You are on page 1of 5

ÖZEL HARP DAİRESİ, F-16 PROJESİ, E.Org. S.

YİRMİBEŞOĞLU, KIBRIS’ TA BAYRAKLI CAMİİ NİN TMT


TARAFINDAN YAKILMASI, ÖZAL’ A SUİKAST OLAYI;
TELEKOM ÖZELLEŞTİRMESİ, ABDULLAH TİVNİKLİ OLAYI
VE TÜRKİYE’ DE AKP İKTİDARI İÇİN YAKIN GELECEK
TAHMİNLERİ

26.09.2010 Prof. Dr. Mehmet Erdaş


1982 - 1985 yıllarında Devlet Planlama Teşkilatında, Enerji sektörü ve
Yabancı Sermaye Başkanlığı Uzmanı iken, Yusuf Özal’ ın, Dünya
Bankasından disket üzerinde gelen talimat( Dördüncü ve Beşinci Beş
Yıllık Kalkınma Planında Önemli Projelerin Finansmanı) üzerine,
TEK Yatırım Dairesi tarafından hazırlanan ve o zamanın parasıyla 600
Milyar TL olarak belirlenen yıllık elektrik santral yatırımlarının
toplamını üç gün içinde 200 Milyar TL olarak sunmamı istedi. Bu
konuda doktora tezi yazmış, akademisyen bir DPT Enerji Sektörü
Uzmanı olarak, projelerin son fiziki gerçekleşmelerini yerinde görüp
incelemeden, projeleri bu kadar kısa sürede rastgele
ardıştıramayacağımı ve önceliklendiremeyeceğimi Yusuf Özal’ a
DPT Müsteşarı iken söyledim. Zaten F-16 Projesi hakkındaki
düşüncelerim yüzünden aramız açılmıştı. Yusuf Özal bu yüzden
dönemin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı olan İlhan
Atabaş Paşa’ ya benim deli olduğumu dahi söyleyebilmişti. Yanlış
projede yanlış kesinti yapılırsa önceki harcanan paralarında israf
olacağını, projelerin zamanında tamamlanarak devreye alınıp elektrik
üretemeyeceğini ve o güne kadar harcanan paraların da boşa
gideceğini; hangi santraller en kısa sürede enerji üretir hale
getirilebilirse, önce onlara kıt kaynakları ayırmak gerektiğini ifade
ettim. Projelerin parasal harcama ve fiziki gerçekleşme oranları çok
farklıydı. İstatistikler güvenilir değildi. Bu yüzden projeleri tek tek
yerinde görmeden, üçte iki oranında uygun ve doğru kesinti
yapamayacağımı açıklamaya çalıştım. Özal ailesinin inatçı bir tarafı
vardı ve itaatsizliği çok sert cezalandırıyorlardı. Aynı huy ve bencil
fıtrat Recep Tayyip Erdoğan da da var; ama o Özal’ lar kadar iyi
eğitim görmediğinden ve çalışma hayatında alt kademelerde uluslar
arası tecrübe edinmediğinden, yabancı lisan bilmediğinden daha çok
etrafındaki takım arkadaşları ile perde arkasındaki kendisini Başbakan
yapan malum gerçek güç sahiplerinin isteklerini aynen ve harfiyen
yerine getirmektedir. Aslında Demirel, Evren ve Özal ile Erdoğan’ ın
talimat aldıkları ve hizmet ettikleri mihraklar ve menfaatler, hedefler
aynıdır. Üstelik Erdoğan bunu cahil halka, bilgisizliğine rağmen
Özal’lardan da daha da iyi bir hitabetle, daha iyi vitrinlenen aile
ilişkileriyle pazarlayabilmektedir. Halk onu neredeyse bir peygamber
gibi, AKP li yandaşları ise en azından bir Atatürk gibi büyük bir lider
olarak görmektedir. Türk halkı onu kendinden bilmekte, bu yüzden de
söylemlerine ve boş vaatlerine kolay aldanmaktadır. Onun
alternatifleri ise halka yabancıdır, aristokrattır veya bürokrattır,
devletçidir, hamurdan hür teşebbüsçü değildir. Siz de en çok size
yakın gözükene benzeyene güvenmez, yakınlık duymaz mısınız?
Erdoğan ı, birdenbire perde arkasından Türkiye’ ye on yıllık siyasi
lider tayin edenler ve bunu tezkere TBMM den geçmeyince canıyla
ödeyen Ü. Garih’ ler, boşuna mı seçdiler ? Baksanıza, Erdoğan, 12
Eylül referandumunda hayır onu verenlerin de vatan sevdalısı
olduğunu dahi söyleyebilmektedir. Çok geniş ufuklu ve diyalektik de
düşünebilmektedir Erdoğan, yeri vakti gelip de koşullar henüz kendi
kontrolüne girmiş iken değil mi? Kontrolü kaybettiğinde korkuya
endişeye kapılıp öfkelenmekte hırçınlaşmaktadır herkes gibi. O zaman
halka ‘Evet’ dedirtmek için referandum öncesi neden bu kadar gayret
ettiğini anlamakta zorlanmaz mı akılla bilgiyle düşünen insan?
Ne de olsa ulusalcı kanallara ve ulusalcı gazetecilere bunu söylüyor,
maksadı onları da kazanmak! Hedef kitle neyi arzuluyorsa, Erdoğan
gibi iyi ve kurnaz bir hatip de onu söylemez mi? Kim demiş
Erdoğan’ın olmayacak duaya amin dediğini? O çok büyük bir
soğukkanlılıkla kendi stratejisini ve taktiklerini uygulamaktadır. Bu
yüzden de YÖK ve Dokunulmazlıkların kaldırılması, seçim barajının
düşürülmesi konularını Anayasa değişikliği paketine koydurmadı.

