bütün masalar daire úek- yıdır. Onun baúe÷mez, direniúçi, taviz- ci, güvenli÷in dıúa karúı alınması gere-
linde bir araya getirilip dostluk, kardeú- kâr olmayan tutumu birçok kez bazı ba- kirken, silahların namlusu hep karde-
lik sofraları kuruldu, hemen herkesin sın kuruluúlarında [özellikle Tercüman), úime döndürülmüútü. Ayrıca, Siyasi ùu-
katıldı÷ı dostluk halayı çekildi. Davul kardeúimin siyasi kiúili÷ine ve onun nez- be'nin Devrimci Sol ekibi diye bilinen
zurna, akordion eúli÷inde çeúitli ekip- dinde yargılandı÷ı siyasi dava sanıkla- özel tim de p gün adliyeye gelmiútir. Ce-
lerce halk oyunları gösterileri yapıldı. rına karúı da olmadık yalan, spekülas- zaevi müdürüyle gayet samimi úekilde
Saz, söz, gitar dinletileri, úiir yarıúma- yon ve kara çalma kampanyasının açıl- sohbet etmiúlerdir. Eminim, o gün ya-
ları düzenlendi. Van'da oruç tutmadı- masına ve sürmesine neden olmuútur. ratılabilecek bir "panik"te kardeúim ve
÷ı için gerici faúist güçlerce öldürülen Bu kampanyalar ye kardeúime yönelik biz ailesi (eúim ve çocuklarım, annem)
genç arkadaúımız ve tüm baskılan pro- tüm komploları, kardeúim ve ailesi adı- hayatlarını kaybedebilirdi. Bu "ola÷an-
testo için saygı duruúunda bulunuldu. na ben ve di÷er tutuklu aileleri dilek- üstü önlem" gerçekten kardeúimin ka-
Yani insanlar sabahtan akúama kadar çeler yazarak, davalar açarak kamu- çırılmasını önlemek için miydi? (Bu "ön-
birlikte e÷lenip birlikte düúündüler ka- oyuna duyurmaya çalıútık. lem" tüm basın tarafından da resimli
lıcı dostlukların temelini attılar. Bu ara- Ama 7 yıldır, kardeúime yönelik tüm ve birinci sayfadan verilmiútir.)
da davetsiz misafirlerinin uzaktan ge- bu baskı, iúkence ve yalanlar bugün da- Sayın basın mensupları,
zimizin foto÷raflarını çekerek bize ka- ha farklı úekillerde sürmektedir. Bugün Kısaca söylemek istedi÷im úudur;
tıldıkları gözden kaçmıyordu. kardeúim polis ve Metris idaresinin bir- kardeúimin hayatından endiúe duyuyo
Dönüú zamanı geldi÷inde, halktan in- likte tezgahlamaya çalıútı÷ı bir komp- ruz ailesi olarak. Çünkü, kaçırılacak ge
sanlarla gençlik arasındaki dayanıúma- lo, provokasyonla karúı karúıyadır. rekçesiyle alınan bu ola÷anüstü güven
nın ve sevginin güzel bir örne÷i yaúan- 7 yılda úubede, cezaevinde, hastaha- lik önlemleri ve bulunmaması gereken,
di. Paramız yetiúmedi÷inden otobüs iú- nelerde, Ölüm Oruçlarında öldürüleme- polis timlerinin varlı÷ı bir komplo, bir
letmesinin ücretini ödeyemezken ve bu yen kardeúim Dursun Karataú, Sultan-, provokasyon endiúesini bizlere yaúat
nedenle tartıúmalar yo÷unlaúırken ora- Ahmet Adliyesi'nde görülmekte olan maktadır. Her ne kadar bu önlemler da
da tesadüfen bulunup gençlerin gezisi- bir davasının yargılaması için ha sonraları mahkemelerde biraz azal-
ne katılan bir insan, sonra ödenmek götürülüp getirilirken yaratılmak tılmıúsa da, bu salt basının da olayın
üzere cebindeki 400 bin TL.'yi gençlere istenen bir provokasyonla öldürülmek üzerine gitmesi ve verdi÷imiz dilekçe
veriyordu. Bu hepimizi mutlu eden ve isteniyor endiúesi içerisindeyiz. Bu lerin etkisiyledir. Ama, bu durum yine
halka güvenimizi pekiútiren bir olay durumun en somut örne÷i 30 Mart de bir görüntüdür. ùunu duyurmak is
oldu. 987'de, Sultanahmet Adliyesi'ne tiyorum, kardeúimin baúına bir olumsuz
Daha nice geleneksel geziler gerçek- getirildi÷inde "kaçırılacak" ihbarı durum gelirse, bunun sorumlusu Met
leútirmek dile÷iyle tüm gençli÷e selam. gerekçesiyle alınan güvenlik ris idaresi ve DS timi diye bilinen po
önlemlerinin "ola÷anüstülü÷ünde" lislerdir.
Gazi Üniversitesinden Bir Grup görülmüútür. Kardeúim ve ailesinden Bu provokasyon ve komplo hazırlı÷ı-
Çözüm Okuru baúka kimsenin içeriye alınmadı÷ı nın üzerine gitmenizi ve kamuoyunuzu
Adliye ve çevresinde ola÷anüstü güven- aydınlatmanızı rica ederim.
lik Önlemleri! alınmıútır. Ama iúin ilgin- Reúat Karataú

ÇÖZÜM 57
CEZAEVLERø ÜZERøNE

12 Eylül'den bu yana Türkiye ceza- pılan ola÷an toplantılarda, Dernek yö- 4- Cezaevinde ayrıcalıklı tutuklu ve
evlerinde tutuklular akü almadık bas- neticileri olarak tutuklu ve hükümlüle- hükümlü uygulamaları sürmektedir.
kı iúkence yıldırma politikasıyla karúı rin her türlü sorunları dile getirilmiú, Metris Askeri Cezaevi yöneticileri tole-
karúıya kalmıúlardır. Bugün kamuoyun- çözüm için ortak noktalar araútırılmıú- ranslı tutuklu ve hükümlü olmadı÷ım
da sıkça tartıúılan bu konu, sayfalarca tır. Ancak Adli Müúavirlik ve Cezaevi söylemelerine karúın, (bu iddiayı çürü-
yazılan kitaplar, úiirler, yaúanılan ger- yöneticileri sorunun ana çözümlerini ten yine kendileri olmuú, yakınlarımızı
çe÷i her yönüyle anlatamamıútır. erteleyip, her an için çözümü mümkün bayram ziyaretine itirafçı grupla bera-
Bugün gerçek tartıúılırken bunun te- sorunlara yatkınlık göstermiú, aúa÷ıda ber çıkartmak istemiúler, ancak aileler
melleri, nedenleri ve biçimleri do÷ru bir belirtilen ana noktaların çözümünü bir- ve dernek olarak kabul etmemiútik), kü-
úekilde ortaya konmak zorundadır. birlerine devrederek uzatmayı ye÷le- tüphane, resim atölyesi ve müzi÷i kap-
Çünkü bugün cezaevleri adından sıkça miúlerdir. Bizim artık tahammülümüz sayan kültürel faaliyetlerin olanakla-
söz ettiriyorsa tutukluların büyük bir yoktur. Çocuklarımız da yakınlarımız- rından yalnızca, cezaevi dıúında ve için-
kısmının bu baskı politikasını boúa çı- da aynı olgunlukla günümüze de÷in bek- de cezaevi personeli gibi (örne÷in tele-
karan direniúleri sayesinde kamuoyu- lemiúlerdir. Bundan böyle ana çözüm fon dinlenmesi, mektup okuma ve dıúa-
na mal edilmiú ve döneme damgasını bu noktalar çerçevesinde olacaktır. rıdaki insanları tutuklatma göreviyle)
vurmuútur. Cezaevleri hiçbir direniú 1- Savunma hazırlı÷ı için tutuklu ve dolaútırılan bu itirafçılar yararlanmak-
göstermeseydi; yalnızca 12 Eylül'ün hükümlülerin bir araya getirilmesi, tadır. Aslında ko÷uúlardaki siyasi tu-
propagandası etrafı saracaktı. Yaúa- tukluları ilgilendiren faaliyetlerin siyasi
nan baskı-iúkence-zor metodları karúı- 2- Tutuklu ve hükümlülerin havalan tutukluların insiyatifinde olması gere-
sında düúünceleri, onurları yok edile- dırılmasının görüú ve tatil günlerinde kir. Havalandırmaları gün boyu açık tu-
cek, bununla da yetinilmeyip bu insan olmaması sadece Metris'e özgüdür, ha- tulan, spor yapmaları için sabahları ha-
posalarıyla ahlaki yozluk, muhbirlik, valandırma süresince kapılar kapalı tu valandırmaya çıkartılan, tiyatro salon-
hainlik, robotlaúma meúru hale getiri- tularak, ya insanlar adeta havalandır- larını kullanan, daktilo ve teyp gibi elek-
lecekti. Ve bunlar kamuoyuna gösteri- maya hapsedilmekte, veya havalandır tronik aletler verilen, bıyık bırakmala-
lecek tutuklular teúhir edilecekti. Evet maya çıkmamaya razı olmaktadırlar. rı serbest olan bu tutukluların FORUM
düúünülen buydu, Fakat bu politika, yok Kapıların kapalı olmasıyla tutuklu, ko dergisine yazıları, istisnasız her türlü
yerde ölümler, sakatlanmalar pahası- ÷uúta kalacak, havalandırmaya çıktı haberleúme olanakları seferber edil-
na iflas etti. Ölümler, sakatlanmalar ÷ında ise yiyecek, içecek, en önemlisi de mekte, do÷ruluk derecesinin gözardı
pahasına... tuvalet ihtiyacını gideremeyecek, has edildi÷i bu anlayıúa hizmet edilmekte-
Ve bu onurlu kavgada isimlerini ta- ta oldu÷unda dahi ko÷uúa dönme úansı dir. Bunun en son örne÷i 15 Nisan 1987
rihe altın harflerle yazdıranlar arasın- bulunmayacaktır. Yaz-kıú bu koúullar tarihli FORUM dergisinde ùaban Taú-
da Abdullah Meral, Haydar Baúba÷, da gerçekleúen havalandırma dahi ida çı'nın yazısında üyemiz Sevgi ERDO-
M.Fatih Öktülmüú, Hasan Telci'de ek- reci lüks kabul edilmektedir. Gerek içe GAN'a yönelik suçlamada öte, ön yar-
lendi. rideki tutuklu ve hükümlülerle v gerek- güı yaklaúımdır. Üyemizin ve yazı sahi-
Yaúanan bu zulüm 12 Eylül'ün üze- se dernek kuruu ve üyelerinin talebi ta binin birbirlerini hiç tanımamasına ve
rinden 7 yıl geçmesine ra÷men halen til günleri de dahil olmak üzere bütün yedi yıla yakındır cezaevinde olmasına
kendini devam ettirmektedir. Tutuklu- günü kapsayan ve kapıların açık tutul ra÷men bu itirafçı dıúarıdaki örgütlen-
ların yaúamsal hakları hâlâ kısıtlıdır. du÷u bir havalandırmadır. meyi nasıl biliyor da, üyemizi örgüt üye-,
Tutuklu ve hükümlüler halen demokra- si ilan edebiliyor. Üstüne üstlük her ne,
tik ve yaúamsal haklarını kazanmak ve 3- Avukat görüúlerinin serbest olması hikmetse itirafları ve mahkeme dosya-
onurlarını çi÷netmeme direniúi vermek- yasa maddesinde de geçerlidir. Açık, larında üyemizle ilgili hiçbir açıklama;
tedirler. özgürce, dinlenilmeden, sadece sanık yapmamıútır. Burada ùaban Taúçı'nın
ve avukatı arasında olması gereken örgüt üyeli÷ini tesbitteki gücünü ve ye
Bu direniúlerde, biz aileler de dıúa- görüúmeler en do÷ru olanıdır. ùu
rıda gücümüz oranında yerimizi alma- Bugün bu cezaevinde yaúanan belli
anki uygulamada, süre, bir kiúiye iki da baúlı sorunlar bunlardır.
ya çalıútık. kika úeklindedir. Sıkıyönetim mahkeme Askeri cezaevleri sözkonusu oldu-
"CEZAEVLERøNDE SON DURUM"
lerinin toplu davalar ve kalabalık sanık ÷unda her an gündemde olan birinci
lar biçiminde sürmesi, avukat görüú sü maddemiz siyasi tutuklu statüsünün ka-
METRøS ASKERø CEZAEVø: Metris resinin uzun tutulmasını gerektirmek bul edilmesidir. Sivil giysilerdeki sınır-
Askeri Cezaevi idaresiyle her hafta ya- tedir. lama kaldırılmalıdır.
58
tene÷ini nereden sa÷ladı÷ını bilmek sa- -Çay ve úekerin normal fiyatlarda ùu anda cezaevinde bulunan durum:
nırız hakkımızdır? Ayrıca bu tutuklu ve satılması, — Asker usulü dayatılan sayımı 33
hükümlülerin her türlü enstrümental -Saç kesimi subay traúı biçiminde kiúi kabul etmiyorlar.
parçaya sahip oldu÷unu bilmek ve di- olmalı, — Yeni yakalanan ve sevk olanlara
÷er tutuldu ve hükümlüler talep etti÷in- -Kelepçeler önden ba÷lanmalı, sevk Kemalizm'i övücü yazı, østiklâl Marúı
de YASAK talimatıyla karúılamak ne zincirine son verilmeli, söylenmesi dayatılırken 33 kiúi meseleyi
derece samimi olundu÷unu gözler önü- -Karantinanın kaldırılması, tutuklu- Tek Tip Elbisede tıkadıkları için bunla
ne serer. Haberleúmenin kitap ve der- nun hemen ko÷uúa verilmesi, rın hiçbiri dayatılmamıú.
gi alanındaki güçlüklerin bizim yakın- -Ailelerin getirdi÷i ilaçlar alınmalı. — Tutukluların ço÷unlu÷una Nokta
larımıza yaúatılması toleranslı tutuklu Diet daha düzenli verilmelidir. Tutuk- ve Yankı dıúında dergi verilmiyor. Ki,
ve hükümlü farkını anlatmaz mı? lu ve hükümlülerin ilaç ihtiyacını ida- bu dergiler de sık sık aksıyor.
5- Mahkemelere gidiú geliúlerde ha re karúılanmalıdır. — Kitap çok sınırlı ve inceleme adı
vasız teneke arabalarda gidilip getiril -Teyp, radyo ve enstrümantal altında uzun süre tutuklulara verilmi
mesi, kelepçelerin arkadan ba÷lanma müzik aletleri verilmelidir, yor.
sı, her türlü dilekçe, savunma ile ilgili -ølaçlama, sıcak su ve banyo SøNOP CEZAEVø: Ahmet Erhan'ın
dosya ve dilekçelere idarece el konul sorunu sohbeti takılarak yazmıú oldu÷u mektupta detaylı bir úe-
ması, aramalarda mahkeme kararı ol halledilmelidir. kilde belirtilmiútir.
du÷u halde gönderilen belgelere el ko -Sabah sayımı kaldırılmalı, tutuklula-
nulması, öykü statüsündeki yazıların ra ve hükümlülere verilen para sınırı BURDUR KAPALI CEZAEVø: ødam
"inceleyece÷iz" denilerek alınıp bir da kaldırılmalıdır. hükümlülerinin kaldı÷ı bu cezaevinde,
ha verilmemesi sorunları devam etmek Sa÷malcılar Sivil Cezaevi'nin yuka- hücre kapılarının açık tutulması, TV ya-
tedir. rıda belirtilen sorunları halen güncel- kın yerden seyredilmesi nedeniyle göz
6- Yemekler oldukça bozuk, kalitesiz li÷ini korumaktadır. bozuklu÷unun artması, yemeklerin ol-
çıkmakta, kesinlikle besin de÷eri taúı dukça az çıkması, gibi sorunlar mevcut-
mamaktadır. Karavanalar kapaksız ge DøYARBAKIR CEZAEVø VE TEK TøP tur.
tirilmekte, her türlü mikrobik tehlikeye ELBøSE GøYMEME OLAYI:
Diyarbakır Askeri Cezaevi'ne iki ay önce ESKøùEHøR ÖZEL TøP CEZAEVø: Sür-
açık olarak verilmektedir. øç kantin iyi gün olarak açılan cezaevlerinden biri-
çalıúmamaktadır. Elazı÷ Cezaevi'nin kapatılması sevk
olan DS, PKK ve Partizan dir. Bir ve üç kiúilik hücrelerden oluúan
SAöMALCILAR SøVøL CEZAEVø: Si- davalarından yargılanan 33 kiúi Tek Tip yerleúim biçiminde hükümlüler hava-
yasi temsilcilik hakkının verilmesi, ka- Elbise giymiyor. Di÷er bin kiúi elbise landırmaya tek kiúi olarak ve onbeú da-
bul edilmesi. giyiyor. Giymeyenler di÷er kikalık bir süre içersinde çıkarılmakta-
-TTE kaldırılmalı, sivil giysinin hep- tutuklulardan tamamen tecrit du- dırlar. Hükümlülerin cezaevinde kimle-
si alınmalı, rumda. Hiçbir görüúme-konuúma ola- rin kaldı÷ı konusunda bilgilenmeleri da-
-Kimlik uygulamasına son verilmesi, nakları yok. hi yoktur. Genel koúullar düzeyinde il-
-Yasak olmayan tüm yayınların alın- Baúlangıçta idare 0 seçkin kiúiyi ya- gilenilmesi gerekmektedir.
ması, nına ça÷ırıyor ve Tek Tip Elbise giyme- ÇANAKKALE CEZAEVø: Tutuklu ve
- Görüú süresinin en az yarım saat ye leri için tehdit ediyor. Açık tavırla kar- hükümlüler bir müddet önce karavana
her hafta olması, her ay açık görüú ol- úılaúan idare esniyor ve eúofmanı ka- boykotu yapmıúlardı. Sa÷lık koúulları-
ması ve havalandırma da yapılması bul ediyor. Bir hafta sonra sivil elbise- nın iyi olmadı÷ı mazotlu suyun kullanıl-
lerini getirtip giydiriyor. Ayrıca direniú dı÷ı bu cezaevinde, tedavi için doktora
-Yemeklerin kalitesinin yükseltilme- gıda maddelerinin yetersiz ve kötü olu-
si, "3 ö÷ün", üç çeúit yemek verilmesi götürülmek çok zordur. TTE giymeyen-
suna karúı da yürütülüyor. Bloklar fark- lerin zorla giydirilme u÷raúı gündemde
-Kantinde, piúirilmesi mümkün yiye- lılıklar da var. Tek tip giymeyenlere
ceklerin satılması, olup, infaz yakma tehdidi cezaevi ida-
karúı idarenin tavrı úimdilik daha resinin günlük úantajına dönüúmüútür.
-Ailelerin getirdi÷i yiyeceklerin alın- olumlu (úimdilik diyoruz, çünkü di÷er
ması, Elbisenin giyilmedi÷i koúulda, tutuklu
cezaevlerinde de görülen bu tür ve hükümlünün mahkemeye götürülme-
olumlu tavırlar ardından yeniden si, doktora çıkartılması mümkün olma-
baskı, iúkence ve zoru gündeme maktadır. Ziyaret yasa÷ının verilmesi
getiriyor). nedeniyle hükümlülerin bir kısmının sü-
resiz açlık grevine baúladı.
Yukarıda gerek güney ve do÷uda, ge
rekse di÷er cezaevlerindeki sorunlar in
celeme yapılarak derlenmiútir. Ayrıca
açık görüúlerin olması, yiyecek alınması
ve bu cezaevlerinin güncel sorunları
Adalet Bakanlı÷ı'yla görüúülmüú
tür ......

