You are on page 1of 129

İLMİ LEDÜN

Ledün İlmini sizlere bildirmeye çalışıyorum. Elbette


hayatınızı düzene sokmak ve istediklerinizi elde etmenizi
sağlamak sizlere yardım etmek için bunu yapıyorum.
Cennete olduğunuzu hatırlatmak için. Ancak bunun
dışında bir amacım daha var. Dünya'yı düzeltmek,
insanları şeytanın tuzağından kurtarmak istiyorum.
Cehennemden çıkarmak istiyorum. Yardım ellimi
uzatıyorum. Bundan dolayıda kimseden bir karşılık
beklemiyorum.
Gerçekten benim karşılığım yüce Allah tarafındandır.
Bunu yapmaya devam edeceğim inşallah. Ta ki Dünya
yeniden cennete dönene dek. Bunun için ise bir topluluk
oluşturmak istiyorum. Aranızdan iylerden oluşan bir
topluluk. Bu topluluğa Ledün İlmini tamamen bildirmek
öğretmek istiyorum. Allah izni ile. Ki bu topluluk bu
bilgiyi korusun.
Ve bu bilgiyi kulanarak Dünyayı cennete çevirsin.
İnsanlığa yardım etsin. Aramızda nasıl teknolojiyi
kulanmadan irtibat edebiliriz telepati yolu ile ve diğer
güçlerimizi nasıl etkili kulanabiliriz bunu size
bildireceğim. Cennet kurallarını bileceksiniz.
Ruhlarınız tamamen güçlenecek. İşte bu topluluk
Dünya denilen bu manevi cennete ilk adım atan topluluk
olacaktır.
Şimdiden Adn cennetine hoşgeldiniz.
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
----------------------------
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
----------------------------

Gerçekten insanlık ziyandadır. Keşke tebliğ ve


uyarılarım onların hepsine ulaşsaydı da kurtuluşa
erseydiler. Bu Allah’ın vaadidir.
Gerçekten Allah sözünde durandır.
Dünya cennetin ta kendisidir. Ancak Şeytan sizi
cennetten çıkardı ve dünyanızı cehenneme çevirdi. Adem
ile havvayı hatırlayın.
Adem erkek olan insanlardır. Havva ise dişi olan
kadınlardır.
Cennet kuralları cenneti yaşatır. Bu kuralların dışına
çıkan yasak meyveden yiyenlerdir. Onları apaçık şeytan
kandırmıştır. Keşke Allah’ı dinleselerdi de yeniden
kovuldukları adn cennetine girseydiler. Gerçekten Allah
elli açık olan, çok lütufkar ve çok merhametli çok
affedendir.

Kendi hayatın, başkasının hayatı, dünya hakkında


verdiğin gayb bilgisi gerçektir, İçten, duygulu ve inançlı
ise.
Şeytanın yolu kötümserliktir. Allah’ın yolu ise
iyimserliktir. Sen gayb hakkında nasıl haber
verenlerdensin?
İşte Allah dünyayı ikiye bölecek. Allah’ın yolunda
olanlar ve şeytanın yolunda olanlar. Bunlar apaçık beli
olduktan sonra şeytan ve taraftarları yerin dibine girecek.
Ezeli ve ebedi olarak yeryüzünden silinecekler. Allah
taraftarlarına bu dünya da cenneti vaat ediyor. Gerçekten
o sözünde durandır, şeytan ise yalancın bir hilekârdır.
Onun sonu gerçekten yaklaştı. Onun yolunda olanlarında.
İyi işlere bakar ve yaparsan iyi işler, kötü işlere bakar
ve yaparsan kötü şeyler başına gelir. Gerçekten her şeyin
bir çekim gücü vardır. Ancak onlar bilmeseler. Yakın da
bilecekler.
Önce her şey bir idi, sonra çokça parçalara bölündü.
Büyük patlama idi buna sebep olan. Ancak parçaların
çekim gücü kaldı.
Aslında parçalanmaya rağmen onlar yine bir idi,
ancak onlar bilmiyorlardı. İnsanlıkta bu bir zamanlar
bütün olanın parçasının bir parçasıdır. Dünyanın
parçasıdır. Dünya ise tek olan parçanın parçasıdır.
Güneş nasıl gezegenleri çekiyorsa, Ay nasıl
çekiyorsa, dünya nasıl çekiyorsa mıknatıs misali
birbirlerini, işte insanlıkta gözüne baktıklarını böyle
çekiyor. Sen neyin, nelerin gözüne bakıyorsun?
Kötülüklerin mi, yoksa iyi işlerin mi? Onlar sana gelir.
Başına bir bela geldiğinde neden mi dedin? Hayır
sözlere rağmen niye mi dedin? Gerçekten hayırsız
korkuların hayırlı sözlerinden daha ağır basmıştı. Allah
kalpleri bilendir. Duygularındır Allah ile bağlantın. İçte
neyse dışta odur. İstesen de istemesen de. Başına gelenler
duygularının aynasıdır.
Onlar cennete kötü söz işitmezler der kuranda yani
dinlemezler. Kötüye bakmazlar. Baktıkları ve dinledikleri
ancak hayır olanlardır.
Allah'a sıkı bir inanç ise hepsine üstün gelir.
Gerçekten Allah bize yeter. Keşke bilseydiniz.

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
--------------------------------

Dünya Cennettir ( Sadece siz unuttunuz)

Allah anlatıyor;
"Derken Şeytan, ayaklarını kaydırdı da onları
cennetten çıkardı. Ben de 'İnin aşağı, ' dedim.
'Artık birbirinize düşman olarak yaşayacaksınız.
Yeryüzünde sizin için belirli bir vakte kadar bir yerleşim
ve bir nasip vardır. '" bakara 36

Yeryüzü cennetin ta kendisidir. Ancak şeytan bizlere


bunu unutturdu. Yeryüzünü cehenneme çevirdi Bunu
şeytan nasıl yaptı? sana yanlış inançlar vererek. Kendin
hakkında, hayat hakkında, dünya hakkında, insanlar
hakkında her şey hakkın da inançlar verdi sana. Bu
inançlar insan için bir zincir gibi olabilir zararlı ise.
Düzeltmez ise yaşadığı müddetçe bu böyle olur.
Aslında onlar birer laf ve düşünceden başka bir şey
değildir.
Gerçek şudur ki; Düşüncelerime olan, sözlerime olan
ve duygularıma olan inançlarım gerçekleşir. Nasıl
inanırsan inan karşılığını ayna misali alacaksın.
Ne hissedersen o sana gelir. İyi ya da kötü. Neyin
gözüne bakarsan o büyüyüp sana gelecektir. İyi ya da kötü.
Kerametler mucizeleri böyle meydana getirmekteyiz.
Kendin hakkında, dünya ve insanlar hakkında, yaşam
hakkında büyük küçük her konu hakkında doğruların
nedir? İnançların nedir? İşte senin hayatını meydana
getiren bunlardır. Bunlar cennet kurallarıdır.
Cenneti yaşamak istiyorsan bunlara uymalısın.
Gördüklerine değil görmek istediklerine bakmalısın ki
Allah bilsin ne istediğini ve versin sana vakit ile dilediğini,
ancak sen hep istemediklerine bakarsan hayatında Allah
isteyip istemediğine bakmaz neye bakarsan onu sana verir.
Duygu, söz, düşünce. En çok da duygu, gerçekten Allah
kalplere bakandır.
Duygularına hissettiklerine bakar. Sana Vereceğini
buna göre belirler, Allah’ın dili duygularındır. Allah’ın
dili vesile ettiği insanlardır, sana sorularını onlar üzerinden
cevaplar, dileklerini vesile ettiği insan üzere sana ulaştırır.
Hayatında her şey on dan bir mesajdır sana. Anlamasını
bilirsen. Ona bir soru sor sana herhangi bir yol ile cevap
verecektir.
Sana küçük yaşından itibaren pesimist hayırsız kötü
inançları vermeye başladılar. Okulda öğretmenler, anne
baba, arkadaşların çevren v. s Onların da suçu yok, onlarda
yalan inançlar ile zehirlenmiş durumdadır ve bunu
bilmiyorlar. Onlara da sana unutturulduğu gibi cennete
oldukları unutturulmuştur.
Bakara 36 Ayetinde görüldüğü gibi Şeytan cennete
girebiliyor ve insanları doğru yoldan çıkartabiliyor.
Bütün ağaçlardan yiyebilirsin ama şu ağaçtan yeme
yani bu cennet kuralarına uy. Yoksa kovulursun.
Yani iyimser ol, sabırlı ol, olmasını istediklerini
düşün ve hisset dile getir bu cennet kuralıdır.
İyi düşünürsen iyi, kötü düşünürsen kötü. Bir insan
hakkında, yaşadığın ya da yaşayacağın bir mesele
hakkında, satın almak istediğin bir şey hakkında. Görmek
istediklerini düşün hisset söyle.
Bu Allah’ın yoludur. Yani sağcılar böyle olur. Vakia
suresi 8 de dediği gibi; Sağın adamları (var ya) ne
mutludurlar onlar! Şeytana uymuş cennete olduğunu
unutmuş hep hayırsız düşünce vesvese içinde olan şer
konuşan hep kötü duygular içinde olan pesimist
cehennemi yaşayan ve yaşatanlar ise Solcudur Allah’ın
vakia suresi 9 da dediği gibi "Solun adamları ise ne
uğursuzdurlar onlar! " vakia suresi 9 İşte şeytan vesvese
veren bizlere şer düşündüren söyleten hissettirenin ta
kendisidir.
Böylece insanlar cehennemin ta kendisini yaşıyor.
Doğru iman edenler hariç. Şeytan cennete giriyor yani
dünyaya ve bizleri yanlış yönlendiriyor bunu yaparken de
insanları kullanıyor vesile ediyor Allah’ında yaptığı gibi.

Allah ayetinde dediği gibi ona mühlet vermiştir.


Allah bunun için ona belirlenmiş bir süre vermiş izin
vermiş şu ayetlerden anladığımız gibi; Allah ile şeytanın
konuşması;
Ve o zaman Allah meleklere buyurdu: "Adem'e secde
edin!", hemen secde ettiler.
Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan
oldu. (Bakara suresi 34. ayet) “Allah buyurdu: “Söyle
bakayım, Sana emrettiğim halde, secde etmene engel
nedir?” İblis: “Ben ondan daha üstünüm; çünkü Sen beni
ateşten, onu ise bir çamur parçasından yarattın.
Allah buyurdu; “Çabuk in oradan! Öyle orada
kurulup da büyüklük taslamak senin haddin değildir.
Çabuk çık, çünkü sen alçağın tekisin!”
Şeytan Allah'a;
“Bana, onların diriltilecekleri kıyamet gününe kadar
mühlet verir misin?” dedi. Allah: “Haydi, sen mühlet
verilenlerdensin!” buyurdu.
Şeytan Öyle ise” dedi, Sen beni azgınlığa mahkûm
ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere Senin doğru
yolunun üzerin de pusu kurup oturacağım. Sonra onların
gâh önlerinden, gâh arkalarından, gâh sağlarından, gâh
sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım,
Sen de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın.
(Araf, 7/12-17)
Ayet de Şu kelimeye dikkat edin" vesvese verip pusu
kuracağım. Televizyonlar da haberlere bakın ve diğer
çevrenizdeki her şeye herkese bakın. Sizleri kötü
düşüncelere duygulara sürükleyip kendiniz ve çevreniz
için hep kötü kerametler meydana getiriyorlar. Resmen bir
felaket tellallığı yapıyorlar arka planda olan o zengin
Karunlar insandan olan şeytanlardır.
Nas suresinde anlatılan o insandan şeytanlar Şeytana
hizmet ediyorlar. Gerçekten Şeytan da Allah gibi insanları
vesile edendir.
Anlayın ki biz ne yüce varlıklarız ki Allah tüm
meleklere secde edin insanlara diyor.
Ancak güçlerimizin farkında değiliz, kendimizin
farkında değiliz keşke olsaydınız, Nerede olduğunuzun
farkında değilsiniz.
Keşke Ruhlarınızın ölümsüz olduğunu bilseydiniz.
Aslında Siz ölümsüzsünüz.
Yıldızların yerini değiştirebilecek sihirli bir güce
sahibiz. Ancak şeytanın görevi bizlere bunu unutturmak
idi. bakara 36 da diyor ki; Derken Şeytan, ayaklarını
kaydırdı da onları cennet den çıkardı Denilmek istenen
bizlere cennete olduğumuzu unutturdu bir takım sihirli
güçlerimizin olduğunu unutturdu. Kendi güçlerimizi bize
karşı kulandı.
Sizi cennete davet ediyorum henüz şimdi bu dünya da
siz henüz yaşarken. Peki Cennette nasıl davranmalı,
cennete yaşamanın kurallarını unuttunuz. Bir takım
kuralar vardır cennete uygulanması gereken yani bu
dünyadan bahsediyorum başka cennet yok, o cennetin ta
kendisindesiniz.
Bu kurallara uyduğunda dünyan ve hayatın cennet
misali olacaktır. Ledün İlmi derler bu kurallara. Her
istediğin olacaktır kuralları uyguladığında. Doğru şeyleri
yaptığında öğretilerimi uyguladığında gerçekten çok
şaşıracaksın ve sevineceksin. Haydi şimdi sevinin hep
beraber aynı bu cennet ayetlerinde söylendiği gibi; Vakia
suresinde der ki; Beğendikleri meyveler, Canlarının
çektiği kuş etleri, İri gözlü huriler, Saklı inciler gibi,
Yaptıklarına karşılık olarak verilir.
Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
Duydukları söz, yalnız "selam", selamdır.
Sağın adamları, nedir o sağın adamları!
Dalbastı kirazlar, Meyve dizili muzlar, Uzamış
gölgeler, Fışkıran sular. Pek çok meyve arasında,
Tükenmeyen ve yasaklanmayan ve yükseltilmiş döşekler
üstündedirler.
Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık). Onları
bâkireler yaptık. Hep yaşıt sevgililer, Sağın adamları
içindir.
Birçoğu öncekilerdendir.
Birçoğu da sonrakilerdendir.
Vakia suresi yirmiden kırka kadar
Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.
kısmına dikkatinizi çekmek istiyorum.
Cennete her düşündüğümüz sözümüz kalbe ulaştıktan
sonra aynı bu dünya da ki gibi ayağımıza geliyor.
Kerametler meydana getirebiliyoruz her birimiz bunu
yapabilmekteyiz. Hiç birimizin diğerimize üstünlüğü
yoktur.
Hepimizde bu güçler vardır. Çünkü cennetteyiz daha.
Hep ordaydık tarih boyunca zaten. Ancak hatırlamalıyız
bunu, gözümüzün önünde olanları görmeliyiz.
Şeytandandır sana hayırsız düşünceler, duygular ve
inançlar yani ayet de söylenen boş sözler anlatan ve
günaha sokan yani senin bu boş sözlere inanmanı dile
getirmeni düşünmeni hissetmeni sağlayan böylece
keramet meydana getirttirerek senin başına bela açan.
Başına bela gelen bunları düşünmek söylemek ve
hissetmek ve inanmak ile günaha girmiş diye anlatılmak
istenmektedir.
Başınıza ne musibet gelirse, kendi elinizle
işledikleriniz yüzündendir. Üstelik günahlarınızın
birçoğunu da Allah affeder. şura suresi 30

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
-------------
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
-------------

Gusül abdesti

Eğer cünüp iseniz iyice yıkanarak temizlenin.


Maide 6
Ümmü Süleym (ra) Resulullah (sav)'a: "Rüyasında,
erkeğin gördüğünü gören kadın hakkında sorarak, gusül
gerekip gerekmeyeceğini öğrenmek istedi.
Resulullah: "Evet!, suyu görürse!" cevabını verdi.
Aişe (ra) [Ümmü Süleym'e yönelip:] "Allah hayrını
versin(neler söylüyorsun)? diye ayıpladı.
Resulullah (sav) [Aişe'ye yönelerek]: "Ey Aişe, bırak
onu, (dilediğini sorsun!)
Muslim
Cinsel ilişkiden sonra gusül abdesti almamız bizlere
emir edilmiştir dinimizde. Peki neden? Sadece Temizlik
için mi? Oda var tabi ancak çok daha derin ve önemli bir
sebebi de vardır. Gizlenen sebebi. Duygularımız ile
kerametler meydana getirmekteyiz. Duygulu anlarımızda
sözlerimiz ve düşüncelerimiz gerçekleşir. Ayna misali
dünyamıza yansır. Bu duyguları yok etmenin üzerimizden
gitmesi sağlamanın bir yolu vardır. Bu da yıkanmaktır.
Bedenimizden akan su gibi bu duygularda üzerimizden
akar gider. Sadece cinsel duygular değil her türlü
duygular. Sinir, öfke korku vs. gibi duygular da akıp
gitmektedir. Öfke içinde olduğumuz vakit ellimizi
yüzümüzü yıkarız ya da duş alırız sonrasında bu duygular
üzerimizden akar gider su misali ve rahatlarız. Hayırsız
korku dolu negatif duygular içinde olduğumuz vakit de
çok işe yarar. Arınmak da diyebilirsiniz buna. Hz.
Muhammed sav e bizlere dinin bu kısımlarını açıklaması
yasak edilmişti Allah böyle istiyordu çünkü insanlık o
dönemlerde buna hazır değildi. Artık hazırsınız.
İnsanlığın çoğu gusül abdesti almamaktadır. O
duygular üzerinde kalmaktadır bu sebepten dolayı.
Sonrasında hayırsız düşünceler, konuşmalar yapıp
kendine ve başkalarına bilmeden zarar verebilmektedir.
Bu insanlar için büyük bir tehlike. Özelikle günümüzde.
Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (sav)
buyurdular ki: "Kim, yıkamadan tek bir saç kılının dibini
kuru bırakırsa, ateşte nice nice azaplara düçar olacaktır.
Hz. Ali (radıyallahu anh) der ki:" Bu sebeple başıma
düşman oldum, Bu sebeple başıma düşman oldum.
''Nitekim Hz. Ali saçlarını keserdi. ''
Ebu Dâvud, Taharet 98, (249).
Sağında kötülük solunda kötülük insanları
istediklerini değil istemediklerini dile getirmeye
düşünmeye alıştırmışlar. Haberleri izleyin ne demek
istediğimi anlarsınız. Hz. Muhammed sav sizlere bunu
bildirmese de sizleri bundan korumak istemiştir. Gusül
abdestini emir etmek ile. Size ilim kısıtlı verilmiştir bu
konularda. Hz. Muhammed sav gerçekten siz insanlara
çok düşkündü, amacı sizlere yardım etmek idi. Gerçekten
onun yolunda gidenler kurtulmuştur. Diğerleri ise
ziyandadır.
"Ant olsun, Allah 'ın resulünde sizin için güzel bir
örnek vardır. " (Azhab 21)
"Nitekim biz size, ayetlerimizi okuyacak, sizi
kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti ve
bilmediklerinizi bildirecek, aranızdan bir peygamber
gönderdik." ( Bakara 151)
"Ant olsun ki size kendinizden öyle bir peygamber
gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir.
O, size çok düşkün; müminlere karşı çok şefkatlidir,
merhametlidir. " (Tevbe 128) Onlara yumuşak davrandın!
Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz
etrafından dağılıp giderlerdi.
Onları affet, bağışlanmaları için dua et (Ali İmran
159)
"Ey Muhammed! Biz seni ancak âlemlere rahmet
olarak gönderdik. " (Enbiya 107)

---------------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
---------------------
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
---------------------------

Hz. Muhammed sav'in yolunda

-------------------------------------------

Hz. Muhammed Ledün İlmini nasıl kullanırdı. Hz.


