You are on page 1of 372

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI
KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI

BELEDİYE HİZMETLERİNDE ÖZELLEŞTİRME


UYGULAMALARI: AMAÇLAR, YÖNTEMLER VE SONUÇLAR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN
PROF. DR ORHAN GÖKÇE

HAZIRLAYAN
DÖNDÜ ÖZLEM ACER

KONYA- 2007
İÇİNDEKİLER

Sayfa No:

İçindekiler………………………………………………………………………………..i
Önsöz…………………………………………………………………………………..vii
Kısaltmalar Cetveli …………………………………………………………………...viii
Tablolar Cetveli ………………………………………………………………………...x
Giriş……………………………………………………………………………………..1

BİRİNCİ BÖLÜM

ÖZELLEŞTİRME VE BELEDİYE HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ

1.1 Özelleştirme Kavramı……………………………………………………………….5


1.1.1 Dar Anlamda Özelleştirme……………………………………………………...7
1.1.2 Geniş Anlamda Özelleştirme………………………………………………....... 9

1.2 Özelleştirmenin Amaçları ve Özelleştirme ile İlgili Tartışmalar………………….11

1.2.1 Özelleştirmenin Amaçları……………………………………………………...11


1.2.1.1 Özelleştirmenin İktisadi Amaçları……………………………………….14
1.2.1.2 Özelleştirmenin Mali Amaçları………………………………………….17
1.2.1.3 Özelleştirmenin Sosyal ve Siyasal Amaçları…………………………....18

1.2.2 Özelleştirme ile İlgili Tartışmalar……………………………………………..21


1.2.2.1 Özelleştirmeye Karşı Olanların Görüşleri………………………………21
1.2.2.2 Özelleştirmeyi Savunanların Görüşleri…………………………………23

1.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi………………………………………….26

1.3.1 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Nedenleri……………………….29


1.3.1.1 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin İktisadi ve Mali Nedenleri..31
1.3.1.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Siyasi Nedenleri………….34
1.3.1.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin İdari Nedenleri…………...35

i
1.3.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Amaçları…………………………..40
1.3.2.1 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Ekonomik ve Mali Amaçları..41
1.3.2.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Sosyal ve Siyasal Amaçları....43

1.3.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Yöntemleri……………………………45


1.3.3.1 İhale Yöntemi……………………………………………………………...46
1.3.3.2 İmtiyaz Yöntemi…………………………………………………………...53
1.3.3.3 Yap-İşlet-Devret Yöntemi…………………………………………………56
1.3.3.4 Kiralama Yöntemi…………………………………………………………59
1.3.3.5 Şirketleşme ve Ortak Girişim Yöntemi…………………………………....62
1.3.3.6 Yasal-Kurumsal Serbestleşme Yöntemi…………………………………...63
1.3.3.7 Fiyatlandırma ya da Kamusal Malların Finansmanının Özelleştirilmesi….64
1.3.3.8 Gönüllü Organizasyon Teşvik Yöntemi…………………………………...66
1.3.3.9 Satış Yöntemi……………………………………………………………...68
1.3.3.10 Hizmet Sözleşmesi Yöntemi……………………………………………..71
1.3.3.11 Yönetim Sözleşmesi Yöntemi…………………………………………....72
1.3.3.11.1 Kâr Ortaklığına Dayalı Yönetim Sözleşmesi Yöntemi………...73
1.3.3.12 Vergi Teşvikleri ve İdari Düzenlemeler Yöntemi………………………..74
1.3.3.13 Kupon Yöntemi…………………………………………………………..75
1.3.3.14 Özel Amaçlı Hizmet Kuruluşları…………………………………………77
1.3.3.15 Belediyeler Arası Hizmet Sözleşmeleri Yöntemi………………………...77
1.3.3.16 Sübvansiyon Yöntemi………………………………………………….....78
1.3.3.17 İltizam Yöntemi…………………………………………………………..79

1.3.4 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinde Doğabilecek Bazı Sorunlar……….80

1.3.5 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar..81


1.3.5.1 Hizmetin Maliyeti………………………………………………………......82
1.3.5.2 Zamanlama………………………………………………………………….82
1.3.5.3 Hizmetin Kalitesi ve Düzeyi………………………………………………..83
1.3.5.4 Özelleştirilecek Hizmetin Diğer Yerel Hizmetler Üzerindeki Etkisi……….83
1.3.5.5 Hizmetin Kesintiye Uğrama İhtimali…………………………………….....84
1.3.5.6 Halka Dönüklük…………………………………………………………….85
1.3.5.7 Harcamalara Katılma Payı………………………………………………….86

ii
1.3.5.8 Belde Halkına Seçim Serbestisi Tanınması………………………………..86
1.3.5.9 Belediye Personelinin Eğitilmesi………………………………………......87
1.3.5.10 Hizmetin Düzenli Olarak Değerlendirilmesi……………………………..87
1.3.5.11 Yerel Tekellerin Neden Olabileceği Olumsuzlukların Önlenmesi……….88
1.3.5.12 Özelleştirme Gelirlerinin Kullanış Yerlerinin Belirlenmesi……………..88

İKİNCİ BÖLÜM

DÜNYADA BELEDİYE HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN


BAZI UYGULAMALAR

2.1 Amerika Birleşik Devletleri Örneği………………………………………………..91


2.1.1 Amerika Birleşik Devletleri’nde Yerel Yönetimlerin Yapısı ve Görevleri…....91
2.1.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları………………………..95
2.1.2.1 Belediyeleri Özelleştirmeye İten Başlıca Faktörler……………………...95
2.1.2.2 Özelleştirilen Başlıca Hizmet Alanları…………………………………..98
2.1.2.2.1 Çöp Toplama Hizmeti…………………………………………..100
2.1.2.2.2 Yol Yapım ve Bakım Hizmetleri……………………………….101
2.1.2.2.3 Ulaşım Hizmetleri……………………………………………...102
2.1.2.2.4 Sokakların Aydınlatılması……………………………………...103
2.1.2.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinde Kullanılan Yöntemler…...103
2.1.3 Özelleştirme ile İlgili Bazı Bilimsel Çalışmalar……………………………...108
2.1.4 Değerlendirme………………………………………………………………..110

2.2 İngiltere Örneği………………………………………………………………......111


2.2.1 İngiltere’de Yerel Yönetimlerin Yapısı ve Görevleri………………………..111
2.2.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları……………………...117
2.2.2.1 Belediyeleri Özelleştirmeye İten Başlıca Faktörler…………………....117
2.2.2.2 Özelleştirilen Başlıca Mahalli Hizmet Alanları………………………..121
2.2.2.2.1 Çöp Toplama Hizmeti……………………………………….....122
2.2.2.2.2 Su Temini……………………………………………………....125
2.2.2.2.3 Ulaşım Hizmetleri……………………………………………...126
2.2.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesini Destekleyen Bazı Bilimsel
Çalışmalar…………………………………………………………………....126

iii
2.2.4 Değerlendirme……………………………………………………………….128

2.3 Almanya Örneği…………………………………………………………………129


2.3.1 Almanya’da Yerel Yönetimlerin Yapısı ve Görevleri……………………....129
2.3.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları……………………..131
2.3.3 Özelleştirme ile İlgili Bazı Bilimsel Çalışmalar…………………………….134

2.4 Fransa Örneği…………………………………………………………………...135


2.4.1 Fransa’da Yerel Yönetimlerin Yapısı ve Görevleri………………………...135
2.4.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları…………………….138
2.4.2.1 Belediyeleri Özelleştirmeye İten Başlıca Faktörler…………………..138
2.4.2.2 Özelleştirilen Başlıca Mahalli Hizmet Alanları………………………141
2.4.2.2.1 Su Temini……………………………………………………..141
2.4.2.2.2 Çöplerin Toplatılması ve İmha Edilmesi……………………..143
2.4.2.2 3 Ulaşım Hizmetleri………………………………………….....144
2.4.3 Değerlendirme……………………………………………………………...145

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE BELEDİYE HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ

3.1 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Tarihsel Gelişimi………………………….149


3.1.1 Cumhuriyet Öncesi Dönemde Belediye Hizmetleri…………………….......153
3.1.2 Cumhuriyet Döneminde Belediye Hizmetleri……………………………....162
3.1.3 1980 Sonrası Gelişmeler……………………………………………………170
3.1.4 Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında
Kanun ile Mahalli İdarelerin Görevlerinde Yapılan Düzenlemeler………...175

3.2 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi……………………….......189


3.2.1 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Hukuki
Dayanakları…………………………………………………………………189
3.2.2 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Nedenleri…….......193
3.2.3 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Amaçları…………196

iv
3.2.4 Kalkınma Planları ve Yıllık Programlarda Belediye Hizmetlerinin
Özelleştirilmesine İlişkin Yapılan Düzenlemeler………………………….. 199

3.3 Belediyelerimizin Uyguladıkları Özelleştirme Yöntemleri……………………..218


3.3.1 İhale Yöntemi……………………………………………………………….219
3.3.2 İmtiyaz Yöntemi…………………………………………………………….224
3.3.3 Yap-İşlet-Devret Yöntemi…………………………………………………..227
3.3.4 Kiralama Yöntemi…………………………………………………………..234
3.3.5 Şirketleşme Yöntemi………………………………………………………..236
3.3.6 Yasal- Kurumsal Serbestleşme Yöntemi……………………………………249
3.3.7 Fiyatlandırma Yöntemi……………………………………………………...257
3.3.8 Gönüllü Katılım (Kendi Kendine Yardım) Yöntemi………………………..260
3.5.9 Satış Yöntemi………………………………………………………………..266
3.5.10 Kat Karşılığı İnşaat Yaptırma Yöntemi……………………………………272

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DEN UYGULAMA ÖRNEKLERİ

4.1 Adana Büyükşehir Belediyesi Örneği…………………………………………..278


4.1.1 Temizlik Hizmetleri………………………………………………………...278
4.1.2 Emlak Vergisi Tahakkuk ve Tahsilat İşlemleri………………………….....284
4.1.3 Toplu Taşıma Hizmetleri…………………………………………………...286
4.1.4 Bilgi İşlem Hizmetleri……………………………………………………...288
4.1.5 Park ve Bahçe Hizmetleri…………………………………………………..291
4.1.6 Başıboş Köpeklerin Toplanması……………………………………………293

4.2 Ankara Büyükşehir Belediyesi Örneği………………………………………….296


4.2.1 Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı………………………………..296
4.2.2 Fen İşleri Dairesi Başkanlığı………………………………………………..297
4.2.3 EGO Genel Müdürlüğü……………………………………………………..299
4.2.4 Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (ASKİ)…………….301

v
4.3 Bursa Büyükşehir Belediyesi Örneği…………………………………………...303
4.3.1 Temizlik Hizmetleri………………………………………………………...305
4.3.2 Toplu Taşıma Hizmetleri…………………………………………………...309
4.3.3 Park ve Bahçe Hizmetleri…………………………………………………..311

4.4 Aydın Belediyesi Örneği………………………………………………………..317

4.5 Manisa Belediyesi Örneği………………………………………………………319

4.6 Trabzon Belediyesi Örneği……………………………………………………..325

SONUÇ………………………………………………………………………….....331

KAYNAKÇA……………………………………………………………………...337

EK-1 Belediye Hizmetlerinde Özelleştirme Uygulamaları Mülakat Soruları……..357

vi
ÖNSÖZ

Belediye Hizmetlerinde Özelleştirme Uygulamaları: Amaçlar, Yöntemler ve


Sonuçlar başlığını taşıyan bu tez çalışmasında, 1970’lerden sonra başta ABD ve İngiltere
gibi gelişmiş kapitalist ülkeleri sonrasında tüm dünya ülkelerini etkileyen ve günümüzde
de etkilemekte olan bir kavram; özelleştirme ele alınmaktadır. Kamu hizmetlerinin
sunumunda, önemli bir alternatif yöntem olarak değerlendirilen özelleştirme, günümüzde
özellikle de yerel yönetimler ve sundukları hizmetler için önemli olmaktadır. Çünkü
bildiğimiz gibi çağımızda hızla yaşanmakta olan bir küreselleşme süreci söz konusudur. Bu
süreç ise ciddi bir adem-i merkeziyetçiliği beraberinde getirmektedir. Bu süreçte yaşanacak
olan gelişmelerin; merkezi yönetime kıyasla en başta gelir artırıcı mekanizmaları oldukça
kısıtlı olan ki gelir hizmetlerin arzında gerçekten çok önemli bir husus olmaktadır; yerel
yönetimleri daha da sıkıntıya sokacağı açıktır.

Ülkemiz açısından baklığımızda; yerel yönetimler içerisinde en etkin yerel birimler


olarak belediyelerimiz, bir taraftan son yıllarda gittikçe hız kazanmakta olan; en son ve en
kapsamlı reform çalışmaları olarak nitelendirilen çalışmalar çerçevesinde güçlendirilmeye
çalışılırken diğer taraftan ülke olarak yaşamakta olduğumuz Avrupa Birliği’ne uyum süreci
çerçevesinde sorumluluklarında meydana gelen artışlarla her gün daha da fazla sorunlarla
karşılaşmaktadırlar. Belediyelerimiz, henüz maalesef artan bu sorumluluklarını yerine
getirecek, sorunlarını çözebilecek gerekli mali kaynaklar, teknik ve uzman personel başta
olmak üzere yeterli kaynaklara sahip değillerdir. Yaşanan gelişmeler ve belediyelerimizin
karşılaştıkları sorunlar özelleştirmeyi teşvik edici niteliktedir.