TAYAD: Tutuldu ve Hükümlü Aileleri


Yardımlaúma Derne÷i Baúkanlı÷ı

ÇÖZÜM 59
HABERLER

"EMEKLERøMøZ ÖZGÜR
OLMALIDIR"
Bir yaúam düúünün tutsaklık, iúken-
ce ve baskılar altında insanlık onuru-
nu ayakta tutan, bir yasam düúünün
dört duvar arasında, demir parmaklık-
lar arkasında "özgürlü÷e dört nala yü-
rek çarpan..."
Tutuklu ve hükümlülerin çeúitli ceza-
evlerinde yapmıú oldukları ürünler Tu-
tuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaú-
ma Derne÷i (TAYAD) tarafından önce
østanbul'da, daha sonra da Adana'da
sergilendi.
Büyük ilgi gören sergi, yaratıcılı÷ın,
yaúam sevgisinin, eme÷in somutlandı-
÷ı bir gerçe÷i haykırıyordu...
Sergi izleyicileri bir kez daha görü-
yordu zindanlara kapatılmıú tohumla-
rın nasıl yeúerdi÷ini... Ünlü ozan Nâzım
Hikmet'in;
"Diyelim ki hapisteyiz
Yaúımız da elliye yakın
Daha da onsekiz sene olsun
Açılmasına demir kapının
Yine de dıúarıyla beraber yaúayaca÷ız
insanları, hayvanları, kavgası ve
rüzgarıyla
Yani, duvarların arkasındaki dıúarıyla
Yani nasıl, nefede olursak olalım
Hiç ölmeyecekmiú gibi yaúanacak"
dizelerini haykırırcasına emeklerini su-
nuyorlardı insanlı÷a.
TAYAD'ın baúlattı÷ı cezaevlerinde-
ki insanların yaúamla olan ba÷larının
kopmadı÷ının birer göstergeleri olan
eserlerini sergileme giriúimlerinin, tüm
emeklerin özgür olaca÷ı günlere de÷in
sürmesi dile÷imizdir.
ANNE'NøN AÇLIK GREVø

Mesut Demirel 24 Nisan 987

itirafçı Sedat Polato÷lu'nun verdi÷i ifa-


de üzerine ùiúli Emniyet Amirli÷i tara-
fından gözaltına alındı ve Adana Emni-
yet Müdürlü÷ü'ne sevkedildi. Gözaltına
alınması nedeniyle Mesut Demirel'in
annesi Mesude Demirel, Emniyet Mü-
dürlü÷ü önünde açlık grevine baúladı.
Mesude Demirel'in basın mensupla-
rına açlık grevine gidiú gerekçesini içe-
ren basın bildvisini vermesiyle kamu-
oyuna yansıcan-açlık grevi, Emniyet
"yetkililerini telaúa düúürdü. Daha son-
ra Mesut Demirel'in serbest bırakılma-
sıyla- anne Mesude Demirel açlık gre-
NETAù'TA øùÇøLER NEDEN
øùTEN ÇIKARILIYOR?

80'li yılların sonlarına gelirken, ilk mücadele edeceklerini belirtiyorlardı. rına sonuna kadar sahip çıktıkları için,
kitlesel grevi baúarmanın kıvancını ya- NETAù'tan hiçbir açıklama yapılma- aileleri ile birlikte açlı÷a terkedilen, iú-
úadı NETAù iúçileri. 7 yıldır sürdürü- dan sadece iúçi fazlalı÷ı oldu÷u için çı- ten atılan tüm iúçi ve emekçilerin her
len baskı ve zor koúullan altında yapıl- karılan iúçilerin hemen hemen tamamı- türlü mücadelelerinde, onlarla birlik-
ması giderek zorlaúan -hattâ olmasını nın grevde önde olan iúçiler olması iúin te, omuzomuza mücadele etmeye hazı-
engellemek için anayasal hükümlere en ilginç yanlarından biri oluyor. øúçi- rız.
ba÷layan- grev silahını ilk olarak kul- ler, NETAù'ın MESS'e girdikten sonra NETAù iúvereni, iúyerimizde ve mon-
lanmanın ve devrimci mücadelenin gi- iúten atılmaların baúladı÷ına dikkati çe- taj iúyerlerinde, "Sendika'mız, T.Oto-
derek yükseldi÷i bu dönemde üzerleri- kiyorlar ve MESS'in grevde öncülük mobil-øú Sendikası'na, grevimiz bitti÷i
ne düúen misyonu en iyi biçimde yeri- eden iúçilerin temizlenmesi için iúvere- günden itibaren, sürekli, bir saldırıyı
ne getirmenin onurunu, yaúadı, NETAù ne akıl hocalı÷ı yaptı÷ını söylüyorlardı. baúlatmıútır. Bu saldırıların baúlangıç
iúçileri bugün iúten çıkarılarak ödüllen- Açlık grevi eyleminden sonra baúka kararının MESS'in dayatmaları sonu-
diriliyorlar. iúyerlerinden çıkarılmıú iúçilerin de ka- cunda geliúti÷ine eminiz. NETAù iúve-
ølk uzun süreli ve en geniú katılımlı tılımıyla Ankara'ya yürünülece÷im ve reninin, grev ertesinde, hemen alela-
NETAù grevinde iúçilerin kararlı tutu- daha baúka eylem biçimleri geliútirile- cele "MESS"e girmesinin baúka ne
mu, ülkemizde henüz yerine oturama- ce÷ini belirten iúçiler, yasalar önünde amacı olabilir ki. Bu, bizce uzun vadeli
yan sınıf sendikacılı÷ının olmamasına hiçbir güvenceleri olmadı÷ını, kendi so- bir hesap içerisinde olduklarının, o
øcarsın grevi sonuca ulaútırmıú. Tüm runlarına kendilerinin sahip çıkmaları günlerdeki endiúemizi bugün do÷rula-
haklar olmasa da belirli bir takım hak- gerekti÷ini, bunun bilincinde olarak ha- yan bir göstergesidir. øúyerimizde grevi
lar alınarak grev sona ermiúti. Ne var reket edeceklerini belirtiyorlar ve.ba÷lı basan Ue bitiren iúçi arkadaúlarımızla
ki iúçilerin kararlı tutumuna karúın sen- bulundukları OTOMOBøL-øù Sendikası'- sendikamız arasındaki uyumlu birli÷i
dikanın aynı kararlılı÷ı gösterdi÷ini söy- nın kendilerine ve olaya bütünüyle sa- bozmak ve sendikamızı iúyerimizde
lemek mümkün de÷il. Otomobil-øú Sen- hip çıkmamasını eleútiriyorlardı. güçsüzleútirmek yönünde gerçekleú-
dikası'ndaki tabanın kararlılı÷ını gös- Direnme gelene÷inin 5-6 Haziran'- tirilen açık bir saldırıdan baúka bir úey
termeyen yöneticiler bugün NETAù'tan larda en üst boyutlara ulaútı÷ı iúçi sı- de÷ildir.
çıkarılan iúçilerin sorunlarına duyarlı nıfının yeni Haziran direniúlerine do÷- NETAù iúvereni, Fabrika ve Montaj
bir yaklaúım bile göstermiyorlar. ru yol aldı÷ını belirten iúçiler kararlı- øúlerlerinde, Toplu øú Sözleúmesi mad-
NETAù'taki grev ve sonuçta iúten çı- lıklarını bir cümleyle özetlediler: "Dev- delerine riayet etmeden, keyfî iúten çı-
karılan iúçilerin durumundan ülkemiz- rimciler devrim yaparlar, ana hedef bu- karmalara baúlamıú, bunun gerekçesi-
deki iúçi sınıfının ve sınıf sendikacılı÷ı dur." Uzlaúmacı ve revizyonist sendika- ni açıklamak gereklili÷ini dahi duyma-
yapmaya çalıúanların dersler çıkarma- cıların ders çıkaraca÷ını düúünüyoruz. mıútır. Hiçbir açıklama yapmaksızın
sı gerekiyor. Aúa÷ıda NETAù iúyeri temsilcili÷inin baúlatılan toplu iúten çıkarmalar, do-
øúten çıkarılan 58 kiúi adına olayı iúçilerin açlık grevine iliúkin basin bil- ÷al olarak tüm üyelerimiz arasında mo-
protesto eden 8 iúçi, açlık grevi eylemi- dirilerini aynen yayınlıyoruz. ral çöküntüsüne neden olmuú ve halen,
ne baúladılar, eylemlerinin kendilerinin NETAù'ta "Açlı÷a ve iúsizli÷e terk- bir açıklama yapmamıú olmaları da, bu
yeniden iúe alınması için de÷il, Türki- edilen" 58 arkadaúımızın ve tüm Tür- moral çöküntüsünün ve huzursuzlu÷un
ye'de istenildi÷i zaman iúten iúçi çıka- kiye'de haklarını alabilmek için dürüst- artmasına neden olmuútur. NETAù iú-
rılmasına iúçilerin sessiz kalmayaca÷ını çe, tüm baskılara ve engellemelere ra÷- vereninin bu umursamaz tavrını ve
göstermek için oldu÷unu ve iúçilerin men yılmadan, bilinçlice ve kararlı bir keyfî uygulamasını protesto ediyor ve
kendi haklarını almak için sonuna dek úekilde mücadele eden, salt sendikala- açlık grevine baúlıyoruz.