Muhammed sav in yolundayız. Ben Müslümanım diyenler
böyle olmalı.
Ancak önce onun gittiği yolu iyi anlamalı. Dinimizi
değiştirdiler peki bunu nasıl yaptılar? Elimizden kuranı
namazı abdesti orucu zikri alarak mı? Hayır. Elbette hayır.
Ancak anlamını değiştirdiler. İnanç anlamını. Bir örnek
vermek istiyorum.
İnşallah kelimesini yapmak istediğin bir şeyi dile
getirirken ardına eklemen gereken bir kelimedir. Kuran
bize böyle emir eder.
Bahçe sahiplerini örnek verir.
"Biz tıpkı o bahçe sahiplerini sınadığımız gibi,
bunları da sınadık. Onlar sabah erken mahsulü
devşireceklerini yeminle pekiştirip kesin söylemiş,
inşallah dememiş, Allah’ın iznine bağlamamışlardı.
(Kalem 17-18)
Olmasını istediğin bir şeyi dile getirdiğinde inşallah
de diyor bize, böyle yaparsan o istediğin kesin olur,
Allah'ın iznini almış oluyorsun. İnşallah dediğinde o işin
olacaktır Allah’ın izni ile. Böyle inanırsan böyle olacaktır.
İnanç gerçekleşir bu bir doğa kanunudur yerçekimi
misali ve bu inşallah kelimesine olan inancın zihnindeki
bir düşünceye olan inançtır.
İnşallah dersem Allah’ın izni ile istediğim olur, biz
Müslümanlar böyle inanırız. Bu düşünceye inanırız.
Ancak maalesef inşallah kelimesinin anlamını yani bu
kelimeye olan inancımızı değiştirdiler. İnşallah şüpheli
durum anlamını ve inancını yüklediler.
Bir kimse ben şöyle yapacağım inşallah dediği vakit,
bir takım insanlar şöyle diyor. Hadi bakalım inşallah
dediğin gibi olur. İnşallah kelimesini olmaz ama
inanmıyorum ama hadi neyse gibi İnşallah şüpheli durum
anlamını ve inancını yüklemişler. Bu gibi kimselere
inşallah dediğin vakit inşallah yok diyor.
İşte İslam dinine yaptıkları budur. Neredeyse dinin
tümünün inanç anlamını değiştirdiler.
Ellerinden geldiğince zorlaştırdılar gerçekleri
gizlediler.
Hz. Muhammed sav ledün ilmini kullanırdı, dileğini
tekrar etme(Namaz), şarkı olarak söyleme(Kıraat), su ile
kendini efsunlama(Abdest), Allah’ın izni ile yazma(
Kuran), yemek yememe( Yani oruç tutma), az uyumayı ve
hayır konuşmayı kullanırdı. Ledün ilmini kullanma
yöntemi bu idi Hz. Muhammed sav'in.
Gerçekten bende böyle yapıyorum ve çok etkili.
Denemediğim ve emin olmadığım hiç bir şeyi size
anlatmıyorum. Size anlattıklarımın ve anlatacaklarımı
kendiniz denediğiniz vakit uyguladığınız vakit size delili
Rabbinizden gelecektir. Anlattıklarımı anlamak ve
doğruluğunu bilmek için uygulamalı ve yaşamalısınız.
Anlattıklarım delil üzeredir.
Bakın ve görün ki ledün ilminin bu yöntemlerini
kullanarak Hz. Muhammed sav neler başardı. 1435 yıldır
adı anılmaktadır. Yaptıklarını milyonlarca insan taklit
etmektedir.
Ancak gerçek anlamda ne yaptığını bilmeyerek bunu
yapmaktadırlar. Anlamını yitirdiler, unuttular bu sebepten
ümmet bu durumda.
Şimdi bu ibadet saydıklarımızı Hz. Muhammed sav
neden yaptığını ve insanlara yapmasını emir ettiğini
sizlere açıklamak istiyorum.
Namazdan ve yazmaktan başlayalım; Kuran'da her
ayet Hz. Muhammed sav'in yaşadığı olaylara ve durumlara
göre inmiştir. Yirmi yılık peygamberlik döneminde ayetler
her yaşadığı duruma ve olaya istinaden inmiştir. Elinde
tastamam bir kitap yani kuran ile ben geldim ve ben
Allah’ın peygamberiyim bu ellimdeki kitap ise Allah’ın
size gönderdiği bir kitaptır ona uyun dememiştir. Ayetler
yaşadığı müddetçe tek tek inmiştir. Öyle ki Ebu Leheb ve
karısı dahi kuranda anılmaktadır.
Niye mi? Tebett suresinde diyor ki; "Kurusun Ebû
Leheb’in elleri. Zaten de kurudu! Ne malı, ne de kazandığı
onu (Allah'ın kahrından) kurtaramadı. O, alev alev
yükselen ateşe girecek, eşi de boynunda bükülmüş urgan
olarak, o ateşe odun taşıyacak. Boynunda hurma lifinden
bir ip olacaktır.
Peygamberliğini ilan ettiğinde Ebu Leheb ve karısı
da ona büyük düşmanlık etmiştir. Bunun üzerine Hz.
Muhammed sav tebett suresindeki bu sözleri namazına
ekleyerek tekrar etmiştir ta ki gerçekleşene kadar. Tekrar
etmek inancımızı güçlendirir. İnanmayı başardığın vakit
ise kerametler meydana gelir ve gerçekleşir. Yerçekimi
nasıl gerçek ise bu da böyle bir gerçektir.
Bir hadis der ki; Hemen sonra da Bedir
mağlubiyetinin gam ve kederinden ağır hasta oldu. Bir
hafta sonra da Resulullah ve Müslümanlara yaptığı şiddetli
düşmanlığın hesabını vermek üzere ölüp gitti. Oğulları
ölüsünü, iki veya üç gün beklettiler. Evinde cesedi
kokmaya başladı. Hastalığının bulaşmasından korktukları
için kimse yanına yaklaşmak istemiyordu. Kureyşlilerden
biri bir gün oğullarına, "Yazıklar olsun size, babanız
evinde koktuğu halde, onun yanına uğramaktan utanıyor
musunuz?" diye sordu.
Onlar, "Biz, onun hastalığından korkuyoruz" deyince
adam, "Haydi gelin ben size yardım edeyim" dedi birlikte
gittiler. Fakat yanına yaklaşılacak gibi değildi.
Onu ne yıkadılar ve ne de el sürdüler. Uzaktan
üzerine su serptiler. Sonra sürükleyerek götürüp
Mekke'nin yukarı taraflarında bir yere gömdüler.
Üzerini taşla kapattılar. Tabakât, 4/74; Taberî, 2/288.
Yaşadığı olayları kaleme aldı, Allah böyle emir etti ve
vahiy etti, ona bu ilmi öğreti Cebrail melek aracılığı ile.
Allah ledün ilmini insanlara üzeri kapalı olarak öğretmek
için bunu yaptı. Aracı olarak Cebrail meleği kulandı.
Cebrail melek o iki meleğin harut ile marutun yaptığı
hatayı yapmamak için farklı bir yol ile islam dini ile ledün
ilmini insanlara Hz. Muhammed sav'i kullanarak öğreti.
Bunu bilen insan düşmanları günümüzde daha da İslam’a
bu sebepten saldırmaktadır. Tam olarak uymuş olsaydınız
İslam dinine Allah sizi yüceltecekti hem dünya da hem
ahiretinizde.
Ancak uyanlar da tam olarak uymamaktadır. Yanlış
uygulamaktadır. Misal olarak kaçınız kıraat olarak kuran
ayetlerini durumunuza göre seçerek okuyorsunuz.
Hz. Muhammed sav sözlerinin kalbine ulaşması ve
böylece gerçekleşmesi için şarkı söylerdi yani kıraat
yapardı. Günümüzde buna kuran okumak denilmektedir.
Anlamı yitirilmiştir. Olmasını istediğimiz bir sözü
alırız duygu katarak şarkı gibi söyleriz. Söz kalbe ulaşır
güç duygularındadır söz oraya indiğinde doğa kanunudur
ki kerametler meydana gelir ve gerçekleşir. Buna kalp sırrı
da denilmektedir. Bu Allah’ın biz insanlara bir lütfudur
hediyesidir.
İşte Hz. Muhammed sav yaşadığı durumlara ve
olaylara istinaden inen yazılan ayetleri kıraat olarak duygu
katarak okurdu. Bu ledün ilminin çok etkili bir yöntemidir.
Yazmak ve bu sözleri şarkı gibi okumak. Aynı vakitte çok
etkili bir yöntem daha vardır ledün ilminde bu da su ile
kendini efsunlamaktır. O yazdığın sözü, Olmasını
istediğin sözü suya okursun bunu içer ya da elini yüzünü
yıkarsın. Su sözlerimizi kayıt eder, bu günümüzde bilimsel
olarak ta ispatlanmış durumdadır. İnsan bedeni yüzde
yetmiş sudan oluşur bunu bildikten sonra nasıl etkili bir
yöntem olduğunu anlarsınız. Yaşadığı durum ve olaylara
göre inen ayetleri suya okur ve kendini efsunlardı böylece
vakit ile inanırdı bu sözlere ve yerçekimi nasıl gerçek ise
bu sözlerin içeriği de böyle dünyaya gerçeklik olarak
yansırdı. Kerametler meydana gelirdi.
Ledün ilminin bir sırrı da düşüncelerimizin
gerçekleşmesidir. Doğru saydığımız ve inandığımız vakit
düşüncelerimiz gerçekleşir. Nasıl inanırsan öyle yaşarsın
hangi düşüncene inanırsan öyle olur. İnanç hayatın
yasasıdır. her insan hayatını bir takım düşüncelerine
inanarak meydana getirir.
Yeryüzünde insanlara bakın o kadar saçma şeylere
inanıyorlar ki sorsan niye diye dualarım gerçekleşiyor der.
Bu inandığı şey her ne ise ona inandığı içindir. Kadının
biri Hindistan da bir ineğe inanır on beş sene çoçuğu olmaz
ve elini o ineğe sürdükten sonra olur.
Niye sizce inek mi yaptı? Hayır. Bu ineğin dualarını
isteklerini gerçekleştirebileceği düşüncesine olan inancı
yaptı. Bu düşünceyi doğru saydı.
Hz. Muhammed sav e düşmanlık edenler vardı ona
olumsuz sözler söylüyorlardı bir an boşluğa düşüp bu
sözleri derin derin düşünebilir ve doğru sayarak
neticesinde inancına dönüştüre bilirdi bu bir tehlike idi
onun için. Bunu önlemenin bir yolu vardı ledün ilminde
elbette. Fazla yemek yememek. Yani oruç tutmak. Bu
konuda sizinle bir hadis paylaşmak istiyorum; "Bir gün
Resulü Ekrem Sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına
gitmiştim. Ashabıyla oturmuş konuşuyordu. Karnına bir
bez bağlamıştı.
Ben bunu anlayamamıştım ve arkadaşlarına merakla
sordum: Hz. Peygamber karnına niçin bez bağlamış?
dedim. Onlar da; Açlıktan, diye cevap verdiler.
Müslim Niye Hz. Muhammed bunu yapıyordu?
Yemeği mi yoktu? Elbette vardı dilediği şeyi dilediği vakit
dilediği kadar yiyebilirdi. Ancak o bunu kendi isteği ile
yapıyordu. Çünkü düşünceler konusunda bu sizlere
bildirdiklerimi biliyordu. Gün içinde aklımızdan atmış bin
düşünce geçer bu düşüncelerimizi tetikleyen ise
yaptıklarımız gördüklerimizdir. Hz. Muhammed sav ne
görüyordu ona olan düşmanlıkları alaycı sözleri onu bu
işten caydırmak isteyenleri görüyordu. Altmış bin
düşünceyi özellikle onun bulunduğu durum içinde
durdurmak imkansızdır. Vesvese gelir ve bu vesveseler
duyguları tetikler ve gerçeklik olarak dünyaya yansır.
Kerametler meydana gelir.
Bunu önlemenin yolu ise yemek yememektir.
Beynimiz aldığımız gıdalardan beslenir, yedikçe
düşünceler vesveseler azar.
Ancak yemek yemeyince bu düşünceler vesveseler
durur. Hz. Muhammed sav de böyle yapmıştır. Bugün oruç
tutarak onu taklit etmekteyiz.
Ne için yaptığımızı yani gerçek sebebini bilmemek
ile birlikte. Sorsan ahiretim için der ledün ilminin bir
parçası olduğunu bilmez.
Bir evliya Kabe'ye gider orada bir rüya görür ve ona
şöyle emir edilir; "Fazla yemek yeme ve fazla uyuma.
Böyle yaparsan sana yüksek bir mevki verilecektir." Niye
fazla uyuma denilmektedir? Hz. Muhammed sav'de fazla
uyumazdı geceleri kıraat yapar namaz ile tekrar ederdi
olmasını dilediği ayetleri ve sözleri niye bunu yapardı?
Niye bize gece namaz kılmak tavsiye edilir? Bu namaza
teheccüd namazı denilmektedir.
Uykulu halimiz ile daha kolay duygulanmaktayız.
Kerametleri ve mucizeleri duygularımız yolu ile meydana
getiririz. Duygu yoksa keramet de yok. Kalp sırrıdır bu.
Dilediğin kadar geleceğin ve gayp hakkında hayır
konuş duygu yoksa gerçekleşmez. Duygulu bir şekilde
hayır konuşursan olacaklar hakkında gerçekleşecektir.
Doğa kanunudur ve Allah sözünden asla cayacak değildir.
Bedduayı düşünün biliyorsunuz beddua gerçekleşir
beddua eden o duayı ederken duygu yüklü olur sinir öfke
içinde olur ve o söylediği kelimeler gerçekleşir. Duygu
olmasaydı gerçekleşmezdi.
Hayır söz ledün ilminin önemli bir kısmıdır. Olmasını
istediklerini dile getirmeli duygu ile, ve verdiğin gayb
bilgisine inanmalısın.
Hz. Muhammed sav bunu bize bildirmiştir. İbrahim
suresi 24-25 derki;
Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yaptı: Güzel
söz, kökü yerin derinliklerinde sabit, dalları ise göğe doğru
yükselmiş bir ağaç gibidir ki Rabbinin izniyle her zaman
meyvesini verir. Düşünüp ders çıkarsınlar diye Allah
insanlara böyle temsiller getirir.
Hz. Muhammedin sav yolundan böyle gidilir dinin
batıni kısmını bildikten sonra sen, bu anlattığım yöntemler
ile her konuda kerametler meydana getirerek başarılı
olursun. Savaş ise Savaşta, hayat ise hayat da, barış ise
barışta. Her ne konuda ise o konuda! Bilerek inanmak
imanın tümüdür. Bu yöntemleri en doğru kullanan hangi
mezheptir ümmetten ve İslam’dan? Oklar nereye gidiyorsa
en çok onlardır.
Onlar iman edenler ve İslam’ı harfiyen
uygulayanlardır. Ledün ilmini bilmeyerek böylece
kulandılar. Hz. Muhammedin sav yolundan giderek.
Yaptıklarını taklit ederek bir vakit neredeyse dünyayı
elle geçirdiler ilk vakitlerde. Hz. Muhammedin sav
yolundan gitmeyi iyi anladığımız vakit her şey yoluna
girecektir İslam ümmetinden olanlar sizedir bu sözlerim.
Dünyayı yöneten bir avuç insan ledün ilmini biliyor ve
İslam dininin üzeri örtülü olarak emir ettiği ibadetler yolu
ile insanlara kullandırdığını da biliyor ve bu elbette bu
insanların işine gelmiyor, İslam dinine saldırmaları ve yok
etmek istemeleri bu sebeptendir. onlar yenilecekler ve
yerin dibine girecekler.

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
------------------

Niye kadınlar Hicap giyme emri vardır

---------------------------------------------
Hz. Muhammed sav gelmeden önce kız çocuklarını
öldürürlerdi, kuyulara atarlardı bunu bir utanç sayarlardı.
Hz. Muhammed sav kadınlara çok büyük bir iyilik
yaptı sadece kız çocukları öldürmelerini önlemek ile değil
onlara hicap giydirme ve tek erkek ile çokça ortak kadın
ile evlenme yolu ile. Nasıl olur dediğinizi duyar gibiyim.
Ledün ilmi derki tüm gücünüz keramet meydana getirme
gücünüz duygularınızdadır. Merkez orasıdır. Cinsel arzu
da bir duygudur ve insanda en güçlü duygudur. Azgınlık
duygusu. Azgınlık duygusunu kontrol etmeye başardığı
vakit insan her sözü düşüncesi gerçekleşir. Kerametler
kolay bir şekilde meydana gelir. Hz. Musa bu yöntemi
kullanırdı ledün ilmini kullanmak için. Firavunun işini
bitirmek için.
İşte çok kadının bir erkek ile evlenmesi bu
sebeptendir İslam dininde. Kadın erkeğe nazaran beden
olarak daha zayıftır. Ancak cinsel ilişkiye az girmek
kadının azgınlık duygusu içinde olmasını sağlar. Çok
kadın ile bir erkek evli olunca sırasını beklemek
zorundadır. Bu iffetli bir kadın için, yani azgınlık
duygusunu kontrol etmeyi başarabilen bir kadın için bir
avantajdır. Azgınlık duygusu içinde olur ve düşünceleri
sözleri gerçekleşir. Böylece kerametler meydana getirir ve
erkeklerin zulmünden böylece kurtulur. Hicap giyerek ise
diğer erkeklerin azgınlık duygusu içine girmesi önlenir.
Böylece erkekler bu güçlü duygudan faydalanamaz. Çok
eşi olduğu içinde bu duyguyu tutamaz, kullanamaz.
Günümüzde neredeyse kadınlar çıplak gibiler. Aynı
zamanda Televizyonlar yolu ile kötü düşünceler korkular
verilmektedir insanlara. Önce azdırırlar izleyenleri bana
her şey çok yakışır gibi ve benzeri programlar yolu ile
ardından kötü haber vererek felaket tellallığı yaparak
insanları kötü düşüncelere vesveselere iterler. Sonra
azgınlaşmış insanlar bu haberlere iyi ya da kötü yorumda
bulunur ve sonrasında kendi başına gelir. Bilmeden
kerametler meydana getirerek kendisine zarar verir ya da
başkalarına.
İşte bunu yapanlar ve yaptıranlar insanlığı ve
dünyayı yöneten o zengin Karunlar insan olan
şeytanlardır.
Şüphe yok ki Allah'ın dini islama dayanan
sapasağlam bir kulba yapışmıştır. İman edenler korunmuş
olanlardır.
Nur suresi 31. Ayet Mü’min kadınlara da söyle,
gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar).Yüz
ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zîynet (yer) lerini
göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar
salsınlar. Ziynetlerini, kocalarından, yahut babalarından,
yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut
üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut
erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin
oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut sahip
oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış
hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem
yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına
göstermesinler. Gizledikleri ziynetler bilinsin diye
ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hep birlikte
tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
---

Duygularını değiştir Hayatın değişsin


---------------------------------------------
Bütün güç dilinden ve düşüncelerinden önce
duygularındadır güç kaynağı odur asıl kısım budur.
Duyguların otomatik çalıştığı gibi manuel de
çalıştırılabilir. Güzel yanı burasıdır. Manuel çalıştırmanın
iki yolu vardır. Dilediğin vakit duygularını değiştirmek
senin elinde İnsanın kendi ellinde. Ancak bir çoğumuz
duygularımızın yani Kalbimizin bu inanılmaz gücünün
farkında olmadığı için otomatik durumda çalıştırır.
Duygularımız otomatiktedir. Kontrol altında
tutmayız, manuel vitese geçmeyiz. Ancak dilediğimiz
vakit geçebiliriz. Bir an yeter o duygularını değiştirmek
için, bir an yeter hayatını kerametler meydana getirerek
değiştirmek için. Şöyle yapabiliriz.
Yaptıkların duygularını belirler. İyi işler yaparsan iyi
şeyler kötü işler yaparsan kötü şeyler olur. Bunu
çıkarımıza kullanabiliriz madem böyle. Beş yıldızlı bir
otelde yattığında penceresinden güzel manzarası olan,
sana saygı ile davranılan, hizmet eden insanlar ile dolu
olan, yemeğin içmen en güzel şekilde önden hazırlanmış
krallar gibi yaşayabileceğin bir hotel de kaldığında bir süre
ne hissedersin? Nasıl duyular ve düşünceler içine girersin,
nasıl hayallere dalarsın hislerin ile? Şimdi de yabancı,
kimseyi tanımadığın bir yerde, bir benzinlikte araban
bozulmuş vasiyete mecburen arabanda yattığın yorgun bir
kimse olarak düşün. Bunu gerçek yaşasaydınız ne
hissederdiniz? Kendinizi bir takım tehlikeli durumlara
sokmak cahilcedir ledün ilminde. Ne kadar optimist
olursanız olun ne kadar pozitif ve hayırlı konuşur
düşünmeye çalışsanız da duygularınız ağır basacaktır.
Gerçekten Allah kalpleri bilendir. Kalp ile dil ayrı olunca
gerçekten kazanan kalp oluyor her zaman. Kalbini kontrol
etmeye öğrenen ne yüce bir insandır.
Eğer ben hareket etmeden bunu başarmak istiyorum
diyorsan, olmasını her ne ise onu şarkı yap, içten içten
tekrar tekrar okumaya devam et, ne kadar yoğun
duyguların o kadar kesin kerametler meydana getirirsin
olmasını istediğin doğrultusunda yazdığın şiiri tespih ve
zikir de edebilirsin. Su'yu da kulan bunlar dileğine
inanmanı sağlayacaktır ve kesinlikle stresli bir döneminde
sıkıntılı bir döneminde az yemek ye. Bu düşüncelerini
azaltacaktır.
Ki stres ve üzüntünden dolayı korkarak hayırsız
korku dolu endişe dolu düşüncelere girmeyesin
durduramasın yoğunlaşırlar yemek ile beslendikçe.
Uykusuzluk ise seni aşırı duygusal yapabilir. Yazdığın
Hayatının şarkısını Dileğinin şarkısını daha duygulu
okursun uykusuz iken. Söz kalbe ulaşır ve kerametler
meydana gelir.
Hareket içinde istesen de istemesen de bir takım
duygular içine girebilirsin. Korku endişe duygularını
engellemeyi öğrenmeden hareket etmen cahilce olur
yenilirsin. Bu sebepten hayalinin ya da olmasını istediğin
hareket etmeden biraz evvel saydığım yöntemler ile
evinden hacet dışında evden çıkmadan yapabilirsin.
Allah yardımcımızdır. Evin sana geniş olsun.

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
--------------------
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
------------------------

"Kader İnancı" Onu yanlış anladınız!

"Kulluğunu güzel bir şekilde takınarak tam bir


teslimiyetle Allah'a yönelen ve bütün bâtıl inançlardan yüz
çevirerek İbrahim'in dinine tâbi olan kimseden daha güzel
bir inanç sahibi kim var? İbrahim ise Allah'ı dost
edinmiştir. "
Nisa 125 Kader inancı güzeldir, ancak doğru olursa.
Kader inancı nedir? Önce bunu iyi anlamalıyız. Kader
inancı büyük bir gücün hayatını yönlendirdiğine ve başına
gelen her şeyin bu güçten geldiğine inanmaktır. İşlerini bu
güce bırakmaktır. Bu güç dediğim Allah'tır.
Kader inancı olan insanlar önce kendilerine şunu
sormalılar. Ben bu güce hayatımı ve işlerimi teslim
ediyorum ona sığınıyor ve tevekkül ediyorum ancak
inandığım Allah nasıl bir Allah? Birilerin başına kötü bir
şeyler gelir ve bu kişiler kaderdir Allah’tandır her şey
diyor? Başlarına gelen iyi de kötüyü de Allahtan biliyorlar.
Bu Allah nasıl bir Allah'tır ki acı verebiliyor kendini ona
teslim edenlere, bu Allah çocuklar ölürken izliyor. Onlara
göre Allah yapıyor her şeyi.
Karunlar tarafından kaçırtılan ve savaş mağduru
çocuklara fuhuş yaptırıyorlar sapkın insanlara sapkın
cinselliklerini yaşamaları için oyuncak ediyorlar. Bu
çocuklar bebek sayılacak yaşta olmasına rağmen. Bugün
Avrupa'da 9000 bin mülteci çocuk kaybolmuştur.
Almanya’nın Augsburg kentinde bir takım genel
evler var sembolleştirilmiş yazılar var kapılarında 10 yaş
çocuklar grubu, 7 yaş çocuklar grubu 12 yaş çocuklar
grubu v. s gibi hemen Alman kaymakamlığın ardında
yanında ise büyük bir Alman polis emniyet karakolu var.
Birçok Alman siyasilerin buralara gidip geldikleri
bilinmektedir. Polislerinde onlar ile işbirliği içinde
oldukları bilinmektedir.
Öyle ki şehrin en yüksek binasına bir ışık koymuşlar
yanıyorsa falan yere gelin, yanmıyorsa falan Her yere
gelmeyin gibi işaretler verilmektedir bu sapıklara.
Bu gibi şeyler Avrupa’nın birçok yerinde olmaktadır.
Devlet adamlarının desteği ile.
Bu çocukların kaderimi mi? Kader mi? Allah’mı
yapıyor? Savaşlar, hastalıklar v.s bunları Allah’mı
yapıyor?
"İbrahim ise Allah'ı dost edinmiştir. " Nisa 125
Hayatında sana zarar veren birine Dost mu dersin
sen? Gerçekten onlar Allah’ı yanlış anladılar.
Kadere yani kendini ve hayatını bu güce yani Allah'a
teslim etmeden önce Allah nasıl biridir sorusunu sorup onu
iyi tanımalıyız.
Bu bahsetmiş olduğum kötü şeyleri ancak şeytan
getirir insanın başına çünkü o gerçekten size düşmandır.
Size secde etmemiştir.
Allah'a karşı gelmiştir. O Allah ki sizler için her şeyi
yarattı, sizleri kendi suretinde yarattı, bir takım güçler
verdi sizlere ancak siz unuttunuz. Canlarınızın çektiği her
şeyi size verdi. O sizi seviyor. Asla size kötülük vermez.
Bir evlat babasından bir parça ekmek istediğinde, babası
ona taş mı uzatır? Peki sizi yaratan Allah'a nasıl böyle
kötülükleri yakıştırabilirsiniz?
Kader inancını edinmeden öncelikle Allah algımızı
gözden geçirmeliyiz.
Nasıl inanırsan öyle yaşarsın, başına öyle gelir. Bu bir
doğa kanunudur tıpkı yerçekimi gibi. Bak gör ki insanlığın
yüzde sekseni bir inançlar edinmiştir. Deli sanırsın
gördüğünde. İnancının gerçekleştiğini anlamış bu insanlar
yoksa fareleri inekleri putları ve ölüleri Rabb edinirmiydi?
Kendi bedenlerinizde, ruhlarınızda ve birbirinizde de
deliller, ibretler var. Hâlâ görmeyecek misiniz,
düşünmeyecek misiniz? Zariyat suresi 21
Bu hayatını ellerine teslim etiğin inandığın Allah
nasıl bir Allah'tır? O Allah ki her zaman sana tek bir söz
söyler" Dile benden ne dilersen" Allah sana ancak hayır
verir asla şer vermez.
Hayatında başına gelen her ne ise mutlaka Allah onu
hayra döndürür böyle olmasaydı işin çoktan biterdi. Allah
elli açık olandır, Allah her zaman her yerde seninledir ve
seni korur başına gelen tüm güzellikler Allah’ındır.
Allah'ın senden bir karşılık beklediği yok! Şartları yok!
Tek yapman gereken" ona inanmak! İnandığında ise
Allah'ın yüceliğini göreceksin.
"Kim Allah'a tevekkül ederse Allah onu yükseltir. "
(İbn Mâce)
Böyle bir Allah'a inanıyorsan Kader inancı güzeldir.
Ancak birçoğu gerçekten Allah'ı yanlış anladı ve kader
inancı edindi üstüne.
Şeytanın niteliklerini Allah'a yakıştırdılar. Yolunu
ona teslim etiler ve başları beladan kurtulmuyor bu
sebepten.
Kader inancı ancak bir inanç biçimidir. Zihninizde ki
bir düşünceye olan inançtan ibarettir. Her konuda olduğu
gibi.
Kader inancı edinmeden önce kendine sormalısın;
Ben nasıl bir Allah'a inanıyorum? Kul Allah'ı sevdiği gibi,
Allah da yarattığını sever.
De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah
da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın Allah son derece
bağışlayıcı ve esirgeyicidir (Al-i İmran 31)
"Gerçekten, Biz Âdem oğullarına şerefli bir makam
verdik; onları karada ve denizde taşıdık; onları hoş ve
temiz nimetlerle rızıklandırdık; yarattıklarımızın
birçoğundan da onları ziyadesiyle üstün kıldık. "İsra 70

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
--------------------------
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
------------------------
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
--------------------------
İki Melek hikayesi; Harut ve Marut;

-------------------------------------------

Süleyman'ın mülk ve saltanatı konusunda onlar,


şeytanların okuyup durduklarına uydular. Hal buki
Süleyman küfre sapmamıştı.
Ancak şeytanlar küfre sapmıştı; insanlara büyüyü
öğretiyorlardı. Ve Babil'de Hârût ve Mârût adlı iki melek
üzerine indirileni öğretiyorlardı. Oysaki o iki melek, "Biz
bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe hiç
kimseye bir şey öğretmiyorlardı.
İnsanlar onlardan erkekle eşinin arasını açacakları
şeyi öğreniyorlardı. Ne var ki, onlar onunla Allah'ın izni
olmadıkça hiç kimseye zarar veremezler.
Onlar kendilerine zarar vereni, yarar vermeyeni
öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu satın alanın ahirette
hiç bir nasibi olmayacağını açıkça bilmişlerdir.
Öz benliklerini sattıkları şey ne kötüdür! Bir
bilebilselerdi. Bakara 102

-----------

Hz. Süleyman döneminde Babil’de yaşayan ve


insanlara sihir öğreten iki kişi oldukları konusunda İslam
âlimlerinin çoğunluğu görüş birliğindedir.
Ancak bu yanlıştır!
Harut ile Marut Hikayesi? Hikayenin örtüsünü
kaldırdığın vakit göreceğin nedir?

