You are on page 1of 5

DOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE ANLATILAN HALK

HİKÂYELERİNDE DEDE KORKUT HİKÂYELERİNİN


TESİRLERİ (Alpaslan ÖZTÜRK)
22 Mart 2011, 12:52

Prof. Dr. Al Berat Alptek n

Bugün Türk dünyası ded ğ m z coğrafyada, üzer nde en çok çalışma yapılan eserlerden b r s
Dede Korkut H kâyeler ’d r. 9-11. yüzyıllarda teşekkül eden, 16. yüzyılın başında adını
b lmed ğ m z b r yazar tarafından yazıya geç r len, b r g r ş ve on k h kâyeden baret olan,
Dresden ve Vat kan’da yazma nüshaları bulunan Dede Korkut H kâyeler , yüzyıllara meydan
okuyarak, nsan hafızasında yaşamış ve nes lden nes le aktarılarak günümüze kadar
ulaşab lm şt r. B lhassa Anadolu nsanının çok sevd ğ “Kampüren n Oğlu Bamsı Beyrek”
h kâyes , coğrafyamızda “Bey Barı”, “Ak Kavak Kızı”, “Bey Böyrek” g b onlarca ad altında
masal veya halk h kâyes şekl nde anlatılmaya devam etmekted r. (Sakaoğlu 1998).
Aynı h kâye Hazar Den z ’n n doğusunda da “Alpamış”, “Alıpmanaş”, “Alpamışka” g b adlarla
destanî özell kler göstererek manzum veya nazım-nes r karışımı olarak anlatılmaktadır.
Y ne Anadolu ve Balkanlardak sözlü kaynaklarda “Tepegöz” olarak b l nen h kâye,
Azerbaycan’da “Kellegöz”, Hazar Den z ’n n doğusunda se “Yekeköz” adıyla sözlü
kaynaklarda anlatılmakta olup, h kâyen n yüzlerce varyantı tesp t ed lm şt r.
Del Dumrul H kâyes , yukarıdak h kâyeler kadar olmasa b le hem Anadolu’da, hem de
Türk ye dışındak Türkler arasında b l nmekted r. Hele hele köprüden geçenden otuz üç,
geçmeyenden döve döve kırk akçe alınması hâd ses , küçük değ ş kl klerle halk arasında;
“Başıma Del Dumrul mu kes ld n?” sözler yle dey mleşm şt r.
H ç şüphes z, Dede Korkut H kâyeler ’n n geçt ğ coğrafî alan çer s nde Doğu Anadolu
Bölges ’n n öneml b r yer vardır. Çünkü bugün el m zde bulunan h kâyelerde at tep len, av-
guş yapılan, boğa le güreş tutulan yer Doğu Anadolu’dur. Bu coğrafya sertt r, aşılması zor
olan engellerle doludur. Bu coğrafyada kl m n sertl ğ n n yanında dağlar da geç t
vermemekted r. Elbette bu zor tab at şartları, bölge nsanını uzun kış geceler nde sobanın,
tandırın başına oturtmuş, bazen Oğuzname, bazen Battalname, bazen Eba Müsl m g b
h kâyeler okutup d nletm şt r. Gün olmuş okuma ş b tm ş, onun yer n kahve ve köy
odalarında anlatma almıştır. İşte böyle b r ortamda âşık, meddah veya hekâtçı okunanlardan
duyduklarını, hafızalarında kaldığı kadarıyla anlattıkları h kâyeler n arasına serp şt rm şt r.
Daha önce de bel rtt ğ m z g b Doğu Anadolu Bölges , Dede Korkut H kâyeler ’ne ev sah pl ğ
yapan coğrafyadır. Bu sebepten hem h kâyen n sözlü anlatmaları, hem de h kâye ç ndek
bazı kavramlar zamanla başka h kâye ve ş rler n çer s nde kend s ne yer bulmuştur.
B l nd ğ g b Dede Korkut H kâyeler ; “Resul aleyh sselam zamanına yakın Bayat boyından
Korkıt Ata d rler b r er kopdı. Oğuzun ol k ş temam b l ç s y d . Ne d rse olur d . Gayıbdan
dürlü haber söyler d . Hak Taala anun könl ne lham der d .” (Erg n 1994: 73) sözler yle
başlamakta ve Dede Korkut’un evl yalığı le devam etmekted r. Daha sonra da atasözler
sıralanmaktadır: Bunlardan b r s de “Kül tepeçük olmaz, güyegü oğul olmaz” (Erg n 1994: 74)
şekl nde geçmekted r. Benzer b r söz, küçük değ ş kl kle Âşık Şevk Halıcı tarafından anlatılan
ve Çıldırlı Âşık Şenl k tarafından tasn f ed len Sevdakâr Şah le Gülenaz Sultan H kâyes ’nde
de geçmekted r:
“B z bu memleket n ölümüne sebeb olmahdansa elden oğul, külden tepe olmaz, b z gedeh
tapşırah, aha şu Abbas’ın oğludu.” (Âşık Şevk Halıcı, Sevdakâr, 28).
Aynı h kâyec tarafından anlatılan ve daha çok Azerbaycan sahasında yaygın olan Yahya Bey
D lgam H kâyes ’nde atasözünün farklı b r varyantı ş r şekl nde ver lm şt r:
“Bu yerde bosdan olmaz bağ olmaz
Bağ olsa da gabah g b tav olmaz
Külden tepe olmaz, çöpden dağ olmaz
Yel esende alçahlara nd r r” (Âşık Şevk Halıcı, D l gam, 13)