Bu bağlamda çalışma, kısaca çağımızda yaşanan gelişmeler çerçevesinde hizmet


sorumlulukları gün geçtikçe artan ancak hizmet sunumunda ciddi sorunlar yaşayan
belediyelerimizin, dikkat edilmesi gerekli hususları göz önünde bulundurarak, gerekli
düzenlemeleri yaparak özelleştirme ile hizmetlerinde tasarruf etkinlik ve kalite
sağlayabilmelerinin; mümkün olduğunu gösterebilmeyi, yaşanan süreçte yapılan
düzenlemelerde özelleştirmenin özelliklede yerel hizmetlerin arzında giderek önem
kazandığını gösterebilmeyi amaçlamaktadır. Ancak ülkemizde yaşanmakta süreçte reform
çalışmalarının temelini oluşturan yasal düzenlemeler gerçekten gerekli değerlendirmeyi
yapabilmek açısından oldukça yeni olduğu için bu manada yapılmış olan bu çalışma ile
ilerleyen zamanlarda yaşanacak olan gelişmelere ve bu alanda yapılacak olan bilimsel
çalışmalara ışık tutulması amaçlanmaktadır.

vii
KISALTMALAR CETVELİ

ABGS :Avrupa Birliği Genel Sekreterliği

a.g.k :Adı geçen kaynak

a.g.m :Adı geçen makale

AÜSBF : Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

AÜSBFD :Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi

AİD :Amme İdaresi Dergisi

BİT :Belediye İktisadi Teşebbüsleri

Bkz. :Bakınız

BM :Birleşmiş Milletler

BYKP :Beş Yıllık Kalkınma Planı

C. :Cilt

Çev. :Çeviren

ÇYYD :Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi

DEÜ :Dokuz Eylül Üniversitesi

DİSK :Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu

DPT :Devlet Planlama Teşkilatı

DSİ :Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

Edt. :Editör

GÜ :Gazi Üniversitesi

HDTM :Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı

IBRD :İnternational Bank for Reconstruction and Development

IMF :İnternational Monetary Fund

IULA-EMME :Uluslar arası Yerel Yönetimler Birliği Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge
Teşkilatı

KHK :Kanun Hükmünde Kararname

viii
KİT :Kamu İktisadi Teşebbüsü
KYTKT :Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun
MEB :Milli Eğitim Bakanlığı

MPM :Milli Prodüktivite Merkezi

ORHİM :Organizasyon ve Halkla İlişkiler Merkezi

s. :Sayfa

S. :Sayı

SBE :Sosyal Bilimler Enstitüsü

SPK :Sermaye Piyasası Kurulu

STK :Sivil Toplum Kuruluşları

TEK :Türkiye Elektrik Kurumu

TİD :Türk İdare Dergisi

TKİB :Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı

TOBB :Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği

TOÇEV :Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı

TODAİE :Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü

TOKİ :Toplu Konut İdaresi Başkanlığı

TTK :Türk Ticaret Kanunu

TÜBİSAD :Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği

TÜİK :Türkiye İstatistik Kurumu

TÜSİAD :Türk Sanayiciler ve İşadamları Derneği

UNİCEF : Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu

YYAEM :Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi

YSE :Yol Su Elektrik Genel Müdürlüğü

ix
TABLOLAR CETVELİ

Sayfa no

Tablo 1.1 20 Farklı Ülkede 7 Farklı Belediye Hizmeti İçin Kullanılan İhale
Yönteminden Dolayı Sağlanan Tasarruflar………………………………….50

Tablo 2.1 ABD’de Özel Sektöre İhale Edilen Belediye Hizmetleri (1987-1989)………99

Tablo 2.2 Özelleştirme Öncesi ve Sonrası Çöp Toplama Maliyet Karşılaştırmaları…..101

Tablo 2.3 ABD’de Seçilmiş Bazı Hizmetlerde Uygulanan Özelleştirme Yöntemleri....104

Tablo 2.4 İhale Yönteminin Sağladığı Avantajlar…………………………………….105

Tablo 2.5 Belediye Hizmetlerinde İhale Yöntemi Uygulanması Sonucu Sağlanan


Maliyet Tasarruflarına İlişkin Tahminler (Los Angeles Bölgesindeki 121
Şehre Dayalı olarak)………………………………………………………...106

Tablo 2.6 ABD’de Belediyelerin Özelleştirdiği Hizmetlerden Sağladığı Tasarruflar....109

Tablo 2.7 ABD’de Gönüllülerin Belediye Hizmetlerine Katkısı……………………....110

Tablo 2.8 Baden Württemberg Eyaletinde Çöp Toplama İşinin Özelleştirilmesi


Sonucu Elde Edilen Tasarruf………………………………………………..133

Tablo 2.9 Bahçe İşlerinin Özelleştirilmesi Sonucu Sağlanan Tasarruf Miktarı………..134

Tablo 3.1 Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin İştirak Ettiği Şirketler…………………..245

Tablo 3.2 İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İştirak Ettiği Şirketler…………………….246

Tablo 3.3 İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İştirak Ettiği Şirketler…………………247

Tablo 4.1 Adana’da Özelleştirme Yapılan Bölgeler ve Özellikleri……………………280

Tablo 4.2 Belediye Temizlik Hizmetlerinin 1984 Yılı Maliyeti (TL)…………………281

Tablo 4.3 Özel Firmaların Temizlik Hizmetleri 1985 Yılı Maliyetleri (TL)…………..281

Tablo 4.4 Katı Atık Toplama Servislerince Kullanılan Personel ve İşgücü…………...282

Tablo 4.5 Manisa Belediyesi’nin Özelleştirmeden Beklediği Faydalar……………….320

Tablo 4.6 Manisa Belediyesi’nin Özelleştirme ile Hedeflediği Tasarruflar ve Öncelik


Sıralaması…………………………………………………………………...321

x
Tablo 4.7 Manisa Belediyesi’nin Hizmet Türleri Bakımından Özelleştirme Sonrası
Sağladığı Tasarruflar………………………………………………………..322
Tablo 4.8 Manisa Belediyesi’nin İhale Edilen Hizmet Türlerinde Yüklenici
Firma Tarafından Sağlanmasını İstediği Koşullar………………………….323

Tablo 4.9 Trabzon Belediyesi Tarafından Özelleştirilen Hizmetler ve Maliyetleri…..326

xi
GİRİŞ

1970'li yıllardan itibaren kamu kuruluşlarının aşırı şekilde büyümesinden


kaynaklanan sorunların çözümü ve kamu hizmetlerindeki verimliliği ve etkinliği artırmak
amacıyla çeşitli ülkelerde yeni politika arayışlarına gidilmeye başlanılmıştır. Çünkü
yaşanan gelişmeler sonucu klasik idare, mevcut yapısıyla yeni görevlerini yerine
getirmekte yetersiz kalmıştır. Bu yıllardan itibaren ise devletin ekonomik alandaki etkinliği
tartışılmaya başlanmış ve bunun sonucunda kamu hizmetlerinin yürütülmesinde alternatif
üretim ve dağıtım yöntemi olarak özelleştirme, başta İngiltere ve Amerika Birleşik
Devletleri olmak üzere birçok ülkede önem kazanmıştır.

Dünyadaki bu gelişmelerin paralelinde ülkemizde de 1980'den sonra hizmetlerin


kamu kurumları tarafından yürütülmesinin yanında, bu konuda özel kesimden de
yararlanma fikri ağırlık kazanmış ve böylece özelleştirme hükümet programlarında yer
alarak bir devlet politikası haline gelmiştir.

Kamu hizmetleri alanında meydana gelen bu değişimler ise, doğal olarak yerel
yönetimleri de etkilemiştir. Yerel yönetimler, 1950’lerden sonra hızla büyüyen kentlerin ve
bu kentlerde yaşayan insanların artan ihtiyaçlarına, kaynak azlığı, mevcut yönetim yapısı
vb. sebeplerle cevap vermekte yetersiz kalmışlar; bu durum ise bu birimleri yeni hizmet
sunma yöntemleri bulmaya sevketmiştir. Sorunların çözümü için de merkezi idarede
olduğu gibi 1980’li yıllardan başlayarak özel sektörün yerel hizmetlere katılması fikri yerel
yönetimlerce de ileri sürülmeye başlanmıştır. Bu noktada en etkin yerel yönetim birimleri
olarak bu gelişmelerin en çok belediyelerimizi etkilediğini; uygulamaların en çok bu yerel
birimler tarafından yapıldığını söylemek mümkündür. Nitekim çalışmada da bu nedenle
yerel yönetim birimleri arasından belediyelerin hizmetlerinde gerçekleştirdikleri
özelleştirme uygulamaları konu edilmektedir.

Günümüzde artık belediye yönetimleri sadece kamusal mal ve hizmet üreten birimler
olmaktan çıkmış, üretimi kolaylaştıran bir araç olarak görülmektedir. Belediyelerin
kanunla kendilerine verilen tüm görevleri sadece kendilerinin yapmaları mümkün olmadığı
gibi böyle bir uygulama kaynak israfına neden olmaktadır. Çünkü bütün kentsel hizmetleri
belediyelerin yapmaları halinde her hizmet için yeni bir araç-gereç, teknik donanım ve
personel istihdamına gerek duyulmaktadır. Bu durumda ise atıl kapasite meydana
gelmektedir. Bütün bunlar ise sonuçta etkin ve verimli bir hizmet sunulamamasına neden
olmaktadır.

1
Belediyelerin kamu kurumlarının yapı ve işleyişinden kaynaklanan sorunlarının
yanında, merkezi idareye oranla kaynak yaratmada daha çok sıkıntı çektiklerini
düşünürsek, alternatif bir yöntem olarak özelleştirmenin belediyeler yönünden daha
anlamlı bir uygulama haline geldiğini görebiliriz. Nitekim ülkemizde 1980’den sonra
belediye gelirlerini artırıcı birtakım düzenlemelere gidildiği görülmektedir. Bu noktada en
önemli düzenleme de bütçe gelirlerinden belediyelere ayrılan oranının yükseltilmesi
şeklindeki düzenleme olmuştur. Ancak fiyat artışları, yeni belediyelerin kurulması ve bu
belediyelerin aynı paydan gelir elde etmesi belediyelerin gelirini azaltmaktadır. Dolayısıyla
zaten kaynakları kıt olan belediyeler bir de bu yönüyle kaynak israfına yol açmaktadır. Bu
noktada belediyelerin kaynak planlaması ve kullanımı için özel sektörle işbirliği yapması
belediyelerin kaynaklarını daha rasyonel kullanmasını sağlayabilir.

Ülkemizde yerel yönetim birimlerini güçlendirmenin yolu ya yapılmaya çalışıldığı


gibi yerel yönetimlerin gelirlerini artırmak ya da yerel birimlerin mevcut hizmet çeşidini
azaltmakla gerçekleşebilir. Geçmişteki düzenlemeler ve şu andaki durumuyla ülkemizde
yerel yönetimlerle ilgili birinci seçeneğin gerçekleştirilmesi pek mümkün görünmediğine
göre yerel yönetimlerin, özelleştirme uygulamaları ile yerel hizmetlerin bir kısmını özel
sektöre devrederek kendilerini ekonomik yönden güçlendirmeleri gerekmektedir. Bununla
birlikte ikinci seçeneğin de gerçekleştirilmesi pek mümkün görünmemektedir. Nitekim
ülkemizin Avrupa Birliği gibi dünyadaki ekonomik globalleşmenin merkezlerinde yer
almak istemesi; ekonomik yapısını söz konusu globalleşmenin odak noktaları olan Avrupa
ülkelerine paralel geliştirmesini gerektirmektedir. Söz konusu süreç ise belediyelerimizin
görev ve sorumluluklarına her geçen gün bir yenisini daha eklemektedir. Bu nedenle
ülkemiz hem merkezi idare hem de yerel yönetimler düzeyinde özelleştirme
uygulamalarına gitmek durumundadır. Bir taraftan dünyadaki gelişmeler, diğer taraftan
ülkemizin içinde bulunduğu şartlar çerçevesinde özelleştirme uygulamaları, Osmanlı
devletinden günümüze kadar merkezileşme eğilimi içinde özerk gelir kaynaklarına
kavuşamamış olan belediyelerimiz için, mevcut yapı ve kaynakları bakımından rasyonel
seçeneklerden biri olmaktadır.

Nitekim belediyeler, özelleştirme yoluyla özel sektörün mali kaynaklarından,


gelişmiş teknik donanımlarından ve uzman personelinden istifade edebilir. Özel sektör
aracılığı ile daha etkin, kaliteli ve verimli hizmetler üretebilirler. Amaç ve yöntemleri
önceden belirlenmiş olan özelleştirme uygulamalarının dikkatle uygulanması ile halkın

2
ihtiyaçları da daha etkin bir şekilde karşılanabilir. Halk hizmetin kimin tarafından yerine
getirildiği sorunundan ziyade hizmetin düzeyi, kalitesi ve etkinliği ile ilgilenmektedir.