-------------------------------------------------------

Bir dönemlerde Yeryüzünde insanlar ledün ilmi


bilgisine sahip olurlar, ancak hayır yerine hayırsız işler
için kullanırlar. Aşk meşk işleri için kullanırlar.
Birbirlerine kötülük etmeye başlarlar. Allah bunun üzerine
iki meleği görevlendirir ve onları insan şeklinde
yeryüzüne indirir görevleri ledün ilmini unutturmaktır.
Bize anlatılan bu hikayenin diğer dini hikayelerde
olduğu gibi üstü örtülüdür. Örtüyü kaldırdığınızda başka
işler görürsünüz.
İnsanlar niye ledün ilmini bilmiyor sorusuna bu
hikaye cevap niteliğindedir. Melek derken aslında
peygamber kasıt edilmektedir.
İnsanlar kötülük edince bildikleri ile, Allah
peygamber gönderdi ve din getirdi bu dinin içeriğine
uyulduğu taktirde ledün ilmini insanlar unutmuş olacak ve
ledün ilmini bilmeden kullanacak ancak bir takım şartlara
uyulduğu taktirde. Bunlar haramlar ve helallerdir. İslam
bunun en son örneğidir.
Uyarsanız Allah sizi sever ve dualarınızı kabul eder
böyle inanırsınız ve yerçekimi misali inandığınız için
gerçekleşir.
İnanç zihnindeki bir düşüncedir nasıl inanırsanız sizin
için böyle olacaktır, ledün ilminin özeti aslında budur.
Bu melekler insan kılığında gündüzleri getirdikleri bu
dinin tebliği için çalışırlar, güneş batınca ise dua okurlar
ve gökyüzüne çıkarlar güneş doğduğunda ise yine geri
gelirler tebliğlerine devam ederler. Onlar göğe çıkarken
bir kadın gizlice onları izler ve onlar gibi gökyüzüne çıkıp
bir yıldız olmak ister zühre yıldızı derler bu yıldıza. Ellerin
de bir kağıt görür burada yazılı bir şeyler olduğunu görür
ve bunu okuduğunda yani zikir ettiğinde bir yıldız
olacağını bu melekler gibi gökyüzüne çıkabileceğine
inanır. Bu düşünceye inanır. Burada güç o duada değil
bunun gerçekleşeceğine dahir olan inancıdır! Bu kadın
insan gibi olan bu iki meleği kandırır ve bu kağıtta yazılan
duayı onlardan alır okur ve gökte bir yıldız olur. Zühre
yıldızı. Bu kadın gerçekten yıldız mı oldu? Hayır elbette
hayır ancak bu örtüsüdür. Kaldırdığınızda gerçekler
meydana çıkar. Gerçek şudur ki bu kadın isminin ezeli ve
ebedi olarak bu dünya da anılmasını ister yani
efsaneleşmek. İste yıldız olmayı istemek bu anlamdadır.
Bunu duaları ile tekrar ederek zikir ederek başarmıştır bu
iki melekten zikir etmeyi öğrenmiş ve bilmiştir, inancın
nasıl işlediğini bilmiştir bu ledün ilmidir. Bakın görün ki
zührenin ismi ve hikayesi dilediği gibi anılmaktadır
hikayesi günümüzde daha da anlatılmaktadır. İşte Ledün
İlmi böyle bir şey. Dileğine gerçek anlamda inanmayı
başarırsan olacaktır. Yaz ve tekrar et, duygulu olması için
şarkı yap yazdıklarını.
İnsanlar dileklerini kısıtlı tutmayı öğrenmişlerdir.
Gerçekçi olmaya çalışmaktadırlar. Her insanın gerçekleri
farklıdır. ve her insan ancak kendi gerçeklerini
yaşamaktadır. Bu gerçeklerine inandığı için. Hikaye ye
ekledikleri bir takım şeyler daha var içki içtiler, zina
yaptılar v. s gibi ancak onlar sihirbazların yaptığı gibi
dikkatinizi başka yerlere çekmek, gerçeklerin üzerini
örtmek sizlerin beynini gereksiz anlamsız işler ile meşgul
etmektir. Hikayenin gerçek önem taşıyan kısmını, aslında
bizlere üstü kapalı olarak bir mesaj veren kısımlarını
sizlere açıklamış bulunuyorum.
İbret alasınız ve iyi işler yapmasınız diye.
"Allah da onlara, hem dünya nimetini verdi hem de
âhiret sevabının en güzelini.
Allah, güzel düşünüp güzel işler yapanları sever. " Ali
imran 148
"Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" Bakara
102
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------

Duygular;

---------

Söz ve düşünce kalbe ulaşmadığı müddetçe


gerçekleşmez, zayıftır gücü, Duygularınız bir televizyon
vericisi gibidir, sinyal yolar, içte ne ise dışta odur benzer
benzeri çeker, korktuğun başına geldiği gibi, sevinç
duygularında başına gelir, bunlar rabbin insan için yüce
ilahi gerçek kanunlarıdır bu duygularımızı dilediğimiz
vakit, gördüklerimizden ve yaşadıklarımızdan koparak,
değiştirebilmekteyiz, Mutluluk duyguları daha çok mutlu
olacağın olayları çeker, başına getirir. Zafer duyguları da
öyle. Kaybetmek duyguları da öyle. Düşünce duygu
meydana getirir, bunu ise izlediklerin, dinlediklerin ve
yaptıkların sağlar. Duygularının gerçekleşmesi Elbette
bunlar keramettir. KERAMETLERİ sadece evliyalar
değiller birimiz yapabilmekteyiz. dilediğin düşünceni
isteğini ya da sözünü kalp ile birleştirmeye başaran,
keramet meydana getirmeye başlar. her gün mucizeler
yaşar. An da kalarak ve düşüncelerini yöneterek yapar.
Bundan böyle, bu haberi bildikten sonra düşünce ve
duygularınızı ya siz kontrol edersiniz, ya da başkalarına
kendinizi azaba sürükletir cehennemi bu dünya da
yaşarsınız düşüncelerinizi böylece meydana gelen
duygularınızı otomatiğe bağlayıp sizi kendi isteğine göre
kullanan başkalarına yönettirirsiniz seçim sizin.
Yaşadığımız tesadüfler tesadüf değildir bu mucizeleri siz
meydana getiriyorsunuz Otomatiğe bağladığınız için
duygularınızı düşüncelerinizi her şey size bir tesadüfmüş
gibi gözüküyor.

Ayetler;

Allah sizi, yeminlerinizdeki 'rastgele


söylemelerinizden, boş, amaçsız sözler'den dolayı sorumlu
tutmaz; fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı
sorumlu tutar. Allah bağışlayandır, yumuşak
davranandır).Bakara Suresi, 225)

Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve


kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. Al-i İmran
Suresi, 126.

Hadisler;
--------

Şüphesiz Adem oğlunun kalbi serçe kuşu gibidir,


günde yedi defa döner, çevrilir durur. ” (C. Sağir-2342)
Adem oğlunun kalbi her bir vadide bir şubedir, çeşittir.
Kim kalbini her bir şeye uydurursa onu hangi vadide helak
edeceğin umurunda bile olmaz. Kim de tevekkül ederse
onun şubelerinin hepsine yeter. ” (C. Sağir-2343)
“Şüphesiz ki beden de bir parça vardır; o düzgün olursa
bedenin tamamı düzgün olur, bozuk olursa bedenin
tamamı bozuk olur.
Dikkat ediniz ki o kalptir. ” (C. Sağir-3856, Buhari-
iman 39, büyü’ 2,Müslim-müsakat 107,Ebu Davut-büyu’
3 , Tirmizi-büyu’ 1 , Nesai-büyu’ 2 )

---------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------

Düşünceler;
-------------------------
Her insanın yaşadığı hayat geçmiş düşüncelerinden
ibarettir, bir insanın hayatına baktığında, en gizli düşünce
ve hayata dair inançlarını anlamak çok kolay. bir
düşünceyi benimsediğin, doğru saydığın ve buna
inandığın anda bu düşünce hayatına dönüşecektir. gün
içinde kanıtlanmıştır ki, insan beyninden 60 bin düşünce
geçer, insan düşüncelerini otomatiğe bağlamıştır,
yönetmez yönetilir düşünceleri, başbakan geçenlerde bir
söz söyledi; Tüm İnançlar ve Düşünceler Devletin
ellindedir.
Haberleri açın izleyin, hayata dair hep korku, kaygı,
nefret ve benzeri düşünceler verir insana. İnsanlardan
düşüncelerin gerçekleşir inancı tarih boyunca gücü elinde
tutmak, halkını köleleştirmek adına gizli tutulmuştur.
İnsanlar bilgisizlik içinde sabah kalkar işine gider, akşam
döner haberleri açar ve yine hayata dair kaygı, korku nefret
düşüncelerine girer, izledikleri hakkında yorumda
bulunur, eleştirir ve bir karara bağlar, işte buda onun
hayatına dönüşecektir. Ve yine hayır; kınayıp duran nefse
de ant ederim (Kıyamet Suresi, 2).
Biz insanlar ya geçmişte yaşarız, ya da gelecekte,
geçmiş ile yaşayanların hayatı aynı film senaryosu misali
tekrar eder durur, kötü ise kötü, iyi ise iyi. Gelecek
düşünceleri ile yaşayan ise hep kaygı ve korku içinde
yaşar, ve korktukları başına gelir.
İnsanların hayatları böylece inişli ve çıkışlı devam
eder. Üstelik bunu normal sayarlar.
Düşüncelerimizi kendimiz yönetmeliyiz, hayır
düşünmeliyiz. Günde 60 bin düşünceyi nasıl kontrol
edebiliriz? Duygularımıza bakarak, iyi hissediyorsan,
düşüncelerin iyi yöndedir ve yakında iyi şeyler seni
bulacaktır.
Duygularımız kötü ise, düşüncelerimiz karamsar ve
kötüdür, yanlıştır. Ve bilesin ki yakında kötülükler ve
yanlışlar düşüncelerinin orantısında seni bulacaktır.
Şükür olsun ki, duygularımız var, bize Rabb
tarafından büyük bir hediyedir, onları dilediğin vakit
değiştirebilirsin iyi hisset, işte bunun adı sabırdır, sabrın
anlamı iyi gününde nasıl hissediyorsan kötü gününde de
öyle hisset ki tüm güzellikler duyguların orantısında seni
bulsun. İşte size bu anlattıklarım insanlık var olduğundan
beri insanın imtihan edilme vasıtaları idi. Bu vasıtaları
yani DÜŞÜNCE SÖZ VE DUYGU kontrol etmeye
başlayan şüphesiz ki kurtuluşa erecektir. Öleceğiz ve
melekler bize bu size bildirdiklerimi bildirecektir.
Bu konuda bilgisizce ölenler, pişman olacaktır, nasıl
anlayamadım diyecektir ve bana bir fırsat verin dünyaya
geri gönderin ki bu sefer doğru düşüneyim diyeceklerdir
ancak meleklerin diyeceği şu olacaktır; Sizi düşünüp öğüt
alacak kimsenin, düşünüp öğüt alabileceği kadar
yaşatmadıkmı? Fatır 37

İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine


geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar?
(Muhammed Suresi, 18) Onlar, yine de o sözü gereği gibi
düşünmediler mi (Mü'minun Suresi, 68).
Hadis;
İki kişi Hz. Âîşe (r. a)'ı ziyaret etmişler. Onlardan biri,
"Hz. Muhammed (s. a. s)'de gördüğünüz etkileyici bir şeyi
bize anlatır mısınız?" deyince, Hz. Âîşe (r. an) şöyle
demiştir: "Resulullah (s. a. s) bir gece kalktı, abdest alıp
namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Gözlerinden akan yaşlar
sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı. Sabah ezanı
için gelen Hz. Bilâl (r. a): "Ya Resulullah (s. a. s)! Geçmiş
ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi
ağlatan nedir?" deyince, o: "Bu gece Yüce Allah bir ayet
indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır" dedi ve ayeti okudu:
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün
gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici
deliller vardır” (Âl-i İmrân, 3/190).
Ondan sonra Resulullah (s. a. s): "Bu ayeti okuyup da
üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere
yazıklar olsun" dedi.
"İbn Abbas (r. a)'ın naklettiğine göre, bazı insanlar
Allah'ın zatı hakkında düşünmek istediler. Bunun üzerine
Hz. Muhammed (s. a. s) bu hususta şu açıklamada
bulundu: Allah'ın mahlukları hakkında düşünün. O'nun
zatı hakkında düşünmeyiniz. Çünkü sizler Allah Teâlâ'yı
gereği gibi takdir edemezsin. "
"Ebu Said el-Hudrî Hz. Peygamber'in (s. a) şöyle
buyurduğunu rivayet ediyor:
- Gözlerinize, ibadetten olan nasiplerini verin!
- Gözlerin ibadetten olan nasipleri nedir?
- Kur'an'a bakmak, Kur'an üzerinde düşünmek,
Kur'an'ın acayiplerinden ibret (almak)tır. "

(Allah’ın yarattıkları hakkında bir saat tefekkür, bir


gece ibadet etmekten daha kıymetlidir) [Ebu Şeyh]
(Allah’ın azameti, Cennet ve Cehennem hakkında bir an
tefekkür, bir geceyi ibadetle geçirmekten daha
kıymetlidir) [Ebu Şeyh] (Bir saat tefekkür, bir sene
ibadetten kıymetlidir) [K Saadet]

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
-------------
Şarkı;

------------------------

Ezanı düşünün, günde beş kez okunur duygu ile,


kuranı düşünün, Allah'ın sözleri olan Kuran, Kıraat olarak
okunur, yani aslında şarkı gibi, bir düşünün Kuran aslında
bir şarkı gibi, bu şarkının bestecisi Allah’tır. Söz ona Ait.
Muhakkak ki o istedi bu sözleri müzik ile birleştirip
duygulu okumamızı. Kuran dünyanın en uzun bestesi
şarkısıdır. kuran bu olay ile aslında gizli bir mesaj
vermektedir.
Ki Hz. Muhammed sav böyle emir etti Allah’ın
dileğine göre. Niçin günde beş kez ezan okunuyor diye
sorduğunda
Hz. Muhammed sav vaktinde camiye böyle
çağırırlarmış derler, evet bu da doğru tabi, ancak Hz.
Muhammed sav bunun gerçek sebebini asla açıklamadı,
bizlere bunu kimse açıklamadı, ancak çok derin bir mesaj
içeren, bir müjde veren bir sebebi daha vardı. Bize sizde
böyle yapın diyordu. Evet şarkı söyleyin. Eğer düşünce ve
sözlerinizin kolay yoldan kalbinizde ulaşmasını
diliyorsanız, ki bu durumda Allah'ın bir kanunudur ki, bu
söz düşünce gerçekleşir aynı yerçekimi misali, ve
hayatına döner ayna misali! Kısacası şarkı söyleyerek dua
edin diyor bize. Böyle yapmakta bir ilahi güç söz konusu,
keramet söz konusu. Kuranın ve ezanın şarkı gibi
okunması bizlere bu mesajı veriyordu. Bakın görün ki Hz.
Muhammed sav'ın öğretilerinin 1437 yıl geçmesine
rağmen hala dünyanın gidişatına ve insanlığın bilincini
etkilemektedir. Haberi tüm evlere girmiştir, haberi tüm
yurtlara devletlere ve halklara yayılmıştır o ölümsüz
olmayı başarmıştır. Ölümsüzdür. Bizlere Allah'ın dileği ile
derken Allah mucizeler yaratır sizler için vallahi her
dileğiniz küçük ya da büyük gerçekleşir tabi şüphesiz bir
inanç var ise demek istemişti. Allah'a her şey kolaydır
ancak Allah’ın dilediği şekilde Bazı şeyleri yapmalısınız
dedi. Ancak zaman içinde düşmanları tarafından öğretileri,
gerçek öğretilerinin anlamı saptırıldı Yanlış anlaşıldı, bu
ümmeti zayıflatıp, gücü ellinde tutan insanlar tarafından,
ümmeti güçsüz bırakmak için, köleleştirmek için ve bunu
şu ana kadar başardılar, yarın bu iş değişebilir. Herkes
Gerçekleri öğrenebilir. İslam’ın mucizeler yaratan gerçek
mesajı yine eskisi gibi herkes tarafından bilinebilir. Bu din
yeniden yücelir. Bu Elbette Allah'a kolaydır. Ancak
inşallah bunu dilememiz gerekir şüphesiz bir şekilde.
İnancımız Allah'a güçlü olmalıdır. Allah kalpleri
bilendir. İşte bunun içinde insanlara namaz kılarken Allah
kelimesini yani ayetleri tekrar edeceksin her namazında
demiştir Hz. Muhammed sav, ancak orta ses ile kıraat yani
şarkı söyleyerek demiştir Anlayarak. Ne dediğini bilerek.
Arapça bir şarkı gibi anlamadan sözlerin içeriğini bu bir
işe yaramaz. Anlama zorunluğu vardır.
Böyle Yaptığında sözlerin içeriği doğrultusunda
gerçeklik olarak dünyaya birebir yansıyacaktı. Bakın öyle
de oldu Hz. Muhammed için.
Bize Gizli bir mesaj veriyordu. Bakın sizde benim
gibi yapın. Ben böyle yaptım ve bakın geçmişte, bugün ve
yarın ben hep olacağım diyordu.
Ben bunu istedim böyle oldu. Siz amaç ve dileğinize
göre kullanın diyordu muminun suresi 20'de Allah Hz.
Muhammed sav'e ve bize şöyle diyordu;
Artık Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah
şunu da biliyor ki, içinizden hastalar olacak; bir kısmınız
Allah'ın lütfundan nasibini aramak için yeryüzünde
dolaşacak; bir kısmınız da Allah yolunda savaşa çıkacak.
Onun için, Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun, namazı
dosdoğru kılın, yani namazınıza ekleyin ve şarkı gibi
söyleyin. Kuran da ayetlerden hayatınızın her alanı için
ayetler var.
Durum ve niyetine göre seçebilirsiniz misal olarak;
Hastalandığım zaman bana şifa veren o'dur (şura30) ya da
İhtiyaçtan kurtaran da odur, zengin eden de. Necm 48
Bu ayetleri namazınıza ekleyip orta sesli kıraat olarak
okuduğunuzda bunlar mucizevi bir şekilde
gerçekleşecektir sizin için.
İşte tam bu sebeplerden dolayıdır ki Hz. Muhammed
sav insanlara kuran haricinde şiir söz ve şarkıları
yasaklamıştır. insanların iyiliği için çünkü onlar bu
konularda bilgisizdir, dinlediği şarkının sözleri kötü
olduğunda ve kalp ile birleştiğinde bu insan için
gerçekleşecektir HZ. MUHAMMED SAV BU
BİLGİLERİ VERMİŞTİR, ancak apaçık değil, ÇÜNKİ
GERÇEKTEN İNSANLAR ZALİM VE NANKÖRDÜR.
Ayet;
Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu
ikisi arasında (orta) bir yol benimse). İsra Suresi, 110)

Hadis;
Rezin'in zikrettiği bir rivayette şöyle gelmiştir: ". . .
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kıraatsiz namaz sahih
değildir. " Bilesiniz, Resulullah (sav) bize her ne duyurdu
ise biz de size duyurduk. Bize gizli tuttuğunu biz de size
gizli tuttuk. " Bu açıklama üzerine bir zat ona: "Ey Ebu
Hüreyre, Fatiha'ya herhangi bir ilavede bulunmazsam
(yeterli midir) ne dersin?" diye sordu. Ebu Hüreyre dedi
ki: "Bu sual Aleyhissalatu vesselam'a da sorulmuştu, şu
cevabı verdi: "Bununla iktifa edersen sana yeter, ilavede
bulunursan senin için daha hayırlı ve efdal olur. "
Kaynak: Müslim
Namazda) Fatiha süresi ile kolaya gelen bir miktar
(Kur'an ayetin)i okumakla emir olunduk.