Dede Korkut H kâyeler ’n n bas t b r kuruluşu vardır. Çadır hayatında yaşayan Oğuzlar,
b lhassa kış boyunca obadan dışarıya çıkmamaktadırlar. Ancak baharla b rl kte karların
er mes , tab atın canlanması, Oğuzları da çadırdan dışarıya çıkarmakta ve av avlamakta kuş
kuşlamaktadırlar. Zaten bölgen n kl m yapısı da kışın ava çıkmaya müsa t değ ld r. Bu
nedenle daha çok bahar ve yaz ayları av ç n terc h ed lmekted r. Hemen hemen her h kâyede
av avlanıp kuş kuşlanmaktadır. Aşağıya konu le lg l örnek met nlerden bazılarını alıyoruz:
“Av avladılar, kuş kuşladılar. Ol kırk namerdün b rkaçı Oğlanun yanına geld ” (Erg n 1994:
85).
“Yata yata yanumuz ağrıdı, tura tura b lümüz kurıdı. Yorıyalum b gler, av avlayalum kuş
kuşlayalum, sığın gey k yıkalum” (Erg n 1994: 95).
“Kırk ala gözlü y ğ d n Uruz boyına aldı. Kazan oğlını alup kara taglar üzer ne ava çıkdı. Av

1/5 19.11.2019 19:13


Günümüzde Doğu Anadolu Bölges ’nde anlatılan pek çok h kâyede de öneml kararların
alındığı, eğlencen n tert p ed ld ğ etk nl k avda karşımıza çıkmaktadır.
Örnek vereceğ m z lk met n Prof. Dr. F kret Türkmen ve Prof. Dr. Mustafa Cem loğlu
tarafından derlenm ş olan Haydar Bey H kâyes ’nde karşımıza çıkmaktadır:
“Garşık dağı görür m sen? İşte o Elvan Dağı’dı. O dağa g dek. B rez av guş yapah
gezek gelek. Burlarda.
“Pek ” ded .
Tamam sürdüler dağa doğru. Dağ b rez uzah olduğundan arhadaşları:
“Yavu bu adam b ze z n alıp, b z m dağda mağda ne ş m z var? Herkes n ev var. İş m ş var.
Serbes. Gırh gün z n. Herkes g ts n ev nde yatsın. Dağda b z m ne ş m z var?” (Âşık Şevk
Halıcı, Haydar Bey, 5).
Üzer nde lk b l msel çalışmamızı yaptığımız K rmanşah H kâyes ’n n Laç n Aladağlı
anlatmasında da ava çıkıldığı gözden kaçmamaktadır.
“İşte K rman’ın vaz yet , vaz fes efend m sabahdan gahardı, atına b nerd , dağların başında
av-guş ederd .” (Laç n Aladağlı, Alptek n 1999: 279).
“Deyerl d nl y c ler, şte ava-guşa g derken Ahmet gardeş K rmanşah’a şöyle dem ş.” (Laç n
Aladağlı, Alptek n 1999: 295).
“Evet deyerl d nl y c ler, K rman gardaşlarına tesell ett kten sonra, üşü beraber y ne ava-guşa
çıhtılar.” (Laç n Aladağlı, Alptek n 1999: 296).
“Aşıhlar da b r yere gett ğ zaman b r gün galacağı yerde on gün galır. K rman gardaşlarıynan
-efend m- bazı günler ava-guşa çıhar.” (Laç n Aladağlı, Alptek n 1999: 295).
Âşık İlyas Kaya tarafından anlatılan Lat f Şah H kâyes ’nde de avdan söz ed lmekted r.
“Av guş yeme şme derken b r gün g ne ş tahs m yapmış herkeş de kend av yer ne
gelm şd .” (Âşık İlyas Kaya, Alptek n-Coşkun 2006: 677).
H ç şüphes z av, b r toplantı yer d r. Av, y ğ d n rüştünü spat etme yer d r. Av, öneml kararların
alındığı b r yerd r. Av, zor tab at şartlarına alışma yer d r. Av dayanma, tahammül, sabır, zorda
