Professional Documents
Culture Documents
Prof. Dr. Abdurrahman Güzel’in Özgeçmifli/A Short Autobiography of Prof. Dr. Abdurrahman Güzel..........6
Prof. Dr. Ali TORUN
Prof. Dr. Abdurrahman Güzel ‹le Söylefli/An interview with Prof. Dr. Abdurrahman Güzel ........................13
Tuba SALTIK ÖZKAN
Yûnus Emre ve Halk Kültürü/The Poet Yunus Emre and Folk Culture .........................................................18
Prof. Dr. Ali TORUN
Gördü¤ü Rüya Sonucu Âfl›k Olmaya Günümüzden Bir Örnek: Sorgunlu Miskin Yusuf/ A contemporary
sample for becoming a bard as a result of having a dream: Sorgunlu Miskin Yusuf.....................................40
Yrd. Doç. Dr.Ali YAKICI
Niyazi Y›ld›r›m Gençosmano¤lu’nun Dede Korkut’tan Salur Kazan Destan› ile Bulud Karaçorlu Sehend’in
Karac›k Çoban (Salur Kazan Destan›) Destan›n›n Karfl›laflt›r›lmas›/A Comparative Study Between the Work
of Niyazi Y›ld›r›m Gençosmano¤lu’s “The Epic Story of Salur Kazan from the Book of Dede Korkut” and the
Work of Bulud Karaçorlu Sehend’s “Karac›k Çoban (Salur Kazan Epic).” .....................................................44
Yrd.Doç.Dr. Hamiye DURAN
Ahmet Baytursinuli’na Göre Kazak Türkleri Yaz›l› Edebiyat›n›n Dönemleri ve Türleri/The Periods and
Genres in the Written Literature of Kazakh Turks According to Ahmet Baytursunuli. ..................................67
Yrd. Doç. Dr. Nergis B‹RAY
Sözlü Ürünlerin Gelece¤e Tafl›nmas›nda Ortamlar›n Rolü ve Bir Örnek/An Example on the Role of
Contexts for Conveying the Oral Creations to the Future. ................................................................................85
Yrd. Doç. Dr. Aziz KILINÇ
Özdeflleflme, ‹çe Bak›fl ve Halk Anlat›lar›/Identification, Empathy and Folk Narratives. ............................91
Yrd. Doç. Dr. Mustafa SEVER
Berlin’de Yaflayan Türk Gençlerinin Kültürel Kimlikleri Üzerine Bir Araflt›rma/A Survey on Cultural
identities of Turkish Youth Living in Berlin......................................................................................................96
Yrd. Doç. Dr. Bekir fi‹fiMAN
http://www.millifolklor.com 1
‹ran Türkleri Âfl›k Muhitleri/The Minstrel-Poets Circles among the Turks Living in Iran. ........................110
Yrd. Doç. Dr. Ali KAFKASYALI
K›z›lcahamam Yöresi Dü¤ün Gelenekleri ve K›na Türküleri/The Wedding Ceremony Traditions and
Henna Songs in K›z›lcahamam Region of Ankara..........................................................................................127
Yrd. Doç. Dr. Mehmet AKPINAR
Kutadgu Bilig’de At Kültürü/The Horse Culture in the Book of “Kutadgu Bilig.” .......................................134
Yrd. Doç. Dr. Salih DEM‹RB‹LEK
Tulum Hoca ve Edige Destanlar›n›n Tip ve Vakalar Bak›m›ndan Karfl›laflt›r›lmas›/A Comparison between
the Legend of “Tulum Hodja” and “The Epic Story of Edige” from the Viewpoints of Figures and Events. 139
Yrd. Doç. Dr. Yakup SARIKAYA
Klâsik Türk fiiirinde Nazar: Göz De¤mesi/“The Evil Eye” in Classical Turkish Poetry...............................166
Yrd. Doç. Dr. fievkiye KAZAN
Hüsnü Aflk’ta Kuyu Sembolü/The Well Symbol in the Work “Hüsn ü Aflk.”..................................................180
Ahmet DO⁄AN
Halk Kültürünün Türk Halkoyunlar› Bölümü ‹le S›n›f Ö¤retmenli¤i Bölümü Ö¤rencilerinin Kiflilik
Geliflmesine Etkisi Üzerine Bir Karfl›laflt›rma Denemesi/A Comparative Study on the Effects of Folk Dance
over the Personality Development of the Department of Elementary School Teacher Students. .................190
Yrd. Doç. Dr. Metin YAMAN
Hoca Ahmet Yesevi ve Divân-› Hikmet/A Study on Hoca Ahmed Yesevi and His Work
“Divan-› Hikmet.” ..............................................................................................................................................201
Dr.Varis ÇAKAN
Gagauz Türklerinin Mitolojisi Üzerine Bir Deneme/An Evaluation on the Mythology of Gagauz Turks. ..208
‹rina ‹US‹UMBEL‹
Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü’nde Yap›lan Halkbilimi
Çal›flmalar›/An Introduction to the Folklore Studies in the Department of Turkish Language and
Literature in the Faculty of Science and Art at Erciyes University................................................................239
Seyit GEZER
Meslektafl›m›z ve Yazar›m›z›n Büyük Baflar›s›: 2005 Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülünü
Doç. Dr. Nebi Özdemir Kazand› .......................................................................................................................248
2 http://www.millifolklor.com
HAKEM KURULU
Editorial Board/Comité d'Experts
Prof. Dr. Ziyad AKKOYUNLU Hacettepe Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Ali Berat ALPTEK‹N Selçuk Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Erman ARTUN Çukurova Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Ensar ASLAN Dicle Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Sarah G. Moment ATIS University of Madison-Wisconsin (ABD)
Prof. Dr. Pakize AYTAÇ Gazi Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Muhan BAL‹ ‹stanbul Kültür Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. ‹lhan BAfiGÖZ Indiana Üniv. (ABD) 100. Y›l Üniv. (Türkiye)
Prof. Dr. Hendrik BOESCHOTEN Johannes Gutenberg Üniversitesi (Almanya)
Prof. Dr. Mustafa CEM‹LO⁄LU Uluda¤ Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Ali ÇEL‹K Karadeniz Teknik Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. George DEDES School of Oriental and African (‹ngiltere)
Prof. Dr. Ahmet DO⁄AN Karadeniz Teknik Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Ali DUYMAZ Bal›kesir Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Metin EK‹C‹ Ege Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. fiükrü ELÇ‹N Hacettepe Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Gürbüz ERG‹NER Ankara Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Henry GLASSIE Indiana Üniversitesi (ABD)
Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM Erciyes Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN Ankara Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Umay GÜNAY Hacettepe Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Abdurrahman GÜZEL Baflkent Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Abdulhamid HÉN‹A Tunus Bir Üniversitesi (Tunuseli)
Prof. Dr. fiakir ‹BRAYEV Ahmet Yesevî Türk-Kazak Üniv. (Kazakistan)
Prof. Dr. Metin KARADA⁄ Dokuz Eylül Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Muharrem KASIMLI Azerbaycan Devlet Üniversitesi (Azerbaycan)
Prof. Dr. Töre M‹RZAYEV Bilimler Akademisi (Özbekistan)
Prof. Dr. Kamil V. NER‹MANO⁄LU Azerbaycan Devlet Üniversitesi (Azerbaycan)
Prof. Dr. James P. LEARY University of Madison-Wisconsin (ABD)
Prof. Dr. Hasan ÖZDEM‹R Ankara Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Karl REICHL University of Bonn (Almanya)
Prof. Dr. Bengisu RONA School of Oriental and African (‹ngiltere)
Prof. Dr. Saim SAKAO⁄LU Selçuk Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Mila SANTOVA Bilimler Akademisi Folklor Enstitüsü (Bulgaristan)
Prof. Dr. Uli SCHAMILOGLU University of Madison-Wisconsin (ABD)
Prof. Dr. Bilge SEY‹DO⁄LU Atatürk Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Esma fi‹MfiEK F›rat Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Abdeljelil TEM‹M‹ Temimi Vakf› (Tunuseli)
Prof. Dr. Ali TORUN K. Dumlup›nar Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN Ege Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Dursun YILDIRIM Hacettepe Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Kemal YÜCE Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. Mehmet AÇA Bal›kesir Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. fieref BOYRAZ Cumhuriyet Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. ‹smet ÇET‹N Gazi Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. Ayfle YÜCEL ÇET‹N Gazi Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. Metin ERGUN Gazi Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. fieyma GÜNGÖR ‹stanbul Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. Aynur KOÇAK Kocaeli Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. Nerin KÖSE Ege Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. Nebi ÖZDEM‹R Hacettepe Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. Hayrettin RAYMAN Erciyes Üniversitesi (Türkiye)
Doç. Dr. Naciye YILDIZ Gazi Üniversitesi (Türkiye)
BU SAYIYA EK
Prof. Dr. Reflat GENÇ Gazi Üniversitesi (Türkiye)
Prof. Dr. Salih AKKAfi Gazi Üniversitesi (Türkiye)
http://www.millifolklor.com 3
B‹RKAÇ SÖZ
Foreward
4 http://www.millifolklor.com
Prof. Dr. Abdurrahman GÜZEL
Viyana’da 8 Haziran 1973’te
doktora diplomas›n› al›rken
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
Rektörü olarak bir aç›fl konuflmas›
yaparken
Prof. Dr. fiükrü Elçin ile
KKTC 1. Cumhurbaflkan› Rauf
Denktafl ile
Milli Folklor 5
PROF. DR. ABDURRAHMAN GÜZEL’‹N ÖZGEÇM‹fi‹
6 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Fakültesi Türkçe Ö¤retmenli¤i Bölü- 20. Hac› Bektafl-› Veli ve Makalât, An-
mü’nde ö¤retim üyesi olarak görevini sür- kara 2002.
dürmektedir. 21. Ahmed Yesevi’nin Fakr-nâme’si
Maide Hanim’la evli olan A. Güzel’in Üzerine Bir ‹nceleme (bask›da).
Alper ve fiule? ad›nda iki çocu¤u ve fiule 22. Süleyman Hakim Ata’n›n Bak›r-
ile Ahmet’in? evlili¤inden ise iki torunu kan Kitab› Üzerine Bir ‹nceleme (bask›da).
vard›r. Liseler ‹çin Ders Kitaplar›:
Kitaplar›: 23. Türk Dili ve Edebiyat› Ders Kita-
1. Ali in der Bektaschi-Dichtung, na- b›: Edebiyat I-IV, (Müflterek imzal›).
mentlich, jener des 16. Jhdt’s, Wien 1972, 24. Türk Dili ve Edebiyat› Ders Kita-
Dissertation : Doktora Tezi. b›: Kompozisyon I-IV, (Müflterek imzal›).
2. Veremden Korunma Önlemleri, An- 25. Türk Dili ve Edebiyat› Ders Kita-
b›: Dilbilgisi I-IV, (Müflterek imzal›).
kara 1966.
Üniversiteler ‹çin Ders Kitaplar›:
3. Kaygusuz Abdal, Ankara 1981, Ha-
26. Türk Dili Ders Kitab›, (Komisyon)
bilitation : Doçentlik Tezi.
Ankara 1995.
4. Kaygusuz Abdal’›n Mensur Eserle-
Tercüme Eserler:
ri, Ankara 1983. 27. Greeks Murderer of Turks, Anka-
5. Kaygusuz Abdal Bibliyografyas›, ra 1987.
Ankara 1983. 28. XIX. Yüzy›l›n Sonu ile XX. Yüzy›-
6. Kaygusuz Abdal, Dilgüfla, Ankara l›n Bafl›nda Türkiye’de Hilafet’ten Cumhu-
1989. riyet’e Geçifl, Ankara 1989.
7. Kaygusuz Abdal, Sarayname, An- 29. Avustralya Resmi Tarihinde Geli-
kara 1989. bolu, Çanakkale 1996.
8. Baz› Müesseselerimiz ve fiahsiyet- 30. Vidin Türkleri, (Dil, Din ve Folk-
ler Etraf›nda Teflekkül Eden: Millî Birlik- lor), ‹stanbul 1996.
Millî Kültür, Ankara 1991. 31. Balkanlarda Türkoloji Araflt›rma-
9. Mutasavv›f Yunus Emre, Ankara lar›, Ankara.
1991. Müflterek ‹mzal› Eserler:
10. Zeynel Usul Baba (Hayat›, Eserle- 32. Atatürk ve Millî Birlik, Ankara
ri ve Edebî fiahsiyeti), Ankara 1992. 1987.
11. Mustafa Kemal Atatürk’te Millî 33. Yunus Emre Hayat›-Eserleri ve
Birlik ve Beraberlik, Ankara 1996. fiiirlerinden Seçmeler, Ankara 1990.
12. Çanakkale, (1915 y›l›nda ç›kan Bask›ya Haz›r Eserler:
34. Kaygusuz Abdal ve Divan’›.
Yeni Mecmua’n›n Çanakkale Özel Say›s›),
35. Kaygusuz Abdal ve Gülistan’›
Çanakkale 1996.
36. Kaygusuz Abdal ve Üç Mesnev›
13. Türk Edebiyat›nda Çanakkale Za-
‘si.
feri, Çanakkale 1996.
37. fiah ‹smail Hatayî’nin Divan›
14. E¤itim Fakültelerinde Türkçe’nin Üzerine Bir ‹nceleme.
E¤itimi ve Ö¤retimi Bölümü ve Anabilim 38. Türkçe’nin E¤itimi ve Ö¤reti-
Dallar›, Çanakkale 1997. mi’nde Metodoloji.
15. Hac› Bektafl Veli, Ankara 1998. 39. Tarih ‹çinde Türk Halk Edebiyat›
16. Türk Kültüründe ‹pek Yolu, Ça- E¤itimi.
nakkale 1997. 40. ‹ki Dillilere Türkçe’nin E¤itimi-
17. Abdal Musa Velâyetnâmesi, Anka- Ö¤retiminde ‹zlenecek Metodoloji.
ra 1999. Yöneterek Sonuçland›rd›¤› Dok-
18. Kaygusuz Abdal Menâk›bnâmesi, tora Tezleri:
Ankara 1999. 1) Divan Edebiyat›’nda Manzum Sur-
19. Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyat›, nameler (inceleme ve metinler), Mehmet
Ankara 1999. Arslan, Doktora,1990.
http://www.millifolklor.com 7
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
8 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 9
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
10 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 11
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
26) Niyazi-i M›sri’nin Gözden Kaçan 39) Vak›flar›n Millî Birlikteki Rolleri
Bir Eseri (Risale-i Devriye), IV: Milletlera- ve Hususiy1a Demir Baba Türbesi, IV. Va-
ras› Türkoloji Kongresi 1979, F.K. Timur- k›f Haftas› Sempozyumu, Vak›flar Dergisi,
tafl Arma¤an›, Türk Kültürü Araflt›rmalar› C.XX, Ankara 1988, s.3395-401.
17-21/1-2, Ankara 1979-1983, s.121-139. 40) Vesiletü’n-Necat (Mevlid)’in Dili
27) Sual ve Cevap Yoluyla Tasav- ve Edebi De¤eri, Kutlu Do¤um Haftas›
vuf’un Tarifi, Türk Kültürü Araflt›rmalar›, Sempozyumu (12—17 Ekim 1989), Ankara
‹. Kafeso¤lu Arma¤an›, Ankara, Y›l:1985, 1992, s.193-213.
s.289-306. 41) Viyana’da Görülen Türk Halk
28) Süleyman Hakim Ata’n›n Bak›r- Edebiyat›’na Ait Belli Bafll› Motifler, Ulus-
gan Kitab› Üzerine, Türk Kültürü Araflt›r- lararas› Türk Halk Edebiyat› ve Folklo-
malar›, Z. Korkmaz Arma¤an›, Y›l:32/1-2, runda Yeni Görüfller Kongresi, Konya
Ankara, 1996, s.195-204. 1985, Bildiriler, s.434-449.
29) Tasavvufi Halk Edebiyat› ve Nas- 42) XIV-XV. Yüzy›l Türk Edebiyat›nda
reddin Hoca, I. Milletler Aras› Nasreddin Nevrûz ve Nevrûziyeler, Türk Kültüründe
Hoca Kongresi, Ankara, 1989. Nevruz Uluslar Aras› Bilgi fiöleni Sempoz-
30) Tekke fiiiri, Türk Dili (Türk fiiiri yumu (20-22 Mart 1995, Ankara), Bildirile-
Özel Say›s›:III. Halk fiiiri), Say›:445-450, ri, Ankara, 1995, s.95-104.
C.LVII, Ocak—Haziran 1989, s.250-454. 43) Yunus Emre-Hac› Bektafl Veli ve
31) Türk Halk Biliminde Co¤rafi Me- Mevlana’da Hümanizm, IV. Milletler Aras›
tod, III. Milletleraras› Türk Folklor Kong- Fo1klor Kongresi, Antalya, 1992.
resi, Bildiriler- Genel Konular, Kültür Ba- 44) Yunus Emre ve Hac› Bektafl Ve-
li’de Merâtib-i Erbaa Kavram›, Uluslar
kanl›¤›, C.I, Ankara 1986, s.131-137.
Aras› Yunus Emre Sempozyumu Bildirile-
32) Türk Halk Biliminde Tarihi ve
ri, AKM Yay›n›, No: 69, Ankara-1995,
Lenguistik Metod, II. Uluslararas› Türk
s.257-272.
Halk Edebiyat› Sempozyumu, 7-9 May›s
45) Yunus Emre ve Hümanizm, IV:
1985, Eskiflehir, Bildiriler Kitab›, s.126-
Milletleraras› Türk Halk Edebiyat› Kong-
136.
resi (Ankara) Bildirileri, Ankara 1991,
33) Türk Halk Edebiyat› ve Bu Saha-
s.41-70.
n›n Yeni Bir Dal› Olan Tekke Edebiyat›,
46) Yunus Emre ve Mahdumkulu’nda
Sözcü, Say›: 27, Y›l:1, 8.6.1981.
Ortak Motifler, Dursun Y›ld›r›m Arma¤a-
34) Türk Halk fiiiri, Dünya Edebiyat-
n›, Ankara 1997.
lar›ndan Seçmeler, Kültür Bakanl›¤›, Ekim
47) Yunus Emre’de Hümanizm ve
1977, Say›: 4, s.56-66. Hoflgörü, M.E.B. Dergisi, Say›:105, Ocak
35) Türk Kültüründe Mevlit ve Yu¤ 1991, s.17-21.
Gelene¤i Etraf›nda Teflekkül Eden Folk1o- 48) Yunus Emre’de ‹nsan Kavram›,
rik Unsurlar, 3. Milletler Aras› Yemek Türk Dili Dergisi, Say›: 480, Ankara 1991,
Kongresi, 7-12 Eylül1990, Bildiriler s.80- s.483-492; Millî Folklor Dergisi, Say›:11,
93. Y›1:3, C. 2, Ankara 1991, s.2-5.
36) Türk Milli Kültüründe Babalar, 49) Yunus Emre’nin Eserlerinde Din,
IV. Türko1oji Kongresi, ‹stanbul 1986; Mil- Diyanet Dergisi, Cilt.27, Say›:1, Ocak-
lî Kültür, s.21-57. Mart 1991.
37) Türk-‹slam Edebiyat›’n›n Orijina- 50) Yunus Emre’yi Eserlerine Göre
litesi ve Zenginli¤i, Millî Kültür ve Gençlik Günümüzde Bir De¤erlendirme I-II-III,
Sempozyumu, Gazi Ün. Yay›n›, No: 86, An- Çevren Bilim Kültür Dergisi, Prifltina, sa-
kara 1986, s.174-205. y›:87-89, Ocak-Haziran 1992, s.23-50; sa-
38) Türkiye Âfl›klar Bayram›, Türk y›:90-92, Temmuz-Aral›k 1992, s.37-67.
Kültürü, Say›:184, Y›l:XVI, Ankara 1997,
s.223-234.
12 http://www.millifolklor.com
PROF. DR. ABDURRAHMAN GÜZEL ‹LE SÖYLEfi‹
http://www.millifolklor.com 13
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
14 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 15
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
16 http://www.millifolklor.com
GÜZEL HOCAM
http://www.millifolklor.com 17
YÛNUS EMRE ve HALK KÜLTÜRÜ
ÖZET
Yûnus Emre Türk Edebiyat›n›n uluslar aras› seviyeye ç›km›fl önemli bir flahsiyetidir. 1240-1321 y›llar›
aras›nda yaflad›¤› tahmin edilen Yûnus Emre XX. yüzy›l bafllar›na kadar ciddî bir araflt›rma konusu yap›l-
mam›flt›r. Okumufl çevreler onu âdeta yok saym›flt›r.
Hâl böyle iken Türk insan› onu as›rlarca unutmam›fl, eserlerini sözlü kültür ortamlar›nda ve yaz›l›
kültür kaynaklar› cönklerde ve mecmualarda yaflatm›flt›r.
XX. yüzy›lda Türk ayd›n›n›n yeniden keflfetti¤i bu yüce de¤eri Türk insan›n›n nezdinde bu derece de-
¤erli k›lan s›r nedir? Yûnus Emre’nin mensup oldu¤u felsefenin gücü ilk akla gelen sebep olabilir. Bu bafll›
bafl›na yeterli bir sebep olamaz. O kendinden öncekilerin ve kendinden sonrakilerin söylediklerinden farkl›
bir fley söylememifltir. O ortak bir düflünceyi farkl› bir ifade tarz› ile muhatab›na sunmufltur. Bunu yaparken
Türk kültür unsurlar›ndan yararlanm›flt›r. Türk insan›n›n hayat tarz›na tasavvufî bir anlam yüklemifltir.
Yûnus Emre’yi Bizim Yûnus seviyesine ç›karan güç iflte bu noktada aranmal›d›r.
Anahtar Kelimeler
Yûnus Emre, Tasavvuf, Halk Bilimi
ABSTRACT
Yûnus Emre is an important figure of Turkish literature that gained an international fame since the
thirteenth century. There have not been many significant researches about Yûnus Emre that was estimated
to live between the years 1240 and 1321.
Yet, Turkish people have not forgotten him and he kept occupying an important place in both oral and
written cultural sources such as anthologies and periodical for centuries.
What makes Yûnus Emre so special in the Turkish heritage that he lived in the Turkish memory and
was rediscovered by Turkish intellectuals in the 20th century? The first possible reason must be the power of
the philosophy to which Yûnus Emre adhered. But this reason may not be solely sufficient by its own. He did
not say anything different from his predecessors and successors. He presented commonplace cultural ele-
ments in a slightly different style. He gave a mystic meaning to the Turkish people’s life. The power that ra-
ised Yûnus Emre to the status of “Our Yûnus” must be sought on this aspect.
Key Words
Yûnus Emre, Sufism, folklore
18 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
savvufun fikrî temelleri üzerine kurul- mimî insanlar› üzmüfl ve ciddî bir endi-
mufltur. ‹kinci olarak Yûnus Emre bir fleye ve aray›fla yöneltmifltir. Bu endifle
halk adam›d›r, halk kültürünün içinden ve aray›fllar›n bir sonucu olarak baz› sa-
gelmifl, yüzünü de halka çevirmifltir. ‹flte mimî Müslümanlar “Asr-› saadeti tekrar
Yûnus’u bizim Yûnus yapan iki temel nas›l yaflar›z?” aray›fl›na girdiler. Bu
kaynak. aray›fl›n öncülü¤ünü Hasan-› Basrî (ölm.
Yûnus’u flekillendiren, onu ölüm- H. 110 / M. 728) yapt›. Bunlar esasen
süzlü¤e ulaflt›ran bu iki temel kayna¤a peygamberin zaman›nda yaflan›lan züh-
iflaret ettikten sonra, s›ras›yla bunlar›n dî hayat› kendilerine bir kurtulufl yolu
nas›l ve ne flekilde etkili oldu¤una ana olarak seçtiler. Bu hareket k›sa sürede
hatlar›yla bir göz atal›m. Basra, Kufe, Hicaz, ve Horasan gibi yer-
1.Yûnus Emre ve Tasavvuf lerde merkezlerini oluflturdu. Ashab-›
Yûnus Emre’nin Risaletü’n-Nushiy- Suffa hayat›n› takliden fiam’da Ebu Ha-
ye’si ve 415 fliirinin yer ald›¤› Divan’› flim ilk tekkeyi H. 150’de kurdu. H. 3.
gözden geçirildi¤inde görülecektir ki yüzy›lda Muhyiddin-i Arabî ortaya koy-
eserlerindeki tem tasavvuftur. Tasavvuf du¤u varl›¤› tekli¤i prensibiyle zühdî
ise en genifl manas›yla bir ‹slâm misti- mahiyette bafllayan hareketi sistemlefl-
sizmidir. Nas›l her dinin, her felsefenin tirdi. Cüneyd-i Ba¤dâdî (ölm. H.298 /
prensipleri hayata geçerken onu en ideal M.910) tasavvufun kavramlar›n› ortaya
biçimde yaflayan / yaflamak isteyen koydu. Kufleyrî (ölm. H.465 / M. 1072)
gruplar› oluflursa, ‹slâm› da en ideal bi- yazd›¤› risaleyle tasavvuf bir bilim dal›
çimde yaflama arzusunda olanlar›n olufl- hâline getirdi. Gazâlî’nin (H. 450-505 /
turdu¤u bir sistemdir tasavvuf. Bu nok- M. 1058-1111) tasavvuf düflüncesinin
tada tasavvufun ideal tipi, elbette ‹slâm› Kur’an ve sünnete uygunlu¤unu izah et-
en iyi anlayan ve anlatan ‹slâm peygam- mesinden sonra Tasavvuf ‹slâmiyet için-
beri Hz. Muhammed olacakt›r. Hz. Mu- de meflruiyet kazand› ve kabul gör-
hammed’in sa¤l›¤›nda tasavvuf kavram dü.(Güzel 2004:140)
olarak yoktu. Ancak onun hayat› tasav- Tasavvufun ortaya ç›k›fl ve sistemli
vufa kaynakl›k edecek olan mistik done- bir hâl al›fl dönemleri, Türklerin de ya-
lerle doluydu. vafl yavafl ‹slâmiyete girifl dönemlerine
Hz. Muhammed hayattan çekildik- rastlar. Türkler ‹slâmiyete talip olurlar-
ten hemen sonra ‹slâmiyetin s›n›rlar›- ken ayn› zamanda onun bütün kurumla-
n›n genifllemesi ve buna ba¤l› olarak ‹s- r›na da ald›lar.. Bu kurumlardan biri de
lâm›n de¤iflik kültürlerle karfl›laflmas› tasavvuftu. Önceleri Semerkand, Buha-
bunun sonucunda ‹slâm’›n kültürleflme- ra, Fergana gibi Türk-‹slâm çevrelerin-
ye bafllamas›; siyasîlerin siyasî varl›kla-
de fleyhlere tesadüf edilmeye baflland›.
r›n› ‹slâmlaflt›rmalar›, iktidardan hofl-
Türkler, ozan, baks› vb adlarla and›klar›
nut olmayanlar›n da onlar› ‹slâmî yo-
eski din adamlar›na benzettikleri bu
rumlarla tenkit etmeleri; menfaatpe-
fleyhleri k›sa sürede benimsediler. Bun-
restlerin dünyevî isteklerini ‹slâm’dan
lara ata, baba, bab gibi unvanlar verdi-
delillerle gerçeklefltirme çabalar›; Müs-
ler. Tasavvuf hareketi Türkistan’da bu
lümanlar›n dünya mallar› ve zenginli¤e
haz›rl›k dönemini yaflad›ktan sonra, Ah-
yönelmeleri gibi sebepler ‹slâm dünya-
s›nda bir kargafla ortam› do¤urmufl, hâ- met Yesevî (H. 562 / M. 1166/1167) ile
liyle bu durum, Hz. Peygamber dönemi- birlikte Türklerde genel bir hâl ald›.
ni yaflam›fl veya yaflayanlar› görmüfl sa- Ahmet Yesevî, Araplarda Asr-› Sa-
http://www.millifolklor.com 19
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
20 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
tur. Bu noktada Yûnus Emre’nin ortaya Yürür idüm anda pinhân Hak buyrug› virmez aman
Vatânumdan ay›rd›lar bu dünyeye düfldi gönül (Tat-
ç›kt›¤›n› ve bu zor görevi üstlendi¤ini ç› 1990:152/3)
görmekteyiz. O tasavvufun anlafl›lmas›
ve anlat›lmas› en zor kavramlar›n›, hal- derken tasavvufun bu temel düflüncesini
k›n yakînen bildi¤i, günlük hayat›n›n dile getirmektedir. XIII. yüzy›ldaki do-
parças› olan halk kültürü unsurlar›yla ¤um sonras› baz› uygulamalardan da
özdefllefltirerek bu genifl kitlelere sun- haberdar oluyoruz:
mufl, onlar›n tasavvuf düflüncesiyle ta- Beni beflige urd›lar elüm ayagum sard›lar
n›flmas›n› sa¤lam›fl bu arada onun da Öndin ac›s›n virdiler tuz içinde düfldi gönül (152/4)
as›rlarca sürecek olan teveccühünü ka- Günde iki kez çözerler bafl›na akça dizerler
zanm›flt›r. Özet olarak soyut hayat›, so- Agzuma emcek virdiler nefs kabz›na düfldi gönül
mut kavramlarla baflar›l› bir biçimde ta- (152/5)
n›mlam›flt›r.
Buna göre çocuk tuzlanmakta veya
a) Hayat›n Geçifl Dönemleri
tuzlu su ile y›kanmakta, sonra kundak-
‹nsan hayat›nda belirli safhalar
lan›p befli¤e yat›r›lmakta, kundak günde
vard›r. Do¤um, evlilik, ölüm gibi. Birin-
iki kez çözülmekte, çocu¤un bafll›¤›na
den di¤erine geçifl esnas›nda insan bü-
para veya alt›n dizilmekte, a¤z›na emzik
yük ölçüde biyolojik ve psikolojik de¤i-
verilmektedir. Bu uygulamalar›n pek ço-
flimler yaflar. Hâliyle kiflinin yeni duru-
¤u bugün özellikle Türkmen folklorunda
mu kabullenmesi kolay de¤ildir. Onun
sürdürülmektedir. Ancak burada Yûnus,
bu yeni durumu kabullenmesi için veya
bütün bu uygulamalar› tasavvufta en
geçifli kolaylaflt›rmak için folklorumuzda
büyük düflman olarak kabul edilen nef-
birtak›m pratikler gelifltirilmifltir. Uygu-
sin eline düflmek olarak nitelemektedir.
lamada yöresel olarak ufak tefek farklar
Evlilik
olmakla birlikte toplumun tamam›nda
Evlilik insan hayat›n›n belki de en
ayn› anlam ifade eden bu pratikleri folk-
önemli ve bir o kadar da güzel bir dö-
lorumuzda Hayat›n Geçifl Dönemleri
nüm noktas›d›r. Gençlikte o gün için gün
bafll›¤› alt›nda topluyoruz. Yûnus emre
say›l›r, o günden sonras› için hayaller
tasavvuf düflüncesini Türk halk›na ak-
kurulur. Yûnus Emre bu dünya hayat›-
tarmada bu hayat›n geçifl dönemlerine
n›n aldat›c›l›¤›n› ifade etmek için dünya-
ait unsurlardan yararlanm›flt›r.
y› k›z›l, yeflil renklerle bezenmifl bir geli-
Do¤um
ne benzetmifltir. Konu d›fl› olmakla bir-
Tasavvuf düflüncesinde insan›n iki
likte burada gelinin süslenmesinde seçi-
vatan› vard›r. Bunlardan birincisi vatan-
len renklere de dikkat çekmek gerekir:
› aslî (ezelî) denilen; yaratan ve yarat›-
lan ikileminin henüz gerçekleflmedi¤i Bu dünyâ bir gelindür yeflil k›z›l donanm›fl
Kifli yeni geline bakuban› toyamaz (105/3)
bir zamanda ruhlar›n vahdet âlemindeki
bulundu¤u mekan. ‹kincisi ise bu dünya Bir toy› toylamak gerek bir soy› soylamak gerek
Bir sözi söylemek gerek kimse an› bilmez ola (327/6)
hayat› ki tasavvufta gurbet olarak te-
lakkki edilir. Tasavvuf ›st›lah›nda do- Ölüm
¤um hadisesi, ruhun beden kal›b›na bü- Tasavvuf düflüncesinde hakîkî ve
rünüp bu dünya hayat›na gelmesi, va- mecazî olmak üzere iki tür ölüm vard›r:
tan-› aslîden gurbete gitmesidir. Yûnus: Hakîkî ölüm bu dünya hayat›n›n son ba-
sama¤›d›r. Ve do¤an her varl›k bu ölümü
http://www.millifolklor.com 21
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
tadacakt›r. Mecazî ölüm ise yaflarken Hiç bilmezem ben niçe idem kang› yana sefer idem
Yakasuz don geyem gidem baflsuz ata binifli-
dünyevî isteklere ölü kadar duyars›z cek(127/3)
kalmakt›r. Mutasavv›flar yaflam itiba-
Oglan gider dan›flmana saladur dosta düflmana
riyle bu dünya hayat›nda “ölmeden önce
Sonra gelmek peflimâna sana ass› k›lmaz ola (6/5)
ölümü” yaflarlar ve bedenî arzular› terk
ederek bir nevi fizikî ölüm hâlindeki be- Su getüreler yumaga kefen saralar komaga
Agac ata bindüreler teneflire düfldi gönül(152/14)
den kadar dünyevî olan her fleye tav›r
al›rlar: Agaç ata bindüreler sinden yana göndereler
Yir alt›na indüreler kimse ayruk görmez ola (6/6)
Yudum flöyle meyyitümi miskinem aran yetimi
Öldürem nefsüm itini gelmesün koman gerek- Binüp agaç at›na yanulup H›zr’a tana
mez(108/2) fiol kara yir alt›na gire yatas›n birgün (276/5)
22 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
‹y benüm ömrüm kufl› kanda varas›n birgün nuna girdi¤i ve geride kalanlar›n dam›-
Ecel avlayup yudar ele giresin bir gün (276/1)
na veya bacas›na konarak kan›n›n al›n-
Âfl›k gönli dölenmez ma’flûk›n bulmay›nca mas›n› istedi¤i, dolay›s›yla baykuflun öt-
Karâr› yok dünyâda pervâz› kufla benzer (66/7)
mesi halinde mutlaka kan dökülece¤i bi-
Do¤an: çimindeki inan›fl vard›r. Baykufl genel-
Do¤an kufl, tavflan vb. hayvanlar› likle viran, metruk mahallerde yaflar.
avlamak için e¤itilmifl y›rt›c› bir kufltur. Bu inan›fl sebebiyle baykuflun her hangi
Ehline malum oldu¤u üzere bu hayvan bir evin üstüne konmas› ve ötmesi hâlin-
sahibinin kolunda tafl›n›r, av görüldü¤ü de oran›n da viran hale gelece¤i düflün-
anda serbest b›rak›l›r. Av›n, do¤an›n cesi oluflmufltur.
elinden kurtulma flans› hemen hemen Tasavvuf düflüncesinde dünya ha-
yok gibidir. yat› de¤ersiz olup bir virane gibi de¤er-
lendirilir. Yûnus da dünya hayat›na ba¤-
Ol kuflun yuvas› togan elinde ola
Ol anda kaçan tura gide yay›na birgün (246/4)
lan›p Tanr› gerçe¤inden uzak yaflayanla-
r› baykufl olarak niteler:
Do¤an yakalad›¤› av› sahibine oldu-
Kifli gerek bile an› hem uyan›k ola cân›
¤u gibi geri getirir. Yûnus bu hadiseye Bilürsin dünyâ seveni baykufl gibi virândadur
tasavvufî bir anlam yükler. Ona göre (44/3)
Hakikat (Tanr› gerçe¤i) bir avd›r, fleyh
Dünya nimetlerine ba¤lananlar ve
avc›, talip de do¤and›r.
sahip oldu¤unu sananlar görünüflte bü-
Yûnus bir togan›d› kond› Tapduk kol›na yük saraylar sahibidir. Ancak gerçekte
Ava flikâre geldi bu yuva kufl› degül (164/8)
b›rak›n saray›, bir bütün duvarlar› bile
Ar›-sinek-pervane yoktur. O mekan sahipleri de o viran bi-
Ar›, çal›flkanl›¤› ve besin de¤eri nada gece gündüz öten baykufltan fark-
yüksek bir yiyece¤i üretmesi bak›m›n- s›zd›r:
dan insanlara büyük hizmeti olan ve be- fiunun ki tafl› hofl durur bilün kim içi bofl durur
¤enilen bir canl›d›r. Sinek ise mikrop ta- Dün-gün öter baykufl durur sanman bütün dîvâr›
var (27/2)
fl›y›c› ve zararl› bir varl›kt›r. Tasavvuf
düflüncesinde de insanlar hakikat bilgi- Merkep
lerine sahip olup olmama durumlar›na Merkep genelde binek demektir.
göre havas-avam biçiminde gruplan›r. Özelde ise yük tafl›makta kullan›lan bil-
Yûnus bu düflünceyi ar›-sinek teflbihiyle di¤imiz canl›d›r. Tasavvuf düflüncesinde
ifade eder. Ona göre hakikat bilgisine insan ruh ve beden olmak üzere iki yön-
sahip insanlar ar›, hakikatten habersiz lü de¤erlendirilen bir varl›kt›r. Esasen
yaflayanlar da sinek ve pervanedir: “Beden ruhun merkebi(bine¤i)dir.” me-
Görmez misin sen aruy› her çiçekden bal ider alinde bir hadisten kaynaklanan bir be-
Sineg ile pervânenün yuvas›nda bal olmaya (5/5) den-merkep tasavvuru gelifltirilmifltir.
Yûnus, gerçek sevgiliden bir davet ald›-
Baykufl
¤›nda tez canl›l›k göstermekte ve mer-
Baykufl, Türk kültüründe ve onun
kepten inip bir an önce yetiflmek arzusu
çevre kültürlerinde u¤ursuz ve ölüm ha-
duymaktad›r. Bu bir yerde bedenin bu
bercisi olarak nitelenen bir kufltur. Bu
dünya hayat› için bir vas›ta oldu¤u ve bu
tasavvurun temelinde haks›z bir flekilde
dünyada kalaca¤›, Tanr›’yla ancak ruhla
öldürülen kiflinin ruhunun baykufla do-
ulafl›labilece¤i düflüncesinin ifadesidir:
http://www.millifolklor.com 23
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Yâr›mdan elçi gelür cânumdan ulak diler ruz. Yûnus, bu olaya tasavvufî bir anlam
Merkebden inübeni yayan varasum gelür (46/9)
yüklemifltir. Mutasavv›flara göre bu
At-kat›r-deve dünya Tanr›’n›n bilinmeklik arzusu üze-
At, kat›r, deve ziraat ve hayvanc›- rine yarat›lm›flt›r. ‹nsan›n temel görevi
l›kla u¤raflan bir toplum için olmazsa ol- onu bilmek ve bulmakt›r. Ancak baz› in-
maz canl›lard›r. Çiftçi bunlara gözü gibi sanlar bunun bilincinde de¤ildir. Onlara
bakar. Yûnus, ça¤›n›n bu olmazsa ol- cennet, cehennem, huri, g›lman, köflk
mazlar›n› dünya nimetinin birer sembo- vaad edilmifltir. Onlar bu vaade yönelir-
lü olarak görür. Gönlü Hakk’›n tecelli et- ken fark›nda olmadan as›llar›na do¤ru
ti¤i bir konak gibi tasavvur eder. O ko- bir yolculuk yapmaktad›rlar. Neticede
nakta bafl köflede dostun döfle¤i bulun- bu hedefe vard›klar›nda Tanr› gerçe¤ine
maktad›r. O döfle¤e at, kat›r, deve (dün- de ulaflm›fl olacaklard›r. Oysa mutasav-
ya nimetleri)nin geçip oturamayaca¤›n› v›flar cennet, cehennem, huri, g›lman›
bir baflka ifade ile gönülde Tanr› sevgisi birer ara hedef, hatta bilinçsiz varl›klar›
ile dünya sevgisinin bir arada buluna- yakalamak için birer tuzak olarak görür-
mayaca¤›n› özet bir biçimde ifade eder: ler. Yûnus bu düflünceden hareketle yal-
n›zca cennet için çal›flanlar› âfl›k olarak
Her kimde ›flk var›sa ayruk ne s›gar ol yire
Dost döflegine geçemez at u kat›r yâhûd deve (2/7) kabul etmez:
Âfl›k m› diyem ben ana Tanr›’nun uçmag›n seve
c) Avc›l›k Uçmag dah› tuzag›m›fl mü’min cânlar›n tutma-
Av ve avc›l›k Türk kültürünün vaz ga(1/4)
geçilemez hayat tarz›d›r. Beslenme
Tuzak kavram› aflkla da ba¤lant›l›
amaçl› oldu¤u kadar e¤itim, hatta dinî
düflünülür. Yûnus aflk tuza¤›na yakalan-
mahiyeti vard›r. Dede Korkut Hikâyele-
m›fl, kurtulmay› hayal dahi edemez.
rinde hakandan izinsiz ava ç›kan kahra-
Çünkü avc› öyle bir avc›d›r ki daha onun
man›n cezaland›r›lmas› av›n dinî veya
elinden av alan görülmemifltir:
töreyle ilgili bir unsurun ihlalinin sonu-
cudur. Türk kültüründe bu derece önem Ömrüm niçe olur›sa azâdl›gum muhâl durur
Sayyâd elinden kim alur duzaga düflicek nahcîr
tafl›yan avc›l›k Yûnus’un tasavvufla ilgi-
(53/3)
li düflüncelerini aktarmada da bir vas›ta
olmufltur. Av ve avc›l›kla ilgili baz› un- Avc›, belirli bir e¤itim sonucunda
surlar› küçük bafll›klar halinde ele ala- vahfli kimli¤inden uzaklaflt›r›p ehlilefl-
l›m: tirdi¤i do¤anla ördek, keklik avlar. Yû-
Tuzak-av nus bu hadiseyle ilgili olarak da büyük
K›rsal kesimde küçük kufllar› avla- sevgiliyi bir avc›, benli¤ini b›rakan âfl›¤›
mak için çeflitli yöntemler gelifltirilmifl- do¤an, Tanr› gerçe¤inden habersiz yafla-
tir. At k›l›ndan veya buna benzer cisim- yanlar› da ördek, keklik gibi tasavvur
lerden ilmekler haz›rlan›r, kufllar›n yem eder:
arad›¤› ortamlara bunlar görülmeyecek Kendülüginden geçeni togan idinür ma’flûk›
biçimde gizlenir, ilmekler aras›na kuflla- Ördek ü keklige salar sürü idüben tutmaga (1/3)
r›n sevdi¤i bu¤day, zeytin vb yiyecekler
konur, kufl bunlar› yemek için indi¤inde Yûnus, bazen de kendisi avc› olur,
aya¤› tuza¤a dolan›r, bir daha kalka- büyük sevgiliyi emsalsiz bir av gibi ta-
maz. Buna benzer çeflitli kufl yakalama savvur eder. Bütün hayat›n› o av› avla-
yöntemleri vard›r. Bunlara tuzak diyo- mak üzerine tanzim eder:
24 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Baksam seni görür gözüm söyler isem sensin sözüm d›r. Divandaki bu kay›tlar somut anlam-
Seni gözetmekden dah› yigrek flikârum yok durur
(52/2)
lar›n›n yan›nda tasavvufun soyut konu-
lar›n› anlatmak için birer vas›tad›r.
Ok-yay Pazar
‹nsan ömrü sonsuza kadar baki de- Dünya hayat› bir büyük flehir, in-
¤ildir. Belirli bir süreye ba¤l›d›r. Bu dü- san ömrü de o flehirde Sabah kurulan,
flünce Yûnus’un dilinde ok-yay kavra- al›fl-verifl yap›ld›ktan sonra akflama da-
m›yla çok basit bir biçimde ifade edil- ¤›lan bir pazard›r:
mifltir. Nas›l kurulmufl bir yay sonsuza
Bu dünyanun meseli bir ulu flâra benzer
kadar kurulu kalmazsa, bir ömür de el- Veli bizüm ömrümüz bir tiz bâzâra benzer (69/1)
bet bir yay gibi boflalacakt›r:
Âfl›klar bu büyük pazarda aflk pa-
Ömrün delim bir okdur yay içinde top-tolu
Tolm›fl oka ne turmak hâ sen an› atdun tut (18/5)
zar› kurar, orada tek sermayeleri olan
canlar›n› satarlar. Muhabbet da¤›t›rlar:
Yûnus bazen da kah›r at›na binmifl, Cân u gönül akl u fehim nisâr olsun ma’flûkaya
Pes âfl›kun andan ayru dah› ne mülk ü mâl› var
gayret z›rh›n› giymifl, tafl› delen okuyla (32/2)
güçlü bir savaflç› tasviri yapar. Bu savafl
Âfl›k bir kiflidür bu dünyâ mâl›n
cihar-› ekber olarak kabul edilen nefisle
Âhiret korkus›n bir çöpe saymaz (113/6)
savaflt›r:
Kah›r erenler at›dur gayret dah› hil’at›dur
Sermayelerinin bir bedeli de yok-
Erenler yay› kat›dur oklar› geçer kayadan (265/2) tur. Hatta iki cihan bile onun bedeli ola-
maz:
Edebiyat terminolojisinde ok, sevgi-
Ben seni sevdügüm içün eger bahâ dirlerise
linin kirpi¤i ile ba¤lant›l› düflünülür.
‹ki cihân milkin virem dah› bahâs› yitmeye (3/5)
Sevgilinin kafllar› yay, kirpikleri oktur.
Okun ucunda temren denilen ve bal›k Ancak bu al›fl-veriflte mallar›n› alan
oltas›ndaki k›vr›mlar› and›ran difller bu- olmaz, dolay›s›yla bir kârlar› da olmaz:
lunur. Bu özelli¤inden dolay› ok girdi¤i Iflk bâzâr›dur bu cânlar sat›lur
yerden çekilerek ç›kar›lamaz. Çekildi¤i Sataram cânum› hiç kimse almaz (113/5)
anda beraberinde vücut parçalar›n› da
kopar›r. Yan bak›fl halinde aç›lan sevgili- Dünya hayat›nda kurulan pazar›n
nin gözlerinden at›lan oklar, âfl›¤›n kal- ikincisi k›yamette kurulacakt›r. Birinci
bine saplan›r. Art›k âfl›¤›n kalbi yüzlerce pazarda yap›lan al›fl-veriflin hesaplafl-
parça hâlinde, sevgilinin kirpikleri ara- mas› ise k›yamette kurulacak ikinci pa-
s›ndad›r. Yûnus, büyük sevgiliden gelen zarda olacakt›r. Ve o müthifl hesaplafl-
oklara gönüllü olarak gö¤sünü açar, mada herkes kendi derdine düflecektir.
temren korkusunu bir kenara b›rak›r: Yûnus’a göre Hak âfl›klar› hesaplar›n›
birinci pazarda gördüklerinden onlar
Senün kaflun turmad›n ok atar yay kurmad›n
ikinci pazar› görmeyeceklerdir:
‹srâfil sûr urmad›n niçe cânlar uyana (320/9)
Ol k›yâmet bâzâr›nda her bir kula bafl kay›s›
Iflkun ok› demreni dok›nur yüregüme
Yûnus sen âfl›klar›la hiç görmeyesin k›yâmet (17/8)
Iflk içün ben öleyin demren kayus› degül (165/8)
Dükkân
ç) Ticaret-Sanat
Dünya hayat›n› bir Pazar olarak ni-
Yûnus Emre divan›nda XIII. yüzy›l
teleyen mutasavv›f›m›z, gönlü de al›fl-
ticaret ve sanat hayat›n› göstermesi ba-
veriflin yap›ld›¤› dükkân olarak niteler.
k›m›ndan önemli kay›tlar bulunmakta-
http://www.millifolklor.com 25
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Bu dünye bir bâzârdur sûretler olm›fl dükkân unutup mallar›n› geçmez paraya sat›p,
Bu dükkâna girüben oldur satan bu kân› (395/3)
mücevherleri aras›na bunlar› katarak
Yâ ben onca kaçan olam anun buyrug›n buyuram sermayelerinin kalitesini düflürürler:
Ol geldi gönlüme told› ben ana bir dükkân olam
(176/4) ‹y metâ’›n kalba satan güherine pullar katan
Ass›y› ziyâna satan ass›ya uzanmaz m›s›n (267/3)
Bu mücevherlerle dolu dükkân›n
bir gerçek sahibi vard›r. ‹nsan ise bir ne- d) Sanatlar-Meslekler
vi müstecir gibidir. Müstecir nas›l bir Gümüflçülük
dükkân› bir süreli¤ine kiralar ve orada Gümüfl tabiatta saf hâlde bulun-
kal›c› de¤ilse, insan da o pazarda ve pa- maz. Onun saflaflt›r›lmas› için birtak›m
zardaki dükkânda kal›c› de¤ildir: ifllemlerden geçmesi gerekir. ‹nsan›n da
insân-› kâmil olabilmesi için gümüfl gibi
Benüm bunda karârum yok ben bunda gitmege gel-
belirli ifllemlerden geçmesi gerekir:
düm
Bezirgânam metâ’um çok alana satmaga geldüm Iflkdur kudret körügi kaynadur âfl›klar›
(179/1) Niçe kapdan geçürür andan gümüfle benzer (66/6)
Bezirgânam meta’m çok dest-gîrüm üstâdum Hak Her kime dervîfllik bag›fllana
Ben ziyânum ass›ya anda deniflüp geldüm (191/3) Kalb› gide pâk ola gümüfllene (324/1)
26 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Gine biz bahrî olduk denizden gevher alduk tas›na da meydan okumaktan geri dur-
Sarrâf gerek gevherün k›ymetin bilesi (378/2)
maz:
Yüzgeçlik ögrenimeyen kul girmesün bu denize Azrâ’il ne kifli durur kasd idebile cânuma
Iflk denizi derin olur aceblemen batdug›n› (401/4) Ben anun kasd›n› gine kendüye zindân eyleyem
(173/5)
Çulha Azrâ’il ne kiflidür kasd idesi cânuma
‹plik virdüm çulhaya sarup yumak itmemifl
Ben emânet ›ss›yla anda bitriflüp geldüm (181/9)
Becid becid ›smarlar gelsün alsun bezini (407/3)
Cebrâ’il
Çerçi Yâ Cebrâ’il kim ola kim hükm ide benüm âhuma
Ugrul›k yapdum ana bühtân eyledi bana
Yüz bin Cebrâ’il gibiyi bir demde perrân eyleyem
Bir çerçi geldi eydür kan› aldun gözgümi (407/11)
(173/6)
e) ‹nançlar K›yamet
Âb-› Hayât Ol günde yirler yar›la cümle ölenler dirile
Kültürümüzde içene ölümsüzlük Cümle günâhlar sor›la aglaflalum ol gün içün
(272/2)
verece¤ine ve zulumat ülkesinde bulun-
du¤una inan›lan su, âb-› hayat, âb-› Ol günde gök çatlay›sar insân niçe katlan›sar
Ol günde kim korkmay›sar aglaflalum ol gün içün
hayvan veya Türkçesiyle bengü su ad›y-
(272/3)
la an›l›r. Tasavvufî ›st›lahta âb-› hayat,
‹lâhî gerçektir. Her mutasavv›f âb-› ha- Münker-Nekir
yat’›n peflindedir: Yûnus kabre vardukda Münker/Nekir geldükde
Bana su’âl sordukda dilüm döne mi yâ Rab (15/5)
Yüz bin Ferhâd külüng alm›fl kazar taglar bünyâd›-
n› Zebânî
Kayalar kesüp yol eyler Âb-› Hayât ak›tmaga (1/6) Zebânîler çeke tuta götüre Tamu’ya ata
Deri yana sünük düte dün-gün ifli efgân ola (9/3)
Âb-› Hayât’un çeflmesi âfl›klarun visâlidür
Kadehi tolu yüridür susam›fllar› yakmaga (1/7) Va’de yitüp ölicegez ol sinleye var›cagaz
Zebânîler gelicegez sen inâyet eyle Çalap (16/3)
Yûnus, gerçek âb-› hayat› b›rak›p
Zebânîler çün geleler beni yal›nuz bulalar
bu dünyadaki herhangi bir âb-› hayat Bilmedügüm dil soralar sen yard›m eylegil Çalap
pefline düflen ve zulumât ülkesine giren- (16/4)
leri de tenkit etmekten çekinmez:
Uçmak
Senün gibi cân var iken Âb-› Hayât isteyeni Atan anan hakk›n yitürdünise
Karanul›ga gireni ben an› hayvân tutaram (180/5) Yeflil tonlar giyesin tonanas›n (280/11)
‹srâfil sûr›n ur›cak mahlûkat turu gelicek Bafl›nda akl› olan ahrete amel itmez
Senün ününden artuk kulagum iflitmeye (3/8) Hûrilere aldanmaz gözile kafldan geçer (70/6)
http://www.millifolklor.com 27
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Tasavvuf düflüncesinde kesret âle- Öküz taflun üstinde tafl› bal›k götürür
minde zuhur eden her olaydaki fail ve fi- Bal›k suyun içinde binâs›n yilden kod› (369/4)
il tektir. Farkl› flah›slar, farkl› zamanlar
f) Gelenekler
ve olaylar biçiminde alg›lan her fley as-
Yay k›rmak
l›nda tek varl›¤›n farkl› tecellileridir. Bu
Ölümle ilgili pek çok gelenek var-
düflünceyi ifade etmek için Yûnus, ‹slâm
d›r. Bunlardan biri de önemli kiflilerin
tarihinde herkesçe bilinen baz› olaylar›
ölümü hâlinde mezar› bafl›nda ok ve yay
ele al›r. Yûnus’un Hz. ‹brahim olup Hz.
k›rmak fleklindedir. Yûnus, ölümün ka-
‹smail’e b›çak çalmas›, ayn› anda ‹smail
ç›n›lmaz oldu¤unu, pek çok kiflinin arka-
ve koç olmas› fail ve fiilin tekli¤i düflün-
s›ndan ok-yay k›r›ld›¤›n› söylerken do-
cesi ile izah edilebilir:
layl› olarak bu gelene¤e de temas eder:
‹smail-kurban Ulu kiçi aglam›fllar server yigitler kom›fllar
‹smâ’il’e çaldum b›çak b›çak bana kâr itmedi Bafl uc›nda yay s›m›fllar k›r›luban oklar yatur
Hak beni âzâd eyledi koç›la kurbânday›dum168/8) (82/4)
fiimdi adum Yûnus durur ol demde ‹smâil idi
Ol dost içün Arâfat’a kurbân olup ç›kan benem Yaka y›rtma
(187/11) Türklerde yasla ilgili bir baflka ge-
lenek de yaka y›rtma biçimindedir. Yû-
Yûsuf
Bu âlem-i kesretde sen Yûsuf ben Ya’kûb
nus, bu gelene¤i bir üzüntü ifadesi ola-
Ol âlem-i vahdetde ne Yûsuf u ne Ken’ân (260/4) rak kullan›r:
Yar›n mahflerde ben y›rtam yakam›
Huma
Niçe feryâd idem bu ›flk elinden (262/5)
Gökyüzünde yaflad›¤›na inan›lan
efsanevi kufl. Kimin bafl›na konarsa ve- Saç çözme
ya gölgesi kimin üzerine düflerse onun Yasla ilgili bir uygulama da saç çöz-
bahtl› talihli olaca¤›na inan›l›r. Yûnus, medir. Yûnus, bir tabiat tasvirinde bu
erenleri, derviflleri bu efsanevi kufla gelene¤i dile getirir:
benzetir: Karl› taglarun bafl›nda salk›m salk›m olan bulut
Erenler gelüp geçdiler dünyây› koyup göçdiler Saçun çözüp benüm içün yafl›n yafl›n aglar m›s›n
Havâya agup uçd›lar bular hümâdur kaz degül (270/6)
(166/2)
Ya¤ma
Dervîfl bilür dervîfli Hak yol›na turm›fl› Eski bir Türk gelene¤i olan ya¤ma,
Dervîfller hümâ kufl› çaylak u baykufl degül (167/3)
flölenlerin önemli bir bölümünü olufltu-
Öküz-bal›k rur. Hakanlar, beyler bir güç gösterisi
Halk aras›ndaki bir inanca göre olarak önemli bir olay sonucunda büyük
dünya bir öküzün iki boynuzu üzerinde, ziyafetler düzenlerler, ziyafetin sonunda
öküz bir tafl›n üstünde, tafl bir bal›¤›n kat›lanlar ziyafet mahallinde bulunan
28 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
her fleyi al›p götürme hakk›na sahiptir. vb. hâlleri ifade eden bir kültür unsuru-
Bu tür sofralara Osmanl› döneminde dur. Buna göre eve bir konuk geldi¤inde
han-› ya¤ma (ya¤ma sofras›) ad› veril- kendisine bir parça ekmekle tuz ikram
mifl, halk aras›nda da ya¤ma Hasan’›n edilir. O kifli bunu yer. Bundan sonra ko-
böre¤i biçiminde flöhret bulmufltur. Yû- nuk da ev sahibi de emniyettedir. Arala-
nus bu gelene¤e iflaret ederek, hakikati r›nda ömür boyu sürecek bir hak-hukuk
bulduktan sonra geri kalan her fleyini do¤mufltur (Elçin 2000:652-661). Yûnus
ya¤maya verir: Emre bu kültür unsuruna iflaret ederek
N’iderüz dirlik suy›n biz cân› yagmaya virdük
bu hukuka riayet etmemenin nâmertlik
Cevherleri sarrâflara ma’deni yagmaya virdük oldu¤unu belirtir:
(143/1)
Etmek yiyüp tuz basmak ol nâmerdler iflidür
Bizüm il bâzirgân› hiç ass› gözetmedi Etmek an› komaya tuzun hakk› var›sa (300/8)
Çün ass› bizüm degül ziyân› yagmaya virdük
(143/2) g)Oyun-E¤lence
Dîn ü millet bâzâr›n yagmalad› sen ü ben
Çevgan
Ç›kduk iki aradan sen-beni yagmaya virdük (143/5) Çevgan ucu e¤ri sopa ile bir mey-
danda topu bir noktaya tafl›mak suretiy-
Yüz bin y›ll›k ömr olsa bir kufll›kça degüldür
Geçdük bitmez sag›fldan zamân› yagmaya virdük le oynanan oyundur. Mutasavv›flar bu
(143/8) oyuna da tasavvufî bir anlam yüklemifl-
Dost yüzin göricegez niçe karâr k›lsun bu cân lerdir. Ucu e¤ri sopa flekil olarak Lâme-
Yagmaya virür ol demde yüz bin zâhid dîn ü îmân lif’e, top ise kelime sonlar›nda yaz›lan he
(259/1) harfine benzetilmifl. Lâm elif ve he ses-
Cânlar cân›n› buldum bu cânum yagma olsun leri ise Lâ ilâhe illa’llah lafz›n›n yani
Ass› ziyândan geçdüm dükkânum yagma olsun tevhidin özeti olarak görülmüfltür. Keli-
(271/1)
me-i tevhidi zikrederken bafl› sa¤a sola
Yûnus ne hofl dimiflsin bal u fleker yimiflsin hareket eden bir zakirin görüntüsü âde-
Ballar bal›n› buldum kovanum yagma olsun
ta çevgan manzaras› arzeder:
(271/8)
Top› kim al›sar çevgânumuzdan
Okumak Bu çevgân top›la meydân benümdür (31/4)
Okuma; flölen, dü¤ün vb. olaylara
Âfl›klar meydân› Arfldan yücedür
kifliyi davet etme anlam›nda bir kav- Çalarlar çevgân› top› belürmez (113/9)
ramd›r. Davet eden de okuyucudur. Bu
tür davetlere kat›lmak sosyal bir zorun- Ancak aflk meydan›na nefs at›yla
luluktur. Hele hele bir büyük taraf›ndan girenler çevgan oyununu oynayamazlar:
okunmuflsa ayr›ca bir flereftir. Yûnus, bu Niçe bir ›flk meydân›nda nefs at›n segirtdürem
gelene¤i hat›rlatarak Tanr›’n›n kendini Yâ niçe bir baflum› top eyleyüp çevgân olam
(201/12)
okudu¤unu, bu davete icabet etmemesi-
ne imkan olmad›¤›n› söyler: Atç›l›k oyunu:
Beni ok›d› sultânum ufl gönüldi gider cânum Yak›n zamanlara kadar yeni yeti-
Elden b›rakd› benligi bunda niçe egleneyin (268/2) flen çocuklara fistan denilen ve tek par-
çadan oluflan bir giysi giydirilirdi. Ço-
Tuz-ekmek hakk›
cuklar bu uzun giysilerinin etek k›s›mla-
Türk kültüründe tarihin çok eski
r›n› toplay›p at bafl› hâline getirip sa¤a
ça¤lar›ndan beri görülen tuz-ekmek
sola koflmak suretiyle ata binme taklidi
hakk›; vefa, güven, emniyet, hak-hukuk
yaparlard›. Yûnus Emre, tarikat›n flart-
http://www.millifolklor.com 29
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
30 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
cek ise bald›r. Bu ikisi bütün güzellikle- Yand› yüregüm dutufld› bagrum cigerüm kebab du-
rur
rin ifadesinde bir benzetme unsuru olur. Âfl›klarun flerbetleri bu derdüme sebeb durur (47/1)
Yûnus, yol erinin sözlerini bu iki
kavramla irtibatland›r›r: fierbet-flarap
Tasavvufta flerbet dedikleri mânâ
Ol kifli kim yol eridür garîb gönüller yâr›dur
Bir söz diyem tutar›sa yigdür fleker baldan ana âleminin s›rlar›d›r. Mânâ âleminin s›rla-
(11/7) r›na eren kifli tad›n›, rengini, kokusunu
Yûnus bu sözleri çatar sanki bal› ya¤a katar tan›mlayamad›¤› bir flerbet içmifl ve bu
Halka metâ’lar›n satar yüki güherdür tuz degül flerbetle kendinden geçmifltir:
(166/6)
Bu bizüm iflretümüz oldur bu lezzetümüz
Bal-ya¤ ‹çüp esridügümüz ›flk flerbeti gülidür (25/5)
Bal için besin de¤eri yüksek bir yi- Burada zikredilen hâl bazen de fla-
yecektir dedik. Ya¤la kar›flt›r›lan bal rap kavram›yla ifade edilir:
enerji deposudur. Bu özelli¤inden dolay›
Mahlûk bilüsinden geçen mi’râc dapa oldur uçan
her iki yiyecek Anadolu insan›n›n önem-
Ma’nî flarâb›n› içen mestlikden ayr›lmad›lar (40/6)
li bir besin kayna¤›n› oluflturur. Yûnus
her iki yiyece¤i tasavvufî düflüncesinin Sonuç olarak Yûnus Emre ve halk
izah›nda bir vas›ta olarak kullan›r. Ta- kültürü konusunda flunlar› söyleyebili-
savvufta Vahdet’e giden yolda dört kap› riz: Yûnus Emre bütünüyle bir mutasav-
(fleriat, tarikat, marifet, hakikat) vard›r. v›ft›r. Tasavvuf düflüncesi konusunda
Bu kap›lardan ilki fleriat, ikincisi tari- yeni bir fley ortaya koymam›flt›r. Ken-
kattir. Yûnus fleriat› mumsuz bala, tari- dinden önce oluflan bir düflünce sistemi-
kat› tortusu al›nm›fl ya¤a benzetir. Her ni orijinal ifade kal›plar›na dökmüfl,
ikisi bir daha ayr›lmayacak biçimde dost özellikle göçebe Türkmenlere onlar›n di-
için bir birine kat›lmal›d›r: liyle sunmufltur. Bu ifade kal›plar› haya-
Mumsuz baldur flerî’at tortsuz yagdur tarîkat
t›n geçifl dönemlerinden bafllamak üzere
Dost içün bal› yaga pes niçün katmayalar (57/5) yiyecek ve giyece¤e kadar uzanan genifl
bir yelpazede Türklerin hayat biçimidir.
Kebap Yûnus Emre iflte bu halk kültürü unsu-
‹nsan-› kâmil olman›n son noktas› ru unsurlar›na tasavvufî anlamlar yük-
olmakt›r. Olmak için de hamlar›n piflme- leyip Türk diliyle bunlar› ifade ederek
si gerekir. Bu üç basamak “Hamd›m, unutulmazlar aras›nda yerini alm›flt›r.
pifltim oldum.” kal›b›yla ifade edilir. ‹n-
san›n piflmesi için gerekli olan atefltir,
KAYNAKLAR
en güzel atefl ise aflk ateflidir. Aflk atefli- ELÇ‹N, fiükrü, Halk Edebiyat›na Girifl,
nin mekan› ise yürektir. Yürekte atefl Akça¤ Yay›nlar›, Ankara 2000.
GÜZEL, Abdurrahman, Dinî-Tasavvufî
yand›ktan sonra yüre¤in hemen yan› ba-
Türk Edebiyat›, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara 2004,
fl›nda bulunan ci¤er de pifler, kebap olur. TATÇI, Mustafa, Yûnus Emre Divan› II,
Böylece hayvanc› bir toplumun sevdi¤i Kültür Bakanl›¤›, Ankara 1990. (Metin sonunda ve-
rilen rakamlar bu esere ait olup ilki fliir, ikincisi be-
bir yiyecek ortaya ç›kar. Yûnus, insan›n
yit numaras›na iflaret etmektedir.)
en k›vamda oldu¤u dönemi böyle bir dü-
flünce sonucunda ci¤er kebab›yla ifade
eder:
http://www.millifolklor.com 31
ALMANYA VE BERL‹N’DEK‹ TÜRKOLOJ‹
ARAfiTIRMALARI TAR‹H‹ VE FRE‹E UNIVERS‹TÄT
BERL‹N - TÜRKOLOJ‹ ENST‹TÜSÜ
ÖZET
Bu makalede, öncelikle Almanya’daki Türkoloji çal›flmalar›n›n son dönemi özetlendikten sonra, Ber-
lin’deki Türkoloji araflt›rmalar›n›n tarihi hakk›nda bilgeler verilmektedir. Dünyadaki geliflmelere paralel
olarak Berlin Hür Üniversite’deki Türkoloji Enstitüsü’nün kuruluflu, geliflmesi ve alana katk›lar›n›n irde-
lenmesi bu makalenin amac›n› oluflturmaktad›r.
Anahtar Kelimeler
Türkoloji, Almanya ve Berlin’deki Türkoloji Araflt›rmalar›, Berlin Hür Üniversitesi-Türkoloji Enstitü-
sü.
ABSTRACT
In this article, firstly the history of Turcology studies in Germany and particularly Berlin is summari-
zed. To research and explain the establishment and the development of Freie Universität Berlin- Instituts
für Turkologie and also its contributions to Turcology studies is the aim of this studies.
Key Words
Turcology, Turkology studies in Germany and Berlin, Freie Universität Berlin- Instituts für Turkolo-
gie.
32 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
(vom Bagdad nach Stambul; 1892’de ya- (Orientalische Sprach und Kulturwis-
y›mland›) adl› roman›ndaki Türkiye be- senschaft- Turkologie) Prof. Hans Da-
timlemeri, I.Dünya Savafl› öncesi ve s›- iber, Prof. Marcel Erdal; Bonn’da (Semi-
ras›nda Türkiye ve Türklerle ilgili ya- nar für Orientalische Sprachen) Prof.
y›nlar, müttefiklik, Cumhuriyet Döne- Werner Schmucker, Dr. Hedda Reind-Ki-
minde iliflkilerin yeniden canlanmas›, el; Bochum’da (Osmanisch-türkische
Türkiye’ye s›¤›nan Alman ö¤retim üyele- Geschichte) Prof. Fikret Adan›r, Prof.
rinin katk›s›, Almanya’ya bu defa yük- Kamran Ekbal; Bamberg’de (Fakultet
sek e¤itim için yeniden ö¤renci gönderil- für Sprach und Literaturwissenschaft-
mesi, Alman edebiyat›ndan yap›lan Turkologie-Osmanisch) Prof. Klaus Kre-
Cumhuriyet dönemi çevirileri (H. Heine, iser, Prof. Semih Tezcan; Göttingen’de
Herder, A. Chamisso, G. Büchner, G.E. Prof. Milan Adamovic ve Prof. Klaus
Lessing, Kant, Erasmus, Nietzsche, He- Röhrborn; Münih’te (Ludwig Maximili-
gel, Schopenhauer, F.Kafka, B. Brecht, ans Üniv.) de Prof. Suraiya Faroqhi ve
H.Böll, J. M. Simmel, G.Grass, B. Prof. Hans Georg Majer gibi bilim insan-
Frischmuth, G. Wallfraff vb.), DTCF’de- lar›n›n önderli¤inde yürütülmüfl ve yü-
ki Alman akademisyenlerinin katk›s›, rütülmektedir. “Türk halklar›n›n dilleri,
Ankara’n›n kent mimarisinin ve plan›- dil politikalar›, Eski Türkçe, Turfan ko-
n›n oluflturulmas›nda Almanlar›n rolü, leksiyonu, Türkiye Türkçesi/ Osmanl›
Alman Kültür Merkezi, Alman fiarkiyat Türkçesi, Sibirya Türk topluluklar›n›n
Enstitüsü, Alman Arkeoloji Derne¤i, Al- kültürleri ve dilleri, Eski Bulgarca,
man Kitabevi’nin faaliyete geçmesi, Türkçe- Mo¤olca iliflkisi, Türkmence,
1960 sonras› Almanya’ya Türk iflçi göçü Çuvaflça, Baflkurtça, Tatarca, Gagavuz
ve göçmen edebiyat›, d›fl ticaret ve tu- kültürü, fior Türk Dili, Azerbaycan ti-
rizm alan›ndaki iflbirlikleri, Almanlar›n yatro dili, Osmanl› ve Türkiye Cumhuri-
Trükiye’deki ve Türklerin Almanya’daki yeti tarihi, 16. As›r Osmanl› kültürü,
yat›r›mlar›, Türkiye’nin Avrupa Birli- 1950 sonras› Türk edebiyat›, seyahatna-
¤i’ne kat›lma projesi, Türk-Alman iliflki- meler vb.” , yak›n dönem Alman Türko-
lerinin 19.asr›n sonundan bugüne çok loglar›n›n araflt›rma konular›d›r.
yönlü olarak geliflti¤ini ve güçlendi¤ini Bu çal›flman›n amac›, Türk-Alman
kan›tlamaktad›r (Türk-Alman iliflkileri iliflkileri üzerine bilgi vermekten ya da
hk. bkz.Kuran- Burço¤lu 2003: 169-209 Almanya’n›n bütün akademik dünyas›n-
v.d.). daki Türkoloji çal›flmalar›n› tan›tmak-
Avrupa’da Joseph Freiherr von tan ziyade, bu iliflkilerin geliflmesinde
Hammer Purgstall (1774-1856)’›n önemli katk›lar ve imkanlar sa¤layan,
19.as›rda kurumlaflt›rd›¤› Türklük arafl- Berlin’deki Türkoloji araflt›rmalar› gele-
t›rmalar› h›zla yayg›nlaflm›fl ve geliflmifl- ne¤ini irdelemektir(Berlin’deki Türkoloji
tir (Kuran-Burço¤lu 2002: 187). Alman- araflt›rmalar›n›n tarihi ile ilgili temel
ya’daki Türkoloji çal›flmalar›, Asya ya da bilgilerin önemli bir bölümü, Prof. Dr.
Do¤u Bilimleri, ‹slam Bilimleri, Avrupa Barbara Kellner-Heinkele’nin belge, ar-
D›fl› Diller ve Kültürler, Orta Asya Bi- fliv ve sözlü de¤erlendirmelerinden elde
limleri yan›nda müstakil Türkoloji kap- edilmifltir).
sam›nda yap›lm›fl ve yap›lmaktad›r. Son A. Berlin’deki Türkoloji Araflt›r-
dönemde Almanya’da Türkoloji çal›flma- malar›n›n Tarihi:
lar›, Giesen’deki Do¤u Bilimleri Enstitü- Almanya’da ve do¤al olarak Ber-
sü’nde Prof. Angelika Hartmann, Prof. lin’de akademik anlamdaki Türkoloji
Mark Kirchner; Freiburg’da Prof. Wer- araflt›rmalar› gelene¤i 1838 y›l›ndan iti-
ner Ende, Prof. Ulrich Rebstock, Prof. baren oluflmaya bafllam›flt›r. Bu tarihte
Jens-Peter Laut; Frankfurt Main’da Wilhelm Schott(1802-1889), Friedrich
http://www.millifolklor.com 33
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
34 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 35
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
36 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kad›n adl› ro- as›rda Alman ve Rus Türklolojisi, Tatar
man›ndan hareketle Türk toplumunda seyyah›, siyasi lideri ve panislamisti Ab-
birey ve toplum, Erendüz Atasü, Asl› Er- durraflid ‹brahim/1857-1944, Avrupa’da-
do¤an, 1980-1990 y›llar› aras›nda Türk ki sürgün Türk topluluklar›, Berlin’deki
kad›n flairlerin fliirlerinde “kendi ile öte- Tatar ve Baflkurt Türkleri, SSCB’de
ki/yabanc›” imgesi vb. konularda önemli pantürkizm politikas›, II. Dünya Sava-
araflt›rmalar yapmakta ve dersler ver- fl›’nda Almanya’daki Volga Tatarlar›,
mektedir. Ayn› flekilde Enstitü’de dokto- 2001 Langenscheidts Tacshenwörter-
ra çal›flmalar›na devam eden Ayfle Tetik buch), Brigitte Heuer (Özbek Sosyo-kül-
de temel Türkçe ve Osmanl›ca derslerini türel yap›s›, Orta Asya’da Rusça konu-
vermesinin yan›nda Türkiye’deki dil flan diaspora, SSCB sonras› Orta As-
devrimi, Günefl Dil Teorisi ve Rus dilci ya’da sosyal ve politik geliflmeler, Özbe-
N. Ja. Marr, Baflkurtça gibi alanlarda kistan’daki K›r›m Tatarlar›n›n durumu,
araflt›rmalar yapmaktad›r. SSBC öncesi Orta Asya Türk devletleri,
Bu temel kadronun d›fl›nda farkl› Orta Asya’da müslüman kad›nlar), Ru-
alanlarda araflt›rmalar yapan Doç.Dr. fat Sattarov (SSCB sonras› Azebay-
Nebi Özdemir (Türk Kültürü I- II, Türk can’da ‹slam ve toplum, ‹slami ritüeller
Edebiyat› ve Medya, Yunus Emre, Türk ve törenler, ‹slam ve ekoloji, modern
Kad›n ve Erkek Kimli¤i, Türk Tiyatrosu Azerbayca’da cinsiyet incelemelerinin
vb.), Dr. Sigrid Kleinmichel (Orta Asya sorunlar›, ‹slam’a göre rüyalar ve yo-
Türk Edebiyatlar›, Özbekçe, 20. As›r Öz- rumlar›, ‹slam’da do¤umla ilgili tören ve
bekistan’da dini edebiyat, Ali fiir Nevai, ritüeller, Kafkas ülkelerinde yeni ekolo-
Ahmed Pafla, Mahtumkulu, 1400’den jik e¤itimin kaynaklar› olarak bilim, din
bugüne Türkiye D›fl› Türk edebiyatlar›), ve felsefe vb.), Pervin Tongay (20. ve
Dr. Rana von Mende- Altayl› (1872-1875 21.as›r Türk edebiyat› örneklerinde Av-
Osmanl› gazeteleri ve bu gezetelerdeki rupal›laflma ve Bat›l›laflma, Türk çocuk
Orta Asya üzerine haberler; Mustafa edebiyat›, modern Türk edebiyat›, masal
Ali’nin Fursat-name ad›l› eseri; Bekir elefltirisi), Richard Wittman (Tanzimat
Kütüko¤lu; 19.asr›n ikinci yar›s›nda ya- Reformu ve Mecelle) de yar› zamanl›
y›mlanan Alman co¤rafya dergilerinde olarak yay›n, araflt›rma, seminer ve kon-
‹zmir ve Bat› Anadolu; Osmanl›-Kafl- feranslar›yla Enstitü’nün akademik fa-
gar/Han› Yakup Be¤ iliflkileri), Dr. Joac- aliyetlerine katk›da bulunmufllard›r.
him Gierlichs (Anadolu Selçuklu sanat› Prof. Kellner-Heinkele, Türkoloji
ve mimarisi, ‹slam ‹kono¤rafisi, Timur Enstitüsü’ndeki ve di¤er bilim dallar›n-
dönemi tahta ifllemecili¤i, ‹slam sanat dan gelen ö¤rencilerin lisans üstü (dok-
tarihi-Türkiye, ‹ran, Orta Asya-, Selçuk- tora, yüksek lisans/Magisterhausarbeit)
lu-Artuklu-ve komflu kültürlerde figüra- çal›flmalar›n› yöneterek Türkoloji’nin Al-
tiv yap› süslemeleri, Alman müzelerin- manya’da geliflmesine katk›da bulunma-
deki ‹slam sanat eserleri), Dr. Michael ya devam etmektedir. Nitekim Prof.
Reinhard Hess (Divan edebiyat›, Sar› Kellner- Heinkele, Gottfried Hagen (Bir
Abdullah Efendi’nin Düstur el-in- Osmanl› Co¤rafyac›s›: Katip Çelebi-Ci-
fla/h.1071, m.1660; A¤›r Roman, Orta- hannüma, dr.t., 1996), Richard Wittman
ça¤’da ‹slam mistisizmi), Dr. Hakan Ka- (Hir›stiyanlar›n Ölçülü Davran›fllar›/
rateke (Siyasetname, ‹slami araflt›rma- 17.as›r ‹stanbul Ulemas› Aras›ndaki
lar, Divan edebiyat›, Osmanl›ca), Sebas- Hukuki Kavga, 2001), Pascal Kluge
tian Cwiklinski (eski SSCB’deki Türk (Türk Filminde Kan Davas›n›n ‹fllenme-
halklar›n›n tarihi-K›r›m Tatar, Tatar, si, 2001), Uta Schlegel (Halikarnas Ba-
Baflkurt-, 19.as›r Osmanl› tarihi, Türki- l›kç›s›’n›n Mavi Sürgün ve Deniz Gur-
ye Türklerinde yeni kavramlar, 19.-20. betçileri’nde Deniz, 2000), Sebastian
http://www.millifolklor.com 37
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Cwiklinski (II.Dünya Savafl› Almanya- flen esnek bir lisans ve lisans üstü prog-
s›ndaki Volga Tatarlar›. Alman Do¤u Po- rama sahiptir. Bu esnek yap›, Ensti-
litikas› ve Tatar Milliyetçili¤i,1999), Ay- tü’nün dinamizmini oluflturan temel
fle Tetik (Günefl Dil Teorisi ve Rus dilci özelliklerden biridir. Türkiye’de Türkolo-
N. Ja. Marr, 1999), D.Kezban Çak›c› ji programlar›n›n as›rl›k, kemikleflmifl,
(Sevgi Soysal’›n Romanlar›nda Kad›nla- at›l yap›s› düflünüldü¤ünde, bu niteli¤in
r›n Geliflme Çizgisi;1998), Kerem Kay› geliflme aç›s›ndan ne kadar önemli oldu-
(Ba¤dat Kentinin Geliflmesi/1831-1872, ¤u görülecektir. “Ka¤andan Sultana,
1998, FU- ‹slam Bilimleri), Catharina Türkolojiye Girifl, Sinan’dan Sonra Os-
Dufft (Orhan Pamuk’un Eserlerinde manl› Mimarisi, Temel Türkçe, Osmanl›-
“Ben-Kimlikler”), Rufat Sattarov (SSCB caya Girifl, Defter-i Çingiz-name, Eski
sonras› Azerbaycan’da ‹slam ve Toplum), Türkçe, Çuvaflça’ya Girifl, Çin’deki Türk
Karin Schweissgut (Leyla Erbil’in Tuhaf Dilleri, K›rg›zca, Özbekçe, Baflk›rtça,
Bir Kad›n Adl› Roman›nda, Türkiye’de Fatma Aliye, Modern Türk Çocuk Edebi-
Birey ve Toplum,1997/2002’de bas›ld›), yat›, Arapça, Tataristan, Tatrca Grame-
Pervin Tongay (20.-21.As›r Türk Edebi- rinin Sorunlar›, Milli Edebiyat Roman-
yat›nda Avrupal›laflma/Bat›l›laflma), lar›, Türk Kültürüne Girifl, Türk Edebi-
Sibylle Tura (Prusya Prensi Carl’›n Si- yat› ve Medya, Türk Tiyatrosu, Özbekçe,
lah Koleksiyonu), Songül Çolak (Ahmed Ça¤atayca, Avrupa ve Osmanl›da Güç ve
b. Mahmud ve Eseri Tarih-i Göynük- ‹ktidar, Yeni Uygurca, Harezm Türkçesi,
lü/18.as›r- Humboldt Universität zu Ber- Divan Edebiyat›na Girifl, 19.As›rda Os-
lin-Tarih bl., 1999), Margret Tietje (Tür- manl›lar, Almanlar ve Vatandafllar, Gül-
kiye’de Çocuk Danslar›- Karfl›laflt›rmal› ten Day›o¤lu’nun Eserleri, Azerbaycan
Müzik Araflt›rmalar› bl.,1999), Thomas Kültürüne Girifl, Kollokyum” de¤iflik ya-
Berchtold (Geç Osmanl› Döneminde/18.- r› y›llar›n programlar›nda (Grundstudi-
19.As›rda Zenaat Aras›ndaki Kurumlafl- um/Hauptstudium) yer alan derslerden
ma ve Sosyo-ekonomik Stratejiler, 2002, baz›lar›d›r.
FU- ‹slam Bilimleri), Amaryllis Logothe- FU, Türkoloji Enstitüsü’nde farkl›
ti (Tükiye’nin ‹slami Partisi ve Avrupa üniversite ve ülkelerden gelen uzmanlar
ile ‹liflkisi, 2002, FU-Avrupa Bilimleri), çeflitli konularda konferanslar vermek-
Johannes-Gabriel Goltz (Misyonerler ve tedir. Bu tür etkinlikler, bir taraftan e¤i-
Müslümanlar/ Plovdin 1908-1911, 2001, tim-ö¤retim ve araflt›rma faaliyetlerini,
FU, ‹slam Bilimleri), Oswahl Böhm (Öz- di¤er taraftan da ikili iflbirli¤ini gelifltir-
bekistan’da Kad›n Halk Hekimleri, mektedir. Yine Prof. Kellner-Heinkele ol-
2001, FU, Etnoloji), Markus Bendler mak üzere di¤er üyeleri, farkl› ülkeler-
(Gündelik Kültür ve Kamusal Alan/19. den gelen bilim insanlar›n›n Enstitü’de
As›r Kahiresindeki Kahvehaneler ve Ta- rahat bir flekilde araflt›rmalar›n› yapma-
vernalar,1999, FU- ‹slam Bilimleri), lar› için gerekli her türlü kolayl›¤› ve iç-
Thomas Steinbach (Kul Hoca Ahmed’in tenli¤i göstermektedirler. Bu nedenle de
Mistik Otobiyografisi, 1998, FU-Din Ta- FU, Türkoloji Enstitüsü, son dönemde
rihi), Birgit Hoffmann (Ormanköylü Ka- Almanya Türkoloji araflt›rmalar›n›n
d›n Çiftçiler/ Türkiye’deki Bir Köyde Ka- merkezi haline gelmifltir. Almanya’n›n
d›n Yaflam›, 1993, FU- Etnoloji) gibi ve de Avrupa’n›n en çok ö¤renciye sahip
araflt›rmac›lar› destekleyerek Türkolo- enstitüsü, FU Türkoloji Esntitüsü’dür.
ji’nin FU’da yerleflmesini ve kökleflmesi- Franfurt Main’deki Türkoloji Enstitüsü,
ni sa¤lam›flt›r. Magdeburg çözümü çerçevesinde kapat›-
Türkoloji Esntitüsü, ö¤retim kadro- l›rken, Berlin’deki Türkoloji Enstitüsü
suna, ö¤rencilerin ilgisine ve Türkoloji h›zla geliflmektedir. Bunda da en büyük
alan›ndaki geliflmelere ba¤l› olarak de¤i- pay, flüphesiz flemeklili¤ine yaklaflmas›-
38 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
na karfl›n, hala genç bir akademisyen gi- alanlar, dahas› yaflam için hangi yakla-
bi flevkle çal›flan Prof. Dr. Barbara Kell- fl›mlar, veriler, çözümler sunduklar›d›r.”
ner-Heinkele’ye aittir. Özetle Türkiye’deki Türkoloji’nin önün-
Sonuç: deki en büyük engel, bilim yapmay› Os-
Türkiye’nin Avrupa Birli¤i’ne dahil manl›ca ya da farkl› alfabelerle yaz›lm›fl
olma sürecinin bafllad›¤›, üye ülkelerin Türkçe metinleri, latin alfabesine çevir-
Avrupa medeniyetine katk›lar›n› sorgu- mek, yaz›l› metnin görünen bölümünü
land›klar› bu günlerde, Almanya’daki betimlemek, önceki araflt›rmalar› ayn›
Türkoloji araflt›rmalar› ve enstitüleri flekilde tekrar etmek, sadece Türkoloji
daha da önemli hale gelmifltir. Türkiye kaynaklar›ndan beslenmek, klasikli¤i-
istendik tan›t›m faaliyetlerine önemli gelenekselli¤i dura¤anl›k olarak yorum-
bir bütçe ay›rmaktad›r. Baflar›s› s›kça lamak, 20. asr›n bafl›nda oluflturulan
sorgulanan bu faaliyetler çeflitli kuru- akademik program ve yaklafl›mlara an-
lufllar arac›l›¤›yla gerçeklefltirilmekte- lams›z bir flekilde ba¤l› kalmak, kiflisel
dir. Türkiye’nin bu yeni dönemdeki en ç›kar u¤runa ilmi tarafs›zl›¤› terketmek,
önemli eflçal›flma kurumlar›n›n bafl›nda, kurulan akademik klanlar içinde kendi-
Avrupa’daki ve özellikle de Almanya ve ni “dünyan›n en önemli alimi(!)” san-
Berlin’deki Türkoloji merkezleri gelmek- mak, görünmeyenin büyülü dünyas›n›
tedir. Bu akademik merkezlerdeki Tür- çözümlemek yerine görünenin tats›zl›¤›
kologlar’›n faaliyetleri maddi ve manevi ile avunmak olarak alg›layan Türkolog-
olarak desteklenerek (ortak faaliyetler, lar›n kendileridir. Buna karfl›n, çoktan
akademisyen, ö¤renci de¤iflimi, fon des- ununu eleyip ipe serenlerin aksine, Prof.
te¤i, burslar, yay›n deste¤i, ödüllendir- Dr. Abdurrahman Güzel gibi, ö¤rencile-
me gibi) olumlu sonuçlar elde edilebilir. riyle uluslar aras› toplant›lara kat›larak
Bu bilim adamlar›n›n, ayn› zamanda Al- onlar› teflvik eden, adeta onlarla yar›-
man ve Avrupa bilim dünyas›n›n da ön- flan, “bu ifl yelkenli, limana yanafl›ncaya
de gelen, sayg›n, sözü geçen simalar›n- kadar (bu dünyadan göçünceye kadar)
dan oldu¤u unutulmamal›d›r. devam edecek” diyebilen Türkologlar›n
Yine bu akademisyenlerin de des- da varl›¤›, Türkiye’de ve dünyada Tür-
tek ve görüflleriyle, Alman/Amerikan/‹n- koloji ateflinin güçlenerek par›ldamaya
giliz kültür merkezleri gibi, “ça¤dafl, mo- devam edece¤ini göstermektedir.
dern, bilimsel, gerçekçi, özerk” nitelikle-
re sahip Türk kültür merkezleri aç›labi- KAYNAKLAR
lir. Özellikle Avrupa’da (örne¤in Ber- Do¤u Bat› dergisi, (2002), Oryantalizm I-II,
y›l 5,20.s., A¤ustos- Eylül- Ekim.
lin’de) aç›lacak Türk Kültür Merkezleri, Kuran-Burço¤lu, Nedret (2003), “Türk- Alman
her türlü akademik ve tan›t›m faaliyet- Kültürel ‹liflkilerinin Kültürel Boyutu”, Marmara
lerin gerçeklefltirilmesini sa¤layaca¤› gi- Üniversitesi, Avrupa Araflt›rmalar› Dergisi, 11.c., 1-
bi, yurtd›fl›nda yaflayan vatandafllar›m›- 2.s.: 169-209.