Ebu Davud

---------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
---------

tespih, zikir;

-------------------------

Zikir ve tespih çekmek bizlere yine Allah'ın bir


lütfudur, Allah'ın adını tekrar ederiz, tekrar etmek
inancımızı
güçlendirir, böylece Allah'a daha şüphesiz ve inançlı
dua ederiz, böylece dünyamıza yansır, gerçekleşir, inanç
şüphesiz ise insanın dünyasına yansır. elbette inandığımız
vakit Allah'a her şey kolaydır, ancak kalpleri bilir Allah.
Özellikle geceleri, yani uykulu hallerimizde zikir ve tespih
çekmek daha etkilidir. Uykulu hallerimizde daha kolay
inanırız. Misal olarak İslam dinimizde gece namazı yani
teheccüd namazı tavsiye edilmektedir. Gece uykulu
halimizle namaz kılar ayetleri ve allahı tekrar ederiz, dua
ederiz tespih ederiz.
Sabah akşam Rabbini zikret. Gecenin bir kısmında da
O'na secde et. Birde geceleyin uzun bir müddet 0'nu tespih
et. (İnsan 25, 26) Ancak bunlar Ne Dediğimizi anladığımız
vakit geçerlidir. Aksi takdir de bir işe yaramaz. Bir evliya
hacca gider orada bir rüya görür ona rüyasında şöyle denir;
Fazla uyuma ve fazla yemek yeme, böyle yaparsan sana
yüksek bir mevki verilecektir.

Uyuma denilmesinin sebebi anlatmış olduğum


sebepten ötürüdür. Eğer uyumadan önce kendinize uykulu
bir halde iken beni saat altıda kaldır dersen o saate
uyanırsın. Fazla Yemek yemek ise insanın gereksizce fazla
düşünmesine Ve konuşmasına sebep olur. Beyin
gıdalarımızdan beslenir. Düşünceler beyin beslendikçe
çoğalır. Oruç tutma emrinin asıl nedeni de budur.
Bu ilimden bilgisiz bir insan için bu tehlikeli olur.
Hem kendisi için, hem başkaları için. İzlemediyseniz
düşüncelerin sihri videomu izlemenizi tavsiye ederim.
Bu konuda sizlere bir hikaye anlatmak istiyorum; Bir
adam iş başvurusu yapar; Sürekli kendi kendine
yapamayacağım, beni işe almayacaklar, nerde bizde o şans
gibi kelimeler söyler.
Bunu tespih eder gibi zikir eder durur. İnanır bunlara
böylece haklı çıkar. Bir daha ki seferinde olumlu
kelimeleri zikir eder, şanslıyım, hissediyorum alınacağım
işe, tam bana göre bir iş, işte budur gibi kelimeleri zikir
eder, yine haklı çıkar.
Başka bir adam falcıya gider, bu falcı ünlü bir falcıdır,
falcı adama bir ay sonra kalp krizinden öleceğini söyler,
adam inanır ve doktora gider, doktor sağlıklı olduğunu
söyler, ancak o falcının dediğini düşünür durur, önüne
gelen her kezse anlatır günde bir kaç kez, böylece zikir
etmiş olur, tespih etmiş olur ve buna inancını güçlendirir
farkında olmadan, adam falcının söylediği tarihte
gerçekten kalp krizinden ölür, oysa hiç bir şeyi yoktu ve
gayet sağlıklıydı, inanç korku duygusu ile birleşmiştir bir
düşünce duyguya sonra söze dönüşmüştür bu "bir ay sonra
öleceksin kalp krizinden" sözü düşüncesi gün içinde sıkça
tekrar edilmiş, zikir edilmiş yani tespih edilmiştir ütelik
korku duygusu ile. Bu adam bilgisizliği yüzünden
istemeyerek bu duruma düşmüştür. Ayrıca fallar böyle
çıkar, ve bu sebepten ötürü haramdır Muhakkak ki, Allah'ı
zikretmek her şeyden daha büyüktür. (El-Ankebut 45)
Muhakkak ki, Allah'ı zikretmek her şeyden daha
büyüktür. (El-Ankebut 45) Rabbini de çok zikret ve sabah
akşam tespih et. (Al-i İmran 41) Yeryüzüne dağılın da
Allah'ın fazlından rızık arayın. Allah'ı çok zikredin ki
kurtuluşa eresiniz. Cuma 10 (Kötülüklerden temizlenen,
Rabbinin ismini zikreden ve namazı kılan, mutlaka
kurtulacaktır). (Alâ 14, 15 Kim de Rabbinin Zikrinden yüz
çevirirse, Allah onu şiddeti artan bir azaba sokar). (Cin 19)
(Unuttuğun zaman Rabbini zikret). (Kehf 24)

YEMEK;
Esselam Aleyküm Yediğimiz içtiğimiz hemen hemen
her şey bir ot türüdür ya da ottan beslenen bir hayvandan.
Bildiğiniz üzere çiçekler ağaçlar çimenler bizleri
anlar, bu günümüzde ispatlanmış bir şeydir, evinde çiçek
beslemeyi seven insanlar bunu bilir. Soframıza gelen
yemeklerimiz, üzerimizdeki kıyafetlerimiz halılarımız
dahi bizi anlamaktadır, sözlerimizi kayıt etmektedir, misal
olarak yediğimiz ve giydiklerimize konuşulduğunda bunu
yiyen ya da giyen kimse ister istemez bundan etkilenir
yapacakları buna göre olur. İşte bu sebepten Hz.
Muhammed sav Allah’ın dileği ile bizlere yemek yemeden
besmele çekmeyi giyinirken besmele çekmeyi emir
etmiştir. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla deriz,
böylece yemeklerimizi ve giydiklerimizi bir nevi
efsunlamış oluruz. Kendi kendimizi efsunlarız böylece.
Allah ile efsunlanınca inancımız güçlenir, böylece
dileklerimiz hemen kabul olur.
Bir kaç Ayet;
Allah'ın âyetlerine iman ediyorsanız, yalnızca
Allah'ın adı anılarak kesilen şeylerden (hayvanlardan)
yiyin. " (6/En'âm, 118) "Üzerine Allah'ın adının
anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin; bunu yapmak
fısktır, Allah'ın yolundan çıkmaktır. " (6/En'âm, 121)
Aynı zamanda yemek yeme konusuna eklemek
istediğim oldukça önemli bir konu var; Beynimiz
gıdalardan beslenir, beyin beslendikçe düşünceler artar,
vesvese vs artar, bunlar gerçekleşebilir sonrasında. bu bir
doğa kanunudur yerçekimi misali.
Günümüzün medyası insanlara vesvese, korku,
endişe vermekten başka bir işe yaramıyor, ancak bundan
az düşünmemizi sağlayarak da kurtulabiliriz.
Düşüncelerin Sihri ve önemi videomu izlemeyenler için
izlemelerini tavsiye ederim.
Oruç tutma emrinin derin ve bildirilmeyen gizlenen
gerçek sebebi budur! Bu konuda size bir hadis okumak
istiyorum; Ey Ebû Zer! Yemeği ve konuşmayı azalt ki,
cennette benimle beraber olasın. ” Keşfu’l Hafâ Burada
cennet kelimesi mecazi anlamda kullanılmaktadır, cennet
diye bu dünya kastedilmektedir.

---------------------------------------------------------------
----------------------------------------------

odaklandıklarımız; Neye odaklanırsak onu kendimize


çekeriz, odaklandıklarımızı istesek de, istemesek de
kendimize çekeriz.
Hastalığa odaklanan hasta olur, fakirliğe odaklanan
fakir, zenginliğe odaklanan zengin, sağlığa odaklanan
sağlık. Neye bakarsan ve nasıl bakarsan öyle görürsün,
yaşarsın.
Bu televizyon kanallarına benzer, yüz kanal vardır,
ancak hepsini bir anda izlemezsiniz, sadece birini seçer ve
izlersiniz işte hayat da böyle. Her gün markete gidersin, bit
ilacına ihtiyacın olmadığında yanından geçer ancak o ilacı
görmezsin, ne zaman onu aradın görmeye başlarsın.
Zenginlik, sağlık, huzuru ve barışı ancak aradığında
bulursun. Aksini de öyle. Bu dünyanın bu durumda
olmasına her birimiz sebebiz Haberler de, günlük
gazetelerde neleri okuyoruz, izliyoruz, nelere
odaklanıyoruz? Savaş, şiddet, nefret, vs. Dünya hakkında
ne düşünüyorsunuz? Hayat hakkında ne düşünüyorsunuz?
Neye inanırsanız başınıza o gelir.
Neyi inanırsanız onu yaşarsınız.
(Taha, 115) Kesinlikle biz Adem’e buyruğumuzu
ulaştırmıştık, fakat o bunu unuttu ve biz onda bir azim ve
gayret bulmadık. ” Bir Araba düşünün, markasını rengini,
ona odaklanın, düşünün bu arabayı, göreceğiniz nedir?
Sokağa çıktığınızda, pencereye çıktığınızda sanki o
düşündüğünüz araba sizi takip ediyor sanırsınız, her yerde
karşınıza çıkar.
Amerika'da Trump seçildi biliyorsunuz, görevine
başladı, radyolarda, televizyonlar da vs. trump karşıtı
yürüyüşler, protestolar gösteriyorlar, zannetmeyin ki
Trump karşıtı bir gösteri ile başarabilirsiniz. Tam tersi
odak noktası oluyor,
Sevilse de, sevilmese de gücü böylece büyüyor
trump'ın. Ne yapmalıyız? Trump'a değil onun rakibi her
kimse ona odaklanmalı ki trump odak kaybettikçe
zayıflasın. En çok odağı alan kazanır, istense de istenmese
de. kimi ve neyi kendilerine lider seçmek istiyorlarsa ona
odaklanmalılar.
Gördüklerimize değil, görmek istediklerimize
odaklanmalıyız. Bu Dünya için olduğu gibi kendi
hayatımız için de geçerlidir.

---------------------------------------------------------------
-----------------------------------------------------------------

Telepati
---------

Zannettiğin gibi hiç bir düşüncen gizli değildir. Sen


içinden düşündüm zannedersin, oysa karşındakinin sana
olan davranışlarına sensin sebep. Tanıdığın bir insan
hakkında ne düşünüyorsun? Nasıl bir doğruya vardın kişi
hakkında, sana nasıl davrandığını düşünüyorsun? Nasıl
inanıyorsan kişi hakkında, ne düşünüyorsan kişiliği
hakkında, o sana Öyle davranacaktır. Bunun adı telepati.
Her insan bunu zaten bilmeyerek her gün yapar. Ancak
kullanmasını bilmez. Bilgisizdir bu konularda.
Gördüklerine değil, görmek istediklerini düşün kişi
hakkında. Bilirsin, bazen birini düşünürüz ve o kişi ya
karşımıza çıkar ya da telefon eder. Sen bunu tesadüf
zannedersin. Ancak bu Tesadüf değildir. Bunu bilinçlide
yapsan, bilinçsizde bu olur. Deneyebilirsin. Tek yapman
gereken buna inanmak, şüphe duymamak, bu iş bir müzik
aletini çalmaya öğrenmeye benzer, çalışmalısın, göreceğin
ne olacak? Şaşıracaksın! Ve Rabbinin seni nasıl özenerek
yarattığını bileceksin. Sana nasıl değer verdiğini ve seni
inanılmaz yetenekler ile donatıldığını bileceksin. Bu
tanıdıklarında, samimi olduklarında daha kolay
işlemektedir.

HADİS;
-(Allah Rasûlü) Din samimiyettir? Buyurdu Kime Yâ
Rasûlallah? diye sorduk O da; Allaha, Kitabına,
Peygamberine, Müslümanların yöneticilerine ve bütün
Müslümanlara diye cevap verdi (Müslim, İmân, 95)
Ancak bazen sadece bir el sıkışman bile yeterli gelir.
Bazen de gelmez.

Hadis;
Atâ el-Horasân anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Musâfaha edin ki el sıkışın ki,
kalplerdeki kin gitsin, hediyeleşin ki birbirinize sevgi
doğsun ve aradaki düşmanlık bitsin. "
(Muvatta, Hüsnü'l-Hulk 16, (2, 908))

-----------

Bu sebepten ötürü Hz. Muhammed sav


yabancılaşmayın, kardeş olun, birlikte yaşayın, samimi
olun,
sevin birbirinizi demiştir ümmete. Bir odada bir ay
kalabalık bir şekilde kalan kişiler, sonrasında
bilmeyerek bu telepati yeteneğini kullanırlar
aralarında, ancak kimse farkına varmaz tesadüf
zannederler.

Ayet;
Yerde debelenen hiç bir canlı ve iki kanadıyla uçan
hiç bir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın…”
(6/En’âm. 38)

------

Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize


düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider.
Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir).
Enfal Suresi, 46) Müminler ancak kardeştirler. (Öyleyse
kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-
sakının; umulur ki esirgenirsiniz). Hucurat Suresi, 10)

-----------------------------------------

Peki biz ümmet olarak ne yapıyoruz? Yabancılaştık,


bu sebepten ümmetin, kardeşlerimizin yardım çağrılarını
duymuyoruz, hissetmiyoruz, görmüyoruz, uzaklaştık
birbirimizden sevgi dolu değil kalplerimiz birbirimize.
Allah bizi birleştirsin, kalplerimize sevgi versin

Konumuz ledün ilminde Seks;


Seks duygusu güçlü bir duygudur. Aslında
güçlerimizi meydana getiren duygularımızdır, duygusuz
bir düşünce zayıftır.
Ancak düşünce ve söz kalbe ulaştığında bu güçlüdür
ve yerçekimi misali gerçekleşir. Duygu içinde olmamız
gerekir. bu bir enerjidir, keramet meydana getirebilmek
için duygu yüklü olmanız gerekir. Kalp sırrıdır bu! Korku
da bir duygudur, sevgide, sekste. Uzun süre ilişkiye
girmediğiniz vakit, bu duygu kendini gösterecektir. Halk
tabiri ile azgınlaşacaksınız. Seks duygusu ile yüklü
olacaksınız ve bu esnada olmasını istediğiniz her ne ise
onu düşüneceksiniz. Ve gerçekleşecek.
Bu seks duygusunu terci edenler içindir. Kabe de Hz.
Muhammed sav gelmeden önce Kabe’yi kadınlı erkekli
çıplak tavaf ederlerdi manası bilinmiyordu ancak
atalarından miras kalmıştı ve yapıyorlardı çünkü
görüyorlardı ki duaları dilekleri bu şekilde gerçekleşiyor.
Bir hadis derki; biz minaya giderken zekerlerimizden
meni damlıyordu son hali: “peygamberin izniyle ihramdan
çıkıp mina da bulunan kadınlarımıza yöneldik.
Zekerlerimizden meni damlıyordu Kaynak; (buhari,
hac/81; umre/6; şirket/7; muslim, hac/141; hadis/1216;
neşe-i menasik/77; ibn-i meca, menasik/77 hadis/2980;
ahmet ibn-i hanbel, müsned 3/317-366)
Ancak bu yanlıştı! Adem ile hava bu sebepten
cennetten kovuldu.
Taha 117 -Biz de (Âdem'e) şöyle demiştik: "Ey
Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın
sizi cennetten çıkarmasın, sonra bedbaht olursun (sıkıntı
çeker, perişan olursun).
Yani güçsüz kalırsınız ve düşünceleriniz
gerçekleşmez, Cennet mecazi anlamdadır, bu dünya için
kullanılmaktadır.
TAHA 120 -Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Şöyle
dedi: "Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi
olmayan bir saltanatı göstereyim mi?"
TAHA 121 -Bunun üzerine ikisi de o ağaçtan
yediler. Hemen ayıp yerleri kendilerine açılıp
görünüverdi. Ve üzerlerine cennet yaprağından örtüp
yamamaya başladılar. Âdem Rabbinin emrinden çıktı da
şaşırdı.
ARAF 189 - . . . . O, eşini kucaklayıp sarılınca (ona
yaklaşınca), eşi hafif bir yük yüklendi (hâmile kaldı).
Rabbinin emrinden çıktı şaşırdı derken, gücünü
kaybedince şaşırdı denilmek isteniyor.
Güçleri böylece gitti. Enerji boşaldı. Duygu gitti
böylece güçsüz kaldılar.
Fakat şeytan oradan ikisini de kaydırdı ve onları
bulundukları yerden çıkardı. Biz de "Kiminiz kiminize
düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte
kadar yerleşim ve faydalanacağınız şeyler vardır" dedik
(2-Bakara 36).
Seks yapmayı bilmezken, yılan, yani şeytan onları
kandırdı yılan sembolü bu demektir ve seks yaptılar
menilerini boşaltılar. Bugün ünlü şarkıcıların
kliplerde Yılan ile seksi bir şarkıcıyı görürsünüz, işte
anlatılmak istenen aslında bu. Diyor ki biz şeytanın
hizmetkarıyız, ve sizi azdıracağız, böylece siz meninizi
boşaltacaksınız. Güçsüz kalacaksınız ve cennetten
kovulacaksınız.
KEHF 50 -Yine o vakti hatırla ki biz, meleklere:
"Âdem'e secde edin!" demiştik. İblis hariç olmak üzere
onlar hemen secde ettiler.
İblis cinlerdendi, Rabbinin emrinden dışarı çıktı.
Şimdi siz beni bırakıp da İblisi ve soyunu dostlar mı
ediniyorsunuz? Halbuki onlar sizin düşmanınızdır.
Zalimler için bu ne kötü bir değişmedir.
Zina ve her türlü ahlaksızlığa geçit vermeleri
filmlerinde, müzik kliplerinde v.s bu sebeptendir. Bunları
yaptıran şeytana hizmet edenlerdir.
İşte Yüce Allah bu sebepten dolayıdır ki, iffetli
olmamızı emir ediyor, iffet azgınlık ile de tabir edilebilir.
Seks duygusuna karşı gelebilmek yılanı yenmek demektir.
Yani gereksiz yere meni boşaltmayı önleyebilmek,
kendine sahip olabilmek Şeytanı yenmek demektir.
Dedi ki: “Onu at, ey Musa. ” Böylece, onu attı; (bir
de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan
(oluvermiş). Dedi ki: “Onu al ve korkma, Biz onu ilk
durumuna çevireceğiz. ” (Taha Suresi, 17-21) Hz. Musa
yılanı yani şeytanı yenip boş yere seks yapmayıp uzun süre
azgınlık enerjisini gücünü ellinde tutmayı yani iffetli
olmayı başarmıştı.
Bunun üzerine ona en büyük mucizeyi gösterdi.
Naziat Suresi naziyat 20. Ayet
ÖZET OLARAK TEK KELİME İFFET!

Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik).O


da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını
derleyip-toparlayıp yutuyor. Böylece hak yerini buldu,
onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı. Orada
yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz
çevrildiler. (Araf Suresi, 117-119)

İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği


peygamberlerden, Âdem'in soyundan ve gemide Nuh ile
beraber taşıdıklarımızın neslinden,
İbrahim ve İsrail'in soyundan, hidayete erdirdiğimiz
ve seçtiğimiz kimselerdir. Kendilerine Rahman (olan
Allah’ın) ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye
kapanırlardı. MERYEM 58

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
---------------------------------------------

Beni azdırmana karşılık, ant olsun ki yeryüzünde


kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa
erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım (hicr
39)
---------------------------------------------------------------
----------------------------------------------

Aşk ve Evlilik;
--------------------

Aşık oluruz, severiz ve evleniriz. Günümüz


dünyasında evliliklerin çoğu kısa sürmektedir.
Bir sure sonra çift arasında kavgalar başlar,
tartışmalar başlar, birbirleri hakkında bir doğruya varırlar.
Eşinin karakteri hakkında bir doğru edinilirler yani bir
inanç.
Bu doğaldır çünkü kişinin gördüğü budur. Ancak
bilgisizliği onu aldatmıştır. Keşke onun hakkında görmek
istediklerine inansaydı.
"Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip
anacağınızı bilir). (BAKARA SURESİ / 235) SESSİZ
düşünce ve duygularınızı temsil eden iç konuşmanız,
başkalarının size yönelik konuşmalarında kendini gösterir.
Bilmez ki uzun zaman bir arada kalan, bu bir ay olsa
da yeterlidir, aynı sofrada yemek yine, aynı yatağı
paylaşan birbirleri arasında duygusal bir bağ kurmuş
insanlar da telepati özelliği gelişmiştir. Daha güçlüdür.
Bazen keşke söyleseydim de eşime gelirken falan
alsaydı diye düşünürüz. Sonrasında bir bakarız ki gelirken
ne düşündüysek onu almış gelmiş. Tesadüf zannederiz
ancak bu tesadüf değildir.
Sonra kalbim temizmiş deriz. Evet bu kelimede bir sır
saklıdır.
Anlayan pek azdır. Kalbi temiz insanlar da bir özellik
vardır. Çabuk inanma özelliği.
Bu halk arasında kötü bir özellik sayılmaktadır.
Ancak bu böyle değildir. Bu kalbi temiz insanlar daima
mucizeler ile karşılaşır. Çünkü düşündüklerine ve
söylediklerine hemen inanır ve hayatına ayna misali
yansır! Bu Allah'ın onlara bahşettiği özel bir yetenektir.
Keşke Ledün ilmini kullanmasını bilselerdi.
Kalbi temiz ya da değil evlilik konusunda her insan
aynıdır! Eşi için ne düşündüyse eşi ona öyle davranacaktır,
öyle yapacaktır. Onun hakkındaki hiç bir düşünceniz
Gizli değildir. İnancı tasdiklenecektir, eşi hakkında ki
kötü düşünceleri gerçekleşecektir bu da ayrılığa kadar
gidecektir. Çünkü sonunda bu kadın ya da adam değişmez
inancı oluşacaktır.
Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni
bilmektedir. Artık ondan kaçının. " (Bakara 235) Peki ne
yapmalıyız? Onun kötü taraflarını düşünerek ancak
büyütürüz.
İyi huylarını düşünürsek de öyle. Bardağın dolu
tarafına bakmalı, ve sadece eşinde görmek istediği her ne
ise onu düşünmeli derin derin, böyle olunca ne olacaktır?
Buna duygu katacaktır ve inanacaktır.
Yerçekimi nasıl gerçek ise, bu da böyle
gerçekleşecektir.
"Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan
hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama
Allah onda çok hayır kılar.
Nisa 19 Bunu dene inşallah, inandıktan sonra, yaşayıp
şahit olduktan sonra, ona telepati yolu ile sadece
düşünerek gel yanıma desen gelecektir.
Bunu denemeli ve yaşamalısın. Bu öğretileri ancak
böyle öğrenebilirsin. De ki; Eşim bana çok düşkündür.
Bunu tekrar tekrar söyle içinden ve dışından.
Göreceğin nedir? Eşin sana çok düşecektir.
Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Nisa 25 Barış
daha hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil
tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve
sakınırsanız, şüphesiz, Allah, yaptıklarınızdan haberi
olandır.

(NİSA SURESİ / 128)


Eğer fakir iseler Allah, kendi fazlından onları zengin
eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir.
(NUR SURESİ / 32)

---------------------------------------------------------------
------------------------------------------------------
Hastalık;
---------

Hastalık yine insanın düşüncelerinden oluşur. Sağlığa


odaklanan sağlıklı olur, hastalığa odaklanan hasta.
Bir kadın hastadır. Doktorlara gider ancak iyileşmez,
çünkü yarayı saran doktordur, iyileştiren ise inancımızdır,
yani Allah'tır.