Belediye hizmetlerinde Özelleştirme Uygulamaları: Amaçlar, Yöntemler ve Sonuçlar


başlığını taşıyan bu çalışma başlıca dört bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde, öncelikle özelleştirme olgusu, kavramsal olarak amaçları ve yapılan


tartışmalar ile genel bir şekilde ele alınacaktır. İlgili kısımda yapılmaya çalışılacak
açıklamalar; özelleştirmenin genel hatlarıyla bir kavram olarak anlaşılabilmesi, hangi
amaçlar ve nedenlerle uygulamalara gidildiği, konu ile ilgili yapılan tartışmalar, belediye
hizmetlerinde yapılan özelleştirme uygulamalarının da anlaşılabilmesi açısından önemli
olmaktadır. Ardından belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi konusuna genel bir giriş
yapılmaya çalışılacak; belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin amaçları, nedenleri,
yöntemleri, çıkabilecek sorunlar ve dikkat edilmesi gereken hususlar değerlendirilmeye
çalışılacaktır.

İkinci bölümde, dünyada belediye hizmetlerinde özelleştirme uygulamaları yapan


ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi bazı gelişmiş ülkelerin uygulamaları ele alınarak bir
değerlendirme yapılmaya çalışılacaktır. Bu şekilde ülkemizde yapılan uygulamaların daha
iyi değerlendirilebileceğine inanılmaktadır.

Üçüncü bölümde, Türkiye’de belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi, ülkemizde


belediye hizmetlerinin tarihsel gelişiminden başlayarak hizmet sunma anlayışlarında
meydana gelen gelişmeler; kalkınma planları, reform çalışmaları ve Avrupa Birliği ile
ilişkiler çerçevesinde değerlendirilmeye çalışılacaktır. Yine ilgili bölümde hizmetlerin
özelleştirilmesi için gerekli hukuki dayanaklar ve bu konudaki gelişmelerle birlikte,
belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin ülkemize özgü nedenleri, amaçları ve
belediyelerimizde uygulanan yöntemler ele alınacaktır.

Dördüncü ve son bölümde ise ülkemizde belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile


ilgili olarak çeşitli belediyelerimizde yapılan uygulamalar ele alınmaya çalışılacaktır.
Bölümde söz konusu belediyelerimizin uygulamaları kapsamında belediyeler tarafından
hangi amaçlarla özelleştirme uygulamaları yapıldığı; hangi hizmetlerin sıklıkla
özelleştirildiği; hangi özelleştirme yöntemlerinin daha çok kullanıldığı ve özelleştirilen
hizmetlerden sağlanan tasarruflar ile ilgili olarak ülkemiz belediyelerinin özelleştirme
uygulamaları hakkında genelleme yapılmaya çalışılacaktır.

3
BİRİNCİ BÖLÜM

ÖZELLEŞTİRME VE BELEDİYE HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ

1.2 Özelleştirme Kavramı

“Özelleştirme” (privatization) sözcüğü ilk defa 1983 yılında Webster’s New


Collegiate Dictionary’nin 9’uncu baskısında yer almış ve “özel hale getirmek, sınai veya
ticari hayattaki denetim ve mülkiyeti, kamu kesiminden özel kesime aktarmak” olarak
tanımlanmıştır. Sözcüğün ilk kullanılışı ise, Peter F. Drucker’ın 1969 yılında basılan “The
Age of Discountinuity” isimli eserinde “reprivatization” şeklinde olmuş, 1976 yılında ise
Robert W. Pooe bu terimi, “privatization” olarak kısaltmış ve “Reason Foundation” isimli
çalışmasında kullanmıştır. Kavram, 1979 yılında ilk defa İngiltere’de Muhafazakar
Parti’nin seçim manifestosunda yer almış, ilk özelleştirme uygulamaları da (Şili
uygulaması hariç tutulacak olursa) yine İngiltere’de Muhafazakar Parti döneminde
gerçekleştirilmiştir. Daha sonra Kasım 1980’de Amerika Birleşik Devletleri’nde başkanlık
seçimlerinin Ronald Reagan tarafından kazanılması ile uygulama dünyaya ihraç edilir hale
gelmiştir.1 Öyle ki bu bağlamda özelleştirme, yeni dünya düzeninin gerektirdiği
reformlardan birisi olarak kabul edilmiştir.2

Yaşanan bu durumda ise 1970’lerdeki ekonomik krizin, ekonomik açıdan hem


gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde IMF tarafından ileri sürülen politikalarla
aşılmaya çalışılmış olması etkili olmuştur. Zira dönemin hakim ideolojisi, krizden büyüyen
kamu harcamalarını sorumlu tutan, “yeni sağ” olarak belirmiş; çözüm ise “devletin
küçültülmesi” ile ilişkilendirilmiş ve “özelleştirme” de bunun bir aracı olarak gündeme
getirilmiştir. Bu ideolojinin önde gelen savunucuları ise İngiltere’de M. Thatcher ve
ABD’de de R.Reagan olmuştur. Her iki ülkede de yerel yönetim programları ve
harcamaları toplu tüketimi kısıtlamak üzerine şekillendirilmiştir.3 Dolayısıyla 1970'li
yıllarda Keynesyen iktisadın, ulusal ekonomilerin içine düştüğü krizden çıkmaları için
yetersiz kalması bağlamında klasik iktisadın “Laissez-Faire” (Bırakınız yapsınlar)
ilkesinden esinlenerek oluşturulmuş olan “özelleştirme” kavramı, söz konusu gelişmiş
kapitalist ülkelerde (İngiltere, ABD) ortaya çıkmış ve uygulanmaya başlanmıştır.
1
Nursel ÖZTÜRK, http://www.ydk.gov.tr/egitim_notlari/ozellestirme.htm, 20.04.2006
2
Halil TANDIRCIOĞLU, “Geçiş Ekonomilerinde Özelleştirme” DEÜ SBE Dergisi, C. 4, S. 3, 2002, s.198
3
Filiz KARTAL, “Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılandırılması Çerçevesinde Belediye Hizmetlerinin
Özelleştirilmesi: Ankara’dan Örnekler” ÇYYD, C.9 S. 1 Ocak 2000, s.67

5
Günümüzde ise kavram adeta evrensel bir nitelik kazanmış, hem gelişmiş hem de
gelişmekte olan ülkelerde ekonomi politikalarının en önemli araçlarından biri haline
gelmiştir.4

Kavram, popüler olmakla birlikte aynı zamanda tanımı ve kapsamı konusunda teoride
ve uygulamada net bir görüş birliğine ulaşılamamıştır. Bu durumun nedenlerinden bir
tanesi özelleştirme kavramının disiplinler arası bir kavram olması ve birçok disiplinin
doğrudan ilgi alanına girmesi nedeniyle doğal olarak tanımlarında da farklılıklar
bulunmasından kaynaklanmaktadır.5 Örneğin özelleştirme, ekonomi bilimi açısından en
geniş kapsamda; “devletin ekonomik faaliyetlerinin azaltılması ya da tümüyle
kaldırılması”nı ifade etmektedir.6 Bununla birlikte mülkiyetin tümüyle ya da çoğunluk
payı biçimindeki devri doğal olarak yönetimin de özelleştirilmesi demektir. Bu durumda,
özelleştirme hukuk biliminin ilgi alanına girmektedir. Hukuk bilimi açısından ise
özelleştirme; “…yönetim biçim ve usullerinin değiştirilmesi yani kamu girişimleri
yönetiminin özel kesime devredilmesi…” demektir. Ancak yönetimin devlet denetiminden
çıkarılması için kamu mülkiyetinin tümüyle kaldırılması zorunlu değildir. Yönetimin özel
sektöre geçişini sağlayacak olan mülkiyet değişikliği de özelleştirme tanımı içinde yer
almaktadır.7 Dolayısıyla özelleştirme ekonomik yönü olduğu kadar idari ve siyasi yönleri
de bulunan bir kavram olmaktadır. Bu bakımdan Acsher, özelleştirmeyi “şemsiye bir
kavram” (concept of the umbrella) olarak tanımlamıştır.8

Özelleştirme kavramının tanımlanmasındaki bir diğer güçlük de, kavramın


kapsamının oldukça geniş anlamda ele alınmasıdır. İster gelişmiş, ister az gelişmiş
ülkelerde, ister kapitalist ister sosyalist ülke rejimlerinin iktisat politikalarının arasında
“özelleştirme politikası” yer almaktadır. Yine özelleştirme ile güdülen amaçların farklı ve
çeşitli olması ve bunların bazılarının birbiriyle çelişmesi de kavramın tanımlanmasını
güçleştirmektedir.9 Kavramın tanımlanmasındaki diğer güçlükleri ise özelleştirme
uygulamalarında bulunan ülkelerin kendi özgün koşulları, yürütülen özelleştirme
programının kapsamı ve ilk belirtilen nedenle ilgili olarak özelleştirme kavramı üzerine

4
Halit SUİÇMEZ, Şevket YILDIRIM, Dünyada ve Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları, MPM
Yayını, Ankara 1993, s.15-17
5
Coşkun Can AKTAN, Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları, TÜSİAD Yayını, İstanbul, 1992, s.9
6
Hulki CEVİZOĞLU, Türkiye’nin Gündemindeki Özelleştirme, İlgi Yayıncılık, İstanbul, 1989, s.19
7
İl Han ÖZAY, “İdare Hukuku Yönünden KİT’leri Özelleştirme Çabaları”, Görüşler, 1986 ORHİM
Seminerler Serisi, Yalova, 1986, s.189
8
Kate ACSHER, The Politics of Privatization-Contracting Out Public Servives, Mac. Millian Education
Ltd. London, 1987, s.4
9
TOBB, Özelleştirme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 1993, s.8

6
çalışan bilim adamlarının kişisel yaklaşımlarındaki farklılıklar şeklinde sıralamak
mümkündür.10

Bu noktada, değişik biçimde algılanan ve yorumlanan özelleştirmeyi; amaçlarına,


yöntemlerine ve sonuçlarına göre “dar anlamda özelleştirme” ve “geniş anlamda
özelleştirme” olmak üzere ikiye ayırarak tanımlamak daha doğru olacaktır.

1.1.1 Dar Anlamda Özelleştirme

Dar anlamda özelleştirme, olayı sadece kamu iktisadi teşebbüsleri çerçevesinde ele
almakta ve “kamu iktisadi girişimlerinin mülkiyet ve yönetiminin özel kesime devri” olarak
tarif edilmektedir. Özelleştirmeden bahsedildiğinde ilk akla gelen, kamu iktisadi
girişimlerinin özel sektöre satılması olmaktadır.11 Bu bağlamda ülkemizin gündemini
sürekli olarak meşgul eden kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi sorunu, dar
anlamda özelleştirme kavramının kapsamı içinde yer almaktadır. Bununla birlikte
özelleştirme teriminin dar bir tanımla, kapsamını çizmek kolay değildir; dar anlamda
özelleştirme konusunda da net bir görüş birliğine varılamamıştır.

Nitekim dar anlamda özelleştirmeyi, “devletin sahip olduğu mal varlıklarının ya da


para ile ölçülebilen kamu kaynaklarının satış ya da benzeri yollarla yerli ya da yabancı
gerçek kişi ya da özel hukuk tüzel kişilerine devri”12 olarak tanımlayanlar bulunduğu gibi;
“yalnızca kamu ekonomik girişimlerinin mülkiyetinin yine aynı yöntemle ve kişilere
devri”13 olarak görenler de vardır.

Bazı bilim adamları ise, dar kapsamlı özelleştirmede mutlak olarak mülkiyet devrini
temel ilke olarak görmektedirler. Yani mülkiyet devredilmeden özelleştirmeden söz
edilemeyeceği görüşündedirler. Mülkiyetin özel kesime ait kâr payının yüzde oranı önemli
değildir. Önemli olan, -kamu girişiminin- bir bedel karşılığında gerçek veya tüzel kişilere
devridir. Bu gerçekleştiği zaman, dar anlamda özelleştirmeden söz edilebilir. Dolayısıyla

10
Recep BOZLAĞAN, “Kamu Yönetimi Paradigmasında Değişim ve Özelleştirme Yaklaşımı” (Edt.
Muhittin ACAR, Hüseyin ÖZGÜR) Çağdaş Kamu Yönetimi I, Nobel Yayınevi, Ankara, Ekim 2003, s.278
11
Coşkun Can AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, Bilkom Matbaası, İzmir, 1987, s.79
12
Yakup KEPENEK, 100 Soruda Gelişimi, Sorunları ve Özelleştirilmeleriyle Kamu İktisadi
Teşebbüsleri, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1990, s.145
13
Turgut TAN, “KİT’lerin Özelleştirilmesi ve Sorunlar”, AİD, C. 25, S.1 Mart 1992, s.27; Latif ÇAKICI,
Türk Ekonomisi Nereye Gidiyor?, AÜ Basımevi, Genişletilmiş 3.Baskı, Ankara, 1992, s.295

7
dar anlamda özelleştirme, “kamu mülkiyetinin özel kesime bedel karşılığında
satılmasıdır”14

Bununla birlikte mülkiyetin devredilmesi konusunda bazı bilim adamları, dar


anlamda özelleştirme için, “kamuya ait teşebbüslerin mülkiyetinin tamamının veya yarıdan
fazlasının, daha da önemlisi yönetim hakkının, özel kişi ya da kuruluşların eline
geçmesini”15 ileri sürerken; bazı iktisatçılar, “kamuya ait teşebbüslerin bir kısmının
(%50'den azının) mülkiyetinin devredilmesini veya kârlarından özel kişilere pay
verilmesini de”16 özelleştirme olarak kabul etmektedirler.

