You are on page 1of 93

LEV TOLSTOY OCUKLUK Rusa'dan eviren: Rana akrz

NSZ Rusa'dan dilimize evirdiim ocukluk adl yapt Tolstoy'un baslan ilk yazsdr. Dnya yaznna Anna Karenina, Sava ve Bar, Dirili gibi yaptlar kazandrm olan bu byk Rus yazar yazn dnyasna ilk adm bu yaptyla atmtr. Tolstoy'un yaamnda, birok baka yazarn yaamnda olduu gibi bir balang ya da deneyim kazanma dnemi gibi bir ey yoktur. 23 yandayken bir yl alarak yazp kard bu yapt, ruh zmlemelerinin ve gsterdii tiplerin gcyle onu usta bir yazar olarak kabul ettirmitir. Romandan ok byk yk diyebileceimiz bu yaptn yazlp yaymlanmas yle olmutur: Lev Tolstoy, 1851 ylnn nisan ay sonlarnda, ani bir kararla, yldan beri hemen hi ayrlmad Yasnaya Polyana iftliini brakarak, en byk aabeysi Nikolay ile birlikte Kafkasya'ya gitti. Orada, "Yaammn Drt a" ad altnda byk bir roman yazmay dnd. An defterindeki: ''Yarn byk bir roman yazmaya balayacam'' notundan anlalyor ki ocukluk adl romann 3 Temmuz 1851'den sonra yazmaya balamtr. Bir yl sonra biten bu yapt, Tolstoy, ocukluumun Tarihesi adyla ve L. N. imzasyla Sovremennik dergisinde baslmak zere, derginin yneticisi olan Nekrasov'a gnderdi. Nekrasov'dan ald olumlu yant onu pek ok sevindirmitir. ocukluk 1852 yl Eyll'nden itibaren Sovremennik dergisinde L. N. imzasyla ve ocukluumun Tarihesi adyla yaymlanmaya balad. Kimin tarafndan yazld bilinmeyen bu yky eletirmenler ok iyi karladlar. Bir sre sonra Nekrasov, yaptn Tolstoy'la ilgili olduunu renince, onu cokuyla kutlam ve ok gemeden Tolstoy'a, bundan byle gnderecei yazlar iin, o zamann en byk yazarlarna verilen telif hakknn deneceini bildirmitir. Bundan anlaldna gre Tolstoy daha 23 yanda yazd ilk yaptyla kendisini tantm ve usta yazarlar arasnda yer almtr. ocukluk, lk Genlik ve Genlik adlar altnda kitab iine alan bu yaptn Tolstoy'un ocukluk ve genliiyle ne derece ilgisi olduuna gelince: Tiplerin birou yaamdan alnmtr. rnein: ocukluk blmndeki Nikolenka kendisi, fakat Nikolenka'nn babas, kendi babas deil, babasnn komusu ve arkada A. M. sleniyev'dir. Eitmen Mimi de sleniyev'in evindeydi ve orada uzun zaman kalmt. Katenka da onun kz Yuzenka'dr. Karl vanovi, kendi retmeni olan Teodor vanovi Rossel'e, Saint-Gerome da eitmeni Saint-Thomas'a benzemektedir. Nikolenka'nn annesine gelince, onu dleminde yaratmtr. Tolstoy, annesi ld vakit ancak yanda olduu iin onu anmsayamaz. Byk Hristiyan Gria da o zamanlar oralarda yaam bir deli tipidir. Yaptn teki blmleri de iki cilt olarak srayla yaymlanacaktr. Rana akrz OCUKLUK

I RETMEN KARL VANOV On yam doldurmutum, olaanst armaanlar aldm doum gnmden gn sonra 12 Austos 18 ** sabah saat yedide Karl vanovi kaln kttan yaplm

bir denee aklm sineklikle ba ucumdaki sinee vururken beni uyandrd. Bunu o kadar beceriksizce yapmt ki, mee karyolamn nnde asl duran, adn tadm azizin resmine arpm, ldrlen sinek de stme dmt. Yorgandan bam kardm, sallanan resmi elimle durdurdum, sinei yere attm, uykulu olmakla birlikte fkeli bir bakla Karl vanovi'i szdm. O ise, srtnda alacakl pamuk sabahl, belinde ayn kumatan bir kuak, banda pskll, krmz rgl takkesi, ayanda kei derisinden yumuak izmeleriyle duvar boyunca gezinmeyi, nian alp sineklii saa sola indirmeyi srdryordu. ''Diyelim ki, ben km, fakat o niin beni rahatsz ediyor? Niin Volodya'nn yatann yanndaki sinekleri ldrmyor? Orada ne kadar var, baksa ya! Evet, Volodya benden byk, bense herkesten km, herhalde bunun iin bana ikence ediyor. Onun yaamda bir tek dncesi var, o da ne yapp yapp beni zmek'' diye kendi kendime syleniyordum. Beni uyandrdn, korkuttuunu pekl gryor ama farkna varmam gibi davranyor... Ne ekilmez adam! Sabahl da, takkesi de, pskl de kendisi gibi ekilmez. Karl vanovi'e fkemden kendi kendime sylenirken, o karyolasna yaklat, orada boncuktan yaplm bir pabu iinde asl duran saate gz attktan sonra sineklii iviye ast. ok neeli grnen bir ruh durumu iinde bize dnerek, ho bir Alman edasyla: - Auf, Kinder, auf!.. s'ist Zeit. Die Mutter ist schon im saal (1) diye seslendikten sonra bana yaklat ve ayak ucuma oturarak, tabakasn kard. Ben uyuyormu gibi davrandm. Karl vanovi nce enfiyesini ekti, burnunu sildi, parmaklarn krdatt, ancak bu ilerden sonra benimle ilgilenmeye balad. Glerek tabanm gdklyor; Nu, nun faulenzinder! (2) diyordu. Gdklanmaktan ok huylandm halde ne yatamdan frladm, ne de yant verdim; yalnzca, bam yastn altna daha derinlere sakladm, olanca gcmle tepiniyor, glmemek iin kendimi zor tutuyordum. - Ne iyi adam, hem bizi ne kadar da seviyor! Ona kar nasl byle kt dnceler besleyebildim diye kendime de, ona da ierliyor, hem alamak, hem glmek istiyordum; sinirlerim bozulmutu. Bam yastn altndan kararak yal gzlerle: - ''Ach, lassen zie, Karl vanovi! (3) diye bardm. Karl vanovi ard, tabanlarm brakarak, telala niin aladm, dmde kt bir ey mi grdm sormaya balad. Onun ho Alman ehresi, niye aladm anlamak iin gsterdii ilgi, gzyalarmn daha ok akmasna neden oluyordu. Kendi kendimden utanyor, nasl olup da, bir dakika nce, Karl vanovi'i sevmediimi, onun sabahln, takkesini, pskln ekilmez bulduumu bir trl anlayamyordum. imdiyse tersine, her eyi bana ho geliyor, hatta pskl iyiliinin sz gtrmez bir kant gibi grnyordu. Ona kt bir d grdm iin aladm syledim. Gya annem lm de onu gmmeye gtryorlarm. Bunlarn hepsini uydurmutum, nk bu gece dmde ne grdm hi anmsamyordum. Fakat anlattklarmdan etkilenen Karl vanovi beni okamaya, avutmaya balaynca, bu uydurduum korkun d, gerekten grm gibi oldum ve bu kez gzyalarm bambaka bir nedenden akmaya balad. Karl vanovi yanmdan ayrldktan sonra ben yatamda dorulup kk ayaklarma oraplarm geirmeye urarken, gzyalarm biraz dindi, fakat uydurduum o korkun dn ac dncelerinden bir trl kurtulamyordum. Odaya ufak tefek, temiz, titiz, daima ciddi ve saygl bir adam, ayn zamanda Karl vanovi'in aziz dostu olan lalamz Nikolay girdi. Bize giysi ve ayakkablarmz, Volodya'ya izmelerini, bana da nefret ettiim, fakat henz giymek zorunda olduum frenk bal iskarpinlerimi getiriyordu. Onun yannda alamak arma gitti, hem de sabah gnei pencerede o kadar neeli parlyor ve lavabonun banda durup Maria vanovna (kzkardeimin eitmeni) ile alay eden Volodya o kadar, o kadar yksek sesle glyordu ki, bir elinde sabunu, tekinde ibrii, omuzunda havlusuyla arbal Nikolay bile glmseyerek: - Yeter artk, Vladimir Petrovi, ltfen ykann! diyordu. Ben bsbtn neelendim. - Sind siebald fertig? (4) diye, ders odamzdan Karl vanovi'in sesi duyuldu.

Bu sefer sesi ciddiydi. Biraz nce gzyalarm aktacak kadar bana dokunan o itenlikten artk eser kalmamt. Karl vanovi ders odamzda bambaka bir adamd, tam bir retmendi. abucak giyindim, ykandm, daha elimdeki frayla slak salarm dzeltirken, onun armasna kotum. Karl vanovi gzl burnunda, kitab elinde olduu halde, kapyla pencere arasnda, her zamanki yerinde oturuyordu. Kapnn solunda iki raf aslyd: biri biz ocuklar iin, teki Karl vanovi'in, kiiye zel dediimiz raf. Bizimkinde bir takm dzgnce yerletirilmi, dierleri rasgele braklm, dersle ilgili olan ve olmayan, her tr kitap vard. Yalnzca ''Histoire de Voyage''n (5) krmz kapl iki byk cildi duvara heybetle yaslanmt; geriye kalanlar uzun, ksa, kk byk kitaplar, kitapsz kaplar, kapsz kitaplar, karmakark duruyordu. Ders arasndan nce, Karl vanovi ''Kitaplk'' diye niteledii bu rafn dzeltilmesini buyurunca, elimize geeni oraya rasgele sktryorduk. Kiiye zel raftaki kitap koleksiyonu, bizimkiler kadar byk deildi, ama daha da eitliydi. Onlardan n anmsyorum: lahana bahelerinin gbrelenmesi zerine bir kitapk; yedi yl savalar zerine kesi yank, gderi kapl bir cilt; bir de hidrostatik ders kitab. Karl vanovi vaktinin ounu burada, bu kitaplar okumakla geirirdi; hatta bu yzden gzleri bozulmutu; fakat bu kitaplardan ve ''Severnaya Pela''dan (6) baka bir ey okumazd. Karl vanovi'in raftaki eyalar arasnda, onu bana en ok anmsatan ey, aatan bir destee ilitirilmi ve kk arklarn dndrd, kartondan kesilmi bir yuvarlakt. Bu yuvarlan stne bir bayanla bir berberin karikatrn gsteren bir resim yaptrlmt. retmenimizin elinden ok iyi elii geliyordu ve bu arac, zayf gzlerini gl ktan korumak iin yapmt. Altndan aarm seyrek salar grnen krmz takkesi, pamuk sabahlyla uzun boyu hl gzmn nndedir. Bir elinde kitap, teki eli koltuun yanna serbeste braklm bir durumda; yzn glgeleyen berber karikatrl kartonun durduu masann nnde oturmaktadr; yanbanda, zerinde avc resmi bulunan bir saat, bir damal mendil, siyah yuvarlak bir enfiyelik ve yeil bir gzlk kabyla kk bir tablada maa duruyordu. Bunlarn hepsinin dzgnce yerletirilmi olmas ve yerli yerinde durmas, Karl vanovi'in vicdannn temiz ve ruhunun dingin olduunu aka gsteriyordu. Bazen, aadaki salonda doyuncaya kadar kotuktan sonra, parmaklarmn ucuna basa basa, gizlice yukarya kp ders odasna baknca, Karl vanovi'i yalnz bana koltua oturmu, dingin ve vakarl, sevdii kitaplara dalm bulduum olurdu. Bazen onu, okumad zaman da grrdm: o vakit yar kapal mavi gzleri, tuhaf bir anlatmla bakar, dudaklar zgn zgn glmserdi. Odann sessizlii iinde yalnzca avc resimli saatin tkrtsyla Karl vanovi'in dzenli soluu duyulurdu. Bazen, o farkna varmadan, kapda durur, zavall, zavall yal adam diye dnrdm. Biz kalabalz; oynuyor, eleniyoruz, oysa o, yapayalnz ve kimsecikler onunla candan ilgilenmiyor. ksz olduunu sylerdi, doru! Yaam da ne kadar acklyd. Bunu Nikola'ya anlattn anmsyorum. Onun yerinde olmak gerekten feci! Ona o kadar acdm olurdu ki, yanna yaklar ve ''Liebe (7) Karl vanovi'' derdim. O da bu biimde seslenmemden dolay, duygulandn belli ederek beni okard. teki duvar da, hemen hepsi yrtlm, fakat Karl vanovi'in becerikli eliyle yaptrlm haritalarla kaplyd. Ortasnda, aa inmek iin bir kap bulunan nc duvarn bir yannda iki cetvel asl dururdu: birisi bizim st izik izik olmu cetvelimiz, teki yepyeni bir cetvel, izmekten ok, bizi drtmek iin kullanlan, onun zel cetveliydi. Kar yanda, bizim kk sularmzn halarla, byklerinin de yuvarlaklarla gsterildii bir kara tahta, onun solunda da cezalandrldmz zaman diz ktmz ke vard. Bu ke, bende ne silinmez anlar brakmt! Sobann kapan, bu kapan hava deliklerini ve kapa evirince ieri dolan havann kard sesi anmsyorum. Bazen kede dururdum, dizlerim, belim aryncaya kadar durduum olurdu, o zaman galiba Karl vanovi beni unuttu diye dnrdm; kendisi imdi herhalde

yumuak koltuunda oturmakta ve hidrostatiini okumaktadr, oysa ben ne durumdaym? diye dnrdm. Kendimi anmsatmak iin usulcack sobann kapan ap kapamaya yahut duvarn svalarn oymaya balardm. Fakat kopan sva paras ok byk olunca birden grltyle yere der ve phesiz bana btn cezalardan daha ok korku verirdi. Bam evirip Karl vanovi'e baktmda, elinde kitabyla bir eyin farkna varmam gibi davrandn grrdm. Odann ortasnda, st eski siyah muambayla rtl bir masa duruyordu. Muambann yrtklarndan, masann aklarla rasgele yontulmu kenarlar grnyordu. evresinde uzun zaman kullanlmaktan cilalanm gibi parlayan boyasz birka iskemle vard. nc duvardaysa, pencere bulunuyordu. Bunlardan yle bir grnme baklyordu: pencerenin tam dibinden her tan, her ukurunu, araba tekerleklerinin brakt her izi iyice tandm, sevdiim bir yol geiyordu. Yolun tesinde arasndan itler grnen, budanm hlamur aalaryla evrili, bir geit. Geidin stnden, bir yannda harman bulunan bir ayr, karsnda da orman; uzakta, ormann iinde bekinin kulbesi. Pencerenin sanda, byklerin le yemeinden nce oturduklar taraann bir blm grnyordu. Bazen, Karl vanovi yazm devlerimizi dzeltirken, aaya yle bir gz attm olurdu, annemin siyah sal ban ve bir bakasnn srtn grr, oradan gelen konuma, glme seslerini biraz olsun duyardm; orada bulunmak olana olmadna zlr ve acaba ne vakit byyp de okumaktan kurtulacam, vaktimi diyaloglar ezberlemekle deil de, sevdiim insanlar arasnda geireceim diye dnrdm. Yava yava bu can sknts, bir kedere dnrd ve kimbilir neden, yle dalardm ki, Karl vanovi'in yaptm yazm yanllarndan dolay bana ktn bile duymazdm. Karl vanovi sabahln karp omuzlar kabark, volanl lacivert fran giydikten ve ayna nnde kravatn dzelttikten sonra, annemize gnaydn demek iin bizi aaya gtrrd.

II ANNEM Annem salonda ay hazrlyordu. Bir eliyle aydanl, teki eliyle de semaverin musluunu tutuyordu, dolu aydanlktan taan su, tepsiye dklyordu. O kadar dikkat ettii halde, ne suyun dkldn, ne de bizim ieri girdiimizi fark edememiti. Sevilen bir varln izgilerini insan dleminde canlandrmaya alrsa, gemiten o kadar ok an belirir ki, bunlarn iinden izgileri, gzyalar arasndan grnrm gibi, ok silik grr; bunlar dlem gzyalardr. Ne zaman annemi, o zaman olduu gibi anmsamak istesem, ancak bana kar her vakit ayn efkat ve sevgiyi gsteren kahve rengi gzleri, boynunda, ksa salarnn kvrld yerin biraz aasnda bulunan beni, ilenmi beyaz yakas ve hep beni okayan, sk sk ptm, ince, zayf eli gzmde canlanr, ama kendisini btn olarak bir trl gzmn nne getiremezdim.. Sedirin solunda eski, kuyruklu ngiliz piyanosu dururdu. Piyanonun banda, esmer kardeim Lboka oturuyor ve souk suyla yeni ykanm pembe parmaklaryla ve kendisini bir hayli zorlayarak ''Klementi'' ettlerini alyordu. On bir yandayd, ksa keten entari ve beyaz, paalar dantelli pantolon giyiyor ve oktavlar ancak arpeggio (8) biiminde alabiliyordu. Onun yannda, yar dnk durumda, banda pembe kurdeleli balk, arkasnda mavi hrkayla Marya vanovna oturuyordu. Karl vanovi'in girmesiyle, krmz, ask yznn anlatm bsbtn ciddileti. retmenimizin selamna karlk vermeden, onu sert bir bakla szd ve ayayla tempo tutarak eskisinden daha tok, daha buyurucu bir edayla: un, deux, trois (9) diye saymay srdrd. Karl vanovi buna hi aldr etmeden, Almanlara has gleryzllkle, elini

pmek iin anneme doru yaklat. Annem, kederli dncelerden kurtulmak istiyormu gibi, ban silkip, elini Karl vanovi'e uzatt, o elini perken, annem de onu buruuk alnndan pt. - ch danke, liebe Karl vanovi (10)! dedi ve Almanca konumay srdrerek bizim nasl uyuduumuzu sordu. Zaten bir kula ar iiten hocamz, odadaki piyano grltsnden hibir ey duymuyordu. Tek ayak stnde durarak, eliyle masaya dayand, annemin oturduu sedire doru eilerek, o zaman bana inceliin en yksek rnei gibi grnen bir glmsemeyle takkesini bandan kard ve anneme: -zin verir misiniz, Natalya Nikolayevna? dedi, nk: Karl vanovi ban tmemek iin, krmz takkesini hi bandan karmazd, fakat salona her giriinde, annemden bunun iin izin isterdi. Annem: - Giyin, Karl vanovi! dedikten sonra, ona doru eilerek, olduka yksek bir sesle: Ben size ocuklarn nasl uyuduklarn soruyorum, diye yineledi. Fakat o, yine bir ey duymamt, plak bana krmz takkesini geiriyor ve eskisinden daha gzel glmsyordu. Annem Marya vanovna'ya gle bir yzle: - Bir dakika durun Mimi, bir ey iitilmiyor, dedi. Zaten gzel olan annemin yz, glmseyince, bir kat daha gzelleir, evreye sanki nee saard. Eer, yaammn en ac dakikalarnda bir an iin olsun, bu glmsemesini grmek frsatn bulsaydm, keder nedir bilmezdim. Yz gzellii denen ey, bence tatl bir glmsemede toplanr, eer glmseme bir yz gzelletiriyorsa, o yz gzeldir, eer deitiriyorsa, bu yz yle byle bir yzdr, bozuyorsa irkindir. Annem sabah selamlamasndan sonra iki eliyle bam tutup yukarya kaldrd, dikkatle yzme bakarak: - Sen bugn aladn m? diye sordu. Yant vermedim. O, gzlerimden pt ve Almanca, niin aladn? dedi. Bizimle iten, arkadaa konumak istedii vakit, daima ok iyi bildii Alman dilini kullanrd. Dmde aladm anlattm ve uydurduum dn ayrntlarn anmsarken, elimde olmayarak titredim. Karl vanovi szlerimi onaylad, fakat d iin bir ey sylemedi. Mimi'nin de katld hava konusu zerinde biraz konutuktan sonra, annem baz emektar hizmetiler iin tepsiye alt tane kesme eker koyarak, masadan kalkt ve pencerenin nnde duran kasnan bana geti. Bize: - Haydi ocuklar, artk babanza gidin, ve harmana gitmeden nce beni kesinlikle grmesini syleyin diye tembih etti. Mzik, tempo saylar ve sert baklar yeniden balad, biz de babamza yollandk. Daha, bykbabamzn zamanndan beri hizmet odas adn tayan odadan getik ve babamn odasna girdik.

III BABAM Babam, yaz masasnn banda ayaktayd. Her zamanki yeri olan, kapyla barometre arasnda durup arkasnda tuttuu ellerinin parmaklarn abuk abuk oynatan khya Yakof Mihaylof'a, zarf, kt ve para kmelerini gstererek sinirleniyor, hararetle bir eyler anlatyordu. Babamn sinirlenmesi artnca, khyann parmak hareketleri oalyor ve tersine, babam susunca parmaklar da duruyordu. Fakat, Yakof kendisi konumaya balaynca, parmaklar daha byk bir telala harekete geiyor, sinirli sinirli kvranyordu. Bunlardan Yakofun gizli dncelerini anlamak, bana mmkn gibi grnyordu. Hep dingin olan yznde, sanki: ben haklym ama neylersin ki yetki sizde, siz bilirsiniz, der gibi, hem kendi yeterliliini, hem de bakasna bal olduunu gsterir bir anlatm oluyordu.

Babam, bizi grnce, yalnzca: - Biraz bekleyin, dedi, ve birimizin kapy kapamas iin bayla iaret etti. Her zaman yapt gibi omzunu silkerek, khyaya: - Allah Allah! Yakof, sana bugn ne oldu? Bu zarfn iindeki sekiz yz rubleyi... diyerek duraklad. Bu srada Yakof abaks nne ekerek, stne 800 rubleyi iaretledi ve babamn daha neler syleyeceini bekleyerek gzlerini belirsiz bir noktaya dikti. Babam szn srdrerek: - Benim burada bulunmadm zamanlar, ev harcamalar iin anlald m? Devlet Bankas'nda depozitodan geriye kalan 2000 rubleyi de alrsn. Deirmenden de 1000 ruble alman gerekiyor; senin hesabna gre, satabileceimiz 7000 pud (11) ottan -ki 45 kapikten sayyorum- 3000 ruble alrsn, bylelikle elindeki parann tutar ne kadar olacak? 12.000 ruble, yle deil mi? Yakof: - Evet efendim, yle, dedi. Bununla birlikte, parmaklarnn telala oynamalarndan onun bir eye kar kacan sezmitim, fakat babam azn amasna olanak vermedi: - te bu hesapladmz paralardan 10.000 rubleyi kooperatife, Petrovskoe iin gndereceksin. Gelelim imdi yazhanedeki paraya; (Yakof abaks zerinde iaretlenmi olan 12.000'i bozup, yerine 21.000 rubleyi iaretledi) bana getirir, bugnk tarihle kaydedersin (Yakof abaks kartrp ters evirdi, galiba bu davranyla, 21.000 rublenin de yanacan gstermek istiyordu). inde para olan bu zarf da, stnde yazl adrese verirsin, dedi. Ben masaya yakn duruyordum, zarfn stndeki yazya yle bir gz attm. ''Karl vanovi Mayer'' yazlyd. Beni ilgilendirmeyen bir eyi okuduumun farkna varan babam, elini omuzuma koyarak, beni hafife masadan teye itti. Ben, bu hareketin bir okama m, yoksa bir aalama m olduunu sezememekle birlikte, her olasla kar, omuzumda duran, byk, damarl eli ptm. Verilen buyruklara karlk olarak Yakof: -Bastne, efendim, dedi ve annemin Habarovskoye adndaki iftliinden gelen paralarn ne yaplacan sordu. Babam da: - Yazhanede duracak, buyruum olmadka da, asla hibir yere harcanmayacak yantn verdi. Yakof birka saniye sustu; sonra birdenbire, parmaklar oynamaya balad, efendisini dinlerken, yznde tad saf, boyun eer anlatm, kurnaz, zeki bir duruma evirerek, abaks nne ekti ve sze balad: - Izin edin de aklayaym, Piotr Aleksandrovi (12) yine siz bilirsiniz, bence paray bankaya vaktinde yatrmaya olanak yok, dedi; ve kesik kesik srdrd: saygdeer efendim, deirmenden, satlacak ottan, rehinden geri kalan parann alnacan sylediniz, diyerek bir yandan da sayd paralar kaydetmeye balad, bir sre bekledikten sonra, zeki ve anlaml baklarn babama evirdi ve: ''Ben bu hesap ve kestirimlerde aldanm olmaktan korkuyorum'' diye ekledi. - Niin? - te grdnz gibi: nce deirmen sorunu: deirmenci iki kez bana geldi, paras olmadna antlar ierek, borcun geriye braklmasn rica etti. Hatta kendisi de imdi buradadr. Saygdeer efendim onunla grmek iyiliini yapmaz msnz? Babam bir ba hareketi yaparak deirmenciyle konumak istemediini anlatt, sonra daha neler sylyor diye sordu: - Hep bildiiniz eyler efendim! Deirmende hi i olmuyormu, elde edilen be on para da bendin onarmna gidiyormu. Onu iten uzaklatrmak kolay ama bizim bunda ne karmz olabilir ki? Depozito olarak yatrlan paradan sz etmitiniz, galiba aklamtm: paracklarmz orada saplanp kald, bunu kolay kolay ele geirmek umudu yok. Geenlerde, ben kentte van Afanasyevi'e bir araba un ve bu ile ilgili bir tezkere gndermitim, bu kez de Piotr vanovi iin her eyi istekle yapacam, fakat bu iin kendi elinde olmadn, grne baklrsa, makbuzun iki aya kadar da alnmasnn pheli olduunu syleyerek yant verdiler. Sz ettiiniz ot sorununa gelince, diyelim ki, 300 rubleye

satlr. Khya abakste 300 rubleyi iaretledi ve biraz sustuktan sonra, sanki: ''Bunun ne kadar az olduunu siz de pekl gryorsunuz! Otu da imdiden satmakla yine zarar edeceimizi de biliyorsunuz...'' der gibi, kh abakse, kh babamn gzlerine bakyordu. Daha birok kant toplad belliydi; bunun iin olacak, babam szn kesti. - Ben bu buyruklarm deitirecek deilim, dedi: ama bu paralarn alnmasnda gerekten bir engel karsa, ne yapalm, o zaman Habarovskoye'nin paralarndan gerei kadar alrsn. Khya: - Bastne, efendim, dedi. Yakof'un yznden ve parmaklarndan; bu son buyruktan pek ok honut kald seziliyordu. Aslnda bir kle olan Yakof, ok alkan, ok sadk bir insand. O btn iyi khyalarda olduu gibi, efendisi hesabna son derece cimriydi, efendilerinin karlar zerinde ok acayip dnceleri vard, hep hanmnn geliri zararna, efendisinin gelirini oaltmaya abalar, hanmnn iftliinin btn kazancn oturduumuz Potrovskoye konana harcamak gerektiini kantlamaya alrd. Amacna eritii u dakikada byk bir utku kazanm gibi seviniyordu. Sabah grmesinden sonra, babamz kyde babo dolatnz yeter, artk kk deilsiniz, ciddi renim zamannz geldi, dedi. - Bu gece Moskova'ya hareket edeceimi, sizleri de birlikte gtreceimi biliyorsunuz sanrm. Orada bykannenizle oturacaksnz, anneniz kzlarla burada kalacak. unu da bilmelisiniz ki, iyi okuduunuzu ve byklerin sizlerden honut olduunu duymak anneniz iin byk bir avuntu olacak. Birka gnden beri sren hazrlklardan olaanst bir ey olacan bildiimiz halde, bu haber bizi ok sarst. Volodya kzard, titrek bir sesle annemin tembihini yineledi. - Demek ki, dm buna kacakm!Tanr vere de daha kt bir eyler olmasa diye dndm. Anneme pek ok acmakla birlikte, bizim gerekten bym olduumuzu dnmek beni sevindiriyordu. ''Eer bugn gideceksek herhalde ders olmayacak; bu ok gzel! diye dnyordum, fakat Karl vanovi'e yazk olacak; herhalde ona yol verecekler, yoksa onun iin grdm zarf hazrlamazlard... Keke mrm olduka okusam, buradan uzaklamasam, annemden ayrlmasam ve zavall Karl vanovi'i incitmesem. O zaten ok talihsiz bir adam.'' Bu dnceler zihnimde imek gibi akyordu; yerimden kmldamyor, iskarpinlerimin siyah kurdelelerine dalm, bakyordum. Babam Karl vanovi'le barometrenin dmesi zerine birka szck konutu. Yemekten sonra, son kez olarak gen av kpeklerini denemek istedii iin Yakof'a kpeklere yiyecek vermemesini buyurdu; kestirimlerimin tersine, bizi ilerde ava gtrmek szyle avutarak, derse gnderdi. Yukarya karken, taraaya uradm. Kapnn nnde babamn en ok sevdii taz Milka, gneten gzlerini kapatm, yatyordu. Onu okadm ve burnundan perek: Milkack, biz bugn gidiyoruz, Allahasmarladk! Artk bir daha gremiyeceiz dedim. lendim, alamaya baladm.

IV DERSLER Karl vanovi'in can ok sklyordu. Bu, atk kalarndan, ceketi konsolun gzne frlatndan, kemerini fkeli fkeli balayndan ve diyalog kitabndan ezberlemek zorunda olduumuz blm gsterirken trnan serte ekiinden belliydi. Volodya epeyce alyordu, oysa ben zntden hi bir ey yapamyor, uzun zaman anlamsz anlamsz diyalog kitabna baktm halde, yaknlaan

ayrln zncyle gzlerimde biriken yalardan, doru drst bir satr bile okuyamyordum. Gzlerini yummu bir durumda (ki bu hi iyi bir belirti deildi) beni dinleyen Karl vanovi'e okuduklarm anlatma zaman gelince, biri: Wo kommen sie her? (13) deyip de teki: ch komme van Kaffe-Hause, (14) diye yant verecei yerde, ben artk gzyalarm tutamam ve hkrmaktan: Haben sie die Zeitung nicht gelesen? (15) diyememitim. Sra yaz dersine gelince: kda damlayan gzyalarm, suyla paket kd zerine yaz yazar gibi, lekeler oluturdu. Karl vanovi kzd, ceza olarak beni diz ktrd. Bu davranmn inatlk ve palyaoluk (16) (bu deyimi ok severdi) olduunu yineliyor, beni cetvelle korkutuyor, zr dilememi istiyordu. Oysa ben gzyalarmn etkisi altnda bir tek szck bile syleyemiyordum. Sonunda, o da kendi hakszln anlam olacak ki Nikolay'n odasna geti, kapy hzla kapatt. Ders odamzdan lalann odasndaki konuma duyuluyordu. Karl vanovi odaya girerken: - Nikolay, ocuklarn Moskova'ya gideceklerini duydun mu? diye sordu. - Duymaz olur muyum, duydum dedi. Herhalde Nikolay ayaa kalkmak istiyordu, nk Karl vanovi: ''Otur Nikolay'' dedi ve kapy kapad. Ben keden ktm, konutuklarn dinlemek iin kapya yaklatm. Karl vanovi ili ili konuarak: - Anlalyor ki, insanlara ne kadar iyilik edilse, ne kadar ballk gsterilse, karlnda bir teekkr bile beklememek gerek, Nikolay diyordu. Pencerenin nnde oturmu, ayakkab onarmyla uraan Nikolay, bayla onaylarken, o szn srdrerek: - On iki yldr ben bu evdeyim dedi, gzlerini ve elindeki tabakay yukar kaldrarak konumay srdrd: Allahn nnde, diyebilirim ki, onlar kendi ocuklarm gibi, hatta daha ok sever, onlarla ilgilenirdim. Valodya'nn stmaya tutulduunu anmsyor musun, Nikolay, dokuz gn onun baucunda beklemi, gzm krpmamtm. Evet! O vakit ben iyi, sevimli Karl vanovi'tim. nk bana gereksinimleri vard; alayl alayl glmseyerek srdrd ve: imdi ocuklar bydler, onlara ciddi renim gerekliymi. Sanki burada okumuyorlar? Bu srada bizini brakp iki eliyle ipleri eken Nikolay: - Daha baka trl nasl okunur sanki, dedi. - Evet., imdi bana gereksinimleri yok, beni kovmalar gerek; ama, ya verdikleri szler, teekkrleri nerede kald? Elini kalbine koyarak: -Natalya Nikolayevna'y sayarm, severim, ama o ne yapsn? Onun bu evdeki sz - eline ald bir deri parasn almla yere atarak - sanki bu, diyordu. Ben bunlarn kimin marifeti olduunu, bu evde artk neden gerekli olmadm biliyorum; evet, nk ben bakalar gibi dalkavukluk edemiyor, her eye eyvallah demiyorum. Ben hep, marur bir edayla herkese, her eyi doru sylemeye altm. Tanr ho grsn! Benim bu evde eksilmemle onlar zenginlemezler, ben de, Tanr byktr, elbette bir lokma ekmek bulurum, yle deil mi Nikolay? diyordu. Nikolay ban kaldrd ve gerekten bir lokma ekmek bulup bulamayacan kesin olarak anlamak istermi gibi, Karl vanovi'in yzne bakt, fakat bir ey sylemedi. Karl vanovi uzun uzun konutu; daha nce yannda bulunduu bir generalin evinde hizmetine nasl daha ok deer verildiinden, (ki bu sz duymak bana ok ac geldi) Saksonya'dan, ailesinden, arkada olan terzi Schnheit'den ve bunun gibi eylerden sz etti. Onun zntsn paylayor ve hemen ayn derecede sevdiim Karl navoni'le babamn anlaamamalarndan ac duyuyordum. Yeniden keye dndm, yere meldim ve aralarnda iyi geimi nasl salayabileceimi dnmeye koyuldum. Ders odasna dnen Karl vanovi keden kmam ve ders iin defteri hazrlamam buyurdu. Her ey hazrlandktan sonra, o kurumlu bir biimde koltuuna yerleti, derinlerden geldii duygusunu veren bir sesle, unlar yazdrmaya balad: Von al-len Lei-den-schaf-ten die grau-sam-ste ist... ''haben sie geschrieben?'' (17). Burada duraklad, ar ar enfiyesini ekti ve yeni bir gle yazdrmay srdrd: ''die grausamste ist, die Un-dank-bar-keit''...

''Ein grosses U.'' (18). Son szc yazdktan sonra arkasn bekleyerek yzne baktm. Belirsiz bir glle: - Punktum (19) dedi ve bir iaretle defterimizi istedi. Duygularnn anlatm olan bu tmceyi byk bir haz iinde ve trl trl edalarla birka kez okudu. Sonra tarihten bir dev vererek, pencere nnde oturdu. Yz biraz nce olduu gibi ask deildi, yznde aalanmann gerei gibi cn alm, honut bir insan anlatm vard. Saat bire eyrek kald halde, Karl vanovi durmadan yeni devler veriyor, bizi brakmaya niyeti olmad anlalyordu: Can skntmzla itahmz ayn derecede artmaktayd. Yemek zamannn yaklatn gsteren btn belirtileri byk bir sabrszlkla izliyordum.. te hizmeti kadn, bulak bezi elinde tabaklar ykamak iin geiyor, ite bfenin durduu odadan gelen tabak krts, masa alrken sandalyeler yerletirilirken kan sesler. te Mimi ile Lboka ve Katenka (Katenka, Mimi'nin on iki yandaki kz) baheden dnyorlar, fakat Foka -yemein hazr olduunu her zaman gelip haber veren sofrac Foka- grnrde yok. Ancak o grnd zaman kitaplar brakp Karl vanovi'e aldr etmeden aa koabiliriz. te merdivenden ayak sesleri geliyor; ama Foka deil bu! Ben onun yryn bilirim, izmelerinin gcrtsn tanrm. Kap ald, hi tanmadm biri grnd.

V DEL Odaya, solgun, uzunca yz iek bozuu olan, aarm uzun sal, krmzmtrak seyrek sakall, elli yalarnda bir adam girdi. yle uzun boyluydu ki, kapdan girmek iin yalnzca ban deil, btn vcudunu emek zorundayd. zerinde hem kaftan, hem de papaz cbbesini andran, lime lime bir ey vard. Elinde kocaman bir denek tutuyordu. Odaya girince, btn gcyle denei yere vurdu, kalarn atp azn kulaklarna kadar aarak korkun, garip bir kahkaha att. Bir gz krd, bu gzn beyazlam gzbebei durmadan dnyor, zaten irkin olan yzne bsbtn iren bir anlam veriyordu. Ksa admlarla koarak Valodya'ya doru yaklat ve: - te yakalandnz! diye bard. Valodya'nn ban yakalad, dikkatle incelemeye koyuldu. Sonra, pek ciddi bir tavrla ondan uzaklap masaya yanat, muambann altna flemeye, istavroz karmaya balad. Valodya'ya dikkatle bakyor, gz yal, titrek bir sesle:, "Vah, vah, yazk! Zavalllar!.. Uup gidecekler!" diyor ve gerekten akan gzyalarn koluyla siliyordu. Sesi kaba ve hrltl, devinimleri evik ve kesik, szleri birbiriyle ilgisiz ve anlamszd (hi adl kullanmyordu); ama konumas yle dokunaklyd, sar ve irkin yz kimi zaman yle ak bir znle doluyordu ki, onu dinlerken acma, dehet ve znt duymamak olanakszd. Bu, babo gezen deli Gria idi. Nereliydi? Kimin nesiydi? Byle nerde akam orda sabah bir mr srmeyi nereden aklna koymutu? Bunlar kimseler bilmiyordu. Bildiimiz yalnzca uydu: Gria, yaz k yalnayak dolayor, on be yandan beri ermi olarak tannyordu. Manastrlar geziyor, sevdiklerine azizlerin resimlerini armaan ediyor, birtakm gizemli szler sylyor, kimileri bu szlerin te dnyadan bir haber olduuna inanyorlard; hi kimse onu baka bir klkta grmemiti. Ara sra bykanneme urarm. Kimileri, onun zengin bir ailenin temiz ruhlu, zavall olu; kimileri de orta halli bir kyl ve tembelin biri olduunu sylerdi. Sonunda, oktan beri beklenen dzensever Foka geldi, biz de aa indik. Gria iini ekerek samalamay srdryor, sopayla merdivenlere vura vura arkamzdan geliyordu. Annemle babam salonda kol kola geziniyor, sessiz sessiz bir eyler konuuyorlard. Marya vanovna, sedirin iki yannda karlkl duran

koltuklardan birine kurulmu; yannda oturan kzlara sert, ama ksk bir sesle tler veriyordu. Karl vanovi odaya girer girmez, Marya vanovna ona bakt ve, 'Ben sizin varlnzn ayrmnda bile deilim' der gibi bir davranla ban evirdi. Kzlarn gzlerinden, bize bir an nce ok nemli bir haber vermek istedikleri okunuyordu. Ama, yerlerinden srayp bize komalar, Mimi'nin kurallarn bozmak olurdu. Ancak, ona yaklap, ayaklarmz birbirine vurarak, "Bonjur Mimi," dedikten sonra, konuma izni alnabilirdi. Bu Mimi, ne ekilmez bir yaratkt! Onun yannda hibir ey konuulamazd ki; o, her eyi terbiyesizlik sayard. stelik de, tam Rusa gevezelik etmeye can attmz bir srada, "Parlez donc Franais!" (20) diye bize asknt olur ya da yemek arasnda -tam bir yemein tadn alp da, kimse karmadan yemek istediimiz bir srada,- o kesinlikle, "Mangez donc avec du pain" (21) ya da, "Comment est-ce que vous tenez votre fourchette?" (22) derdi. 'Bizimle ne ilgisi vard sanki! Kendi kzlarna baksa ya! Bizimle ilgilenecek Karl vanoviimiz var,' diye dnrdm. Karl vanovi hakl; kimi insanlara kar duyduu nefret duygusuna ben de tmyle katlyorum. Bykler yemek odasna getikten sonra, Katenka ceketimden tutarak beni durdurdu ve: - Ne olur, anneme rica edin, bizi de ava gtrsnler, diye fsldad. - Peki, sylemeye alrz, dedim. Gria yemek odasnda, ama ayr bir masada yemek yiyordu; gzlerini tabandan kaldrmyor, arada bir gs geirerek yzne korkun grnmler veriyor; kendi kendisine konuur gibi, "Yazk!... utu... gvercin ge uup gidecek... vah mezarlkta ta!" gibi szler sylyordu. Annem sabahtan beri neesizdi. Gria'nn orada bulunmas, szleri ve davranlar onun eskiden beri bozuk olan sinirlerini, farkedilir bir biimde daha da bozuyordu. Babama orba taban uzatrken: - Senden bir ey rica edecektim, az kalsn unutuyordum, dedi. - Neymi? - Ltfen syle de u korkun kpekleri kapatsnlar. Avludan geerken, zavall Gria'y az kalsn paralyorlard. Bal olmaynca ocuklara da saldrabilirler. Kendisinden sz edildiini duyan Gria, bize dnd, giysilerinin yrtk eteklerini gsteriyor ve azndakini iniyerek: - Benim paralanmam istiyordu... Tanr raz gelmedi. Kpekleri insanlarn stne saldrtmak gnahtr! Byk gnahtr! Vurma babacan (23), vurmaktan ne geer eline? Tanr balar... yle gnlerde deiliz, diye syleniyordu. Babam dikkatle, sert bir bakla onu szerek: - Ne sylyor, hibir ey anlamyorum, dedi. Annem: - Oysa ben anlyorum; bir avcnn, kpeklerini zellikle stne saldrttn anlatt; onun iin, "Benim paralanmam istiyordu, ama Tanr raz gelmedi," diyor; size de onu cezalandrmamanz iin yalvaryor, dedi. Babam da: - Ha, yle mi? Ama, o avcya ceza vereceimi nerden biliyor? dedi ve Franszca olarak, "Bilirsin ki, ben yle kimselerden holananlardan deilim, hele bu hi houma gitmedi sanrm," derken, annem bir eyden korkmu gibi, onun szn kesti: - Ah! yle eyler syleme, ne biliyorsun? dedi. - Sanrm, bu gibi insanlar inceleme frsatn buldum. Sana yle ok geliyorlarki; hepsi de ayn biimde insanlar. Hep ayn terane... Annemin bu konuda bambaka dnd ve tartmak istemedii anlalyordu. Annem: - Bana bir brek uzatr msn ltfen; nasl, iyi olmu mu? dedi. Babam brei eline alp annemin eriemiyecei bir uzaklkta tutarak: - Hayr, beni asl kzdran, evet kzdran nokta, akl banda, grm geirmi kimselerin de bu gibi eylere inandklarn grmektir, dedi ve atal masaya vurdu. Annem elini uzatarak:

- Ben bir brek uzatman rica etmitim, diye yineledi. Babam elini geriye ekti: - Polisler, bu gibi insanlar ieri tkmakla ok iyi ediyorlar, diye konutu ve glmseyerek, onlarn biricik yarar sinirleri zaten zayf olan kimselerin sinirlerini bsbtn bozmaktr, diye ekledi ve bu konumann annemin hi houna gitmediini anlayarak bir brek uzatt. Annem: - Szlerine karlk ancak unu syleyebilirim: Altm yana karn yaz k yalnayak gezen, giysisinin altnda hi karmadan iki pud arlnda zincirler tayan, btn gereksinmelerini salayacak rahat bir yaam nerisini birka kez geri eviren byle bir adamn, bunlar yalnzca tembellik yznden yaptna kolay kolay inanlmaz dorusu. Biraz sustuktan sonra, gs geirerek unlar ekledi: - Bilinmezden haber vermeye gelince; je suis paye pour y croire (24). Rahmetli babamn lmn, gn gnne, saati saatine Gria'nn nasl haber verdiini, sanrm sana anlatmtm dedi. Babam azn Mimi'nin oturduu yandan eliyle kapad ve (babamn bunu yaptn ne zaman grsem dikkat kesilir, gln bir ey beklerdim), glmseyerek: - Vah vah, bana yaptn grdn m? Niye onun ayaklarn anmsattn? Onlara baktm, artk hibir ey yiyemeyeceim, dedi. Yemek sona eriyordu. Lboka ile Katinka durmadan bize gz ediyor, iskemlelerinde kmldyor, ksacas byk bir coku gsteriyorlard. Gz iaretleriyle, "Bizi de ava gtrmeleri iin, niye hl yalvarmyorsunuz?" demek istiyorlard. Ben dirseimle Valodya'y drttm, Valodya da beni drtt ve sonunda karar verdi; nce ekingen, sonra olduka kesin, yksek bir sesle, bugn hareket edeceimiz iin kzlarn da bizimle arabayla ava gelmelerini istediimizi anlatt. Bykler arasnda ksa bir konumadan sonra konu bizim istediimiz gibi zmlendi; bizi en ok sevindiren ey de, annemin bizimle geleceini sylemesi oldu.