Bu kadın şifa veren bir havuzdan haber alır. Oraya


gidenlerin, havuza girenlerin iyileştiğini duyar. Buna
inanır.
Bu şifalı havuzu bulur ve oraya gider, havuza girer
inanarak ve sonucun da iyileşir. Onu iyileştiren bu
havuzmuydu? Hayır havuzda iyileşeceğine olan inancıydı
onu iyileştiren. Tıp'ta birçok deney yapılmıştır bu konuda.
Plasebo etkisi diye bir konu vardır. Doktor hastasına
bir ilaç, hap verir. Hastaya bu ilaç çok etkilidir, iyileştirir
sizi der, ilacı över. Aslında bu hap gerçek bir hap değildir.
Hiç bir etkisi yoktur.
Ancak hasta bunun etkili bir hap olduğuna inanır. Üç
ay boyunca bu hapı almaya devam eder. Bunu doktor
birçok hastasına yapar. Üç ay geçtiğinde hastaların çoğu
iyileşmiştir. Şaşkına döner doktor. İşte buna placebo etkisi
denilmektedir.
Bir hastane bir deney yapar, on kişi aynı sebepten
ötürü ameliyat olacaktır, bu ameliyat bu hastaları
iyileştirecektir. Onlara böyle söylenmektedir. Bu hastalara
bildirilmez ancak deney beş hastanın gerçekten ameliyat
olacağıdır diğer beş hastalara ise ameliyat olmuş gibi bir
görünüm verilmesidir. Onlar ameliyat olmadığı halde,
olduklarını zannedecek ve buna inanacaklardır. Bir yıl
sonra doktor hepsini çağırır. Ameliyat olmayan ancak
olduğunu sanan beş kişinin dördü iyileşmiştir.
Savaşta yaralı askerlere morfin verilir. Ağrıları
dinmesi için bu yapılır. Bir gün çokça yaralı varken
morfinleri biter, askerler ise acılarından inlemektedir.
Doktor bir çare dener, placebo etkisini denemeye karar
verir, tuzlu su yaparlar ve askerlere söylemezler, morfin
olduğunu zanneder ve inanırlar. İnanılmaz derecede yaralı
askerlerin yarısından fazlasında işe yarar, acılarının
dindiğini bildirirler.
Bir adamın babası hastadır, hangi doktora götürse
iyileşmez, çaresi bulunamaz. Babası hasta olan adam
üzülür ve bir çare denemeye karar verir. Kör İnancın işe
yaradığını bilir. Gider yerden bir çıta alır, gider bir de
yüzük alır, bu yüzüğü kuyumcuya götürür, çıtayı bir
şekilde yüzüğe monte etmesini söyler, eskiymiş gibi
görünmesini de ister kuyumcudan.
Yüzüğü teslim aldıktan sonra babasına götürür, ve
ona şöyle der; Babacığım benim şeyhimin bir yüzüğü var
takanı iyileştiriyor, her takan iyileşmiş bugüne kadar, ben
şeyhimden rica ettim, bana bunu bir süreliğine ödünç
verirmisin dedim beni kırmadı bak işte bu yüzük der ve
babasına verir. Babası yüzüğü göğsüne dayar ve sıkıca
tutarak uyur. Sabah kalktığında iyileşir.
İşte kardeşlerim Yusuf suresi 38 de der ki; Bu inanç
Allah'ın, gerek bize ve gerekse tüm insanlara yönelik bir
lütfudur. Fakat insanların çoğu Allah'a şükretmezler.
Tebraninin bir hadisi der ki; “Sabır, imanın yarısı,
kesinkes bilerek inanmak ise, tümüdür. ”

Sen Sağlığa, huzura ve bolluğa inanmayı seç!


Allah seni korusun

---------------------------------------------------------------
--------------------------------------------------------

Başımıza gelen kötü durumlar karşısında ne


yapmalıyız?
( Şer'i hayra çevirmek)İmanın dokuzu susmak, biri'de
şom ağızlı insanlardan kaçmaktır. Başına gelen kötü
olaylar ya kendi düşünce ve sözlerinden dolayı başına
gelmiştir, ya da birleri sana söz ya da düşünceleri ile zarar
vermiştir. İnançlarını değiştirirsen, bu tür insanlardan
korunmuş olursun. Başına herhangi bir kötü durum
geldiğinde, böyle şans olurmu be, ben böyle şansın ta
deme.
“Bu da nereden!” Mi dediniz. De ki: “o, sizin öz
benliklerinizdendir. ” (Ali İmran 165)
Kötü sözün hali ise, toprağın üstünden sökülmüş kötü
bir ağaca benzer ki, onun kökü de yoktur. (İbrahim 26)
Başına gelen bu kötü durum ile dalga geçerek
Bu şans hep beni mi bulur, benden daha şanslısı
yoktur herhalde deyip susmalısın, fakirsen, gerçeği dile
getirmektense, yakınmak ya da isyan etmek yerine, evde
palet palet para var, öyle ki nereye koyacağımı şaşırdım
diye dalga geçmelisin, şaka yapmalısın.
Görmedin mi, Allah güzel sözü güzel bir ağaca
benzetti ki, kökü sabit, dalları ise semadadır.
İbrahim 24 O ağaç, Rabbinin izniyle her an meyvesini
verir. Öğüt alsınlar diye, insanlara Allah böyle misaller
veriyor.
İbrahim 25 Peki böyle yapınca göreceğin nedir? Bir
süre sonra aksi bir söz ve düşünce düşünmediysen
gerçekleşecektir. Ne sözü ile şaka yaparak dalga geçersen
sana döner, seni bulur hayatına ayna misali yansır.
Yerçekimi misali gerçekleşir. iyi ya da kötü. Ve bizler ders
almıyor düşünmeden hareket ediyorsak, hak vaki oluyor.
(Yunus 44)
Şüphesiz Allah, insanlara hiç bir şeyle zulmetmez.
Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar (Kasas
47).
Kendi ellerinin önden hazırladıkları yüzünden
başlarına bir musibet geldiğinde hemen şöyle diyorlar:
"Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de senin
ayetlerine uyup müminlerden olsaydık ne olurdu (Şura
30).
Size gelip çatan her musibet ellerinizin kazandığı
yüzündendir. Allah birçoklarını da affediyor. (Nisa 62)
Peki, nasıl oluyor da ellerinin hazırladıkları yüzünden
başlarına bir musibet çöktüğünde.
İşte kardeşim sen bu kadar güçlüsün. Rabbin seni
özenerek yaratmıştır.
Kendi suretinde yaratmıştır. Asla yanlız ve yardımsız
koymamıştır. Bu ilmi, sana bildirmeye çalıştıklarımı teorik
olarak bilmen fayda vermez.
Kitap taşıyan eşek misali olur. Bu sebepten bunları
yaşamalı, hayatında uygulamalısın. Bu öğretiler gerçek
dindir. Sana hayatın boyunca yardımcı olacak bilgilerdir.
Tarih boyunca insanlardan gizlenmeye çalışılmıştır. Sen
bunları bilince, seni artık din konusunda kimse
kandıramaz.
Neyin dinden, neyin sonradan girme olduğunu
anlarsın. Çünkü sadece ezberleyerek değil yaşayarak da
öğreniyorsun.
Umarım sana bu bildirdiklerim faydalı olur, umarım
tüm insanlık verdiğim bu bilgileri alır uygular ve kurtulur.
Allah sizi korusun.
---------------------------------------------------------------
--------------------------

Kimim ben
-----------

"De ki: hayatım ve ölümüm yalnız Allah içindir"


#Enam_162 Benim ismim Mustafa Kemaldir, genelde
herkes beni kemal olarak tanır ancak ben Mustafa’yı
seviyorum. Evliyim ve iki kızım var biri evli, üç yaşında
bir de torunum var, ikincisi yolda, kırk yaşındayım, 1976
temmuz Almanya doğumluyum. 27 yaşıma kadar orada,
yani Almanya da idim. Babam İstanbullu idi, nüfus
kayıtım orasıdır. Sonrasında Almanya’ya işçi olarak
gitmiş. İsmi Aydın idi.

Bende cahiliye cağından geçtim. Birçok yanlışlar


yaptım. Günahlar işledim. Ancak ellhamdülillah bir gün
Hidayeti diledim. Bir sabah ezanı vakti idi, hayatın beni
boğduğu anlardı o an. Ellimi ezan okunurken açtım ve
Rabbime yalvardım. Dilek diledim, dua ettim. İnanılmaz
biçimde kısa süre sonra hayatım tümüyle hayra döndü.
Ondan evvel maddi sıkıntılar vardı, evliliğim bitmek üzere
idi içki içerdim Hayat bir kabus gibiydi. Ta ki dua etmeye
başlayana kadar. Her sabah ezan okunduğu sırada dua
etmeye devam ettim.
O sıralar namaz kılmıyordum, ancak sabah ezanında
kalkıp uykulu halimle dua etmeyi alışkanlık haline
getirmiştim. Bu bir inancıma dönüşmüştü.
Ezan vakti kalkar balkonun kapısını açar göğe
bakarak Allah'a dua eder dilek dilerdim.
Bir gün sabah dua ettiğim esnada gökte kayan
yıldızlar gördüm, bir kez ise bir ışık gördüm, bu ışık
büyüdü, gözümü alacak kadar büyüdü, ben dua etmeyi
sürdürdüm, sakin olmaya çalıştım, sonra bu ışık kayboldu.
Bir sabah İSE ezanı duymamışım, rüyamda beyaz
giyinmiş birçok insanlar, kafalarında da beyaz örtüler
vardı, telaş ve acele içinde hepsi aynı yöne doğru
gidiyorlardı. Ben birinin kolundan tuttum ve yolunu
kestim, nereye gidiyorsunuz, nedir bu telaşınız diye
sordum, Yüzü ve kafası açık idi, beyazlar içinde idi, bir
kadın idi, saçları uzun, gözleri renkli, çok güzel idi. Bana
cevap verdi; Dedi ki; Koş Koş onlar ellerinden ve
ayaklarından yanacaklar, onları uyar acele et. Ben
anlamadım dedim nasıl dedim şaşırmıştım bu sözlerine
onun, o ise aynı sözleri tekrarladı ve ben sıçrayarak
uyandım. Bir baktım ezan okunuyor, hemen balkon
kapısını açtım ve dua etmeye başladım.
Bunlardan Sonra Hayatım tümüyle mucizevi bir
şekilde güzelleşmeye başladı, dualarım karşılık
buluyordu. Allah bana rızkımı sanki gökten indirircesine
indirmeye başlamıştı.
Güvenlik sistemleri ticareti ve toptancısı idim. Bir
sitem var idi. Müşteriler arıyordu, büyük siparişler
vermeye başlamışlardı, ve benim artık bol bol vaktim
vardı, home ofis ve tek başıma çalışıyordum. Allah bana
bol bol vakit ve rızık verdi. Bu bir mucize idi,
çevremdekiler neler olduğuna şaşkındı benim hayatımda.
Ve ben eve kapandım. Tek bir arkadaşımı dahi
aramıyordum. Zaman ile tümüyle uzaklaştık. Allah bana
yanlızlığı sevdirdi.
Evden hacet dışında dışarıya çıkmıyordum.
Bir gece sabaha karşı yine bir rüya gördüm. Sayılarını
tam bilemiyorum ancak ya dört ya da beş peygamber
gördüm, hangileri bilmiyorum, bir tepede idik, biri bana
yaklaştı parmağı ile işaret ederek bana bakmam gereken
bir yönü gösterdi, ve bak dedi Seçim senin dedi uyar onları
dedi; baktım ki binlerce insan bize doğru secde halindeler.
Sonra uyandım. Ve namaza başlamaya karar verdim,
eşime de önerdim. Ve namaza başladım. Kuran meali
okumaya başladım. Hadisleri okumaya başladım.
Alimlerin kitaplarını okumaya başladım, İslam tarihi, fıkıh
okumaya başladım. Aramaya başladım, Allah'ı arıyordum,
derinlere gittim, sorguladım, her dini araştırmaya
başladım, sorguladım, belgeseller izledim. Ben kendimi
Rabbimin talebesi gibi hissediyordum.
Ve Allah bana gizli bilgiler öğreti. Gerçeği bildirdi.
Mucizeler, kerametler meydana getirmeyi öğretti. Her gün
ayrı bir mucize meydana getirmeye başlamıştım.
İlk zamanlar neler olduğuna bir anlam verememiştim.
Ancak zaman ile alıştım artık tek bir dahi mucizesiz
geçmiyor.
Burada Hz. İsa'nın bir sözü geldi aklıma; Arayan
aramaya devam etsin, bulduklarına şaşıracaktır. Bulutlar
beni dinlemeye başlamıştı sanki. Ne dersem yapıyorlardı.
İnsanlar da öyle. Her istediğim oluyordu Allah’ın izni ile
ol diyordum oluveriyordu. Yıldızlar ile selamlaşmaya
başladım. ay ile selamlaşmaya başladım, güneş ile
selamlaşmaya başladım. Eselamu aleykum ve
rahmetullah, seni de beni de yaratan Rabbime hamdolsun.
Keşifettiklerim konusundaki güçlü paylaşma isteğim
beni videolar yapıp youtube'de paylaşmaya götürdü. kırk
yaşımda ilk videomu yaptım ve keşfettiklerimi paylaştım.
bir kaç ay oldu, devam ediyorum inşallah Anladım ki
Rüyam da gördüğüm o güzel meleğin uyar onları
demesinin sebebi buydu, benim görevim bu bilgileri bir
takım insanlara bildirmekti, bildirdiğim insanlar ise bu
bilgilerden emin olduktan sonra bu bilgileri insanlara
ulaştıracaktı.
Allah’ın benim ile planı buydu. Bana uyanlar için de
öyle.
"Ey kavmim, söyleyin bana, ' dedi. 'Ya ben
Rabbimden açık bir delil üzere isem ve O bana kendi
katından güzel bir rızık nasip etmişse? Size yasakladığım
şeyler konusunda söylediklerimin aksini yaparak size ters
düşmek istemem. Ben ancak elimden geldiği kadar işleri
güzelleştirmeye çalışıyorum.
Başarmam da ancak Allah'ın yardımıyla olur. Ben
Ona tevekkül ettim, Ona yöneliyorum. "
Hud 88
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
-------------------
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
-----------------------

Susmak huyların efendisidir

"O bir söz atmaya dursun, mutlaka yanında onu


gözetleyen, söylediği her sözü zapteden (bir melek) hazır
bulunur. ”
(Kaf: 18) Sözlerim gerçekleşir diye inanırsan senden
korkulmalıdır, yeryüzünde en ciddiye alınacak kimse
olursun Kesinkes bilerek inanmak imanın tümüdür
Sözlerine bazen inanırsın kalpten, sözlerin kalbe ulaşır,
duygulu olur, öfke, sevinç, üzüntü. ve sonra hayatımıza
bir gerçek olarak yansır. ki bunu insanlar otomatik olarak
bilmeyerek bazen yapar, bu gibi inançlı ve duygulu
sözleri gerçekleşecektir. İyi ya da Kötü. Aklın aslında bir
bekçidir. Kalbini kötü söz ve düşüncelerden ve
inançlardan korumak ile görevlidir, bu sözlerin kalbine
ulaşmaması için. Yani duygularına.
İnanç ise yerçekimi gibidir, hayatın yasası inançtır!
Bu sözlerin ve düşüncelerin için de geçerlidir.
İnanç aklındaki bir düşüncedir. Bu düşünceye olan
inancındır. Söze de öyle. Yani dilline. Tanıdığım bir
komşumun kızı bir cilt hastalığına yakalanmıştı, kızı için
çok üzülmekteydi, ve sıkça kızımın iyileşmesi için
kolumu vermeye hazırım derdi, bunu herkese söylerdi.
Bir hafta sonu ailesi yolda idi, bir trafik kazası
geçirdiler, arabada diğerlerine hiç bir şey olmaz iken,
onun kolu omuzundan koptu, aynı gün hastaneden kızının
iyileştiği haberi geldi Çevrendeki çoğu insanların bilgisi
yok bu konularda maalesef, keşke bilseydiler.
Bu sebepten hep hayırsız konuşurlar çoğu genelde.
Konuştuklarına inanırlar, hissederler ve onlar için
gerçekleşir.
Akıları bir bekçi değil, gelen söz ve düşünce geçiyor,
giden düşünce ve söz gidiyor, önce kalp sonra dil ile
birleşiyor.
Ve hayatına ayna misali yansıyor.
Hz. Muhammed sav dedi ki; Allah ve ahiret gününe
inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun Tirmizi
Eskiden bende bilgisizken bu konularda aynısını
yapardım. Bir insan, yaşanan bir durum ya da satın
alınmak istenen bir şey konusunda yorum yapardım, şöyle
olacak ya da böyle olacak derdim, o kadar emin bir şekilde
söylerdim ki bu kelime ve cümlelerime inanırdım.
Göreceksin bak, bu şöyle ya da böyle olacak, ben anlarım,
ben hissederim derdim. Ne dediysem gerçekleşirdi zaman
ile, ve eşim bana senin her sözün gerçekleşiyor derdi.
Çokça şahit olmuştu, ve derdi ki; Söylesene sence bu ya
da şu konuda ne olacak işte böyle derdi ve sorardı bana.
Gayp ve gelecek hakkında tahminde bulunuyordum
ve bu tahminimin kesin olarak gerçekleşeceğine
inanıyordum. Bu Kişiliğim gereği bilmeyerek
yapıyordum.
Bu ilim konusunda bilgisizdim. Gerçekleştiği vakit
sözlerim, dedim sana biliyordum böyle olacağını
diyordum.
İşte bu şekilde bazen kendime, bazen de başkalarına
zarar veriyordum, her şeye benim sözlerimin sebep
olduğunu bilmiyordum.
Üzgünüm çevremdeki insanlara sözlerim bilmeyerek
keramet meydana getirip zarar verdiğim için.
Ukbe bin amir radi allahu an anlatır. Ey Allah’ın
resulü kurtuluş nedir diye sordum Hz. Muhammed
Mustafa sav şöyle buyurdu; Dilini muhafaza et, evin sana
geniş olsun, Hacet dışında evinden çıkma, ve hatalarına
ağla Tirmizi
Bugün Allah bana bu ilmi bildirdi. Ben de sana
bildiriyorum.
Çünkü her insan bilgisizliği ve dili yüzünden hem
kendine hem başkalarına zarar veriyor.
Bilesin ki Susmak huyların efendisidir Hz.
Muhammed Mustafa sav şöyle buyurmuştur; Susan
tehlikeden kurtulmuştur.
Abdullah bin süfyan rahmetulahi aley babasının şöyle
dediğini nakletmiştir; resulullah sav'e e Allah’ın resulu,
bana İslam’dan öyle bir işten haber verki, onu yapınca
bana yetsin, artık sizden sonra kimseye bir şey sorma
gereği duymayalım. Resulullah sav dedi ki; Allah'a iman
ettim de, sonra dosdoğru ol Abdullah’ın babası süfyan
essakafi demiştir ki, Ey Allah’ın resulü en fazla hangi
şeyden sakınayım Resulullah sav elli ile diline işaret etti.
Allah buyurdu; “ güzel hayır konuşun. ” (Bakara: 83)
Şunu iyi bil ki dilin tehlikesi büyüktür, onun tehlikesinden
ancak susarak kurtulabilirsin İmam gazali İşte bu size
bildirdiklerimden dolayı Yüce dinimiz İslam susmayı
övmüş ve teşvik etmiştir.

Ey Allah’ım! Dilimizi doğru kıl. Âmin.

---------------------------------------------------------------
--------------------------------------------
Ledün İlmi (Biz Kimiz? Niye Allah bizi Yarattı Amaç
nedir?)
----------------------------------------

Allah kalbini bana açsın inşallah. Ellini bir


mikroskopun altına koyduğunda göreceğin nedir? Ellinin
üstünde titreşen bir enerji. Buna ruh da diyebilirsin. Ruh
ya da enerji. Bir insanın ruhu tüm odayı kaplar ya da
enerjisi de diyebilirsin. Sadece sen değil Her şey enerjidir.
Göremezsin ancak bu böyledir. Bir Kuantum bilim
adamına evreni ve dünyayı kim yarattı desen ne
diyecektir? Enerji diyecektir. O hep var oldu, hep var
olacak, ölümsüzdür. Bir din adamına evreni dünyayı kim
yaratı desen Allah diyecektir O hep var oldu, hep var
olacak, ölümsüzdür. Ona tarih boyunca farklı isimler
taktılar.
İşte bu enerji yüce Allah’ın ta kendisidir. Onun varlığı
Kuantum bilin adamları Kuantum pisikcileri tarafından
ispat edilmiştir.
Ve o her an her yerdedir. Her an her şey olabilir. O
dilediğini dilediği vakit yapandır.
Her şeye kadirdir. Sınırsız ilim sahibidir. Evreni
dünyayı içinde ve dışında gördüğünüz her şeyi o
yaratmıştır.
Allah niçin insanı, dünyayı, evreni ve her şeyi yarattı
sorusuna cevap şudur; “Ben gizli bir hazine idim; bilinmek
keşif edilmek bilinmek istedim, mahlukatı yarattım.
(Acluni, Keşfü'l-Hafa, II/132)