AÇLIK GREVøNE KATILANLAR


l- Cihangir (NETAù Baútemliscisi) 5- Gıyasettin YILDIRIM (NETAù'tan iúten atılan arkadaúımız)
BAùKAYA (NETAù Temsilcisi) 6- Erkan AZERTÜRK (NETAù'tan iúten atılan arkadaúımız)
2- Gürsel DEMøRKOL (NETAù Temsilcisi) 7- Selahattin GÜRSOY (NETAù'tan iúten atılan arkadaúımız)
3- Ertürk AKSOY (NETAù Temsilcisi) 8- Mustafa ERDEM (NETAù'tan iúten atılan arkadaúımız)
4- Hızır YILDIRIM
6
DEVRøMCø SOL ANA DAVASI DøLEKÇELERøNDEN

DEVRøMCø SOL DAVASINDA


SAVUNMA HAKKI ENGELLENMEK
øSTENøYOR

II. NO'LU ASKERø MAHKEME


BAùKANLIöINA
BAùTABYA
Birçok yönü ve içeri÷iyle tarihe ma- çıkarılmaya devam ediliyor. 46. madde çerçevesinde siyasi bir
lolaca÷ı kesin olan bu dava, aynı za- Son olarak 2.2.987 tarihinde ver- davada yargılanaca÷ız, savcı düúünce
manda savunma hakkının engellenmesi di÷imiz dilekçeyle sözkonusu siyasi da- ve görüúlerimize dayanarak, çarpıtarak
ve kullandırılmaması yönünde ortaya vada, Devrimci Sol'un amaçlarının ve iddialarını temellendirecek, ancak biz
konan tavır ve uygulamalarla da adın- görüúlerinin açıklandı÷ı, savcılık maka- sanıklar bunları cevaplama olanakla-
dan çok söz ettirecektir. Beú yılı tamam- mının da iddianamesinde belge olarak rından yoksun kalacak ve kendimizi sa-
lamakta oldu÷umuz yargılama süreci kullandı÷ı dergi ve broúürlerin fotoko- vunamayaca÷ız.
içinde, savunma hakkımızı kullanabil- pilerinin, yaklaúmakta olan savunma
mek, bu konudaki engellerin, sübjektif aúamasının gözönüne alınarak bizlere Savcılık, iddianamesinde bu belgeleri
uygulamaların kaldırılmasını sa÷laya- verilmesini istemiútik. Buna karúılık, rahatlıkla kullanacak, hatta çarpıtacak
bilmek için verdi÷imiz dilekçelerin, suç mahkemenizin 27.2.987 tarihli bir ya- ama sanıklar bu belgeleri kullanmak,
duyurularının sayısını hatırlamak çok zısıyla "yasaklanmıú ve toplatılmıú de÷erlendirmek istedi÷inde bunlar suç
zor. Ama ne yazık ki, birçok anti- yayınlar" oldu÷u gerekçesiyle bu tale- unsuru taúıdı÷ı için yasaklanacak.
demokratik uygulamada "Demokles'in bimizin reddedildi÷ini ö÷rendik. Kime göre suç unsuru? Dava henüz
kılıcı" olarak kullanılan sıkıyönetim ko- devam ediyor. E÷er baútan belirlenmiú
úullarının kalkmasına ve yaúanan onca Evet, benzer bir örne÷inin, ba÷ımsız bir karar varsa sormak istiyoruz: Mah-
siyasi, hukuki geliúmelere ra÷men, bir yargıda de÷il, ancak sanıkların sa- kemenin yasal gerekçesi nereden kay-
mahkemeniz tarafından sanıkların le- vunma hakkının sınırlı oldu÷u, bu sını- naklanmaktadır.
hine, savunma olanaklarının yaratılma- rın keyfilikle çizildi÷i bir "yargı"da Sorulan daha da ço÷altabiliriz, ama
sı bir yana bu konudaki en do÷al görülebilece÷i türden ve beú yıldır da dedi÷imiz gibi, ortada yasalara aykırı
haklarımıza, taleplerimize karúı takını- bizlerin tanık oldu÷u yeni bir engelle oldu÷u kadar, mantı÷a da aykırı bir du-
lan kayıtsızlık sürdürülmektedir. daha karúılaúmıú bulunuyoruz. rum var. Yasalara aykırı, yasak oldu-
Savunma hakkının ba÷ımsız olmadı- Savunma hakkının sınırlandı÷ı ve bu ÷u belirtilen görüúler, hatta oldu÷u gibi
÷ı bir yargılamanın ba÷ımsız olamaya- sınırların da sürekli sanıkların aleyhi- bildiriler ve yayınlardan alıntılar iddi-
ca÷ı gerçe÷i çok söylendi, tarafımızdan ne çizildi÷i bir "ba÷ımsız yargı"dan sö- anamelerde yeralmaktadır. Mahkeme
da çokça dile getirildi. Buna ra÷men, zetmek mümkün müdür? niz, aynı duyarlılıkla, içinde suç unsuru
adeta "Bizim istedi÷imiz kadar, istedi- Mahkemeniz ba÷ımsız yargı ilkeleri- oldu÷u için bu iddianamelerin de top
÷imiz úekilde savunma hakkı varolur." ne göre mi, yoksa burjuvazinin baútan lattırılması için giriúimde bulunacak m
dercesine, bırakalım objektif hukuk kararını verdi÷i "yasal olmayan" gö- acaba, merak ediyoruz? Mantıken
normlarına uygunlu÷unu, aklın alama- rüúlerimizi mahkum etme misyonunu mahkemenin anlayıúını gözönüne alır
yaca÷ı örnekler, gerekçeler karúımıza verine getirmek için mi hareket edecek. sak bu da mümkün.

62
Mahkeme baúkanı ve üyeleri, reddet- bile aracı olmadınız. Ve ilginçtir, iki yıl birtakım siyasi amaçlara göre kullanı-
me gerekçenizin hukuki uç mantıki te- boyunca Tek Tip Elbise uygulaması yü- lıyor ve savcı tarafından her türlü ça-
melini anlamak çok zor. Öylesine zor ki, zünden duruúmalara almadınız, dava- rpıtmaya tabi tutuluyorsa, ancak biz
bizzat tabi oldu÷unuz kurumun di÷er yı sanıksız yürüttünüz. 2 Eylül'den bunları, gerçek düúüncelerimizin orta-
heyetlerinin uygulamaları ile de çeliú- sonra, biz devrimci-siyasi tutuklulara ya konması ve savcının çarpıtmalarını
ki içindesiniz. øst. Sky. Ask. mahkeme- uygulanan baskıların birer köúe taúı çürütmek açısından istedi÷imizde veril-
lerinde görülmekte olan; Türkiye olarak, polis cezaevi-mahkeme üçgenin- miyorsa, bir savunma hakkından ve
Devrimci Komünist Partisi, Türkiye Ko- de yerinizi aldınız. Cezaevlerinin uygu- mahkemelerin ba÷ımsızlı÷ından söz et-
münist Partisi/M.L., Türkiye ve Kuzey lamalarına, hem de ba÷ımsız yargı memiz zordur. Bu; "Biz sizi bu belgeler-
Kurdistan Kurtuluú Örgütü vb. davala- adına ortak oldunuz, bizler cezaevinde le suçlarız ama, size o belgeleri verip
rında ve daha birçok davada aynı içe- iúkence görürken, suç duyurusunda bu- cevap hakkını kullandırtmayız" demek-
rikte belgeler, hatta örgütlerin lunurken, bizleri ilgilendirmez dediniz. tir.
konferans belgeleri dahi savunma hak- øki yıl boyunca savunmanın en basit Kaldı ki siyasi bir davada, davayı il-
kı çerçevesinde sanıklara verilmiútir. araçlarından, kalem-kâ÷ıttan yoksun gilendiren belgeler hangi yasaya daya-
Yine 984 sonuna kadar mahkemeye kaldık, ba÷layıcı bir giriúimden kaçın- nılarak sanı÷a verilmez. Mahkemeniz
verdi÷imiz sorgu dilekçelerimizden, suç dınız. talebimizi reddederken niçin dayandı-
duyurusunda bulundu÷unuz ve hakkı- Yine iki yıl boyunca avukatlarımızla ÷ı maddeyi belirtmemiútir. Bu konuda-
mızda dava açılan sorgu ve dilekçele- görüúemedik. Bizlerin bu konudaki cid- ki kararınızda daha önceki uygulama-
rimizin fotokopileri mahkemeler di giriúimlerimize katılmak bir yana du- larda ortaya çıkan gerekçe yaratma
tarafından bizlere verilmiútir, verilmek- yarsızlık göstermeye devam ettiniz. mantı÷ının tezahürü olmuútur. ùöyle ki,
tedir. Mahkemenizin mantı÷ıyla hare- Oysa bu öncelikle sizleri ilgilendiriyor- talebimize karúılık önce aylarca "Bu
ket edilirse onların da suç unsuru var du. Mahkemelere gelirken, dilekçeleri- tür belgeler dosyada yok, araútırıyo-
(hepsinden ceza almıú bulunuyoruz) di- mizi yanımızda getiremedik, cezaevi ruz" denildi ve ne hikmetse iddianame-
ye bize verilmemesi gerekirdi. idaresince el kondu, kimileri yok edil- de kullanılan belgeler aylarca bulu-
Aynı yere ba÷lı mahkemeler için de di, kimileri ise haftalarca, aylarca u÷- namadı, sonra da "yasak" denilerek ta-
iki farklı (aslında farklılık sadece bir raúmamız sonucu size ulaúılabildi. Ama lebimiz reddedildi. "Yasak" oldu÷u ay-
davada gösterilmektedir) uygulama na- bu duruma göz yumdunuz: "Nasıl olsa lar öncesinden bilinmiyor muydu?
sıl olabiliyor. Mantıken tek bir açıkla- dilekçeler bize geliyor" diye cevap ver- Açıktır ki tavır, önyargılı olup
ması var: Devrimci Sol davası di÷er diniz. Son olarak savcının tahrikkar, yasak de÷ildir. Bu mantıkla savunma
davalardan farklı ele almıyor, veya kıúkırtıcı tavırları ve niyetleri sonucu hakkımızdan sözetmek kolay de÷il.
mahkeme heyeti açık bir úekilde kendi oluúan sanıkların haklı protestosunu bir Nitekim hâlâ duruúmalara alınmayan
tasarrufunu kullanıyor. savcı gibi ele alıp bir kısım arkadaúımı- bir kısım arkadaúımızın sadece teúhis
Bu konuda derin kaygılar taúımakta- zı duruúmalara almama tavrını ısrar- sözkonusu olunca duruúmaya alınmak
yız. Davanın baúlangıcından itibaren la sürdürüyorsunuz ve yaklaúan istenmesi, arkadaúların savunma
gündeme gelen uygulamalar da bu kay- savunma aúamasını hiçe sayarak sa- hakkından yoksun olması, davanın
gılarımızın haklılı÷ını gösterir nitelikte- vunma belgelerini vermekten kaçınıyor- adeta savcının iddiasını kanıtlamak
dir. sunuz. için yapıldı÷ı kaygısını
Yukarıda saydıklarımızı daha da kuvvetlendirmektedir.
Heyetiniz, úimdiye kadarki tavrıyla, uzatabilmek mümkün, bunları ilk defa E÷er heyetiniz bu mahkemede yasal
savcının açıktan çaba gösterdi÷i, bu söylemedi÷imiz zamanında herbiri için baklamız olan savunma hakkını kullan-
u÷urda herúeyi mubah saydı÷ı, davayı sayısız dilekçe, verdi÷imiz için daha faz- dırmama niyetindeyse diyecek bir úeyi-
siyasi özünden arındırma gayretlerine la uzatmayı gereksiz görüyoruz. miz yok.
ortak olmaktadır. østenen açıktır, dava Sonuç olarak, ortada bir "hukuk" ve Yok, e÷er bu dava kuralına uygun ve
siyasi bir dava de÷il, adli eylemlerin gö- "ba÷ımsız mahkemeler" olgusu var ise yasal dayanakları içinde yürüyecekse,
rüldü÷ü sıradan bir dava olmalıdır. ve dava bu temelde yürüyorsa, savun- savunma hakkının kutsallı÷ı ve güven-
østenildi÷i úekilde uygulanan "savaú ma üzerinde hiçbir sınırlandırma geti- ce altında olması gerekti÷i kabullenil-
hali" hükümlerine dayanılarak duruú- rilemez. Bu durum dünyanın hiçbir meli ve uygulamada gösterilmelidir.
malarda dilekçelerimiz okutulmadı, dü- yerinde görülmedi÷i gibi yukarıda ver- Ön yargıdan uzak ve mevcut uygula-
úüncelerimizin açıklanmasına izin di÷imiz örneklerinde mahkemenin özel maları gözönüne alarak, savunma aúa-
verilmedi, tutuklular istenildi÷inde du- tasarrufu oldu÷u düúüncesindeyiz. masının yaklaútı÷ı úu günlerde biz
ruúmalardan atıldı, iúkence hakkında Savunma belgelerinde "suç unsuru" sanıkların her türlü savunma güvence-
suç duyurularımız reddedildi, bizzat olup olmadı÷ı gibi bir kıstasın öne sü- sini sa÷layıp savunma olanaklarımızı
mahkemeye getirilirken karúılaútı÷ımız rülmesi, siyasi bir davada savunma elde etmemizi kolaylaútırmanızı ve bu
iúkencenin izleri bile "bizi hakkının kullandırılmaması çabasından yöndeki taleplerimizi yeniden gözden.
ilgilendirmez" denilerek görmezlikten baúka bir anlama gelmesi mümkün de- geçirmenizi talep ederiz.
gelindi, mahkeme salonunda, heyetin ÷ildir. E÷er "ortada bir siyasi dava
gözleri önünde coplandık, kılınızı bile kı- yok" denilmek isteniyorsa, o zaman 0.3.987
pırdatmadınız, hakkımızda mahkeme yargının ve iddianın temeli olan 46.
belgeleri ve iddianameler çarpıtılarak, madde içeri÷ine göre yargılamanın or- Dursun KARATAù
devam etmekte olan bir davanın sanık- tadan kaldırılması gerekir. Yoksa 46.
ları olarak aleyhimizde çeúitli basın or- maddeye göre hakkımızda özel a÷ırlaú-
Bedri YAö AN
ganlarında yayınlar yapıldı, iftiralar tırılmıú hapis ve idam cezaları isteni- Sinan KUKUL
atıldı, bırakın mahkemede yargı güven- yorsa yargılandı÷ımız örgütümüzün tüm
cesini kullanmayı suç duyurularımıza øbrahim BøNGÖL
belge, kitap, dergi, bildiri vs. yayınları
øbrahim ERDOöAN