Dolayısıyla dar anlamda özelleştirmede, KİT’lerin özel sektöre devri kısmen


olabileceği gibi tamamen de olabilmektedir. Bir kamu işletmesinin tamamen özel sektöre
devrini öngören uygulama “katı özelleştirme” olarak tanımlanırken; diğer bir şekilde, kamu
işletmelerinin içine özel sektörün girmesi “yumuşak özelleştirme” olarak kabul
edilmektedir. Ancak ne şekilde olursa olsun dar anlamda özelleştirme de mutlak olarak
mülkiyet devri temel ilke olmaktadır. Bununla birlikte mülkiyetin özel kesime ait
olabilmesi için KİT’lere ait pay senetlerinden yarıdan fazlasının elden çıkarılması
zorunludur. Böylece yönetimin de özelleştirilmesi sağlanmış olacaktır.17

Kısaca bu anlamda özelleştirmeyi; “kamuya ait ekonomik mahiyetteki kurum ve


teşebbüslerin kısmen veya tamamen yerli veya yabancı özel mülkiyete aktarılması”,
şeklinde tanımlayabiliriz.18 Ayrıca kamuya ait mülkiyetin kısmen devredilmesi
durumunda, özelleştirmeden söz edilebilmesi için özel mülkiyete devredilen miktarın, esas
mülkiyetin yarısından fazlası olması dolayısı ile yönetimin de özel kişilere devredilmiş
olması gerekir.19

“Mülkiyeti ve yönetimi kamuya ait olan iktisadi üretim birimlerinin özel sektöre
devri” olarak tanımlanan dar anlamda özelleştirmede devir, genel olarak ya iktisadi birime
ait hisse senetlerinin halka arzı yoluyla ya da iktisadi birimin bir bütün olarak (blok satış)
kişi ya da kurumlara satışıyla gerçekleşmektedir. Bu çerçevede, tarihin çeşitli

14
Selahattin ÖZMEN, Türkiye’de Dünya’da KİT’lerin Özelleştirilmesi, Metler Matbaası, İstanbul, 1987,
s.7
15
Eyüp BEDİR, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesinden Doğan Problemler ve Çözüm
Önerileri, Metal İş Sendikası Yayını, Ankara, 1992, s. 24-25
16
Frank BURINK, “Privativaziton in Europe”, Entrepreneurship and Privatizing of Government, (Edt.
Calvin A.Kent), Quorum Boks, New York, 1987, s.162
17
Firdevs Feyza ÜNAL Özelleştirmenin Kamu İktisadi Teşebbüslerinde Verimlilik Üzerine Etkisi,
Nobel Yayın, 2000, s.44
18
KEPENEK, a.g.k, s. 20
19
Latif ÇAKICI, “İktisadi Yönden KİT’lerin Özelleştirme Çalışmalarından Beklenenler” Görüşler, 1986
ORHİM Seminerler Serisi, İstanbul, 1986, s.259

8
dönemlerinde hemen her ülkede, kamu mülkiyetindeki birimlerin, özel sektöre devri söz
konusu olduğu halde, bu devirlerden hiç birisi “özelleştirme” olarak adlandırılmamıştır.
Çünkü özelleştirme, “basit bir mülkiyet veya yönetim transferinin ötesinde, bütün bir
iktisadi organizasyonu, serbest piyasa mekanizmasına göre işleyen yapıya kavuşturmak ve
bunun için gerekli dönüşümü sağlamaktır”. Bütün bu unsurlar ise özelleştirmenin geniş
anlamda tanımında yer almaktadır.20

1.1.2 Geniş Anlamda Özelleştirme

Özelleştirme kavramını yalnız kamu iktisadi teşebbüslerinin özel sektöre devri olarak
tanımlamak hem yanlış hem de eksik olacaktır. Çünkü özelleştirme kavramının kapsadığı
alan gün geçtikçe genişlemektedir. Artık devleti iktisadi hayattan uzaklaştırıcı her türlü
eylem özelleştirme kapsamında değerlendirilebilmektedir. Örneğin kamunun ekonomik
hayata koyduğu herhangi bir yasağı kaldırması bu manada özelleştirme olarak ifade
edilebilmektedir. Geniş anlamda özelleştirme ile ilgili literatürde yer alan tanımlamalardan
bazılarına aşağıda yer verilmiştir.

“Geniş anlamda özelleştirme, dar anlamda özelleştirmeyi kapsadığı gibi kamu


iktisadi teşebbüslerinin, mülkiyeti kamuda kalması şartıyla yönetim haklarının özel sektöre
devredilmesi, kiralanması, kamusal mal ve hizmetlerin üretilmesi için özel sektörle işbirliği
yapılması, özel sektörle ortak girişimde bulunulması anlamlarını da kapsamaktadır.”21

Dolayısıyla “kamu işletmelerinin mülkiyeti kamuda kalması şartıyla, işletme


hakkından özel kişilere pay verilmesi” geniş anlamda özelleştirmenin başka bir tanımı
olmaktadır.22

Bununla birlikte, “mülkiyetin yaygınlaştırılması, sermayenin tabana yayılması, kamu


kesiminin ekonomik etkinliğinin azaltılması, iktisadi faaliyetlerin özel sektöre
devredilmesi” geniş anlamda özelleştirmenin bir diğer tanımıdır.23

Yine, “geniş anlamda özelleştirme, kamusal mülkiyete konu olan fiziksel ya da mali
varlıkların özel (gerçek yada hükmi) şahıslara satışını; bir mal ya da hizmetin üretim
ve/veya dağıtımını sağlamak üzere özel şahıslara imtiyaz verilmesini; yetkili kamu
20
ÖZTÜRK, a.g.k.
21
Tunay KÖKSAL, Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Yöntemleri ve Uygulaması, (Uzmanlık Tezi)
DPT Yayını, Ankara, 1993, s. 9
22
BEDİR, a.g.k., s.24
23
Metin KİLCİ, KİT’lerin Özelleştirilmesi ve Türkiye Uygulaması, (Uzmanlık Tezi), DPT Yayını,
Ankara, 1994, s. 7

9
makamları tarafından belirli kurallara bağlanmış olan mal/hizmet üretim ve/veya
dağıtımının kuralsızlaştırılmasını ya da kural koyma ve uygulama yetkisinin özerk
düzenleyici devrini; deregülasyon ve re-regülasyonu içerir.”24 Bu bağlamda geniş anlamda
özelleştirme ile sadece var olan kamu işletmelerinin özel kesime devredilmesi ile
yetinilmediğini; piyasa mekanizmasının yerleşmesi için daha önce kamu işletmelerine
tanınan ayrıcalık ve sınırlamaların da kaldırıldığını, KİT’lerin fiyatlarını piyasa şartlarına
göre belirlemelerine imkan verildiğini söylemek mümkündür.

Dolayısıyla diğer bir tanımlama ile “geniş anlamda özelleştirme, serbest piyasa
güçlerinin ekonomide egemen duruma gelmesi, kamu kuruluşlarının ekonomik etkinliğinin
azaltılması” şeklinde tanımlanabilir 25

Geniş anlamda özelleştirme, “devleti hiçbir ekonomik faaliyete karışmayacak şekilde


belli bir süreçten sonra, ekonomik sektörden çıkarma, devlete ait para ile ölçülebilen
varlık ve değerlerin özel sektöre satılması” şeklinde de tanımlanabilir.26

Yine “bir ülkede milli ekonomi içerisinde kamu kesiminin iktisadi faaliyetlerinin
iktisadi, mali, sosyal ve siyasal nedenlerle tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik
uygulamaların bütünü” geniş anlamda özelleştirme kapsamına girmektedir. Dolayısıyla bu
anlamda özelleştirme, “daha az devlet, daha çok piyasa ekonomisine dayanır”.27

Keleş de, özelleştirmeyi, “kamu iktisadi kuruluşlarının, kamunun elindeki iktisadi


kuruluşların özel kesime satılması, kamu hizmetleri ile ilgili tesislerin devredilmesi, devlet
tekellerinin rekabete açılması, kamu mal ve hizmetlerinin kamu kuruluşları yerine özel
hukuk kurallarına göre çalışan gerçek ve tüzel kişiler tarafından görülmesi” şeklinde
tanımlamaktadır. 28

Bu bağlamda geniş anlamda özelleştirmenin kapsamına şu ilkeler girmektedir;29

- Kamu sektörünün ürettiği sosyal ve ekonomik nitelikli mal ve hizmetlerin


fiyatlandırılması,

24
Oktar TÜREL, http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org/Yazilar_BSB/IktisatToplum11Agu-Turel.doc,
Temmuz 2003
25
Yahya DOĞAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme, Fakülteler Kitapevi Yayını, İzmir, 1993,
s.117-119
26
Veysel ATASOY, Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme Sorunu, Nurol Matbaacılık
Yayını, Ankara, 1993, s.182
27
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.7
28
Ruşen KELEŞ, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Türk Belediyecilik Derneği ve Kondrad Adenauer
Vakfı Yayını, Ankara, 1995, s.13
29
KİLCİ, a.g.k., s.7

10
- Kamusal mal ve hizmetlerin üretiminin özel sektöre devredilmesi,

- Kamuya yönelik mal ve hizmet üretiminde özel sektörü sınırlayan kuralların


kaldırılması,

- Kamu sektörüne ait işletmelerin yönetim ve mülkiyetinin tamamının veya


yarıdan fazlasının özel sektöre devredilmesi.

Bu bağlamda günümüzde geniş anlamda özelleştirme, bir ülke veya bölgede piyasa
güçlerinin hakim olmasını sağlayacak ve kamu kesiminin iktisadi etkinliğini azaltacak
politika ve uygulama yöntemlerini kapsayan bir kavram görünümündedir. Bu nedenle, bu
anlamda özelleştirmede bir kamu hizmetinin özel sektör tarafından sunulması, söz konusu
yöntemin özelleştirme olarak adlandırılması için yeterli bir neden sayılmaktadır.

Sonuçta amacı, yöntemi ve konusuna göre farklı şekillerde tanımlanan özelleştirme


kavramı ile ilgili bütün tanımlarda üzerinde uzlaşılan bir nokta bulunmaktadır; o da
özelleştirmenin, “kamulaştırma ve millileştirmenin karşıtı bir hukuki işlem olması”dır.30
Çünkü millileştirmede (nationalization); özel kişilerin ya da kurumların ellerinde bulunan
varlıklar, kamu yararı düşüncesiyle belli şartlarda, kamu mülkiyetine geçirildiği halde,
özelleştirme (denationalization) de, bu işlemin tersi yapılmakta, mülkiyet özel kesime
geçmektedir.

1.2 Özelleştirmenin Amaçları ve Özelleştirme ile İlgili Tartışmalar

1.2.1 Özelleştirmenin Amaçları

Özelleştirmenin amaçlarına genel olarak bakıldığında, oldukça kapsamlı ve detaylı


amaçları olduğu dikkat çekmektedir. Nihai amaç, ulusal ekonomiler içerisindeki kamu
ekonomisinin payını ve rolünü azaltacak, pazar ekonomisini hakim kılıp ona işlerlik
kazandıracak uygulamalarla, ekonominin tamamıyla serbest piyasa koşullarına
devredilmesi gibi temelde ekonomik nitelikli birtakım değişimler olmakla birlikte
özelleştirme uygulamaları ile mali, sosyal ve siyasal nitelikli birtakım değişimler de
amaçlanmaktadır.

30
M. Berra ALTINTAŞ, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi ve Özelleştirmenin Sermaye
Piyasasına Etkileri, Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, Yayın no: 8, Ankara, 1988, s.33

11
Nitekim Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 3 Ekim 1990 tarih ve 953 sayılı
kararında özelleştirmeye ilişkin amaçları31;

- Verimliliği artırmak,

- Fiyatları düşürmek,

- Kaynakların etkin dağılımı sağlamak,

- Devlet bütçesini küçültmek,

- Gelir sağlamak,

- Aşırı tekelci durumdaki sendikaların gücünü kırmak şeklinde açıklamıştır.

Özelleştirmenin ana vatanı sayılan İngiltere’de ise özelleştirmenin amaçları ve


hedefleri şu şekilde sıralanmıştır32:

- Özel kişilerin mal ve hizmet üretim faaliyetleri üzerindeki devlet denetiminin


azaltılması,

- Devlet mülkiyetindeki kuruluşların piyasa ekonomisine açılması,

- Sanayide hükümet müdahalesinin azaltılması,

- Karşılıksız görülen kamu hizmetlerinden karşılık alınması veya alınan


karşılığın artırılması,

- Kamu idarelerinin finansman ihtiyaçlarını azaltacak şekilde kaynaklarının


artırılması,

- Hisse senedi sahipliğinin yaygınlaştırılması,

- İşçilerin çalıştıkları teşebbüslerin faaliyet sonuçları ile yakından ilgili duruma


gelmelerinin sağlaması,

- Kamu personeli sayısının azaltılması ve performans değerlendirmesine


gidilmesi,

- Her düzeyde rekabeti geliştirerek tüketicilerin en uygun fiyatla kaliteli mal ve


hizmetlerden faydalanmalarının sağlanması ile hizmetten yararlananların
müşteri olarak görülmesi.