Allah kendini patlattı, parçaladı, her şey o oldu, o her


şey oldu. İnsanı ise kendi suretinde yarattı, her yönden
kendisi gibi, böylece her şeyi aynı anda keşif edebiliyordu,
aslında her şey o idi, ondan başka hiç bir şey yoktu.
Ancak insanlık bir birlerini yabancılaştırdı, aslında
her birinizin ruhu birdir.
Hidayet; insan ruhunun yaşarken Allah'a ulaşmasıdır.
Hidayet, İslâm'ın en önemli kavramıdır.
Gün gelince zaten herkes onun ile birleşecek yine her
biriniz bir bütün olacaksınız. Yani ruhunuz. Anlamanız
gerek. Anlamazsanız bu sizin için iyi olmayacak, yani
ruhunuz için. Giderken zorlanacaksınız. Anlatılan Kabir
azabı ya da cehennem budur. Sonsuza dek bir döngü içinde
kalacaksınız. Anlayana dek. Her şeyin amacı budur
birleşmektir ve bunu anlamaktır henüz bu dünya da.
"İnsanı Biz yarattık. Onun için, nefsinin kendisine neler
fısıldadığını, neler telkin ettiğini de Biz pek iyi biliriz.
Çünkü Biz ona şahdamarından daha yakınız. "Kaf 16
Bu ayet niçin inançlarımız ile bir takım şeyler
meydana getirebildiğimizi, nasıl keramet ve mucizeler
meydana getirebildiğimizi çok iyi açıklıyor. neler telkin
ettiğini de Biz pek iyi biliriz kaf 16 Telkin yolu ile ne kadar
büyük olursa olsun kendini bu telkinin içeriğine
inandırabilirsin. Dileğini Tespih ya da zikir etmek de
denilebilir.
Bu yol ile her şeyi başarabilirsin. Allah her şeye
kadirdir. her birinizin ruhu birdir. Birbirinizi mıknatıs gibi
çekiyorsunuz.
İstediklerinizi de istemediklerinizi de. Allah insanları
vesile edendir. Çünkü her birinizin ruhu aynıdır, birdir.
Burada Hz. İsa'nın bir sözü geldi aklıma; "İkiyi bir
yaptığında, dağlara yürü desen yürür.
İnsanlık bunu anlayıp birleştiği vakit yeryüzünde
Allah'ın ve yaradılışın amacı yerine ulaşmış olacaktır.
İnsanlık Yeniden kovuldukları cennete gireceklerdir.
Hz. Muhammed sav de Hz. İsa'da diğer
peygamberlerde bunu anlatmaya çalışmaktadır.
Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık. Bir
kısmını ise sana anlatmadık. Nisa 164
Bu sebepten peygamberler bir olmayı emir etmiştir.
İslam'daki şehadet parmağı işareti aslında bu demektir,
hepiniz birsiniz. Allah’ın bir parçasısınız.
Anlamı budur, Allah bildirin derin anlamı budur.
Hepiniz birsiniz, Allah’ın bir parçasısınız.
Hz. Muhammed sav bu sebepten Mekke'yi kıble
yapmıştır, bir mesaj verilmektedir. Dünya’nın neresinde
olursan ol, Kabe’ye secde edersin, tepeden Kabe'ye
baktığında insanlar secde ederken göreceğin nedir?
Aslında herkes birbirine secde eder, Hani Hz. İbrahim'in
koyduğu o ilk taş, orası burası nokta olsun dediği yerdi, o
her şeyi çok iyi anlamıştı, İnsanlık anladığı vakit beni
ansınlar, onlara peygamber gönder gerçeği bildirsin, ben
demiştim size Allah birdir diye, işte benim hatırıma burası
yani Kabe birleşme noktası olsun demişti, dua etmişti
Allaha. Bakara suresi 127.
Ve o zaman ki, İbrahim Beytin temellerini
yükseltiyordu. İsmail ile birlikte söyle dua ettiler: "Ey
Rabbimiz, bizden kabul buyur. Çünkü daima işiten, daima
bilen Sensin ancak Sen.
Kabe ruhsal enerji merkezidir. Bir olmamız, Allah’ın
ruhunu içimizde taşımamız demek değildir ki Allah’ı
bırakıp ta birbirimize iman edeceğiz, secde edeceğiz, hayır
ancak bunu bileceğiz ve kendimizin de bu sebepten ötürü
farkında olacağız. Güçlerimizin bu sebepten dolayı var
olduğunu da. Bu güç Allah’ın ta kendisidir.
Ve bu gücü uzakta ya da göklerde arama, o senin
içindedir. Ruhunun ta kendisidir. O Allah'tır. O Rabbindir.
O sensin o bedenindedir.
Söyleyeceğin sözü ister sesli olarak, ister içinden
söyle. Çünkü Allah saklıyı da, saklının saklısını da bilir.
Taha 7
Çünkü Biz ona şahdamarından daha yakınız. "
Kaf 16
“Ben insanları yalnız beni tanıyıp kulluk etsinler diye
yarattım. “ (Zariyat, 51/56)
O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da
kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın (Ali İmran 64)
Meleklere, 'Âdem'e secde edin' dediğimizde, İblis'ten
başka hepsi secdeye kapandı.
O ise bundan kaçındı ve büyüklük taslayarak kâfir
oldu.
Bakara suresi 34
Birleşerek Cennete koşun,
Rabb birdir
Kabe birdir,
kıble birdir,
İnsan birdir
Her şey birdir
Allah'tan başka kimse yoktur,
Allah'tan başka ilah da yoktur
Ölüm de yoktur, çünkü Allah ölümsüzdür
Sende ölümsüzsün
Bilerek inanmak imanın tümüdür
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
-----------------------------

Vermek ve almak; Vermenin Gücü


Bir Markette gidiyordum eve ekmek ve süt almak
için. Kızım benden çikolata istemişti. Markette giderken
düşünüyordum, çünkü çikolataya para yetmiyordu.
Dört liram vardı. Yolda giderken bir çift gördüm
yanlarında ise iki yaşlarında bir çocukları vardı ellinde
bebeği ile.
Ellinde bir pankart vardı. Yardım istiyorlardı.
Kırmızıda durmuştum, lamba yanana dek onları izledim,
onlara yardım etmek istiyordum ancak kızıma çikolata
almak için bile para yetmiyordu. Yeşil yandı ben yoluma
devam ettim ancak o çocuklu çift aklımdan çıkmıyordu,
çok yardım etmek, istiyordum ancak bunu
yapamadığımdan dolayı çok üzülüyordum durdum adamın
o üzgün çaresiz bakışları aklımdan çıkmıyordu. Bir
kilometre boyunca gittikten sonra dayanamadım ve geri
döndüm, cebimdeki dört lirasının iki lirasını onlara
vermek için. Verdiğimde adamın gözleri yaş ile yolmuştu.
Gülümsedim ve Yoluma devam ettim belki markette
ucuzluk vardır ve ben süt ile ekmeğimi alabilirim diye.
Yürürken bu olayı düşünüyordum, hislenmiştim bu
yaptığımdan dolayı kendimi iyi hissediyordum sonra
ayağım kaydı ve yere baktım, hemen ayağımın dibinde
yirmi lira duruyordu.
İnanamamıştım, Şaşırmıştım, sevinmiştim hemen
markette girdim ve fazlasıyla ihtiyaçlarımı alabildim.
dönüşte ise yine o çocuklu çiftin yanına uğradım ve beş
lira daha verdim. Bu yaşadığımı hayatım boyunca
unutmadım. Allah'ın ne kadar yüce olduğunu hatırlatır
bana. Yerin ve göğün hazineleri Allah'ındır. İki lira verdim
karşılığında Allah bana yirmi lira verdi. Bu yaşadığım olay
hayatımda yaşadığım mucizelerin sadece biridir. Beli ki,
Ne kadar çok verirsek, o kadar çok geri alırız. Bu
Allah'ın kanunlarından biridir.
Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. (Enam 160)
Allah o verileni alır ve dilerse kat kat fazlasıyla geri
verir (Bakara 245)
Bir adam vardı para dağıtırdı onu herkes deli sanırdı,
ne kadar çok verirse, o kadar daha çok olurdu.
Çoğu zaman verebilmek için yeterince olmadığını
düşünürüz. azda Olsa paylaşabiliriz. Önce benim olsun
sonra veririm diye beklemek yanlıştır.
Bir hadis derki; Zengin olduğu için veren kimsenin
sevabı, verileni kabul eden muhtaç kişinin sevabından
daha büyük değildir.
Ellimizdeki az da olsa paylaşıp verdiğimiz vakit,
göklerin kapısı açılır ve hayatımıZa iyi şeylerin akmasına
sebep olur. Allah’ın izni ile.
Resulullah sav paça parçası olsa bile hakir
görülmemesini tavsiye eder.
Bana inanmana gerek yok. Gönülden vermeyi kendin
dene ve sonuçlarına şaşıracaksın. Genelde verdiğimiz
insanlardan geri gelmez verdiğin, Allah bir şekilde geri
verir. Bazen çabuk olur, bazen geç. Sana garanti ediyorum,
ver ve verdiğinin kat kat fazlası sana geri dönecektir.
Ancak bunu yaparken içten ve gönülden gelerek
yapmalısın, korkmamalısın. bunu yaptığında
Yaşayacağım mucizeye inanamayacaksın.
Allah'ın rızık kapısını açman için sevdiğin şeylerden
hediye vermen gerek, vermen gerek.
Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe
eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu
bilir (Ali-İmran Suresi, 92).
Bir hadis derki; Hediyeleşin çünkü hediye kalpteki
kötü hisleri giderir.
Bunu sırrı şurada ki Duygularımızın bir gücü vardır,
ne hissedersek onu çekeriz kendimize, iyi ya da kötü, bu
ilahi bir kanundur, inancın yasasıdır.
Verdiğinde ne hissedersin? İşte bu hislerin karşılığı
sana gelecektir. Yaptıkların, düşündüklerin ve sözlerin bir
tohumdur, tarla ise duyguların. Ne ekersen onu biçersin.
Zenginlik duygusu zenginliği doğurur.
Kendini zengin hissedebilmen için bu iyi bir yoldur.
İyilik etmek. Yardım etmek. Paylaşmak.
Burada yine Hz. İsa'nın bir sözü aklıma geldi; Ver ve
Al, bunu dene, hoşuna gidecektir.
Ne almak istiyorsan onu vermelisin, çünkü ne
verirsen onu alırsın, az verirsen az, çok verirsen çok.
Paraya para, kitaba kitap, ekmeğe ekmek, süte süt
Hem de kat kat fazlasını Allah’ın, inanan ve faydalı bir işi
en iyi şekilde yapanlara müjdelediği budur.
De ki: “Ben bunun karşılığında sizden, kendim için
herhangi bir ücret istemiyorum.
Yalnız birbirinize karşı merhametle ve sevgiyle
davranmanızı. Kim bir iyilik yaparsa, Allah ondaki iyiliği
artır. Şüphesiz Allah; çok bağışlayandır, iyiliğe karşılık
verendir. (Şura 23)
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
---------

"Ben" kelimesi; Hz. Musa’nın gizlenen öğretisi;

---------------

Ben kelimesinin büyük bir etkisi vardır üzerimizde.


Ben şöyleyim ya da böyleyim diye eklediğinde arkasına
bu da hayatına ayna misali mucizevi şekilde yansıyacaktır.
Bu atalarından kalma bir bilgidir, ben demeyi şeyhler
imamlar ve din adamları yasaklar, haram der bu yüzden.
Oysa gerçek sebebini açıklasalardı insanlığa keşke.
Biliyor ve açıklamıyorlarsa derin sebebini ağır bir yük
yükleniyorlar.
Hz. Mevlana bunu bildirmiştir bir şiirinde der ki;
Beden bakımından ondan uzağız amma;
Cansız bedensiz ikimiz de bir nuruz;
İster O’nu gör, ister beni.
Ey arayan kişi! Ben O’yum, O da ben.
Ben Oyum, Oda ben dedi, Allah demek istiyor, Mevla
demek istiyor, Mevla Allah demektir Hepiniz ona Hz.
Allah diyorsunuz aslında.
Tarih boyunca başından beri insanlık Allah'ı ve
kendisini anlamaya çalışmıştır.
Hz. Musa dönemlerinde Yaradan atalarının da
Yaradanı olarak biliniyordu.
Hz. İbrahim’in Rabbi, Ancak Allah'a doğru bir ad
konulamamıştı.
Çobanlık yapan Hz. Musa yanan, alev almış bir çalıya
rastladı.
Ancak alevler çalıya bir zarar vermiyordu. Bir ses ona
seslendi ve firavuna git ve İsrail halkını özgür bırakmasını
ona söyle dedi.

"İkiniz Firavuna gidin, çünkü o, azmış bulunuyor.


"Taha suresi 43 Hz. Musa beni kim gönderdi diyeyim diye
sorunca Allah cevap verdi; Benim ben. Gerçekten Ben,
Benim" Taha suresi 11 Yani Allah diyor ki Ben O’yum, O
da ben yani her şey Allah’tır.
İlk kez Allah ismini söylemişti. Allah'ın verdiği bu
isim ile Yani "Ben Allah’ım, Allah benim" ya da Ben
O’yum, O da ben inancı ile Hz. Musa o büyük mucizelerini
gerçekleştirmişti. Hz. Musa "Ben Allah’ım Allah benim
diyordu, Ben O’yum, O da ben" burada ki sır budur.
Din adamları "Ben" kelimesinin büyük gücünü
anlamıştı, bu kelimeyi kullanmanın haram ve yasak
olduğunu insanlara bildirdiler.
Günümüze dek bu böyle süre gelmektedir, gerçek
anlamı unutulmuşsa da yasak kalmıştır, devam etmektedir.
Hatta Kuranı kerim de hep biz kelimesi kullanılır, o bir
zamanlar ben idi, bunu bile bile değiştirdiler bu sebepten
ötürü, çünkü bu biz ile başlayan ayetler ben olsaydı
Müslümanlar bu şekilde namazlarına dualarına
ekleyebilirdi, bilmeyerek ben kelimesini kulanmış olurdu,
ve göz ile görülebilir kerametler mucizeler meydana
getirirdi hem kendi hayatı için hem de zulüm edenlerin
kökünü kesmek için. Hz. Muhammed sav ne merhametli,
size düşkün bir peygamberdi, size bildirmeden ledün
ilmini size öğretmekti amacı, hemen hemen tüm
ibadetlerin emir edilme sebebi sizlere ledün ilmini
kullandırmaktadır siz bilmeden. Ne yüce bir Peygamberdir
o.

Din adamları böyle yapınca, böylece ben kelimesi


yanlış anlaşıldı ve kullanılmadı. Hz. Musa hiç bir zaman
vaad edilmiş topraklara ulaşamadı, Bu sırrı, Yani Benim
Allah ben bilgiside ulaşmadı, İnsanlığın kurtuluşa
ermesini sağlayacak bu bilgi de ulaşmadı. Ulaşsa idi
insanlığı kurtuluşa erdirebilirdi. Bu çok güçlü bir inanç
idi.
Benim ben Ben O’yum, O da ben
İnsanlığı değiştirebilecek bir bilgi, Benim Ben, Ben
O’yum, O da ben O gün Hz. Musa Allahtan bir şey
öğrenmişti, bu bilgi insanlığı değiştirebilirdi. Günümüzde
meydana getirdiği kerametleri insanlık daha da
konuşmaktadır. Allah’ın Hz. Musa’ya verdiği bu sırda ben
benim, ya da Ben O’yum, O da ben sözünde büyük bir
anlam vardı.
Ancak zaman ile ben kelimesi yasaklandı, bir
zamanlar bunu kullananlara ve böyle inananlara ölüm
cezası verilmiştir.
Böylece bu bilgi unutulmuştur vakit ile.
Eğer bu inanç bu kadar güçlü ise, o halde bizler de
Hz. Musa gibi 3500 yıl evveli yaptığı gibi benim ben Allah
diye inanarak mucizeler ve kerametler meydana
getirebilirmiyiz.

evet her şeyi değiştirebilecek güce sahiptir bu ümmet.


bu cemaat.
Sana hayatını değiştirebileceğin bir bilgi vermeye
çalıştım.
Bu gün insanlığın dünyayı birçok kez yok edebilecek
kadar gücü vardır. Ancak Allah; Ben O’yum, O da ben
inancı ile dünyayı değiştirebilecek bir güce de sahibiz.
Hz. Musa’nın sır gibi saklanan öğretisini kullanmak,
umduğunuzdan da kolaydır. Eskiden bir takım din
adamları ben kelimesini yasaklayınca, neden diye
sorardım kendime. Bir evliya bana şöyle dedi, hayatını
yirmi dört saat içinde değiştirmek istiyorsan, sokaklarda
gez ve her şeye bu benim ben de.
O ağaca, o çimenlere, o zengin adama ve her şeye.
Bunu yaptım, sonra birden anladım ne demek
istediğini.
Ben O’yum, O da ben
Burada Hz. İsa’nın bir sözü ile kapatacağım;
İkiyi bir yaparsan, dağa yürü desen yürür.
Hz. İsa dedi ki; Demedim mi sana ben, inanırsan,
Allah’ın yüceliğini göreceksin diye Johannes 11:40
Bana inanan, Allah'a inanmıştır. Kim bana
inanıyorsa, bana değil, beni gönderene inanmıştır. Ve beni
gören, beni göndereni görmüştür. (Joh 12, 44-45)

Hz. İsa der ki; Ben ve Allah birdir. (Joh 10, 30)

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
---------------------------

Hayatının anahtarı;
----------------------

Ve Allah buyurdu; Yazdıklarının ve yaptıklarının


peşini bırakmayacağını unutma.
Gücünü insanların yararına kullan.
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
1- Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına ant olsun.
2- Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin.
3- Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir
vardır.
4- Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.
5- Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler.
6- Sizden, hanginizin ‘fitneye tutulup-çıldırdığını. ’
7- Elbette senin Rabbin, kimin Kendi yolundan
şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete
erdiğini de daha iyi bilendir.
8- Şu halde yalanlayanlara itaat etme.

Kalem suresi 1 den 8 kadar

--------------------------------

İnançlarını keşif eden hayatının anahtarını ellinde


tutar, herkes kullanırken kendi yöntemini bulmalıdır.
Çünkü zaten ledün ilmini her gün kullanıyorsun. Hayat
tecrübelerin hayata dair inançlarını belirler. Bu doğruların,
inançların gerçekleşecektir senin için. Sihir yapar misali.
Kendin, insanlar, dünya, hayat hakkında nasıl inançlar
edin ise mucizevi bir şekilde hayatına yansıyacaktır.
Vallahi kardeşim gücünün farkında değilsin. Onlar
bilmiyorlar, bilseydiler Allahtan korkarlardı.
Her insan farklı tecrübeler edinir, biri hayat zordur
derken diğeri kolaydır der. Her ikisi de haklı çıkacaktır.
Bir
Bir de yedi yaşına kadar çocuk annenin babanın
sözlerini kayıt eder bilinçaltına. Bir takım telkinlere maruz
kalır anne baba tarafından. Aileden gelen bir takım
inançlar olur, bunlar çocuklara söylenir. Bu çocukları
verilen bu inançlar olumsuz ise hayatı boyunca
bırakmayacaktır yakasını, keşif etmediği değiştirmediği
sürece.
"Peygamber'e yardım etmezseniz, biliniz ki, kâfirler
O'nu Mekke'den çıkardıklarında iki kişiden biri olarak
mağaradayken Allah O'na yardım etmişti.
Hani O arkadaşına «Üzülme, Allah bizimle
beraberdir» diyordu. Allah O'nun kalbine güven duygusu
indirmiş, kendisini göremediğiniz askerler ile desteklemiş,
böylece kâfirlerin sözünü alçaltmıştı. Yüce olan Allah'ın
sözüdür. Allah üstün iradelidir ve her yaptığı yerindedir.
(Tövbe 40)
Bu ayet bize şunu anlatmak istiyor;
En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma.
Doğduğumuz günden itibaren olumsuz telkin
bombardımanına tutuluruz. Bilinçsizce bunları kabul eder
ve deneyimlerimiz haline dönüştürürüz.
Bu olumsuz telkinlerin bazı örneklerini vericek
olursam;
-Yapamazsın
-asla başarılı olamazsın.
-Yapmamalısın
-başarısız olacaksın.
-Hiç Şansın yok
-çok yanılıyorsun
-yararı yok
-ne bildiğin değil, kimi tanıdığın önemli
-Dünya gitgide bozuluyor
-Kimse kimsenin umurunda değil
-Bu kadar çok çalışmanın bir anlamı yok
-Artık çok yaşlısın
-Her şey git gide kötüleşiyor
-Hayat bitmek bilmeyen bir çile
-Aşk eski bir yalan
-Kazanamasın
-Dikkat et, çok kötü bir hastalığa yakalanacaksın
-Kimseye güvenilmez
Bu tür sözleri kabul ederek, bunların gerçeğe
dönüşmesine katkıda bulunursunuz. Çocukluğunuzda,
sizin için önemli olan kişilerin sözleri karşısında
çaresizdiniz. Bu size bildirdiklerimi bilmiyordunuz.
Ancak artık bir yetişkin olarak seçimler yapabilirsiniz.
Geçmişte üzerinizdeki yaratılan etkileri değiştirmek
için yapıcı sözleri ya da kurandan ayetleri
kullanabilirsiniz. Bu yenileme terapisidir.
Namaz emri ile Hz. Muhammed sav Allah’ın izni ile
de böyle yapmıştı, insanları eski inançlarından koparmak
için. Onları namazda tekrar ettirdiği ayetler ile yenilemişti.
Yeni bir format atmak gibi. Tespih çektirerek Allah birdir
gibi tekrarlar da çok işe yarar.
Ellhamdülillah diye tespih de çekeriz. Böylece şükre
inanırız. Şükür duygusu benliğimizi kaplayınca, daha fazla
şükür edecek şeyleri kendimize çekeriz. Rabbimiz böyle
bir Rabb’dir.
Şimdi onlar bu söze inanmayacak olurlarsa sen,
onların peşi sıra esef ederek kendini kahredeceksin öyle
mi? (Kehf Suresi, 6)
Dediğim gibi ilk adım üzerinizde etki eden olumsuz
sözlere olan inançlarınızın farkına varmaktır. Bunlar fark
edilmez ise, özel ve sosyal hayatınızda başarısızlığa neden
olacak davranış kalıplarının oluşmasına yol açabilirler.
İşte bu anlattıklarım inançlarındır ve hayatını böyle
meydana getirirsin. Bu inançlarını, doğrularını bulursan,
hayatının anahtarını elinde tutmuş, olursun. Onları
değiştirdiğin vakit hayatın da bunlara göre değişecektir.
Kalem senin elinde Bir gazetelere, televizyonlara dikkat
edin. Haberleri açın. Her gün isteksizlik, korku, endişe,
üzüntü tohumları eken, felaket tellallığı yapan sayısız
hikaye duyarsınız. Eğer bunları kabul eder ve
benimserseniz, bu korku düşünceleri yaşama sevincinizi
kaybetmenize neden olabilir. Yapıcı sözleri düşünceleri
tespih ederek bu yıkıcı fikirlerin üstesinden gelme
gücü, sizin içinizdedir.
Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını
törpüle. Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç.
İnsanların olumsuz sözlerine sürekli dikkat edin.
Yıkıcı sözlere inanarak boyun eğmek zorunda değilsiniz.
Hepimiz çocukluğumuzda, gençliğimizde ve
yetişkinliğimizde bunların acısını çektik.
Geçmişe dönüp baktığınızda, anne babaların,
arkadaşların, akrabaların, öğretmenlerin ve iş
arkadaşlarının İnsanlara zulüm eden bir takım çıkarcı
insanların, kan emici vampirlerin olumsuz düşünce telkin
kampanyasına nasıl katkıda bulunduklarını kolayca
hatırlayabilirsiniz. Size söylenen şeyler üzerinde iyice
düşünür, bunların altında yatan anlamı değerlendirirseniz,
bunların birçoğunun Karunlar tarafından, siyasiler
tarafından bir tür propagandadan başka bir şey olmadığını
fark edersiniz. Amaç, korku telkin ederek, sizi kontrol
etmektir, hala da öyle. Bu olumsuz düşünce ve telkinler
size her evde, ofiste, fabrika da, ve kulüpte vardır.
İnsanların birçoğu sizin onların istediği gibi düşünmeniz,
hissetmeniz ve davranmanız için bu telkinlerde bulunurlar
Kendileri farkında olsalar da olmasalar da, bunu çıkar
sağlamak için yaparlar, sizin için yıkıcı olabileceğini
düşünmez ya da umursamazlar.
İnanma duygunu diri tut. De ki: "Sığınırım o sabahın
Rabbine, Yarattığı şeylerin şerrinden, ve kıskançlık
gösterdiğinde bir kıskancın şerrinden (Felak 1-2-5).
Battığı zaman yıldıza ant olsun ki, arkadaşınız
(Mustafa) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de
konuşmaz. Necm 1-3
Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?
(Enam 50)

---------------------------------------------------------------
--------------------
Allah ile nasıl konuşulur?
----------------------------

Allaaddinin sihirli lambası vardı, vini oradan çıkardı


ve dileklerini kabul ederdi, benim ise lambam ışığım
kurandır, Rabbim ise Allah’tır.
Bu ışık karanlıktan aydınlığa çıkarır.
"Şüphesiz ki Rabbim kullarına yakındır; onların
dualarına cevap verir. '" Hud suresi 61
Allah cevap verendir, bir sorunuZ olduğunda ona
sorabilirsiniz, cevap verecektir her hangi bir yol ile, sokak
tabelası, bir insanı vesile ederek, bir filmde, okuduğunuz
bir kitapta, kalbine bir his ya da bir ses olur, ancak bu sesi
kulaklar işitmez, kalp işitir.
Eğer biz cevabı almayı bilirsek alabiliriz. Görmesini
bilirsek, görürüz cevabı. Ancak birçok insan Allaha soru
sorar bazen, cevap geldiğinde ise, sanki o değilmiş gibi
soran cevabı almaz, görmez. Düşünsene sana biri bir soru
soruyor, sende cevap vereceksin, Ancak kişi telefonu
açmıyor. işte böyle bir şey.
Allah'ın sesi insanların kalbine gelir, o sesi kulaklar
duymaz.
Allah(c. c. ) insanların duasını işitir ve onlara cevap
verir, onlarla konuşur.
Bu konuda size bir adamın hikayesini anlatmak
istiyorum;
Adamın biri Apartmandan çıkar çıkmaz soğuk hava
yüzüne çarptı, ama onun zihni hala az önce okuduklari bir
cümleye takılı kalmıştı:
"Allah(c. c. ) insanların duasını işitir ve onlara cevap
verir, onlarla konuşur. "
Dalgın bir halde arabasına bindi. Anahtarı kontağa
sokmadan önce, soğuğa aldırmadan, bir kaç dakika daha
bu konuyu düşündü.