Raschmann, Simone-Christiane (2002),
z›n da sosyo-kültürel ihtiyaçlar›n› karfl›-
“Schriftenverzeichnis Peter Zieme”, Splitter aus der
layacakt›r. Böylelikle Türk kültür mer- Gegend von Turfan (Hazl. M. Ölmez/ S.-C. Rasch-
kezleriyle bilhassa Avrupa’daki Türkolo- mann), Türk Dilleri Araflt›rmalar› Dizisi: 35, ‹st.:
ji merkezleri aras›nda istendik, güçlü 27-50.
ba¤lar kurularak alan d›fl›ndaki pek çok
sorun da kolayl›kla çözülebilir, sa¤l›kl›
iliflkiler gelifltirilebilir. Böylelikle Türko-
loji, dil ve edebiyat› d›fl›nda “çok ifllevli”
bir yap› kazanabilir. Bu nedenle özellik-
le Türkiye’deki Türkologlar›n as›l sorgu-
lamalar› gereken temel konu, “farkl›
http://www.millifolklor.com 39
GÖRDÜ⁄Ü RÜYA SONUCU ÂfiIK OLMAYA
GÜNÜMÜZDEN B‹R ÖRNEK:
SORGUNLU M‹SK‹N YUSUF
ÖZET
Ozanlar›n miras›n›n günümüzdeki devam ettiricileri olan âfl›klar Türk edebiyat›n›n önemli temsilcile-
ridir. Âfl›kl›¤a bafllamada etkili olan ögelerin bafl›nda rüya motifi gelmektedir. Rüya ile âfl›k olman›n hâlâ
devam etti¤i görülmektedir. Günümüzde rüya ile âfl›k olan gelenek temsilcilerinden biri de Sorgunlu Mistik
Yusuf’tur.
Anahtar Kelimeler
Âfl›k, ozanl›k gelene¤i, rüya, Miskin Yusuf.
ABSTRACT
Âfl›ks are keeping up inheritance of ozan the important representatives of Turkish Literature. Dream
motif is the most important thing for beginning of Âfl›kl›k. The one of the tradition representatives who are
being âfl›k in his dreams is Sorgunlu Mistik Yusuf.
Key Words
Âfl›k, tradition of ozan, dream.
Ozanl›k gelene¤inin devam› olan ve role ve fonksiyona sahip rüya motifi, Or-
Türkiye sahas›nda da 16. yüzy›ldan iti- ta Asya Türk kültüründe yer alan fia-
baren Türk edebiyat›n›n önemli bir flu- manl›¤a girifl merasimlerinin ‹slâmiyet
besi olarak yerini alan âfl›k edebiyat›, ve Osmanl› kültürü alt›nda sembollefle-
yüzy›llar içinde önemli temsilciler yetifl- rek “Kültür Örne¤i Rüya Motifi”ne dö-
tirmifl, musiki fliir gelene¤i içinde birçok nüflmesiyle ortaya ç›km›flt›r.”(Günay
tür, flekil ve makamda verilen yüzlerce 1992: 97)
eseri bünyesinde toplam›flt›r. Günay, rüya tiplerini “As›l tip rüya-
Türk kültürünün dinamik unsurla- lar” ve “Müstakil rüya tipleri” olarak s›-
r›ndan biri olan, oluflturdu¤u kendine n›fland›rmaktad›r. As›l tip rüya motifi-
özgü gelenekle insan topluluklar›na nü- nin plan›n› ise; “Haz›rl›k devresi, Rüya,
fuz eden ve kitlelere mal olan âfl›k ede- Uyan›fl ve ‹lk deyifl” biçiminde vermek-
biyat›n›n, yeni temsilciler kazanarak ya- tedir.
flant›s›n› sürdürmesinde etkisi görülen Günay, rüyan›n görülüflündeki
gelenek ö¤elerinin bafl›nda “rüya” motifi farkl›l›klar› da befl bafll›k alt›nda topla-
gelmektedir. m›flt›r:
“Âfl›k edebiyat› gelene¤i içinde sade 1.Kutsal kiflilerle kutsal say›lan bir
kiflilikten sanatç› kiflili¤e geçiflte önemli yerde karfl›laflma.
40 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 41
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
GÖNÜL HANCISI
BOZOK YAYLASI
Yine yüre¤imde sevda sanc›s›
Bozok yaylas›n›n yücelerinde
Vurdu yerden yere tafllara beni
Rüzgarlar sevdal› yeller sevdal›
Kader yolcusuydum gönül hanc›s›
Aç›l›r gizemli gecelerinde
B›rakt› ya¤mura yafllara beni
Laleler sevdal› güller sevdal›
SEVDA Z‹NC‹R‹
YOZGAT
Gönül fehmeylemez düfltü¤ü hâli
B›rak›n ne olur kendi hâlime
Karac’o¤lan gibi yelme¤e durmufl
Yozgat’› bir daha gezeyim bafltan
Bir fiirin yâr için Ferhat misali
Bir ka¤›t bir kalem verin elime
Aflk›n da¤lar›n› delmeye durmufl
Karl› da¤lar›n› çizeyim bafltan
42 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
S‹TEM TALAN
Gönül hayalinle avunmaz oldu Dar a¤ac› kurup ipe çekerler
Her gecem gündüzüm zâr bundan böyle Yetiflin yurdumda talan var desem
Ça¤lay›p gözyafl›m bendini ald› Yavuz h›rs›z gibi bask›n ç›karlar
‹stemem silmesin yâr bundan böyle Milletin mal›n› çalan var desem
Siyah zülfün benzer kara y›lana Her fleyden ucuzdur yurdumda emek
Uzan›p da ak gerdana dolana Kuru so¤an ile olmuyor yemek
Hoyrat girmifl yâr ba¤›n› talana Et yerine geçer imifl mercimek
Kar›fls›n güllere hâr bundan böyle ‹nanmam bu sözde yalan var desem
NEDAMET
Niye ç›kt›n yollar›ma yokuflta KAYNAKLAR
Ne beni sorsayd›n ne sorulsayd›n Günay, Umay; Türkiye’de Âfl›k Tarz› fiiir Gele-
ne¤i ve Rüya Motifi, Ankara 1992.
Kör olsayd› gözler o ilk bak›flta
Köprülü, M.Fuat; Edebiyat Araflt›rmalar›, An-
Ne beni görseydin ne görülseydin kara 1986
O¤uz, M.Öcal; Yozgat’ta Halk fiairli¤inin Dü-
Hoyrat k›rm›fl sar›ld›¤›n dallar› nü ve Bugünü, Ankara 1994.
fieyda bülbül çoktan tutmufl yollar› ___________; Halk fiiirinde Tür, fiekil ve Ma-
Dolay›p boynuma beyaz kollar› kam, Ankara 2001.
Ne beni sarsayd›n ne sar›lsayd›n
http://www.millifolklor.com 43
N‹YAZ‹ YILDIRIM GENÇOSMANO⁄LU’NUN
DEDE KORKUT’TAN SALUR KAZAN DESTANI ‹LE
BULUD KARAÇORLU SEHEND’‹N KARACIK ÇOBAN
(SALUR KAZAN DESTANI) DESTANININ
KARfiILAfiTIRILMASI
ÖZET
Dede Korkut Kitab›’nda bulunan on iki hikâyeden birinde yer alan Karac›k Çoban konusu, 20.yüzy›l
flairlerinden Niyazi Y›ld›r›m Gençosmano¤lu ve Karaçorlu Sehend taraf›ndan nazma çekilmifltir.
Bu çal›flmada bu iki destan, flekil, kompozisyon, anlat›m, dil ve üslup bak›m›ndan karfl›laflt›r›lmakta-
d›r.
Anahtar Kelimeler
Destan, dil, üslup, flekil.
ABSTRACT
The story of Karaç›k Çoban (Shepherd), which is one of the twelve tales in Dede Korkut book, was ver-
sified by Niyazi Y›ld›r›m Gençosmano¤lu and Bulud Karaçorlu Sehend who were 20th century poets.
In this study, these two epics are studied comperatively according to their forms, composition, expres-
sion, language, and style.
Key Words
Epic, Language, Style, Form
44 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 45
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
tadan kald›ran önemli bir özelliktir. R›- olarak ikilik, üçlük, dörtlük, befllik, alt›-
za Nur da “sezür de¤ifltirmek monoton- l›k ve daha fazla m›sral› bentlere yer
lu¤u gidermek için müessir bir vas›tad›r vermifltir. Bilhassa as›l hikayede uzun
ve Türk orijinal fliirinin en mühim esas›- tasvirler ve konuflmalar çok m›sral› k›-
d›r” demektedir.(Dizdaro¤lu:1969, 28). talarla ifade edilmifltir.(S.183- 184-185)
Gençosmano¤lu da bu özelli¤i fliirinde Bu durum anlat›ma canl›l›k ve hareket
fluurlu olarak kullanmakta ve bu sayede kazand›rm›fl, anlat›m› tekdüzelikten
ahenk zenginli¤i oluflturmaktad›r. kurtarm›flt›r. Naz›m biriminde görülen
fiair eserinde, daha çok yar›m kafi- bu durum vezinde de dikkati çekmekte-
ye ve zengin kafiye kullanm›flt›r. Kafiye- dir. Hece vezniyle kaleme al›nm›fl des-
li m›sralarda yer alan redifler bir veya tanda de¤iflik vezinler kullan›lmaktad›r.
birden çok kelime gruplar›ndan olufl- Dörtlüklerle yaz›lm›fl bafllan›fl bölümün-
maktad›r. Eski Türk fliirinin en önemli de 6+5=11 ve 4+4+3=11’li hece vezni kul-
unsurlar›ndan olan redif, baz› m›sralar- lan›lm›fl as›l hikayede ise daha çok
da fliirin ana fikrinin bazen de bir duy- 4+3=7’li hece veznine yer verilmifltir.
gulan›fl›n yüksek perdeden ifadesi için Kullan›lan di¤er kal›plar ise dörtlü, alt›-
kullan›lan bir unsur olarak görülmekte- l›, sekizli, on ikili vezin kal›plar›d›r. K›sa
dir. Bu da m›sralar aras›ndaki ses ahen- ve uzun m›sralar›n bulunuflu Sehend’in
gini kuvvetlendirmektedir.(s.53)Örnek- eserinin bir baflka özelli¤idir.Yükselen
lerden de anlafl›laca¤› gibi, farkl› durak- ve alçalan heyecanlar bu flekilde ifade
lar, kafiye düzeni, kafiye çeflitleri ve re- edilmifltir. Serbest denecek kadar ikili,
diflerin zenginli¤i destan› ak›c› ve hare- beflli, dokuzlu hecelerden meydana gel-
ketli bir hâle getirmifltir. mifl m›sralar mevcuttur.
“fiölenlerde dokuz türlü afl yenir Meni bayra sald›lar
Ala geyik, süt kuzusu, kufl yenir Haray kopartt›m,
Ak k›m›zla tafl da olsa hofl yenir Can atd›m,
Dedem korkut varsa e¤er flölende Olmad›, olmad›!
Toy kurulur afl›n sonu gelende (G.23) ‹ndi… (S.164)
Salur kazan›n yurdu ile söyleflti¤i
“Be¤lere be¤, bana ozan derler hey
Yüzy›llarca dilde gezen derler hey bölüm on ikili, su, kurt ve köpekle söy-
Ulaflo¤lu Salur Kazan derler hey leflti¤i bölümler ile Uruz’un a¤açla ko-
Bir be¤ vard›, y›rt›c› kufl bak›fll› nufltu¤u bölüm on birli hece vezniyle-
Kendi ceylan at› ceylan sekiflli (G.25)
dir.(S. 183-184-185) Çobanla konufltu¤u
“Burla Hatun, k›rk ince k›z elele dörtlük ise birinci m›sra on üçlü, ikinci
K›rk bahad›r yi¤it Uruz elele m›sra on ikili üçüncü ve dördüncü m›s-
Salur Kazan bütün O¤uz elele ralar ise on birli hece vezniyledir.(S.
Yag›z yere demir kaz›k vurdular
Alasayvan, alt›n ota¤ kurdular (G.158)
186) Duraklarda ise belli bir düzen gö-
Sehend’in Saz›m›n Sözü adl› eseri, rülmemektedir. Örnekler;
ise, bafltan sona kadar uzun bir manzu- “Öpürem dedenin cömerd elini,
me hâlindedir. Sehend, 1549 m›sradan -Ata o¤lun himmet dileyir senden
meydana gelen eserinde ayn› naz›m biri- Bil ki ellerimin hali yamand›r
Esirgeme hay›r duavi menden (S..161)
mini kullanmam›flt›r. Destan›n 373 m›s-
ra olan bafllan›fl bölümünün 248 m›sra- “Ç›nk›m ç›nk›m kayalardan ç›kan su,
s›n› dörtlükler halinde yazan flair, ara- fiak›lday›p derelerden ahan su
A¤›r a¤›r kayalar› h›rladan
daki 45 m›sray› üçlük, dörtlük, befllik ve
Denizlerde gemileri oynadan
daha fazla m›sral› bentlerle yazm›fl- fiahbaz atlar boz ayg›rlar içen su
t›r.(S.170-179-195) K›z›l deve üzerinden geçen su” (S. 184)
As›l hikayede ise muhtevaya uygun
46 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 47
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
48 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
hikâyeden farkl› olarak beylerin (Dün- flairidir. Millî tarihine olan ba¤l›l›¤›, iyi
dar, Karagöne, fiir flemseddin, Beyrek, bir destanc› olmas›, onu bu destan› ba-
Yigenek) bindikleri atlar, görünüfl ve flar›l› bir flekilde nazma çekmeye yönelt-
cinsleri itibariyle tasvir edilmifltir. mifltir. Dilek ve Hüküm bölümlerinde;
“Kaz gö¤üslü, erkek taz› kar›nl› anadilinde güzel bir eser vermek ve
Kurt kulakl›, ala geyik burunlu
Türk çocuklar›na tarihten tatlar tatt›r-
Kula at›n buka¤›s› çözüldü,
Karagöne Ala Da¤a süzüldü” (G. 40-41) ma çabas› ile tarihî bir konuyu seçti¤ini
kendisi ifade etmektedir. E¤itici gaye
Karac›k Çoban’›n gördü¤ü düfl ve ikinci plana at›lm›flt›r. Bilgilendirme söz
konusudur. Dolay›s›yla flairlerin, nazm
Gürcü çapulcular›yla vurufltu¤u bölüm-
edifl sebeplerindeki farkl›l›k, destanlar-
de, Gençosmano¤lu, bizce ‹slâmiyet ile
da da tabîi olarak bir tak›m farkl›l›klar
Hristiyanl›¤›n savafl›n› anlatmaktad›r.
“Karac›k der düfler miyim hiç yere
yaratm›flt›r.
Ay yükselip düflmeyince haç yere Her iki destan, destan gelene¤ine
Tepe gibi tafl y›¤d›lar üç yere uygun olarak bitirifl(dua) bölümüyle so-
Kara çoban çözüverdi sapan› na erer. Olay çözüldükten sonra genel-
Dedi: Kafir iyi kolla tepeni (G. 84)
likle kahraman övülür ve dua edilir.
Buna benzer m›sralar oldukça faz- Sehend’de bitirifl bölümü 16 m›sra,
Gençosmano¤lu’nda 15 m›srad›r. Se-
lad›r.
Dedi kafir kiliseni putunu (G. 84) hend, bu bölümde dünyan›n gelip geçici
oldu¤undan bahseder. As›l metinden da-
Gençosmano¤lu, orijinal metinde ha k›sad›r ve duaya yer verilmemifltir.
var olan baz› k›s›mlar› ise ç›karm›flt›r. Gençosmano¤lu ise bu bölümde ori-
Salur Kazan’›n esir düflen annesini kur- jinal metinde oldu¤u gibi duaya yer ver-
tarmak için Melik’e teklifte bulunmas›, mifltir. Dua, Dede Korkut’un a¤z›ndan
Melik’in teklifle alay etmesi ve Karaç›k bütün Türklük âlemi için yap›lm›fl,
Çoban’›n Melik’e cevab› Gençosmano¤- “Tanr› Türk dilini ve ilini korusun” de-
lu’nun destan›nda yoktur. nilmifltir. Ayr›ca Hz. Muhammed’e sala-
Sehend’in eserinde ise bu tür ilave vat getirilmifltir.
ve ç›karmalara hemen hemen hiç rast-
lanmaz. As›l metinden farkl› olarak, D‹L VE ÜSLÛP
O¤uz beylerine sa¤rak süren kafir k›zla- Sehend eserini Azeri Türkçesiyle ve
r›n›n yerine Azerbaycan güzellerini ko- bu Türkçenin UrmiyeA¤z› ile kaleme al-
yar ve uzun uzun (33 m›srada) tasvir m›flt›r.(Sehend:27) Bunun sebebi Se-
eder.( S. 169) hend’in ‹ran Azerbaycan’›nda yetiflmifl
Karac›k Çoban azald›k ve hürriyet bir Azeri Türkü olmas›d›r.Bu bak›mdan
mücadelesinde halk› için flairin seçti¤i Sehend’in eseri as›l metne çok yak›n bir
ideal kahramand›r.fiaire göre bu müca- dille yaz›lm›flt›r. Çünkü as›l metin de
delede birer Karac›k Çoban olunursa so- Azeri flivesiyledir.Ancak Sehend’in kul-
nuç al›nabilir. Aksi hâlde bütün gayret- land›¤› dil orijinal metindeki dil ile ayn›
ler bofluna olur. Sehend, eserini kendi de¤ildir. Orijinal metin, Azeri flivesi
halk›n›n köreltilen millî duygu ve millî a¤›zlar›ndan Terekeme-Karapapah a¤z›-
fluurunu uyand›rmak için kaleme alm›fl, n›n özelliklerini tafl›d›¤› hâlde(Er-
boylar, bu fikre göre özenle seçilmifl- gin,1963:355), Sehend’in eseri ise Urmi-
tir.(Saz›m›n Sözü’ne Dursun Y›ld›r›m ta- ye a¤z› iledir. (Shend:286) Bunun sonu-
raf›ndan yaz›lan söz bafl›, s.24-26) cu olarak, farkl›l›klar ortaya ç›km›fl-
Gençosmano¤lu’nun ise böyle bir t›r.bunlar› flöyle s›ralayabiliriz.
endiflesi yoktur. Çünkü o bar›fl dönemi
http://www.millifolklor.com 49
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
50 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 51
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
52 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
mano¤lu’nda alt›n, gümüfl gibi metaller nur at(boz at),boz ayg›r, göy at, a¤ca be-
hem k›ymetleri hem de renkleri itibariy- dovin at, doru ayg›r, a¤ca koyun, a¤-boz
le dikkat çekici unsurlar olarak kullan›l- at, kara k›lç›c›k boz sar› at” gibi.
m›flt›r. Bunlar destan›n üslubuna güzel- Kara kelimesi farkl› olarak “kara
lik katm›flt›r. “tuttu¤un tafl alt›n olsun, vak›’a, kara korku, kara bafl›m, kara
tunç borular,son gümüflten k›rk sini,al- ya¤mur,kara kuzgun lefl” fleklinde karfl›-
t›n tas, demir kaz›k, sürahiler gök çini, m›za ç›kmaktad›r.
alt›n ota¤, ipek kumafl, som alt›n, alt›n Sehend, iflledi¤i konu gere¤i k›y-
gümüfl hazine,kara demir” metli ve parlak metallere çok yer verme-
En çok kulland›¤› renkler al, ak, mifltir. Altunlu ban ev, inci(kitap),zer pi-
gök, k›z›l, ala, alca, karad›r. “k›z›l dü¤- yale gibi az say›da örnekler d›fl›nda me-
me, k›z›l develer, ala da¤, ala geyik, ala tallerden çok faydalanmam›flt›r. ‹nciyi
sayvan, alaca yün, al ayg›r, al k›srak, al de kitab›n de¤erini vurgulamak üzere
atmaca, alca flarap, alca kan, ak k›m›z, kullanm›flt›r.
ak eller, ak boyun, gök sanc›, gök kaya- Deyimler, her iki flair taraf›ndan
lar, gök çini, gök yele, gö¤çe çimen, kara yeri geldi¤inde anlat›m› ve maksad› güç-
kafir, kara demir, kara aslan, kara top- lendirmek üzere bolca kullan›lm›flt›r.
rak, karabafl, kara ba¤›r, kara da¤, kara Örnekler afla¤›dad›r.
bulut, ak kiriflli sert yay, ak da¤arc›k, ak Gençosmano¤lu’nun destan›nda: “
gö¤üs, ak pürçekli ana, kan çana¤› kara gözü dönmek, kudurmufla dönmek, me-
süzme göz, ” zar›nda dokuz kandil yanmak, gönüne
Gençosmano¤lu ara renklere as›l ot t›kamak, yaraya tuz ekmek, bafl›nda
metinde oldu¤u gibi yaln›z atlar› tasvir ala kuzgun uçmak, gölgeyi dev sanmak,
ederken baflvurmufltur. “ doru at, demir dünya-âlem karanl›k olmak, murad›na
k›r, al doru, ya¤›z at, ya¤›z ayg›r, al ay- maksuduna ermemek, bafl› boynu üze-
g›r, al k›srak, aln› beyaz al at gibi”. Ya- rinde durmamak, can›na od sal›nmak,
¤›z kelimesi “ ya¤›z yer” fleklinde de kar- on parma¤› kanda olmak, gölünü üz-
fl›m›za ç›kmaktad›r. mek, yedisinden yetmifline k›rmak, göz-
Sehend’de ise renklerde afl›r› uçlara lerini kara duman bürümek, kardefl ka-
kayma görülür. O, renkleri iyi ile kötü- n› almak, dar bo¤azda kalmak, gözleri
nün mücadelesinde yard›mc› unsur gibi kan çana¤› olmak, saç›na ak düflmek, yi-
kullanmaktad›r. Do¤rudan do¤ruya renk ¤itli¤i tutmak, kan› kanla yumak .”
adlar›n›n yan›nda,karanl›k, zulmet, bu- Sehend’in destan›nda: “ ödü yay›l-
lut, duman,gece; ay-y›ld›z, gök, nurani- mak, mat mat bakmak, ba¤r› çatlamak,
yet,›fl›k, seher, parlamak, flu’a, flam, çe- aman dilemek, kül edip gö¤e savurmak,
ra¤ban kelime ve kavramlar› siyah be- namerde önü e¤memek, kara kuzgun ki-
yaz› ça¤r›flt›rmada kullanmaktad›r. mi lefle konmak, tilki tek günde min ke-
Renkler z›tl›klar›yla bir mücadele hissi lek yunmak, gözü korkmak, kardefl kan›
yaratmaktad›r. Sehend’in de en çok kul- almak, fikre dalmak, gözleri karalmak,
land›¤› renkler,kara.al, ak, k›z›l, alca ve yolun çekip yollanmak, sa¤ kalmak, ba¤-
a¤cad›r.Beyaz renk olarak “Bu da meflin r› daralmak, namusu lekelenmek, ba¤r›
cilid kal›n bir beyaz, beyazdan bir kap›, kan olmak, bafla kak›nç olmak, bafla to-
Aç›ram karfl›ma köhne beyaz›(yaz›)” flek- hunç olmak gibi.”
linde karfl›m›za ç›kmaktad›r. O da ara Dua ve beddualar da her iki flairi-
renkleri t›pk› Gençosmano¤lu gibi at mizin eserinde, beddualar daha çok ol-
tasvirlerinde kullanm›flt›r. Yaln›z bir mak üzere, yer almaktad›r. Dualar (al-
yerde eskimifl kitap sayfalar›ndan “boz k›fl), Gençosmano¤lu’nda :
varaklar” fleklinde bahsedilmifltir. “Ko- “Mezar›nda dokuz kandil yanas›,
http://www.millifolklor.com 53
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Tuttu¤un tafl alt›n olsun, Anam kad›n! Kara ba¤r› yanmal›, fleklinde bed-
Babam Kazan sa¤ olsun/O¤uz içre dirlik dua etmektedir.
düzen sa¤ olsun/Ad›m›z› koyan ozan sa¤ SANATLAR
olsun fleklinde; Sehend’de de: “Evimin fiiir sanatlar›, t›pk› orijinal eserde-
yarafl›¤›/Gözlerimin ›fl›¤›, dayun boyuva ki gibi her iki flair taraf›ndan çokça kul-
kurban,anan kurban ola” fleklindedir. lan›lm›flt›r. Fikir, duygu, düflünce ve he-
Beddualar ise her iki flairde de özel- yecan tafl›yan kelimeler özel olarak se-
likle Uruz ile annesi Burla Hatun ara- çilmifltir. Baz› sanatlar›n devirle do¤ru-
s›ndaki söylefli de karfl›m›za ç›kmakta- dan do¤ruya veya dolayl› bir flekilde ala-
d›r. kas› vard›r.Sosyal ve siyasî hadiselerin
Gençosmano¤lu: herkesi tesiri alt›na alacak derecede yo-
Be¤ Uruz der, dilin kopsun anam oy ¤un ve h›zl› geliflti¤i zamanlarda fliirin
Gö¤sün üzre kat›r tepsin anam oy
tansiyonu artar. Tonlu, tekrarl›, bask›l›
Seni da¤da kurtlar kaps›n anam oy
….. ifadeler, saklama ve örtmeler; istifham
Azg›n atlar kuyru¤unda git ana ve nidalar,dramatik ve trajik hassasiye-
‹rin olsun ak gö¤sünde süt ana (G.123-!33) tin tesirli sözleri, ferdi içine alan veya
peflinden koflturan sosyal dinamikler,
Sehend: yabanc›laflmalar, ümitler, hayaller, ide-
A¤z›n kurusun ana aller ve hayal k›r›kl›klar› fliiri içine al›r
Dilin çürüsün ana
ve flairin üslubunu etkiler. (Özbay;
fleklindedir. Ayn› beddua çobanla söyle- 1994:175)
flide; Sehend’in içinde yaflad›¤› dönem ve
A¤z›n kurusun çoban ortam göz önüne al›n›rsa, fliirindeki me-
Dilin çürüsün çoban (S.187) tekrar- cazlar›n, sembollerin, dilin ve di¤er sa-
lanmaktad›r. Sehend’de beddua karka- natlar›n kullan›l›fl›n›n onun vermek is-
mak fiiliyle ifade edilmektedir.Kulland›- tedi¤i mesajla ilgili oldu¤u anlafl›l›r. O
¤› di¤er karg›fllar flunlard›r: esaret alt›nda yaflayan halk›na ümit afl›-
Saralasan solasan a¤aç lamaktad›r. Bu yüzden onun fliirinde
Kol budak olasan a¤aç
›fl›k ve karanl›k sürekli mücadele hâlin-
….
Dilim a¤z›mdan düfle (S.194) dedir. O, sanat›n› göstermek yerine he-
yecan, hayal ve fikirlerini daha iyi du-
Gençosmano¤lu’nun eserinde a¤aç- yurmak ve halk›yla paylaflmak için sa-
la söyleflide: natlara baflvurmaktad›r.
… Gençosmano¤lu ise kendi dilinde
Çeker olsan ac›m› sen duy a¤aç güzel bir eser vücuda getirmek istedi¤ini
Yazda kavrul karak›flta buy a¤aç ifade etmektedir. Bar›fl dönemi flairi ol-
mas›na ra¤men yaflad›¤› dönem siyasî
Her dal›n› k›z›l kanla yuy
kar›fl›kl›klar›n oldu¤u bir dönemdir. O
a¤aç(G.130) çoban›n kötü haber vermesi
da kar›fl›k bir ortamda Türk diline ve
üzerine Salur Kazan:
halk›na yap›lan siyasî sald›r›lara karfl›
A¤z›n kurusun dilin kopsun /Du- özel bir durufl sergilemifltir.
daklar› çürüsün diye, Kafirler Çoban’a: Mecaz ve Semboller
Dedi çoban a¤u girsin afl›na Mecaz›n yayg›nlaflmas› ve zamana
.. mâl olmas›yla meydana gelen semboller,
Murad›na maksuduna ermesin yazar›n duygu, fikir ve ruh âlemi ile
Dirli¤ince rahat yüzü görmesin devrin flartlar›ndan kaynaklan›rlar. Her
Börklü bafl›, boynu üzre durmas›n iki kavram da k›salt›lm›fl birer ifade, bir
(G.66),Kafir beyi Kazan’a: üst flekil özelli¤i tafl›rlar. Bir nesne veya
54 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
kavram al›fl›lm›fl karfl›l›¤› ile de¤il de ‹ncil (Hristiyanl›k), hilâl, ay, y›ld›z (ba-
cins manas› farkl› olan kelime veya keli- ¤›ms›zl›k), Türk gönlü (temizlik, cesa-
me grubu ile karfl›lama esas›na daya- ret), bozkurt balas› (Türk gençli¤i), gök (
n›r.(Özbay, 1994:259) devlet), kan (s›k›nt›), saç (kayg›), k›ble
Meselâ, ay-y›ld›z Türkçe’de bayra¤› (dindafl), bir çift yay (sevginin kafl›).
sembolize eder. Bayrak da millî gurur ve Teflbih
istiklâli temsil eder. Dolay›s›yla bayra- Tan›mak, bir varl›¤› benzerlikleri
¤›n bir unsuru olan hilâl de ayn› de¤eri ve ayr›l›klar› ile görmek demek olan tefl-
tafl›r. Sehend’in eserinde ay-y›ld›z ba- bih, Dede Korkut Hikayelerinin en zen-
¤›ms›zl›¤›n; Gençosmano¤lu’nun eserin- gin kadrolu sanat›n› teflkil eder. Dede
de “ay” ‹slamiyet’in, haç ise Hr›stiyan- Korkut’ta buldu¤umuz örnekler milli sa-
l›k’›n sembolüdür. nat ruhumuzun genifl iç ve d›fl dünyala-
Karac›k der;düfler miyim hiç yere r›ndan akislerdir. Dede Korkut Hikaye-
Ay yükselip düflmeyince haç yere (G.59)
leri Türk ruhunun sevgilerden nefretle-
Özellikle kapal› ve bask›c› devirler- re kadar muhtelif alakalar› üzerinde en
de flairlerin fliirlerinde örtülü bir sembo- orijinal teflbih örnekleri ile doludur.(Def-
lizm hakim olur. Sehend’in eserinde de ne, 1988: 40)
bu durum aç›kça kendini göstermekte- Her iki flairde yi¤itlik ve güzellik
dir. fiairin kulland›¤› baz› sembol ve me- kavramlar›n› tabiat unsurlar›na benze-
cazlar flunlard›r: terek ifade etmifltir. Benzetme sanat›n›n
Gece, kara (cehalet, zulmet), kara dört unsurunun yaln›z ikisinin bulundu-
baht (kötü talih), kara bulut (felaket), ¤u benzetmeler de çok boldur. Genços-
baykufl (düflman, u¤ursuz), diken (zor- mano¤lu’nun, özellikle atlar› tasvirde
luk), y›ld›z ( ideal, lider, yol gösterici), kulland›¤› teflbihler, tabiattaki di¤er
fleytan (düflman, fitne), kitap (kurtulufl), hayvanlar›n dikkat çekici özellikleridir.
köhne beyaz (eski parlak günler), beyaz “ Kaz gö¤üslü, erkek taz› kar›nl›, kurt
kap›(umut), ziya, çera¤ (ayd›nl›k, umut), kulakl›, ala geyik burunlu, hecin butlu,
gün (ayd›nl›k, ferah), yol (kurtulufl) . yavafl gitse gelin gibi görünen, h›zl› gitse
Her iki flairinde konu olarak seçti¤i sülün gibi görünen, iki gözü yal›n gibi
destan›n kahraman› olan “Karac›k Ço- görünen, yar›fllarda al›c› kufl san›lan.”
ban” da bir semboldür. Sehend, ba¤›m- Seçti¤imiz di¤er benzetmeler ise
s›zl›¤›n› kaybetmifl bir halk›n duygular›- flunlard›r: “ bilekleri körpe ç›nar kabas›,
n› harekete geçirmek için “ ba¤›ms›z- ince kafllar bir çift yay gereni, kufla mi-
l›k”›n sembolü olarak Karac›k Çoban’› sal can, suya misal kan, kar› gibi iflvele-
seçmifltir. Karac›k,tek bafl›na bir milleti nip bezenen, tepe gibi tafl y›¤d›lar, kara
sembolize etmekte ve bu güçle mücade- aslan kükrer gibi kükredi, akça a¤aç ya-
lesine devam etmektedir. Gençosmano¤- y› gibi gerildi, besmeleler inci gibi dökül-
lu ise Karac›k’› ‹slâm’›n bir neferi olarak dü, aln› aydan ak çoban da¤larca bafl göl
sembollefltirir. fiairin kulland›¤› sembol- gibi al kan, tunç borular, gök çini, alt›n
lerden biri de “küfür”dür. Küfür de ‹s- ota¤, at a¤›zl› Aruz Koca, kan çana¤› iri
lâm’›n d›fl›nda kalan dinlerin özellikle, badem göz, kem göz, on batman tafl, dar
Hristiyanl›¤›n sembolü olarak karfl›m›za gün, kuduz it, aç taz›, kaz boyunlu ana
ç›kar. bac›…”
Üç kanatl› kay›n oklar sal›nd› Sehend’deki benzetmelerde ayn› za-
Küfrün ba¤r› k›rk yerinden delindi (G.149) manda onun ruh hâli de görülmektedir.
O sosyal ›zd›rab› yaflarken güçlü teflbih-
fiairin kulland›¤› di¤er baz› sembol- lere baflvurmaktad›r. Bu teflbihler genel-
ler ise flunlard›r: put, kilise, kara kafir, likle sembollerle ifade edilmektedir. Za-
http://www.millifolklor.com 55
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
56 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 57
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
flan olanda güni to¤an, karflu yatan kar- “Ülker’in” sahl›m› püskünden düflüp
“Zühre’nin” saz›n›n k›r›l›p beli? (S. 154)
lu kara ta¤lar “ az örneklerini bulabildi-
¤imiz bu sanat, Sehend’in eserinin bafl-
Rüya ve rüya yorma motifi her iki
lan›fl k›sm›nda çok fazla kullan›lm›flt›r.
flairde de as›l metindeki gibi ifllenmifltir.
Eser, ister duygu düflünce,ister kavram-
(S.181 ; G. 57-73-74)
lar olsun z›tl›klarla doludur. Her durum
onun z›tt›yla ifade edilmifltir. “gece-gün- Gençosmano¤lu’nda alb›z,cin melek
düz, karanl›k-›fl›k, ay-günefl, ak-kara, ve peygamber kelimeleri de bir yerde
tilki-aslan, karakufl-kuzu, lale-tiken, yo- geçmektedir. “Gök dumanl› Kaf Da-
kufl-enifl, toy-matem, dert-deva gbi..”Ba- ¤›’ndan afla¤›” gibi masal motifine de
z› örnekler afla¤›dad›r: rastlanmaktad›r.
Sonuç olarak yapt›¤›m›z karfl›laflt›r-
Ancak her gecenin dal› gündüzdir.
Her bir felaketin kurtuluflu var.
ma bize flunu göstermifltir. Ayn› destan
Hayat›n yollar› dere-tepedi. parças› ayr› iki flair taraf›ndan ele al›na-
Her yeniflin ise bir yokuflu var (S. 155) rak ister nazm edilifl sebebi, ister flekil,
Üreh çok derdlenir, göz çoh yaflar›r. anlat›m tarz›, dil ve üslup aç›s›ndan ol-
Lakin hayat bütün derd-i gam de¤il. sun, farkl› flekillerde ifllenmifltir.
Bu ac› günlerin flirini de var. Umar›z günümüz flairleri de flu ana
Ömür tek toy de¤il tek matem de¤il.(S. 155)
kadar çok az ilgi gören pek çok Türk
Gençosmano¤lu’nun eserinde tezat destan›n› ele alarak ifller ve Türk Mille-
sanat› Sehend’e göre daha azd›r. Örnek- ti’nin fertleri ile yeniden tan›flt›r›r.
leri afla¤›dad›r:
K›fl günleri yaza ersin NOTLAR
K›rk ince k›z kilim sersin (G. 14) 1. “G.sayfa numaras›” fleklindeki k›saltmalar-
da verilen sayfa numaralar› “Niyazi Y›ld›r›m Gen-
Ak bay›rda gökçe çimen otlayan çosmano¤lu, Dede Korkut’tan Salur Kazan Destan›,
Toyna¤›nda kara demir çatlayan (G. 39) ‹stanbul, 1976.” künyeli esere aittir.
2. “S.sayfa numaras›” fleklindeki k›saltmalar-
Uza¤›ndan yak›n›ndan beri gel (G. 60) da verilen sayfa numaralar› “Bulud Karaçorlu Se-
hend, Saz›m›n Sözü, Bas›ma Haz›rlayan. Prof.Dr.
Nara vurdu yer ile gök bitiflti. (G. 66) Dursun Y›ld›r›m, Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Anka-
ra 1980.” künyeli esere aittir.
Ölü müsün diri mi? Gibi..
KAYNAKLAR
Baz› Unsurlar 1.Niyazi Y›ld›r›m Gençosmano¤lu, Dede Kor-
Sehend’in eserinde Gençosmano¤- kut’tan Salur Kazan Destan›, ‹stanbul, 1976.
2.Bulud Karaçorlu Sehend, Saz›m›n Sözü, Ba-
lu’nun eserine göre mitolojik kavramlar s›ma Haz›rlayan. Prof.Dr. Dursun Y›ld›r›m, Kültür
daha fazla yer almaktad›r. fieytan, ölüm, Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1980.
3.Muharrem Ergin, Dede korkut kitab› II, An-
can, gönül, rüya, y›ld›zlar gibi kavram-
kara,1963.
lar Sehend’de daha çok görülmektedir. 4.Zeki Ömer Defne, Dede Korkut Hikâyeleri
fieytan,karanl›k,gölün dibi, korkmak gi- Üzerine Edebî Sanatlar Bak›m›ndan Bir ‹nceleme,
T.D.K. Yay›nlar›, Ankara, 1988.
bi kelimeler onun fikir dünyas›nda 5.Hüseyin Özbay, Çolpan’›n fiiirleri, Ankara,
önemli yer iflgal eder. Örnek: 1994.
Diflin sakk›ldad›r,bereldir gözün 6.Saim Sakao¤lu, Prof.Dr., Dede Korkut Kita-
Her kölün dibinden mene bir fleytan (S. 154) b› II, ‹ncelemeler-derlemeler-Aktarmalar, Konya,
1988.
7. Hikmet Dizdaro¤lu, Halk fiiirinde Türler,
Y›ld›zlar da onun için mitolojik kav- Ankara, 1969.
ramlard›r.Kendine bir ç›k›fl yolu ararken
y›ld›zlardan faydalan›r. Örnek:
Yohsa batakl›kda bat›pd› “Behram”?
“Keyvan’›n” gussadan bükülüp beli
58 http://www.millifolklor.com
MAHUR BESTE ÜZER‹NE B‹R DE⁄ERLEND‹RME
ÖZET
Ahmet Hamdi Tanp›nar Türkiye’nin en eski ve önde gelen romanc›lar›ndan biri olarak kabul edilir. ‹lk
roman› “Mahur Beste” de çevrede yaflanan olaylar›n felsefî ve psikolojik kökenlerini sergilemeye çal›flmakta-
d›r. Roman›n kahraman› Behçet Bey’in hayat› üçüncü kifli anlat›m›yla sunulmaktad›r.Behçet Bey’in hayat›
yaln›z onun de¤ildir. Hayat› çevresindeki kiflilerin hayat›yla bir bütün oluflturmaktad›r. Bu ba¤lamda yazar
bize Bergson felsefesi ve Freud psikolojisini tan›tmaktad›r.
Anahtar Kelimeler
Öznel zaman, bilinç alt›, süreç, yarat›c› tekâmül.
ABSTRACT
Ahmet Hamdi Tanp›nar one of the earliest and widely regarded as one of the distinqu›shed Turkish
novelist. He tried to display philosophic and physiological aspect of the life around him. The life of the Mr.
Behçet who was the hero of the novel was told by third person. The life of Mr.Behçet was not only belong to
him but also belong to other people contacted to him. In this contex writerc introduced Bergson philosoply
and Freud physicology to readers.
Key Words
subjective time, subliminal, progress,creative evolution.
1901 y›l›nda do¤an Ahmet Hamdi Birey olarak hepimiz, ait oldu¤u-
Tanp›nar alt› yüz y›ll›k bir imparatorlu- muz sosyal çevrenin de¤iflim ortam›nda
¤un tükenifl trajedisine flahit olmufltur. sürekli olarak kendimizi yenileme ve öz
Birinci Dünya Savafl›n›n kasvetli ve ka- de¤erlerimizi kaybetmeden de¤iflime
ramsar günlerinin onun duygu ve dü- ayak uydurma çabas› içindeyiz. Psiko-
flüncelerini etkilemesi gayet do¤ald›r. sosyal alanda yap›lan çal›flmalar da,
Kurtulufl Savafl› ve ‹kinci Dünya Savafl› toplumla ilgili duygu ve düflüncelerimi-
da onu etkileyen sosyal olgulard›r. zin nas›l olufltu¤unu, insanlar›n birbiri-
Tanp›nar, yaflad›¤› olaylar› de¤er- ni nas›l etkiledi¤ini incelemektedir.
lendirmeye bafllad›¤›nda meselenin ga- (2004:91)
yet derinlerde oldu¤unun ve pek çok ko- Türk roman›n›n öncülerinden olan
nunun da birbiriyle ilintili bulundu¤u- Tanp›nar’a göre:
nun fark›ndad›r.Yaflad›klar›n› Berg- “‹dealin ufku evvelâ edebiyatta gü-
son’un ve Freud’un görüflleriyle aç›klar, lümser, biz çok def’a mefl’alenin geçti¤i-
zaman kavram›n›n sosyal de¤iflimi süreç miz yolu ayd›nlatmas›n› istiyoruz. Bu
hâline getirmesi meselesi üzerinde du- hâl Türk roman›n› baz› nümûnelerinde
rur. Olaylar› yaratan kiflilerin bilinç al- zaman zaman bir nev’i sun’ili¤e atm›flt›r.
t›nda toplumsal ve bireysel birikimlerin Her fleyden evvel flunu unuturuz: Bir ro-
yatt›¤› görüflünü savunan Tanp›nar, bu manda anlat›labilecek fleyin azamisi
düflüncesini eserlerinde ifllemeye çal›fl›r. ferttir, muayyen bir cemiyetin muayyen
http://www.millifolklor.com 59
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
bir zümresinin muayyen bir tarihi onda Mardin’in y›llar sonra yapt›¤› araflt›r-
yaflam›fl olan ferdi ve bu fert de bizzat malarla örtüflmektedir.
romanc›n›n kendisidir” (1995b:50) Ulema s›n›f›n›n Osmanl› Devleti ve
Mahur Beste roman›nda yazar kar- toplumu üzerindeki a¤›rl›¤›n› ve gücü-
fl›m›za müflahit anlat›m tarz›yla ç›kar. nü, romanda Ata Molla Beyin flu sözleri
Olaylar› nakleden kifli, olaylar›n tama- bütün aç›kl›¤›yla ortaya koyar:
men d›fl›nda gözlemci, anlat›c› konu- “Ulema s›n›f›n›n bütün devlete hâ-
mundad›r. Üçüncü tekil kiflinin kullan›l- kim oldu¤u, flehrin manzaras›n› tek bir
d›¤› romanda anlat›c›, yaflad›¤› toplumu sözle de¤ifltirdi¤i, hükümdarlar› tahttan
sosyal, psikolojik ve felsefî aç›dan yan- indirdi¤i, vezir bafllar› ald›¤› zamanlar›
s›tma gayreti içerisindedir: düflündükçe yaflad›¤› hayat kendisine
Bu romanda, klasik romanda bulu- gülünç ve manas›z geliyor, kafesteki vah-
nan girifl, geliflme ve sonuç bölümlerini fli hayvan›n av kokusu alarak dolaflt›¤›
görmemekteyiz. Çeflitli olaylardan al›- orman› hat›rlamas› gibi, o da kendi pen-
nan kesitler romanda Freudcu ve Berg- çelerini denemek imkân› verecek zaman›
soncu anlay›flla yorumlanmaktad›r. Ro- düflünüyordu. Ta ‹kinci Süleyman dev-
man›n ad› ile içinde geliflen olaylar ara- rinden beri üst üste birkaç fleyhülislâm
s›nda iliflki kurmak güçtür. Çünkü ro- yetifltirmifl bir ailenin çocu¤uydu. fiimdi
man ad›n› kendisini terk eden han›m› bu miras içinde tepiyor, hayat›n›n her
için bir akrabas›n›n besteledi¤i flark›dan lezzetini ona zehir ediyordu. Kütüphane-
almas›na ra¤men romandaki ana düflün- sinin genifl kanepesinde, mollal›k devrin-
ce bu hikâyeye dayanmamaktad›r. Dola- den al›flt›¤› flekilde, yüzükoyun okudu¤u
y›s›yla roman›n içinde flark›n›n beste- tarihlerdeki ihtilallerin ço¤u bir aile ha-
lenme hikâyesinin geçti¤i zaman›n d›- t›ras› gibiydi. Dedeleri o kadar her fleyin
fl›ndaki olaylar› “Mahur Beste” sembo- içinde her fleyin üstünde idiler. Halbuki
lüyle iliflkilendirmek pek de mümkün kendisi …” (1995a:53-54).
görünmemektedir. Romanda bir aray›fl Ata Molla’n›n içindeki özlemler,
havas›n›n bulunmas›, Behçet Beyin et- geçmiflte ulema s›n›f›n›n tafl›d›¤› özlem-
raf›nda bireysel olaylar›n ele al›nmas› leri dile getirmektedir:
ve klasik anlamda sonuca ulafl›lmamas›, “Me¤er ne imifl o günler, ne güzel
okuyucu üzerinde roman›n tamamlan- fleylermifl! Vezir fleyhülislâm, kazasker
mad›¤› izlenimi b›rakmaktad›r: konaklar›n›n a¤›r tokmakl› kap›lar› ya-
“Bir flair olan Tanp›nar romanlar›- vaflça geceye aç›l›rlar, karanl›kta gizlen-
n›n hepsine bu özelli¤ini yans›tm›flt›r. meye çal›flan bir gölgeyi kaparlar, bas›k
Yar›m kalan Mahur Beste onun romanc›- tavanl› odalarda f›s›lt›lar, sar› florinler-
l›¤›n›n önemli bir cephesini verir. Eserin le dolu a¤›r torbalar elden ele geçer, yeni-
sonuna ekledi¤i “Behçet Beyefendiye çeri odalar›nda çelebi yüzlü kâtipler, tec-
Mektup” Tanp›nar’›n hem çal›flma flekli- rübeli ocak ihtiyarlar› bafl bafla verip din
ni hem de roman anlay›fl›n› ortaya ko- ve devlet nam›na konuflurlar, köfle baflla-
yar” (2001:311). r›nda tehlikeli pazarl›klar olur, mazul
Mahur Beste, Tanp›nar’›n toplum- fleyhülislâm yal›lar›n›n önüne gölgeden
sal olaylardan ne kadar derinden etki- kay›klar gelir, “makam-› fetvâ sizindir,
lendi¤ini gösteren eserlerindendir. Öyle ocaktan sizi ister” gibi teminat verilir,
ki, onun Mahur Beste’deki toplumla ilgi- sonra birdenbire bütün bu karanl›kta
li yorumlar›, bilim adam› sosyolog fierif haz›rlanan fleyler, sabah oldu mu, mey-
60 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
dana ç›kar; yay b›y›kl›, genifl gö¤üslü, söz konusu kampanya camilerde verilen
e¤ri palal› yeniçeriler, sipahiler meydana vaazlarda sosyal çöküntünün genel du-
toplan›r, büyük çarfl›n›n demir kap›lar› rumu i¤nelemeler yoluyla fliddetlendiri-
kapan›r, tekbir ve tehlil sesleri, küfürler, lir.
lânetler birbirine kar›fl›r “biri din ü dev- …..k›flk›rtman›n yeniçeriler veya
let elden gitti, veziri istemezüz, molla ulema taraf›ndan yürürlü¤e konulmas›
mazul olsun!” gibi 盤l›klar bu kalabal›- gayet mümkündü. Ço¤u kez, ilmiye tale-
¤›n üstünde zalim ve kindar bayraklar beleri de onlara kat›l›rd›” (1992b: 114-
gibi aç›l›r, kad›nlar pencerelerden “devle- 115).
tin aslanlar›” diye âsilerin kalplerine Moda ak›mlardan etkilenmeyen ve
kuvvet verir, korku flehrin üstünde büyük sosyal olgular› arka planlar›n› da incele-
rüzgârlar gibi eser. Hac›bektafl kazan› yerek yorumlayan sosyolog fierif Mar-
meydana tafl›n›r, bafllar al›n›r, hal’ler ya- din’in 1980’lerde yapt›¤› bu tespitler,
p›l›r, valide sultanlar o¤ullar›yla bera- Tanp›nar’›n romandaki görüflleriyle ör-
ber, hiçbir sesi d›flar›ya tafl›rmayan ba- tüflmektedir. Bu da, flair, yazar, romanc›,
s›k saray odalar›na hapsedilir; kan›n, edebiyatç› Tanp›nar’›n Osmanl› toplumu
ölümün, h›rs›n, kinin a¤›r ve yap›flkan hakk›ndaki birikimini göstermesi bak›-
bir madde haline getirdi¤i bir hava için- m›ndan önemlidir.
de yeni ikbal hil’atleri biçilir, cülûs ulû- Asl›nda Tanp›nar, toplumsal sorun-
feleri, bahfliflleri da¤›t›l›rd›. (1995a:54- lar›n roman yoluyla ifadesinin ve bu so-
55) runlar›n çözümünün ça¤dafl psikoloji ve
fierif Mardin, Tanp›nar’›n roman felsefenin yard›m›yla yap›labilece¤i gö-
anlat›m›nda sundu¤u bu olguyu bilimsel rüflündedir. Bundan dolay› eserlerinde
olarak afla¤›daki ifadelerle tespit etmifl- psikoloji alan›nda Freud’un, felsefe ala-
tir.: n›nda ise Bergson’un görüfllerinden ya-
“Osmanl› ‹mparatorlu¤u ikili ifllevi rarlanm›flt›r.
sayesinde, Ulemâ, eskiden beri üstlendi- “Freud ile Bergson’un beraberce
¤i, halk›n ç›karlar›n›n temsilcisi rolünü paylaflt›klar› bir dünyan›n çocu¤uyuz.
daha da etkili bir biçime sürdürebiliyor- Onlar bize s›rr› insan kafas›nda, insan
du. Fakat di¤er taraftan ‹lmiyye men- hayat›nda aramay› ö¤rettiler. Onun için
suplar›n›n devlet memuriyetleri genel pi- sadece bir lezzeti bulmam lâz›m gelen
ramidinde yer alm›fl olmas› bunun aksi- bir yerde ben birtak›m gizli gizli fleyler
ne bir etki yarat›yordtu: Ulemâ’n›n halk› ö¤renmeyi, fleklin büyüsünü bir izahla
unutup politikac›larla iflbirli¤i etmesi k›rmay› tercih ettim” (1995a:170).
için kap› aç›lm›flt›.” (1992a:26) Roman›n ana düflüncesi, insan ve
Ulema s›n›f› sadece yönetici kesim toplum hayat›yla ilgili sosyal olgular›n
içerisinde ayr›cal›kl› bir konumda de¤il- (Romanda bu durum, “fleklin büyüsü”
dir. Medenî haklar bak›m›ndan da birta- olarak tan›mlan›r.) bilimsel yöntemlerle
k›m imtiyazl› haklara sahiptir. Osmanl› ifade edilmesi gerekti¤idir.
toplumunda d›fla kapal› bir görüntü ve- Zaman kavram›n›n insan ve toplum
ren tan›nm›fl ulema aileleri bulunmak- hayat›yla birlikte eflyay› anlaml› k›ld›¤›
tad›r. (1992a: 92) görüflü roman›n girifl bölümünde okuyu-
“…bir isyan›n ilk evresini sultan ve cuya telkin edilmektedir.
memurlar›n kötülüklerinin konufluldu¤u “Onun için eskilik ayr› bir fleydi; o
dedikodu fasl› oluflturur. Ayn› devrede, zaman›n ta kendisiydi, insan elinden
http://www.millifolklor.com 61
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
geçmek ve insan hayat›na girmekle eflya renmifl, büyük kartal uçufllar›n›n al›p
tabiat›ndan ayr› bir s›cakl›k kazan›rd›, götüremedi¤i yerlerde sabr›n, küçük de-
âdeta insânîleflirdi” (1995a:25). vaml› çal›flman›n, kanaat ve tevekkülün
Zaman asl›nda insanl›¤›n bir haf›- birtak›m fleyler, hatta çok iyi fleyler yapa-
zas›d›r: bilece¤ini samimiyetle düflünmüfltü”
“fiiflkin mahfazas› içinde bu alt›n (1995a:40)
saat, bu ailenin yüz, yüz yirmi y›ll›k öm- Molla Bey, o¤lunun acizliklerini ka-
rünü kaydetmiflti” (1995a:33). bullenmezken insan yarad›l›fl›n›n ne ka-
Roman›n ilk bölümünde yaflad›¤›- dar önemli oldu¤unu da fark eder. Her
m›z çevreyi, benli¤imizi ve alg›lar›m›z› yarad›l›fl özelli¤inin kendine göre bir
kuflatan ortam›n felsefî tasviri yap›l- hikmeti vard›r:
maktad›r: “Molla Beyi memnun eden baflka bir
“Bafllar›n›n üzerinde bu küçük, bofl nokta da, bütün mahviyetine,gayretkeflli-
vazolarla, küçük ve ölçülü ad›mlarla bu ¤ine ra¤men, o¤lunun kimseye fenal›k
küçük mevcutlar›n mahfler kalabal›¤› edemeyece¤ine inanmas›yd›. Zay›f yara-
nereye ak›yordu?” (1995a:34). d›l›fl› buna elveriflli de¤ildi. Bunu ö¤ren-
Hayat bir ak›fl olgusudur ve insan- mek onun için gerçek bir ferahlama, her
lar bu ak›fla dahil olup sürüklenmekte- türlü sevinç olmufltu.‘Ya maazallah be-
dir: nim tabiat›mda olsayd›1. Evet, Mol-
“Fakat ne kadar genifl ve kasvetli, la’n›n, istedi¤i herhangi bir fleyde sonu-
ne kadar çabuk ak›yordu; etraf›nda ne na kadar gitmemesinin ihtimali yoktu. O
varsa hepsini, Behçet Bey de içinde ol- yarad›l›fltan kudretliydi, ihtiyar yafl›na
mak üzere hepsini beraberinde al›p götü- ra¤men, sade bunu bilmek bütün ömrün-
rüyordu” (1995a:35). ce kendine hayran yaflam›fl bir adam› se-
Bergson’a göre; “Etraf›m›zda ak›p vindirebiliyordu” (1995a: 44)
gidiyormufl gibi hareket eden eflyalar›n Toplumun sahip oldu¤u kültürel ya-
birbirini takip etmesi sadece bir yan›lsa- p›n›n bireyin davran›fllar›n›n ve psikolo-
mad›r. Esas›nda ak›c›l›k benli¤imizde- jisinin oluflumunda ve flekillenmesinde
dir”(1968:21). “…hareket hâlinde olan önemli bir etkisi vard›r:
realitenin ortas›nda çaba kullanarak yer “Atiye evini çabuk benimsedi. Yetifl-
almak, eflyan›n basit ve anlat›lmaz, ter- ti¤i terbiye, kaderin karfl›s›na ç›karaca¤›
cüme edilmez, en içerik taraf›yla birlefl- kocay› sevmeyi ö¤retmiflti. Üstelik biricik
mek, beraber olmakt›r”(1968:40). ‹nsan- çocuklar›n›n, do¤duktan üç gün sonra
lar› yo¤uran, onlara flekil veren bulun- ölmesi üzerine bofl kalan annelik taraf›y-
duklar› ortam ve yaflad›klar› zamand›r. la Behçet’e gittikçe daha fazla ba¤land›.
Romanda insan do¤as›n›n yaflad›¤›- Kocas›n›n çocu¤a benzeyen taraflar› o
m›z hayat›n unsurlar›ndan oldu¤una te- kadar çoktu ki … Bir çocuk gibi bak›l-
mas edilmektedir. Yaflad›klar› ortama ve maya muhtaçt›. Atiye ise kendisinden
zamana yani hayata, insan karakteri zay›flar› sevebilecek yarad›l›flta olanlar-
katk›da bulunmaktad›r. Freud’a göre in- dand›. (1995a:72)
san karakterinin özü do¤ufltan getirdi¤i Yetifltirilme tarz› insanlarda za-
özelliklere, fiziksel enerjisinin kaynakla- manla kemikleflmifl bir yap›ya dönüflür:
r›na ba¤l›d›r. (2004: 432) “Sona ermekte olan bir zevk, sefahat
“O gece Molla Bey, ilk defa, insanî ve debdebe devrinin en güzel ve iyi taraf-
zaaf›n da bir nevi kuvvet oldu¤unu ö¤- lar›yla yetiflmifl olan bu adam›n onu her-
62 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
kese güzel, süslü ve kibar göstermeyi bir dur, çelimsiz fakat çok canl› a¤açlar gibi,
nevi flahsî gurur meselesi yapt›¤›n› bili- bütün ruhunu kaplam›fl, onu âdetâ ken-
yordu.” (1995a:76) di emrinde yetifltirmiflti.” (1995a:134)
Al›nan terbiye insanlar›n belli dav- Romanda günlük hayatta edindi¤i-
ran›fllar d›fl›na ç›kmas›na izin vermez: miz zaman fikrinden baflka bir zaman
“Bunda Atiye’nin meziyetlerinin, he- kavram› ifllenmifltir. Zihnimizin s›radan
le baba terbiyesiyle büyümüfl olmas›n›n edindi¤i zaman anlay›fl›, mekândan ha-
büyük pay› vard›. Erke¤i, ihtiyar› anl›- reket eden nesnelerin hareketini anlara
yordu” (1995a:s.78). bölmektedir. Halbuki zaman süreklidir
Romanda, bireylerin davran›fllar›n- ve gerçek zaman insan›n olgunlaflt›ran
da bilinç alt›ndaki olaylar›n etkisinin de¤iflim sürecidir. Zaman bir ak›flt›r, de-
bulundu¤u ve toplumsal etkileflime bi- ¤iflimdir (1986a: 439). Bergson’a göre,
linç alt›nda saklanan ruh hâlinin hâkim zaman›n mekâna ba¤l› bir biçimde alg›-
oldu¤u düflüncesi savunulmaktad›r: lanmas›nda zaman, bir film fleridinin
“Freud’a göre, toplum taraf›ndan hareketi fleklinde düflünülmektedir. Fil-
hofl karfl›lanmayan cinsiyet ve sald›rgan- min hareketi yavafllat›labilir veya h›z-
l›k duygular› bilinçalt›na (subconscious) land›r›labilir. Filmin hareketi gittikçe
itilirler, çünkü bu tür düflünce ve istekle- h›zland›r›l›rsa, belli bir h›zdan sonra in-
ri sürekli bilinçte tutmak bireyde gergin- san zihni bunu kavrama kabiliyeti gös-
lik ve rahats›zl›k yarat›r. Bilnçalt›na itil- teremez. Çekirdek hâlinde bir oluflumun
mifl arzular›n fark›nda olmay›z, ancak varl›¤›n› anlamam›z, zihnin eksikli¤in-
onlar bizim davran›fl›m›z› etkilemeye de- den kaynaklanmaktad›r. Yarat›c› zama-
vam ederler”. (2000:31) n›n kavranamamas› da bundan dolay›-
‹nsanlar›n bilinç alt›ndaki istekleri d›r. (1986b:16) Evrende de mükemmeli
birtak›m engellerle karfl›lafl›nca yönünü yakalamaya yönelik bir oluflum söz ko-
de¤ifltirip baflka mecralarda seyretmek- nusudur. Buradaki zaman, zihnimizin
tedir: d›fl›nda sürüp giden “yarat›c› zaman”d›r.
“Senesine varmadan Adile Han›m (1986a: s.439)
da Süleyman Bey ad›nda Tophane Na- Romanda zaman›n yakalanmas›,
z›rl›¤›nda çal›flan bir memurla evlendi- insan›n yaflad›¤› de¤iflim sürecinin bilin-
rildi. Bu evlenme ile Adile’nin haznedar- cine varmas›yla aç›klan›r. Zaman, insan
l›k ümitleri kökünden y›k›lm›flt›. Fakat bilincinde anlam kazanmaktad›r.
bir hayalden kurtulmak, onunla bafl ba- “… O kadar ki, yaklaflt›¤›n›z insan-
fla yaflanm›fl zaman›n izleri içimizden lara kendinize mahsus bir zaman› afl›l›-
silmek de¤ildir. Çok genç yaflta Adile’nin yorsunuz. Bölünmezlerin bölünmezi, çe-
kafas›na ekilen bu tohum, t›pk› baz› kur- kirdek hâlinde bir zaman… (1995a:169)
flunu düflmüfl mescit veya medrese kub- Bireye ait öznel zaman kendisi d›-
belerinde herhangi bir tesadüfle biten, fl›nda seyreden zamanla bir yerde birlefl-
çarçabuk en umulmad›k yerde kök sal›p mektedir:
büyüyen, mevsim mevsim yaprak açan, “Çekirdek zaman her gün biraz da-
hatta meyve veren, zaman geçtikçe mi- ha geniflledi, büyüdü, dal budak sald›,
marl›k eserini zaptederek bütün tabiî met ve cezirler yapt›, ileri geri gitti ve da-
fonksiyonlar›ndan ay›r›p sadece garip ima arad›¤›n› buldu. O zaman anlad›m
bir saks› yahut bir Buhtunnas›r bahçesi- ki öyle ilk sand›¤›m gibi tek bir zaman
nin y›k›nt›lar› hâline getiren o s›ska, bo- parças› de¤ildiniz. Bu bölünmezde yafla-
http://www.millifolklor.com 63
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
m›yorsunuz. Sizin de benim gibi, herkes nice fleyler üzerinde durdunuz; onlardan
gibi zaman›n›z var. Sadece zihinde do¤- kendi pay›n›z›, etraf›n›zdakilerin pay›n›,
mufl bir fley de¤ilsiniz.” (1995a:170-171) yarad›l›fltan gelme hususiyetlerin pay›n›
Bireysel zaman›n tan›m›n›n kozmik arad›n›z. Talih dedi¤iniz fley gözünüzde
zamanla bütünleflmesi romanda flöyle bir muayyeniyet kazand›. ‹çinizde iflle-
anlat›lmaktad›r: yen bir y›¤›n mekanizma ile karfl›laflt›-
“ Sizin hikâyeniz olarak bafllad›, fa- n›z.” (1995a:167-168)
kat arkan›zdan o kadar büyük bir kala- Molla Bey, hayat› tesadüflerin yön-
bal›¤› sahneye tafl›d›n›z ki, sizin hikâye- lendirdi¤inin fark›na varmaktad›r:
niz olmaktan ç›kt›. Hepinizin hikâyesi, “…Yabanc› memleketlerde geçirdi¤i
daha do¤rusu yaflad›¤›n›z, yaflad›¤›m›z y›llar ona içinde yaflad›¤› ve her parças›-
devirlerin hikâyesi oldu” (1995a:175). na o kadar s›k› s›k›ya ba¤l› oldu¤u âle-
‹nsan zihninin yan›lg›ya düfltü¤ü min nas›l bir ahenksizli¤in kurban› ol-
kavramlardan biri de bilimin inceledi¤i du¤unu iyice ö¤retmiflti” (1995a:100).
olaylardaki düzenli iliflkinin, yaflad›¤›- Burada henüz tesadüflerin bir dü-
m›z olaylara uygulanamamas›d›r. Bu da zen içinde oldu¤u anlafl›lam›yor:
insano¤lunu düzenli ve düzensiz iki sis- “…Bizde insano¤lu flirazesiz kal-
temin var oldu¤u hükmüne yöneltmifltir. m›fl. Hayat onun için ahenksiz, birbirini
Buradaki yan›lg›n›n kayna¤›, maddenin tutmayan, günün hayat›na cevap verme-
uydu¤u kanunlarla, hayat› oluflturan yen bir y›¤›n ölü k›ymetler taraf›ndan
türleri ayn› kavramlarla aç›klama al›fl- idare ediliyor…” (1995a:104).
kanl›¤›d›r (1986a:292). Bergson’a göre; gerçek süre kavra-
Bergson’a göre; gerçek hayat bir te- m›, “yarat›c› tekamül”e yani evrenin
kâmül sürecinden ibarettir. Hayat›n bü- mükemmele ulaflmak üzere de¤iflimine
tününün, -gözlendi¤i zaman düzensizlik dayanmaktad›r. De¤iflim vard›r; her fley
gibi görülmesine ra¤men- gerçek süre de¤iflmektedir, de¤ifliklik eflyan›n kanu-
boyutunda de¤erlendirildi¤inde belli bir nudur(1986b:175).
düzene tâbi oldu¤u sezilmektedir. Dü- Tanp›nar “Mahur Beste”de de¤ifli-
zensizlik fikrine kap›lmam›z, asl›nda min toplumla iliflkisi üzerinde özenle
olaylar›n düzeninin bizim arzulad›¤›m›z, durmakta ve toplumdaki de¤iflmeyi ya-
kurgulad›¤›m›z düzene uymamas›ndan- kalayamayanlar›n d›fllanaca¤›n› belirt-
d›r.Tesadüfü, düzensizli¤in yak›n akra- mektedir;
bas› olarak tan›mlayan Bergson, tesadüf “…sen içtimaî bir mücadelenin geti-
diye alg›lad›¤›m›z olaylar›n iyi incelendi- rece¤i de¤iflikli¤i istiyorsun. Bu, istedi-
¤i takdirde, asl›nda olaylar dizisinin te- ¤in zaman olacak fley de¤ildir. Ona vara-
tikleyicisi oldu¤u düzenli bir mekaniz- bilmek için aradan bir sürü perdenin,
may› harekete geçirdi¤ini söyler engelin kalkmas› lâz›m, ‹mparatorlu¤un
(1986a:302). dayand›¤› iktisat sistemi de¤iflmeli. Son-
Tesadüf, baflka bir ifadeyle talih bi- ra bu de¤iflmenin getirece¤i halk tenev-
zim hayat›m›za hükmetmektedir. vürü senin istedi¤ini yapar. Halktaki
“… Behçet Bey. Kendinizi tan›maya hak fikri de¤iflir, mücadele bafllar. Fakat
bafllad›n›z. Kendinizle meflgul oluyorsu- bu zamanla, merhalelerle olacak fleydir.
nuz… size kendinizi seyretmek için bir Bu gençler belki de neticesi neye varaca-
ayna tuttular…. Hayat›n›zda flimdiye ¤›n› bilmeden bir kap›y› aç›yorlar. Mem-
kadar tesadüf diye bak›p geçti¤iniz nice leketimizin insan›n› flifleden ç›kar›yorlar,
64 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
“git yafla; bir fleyler yap, icap ederse öl…” “… Gene anlad›m ki bizim flark;
diyorlar. Aç›k havada ölmek cam arka- müslümanl›k, flu bu diye tebcil etti¤imiz
s›nda bo¤ulmaktan iyidir.” (1995a:113). fleyler, bu toprakta kendi hayat›m›zla ya-
Bergson’a göre, medeniyetlerin te- ratt›¤›m›z flekillerdir. Bize ulûhiyetin
melinde sevgi yatmaktad›r. Eserleri ya- çehresini veren Hamdullah’›n yaz›s›, It-
ratan ve onlar› ayakta tutan mucizevî rî’nin Tekbir’i, kim oldu¤unu bilmedi¤i-
güç, sevgiden baflka bir fley de¤ildir. ‹n- miz bir iflçinin yapt›¤› mihrapt›r.
san› yaln›zca zekân›n açt›¤› yolda ilerle- …Bu Müslümanl›¤›n benim de her-
mek tatmin etmemektedir. Sevgiyle yo¤- kes gibi inand›¤›m akideleri vard›r. As›l
rulmufl bir çal›flman›n daha kolay ilerle- sihrini o yapar. O ne medereseden, ne
me kaydedece¤i ve gerçe¤e o nispette da- tekkeden, ne fleyhülislâm kap›s›ndan, ne
ha kolay ve emin bir biçimde ulaflaca¤› kazasker kona¤›ndan gelir; halk›n haya-
muhakkakt›r. Medeniyetleri, eserleri ya- t›ndan do¤mufltur. Onun içindir ki o ha-
ratan güç, “…iç güdünün evrimleflmesiy- yat›n emrindedir, ruhaniyeti onunla be-
le meydana ç›kan sevgi demeti zekây› çe- raber yürür. ‹çine frenk icad› bile girer,
peçevre kuflatmaktad›r. Bu sezgiyi ken- fakat manzaras› bizim kal›r.”
dinde harekete geçirebilen ruh “kendi (1995a:109)
varl›¤›n› sonsuz olarak geçen varl›¤›n, Tanp›nar, “Mahur Beste”nin kurgu-
demiri k›zartan ateflin yapt›¤› gibi, ken- sunda fantastik anlat›m› da kullan›r. ‹n-
di flahsiyetini ortadan kald›rmayarak” sanlar›n iç dünyalar›n› aksettirirken on-
kendisine nüfûz etti¤ini hissediyor” lar›n bilinç alt›nda yaflad›klar›ndan ör-
(1968:104). nekler verir. Yazar›n bilinç ak›fl›yla ro-
‹nsanlar›n sevgi unsurunu kaybet- mandaki kiflilerin iç dünyas›n› çok daha
tikleri zaman, büyük zahmetlerle yarat›- canl› ve do¤al bir biçimde yans›tt›¤›n›
lan mucizevî eserlerin yan›p, yak›l›p kül görüyoruz:
olaca¤› ikaz› da romanda yer almakta- “Behçet Bey art›k eskisi gibi saat
d›r. seslerini teker teker fark etmiyordu ; sa-
“‹flte medeniyet dedi¤in bu kona¤a dece içinde her fleklin, her rengin çalkan-
benzer. Evvelâ o sand›¤›n mucizesi vard›. d›¤› s›cak bir ça¤layan durmadan ak›-
Yani rahmetli büyük annenin hofluna gi- yordu. Sonra bu flekiller ve renkler kay-
decek fleyleri sen fark›na varmadan ha- boldu, yerinde mahiyeti bilinmeyen bir
z›rlayan sevgisi… bu, o medeniyetin ya- alt›n par›lt›s› kald›. Fakat ne kadar ge-
rat›c› taraf›d›r ve hakikaten bir mucizeye nifl ve kuvvetli, ne kadar çabuk ak›yor-
benzerdi. Her fley âdeta haz›r gibi aran- du; etraf›nda ne varsa hepsini, Behçet
madan bulunur. Her tesadüf, her ad›m Bey de içinde olmak üzere hepsini bera-
bir mevsim gibi yüklü ve zengindi…. berinde al›p götürüyordu. fiimdi Behçet
… sonra bir an gelir, kona¤›n kendi- Bey bu âlemin akt›¤› yeri görüyordu. Bu
si yanar. fiimdi enkaz aras›nda gördü¤ü- yeni ald›¤› aynan›n karanl›kta bir uçu-
müz insanlara benziyoruz. Bir y›¤›n kül, rum gibi aç›lan bofllu¤u idi. Behçet Bey,
kararm›fl direk, pasl› demir, yer yer tüten bu bofllu¤a düflmemek için ç›rp›nd›. Ge-
duman, is ve çamur içinde iflte buldu¤u- nifl çerçevenin kenar›n› süsleyen filizlere,
muz fley…” (1995a:107) sarmafl›klara yap›flmak istedi. Fakat
Toplum, sevgiye dayal› gücüyle belli ak›fl o kadar kuvvetliydi ki hiçbir fley
bir inan›fl› farkl› co¤rafyalarda yeni yo- önüne geçemezdi. Nihayet Behçet Bey,
rumuyla gelifltirmektedir:
http://www.millifolklor.com 65
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
66 http://www.millifolklor.com
AHMET BAYTURSINULI’NA GÖRE KAZAK TÜRKLER‹
YAZILI EDEB‹YATININ DÖNEMLER‹ VE TÜRLER‹
ÖZET
Yaz›m›zda Rus hâkimiyeti döneminde eserler veren Ahmet Bayturs›nul›’n›n belki de ilk edebiyat tari-
hi çal›flmalar›ndan say›labilecek “Edebiyet Tan›tk›fl” adl› eserindeki Kazak Türklerinin yaz›l› edebiyat› ile il-
gili görüfl ve de¤erlendirmelerini tan›tmak istedik. Rus hâkimiyetinin bitti¤i 90’l› y›llardan sonra Bayturs›-
nul›’n›n da, o dönemin totaliter birlik sistemi bask›s›nda, dönemin istedi¤i görüfller çerçevesinde edebî eser-
ler veren yazar ve flairlerin de bu tür s›n›fland›rmalar› belirleyici olmamakla birlikte içinde bulundu¤u dö-
neme ›fl›k tutmas› aç›s›ndan önemlidir. Günümüzde yap›lan s›n›fland›rma çal›flmalar› daha gerçekçi yakla-
fl›mlara dayanmaktad›r.
Ahmet Bayturs›nul›’n›n Kazak yaz›l› edebiyat›n›n dönemleri konusundaki fikirleri, o dönemi ayd›nlat-
mas› aç›s›ndan; türler hakk›nda verdi¤i bilgiler ise, Kazak yaz›l› edebiyat› türlerinin belirlenmesi ve di¤er
Türk topluluklar›ndakilerle karfl›laflt›r›lmas› aç›s›ndan önem arz etmektedir.
Anahtar Kelimeler
Kazak Türkleri Yaz›l› Edebiyat›, Ahmet Bayturs›nul›, Kazak Türkleri Yaz›l› Edebiyat›n›n Dönemleri
ve Türleri
ABSTRACT
‹t is aimed in this article to introduce the views and estimates on written Cosac literature of Ahmet
Bayturs›nul› who gave literary works during the Russian Reign. His literary work, perhaps one of the first
in literary history, entitled the “Edebiyet Tan›tk›fl” (‹ntroduction to Literature). Ahmet Bayturs›nul› wrote in
age of the Russian invasion. Since the 90’s, the end of Russian dominance, the works of Bayturs›nul› and ot-
her authors and poets were written under Russian totaliatment union system in the circle of the official opi-
nion. The significant of the works were the investigation of the age, even though there works were not deci-
sively indicative for the classification of the literary genres.
The present classification experiences are based on more realytic approaches. Ahmet Bayturs›nul›’s
opinions on Cosac written literature periods has importance for the illumination of this period and plays on
important role among the comparison bet ween other Turkish folks.
Key Words
Written literature of Cosac Turks, Ahmet Bayturs›nul›, The periods and literary types of the written li-
terature of Cosac folksongs.
Yar› yerleflik veya göçer hayat tar- men terk edilmemifl, onlara da sahip ç›-
z›nda yaflay›p orta as›rlar içerisinde yer- k›lm›flt›r.
leflik hayat tarz›na geçen Türklerin ço- Kazak Türkçesinin ve Kazak boyu-
¤unlu¤unun sözlü gelenek vas›tas›yla nun teflekkül etmesine kadarki dönem,
yaflatt›¤› edebiyat›, yerleflik hayata ge- di¤er bir deyiflle Türk topluluklar›n›n
çilmesiyle birlikte yaz›l› edebiyata dö- birbirinden farkl› olarak ba¤›ms›z ve ay-
nüflmüfltür. Bu dönemde sözlü edebiyat r› ayr› geliflmeye bafllad›¤› devre kadar-
türleri k›smen ihmale u¤rasa da tama- ki, yani XV. yüzy›la kadarki kültür mi-
* Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Ö¤retim Üyesi.
http://www.millifolklor.com 67
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
ras›, Türk topluluklar›n›n hepsinde or- aras›nda Kazak Hanl›¤› devrindeki ede-
tak atalar miras› olarak ele al›n›r. biyat.
Kazak Türklerinin sözlü edebiyat›, V. Dönem: Sömürgecilik devrindeki
Kazak Hanl›¤›’n›n kurulmas›, Kazak bo- edebiyat. Çin ve Rus sömürgecilerinin
yu ve Kazak Türkçesinin ortaya ç›kma- egemenli¤i dönemi. Bu dönem, yazar ta-
s›yla birlikte 15. yüzy›l›n ikinci yar›s›n- raf›ndan flu alt gruplara ayr›lmaktad›r:
dan itibaren bafllar. Edebiyat araflt›r›c›- 1. Bafl›bofl beylik dönemindeki ede-
lar›, Kazak Türkleri yaz›l› edebiyat›n›n biyat.
bafllang›c›n› 19. yüzy›l›n ikinci yar›s› 2. Küçük ve orta cüzde sömürgeci
olarak göstermektedir. beylikler ve han taraftarlar›n›n Kazak
Yaz›m›zda Kazak Türkleri yaz›l› topraklar›n› talan etmesi ile ‹satay Ma-
edebiyat›n›n dönemleri ve bu dönemlere hambet baflkanl›¤›ndaki iflçi ayaklanma-
has özellikler tafl›yan türleri hakk›nda s›n›n sosyal hayatta sebep oldu¤u de¤i-
Ahmet Bayturs›nul›’n›n görüfllerini ver- flikliklerin de yönlendirdi¤i edebiyat.
meye çal›flaca¤›z. 3. Orta cüz içerisine Ruslar›n sok-
Kazak Türkleri yaz›l› edebiyat›n›n tu¤u “a¤a sultanl›k” sistemi ve bu dö-
devirleri konusunda günümüzdeki arafl- nem kahramanlar›n›n konu al›nd›¤› ede-
t›r›c›lar da farkl› görüfller öne sürmekte- biyat.
dirler. Fikir vermesi aç›s›ndan bunlar›n 4. Büyük cüzün Hokand Hanl›¤› yö-
bir ikisinden k›saca bahsedece¤iz. netiminde oldu¤u dönem ve bu dönem-
Ferhat Tamir, Kazak Türklerinin deki edebiyat.
Edebiyat› adl› yaz›s›nda Kazak yaz›l› Kazak bozk›r›nda 1822–1867 y›llar›
edebiyat›n› üç devreye ay›r›r: aras›nda halk›n sosyal ve siyasî hayat›,
“1. 15. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan 19. görüldü¤ü gibi üç ayr› sistemle idare
yüzy›l›n sonuna kadarki “sözlü halk ede- edilmifl; bu hareketler edebiyata da ak-
biyat›”n›n hâkim oldu¤u devir. setmifl ve üç farkl› gelene¤i ortaya ç›kar-
2. 20. yüzy›l bafllar›ndaki edebiyat. m›flt›r.
(1900–1924) Bu devre “Millî Uyan›fl 5. Ruslar›n Kazak bozk›r›na hâkim
Devri” de denir. olmas›, bask› rejimi ve Ruslaflt›rma poli-
3. Sovyet devri. (1924–1991). Sov- tikas›yla misyonerlik çal›flmalar›n›n ol-
yet ideolojisine uygun s›n›f menfaati ve du¤u bu dönem, 19. yüzy›l›n ikinci yar›-
çat›flmalar›n› esas alan edebî eserlerin s›ndan Kazan isyan›na kadarki dönemi
verildi¤i dönemdir. içine al›r.
1991’deki ba¤›ms›zl›ktan sonra Ka- Kazan ayaklanmas›ndan sonra dev-
zaklar aras›nda kendi hayatlar›n› akset- let yönetimi Lenin idaresindeki Bolfle-
tiren yeni bir edebiyat dönemi bafllam›fl- vikler Partisi’ne verilir. Edebiyat, bu dö-
t›r.”(TAM‹R, 1998) nemde ideolojinin hizmetine koflulmufl-
Prof. Mekemtafl M›rzahmetul› ise tur.
Kazak Türkleri yaz›l› edebiyat›n› flu de- Kazak topraklar›nda oldu¤u gibi
virlere ay›r›r: bütün çok halkl› Sovyet halklar›n›n ede-
“I. Dönem: MÖ VII. yüzy›llar. biyatlar›, özellikle 1920’li 30’lu y›llarda,
II. Dönem: VIII – XII. yüzy›llar. kabul edilen sosyalist sistemin iste¤ine
III. Dönem: Alt›n-Ordu devrindeki göre s›n›fç›l›k görüflünü temel edinerek
edebiyat. ortaya ç›km›flt›r.
IV. Dönem: XV – XVII. yüzy›llar 30’lu y›llarda edebî tenkit türü ve
68 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
edebiyat› tan›tma ilmi biraz canlanmaya edebiyat a¤›rl›kl› de¤il de dinî a¤›rl›kl›
bafllar. olmas›, Bayturs›nul›’na göre edebiyat›n
40’l› y›llardan ba¤›ms›zl›¤a kadar geliflmesine engel olmufltur. Çünkü bu
Kazak Edebiyat› Almanya’yla yap›lan tip eserler, dini ö¤retmek amac›yla bolca
Vatan Savafl›’ndan etkilenmifl, bu y›llar kaleme al›nan, edebî yönü olmayan eser-
içerisinde birçok Kazak yazar, flair ve lerdir. Rus hükümeti bu dönemde Kazak
âlimin tutuklanmas› veya öldürülmesiy- ve Nogaylar aras›na nifak sokup iki gru-
le kar›fl›k ve kötü bir dönem de yaflan- bu ay›r›r. Kazak beyleri de bu ak›ma ka-
m›flt›r. p›l›p Nogaycay› b›rak›r, do¤rudan Rusça
Kazak edebiyat›, 1991’den sonra ö¤renirler. Bu siyasetin devam›nda Arap
ise, kendi halk›n›n hayat›n› ve hayat harfleri kald›r›l›r, Kiril harfleri kullan›l-
gerçeklerini tenkitçi bir gözle tasvir et- maya, eserler bu harflerle bas›lmaya
meye bafllam›flt›r. (MIRZAHMETULI, bafllan›r.
2004: 13–24) Kazaklar›n Avrupa edebiyat›yla ta-
Kazak Türkleri yaz›l› edebiyat› üze- n›flmas›n› sa¤layan ise Rus edebiyat›d›r.
rine Sovyetler Birli¤i döneminde kaleme Bayturs›nul›’na göre bu dönem edebiya-
al›nan eserlerde, Kazak edebiyat›n›n ta- t›n›n amac›, dili gelifltirmek, edebiyat›
rihî dönemleri, totaliter birlik sistemi- güçlendirip güzellefltirmektir.
nin de bask›s›yla iki grup halinde ele Bayturs›nul›, bu görüflleri do¤rultu-
al›nm›flt›r: sunda Kazak yaz›l› edebiyat›n› iki döne-
1.Ayd›nlat›c›-demokratik yolda iler- me ay›r›r:
leyen edebiyat. 1. Dindar dönem: Dinle ilgili eser-
2. Burjuvac› milliyet yolunda ilerle- lerin verildi¤i bu dönemde sözlü edebi-
yen edebiyat. yat türlerine yenilerinin eklenmesi d›-
Ahmet Bayturs›nul›’n›n Kazak ya- fl›nda pek de¤ifliklik yoktur. Sadece dinî
z›l› edebiyat›n›n dönemleri hakk›ndaki konulu eserler verilmifltir. Bu dönemde
görüflleri, bu grupland›rmadan farkl› de- flu türler yer almaktad›r:
¤ildir. Qiyssa (K›ssa): Manzum dinî hikâ-
Bayturs›nul›, Kazaklar aras›na ya- yelerdir. Bu hikâyelerde Kazaklar›n de-
z›n›n dinle birlikte girdi¤ini, çocuklara ¤il, baflka milletlerin hayat› anlat›lmak-
dini ve yaz›y› Nogay mollalar›n ö¤retti- tad›r. K›ssalar, mazmununa göre ikiye
¤ini, bu yolla da ilk edebî eserleri ortaya ayr›l›rlar:
koyup yaz›l› edebiyat›n ilk örneklerini a. Dinin üstünlü¤ü, Allah yolundaki
oluflturanlar›n da onlar oldu¤unu belirt- savafllar, müslümanlar›n zaferlerinin
mektedir. Nogaylar, Kazaklar aras›nda konu olarak ifllendi¤i k›ssalar.
uzun y›llar boyunca yaflad›klar› için, on- b. Dinî emirlerin konu olarak ifllen-
lar›n fliiri sevdiklerini ö¤renmifl ve dinî di¤i k›ssalar.
kurallar› halka fliirlerle ö¤retmeye çal›fl- ‹lk k›ssalar, (“Zarkum”, “Salsal”,
m›fllard›r. Bayturs›nul›, bu amaçla olufl- “Seyfü’l-Melik” vs.) uzun hikâyeler flek-
turulan edebiyat›n dine hizmet etti¤ini, lindeyken daha sonralar› (“Musa men
ama dile zarar verdi¤ini ileri sürer. Ka- Qar›nbay”, “Jum-Juma” vs.) k›sa hikâ-
zaklar›n ilk yaz›l› edebiyat örneklerinde yeler tarz›nda da yaz›lm›flt›r.
de Kazak ve Nogay Türkçelerinin kar›-
Jarandar, bul sözüme qula¤›ñ sal:
fl›k bir yap› içerisinde karfl›m›za ç›kt›¤›-
Awz›mnan fl›qqan sözim fleker men bal.
n› belirtir. Bu dönemdeki eserlerin dil ve
Özim bilgen kitaptan oq›p kördim
http://www.millifolklor.com 69
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Jarandar, aram deydi zeketsiz mal. Bir ifl yapar durur bir baflka bende,
Malay› qudireti köp parwardeger, Beyhude gezer fakat o gördü¤ünde.