63
BAHAR GøBø ÖLÜM Onlar için mutluluk
Baúkalarının mutlulu÷u için
Ölümü göze alabilmekti
Ellerinin tersiyle itip
Güzel vaadleri
Gözlerini kırpmadan
Bahara döndü Kanat çırptı Daldılar ölüm ateúinin içine
kıú günleri gökyüzünün mavili÷inde Verilmiúti sözler
Bahara döndü usulca Alınmıútı karar
do÷a Hızlı bir Tutsak alınmıú ülkenin Dönmek yok geri
devinimde kızıllaúan semalarında Bir øleri
Ülkenin her yanı özgürlük rüzgarı esti Hep ileri Bir-
Hızlı bir devinimde Yayıldı dört bir yana iki Bir-iki
Tüm dünya Ya÷mur yüklü bir bulut oldu Hep ileri
Bedenime kan Can verdi Kurumuú ölümsüzlük çemberine
do÷aya can geldi topraklara varıncaya dek
Do÷a kabuk de÷iútirmekte
Bir yılan gibi Bereketli bir ya÷mur Eski bir töredir bizde
Nisan ya÷muru Söz verildikten
Çözüldü da÷larda buzlar Karar alındıktan gayrı
kan damladı Sözünden dönen
Yürüdü a÷aç dalına özsu bu ya÷mura ve Namerttir, bayındır
Sürüldü nadasa kalan topraklar bir kıvılcım düútü Tutuútu Olursa böylesi
Ekildi topra÷a tohumlar tutuúacak... Yüzüne tükürülmeye haktır
Olgunlaúmakta meyvalar
Çatlamakta Verildi sözler Hep
Döllenmiú yumurtalar Yüzler
bir a÷ızdan Alındı Yürüyor
Ve güneúin altında karar
Her bir úey coúkuyla ça÷ırıyor
Binbir görünmez ayaklarıyla devinimde umutla haykırıyor
* Kapandı a÷ızlar Bir daha "Gelin katılın bize
Gün, onüç Nisan açılmamacasına Gücümüze güç katın
Gün Hızımıza hız"
utkuya dek
Döllenmiú toprak gibi sözden baúka
Gün Her úeye Bir úimúek çaktı
Filize durmuú tohum gibi Tel kafeslerin üzerinde
Ve dikildi Çelik mavisine kesti ko÷uúlar
Verildi sözler Cam gibi parıldayan gözler Ve ak gömütlerinde
Hep bir a÷ızdan Ak çarúaflarına sarılı ölüm yolcuları...
Karamsarlı÷ın yılgınlı÷ın
Ve alındı karar inkarcılı÷ın
Coúkuyla teslimiyetin Sonra...
umutla Karartamadı÷ı o büyük o Her gök gürültüsü...
Bedenime kan güçlü o kutsal ıúı÷a Hava
do÷aya can geldi Ya÷dı ya÷acak
Kan damladı bu ya÷mura
Tutsak kılınmıú ülkenin mavi Yüzler Nisan Mayıs'a döndü
semalarının altında — Haykırıyor Yeúermekte kuruyan dal
Tel kafeslerin üzerinde Bir top Yüzler Çatlamakta toprakta tohum
mermisi gibi patladı direniú ça÷rısı — Ça÷ırıyor Olgunlaúmakta dalında meyva
Yürüyor ve ça÷ırıyor Binbir görünmez ayaklarıyla
Yükseldi "Gelin katılın bize devinimde do÷a
Demir parmaklıkların arasından Gücümüze güç katın Mayıs dönecekler Haziran'a Yirmi
kızıl bir bayrak Hızımıza hız" dokuz Mayıs sabahında Güneú sarı
Rengi kırmızı Bezi kefen bezimiz ıúıklarıyla Yıkarken tutsaklık
Dikildi bir bayrak Kanımızla Yüzler duvarlarını Aúama aúama ølerleyen
kızıllaúıp rüzgarda savrularak topra÷a düúen: tohum hareket Yeni bir rotaya giriyordu
Yüzler
Tutsak kılınmıú ülkemin topraklarına kök salmıú bir a÷aç Güneúin ilk ıúıklarıyla
Ve tel kafeslerin üzerine Kana Yüzler Ölüme giden
bulanmıú Ak bir güvercin Bir gökdelen Bir zincir örülüyordu.
Yükseliyor kat kat
65
Tel kafeslerden yayılıyordu ses Tutsak edilmiú insanlar Ak Ant içildi, kara haber üzerine
dalga dalga çarúaflarına sarınarak Kazındı
Esir alınan ülkemin Demir yı÷ını gömütlerinde bir bir
En ücra köúesine bıçak suskusu gülümseyiúleriyle Tel kafeslere Sarı
Birbiri üzerine Son soluklarını salarak gö÷e Sıcak duvarlara
Bir kurtuluú ça÷rısı yaz günlerinde, so÷umaya bilincimize Ve
Bir özgürlük ça÷rısı gibi yankılandı bırakıyorlardı bedenlerini Selam yüre÷imize... Acımız
Onbirler ve sırada hazır bekleyenler olsun Mutlulu÷unu Baúkalarının utkunun sevincine
Aya÷a kalkarken tam dünya mutlulu÷unda arayanlara... Sevincimiz acıya karıútı
Kulaklarını tıkıyordu
Yanıbaúındaki sese Selam olsun Kan oldu gündüzler
Beyinleri örümcek tutmuú Emek için geceler Kan oldu
Gözlerinin ıúı÷ı sönmüú insanlar Ölümü Haziranlar
Kaúıyarak uyanırken bedenlerini Bir mevsim boyu ve kan olacak onlara...
Ölüme koúuyordu Yudum Havada bulut
Alev yüzlü yudum Havada ya÷mur
Cam gözlü Bir úarap gibi Altın Havada kar var
Özü öz tastan içenlere Kan ya÷ıyor kafesin üstüne Havada
Sözü söz Apo, Haydar, Fatih, Hasan var Biz
Som altından de÷erli insanlar Örülen duvarları yıkarak varız havada... Bizler
Erim erim erirken yaz sıca÷ında Gerilen tel örgüleri delerek Biz...
Onlar Bir özgürlük úarkısı gibi Hava sabahlara dek
Kulaklarını tıkayarak Yankılandı ölüm haberleri Apo, Apo Fatih, Fatih
Oturuyorlardı kahvaltı masalarında Beklenen Haydar, Haydar
ve avluda Güvercin gagasında bir pusula sanki Hasan, Hasan
avaz avaz bir çı÷lık Beklenen Bir kadının En güzel u÷uldadı durdu
Yıkıyordu tutsaklık duvarlarını... meyvesinin Hava toprak gibi
ir habercisi, son çı÷lık... Beklenen Bir anaç bir kadın gibi
Nisan Mayıs'a ananın Bacakları arasındaki ilk do÷urgan
Ve Mayıs çı÷lık Beklenen Hem acı Koynu bizlerle dolu
Sıcak Haziran'a döndü Hem mutluluk yüklü ve yine aúka susamıú
Hava sıcak Bir haber. bir sevgili gibi davetkâr
Yürekler ferah ölüm de÷ildi artık gelen Ölüm Yüre÷ine doldurup en katıksız sevgileri
A÷ızlarında bir tek musalla taúında bırakmıútı Uzandılar çırılçıplak
kavga ve sevda türküleri! son nefesini sırtüstü
Bu÷usu tüten Ölüm aúkların en güzeline...
Yeni yakılmıú Bir yokoluú de÷ilse Ve bu aúkın
Sevda türküleri... Bir ölümsüzlük a÷rısıydı artık. en güzel meyvası
Yüzleri ölümü yendi ölüm
Hafiften sarı ve solgun Çökerken Onyedi Haziran akúamı sabahında...
Avurtlar çökük A÷ır bir perde gibi Dolaúırken
Elmacık kemikler çıkık akúam bulutları Aúarak bendleri Ölebiliyorsa insanlar ülkemizde
Uzamıú sanki biraz yüzleri Kırıp parçalayarak duvarları Kızıla Çayını yudumlarcasına
Kan çekilmiú dudaklarda bulanmıú bir bıçak Ölebiliyorsa gülümseyerek Sonu
Bıçak suskusu gülümseyiú saplandı yüre÷imize gelmiú demektir Baskı ve zulüm
Gözler gelece÷in aynası Kara bir bulut oluútu Tel kafeslerin düzeninin Soyu tükenmiú
bir ıúık seli üzerinde Karaya ve kızıla kesti saltanatın Kaúlar çatık Yürekler
Yumruklarda duvarlar Karaya ve kızıla kesti volkan gibi Yumruklar bo÷um
Kinin gözler bo÷um Fakat öyle kolay
öfkenin belirtisi gelmiyordu
bo÷um bo÷um damarlar Kana bulanmıú bu ölüm
Meneviúlenen gözler Ak bir güvercin Ne bir kurúun yarası Ne
Gülümseyen dudaklarla Kanat çırptı bir kesik Ne bir damla kan
Yürüyor Tel kafeslerin üzerinde Eksilen her gram et
Ölüm yolcuları Bir kez daha sıkıldı yumruklar Bir Çekilen her damla kan
Ölümsüzlük çemberine, kez daha haykırıldı Çürüyen organ Ve ölüme
* bir adım daha Ve zafere bir
Sıcak Haziran'ın adım daha...
ølk yarısında
Bir beden so÷uyordu Ocak 987/Hami Özsomar
Kızıla kesmiú ak çarúafları üzerinde
Anarken úanlı büyük iúçi direniúini
Tel kafeslerin altında
66
SøNOP MEKTUBU: tılıyordu. Akabinden uygulama merkez gerici propagandalar ile e÷itim prog-
lerini terör ve bariz.... fırtınalarını es ramlarıyla yeni bir kiúilik oluúturulu-
12 Eylül'le birlikte baskının, yasak- tiriyorlardı. yor. Yozlaúmıú, bencil, bunalımlı, muh-
ların, úiddetin ve iúkencenin kurumlaú- "Terörizm" edebiyatını yapanların birli÷e açık yeni kimlik egemenler için
ma çabaları ülkenin her alanında ken- teröristliklerini göremeyen bir kısım ay- "ideal mahkun"a, "topluma
dini gösterirken bir dönemler tek mu- dın yazar çizer ürünlerinde devrimcileri kazandırılmıú" mahkum tipine uyuyor-
halefet oda÷ı ve halkımızın umudu karalamaya koro halinde katılıyorlar- du. Bu hale getirilen insanlar bir son-
insanların bulundu÷u yerler olan ceza dı. Bunlardan "babasının o÷lu" olan bir raki evrede "meslek edindirme" adı al-
ve tutukevleri de bundan nasibini iki zavallı Paul Hanze ve úürekasının tında köleci dönemin ilkel sömürü man-
aldı. üretti÷i teorilerin etkisiyle geçmiúi ve tı÷ıyla çalıútırılarak uslandırılıyor, mes-
Ülkede genel olarak estirilen terör direniúçileri yargılama ukalalı÷ına giri- lek sahibi yapılıyorlardı. Koyunlaútırı-
fırtınasıyla tüm emekçi sınıflar ve ta- úerek kendi kendilerinin hüsranını - lan bu insanlara gerçekten de "meslek
hakaların askerileútirilmesi ve pasifi- direniúçileri karalayarak- sa÷lıyorlardı. edindiriliyor" dıúarda bu mesle÷i de-
kasyonu yaúadıkları alanlara iliúkin Ülkemiz halk tarihine, yaúanan bu vam ettirmesi için "úartlı tahliye" úan-
"CIA" patentli politikalar uygulanarak dönemi direniúçiler için onurlu, egemen tajıyla kurumlaúmayı baúarıyorlardı.
baúarılmaya çalıúılmıútır. iúkenceciler içinse insanlık onuru kar- Tarihte görülmüú müdür bilinmez
Genel pasifikasyon nasibini alan úısında yenilgeyi u÷radıkları dönem ola- "muhbirli÷in ""meslek edindirme" kurs-
bir kısım cezaevleri Amerikancı iç po- rak geçecek, geçiyor. larıyla baúarıldı÷ı ülkemizde baúarıldı,
litikanın cezaevleri alanında halk güç- Askeri cezaevlerindeki iúkence ve bu baúarı úartlı tahliyeyle kalıcı hale
lerinin ba÷ımsızlık demokrasi mücade- egemen politikaları devrimci inanç ve getirilmeye çalıúılıyor.
lelerini bastırmada ve cezaevlerinin tü- mücadele ruhunu dumura u÷ratmak in- Akla hayale gelmeyecek baskı ve iú-
münü pasifikasyona u÷ratmada deney sanları düzenin gerici faúist sembolle- kence yöntemlerinin uygulaması ege-
ve tecrübe merkezleri olarak kullanıl- rine ve kurumlarını saygılı birer karúı menlerin kaçınılmaz olan úartlarını ge-
mıútır. Egemen güçler pasifize edilen devrimci propagandist haline getirme- ciktirme çabası ve korkaklıklarının ifa-
cezaevlerinden edindikleri tecrübe ve yi amaçhyordu. Aynı amaçlamanın salt desinden baúka bir úey de÷ildir. ønsan-
deney birikimiyle halkımızın umut ıúı÷ı insan kiúili÷ini ve onurunu dumura u÷- daki insanlık, örgütlenme, mücadele,
olarak kalmayı baúarabilen direniúçi- ratıcı merkezleri olarak sivil cezaevle- dayanıúma ruhu, siyasi kiúilik, haksız-
lerin bulundu÷u cezaevlerini teslim al- rini gösterebiliriz. Burada kalan insan- lı÷a tepki, inançlara ba÷lılık vs. gayri
mayı Demokrasi ve ba÷ımsızlık müca- ların devrimcilerle geçmiúten beri sü- insani sistemi tehdit eden özelliklerdir,
delesinin sürdürüldü÷ü önemli bir ala- regelen iliúkisi, bu iliúkilerin bilinçlen- iúte egemen sınıfları pani÷e düúüren
nı dumura u÷ratmayı amaçlamıútır. Ya- meye hizmet etmesi egemenleri rahat- gerçe÷in psikolojik yanı insanların dev-
úanan süreçteki bu tip yerlerin önemi- sız ediyordu. Bundan dolayıdır ki sivil rimci mücadelesini rahat katılımını sa÷-
ni bir iúkenceci subay "Türkiye'nin kal- cezaevlerine yönelik baskı ve disiplin layan özellik olmasından dolayı önem-
bi burada (Sa÷malcılar Askeri Cezae- politikaları, "topluma kazandırma" le ele alındı÷ı, ters yüz edilmeye çalı-
vi) atıyor," diyerek cunta açısından "meslek edindirme" gibi masum ve in- úıldı. Kiúili÷in ters yüz edilmesi süre-
vurguluyordu. Gerçekten de bir kısım sani propagandanın arkasına saklana- cinde "böl-yönet", "askerileútirme",
cezaevlerinde direniúçi güçlerin do÷ru rak rahat uygulama ortamı buldu ve "apolitikleútirme", "depresyon sa÷la-
devrimci politikaları, kararlı önderli÷in amaç edinildi. Bu iki masum sloganın ma", "inançlarına ihanet ettirme",
varlı÷ı, cuntanın deney merkezlerinden perdeledi÷i tablo gayri insani sahneler- "baskı kısmen yumuúama-baskı", "say-
edindi÷i tecrübe ve deneye dayanan le dolu olmaya devam ediyor. gın ve önder insanları kitlenin gözünde
sindirme politikalarını ters yüz etmeye Düúünün bir kere, normal bir fabri- küçük düúürme", "yaúamı disipline et-
yetiyordu. Niyetini úehitler ve zaiüer kada iúçinin onuruna, yaúamına, hak- me", "úiddet ve propaganda" bombar-
vererek ödeyen direniúçiler bir yandan larına yönelik saldırının pervasızlı÷ını dımanı gibi bir dizi taktik hayata geçi-
sol içinde çıkan oportinist teslimiyetçi- bir de cezaevini aúçilik yaparak rilip sonuçları beklendi.Günümüzde ka-
lik ve uzlaúmacılıkla savaúıp devrimci hukuki haklardan insani haklardan ba iúkence kamuoyunu duyarlı kılan ce-
prestijini korumaya çabalarken, di÷er mahrum oldu÷u ortamı düúünün. zaevlerinde kısmen azalsa da, insanı
yandan düúmanın azgın iúkenceci kad- Aynı mantık buralarda neler yapmaz psikolojik olarak etkileyen envaiçeúit iú-
ro ve baskı politikalarına karúı müca- ki. Cezaevlerini devletin karúılıksız iú kence türü üretilerek iúkence politika-
dele bayra÷ını elden düúürmemeye ça- gücü kayna÷ı ve sömürü alanı yapan sının sa÷ladı÷ı (1) otoritenin devamı
lıúıyorlardı. Direniúçi mücadele ege- mantı÷ın insana verdi÷i de÷erin sa÷landı, sa÷lanıyor. Peki kamuoyun-
menleri öylesine rahatsız ediyordu ki, derecesini düúünün. Bunların üzerine dan uzak sivil cezaevleride de durum
cezaevlerindeki baskı ve iúkence dıúın- fiili ve psikolojik baskıları ekleyerek kaba iúkence açısından aynı mı? Hayır!
da yeni saldırılarla sahneye çıkıyorlar- tekrar düúünün. Bu tip insanların En azından benim bulundu÷um Sinop
dı. "topluma kazandırma", "meslek zindanı için bu böyle de÷il. Kaba iúken-
edindirme" sloganları arkasındaki ce eskiden oldu÷u gibi "otorite tanısı"
Bir kısım basın yayın organları kul- gerçek yaúamlarını vehametini dü- için yegane yöntem olarak kullanılıyor.
lanılarak "terörizm" "iúkence yok" úünün, düúünelim. ønsanları "topluma øúkencecilerin "en cesur"u ve úefi baú-
edebiyatı topluma lanse ediliyor, böy- kazandırma"nın pratik ifadesini kısaca gardiyan Nevzat Açıkgöz ve alt kadro-
lece direniúçilerin toplumda kazandı÷ı özetlersek baskı ve iúkence yöntem- sundan 7-8 kiúi bu iúin "bunun için ma-
prestij kırılmaya çalıúılıyordu. Bu sal- leriyle (dayak, infaz yakma, gerici e÷i- aú alıyoruz"unu çok iyi beceriyorlar.
dırılar öylesine boyutlandı ki, tim, hücre, zindan, mektup, ziyaret ya- Sinop Askeri Cezaevi'nde uygulanan
"CIA"nın damgalı eúekleri olan sakları vs.) kiúilik çözülüyor. Ardından faúist baskı ve disiplin yöntemleri bir
"terör uzmanları" ülkemizde insani duyarlılık yok ediliyor, devrim- kısım sivil "Sürgün Cezaevlerinde de
paneller forum-lar düzenleyerek yeni cili÷e açık anti-faúist öz dumura u÷ra- üç aúa÷ı, beú yukarı eksiksiz uyguları-
saldırı terörlerini üretiyor, cezaevi tılıyor, baskı ve úiddetin güdümledi÷i
kadrolarına kavra-