Nasıl? bu soru ruhunun derinliklerinden gelip zihnini


bir bulut gibi kaplıyordu.
Nasıl?
Onun her şeyi duyabileceğinden zerre kadar şüphesi
yoktu, ama yine de dualara nasıl karşılık verdiğini zihni
kavrayamıyordu.
Sonunda, cevabi bulmayı zamana bırakmayı
düşünüyordu ki, birden içinden bir ses "Bunu neden bir
dua vesilesi yapmıyorsun dedi.
Sahi ya, onun elinden gelen dua etmekten başka ne
olabilirdi? Yüksek sesle Rabbine seslendi:
Allah’ım Senin her kulunun kalbinden gecen
arzulardan bile haberdar olduğunu biliyorum. Benim bu
dileğimi de elbette duyuyorsun. Lütfen, duaları nasıl
duyduğunu ve onlara nasıl cevap verdiğini bana öğret.
Arabayı çalıştırdı ve ruhen rahatlamış bir halde evine
gitmek üzere yola koyuldu. Ana caddede ilerlerken, birden
garip bir duygu doğdu kalbinde. Bu duygu arabayı
durdurup bir kutu sut almasını söylüyordu. Önce kulak
asmadı ve arabasını sürmeye devam etti. Ama ayni duygu
bu defa daha güçlü bir şekilde benliğini sardı.
Bunun Rabbinden kendisine gönderilmiş bir işaret,
bir mesaj olabileceğini düşünerek; "Pekala Rabbim, sütü
alacağım" dedi.
Bu, çok da zor bir sınav gibi görünmüyordu zaten.
Arabadan inip bir kutu sut alacaktı o kadar. öyle de
yaptı ve yeniden yola koyuldu. Ana caddeden arabasını
sürmeye devam ederken, bir ara sokağın ağzından
geçiyordu ki, içindeki ses bu defa ona "O sokağa sap" diye
emretti. Önce sokağı geçti, ama duygu kuvvetlenince Peki
diyerek geri donup o sokağa girdi. Sokaktan ilerledikçe
binaların görünümü değişiyor ve iki katli binalar yerlerini
tek katli derme-çatma barakalara bırakıyordu. Birkaç ev
daha geçtikten sonra, ses durmasını söyledi. Arabayı sağa
çekti ve etrafına bakindi. Burası tam anlamıyla bir
gecekondu mahallesiydi. Ve evlerin çoğunun ışığı
sönmüştü. Belli ki, sabah erkenden ise gidecek insanlar
yataklarına girmişti bile. O bunları düşünürken, yüreğinin
sesi bu defa ona su emri verdi:
"Git ve sütü sokağın karşısında ki yeşil evde yasayan
insanlara ver."
Genç adam eve baktığında onun pencerelerinden de
diğerleri gibi ışık gelmediğini gördü.
Bu anlamsız bir şey diye düşündü bir an kendi
kendisine. Bu evin insanları
Yatakların da uyuyorlar ve onları uyandırdığım
takdirde aptal durumuna düşeceğim.
Ama o ses "Git ve sütü ver!" dedi yine ona. Tereddüt
etti uzunca zaman. Sonra ayni aksam ettiği duayı hatırladı.
Ve bunun Ondan bir işaret olabileceğine kanaat getirdi.
Arabasından çıktı. İsterlerse bana aptal gözüyle
baksınlar.
"Bu Rabbimden gelen bir emirse eğer ona uyacağım"
dedi kararlılıkla.
Sokağın karşısında ki eve gitti ve zili çaldı. İçerden
koşuşturmalar, gürültüler geldi.
"Kimsin? Ne istiyorsun?" dedi içerden bir erkek sesi.
Aksanı farklıydı, ama söyledikleri anlaşılabiliyordu. Genç
adam hemen oradan kaçıp uzaklaşmak istedi bir an. Fakat
o bunu gerçekleştiremeden kapı acildi. Fakir görünümlü
bir adam açtı. Yüzünden hüzün okunuyordu, ama
kapısında bir yabancıyı görmekten de fazla hoşnut değil
gibiydi.
" Buyurun?" diyen ev sahibine sütü uzattı.
" Bunu size getirdim. "
Adam sütü aldığı gibi içeri koştu. Daha sonra
koridorun öteki ucundaki odadan çıkan bir kadın mutfağa
doğru seğirtti hızla. Onu izleyen adamın kucağında ise bir
bebek vardı. Ağlayan bir bebek. Adamın gözlerinden
sicim halinde göz yaşları dökülüyordu. Yarı ağlayarak yarı
konuşarak şunları söyledi: "Sehere geleli iki ay oluyor.
Hala is bulamadım. Dostun ahbabın yardımlarıyla bugüne
kadar geldik. Ama bugün bebeğimize süt alacak paramız
yoktu. Sürekli dua ediyordum Allah(c. c. )'a bize sut
göndermesi için."
Mutfaktan kadının sesi geldi bu sırada. Onun
söylediklerini anlayamadı, başka bir dil konuşuyordu.
Kocası onun sözlerini genç adama tercüme etti:
"O'ndan bize bir meleğiyle süt göndermesini
istiyordum. Sen bir Melek misin yoksa?"
Genç adam cüzdanında ki bütün parayı çıkarıp zorla
adamın eline tutuşturdu. Ve adama bundan sonra onun için
hep dua edeceğini, ve bir is bulabilmesi için elinden
geldiğinde yardımcı olacağını söyledi.
Kelimeler boğazında düğümlenince, döndü ve
arabasına bindi. Bu defa onun gözlerinden yaşlar
dökülüyordu.
Artık Allah(c.c.)'in kullarının dualarını nasıl
duyduğunu, onlara nasıl cevap verdiğini daha iyi anlamıştı
Bakara Suresi 186. Ayet derki; Kullarım, beni senden
sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok)
yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap
veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim
davetime uysunlar, bana iman etsinler.
"De ki: "Onlardan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah
kurtarır. Ama siz yine de ona ortak koşuyorsunuz. "(En'âm
Suresi), (64. Ayet)
"batıp boğulacaklarını anlayınca dini Allah'a has
kılarak
"Ant olsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka
şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar" (Yunus
Suresi 22. Ayet)
Dualar elbette sıkıntı anlarında imdadımıza yetişir.
Ancak onu yaşamımızın vazgeçilmez ve faydalı bir unsuru
haline getirmek için neden sıkıntı anlarını bekliyoruz?
Dileklerimizi yürekten istediğimiz sürece karşılık verir.

---------------------------------------------------------------
----------------------------------
---------------------------------------------------------------
------------------------------------------------------------

İyi ve kötüyü ayırmayı bildiler

-------------------------------
Kuran

Sure (Bakara Suresi), 35. Ayet Dedik ki: "Ey Adem!


Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol
yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden
olursunuz." Sure (Bakara Suresi), 36. Ayet
Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları
içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz
de, "Birbirinize düşman olarak inin.
Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve
yararlanma vardır" dedik.

Tevrat;
------

RAB Tanrı Adem’i topraktan Yarattı ve burnuna


yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık
oldu. RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti.
Yarattığı Adem'i oraya koydu. Bahçede iyi meyve
veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında
yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı. (Yar. 2: 7-
9) genesis yaratılış İncil

-------------------------

8-RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti.


Yarattığı Adem'i oraya koydu.
9 -Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç
yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacı ile iyiyle
kötüyü bilme ağacı vardı.
Adem ile havva şeytana uydu ve yasak meyveden
yedi, böylece iyi ve kötüyü bildi. Burada şu denmek
istenmektedir;
İnsan televizyondan, dışarıdan, bir yakınından bir
haber alır, misal olarak bir eve bir hırsız girdiğini duyar ya
da görür.
Aynı mağdur olan kişinin hissettiğini hisseder,
duygulanır ve sonrasında iyi ya da kötü bir yorumda
bulunur. Yargılar, eleştirir, kınar
İnsanın yargıladıkları ondan uzaklaşır, eleştirdiklerini
ise kendine çeker. Yerçekimi misali bu iş kişiyi bulur.
Onun içinde gerçekleşir. Kalem Suresi), 30. Ayet
Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar
Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe
ölmezsiniz."
Tirmizi
Hz. Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)
anlatıyor: "(Bir gün) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
minbere çıkıp yüksek sesiyle şöyle nidâ etti:
"Ey diliyle Müslüman olup da kalbine iman nüfuz
etmemiş olan (münafık)lar! Müslümanlara eza vermeyin,
onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın. Zira, kim
Müslüman kardeşinin kusurunu araştırırsa, Allah da
kendisinin kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurunu
araştırırsa, onu, evinin içinde (insanlardan gizli) bile olsa
rüsva eder."
Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Zira
zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin (kusurunu arayıp)
tecessüs etmeyin, kimse kimseyi gıybet etmesin.
Hanginiz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır
(Hucurat, 49/12).
Düşünce, duygu ve söz birleştiği vakit gerçekleşir, iyi
ise iyi, kötü ise kötü, ancak gerçekten bunu pek az insan
bilir. Bilse de buna göre amel etmez. Böylece hem
kendine, hem çevresine bilmeden istemeden kerametler
meydana getirerek zarar verir.
Gördüğümüz ya da duyduğumuz bazı olaylar
karşısında duygulanmamız normaldir. İnsanidir, ancak bu
olaya iyi ya da kötü bir yorumda bulunmak, yargılamak,
kınamak eleştirmek yanlıştır. Allah bizleri öyle bir
yaratmıştır ki, hayat düşünce duygu ve sözlerimizin
aynasıdır. Düşünceler bir tohum gibidir, ne ekersen onu
biçersin.
Ve Allah kalpleri bilendir, duyandır bilendir,
adaletlilerin en adaletlisidir. Hayata duyduklarımız
gördüklerimiz hepsi birer imtihandır.
İnsanların bu güçlerinin farkında olmaması Allah’ın
emri idi, çünkü bunlar insan için imtihan vasıtası idi.
Ancak artık bileceksiniz.
"Bugün sizi kınama yok, Allah sizi bağışlar; O
merhametlilerin merhametlisidir!" (Yusuf suresi 92)
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
-
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
--

inanç;
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
-------------

İnancınız olsun! O sarsılmaz inanç sizin en büyük


gücünüz. İnandığınız da hazır olsun ve kerametleri izleyin!
İnanıp; iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak
üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere
sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları
koyu (tatlı) bir gölgeye koyarız. (Nisa / 57.)
İnanç hayatın yasasıdır! Aslında inanmayan tek insan
yoktur. Herkes bir şeylere inanır. İnancı din ile kısıtlı
tutmak yanlıştır.
Allah'a inanmıyorum diyenlerde inanır bir şeylere.
Bir düşünceye ya da bir fikre inanır. Hayat'a ettiği
tecrübelere inanır.
Her insanın hayat hakkında, dünya hakkında yaşam
hakkında insan hakkında farklı inançları vardır. Bu
inançlar bir fikre, söze veya düşünceyedir. Bu inançları
hayat tecrübeleri belirler. Bu sebepten ötürü her insanın
tecrübe etikleri farklı olduğu için, inançları da farklı olur
insan, hayat ve dünya gibi konularda. Gerçek şudur ki;
Düşüncesine inanan Herkes haklıdır.
İnanç gerçekleşir. Bu hayatın yasasıdır. İnanç! Ahmet
der ki, batsın bu hayat. Hayat anlamsız ve zordur. o böyle
inandığı için onun için bu gerçekleşecek bu düşünceye
olan inancı ayna misali hayatına yansıyacaktır. İnanç
kanunlarıdır bunlar.
Fatma hayat bana güzel der, hayat bana kolaydır der;
o da Haklıdır. Böyle inandığı için böyle olacaktır.
İnsanlar inancın gücüne hiç bir vakit anlam
verememiş, gerçekleştiğini biliyorlar, ancak bu gücü
kullanmasını bilmiyorlar.
Tek bildikleri türbelere inanarak bu güçlerini
kullanmak. Adaklar adayarak, bir takım kutsal saydığı
mekanlara, kişilere giderek bu gücünü ancak
kullanabilmektedir. Ya da Allah'a dua ederek ki bu en
doğru yöntemlerden birisidir bu gücü etkili
kullanabilmek adına, ancak göründüğü gibi günümüzün
dinleri artık insanlara yeterli gelmiyor. İnanç güçlerini
etkili kullanmak istiyorlar ancak yöntemlerini
bilmiyorlar. İnsan kendine de inanabilmektedir.
Düşüncelerim gerçekleşir diye inanabilmek adına
düşüncelerim gerçekleşir düşüncelerim gerçekleşir diye
tekrar etmesi gerekir. Böyle yaptığında vakit ile buna
inanacaktır. İnandığı anda insan, hazır olmalı ve
Kerametleri izlemelidir. Duygularım gerçekleşir,
sözlerim gerçekleşir, düşüncelerim gerçekleşir böyle
inandığında insan türbelerin, ya da kişilere inanmak
yerine, gördüklerine şaşıracaktır.
Hz. İsa’nın bir sözü aklıma geldi burada; Demedim
mi sana inandığında Allah’ın yüceliğini göreceksin diye
bilerek inanmak imanın tümüdür! O takva sahipleri gaibe
inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar kendilerine rızk olarak
verdiğimizden de Allah yolunda infak ederler harcarlar.
(Bakara suresi: 3).
Bu ayet inanç gücünü nasıl etkili kullanabiliriz bize
açık ve net açıklamaktadır.
O takva sahipleri gaibe inanırlar diyor burada kasıt
şudur, ol derim oluverir.
Ol derim oluverir; Sözlerine inan diyor yani, böyle
inanırsan hayatını geleceğini yani gayibi meydana
getirirsin.
Düşüncelerine inan gayib hakkında bildirdiğin vakit
bir şeyi. İnanırsan gerçekleşecektir! Bu ayetin batıni
bilinmeyen tevsiri budur.
Burada gaibi ancak Allah bilir diyenler olacaktır.
De ki: Dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz? Oysa
göklerde ne var, yerde ne varsa Allah hepsini bilir. Çünkü
Allah her şeyi hakkıyla bilendir (hucurat 16).
Böyle inanırsan, onun yüceliğini, seni nasıl güçler ile
donattığına şaşıracaksın.
Burada onun bizi nasıl sevdiğini görmenizden
bahsediyorum.
Onu çok seveceksiniz bu güçlerinin farkında
olduğunuzda. Yaşamadan bilemezsin.
"Ben iman edecek olanlara bir uyarıcı ve bir
müjdeleyiciyim, o kadar. " Araf 188
(Bakara suresi: 3). Devamında şöyle der; namazı
dosdoğru kılarlar kendilerine rızk olarak verdiğimizden de
Allah yolunda infak ederler harcarlar.
Namazınızı kıldığınızda Allah’ı ve seçtiğiniz dilek
ayetlerinizi tekrar edersiniz böylece bunlara olan inancınız
vakit ile güçlenir sonra bu gücü bilerek kulanmış
olursunuz ve dilek ayetlerinizin içeriği hayatınıza yansır
gerçekleşir.
Namaz kılmak aslında bizlere nasıl dilediklerimiz
inanılmaz olsa da bunlara inanabiliriz öğretiyor üstü kapalı
olarak.
Ancak pek az insan bunun farkına varır. İnancımızı
bilerek etkili bir şekilde kullanmanın bir yoludur Tekrar!
bakara suresinin ayetinin devamında der ki; verdiğimizden
de Allah yolunda infak ederler harcarlar.
Şimdi iman eden biri gider bu ayeti okuduktan sonra
Allah için birilerine yardım eder. Bunu yaptığı vakit bir
psikoloji içine girer, kendini varlıklı hisseder, o farkında
olmasa da böyle hisseder. Duygular gerçekleşir, bu bir
ayna gibidir, nasıl hissedersen başına öyle gelir. Varlıklı
hisseden sonucunda mucizevi bir şekilde varlıklı olacaktır.
Zenginlik hissi zenginliği doğuracaktır. Fakirlik hissi ise
fakirliği. Bu sebepten dolayıdır ki, zenginler her daim daha
zengin, fakirler daha fakir olur. Bu kalp sırrıdır.
Duygularımızın var olma sebebidir. Asıl güç
duygularımızdadır.
Onsuz ol desen olmaz. Duygu güç kaynağıdır yani
kalbin.
Bu duygularımızı her an değiştirmek bizim
ellimizdedir. Duyguların değiştiğinde hayatında
değişecektir.
Tek olan Allah'a olan inancımız da bir düşüncedir. Bu
düşünceye inanırız ve o Allah'a Dua ederiz. Dilek dileriz.
Oysa onu hiç biriniz görmediniz ancak buna
inanabildiniz, Aladdinin sihirli lambasından bir cin çıkar
ve dileklerini kabul eder.
Ve siz görmediğiniz halde buna inanabildiniz.
Görünmeyen Allah'a, peygamberleri inanılmaz
hikayelerine, Meleklere cinlere şeytanlara inanabildiniz,
hiç biriniz gerçek anlamda onları görmediniz, cin şeytan
melek gördüğünü zannedenler bu düşüncelere
odaklandıkları inandıkları için görürler.
Ancak Allah’ı hanginiz gördünüz? Hayır görmediniz
hiç biriniz görmediniz. Ancak dualarınız gerçekleşince
inandınız, bu duaların gerçekleşme sebebi Allah dilekleri
kabul eder düşüncesine olan inancınızdır.
Buradan da anlamalıyız ki, insan zihni inanılmaz olan
şeylere inanabiliyor. Kimse deli demiyor. Ancak dünya
hakkında ben zengin olacağım dediğinizde ve buna
inanmaya çalıştığınızda, ünlü biri olmak istediğinizde,
büyük hayaller kurduğunuz ve inandığınızda insanlar deli
diyor, aklını başına al diyor.
İnancına şüphe sokuyorlar. Ve sonunda insan
vazgeçiyor. Çevre tarafından yapılan Olumsuz telkinler
işe yarıyor.
İnanç kırılıyor ve gerçekleşmiyor.
İslam’ın ilk vakitlerinde sahabelerin pek çok
mucizeler meydana geldiğini gördükleri ve getirdikleri
olmuştur. Bu dine İslam’a inanarak bunlar olmuştur.
Günümüzde tam anlamıyla inanıyor muyuz?
Şüphesiz bir biçimde inancımız var mı Allah'a? Yoksa
cevap beklemediğimiz sorular mı var kafamızda? Allah
elbette sorularınıza cevap verendir.
Aslında her birimiz dileklerimizin gerçekleşmesi için
dua ederiz. İsteklerimiz vardır ve bunları isteriz, inanırsak
Tek olan Allah'a, onun duaları duyduğunu ve cevap
verdiğine duaları kabul ettiği düşüncesine, bu gerçekleşir.
Allah sana hep tek bir şey söyler;
Dile benden ne dilersen ve Allah için büyük küçük
yoktur! Ve Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, size cevap
vereyim. (Mümin 60)
En kolay ve güzel inanç ise budur. Allah'a yapışan
sapasağlam bir kulba yapışmıştır! Eğer onlar da sizin
inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar;
dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar.
Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.
Bakara / 137

Şüphesiz iman edenler; yani Yahudilerden,


Hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah'a ve ahiret gününe
hakkıyla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında
mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur.
Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir. Bakara / 62.
Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha
güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz
deyin (Bakara / 138.).
Yoksa onlar, senin hakkında: "Allah'a karşı yalan
uydurdu. " mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin de kalbini
mühürler; batılı yok eder ve sözleriyle hakkı gerçekleştirir.
Şüphesiz ki O kalplerde bulunan şeyleri hakkıyla bilir.
(SURA/24)

---------------------------------------------------------------
------------------------------------------------------

Dinler arası Savaş; Niye dinler birbirine düşmandır

---------------------------------------------------------------
----------------------------------------------------
‘Allah dileseydi şirk koşmazlardı ve biz, seni onların
üstüne bir bekçi dikmedik, onları korumaya, işlerini görüp
kendilerini gözetmeye memur da değilsin. (En’am/107)

Dünyanın yüzde sekseni farklı dinlere inanmaktadır.