Quday¤a jaqs› pende quld›q q›lar. Surat›n› as›p bakmadan geçermifl,
Mal›ñnan qay›r, zeket bermey ötseñ, O yi¤ide peygamber rast geldi¤inde.
Aq›rette qarn›ñdan tas fl›¤arar. Rastlay›nca bir defas›nda gülüp geçti,
Gördü¤ünde de gölgesine gülümsedi.
(Yarenler, bu sözüme kulak verin,
“Ey sahabe hazretleri gülmezdiniz,
A¤z›mdan ç›kan söz, fleker ile bal.
Bildi¤im bir kitaptan okuyup gördüm Ne sebeple güldünüz bugün?”, demifl.
Yarenler haram olur, zekâts›z mal. fiöyle der: “Sebebi var gülüflümün,
Kuluna kudreti güçlü perverdigâr, Gülmeyecektim rastlasayd›m ilerde.
‹yi kullar, Allah’a kulluk eder, ‹ki fleytan yan›nda yoldafl idi,
Mal›ndan hay›r, zekât vermeden göçsen, Bofl bofl bak›p avare gezdi¤inde.
Ah›rette karn›ndan tafl ç›kar›r.) Oturuyordu bu sefer yeri çizip,
Yoldafll›ktan kaçt› fleytan bozulup.
Hikayat (Dini hikâyeler): Dinî ko- Gelmifl iki feriflte yan›nda durur!
nular›n ifllendi¤i, terbiye edici hikâyeler- Bu sebepten güldüm, gönlüm coflup.”
dir.
Bofl bofl gezen batar bil ki felakete,
Beker bosqa jürgenfle boyd› balap
‹nsan isen, kap›lma bu âdete.
Jaqs› depti är iske q›l¤an talap.
Pay¤ambar› qudan›ñ zaman›nda, Bombofl gezip durmaktan da kötüdür,
Jüredi eken bir jigit beker qarap. Faydas›z yere yapt›¤›n hareket de.)
Q›l›p jürer bir jum›s özge bende, MollaMusa
Beker jüre biraq ta sol körgende
Tüs suw›t›p, qaramay ötedi eken, Nasiyhat – Ügit (Ö¤üt): Bu dönem
Ol jigitke pay¤ambar kez kelgende. nasihatleri, dinî esaslara dayand›r›larak
Jol›qqanda bir sapar külip ötti, söylenir.
Körgennen-aq qaras›n külimdepti. Biyler, para jemeñiz!
“Sahabalar taqs›r›-aw, külmewfli eñiz,
Jal¤and› jol demeñiz!
Ne sebepten küldiñiz bügin?” depti.
Aqiyret qam›n izdeñiz!
Aytt› sonda: “Sebep bar külgenimde,
Jan¤a tipti tiymeñder!
Külmewfli edim jol›qsa ilgeride.
Eki flaytan qas›nda joldas edi, Kisi aq›s›n almañdar,
Beker qarap ilgeri jürgeniñde. Awz›ña aram salmañdar!
Ot›r eken bul sapar jerdi s›z›p, Düniye j›y›p ötken joq
Joldast›qtan qafl›pt› flaytan buz›p. Bizden bur›n¤› Pay¤ambar.
Kelip edip periflte, qas›ñda ot›r! Söz aytay›n ülkender!
Sol sebepten külip em könilim q›z›p.” Qudaydan qap› ketpeñder!
Beker jürgen batad› bäleketke, Äliñ kelse, Meke bar,
Adam bolsañ, jolama ol ädetke. Starfl›n, bol›s bolam dep,
Qur› qarap jürgennen art›q deydi
Is›rap q›l›p mal tökpeñder.”
Paydas›z beker q›l¤an äreket te.”
Molda Musa
(fiortanbay
(Beyhude bofl dolafl›p, bombofl gezip, (Beyler rüflvet almay›n!
Yalanla ifl tutmay›n!
‹yi deyip her ifle k›lm›fl talep.
Ah›ret kayg›s›n› çekin!
Huda’n›n peygamberi zaman›nda,
Özellikle cana de¤meyin!
Gezer imifl bir yi¤it bofl bofl bak›p.
Kifli hakk› yemeyin!
70 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 71
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
72 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 73
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
74 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
S›ñdar Dönem (Edebî Tenkit Dö- sal›klar›yla ilgilidir. Anlat›m flekli hep-
nemi): Kazak edebiyat›n›n bu dönemin- sinde ayn›d›r.
de yay›nlanan eserlerde edebî tenkit tü- Bayturs›nul›, Kazak edebiyat›nda
rü karfl›m›za ç›kmaya bafllar. Bu sebeple hala roman türünü temsil eden bir eser
bu devre kusursuz, vas›fl› ve güzel tol- olmad›¤›n› belirterek, Mircak›p Duvla-
¤aw(lirik fliir)lar›n yaz›ld›¤› dönem de tul›’n›n “Bak›ts›z Jamal”›n› uzun hikâye
denebilir. olarak de¤erlendirir.
Bayturs›nul›’na göre bundan önceki 3. Äweze J›r› (Ahenk destan›): Bir
dönemlerde verilen eserler bir yönüyle milletin tarihinde yer alan, halk›n a¤-
güzel ve güçlü olsa da di¤er yönüyle ku- z›nda na¤me olup söylenen olaylar›n ve-
surludur. Kazak ak›nlar›, Avrupa edebi- ya bu olaylara halk›n katt›¤› sanat›n, yi-
yat› ile tan›flt›ktan sonra eksikliklerini ¤itli¤in, insanl›¤›n destanî bir flekilde
fark etmifl, bunlar› gidermeye, kendi anlat›ld›¤› eserlerdir. Bu eserlerde hem
edebiyatlar›n› Avrupa edebiyat›na göre olaylar hem de erlik gösteren yi¤itler
flekillendirmeye çal›flm›fllard›r. Baytur- destanlaflt›r›larak anlat›l›r.
s›nul›, bu çal›flmalara örnek olarak üstat Tarihî j›rda insanlar ve olaylar hak-
Abay’› gösterir ve s›ñdar devri Abay’›n k›nda söylenenler tarihî bilgilerden
eserleriyle bafllat›r. farkl› olamaz. Hâlbuki äweze j›rda temel
Yazar, Kazak s›ñdar edebiyat›n›n tarih bilgisi de¤ifltirilmez, ama olaylar
Avrupa edebiyat› örne¤inden ortaya ç›- ve flah›slar hakk›nda yazar›n hayali
k›p geliflti¤ini ifade etmek yan›nda, Av- hürdür. Äweze j›r› edebî bir tür oldu¤u
rupa edebiyat›ndaki türlerin hala kendi için ädemilew (güzellefltirme), köriktew
edebiyatlar›nda eksik oldu¤unu da belir- (süsleme), meñzew (iflaret etme), äserlew
tir. Bayturs›nul›, bu dönemdeki türleri (etkileme) yöntemleri kullan›labilir.
flu flekilde s›ralar: 4. Tariyhiy J›r (Tarihî destan): Tari-
hî bilgilerin esas al›nd›¤›, gerçek olaylar
I. Äweze yaki äñgime türli söz- veya kifliler hakk›nda yaz›lm›fl eserler-
der: (Nesir Türleri) dir.
Bu gruba giren alt türler flunlard›r. 5. Añ›z öleñ jäne äñgime (Efsane,
1. Ertegi J›r (Masal destan): Man- menk›be veya hikâye): Bu eserler, bat›l
zum masallard›r. Tenkitçi olmas› bak›- inançlar, H›z›r, rüyalara inanma, vs. gibi
m›ndan kendinden önceki dönemlerin halk içinde anlat›lan çeflitli efsane ve
ertegilerinden ayr›l›r. Ma¤can Cumaba- menk›belerden oluflmaktad›r. Ak›nlar,
yul›’n›n “S›zd›k Bat›r” adl› eseri buna hofl bir dille, gösteriflli bir flekilde bu
örnektir. menk›beleri tekrar ele almaktad›rlar.
2. Ul› äñgime yaki roman (Uzun hi- Ma¤can Cumabayul›’n›n “Korkut”u,
kâye veya roman): Hayatta yaflanm›fl ve- Abay’›n “Eskendir” adl› eseri bu gruba
ya yaflanabilecek olaylar› konu al›p hi- örnektir.
kâye eden, tasvir eden eserlerdir. Olay- 6. Köñildi Söz (‹yi niyetli, nefleli
lar›n tasvir edilmesi s›ras›nda ona yön
eserler): Zulmü, hilesi olmayan, tabiî
ve renk veren tipler de tasvir edilir. Tip-
dertsiz, temiz, alçakgönüllü insanlarla,
lerin uygun ve gerçekçi seçilmifl olmas›,
huzurlu hayat›n tasvir edildi¤i eserler-
eserin de gerçe¤e uygun olmas›n› sa¤lar.
dir.
Bu bafll›k alt›ndaki eserlerin ro-
Yazara göre, Kazak edebiyat›nda
man, uzun hikâye, küçük hikâye fleklin-
henüz bu tür eserler yoktur.
de grupland›r›lmas›, onlar›n uzunluk k›-
http://www.millifolklor.com 75
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
76 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
c. Aramter, yaki äwreflilik tart›s da¤› Qazaq Ädebiy Tiliniñ Jazba Nusqalar›, Al-
mat›.
(Komedi) ERC‹LASUN, Ahmet Bican, 1993, Türk
Tart›s›n içinde flark›, na¤me yer Dünyas› Üzerine ‹ncelemeler, Ankara, Akça¤
al›rsa buna “tart›s zaw›qt›” (zevkli tar- Yay.
ERGÖBEK, Qulbek, 1994, 20. ⁄as›r Bas›n-
t›s), kurnazl›k a¤›rl›kl› konu yer al›yorsa da¤› Ädebiyet, Almat›.
“quwl›qt› tart›s” (hileli, kurnaz tart›s), ERGÜN, Metin, 2002, Kopuz Sar›n›: Kazak
hiciv ve komiklik varsa “küldirgi tart›s” Âfl›k Tarz› fiiir Gelene¤i, Ak›n ve C›ravlar, An-
kara, Kültür Bak.
(gülünç, hicvî tart›s), sihir konuluysa ‹SAYEV, B., 1989, Qazaq Ädebiy Tiliniñ Ta-
“siyq›rl› tart›s” (sihirli tart›s) ad›n› al›r. riyhiy, Almat›.
Rus hâkimiyeti döneminde eserler KALKAN, ‹brahim, “Kazak Siyasi Düflüncesi-
nin Geliflimi ve Qazaq Gazetesi(1913-1918)”, Türk-
veren Ahmet Bayturs›nul›’n›n belki de ler – 19.c., s.369-388, Ankara, Yeni Türkiye Yay.
ilk edebiyat tarihi çal›flmalar›ndan say›- Qazaq SSR ⁄›l›m Akademiyas› M.O. Awezov
labilecek “Edebiyet Tan›tk›fl” adl› eserin- At›nda¤› Ädebiyet Jane Öner ‹nstitut›, 1989, Ah-
met Bayturs›nul›, fi›¤armalar›, Almat›.
deki Kazak Türkleri yaz›l› edebiyat›yla KENJEBAYEV, B., 1973, Qazaq Ädebiyeti
ilgili görüfl ve de¤erlendirmelerini tan›t- Tarihiniñ Mäseleleri, Almat›.
maya çal›flt›k. 1991’den yani Rus hâki- QONIRATBAYEV, Awelbek, 1994, Qazaq
Ädebiyetiniñ Tar›yh›, Almat›.
miyetinin bitti¤i y›llardan sonra Baytur- KUTALMIfi, Mehmet, 2004, “Tarihte ve Gü-
s›nul›’n›n da, o dönemin totaliter birlik nümüzde Kazakistan’›n Alfabe Meselesi”, Bilig,
sistemi bask›s›nda, dönemin istedi¤i gö- S.31, s.1–21.
MIRZAHMETULI, Mekemtafl, 2004, Türkiye
rüfller çerçevesinde edebî eserler veren D›fl›ndaki Türk Edebiyatlar› Antolojisi–27, Ka-
yazar ve flairlerin de bu tür s›n›fland›r- zak Edebiyat› I-II, Ankara, Kültür ve Turizm Bk.
malar› önemini kaybetmifltir. Günümüz- Yay.
ÖZKAN, Nevzat, 1997, Türk Dünyas›, Kay-
de yap›lan s›n›fland›rma çal›flmalar› da- seri.
ha gerçekçi yaklafl›mlara dayanmakta- Rabiga SIZDIKOVA, 1984, 18–19. ⁄as›r Qa-
d›r. zaq Ädebiy Tiliniñ Tariyhiy, Almat›.
SIZDIKOVA, Rabiga, 1993, Qazaq Ädebiy
Türk dünyas› topluluklar› ve cum- Tiliniñ Tariyhiy, Almat›.
huriyetlerinin genifl bir co¤rafyada yer SÖYLEMEZ, Orhan, “Ba¤›ms›zl›¤›n›n 10. Y›-
almalar›, tarih ve siyasî birliklerindeki l›nda Kazakistan Cumhuriyeti”, Türkler – 19.c.,
s.339-364, Ankara, Yeni Türkiye Yay.
çeflitlilikler, edebî konular› kendilerine SÜY‹NfiAL‹EV, Hangali, 1997, Qazaq Äde-
has ve birbirlerinden farkl› metotlarla biyetiniñ Tar›yh›, Almat›.
ele almalar› sebebiyle her birinin edebi- TAM‹R, Ferhat, 1998, “Kazak Türklerinin
Edebiyat›”, Türk Dünyas› Edebiyatlar›, Ankara,
yat tarihini tespit etmek, edebî dönemle- MEB Yay, s.359-383.
rini belirlemek, vs. konular›ndaki çal›fl- TAM‹R, Ferhat, 1998, “Kazak Türkleri Edebi-
malar hala kar›fl›kl›klar arz etmektedir. yat›”, Türk Dünyas› El Kitab›–4. cilt, Türkiye D›-
fl› Türk Edebiyatlar›, Ankara,TKAE Yay., s.423-451.
Bu çal›flmalar›n her Türk toplulu¤u için- UYGUR, Ceyhun Vedat, 2002, “Tol¤av Naz›m
de ele al›n›p kesinlefltirilmesinden sonra Türü ve Karakalpak Tol¤avlar›”, Uluslar Aras›
belirlenen ortak metot ve yaklafl›mlarla Türk Dünyas› Halk Edebiyat› Kurultay› Bildi-
rileri (27–29 May›s, Mersin), T.C. Kültür Bakanl›¤›
genel sonuçlara var›labilecektir. Yay., Ankara, s.677-687.
KAYNAKLAR
ARAT, Reflit Rahmeti, 1977, “Kazakistan”, ‹s-
lam Ansiklopedisi, Ankara.
BAYTURSINULI, Ahmet, 1991, Aq Jol, Al-
mat›.
B‹RAY, Nergis, 2003, “Ayt›s, Ayt›s-Tart›s”,
Milli Folklor, S:57, s.58–76.
EB‹LKASIMOV, B., 1988, 18–19. ⁄as›rlar-
http://www.millifolklor.com 77
ALTAY DESTANLARINDA VE ANADOLU TÜRK
MASALLARINDA TASTARAKAY-KELO⁄LAN
ÖZET
Altay destanlar›n›n karakteristik motifi olan “Tas, Tastarakay” ile Anadolu Türk masallar›n›n ünlü ti-
pi “Kelo¤lan” ayn› kökten gelmektedir. Altaylardan Balkanlara, bütün Türk dünyas›nda tan›nan karak-
ter,Türk kültürüne has önemli motiflerden biridir. Türkün dünya görüflüne göre kellik, köseli¤in z›dd›d›r ve
Tanr› kutunu sembolize eder. Tanr› taraf›ndan yeryüzünü yönetmekle görevlendirildi¤ine inanan Türk ha-
kan›, zaman zaman k›l›k de¤ifltirerek halk içinde gezer; hak düzene uymayanlar›, kötüleri bu flekilde tespit
ettikten sonra, cezaland›r›r. Türk devlet yönetiminin temelini oluflturan bu sistem, kültürümüzün bütün
ürünlerinde karakterize edilmifltir. Gerek Altay destanlar›nda, gerekse Anadolu halk masallar›nda s›kça gö-
rülen Tastarakay-Kelo¤lan, zeki, muktedir, insanlar taraf›ndan öldürülemeyen, dürüst, kötülere karfl› ac›-
mas›z, uykucu, uyuz kel görünüfllü, komik, zay›f, c›l›z, kel atl›, vb. özelliklere sahiptirler. Yaln›z Altay des-
tanlar›nda asl›na dönerek kutlu han olan Tastarakay, Anadolu masallar›nda bazen kutlu han olur; bazen de
gelene¤in bozulmas› sebebiyle Kelo¤lan olarak kal›r. Türk kültürünün iyi tahlil edilebilmesi ve mitolojimizin
sa¤lam temellere oturabilmesi için Türk dünyas›nda mukayeseli çal›flmalara a¤›rl›k verilmelidir.
Anahtar Kelimeler
Tastarakay, Kelo¤lan, Köse, k›l›k de¤ifltirme, Dede Korkut Hikâyeleri, Köro¤lu Destan›, Bams› Bey-
rek, Bozo¤lan, Afl›k Garip, düzme Kelo¤lan, hakikî Kelo¤lan.
ABSTRACT
Tas,Tastarakay, the characteristic motive of Altaic epics and Kelo¤lan (the bald boy), the famous cha-
racter of Anatolian Turkish folktale comes from the same root. From Altais to Balkans, the character well-
known in the whole Turkic world, is one of the most important motives of Turkish culture. The baldness, de-
pending on the Turkish aspect, is the opposite of beardness and sembolizes the holiness of God. The Turkish
hakan (emperor), believing he has a mission to rule the world that was given by God, sometimes disguises
and travels through the country; after exploring the bad ones this way, he punishes them. The system which
takes the basic place in ruling the state can be seen in all the products Turkish culture. Taskaray-Kelo¤lan
who can often be seen either in Altaistic epics or Anatolian folk tale are clever, successful, honest, bald, cruel
to the bad, funny and thin. They also cannot be killed by mortals. Only in Altaistic epics, Tastarakay turns
back to his roots and becomes the holy emperor... In Anatolian folk tale he sometimes becomes the holy em-
peror and sometimes remain as Kelo¤lan because of the destruction of the tradition. To analyze Turkish cul-
ture well and to establish our mitology on a strong foundation, comparative studies in the Turkic world sho-
uld be taken seriously.
Key Words
Tastarakay, Kelo¤lan(the bald boy), beardness, to disguise, Dede Korkut Stories, Köro¤lu Epos, Bams›
Beyrek, Bozo¤lan, Afl›k Garip, the fake Kelo¤lan, the real Kelo¤lan.
Kelo¤lan, bütün Türk dünyas›nda lik anlay›fl›, kelli¤in çeflitleri, daz, kel at-
ve kültürümüzün bütün katmanlar›nda lar, mitolojik baz› Kelo¤lan motifleri vs.
yayg›n, millî bir motiftir. Motifle ilgili hakk›nda ayr›nt›l› bilgiler vermifltir. Ay-
olarak en genifl araflt›rmay› Bahaeddin r›ca I. Uluslararas› Türk Folklor Kong-
Ögel yapm›flt›r (1995:77-82). Türk Mito- resi’nde sundu¤u tebli¤inde (1976:265-
lojisi II adl› eserinde, Türklerde kel, kel- 268), Türk dünyas›ndan çeflitli örnekler
78 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
vererek, baz› folklorcular›n iddia etti¤i- lar. K›l›k de¤ifltirirler; tebdil-i mekân ge-
nin aksine (Alangu, 1983:330-343; Bora- zerler; Kelo¤lan-Tastarakay olurlar. Top-
tav, 1984:85) - millî bir motif oldu¤unu lum içinde hata yapanlar› bu flekilde
ispata çal›flm›flt›r. tespit ettikten sonra, suçlular› cezalan-
Bütün Türk dünyas›nda daz, daz- d›r›r ve tekrar eski hâllerine geri döner-
lak, kavlak, keçel, taflfla, tas, tas-kul, ke- ler.
çeli, keçel, taz keçel, Keçel Yelgen, Keçel Kültürümüzün bu özelli¤i, masal ti-
Mehmet vb. (Ögel,1995:77-82; Köksal, pimizde oldu¤u gibi, destanc›l›k gelene-
1991:241-254) adlar verilen motif, Altay ¤imizin de de¤iflmeyen motifi olmufltur.
destanlar›nda “Tas”, “Tastarakay” (Er- Tanr› kut verdi¤i için yeryüzünü yöne-
gun, 1998: 222, 224, 232; Dilek, 2002:56, ten Türk hakan›, Altay destanlar›nda
264, 271, 272, vs.), Anadolu co¤rafyas›n- “altm›fl ka¤an›n a¤abeyi”, “yetmifl ka¤a-
da Kelo¤lan ad›yla tan›nmaktad›r. n›n a¤abeyi”dir (Dilek, 2002:41, 43; Er-
Türk kültür dairesi içinde yer alan gun, 1998:203). Zaman zaman Tastara-
‹ran’da “keçel”, Gürcüler aras›nda “kel kay- Kelo¤lan k›l›¤›na girerek yeryüzün-
kafal› kaz çoban›” biçiminde; ayr›ca deki ve gök katlar›ndaki ka¤anlar› de-
Azerbaycan’da Keçel Memed, Keçel Ye- netler; halka zulmedenleri cezaland›r›r;
¤en, Keçel Hamza flekilleri yaflamakta- yerlerine adaletli ka¤anlar› atar (Dilek,
d›r (Bagriya ve Zeynall› 1935 ve Sad›k 2002:50-57; Ergun, 1998:214). Bazen yer
Hidâyet, 1310’dan aktaran Alangu, alt›na inerek, kutlu insanlar› kaç›ran
1983: 332). “Erlik-fieytan-kötü ruh”la mücadele
Bizim bu makaleyi haz›rlamaktaki eder; kutlu kiflileri kurtararak yeryüzü-
amac›m›z, Kelo¤lan’›n Türk mal› oldu- ne ç›kar›r; Erlik’i yerin yedi-dokuz kat
¤unu tekrar kan›tlamak de¤il, dünya gö- alt›na göndererek hak etti¤i cezay› verir
rüflümüzde de¤iflen yerini gözler önüne (Dilek, 2002:140, 166; Ergun, 1998:213).
sermektir. Bütün ka¤anlar›n üzerinde yarat›lm›fl
Türk dünya görüflüne göre kellik, kutlu ka¤an ve kendisi gibi bu ifl için kel
Tanr› kutunu sembolize etmektedir. Es- olan at›, vazifesini tamamlad›ktan son-
ra, tekrar eski hâline geri döner.
ki Türk düflüncesine göre Tanr›, her fleyi
Altay’daki kutlu hanlar›n kahra-
yoktan var etmifltir. Onun bulundu¤u
manl›klar›n› anlatan destanlar›n en faz-
yerde hiçbir fley yoktur. Geñ yerdir.1
la ilgi çeken ve en komik olan bölümü,
Çünkü onun hiçbir fleye ihtiyac› yoktur.
han›n Tastarakay olduktan sonraki ma-
Tanr›’n›n dünya nizam›n› sa¤lamas› için
ceralar›n›n anlat›ld›¤› bölümdür. O bö-
gönderdi¤i Türk hakanlar› da geldikleri
lümde anlat›lanlar ile masal kahrama-
kutlu yerden izler tafl›rlar. Kellik bu iz-
n›m›z Kelo¤lan aras›nda çok büyük ben-
lerden biridir. O¤uz Ka¤an Destan›’n›n
zerlikler vard›r. Bu benzerlikleri flöyle
daha bafl›nda ifade edilen “Gün do¤usu,
s›ralayabiliriz:
geñ yerden kopan O¤uz” sözü, bu düflün-
a) ‹kisinin de sadece yafll› anne-ba-
cemizi aç›kça do¤rulamaktad›r (Ögel,
bas› veya annesi vard›r. Yaln›z, Tastara-
1976:37).
kay’›n ailesi kutlu yarat›lm›fl han soyu-
Dünya nizam›n› sa¤lamakla görev-
dur. Kelo¤lan’›n ailesi ilk bak›flta gari-
lendirilen Türk hakanlar›, hak düzene
band›r. Kutlu oldu¤u sonradan anlafl›l›r.
uymayan bir durumla karfl›laflt›klar›nda
b) ‹kisi de kutlu yarat›lm›fl han k›z›
Tanr› vergisi kutlu özelliklerini kullan›r- ile evlenir.
http://www.millifolklor.com 79
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
80 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
r›n don de¤ifltirmesi ile yaflamaya de- rivayetindeki Keçel Hamza gibi bir tip-
vam etmifltir. Aslan, güvercin, geyik vs. tir. Mirza Memed, Yusuf Bey ve Ahmet
donuna giren alperenler Tastarakay’›n Beyi öldürmeyi taahhüt eder, buna kar-
vazifesini devralm›fllard›r. fl›l›k da Güzelflah’›n k›z› ile evlenir (Bo-
Bütün Türk dünyas›nda yayg›n ola- ratav, 1988:239).
rak anlat›lan ve belki de en genç destan- Halk hikâyelerinden Âfl›k Garip’te
lar›m›zdan olan Köro¤lu’nun, Anado- de Kelo¤lan tipi yer alm›flt›r. Garip’in
lu’da anlat›lan kollar›nda gördü¤ümüz, rakibi fiah Veled’in fiah Sanem ile evlen-
Kelo¤lan’›n dâhil oldu¤u bölümler bu mesini temin için, Âfl›k Garip’i ölmüfl
düflüncemizi destekleyen en büyük da- zannettirir (Boratav, 1988: 85). Tahir ile
yanaklardan biridir. Zühre hikâyesinde iki âfl›¤a birbirinden
Köro¤lu’nun Paris (Boratav, haberler götüren bir âfl›kt›r. Bir kervan-
1984:65), Huluflu (Boratav, 1984:46) ri- da bulunarak Zühre’nin fliirlerine cevap
vayetlerinde Kiçel Hamza; Tobol rivaye- verir (Boratav, 1988:85).
tinde Kezel (Boratav, 1984:83), Marafl ri- Yukar›da verdi¤imiz destan ve hi-
vayetinde Kelo¤lan ve Yekçeflim (Bora- kâye örneklerinde gördü¤ümüz Kelo¤-
tav, 1984: 85) ad›yla karfl›m›za ç›kar. Kö- lan’›n, fonksiyon aç›s›ndan Altay destan-
ro¤lu Destan›’nda gördü¤ümüz Kelo¤- lar›ndaki Tastarakay’dan hiçbir fark›
lan’›n, Altay destanlar›ndaki Tastarakay yoktur. Fakat gelene¤in bozulmas›yla
ile görev bak›m›ndan hiçbir fark› yoktur. ayr› bir tip olarak yer almaya bafllam›fl-
Fakat, art›k ayr› bir kahraman olarak t›r. Silistre-Hasan Pafla kolunda anlat›l-
destanlarda yerini alm›flt›r. d›¤› gibi, Köro¤lu’nun, onu paflan›n yeri-
Erzurum, Âfl›k Battal anlatmas›, ne geçirmesi, gelene¤in bozuldu¤unun
Silistre-Hasan Pafla Kolunda, Köro¤- bir baflka delilidir. Hâlbuki Köro¤lu’na
lu’nun karfl›s›na ç›kan Kelo¤lan, hilede yard›m eden Kelo¤lan’d›r, istese onu
ve civanmertlikte Köro¤lu’nu bast›r›r. tekrar alt edebilir. Paflal›¤›-padiflahl›¤›
Silistre’de Hasan Paflan›n k›z›n› almak kendisi hak etmesine ra¤men, Köro¤lu
için K›r-At’› kaç›r›r. Fakat ilk f›rsatta öne ç›kar›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Asl›nda
Köro¤lu’na K›r-At’› kurtarma imkânlar›- Kelo¤lan, Köro¤lu’dan daha üst bir tip-
n› haz›rlar. Sonunda, vadetti¤i gibi K›r- tir. Destanc›l›k gelene¤i içinde de¤erlen-
At’›n dizginini Köro¤lu’nun eline verir. direcek olursak, kutlu yarat›lm›fl Kelo¤-
Hatta baz› rivayetlerde o, beyin ma¤lû- lan, kötü düzene karfl› ç›kan Köro¤lu’na
biyetinden sonra da mevkiini kaybet- muvaffak olmas› için yard›m eder.
mez. Vaadini yerine getirdi¤i için, Kö- Masallara gelince, Anadolu’dan der-
ro¤lu onu paflan›n yerine geçirir (Bora- lenen Kelo¤lan masallar›, sanki Altay
tav, 1988: 81, 140). destanlar›n›n Tastarakayl› bölümleri gi-
Köro¤lu’nun kollar›ndan Celâli Bey bidir. Hatta bunlardan “düzme Kelo¤-
ve Mehmet Bey hikâyesinde Kelo¤lan, lan” diye adland›r›lanlar (Sakao¤lu,
flah›n kölesi gibi gösterilir. Zekâs›yla, 1973:227-228; Alangu, 1967: 125), des-
haks›z yere idam edilecek olan Mehmet tan gelene¤indeki motife daha uygun-
Beyi idamdan kurtar›r (Boratav, 1988: dur. S. Sakao¤lu, düzme Kelo¤lan’› flöyle
218). tarif eder: “Bilhassa gadre u¤ram›fl zen-
Bozo¤lan Destan›’nda Kelo¤lan’a gin veya padiflah çocuklar› kendilerini
benzer bir tip vard›r. Bu, tamamen Azeri tan›tmamak için k›l›k de¤ifltirirler. Kar-
http://www.millifolklor.com 81
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
fl›lar›na ç›kan bir çobana bol para vere- taraf›ndan yenmek üzere olan küçük ba-
rek bir koyun kestirirler ve karn›n› bafl- l›¤› kurtar›r. Küçük bal›k onunla konu-
lar›na geçirerek Kelo¤lan olurlar. Kelo¤- flur; zor durumlarda yard›m istemesi
lan olduktan sonra da umumiyetle padi- için sihirli iki tüy verir. Zor durumda
flah›n kaz çoban› olarak karfl›m›za ç›kar- kalan Kelo¤lan’a yard›m eder (1936:4-6).
lar.” (Sakao¤lu, 1973:227) T. Alangu, Dördüncü masalda Arabistan’a kervanc›
düzme Kelo¤lanlar›n daima erkeklerden bafl›n›n yan›nda çal›flmaya giden Kelo¤-
oldu¤unu söyler (Alangu, 1967:125). Oy- lan, su bulmak için, çölde gördü¤ü bir
sa bazen flehzadenin han›m› da k›l›k de- kuyuya iner. Kuyu içinde bir kap› görür.
¤ifltirir. (Gümüflhane Masallar›’nda, 40 Kap›y› aç›nca içeride “cennet gibi bir
ve 48 numaral› masallarda flehzade, 47 yer, ortas›nda güzel bir köflk, köflkün
numaral› masalda flehzadenin han›m›, içinde de güzel bir k›z” görür. fiehzade-
bafl›na kar›n geçirerek kendini gizler.) nin niflanl›s› olan bu k›z, periler taraf›n-
S. Sakao¤lu, hakikî Kelo¤lan ad›n› dan kaç›r›lm›flt›r. Bahçedeki narlar›n içi
verdi¤i, yani de¤iflime u¤ramayan Ke- mücevherle doludur. Kelo¤lan mücev-
lo¤lan’›n özelliklerini ise flöyle s›ralar: herleri ve k›z› memleketine götürür;
“Kurnaz, elinden ifl gelir, haks›zl›¤a ta- flehzadenin k›z kardefli ile evlenir (1936:
hammül edemez (1973:226). Haks›zl›k 7-10).
yapanlar› mutlaka cezaland›r›r. Kelo¤- Denizdeki bu ola¤anüstü olaylar ve
lan’›n en büyük düflmanlar› devler ve çöldeki kuyudan inifl, halk anlatmala-
köselerdir. Bunlarla amans›z mücadele- r›nda s›k kullan›lan baflka âlemlere ge-
lere giriflir ve pek çok zor ifli halledip iki- çifl iflaretleridir.
sini de mutlaka alt eder. Kendisine yar- Türkiye’de baz› folklor araflt›r›c›la-
d›m etmeyen veya kötülük edenleri de r›, Kelo¤lan motifinin sosyolojik yönünü
hiçbir zaman cezas›z b›rakmaz (1973:31, incelerken flöyle bir yan›lg›ya düflmüfl-
37, 56, 68, 69). Kelo¤lan ya padiflah›n k›- lerdir: Kelo¤lan’› alt s›n›ftan bir tipin,
z›yla ya da peri k›z›yla evlenir.2 Kelo¤- üst s›n›fla mücadelesi olarak tan›mla-
lan daima kötüleri öldürür, fakat kendi- m›fllard›r (Alangu, 1983:333; Boratav,
sine hiçbir fley olmaz. Masallarda öldü- 1984:85; Eberhard ve Boratav, 1953:12).
¤üne nadiren rastlan›l›r.3 Türk masalla- Bat›l›lar›n dünya görüflüne ve yaflant›s›-
r›nda Kelo¤lan’›n annesinden baflka na göre yap›lan bu tan›mlama bize uy-
kimsesi yoktur. Gümüflhane Masalla- mamaktad›r. Çünkü Türk toplumunda
r›’nda aile kadrosu genifllemifltir.”4 ne s›n›flar, ne de bunlar›n mücadeleleri
Naki Tezel taraf›ndan derlenip ya- vard›r. Türkün dünya görüflüne göre
y›mlanan Kelo¤lan Masallar›’nda, Ke- toplumdaki bütün fertler eflittir. Üstün-
lo¤lan’›n mücadele etti¤i karakterler kö- lük kutlu yarat›l›fltad›r. ‹slâmî inanc›n
tüler (köse, cimri, vs.), periler (1936:7- yayg›nlaflmas›yla bu terim “takva”yla
10) ve devler (1936:V-VIII) dir. Kelo¤- ifadesini bulmufltur. Hak yolunu terk
lan’a müflkül durumlarda ola¤anüstü eden idarecilerin ve insanlar›n cezalan-
hayvanlar yard›m ederler. Naki Tezel’in d›r›lmas› da insanl›k âlemini adilâne yö-
ad› geçen eserinde ikinci masalda küçük netmekle vazifeli, kutlu yarat›l›fll› kifli-
bir bal›k, alt›nc› masalda aslan, Kelo¤- ler vas›tas›yla yap›lmaktad›r. Bu kifliler
lan’a yard›m eder. Yemen Padiflah›n›n Altay destan kahramanlar›nda görüldü-
K›z› masal›nda Kelo¤lan, büyük bal›k ¤ü gibi kutlu yarat›lm›fl Türk hanlar›d›r.
82 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 83
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
84 http://www.millifolklor.com
SÖZLÜ ÜRÜNLER‹N GELECE⁄E TAfiINMASINDA
ORTAMLARIN ROLÜ VE B‹R ÖRNEK
An Example on the Role of Contexts for Conveying the
Oral Creations to the Future.
ÖZET
Bu makale, anlat› türlerinin gelece¤e tafl›nmas›nda hayati bir role sahip sözlü kültür ortamlar›n› ko-
nu almaktad›r. Anlat›lar, bir çeflit gösteridir. Gösteride mekan›n pay› büyüktür. Mekân, gösterinin gerçeklefl-
mesinin yan›nda anlat›n›n varl›¤›n› sürdürmesi için de çok önemlidir.
Çal›flmam›za konu olan Isparta ili Aksu ilçesi Yakaafflar kasabas›n›n sözlü anlat› türleri bak›m›ndan
zengin olmas›n›n en önemli sebeplerinden biri nüfus olarak çevre köylerinden daha yo¤un olmas›d›r. Bu or-
tamlar›n yak›n zamana kadar varl›¤›n› zay›flayarak da olsa sürdürmesi anlat› türlerinin varl›¤›n› devam et-
tirmesindeki en önemli sebeptir.
Bu ortamlar›n bafl›nda, halk›n moral de¤erlerini yükseltmek ve yaflatmada önemi yads›namayacak
olan “köy odalar›” gelmektedir. Hemen hemen devrini kapam›fl olmakla birlikte, geçmiflte yüklendi¤i görev
itibariyle, halk bilimciler, toplum bilimciler gibi sosyal bilimcilerin, vazgeçilmez konusu olmaya devam ede-
cektir. Yakaafflar’da sözlü kültür ortamlar›ndan bir di¤eri “Harman yeri”dir. “Su De¤irmenleri” de sözlü
kültür ortamlar›ndan en önemli merkezlerindendi. Genellikle keçi sürülerinin yaz›n “yayla”da, k›fl›n da
“Yatak” ad› verilen yerlerde bak›l›rd›. Buralar da bu sözlü kültür aç›s›ndan önemli yerlerdi. “El Hal›c›l›¤›”
da sözlü kültür ortamlar›n›n bafl›nda gelmekteydi. Köy odalar›n›n baz› ifllevlerini üzerine alan “kahveha-
neler” halen varl›¤›n› devam ettirmektedir.
Yak›n zamana kadar kültür hayat›m›z›n bir parças› olan bu ortamlar art›k varl›¤›n› sürdürememekte-
dir. Buralarda yetiflen sözlü kültürün aktif tafl›y›c›s›, yafl› altm›fl› aflm›fl bu insanlar ortamlar›n ortadan kalk-
mas›yla bildiklerini gelece¤e aktaramamaktad›rlar. Geç kalmam›z durumunda yap›lacak bir fleyin de olmad›-
¤› aç›kt›r. Oysa halk kültürünün ve gelene¤inin sakl› oldu¤u bu hazine de¤erindeki sözlü ürünlerimizin ulu-
sal kültürümüze dahil edilmesi gerekmektedir. (incorparated) Yap›lacak plânl› bir saha çal›flmas› ile halâ var-
l›¤›n› koruyan sözlü ürünlerin derlenmesi, bilimsel yöntemlerle tasnif edilerek arflivlenmesi gerekmektedir.
Anahtar Kelimeler
Sözlü ürünler, halk edebiyat›, halkbilimi
ABSTRACT
This article deals with the importance of scenes in oral culture which plays significant role in transfer
of narrative styles to the future. In fact, narration is a kind of show and shows attach considerable weight to
scenes. Scene is important for narration to sustain itself as well as for show to go on.
The case examined in this study is the town of Yakaafflar, a town of Isparta province. Intensity of its
population is one of the reasons of its richness in (oral) narrative styles. These scenes have sustained their
existence, despite diminishing, until recent past and this is the most important reason for the survival of
narrative styles.
“Village halls” where moral values of the public are undeniably raised prevail among scenes and despi-
te the fact that their days have almost ended village halls will continue to be subject-matters of social scien-
tists, such as folklorists and sociologists, because of their functions in the past. Another scene of narrative
culture in Yakaafsar is “threshing fields”. “Mills” were among the important scenes of narrative culture, too.
Goat stocks were taken care in “mountain pastures” in summers and in “folds” in winters. These places are
also important for narrative culture. “Carpet workshops” are also prevailing ones. “Coffee shops” which have
undertaken some functions of village halls still exist.
These scenes, which have been a major part in our cultural life, have almost disappeared. People aged
60 and over who are active transporters of oral culture grown in these scenes face a real difficulty in trans-
ferring their cultural knowledge. In fact, these oral (narrative) productions, which are as valuable as treasu-
res, must be incorporated in our national culture. The remaining oral cultural productions are urgently in
need of compilation and classification in accordance with scientific methods by means of a field research.
Key Words
Oral creations, folk literature, folklore
http://www.millifolklor.com 85
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
86 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 87
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
88 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
göre gelene¤e ba¤l› sözlü anlat› türleri- keçi sürüleri yirmi befl otuz y›l öncesi
nin daha fazla olmas›n›n önemli sebep- çok daha fazlayd›. Genellikle keçi sürü-
lerinden biridir. lerine yaz›n yaylada, k›fl›n da “Yatak”
Birlik beraberlik, kardefllik ve yar- ad› verilen yerlerde bak›l›rd›. Dönerli
d›mlaflma gibi halk›n moral de¤erlerini bir sistemle yap›lan bu ifle ortakl›k ma-
yükseltmek ve yaflatmada önemi yads›- nas›na gelen “Keflik” denirdi. Üç veya
namayacak olan köy odalar› devrini he- dört kiflilik grup oluflturulur, bu gruplar
men hemen kapam›fl olmakla birlikte, birer hafta kal›rlard›. Bir arada kalan
geçmiflte yüklendi¤i görev itibariyle, bu insanlar da vakitlerini ilginç hikâye-
halk bilimciler, toplum bilimciler gibi ler, masallar anlatarak geçirirlerdi. Bu
sosyal bilimcilerin, vazgeçilmez konusu yönüyle “Keflik” veya “Yatak”›, Yakaaf-
olmaya devam edecektir. flar’›n sözlü kültür ortamlar›ndan biri
Yakaafflar’da sözlü kültür ortamla- olarak saymak mümkündür.
r›ndan bir di¤eri “Harman yeri”dir. Ya- “El Hal›c›l›¤›”, makine yap›m› ha-
kaafflar’›n, flimdiki yaflam tarz› ile 25-30 l›lar›n piyasay› istilâ etmesinden önce,
y›l öncesi oldukça farkl›yd›. Teknolojik Yakaafflar’›n ba¤l› bulundu¤u Ispar-
geliflme ile birlikte günümüzde en çok 3- ta’n›n önemli geçim kaynaklar›ndan biri
5 gün süren harman zaman›, yaklafl›k olan el hal›s› dokumac›l›¤› özellikle ka-
bir-bir buçuk ay sürmekteydi. Orakla bi- d›nlar›n ve çocuklar›n yapt›¤› bir iflti.
çilip harman yerine toplanan bu¤daylar Yaz›n evlerin “hayat” ad› verilen girifl
öküzlerin çekti¤i dövenle günlerce sürü- k›sm›nda, k›fl›n ise odalara kurulan hal›
lürdü. Gündüz çal›flan bu insanlar, ak- tezgahlar›nda hal› dokuyanlar özellikle
flamlar›n› sohbetle geçirir, geç saatlere kad›nlar ve çocuklard›. Çocuklar› hal›-
kadar sözü sohbeti dinlenen insanlar›n n›n önünde tutabilmenin en kestirme
anlatt›¤› f›kra, hikâye, masal türünden yolu onlara masallar, hikâyeler anlat-
anlat›lar› dinlerdi. mak, bilmeceler sormakt›. Bu faaliyet-
“Su De¤irmenleri” de sözlü kül- ler, iflin yap›lmas›na engel olmad›¤› gibi,
tür ortamlar›ndan en önemli merkezle- aksine iflin verimini art›rmada önemli
rindendi. fiimdilerde üç befl saat içinde bir rol oynamaktayd›. Anlat›lar, radyola-
halledilen un ö¤ütme ifli, günler almak- r›n yayg›nlaflmas›ndan sonra yerini ya-
tayd›. De¤irmen beklerken yanan oca¤›n vafl yavafl o sihirli kutuya b›rak›r oldu.
ç›t›rdayan atefli karfl›s›nda sabahlara O dönemlerde Türkiye Radyolar›nda ya-
kadar beklenirdi. De¤irmenciden ve un y›nlanan “Gahi Arzu, gahi Kamber, öyle
ö¤üten kiflilerden baflka insanlar da de- ya, her âfl›k›n bir âh› var” sözüyle baflla-
¤irmene gelir ve edilen sohbete ortak yan halk hikâyeleri en çok dinlenen
olurlard›. Üç adet su de¤irmenine sahip programlard›. Murat Çobano¤lu, fieref
Yakaafflar’›n d›fl›nda çevre köylerde su Tafll›ova gibi halk ozanlar› en sevilen sa-
de¤irmeni yoktu. Bu sebeple, çevre köy- natç›lard›. Halk türkülerinin ve “acans-
lerden un ö¤ütmeye gelen kiflilerde bu lar”›n d›fl›nda programlara ra¤bet ol-
ortamdan nasiplerini al›rd›. Bölgeden mazd›.
derledi¤imiz anlat› türlerinde bunlar›n Yakaafflar’da “kahvehaneler”, gü-
izlerini görmekteyiz. nümüzde zaman zaman ka¤›t, tafl oyunu
Günümüzde say›lar› oldukça azalan oynand›¤›, televizyon seyredildi¤i yer ol-
http://www.millifolklor.com 89
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
90 http://www.millifolklor.com
ÖZDEfiLEfiME, ‹ÇE BAKIfi VE HALK ANLATILARI
ÖZET
Özdeflleflme, kiflinin bilinçsiz olarak bir baflkas›na benzemeye çal›flmas›d›r. Çocuk veya gencin büyüme
sürecinde örnek olarak seçti¤i kiflilerin yerine kendisini koyarak toplumsal davran›fl flekilleri kazanmas›d›r.
Halk anlat›lar›, anlat›c›lar taraf›ndan çocu¤a/gence d›fl dünyay› tan›tma; aile, millet ve vatan çerçevesinde
sevgi, sayg› ve ba¤l›l›k duygusunu, düflüncesini gelifltirme amac›yla anlat›l›r. Bu çal›flmada anlat›c›-dinleyi-
ci/okuyucu ve özdeflleflme, içe bak›fl iliflkisi üzerinde durularak Türk halk anlat›lar›n›n e¤itici özellikleri de-
¤erlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler
Anlat›, Özdeflleflme, ‹çe bak›fl, e¤itim
ABSTRACT
Identification is child’s and adult’s, who are in growing period, trying to resemble their idols and acqu-
iring form of social behaviour. Folk narratives are narrated for children to introduce the world, to devolepe
the feelings and thoughts of love, respect and devotion about family, nation,and motherland. In this study,
educational characteristics of Turkih folk narratives will be stressed about the relations of narrator-listener
(reader), identification,and empathy.
Key Words
Narratives, Identification, Emphaty, Education
http://www.millifolklor.com 91
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
kiflilerin özelliklerini benimsemesi;. bir bir anlay›flla teçhiz etmek üzere yap›l›r.
baflka bireyin çok fazla etkisi alt›nda ka- Anlat›m veya okuma esnas›nda, özellik-
larak kendini onun yerine koymas›, le dinleyicinin/okuyucunun çocuklar ol-
onun gibi olmay› istemesidir. du¤u düflünülürse, dinleyenlerde/oku-
Kiflinin günlük hayat›ndaki ö¤ren- yanlarda özgürce düflünme, yorumlama
melerinin, dahas› kültürlenmesinin bü- becerisinin geliflimine katk›da bulunma
yük bir k›sm› toplumsal ö¤renme veya amaçlar›n›n güdüldü¤ü görülür. ‹ster ör-
toplumsal kültürlenmedir. Bu, ister bi- gün isterse yayg›n (halk e¤itimi) olsun,
linçli isterse bilinçsiz olsun, di¤er insan- e¤itimin amac› kiflinin kendini gerçek-
larla etkileflimi, iletiflimi çerçevesinde lefltirmesidir. Abraham Maslow’a göre
gerçekleflir. “Bir kuflaktan di¤erine kül- (Akt. Büyükdüvenci 1987) kendini ger-
türün aktar›lmas›/kültürlenme” (Havi- çeklefltirmifl insanda; 1-Kendini, baflka-
land 2002: 71) sürecinde bu aktar›m› lar›n› ve do¤ay› kabul etme 2-‹çten gel-
sa¤lay›c› birtak›m araçlar kullan›l›r. Bu di¤i gibi do¤al ve sade davranabilme. 3-
araçlar›n bafl›nda da insan›n do¤uflun- Kendi d›fl›ndaki bir soruna yönelebilme.
dan ölümüne, bütün dönemlerinde iç içe 4-Yaln›z kalabilme ve bundan hofllanma.
oldu¤u halk kültürü, dolay›s›yla da 5-Güzellikleri takdir edebilme. 6-‹nsan-
halkbilim ürünleri gelir. Halk kültürü l›k âlemi ile kendini özdefllefltirebilme.
ürünleri, çocu¤un do¤uflundan bafllaya- 7-Baflkalar› ile yo¤un iliflkiler kurabil-
rak anne ve baban›n çocu¤a verecekleri me. 8-Eflitlikçi ve yo¤un iliflkiler kura-
e¤itimde haz›r bulduklar› araçlard›r. bilme. 9-Yanl›fl ile do¤ruyu, iyi ile kötü-
E¤itimi, kiflide istenilen davran›fllar› yü, amaç ile arac› ay›rt edebilme. 10-Ya-
oluflturma süreci olarak tan›mlarsak, rat›c›, nüktedan ve kendine has olabilme
halk kültürü ürünleri de bu süreçte ço- özellikleri vard›r. E¤itimde bir araç ola-
cu¤un kültürel kimli¤inin (ulusal kimli- rak halk anlat›lar› kiflinin kendini ger-
¤inin) oluflmas›nda kullan›labilecek en çeklefltirmesinde etkin flekilde kullan›la-
uygun araçlard›r. Çocu¤un dinledikleri bilir.
ve gördükleri hayat›nda yer eder. Belli Halk anlat›lar›n›n temel özellikle-
bir tutum, davran›fl oluflturma, çocu¤a rinden biri ve en önemlisi tek yanl› bir
sunulan iyi örneklerle sa¤lanabilir. Ço- bak›fl aç›s›na sahip olufludur. Anlat› için-
cuk dinledi¤i veya okudu¤u anlat›larda- deki olay ve kifliler iyi-kötü, zengin-fa-
ki kahramanlardan çok fley ö¤renir. Top- kir, olumlu-olumsuz, güzel-çirkin, vb.
lumsal yaflamda karfl›laflt›¤› de¤er yar- karfl›tl›¤›nda verilir. Çocuk aç›s›ndan
g›lar›n›n, ahlâkî ilkelerin, toplumsal ya- her fley bu karfl›tl›k içinde de¤erlendiri-
salar›n hangilerinin kendisine uyup uy- lir ve anlat›lardaki bu karfl›tl›klar, çocu-
mad›¤›n›, bu kahramanlar›n üstünde de- ¤un alg›lama ve de¤erlendirme sistemiy-
neyerek ö¤renir. Kendine yak›n olanla le ayn›l›k gösterir. Dinledi¤i veya okudu-
karfl›s›nda yer alan› k›yaslayarak için- ¤u anlat›daki olay ve kiflilerle kurdu¤u
den gelenle toplumun kendisinden bek- paralellikler do¤rultusunda “özdefllefl-
ledi¤i hareket aras›nda bir denge kur- me” gerçekleflir; kifli, kendisince ideal
mas› gerekti¤ini keflfeder. olan› keflfeder, dahas› ideal olan›n yeri-
Halk anlat›lar›, (masal, efsane, des- ne kendisini koyar. Elbette ki bu, duru-
tan, vd.) anlat›c›lar taraf›ndan çocu- mun iyi yan›d›r; fakat durumun bir de
¤a/gence d›fl dünyay› tan›tma; aile, mil- olumsuz yan› vard›r ki o da çocu¤un ma-
let ve vatan çerçevesinde sevgi, sayg› ve salda, destanda, efsanede veya f›krada
ba¤l›l›k duygusunu, düflüncesini gelifl- kötülü¤ün, olumsuzlu¤un, çirkinli¤in
tirme amac›yla anlat›l›r. Di¤er bir deyifl- temsilcisi kiflilerle gerçek hayat›ndaki
le, çocu¤u, d›flar›dan gelebilecek her tür- kimi kiflileri benzefltirmesidir. Bu da
lü zararl› etkiye tepkide bulunabilecek onun çevresiyle uyum kurmada çeflitli
92 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 93
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
r›n› gözetme duygusunu, karar verme tip vas›tas›yla anlat›c›, toplumsal yafla-
gücünü zekâs›n› kullanma becerisini de y›flta iyi ve kötünün kesin çizgilerle so-
gelifltirir. Çünkü destan, çocu¤a toplu- mutlanmas›n› sa¤lar. F›kra tipi “bizim
mun kültürel dokusunu, bu dokudaki ad›m›za tüm olumsuzluklara karfl›
de¤iflim ve geliflimleri ve süregelen özel- amans›z bir mücadele verir, toplumun
likleri sunar. düflüncelerini tek bafllar›na yans›tan bir
Efsane, çocu¤a toplumca iyi, olumlu sosyal tenkit silah› görevi yüklenir.”
olarak kabul edilmifl örnek davran›fllar› (Y›ld›r›m 1992:337) Kimi toplumsal du-
telkin ederken kültürlenme sürecinde rumlar veya ilkeler uzun uzad›ya anlat›-
çocu¤un karfl›laflt›¤› sorunlarda veya l›p aç›klamalarda bulunmak, anlatan
düfltü¤ü ikilemlerde yol gösterici, çözüm için de dinleyen için de s›k›c› hâle gele-
önerici ifllevleri üstlenebilir. Teflekkül et- bilir ‹flte o anda f›kralar devreye girer.
tikleri çevredeki insanlar› ortak ahlâkî Kifli (çocuk, genç) güldürülürken gerekli
de¤erlerde birlefltirme ve onlar› yönlen- ders de verilir.
dirmede etkili anlat›lard›r. Sözlerimizi Masal, çocuktaki hayâl gücünü zen-
bir efsaneyle örneklendirelim: ginlefltirir ve geliflmesini sa¤lar. “Ço¤u
“Vaktiyle kaplumba¤a bu¤day sa- masal gerçekçi bafllar, sonra fantastik
tan bir tüccar imifl. Baflkalar›ndan ald›¤› geliflir ve idealistçe sona erer.” (Buch
bu¤day› kâr ile yine baflkalar›na satar- 1992: 11) Bu idealistçe sona eriflte çocuk,
m›fl; ama içi çok kazanma h›rs›yla doluy- kendince örnek al›nmas› gerekenle özde-
mufl. Al›fl-verifle hile katm›fl; bafllam›fl flim kurar. Özdeflim kurmada örnek al›-
büyük ölçekle al›p küçük ölçekle satma- nan kifli/kahraman ve kiflilik özellikleri
ya. Satmas›na satm›fl, kand›rmas›na ne denli çok ve çeflitliyse çocu¤un sa¤l›k-
kand›rm›fl insanlar›, ama Allah bu gözü l› geliflme, toplum aç›s›ndan olumlu, top-
dönmüfl haris tüccar›, bu¤day al›rken lumsal de¤erlere sayg›l›, üretken bir bi-
kulland›¤› büyük ölçe¤i s›rt›na, bu¤day rey olarak yetiflme flans› da o denli yük-
satarken kulland›¤› küçük ölçe¤i de kar- sek olur; ki bu yönüyle masal, olumlu-
n›n›n alt›na koyup bugünkü flekline dön- olumsuz, insan-insan d›fl› bir çok tipi
dürmüfl. Ayr›ca en büyük ceza olarak da okuyucuya/dinleyiciye sunmada genifl
onun k›yamete kadar yerlerde sürünme- imkanlara sahiptir. E¤itimciler de masa-
sini uygun bulmufl.” (Sakao¤lu1989:91) l›n e¤itimde çok önemli bir iflleve sahip
Efsaneler, yukar›daki örnekte de oldu¤u üzerinde birleflmifllerdir. “Masal,
görülece¤i üzere dinleyene veya okuya- çocuk kültürünün en besleyici g›dalar›n-
na ilk elden toplumdaki belli ahlakî öl- dand›r. Masalda uçan at›n pefline tak›-
çütleri sunan ve onda kiflisel içe bak›fl lan hayretimiz, gerçek dünyada yürüyen
düflüncesini gelifltiren anlat›lard›r. at› daha iyi kavrayan bir dikkat olur.
Halk anlat›lar› içinde, di¤er türler- Masalda suya basa basa yürüyen dervifl,
den daha k›sal›¤›, çok yönlülü¤ü ve dra- bizi gerçek dünyada Archimed’e ulaflt›-
matize edilebilirli¤iyle ayr›lan f›kralar, ran bir sürprizdir. Masaldaki peri k›z›-
kiflinin günlük yaflam›nda yaflad›¤› veya n›n sordu¤u bilmeceye Kelo¤lan’dan ev-
yaflamas› mümkün olaylar›, karfl›laflt›¤› vel karfl›l›k bulan yavru, yar›n›n bilgi ve
“çarp›kl›klar›, gülünç durumlar›, tezat- öbür günün hayat meselelerini halle ça-
lar›, eski/yeni çat›flmalar› ince bir mi- l›fl›yor demektir.” (Ça¤dafl 1962: 9)
zah, hikemî söyleyifl, keskin bir istihza Anlat›lar›m›zdan bu konuda bir di-
ve güçlü bir tenkit anlay›fl›na sahip bir ¤er örnek de Dede Korkut O¤uznâmele-
üslup içinde, dramatik ö¤eleri a¤›r ba- ridir. O¤uznâmelerde en tipik özellikler-
san bir hikaye çat›s› etraf›nda toplaya- den biri “kad›n-erkek iliflkilerinde ahlâ-
rak genellikle bir tip’e ba¤l› olarak anla- k› gözetmesidir. Tek kad›nla evlili¤i esas
tan” (Y›ld›r›m 1992:333) anlat›lard›r. Bu alan, aileyi savunan ve kad›n› bir flehvet
94 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
arac› olarak görmeyen yap›s›yla yüksek benimsenmesini sa¤lar. Sözlü kültür, ya-
bir ahlâk örne¤idir.” (Gürel 1998: 71) Bu z›l› kültür ve günümüz elektronik kültür
yönüyle çocuk ve gençler için özdeflim ortam›n›n insan›n› bilgilendirmede ve
kurma ve özdeflleflecekleri birçok örnek kendisini tan›mas›nda, gerçeklefltirme-
tip içermesiyle dikkati çekmektedir. K›z sinde halk anlat›lar› etkin flekilde kulla-
olsun erkek olsun çocu¤un farkl› kiflilik- n›labilir.
lerle kurdu¤u özdeflim dolay›s›yla girdi- Genel olarak tüm dünya ülkelerin-
¤i farkl› roller, kendisini ve çevresini ta- de oldu¤u gibi Türkiye’de de e¤itimin te-
n›mada kendisine kolayl›klar sa¤laya- mel amac›, yaflan›lan toplumun de¤erle-
cak; çocuk çevresiyle kolay empati kura- rinin toplum bireylerine aktar›lmas›, bi-
cakt›r. reyleri toplumun de¤erlerine sayg›l› ve
Anlat›lardaki olay, durum ve tipler ona katk› sa¤lay›c›, dengeli, üretken bi-
arac›l›¤›yla, iyi olma, erdemli olma, ba- reyler hâline getirmektir. Her ülke, ken-
flar›n›n elde edilmesinin kolay olmad›¤›, di flartlar› içinde bu amaçlar›, belli bir
toplumda iyi bir yer edinmenin çal›flma- plân, program, süre ve kapsam dahilin-
ya ba¤l› oldu¤u, vb. vurgulanarak anla- de gerçeklefltirmeye çal›fl›r. Bu çabada
t›l›r. Destan, masal, efsane, hikaye, vd. halk anlat›lar›n›n bir ilk ad›m olaca¤›
çocu¤un toplumla uyum içerisinde, mut- bilinmelidir. Çünkü halk anlat›lar›, ço-
lu flekilde hayat›n› sürdürmesi için top- cu¤un/gencin duygu dünyas›n› gelifltir-
lumun de¤er yarg›lar›n›, ahlâkî kuralla- me yan›nda anadilinin zenginliklerini
r›n› çocu¤a sunan ürünlerdir. Halk anla- ö¤renmesinde, dahas› kültürel özellikle-
t›lar›. çocu¤un dürüstlük, azim, sab›r ve rin fark›na varmas›nda kullanabilecek
sebat etme, aileye ve millete ba¤l›l›k, in- pratik araçlard›r.
san haklar›na sayg› ve adalet, vb. er-
demleri kazanmas›nda itici güç rolünde- KAYNAKÇA
dir. BUCH, Wilfried (1992), “Masal ve Efsane
Üzerine”, (Çev. A. O. Öztürk), Milli Folklor, c.II,
Sonuç: say›: 13, s.10-15
William R. Bascom’a göre, (Akt. Ço- BÜYÜKDÜVENC‹, Sabri (1987), E¤itim Fel-
bano¤lu 1999:226) icrâ edildi¤i ba¤lama sefesi, Yarg›ço¤lu Matbaas›, Ank.
göre, halkbilim ürünlerinin dört temel ÇA⁄DAfi, Kemal (1962), Pança Tantra Ma-
sallar›, Ank. (Aktaran: Saim Sakao¤lu, Gümüflha-
ifllevi vard›r: 1. Hofl vakit geçirme, e¤-
ne Masallar›, Ank. 1973, s.14)
lenme, e¤lendirme, 2. De¤erlere, toplum ÇOBANO⁄LU, Özkul (1999), Halkbilimi
kurumlar›na ve törelere destek verme, Kuramlar› ve Araflt›rma Yöntemleri Tarihine
3. E¤itim veya kültürün gelecek kuflak- Girifl, Akça¤ Yay., Ank.
lara aktar›larak gelecek kuflaklar›n e¤i- DÖKMEN, Üstün (2003), ‹letiflim Çal›flma-
lar› ve Empati, Sistem Yay., ‹st.
tilmesi ifllevi 4. Toplumsal ve kiflisel bas- GENÇTAN, Engin (1984), Ça¤dafl Yaflam ve
k›lardan kurtulmak için kaç›p kurtul- Normal D›fl› Davran›fllar, Maya Yay., ‹st.
mak için bir kaç›p kurtulma mekaniz- GÜREL, Zeki (1998), “Dede Korkut’u Çocuk-
mas› oluflturma ifllevi. Genel olarak lara Anlatmak”, Türk Yurdu, c XVIII, say›: 136, s.
66-71
halkbilimi/halk kültürü ürünlerinin ifl-
HAV‹LAND, William (2002), Kültürel Antro-
levleri olarak yukar›da s›ralanan ifllev- poloji, Kaknüs Yay., ‹st
ler, dolay›s›yla da halk anlat›lar›n›n ifl- SAKAO⁄LU, Saim (1989), 101 Anadolu Ef-
levleri olarak da de¤erlendirilebilir. sanesi, Kültür Bak. Yay. Ankara
Çünkü, halk anlat›lar› da bir ba¤lam TURAL, Sad›k (1999), Tarihten Destana
Akan Duyarl›k, AKM Yay., Ank.
içerisinde anlat›lma, dinlenilme hatta YILDIRIM, Dursun (1992), “F›kra”, Türk
kimi zaman seyredilme özelli¤iyle top- Dünyas› El Kitab›, c.III, TKAE Yay., Ank.
lumsal de¤er ve kurumlar› do¤rulay›p
onaylamas›yla bu de¤er ve kurumlar›n
güncelleflmesini, yeni nesil taraf›ndan
http://www.millifolklor.com 95
BERL‹N’DE YAfiAYAN TÜRK GENÇLER‹N‹N KÜLTÜREL
K‹ML‹KLER‹ ÜZER‹NE B‹R ARAfiTIRMA
ÖZET
Bu çal›flma anket a¤›rl›kl› bir çal›flmad›r. Ancak, gözlem ve görüflme teknikleri ile elde edilen veriler
de bu çal›flmada kullan›lm›flt›r. Anket, Berlin’de yaflayan ve yafllar› 18-25 aras› olan 100 Türk gencine uygu-
lanm›flt›r. Gençlerin %40’› erkek, %60’› bayand›r. Türk gençlerinin pek çok konuda ilerleme göstermelerine
ra¤men, yine de dil, e¤itim ve iflsizlik onlar için en önemli sorun olmaya devam etmektedir. ‹ki dillilik ve iki
kültürlülük içerisinde onlar kendi kültürel kimliklerini büyük oranda korumufllard›r. Üniversite ö¤rencile-
rinde, Alman vatandafll›¤›na geçenlerde ve evinde Almanca konuflanlarda anket de¤erleri daha fazla de¤ifl-
kenlik göstermektedir.
Kültürel de¤iflim sadece Almanya’daki Türklerin yaflad›¤› bir süreç de¤ildir. Bugün, Türkiye’de, hatta
dünyan›n pek çok toplumunda, yine geliflen dünyaya endeksli ve sosyal, ekonomik, teknolojik geliflmelere
paralel bir kültürel de¤iflim süreci yaflanmaktad›r. Bu süreç Almanya’daki Türkler için oradaki sosyal, eko-
nomik ve hukuki flartlar nedeniyle daha h›zl› ilerlemektedir. Ancak insanlar, özellikle toplu yaflad›klar›
alanlarda kimliklerini, geleneklerini daha fazla korumakta ve daha az asimile olmaktad›r. Entegrasyon me-
selesi ise bir e¤itim meselesidir. Türkler, bafllang›çta misafir iflçi (Gastarbeiter) olarak geldikleri ülkenin hu-
kuk düzenine, kurallar›na ve flartlar›na elbette uyum göstermek durumundad›rlar.
Anahtar Kelimeler
Berlin, genç Türkler, kültürel kimlik, anket, de¤iflim
ABSTRACT
This study is a questionnaire. Yet, findings of surveys and interviews are used in this study. The ques-
tionnaire is used among 100 Turkish youth between 18 and 25 living in Berlin. The gender of the youth is
%40 male, and %60 female. Language, education an unemloyment exist important problems for Turkish yo-
uth, though they have improved themselves in same fields. Within bilingual and bicultural society, they have
managed to preserve their identities and culturel merits. The findings of the questionnaire have shown diffe-
rence between university students the one obtained and citizenship of this country.
Culturel change is not a process only Turkish people have experinced in Germany. Today it is the one
felt in Turkey and in among countries of the world as well, as consequence of social, economic and technolo-
gical developments. This process develops faster for Turkish community in Germany due to the social, econo-
mik and lawful conditions. However, people of minor communities living to gether in same places can preser-
ve their identities, traditions and they are not much open to assimilation. On the other hund, the matter of
entagration is a matter of education. Turkish people are of course expected to adapt themselves to the order
of law, constitutional rules, and other conditions of the country where they invited as guest workers at the
beginning.
Key Words
Berlin, Turkish youth, culturel identity, questionnaire, change
96 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 97
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
98 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 99
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
100 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 101
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
102 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 103
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
104 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 105
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
luk, dayan›flma ve huzur günleridir. Bu- raz gerilere itmifltir. Çünkü oradaki
günler için önceden baz› haz›rl›klar (ye- genç k›zlar ço¤unlukla ya ö¤rencidir, ya
mek, temizlik, k›yafet vb.) yap›l›r. Bu da ailesine parasal destek sa¤lamak için
haz›rl›klar, bayramlara sahip ç›kma, çal›flmaktad›r ve çeyiz haz›rlamaya pek
sayg› duyma ve kabullenme ifade eden vakti de yoktur. Bu nedenle gelene¤in
tav›rlard›r. Evinde bayram haz›rl›¤› ya- sürdü¤ünü ifade edenlerin oran› % 57
p›ld›¤›n› gören ve böylece bunun havas›- olarak tespit edilmifltir.
na girerek bu kültürü tan›yan ya da edi- 17- Mutfak kültürü de toplumun
nen Türk gençlerinin genel oran› genel olarak kültürel kimli¤ini belirle-
%83’tür. Bu oran evlerinde Almanca ko- yen unsurlardand›r. Bugün Berlin’de
nuflulan gençlerde biraz düflüfl göster- Türk market, lokanta ve dönerci imbiss-
mektedir. lerinin say›s› o kadar ço¤alm›flt›r ki, Al-
14- Çocuk k›rklamas› töreni; çocu- manlar›n bile % 33’ü ayakta yemek ye-
¤un, do¤umundan k›rk gün sonra özel me kültürü olarak "döner"i tercih eder
biçimde y›kanmas› olarak özetlenebilir olmufltur. Türk mutfa¤›n› özellikle ter-
ki, Anadolu’nun pek çok yerinde bilin- cih etme oran› genç Türkler aras›nda %
mekte ve uygulanmaktad›r. Genel tablo- 73 oran›ndad›r. Ancak bu oran Alman-
da % 48 ç›kan gelene¤i tan›ma oran›, ba- ca‘y› tercih eden gençlerde % 65’e, evli
yanlar›n genelinde % 54’e, evli bayanlar- bayanlarda ise % 61’e gerilemifltir. Ba-
da ise % 72’ye yükselmektedir. Bu sonuç yanlarda oran›n düflük ç›kmas›nda yine
elbette do¤ald›r. Çünkü, gelenekle daha ifl hayat›n›n etkisi görülmektedir.
çok yüzleflen bayanlard›r; özellikle de 18- Bu soru ile gençlerin Türkiye
evli ve çocuklu bayanlar. Cumhuriyeti’nin kuruluflunda kilometre
15- Berlin’de yaflayan Türk gençle- tafl› olan ve sonradan milli bayram ola-
rinin neredeyse tamam›, özellikle evlilik rak kutlanan ulusal bir günden ne ölçü-
töreninin vazgeçilmez bir bölümü olarak de haberdar olduklar› s›nanm›flt›r. Tür-
kabul edilen k›na gecesi kutlama gelene- kiye Cumhuriyeti’nin e¤itim atafleli¤ine
¤ini tan›maktad›r. Özellikle oran›n ba- ba¤l› olarak pek çok ö¤retmen ve e¤it-
yanlarda daha yüksek ç›kmas› da nor- men geçmiflte oldu¤u gibi bugün de Ber-
mal karfl›lanmal›d›r. Çünkü gelenek, ge- lin’de görev yapmaktad›r. Bu ö¤retmen
nellikle bayanlar aras›nda icra edilmek- ve e¤itmenler seçmeli de olsa Alman
tedir. okullar›nda Türkçe dersleri vermekte-
16- Diyebiliriz ki Anadolu’nun ta- dirler. Ankete kat›lan gençlerin büyük
mam›nda genç k›zlar, evlenmeden önce ço¤unlu¤u da, geçmiflte Türk ö¤retmen-
evlilik haz›rl›¤› olarak sanat de¤eri yük- lerden az ya da çok yararlanm›flt›r. An-
sek el ifllemeleri haz›rlarlar. Bunlar dü- cak milli bir bayram›m›z olan "19 May›s
¤ün öncesi gelinin yeni evine getirilir ve Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayra-
orada sergilenir. Ancak Türk kad›n› ifl m›"ndan gençlerimizin % 43’ünün hiç
hayat›na at›ld›ktan sonra bu gelene¤i haberi yoktur. Bu oran›n üniversite ö¤-
devam ettirme konusunda zaafa düfl- rencilerinde % 40’a geriledi¤i, aile orta-
müfltür. Çünkü çeyiz haz›rlamak için m›nda Almanca konuflmay› tercih eden-
her fleyden önce genifl bir zamana ihti- lerde ise %60’› buldu¤u görülmektedir.
yaç vard›r. 19- Gençlerin bofl vakitlerini de¤er-
Berlin’de, de¤iflen hayat flartlar› bu lendirme biçimi de art›k kültürel bir de-
gelene¤i, sürdürülebilme noktas›nda bi- ¤er haline dönüflmüfltür. Buradaki Türk
106 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 107
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
larda yaflamay› tercih etmelerine karfl›n; l›klar› olabilir. Çocuklar bu sosyal etkile-
gençler daha rahat ortamda yaflamay›, flimlerle kendi kültürel de¤erlerini de
çal›flmay› ve para harcamay› istemekte- ö¤renecekler ve o ailenin, hatta o toplu-
dirler. Yine bu gençler "geleneksel kültü- mun bir üyesi oldu¤unu hissedeceklerdir
rel kimli¤in yeniden üretimi sürecinde (Yaz›c› 2003:48). Anadili e¤itiminin sa¤-
yaflad›klar› toplumun bask›n de¤erlerin- lam verilmedi¤i çocuklarda, ileride kifli-
den de etkilenerek (Küçükcan 2004:2)" lik bozukluklar› görülebilece¤i gibi; ken-
farkl› düflünce ve davran›fl biçimleri ge- di toplumunun de¤er yarg›lar›na s›rt
lifltirebilmektedirler. Almanya’da yasa- dönme, gelene¤i edinememe, yaflad›¤›
lar gere¤i uyuflturucu kullan›m› serbest- topluma ayak uyduramama gibi sorun-
tir; cinsellik alg›lamas› Türk milletinin lar da bazen yaflanabilmektedir. Evinde
geleneksel de¤erlerine z›tt›r. Dolay›s›yla daha çok Almanca konuflulan ya da Al-
uyuflturucu illetiyle ve cinsellikle tan›fl- manca konuflmay› tercih eden gençlerde
ma yafl›n›n küçüklü¤ü oradaki genç gelene¤i tan›ma ve edinme aç›s›ndan
Türkler için de geçerli olabilmektedir. oranlar›n daha düflük ç›kmas›n›n bir ne-
Hatta do¤all›k d›fl› davran›fl biçimi olan deni de budur. Gençler kendi milletinin
homoseksüel iliflkilerin; gay ve lezbiyen- diline uzaklaflt›kça kültüründen de ha-
lerin, hatta bizim toplumumuzun red- bersiz olabilmektedir.
detti¤i birtak›m de¤erlerin orada çok da- Bunun bilincinde olan yeni kuflak
ha normal fleylermifl gibi alg›lanmas› ve Türk gençleri Türklere ait çeflitli sosyal
hayat›n içine sokulmas›; bu olumsuzluk- mekanlarda Türk toplumunun de¤erle-
lar› bizim insanlar›m›zla da bazen karfl› rini edinirken, bir taraftan da Avrupa
karfl›ya getirebilmektedir. Bu nedenle toplumunun de¤erlerini benimsemekte-
iki kültür aras›nda kalan gençlerimizin dir. Bu süreç iki dili mükemmel kulla-
kiflilik bozuklu¤u yaflamamalar›, kendi nan, hem anavatanlar›na hem de yafla-
kültürlerine s›rt çevirmemeleri ve her d›klar› ülkeye ba¤l›, iki vatanl›, iki kim-
iki toplum için de faydal› bireyler olabil- likli bir kuflak oluflturmaktad›r (Taflde-
meleri için, önce ana dilleri olan Türk- len 2002:125).
çe’yi iyi ö¤renmeleri ve edinmeleri, daha Sosyolog A. Bentheim ise, sosyal
sonra da Türk milletine ait temel kültü- problemlerin büyümesi ile Türklerin ge-
rel de¤erleri sa¤lam almalar› gerekmek- leneklerine ba¤l›l›klar› aras›nda bir ilgi
tedir. kuruyor ve gençlerin iki kültür aras›nda
Aile ve cevre flartlar› kültürel kim- s›k›fl›p kald›klar›nda, dedelerinin net
li¤in oluflumu ve aktar›m›nda birinci de- çizgileri olan geleneksel dünya görüflle-
recede önemlidir. Kültürel de¤erlerin rine kendilerini yak›n hissettiklerini be-
genç kuflaklara aktar›m›nda ailede ko- lirtiyor (2000: 35). Bu da elbette bu
nuflulan dil, yani anadil çok önemli bir gençlerin temel kültür de¤erlerini iyi
faktördür. Çünkü bu de¤erlerin yeni edindiklerini ve zorluklarla karfl›laflt›k-
nesle aktar›m› dil arac›l›¤› ile, sosyal et- lar›nda bir liman gibi bu de¤erlere s›¤›n-
kileflim ortam›nda gerçekleflmektedir. d›klar›n› gösterir ki; dünyan›n her ye-
‹nsanlar özellikle çocukluk devresinde rinde ciddi problemlerle karfl›laflan ya
içinde bulundu¤u kültürel uyar›c›larla da kültürel çat›flma yaflayan insanlar
sürekli etkileflim halindedir. Bu uyar›c›- kendi kimli¤ine, kültürüne, o kültürün
lar evin kurallar› olabilir, yemek al›fl- temsilcisi olan di¤er bireylere yak›nlafl-
kanl›klar› olabilir, giyim-kuflam al›flkan- mak ister.
108 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 109
‹RAN TÜRKLER‹ ÂfiIK MUH‹TLER‹
ÖZET
Türkiye’den sonra en yo¤un Türk nüfusunun yaflad›¤› kadim Türk yurdu ‹ran co¤rafyas›nda, Türk
kültürünün önemli bir bölümünü oluflturan Türk âfl›kl›k gelene¤i bütün ihtiflam› ile yaflamakla birlikte çe-
flitli Türk boylar› ve bölgeleri aras›nda farkl›l›k göstermektedir. Çal›nan sazlar›n ve efllik eden çalg›lar›n,
saz havas› ve makamlar›n, anlat›lan hikâye ve destanlar›n çeflitlili¤i, farkl›l›¤› ve gelene¤in gidiflat› göz önü-
ne al›nd›¤›nda Tebriz, Urmiye, Karapapak, Zencan, Save, Kaflkay ve Horasan Âfl›k Muhiti olmak üzere yedi
âfl›k muhitinin olufltu¤u görülmektedir.
Bu makalede ilk dört âfl›k muhiti kimi yönleri ile ele al›nm›flt›r.
Anahtar Kelimeler
‹ran Türkleri, Âfl›k Muhitleri, Halk Hikâyeleri, Saz Havalar›.
ABSTRACT
The traditional turkish poetry, a significant part of Turkish culture, survives with all its magnificence
in the geography, a former Turkish land, of Iran where the population of Turks is more than that in Turkey.
Considering the musical instruments and those that accompany them, instrumental atmosphere and ma-
kams, the diverse variety of stories and legends, and the affairs of this tradition we can see there are seven
regions of Turkish traditional poetry; Tebriz, Urmiye, Karapapak, Zencan, Save, Kaflkay and Horasan.
Key Words
Persian Turks, Regions of Traditional Poets, Folk Stories, Chants of Musical Instruments.
110 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 111
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Aç›k havada yap›lan dü¤ünlerde ve- rularak çal›n›r. Solo ve efllik çalg› aleti
ya dü¤ün merasimlerinin gelin ç›karma olarak kullan›l›r. Anadolu, Kafkaslar ve
merhalesi gibi d›flar›da cereyan eden k›- Orta Asya halklar› aras›nda yayg›nd›r.
s›mlar›nda balaban›n yerini zurna al›r. Azerbaycan ve ‹ran Türkleri genellikle
Bu defa “saz, zurna ve gaval/tef” üçlüsü “tef” yerine “gaval” kelimesini kullan›r-
kullan›l›r. lar.
Her üç çalg› da âfl›k ve sanatç›lar Zurna: Üflemeli Türk musikî alet-
taraf›ndan ayakta çal›nmaktad›r. lerinden birisidir. Genellikle ceviz veya
Âfl›klar çal›p söyleme esnas›nda ic- erik a¤ac›ndan yap›l›r. Silindirik gövde-
ra edilen müzi¤in makam›na ve türkü- sinin uzunlu¤u 280-300 mm.; üst tara-
nün ruhuna uygun olarak hareketler f›nda yedi, alt taraf›nda bir deli¤i vard›r.
sergilerler. Onlar hem saz çal›p türkü A¤›z k›sm›nda akort için ek delik de aç›-
söylerler hem de çeflitli oyun örnekleri, labilir. Kam›fll› a¤›zl›¤›ndan üflenerek
raks gösterileri sunarak seyircileri cofl- çal›n›r. Diyapazonu küçük oktav›n›n si
turma gayreti gösterirler. bemol sesinden üçüncü oktav›n›n do se-
Tebriz Âfl›k Muhiti’nde kullan›lan sine kadard›r. Güçlü ve tiz sese sahiptir.
musikî aletlerinin özellikleri flöyledir: Kara zurna, cura zurna gibi türleri var-
Saz: Tebriz Âfl›k Muhiti’nde kulla- d›r.
n›lan sazlar genellikle dokuz kulakl›, on 1.4. Tebriz Âfl›k Muhiti’nde Bu-
dokuz perdeli, dokuz simlidir. Tebriz lunan Âfl›k - Ozan Ocaklar›: Baflta
Âfl›k Muhiti’nin dünyaca ünlü saz üstad› Tebriz olmak üzere Eher, Karada¤, Ke-
Âfl›k Cengiz Mehdipur’un saz› 20 perde- leyber, Merend, Mara¤a gibi birçok yer-
lidir. leflim yerinde saz okullar›, âfl›k ocaklar›,
Balaban: Nefesle çal›nan Türk mu- âfl›klar kahvesi bulunmaktad›r. Teb-
sikî aleti. F›nd›k, dut, ceviz veya erik riz’de Hac› Rahim Sinaferin, Âfl›k ‹smail
a¤ac›ndan yap›l›r. Silindir fleklindeki Gamberî, Ayet Gamberî, Mahmut fiat›r-
gövdesinin (uzunlu¤u 280-320 mm.) üze- yan, Üstat Genceli’nin ifllettikleri âfl›k
rinde sekizi önde birisi arkada 9 delik kahveleri; Eher’de Âfl›k Veli Abdî ve
vard›r. Gövdesinin bafl taraf›na kam›fl- Âfl›k ‹man Danifl’in kahveleri bunlar-
tan iki kat dilcikli yass› a¤›zl›k tak›l›r. dand›r. Âfl›k ‹smail Gamberî’nin “Âfl›k-
A¤›zl›¤›n ortas›ndaki parçac›k vas›tas›y- lar Kahvesi” Tebriz Âfl›klar Birli¤i’nin
la çalg›n›n akortu de¤ifltirilir. Balaban›n ayn› zamanda merkezi durumundad›r.
diyapazonu küçük oktav›n sol sesinden Tebriz’de bulunan “Âfl›klar Oca¤›”
ikinci oktav›n do sesine kadard›r. Yumu- adl› dernekte, bu oca¤›n kurucusu ve sa-
flak ve hazin sesi vard›r. Halk çalg› alet- hibi olan Âfl›k Hasan ‹skenderî taraf›n-
leri toplulu¤unda kullan›ld›¤› gibi solo dan çocuklara ve gençlere saz, balaban,
alet olarak da kullan›l›r. Kafkas ve Orta gaval/tef ve flan dersleri verilmekte,
Asya halklar› aras›nda çok yayg›nd›r. âfl›kl›k gelene¤i ö¤retilmektedir.
Gaval / tef: Üzerine deri (esasen Âfl›k Cengiz Mehdipur, Tebriz’de
bal›k derisi) çekilen dairevî kasnaktan kurdu¤u saz imalathanesinde saz imal
(çap›: 340-450mm., eni: 40-60mm.) iba- ederek ve iflletti¤i saz okulunda yetifltir-
rettir. Özel ses efekti oluflturmak için di¤i ö¤rencilerle ‹ran Türkleri âfl›kl›k
kasna¤›n iç taraf›na metal halkalar as›- gelene¤ine dolay›s›yla Türk âfl›kl›k gele-
l›r. Genellikle kasna¤›n yüzü sedefle be- ne¤ine büyük hizmet vermektedir.
zenir. Tef / kaval, parmaklar deriye vu- Bu muhitin âfl›klar›, hem kadim
112 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
eserleri icra ederek hem Türk âfl›kl›k ge- da 50’den fazla halk hikâyesi ve destan
lene¤ine yeni ürünler kazand›rarak hem vard›r. Bunlardan baz›lar› flunlard›r: Ab-
de usta-ç›rak gelene¤ini devam ettirerek bas ile Gülgez, Âfl›k Ali ve Âfl›k Raf’î, Al›-
Tebriz Âfl›k Muhiti’nde Türk âfl›kl›k ge- han ile Perihan›m, Âfl›k Garip, Eliflah,
lene¤ini bütün ihtiflam› ile yaflatmakta- Baba Leysan ve Perizad, Eset ve Salta-
d›rlar. nat, Gergerli Mehemmed ve Mehpare
1.5. Tebriz Âfl›k Muhiti Halk Hi- Han›m, Garip ile fiahsenem, Gulam
kâyeleri ve Destanlar›: Türk âfl›kl›k Kemter, Güneyli Necib Usta, Hasta Ka-
gelene¤inin önemli bir bölümünü âfl›kla- s›m, Hatem fiah, Hudat, Kaçak Nebi,
r›n tasnif ettikleri halk hikâyeleri ve Kelbi ile Selbi, Kerem ile Asl›, Kurbanî,
halk destanlar› oluflturmaktad›r. Yüzy›l- Leyla ile Mecnun, Mahmut ile Gülen-
lar öncesinde birçok üstat âfl›k halk hi- dam, Mir Mahmut, Molla Eli ile Rafi,
kâyesi veya destan tasnif etmifltir. Daha Necef ile Perizad, Serhofl ve Mahbub,
sonra birçok halk hikâyesinin musannifi fiah ‹smay›l ve Gülazer, Valeh ile Zerni-
olan âfl›klar›n bu defa hayatlar› etraf›n- gâr, Ululu Kerim ve Süsen Han›m…
da halk hikâyeleri oluflturulmufltur. Ça¤dafl âfl›klar›n tasnif etti¤i halk
“Kurbanî”, “Abbas ile Gülgez”, “Hasta hikâyeleri de vard›r. Tebriz Âfl›k Muhi-
Kas›m”, “Köro¤lu”, “fiah ‹smay›l”, “Necef ti’nin üstat âfl›klar›ndan Gafar ‹brahi-
ile Perizad” gibi halk hikâyeleri bunlar- mî’nin tasnif etti¤i 5 hikâye vard›r: Feh-
dand›r. Tabiî ki bu hikâye ve destanlar le ile Reyhane, Âfl›k ‹man ile Deyiflme,
di¤er bölgelere yay›lm›flt›r.Türk kültürü- S›çan ile Âfl›k, Türkistan Seferi, Babek
nün nadide incileri olan bu ürünler yüz- Destan›.
y›llar›n ötesinden sözlü gelenek yoluyla 1.6. Tebriz Âfl›k Muhiti Âfl›k Ha-
günümüze kadar gelmifllerdir. Baz›lar› valar›: Türk Dünyas› âfl›kl›k gelene¤in-
yak›n zamanlarda yaz›ya geçirilmiflse de de yaklafl›k 288 âfl›k havas› vard›r. Bu
ço¤unlu¤u hâlâ sözlü edebiyatta yerleri- havalardan 70-80 tanesi genelde ortak-
ni korumaktad›rlar. Üstad ozanlar›n bu t›r. Di¤erleri ise bölgelere özgün hava-
de¤erli yadigârlar›na ilave olarak günü- lard›r. Meselâ Karada¤ bölgesinin 24 ta-
müz âfl›klar› da klâsik halk hikâyeleri ne kendine özgün âfl›k havas› var. (Ga-
tarz›nda yeni halk hikâyeleri olufltur- far ‹brahimî, fiubat 2004, Tebriz)
maktad›rlar. Tebriz Âfl›k Muhiti âfl›klar›n›n re-
Ayr›ca Tebriz Âfl›k Muhiti, Köro¤- pertuar›nda bulunan saz havalar›ndan
lu’nun do¤up yaflad›¤› varsay›lan yerler- baz›lar› flunlard›r: Divanîler: Koca Di-
den birisi kabul edildi¤inden Köro¤lu hi- vanî, Osmanl› Divanîsi, Sade Divanî,
kâyelerinden birço¤u burada bilinmek- fiah Hatayî Divanîsi, Urmiye Divanîsi
tedir. Bu muhit âfl›klar›n›n bildi¤i Kö- (Behmenî). Di¤er Havalar: Abbas Gü-
ro¤lu hikâyeleri flunlard›r: Köro¤lu’nun zellemesi, A¤a Han›, Ahmet Gemi, Ah-
Âfl›k Cünun Seferi, Ayvaz’› Getirme Se- met Güzellemesi, Araz, Arazbar›, Araz-
feri, Ba¤dat Seferi (Beytefl Bezirgen), bast›, Avc› Gerayl›s›, Ay Kifli, Ayagl› Tec-
Ba¤dat Seferi, Bolu Beyi Seferi, Demir- nis, Ayetî Âfl›k, Ayvaz Peflrov, Azafl› Dü-
cio¤lu’nu Getirme Seferi, Derbent Seferi, beyti, Azim Beyi, Ba¤mefle, Baflbehrî,
Erzurum Seferi, ‹stanbul Seferi, Köro¤- Baflsar›tel, Behmenî, Bennan Hicran›,
lu’nun Kocal›¤›, Rum Seferi, Tercan Se- Bozlu Keremî, Caferî, Cam›fl Gövfle¤i,
feri, Tokat Seferi, Türkemen Sefer. Celilî, Cemflidî, Cengi Köro¤lu, Ceyranî
Tebriz Âfl›k Muhiti’nin repertuar›n- Keremî, Çavuflî, Çetverî, Çiçe¤î, Çin Du-
http://www.millifolklor.com 113
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
var›, Çoban fiikeste, Daban fiikeste, Da- mektedir. Hasta Kas›m, Molla Penah,
¤›stan Gülü, Da¤›stan›, Da¤lar Bayat›s›, Molla Cuma gibi medrese tahsili alm›fl
Da¤lar Çiçe¤i, Dikdabanî, Dilgemî, Do- onlarca âfl›¤›n dinî muhitlerden gelerek
habeyi, Dol Hicran›, Dö¤me Keremî, Dö- cami, medrese d›fl›nda kalan insanlara
fleme, Durahan›, Dübeytî, Ekberî, Ele- dinî ahlâkî bilgiler sunmak için âfl›kla-
yez Gülflan›, Emrah›, Esmerim, Fincan›, r›n saf›na kat›lmalar› ile bafllayan bu
Fügaratl› Gerayl›, Garaba¤ Tecnis, Gay- gelenek bu muhitte de kendini hâlâ his-
tarma Gehreman›, Gerayl› Güllü, Ge- settirmektedir. Meclislerin dinî karak-
rayl›, Gerenî, Germedüz A¤abeyi, Goca- terli divanî ile bafllamas› ve dinî muhte-
n›, Göyçegülü, Gürbetî, Haldar›, Halebî val› eserlerin çoklu¤u bunun en aç›k be-
K›sayaprak, Halebî Uzunyaprak, Halhal lirtisidir.