Burada gözden kaçırılmaması gereken çok önemli bir gerçek var;


ABD ve AB’ nin Siyonist küresel sermayesinin Kürt isteklerini,
özerklik ana dilde eğitim, seçim barajının düşürülerek PKK’nın
demek Öcalan’ ın muhatap alınması, desteklemesi taleplerinin
karşılanamayacağını, Türk milletinin ve AKP’nin bu kadar lüksünün
bulunmadığını da söylüyor muhteşem Erdoğan! Bu ne demektir?
Dananın kuyruğu sekiz ay sonra yapılacağını açıkladığı seçimlerden
önce, hem de terör ya da 2001 benzeri bir ekonomik borç krizi
yeniden yaygın biçimde büyük şehirlerde ve Türk ekonomisinde
hortlatılmak suretiyle koparılacaktır. Bizden söylemesi, gören göz de,
görünen köy de kılavuz da istemiyor ve mızrak çuvala sığmıyor artık!
AKP’ yi, 2001 krizinden sonra Kemal Derviş senaryoları ile hedef
şaşırtmacası yaparak, birden bire Türkiye de perde arkası
pazarlıklarıyla iktidara taşıyan Küresel Siyonist Sermaye (KSS), acaba
aynı hüner ve beceriklilikle istediği zaman AKP’ yi iktidardan
indirebilecek midir? Sorun budur! Önümüzdeki seçimlerin anlamı ve
önemi bu noktadadır ve alternatifi de bölge için hazırlanan savaş
senaryolarının Türk milletinin mukavemeti organize edilemeden
derhal uygulamaya sokulmasıdır.

Daha önce Özel Harp Dairesi Başkanlığı da yapan Sabri


Yirmibeşoğlu’nu, ilk defa Milli Savunma Bakanlığı Müsteşar
Yardımcılığı görevinde iken, F-16 Projesi ile ilgili ABD li Firmaların
alternatif yatırım tekliflerini, MSB Savunma Sanayi ve Teknik
Hizmetler Dairesi Karargâhında kalıp gece gündüz çalışarak
hazırladığım F-16 A/B/C/D tipi uçaklarla, F-18 C/D tipi uçaklar ve F-
20 tipi uçak tekliflerinin karşılaştırmalı tablolarını Hava Albay
Mustafa Tiryakioğlu ile birlikte kendisine bizzat sunmaya gittiğimde
tanıştım. Daha hazırladığımız tablolara hiç bakmadan ve incelemeden,
şöyle şöyle yazacaksınız diye biz emir verdi ve Hava Albay Mustafa
Tiryakioğlu na ve bana bağırarak ekledi;

-Asteğmen ne anlar ki bu işlerden?