kalınca d reneb lmen n öğren ld ğ b r yerd r.
Dede Korkut H kâyeler ’nde en çok kullanılan kalıp fadelerden b r s de, uzun zamanı kısaca
fade etme le lg l d r. Bunlardan tesp t ett kler m z aşağıdadır:
“At ayağı külüg ozan d l çevük olur. Eyegülü ulalur, kaburgalı büyür. Oğlan on b ş
yaşına g rd . Oğlanun babası Bayındır Hanun ordusuna karışdı” (Erg n 1994: 81).
“At ayağı külüg ozan d l çevük olur. Hanum, oğlanun kırk günde yarası onaldı. Sapa
sağ oldı. Oğlan ata b ner kılıç kuşanur oldı, av avlar, kuş kuşlar oldı. D rse Hanun haber
yok, oğlançuğın öld b lür” (Erg n 1994: 90).
“At ayağı külüg ozan d l çevük olur. Kanlı Koca g derek geld Oğuza çıkdı” (Erg n 1994:
186).
“At ayağı külüg ozan d l çevük olur. Kazanun ölüs n d r s n k mse b lmed ” (Erg n 1994:
239).
Her ne kadar Orhan Şa k Gökyay, “halk h kmetler ne ve halk gelenekler ne sah p olan
ozanlar ç n k tapta sık sık “at ayağı külük, ozan d l çevük olur”. “Bundan ozanların destanları
ve h kâyeler kolaylıkla, duraksamadan anlattıkları anlaşılır” (Gökyay 1993: CCCX-CVIII)
d yorsa da b ze göre burada h kâyec n n duraksamadan anlatması değ l, uzun zamanı
kısaltab lme düşünces öne çıkmaktadır. N tek m yukarıda örnekler n verd ğ m z beş met nde
de aynı hususun varlığı gözden kaçmamaktadır. Bunun dışında bu tür cümleler h kâyeye
akıcılık da katmaktadır. Kanaat m zce nasıl 2-5 yaş arası çocuğun tekrar seslerden
yararlanarak tekerleme öğrenmes düşünülmüşse, burada da aynı şey geçerl olmuştur.
Ayrıca, Çıldır ve Iğdır yöres âşıkları bu tür parçalardan daha çok yararlanma yoluna
g tm şlerd r.
Benzer kalıp fadeler Âşık Şevk Halıcı’nın anlattığı h kâyelerde de geçmekte olup, tesp t
ett kler m z aşağıdadır:
“H kmet lah . Hag gaten k s de çocuğa gebe oldular. Şöyle d y ller k , at ayağı yörük olar,
usta d l külünk olar. Artıh çocuh yet şer. O çocuğun başına olmaz şler geler.” (Âşık Şevk
Halıcı, Kerem le Aslı, 6).
Âşık Laç n Aladağlı’nın anlattığı h kâyelerde aynı kalıp fadey bulmaktayız. Örnek olması
açısından K rmanşah H kâyes ’nde tesp t ett ğ m z kısmı aşağıya alıyoruz:
“At ayağı külünk, aşıh d l yürük, tez vurur, tez ulaştırır. İşte K rman az zaman sonra
Horasan’a gel r. (Laç n Aladağlı, Alptek n 1999: 284).
Çıldırlı Âşık Şenl k tarafından tasn f ed len ve Hal l Sarıçayır tarafından anlatılan met nde de
benzer kalıp fadeler bulmaktayız:
“Aşıh d l yüyrüğ, at ayağı külünk olar dey fler. Bunlar da b r gaç gün at sürüf, günlerden b r
gün Kandahar şeher ne gel f çatdılar. O zaman sevdakar Şah bunlara:” (Hal l Sarıçayır,
Alptek n-Coşkun 2006: 622).
Y ne Çıldırlı Âşık Şenl k’ n tasn f olan Lat f Şah H kâyes ’nde de benzer kalıp fade vardır:
“Aşıh d l yürüg olar
At ayağı külüng olar
Tez vurar tez yet rer
Menz l ne götürer” (Âşık İlyas Kaya, Alptek n-Coşkun 2006: 674).