VI AV HAZIRLIKLARI Tatl yenirken Yakof arld, araba, av kpekleri, binek atlar iin en ince ayrntsna dek, her atn ad sylenerek, buyruklar verildi. Valodya'nn at aksad iin, babam Yakof'a av atlarndan birini hazrlamasn syledi. "Av at" sz annemin tuhafna gidiyordu. O, bu atn bir tr kudurmu, vahi hayvan gibi bir ey olduunu sanyor ve ona yle geliyordu ki, bu at gemi azya alarak Valodya'y kesinlikle ldrecekti. Valodya'nn byk bir gzpeklikle, bir eyden korkmadn, tersine, atn gemi azya almasndan ok holandn sylemesine ve babamn tm yattrc szlerine karn, zavall annem, btn bu gezinti sresince ok merakta kalacan syleyip duruyordu. Sofradan kalktk; bykler, kahve imek iin babamn odasna getiler, biz de dklm sar yapraklarla rtl yollarda ayaklarmz srte srte gezinmek ve konumak iin baheye kotuk. Valodya'nn av atyla gitmesi, Lboka'nn Katinka'dan daha yava komas ayp olduu, Gria'nn tad zincirleri grmek ok merakl olaca gibi konulardan sz ald; ama ayrlmzla ilgili tek szck gemedi. Konumamz, yaklaan arabann grltsyle kesilmiti. Bu arabann yaylar zerinde birer ocuk uak oturuyordu. Arabann ardndan av kpekleriyle avclar, bunlarn arkasnda da Valodya'ya ayrlan ata binmi olan arabac gnatiy, benim emektar hayvanmn yularndan tutmu geliyordu. nce, hepimiz, bu ok merakl eyleri grmek iin duvara atldk, ama sonra barp tepinerek yukarya, giyinmeye kotuk; giyimimizin avclarnkine benzemesini istiyorduk. Bu benzeyii salamak iin balca yol da pantolonlarn paalarn izmelerin iine sokmakt. Zaman geirmeden hemen bu ie baladk. Bir an nce

avluya koup kpekleri, atlar doya doya seyretmeye, avclarla konumaya can atyorduk. Hava ok scakt. Beyaz, garip biimli bulutlar daha sabahtan, ufukta grnmeye balamt. Sonra hafif bir yel onlar bir araya toplamaya balad ve o duruma getirdi ki, arada bir gnei kapatyorlard. Bu bulutlar, ne denli dnp dolat ve karardysa da, bizim son bir kez daha elenmemize engel olmak iin frtna klna girmediler; akama doru da yeniden dalmaya baladlar. Kimileri renklerini yitirerek ufuk ynnde uzayp gidiyordu; tekiler, tam bamzn stnde, saydam, beyaz balk pullarn andrr biimlere brndler; yalnzca iri bir kara bulut douda duraklayp kald. Hangi bulutun nereye gideceini ok iyi kestiren Karl vanovi, bu kara bulutun Maslovka'ya doru gideceini, havann yal olmayp olaanst gzel olacan syledi. Foka, ilerlemi yana karn, hzl, evik admlarla merdivenleri indi ve "Yana!" diye bard. Arabacnn, arabay yanatraca yerle merdiven arasnda, grevini iyi bilen bir adam tavryla, ayaklarn aarak, bir yontu gibi dikildi. Bayanlar aa indiler. Kim nereye oturacak, kim kime tutunacak (oysa, bence tutunmaya hi gerek yoktu), ufak bir tartmadan sonra, herkes yerine oturdu, emsiyeler ald, araba da yola dzld. Araba yola kaca srada, annem, "av at"n gstererek, titrek bir sesle, arabacya: - Bu at Vladimir Petrovi iin mi? diye sordu. Arabacnn "Evet," demesi zerine, elini sallayp ban evirdi. Bense byk bir sabrszlk iindeydim; atma binmi, kulaklar arasndan bakyor, avluda trl trl gsteriler yapyordum. Avclardan biri bana: - Sakn kpekleri ezmeyin, efendi, dedi. Ben gururla: - Merak etme! Ata ilk kez binmiyorum! diye yantladm. Valodya "av at"na binerken, btn gzpekliine karn, bir titreme geirdi ve atn okayarak uslu olup olmadn birka kez sordu. Bununla birlikte, at zerinde pek gzel grnyordu; tpk byk bir adam gibi. Gergin pantolonu iindeki baldrlaryla eyer stnde yle yakkl duruyordu ki, onu kskandm. Hele, yerdeki glgeme bakp da byle gzel bir grnten uzak olduumu anladktan sonra... te, merdivenlerde babamn ayak sesleri duyuldu; uaklar evrede gezinen av kpeklerini toplad; avclar tazlarn ard ve atlara binmeye koyuldular. Seyis, at merdiven bana getirdi. Biraz nce atn evresinde, bir resimde olduu gibi eit eit pozlarda yatan kpekler, imdi babama doru kouyorlard. Babamn arkasndan Milka, boncuklu tasmasyla demirlerini krdatarak sevinli sevinli seirtti. O, evden karken, hep teki kpeklerle selamlard: Kimiyle oynar, kimiyle koklar, hrlar, kiminin de pirelerini ayklard. Babam atna bindi, yola ktk. VII AV Grevi kpeklerle uramak olan avc Turka, banda tyl kalpa, arkasnda asl koca borusu ve belinde bayla, kk burunlu kr atn stnde, en bata gidiyordu. Bu adamn atk yzl yabanl grnnden, avdan ok bir lm kalm savana gittii sanlrd. Atn arka ayaklar evresinde dalgalanan bir renkli yumak gibi, bir araya toplanm tazlar kouuyorlard. Birinin aklna esse de arkada kalsa, o zavallnn durumu yrekler acs olurdu. nk ayn ipe bal olan arkadan btn gcyle ekerek srklemek zorundayd; bunu yapnca da arkadan gelen kpekilerden biri onu kesinlikle krbalar ve "Haydi srye!" diye azarlard. Kapdan kan babam, avclarla bize yoldan gitmemizi buyurarak, kendisi avdar tarlasna sapt. Hasadn en youn zamanyd. Usuz bucaksz altn sars tarlann yalnzca bir yan, o zamanlar bana, en uzak ve gizemli bir yer gibi grnen; arkasnda

dnyann ucunun bulunduunu ve ayak basmam diyarlar baladn sandm yksek, laciverdimsi ormanla evrilmiti. Tarla, batanbaa insan ve tnazlarla rtlyd; sk, yksek boylu avdar tarlasnn biilmi blmlerinde orak kadnn srt; demet yaparken, parmaklar arasnda sallanan baaklar; ocuunun glgedeki beiine eilen kadn ve peygamber iekleriyle rtl tarlada toplanm ekin demetleri grnyordu. te yanda, ceketsiz, gmlekli kyller, kzm kuru tarlada toz kaldrarak, araba stnde ayakta durarak demetleri yerletiriyorlard. Ayanda izme, elinde eteleler, omuzunda kaftan olan ky muhtar, babam uzaktan grnce, bandaki kee apkasn kard; sakaln, kzl salarn havlusuyla silerek ara sra kadnlara baryordu. Babamn bindii al hayvanck, arada bir dizginleri gerip ban gsne eiyor, hrsla stne yapan sinekleri sk kuyruuyla kovarak hafif trs gidiyordu. Atn arkasndan, gergin kuyruklarn orak gibi tutarak, ayaklarn kaldrp yksek ekinlerin arasndan zarif atlaylarla iki taz kouyordu. En nde olan Milka, ban emi, lokmasn bekliyordu. Halkn konumasn; at ve araba grltsn; kekliklerin neeli neeli tn; havadaki devinimsiz, sr halinde uuan sineklerin vzltsn; pelin otunun kokusuyla atlarn ter kokusunu; ak sar tarlada, ormann lacivert ufkunda ve beyazmtrak eflatun bulutlarda yakc gnein yayd binlerce renk ve glgeyi; havada uuan ve tarlaya yaylan rmcek alarn; bunlarn hepsini gryor, iitiyor, duyumsuyordu. Kalenin ormanna yaklanca, yayly, bir de hi beklemediimiz, ortasnda sofracbann oturduu, tek atl arabay bulduk. Otlarn arasndan semaver, dondurma kutusuyla fs ve daha baz ekici knlar ve kutular grnyordu. Artk, ak havada meyve, dondurma yiyip ay ieceimize hi kuku yoktu. Arabay grnce, sevincimizi grltyle aa vurduk; nk ormanda, imenler zerinde, daha dorusu kimsenin hibir zaman ay imedii bu yerde ay imek, byk zevk saylrd. Turka, adaya yaklanca durdu; babamn nasl hiza alnaca, nereye klaca konusunda yapt uzun aklamay dikkatle dinledikten sonra (bununla birlikte, o hibir zaman bu tleri hesaba katmyor, bildiini okuyordu), kpekleri zd, acele etmeden halkalar toplad, ata bindi ve slk alarak, gen kayn aalarnn arasnda yitti. zlen kpekler, kuyruklarn sallayarak honutluklarn gsterdiler, silkindiler, gerindiler, sonra da her yan koklaya koklaya, kuyruklarn sallaya sallaya evreye daldlar. Babam bana: - Mendilin var m? diye sordu. Cebimden mendilimi karp gsterdim. - u kuruni kpei mendilinle bala, dedi. Ben anlayan bir insan tavryla: - Jiran' m? diye sordum. - Evet, dedi, yol boyunca ko, ayra varnca dur ve dikkat et ha, yanma tavansz geleyim deme! - Ben Jiran'n tyl boynunu mendille baladm ve sylenen yere komaya baladm. Babam glyor ve arkamdan: - abuk, abuk ol, ge kalacaksn! diye baryordu. Jiran ikide bir duraklayp kulaklarn dikiyor, avclarn seslerini dinliyordu. Onu yerinden kprdatmak iin gcm yetmiyor, ben de, "Atu! Atu!" diye barmaya balyordum. O zaman Jiran, yle bir hzla ileri atlyordu ki, onu glkle tutabiliyordum; yerimize varncaya dek de birka kez dtm oldu. Yksek bir meenin altnda glgeli ve dzgn bir yer seip imenin zerine uzandm. Jiran' da yanma oturtarak beklemeye baladm. Dlem gcm, byle durumlarda hep olduu gibi, gerei geride brakacak denli ilerlemiti: Ormanda ancak ilk av kpeinin sesi duyulduu halde, ben kendimi nc tavann peinde sanyordum. Turka'nn sesi, ormanda, daha gr, daha canl yaylyor, arada duyulan kpein keskin sesi gitgide sklayor; ona, daha kaln bir sesle birok baka havlama katlyordu. Kimileyin duran, kimileyin birbirini bastran bu sesler, derece derece daha gl, daha arasz artarak, sonunda srekli bir uultu durumunu ald. Adann her yerinden sesler geliyor ve av peinde olan kpekler de, orman nlatyorlard. Ben bunlar duyunca, yerimde donakaldm. Gzlerimi koruya dikmi, anlamsz

anlamsz glmsyordum; alnmdan dolu gibi ter szlyor ve enemden dklrken beni gdklad halde, ter damlalarn silemiyordum. Bundan daha nemli bir dakikann olacan sanmazdm. Houma gitmeyen bu gerginlik, uzun sremezdi. Kpeklerin sesi kimi zaman koruluun yannda duyuluyor, kimi zaman yava yava benden uzaklayordu. Grnrde tavan yoktu. evreye baknmaya baladm. Jiran da ayn durumdayd. nce homurdanyor, atlyordu; sonra yanma yatt, ban dizlerime koydu ve dinginleti. Altnda oturduum meenin darya km kklerinin evresindeki boz kuru toprakta, kurumu mee yapraklarnn, palamutlarn ve kuruyup yosunlam kk dallarla sarmtrak yeil yosun ve aralardan fkran ince yeil otlarn otlarn altnda karncalar kaynyordu. Birbiri ardndan yryerek atklar dzgn yollardan kimileri bo, tekiler ykl olarak hzl hzl gidiyorlard. Elime kk bir dal aldm ve yollarn kestim. Kimilerinin tehlikeyi gz nne alarak pn altndan, bakalarnn da stnden nasl getiklerini grmeliydiniz; kimileriyse, hele ykl olanlar, bsbtn aryor, ne yapacaklarn bilemiyorlard; duraklyor, evrede gei yeri aryor ya da geri dnyorlard; daha da olmazsa daln stnden elime karak, sanrm ceketimin koluna girmeye niyetleniyorlard. Beni, bu ok merakl incelemeden ayran, evremde alml alml dolaan sar kanatl bir kelebek olmutu. Ona dikkat eder etmez, benden bir iki adm uzaklat, hemen hemen solmu olan yaban yoncasnn beyaz ieinin evresinde biraz dolat ve iein stne kondu. Bilmiyorum, gnein onu stmasndan m, yoksa iekten zsuyu emdi de ondan m, ne olursa olsun ok honut olduu belliydi. Ara sra kanatlarn kmldatyor, iee yapyordu; en sonunda kmldamaz oldu. Bam iki elime dayam, onu zevkle seyrediyordum. Birdenbire Jiran ulumaya balad, yle bir hzla ileri atld ki, az kalsn decektim. evreme bakndm. Ormann ucundan kulaklarnn birini indirip brn kaldran bir tavan srayarak gidiyordu. Kan bama srad, o dakikada her eyi unuttum, bar bar bararak kpeimi salverdim ve komaya baladm. Ama bunu yapar yapmaz da piman oldum; tavan bir an durdu, bir srayta gzden yitti (bir daha da onu grmedim). Sesleri duyarak allarn arasndan koup gelen kpeklerle onlarn arkasndan seirten Turka'nn karsnda utancmn derecesini dnemezsiniz. Yaptm yanlln ayrmnda olan Turka (yanllm, acele ediimdi) kmseyerek beni szdkten sonra, "Ne yaptn efendi!" dedi. Bunu nasl sylediini duymalydnz. Bunu duymaktansa, vurulmu bir tavan gibi, ba aa eyerin yannda aslmay yelerdim. Ayn yerde uzun zaman derin bir znt iinde kmldanmadan duruyor, kpeimi armyordum, ancak dizlerime vurarak: - Aman Tanrm, ne yaptm! diye syleniyordum. Tazlarn tavan kovaladklarn, ormann te yanndan gelen grltleri, tavann tutulduunu, Turka'nn kocaman borusunu ttrerek kpekleri ardn duyuyor, ama yine de yerimden kmldamyordum.

VIII OYUNLAR Av bitmiti. Gen kayn aalarnn glgesine bir hal serilmi, btn kafile zerine frdolay oturmutu. Sofracba Gavrilo, evredeki gr ve yeil otlar bastrarak, tabaklar siliyor, yapraklara sarlm erikleri, eftalileri kutulardan karyordu. Krpe kayn aalarnn yeil dallar arasndan gnein klar szyor, halnn stnde, ayaklarmn stnde, Gavrilo'nun terli kel kafasnn stnde yuvarlak, titrek yansmalar yapyordu. Aalarn yapraklarn, salarm, terli yzm okayarak geen hafif yel, bana olaanst bir ferahlk veriyordu. Dondurmayla meyveleri yedikten sonra, halnn stnde oturmaktan baka yapacak

bir iimiz kalmamt; biz de gnein yakc klarna bakmakszn kalktk, oynamak zere yollandk. Gneten gzlerini krparak otlar zerinde srayan Lboka: - Peki ne oynayalm? dedi. Robinson oyunu olmaz m? Azndaki yapraklar ineyerek, otlar zerine tembel tembel uzanan Valodya: - Hayr.... sklyorum, dedi, hep Robinson, hep Robinson! lle de oynamak istiyorsanz, "kameriye" yapalm daha iyi. Valodya adamakll bbrleniyordu; sanrm av hayvanyla geldiinden gururlanyor, kendisini pek yorgun gsteriyordu. Belki de saduyulu oluu, dlemleme yeteneinin azl, Robinson oyunundan tam bir zevk almasna engel oluyordu. Bu oyun, bir sre nce okuduumuz "svireli Robinsonlar" romanndan sahneleri yanslamaktan baka bir ey deildi. - Rica ediyoruz, bizi honut etmek istemez misin? diye, kzlar onu kandrmaya alyorlard. Katenka, ceketinin kolundan tutarak, yerinden kaldrmaya abalyor ve: - stersen Charles ya da Ernest, istersen baba roln alrsn, diyordu. Gerinerek, keyifli keyifli glmseyen Valodya: - Dorusu, canm istemiyor, sklyorum! dedi. Nerdeyse alayacak olan Lboka: - Oynamayacaktysak ne diye geldik, evde otursaydk daha iyi olurdu! dedi. O, yerli yersiz alayan mzmzn biriydi. Valodya: - Peki, haydi oynayalm; ama rica ederim alama. Hi holanmam! dedi. Valodya'nn yumuamasna karn pek elenemedik; tam tersine onun tembel, can skc davran, oyunun tadn karmt. Biz yere oturup balk avndaki balklar gibi var gcmzle krek eker gibi yaparken, o, balklkla hi ilgisiz davranarak ellerini kavuturmu oturuyordu. Bunun iin kendisini drttm, ama o, kollarmz daha ok ya da daha az sallamakla bir ey kazanp yitirmeyeceimizi, hem uzaa da gidemeyeceimizi syledi. Elimde olmadan szlerini kabul ettim. Arkama sopay asp da ava gittiimi dnerek ormana daldm srada, Valodya ellerini bann altna alm srt st yatarken, "Ben de sizlerle birlikte gitmi olaym!" diyordu. Bu son derece skc tavr ve szleriyle bizi oyunumuzdan souttuu halde, Valodya'nn ok mantkl davrandn iimizden kabul etmiyor deildik. Sopayla ku vurulmayaca gibi, ate etmenin de olanaksz olduunu ben de biliyorum; bu ancak bir oyundu. Byle dnrsek, iskemlelerle de insan geziye kamaz; uzun k gecelerinde, koltuklar rterek nasl araba yaptmz, iskemleyi at yerine koyarak, birimizin arabac, tekimizin uak olup, kzlar ortaya, yani arabaya bindirerek yola nasl ktmz sanrm Valodya daha unutmamt. Bu yolculukta karlatmz binbir trl olaylar! Bu k geceleri nasl da abuk, nasl da elenceli geiyordu! Ciddi dnecek olursak, oyun sama bir eydir. Ama oyun da olmazsa elde baka ne kalr bilmem ki!....

IX LK AKA BENZER BR EY Lboka, sanki aatan bir tr Amerikan meyvesi koparyormu gibi, zerinde kocaman bir trtl bulunan bir yapra kopard; ama sonra dehet iinde yere att; daha sonra da kollarn yukar kaldrd ve trtldan zerine bir eyler srayacakm gibi, korkuyla geriye doru srad. Oyun durdu, hepimiz balarmz bir araya getirerek bu grlmedik bcei seyretmek iin eildik. Ben, trtl kaldrmaya alan ve yolu zerine bir yaprak tutan Katenka'nn omzundan bakyordum. Birok kz ocuunun, ak yakalarndan omuzlarna doru kayan giysilerini dzeltmek iin omuzlarn oynattklarn biliyordum. Bu devinimlerinden dolay

Mimi'nin kzlara, "C'est un geste de femme de chambre!" (25) dediini anmsyorum. Trtln stne eilen Katenka, ite byle bir devinim yapt, o srada da, yel beyaz boynundaki earb kaldrd. Bu devinimi yaparken omzu dudaklarmdan ancak iki parmak tedeydi. Ben, artk trtla deil, Katenka'ya bakyordum; en sonunda btn gcmle onu omzundan ptm. O, ban bile evirmedi; ama kulaklarnn, boynunun kzardn grdm. Valodya ban kaldrmadan kmseyen bir edayla: - Bunlar da ne oluyor? dedi. Oysa benim gzlerim yaarmt. Baklarm Katenka'dan ayramyordum. oktan alk olduum krpe, sarn yzn hep severdim; ama, imdi ona daha dikkatli bakyor, onu daha ok sevmeye balyordum. Byklere yaklatmz zaman, babam bizi pek sevindiren haberi, annemizin ricasyla yolculuumuzun yarn sabaha brakldn bildirdi. Geriye, arabann yanndan giderek dnyorduk. Valodya ile ben, birbirimizi yiitlikte, binicilik hnerinde gemek iin, arabann yannda atlarmz sryorduk. Glgem daha uzundu, ona bakarak kendimin de olduka yakkl bir atlya benzediimi sanyordum. Ama, ok gemeden duyduum bbrlenme duygusu, bir olay yznden altst oldu. Arabada oturanlar bsbtn artmak niyetiyle geri kaldm; krba ve ayaklarmla atma hz verdim; serbest, zarif bir tavrla, arabann Katenka'nn oturduu yanndan ok gibi gemek istiyordum. Yalnz, bararak m, yoksa sessizce mi gemenin daha uygun deceini kestiremiyordum. Ama, aksi hayvan araba atlarna yaklanca, btn abama karn, yle birdenbire durdu ki eyerden syrlmamla kendimi atn boynunda bulmam bir oldu; az kalsn dyordum.

X BABAM NASIL BR ADAMDI? O, geen yzyln adamyd; kendisinde o zamann genliinin zellikleri vard: tanmlanamaz bir efendilik, beceriklilik, kendine gven ve hovardalk... Bu yzyln insanlarna kmseyerek bakyor; bu bak, soydan gelme bir gururdan doduu denli, kendi yzylnda elde ettii etkiyi, baary, zamanmzda da ayn derecede kazanamamann verdii zntden ileri geliyordu. Yaamda iki eye tutkundu: kumara ve kadna. Yaam boyunca kumardan milyonlar kazand ve her tabakadan, says belirsiz kadnla dp kalkt. Uzun, yakkl boyu, ksa admlarla tuhaf yry, omuz silkme alkanl, her zaman glmseyen kk gzleri, kocaman gaga burnu, ho bir devinimle bklebilen bakmsz (asimetrik) dudaklar, s'leri yapan konumas ve cascavlak ba: te babamn, benim anmsadm zamanki portresi.... Bu durumuyla o, yalnzca bonnes fortunes (26) adam olarak n kazanmakla kalmam, ayn zamanda herkese, yaamda, ayrmsz her durumdaki, her dzeydeki insana, hele kendi istediklerine, kendisini beendirmeyi baarmt. Herkesle olan i ve toplum ilikilerinde, hep stn durumdayd. Hibir zaman en yksek sosyete adam olmad halde, hep o evrenin insanlaryla dp kalkm, onlarn saygsn kazanmt. Gururun, kendisine gvenmenin lsn, bakalarn incitmeyecek, kendisini de evrenin gznde ykseltecek derecede kullanmasn bilirdi. zgn olmakla birlikte, bunu ancak, kimi durumlarda soyluluk ve zenginliin kimi boluklarn doldurmak iin kullanrd. Dnyada hibir ey onun artamazd. Ne denli parlak bir durumda olursa olsun, bunun iin domu gibi grnrd. Yaamn herkese bilinen, ufak tefek zntlerle dolu karanlk yanlarn bakalarndan gizlemeyi ve kendisinden uzaklatrmay yle iyi bilirdi ki, onu kskanmamak elde deildi. Zevk ve konfor salayan her eyden iyi anlyor, bunlardan yararlanmay iyi biliyordu. En zayf yanlarndan biri de, biraz annemin akrabalar, biraz da sonsuza dek temen kalmas yznden kendilerine iin iin kzd, rtbece ok yksek genlik arkadalar dolaysyla yksek sosyetede kurduu ilikiler ve dostluklard. Btn emekli subaylar gibi, modaya uygun giyinmesini bilmezdi; bununla birlikte,

giyinii pek zarif ve zgnd. Her zaman bol, hafif giysiler, en gzel amarlar giyer, byk devrik kolluklar, yakalar takard. Aslnda her ey onun uzun boyuna, gl yapsna, plak bana, telasz, arbal davranlarna yakrd. liydi... Gzleri kolayca yaarrd. ou kez yksek sesle okuduunda, yaznn dokunakl yerine gelince sesi titrer, gzleri yaarr, kendisine kzarak kitab elinden brakrd. Mzii sever, arkada A...'nn yazd romanslar, igan mziini ve baz opera paralarn piyanoda alar, sylerdi. Ciddi mzii sevmez, genel kanya bakmayarak Beethoven'in sonatlarnn insana uyku ve sknt verdiini, an sanats Semonova'nn syledii "Ben krpeyi uyandrmayn"; ingene Tanyua'nn syledii "Bir deil" arklarndan daha iyi bir ey olamayacan ekinmeden sylerdi... O yaratlta insanlardand ki, iyi bir i yapmas iin yannda birok insann bulunmas gerekirdi; aslnda o da bakalarnn beendii eyi iyi bulurdu. Birtakm ahlak ilkeleri olup olmadn Tanr bilir. Trl servenlerle dolu olan yaamnda, bu gibi eylerle uramaya zaman bulamyordu ve yaam o denli mutlu geiyordu ki, byle eylerle uramaya pek gerek de grmyordu. Yallnda kendisine gre srekli bir dnya gryle deimez davran biimleri edindi; ama, bunlarn hepsi de, ancak grg temelleri zerine kurulmu eylerdi; kendisine zevk, mutluluk getiren yaam biimini iyi buluyor; her zaman, herkesin bu yolda gitmesini doru gryordu. Hosohbetti... Bana bu yeteneiyle, davran biimlerinin esnekliini artryor gibi geliyordu. Herhangi bir davran, hem ho bir aka gibi, hem de baya bir alaklk gibi anlatabilirdi.

XI SALONDA VE BABAMIN ODASINDA OLANLAR Eve dndmzde, artk hava kararyordu. Annem piyano bana geti, biz ocuklar da kt, kalem, boya getirerek yuvarlak masann evresine resim yapmak iin yerletik. Benim yalnzca lacivert boyam vard; ama gene de av resmi yapmaya kalkmtm. abucak lacivert bir atn zerinde lacivert bir ocuk ve lacivert kpekler yaptm. Ama, tavann lacivert olabileceinden kuku duydum; sormak iin babamn odasna kotum. Babam bir eyler okuyordu, "Lacivert tavan olur mu?" diye sorunca, ban kaldrmadan "Elbette olur ocuum, niin olmasn?" dedi. Yuvarlak masann bana dnerek lacivert tavan boyadm, sonra tavan bir alya evirmeye gerek grdm; aly da beenmedim, ondan bir aa yaptm. Aatan ot yn, ot ynndan bulut, en sonra da kd lacivert boyayla yle kirlettim ki, canm sklarak yrttm ve biraz kestirmek iin geni koltua kuruldum. Annem, hocas olan Fild'in ikinci konertosunu alyordu; ben uyukluyordum, kafamda birtakm hafif, aydnlk ve duru anlar beliriyordu. Annem, Beethoven'n Patetik Sonat'n almaya balaynca, ben ar, karanlk ve zc birtakm duygulara daldm. O, bu iki paray sk sk alard; bundan dolay da, bunlarn iimde uyandrd duygular ok iyi anmsyordum. Bu duygular, anlara benzer eylerdi; ama, neyin ans?.. Sanki, hibir zaman yitmeyen eylerin... Karmda, babamn odasnn kaps vard. Ben oraya Yakof'un ve birtakm kaftanl, uzun sakall kimselerin girdiini grdm. Kap arkalarndan hemen kapanmt. 'Eh... iler balad,' diye dndm. Bana dnyada babamn odasnda olan ilerden daha nemli i olmaz gibi geliyordu; herkesin bu kapya fsldaarak ve parmaklarnn ucuna basa basa yaklamas, bu dncemi hakl karyordu. Odadan, babamn yksek sesi ve bilmem neden beni hep eken puro kokusu geliyordu. Uykumun arasnda, birdenbire hizmeti odasndan gelen pek iyi tandm bir izme gcrts beni artt.

Karl vanovi parmaklarnn ucuna basarak ciddi ve azimli bir yzle, elinde birtakm notlar olduu halde kapya yaklat, hafife vurdu. Onu ieri aldlar, kap yeniden kapand. "Bari kt bir ey olmasa... Karl vanovi her eyi gze alm gibi ok fkeli..." diye dndm. Gene uyuklamaya baladm. Ama, hibir ktlk olmad. Bir saat sonra, ayn izme gcrts beni yeniden uyandrd. Karl vanovi kapdan, yanaklarnda ayrmna vardm gzyalarn mendiliyle silerek; kendi kendine mrldanarak yukar gitti. Onun arkasndan kan babam da salona girdi. Annemin omuzuna elini koyup neeli bir sesle: - imdi neye karar verdiimi biliyor musun? - Neye canm? - Karl vanovi'i ocuklarla birlikte gtryorum. Arabada yer var, ocuklar ona pek alk; o da gerekten onlara bal gibi; senede 700 rubleyse bizim iin bir hitir; et puis au fond c'est un bon diable (27). Babamn Karl vanovi'e niin svdne (28) bir trl akl erdiremiyordum. Annem: - Hem ocuklar, hem de onun iin ok sevindim, bu yal adam iyi bir insandr, dedi. - Hele o, 500 rublenin armaanmz olarak kendisinde kalmasn sylediim zaman, minnettarln bir grseydin... Ama en garibi, bana getirdii hesap pusulas. Karl vanovi'in eliyle yazd pusulay ona uzatt, glmseyerek: - Olaanst! Grlmeye deer, diye ekledi. te pusulann iindekiler: "ocuklar iin iki olta: 70 kapik (29). Renkli kt, yaldzdan erit, kutuyu tutkal, tokmak, hediyesi 6 ruble 55 kapik. Kitap ve yay, ocua, hediyesi, 8 ruble 16 kapik. Nikola'nn pantolon, 4 ruble. 18** ylnda Petro Aleksandrovi'in Moskova'dan getirilmesi sz verilen altn saat iin, 140 ruble." Bylece Karl Mayer'in, maandan baka 159 ruble 79 kapik alaca kalyor. Karl vanovi'in armaanlara harcanan paralar, dahas, sz verilen armaanlarn bedelini isteyen pusulasn okuyan herkes, onu kat yrekli, iki yzl, bencil bir insan sanr... ve aldanr. Babamn odasna girdiinde, elinde pusula, kafasnda hazrlad parlak szlerle evimizde grd hakszlklar byk konuma yeteneiyle anlatmaya niyetleniyordu; ama, konumaya balaynca, genellikle bize yaz yazdrrken kulland o dokunakl sesinin duygulu dokunakll, daha ok kendisine dokundu; yle ki, "ocuklardan ayrlm beni ok zyor," dedii zaman bsbtn ard, sesi titremeye balad ve cebinden damal mendilini karmak zorunda kald; gzyalar arasnda: - Evet Petro Aleksandrovi, (hazrlad szler iinde bunlarn yeri yoktu) ben ocuklara o denli altm ki, onlarsz ne yapacam bilemiyorum, dedi. Bir eliyle gzlerini silerek bryle pusulay uzatrken babama, "Size aylk almadan bile hizmet etmeye hazrm," demiti. O dakikada Karl vanovi'in szlerinde iten olduunu kesin olarak syleyebilirim. nk, onun sevecen yreini biliyorum; ama szleriyle pusulada yazdklarnn nasl badaabildii benim iin sr kalyordu. Babam, Karl vanovi'in omzunu okayarak: - Siz zgnseniz, ben de sizden ayrlmakla daha ok zlrm! Artk dncemi deitirdim, dedi. Akam yemeinden biraz nce, odaya Gria girdi. Evimize gireli beri durmadan alyor, szlyordu ve onun kerametine inananlara gre, bu davranlar evimize bir ykm yaklatn bildiriyordu. O, esenleiyor, yarn sabah yoluna gideceini sylyordu. Valodya'ya gz ettim, dar kt: - Ne var? dedi. - Gria'nn zincirlerini grmek istiyorsanz, yukar kalm; Gria ikinci odada yatyor, aralkta rahata oturup her eyi grebiliriz!

- ok iyi! Biraz bekle, kzlar araym, dedi. Kzlar koarak geldiler, yukar ktk. Karanlk arala ilk kimin gireceini tartp kararlatrdk, oraya yerleip beklemeye baladk.

XII GRA Karanlkta korkudan tylerimiz rperiyordu; birbirimize sokuluyor, hibir ey konumuyorduk. Hemen bizim arkamzdan sessiz admlarla Gria girdi. Bir elinde sopasn, tekinde amdan tutuyordu. Soluumuz kesilmiti. Derin derin soluk alyor, farkl seslerle, ancak ayn eyi ok yinelemi insanlarn alkanllyla, szckleri ksaltarak u szleri syleyip duruyordu: - Ya Tanrm!.. Ya sa!.. Ya Hazreti Meryem!.. Dualar mrldanarak sopasn keye dayad, yatan gzden geirdikten sonra soyunmaya balad. Eski, siyah kuan zd; yava yava eski yrtk zbnn kard, dikkatle gtrp sandalyenin arkalna koydu. imdi yznde, ou kez olduu gibi, tela ve aptallk anlatm yoktu, tersine, pek uysal ve arbalyd. Devinimleri ar ve dnceliydi. Soyunduktan sonra, karyolaya usulcack oturdu, drt yanna istavroz kard ve ak bir abayla (nk yzn buruturmutu) gmlei altndaki zincirleri dzeltti. Biraz oturup kimi yerleri yrtk amarlarn dikkatle gzden geirdikten sonra ayaa kalkt, dua ederek amdan kutsal resimlerin bulunduu rafn hizasna kaldrarak istavroz kard. Tersine evirdii mum, trdayarak snd. Ormana bakan pencereden, hemen hemen dolun durumundaki ay vuruyordu. Delinin uzun, beyaz vcudu, bir yandan ayn soluk, gm rengi klaryla, te yandan pencere erevesinden den glgeyle birleip, yere, duvara, ta... tavana dek uzanan kendi glgesinin siyahlyla evrilmiti. Dardan bekinin tun levhaya vurular iitiliyordu. Kocaman ellerini gsnde kavuturan ve ban nne eip durmadan derin derin soluk alan Gria, kutsal resimlerin karsnda sessiz sessiz duruyordu; sonra glkle diz kerek duaya balad. nce yava yava, baz szckleri uzatarak, sonra daha yksek, daha cokun bir sesle, bilinen dualar yineliyordu. Binbir glkle eski kilise diliyle isteini anlatmaya alyordu. Szleri birbirini tutmuyordu ama dokunaklyd. Btn "velinimetlerine" (kendisini koruyanlar iin bu sz kullanrd) dua ediyordu. Bu arada annemin, bizim gnahlarmz, kendi gnahlarn balamas iin Tanr'ya yalvarp unlar sylyordu: "Tanrm, dmanlarm bala!" Yere deince kuru, sert sesler karan zincirin arlna bakmyordu; knarak kalkyor, ayn szckleri sylyor ve gene eiliyor, yeniden kalkyordu. Valodya ayam pek kt imdikledi; ama ben bam bile evirmedim, ancak imdiklenen yeri elimle ovdum, ocuklarda grlen ama, acma, sayg duygularyla Gria'nn btn szlerini, devinimlerini izliyordum. Arala girerken beklediimiz kahkaha, nee yerine, bir titreme ve soluumun kesildiini duyumsuyordum. Gria bu dinsel cokunluk iinde daha uzun uzun, trl trl dualar uyduruyor, arka arkaya birka kez, her kezinde de yeni bir g, yeni bir anlatmla, "Tanrm, bala!" diyordu. Kimi zaman syledii szcklerin hemen yantn bekler bir durumda, "Tanrm, beni bala... doru yolu gster ya Tanrm!.." diyor, kimi zaman da, ancak ac hkrklar duyuluyordu... Eilme durumundan dorulunca dizst ellerini balad ve sustu. Usulcack kapdan bam kardm, soluk alamyordum. Gria kmldamyor, gsnden derin ahlar, oflar kyordu; kr gznn donuk bebeinde, dklemeyen

bir gzya damlas ay nda parlyordu. Birdenbire, anlatlmaz bir davranla, "Sen bilirsin, Tanrm!" diye bararak yere kapand. ocuk gibi hkrmaya balad. O zamandan beri, neler geldi geti, gemile ilgili birok annn bence anlam kalmad; onlar silindi, dlem oldu gitti. Deli Gria bile, son yolculuunu tamamlad, ld. Ama, benim zerimdeki etkisiyle iimde uyandrd duygular belleimden asla silinmez. Ey byk Hristiyan Gria!.. Senin inancn ylesine glyd ki; Tanr'y yreinde duyabiliyordun; akn ylesine bykt ki azndan dklen szckleri, bilincin izlemekten aciz kalyordu. Dua szcklerini bulamaynca gzyalaryla coarak secdeye kapandnda, Tanr'nn gcne ve byklne nasl da byk bir minnettarlkla yreini balamtn. Gria'y dinlerken duyduum hayranlk, uzun srmedi: ilk nce merakm giderilmi, sonra da srekli oturmaktan ayaklarm uyumutu; arkamda karanlk aralktan fsltlar, kmldanlar duyulan kafileye katlmak istiyordum. Birisi elimden tutarak fsltyla: - Bu el kimin? diye sordu. Aralk ok karanlkt, bu dokunmadan ve kulamn dibinde fsldayan sesten hemen Katenka'y tandm. Tmyle istemimin dnda bir devinimle, ksa yenli kolunu yakalayp dudaklarma gtrdm. Sanrm Katenka bu davrana arm olacak ki, elini ekti ve aralktaki krk sandalyeyi drd. Bunun zerine Gria ban kaldrd, yavaa arkaya evirdi; dualar okuyarak drt yana istavroz karmaya balad. Biz grlt ve fsltyla aralktan katk.

XIII NATALYA SAVNA Geen yzyln ortalarnda, Habarofki kynde, yamal giysili, yalnayak, ama en ve iman, al yanakl bir kz olan Nataka, teye beriye koup duruyordu. Babas, klarneti Savva'nn hizmetlerini gz nnde tutarak bu yoldaki ricasn kabul eden bykbabam, onu ninemin hizmetileri arasna vermek zere, yukar almt. Oda hizmetisi olarak Nataka, uysal ahlakyla, almasyla kendisini gstermiti. Annem doduu zaman, dadya gereksinme duyulunca, bu grevi ona yklemiler. Bu alanda da alkanl, kk hanmna ball yznden beeni ve dl kazanmt. Grevi dolaysyla, Natalya ile sk sk konuan gen, becerikli garson Foka'nn pudral salar ve tokal oraplar, onun kaba olmakla birlikte seven yreini tutsak etmi. Dahas, o, Foka ile evlenmesi iin bykbabama dorudan doruya rica etmeye karar vermi. Bykbabam, onun bu isteini iyilik bilmezlik sayarak kzm, ceza olsun diye zavall Natalya'y bozkrdaki bu kye, hayvanlara bakmak zere gndermi. Ancak onun yerini kimse tutamad iin, Natalya alt ay sonra yeniden, eski grevine getirilmi. Dank klyla srgnden dnen Natalya bykbabamn huzuruna karak ayaklarna kapanm, eski lgnlklarn unutmalarn, bunlarn bir daha olmayacan sylemi; ant ierek, eski sevgi ve ilgilerini esirgememelerini dilemi; gerekten, sznde de durmu. O zamandan beri Nataka, bana balk geirmi, Natalya Savina adn alm; iinde besledii btn akn kk hanmna vermi. Annemin yanndaki yerini, eitmene brakt zaman, kendisine kilerin anahtarlar verilmi. Bu yeni grevi de ayn alkanlk ve akla yapyormu. Efendilerinin karn korumakla yayor; her yerde savurganlk, zarar, yama gryor, her eye bavurarak bunlarn nne gemeye alyormu. Annem evlendiinde, Natalya Savina'nn yirmi yllk hizmet ve balln dllendirmek amacyla, onu yanna arm, gnln ho eden szleriyle kendisine olan sevgi ve krann bildirerek, Natalya Savina'nn kleliinin

kaldrldn gsteren zgrlk belgesini eline vermi, evlerinde alsn almasn mr olduka ylda yz ruble nafaka alacan bildirmi. Natalya Savina bunlar ses karmadan dinlemi, sonra eline ald kda sert sert bakm, dileri arasndan bir eyler syleyerek, kapy arpp dar km. ok garip olan bu davrann nedenini anlayamayan annem, biraz sonra Natalya Savina'nn odasna girdii zaman, onu alamaktan gzleri imi bir durumda, sandn stne oturup elindeki mendili didik didik ettiini ve yerde para para olan zgrlk belgesine gzlerini ayrmadan baktn grm. Annem onun elinden tutarak: - Size ne oldu kuzum Natalya Savina? diye sormu. - Hi bir ey, hanmcm; sanrm, hounuza gitmeyen bir davranta bulunmu olacam ki, beni evden kovuyorsunuz... Ne yapaym, giderim... Elini hzla ekip gzyalarn zorla tutarak odadan kmak zereyken, annem brakmam, ona sarlm, ikisi de alamaya balamlar. Kendimi bildim bileli, Natalya Savina'y sevgi ve sevecenliiyle anmsarm. Ama, onun deerini ancak imdi anlayabiliyorum. O zamanlarsa, bu yal kadnn ne ei bulunmaz, ne olaanst bir insan olduu aklmdan bile gemezdi. Hibir zaman kendisinden sz etmedii gibi, sanrm kendisini dnmezdi de. Btn yaam, sevgi ve zveriden olumutu. Onun saf, sevecen sevgisine yle alktm ki, bunun baka trl olabileceini dnemezdim; ona hi bir zaman minnet duymadm gibi, aklma acaba mutlu mu, honut mu diye bir soru da gelmezdi. Kimileyin, dersten dar kmak bahanesiyle odasna koa koa girip, orada bulunmasna aldrmadan yksek sesle dlemlerimden sz etmeye baladm olurdu. O, hep bir eylerle urar; ya orap rer, ya odasn dolduran sandklardan birini kartrr, ya amarlar kaydederdi; "Byyp de general olduum zaman, olaanst bir gzelle evleneceim; bir al at alacam, camdan bir ev yaptracam ve Karl vanovi'in Saksonya'daki akrabalarn getirteceim," vb. gibi samalarm dinler, onaylar gibi: - Evet baback, evet, derdi. ou kez kalkp gitmeye hazrlanrken, i blmnde -imdi anmsadma gre biri renkli bir atl, biri Volodya'nn yapt, biri de pomat kavanozundan karlm - resmin yapk olduu mavi sandn kapan aar, iinden bir para gnlk karr, yakar, dumann eliyle savururken: - Bu, yavrucuum, Oakof'tan gelen ttsdr; Allah rahmet eylesin, bykbaban Trk savana gittiinde, oradan getirmilerdi, der; iini ekerek, bu sonuncu paras, diye eklerdi. Odasn dolduran sandklarn iinde neler yoktu. Bir eyler gerekince, ou kez, "Natalya Savina'ya sormal..." denirdi; gerekten de o, biraz kartrp, gereken eyi kartr, "yi etmiim de saklamm," derdi. Bu sandklarda kimsenin bilmedii, kendisinden baka kimsenin ilgilenmedii bir sr teberi vard. Bir kez ona kzmtm. Bu olay yle olmutu: yemekte kendime kvas (30) doldururken srahiyi drp masa rtsn kirlettim. Annem: - arn bakalm Natalya Savina'y, sevgilisinin yaptn grsn de sevinsin, dedi. Natalya Savina ieri girdi, masadaki koca lekeyi grnce ban sallad; sonra annem ona bir eyler fsldad, o da bana parman sallayarak dar kt. Yemekten sonra en neeli bir ruh durumuyla zplaya zplaya salona geiyordum, birdenbire Natalya Savina elinde masa rtsyle kapdan frlad; beni tuttu. Btn abalamama karn, rtnn slak yerini yzme srtyor, "rtleri kirletme, rtleri kirletme," diye syleniyordu. Bu, beni ylesine incitti ki, hrsmdan alamaya baladm. Salonda gezinerek, boulurcasna hkrarak, kendi kendime, "Nasl olur! Natalya Savina; Natalya dediimiz kadn, bana, sen diyor ve uak ocuu dver gibi, yzme slak rty arpyor. Hayr, bu ekilmez bir ey!" diye syleniyordum. Ben l basnca Natalya Savina o anda kat. Hem geziniyor hem de kstah Natalya'dan grdm aalamann acsn nasl karacam dnyordum.

Birka dakika sonra Natalya Savina dnd; sklarak yanma yaklat ve beni avutmaya balad: - Yeter yavrucuum, alamayn... Benim gibi aklszn kusuruna bakmayn. Su bende, haydi bana darlmayn, ocuum. Bak size ne getirdim, dedi, atksnn altndan titrek eliyle krmz bir kt klah iinde iki tane karamela, bir tane incir karp bana verdi. Bu iyi yrekli, yal kadnn yzne bakmak iin kendimde g bulamyordum. Bam evirip armaanm aldm, gzyalarm daha bol akmaya balad; ama bu kez hrsmdan deil, sevgimden, utancmdan...

XIV AYRILIK Bu anlattm olayn ertesi gn, sabahn saat on ikisinde araba kapda hazrd. Nikolay yolcu klnda, yani paalarn izmeleri iine sokmu; kuan eski setre pantolonu stnden skca balam, arabada ayakta duruyor, kaputlar, yastklar koltuklara yerletiriyordu. Bunlar ykseke gzkrse, yastklarn zerine oturup yaylanyor, bastryordu. Babamn odacs soluk solua faytondan ban karp Nikolay'a: - Tanr akna Nikolay Dimitri, beyefendinin ekmecesini arabanza koyabilir miyim? Kktr..." dedi. Nikolay arabann dibine var gcyle bir bohay frlatt; hrsla, ivedilikle kasketini kaldrp gneten yanm alnndaki iri iri ter damlalarn silerek: - Daha nce syleseydiniz ya Mihail vanovi. Zaten bam dnyor. stelik bir de siz, ekmece filanla kafam iiriyorsunuz, diye yantlad. Kapnn nnde gmlekli, kaftanl, ceketli, balar ak hizmetliler; izgili bartl, i giysili, ocuklarn kucaklarna alm kadnlar, yalnayak ocuklar arabalara bakyor ve birbirleriyle konuuyorlard. Banda klk kalpak, hrkal, iki bklm yal arabaclardan biri, arabann okunu tutmu, yokluyor; dnceli dnceli arabaya bakyordu; teki, krmz, kk basma cebi olan, beyaz gmlekli, gen, gsterili delikanl, sar salarn karken, giydiinde bir sa kulana, bir sol kulana doru kayan kvrk kenarl siyah kepe apkasyla kaputunu yemlie koymu, dizginleri de oraya atm, rme kamsn aklatyor, bir izmelerine, bir araba yalayan arabaclara bakyordu. Onlardan biri knarak arabay biraz kaldryor, teki eilerek tekerlein dingilini, yatan dikkatle yalyor, artan katran ziyan olmasn diye, tekerlein evresini de yle bir eviriyordu. Trl renkte evik posta atlar, demir parmaklklar nnde sineklerini kovuyorlard. Kimi tyl, slak ayaklarn nne dikerek gzlerini kapyor, uyukluyor; tekiler skntdan birbirini kayor ya da kapnn nndeki erelti otlarnn koyu yeil, sert yapraklarn, saplarn koparyorlard. Tazlardan kimileri gnete yatarak zorla soluyor; tekiler arabann evresinde glgede dolayor; dingillerdeki yalar yalyorlard. Havay bir tr toz bulutu kaplamt, ufuk, kuruni eflatun rengindeydi; ama gkte tek bir bulut bile yoktu. Gl bat rzgr, tarlalardan, yollardan stun halinde toz kaldryor, yksek hlamur ve kayn aalarnn tepelerini eiyor, dklen sar yapraklar uzaklara gtryordu. Ben pencere nnde oturuyor, sabrszlkla hazrlklarn sonunu bekliyordum. Son bir kez, birka dakika daha birlikte bulunmak zere, salondaki yuvarlak masann evresinde toplandmz zaman nasl da ac dakikalar geireceimiz aklma bile gelmiyordu. Anlamsz, bo eylerle kafam doluydu. Arabay hangi arabac, faytonu hangi faytoncu srecek? Babamla kim, Karl vanovi'le kim oturacak? Ve niin boynuma bir yn atk sarp srtma pamuklu hrka giydirmek istediklerini bir trl anlamyordum. 'Ben yle nazl bebek deilim ki, sanrm donmam. Aman, abucak bunlar bitse de yola koyulsak,' diye dnyordum.