Dübeyti, Hasakaldar, Haydarî, Heme- 1.8. Tebriz Âfl›k Muhiti’ne Men-
dan Gerayl›s›, Hemedanî, Heflterinin sup Âfl›klar: Hâlihaz›rda bu bölgede fa-
A¤abeyisi, ‹ncegülü, ‹revançukuru, ‹sfa- aliyet gösteren âfl›klardan baz›lar›: Âfl›k
hanî, Kadim Tecnis, Kafiye, Karaba¤ Abbas Muhammedî Karada¤î, Âfl›k Ab-
A¤abeyisi, Karaba¤ Çiçe¤i, Karada¤ dulali ‹skenderî, Âfl›k Adalet, Âfl›k Ali
A¤abeyisi, Karada¤ Çiçe¤i, Karada¤ Ge- Mukaddem, Âfl›k Ali Selimî, Âfl›k Alias-
rayl›, Karada¤ fiikestesi, Karada¤ Tecni- ker Dadaflpur Venevali, Âfl›k Aliasker
si, Karakeherî, Karapapa¤›, Karatoprak Merendî, Âfl›k Allahverdi Dehganî, Âfl›k
fiikestesi, Kars Havas›, Kas›mhan›, Ke- Ayet Kamberî, Âfl›k Babek Behdaver,
rem fiikestesi, Kesme Keremî, Kefliflo¤- Âfl›k Babek Hüseyinzade, Âfl›k Baharali
lu, Köhne Gerayl›, Köro¤lu Dübeyti, Caferpur, Âfl›k Barat, Âfl›k Behmen
Leflkerî, Mecnun Derdi, Meydan fiikes- Kurbanzâde, Âfl›k Beyaz Haydarzâde,
tesi, Mina Gerayl›s›, Misri Gülü, Misrî, Âfl›k Büyüka¤a Vücûdî, Âfl›k Cafer Hak-
Muammes, Mugan›, Muhterem, Mustafa nur, Âfl›k Cebrail Mehmedî, Âfl›k Cem-
fiikestesi, Mücesseme, Nakaratî Gerayl›, flid, Âfl›k Cengiz Biriya, Âfl›k Davut Be-
Nebatî Gerayl›, Nimetî, Osmanl› Bekrî, hifltî, Âfl›k Ehad Musevî, Âfl›k Ersalan
Otak Kaba¤› (Otak Önü), Paflagöçtü, Pa- Dustî, Âfl›k Ersalan Kahramanzâde,
ya Bac›, Penah›, Rize Gerayl›s›, Ruhanî, Âfl›k Ersalan Zarî, Âfl›k Eflref Hüseyin-
Sallama Gerayl›, Sar› Toprak, Sayma zade, Âfl›k Evez Muhammed ‹badnur,
Karakeherî, Semah›, Setarî Keremî, Âfl›k Fetullah R›zayî, Âfl›k Gafar ‹brahi-
Seyran›, Siyastavr, Sona Setar›, Suldu- mi, Âfl›k Gulu Hazret, Âfl›k Gurbet Pa-
zu, fiagî Güzellemesi, fiark› Azerbayca- kar, Âfl›k Hac› ‹bad›yan, Âfl›k Hac› ‹ba-
n›, fiegayigi fiekeryaz›, fieki, fielul (Ce- diyan, Âfl›k Hamza ‹brahimpur, Âfl›k
vadî), fiirvanî, Tacirî, Tebil Cengi, Tebriz Hasan Alizâde, Âfl›k Hasan ‹skenderî,
Gerayl›s›, Terekeme Güzellemesi, Urmi- Âfl›k Hudayâr Pakar, Âfl›k Hüccet ‹bra-
ya fiikestesi, Urmiye Güzellemesi, himî, Âfl›k Hüseyin Alizâde, Âfl›k Hüse-
Üzümdil fiikeste, Vag›f Güzellemesi, Va- yin Can, Âfl›k Hüseyin ‹skenderi, Âfl›k
gifî, Velican›, Yan›k Gurbetî, Yan›k Ke- Hüseyin Kirflanl›, Âfl›k Hüseyin Sail,
rem, Yayma Gözellemesi Yel Yel, Yurt Ye- Âfl›k ‹lyas Kas›mî, Âfl›k ‹lyas Yusufî,
ri, Zar› Keremî, Zar›nc›, Zar›nc› Keremî, Âfl›k ‹sa Pürismail, Âfl›k ‹smail Dilberî,
Zil Emrah›… Âfl›k ‹smail Kamberî, Âfl›k ‹smail K›z›l-
1.7. Tebriz Âfl›k Muhiti’nin Esas- bo¤az, Âfl›k Kulu Hudâdî, Âfl›k Kurban
land›¤› Ocaklar: Tebriz Âfl›k Muhi- Aliyar, Âfl›k Mahbup Askerî, Âfl›k Mah-
ti’nde tarikat, sûfî gelene¤in izleri görül- bup Halilî, Âfl›k Mahmut Cihangirî,
114 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Âfl›k Mansur Nikazâd, Âfl›k Mecit Baha- sup Kavalc›lar (Tefçiler): Tebriz Âfl›k
rî, Âfl›k Medet Yusufî, Âfl›k Mehmet Far- Muhiti’nde tef çalan sanatç›lar flunlar-
zî, Âfl›k Mehmet H›redmend, Âfl›k Meh- d›r: Abdullahî, Ahmet Alizarî, Ahmet ‹s-
met Mevâyî, Âfl›k Mehmet M›s›ro¤lu, mailî, Ahmet fiahmuhammedî, Ali R›za
Âfl›k Mehmetba¤›r, Âfl›k Mensum Hay- Samedî, Ali Yaverî, Asker Abidinî, Aziz
daryan, Âfl›k Mefli Paflayî, Âfl›k Muham- Purmuhammed, Aziz Talibî, Büyük A¤a
med Enverî, Âfl›k Muhammed R›za Mu- Zakirî, Cabir fiahbazî, Ekber Settarî,
hammedî, Âfl›k Muhammed Türkedarî, Famil Talibî, Hamit Asiyaban, Hasan
Âfl›k Muhammet Nebatî, Âfl›k Nasir Çobannar›, Hasan Mürvetî, Hatem Da-
Nazmî, Âfl›k Oruç Nacivend, Âfl›k Ra- nende, Hüseyin Azerî, Hüseyin Ekberî,
him Nazarî, Âfl›k Rahim Vahdanî, Âfl›k Hüseyin Mevlâyî, Hüsrev Muharremî,
Resul Kurbanî Âfl›k R›za Vahidî, Âfl›k ‹brahim Danende, ‹brahim Medenî,
Sefer Zare, Âfl›k Sehavet Mehemmedî, ‹mam Bayramî, ‹sa ‹skenderî, ‹timat
Âfl›k Seraslan Muradpur, Âfl›k Settar, Eminî, Kerumerz Zarî, Kudret Zencanl›,
Âfl›k fiahbazî, Âfl›k fierif Celilî, Âfl›k Kulam Hüseyin fiahzevarî, Meslehet,
Tapd›k, Âfl›k Timur Kayabafl›, Âfl›k Veli Muhammet Cihangirî, Muhsin Zerdeva-
Abdî, Âfl›k Yakub Binisli Âfl›k Yedulla l›, Murat Nazarî, Musa ‹skenderî, Necef
Eyvazpur, Âfl›k Yedullah fiekibî, Âfl›k Kulu, Oruç ‹manî, R›za Gamberî, R›za
Yusuf ‹smailî… Karada¤î, Samet Niknefes, Seyfeli Hak-
1.9. Tebriz Âfl›k Muhiti’ne Men- kî, Tahir Hüseyinpur, Yusuf Muhamme-
sup Balabanc›lar: Bu muhitte bala- dî …
banc›l›k yapan sanatç›lar flunlard›r: Ab- 2. URM‹YE ÂfiIK MUH‹T‹
bas ‹badiyan, Ahmet Abdullahî, Ali Ah- 2.1. Urmiye Âfl›k Muhitinin Etki
mediyan, Ali Muhammet Nurî, Ali Neba- Alan›: ‹ran Türkleri Âfl›k Muhitleri içe-
tî, Ali R›za ‹badiyan, Ali R›zayî, Asker risinde önemli bir yeri de Urmiye Âfl›k
‹badiyan, Asker Zarî, Barat Abdullahî, Muhiti oluflturmaktad›r. ‹ran co¤rafya-
Bayram Dirazdest, Behman Nebatî, Ce- s›n›n kuzey do¤usunda Urmiye Gölü ile
lil Hamidî, Cemflid Zarî, Ebülfez ‹badi- Nahcivan, Türkiye ve Irak aras›nda ka-
yan, Ekber ‹badiyan, Ektber Serbazi (13 lan Bazergân, Makü, Mergen, Kiliseken-
yafl›nda), Hana¤a ‹badiyan, Hasan Az- di, Karakilise, Siyahçeflme, Karaziyaed-
mî, Hasan Haydar Nejat, Hayrullah din, Evo¤lu, Hoy, Selmas, Tazeflehr, Âli-
A¤azâde, Hidmetyârî, Himayet fii’rzâde, âbad, Kuflçu, Kalerefl, ‹flgesu, Telatepe,
Hüccet Hudabende, Hüccet ‹brahimî, Silvana, Zeyve, Akbulak, Reflkan, Tür-
Hüseyin Lütfü, Hüseyin Mehmedî, Hüs- keman, Dol ve Urmiye il ve ilçelerinin
rev Nesirî, ‹brahim Sadiàî, ‹smail Huda- oluflturdu¤u flerit Urmiye Âfl›k Muhiti’ni
yî, Maksüt Mirzayî, Maflallah Ekberî, oluflturmaktad›r. Komflu flehirlerden Mi-
Mehman Alipur, Mehmet Kâmî, Mikây›l yandap da bu muhite dahil edilebilir.
Gözeli, Mirza A¤a Nebatî, Muhabbet Buradaki âfl›kl›k gelene¤i de birçok yön-
Muhibbî, Muhammed Muhammedî, Mu- leri ile Urmiye Âfl›k Muhiti’nin özellikle-
hammet Gözeli, Resul Hellanur, Ruhul- rini tafl›maktad›r.
lah Nazarî, Selman Purmuhammed, 2.2. Urmiye Âfl›k Muhiti’ne Men-
Serdar Reflirî, Söhrab Na¤dî, fiefayet sup Üstat Âfl›klar: Türk milletinin en
‹mamî, Veli Azerî, Yunus Gözeli, Zülfü- kadim vatanlar›ndan olan Urmiye bölge-
kar Abdullahî… sinde, Türk âfl›kl›k gelene¤inin kökleri
1.10. Tebriz Âfl›k Muhiti’ne Men- çok eskilere uzanmaktad›r. Türk âfl›kl›k
http://www.millifolklor.com 115
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
116 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
sanatlar›n› icra etmeleri; ikincisi, Türk 2.6. Urmiye Âfl›k Muhiti Halk
âfl›kl›k gelene¤inin tek âfl›k tek saz usû- Hikâyeleri ve Destanlar›: Urmiye
lünde, kadim devir üstadlardan görüldü- Âfl›k Muhiti’nde dü¤ün, dernek ve mec-
¤ü ve al›nd›¤› gibi devam ettirilmesi; lislerde hikâye anlatma gelene¤i canl›
üçüncüsü, geçmiflte oldu¤u flekilde gü- bir flekilde devam etmektedir. Baz› yöre-
nümüzde de âfl›k fliiri, halk fliiri tarz›n- lerde birkaç gün süren dü¤ünler yap›l-
da yazan flairlerin çok oluflu, onlar›n makta bu dü¤ünlerde hikâyeler anlat›-
halk›n içinde halkla beraber olmalar›, l›p, destanlar söylenmektedir. Âfl›klar,
fliir meclisleri oluflturmalar›d›r. Bugün klâsik halk hikâyeleri anlatt›klar› gibi
bu muhitte yirmiden fazla halk flairi yeni tasnif edilen hikâyeler de sunmak-
vard›r. Bunlar çeflitli edebî sohbetler ter- tad›rlar. Âfl›k Menef Renciber, klâsik
tipleyerek bu sanat›n zindeli¤ini koru- halk hikâyelerinin yan›nda kendi tasnif
etti¤i halk hikâyelerini anlatan âfl›kla-
maktad›rlar.
r›n bafl›nda gelmektedir.
Hoy’da Tuz Meydan› denilen semt-
Urmiye Âfl›k Muhiti’ne mensup
te Âfl›k Tanr›verdi’nin iflletti¤i “Tanr›-
âfl›klar›n repertuar›nda 75-80 kadar
verdi Âfl›klar Kahvesi”, “Mehmet Ali’nin
halk hikâyesi vard›r. Bunlardan baz›la-
Âfl›klar Kahvesi” ve Âfl›k Menef’in ifllet-
r›n›n adlar› flöyledir: Abbas ile Gülgez,
ti¤i “Âfl›k Menef Âfl›klar Kahvesi” faali-
Ahmet ‹brahim, Ali fiah ile Huriliga, Ali-
yet göstermektedir. Zaman zaman baflka
han ile Peri, Aflk›n fiah, Baba Leysan ile
kahvehanelerde de âfl›klar toplan›p
Verga, Bey Astan, Bezeno¤lu Mehemmet
program yapmaktad›rlar.
ile Peri, Emrah ile Huriliga, Emrah ile
Urmiye’de “Zülfeli Âfl›klar Kahve-
Selvinaz, Endelib Mirza ile G›z›l Gül,
si”, “Dehgan Âfl›klar Kahvesi” ve “Âfl›k
Gamber ile Mahmut, Garip ile fiahse-
Ali Karaa¤ac› Âfl›klar Kahvesi” gibi âfl›k
nem, Göyçe K›z›, Gulam Haydar, Gulam
ocaklar› faaliyet göstermektedir.
Kemter ile Senaver Gülüzar, Haydar ile
Miyandap’ta “Âfl›k Hidayet Âfl›k-
Behram, Hurflit Bey, ‹lyas ile Mehri,
lar Kahvesi” ve “Âfl›k Ali Âfl›klar Kahve-
Kelbi ile ‹nsaf Peri, Kelbi ve ‹nsafî,
si” halk›n hizmetindedir.
Kemter, Kemter Yusuf, Kerem ile As›,
2.5. Urmiye Âfl›k Muhiti’nde
Kurbanî ile Peri, Kurdo¤lu, Latif fiah,
Musikî Aletlerinin Çal›nma fiekli:
Leyli ile Mecnun, Mehemmet Hah ile
Urmiye Âfl›k Muhiti’ne mensup âfl›klar,
fiaheste Peri, Mehemmet ile Terlan, Mir
dü¤ün, dernek, köy odas›, kahvehane ve
Mahmut ile Sara, Necef ile Perizâd,
salon meclislerinde sazlar›n› omuzlar›na
Pehmur fiah, Saadet ile Sayyad, Seydî
asarak gö¤üslerinin üzerinde tutup,
ile Peri, fiah ‹smail ile Arap Üzengi, Ta-
ayakta çalarlar. Dinleyicilerin aralar›n-
hir ile Zöhre, Türko¤lu ile Mehri, Ululu
da dolaflarak bütün seyircilere hitap et-
Kerim, Valeh ile Zernigâr…Bu muhitte
mek onlarla yak›ndan ilgilenmek gayre-
Köro¤lu hikâye ve destanlar›n›n 14 kolu
ti içerisinde olurlar. Mecliste bulunan
anlat›lmaktad›r: Âfl›k Cünun Seferi, Ay-
nüfuzlu, itibarl›, hürmetli kiflilere iltifat
vaz› Getirme Seferi, Ba¤dat Seferi (Bey-
ettikleri gibi halk› ve sade insanlar› da
tefl Bezirgen), Ba¤dat Seferi, Bolu Beyi
ilgi ve iltifattan mahrum b›rakmazlar.
Seferi, Demircio¤lu’yu Getirme Seferi,
Birden fazla âfl›¤›n kat›ld›¤› dü¤ün
Derbent Seferi, Eruzurm Seferi, ‹stan-
veya meclislerde âfl›klar at›flma (deyifl-
bul Seferi, Köro¤lu’nun Kocal›¤›, Rum
me) yaparken veya birlikte okumay› ger-
Seferi, Tercan Seferi, Tokat Seferi, Tür-
çeklefltirirken bir balaban eflli¤inde de
kemen Seferi.
çal›p söyledikleri görülür.
http://www.millifolklor.com 117
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Urmiye Âfl›k Muhiti’nin üstat âfl›k- Hoy Emrah›, ‹brahimî, ‹revan Çukuru,
lar›ndan olan Âfl›k Menef Renciber’in Kahramanî, Kesme Kerem, Köro¤lu
tasnif etti¤i hikâyelerden de birkaç› flö- Gaytarmas›, Mani, M›srî, Muhteremî,
yedir: Ahmet ile Adalet, Cidal› Kenan, Müselman Kefliflo¤lu, Nar›nc›, Nemedî,
Hasan ile Sayyad, ‹brahim ile Gövher- O¤lan O¤lan, Ovçu Gerayl›s›, Pafla Köfl-
taç, Kantural› ile Kanl› Koca. dü, Penah›, Revze Gerayl›, Ruhanî, Se-
2.7. Urmiye Âfl›k Muhiti Âfl›k mahî, Sulduzu, fiahsevenî, fiarkî Gülü,
Havalar›: Urmiye Âfl›k Muhiti’nde âfl›k fiarkî, fiekeryaz›, fierur Güzellemesi, Ta-
havalar›n›n zenginli¤i de dikkati çek- cirî, Terekeme Güzellemesi, Urmiye Di-
mektedir. Bunda yüzy›llarca büyük üs- vanîsi, Urmiye Emrah›, Urmiye Güzelle-
tat âfl›klar›n bu bölgede boy göstermesi, mesi, Yemenî (Köro¤lu), Zil fiikeste.
onlar›n geleneksel âfl›k havalar› ile ye- 2.8. Urmiye Âfl›k Muhiti’nin
tinmeyip yeni âfl›k havalar› oluflturma- Esasland›¤› Ocaklar: Urmiye bölge-
lar› ve bu bölgenin Türkiye ile Azerbay- sinde vaktiyle birçok medrese ve tekke
can üçgeninde bulunarak Anadolu ve bu muhit insanlar›na hizmet sunmufl-
Azerbaycan âfl›k sanat›yla etkileflim içe- tur. Bu tekke ve medreselerde yetiflen
risinde olmas› hayli rol oynamaktad›r. birçok sûfî eline saz alarak âfl›klar saf›-
Urmiye Âfl›k Muhiti âfl›klar›n›n saz ha- na kat›lm›flt›r. Bu muhit âfl›klar›n›n ço-
valar›n›n ahenginde Azerbaycan âfl›k ¤unlu¤u, ça¤dafl âfl›klar da dahil, medre-
havalar› ile birlikte Anadolu âfl›k hava- se tahsili alm›fl âfl›klard›r. Bu sebeple bu
lar›n›n ahengini, melodisini de duymak muhit âfl›klar›n eserlerinde ve sanatla-
mümkündür. r›nda Horasan erenlerinin manevî hava-
Urmiye Âfl›k Muhiti’ne ait flu özgün lar› ve tekke gelene¤inin mistik rindizmi
âfl›k havalar›n› saymak mümkündür: görülmektedir. Tebrizli fiems’ten, Halife
Helebi, Hicrani, Hoy Emrah›s›, Möhtere- Muhammet’e kadar birçok ulu derviflin
mi, Ovçu Gerayl›s›, Revze Gerayl›, Se- kabirlerinin de bu bölgede olmas› bu
may›, Siyastabulu, fiekeryaz›, fiarkî, Ta-
mistisizme ayr› bir hava vermektedir.
ciri, Terekeme Güzellemesi, Urmani Di-
Âfl›klar zaman zaman medrese
vanisi, Urmiye Güzellemesi.
mensuplar›n›n oluflturduklar› meclislere
Urmiye Âfl›k Muhiti’nde Üç divanî
giderek saz eflli¤inde ilahiler okumakta-
var: Kesme Divanî (Urmiye Divanîsi),
d›rlar. Urmiye çevresinde birk›s›m alevî
Osmanl› Divanî, fiah Hataî Divanî. ‹ki
derviflin meclisler kurarak tambur ve
tecnis var: Cigal› tecnis, Sade Tecnis.
saz eflli¤inde türküler okuyup raks et-
Dört tane gerayl› var: Hemedan Ge-
meleri de bu gelene¤in uzant›s›d›r.
rayl›s›, Ovçu Gerayl›s›, Revze Gerayl›s›,
fiahseven Gerayl›s›. Üç Tane Hicranî Kahvehanelerde, hane meclislerin-
var: Benna¤› Hicranî, Dol Hicranî, Kes- de veya dü¤ünlerde âfl›klar›n s›ra ile ça-
me Hicranî. ‹ki Dübeyti var: Cengî l›p söylemeleri, meclisi coflturduktan
Dübeyti, Sade Dübeytî. sonra türkülerin birlikte okunmas›,
Di¤er âfl›k havalar›ndan baz›lar› ise enstrümantal saz havalar› çalarken ken-
flunlard›r: Araz Bast›, Behmenî, Behri dinden geçme hâlleri, hatta baz›lar›n›n
(Siyas Tab›l), Bem fiikeste, Cemflidî, kalk›p raksetmesi cezbeye tutulan der-
Cengi Köro¤lu, Durahan›, Él Köfldü, Er- viflleri and›rmaktad›r.
meni Kefliflo¤lu, Garaba¤ fiikestesi, G›z- 2.9. Urmiye Âfl›k Muhiti’ne Men-
lar Güzellemesi, Göyçe Güzellemesi, sup Ça¤dafl Âfl›klar: Hâlihaz›rda bu
Gurbetî (k›sa), Gurbetî (uzun), Haçahal- bölgede faaliyet gösteren âfl›klardan ba-
dar, Halebî, Hebibî, Hemirî, Hicrani, z›lar›:
118 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 119
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
120 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
repertuar›nda doksan kadar âfl›k havas› olarak yaflad›¤› bir önemli muhit de Zen-
mevcuttur. Bunlar di¤er âfl›k muhitleri can Âfl›k Muhiti’dir. Bu muhit, Hazar
ile ortak kullan›lan âfl›k havalar›d›r. Di- denizinin güney bat›s›ndaki en kadim
¤er âfl›k muhitlerinin âfl›k havalar›ndan Türk yurtlar› olan baflta Zencan, Sultâ-
farkl› olarak befl özgün âfl›k havalar› nîye olmak üzere Hürremdere, Ebher,
vard›r: Sulduzî (M›s›ro¤lu), Yel yel, De- Geydar, Hidec, Tikab, Bicar, Takistan,
lal Destan›, Sulduz Güzellemesi (Yéri Kazvin, Lovflan, Nikpey il ve ilçelerini
Yâr Yéri), Terekeme Oyun Havas› (Es- ihata etmektedir.
ger Eli Bala Laylay). 4.2. Zencan Âfl›k Muhiti’ne Men-
3.8. Karapapak Âfl›k Muhiti’nin sup Üstat Âfl›klar: Bu bölgenin en ka-
Esasland›¤› Ocaklar: Karapapak tay- dim âfl›klar›ndan birisi “fiirin ile Birçek
fas› âfl›klar›n›n söz ve saz sanatlar›nda Han›m” adl› meflhur halk hikâyesinin
hatta sanatlar›n› icra ederken sergile- müellifi Âfl›k fiirin’dir. Âfl›k fiirin Hür-
dikleri davran›fllarda Horasan erenleri- remdereli’nin do¤um tarihi hakk›nda
nin, tekke-tasavvuf müzi¤inin, Borçal›- henüz kesin bilgi yoktur. fiiirlerinde ge-
fiemfledin bölgesinde uzun süre tarikat
çen ifadelerden onun 450-500 sene önce
fleyhi olan Mir Hamza Nigarî’nin tefli,
yaflad›¤› tahmin edilmektedir. Zencan
sözlü tekke müzi¤inin izleri hissedil-
Âfl›k Muhiti’nin banilerinden birisi oldu-
mektedir. Kalabal›k oyuncunun yer ald›-
¤u flüphesizdir. Hayat› hakk›nda yeterli
¤› halay halkas›nda ve sanatç›lar›n mü-
bilgiye sahip olamad›¤›m›z ancak Zen-
zik icra edifllerinde sûfîlerin tef veya da-
can Âfl›k Muhiti’nin sa¤l›kl› bir zindelik-
ire eflli¤inde icra ettikleri zikir halkas›n›
le bugüne kadar gelmesinde büyük kat-
görmek çok zor olmuyor. Meclisin aç›l›-
k›s› olan bir ulu ozan da “Tuti-yi fiirin
fl›nda okuduklar› divanînin dinî, felsefî
ve hikmetamiz karakterli olmas› da bu- Sühan ve Yusuf Cemal” adl› halk hikâ-
nu daha da inand›r›c› k›l›yor. yesinin musannifi ve bafl kahraman›
3.9. Karapapak Âfl›k Muhiti’ne Âfl›k Yusuf Cemal’dir. Bu ulu âfl›klar
Mensup Ça¤dafl Âfl›klar: Hâlihaz›rda O¤uz Ata -Dede Korkut âfl›kl›k gelene¤i-
Karapapak Âfl›k Muhiti’nde flu üstat ne, âfl›klar yetifltirerek, fliirler söyleyip,
âfl›klar Dede Korkut gelene¤ini devam türküler koflarak, âfl›k havalar› olufltu-
ettirmektedirler: Âfl›k Mehmet Ali Mah- rarak büyük katk›da bulunmufl, ölmez
mudî (Mehemmed Eli Mehmudî Él Âfl›- ruh vermifllerdir. Böylece Asya steple-
¤›), Âfl›k Haydar Duman, Âfl›k R›za Pa- rinden kopup gelen ozan sesine daha
yende, Âfl›k Rahim Takizâde, Âfl›k Sefer gür bir soluk kazand›rm›fllard›r.
Cavadî, Âfl›k Behlül Hüseyinzâde … Zencan Âfl›k Muhiti’ni oluflturan ve
3.10. Sulduz Âfl›k Muhiti’ne günümüze tafl›yan üstat âfl›klardan ba-
Mensup Balaban, Goflasümsüm ve z›lar› flunlard›r: Âfl›k Azizhan (öl. 1924),
Zurna Çalanlar: Ali Muhammetpur, Âfl›k Necef Ali (1844-1914), Âfl›k Hac›
Ekber Yezdanî, Kudret Takizâde, Yunus Ali Hürremdereli (1884-1944), Âfl›k Han
Velizâde. Murat (1864-1944), Âfl›k Allahmedet
3.11. Sulduz Âfl›k Muhiti’ne (1869-1944), Âfl›k Kurban Ziyabadî
Mensup Dümbek ve Davul Çalanlar: (1854-1954), Âfl›k Ali Ekberî (öl. 1954),
Cemflid Hamitpur, Erflad Alizâde, Mus- Âfl›k Nevruz (1874-1964), Âfl›k Lütfeli
tafa Alizâde, Yusuf Velizâde. Afflar (1869-1969), Âfl›k Rikab Ekberî
(1869-1969), Âfl›k Gulam Hüseyin Defl-
4. ZENCAN ÂfiIK MUH‹T‹ degî (1894-1974), Âfl›k ‹brahim fiahse-
4.1. Zencan Âfl›k Muhiti’nin Etki ven (1884-1974), Âfl›k Ferec (1874-1974),
Alan›: Türk âfl›kl›k gelene¤inin canl› Âfl›k Sultan Ali (öl. 1974), Âfl›k Sultan
http://www.millifolklor.com 121
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Ali Mirverdi (öl. 1977), Âfl›k ‹mam Ali 4.5. Zencan Âfl›k Muhiti’nde Bu-
Hidecî (1909-1979), Âfl›k Mihrali Valayi- lunan Âfl›k - Ozan Ocaklar›: Zencan
flî (1889-1979), Âfl›k Gayb Ali Zencanî Âfl›k Muhiti’nde hem halk hem de yerel
(1909-1979), Âfl›k Melik (1899-1979), yönetim âfl›kl›k gelene¤ine ve âfl›klara
Âfl›k Ahmet A¤a ((öl. 1982), Âfl›k S›tk› fazla itibar etmektedirler. Bu durum da
Ali Gargalulu (1904-1984), Âfl›k Ali A¤a âfl›kl›k gelene¤inin daha canl› olmas›n›
Halhalî (1894-1984), Âfl›k Ali (1899- sa¤lamaktad›r. Bu bölgede âfl›klar nere-
1984), Âfl›k Tayyip (1884-1989), Âfl›k Fe- deyse bu gelene¤in ilk temsilcileri olan
tullah R›zayî (1909-1989), Âfl›k Söhrab Âfl›k Cünun, Korkut Ata itibar›n› gör-
(1909-1994), Âfl›k Sefer Halhall› (1914- mektedirler. Toya, dü¤üne davet edilen
1994), Âfl›k Kudret Carç›l› (1819-1994), âfl›¤›n önünde kurban kesilmesi bunun
Âfl›k fiems Ali (1899-1994), Âfl›k Resul en aç›k göstergesidir. Bütün Türk yurt-
Nevruzî (öl. 1997), Âfl›k ‹bad Zaval› lar›nda oldu¤u gibi gelin o¤lan evine ge-
(1917-1997), Âfl›k Ali R›za Davudî (öl. tirildi¤inde önünde kurbanlar kesilir. Bu
1998), Âfl›k Yusuf Gülmuhammedî bölgede de durum ayn›d›r. Ancak burada
(1919-1999), Âfl›k Gulam R›za Davudî kurbanlardan birisi âfl›¤›n aya¤› alt›nda
(1879-1999), Âfl›k Elmas Mürflidî (1934- kesilir. Bu da flu anlama gelir ki, âfl›k
1999), Âfl›k fiiyeli Mukaddem (1900- elimizin, obam›z›n, kültürümüzün iti-
2000), Âfl›k Mirza Ali Defldegî (1936- barl› insan›d›r, temsilcisidir, ona hür-
2001), Âfl›k Mirza Ali (öl. 2001), Âfl›k met, dilimize, dinimize halk›m›za, ata
Büyük A¤a (öl. 2002), Âfl›k Cihangir dedemize hürmettir. Âfl›klar›n büyük iti-
(1914-2004)… bar gördü¤ü Zencan Âfl›k Muhiti’nin he-
4.3. Zencan Âfl›k Muhiti’nde men her yerleflim yerinde âfl›klar kahve-
Kullan›lan Çalg› Aletleri ve Özellik- si, âfl›k, ozan kültür ocaklar› mevcuttur.
leri: Zencan Âfl›k Muhiti âfl›klar› da Zencan’da: “Selim Âfl›klar Kahve-
Tebriz Âfl›k Muhiti’nde oldu¤u gibi üç si” “Efsel Âfl›klar Kahvesi” “Nureddin
enstrüman “saz, balaban ve Kaval (tef)” Âfl›klar Kahvesi” “Âfl›k Ali Halefî Âfl›k-
ile sanatlar›n› icra etmektedirler. Sazla- lar Kahvesi”; Hürremdere’de: Âfl›k
r› 20 perdeli, dokuz kulakl›, dokuz simli- Gülab Davudbegi (Davudî)’nin iflletti¤i
dir. Balaban ve kaval ise Tebriz Âfl›k “Heydar Baba Kahvesi”, Gulam Hüseyin
Muhiti’ndekilerin ayn›s›d›r. H›drî’nin iflletti¤i “Kahvehane-i Azer-
4.4. Zencan Âfl›k Muhiti’nde Mu- baycan”; Ebher’de: “Salman Âfl›klar
sikî Aletlerinin Çal›nma fiekli: Âfl›k, Kahvesi”; Geydar’da: “Geydar Âfl›klar
sa¤ baflta, kavalc› sol baflta ve balabanc› Kahvehanesi” Türk âfl›kl›k gelene¤inin
ortada olmak üzere bir hilâl fleklinde, varl›¤› ve gelece¤i için hizmet veren
birbirlerini görür vaziyette ayakta du- önemli ocaklard›r.
rurlar. Sürekli birbirlerini gözlerler. 4.6. Zencan Âfl›k Muhiti Halk
Âfl›k flef durumundad›r. Di¤erleri ses ve Hikâyeleri ve Destanlar›: Zencan
söz uyumunu ona göre ayarlamaktad›r- Âfl›k Muhiti’nde k›rktan fazla halk hikâ-
lar. Genelde âfl›klar okurlar, di¤erleri sa- yesi ve destan vard›r. Bu hikâyelerin ba-
dece çalg› ile kat›l›rlar. Ancak zaman za- z›lar› di¤er âfl›k muhitlerine ait halk hi-
man balabanc› da ikinci hanende (solist) kâyeleridir. Bir k›sm› ise tamamen Zen-
rolünü üstlenir. Bazen de âfl›k ve bala- can Âfl›k Muhiti’e özgüdür. Bunlar›n ba-
banc› birlikte veya karfl›l›kl› okurlar. Di- fl›nda kurulufl mükemmelli¤i, konu zen-
vanî, Yan›k Kerem gibi uzun hava tü- ginli¤i aktif kullan›m› ile “Telimhan ile
ründeki türküler sadece saz ve balaban Mehri” hikâyesi gelmektedir. Bu hikâye
eflli¤inde çal›n›p söylenir. ile birlikte Zencan Âfl›k Muhiti’ne özgü
122 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 123
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
dabende Olcaytu’nun türbesi, dergâh› ve Hüseynî, Âfl›k Söhbet Nizayî, Âfl›k Söh-
tekkesi; Zencan’da yatan Tu¤rul Bey’in rab Ahmedî, Âfl›k Sultan Ali Hidayetî,
efli Altuncan Hatun’un türbesi, dergâh› Âfl›k Tayyib Süleymanî, Âfl›k Veli Mevla-
ve tekkesi Türk âfl›kl›k gelene¤ini besle- yî, Âfl›k Yâr Muhammed ‹sabegi, Âfl›k
yen di¤er kaynaklard›r. Yaver Muhammedî, Âfl›k Zülfelî Esedî,
4.9. Zencan Âfl›k Muhiti’ne Men- Âfl›k Zülfikar ‹sabegi…
sup Ça¤dafl Âfl›klar: Zencan Âfl›k Mu- 4.10. Zencan Âfl›k Muhiti’ne
hiti’nde yüz elli kadar âfl›k vard›r. Bun- Mensup Balabanc›lar: Ahmet Mehcu,
lar faal bir flekilde dü¤ün ve derneklere Amir Caferzâde, Cafer Esedî Gülali Ke-
kat›lmaktad›rlar. Ça¤dafl âfl›klar›n say›- malî, Halil Caferzâde, Hamit Esedipur,
s› bak›m›ndan da Zencan Âfl›k Muhiti, Nasir Kelenteri, Sefiyullah Resulî, Ta-
‹ran Türkleri âfl›k muhitleri aras›nda ön har Muhammedî.
s›ralarda yer almaktad›r. Muhitteki ça¤- 4.11. Zencan Âfl›k Muhiti’ne
dafl âfl›klardan baz›lar›n›n adlar› flöyle- Mensup Kavalc›lar (Tefçiler): Abbas
dir: Âfl›k Ali Evset Esedî, Âfl›k Ali Hofl- H›drî, Ba¤›r Necefî, Behruz Nesirpur,
gün Halefî, Âfl›k Ali Kelenterî, Âfl›k Efsel H›drî, Ekber R›zayî, Fetullah H›-
Arap Terenli, Âfl›k Asker Terenli, Âfl›k d›rpur, Gulam R›za Hamidî, ‹smail Fi-
Bahar Ali Ahmedî, Âfl›k Behmen Nimetî, yucin, Mikây›l Fiyucin, Nur Muhammet
Âfl›k Behruz Süleymanî, Âfl›k Bulud Ca- Süleymanî, R›za Mecitpur, Sait Kâz›m
vadî, Âfl›k Buzali Han Muhammedî, Hüseynî, Secaet Ebherî, fiükür H›drî.
Âfl›k Cemflid Zerringöllü, Âfl›k Davud SONUÇ
Davudbegi, Âfl›k Ebülfez fiehsevarî, Âfl›k Türk Devlet ve topluluklar› içeri-
Ebülfez, Âfl›k Ekber Talibî, Âfl›k Ekber sinde Türkiye’den sonra en kalabal›k
Zencanî, Âfl›k Emir Davudî, Âfl›k Emir Türk toplulu¤unun yaflad›¤› ‹ran co¤raf-
Fürûdî, Âfl›k Emrullah Esedî, Âfl›k Esed yas›nda Türk âfl›kl›k gelene¤i bütün ih-
Kasimî, Âfl›k Evez Âfl›k Evez Merdanî, tiflam› ile varl›¤›n› sürdürmektedir.
Âfl›k Eynullah Kakavanî (Kürt as›ll›d›r) Birçok Türk boyunun meskûn oldu-
Âfl›k Fürûdî Muhacirî, Âfl›k Gülab Ali ¤u bu co¤rafyada, Türk âfl›kl›k gelene¤i-
Davudbegi (Davudî), Âfl›k Hakverdi Sü- nin gidiflat›, çal›nan sazlar›n ve saz eflli-
leymanî, Âfl›k Hanedullah Avflar, Âfl›k ¤inde kullan›lan çalg›lar›n biçim ve say›-
Hasan Ne¤ilu, Âfl›k Hasan, Âfl›k Hüccet lar›, saz havas› ve makamlar›n özgünlü-
Yusifî, Âfl›k Hüseyin Esedî, Âfl›k ‹ltifat ¤ü, anlat›lan hikâye ve destanlar›n çe-
Davudbegi, Âfl›k ‹zzet, Âfl›k Kemal Defl- flitlili¤i gibi özellikler göz önüne al›nd›-
tegî, Âfl›k Mahmud Abipur, Âfl›k Maksüt ¤›nda Tebriz, Urmiye, Karapapak, Zen-
Süleymanî, Âfl›k Mehrali Ahmedî, Âfl›k can, Save, Kaflkay ve Horasan gibi yedi
Menuçehr Süleymanî, Âfl›k Merhamet âfl›k muhitinin bulundu¤u görülmekte-
Esedî, Âfl›k Mirza A¤a Süleymanî, Âfl›k dir.
Mirza Ali Hüdayî, Âfl›k Muhammet Ha- Bu makalede ele ald›¤›m›z Tebriz
sanî, Âfl›k Muhammet Süleymanî, Âfl›k Âfl›k Muhiti’nde befl yüzden fazla, Urmi-
Müslüm Askerî, Âfl›k Müslüm Muham- ye Âfl›k Muhiti’nde altm›fla yak›n, Kara-
metli, Âfl›k Nadir Muhibbî, Âfl›k Na¤î, papak Âfl›k Muhiti’nde befl ve Zencan
Âfl›k Nicat Mevlayî, Âfl›k Perviz Süley- Âfl›k Muhiti’nde yüz elli kadar âfl›k gü-
manî, Âfl›k Puriya (7 yafl›nda, gözleri nümüzde âfl›kl›k gelene¤i sahas›nda fa-
görmüyor) Âfl›k Resul Esedî, Âfl›k R›za aliyet göstermektedir.
Behramî, Âfl›k Sefiyullah ‹nayetî, Âfl›k Tebriz Âfl›k Muhiti’nde âfl›klar “üç-
Selman Babaî, Âfl›k Settar Hudayî, Âfl›k lük” dedikleri üç çalg› aleti “saz, bala-
Seyfeli Süleymanî, Âfl›k Seyid Hamza ban, gaval / tef” ile; Urmiye Âfl›k Muhi-
124 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
ti’nde tek saz ile; Karapapak Âfl›k Muhi- maktad›rlar. Bunda âfl›klar›n büyük ro-
ti’nde saz, balaban, dümbek veya saz go- lünün oldu¤u görülmektedir.
flasümsüm, dümbek veya saz, zurna ve Bütün bu âfl›k muhitlerinde âfl›kla-
davul ile; Zencan Âfl›k Muhiti’nde ise r›n çoklu¤u, âfl›kl›k gelene¤inin canl›l›¤›,
saz, balaban ve gaval /tef ile sanatlar›n› âfl›k ocaklar›n›n ve derneklerinin aktif
icra etmektedirler. Her dört âfl›k muhi- çal›flmalar›, halk flairlerinin ve âfl›k/flair-
tinde de flehir ve köylerde yap›lan toyla- lerin üretkenli¤i, her türlü zorlu¤a ra¤-
r›n/dü¤ünlerin ekseriyeti âfl›klar tara- men yay›mlanan eserlerin fazlal›¤› Türk
f›ndan yürütülmektedir. Âfl›klar bunla- âfl›kl›k gelene¤inin bütün özelli¤i ve gü-
r›n yan› s›ra resmî törenlere, radyo tele- zelli¤i ile ‹ran Türkleri aras›nda yoluna
vizyon programlar›na, bölgesel etkinlik- devam etti¤ini göstermektedir.
lere de kat›lmaktad›rlar.
Her âfl›k muhitinin repertuar›nda NOTLAR:
1.‹ran Türkleri aras›nda “Dastan”, terimi
70-80 kadar ortak kullan›lan saz havas› Türkiye’de kullan›lan “destan” anlam›nda; “destan”
ve makam vard›r. Ayr›ca muhitlerin terimi ise “saz havas›, makam” anlam›nda kullan›l›-
kendine has saz havalar› da vard›r. Hi- yor.
http://www.millifolklor.com 125
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
GÜLENSOY, Tuncer. Do¤u Anadolu Osmanl›- KÖPRÜLÜ, M. Fuad, “Azerî” ‹slâm Ansiklo-
cas›, Etimolojik Sözlük Denemesi, Ankara 1986. pedisi, M.E.B. Yay., c. II, s. 118-151., ‹stanbul 1979.
GÜNAY, Umay, Türkiye’de Âfl›k Tarz› fiiir Ge- MERÇ‹L, Erdo¤an, “Zencan”, ‹slâm Ansiklo-
lene¤i ve Rüya Motifi, Akça¤ Yay., Ankara 1992. pedisi, Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Yay., Millî E¤i-
HACIYEV, Valeh, Azerbaycan Folkloru tim Bas›mevi, ‹stanbul, 1986, C. 13, s. 522-525.
En’eneleri, Tbilisi-1992. M‹NORSKY, Viladimir, “Sulduz”, ‹slâm An-
HAM‹TCU, Perviz, Tufarganl› Âfl›k Abbas, siklopedisi, M.E.B. Devlet Kitaplar›, Millî E¤itim
Neflr-i Ehter, Tebriz 1382 (M. 2003). Bas›mevi, C. 11, s. 33-35, ‹stanbul 1979.
HEK‹MOV, Mürsel ‹., Azerbaycan Âfl›k fiiir M‹NORSKY, Viladimir, “Sultânîye”, ‹slâm An-
fiekilleri ve Kaynaklar›, Maarif Neflriyat›., Bakü siklopedisi, M.E.B. Devlet Kitaplar›, Millî E¤itim
1999. Bas›mevi,, C. 11, s. 33-35, ‹stanbul 1979.
HEVAH, Ali Zafer, Ata Babalar Déyibler, ‹nti- M‹NORSKY, Vladimir, “Nahcivan”, ‹slâm An-
flârât› Yaran,Tebriz, Bilatarih. siklopedisi, M.E.B. Yay., c. IX, s. 14, ‹stanbul 1964.
HEVAH, Ali Zafer, Folklor Hazinesi, Yaran O⁄UZ, M. Öcal, “Azerbaycan ve Türkiye Sa-
Neflriyat›, Tebriz 2000. has›nda Afl›k Edebiyat›n›n XVI Yüzy›l›”, ‹pek Yolu
HEY’ET, Cavad, Azerbaycan Edebiyyat› Tari- Uluslar Aras› Halk Edebiyat› Sempozyumu, 1-7
hine Bir Bak›fl, Tahran-1376 (1998). Temmuz 1993, Kültür Bakanl›¤› HAGEM yay›n›,
JACKSON Peter, and LOCKHART, Laurence, Ankara 1995.
History of Iran, Cambridge Universsity Pres, Lon- O⁄UZ, M. Öcal, “Azerbaycan ve Türkiye Sa-
don New York New Rochelle Melbourne Sydney (Ya- has›nda Âfl›k Edebiyat›n›n XVII. Yüzy›l›”, V. Millet-
y›n tarihi yaz›l› de¤il). leraras› Folklor Kongresi, Halk Edebiyat› cildi, Kül-
KAFKASYALI, Ali, ‹ran Türk Edebiyat› Anto- tür Bakanl›¤› HAGEM Yay›n›, Ankara 1996.
lojisi, Atatürk Üniversitesi Yay., Erzurum 2002. (Al- SARRAF‹, Ali R›za, “‹ran Türkleri’nin Dili ve
t› cilt) Türk Folklorunun Araflt›r›lmas›ndaki Sorunlar”,
KAFKASYALI, Ali, Kafkaslar’dan Gelen Ezan Uluslar Aras› Türk Dünyas› Halk Edebiyat› Kurul-
Sesleri, Erzurum 1991. tay›, 26-28 May›s 2000-‹çel.
KAFKASYALI, Ali, Mikây›l Azafl›, Hayat›-Sa- TOGAN, A. Zeki Velidi, “Azerbaycan”, ‹slâm
nat›-Eserleri, Erzurum, 1996. Ansiklopedisi, M.E.B. Yay., c. II, s. 91-118., ‹stanbul,
KARAHANLI, M.Abadî, Âfl›k Dastanlar›, Zer- 1979.
kalem Neflriyat›, Tebriz 1379 (M. 1994). TÜRKMEN, Fikret, “Azerbaycan’da Halk Hi-
KASIMLI, Muherrem, Âfl›k Sanat›, Ozan Nefl- kâyeleri Çal›flmalar› Hakk›nda Notlar”, Türk Kültü-
riyat›, Bak› 1996. rü, s.128, 1973.
KÖPRÜLÜ, M. Fuad, Edebiyat Araflt›rmalar› YILDIRIM, Dursun, “Azerbaycan Âfl›k fiâirle-
I-II, Ötüken Yay., ‹stanbul 1989. ri ve fiiirlerinden Örnekler”, H.Ü. Edebiyat Fakülte-
LANGLÈ, L., Voyages du Chevalier Charddin, si Dergisi, 1984, s. 13-27.
en Perse, et Autres Lieux de L’orient, Le Normant, B. Sözlü Kaynaklar
Imprimeur-Libraire, Paris, 1811. Âfl›k Cengiz Mehdipur, fiubat 2004, Tebriz,
LANGLÈ, L., Voyages du Chevalier Charddin, ‹ran.
en Perse, et Autres Lieux de L’orient, Le Normant, Âfl›k Gafar ‹brahimî, Temmuz 2001- fiubat
Imprimeur-Libraire, Paris, 1811. 2004, Tebriz, ‹ran.
MAHMUDÎ, Hasan, Han Çoban ve Sara’n›n Âfl›k Gülab Ali Davudbegi (Davudî), fiubat
Dastan›, Neflr-i Ehter, Tebriz 1380 (M. 2001). 2004, Hürremdere, ‹ran.
PAYEGZÂR, Nesir, Ball› Bayat›lar, Feru¤-› Âfl›k Hasan ‹skenderî, fiubat 2004, Tebriz,
Azadî Neflriyat›, Tabistan 2000. ‹ran.
SA’Î, Âfl›k Hüseyin, Âfl›k Dastanlar›, Zerka- Âfl›k ‹smail Gamberî, Mart 2000-fiubat 2004,
lem Neflriyat›, Tebriz 1380 (M. 2001). Tebriz, ‹ran.
SAKAO⁄LU, Saim, Dede Korkut Kitab›, ‹nce- Âfl›k Menaf Renciberi, Hoy, fiubat 2004, ‹ran.
lemeler-Derlemeler-Aktarmalar, Cilt I-II, Selçuk Âfl›k Muhammet Ali Mahmudî (El Âfl›¤›), fiu-
Üniversitesi Yay., Konya-1998. bat 2004, Na¤adey, ‹ran.
VAH‹D, H. Fazlullahî, Azerbaycan Muas›r Âfl›k Muhammet Hüseyin Dehgan, fiubat
Âfl›klar›, Müessese-i ‹ntiflarat-› Yârân, Tebriz 1990. 2004, Urmiye, ‹ran.
V‹LÂYET‹, Eli Ekber, fiah ‹smay›l Sefevî Âfl›k Yedulla fiekibî, fiubat 2004, Tebriz, ‹ran.
Dövründe ‹ran’›n Haricî Elâgeler Tarihi, El Hüda Dr. Hüseyin Feyzullahî Vehid, Mart 2000-fiu-
Neflriyat›., Tahran 1998. bat 2004, Tebriz, ‹ran.
ZEHTABÎ, Mahmut Taki, ‹ran Türkleri’nin Gazeteci -Yazar Ali Halhalî, Na¤adey, fiubat
Eski Tarii (iki cilt), Tebriz-1378 (M. 2000). 2004, ‹ran.
2. Makaleler Gazeteci-Yazar Menuçehr ‹slâm Azizî, Tem-
KAFKASYALI, Ali, “Farkl› Bir Âfl›k Tipi Ola- muz 2001, Tebriz, ‹ran.
rak Ç›ld›rl› Âfl›k fienlik”, Türk Yurdu, fiubat, 1999. Said Amir Dadber, fiubat 2004, Tebriz, ‹ran.
KAFKASYALI, Ali, “XIX ve XX. Yüzy›l Siyasî fiair Yazar Yahya fieyda, Mart 2000, Tebriz,
ve Sosyal Olaylar›n›n Güney Azerbaycan Edebiyat›- ‹ran.
na Yans›mas›”, VII. Milletler Aras› Türkoloji Kong- fiair-Yazar ‹smail Behramî, fiubat 2004, Na-
resi (08-12 kas›m 1999) Bildiri. ¤adey, ‹ran.
126 http://www.millifolklor.com
KIZILCAHAMAM YÖRES‹ DÜ⁄ÜN GELENEKLER‹ VE
KINA TÜRKÜLER‹
ÖZET
Bu çal›flmada, bugün büyük de¤iflikliklere u¤ram›fl ve gün geçtikçe de pek ço¤u kaybolmaya yüz tut-
mufl olan eski dü¤ün ve k›na gecelerinin, bu gecelerde oynanan oyunlar›n ve söylenen türkülerin k›sacas›
K›z›lcahamam yöresi folklorunun incelenmesine çal›fl›lm›flt›r. Ayr›ca k›na gecelerinde damat ve gelinin eline
k›na yak›l›rken söylenen türküler, yöresel söylenifl biçimleri ile notaya al›nm›flt›r.
Anahtar Kelimeler
Gelenek, dü¤ün, niflan, k›na, k›na türküsü
ABSTRACT
In this study, gradually changing and dying out old time wedding and henna night rituals, the dances
performed and the songs sung those nights, briefly, the folklore of K›z›lcahamam region, have been studied.
The songs sung while henna (solution) is being applied on the palms of the bride, and the bridegroom are
written into notes as sung locally.
Key Words
Tradition, wedding, engagement, henna, henna song
http://www.millifolklor.com 127
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
(Üzmez, 1998). Biraz oturulup hal - ha- do¤ru dü¤ün meydan›na toplan›rlar. Dü-
t›r sorulduktan sonra dünürcüler ara- ¤ün evinin belli olmas› için damat evinin
s›nda en tecrübeli ve yafll› olan› konuyu önüne bir Türk bayra¤› as›l›r ve evlerin
k›z ailesine açar. E¤er k›z›n ailesi olum- önü ›fl›kland›r›l›r. K›z ve o¤lan evinde
lu cevap verirse flerbetler içilir, tatl›lar akflam ayr› ayr› yap›lan bu e¤lenceye
yenir ve böylece kesin söz al›nm›fl olur. “K›na Gecesi” ad› verilir. K›na gecesi
Buna da “Söz kesme” denir. fiayet k›z gelen davetlilere akflam yeme¤i verilme-
taraf›n›n cevab› olumsuz ise flerbet ik- siyle bafllar. Davetliler yemeklerini ye-
ram edilmez ve getirilen tatl› iade edilir. dikten sonra, “Sinsin” ad› verilen oyun
Belirlenen ileri bir tarihte iki aile oynanmak ve damat’a k›na yak›lmak
aras›nda düzenlenecek bir törenle o¤lan- üzere, genifl bir alana atefl yak›l›r. Da-
la k›z›n yüzükleri tak›l›r. Yüzükler tak›l- mat yak›lan meflaleler ve k›na türküsü
d›ktan sonra o¤lanla k›z›n niflanland›k- “Sabah Oldu” eflli¤inde bu alana getiri-
lar› çevreye duyurulmufl olur. Daha son- lir. Burada damat’a köyün veya mahal-
ra iki aile aras›nda düzenlenecek olan lenin muhtar› yada imam› taraf›ndan
niflan töreninin belirlenmesi için uygun k›na yak›l›r ve dua edilir. Daha sonra
olan bir tarih seçilerek niflan merasimi- çal›nan davul- zurna veya ba¤laman›n
nin haz›rl›klar› bafllar. eflli¤inde yöresel oyunlar ve sinsin oyna-
Niflan töreni gelin ve damat adayla- n›r.
r›n›n anne, babalar›, akrabalar› ve tan›- Sinsin; k›na gecelerinin vazgeçil-
d›klar› aras›nda yap›l›r. Davetliler töre- mez bir oyunudur. K›z›lcahamam’da en
ne hediyeleri ile birlikte gelirler. Getiri- fazla oynanan bu oyunun ilçemize Orta
len bu hediyeler törenin ortas›nda, daha Asya’dan gelen Türklerin b›rakt›¤› izler-
önceden belirlenen birisi taraf›ndan ora- den oldu¤u veya fiamanizm’ in kal›nt›la-
da bulunanlara duyurulur. Bu gelene¤e r›ndan birisi olarak nitelenmekle birlik-
K›z›lcahamam yöresinde “Artma” (Ta- te esas›n›n nereye dayand›¤› pek bilin-
k›) merasimi denilmektedir (Akp›nar, memektedir. Bununla birlikte dü¤ünler-
1989). de sürekli oynan›r, yi¤itlik, cesaret ve
2- K›na gecesi çevikli¤i ortaya koyan bir oyundur (Üz-
K›z ve o¤lan taraf› bütün haz›rl›k- mez, 1998).
lar› tamamlad›ktan sonra dü¤ün için bir Sinsin’in oynanma flekli k›saca flu
tarih belirlerler. Daha önceki y›llarda flekildedir
dü¤üne ça¤r›lacak olanlar “Okuyucu” Sinsin yak›lan atefl etraf›nda “Kö-
denen kimse taraf›ndan, kendilerine bir ro¤lu” isimli halk türküsü eflli¤inde ve
miktar fleker ve kuru üzüm da¤›t›lmak daha çok orta yafltaki kifliler taraf›ndan
suretiyle davet edilirlerdi. Günümüzde bireysel olarak oynan›r. Önce meydana
bu gelenek yerini dü¤ün kartlar›na ve yi¤itli¤ini, cesaretini belirterek sa¤ eli
telefona b›rakm›flt›r. havada, sol eli arkas›nda sekerek üç
Dü¤ünler genellikle davul –zurna, dört ad›m ileri, iki ad›m geri gelmek
köçek veya sazlarla yap›l›r. Köylerdeki üzere, çalan müzi¤in ritmine uygun ola-
dü¤ünlerde çalg›c›lar dü¤ün günü ö¤le rak hareket eden ve ateflin etraf›nda so-
vaktinden itibaren çalmaya bafllarlar ve la do¤ru dönen biri ç›kar. Bu oyuncunun
bunlar›n sesini duyan davetliler akflama atefl etraf›nda en az bir tur dönmesi ge-
128 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 129
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
arkas›ndan (yolu su gibi aç›k olsun anla- n›d›klara gösterilmek üzere sergilenir.
m›nda) içi su dolu bir testiyi yere at›p Yemekler yenilir, oyunlar oynan›r ve
k›rar. Gelin arabas›n›n önünü kesenlere böylece duvak merasimi de tamamlan-
zarflar içinde paralar verilir ve biraz ge- m›fl olur.
zildikten sonra gelin evine gelinir. Bura- Birkaç gün sonra ise; gelin ve da-
da pencere veya balkondan “bolluk, be- mat yak›n akrabalar›na hediyeler da¤›t-
reket, flans ve a¤›z tatl›l›¤›” olmas› ama- maya bafllar. Bunun yöre ve çevredeki
c›yla kaynana taraf›ndan gelin arabas›- ismi ise “Dürü” da¤›t›m›d›r. Kendisine
n›n üzerine bozuk para, yemifl ve dar› dürü getirilen ev sahipleri onlara hedi-
serpilir. Sonra bütün kötü huylar› d›fla- yelerinin karfl›l›¤› olarak bir miktar pa-
r›da b›rakmas› inanc› ile bir testi k›r›l›r. ra verirler. Fakat bu paray› verirken
Gelin arabadan inmeden önce ( erkek ço- aç›ktan vermezler, nezaket gere¤i damat
cuk do¤urmas› dile¤i olarak ) eline bir veya gelinin cebine koyarlar.
erkek bebek verilir ve araban›n bir kap›- Dürü da¤›t›m ifli bittikten sonra,
s›ndan al›n›p öbür kap›s›ndan verilmek böylece dü¤ün merasiminin son halkas›
üzere ayn› olay üç defa tekrarlan›r. Son- da ba¤lanm›fl olur.
ra gelin elinden tutularak arabadan in- K›z›lcahamam Yöresi K›na
dirilir ve odas›na ç›kart›l›rken kendisine Türküleri
verilen bal, ya¤ ve mayay› kap›ya sürer. K›z›lcahamam yöresinde halk müzi-
Bal›n anlam›; “iyi huylu, iyi geçimli olup ¤i oldukça yayg›n olup, genellikle ba¤la-
tatl› konuflmas› ve iliflkilerini tatl› gö- ma ile çal›n›p söylenir. Burada yap›lan
türmesi”, ya¤›n anlam›; “ya¤ nas›l ka- k›na gecelerinde halk müzi¤inin çok çe-
yarsa, her ifli de böyle kolay ve çabuk ol- flitli örneklerini görebilmek mümkün-
sun”, mayam›n anlam› ise; “çok çocuk dür. Ancak en yayg›n olanlar› “sabah ol-
do¤ursun, eve bereket getirsin, biri bin du, mefleler güvermifl, alt›n tas içinde
yaps›n” demektir.(Eker,2000). hay anam k›nam ezdiler, çay›ra da vur-
Gelin eve girip davetliler dü¤ün dum kazmay›, misket, hüdayda, at›m
evinden ayr›ld›ktan sonra, damat ve kara, mor koyun, yand›m fleker o¤lan,
onun yak›n arkadafllar›ndan oluflan bir çiçek da¤›, sar› y›ld›z isimli türkülerdir.
gurup genç k›z taraf›na giderler. Burada “Sabah oldu” damat’ ›n eline k›na yak›-
gelenlere k›z evi taraf›ndan çeflitli hedi- l›rken, “alt›n tas içinde hay anam k›nam
yeler verilir. Damat’ a ise daha güzel ve ezdiler” ise gelin’ in eline k›na yak›l›r-
özel bir hediye sunulur. Bu hediye genel- ken söylenen k›na türküsüdür. Sabah ol-
likle bir hal› olur. du isimli türkü TRT repertuar›nda yer
Akflam olunca damat evinde yeni almaktad›r. Ancak bu türkü incelendi-
bir tören bafllar. Bu törene yak›n akra- ¤inde K›z›lcahamam yöresinde bugün
balar ve yörenin imam› kat›l›r. Akflam çok farkl› olarak çal›n›p söylendi¤i ve se-
yeme¤inden sonra imam taraf›ndan dini yir ve makam olarak da farkl›l›klar ol-
nikâh k›y›l›r ve dua edilerek genç çiftle- du¤u görülmektedir. Bundan dolay› bu
re mutluluklar dilenir (Akp›nar,1989). türkü yöresel çal›n›fl ve söylenifl biçimiy-
Ertesi gün ö¤leden sonra “Duvak” le tekrar notaya al›nm›fl ve makalede bu
denilen bir merasim yap›l›r. Burada ge- flekliyle yer alm›flt›r.
linin çeyizi akrabalara, komflulara ve ta-
130 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 131
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
132 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
KAYNAKLAR
AKPINAR (Mehmet), 1989, K›z›lcahamam Yö-
resi Dü¤ün Gelenekleri ve Dü¤ün Türküleri, Yay›m-
lanmam›fl Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Gazi e¤i-
tim Fakültesi Müzik E¤itimi Bölümü, s.11, Ankara.
ALTINOK (Muammer), Yöremizden Sesler 1,
Alpdo¤an Plakç›l›k, K›z›lcahamam.
EKER (Muzaffer), 2000, Yabanâbad 2000, K›-
z›lcahamam Belediyesi Kültür Yay›nlar› Dizisi No:
3, s. 158.
KOÇY‹⁄‹T (Selâhattin), 1970, Her Yönüyle
K›z›lcahamam Fon Matbaas›, Ankara.
ÜZMEZ (Veysel), 1998, fiifal› Sular Diyar› K›-
z›lcahamam, Afl›k Ofset, s. 120, Ankara.
http://www.millifolklor.com 133
KUTADGU B‹L‹G’DE AT KÜLTÜRÜ
ÖZET
Türklerin Ortaasyadaki yaflant›lar›n›n her safhas›nda at önemli bir konuma sahipti. Bu yüzden olsa
gerek meydana getirdikleri kültüre bile atl› göçebe kültürü denilmifltir. Bu önemi tarihi metinlerde kan›tla-
maktad›r.
Ortaasyada yerleflik ilk müslüman Türk devleti olan Karahanl›lar döneminden kalma iki temel eseri-
mizden Kutadgu Bilig ve Divan-› Lugat’i-t Türk ayn› devlet s›n›rlar› içerisinde yaz›lm›fl olsalar bile biri atl›
göçebe Türk oymaklar› aras›nda di¤eri ise yerleflik hayata geçmifl olan Türkler aras›nda kaleme al›nm›flt›.
Her iki eserde de at›n önemli bir yer tuttu¤unu görüyoruz. Sadece atl› göçebe kültürünü yaflayan Türkler
de¤il, zamanla yerleflik kültüre geçen Türkler de ata sevgi ve sayg› beslemeye devam etmifllerdir. Bu da bu
devirlerde ister atl› göçebe kültür dairesinde olsun ister yerleflik hayat dairesinde olsun bütün Türklük ya-
flant›s›nda at›n halen önemini korudu¤unu göstermektedir.
Anahtar Kelimeler
Kutadgu Bilig, At, Türk kültürü.
ABSTRACT
Horse had important place in every phase of Turks’life in Middle Asia. So the culture they created is
called horsed nomad culture. The importance of horse is also proved in historical texts. Not only the Turks li-
ved horsed nomad culture but also the Turks passed to settled culture had love and respect to horse.
Even if Kutadgu Bilig and Divanu Lugat!i-t Türk which are the main works came from the period of
Karahanl›lar that is the first Muslim Turkish state in Middle Asia, were written in the frontier of the same
country, one was written among the Turkish clans living horsed nomad culture and the other was written
among the settled cultured Turks. But horse has an important place in the both work. This proves that all
Turks lived horsed nomad culture or settled culture, gived importance to horse in this period.
Key Words
Kutadgu Bilig, horse, Turkish culture.
134 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
at›na binip hücum etti. O at (da) orada bafllar›nda bulunan henüz müslüman ol-
öldü. Üçüncü olarak Yi¤en Sili¤ Bey’in gi- mam›fl göçebe Türk oymaklar›nda ise
yimli doru at›na binip hücum etti. O at atalar dini ile birlikte atl› göçebe hayat›-
(da) orada öldü.” (Tekin 1995: 46) Kül Ti- n›n devam ettirildi¤ini görmekteyiz.
gin’in O¤uzlara karfl› yapt›¤› iki ayr› sa- Ortaasyada gerek göçebe atl› kültü-
vafl›n birinde Az ya¤›z (Az ya¤›z) at›n› di- rünü devam ettiren Türkler aras›nda ol-
¤erinde ise ö¤süz ak›n ( öksüz k›r) at›n› sun, gerek yerleflik hayata geçen Türkler
kullanm›flt›r. aras›nda olsun baz› de¤erlerin hiç kay-
O¤uz Ka¤an destan›nda da at›n yu- bolmad›¤›n› görürüz. Ata duyulan sevgi
kar›daki benzer kullan›mlar›na rastl›yo- ve sayg› gibi.
ruz: Burada O¤uz Ka¤an’›n çok sevdi¤i Ortaasyada ilk müslüman Türk dev-
at›n›n kaybolmas› ve beylerinden birinin leti olan Karahanl›lar döneminde yaz›l-
at› bulmas› anlat›lmaktad›r. At›na tekrar m›fl iki temel esere; Kutadgu Bilig (1069)
kavuflan O¤uz Ka¤an Bey’e hem ad hem ve Divanu Lugat’i-t Türk’e (1074) bakt›-
de pek çok ihsanlar ba¤›fllam›flt›r.“O¤uz ¤›m›zda bu gerçe¤i daha yak›ndan görü-
Ka¤an her zaman bir alaca ata binerdi. O rüz. ‹ki eser aras›nda yaz›l›fl olarak dört
bu at› pek çok severdi.Yolda bu at gözden y›l gibi bir zaman fark› vard›r. Kaflgarl›
kaybolup kaçt›. Burada büyük bir da¤ Mahmud at s›rt›nda gezebildi¤i pek çok
vard›. Üstünde don ve buz vard›. Onun Türk oyma¤›n› gezerek onlar›n söz var-
bafl› so¤uktan ap ak idi. Onun için ad› l›klar›n› toplay›p eserini vücuda getirmifl-
Buz Da¤ idi. O¤uz Ka¤an’›n at› bu Buz tir. Eserinde üç yüzden fazla at ile ilgili
Da¤’›n içine kaçt›, gitti. O¤uz Ka¤an bun- madde bafl› zikr edilmektedir. Yusuf Has
dan çok eziyet ve ›zd›rap çekti. Asker ara- Hacip ise eserini Kaflgar’da yaz›p yerleflik
hayata geçen Türklerin aras›nda yaza-
s›nda bir kahraman bey vard›. Ne tanr›-
rak, onlara dünyada ve ahiretde mutlu
dan ne de fleytandan korkard›. Yürüyüfle
olma yollar›n› anlatmaktad›r. Bu yüzden
ve so¤u¤a dayan›kl› bir erdi. O Bey da¤-
eserinde at, Divan kadar yer tutmamak-
lara girdi, yürüdü. Dokuz gün sonra at›
tad›r. Fakat bu, at›n yerleflik hayata ge-
O¤uz Ka¤an’a getirdi. Buz Da¤’da çok so-
çen Türklerin nazar›nda eski önemini
¤uk oldu¤undan, o bey kara sar›lm›flt›,
kaybetti¤i anlam›na gelmemelidir.
bembeyazd›. O¤uz ka¤an sevinçle güldü
Atl› göçebe Türk oymaklar› aras›nda
ve: Sen buradaki beylere bafl ol ve senin
derlenen sözvarl›¤›yla meydana gelen Di-
ad›n ebediyen Karluk olsun dedi. Ona çok
vanda at ile ilgili pek çok malzemenin
mücevher ba¤›fllad› ve ilerledi.” (Ergin
bulunmufl olmas›, yerleflik kültüre geç-
1988: 20-21) mifl Türkler aras›nda yaz›lm›fl KB.de de
‹slami dönem eserlerinde her ne ka- at ile ilgili malzemenin ne oranda ve na-
dar Türkler yerleflik bir hayat tarz›na s›l kullan›ld›¤› sorular› bizi böyle bir in-
geçmifllerse de bu ayn› zaman ve ayn› celemeye yöneltti. KB’de at çeflitli kulla-
co¤rafyada bütün Türkler için geçerli ol- n›mlarla karfl›m›za ç›kmaktad›r. Öncelik-
mam›flt›r. ‹slamiyetten önce Ortaasyada le at›n kendisinin konu oldu¤u kullan›m-
Budizm veya Mani dinlerini benimsemifl lara bakal›m.
Türk topluluklar› h›zla yerleflik hayata
At ulafl›m arac›d›r:KB.de benzer
geçerlerken, Gök tanr› yada fiaman inan-
pek çok beyitte bu iflleviyle geçmektedir.
c›n› sürdüren Türkler aras›nda ise atl›
göçebe hayat› devam etmifltir. ‹slamiye- turup ç›kt› and›n sevinçlig bolup
tin kabulunde de bu böyle olmufl, Müslü- at›n mindi keldi evinge turup (3068-315)**
“Oradan memnun ve mesrur olarak ç›kt›; bir
man olan Türkler cami, medrese kurup az sonra at›na binip, evine döndü.” (3068-226)
yerleflik hayata geçerlerken, hemen yan›
** ‹ncelemede Arat metnini ve çevirisini kulland›k. ‹lk rakamlar KB.deki beyit numaras›n›, ikinci rakam ise
Arat metninin veya çevirisinin sayfa numaras›n› göstermektedir.
http://www.millifolklor.com 135
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
at›n mindi ögdülmifl evre yan›p s›n› ister, küheylan(kevel) gibi merd
evinge kelip tüflti yatt› t›n›p (3835-386)
olup meydandan kaçmamas›n› ister:
“Ögdülmifl at›na bindi; geri dönerek evine ge-
lip, indi; yat›p, bir az dinlendi.” (3835-278) isizke kat›lma selamet yor›
k›l›nç›ng köni tut kevel teg küri (4549-457)
At, savafl arac›d›r: Bir savafl sah- “Kötüye kat›lma, selametle yürü, daima do¤ru
nesi flöyle canland›r›lmaktad›r: ve dürüst ol; küheylan gibi meydanda cevelan et.”
(4549-329)
at üstem yar›klar k›p k›z›l
k›z›l k›zgu engler bolur yap yafl›l ( 2385-252) At de¤erlidir: Hükümdarlar›n he-
“At, koflum ve z›rhlar k›p-k›rm›z› olur; k›rm›z›
diye olarak sunduklar› nesnelerin içeri-
atefl gibi yanan yanaklar mosmor kesilir.” (2358-177)
sinde at da geçmektedir. Hükümdar Ög-
Ögdülmifl kumandan›n vas›flar›n› dülmifl’e unvan ile birlikte afla¤›dakileri
anlat›rken; onun savaflta dirayetini kay- ihsan eder:
betmemesi gerekti¤ini vurgular: ayag birdi tamga at üstem kedüt
yag›da yüreklik seringü kerek ag›rlad› asru tükel bold› kut (1766-193)
yag› at kemiflse tiringü kerek ( 2285-243) “Ona unvan, mühür, at-koflum ve hilat verdi;
“Harpte cesur yi¤itler dayanmal›, düflman at çok itibar göstrdi, o ikbalin son derecesine vas›l ol-
salarsa, hemen toplanmal›d›r” (2285-171) du.” (1766- 135)
O¤uz Ka¤an nas›l dostlar›n› güldü- Bir insan›n iyi oldu¤unun anlafl›l-
rüp düflman›n› a¤latm›flsa KB’de de Yu- mas› için yiyecek, içecek, giyecek yan›s›-
suf Has Hacib, gençli¤ine ac›y›p ihtiyar- ra binecek hususunda da iyilik gelmeli-
l›¤›n› söyledi¤i bölümde kardefl ve arka- dir.
dafllar›n› memnun etti¤ini buna karfl›l›k kifli edgüsinden kelir edgülük
düflmanlar›n› haflar› tay(tosun)lar gibi yigü içgü mingü tak› kedkülük ( 2439-258)
ürküttü¤ünü anlat›r. “‹yi insanlardan yiyecek, içecek, giyecek ve bi-
necek hususunda ancak iyilik gelir.” (2439-182)
neçe kuflka avka av›nd›m sevindim
uçar kufl teg arkun ag›mda kürettim (6536-645) ‹nsan sevdi¤i at›n› kaybetmek iste-
adafl koldafl›mka sevüg can tay erdim
miyorsa korumaya almal›d›r.
yag›m bold› erse tosun teg suç›tt›m (6537-645) sevügrek at›n er kiflenlig tutar
kereklig at›n kör küdezlig tutar (315-46)
“Nice kufl ve geyik av› ile avundum, sevindim;
uçan kufl gibi, cins atlar›(arkun) a¤›mdan kaç›r- kiflenlig küremez kerekçe yor›r
d›m.” (6536-469) tuflagl›g y›ramaz tilekçe bar›r
“Kardefl ve arkadafllar için sevgili can gibi “‹nsan çok sevdi¤i at›n› köstekli tutar; luzum-
idim; düflman›m› ise haflar› tay(tosun) gibi s›çrat- lu at›n› muhafaza alt›na al›r” (315-33)
t›m.” (6537-469) “Köstekli olan kaçamaz, istenildi¤i kadar yü-
rür; buka¤›l› olan uzaklaflmaz istenilen yere kadar
At vefakard›r: At›n sahibinden gider.” (316-33)
sevgi bekledi¤i; bu sevgi karfl›l›¤›nda ise
nas›l vefakar oldu¤u bir atasözü içeri- At yetifltiricileri sayg› görmeli-
sinde dile getirilmektedir. dir: Ögdülmifl Odgurm›fl’a raiyetine na-
s›l davranmas› gerekti¤ini söylerken, ra-
erig ögse elgin kör arslan tutar
at›g ögse yügrür uçar›g yeter (2401-254)
iyetinin içerisinde yer alan hayvan ye-
“Askeri ö¤ersen, eli ile arslan tutar; at› okflar- tifltiricileri koruyup kollamas›n› söyler.
san koflar ve uçan kufla yetiflir.” ( 2401-179) Onlardan sadece fayda gelir. Bu yüzden
sayg›y› hak etmifllerdir. Bu bölümde k›-
At cesur bir hayvand›r: Ögdül-
m›z da geçmektedir.
mifl’in Odgurm›fl’a hizmetçilerine nas›l
muamele edece¤ini söyledi¤i bölümde mun›ngda basa ol bu igdiflçiler
kamug y›lk›larka bular baflç›lar (4439-446)
ise, kendisinin daima do¤ru ve iyi olma-
136 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
di¤i bölümde vücut haflar› bir ata benze- ajun mal› tirding özüng bold› bay
tilerek, kuvvetlenmesi halinde azg›nla- kevel minding arkun yine taz› tay ( 5803-575)
“Sen dünya mal›n› toplad›n ve zenginlefltin;
fl›p sahibini felaketlerine sürekleyece¤i her türlü arap atlar›na, cins atlara ve taylara malik
ihtar edilmektedir: oldun.” (5803-415)
bu yavlak osugluk turur bu et öz
KB.de yular da çok zikr edilmekte-
semiz tutsa artuk bolur bu yavuz (3599-361)
dir. Dönemin bir di¤er esri olan Atebe-
bulak semrise kör munar hem azar tü’l-Hakay›k’da ise at ile ilgili zikr edi-
idisin çalar yirke and›n tezer (3600-361)
len tek nesne yulard›r:
“Bu vücut böyle kötü bir tiynettedir; onu kuv-
vetlendirirsen, daha çok kötüleflir.” (3599-262) köki körklüg erning huy› körklüg ol (317-66)
“Haflar› at semirirse, kudurur ve azar; sahibi- Bu körklügk›l›kka köngül örklüg ol (318-66)
ni yere vurur ve ondan kaçar.” (3599-262) “Asl› güzel olan adam›n huyu güzel olur; güzel
huylu adama gönül ba¤lan›r.” (317,318- 94).
http://www.millifolklor.com 137
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Yular at› dizginler: KB.de denile- “Düflman at salar ve senin üzerine yürürse,
dayan arka verme; kendili¤inden dayan›r.” (2386-
bilir ki at›n malzemelerinden zikr edilen
178)
tek alet yulard›r. Yular› tutan at› istedi-
¤i gibi hareket ettirir. Yular›n at› zapt Kaflgar’da yaz›l›p Hükümdara su-
etme özelli¤i çeflitli benzerlik ve iliflkile- nulmufl Kutadgu Bilig’de at ile ilgili s›-
ri dile getirmede arac› olur. Yusuf Has ralad›¤›m›z malzeme bize, yerleflik ha-
Hacib, Bu¤ra Han’›n medhini dile geti- yata geçmifl Türklerin aras›nda da at›n
rirken ona flu flekilde seslenmektedir: sevgi ve sayg› ile an›ld›¤›n› göstermekte-
ay dünya cemali uluglukka körk
dir. KB.de At, sadece basit bir ulafl›m ya
ay mülketka nur ay yay›g kutka örk (91-26) da savafl arac› de¤il, cesur ve vefakar
“Ey dünyan›n süsü, ey ululu¤un ziyneti, ey olarak tan›mlanmas›, Hükümdar›n sun-
saltanat›n nuru, ey dönek huylu saadetin ba¤›n› du¤u en de¤erli hediyelerden biri olma-
elinde tutan” (91-18)
s›, binecek konusunda yard›m edenlerin
Bunun d›fl›nda yular›n konu oldu¤u ancak iyi insanlar olabilece¤i gibi ina-
kavramlar ve benzerlik yönleri flunlar- n›fllar›n yan›s›ra at yetifltiricileri de at-
d›r: dan ötürü toplum içerisinde sayg› gör-
Yular - ak›l iliflkisi: ‹nsan›n akl›, mektedirler. Bunun yan›s›ra gerek at
heva ve heveslerini engelleyen bir yular- gerekse de malzemelerinden yular pek
d›r. Ayn› düflünceler 2793. beyitte tek- çok kavramla aralar›nda çeflitli benzer-
rarlanmaktad›r. likler kurularak hayat dersi verilmekte-
biri beg sözini kat›g tutsa berk
dir.
ikinçi havaka ukufl k›lsa örk (2504-263) Görülüyor ki Divanü Lügati’t-Türk
“Biri –hacib beyin sözünden kat’iyen d›flar› gibi Kudatgu Bilig’de de at önemli bir
ç›kmamal›; ikincisi –heva ve heveslerine akl›n› yular
konuma sahiptir. ‹ncelemenin bafl›ndaki
yapmal›d›r.” (2504-186)
Kaflgarl› Mahmud’a ait olan veciz ifade
Yular-anlay›fl iliflkisi: ‹nsano¤lu- bu devirde sadece atl› göçebe Türk oy-
nun de¤erinin bilgi ve ak›ldan geldi¤inin maklar› için de¤il, yerleflik hayata geç-
anlat›ld›¤› bölümde anlay›fl yulara ben- mifl olan Türkler de dahil olmak üzere
zetilmifltir. bütün Türklük için geçerlidir.
ukufl ol burunduk an› yetse er
tilekke tegir ol tümen arzu yir (159-32) KAYNAKLAR
“Anlay›fl bir yulard›r; insan onu elinden tutar- Arat, R. Rahmeti: Kutadgu Bilig-I, Metin,
sa, dile¤ine eriflir ve bütün arzulr›na nail olur” (159- 3. Bask›, TDK yay.: 458, Ankara 1991, LIX + 656 s.
23) ————: Kutadgu Bilig- II, Çeviri, 4. Bas-
k›, TTK yay.: Ankara 1988, XXVIII + 477 s.
Yular-haya iliflkisi: Yular nas›l at› ————: Kutadgu Bilig-III, ‹ndeks, TKAE
yay.: 47, ‹stanbul 1979, XV + 565 s.
istenildi¤i gibi yönlendirirse haya da yu- ————; Atebetü’l-Hakay›k, 2. Bask›, TDK
lar gibidir, insan› her iyi fleye yönlendi- yay.:32, Ankara 1992.
rir. Demirbilek, Salih; Türklerde At ve At Kül-
türü, yay›mlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Trakya
ne edgü neng ol bu uvut erke körk Üni. Sos.Bil. Ens., yay›mlanmam›fl Yüksek Lisans
kamug edgü iflke uvut bold› örk (2009-218) Tezi, XIV + 235 s. Edirne 1993.
“Bu haya ne kadar iyi fleydir ve insan için ne Ergin, Muharrem; O¤uz Ka¤an Destan›
büyük bir zinettir; haya insan› her iyi ifle sevk eden (Tercüme Metin, Sözlük), 2.Bask›, Hülbe yay., Anka-
bir vas›tad›r.” (2009-152) ra 1988.
Sümer, Faruk; Türklerde Atç›l›k ve Binici-
KB.de bunlar›n yan›s›ra bir de at lik-I, TDAV yay.:5, ‹stanbul 1983, VI + 120 s.
sal- deyimi ile karfl›lafl›yoruz. Tekin, Talat; Orhon Yaz›tlar›, Simurg yay.,
‹stanbul 1995.
yag› at kemiflse sanga ograsa
serin arka birme saç›lsa basa (2386-252)
138 http://www.millifolklor.com
TULUM HOCA VE ED‹GE DESTANLARININ T‹P VE
VAKALAR BAKIMINDAN KARfiILAfiTIRILMASI
A Comparison between the Legend of “Tulum Hodja” and “The Epic Story
of Edige” from the Viewpoints of Figures and Events.
ÖZET
Türk dünyas›n›n kültür köprülerinden birini de destanlar oluflturmaktad›r. Türk destan gelene¤inde
birden fazla Türk boyu aras›nda anlat›lan destanlardan biri olan Edige destan›, K›r›m ve Kazan Tatarlar›n-
dan baflka Altay, Kazak, Nogay, Karakalpak, Baflkurt, Özbek ve Türkmenler aras›nda varyantlar›yla yafla-
maktad›r. Bu destan, Kazak ve K›r›m (Tatar) Türklerinde “Edige”, Baflkurt, Nogay ve Kazan (Tatar) Türkle-
rinde “Edigey”, Karakalpak Türklerinde de “‹dige” adlar›yla bilinmektedir. Destan›n Özbekler aras›nda “Tu-
lum Biy”, Türkmenler aras›nda da “Tulum Hoca” adlar›yla varyantlar› tespit edilmifltir.
Türkmenlerin Tulum Hoca destan› ile Nogay Türklerinin Edige destan› aras›nda büyük benzerlikler
bulunmaktad›r. Bu çal›flmada co¤rafi alan› Alt›nordu, Ulu¤ Türkistan ve Sibirya olan Edige destan›yla
Türkmenlerin Tulum Hoca destan› tip ve vakalar› bak›m›ndan karfl›laflt›r›lm›flt›r. Karfl›laflt›rmada Edige
destan› için Rüstem Sulti’nin “Edigey”, ‹.A. Belyayev’in “Skazaniya o Edige i Togtam›fle”, Aflim fieyhaliyev’in
“Nogayd›n K›rk Bat›r› Edige”, Tulum Hoca destan› için de Baba Veliyev’in “Tulum Hoca –Dessan-” adl› eser-
leri esas al›nm›flt›r. ‹ki destan karfl›laflt›r›ld›¤›nda tiplerin tamam›na yak›n›n›n baz› ses de¤ifliklikleriyle ad-
lar›n›n bile ortak oldu¤u vakalar›n ise ortak olmad›¤› ortaya ç›kmaktad›r.
Anahtar Kelimeler
Destan, Tulum Hoca, Edige, Türkmen, tip, vaka.
ABSTRACT
Epics are one of cultural bridges of Turkish world. Edige epic is one of the epics narrated in more than
a Turk communities in the Turkish epic tradition. This epic is still narrated through its variants in not only
Crimea and Qazan Tartars but also in Altay, Kazak, Nogay, Karakalpak, Bashkurt, Uzbek and Turkmen.
This epic is defined as Edige in Kazak and Crimea (Tartar) Turks, Edigey in Bashkurt, Nogay, Kazan (Tar-
tar) Turks, ‹dige in Karakalpak Turks, too. Two different variants recently of this epic have been defined
which are “Tulum Biy” in Uzbeks and “Tulum Hodja” in Turkmens.
There are great resemblances between Turkmens’ Tulum Hodja epic and Nogay Turks’ Edige epic. In
this work Edige epic, whose geographical area is consisted of Golden Horde, Grand Turkestan and Siberia is
compared with Tulum Hodja epic of Turkmens through the figures and events. The comparison is based on
such works: Rustem Sulti’s “Edigey”, ‹.A. Belyayev’s “Skazaniya o Edige i Togtamifle” and Ashim Sheyhali-
yev’s “Nogaydin Kirk Batiri” for Edige epic, Baba Veliyev’s “Tulum Hoca -Dessan-” for Tulum Hodja epic, too.
When compared these two epics it is realized that almost figures are the same even their names with phone-
tical variations, but events are totaly different.
Key Words
Epic, Tulum Hodja, Edige, Turkmen, figure, event.