2/5 19.11.2019 19:13


(2) DOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE ANLATILAN HALK HİKÂ... https://www.facebook.com/notes/terekeme-yurdu/doğu-anadolu-bölge...

fade de geçmekted r.
“Derelerden sel k m
Tepelerden yel k m
Hamza Pehl van k m
Bade-y serser k m
Âşıh d l yüyrüh olar
At ayağı külüng olar
Tez vurar, tez y t rer
Menz l ne götürer” (Âşık İlyas Kaya, Alptek n-Coşkun 2006: 682).
Âşık İslam Erdener’ n anlattığı h kâyelerde de yukarıdak kalıp fade le karşılaşmaktayız:
“Derelerden sel k m
Tepelerden yel k m
Hamza Pehl van k m
Bade- serser k m
Âşıh d l yüyrüğ olu
At ayağı külüng olu
Tez vurur, tez yet r r
Menz l ne götürür” (Âşık İslam Erdener, Aslan 1975: 232).

Dede Korkut H kâyeler ’n n değ şmez kalıplarından b r s de beyler n yanında kırk y ğ d n,


hatunların yanında kırk nce bell kızın bulunmasıdır. Bu kırk nce bell kız kanaat m zce
hatunların koruma görev n yapan ve günlük şler nde onlara yardımcı olan t plerd r. Çünkü bu
kızlar bazen düşmana karşı kılıç sallamakta, bazen de hatunun arzusu doğrultusunda ş
yapmaktadırlar. Ancak burada şu hususu da bel rtmekte yarar vardır; kırk kız, kırk y ğ t
meseles sadece Dede Korkut H kâyeler ’ne mahsus değ ld r. Halk anlatmaları ded ğ m z halk
h kâyes ve masallarda da bu durumun örnekler yle karşılaşmaktayız.
“D rse Hanun hatunı kayıtdı g rü dönd . Katlanımadı, kırk nce kızı boyına aldı, b dev ata
b nüp oğlançuğın steyü g ttd ” (Erg n 1994: 88)
Âşık Şevk Halıcı’nın anlattığı C han ve Abdullah adlı halk h kâyes nde de kırk nce bell kız le
dolaşıldığından söz ed lmekted r:
“Ay lele
Yatmış d m hublar el nde
Uyandım k bahar yaz gel p ged r
B r el nde süsen sümbül ergavah
Gırh nce bel nen gız gel p g der” (Âşık Şevk Halıcı, C han ve Abdullah 9).