Kalan yüzde 20 si ise ateisttir. Bu bir avuç ateistler ise biz
akılıyız dinlere inanan insanlar aptaldır diyor. Çoğunluk
aptal siz akılısınız demek. Bu insanlar dünyanın yüzden
sekseni inanıyorsa her han gibi bir dine elbette bu
aptallıklarından değildir. Tesadüf de değildir. Bu insanlar
mucizeler ile karşılaşıyor inandıkları vakit. biri budanın
heykeline portakal sunar dua eder hasta iyileşir, diğeri
görünmeyen tek olan Allah'a inanır. Her ikisinin de duaları
inandıkları için karşılık bulur. dua etikleri heykele,
Hindular gibi ineğe, Hıristiyan Yahudi ya da Müslümanlar
gibi tek olan görünmeyen Allah'a inanırlar, hepsinin de
duaları karşılık bulur. Sizce bu niyedir? ‘Ve yeryüzünde
deliller var iyiden iyiye inanmış olanlara. Ve kendi
özünüzde de, hala mı görmezsiniz? (Zariyat/20-21) Nasıl
olabilir eğer heykele puta tapmak dua etmek haram ise,
yanlış bir inanç ise nasıl gerçekleşebilir. İşte bu nokta çok
önemli. Bu sebepten ötürü her din biz haklıyız der, doğru
olan din bizimkidir der, olmadı birbirleri ile savaşırlar.
Birbirlerini öldürürler. Bu kadar eminler doğru
inandıklarına. Çünkü duaları her birinin karşılık bulur,
mucizeler gerçekleşir, ister heykel olsun ister inek olsun
isterse tek olan Allah olsun.
Umulur ki Allah, sizinle, düşmanlık ettiklerinizin
arasına yakında bir sevgi de verir ve Allah'ın gücü yeter ve
Allah, suçları örter, rahimdir. (Mümtehine/7)
Her türlü inancın gerçekleşmesinin sebebi ledün
ilminde saklıdır, nasıl inanırsan inan bu gerçekleşecektir.
Kötü birini bir binanın tepesinden aşağı attığınız da
yerçekimi onu çeker ve yere düşer, bu kişi iyi ya da kötü
demez yerçekimi! İşte inanç, duygu, bir düşünceye inanç
ve söz de böyledir. İyi insan ya da kötü insan demez.
İnandığında bir düşünceye bu da heykeline, tek olan Allah
ya da bir inek dualarımı kabul eder düşüncesine bu yanlış
ya da doğruda olsa bu gerçekleşir.
Tarih de bir takım insanlar benim keşif etiklerimi
elbette keşif ettiler, ancak onlar benim gibi sizlere doğruyu
söylemek yerine kendi çıkar ve menfaatleri uğruna bunu
gizlediler ve sizlere ledün ilmi bilgileri ile inançlar
verdiler. İnandınız ve gerçekleşti, böylece onlara
inandınız. Bilmelisiniz ki, hangi dine mensup olursa olsun,
ne kadar da yanlış olursa olsun o buna inanmış, bu insanı
sen değil, Allah dilerse yargılar, ancak oda yapmıyor,
yapmayacak. Bizler bu inancı iyi anlamalıyız, inanç
yasasını iyi çözmeliyiz.
Gördüğünüz üzere bir takım cahiller savaş açıyorlar
bu uğurda, din savaşı, üstelik buna utanmadan sıkılmadan
Allah’ı alet ederek insanların inancını suistimal ediyorlar.
Ey insanlar, bana söyleyin, Buda’nız, Allah saydınız Hz.
İsa’nız, inekleriniz ve Tek olan o her şeye kadir olan Allah
istese insanlığı ve yanlış inananları yok edemez mi? Niye
etmiyor? Çünkü bu dünyanın, insanların elbette bir
yaradılış sebebi var. İşte bu anlattıklarımı keşif etmesi.
inancı iyi anlaması, böyle olduğunda hidayeti
tamamlanmış olur insanın. Böylece yeryüzü cennete
döner. İnsanın hayatı anlatılan cennet misali olur.
Bu inancın gücü keşif edilmediği surece, işte
günümüzde olduğu gibi dünya cehenneme döner. İşte şu
anda olan bu.
İnsanlık cehennemi yaşamaktadır. Bana uyun ve itaat
edin ki kurtuluşa eresiniz. Sizi kovulduğunuz adn
cennetine davet ediyorum, Ben sizin için hayat ve yolum.
Ben ancak işleri düzeltmek istiyorum. İnancın ve
kendi güçlerinizin farkında olun, bunu anladığınızda
insanlık kurtulacaktır.
Burada Hz. İsa’nın bir sözü geldi aklıma; Ben
Dünyaya bir ateş attım, ve işte onu sarıncaya kadar
koruyacağım.
Ve kitap ehliyle, ancak en güzel bir tarzda mücadele
edin; yalnız içlerinden zulmedenler müstesna ve deyin ki:
bize indirilene de, size indirilene de inandık ve
mabudumuz ve mabudunuz birdir ve biz, ona teslim
olmuşuz. (Ankebut/46)
Müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak peygamberler
gönderdik ki, peygamberlerden sonra insanların Allah'a
karşı bir bahaneleri olmasın. Allah mutlak güç sahibidir,
hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisâ Suresi 165. Ayet)
Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk
(rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Bakara/256

‘Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunanların hepsi de


inanırdı. Artık inansınlar diye insanları zorlayıp duracak
mısın?’ (Yunus/99)
Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât
ederler. Ey iman edenler siz de ona teslimiyetle salât ve
selâm edin. (ahz. ap 56)
Ey inananlar, hepiniz birden sulha, selamete girin.
Bakara/208.

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
------------

Kader;

---------------------------

Meşhur olan bir maneviyat adamı, bir gün gemiye


biner, bir köşede oturup tefekküre yani düşünceye dalar.
Meydana gelen fırtınayı geminin batma tehlikesini
hiç de merak etmez. Yolcular ise aniden çıkan fırtına
yüzünden bağrışırken içlerinden biri, bir maneviyat
adamının gemide bulunduğunu, dua etmesini teklif eder.
Hep birlikte yalvarırlar. O da ellerini kaldırıp şöyle dua
eder: “Ya Rab, büyük kudretini gösterdin, ikaz olduk;
şimdi de geniş merhametini göster de irşad olalım!”
Aniden bulutlar çekilir, fırtına diner, güneş geminin,
üzerinde bayram havası estirir.
Hakimler hikmeti, tefekkür ve sükût ile elde
etmişlerdir.
Mumşad ed-Dineverî:
Geleceğin nasıl meydana gelir? Düşüncelerinle.
Önünde olan tüm günleri, sen bugün düşünerek meydana
getirirsin.
Ömer b. Abdülaziz: “Allah’ın nimetleri üzerinde
düşünmek en makbul ibadetlerdendir. ” demiştir Tüm
düşüncelerin, fantezilerin bedeninde bir duygu meydana
getirir. Bu duygu ruhunda kayıt altına alınır.
Bu duygular güç kaynağıdır ve üzerine fırsatları
çeker, ruhunda kayıt olmuş bu duygularına benzer olayları
çeker, ve başına gelir.
Ant olsun, ilk inşa yaratmayı bildiniz; ama öğüt alıp-
düşünmeniz gerekmez mi? (Vakıa Suresi, 62)
Lokman Hekim, tek başına ve uzun uzun düşünürdü.
Dostları kendisine uğrar ve: Yalnız niye oturuyorsun,
toplum arasına karışıp onlarla kaynaşsan daha iyi olmaz
mı? deyince, Lokman: Yalnızlık, tefekkür için daha
uygundur. Tefekkür insanı cennet yoluna ulaştırır, ”
cevabını verirdi Bil ki, söylediğin her kelime, geleceğini
meydana getirir. Kelimeler ve sözler sadece duygularını
dışa vuran bir takım seslerdir ve duyguların
düşüncelerinden dolayı meydana gelmiştir. Hiç bir şey
tesadüf değildir.
Başına gelen her ne ise sen düşüncelerinle hayatına
getirdin. Bunu hissetin, korku ve endişe içinde oldun.
Şu olsaydı ne olurdu diye düşündün. Ya da sana biri
bir şey söyledi, bu böyledir dedi, sende bunu doğru olarak
kabul ettin, inandın.
Düşündüğün her düşüncen, fantezi kurduğun her
düşüncen, dile getirdiğin her sözün, ya hayatına
yansımıştır. Gerçeklik olarak, ya da senin gerçeğin olmak
için beklemededir. Düşünceler yok edilemez, hayat veren
düşüncelerdir, sen onları kulandın, hayatının her anını
onlar ile meydana getirdin.
Hazreti Ebu Bekir, geceleri, yatsı namazından sonra
bir-iki saat kadar ev halkıyla sohbet ederdi. Onlar yattıktan
sonra kalkar, abdestini tazeler, iki rekât namaz kılıp
seccadesi üzerinde oturarak, huşu içinde tefekküre dalardı.
İnsanlar iyi veya kötü yorumunda her daim bulunur.
Ancak Allah asla iyi ya da kötü demez. Yargılamaz.
Eleştirmez, eğer eleştirseydi yaratıklarını, aynı zaman da
kendini eleştirmiş yargılamış olurdu. Düşün şimdi ki,
Allah seni ne kadar seviyor da sana istediğin her şeyi
olmana izin veriyor, seni bundan dolayı yargılamıyor
eleştirmiyor. Her düşünceni ve her sözünün
gerçekleşmesine izin veriyor, dile getirdiğin her şey senin
olacaktır, İnandığın her şey olmana izin veriyor, düşüncen
ne ise sen osun. Her neye karar verirsen sen osun! Kendini
ne kadar yetersiz görürsen O kadar daha yetersiz olursun,
aklını ne kadar yetersiz görürsen, o kadar daha
aptallaşırsın, kendini ne kadar çirkin görürsen, o kadar
daha çirkin olursun. Kendini ne kadar çaresiz hissedersen,
o kadar çaresiz kalırsın. Kendini ne kadar fakir
hissedersen, o kadar daha fakirleşirsin.
Sadece sen böyle olmasını istedin. Karar verdin.
Şimdi bana söyle Kaderini yazan kim? Sen!
Hayatının mimarı kim? Sen! Olduğun her şeyi sen
düşüncelerin ile meydana getirdin, bakış açın ve inançların
ile meydana getirdin.
Düşüncelerinle. Düşüncelerin Allah ile bağlıdır.
Özgürsün. Dilediğin gibi düşünebilmek adına özgürsün.
Seçim yapabilmek için özgürsün. Bu kabiliyetin ile
her şeyi sen meydana getirdin.
Her düşüncen kaderini belirler. Duyguların ise yolu
belirler, hayat denilen yolu.
Ne düşünürsen düşün ve hisset, hayatında
gerçekleşecektir. Kanunları belirleyen sensin, hayatının ve
hayat şartlarını belirleyen sensin! Kavmi onunla çekişip-
tartışmaya girdi. Dedi ki: "O beni doğru yola erdirmişken,
siz benimle Allah konusunda çekişip-tartışmaya mı
girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben
korkmuyorum, ancak Allah'ın benim hakkımda bir şey
dilemesi başka. Rabbim, ilim bakımından her şeyi
kuşatmıştır.
Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" (En'am
Suresi, 80)
De ki: "Size bir tek öğüt veriyorum: Allah için ikişer
ikişer ve teker teker kıyam etmeniz, sonra düşünmeniz.
Sizin arkadaşınız olan Peygamber de hiçbir delilik yoktur.
O, yalnızca sizi, şiddetli bir azabın öncesinde
uyarandır. (Sebe Suresi, 46)
Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız
gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri
gelmiştir.
Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-
düşünmeleri onlara neyi sağlar? (Muhammed Suresi, 18)
Bu Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alıp
düşünmesini bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer
birer açıkladık. (En'am Suresi, 126)
Bu iki grubun örneği; kör ve sağır ile gören ve işiten
gibidir.
Örnekçe bunlar eşit olur mu? Yine de öğüt alıp-
düşünmeyecek misiniz?
(Hud Suresi, 24)
Onlar için öğüt alıp düşünmek nerede?
Onlara, açıklayan bir elçi gelmişti.
(Duhan Suresi, 13)
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
-

Gerçekte sen kimsin?

--------------------------

Bir çiçeğin güzelliği neye yarardı, eğer güzelliğinin


farkına varacak kimse olmasaydı, işte sen bu yüzden
buradasın, bu yüzden varsın.
"Ben yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye
yarattım ki, insanların hangisinin daha güzel amel
edeceğini göreyim. " (KEHF/7)
İlahi düzende sen etten kandan değilsin, görünmez bir
varlıksın. Bir düşünce, duygu ve inanç koleksiyonusun.
Bunlar kişiliğini meydana getirir. Sen ümitlerinsin,
hayallerinsin, korkularınsın ve özlemlerinsin. Gururun ve
tutkularınsın. Gerçekte sen ruhsun. Işıksal bir varlık ve
duygusal bir varlıksın. ruhun bir ışıksal enerjidir.
Gözlerinin görmesini, dilinin konuşmasını, unsurlarının
çalışmasını sağlayan odur. Ruhsal enerjini kimse yok
edemez. Bu sebepten senin ruhun ölümsüzdür.
Düşüncelerin ve duyguların olmasaydı sen bir hiç olurdun.
Düşüncelerin ve duyguların seni yaratılışa ortak
ediyor. Sen insanların sana izin verdiğinden çok daha
mükemmelsin.
Günde ortalama 60. 000 düşünce düşünürsün insan
olarak günde. 100 de 3'ü senin için olumlu olanlardır.
Bunlar Kendine ve başkaları için hayırlı olan
düşünceler. 100 de 25'i ise olumsuz düşüncelerdir, bunlar
kendine ve başlıklarına zarar verir. 100 de 72'isi ise kaçak
düşüncelerdir. Boşa gitmiş düşüncelerdir.
Boş düşünceler. Gereksiz. Vakit ve enerjini harcayan
boş düşüncelerdir. Düşüncelerin gerçek gücündür.
Eğer sen düşünceleri anlarsan, çok güçlüsün
demektir. Düşüncelerini anlayabilmen için sana
tavsiyelerde bulunacağım. Düşüncelerin her şeyin
babasıdır. Sebebidir. İnsanlar bunu bildiğini sanır Ancak
bunun derin anlamını önemini ve şiddetini anlamazlar. Her
şey bir düşüncen ile başlar.
Ruhuna emir verendir düşüncelerin, hiç bir öncesinde
düşünülmeden meydana gelmemiştir.
Hayatında her ne varsa bunu önce düşündün,
düşüncelerin ve duyguların ile buna hayat verdin, hayat
bulması için onu zorladın.
İstisnasız! Kaderinin mimarı sensin. Düşüncelerinin
gücü ile sende bu evrenin bir yaratıcısısın. İnsan
düşünceleri ile kendine ya en büyük düşmanıdır, ya da en
iyi arkadaş. İnsanın düşünceleri değiştiğinde, insanda
tümü ile değişir.
Vücudun düşüncelerinin toplamıdır. O Mükemmel
bir makine gibidir. Ancak sensiz, ona hayat veren sen
olmadan o ancak ölü bir maddedir.
Ruhunun bulunduğu yer kalbinin bulunduğu yerin
yanındaki boşluktadır. Orada sadece elecriksel enerji
vardır.
Bilim adamları biliyor ki bu yerde yüz derece
sıcaklığında küçücük bir alev vardır.
Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah
göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak
hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten
insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
(RUM/8)
Ruhun her düşünceni kayıt altına alır.
Duygu yüklü olan her düşüncendir bunlar. Sen kendi
dünyanın yaratıcısısın. Her anını sen yaratın. Düşüncelerin
ile bunu yaptın.
Düşündüğün her şey duygulanmana yol açacaktır. Ve
hissettiğin her şey gerçeklik olarak hayatına yansır ve
hayat koşularını meydana getirir. Ne olduysan, ne
yaptıysan, neyi tecrübe etiysen sorumlusu sensin. Sen
hayatının her anını ve koşularını meydana getirdin. Sen
seçtin. Olduğun kişi olmayı sen seçtin. Bedeninin şu anki
durumunu meydana getiren sensin, her şeyi önceden
düşündün ve karar verdin.
Yıldızların yerini değiştirecek bir güce sahibisin.
Düşüncelerinin ve duygularının gücü ile. Sadece sen bu
gücünü korkularınla sınırlandırıyorsun bilgisizliğin
yüzünden. Düşüncelerine sınır koymuşsun. Korkuların,
şüphelerin, toplum içinde kabul görmek için bunu
yapıyorsun.
"Çaresiz ben sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da
mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan
edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! " (BAKARA/155)

Düşün ki bir partidesin, mutlusun ve eğleniyorsun.


Bir arkadaşın yanına geliyor ve sana annenin bir trafik
kazasında ağır yaralandığını söylüyor.
Hemen korku düşünceleri seni saracaktır. Masum ve
üzüntülü olacaksındır. Bir süre sonra aynı arkadaş sana
yine geliyor ve o annen değilmiş, bu arkadaşın delil
olmaksızın bir üçüncü kişiden bu haberi almış ve sana
bildirmiş. Hemen sevinç ve arkadaşına olan öfke
duyguların bedenini sarar.
Ne oldu da senin tüm bedenini saracak üzüntü sevinç
öfke duyguların böylesine harekete geçit? Her şey sadece
aklında, fikrinde gerçekleşti.
Bilincinde, duygularında ve aklında oldu her şey.
Doğru arkadaşının söyledikleri yüzünden oldu bunlar.
Ancak gerçek şu ki, sen dilediğin vakit, ayarlarını kendin
ayarlayabilirsin. Yaratıcı sensin. Sadece bir an sana huzur
verecek bir şeyi düşün. Tüm bedenin mutluluk huzur
duyguları ile sarılacaktır.
Şimdi Bir an kimsenin sevmediği değersiz bir yaratık
rolüne gir ve üzüntü kendine acıyan biri haline
gelmişsindir bile.
Bir an yeter ağlamaya son vermek ve mutlu şekilde
gülmek için. Bir an yeter yargılamadan her şeyin
güzelliğinin farkına varmak için Yoksa siz, kendinizden
önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza
gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara
söyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle
sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman
edenler: "Allah'ın yardımı ne zaman?" derlerdi.
Bak işte! Gerçekten Allah'ın yardımı yakındır.
(BAKARA/214)

---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
----------------------

"İçinizde. Görmüyor musunuz?" (Zariyat 21)


"Göğün ve yerin Rabbine yemin olsun ki bu vaat,
tıpkı sizin konuşmanızın sabit olduğu gibi bir gerçektir. "
(Zariyat 23)
Allah insanlara bir takım özelikler vermiş, bir
düşünebiliyorsun, iki; Hissedebiliyorsun, duyguların var,
üç; konuşabiliyorsun ve dört şarkı söyleyebiliyorsun.
Hiç düşündünmü bunları sana niye vermiş? Boş
düşünesin, boş konuşasın ve gereksizce duygulanıp
hissedesin şarkı söyleyip eğlenesin diye mi? Bunlar ile
eğlenesin diye mi? Hayır bunları sana bir eğlence olsun
diye vermedi. Keşke anlasaydın. Gerçek şu ki, bir
buzdolabına inansaydın ve dua etseydin eğer, bu
buzdolabına ettiğin dualar gerçekleşirdi.
Evet çünkü inanç öyle bir şeydir ki Allah’ın insana
bahşettiği bir lütfudur ancak pek azı anlar bunu. O
yerçekimi kanunu gibidir. Asla çekmeyi bırakmaz. Arada
bir her şeyin havada uçtuğunu göremesin. Yerçekimi her
daim çalışır. İnanç da böyledir. Hiç yeryüzündeki delilleri
görmezmisin. Dünya insanlarının yüzde sekseni dinlere
inanır.
O kadar tuhaf inançlar dinler vardır ki gördüğünde bu
insanları deli sanırsın. Taşlara duvarlara hayvanlara
heykellere orasını burasını sürterler. Dilekler dilerler.
Niye bunu yapıyorlar. Niye kimse bunları
tımarhaneye tıkamıyor? çünkü bu normal geliyor. Bu
insanlara sorsan niye böyle yapıyorsun diye, sana
diyeceği, ne olacaktır? Dileklerim gerçekleşiyor, hastalar
iyileşiyor gibi hikayeler anlatacaktır. Bu doğru.
İnandıkları için ve burada hayır duygularını sözlerini ve
düşüncelerini dışa vururlar inanç da vardır ve böylece
keramet meydana getirler bilmeden ve nihayetinde o
taptıkları inandıkları duvar
hayvan ve her ne ise bunu gerçekleştirdi zannederler.
Bilmezler ki inanç zihinde bir düşüncedir. İşte bunlar
yeryüzündeki delilerdir ancak insanlar kör gibidir.
Bu delileri gördüğü halde görmeZ.
"Kesin inanmak isteyenler için yeryüzünde birçok
deliller vardır. Bizzat kendi varlıklarınızda da böyle
deliller vardır. Hâlâ görmeyecek misiniz?
Gökte de hem rızkınız (rızkınızın vesileleri), hem de
size vaat olunan cennet vardır. (Zariyat 20)
Hayat da kalabilme kavgası onu kör etmiş. Oysa
bilseydi eğer her şey insanındır. Her şey onundur.
İstemesini bildiği takdir de. Allah’ın bahşettiği inancını
doğru kullanmasını bildiği takdir de. Dinler aslında bizlere
bir anlatmaya çalışıyor. Ancak bir takım insanlar, gücü
kendilerine saklamak, insanları köleleştirmek adına onları
inanç konusunda cahil bırakıyorlar. Bunu bile bile
yapıyorlar ve dinleri gelen gerçek peygamberlerin
öğretilerini kendi amelleri için değiştiriyorlar, anlamını
çarpıtıyorlar. Dinlerin, özellikle İslam’ın ve Hz. İsa’nın
öğretileri de temel öğretisi ve aslında tek gerçek olan
öğretisi şudur; Düşüncelerine inanırsın ve keramet
meydana getirirsin. Sözlerine inanırsın ve keramet
meydana getirsin. Ancak bunların güç aldığı tek ir şeydir,
duygularındır.
Güç kaynağı duygularındır. Onsuz gerçekleşmez
düşüncede söz de ve tabi inanç. Bunun içinde Allah bizlere
şarkı söyleme yeteneği vermiş.
Böylece söz ve düşünce kolay yoldan kalbine ulaşır
ve kerametler meydana gelir sözlerin içeriğine göre
Gerçekleşir. Hayır ise hayır olur, şer ise şer ancak insanlar
bunu anlayamaz. Böyle inandığında Allah’ın seni nasıl
yaratığını bileceksin. Nelere kadir olduğunu bileceksin.
Hayatını dünyayı ve her şeyi bu şekilde meydana
getire bilirsin. Ancak siz ne yapıyorsunuz? Bunları bir
eğlence haline getirdiniz ve hayvanlara taşlara ölülere ve
duvarlara ve kim bilir daha nelere inanmayı terci ettiniz.
Kiminiz Allah'a isyan ettiniz cahilinizden ötürü, O Allah
ki seni kendi suretinde yaratı seni nasıl sevmesin?
Aklınızı başınıza alamayacakmısınız? Daha da
düşünmeyecekmisiniz? Siz kovulduğunuz adn cennetinin
ta kendisindesiniz, ancak cehennemi yaşıyorsunuz.
Bunu siz kendi ellerinizle yapıyorsunuz. Keşke bana
inansaydınız. Ancak siz sizleri cehenneme davet edenlerin
peşinden gitmeyi terci ediyorsunuz. Ancak bileceksiniz
beni hep hatırlayacaksınız. Ne demek istediğimi
anlayacaksınız işte o gökyüzündeki aya nasıl bu dünyanın
ihtiyacı varsa, benim öğretilerime de böyle ihtiyacınız
olacak. O ay gökyüzünde durduğu sürece benim
öğretilerimde bu dünya da kalacaktır.
Bileceksiniz ben ancak size yardım etmek istiyorum.
Ve siz istemeseniz de edeceğim. Şimdi Siz beni yanlış
anlasanız da hakikati bileceksiniz.
Ben karanlığın içinde bir ışık gibiyim. Bu karanlık bu
ışığı sarmaya söndürmeye çalışıyor. İşte bu ışık bir ateş
gibidir. Ben bu ateşi korumaya çalışıyorum, ta ki tüm
karanlığı aydınlatana kadar sarana kadar. Sizde bölesiniz
karanlık ateşinizi söndürmüş, ışığınızı kaplamış. Ben ise
bu ateşi yelleyerek yeniden alev almasını sağlamaya
çalışıyorum ta ki bu ateş tüm dünyayı sarana kadar.
Hz. isanın dediği gibi; Ben; Dünyaya bir ateş attım,
ve işte onu sarıncaya kadar koruyacağım.
"O tozutup savuran rüzgârlara Yağmur yüklenen
bulutlara,
Kolayca akıp giden yıldızlar, bulutlar vb. şeylere,
Emirleri, rızıkları, yağmurları vb. şeyleri taksim eden
meleklere yemin ederim ki: Size vaat olunan diriliş elbette
gerçektir.
İşlerin karşılığı da mutlaka alınacaktır. (Zariyat 1- 6)
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
----------------------
---------------------------------------------------------------
---------------------------------------------------------------------
---------------------

Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât


ederler. Ey iman edenler! siz de ona teslimiyetle salât ve
selâm edin. (ahz.ap 56)
Dünyaya bir ateş attım, ve işte onu sarıncaya kadar
koruyacağım. Hz. İsa
Doğduğum gün, öleceğim gün ve tekrar dirileceğim
gün bana selam olsun. Mustafa

-----------

You might also like