Sözlü gelenek edebiyat›n›n tür ola- ¤in canl› bir flekilde günümüzde bile de-
rak zenginli¤i Türkmen kültürünün vam etmesini sa¤lam›flt›r.
önemli bir özelli¤idir. Türkmenlerin ya- Sözlü gelene¤in türlerinden biri
z›l› gelenek edebiyatlar›n› geç tarihlerde olan destanlar, Türkmen halk› aras›nda
oluflturmalar› (18. yüzy›l), sözlü gelene- büyük bir ilgi görmüfltür. Türkmenler
http://www.millifolklor.com 139
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
iki telli bir saz olan “dutar”lar› eflli¤inde Veliyev 1993 y›l›nda yay›mlad›¤› ki-
destanlar› bafl›ndan sonuna kadar söyle- tapta destan›n tam metnini vermekte-
yebilen kiflilere “bahfl›” demektedirler. dir. Araflt›rmac› kitab›n bafl k›sm›na ön-
“Türk Dünyas› Destanlar›n›n Tespi- ceki tan›tma yaz›s›n›n biraz daha genifl-
ti, Türkiye Türkçesine Aktar›lmas› ve letilmifl bir fleklini eklemifltir. Bu yaz›ya
Yay›mlanmas› Projesi”ne göre Türkmen göre destan, bir Türkmen boyu olan
destanlar› flunlard›r: Asl›-Kerem, Gev- Çovdurlar›n aras›ndan derlenmifltir. Bu
her K›z-fiiral› Bey, Göro¤lu, Gül-Bilbil, nedenle di¤er Türkmen boylar› aras›nda
Gül-Senuber, Hurlika-Hemra, Leyla- da fazla tan›nmamaktad›r. Destan›n
Mecnun, Melike Dilaram, Necepo¤lan, Çovdur Türkmenleri aras›ndan derlen-
Ray Çini, fiasenem-Garip, Sayat-Hemra, mifl varyantlar›, hâlen Aflkabat’ta, Türk-
Seypelmelik-Medhelcemal, Tahir-Zühre, menistan ‹limler Akademisi’nin Mah-
Yusuf-Ahmet, Yusuf-Zeliha (http://borno- tumkulu Dil ve Edebiyat Enstitüsü’nün
va.ege.edu.tr/ ~tdae/projeler.html). Elyazmalar› Bölümü’ndeki 1991, 2215,
Türkmen destanlar› tema ve muhte- 2047 numaral› dosyalarda muhafaza
viyat›na göre çeflitli gruplara ayr›lmak- edilmektedir.
tad›rlar. “Göro¤l›”, “Yusup-Ahmet”, “Al› Tulum Hoca destan›, Özkul Çoba-
Be¤-Bal› Be¤”, “Dövletyar” destanlar›, no¤lu’nun “Türk Dünyas› Epik Destan
kahramanl›k destanlar› olarak de¤erlen- Gelene¤i” isimli kitab›nda, “Yeni Des-
dirilmektedir. “Necebo¤lan” bahfl›lar›n tanlar” ana bafll›¤› alt›nda, kahramanl›k
hayat›n› dile getiren destan, “Leyli-Mec- destanlar›ndan biri olarak verilmifltir
nun”, “Zöhre-Tahir”, “fiasenem-Garip” gi- (Çobano¤lu 2003: 51).
bi destanlar aflk (lirik) destanlar›, “Gül- Destan›n ayr›nt›lar›na geçmeden
bilbil”, “Gül-Senuber” gibi eserler ola¤a- önce onun hikâye mi destan m› oldu¤u
nüstü (fantastik) destanlar olarak nite- konusunda da birkaç söz söylemek gere-
lendirilmektedir (Ç›nar 1997: 85). kecektir. Çünkü Tulum Hoca’y› 1987’de
Türkmen halk edebiyat›nda bu des- tan›tan yaz› ve bunun Türkiye Türkçesi-
tanlar›n yan›nda Türk edebiyat›nda en ne aktarmas›nda da görülece¤i üzere
çok tan›nan flairlerden Karaco¤lan’a ait eser ilk baflta bir halk hikâyesi olarak
bir destan da bulunmaktad›r (Baflgöz takdim edilmifltir (Veliyev 1987; Veliyev
1979; Günay 1994; Ç›nar 1997: 105- 1991). Ancak Veliyev daha sonra fikrini
132’den). de¤ifltirmifl ve eseri destan olarak vas›f-
Ancak Türkmenlerin “Tulum Hoca” land›rm›flt›r. Destan›n kiril harfleriyle
destan› hakk›nda kaynaklarda fazla bil- metninin verildi¤i kitab›n ad› “Tulum
gi verilmemektedir. Çünkü destan Türk- Hoca -Dessan-” fleklindedir (Veliyev
menistan’da da henüz yeni bas›lm›flt›r. 1993).
Türkmen araflt›rmac› Baba Veliyev, des- Türkmenlerin Tulum Hoca destan›,
tan› kiril harfleriyle “Tulum Hoca” ad›y- Türk halklar› aras›nda varyantlar› ile
la 1993 y›l›nda yay›mlam›flt›r. Ayn› arafl- birlikte bilinen Edige destan›yla büyük
t›rmac›, 1987 y›l›nda “Türkmenistan benzerlikler göstermektedir. Türk epik
‹limler Akademisinin Haberleri” isimli destan gelene¤inde birden fazla Türk
derginin Haziran say›s›nda bu destan› boyu aras›nda anlat›lan destanlardan
tan›tan bir yaz› yazm›flt›r. Destan›n Tür- biri olan Edige destan›, K›r›m ve Kazan
kiye’de tan›nmas› da Veliyev’in bu yaz›- Tatarlar›ndan baflka Altay, Kazak, No-
s›n›n Himmet Biray taraf›ndan Türkiye gay, Karakalpak ve Baflkurtlar aras›nda
Türkçesine aktar›l›p 1991 y›l›nda “Millî varyantlar›yla yaflamaktad›r. XIV-XV.
Folklor” dergisinde yay›mlamas›yla ol- as›rda Alt›nordu Devleti’nde yaflanan
mufltur. mücadeleleri anlatan Edige destan› ilk
140 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 141
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
kuflu Tökli Ayak’› ve Ak Boz adl› at›n› is- befl yafl›na geldi¤inde doksan boylu Or-
ter. Toktam›fl Han Aksak Timur’a sert bir da’n›n doksan o¤lu bir olup Edigey’in
yan›t vererek onun isteklerini geri çevirir. karfl›s›na dikilirler. Edigey onlarla gürefl
Toktam›fl bir gün av kufllar›na ba- tutup hepsini yener. Onlar›n elbiselerini
kan Kutlukaya Bey’i yan›na ça¤›rarak al›p üst üste dizer ç›k›p tepesine oturur
ondan av kuflu Tökli Ayak’›n yumurtala- ve Toktam›fl gibi han oldum der. Böylece
r›ndan ç›kan iki yavruyu getirmesini is- flöhreti yay›l›r. Söylentiler Toktam›fl Ha-
ter. Yavrular getirilir. Han kufllar› uçur- n›n kula¤›na kadar gelir. Han merak
maya çal›fl›rsa da kufllar uçmaz. Tokta- eder ve onu görmeye gider. Edigey ona se-
m›fl bunlar›n Tökli Ayak’›n yavrular› ol- lâm vermez. Han sebebini sordu¤unda
mad›¤›n› anlar ve Kutlukaya’y› Tökli Edigey; doksan boylu Orda’n›n doksan
Ayak’›n yumurtalar›n› Aksak Timur’a balas›n›n ve kendisinin yafl›n› toplay›n-
satmakla suçlay›p onun kendisini kan- ca ç›kacak rakam›n han›n yafl›ndan bü-
d›rmaya çal›flt›¤›n› söyler. Bunun üzeri- yük olaca¤›n›n bunun için ilk selâm ve-
ne Kutlukaya Bey kendisinden baht, recek kiflinin o olmas› gerekti¤ini söyler.
handan da devletin gitti¤ini söyler. Han Toktam›fl verecek cevap bulamaz ve sara-
çok sinirlenir ve hemen Dörmen Bey’i ça- y›na döner. Üç gün gözüne uyku girmez.
¤›rarak Kutlukaya’n›n bafl›n›n vurulma- Bu s›rada Dörmen Beyin o¤lu Urman
s›n›, ard›ndan anas›n›n, kar›s›n›n ve ye- Bey üç kez h›rs›zl›k yap›p dördüncüde
ni do¤mufl o¤lunun da öldürülüp soyu- yakalan›nca Edigey onun bafl›n› vurur.
nun kurutulmas›n› emreder. Kutluka- Dörmen Bey flikâyetçi olur. Edigey sara-
ya’n›n kan kardefli, büyük bir pir olan ya getirilir ve kendini savunur, töreye ve
Cantimir Ata Toktam›fl Han’a gelip Kut- han buyru¤una göre hakl› bulunur. Tok-
lukaya Bey’in Baba Tökles Hoca Ahmet tam›fl ondan saray›nda kalmas›n›, ken-
taraf›ndan yetifltirildi¤ini, affetmenin disine kürk, at, yular, as›l sungur kuflu
büyüklük oldu¤unu, hanlara, beylere ha- ve güzel bir k›z verece¤ini, bunun karfl›l›-
talar› affetmenin düfltü¤ünü söyler ama ¤›nda onun da zor davalara hüküm ver-
Toktam›fl’›n hoflgörüsü yoktur, affetmez. mesini ve K›r›m’dan gelen düflmanlar›
Bunun üzerine Cantimir Pir en az›ndan k›rmas›n› ister. Edigey sarayda kal›r.
çocu¤un kan›n› dökmeyin der ama han Davalara bakar, düflmanlar› yener ve
yine dinlemez. Han›n emri üzerine önce devlet hazinesini yeniden alt›nla doldu-
Kutlukaya’n›n boynu vurulur, sonra ana- rur, halk› s›k›nt›dan kurtar›r.
s›, kar›s› ve çocu¤unun öldürülmesi için Toktam›fl Han›n ikiz k›zlar› olur.
Kutlukaya’n›n evine gidilir. Adlar›n› Haneke ve Köneke koyar. Edi-
Ancak daha önce Cantimir, kan gey’in bir o¤lu olur ad›n› Norad›n (< Nu-
kardefli Kutlukaya’n›n evine gelerek be- reddin) koyar. Toy yapar, do¤umlar› kut-
flikteki o¤lunu al›p yerine kendi alt›nc› larlar.
o¤lu Kobog›l’› koyarak kaçar. Dörmen Toktam›fl Han’›n kar›s› Yenike bir
Bey Kutlukaya’›n anas›n› ve kar›s›n› öl- sabah han›n yan›na gelir ve Edigey’in
dürüp beflikteki Kutlukaya’n›n o¤lu san- han gibi davalara bakt›¤›n›, düflman
d›¤› Cantimir’in alt›nc› çocu¤u olan be- haklad›¤›n› ve her iflte etkili ve yetkili ol-
be¤i öldürür. Küçük çocuk Cantimir’in du¤unu ve yine han gibi toy düzenledi¤i-
o¤lu Kobog›l san›larak büyür. Cantimir ni; bunlar› yapmakla Toktam›fl’›n taht›-
o¤lana “edi¤imden ald›¤›m, kimsesiz n› almaya çal›flt›¤›n› söyleyip kocas›na
kald›n” diyerek “Edigey” ismini koyar. onu görünce neden aya¤a kalkt›¤›n› so-
Öldürülen Kobog›l’›n ad›yla büyü- rar. Toktam›fl kar›s›na, Edigey’in Canti-
yen Edigey çevresindeki herkese yard›m mir’in o¤lu oldu¤unu ve kendisine kötü-
eder, iyili¤i ve yi¤itli¤iyle nam salar. On lük yapmayaca¤›n› söyleyip onu görünce
142 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
aya¤a kalkmad›¤›n›, e¤er kalk›yor olsa Toktam›fl Han onun ard›ndan beyle-
han olamayaca¤›n› söyler. Yenike ertesi rini salar ama atlar›n e¤erleri düflüve-
gün tahtta, kocas›n›n yan›ndaki yerine rince Edigey’e yetiflmekte gecikirler. Edi-
oturur. Toktam›fl’a belli etmeden han›n gey ise bu süre içinde ‹dil ›rma¤›n› geçer.
kaftan›n›n ete¤ini kendi ete¤ine i¤neler. Befl kardefli de kendisine kat›l›r. Daha
Edigey’i görünce aya¤a f›rlayan Tokta- sonra Toktam›fl’›n ard›ndan gönderdi¤i
m›fl’›n i¤nelenmifl kaftan›n›n ucu y›rt›l›r Canbay ve dokuz adam› onlara yetiflirler
ve i¤ne yere düfler. Han çok utan›r. Yaln›z fakat Edigey ve grubu ›rma¤›n karfl› k›-
kald›klar›nda Yenike Toktam›fl’a Edi- y›s›na geçmifltir. Karfl›l›kl› konuflmaya
gey’i s›namas›n› önerir. Han kabul eder. bafllarlar. Canbay Edigey’i geri dönmesi
Edigey’e içmesi için içine zehir koydukla- için kand›rmaya çal›fl›r. Edigey eskideki
r› bir çanak bal verirler. Edigey b›ça¤›n› Cengiz Han ile denk oldu¤unu ve ordu
ç›kar›r ve içinde zehir varsa b›çak onu kurup bafl olmad›kça geri dönmeyece¤i-
als›n diyerek b›ça¤›n›n ucunu bal›n için- ni, ancak isteklerini gerçeklefltirdi¤inde
de döndürüp bal› dörde böldükten sonra onlar› yok etmek için geri dönece¤ini söy-
içer. O gidince, Yenike hana Edigey’in leyerek onun teklifini geri çevirir.
kendisine düflman oldu¤unu, çünkü dost Edigey fiah Timur’a do¤ru yol al›r.
olan›n bal› b›ça¤›n›n ucu ile de¤il sap› Yolda onlara kat›lan kiflilerle birlikte on
ile kar›flt›raca¤›n› söyler ve Edigey’in b›- yedi kifli olurlar. Yolda giderlerken k›rk
ça¤›yla yapt›¤› hareketlerini yorumlar. kervanc›n›n bir yerde tutsak oldu¤unu
Dört parçaya bölünen bal›n; ‹dil, Yay›k görürler. Edigey arkadafllar›na dere ya-
sular›, ‹rtifl ve Çulman’› dört deryal› ta¤›nda saklanmalar›n›, oraya yaln›z gi-
yurdunu gösterdi¤ini, Edigey’in bal› dör- dece¤ini söyler ve k›rk kervanc›n›n yan›-
de bölmesinin bunlar› dörde bölerim an- na var›p onlara neden tutsak olduklar›-
lam›n› tafl›d›¤›n›; kar›flt›rmas›n›n, Sa- n› sorar. Kervandaki yafll› Kolçura, Kara
ray ile Bulgar’› kar›flt›r›r›m demek oldu- Tigin Alp’in elinden kaçamayacaklar›n›,
¤unu; elek kova demesiyle de k›zlar›n› o ölmeden kendilerine rahat yüzü olma-
kastetti¤ini onlardan birini o¤luna ala- yaca¤›n› söyler. Bir Edigey varm›fl onu
ca¤› imas›nda bulunmufl oldu¤unu söy- nerede buluruz, gelsin bizi bu zalimin
ler. Han› bir toy düzenleyerek Edigey’in elinden kurtars›n der. Henüz tan›mad›k-
asl›n› araflt›rmas› konusunda ikna eder. lar› Edigey’e hemen buralardan gitmesi-
Toy düzenlenir, uzak diyarlardan davet ni, Kara Tigin Alp’e görünmemesini söy-
edilen alplerin hepsine Edigey’in asl› so- ler. Edigey, yafll› Kolçura’y› dinlemez,
rulur. Daha sonra fikir birli¤iyle yafll› at›ndan iner onu a¤aca ba¤layarak Kara
Subra Y›rav ça¤›r›l›r ve ona sorulur. Tigin’in ota¤›na girer. Ota¤›n içinde bir
Subra Y›rav Edigey’e birçok sorular yö- dev yatmaktad›r. Kara Tigin çok fliflman
nelttikten ve onu denedikten sonra Tok- ve çok iridir. Bafl köflede ise Aksak Ti-
tam›fl Hana bu yi¤idin geçmiflte kendisi- mur’un k›z› Akbilek “Yafll› bir gavura kul
nin bafl›n› vurdu¤uz av kufllar›n›n bak›- oldum” diyerek a¤lamaktad›r. Edigey k›-
c›s› Kutlukaya Beyin o¤lu oldu¤unu söy- za “Seni kurtar›rsam baban bana ne ve-
ler. Toktam›fl bunu ö¤renince Edigey’i ze- rir?” diye sorar. K›z da at, kürk, taht ve-
hirlemeye karar verir. Bal›n içine zehir rip ordusuna da bafl edece¤ini söyler.
koyar ve Edigey’e sunar. Ancak Edigey’in Edigey, Kara Tigin’in gö¤süne okunu ni-
adamlar› durumu anlar ve ona iflaret ve- flanlay›p atar. Kara Tigin Alp ba¤›rarak
rirler. Bu s›rada adamlar› Edigey’in at› kalkar ve koca cüssesiyle ac› içinde k›v-
hariç bütün atlar›n da e¤erlerini söker- ranarak ota¤› y›kar. Kendisini öldürenin
ler. Edigey “çanak burnuma vurdu” de- ad›n› sorar. Duyunca da kendisinin Edi-
yip kalkar ve at›na atlay›p kaçar. gey’in annesinin kardefli olan peri k›z›-
http://www.millifolklor.com 143
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
n›n o¤lu oldu¤unu, bu nedenle Edigey’in olman›n ac›s› ve utanc› içinde at›na at-
a¤abeyi oldu¤unu ve onun kendisini öl- lay›p flehirden ç›kar. Dört gün sonra bey-
dürmekle büyük hataya düfltü¤ünü söy- ler, Norad›n’a y›lk› at›n›n yavrusu sana-
ler. Timur’un k›z› Akbilek babas›n›n ken- rak verdikleri tay›n Edigey’in at› Tim
disini Edigey’e verece¤ini söyleyerek ora- Çuvar’›n tohumu olan Sarala oldu¤unu
dan gitmek ister. Kara Tigin, Edigey’e anlarlar.
gitmemesini, Toktam›fl Handan kaç›p Norad›n Semerkant’a babas›n›n sa-
Aksak Timur’a s›¤›nmas›n›n do¤ru ol- ray›na var›r. Edigey onu sevinçle karfl›-
mayaca¤›n›, Timur’un da kendisine dost lar ve ba¤r›na basar. Aradan bir zaman
olmayaca¤›n› söyler. Edigey onu dinle- geçtikten sonra birgün Norad›n babas›-
meyince Kara Tigin “Senin çocu¤un No- n›n yan›na gelir ve memleketi ‹dil’i çok
rad›n, hiç vermesin murad›n. Çocu¤unla özledi¤ini söyler. Babas› orada Toktam›fl
dalafl›p sa¤ gözün ç›ks›n Edigey!” fleklin- Han oldu¤unu söylerse de Norad›n ba-
de Edigey’e beddua eder ve ölür. bas›na Saray ile Bulgar’›n; Çulman ile
Kara Tigin ölmüfl ama Edigey’in Nokrat halklar›n›n eskisi gibi hana ba¤-
at›n›n kuyru¤unu elinden b›rakmam›fl- l› olmad›klar›n›, bu halklar›n “Edigey
t›r. Edigey kuyru¤u keser. K›rk kervanc› gelsin bize bafl olsun” dediklerini, ordu
Edigey’in önünde diz çöküp ona kul olur- toplay›p Toktam›fl’a savafl açarak dedesi-
lar. Edigey a¤abeyi Kara Tigin’e akarsu nin, babas›n›n ve kendisinin öcünü on-
boyunda bir mezar kazd›r›p onu defne- dan almak istedi¤ini söyler. Bunun üze-
der. rine Edigey Timur’a giderek o¤luyla bir-
K›rk hizmetkâr ve k›rk at, Edigey’in likte sefere ç›kmak için ondan izin ister.
on yedi adam› kanatl› atlara binip fiah fiah›n izniyle bir ordu toplay›p Toktam›fl
Timur’un ülkesine var›rlar. K›z›na kavu- Hanla savaflmak için yola ç›karlar ve
flan flah toy düzenler, otuz gün e¤lenirler. ‹dil ›rma¤›na ulafl›rlar.
Edigey’in hikâyesini dinleyen Timur, Toktam›fl Han o gece bir rüya görür
onun babas›n› da tan›d›¤›n› söyleyerek ve ertesi gün rüyas›n› yorumlatmak için
Edigey’e beylik unvan› verip k›z› ile ev- yorumcu bafl›n› ça¤›rt›r. Yorumcu bafl›
lendirir ve Timur’la dost olurlar Toktam›fl’›n gördü¤ü rüyay›, han›n dev-
Toktam›fl Han Edigey’in kaç›p Ti- letini ve hanl›¤›n› kaybedece¤i fleklinde
mur’a s›¤›nmas›na çok içerler. Birgün yorumlay›nca Toktam›fl’›n yüzü bembe-
kar›s› Yenike yan›na gelir. Norad›n’›n yaz olur ve yorumcu bafl›n› zindana att›-
babas›n›n yapt›¤› hainli¤e karfl› kendi r›r. Toktam›fl zaman kazanmak için Pir
aralar›nda yaflad›¤›n›, onun Toktam›fl Alaeddin’i Edigey’e elçi olarak gönderip
Han›n k›zlar›ndan birini alarak han ol- ondan ordusunu geri çekmeye ikna etme-
maya çal›flt›¤›n›, e¤er han bir an önce sini ister. Ayn› anda karargâh›n› kurup
önlem almazsa bunun gerçekleflece¤ini savafl haz›rl›¤›na giriflir. Edigey bu yafll›
söyler. Bunun üzerine Toktam›fl Han bey- pire çok sayg› gösterir. Edigey pire Tokta-
lerini toplar ve onlara Edigey’in o¤lunun m›fl’›n kendisine ve o¤luna yapt›klar›n›
kendi aralar›nda bulunmas›ndan rahat- affetmeyece¤ini söyleyerek o¤lunu sa¤›-
s›zl›k duydu¤unu ve onu öldürmek iste- na, k›rk erine soluna alarak kuzeye do¤-
di¤ini söyler. Beyler onun Norad›n’› öl- ru yönelir. Bu s›rada Aksak Timur, Edi-
dürmesinin do¤ru olmayaca¤›n›, onu ba- gey ile ‹dil yurdunu paylaflmamak için
bas›n›n yan›na göndermenin daha yerin- kendisinin Toktam›fl’› yenmesi gerekti¤i-
de bir hareket olaca¤›n› söylerler. Bunun ne karar verir ve hemen fillerinde bulun-
üzerine Norad›n’› yurttan kovmak için du¤u ordusuyla Toktam›fl’a sald›r›r. Sa-
saraya ça¤›r›rlar ve bunu kendisine bil- vafl›n sonunda Aksak Timur’un ordusu
dirirler. Norad›n yurdundan kovulmufl bozguna u¤rar ve Timur esir düfler. Ti-
144 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 145
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
tan ç›k›p on iki erle vuruflmaya bafllar. saraya geri dönelim. O sana mal mülk,
Bütün atlar› yaralay›p on iki eri öldürür. at-silâh ve Cengiz Handan miras kalan
Edigey’in çok yoruldu¤u bu s›rada eski alt›n taht›n› verecek” derse de Edige bu
adam› Bar›n Mirza ç›ka gelir ve Edi- teklifi kabul etmeyip onu kovar ve yolu-
gey’in bafl›n› teninden ay›r›r. Kesik bafl na devam ederek Semerkant’a ulafl›r. Ti-
dile gelir: “Bar›n, sana ne yapt›m? Birin mur Edige’yi güzel bir flekilde karfl›lay›p
iki olmas›n. Birçok han› ben y›kt›m. Han ona kucak açar ve alt›n taht›n üzerine
olup sen de kalamazs›n. Kazan, K›r›m, oturtarak ona “Kara Tigin yurdumu vi-
Astrahan hesab›m› sormaya kalk›nca, ne ran edip Akbilek adl› k›z›m› kaç›rd›. Ey
oldu¤unu sen o zaman görürsün!” der. kahraman yi¤it, o zalimden benim öcü-
Kesik bafl günefle do¤ru döner ve yeniden mü al” der. Edige Kara Tigin’in izini sü-
konuflmaya bafllar: “Gelecek ulu günlere, rüp onu yakalar ve onu a¤›r bir flekilde
biz var›r›z o gelmez” der ve can verir. yaralar. Dünyadan umudunu kesen Ka-
Edigey’in ölümünden sonra ‹dil ra Tigin; “Alt›ayl›k Nogaylar›n›n aras›n-
yurdunda savafl ç›kar, Edigey’in söyle- da Edige adl› bir kardeflim (anneleri
dikleri gerçekleflir ve Cengiz’den kalan kardefl) var. O bunu ö¤rense senden öcü-
han taht›, kan taht›na dönüflür. Han sa- mü al›r” der. Edige yanl›fll›kla yapt›¤› bu
ray› kuflat›l›r. K›r›m, Kazan, Astrahan iflten piflman olup kendini ona tan›t›r.
ayr› ayr› il olurlar. Alt›n Ordu da¤›l›r.” Kara Tigin, “Vah, olmad› kardeflim! Ben
Edige destan›n›n Karakalpak var- Toktam›fl Han›n köflkünü bafl›na geçirip
yant› (Belyayev 1917) flöyledir: seni tahta oturtacakt›m. Ama flimdi çok
“Cengiz Han k›rk y›l ve o¤lu Tokta- geç” diyerek üzüntü içinde can verir. Edi-
ul da bir o kadar y›l hükümdarl›k ettik- ge onu defnedip Timur’un k›z› Akbilek’le
ten sonra Toktaul’un o¤lu Toktam›fl tah- saraya geri gelir. Daha sonra Edige Ti-
ta ç›kar. Tam bu s›rada ço¤u yönlerden mur’la birlikte ülkesine geri döner ve
H›z›r’› hat›rlatan ola¤anüstü özellikteki Toktam›fl Hana diz çöktürür. Timur Tok-
Baba Tüklü-Saçl› Aziz’in peri kar›s›n- tam›fl’la Edige’yi bar›flt›r›r ve Volga’n›n
dan destan›n bafl kahraman› Edige do- bir yüzünü Toktam›fl’a di¤er yüzünü de
¤ar. Toktam›fl Han cesur bir yi¤it olarak Edige’ye verir. Fakat Toktam›fl sözünde
yetiflen Edige’yi y›lk›lar›na bakan k›rk durmaz ve Edige’nin ilini ya¤malar. Bu-
yi¤ide bafl yapar. Kahraman Edige’nin na çok öfkelenen Edige o¤lu ile birlikte
flöhreti gün geçtikçe artar. Çünkü o fakir gidip Toktam›fl’› öldürür ve bütün No-
halk›n taraf›n› tutarak onlar› han›n pa- gaylara han olur.”
ragöz beylerinden korumaktad›r. ‹flte bu- Türkmenlerin Tulum Hoca destan›
nun için onu çekemeyen Agay ve Togay ise flöyle özetlenebilir (Veliyev 1993):
adl› iki bey, “Alt›ayl›k Nogaylar›’n›n “Konrat denilen büyük bir memleke-
hepsi Edige’ye hürmet gösterip, onun ha- tin bafl›na geçen padiflahlar sürekli öl-
kimiyetini kabul ediyorlar” diye onu Tok- mektedir. Bunun üzerine ülkenin padifla-
tam›fl’a flikâyet ederler. Onlar›n söyledi¤i h›, uzun ömürlü olmas› için tahta ç›kar-
bu yalana inan›p korkuya kap›lan Tok- d›¤› yeni padiflaha “durmufl” anlam›n-
tam›fl Han Edige’yi tutsak eder. Kendisi- daki Toktam›fl ad›n› verir ve ölür. Tokta-
ni ölümün bekledi¤ini anlayan Edige ke- m›fl fiah›n doksan beyi ve bir o kadar da
rametli babas›n›n da yard›m›yla kaç›p, veziri vard›r. Bu beylerin aras›nda Tu-
yard›m istemek için Timur’un yan›na gi- lum Hoca adl› Mang›t’tan gelmifl çok
der. Toktam›fl Edige’yi elinden canl› ka- ak›ll› biri vard›r. Toktam›fl fiah ona çok
ç›rd›¤›na çok üzülür ve peflinden veziri itibar etmektedir. Beylerin içinde Gence-
Kencebay’› yollar. Kencebay Edige’ye yeti- bay Köse diye k›skanç, hilekâr ve yalanc›
flip “Toktam›fl Han seni ça¤›r›yor. Haydi biri vard›r. Gencebay Köse o¤lu olmama-
146 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
s›n› bahane ederek Tulum Hocan›n Tok- Kel yine bir gün arkadafllar›yla afl›k oyu-
tam›fl taraf›ndan ilden ç›kar›lmas›n› nu oynarken Rah›mberdi’nin geldi¤ini
sa¤lar. Yurttan kovulan Tulum Hoca görür ve pani¤e kap›larak kaçmaya bafl-
Konrat’tan ç›k›p uzunca bir yol yürüdük- lar. Kaçarken “ayt geldi, ayt geldi” diye-
ten sonra Hakim Atan›n kabrine var›r ve rek onlara Rah›mberdi’nin geldi¤ini gös-
orada kar›s›yla birlikte onlar› bu zor du- terir ve Rah›mberdi’nin ad› bu olaydan
rumdan kurtarmas› için Tanr›’ya dua sonra “Aytgeldi” kal›r. Ancak Tulum Ho-
ederler. cay› çekemeyen vezirler Toktam›fl Han-
Gittikleri ülkede Tükli Aziz ve Saçl› dan Tulum Hocan›n o¤lu Aytgeldi’yi ken-
Aziz adl› iki aziz vard›r. Tükli Aziz da¤- disine evlât almas›n› isterler ve böylece
larda ve çöllerde gezmektedir. Saçl› Aziz Toktam›fl Aytgeldi’nin üçüncü babas›
ise Kaf Da¤›’ndaki perilerin padiflah›d›r. olur. Ancak Aytgeldi’nin ileride taht›n
Bu ikisi bir su bafl›nda karfl›lafl›rlar ve sahibi olaca¤›ndan korkan ayn› k›skanç
Tükli Aziz Saçl› Aziz’e âfl›k olur. Saçl› beyler (baflta kötü niyetli Gencebay Köse
Aziz suda y›kan›rken bedenine, yere ba- olmak üzere) toplan›p tekrar bir karar
sarken ökçesine, saç›n› tarad›¤›nda bafl›- al›rlar. Teklifi padiflaha Ötgen adl› bir
na bakmamas› flart›yla onunla evlenir. vezir götürür ve Toktam›fl’› raz› edip Ayt-
Aradan dört y›l geçer ve Saçl› Aziz Tükli geldi’yi Barsagelmez denilen bir memle-
Aziz’den hamile kal›r. Ancak bu s›rada kete, Kalmuk fiah› Tüke fiah›n harac›n›
Tükli Aziz, bir peri olan Saçl› Azizin ona almas› için gönderilecek bir ordunun ba-
kofltu¤u flartlar› bozar. Bunun üzerine fl›na geçirirler. Aytgeldi’nin çaresiz haz›r-
Saçl› Aziz beyaz bir güvercin olur ve lanan bir orduyla yola ç›kar ancak ordu-
uçup gider. Güvercin Astrahan denizinin su onu yar› yolda yaln›z bafl›na b›rak›p
kenar›ndaki büyük bir ç›nar›n bafl›na geri döner. Ama o vazgeçmez ve tek bafl›-
konar ve dinlenmeye bafllar. Bu s›rada na yola devam ederek babas› Tükli
do¤um sanc›s›yla yere düfler. Orada bir Aziz’in de yard›m›yla Kalmuk flah›n›n
o¤lan do¤urur ve onu ç›nar›n üzerindeki muhaf›zlar› Ak Dev ve onun kardefli Ka-
Simurg kuflunun yuvas›na b›rak›r. Son- ra Dev’i yenmeyi baflar›r. Daha sonra yi-
ra tekrar güvercin olup gökyüzünde kay- ne as›l babas› Tükli Aziz’in ordusunun
bolur. Bu s›rada Tulum Hocan›n Gülna- yard›m›yla Kalmuklar›n k›rk bin kiflilik
hal (Gülnihal) adl› hizmetçisi bebe¤i ordusunu da yener. Bunun üzerine Tüke
odun toplarken bulur ve Tulum Hoca’n›n fiah aman diler ve Aytgeldi’nin flartlar›-
kar›s›na getirir. Tulum Hoca ve kar›s› n› kabul ederek onu k›z› Aksluv’la evlen-
Novbahar (Nevbahar) Bibi çocu¤u evlât dirir. Böylece amac›na ulafl›p mutlu bir
edinip ad›n› Rah›mberdi koyarak tekrar hayat süren Aygeldi bir süre sonra mem-
memleketlerine geri dönerler. Toktam›fl leketi Konrat’› özler ve Tüke fiaha ülkesi-
Han onu iyi karfl›lar. Rah›mberdi Tulum ne dönmek istedi¤ini söyler. Tüke fiah›n
Hoca’n›n elinde yetiflir ve çok yak›fl›kl› ve izni üzerine efli Aksluv’la birlikte Kon-
cesur bir delikanl› olur. Rah›mberdi’nin rat’a dönerler. Konrat’ta onlara k›rk gün
ismi çocuklukta kar›flt›¤› bir vakadan k›rk gece toy yap›l›r. fienliklerin ertesin-
dolay› Aytgeldi olmufltur. Bu olay flöyle de Toktam›fl halk›n› toplay›p bir vasiyet-
gerçekleflir. Rah›mberdi’nin çocukluk ar- le kendisinden sonra taht›n›n sahibinin
kadafllar›ndan Keyküt Kel adl› biri afl›k Aytgeldi olaca¤›n› ilân eder ve destan so-
oyununda di¤erlerini hileyle yenip üttü- na erer.”
¤ü afl›klar› onlara tekrar geri satmakta- Ayn› milliyete mensup destanlar›n
d›r. Bu durumu fark eden Rah›mberdi akrabal›klar›n› belirleme yöntemlerin-
onu çok kötü bir flekilde s›k›flt›r›r ve bir den birisi de bu destanlardaki tip ve va-
daha hile yapmamas› için uyar›r. Keyküt kalar› karfl›laflt›rmakt›r. Co¤rafi alan›
http://www.millifolklor.com 147
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
148 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 149
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
150 http://www.millifolklor.com
ESK‹ TÜRKÇEDE NEZAKET ‹FADELER‹
ÖZET
Nezaket, toplum dil bilimiyle ilgili bir olgudur ve araflt›rmac›lar taraf›ndan “insan ifl birli¤inin ilk ko-
flulu ve toplum düzeninin oluflumuna temel” olarak tan›mlan›r. Kifliler, bulunduklar› çevreye göre uygun ifa-
deleri seçerler. Nezaketi ö¤renmek, zordur. Çünkü, yaln›z dili ö¤renmek yeterli de¤ildir. Ayn› zamanda top-
lumun sosyal ve kültürel de¤erlerini de ö¤renmek gerekir. Nezaket için kurallar toplumdan topluma de¤iflir.
Farkl› dil gruplar› farkl› ifllevler üzerinde durur ve özel ifllevleri farkl› biçimde ifade ederler. Bu ifadeler bize
kiflilerin toplumdaki konumu ve sayg›nl›¤›yla ilgili bilgi verir. Ayn› biçimde eski yaz›l› belgelerdeki nezaket
ifadeleri bize eski toplumlar›n yaflam›yla ilgili ipuçlar› verir. Bu çal›flmada, VIII-XI. yüzy›llar› kapsayan Es-
ki Türkçedeki nezaket ifadeleri araflt›r›lm›flt›r. Böylece, VIII-XI. yüzy›ldaki Türk sosyal yap›s› aç›klanmaya
çal›fl›lm›flt›r. Eski Türkçede kullan›lan nezaket ifadeleri bize sosyal yap›yla ilgili önemli ipuçlar› verir. Eski
Türkler, gerek dinsel iliflkilerde, gerek devletle ve aileyle ve toplumun di¤er fertleriyle iliflkilerinde, toplum
içindeki konumlar›na uygun nezaket ifadelerini s›k s›k kullanm›fllard›r. Güç, sayg›, sevgi gibi unsurlar bu
ifadelerin seçiminde etkili olmufltur.
Anahtar Kelimeler
Toplum dil bilimi, nezaket, Eski Türkçe, sayg›.
ABSTRACT
Politeness is a sociolinguistic phenomenen and it is described by researchers as “first condition of hu-
man’s cooperation and base of formation of community’s order”. Persons choose appropriate expressions as to
surroundings that they are participate in. To learn politeness is difficult. Because it is not sufficient only to
learn the language but also is necessary to learn social and cultural worths of the community. Rules for poli-
teness change from a community to other community. Different language groups dwell upon different functi-
ons and they express special functions as different. This expressions give information us about status in
community and respect of persons. In the same way, politeness expressions in old written documents give to
us clues connected with living of old communities. In this study, politeness expressions in the Old Turkish
language that includes VIII-XIth centuries have been investigated. Thus, it has been studied to explain Tur-
kish social building of VIII-XIth centuries. Politeness expressions that have been used Old Turkish give to us
considerable clues about social building. Old Turks frequently have been used suitable politeness expressi-
ons to status of them in connections of themselves whether with family and other persons of community or
with government and in religious connections. Elements as like power, respect, affection have been effective
in choosing of this expressions.
Key Words
Sociolinguistics, politeness, Old Turkish, respect.
http://www.millifolklor.com 151
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
152 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
genel kabul gören VIII-XI. yüzy›la ait kibarl›k; mesafe koymak, olumsuz ki-
Türk dilli eserler yaz›l›fl çevrelerine göre barl›k içinde de¤erlendirilirken, Türk
s›n›fland›r›larak taranm›fl ve tespit edi- toplumunda 2. tekil kifliye siz diye hitap
len nezaket ifadeleri bir ay›klamaya tâbi edilerek konulan bir mesafe olumlu bir
tutularak incelenmifltir. sayg›nl›k göstergesidir. Bu yüzden
Bu tarama sonucunda, çal›flma kor- Brown ve Levinson (1987)’deki olumlu
pusu, Türk flaman kültürü çevresine âit ve olumsuz kibarl›k olgusuyla Türk top-
Runik harfli metinlerden Kül Tigin lumunun kibarl›k anlay›fl› uygunluk
(KT), Bilge Ka¤an (BK), Tunyukuk göstermemektedir. Tekmen (2004), Ja-
(Ton.), Ongin, fiine Usu~Moyun Çor ponca sayg› dili araflt›rmalar›na dayan-
(fiU), Terx (Taryat) (Terx), Oznaçennoye d›rarak bir “üçlü s›n›fland›rma” yapma
II (Ye 104), Alt›n Köl I (Y 28), Elegest II yoluna gitmifltir. Brown ve Levinson
(Ye 52), Irq Bitig (IrqB) ile Maniheist (1987), sayg› dilini olumsuz kibarl›k
Türk çevresi metinlerinden Xuastuanift içinde ele al›rken Tekmen, kibar anlat›m
(Chuast), Eski Türk fiiiri (ETfi) 2, 3, 4 biçimleri ile sayg› dilini birbirinden ay›r-
ve 7, TM 276a; Buddhist Türk çevresi m›flt›r. Tekmen (2004: 2829) Japonca
metinlerinden Altun Yaruq (AY), Hsüan sayg› dili araflt›rmalar›nda ‘üçlü s›n›f-
Tsang Biyografisi (Ht), ‹nsadi Sutra land›rma’ ad› alt›nda bir s›n›fland›rma-
(IS), Prens Kalyanamkara ve Papamka- n›n yap›ld›¤›ndan söz etmektedir: “kibar
ra Öyküsü (KP), Maitrisimit Nom Bitig dil: Dinleyiciye yönelik kullan›lan yü-
(MNB), Sekiz Yükmäk (SY), Dantip]la celtme anlam› içermeyen anlat›m biçim-
(T III 84), ETfi 9, 13, 15, 18, 20, T II 84, leri; yüceltme dili: Konu olan kiflinin ki
T III 84, Or. 8212; Hristiyan Türk çevre- bu dinleyici de olabilir yüceltildi¤i anla-
si metni T II B 29; herhangi bir din çev- t›m biçimi ve mütevazi dil: Eylemi ya-
resine âit olmayan Sivil Uygur hukuk pan kifli ya da konuflmac›n›n alçalt›la-
belgeleri (HBel), Mektuplar (Mekt.) ve rak dinleyici ya da eylemden etkilenen
yaz›l›fl tarihi ne olursa olsun çok daha kiflinin dolayl› olarak yüceltildi¤i anla-
eski yaflant›lar› sundu¤u için O¤uz Ka- t›m biçimi.” Bu s›n›fland›rma, Türk dili
¤an Destan› (OKD) biçiminde oluflmufl- için çok daha uygun bir s›n›fland›rma-
tur. d›r.
3. Yöntem Bu çal›flmada, nezaket üst bafll›¤›
Nezaketi etkileyen sosyal olgular- alt›nda hem sayg› dili hem de kibarl›k
dan biri ve en önemlisi sayg›nl›kt›r. ‹n- olgusu üzerinde durulacak; toplum kat-
sanlar belli ölçülerde sayg›nl›¤a sahip- manlar›n›n karfl›l›kl› bak›fl ve yaklafl›m-
tirler. Bu sayg›nl›klar› onlar›n davran›fl- lar› ile ortam, konu ve kat›l›mc›lar›n
lar›na veya sahip olduklar›na ba¤l› ola- söylem üzerindeki etkileri de dikkate
rak artabilir, azalabilir veya ayn› kalabi- al›nacakt›r. Böylece, Eski Türkçe neza-
lir. ket ifadeleri yoluyla sosyal yap› hakk›n-
Brown ve Levinson (1987), kibarl›- da ipuçlar› elde edilmeye çal›fl›lacakt›r.
¤›n evrenselli¤i sav›nda, iki tip sayg›n- 4. Eski Türkçede Nezaket ‹fade-
l›ktan (olumsuz sayg›nl›k ve olumlu say- leri
g›nl›k) ve buna ba¤l› olarak iki tip kibar- 4.1. Yüceltme dili
l›ktan söz etmektedir: olumsuz kibarl›k Eski Türkçe metinlerde sayg› duyu-
ve olumlu kibarl›k. Brown ve Levinson lan ve yüceltilen varl›klar, genellikle,
(1987) taraf›ndan samimi olmak, olumlu tanr›lar (3) ve tanr› mertebesinde de¤er
http://www.millifolklor.com 153
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
154 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 155
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
156 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
zarf-fiil ekleri alarak (ötün-ü) nezaket suçun veya sorumlulu¤un kabulü, ko-
ifade eden bir baflka fiile (yükün- “secde nuflmac›n›n olumlu sayg›nl›¤›na zarar
etmek” tägin- “(aya¤a) kapanmak” gibi), verir. Kifli bu tip durumlarda sayg›nl›¤›-
ba¤lanm›fl olarak da karfl›lafl›labilir8. n› kaybetmeyle karfl› karfl›ya oldu¤u
Genellikle, korku temelli ve ç›kar amaçl› için, baz› nezaket sözleri söyler. Özürler
olarak alt katmandaki kiflilerin üst kat- bunlardand›r. Tanr›ya yönelik günah ç›-
mandaki kiflilere hediyelerle birlikte karma, af dileme ifadeleri Türk Runik
sayg›lar›n› sunmalar›na da Eski Türkçe harfleriyle Maniheist çevrede yaz›lm›fl
metinlerde s›kça rastlan›r9. O¤uz Ka¤an Turfan Toyok Metni’nden bafllayarak
Destan›nda böyle bir sunum ötün- yeri- manastar hirza (1a: 5-6) “affet” biçimin-
ne syurqa- “sayg› ile sunmak” fiiliyle ya- de olup, Mani alfabesiyle yaz›lm›fl Mani-
p›lm›flt›r10. heist Türk çevresi eserlerinde de benzer
Bazen üst katmandaki kifliden ya- flekilde devam etmektedir12. Maniheist,
p›lacak davran›fl için izin istenir. Bu tip Buddhist ve Hristiyan Türk çevresi me-
ifadelerde de ötün- fiili kullan›lm›flt›r: tinlerinde, temadan dolay›; yani bu me-
(6). cümlede konuflmac› Vezir Tonyukuk, tinlerin dinsel metinler olmas›ndan do-
geçmiflte ordu sevk etmeden önce ka¤a- lay› “kendini yads›ma” için pek çok ör-
n›ndan izin ald›¤›n› ötün- fiili yard›m›y- nek tespit edilebilmifltir. Buddhist ve
la bizlere aktar›yor. Bu tip izin istekleri Hristiyan Türk çevresinde yaz›lm›fl me-
konuflma an›nda dile getirilirse, F- tinlerde bu tip ifadeler daha çok piflman-
emir/istek 1. teklik kifli yap›s›n›n kulla- l›k bildiren ökün- fiiliyle oluflturulmufl-
n›ld›¤› görülmektedir (7). Ayn› yap›, iste- tur13. Yine Buddhist Türk çevresi me-
¤in üst katmana de¤il de konuflmac›n›n tinlerinde s›kça kullan›lan ar›zun alq›n-
kendine yönelik olmas› durumunda da zun kflant› q›l›p bolzun ärtgülüg “temiz-
(8) geçerlidir. lensin, ortadan kalks›n, affedilip, geçmifl
(6) k(a)g(a)n(›)ma öt(ü)n(ü)p sü olsun.” ifadeleri de burada say›labilir.
(e)l(ä)td(i)m (Ton. D 1) Alçakgönüllülük sebebiyle geri çev-
“Ka¤an›ma arz edip ordu sevk et- rilen övgüler de mütevazi dil örnekleri-
tim” dir: (9). Burada ilk konuflmac› olan yaz›-
(7) k(a)g(a)n(›)m b(ä)n (ä)bg(ä)rü c›bafl› dinleyici konumundaki hakan› gü-
tüfl(ä)yin (Ton. K 6) nefl ve ay olarak görüp kendini ateflböce-
“Ka¤an›m, ben eve do¤ru ineyim.” ¤i mertebesine indirgeyerek bir müteva-
(8) ögüm ötin alay›n, qa\›m sab›n zi dil örne¤i sergilemektedir. Buna kar-
t›\lay›n (IrqB 90) fl›l›k hakan da kendinin tek bafl›na de-
“Annemin ö¤üdünü alay›m, baba- ¤ersiz oldu¤unu ancak tebaas›yla de¤er
m›n sözünü dinleyeyim.”. kazand›¤›n› belirterek tevazuya teva-
Ötün- “arz etmek” d›fl›nda qut “sa- zuyla karfl›l›k vermektedir. Bu söylem,
adet, talih” ismiyle kurulan “isim+fiil hükümdar›n tebaas›na verdi¤i de¤eri
birleflmeleri” de (qut qol-t›/bir-sün “kut göstermesi aç›s›ndan dikkate de¤erdir.
diledi/versin”) alt katmandaki kiflinin (9) [käräkü] baflç› ulug ögä hanka
üst katmandaki kiflilerden taleplerde inçä tep ötünti:...biz kulut[lar] ’wdt’ yolta
bulunmak için kulland›klar› yap›lard›r. turu täginmäki [nätä]g törü üzäki tägi-
Fakat, bu tip ifadelerde istek, daha çok, nür ärki [kün ay] t(ä)\ri üskintä kadyot
tanr›ya yöneliktir11. [kurt]nu\ tak› nä ifli küdüki [ärü]r tep
Kendini yads›ma; günah ç›karma, tedi
http://www.millifolklor.com 157
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
han külüp inçä [tep te]di: bo sav s›yla yüceltme dili oluflturulabilmifltir.
muntag ärmäz k(a)lt› [ad›nç]›g körklä (11)’de konuflmac›, geçmiflte üst katman-
tilkü üçük bir [til]kü tärisi ärmäz, ad›n- daki kifliye yönelik taleplerini dile getir-
ç›g ulug [ordu]lar üküfl ›gaçlar kuvra- di¤ini ve bu taleplerin dinlenerek onay-
g›nt›n [te]min bütär. (Ht VI 25a: 1-18) land›¤›n› belirterek hoflnutluk göster-
“(Chui soyundan Sui-liang adl›) ya- mekle, üst katmandaki kifliyi yücelt-
z›c›bafl›, bafldan›flman hana flöyle arz et- mekte, kendisini ise, önemsizlefltirerek
ti:...biz görevlilerin... yolda yer al›fl›m›z mütevazi bir dil örne¤i vermektedir.
san›r›m... bir yasaya göre düzenlenmifl- (12)’de ise, üst katmandaki kiflinin buy-
tir. Gökyüzündeki günefl ve ay›n yan›n- ruklar›n›n yerine getirilece¤ine dair bir
da atefl böce¤inin ne ifli gücü var (laf› m› söz buyru¤u vereni yüceltirken emri ka-
olur) diye söyledi. bul eden kifliyi önemsizlefltirmekte ve bu
Hakan gülerek: “Bu söz [asl›nda] da mütevazi bir dil örne¤i olabilmekte-
böyle de¤ildir, yani ola¤an›n d›fl›nda, dir.
görkemli bir tilki kürkü tek bir tilki de- (11) k(a)g(a)n(›)m b(ä)n] öz(ü)m bil-
risi[nden ibaret] de¤ildir, [benzer flekil- gä tunyukuk öt(ü)ntük öt(ü)nç(ü)m(i)n
de] ola¤anüstü büyüklükteki saraylar (e)fl(i)dü b(e)rti kö\l(ü)\çä ud(u)z t(e)di
[da] ancak çok say›da a¤ac›n bir araya (Ton. 1. tafl, G 8) “Ka¤an›m, (benim ken-
getirilmesiyle yap›labilir.” dimin), Bilge Tunyukuk’un arz etti¤im
O¤uz Ka¤an Destan›’nda, O¤uz Ka- ricam› dinlemek lütfunda bulundu. “(Or-
¤an’›n bakan› Ulu¤ Türük’ten ö¤üt iste- duyu) gönlünce sevk et!” dedi”
mesi de (ögüd dile-) bir mütevazi dil ör- (12) siz d›ndarlar y(a)rl›qasar sizi\
ne¤idir (10). Bu ifadeler, eski Türklerde saw›\›zça ötü\üzçä yor›àay m(ä)n (TM
alt katmanda olmas›na ra¤men yafl ve 276b: 1-2) “Siz dindarlar buyursa sizin
bilgeli¤inden ötürü bir kiflinin ö¤üdünün sözünüze göre, rican›za göre yürüyece-
kabul edildi¤i ve sayg›yla karfl›land›¤›n› ¤im”
göstermesi aç›s›ndan da önemlidir. Bu- Burada, (11)’de üst katmandan bir
rada alt katmandan üst katmana yöne- kiflinin alt katmandaki bir kifliye yöne-
lik isteklerin göstergesi olan ötün- fiili lik talepleri söz konusu oldu¤u için yal-
yerine üst katmandan alt katmana yö- n›z ötün- (öt-ün-) fiilinden türemifl söz-
nelik bir istek söz konusu oldu¤u için di- cükler kullan›l›rken, (12)’de, üst kat-
le- fiili kullan›lm›flt›r. mandan birinin talepleri (ötüg) söz ko-
(10) oàuz kaàan uluà türüknü\ sö- nusu oldu¤u için, yine öt- fiilinden türe-
zün y(a)qfl› kördi, ögüdün diledi; ögütü- mifl bir sözcük kullan›lmakla birlikte ön-
gä körä q›ld› (OKD, XXXVII: 4-6) “O¤uz cesinde yarl›qa “buyurmak” fiili de cüm-
Ka¤an Ulu¤ Türük’ün sözünü be¤endi; ledeki yerini alm›flt›r.
onun ö¤üdünü diledi ve ö¤üdüne göre 4.3. Kibar dil
yapt›.” Eski Türkçede, bir baflkas›n› yücelt-
Baz› söylemler hem yüceltme dili me amac› gütmeyen, yaln›zca iyi niyet
hem de mütevazi dil özelli¤i tafl›makta- göstergesi olarak kullan›lan nezaket ifa-
d›r. Mütevazi dil kapsam›nda de¤erlen- deleri de vard›r. Bu tür ifadeler, daha
dirilen ötün- “arz etmek, sayg› ile iste- çok, ayn› katmandan veya sosyal konum
mek” fiilinden türemifl isim veya s›fat-fi- olarak daha yak›n kifliler aras›nda kul-
illerle, arz›n kabulünü belirten fiil veya lan›lm›flt›r. Eski Türkçede, kutlamalar:
fiil birleflimlerinin bir arada kullan›lma- qutluà bolzun (IrqB 35) “kutlu olsun.”;
158 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 159
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
baz› davran›fllar› yapmaya yönelik bas- seni yerinden yurdundan) sürüp kaç›rt-
k›y› bildirir. X-XI. yüzy›lda yaz›lm›fl t›? Kutsal Ötüken da¤lar› halk›, (sen
Türk dilli metinlerde de bu tip ifadeler kendin yerini yurdunu b›rak›p) gittin.
oldukça s›k olarak kullan›lm›flt›r. Do¤ru- Do¤uya gidenler(iniz) gittiniz, bat›ya gi-
dan hitaplarda “F-Emir Kipi 2. (-gIl) ve- denler(iniz) gittiniz. Gitti¤iniz yerlerde
ya 3. (-zun) Teklik Kifli” yap›s› kullan›l- kazanc›n›z flu oldu: kan›n›z ›rmaklar gi-
m›flt›r.14 bi akt›, kemikleriniz da¤lar gibi y›¤›l-
Emirler, bazen, kötü sonuçlanacak d›...”
bir eylemden kaç›nd›rmay›; iyiye, do¤ru- (17) ve (18)’de, emirler daha çok ki-
ya sevk etmeyi amaçlar. Bu yüzden baz› flinin kendine verece¤i zararlar›n önüne
ifadelerde emir ve ö¤üt (17) iç içe geçmifl geçme temelli oldu¤undan emir vurgusu
durumdad›r. Emir ve ö¤üde uyulmas› daha zay›fken, (19). söylemde emirler,
için geçmifl olaylar hat›rlat›larak emir hitap edilenin baflkalar›na verece¤i za-
ve ö¤üdün tutulmamas› durumunda or- rarlar›n önüne geçme temelli oldu¤un-
taya ç›kacak kötü tablo izleyiciye göste- dan emrin vurgusu daha güçlüdür. Bu-
rilmeye çal›fl›l›r. Türk runik harfli me- rada, Çefltani Bey’in fleytanlar› flehrin-
tinlerden al›nm›fl (17) ve (18). söylemde deki halka zarar vermemesi için tehdit
bunu görmek mümkündür. Her iki söy- etti¤i görülmektedir.
lemde de geçmifl durumlar hat›rlat›la- (19) ay yäklär trkin ma \ a sözlä \
rak ayn› duruma düflülmemesi için em- lär mäni \ bal›q›mtaq› bodunuà buqu-
rin yerine getirilmesi ö¤ütlenmektedir. nuà nägülüg ölürürsizlär sizlärkä bu ba-
(17) q(a)ra bod(u)n(u)m ölt(ü)\ l›qqa kirgülüg küç küsün kim birdi bu
y(i)td(i)\, y(a)na (i)ç(i)k, ölm(ä)çi mäni\ yti q›l›ç›m›n körü\lär ät’özüngüz-
y(i)tm(ä)çi s(ä)n. (fiU D 5) lärni b›ç›p ö\i ö\i kämifläyin. (T III 84-
“Avam halk›m, öldün, mahvoldun. 42: 25-30)
Tekrar itaat et, ölme, yok olma.” “Ey fleytanlar! Çabuk bana söyle-
(18) türük bod(u)n (ä)rt(i)n ökün yin! Benim flehrimdeki halk› (Hend.) ni-
kür(ä)gü \ (i)n üç(ü)n ig(i)dm(i)fl <bilgä> çin öldürüyorsunuz? Sizlere bu flehre
q(a)g(a)n (›) \ a (e)rm(i)fl b(a)r[m(›)fl girme güç kuvvetini kim verdi? Bu be-
(ä)dgü] (e)l(i)\e k(ä)ntü y(a)\(›)lt(›)g nim keskin k›l›c›m› görün! Bedenlerinizi
y(a)bl(a)q kigürt(ü)g y(a)r(a)ql(›)g biçip baflka baflka (yönlere) atay›m.”
q(a)nt(a)n k(e)l(i)p y(a)ña iltdi Bazen, konuflmac›, hitap edilenin
sü\(ü)gl(ü)g q(a)nt(a)n [k(e)l(i)p] sürä duygular›n›, isteklerini umursamaz, ba-
i[ltdi ›]duq ö[tük(ä)n] y›fl bod(u)n z› önemli noktalarda hitap edilenin is-
b(a)rd(›)g ilg(ä)rü [b(a)r(›)gma] teklerini istemez. Hoflnutsuzluk, eleflti-
b(a)rd(›)g quur(›)g(a)ru b(a)r(›)gma ri, küçümseme, alay, yak›nma, k›nama,
b(a)rd(›)g b(a)rduq y(e)rdä (ä)dgüg ol suçlama, hakaret ifadeleriyle tersini
(ä)r(i)nç [k](a)n(›)\ üg(ü)zçä yüg(ü)rti söyleme, anlaflamama, karfl› ç›kma, ko-
sü\ük(ü)g t(a)gça y(a)td›... (KT D 22-24) nuflmac› karfl›s›nda, hitap edilenin
“(Ey) Türk halk›, (kötü huyundan) olumlu sayg›nl›¤›n›n baz› görünüflleri-
vazgeç (ve) piflman ol! ‹taatsizli¤in yü- nin, olumsuz sayg›nl›¤a do¤ru de¤iflti¤i-
zünden, (seni) besleyip doyurmufl olan ni gösterir. Bu tip ifadeler de Türk Ru-
hakan›na (ve) ba¤›ms›z müreffeh devle- nik harfli metinlerden bafllayarak tan›k-
tine kendin ihanet ettin (ve) nifak sok- lanm›flt›r. Eski Tüklerde aksi olmak, ge-
tun. Silahl› (düflman) nereden gelip (de lece¤i plânlayamamak, bilgisizlik, dü-
160 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
rüst olmama gibi davran›fl biçimlerinin turur män tep yarl›àqa baqmad› (OKD
ve özelliklerin elefltirildi¤i, bu davran›fl- XV: 1-5) “(Bu Urum Ka¤an, O¤uz Ka-
lar› sergileyenlerin küçümsendikleri, k›- ¤an’›n emrini dinlemezdi. Onun arkas›n-
nand›klar› görülmektedir. Eski Türkler- dan gitmezdi.) “Ben onun sözünü tut-
de bilginin sayg›nl›k getirmesi ve bilgili mam” diyerek emrine bakmad›.”
kiflilerin yüceltilmesine karfl›l›k, bilgisiz (21)’de Urum Ka¤an’›n nazik olma-
insanlar›n afla¤›lanmas› ve onlar›n ikin- yan tutumuyla sayg›nl›¤› zedelenen
ci s›n›f insan olarak görülmeleri gerek O¤uz Ka¤an sayg›nl›¤›n› yeniden güç-
Türk Runik harfli metinlerden gerekse lendirmek için Urum Ka¤an’a savafl aç-
Buddhist Türk çevresi metinlerinden ta- m›flt›r.
n›klanabilmektedir15. Sayg› duyulmayan kiflilere yönelik
Ac› veren duygular›n ifadesi; özel- seslenifl biçimlerinde ad›n veya unvan›n
likle dine karfl› sayg›s›z, tabu konular- önüne olumsuzluk ifade eden s›fatlar ge-
dan bahsetme; hitap edilenle ilgili kötü tirilir, äy munm›fl biligsiz braman
haberler veya konuflmac›n›n kendisiyle (MNB, Nr. 100 vorderseite: 9-10) “ey
ilgili iyi haberleri dile getirmesi, övün- ak›ls›z ve bilgisiz Brahman.” gibi.
me, meydan okuma, tehlikeli duygusal 4.5. Nezakette konuflmac›-hitap
veya ara bozucu konular›n üretilmesi edilen iliflkisi, ‘sen’ ve ‘ben’ ad›llar›-
(politikayla, yar›flla, mezheple, kad›n öz- n›n ço¤ullaflmas›; teklik yerine çok-
gürlü¤üyle ilgili konular gibi), bir hare- luk kifli eklerinin kullan›m›
kette iflbirli¤i yapmama, kabal›k göste- Brown ve Levinson’a göre (1987),
ren ifadeler hitap edilenin olumlu say- bütün topluluklarda görülmekle birlikte
g›nl›¤›n› önemsemez. (20). cümlede bir özellikle afliret temelinde oluflmufl özel
övünme ve meydan okuma sergilenmek- topluluklarda, bir kiflinin sosyal statüsü
te, hitap edilenin olumlu sayg›nl›¤› temelde bir gruptaki üyelere ba¤l›d›r ve
önemsenmemektedir. topluluktaki di¤er üyelerin deste¤ine
(20) ärti\ü qat›àlanmaql›à bilgä bi- muhtaç güçsüz kiflilerden çok bir grubun
ligkä tükällig yaà›z yir ärkligi çfltani ilig temsilcileri olarak görülen kifliler daha
bäg män ärür män (T III 84-42: 77-79) çok sayg›nl›¤a sahiptir ve bunlara hitap
“Son derece gayret göstermeli, bilge bil- edilirken çokluk ad›llar› kullan›l›r.
giyle dolu, kara yer güçlüsü Çefltani han Yine toplumdaki hiyerarflik düzene
bey kesinlikle benim.” ba¤l› olarak küçükler daha sayg›n görü-
Sayg›nl›¤› tehdit eden hareketler len büyüklere, memurlar daha sayg›n
engelleme veya çi¤neme için özürlerle, görülen amirlerine veya astlar üstlerine
dil bilimsel veya dil bilimsel olmayan sen yerine siz diye hitap ederler. Buna
sayg›yla ve di¤er yumuflatma mekaniz- karfl›l›k amir durumundaki kifliler, biraz
malar›yla karfl›lan›r. Buyru¤a karfl› ç›k- da belli bir grubu temsil etmelerinden
ma, konuflmac› karfl›s›nda, hitap edile- dolay›, konuflurken ben yerine biz çok-
nin olumlu sayg›nl›¤›n›n baz› görünüflle- luk ad›l›n› kullanabilirler. Eski Türkçe-
rinin, olumsuz sayg›nl›¤a do¤ru de¤iflti- de ise bunun, ayn› temelde, ast-üst, me-
¤ini gösterir. Bu durumun ifadesi, bir mur-amir esas›na ba¤l› olabildi¤i gibi
kabal›k örne¤idir (21). Bu koflulda, hitap büyük-küçük esas›na da ba¤l› olabildi¤i
edilen olumlu sayg›nl›¤›n› yeniden ka- görülmektedir. Yine tanr› olarak inan›-
zanmak için çaba harcamal›d›r. lan varl›klara da siz diye hitap edilmifl-
(21) mun› söz sözni dudmaz män tir.
http://www.millifolklor.com 161
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
162 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 163
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
9 Bunun için Hristiyan Türk çevresinde yaz›l- öm(ä)z s(ä)n. (KT G8) “(Ey) Türk halk›, tok, aksisin.
m›fl flu söylem ilgi çekicidir: öz yüklärin açt›lar, är- Ac›kaca¤›n›, doyaca¤›n› düflünmezsin; Bir doyarsan
tüd›n açuà›n ötündilär, kim kälürmifl ärd›lär üç tür- ac›kaca¤›n› düflünmezsin.”; bi[l(i)g] bilm(ä)z kifli ol
lüg közünç: altun, zmuran, küji y(ä)mä yükünç yü- s(a)b(›)g (a)l(›)p y(a)gru b(a)r(›)p ük(ü)fl kifli ölt(ü)g
künd›lär, ögmäk, alq›fl ötünd›lär ilig qan Msixa (BK K5-6) “Bilgisiz kifli(ler) bu sözü duyup (Çin’e)
t(ä)\ri-kä (T II B 29, Tafel I, linke seinte: 15-21) yak›n gidip çok say›da öldünüz.”; Buddhist Türk:
“Kendi yüklerini açt›lar, hediyelerini açarak arz et- an›n inçä bilmifl k(ä)r[gäk] bölük bölük miêik bilig-
tiler, ki üç türlü hazine getirmifllerdi: alt›n, mürrü sizl[är] ö\i ö\i s›g biliglig qud›q› asraq›lar›g, kämifl-
safi, misk; yine Hükümdar ‹sa Hazretlerine secde sär olarn› /// yörüglär yol›nta ugaylar mu nä\
ettiler, övgü, dua arz ettiler.” [sez]inmägäli ya\›l magal›. (Ht VI, 29b:16-21) “Bu
10 aldun kaàan oàuz kaàanàa ilçi yumflap yi- nedenle flöylece bilmek gerek: Bölük bölük, s›radan
bärdi köp tälim altun kümüfl tart›p köp tälim q›z ya- bilgisiz insanlar›, farkl› türden s›¤ bilgili afla¤› kat-
qud tafl al›p köp tälim ärdinilär yibärip yumflap oà- mandakileri, bunlar› f›rlat›p atarsa... anlam yolun-
uz qaàanàa syurqap birdi (OKD, XIII: 9-XIV: 5) “Al- da ikirciklenmesiz, yan›lmas›z olabilecekler mi?”,
tun Ka¤an, O¤uz Ka¤an’a elçi gönderdi. Pek çok al- an›n örü [baq]s[ar] kök t(ä)\rig qud› baqsar yag›z
t›n, gümüfl takdim etti ve yakut tafllar al›p pek çok yerig s›à biliglig biligsizlär ymä alqugun bilirlär
cevherler yollayarak bunlar› O¤uz Ka¤an’a sayg› ile an›\ körkin b(ä)lgüsin, q(a)ra\qu tözin uqm›fl
sundu”. y(a)ruq tözin ötgürmifl tözünlär bilgälär tüpgärü bi-
11 Buddhist Türk:...qut qolt› (AY, S. 7b: 19; lirlär, an›\ san›n saq›fl›n. (Ht VI, 28b:27-29a:1-8)
KP, LI: 2) “...selâmet talep etti”; Sivil Uygur: “Bu sebeple, s›radan, bilgisiz insanlar bile yukar›
t(ä)\rim küsi küçi ulug kut birsün (Mekt. Text B baksa mavi gö¤ü, afla¤› baksa ya¤›z yeri ve onun gü-
verso: 5-6) “Ünü gücü ulu Majestem saadet versin!”. zelli¤inin belirtisini tümüyle bilirler; karanl›¤›n esa-
12 tä\rim bilip bilmätin ät’öz säviginçä yor›p s›n› anlam›fl, ›fl›¤›n asl›n› özümsemifl soylular bilge-
yavlak ifl tufl adafl kudafl sav›n al›p kö\ülin körüp ler onun say›s›n›, hesab›n› tamamen bilirler.”
16 ötrü inisi inçä tep tedi siz aruq siz aruqla\
y›lk›ka baramka bulup azo mu\umuz tak›m›z tägip
bu on çahflapat›g s›d›m›z ersär.. näçä ägsütümüz az ud›\ ärdini ma\a beri\ (KP LV: 3-6) “O zaman,
kärgätimiz ersär.. amt› tä\rim yazukda boflunu ötü- küçük kardefli flöyle söyledi: “Siz yorgunsunuz. Din-
nürbiz manastar hirza.. (Chuast, T II D178, iii, lenin Biraz uyuyun. Mücevherleri bana verin.”
17 udç› är körüp inçä tep ay›td› siz kiflidä ad-
2:195-205) “Tanr›m! bilerek, bilmeyerek, nefsaniyet
aflk›na göre yürüyüp kötü efl dost akran sözünü ka- ruq bägräk är közünür siz siz näglük inçä irinç yar-
bul edip gönüllerini görüp mala mülke nail olup, ya- l›à boltu\uz (KP LXVI: 3-7) “S›¤›rtmaç, onu görünce
hut ihtiyaç(lar)›m›z ifl(ler)imiz (bizi) meflgul etmekle flöyle sordu: “Siz, ölümlülerin hepsinden farkl› ve
bu on emri yerine getirmediysek; ne kadar eksik çok asil biri gibi görünüyorsunuz. Niye böyle zavall›
(kusurlu) bulunduk gerekli (noksanl›) olduysak, ve ac›nacak duruma düfltünüz?”
18 udç› är näglük bar›àsad›\az kö\lü\üzni
flimdi, tanr›m, günahtan fari¤ olarak dua ederiz, af-
fet.” kim bertdi barma\ tep tedi. (KP LXVIII: 7-LXIX: 2)
13 Buddhist Türk:...uàan arz›lar üksüklä- “S›¤›rtmaç: “Neden gitmek istediniz. Gönlünüzü
rintä töpün yükünü / üstünki ol q›l›nçlar›m›n ökü- kim yaralad›? Gitmeyin!” dedi.”
19 Maniheist Türk: yinçürü töpin yük[ünür
nür män / öküfl tälim yaãuqlar›m›n bilinür män /
özüm amt› aç›nur män yad›nur män... (ETfi 18: 38- bi]z yig üstünki [tä \ rimi]z sizi\ä (ETfi 7 24b: 1-2)
41) “... ilâh zâhidler huzûrunda hurmetle e¤ilerek / “En üstün tanr›m›z, sizin önünüzde hürmetle secde-
yukar›daki o hareketlerimden piflmanl›k duyar›m / ye kapan›r›z.”, alqu bifl a[junlarn›]\ umuà› aryay›fla
pek çok olan bu günahlar›m› itiraf ederim / kendim töz n[om... ]çi... ayança\ kö\ülin yüküngü ayaàl›à
bizzat flimdi bunlar› açar ve ortaya dökerim...”; atl›à qanà›m mani burqa[n›m] (ETfi 7 1b: 1-4) “Bü-
Hristiyan Türk: bälgü körüp moàoçlar a\lap, bi- tün befl âlemin ümidi, aryay›fla kök... hürmetkâr gö-
lip, qorqup töpön tüflüp yüküntilär inçä tiyür ärdilär nülle önünde e¤ilirim, herkesin sayd›¤›, sanl› ba-
biz(i\ä) tap›nàu yüküngü ärdini birüp-ä ärmifl biz bam, benim Mani burkan›m.”; Buddhist Türk: Bri-
tap›nàuqa tägimsiz ärmifl biz bilmätin quduàqa kä- tish Museum [Or. 8212 (108)]’de korunmakta olan
miflmiz biz tip öküntilär. (T II B 29, Tafel I, linke se- bir mecmuan›n 369-468 sayfalar›nda yer alan Otuz
inte: 53-59) “‹flaret görüp sihirbazlar anlay›p, bilip, Befl Burkana Sayg› fliiri bafltan sona bu ifadelerin
korkup, bafllar›n› indirip secde ettiler, flöyle diyor- yer ald›¤› 35 sekizlik tafl›yan bir fliirdir. Bu fliirin
lard›: ‘Tap›nmak, secde etmek zenginli¤i verilmesi- her sekizli¤i Burkan’›n iyi vas›flar›n›n say›lmas› ile
ne eriflmifliz; hizmete liyakatsiz imifliz; bilmeden ku- bafllay›p devam etmekte ve son m›srada yükünür-
yuya atm›fl›z’ diye piflman oldular (af dilediler).” män “hürmetle e¤ilirim” redifiyle sona ermektedir:
14 Türk Runik: (a)yg(›)l (Ton. B 5) “Sözcüm ta\suq ed tavarlar özä / tap›nça mä\ ilär tägintür-
ol!”, (a)n› (a)lg(›)l (Terx D 6) “Onu al”; Sivil Uy- deçi / taplaàqa yarafl› nom nomlamaqt›n / tanuqla-
gur:...erklig bolzun (HBel. 13: 10) “...güçlü olsun”. àuluà töfl buldurtaç› / taq› artuqraq qorq›nçs›z q›l›p
15 Türk Runik: türük bod(u)n tok (a)rk(u)k / tar s›q›fl ämgäktin qutrulturdaç› / tada t›vaki bir-
s(ä)n ]çs(›)k tos(›)k öm(ä)z s(ä)n bir tods(a)r açs(›)k mäktä titimlig / tart›nçl›à qa\›mqa yükünürmän.
164 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
(Or. 8212 (108) 401; Arat 1991: 91) “Nâdir, k›ymetli —-, (1959), Pamyatniki Drevnetyurkskoy
eflyalarla / arzusunca bütün huzûru te’min eden / Pis’mennosti Mongolii i Kirgizii, ‹zdatel’stvo Akade-
arzuya uygun töre vaz’etmek sûretiyle / flehâdet ge- mii “Nauk” SSSR, Moskva-Leningrad.
tirilen kökü bulduran / daha çok korkusuz hâle geti- Müller, F.W.K., (1908). Uigurica I, Die Anbe-
rip / darl›k ve s›k›nt› zahmetinden kurtaran / tada tung der Magier, Ein Christliches Bruchstück, Ver-
tivaki vermekte devam eden / lutufkâr babam›n lag der Königl. Akademie der Wissenschaften Ber-
önünde hurmetle e¤ilirim.” lin.
Ayn› mecmua içinde yer alan baflka fliirler de Orkun, Hüseyin Nam›k, (1994: 163-190). Eski
ayn› nezaket ifadeleri ile doludur: qop› ar›à münä- Türk Yaz›tlar›, Ankara, TDKY.
güsüz yig öküfl tip / qopd›n s›\ar burqanlarqa ögi- Ölmez, Mehmet, (1994). Hsüan Tsang’›n Eski
êilmifl / qolulayu ülgüläyü bulàuluàsuz / quruà bil- Uygurca Yaflam Öyküsü VI. Bölüm, Hacettepe Üni-
gä bilig sa\a yükünürmän (ETfi 15: 2-5) “Her fleyi versitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora tezi.
temiz, kusûr etmez, üstün ve çok diye / bütün dünya Pelliot, P., (1995). Uygur Yaz›s›yla Yaz›lm›fl
burkanlar› taraf›ndan övülmüfl / arzulay›p istemek- U¤uz Han Destan› Üzerine, (çeviren: Vedat Köken),
le bulunmayan / saf hikmet, senin önünde hikmetle Ankara, TDKY.
e¤ilirim.” Pschaid, Priska, (1993). Language and Power
in the Office, Gunter Narr Verlag Tübingen.
KAYNAKLAR Röhrborn, K., (1996). Die alttürkische Xuan-
Arat, R.R, (1965). Eski Türk fiiiri, Ankara, zang-Biographie, Kapitel VIII, Wiesbaden, Harras-
TDKY. sowitz Verlag.
Bang, W., A. Von Gabain, (1929). Türkische Tekin, fiinasi, (1980). Maitrisimit nom bitig
Turfan-Texte II, A, Berlin. Die uigurische Übersetzung eines Werkes der budd-
Bang und Gabain und Rachmati, (1934). “Das histischen Vaibh]ãika-Schule (Transliteration, Über-
buddhistische Sutra Säkiz yükmäk” Türkische Tur- setzung, Anmerkungen), Schriften Zur Geschichte
fantexte.VI, Berlin, s. 14-54. und Kultur Des Alten Orients, Berliner Turfantexte
Bang, W. ve Rahmeti, R.R., (1936). O¤uz Ka- IX, Berlin, Akademie-Verlag.
¤an Destan›, ‹stanbul, Burhaneddin Bas›mevi. Tekin, T., (1983). “The Terkhin inscription”,
Batmanov, (1959). Yaz›k Yeniseyskih Pamyat- AOH, XXXVII, 1-3, s. 43-68.
nikov Drevnetyurkskoy Pis’mennosti, Tipografiya AN Tekin, Talât, (1988). Orhun Yaz›tlar›, Ankara,
Kirgizskoy SSR, G. Frunze. TDKY.
Brown, Penelope and Stephen C. Levinson, Tekin, T. (1994). Tunyukuk Yaz›t›, Türk Dili
(1987). Politeness, Some Universals in Language Araflt›rmalar› Dizisi-5, Ankara, Simurg.
Usage, New York, Cambridge University Press. Tekmen, Ayfle Nur, (2004). “Türkçe ve Japon-
Clauson, G., (1957). “The Ongin inscription”, cada sayg› dili kavram› üzerine”, V. Uluslar aras›
The Journal of the Royal Asiatic Society, October Türk Dili Kurultay› Bildirileri II (20-26 Eylül), An-
Plates V-VI, s. 177-192. kara, s. 2827-2836.
Gabain, A. von, Müllers, F.W.K., (Juli 1931). Tezcan, Semih, (1974). Das Uigurische Insadi-
Uigurica IV, Gesamtsitzung.- Mitteilung der phil.- Sûtra, Schriften Zur Geschichte und Kultur Des Al-
hist. Klasse v.3.Februar 1927 [692]. ten Orients, Berliner Turfantexte III, Berlin, Akade-
Grønbech, K., (1995). Türkçenin Yap›s› (çevi- mie Verlag.
ren: Mehmet Akal›n), Ankara, TDKY. Tezcan, Semih-Zieme, Peter, (1971). “Uigurisc-
Hamilton, J.R., (1998). ‹yi ve Kötü Prens Öy- he Brieffragmente”, Studia Turcica, Budapest, s.
küsü, metni Türkçeye çeviren: Vedat Köken, Anka- 451-460.
ra, TDKY. Wardhaugh, Ronald, (1986). An Introduction
Holmes, Janet, (1992). An Introduction to So- to Sociolinguistics, Blackwell Oxford UK and Camb-
ciolinguistics, Longman and New York. ridge USA.
Kaya, Ceval, (1994). Uygurca Altun Yaruk Zieme, P. ve N. Ruji, (1996). “The Buddhist re-
(Girifl, Metin ve Dizin), Ankara, TDKY. fuge formula. An Uigur manuscript from Dunhu-
Kormuflin, I.V., (1997). Tyurkskie Yeniseyskie ang” Türk Dilleri Araflt›rmalar› 6 (editörler: T. Te-
epitafii, Moskva, Tekst› u issledovaniya, Nauka. kin ve M. Ölmez), s. 41-56.
Le Coq (1911)’den çeviri Himran, S., (1941).
Huastuanift, Ankara, TDKY.
Malov, S.YE., (1951). Pamyatniki Drevnet-
yurkskoy Pis’mennosti, Moskva, Izdatel’stvo Akade-
mii Nauk SSSR.
http://www.millifolklor.com 165
KLÂS‹K TÜRK fi‹‹R‹NDE NAZAR: GÖZ DE⁄MES‹
ÖZET
Nazar; afl›r› k›skançl›k, sevgi ve çekemezlik gibi duygular›n yaratt›¤› enerjinin göz arac›l›¤› ile canl›la-
r› etkilemesidir. Az çok herkeste olan, mavi gözlü kimselerde daha fazla bulundu¤una inan›lan ve böyle kim-
selerin bak›fllar›ndan f›rlayan zarar verici, çarp›c› ve öldürücü güç anlam›ndad›r. Çok eskiden beri “göz de¤-
mesi”ne karfl› konulmaya, onun çarp›c› ve öldürücü gücünden korunulmaya çal›fl›lm›flt›r.
Kültürümüzde ve Türk edebiyat›m›zda ortak bir folklorik malzeme olarak nazar inanc› yayg›nd›r. Bu
yaz›da nazar veya göz de¤mesi inanc›n›n klâsik Türk fliirinde nas›l ilgi gördü¤ü ve divan flairleri taraf›ndan
çeflitli yönleriyle fliire nas›l konu edildi¤i üzerinde durulacakt›r.
Anahtar Kelimeler
Divan fliiri, klâsik Türk fliiri, nazar de¤mesi, göz de¤mesi, nazarl›k, nazar boncu¤u.
ABSTRACT
The evil eye is that; the energy containing the feelings such as extreme jealousy, love and envy affects
the living beings through eye. It means the harmful, striking and fatal power which exists more or less in
every people and is believed to exist mostly in blue-eyed people and gets out of their looks. People have tried
to resist “the evil eye” and to avoid its striking and fatal power since former years.
The belief of “the evil eye” is common in our culture and in Turkish Literature, as a folkloric material.
This writing will focus on the fact that how the belief of “the evil eye” is paid attention in classical Turkish
poetry and how it is chosen by Divan poets as the subject matter of the poem.
Key Words
Divan poetry, classic Turkish poetry, the evil eye (being affected by the evil eye), amulet, blue bead (be-
ad worn against the evil eye).
166 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
yol açaca¤› san›l›r. Herhangi bir olay mez. Ata sözlerimizden “Göze yasak ol-
böyle bir sebebe ba¤land›¤› zaman “na- maz.” diye bir söz vard›r:1
zar de¤di”, “nazara geldi”, “nazara u¤ra-
d›” denilir. “Kem göz” tâbiri de, nazar› Atalardan bu meseldür çün göze olmaz yasa¤
Afitâb-› hüsnüne niçün senün bak›lmasun
de¤en kimseler için kullan›l›r.
(Muhibbi)
Gerek folklor gerekse dinî inanç Aflk›na bend oldum an›n n’ola eylersem nazar
olarak, dünyan›n hemen her yerinde Bu meselür nev-civânum kim göze olmaz yasa¤
milyonlarca insan nazara inanmaktad›r. (‹lhâmî)
http://www.millifolklor.com 167
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
gösterdi¤i benzerlik ve uyku verme özel- fiehrî-i bendene hüsn-i nazarun oldug›na
Gözi degdi hasedinden felek-i kec-nazarun
li¤i, sevgilinin mahmur ve bayg›n gözle- (fiehrî)
ri için benzetme unsuru olmas›na sebep Eskiden medrese talebesi mübarek
olur. üç aylarda köylere da¤›l›p halka dinî
Câdû gözüne hindû dirler ü hatâ dirler ö¤ütlerde bulunmak, namaz k›ld›rmak
Nergis ho nedür hâflâ ol gözde nazar vardur veya müezzinlik etmek suretiyle para ve
(Kad› Burhaneddin)
erzak toplarm›fl. Bir dizesinde “Ey bed-
nazar ey hasûd-› bed-dîl” diye seslenen
fiairler sevgilinin bak›fl›na muhtaç Nigarî, bir di¤er beytinde kendisinin
olmakla birlikte bu bak›fllar›n etkisin- cerçi olmad›¤›n›, vaizin kendisini k›s-
den de son derece korkarlar. Aflk flairi kanmamas›n› istemektedir:
Fuzulî, “Gönlümü ve can›m› aflk›n›n
ya¤ma etmesinden kurtarmak için çal›- Hased-âlûde nazar eyleme ey vâ‘iz-i cer
fl›yorum; çünkü fitneler koparan nergis Cerciyem sanma ki ez kayd mu‘arrâyam men
(Nigarî)
gözünün bir bak›fl›, gönlümü de can›m›
da ya¤ma eder.”demektedir. Nergise
Divan fliirinde goncan›n küçüklük
benzeyen göz, o kadar can al›c›d›r ki bir
özelli¤i t›fl olufluyla ilgilidir. Bir bebek
anda gönlü ve can› ya¤ma eder, al›r gö-
gibi bafl›n› dayayamayan goncaya nergis
türür:
göz de¤irmifltir:
Kurtarma¤a ya¤ma-y› gamundan dil ü cân›
Sa’yüm nazar-› nergis-i fettânun içindür Gonce t›fl›na meger göz degiripdür nergis
(Fuzulî) To¤ru bafl›n tutamaz hâli be-gâyet müflkil
(Hasan Ziyâ’î)
168 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
‹htirâz et çeflm-zahm-› rûzgâr-› fitneden Bana da hâs›l› ekdi didiler degdi nazar
Her ham-› zülfünde bir cem‘-i perîflân olmasun Yer s›çan› yedi hîç koymad› bir dâne baflak
(Nâilî-i Kadîm) (T›rsî)
http://www.millifolklor.com 169
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Didüm habâb-› câm gibi çatlasun gözüm Divan fliirinde rakip, âfl›¤›n de¤er-
Çeflm-i hiyânet ile idersem sana nazar
(Sabit)
lendirmeleri ve duygular› içinde ele al›-
Bahar›n gelmesiyle beraber güller n›r. Rakibin en önemli özelli¤i, sevgili-
açm›fl, bülbüller ötmeye bafllam›flt›r. fiâ- nin ilgisine mazhar olmak ve onun ya-
ir, zaman›n güzelli¤inin tazeli¤ine göz n›nda bulunmakt›r. Âfl›¤a göre rakip,
de¤memesini dilerken bir baflka flâir, çi- hiçbir zaman gerçek âfl›k de¤ildir. Sevgi-
çeklere nazar de¤di¤inden söz etmekte- li ile âfl›k aras›nda daima bir engeldir.
dir. Söz konusu çiçeklerin k›sa sürede Âfl›k, rakibin sevgiliye nazar de¤irece¤i-
dökülmesi kaç›n›lmazd›r. Nesîm, ›l›k ni düflünmektedir. Bu yüzden yüzünü
esen rüzgârd›r ve çiçeklerin aç›lmas›na onlara göstermemesini istemektedir:
sebep olur: Yüzüni görmesün çeflmi rakîbün dedügüm ey dost
Bu kim kem nesneden erür nazar gül-berg-i zîbâ-
Güller aç›ld› bafllad› bülbül terâneye ya
Göz degmesin tarâvet-i hüsn-i zamâneye (‘Alâ’î)
(‘‹ffetì Ebe-zâde) Gösterme görmesin yüzün agyâr-› bed-nazar
Hayl-i flükûfe göz diküp olm›fl idi nazar ‹ki gözüm berü gelesin göz deger menüm
Tâ bâd-› hofl nesîmüñ aça gözlerin revân (Gubarî)
(Tufeylî)
170 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 171
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
T›rsiyâ görmege göz boncu¤› as bu gazele maz. Üzüntüsünü belirtir ve onun için
Eser-i hâmenüzüñ flöhret-i ‘unvânladur
(T›rsî)
duâlar eder:
Afla¤›daki beyitte nazardan korun-
Hudâ cemalüni h›fz ide bed-nazarlardan
mak için bahçeye sar›msak as›lm›flt›r: Gedâlara komam›fl gerçi anda cây-› suâl
(Nev’î)
Hele sar›msag› var bûstânun Rakib-i bed-likâlarla iflitdüm sohbet itmiflsin
Nazardan h›fz içün ç›kd› dineldi Vücudun saklasun bârî belâlardan kazâlar-
(T›rsî) dan
(Nev’î)
Sak›n göz degmesün hüsnün güline
b. Dua Etmek, Okuyup Üflemek: Rakîb-i bed-nazardan ictinâb it
Hofla giden güzel fleylere bak›l›rken (Selim)
Çeflm-i a’dâdan hazer k›l gülsitânda her zamân
“Allah nazardan saklas›n, Allah kem
Turma gel cân bostanda bitmez ey serv-i revân
gözlerden korusun” demek âdettendir. (Üsküplü Hulusi)
Afla¤›daki beyitlerde flâirler, sevgilileri-
ne veya memdûhlar›na göz de¤memesi Aflk ac›s› çeken ve sevgilisinden ge-
için, Allah’a dualar etmektedirler: reken ilgiyi göremeyen âfl›k, beni cevr
ederek a¤latan o rûflen nazarl› dilberdir;
Kim nazardan eyleyip mahfûz dünyâda hemân
Vâlideynine ba¤›fllas›n onu Rabb-i Mecîd
dilerim ki onun kemal derecesindeki gü-
(Meflhûri) zelli¤i nazara u¤ras›n, diyerek sevgiliye
Vardukça çemen seyrine göz de¤memek içün nazar de¤mesini ister:
Ol gözleri mestâneyi sen sakla ‹lâhî
(Figanî)
Kemâl-i hüsnü yâ Râb mazhar-› aynü’l-kemâl ol-
O t›fl-› mektebüm dinletti h›fz›n hofl edâlarla
sun
Onu sû-i nazardan eylesün mahfûz yâ Hâf›z
Beni giryân eden cevr ile ol rûflen-nazard›r hep
(Sünbülzâde Vehbî)
(Nu’mân Mâhir)
Gezend-i çeflm-i bedden dâ‘imâ mahfûz olup yâ c. Yüze Kara Sürmek, Nil Çek-
Rab mek
Ola ömr-i tabî‘i safha-i ikbâline terkîm
(fiâkir)
Anadolu’da kötü gözlü kiflilerin na-
Göñül ‘›flk od›na yanar gözüm nem zar›ndan korunmak için çocuklara siyah
Necâtî Tanr› saklasun nazardan lekeler sürülürmüfl. Yeni do¤an bebekle-
(Necatî)
Kemâl.i.Kemâl;-i flöhreti âfâk› tutdu gözlerinin
rin al›nlar›na çivit, kömür çekmek âdeti
Esirgesin hemân Allâh.i.Allâh; kem nazarlar- günümüzde baz› yörelerimizde devam
dan etmektedir. Bu flekilde göz de¤mesinin
(Âsaf)
Hudâ h›fz eylesin çeflmiñ senin yavuz nazar-
önüne geçilece¤i inanc› yayg›nd›r.
lardan Burhân-› Kât›’n›n (2000:481) “lâm”
Gözüm nûru kemân ebrûlar›n h›fz eyle düflmenden maddesinde flu bilgi verilmifltir: “...çefl-
(Mirzâ- zâde Sâlim)
Hemân sû’-i nazardan onlar› h›fz eyleyip Mevlâ
mâru manâs›nad›r ki amber, misk, üzer-
Ba¤›fllas›n cihân durdukca flâh-› mu’ciz-âsâra lik, çivit ve laceverdi agiflte edip def’-i
(Meflhûrî) çeflm-zahm için çocuklar›n vechelerine
çekerler.”