Laç n Aladağlı’nın anlattığı K rmanşah H kâyes ’nde de Mahper ’n n yanında kırk kız
bulunmaktadır:
“Mahper gırh tene car yes her b r s b r vaz fede. Gend s ve ve baş car yes olan Gülf kar
hanım da gül bahçes nde” (Laç n Aladağlı, Alptek n 1999: 281).
Hal l Sarıçayır tarafından anlatılan Sevdakâr Şah le Gülenaz Sultan H kâyes ’nde de,
Sevdakâr’ın yanında kırk kız bulunmaktadır:
“Gözelce gey n f guşandı, yanına da gırh car yes n n, gırhını da alıf, has bahçeye gezmeye
çıhdı. Onlar bahçıya çıhmahda olsunlar, b z heber Sevdakâr’dan vereyh.” (Hal l Sarıçayır,
Alptek n-Coşkun 2006: 597).
Âşık İmdat Kapağan tarafından anlatılan Salman Bey le Turnatel Hanım H kâyes ’nde,
Turnatel’ n yanında kırk nce bell kızın varlığı gözden kaçmamaktadır:
“Salman Bey’ n has bahçaya g rd ğ saat ve daggada o da yanında gırh nce bell gızınan
barabar has bahçada gez f canının sıhıntısını g dermeye çalışerd .” (Âşık İmdat Kapağan,
Alptek n-Coşkun 2006: 587).
Oğuz beyler n n hatunları çok güzeld r. Bu güzell k tasv r ed l rken çeş tl benzetmelerden
yararlanılmaktadır. Bu hatunlar çer s nde en güzel h ç şüphes z D rse Han’ın hanımıdır:
“Berü gelg l başum bahtı vüm tahtı
İvden çıkup yorıyanda selv boylum
Topuğunda sarmaşanda kara saçlum
Kurılı yaya benzer çatma kaşlum
Koşa badem sığmayan tar ağızlum
Güz almasına benzer al yanaklum
Kavunum v reğüm düvleğüm
Görür m s n neler oldı” (Erg n 1994: 79).

Belk bu ş rdek kadar güzel değ lse b le halk h kâyeler ndek b r nc derece kadın
kahramanların tasv r nde de benzer özell kler görmektey z. Bu da b ze yüzyıllardır Türk
nsanının güzel, b r başka fadeyle eş tanımını ver r g b d r. Bakınız, Çıldırlı Âşık Şenl k’ n
yavuklusu, Kamber Ağa’nın kızı nasıl tasv r ed lm ş:
“Şenl k’ n düşünde bade çerek âşık olduğu kız kend köyler nden, Kamber Ağa’nın kızı
Hürü’dür. Hürü uzun boylu, nce bell , k raz dudaklı, elma yanaklı, uzun sırma saçlı, ceylan
gözlü, maral sek şl , kısacası güzeller güzel b r terekeme kızıdır” (Alptek n-Coşkun 2006:

3/5 19.11.2019 19:13


(2) DOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE ANLATILAN HALK HİKÂ... https://www.facebook.com/notes/terekeme-yurdu/doğu-anadolu-bölge...

Mehr ban Sultan’ın güzell ğ nasıl tasv r ed lm ş:


“Gözler afet
Müjganı garrat
Gılman nezaket
Etr malahat
S nes seyhat
Zülfü zulumat
Ceph mah yet
Meleyh secehat
B r bed r sıfat
D hanı nebat.” (Âşık İlyas Kaya, Alptek n-Coşkun 2006: 686).