Alamaktan gzleri imi, elinde pusulayla ieri giren Natalya Savina, anneme dnerek: - ocuklarn giysileriyle ilgili listeyi kime vermemibuyurursunuz? diye sordu. Annem: - Nikolay'a verin, sonra da ocuklarla esenlemek iin siz de gelin, dedi. Yal kadn bir eyler sylemek istedi, ama birdenbire durdu, yzn mendille kapad, ellerini silkip odadan kt. Bu davrann grnce yreim biraz burkuldu; ama ocukluk sabrszl bu duygudan daha glyd ve ben, ilgisizce annemle babamn konumalarn dinliyordum. Onlar, eve alnacak eylerden, Prenses Sofi'ye, Madam Jli'ye neler syleneceinden, yolun iyi olup olmadndan, her ikisini de ilgilendirmedii anlalan eylerden konuuyorlard. Foka girdi, eikte duraklayarak, her zaman yemein hazr olduunu haber veren sesiyle, bu kez de atlarn hazr olduu haberini verdi. Annem, bunu duyunca bu haberi sanki beklemiyormu gibi rperdi ve sarard. Foka'ya, odann btn kaplarnn kapanmas sylendi. Bu, beni ok elendiriyordu. Sanki hepimiz birinden gizleniyorduk. Herkes oturduktan sonra, Foka da bir iskemlenin ucuna iliti; biraz sonra kap gcrdad, hepimiz balarmz evirdik, odaya ivedi admlarla Natalya Savina girdi, gzlerini kaldrmadan Foka'nn oturduu iskemlenin bir kesine iliti. Foka'nn kprtsz, buruuk yz, dazlak ba ve yannda oturan Natalya'nn, altndan kr salar grlen bal, cana yakn hali, iki bklm vcudu hl gzmn nnde... kisi bir iskemleye ilimiler, bundan skldklar belli. Ben, gene gamsz ve sabrszdm. Kaplar kapal olarak kaldmz on saniye, bana tam bir saat gibi geldi. Sonunda herkes ayaa kalkt, istavroz kard ve birbiriyle esenlemeye balad. Babam, annemi kucaklad ve birka kez ptkten sonra anneme: - Yeter yavrum, sonsuza dek ayrlmyoruz ya! dedi. Annem gzyalar arasndan, titrek bir sesle: - Gene de zor! dedi. Bu sesi duyunca, onun titreyen dudaklarn, ya dolu gzlerini grnce her eyi unuttum. im ylesine szlad, ylesine korktum ve zldm ki, onunla esenlemektense kamay yelerdim. Valodya'y ok ok pmesi ve istavroz karmas yle uzun srd ki, artk, beni kucaklayacak dncesiyle sokuluyor, ileri atlyordum; ama o durmadan hayr dualar edip Valodya'y kucaklyordu. Sonunda ben kendisini kucaklayp sarldm, zntmden baka bir ey dnmeyerek aladm, aladm. Arabaya yerlemek iin giriten geerken, usan verici adamlarmz esenlemek iin yaklatlar. Onlarn, "Elinizi pelim," demeleri, insan omuzlarndan appadak pmeleri, balarndan yaylan ya kokular, btn sinirli insanlarda olduu gibi bende de tiksinmeye benzer bir duygu uyandrd. Gzyalar iinde benimle vedalaan Natalya Savina'y da, bu duygunun etkisiyle olacak, balndan pek souk bir tavrla ptm. in tuhafna bakn ki, btn adamlarmzn yzlerini, gzlerimle gryormuum gibi en ince izgilerine dek anmsayabildiim halde, annemin durumu ve yz dlemimden tmyle uzaklayor. Belki de o dakikalarda kendimi toparlayp yzne bakamadmdan olacak. Bana yle geliyordu ki, bunu yapm olsaydm, sanrm, onun ve benim zntlerimiz dayanlmaz olurdu. Herkesten nce arabaya koup, arkada bir yere yerletim. Arabann kalkk olan krnden hibir ey gremiyordum, ama iimden bir ses bana, annemin henz orada olduunu sylyordu. Kendi kendime, "Bir kez daha ona bakaym m, bakmayaym m? Haydi son bir kez daha bakaym!" dedim ve arabadan kapya doru uzandm. Ayn zamanda, ayn dnceyle annem de arabann br yanndan yaklat ve beni admla ard. Arkadan onun sesini duyunca yle hzla dndm ki, balarmz arpt, o zntyle glmsedi ve son kez beni iyice, iyice pt. Birka sajen (31) ilerledikten sonra, ona bir daha bakmaya karar verdim. Bandaki mavi rty rzgr savuruyordu; ba nnde, elleri yznde, ar ar

merdivenleri kyor, Foka da ona yardm ediyordu. Babam yanmda oturuyor ve hi azn amyor, benimse boazmda bir ey dmleniyor, gzyalarna bouluyordum; tkanmaktan korkuyordum. Byk yola knca, balkondan birinin beyaz bir mendil salladn grdk. Ben de mendilimi sallamaya baladm ve bu davran beni biraz avuttu. Srekli alyordum ve gzyalarmn benim ililiimi kantlad dncesi, bana honutluk veriyor; iimi rahatlatyordu. Bir verst (32) getikten sonra, yerime daha rahata yerletim, yorulmaz bir dikkatle gzlerime en yakn olan ve benim bulunduum yanda koan atn ardna bakmaya baladm. Bu yandaki alaca atn kuyruunu nasl salladna, ayaklarn birbirine nasl arptna, arabacnn rg biimindeki kamsnn atn srtnda nasl akladna ve ayaklarnn nasl drt nala komaya baladna bakyordum; koumun ve stndeki halkann nasl zpladna, atn kuyrua yakn ksmnn nasl kpkle rtldne baktm. Sonra da evreye bakmaya baladm. Dalgalanan olgun avdar tarlalarna, onlardan ykselen koyu buuya, tarlalarn tesinde berisinde gzken sapana, kylye, tayl bir ksraa, yol direklerine; bizi hangi arabacnn gtrdn anlamak iin arabacnn yerine bile baktm. Daha yzmde akttm gzyalarnn slakl kurumadan, dncelerim, belki sonsuza dek ayrldm annemden tmyle uzaklamt; ama, her an bana, onu yeniden dndrtyordu. Geen gn kayn aal yolda bulduum mantar, Katenka ile Lboka arasndaki bunu kimin koparaca tartmasn ve bizden ayrlrken onlarn nasl aladklarn anmsadm; ne yazk! Natalya Savina'ya da, kayn aal yola da, Foka'ya da, hain Mimi'ye de yazk oldu; her eye, her eye! Ya zavall annem? Gzm gene yalar brd, ama ok srmedi. XV OCUKLUK ocukluumun mutlu, bir daha geri dnmeyecek mutlu gnleri! Bu adaki anlarm nasl sevmeyeyim, nasl tatl anmayaym? En derin zevklerimin kayna olan bu anlar, ruhuma tazelik veriyor, onu ykseltiyor. Doya doya kotuktan sonra yksek iskemleme kar, ay masas bana yerleirdim. Bir fincan ekerli stm oktan itiim halde, zamann gemesine ve gz kapaklarmn da uykudan arlamasna karn, yerimde, hi kmldamadan oturup konuulanlar dinlediim olurdu. Nasl dinlemeyeyim? Annem birisiyle konuuyor. Annemin sesi yle tatl, yle canayaknd ki. Bu ses, yreime neler neler sylerdi!.. Uykudan szlen gzlerle srekli kendisine bakarken, o birdenbire klr, klr ve yz bir dme gibi kalrd; ama ben onu ayn aklkla grr, bana baktnn, glmsediinin ayrmna varrdm. Onu byle kck grmek houma giderdi. Gzlerimi daha ok ksardm, o da gzbebeklerimde yansd denli klrd ve ben kprdannca bu by bozulurdu. Onu bir daha canlandrmak iin gzlerimi krpar, dner ve abalardm; ama bouna... Kalkar, bir koltua, ayaklarm toplayarak rahata yerleirdim. Annem: - Gene uyuyup kalacaksn, Nikolenka. Yukar ksan daha iyi edersin, derdi. - Uyumak istemiyorum, anneciim, diye yantlar, belirsiz, ama tatl hlyalara dalardm, dinlendirici ocukluk uykusu gz kapaklarm indirirdi, ben bir dakika sonra kendimden geer, uyandrlncaya dein ylece kalrdm. Uykudayken ince bir elin beni yokladn duyumsardm. Daha ilk dokunuunda onu tanr, uyku arasnda, elimde olmadan yakaladm bu eli dudaklarma gtrp sk sk perdim. Kimsenin kalmad salonu tek bir mum aydnlatrd. Annem beni kendisi uyandracan sylemiti; yattm koltua ilien sanrm odur, o pek narin eliyle salarm okar ve kulamda iyi tandm, sevimli sesi duyulurdu: - Kalk yavrum, yatma zaman geldi. Yabanclarn ilgisiz baklarndan sklmaz, bana olan sevecenliini ve sevgisini aa vurmaktan ekinmezdi. Ben kmldamazdm, ama ellerini daha

candan perdim. - Kalk artk meleim, der, br eliyle boynumdan tutar, parmaklarn abuk abuk oynatarak beni gdklard. Lo odada t yoktur. Gdklanma ve uyanmann etkisiyle gerginleen sinirlerim, yanbamda oturup beni okayan annemin sesi ve kokusu, bunlarn hepsi beni yerimden srayp onun boynuna sarlmaya, bam gsne yaslayarak heyecandan tkanrcasna: - Benim gzel, cici anneciim; seni ne kadar seviyorum, demeye itelerdi. Annem, znl ve i ac glmsemesiyle gler, bam iki eliyle tutup alnmdan per, beni dizlerine oturtur ve: - Demek beni bu kadar seviyorsun, yle mi? der; bir dakika sustuktan sonra: - Bak beni hep byle sev, hibir zaman unutma. Anneni yitirirsen, onu unutmayacaksn deil mi, unutmayacaksn deil mi, Nikolenka, diye ekler ve beni daha byk bir sevgiyle perdi. Gzlerimden sevgi ve coku yalar sel gibi boanrken, dizlerini per: - Yeter, syleme artk, canm, kuzum anneciim! diye haykrrdm. Bundan sonra yukar kp da srtmdaki pamuklu hrkayla kutsal resimlerin nnde diz kerek: - Annemi, babam esirgeTanrm, dediim zaman; ruhum ne gzel duygularla dolard. Sevgili annemin arkasndan ocuk ivesiyle kekeleyerek rendiim dualar yinelediim o anda, Tanr'ya ve anneme kar duyduum ak, tuhaf bir biimde birbirine karrd. Duadan sonra, iim alr; aydnlk ve sevin dolu olarak yorgana skca sarlnca, ne olduunu bilmediim, ama temiz bir akn, bulutsuz bir mutluluun umutlaryla dolu hlyalar kafamda birbirini kovalard. Dnyada tek talihsiz insan diye tandm Karl vanovi'i, onun ackl yazgsn dnrdm. Onun iin ylesine ac, ylesine sevgi duyardm ki, gzlerimden yalar boanr ve, "Tanrm, onu mutlu et! Bana da ona yardm etmek, zntlerini hafifletmek olana ver Tanrm; onun iin her eyimden vazgeerim!" diye yalvarrdm. Sonra en sevdiim oyuncaklarmdan porselen tavancm ya da kpeciimi ku ty yastmn kesine yerletirir, orada nasl rahat ve scak yattklarn zevkle seyrederdim. Herkesin honut olmasn, btn insanlarn mutluluunu ve yarn gezmeye gitmemiz iin havann iyi olmasn Tanr'dan diler, br yanma dnerdim; dncelerimle dlemlerim birbirine karrd, yzm gzyalaryla henz slakken, yava yava rahat bir uykuya dalardm. ocukluun verdii tazeliin, gamszln, sevgi gereksinmesiyle inan gcnn bir daha geri dnmesine olanak var m? Bu zamanda masum bir nee, sonsuz bir sevme gereksinmesi; bu iki yksek erdem, yaamn klavuzudur; byle olunca hangi a bu ocukluk andan daha stn olabilir? Nerde o ateli dualar? Nerede o en deerli nimet olan temiz, duygulu gz yalar? Uup gelen avuntu perisi, glmsemeleriyle bu yalar siler, saf ve temiz ocuk ruhuna en tatl dlemleri dkerdi. Acaba yaam, yreimde bu gz yalarn, bu sevin dolu cokular bir daha duymayacak denli znl izler mi brakt? Acaba onlardan kalan yalnzca anlar m?

XVI R Moskova'ya vardktan hemen bir ay sonra, bykannemin evinin st katnda, byk masann bana oturmu, yaz yazyordum; karmda resim retmeni, kara kalemle yaplm sarkl bir Trk resmini dzeltiyordu. Valodya retmenin arkasnda duruyor, kafasn uzatarak omzundan bakyordu. Bu ba, Valodya'nn kara kalemle yapt ilk yaptyd ve bykannemin doum gnnde, yani bugn, kendisine armaan edilecekti. Valodya ayak ucuna basp Trk'n boynunu gstererek:

- Burasn biraz daha glgelendirmeyecek misiniz? dedi. retmen kalemleri kutuya yerletirdi: - Hayr, istemez. imdi pek gzel oldu. Artk siz dokunmayn, dedi ve ayaa kalkp Trk resmine yandan bakarak, bana: - Ya siz Nikolenka, bykannenize ne armaan edeceinizi bize sylemez misiniz? Dorusu siz de bir resim yapsaydnz iyi olurdu, dedi; sonra apkasn, zarfn alarak, "Hoakaln ocuklar," deyip kt. O dakika, 'Ben de uratm eyi yapmaktansa, bir ba resmi yapm olsaydm daha iyi olurdu,' diye dnyordum. Bykannemin doum gnnn yaklatn, bizim, o gne birer armaan hazrlamamz gerektiini haber verdikleri zaman, ona armaan etmek iin bir iir yazmak aklma esti. Gerisini tamamlayacam umarak, hemen uyakl iki dize tasarladm. Bir ocuk iin artc olan bu dncenin aklma nerden estiini asla anmsayamyorum; ama o zaman pek houma gitmiti. Bykanneme kesinlikle bir armaan sunacam, ama bunun ne olduunu kimseye sylemeyeceimi, soranlara anlatyordum. Dndklerimin tersine, birden yazdm iki dizeden baka, btn abalarma karn, hi bir ey yazamadm. Kitaplarmzdaki iirleri okumaya baladm; ama Dimitriev olsun, Derjavin olsun, bana yardm edemediler, tersine, beni yeteneksiz olduuma inandrdlar. Karl vanovi'in defterine birok iiri kopya ettiini bildiim iin, usulca onun ktlarn kartrmaya baladm ve Almanca iirler arasnda, sanrm kendi kalemimden km olan Rusa bir iir buldum. Petrovskoye, 3 Haziran 1828. Bayan L... Anmsa yaknlarda Anmsa uzaklarda Anmsa benim Daha bugnden Sonsuza dek lnceye dek Nasl bir ballkla Sevebildiimi Karl MAYER nce mektup kdna, yuvarlak gzel bir yazyla yazl olan bu iir, dokunakl anlatmyla houma gitmiti; onu hemen ezberledim ve rnek almaya karar verdim. ok kolaylamt. Doum gn iin on iki dizelik kutlama iirim hazrd; bu iiri ders odasnda, masa banda tire kda temize ekiyordum. Artk, iki yaprak kd da kirletmitim. Bu, dizelerde bir deiiklik yapmak dncesiyle deildi; dizeler bana olaanst grnyordu, ama nc dizeden balayarak satr sonlar, yava yava artan bir dzensizlikle yukar kvrlmaya balyor, satrlarn erilikleri aka grnyor ve bunlarn hi bir eye benzemedii de uzaktan belli oluyordu. nc yaprak da tekiler gibi arpkt, ama ben bir daha yazmamaya ant imitim. iirimde bykannemi kutluyor, uzun yllar yaamasn diliyor, yle bitiriyordum: Uraacaz teselliye, Seveceiz z anne diye Sanrm kt de olmamt, ama sonuncu dize kulam sanki trmalyordu: dizenin sonundaki z anne diye szckleri yerine, ne diye, hediye... szcklerini getiriyor ve sonra da, "Adam sen de; ne olursa olsun, Karl vanovi'inkinden daha gzeldir," diyordum. Sonuncu dizeyi de yazdm. Sonra yatak odasnda iirin tmn yksek sesle, duyarak, el kol devinimleriyle okudum. Kimi dizeler lsz olduu halde aldr

etmiyordum; ama son dize beni daha yein olarak sarst. Karyolaya oturdum ve dnmeye baladm: "Niin z anne diye yazdm? O burada deil. Onu iirimde de hi anmayacaktm; elbette bykannemi ok seviyor, ok sayyorum. Ama ne de olsa... Niin byle yazdm, niin yalan syledim? Diyelim ki, bu iirdir. Ama gene de, bunu yapmamalydm." Bu srada terzimiz girdi. Yeni yarm fraklarmz getirmiti. Sknt iinde, byk bir sabrszlkla iirimi yastn altna sokarak: - Ne yapalm, byle kalsn dedim ve Moskova klmn provasna kotum. Moskova kl, meer ne olaanstym: pirin dmeli kahverengi fraklarmz, kydeki, boy atacaz diye bolca yaplan giysiler gibi deildi; iyice stmze oturmutu. Dar siyah pantaloncuklarmz da kaslarmz belli ederek izmenin stnde ok gzel duruyordu. Sevinten deli gibi bacaklarm her yandan yokluyor ve kendi kendime: "En sonunda, gerek sbyeli bir pantolonum var!" diyordum. Yeni giysimin iinde pek skldm, rahatsz olduum halde, bunu kimseye sezdirmiyor; tersine, ok rahat olduumu, sylyor, yalnzca, "Bu giysinin tek kusuru, biraz bol olmas," diyordum. Bundan sonra bolca briyantinli sam tarayarak uzun zaman aynann karsnda kaldm; ne kadar abaladmsa da tepemdeki salar bir trl yatramadm. Yatp yatmadklarn anlamak iin bastrdm fray kaldrnca, salarm yzme son derece gln bir grnm vererek kalkyor, dikiliyordu. Karl vanovi teki odada giyiniyor olmalyd ki, ders odamzdan onun iin lacivert frak ve bir takm beyaz eyler gtryorlard. Aaya giden kapnn nnde bykannemin oda hizmetilerinden birinin sesi duyuldu, ne istediini anlamak iin dar ktm. Elinde sert kolal bir plastron tutuyor, ykayp Karl vanovi'e yetitirmek iin btn gece uyumadn, imdi de ona gtrdn sylyordu. Karl vanovi'e verilmek zere elinden aldm ve bykannemin kalkp kalkmadn sordum. - Kalkmaz olurlar m hi efendim, kalktlar; kahvelerini bile itiler; papaz da geldi, dedikten sonra yeni giysimi szd ve glmseyerek: - Nasl da yakkl bir delikanl olmusunuz! diye ekledi. Bu sz kzarmama yol at, ama ne yaman bir delikanl olduumu henz bilmediini ona gstermek isteiyle parmaklarm krdatarak, bir ayak stnde dndm ve hopladm. Karl vanovi'in getirdiim plastrona gereksinmesi kalmamt; bakasn takm, masann zerindeki kk aynann karsnda eilerek, boynundaki gz alc boyunban iki eliyle tutuyor ve dzgn tral enesi yakaya serbeste girip kyor mu diye deniyordu. Giysilerimizi her yanndan ekip dzelttikten, Nikolay'dan da kendisi iin ayn eyi yapmasn rica ettikten sonra, bizi bykannemize gtrd. Merdivenden inerken mzden yaylan keskin pomat kokusunu anmsadka hep glesim gelir. Karl vanovi'in elinde kendi yapt kutu, Valodya'da resim, bende de iir; herkesin dilinde, armaanlar sunarken syleyecei szler hazrd. Karl vanovi salonun kapsn at srada, papaz cbbesini giyiyordu ve ayinin ilk dua sesleri duyuluyordu. Bykannem de salondayd; duvarn yanndaki iskemlenin arkasna tutunarak eilmi candan dua ediyordu; babam da yanndayd. Hazrladmz armaanlar hemen arkamzda saklayarak, kendimizi gstermemeye abalarken, kapnn nnde durduumuzu gren babam, bize dnd ve glmsedi. Bizim beklediimiz ani etkinin deeri kalmamt. Ha pmeye yaklatmzda, anszn, badndrc ve yenilmesi g ar bir utanma duygusunun etkisinde olduumu duyumsadm. Armaanm sunmak iin toparlanamayacam anlamtm. Kutuyu sa elinden sol eline alp, kendisini en nazik szlerle kutlayarak bykanneme uzatan ve Valodya'ya yer vermek iin birka adm geriye ekilen Karl vanovi'in arkasna saklandm. Bykannem kenarlar yaldzl eritlerle ssl kutuya hayran hayran bakyor ve en okayc glmseyiiyle teekkrn bildiriyordu. Ama, bu kutuyu nereye koyacan bilemedii grlen bykannem, sanrm bunun

iin olacak, pek ustaca yaplm olduunu syleyerek, bakmas iin kutuyu babama uzatt. Kutuya bakp merakn gideren babam, onu papaza uzatt, bu kutu papazn da pek houna gitmi olmal ki ban sallyor ve bir kutuya, bir bylesine gzel eyi yapabilen sanatya aknlkla bakyordu. Valodya yapt Trk resmini sundu; o da herkesin en yksek beencesini kazand. Sra bana gelmiti; bykannem yreklendirici glmseyiiyle bana dnd. Sklma duygusunu tatm olanlar, bunun dakikalarla birlikte arttn ve karar verme gcnn de tersine o oranda azaldn; yani bu durum srdke, onu yenmenin de o denli gletiini; kararlln eridiini bilirler. Karl vanovi ve Valodya armaanlarn sunarken, yreklilik ve kararlln benden uzaklatn, sklganlmn son snrna vardn anladm: Kanmn, durmadan yreimden bama doru saldrdn, yzmn renkten renge girdiini, alnmda ve burnumda iri ter taneleri belirdiini duyumsadm. Kulaklarm yanyor, btn bedenim bir rperme ve ter iinde bulunuyordu; boyuna ayak deitiriyor ve yerimden kprdanamyordum. Babam: - Gster bakalm Nikolenka, dedi, sendeki kutu mu, yoksa resim mi? Yaplacak bir ey kalmamt: Titrek ellerle iirin yazl olduu buruuk kd uzattm; ama ok istediim halde sesim kmyordu; sessizce bykannemin karsna dikildim. Beklenen resim yerine "z anne" szc bulunduu iin aka annemi sevmediimi, unuttuumu kantlayan ve hibir eye benzemeyen iirimin, herkesin yannda okunacan dndke utancmdan yerin dibine geiyordum. Bykannem, iirimi sesli olarak okumaya baladktan sonra baz szckleri seemeyince; bana alay gibi gelen glmsemesiyle babama bakarak, iirin ortasnda durdu. stedii eday veremedii ve gzleri zayf olduu iin sonuna dek okuyamayacan syleyip batan okumasn rica ederek kd babama uzatrken, ektiim acy nasl anlatmal? Bunu, eri br yazlm kt bir iir okumaktan bktn gstermek ve benim duygusuz olduumu aka anlatan son dizesini, babamn da okumas iin yaptn sanyordum. Babamn, iirin yazl olduu kd alp: "Kt ocuk, anneni unutma; al ite sana!.." diyerek burnuma vurmasn bekliyordum; ama byle bir ey olmad; tersine, iir bittikten sonra bykannem, "Charmant!" (33) dedi ve alnmdan pt. Kutu, resim, iir ve iki patiska mendil, annemin resmi bulunan tabakayla yan yana; bykannemin her zaman oturduu Volter koltuunun ekme masasna konulmutu. Annemin arabasnn arkasna binen iki iri uaktan birisi: - Prens Varvara lyinina geldiler, diye haber verdi. Bykannem dalgn dalgn kaplumbaa kabuundan yaplm tabakaya taklan portreye bakyor, hi yant vermiyordu. Uak: - eri alaym m, prenses hazretleri? diye yineledi.

XVII PRENSES KARNEKOVA Anneannem koltua daha rahat yerleerek: - eri al, dedi. Prenses ufak tefek, clz ve huysuz, sahte bir sevecenlik anlatm tayan kk azyla apak bir kartlk oluturan yeile alar gri gzl, krk be yalarnda bir kadnd. Devekuu tynn ssledii kadife apkasnn altndan, ak kzl salar grnyor; kalar ve kirpikleriyse, soluk yznn yannda daha ak, daha kzl

gibi kalyordu. Buna karn, serbest tavr, kck elleri, kuru yzndeki izgilerin zelliiyle genel grnm, soyluluk ve canllk anlatm tayordu. Prenses, pek ok konuuyor; gevezeliinden kimse az aamad halde, kendilerine kar klyormu gibi davranan insanlara benziyordu. Sesini nce ykseltiyor, sonra yava yava alaltarak, evrede oturan, ama syleiye katlmayan kiileri birden szyor ve sanki bu baktan g alyormu gibi, yeni bir canllkla konumaya balyordu. Elini pmesine ve durmadan, "Ma bonne tante" (34) demesine karn, bykannemin ondan holanmadn anladm; bykannem, pek istemesine karn, kendisini kutlamaya gelemeyen Prens Mihaylo'nun niin gelmedii konusunda Kontesin sralad ayrntlar dinlerken, kalarn tuhaf bir edayla kaldryordu. Bykannem onun Franszca szlerine karlk verirken, zellikle szckleri uzatarak: - Gzelim, bana kar gsterdiiniz ilgiden dolay size teekkr ederim. Prens Mihaylo'nun gelememesine ne diyelim.... Onun her zaman bir ii vardr; hem de yal bir kadnla oturmaktan ne zevk alacak? dedi ve szlerine kar klmasna zaman brakmadan ekledi: - ekerim, ocuklarnz ne lemde? - Tanrya kr ma tante, byyor, okuyor, yaramazlk ediyorlar.... Hele by Etyen, yle haylazlat ki, hakkndan gelemiyoruz; ama ok zeki! Un garon qui promet (35). Torunlarn vme isteine kaplan bykannem, zenle benim iirimi kutunun altndan karp amaya alt ve Prensesin ocuklaryla hi ilgilenmedii iin, Prenses babama dnerek: - Bugnlerde ne yaptn dnemezsiniz, mon cousin (36) dedi ve babama doru eilerek, byk bir cokuyla bir eyler anlatmaya balad. Duymadm bu yky bitirdikten sonra hemen gld ve yant bekler gibi babamn yzne bakarak sordu: - Grdnz m ocuu? Sopay hak etmiti. Ama, bu bulu, yle zekice ve elenceliydi ki, baladm, mon cousin. Baklarn bykanneme evirerek bir eyler sylemeden glmsyordu. Bykannem kalarn anlaml anlaml kaldrp, zellikle "dvyor musunuz?" szc zerinde durarak: - Kuzum, siz ocuklarnz dvyor musunuz? diye sordu. Kontes babama bakt, tatl bir sesle: - Ah, ma bonne tante, bu konudaki dncenizi biliyorum. Bu noktada sizinle dnde olmaym ho grnz; bu konuda ok dndm, birok kiiye dantm, kitaplar okudum. Bununla birlikte, deneyimlerim, ocuklar korku yoluyla etkilemenin gerekli olduu dncemi deitirmedi. ocuk yetitirmek iin korku pek gereklidir. yle deil mi yeenim, Je vous demande un peu... (37). ocuklarn en korktuu ey, dayak deil midir? Bunu sylerken, yant bekler gibi bize bakyordu; ak sylemek gerekirse, o an, bu szlerden byk bir rahatszlk duydum. - Ne derseniz deyin! On iki yandaki olan bir ocuktur; on drt yandaki bile daha ocuktur; bak, kz olursa i deiir. 'Onun olu olmamak, ne byk mutluluk,' diye dnyordum. Bykannem bunlar iittikten sonra, Prenses byle bir yapt okumaya layk deilmi gibi, iirimi katlayp kutunun altna yerletirirken: - Olaanst, ok gzel ekerim, bu olaylardan sonra, ocuklardan nasl incelikli bir davran bekleyebileceinizi ltfen bana syler misiniz? dedi ve bunu kar kmay kabul etmez bir kant sayan bykannem, konumay kesmek iin: - Aslnda, bu konuda herkesin kendine gre ayr bir dncesi olabilir, diye ekledi. Prenses yant vermiyor, yalnzca herkesin sayg duyduu bir kiinin, byle bir bo inancn balyormu gibi hogryle glmseyerek: - Sizin delikanllarla beni tantrsanza, dedi. Gzlerimizi Prensesin yzne dikerek ayaa kalktk, ama tanm olduumuzu anlatmak iin ne yapmak gerekeceini bilemiyorduk. Babam:

- Prensesin elini psenize, dedi. Prenses, Valodya'nn salarn perek: - Yal teyzenizi sevmenizi isterim, dedi ve daha ok bykanneme dnerek: - Geri ben sizin uzak bir akrabanzm, ama akrabaln uzakln, yaknln deil, dostluk balarn gz nnde tutarm, dedi. Ama, bykannemin honutsuzluunun srd: - Yok canm, aramzdaki akrabalk bugn ortaya km saylmaz ki! deyiinden belliydi. Babam Valodya'y gstererek: - Bu, sosyete adam olacak, dedi. Ben Prensesin kuru, kk elini perken, bu elde uzun bir denek, denein altnda bir sra, sra zerinde vb. dnyordum ki, babam: - Bu da, air olacak, diye ekledi. Kontes benim elimden tutarak: - Hangisi? deyince, babam neeyle glmseyerek: - te bu kk peremli, dedi. 'Peremlerimden ne istiyor; syleyecek baka ey bulamad m?' diye dnerek keye ekildim. Gzellikle ilgili tuhaf dncelerim vard. Karl vanovi'i bile, dnyann en gzel adam sanrdm; ama kendimin hi de gzel olmadm biliyor, bunda hi yanlmyordum; bunun iin kulama gelen en ufak bir tlatmay kiiliime kar bir aalama sayardm. ok iyi anmsyorum; bir gn yemekte -o zaman alt yandaydm- yine benim grnmden sz edilirken, annem hep yzmde gzellikler bulmaya alyor; ok zeki baklarm, ho glmsemelerim olduunu sylyordu, ama en sonunda, babamn kantlarna ve besbelli grnme bakarak, irkin olduumu kabul etmek zorunda kald. Yemekten sonra anneme teekkr ederken, o yanaklarm okad ve: - Nikolenka, unu bilmen gerekir ki, yzne bakp seni seven olmaz; onun iin sen hem akll, hem de iyi ahlakl olmaya almalsn! dedi. Bu szler, beni gzel olmadma, ileride de kesinlikle iyi ve akll bir ocuk olacama inandrmt. Bununla birlikte, sk sk umutsuzlua dtm zamanlar olurdu: Dnyada benim gibi byle yass burunlu, kaln dudakl, kck kuruni gzl bir insann mutlu olacan dnemiyor, Tanr'dan, beni gzelletirecek bir mucize diliyor ve gzel bir yzm olmas iin her eyimi; bugnk, yarnki her eyimi vermeye hazr olduumu sylyordum. XVIII PRENS VAN VANOV Prenses iiri dinleyip airini gklere karrken, bykannem yumuad, onunla Franszca konumaya balad ve "Siz", "ekerim" gibi seslenilerden vazgeerek, onu ocuklaryla birlikte, akama evimize arlad.Prenses bu ary kabul ederek biraz daha oturduktan sonra gitti. O gn kutlamalarn sunmaya gelenler yle oktu ki, avludan ve kapnn nnden sabahtan beri araba eksik olmuyordu. Konuklardan biri daha odaya girdi ve bykannemin elini perek: - Bonjuour, chre cousine (38), dedi. Bu, uzun boylu, yakasnn altndan byk beyaz ha madalyas grnen, apoletleri geni, niformal, yznde ak bir anlatm olan, yetmi yalarnda biriydi. Davranlarndaki serbestlik ve yalnlk, beni hayran brakt. Bann ancak arkasndaki seyrek salarnn yarm daire biiminde kalm olmasna ve st dudann yaps nedeniyle dilerinin eksiklii aka grlmesine karn, yz hl olaanst gzeldi. Prens van vanovi, geen yzyln sonunda, soylu zyaps, yakkll, olaanst gzpeklii ve hatr saylan nl akrabalarnn ve daha ok talihin yardmyla henz pek gen yata yksek bir konum elde etmiti. Hizmetini srdrm, ok gemeden tutkular yle doyurulmutu ki, artk bu konuda

bekleyecek bir eyi kalmamt. Gen yalarndan beri, talihin ileride gerekten kendisine ayrd parlak konumu almaya hazrlanyormu gibi bir tavr taknmt; bundan dolay, onun parlak ve gsterili yaamnda, herkeste olduu gibi, baarszlk, dlemkrklklar ve zntler grldyse de, bir kez bile, dingin zyapsna da, yksek dncelerine de, ahlak ve dinin asl kurallarna da asla aykr davranmam; evresinin saygsn da parlak konumundan ok, direnli ve kararl oluuyla kazanmt. ok zeki deildi. Ama parlak konumu, yaamn saysz tutkularna nem vermemesine yardm ettiinden, yksek dncelerini hep srdrmt. yi yrekli ve duyarl olduu halde, bakalarna kar davran souk ve biraz gururlucayd. Bu durum, birok kimseye yarar dokunabilecek bir konumda bulunmas nedeniyle onun sz geer bir kimse oluundan yararlanmak iin evresinde yaltaklanan insanlarn srekli bavurularndan kendini korumak isteinden ileri geliyordu. Bununla birlikte, bu souk davranll, ok yksek sosyeteden olanlarn hogrl incelikleriyle hafifliyordu. ok iyi renim grm, ok okumutu; ama renimini genliinde, yani geen yzylda yaptndan, ileri gtrememiti. Bununla birlikte, XVIII. yzylda, felsefe ve edebiyatla ilgili olarak Fransa'da kan sekin yaptlarn hepsini okumu, Fransz yaznnn inceliklerini ylesine renmiti ki, sz arasnda Racine, Corneille, Boileau, Molire, Montaigne ve Fenelon'dan paralar okur ve bunlar sk sk kullanmay severdi. Mitolojiyi ok iyi bilirdi. Destan iirinin paralarn, Franszca evirilerinden yararlanarak incelemiti. Segur'n yaptlarndan edindii, olduka gl bir tarih bilgisi olmakla birlikte, ne matematikte aritmetikten yukar bilgisi, ne de fizik ve bugnk yaznla ilgili bir bilgisi vard. Sylei srasnda Goethe, Schiller ve Byron'dan sz edilirken, incelikle susar ya da yle byle birka tmce syleyebilirdi; ama bunlarn yaptlarn hibir zaman okumazd. Zamanmzda pek az benzeri kalan bu adamn ald klasik Fransz renimine karn konumas yalnd; bu yalnlk, kimi zaman onun bilgisizliini rtt gibi ho bir insan havas verir; onun inceliini de gsterirdi. Her tr zgnln dmanyd; bunun, iyi eitim grmemi kimselerin gereci olduunu ileri srerdi. Toplum, nerede olursa olsun, Prens iin bir gereksinmeydi: Gerek Moskova'da ve gerek yabanc lkelerde, hep konukseverlik gstererek yaar ve belli gnlerde btn kenti evinde kabul ederdi. Moskova'daki toplumsal konumu ve saygnl, onun ar pusulasnn baka salonlar iin de giri belgesi saylmasn; birok gen ve gzel kadnn, baba sevecenliiyleymi gibi pt pembe yanaklarn ona seve seve uzatmalarn; kodaman ve drst grnen kimi insanlarn elencelerine kabul edildikleri iin anlatlmaz bir sevin duymalarn salard. Prens'in, bykannem gibi arkadalk edebilecei, ayn eitimi alm ve ayn toplumsal dzeyde, ayn ya ve grte pek az insan kalmt. Bunun iin, bykannemle olan eski arkadalk balarna zellikle deer veriyor, kendisine kar her zaman byk bir sayg besliyordu. Prens'e bakmaya doyamyordum: Herkesten grd yaknlk ve ilgi, kocaman apoletleri, onu grnce bykannemin gsterdii olaanst sevin ve Prens'in de bykannemden ekinmeyen biricik insan olduunu antran serbest konumas; ona "Ma cousine" diyebilmesi, bykanneme kar duyduu saygnn belki daha ounu bana da alamt. iirimi gsterdikleri zaman, beni yanna ard ve: - Kimbilir ma cousine, dedi. Belki de bu ocuk, ikinci bir Derjavin (39) olacak! Bunu sylerken yanam yle iddetle skt ki, yalnzca bu davran okama diye kabul ettiim iin barmadm. Konuklar dalm, babamla Valodya da kmlard; odada Prens, bykannem ve benden baka kimse kalmamt. Ksa bir sessizlikten sonra, Prens van vanovi birdenbire: - Bizim sevgili Natalya Nikolayevna niin gelmedi? diye sordu. Bykannem elini Prens'in niformal koluna koyarak hafif bir sesle: - Ah, mon cher (40), istediini serbeste yapabilseydi, sanrm gelirdi; mektubunda, Piyer'in kendisine gelmesini nerdiini, ama gya bu yln geliri az

olduu iin neriyi geri evirdiini yazm; evce Moskova'ya tanmann imdilik gereksiz olduunu, Lboka'nn daha pek kk bulunduunu ve erkek ocuklarn, bizde kendi evinden daha ok gvenlikte olacaklarn da eklemiti. Sesinde, durumun iyi olmadn belli eden bir eda olmakla birlikte: - Bunlarn hepsi de gzel, dedi ve sonra, ocuklarn renim grmeleri, evreye almalar iin, buraya oktan gnderilmeleri gerekirdi; kyde onlara nasl bir eitim verilirdi ki? By on ne, dieri de on birine bast. Farknda msnz, mon cousin, ocuklar burada tmyle vahi gibidirler.... yle ki, odaya girmeyi bile beceremiyorlar, diye ekledi. Prens: - Bu dncenizi anlayamyorum, dedi. Durumun bozukluundan neden yaknyorsunuz? Kocasnn serveti yerinde. Bir zamanlar tiyatrosunda birlikte oynadmz, kar kar bildiim Natasya'nn Habarofka iftlii de olaanst bir yerdir. Her zaman iyi bir gelir getirse gerek, demesi zerine bykannem zgn bir sesle szn kesti: - Gerek bir dost gibi size sylyorum, bana yle geliyor ki, burada yalnz yaayabilmesi, kulplerde ve arlarda istedii gibi dolamas, Tanr bilir daha neler yapmas iin btn bunlar birer bahanedir. Oysa kzm hibir eyden phelenmiyor, kzmn ne melek olduunu bilirsiniz, damadmn her szne inanr, ocuklarn Moskova'ya gtrlmesinin, kendisinin de eitmenle kyde kalmasnn ok gerekli olduuna onu inandran da odur. Bykannem yerinden kmldayarak, btn nefretiyle: - Damadm, Prenses Varvara lynina'nn ocuklar dvd gibi kendi ocuklarn da dvmek gerektiini sylemi olsayd sanrm kzm buna da raz olurdu, dedi. Bir dakika sustu, sonra dolan gzlerini silmek iin iki mendilden birini eline alarak: - Evet dostum; o ne kzmn deerini bilebilir, ne de onu anlayabilir. Btn iyi yrekliliine, kocasna olan akna, zntlerini gizlemeye almasna karn, onunla mutlu olamayacan ok iyi biliyorum. Szlerimi unutmayn, kocas.... diye ekledi ve yzn mendille kapad. Prens sitemle: - Eh! Ma bonne amie (41) hi de akllanmamsnz. Hl uydurduunuz dert iin alyor, ac ekiyorsunuz. ayorum; onu oktan biliyor, iyi yrekli, olgun bir koca ve zellikle soylu bir insan, un parfait honnte homme (42) diye tanyorum. itmemem gereken konumay istemeyerek duydum ve byk bir yrek arpnts iinde, ayaklarmn ucuna basa basa odadan ktm.

XIX VNLER Kar kaldrmda lacivert paltolu, yakas kunduz krkl zppe bir eitmenin arkasndan bizim eve doru gelen ocuu pencereden grnce: - Valodya! Valodya! vinler, diye bardm. Akrabamz olan bu vinlerle hemen hemen bir yataydk. Moskova'ya geliimizden ksa bir zaman sonra onlarla tantk ve arkada olduk. vinlerin ikincisi olan Seryoja, kvrck sal, esmer, kalkk burunlu, beyaz dilek dilerini hemen her zaman gsteren ok taze krmz dudaklar, koyu mavi gzel gzleri ve canl yz olan bir ocuktu. Hibir zaman glmsemez; ya ok ciddi durur ya da pek duru, nlayan ekici bir kahkahayla glerdi. Onun kendine zg gzellii, beni ilk grte hayran etti. Ona kar belirsiz bir eilim duyuyordum. Mutlu olmam iin onu grmem yeterdi. Bir zamanlar ruhumun btn gleri bu istekte toplanmt. Onu drt gn grmeyince sklmaya

balar, zntden alayacak gibi olurdum. Gece dlerim, gndz dlemlerim onunla doluydu. Uykuya yatarken onu dmde grmek isteiyle gzlerimi kapar, onu karmda grr ve bu dlemi en tatl hazlarm gibi beslerdim. Pek ok deer verdiim bu duyguyu, dnyada hi kimseye amay gze alamazdm. Belki de srekli ona diktiim kaygl baklarm zerinde duyumsamaktan usand, belki de benimle hi duyguda [sempati] olmad iin, benden ok Valodya ile oynayp konumay seviyordu. Ama gene de ben honuttum. Hibir ey istemiyordum. Onun iin her eyimi gzden karmaya hazrdm. Ona kar beslediim bu yein eilimden aa kalmayan baka bir duygu da, onu incitmek, krmak, onun houna gitmemek korkusuydu. Belki yznde kurumlu bir anlatm olduu iin, belki de irkinliimden nefret ederek bakalarndaki gzellik stnlne pek deer verdiim iin; daha dorusu, korkmay sevginin kukusuz bir kant saydmdan, ona kar beslediim sevgi derecesinde korku duyardm. Seryoja benimle ilk konumaya baladnda, bu beklenmeyen mutluluktan yle ardm ki kzardm, bozardm ve bir yant veremedim. Dnceye dalnca gzlerini bir noktaya dikerek durmadan krptrmak, ayn zamanda burnunu ekip kalarn kaldrmak gibi kt bir huyu vard. Herkes bu huyun onu irkinletirdiini dnyordu; ama ben, onu yle sevimli buluyordum ki, ayrmnda olmadan, ayn eyi yapmaya ben de altm. yle ki, onunla tantktan birka gn sonra bykannem, gzlerimi niin puhu kuu gibi ap kapadm, gzlerimde bir hastalk olup olmadn sordu. Aramzda hibir zaman, sevgiyle ilgili tek szck gememiti; ama zerimdeki etkisini duyumsuyor, bu etkiyi ocuka ilikilerimizde, bilinsizce olmakla birlikte, pek arlkla kullanyordu. Ben de iimden geen her eyi ona sylemeyi ne denli istedimse de, ondan korktuum iin almaya karar veremiyor, son derece kaytsz grnmeye alyor, hi yaknmadan ona boyun eiyordum. Kimi zaman, onun basks bana ar, ekilmez grnyordu; ama, bundan syrlmak elimde deildi ki. Bu, karlk grmeyen ve ona aklanmadan snen, kar duygusundan uzak, snrsz ve tertemiz sevgimi zlerek anmsarm. Tuhaf deil mi? ocukken byklere benzemeye altm halde, ocukluktan knca, ou kez ona dnmeyi istiyordum. Seryoja ile aramzdaki ilikilerde kklere benzeme istei, almaya hazr olan duygumu baltalyor ve beni ikiyzlle srklyordu. Onu kimi zaman ok istediim halde, pmeyi ve elinden tutup, "Seni grnce nasl da seviniyorum," demeyi gze alamadm gibi, ona "Seryoja" diye seslenmeyi bile gze alamaz, her seferinde "Sergey" derdim. Buna da almtk. Bu duygular belirtmek, ocukluu kantlar ve bundan kendini alkoyamayan, kendisinin daha kk olduunu anlatm olurdu. Bykleri saknganla ve souklua ynelten o ac deneyimlerden henz gemeden, yalnzca byklere benzemek isteiyle, ocuklua balln saf hazlarndan kendimizi yoksun ediyorduk. vinleri ta sofada karladm, selamladktan sonra lgn gibi bykanneme kotum. vinlerin geldiini, sanki bu geli onu kesinlikle sevindirecekmi gibi, haber verdim. Sonra Seryoja'dan gzlerimi ayrmakszn salona dek arkasndan yrdm; hibir devinimini gzden karmyordum. Bykannem keskin baklarn ona dikip ok bydn sylerken, ben bir ressamn kendi yapt iin saygdeer bir eletirmenin kararn bekleyiindeki korku ve umut duygusunu yayordum. vinlerin gen eitmeni Herr Frost, bykannemin izniyle, bizimle birlikte baheye indi; yeil sraya oturup bir sanat inceliiyle ayak ayak stne attktan sonra pirin sapl bastonunu bacaklarnn arasna yerletirerek, davranndan honut bir insan haliyle sigarasn tellendirdi. Herr Frost Alman'd, ama bizim iyi yrekli Karl vanoviimizden bambaka biimde bir Almand: Rusa'y dzgn, Franszca'y kt bir syleyile konuur, evresinde, hele kadnlar arasnda, ok bilgili olarak tannrd. Sonra, kzl byk brakyor, ularn pantolon asksnn altnda sktrd siyah, atlas boyunbana yakutlu byk bir ine takyor ve ak mavi alacal, sbyeli pantolon giyiyordu. Bundan baka genti; gzel ve gururlu grnm; pek gsterili, kasl bacaklar vard. Bu son sylediim niteliklerine ok nem

verdii belliydi; kendisinin kadnlar zerinde kar durulmaz bir etkisi olduunu sanyordu. Ve sanrm bu nedenle olacak ki, bacaklarn grlecek bir biimde gsteriyordu; ayakta olsun, oturduunda olsun, baldr kaslarn oynatrd. Bu, zppe ve apkn olmak sevdasnda, Ruslam bir Alman tipiydi. Kk bahede ok eleniyorduk, haydut oyunu umduumuzdan daha iyi gidiyordu. Ama, bir nokta az daha her eyi altst edecekti. Haydutlardan biri olan Seryoja, geen yolculardan birini kovalarken sendeledi, o hzla bir aaca yle arpt ki, dizinin para para olduunu sandm. Jandarma olduum iin, grevim onu yakalamak olduu halde, kendisine yaklatm, ilgiyle acyp acmadn sormaya baladm. Seryoja bana kzd. Yumruklarn skm, tepiniyordu; ok kt arptn gsteren bir sesle: - Oldu mu ya? Bundan sonra oyunun tad kalmad ki! Niin beni yakalamyorsun? Haydi yakalasana, diye st ste yineledi ve patikadan koan yolcu rolndeki Valodya ile byk vin'e yan yan bakarken, birdenbire bir lk kopararak kahkahayla onlar yakalamaya kotu. Bu gzpek davrann zerimdeki byleyici etkisini anlatamam; acsnn byklne bakmayarak, alamak yle dursun, acdn bile gizledi, bir dakika olsun oyunu unutmad. Biraz sonra linka Grap bize katld. Yemekten nce yukar ktmz zaman, Seryoja ele geirdii raslantlarla olaanst yiitliini ve bizden daha salam bir zyaps olduunu gstererek, beni bsbtn byleyip hayran brakt. linka Grap, yannda alrken bir iten dolay dedeme minnettar kalan yoksul bir yabancnn oluydu. Bu minnet duygusu yznden olunu sk sk bize gndermeyi byk bir bor sayard. Bizimle grmenin oluna bir onur, bir honutluk verdiini sanyorsa, bunda pek aldanyordu. nk, bizim linka ile arkadalmz yoktu, onunla alay etmek istediimiz zaman ilgileniyorduk. linka Grap, zayf, uzunca boylu, solgun, ku yzl, on yalarnda, pek sessiz ve uysal bir ocuktu. ok yoksulca giyinmekle birlikte, bana yle ok briyantin srerdi ki, gneli bir gnde bandaki pomatn eriyip ensesine aktn ileri srerdik. imdi, onu anarken nasl da hizmete hazr, sessiz, iyi yrekli bir ocuk olduunu anmsyorum. Oysa, o zamanlar onu, ne acmaya, ne de dnmeye demeyen bir yaratk gibi aa gryorduk. Haydutluk oyunu bitince, bouup didimek ve jimnastik yeteneklerimizle birbirimize alm satmak iin yukar ktk. linka, ekingen ve am bir glmseyile bize bakar, ayn eyi onun da yapmasn sylediimiz zaman, gc olmadn syleyerek kabul etmezdi. O anda Seryoja, pek hotu. Ceketini karm, yz gz ate gibi olmu, durmadan glyor, yeni yeni yaramazlklar yaratyordu. Yan yana iskemleden atlyor, oday, batan baa takla atarak geiyordu, odann ortasnda st ste koyduu Tatief szlklerinin stnde ba aa duruyor, ayaklaryla yle gln eyler yapyordu ki, glmekten katlyorduk. Bu sonuncu numaradan sonra biraz dnd, gzlerini krpt, birdenbire pek ciddi bir tavrla linka'ya yaklaarak: - Bunu yapmay dene bakalm, hi de g deil, dedi. Herkesin dikkatinin kendi zerinde toplandn anlayan Grap kzard ve g iitilen bir sesle, bunu asla yapamayacana bizi inandrmaya alt. Bu ne biim i, niin bir ey yapmak istemiyor? Kz gibi bir ey!.. Kesinlikle ba aa durmal. Seryoja onu elinden tuttu. Korktuu belli olan ve sararan linka'nn evresini sararak: - Hadi bakalm, kesinlikle ba aa! diye baryor ve kolundan tutup szlklere doru ekiyorduk. Zavall kurban: - Brakn beni, ben kendim yaparm! Ceketimi yrtacaksnz! diye baryordu. Ama bu umutsuz lklar bizi daha da coturuyordu. Glmekten katlyorduk; yeil ceketin dikileri tr tr sklyordu. Valodya ile byk vin onu szlklerin zerine ba aa diktiler; Seryoja ile ben zavall ocuun drt bir yana sallad zayf ayaklarndan tuttuk. Pantolonunu dizlerine kadar svadk ve kahkahalarla yukarya kaldrdk; kk vin, vcudunu dengede tutmaya alyordu. yle bir ey oldu ki, ok grltl olan kahkahalarmzdan sonra hepimiz

birdenbire sustuk, oday yle bir sessizlik kaplad ki, ancak zavall Grap'n ar ar solumas duyuluyordu. O dakikada yaptmz her eyin elenceli ve gln olduuna pek de inanmyordum. Seryoja onun arkasna vurarak: - Hah, ite yiitlik buna derler, dedi. linka susuyor ve ayaklarn her yana sallayarak kurtulmaya abalyordu. Bu umutsuz rpnlar srasnda, topuu Seryoja'nn gzne arpt. yle kt arpt ki, Seryoja hemen onun ayaklarn brakt, yaaran gzn tutarak btn gcyle linka'y itti. Artk tutmadmz linka, cansz bir nesne gibi yere serildi ve gzyalar arasnda ancak: - Neden bana ikence ediyorsunuz? diyebildi. linka'nn alamaktan kzarm yz, karmakark salar altndan izmesinin boyasz koncu grnen sval pantolonuyla bu acnacak durumu, bizi artt; biz susuyor ve glmemek iin kendimizi zorluyorduk. lk kendine gelen Seryoja oldu. Onu yavaa ayayla iterek: - Karya bakn. Mzmz sen de... Onunla aka etmeye de gelmez. Yetiir artk, kalkn, dedi. linka sert sert: - Ben aslnda senin ne yaramaz ocuk olduunu bilirim, dedi ve ban evirerek yksek sesle hkrmaya balad. Birden szlkleri eline alan Seryoja, iki eliyle ban tutmaktan baka bir yolla kendisini korumay dnemeyen zavallya savurarak: - Ya! Hem topuunu vuruyor, hem de svyorsun, yle mi? diye bard; sonra da: - Al sana! Al sana! akadan anlamyorsan, al ite! dedi ve garip bir sesle glerek, haydi onu brakalm, aa gidelim, diye ekledi. linka yere yatm, yzn szlklerin arasnda saklayarak yle alyordu ki, hkrklardan, vcudunu sarsan rpnlardan hemen lecek sanlrd; kendisine acyarak baktm: - Baksana, Seryoja, bunu niye yaptn? dedim. - Amma da i!.. Ben bugn ayam arptmda alamadm ama... diye karlk vardi. 'Bu doru, linka mzmzn biri; ama Seryoja tam bir erkek,' diye dndm. Zavallnn alamasnn, cannn yanmasndan ok, sanrm holand bu be ocuun, hibir nedeni olmakszn ondan nefret etmek ve onunla elenmek iin birlemelerinden ileri geldiini dnememitim. Nasl ona yaklamadm, nasl onu savunup avutmadm? Annesinin yuvasndan den karga yavrusunun ya da dar atlmak iin gtrlen kpek yavrusunun ya da a yamann gtrd, orba iin kesilecek tavuun durumunu grdm zaman beni alatan o sevecenlie ne olmutu? Acaba Seryoja'ya kar olan sevgim, ona kendisi gibi bir babayiit grnme isteim, bu son derece gzel duyguyu bastrm myd? Belki bu sevgi de, bu bbrlenme istei de, hi de imrenilecek eyler deildi! ocukluk anlarmn sayfalarn lekeleyen, yalnzca bu satrlardr. XX KONUKLAR TOPLANIYOR Bfe odasnda gze arpan kouturmalara, salon ve konuk odasnda oktan altm eyalara bir bayram ss veren parlak klara ve hele Prens van vanovi'in orkestrasn gndermesine baklrsa, akama ok kalabalk konuk gelecei anlalyordu. Evin nnden geen her arabann grltsyle pencereye kouyor; ellerimi, akaklarmla cam arasnda tutuyor, yenilmez bir merakla dar bakyordum: Pencereden ilk bakta, eyalar gizleyen karanln iinde yava yava karmzdaki oktan beri bize yabanc olmayan fenerli dkkn; yanda, aadaki iki penceresinde klar grnen kocaman ev; sokan ortasnda ya iinde iki mteri bulunan bir araba ya da yorgun yorgun evine dnen bo bir fayton grnyordu.