67
nüllüler, görev adına yapanlar v.s ola- davranıúları, tırnak kesen bir mahku-
yona u÷ratıldı. Bu tip yerlerdeki örgüt- rak burada da sınıflandırılabilirler. Bu ma "gece tırnak kesmek yasak, ıslık çal-
süzlük, kiúilerin birbirine olan güvensiz- kadroların yetiúmesinde baú mimar - mak yasak, úeytanlar gelir" diyen man-
likleri, ortak bilinçten yoksun oluúları, Müdür Hamit Kaya göze çarpan ilk tı÷ı rehabilite etmeyi düúünüyor mu-
kültür ve bilinç seviyelerinin dezavan- isimdir. Alabildi÷ine kurnaz ve kıvrak sunuz?
tajları v.s... Bu insanları çok çabuk ege- bir politika uygulayıcısı bir o kadar da ùarkı mırıldandı diye bir mahkuma
men sınıfın politikalarının altında ezil- acımasızlık gibi bir becerinin sahibidir. iúkence yapan ve yaptıran kadrolarını-
meye götürdü. Bir insanın onun önünde e÷ilmesi tat- zı rehabilite etmeyi düúünüyor musu-
Bu ezilmeden nasibini alan yerlerden mak istedi÷i en büyük zevktir. Sinop'a nuz?
biri ve ünlüsü "Sinop Kalesi"dir. Kamu- ilk geldi÷imiz günün akúamı kapı altı de- Aynı durumda o ünlü rehabilitenin
oyunda müdür Hamit Kaya'nın ustaca nen yerde onlarca gardiyanın iúkence gere÷i olarak insanlar karúılıksız, bir fa
taktikleri ile oluúan "Sinop'ta pek sorun uygulamalarını yaúarken -dört kiúiydik- úımda komik bir ücretle -%80'i iaúe be-
yok" imajı kesinlikle yanlıú ve burada- bu zat bizi zuladan seyrediyormuú. Tek deli diye geri alınıyor, çalıútırılıyor. Bu
ki politikalara prim verir durumdadır. tip elbise giydirmek için bize iúkence uygulamayı teorikleútiren mantı÷ı ve
Oysa Sinop'un gerçe÷i, 78 yılı yangını yaptıran bu øçiúi ondokuz günlük zindan kafayı rehabilite etmeyi düúünüyor mu
ile baúlayıp günümüze dek gelen süreç- ve hücre uygulamalarının sonunda ilk sunuz? Bu soruları yüzlerce ço÷altarak
te bambaúka bir rotadadır. Yangının karúılaúmalarımızda gerçek yüzünü or- rehabilite edilmesi gerekenlerin kimler
akabinden baúlatılan -yavaú, yavaú- te- taya çıkardı. Bir gardiyanın tabiri ile oldu÷unu kamuoyuna anlatmaya gerek
rör ve iúkence yöntemleri mahkumu "Büyük Hamif'in ısmarladı÷ı çayı içer- yok, zira biliniyor.
alabildi÷ine yüdırmıú, tesis edilen bu ken -sonra içti÷ime piúman oldum, zira Gelelim Sinop zindanının ununa ya-
durum adeta pasifikasyon gelene÷i ya- bu tür úeyleri de araç olarak raúır uygulama ve koúullarına. øúkence
ratmıútır. O günden günümüze gelene kullanıyordu- aynen úöyle diyor: "A., uygulamaları bu uygulama genelde ol-
dek geçen sürede, Türkiye Cezaevlerin- tek tip elbise giymemeyi onur meselesi du÷u gibi kaba dayak, falaka tokatla-
de uslanmamıú () mahkumların "sür- yapıyorsun. Biz de sana "zorla" -aynı yarak aúa÷ılama bir dönem jandarmaya
gün ve ıslah" merkezi olarak hizmet (!) giriúteki gibi- giydirmeyi "onur" mese- dövdürme gibi fiili iúkencenin görü-nen
veren Sinop zindanındaki "pasifikas- lesi yapıyoruz..." "Bu cezaevinde senin klasikleri... Genellikle kısım veya blok
yon" çeúitli politika ve pratik yöntem- gibisi yok. Karadenizlili÷inin ( ) verdi- baúgardiyanlı÷ı yer olarak seçilir.
lerle pekiútikçe pekiúmiú, sonuçta "bu- ÷i hırçınlık var, bu ikisinin ortasını bu- Burası tatmin edici olmazsa kapı altı
rası Sinop" gibi bir fobiyi insanlar ken- lalım." vb. ølk konuúmamızda pervasız- denen yerde esaslı uygulanır ve zindana
di kafalarında oluúturmuúlardır. Si- ca iúkenceyi savunurken, onur denen atılır, ta ki, iúkence izleri kaybolana
nop'taki pervasızlık 2 Eylül'ün geliúi erdemden ne anladı÷ını da sergiliyor- kadar -Oradan çıkana dek zindan ve
ile dalbudak sarmıú, cezaevinin "orta du. Yine Hamit Kaya'nın ö÷rencisi ol- önündeki koridor yaúamı devam eder.
daire"si ve zindanları polis sorgusunun du÷unu zannetti÷im 2. Müdür Ahmet En küçük bir itiraz veya müdürlü÷ü ki-
hizmetine sunulmuútur, iúin ilginç yönü, Borucuo÷lu bir iúkence uygulamasının dıran davranıú dilekçeyle uygulamaları
bu sorgulama ve iúkence seansları ce- ardından bu konudaki aynı çerçeveli anlatma iúkence nedeni olabilir. Veya
zaevinde görevli gardiyanları da soka- görüúlerini dile getiriyordu: "Sen bize" bir mektubunda geçen kelime müdürü
rak büyük bir "maksat devlet iúi görül- neden iúkence yapıyorsunuz?" diye kı- kızdırmıú mıdır. Baú gardiyana talimat
sün"cülük yapılmıú. Bu tip serbesttiy- zıyorsun. Oysa sen de bizim amirli÷imi- verilir. Bir bahane yaratılarak örne÷in
leyaúamıú ve sarhoúlu÷unun tadına var- zi ve emirlerimizi kabul etmeyerek bi- muhbir ve provakotörleúmiú siviller
mıú bir gardiyan herhalde sivil mahku- ze objektif olarak iúkence yapmıú olu- bunda araç olabilir. øúkence yapmanın
mu "rehabilite" etmede çok objektif yorsun." Bu laf karúısında Adalet Ba- zeminini düúünen müdürde duygularını
davranacaktır. Sivil mahkumu "toplu- kanı'na birkaç soru sormayı içimden tatmin etmiú olur. Bu da yetmezse,
ma kazandır(acak)ma" olan bu korkak geçiriyorum. Zira muhataplarım ya al- yasaklar gündeme sokulur, özellikle sivil
zavallılar, iúkence seanslarında "aslan ternatif politika ürettiklerini zannedip ve pasifize edilmiú siyasi mahkumlar bu
kesilirken" yenilgiyi tadınca "ønsanlar "gaz" yapıyor ya da bilinçsiz insanlar- uygulamalara pervasızca hedef
bizi niye sevmiyor?", "dıúarıda dolaúır- dır anlaúamıyoruz. yapılırlar. Fiili iúkence olur da psikolojik
ken nefretle bakıyorlar bize", "kimse Sorularım úunlar olabilir: Mahkum- olanı eksik edilir mi! Onun da çok çeúidi
selam vermiyor" diye topluma kazan- larınızı rehabilite (!) etmeyi düúünürken bizden ayrı olan bölümlerde mevcuttur.
dırılması gerekenin kendileri oldu÷unu acaba kendi kadrolarınızı gerçek bir Baskı ve iúkence yöntemlerinin
itiraf etmeden edemiyorlar. rehabiliteye tabi tutmayı yo÷unlu÷u bir kısım insanları bunalımlı
Genellikle yerli köylülerden oluúan düúünüyormusunuz? Örne÷in onur ve insanlar haline getirmiútir. Bu insan-
bu gardiyanlar "görev anında" alabil- iúkence kavramlarının ne oldu÷u lardan geçen yıl birisi de . müúahedede
di÷ine acımasız ve gayri insani olurken sorusu ile baúlanabilir. Suçu intihar etti. "ønfaz Yasası'ndan ya-
normal günlerde insanlık edebiyatını gardiyanlara atıp sorumluluktan kaçan rarlanamadı÷ı için intihar etti" diye
dillerinden düúürmezler. Aslında bilinç- müdürleri de rehabilite etmek açıklanan M.ùenol'un intiharının gerçek
sizliklerinin sonucu olarak müdür Ha- düúünülmelidir. nedeni ønfaz Yasası de÷il, koúulların
mit Kaya'nın her dedi÷ini yapan iúken- øúkence yapan ve yaptıran a÷ır oluúunun verdi÷i bunalımdandır.
ce yapmayı bile görev oldu÷una inana- Anayasa ve Uluslararası ønsan hak Baskı politikaları öylesine bunaltmıú ki,
rak ifa eden zavallılardan baúka bir úey belgelerinin insanlara tanıdı÷ı hakları insanları o dönemler kurtuluúu afta
de÷illerdir. øçlerinde Nevzat Açıkgöz, -dilekçe hakkı, haber ö÷renme hakkı, arayanlar ço÷unluktaydı. øúte Mehmet
Hasan Kayıkçı, Sami Ayran, Sami Yal- düúünme ve pratik ifadesi hakkı, ùenol da buradaki koúullardan kurtul-
çın gibi baú gardiyanlar iúkence ve bas- mektuplaúma ve haberleúme hakkı, manın umudunu afta görmüú, gerçek-
kı yöntemlerinde profesyoneldirler. Her bilim ö÷renme hakkı v.s...-Hiçe sayan leúmeyince de kendi yaúamına -
yerde oldu÷u gibi iúkence yapanlar gö- kadrolarınızı rehabi-lite etmeyi koúullara katlanamayaca÷ını- anlaya-
düúünüyor musunuz? Bırakalım
siyasi tavrı veya tüzük dıúı
68
rak son vermiútir. M.ùenol'un intihar ra iliúkin úikayet suç duyurusu vls. hak- anlattı÷ına göre, çok temiz bir reviri
etti÷i dönemde ben 2. müúahede ka larımızı kullanamıyoruz. Zira buradan varmıú. Ancak bugüne dek burada kal-
lıyordum ki, bize yaklaúım di÷er insan hiçbir makama úikayet dilekçesi yollan- mak kimseye nasip olmadı. Revirin iú-
lara orana göre, kat kat yumuúaktır. masına izin vermiyorlar. Ayrıca yazan- levi teftiúlerde göz boyamaktır, tutulması
Zor yoluyla yıldırılamayaca÷ımız anla ların -her úeyi göze alıp- dilekçeleri iú- gerekirken bizim kaldı÷ımız havasız,
úıldı÷ından böyleydi. Yine de bizim ya leme konmuyor, iúkence izleri kaybola- penceresiz tuvaleti içinde, nemli hücre-
úadı÷ımız koúullarda birkaç yasak ör na dek de zindandan kesinlikle çıkarıl- lerden birine atılıyorlar. Veremli, as-
ne÷i vereyim: Yandaki hücre ile yüksek mıyor, insanlar doktor ise iúkence v.s. tımlı v.s.hastalarla aynı havayı solumak
sesle konuúmak arka sırada kalanlar úikayetlerine kulak tıkıyor. zorunda kalıyoruz.
la konuúmak gardiyanın paúa gönlüne Zindan ve hücre. Bu iki mekanın içi- Doktor ihtiyacına cevap alabilmek
itaatsizlik, türkü mırıldanmak (bu "suç'- ce olmasından dolayı zindanda kalan için "dilekçe yazarsan muayene olur-
'tan dolayı geldi÷imizin ayında kapı al insan do÷al olarak da ıúıklı olan hücre- sun, yazmazsan yok." Uygulamadan do-
tına götürüldüm "malum iúkencelere" de de kalıyor. Zindan denen yer tama- layı ihtiyacımızı nasıl kiúili÷imize saldır-
tabi tutuldum.) Islık çalmak (úeytanlar men karanlık, ıslatılmıú oksijensiz - ma aracı haline getirildi÷ini söylemek
gelir), geceleyin tırnak kesmek (úeytan pencere yok- pis böcek ve fare dolu. istiyorum. Bizzat Doktor Turgay Türk-
lar .... ), satranç, ayna, krem, masa, ile Nem oranının çok yüksek oluúuna ek 'den aldı÷ım yanıt buydu. ùu an asker-
rici basın, yayın v.s....yasaktır. Bu bi olarak havasız oluúundan dolayı kalan de olan cezaevi doktoru T.Türk, "hipok-
zim koúullarımızdı. Ne de olsa Hamit insanların ci÷er hastası olmalarına ne- rat yemini yapmıú bir tabib olmanın so-
kafasına göre "asi"idik, "zor" yolu ile den oluyor. Hücre namı di÷er "geçici rumlulu÷unu yerine getirmesi gerekir-
"yola gelmemiz" zordu. Nötrolize ola ko÷uú", "malta", zindan hücrelerinin ken, disiplin subayıymıúcasına davran-
bilmemiz için sıkmak gerekirdi. Yine de önündeki büyük ve ampul yanan boúluk- mayı uygun görüyor, "ön iliklemedi" di-
bir parmak bal çalmayı ihmal etmedi. tu. Her iki mekanda da insanlar beton ye hastasını muayene etmeyen "sigara
M.ùenol'un alaca÷ı bir parmak ballık üzerinde yatırılır. Adamına göre ıslak içen" "içmeyen" gibi ilkelce ayırımlar-
durumu da maalesef yoktu. Daha geçen ve pis bir yatak verilme yoluna gidiyor- la hastayla ilgilenme derecesini belir-
günlerde bir tutukluya okuması için ro lar. Bizim kaldı÷ımız dönemde ıslak bir leyen iúkence uygulamalarında duyar-
man verdi÷imden dolayı iúkence gör yatak verildi. Kuru da olsa farketmiyor- sız kalıp, daha da ötesi alet olan bir zat-
düm. Nasıl bir mantıksa, bana serbest du, ısısı, nemi kısa sürede yata÷ı yatıl tır cezaevi doktoru. Bazen öyle oluyor
olan'bir baúkasına yasaklanıyor. Ve maz hale getiriyordu. Zindan denen ki, aylarca doktor bulunamıyor. Doktor
ben de bir yıldır bütün alıúveriúlerin hücrelerde ranza var, yatak yok. Bura- talebimiz "izinde" denilerek geçiútiri-
yapıldı÷ı yerde kitap vererek "suç" ya atılan insanlar hiçbir hakka sahip liyor. Ayrıca mesai saati dıúında -
hem de "disiplin suç"u görevli gardiya de÷ildir. Tabak ve kaúık dıúında hiçbir insanın hastalanması fabrika ile karıú-
nın emirlerine itaatsizlik iúlemiú oluyo zaruri ihtiyaç verilmez. Bir keresinde tırılıyor sanırım- hastalanmayacak ilaç
rum. Bu olay úöyle geliúti: Her zaman su barda÷ı istedim, bir de fare çok ol- ihtiyacını talep etmeyeceksin. Zira me-
ki gibi görüldü damgası yiyen yayımla du÷u için ekme÷i koyabilece÷im bir nay- sai bitmiútir! "Sana nerden ilaç, dok-
rı burada kalan birkaç mahkuma oku lon poúet, ikisi de yasak dendi. Para, tor bulalım". Orjinalliklerle satın alı-
ması için veriyorum. Arkamızdaki hüc çay, gazete ve bu tip úeyler lükstür, bu nan ilaçlar konusunudaeklemek lazım.
relerden birinden kitap isteniyor, ben yasak mantı÷ına göre. Bir konuúmamız- Burada ilaç Bakanlık ödene÷i ile de÷il,
de yolluyorum. Aradan yarım saat ge da 2. Müdür Ahmet Borucuo÷lu'na "Su kendi paranla alınır. Ona da "dilekçe
çiyor baú gardiyan Hamza Acar, elin barda÷ı neden yasak. Böylesi bir uygu- yazdırsan" olur. Satın alınan veya dok-
de kitaplarla geliyor, hakaret v.s. ile ki lama zannetmiyorum bir baúka yerde torun verdi÷i ilaçlar tutukluya verilmez.
tapları sırtıma fırlatıp, "sana gösteri olsun?" sorusunu sordum, aynen úu ce- ølaç da÷ıtımı da baúlıbaúına insan ki-
rim ... " v.b. tehditlerle uzaklaúıyor. Er vabı veriyor: "Eeeeee..A.... baúka nasıl úili÷ini disipline etme ve psikolojik iú-
tesi sabah "gösterece÷i úeyi" sordu caydırıcıolacak buralar." Bakanlık yet- kence açısından bilinçsiz bir görevlinin
÷umda "seni müdür ça÷ırıyor" diyerek kililerinin, kamuoyunu aldatmak için kaprislerine terkedilmiú durumda.
kapı altına götürüyor. Burada baúgar öne sürdü÷ü "Binalar çok eski" ondan Kaldı÷ımız hücreler insan sa÷lı÷ı açı-
diyan Nevzat Açıkgöz ile iúkence, onur dolayıdır hücrelerin ölümsüzlü÷ü savı sından olumsuz olmasına ra÷men hava-
kırıcı arama, zorla saç kesme gibi uy tamamen uygulamaları örtülemek için- landırma dıúıda kalan yirmi saat için-
gulamaları yapıyorlar, peúinden zindan dir. Zaten karúı çıkılan binanın niteli÷i de buralarda kilitli kalmak durumunda-
denilen i÷renç yere atıyorlar . Protes de÷il, uygulamalarda en kötü - bilerek yız, müsait olmasma ra÷men havalan-
to ve çıkarılmak için açlık grevine baú- te düzeltilmeyen- yer ve i÷renç yöntem- dırma talebimizde belirtti÷imiz günbo-
ladım. Zindan hücre denen bu yerde lerle insanlara iúkence çektirilmesi ey- yu çıkarılma keyfi olarak kabul edilme-
hiçbir insani yan yok. Su içmek için bar lemidir. Buralara atılan insanlar tama- di. Biz buraya geldi÷imiz zaman, yirmi
dak bile yasak! Ayrıca bu bölüme ba men keyfî ve kiúisel kararlarla atılırlar. kiúi -7'si idamlıktı- gün boyunca çıkarı-
kan gardiyanlar adamına göre apera Oysa buna hakları yoktur. Tamamen lıyordu. Bizim geliúimizle birlikte bu hak
tif iúkence de yapma yetkisine sahipler yasa dıúı yollarla uygulanıyor, sıkıúıldı gaspedildi, idamlıklar baúka bölümlere
dir. Üçüncü gününde 2. müdür Ahmet mı da, beú dakika içinde "disiplin da÷ıtıldı- tecrit politikasının gere÷i. Bu-
Boruo÷lu ça÷ırıyor, "Üç ay mektup kurulu" kararı alınarak (!) kitabına uy- rada devrimci tutsaklar birbirinden
yasa÷ı" aldı÷ımı "tebli÷" ediyor. Key duruluyor. Adana hücreleri kamuoyun- tecrit edilmiú durumda, insana hasret,
fiyetin ve pervasızlı÷ın had safhada ol da oldukça iz bıraktı. Oysa, Sinop ka- arkadaúa hasret yaúayanlarımız var.
du÷u yerde zindandan çıkarılma ve kal lesinin sistemli kanalizasyon sesiyle do- Yasadıúı bir -uygulama olmasına ra÷-
dı÷ım müúahede hücresine gitmemden lu zindanları Adana cezaevindeki hüc- men, Hamit Kaya'nın temel politikası-
sonra protesto "AG" son buldu. relerden kat kat daha korkunç ve teh- dır. Biz üç idamlık yanyana kalıyoruz,
likelidir. Sa÷lık sorunları -Sinop ceza- baúka da insan görmüyoruz. Havalan-
ønsanlara iúkence veya uygulamala- evinde hastaların revirde- görenlerin dırma iki saate indi. Zar zor bu süreyi