Dede Korkut H kâyeler ’nde başta Hanlar Hanı Bayındır Han olmak üzere d ğer Oğuz Beyler
tarafından da toy ver lmekted r. Bu arada açlar doyurulmakta, çıplaklar g yd r lmekted r. Esk
Türk âdetler nde potlaç olarak b l nen bu gelenekte asıl hedef sosyal dayanışmadır. Başka b r
fadeyle Orhun Anıtları’nda d le get r len “aç m llet n doyurulması, çıplak m llet n
g yd r lmes ”d r. Sosyal devlet n tanımını veren bu husus, Dede Korkut H kâyeler ’nde olduğu
g b d ğer halk h kâyeler n n de hemen hemen tamamında şlenmekted r:
Âşık Şevk Halıcı tarafından anlatılan Kerem le Aslı H kâyes ’nde doğum üzer ne z yafet
ver lmekte olup, günümüzde de aynı gelenek devam etmekted r:
“Şahın garısının b r oğlu oldu. Dokguz ay, dokguz saat, dokguz dak ka tamam oldu. Şahın
garısının b r oğlu oldu. Keş ş n garısının b r gızı oldu. Şaha haber getd . Müjdes getd . Şah
muazzam b r hsanda bulundu. Memleket gan etd . Açları doyurdu, çıplahlar geyd rd .
Mahkumları affetd . Memleket türlü türlü z yafetlere gan oldu.” (Kerem le Aslı, 6).
Âşık İlyas Kaya tarafından anlatılan Lat f Şah H kâyes ’nde de aynı mot f bulmaktayız:
“Açları, çıplahları ged r n, hasretler gavuşturun, z ndanların gapılarını açıf ne geder hap s
varsa hamsını bırakın, köleler azad eyley n.” (Âşık İlyas Kaya, Alptek n-Coşkun 2006: 587).
Dede Korkut H kâyeler ’nde y ğ tl ğ , kahramanlığı öne çıkmış olan üç del vardır. Bunlardan
b r s “Ay oğul, Banu Ç çeg’ün b r delü kardaşı vardur, adına Delü Karçar d rler, kız d leyen
öldürür” (Erg n 1994: 124) şekl nde tanıtılan b r y ğ tt r.
İk nc s Duha Koca Oğlu Delü Dumrul H kâyes ’n n asıl kahramanı Del Dumrul olup h kâyede
şöyle tanıtılmaktadır:
“Mere kavatlar ne ağlarsız, menüm köpr m yanında bu gavga nedür, n ye ş ven ders z?”
(Erg n 1994: 177).
D ğer del , Del Dündar olup, h kâyelerde sadece adı geçmekted r.
Doğu Anadolu Bölges ’nde anlatılan pek çok h kâyen n bu t p kahramanı se Del Becan’dır.
Del Dumrul ve Del Karçar’dan h ç farkı olmayan kahramanın özell kler n Hal l Sarıçayır’ın
ağzından d nleyel m:
“Allahverd adında ahlı her şe yeten ş b len ey b len ey b r vez r le Del Becan namında
hele o güne geder dalı yere gelm yen, gavağında ordular dayanamıyan, b r vuruşta b r
camuşu yıhan, b r öğün yemeyh sırasında, b r bütün goyun le b r tehne eppeyh gene olsaydı
da yesem” d yen b r namıdar b r ordu gumandanıydı.” (Hal l Sarıçayır, Alptek n-Coşkun 2006:
580).
Köroğlu’nun keleşler nden Koca Arap da Del Karçar, Del Dündar, Kanturalı ve Boğaç Han
t plemes yle benzerl kler göstermekted r:
“Efend m elç lere garşı Goca Arap -Goca Arap’ın ocağı yıhılsın- O gedar zal m b r adammış
k , yan b r p re çün, b r soğan çün b n kelle keser h ç of demezm ş. Gelen elç y –efend m-
b r s n n gulağını çehd goparttı. B r s n n burnunu çehd goparttı.” (Laç n Aladağlı, Alptek n
1999: 305).
Uşun Koca Oğlu Seyrek H kâyes ’nde Seyrek’ n kardeş Eyrek, kâf r el nde tutsaktır. O günün
b r nde dövüşen çocuklardan b r s ne tokat vurunca çocuklar: “Mere m züm öks zl gümüz
yetmez m , b z n ye urursın, hünerün var se kartaşun Alınca Kal’asında es rdür” (Erg n 1994:
226) derler. Bunun üzer ne Seyrek, kardeş Eyrek’ kurtarmak ç n yola düşer. Benzer mot f
Sevdakâr Şah le Gülenaz Sultan H kâyes ’nde de geçer. Ancak burada b r tutsaklık yoktur,
çok yaşlı olan baba, bağ ve bahçe şler nde çalışmaktadır.
“Sende Sevdakâr, Sevdakâr. Sank b r pad şahsan. Sende v cdan varısa, altmış yaşındak
baban el ne küreğ almış, bağda bahç vannıh yap r. Eğer rkeksense, y adamsansa g t, h ç
olmasa bu yaşdan sora onu ordan gutar ded .
Sevdakâr’a bu öyle tohundu k , olsa o gadar. Bu doğrudan gahdı, bağa etd . Bu geld bahdı:
Babamın el nde b r kürek. Suyu o yannı ver r, bu yannı ver r, bağ sul r, bağça sul r.
“Baba golay gels n” ded .
“Sağ ol evladım. Allah razı ossun”
Baba ne yapısen?”
Ded :
“Çalışırem”
“Baba, olmaz mı? O küreğ mana da ver men de çalış m.”
Ded k :
“Evladım, sen el ne ayağını çamıra bulama”

4/5 19.11.2019 19:13


(2) DOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE ANLATILAN HALK HİKÂ... https://www.facebook.com/notes/terekeme-yurdu/doğu-anadolu-bölge...