te kapya bir kupa yanat; gelenlerin, erken geleceklerine sz veren vinler olduundan en kk bir kuku duymayarak, onlar karlamak iin aa kotum. Arabann kapsn aan uan formal kolundan sonra vinlerin yerine, by samur yakas olan lacivert mantolu, k ancak krkl fotinleriyle minimini ayaklar grlebilecek biimde yeil bir ala sarnp sarmalanm bir hanmla bir kz belirdi. eri girdikleri zaman kendilerini selamlamay grev saydm ve selamladm halde, onlar benim girite olmama aldr bile etmediler; kz yava yava hanma sokularak karma dikildi. Hanm, kzn ban btnyle saran atksn zd, paltosunu at; formal uak bunlar asmak zere alp, kzn krkl potinlerini de kard; bu sarglar iinden ksa, ince muslin entarili, beyaz pantolonlu, kk siyah iskarpinli on iki yanda gzel bir kz kt. Beyaz boynuna siyah kadife kurdele balanmt; alnnda gzel yzne, arkada plak omuzlarna yakan, kumral bukleleri vard ki, bunlarn sabahtan Moskovskie Vedomosti (43) paralarna sarlarak ya da kzgn demir maayla bklerek yaplm olduunu syleselerdi, kimseye, Karl vanovi'e bile inanmazdm. Bu kz, sanki kvrck salaryla domu gibi grnyordu. Yznn, gze arpan ynlerinden, minimini bir azyla tuhaf ama ho bir kartlk oluturan, biraz kk, yar kapal gzlerinin olaanst iriliiydi. Dudaklar bkkt ama, baklar yle ciddiydi ki, birden glmseyii, yzne beklenmedik bir anlatm veriyordu; byle bir yzn glmseyii, grenleri daha ok byledi. Kendimi gstermemeye dikkat ederek, salonun kapsndan ieri kaydm ve konuklarn geldiklerinden hi haberim yokmu gibi, pek dnceli bir tavr taknp aa yukar gezinmeyi uygun buldum. Onlar salonun ortasna kadar geldiklerinde, ben kendime gelmi gibi selam verdim ve bykannemin konuk odasnda olduunu bildirdim. Yznden holandm, stelik onda kz Sonika'nn yzndekileri andran izgiler bulduum iin daha da houma giden bayan Volohina, bana glmseyerek ban edi. Bykannem Sonika'y grd iin ok honut grnyordu. Yanna ard, alnna den bukleyi eliyle dzeltti ve dikkatle, "Quelle charmente enfant!" (44) dedi. Sonika kzard, glmsedi ve yle sevimli oldu ki, ben de ona bakarak kzardm. Bykannem onun enesinden tutup yzn yukarya kaldrd ve: - Bizde sklmayacan umarm, yavrucuum; ok elenmeni ve yorulasya dans etmeni dilerim... dedi; sonra Bayan Volohina'ya dnerek, bana eliyle dokundu: - te bir dam ve iki kavalye hazr bile, dedi. Bu yaknlk yle houma gitti ki, bir kez daha kzardm, utangalmn arttn duyumsadm; yanaan arabann grltsn iitince dar kmay doru buldum. Girite, bir olu ve bir sr kzyla prenses Karnekova vard. Kzlarn, annelerine benzeyen yzleri irkindi. Onun iin hibiri de dikkati ekemiyordu. Paltolarn karrken hepsi birden incecik sesleriyle konuuyor, itiiyor; bir eye, sanrm pek kalabalk olularna glyorlard. Etyen, uzun, etli, yorgun yzl, alt morarm gzleriyle ve yana gre ok kocaman el ve ayaklaryla, on be yanda bir ocuktu, hantald, atlak, sevimsiz bir sesi vard, kendinden honut gibi grnyordu; anladma gre, dvld sylenen ocuun ta kendisiydi. Olduka uzun zaman kar karya durduk, tek szck sylemeden dikkatle birbirimizi szdk. Sonra birbirimize daha yaklatk, belki de pmek istedik; ama birbirimizin gzlerine baktktan sonra, bilmem neden, vazgetik. Yanmzdan geen kz kardelerinin entari hrtlar kesildikten sonra bir ey konumu olmak iin, arabada skp skmadklarn sordum. Geliigzel: - Bilmiyorum, ben hibir zaman arabaya binmem ki, nk biner binmez hemen bulant balar, annem bunu bilir, dedi. Akamlar bir yere gideceimiz zaman ben arabacnn yannda otururum. Daha elenceli oluyor; evreyi de seyrediyorum. Filip, dizginleri elime veriyor, arada kamy da alabiliyorum. Biliyor musun, kimi zaman, geleni geeni yle (anlaml bir iaret yaparak) szmek ok ho oluyor! diye ekledi. Uak girie geldi: - Soylu beyim, Filip kamy nereye braktnz soruyor, dedi.

- Nereye braktm m? Ona verdim. - Vermediinizi sylyor. - yleyse fenere asmmdr. - Filip fenerde de olmadn sylyor. Gittike fkelenerek: - Alp yitirdiinizi syleseniz daha iyi edersiniz. Sizin yaramazlnzn cezasn Filip parasyla deyecek desenize... dedi. Grnrde ciddi ve saygl olan bu uak, inatla Filip'in yann tutuyor, ne olursa olsun bu ii zmlemeye karar vermie benziyordu. Elimde olmayarak, nezaket duygusuyla, hibir eyin ayrmnda deilmi gibi bir yana ekildim; ama, orada bulunan uaklar baka trl davrandlar. Yal uaa, davrann doru bulan alklarla yaklatlar. Daha uzun srecek aklamalardan ekinen Prens: - Yitirdimse yitirdim, kamy kaa aldysa derim, dedi, yanma yaklap beni salona ekerek "Amma da samalk!" diye ekledi. - Hayr, izin verin beyefendi, neyle deyeceksiniz? Nasl deyeceinizi biliyorum: Mariya Vasiliyevna'ya sekiz aydr yirmi kopei hl deyeceksiniz. Bana da iki yl oluyor sanrm; Petruka'ya da... fkeden sararan gen Prens: - Susacak msn! diye bard ve bunlarn hepsini anneme anlatrsam grrsn, dedi. Uak: - Hepsini anlatrsam, hepsini anlatrsam! diye Prensi yanslad ve biz salona girerken, anlaml anlaml: - Soylu beyim, bunlar yakmayacak eyler, diye ekledi, sonra paltolar alp askya doru gitti. - Ha yle, ha yle, ha yle! diye giriten beenen bir ses duyuldu. Bykannemin bir zellii vard; insanlarla ilgili dncelerini, belli durumlarda, adln ikinci kii tekilini oul biiminde kullanarak ve belli bir edayla sylerdi. Herkesten ayr olarak, "sen" ve "siz" adllarn birbirinin yerine kullanmasna karn, sesinin ezgisi bambaka bir anlam alrd. Kendisine yaklaan Gen Prensle, "siz" diyerek birka szck konutu ve kendisine yle tiksinerek bakt ki, onun yerinde olsaydm yerin dibine geerdim; ama, Etyen'in yle bir ocuk olmad belliydi. Bykannemin davranna deil, kiiliine bile hi aldr etmeden konuklara, incelikli olarak deilse de serbete selam verdi. Btn dikkatim Sonika'da toplanmt. Salonda Valodya ve Etyen'le konuurken Sonika'y grebildiim, onun da bizi grp iitebildii bir yerde olduum zaman seve seve konutuumu anmsyorum. Dncelerime gre pek gln ve erkeke szler sylerken, bunu daha yksek bir sesle sylyor, konuk odasndaki kapya bakyordum. Konuk odasndan bizi gremeyecei ve iitemeyecei bir yere getiimiz zaman, ben susar ve artk konumaktan bir zevk duymazdm. Konuk odas ve salon, gelenlerle yava yava doluyordu. Bunlarn arasnda, hep ocuk balolarnda olduu gibi dans etmek ve elenmek frsatn karmak istemeyen, ama sanki ev sahibinin houna gitmek iin gelmi gibi grnen birka byk ocuk da vard. vinler geldiinde, Seryoja ile her karlamda duyduum honutluk yerine, onun Sonika'y greceinden ve Sonika'nn da ona grneceinden dolay tuhaf bir znt duydum.

XXI MAZURKADAN NCE Seryoja cebinden bir ift gderi eldiven karp konuk odasndan karken: - Demek ki, dans var, eldivenleri takmal, dedi. 'Ne yapmal? Bizde eldiven yok; yukar kp aramal..." diye dndm. Btn konsollar altst ettim, birisinde yolculukta giyilecek yeil yn

eldivenlerimizi, tekinde de bir tek gderi eldiven buldum! Bu tek eldiven, ok eski, ok kirliydi; sonra, elime ok byk geliyordu; en kts de, sanrm ok nceleri, Karl vanovi, parma ard srada eldivenin orta parman kesip ald iin hi iime yaramazd. Bununla birlikte, bu eldiven artn elime geirdim; orta parman her zaman mrekkepli olan yerine dikkatle bakyordum. "te imdi Natalya Savina burada olsayd, belki de bir eldiven bulurduk. Bu durumda aaya inilmez, ama niin dans etmediimi sorarlarsa, ne diyeceim? Burada kalmak da olmaz. nk kesinlikle arayacaklar; eyvah, imdi ne yapmal?" diye syleniyordum. Koarak ieri giren Valodya: - Burada ne yapyorsun? Git bir dam bul... Dansa imdi balanacak. ki parman kirli eldivene geirdiim elimi gstererek; umutsuzlua yakn olan durumumu anlatan bir sesle: - Valodya, dedim, bunlar hi dnmedin mi ya! O sabrszlkla; - Neyi? Sonra elimi grnce ekledi: - Ha... Eldivenleri mi? Gerekten yok. Bykanneme sormal... Bakalm ne diyecek? Hi dnmeden aa kotu. Bana olaanst nemli grnen bu iten, onun ok soukkanllkla sz etmesi beni yattrd; sol elime geirdiim irkin eldiveni bsbtn unuttum, konuk odasna kotum. Bykannemin koltuuna usulcack yaklatm ve pelerinine dokunarak: - Bykanne, ne yapalm? Eldivenim yok, diye fsldadm. - Ne yavrucuum? Ona biraz daha yaklatm, iki elimi koltua koyup: - Eldivenim yok, diye yineledim. Birdenbire sol elimi yakalad: - Peki, ya bu ne? diye sordu; sonra bayan Volohina'ya dnerek: - Voyez ma chre; voyez comme ce jeune homme s'est fait lgant pour danser avec votre fille (45), dedi. Bykannem elimi btn konuklarn merakn giderinceye ve glmeler genelleinceye dek elinde skca tutuyor, ciddi bir yzle, yant bekler gibi evresindekilere bakyordu. Utancmdan yzm krtrp, elimi bouna kurtarmaya abalarken Seryoja beni grm olsayd ok zlrdm. Ama gzleri yaarncaya dek, kzarm yznn evresinde, bukleleri sallana sallana kahkaha atan Sonika'nn yannda, hi de utanmyordum. nk gl yksek sesli ve doal olduu iin alay etmediini anladm; stelik birbirimize bakarak birlikte glmemiz beni ona yaklatrm gibi oldu. Kt sonulanabilecek bu eldiven olay, bana hep korkun gibi gelen bu evrede, konuk evresinde beni zgrle kavuturdu, artk salonda hi sklganlk duymuyordum. Sklgan insanlarn kaygs, haklarnda verilecek yargy bilmemekten ileri gelir. Bu yarg ne olursa olsun, tmyle anlalnca, kayg da diner. Sonika Volohina, gen hantal Prensle Fransz kadrili yaparken ne kadar sevimliydi! Chane'de bana elini uzatrken, nasl da canayakn glmsyordu! Bandaki kumral bukleler, tempoya uyarak ne de ho zplyor, mimimini ayaklaryla nasl da safa jet-assembl (46) yapyordu. Beinci figrde damm yanmdan karya kotuu zaman, ben de tempo bekliyor, solo yapmak iin hazrlanyordum ki, Sonika dudaklarn ciddi ciddi bkerek yana bakmaya balad. Ama, benim iin bouna korkmutu. Yrekli bir biimde chass en avant, chass en arrire, glissade (47) yaptm; ona yaklarken de kvrak bir devinimle iki parma km eldiveni gsterdim. Bol bol gld ve parke zerinde daha ho, tr ptr yrmeye balad. Ront yaparken herkes el ele tututuunda, elini elimden ekmeden ban eip burnunu eldivenli eliyle kadn da anmsyorum. imdi "Deva Dunaya" (48) kadrilinin ezgilerini duyuyor ve o gnlerde geen bu olaylar imdi de grm gibi oluyorum. Sonika ile yapacam ikinci kadril de geldi att. Onunla yan yana oturunca olaanst bir rahatszlk duynaya baladm. Kendisiyle konuacak hibir ey

bulamadm. Susuum ok uzaynca, beni bir aptal sanmasndan korkmaya baladm ve her eye karn onu hakkmda besleyebilecei bu yanl kandan uzaklatrmaya karar verdim. - Vous tes une habitante de Moscou? (49) diye baladm; olumlu yant alnca da, frquent szcnn douraca etkiyi hesaplayarak: - Et moi, je n'ai encore jamais frquent la capitale, (50) dedim. Bu balang olaanst parlak olduu ve benim Fransz dilini pek iyi bildiimi iyice kantlad halde, bu trl konumann elimden gelmeyeceini anladm. Dans sramza epey zaman olmasna karn yeniden susmaya baladk. Yaptm etkiyi anlamak iin kaygyla ona bakyor, ondan yardm bekliyordum. Birdenbire: - Bu gln eldiveni nerde buldunuz? diye sordu. Bu soru bana byk bir honutluk ve hafiflik verdi. Eldivenin Karl vanovi'in olduunu anlattm. Dahas, Karl vanovi'ten de alayl bir dille sz ettim. Krmz takkesini karnca nasl gln olduunu, bir kez de attan yeil pardessyle su birikintisi iine nasl dtn vb. anlattm. Biz nasl olduunu anlamadan Kadril bitti. Bunlarn hepsi ho, ama ne diye Karl vanovi'ten byle alayl alayl sz ettim? Kendisine kar duyduum sevgi ve saygyla onu anlatsaydm, acaba Sonika'nn ilgisini mi yitirirdim? Kadril bitince, Sonika sanki kendisinin teekkrn gerekten hak etmiim gibi sevimli bir yzle, bana: "Merci" (51) dedi. Heyecan iindeydim, sevinten deliye dnm, kendimi tanyamyordum: Bu cesaretin, kendine gvenin, dahas, bu cretin nerden geldiini bilemiyordum. Salonda geliigzel dolarken, "Dnyada beni utandracak hibir ey yoktur, her eye hazrm," diye dnyordum. Seryoja, dansta kendisiyle vis--vis (52) olmamz nerdi. Damm olmad halde, bulacam umarak: - Peki, dedim. Salonu ciddi ciddi szdkten sonra, konuk odasnn kapsndaki byk bir kzdan baka btn damlarn tutulmu olduunu grdm. Uzun boylu gen bir adam, sanrm dans nermek iin ona yaklayordu; bu adam kzdan iki adm uzaktayd, bense salonun br ucundaydm. Gz ap kapayncaya dek onu benden ayran uzakl, parkede zarife kayarak uuverdim; kzn nnde eilip ciddi bir sesle kendisini yeni dansa ardm. Byk kz hogryle glerek elini bana uzatt ve gen adam damsz kald. Kendimi yle gl duyumsuyordum ki, gen adamn zntsne aldr bile etmedim. Ama sonra, bu gen adamn, "nme kp da burnumun dibinden damm elimden alan bu dik sal olan da kim?" diye sorduunu duymutum.

XXII MAZURKA Damn kaptm gen, mazurkada, birinci ift olarak dans ediyordu. Damn elinden tutarak yerinden srad ve Mimi'nin bize rettii pas de Basques (53) yapacana, yalnzca komaya balad ve keye yaklatktan sonra duraklad, ayaklarn at, topuklarna vurdu, dnd ve srayarak ileriye komay srdrd. Mazurka iin damm olmadndan, bykannemin yksek koltuunun arkasnda "Bu yaptklar nasl ey?" diye kendi kendime dnmeye daldm, "Mimi'nin bize rettii gibi deil; O, Mazurka'da herkesin ayak ucuna basp yava yava ayaklaryla sarmallar izerek dans ettiini byk bir gvenle sylerdi; oysa yle deilmi.; bunlar baka trl dans ediyorlar. te vinler, Etyen ve herkes pas de Basques yapmadan dans ediyor. Valodya bile bu yeni biimi kapm. Pek de kt deil! Hele Sonika nasl da gzel!.. te geiyor..." Bol bol eleniyordum. Mazurka sona eriyordu; birka yal erkek ve kadn esenlemek iin bykanneme

yaklayor ve gidiyorlard; uaklar dans edenlerden saknarak sofra takmlarn arka odalara tayorlard. Bykannemin yorgun olduu besbelliydi; szckleri isteksiz isteksiz uzatarak konuuyordu; orkestra otuzuncu kez tembel tembel ayn paray almaya balyordu. Dans ettiim byk kz figr yaparken beni grd. Haince glmseyerek, sanrm bykanneme yaranmak iin Sonika'y ve prenslerden birini benim yanma getirdi: - Rose ou hortie? (54) diye, sordu. Bykannem koltuunda dnerek: - Ha, sen burada msn? Haydi git, haydi yavrucuum, dedi. O dakika bykannemin oturduu koltuun arkasndan kmaktansa, altna bam sokarak saklanmay yelerdim. Ama, gitmemek elimde miydi? Kalktm: - Rose, dedim, sklarak Sonika'ya baktm. Daha kendime gelmeden birinin beyaz eldivenli elini elimde buldum. Ayaklarmla ne yapacam hi bilmediimi kestiremeyen prenses, olaanst bir glmsemeyle ileri atlyordu. Pas de Basques'n yerinde olmadn, tmyle beni rezil edecek bir devinim olduunu biliyorduk. Ama, Mazurkann bildiim ezgilerini alan kulaklarm, iitme duygumu uyandryor, bu duygu da ayaklarm, kendilerine gre devindiriyordu; ve bu zavallcklar da parmak ularna basarak, ayrmnda olmadan ve btn seyircileri artan, ters, yuvarlak, pek ar admlar atmaya baladlar. Dz yry srd srece, yle byle gidiyorduk. Gerekli nlemleri almazsam, kesinlikle ondan ok uzaklaacam, dn noktasnda anladm. Byle can skc bir duruma dmemek iin, ilk srada oynayan bir gencin ok gzel figrn yinelemek iin durakladm. Tam ayaklarm aarak hoplamaya hazrlandm srada Prenses, hzla evremde dnerek, burada anlamsz bir merak ve aknlkla ayaklarma bakt. Bu bak beni yerin dibine geirdi. yle ardm ki, dans edecek yerde, hibir eye benzemeyen, tempoya uymayan tuhaf bir biimde yerimde saymaya baladm ve sonunda bsbtn durdum. Herkes bana bakyor, kimi aknlkla, kimi merakla, kimi alayla, kimi de acyarak; yalnzca bykannem ilgisiz bakyordu. Babam ta kulamn dibinde fkeli bir sesle: - l ne fallait pas danser si vous ne savies pa! (55) dedi ve beni hafife iterek, dammn elinden tutup eski dans yntemine gre, seyircilerin pek grltl beenileri arasnda, bir tur yaptrp yerine getirdi. Mazurka da o anda bitti. - Tanrm, bu korkun cezay bana niin verdin?... ........................... Herkes benden nefret ediyor, her zaman da edecek, dostlua, aka, saygya, her eye giden yollar kapand, her ey mahvoldu!.... Valodya, bana yarar dokunmayan ve herkesin ayrmnda olduu iaretleri niin yapt? Bu ters tavrl Prenses de ayaklarma niin yle bakt? Niin Sonika.... O eker ey; ama niin o zaman o da glmsedi? Niin babam kzard ve elimden yakalad? Acaba benim yzmden o da utanm myd? Of! Bu ekilmez bir ey! te annem burada olsayd Nikolenkas iin hi de kzarmazd.... Dlemim bu sevimli glgenin peinde uzaklara dalp gitti. Evimizin nndeki ayr, bahemizin yksek hlamurlarn, stnde krlanglar uuan tertemiz havuzu, beyaz, saydam bulutlarn durduu mavi g, taze kokulu ot demetlerini gzmn nne getiriyor, altst olan dlemimde daha pek ok dingin, sevimli anlar dolayordu.

XXIII MAZURKADAN SONRA lk srada dans eden gen, yemekte bize ayrlan ocuklar masasnda oturdu ve bana ilgi gsterdi. Bama gelen ykmdan sonra bir ey duyumsayabilseydim, bu ilgi onurumu pek okard. Ama, bu gen, sanrm her eye karn beni neelendirmeye ant imiti; benimle akalayor, bana "delikanl" diye

sesleniyor ve byklerden hi kimsenin bize bakmad bir srada hemen trl ielerden arap dolduruyor ve srar ederek bana iiriyordu. Yemein sonuna doru, bagarson peeteye sarlm ieden ancak eyrek bardak ampanya koyunca, gen, doldurmas iin srar etti ve beni de bir solukta imeye zorlad. O zaman btn vcudumda ho bir scaklk, gen, neeli koruyucuma kar zel bir ballk duymu ve bilmem neden kahkahayla glmtm. Birdenbire salondan Grost Fater'in ezgileri duyuldu, sofradan kalkmaya baladlar. Gen adamla olan arkadalm hemencecik bitiverdi. O byklerin yanna, ben de onun ardndan gitmeyi gze alamadm iin kzyla neler konutuunu dinlemek iin merakla Volohina'ya yaklatm. Sonika annesini kandrmaya alarak: - Yarm saatik daha... - Vallahi olmaz, meleim. Sonika yalvararak: - Rica ederim, hatrm iin, ne olursunuz. Bayan Volohina glmsemek aymazlnda bulunarak: - Ben yarn hastalanrsam honut olur musun? diyordu. Sonika: - A! zin verdin, kalyoruz, diye sevincinden sryordu. - Ah! Sen yok musun? Haydi yleyse dans et... dedi ve beni gstererek, ite sana kavalye de hazr, diye ekledi. Sonika elini bana uzatt, birlikte salona kotuk. tiim arap, Sonika'nn neesi ve yanmda bulunmas, mazurkadaki o uursuz olay tmyle unutmama yardm etti. Ayaklarmla en gln devinimleri yapyordum. Kimi zaman kpee kzm bir koyun gibi ayn yerde tepiniyordum. Bunlar yaparken candan ve gnlden glyor, bunun seyirciler zerinde ne etki braktn hi dnmyordum. Sonika da durmadan glyordu; el ele tutuup dndmze glyor, bir mendilden atlayan ve bunu yapmak ok zormu gibi ayaklarn yavaa atan yal bir beye kahkaha atyor, evikliimi gstermek iin hemen hemen tavana kadar srayma glmekten katlyordu. Bykannemin yaz odasndan geerken, aynaya yle bir baktm: Yzm gzm ter iinde, salar karmakark, peremler her zamankinden daha dik; ama, yzmn genel grn yle en ve salklyd ki, kendi kendimi beendim. 'Her zaman imdiki gibi olsaydm, kendimi bakalarna belki sevdirebilirdim...' diye dndm. Fakat, dammn olaanst gzel boyuna bosuna baktm, kendim de beendiim nee, salk ve kaygszlk anlatmndan baka, onda o denli ince ve krlgan bir gzellik vard ki, kendi kendime kzdm ve byle olaanst bir yaratn dikkatini zerime ekme umudunun, nasl da budalaca bir davran olduunu anladm. Karlk greceimi ummuyor, dnemiyordum bile. Yreim, gene mutlulukla dolmutu. Ruhumu sevinle dolduran bu ak duygusundan, bu duygunun sonsuza dek srmesinden baka, daha byk nasl bir mutluluk ve daha ne gibi eyler bekleyebilirdim? Buncasndan bile honuttum. Yreim ku gibi rpnyor, kan hi durmadan yreime akyordu, alamak istiyordum. Koridorda, merdiven altndaki karanlk kenin nnden geerken ieri baktm: Ne olurdu btn mrm bu karanlk kede onunla birlikte geirseydim ve orada olduumuzu kimse bilmeseydi. Bu ne byk bir mutluluk olurdu, diye dndm. Yava, titrek bir sesle: - Bu gece ne ho bir geceydi, deil mi? dedim ve sylediklerimden deil, syleyeceklerimden korkarak admlarm sklatrdm. Ban bana yle tatl bir bakla evirerek, "Evet, ok!" diye yant verdi ki korkum geti ve zellikle yemekten sonra: - Biraz sonra gideceinizi, bir daha gremeyeceimizi bilmek beni nasl da zyor, dedim. (Kederlendiriyor, diyecektim, ama diyemedim.) skarpinlerimin burnuna dikkatle bakp, nnden getiimiz kafesli paravanaya parman srttkten sonra: - Niin grmeyelim ki? dedi, her sal ve cuma biz annemle Tverskoy bulvarna

gezmeye gideriz, siz oraya gezmeye gitmiyor musunuz? - Sal gn kesinlikle izin isteyeceim, brakmazlarsa, kendi bama apkasz kaarm, yolu biliyorum, dedim. Sonika birdenbire: - Bir ey syleyeceim. Biliyor musunuz? Bize gelen ocuklarn bazlarna sen derim. Gelin sizinle de senli benli konualm, dedi; sonra, gzlerimin iine bakp ban sallayarak: - ster misin? diye ekledi. O dakika salona giriyorduk, Grost Fater'in ikinci ve pek canl blm balyordu. Orkestra, grlt arasnda szlerimin iitilmeyecei bir srada: - Elini... zi ver.... in, dedim. Sonika: - Verin deil, ver, diye dzeltti ve gld. Grost Fater bitti, ama ben bu kipin birka kez getii tmceleri durmadan hazrladm halde, "sen"li olan bir tanesini bile sylemeye frsat bulamadm. Bunu yapmak iin cesaretim yetmiyordu. "stiyor musun?" "Versene" sesleri kulamda nlyor, beni sanki sarho ediyordu; Sonika'dan baka kimseyi, hibir eyi gremiyordum. Buklelerini toplayp kulann arkasna kstrrken o zamana dek hi grmediim alnnn bir ksmn ve akaklarnn aldn grdm. Yalnzca burnunun ucunda kck bir delik brakarak yeil ala batan aa brndn grdm. Pembe minimini parmaklaryla aznn evresinde kck bir delik amasayd, boulacan da sandm ve merdivenden annesiyle inerken, hzla dnerek ban salladn ve kapdan uzaklatn da grdm. Valodya, vinler, gen Prens, ben, hepimiz Sonika'ya k, merdiven banda durup onu gzlerimizle uurluyorduk. zellikle hangimize ban salladn bilmiyorum; ama, o dakika benim iin salladna yzde yz emindim. vinler evden ayrlrken ok serbest, biraz da souka konuup el sktm. Ona kar olan sevgimin ve stmdeki egemenliinin bugnden sonra yittiini anladysa, ok ilgisiz grnmek istemesine karn, sanrm zlmtr. Yaammda ilk kez sevgime ihanet ettim, ilk kez de bu duygunun tadn tattm. O herkese bilinen balln eskimi duygusunu, akn gizemlerle ve bilinmeyenlerle dolu taze duygusuna evirmekten sevin duyuyordum. stelik, ayn zamanda birinden sourken, tekini sevmeye balamak da, eskisine karn iki kat sevmek deil midir?

XXIV YATAKTA Yatakta yatarken 'Nasl oldu da, Seryoja'ya bu denli uzun bir zaman ve bylesine gl bir bala balandm?' diye dnyordum. Hayr, o hibir zaman beni anlamam, bana deer vermemiti, sevgimi de hak etmiyordu... Ya Sonika?... Ne gzel ey! "stiyor musun?", "Sen balayacaksn" demesi... Yzkoyun dndm ve yzn capcanl gzmn nne getirdim. Yorgan bama ektim; drt yann da sktrdm. Hibir yerinde bir delik kalmaynca, yattm ve vcudumda tatl bir lklk duyarak gzel dlemlere, anlara daldm.... Pamuk yorgann astarna kmltsz baklarm dikiyor, onu bir saat nce grdm gibi ok ak gryordum. Onunla dlemsel olarak konuuyordum, bu konuma, hibir anlam olmad halde, bana anlatlamaz bir mutluluk veriyordu. nk iinde sen, sana, seninle, seninkiler gibi szler durmadan yinelenip duruyordu. Bu dlemler ylesine akt ki, tatl bir cokuyla uyuyamyor ve iimden taan mutluluu biriyle paylamak istiyordum. te yana dnerken iitilecek denli: - Canm Sonika, dedim! Valodya beni iitiyor musun?

O, uyku sersemliiyle: - Hayr. Ne var ki? - Valodya ben m, kesinlikle Sonika'ya m. Valodya gerinerek: - Peki, ne olacak? diye yantlad. - Ah Valodya, iimdekileri dnemezsin. imdi bile yorgann altnda yatyor, onu ylesine ak gryor, onunla ylesine aka konuuyordum ki, aarsn. Sana bir ey daha syleyeyim mi? Yatp onu dndm zaman, Tanr bilir niin, hznleniyor ve alamak istiyorum. Valodya kmldad. Ben konumam srdrerek: - Yalnzca bir ey istiyorum; hep onun yannda olmak, hep onu grmek, o kadar. Sen de ksn deil mi, Valodya? Gerei syle. Tuhaf, herkesin Sonika'ya k olmasn ve herkesin bunu anlatmasn istiyordum. Valodya bana dnerek: - Bundan sana ne? Belki de... Onun parlak gzlerinden, hi de uykusu olmadn anladm ve: - Senin uykun yok! Yalancktan uykun var gibi yapyorsun, diye bardm ve yorganm attm. Haydi ondan sz edelim. Ne gzel ey deil mi? yle gzel ki, "Nikolenka, u pencereden atla" ya da "Kendini atee at," dese, ant ierim ki, hemen sevinle atarm... Ah ne cici ey, deil mi? Onu, ok canl olarak karmda gryordum ve bu dlemden tam bir zevk duymak iin, birden te yana dndm ve bam yastn altna sakladm: - Valodya, ylesine alamak istiyorum ki! Valodya glmseyerek: - Aptal, sen de!... dedi ve biraz durduktan sonra: - Bense bambaka dnyorum. Elimden gelseydi, onunla yan yana oturup konumak isterdim, dedi. - Ya! Demek ki sen de ksn! diye szn kestim. O ise tatl bir glmseyile: - Sonra da parmaklarn, gzlerini, dudaklarn, kk burnunu, minik ayaklarn pmek isterdim, dedi. Yastn altndan: - Budalalk! diye bardm. Valodya ise, beni aalayarak: - Senin bir eyden anladn yok, dedi. Gzyalarmn arasndan: - Hayr, ben anlyorum, asl sen anlamyorsun, budalaca konuuyorsun, dedim. - yle olsun, ama bir kz gibi alamann anlam ne?

XXV MEKTUP Anlattm gnden hemen hemen alt ay sonra, Nisan'n 16'nc gn, ders zamannda babamz yukarya kp bize bu gece hep birlikte kye gideceimizi haber verdi. Bu haberi duyunca, yreim burkuldu ve hemen dncelerim annemin evresinde topland. Byle birdenbire yola kmamzn nedeni, aadaki mektuptu. "Petrovskoye, 12 Nisan. 3 Nisan tarihli sevimli mektubunu ancak imdi, akamn saat onunda aldm ve her zaman olduu gibi, hemen yantn yazyorum. Feodor mektubu dn akam kentten getirmi, ama ge olduu iin Mimi'ye ancak bu sabah vermi. Mimi ise benim biraz keyifsiz ve sinirli olduumu dnerek, btn gn bana gstermemi.

Gerekten biraz ateim vard; dorusu drt gnden beri pek iyi deilim ve yataktan kalkmyorum. Sevgili dostum, ok rica ederim, korkma, korkulacak denli kt deilim. van Vasilyi izin verirse, yarn kalkmay dnyorum. Geen hafta cuma gn ocuklarla gezmeye kmtm; byk yolun geidinde ve bana hep korku veren kprnn yannda atlar amura sapland. Hava ok gzeldi, araba kurtarlncaya dek byk yola doru yrmek aklma esti. Kk kiliseye gelince yoruldum, dinlenmek zere oturdum. Halk arabay kurtarmaya toplanncaya dek, yarm saatlik bir zaman geti; biraz meye baladm, zellikle ayaklarm d; nk ayamdaki ince ksele tabanl ayakkablarm slanmt. Yemekten sonra vcuduma bir titreme geldi ve ate bast. Ama her zamanki gibi dolap duruyordum; aydan sonra da, Lboka ile drt elle almak zere piyanoya getik. (Grsen, aarsn, yle ilerledi ki...) u var ki tempoyu sayamadmn ayrmna varnca, nasl ardm bilemezsin. Birka kez saymak istedimse de, kafamda bir karklk, kulamda tuhaf bir uultu duyuyordum. 1, 2, 3 diye balyor, sonra birdenbire 8, 15 diyor ve en nemlisi, yanlm anladm halde, bir trl dzeltmek elimden gelmiyordu. Sonunda Mimi yardma yetiti, beni sanki zorlayarak yatama yatrd. te nasl hastalandm ve bundaki suumu gsteren ayrntl bir hesap, canm. Ertesi gn ateim olduka ykseldi ve bizim iyi yrekli yal van Vasilyi geldi. Hl bizde kalyor. Yaknda beni dar karacana da sz verdi. Bu van Vasilyi ne olaanst bir adam. Ateler iinde saykladm zaman, sabaha dek gzlerini krpmadan baucumda bekledi. imdiyse mektup yazdm bildii iin, kzlarla divanl odada oturuyor, yatak odamda kzlara Alman masallar anlattn, onlarn da dinlerken katla katla gldklerini duyuyorum. La belle Flamande adn verdiim kz, annesi baka bir yere gittii iin iki haftadan beri bizde kalyor; dikkat ve ilgisiyle, bana olan en iten balln gsteriyor. Yreinin en gizli srlarn bana ayor. yi bir elde olsayd, gzel yz, temiz yrei ve btn tazeliiyle o, her bakmdan ok iyi bir kz olabilirdi; ama anlattna gre, yaad evrede bsbtn mahvolup gidecek. Bu kadar ocuum olmasayd, onu yanma alrdm ve ok iyi ederdim diye dnyorum. Lboka sana, kendisi de mektup yazmak istiyordu, ama kezdir sayfay yrtyor, "Babamn nasl alayc olduunu biliyorum, tek yanlm bile olsa herkese gsterir," diyor. Katinka, eskisi gibi sevimli; Mimi, gene yle sevecen ve zc. imdi ciddi eylerden sz edelim: Bu k ilerin iyi gitmediini, Habarovskoe'den gelen paralar almann zorunlu olduunu yazyorsun. Bunun iin benim onaym istemeni tuhaf buluyorum. Benim olan ey, ayn zamanda senin deil midir? Sen yle iyi yreklisin ki, sevgilim; beni zme korkusuyla ilerinin nasl gittiini gizliyorsun. Ama, ne olursa olsun, pek ok zarar ettiini seziyorum ve ant ierim ki, buna hi zlmyorum; onun iin bu ii dzeltmek olana varsa, artk dnme, kendini bouna zme. ocuklarn gelecei iin, deil kumarda kazandn paralara, kusura bakma ama, senin btn servetine bile gvenmemeye altm. Kumardaki kazancna ne denli az seviniyorsam, yitirmene de yle zlyorum. Ancak, beni zen, bana kar beslediin sevginin bir blmn alan ve imdi yazdm gibi, beni bu ac gerekleri sylemek zorunda brakan, kumara olan uursuz alkanlndr. Oysa, sana bunlar yazmakla ne byk ac ektiimi Tanr bilir! Tanr'ya tek bir ey iin durmadan yakaryorum: Bizi kurtarmas iin... yoksulluktan deil (yoksulluk da ne ki?), ama korumak zorunda olduum ocuklarmzn karlaryla, bizim kiisel karlarmzn karlat o korkun andan. Tanr yakarlarm imdiye dek kabul etti ve sen, bizim deil de artk ocuklarmzn olan serveti yitirmemek ya da dnmekten bile korktuum ama her an bizi tehdit eden o korkun ykm getirmemek iin gerekli olan snr amadn. Bu, Tanrnn bize balad bir nimettir.

ocuklardan sz ediyor ve gene eskiden beri tartmaya yol aan, yatl okula verilmelerine benim de raz olmam rica ediyorsun. Bu renim konusundaki dncemi bilirsin. Benimle dnde misin, bilmem. Ama her olasla kar, beni biraz seviyorsan, ne olursun bunu ben saken ya da Tanr ayrlmamz yazmsa, ldkten sonra da yapmayacana sz ver; yalvarrm. lerimiz iin Petrograd'a gidip gelmenin zorunlu olduunu yazyorsun. Tanr esenlik versin, yavrum, git ve abuk dn. Sensiz buras bize ok skntl geliyor! lkyaz olaanst gzel; balkona alan kapnn bir kanadn kardk bile, limonlua giden yol drt gn nce kupkuruydu. eftali aalar tmyle iek am. Yalnzca kimi yerlerde bir para kar var: krlanglar geldi ve bugn Lboka bana ilkyaz iekleri getirdi. Doktor, gn sonra sapasalam olacam ve nisan gneine kp snacam, temiz hava alabileceimi sylyor. Hoakal sevgili dostum. Yitirdiin paraya da, benim hastalma da zlmemeni dilerim. Bir an nce ilerini bitirip ocuklarla birlikte yaz geirmek zere bize gel. Yaz iin olaanst planlarm var, ama onlarn gereklemesine senin yokluun engel oluyor." Mektubun geri kalan blm, ayr bir kt parasna, sk ve dzensiz bir yazyla Franszca olarak yazlyd. Szc szcne eviriyorum: "Hastalm konusunda sana yazdklarma sakn inanma; hastalmn nasl ar olduunu kimse anlamyor. Bildiim bir ey varsa o da u, artk yatamdan kalkamayacam. Dakika bile geirmeden ocuklar al ve hemen gel. Belki seni bir kez daha kucaklamam ve ocuklara hayr dua etmem nasip olur. Bu, benim en son isteimdir. Bu szlerimle seni ne denli sarstm biliyorum, ama bunlar benden olmasa, er ge bakalarndan duyacaktn. Tanrnn esirgemesine snp bu ykma dayanmaya alalm. Onun yazdna boyun eelim. Yazdklarmn, bir hastann dleminde doan bir ey olduunu sanma; tersine, u dakikada zihnim ok ak ve ben, ok dinginim. Bunlar bir hasta ruhun dourduu kark kuruntulardr diye avutma. Hayr, ben duyumsuyorum, biliyorum; Tanr bunu bana bildirdii iin biliyorum ki, gnlerim sayldr. Sana ve ocuklara olan akm, mrmle birlikte tkenecek mi? Bunun olanakszln anladm. u anda, kendisi olmaynca yaamdan bir ey anlayamadm bu duyguyla, onun bir gn gelip de yok olacan dnemeyecek denli doluyum. Beni yaatan, size olan akmdr. Ruhumun sonsuz olarak yaayacan biliyorum; nk, alnmda bunun bir gn snecei yazl olsayd, akm gibi bir duygu doamazd. Aranzda bulunamayacam; ama, akmn sizi hibir zaman brakmayacana kesinlikle eminim ve bu dnce yreime yle aklk veriyor ki, yaklamakta olan lm dingin, korkusuz bekliyorum. ok dinginim ve Tanr biliyor ki, lme, iyi bir yaama gemek iin bir aracym gibi bakyorum; ama niin gzyalarm beni bouyor?.. Niin ocuklar, sevdikleri annelerinden yoksun etmeli? Niin sana byle ar ve beklenmeyen bir darbe indirmeli? Aknzn, yaamm snrsz mutlulukla doldurduu u dakikada, niin lmeliyim? Tanr ne yazdysa o olur! Gzyalarmdan artk yazamyorum. Belki de seni gremeyeceim. Bu dnyada yaamm mutlulukla dolduran esiz yaam arkadama teekkr borluyum. teki dnyada, seni dllendirmesi iin Tanrya yalvaracam. Hoakal sevgilim. Ben gidiyorum. Ama, akm hibir zaman, hibir yerde seni brakmayacak. Hoakal Valodya, hoakal meleim, hoakal en km, benim Nikolenkam! Acaba bir gn olur da beni unuturlar m?" Bu mektubun iinde Mimi'nin Franszca yazd u pusula da vard: "Szn ettii o zc sezgileri doktor da kesin olarak dorulad. Dn gece bu mektubu hemen gndermemi sylemiti; bu szleri, hastalk sabuklamas [hezeyan] olarak sylediini sanp bu sabaha dek bekledim ve mektubu amaya karar verdim. Tam onu atm srada Natalya Nikolayevna mektubu ne yaptm sordu ve gndermemisem yakmam buyurdu. Durmadan mektuptan sz ediyor ve onun sizi

ldreceine beni inandrmaya alyordu. Bu melei bizi brakmadan grmek istiyorsanz, yolculuunuzu geciktirmeyin. Bu karalamam balayn. gecedir uyumadm. Onu nasl sevdiimi bilirsiniz!" 11 nisan gecesini annemin odasnda geirmi olan Natalya Savina, ilk blmn yazdktan sonra, annemin, mektubu yanndaki masaya koyup uyuduunu bana anlatm ve unlar sylemiti: "Kendim de aklayaym ki, koltukta uyuklam kalmm, orap da elimden dm. Yalnzca uyku arasnda -yle saat bire doru- sanki onun konutuunu duydum; gzlerimi atm; bir de ne greyim: O, yavrucuum, yatakta oturmu, sylece elceizini kavuturmu, gzyalar seller gibi akyordu. Ancak, 'Demek ki, her ey bitti,' diyebilmi ve ellerini yzne kapamt. Yerimden radm ve, 'Neniz var?' diye sordum. 'Ah, Natalya Savina, kimi grdm bir bilseniz?' dedi, sonra da ne denli sorduysam da, baka hibir ey sylemedi. Yalnzca masay getirmemi syledi; bir eyler daha yazd; mektubu yanmda kapatarak hemen yollamam buyurdu. Bundan sonra da gnden gne ktledi..."

XXVI KYDE BZ NELER BEKLYORDU? 25 Nisan gn Petrovskoe'deki evin kapsnn nnde arabamzdan iniyorduk. Moskova'dan karken babam ok dnceliydi. Valodya, annemin hasta olup olmadn sorunca ona zntyle bakt ve susarak ban sallad. Yolculuk srasnda, grnr derecede yatmt. Evimize yaklatka yzn kaplayan znt yava yava oalyor, arabadan inerken, soluk solua koup gelen Foka'ya: - Natalya Nikolayevna nerede? diye sorarken sesi titriyor ve gzleri yaaryordu. yi yrekli yal Foka, ekinerek yzmze bakt, gzlerini indirdi ve giriin kapsn aarken ban evirip: - Alt gndr odalarndan kmyorlar, diye yantlad. Sonradan anlattklarna gre, annemin hastaland gnden beri durmadan ac ac uluyan Milka, neeli neeli babama kotu; onun zerine atlyor, vyklyor, ellerini yalyordu. Babam onu iterek konuk odasna, oradan annemin odasna bakan sedirli odaya geti. Odaya yaklatka, davranlarndan heyecannn da o kadar artt grlyordu. Sedirli odaya girdiinde, zorla soluk alyor, ayak ucuna basarak ilerliyordu; kapnn kilidine dokunmadan nce bir istavroz kard. Bu srada, alamaktan gzleri ien zavall Mimi, koridordan koarak kt, fsldayarak, umutsuzluk dolu bir sesle: - Ah, Piotr Aleksandrovi! dedi ve babamn kap tokman evirmek zere olduunu grnce, zor iitilen bir sesle, buradan geemezsiniz, yol kzlarn odasndandr, diye ekledi. Bunlarn hepsi, korkun sezilerle byk bir acya hazrlanm olan ocuk ruhumda, ne derin etkiler brakyordu. Kzlarn odasna gittik; koridorda, yzne verdii grnmlerle bizi her zaman elendiren aptal Akim'i grdk. Ama, bu dakikada onun gln grnmesi yle dursun, hibir anlam olmayan ilgisiz durumu, bana ok dokundu. Odada bulunan iki kz, bizi grnce selam vermek iin yle zgn bir grnle ayaa kalktlar ki, iimi korku brd. Mimi'nin odasna getikten sonra, babam annemin odasnn kapsn at, biz de girdik. Kapnn sanda, zerine allar gerilmi iki pencere vard. Onlardan birinin nnde, burnunda gzl olan Natalya Savina oturmu orap ryordu. Her zaman yapt gibi, bizi pmedi, yalnzca yerinden kalkt, Gzlnn zerinden bize bakt; gzlerinden dolu gibi yalar akyordu. Eskiden bize ok ilgisiz davrananlarn bile, imdi bizi grr grmez alamaya balamalar hi de houma gitmedi.