31
ÖZTÜRK, a.g.k
32
Hüseyin YAYMAN, “1980 Sonrası Türkiye’de Özelleştirme Uygulamalarının Gelişimi ve Türk Kamu
Yönetimi Üzerine Etkileri”, GÜ İİBF Dergisi, C.2, S.3, 2000, s.3-4

12
Bu kadar geniş bir amaçlar yelpazesinde amaçlardan, sadece birisine yönelik olarak
özelleştirme uygulamalarına gidilebileceği gibi, amaçların tamamına yönelik olarak da,
özelleştirme uygulamalarına gidilebilmektedir. Genellikle de özelleştirmenin amaçlarından
yalnız birine yönelme olmadığı, çoğu kez birçok amacın, birlikte uygulandığı
görülmektedir. Türkiye’de özelleştirme hazırlık çalışmalarını başlatan Morgan Quaranty
Firması ülkemizde, uygulanacak olan özelleştirme programının ana amaçlarını, üst düzey
kamu görevlileri (Bakan, Müsteşar, Genel Müdür, vb. gibi) arasında bir anket yaparak
önem sırasına göre şu şekilde sıralamıştır;33

- Pazar güçlerinin ekonomiyi harekete geçirmesine imkan sağlanması,

- Verimliliğin ve randımanın artırılması; malların ve hizmetlerin kalite, miktar


ve çeşitliliğinin artırılması,

- Halka açık şirketlerin teşvik edilmesi, sermaye piyasalarının geliştirilmesinin


hızlandırılması,

- Hazine’nin KİT’lere sağladığı mali desteğin asgariye indirilmesi,

- KİT’ler tarafından uygulanacak tekelci fiyatlandırma ve dolaylı


vergilendirmenin azaltılması,

- Kamu görevlilerinin politika ve yönetmelik konularında çalışmalarına izin


verilmesi,

- Modern teknoloji ve yönetim tekniklerinin cezbedilmesi,

- Çalışanlara hisse senedi vermek suretiyle iş verimliliğinin artırılması,

- Kamu ve özel sanayi kuruluşları arasındaki dengenin değiştirilmesi,

- Yabancı yatırımlarla uluslararası ekonomik ve politik bağların


kuvvetlendirilmesi,

- Mevcut sermaye yatırımlarındaki iç kârlılığın artırılması,

- Devlete gelir sağlanması.

33
AKTAN, Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları s.11; TAN, “KİT’lerin Özelleştirilmesi ve Sorunlar” s.32;
Bülent SERİM Anayasa ve Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Özelleştirme, Ankara, İzgi Yayınları,
1996, s.48-49

13
Bu bağlamda Türkiye özelinde özelleştirmenin ekonomik amaçları olarak serbest
piyasa ekonomisini güçlendirmek ve ona işlerlik kazandırmak olduğu belirtilirken; sosyal
amaçları olarak ise sermaye mülkiyetini tabana yaymak suretiyle servetin geniş kitlelere
yayılmasını sağlamak olarak tespit edilmiştir. Ayrıca sermaye piyasasını geliştirmek,
KİT’lerin Hazine ve Merkez Bankası üzerindeki yükünü hafifletmek, KİT’lerdeki gizli
işsizliği ortadan kaldırmak, yatırımcı sermayenin ülkeye girişini temin etmek ve devlete
gelir sağlamakta nihai hedef olarak gösterilmiştir.34

Bu açıklamalar ışığında özelleştirmenin amaçlarını; iktisadi, mali, sosyal ve siyasal


amaçlar şeklinde ayrıma tabi tutularak incelenebilir.

1.2.1.1 Özelleştirmenin İktisadi Amaçları

Özelleştirmenin iktisadi amaçlarından ilki, verimliliği artırmak buna bağlı olarak


enflasyonun düşmesini sağlamaktır. Özel sektör için şirketin devamlılığı, büyümesi ve kâr
maksimizasyonu gibi ilk sıralarda yer alarak hayati önem arz eden bir takım hedefler,
kamu sektöründe kamu hizmeti ve kamunun gerek gördüğü bazı fonksiyonların yerine
getirilmesi bağlamında genellikle önem bakımından daha sonraki sıralarda yerini
almaktadır. Bu durumda ortalama verim oranının kamu sektöründe özel sektöre kıyasla
daha düşük olması kaçınılmaz olmaktadır. Bunun nedenleri; kamu sektörünün kârlılığa
yönelmemesi ile birlikte tam tanımlanmamış hedeflerinin olması, hissedarlara hesap verme
mecburiyetinin olmaması, emek maliyetini yükseltici bir istihdam politikasına sahip olması
ve verimliliği yükseltici teknolojik gelişmelerin yeterince izlenememesidir.35

Kamu iktisadi teşebbüslerinin düşük verimlilikte çalışmaları, ekonomideki genel


verimlilik düzeyini de olumsuz yönde etkilemektedir. KİT’lerin verimli çalışmaması,
gelişen ülkelerde var olan devamlı enflasyonun nedenlerinden birisi olarak görülmektedir.
Çünkü KİT’ler mali yönden kendilerine yeterli olamadıklarından finansman açıkları ve
görev zararları Hazine’den ve bütçeden desteklenmektedir.36 Bu noktada özelleştirme ile
kamu girişimlerinin Hazine üzerindeki finansal yükünün hafifleyeceği iddia edilerek
özelleştirme anti-enflasyonist bir araç olarak düşünülmektedir.37 Diğer yandan KİT’lerin
ürettikleri mal ve hizmet fiyatlarını sık sık aşırı şekilde yükseltmeleri de bizzat enflasyon

34
AKTAN, Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları, s.11
35
DPT MASTER PLAN GRUBU, Özelleştirme Hedefleri, Ankara, 1985, s.18
36
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.97
37
Coşkun Can AKTAN, Kamu Ekonomisi ve Kamu Maliyesi, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 2001, s.5

14
kaynaklarından birisi olmaktadır.38 O halde verimliliği yükseltici diğer tedbirlerin yanında,
kamu sektörünün daraltılması ekonomik verimliliğin artışına katkıda bulunacaktır. Bu
anlamda özelleştirmenin amacı, bu kuruluşların verimli çalışmalarını sağlamak olacaktır.

Özelleştirme sonucunda verimliliğin artması ile birlikte ise tüketicilere daha kaliteli
ve ürün ve hizmet sunulacaktır. Çünkü özelleşen kuruluşlar ürün ve hizmetlerini piyasa
taleplerine uygun sayı ve çeşitlilikte üretmek konusunda serbesti ve karar yetkisine sahip
olacaklarından tüketici tercihleri optimal düzeyde karşılanacaktır. Tüketici tercihlerini
anlama ve giderme bakımından başarılı olan özel kuruluşlar, kâra geçme ve büyüme
bakımından daha çok olanağa kavuşacaklar, bu da ekonomiye itici bir güç
kazandıracaktır.39 Kısacası özelleştirmenin gerçekleşmesi halinde özelleştirilen KİT’ler
serbest piyasa koşullarında faaliyet göstermek zorunda kalacaklar, dolayısıyla piyasa
güçlenecektir. Bu da rekabet ortamının gelişmesini sağlayacak kaynakların daha rasyonel
kullanılmasını olanaklı kılacak ve sonuçta ekonomideki genel verimlilik de artacaktır.40

Piyasa ekonomisiyle birlikte devlet fiyatlandırması yerine, piyasa mekanizmasının


oluşturacağı fiyatlandırma, maliyetlerin aşağı çekilmesi, genel fiyat seviyesinin düşmesi ve
anti-enflasyonist etkiler yaparak, ekonominin dengeli büyümesine de katkıda bulunmuş
olacaktır.41 Bu bağlamda özelleştirmenin iktisadi amaçlarından bir tanesi de piyasa
ekonomisini güçlendirmektedir.

Özelleştirmenin diğer bir iktisadi amacı ise, sermaye piyasasını güçlendirmektir.


“sermaye piyasası, kalın çizgilerle, teşkilatlanmış kuruluşlar ile bazı niteliklere haiz hak
taşıyıcı belgeler aracılığıyla ödünç verilebilir, orta ve uzun vadeli fonların arz ve talebinin
karşılaştığı piyasa” olarak tanımlanabilir.42 Bu bağlamda sermaye piyasasının amacı,
gerçek veya tüzel kişilerin elindeki tasarrufların menkul kıymetler aracılığıyla yatırım
alanlarına kaydırılmasını, sermayeleşmemiş olan birikimlerin yatırıma dönüşmesini
dolayısıyla halkın ekonomiye ve yönetime katkısını sağlamak şeklinde belirtilebilir.

Ülkemizde henüz gelişme aşamasında bulunan sermaye piyasasının eksikliğini


duyduğu en önemli unsur yeterli menkul kıymet arzıdır. Halen devlet tahvilleri, hazine
bonoları ve gelir ortaklığı senetleri ile bu eksiklik giderilmeye çalışılmaktadır. Bu noktada

38
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.97
39
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.36
40
DOĞAN, a.g.k., s.120-121
41
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.94
42
Vural GÜNAL, Sermaye Piyasası Hukuku, 2.Baskı, SPK Yayını, Ankara, 1987, s.1

15
özelleştirme sermaye piyasasına ihtiyaç duyduğu bu önemli unsuru, hisse senetlerini
sunmak suretiyle piyasanın canlanmasına katkıda bulunacaktır.43

Özelleştirme sadece menkul kıymet arzı yönünden değil, hisse senedi kültürünün
yaygınlaşmasına da yardımcı olacaktır. Çünkü halkın elindeki küçük birikimlerin büyük
oranda pay senedi olarak sermaye piyasasına çekilmesiyle, altın gibi bir anlamda verimsiz
yatırımlara giden milyarlarca liranın ekonomiye kazandırılması sağlanacaktır.44 Ancak
burada dikkat edilmesi gereken sermaye piyasasının gelişmemişliğinin özelleştirmenin
başarısını etkileyen bir faktör olduğudur. Bu nedenle, özelleştirmenin kademeli olarak
yürütülmesi, sermaye piyasasının da aynı şekilde giderek gelişmesine yol açacaktır.45

Özelleştirmenin diğer bir iktisadi amacı ise, döviz gelirlerini artırmaktır. Türkiye gibi
gelişmekte olan birçok ülkede ödemeler dengesi sürekli olarak açık verdiği için buna bağlı
olarak döviz gelir-gider dengesi de ülke aleyhine sonuçlanmaktadır. Özelleştirme olgusuna
bu açıdan yaklaşıldığında, bu yolla yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişini teşvik
etmek ve böylece artırmak imkanı da doğabilecektir.46

Bu noktada özelleştirmenin bir diğer iktisadi amacı da kamu tekellerini kaldırarak


rekabete olanak vermektir. Tekellerin kaldırılması, özelleştirmenin gerçekleşmesinden
önce bazı yasal düzenlemelerin yapılması ve bazı kurumların oluşturulmasını
gerektirmektedir. Bu düzenlemeler, tekel statüsündeki KİT’lerin faaliyet alanlarının yeni
firmalara açılması ve böylece sektörlerde rekabetin işleyişini sağlayacak bir düzenleyici
kuruluşun oluşturulmasını kapsamaktadır. Bu tedbirlerin alınması kamu tekellerinin özel
sektör tekellerine dönüşmesini önlemek ve serbest piyasa ekonomisini güçlendirmek,
ekonomide verimliliği yükseltmek gibi genel amaçların gerçekleşmesine katkıda bulunmak
açısından zorunludur.47

Özelleştirmenin son olarak amaçlarından bir tanesi de dış finansman ihtiyaçları,


Hazine yardımları, görev zararları, borçlanmalar vs. gibi yöntemlerle karşılanan KİT’lerin
dış finansman ihtiyacını azaltmaktır. Bu amaç yıllardır yüksek enflasyonla birlikte yaşayan
ülkemiz ekonomisi açısından da oldukça önemli bir amaç olmaktadır.48

43
Eyüp ZENGİN, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Mimoza Yayınları, Konya 1999, s.30
44
CEVİZOĞLU, a.g.k, s. 30
45
ZENGİN, a.g.k., s.30
46
DOĞAN, a.g.k., s. 122
47
ZENGİN, s. 31
48
a.g.k., s.31

16
1.2.1.2 Özelleştirmenin Mali Amaçları

Özelleştirmede asıl amaç ekonomik olmakla birlikte, doğrudan mali sonuçlar elde
etmek amacıyla da özelleştirme yoluna gidilebilmektedir. Ancak mali amaçlarla
özelleştirme, bu yolla devlete gelir sağlama, açıkça ifade edilmeyen ve zımnen kabul
edilen bir konu olmaktadır. Mali amaçlarla özelleştirme yapılmasına, aldatıcı bir finansman
kaynağı olması dolayısıyla itiraz edilmektedir.49 Ancak şu bir gerçektir ki, özelleştirmenin
gerekçelerinden birisi de devlete gelir temin etmektir. Bu strateji özellikle devletlerin
büyük finansal krizlerle karşı karşıya kaldıkları zaman önem kazanmaktadır.