Aynı h kâyen n Hal l Sarıçayır anlatmasında da benzer mot f bulmaktayız:


“Aya! Hele bu Sevdakâr’ın yekel ğ ne bahsanıza. Utanmer gel f, men m k m körpe uşahlar
nc ter. Ay balam sen k ele goççahsan ged f, bağda geberen ehd yar, bahabana yardım
etsene.”
Keloğlan’ın bu sözler Sevdakâr’a o gadar tohundu k el nde bulunan aşıhların heps n yere
tullayıf bağın yolunun tuttu. Gett bahtı k ehd yar babası ağacınan uğraşıf durer. Babasına
selam verd , babası da selamını alıf sordu:” (Hal l Sarıçayır, Alptek n-Coşkun 2006: 588).
Alıntılardan ve örneklerden de anlaşıldığı g b halk h kâyes ded ğ m z met nler n çer s nde
Dede Korkut H kâyeler ’nden parçalar ve ortak mot flere rastlamaktayız. N tek m, Dede Korkut
H kâyeler Tes r le Teşekkül Eden Halk H kâyeler (Ek c 1995) adlı eserde de Bey Böyrek,
Şah Yusuf, Âşık Gar p, Hüyrlükga ve Hemra, İzzet Bey Gül le S temkâr ve H lalî le Seherhan
h kâyeler n Dede Korkut H kâyeler le benzerl kler araştırılmıştır. Buradan da şu sonucu
çıkarab l r z: Türk kaynaklı halk h kâyeler nde büyük ölçüde destan met nler nden
yararlanılmıştır. Bu met nler ya daha önceden okunan Dede Korkut H kâyeler ’nden z h nde
kalan parçalardır, ya da h kâyedek benzer hususlar gelenek yoluyla meddahtan meddaha,
âşıktan âşığa geçm şt r. “At ayağı külük ozan d l çev k olur” kalıp fades n h kâyeler nde Âşık
Şeref Taşlıova kullanmaktadır, ancak yıllarca b rl kte yol arkadaşlığı yaptığı Âşık Murat
Çobanoğlu kullanmamaktadır. Erzurumlu meddah ve âşıklar da Dede Korkut H kâyeler ’ndek
parçalardan mot f olarak yararlanmaktadır. O zaman Dede Korkut H kâyeler ’n n tes r bıraktığı
coğrafya, b raz daha doğuya kaymakta serhat boylarında kend s ne yer bulmaktadır.

KAYNAKLAR
Alptek n, Al Berat (1999), H kâye Araştırmaları I: K rmanşah H kâyes , Ankara: Akçağ Yay.
Alptek n, Al Berat - N zamett n Coşkun (2006), Çıldırlı Âşık Şenl k D vanı (Hayatı, Ş rler ,
Atışmaları ve H kâyeler ), Ankara: Çıldır Beled yes Yay.
Aslan, Ensar (1975), Çıldırlı Âşık Şenl k, Hayatı, Ş rler ve H kâyeler (İnceleme-Met n-
Sözlük), Ankara.: Atatürk Ün vers tes Yay.
Ek c , Met n (1995), Dede Korkut H kâyeler Tes r le Teşekkül Eden Halk H kâyeler , Ankara:
Atatürk Kültür, D l ve Tar h Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkez Yay.
Erg n, Muharrem (1994), Dede Korkut K tabı I / G r ş-Met n-Faks m le, 3. bs. Ankara: TDK Yay.
Gökyay, Orhan Şa k (1973), Dedem Korkudun K tabı, İstanbul: M llî Eğ t m Yay.
Sakaoğlu, Sa m (1998), Dede Korkut K tabı / İncelemeler-Derlemeler-Aktarmalar, Konya:
Selçuk Ün vers tes Yay.
F kret Türkmen-Mustafa Cem loğlu (2006), Âşık Şevk Halıcı’dan Derlenen Halk H kâyeler ,
Ankara: (Yayımlanması ç n Türk D l Kurumuna tesl m ed lm ş olup henüz yayımlanmamıştır.)

5/5 19.11.2019 19:13

You might also like