Asıl kendisi hiç anlamıyordu. Bir defa Kara Kuvvetlerindeydi, Hava


Kuvvetlerinde değil! Mühendislik bilgisi de yoktu, havacılık ve proje
hakkında fayda maliyet karşılaştırma bilgisi de! Buna rağmen siz
anlamazsınız bu işlerden diyerek bağırıyordu. Daha sonra Yüksek
Mühendis Tümgeneral Sedat Tokgöz Paşam dan Yirmibeşoğlu
hakkında çok olumsuz görüşler de dinledim. Özel harpçiler, kendi
öncelik ve maksatlarına ulaşmak için, hünerli –bilgili- becerikli ve
sağlam karakterli vatansever insanları korkularını ve zaaflarını
kullanarak sindirmeyi iyi biliyorlardı. Ancak hesaba katmadıkları
ihtimaller de vardı. Nereden bilebilir di ki, Sabri Yirmibeşoğlu Paşa
ileri yaşlarında, hep kendisinin başkalarına hazırladıkları tuzaklara
dilinin sürçüp de kendisinin düşeceğini? Hiçbir şey ebediyen gizli
kalamaz. Yarattığının dili ile kalbi arasına giren yaradan, hem de
yarattığının, yaradılanın kendisine tüm azalarının ve uzuvlarının kendi
yaptıklarını zamanı gelince haber vereceğini söylemiyor mu? Olan
olmuş, Sabri Yirmibeşoğlu baklayı ağzından kaçırmıştır. Kıbrıs Türk
Mukavemet teşkilatını organize ederken, bizim muhteşem özel
harpçiler hedef şaşırtmacasıyla halkı galeyana getirmek ve ölüme
kendi rızalarıyla göndermeye hazırlamak için Osmanlı döneminde ilk
yapılan camilerden olan Bayraklı camiini yakıp kundaklayarak
Rumların üzerine atmışlardır. Acaba Kocatepe muhribini de askerin
savaş azmini artırmak maksadıyla, bilerek mi batırdılar diye soracağı
geliyor insan aklının? Bilinen, IFF-Identification of Friend and Foe
denilen dost mu düşman mı ayırdedetmeye yarayan cihazın Kocatepe
muhribin de ve onu bombalayan Hava Kuvvetlerimiz uçaklarında
çalışmamasıydı. İnsan aklına şüphe düştü mü nerede duracağı
bilinmez? Acaba yaradanı, özel harpçileri kim yaratmış, mutlak güç
var mı, bir mi, adil mi, gerekli mi diye de sorabilir, değil mi? Saf aklın
duracağı yer belli olmaz ki!

Hazır sorgulamaya başlamışken önemli 12 Eylül Projeleri olarak F-16


projesinin off-set programıyla başlatılan PTT de Sistem 12 santralleri
ve TELETAŞ Özelleştirme Projesinden, Emin Başer ve Servet Bilgi
ekibiyle TELETAŞ-NETAŞ-SIEMENS üçgeninde yaşadıklarımdan,
Uğur Mumcu ve Özal suikastı ilişkisinden, TELEKOM
özelleştirmesinde şahsen ve yakinen tanıdığım Emin Başer ve
Abdullah Tivnikli’ nin rolünden, hülasa en ince detayda Türkiye yi
perde arkasından yönetenlerin nasıl en hünersiz ve beceriksiz olanları
en üst sorumlu karar mevkilerine getirdiklerini de sorgulayacak ve
bilgilerimi aktaracaktım ama medya prensibi gereği, ( yazılandan değil
yazılmayandan para kazanmak prensibi), gereğince sözü şimdilik
uzatmayalım ve okuyucularımızı sıkmayalım. Âlemi aptal, kendisini
de allame-i cihan sananlardan olmayalım. Türkiye’ nin gerçeklerini
herkes bildiği halde, neden hiç kimse- sorumlu makam ve mevkilerde
bulunan asker-sivil hiç kimse - kendi görev ve yetki dönemlerinde,
aman ben emekli olmadan, zırhlı Mercedes e binmeden bir şey
olmasın diyerek maaşını alıp sessizce oturup sadece seyretmektedir?
Bunu sorgulayalım yeter. Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir
kendiliğinden. Ayı balı severmiş, ama canını baldan da çok severmiş
değil mi?
İnsan olan ise komşusu açken tok yatmaz ve yaratanını, sahibini
gücendirmez. Erdoğan ve AKP sinin sahibinin kim olduğunu ve
sahibini gücendirip gücendirmeyeceğini pek yakında göreceğiz. Özal
suikastı ve Sabri Yirmibeşoğlu olayında gördüğümüz yaşadığımız
gibi, aynen Recep Tayyip Erdoğan da siyaseti bıraksa da gündemden
hiç düşmeyecek; şecaat arz ederken sirkatin söylemeye devam edecek.
Mizahçılar hiç konusuz gündemsiz kalmayacak Türkiye de! AB ye
girse de girmese de, ABD’ nin Siyonist sermayesi Türkiye yi
yönetmeye ve sömürmeye devam edecek. Maalesef böyle gelmiş
böyle gidecek. Ne zamana kadar mı? Yer gök artık birbirine hiç
tahammül edemez hale gelinceye, yeryüzünde adalet tamamen yok
oluncaya kadar! Tabiat kanunları en ince detayda saklanan bilgiyle ve
insan eliyle, tüm tabii afetleri tetikleyinceye, kesin hükmünü
verinceye kadar. Nasılsa bindik AKP denen bir alamete, gidiyoruz
Yirmibeşoğlu gibi cami yakarak halkı direnmeye uyanmaya çağıran
Özel Harpçiler le -Allah Allah- diyerek kıyamete!

You might also like