Devlet gelirlerini çok değişik kaynaklardan elde edebilir. Bununla birlikte devletlerin
sahip oldukları gelir kaynakları temelde iki gruba ayrılabilir; iç kaynaklar ve dış kaynaklar.
Vergiler devletlerin temel gelir kaynağıdır. Ancak vergilendirilebilir kapasitenin sınırlılığı
devletlerin bu gelir kaynağını istedikleri gibi kullanamamalarına neden olmaktadır.
Vergiler yanında devletlerin sahip oldukları iç kaynaklar; kullanım ücretleri, hazine bonosu
satışı sonucu elde edilen gelirler veya Merkez Bankası’ndan sağladığı gelirler şeklinde
karşımıza çıkmaktadır. Ancak bunlardan en son gelir kaynağı enflasyonisttir.50

Yabancı ekonomik yardım kuruluşları ve borç para veren uluslar arası kuruluşlar
(IMF, IBRD gibi) ise devletlerin sahip oldukları dış gelir kaynaklarıdır. Her iki gelir
kaynağının da sınırlı olduğu durumlarda devlet gelirlerini arttırmada özelleştirme önemli
bir rol oynamaktadır. Bu durumda devlet aşağıdaki gibi birtakım politikaları
uygulayabilir.51

a) Sahip olduğu kamusal arazileri özelleştirebilir,

b) Bazı kamusal varlıklarını veya girişimlerini özel firmalara veya bireysel


yatırımcılara satabilir,

c) Bazı kamusal hizmetleri fiyatlandırabilir.

Gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya kaldıkları en önemli çıkmazlardan biri güçlü
ve yeterli bir özel sektör sermaye birikiminin olmaması nedeniyle çok büyük sermaye
gerektirmeyecek yatırımları bile devletin yapmak zorunda kalmasıdır. Oysa devletin bu tür
yatırımlardan çekilerek yerini sayıları ve verimlilikleri gün geçtikçe daha iyiye giden özel
sektöre bırakması, elde edilen kaynakların ise devletin asli görevlerine harcanması

49
Güneri AKALIN, “KİT’ler ve Özelleştirilmeleri”, AÜSBFD, C.41, S.1-4, Ocak-Aralık 1986, s.46
50
AKTAN, Kamu Ekonomisi ve Kamu Maliyesi, s.5
51
a.g.k s.5

17
gerekmektedir. Bu suretle daha çok yatırım ve daha hızlı kalkınma ve istihdam
sağlanabilecektir.52 Ayrıca ekonominin sağlıklı işlemesini engelleyen, bir taraftan da
günden güne aşırı bir biçimde büyüyen devlet yatırımlarının vergi gelirleri ile karşılanması
noktasında kamu malı olup da kamunun elinde bulunması zorunlu olmayan varlıkları
satarak, kamu açığının, vergi gelirlerini zorlamadan karşılanması mantıklı
53
görünmektedir. Bu noktada devletin kendisine gelir sağlama yöntemleri arasındaki
vergilerin teknik olarak toplanmasındaki eksiklikler ve bu durumun halkın oyuna ihtiyacı
olan politikacıları sevimsiz göstermesi de özelleştirmeyi bir seçenek durumuna
getirmektedir.54

Günümüzde birçok ülke karşı karşıya bulundukları bütçe açıklarını kapatacak


kaynaklardan yoksundur. KİT’lerin dış finansman ihtiyacı; Hazine yardımları, görev
zararları, borçlanma vb. gibi yöntemlerle karşılanmakta, bu durum ise belirtildiği gibi para
arzını arttırarak, enflasyonu hızlandırmaktadır. Bu yönü ile özelleştirme, KİT’lerin hazine
üzerindeki yükünü azaltırken, para arzına etkisi ile enflasyonunun düşürülmesine yardımcı
olacaktır.55

Uygulamada ekonomik amaçların gerçekleşmesi, mali sonuçları da beraberinde


getirmektedir. Öncelikle, özelleştirilen kuruluşların finansmanı açısından özelleştirme
sonucu bütçe baskıları hafiflerken kamu aktiflerinin devredilmesi sonucu önemli bir gelir
kaynağı sağlanmaktadır. Bunun sonucu özelleştirme, hükümetlere kısaca tasarruf tedbirleri
denilen harcamaların azaltılması gibi siyasi ve ekonomik açıdan oldukça güç olan
işlemlerden vazgeçme olanağı vermektedir. Meydana gelen ekonomik ve mali
iyileştirmelerin sonucu olarak da aynı zamanda ileriki yıllarda vergilerde hafifletme ve
kamu kesimi borçlarının azaltılmasında yeni kaynak yaratılmış olmaktadır.56

1.2.1.3 Özelleştirmenin Sosyal ve Siyasal Amaçları

Gerek az gelişmiş gerekse gelişmiş bütün toplumlarda servet dağılımında büyük


dengesizlikler bulunmaktadır. Servet dağılımındaki dengesizlikleri arttıran faktörlerin
başında ise gelir dağılımı ve gelirin kullanımı gelmektedir. Pek çok sosyal olayın gelir
dağılımındaki dengesizlik nedeniyle cereyan ettiğini düşünürsek, bu noktada özelleştirme

52
DOĞAN, a.g.k., s.23
53
ÖZMEN, a.g.k., s.21
54
CEVİZOĞLU, a.g.k., s. 32
55
ZENGİN, a.g.k., s.13
56
ATASOY, a.g.k., s.184

18
karşımıza sosyal amaçlı bir araç olarak çıkmaktadır. Çünkü kârlılık oranı yüksek KİT’lerin
hisse senetlerinin, çalışanlara, yöneticilere ve küçük tasarruf sahiplerine belli avantaj ve
teşviklerle satılması bu kesime yönelik gelir transferi anlamına gelmektedir. Bu amaçla
gerçekleştirilen özelleştirmeler ise, “sosyal özelleştirme” olarak nitelendirilmektedir.57

Özelleştirme ile sermayenin tabana yayılması yoluyla servet dağılımını daha dengeli
duruma getirme böylece refahı yaygınlaştırma ve sosyal adaleti sağlama
amaçlanmaktadır.58 Özelleştirmeden yana olanlar KİT hisselerinin değişik yöntemlerle
düşük gelirli kişilere avantajlı olarak satılabileceğini, ellerinde uzun süre kalmasını
sağlamak içinde yeni hisse senetleri verilebileceğini, nama yazılı senetler çıkarılabileceğini
savunmaktadırlar. Bu amaçla Batı Almanya’da 1957 ve izleyen yıllarda bir “sosyal
özelleştirme” projesi başarıyla uygulanmıştır.59 Yine işletmelerin sermayesine çalışanların
katılmasını sağlamak ise başta İngiltere olmak üzere birçok ülkede özelleştirme
politikasının önemli araçları arasında yer almaktadır.60

Özelleştirme, daha önce de ifade edildiği gibi boyutları sadece ekonomik olan bir
konu değildir. Özelleştirmenin siyasal boyutları da, en az ekonomik boyutları kadar
önemlidir. Baktığımızda özelleştirme görüşünün önce ekonomik buna bağlı olarak da
siyasal yönden güçlü olan devletlerde ortaya atılmış olması bunun bir göstergesi
olmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler ise ekonomik ve siyasal alanlardaki güçsüzlüklerinden
dolayı güçlü ülkelerin hararetle ileri sürdükleri özelleştirme lehinde tavır takınmak zorunda
kalmışlardır. IMF ve Dünya Bankası gibi etkin kuruluşların da özelleştirme lehindeki
düşünce, telkin ve tavsiyelerinin gelişmekte olan ülkelerdeki siyasi otoritelerin tercihlerini
belli ölçülerde de olsa yönlendirmiş olması etkilidir.61

Özelleştirmenin siyasal amacı ise liberal doktrini uygulamaya koymaktır. Liberal


doktrin, bireylerin ekonomik özgürlüklerinin birinci derecede önemli olduğunu, devletin
ekonomik hayata müdahalesinin bireysel özgürlükleri sınırlayacağını kabul etmekte ve
savunmaktadır.62 Bu bağlamda özelleştirme ile KİT’lerin özel kesime devredilmesi, bu
müdahalenin azalmasına yol açarak özel mülkiyetin yaygınlaşmasına olanak vermektedir.

57
ZENGİN, a.g.k., s.13
58
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.32
59
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.101
60
ATASOY, a.g.k., s.185
61
TOBB, a.g.k., s.31
62
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.101-102

19
Bir diğer önemli nokta ise özelleştirme ile demokrasi arasındaki ilişkidir.
Özelleştirmeyi savunanlar, demokrasideki siyasi özgürlüğü ekonomik özgürlük ile
bütünleştirmek istemektedirler. Bir ülkedeki siyasi sistem demokrasi olunca ekonomik
sistem de, serbest piyasa anlayışına dayanacaktır. Serbest piyasa düzeni ile demokrasi,
otoritenin desantralize edilmesini ve çeşitli gruplar arasında dağıtılmasını gerektirmektedir.
Teorik olarak, serbest piyasa düzeninde otorite çeşitli firmalar arasında dağılmıştır. Serbest
piyasa düzeninde, rekabeti sınırlandıracak ya da önleyecek tekellerin olmaması gerekir.
Bunun gibi demokrasi de, bir sistem olarak serbest bir ortamın varlığını öngörür. Bu
yaklaşıma göre devletin iktisadi alanda da faaliyetlerini sınırlandırması ve dolayısı ile
piyasa sisteminin serbest olarak işlemesine müdahale etmemesi gerekir.63

Siyasal iktidara ek olarak ekonomik iktidarın da büyük ölçüde devletin elinde


toplanmış olması; siyasal iktidara sahip olanların ekonomik kaynakların da denetimini ele
geçirmesi, iktidar mücadelesine bir “ya hep ya hiç”, bir “toplam sıfır” (zero-sum) kavgası
niteliği vererek siyasal hayatı olumsuz yönde etkilemektedir. Bu noktada özelleştirmenin
siyasal boyutundaki bir paradoksu şöyle ifade edilebilir; özelleştirmenin siyasal bir tercih
olarak uygulanması için siyasal iktidarın, daha doğrusu bu iktidarı elinde bulunduran
siyasal parti iradesi gerekmektedir. Buna karşılık, iktidar partisi özellikle örgüt tabanlarının
rant beklentilerini karşılamak için devlet imkanlarını kullanmak zorunda bulunduğundan,
özelleştirme yönünde ciddi girişimlerde bulunmamakta veya bulunamamaktadır. Buna
karşılık çıkar paylaşımı ile ilgili olmayan sıradan vatandaşlarda demokratik süreçlere ve
kurumlara güven duygusu kaybolmakta sonuç olarak demokrasinin özünden ve temel
değerlerinden giderek uzaklaşılmaktadır.64

Özelleştirmenin siyasal amaçlarından birisi de kamu görevlilerine genel politika


belirlenmesi konularında çalışma fırsatı verilmesidir. Çünkü özelleştirme sayesinde
bürokratlar hem kamu kurumlarını denetleme hem de piyasaya müdahale etme görevinden
kurtularak genel politika belirlenmesi ile ilgili konulara daha fazla vakit ayırma olanağı
bulabilecektirler.65

63
Bilal ERYILMAZ, Siyaset Sosyolojisi, İzmir, 1986, s.119
64
TÜRK DEMOKRASİ VAKFI, Türkiye’de Özelleştirme-Araştırma Raporu-, Yetkin Basımevi, Ankara,
1994, s.55
65
DPT, a.g.k., s.20

20
1.2.2 Özelleştirme ile İlgili Tartışmalar

Özelleştirme konusunda süregelen tartışmalarda oldukça değişik ve karşıt görüşler


öne sürülmektedir. Bu görüşleri savunmak için kullanılan kanıtların çoğu tartışmaya
açıktır. Bu kanıtlardan bazıları, özelleştirmenin ekonomik ve toplumsal sonuçlarıyla ilgili
karşılaştırmalı araştırmalardan elde edilen bulgulara dayanmaktadır. Ne var ki, oldukça az
sayıda olan ve belirli ülkelerin deneyimleriyle sınırlı kalan bu tür karşılaştırmalı
araştırmaların sonuçlarını genelleştirmek, varılan sonuçlar açısından yanıltıcı
66
olabilecektir. Bunlarla birlikte insanların dünyaya bakış açıları ve değer yargılarının da
özelleştirmeye bakış açılarını etkilediğini göz bulundurmak gerekmektedir.