69
ortalama 3-3.5 saate çıkardılar. Kıúın me yetkisini öylesine keyfî kullanıyor- de, bu uygulama sürdü sürüyor. Aynı
so÷u÷unda "kömür yok", "bitti" diye- lar ki, úaúırtıyorlar insanı. Mektupta akıbete haftalık dergiler "Nokta", "Ye-
rek insanlar so÷ukla "ıslah" edilmeye yer alan bir iki kelimeyi tek baúına ele ni Gündem", "2000'e Do÷ru" (tamamen
çalıúıldı. Grip salgını baúlayınca beye- alıyor, iúine geldi÷i gibi yorumlayıp tu- yasaklandı, idamlarla ilgili sayıdan iti-
fendilerin ısındıkları sobaların baúında tanakla mektubu imha ediyor. Mektup baren) aynı mantı÷a dönem, dönem kur-
banyo yapanların yarım saat kalması- imha edildi÷i için hakkını bir üst mer- ban ediliyorum. Aylık dergilerde aynı
na izin verdiler. cide arama yoluna gidemiyorsun. Zira úekilde "Gün", "B.Sanat", "Yeni Çö-
Dilekçe sorunu öncelikle ciddi bir tutanakta geçenlerin yalan dolan oldu- züm", "Yarın" (tamamen yasak) aynı
olay olan ve anayasal hak olan dilekçe- ÷unu iddia etmekten öte bir belge yok politikanın kurbanı oluyorlar dönem dö-
yi SinopCezaevi ødaresinin faúist ortada, túte böylesi bir imha sonunda nem. En son, Nokta Dergisi'nde "ismim
disiplin politikasının aracı haline "üç ay mektup yasa÷ı" aldım. Karar- geçiyor" diye sakıncalı bulundu. M.Sa-
getirip, keyfî olarak bu hakla alay da mektup yasa÷ı denmesine ra÷men nat'ta karikatürüm yayımlandı diye ya-
etti÷ini ifade edeyim. Aklına ne gelirse buna telgraf ve yılbaúı kartını da ceza- saklandı. Daha bir yı÷ın orjinallikler...
gelsin, "yaz bir dilekçe bakarız"la evi ikinci Müdürü A.Borucuo÷lu uygu- Kitap konusu da aynı biçimde. ønsan
karúılaúılıyor. Örne÷in idarede paran lamaya dahil etti. Yanımdaki arkadaú haklarını ilgilendiren yayınlar "Kesin-
var ve sana lazım. Bu parayı alabilmen eve telgraf çekti, bizim eve oldu÷u için likle Yasak". Buna ek olarak inceleye-
ve nereye harcaman gerekti÷ini aynı úahıs kendini anayasanın üzerine nin kafasına ters düúen kitap olursa ya-
bildirmen koúulu ile "dilekçe yazarak" çıkararak "A...'nin yerine yolluyorsun saklandı demektir.
alabilirsin ancak. yasak!" Arkadaúın anneme tel çekme- Di÷er sorun ve uygulamalar: Yemek-
Bu arada haftada altı bin lira veril- si ve yeni yılını kutlaması ve benim mek- ler alabildi÷ine bozuk ve çeúitsiz. Sabah
di÷ini belirteyim. Üç kiúiyiz. øki kiúinin tup yasa÷ı aldı÷ımı, meraklanmamala- kahvaltıları, "Adalet Bakanı'nın Fran-
parası gelmedi÷i zamanlar, idarede faz- rı gerekti÷ini söylemesi kadar do÷al ne sız mutfa÷ı de÷il ki" sözüne uygun sa-
la parası olmasına ra÷men üçüncü ar- olabilirdi. Oysa, A.Borucuo÷lu'nun ka- dece iki kaúık reçel veya bir tas çorba
kadaúa "6" bin lira dıúında para veril- fasındaki keyfiyet Sinop'a özgü "yasak- gibi tek "çeúit"tir. Kantinde ise nere-
di÷ini ve bu parayla üç kiúi bi hafta ya- ladın buna tahammülü yoktu, iúin il- de bozuk mal varsa, onlar satılıyor, üs-
úamak zorunda kaldı÷ımızı belirtelim. ginç yanı, yaptıkları iúkence ve peúin- telik çeúit açısından ihtiyaçların çok al-
Güya faiz gelirleri "sosyal den gelen uygulamaları dıúarı anlatırım tındadır. Ayna yasak, krem yasak, sat-
faaliyetlerde" kullanılıyormuú. (!) Aslın- kaygısıyla mektup ve telgrafla ailemi ranç yasak v.s... Hamit Kaya, kendi ka-
da hiçbir sosyal faaliyet olmadı÷ı gibi ça÷ırmamı engelleyen "3 aylık" mektup fasından üretti÷i bir talimatla cezaevini
parasız olan herhangi bir úey de görme- yasa÷ının herúeyi ile mevzuat dıúı ve ayrıcalıklı, ayrıcalıksız olarak katego-
dik. Yemek taba÷ımızdan tutun da, ida- yasa dıúı tutanak ve yalandan oluúma- riye ayırıp yönetiyor. Çocuk cezaevin-
renin yemek karavanasında kullanılan sıydı. Ne savunmam soruldu. Ne yasak de -yemek duası zorla østiklal Marúı uy-
deterjana kadar parasını mahkum ödü- tebli÷ edildi. Ne de karar sureti -itiraz gulamaları devam ediyor. Çocuk ceza-
yor. Kısaca idare herúeyde dilekçe da- için gerekli olan- elime geçti. Kendi ya- evinin baúgardiyanı Sami Ayran'ı her
yatması getirerek sorunları çözümsüz sa ve yönetmeliklerine tahammül ede- gördü÷ünde elinde ünlü sopalardan bi-
bırakma yoluna gidiyor, bununla da meyen bir "klinik keyfiyet" mevcut Si- riyle dolanıyor. ønsanları muhbirli÷e ve
kendi devletinin dilekçe yasalarını de- nop zindanlarında. birtakım i÷renç uygulamalara "infaz
jenere etmiú oluyor. Pervasızlık bu ka- Basın-yayın sorunu: Genelde yakma tehdidiyle" zorlama ve yaptırma
darla kalsa iyi. Bazı durumlarda ise, egemen olan keyfi uygulamalar bu geçerli politikalardandır. "ùeker
tam tersi iúliyor, yazılan dilekçeye kar- alanda da had safhada diyebilirim. yasak" niye? "Bakanlık emri!" Çay her-
úılık verilmiyor, üst makamlara yazılan Cezaevi ile ilgili haber çıkarsa yerde mahkuma satılırken, burada ikin-
dilekçeler iúkence ve baskı nedenlerin- cezaevinde bulunan bir mahkumun ci bir ele satılıyor. Böylece çifte sömü-
den birisidir diye iúleme konulmuyor, ismi çıkarsa, insan haklarını rünün bindi÷i çay (!) bize ulaúmıú olu-
yırtılıyor. Bakanlı÷a ve savcılı÷a çeúitli ilgilendiren konularda haber çıkarsa, yor, ön ilikleme bazı tutuklulara çamur
kereler yazdı÷ım dilekçeler iúleme so- davalarımıza iliúkin haber çıkarsa, atarak birbirleri ile olan arkadaúlıkla-
kulmadı "yok" edildi. v.s... O günkü gazete veya o haftaki, rını engelleme böl-yönet"in gere÷ini ye-
Mektup sorunu: Bu sorunu çok yö- ayki, dergi içeri verilmez. Bütün bun- rine getirme!... sonulları üst makamla-
nüyle birkaç cümlelik ifadelerle anla- lara ek olarak keyfi yasaklarla nisan- ra iletirken var olan haklarınızı di
tayım. Sinop cezaevinden baúka bir ye- lara psikolojik iúkence ve eziyet gaspederiz" türü úantajlar siyasilerin
re giden insan Sinop'ta kalan birine yapmada basın-yaym bir araç olarak sivil mahkum gözündeki saygınlı÷ını yok
mektup yazarsa/ içeri verilmez. Mek- kullanılıyor. Özellikle insan haklarını etmek için i÷renç '"çamur atmaları"
tuplarımızı inceleyen ikinci Müdür Hik- ilgilendiren konulardaki yayınlar tam tersi de oluyor.
met Borucuo÷lu, fobi derecesine varan sansüre takılıyor. Cezaevi Müdürü Aslında sonuç olarak özetlemeye ça-
bir úüphecili÷ine sahip. Bu yüzden bir Hamit Kaya'-nın Cumhuriyet lıútı÷ım ve fazla ayrıntısına girmeden
kısım mektuplarımız bu kiúice "açık" gazetesindeki mülakatı ve Barıú anlattı÷ım sorunlar özellikle sivil mah-
aramalara gidiyor. Yani yok ediliyor. Çan'ın cezaevini ziyaret ediúine, bizim kumlar için büyük oranda geçerlidir. Si-
Üst makamlara bu konudaki úikayeti Sinop'a úevkimize iliúkin çıkan nop'un özü budur. "A÷zımıza çalınan
önlemek için bir iki mektubu disiplin ku- haberleri taúıyan gazeteler içeri sa- bir parmak bal"ın oluúturdu÷u rehavet
rulu kararıyla imha edip belgeliyor. ùi- kıncalı gerekçesiyle verilmedi. Bu sessiz kalmamızı getirdi. Kamuoyundan
kayetlerde bu mektupların belgesini yasaklamalar günümüze gelene dek özür dileyerek Sinop gerçe÷ini sunuyo-
gösterip "baúka yok, yalan söyleniyor" devam etti, ediyor. "Cumhuriyet, ruz.
diyebiliyorlar. Oysa birçok mektubu- Milliyet, Güneú, Hürriyet" gazeteleri
muz yollanmıyor, gelenler verilmiyor, geldi÷imiz günden bugüne dek (C-7, Ahmet ERHAN
yollananlar da bekletiliyor. Tüzükte yer M-4, G-5, H-7) bir kez içeri verilmedi. 3.3.987
alan "sakıncalı" mektupları imha et- Gerekçe hep aynı "sakıncalı". 2.
Müdüre bunun bir anayasal suç
oldu÷unu söyledi÷im hal-