Âfl›k, sevgilinin nazardan korunma- Nîl, çivit otu demektir. Afla¤›daki
s› icin dualar eder. Rakibin, “bed-nazar”, beyitlerde nazara karfl› nîl çekmeyi gör-
“a¤yâr-› bed-nazar”, “bed-likâ” olarak mekteyiz:
vas›fland›r›lmas›, sevgiliye nazar›n›n
de¤ece¤i endiflesidir. fiâir, sevgilinin Çekdi gird-i ruh-› bostâna beneffle yine nîl
Tâ eser eylemeye nergisün ana nazar›
bunlarla sohbet etmesini hofl karfl›la-
(Tacizade Cafer Çelebi)
172 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Bahd› bu gözüm yafl›na göz degmesün diyü meger Bu cism-i zerd ü zâr u nizâr ile nice bir
Alt›nda bir nîl eyledi gözümdeki ceyhûn içün Yanam firâkun âtefline nitekim sipend
(Kad› Burhaneddin) (Bâki)
d. Üzerlik Takma, Tütsü Yakma: Sevgilinin ayr›l›k ateflini görünce
‹nsanlar›n üzerlik (yüzerlik)8 to- üzerlik gibi akl› s›çrayan flair, üzerlik ile
humlar›n› elbiselerinde tafl›malar› ve to- atefl ve ak›l aras›nda ilgi kurmaktad›r:
humlar›n› kurumadan önce iplere dize-
rek haz›rlad›klar› nazarl›klar› duvara Âtefl-i hicrin görünce dil-berün ey Hâletî
S›çrad› ‘aklum benüm fi’l-hâl mânend-i sipend
asmalar› daha ziyade nazara gelmemek, (Hâletî)
kötü göze u¤ramamak için baflvurdukla-
r› tedbirlerdir. O peri yüzlü sevgilinin yüzündeki
Üzerli¤in Anadolu’da en yayg›n kul- benler, püskürme ben de¤ildir. Nazar
lan›m alan› nazar inanc›yla ilgilidir. To- de¤memesi için ateflli yana¤›n›n üzerine
humlar› nazara karfl› tütsü olarak atefle bir avuç üzerlik atm›fl diyen flair, sevgili-
at›l›r ve bitkinin meyveleri duvara as›l›r. nin yüzünde benlerin bulunuflunu güzel
Nazara u¤rad›¤›na inan›lan ya da de¤e- bir sebebe ba¤lamaktad›r:
bilece¤i düflünülen bebekler, çocuklar,
hayvanlar, atefle at›lan üzerlik tohumla- Püskürme ben degil o perî çeflm-zahm için
r›n›n duman›yla tütsülenir ve duman Atm›fl ‘izâr-› âtefline bir avuç sipend
(Yeniflehirli Beli¤)
koklat›l›r. Anadolu’da mavi beze sar›l-
m›fl olarak üzerlik, okunmufl çöreotu,
fiairlerden biri, sevgiliye göz de¤-
flap, ince elek unu, sar›msak, tuz ve ka-
mesin diye, gam dolu gönlüne âh›n›n k›-
ra sak›z içeren küçük muskay› tafl›ma-
v›lc›mlar›n› sipend ederken bir di¤eri ise
n›n da nazardan koruyaca¤›na inan›l›r.
“buhâr-› flem‘-i fürûzân›n›” sipend et-
Bu bitkiye, tohumlar›n›n insan üzerinde
mektedir:
gezdirilmesi, tütsünün üzerinden atlan-
mas› ve yo¤urdun üzerine serpilmesi ne- fierâr-› âh› dil-i pür-gama sipend iderüm
deniyle üzerlik ad› verildi¤i ileri sürül- Gezend-i çeflmi tokunmaya diyü agyâru
mektedir. (Hâletî)
‹sâbet eylemesin deyü bed-nazar her fleb
Üzerlik, güzel kokulu bir ottur; an- Buhâr-› flem´-i fürûzân›n› sipend etsin
cak kuruyunca incelir ve e¤ilir. Divan (Mirzâ-zâde Sâlim)
flâirleri, üzerlik tohumu anlam›ndaki Kendisine nazar de¤di¤ine inan›lan
“sipend” kelimesiyle pek çok mazmunlar veya nazar de¤me olas›l›¤› olan kimse-
yakalam›fllard›r.9 Afla¤›daki beyitte Bâ- nin bafl›, kollar› ve ayaklar›na duman›n
kî, hilâlin görünüflüyle bu kurumufl ve temas etmesi sa¤lan›r. Bu tütsüleme ve
e¤ilmifl üzerlik aras›nda bir ilgi kurmufl- çat›rt›lar esnas›nda tekerlemeler söyle-
tur: nir.10 Tohumlar ç›t›rdad›kça nazar›n da-
¤›laca¤›na inan›l›r. Günümüzde kötü
Dehr bir flâh-› sipend urdu felek micmerine ruhlardan ar›nma ve nazar tedavisi için,
Mâh-› nev sanma flafakda görinen zerd ü nizâr
(Bâki) bunu ocak veya mangalda yakarak tüt-
türenler de vard›r.
Bir baflka fliirinde ise, “Bu zay›f ve Afla¤›daki beyitte çocuklara nazar
sararm›fl vücutla senin ayr›l›k atefline de¤mesinden ve bir çanak içinde tütsü-
daha ne zamana kadar üzerlik tohumu nün (üzerlik) yak›lmas›ndan söz edil-
gibi yanay›m?” demektedir: mektedir:
http://www.millifolklor.com 173
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Çocuklara be-meded tütsü ver nazar de¤mifl veya kordonla boyna as›l›r veya elbise-
K›r›k çana¤ ile âtefl getir de hürmül saç
(Hevâyî)
nin iç taraf›na bir yere tutturulurdu. Es-
kiden herkesin bir muskas› vard›. Zen-
“Bir tel çektim Mardin’den” adl› gin kiflilerin muskalar›, üstü kabartma
türkünün; “Üzerlik dizdireyim / De¤me- çiçekle süslü, alt›n veya gümüfl üçgen
sin sana nazar” sözlerinde nazara karfl› fleklindeki kutular›n içine konulur ve
tedbir olarak üzerlik dizdirmek gösteril- boyna öyle as›l›rd› (Koçu, 1967:177).
mektedir. Üzerlik tütsülenmek ise hem Muskalar›n içinde k⤛t veya ifllenmifl
nazardan korunmak isteyen hem de derilerin üstüne Kur’an’dan al›nan sûre
kendisine nazar de¤mifl kimseler için ve âyetler, vefkler yaz›l›r, resmedilir.
kurtulufl çarelerinin en çok tercih edi- Günümüzde halk aras›nda, küçük boy-
lenlerinden biri olarak görülmektedir.11 daki Kur’an-› Kerim (En’am) de bir ku-
Üzerlik, tecrübeye dayan›larak mafl parças›na veya muflambaya ya da
halk hekimli¤inde kullan›lm›flt›r. Kan özel mahfazas› içinde muska yerine ta-
bas›nc›n› düflürmesi, yat›flt›r›c› ve terle- fl›nmaktad›r.
tici oluflu sebebiyle bugün modern t›bb›n Arapça bir kelime olan “hamâil”,
da ilgisini çekmektedir. Nazara u¤ra- omuzdan çapraz as›lan ba¤ (k›l›ç, niflan
mak, halk inan›fl›na göre manevî sebep- hamâili) anlam›n›n yan› s›ra göz de¤me-
lerle ilgilidir. T›p dünyas›nda ise bilim- sinden korunmak ya da halka güzel gö-
sel sebeplerle ifade edilmektedir.12 rünmek için haz›rlanm›fl muskalara da
Âfl›k, peri gibi güzel sevgilisine kem denilir. Boyunda “muska”, kolda “pazu-
gözlerden zarar gelmesin diye can›n› bend”dir.13
mihnet oca¤›nda üzerlik ederken bir II.Abdülhamid zaman›nda, okul
baflka âfl›k, sevgilisinin gözlerine nazar üniformalar› için k›rm›z› kumafltan bir
de¤memesi için yüre¤ini tütsü kab›; sabr kar›fl enlili¤inde hamâiller yapt›r›lm›fl
u saman›n› da üzerlik etmifltir: ve üzerlerine sar› s›rma veya beyaz
ipekle “Padiflah›m çok yafla” dövizi iflle-
Ol perîye ermesin deyü yavuz gözden gezend tilmifltir. Okulla beraber bir törene git-
Cân›m› mihnet oca¤›nda sipend etdim yine tiklerinde, bu hamâiller, ö¤rencilerin ce-
(Hayretî)
ketlerinin önüne, sa¤ omuzdan ceketin
Nazar de¤mifl diyü hayfa gönül ol çeflm-i bîmâra sol yan ete¤ine do¤ru konulurdu (Koçu,
Derûn›n micmer itmifl sabr u sâmân›n sipend itmifl 1967:127). Sünnet çocuklar›n›n k›yafet-
(Mâhir)
lerinin önüne, sa¤ omuzdan sol yana ka-
dar, k›rm›z› renkli bir kumafl üzerine ifl-
e.) Muska, Hama’il,Vefk ve Bun-
lenmifl “Maflallah” dövizinin tak›lmas›
lar›n ‹çindeki Koruyucu Dualar
günümüzde hâlâ devam eden bir gele-
(Mercan Duas›, Kadeh Duas›):
nektir.
Muskaya halk aras›nda “nuska”,
fiâir, kendi nazar›n›n de¤mesinden
“nüsha” da denmektedir. Muska, genel-
korkmakta ve nazar de¤memesi için sev-
likle fleyh, hoca gibi erbab› taraf›ndan
gilinin saçlar›n›n, cemal bâzûsuna ha-
flerit fleklinde bir k⤛da yaz›l›r; bafllan-
mâyil olmas›n› istemektedir.
g›c›ndan sonuna kadar k›vr›la k›vr›la
üçgen fleklinde toplan›r ve bir muflamba- Kâkülün olsun hamâ’il-bend-i bâzû-y› cemâl
Âfet-i aynü’l-kemâl-i i’tibâr›mdan sak›n
ya sar›l›rd›. Onun üzerine ince bir meflin
(Nâilî)
veya uygun bir kumafl dikilir ve bir ip
174 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Sevgilinin saçlar› hamâil gibi düflü- kullan›lan bâzûbendler ise, alt›n, gü-
nülür. Böylece saç, hamâil içinde t›ls›- müfl, murassa, bir süs eflyas› olurdu.
m›n yapaca¤› ifli yapm›fl olur: Hamâillerin içine simyâ ilminin öngör-
dü¤ü flekilde harf ve rakamlar ile âyet-
Göz de¤meme¤e turras› sa¤›na sol›na ler yaz›l›rd›. Her bir harf ve rakam›n de-
Boy›nca iki heykel-i ‘anber-feflân asar
(Necatî) lâlet veya temsil etti¤i bir s›r vard›. Efe-
Sehî kaddün sal›ndukça yüz göz degmemek içün ler, kurflun geçmesine mani olan muska;
Takar müflgîn hamây›llar saçun sen serv-i sîmîne çapk›nlar, flirinlik muskas›; hastal›kl›
(Ayd›nl› Visali)
olanlar da çeflitli dualardan meydana
gelen flifa muskas›n› kollar›na ba¤larlar-
Âfl›¤›n kolu ço¤u zaman, bir hamâil
d›.
yerine geçer ve sevgilinin boynuna do-
Muska, aflk yaras› gibi, âfl›¤›n ko-
lanmak ister:
lunda durmaktad›r:
fiol sararmufl kollar›n sald› Mesihî boynuna
Sana yavuz gözden altunlu hamâ’il baglad› N’ola bâzû-y› sa‘y-› gerden-i ümmîde salarsam
(Mesihî) Kolumda dâ¤-› ‘›flkun gibi h›rz-› a‘zamum vardur
Zülfi sihri gözi degmifldür sana (Âfl›k Çelebi)
Kollar›ndan bir hamâyil k›l gönül
(Kad› Burhaneddin) Nâilî, sevgilinin kâkülünün k›vr›-
m›n›n yanaklar›n›n üzerine düfltü¤ünü
Ahmed Pafla’n›n da dolamak istedi- ve fitne ç›karmas›n diye ayva tüylerinin,
¤i kol, sevgilinin boynu için ya hamayil yüzünde bofl yer b›rakmad›¤›n›; böylece
ya heykel-i zerrindir: yüzün ayva tüyleriyle yaz›l› bir muska
halini ald›¤›n› söylemektedir. O muska
Ger yavuz göz de¤mesin dirsen sal›n ey serv-i naz
Boynuna Ahmed kol›ndan heykel-i zerrîn salup ile bir çok belây› def edece¤i,ni düflün-
(Ahmet Pafla) mektedir.
Türk Giyim Kuflam ve Süslenme Âflûb-› gam-› kâküle hatt›n komad› yer
Ol h›rz ile çok def’-i serencâm ederiz biz
Sözlü¤ü’ne (1967:30-31) göre “bâzû- (Nâilî)
bend”, içinde muska veya kimlik ya da
alt›n veya mücevher bulunan bir mahfa- Fuzûlî’ye göre, hakiki sevgilinin afl-
zad›r ve kolun bâzû denilen k›sm›na k› insan› belalardan koruyan bir muska
ba¤lan›p tafl›n›r. Tafl›yan›n mevkiine gö- gibidir. O muskaya benzeyen aflk, kendi
re, sudan koruyan kumafllardan, gümüfl nefsini korumaktad›r:
ve alt›ndan “bâzûbend”ler olmufltur. Dir-
sek ve omuz aras›na ba¤land›¤› için, ab- Fâri¤ etti aflk›n özge mehlikâlardan beni
dest almak gibi herhangi bir sebeple kol- H›rz-› când›r saklad› aflk›n belâlardan beni
(Fuzûlî)
lar s›vand›¤›nda görülmezdi. Bâzûbend-
ler, 2-4 parmak kal›nl›¤›nda olurdu. Bâ-
Sünbülzâde Vehbî, bir tarih beytin-
zûbendler, bir muska oldu¤u zaman, ya-
de, nazar de¤memesi için kullan›lan
z›l› k⤛t muflambaya sar›l›r, sonra bâ-
muska anlam›ndaki “h›rz”, nazara ve
zûbendin içine yerlefltirilirdi. Alt›n veya
baz› kötülüklere karfl› tak›lan muska de-
di¤er mücevherler de önce bir beze istif
mek olan “ta’vizât”, büyücü “rukye-hân”
edilerek aralar› göz göz dikilir, sonra bâ-
gibi birbirleriyle ilgili kelimeleri14 bir
zûbendin içine konulurdu. Kimlik olarak
arada kullanm›flt›r:
http://www.millifolklor.com 175
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
H›rz-› ta’vîzât-› Rabbânî nigeh-bânl›k edip Mercan duas›; eski En’am kitapla-
Zât-› vâlâ kadrine olsun melâ’ik rukye-hân
(Sünbülzâde Vehbî)
r›nda bulunan Kar›nca duas›, ‹sm-i
Azam duas› gibi bir duad›r. fiirinlik du-
fiâir ise, nazar de¤memesi için ço- as› veya muskas› da denilir
cuklar›n kollar›na tak›lan muska anla- (Onay,1996:351). Afla¤›daki beyitte mer-
m›ndaki “ta’viz” ile “hatt-› anberîn” ara- can duas›, nazardan korunmak için kul-
s›nda bir ilgi kurmufltur. Nazar de¤me- lan›lmaktad›r. ‹çinde “mercan duas›” bu-
mesi için sevgilisinin yüzündeki ayva lunan bir muska, ince bir iple bâzûya
tüyleri güzellik muskas› yazm›flt›r: ba¤lanm›flt›r:
Nâbî, bir k›t’as›nda, e¤er visal ko- Nazardan koruyacak olan bir di¤er
lumda hâmim ta’vîz, yani muska olsay- dua, kadeh duas›d›r. Nazar de¤memesi
d›; düflman›n gözünün de¤mesinden için sakinin koluna muska olarak tak›l-
korkmazd›m, demektedir. “Hâmîm” keli- m›flt›r:
mesi hem “hâmî” (koruyucu) hem de
Nazardan itse isâbet iderdi pîr-i mugân
Kur’an’da geçen “Hâ Mim” harflerine Kadeh du‘âs›n› bâzû-y› sâkiye ta’vîz
iflarettir: (Sabit)
Ço¤u zaman bir müflkilin hallolma-
Ben dah› gam m› çekerdim nazar-› a‘dâdan s› veya nazardan korunmak için bâzû-
Bâzû-y› vaslda ta’vîzim olayd› “Hâ Mim”
(Nâbî)
bende vefk; boyna da cevflen tak›l›r. Aflk
elbisesi, flâirin gönlüne cevflen gibidir.
Muska, nazar de¤memesi için, sev- Gam k›l›çlar› gönlüne sald›rsa da bu
gilinin boynuna hamâil gibi tak›lm›flt›r: cevflenden dolay› tesir etmez:
Türk-i çeflmi üzre h›rz içün du‘â-y› seyfîvefl Vefk, bir kimsenin ümit ve arzusu-
Gamzesi tîginden ol yârün hamâ’il var idi
(Tacizade Cafer Çelebi)
na göre dualar, harfler, flekiller yaz›l›
Divan flâirlerimiz “h›rz-› cân” ile muska veya hamâildir (Onay, 1996:494).
güzel mazmunlar yakalam›fllard›r15 Na- Genellikle bir karenin bölünmüfl karele-
zar de¤en kiflilere ve özelikle küçük ço- rine rakamlar koymaktan ibarettir. Bu
cuklara nazar dualar› okunur veya bu rakamlar karelere öyle yerlefltirilir ki
dualardan meydana gelen muskalar ta- yukar›dan afla¤›ya, sa¤dan sola ya da
k›l›r. Kur’an-› Kerim’in Nûn ve’l-Kalem köflelemesine toplad›¤› zaman ayn› top-
(68.) Sûresi’nde de nazardan söz edil- lam sonucunu verir. Ebced hesab›na da-
mekte olup bu surenin 51. ve 52.âyetleri yan›larak yap›lan bu büyüsel kareler,
muskalara yaz›l›r.16 muska ve hamâ’il olarak kullan›lmakta-
d›r (Örnek, 1981:42).
176 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 177
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
arabalar›n ön veya arka camlar›na as›lan, bürolar- ayr› bas›m, vol.6,No:3-4) “Bugün nazar de¤menin
daki masalarda, çal›flma odalar›n›n raflar›nda, lüks ruhî mekanizmas›n›n da vücudumuzda atom haya-
apartmanlar›n kap›lar›nda radyodan çiçek saks›s›- t›n›n kudrete tahavvülüyle münasebeti olaca¤›n›
na, boyac› sand›¤›ndan buz dolab›na kadar her çeflit düflünme zaman› gelmifltir. Ruhî tesir, bizden oldu-
eflyan›n fluras›na buras›na tak›lan nazarl›k veya ¤una göre uzuvlar›m›z›n maddelerinden kudrete ta-
u¤urluklar vard›r. Bilinçli veya bilinçsiz olarak, es- havvül edebilen hususlar› inkâr edemeyiz.”demek
kiden beri insanlar, çevresini saran kötülüklerden, suretiyle bu noktaya dikkat çekmifltir.
kötü gözlerden, u¤ursuzluklardan korunma ihtiyac› 13 Avniyâ mekr-i rakîb-i dîvi men‘ etsin diyü
hissetmektedir. Boyna tak›lan muska biçimindeki Peyk-i âh›n boynuna takd›m hamâ’il flâh
üçgen kolyeler, üzerlik çeflitleri, firûze caml› nazar- flâh (Avnî)
l›klar, boncuklu çocuk nazarl›klar›, de¤iflik ebat,
renk ve türdeki göz boncuklar›, boncuklu bilezikler, Yazdurup müflg ile boyn›na hamâ’il takd›
at boyunlu¤u, hayvan muskas›, yaz›l› olarak tafl›- Kendüye etmek için halk› musahhar sünbül
nan dualar gündelik yaflam›n neredeyse her kare- (Bâkî)
sinde yer alan nazardan korunmak için tak›lan süs
veya tak› olarak ra¤bet görmektedir. Bütün bunlar Âfl›k-i bî-dil ruh-› zerd ile yasdans›n kolun
ço¤u zaman, manevîlikten öte maddî olarak de¤er Yaraflur zerrîn hamâ’il sâ’id-i sîmînüne (Bâ-
tafl›maktad›r. kî)
7 Dâye-i ebr yine goncalarun flebnemden 14 Bir hadis-i flerifte, “temime ve tivele flirk-
Bafl›na akçe dizer nite ki etfâl-i s›gâr (Bâkî) tir.” buyuruluyor. Manâs›z fleyleri veya küfre sebep
Günde iki kez çözerler bafl›na akçe dizerler olan rukyeyi okumaya efsun denir. Efsunu veya na-
A¤zuma emcek virdiler nefs kabz›na düfldi gö- zar› bizzat önledi¤ine inan›lan nazarl›k denilen fley-
nül (Yunus Emre) leri, üzerinde tafl›maya “Temime”, flirinlik muskas›
8 Bilim adamlar›na göre halk aras›nda bu bit- denilen rukyelere “Tivele” denir. Rukye, okuyup üf-
kiye üzerlik denmesinin gerekçesi flunlard›r: Otun lemek veya üzerinde tafl›mak demektir. Rukye,
tütsüsünün insana yüz iyilik getirece¤ine inan›lma- âyet-i kerime ile ve hadis-i flerifle bildirilen dualarla
s› sebebiyle “yüz eyilik”; tütsünün yüze ve ele tutul- yap›l›rsa, buna “Taviz” denir. Taviz ise caizdir. Ha-
mas› sebebiyle “yüz ellik”; ottan insanda aktif gücü dis-i flerifte, “‹laçlar›n en iyisi Kur’an-› kerimdir.”bu-
art›r›c› macun yap›m›nda yararlan›lmas› sebebiyle yurulmaktad›r.
“yüz erlik” denilmifltir. Bitkinin ad› zaman içerisin- 15 Sihr akl etmez eser her ne füsûn itse bana
de “üzerlik”e dönüflmüfltür. Turfe- ta’vîz ü aceb h›rz-› garîbümdür gönül
9 fiu kim diler ki ide bir perî-ruhu teshîr (Vecdi)
Diliyle cân› belâ oduna sipend gerek (Hayre-
tî) Olmasun zencir-i zülfün gerden-i dilden cüdâ
Ugramaz idi dâ‘ireme ol perî benüm Kim gezend-i akldan ol h›rz-› cânumdur be-
Ger yanmasayd› micmer-i gamda sipend-i nüm (Vecdî)
cân (Azmizâde Haletî)
Olup tavîz-bend gerden dil-i bâzû-y› cânâna
Gerdenüñde kâkülüñ cân boyn›na salar ke- Bana ol h›z-› cân olmak hamâyil kanda ben
mend kanda (Sükkerî)
‘Âr›zuñ üstinde hâlüñ âtefl üzre kor sipend
(Emrî) H›rz-› cân gibi tutar nazmumuz erbâb-› hü-
ner
Beni cânumun sipendi saç› aklumun kemen- Hâletî ehl-i hased gerçi götürmez sözümüz
di (Hâletî)
Cân›na salup bu bendi ol od›na yanan› gör 16 Mahiyeti ve nas›l oldu¤u kesin olarak bi-
(Kad› Burhaneddin) linmemekle birlikte, nazar veya göz de¤mesi, dinen
10 “Gelsin üzerlik, gitsin nazarl›k / Üzerlik de kabul edilmektedir. Nitekim Kur’an-› Kerim’de
bin bir erlik”, “Çat›r çat›r çatlas›n, çat›rt›s› patlas›n (Kalem Sûresi, Ayet: 51-52) “... ‹nkar edenler
/ Güzel k›z›ma nazar edenin, iki gözü çatlas›n”, Kur’ân’› dinlediklerinde, neredeyse seni gözleriyle
“Elemtere fifl / Kem gözlere flifl / Üzerlik çatlas›n / y›k›p devireceklerdi.” buyrulmaktad›r. Hz. Aifle
Nazar eden patlas›n”, “Üzerliksin havas›n / Her (R.A.)’nin nakletti¤i bir hadis-i flerifte de Hz. Pey-
dertlere devas›n / Ak göz, kara göz / Mavi göz, ela gamber, “Nazardan Allah’a s›¤›n›n, çünkü nazar
göz / Hangisi nazar etmiflse / Onlar›n nazar›n› boz.” (göz de¤mesi) hakt›r.” (‹bn Mâce, 2/1159 Hadis No:
11 Üzerlik veya nazarl›k olarak tabir edilen 3508) buyurmufltur. Resulullah’›n nazar de¤mesine
m›s›r, arpa taneleri ve üzerlik otunun dizilmesiyle karfl›, “Ayete’l Kürsü” ile “ihlâs” ve “Felak, Nas” sû-
meydana gelen duvar süsleri, bugün hem inanç ba- relerini okudu¤u ve ashab›na da bunlar› okumalar›-
k›m›ndan hem de kültürel ve turistik bir el sanat› n› tavsiye buyurdu¤u (Tecrid tercemesi, 12/90, Ha-
olarak de¤er tafl›maktad›r. Üzerlikler genellikle dis No: 3508) söylenmifltir. ‹slâm bilginleri, nazar›n
köylerde evlerin duvarlar›n› süsleyen ayr›ca nazar- etkisinden korunmak veya nazar isabet etmifl ise
dan korudu¤una inan›lan eflyalardan say›l›r. kurtulmak için Kalem Sûresinin 51. ve 52. âyetleri-
12 Prof.Dr. Süheyl Ünver, “Nazar De¤mek nin okunmas›n› da tavsiye etmifllerdir
Hakk›nda Bir Risale”sinde, (Oto Nöro-oftalmoloji-
178 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 179
HÜSN Ü AfiK’TA KUYU SEMBOLÜ
Ahmet DO⁄AN*
ÖZET
Tasavvuf ve özellikle Mevlevilik ba¤lam›nda mirî mal› bir özellik arz eden Hüsn ü Aflk mesnevisinde
fieyh Gâlib, metafizik bir yap› içerisinde Aflk odakl›, insan›n içsel dönüflümünü anlat›r.
Eserde dönüflüm sürecindeki bir müridi temsil eden Aflk, bu sürecin bir gere¤i olarak oldukça çetin bir
imtihan/ mihnetler dizgesiyle karfl›lafl›r. Bu mihnetlerden ilki, Aflk’›n ans›z›n düfltü¤ü bir kuyu olur. Aflk’›n
düflmüfl oldu¤u bu kuyu, onun mirac›n› tamamlamak üzere mutlaka u¤ramas› gereken bir mekan özelli¤i
arz eder. Aflk’›n kuyuya düflmesi, esasen onun d›fl dünyadan iç dünyaya geçiflini ifade eder.
Anahtar Kelimeler
fieyh Gâlib, Hüsn ü Aflk, kuyu, seyr-i sülûk
ABSTRACT
In Hüsn ü Ask poem (mesnevi), which showed the characteristic of “mirî mal›”(creator’s possesion) in
the context of Sufism and Mevlevi, Seyh Gâlib in a metaphysical plot, around the circle of the character Ask
narrated the inner transformation of human.
In the work, Ask, who represents a disciple that is in the transition period, has faced to face with a se-
ries of hard difficulties as a result of this period. One of these difficulties is the well that Ask suddenly fell
into. The well that Ask fell into is a special place he has to pass through in order to complete his mirac (imp-
rovement himself in the path to God). His falling in to the well indeed symbolizes his transition from the ou-
ter world to the inner world.
Key Words
Seyh Gâlib, Hüsn ü Ask, well, seyr-i sülûk.(the path reaching to God)
Hüsn ü Aflk Klasik Türk fliirinin ve mazmunlar›n› kendi özgün flairlik ya-
son büyük üstad› olarak görülen fieyh rat›l›fl›yla yo¤urarak kullanm›flt›r. Hint
Gâlib’in henüz gençlik ça¤›ndayken ka- üslubunun bir gere¤i de olarak gelenek-
leme ald›¤› tasavvufî– sembolik bir mes- sel motif ve kurgular›n ustaca tersine
nevidir. Seyr-i sülûk yolundaki müridin döndürüldü¤ü eserin (Y›ld›r›m, 2002:
iç tekâmülünü anlatan eser, bir tahkiye 213) anlafl›lmas› hususunda ortaya ç›-
üzerine kurulu olmas›na ra¤men, fliir di- kan güçlü¤ün, daha çok Gâlib’in kullan-
liyle söze dökülmüfl olmas›n›n getirdi¤i; m›fl oldu¤u yo¤un sembollerden kaynak-
soyut, derin ve örtük yap›s› nedeniyle land›¤›n› söylemek mümkündür.
anlafl›lmas›nda bir güçlük arz etmekte- Gâlib’in eserini böylesine a¤›r sem-
dir. bollerle örmesinde en büyük etken flüp-
Gâlib, Mesnevi’den al›nan mirî ma- hesiz eserin metafizik bir ba¤lam içeri-
l› esrar ile vücuda getirdi¤i Hüsn ü Aflk sinde mistik bir iç yolculu¤u anlatmas›y-
mesnevisinde, Mevlana’dan kendisine la yak›ndan ilgilidir. Metafizik, yüksek
uzanan bir Mevlevilik ve Divan edebiya- seviyeli içeri¤i ile semboller kullan›l-
t› içerisindeki tasavvufî gelene¤in, fliir- maks›z›n anlat›lamayaca¤›ndan dolay›
sel yönüyle sembol haline dönüflen imge en yüce gerçekler ak›lla alg›lanabilmesi
180 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
mümkün olan bu evrensel dil arac›l›¤›y- geçen bir genç onlar›n bu mutluluklar›-
la ifade edilmifltir (Livingston, 1998: n›n kesintiye u¤ramas›na sebep olur. Bir
121). Konuflulan dile göre daha az s›n›r- müddet sonra Aflk, bu ayr›l›¤a dayana-
lanm›fl olan sembolik dil, gerçe¤in ifade- mayarak kabileden Hüsn’ü ister. Kabile
sinde en etkin vas›ta olmas›n›n yan›nda ulular› Aflk’a, yolunda bir çok tehlikenin
ayr›ca örtük bir yap› arz etmesiyle, ger- bulundu¤u Kalp Diyar›’ndan Kimya’y›
çe¤i anlamamas› gerekenlere, anlaya- getirmesi halinde Hüsn’e kavuflabilece-
mayacak olanlara iffla etmemek gibi bir ¤ini söylerler. Aflk, bu tehlikeli serüveni
özellik de tafl›r. Bu durum özellikle mis- kabul eder ve yan›na lalas› Gayret’i ala-
tik bütünleflmenin aktar›ld›¤› tasavvufî rak yola ç›kar. Daha ilk ad›mda bir ku-
eserlerde kendini a盤a vurmaktad›r. yuya düflen Aflk, buradan Sühan’›n yar-
Hallac’›n flehit edilmesinden sonra sufi- d›m›yla kurtulur ve devam eden yolculu-
ler, Allah’ta fena bulma ve vecdlerini ¤u, hep Sühan’›n yard›mlar›yla kurtula-
aç›k aç›k ifade etme hususlar›nda daha ca¤›; Gam Harabeleri, Atefl Denizi, Bi-
ihtiyatl› davranarak manevî ve mistik çimler Kalesi gibi tehlikeli bölgelerden
kefliflerini mecaz ile gizler olmufllard›r geçer. Nihayet Kalp Diyar›’na ulaflan
(Sayar, 2003: 100). Mistik bütünleflmeye Aflk’›n, burada geldi¤i yerin, gerçekte
giden yolda insan›n öncelikle kendisini yola ç›kt›¤› yer oldu¤unu ve Hüsn’ün
tan›mas› ve bu sayede Rabbini tan›yabi- Aflk, Aflk’›n da Hüsn oldu¤u gerçe¤ini id-
lecek olmas› onun ilk ad›mda bilinçalt›- rak etmesiyle hikâye son bulur.
n›n mitik ve arketipal dünyas›na yönel- Hüsn ü Aflk’ta, Aflk’›n tehlikeli se-
mesini gerektirir, ancak bu gizli alemin rüveni dinsel bir tutum tak›nmad›kça ve
s›rlar›n› ve imkanlar›n› keflfetmekle simgelere önem vermedikçe anlafl›lmaz
kendi s›rlar›n› ve gerçe¤ini keflfeden in- kalacak olan düflsel (Jung, 1997: 241)
san (Korkmaz, 2002: 263), kendisinden bir yolculu¤u and›r›r. Bu düflsel yolcu-
içeri olan s›n›rs›z alemindeki bu eflsiz lukta önemsenmesi gereken simgelerden
deneyimini yine sadece semboller vas›- biri de Aflk’›n düfltü¤ü kuyudur. Kuyu,
tas›yla ifade imkan› bulur. karanl›k ve kapal›l›k imgeleriyle kendi-
Bütün bunlar göz önüne al›nd›¤›n- sini gerçeklefltirecek olan sonsuz serüve-
da tasavvufî bir eser olan Hüsn ü Aflk’›n nindeki her kahraman›n, girmek zorun-
sembolik bir yap› arz etmesinin nedeni da oldu¤u tipik bir erginlenme mekan›
de ortaya ç›km›fl olmaktad›r. Eserde olarak “bilinçalt›n›n simgesidir” (Camp-
Mutlak Varl›k(Hüsn)’a ulaflma gayesi ta- bell, 2000: 91). Aflk’›, bilinçalt›n›n sem-
fl›yan bir müridin (Aflk) içsel dönüflümü, bolü olarak okuyabilece¤imiz kuyuya so-
masals› bir hava içerisinde aktar›lmak- kan ça¤r› Kalp Diyar›’ndan Kimya geti-
tad›r. Hikâye Arabistan çöllerinde yafla- rilmesi iste¤i olur:
yan Muhabbet O¤ullar› Kabilesi aras›n- Hüsn akdine çok bahâ gerektir
da geçer: Evvel sana Kimyâ gerektir
Ola¤anüstü tabiat olaylar›n›n ya- Durma sefer et diyâr-› Kalb’e
fland›¤› bir gece bu kabilede Hüsn ve Can bafl ko reh-güzâr-› Kalb’e
Aflk isimli iki çocuk dünyaya gelir. Do- Ol flehrde Kimyâ olurmufl
¤ar do¤maz niflanlanan bu çocuklar Mol- Yolda belî çok belâ olurmufl
la-y› Cünûn’un hocal›¤›nda Mekteb-i (Hüsn ile evlenmek için çok k›ymet
Edeb’de okur, Mesire-i Mana adl› bahçe- tedarik etmek laz›m. Önce bir t›ls›m bul-
de e¤lenirler. Kabilede Hayret adl› sözü mal›s›n. / Kalp diyar›na sefere ç›k ki gö-
http://www.millifolklor.com 181
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
nül yoluna can›n› bafl›n› koyas›n. / O fle- laflaca¤›n› bilmeyen Aflk’›n, kuyunun de-
hirde t›ls›m bulunurmufl, ama yolda da rinliklerine bafl afla¤› düflmesi aniden,
çok belalar varm›fl.) HA 1242,1243,1244 fark›nda olunmadan vuku bulan bir ha-
Kabile ulular›n›n sayd›klar›; nak›fll› dise olurken kuyu da meçhulü kucakla-
ve bin bafll› bir ejder, atefl denizi, bin y›l- yan s›r dolu bir dünya halini al›r.
l›k yol, gam harabeleri, matem saray›, Aflk’›n düfle kalka yürümesi gere-
saç›n›n her teli bir y›lan olan cad›, ka- ken kemâlat yolunda kuyuya düflüflü,
ranl›k gecelerde 盤l›klar› gök gürültü- t›pk› Âdem’in, bir sürçme neticesinde
sünden korkunç gulyabaniler vb. birçok dünyaya inifline benzer. “Âdem, masu-
bela içerisinde kuyudan hiç bahsedil- miyet mülkünde tepesi üstüne düfler.
mez. Ancak Aflk, gerçekte “bütünlü¤ün Kadir olan Rab, düflülen mekan günah-
merkezi durumundaki özün” (Fordham, karlar mekan› olsun diye önce bir hata
2004: 77) sembolü olan Kimya’y› elde et- emreder. Buna göre zay›f bir kifli tepesi
mek üzere ç›kt›¤› serüvende daha ad›m›- üstüne düflmek zorunda kal›rsa umudu-
n› atar atmaz yan›ndaki Gayret’le birlik- nu kesmeyip; beka yurdunda ihsan evin-
te bir kuyuya düfler. Bu düflüfl aniden ve de fleref ve flan makam›nda iken tepesi
bafl afla¤› olur: üstüne düflen Âdem’i ve onun Allah ta-
Çün girdi o merd-i râh râha raf›ndan özrünün kabul edildi¤ini hat›r-
Evvel kademinde düfltü çâha layarak ümitvar olur” (Chittick, 2003:
(O yolun yolcusu daha ilk ad›m›n› 101). Ola¤an yaflam›ndan Kimya’y› elde
atar atmaz bir kuyuya düfltü.) HA 1257 etmek üzere ola¤anüstü durumlar›n ya-
Velhas›l o mihr-i âlem-ârâ fland›¤› bir mekana do¤ru yol alan Aflk,
Ber-aks olup etti çâh› me’vâ kuyuya düflmekle bir nevi Hüsn’e giden
(Sözün k›sas› dünyay› ayd›nlatan yolu kendisine açmakta ve Hüsn’den ge-
günefl gibi Aflk, baflafla¤› kuyuya girdi.) lecek dolayl› yard›mlarla kemâlat serü-
HA 1268 venine bir tür güven içerisinde devam
Aflk kuyuya düflmekle, “d›fl dünya- etmektedir.
dan iç dünyaya, makro kozmostan mikro Göklere ulaflmak umuduyla ç›kt›¤›
kozmosa do¤ru kökten bir yer de¤iflimi” yolculukta kendisini hiç beklenmedik
(Campbell, 2000: 27) yaflar. Bilinçalt›n›n bir anda, daha ilk ad›mda kuyunun di-
karanl›k bölgelerine yap›lan bir yolculuk binde bulan Aflk, böylelikle tüm mitolo-
olarak okunmas› mümkün olan bu yer jik kahramanlar›n kaderine ortak olur.
de¤iflikli¤inde Aflk’›n henüz ilk ad›mda Mitolojik kahraman›n geçifli, rastlant›-
ve bafl afla¤› bir kuyuya düflmesi dikkate sal olarak yer üstünde olabilir; ancak
de¤er bir husus olarak karfl›m›za ç›kar. geçifl as›l olarak içe, belirsiz engellerin
Aflk›n kuyuya bafl afla¤› düflmesi, onun afl›ld›¤› ve çoktand›r unutulmufl kay›p
zihnî bir kar›fl›kl›k yaflamas› dolay›s›y- güçlerin, canland›r›ld›¤› derinliklere
lad›r. Aflk, henüz bir fleyi anlamadan ve do¤rudur (Campbell, 2000: 41). Bu de-
büyük bir flaflk›nl›k içerisinde erginlen- rinlikler dönüflümün ideal mekanlar›d›r
me mekan›na girer. Esasen onun yürü- ve aflama kaydetmek üzere yola ç›kan
mekte oldu¤u zorlu kemâlat yolu kiflinin her kahraman gibi Aflk da bunu yafla-
o ana kadar hiçbir fleyi anlamad›¤›n›, mak ve içsel derinliklerine do¤ru yol al-
yaln›zca flaflk›nl›¤›n oldu¤unu fark et- mak zorundad›r. Aflk’›n düfltü¤ü kuyu
mesiyle bafllar. (Spiegelman vd., 1997: sonsuz derinlikte bir girdap kuyusudur:
27). Bir flaflk›nl›k içerisinde ne ile karfl›-
182 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 183
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
likle hep bir kötülü¤ü emreden nefs-i Devin bu tutumu, Mevlana’n›n tarif
emmare, her insan›n karfl› karfl›ya gel- etti¤i nefs-i emmarenin kurnaz, hilekar
mek zorunda oldu¤u ve onun göklerin (Arasteh, 2000: 76) özelliklerinin bir
ötesinde Allah’a yükselmesine yard›mc› yans›mas›d›r. Ancak Aflk, devin bu güzel
olabilecek bir unsurdur (Chittick, 2003: ve yumuflak sözlerine aldanmaz ve onun
99). Bu ba¤lamda tamamen içsel ve ma- bütün bunlardaki amac›n›n kendisini
nevi nitelikli bir süreç dahilinde Mutlak yutup yok etmek oldu¤unu fark eder.
Varl›k konumundaki Hüsn’e kavuflmak Devin, kendisini korkutmas›n›n ve
üzere yol alan Aflk’›n girdi¤i kuyu, dev kand›rmas›n›n faydas›z oldu¤unu söyle-
sembolüyle nefse karfl› yap›lan büyük yen Aflk’›n, sevgiliye kavuflma iste¤i ve
kutsal savafl›n yafland›¤› bir mekan olur. ifltiyak›, Mevlana’n›n ney sembolü ile
Dev, nahs-› ekber (en büyük u¤ur- ifade edilir. Bu ayn› zamanda ‘dönüflü-
suzluk y›ld›z›), “aç gözlülü¤ün sembolü” mün evrensel gücü olan aflk’ olgusunun
(Lings, 2003: 111) Zühal’in olumsuz im- göndere çekilmesi anlam›n› tafl›r:
geleriyle, tedbirsizce kuyuya düflen Korkutmaga düflme bî-mahaldir
Aflk’›n vücudunu güzel bir k›smet olarak Vuslat dedi¤im benim, eceldir
görür ve onu umutsuzlu¤a sürükleyen Salt bende de¤il bu fikr-i cânân
sözler sarf eder: Ölsem de giyâh›m eyler efgân
Hofl k›smet imifl bize vücûdun Bu çâhda ney bitip serâser
Ba¤land› basîret ü fluhûdun Uflflâka gam-› firâk söyler
Bî-fikr ü süâl râha düfltün Gtmez bu hevâ dim⤛m›zdan
Evvel kademinde çâha düfltün Bu dûd ç›kmaz ocag›m›zdan
Allâh Allâh zihî hamâkat Gam mefl’alidir bu sönmek olmaz
Bu rutbe olur olursa gaflet Cân vermek olur da dönmek olmaz
(Senin vücudun bizim güzel bir k›s- (Beni korkutmaya kalkma, fayda-
metimizmifl ki basiretin ve gözün ba¤- s›zd›r. Benim kavuflma dedi¤im fley
lanm›fl. / T›ls›m ülkesine kim ulaflt›, ölümdür. / Bu sevgili fikri yaln›z bende
kim Anka’y› ve Hüma’y› buldu? / Sorup de¤il, ölsem bile üzerimdeki otlar ayn›
sual etmeden yola ç›kt›n, ilk ad›mda ku- flekilde figan ederler. / Bu kuyuda bafl-
yuya düfltün.) HA 1281, 1282, 1283 tan bafla kam›fl yetiflip âfl›klara ayr›l›k
Aflk’›n dev taraf›ndan yenilmesi derdini söyler. / Bu arzu kafam›zdan
gerçekte olgunlaflma sürecindeki “kifli- gitmez, bu duman oca¤›m›zdan ayr›l-
nin bilinçalt› taraf›ndan yok edilmesi maz. / Bu gam mefl’alesidir, sönmemeli-
anlam›n› tafl›r” (Jung, 1997: 214). Bu dir. Can vermek olur ama dönmek ol-
kahraman›n hedefine ulaflamamas›, ke- maz.) HA 1289, 1290, 1291, 1292, 1293
mâlata giden yolun tamamlanamamas› Kuyudaki dev taraf›ndan esir al›-
ve onun nefsiyle girdi¤i savafltan yenik nan Aflk, kin atefliyle yanmas›na ra¤men
ayr›lmas›d›r. Aflk’›, hedefine giden yolda onu yenip yok etmek gibi bir çaba sarf
yenilgiye u¤ratmak amac›ndaki dev, onu etmez. Devin kendisini öldürme niyetini
tatl› ve güzel sözleriyle aldatmak ister: bilmesine ra¤men ondan gelecek bela ve
Yaz›k sana ac›d›m civâns›n kötülüklere karfl› metin bir tav›r al›fl
Ammâ ki aceb ne bed-gümâns›n sergiler. Devi yok saymayan Aflk, onu
(Yaz›k sana ac›r›m, gençsin fakat olumsuzlay›c› imgeleriyle birlikte kabul
tahminlerin çok kötüymüfl.) HA 1285 eder. Aflk düfltü¤ü kuyudan kurtulmak
yoluyla, art›k varl›¤›ndan haberdar ol-
184 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
du¤u dev engelini de aflm›fl olacakt›r. Bu sonra da onlar› bir lokmada yutsun.) HA
nedenle Aflk, onu ne yok etmek ne de 1294,1295
yok saymak gibi bir gaflete düflmeyerek ‹nsan›n nefsini terbiye etmesinde
tüm ruhsal enerjisini kuyudan ç›kmaya açl›k, oldukça önemli bir olgudur. Birey
yönlendirir. aç kalmakla nefsin kötülü¤ü emreden
Aflk’›n nefsin sembolü konumunda- yönlerinden uzak kalabilecek ve böylece
ki devi öldürmesi, gerçekte kemâlat se- nihaî bütünleflmeye giden yolda onun
rüveni için oldukça olumsuz bir özellik kendisini hedefinden uzaklaflt›rmas›na
arz eder. Zira kemâlat yolunda nefs ta- engel olabilecektir. “Açl›k ve zay›fl›k nef-
mamen öldürülüp yok edilmemeli sadece sin bedendeki etkinli¤ine ve egemenli¤i-
onun varl›¤› kabul edilerek ona göre ne son vererek gönlün saflafl›p zihnin
davran›lmal›d›r. Nefse karfl› al›nacak bu güçlenmesine sebep olur (Ögke, 1997:
tav›r Kur’an’da net bir flekilde ortaya ko- 100). Bu nedenle Aflk ve Gayret’i yeme
nulmaktad›r: “ Yemin olsun nefse ve onu niyetinde olan melun dev, onlar›n etle-
düzenleyene, sonra da ona bozuklu¤unu nip butlanmas›n› beklemektedir. Bir
ve korunmas›n› ilham eyleyene, onu ar›- müddet nefsin esaretinde kalan Aflk ve
tan felaha ermifl ve onu gömen ise yenik Gayret hikâyede, Gayret’in üstlendi¤i
düflmüfltür” (Kur’an, fiems 91: 7-10). fonksiyona uygun olarak birbirini teselli
Nefsi öldürmek de¤il, tezkiye etmek edip, iradelerini kuvvetlendirirler. Aflk
esas oldu¤undan dolay› Aflk, onu öldü- yürüdü¤ü çileli yolda böylesi ac›lara ve
rüp yok etmez. ›st›raplara katlanmak suretiyle hakika-
Seyr-i sülûk yolundaki kifli mutlaka te ayna olabilece¤inden düfltü¤ü kuyuda
nefs ile karfl› karfl›ya gelmek ve onu sab›r ve gayreti hiçbir zaman terk et-
ar›tmak zorundad›r. Nefsin ar›t›lmas›n- mez. Nitekim kuyudaki Aflk’a yard›m et-
da az uyumak, az konuflmak ve az ye- mek üzere gelen ihtiyar Sühan da sab›r
mek oldukça önemli bir yere sahiptir. ve gayret telkininde bulunur. Sühan,
Hikâyede mihnet kuyusunun dibindeki kuyudan kurtuluflun mümkün olmad›¤›-
devin, rahat uykusunu uyumas› ile nefs n› fakat kurtulmaya gayret etmelerini
terbiyesindeki az uyumaya, Aflk’›n kin ve önlerinde daha uzun ve tehlikeli bir
atefliyle dolup taflmas›na sebep olan yol bulundu¤unu hat›rlat›r. Kuyudan
uzun ve tatl› sözleriyle de nefsin ar›t›l- kurtuluflun ancak bir ip vas›tas›yla
mas› hususundaki az konuflman›n ge- mümkün oldu¤unu dile getirir:
reklili¤ine gönderme yap›l›r. Uyuma ve Bu çâhta hiç halâs yoktur
konuflma eylemlerinin devle birlikte zik- Üftâdelere menâs yoktur
redilmesi, onlara olumsuzlay›c› bir an- ‹llâ bün-› çehde bir resen var
lam yükler. Nefs terbiyesindeki az yeme- Cinnîler ana de¤il haber-dâr
nin gereklili¤i ise devin Aflk’› yeme iste¤i Bir pîr ana t›l›s›m yazm›fl
ile ortaya konulur: H›fzetme¤e hayli ism yazm›fl
Ol dîv-i laîn-i bed-serencâm Kim ol reseni tutarsa muhkem
Habs etmege k›ld› emr ü ikdâm H›fzeyler an› o ism-i Â’zâm
Tâ eyleye flahm ü lahm›n efzûn (Bu kuyudan hiç kurtulufl yoktur ve
Sonra an› tu’me ede mel’ûn afl›klara s›¤›nacak yer bulunmaz. / An-
(Hayat› kötülüklerle dolu olan me’- cak kuyunun dibinde bir ip vard›r cinler
lun dev bunlar›n hapsine karar ve emir onu bilmezler. / Bir ihtiyar ona bir büyü
verdi. / Tâ ki etlensinler, ya¤lans›nlar, ve ezberlenecek bir çok isim yazm›fl./ Bu
http://www.millifolklor.com 185
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
ipi s›k› tutan› ism-i Â’zâm korur. ) HA Sühan, kuyuda bulunan ipi iflaret
1301, 1302, 1303,1304 ederek Aflk’›n o dar mekandan kurtulufl
‹p, içinden ç›k›lamaz bir problemin yolunu açar. Bu ipte yaz›l› olan isimler,
kuca¤›ndaki insan› çözüme, ç›k›fl yoluna Âdem’e ö¤retilen isimleri akla getirmek-
götüren bir kurtulufl arac›n›n imgesidir. tedir. Allah, Âdem’i yaratt›ktan sonra
‹pin bu imgesi oldukça s›k kullan›ld›¤›n- ona bütün isimleri yahut kendi isimleri-
dan dolay› ip, art›k kurtuluflun sembolü ni ö¤retmifltir. Aflk, ipe sar›lmakla bu
halini al›r. Settari, Yusuf(a.s.)’un hikâye- isimleri idrak etmifl olmakta ve “Allah’›n
sini anlat›rken “dünyan›n darac›k bir tüm isimlerini ihtiva eden ism-i
kuyu oldu¤unu görmez misin? Yusuf gibi Â’zam’›n” (Chittick, 2003: 171) etraf›nda
tutun o ipe” (Settari, 2000: 168) diyerek oluflan efsaneler do¤rultusunda zarar
Yusuf(a.s.)’un kuyudan kurtuluflunu bir görmekten kurtulmaktad›r. Güzel isim-
ip sembolüyle ifade eder. ‹p sembolü ‹s- leri zikretmek dertlerden kurtuluflu ge-
lam, Avrupa, Hint, Çin vb. tüm gelenek-
tirir ve bu zikredifl esnas›nda fleytan›n
lerde ayn› fleyi imler. fiems-i Tebrizî “O
girmeyece¤i, dahil olamayaca¤› bir at-
bana bir ipin ucunu verdi, bana: ‘çek ki
mosfer oluflur (Sayar, 2003: 85). Nitekim
ben de çekebileyim, ancak çekerken ko-
Aflk kuyudan cinlerin bilmedi¤i bu iple
parma’ dedi” ibaresini; Haf›z’da “‹pin
kurtulur ve rahata kavuflur.
sendeki ucunu iyi muhafaza et ki o da
Cinler edemez ana hasâret
kendisindeki ucu iyi muhafaza edebil-
sin” ibaresini Satapatha Brahmana da Ç›kt›kça bulur necât ü râhat
“günefl, her fleyin kendisine ruhun ipi ile Efsûn ile söyledim bunu ben
ba¤land›¤› yerdir” ibaresini görmekte- Cinnîler içinde söyleme sen
yiz. (Livingston, 1998: 122). ‹p, yine bir Emrini tutup o iki cânbâz
kurtuluflun sembolü olarak Kur’an-› Ke- Mansûr olup oldular ser-efrâz
rim’de “Hepiniz birden Allah’›n ipine (Cinler ona zarar veremez, ç›kt›kça
s›ms›k› tutunun, birbirinizden ayr›lma- kurtulur ve rahat eder. / Ben bunu bir
y›n ve Allah’›n üzerinizdeki nimetini dü- büyü ile söylüyorum. Sak›n cinler ara-
flünün!...” (Kur’an, Âl-i ‹mran 3: 103). s›nda bunu konuflmay›n. / Canlar ile oy-
‹fadeleri ile zikredilmektedir. nayan o ikisi bu emri yerine getirip Al-
Tüm geleneklerde çözümün ve kur- lah’›n yard›m›yla kurtuldular.) HA 1305,
tuluflun sembolü olarak de¤erlendirilen 1306, 1307
ip, her zaman ilk planda bir yükselme Aflk kuyudan ç›kt›ktan sonra kendi-
t›rmanma edimini ça¤r›flt›rd›¤›ndan hep sine yard›m eden ihtiyar›n, sevgilinin
yüksekten sark›t›lm›fl olarak hayal edi- ülkesinden gelen Sühan oldu¤unu fark
lir. Ancak Hüsn ü Aflk’ta ip kuyunun di- eder.
bindedir. Fakat Aflk bundan haberdar Açt› gözün Aflk-› âsûmân-gîr
de¤ildir. Kurtuluflun arac› olan ipin ku- Gördü ki Sühan’d›r iflte ol pîr
yuda oldu¤u Sühan taraf›ndan bildirilir. Bildi ki diyâr-› yârdand›r
Bu durum “ilahi niteliklerin insanda Ol subh o nevbahârdand›r
sakl› ya da gizilgüç olarak bulunmas›” (Göklere yükselen Aflk gözünü açt›
(Chittick – Murata, 2000: 309) gerçe¤i- ve o ihtiyar›n Sühan oldu¤unu gördü. /
dir. Seyr-i sülûk yolundaki mürid içine Onun sevgilisinin ülkesinden, o ilkbahar
düfltü¤ü problemlerden kurtuluflunu yi-
sabah›ndan geldi¤ini anlad›.) HA 1308,
ne kendi içinde bulur. Mürflid sadece va-
1309
rolan› iflaret eder.
186 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Aflk’›n Hüsn’e giden yolda kuyuya ‹fadeleri ile kuyuya daha önceden
düflmesi ve orada bir deve esir olmas› bir ihtiyar taraf›ndan girildi¤inin söy-
Mandaeci ve Maniheist tarikatlar›n›n lenmesi ve sonradan Aflk’›n, ihtiyar›n
kehânetlerini de ça¤r›flt›r›r. “Mandaeci Sühan oldu¤unu fark edifli, mesnevîde
ve Maniheist tarikatlara göre insan da- Sühan’› bir mürflidin sembolü olarak
ha önce Tammuz’un bafl›na gelenleri okumam›z› mümkün k›lar.
çekmek zorundad›r. Kuyuya düflen ‘ka- Mesnevînin Sühan’a ayr›lan bölü-
ranl›klar prensine’ esir olan insan, ona münde onun, Aflk’›n karfl›laflt›¤› engelle-
selâmete erece¤ini, kurtulaca¤›n› müjde- ri saflaflt›r›p ortadan kald›rarak ona de-
leyen bir haberci taraf›ndan uyand›r›l›r” vaml› yard›m edebilecek üstün bir reh-
(Eliade, 1994: 103). Bu haberci, Jung’un ber olma özelli¤i detayl› bir flekilde anla-
arketipsel sembolizminde, “benli¤in iç t›l›r:
benlikle iletiflimini bafllat›p ak›fl›na yar- Nâm› Sühan ü azîz zât›
d›mc› olan” (Gökeri, 1979: 76) yüce bire- Mesbûk idi çarhdan hayât›
yidir. Yüce birey ilk örneksel imgelerin Mâhiyet-i Hüsn ü Aflka ârif
içimizde beden bulmufl canl› bir varl›¤a Hâs›yyet-i germ ü serde vâk›f
dönüflümüdür. Bu yafll› bilge milyonlar- Endîflesi fleb-çerâ¤-› irfân
ca y›l insanlar›n tüm ac›lar›n› ve neflele- S›rdafl-› zamîr-i cân u cânân
rini yaflam›fl varoluflun ana imgelerini Hem mes’ele hem kitâb-› münzel
kendinde biriktirmifl ve evrensel deneyi- Hem mucize hem nebiyy-i mürsel
mi ad›na insan ruhunda bireysel bir du- (Ad› Sühan’d›, aziz bir kifliydi. Yafl›
rum oluflturan imgeleri yetkili k›lm›flt›r felekten daha büyüktü. / Hüsn’ün ve
(Jung, 1997: 238). Yaflad›¤› tecrübeyle Aflk’›n ne oldu¤unu, neflenin ve elemin
yüce birey içinden ç›k›lamayacak bir du- asl›n› bilirdi. / Fikirleri irfan gecesini
rumda kalm›fl kahramana daha evvel de ayd›nlat›r. Ve sevenin, sevilenin kalbine
ayn› fleylerin yafland›¤›n› ve deneyim ya- s›r orta¤› olurdu. / O hem mesele hem
flayanlar›n de¤erli tecrübeler edinerek ilahi kitap; hem mucize, hem de Tan-
bunlar› atlatt›klar›n› söyleyebilecek bir r›’n›n gönderdi¤i peygamberdi.)HA 687,
konumdad›r. Bu t›pk› tasavvufta birçok 688, 689, 690
zorlu¤un ve tehlikelerin bulundu¤u Gümrehlere H›zr-› râh olurdu
seyr-i sülûk yolunda ilerleyen müride Bî-keslere pâdiflâh olurdu
her aflamada yard›m edebilecek olan Evsâf› zekâs› söylenilmez
mürflidin vazifesi gibidir. Mürflid, müri- Mânâlar› var ki kimse bilmez
din henüz katetti¤i seyr-i sülûk yolun- (Yolunu flafl›rm›fllara yol gösterici
dan daha evvel geçmifl biri olarak, “mü- H›z›r, kimsesizlere padiflah olurdu. / Ze-
ridin düflünce dalgalar›n› anlay›p takdir kas›n›n vas›flar› anlat›lamaz, kimsenin
edebilir ve ona sembolik olarak rehber- bilmedi¤i manalar› vard›r. ) HA 695,
lik yapabilir” (Arasteh, 2000: 91). 700
Bu ba¤lamda kuyudaki Aflk’a, kur- Söz anlam›na gelen Sühan’›n, yafl›
tuluflun imgesi konumundaki ipin göste- felekten daha büyük aziz bir kifli olarak
rilmesi hususunda: tan›t›lmas›, kainat›n Allah’›n “kün” em-
Bir pîr ana t›l›s›m yazm›fl riyle yarat›lmas›ndan, dolay›s›yla her
H›fz etmege hayli ism yazm›fl fleyin “ol” sözüyle varolmas›ndan kay-
(Bir ihtiyar ona bir büyü ve ezberle- naklan›r. Bu henüz hiçbir fley yokken
necek bir çok isim yazm›fl.) HA 1303 Sühan’›n varolmas› ve onun Allah’a ait
http://www.millifolklor.com 187
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
olmas› anlam›n› tafl›r. Sühan’›n bir mür- isimleriyle zahir olur” (Chittick, 2003:
flid olarak üstlendi¤i yard›m fonksiyonu 121).
da Allah’›n iste¤i do¤rultusunda onun Kuyudan Sühan arac›l›¤›yla kurtu-
sayesinde flekillenmektedir. lan Aflk, kuyuya düflüflünün hikmetini
Sühan’›n hem ilahi kitap, hem de Hüsn’e yak›n olmak endiflesiyle dile ge-
Tanr›’n›n gönderdi¤i bir peygamber, bir tirir. Aflk, ay gibi Hüsn’ü kuyuda arama
H›z›r yahut baflka bir ifade içerisinde gafletine düfler:
ayn› fonksiyonunu ifa etmesi asl›nda Düfltüm o hevesle ka’r-› çâha
“Allah’›n kendisini bize zat›na yaraflan Kim çehde karîn olan o mâha
bir tarzda de¤il, bize uygun düflen bir Duydum an›n sonra kim gümând›r
tarzda bildirmesinden” (Chittick, 2003: Mâh›n yeri evc-i âsumând›r
129) kaynaklan›r. Zira Sühan, Aflk’›n (O ay gibi güzele yak›n olay›m diye
sevgilisi olan Hüsn’ün ülkesinin ilkba- kuyunun dibine düfltüm. / Sonradan an-
har›ndan gelmektedir. Böylece kuyudaki lad›m ki, yan›lm›fl›m, ay›n yeri gökyü-
Aflk’a ipi bildiren ihtiyar, Allah’›n yar- züymüfl.) HA 1314, 1315
d›m murad›n›n bir tecellisi olmaktad›r. Aflk’›n ay gibi güzel olan Hüsn’ü ku-
Aflk’a yard›m etmek üzere gelen Sü- yuda aramas›n›n sebebi, ay›n kuyuya
han, bir mürflid olarak de¤erlendirilme- yans›mas›ndan kaynaklanmaktad›r. Bu
sinin yan›nda, “insan›n tam mükemmel- t›pk› Mevlânâ’n›n Mesnevîsi’nde anlatt›-
li¤i sadece vahiy arac›l›¤›yla gerçekleflti- ¤› aslan›n hikâyesine benzemektedir.
rebilecek olmas› ve vahyin farkl› flekil- Aslan tavflan›n hilesi ile kuyuda yans›-
lerde tezahür edebilmesi” (Chittick, yan kendi görüntüsüne sald›rmak sure-
1997: 130) nedeniyle vahiy veya Kur’an tiyle kuyunun dibine düfler. Bu yan›lsa-
olarak yorumlanabilir. Ayr›ca vahiy me- ma bir eksikli¤in tezahürü neticesinde
le¤i Cebrail gibi (Holbrook, 1998: 259) ortaya ç›kar. Yan›lsamaya aldanma,
yahut seyr-i sülûk yolundaki müritlere fiems’le Evhadü’d-din aras›nda geçen bir
rehberlik etmek üzere kaleme al›nm›fl konuflmada net bir flekilde ortaya konur.
olan, Mevlânâ’n›n Mesnevîsi gibi veya “fiems, le¤endeki suya bakan Evhadü’d-
“her yerde ve her fleyde ortaklafla ve din’e ne yapt›¤›n› sorar. Evhadü’d-din’in
Tanr›sal olarak varolan gerçe¤in insan ‘le¤endeki suda ay› seyrediyorum’ cevab›
sözüyle dile getirildi¤i logos” (Lekesiz, karfl›s›nda fiems: ‘E¤er boynunda ç›ban
1997: 234) olarak okunmas› mümkün- yoksa neden gökyüzüne bakmazs›n da,
dür. Ancak bunlar›n tamam›nda da Sü- ay› le¤ende seyredersin? Bir tabip bul da
han, Hüsn’ e giden yolda ayn› ifllev do¤- bakt›¤›n her fleyde gerçek amac› görebil-
rultusunda Aflk’›n karfl›laflt›¤› zorlukla- men için seni tedavi etsin’ der” (Pürceva-
r›n halledilmesini sa¤lar. Bu durumda dî, 1999: 32). Bu, Mutlak Gerçekli¤in ya-
Sühan, Mutlak Varl›¤a do¤ru yol alan kînen temafla edilmesine mani olan en-
bireyin her an O’nun taraf›ndan gözetil- gellerin ortadan kald›r›lmas› telkinidir.
di¤inin bir tür imgesi olur. Sühan, ‹nsan›n eksikli¤ini fark etmesi engelle-
Aflk’›n yaflad›klar›n› daha önceden yafla- rin kald›r›lmas› hususunda önemli bir
m›fl bir mürflid, bir insan-› kâmil olarak aflamad›r. Nitekim Aflk, kuyudan ç›kt›k-
okundu¤unda da Allah’›n tecellisi olarak tan sonra ay› gökyüzünde aramas› ger-
karfl›m›za ç›kmaktad›r. Zira “Allah in- çe¤ini idrak eder ki, bu da kuyuyu bir
san-› kâmilde kendi öz varl›¤› ve zatî fark edifl mekan› haline getirir.
gerçekli¤inin gerektirdi¤i tarzda tüm
188 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Sonuç KAYNAKLAR
Arasteh, A. Reza (2000), Aflkta ve Yarat›c›l›kta
Kendisini gerçeklefltirmek ad›na, Yeniden Do¤ufl, Kitabiyat Yay›nc›l›k, Ankara
ola¤an yaflam›ndan bir ödül almak üze- Campbell, Joseph (2000), Kahraman›n Sonsuz
re, ola¤anüstü olaylar›n yafland›¤› bir Yolculu¤u, Kabalc› Yay›nlar›, ‹stanbul
Chittick, William (1997), Varolman›n Boyutla-
mekana yap›lan yolculuk, mitolojik se- r› (Çev. Turan Koç), ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul
rüvenindeki her kahraman için kaç›n›l- Chittick, William– Murata, Sachiko (2000), ‹s-
maz bir durum arz eder. Kahraman, u¤- lam›n Vizyonu, (Çev. Turan Koç), ‹nsan Yay›nlar›,
‹stanbul
ramak zorunda oldu¤u bu ola¤anüstü ve Chittick, William (2003), Tasavvuf (Çev. Tu-
gizemli mekanlardan ald›¤› ödülle bir- ran Koç), ‹z Yay›nc›l›k, ‹stanbul
likte, tinsel anlamda yeniden do¤arak Eliade, Mircea (1994), Ebedî Dönüfl Mitosu,
‹mge Kitabevi, Ankara
geri döner. Elmal›l› M. Hamdi, Yaz›r (2004), Kur’an-› Ke-
Kahraman›n yolculu¤u, asl›nda rim Meali
onun kendi gerçe¤inin fark›na varmas› Fordham, Frieda (2004), Jung Psikolojisinin
Ana Hatlar›, (Çev. Aslan Yalç›ner) Say Yay›nlar›, ‹s-
noktas›nda, içsel derinliklerine do¤ru tanbul
yol almas›n›n sembolik bir ifadesidir. Bu Gökeri, A. ‹. (1979), Arketiplere Dayanan Yeni
ba¤lamda onun yolculu¤u esnas›nda Bir ‹nceleme Yönteminin Tan›t›larak ‹ngiliz ve Türk
Edebiyat›nda Baz› Romans ve Epik Niteli¤indeki
karfl›laflt›¤› haller, flah›slar, de¤iflik var- Yap›tlara Uygulanmas›, Ankara Üniversitesi, DTCF,
l›klar ve u¤ran›lan mekanlar›n hepsi Yay›mlanmam›fl Doktora Tezi, Ankara
sembolik bir anlama sahiptir. Nitekim Holbrook, Victoria (1998), Aflk›n Okunmaz K›-
y›lar›, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul
Hüsn ü Aflk mesnevisinin kahraman› Jung, C. G. (1997), Bilinç ve Bilinçalt›n›n ‹flle-
olan Aflk’›n ödül mahiyetindeki Kimyay› vi, (Çev. Engin Büyükinal), Say Yay›nlar›, ‹stanbul
elde etmek üzere ç›kt›¤› zorlu Hisar-› Korkmaz, Ramazan (2002), ‹karos’un Yeni Yü-
zü Cahit S›tk› Taranc›, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara
Kalp yolculu¤u da sembolik bir anlam Lekesiz, Ömer (1997), Sevgilinin Evi, Yedi Ge-
tafl›maktad›r. Aflk’›n, yolculu¤unun ba- ce Kitaplar›, ‹stanbul
fl›nda bir kuyuya düflmesi, gerçekte Livingston, Ray (1998), Geleneksel Edebiyat
Teorisi, (Çev. Necat Özdemiro¤lu), ‹nsan Yay›nlar›,
onun içsel derinliklerine, bilnçalt›n›n ‹stanbul
karanl›k bölgelerine girmesini ifade et- Ögke, Ahmet (1997), Kur’an’da Nefs Kavram›,
mektedir. Aflk, burada bir çok ac›, ›st›rap ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul
Pürcevadî, Nasrullah (1999), Gökyüzünde
ve keder tad›p belaya u¤rayarak kendi Ay›n Görüntüsü, ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul
amac›na do¤ru ilerler. Sayar, Kemal (2003), Sufi Psikoloisi, ‹nsan
Kuyu mistik bütünleflme aray›fl› Yay›nlar›, ‹stanbul
Settari, Celal (2000), Züleyha’n›n Aflk Derdi,
içindeki Aflk’›n, amac›na ulaflmas› nok- ‹nsan Yay›nlar›, ‹stanbul
tas›nda mutlaka düflülmesi gereken bir Spiegelman, J. Marvin – Pir Vilayet ‹nayet
mekan özelli¤i arz eder. Aflk bu kuyuda, Han – Tasnim Fernandez (1997), Jung Psikolojisi ve
Tasavvuf, (Çev. Kemal Yaz›c› – Ramazan Kutlu), ‹n-
nihaî bütünleflmesine engel olacak sim- san Yay›nlar›, ‹stanbul
gesel figürlerin yan›nda, onun yolunu fieyh Gâlib, Hüsn ü Aflk, (1992), (Haz. Orhan
ayd›nlatan sembollerle de karfl›lafl›r. Ni- Okay – Hüseyin Ayan), Dergah Yay›nlar›, ‹stanbul
Y›ld›r›m, Ali (2002), “Nedim’in fiiirlerinde So-
hayet kuyudan ç›kan Aflk, seyr-i sülûk mutlaflt›rma”, F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, C.12, S.
yolunda varl›k halkas›n› tamamlamak 2, s. 112
üzere kuyu engelini aflarak mesafe kat
etmifl olur.
http://www.millifolklor.com 189
HALK KÜLTÜRÜNÜN TÜRK HALKOYUNLARI BÖLÜMÜ
‹LE SINIF Ö⁄RETMENL‹⁄‹ BÖLÜMÜ Ö⁄RENC‹LER‹N‹N
K‹fi‹L‹K GEL‹fiMES‹NE ETK‹S‹ ÜZER‹NE B‹R
KARfiILAfiTIRMA DENEMES‹
ÖZET
Bu çal›flma ile halk kültürünün Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuar› Türk Halkoyunlar› Bölü-
mü ile Sakarya Üniversitesi E¤itim Fakültesi S›n›f Ö¤retmenli¤i Bölümü ö¤rencilerinin kiflilik geliflimi üze-
rindeki etkilerinin karfl›laflt›r›lmas› amaçlanm›flt›r.
Araflt›rmada Eysenck kiflilik envanterinden deneklerin ald›klar› puanlar tespit edilmifl buna dayal›
olarak psikolojik, nevrotik, d›fladönüklülük-içe dönüklülük ve yalan özelliklerine göre de¤iflkenlik gösterip
göstermedikleri tespit edilmeye çal›fl›lm›flt›r.
Anahtar Kelimeler
Halk Kültürü Kiflilik özellikleri, Halk oyunlar›, S›n›f Ö¤retmenli¤i
ABSTRACT
This study aims to analyze the effects of the puclic culture on the personality development of the stu-
dents attending to Turkish Folk Dances Department of State Conservatory School and Primary Education
Department of Education Faculty in Sakarya University. In this research the scores, which are derived from
Eysenck personality inventory, of the surveyed students are calculated, and the differences between psycho-
logic, neurotic, extravagancy – intravagancy and lying characteristics of them is tried to be pointed out.
Key Words
Public Culture, Personality Traits, Folk Dances, Primary Education
190 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
sa¤l›kl› iletiflim kurmas› ve bunu geliflti- (özellikle, sinema ve müzik) küresel bir
rip sürdürmesi olarak anlafl›lmaktad›r tutum egemen oldu (O¤uz 2003: 22).
(Popkin 1989: 17). E¤itim ortam› da bu Kimlik olarak ifade edilen ö¤eler ki-
iletiflimin en yo¤un yafland›¤› alanlar- flilik temellerinden kaynakl›¤›ndan, ba-
dan biridir (Tezcan 1981: 1–2). ¤›ms›z de¤illerdir (Özyurt 1995). Kiflilik,
E¤itim kültürel unsurlar› da içer- bireyin belirgin, de¤iflmeyen ve tutarl›
mektedir. Bireylere milli kültürünü, ta- olan özelliklerinin tümünü ifade eder
rihini ö¤reten, ça¤›n gereklerine göre ge- (Aytaç 2001). Kiflili¤in oluflmas›nda ge-
reksinim duyaca¤› donan›mlar› sa¤laya- netik, aile ve aile d›fl› faktörler, toplu-
rak küresel rekabete haz›rlayan bir e¤i- mun beklentileri ve toplumsal uyum için
tim sistemi hem küreselleflmenin artt›r- gereklilikler, gibi bir çok etken rol oyna-
d›¤› rekabete baflar›y› getirecek hem de maktad›r.
kültürüne ve de¤erlerine sahip ç›kacak Kiflilik özellikleri, iyi – kötü, faal –
bireyler yetifltirecektir. Gerçekten milli durgun, at›lgan – çekingen, güvenilir –
bir e¤itim sistemi, bireylerin kültürleri flüpheli gibi birbirine z›t s›fatlar halinde
ve kimlikleri ile ilgili bilinç seviyelerini ifade edilebilir. Türkçede 10 – 15 binin
art›racak, dünya ile etkileflimleri sonucu üzerinde kiflilik özelli¤i oldu¤u kesindir.
kimliklerini korumalar›na imkan vere- ‹ngilizcede yap›lan araflt›rmalar bu ra-
cektir (O¤uz 2003: 47). kam›n 20 binin üzerinde oldu¤unu orta-
Kültür, bir toplumun sahip oldu¤u ya koymufltur (Cücelo¤lu 1992: 417).
maddi ve manevi de¤erlerden oluflan öy- Fert olarak ele al›nd›¤›nda Türk’ün
le bir bütündür ki, toplum içinde var belli bafll› özellikleri, sözünde duran, ya-
olan bir çeflit bilgiyi, ilgileri, çekinceleri, lan yere yemin etmeyen, mertli¤e, aç›k
de¤er ölçülerini, genel e¤ilim, görüfl ve yüreklili¤e, aç›k sözlülü¤e sayg› duyan;
düflünce ile her çeflit davran›fl flekillerini onuruna düflkün, hem dünyevili¤e hem
içine al›r. Bütün bunlarla birlikte, o ce- uhrevili¤e önem veren, teflkilatç›, ada-
miyet mensuplar›n›n ekserisinde müflte- letle yöneten, fert ve toplum menfaatle-
rek olan ve onu di¤er cemiyetlerden rini birbirine paralel kabul eden, hem
yar› göçebeli¤e hem yerleflik hayata yat-
ay›rt eden özel bir hayat tarz› sunar
k›n, Türk’e has ‹slami yaflama flekilleri
(Turhan 1969: 56).
olan insanlar fleklinde s›ralanabilmekte-
Türk kimli¤inin ve Türk halk haya-
dir.(Erkal 1994:135). Bütün bunlar dik-
t›n›n bir parças› olan Türk evleri, avlu-
kate al›nd›¤›nda genel olarak Türklerin;
su, cumbal› çerçeveleri, harem ve selam-
iyi, faal, at›lgan, güvenilir gibi kiflilik
l›klar›, misafir odalar›, gömme dolaplar›,
özelliklerine sahip oldu¤u söylenebilir.
her yatak odas›na gizlenen banyolar›,
Bu güzel özellikleri, maddi ve manevi
döfleme tarzlar›, mutfak al›flkanl›klar›
de¤erleri günümüzde de koruyarak, ça-
ile bize ait oldu¤unu düflündü¤ümüz bir
¤›n de¤iflen ve geliflen flartlar›na özün-
kültürün ve hayat›n yafland›¤› ve böyle-
den uzaklaflmadan uyum sa¤layabilen,
ce ulusal kal›t›m›n korundu¤u mekân- Türk toplumunun Türk kimli¤i ve Tür-
lard›r. Çarfl›m›zdaki demirciler, bak›rc›- k’e has kültürel de¤erleri temsil edebi-
lar, urganc›lar, yorganc›lar, semerciler… len bireylerin yetifltirilmesi Milli bir flu-
bizim kültürümüzü el sanat›na dönüfltü- ur ve sorumluluk gere¤i yap›lmal›d›r.
rerek yaflat›yorlard›. Bugün Türk kimli- Bugünün kültürü, geçen kuflaklar›n
¤ini tan›mlarken ne giyime ne mimariye çabalar›n›n ve tecrübelerinin ürünüdür
vurgu yap›yoruz ne de el sanatlar›m›- ve halen yaflayan insanlar›n tecrübeleri-
za… K›sacas›, giyimde, iç (evlerin bö- ne göre de¤iflir ve zenginleflir. Kültür
lümleri, eflyalar›) ve d›fl (apartman, site bizzat kendi kendisini belirler. Kültür
ve villa) mimaride, mutfakta, sanatta özellikleri, birbiri üzerine etki yapar;
http://www.millifolklor.com 191
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
192 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 193
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Bireyin baflar›s› için gerekli olan nüklükle birlikte bulunursa böyle bir
bilgi, kuramsal veya uygulamal› olarak kimse al›ngan, huzursuz kendini kolay-
test edilebilir. (Öztürk 1995: 73) ca heyacana kapt›ran ve sald›rgan bir
Yetenek testleri, kiflinin yeterli bir kimse olabilir. K›sacas› her fleyi kendile-
e¤itimle belli bir mesle¤i ö¤renmek için rine dert edilen kayg›l› kimselerdir.
do¤ufltan yetene¤i ve kapasitenin olup Olaylar›n kötüye gidebilece¤ini düflü-
olmad›¤›n› ö¤renmek için uygulan›r. nürler bu düflünceleri kuvvetli kayg›ya
(Fillippo 1982: 162) neden olur. Bunun karfl›t› olan dengeli
Kiflilik testlerini basit olarak ifade bir kimse ise, duygusal tepkileri yavafl
etmek gerekirse, bu testler insan›n kifli- her hangi bir duygusal uyar›lm›fll›ktan
sel ve sosyal intibak›n› ölçmek amac›yla sonra k›sa sürede eski durumuna döne-
kullan›lm›flt›r. ‹flte baflar›l› olmak için bilen, sakin, kontrollü, kolayca kayg› ve
yetenek ve baflar›n›n yan› s›ra kiflide kedere kap›lmayan kimsedir (Eysenck
duygusal olgunluk, sorumluluk duygu- 1982: 9-10)
su, kurallara uyma gibi özellikler okul D›fla dönüklük – içedönüklük
ve çal›flma hayat›nda önemli rol oy- boyutu (E)
nar.(Yalç›n 1994: 78) Bu teoriye göre, kiflilik yap›s›, birbi-
Kiflilik testleri, bireyin sosyal rinden ba¤›ms›z, ikiuçlu yatay ve iki di-
uyumlar›n›, bireysel e¤ilimlerini, çal›fl- key boyut üzerinde de¤erlendirilmifltir.
ma tempolar›n›, genel düflünce yap›lar›- Yatay boyutun bir ucunda içe dönüklük,
n›, birlikte çal›flabilme ruhlar›n›n olup öteki ucunda d›fladönüklük ; dikey boyu-
olmad›¤›n› de¤erlendirir. (Erdo¤an 1990: tun üst ucunda nevrotiklik, alt ucunda
119) ise normal tipler bulunmaktad›r. Bütün
Bir kiflide, zekâ, yetenek, mesleksel insanlar›n kiflilik yap›lar› bu iki boyut
ilgi, bilgi olabilir ancak mesle¤in gerek- aras›nda bir yerde bulunur. (Köknel
tirdi¤i belli kiflilik özelliklerinden eksik- 1986: 109)
li¤i, bireyi baflar›s›zl›¤a götürür. Bir ucunda içe dönüklük, bir ucun-
Kiflilik Boyutlar› da ise d›fla dönüklük bulunan yatay bo-
Eysenck’e göre kiflilik boyutlar› da- yutu iki ucunda yeralan normal tiplerin
ha sonra bilim çevrelerince de genifl öl- özelli¤ini Eysenck flu flekilde ortaya koy-
çüde kabul gören ve dört kiflilik boyutu- mufltur:
nun anlatan perspektifin bir yans›mas›- Tipik içe dönüklük olanlar, sessiz
d›r. çevreye karfl› kapal›d›rlar. ‹nsanlardan
Nevrotik Boyutu (N) kaçar, kendi bafl›na kalmak isterler,
Eyseck, nevrotiklik deyimini denge- okumak, yazmak, resim ya da müzik gi-
sizlik, duygusall›k ve duygusal dengesiz- bi u¤rafllarla ilgilenmekten hofllan›rlar.
lik deyimleri ile efl anlaml› olarak kulla- ‹nsanlarla kolay iliflki kuramazlar. Zor
n›lm›flt›r. Eysenck’e göre nevrotiklik te- arkadafl edinirler. Yapacaklar› hareketi
mel ö¤esi, duygusal hassasiyettir. önceden düflünüp tasarlarlar. Günlük
Nevrotiklik puan› yüksek bir kimse yaflant›y›, olaylar›, kiflileri ciddiyetle ele
bo¤ucu s›k›nt› içinde olan, kayg›l›, ruh al›rlar. Sakin, telafls›z yaflam biçimini
durumu de¤iflken, ço¤u kez çöküntü sever, duygu ve coflkular›n› çok s›k› de-
içinde olan bir kimsedir. Uykular› kötü, netim alt›nda tutarlar. Afl›r› duygula-
haz›m s›k›nt›lar› ve ya s›rt a¤r›lar› gibi n›mdan kaçar, hareketlerini ve davra-
psikomatik rahats›zl›klardan flikâyetleri n›fllar›n› iyi denetler, çok ender olarak
vard›r. Her duygusal uyar›lm›fll›k yaflan- sald›rgan davran›flta bulunurlar. Güve-
t›s›ndan sonra tekrar dengeye dönmekte nilir insanlard›r. Kurduklar› toplumsal
güçlüklerle karfl›lafl›rlar. iliflkileri s›n›rl› ve dengeli olarak sürdü-
Yüksek nevrotiklik puan› d›fla dö- rürler. Ahlak kurallar›n› büyük de¤er
194 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
verirler. Yaflama bak›fl aç›lar› karamsar- lara uyum e¤ilimlerini belirtisi fleklinde
d›r. yorumlanmaktad›r. (Eysenck vd 1978:
Tipik d›fla dönük olanlar, insanc›l, 47)
canayak›nd›rlar, insanlarla birlikte bu- Lider durumunda olan kifliler top-
lunmaktan hofllan›rlar. Kolay iliflki ku- lumda örnek ve model oluflturmaktad›r-
rar, çok arkadafl edinirler. Kendi bafllar›- lar. Bu nedenle toplum nazar›nda etkin
na kalmaktan okumak ve çal›flmaktan durumda olan kiflilerin kiflilik özellikleri
hofllanmazlar. Heyecan veren olaylardan büyük önem tafl›r. Bu gün yayg›n olarak
hofllan›rlar. Hareket ve davran›fllar› kullan›lan Halk Danslar› da denilen
üzerindeki denetimleri zay›ft›r. O anda halk oyunlar›, toplumun sevincini, hüz-
içinden geldi¤i gibi hareket ederler. Ne- nünü ve ya önemli bir olay›n› müzik efl-
fleli ve hareketlidirler. Çok konuflur ve li¤inde beden dilini de kullanarak anlat-
flakadan hofllan›rlar. Genellikle tasas›z makta ve yeni kuflaklara kültür aktar›-
iyimserdir. Gülmeyi e¤lenmeyi severler. m›n› sa¤lamak için köprü olmaktad›r.
Kolay k›z›p öfkelenir ve kendilerini kay- Bu çal›flma, her biri bir kültür elçisi sa-
bederler. Sald›rgan hareketleri s›kt›r. y›labilecek Türk halkoyunlar› bölümü
Duygular›n› s›k› denetim alt›nda tuta- ö¤rencileri ile bireyin kiflili¤inin, kimli-
maz, ahlak ve toplum kurallar›na pek ¤inin oluflmas› aflamas›nda en etkin ko-
ald›rmazlar. Her zaman güvenilir de¤il- numda görev yapacak olan s›n›f ö¤ret-
dirler (Köknel 1986: 110) menli¤i bölümü ö¤rencileri ile yap›lm›fl-
Psikotiklik Boyutu (P) t›r.