1.2.2.1 Özelleştirmeye Karşı Olanların Görüşleri

Özelleştirme tartışmaları bağlamında birçok kişi, kamu hizmeti kavramı ile özel
sektörü, birbiriyle bağdaşmaz olarak kabul etmektedir. Özelleştirmeye karşı olanlar, konu
ile ilgili tartışmada görüşlerini savunurken, bir dizi olumsuz faktörü kanıt olarak öne
sürmektedirler. Bu bağlamda, özelleştirmeye karşı öne sürülen başlıca görüşler, şöyle
özetlenebilir:67

a) Özelleştirmenin, işsizlikte artışa yol açacağı öne sürülmektedir. Özelleştirmenin


işsizlik üzerindeki etkisini değerlendirmek güç olmakla birlikte, genelde iş
alanlarının kamu sektöründen özel sektöre aktarılması sonrasında özel firmaların,
aynı hizmetleri yürütmek için kamu yönetiminden daha az işgücü kullandıkları
bilinmektedir. Bu bağlamdaki makro-ekonomik etkilerin değerlendirilmesi için,
özelleştirme sonucunda ortaya çıkan maliyet tasarrufunun yol açtığı kaynakların nasıl
dağıtıldığını ve nerelere harcandığını incelemek gerekir.

b) Özelleştirmenin, değişik tüketici kesimleri için fiyatlarda artış anlamına geldiği


savunulmaktadır. Bu görüşe göre, kamu yönetimi, bazı temel hizmetlere sübvansiyon
sağlayarak, kaynakların düşük gelirli gruplar lehine yeniden dağıtılmasını
hedeflemelidir. Kamu sektöründeki kamu hizmeti şirketlerinin fiyat belirleme
politikalarında çapraz sübvansiyon söz konusudur ve uygulanan fiyat politikaları ile
yüksek gelirli tüketiciler düşük gelirli tüketicilere sübvansiyon sağlamış olur. Ayrıca

66
Sadun EMREALP, Drew HORGAN Belediyelerde Alternatif Hizmet Sunma Yöntemleri, Yerel
Yönetimlerin Geliştirilmesi Programı, El Kitabı Serisi, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi IULA-EMME
Yayını, Kent Basımevi, İstanbul, 1992, s. 6
67
a.g.k., s.10-13

21
ülke çapında uygulanan fiyatlama politikaları, üretim giderlerindeki önemli
farklılıkları yansıtmayabilir. Kırsal alanlardaki dağınık nüfusa kamu hizmetlerinin
sunulması, özel sektör için ekonomik olmayabilir. Bu hizmetler, ancak çapraz
sübvansiyon yoluyla kamu yönetimi tarafından finanse edilebilir.

c) Bazılarına göre özelleştirme, beldedeki yaşlılar, özürlüler, dar gelirliler gibi özel
konumdaki kesimlere sunulan hizmetlerde aksamalara ve kötüleşmelere yol açabilir;
belirtildiği gibi kullanım bedelleri bu kesimlerin ödeme gücünün üzerine çıkabilir.
Ayrıca özelleştirmeden sonra refah hizmetleri ile ilgili çalışmalara sağlanacak
sübvansiyonlara ilişkin yönetim giderlerinin ve bunun yol açacağı karmaşıklığın,
özelleştirmenin sağlayacağı yararlardan daha fazla sakıncalar taşıyabileceği
belirtilmektedir

d) Özelleştirme şartlarında, uzak ve kâr getirmeyen alanlara hizmet götürülemeyeceği


öne sürülmektedir. Genellikle, özel sektörün yalnızca kârlı alanlarda hizmet sunmaya
yanaştığı, ekonomik olmayan alanları ise göz ardı ettiği görüşü yaygındır. Buna göre,
mesela, toplu taşımacılık söz konusu olduğunda, özel sektör en kârlı hatların
işletilmesine talip olacak, buna karşılık, hizmet götürülmesi zor, uzak ve ekonomik
olmayan hatların işletilmesi kamu sektörüne kalacaktır. Sonuçta, tesis ve donanımın
kullanımında ölçek ekonomilerinin sağlanması mümkün olamayacağı gibi, kârlı
hatlardan elde edilen gelirin, ekonomik olmayan hatlardaki kayıpları karşılaması
amacıyla çapraz sübvansiyon yapılma imkanı da ortadan kalkacaktır.

e) Aynı şekilde sadece kârlı hizmet alanlarının ve işletmelerin özelleştirilebileceği


belirtilmektedir. Özelleştirme karşıtlarının öne çıkardığı sakıncalardan biri de şudur:
Belediye yalnızca kârlı alanları özel sektöre satılabilecektir. Belediyelere ise zarar
eden ve büyük sübvansiyon gerektiren alanlar, hizmetler ve işletmeler kalacaktır.

f) Özelleştirmenin, ücret düzeylerini düşüreceği ve çalışma şartlarını kötüleştireceği


öne sürülmektedir. Özelleştirme sonucunda özel sektöre aktarılan kamu
çalışanlarının, düşük ücretle çalışmaya ve daha kötü çalışma şartlarını kabule
zorlanacakları kaygısı dile getirilmektedir. Benzer şekilde özelleştirme sonrasında
liyakata dayalı istihdam ilkesinin geçersiz bir hale geleceği ve kamu yönetiminde
kıdemlilerin öncelikli istihdamı ile ilgili kuralların alt üst olacağı iddia edilmektedir.
Bu yöntemin uygulanmasının, kamu yönetimini işletme içinde ihtiyaç duyulan

22
nitelikli iş gücünden yoksun kılacağı ve bu nedenle kamu yönetiminin kapasitesini
zayıflatacağı belirtilmektedir.

g) Özelleştirme karşıtı görüşün savunucularına göre, özelleştirme, politikacıların özel


sektördeki dostlarına siyası kayırma ya da himaye sağlamalarına imkan verir. Mesela,
kârlı sözleşmeler ile belirli çıkar çevreleri gözetilmiş olabilir. Siyasiler,
özelleştirmeyi kendilerine yeni iş imkanları oluşturmak için kullanabilirler veya
kamu yönetiminin güvencesini sağlamak isteyen firmalardan rüşvet alabilir ya da
başka türlü çıkar sağlayabilirler.

h) Özelleştirme sonucunda hizmetin denetlenme imkanının sınırlanacağı veya


tümüyle ortadan kalkacağı iddia edilmektedir. Ayrıca özel sektör ile yapılan
sözleşmelerin izlenip denetlenmesine yönelik karmaşık sistemlerin kurulması için
yapılacak harcamaların, özelleştirmenin getireceği yararlara ağır basabileceği kaygısı
dile getirilmektedir. Aynı şekilde, hizmet kalitesinin sürdürülmesi açısından da
özelleştirmenin olumsuz etki yapacağı ve kalitenin düşeceği belirtilmektedir.

i) Özelleştirmeye karşı olanların görüşlerine göre özelleştirme, ekonomik gücün


büyük iş çevrelerinin ve çok-uluslu yabancı şirketlerin ellerinde toplanması sürecini
hızlandıracaktır. Buna bağlı olarak, özelleştirme sonucunda kamu tekellerinin, özel
tekellere dönüşeceği kaygısı oldukça yaygındır. Elektrik, gaz, içme suyu, raylı ulaşım
gibi kamusal tekel şartlarında faaliyet gösteren kuruluşların özel şirketlere satılması
halinde, bu özel şirketlerin söz konusu alanlarda tekel haline geleceği, bunun ise
tüketicilerin sömürülmesine ve aşırı kazanca yol açabileceği belirtilmektedir.

1.2.2.2 Özelleştirmeyi Savunanların Görüşleri

Özelleştirmeyi savunan görüşler daha önceki bölümde amaçlarla birlikte aslında ele
alınmış olmaktadır. Çünkü fayda sağlamak açısından gerçekleştirilmeye çalışılan bu
amaçların temelinde özelleştirmeyi savunan birtakım görüşlerin yer alması kuşkusuz ki
oldukça doğaldır. Bununla birlikte burada görüşleri bir araya getirebilmek ve kamu-özel
sektör arası görüşlere karşılaştırmalı şekilde yer verebilmek bakımından tekrardan ele
alınacaktır.

Özelleştirmeyi savunanlar, genelde verimliliğin artırılması, giderlerin azaltılması ve


tüketicilerin ihtiyaçlarının daha iyi karşılanması amacıyla mal ve hizmet üretiminin kamu
sektöründen özel sektöre kaydırılması gerektiğini savunmaktadırlar. Özelleştirmeyi

23
savunanların çıkış noktası şudur: Doğrudan kamu sektörü eliyle üretilmekte olan mal ve
hizmet, özel ve yarı-özel nitelikli kuruluşlar veya belde grupları tarafından maliyet
etkinliğini artıracak biçimde üretilebilir ve dağıtılabilir. Bu bağlamda, kamu ile özel
sektörün kıyaslanması, aşağıdaki temel noktalarda yoğunlaşmaktadır:68

a) Kamu sektörünün ve özel sektörün ürettiği aynı ya da benzer mal ve hizmetlere


ilişkin üretim giderleri karşılaştırıldığında, özel sektördeki üretim giderlerinin
genelde önemli ölçüde düşük olduğu belirtilmektedir. Üretim giderlerindeki bu
düşüklüğün temel gerekçesi olarak piyasa şartları gösterilmekte ve firmaları,
üretkenliği özendirecek yeni yollar aramaya, rekabet gücünü ve kârı artıracak yönde
maliyet düşürmeye yönelmeye zorladıkları belirtilmektedir. Özel sektörde birim çıktı
başına iş gücü maliyetindeki düşüklük, üretim giderlerinin düşük olmasındaki bir
başka temel gerekçe olarak gösterilmektedir.

b) Özel sektör çalışanlarının ürettikleri mal ve hizmet düzeyinin, bir başka ifade ile
-çıktı- düzeyinin, kamu kesimindekilere göre daha fazla olduğu görüşü, oldukça
yaygındır. Kamu sektörünün, aynı üretim işlemleri için daha fazla insan gücü
istihdam etmekte olduğu ve elindeki tesis ve sermaye donanımını daha verimsiz
kullandığı belirtilmektedir. Kamu sektöründeki istihdam güvencesi nedeniyle, bu
sektördeki verimsiz ve üretken olmayan kişilerin motivasyonu daha zordur. Özel
firmalar, personelini daha esnek biçimde istihdam edebilmekte ve kapasite fazlası söz
konusu olduğunda, atıl kalan personelini işten çıkarma eğilimi taşımaktadırlar. Aynı
şekilde, özel sektörde özendirici ücret sistemleri daha yaygın olarak uygulanmakta ve
ücretler, personelin üretkenliğine göre belirlenmektedir.

c) Kamu yönetimlerinin, genelde bütçenin hazırlanması sırasında bakım, onarım ve


yenileme harcamalarına yeterli kaynak ayıramadıkları görülmektedir. Kaynakların
daha çok yeni sermaye yatırımlarına yönelmesi sonucu, mevcut donanımın kısa
sürede kötüleşmesine, işletme ve bakım giderlerinin artmasına ve üretkenliğin
düşmesine yol açabildiği belirtilmektedir. Buna karşılık, özel sektör firmalarının,
ekonomik nedenlerle, tesis ve donanımlarının bakımını özenle yaptıkları ve piyasa
şartları gerektirdiğinde eski donanımın yerine yeni ve teknolojik yönden ileri
donanımı devreye soktukları öne sürülmektedir. Öte yandan, kamunun
mülkiyetindeki mal ve tesislere pek az insan kendi donanımına gösterdiği bakımı ve

68
a.g.k., s.6-10

24
özeni göstermektedir. Kamusal varlıkların ve ortak kullanım alanlarının, özel
sektördekilere oranla daha hor kullanıldığı görülmektedir.

d) Mal ve hizmetlerin rekabetçi piyasa şartlarında temininin, tüketicilerin tercihlerini


ifade edebilecekleri bir ortam sağladığı yönünde yaygın bir görüş birliği vardır. Özel
sektör firmaları, ürettikleri mal ve hizmetler ile çok farklı tüketici ihtiyaçlarını
karşılamak için müşteriye yönelik bir rekabet içerisindedirler. Değişik piyasa
kesimlerinin ve hedef grupların kendilerine özgü ihtiyaçlarına yönelik olarak
ürünlerini farklılaştırırlar. Özel sektör kuruluşları, tüketicilerin ihtiyaçlarını
karşılayacak yeni kâr alanlarının arayışı içindedirler. Bu bakış açısına göre, kamu
sektörü, tüketici ihtiyaçlarını pek gözetmez; çünkü kamu yönetiminin tekele sahip
olduğu şartlarda, piyasa mekanizması gerektiği gibi işlemeyecektir. Dolayısıyla
halkın kamu sektöründe üretilen mal ve hizmetleri satın almaktan başka bir seçeneğe
sahip olmadığı belirtilmektedir.

e) Kamu sektörünün işleyişinde yeniliklerin benimsenme oranının, özel sektöre göre


daha düşük olduğu iddia edilmektedir. Kamu sektöründe yeni teknolojilerin daha
yavaş benimsendiği, kamu kuruluşlarının değişime daha fazla direndiği, tüketici
taleplerindeki ve üretim faktörlerindeki değişikliklere daha az duyarlı olduğu öne
sürülmektedir. Kamu sektöründe yeni teknolojilerin kullanımı sonucunda insan gücü
kapasitesinin bir bölümü atıl kalsa bile istihdam düzeyinde azaltmaya gidilmediği,
tersine işsizliği önleme kaygısı ile gereğinden daha fazla personel istihdamına
gidilmesine devam edildiği belirtilmektedir.

f) Karar alma sürecinin özel sektörde, tüketicilerin mal ve hizmetlere olan talebini ve
tercihlerini yansıtan ekonomik faktörler tarafından yönlendirilirken, kamu sektöründe
kararların çoğunun, genel siyasi hedeflere yönelik olmaktan çok, kısa dönemli ve dar
siyasi çıkarlar gözetilerek alınmakta olduğu öne sürülmektedir. Siyasi karar alma
sürecinin sağlıklı olarak işlememesi halinde, kamu hizmetlerinde etkinlik ve
verimlilik ilkelerinden uzaklaşılacağı ve kamu fonlarının yanlış yerlere tahsis
edilebileceği endişesi dile getirilmektedir.

g) Kamu hizmetlerinin büyük bir bölümünün bir kamu tekeli niteliğinde olmasının,
hizmetin kesintiye uğrama riskini önemli ölçüde artırdığı belirtilmektedir. Hizmetin
belirli bir nedenle kesintiye uğraması halinde, alternatif hizmet sunma kaynaklarının
bulunmaması sebebiyle, büyük çaplı hizmet krizlerinin ortaya çıkma tehlikesine

25
dikkat çekilmektedir. Özel sektörde ise, bir firmada ortaya çıkan sorunların yalnızca
o firmanın müşterilerini zor durumda bırakacağı, buna karşılık müşterilerin de, aynı
ya da benzer hizmeti alternatif kaynaklardan sağlayabilecekleri belirtilmektedir.

h) Kamu sektöründe maliyet etkinliğinin gerçekleştirilmesinin özel sektöre oranla


çok düşük olduğu iddia edilmektedir. Kamu yöneticilerinin harcamaları kısıcı ve
kendilerine bağlı birimlerin kadrosunu daraltıcı tedbirlerin uygulamasından doğacak
yararları kişisel planda tam olarak göremedikleri, statüleri ve maaşlarını,
çalışmalarının verimlilik düzeyinden çok, yönettikleri personelin sayısına ve
giderlerin düzeyine bağladıkları belirtilmektedir. Buna karşılık özel sektördeki
yöneticilerin çoğunun maaşları, firmanın kârlılığı ile doğrudan bağlantılı olduğundan,
tersine bir durum söz konusudur.