70
Filistinli insanların mücadelesine il- "Bu kitabın a÷ırlı÷ı Filistin mülteci la birlikte birçok úeyi daha görüyorlar.
Geri Dönece÷iz kamplarındaki kadınlarda olacak. Bir- Gözyaúının hançere dönüúmesini görür
Mülteci Kamplarında ço÷u 948'deki büyük göçü yaúamıú, di- gibi.
Filistinli Kadınlar ÷erleri sürgünde do÷muú. Erkekler gi- Filistinli kadın öylesine inanmıú ve
bi onlar da yuvalarına dönmeye çalıúı- öylesine mücadelecidir ki, kendi güven-
yorlar. Kadınları yazmayı seçtik, çün- cesi olan altınlarını satıp silah ahr, do-
kü onlar hakkında pek az úey yazıldı ÷urdu÷u çocu÷unu devrim için, kurtu-
úimdiye kadar." luú için yetiútirir. øúte FKÖ gerillaların-
Bu bir gerçektir, hem de çarpıcı bir dan Halit, anasını úöyle anlatıyor, göz-
gerçektir. Filistin halkının özgürlük sa- leri yaúararak:
vaúının Ortado÷u'daki çeliúkileri orta- "O bana direnmenin ne demek oldu-
ya çıkarması gibi. ÷unu ö÷retti. Anneler çocukların ilk ö÷-
Filistin Kadınlar Genel Birli÷i'nin dö- retmenidir. Devrimin ne anlama geldi-
nem baúkanı, kadın úair Maj Sayyegh, ÷ini ö÷renmeme o yardım etti. Her za-
kendi yaúamlarından çıkıp, evrenselli- man Filistin'den bahsetti. Devrimi des-
÷e varan duygularını úöyle dile getiri- teklememizi ve Filistin'e dönmek için
yor: savaúmanın bizim ilk görevimiz oldu÷u-
"Filistinli bir kadın olmanın daima nu hatırlattı..."
çok özel bir anlamı oknustur benim için. Çocukların nasıl yürümeyi ö÷rendik-
Bilir misiniz, bazen saydam bir varlık gibi leri belli bir úeydir. Önce emekleme, ar-
hissederim kendimi... Bütün dünyayı dından anne, baba'nın elinden tutarak
içime alabilirim. Dünyanın tüm dert- ilk adımı atma, daha sonraları serbest-
lerini, acılarını. Bu bana her gün, her çe yürüyebilme. Genellikle böyle oluyor
saniye gözlerimin önünde olan her úe- ama, Mülteci kamplarında Filistinli be-
gisiz kalmak olanaksız, bu, gün geçtik- yin bilincini kazandırır. Di÷er insanla- beler daha kestirme yoldan ö÷reniyor
çe daha açık seçik görülüyor. Çünkü bu rın sorunlarına ve aúa÷ılanmalarına yürümeyi.
savaú dar anlamda øsrail'e, ordaki ge- karúı duyarlıyımdır. Kendi insanlarım "Um Fahdi, çocuklara yatmalarını
rici güçlere karúı, geniú anlamda için hissettiklerimi, onlar.... dünyanın söylüyor. Yatak odasındaki yaramazlık-
emperyalizme ve emperyalist-faúizme tüm ezilen kısanları için de hissederim. larını ve yata÷ın üstünde zıplayıp du-
karúıdır. Sürgünün gurbetinde kanayan Di÷er Filistinlilerin de aynı úeyi düúün- ran dört yaúındaki kızı Cemile'yi sessiz-
Filistinliler için bu mücadele bir "ya- dü÷ünden, di÷er kısanların sorunlarıy- ce süzüp tatlı tatlı gülümsüyor. 'Cemi-
úama biçimi" olmuútur artık. la daha fazla u÷raútıklarından eminim. le'nin yürümeyi nasıl ö÷rendi÷ini
øúte, "GERø DÖNECEöøZ- Mülteci Burada insanlar çok bilinçlidirler ve anlatayım' diyor. "Savaú sırasındaydı,
Kamplarında Filistinli Kadınlar", isimli bu, yaúamlarının her anında yapmala- ve Cemile bir yaúını daha yeni doldur-
kitap, Ingela Bendt ve James Downing'- rı gereken bir úeyler oldu÷una inanma- muútu. Bir gece saldırısında evimiz
in mülteci kamplarındaki (özellikle Re- ları anlamına gelir." bombalandı. Bombalardan biri yan du-
úidiye) Filistinli insanların (Öncelikle Filistin Kadınlar Birli÷i'nin bölge so- vara, biri tavana düútü. Sı÷ınmak için
Kadınların) yaúama biçimleri, koúulla- rumlusu, 23 yaúındaki Muna'yla birlik- mutfa÷a koútuk, ama kargaúa içinde Ce-
rı, gelenekleri ve inançlarıyla gözler te mülteci kamplarının arasından geçe- mile'yi yata÷ında unuttuk. Kocam onun
önüne serdikleri izlenimleridir. rek Reúidiye'ye varan iki gazetecinin içeride kaldı÷ını farkedip geri döndü
Sunuú yazısında FKÖ'nün Türkiye dikkatini, bombalanmıú, terkedilmiú ev- ama, Cemile'yi yata÷ında bulamamıú.
Temsilcisi Ebu Firas úöyle diyor: ler ve duvarlardaki "Kahrolsun emper- Telaúla çevresine takındı÷ında karúı
"FKÖ'nün tüm mücadele alanları da yalizm", "Filistin, senin halkın geliyor", kapının eúi÷inde ayakta durup a÷ladı-
Filistinli kadınlar temel bir role sahip- "Zafere kadar devrim" yazıları çeken. ÷ını görmüú. Hayatında ilk defa kendi
tir. Altı hafta kaldıkları bu kampta, birçok baúına aya÷a kalkıp, yürüyerek odanın
Politik, toplumsal ve ekonomik mü- úeye úahit oluyorlar. Dikkatlerini ilk çe- dıúına çıkmıútı..." Savaú boyunca faúist-
cadelede oldu÷u gibi, silahlı mücadele- ken Filistin insanının feodal yapısını ko- lerin tek sloganı vardı: "Önce çocukları
de özgürlük savaúçılarıyla yanyanadır- ruması ya da korumaya çalıúması olu- vurun ki, asker olacak kadar büyü-
lar, (Filistin kıyılarındaki iúgalcilere yor. Muna'nın anlattıklarıyla daha da yemesinler." Bu yüzden Filistinli çocuk-
karúı 972'deki tarihi operasyonu yöne- netleúiyor bu. ları hep arkalarından vurdular."
ten Dalal Mugrabi bu örneklerden bi- "Filistin, gördü÷ünüz gibi ataerkil bir Gerilla Muhammed ve silah ö÷rencisi
ridir.)" toplumdur ve insanlarımız hâlâ bu ge- Zahrat'ın dü÷ünleri Filistinlilerin ya-
Evet kadınlar, mücadelede en çok ör- leneklerin kıskacında yaúar. Ne yazık úamlarının bir kesiti sanki. Makinalı tü-
selenendirler. Bir yandan "gelenekleri" ki, kadınlar kendilerini feda etmek zo- feklerle úarkı söyleyip dans eden erkek-
yıkmak için savaúmak, bir yandan çok runda kaldılar. Filistinli liderlerimize ler, Kalaúnikof adına yazılan úarkılar.
do÷urup, büyütüp savaúa (ölüme) yolla- bakın hepsi erkek. Kadınların kurtuluú ùahira'nın dans ederek söyledi÷i úarkı
mak, bir yandan da erkekleriyle bera- mücadelesinin, ulusal kurtuluú savaúı- ne kadar çok inanmıú olduklarını gös-
ber omuz omuza mücadele etmek. øúte nın yoluna çıkmaması gerekti÷ini ve teriyor bize.
bunlar Filistinli kadının "yazgısı"dır beklemesi gereken bir sorun oldu÷unu
sanki. düúünüyorlar. Oysa ben, her ikisinin "Sefaletin simgesi
I.Bendt ve J.Downing neden kadınla- omuz omuza yürüyebilece÷ini düúünü- Zincirlerimi kırdım! Çekti÷im
rı seçtiklerini giriú yazısında úöyle açık- yorum. Fakat, bu hiç de kolay de÷il. Bu- acılara sebep olan,
lıyorlar: rada bir süre daha kalırsanız, siz de gö- øúkencecileri defettim.
receksiniz." Bentd ve Downing bunun- Hücremden dıúarı çıktım!