Eysenck kiflilik teorisinde psikotik- ARAfiTIRMANIN ÖNEM‹:
lik, psikiyatrik bir bozukluk olarak kav- Bu araflt›rma gençlik ça¤› olarak
ramlaflt›r›lm›flt›r. E¤er bu özellik belir- adland›r›lan bir dönem içinde yer alan
gin bir derecede ise, kifliyi psikiyatrik üniversite ö¤rencilerinin kiflilik özellik-
anormallikler gelifltirmeye yatk›n b›rak- lerini tespit etmeye yöneliktir. Araflt›r-
maktad›r. Fakat bu yatk›nl›k psikozdan man›n toplumun en dinamik kesimi ola-
çok uzak anlamda kabul edilmektedir ( rak kabul edilen üniversite gençli¤ine
Tiryaki 1984: 14) yönelik yap›lmas›, araflt›rman›n önemini
Psikotiklik puan› yüksek bir kimse, artt›rmaktad›r. Çünkü üniversite döne-
insanlardan pek hofllanmayan, yaln›z, mi gençlik ça¤›n›n belli özelliklerini tafl›-
ço¤u zaman huzursuz, hiçbir yere uyum yan, yeni imkânlarla karfl›laflman›n ya-
göstermeyen kiflidir. Zalimlik ve merha- n›nda, birçok problemle birlikte ifade
metsizlik belirgindir. Baflkalar›na oldu- edilen f›rt›nal› yaflanan bir dönemdir.
¤u kadar, akraba ve dostlar›na karfl› da Gençlerin karfl›laflt›klar› problem-
düflmanca tutumlara sahip olabilirler. lerden baz›lar› ailevi sosyal, ekonomik
Baflkalar›n› üzmek, onlar› aptal duru- ya da kendi rollerine iliflkindir.
muna düflürmekten hofllan›rlar. Tehlike- Bu çal›flma ile gençlik dönemini ya-
yi pek umursamazlar (Eysenck 1978: 11) flayan ve e¤itimine devam eden üniversi-
Yalan Boyutu (L) te ö¤rencilerinin nas›l bir kiflilik yap›s›-
Eysenck Kiflilik Envanterinde ya- na sahip olduklar› tespit edilmeye çal›-
lan ölçekleri, deneklerin kendileri hak- fl›lm›flt›r. Kiflilik özellikleri ile ruh sa¤l›-
k›nda iyi izlenim verme amac›yla yan›lt- ¤› kavramlar› iliflkilendirildi¤inde, bir
ma e¤ilimlerini gözlemek için kullan›l- bak›ma gençlerin nas›l bir ruh sa¤l›¤›na
maktad›r. Yine yalan ölçe¤i deneklerin sahip olduklar› farkl› de¤iflkenlere ba¤l›
kendilerini gizleme güdüsü alt›nda bu- olarak irdelenerek, Kültürün kiflilik ve
lunmad›klar› durumlarda, yüksek yalan ö¤renim gördükleri bölümler üzerine et-
ölçe¤i puanlar›n›n sosyal töre ve kural- kisi de ortaya konmufltur.
http://www.millifolklor.com 195
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
196 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
farklar›n önem dereceleri kontrol edilir- 6 puan›n alt›nda (4,99), içe-d›fla dönük
ken p=0,5 seviyesi dikkate al›nm›flt›r. kiflilik özelli¤i ortalamas› 13 puan›n üs-
BULGULAR VE YORUMLAR tünde (14,36), nevrotik kiflilik özelli¤i or-
Araflt›rmaya kat›lan deneklerin yafl talamas› 10 puan›n üstünde (12,62) ve
ortalamas› 22, tepe de¤eri 21 ve stan- yalan kiflilik özelli¤i ortalamas› ise 8 pu-
dart sapma 2,14’dür. Denek say›s› halk an›n üstünde (11,21) oldu¤u görülmekte-
oyunlar› 39 bayan 39 erkek toplam 78, dir.
s›n›f ö¤retmenli¤i ise 46 bayan 57 erkek- Buna göre; genel olarak sadece psi-
ten, toplam 103 kifliden oluflmaktad›r. kotik e¤ilimler haricinde ö¤renciler d›fla
Yukar›daki tabloya genel olarak ba- dönük, nevrotik ve yalan kiflilik özellik-
k›ld›¤›nda; büyük oranda hem konserva- lerine sahiptir denilebilir.
tuar hem de s›n›f ö¤retmenli¤inde oku- Okul farkl›l›¤› dikkate al›nd›¤›nda
yan ö¤rencilerin psikotik e¤ilimli olma- yukar›daki tablodan da görülece¤i üzere
d›klar› görülmektedir. Ayn› flekilde her psikotik e¤ilimli olmayan konservatuar
iki grup ö¤rencinin de d›fla dönük hayat ö¤rencilerinin psikotik kiflilik özelli¤i or-
sürdürdükleri anlafl›lmaktad›r. Ancak talamas› 4,68 ve s›n›f ö¤retmenli¤inde
yine büyük oranda her iki grup ö¤renci okuyan ö¤rencilerin ortalamas› da 5,22
nörotik e¤ilim sergilemekte ve yalana puand›r. Buradan her iki bölümün pu-
e¤ilimli olduklar› gözükmektedir. anlar›n›n 6 puan›n alt›nda olmas› psiko-
Genel grup istatistiklerine bak›ld›- tatik olmad›klar›n› ancak bölümler aras›
¤›nda; psikotik kiflilik özelli¤i ortalamas› karfl›laflt›r›ld›¤›nda ise s›n›f ö¤retmenli-
Tablo 1- Okul Türü ‹le Kiflilik E¤ilimlerinin Da¤›l›m›n› Gösteren Çapraz Tablo
http://www.millifolklor.com 197
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
198 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
anlaml›l›k de¤erine ulafl›lm›flt›r. Yani er- içerisinde bulunan ve bunun nevrotik fi-
kek ve bayan ö¤renciler aras›nda bu ki- ili yans›mas› olarak ortaya ç›kan kayg›-
flilik özelli¤i konusunda farkl›laflma ya- l›, dengesiz, a¤r›l› ve çöküntülü ruh hali
flanmaktad›r. bazen hakim toplumsal de¤erlerle çat›-
SONUÇ VE ÖNER‹LER flabilecek durumlara gelince, genellikle
Genel anlamda her iki bölümün ö¤- hata fleklinde yorumlanabilece¤inin far-
rencilerinin psikotik e¤ilimlerinin olma- k›nda olan genç, bu durumun k›sa vade-
d›¤›, d›fla dönük, nevrotik ve yalana e¤i- li telafisi için yalan e¤ilimi gösterebilir.
limli olduklar› bulgular sonucunda tes- Genel olarak her iki bölüm ö¤renci-
pit edilmifltir. Nevrotik ve yalan boyutu lerinde görülen d›fla dönüklük özelli¤i-
de¤erlendirilmesinde her iki bölüm ö¤- nin belirtileri olan insanc›l, cana yak›n,
rencilerinin kayg›l›, ruh durumlar› de- insanlarla birlikte olmaktan hofllanan,
¤iflken, uyku düzenleri kötü, duygusal kolay iliflki kurabilen, çok arkadafl edi-
uyar›lm›fll›k yaflant›s›ndan sonra denge- nilebilir özelliklerine sahip, buna karfl›-
ye dönmekte güçlükle karfl›laflt›klar›; l›k kendi bafl›na kalmak yaln›z çal›fl-
kendi haklar›nda olumlu izlenim verme maktan ve okumaktan hofllanmayan,
çabas›yla yalan e¤ilimli olduklar› söyle- heyecan veren olaylardan hofllanan, ça-
nebilir. Bu durum bulunduklar› yafl ve buk öfkelenen kiflilik özelliklerine sahip
gençlik dönemi itibar› ile duygusal inifl olduklar› tespit edilmifltir.
ç›k›fllar›n ve de¤iflken iliflkilerin sonu- Denekler tespit edilen d›fla dönük-
cundan etkilendiklerini ortaya koymak- lük özellikleri ve psikotiklik aç›s›ndan
tad›r. Mevcut dönemlerinin özelli¤i iti- sa¤l›kl› yap›lar› branfllar›n›n ihtiyaç du-
bar› ile yo¤un bir duygusal hareketlilik yulan temel kiflilik özelliklerini yans›t-
http://www.millifolklor.com 199
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
maktad›r. Gençlerde görülmek istenen Do¤anç, Ayhan. (1970). Halk Oyunlar› Üze-
rine Bir Derleme. Folklor Dergisi. Cilt:1 s.18
kiflilik özellikleri tabii ki; iyi, faal, at›l- Erdo¤an, ‹lhan.(1990): ‹flletmelerde Kifli
gan, güvenilir gibi olumlu sözcüklerle De¤erlemede Psikoteknik, ‹stanbul. s 119
ifade edilmesidir. Ancak toplumumuzda Eren, Erol.(2000): Örgütsel Davran›fl Ve Yö-
netim Psikolojisi. ‹stanbul. Beta Bas›m–Yay›m-Da-
uzun y›llard›r küreselleflme, bat›l›laflma, ¤›t›m. s.68
AB ye girme u¤runda verilen çaba sonu- Erkal, Mustafa,(1986): Sosyolojik Aç›dan
cu birtak›m kültürel de¤iflmenin yan›n- Spor, Ankara, Milli E¤itim Gençlik Ve Spor Bakanl›-
¤› Beden Terbiyesi Ve Spor Genel Müdürlü¤ü Yay›-
da gençlerde de kiflilik erozyonunun bafl- n›.
lad›¤› söylenebilir. Erkal, Mustafa,(1994): ‹ktisadi Kalk›nma-
Kültürler dünyan›n neresinde olur- n›n Kültür Temelleri, ‹stanbul, Der Yay›n›. s.135
Ero¤lu, Türker,(1988): Türk Halk Oyunla-
sa olsunlar, mevcudiyetlerini bünyele-
r›nda Sahne Düzeni Uygulamas›n›n Gereklili¤i Ve
rinde bar›nd›rd›klar› kurumlar ve ku- Ortaya Ç›kan Problemler, Türk Halk Oyunlar›n›n
rumlaflma süreçlerine borçludurlar. Kül- Sahnelenmesinde Karfl›lafl›lan Problemler Sempoz-
türel kurumlar›n arkas›nda önemli ölçü- yumu Bildirileri, Kültür Bakanl›¤›. Ankara Mifad
Yay›nlar›:102, S:124.
de geleneksel bir birikim, yasa, örf, mad- Evrim, Semlin.(1967): Psikoloji Aç›s›ndan
di ve manevi dayanaklar vard›r. (Gü- fiahsiyette Bir Boyut Olarak ‹çedönüklülük
ven,1999:272). Aksi takdirde küresellefl- D›fladönüklülük – Sorunu Üzerine Bir Arafl-
t›rma. ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ya-
me ve bat›l›laflma u¤runa toplumda kül- y›n›. s.99-100
tür erozyonu dolay›s› ile bireylerde de Eysenck, H. J. And S. B. G. Eysenck.
kimlik ve kiflilik zedelenmesi yaflanabi- (1978): Manuel Of Eysenck Personality Questiona-
ire (Junior And Adult). London. Hodder And Stough-
lir. Kültürüne sahip ç›kmayan toplumlar ton Ltd. s.9-10-11-47
milli kimliklerini yitirmek ile yüz yüze Flippo, B. Edwin.(1982): Personel Manage-
kalabilirler. Bu çal›flmada da görülece¤i ment. London. s.162
Güven, Özbay. (1999). Türklerde Spor Kül-
gibi gençlerin kiflilik özelliklerinde baz› türü. Ankara. Atatürk Kültür Merkezi Yay›nla-
sapmalar tespit edilmifltir. r›.s.272
Zedelenen milli kimlik ve kiflilikler, Keskin, E.(1988). Sahneleme Üzerine. Türk
Halk Oyunlar›n›n Sahnelenmesinde Karfl›lafl›lan
kaybedilen birçok de¤er, bilinçli ve fluur- Problemler Sempozyumu Bildirileri. Kültür ve Tu-
lu Milli E¤itim politikalar› sayesinde, rizm Bakanl›¤›. Ankara. Mifad yay›nlar›. s.102
yeniden onar›larak birey ve toplumsal Köknel, Özcan.(1986): Kayg›dan Mutlulu¤a
Kiflilik. ‹stanbul. Alt›n Kitaplar Yay›nevi. s.109-110
hayattaki yerini alabilir. Bu yüzden O¤uz, Öcal.(2003): Küresel Olma Veya Yerel
Türk Milletine ait maddi ve manevi kül- Kalma ‹kileminde Türk Halk Kültürü. Türk Yurdu
türün detayl› bir flekilde araflt›r›larak Dergisi. 189.say›. s.22, 47.
Öztürk, Zekai.(1995): ‹flletmelerde Personel
kay›tlara geçirilmesi, her f›rsata da gör- Seçimi Yöntemleri Ve Psiko Teknik. Ankara. s.73
sel ve yaz›l› anlat›m› yap›larak arflivlen- Özyurt, Selahattin,(1995): Kültürel Kimlik
mesi böylelikle yeni kuflaklara aktar›m› ve Türkiye’de Birlik fiuuru Aç›s›ndan Türk Kimli¤i
Meselesi. ‹stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens-
sa¤lanmal›d›r. titüsü. Doktora Tezi, ‹stanbul.
Bu tür çal›flmalar›n daha kapsaml› Popkin, M.K.(1989): Adjustment Disorders
olabilmesi için kiflilik boyutlar› yan›nda And Impulse Control Disovder. s.17
Sezen, Lütfü.(1993). Erzurum fiehir Folklo-
benlik boyutlar›n›n da araflt›r›lmas›n›n ru. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
faydal› olaca¤› düflünülmektedir. Doktora Tezi
Tezcan, Mahmut.(1981): Kuflaklar Çat›flma-
KAYNAKLAR s›: Okuyan Ve Çal›flan Gençlik Üzerine Bir Araflt›r-
Aytaç, Serpil.(2001): Örgütsel Davran›fl Aç›- ma. Ankara. Kad›o¤lu Matbaas›. s.1-2
s›ndan Kiflili¤in Önemi, Uluda¤ Üniversitesi. Tiryaki, M. fiefik. (1984): Spor Yapanlarla
http://www.isguc.org/arc_view.php?ex=212 Yapmayan Bireylerin Kiflilik Özellikleri Yönünden
25/05/2004 Karfl›laflt›r›lmas›na ‹liflkin Bir Araflt›rma, Dokuz
Cücelo¤lu, Do¤an.(1992): ‹nsan Ve Davra- Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yük-
n›fl›. ‹stanbul. Remzi Kitabevi. s.417 sek Lisans Tezi. s.14
Dönmezer, Suphi.(1990): Sosyoloji, ‹stan- Turhan, Mümtaz,(1969): Kültür De¤iflmele-
bul, Beta Bas›m Yay›n Da¤›t›m. A.fi. s.116 ri, ‹stanbul, Devlet Kitaplar›, 1000 Temel Eser. s.56
Yalç›n, Selçuk.(1994): Personel Yönetimi. ‹s-
tanbul. s.78
200 http://www.millifolklor.com
HOCA AHMED YESEV‹ VE D‹VÂN-I H‹KMET
Dr.Varis ÇAKAN*
ÖZET
Bu makalede Karahanl›lar Devri Türk Edebiyat›n›n temsilcilerinden Hoca Ahmed Yesevi’nin hayat›,
onun Divân-› Hikmet adl› eserinin konusu, yaz›l›fl üslubu, günümüze kadar bulunan nüshalar› ve söz konu-
su eserin tesirleri gibi konular ele al›n›p incelenmektedir..
Anahtar Kelimeler
Hoca Ahmed Yesevi, Divân-› Hikmet, Türkistan, Orta Asya, Sofilik.
ABSTRACT
This article dwells on Hoca Ahmed Yesevi, the outstanding Sufi leader in Turkestan in the 12th cen-
tury as a man-of-letters in the Karakhanid Turkic literature and on the Divan-› Hikmet, his famous work
The Divan Hikmet is analyzed from a literary perspective in terms of its style, sources and impacts, as well
its existing original manuscripts.
Key Words
Hoca Ahmed Yesevi, Divan-› Hikmet, Turkestan, Central Asia, Sufism.
http://www.millifolklor.com 201
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
sini tek tek isimlendirerek Hz.Ali’ye ka- med Yesevi kendisi geçer. Bir müddet
dar ba¤lad›¤› (M.Carmuhammed-Uli sonra, vaktiyle fleyhi Yusuf el-Hemeda-
1998:182-188), annesinin ise fieyh ‹bra- ni’nin vermifl oldu¤u bir iflaret üzerine
him Ata’n›n müritlerinden Sayraml› irflad makam›n› fieyh Abdülhalik-› Guc-
Musa’n›n k›z› Ayfle Hatun oldu¤u anla- düvani’ye b›rakarak Yesi flehrine dö-
fl›lmaktad›r. Ahmed Yesevi, anne-baba ner.Çok geçmeden burada Orta Asya
ve aile muhiti itibariyle sayg›n, dinine Türklerine özgü “Yesevilik Tarikat›”n›
ve kültürüne ba¤l› bir manevi ortamda kurar (Köprülü 1981:193) ve vefat edin-
do¤mufl ve yetifltirilmifltir. Ahmed Yese- ceye kadar burada irflada devam eder.
vi’nin do¤um ve ölüm tarihi konusunda Hoca Ahmed Yesevi memleketine dön-
yap›lan çal›flmalarda flimdiye kadar ke- dükten sonra fikirleri ve eserleri ile bü-
sin bir sonuca varamam›flt›r.Araflt›rma- tün Türkistan’da çok büyük flöhrete sa-
c›lar bu konuda farkl› görüfller ortaya hip olur. Nam› hudutlar afl›p pek çok ‹s-
atm›fllar ve bunlar birer tahminden öte- lam ülkelerine yay›l›r. Bundan dolay›
ye gidememifltir.Ancak Do¤u Türkis- bütün ‹slam alemine, “Medine’de Mu-
tan’da bulunan Ahmed Yesevi ile ilgili hammed, Türkistan’da Hoca Ahmed” sö-
belgelerden anlafl›ld›¤›na göre Hoca Ah- zü yay›lm›flt›r (Osman 1992:193). Hoca
med Yesevi’nin Miladi 1005 y›l›nda do- Ahmed Yesevi’nin hayat› ve kerametleri
¤up, 1116 y›l›nda vefat etmifltir (Osman konusunda Türkistan’da pek çok s›rl› ri-
1992:193-194). fieyh ‹brahim Ata’n›n vayetler söylenmifltir. Bu rivayetlere gö-
Gevher fiehnaz adl› k›z›ndan sonra ikin- re, 63 yafl›na geldi¤inde, “Peygamberi-
ci çocu¤u olarak dünyaya gelen Ahmed miz Hz.Muhammed’e Cenab› Hak 63
Yesevi önce annesini, ard›ndan da baba- yafltan fazlas›n› vermemifl.Bana da bun-
s›n› kaybettikten sonra ablas› Gevher dan sonra Yeryüzünde yaflamak haram-
fiehnaz ile birlikte bugünkü Kazakis- d›r” diyerek yer alt›na bir çile hane yap-
tan’›n Yesi flehrine gelip yerleflmifltir. t›r›p oradan ç›kmadan ibadetlerini yap-
Baz› kaynaklardan Ahmed Yesevi ve be- m›fl ve hizmetlerine devam etmifltir.
raberindekilerin Sayram’dan göç etmesi- Böylece Hz. Peygamberimizin yafl›n›n
nin nedeninin bölgede bafl gösteren ku- yaklafl›k iki kat›n› (111 yafl) yaflad›ktan
rakl›k oldu¤unu ö¤renmekteyiz. sonra Hak’›n rahmetine kavuflmufltur.
‹lk ö¤renimine Yesi’de bafllayan Ah- Sayram’da ‹mam Muhammed b.Ali nes-
med Yesevi, küçük yafl›na ra¤men bir ta- linden gelenlere “Hâce” denildi¤i gibi on-
k›m tecellilere mazhar olmas›, beklen- lara ba¤l› olanlara da ayn› isim verili-
meyen fevkaladelikler göstermesi ile yordu. Ahmed Yesevi de bu silsileye ba¤-
çevresinin dikkatini çekmifltir. Menk›be- l› oldu¤u için “Hâce Ahmed”, “Hâce Ah-
lere göre, yedi yafl›nda H›z›r’›n delaleti- med Yesevi”, “Kul Hâce Ahmed” isimle-
ne nail olan Ahmed Yesevi Yesi’de Arslan riyle de an›lmaktad›r.
Baba’ya intisap ederek ondan feyiz al- Hoca Ahmed Yesevi’nin türbesi Al-
maya bafllar. Arslan Baba’n›n terbiyesi t›n Ordu hükümdar› Toktam›fl Han
ve irflad› ile Ahmed Yesevi k›sa zamanda (1379-1396) taraf›ndan tahrip edilip tür-
mertebeler aflar, flöhreti etrafa yay›lma- beye vakfedilen mal-mülk ya¤malanm›fl-
ya bafllar. Arslan Baba vefat ettikten bir t›r. Bu olaydan sonra kerametlerinin ve
müddet sonra, zaman›n önemli ‹slam hikmetlerinin vefat›ndan sonra da de-
Medeniyet merkezlerinden biri olan Bu- vam etti¤i ileri sürülen Hoca Ahmed Ye-
hara’ya gelip, burada devrin önde gelen sevi, bir rivayete göre, Emir Timur’un
alim ve mutasavv›flar›ndan olan fieyh rüyas›na girer ve ona zafer müjdesini
Yusuf el-Hemedani’ye intisap ederek verir. Timur gerçekten Toktam›fl Han ile
e¤itimine devam eder.Yusuf el-Hemeda- olan savaflta büyük zafere eriflince, Tür-
nî’nin vefat› üzerine irflad mevkiine Ah- kistan ve bütün Türk Dünyas›nda flöh-
202 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
reti ve nüfuzu iyice yay›lm›fl olan Hoca rifet ve Hakikat basamaklar›ndan geç-
Ahmed Yesevi’nin kabrini ziyaret için mek laz›m. Bunlar›n ilki olamadan ikin-
Yesi fiehrine gelir ve Hoca Ahmed Yese- cisi olmazd›. Hoca Ahmed Yesevi’in afla-
vi’nin mezar›n›n üstüne, devrin mimar› ¤›daki Hikmetlerinden, onun, re al dün-
flaheserlerinden olan bir türbe yap›lma- yay› felsefevi aç›dan elefltirdi¤ini, zalim
s›n› emreder. 1395-1397 y›llar› aras›nda hükümdarlar›n, zorbal›k yapanlar›n,
ya¤mada kaybolan türbeye ait önemli rüflvet alanlar›n, mal-mülk peflinde ko-
eserler geri getirilip, türbe inflaat› ta- flanlar›n ve dini suiistimal eden kötü ni-
mamland›ktan sonra yerine konulur.Ar- yetli dindarlar›n lanetlendi¤ini aç›kça
t›k bu devirde türbe, cami, medrese ve görebilmekteyiz2.
dergah› ile bir külliye halini al›r. Orta Dünya benim diyenler,
Asya olarak bilinen bugünkü Türkistan Cihan mal›ndan alanlar,
co¤rafyas›nda Hoca Ahmed Yesevi’nin Kerkes3 kuflu gibi,
neslinden pek çok ünlü flahsiyetler ç›k- O harama batm›fllar.
m›flt›r. Bunlardan biri Ali fiir Nevâî’nin, Molla Müftü olanlar,
Mecâlisu’n-Nefâis ve Nesâyimü’l-Mu- Yalan dava soranlar,
habbe adl› eserlerinden anlafl›ld›¤›na Ak› kara yapanlar
göre, Timurlular Dönemindeki meflhur O tamuya4 girmifller.
flair ve edip, Divan-i fieyhzâde Atâ ad- Kad› imam olanlar,
l› eserin müellifi Atâî’dir.Atâî’nin, Hoca Nahak dava soranlar,
Ahmed Yesevi’nin kardeflinin o¤lu ‹sma- H›mar yüglüg boluban,5
Yük alt›nda kalm›fllar.
il Atâ’n›n o¤lu oldu¤u anlafl›lmaktad›r
Haram yiyen hakimler,
(Emin 1988). Bunun yan› s›ra Anado-
Rifliflive (Rüflvet)al›p yiyenler,
lu’da da kendilerini Hoca Ahmed Yese-
Öz parma¤›n diflleyip,
vi’nin neslinden sayan pek çok ünlü flah-
Korku içre kalm›fllar.
siyet ç›km›flt›r. Bunlar aras›nda Semer-
Görüldü¤ü gibi bu m›sralar bize
kandl› fieyh Zekeriyya, Üsküplü fiair
meflhur ‹talyan flairi Dante taraf›ndan
Ata ve Evliya Çelebi zikredilebilir.
yaz›lan ‹lâhî Komedi’’nin içinde yer
2.Divan-› Hikmet’in Konusu ve alan “Cehennemnâme” destan›ndaki,
Örnekler “Fani dünyada kötülük eden birinin ce-
Hoca Ahmed Yesevi’nin hikmetleri- hennemde cezalan›fl tasvirleri”ni hat›r-
ni içine alan felsefevi ve edebi bir fliir latmaktad›r (Ömer 1989:80). Ayn› za-
mecmuas›na bugün Divan-› Hikmet manda yine söz konusu eserde kötüler
denilmektedir.Müellif Sofilik felsefesi bu flekilde tenkit edilirken, adaletli hü-
hakk›ndaki dünya görüfllerini fliiri bir kümdarlar, helal eme¤iyle yaflamaya ça-
üslupla Divan-› Hikmet adl› bu eserin- l›flan çiftçiler, namuslu ve dürüst esnaf-
de ifade etmektedir (Yesevi 1984:14, lar methedilmifltir.
1985:16).Hoca Ahmed Yesevi’ye göre,
Divan-› Hikmet nüshalar›n›n
“Hakiket yolu, Sofilik yoludur.Gerçek bir
muhteva bak›m›ndan oldu¤u kadar dil
sofi dehâ olmak için dört basamakl› hik-
bak›m›ndan da önemli farkl›l›klar arz
metten geçmesi laz›m. Bunlar›n ilki ‹s-
etmesi, bunlar›n farkl› flah›slar taraf›n-
lam’›n kaide nizam› olan fieriat› bilmek,
dan de¤iflik dil ve de¤iflik sahalarda
‹kincisi, tasavvufun temeli olan tarikat›
meydana getirildi¤ini aç›kça göstermek-
bilmek, üçüncüsü, Aflk-i ‹lahiye (Tanr›
tedir.Ayr›ca Divan-› Hikmet mecmular›
Aflk›) olan Marifeti bilmek ve dördüncü-
içine zamanla Yesevi dervifllerinin hik-
sü, Tanr› ile bütünleflen hakikati bil-
metleri de kar›flm›fl ve böylece kitap sa-
mekten ibarettir (Zahidov 1987:20).Yani
dece Hoca Ahmed Yesevi’ye ait bir eser
Hoca Ahmed Yesevi’ye göre, sofili¤in zir-
olmaktan uzaklafl›p hikmet gelene¤ini
vesine ulaflmak için fieriat, Tarikat, Ma-
yans›tan bir manzumeler mecmuas› ha-
http://www.millifolklor.com 203
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
line gelmifltir (Türkiye Diyanet Vakf› ‹s- vezin olan hece vezni ile ‹slamiyet’in
lam Ansiklopedisi Cilt 9:429). Fakat ek- esaslar›n› fleriat ahkam›n› ve Ehli-i sün-
lenen hikmetler kime ait olursa olsun net akidesini ö¤retmek bafll›ca gaye ol-
bütün hikmetlerin temelinde Hoca Ah- mufltur.Ayr›ca Hoca Ahmed Yesevi’nin
med Yesevi’nin inanç ve düflünceleri, ta- Hikmetlerinde Yeseviyye Tarikat› mürit-
rikat›n›n esaslar› bulunmaktad›r Hik- lerine tasavvufun incelikleri, tarikat›n
metler Türkler aras›nda bir düflünce bir- âdâp ve erkân› telkin edilmektedir.Bu
li¤inin teflekkül etmesi bak›m›ndan çok sebeple hikmetler sanat endiflesinden
önemlidir. uzak, sade ve didaktik bir özellik tafl›-
Hoca Ahmed Yesevi Hikmetlerinde maktad›r.
geçen “Defter-i Sanî” tabirinden biz söz Hoca Ahmed Yesevi Hikmetlerinin
konusu hikmetlerin birkaç defter halin- muhtevas› ile flekil ve dil yap›s›, Hoca
de tertip edildi¤ini, eldeki nüshalar›n Ahmed Yesevi’nin yetiflti¤i çevre, onun
ikinci defterden ibaret oldu¤unu anl›yo- hayat›, flahsiyeti, gayesi ve hitap etti¤i
ruz. Divan-› Hikmet’te ayr›ca Azim Hâ- zümrenin sosyal ve kültürel yap›s› ile il-
ce, Hâlis, Fakirî, Garibî, Hâce Sâlih, Kul gilidir. Hoca Ahmed Yesevi’nin ‹slami-
fierifî, Hüveydâ, Îkânî, Meflrep, Ubeydî, yet’in esaslar›n›, tasavvufun incelikleri-
Kul Süleyman ve Zelilî adlar›yla Yesevi ni bir Türk mutasavv›f› olarak yorumla-
gelene¤ine ba¤l› çeflitli flah›slar›n hik- y›fl›, bunlar› halk edebiyat›n›n bilinen
metleri yer ald›¤› gibi Divan-› Hikmet flekilleri içinde hece vezniyle ve sade bir
ad›n› tafl›mayan baz› hikmet mecmuala- dille herkesin anlayaca¤› tarzda ifade
r›nda da Hoca Ahmed Yesevi’nin fliirleri- etmesi hikmet tarz›n› do¤urmufl ve bu
ne rastlanmaktad›r. Hoca Ahmed Yese- tarz, zamanla Yesevi derviflleri vas›ta-
vi’ye izafe edilen Fak›r nâme ise Divan- s›yla gelenek halini alm›flt›r.
› Hikmet’in Taflkent ve Kazan bask›la- Fuat Köprülüye göre Hoca Ahmed
r›nda yer almaktad›r. Müstakil bir risa- Yesevi’nin hikmetlerinde bafll›ca iki esas
leden daha ziyade Divan-› Hikmet’in unsur göze çarpar. Bunlardan biri ‹s-
mensur bir mukaddimesi durumunda lam, yani dini sofiyane unsur, di¤eri ise
olan Fak›r nâme’nin Divan-› Hikmet milli yani Türklerin eski halk edebiya-
yazmalar›n›n hiçbirinde bulunmamas›, t›ndan al›nan unsurdur (Köprülü
bunun Hoca Ahmed Yesevi taraf›ndan 1981:197). ‹slam, yani dini sofiyane un-
kaleme al›nmad›¤›n›, daha sonra Di- sur mevzuda daha kuvvetli oldu¤u hal-
van-› Hikmet’i tertip edenler taraf›n- de, milli yani Türklerin eski halk edebi-
dan yaz›l›p söz konusu esere dahil edil- yat›ndan al›nan unsur bilhassa flekil ve
di¤ini göstermektedir. vezinde daha belirlidir. ‹slamiyet daire-
Divan-› Hikmet’in yazma ve bas- sine henüz yeni giren Orta Asya Türkle-
ma nüshalar›nda bulunan hikmetlerin ri, fleklen kendilerine hiç yabanc› gelme-
say›s› baz› farkl›l›klar göstermektedir. yen Divan-› Hikmet’e ta biatiyle büyük
Bugüne kadar de¤erlenebilen Hoca Ah- k›ymet veriyorlard›. Mevzu da kendileri-
med Yesevi’ye ait hikmetler 250’yi bul- ni alakadar etti¤i için, söz konusu eser
maktad›r. Bu sebeple hikmetlerin birin- az zamanda halk aras›nda hemen he-
de yer alan, “Dört bin dört yüz hikmet men kutsi bir mahiyet al›r.Bununla be-
söyledim” ifadesi daha eski bir Divan-› raber bu hususta en mühim amil, Hoca
Hikmet nüshas› bulunmad›¤› müddetçe Ahmed Yesevi’nin ayn› zamanda büyük
bir rivayetten öteye gitmemektedir. bir tarikat›n kurucusu olmas› ve tarika-
Hoca Ahmed Yesevi’nin Hikmetle- t›n›n süratle pek genifl bir sahaya yay›-
rinde, ‹slam dinine yeni girmifl veya bu larak yüzy›llarca yaflamas›d›r.
dini henüz kabul etmemifl olan ve okur- Divan-› Hikmet nüshalar›nda bu-
yazar olmayan Türk topluluklar›na milli lunan hikmetlerin hangi Türk Lehçesiy-
204 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
le yaz›ld›¤›n› tay›n etmek için, XII.yüz- Divan-› Hikmet’in Maarif Nezareti ta-
y›lda edebi Türk Lehçelerinin co¤rafi da- raf›ndan Halis Efendi’den al›nan kitap-
¤›l›fl›n› tespit ederek Hoca Ahmed Yese- lar aras›nda bulunan bir nüshas› bulun-
vi’nin do¤du¤u ve en çok yaflad›¤› saha- maktad›r. Bu nüsha H.1260’ta (M.1844-
n›n lehçesini ve orada hakim olan kültür 45) yaz›lm›fl olup, içinde Hoca Ahmed
(Hars) ak›mlar›n› anlamak icap eder. Bu Yesevi’ye ait olmayan bir çok manzume-
hususta yap›lan uzun araflt›rmalara gö- ler bulunmaktad›r. Katannof’tan al›na-
re Divan Hikmet, Kutadgu Bilig’in rak ‹stanbul’a getirilen bir nüsha daha
yaz›ld›¤› Karahanl› Devrindeki Hakani- bulunmaktad›r. H.1290’da (M.1873-74)
ye Türkçe’si ile yani Kaflgar Türkçe’si ile yaz›ld›¤› anlafl›lan söz konusu nüsha
yaz›lm›flt›r (Osman 1992:197). 331 sayfadan oluflmakta olup, her sayfa-
3.Divan-› Hikmet’in Yaz›l›fl Üslu- da ortalama olarak 11 m›sra olmak üze-
bu ve Nüshalar› re 99 hikmet mevcuttur. Ancak Fuat
Divan-› Hikmet’in büyük bir k›sm› Koprülü’ye göre bu nüsha yanl›fl ve ber-
befl-yirmi befl aras›nda de¤iflen dörtlük- bat olup, ilmi ehemmiyeti yoktur. Macar
lerden ibaret olup, kafiye düzeni koflma- Akademisi Kütüphanesinde de Divan-›
ya benzemektedir. Hikmetlerin bir k›s- Hikmet’in yazma bir nüshas›n›n bulun-
m›nda da gazel tarz› kullan›lm›flt›r. Tür- du¤u bilinmektedir. Divan-› Hikmet
kistan’da halk aras›nda çok sevilen ve bütün Orta Asya’da ve di¤er Türk co¤-
yayg›n bir biçimde kullan›lan yedili rafyalar›nda çok meflhur bir eser olmas›
(4+3=7) ve on ikili (4+4+4=12) ölçüsü, münasebetiyle baflka kütüphanelerde
gazel tarz›ndaki manzumelerde ise on veya hususi ellerde söz konusu eserin
dörtlü (7+7=14) ölçüsü kullan›lm›flt›r. daha çok nüshalara rastlanabilece¤i mu-
Hoca Ahmed Yesevi seçti¤i vezinlerde bi- hakkakt›r. Günümüzde bulunan nüsha-
le ça¤›n›n müflterek zevkine uyarak, na- lar de¤iflik kifliler taraf›ndan de¤iflik sa-
z›m flekli bak›m›ndan da dört m›sradan halarda tertip edildi¤i için hikmet say›s›
meydana gelen ve yaln›z dördüncü m›s- bak›m›ndan da farkl›l›klar gösterir. Ayn›
ralar› aralar›nda kafiyeli muhtelif basma nüshalar› için de söz konusudur.
k›t’alar›n vücuda getirdi¤i destan tarz›n› Dünya kütüphanelerinde mevcut yüzler-
kullanm›flt›r. Bu destanlarda her k›t’a ce Divan-› Hikmet nüshas›ndan fayda-
sonundaki m›sralar›n ya aynen veya ka- lanarak sa¤lam bir metin haz›rlamak
fiye itibariyle tekerrürü, onlar›n tek ola- henüz imkans›zd›r.Divan-› Hikmet’in
rak okunmaktan ziyade, belki de dini baz› nüshalar› aras›nda ‹stanbul Üni-
toplant›larda umumi surette okunmak versitesi Türkiyat Araflt›rmalar› Ensti-
üzere yaz›ld›¤›n› göstermektedir. Di- tüsü Kütüphanesi (Nr: 2497), Ahmet Ca-
van-› Hikmet bu bak›mdan da eski fero¤lu (fiahsi kitaplar› arar›nda) ve
Türk Halk Edebiyat› verimlerinden ay- Emel Esin nüshalar› (Esin-Tek Vakf›
r›lm›yor. Ktp) ile Manchester The John Rylands
Divan-› Hikmet’in Hoca Ahmed University Library (Nr:67), ‹stanbul
Yesevi’nin bütün hikmetlerini içine alan Üniversitesi (TY, Nr: 3898), Millet (Ali
tam ve güvenilir bir nüshas› henüz eli- Emiri, Manzum, Nr: 16) ve Konya Mev-
mize ulaflmam›flt›r. Söz konusu eserin la’na Müzesi (Nr: 2583) kütüphaneleri
nüshalar›n›n en eskisinin Vefik Pafla ile S.Petersburg Asya Halklar› Müzesin-
Kütüphanesinde oldu¤u biliniyor. Bu deki (Nr.D. 41) el yazmalar› bulunmak-
nüshan›n 148 varakl›, sade fakat güzel tad›r.
bir yaz›yla ve bafll›klar› k›rm›z› olarak Divan-› Hikmet ilk defa Kazan’da
H. 1105’te (M.1693-94) yaz›ld›¤›n› Kata- H.1295’te (M.1878-79) Hikem-i Hazret-
log’dan (Katalog Nr: 1039)ö¤renebiliyo- i Sultan’ül-‘rifin Hoca Ahmed Yesevi
ruz (Köprülü 1976:121). Bundan baflka ad› ile 67 Hikmet ve bir Münacattan
http://www.millifolklor.com 205
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
mürekkep 125 sayfal› bir risale halinde (Eraslan 1991) ve Türkiye Diyanet Vakf›
bas›lm›flt›r. Kazan’da söz konusu eserin taraf›ndan (Bice 1993) neflredilmifltir.
ikinci bas›m›n›n yap›ld›¤› biliniyorsa da Ancak Hoca Ahmed Yesevi’ye atfedilen
elimize yeterli bilgi geçmemifltir. hikmetlerin tamam› bu iki yay›nda top-
H.1311’de (M.1894-95) yine Kazan’da lanabilmifl de¤ildir
Divan-› Hikmet’in üçüncü bask›s› ya- 4. Divan-› Hikmet’in Tesirleri
p›lm›flt›r. Kazan Üniversitesi Matba- XI.yüzy›l›n sonlar› ile XII.yüzy›l›n
as›nda bas›lan bu nüsha, Divan-› Hik- bafllar›nda Orta Asya Türk topluluklar›
met-i Sultanü’l-‘Ârifin Hoca Ahmed ‹ran üzerinden gelen dini ve kültürel bir
b.Mahmud b.iftihar-› ismiyle bas›lm›fl istilan›n tehdidi alt›nda idi. Bir k›s›m
olup, bu bask›da Gulam Muhammed Türkçe konuflan Türk kavimlerinde
b.Müftü Rahimu’llah Kureyfli-i Esedi el- dersler bile Farsça veya Arapça verili-
Haflimi el-Lâbûrî’nin Hazînetü’l-Asfiyâ yor, okumufl ve ayd›n Türklerin baz›lar›
adl› meflhur Tezkere-i Evliyâ’s›ndan ç›- fliir ve yaz› dil olarak Farsça ve Arap-
kar›lm›fl ufak bir hâl tercümesi, 17 say- ça’ya yönelmifllerdi. ‹slamiyet’i yeni ka-
fal› mensur bir mukaddime, 134 Hik- bul eden veya kabul etmekte olan halk
met ve bir Münâcât yer almaktad›r. ise Arapça ve Farsça bilmiyorlard›. Hoca
1896 y›l›nda yine Kazanda neflredilen Ahmed Yesevi yetiflmifl bir ayd›n kifli
Divan-› Hikmet’in dördüncü bask›s›na olarak Farsça ve Arapça’y› çok daha iyi
gelince, 277 sayfadan oluflmakta olan bu bilmesine ra¤men halka yöneldi.Halk›n
bask›, aynen üçüncü bask›s›nda oldu¤u dili ile konufltu ve eser verdi. O genifl
gibi Hazinetü’l-Asfiyâ’dan ç›kar›lm›fl halk kitlelerinin anlayabilece¤i sade
hâl tercümesi ile sülûk adab›na ait mu- Türkçe ile “Hikmet” denilen deyifllerini
kaddimeyi ve üçüncü bask›s›ndan 14 yazmaya bafllad›. Türkçe ile fliir yaz›la-
fazlas›yla 148 Hikmet’i içine al›r. Di- mayaca¤› iddias›nda olan hatta kendisi-
van-› Hikmet H.1314’te (M.1898-99) ni yad›rgayan sözde ayd›nlara ald›rma-
Taflkent’te Tafl-basmas› olarak neflredil- d›.‹slamiyet’in hayata dair insani, ahla-
mifltir. Söz konusu eserin Taflkent bask›- ki prensiplerini kendine ait sade ifade-
s› Fakrnâme ad› verilen mensur muka- lerle söyledi ve yazd›. Evlerde, sohbet-
demeyi, üçüncü Kazan bask›s›na yak›n lerde, toplant›larda ve çeflitli toplu yer-
Hikmet’leri ve sonundaki Münâcât’› lerde onun yüzlerce binlerce beyti yaz›-
içine alan 154 sayfadan oluflmakta olup, l›r, okunur, söylenir ve ifllenir oldu.99 bi-
sonunda Yesevi dervifllerinden birinin ne ulaflt›¤› söylenen talebeleri onun hik-
yine ayn› tarzdaki Hikmetlerini de içine metlerini köylere, flehirlere, k›fllak ve
almas› bak›m›ndan di¤er bask›lardan yaylaklara ve hatta mezarlara tafl›d›lar.
bir fazlal›k gösterir. Özbekler Dergah› Bu fliirler, deyifller, ö¤ütler “Hikmet” ola-
fieyhi Haci Süleyman Efendi’nin H. rak özdeyifller halinde Türk ordusunun
1299’da ‹stanbul’da Dîvânü Belâgat gitti¤i her yere ulaflt›.Bu sebeple, ölü-
ünvân-› Sultanü’l-‘ârifîn Hoca Ah- münden sonra da Türkçe fliir söyleme
med Yesevi ismiyle neflretti¤i nüshaya gelene¤i onun Hikmet’lerinden esinle-
gelince, bu, her sayfas›nda ortalama 26 nen yeni ergin kiflilerce devam ettiril-
m›sray› içine alan toplam 276 sayfal›k di.Hac› Bektafl Veli, Yunus Emre ve Hac›
bir nüshad›r.Di¤er bask›lardan epeyce Bayram’lar Hoca Ahmed Yesevi’nin er-
fazla olan bu ‹stanbul bask›s›nda Hoca ginlik ve ermifllikte de fliir, deyifl ve teb-
Ahmed Yesevi’den baflka birçok tan›nm›fl li¤de de takipçileri oldu (Mert Bilig Ya-
Orta Asyal› Türk Mutasavv›f flairlerinin y›nlar› 13:28).
manzumeleri de yer almaktad›r. Son ola- Prof.M.Hartmann, Ça¤atayl›lar
rak Hoca Ahmed Yesevi’nin söz konusu Devri Orta Asya Türk flairi Çimyanl›
hikmetleri Kültür Bakanl›¤› taraf›ndan Hüveyda’dan söz ederken Hoca Ahmed
206 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Yesevi’nin vücuda getirdi¤i Hikmet ile ¤i Sar› Saltuk, ‹slamiyet’i Do¤u Avru-
manen bütün Türkistan’› doldurdu¤unu pa’da ve Balkan ülkelerinde köklefltiren
söylüyor ve diyor ki: Divan-› Hikmet gönül eri idi. Bu kültür ve bilim adamla-
sahibinin ölümü, Kutadgu Bilig’in teli- r› Türk ak›nc›lar›n›n manevi olmufllar,
finden ancak bir as›r sonra oldu¤u düflü- ordular bir bölgeye girmeden önce o böl-
nülürse, hatta bugün bile afla¤› yukar› geyi fethe haz›rlam›fllar, fetihten sonra
müellifin ölümünden yaklafl›k 760 y›l ise bu bölge halk›na, girdikleri yeni kül-
sonra kendi halk› aras›nda yaflayan bu türü özümsetecek ö¤reticiler ve kültür
kitab›n ehemmiyeti lay›k›yla anlafl›- tafl›y›c›lar› olmufltur. Bugün biz Orta As-
l›r.Hakikaten, Türk Tarihi hakk›nda ya’dan Kafkaslara, Do¤u Türkistan’dan
araflt›rmalarda bulunan bütün Avrupa Anadolu’ya ve Anadolu’dan Balkanlara
alimleri, Hoca Ahmed Yesevi’nin bütün kadar uzanan genifl co¤rafyadaki Türk
Türk Dünyas›ndaki tesirini ve önemini topluluklar› aras›nda var olan dil ve kül-
az çok idrak etmifllerdir. Léon Cahun bir tür bütünlü¤ünü flüphesiz Hoca Ahmed
eserinde, Timur zaman›nda Türkçe Yesevi ve onun takipçileri olan alp eren-
Farsça’ya galebe etti, Maveraünnehir lere borçluyuz.
uyan›fl devrinin adamlar› art›k Farsça
NOTLAR
de¤il Ça¤atayca denilen Türkçe ile yaz›- 1 Sayram’da Muhammed Hanefi evlad›ndan
yorlard›. Daha onlardan önce Türkistan- olduklar›n› iddia eden baflka kimselere de rastlan-
l› Hoca Ahmed Yesevi halk dili olan mas›, daha do¤rusu onlar›n bir s›n›f teflkil edecek
Türkçe’yle yazm›flt›.Hoca Ahmed Yese- kadar çok olmas›, Ahmed Yesevi’nin Bugünkü Do¤u
Türkistan’›n Sayram kasabas›nda do¤du¤unu tama-
vi’den sonra Türkçe öyle bir ehemmiyet m›yla kuvvetlendiriyor.
kazand› ki o meflhur Mirâc-Nâme, 2 Bu parça Do¤u Türkistan’da ç›kmakta olan
Baht›yar-Nâme, Tezkiretü’l-Evliyâ Bulak Mecmuas›n›n 14.(1984) ve 16.(1985) say›s›na
bas›lan Divan-› Hikmet’ten al›nm›flt›r.
gibi kitaplar Uygur Lehçesi ve Uygur 3 Ölmüfl hayvanlar›n etini yiyen bir çeflit ku-
Harfleri ile yaz›ld›. fla “Kerkes k›flu”denir
Konar-Göçer Türk topluluklar›n›n 4 Tamu cehennem demektir.
5 “Himar yüglüg Boluban” ise günümüz Türk-
yerleflik hayata geçtikleri ve kitleler ha-
çe sinde, “Yüklü Eflek misali” anlam›ndad›r.
linde ‹slamiyet’e girmeye devam ettikle-
ri bir dönemde, Hoca Ahmed Yesevi’nin KAYNAKÇA
‹slamiyet’in bütünlefltirici esaslar›n›, Bice Hayat›, Divan-› Hikmet, Ankara, 1993.
Carmuhammed-Uli M, Yesevilik Bilgisi, An-
ba¤lay›c› pratik ilkeler olarak toplumun
kara, 1998.
en uç kesimlerine kadar yayg›nlaflt›rma- Emin A.M., Uygur Edebiyat›nda Ahmed Yese-
s›, yeni aray›fllar içerisindeki genifl kitle- vi ve Yesevicilik, Kaflgar Pedagoji Enstitüsü ‹lmi
leri, tek kültür oda¤›nda bütünlefltirdi. Dergisi, Say›:I.1988.
Eraslan K, Divan-› Hikmet’ten Seçme-
Sadece Maveraünnehir’de de¤il Anado- ler,Ankara,1991.
lu’da, Rumeli’de ve Balkanlar’da Türk Köprülü M. Fuat, Türk Edebiyat›nda ‹lk
Kültürü ve dilinin yerleflmesinde Hoca Mutasavv›flar, Ankara, 1976.
Köprülü M.Fuat, Türk Edebiyat› Tarihi, ‹s-
Ahmed Yesevi ve takipçileri önemli rol
tanbul, 1981,
oynam›fllard›r.Osmanl› Devletinin ma- Mert Hamdi, Hoca Ahmet Yesevi Hayat›,
nevi kurucular› olan fieyh Edebal›, Hac› Fikirleri Hizmeti Bilig Yay›nlar› 13 Ankara.
Bektafl Veli, Haci Bayram Veli ve Geyik- Osman Gayretcan, Uygur Klasik Edebiyat›-
n›n K›saca Tarihi, Urumçi,1992.
li Babalar Hoca Ahmed Yesevi’nin tem- Ömer fi, Uygur Klasik Edebiyat›, (Hoca Ah-
silcileri ve takipçileri idi. Hoca Ahmed med Yesevi Bölümü), Urumçi,1989.
Yesevi’nin, Diyar-› Rum denilen ve yeni Türkiye Diyanet Vakf› ‹slam Ansiklopedisi,
fethedilmekte olan Anadolu’ya, el verip Cilt:9.
Yesevi Ahmed, Divan Hikmet Bulak Mecmu-
gönderdi¤i Hac› Bektafl Veli Osmanl› or- as›, (Do¤u Türkistan’da üç ayda bir ç›kan Klasik
dular›n›n manevi yetifltiricisi oldu. Yine Edebiyat Mecmuas›) 1984, Say›:14 ve 1985, Say›:16.
onun ayn› amaçla Balkanlara gönderdi- Zahidov Vahid, Tasavvuf Hakk›nda, Bulak
Mecmuas›, 1987, Say›: 20.
http://www.millifolklor.com 207
DR. H‹MMET B‹RAY GENÇ FOLKLORCULAR KÖfiES‹
‹rina ‹US‹UMBEL‹*
ÖZET
Gagauzlar›n mitolojisinden, eski kültüründen, dininden miras al›p kendi ça¤›n›n flartlar›na uygulaya-
rak yaflatt›klar› yeni kültüründe, dininde, yaflam flartlar›n›n gerektirdi¤i ölçüde yeni biçimler, yeni içerikler
ve anlat›l›fllarla oluflan mitler ve inan›fllar vard›r.
Yap›lan çal›flma sonucunda anlafl›lmaktad›r ki, mitolojik anlat›lara XIX. yüzy›la kadar yo¤un olarak
inan›lmaktayken, XX. yüzy›ldan itibaren al›nan e¤itimin tesiriyle de olmas› gerek, bilimin getirdi¤i aç›kla-
malara inan›l›rken, mitolojinin getirmifl oldu¤u aç›klamalar yavafl yavafl zay›flam›flt›r ve günümüzde ger-
çekli¤ine inan›lmayan anlat›lar olarak varl›¤›n› sürdürmektedirler. Gagauz Türklerinde karfl›m›za ç›kan ba-
z› mitolojik motifler, di¤er Türk halklar›n›n mitolojik motifleriyle büyük benzerlik göstermekteyken, baz›lar›
da Slav halklar›n›n mitolojik motifleriyle benzeflmektedir.
Anahtar Kelimeler
Gagauz Türkleri, mit, inan›fl.
ABSTRACT
Having taken their mythological, old cultural and religious heritage from their past Gagauzs have mo-
dified their own beliefs and myths, as well as the contents of their mythological, old cultural and religious
heritage shaping them by the contemporary conditions.
As it can be understood from the results of the conducted research, the belief in mythological discour-
ses was strong until the end of XIXth century. Yet, supposedly as the result of enlightenment, in XXth cen-
tury belief in scientific explanations made the old mythic beliefs survive as discourses in which contents are
not believed. While, some mythological motifs belonging to Gagauz Turks that we encounter has a great si-
milarity with the mythological motifs of other Turkic nations, others resemble Slavic nations’ mythological
motifs.
Key Words
Gagauz Turks, myth, belief.
208 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
oldu¤u için Mircea Eliade’nin “mit, kutsal bir kültü etraf›nda flekillenen bu pratik günü-
öyküyü anlat›r; en eski zamanda, “bafllang›ç- müzde de devam etmektedir. Bu prati¤in, gü-
taki” masallara özgü zamanda olup bitmifl bir nümüzdeki Gagauz Türkleri’nin Hristiyanl›¤›
olay› anlat›r” (Eliade 1993:13) tan›m›n› be- ile hiçbir alâkas› olmad›¤›n› belirtmeliyiz.
nimsemekteyiz. Kanaatimizce, bu pratik orman-a¤aç kültü-
Gagauz Türkleri’nin mitleriyle ilgili ayr› nün izlerini bar›nd›rmaktad›r.
bir bilimsel çal›flma henüz yap›lmam›flt›r. An- Öte yandan, Gagauz Türkleri, Hristi-
cak, baflta V. Moflkof (1904) ve A. Manof yanl›¤›n etkisiyle, insano¤lunun atas› olarak
(1939) olmak üzere, baz› araflt›rmac›lar›n ça- kabul ettikleri Adem’›n topraktan yarat›ld›¤›-
l›flmalar›nda Gagauz Türkleri’nin baz› mitle- na, analar› olarak da kabul ettikleri Hav-
rinin metinleri, Gagauzlar›n halk inan›fllar› va’n›n ise, Adem’in e¤esinden yarat›ld›¤›na
ele al›nm›flt›r. Gagauz Türkleri’nde bir za- inanmaktad›rlar. Topraktan yarat›lma inanc›,
manlar varolan eski mitlerin belirgin izlerini Mircea Eliade’nin de ifade etti¤i gibi, “insan-
destanlar ve masallar içinde nesir fleklinde lar›n Toprak taraf›ndan do¤urulmas› evrensel
bulmak mümkündür. Ay› Kulakl›, Tepegöz, yayg›nl›¤a sahip bir inançt›r” (Eliade
Kalina, Padiflah Hem Fukara Çocuk gibi ma- 1991:118). Ayr›ca Gagauz Türkleri, afla¤›da
sallar buna örnek teflkil etmektedirler. Des- da ele alaca¤›m›z gibi, topra¤› canl› bir varl›k
tanlarda ve masallarda yer alan Cendem-Ba- olarak görmektedirler. Toprak’› derin k›fl uy-
busu, birkaç bafll› y›lan (ejderha), y›lan, dev kusundan uyand›rmak için uzun bir sopayla
kufl, bir kar›fll›k adam, tek gözlü devler vs. 40 kez topra¤a de¤dirmekte (Kvilinkova
destanlara ve masallara mitlerden yans›yan 2001a:3) ve Toprak’› ›s›tmak için atefl yak-
unsurlard›r. Gagauz Türklerinde mitler unu- maktad›rlar (Kvilinkova 2001c:16).
tulup inan›l›rl›¤›n› kaybetmifllerdir. Mit me- Gagauz Türkleri’nin mitolojisini incele-
tinlerini ancak masal, efsane, rivayet fleklin- mek için, elde etti¤imiz mitolojik malzemeyi
de bulup tespit etmek mümkündür. flu gruplara bölmek mümkündür:
Gagauz Türkleri’nde, halk›n yarat›l›fl› 1. Kozmogoni mitleri ve gök, bulut, y›l-
ile ilgili yarat›l›fl miti mevcut de¤ildir. Fakat d›z, ya¤mur vs. ile ilgili inan›fllar;
bununla birlikte, Gagauz Türkleri’nin töre ve 2. Hayvanlar ve hayvanlar ile insanla-
geleneklerini araflt›racak olursak, a¤aç, kufl, r›n aras›ndaki münasebetleri yans›tan mitler
kurt, at, atefl, yer-su gibi kültlerin izlerini ra- ve inan›fllar;
hatl›kla bulmak mümkündür. Bu ba¤lamda, 3. Mitolojik varl›klarla ilgili mitler ve
“a¤açtan yarat›lma mitini Türk yarat›l›fl mit- inan›fllar.
leri aras›nda en eski yarat›l›fl miti olarak”
(Çobano¤lu 2001:32) ve “di¤er yarat›l›fl mitle- 1. Kozmogoni mitleri ve gök, bu-
rin prototipi olarak” (Çobano¤lu 2001:33) ka- lut, y›ld›z, ya¤mur vs. ile ilgili inan›fllar
bul edecek olursak, Gagauz Türkleri’nde Kozmogoni (Cosmogony) mitleri, evrenin
a¤açtan yarat›lma mitinin mevcut olmamas›- nas›l olufltu¤unu anlatan mitlerdir. Belirtme-
na ra¤men, a¤aç kültüyle ilgili izleri rahatl›k- liyiz ki, günümüzdeki Gagauz Türkleri’nin
la bulmak mümkündür. Gagauz Türkleri’nde, bütün dünya ve âlemin meydana gelifli hak-
t›pk› Katanov’un tespitine göre (Çobano¤lu k›ndaki görüflleri inançlar›na göre farkl›l›k
2001:34), kutsal a¤ac›n kamlar›n göklere yol- göstermektedir. Ateistler, evrenin herhangi
culu¤unda yer almas›, kam öldü¤ü zaman, bir ola¤anüstü kifli veya kuvvet taraf›ndan
a¤ac› oyup yontarak kam cesedin içine koyul- yarat›ld›¤›na inanmaks›z›n, rüzgâr, ya¤mur
mas›, onu gömdükleri yere bir a¤aç dikip o gibi do¤a güçlerini de tanr› taraf›ndan yöne-
a¤aca kam›n bütün eflyalar›n as›lmas› gibi, tildi¤ini kabul etmemekte ve insano¤lunun
Gagauz Türkleri’nde de biri öldü¤ünde a¤aç- geliflimini de Darvin teorisine göre aç›kla-
tan yap›lm›fl tabut ile defnedilir, eflyalar› da maktad›rlar. Hristiyan dinini benimseyen
“ölü dal›” olarak adland›r›lan, a¤açtan kesil- Gagauz Türkleri ise, Hristiyanl›kta varolan
mifl bir dall› buda¤a as›l›r ve o budak mezara aç›klamalar› kabul etmektedirler. Ancak bu-
saplan›r, belirli bir zaman geçince o budak rada vurgulamam›z gerekiyor ki, Hristiyan-
kuruyaca¤› için, mezara fidan dikilir. A¤aç l›k; bir türlü kökü kaz›namayan kutsal figür-
http://www.millifolklor.com 209
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
leri ve “pagan” mitlerini “Hristiyanlaflt›rm›fl- t›r. Ay› Kulakl› masal›, buna çok güzel bir ör-
t›r”. Çok sayda tanr› ya da ejderha öldüren nek teflkil eder. Bu masal›n kahraman› olan
pek çok kahraman, Aziz Georges (Gagauz Ay› Kulakl›, Yeralt› Ülkesi’ne gider. Yeralt›
Türklerinde Aziz Georgi’dir) kimli¤ine bürün- Ülkesi’nde, Yer’de oldu¤u gibi insanlar yaflar,
müfl; f›rt›na tanr›lar› Aziz Eli (Gagauz Türk- göl, a¤açlar vs. vard›r1. Yeralt› ülkesi baflka
lerinde Aziz ‹liya’d›r)’ye dönüflmüfl; say›s›z halklar›n inançlar›nda da mevcuttur2. Âle-
bereket tanr›ças› Meryem ile ya da azizlerle min “pek çok katl› bina biçiminde yarat›ld›¤›
bir tutulmufltur (Eliade 1993:159). inan›fl› umumidir, bilhassa Müslümanlar ara-
Gök, bulut, y›ld›z, ya¤mur vs. ile ilgili s›nda” (Manof 1939:61). Kainat›n gökyüzü,
inan›fllara geçmeden önce, belirtmeliyiz ki, yeryüzü ve yeralt› olan katlar› Gagauz Türk-
mitolojik anlat›lara XIX. yüzy›la kadar yo¤un leri’ne göre, sürekli birbiriyle iletiflim içinde
olarak inan›lmaktayken, XX. yüzy›ldan itiba- bulunmaktad›r.
ren e¤itimin de tesiriyle, bilimin getirdi¤i Yer: Günümüzde Gagauz Türkleri dinin
aç›klamalara inan›l›rken, mitolojinin getir- tesiriyle yerin Allah taraf›ndan yarat›ld›¤›na
mifl oldu¤u aç›klamalar yavafl yavafl zay›fla- inanmaktad›rlar. Günümüzde rastlanma-
m›flt›r ve günümüzde gerçekli¤ine inan›lma- makla beraber, Gagauz Türkleri’nde varolan
yan anlat›lar olarak varl›¤›n› sürdürmekte- inançlarda yerin canl› bir varl›k gibi tasavvur
dirler. edildi¤i anlafl›lmaktad›r. Örne¤in, Gagauz
Gök: Gagauz Türkleri, gö¤ü yerin üze- Türkleri aras›nda “Yer Gözünden” bahsedil-
rinde kristal bir kubbe olarak düflünürler mektedir (Manof 1939:67). Yerin Gözü olarak,
(Argunflah 1991: 43-44; 1998:132; Manof dibi olmayan batakl›klara denmektedir. Bu
1939:61). Bir mitte gök flöyle anlat›l›r: “Gö- batakl›klar›n yarat›l›fl› ise, flöyle anlat›lmak-
¤ün yedi kat› var. Birinci kat toprakt›r ve tad›r: “Toprak ilk defa sürülürken ac›dan ba-
orada insanlar yaflar. Yukar› do¤ru giden kat- ¤›rm›fl, çizileri ise kanla dolmufl. Böylece ba-
larda periler, ilâhlar, melekler yaflar. Son ye- takl›k oluflmufl. O zaman Allah görünerek
dinci katta ise, Allah Tangri kendi taht›nda topra¤a demifl ki: “Hiç a¤lama ve kan kusma!
oturarak dünyaya bakar”. Ayr›ca A. Manof’un Çünkü insanlar› sen besleyeceksin, ama daha
(1939:61) verdi¤i bilgilere göre, gö¤ün ilk za- sonra hepsini yutacaks›n!” Bunun üzerine
manlarda yere bir insan boyu kadar yak›n ol- toprak teselli bularak art›k ne a¤lam›fl, ne de
du¤una inanan Gagauz Türkleri, onun bu- kan kusmufl” (Manof 1939:67).
günkü haline gelifli hakk›nda flöyle bir inanca Yerin canl› bir varl›k gibi tasavvur edil-
sahiptirler: “Bir gün adam›n biri, efli ve çocu- mesi, yukar›da da söyledi¤imiz gibi, ilkbahar-
¤u ile beraber hasada gitmifl. Bu¤day baflak- da Toprak’› derin k›fl uykusundan, uzun sopa
lar›n›n uçlar› gökyüzüne temas ediyormufl. ile 40 kez de¤mek suretiyle uyand›rmaya ça-
Bu s›rada çocuk donuna pisletmifl. Annesi de l›flmalar›ndan (Kvilinkova 2001a:3), Toprak’›
çocu¤u temizledikten sonra pisliklerini f›rla- ›s›tmak için atefl yakmalar›ndan (Kvilinkova
t›nca, bunlar gö¤e yap›flm›fl. Bunun üzerine 2001c:16), sabahlar› düflen çi¤in Toprak’›n ne-
Allah k›zarak gö¤ü yavaflça yukar›ya çekme- fesi, solu¤u olarak görmelerinden (Manof
ye bafllam›fl. O esnada köpe¤in biri bu¤day 1939:65) de anlafl›lmaktad›r. Ayr›ca Manof’un
bafla¤›n›n bir k›sm›n› kapm›fl. A¤z›n›n d›fl›n- (1939:66) tespitlerine göre, Gagauz Türkle-
da kalan k›sm› gö¤e do¤ru ayr›lm›fl. Onun ri’nde di¤er Türk kavimlerinde de oldu¤u gi-
için bugün baflaklar›n üzerindeki taneler, kö- bi3, yerin bir sar› öküzün boynuzlar› aras›n-
pek ne kadar kapm›flsa o kadard›r. Ve böylece da oldu¤u ve bu öküz taraf›ndan tafl›nd›¤›;
gök bugünkü durumuna gelmifl” (Manof veya da deniz bal›¤›n›n s›rt›nda durdu¤u
1939:61). inanc› vard›r. Öküz, yoruldu¤undan, dünyay›
Gagauz Türkleri, gök katlar› ad› alt›nda bir boynuzundan di¤erine f›rlatt›¤›nda ya da
kâinat›n katlar›n› anlamaktad›rlar. Bu ba¤- bal›k kuyru¤unu sallad›¤›nda, yeryüzünde
lamda, yaflad›klar› yerin üzerinde kristal bir deprem oldu¤una inan›lmaktayd› (Manof
kubbe olan gök varken, ayn› zamanda yafla- 1939:66). Günümüzde bu inanç mevcut de¤il-
d›klar› yer bir baflka yerin kubbesidir (Argun- dir. Deprem oluflmas›yla ilgili bilimsel aç›kla-
flah 1991:44). Bu inanç, masallara yans›m›fl- malar kabul görmektedir. Bununla birlikte,
210 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
halk aras›nda depremle ilgili flöyle bir inanç göre, Gagauzlar›n bir k›sm› günefl tutulmas›
da mevcuttur. Deprem, insanlar›n iflledi¤i gü- esnas›nda, güneflin kanatl› bir y›landan süt
nahlara Allah’tan gönderilen bir uyar› veya emdi¤ine, bir k›sm› da kuyruklu y›ld›z›n kuy-
cezad›r. ru¤u ile örtüldü¤üne inanmaktad›r (Manof
Gagauz Türkleri’nin çiftçilikle u¤raflma- 1939:62).
lar›ndan dolay›, ekonomik hayatlar› üzerinde Ay tutulmas›n›n, kanatl› y›lan ile ba¤-
topra¤›n büyük rolü vard›r. Bereket oldu¤u lant›l› oldu¤una ve bir de, büyücü kar›lar›n
zaman, yere hürmet maksad›yla onu öpmek ay üzerine oturmas›ndan kaynakland›¤›na
adedi Gagauz Türkleri’nde eskiden beri mev- inan›lmaktad›r (Manof 1939:62-63). Y›lan› ve-
cuttur. ya büyücü kar›lar› korkutup, ay› veya günefli
Günefl ve Ay: Günefl ve Ay, anas› ve ba- kurtarmak için, ay veya günefl tutuldu¤unda
bas› olan canl› varl›klar olarak tasavvur edil- Gagauz Türkleri havaya atefl ederler veya gü-
mektedir. Gagauz Türkleri aras›nda varolan rültü ç›karan maddeleri döverler (Manof
mitlerden Ay’›n erkek oldu¤u, Günefl’in ise, 1939:63). Gürültü pat›rt›lar›n kötü ruhlar›
baz› mitlere göre k›z, baz›lar›na göre ise er- korkutaca¤› inanc› Gagauz Türkleri’nden
kek oldu¤u anlafl›lmaktad›r4. Bu ba¤lamda baflka Türk boylar›nda ve Mo¤ollarda da
güneflin difli “günefl ana”, ay›n da erkek “ay mevcuttur6.
ata” olarak tasavvuru bir çok Türk boyunun Gagauz Türkleri, ay›n uçlar› bozuk ola-
mitolojisinde mevcuttur5. Günefle ve aya dair rak görünüyorsa, onu kurtlar›n ›s›rd›¤›na
bir mitte, ay›n üzerinde olan lekelerin yarat›- inan›rlar (Argunflah 1993:133). Bu inanç Or-
l›fl› da aç›klanmaktad›r: “Günefl çok güzel bir ta-Asya ve Sibirya’da çok yayg›nd›r. Ay›n ›s›-
k›z, Ay da yak›fl›kl› bir erkek imifl. ‹kisi de o r›lma ve parçalan›fl›n› her kavim kendi kutsal
kadar güzelmifl ki, üstlerinden ›fl›k saç›l›rm›fl. hayvanlar›na yapt›rmaktad›r. Örnek olarak
Bu yüzden de yerde de¤il, gökte yaflarlarm›fl. Mo¤ollarla Kuzey Do¤u Sibirya’daki Gilyak-
Ay Günefl’e sevdalanm›fl. Günefl de bunu bi- lar, gökteki ay› kendi köpeklerine; Kuzey
lirmifl, fakat Ay’›n taraf›na hiç bakmazm›fl, Kutbuna yak›n olanlar ise, ay›lar›na (Argun-
sürekli ondan kaçarm›fl. Bir gün Günefl dolafl- flah 1998:133); Türk kavimleri kurtlara yedir-
maya ç›km›fl. Yolda ona Ay yetiflmifl ve sevda- mektedirler (Ö¤el 1971:177-178; 2001:II,53-
s›n› anlatm›fl. Ay Günefl’in elini tutmaya çal›- 54).
fl›nca da Günefl k›zm›fl Yer’e do¤ru e¤ilmifl, Ay ile ilgili Gagauz Türkleri’nde bir çok
Yer de ona bir avuç batak uzatm›fl. Günefl bu inanç ve hurafe vard›r. Örne¤in, büyük veya
bata¤› Ay’›n yüzüne f›rlatm›fl. Ay utanm›fl, önemli bir ifle bafllamak için (mesela ev infla-
gözlerini yumarak karanl›¤a çekilmifl. Yüzün- at›na bafllamak, yeni eve tafl›nmak, evlenmek
deki çamur lekeleri hiçbir flekilde ç›kmam›fl. vs.) Gagauzlar ay›n, yar›m ay safhas›ndan
O zamandan beri ay üzerinde lekeler vard›r dolun ay safhas›na geçmeye bafllamas›n› bek-
ve ay karanl›kta ortaya ç›kmaktad›r”. lerler. Ay›n ilk yar›s›nda ise, önemli bir ifle
Bir baflka mitte ise günefl, genç erkek bafllaman›n u¤ursuzluk oldu¤una inan›lmak-
suretinde gösterilmektedir. Günefl, gökyüzün- tad›r. Hilalin uçlar› afla¤› do¤ru bakarsa ya¤-
de yaflayan genç bir delikanl›d›r. Günefl, afl›k mur ya¤acakt›r7.
oldu¤u bir çoban k›z›yla evlenmek istemekte- Y›ld›z: Gagauz Türkleri’nin tasavvurla-
dir. Onu gökyüzüne yan›na almak için, anne- r›na göre, y›ld›zlar gökyüzünü süslemek için
sinin tavsiyesi üzerine, sal›ncak indirir. Sa- yarat›lm›fllard›r (Manof 1939:62; Argunflah
l›nca¤›, k›z bindikten sonra yukar› çekmek is- 1991:45; 1998:133). Halk aras›nda yayg›n
ter, fakat muvaffak olamaz (Manof 1939:62). olan inanca göre, her insan›n kendi y›ld›z›
Günefl ve ay tutulmalar› hakk›nda Ga- vard›r. Bu yüzden de gökteki y›ld›z say›s›
gauz Türklerinde muhtelif görüfller mevcut- dünyadaki insan say›s› ile ayn›d›r. Gökten bir
tur. Kimilerine göre, Günefl k›z ve Ay o¤lan y›ld›z kayd›¤›nda, o y›ld›z›n sahibi olan kifli-
görüflür, kimilerine göre, o an ay›p bir fleyler nin öldü¤üne inan›lmaktad›r. Bu inan›fl Tür-
olabilece¤inden Allah, yap›lacak fleylerin gö- kiye Türklerinde de çok yayg›nd›r8.
rülmemesi için onlar› karanl›kla kapat›r (Ma- Ayr›ca, Gagauz Türkleri aras›nda kuy-
lac›l› 2002:80). Ayr›ca, Manof’un tespitlerine ruklu y›ld›z›n felaket habercisi oldu¤una ina-
http://www.millifolklor.com 211
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
n›l›r (Manof 1939:64). Kuyruklu y›ld›z›n bü- En yayg›n olan›, gök gürlemesinin, Az. ‹l-
yük afetlerin habercisi oldu¤u ile ilgili halk ya’n›n arabas›n›n ç›kard›¤› gürültü oldu¤u-
inan›fl› baflka Türk boylar›nda da mevcut- dur. Az. ‹lya sinirli olursa, gök çok fazla gür-
tur9. ler12. Baflka bir yayg›n inanca göre ise, gök
Gagauz Türkleri aras›nda “Saman Yolu” gürlemesi flöyle aç›klanmaktad›r: “Ak saçl›
denen y›ld›zlar›n yarat›l›fl›n› “sa¤d›çtan ça- bir ihtiyar at arabas›nda f›ç›larla su tafl›r. Ya-
l›nm›fl olan saman›n dökülmesinden” oldu¤u- maçl› yollardan geçerken arabadaki f›ç›lar
na inan›lmaktad›r. Bu inanç oldukça yayg›n birbirine çarpar ve gök gürler. E¤er arabadan
bir inançt›r ve Gagauz Türklerinde oldu¤u gi- bir f›ç› düflmüfl olursa, o zaman büyük gürül-
bi Anadolu Türklerinde ve hatta Ermenilerde tü kopar. Düflmüfl f›ç› k›r›lacak olursa, ya¤-
de mevcuttur10. Ayr›ca “Dan Y›ld›z” (Kutup mur ya¤ar” (Malac›l› 2002:81).
y›ld›z) için flöyle bir mit mevcuttur: “Dan Y›l- Gagauz Türkleri genellikle tar›mla u¤-
d›z› bir o¤lanm›fl. O, gökyüzünde yaflarm›fl. raflt›klar›ndan, ekonomik hayatlar› üzerinde
Bir k›za sevdalanm›fl. Sevdi¤i k›z› ise, birileri ya¤murun büyük rolü vard›r. Bu nedenle Ga-
gökyüzünden yere atm›fl. O k›z her sabah su gauzlarda ya¤mur ile ilgili bir çok inanç ve
almak için çeflmeye gidermifl. Dan Y›ld›z› da uygulama vard›r. Yukar›da Gagauz Türkle-
sevdal›s›n› görebilmek için, her gün sabah er- ri’nin ya¤mur ile ilgili tasavvurlar›na de¤inil-
kenden gökyüzüne ç›karm›fl. O zamandan be- mifltir. Ancak, yeryüzünde kurakl›k oldu¤un-
ri Dan Y›ld›z› y›ld›z olmufl ve hala sevdas›n› da, Az. ‹lya’n›n hastalan›p bulutlar› idare
yerde ararm›fl.” edemedi¤ine (Manof 1939:65), ya¤mur ya¤-
Bulut, fiimflek, Gök Gürlemesi ve mayan bölgede çok günahkâr olundu¤una
Ya¤mur ile ‹lgili Tasavvurlar: Gagauz (Malac›l› 2002:82) inan›ld›¤›n› da belirtmeli-
Türkleri’nin tasavvurlar›na göre bulutlar, yiz.
flimflekler, gök gürlemesi, ya¤mur Aziz ‹l- Ya¤mur ya¤d›rmak için günümüzde Ga-
ya’n›n kudreti ve iradesine ba¤l› hadiselerdir. gauz Türkleri ya¤mur duas›na ç›kmaktad›r-
Bulutlar›, Gagauzlar iki çeflide ay›rt- lar. Genellikle May›s veya Haziran aylar›nda
maktad›r: Beyaz ve siyah. Manof’un yapt›¤› uzun zaman ya¤mur ya¤mazsa, kurakl›k teh-
tespitlerine göre, Gagauzlar›n inançlar›nda likesi varsa, Gagauzlar papaz ile birlikte ya¤-
siyah bulutlar Az. ‹lya’ya, beyazlar ise Ejder- mur duas›na ç›karlar. ‹nsanlar›n ellerinde
ha’ya –“Gagauzlar buna Evrem derler” (Ma- ikonalar, haçlar ilahiler okuyarak, dua ederek
nof 1939:65)– ait oldu¤una inan›lmaktad›r. tarlalar› dolafl›rlar. Ayr›ca eskiden kurakl›k
Bu iki çeflit bulut karfl›lafl›nca kap›fl›rlar. Si- zamanlar›nda “Germanço” veya “Pipiruda” tö-
yah bulutlar daima beyazlar› ma¤lup ederler, reni de düzenlenmekteydi (Manof 1939:91).
neticede de ya¤mur ya¤ar (Manof 1939:65). XIX. yüzy›ldan beri ise, bu tören halk takvi-
Ayr›ca, bulutlar üzerinde üç k›r at›n kofluldu- minde 14 May›s tarihinde düzenlenmektedir.
¤u ateflten arabas›yla Az. ‹lya’n›n seyahat et- Törende Gagauz Yeri’nin her bölgesinin katt›-
ti¤ine inan›lmaktad›r. ¤› farkl› özellikler olmakla beraber, tören ge-
fiimflek, Gagauz Türkleri taraf›ndan nel olarak flu flekilde yap›lmaktad›r: Sabah
“çimçirik” olarak adland›r›lmaktad›r. Çimçi- vakti 13-14 yafl›ndaki k›z çocuklar›, 6-8 kiflilik
rik, Az. ‹lya’n›n fleytana karfl› att›¤› ok olarak gruplar halinde toplan›r, aralar›ndan birini
tasavvur edilmektedir. Bu esnada fleytan ev- –genellikle öksüz olan›– “gelin” seçerler. Gelin
lerde, insanlarla hayvanlar›n arkas›nda giz- olan k›z ince elbiseler giyer, bafl›na çiçekler-
lendi¤inden, çimçirik çak›p gök gürledikçe den yap›lm›fl taç konulur, bir eline kovayla su,
ba¤›r›fl ça¤›r›fl, gürültü ile kedileri ve köpek- di¤erine otlardan yap›lm›fl bir buket verilir.
leri kovalarlar (Manof 1939:64). fiimflek çak›p K›zlar, evleri teker teker dolaflarak türkü söy-
gök gürlerken ba¤›r›p ça¤›rma inanc› Bulgar- ler, oynarlar. Gelin olan k›z, buketini suya ba-
lar, Uryank›tlar ve Uygurlarda da mevcut- t›rarak ev sakinlerine ve gruba su serper. Bu
tur11. Günümüzde bu uygulama görülme- esnada grup flu türküyü söyler:
mektedir. Pipiruda gezerim
Gök gürlemesi hakk›nda Gagauz Türk- Allah’a dua ederim:
leri aras›nda muhtelif tasavvurlar mevcuttur. “Ver Allah’›m ya¤murcuk,
212 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 213
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
gauz Türkleri’nde olan demir kültü izleri ön 2. Hayvanlar ve hayvan ile insan›n
plana ç›kmaktad›r. aras›ndaki münasebetleri yans›tan mit-
Ayn› flekilde Gagauzlarda, fleytan›n gön- ler ve inan›fllar
derdi¤i fena rüzgarlardan insanlar› korumak Gagauz Türkleri’nin mitleri ve inan›flla-
için Allah’›n, Yerin dört bafl›na birer melek r›nda, hayvanlar›n yarat›lmas› ço¤u zaman
koydu¤u inanc› da mevcuttur (Manof 1939:67). insanlar›nkine benzemektedir. Günümüzde,
Fena rüzgarlar veya hastal›k getiren rüzgarlar dinin etkisiyle, Gagauzlar ço¤unlukla hay-
ile ilgili inançlar baflka halklarda da mevcut- vanlar›n Allah taraf›ndan yarat›ld›¤›na inan-
tur15. maktad›r. Bununla birlikte, hayvanlar›n ya-
Atefl: Gagauz Türkleri, iki çeflit atefl ol- rat›l›fl›n› anlatan mitler inan›l›rl›¤›n› nere-
du¤u inanc›ndad›r. Böyle inanç Altayl›lar ve deyse yitirip masala dönüflmüfl olmalar›na
Saha Türklerinde de mevcuttur (Argunflah ra¤men, varl›¤›n› henüz kaybetmifl de¤iller-
1998:47). Atefl çeflitlerinden biri “canl›”, di¤eri dir. Gagauzlarda, hayvanlar›n yarat›l›fl› ile il-
“cans›z”d›r. Cans›z atefli kullanarak yemek gili varolan anlat›lara ve inan›fllara örnek ve-
piflirilir, ›s›n›l›r. Canl› ateflin ise, ruhu oldu- recek olursak afla¤›daki örnekleri verebiliriz.
¤undan dolay›, sadece kutsal yerlerde kulla- Köstebek (körköstebek): Köstebe¤in
n›lmaktad›r. Bu ba¤lamda, canl› atefl, kötü insandan olufltu¤u anlat›lmaktad›r: “Bir va-
ruhlar› kovmak için kullan›l›r. Lo¤usan›n kitler bir adam›n dört o¤lu varm›fl. Bunlar
yatt›¤› oda kap›s›n›n önüne kor halinde bu daima toprak kavgas› yaparm›fl. Onlar› uz-
atefl konur. Maslenitsa bayram›nda, dü¤ün laflt›rmak için babalar› herkese kendi pay›n›
sabah›nda, Toprak’›n ›s›t›lmas›nda, ölmüfl vererek topra¤› bölmüfl. Fakat onlar kavgala-
olan atalar›n uyand›r›lmas›nda vs. canl› atefl
r›na hep devam etmifller. Büyük öfkeye kap›-
kullan›lmaktad›r (Kvilinkova 2001a:3;
lan babalar›: “Çocuklar›m, Allah sizi durmak-
2001c:16; Malac›l› 2002:83).
s›z›n toprak kazd›¤› halde doymak bilmeyen
Türk inan›fllar›n›n en köklülerinden bi-
yarat›klar suretine çevirsin!” diye beddua et-
risi olan ateflin ar›nd›r›c› oldu¤u inanc›, Ga-
mifl. Allah da onlar› köstebek suretine çevir-
gauzlarda da mevcuttur. Ar›nd›r›c› olma özel-
mifl. fiimdi de her köstebe¤in 40 tane toprak
li¤i canl› atefle aittir. Bu ba¤lamda, ateflin bü-
y›¤›n› olmas›na ra¤men, bunlar onlara yine
yülü kuvvetine Gagauzlarda günümüzde ha-
dar gelir”. Köstebe¤in insandan olufltu¤u
len inan›lmaktad›r. Ayr›ca, gün batt›ktan son-
inanc› di¤er Türk halklar›nda da mevcuttur
ra evden atefl verilmez inanc› da halen yafla-
(Boratav 1994:63).
maktad›r. Bu inanç Anadolu halk›nda da
Kurba¤a: Kurba¤alar›n, Allah taraf›n-
mevcuttur (Argunflah 1998:136).
dan yarat›ld›¤›na ve ya¤mur ile beraber gök-
Atefl yarat›l›fl› ile ilgili mitlerin Gagauz-
lar aras›nda tespit edilmemesine ra¤men, ten düfltüklerine inan›lmaktad›r. Ayr›ca su
atefl ile ilgili inan›fllar mevcuttur. Örne¤in, kurba¤as›n› öldürmenin günah oldu¤una ina-
ateflle oynamak tabusu vard›r. Tabuyu çi¤ne- n›l›r, çünkü Allah kurba¤ay› sular› ac› ve ze-
yip ateflle oynayanlar cezaland›r›l›r. Mesela, hirden temizlesin diye yaratm›flt›r (Manof
ateflle oynayan çocuklar›n sidikli olaca¤›na 1939:71). Kurba¤ay› öldürmenin büyük gü-
inan›l›r (Malac›l› 2002:83). nah say›ld›¤›na olan inanç halen mevcuttur.
Yukar›da sözü geçen mitler ve inan›fllar Kaplumba¤a: Kaplumba¤a, Gagauz
ile Gagauz Türkleri tabiattaki birçok olay›n ne- Türkleri’ne göre, bir zamanlar yeni evlenen
den nas›l oldu¤una yan›t vermektedirler. Bu bir gelinmifl. Bu gelin kaynatas›ndan çok uta-
ba¤lamda, efsane, masal, töre ve inan›fllarda n›rm›fl. Bir gün kaynatas›n›n iste¤i üzerine,
mitlerin d›fla vurumunu görmekteyiz. ‹nsan›n gelin pide piflirmifl. Pidenin yar›s›n› kendi ye-
topraktan yarat›lmas› Gagauz Türkleri’nde, bir mifl, di¤er yar›s›n› ise, köpek kapm›fl. ‹flten
çok baflka halklarda da oldu¤u gibi, bir inanç dönen kaynatas› pide isteyince, gelin utanc›n-
olurken, ilkelin bu konuya bak›fl› mit olur. Ga- dan saklanacak yer bulamayarak, ele¤i yere
gauz Türkleri’nin kozmogoni mitolojisi motifle- koyup üzerine oturmufl ve üzerine de hamur
rinin, di¤er Türk boylar›n›nkiyle benzer oldu¤u teknesini çekmifl. Kaynatas› bu olay› görünce
aç›kça ortadad›r. çok k›zm›fl ve geline lanet okumufl: “fiimdi ol-
214 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
du¤un gibi ebediyen kalman› Allah’tan dile- Gün baflka bir k›z getirerek dü¤ün haz›rl›kla-
rim” demifl. Ve böylece de kaplumba¤a olmufl. r›na bafllar. ‹ki k›z aras›nda kavga ç›kar ve
Y›lan: Y›lan›n yarat›l›fl› ile ilgili Gaga- birbirlerini lânetlerler. Lânet sonucu biri k›r-
uz Türkleri’nde bir anlat› yoktur. Fakat y›la- lang›ç, di¤eri de kedi olur. O günden beri kedi
na halk, büyük bir esrarengizlik atfetmekte- k›rlang›c› kovalar, Gün bugün de evleneme-
dir. Gagauzlarda y›lan, hayvan fleklinde ta- yip bekar gezer”. Bu mit baflka mitoloji motif-
savvur edildi¤i gibi, insan fleklinde de tasav- leriyle de kar›flarak masal olarak da anlat›l-
vur edilmektedir. Bir çok masal, ballad ve maktad›r18. K›rlang›ç ötmesini Gagauzlar,
türkülerde y›lan, k›z veya o¤lana afl›k olarak kad›nlarla konuflmas› olarak görmekteler.
bunlarla evlenir veya onlar› kaç›r›r16. Ayr›ca, K›rlang›ç, geçen k›fl süresinde kad›nlar›n faz-
insanlarla y›lan›n böyle bir iliflki kurabildi¤i la çal›fl›p çal›flmad›klar›n› flöyle sorgular: “‹fl-
inanc› halk aras›nda da çok yayg›nd›r (Derja- lediniz mi, dokudunuz mu, getir ben keseyim
vin 1914:177; Manof 1939:71). Halk aras›nda g-rrr…ts (makas›n ç›kard›¤› sesin taklidi)”
yayg›n olan baflka bir inanç da, her mal ve (Manof 1939:70).
mülkün bir “y›lan sahip”i olmas›d›r. “Y›lan Karga: Kargan›n neden çok yaflad›¤› so-
sahip”, gözleriyle insanlar› ve hayvanlar› bü- rusuna Gagauz Türkleri flu mit ile cevap ve-
yüler. Y›lan 40 yafl›n› doldurunca ayakl› ve rirler: “Allah, insanlar›, hayvanlar›, bütün
kanatl› bir ejderha olur (Manof 1939:71). Bu dünyay› yaratt›ktan sonra peygamberlerden
mitolojik motif masallarda çok yayg›nd›r17. birini diri su getirmesi için göndermifl. Pey-
Ayr›ca bu motif di¤er Türk halklar›nda da gamber gitmifl ve diri su çeflmesinden bir tes-
mevcuttur (Seleznev 2001:229-236). ti su doldurup geri yola koyulmufl. Yolda yo-
Leylek: Leyleklerin yarat›l›fl› ile ilgili rulunca dinlenmeye oturmufl ve uyuyakalm›fl.