Kapnn solunda bir paravana duruyor, arkasnda karyola, st ila dolu komodin ve doktorun uyuklad byk bir koltuk; karyolann nnde beyaz sabahlyla, gen, ok sarn olaanst gzel bir kz duruyor ve kollarn biraz svayarak, o dakikada grnmeyen annemin bana buz koyuyordu. Bu kz annemin szn ettii la belle Flamande'd. Odaya girer girmez, annemin banda olan elini kaldrp sabahlnn gsndeki kvrmlar dzeltti ve sonra fsldayarak: - Kendini yitirdi, dedi. O dakikada ok ac ekiyordum; bununla birlikte, btn ayrntlarn farkndaydm. Oda, hemen hemen karanlk, scak, nane, kolonya, papatya ve lokman ruhu kokularyla doluydu. Bu koku beni o kadar sard ki, onu yalnzca duyduumda deil, anmsadmda bile, dlemim bir anda bu i karartc, havasz odaya gider ve o korkun dakikay en ince ayrntsna dek gzmde canlandrr. Annemin gzleri akt, ama hibir ey grmyordu. O rkn bak hi bir zaman unutamayacam! O bak ylesine ac doluydu ki!.. Bizi gtrdler. Sonralar, annemin lm dakikalarn Natalya Savina'ya sorduum zaman, unlar sylemiti: - Sizi grdkten sonra zavall kuzucuum uzun sre rpnd, sanki uracnda onu boan bir ey vard; sonra yastktan ban indirdi ve yle sessiz, dingin dald ki, tpk melekler gibiydi. Tam iecei eyi neden getirmediklerini anlamak iin ktm srada dndm, cierimin paras, evresindeki her eyi datm, iaretle babacnz aryordu; o eildiinde annenizin artk konumaya gc kalmad anlald. Yalnzca dudaklarn aabiliyor ve gene, "Aman Tanrm, Tanrm, ocuklar, ocuklar!" diye inliyordu. Ben sizi armaya koacaktm. Ama, van Vasilyi brakmad. Hastay zeceksin, getirmesen daha iyi edersin, dedi. Bu davranyla neler sylemek istediini Tanr bilir! yle sanyorum ki, size uzaktan hayr dua ediyordu; lmnden nce son kez olsun ocuklarn grmeyi, Tanr ona ksmet etmemi demek. Sonra biraz kalkt, yavrum, eliyle yle bir iaret etti ve anmsamaktan bile korktuum bir sesle birden, "Ey kutsal Meryem, onlar brakma!.." dedi. O dakika gzlerinden ok ac ektii, acnn yreine sapland belliydi. Yasta dt, araf dileriyle koparyor; gzyalar durmadan akyordu... Ben: - Ya sonra ne oldu? diye sorunca, Natalya Savina artk konuamaz oldu, ban evirdi ve ac ac hkrmaya balad. Annem korkun aclar iinde lmt.

XXVII ACI Ertesi gn akamn ge vakti, onu bir kez daha grmek istedim; duyduum korkuyu birdenbire yendim ve kapy usulca ap ayaklarmn ucuna basarak salona girdim. Odann ortasnda, masann zerinde tabut duruyordu. Mumlar, tabutun evresindeki yksek gm amdanlarda hl yanyordu. Kilise adamlarndan biri, uzak bir kede oturmu, tekdze, alak bir sesle ncil okuyordu. Kapda durup baknmaya baladm; ama alamaktan gzlerim yle i, sinirlerim yle bozuktu ki, hibir ey seemiyordum; her ey tuhaf bir biimde birbirine karyordu: Ik, lme, kadife, byk amdanlar, kylar dantelal pembe yastk, elenk; dantelal balk ve mum gibi saydam bir ey daha. Onun yzn grmek iin sandalyeye ktm, ama yznn olduu yerde gene o ak sar renkte saydam bir cisim beliriyordu. Bu eyin annemin yz olduuna bir trl inanamyordum. Ona daha dikkatli baktka, yava yava alk olduum sevimli yz izgilerini tanmaya baladm. Bunun annem olduunu algladm an, dehetten titredim; ama, kapal olan gzleri neden ylesine km ki? u

korkun renksizlik ve yanann saydam derisi altndaki siyahms leke neden? Neden btn yznn anlatm bu denli souk ve ciddi? Neden dudaklar bylesine renksiz ve bklleri bylesine gzel ve arbal? Onlarda dnyasal olmayan yle bir dinginlik anlatm var ki, bakarken vcudumu tepeden trnaa souk bir rperi kaplyor. Bakyor ve anlalmaz, tanmlanamaz bir gcn, gzlerimi bu cansz yze ektiini anlyordum. Gzlerimi ondan ayramyor, dlemimde, mutluluk dolu yaam tablolar iziyordum. nmde duran ve anlarmla hi ilgisi olmayan bir cisme bakar gibi anlamsz baktm u cansz vcudun o olduunu unutmutum. Ben onu birok durumda canlandryordum; canl, neeli, gleryzl; sonra gzlerimin dikili kald bu renksiz yzdeki izgilerden biri beri birdenbire sarsyordu. rktc gerei anmsyor, rperiyor, ama bakmaktan da kendimi alamyordum. Dlemler bir daha gerei siliyor ve yeniden gereklik duygusu dlemleri datyordu. En sonunda yorulan dlemgcm, beni aldatamaz oldu. Gereklik duygusu da yitti ve ben kendimden getim. Bu durumda ne kadar kaldm, ne olduumu bilemiyorum. Tek bildiim, bir sre yaama bilincimi yitirerek bir tr yksek, tanmlanamaz, ho ve ac bir zevk duyuumdu. Belki onun sevgili ruhu daha yksek bir dnyaya uarken, bizi brakt bu lml dnyaya zntyle bakm ve benim zntm grp acyarak sevgi kanatlaryla, gklere yakan acma glmseyiiyle beni avutmak ve kutsamak iin inmiti. Kap gcrdad ve okuyan deitirmek iin baka bir papaz ieri girdi. Bu grltyle kendime geldim, aklma ilk gelen ey u oldu: beni alamayan ve zntyle ilgisi olmayan bir durumda iskemlede grr, duygusuz ve yalnzca merakmdan ya da acma duygusuyla iskemleye kp baktm sanr diye istavroz kardm, eildim ve alamaya baladm. O kendimden gemi olduum ann asl ac dakikam olduunu, ancak o zamanki izlenimlerimi anmsarken anladm. Gmlmeden nce ve sonra durmakszn alyor, zlyordum; ama o znty anmsamaya utanyorum; nk ona, herkesten ok zgn olduumu gstererek onurumu kurtarma isteim, bakalarnn bana ne gzle bakaca dncesi, beni Mimi'nin baln ve evredekilerin yzlerini incelemeye ynlendiren amasz merak gibi durumlar karyordu. Yalnzca, bir tek acnn duygusunu duymadm iin kendimden nefret ediyor ve teki duygular saklamaya alyordum; bundan dolay da zntm doal ve iten deildi. stelik kendimi mutsuz duymaktan bir tr zevk alyor, talihsizliimin bilincini glendirmeye alyordum. Bu bencilce duygu, asl zntm daha ok bastryordu. Her zaman byk zntlerden sonra olduu gibi, bu geceyi de rahat ve deliksiz bir uykuyla geirdim, kuru gzlerle ve yatm sinirlerle uyandm. Saat onda, tabutu karmadan nce yaplacak ayine bizi ardlar. Oda gzyalar iinde hanmlaryla esenlemeye gelen uaklar ve kyllerle doluydu. Ayin yaplrken ben gerei gibi alyor, istavroz karyor, secdeye kapanyordum, ama iimden, tapnmaktan uzak ve olduka soukkanlydm; srtma giydirdikleri ve koltuklarm skan yarm frakla ilgileniyor, pantolonumun dizlerinin kirlenmemesi iin nasl devinmemin uygun olacan dnyor ve usulca evredekileri szyordum. Babam kire gibi renksiz, tabutun baucunda duruyor ve kendisini tutmak iin aka aba gsteriyordu. Onun siyah frakl uzun vcudu, solgun ve anlaml yz, her zamanki gibi uyumlu davranlar; istavroz karrken, eilip elini yere dedirirken, papazn elinden mumu alrken ya da tabuta yaklarken olaanst zarif grnyordu. Ancak, neden bilmiyorum, u dakikada onun bu zariflii houma gitmiyordu. Mimi duvara yaslanmt ve ayakta zorla duruyormu gibiydi. Entarisi buruuk ve ku ty iinde, bal bir yana dm, i gzleri kpkrmzyd, ba titriyordu; yrekler paralayc bir sesle durmadan hkryor, yzn mendiliyle ve eliyle srekli kapatyordu. Bana yle geliyordu ki, bunu seyircilere kar yzn kapatarak yapmack hkrklara bir dakika olsun ara verip dinlenmek iin yapyordu. Biraz nce, annemin lmnn kendisi iin dayanamayaca korkun bir darbe olduunu, bu

darbenin onu her eyden yoksun kldn ve bu melein lmeden nce kendisini ve Katinka'nn geleceini salamay unutmadn babama sylemi olduunu anmsadm. O bunlar anlatrken, ac gzyalar dkyordu, belki de znts gerekti; ama temiz ve tam bir znt deildi bu. Lboka kreple evrili siyah entarisiyle, gzyalarndan slanm yzyle ba eik, arada bir tabuta bakyor ve yznde yalnzca ocuka bir korku grnyordu. Katenka, annesinin yannda duruyordu ve yz szlm olmakla birlikte, her zamanki gibi pembeydi. Ak zyapl olan Valodya, zntsnde de itendi; kimi zaman duraan baklarn bir yere dikmi, dnerek duruyor; kimi zaman, az birdenbire bklmeye balyor ve ivedi ivedi istavroz kararak eiliyordu. Cenaze treninde bulunan herkes, benim iin dayanlmaz kiilerdi. Annemin bu dnya iin yaratlmad ve br dnyada daha rahat edecei trnden avutucu szleri bende bir tr fke uyandryordu. Onun iin konuup alamaya ne haklar vard? Kimileri konuurken bizi "ksz" diye niteliyordu. Sanki onlar sylemese, biz annesi len ocuklarn bu sanla arldn bilmeyecekmiiz gibi! Yeni evlenen bir kza "madam" demekte nasl ivedi davranyorlarsa, ayn biimde bizi de ilk kez bu sanla armak, sanrm holarna gidiyordu. Salonun uzak bir kesinde, bfe odasnn ak kapsnn arkasnda hemen hemen saklanm gibi diz km, ak sal iki bklm bir yal kadn duruyordu. Ellerini balam, gzlerini ge kaldrm, alamyor ama dua ediyordu. Ruhu Tanrya ykseliyor, kendisini de dnyada her eyden ok sevdii kimseye kavuturmas iin yalvaryor ve bunun pek yaknda gerekleeceine inanyordu. 'te onu gerekten seven biri,' diye dndm ve kendi kendimden utandm. Ayin bitmiti. Rahmetli annemin yz ak duruyor ve bizden baka herkes birbiri ardna ona yaklap son sayg grevlerini yerine getiriyorlard. Sonda bulunanlardan biri, rahmetliyle vedalamak zere, Tanr bilir niin, kucanda getirdii be yalarndaki gzel kzyla yaklamt. Bu srada kazayla drdm slak mendilimi almak istiyordum; tam eildiim srada, yz yl daha yaasam unutamayacam ve anmsadka vcudumu souk bir titreme kaplayan korkun ve yrekler paralayc bir lk, beni sarst. Bam kaldrdm: tabutun yanndaki iskemlede ayn kyl kadn duruyor; yuvalarndan frlam gzlerle, rahmetlinin yzne baktktan sonra korkuyla geriye ekilmi, kk ellerini sallayan, korkun sesiyle de avaz avaz baran kz zorla yattrmaya alyordu. Beni artan sesten daha korkun bir lk kopararak kendimi dar attm. Ancak u dakikada gnlk kokusuna karp oday dolduran o gl ve ar kokunun nereden geldiini anladm; birka gn nce gzellikle, ekicilikle dolu olan ve dnyada en ok sevdiim annemin yznn korku uyandraca dncesi, sanki ilk kez ac gerei aa vurmu, ruhumu korkun bir umutsuzlukla doldurmutu.

XXVIII SON ACI ANILAR Artk annemiz yoktu, ama yaammz deimeksizin akp gidiyordu; ayn odalarda, ayn saatlerde yatp kalkyorduk; sabah ve akam aylar, le ve akam yemekleri, her ey zamanndayd; masalar, iskemleler yerlerindeydi; evimizde ve yaam biimimizde hibir ey deimemiti; yalnzca o yoktu. Bana yle geliyordu ki, byle bir ykmdan sonra her ey deimeliydi; her zamanki yaam biimimiz, onun ansn aalama gibi geliyor, yokluunu pek canl olarak anmsatyordu. Gmlnn ertesi gn, le yemeinden sonra uykum gelince ku ty yumuack yatamda, scak pamuklu yorgan altnda uyumaya niyet ederek Natalya Savina'nn odasna gitmitim. eri girdiim zaman Natalya Savina yatandayd, belki de uyuyordu; ayak sesimi duyunca yatanda doruldu. Sineklerden korunmak iin yzne rtt ynl atky at, baln dzeltti ve yatan kysna oturdu.

Eskiden yemeklerden sonra onun odasna uyumak iin sk sk geldiimden, bu geliimin de nedenini anlam olacak ki, yatandan kalkarak bana: - Ne o? Sanrm dinlenmeye geldiniz, kuzucuum, deil mi? Yatn, dedi. Onu elinden tutarak: - Hayr, Natalya Savina... Hi de bunun iin deil... yle bir geldim... Siz de yorgunsunuz; siz yatn, daha iyi. - Hayr babacm, artk uykumu aldm dedi ( gndr uyumadn iyi biliyorum) ve iini ekerek: -Uykunun sras deil diye ekledi. Ykmmz konusunda Natalya Savina ile konumak istiyordum; onun sevgi ve itenliini bildiim iin, onunla birlikte alamak, bana bir avuntu olacakt. Biraz sustuktan sonra karyolaya yerleerek: - u olanlar hi aklnza gelir miydi, Natalya Savina? dedim. Yal kadncaz, bunu kendisine niye sorduumu belki de anlayamayarak, bana aknlk ve merakla bakt. - Kimin aklna gelebilirdi? diye yineledim. En candan acma duygusuyla yzme bakt: - Ah, babacm, bunu kim bekleyebilirdi, imdi bile aklm almyor. Benim gibi yal bir kadnn kara topraa girme sras oktan geldi; oysa bak neler grecekmiim? Tanr acsn, dedeniz olan yal efendimiz Prens Nikolay Nikolayevi'in, iki erkek kardeimin, kzkardeim Anuka'nn, hepsinin ldn grdm ve hepsi de benden genti yavrucuum. ok gnah ilemiim ki, imdi bir de onun arkasna kaldm, Tanrnn buyruu! Onu oraya sevdii iin ald, nk oraya iyiler gerekli. Bu sradan dnce, beni sevindirip artt ve ben Natalya Savina'ya daha ok sokuldum. Ellerini gsnde kavuturarak yukar bakt; kk nemli gzlerinde byk, ama yatm bir znt vard. Yllarca, btn akn zerinde toplad insandan, Tanr'nn kendisini uzun zaman ayrmayacana byk bir inanc vard. - Ya, baback, sanki daha dn onu kucamda sallayp kundaklyordum. O da beni Naa diye arrd. Koarak yanma gelir, boynuma sarlr, unlar sylerdi: "Benim Naacm, benim gzelim, benim hindiciim!.. Ben de aka olarak: - nanmam, yavrucuum, beni sevmiyorsunuz; biraz bekleyin, byyn ve evlenin de, Naa'y bak nasl unutursunuz," derdim. O, dnmeye balard; "Hayr, Naa'y da birlikte gtremezsem, evlenmem daha iyi. Hi bir zaman Naa'y brakmam ki," derdi. Oysa, brakt ve gitti... Beklemedi. Rahmetli beni nasl da severdi! Dorusunu isterseniz, sevmedii bir kimse yoktu ki! Ya, yavrucuum, annenizi asla unutmamalsnz; O, insan deil melekti. Ruhu cennete gittii zaman sizi sevecek ve sizinle sevinecektir. - Natalya Savina, niin gittii zaman diyorsun? O, imdiden orada deil mi? diye sordum. Natalya Savina bana daha ok sokulup sesini alaltarak: - Hayr yavrucuum, imdi onun ruhu buradadr, diyor, yukarlar gsteriyordu. Hemen hemen fsldayarak yle bir duygu ve inanla konuuyordu ki, ben elimde olmadan gzlerimi yukar kaldrp kornilere bakyor, sanki bir ey aryordum. O szn srdrerek: - Gnahsz ruhlar cennete varmadan nce, krk trl ileden geer ve krk gn kadar da kendi evinde kalabilirmi... Daha uzun zaman ayn biimde, ayn yalnlk ve inanla, sanki kendi gzyle grm gibi, kimsenin iinde en ufak bir kuku bile uyandrmadan, sradan eylerden sz edercesine konutu. Soluumu tutarak onu dinliyor, sylediklerine, pek iyi anlamamakla birlikte, tmyle inanyordum. Natalya Savina, sonu olarak: - te yavrucuum, o buradadr; bize bakyor ve belki sylediklerimizi de dinliyor, diye szlerini bitirdi ve ban eerek sustu. Dklen yalarn silmek iin mendil aramaya kalkt, yzme bakarak heyecandan titreyen sesiyle: - Bylelikle, Tanr beni kendisine daha ok yaklatrd. Artk burada yapacak neyim kald ki? Kimin iin yaayacam? Kimi seveceim? dedi.

Gzyalarm zor tutarak, sitemle: - Ya bizi sevmiyor musunuz? dedim. - Yavrum, sizleri nasl sevdiimi Tanr biliyor; ama, onu sevdiim gibi, kimseyi sevmedim, sevemem de! Daha ok konuamad, ban te yana evirdi ve ac ac hkrmaya balad. Artk uyumay dnmyordum, kar karya konumadan oturuyor ve alyorduk. Odaya Foka girdi; durumumuzu grnce, rahatsz etmek istemeyerek, ekingen baklarla, sessizce kapda durdu. Gzlerini mendille silen Natalya Savina: - Fokaa, niin geldin? dedi. - Helva iin gereken bir buuk funt (57) zm, 4 eker ve 3 avu dar almaya geldim deyince, Natalya Savina abucak enfiyesini ekti, sk admlarla sanda yaklat ve: - imdi, imdi kardeim, diye sylendi. nem verdii grevinin bana geince, konumamzdan doan zgnlk izleri, zerinden silinivermiti. kard ekeri kantarda tartarken: - Drt funtu ne yapacakm, buuk da yetiir, dedi. Kantardan birka eker ald: - Ne oluyor? Daha dn sekiz funt dar verdim, gene istiyorlar. Sen bilirsin Foka Dimidi, ben daha ok dar veremem. Evdeki karkla sevinen Vaynka, belki de anlamazlar, diye dnyor. Hayr, ben efendilerimin mallarnn yamalanmasna gz yumamam. Grlm ey mi bu, sekiz funt? - Ne yapalm, o her eyin tkendiini sylyor. - Peki, al bakalm, al! Hepsini al! Benimle konuurken, duyduum zgn sesinin, ufak tefek eyler yznden, birdenbire byle bir homurdana dnmesi, beni artt. Sonralar, bunu uzun uzadya dnrken, anladm ki; iinden geenlere bakmayarak, iiyle uraacak kadar ruhunda g bulabiliyor, alkanlk da onu gndelik ilerine ekiyordu. znt onu yle etkilemiti ki, baka ilerle uratn gizlemeye gerek grmyor, byle bir dncenin akla geleceini de dnmyordu. Gurur, gerek bir zntye hi yakmayan bir duygu olmakla birlikte, bu duygu insann doasna o denli derin ilemitir ki, en byk ac bile, onu binde bir unutturabilir. Gurur, zntl durumlarda ya zgn, ya mutsuz ya da metin grnmek isteiyle ortaya kar; aka syleyemediimiz bu baya istekler, hibir zaman, en ac zntlerimizi duyduumuz srada bile, bizi brakmaz ve acmzn bykln, itenliini, deerini ortadan kaldrr. Natalya Savina, ykmndan yle sarslmt ki, iinde hibir istek kalmamt, yaamas da alkanlndand. Foka'ya istenen erzak verdikten ve ayinde ilahi okuyanlara ikram edilecek brei anmsattktan sonra, onu gnderdi. orabn alp yanma oturdu. Ayn konu zerinde konumaya baladk. Bir kez daha aladk, bir kez daha gzyalarmz sildik. Natalya Savina ile konumamz her gn yineleniyor, onun sessiz gzyalar, dingin, dindar szleri bana avuntu veriyor; iimi ayordu. Ancak, ok gemeden bizi ayrdlar; annemi gmdkten gn sonra evce Moskova'ya tandk, bir daha da onu grmek ksmet olmad. Bykannem bu korkun haberi ancak biz dndkten sonra rendi, znts sonsuzdu. Bizleri ona brakmyorlard, nk tam bir hafta kendisini yitirerek yatt. Hi ila imek istemedii gibi, kimseyle de konumuyor, uyumuyor ve bir lokma bile yemek yemiyordu. Doktorlar yaamndan kayg duymaya baladlar. Kimi zaman, odasnda yalnzca koltua oturduunda, birdenbire glmeye, sonra gzya dkmeden hkrmaya balyor, rpermeler geiriyor, doal olmayan bir sesle anlamsz, korkun szler savuruyordu. Bu, bykannemi sarsan ilk acyd, bu ac onu umutsuzlua drd. Ykmnn nedenini baka birine yklemek gerekiyordu ve o birine o korkun szleri sylyor, tehditler savuruyor, koltuundan sryor, geni admlarla oday dolayor, sonra baylp dyordu. Bir gn odasna girdim, her zamanki gibi koltuunda oturuyor ve yatma benziyordu; ancak, bak iime iledi. Gzleri fazlasyla ak, ama baklar belirsiz ve donuktu. Bana bakt halde grmediini anlyordum. Dudaklarnda

yava yava bir glmseme belirdi ve sevecenlik dolu ili bir sesle konumaya balad: - Gel, yavrucuum, meleim. Bana sylediini sanarak yaklatm; ama, o bana deil, baka yere bakyordu: -Ah, canm benim, ne ok ac ektiimi bilseydin... imdi geldiine yle seviniyorum ki... Annemi dleminde canlandrdn anladm ve durdum. O, kalarn atarak konumasn srdryordu: - Seni yitirdiimi sylediler; samala bak! Senin benden nce lmenin olana var m? dedi ve korkun, isterik kahkahalarla glmeye balad. Ancak byk bir sevgiyle sevebilen insanlarn zntleri de byk olur; sevmek istei, aclarna panzehir gibi gelir, onlara ifa verir... Bunun iin insann manevi doas, maddi doasndan daha dayankldr; ac, hibir zaman ldrmez. Bir hafta sonra bykannem alayabiliyordu ve biraz iyilemeye de balad. Kendine geldii zaman, ilk dncesi biz olduk, bize olan sevgisi de artt. Koltuunun yanndan ayrlmyorduk; sessizce alyor, annemden sz ediyor ve bizi sevecenlikle okuyordu.. Bykannemin zntsn gereinden ok bytt kimsenin aklna gelmezdi; bu zntnn da vurulmas ok derin ve etkiliydi. Ama nedense, Natalya Savina'ya daha ok acyordum ve bugne dek, annemi hi kimsenin, bu temiz yrekli kadn gibi iten sevmediine, ona byle yanmadna emindim... Annemin lmyle o mutlu ocukluk am bitmi ve benim iin yeni bir dnem, kszlk dnemi balam oluyordu. Bir daha hi grmediim; ruhsal yaammn gidiinde, gelimesinde ok gl ve olumlu etkisi olan Natalya Savina'yla ilgili anlarm, ilk dnemin anlar olduu iin, onunla ve lmyle ilgili birka szck daha syleyeceim. Adamlarmzn anlattklarna gre, Natalya Savina'nn, biz ayrldktan sonra isizlikten ok can sklmt. Btn sandklar henz onun elinde olduu, onlar kartrp aktard, evirip evirdii halde, ocukluktan beri alt, efendilerinin oturduu ky evinin grltsnn, kouturmasnn eksikliini duyuyordu. Ac, yaamnn deiiklii ve isizlik, onun hep eilimli olduu yallk hastaln artrd. Annemin lmnden tam bir yl sonra, demden yataa dt. Natalya Savina'nn Petrovskoe kyndeki byk evimizde akrabasz, dostsuz, yalnz bir yaam srmesi g, lmesi daha g olmutu sanyorum. Evimizde Natalya Savina'y herkes seviyor ve sayyordu; bununla birlikte, o hi kimseyle dostluk kurmad gibi bununla da vnrd. Efendilerinin gvenini kazanm, eya dolu bunca sandn ve evin ynetimi elindeyken, bir kimseyle arkadaln kendisini kesinlikle ikiyzllk yapmak ve ktlklere gz yummak zorunda brakacan sanyordu. Bunun iin, belki de teki adamlarmzla bir yaknl olmadndan herkesten uzaklamt; evde hi yakn ve akrabas olmadn, efendilerin mlk iin hi kimseye gz yummayacan sylyordu. Saf dualarnda duygularn Tanrya aarken avuntu arar ve bulurdu; kimi zaman hepimizin yaadmz zntl dakikalarda bizim iin en byk avuntu, gzyalaryla bir bakasnn dertlerimize ortak olmasdr ki, byle bir anda Natalya Savina yatana, ellerini yalyan, sar gzlerini yzne diken kpeini alr, onunla konuur, onu okarken sessiz sessiz alarm. Moka ac ac ulumaya balad zaman onu avutmaya alr, "Yeter, sen olmasan da lmmn yaklatn biliyorum," dermi. lmnden bir ay nce, sandndan beyaz patiska, tlbent ve pembe kurdeleler karp yanndaki kzn yardmyla kendisine bir beyaz entari ve balk dikmi; cenazesi iin gerekecek her eyi, en ince ayrntsna dein dnm ve buyruklar vermi. Hem de efendilerinin sandklarn dzenleyip, olaanst zenli bir liste yaparak kilerciye teslim etmi. Bykannemin armaan ettii al, iki ipekli entariyi, eskiden tmyle kendisine verilen, bykbabamn srmal niformasn karm. Onun titizliiyle setrenin srmas yeniymi gibi kalm, uhasna da gve dokunmam. lmnden nce bu iki entariden pembesini Valodya'ya sabahlk ya da hrka iin; teki karelisini ayn amala bana; al da

Lboka'ya vermeyi istemimi. niformay da hangimiz daha nce subay olursak ona. Gmlmesi ve ayini iin ayrd 40 rubleden baka, varn younu kendi kardeine braakm. Klelii oktan kaldrlm ve uzak illerden birinde yerlemi bulunan kardei en aalk bir biimde yayordu. Bunun iin olacak, onunla hibir balants yoktu. Kardei miras almak iin geldiinde, rahmetlinin btn eyasnn kt parayla 25 ruble tuttuunu anlaynca btn yaamn zengin bir kapda, ufak bir bez paras zerine titreyerek cimrilikle geiren bu yal kadnn hibir ey brakmamasna inanmak istememiti. Oysa gerek buydu. Natalya Savina iki ay sren hastal srasnda ok ac ekmi ve bu aclara, Hristiyanlara zg bir boyun eile katlanm; sylenmemi, yaknmam, ama alkanl zere, her dakika Tanr'nn adn anmt. lmnden bir saat nce, dingin ve honut, gnahlarn kartm, okunmu arapla ve yalarla gereken ayini yaptrmt. Btn evdekilerle olan krgnlklar iin balanmasn dilemi ve kendi papaz Vasiliy Baba'ya, hepimize, onu koruduumuz ve iyilikler ettiimiz iin nasl teekkr edeceini bilmediini sylemi; kimi zaman bizi bilmeyerek zmse, balamamz rica etmi ve "Hibir zaman hrszlk etmedim, efendilerimin bir ipliini bile kendime mal etmedim," demi. Bu, kendisinde deer verdii tek nitelikti. Hazrlad giysi ve bal giyerek yastklara yaslanm ve son dakikasna dek papazla konumay srdrm. Sonra yoksullara bir ey brakmadn anmsayarak on ruble karm, bunun kilisede datlmasn rica etmi; daha sonra istavroz karm, yataa uzanm, sevinli bir glmsemeyle Tanr'nn adn anarak son nefesini vermi. Yaamn hi zlmeden brakm, lmden korkmam, onu bir nimet olarak kabul etmi! Bu, ou kez sylendii halde, gerek olarak pek az grlen bir eydir! Natalya Savina lmden korkmayabilirdi, nk o ncil'in yarglarna tmyle uymu ve sarslmaz bir inanla gmt. Yaam temiz, ikiyzl olmayan bir akla doluydu. Onun inanc daha ykseklere ve yaam daha yce amalara ulaabilecei halde biraz geri kald iin, temiz ruhu daha az m sevgi ve hayranl hak ediyor?. O, zlmeden ve korkmadan lerek, yaamdaki en iyi, en yksek erdemi gstermi oluyor. Annemin mezar zerine yaplm olan kk kilisenin yanna, kendi isteiyle gmlmt. Altnda yatt srgan otlarnn brd tmsek, kara bir parmaklkla evrilmiti. Kiliseden knca, bu parmakla yaklap nnde eilmeyi hibir zaman unutmam. Kimi zaman kiliseyle kara parmaklk arasnda sessizce dururum, gnlmde birdenbire ac anlar canlanr da iimden derim ki: "Acaba alnyazs beni, arkalarndan sonsuza dek yanaym diye mi bu iki varlkla birletirmiti? BTT

LEV TOLSTOY YENYETMELK Rusadan eviren: Rna AKIRZ YENYETMELK ARABAYLA YOLCULUK

Yine Petrovskoya'daki evin nnde iki araba hazrlanmt: Birine, kupa arabasna, Mini, Katenka, Lboka ile oda hizmetileri yerlemiler, khya Yakof da arabacnn yanna oturmutu; yayl arabayaysa, Volodya, hizmete yeni alnan uak Vasiliy ve ben binecektik. Bizden birka gn sonra Moskova'ya gelecek olan babam, kapda ba ak duruyor, kupann pencerelerine ve yaylya doru istavroz karyordu: - "sa sizi korusun... Haydi sr..." Yakof ve arabaclar (kendi hayvanlarmzla gidiyorduk) apkalar ellerinde ha kardlar: "Haydi uurlar olsun... Deh deh..." Kupa yayl bozuk yolda hoplamaya balyor ve byk geidin iki yanndaki kayn aalar, birbiri ardnca yanmzdan kouyorlar. Hi zgn deilim; dncelerim geride braktklarma deil, ilerde greceklerime evrilmiti. Bugne kadar, benliimi dolduran ac anlarla ilgisi olan eyalardan uzaklatka, bu anlar gcn yitiriyor ve ok gemeden yerini g, genlik ve umut dolu yaama duygusu alyordu. mrmde, yolculuumuzun bu drt gn kadar ho ve iyi geen gnlerim pek azd. Elenceli demiyorum, nk bu anda elenmek iimden gelmezdi, annem yeni lmt. Gzmde; ne nnden titremeden geemediim annemin kilitli odasnn kaps, bir tr korkuyla baktmz kapa kapal duran piyanosu, ne yas giysileri (stmzde basit yol giysileri vard), ne de annemin ansn incitmek korkusuyla yaamn canllna katlmam engelleyen ve yitirdiimiz deerli insan canlandran eyalar vard. Tersine, burada, airane yerler, deiik eyalar dikkatimi ekiyor, beni elendiriyor, ilkyaza dnm doa iimi sevinle, gelecein aydnlk umutlaryla dolduruyordu. Acmasz, ou zaman yeni grev alan insanlarda olduu gibi, ar aba gsteren Vasiliy, sabah erkenden her eyin hazr olduunu ve yola kma zaman geldiini ileri srerek zerimizdeki yorgan ekti. Sabahn tatl uykusunu eyrek saat olsun uzatmak iin bir hayli kurnazlk yaptk, kvrandk, kzdk ama Vasiliy'in sert yznden hibir eye kanmayacan ve yorganmz yirmi kez kez daha ekmeye hazr olduunu anladk, yataktan frlayarak avluya yzmz ykamaya kotuk. Sahanlkta, uak Mitka'nn pimi istakoz gibi kzararak fledii semaver artk kaynamt. Darda hava, kokulu bir gbreden ykselen buhar gibi sisli ve nemliydi. Gne, gn dousunu ve avlunun drt yann eviren sundurmalarn atlarn, neeli bol klaryla aydnlatyor, bu sundurmalarn atlarn rten otlar, zerlerine den ilerden cilalanm gibi parlyordu. Sundurmalarn yemliklerine bal atlarmz grnyor, yedikleri yemi durmadan ineyileri duyuluyordu. Sabaha kar, dinlenmek iin kuru gbre ynna ilien ok tyl bir kpek, tembel tembel gerindikten sonra trs trs avlunun br yanna kotu. Hamarat ev sahibi, gcrdayan avlu kapsn at; dalgn inekleri, brme ve ayak sesleri henz duyulmaya balayan sokaa koyvererek yeni uyanan komuyla bir iki laf atmaya koyuldu. Gmleinin kollar sval Filip, derin kuyunun krn evirerek kard duru suyu evreye saa saa az nce uyuyan rdeklerin ykanmaya balad su birikintileri bulunan mee yalaa dkyordu. Ben byk bir hzla geni sakall, gsterili Filip'in yzne ve gcn kullandka plak kollarnda kesin bir biimde ortaya kan kas ve pazularna bakyordum. te yanda; arkasnda kzlarla Mini'nin yatt ve akam ortamzdayken konutuumuz paravann br yannda kprdanlar duyuluyordu. Maa, eteiyle rterek bizden saklamaya alt birok eyayla sk sk yanmzdan geiyordu. Sonunda kap ald, bizi aya ardlar. Fazla aba gsteren ve teberi tamak iin durmadan odaya girip kan Vasiliy, bize gz krpyor, trl diller dkerek bir an nce yola kmamz iin Marya vanovna'ya yalvaryordu. Koulan atlar ara sra ngraklarn nlatarak sabrszlk gsteriyorlard. Sandklar, bavullar, bykl kkl kutular yeniden arabaya konuyor; biz de yerlerimize geiyoruz. Ama her seferinde yaylnn oturma yerinde bir ynt buluyor, daha nce bunlarn nasl yerletirilmi olduuna, imdi de nasl oturabileceimize bir trl akl erdiremiyorduk. Hele arabamza verilen ve

oturduum yerin altna konan ay takmnn, keli kapa olan ceviz kutusu beni kzdryordu ama, Vasiliy, her eyin yerli yerine gireceini sylyor, benim de ona inanmaktan baka arem kalmyordu. Gne gn dousunu batan baa rten ak bir bulut arkasndan grnr grnmez, ortalk ferah, neeli klarla aydnland. evrede her ey o kadar gzeldi ki, kendimde bir tr hafiflik, rahatlk duyuyordum. Yol, ekinleri biilmi tarlalar ve ilerle parlayan yeillikler arasnda, rasgele atlm bir kurdela gibi nmzde uzanyordu. Yolun baz yerlerinde, amurda kuruyup kalan arabalarn tekerlek izleriyle, taze yeil otlara, uzun ve devinimsiz glge veren hznl st aalarna veya yapk kk yaprakl kayn aac fidanlarna raslyorduk. Tekerleklerin, ngraklarn bir rnek grlts, yol boyunca ten ayr kularnn seslerini bastryordu. Arabamza zg bir tr eki ve gve dokunmu uha kokusu da, sabahn temiz havasnda yitiyordu. Btn bu eyler iimde gerek bir haz veren ho bir heyecan uyandryor, kesinlikle bir eyler yapmak isteini duyuyordum. Handa sabah duas etmek iin vakit bulamamtm; ama, herhangi bir nedenle dua etmeyi unuttuum gnlerde bama kesinlikle bir uursuzluk geldiini ok kez denemitim. Bunun iin bu eksiimi dzeltmeye alarak bamdan kasketimi kardm, arabann bir yanna dndm, dualar okumaya, kimsenin grmemesi iin de ceketimin altnda istavroz karmaya baladm. Ama, bin trl ey dikkatimi ekiyor, ben de ayn duann szlerini dalgnlkla birka kez yineliyordum. te yol boyunca uzanan keiyolu zerinde yava yava ilerleyen iki glge. Bunlar azizleri dolaan iki hacyd. Balarnda birer kirli ba rts, kirli bezlerle sarl ayaklarnda ar arklar vard, srtlarnda da kayn aac kabuundan yaplm birer anta aslyd. Onlar, sopalarn tekdze sallayarak, ancak bizi grecek kadar balarn evirdikten sonra ar, yorgun admlaryla birbiri ardndan ilerlerken, "Nereye, niin gidiyorlar? Yolculuklar ne kadar srecek? Yola den uzun glgeleri, yanndan geecekleri st aacnn glgesiyle ne vakit birleecek?" gibi sorular kafam kurcalyordu. te kardan drt atl bir posta arabas hzla yaklayor, iki arn yaknmzdan geerken merakla, glmsemeyle bize bakan yzler iki saniye iinde yitiyor. Bu adamlarn bizimle hibir ilgisi olmamas, belki de yzlerini bir daha gremeyecek olmamz nedense insana ok garip geliyordu. te yolun bir yannda, hamutlar boynunda, koum kaylar zerlerine atlm, ter iinde iki tyl beygir kouyor. Arkasndan, yelesinde ngra ara sra hafife ngrdayan atal hamutlu bir atla, kocaman izmeli uzun bacaklarn atn iki yannda sallayan gen bir arabac geliyor, apkasn bir yana emi, yayvan bir azla ark sylyordu. Yznde, duruunda tembelliin, gamszln verdii o kadar byk bir sevin seziliyordu ki, bana, insann arabac olup iini bitiren bo atlarla eve dnmesi, znl arklar sylemesi en byk bir mutluluk gibi geliyordu. te, uzaklardaki yarn tesinde, ak mavi gn altnda yeil daml bir ky kilisesi grnyor... te iftlik sahibinin evinin krmz ats, yeil bahesi. Bu evde kim oturuyor? Acaba ocuklar, babalar, anneleri, retmenleri var m? Bu eve gidip, ev sahipleriyle tansak nasl olur? Bu srada, yol vermek zorunda kaldmz, kaln bacakl, besili er at koulu bir sr koca yk arabas yanmzdan geiyordu. Vasiliy kamy sallayan, kocaman ayaklarn arabann nnde sarktan ilk arabacya: - "Ne gtryorsunuz?" diye sordu, adam, uzun uzun dikkatli, anlamsz bir bakla bizi szd, iitemeyeceimiz kadar uzaklanca bir eyler mrldanarak yant vedi. Vasiliy, evresi rtl olan ikinci arabann n blmnde yeni bir hasra brnm yatan arabacya: - "Yknz nedir?" diye sordu. Bir an iin hasrn altndan, krmzmtrak sakall, krmz yzl, kumral bir ba grnd; ilgisiz, kmser bir bakla yaylmz szd, yitip gitti. Bunun zerine ben: "Herhalde bu arabaclar bizim kim olduumuzu, nereden gelip nereye gittiimizi bilmiyorlar" diye dndm. Bir buuk saatten beri grdm trl eyleri izlemeye dalm, kilometre talarndaki rakamlara dikkat etmemitim. Gne srtm, bam daha ok yakmaya balyor, yolun tozu artyor, ay takm kutusunun keli kapa da beni daha

ok rahatsz ediyordu. Bu yzden birka kez yer deitirdim. Scak, rahatszlk, sknt duymaya baladm. Btn dikkatim kilometre talarna, zerlerindeki rakamlara evrilmiti. nmzdeki duraa ne kadar zamanda varabileceimizi trl matematik yollaryla bulmaya alyorum: "On iki verst, otuz altnn te biridir. Lipets durana kadar krk bir vest var, demek ki biz yolun te birini ve bilmem ne kadarn gemiiz, vb." Arabacnn yannda oturan Vasiliy'in kestirmeye baladn sezince ona: - Kuzum Vasiliy, ne olur, biraz da senin yerine ben geeyim dedim. Raz oldu, yerlerimizi deitirdik. Vasiliy hemen horlamaya balad, arabada kimseye yer brakmayacak biimde yaylverdi. Oturduum yksek yer ho bir grnme bakyordu. Soldan ikinci Neruinskaya, Diyaok ortada, Levaya ve Aptekar adl drt atmzn her birini, en ince ayrntsna kadar bilirdim. Biraz sklarak Filip'e: - Niin Diyaok bugn sola deil de saa koulmu? diye sordum. - Diyaok mu? Ben srdrerek: - Neruinskaya'nn yk yok gibi, dedim. Filip son szme aldr etmeden - Diyaok sola koulamaz. O, sola koulacak hayvanlardan deildir. Sola bunun gibi deil, adamakll bir hayvan gerekir, dedi. Filip bunu sylerken var gcyle terbiyeleri ekerek saa eiliyor, Diyaok'un alabildiine ekmesine karn, zavallnn kuyruunu, ayaklarn kendine zg bir biimde aadan kamlamaya balyor; Bunu yalnzca, dinlemek ve niin olduunu bilmiyorum, bandaki apkay bir yana emek istedii zaman kesiyordu. Byle bulunmaz bir frsattan yararlanarak, arabay kullanmay bana brakmas iin yalvardm. Filip, nce dizginin birini, sonra tekini verdi. Sonunda dizginlerin hepsi, alts da krbala birlikte elime geti. Sevincim sonsuzdu. Her ynden Filip'e benzemeye alyor, ona: - "yi mi?" diye soruyordum. Benden pek honut olmad anlalyordu. Bir atn fazla yk altnda kaldn, brnn hi g harcamadn syleyerek dirseini gsme dayad ve dizginleri elimden ald. Scak gittike artyor. Gkte sabun kpklerini andran beyaz bulutlar, balonlar gibi ykseliyor, iiyor, birbirleriyle birleerek koyu kuruni glgelere dnyordu. Ufak bir knla ieyi tutan bir el, kupann penceresinden uzand. Vasiliy, alacak bir eviklikle arabay durdurmadan yere atlayarak bize brek ve ra getirdi. Dik inilerde hepimiz arabalardan iniyor, bazen birbirimizle yar ederek kprye kadar kouyorduk. Bu arada Vasiliy ile Yakof tekerlekleri frenleyerek, araba tam devrilecei anda desteklemeye gleri yetecekmi gibi iki yandan kupay tutuyorlard. Daha sonra Mimi'nin izniyle Lboka veya Katinka yaylya, Volodya veya ben kupaya yerleiyoruz. Bu yer deitirme kzlarn pek houna gidiyor; nk kzlar hakl olarak yayly daha neeli buluyorlar. Bazen gnn scak saatlerinde koruluktan geerken, arabadan geride kalarak yeil otlar topluyor, yaylda ardak yapyorduk. Gezici ardak biimini alan yayl, btn hzyla kupaya yetiiyor, bu anda Lboka sevin duyduu zamanlarda yinelemeyi hi unutmad ve atmaktan holand ince, keskin bir sesle baryordu. te yemek yiyeceimiz, dinleneceimiz ky. Yava yava duman, katran gibi ky kokular; konuma, ayak, tekerlek sesleri gelmeye balad. ngraklar artk ovadaki gibi nlamyor, yolun iki yannda damlar otla rtl, oyma tahta merdivenli, krmz yeil kepenkli, bazlarnda merakl kadnlarn yzleri grnen kk pencereli evler bir grnyor, bir yitiyordu. stlerinde gmlekten baka bir ey olmayan olanl kzl ky ocuklar, gzlerini ap ellerini uzatarak kmldamadan yerlerinde duruyor, yahut Filip'in korkutucu tavrlarna bakmayarak plak ayaklaryla tozlar iinde arabann arkasna bal olan bavullara trmanmaya alyorlard. te kzl sal hanc yamaklar, okayc szler ve davranlarla birbirlerini bastrarak gelip geeni kandrmaya

alyor, arabann iki yannda kouuyorlard. Duuurr!!! Kap gcrdyor, dingiller kapya arpyor, avluya giriyoruz. Oh!.. imdi drt saat dinlenecek, istediimizi yapabileceiz. II FIRTINA Batya doru ilerleyen gnein yandan den kzgn klar, ensemi, yzm dayanlmayacak kadar yakp kavuruyor, arabalarn kzm olan yanlarna el dedirilmiyordu. Yoldan ykselen koyu bir toz havay kaplyor, onu datacak en hafif bir rzgr bile esmiyordu. nmzde hep ayn uzaklkta, Yakof'un kasketi, arabacnn apkas, ara sra sallad kams grnen kupann tozlanm gvdesi tekdze sallanyordu. Ne yapacam bilmiyordum. Ne yanmda uyuklayan Volodya'nn tozdan kararm yz, ne Filip'in omuzlarnn kmldanmas, ne de arabamzn bir dar ayla ardmza den ve bizimle birlikte ilerleyen glgesi beni elendiriyordu. Btn dikkatim, uzaktan seebildiim kilometre talarna, gkyznde biraz nce serpilmi gibi duran, imdi birleerek korkun kara renklere brnp i daraltan, kocaman bir biim alan bulutlara evrilmiti. Ara sra uzaklardan gk grlts duyuluyordu. Bu son durum, bir an nce hana varmak iin duyduum sabrszl artryordu. Frtna bana, anlatlmaz, ar bir sknt, korku veriyordu. En yakn kye daha on verst kadar vard. Nereden geldii belli olmayan koyu mor renkte kocaman bir bulut, en ufak bir rzgr bile olmad halde, hzla bize doru ilerliyordu. Gne henz bulutlarla rtlmemiti, bu bulutun i daraltan biimini, ufka kadar uzanan uzun kuruni glgelerini aydnlatyordu. Arada bir, uzaklarda imek akyordu. Gittike artan, yaklaan kesik kesik grltlerle btn gkyzne yaylan hafif bir uultu duyuluyordu. Vasiliy yerinden kalkarak yaylnn krn kaldrd. Paltolarn giyen arabaclar, gn her grlemesinde apkalarn ellerine alarak istavroz karyorlard. Atlar kulaklarn dikiyor, yaklamakta olan buluttan evreye yaylan taze havay kokluyorlarm gibi burun deliklerini ayorlar, arabamz tozlu yolda hzla ilerliyor, iimi korku kaplyor, damarlarmdaki kann daha hzl aktn duyuyordum. En ndeki bulutlar gnei rtmeye balamt. Bir an iin grnen gne, son kez ufkun i daraltc, korkun yann aydnlatt, yitti. Her yan birdenbire deiti, i daraltc bir grn ald. Bir koruluk oluturan aka kavaklar titremeye baladlar. Bu bulutun glgesinin altnda iyice grnen kirli beyaz bir renk alan yapraklar hrdyor, titreiyordu. Byk kayn aalarnn tepeleri sallanmaya balyor, kuru ot demetleri yol zerinde uuuyordu. Kular, ak gsl krlanglar bizi durdurmak istiyorlarm gibi yaylnn drt yannda dolayor, atlarn tam gslerinin altndan geiyorlard. Kargalar, tyleri karm olan kanatlaryla rzgrn nnde srkleniyorlard. Arabann dizlerimizi rten deri rts kalkarak iimize nemli rzgr dalgalar geiriyor, sallanarak arabann gvdesine arpyordu. imekler arabann iinde akyorlarm gibi gzleri kamatryor; bir an iin arabann kuruni uhasn, eritleri, Volodya'nn bir keye bzlm vcudunu aydnlatyordu. Ayn dakikada tam bamzn zerinde kopan, sanki kocaman dolambal bir izgide ykseldike ykselen, yayldka yaylan, gittike glenen iddetli bir uultu, elimizde olmayarak soluumuzu kesiyor, bizi titretip sersemletici bir trtya dnyordu. "Tanr'nn fkesi!" Bu halk sznde ne iirli bir duygu vardr. Tekerlekler gittike artan bir hzla dnyordu. Vasiliy'in ve sabrszlkla dizginleri sallayan Filip'in korktuklarn, omuz balarnn titremesinden sezdim. Yayl hzla tepeden iniyor, tahta kpr boyunca tkrdayarak ilerliyordu. Kprdamaya korkuyor, her an bamza gelebilecek ykm bekliyordum. Duurr! Koum koptu, arasz, sersemletici gk grltlerine bakmakszn kprde

durmak zorunda kaldk. Bamz yaylnn bir yanna dayayarak yreim durmu, soluum kesilmi bir durumda, yandaki at eliyle, krba deneiyle itip koumlar dzelten, ar ar dmleyen Filip'in kaln kara parmaklarna umutsuz umutsuz bakyordum. Frtna yaklatka korkum, skntm da artyordu. Frtnadan nceki o ou zaman frtnann kopacan haber veren rpertici sessizlik an gelince bu duygularm artk yle gerildi ki, bu durum eyrek saat daha srm olsayd, kesinlikle heyecanmdan lrdm. Tam bu srada kprnn altndan kirli, yrtk gmlekli, ikin, anlamsz yzl, kassz arpk ayakl, tra edilmi ak ban sallayan bir adam kt, parlak krmz bir tokma andran sakat elini arabamza uzatt: - Tanr rzas iin yoksula bir sadaka, diyen titrek bir ses duyuldu. Dilenci her szckte yar beline kadar eiliyor, istavroz karyordu. O dakikada iimi dolduran byk korkuyu anlatamayacam. Tylerim diken diken olmu, gzlerim korkunun verdii aknlkla dilenciye dikilmiti. Sadakamz yolda datan Vasiliy, koumlarn nasl onarlmas gerektiini Filip'e retiyordu; ancak her ey hazr olduu ve Filip de dizginleri alarak yerine kt an yan cebinden bir eyler kard. Yola koyulur koyulmaz iddetli bir imek, bir anda btn dereyi parlak bir kla aydnlatarak hayvanlar durmak zorunda brakt, arkasndan yle korkun bir gk grlts duyuldu ki, btn gk kubbenin zerimize ykldn sandk. Rzgr gittike artyor, atlarn yeleleri, kuyruklar, Vasiliy'in kaputu, araba rtsnn ular gl rzgrn vurularyla hep ayn yana doru dalgalanyordu. Arabann deri krne iri bir yamur tanesi dt. Arkasndan ikinci, nc damlalar dt; sonra birdenbire stmzde trampet alnyormu gibi hzland, evre, yamurun srekli grltsyle doldu. Vasiliy'in kollarnn deviniminden para kesesini zdn anladm. Dilenci: "Tanr rzas iin bir sadaka" diye istavroz karmalarn, eilmelerini brakmayarak, tekerleklerin altna girecek kadar arabann yaknnda kouyordu. Sonunda bir bakr kuru, yanmzdan geerek yere dt. Zayf kollarn bacaklarn rten srlsklam olmu gmleiyle yol ortasnda rzgrdan sallanarak akn akn duraklayan zavall yaratk, gzmden yitti. Yamur gl rzgrn etkisiyle yan yan, bardaktan boanrcasna yayordu. Vasiliy'in srtndan inen sular, arabann rtsnde toplanan bulank su birikintisine sel gibi akyordu. nce kk yuvarlaklar biiminde toplanan tozlar, sonradan tekerleklerin yourduu sulu bir amura dnt. Sarsntlar azald, amur iindeki araba izlerinden, bulank seller akmaya balad. imeklerden kan klar daha zayf, daha geni bir alan aydnlatyordu. Aralksz yaan yamurun sesinden, gk grlemeleri eskisi kadar iitilmiyordu. Neden sonra yamur seyrekleti; kara bulut paralanarak dalgal bulutlara ayrld. Gnein bulunduu yer aydnlanmaya balad, bulutun kuzguni renkli kysndan gn mavi bir paras azck grnd. Bir dakika sonra gnein titrek , yoldaki su birikintilerinde, elekten geiyormu gibi dz, ince yaan yamurun izgilerinde, yol kysndaki ykanm parlak otlarda ldyordu. Kara bulut eskisi gibi gn kar yann korkun bir biimde kaplyordu. Ama, artk ondan korkmuyordum. imdeki ar korkunun yerini, anlatlamayacak kadar ho bir yaama duygusu kaplyor; ruhum, tazelenen, neelenen doa gibi sevinle doluyordu. Vasiliy kaputunun yakasn indirdi, kasketini karp silkeledi. Volodya dizlerimizdeki araba rtsn kaldrd. Ben de arabadan bam karp gzel kokulu taze havay kana kana iime ektim. Arkasnda bavullarn bal bulunduu kupann ykanm parlak gvdesi nmzde sallanarak ilerliyor, atlarn srtlar, koumlar, tekerleklerin lastikleri, hepsi slanm, gnete cilalanm gibi parlyordu. Yolun bir yannda gzden ekilmi, yer yer sel yollar bulunan, topraklar slak, yeillikleri parlayan, glgeli bir hal gibi ufka kadar serilmi usuz bucaksz bir tarla vard. teki yannda ceviz, yaban akdiken fidanlaryla karm bir akakavak korusu, sonsuz bir mutlulua kavumu gibi kprdanyor, ykanm dallardan, yerdeki geen yldan kalan kuru yapraklara yava yava yamur damlalar szlyordu. Her yanda tepeli tarla kular, neeli tleriyle uuup duruyorlard. Islak

allklardan kk kularn telal devinimleri duyuluyor, koruluk iinden guguk kuunun sesi geliyordu. lkyaz frtnasndan sonra ok ho olan ormann, kayn aac, meneke, rk yaprak, mantar, yaban akdiken kokularnda, insan byleyen yle bir ey vardr ki, arabada oturamyor, basamaklardan atlayarak yamur tanelerinin slatmasna bakmadan korulua doru kouyor, yaban akdikenin slak, iekli dallarn koparp yzme arpa arpa ho kokusunu iiyordum. izmelerime yapan byk amur paralarna, oraplarmn oktan beri slak olmasna karn, amurlara bata ka kupann penceresine doru kotum, birka yaban akdiken dal uzatarak: - Lboka.. Lboka... bakn ne ho, diye bardm. Kzlar baryor, lk koparyorlard. Mimi de, oradan ekilmemi, yoksa kesinlikle arabann altna gireceimi, sylyordu bararak. Ben de: - Bir kere kokla da bak ne gzel, diye yineliyordum.