7
Bizler El Fetih'in çocuklarıyız... "SABRA-Tuhaf gece, geçirenlere BUöDAYIN TÜRKÜSÜ
Onun fedai ordusu, Dönüú destekler,
yolumuzu gösterdi!" örter gözlerindeki sürmeyi, a÷lar bo-
úuna Halkım ben, parmakla
Gittiler ve ne söylediler: sayılmayan
979 Ocak'ında israilliler, Reúidiye'- Geri dönece÷iz!
ye ve Burc el-ùimali kamplarını günler- Hüzünlendiler ve ne umursadılar: Sesimde pırıl pırıl bir güç var
ce bombalarlar. Kamp yerle bir edilir, Yıldızlarda güller! Karanlıkta boy atmaya
insanların ço÷u göçer. Sessizli÷i aúmaya yarayan
"Her yerde cam kırıklarını ve moloz- SABRA-Uyurum, faúistlerin kılıçları-
ları süpüren, úiltelerini düzelten, temiz- nı görürüm, Ölü, yi÷it, gölge ve bu, ne
lik yapan kadınları gördük. Yaúlılar, sa- SABRA- Hayal... Kimin hayali? varsa
dece olan bitenleri izliyorlar. Onlar bir Bütün bu gece benim, gece tuzlu,
kez daha göç etmek için çok yorgun ol- Faúistler kestiler memelerini, geceye Tohuma dururlar yeniden Ve
duklarından kalmıúlar. Yaúlı bir adam söylerim. halk, topra÷a gömülü Tohuma
kendi halinde, avlusunda kökleri kop- durur bir yerde Bu÷day nasıl
muú bir asma çarda÷ının altına otur- filizini sürer de Çıkarsa
muú nargile içiyor. Bir baúka avluda topra÷ın üstüne Güzelim
yaúlı bir kadın, kuca÷ında makinalı tü-
fe÷i, birkaç askerle çay içiyordu. Yer- kırmızı elleriyle Sessizli÷i
lerde kan izleri ve kanlı kumaú parça- burgu gibi deler de
ları vardı. Yerde açılan çukurlardan
hâlâ fosforlu bombaların dumanı yük- Biz halkız, yeniden do÷arız
seliyor, bombalar evleri aydınlatırken,
bizi saran duman sanki ci÷erlerimizi ölümlerde
deliyordu. Hasar gören evlerin sayısı gi-
derek artıyor...yirmi...otuz...yedi...alt- PABLO NERUDA
mıúbeú... Bombalanmıú son eve girdi÷i-
mizde duvardaki büyük oyuklardan,
batmakta olan güneúin kırmızıya boya-
dı÷ı gö÷ü ve Akdeniz'i gördük..."
Kitabı bitirirken karúımıza çıkan Fi-
listin tarihiyle, bir kez daha anlıyoruz GERø DÖNECEöøZ - MÜLTECø
ki, øsraillilerin, Filistin üzerinde hiçbir KAMPLARINDA FøLøSTøNLø KADIN-
tarihi dayanakları yoktur. Kitabın ar- LAR, KIYI YAYINLARI - INGELA
dından, inanmıú bir ozan, yılmaz bir sa- BENTD - JAMES DOWNING/ÖNSÖZ;
vaúçı Mahmut Derviú'in úu dizelerini ABU FøRAS ÇEV: TUNÇ SOYER -7
hatırlamamak mümkün mü! sayfa, 945 Lira.

ABONE KARTI

ÇÖZÜM
Adım: __

Mesle÷im:
Yaúım:__

Adresim:
__
6 aylık / l yıllık abone bedeli olan 2500/5000
TL'nı, Ziraat Bankası, Çemberlitaú ùubesi'nin
Metin YAVUZ üzerine 6059 no.lu hesabına ya-
tırdım. Banka Alındı belgesi ektedir.

72

You might also like