Gagauzlarda flöyle bir mit bilinir: “Leylekler O esnada testi yanlam›fl ve su akm›fl. ‹ki kar-
bir zamanlar insan imifller. Bir defas›nda ga konarak bu sudan içmifl. ‹flte bundan son-
bunlar Allah’›n huzurunda çok günah iflledik- ra kargalar 300-er y›l yaflamaya bafllam›fl”.
leri için Allah onlar› s›rt›nda kocaman bir Baz› hayvanlar veya kufllar ile ilgili mit-
sand›k tafl›makta tecziye etmifl. Bir yere ge- ler günümüze kadar yetiflmemekle birlikte
lince, meraklar›ndan sand›¤› açm›fllar. ‹çin- birçok masalda, efsanede vs. bu tür mitolojik
den kurba¤alar, y›lanlar f›rlam›fl. Allah, onla- motifleri bulmak mümkündür. Örnek olarak
ra kaçan bütün y›lanlarla kurba¤alar› topla- Kalina, Üdüle masallar›n varyantlar›nda sü-
d›klar›nda, yine insan olacaklar›n› söyleyerek tün kaçmamas› için masal›n kahraman› olan
cezaland›rm›fl. Bu nedenle leylekler sürekli k›z Kalina (=Üdüle) süte atlar ve süt ile bir-
kurba¤a ile y›lan toplar” (Manof 1939:69). likte pifler. Bu olaya üzülen keçi kendi kuyru-
K›rlang›ç ve kedi: Leyle¤in arkadafl› ¤unu kemirir; kaz, üzüntüsünden konufla-
olarak görülen k›rlang›c›n yarat›l›fl› ile ilgili maz, sadece ga-ga-ga ba¤›r›r hale gelir; k›r-
bir mitin iki versiyonu mevcuttur. Birine göre lang›ç üzüntüsünden kuyru¤unu yolar. O
K›rlang›ç, vaktiyle mutsuz bir gelin imifl. Fa- günden beri keçiler k›sa kuyruklu, kazlar ko-
kat Allah’a kendisini neye olursa olsun çevir- nuflamaz, ga-ga-ga ba¤›r›r ve k›rlang›c›n kuy-
mesini ve böylelikle uçmas› için yalvarm›fl. ru¤u “k›skaç”(mandal) fleklindedir. Ayr›ca
Çünkü kaynatas› bir haydut ve harami imifl hayvanlar ve kufllarla ilgili bir çok inan›fl ve
ve o¤lu ile birlikte yolcular›n önünü keser so- âdet halen yaflamaktad›r (örne¤in: Canavar
yar ve öldürürmüfl. Allah da onu k›rlang›ç yortular›, kufl bayram› vs.)19.
yapm›fl (Manof 1939:70). Di¤er versiyonuna XX. yüzy›l›n ilk yar›s›na kadar Gagauz
göre ise, k›rlang›ç yine bir gelindir. “Gün, bir Türkleri taraf›ndan yap›lan, günümüzde ise,
k›z› görünce, ona afl›k olur. Günefl anas›, o¤lu sadece anlat›lar› yaflayan bir kurban töreni
Gün’e k›z› denemesini söyler. Gün, k›z› muh- dikkat çekicidir. Gagauzlar›n inan›fl›na göre,
telif s›navlardan geçirdikten sonra, Günefl Kolada orucu bitince hiç baflka bir et yenilme-
anas›n›n tavsiyesi üzerine bir sal›ncak yapar. den serçe kuflu kesilip yenilmeliydi. Serçenin
Bu k›z o sal›nca¤a binince, Gün onu gökyüzü- etini yiyenin, serçenin hafifli¤ine ve h›z›na
ne çeker. Fakat bu ifle sinirlenen k›z, Gün ile sahip olaca¤›na inan›lmaktad›r. Bu âdetin te-
7 y›l konuflmaz. ‹fllerin bu flekli ald›¤›n› gören melinde “temas büyü”nün oldu¤u görülmek-
http://www.millifolklor.com 215
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
tedir. Serçe suretinde, ayr›ca, bereket sembo- sonuçlar do¤uraca¤› bilinmedi¤i için, kurt ke-
lünü görmektedirler. Serçe, bereket sembolü limesini kullanmaktan çekinirler. Araflt›rma-
olarak kolada türkülerinde ve Balkan-Karpat c›lara göre, bu inan›fl milletlerin avc›-çoban-
bölgenin halklar›n›n folklorunda da yer al- l›k döneminde oluflmufltur. Gagauzlardaki
maktad›r (Kvilinkova 2000a:10). Kurban ku- kurtla ilgili yeminlerin oluflunu yine bu döne-
flu olarak serçenin kullan›lmas› Altay ve Po- me ait izler olarak düflünebiliriz (Kvilinkova
voljie halklar›nda da mevcuttur (Kvilinkova 2000c:83).
2000a:10). Serçe kuflu ile ilgili inan›fl ve yap›- “Canavar Yortular›” bir hafta sürmekte-
lan pratik, Gagauzlar›n atalar›nda kufl kültü dir. Bu bayram Kas›m (11-17 Kas›m) ay›nda-
olabilece¤i ve bu pratik, kufl kültünün günü- d›r. Fakat kurt flerefine düzenlenen bayram-
müze izleri olarak görülebilece¤i ihtimalini lar bu bayramla kalmamakta, y›l›n muhtelif
vermektedir. Bu konuda kesin sonuçlara ula- zamanlar›nda yap›lmaktad›r. Örne¤in, Topal
flabilmek için ayr› ve derin bir araflt›rma ya- Canavar günü 21 Kas›m, Canavar Günleri
p›lmas› gerekir. 14-16 fiubat, 7 May›s vs. “Canavar” bayram-
At: Gagauz Türklerinde at›n, tabiatüstü lar›nda yün ile ilgili bir ifl yapmak (örmek,
niteliklerini belirten pek çok inan›fllara rast- dokumak, dikmek vs.) ve sivri, kesici alet kul-
lamak mümkündür. At; baladlarda, türküler- lanmak yasakt›r. Yayg›n olan inan›fllara göre,
de, masallarda vs. insan›n bir arkadafl› ola- bu bayramlarda dikilmifl, örülmüfl bir k›yafet
rak terennüm edilmifltir. Bir çok milletin mi- giyen insana kurt sald›r›r. Ayr›ca bu bayram-
tolojisinde örnekleri olan “kanatl› at”, Gagauz larda et yemek de yasakt›r. Canavar bayram-
halk masalar›nda da mevcuttur. At; Gagauz- lar›yla ilgili tabular, insanlar› ve evcil hay-
lar›n inanc›na göre, cinler, periler, ejderler vs. vanlar› y›rt›c› hayvanlar›n sald›r›s›ndan ko-
için yaklafl›lmaz biridir. Bu yüzden gece vakti rumak amaçl›d›rlar (Kvilinkova 2000c:83).
bunlar, at üzerinde bulunan bir insana doku- Kurt, Gagauz Türkleri’nin inan›fllar›nda
namazlar (Manof 1939:68). At›n büyülü güçle- Tanr› temsilcisi oldu¤u için öldürülmez. Ayr›-
riyle onun nal› da iliflkilidir. At›n nal›, evlere ca kurt, k›l›k de¤ifltirebilir ve insanlara yar-
nazarl›k veya da u¤urluk olarak konulmakta- d›m edebilir, kehanette bulunabilir, adetlere
d›r. At flerefine, eskiden beri düzenlenen me- uymayanlar› da cezaland›rabilir. Bu ba¤lam-
rasim ve bayramlar, Gagauz Türkleri’nin geç- da, kurtlar›n koruyucusunun, Tanr›n›n ta
miflinde at kültü oldu¤unun bir göstergesi kendisi oldu¤una inan›lmaktad›r. Kurtlar›n
olabilir. Gagauzlar, Todur gününde (fiubat- yemeklerini Tanr› belirlemektedir (Kvilinko-
Mart aylar›nda olur; bu gün sabit de¤ildir, va 2000c:83-84). Gagauzlarda, Kuzey Kafkas-
Paskalya bayram›na göre de¤iflmektedir) at- ya halklar›nda da oldu¤u gibi (Kvilinkova
lar›n flerefine koflu düzenlerler. Halk aras›n- 2000c:84), kurt sureti iyi alamet sembolüdür.
da yayg›n bir inanca göre, bu kofluya kat›l- Örne¤in, tarla ekimine gidenlerin yoluna tav-
makla atlar, hastal›klardan korunmufl olurlar flan rast gelirse, bu bir kötü alamet olarak
(Kvilinkova 2001d:6). kabul edilir ve ekimi baflka bir güne b›rak-
Kurt: Hayvanlardan flerefine merasim mak tavsiye edilir ve tam tersi yollar›na kurt
veya bayram düzenlenen yaln›zca at de¤ildir. rast gelirse, çok iyi bir alamet oldu¤una ina-
Gagauz Türkleri’nde at kadar, hatta attan n›l›r, u¤urlu kabul edilir.
daha fazla da diyebilece¤imiz, kurt da kut- Di¤er Türk halklar›nda mevcut olan
sanmaktad›r. Tüm Türk kavimlerin geçmiflin- kurttan yarat›l›fl mitinin Gagauzlarda olma-
de olan kurt kültü, günümüz Gagauz Türkle- mas› (hiç de¤ilse bu güne kadar kurt-ana ve-
ri’nde “canavar yortular›” olarak adlanan ya kurt-ata gibi bir inanca, mite, efsaneye vs.
bayramlar›yla izlerini b›rakmay› sürdürmek- Gagauzlarda rastlan›lmam›flt›r) dikkat çeki-
tedir. Kurdu, Gagauz Türkleri “canavar”, “ya- cidir. Bu konu üzerinde yeterince çal›fl›lmad›-
bani”, “bozkumi”, “bozbey” olarak adland›r›r. ¤› ve araflt›rma yap›lmad›¤› kanaatindeyiz.
Kurt kelimesinin kullan›lmas›na ise tabu ko- Yukar›da hayvanlar›n ve kufllar›n olu-
nulmufltur. Çünkü “kurt” denildi¤inde, Gaga- flumu ile ilgili mitleri, inan›fllar› aktarm›flt›k.
uzlar›n inanc›na göre, kurdu davet etmifl Bu oluflumlarda, insanlar›n, hayvanlar›n
olursun ve o hemen gelir. Gelmesinin ne gibi kendi öz niteliklerini yitirip birinden ötekine
216 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 217
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
dür) gününde dere boyunda, tarlalarda görü- salya, Rusali, Rulalii) ve tören yap›l›fllar›nda
nebilirler. Halk aras›nda Rusalileri görüp ya- da mevcuttur (Kvilinkova 2000b:16).
flanan olaylarla ilgili bir çok rivayet vard›r22. T›ls›m: Gagauz Türkleri’nin mitolojisin-
Rusalileri Gagauz Türkleri iki çeflide ay›rt- de olan bir baflka mitolojik varl›k da T›ls›m-
maktad›rlar: ‹yi Rusaliler ve kötü Rusaliler. d›r. T›ls›mlar muhtelif suretlerde göründükle-
‹yi Rusalileri, bazen 5-6 yafl›nda olan uzun ri için, bunlar›n hakk›nda Gagauzlar aras›n-
saçl› k›zlar, bazen de yetiflkin insanlar sure- da kal›p bir tasavvur yoktur. Bu ruhlar hem
tinde tasavvur ederler. Bunlar, beyaz elbise- iri yap›l› yarat›klar, hem de ufak 10-15 cm
ler giyer, su boyunda dans etmeyi, sal›ncakta yarat›klar suretini alabilirler. T›ls›mlar›n el-
sallanmay› çok sever ve insanlardan korkar- biselerinin, uzun beyaz gömlekten ibaret ol-
lar. Ayr›ca bu Rusaliler, ekinlere bakar, onlar› du¤una inan›l›r. Gagauzlar bu mitolojik var-
sularlar. Bu ba¤lamda, iyi Rusaliler, ekinler l›klar›n gün bat›m›ndan horozun ilk ötmesine
hamisidir. Kötü Rusaliler ise, siyah veya kadar olan zaman içerisinde göründüklerine
renkli elbiseler giyer, iri yap›l› ve çirkin su- inanmaktad›rlar. T›ls›mlar›n oturduklar› yer-
retlerde görünebilirler. Bunlardan insanlar ler, virane yerler, köprü altlar›, çeflmelerdir.
çok korkar, çünkü kötü Rusaliler, insanlar›n Bunlar, cesur ve korkak insanlarla karfl›lafl-
akl›n› alabilir, felç edebilir, çeflitli kötülükler maktan çekinirler, zira “cesur olanlar t›ls›m›
yapabilirler. Rusaliler insan suretinde erkek öldürür, korkaklar ise t›ls›mdan korkarak
da olabilirler. Kad›n suretinde olan Rusaliler ölür” (Argunflah 1998:130).
uzun saçl›yken, erkek suretindekiler k›sa saç- Her evin, her binan›n bir t›ls›m› oldu¤u-
l›d›r (Kvilinkova 2000b:16). na inan›l›r. Bu ba¤lamda, T›ls›m ev-hamisi-
Rusalilerin flerefine, onlar› merhamete dir. Sa¤lam bir bina t›ls›ms›z – koruyucusuz
getirmek için insanlar tören yaparlar. Rusali yerinde duramaz, y›k›l›r. Kurban ister. Sade-
töreni Gagauzlarda kad›nlar›n bayram› ola- ce kerpiç binalar kurban istemez. Bu yüzden
rak kabul edilmekte ve Rusali Çarflambas› Gagauzlar T›ls›m ruhun flerefine evin temeli
gününden kutlamalara bafllanmaktad›r. Tö- at›ld›¤›nda horoz keser, temele kan›n› damla-
ren iki etaptan ibarettir: “Rusalileri getir- t›rlar. Manof’a (1939:56) göre, a¤›r bina infla-
mää” ve “Rusalileri koolamaa”. Baz› köylerde at›nda çok s›k vuku bulan kazalar inflaat›n
günümüzde bile bu tören eski fleklinde yap›l- kurban isteme inanc›n› oluflturmufltur. ‹nflaat
maktad›r: Bu tören, gelinli damatl› bir dü¤ün sanat›n›n geliflmesiyle gittikçe azalan kaza-
fleklinde yap›l›r. ‹ki kifli gelin ve damat k›ya- lar, bu inanc›n zay›flamas›na yol açm›flt›r.
fetlerini giyer, di¤erleri de “akraba”, “dü¤ün- Büyük bina inflaatlar›nda kurban ola-
cü” olur. Köy d›fl›nda, k›rlarda hepsi dans rak bir hayvan de¤il de, insano¤lu olmas›
eder, oyunlar oynar. Aralar›ndaki en yafll› ka- inanc› Gagauzlar›n sözlü edebiyat›n›n bir çok
d›n köy giriflinde bir maflrapa su döküp “Bu- eserlerinde motif olarak geçmektedir. Bu mo-
yurun Rusaliler, bereketle” diyerek iyi Rusa- tife ayn› zamanda S›rp, Yunan, Bulgar ve Ro-
lileri ya¤mur ile, bereket ile köye davet et- men türkülerinde de rastlamak mümkündür
mekle törenin birinci etab› sona erdirir. ‹kinci (Manof 1939:56). Ayr›ca, binan›n temeline
etap ise, bir hafta sürer. Bu süre içersinde, bafllarken kurban kesilmesi, temele kan ak›-
Rusalileri k›zd›rmamak için tarlalarda çal›- t›lmas› inanc›na Anadolu’nun hemen her ta-
fl›lmaz, ayr›ca çamafl›r y›kan›lmaz, banyo ya- raf›nda rastlamak mümkündür (Argunflah
1998:131).
p›lmaz, ciddi ifl görülmez. Rusalilerden koru-
Dev: Gagauzlar›n inand›klar› mitolojik
mak için bu hafta evin odalar›na, yataklara,
varl›klardan biri de “dev” ad›n› verdikleri ya-
k›yafetlerin ceplerine pelin otu konulur. Haf-
rat›klard›r. Bunlar› ayr›ca ikiye ay›rmakta-
tan›n son gününde ise, Rusaliler “kovulur”.
d›rlar:
Rusali bayram› süresince Gagauz Türk-
1 – “Dev” ad› verilen, büyük ve iri in-
leri taraf›ndan yap›lan kaç›nmalar ve korun-
sanlar suretinde tasavvur edilen yarat›klar.
malar, Moldovan, Romen ve Bulgar halklar›n-
Bunlar insanlara kötülük yapmaks›z›n, s›ra-
kilerle büyük benzerlik göstermektedir. Bu
dan insanlar gibi, topra¤› ifller; kendi arala-
benzerlik bayram›n adland›r›lmas›nda (Ru-
r›nda veya s›radan insanlar ile evlenirler.
218 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
Devler ormanlarda, ma¤aralarda yaflar (Ma- vur edilmektedir. Lohusac›, lo¤usalara mu-
nof 1939:72). Günümüzdeki Gagauzlar, arala- sallat olup, lo¤usay› öldürebilir ve bebe¤e de
r›nda dev olmad›¤›na, bunlar›n Kafkasya’da zarar verebilir. Lohusac› =Albast› inanc› tüm
yaflad›klar›na inan›rlar. Türk boylar›nda mevcuttur23. Fakat Gagauz
2 – Tepegözler. Bunlar kötü ruhlu, te- Türkleri’nin inan›fllar›nda Lohusac› her sefe-
pesinde tek gözü olan iri yarat›klard›r. Tepe- rinde lo¤usay› veya bebe¤i öldürmeye f›rsat
gözlerin, insanlar›n koyun sürelerine zarar aramaz. Bu ruh, bebe¤in kaderini de yazmak-
verip yedi¤ine, ayr›ca insan da yedi¤ine ina- tad›r (Moflkof 1914:32-33). Yaz›ld›klar› kader-
n›lmaktad›r (Çimpoefl 1997:36). ler de genellikle kötü kaderler olmakla birlik-
Tepegöz’ün insan yedi¤i ve insanlara kö- te, ara s›ra iyi kaderler de yaz›l›r (Örne¤in:
tülük yapt›¤› motifi Gagauzlar›n destanlar› “Bu çocuk 13 yafl›nda oldu¤unda p›narda öle-
ve masallar›nda ifllenmifltir. Bu Tepegöz, De- cek”, “ Bu çocuk evlendi¤i gün ölecek”, “Bu ço-
de Korkut’taki Tepegöz ile benzerlik göster- cuk hayat›nda hiç dert görmeyecek” (Bkz.:
mektedir. Moflkof 1914:32-33).
Çuma: Gagauz Türkleri, en çok ölüm Yayg›n inanca göre Lohusac›lar, bebe¤in
getiren baz› salg›n hastal›klar› canl› yarat›k- do¤umundan sonraki üçüncü gece geldikleri
lar olarak tasavvur etmektedir. Bunlar›n hem için, bu gece çok tehlikelidir ve lo¤usa kad›n
insan, hem de hayvan suretinde olup kasaba ile bebek tek bafl›na b›rak›lmamal›d›r. Lohu-
kasaba, köy köy, ev ev dolaflarak insanlar› ve sac›dan korunabilmek için, lo¤usa kad›n›n
hayvanlar› hastaland›r›p öldürdüklerine ina- yast›¤› alt›na makas, b›çak, çivi gibi demir
n›lmaktad›r (Derjavin 1914:177; Manof aletleri konmakta, odada süpürge bulundu-
1939:59). Bu yarat›klardan biri Çuma (Ta- rulmakta ve 40 gün ›fl›k aç›k b›rak›lmaktad›r
un)dur. Çuma’y›, insanlar aras›nda dolaflarak (Kuroglo 1980:22-33). Ayr›ca odalar› kötü
ölüm saçan kambur, çirkin bir koca kar› sure- ruhlardan ar›nd›rmak nedeniyle buharlar ya-
tinde tasavvur edilmektedir. k›lmaktad›r. Akflamlar› lo¤usan›n kap›s› önü-
Çuma ile ilgili bir rivayeti V. Moflkof flu ne kor halinde atefl konmaktad›r. Ateflin, kötü
flekilde kaydetmifltir: “Allah ve Sveti Petri ruhlara oda içersine geçifllerini engelleyece¤i-
dünyay› dolafl›rken bir yoldan gidermifller. Al- ne inan›lmaktad›r (Argunflah 1998:131). Al-
lah Sveti Petri’ye: “Petri, hadi yoldan döne- bast›n›n demircilerden ve ocakç›lardan kork-
lim, zira buradan Çuma geçecek” demifl. Sveti mas› di¤er Türk boylar›nda da mevcuttur
Petri de: “Allah’›m, sen Allah’s›n, niçin korku- (‹nan 1968:259-267).
yorsun?” sormufl. Allah demifl ki: “Ondan ha- Lohusac›=Albast› inan›fl›n kökenleri
t›r yoktur. Ya kes bir parça et budundan, da “muhtemelen, eski dünyan›n neolitik topra¤a
koy yol üstüne”. Sveti Petri, budundan bir ba¤l› anaerkil orman içi köylülerin toplum
parça et kesip yol üstüne b›rakm›fl, kendileri yap›s›n›n avc›-çobanl›¤a do¤ru dönüflüp, or-
de yoldan bir tarafa çekilip seyretmeye baflla- mandan bozk›ra ç›kmalar› ve çevrelerindeki
m›fllar. Oradan geçmekte olan Çuma ete rast- dünyan›n yaflanabilir bölgelerini yavafl yavafl
gelmifl da o eti zehirlemifl. Zehirlenmifl et flifl- fethedip ataerkil toplum yap›s›n›n gücünü
mifl, somun kadar olmufl” (Moflkof 1914:27). hissettirmeye bafllamas›yla ortaya ç›km›fl ol-
Böylece, Çuma en korkunç hastal›k olarak sa- mas› gereken erk ve inanç bunal›m›ndan kay-
y›lmakta ve bundan bizzat Allah’›n da kork- naklanmaktad›r” (Çobano¤lu 2001:51).
tu¤una inan›lmaktad›r. Günümüzde, salg›n Albast›n›n hami ruhtan kötü ruha dö-
hastal›klar›n canl› yarat›klar oldu¤u inanc› nüflmüfl olmas› düflüncesi (‹nan 1968:265)
mevcut de¤ildir. Gagauzlarda Albast›n›n=Lohusac›n›n bebek-
Lohusac›: Gagauz Türkleri’nin mitolo- lerinin kaderlerini belirleme (yazma) inanc›
jisinden kaynaklanm›fl olan bir baflka ola¤a- ile desteklemekte oldu¤u kanaatindeyiz.
nüstü varl›k da “Lohusac›” veya “Bet Kar›s›” Gagauz Türkleri’nin inan›fllar›nda yafla-
(Albast›)d›r. Bu ruh, kad›n suretinde tasav- yan mitolojik varl›klar›n birço¤unun kad›n
vur edilmektedir. Genellikle bu ruh, tekil bir fleklinde tasavvur edilmesi dikkat çekicidir.
kötü ruh olarak düflünülmekle birlikte, bazen Bu mitolojik varl›klardan baz›lar› iyi ruhlar,
üç k›z kardefl suretinde varolarak da tasav- baz›lar› da kötü ruhlar olarak tasavvur edil-
http://www.millifolklor.com 219
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
220 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 221
ÇEV‹R‹LER.../TRANSLATIONS.../TRADUCTIONS...
Alessandro PORTELI
Dr. Kürflat KORKMAZ*
222 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
yaz›l› tarihe birden bir bofl aral›k bulup do¤rudan deneyim yoluyla takdir edile-
girerek (yaz›l› anlat›m›) herfleyi silip sü- bilir. Bu benim daha yeni ve daha yak›n
pürecek olan bir sel ve onu yerle bir et- transkripsiyon metotlar› ortaya ç›kar-
tikten sonra yerini alacak bir özelli¤i ol- mak üzere fazla çaba harcaman›n gerek-
mayan malzemeymifl gibi korkulur. Bu siz oldu¤una inanmam›n bir mant›¤›d›r.
davran›fl, bizim yaz›l› veya sözlü tarihi Bilimsel amaçlar için teybin yerini
anlamakta güçlük çekti¤imiz yerlerdeki transcript edilmifl metnin tutmas›n› um-
iletiflim ve dil yetimizi (idrak›m›z›) ra- mak, çeviriler üzerinde edebî kritik veya
hats›z edecek olaylar› do¤ru de¤erlendir- yeni üretimler üzerinde sanata ait elefl-
meyi engeller. fiuras› da bir gerçektir ki tiri yapmayla ayn›d›r. En iyi edebî çeviri
sözlü veya yaz›l› anlat›mlar tek bafllar›- bile bir k›s›m eklemeler içerebildi¤i için
na kendilerine özgü de¤illerdir. Onlar, edebî orijinalin yerini tutmaz. Ayn› fley
anlatanlar›n veya yazanlar›n yetenekle- sözlü kaynaklar›n transcripsiyonu yap›l-
rine göre oluflturulan özerk karakteris- m›fl metin için de do¤ru olabilir.
tik ve özel fonksiyonlara (birbirinden Sözlü kaynaklar›n söze dayal› ola-
farkl› kurgulara) sahiptirler. Bundan do- rak anlat›lmas›n›n ihmali yoruma ait te-
lay› onlar farkl› özel yorumlanma enst- ori üzerinde do¤rudan bir tavra sahiptir.
rümanlar›na ihtiyaç duyarlar. Fakat Genellikle vurgulanan ilk özellik esast›r,
sözlü kaynaklar›n de¤erinin azl›¤› veya sözlü kaynaklar bize okuma yazmas› ol-
çoklu¤u anlatan›n yetene¤ine ve tarz›na mayan insanlar, kaybolmufl tarih veya
ba¤l› oldu¤u için geleneksel yaz›l› kay- bozulmufl sosyal gruplar hakk›nda bilgi
naklara dönüfltüklerinde bu özelliklerini verirler. Sözlü kaynaklar›n baflka bir
kaybederler. Bu bölümde sizlere sözlü özelli¤i ise, insanlar›n ve gruplar›n gün-
tarihin, kendine has karakteristi¤i ile lük hayatlar› ve kulland›klar› malzeme-
farkl› ve bundan dolay› özellikle kulla- nin kültürü hakk›nda bilgi veren içerik-
n›fll› taraflar›n›n baz›lar› sunulmaya ça- leridir. Bununla birlikte bunlar özel söz-
l›fl›lacakt›r. lü kaynaklar de¤ildir. Örne¤in göçmen-
lerin mektuplar› ayn› orijine ve içeri¤e
SÖZLÜ KAYNAKLARIN D‹LE sahiptir, fakat yaz›l›d›r. Öbür tarafta
GET‹R‹LMES‹ birçok sözlü tarih projeleri yaz›y› kulla-
Sözlü kaynaklar, flifahi kaynaklar- nan sosyal grup ö¤eleriyle yap›lan gö-
d›r. Uzmanlar gerçek belgenin teybe rüflmeleri toplad›lar ve standart yaz›l›
kaydedilmifl olmas›n› isterler fakat he- arfliv malzemesindeki konularla ilgilen-
men hepsi transcript esaslar›na göre ya- diler. Bu yüzden orijinalli¤i ve içeri¤i ge-
z›l› kaynaklar üzerinde çal›flmay› sürdü- nelde sosyal tarihin kulland›¤› kaynak-
rürler. Onlar için kaynak sadece kayde- lardan sözlü kaynaklar› ay›rmak yeterli
dilmifl olanlard›r2. Konuflulan kelimenin de¤ildir, bu sebeple sözlü tarihin birçok
bozulmas›n›n sembolik bir durumu: ger- teorisi asl›nda bütünüyle sosyal tarihin
çek anlamda teyp kasetleri nadiren bo- teorileridir3.
zulur. Bu yüzden araflt›rmada ay›rt edici
Transcriptler iflitmeye dayal› nes- bir faktör için kayna¤›n ilk flekline bak-
neleri görmeye ait nesnelere çevirirler ki mal›y›z. Yaz›ya geçmifl bir dilin ay›rt
bu flekilde kaç›n›lmaz olarak yorumla- edici özelliklerini (hece, kelime, cümle)
mada de¤ifliklikler olacakt›r. Transcript- bir bir tekrar etmemize burada gerek
lere nazaran kay›tlar›n de¤iflik etkinli¤i yoktur. Fakat bir anlam tafl›sa bile dil,
- örne¤in; derslik amaçlar› için - sadece tek bir parças›n›n bir fley içermeyen
http://www.millifolklor.com 223
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
ay›rt edici niteliklerin di¤er bir kurgusu- aflinal›k ve kolayl›k olarak alg›lanabilir.
nun da yarat›lmas›d›r. Popüler konufl- Her durumda h›zdaki de¤iflimin analizi
man›n ses tonu, ölçü dizisi ve ritmi yaz›- ritim analizi ile birlefltirilmelidir. Bu-
da üretilemeyen - musiki notas›, elde nunla birlikte düzenlilik yazmada (bü-
edilemeyen flekil ve yetersizlik içinde ol- tün matbuatda) bir ölçü olurken konufl-
ma gibi, sosyal içerikli deyimler ve üstü madaki de¤iflmeler de ölçüdür ve oku-
kapal› anlamlar tafl›r4. Ayn› ifade ko- man›n ölçüsünü düflünün; çeflitlilikler
nuflmac›n›n ses ahengine, vurgusuna gö- metnin kendisi taraf›ndan de¤il okuyucu
re z›t anlamlar içerebilir. Ne kadar da taraf›ndan ortaya konur.
tarafs›z olunsa tonlama trascriptte orta- Bu sadece dilbilimin bir sorunu de-
ya konamaz. Bu vurgulama sadece ¤ildir. Dildeki küçük parçalar›n içerme-
transcripti yazan›n kendi kelimelerinde di¤i ay›rt edici nitelikler, temel anlat›m
biraz benzetilebilir. fonksiyonlar›n›n (özel olmamakla birlik-
Bir transcripti okunabilir yapmak te önemli olan) ortaya ç›kt›¤› yerlerdir.
için genelde yaz›c›n›n az veya çok kendi- Bu fonksiyonlar anlat›c›lar›n hikâyeden
ne göre ilave katk›s› olan noktalama ifla- etkilenmelerini, hikâyeye kat›l›mlar›n›
retleri eklemek gerekir. Noktalama ifla- ve duygular›n› a盤a vurur. Genelde bu,
retleri gramer kurallar›na göre durakla- konuflmac›lar›n (isteyerek) ifade edeme-
malar gösterirler, her bir iflaretin yeri di¤i durumu veya tamamen kendi kont-
anlam› ve uzunlu¤u vard›r. Ancak bun- rolleri alt›nda olmayan unsurlar›n du-
lar konuflma konusunun aral›klar› ve ri- rumlar›n› içerir. Bu ay›rt edici özellikleri
timleriyle hemen hemen hiç çat›flmaz ve ortadan kald›rarak konuflman›n duygu-
bu sebepten dolay› gerekmeyen gramer sal içeri¤ini s›f›rlar ve yaz›l› doküman›n
ve mant›¤a ait kurallar içerisindeki üstü tarafs›zl›¤›n› ve normal fleklini ortaya
kapal› konuflmay› s›n›rland›r›rlar. Ko- koyar›z. Halktan kaynak kifliler söz ko-
nuflmaya verilen aralar›n tam uzunlu¤u nusu oldu¤unda bu daha do¤rudur: Kay-
ve yeri konuflma anlam›n›n anlafl›lma- nak kiflilerin kelime hazineleri az olabi-
s›nda önemli bir fonksiyona sahiptir. lir, fakat yaz› monotonlu¤unu konuflma-
Düzenli gramere ait aral›klar belli bir da taklit etmeyi ö¤renen orta s›n›f ko-
kal›plaflma ve esas itibariyle söyledi¤ini nuflmac›lar›ndan vurgu, ölçü ve tonlama
organize etmeye yönelir, rasgele yerde bak›m›ndan ço¤u zaman daha zengindir-
ve uzunluktaki düzensiz aral›klarda ler5.
muhtevay› belirtmek için heceler üstüne ANLATIM OLARAK SÖZLÜ TA-
basarak okunur ve çok yüksek ritimdeki R‹H
duraklar epik hikâyeleri ça¤r›flt›r›r. Bir- Sözlü tarih kaynaklar› öykülü kay-
çok anlat›c› ayn› görüflme içinde tart›fl- naklard›r. Bu yüzden sözlü tarih malze-
t›klar› konu de¤ifltikçe bir ritim fleklin- meleri edebiyattaki ve folklordaki hikâ-
den di¤er ritim flekline atlarlar. Bu de¤i- ye teorisi taraf›ndan gelifltirilen genel
flim elbette ki okumayla de¤il yaln›zca katogorilerin bir k›sm›ndan yararlanma-
dinlemeyle alg›lanabilir. l›d›r. Bu daha çok biçimsel olarak düzen-
Ayn› flekilde mülakat esnas›nda ko- lenmifl folklor malzemelerinin serbest
nuflman›n h›z› benzer etki yapabilir. Sa- görüflmelerde verilen tan›k gerçe¤i ka-
bit yorumlama kurallar› yoktur; yavafl- dard›r.
lama, büyük vurgu oldu¤u gibi büyük Örne¤in baz› hikâyeler anlat›m sü-
zorluk anlam›na gelebilir, h›zlanma ise resi ve olaylar›n tan›mlanmas› süresi
baz› noktalar›n›n üzerinden geçme ya da aras›ndaki oran içinde, anlat›m “h›z›n-
224 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 225
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
226 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 227
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
olarak tarif eder ve sonra mevcut politik halktan uzaklaflt›r›yordu. fiayet uyum
ve dinsel bilinç düzeyinin standartlar› gereklili¤i yoksa, bu durum röportaj ya-
›fl›¤›nda kendi geçmiflini de¤erlendir. pan ve röportaj yap›lan›n her ikisinin
E¤er röportaj çok tecrübeli ve dikkatli birlikte paylaflt›¤› bir projenin daima bir
yürütülürse ve amac› her iki taraf için iliflki sonucu olan sözlü tarih döküman-
de aç›k ve net ise, mevcut ve geçmifl du- lar› gerçe¤ini örneklerle aç›kl›yor. Yaz›l›
rum aras›nda ayr›m yapmak ve geçmifli belgeler sabittir; Biz fark›nda olsak da
tarafs›z de¤erlendirmek her iki taraf olmasak da onlar mevcuttur ve biz bul-
için de imkan dahilindedir. Bu durum- du¤umuzda de¤iflmezler. Sözlü tan›k,
larda, yine Malcolm X yine tipik örnek- araflt›r›c› onun varl›¤›n› tespit edinceye
tir, istihzal› anlat›m belli bafll› anlat›m kadar sadece muhtemel yeni bir kay-
modelidir: iki farkl› etnik (ya da politik nakt›r. Yaz›l› kayna¤›n varl›k flart› yay›l-
veya dinsel) ve anlat›m standard› birbi- mad›r; sözlü kaynaklar bir yerden bir
rine kar›fl›r, üst üste biner ve de etkile- yere intikaldir: Roman Jakobson ve Pi-
flimleri hikâyenin anlat›m›n› flekillendi- otr Bogatyrev taraf›ndan tan›mlanan
rir. folklor ve edebiyat›n yarat›c› yöntemleri
Di¤er tarafta 1960’lar›n militan ö¤- aras›nda farkl› bir benzerlik vard›r11.
rencileri savaflm›fl askerler veya muay- Yaz›l› kayna¤›n muhtevas› araflt›r-
yen dirence dayanm›fl savaflç›lar gibi flu- mac›n›n ihtiyaç ve hipotezinden ba¤›m-
urlar› zaman zaman de¤iflen anlat›c›lar- s›zd›r; yaz›l› kaynak bizim sadece yo-
la da karfl›laflabiliriz. Bu kimseler tarihi rumlayabilece¤imiz sabit bir metindir.
olay›n tamamen bir parças› olduklar›n- Di¤er tarafta sözlü kaynaklar›n muhte-
dan düflünemez hale gelebilir ve anlat- vas› ise genifl çapta kiflisel iliflki, diyalog
t›klar› destan›n üslubu ve anlat›l›fl›n› ve sorular›n hangi flartlarda soruldu¤u-
de¤ifltirirler. Bir destan veya bir alayc› na ba¤›ml›d›r.
anlat›m stili aras›ndaki fark, tan›k yoru- Röportaj›n nerede olaca¤›na arafl-
mumuzda göz önünde bulundurulmas› t›rmac› karar verir. Araflt›rmac›lar s›k
gereken tarihi perspektifler aras›ndaki s›k çok özel çarp›kl›klarla karfl›lafl›rlar:
bir fark› ima eder. kaynak kifliler bunlar›n araflt›rmac› ol-
TARAFSIZLIK du¤unu düflünür ve araflt›rmac›lar›n
Sözlü kaynaklar tarafs›z de¤iller- inand›klar›, ne anlat›lmas›n› istedikleri
dir. Elbette bu taraf olma her kayna¤a fleyleri anlat›rlar. Di¤er tarafta sert bir
uygulan›r, gerçi yaz›n›n kutsaIl›¤› sözlü ortamda yap›lan röportajlar soru liste-
kaynaklar›n tarafl›l›¤›n› unutmam›za sinde bulunmayan ve röportajc› taraf›n-
neden olmaktad›r. Fakat do¤as›nda ta- dan daha önceden ilgisi ve mevcudiyeti
rafl› olan sözlü kaynaklar için en önemli bilinmeyen elementler kabul edilmezler.
unsur; yapay, de¤iflken ve yanl› olma gi- Böyle röportajlar tarihçinin daha önceki
bi özel ve asli karekterlere sahip olmas›- referans çerçevesini do¤rulamaya yöne-
d›r. liktir.
AIex Haley’in takdim etti¤i Mal- Bununla birlikte yeni araflt›rmac›-
colm X’in Otobiyo¤rafisi, Malcolm’un iç- n›n cevaplanmayan her hangi bir soruyu
ten gelmeyen bir flekilde anlat›m yakla- daha sonraya veya baflka bir röportaj
fl›m›n› nas›l de¤ifltirdi¤ini tan›ml›yor. için ertelemesi, duymak istedi¤inden zi-
Çünkü röportaj› yapan kiflinin sorular› yade kaynak kiflinin anlatmak istedi¤i-
Malcolm’u projelendirmeye çal›flt›¤› ‹s- ne öncelik vermesi ve kaynak kifliyi “ka-
lam Milleti ve kendisinin resmî hayali bulü” en önde gelen flartt›r. Röportaj ya-
228 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
p›lan kimseler kendileriyle çal›flan rö- yard›m›yla tarihi araflt›rma daima iler-
portajc›larla daima bir tevazu içerinde lemede olan bir iflin bitmemifl tabiat›na
çal›fl›rlar. Tarihçiler bu gerçe¤i iyi bilir- sahiptir. 1949 dan 1953 ün Terni grevle-
ler ve mümkün olmayan bir amaç için rinin mümkün olan tüm kaynaklar›n-
kaynak kiflinin zaaf›n› kötüye kullan- dan bahsetmek gerekirse binlerce insan-
maktan ziyade onun avantajlar›n› en iyi la derinlemesine görüflülmelidir ki bun-
flekilde de¤erlendirirler. lardan al›nan herhangi bir örnek; örnek-
Röportaj›n nihai sonucu araflt›rma- leme metotlar› ile güvenilir hale getirile-
c› ve anlat›c›n›n her ikisinin bir ürünü- bilir ve asla istatistiksel olarak de¤erli
dür. Her zaman oldu¤u gibi, yay›n için say›labilecek kan›tlar› kalite baz›nda su-
röportaj› yapan kiflinin sesi tamamen or- nan konuflmac›lar› d›flar›da b›rakabile-
tadan kald›r›ld›¤›nda anlafl›lmas› zor bir ce¤ini garantilemez.
çarp›kl›k ortaya ç›kar: metin, hiçbir Sözlü kaynaklar›n tamamlanmam›fl
önem arzetmeyen flartlarda, anlat›c›n›n parçalar› di¤er tüm kaynaklar› etkiler.
daima ayn› fleyleri söyleyece¤i, sorusu Yaz›l› kaynaklar kadar sözlü kaynaklar
olmayan cevaplar verece¤i, baflka bir da (bulunabilen canl› haf›zalar için bir
ifadeyle, yaz›l› sabit ve can s›k›c› tekrar tarihî zamanla ilgili) tükenmedikçe
kadar yaz›l› bir belge intibas›n› verir. araflt›rmalar tamamlanamaz. Yaz›l› kay-
Araflt›rmac›n›n sesi kesildi¤inde anlat›- naklar kadar sözlü kaynaklar da tüketil-
c›n›n sesi tahrifata u¤rar. medi¤i sürece tamamd›r ve bu sözlü
Asl›nda sözlü kan›t asla iki kez ol- kaynaklar da bitmez tükenmezler. ‹deal
maz. Bu bütün sözlü iletiflimlerin özelli- amaç olan bütün mevcut kaynaklara
¤idir, fakat bir röportajda verilen tarihi ulaflmak mümkün de¤ildir. Sözlü arafl-
ve otobiyografik ifadeler gibi, özellikle t›rmalar› kullanarak yap›lan tarihî ça-
hiçbir kal›b› olmayan flekiller için do¤ru- l›flma kayna¤›n do¤as› yüzünden bitme-
dur. Ayn› röportajc› farkl› versiyonlar› mifltir; sözlü kaynaktan yoksun tarihî
ayn› anlat›c›dan defalarca dahi duyabi- çal›flma (nerede varsa) eksiktir.
lir. Birbirinden daha iyi bilinen iki konu SÖZLÜ TAR‹HTE K‹M KONU-
geldi¤inde anlat›c›n›n dikkati zay›f1aya- fiUR?
bilir. S›n›f birlikteli¤i - Araflt›rmac›n›n Sözlü tarih çal›flan s›n›flar›n kendi
ilgi alan› anlat›c›n›n fikirleriyle kimli¤i- kendilerine konufltuklar› yerde de¤ildir.
ni tespite çal›flma - röportaj›n amaçlar›- Bu kaynaklarda üstü örtülü (aç›kça söy-
n›n daha iyi anlafl›lmas›yla veya daha lenmeyen) bir çarp›kl›¤› (gerçi otomatik
serbest olmas›yla yerlefltirilebilir. Veya olarak de¤il) ölçmeye yard›m eden (ço¤u
bir önceki görüflme daha sonraki toplan- zaman samimiyetten uzak) bas›n ve po-
t›lar esnas›nda anlat›lan an›lar› kolayca listen ziyade iflçilerin haf›zalar› ve sözle-
hat›rlatabilir. ri aras›nda bir grevin tekrar anlat›m› el-
Asl›nda ayn› kifliyle yap›lan görüfl- bette ifadenin aksine tamamen as›ls›z
meler, bizi kesin olarak sözlü kaynakla- olmayacakt›. Sözlü kaynaklar henüz
r›n tabiat›nda mevcut olan eksiklik so- devlet olamam›fl halklar›n tarihi için
rununa götürmeyi sürdürebilir. Bir kay- (uygun olmayan) gerekli bir flartt›r; ya-
nak kiflinin bütün haf›zas›n› tamam› ile z›ya geçirdi¤i bol kay›tlar› kontrol eden
incelemek mümkün de¤ildir; her görüfl- ve onu arflivleyen devlet bünyesinde ya-
me ile elde edilen veriler daima karfl›l›k- flayan halk›n tarihi için sözlü kaynakla-
l› iliflki ile üretilen bir seçimin sonucu- ra daha az ihtiyaç duyulur.
dur. Bununla birlikte sözlü kaynaklar›n Bununla birlikte tarihle ilgili ko-
http://www.millifolklor.com 229
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
230 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
cu aras›nda hemen hemen hiç “vas›ta” ria Orale. Vita quotidiana e cultura materiale delle
classi subalteme, Torino, Rosenberg & Sellier, 1978.
olmaz, o daha çok önayak olan kimsedir.
Sosyal tarih ve sözlü tarih iliflkisinin tart›flmas›.
Tarih yazmada, edebiyatta oldu¤u 4 Konuflma seslerinin ürünü olarak müzikal
gibi, yazar›n olaylar› parçalamas›, kendi notasyonu üzerine, bak›n›z: G. Marini, “Musica po-
fikrini katmas› kaç›n›lmazd›r. Joseph pulare e parleta popülare urbano”, Circolo Gianni
Bosio içinde (ed.), i giomi cantati, Milano, Mazzotta,
Conrad’›n Lord Jim roman›nda oldu¤u 1978, pp. 33-34. A. Lomax’›n vokal stilIerin yeniden
gibi, Karakter/anlat›c› Morlow sadece elektronik sunumunu tart›flt›¤›, Folk Song Styles
kendi kendine iflitti¤ini ve gördü¤ünü and Culture (Kiltür ve Halk fiark›s› StilIeri) Was-
hington DC, American Association for the Advance-
anlatabilir; hikâyesinin içine çeflitli di-
ment of Sciences, 1968, Publication no. 88 (Bilimle-
¤er “kaynak kiflileri” almaya zorlan›r. rin ilerlemesi için Amerikan ‹flbirli¤i, Waflington
Ayn› fley tarihçilerin sözlü kaynaklarla DC, 1968, Yay›n no: 88).
5 Standartlaflmam›fl konuflmalann anlam ni-
çal›flmas›nda yer al›r. Hikâyeye aç›kça
telikleri üzerine bak›n›z: L. Kampf ve P. Lauter
girifl hususunda, tarihçiler serbest ko- (eds.), The Polilics of Literature, (Edebiyat Politika-
nuflmalar›yla kaynaklar›n anlat›ma gir- s›) daki W. Labow, “The Logic of non-standard Eng-
melerine izin vermeliler. lish” (Standartlaflmam›fl ‹ngilizce Mant›¤›), New
York, Random House, 1970, pp. 194-244
Sözlü tarihin tek bir konusu yok- 6 Bu makalede, G. Gennete taraf›ndan kulla-
tur; sözlü tarih pek çok görüfl aç›s›ndan n›lan ve tan›mlanan bu terimleri kullan›yorum. Fi-
anlat›l›r ve tarihçiler tarafgir anlat›c›la- gures III, Paris, Seuil, 1972
7 Sözlü anlat›m ve halk içindeki tür farkl›l›k-
r›n yerlefltirdi¤i taraf olma gelenekselli-
lar› hakk›nda bak›mz: D. Ben Amos, “Categories
¤inin var oldu¤unu iddia ederler. Bura- analytiques et genres populaires” Poetique, 1974,no.
da “tarafl›l›k” “bitmemifllik” ve “bir yer- 19,pp.268-293; ve J. Vansina, Oral Tradilion, (Sözlü
de yer alma” n›n her ikisine dayan›r; an- Gelenek) Harmondsworth, Penguin Books, (1961),
1973.
lat›m›n içinde “taraflar” mevcut oldu- 8 Örne¤in, Roma’dan komünist eylemci G.
¤undan beri sözlü tarih taraf tutmaks›- Bordoni belli bafll› lehçede toplum ve aile hakk›nda
z›n asla anlat›lamaz. Olay›n eksik kal- konufltu, fakat k›saca her ne zaman partiye ba¤l›l›-
¤›n› iddia ettiyse ‹talyanca’n›n daha çok standart-
mas› ile yak›ndan ilgilidir. Sözlü tarih
laflm›fl bir fleklini nakletti. Parti kararlar›n› kabul
hiçbir zaman nesnel olarak anlat›lamaz. etmesine ra¤men de¤ifliklik gösterdi ki, onun do¤ru-
Kendi kiflisel düflünceleri ve inan›fllar› dan tecrübesinden di¤erleri yerinde durmaktad›r.
ne olursa olsun, tarihçiler ve “kaynak- Onun tekrar tekrar söyledi¤i “onun hakk›nda yapa-
bilece¤in hiçbir fley yoktur” deyimiydi. Bak›n›z: Ci-
lar” çok zor olarak ayn› “tarafta” olurlar. cola Gianni Basio, i giomi cantati, pp. 58-66
Tarihçilerin ve kaynaklar›n farkl›l›klar›- 9 Konu ve hayvan masal› hakk›nda bak›n›z:
n›n karfl› karfl›ya gelmesi - “çat›flma” Teorija Literatury Poetika da B. Tomasevskij, “Sju-
zetnoe postroenie”, Moskow-Leningrad, 1928; ‹tal-
olarak karfl› karfl›ya gelme ve “birli¤i
yanca’ya çeviri —, T. Todorov (ed.) “La cost ruzione
araflt›rma” olarak karfl› karfl›ya gelme - dell’intreccio” i formalisli Russi, Torino, Einaudi,
sözlü tarihi ilginç k›lan fleylerden birisi- 1968, Teorie de la Literature, Paris, Seuil, 1965
10 Bu hikâyeler A. Portelli’ nin The Death of
dir.
Luigi Transtulli isimli eserinin 1-6 bölümlerinde
tart›fl›l›yor. Albany, State University of New York
NOTLAR Press, 1991.
1 La Republica da B. Placido, 3 Ekim 1978 11 R. Jakobson, Question de poetique de R. Ja-
2 Hiçbir yere ba¤l› olmaks›z›n radikal bir
kobson ve P. Bogatyrev, “Le folklore forme specifique
araflt›rma örgütü, bir ‹talyan istisnas› olan Ernesto de creation”, Paris Seuil, 1973, pp.59-72.
De Martino Enstitüsü 1960 lann ortalar›ndan beri
uzunçalar plaklar (long- play) hakk›nda “ses arflivle-
ri” yay›nlad›. Pek çok kimsenin dikkatini çekmeyen
bu kültürel kurum için bak›n›z: D. Carpitella, Let-
nomusicologia in Italia, Polermo, Flaccovio, 1975,
pp. 265-270
3 L. Passerini, “Sull’utilita e il danno delle
fonti orali per la storiae. Passerini’ye girifl (ed.), Sto-
http://www.millifolklor.com 231
HALK M‹MAR‹S‹ HAKKINDA II
232 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
lar parçalan›r, eski evler y›k›l›r. Arzu t› örtüsü olarak kullan›lan malzemelere
edilen hayat› gelifltirmektir ve bu arzu göre s›n›fland›r›yorlard›. Mesela Türki-
etme süreci teknolojiktir. ye’de yerel tarihçilerin eski evleri yeni
Teknoloji insan varoluflunun bir so- evlerden damlar›na bakarak ay›rt ettik-
nucudur.Yüzmek bal›k için ne kadar do- lerini gördüm. Yeni evlerin damlar› piya-
¤al bir fleyse evrene yay›lmam›z›n arac› sadan al›nma malzemelerle kaplanm›fl
teknoloji de insan için öyledir. Hayat ge- çat›lara sahipken eski evler düz daml›
lifltikçe her teknolojik edim iki büyük oluyordu. Bangaldefl’de köylü insanlar
iliflkiler a¤›nda- insanlar›n insan olma- tarihten çok sosyal s›n›flar› önemseye-
yan fleylerle ve insanlar›n insanlarla rek evleri duvar yap›m›nda kullan›lan
olan iliflkilerinde- de¤ifliklere neden malzemelere-dekoratif harç s›val› tu¤la,
olur. çamur s›va veya gergin hintkam›fl›- ve
damlarda kullan›lan örtü malzemesine -
M‹MARLIK TEKNOLOJ‹S‹ teneke veya saz- göre s›n›fland›r›yorlar.
‹nsan ile insan olmayan fleyler ara- Afrika ve Güney Amerika’da teneke, sa-
s›ndaki iliflkinin dönüflümü teknolijinin za nazaran daha yayg›n. Amerika Birle-
birinci basama¤› olan malzeme seçimin- flik Devletleri’nin k›rsal›nda tahta çat›
de bafllar. Özellikle ‹ngiltere’deki yazar- kiremitlerinden (padavra) parlak metal
lar›n halk mimarisini tan›mlamalar›nda kaplamalara geçildi¤inde bir ça¤dan bir
kulland›klar› ölçütler aras›nda malze- baflka ça¤a geçmek gibi olmufltu.
meye dayal› yerli- yabanc› ayr›m› ilk s›- S›n›flama hakk›ndaki ilk derslerimi
rada gelmekteydi. Bu yazarlar halk ya- ‹rlanda’da, Ballymenone’da tar›mla u¤-
p›lar›n›n yerel malzemelerden yap›ld›k- raflan bir toplulu¤un evlerini incelerken
lar›n› ileri sürüyorlard›. Seyahatlari s›- ald›m. Bu insanlar›n yaflad›¤› evleri s›-
ras›nda gördükleri yeralt›ndan ç›kar›l- n›flamaya çal›fl›rken bafllang›çta bütün
m›fl maden ve maddelerle yap›lm›fl bina- evlerin planlar›n› tek tek çizip dört ayr›
lar ve kumtafl›, kireçtafl›, granit tepeleri ev tipine ulaflm›flt›m. Ancak sonradan
onlar› fazlas›yla sevindirirken, demiryo- gördüm ki yörenin insan› evleri karfl›lafl-
lu boyunca kurdeflen gibi yay›lm›fl k›r- t›r›rken kullan›lan malzemeyi esas al›-
m›z› tu¤ladan yap›lma, co¤rafyan›n sun- yordu ve onlara göre iki tip ev vard›: sa-
du¤u çeflitlili¤i unutmufl evlere ise ac›- z›n dam örtüsü olarak kullan›ld›¤› evler
yarak bak›yorlard›. Bu yazarlar›n zevki veya çat›lar› arduvaz veya metalle kap-
do¤al-yapay, yerli-yabanc›, yerel-ulusal lanan evler.
ve el yap›m›-makina ifli gibi çok bilinen Saz kaplama ustalar› Joe Murphy,
karfl›tl›klara dayan›yordu. Günümüzün Johnny Drumm ve Tommy Love yapt›k-
afl›r› flüpheci insan› bu görüflün seçkinci lar› ayr›m›n gerisindeki mant›¤› bana
oldu¤unu kolayca gösterip hissi oldu¤u flöyle aç›klam›fllard›. Dam örtüsü olarak
gerekçesiyle reddedebilir. Ama bu yazar- saz iyi bir yal›t›m sa¤l›yor ve damlar›
lar bir fleyler yakalam›fllard›. bunla kaplanm›fl yap›lar k›fllar› s›cak,
Mimari amaçl› alan araflt›rmala- yazlar› ise serin oluyor. Çevreye duyarl›
r›mda evlerin planlar›na yo¤unlaflmam saz ayr›ca güzel bir görünüm de sunu-
gerekti¤ine inand›rm›flt›m kendimi. Fa- yor. Tommy Love, dam kaplamas›n› k›sa
kat ne var ki gitti¤im her yerde evlerini bir süre önce bitirdi¤i tepenin afla¤›s›n-
inceledi¤im insanlar, evleri kullan›lan daki bir evi gösterek flöyle konufluyordu:
yap› malzemelerine, özellikle de dam/ça- ‘Aras›ndaki saman daha taze oldu¤un-
http://www.millifolklor.com 233
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
dan alt›n gibi parl›yor. Gündüzleri güne- t›n›n evini çirkinlefltirdi¤ini söyledi ba-
flin etkisi ile ›fl›k saç›yor. Senin anl›yaca- na. Fakat bu de¤iflikli¤i yapm›flt› bir ke-
¤›n tek kelime ile harika!’ re, çünkü metal çat› ‘zaman›n gere¤iydi’.
Güzel bir görünüm sunan çevreye Ellen Cutler’a göre o zamanlar Uls-
duyarl› saz örtü ayr›ca ekonomik de. ter’in2 siyasal sorunlar›n›n yak›c›l›¤›nda
Sizden bekledi¤i tek fley zaman. Bally- s›k› toplumsal düzenlerin bozulup da¤›l-
menone’daki insanlar ne kadar çok za- d›¤› ve modan›n de¤iflip durdu¤u zaman-
man›n varsa bu ifli o kadar çok yapabi- lard›.
lirsin diyorlar. Saz kaplama ifli yaflad›¤›- ‹çinde yaflad›¤› küçük taflra toplu-
n›z yerde zaman içinde edinece¤iniz bir lu¤unun en büyük ve en güzel dam› ör-
ekip biçme bilgisi, yani tohuma, topra¤a tülü evinde yafl›yor olmak Bayan Cut-
ve havaya iliflkin bilgiler gerektiriyor. ler’a mutlu etmeye yetiyordu. O¤lu Dick
Örtü malzemesi olarak kullan›lan saz de ayn› yerde oturuyordu, ama o, yöre-
bitkisi toprakta yetifliyor. Kendini yeni- deki büyük proleter s›n›fa mensup idi.
leme kapasitesi s›n›rs›z olan bu bitkiyi Bir tar›m iflletmesinde ücret karfl›l›¤› ça-
iflleyip kullan›ma haz›r hale getirmek l›fl›yordu. Bayan Cutler o¤lunun eski,
için pahal› alet edavet gerekmiyor. Bu döküntü vaziyetteki, dam› örtülü tipik
ifller için el eme¤i yetiyor. Dam kaplama bir ‹rlanda evinde yaflamaya yanaflma-
ifli bilgi ve yetenek isteyen ama para ge- yaca¤›n› bildi¤inden onun güzel görünü-
rektirmeyen bir teknoloji. ‹fli ele yatk›n flünü o¤lunun hat›r›na mahvetmifl, yani
diye niteledi¤imiz insanlar için. o¤lu be¤ensin diye onu çirkinlefltirmiflti.
Sorun saz örtünün düzenli bir bak›- Bayan Cutler’›n bu de¤iflikli¤i bir ifle ya-
ma ve s›k s›k yenilenmeye ihtiyaç duy- ram›flt› ama. 1981 y›l›nda öldükten son-
mas›nda. Metal kaplamal› çat›lar çok ra, o¤lu ailesi ile beraber annesinden ka-
daha dayan›kl› oldu¤undan bu tür mü- lan, dam›/ çat›s› de¤ifltirilmifl bu eve ta-
dahelelere s›k s›k ihtiyaç duymuyorlar. fl›nd›. Böylece Bayan Cutler’›n yaflarken
Metal çat›l› evde oturan, çat› onar›m›n- olmas›n› çok istedi¤i fley, yani Cutler-
dan analamaya veya Ballymenone’da ol- lar’›n damarlar›ndaki kan›n bu yerde,
du¤u gibi birbirlerine yard›m eden bece- bu evde akmaya devam etmesi fikri ger-
rikli komflulara sahip olmaya mecbur çekleflmifl oluyordu. Bu de¤ifliklik de-
de¤il. O insan bu yönde bir çabaya, bilgi- vaml›l›¤› da beraberinde getiriyordu.
ye, yetene¤e veya toplumsal iliflkiye ihti- 8 May›s 2005, Bloomington
yaç duymadan yaln›z bafl›na idare edebi-
lir. Ne var ki metal iklime uygun de¤il. [DEVAMI GELECEK SAYIDA]
Bangaldefl’in yaz aylar›n›n teneke dam-
lar alt›nda insan› kavuran s›ca¤› ve ne-
mi düflünüldü¤ünde, metal çat›lar›n ‹r- NOTLAR
1 Kanatlar›n› açm›fl bir kartal› and›ran moti-
landa’n›n serin ve nemli iklimine biraz fiyle tan›nan, Kazaklar’a atfedilen bir kilim. (çevir-
daha uygun düfltü¤ü söylenebilir. Ama menin notu)
2 Kuzey ‹rlanda’ya orada yaflayan ve ‹ngilte-
metal güzel de¤il. Ellen Cutler, Ballyme-
re’ye ba¤lanmak yanl›s› olan Protesanlarca verilen
none hakk›nda yazd›¤›m ilk kitaptan al- isim. (çevirmenin notu)
d›¤› telif ücretini evinin saz dam örtüsü-
nü söktürüp yerine metal çat› yapt›r-
mak için harcam›fl. Yapt›¤› bu degiflikli-
¤e sonradan üzüldü¤ünü, çünkü yeni ça-
234 http://www.millifolklor.com
TANITMALAR.../BOOK REVIEWS.../COMPTES RENDUS...
* Metin ERGUN-Mehmet AÇA, C. I, Ankara 2004: Akça¤ Yay›nlar›, 600 s.; C. II, Ankara 2005: Akça¤ Ya-
y›nlar›, 399 s.
** Bal›kesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Araflt›rma Görevlisi.
http://www.millifolklor.com 235
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
p›lm›flt›r. Bu bölüm için söylememiz gere- lar›n tasvirlerinde kullan›lan s›fatlar, T›va
ken hususlardan birisi de incelemeye tabi destan anlat›c›lar›n›n kulland›klar› formel
tutulan motiflerin seçiminde “inan›fl ve dü- ifadeler ve benzer durumlar› ifade ettikleri
flünüfl yap›s›n›n bir sonucu olmas›” ilkesi- kal›p ifadeler çal›flman›n bu k›sm›nda ay-
nin gözetilmifl olmas›, s›radan unsurlar›n r›nt›l› bir flekilde ele al›nm›flt›r.
motif olarak tercih edilmemifl olmas›d›r. “II) T›va Kahramanl›k Destanlar›n›n
Çal›flmada kullan›lan kaynaklar›n Motif Yap›s›” adl› bölümde ise birinci ki-
gösterildi¤i “Bibliyografya” bölümünün sa- tapta esas al›nan tasnif çerçevesinde T›va
dece T›va destanlar›n› de¤il, Güney Sibir- destanlar›n›n motifleri mukayeseli bir fle-
ya Türk destan gelene¤ini çal›flmak iste- kilde incelenmifltir.
yenlere önemli bir rehber olaca¤› kan›s›n- Çal›flman›n en hacimli bölümünü
day›z. oluflturan “Metinler” k›sm›nda “Han-fiilgi
Birinci kitab›n son bölümü olan “Me- Att›g Han-Hülüg”, “Ar›-Haan”, “Arz›lan
tinler” k›sm›nda “Alday-Buuçu”, “Boktu- Kara Att›g Çeken Kara Möge” ve “fiöögün
Kirifl, Bora fieeley”, “Kañg›vay-Mergen”, Bora Att›g fiöögün-Köögün” adl› dört des-
“Ald›n-Çaagay”, “Ald›n-Kurgulday” ve tan metni, T›va Türkçesi ve Türkiye Türk-
“Erelzey-Mergen, Haragalzay-Mergen Al›fl- çesiyle verilmifltir. Mitolojik unsurlar›n ol-
k›lar” adl› alt› destan metni hem T›va dukça fazla oldu¤u bu destan metinlerin-
Türkçesi hem de Türkiye Türkçesi flekliyle den “Ar›-Haan”, bünyesinde, insan›n yara-
yer almaktad›r. d›l›fl›na dair bölümler bulundurmas› ile di-
Birinci kitab›n ikincisi yine ayn› ya- ¤er metinlerden ayr›lmaktad›r. Çal›flman›n
zarlar taraf›ndan T›va Kahramanl›k “Ön Söz”ünde de ifade edildi¤i gibi, Türk
Destanlar› II ad›yla 2005 y›l›nda yay›m- mitolojisinde ilk insan›n yarad›l›fl›na dair
lanm›flt›r. ‹kinci kitap, “Ön Söz”, “Girifl”, mevcut metinlere “Ar›-Haan”›n da ilave
“I) T›va Kahramanl›k Destanlar›n›n Poeti- edilebilece¤ini söyleyebiliriz.
kas›”, “II) T›va Kahramanl›k Destanlar›n›n Sonuç olarak, birincisi 2004, ikincisi
Motif Yap›s›”, “Bibliyografya” ve “Metinler” ise 2005 y›l›nda yay›mlanm›fl olan bu iki
bölümlerinden oluflmaktad›r. kitap, Türk co¤rafyas›n›n en uzak yerlerin-
‹ki bafll›k halinde düzenlenen “Girifl” den biri olan T›va bölgesindeki Türklerin
bölümünde T›va destanlar›n›n poetikas› ve destanlar› ve destanc›l›k gelenekleri hak-
motif yap›s› de¤erlendirmeye al›nm›flt›r. “I) k›nda tatmin edici bilgiler ve malzemeler
T›va Kahramanl›k Destanlar›n›n Poetika- içermektedir. Bu iki ciltlik eserde T›va des-
s›” bafll›¤›n› tafl›yan ve T›va destanlar›n›n tanlar› üzerine yap›lan çal›flmalar›n tan›-
poetikas› konusuna ayr›lan bu bölümdeki t›lmas›, destanlar›n flekil ve muhteva özel-
de¤erlendirmelerin amac›, bölümün ilk liklerinin, poetikas›n›n, icra ortam›n›n,
cümlelerinde “T›va kahramanl›k destanla- motif yap›s›n›n tespit edilmesi ve 10 des-
r›n›n inanç ve düflünce dünyas›n› yans›tan tan metninin hem T›va Türkçesi hem de
motiflerinin yan› s›ra, epitetlerle anlat›m Türkiye Türkçesi ile Türkiye sahas› Türk-
kal›plar›n›n (formeller, kal›p sözler) da in- lük Bilimi araflt›rmac›lar›n›n dikkatlerine
celenmesi, destan metinlerinin kurulmas›n- sunulmufl olmas› Türk destan araflt›rmala-
da kullan›lan anlat›m ö¤elerinin tespitinde r›na önemli bir katk› sa¤lam›flt›r. Böyle bir
çok önemli bir yere sahiptir. Bu do¤rultuda çal›flmay› Türk destan araflt›rmalar›na ka-
yap›lacak inceleme ve de¤erlendirmeler, T›- zand›ran say›n Doç. Dr. Metin Ergun’a ve
va kahramanl›k destanlar›n›n anlat›m ve Doç. Dr. Mehmet Aça’ya teflekkür eder, ça-
yap› özellikleriyle di¤er Türk topluluklar›- l›flmalar›nda baflar›lar dileriz.
n›n destanlar›n›n anlat›m ve yap› özellikle-
rini karfl›laflt›rma imkân› sa¤layacakt›r.”
(s. 9) fleklinde ifade edilmifltir. Dört destan
metninden hareketle destan kahramanla-
r›n›n ve atlar›n›n tasvirleri, destanlarda
kullan›lan epitetler, destanlardaki hayvan-
236 http://www.millifolklor.com
HALKB‹L‹M‹NDE KURAMLAR VE YAKLAfiIMLAR 2*
http://www.millifolklor.com 237
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
238 http://www.millifolklor.com
HALKB‹L‹M‹ ÇALIfiAN KURULUfiLAR
Seyit GEZER*
http://www.millifolklor.com 239
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
240 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 241
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
ÇEfiMEBAfiI, Hakan (2003). Erciyes EFE, Kadir, (2000), Âfl›k Ali, (Dan›fl-
Dergisinde Yay›mlanan Kayseri Yöresi man: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)
Halk Kültürü ‹le ‹lgili Makaleler Bibli- E⁄‹, Beyza, (2003), Ürgüplü Saz fia-
yografyas› (1978–2002), (Dan›flman: Dr. iri Mahfî ve fiiir Dünyas›, (Dan›flman:
Bayram DURB‹LMEZ) Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)
ÇITIRIK, ‹brahim, (1997), Halk EK‹C‹, Metin, (1998), Ni¤de ‹li Al-
Müdrikli¤i, (Dan›flman: Doç. Dr.. Ümit t›nhisar ‹lçesi Folklor Derlemeleri, (Dan›fl-
TOKATLI) man: Dr. Nam›k ASLAN)
Ç‹TL‹, Nuray, (1999), [Gümüflhane- EKfi‹, O.Bülent, (1996), [Kayseri],
fiiran], Yukar› Kulaca Köyü Folkloru, (Da- Sar›o¤lan ve Yöresi Folklor Mahsullerinin
n›flman: Dr. Nam›k ASLAN) Derlenmesi, (Dan›flman: Dr. Nam›k AS-
DAL, Selahattin, (2001), [Kahraman- LAN)
marafl], Göksun’da Âfl›kl›k Gelene¤i ve EMEDOV, fiamuhammed, (1999),
Âfl›k Bekir Karsl›-Âfl›k Osman Güzel, (Da- Türkmen Destan›, “Babarövflen”, (Dan›fl-
n›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM) man: Dr. Nam›k ASLAN)
DAYLAK, Dönay, (1999), Azerbaycan EM‹R, Fatma, (2000), Yunus Em-
Na¤›llar› (s.201–312), (Dan›flman: Prof. re’nin ‹fade Gücü, (Dan›flman: Doç. Dr.
Dr. Ümit TOKATLI) Nevzat ÖZKAN)
DEM‹RDA⁄, Nuriye (2003). Folklor- EMRAY, Ercan, (2001), Erciyes Gaze-
cu Hayrettin ‹vgin’in Hayat› ve Çal›flma- tesi, (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖR-
lar›, (Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹L- KEM)
MEZ) ERDO⁄AN, Filiz (2004). Köro¤lu
DEM‹REZEN, Hatice, (2003), Ça- Destan› (Osmanl› Türkçesinden Türkiye
nakkale Dergisi, (Dan›flman: Prof. Dr. Türkçesi’ne Aktarma), (Dan›flman: Dr.
Nevzat ÖZKAN) Bayram DURB‹LMEZ)
DEM‹REZEN, Ömer, (2001), Erciyes ERG‹N, Y›lmaz, (1998), Ibray›m Ha-
Gazetesi (1 Haziran 1328–26 fiubat 1330), lil, (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)
(Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM) ERGÜN, Hatice, (1999), [Kayseri-
DEREBA⁄, Keziban, Erciyes Gazete- Bünyan], Da¤ard› Köyü Folkloru, (Dan›fl-
si (28 May›s1328–24 Eylül 1328), (Dan›fl- man: Dr. Nam›k ASLAN)
man: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM) ERSOY, Ruhi, (1995), Karadeniz’e
D‹LMEN, fiükriye (2004). [Kayseri], S›n›r› Olan Türk Topluluklar›nda Ortak
Erkilet ve Yöresi Halkbilimi Ürünleri, Bilmece Kültürü, (Dan›flman: Dr. Nam›k
(Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ) ASLAN)
D‹NÇ, Hatice, (1999), [Antalya], ERTO⁄RUL, Yusuf,(2002), Gülmek
Gündo¤mufl Folklor Araflt›rmas›, (Dan›fl- Nedir? Kime Gülüyoruz? (Dan›flman: Doç.
man: Dr. Nam›k ASLAN) Dr. ‹smail GÖRKEM)
DO⁄AN, Ali, (1997), Köro¤lu (Kah- EVC‹L, Recep, (1999), [Kayseri-Mer-
ramanl›k Destan›), (Dan›flman: Dr. Na- kez], Yuval› Köyü Folklor Araflt›rmas›,
m›k ASLAN) (Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN)
DO⁄AN, Alper, (1997), Azerbaycan GENÇ, A. Bahad›r, (1999), Âfl›k Ga-
Edebiyat› ‹ncileri (Dede Korkut Hikâyele- rip ve Tahir ile Zühre Hikâyeleri, (Dan›fl-
ri), (Dan›flman: Doç. Dr. Ümit TOKATLI) man: Doç. Dr. Nevzat ÖZKAN)
DOLU, Ayfle (2002). Hac›abdullah GEREZ, H. Ahmet, (1999), Kitâb-›
(Ni¤de) Kasabas› Folkloru, (Dan›flman: Dedem Korkut, (Dan›flman: Doç. Dr. Me-
Dr. Bayram DURB‹LMEZ) tin KARAÖRS)
DURMAZ, Ayflegül (2002). fiefaatli GEZER, Seyit (2004). [Kayseri], Sa-
(Yozgat) ve Yöresi Folkloru, (Dan›flman: r›o¤lan ve Yöresi Halk Edebiyat›, (Dan›fl-
Dr. Bayram DURB‹LMEZ) man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)
242 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
GÖK, Murat (2001). Osmaniye Yöre- Akçakent], Tepefak›l› Köyü Folkloru, (Da-
sinin Folkloru, (Dan›flman: Dr. Bayram n›flman: Dr. Nam›k ASLAN)
DURB‹LMEZ) KALAYCI, Gülay, (2001), [Tokat],
GÖZBAfiI, Reyhan, (1999), [Kayse- Pazar ve Turhal Halkbilimi Araflt›rmas›,
ri], Yahyal›’dan Folklor Derlemeleri, (Da- (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)
n›flman: Dr. Nam›k ASLAN) KARADURMUfi, Mustafa, (2000),
GÖKDA⁄, Ayfle Esra, (2004) Muhit [fiemflâd R›za], Uzman Âfl›klar, (Dan›fl-
Resimli Ayl›k Aile Mecmuas›, s.1–55, man: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)
(1Kas›m 1928-May›s 1933, ‹nceleme Di- KARAKAfi, G. Melda, (2003), Gey-
zin) (Dan›flman: Prof.. Dr. ‹smail GÖR- cekli Âfl›k Hasan ve fiiir Dünyas›, (Dan›fl-
KEM) man: Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)
GÜNEfi, Dilfuruz, (1996), Ad›yaman KARAKAYA, Betül, (1997), Göro¤lu
‹li Folkloru ve Halk Edebiyat›, (Dan›fl- Türkmen Kahramanl›k Eposu, (Dan›fl-
man: Dr. Nam›k ASLAN) man: Dr. Nam›k ASLAN)
GÜNEfi, Yahya, (2004), Nasreddin KARAKUfi, Haluk, (2000),[ Bitlis],
Hoca F›kralar›, Anlatt›klar›, Zen Dostluk- Ahlat Yöresi Halk Edebiyat› ve Folkloru,
lar›, ( ‹nceleme-Metin), (Dan›flman: Prof.. (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)
Dr. ‹smail GÖRKEM) KARAMAN, Ayfle, (1999), Bahtiyar
GÜNGÖR, Melek, (1997), Köro¤lu Vahapzâde “fiehitler”, (Dan›flman: Dr. Na-
Destan› Türkmen Varyant›, (Dan›flman: m›k ASLAN)
Dr. Nam›k ASLAN) KARATAfi, Gülnur Melda, (2003),
HASAN, fiermine, (1997), [Bulgaris- Geycekli Âfl›k Hasan Nebio¤lu ve fiiir
tan], Mestanl› ‹li Mani Derlemesi, (Dan›fl- Dünyas›, (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail
GÖRKEM)
man: Dr. Nam›k ASLAN)
KAfi, Turan, (1992), Gaziantep ve Yö-
HOCAL‹YEV, Gurbandurdu, (2001),
resi Folklor Derlemeleri, (Dan›flman: Yard.
Baba Veliyev Türkmen Halk Poeziyas› I,
Doç. Dr. Mustafa ARGUNfiAH)
(Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)
KAYA, Aliflan (2004). [Kayseri-Sar›-
HÜSEY‹N, fiermin, (2001) Kerkük
o¤lan], Çiftlik Kasabas› Halk Edebiyat›,
Folkloru Antolojisi’nde Metin Transkribe-
(Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)
si, (Dan›flman: Doç. Dr. ‹smail GÖRKEM)
KAYA, Aliflan (2004). [Kayseri-Sar›-
‹NAN, Edibe, (2003), Ali R›za Yal-
o¤lanl›], Âfl›k Emin Ba¤c›’n›n Hayat›,
man /Yalg›n’›n Cenupta Türkmen Oy-
Çevresi ve fiiirlerinden Örnekler, (Dan›fl-
maklar› Adl› Kitab›n›n Dizin Çal›flmas›,
man: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)
(Dan›flman: Prof. Dr. ‹smail GÖRKEM)
KAYA, Nesibe (2001). Kayserili Âfl›k
‹NCETOPRAK, Aysun (1999). S.P.
Abdülkadir Temizyürek’in Hayat›, Sanat›
Pirsultanl›’n›n Pirsultan Bula¤› Adl› fiiir ve fiiirlerinden Örnekler, (Dan›flman: Dr.
Kitab›, (Dan›flman: Dr. Bayram DURB‹L- Bayram DURB‹LMEZ)
MEZ) KAYGAN, Çi¤dem (2004). [Kayseri],
‹SPEKTER, Nurdan (2004). [Kayse- Gesi ve Yöresi Halkbilimi Ürünleri, (Da-
ri], Gömürgenli Âfl›k Mahrumî, Hayat›- n›flman: Dr. Bayram DURB‹LMEZ)
Sanat›- fiiirlerinden Örnekler, (Dan›flman: KAYGISIZ, Zehra, (2003), Bedii Ede-
Dr. Bayram DURB‹LMEZ) biyatta Komizm Usulleri, (‹nceleme-
‹fiÇ‹, Mesut (2003). Rüstem Rüstem- Transliterasyon) (Dan›flman: Prof.. Dr. ‹s-
zade-El Gehremanlar› Halk Edebiyyat›n- mail GÖRKEM)
da (Azerbaycan Türkçesinden Türkiye KELEfi, Abdullah, (1999), Azerbay-
Türkçesine Aktarma), (Dan›flman: Dr. can Na¤›llar›, (Dan›flman: Yrd. Doç. Dr.
Bayram DURB‹LMEZ) Suzan TOKATLI)
KAÇAN, Murat, (1996), [K›rflehir- KILIÇ, Recep (2004). Bekir Balaban,
http://www.millifolklor.com 243
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
244 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 245
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
246 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
DULKAD‹R, Hilmi, (1993), Toros Sa- fiAH‹N, Necati, (1995), Yozgat A¤›t-
r›keçililerinde Göçer Hayat ve Bu Hayat›n lar› Üzerine Mukayeseli Bir Araflt›rma,
Etraf›ndan Teflekkül Eden Folklor, Halk (Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLEN-
Edebiyat› ve Etnografya, (Dan›flman: Prof. SOY)
Dr. Tuncer GÜLENSOY) TACEMEN Ahmet, (1992), Bulgaris-
DURB‹LMEZ, Bayram, (1993), Kars- tan Türklerinin Mevsim Törenleri(Bulga-
l› Âfl›k Murat Çobano¤lu Hayat›, Sanat› ristan Türk Folkloru ve Etnografyas› Üze-
ve Eserleri, (Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer rine Araflt›rmalar), (Dan›flman: Prof. Dr.
GÜLENSOY) Tuncer GÜLENSOY)
EMEDOV, fiahmuhammet, (2004), TEK, Recep, (2004), Türk Halk fiâir-
Türkmen F›kra Tipleri Üzerine Bir Arafl- leri: Azmi, fiâzi, Pervâne (‹nceleme-Me-
t›rma, (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smail GÖR- tin), (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smail GÖR-
KEM) KEM)
EROL, Mehmet, (1996),Tafleli Plato- TEPELI, Güngör, (1996), [Kayseri]
su Efsaneleri, (Dan›flman: Prof. Dr. Tun- Özvatan’›n Halk Edebiyat›, Folkloru ve
cer GÜLENSOY) Etnografyas›, (Dan›flman: Prof. Dr. Tun-
GÖÇER, Ali, (1999), Alada¤ (Karaev- cer GÜLENSOY)
li, Karakoyunlu, Horzum, Müsürler, Ho- ÜNLÜTÜRK, Onur, (2003), Ahmet
naml›, Karakeçili, Sar›keçili, Keflefli...)Yö- fiükrü Esen’in Defterindeki Karacao¤lan
rüklerinin Dil, Folklor ve Halk Edebiyat›, fiiirleri, (Dan›flman: Prof. Dr. ‹smail
(Dan›flman: Dr. Nam›k ASLAN) GÖRKEM)
KARAASLAN, Mehmet, (1992), DOKTORA TEZLER‹
[Nevflehir], Hac› Bektafl Folkloru, (Dan›fl- ASLAN, Nam›k, (1994), Yozgat Ma-
man: Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY) sallar›nda Motif ve Tip Araflt›rmas›, (Da-
KARABULUT, Murat, (1995), Âfl›k- n›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)
l›k Gelene¤inde Söz ve Ezgi, (Dan›flman: ÇOLAK, Faruk, (1994), fiah ‹smail
Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY) Hikâyesi Üzerine Mukayeseli Bir Araflt›r-
KIRZIO⁄LU, Budak, (1996), Posoflu ma, (Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLEN-
Müdâmî’nin Divân Tarz›ndaki fiiirleri, SOY)
(Dan›flman: Doç. Dr. Mustafa ARGUN- ERO⁄LU,Türker, (1994), Do¤u ve
fiAH) Güneydo¤u Anadolu Bölgesi Halk Oyun-
ÖCAL, Ahmet, (1993),[Yozgat], Bo- lar› ve Bu Bölgelerdeki Halaylar›n Folklo-
¤azl›yan’da Mâni Gelene¤i ve Bo¤azl›yan rik ‹ncelenmesi, (Dan›flman: Prof. Dr.
ile Yöresi Mânileri, (Dan›flman: Prof.Dr. Tuncer GÜLENSOY)
Tuncer GÜLENSOY) ÖZDAMARLAR, Kadir, (1997), [Kay-
ÖZÇELIK, Bedri, (1995), K›r›kkale seri], Develi ve Yöresinin Folklor, Halk
Karakeçililerinin Folkloru, Halk Edebiya- Edebiyat› ve Etnografyas›, (Dan›flman:
t› ve Etnografyas› Üzerine ‹nceleme, (Da- Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)
n›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY) ÖZSOY, Bekir Sami, (1993), Posoflu
ÖZDAMARLAR, Kadir, (1993), Kay- Âfl›k Müdâmî Hayat›, Edebî fiahsiyeti ve
seri ve Çevresi Türküleri (Metin ve Tahlil), Eserleri, (Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜ-
(Dan›flman: Prof.Dr. Tuncer GÜLENSOY) LENSOY)
SEYFEL‹, Mahmut, (1995), K›rflehir TACEMEN, Ahmet, (1994), XX. Yüz-
Halk Edebiyat› Folklor ve Etnografyas›, y›l›n Bafllar›nda Bulgaristan Türklerinin
(Dan›flman: Prof. Dr. Tuncer GÜLEN- Do¤um ‹nan›fllar›, (Dan›flman: Prof. Dr.
SOY) Tuncer GÜLENSOY)
SÖNMEZ, Bayram, (1994), Ni¤de Ef-
saneleri (Tahlil ve Metinler), (Dan›flman:
Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY)
http://www.millifolklor.com 247
HALKB‹L‹M‹ HABERLER‹...HALKB‹L‹M‹ HABERLER‹...
248 http://www.millifolklor.com
ANMA YAZILARI...ANMA YAZILARI...ANMA YAZILARI...
Nail TAN*
23 A¤ustos 2004 tarihinde Anka- neden s›k s›k bir torba dolusu kitap, der-
ra’da vefat eden ve 25 A¤ustos 2004 günü gi geliyordu. Gördüm ki imza aralar›nda
Konya Üçler Mezarl›¤›’nda cenazesi ses- ve akflam beflten sonra kitap, makale ya-
sizce topra¤a verilen Mehmet Önder, z›yordu. Bu davran›fl›n› daima örnek al-
Türk kültürünün ulu ç›narlar›ndan biriy- d›m. Her zaman ö¤üt verirdi: “Bak sen
di. gençsin. Bakanl›kta istikbalin olabilir.
1970 y›l› Aral›k ay›nda MEB Millî fiunlara flunlara dikkat et” derdi. Ö¤ütle-
Folklor Enstitüsüne Müdür Yard›mc›s› ve ri; göreve zaman›nda gelip gitmem, kra-
Araflt›rmac› olarak atand›¤›mda, Bakan- vatl› düzgün giyinmem, yaz›lar› beklet-
l›ktaki idarecilerden bir fleyler ö¤renmek meden cevapland›rmam, yafll› folklorcu-
için etraflar›nda dolaflmaya bafllad›m. lara sayg› göstermem, devlet mal›na sa-
Mehmet Önder Müsteflar, Cahit Külebi hip ç›kmam, israftan kaç›nmam konula-
Müsteflar Yard›mc›s›, Avni Özbenli de r›nda olurdu. Genelde imzaya sundu¤um
Enstitü Müdürüydü. yaz›lar›n dilini, imlas›n› be¤enirdi. Baz›
Müsteflar Mehmet Önder’in eski düzeltmeleri de olurdu tabiî.
Chevrolet marka bir makam otomobili Üzerinde olumlu izlenim b›rakm›fl
vard›. fiehir içinde dahi s›k s›k ar›zalan›- olmal›y›m ki, Türkiye ve Ortado¤u Amme
yordu. Ayn› koridorda, iki oda solda otur- ‹daresi Enstitüsü s›nav›n› kazan›nca, ön-
du¤um için makam›na geliflini gidiflini ce e¤itim görmeme izin vermek istemedi.
çok iyi izleyebiliyordum. Rahmi ad›nda “Buray› kime b›rakacaks›n? Pekâlâ iyi
bir odac›s› vard›. Hem çay-kahve ikram- bir flekilde yürütüyorsun” dedi. 15 000 ki-
lar›n› yapar hem de imzadan ç›kan ev- fli aras›nda 80 kiflinin aras›na girmifltim.
raklar› ilgili birimlere götürür veya yol- Bu e¤itimin beni daha verimli k›laca¤›
lard›. Bir sekreteri vard›; Ümmühan Ha- konusunda ›srar edince, izin verdi. Sevgi
n›m.Odas›, flimdiki müsteflarlar›n odas› Babao¤lu’nu Enstitüye müdür vekili ata-
yan›nda özel kalem odas› bile de¤ildi. Kü- d›. “Çabuk gel” dedi. 9 ay sonra Amme
çüktü ve sade döflenmiflti. fiehirler aras› ‹daresi Enstitüsünü birincilikle bitirince
seyahatlerinde makam arabas›n› kullan- Müdür Vekilli¤ine döndüm. O s›rada Ba-
maz otobüs veya trenle seyahat ederdi. kanl›kta yeni bir yap›lanma oldu. 1973
Hiçbir Genel Müdürün Makam otosu y›l›nda Millî Folklor Araflt›rma Dairesi
yoktu. Belediye otobüsüyle gelip gider- kuruldu. Beni tereddütsüz baflkanl›¤a ge-
dik. tirdi. Oysa Avni Özbenli’den ö¤rendi¤ime
Avni Özbenli, 1971 y›l› yaz›nda göre- göre, bir zamanlar Konyal› bir halk bi-
vinden istifa edince Enstitü Müdürlü¤ün- limciyi Müdür Yard›mc›s› olarak atamak
de vekâlet etmeye bafllad›m. Kültür Ba- istemiflti. Çal›flkanl›¤›m› ve dürüstlü¤ü-
kanl›¤› kurulmufl, Prof. Talât Sait Hal- mü gördükten sonra hemflehrilik duygu-
man Bakan olmufltu. Müsteflarla yak›n sunu bir yana b›rakma olgunlu¤unu gös-
iliflkilerim bafllam›flt›. Odas›na her girdi- termiflti.
¤imde toplant› masas›n›n bir ucu daima Birlikte I. Uluslararas› Türk Folklor
kitap, dergi dolu olurdu. Millî Kütüpha- Semineri (8-14 Ekim 1973)’ni düzenledik.
http://www.millifolklor.com 249
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
250 http://www.millifolklor.com
Millî Folklor, 2005, Y›l 17, Say› 68
http://www.millifolklor.com 251