III YEN UFUKLAR Katinka yaylda yanma oturmu, gzel ban eerek tekerleklerin altnda uzayp giden tozlu yola dalgn dalgn bakyordu. Ben de konumadan ona bakyor, pembe yznn ilk kez grdm ve hi de ocuka olmayan zgn anlatmna ayordum. - te artk Moskova'ya yaklayoruz. Moskova'y nasl tasarlyorsun, byk m, kk m? diye sordum. O isteksizce: - Bilmiyorum, yantn verdi. - Ama syleyiver, Serpuhovo'dan byk m? Kk m? Buna yant ver. - Ne? - Bir ey yok. Katinka bir insann, karsndakinin dncesini anlamasna yardm eden, konumada yol gsteren bir igdyle ilgisizliinin beni incittiini anlayarak ban kaldrp bana evirdi: - Babanz size, bykannede oturacamz syledi mi? dedi. - Syledi. Bykanne artk hep bizimle birlikte oturmak istiyor. - Hepimiz mi? - yle ya. Biz st katn bir yannda, siz teki yannda, babam da kk evde oturacak. Yemei de hep birlikte bykannenin oturduu alt katta yeriz. - Maman, bykannenin ok gururlu, sert olduunu sylerdi. - Hayr, ilk nce yle sanlr. Gururludur ama, hi de sert deildir. Tersine, ok iyi yrekli, neelidir. Onun doum gnnde verilen baloyu bir grm olsaydn... - Yine de ondan korkuyorum; bununla birlikte ne olacamz Tanr bilir. Katinka birdenbire sustu, yine dnmeye balad. Endieyle: - Nee?.. ne demek istedin? diye sordum... - Hi, yle ite! - Hayr: "Tanr bilir" diye bir ey syledin. - Hani, sen bykannenin balosunu anlatyordun. - Evet. Yazk ki sizler yoktunuz. ok kalabalkt, bin kadar konukla generaller ve bando vard. Ben de dans ettim... Birden szm yarda brakarak: - Katinka, beni dinlemiyorsun! dedim. - Hayr, dinliyorum. Dans ettiinizi sylyordun. - Niin bu kadar zntlsn? - nsan her vakit neeli olamaz ki.. - yle deil. Biz Moskova'dan geldik geleli sen ok deitin, dedim, kesin bir niyetle ona dnerek. - Doru syle, nedir sendeki bu garip durum? diye ekledim. Szlerimin kendisinde bir ilgi uyandrdn aka gsteren bir canllkla: - Garip durum mu? Hi de deil.

- Hayr, hi de eskisi gibi deilsin. Eskiden her eyde bizimle birlik olduun, bizi akraba gibi tuttuun, seni sevdiimiz kadar, senin de bizi sevdiin belliydi. imdiyse, ok ciddiletin, bizden ekiniyorsun. - Hi de yle deil... oktan beri iimde sakladm iten gelen duygularm syleyeceim zamanlar, gzlerime dolan yalarn akmaya yaklatn, her zaman haber veren burnumdaki hafif kanty duymaya baladm srada: - Dur szm tamamlayaym - diye szn kestim - sanki bizi istemiyormusun gibi bizden uzaklayorsun, yalnzca Mimi ile konuuyorsun. - nsan hep ayn olamaz ki; bazen deimek gerektir, diye yant verdi. Syleyecek bir sz bulamad vakitler, her eyi talihten bilip ylece aklamaya almt. Bir gn kendisine "Aptal kz" diyen Lboka'ya darlarak: "Herkes akll olamaz, bazlarnn da aptal olmas gerektir" yolunda karlk verdiini anmsyorum. Ama bana sylenen: "Bazen deimek gerekir szleri" beni kandramad, sormay srdrdm: - Neden peki? Katinka Filip'in srtna dikkatle bakp hafife kzararak: - Her vakit birlikte oturacak deiliz ya, dedi. len annenizle arkada olan annem, onunla birlikte oturabilirdi. Ama ok sert olduu sylenen Kontesle geinip geinemeyeceklerini Tanr bilir. Bundan baka her eye karn yine de biz ayrlacaz. Siz zenginsiniz Petrovskoyeniz var, ama biz yoksuluz, annemin hibir eyi yok. Bu: "Zenginsiniz - yoksulsunuz" szleri, dnceleri, bana pek garip geldi. O zamanki dncelerime gre, ancak dilenciler, mujikler yoksul olabilirdi. Dlemimde, zarif, gzel Katinka ile yoksulluk arasnda bir iliki gremiyordum. Bana yle geliyordu ki, mademki Mimi ile Katinka hep bizimle birlikte oturdular, yine oturmay srdrecekler, her eyimiz ortak olacak. Baka trl olamazd. imdiyse, onlarn kimsesiz olmalarn dndren binlerce yeni, kark dnce aklm kurcalyordu. Bizim zengin, onlarn yoksul oluundan utandm. yle ki, kzardm, Katinka'nn yzne bakmaya bir trl cesaret edemedim. Kendi kendime: "Onlarn yoksul bizim zengin olmamzdan ne kar. Nasl oluyor da bu yzden ayrlmamz gerekiyor?" Elimizde olan her eyi, niin yar yarya paylamayalm? diye dnyordum. Ama bu ite Katinka ile konumamzn bir ie yaramayacan anlyor, btn bu mantkl dncelerime kart olarak, yaamsal bir duyguyla onun hakl olduunu, bu dncemi ona anlatmann yersizliini duyumsuyordum. - Gerekten bizden ayrlacak msn? Nasl ayr yaarz? dedim. - Ne yapalm, bu benim iin de ac. Bir gn ayrlrsak yapacam biliyorum. - Oyuncu olacaksn deil mi? Bu budalalk, diye bardm. Oyuncu olmak, onun balca isteinin bu olduunu biliyordum. - Hayr, bunu ben kkken sylerdim. - yleyse ne yapacaksn? - Manastra gider, orada yaar, kara giysiyle kadife balk giyerim. Katinka alamaya balad. Okuyucularm, yaamn belli bir dneminde grlerinizin tmyle deitiini, imdiye kadar grdnz btn eyalarn, birdenbire size, bilmediiniz yanlarn evirdiklerini, bilmem hi fark ettiniz mi?.. Yolculuumuzda duyduum bu ruh deiikliini, ilk genliimin balangc diye kabul ediyorum. Dnyada yaayan yalnzca bizim ailemiz olmadn, btn ilgilerin yalnzca bizim evremizde dnmediini, bizimle hi ilgisi olmayan, bizi hi dnmeyen, hatta bizim varlmzdan haberi olmayan insanlarn bambaka bir yaam olduunu ilk kez olarak aka anladm. Kukusuz, bunlarn hepsini eskiden de bilirdim, ama, imdiki gibi anlayarak, bilerek deil. Bir dnce, belli bir biimde kanya dnr. ou zaman hi beklenmeyen, ayn kanya varmak iin dier dncelerin getii yollardan deil, bambaka bir yoldan geebilir. Katinka ile aramzdaki, bana dokunan, onun gelecek yaam zerinde beni dncelere srkleyen konuma, dncelerimin kanya dnmesi

iin bir vesile olmutu. Evlerinin her birinde hi olmazsa, bizimki kadar kalabalk bir ailenin yaad her kyde, her kentte, bir an merakla arabamza bakan, sonsuza kadar gzlerimizden yiten kadnlara, ocuklara; Petrovskoye'de altm gibi selam vermek bir yana, hatta yzme bakmaya bile gnl indirmeyen satclarla mujiklere baktka,kafamda ilk kez u soru belirdi: "Bizi hi dnmeyen, bizim iin almayan bu insanlar, neyle urayor olabilirler?" Bu sorudan: "Nasl, neyle yayorlar? ocuklarn nasl eitiyorlar? Onlar okutuyorlar m? Onlar oynamaya brakyorlar m? Nasl cezalandryorlar?" gibi birok soru ortaya kt.

IV MOSKOVA'DA Eyalar, insanlar zerindeki grlerimin, onlarla ilikilerimin deimesi, Moskova'ya geliimle birlikte daha gze arpar bir grn ald. Bykannemle ilk karlatmzda, onun zayflam, burumu yzn, fersiz gzlerini grnce kendisine kar beslediim derin sayg, korku duygular, acma duygusuna dnt Yzn Lboka'nn bana dayayarak, karsnda sevgili kznn cesedini gryormu gibi hkra hkra alad zaman, duyduum acmak duygusu da sevgiye dnd. Bizi karlad srada zntsn grmek beni rahatsz ediyordu. Onun gznde bir hi olan biz ocuklarn, ancak deerli birer an olduumuzu anlyor, yanama kondurduu her pcnde: "O yok... o ld. Onu bir daha gremeyeceim!" diye dndn duyumsuyordum. Moskova'da bizimle hemen hi ilgilenmeyen, hep dnceli grnen, yalnzca yemek zamanlarnda siyah giysi veya frakn giymi olarak yanmza inen babam, byk yakalar dar tam gmlekleriyle, sabahlklaryla, khyalar ve uaklaryla, harman gezintileri ve avlaryla gzmden ok dmt. Bykannemin lala diye ard, neden olduunu Tanr bilir, tam ortasnda iplik izgisi grnen kzl bir perukay, iyi bildiim dazlak, saygdeer tepesine yeleyerek bana geiren Karl vanovi, bana yle garip, yle gln grnyordu ki, eskiden bunun nasl farkna varmadma atm. Kzlarla bizim aramzda da gzle grlmeyen bir duvar olutu. Onlarn da, bizim de, kendimize gre gizlerimiz vard. Bana yle geliyordu ki, onlar gnden gne uzanan etekleriyle, biz de subyeli pantolonlarmzla vnyorduk. Mimi'ye gelince, ilk pazar gn le yemeine, yle ssl bir giysiyle, yle renkli kurdelelerle indi ki, artk kyde olmadmz, bundan sonra her eyin baka trl olaca derhal anlalyordu. V AABEYM Aabeyimden ancak bir ya, birka ay kktm. Birlikte bydk, okuduk, hep birlikte oynadk. Hi kimse aramzda byk kk fark gzetmezdi. Ama o sralarda, Volodya'nn ya, yetenei, eilimleri nedeniyle arkada olamayacamz anlamtm. yle sanyordum ki, Volodya benden stn olduunu

biliyor, bununla gururlanyordu. Belki de yanl olan bu kanm, kendisiyle her karlamamda onurumu incitiyor, bana ac veriyordu. O her bakmdan, oyunda, renimde, kavgada, tavr ve davranlarnda benden stnd, btn bunlar beni ondan uzaklatryor, bana nedenini anlayamadm i aclar veriyordu. Volodya'ya ilk kez Hollanda keteninden pileli frenk gmlekleri yapld vakit, dorudan doruya; -bunlardan bana da yaplmamas canm skyor, diye sylemi olsaydm, herhalde daha ok hafiflik duyar, her yakasn dzeltiinde bunu, srf bana kar yaplan bir aalama diye almazdm. Beni en ok zen nokta da; bazen sezdiim gibi; Volodya'nn dncelerimi anlad halde, bunu gizlemeye almasyd. Karde, arkada, kar koca, efendi, uak gibi hep bir arada yaayan insanlarn aralarnda tam bir itenlik olmad zamanlardaki baklar, davranlar, belirsiz glmsemeleri altnda sezilen gizli ilikileri kim fark etmemitir? Gzleriniz yle rasgele karlat srada btn sylenmemi istekleriniz, dnceleriniz, bunu karnzdakinin anlam olmasnn dourduu korku, duraksama, ekingen baklarnzda okunur. Belki fazla duygulu oluum, her eyi zmlemek isteim bu noktada beni aldatyor, belki de Volodya, benim duyduum eyleri hi duymuyordu. O ateli, ak kalpli, zevklerinde kararszd. Kendisini elendiren, yalnzca ok deiik olana her eye btn yreiyle balanrd. Bazen resimlere merak sarar, resim yapmaya balar, elindeki parasn bu uurda harcar, resim hocasndan, babamdan, annemden dilenirdi. Bazen btn evi arayarak bulduu biblolara kendini verir, onlarla masasn ssler; bazen de gizlice bulduu, gece gndz durmadan okuduu romanlara dalard. Elimde olmayarak onun bu haline imrenirdim, ama izinden gitmeyi kabul etmeyecek kadar gururlu, kendime yeni bir yol seemeyecek kadar da gentim, beceriksizdim. Kavgalarmzda, Volodya'nn ak bir biimde belli olan efendiliini, neeli, iten zyapsn kskandm kadar hibir eyi kskanmyordum. ok iyi davrandn anlyor, ama onun gibi yapamyordum. Bir gn, eya toplama meraknn son snrna ulat bir srada yaz masasna yaklatm, raslantyla renkli bir iesini krdm. Odaya giren Volodya, masa zerinde simetrik bir biimde yerletirilmi olan biblolarn karm olduunu grnce: - Nerede kk iem? dedi, yzde yz sen... - Elimde olmayarak drdm, krld. Ne zarar var? Krk ieye zgn zgn bakp paralarn birbirine yaptrmaya alan Volodya: - ok rica ederim, dedi. Eyalarm hibir vakit elleme. - ok rica ederim, sen de buyurma! krdmsa krdm, ne uzatyorsun? diyerek hi isteim olmad halde glmsedim. Volodya, babamdan geen omuz silkme devinimiyle: - Senin iin olmayabilir ama, benim iin zarar var. Krd yetmiyormu gibi bir de glyor, kt ocuk, diye srdrd. - Ben mi kt ocuum? Sen de byksn ama akln yok! Volodya hafife beni itti: - Seninle kavga edecek deilim, ekil urdan! dedi. - Ne itiyorsun? - ekil diyorum!.. Volodya elimden tutarak beni masann yanndan ayrmak istediyse de, fkem snrna varmt; masann ayandan tutmamla devirmem bir oldu: "Al bakalm!" Btn porselen, kristal biblolar angur angur evreye dald. Den eyleri eliyle tutmak isteyen aabeyim: - Geimsiz ocuk! diye bard. Odadan karken yle dnyordum: "Artk aramzda hibir ey kalmad. lnceye kadar birbirimizin yzne bakmayacaz." Akama kadar konumadk. Kendimi sulu gryor, yzne bakmaya cesaret edemiyordum. Btn gn hibir ie el srmedim. Volodya'ya gelince, tam tersine derslerine alt, her zaman olduu gibi yemekten sonra kzlarla konuup

akalat. Dersten sonra retmenin arkasndan ben de odadan kyordum, nk kardeimle ba baa kalmaktan utanyor, rahatsz oluyordum. Son tarih dersinden sonra, defterimi alarak kapya doru yrdm. Volodya'nn yanndan geerken, ona yaklaarak barmak istediim halde, suratm astm, dargn grndm. Volodya tam o anda ban kaldrd, zor seilebilen candan bir glmsemeyle korkmadan yzme bakt; gzlerimiz karlat. Onun beni anladn sezdim, ayn zamanda bu duyguyu Volodya'nn da yaadn anladm; ama anlatlmaz bir duygunun etkisiyle bam evirmek zorunda kaldm. O ok doal candan bir sesle: - Nikolinka, dargnlmz yeter, seni krdmsa bala dedi ve elini uzatt. imden boazma doru gsm skarak bir eyin ykseldiini, soluumun kesildiini duydum. Bir saniye sren bu durumdan sonra gzlerim yala doldu, kendimi daha iyi duyumsadm. Volodya'nn elini skarken: - A-sl... sen ba......la Vo-lo... dy.. a dedim. Neden aladm bir trl anlamyormu gibi yzme bakyordu.

VI MAA Dnya hakknda deien grlerimin hibirisi, hizmeti kzlardan birini yalnzca kadn hizmeti gibi deil, bir derece rahat ve mutluluumu da etkileyebilen bir kadn olarak grmeye balamam kadar artc deildi. Kendimi bildim bileli, Maa'nn evimizde olduunu anmsyorum. Kendisine kar beslediim dnceleri, tmyle deitiren, imdi size anlatacam bir olaya kadar, ona dikkat etmemitim. Ben on drt yamdayken, Maa yirmi beindeydi ve ok gzeldi, ama onu betimlemekten korkuyorum. steklerimin ahland sralarda dlediim tutkulu varlnn yeniden dlemimde canlanmasndan korkuyorum. Betimlememde yanlmamak iin unu syleyebilirim: o, olaanst beyaz, etine dolgun, ksacas, tam bir kadnd; ben de, on drt yamdaydm... Elimde ders kitab olduu halde yalnzca deme aralklarna basmaya alarak gezindiim, yahut, sama bir hava tutturduum, yahut masann kysna den bir damla mrekkebi dattm, yahut da bir zdeyii bilinsizce yinelediim dakikalarn birinde, yani kafamn almad, dlemimin btn duyarlyla egemen olduu bir srada snftan ktm, yle bir aa indim. Ayaklar potinli birisi teki merdivenlerden yukar kyordu. Doal olarak kim olduunu anlamak istedim ama birdenbire ayak sesleri kesildi, Maa'nn: "Brakn canm, ne taklyorsunuz? imdi Anna vanova gelirse grrsnz" dediini iittim. Volodya da fsltyla: "-Gelmez." dedi, bu konumadan sonra Volodya'nn onu zorla alkoymak istediini anlatan bir hrt duyuldu. Bir aralk: "Ne yapyorsunuz? Ellerinizi nereye sokuyorsunuz? Utanmaz!.." diye baran, bir yana kaym bartsnn arasndan beyaz, tombul boynu grnen Maa, koarak yanmdan geti. Bu olayn beni ne kadar arttn anlatamam. Bununla birlikte aknlm geince, Volodya'nn byle davranmakta hakl olduu kansna vardm. Artk onun byle davrandna deil, bu yaptnn insana haz vereceini nasl anladma ayordum. Elimde olmayarak Volodya'ya yknme istei duydum. Bazen aadaki aralkta saatlerce dolar, yukardan gelecek olan bir ses veya trty, sinirlerim gergin bir durumda dinlerdim. O sralarda en byk isteim olmasna karn, Volodya'ya yknmek iin kendimi zorlamyordum. Bazen kzlarn odasndan gelen grltleri byk bir kskanlk ve ekememezlik iinde dinler: "Acaba yukar kp Volodya'nn yapt gibi Maa'y pmek isteseydim, durumum nasl olurdu? Maa'nn: "Ne istiyorsunuz?" sorusuna, bask burnumla, hibir biime girmeyen dik salarmla ben, nasl bir yant verirdim?" diye dnyordum. Bazen Maa'nn Volodya'ya: "- Bamn kara yazs! Ne am sakz gibi yapyorsunuz? ekilin uradan apkn! Hi Nikolay Petrovi'in buraya gelip yaramazlk ettiini grdnz m" dediini duyardm. Ama bilmiyordu ki, o

dakikada merdivenin altnda oturup dinleyen Nikolay Petrovi, Volodya'nn yerinde olmak iin her eyini vermeye hazrd. Zaten sklgandm, irkin olduum kans bunu bsbtn artryordu. nsann eilimleri zerinde kendi grnnn, hatta grnnden de ok gzel ya da irkin olduu konusundaki kans kadar hibir eyin etkili olmadna inanyorum. Onurum, irkinliim yznden dtm bu duruma katlanmama engel oluyordu, ben gzmn nnde Volodya'nn gzel grnyle elde ettii ve btn varlmla kskandm zevklerden, uzanamad ciere pis diyen kedi gibi tiksinmeye alyor, aklm, dlemimi gururlu bir yalnzlktan zevk almaya zorluyordum.

VII SAMA Mimi heyecandan tkanrcasna: "Aman Tanrm! Barut! ne yapyorsunuz? Evi yakp bizi yok etmek mi istiyorsunuz?" diyerek anlatlmas g bir iddetle hepimizin ekilmemizi buyurduktan sonra kararl admlarla yerde dal duran samalara yaklat, barutun birden patlamasndan doabilecek tehlikeye aldr etmeden, samay ayaklaryla inemeye balad. Tehlikeyi ortadan kaldrd kansna vard zaman Mihey'i ard, btn bu barutlar uzak bir yere, en iyisi suya atmasn buyurduktan , ban byklenir bir tavrla sallayarak konuk odasna doru yrd: "- ok gzel, size ok iyi gz kulak oluyorlar, hi diyecek yok dorusu" diye homurdanyordu. Kendisine ayrlan daireden bize doru gelen babamla birlikte bykannemin odasna indiimizde Mimi'yi orada bulduk. Pencerenin nnde, bir ey bilip de saklamak isteyenlerde grlen resmi bir tavrla, ok ciddi oturuyor ve kapdan yana bakyordu. Elinde ktlara sarlm bir eyler vard. Bunun deminki samalar olduunu, bykannemin de her eyden haberi bulunduunu hemen anladm. Bykannemin odasnda Mimi'den baka fkeli, kpkrmz yznden siniri bozuk olduu anlalan oda hizmetisi Gaa ile onu bo yere yattrmaya alan, bunun iin de ban, gzn oynatp duran, ksa boylu, ufak tefek, iekbozuu yzl doktor Blmental vard. Bykannem yar dnm bir biimde oturuyor, kzd zamanlarda amay huy edindii yolculuk falna bakyordu. Babam, derin bir saygyla elini perek: - Naslsnz maman? yi uyudunuz mu? dedi. Bykannem, babamn yersiz, gereksiz bir soru sorduunu anlatan bir sesle: - ok gzel efendim. Her zaman salkl olduumu galiba biliyorsunuz, diyerek Gaa'ya dnd: - Bana temiz bir mendil veriyor musun? dedi. Gaa, koltuun kysnda duran kar gibi beyaz patiska mendili gstererek: - Verdim ya. - Gzelim, bu kirli paavray kaldrn, bana temiz bir mendil verin. Gaa komodine yaklat, ekmecesini ekti, o kadar hzla kapatt ki odann camlar zangrdad. Bykannem korkun bir bakla hepimize baktktan sonra, byk bir dikkatle hizmetinin devinimlerini szmeye balad. Sanrsam deitirmeden ayn mendili verdii srada bykannem: - Ttnm ne vakit ufalayacaksnz, ekerim? dedi. - Vakit bulursam yaparm. - Ne dediniz? - Birazdan ufalarm. - Eer bana hizmet etmek istemiyorsanz gzelim, syleseydiniz; sizi oktan salverirdim. Gaa: - Salverin, alayacak deiliz ya, diye hafif bir sesle homurdand.

Bunu iiten doktor, Gaa'ya bir iaret yaptysa da yle korkun bir bakla karlat ki hemen gzlerini indirerek, anahtarnn zinciriyle oynamaya koyuldu. Gaa homurdanarak odadan knca bykannem babama dnerek: - Gryor musunuz azizim, benim evimde benimle nasl konuuyorlar... Hi beklemedii bir soruyla karlaan babam akn akn: - Maman, izin verin ttnnz ben hazrlayaym. - Teekkr ederim. Ttnm kendisinden baka kimsenin istediim gibi yapamayacan bildii iin byle kaba davranyor, dedi. Bir dakikalk susutan sonra: - Biliyor musunuz dostum, ocuklarnz az kalsn bugn evi yakyorlard, diye ekledi. Babam saygl bir merakla bykanneme bakyordu. - Neyle oynadklarn grdnz m? Mimi'ye dnerek: "- Gsterin" dedi. Samay eline alan babam, glmsemekten kendini alamad: - Bunlar samadan baka bir ey deil maman, dedi. Tehlikesiz eylerdir. - Bana rettiiniz iin ok teekkr ederim, ama ders almak iin ok yalym. Doktor: - Hep sinir bozukluu, diye fsldyordu. Babam derhal bize dnerek: - Bunlar nerden aldnz? Bunlarla oynamak iin kimden izin aldnz? dedi. Bykannem en ok "lala" szcnn zerinde hafifseyerek durdu: - Bunu ocuklardan deil laladan sormalsnz, o neye bakyor? dedi. Mimi: - Voldemer, bu barutlar Karl vanovi'in verdiini syledi, diyerek ortaya atld. Bykannem: - Gryor musunuz, ne iyi adam, dedi; ad neydi? Nerde u lala? arn bakalm buraya diye srdrd. Babam: - Gezmeye gnderdim dedi. - Doru deil. O her dakika burada olmal. ocuklar benim deil sizindir, benden daha akll olduunuz iin size nasihat vermeye de hakkm yok. Ama artk onlara Alman kyls lala, evet, Tirol arklaryla kt huylarndan baka bir ey retemeyen aptal bir kyl deil, bir eitmen tutmann zaman geldi sanrm. Size soruyorum: ocuklara Tirol arklar retmek ok mu gerekli? Ama imdi ocuklar dnen kimse yok, siz de istediinizi yapabilirsiniz. Annemizden sonraki durumumuzu anlatmak iin kullanlan "imdi" szc bykannemin yreinde ac anlar uyandrd, gzlerini portreli tabakaya indirerek dnceye dald. Babam ivedi ivedi: - Bunu oktandr dnyor, bunun iin size danmak istiyordum maman; ocuklara ders veren St. Jrme'u tutsak nasl olur? dedi. - ok yerinde bir ey yapm olursunuz dostum. Bykannem bunu sylerken imdiye kadar sesinde duyulan honutsuzluk iitilmiyordu.- St. Jrme yalnzca ocuklar gezmeye gtrmede ie yarayan basit bir lala deil, des enfants de bonne maison, nasl davranmalar gerektiini bilen bir eitmendir. - Hemen yarn kendisiyle konuurum. Gerekten bu konumadan iki gn sonra, Karl vanovi yerini gen, zppe Fransz'a brakt.

VIII KARL VANOV'N YAAMI

Karl vanovi bizden sonsuz olarak ayrlacann ngnnde akamn ge saatinde banda krmz takkesi, srtnda pamuklu hrkasyla karyolasnn nnde bavulunun zerine eilmi, titizlikle eyalarn yerletiriyordu. Son gnlerde Karl vanovi'in bize kar olan davranlar souklat sanki, bizimle karlamaktan ekiniyordu. imdi de odaya girdiimde, kskn bir bakla beni szd, yine iini grmeyi srdrd. Karyolama uzandm, eskiden bunu yapmam istemeyen Karl vanovi, imdi hibir ey sylemedi. Eskisi gibi bize darlmamas, davranlarmzda zgr brakarak bizimle ilgilenmemesi, bana, yaklaan ayrl anmsatt. Bizi artk sevmemesine zlyor, bu duygumu kendisine duyurmak istiyordum. Ona yaklatm: - Karl vanovi, izin verirseniz size yardm edeyim, dedim. Karl vanovi bana bir an bakt, yine ban evirdi. Bu ksa baknda, bize kar olan soukluunun nedeni olduunu dndm ilgisizlik yerine, byk bir zn okunuyordu. Tmyle dorulup derin bir soluk alan Karl vanovi: - Tanr her eyi grr, her eyi bilir ve her ey onun kutsal buyruuna baldr, dedi. Kendisine sahte olmayan iten bir ilgiyle baktm fark edince: - Evet Nikolenka beikten mezara kadar talihsiz olmak benim aln yazm. nsanlara ettiim btn iyilikler ktlkle karland. Benim dlm burada deil oradadr, diyerek eliyle gkleri gsterdi. Dnyada ektiklerimi, bamdan geenleri bileydiniz! Kundurac, asker kaa, fabrikac, retmen oldum; imdi hibir eyim! Hazreti sa gibi bam sokacak yerim yok... Gzlerini kapad, koltuuna kt. Kendisini dinleyenlere aldr etmeden en gizli dncelerini bile ortaya koyacak kadar duygulu bir ruh durumu iinde bulunduunu grdm ve gzlerimi sevimli yznden ayrmakszn sessizce karyolaya oturdum. - ocuk deilsiniz, her eyi anlayabilirsiniz. Bamdan geenleri size anlataym. Bir gn gelir, ocuklar, sizi ok seven yal dostunuzu anmsarsnz! Karl vanovi yannda duran masaya elini dayad, burunotunu ekti, gzlerini gklere kaldrarak bize hep yaz yazdrd grtlaktan kan tekdze, kendine zg sesiyle yksne balad: - Diyebilirim ki, talihsizliim annemin karnndayken balad. Daha da heyecanla: "- Das Unglck verfolgte mich schon im Schosse meiner Mutter!" (1) diye yineledi. Bu yky ayn sesten, ayn anlatla, ayn olay srasyla birka kez dinlediim iin doal olarak ilk tmcesinden de anlayacanz gibi Rusasndaki bozuklua bakmadan olduu gibi anlatabileceimi sanyorum. Bu yk, onun asl yaam myd, yoksa evimizdeki yalnzlnn sonucu olarak uydurduu, birka kez yineledii iin kendisinin de inanmaya balad bir masal myd, yoksa yaamna baz dsel olaylar m ekliyordu, bu sorularn yantlarn bugne kadar verebilmi deilim. Bir yandan, gerein balca kant, yksn anlatrken grlen canllkla olaylarn her defasnda ayn sray gtmesiydi ki, doruluuna inanmamann olana yoktu. Dier yandan yksndeki airce abartmalarn okluu da, kuku uyandryordu. - "Damarlarmda dolaan, Kont Von Sommerblattlarn soylu kandr:... In meinen Adern fliesse das edle Blut der Grafen von Sommerblatt...(2) Dnden alt hafta sonra dnyaya geldim. Annemin kocas - ona babacm derdim - Kont Sommerblattlarn mlknde kiracyd. Annemin bu onursuz davrann unutamyor, beni de sevmiyordu. Benim Johann adl bir kardeimle, iki kz kardeim vard; kendi ailemin yabancsydm... Ich war ein Fremdes in meiner eigenen Familie. (3) Johann yaramazlk yapar, babam: "-Bu Karl denen ocuun yznden hi rahatm olmayacak..." der, beni azarlar, cezalandrr. Kz kardelerimin arasnda dargnlk kar, babam: "- Karl'n uslandn grmeyeceiz" der, gene beni azarlar, cezalandrr. Beni seven, okayan yalnzca iyi yrekli annemdi. Beni sk sk: "- Karl, odama gel" diye arr, usulcack perdi: "Zavall Karl, seni kimseler sevmiyor, ama ben seni kimseye deimem, annenin senden bir ricas var: iyi oku, hep namusunla yaa. Tanr seni brakmaz!" derdi. Ben de alrdm. Dinsel trenlere katlabileceim aa yani 14 yama gelince, annem babama:

"-Gustav, Karl artk byd. Onu ne yapacaz?" dedi. Babamn: "-Bilmiyorum" demesi zerine, annem: "Kentte Bay ultz'un yanna verelim, kundurac olsun", dedi, babam da raz oldu, und mein Vater sagte gut. (4) Alt yl yedi ay kentteki kundurac ustasnn yannda kaldm. Ustam beni ok sever: "-Karl iyi bir iidir, yaknda benim Geselle'im olacak" derdi. Ama Tanr, dndmz gibi ksmet etmedi... 1796'da kura ilan edildi, on yediyle yirmi bir ya arasnda askerlik edebilecek herkes, kentte toplanmaya zorunlu tutuldu. "- Babamla kardeim Johann kente geldiler, hep birlikte askerlik kur'asn ekmeye gittik. Johann kt bir numara ekti, asker olacakt. Ben iyi bir numara ekerek askerlikten kurtuldum. Ondan da ayrlyordum..." "Ich hatte einen einzigen Sohn und von diesem muss ich mich trennen" (5) dedi. Onu elinden tutarak: "Babacm", dedim, "niin byle sylyorsunuz? Benimle gelin, size bir ey syleyeceim." Babam geldi, birlikte bir meyhaneye gittik, masaya oturduk, ben iki bira smarladm, getirdiler. Hepimiz birer bardak itik, Johann da iti. Ben: "Babacm dedim, bir olum vard, ondan da ayrlyorum, deme. Bunu duyduka yreim paralanyor. Kardeim askere gitmeyecek, onun yerine ben asker olacam... Karl'a burada kimsenin gereksinmesi yoktur, Karl asker olacak." Babam: "Siz namuslu bir insansnz Karl vanovi!" Du bist ein braver Bursche, sagte mir mein Vater und ksste mich... diyerek beni pt. "Asker oldum." IX NCEK BLMN ARKASI Karl vanovi srdrd: - O zamanlar korkun zamanlard. Napoleon dnemiydi. Napoleon Almanya'y almak istiyordu, biz de son soluumuza kadar yurdumuzu savunmak kararndaydk! und wir vertheidigten unser Vaterland bis auf den lezten Trophfen Blut diyordu. "- Ben Austerluz, Ulm, Wagram, ich war bei Wagram arpmalarnda bulundum. Ona aknlkla bakarak: - Gerekten savatnz m? Siz de mi insan ldrdnz? diye sordum. Karl vanovi, adam ldrmediini syledi. "- Bir gn bir Fransz grenadieri arkadalarndan geride kalm, yolun zerine dmt. Silahm ekip onu ldrmek iin kotum, aber der Franzose warf sein Gewehr und rief pardon (6) ve kendisini salverdim. "- Napoleon Wagram savanda birliklerimizi kuatarak bir adaya sktrd. evremizi yle evirmiti ki, hi kimsenin kurtulma olasl yoktu. gn yiyeceksiz, dizlerimize kadar su iinde kaldk. Cani Napoleon bizi ne alyor, ne de salveriyordu! und der Bsewicht Napolon wollte uns nicht gefangen nehmen und auch nicht frei lassen! (7) "Drdnc gn, Tanr'ya kr tutsak olduk, kaleye gtrldk. stmde lacivert bir pantolon, iyi uhadan bir ceket, 15 taler para, bir de babamn armaan ettii gm saat vard. Franszlar bunlarn hepsini aldlar. Gene talihim varm, fanilamn iine annemin diktii altn kimse grmedi. Kalede uzun zaman kalmak istemediim iin, kamaya karar verdim. Byk bir bayram gn bizi bekleyen avua "- avu aa, bugn byk bir bayramdr, bayram kutlamak istiyorum", dedim. "Ltfen iki ie madera arab getirin, birlikte ielim." avu: "- Peki" diyerek getirdi. Birer kadeh itikten sonra elinden tuttum: "- avu aa, acaba sizin de anneniz, babanz var mdr?" diye sordum. "- Vardr Bay Mayer", yantn verdi. "- Annemle babam, sekiz yldan beri beni grmedikleri gibi, sa veya kemiklerimin rm olup olmadn da bilmiyorlar." avu aa, fanilamda dikili iki altnm var, onlar aln, beni zgr brakn ne olur!.. Benden bu iyilii esirgemeyin; annem, mr olduka sizin iin Tanr'ya dua eder.

avu bir kadeh madera itikten sonra; "- Bay Mayer" dedi, "sizi seviyorum, size acyorum, ama siz bir tutsaksnz, ben de askerim." Elini sktm, "- avu aa!" Ich drckte ihm die Hand und sagte. (8) "Siz yoksul bir adamsnz", dedi. "Paranz almam, ama yardm ederim. Yatmaya gidince bir kova rak getirtin, askerlere iirin. Onlar uyuyakalr, ben de sizi grmeyiveririm." "yi bir adamd. Bir kova rak aldrttm. Askerler sarho olduklar zaman izmelerimi ektim, eski kaputumu srtma geirdim, usulca kapdan ktm. Surlarn zerine karak atlamak istedimse de, aada su olduu iin, en son kalan giysim berbat olmasn diye vazgetim ve kapya gittim. "Nbeti silahyla geziyor, auf und ab (9), bana bakyordu. "Qui vive?" (10) sagte er auf ein Mal, (11) ben susuyordum. Qui vive? sagte er zum zweiten Mal, (12) ben yine susuyordum. nc kez: Qui vive? sagte er zum dritten Mal? diye sordu, ben de komaya baladm, suyu atlayarak kar yana getim, var gcmle komay srdrdm. "Btn gece kotum, tanyeri aarmaya balad zaman grnp tannmaktan korktuum iin, avdarlar yksek bir tarlaya saklandm, orackta diz kerek ellerimi atm, beni koruduu iin Tanr'ya dua ettikten sonra rahat bir uykuya daldm. "Akama doru uyandm, yola koyuldum. Birdenbire iki siyah at koulu byk bir Alman yk arabas arkamdan yetiti. Arabada iyi giyinmi biri oturuyor, piposunu ierek bana bakyordu. Yavalayarak gemelerini bekledim. Ben yavaladka araba yavalyor, ben hzlandka araba hzlanyor, adam da gzlerini benden ayrmyordu. Yolun zerinde oturdum, adam atlarn durdurdu, bana: - Delikanl, byle ge vakit nereye gidiyorsunuz? dedi. - Frankfurt'a - Yer var, arabama binin, sizi oraya kadar gtrrm. Yanna oturduktan sonra sordu: - Niin yannzda bir eyanz yok, sakalnz tral deil, giysileriniz de amur iinde. - Yoksul bir adamm, bir fabrikada almak istiyorum. Yolda dtm iin giysilerim amurland. - Yalan sylyorsunuz delikanl, yollar bugnlerde kupkuru. Yant veremedim, bu iyi yrekli insan: - Bana dorusunu syleyin, dedi. Kimsiniz? Nereden geliyorsunuz? Yznz houma gitti. Namuslu bir insansanz, size yardm ederim. Her eyi olduu gibi anlattm. - Peki delikanl, birlikte halat fabrikama gidelim; size i, para, giysi veririm, yanmda kalrsnz. Ben de kabul ettim. Halat fabrikasna vardk, bu iyi adam karsna: - Bu delikanl yurdu iin savat. Tutsaklktan kat iin de ne evi, ne giysisi, ne de ekmei var. Yanmzda kalacak, kendisine giysi ver, karnn doyur. Bir buuk yl halat fabrikasnda kaldm. Patronum beni ok seviyor, brakmak istemiyordu. Rahatm da yerindeydi. O vakitler gen, uzun boylu, mavi gzl, dzgn burunlu bir erkektim. Patronun kars Bayan L... (Adn syleyemeyeceim) gen, gzel bir kadnd, beni sevdi. lk grdnde: - Bay Mayer dedi, anneniz sizi nasl arrd? - Karlhen dedim. O zaman: - Karlhen, yanma oturun, dedi. Yanna oturdum. - Karlhen beni pn, dedi. Kendisini ptm zaman: - Karlhen, sizi o kadar seviyorum ki, artk dayanamayacam, diyerek titremeye balad. Karl vanovi bu szlerden sonra epey sustu, ban hafife sallayarak iten bakl gzlerini szd, iyi anlarn etkisi altnda olan bir insan tavryla

glmsemeye balad. Sabahlna daha sk sarnarak koltuuna iyice yerleti, yksn srdrd: "Yaammda ok iyi, ok kt gnler grdm, ama karyolasnn ba ucundaki kanavieyle ilenmi olan sa'nn resmini gstererek - Tank olsun ki hi kimse Karl vanovi namussuz bir adamdr dememitir" - Bay L...'nin bana yapt iyilie iyilikbilmezlikle karlk vermek istemedim, kamaya karar verdim. Gece, herkes yattktan sonra patrona bir mektup yazarak masann stne braktm, giysimle altn aldm, sessizce sokaa ktm. Beni kimse grmemiti. Yola koyuldum. X ARKASI Dokuz yldr annemi grmemitim. Sa myd, yoksa oktan topraa m gmlmt, haberim yoktu. Yurduma doru yol alyordum. Kente girdiim zaman ilk iim: Kont Sommerblat'n kiracsnn nerede yaadn sormak oldu. Bana yant olarak unlar sylediler: "Kont Sommerblat ld. Gustav Mayer byk sokakta oturuyor, likr maazas iletiyor." Yeni yeleimle fabrikacnn armaan olan ceketimi giydim, sam gzelce taradm, babamn likr maazasna gittim. Dkknda oturan kz kardeim Mariechen, benden ne istediimi sordu. Ben: "Bir kadeh likr iebilir miyim?" dedim. Babasna dnerek: "Vater! dedi. Bu gen bir kadeh likr istiyor." Babam: "Bu gence bir kadeh likr ver", diye karlk verdi. Oturduum masada likrm iiyor, babama, Mariechen'e, dkkna giren Johann'a bakyordum. Babam sz arasnda: "Delikanl, dedi, "ordumuzun imdi nerede olduunu her halde biliyorsunuz?' Ben de: "Ben oradan geliyorum. Ordu u anda Viyana nlerinde bulunuyor" yantn verdim. "Olumuz askerdi. Dokuz yl ncesine kadar bir ey yazyordu. Sa m, ld m, bilmiyoruz. Karm durmadan arkasndan alyor." Pipomu tttrerek: "Olunuzun ad nedir? Nerede hizmet ediyordu? Belki kendisini tanyorum" dedim. "Ad, Karl Mayer'di Avusturya'da hizmet ediyor" Mariechen: "Sizin gibi uzun boylu, yakkl bir erkekti" diye ekledi. "-Ben olunuz Karl' tanyorum." Babam: "Amelia... Sagte auf einmal mein Vater (13), buraya gelin, olunuzu tanyan bir gen var." Kapda grnen sevgili anneciimi derhal tandm. "Siz olumuzu tanyormusunuz" dedi, yzm grr grmez rengi deierek titremeye balad. Evet onu grdm. Yreim duracakm gibi atyordu. Gzlerimi yukar kaldramyordum. "Demek Karl yayor, Tanr'ya krler olsun... Nerede benim sevgili olum? Sevgili olumu bir daha grebilsem gzm arkada kalmaz, ama Tanr byle istemiyor" diyerek alamaya balad. Artk dayanamadm: "Anneciim", dedim. "Ben sizin olunuz Karl'm." Annem kollarma yld. Karl vanovi gzlerini kapamt, dudaklar titriyordu. Biraz kendine geldikten sonra yanaklarndan szlen iri damlalar silerek: Mutter!! - Sagte ich- ich bin ihr Sohn, ich bin ihr Karl! und sie strtzte mir in die Arme (14) diye yineledi. - Ama son gnlerimi yurdumda geirmeyi Tanr bana nasip etmedi, ekeceim ok ac varm... Das unglck verflogte mich berall. (15) Yurdumda ancak ay kalabildim. Bir pazar gn birahanede oturmu biram iiyor, pipomu tellendiriyor, arkadalarla savatan, Napoleon'dan, mparator Franz'dan konuuyorduk. Herkes dncesini sylyordu. Yanmzda kuruni giysili tanmadmz biri oturuyor, konumalarmza karmadan kahvesiyle piposunu iiyordu. Gece nbetisi saatin on olduunu haber verince apkam aldm, hesabm keserek evime dndm. Gece yars kap alnd. Uyandm, kim olduunu sordum: "- Macht auf..." (16) Kim olduunuz sylerseniz kapy aarm." Dardan: "- Macht auf im Namen des Gesetzes..." (17) Kapy atm. ki silahl asker, kapnn arkasnda duruyordu. Birahanede yanmzda oturan kuruni giysili, tanmadmz gen adam odaya girdi. Meer casusmu... Casus: "Benimle birlikte gelin" dedi. Peki, diyerek pantolonomu, izmelerimi giydim, asklarm taktm, gezinmeye baladm. fkemden boulacaktm. imden:

- Bu bir alaktr, szleri geti. Klcmn asl durduu yere yaklatm, birdenbire kaparak: - Sen bir casussun, kendini koru, dedim. Bir sola, bir saa, bir de kafasna indirdim, casus yere yuvarland. Bavulumu, paralar alp pencereden dar frladm. Ich kam nach Ems (18), orada General Sazin'le tantm. Beni ok sevdi, eliliinde bana bir pasaport uydurarak ocuklarn okutmam iin birlikte Rusya'ya getirdi. General Sazin ldkten sonra da anneniz beni evine ard: "- Karl vanovi, ocuklarm size emanet ediyorum. Onlar sevin, sizi hibir zaman brakmam. Yallnz da dnrm, dedi. imdi o olmad iin hepsi unutuldu. Yirmi yllk hizmetime karlk, ekmek dilenmem iin beni sokaa salveriyorlar diyerek, kolumdan tutup kendine ekti, bamdan perek: "-Tanr her eyi grr, hepsini bilir, her ey onun buyruundadr. Ama ocuklar sizlere acyorum" diye yksn bitirdi. XI KT NOT Bykannem bir yl sren yasndan sonra, kendisini ok sarsan aclarndan biraz kurtulmu gibiydi; ara sra, ou bizimle ayn yata olan kz ve erkek ocuklar olmak zere, konuk kabul etmeye balamt. Lboka'nn doum gn olan 13 aralk gn, Prenses Karnakova ile kzlar, Bayan Valahina ile Sonike, linka, Grap, kk vinlerin ikisi, daha yemekten nce bize gelmilerdi. arllarn topland aa salondan ykselen konumalar, kahkahalar, grltler bize kadar geldii halde, sabah derslerimizi bitirmediimiz iin onlara katlamyorduk. Ders altmz odada asl duran izlencemizde: Lundi de 2 maitre d'histoire et de geographie yazlyd. te bu maitre d'histoire' bekledikten, dinledikten, uurladktan sonra ancak zgr kalabileceiz. Saat ikiyi yirmi dakika getii halde, tarih retmeninden hl bir ses kmad gibi, her zaman getii sokakta da grnmyordu; grnmesini de istemiyordum. Volodya, dersini hazrlad Smaragdof'un kitabndan bir dakika ban kaldrarak: - Lebedyev galiba bugn gelmeyecek, dedi. - Aman umarm gelmez, nk hibir ey bilmiyorum, dedim, zgn bir sesle: ama geliyor ite, diye ekledim. Volodya yerinden kalkt, pencereye yaklat: - Hayr, dedi. O deil, bir bakas. almad, dinlendii dakikalarda yapt gibi gerinip ayn zamanda ban da kayarak: - Saat iki bucua kadar bekleriz, o zamana kadar yine gelmezse, St. Jrme'a, kitaplar toplayacamz haber verebiliriz, diye ekledi. Ben de gerindiim srada Kaydonov'un iki elimle tuttuum kitabn bamn stnde titrettikten sonra: - Derse gelmekten ne zevk alyor, anlamyorum... dedim. sizliin verdii skntdan kitabm aarak dersimi okumaya baladm. Ders hem uzun, hem de zordu; bense hibir ey bilmiyor, ne kadar okusam yetitiremeyeceim gibi, aklmda da bir ey kalmayacan anlyordum. Hem yle heyecanlydm ki, bu anda kafam bir konu zerinde toplamama olanak yoktu. Bana ok skntl, ok ar gelen tarihten nceki derste, Lebedyev beni St. Jrme'a ikyet etmi; ders notu defterime de ok kt saylan "2" numara atmt. Daha o gn St. Jrme, gelecek derste de numaram "3"ten aa derse cezalandrlacam sylemiti. te gelecek ders geldi, dorusu ok da korkuyorum. Bilmediim dersime o kadar dalmtm ki, dardan gelen ayaktan karlan lastik sesi beni artmt. Bam evirdiimde kapda, bana ok souk gelen Lebedyev'in iek bozuu yz, ok iyi tandm, n iliklenmi lacivert frakl hantal vcudu grnmt. retmen ar ar apkasn pencereye, defterini de masann zerine koyduktan sonra, sanki ok gerekliymi gibi, iki eliyle frakn

kuyruklarn kaldrarak derin bir soluk ald, yerine oturdu. Terli ellerini ovuturdu: - Baylar, dedi. nce geen dersimizi yineleyelim, sonra da ortaada geen olaylar zerine size bilgi vermeye alacam. Bu, dersinizi anlatn demektir. Volodya, dersini iyi bilen kimselerde grlen bir tavrla, ok rahat ve gven iinde anlatrken ben de i olsun diye merdiven bana ktm, aa inmemize izin verilmedii halde, nasl oldu bilmiyorum, kendimi aada buldum. Her zaman gzetme noktas olan kapnn arkasna yerlemek zereydim ki, her zaman bama bir dert aan Mimi, birdenbire bana arpt, korkun bir bakla bir bana, bir de kzlarn kapsna, yine bana baktktan sonra: "- Siz burada msnz?" dedi. Bir kez snfta olmadm, sonra hi yakk almayan bir yerde bulunduum iin kendimi her bakmdan sulu buluyor, bunun iin de bam nne eip susuyor, kendimi pimanln en ak rnei olarak gryordum. Mimi: - Bu kadar da fazla, burada ne yapyordunuz?, diye sordu. Ben susuyordum. O, bklm parman trabzana vurarak: "Bunu byle brakmam. Hepsini Kontes'e anlatacam" diye srdrd. Snfa dndm zaman saat e be vard. retmen, ne girdiimin, ne de ktmn farknda deilmi gibi Volodya'ya yeni dersini anlatyordu. Dersini bitirip defterleri toplad, Volodya da ders kuponunu getirmek iin baka odaya gittii zaman, birdenbire, beni unuttuklarn, artk hibir sorun kalmadn dnerek sevinmitim ki, retmen gaddarca bir glmsemeyle bana dnd ve ellerini ovuturarak: - Umarm ki dersinizi hazrladnz, dedi. - Evet hazrladm, yantn verdim. skemlesinde sallanp dnceli gzlerle ayaklarna bakarak: - Kutsal Louis'nin hal seferlerinden bir eyler anlatmak skntsna katlanr msnz? Kan kaldrp parmayla hokkay gsterdikten sonra: - Evvela Fransa kralnn bu sefere kmasnn nedenlerini syleyin, sonra da; havada bir ey tutuyormu gibi ellerini sallayarak: "- Bu seferin zel yanlarn anlatn"; elindeki defterleri masann sol yanna vurarak: - "Bu seferin Avrupa devletleri zerindeki etkisini anlatn." Ban sa yana eerek defterleri de o yana vurduktan sonra: "-Hele Fransa'ya olan etkisini syleyin..." diyerek sorunusu bitirdi. Birka kez yutkundum, bam bir yana eerek yant veremedim. Sonunda masada duran kaz ty kalemi elime aldm... imdi de kalemi koparyor, susmay srdryordum. retmen elini uzatt: - Kalemi alabilir miyim?, dedi. Gerekebilir. imdi buyurun. - Louis, ey Kutsal Louis... yi ve ey... akll bir ard. - Kim? - ar. O Kuds'e sefer yapmay kurdu, Fransa'nn ynetimini annesine brakt. - Annesinin ad neydi? - B... b... lanka. - Nasl ? Blanka m? Dudaklarm yana bkerek tuhaf bir biimde glmsedim. retmen alayl alayl: - Peki efendim. Daha baka eyler biliyor musunuz? dedi. Benim iin artk yitirecek bir ey kalmamt. Bir kez ksrdkten sonra yalan yanl aklma ne geldiyse sraladm. retmen susuyor, elimden ald ty kalemle masann tozlarn temizliyor, arada bir: "- Gzel, ok gzel!" diyordu. Hibir ey bilmediimi, sylemek istediimi gerei gibi anlatamadm anlyor, retmenin de beni susturarak yanlm dzeltmemesine ok zlyordum. retmen bir az nce sylediim: - "Kuds'e hangi amala sefer yapmay dnd?" tmcesini yineledi: - "nk onun iin... nk o..." Ben tmyle ardm, bir szck daha syleyemedim. Hatta bu cani retmen soran bir susula bir yl yzme baksa, yine yant vermek gcn kendimde gremeyeceimi anlyordum.

dakika kadar yzme baktktan sonra retmenin yz derin bir zntye brnd, bu srada odaya giren Volodya'ya dokunakl bir sesle: - Ltfen defterlerinizi getirin, not atacam, dedi. Volodya defteri verdi, ders fiini de usulca nne koydu. Hoca defteri at, kalemini dikkatli dikkatli mrekkebe batrarak gzel yazsyla Volodya'nn ders ve davran blmlerine beer numara yazd. Sonra kalemi benim numara hanelerimin zerinde durdurdu, silkeledi, dnmeye balad. Birdenbire, elinin g fark edilir hafif bir deviniminden sonra, ders blmnde gzel bir "bir" rakamyla bir nokta; ikinci bir devinimiyle davran blmnde de ikinci bir "bir" rakamyla bir nokta belirdi. retmen not defterimizi dikkatle kapatt, ayaa kalkt, yalvar, korku, pimanlk dolu baklarm grmyormu gibi kapya doru yrd. Arkasndan: Mihayl Larinovi diye seslendim. Ne syleyeceimi anlayan hoca: - Hayr, dedi. Derse byle allmaz, bouna para almak istemiyorum. Lastiklerini, kaln paltosunu giydi, atksn titizlikle balad. Demek benim bama gelen ykmdan sonra, baka eylerle uraabiliyordu. Onun bir kalem oynat benim iin ne byk bir ykm... St. Jrme odaya girerek: - Ders bitti mi? diye sordu. - Evet. - retmen honut kald m? Volodya: - Evet, dedi. - Ka numara aldnz? - Be. - Ya Nikola? Ben susuyordum. Volodya: - Galiba drt, dedi. Kardeim, hi deilse bugn iin olsun beni kurtarmann gerektiini anlyordu. Varsn cezalandrsnlar ama konuklarn olduu srada deil. St. Jrme: - Voyons, messieurs. (Her tmcenin banda bu szc kullanmay severdi.) Faites votre toilette et descendons.(19)

XII KK ANAHTAR Aaya indiimizde konuklarla grecek kadar vakit gemi gememiti ki bizi sofraya ardlar. Babam bu srada kumarda ok kazandndan olacak ok neeliydi. Lboka'ya deerli bir gm takm armaan etti. Yemekteyken Lboka iin hazrlad bir kutu ekeri dairesinde unuttuunu anmsayarak bana: - Koko, bakasn gndereceime sen git. Anahtarlar byk masann zerindeki midye kabuu iindedir. Anladn m? Alr, en byyle sadaki ikinci ekmeceyi aarsn. Orada bir kutuyla kda sarlm ekerler greceksin, alr getirirsin. Yemeklerden sonra sigara iin hep birini gnderdiini bildiim iin: - Sigaralarnz da getireyim mi? dedim. - Getir ama bir eye ellemek yok ha... diye arkamdan bard. Syledii yerde anahtar buldum, ekmeceyi amak zereydim ki ayn dizide asl duran minimini anahtarn nereyi aacan merak ederek durdum. Masann zerindeki binlerce eya arasnda, masann kenar parmaklna dayanan

ilemeli, asma kilitli bir anta duruyordu. Kk anahtarn kilide uyup uymayacan anlamak istedim, denemem baaryla sonuland. anta ald, iinde bir yn kt buldum. imdeki merak, bu ktlarda neler olduunu anlamam iin o kadar direniyordu ki, vicdanmn sesini dinlemeye vakit bulamadan okumaya baladm. ................... Byklere, hele babama kar beslediim ocuk saygs o kadar glyd ki, aklm okuduklarmdan herhangi bir sonu karmay bilinsizce geri eviriyordu. Babamn, benim iin eriilmez, anlalmaz, gzel, bambaka bir dnyada yaadn seziyor, yaamnn gizlerine girmek isteimin, kutsal eyleri ayak altna almak gibi bir davran olduunu anlyordum. Babamn antasn aarak rasgele ortaya kardm eyler; iimde, kt bir davranta bulunduumdan baka hibir iz brakmad. Bir tr rahatszlk duyuyor, kendimden utanyordum. Bu duygunun etkisi altnda, antay olabildii kadar abucak kapatmak istiyordum. Ama bu uursuz gnde trl trl ykmla karlamam alnma yazlm: Anahtar delie soktuktan sonra kapy kilitledim diye anahtar ektim, ama ie bakn, gereken yana deil, tersine evirmi olacam ki, elimde anahtarn sap kald. Krlm anahtar, kilit iinde kalan paraya yaptrmak istiyor, o paray karmak iin bouna bir mucize bekliyordum. Sonunda, babamn, odasna dner dnmez ortaya karaca yeni bir su ilediim hakkndaki korkun dnceye kendimi altrmaktan baka umarm kalmad. Mimi'nin yaknmas, kt not, anahtar... Bama, bunlardan daha byk ykm gelemezdi... Bykanneme, Mimi'nin ikyetinden dolay; St. Jrme'a, kt not iin; babama, anahtar iin hesap verecektim, hem de bu akam. Yaz odasnda yumuak hal zerinde gezinerek kendi kendime: - Acaba ne olacak? Neler yaptm neler... diye syleniyordum.. Biraz sonra ekerleri, sigaralar aldm: "- Baa gelen ekilir" diyerek eve doru komaya baladm. ocukluumda Nikolay'dan duyduum bu (uursuz) szler, yaammn en g dakikalarnda beni avutuyordu. Salona girerken heyecanl, doal deil, ama ok neeliydim.

XIII VEFASIZ KIZ Yemekten sonra cokuyla katldm ocuk oyunlar balad. "Kedi-fare oyununda benimle birlikte oynayan, Karnakovlarn eitmenine doru beceriksizce koarken elimde olmayarak eteine basp yrttm. Eitmenin, yrtlan eteini dikmek iin zntl bir yzle hizmetilerin odasna doru yrmesinin; kzlarn, hele Sonika'nn pek houna gittiini anladm, bu elenceyi kendilerine bir daha sunmaya karar verdim. Bu gzel kararmdan sonra eitmen odaya girer girmez trl devinimlerle evresinde komaya baladm, topuum yine eteine taklp yrtncaya kadar, bu devinimlerimi srdrdm. Sonika ile Prenseslerin, glmemek iin kendilerini zorlamalar gururumu okuyordu. Ama St. Jrme, yaptklarmn farkna varm olacak ki, kalarn atarak -bu halini hi sevmezdim- bana yaklat, neemin iyi bir sonu vermeyeceini, daha ciddi olmazsam, bayram olduuna bakmayarak beni piman edeceini syledi. Ama ben sinirleri bozulmu, cebindeki paradan ounu yitiren, borlarnn tutarn hesaplamaktan korkarak zararn kapatmak iin deil, iinde bulunduu durumun korkunluunu anlamaya vakit kalmasn diye bilinsizce oynayan bir kumarbaza benziyordum. Kstaha glmseyerek uzaklatm. "Kedi-fare" oyunundan sonra birisi, "Lange Nase" oyunu oynayalm, dedi. Oyun, karlkl dizilmi sandalyelerde yine karlkl oturan kzlarla erkeklerin birbirlerini semeleri biiminde oynanyordu.

Prenseslerin k her seferinde vinilerin kn, Katinka, Volodya'y veya linka'y; Sonika da Seryoja'y seiyor, alacak ey deil mi, Seryoja'nn kendisine doru ilerleyerek her defasnda karsna geip oturmasndan sklmyordu. Sonika akrak, sevimli bir glle glyor, Seryoja'nn davrannn doruluunu bayla onaylyordu; beni kimse semiyordu. Onurumu en ok kran ey de, fazla, gereksiz olduumu anlamamd. Her defasnda benim iin: "- Seilmemi kim kald? Ha... Nikolinka. Sen de onu al." derlerdi. Bunun iin de sra bana geldii zaman doruca ya kzkardeime yahut irkin prenseslerden birine yaklar, yazk ki bunda asla yanlmazdm. Sonika'ya gelince; Seryoja ile o kadar ok ilgileniyordu ki, orada olduumun bile farknda deildi. imden ona vefasz dememin nedenini anlamyorum, nk o, Seryoja'y deil beni seeceine hibir vakit sz vermemiti. Bununla birlikte bana kar vicdanszca davrandna inanyordum. Oyundan sonra nefret ettiim, ama bir trl gzlerimi ayramadm vefaszn, Seryoja ve Katinka ile birlikte bir keye ekilip gizli gizli bir eyler konutuklarnn farkna vardm. Srlarn anlamak iin saklandm piyanonun arkasndan unlar grdm: Katinka ince bir mendilin iki kesinden tutarak Sonika ile Seryoja'nn balarn gizliyordu. Seryoja: "Madem ki yitirdiniz, borcunuzu deyin" diyordu. Sonika, yz kzarm, ellerini aaya brakm, sulu gibi nnde duruyor: "- Hayr ben yitirmedim. yle deil mi Matmazel Katharine" yantn veriyordu. Katinka da "-Ben doruyu severim, bahsi yitirdiniz ma chre" yantn veriyordu. Katinka bu szckleri syler sylemez Seryoja eildi, Sonika'y pt. Dpedz kzn pembe dudaklarndan pt. Sonika da; bu hi bir ey deil de ok neeli bir eymi gibi gld. Ne korkun ey... Gidi hain vefasz...

XIV TUTULMA Birdenbire btn kadnlardan, zellikle de Sonika'dan nefret etmeye balamtm. Kendi kendime bu oyunlarn hi de elenceli olmadn, ancak kzlara yaratn sylyor, kavga karmak istiyor, herkesi artacak eyler yapmak istiyordum. Beklediim frsat da gecikmedi. St. Jrme, Mimi ile bir eyler konuduktan sonra odadan kt. Ayak seslerinin nce merdivende, sonra da snfa doru ilerledii iitildi. Aklma, Mimi'nin beni derste nerede grdn syledii, St. Jrme'un da not defterine bakmak iin gittii, geldi. O sralarda St. Jrme'nun bana ceza vermekten baka bir dncesi olmadn sanyordum. ocuklarn on iki ile on drt ya arasnda yani ocukluktan genlie getii dnemde yangn karmaya, hatta cinayet ilemeye ok fazla eilimleri olduunu bir yerde okumutum; yeniyetmeliimi, hele o uursuz gn iinde bulunduum ruh durumunu anmsadka, hibir ama gdlmeden, kimseye zarar vermeden yalnzca merak duygusuyla, bilinsizce davranmak isteiyle, en korkun cinayetlerin ilenebileceini aka anlyorum. Kimi zaman ilerisi o kadar karanlk grnyor ki, insan, d kurmaktan bile korkuyor, aklnn almasn durduruyor, ne gemiin, ne de gelecein olmadna kendini inandrmaya alyor. Dncenin isteme egemen olmad, insanca olmayan duygularn egemen olduu dakikalarda deneyimsiz bir ocuun, hibir korku duymadan, hi duraksamadan ok sevdii anne, baba ve kardelerinin iinde yatt kendi evini yakmak iin hazrlad atei, merakla glmseyerek fleyebileceini anlyorum. Bunun gibi dncenin durduu bir srada on yedi yandaki bir kyl ocuun, babasnn yatt srann yannda az nce bilenen baltay incelerken, birdenbire babasnn boynuna indirdii ve srann altna doru akan kanlar bn bn seyrettii iitilmemi deildir. Yine ayn duygularn etkisiyle; yle dnyordum: bir uurumun kysnda durup kendimi buraya atarsam, yahut dolu bir tabancay akama dayayp beynime skarsam, yahut da

toplum iinde herkesin sevgi ve saygsn kazanan orun sahibi bir kiiye yaklap burnundan tutarak: "Haydi bakalm" dersem acaba ne olur? Hibir ey dnemediim ve heyecanl olduum bir dakikada aa inen St. Jrme: bugn ok yaramazlk ettiim ve dersimi bilmediim iin burada bulunmak hakkmn olmadn, yukar kmam gerektiini syledi. Kendisine dilimi gstererek hibir yere gitmeyeceimi bildirdim. St. Jrme ilk dakika aknlk ve fkesinden bir szck bile syleyemedi, sonra arkamdan yetierek: - C'est bien, bykanneniz engel olmasayd sizi oktan cezalandracaktm; fakat gryorum ki sizi dayaktan baka yola getirecek bir ey yoktur, siz bugn bunu hak ettiniz. Bunlar o kadar bararak syledi ki, herkes duydu. Kanm, tanmlanamaz bir gle beynime yrd. Yreimin iddetle arptn, yzmn sarardn ve elimde olmadan dudaklarmn titrediini duyumsuyordum. O dakikada ok korkun bir durumda olacam ki, St. Jrme yzme bakmaktan ekinerek bana yaklat ve kolumdan yakalad; fakat elinin dokunuunu duyar duymaz birdenbire ktletim, hrsmdan kendimi yitirdim ve kolumu kurtararak ocukluumun btn gcyle onu ittim. Yaptm korku ve aknlk iinde seyreden Volodya bana yakla-t ve: "- Sana ne oluyor?" dedi. Ben gzyalar arasnda "- Brak beni! Hibiriniz beni sevmiyor, ne kadar mutsuz olduumu anlayamyorsunuz!" dedim ve odadakilere dnerek kendimden gemi bir durumda: "Hepiniz kt, iren insanlarsnz", diye haykrdm. Bu srada St. Jrme, kararl bir anlatm olan, sararm yzyle yine yaklat, savunmama vakit brakmadan gl elleriyle kelepe gibi bileklerimden yapt ve srklemeye balad: Heyecandan bam dnyordu. Gcm kesilinceye kadar dizlerimi ve kafam savurduumu, burnumun birisinin bacaklarna arptn, azma bir ceketin srndn, her yandan ayak sesleri iittiini ve toz kokusuyla St. Jrme'un kulland meneke kokusunu duyduumu anmsyorum. Be dakika sonra karanlk odann kaps stme kapanmt: St. Jrme'nun: - Vasiliy! sopay getir diyen, utku kazanm, iren sesi duyuldu.

XV DLEMLERM Bama gelen bunca ykmdan sonra lmeyeceimi, bir gn bunlar dinginlikle anmsayacam o sralarda bilebilir miydim? Yaptklarm anmsadka ne olacam kestiremiyor, bsbtn yok olduumu seziyordum. nceleri evremde ve aada tam bir dinginlik egemendi. Belki de iimdeki heyecann gcnden byle sanyordum. Bununla birlikte yava yava sesleri ayrt etmeye baladm: Yukarya kan Vasiliy, pencerenin iine sprgeye benzer bir ey attktan sonra sandn zerine uzand. Aadan August Antonovi'in gr sesi duyuldu. (Sanrm benden sz ediyordu.) Arkasndan ocuk sesleri, glmeler, koumalar ve karanlk odada kapatldmdan kimsenin haberi yokmu, kimse beni dnmyormu gibi, birka dakika sonra evin her zamanki canll geri dnd. Alayamyordum ama, yreimde ta gibi bir arlk vard. D kurduum, dndm eyler, karmakark olan kafamda byk bir hzla birbirini kovalyordu. Fakat ykmm her anmsaym dlemimin bu srkleyici zincirine ara veriyordu, ben yine bilinmeyen yazgmn iinden klmaz dehlizine, umutsuzluuna ve korkuya dalyordum. Bazen, herkesin bana kar besledii soukluun, hatta nefretin bilinmeyen bir nedeni olduu aklma geliyordu. Filip'e kadar herkesin, nefret ve acmdan zevk duyduklarna inanyordum. Kendi kendime, annemin babamn olu, Volodya'nn kardei deil, Tanr rzas iin alnan, atlm yoksul bir ksz olduumu

dnyordum. Bu sama dnce, bana bir tr znl avuntu verdii gibi, doru olduuna da inanyordum. Talihimin ktln sularma balamyor, zavall Karl vanovi'in talihsizlii gibi doutan olduunu dnerek ferahlk buluyordum. Kefettiim bu gizi bundan sonra saklamann ne anlam vard? Hemen yarn babama giderek: "- Baba douumun gizini benden bouna saklyorsun, ben biliyorum" diyeceim. O bana: "- Ne yapalm kuzum, er ge bunu renecektin. Olum deilsin, fakat seni oul edindim... Eer sevgime layk olursan hibir vakit seni brakmam", yantn verecek. Ben: "- Baba, seni byle armaya hakkm yoksa da son kez baba diye sesleniyorum, seni her zaman sevdim ve seveceim. yiliklerini hibir vakit unutmayacam; fakat artk senin evinde de kalamayacam. Burada kimse beni sevmiyor. St. Jrme beni yok etmeye kararl. kimizden birinin bu evden gitmesi gerek, nk kendime egemen deilim ve her ktl yapabilecek kadar ondan nefret ediyorum. Kendisini ldreceim, evet baba, ben onu ldreceim" diyeceim. Babam bana yalvaracak, fakat ben elimi sallayarak: "- Hayr dostum, velinimetim, birlikte yaamayacaz, brak gideyim", dedikten sonra onu kucaklayacak ve niin olduunu bilmiyorum Franszca: "Oh, mon pre, oh mon bienfaiteur, donne-moi pour la dernire fois ta bndiction et que la volont de Dien soit faite!" (20) diyeceim. Karanlk odada oturduum sandn zerinde bunlar dndke hkra hkra alyordum. Birdenbire beni bekleyen yz kzartc cezay anmsyorum, gerek gzlerimin nne geliyor ve bir anda dlemim dalyor. Bazen kendimi evden uzakta, zgrlme kavumu gryorum. Svari alayna giriyor ve savaa gidiyorum. Dman her yanm saryor, klcm savuruyorum. Bir...iki...... derken hepsini yere seriyorum... Yorgunluktan ve aldm yaralardan bitkin olarak yere yuvarlanyor: "Zafer!" diye baryorum. General bana yaklayor: "Nerede bizim kurtarcmz?" diyor. Beni gsteriyorlar. General, sevin gzyalar ierisinde sarlarak: "Zafer!" diye baryor. yileiyor, kolum siyah bir sargyla asl olarak Tverskoy Bulvar'nda geziyorum. Artk general oldum. Bir gn ar benimle karlayor: "Bu yaral delikanl kimdir?" diyor. Ona "Bu, nl kahraman Nikolay'dr" yantn veriyorlar. ar bana yaklayor: "Teekkr ederim. Benden ne dilersen yerine getireceim." Saygyla eilip klcma dayanarak: "- Vatanm uruna kan dktm iin mutluyum. Hatta urunda lmeyi bile isterdim. Ama mademki senden her ey isteyebilme iznini bana balyorsun; dmanm olan St. Jrme adndaki yabancy ldrmeme izin ver. Bu dmanm ldrmeliyim..." yantn veriyorum... Korku iindeki St. Jrme'un karsna geiyor: "-Benim ykmma neden oldun, genoux.!!" diyorum. Fakat birdenbire gerek St. Jrme'un elinde sopayla her dakika odama girebileceini anmsyor, yurdunu kurtaran general deil, gsz, acnacak bir yaratk olduumu gryorum. Kh Tanr'y dnyor ve kstaha ona beni niin cezalandrdn soruyorum. "Sabah akam dua etmeyi de unutmuyordum. yleyse bu aclar niin?" Genliimin ilk dnemlerinde beni rahat brakmayan dinle ilgili dncelerimin kesin olarak bugn baladn syleyebilirim. Bu kukularm, bamdan geen ykmlarn beni inanszlk ve bakaldrya yneltmesinden domu deildir. Bir gnlk tutukluluumda, tmyle bozuk bir ruh durumu iindeyken aklma gelen Tanr'nn adaletsizlii dncesinin, yamurdan sonra verimli bir topraa den kt bir tohum gibi abucak byyp kk salmasndandr. Bazen herhalde leceimi dnerek benim yerime cansz bir vcut bulacak olan St. Jrme'un aknln canl olarak gzmn nne getiriyordum. Natayla Savina'nn: "Bir lnn ruhu krk gn kadar evinde dolar" dediini anmsyor ve dlemimde lmmden sonra evimizin btn odalarnda grnmeden dolayor, Lboka'nn ili gzyalarn, bykannemin zntsn, babamn August Antonovi'le konutuklarn gizlice dinliyorum. Babam yal gzleriyle: "O, ok iyi bir ocuktu" diyor. St. Jrme da: "Evet, ama ok yaramazd" yantn veriyor. Babam "llere sayg gstermeniz gerekir, diyor, lmne siz neden oldunuz. Onu siz korkuttunuz. Onu korkutmanza, alaka davranlarnza dayanamad... ekil buradan katil!" St. Jrme diz kerek alayacak, af dileyecek. Krk gnden sonra ruhum gklere ykseliyor. Orada olaanst gzel, beyaz saydam, uzunca bir ey gryorum,

annem olduunu anlyorum. Beyaz ey beni sevecenlikle kucaklyor. Fakat ben heyecan iindeyim ve sanki onu tanmyorum. "Gerekten annemsen, bana daha iyi grn ki seni kucaklayabileyim" diyorum. "Burada hepimiz byleyiz, seni daha iyi kucaklayamam, bu kadarndan honut deil misin?" diye yant veren sesini iitiyorum. "Hayr, honutum, ama sen beni gdklayamyorsun, ben de senin ellerini pemiyorum." "-Bu gibi eylerin burada yeri yoktur. Buras byle de gzeldir" diyor, ben gerekten bu gzellii duyuyorum, onunla birlikte daha ykseklere umaya balyoruz. Bu srada uyanr gibi oluyorum, karanlk odada bir sandn stnde, yzm gzyalarmla slanm bir durumda bilinsizce: "Uuyor, daha ykseklere uuyoruz" diye yineleyerek kendime geliyorum. Durumumu anlamak iin bir sre trl abalar harcyorum, fakat dlemimde anlayamadm uzak ve karanlk uurumlar grnyor. Gerein datt ferah, mutlu dlemlerime yeniden dnmek iin alyorum, ama bu kadar yorulduktan sonra kavutuum dlemleri uzatmann olana olmadn, daha garibi, bunlardan artk haz duymadm gryorum.

XVI ALDIRMA, BU DA GEER Geceyi hcrede geirdim, kimse beni aramad. Ancak ertesi pazar gn beni snftan yanndaki kk odaya geirdiler, yine kilitlediler. Yalnzca kapatma cezasn yeterli greceklerini dnerek umutlanmaya baladm. Tatl ve dinlendirici bir uykunun, donuk camlarda oynayan gne nn, dardan gelen her zamanki grltlerin etkisiyle sinirlerim yatt. Bununla birlikte yalnzlktan ok sklyordum: bir eyler yapmak, iimde biriken duygular bakasna anlatmak istiyordum, ama evremde canl bir yaratk yoktu. Odasnda gezinen St. Jrme'un tiksindiim ama iitmemek elimden gelmeyen dingin, neeli slklar durumumu bsbtn arlatryordu. una inanyordum ki, can slk almak istemedii halde yalnzca bana ikence olsun diye byle yapyordu. St. Jrme ile Volodya saat ikide aa indiler, Nikolay yemeimi getirdi. Kendisiyle konumaya balayp da yaptklarm ve bana yapacaklarn anlatnca: "Aldrmayn baym! bu da geer" dedi. Sonralar da birok kez azmimi destekleyen bu atasz, beni biraz avuttu. Fakat ekmekle su yerine, yemeimin hem de gl tatlsyla gelmesi, beni epeyce dndrmt. Eer bana bu tatly gndermemi olsalard, cezamn kapatmayla biteceini dnebilirdim. Fakat imdi yle anlyordum ki, ben henz cezalandrlm deildim, yalnzca zararl bir insan gibi bakalarndan uzaklatrlmtm. Asl cezam ileridedir. Bu sorunun zmne daldm bir srada tutuklu odamn anahtar kilit iinde dnd. Gayet ask ve resmi bir yzle odaya giren St. Jrme yzme bakmadan: "- Bykannenize gideceiz" dedi. Odadan kmadan nce, ceketimin tebeir tozuyla kirlenen kolunu temizlemek istedimse de, St. Jrme sanki ahlak bakmndan pek dm bir durumda olduum iin d grnmle ilgilenmeme hi gerek yokmu gibi, bunun tmyle yararsz olduunu syledi. St. Jrme elimden tutup beni salondan geirirken, Katinka, Lboka ve Volodya, pazartesi gnleri penceremizin nnden geirilen tutuklulara baktmz gibi bana bakyorlard. Elini pmek iin bykannemin koltuuna yaklatmda, ban evirerek elini pelerininin altna saklad. Uzunca sren bir sessizlikten sonra beni yle bir bakla szd ki, gzlerimi ellerimi nereye saklayacam bilemiyordum, sonra: - Evet gzelim, size kar olan sevgime ok deer verdiinizi, benim iin gerek bir avuntu olduunuzu syleyebilirim, dedi, szckleri uzatarak: ricalarm kabul edip eitiminizi zerine alan St. Jrme, artk evimde kalmak istemiyor. Neden? Sizin yznzden ekerim, diye ekledi, biraz durduktan sonra ne

syleyeceini nceden hazrlam olduunu anlatan bir sesle: Size ettii hizmetten ve sizi gzetmesinden dolay kendisine minnet duyacanz sanyordum. Ama siz bacak kadar boyunuza bakmadan ona el kaldrmaya cret ettiniz. ok gzel! Olaanst! Artk ben efendice davranlardan anlamadnz, size kar daha baka baya aralar kullanmak gerektiini dnmeye balyorum... St. Jrme'u gstererek sert, buyuran bir sesle: - Derhal af dileyeceksin... itiyor musun?" dedi. Bykannemin gsterdii yana baktm zaman St. Jrme'un ceketini grdm, bam evirdim, yerimden kmldamadm. Yine yreim tkanrcasna sklmaya balad. - Ne oluyorsunuz? Sylediklerimi duymadnz m? Btn vcudum titriyordu, ama yerimden kmldamyordum. Bykannem ektiim acnn farkna varm olacak k; Koko! dedi, buyurucu deil, daha ziyade sevecen bir sesle: Seni tanyamyorum, Koko, diye yineledi. - Bykanne! ondan asla af dilemeyeceim, dedim ve bir szck daha sylersem beni boan gzyalarm tutamayacam anlayarak hemen sustum. - Ben sana buyuruyorum, rica ediyorum. Ne duruyorsun? - Ben... istemiyorum... yapamayacam... diyebildim ve gsmde toplanan hkrklar kendilerini tutan engeli birdenbire ykarak sel gibi boand. St. Jrme tragedyalarda grlen bir sesle: - C'est ainsi que vous obissez votre seconde mre, c'est ainsi que vous reconnaissez ses bonts, genoux. (21) Ban benden eviren bykannem yaaran gzlerini silerek: - Tanrm! dedi, bunlar anneniz grseydi. Evet grseydi, ama her eyde bir hayr vardr. O bu zntlere dayanamazd... Dayanamazd. Bykannemin alamas gittike artmaya balad. Ben de alyordum ama af dilemek aklmdan bile gemiyordu. St. Jrme: - Tranquillisez-vous au nom du ciel, madame la comtesse, dedi. (22) Fakat bykannem artk onu dinlemiyordu, ellerini yzne kapamt. ok gemeden alamas iddetli bir hkrk biimini ald, Mimi ile Gaa telal bir yzle koarak odaya girdiler. evreye isporto ve ila kokular yayld, btn evde fsltlar, koumalar balad. St. Jrme beni yukar gtrrken: - Yaptnz beeniyor musunuz? dedi. "- Aman Tanrm, neler yaptm! Ne byk caniyim." St. Jrme odama girmemi syledikten sonra ayrld. Henz aa inmiti ki, ben ne yaptmn farknda olmakszn sokak kapsna giden merdivenden komaya baladm. Evden mi kamak, yoksa kendimi suya m atmak istediimi anmsayamyorum. Ancak kimseyi grmemek iin yzm ellerimle kapyor, merdivende komay srdryordum. Birdenbire tandk bir ses: - Nereye? Ben de seni aryorum, dostum, dedi. Yandan gemek istedimse de babam elimden yakalad, o nde ben arkada kk dinlenme odasna girerken sert bir sesle: - Benimle gel gzelim!.. Odamdaki antam nasl oluyor da kartrabiliyorsun? Efendim?.. dedi. Kulamdan ekerek: - Niin suyuyorsun? diye ekledi. - Yanl yaptm. Nasl yaptm kendim de bilmiyorum. - Nasl olduunu bilmiyorsun ha... Bilmiyorsun... dedike kulam da ekiyordu: Bir daha seni ilgilendirmeyen eye burnunu sokacak msn? sokacak msn? diyorum..." Kulamda duyduum korkun acya karn alamyor, ama iim ferahlyordu. Babam kulam brakr brakmaz ellerini tutarak gzyalar arasnda pmeye baladm, hkrklar iinde: - Dv beni! Daha fazla dv! Ben kt, hibir eye yaramaz bir insanm! diyordum. Babam beni hafife iterek: - Sana ne oldu? dedi. Ceketini yakaladm ve:

- Hayr gitmeyeceim, herkesin benden nefret ettiini biliyorum, ama Tanr akna szlerimi dinle, ya beni onlardan koru, yahut evinden kov. Ben onunla bir arada yaayamayacam. O, her trl davranla benim onurumu krmak, nnde diz ktrmek, bana dayak atmak istiyor, buna dayanamam. Kk deilim, bu ekilmez ey. Yaayamam, kendimi ldreceim. Bykanneme benim kt bir ocuk olduumu syledi. Bykannem hastaland, belki de benim yzmden lecek. Ben... onunla... Tanr akna dayak at... Ne iin ikence... ediyorlar?.. Gzyalarndan boluyordum. Divana ktm, kendimde daha fazla konuacak g bulamyordum. Bam babamn dizlerine koydum, yle korkun bir biimde alyordum ki, leceimi sandm. Babam bir ilgiyle eilerek: - Sana ne oldu tontonum? Ben ancak: - O benim celladm... Bana ikence ediyor... leceim... kimse beni sevmiyor, dedim, kendimden getim. Babam beni kucana alarak yatak odama gtrm. Uyumuum. Uyandm zaman vakit epeyce ilerlemiti. Karyolamn yannda tek bir mum yanyor, odada aile doktorumuz, Mimi ve Lboka oturuyorlard. Salk durumumdan korktuklar yzlerinden okunuyordu. Oysa ben 12 saatlik bir uykudan sonra kendimi o kadar hafif ve iyi buluyordum ki ok hasta olduum hakkndaki kanlarn bozmak houma gitseydi, hemen yatamdan frlardm.

XVII KN Evet bu duygu, tam anlamyla bir kindi. yle ki, bu kin, romanlarda sz geen, ama benim inanmadm, bakalarna ktlk etmekten haz duyan kine benzemiyordu. Karsndakine, bu saygnza deer bir kimse dahi olsa, yenilmeyen bir nefret duygusu alayan, onun salarndan, boynundan, yrynden, sesinden, kollarndan, bacaklarndan ve davranlarndan bir tiksinme vermekle birlikte anlatlmaz bir gle ona doru srkleyerek her halini heyecanl bir dikkatle izlemeye ynelten bir kindi. te St. Jrme'a kar bu duyguyu besliyordum. St. Jrme bir buuk yldan beri evimizdeydi. imdi bu adam soukkanllkla incelerken kendisinin iyi ama her bakmdan bir Fransz olduunu gryorum. Akl banda, olduka eitimli, bize kar olan grevini iyi yapan, bununla birlikte Rus zyapsna kart, ama ulusuna zg hafif bir bencillik, gsteri, kstahlk ve bilgisiz olduu yargsna varlacak derecede kendine gven duygusu olan biriydi. Bunlarn hibirini beenmiyordum. Doal olarak bykannem, dayak hakkndaki dncelerini kendisine anlatt iin bizi dvemiyordu ama, sk sk hele beni dayakla korkutuyor, fouetter szcn tiksindirici ve beni dvmekten byk bir zevk duyacakm gibi bir tonla "foutter" biiminde sylyordu. Hibir vakit tatmadm dayak asndan korkmuyordum, ama St. Jrme'un, beni dvebilecei dncesi dahi beni kzdryor, ileden karyordu. Karl vanovi'in kzd zamanlarda bizi bir cetvel veya pantolon asksyla dvd olurdu. Nedense bunu anmsarken hi de sinirlenmiyordum. Hatta anlattm sralarda (ki on drt yandaydm) Karl vanovi beni dvseydi onun dayan soukkanllkla kabul ederdim. Karl vanovi'i seviyordum. Kendimi anmsadmdan beri bu adam ailemizden biri olarak kabul etmeye almtm. St. Jrme'a gelince kendisine btn byklere kar elimde olmadan duyduum saygdan baka bir duygu beslemediim, gururlu ve kendini beenmi bir adamd. Karl vanovi, btn yreimle sevdiim, buna karn o zamanki ocuk aklmla toplumsal durumunu bizden aa tuttuum gln bir yal, bir lalayd. St. Jrme ise, tersine, okumu, herkesle ayn dzeyde olmaya alan gen, yakkl bir zppeydi. Karl vanovi bize her zaman soukkanllkla kr, cezalandrrd. Bunu, houna gitmeyen bir dev olarak yapt belliydi. St. Jrme retmenlik roln taknmay severdi. Bizi cezalandrd vakit, bunu bizim iyiliimizden ok kendi

zevki iin yapt belliydi. Kendi grkemine kendisi baylyordu. Tmcelerinin sonunda yapt vurgular ve accent circonflexe'leriyle syledii gsterili Franszca tmceleri bende anlatlmaz bir tiksinme douruyordu. Karl vanovi kzd vakit: "gln kukla, yaramaz ocuk, ampanya sinei" gibi szler sylerdi. St. Jrme onuru kran, mauvais sujet, vilian garnement (23) gibi szckler kullanrd. Karl vanovi bizi, yzmz duvara dnk bir durumda keye diz ktrrd ki, cezamz bu durumdan doan bir ardan ileri gitmezdi. St. Jrme, gsn iirir, elleriyle gsterili devinimler yaparak dramatik bir sesle: " genoux, mauvais sujet!"(24) diye barr ve yzmz kendisine dnk diz ktrerek af dilememizi buyururdu ki" bu ceza onurumuzu kryordu. Bana ceza vermedikleri gibi olanlar da kimse anmsatmad: ama ben bu iki gnde ektiim ylg, utanma, korku ve kini unutmadm. St. Jrme o gnden sonra benimle ilgisini kesmi, artk hibir alp verecei kalmam gibi davranyordu. Bununla birlikte kendisine, sinirlerim bozulmadan bakamyordum. Gzlerimizin raslantyla karlat her defasnda dmanlmn ak olarak gzlerimde okunduunu sanyor ve hemen baklarma bir aldrszlk vermek iin alyordum. Takndm yalanc tavr anladn duyumsaynca da yzm kzaryor, bam eviriyordum. Ksacas, onunla herhangi bir biimde karlanca iime anlatlmaz bir arlk kyordu.

XVIII HZMET KIZLARIN ODASI Kendimi gnden gne daha da yalnz duyumsuyordum. En ok, yalnz bama yaptm incelemelerden, daldm dncelerden zevk alyordum. Dncelerimin amacn gelecek blmde anlatacam. ncelemelerimin sahnesi hizmeti kzlarn odas ki, burada beni ilgilendiren hem elenceli, hem ok ackl bir roman yaanyordu. Romann kahraman da pek doal olarak Maa idi. O hizmetimize girmeden nce tand, daha o zamanlar kendisiyle evleneceine sz veren Vasiliy'i seviyordu. Be yl nce onlar birbirinden ayran felek kendilerini bykannemin evinde yine karlatrdysa da, Maa'nn days Nikolay' da karlkl sevgilerine bir engel olarak ortalarna att. Nikolay, yeeninin mnasebetsiz ve haar adn verdii Vasiliy ile evlenmesinin szn bile iitmek istemiyordu. Bu engel yle bir ters etki yapt ki, eskiden gayet soukkanl, ilgisiz davranan Vasiliy, birdenbire deli gibi Maa'y sevmeye balad. Klelikten yetimi pembe gmlekli, biryantinli sal bir terzi ancak byle sevebilirdi. Sevgisini ok tuhaf ve sama bir biimde ortaya koyduu halde, (rnein: Maa ile karlatnda onun cann actmaya alrd, ya imdikler, ya bir iki amar atar ya da soluk aldrmayacak kadar byk bir gle skard), aknda itendi. Nikolay'n, yeenini asla kendisine vermeyecei kansna vardktan sonra, zntden imeye, meyhanelerde dolamaya, kavgalar karmaya balad; yle ki, birka kez karakolda dayak yiyecek duruma dt. Ama galiba, btn bu davranlaryla bunlardan doan olaylar, Vasiliy'i Maa'nn gznde ykseltiyor, ona olan akn bir kat daha artryordu. Vasiliy'in karakolda yatt gnler, Maa'nn gzyalar sel gibi boanr, bu zavall klara scak bir ilgi gsteren Gaa'ya kara talihini anlatr, daysnn dayak ve svglerine aldr etmeden sevgilisini avutmak iin gizlice karakola gidip gelirdi. Okuyucularm, imdi birlikte iine gireceimiz topluluk sizi tiksindirmesin. Eer yreinizin sevgi, ilgi telleri gevememise, kzlarn odasnda bu tellerde yanklanacak sesler bulursunuz. Arkamdan gelip gelmeyeceinizi bilmiyorum ama ben, odada olupbitenleri grebildiim merdivendeki yerime gidiyorum. te stnde t, mukavvadan yaplm burnu krk bir kuklann, bir tasn, bir ibriin durduu raf; ite iinde kara bir mum paras, bir ibriim yumak,

srlm yeil hyar ve eker kutusunun karmakark durduu pencere; ite zerinde basmayla kaplanm bir tulann, yeni balanm bir dikiin durduu byk masa. Yannda da, sevdiim pembe keten entarisi, en ok dikkatimi eken mavi bartsyle Maa oturuyordu. Diki dikiyor, ya mumu dzeltmek, ya ineyle ban kamak iin iini brakyordu. Ben de ona bakyor ve: "Niin o, bu ak mavi gzleri, gr kumral sa ve yksek gsyle bir kk hanm olarak domam?" diye dnyordum. Pembe kurdeleli balk ve Mimi'ninki gibi deil de, Tverskoy bulvarnda grdm al ipek sabahlkla konuk odasnda oturmak ona ne kadar yakrd. O, kasnakta bir eyler ilerdi, ben de aynada onu seyreder, mantosunu tutar, yemeini bile getirirdim. Ksacas, her isteini yapardm. Oysa Vasiliy; iinden, pantolonun stne salverdii kirli pembe bir gmlek grnen dar ceketi, sarho yzyle ne kadar irenti. Vcudunun ve srtnn her deviniminde, kendisine atlan iren dayan izlerini grr gibi oluyordum. Maa yasta ineyi saptad srada, ieri giren Vasiliy'e ban kaldrmadan: - Ne o Vasiliy, dedi. Yine mi? - Ne olacak. Ondan bir hayr beklenir mi? Hi olmazsa bir eye karar verseydi. Onun yznden bouna zlp duruyorum. Bir aralk br hizmeti Nacoja: - ay iecek misiniz? dedi. - Teekkr ederim. Bu hrsz olas dayn niye benden bu kadar nefret ediyor? Gzel giysilerimi, almm, yrym m kskanyor yoksa?... diyen Vasiliy, elini sallayarak: "Adaaam sende..." szleriyle konumasn kesti. Maa elindeki iplii koparrken: - stediini yapmal, dedi. Oysa siz hep... - Artk gcm kalmad. te bu kadar. Bu arada bykannemin oda kapsnn kapan, merdivenden inen Gaa'nn homurdan duyuldu: - Nasl yaranabilirsin? Ne istediini kendisi de bilmiyor... Bu da yaam m sanki... diyor ve ellerini sallayarak, - nsan ya lmeli, yahut da iyi yaamal... Tvbe Tanrm! diye syleniyordu. Kendisini karlamak iin ayaa kalkan Vasiliy: - Sayglarm sunarm. Agafya Mihaylovna, dedi. Gaa onu kzgn bir bakla szerek: - Amaaan siz de! Saygnn maygnn sras deil. Buraya niin geliyorsun? Erkeklerin, kzlarn arasnda ne ii var? diyerek karlk verdi. Vasiliy skm bir durumda: - Salk haberinizi almak iin uradm. Gaa daha ok kzd, avaz kt kadar bararak: - Yaknda gebereceim. te benim salm, dedi. Vasiliy gld. - Glecek hibir ey yok. Mademki git diyorum, ne duruyorsun, haydi!... Pis herife bak, evlenecekmi!.. Haydi yallah, budala sen de!.. Agafya Mihaylovna bu szlerden sonra sert admlarla odasna geti ve kapy o kadar hzl kapatt ki pencere camlar zangrdad. Blmenin arkasnda daha bir sre her eye, herkese svd, yaamna ilendii, eyalarn teye beriye frlatt, sevgili kedisini kulandan tutup dvd duyuldu. En sonunda, biraz aralanan kapdan ac ac baran kedinin kuyruundan tutularak dar atld grld... Vasiliy fsltyla: - Ne yapalm, dedi, galiba ay imemiz baka bir gne kald. Hoa kaln... Nacoja gz krpt ve: - Aldrma... Ben imdi gider semavere bakarm, yantn verdi. Nacoja odadan kar kmaz Vasiliy, Maa'ya daha fazla sokuldu: - kisinden biri: ya doru Kontese gidip olanlar anlatacam, ya her eyi ylece brakp dnyann br ucuna kaacam. - Beni kime brakacaksn? - Zaten beni dndren de sensin, yoksa billahi oktaaan zgrlme kavumutum. Maa biraz sustuktan sonra:

- Vasiliy dedi, niin gmleklerini ykamak iin bana getirmiyorsun? Yakasndan tuttu: - Baksana, kapkara olmu. O dakikada aadan bykannemin ngra duyuldu, Gaa odasndan kt. Kendisini grp ayaa kalkan Vasiliy'i kapnn nnden iterek: - Kzcazdan ne istiyorsun? Utanmaz adam. Kz bu duruma getirdiin halde, hl peini brakmyorsun. Galiba onun gzyalar houna gidiyor. k dar, gzlerim seni grmesin! Sonra Maa'ya dnd: - Bu adamn nesini beeniyorsun? Bunun yznden bugn dayndan az m dayak yedin? Yine de dediin dedik: ille Vasiliy Gruskof'la evleneceim! Aptal! Maa birdenbire boanan gzyalar arasnda: - Evet... ldrseniz de ondan bakasyla evlenmeyeceim. Bakasn sevmeyeceim. Sandn stnde yatp bartsyle gzlerini silen Maa'ya uzun uzun bakyor, Vasiliy hakkndaki dncelerimi deitirmek ve Maa'ya bu kadar ekici grnen yann bulmak istiyordum. Maa'nn zntsn ok candan paylamama karn, bana bu kadar gzel grnen bu kzn nasl olup da Vasiliy'i sevdiini bir trl anlayamyordum. Yukarya, odama ktktan sonra yle dnyordum: "Bydm zaman Petroska bana kalaca iin Maa ile Vasiliy de benim klelerim olacaklar. Ben yaz odamda oturup pipo ieceim ve Maa elinde tyle kapmn nnden mutfaa geecek. Maa'y armalarn buyuracam. O gelecek, odada ikimizden baka kimse olmayacak. Birdenbire Vasiliy odaya girecek, Maa'y grdkten sonra: "Ykldm", diyerek Maa ile birlikte alamaya balayacaklar. Ben de: "Vasiliy, birbirinizi sevdiinizi biliyorum. Al sana bin ruble, evlen, mutlu ol." diyecek ve dinlenme odama ekileceim. nsann aklnda hibir iz brakmadan geen saysz dnce ve dlemle birlikte ok derin izler brakanlar da vardr. yle ki, dncenin z olan sorunu unuttuunuz halde onun ok iyi bir ey olduunu anmsyor, brakt izin etkisi altnda kalarak canlandrmaya alyorsunuz. Mutluluu, ancak Vasiliy ile evlenmekte bulan Maa iin kendi duygularmdan zveride bulunduum dncesi, ruhumda sz ettiim gibi derin bir iz brakmt.

XIX YENYETMELK Yeniyetmeliimde houma giden srekli dncelerimin nelerle ilgili olduunu sylersem, kimse inanmaz, nk bu dnceler, ne durumuma, ne de yama uygundu. Bununla birlikte insann durumuyla ahlak ve zyaps arasnda grlen bu aykrlk bence bir gerektir. Yalnzla ekilerek dncelerimle, duygularmla ba baa kaldm bir yl iinde, insann dnyadaki grevlerini, soyut eyleri, ruhun sonsuz oluunu, br dnyay dlerdim. nsan dncelerinin en yksek aamalarn oluturan, ama kimsenin zemedii sorunlar, ben ocuk aklmla, deneyimsizliin verdii gle zmeye alyordum. Bence akl, herkeste ayr olan gelimesinde btn insanln imdiye kadar tuttuu ayn gelime yolundan gider. Trl trl felsefe kuramlarnn z olan dnceler de, akln blnmez birer parasdr; insan, felsefe kuramlarn bilmedii sralarda bile bunu az ok anlyordu. Bu dnceler, ancak; yle artc bir biimde kafamda beliriyordu ki, bu yararl, bu nemli gerekleri ilk olarak benim bulduumu sanyor, daha ileri giderek yaama uydurmaya alyordum. Bir gn, mutluluun d nedenlere deil de bizim onu grmze bal olduunu dndm. Ac ekmeye alan bir insan, talihsiz olamaz... Bu grle ya kendimi skntya altrmak iin, duyduum korkun arya karn, kollarm yana aarak Tatief'in szlklerini beer dakika ellerimde tutardm, ya karanlk bir odaya girer, kaln bir urganla bam, arkam o kadar krbalardm ki, elimde olmadan

gzlerimden yalar akard. Baka bir gn birdenbire her an lebileceimi anmsadm, mutlu olmak iin gelecei dnmeyip yaanan dakikadan yararlanmann gerekliliini -ki insanlarn imdiye kadar niin bunu anlamadklarn biliyorum- anladm. Bu dncenin etkisi altnda gn derslerimi braktm; yatamda uzanarak houma giden bir roman okuyarak, son paramla aldm ball kurabiyeleri yiyerek keyifli keyifli vakit geirdim. Bir gn de kara tahtann nnde durup geometri biimleri izerken kafamda imek gibi bir dnce parlad. Bakm (simetri) niin gze ho grnyor? Aslnda bakm nedir? Kendi kendime, bu da doal bir duygudur, yantn verdim; bakmn asl nedir? Yaamn her eyinde bakm var mdr? te yaam diyerek tahtaya bir daire izdim. lmnden sonra ruh sonsuzlua kavuuyor; ite bu da sonsuzluk diyerek daire evresinin bir noktasndan tahtann kysna kadar dz bir izgi ektim. Peki, niin dairenin br yannda da byle bir izgi yok? Hi, bir yanl sonsuzluk olur mu? Herhalde biz bundan nce de yaamz ama, o yaammzn anlarn unutmu olacaz. imdi zorlukla anmsayabildiim, ama o vakit bana ok yeni, ok aydnlk grnen bu dnceler houma gitmiti; bir yaprak kt zerinde bunlar saptamaya almtm. O srada kafamn iini binlerce dnce doldurduundan, oturduum yerden kalkarak odada gezinmek zorunda kaldm. Pencereye yaklatm zaman arabacmzn su arabasna kotuu hayvan dikkatimi ekti; btn dncelerim, bu at ldkten sonra ruhunun hangi hayvana, yahut insana geecei sorununu zmek zerinde topland. O srada odadan geen Volodya, bir eyler dndmn farkna varm, glmsemiti. Bu glmsemesi btn dndklerimin ne kadar sama olduunu anlamama yetti. Bilmediim bir nedenle aklmda kalan bu olay anlatmaktan amacm; okuyucularma o sralardaki dncelerimi iyice gstermek iindir. Btn felsefe kuramlar arasnda hibiri, bir zamanlar beni adeta lgna dndren kukuculuk kadar ilgilendirmemiti. Dnyada benden baka hi kimsenin, hibir eyin var olmadn dlyor, cisimlerin eya deil, onlara dikkat ettiim zaman grnen birer biim olduunu, ben bakmadm zaman da hemen ortadan yittiklerini dnyordum. Bir szckle kanlarm, eyalarn deil, onlarla olan ilikimizin var olduunu ileri sren Schelling ile birletirilmiti. Bu srekli dncenin etkisi altnda bazen o derece samalyordum ki; kendimin var olmad yerde bir boluk bulacam dncesiyle birden gzlerimi baka yana eviriyordum. Akl, ruh etkinliinin beceriksiz, zavall bir yneticisidir. Benim zavall aklm da iine girilemeyen sorunlar zemedii gibi, olduundan daha byk bir aba gsteriyor, bylece bana, birbiri ardnca kanlarm yitirtiyordu. Zaten bu kanlarla hi uramasam belki daha iyi olurdu. Btn bu yorucu almalar, bana, istemimin zayflamasna neden olan bir zek esnekliinden, dnce duruluumla duygularmn tazeliini yok eden felsefe incelemeleri yapma alkanlndan baka bir ey kazandrmad. Soyut dnceler, insann, belli dakikalardaki ruh durumlarn bilinli bir biimde tutabilme yeteneinden douyor. Soyut eyleri dnmeye kar olan eilimim, alg yeteneimi doal olmayan bir biimde o kadar gelitirdi ki, bazen en basit bir eyi dnrken iinden klmaz bir dnce zmlemesi emberine giriyor, artk beni ilgilendiren sorunu deil, dndklerimi dnmeye balyorum. Ne dndm kendime soruyor, dndklerimi dnyorum, yantn veriyorum. Peki imdi ne dnyorum? ki, dndm dnyorum, kafam karmakark, bu hal bylece srp gidiyor. Bununla birlikte bulduum felsefe grleri, gururumu pek ok okuyordu. Kendimi, insanln esenliine yarayacak gerekler bulan byk bir adam sanyor, byk bir gvenle soydalarma bakyordum. Ama gariptir, bu insanlarla karlatm vakit ayr ayr her birinin nnde sklyordum. Bakalarnn karsnda artamlarm ortaya koymak yle dursun, en basit bir sz sylerken veya bir davranta bulunurken bile sklmamaya alamadm.

XX VOLODYA Yaammn bu dnemlerini anlatmay srdrdke bu i benim iin daha zorlayor, daha fazla etinlemeye balyor. ocukluumu parlak bir biimde aydnlatan iten scak duygulara, bu dnemdeki anlarn arasnda ok seyrek raslyorum. Bir le benzettiim yeniyetmelik am, elimde olmayan bir istekle, olanak olduu kadar abuk geerek gzellik, iir dolu olan genliin balangc ve bu an sonu olan iten, soylu duygularn yine aydnlataca mutlu gnlere ulamak istiyorum. Anlarmn ardndan adm adm yryemeyeceim. Yalnzca, ykmn bu satrlarnda zyapma, tuttuum yola kesin, olumlu bir etkisi olan olaanst adamla dostluumun balangcna kadar olup bitenlerin en nemlerini ksaca anlatacam. Volodya'nn niversiteye girmesi yaklat. Artk derslerimiz ayrlm bulunuyor. Volodya'nn, gayet rahat bir biimde, tebeiri kara tahtaya vurarak, bana ulalmaz bir hikmet gibi gelen, sins, kosins ve fonksiyonlar anlatmasn elimde olmayan bir saygyla dinliyordum. Bir pazar gn yemekten sonra iki profesr ve btn hocalarmz bykannemin odasnda toplanm, babamn ve baz konuklarn nnde Volodya'nn niversiteye giri snavlarnn denemesini yapyorlard. Volodya bu yoklamada bykannemi ok sevindiren yantlar vermiti. Baz derslerden bana da soru soruyorlard. Ama iyi yant veremiyordum. stelik profesrler, bykannemden bilgisizliimi saklamaya alyorlard ki bu da beni daha ok skyordu. Yani benimle fazla ilgilenmiyorlard, zaten on be yanda olduum iin snavlarma daha bir yl vard. Volodya ancak yemek saatlerinde aa iniyor, btn gn ve akamlar, kendi isteiyle ders almakla geiriyordu. Volodya ok onurluydu, snavlarn orta deil en iyi dereceyle vermek istiyordu. Sonunda ilk snav gn geldi. Volodya maden dmeli lacivert frakn, rugan izmelerini giydi, altn saatini takt. Babamn faytonu kapya yaklat... Nikolay arabann diz rtsn ayor, Volodya ile St. Jrme niversiteye doru yollanyorlar. Kzlar hele Katinka, neeli, heyecanl gzlerle pencereden, arabaya binmek zere olan Volodya'nn dzgn vcuduna bakyorlard. Babam: "Tanr yardmcn olsun..." diye dua ediyor, bykannem de, srklenerek geldii pencerede, araba dar sokan kesinde kayboluncaya kadar yal gzlerle istavroz karyor, bir eyler mrldanyordu. Volodya dnyor. Herkes sabrszlk iinde: Nasl geti? Ne oldu? Ka numara alabildin? gibi sorular yadryor, ama Volodya'nn neeli yznden snavn iyi getii anlalyor. Be numara alm. Ertesi gn de ayn baar dilekleri ve korku duygularyla gnderiliyor, ayn sevinle karlanyordu. Bylece dokuz gn geti. Onuncu gn sonuncu ve en zor snav olan din dersinden girecekti. Hepimiz pencere nndeyiz, daha byk bir sabrszlkla Volodya'y bekliyorduk. Saat iki olduu halde hl gelmemiti... Birdenbire Lboka yzn cama yaptrarak: - Ah!.. te geldiler! Ta kendileri... Gerekten, Volodya artk lacivert frak, gri kasketiyle deil, mavi ilemeli yakal niversite niformas, keli apkas, yannda yaldzl klcyla arabada St. Jrme ile birlikte oturuyordu. Bykannem Volodya'y bu niformayla grnce: - Ah... O sa olup bugnleri grmeliydi! diye hkrarak kendinden geti. Nee iinde koarak girie dalan Volodya beni, Lboka'y, Mimi'yi, Katinka'y pt, bu srada Katinka kulaklarna kadar kzarmt. Volodya, sevinten nerdeyse kendini yitirecekti. Bu niformayla ok iyi grnyordu. Mavi yakas, henz terlemeye balayan siyah byklarna ne kadar yakyordu. Uzun, ince bir beli, soylu bir yry vard. Bu sayl gnde yemeimizi bykannemin odasnda yedik. Yzlerimiz neeyle parlyordu. Tatllar yenildii srada sofracba, nazik ama gururlu, ayn zamanda neeli bir yzle peeteye sarlm bir ie ampanya getirdi. Bykkannem, annemin lmnden sonra ilk kez ampanya

iiyordu. Volodya'y kutlarken dolu bir kadeh iti, ona bakarak sevinten yine alamaya balad. Artk Volodya zel arabasyla geziyor, kendi tandklarn kabul ediyor, ttn iiyor, balolara gidiyordu. Hatta bir kez odasnda arkadalaryla birlikte iki ie ampanya itiklerini, her kadeh kaldrta da tanmadm kimselerin adlarn fsldadklarn ve le fond de la bouteille (25) kime kalacan tarttklarn grdm. le yemeklerini her gn evde yiyor, yemeklerden sonra eskisi gibi Katinka ile birlikte dinlenme odasna ekilerek gizli gizli bir eyler konuuyorlard. Konumalarna katlmadan duyabildiklerime gre yalnzca okuduklar romanlarn kahramanlarndan, ak ve kskanlktan konuuyorlard, bu konularda kendilerini ilgilendirecek, elendirecek ne bulduklarn, kibar kibar glmseyerek ateli ateli tartmalarnn anlamn bir trl kavrayamyordum. Ksacas, Katinka ile Volodya arasnda, ocukluk arkadalarnda olan iten duygudan baka, bizi onlardan ayran ve kendilerini gizlice birbirine balayan tuhaf bir iliki olduunu seziyordum...

XXI KATNKA - LBOKA Katinka on alt yana bast, biraz daha byd, onda, ocuklukla gen kzlk arasndaki kzlarda grlen yapmack utangalk, devinimlerdeki beceriksizlik yerine henz alm bir iein zariflii, tazelii gemiti, ama kendisi deimedi. Eski ak mavi gzler, hep glmseyen bir bak. Alnyla hemen hemen bir izgi oluturan kanatlar gl bir burun, gl byl kk bir az, saydam pembe yanaklardaki kk ukurlar, ayn beyaz kk eller... Ona, eskiden olduu gibi, temiz ocuk ad yakyordu. Onda, yeni olarak yalnzca bykler gibi toplad gr, kumral salar ve kendisini sevindirdii kadar utandran taze gs grnyordu. Lboka da onunla birlikte eitildii, byd halde, bu ynden bambaka bir kzd. Lboka'nn boyu orta, kemik hastal yznden ayaklar hl arpk, vcudu irkindi. Onun yalnzca gzleri gzeldi. nsann houna giden gurur ve saflk dolu bu iri, kara gzler, grenlerin dikkatini ekerdi. Lboka her davrannda gayet doal, itendi, oysa Katinka, bir bakasna benzemek istiyormu gibi davranyordu. Lboka doruca insann gzne bakard, hatta bazen o iri, o kara gzlerini herhangi bir kimsenin zerine diker, o kadar ok bakard ki, bu davrannn saygszlk olduunu syleyerek kendisini paylarlard. Katinka tersine kirpiklerini indirir, gzlerini szer, iyi gremediini ileri srerdi, oysa gzlerinde bir kusur olmadn ok iyi biliyordum. Lboka bakalarnn nnde yapmack davranlarda bulunmasn sevmez ve konuklarn yannda biri kendisini perse hemen somurtarak byle davranlardan holanmadn sylerdi. te yandan Katinka, konuklarn yannda Mimi'ye kar ok sevecen davranmay, herhangi bir kz konukla kucaklaarak salonda gezinmeyi ok severdi... Lboka ok neeliydi. yle ki bazen kahkahasnn iddetinden ellerini sallayarak odann ortasnda dnerdi. Katinka yine tersine glmeye balad zaman mendiliyle yahut eliyle azn kapatrd. Lboka dz oturur, ellerini aaya sarktarak yrrd. Katinka yrrken ban biraz eer, ellerini kavuuturdu. Lboka gen bir erkekle konumak frsatn bulunca ok sevinir, ille bir svariyle evleneceini sylerdi. Katinka btn erkeklerin kt olduunu, hibir vakit kocaya varmayacan syler, bir erkekle konutuu srada ok deiir, bir eyden korkuyormu gibi bir hal taknrd. Lboka boazn sever, korsasn soluk alamayacak derecede skt iin Mimi'ye darlrd. Katinka tersine ok az yemek yer, parman sk sk giysisinin stnden korsasnn altna sokarak ne kadar bol olduunu gsterirdi. Lboka ba resimleri yapmasn severdi, Katinka

yalnzca ieklerden holanrd. Lboka Filt'in konertolarn, Beethoven'in sonatlarn ok dzgn alard.Katinka eitlemeler, valsler alarken fazlasyla duraklar, grlt yapar, durmadan pedala basar, herhangi bir paray almaya balamadan nce gayet ili bir biimde akort arpeggio alrd. Bununla birlikte o sradaki grlerime gre, Katinka byklere daha ok benzer, bunun iin de daha ok houma giderdi.

XXII BABAM Babam, Volodya niversiteye baladndan beri daha ok neelenmeye, bykanneme daha sk yemee gelmeye balamt. Bununla birlikte Nikolay'dan rendiime gre neesinin asl nedeni, son zamanlarda kumarda ok kazanmasyd. yle ki, baz akamlar kulbe gitmeden bize urar, piyanonun bana geerek bizi evresine toplar, kesiz yumuak izmeleriyle -keli ayakkablar hem sevmez, hem de hibir vakit giymezdi- tempo tutup ingene arklar sylerdi. Bu dakikalarda onun sevgilisi olan Lboka'nn, tapnd babama neeli bir heyecanla bakmas, grlecek eydi. Babam bazen ders odamza girer, ciddi bir yzle ders anlatm dinlerdi. Ama yanllarm dzeltmek iin syledii szlerden, bana rettikleri eyleri yeteri kadar bilmediini anlardm. Bazen, bykannemin nedensiz olarak kzd, herkese sylendii srada, o sessizce gzlerini krparak bize iaretler yapard. Sonra da "ocuklar bugn epey azarlandk" derdi. Nitekim babam, ocukluk dlemlerimle kardm eriilmez yksekliklerden yava yava aa inmeye balamt. Eskiden olduu gibi candan bir sevgi, saygyla byk beyaz ellerini pyordum, ama baz davranlarn eletirmeye yelteniyor, hatta kimi zaman onun iin yle eyler dnyordum ki, bu dncelerin kafamda yer almas bile beni korkutuyordu. Beni byle dndren, bana bir hayli de ac veren o raslanty, hibir vakit unutmayacam. Bir gn akamn ge vaktinde beyaz yeleiyle siyah frakn giymi olan babam, kendi odasnda hazrlanan Volodya'y baloya gtrmek zere konuk odasna girmiti. Bykannem Volodya kmazdan nce kendisine uramas iin -o, baloya gitmeden Volodya'y grmeyi, kendisini kutsamay ve baz tler vermeyi, alkanlk edinmiti - yatak odasnda bekliyordu. Tek bir lambayla aydnlatlan salonda Katinka ile Mimi aa yukar geziniyor, Lboka da piyanonun banda oturmu mamann ok sevdii Filt'in ikinci konertosunu ezberliyordu. Annemle kz kardeim arasnda olan soy benzerliini hibir zaman, hi kimsede grmedim. Bu benzeyi, yalnzca yzlerinde yahut vcutlarnda deil, ellerinde, yrylerinde hele seslerinde, en ok kullandklar szlerde, anlalmaz bir biimde grlrd. Annem, "hi brakmyorlar" demeye almt, Lboka da kzd zaman yle derdi. Bu tmceyi: "Hiii brakmyooorlarr..." biiminde yle uzatarak sylerdi ki, annemin sesini iitiyormu gibi olurdum. Ama asl benzeyi Lboka'nn piyano almasnda, alarken yapt devinimlerdeydi: giysisini ayn biimde dzeltmesi, nota sayfalarn sol eliyle yukardan tutup evirii, g bir paray beceremedii zaman fkeyle tular yumruklayarak, "Aman Tanrm..." demesi, Filt biemi (ok yerinde olarak jeu parl denen bu biemin gzelliini bugnk piyanistlerin trl ustalklar dahi unutturamamtr) tanmlanamaz bir incelikle almas, anneme en ok benzeyen yanlaryd. Babam sk, kk admlarla odaya girdi, kendisini grerek almay brakan Lboka'ya yaklat. Onu yerine oturtup: - almay srdr Lba, dedi. Seni dinlemeyi ne kadar sevdiimi biliyorsun. Lboka yeniden almaya balad. Babam da ban eline dayayarak uzun zaman karsnda oturdu. Sonra birdenbire omzunu silkeledi, ayaa kalkt, odann ortasnda gezinmeye balad. Piyanoya her yaklanda duraklyor, uzun uzun,

dikkatli dikkatli Lboka'ya bakyordu. Yrynden, davranlarndan heyecanl olduunu anlyordum. Salonda birka kez gidip geldikten sonra, Lboka'nn oturduu sandalyeye yaklat; arkasnda durarak siyah salarndan pt, yine birdenbire dnerek gezinmeyi srdrd. Lboka almasn bitirdiinde babama yaklap da: "-yi mi?" diye sorduu zaman, babam alnn o zamana kadar kendisinde hi grmediim bir sevecenlikle pmeye balad. Lboka anszn babamn saat ksteini brakp iri, hayran gzlerini onun yzne dikerek: - Aman Tanrm!.. Sen alyorsun... dedi, bala babacm, bu parann annemin paras olduunu unutmutum. Babam heyecandan titreyen bir sesle: - Hayr yavrum, bu paray daha sk alman istiyorum. Seninle birlikte alamaya ne kadar gereksinmem olduunu bilsen... Babam Lboka'y bir kez daha pt, iinden gelen heyecann yenmeye alarak omzunu oynata oynata Volodya'nn odasyla salonu birletiren koridorun kapsndan kt, koridorun ortasnda durdu: - Voldemar! Hazr msn? diye seslendi. O srada koridorda grnen Maa, efendisini grerek gzlerini indirdi, yanndan gemek istediyse de babam onu durdurdu ve zerine doru eilerek: "Gittike gzelleiyorsun" dedi. Maa kzard, ban edi: "zin verir misiniz?", diye fsldad. Maa uzaklatktan sonra beni gren babam, yine omuzlarn oynatt, ksrerek: - Hazr msn Voldemar? dedi. Babam seviyorum, ama insann akl duygularnn etkisi altnda deildir, ou duygularn yabanc kald acmasz, ezici dncelerle doludur. te bu dnceleri uzaklatrmak istedimse de, bir trl beceremedim.

XXIII BYKANNEM Bykannem gnden gne kyordu. Zil almas, Gaa'nn homurdanmas, kaplarn alp kapandka kard sesler, odasndan daha sk gelmeye balad. Artk bizi yaz odasndaki Voltaire koltuunda deil, dantelle sslenmi yastkl yksek karyolasnda, yatak odasnda kabul ediyordu. Kendisiyle grtm srada, elini ak sar renkte parlak bir ikinliin kapladn grdm. Ayn zamanda odada, be yl nce annemin odasnda duyduum ar bir kokunun farkna vardm. Doktoru gnde kez urad, hatta birka kez konsltasyon bile yapld halde, evdekilere, hele babama kar taknd gururlu, resmi tavrn hi deitirmedi. Eskiden olduu gibi kalarn kaldrp szckleri uzatarak: "Azizim..." diyordu. Birka gnden beri bizi yanna sokmuyorlar. Bir sabah derste St. Jrme, Lboka ve Katinka ile birlikte gezmeye kmamz nerdi. Kzaa binerken, bykannemin penceresinin altndaki yola otlar serilmi olduunu, bahe kapmzn nnde lacivert giysili birok kimsenin gezindiini grdm halde, bizi byle zamansz ne diye gezmeye kardklarn bir trl anlayamyordum. O gn btn gezinti srasnda nedense yle neeliydik ki, her szck, her devinim, en basit bir olay bile bizi kahkahayla gldryordu. Bir gezgin satcnn, tablasn elinde tutup koarak sokan br yanna gemesi bizi gldryor; st ba dklen bir arabacnn, terbiyenin ularn savurarak drtnala bize yetimesi kahkahayla glmemize neden oluyordu. Kamsnn ucu kzan bir yanna ilien Filip'in geriye dnerek: "ff be." demesine katlyorduk. Mimi kzarak: "Yalnzca aptallar nedensiz yere glerler" diyor, glmemek iin kendini zor tutan, bundan dolay da kpkrmz kesilen Lboka, gz ucuyla bana bakyor, gzlerimiz karlayor, yle bir kahkahayla glmeye balyoruz ki, gzlerimizden ya geliyor, nerdeyse bizi boacak olan glme atan artk tutamyoruz. Sinirlerimizin biraz yatt bir srada Lboka'ya

bakyor, bir sreden beri parola gibi kullandmz, her defasnda arkasndan gldmz szc sylyorum, yine glmekten katlyoruz. Dnte evimize yaklarken Lboka'y korkutmak iin yzm buruturmak zereydim ki, gzlerim, evin ak duran kapsnn bir yanna dayanm olan tabut kapana iliti, bir yana eilmi olan azm, aknlmdan olduu gibi kald. Sararm bir yzle bizi karlayan St. Jrme: - Votre grand'mre est morte (26) dedi. Bykannemin ls evde bulunduu srece ben de lmn korkun duygusunu -insanlar, nedense bunu hep zntyle kartrmaya almlardrduyuyordum.Yani bu l vcut, bir gn benim de kesinlikle leceimi anmsatyordu. Bykanneme acmyor, hi kimsenin ona iten acdn da sanmyordum. Evimiz yasl ziyaretilerle dolup tat halde, lmne, iten zntsne ardm bir kiiden baka kimse acmyordu. Bu kii, oda hizmetisi Gaa idi. Gaa tavan arasna kp oraya kapanyor, durmadan alyor, kendisine ileniyordu. Kimsenin szn dinlemeyen Gaa, san ban yolarak sevgili hanmn yitirdikten sonra tek avuntusunun lm olduunu sylyordu. Duygularda grlen doaldlklarn, gerein yadsnamaz kantlar olduunu yineliyorum. Bykannemiz ld, ama evimizde onun anlar yayor, onun iin trl eyler syleniyordu. En ok konuulan ey, lmnden nce yazd ve iindekileri vekili olan Prens van vanovi'ten baka kimsenin bilmedii vasiyetnamesiydi. Bykannemin uaklar arasnda bir heyecan dolatn seziyordum. Sk sk, kime ne brakld hakknda konuuluyor; itiraf edeyim ki bir mirasa konacamz, elimde olmayan bir sevinle dnyordum... Alt hafta sonra, evimizdeki her yeniliin deimez habercisi olan Nikolay, bykannemin, btn mlkn Lboka'ya braktn, Lboka evleninceye kadar da yasal vekili olarak babamz deil, Prens van vanovi'i setiini syledi.

XXIV BEN niversiteye girmeme ancak birka ay kalmt. yi hazrlanyordum. retmenlerimi korkuyla beklemek yle dursun, alma odamdan adeta holanmaya balamtm. yi hazrladm dersleri gayet gzel anlatmak beni sevindiriyordu. Matematik Fakltesi'ne girmeye hazrlanyordum. Dorusunu sylemek gerekirse bu faklteye girmek istememin nedeni, sins, kosins, tanjant, kotanjant, diferansiyel vb. szcklerin ar houma gitmesiydi. Boyum Volodya'dan epey ksa, tknaz, omuzlarm geniti. Eskisi gibi irkindim, eskisi gibi buna zlmekteydim. zgn grnmek istiyordum. Beni avutan tek ey, bir gn babamn: "Senin ok zeki bir suratn var." demesiydi, ben de buna tmyle inanyordum. St. Jrme benden ok honuttu. Beni vyor, ben de ondan nefret etmiyordum. Hatta bazen bana: "Bu zek ve yetenekle unu veya bunu yapmamak ayptr" dedii zaman, onu sevdiimi bile sanyordum. Kz hizmetilerin odasn gzetlemeler oktan bitmiti. Kap arkasna saklanmaya utanyordum. Ayn zamanda Maa'nn Vasiliy'e kar olan akna inanmam, beni kendisinden soutmutu. Vasiliy'in evlenmesi, beni bu zavall tutkudan tmyle kurtard. Onun ricasyla bu evlenme iin babamdan ayrca izin almtm. Yeni evliler, ellerinde eker tepsisiyle teekkr etmek iin babama geldikleri vakit, mavi kurdeleli balkl Maa, nedense bize de teekkr ederek omuzlarmzdan pt srada, heyecanlanmam, yalnzca biryantinli salarndan yaylan gl kokusunu duymutum. En byk eksikliim olan ve yaammda bana ok zarar getirecei anlalan her eyi dnme huyumdan baka, genellikle yeniyetmeliimdeki btn eksiklerimden

yava yava kurtulmaya balamtm.

XXV VOLODYA'NIN ARKADALARI Volodya'nn arkadalar arasndaki durumum, gururumu kryordu. Gene de onun misafirleri olduu zaman odasnda oturmak, orada olupbitenleri sessizce incelemek ok houma gidiyordu. Emir subay Dubkov ile bir niversiteli olan Prens Nehludov, bakalarna gre Volodya'ya daha sk geliyorlard. Dubkov, ufak tefek, zayf, esmer ksa bacakl, pek de gen olmayan ama yakkl ve hep neeli bir adamd. O, her zaman bir eye kaplan, evreyi ancak bir ynden grebilen dar dnceli, dar dnceli olduu iin de hoa giden insanlardand.Bu gibilerin dnceleri bir yanl ve yanl olmakla birlikte, ok iten ve srkleyicidir. Bunlarn dar olan bencilliklerini dahi nedense sevimli bulur, balayabilirsiniz. Bunlardan baka Dubkov'un Volodya ile benim iin iki bakmdan bir ekicilii vard, biri asker grnl olmas, teki ve en nemlisi de yayd. Genler ok nem verdikleri efendiliin, nedense bu yataki insanlarda olduunu sanrlar. Bununla birlikte Dubkov, gerekten un homme comme il faut (27) idi. Houma gitmeyen ey, baz davranlarmn Volodya'y utandrmas ve zellikle benim toyluumdan utanr gibi grnmesiydi. Nehludov irkindi. Kk kuruni gzleri, dar, kk aln, oransz bir biimde uzun olan kollar ve bacaklaryla yakkl saylmazd. Gzel denebilecek yanlar, uzun boyu, yznn rengi, olaanst olan dileriydi. Parlak, deien gzleriyle bazen ciddi, bazen ocuk saflyla glmesi, bu yze yle canl, zgn bir anlam veriyordu ki, insann dikkatini ekmemesine olanak yoktu. Grnte ok utanga olup en ufak bir eyden kulaklarna kadar kzarrd. Ama bu utangal benimkine benzemiyordu. Kzardka, yznn azimli anlatm gleniyordu. Sanki kendi zayflna kendisi kzyor gibiydi. Dubkov'la Volodya ok dost grndkleri halde, bir raslantyla birletikleri anlalyordu. Zevkleri bambakayd. Volodya ile Dubkov'un her trl duygudan, ciddi dncelerden kanyormu gibi bir grnleri vard. Nehludov ise heyecanlyd, alay edilmesine karn sk sk felsefe ve gnl sorunlar zerine dnceler ileri srmeye balard. Volodya ile Dubkov sevgililerinden konumay severlerdi, bunlarn birkan birden ve ayn kimseleri sevdikleri olurdu. Nehludov ise tersine, bir kzl salya k olduunu syledikleri vakit gerekten darlrd. Volodya ile Dubkov sk sk kendi akrabalaryla alay ettikleri halde, tapnrcasna sayg duyduu teyzesinin kt bir yanna dokunulmas, Nehludov'u ileden karabilirdi. Volodya ile Dubkov akam yemeklerinden sonra Nehludov'dan ayr olarak bir yerlere gezmeye gider, ona eldememi diye taklrlard. Prens Nehludov, daha ilk grmemizde konumasyla beni etkilemiti. Zevklerimiz arasnda benzer yanlar olduu halde, belki de yalnzca bu nedenden, kendisini ilk kez grdmde, bende brakt izlenim hi de iyi deildi. Keskin bak, tok sesi, gururlu grn, hepsinden fazla da bana kar olan ilgisizlii hi houma gitmiyordu. Konuurken hep ters yantlar vermek, gururunu krmak iin tartmada onu yenmek, bana hi nem vermemesine bakmadan ne kadar akll olduumu gstermek istiyordum. Ama utangalm buna olanak vermiyordu.

XXVI DNCELER Her zamanki gibi, akam derslerinden sonra odasna girdiimde Volodya, divana

uzanm, koluna dayanarak bir Fransz roman okuyordu. Bana bakmak iin ban bir an kitaptan kaldrd, sonra yine okumasn srdrd. Bu ok doal, ok nemsiz davran, kzarmama neden oldu. Bana yle geldi ki, baklarnda niin geldiimi soran bir anlatm, ban abuk eviriinde de, bu baklar gizlemek isteyen bir hali vard. En basit davranlara bile bir anlam verme alkanl, o an en ok gze arpan bir zelliiydi. Masaya yaklatm, ben de bir kitap aldm. Okumaya balamadan nce, btn gn grmediimiz halde, birbirimize iki szck sylememenin ne kadar gln olduunu dndm: - Bu akam evde misin? dedim. - Bilmiyorum, dedi. Niin sordun? Konumamzn srmeyeceini anlaynca: - olsun diye sordum, diyerek kitab atm, okumaya baladm. Gariptir, Volodya ile saatlerce ba baa kaldmz vakit susarz; ama hibir ey konumasa bile, baka birisinin aramzda bulunmas, eitli, merak verici konular bulmamza yeter. Birbirimizi ok iyi tandmz duyumsuyorduk. Oysa insanlarn birbirini ok tanmas da, az tanmas gibi, ayn derecede iten olmalarn engeller. Koridordan Dubkov'un: - Volodya evde mi? dedii iitildi. Volodya ayaklarn yere indirip kitabn masann zerine koyduktan sonra: - Evet, dedi. Dubkov'la Nehludov, kaputlu, apkal olarak odaya girdiler: - Nasl Volodya? Tiyatroya gidiyor muyuz? Volodya: - Hayr, iim var dedi, kzard. - in sras m? Ne olursun gidelim... - Bilet de almadm. - Kapda istediin kadar bilet var. Volodya duraklayarak: - Dur biraz, imdi gelirim, dedi, omzunu silkerek odadan kt. Volodya'nn, Dubkov'un nerdii tiyatroya gitmeye can attn, ama gitmek istememesinin paraszlktan ileri geldiini, imdi de vekilharcmzdan ay bana kadar be ruble almak iin ktn ok iyi biliyordum. Dubkov elini bana doru uzatarak: - Naslsn diplomat? dedi. Volodya'nn arkadalar beni diplomat diye aryorlard. Bunun nedeni de: bir gn rahmetli bykannemin yemekten sonra onlarn yannda bizim ilerideki yaammz zerine konuurken, Volodya'y asker, beni de siyah frakl ve sa ' la o' taranm bir diplomat -ona gre byle sa taramak diplomatlarda grlen bir zellikti- olarak grmeyi umduunu sylemesiydi. Nehludov: - Volodya nereye gitti acaba? diye sordu. - Bilmiyorum, yantn verdim, ama Volodya'nn niin ktn herhalde anlamlardr, diye dnerek kzardm. - Kesin paras yoktur. yle deil mi? Diplomat? dedi, benim glmseyiimi szn dorular kabul ederek: benim de param yok. Dubkov sende var m? diye sordu. Dubkov antasn kard, iindeki bozukluklar ksa parmaklaryla yoklayarak: - Bakalm, dedi. te be, ite on kapik. Eliyle gln bir devinim yaptktan sonra: hepsi bu kadar, dedi. O srada Volodya odaya girdi. - Ne oldu, gidiyor muyuz? - Hayr. Nehludov: - Ne kadar glnsn Volodya, dedi, parasz olduunu niin sylemiyorsun? Gitmek istiyorsan benim biletimi al. - Ya sen ne yapacaksn? Dubkov: - O, kuzinlerinin locasna gider, yantn verdi. - Hayr, ben gitmek istemiyorum. - Neden?

- Locada oturmay sevmediimi biliyorsun. - Niin sevmiyorsun? - Sevmiyorum. nk rahat edemiyorum. - Hep eski bahaneler. Seni grmekle ok honut olan insanlarn yannda niin skldn anlamyorum. Bu gln bir ey mon cher. (28) Nehludov: - Ne yapalm. Si je suis timide... (29) mrnde hi kzarmadna eminim, oysa ben, her an, en ufak bir eyden kzarrm... dedi, bunlar sylerken de kzarmt. Dubkov koruyucu bir sesle: - Saves-vous, d'ot vient votre timidit?.. d'un excs d'amour-propre, mon cher (30) dedi: Zayf yanna dokunulan Nehludov: - Excs d'amour-propre da nereden kt? dedi. Tam tersine ben, amour-propre'un bende eksik olmasndan bu kadar utanyorum. Bana yle geliyor ki, benim yanmda olan insan sklr, honut kalmaz... nk... Dubkov Volodya'y omzundan tutup ceketini karmaya alarak: - Haydi Volodya. Giyinsene... gnat, beyin giysilerini getir, dedi. Nehludov: - nk... Bundan dolay... Ben sk sk... diyerek srdryordu. Ama Dubkov kendisini dinlemeyerek tra tra ra rara ile bir ark tutturmutu. Nehludov: - Yooo! Elimden kurtulmu deilsin, dedi. Utangaln kendine gvenmekten gelmediini sana kantlayacam. Birlikte gidersek, kantlarsn. - Syledim ya, gitmeyeceim. - yleyse burada kalp diplomata kantla. Dndmz vakit o bize anlatr. Nehludov ocuka bir inatla: - Kantlayacam, dedi. Yalnzca siz abuk gelin. Sonra yanma oturarak: - Siz ne dersiniz? Ben gerekten bencil miyim? Bu beklemediim sorudan o kadar ardm ki, bu konuda grm olduu halde birdenbire yant veremedim. Ama akll olduumu kantlama srasnn geldiini dndm, sesimin titrediini ve yzmn kzardn duyumsayarak: - Sanrm bencilsiniz, dedim. Bence her insan bencildir ve btn yaptklar da bu yzdendir. Nehludov, bana kmsemeyle glyormu gibi gelen bir glmsemeyle: - Peki, dedi. Sizce bencillik ne demektir? - Bencillik, insann kendisinin en iyi ve en akll olduuna inanm bulunmasdr. - Herkeste byle bir kan bulunabilir mi? - Orasn bilmiyorum, fakat bu gerei benden baka kimse itiraf etmiyor. Ben herkesten akll olduum kansndaym, sizin de kendiniz iin byle dndnze inanyorum. - Hayr, ben yle dnmyorum. Benden ok daha akll olduklarna inandm insanlar bilirim. Direterek: - Bu olamaz... yantn verdim. Nehludov beni dikkatle szdkten sonra: - Gerekten byle mi dnyorsunuz? dedi. - Doallkla. O srada birdenbire aklma bir ey geldi, hemen: - Bu sylediklerimi kantlayacam, dedim. Niin kendimizi bakalarndan ok seviyoruz? nk kendimizi bakalarndan daha iyi, daha ok sevgiye layk gryoruz. Eer biz, bakalarn kendimizden daha stn grseydik, onlar kendimizden daha ok severdik. Oysa byle bir ey dnlemez bile. Elimde olmadan kendimi beenmi bir glmsemeyle: - Dnlse bile yine ben haklym dedim. Nehludov bir dakika sustuktan sonra: - Sizin bu kadar akll olduunuzu hi tahmin etmezdim, dedi. Bunlar yle

candan, yle iten bir glmsemeyle syledi ki, kendimi o anda ok mutlu sandm. vgnn, insann yalnzca duygular deil, akl zerinde de yle korkun bir etkisi var ki, bu hoa giden etkiyle daha ok akllandm dndm. Trl dnceler kafamda birbirini kovalad. Farknda olmadan bencillikten sevgi konusuna getik. nsan bu konunun sonunun gelmeyeceini sanyor. Yabanc bir dinleyici iin dncelerimiz anlamsz olabilirdi, nk bunlar, hem bir yanl, hem de bulankt. Bununla birlikte bu dncelerin bizim iin nemi bykt. Ruhlarmz o kadar iyi uyum salamt ki, birinin teline ufak bir dokunma, dierinde hemen yanklar yapyordu. Biz konuurken bu deiik tellere dokunarak kardmz seslerin uyumundan holanyorduk. Birbirimize dkmek istediimiz iimizden taan dncelerimizi anlatabilmek iin, ne szcklerin, ne de zamann yetmeyeceini sanyorduk. XXVII ARKADALIIMIZIN BALANGICI O gnden sonra Dimitri Nehludov ile aramzda olduka tuhaf, ama ok ho bir iliki ortaya kt. Bakalarnn yannda bana hi nem vermiyordu. Fakat yalnz kalnca ikimiz rahat bir keye ekilir, her eyi unutarak konumaya dalardk. yle ki, vaktin nasl getiini duymazdk bile. lerdeki yaamdan, gzel sanatlardan, memuriyet, evlenme, ocuk yetitirme gibi eylerden sz ediyorduk. Konutuklarmzn ne kadar sama, anlamsz olduu aklmza bile gelmiyordu. nk bu samalar insann houna giden mantkl eylerdi. Genlikte de insan daha ok akla inanr, ona deer verir. Genlikti, her eyin kendisine evrildii ilerdeki yaam, gemiteki deil, gelecekteki mutluluk dlemlerinin zerine kurulan bir umudun etkisiyle o kadar canl, deiik, ekici oluyordu ki, aramzda anlaarak paylatmz, gelecek mutluluumuzun dlemlerini oluturan bu konularda, o adaki gerek mutluluumuzu yaratyordu. Konumalarmzn balca konusu olan metafizik sorunlarndan ok houma giden ey; dncelerin birbiri arkasndan hzlanarak gittike soyutlamas, sonunda anlatlamayacak bir biimde kmaza girmesiydi ki insan bu dakikada, dndklerini anlataym derken, bambaka eyler syler. nsann, dnce anlamnda ykselerek en son aamaya vard ve artk daha ileri gitmeyeceini anlad dakikalar ok seviyordum. Karnaval gnlerinde Nehludov, trl elence ve zevklene o kadar dalmt ki, gnde birka kez bize urad halde benimle hi konumad. Bu davran o derece onuruma dokundu ki, o yine bana gururlu, kt grnmeye balad. Artk arkadalna hi deer vermediimi, kendisine kar hibir ballk duymadm gstermek iin frsat bekliyordum. Karnaval gnleri getikten sonra benimle ilk konumak istedii zaman, "ders hazrlamak zorunda olduumu syleyerek yukar ktm; ama eyrek saat sonra alma odasnn kaps ald, Nehludov ieri girerek bana yaklat: - Engel olmuyorum ya? dedi. Gerekten iim olduunu sylemek istememe karn: - Hayr, dedim. - yleyse niin Volodya'nn odasndan ktnz? Epey oluyor ki sizinle konumadk. Oysa ben, buna o kadar altm ki, kendimde bir eksiklik duyumsuyorum.. Btn fkem bir dakikada geti, Dimitri'yi eskisi gibi; iyi yrekli, ho grmeye baladm: - Neden ktm herhalde biliyorsunuz? - Belki, diyerek yanma yerletikten sonra, tahmin ettim ama syleyemem, dedi. Oysa siz syleyebilirsiniz. - Sylerim. ktm, nk size dargndm, hayr kzgndm. Dorusunu isterseniz henz ok gen olduum iin beni aa greceinizden korkuyorum. tirafma iten, zekice bir bakla karlk veren Nehludov: - Niin birbirimize bu kadar balandmz, sizden daha nce tandm, hatta birok ortak anlarmz olan insanlardan niin sizi daha ok sevdiimi biliyor

musunuz? Ben bunu imdi anladm. Sizin ok artc, herkeste grlmeyen, her eyi olduu gibi sylemek gibi bir zelliiniz var. - Evet. Ben her zaman, en ok itiraftan utandm eyleri sylerim. Ama gvendiim kimselere. - Doru sylyorsunuz. u var ki bir kimseye gvenebilmek iin onunla ok iyi arkada olmak gerek. Oysa biz tam anlamyla arkada deiliz. Anmsyor musunuz, bir gn arkadalktan konuurken, iten arkada olabilmek iin, birbirine inanmal demitik. - Evet. Size sylediim eyleri baka hi kimseye iletmeyeceinize gvenmeliyim. Biliyorsunuz ki, en nemli, meraka deer eyler de, birbirimize hi sylemek istemediimiz eylerdir. - Bunlar da, o kadar irkin, baya dncelerdir ki, bakalarna itiraf etmek zorunda olduumuzu bilseydik, hibir vakit kafamza giremezlerdi, diyen Nehludov, iskemlesinden kalkp glmseyerek elini ovuturduktan sonra: - Nikola, aklma ne geldiini biliyor musunuz? szlerini ekledi, "Dediimi yapn, ikimiz iin de ne kadar yararl olacan greceksiniz; birbirimize her eyi olduu gibi sylemeye sz verelim. Bylece birbirimizi ok iyi tanr, artk birbirimizden utanmayz. Bakalarndan da korkmamak iin, birbirimiz hakknda hi kimseye, hibir eyden sz etmemeye ant ielim. Bunu yapalm. Dediimiz gibi de yaptk. Aldmz sonucu sonra anlatacam. Karr, her balamann iki yanl olduunu syler: biri seviyorsa, teki sevilmeye izin veriyordur. Biri pyorsa, teki yanan uzatyordur. Bu gerekten byledir. Bizim arkadalmzda, pen ben, yanan uzatan Dimitri idi. Ama o da beni pmeye hazrd. Birbirimizi ayn derecede seviyorduk. nk birbirimize karlkl olarak deer veriyor, iyi anlayorduk. Btn bunlar, Nehludov'un beni etkilemesini, benim de ona bal olmam engellemiyordu. Pek doaldr ki Nehludov'un etkisiyle elimde olmayarak onun erdem idealine tapnma, srekli olgunlamann insan iin grev olduuna inanma ilkelerini ben de benimsedim. Bu ada insanln eksikliklerini dzeltmek, insann bana gelen btn ktlkleri ykmlar yok etmek olas grnyordu... Bylece kendi eksikliinden syrlarak, btn erdemleri benimseyip mutlu olmak da kolaylard... Genliin bu soylu dnceleri gerekten gln mdr, bunlarn gereklememesinden sorumlu olanlar kimlerdir acaba? Bunu yalnzca Tanr bilir.

You might also like