Yukarıdaki görüşler çerçevesinde belediye hizmetlerinde özelleştirmeyi savunanların,


hizmetlerde özelleştirme ile genelde verimliliğin arttırılması, giderlerin azaltılması,
tüketicilerin gereksinmelerinin daha iyi karşılanması, kamu sektöründe yeni teknolojilerin
daha yavaş benimsendiği ve karar sürecinin özel sektörde daha sağlıklı bir şekilde işlendiği
gibi gerekçelerle hizmet üretiminin özel sektöre kaydırılması gerektiğini düşündükleri;
buna karşılık belediye hizmetlerinde özelleştirmeye karşı olanların ise, özelleştirmenin
işsizlikte artışa yol açacağı, değişik tüketici kesimleri için fiyatlarda artış anlamına
geldiğini, özel sektörün yalnızca kârlı alanlarda hizmet sunmaya yanaşacağı, ücret
düzeylerini düşüreceği, çalışma koşullarını kötüleştireceği ve hizmetin denetlenme
olanağının sınırlanacağını öne sürdüklerini söylemek mümkündür.69

1.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi

Araştırmanın bu kısmına kadar yapılmaya çalışılan tanımlamalar, özelleştirmeyi


genel bir iktisat politikası olarak açıklamaktadır. Diğer deyişle, özelleştirme merkezi
hükümet düzeyinde iktisadi bir politika olarak algılanmakta ve ona göre tanımlanmaktadır.
Yapılmaya çalışılan açıklamalar; özelleştirmenin genel hatlarıyla bir kavram olarak
anlaşılabilmesi, hangi amaçlar ve nedenlerle uygulamalara gidildiği, konu ile ilgili yapılan
tartışmalar belediye hizmetlerinde yapılan özelleştirme uygulamalarının da anlaşılabilmesi
açısından önemli olmaktadır. Çalışmanın bundan sonraki kısımlarında çalışmanın

69
Ahmet AKIN, http://www.istanbulsmmmodasi.org.tr/ 05.06.2006

26
konusunu oluşturan belediye hizmetlerinde özelleştirme uygulamaları ayrıntılı bir şekilde
ele alınıp değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Bu noktada hemen belirtmek gerekir ki belediyeler çapındaki özelleştirme konusu da


ülke çapındaki özelleştirme konusundan daha az öneme sahip değildir.70 Bununla birlikte
yerel düzeyde gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının, ulusal düzeyde
gerçekleştirilenlere göre etkinlik ve rekabet açısından çok benzer olmadıklarını da
belirtmemiz gerekmektedir. Yerel düzeyde özelleştirme özel bir anlam taşımaktadır. Yerel
ve ulusal düzeyde özelleştirme anlayışları arasındaki farkları aşağıdaki gibi açıklamak
mümkündür:71

a) Yerel hizmetlerin (özellikle kent içi ulaşım, itfaiye, çöp toplama, cadde ve
sokakların temizliği gibi) piyasa koşullarında sunumu daha kolaydır ve bu tür
hizmetler kolaylıkla fiyatlandırılabilir.

b) Yerel düzeyde özelleştirme, merkezi hükümetin bütçe açıkları üzerinde farklı


etkiler yaratır. Ulusal düzeyde özelleştirme gelirleri bütçe açıklarının
finansmanı için kullanılmaktadır Bütçe disiplininin en kolay uygulanabildiği
yerel yönetimlerde özelleştirmeden beklenen yararlar ise, hizmet sunumunda
sağlanacak idari ve mali tasarruflar ile etkinliğin artırılmasıdır.

c) Yerel hizmetler, genellikle tüketicilerine doğrudan özel fayda sağlayan ve


fiyatlandırılması mümkün olan türdendir. Tüketiciler, yerel hizmetlere olan
taleplerini kolaylıkla açıklayabilir ve hizmet maliyetleri talep edenler arasında
paylaştırılabilir.

d) Yerel yönetimler halka en yakın yönetim birimleridir. Yerel yöneticiler


açısından etkinlik ve kaliteli hizmet sunumu önemli faktörlerdir.

e) Harcamaya katılma payları ile fiyatlandırma arasında yakın benzerlikler vardır.


Yerel hizmetlerin fiyatlandırılmasında fayda esası geçerlidir. Yerel vergilerin
tahsisinde de fayda esasını uygulamak mümkündür.

Özelleştirme konusunda öncelikle yerel yönetimlerin, merkezi yönetime oranla pek


çok bakımdan daha avantajlı olduğunu söylemek gerekmektedir. Bunlardan birincisi;
merkezi idaredeki özelleştirme uygulamalarının, ideolojik fikir ayrılıklarına neden olduğu

70
TÜRK BELEDİYECİLİK DERNEĞİ, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Ankara, 1995, s.109
71
Süreyya SAKINÇ; Gül GEZEN, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve Çözüm Önerileri:
Manisa Belediyesi Örneği”, Yerel Yönetimler Sempozyumunda Sunulan Poster Bildiri, TODAİE
YYAEM, Ankara, 1-2 Kasım 2000, s.2

27
ve bu nedenle geç yürümekte olduğudur. Oysa yerel yönetim hizmetleri, kent halkının
günlük yaşamını yakından ilgilendiren çok geniş bir reel hizmetler yelpazesi oluşturmakta,
kısa sürede alınacak olumlu sonuçlar özelleştirme uygulamalarının geniş hemşehri
topluluklarınca desteklenerek başarıya ulaşmasını sağlayabilmektedir. Tartışmalar da
büyük ölçüde ideolojik değil pragmatik boyutlarda olmaktadır. İkincisi ise; yerel
yönetimlerin merkezi yönetime oranla gelirlerini mali mekanizmalarla artırabilme
imkanları oldukça kısıtlı olduğu için, bu yönetimler ağır hizmet yükümlülüklerini yerine
getirmede özelleştirmeden daha sık faydalanma yoluna başvurabilmektedirler.72

Özelleştirme kavramı, belediyeler açısından iki ayrı işlemi ifade etmektedir.


Bunlardan ilki, kendi meclisleri eliyle veya kanunlar yoluyla kurulan iktisadi
teşebbüslerinin veya diğer hizmet birimlerinin özelleştirilmesidir. Kavramın ikinci yönü
ise, belediyelerin kanunen yerine getirmek zorunda oldukları çöp toplama, mezbaha,
mezarlık, itfaiyecilik gibi hizmetleri özel sektör kuruluşlarına yaptırabilmeleridir. Bu
noktada konunun bu iki yönü çok iyi ayırt edilmeli ve belediye işletmelerinin
özelleştirilmesi ile beledi hizmetlerin özelleştirilmesi kavramları birbirlerine
karıştırılmamalıdır. Belediye, kanunlarla sunmak zorunda olduğu bir hizmetin arzını
herhangi bir özel sektör kuruluşuna yaptırabilir. Bu durumda söz konusu olan, yerel
hizmetin özelleştirilmesidir. Aynı şekilde, bazı hizmetler belediyeler tarafından iktisadi
teşebbüsler kurmak suretiyle yerine getirilmektedir. Bu tür iktisadi teşebbüslerin
(BİT'lerin) özelleştirilmesi ise, yerel hizmetlerin özelleştirilmesinden daha farklı bir anlam
ifade etmektedir. 73

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesiyle ilgili literatürde en çok tartışılan


konulardan birisi de sorumluluk kavramıdır. Yerel yönetim hizmetlerinin büyük bir
bölümü temel kamu hizmeti niteliği taşımaktadır. Ancak bu durum bile hizmetlerin yerel
yönetim birimlerince sunulması gerektiği anlamına gelmemektedir. Zira hizmetlerin
sunulmasından sorumlu olmak ile bu hizmetin kim tarafından sunulduğu arasında önemli
farklılıklar vardır. Hizmetin sunulmasından sorumlu olmak, araçlardan çok amaca yönelik
olup belediyenin yükümlülüğü altındaki hizmetlerin gerçekleştirilmesini güvence altına

72
Naci B. MUTER, “Yerel Yönetim Hizmetleri ve Özelleştirme”, Özelleştirme Sempozyumu, (Manisa
28/29 Nisan 1994), Doğuş Matbaacılık, Ankara, 1994, s.145
73
Recep BOZLAĞAN, “Yerel Hizmetlerde Özelleştirme Yöntemleri”, Avrupa Birliği İle Bütünleşme
Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, Alfa Yayını, Birinci Baskı İstanbul, Ekim 2002, s.209

28
almak sorumluluğudur. Hizmetin kim tarafından sunulduğu konusu ise, daha çok
amaçlanan sonuçlara, hangi araçlar yoluyla ulaşıldığını belirlemektedir.74

Bu bağlamda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi hizmetin kendisiyle değil


sunuluş biçimi ile ilgili olmaktadır. Yani belediyeler özelleştirmeyle sadece hizmetin
takdimini değiştirmektedirler. Belediyeler özel sektöre devrettikleri hizmetlerden yine
sorumlu olmaya devam etmektedir. Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinde üretimi
yapan birimle denetimi yapan birim ayrılmaktadır. Belediye hizmetlerinin
özelleştirilmesiyle özel sektör üretici, belediye ise denetici birim olmaktadır. Belediye
hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarının öncelikli olarak nedenlerinin ardından da
amaçlarının irdelenmesi ile konunun daha iyi anlaşılabileceği düşünülmektedir.

1.3.1 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Nedenleri

Devletin iktisadi hayattaki rolünde önemli değişmelere yol açan “sosyal devlet
anlayışı” ve “hızlı kentleşme süreci”, kentsel hizmetlere yönelik talepte büyük bir artış ve
çeşitliliği beraberinde getirmiştir. Diğer taraftan iktisadi buhran sonrası oluşan piyasa
ekonomisinin yetersizliği düşüncesi yaklaşık elli yıllık aradan sonra devletçiliğin de
yetersiz olduğu yönündeki düşünceye yerini bırakmıştır.75

Yaşanan bu değişimle birlikte hizmet beklentileri gün geçtikçe artan ve çeşitlenen


kent nüfusuna, yerel hizmeti götüren en etkin yerel yönetim birimleri olarak belediyelerin
ise ne kadar yeterli mali kaynaklara, gelişmiş teknik donanımlara ve belediyecilik alanında
eğitilmiş yeterli uzman personele sahip olup olmadıkları tartışılan bir konu olmaktadır.
Günümüzde artık pek çok ülkede belediyeler yerel halka daha iyi hizmet götürebilmek için
özel sektörün kaynaklarından istifade etmekteler, hizmetin etkinliği için özelleştirme gibi
esnek ve rasyonel yollara başvurmaktadırlar.

Belediye hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarının başladığı ülkelerden birisi olan


Amerika'da özelleştirme yöntemine başvurmadan hizmetleri yürüten kent sayısı oldukça
azdır.76 Bunda devlet geleneğinin ve bazı uygulamaların etkili olduğu görülmektedir.
1970'li yıllarda, yerel yönetimlerin kamu harcama yetkileri kısıtlanmıştır. Yine 1985
yılında Amerikan Kongresi bütçe denkliğini sağlamak için harcamaları sınırlama yönünde

74
MUTER, a.g.k., s.146
75
Güneri AKALIN, “Yerel Yönetimlerin İktisadi Teşebbüsleri”, ÇYYD, Cilt 3, Sayı 6, Ekim 1994, s. 21
76
STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI, Yerel Yönetimler ve Özelleştirme, Sav Yayınları, Ankara,
1995, s.13

29
bir yasa kabul etmiştir. 1980'lerde Amerikan yönetimi, “Gelir Paylaşımı” programından 33
yerel yönetime 4 milyar dolar katkı sağlarken bu yardım fonları daha sonra tamamen
ortadan kaldırılmıştır.77

İnsanların belediye hizmetlerine olan taleplerini artırmaları, buna rağmen daha az


vergi vermek istemeleri belediyeleri yeni hizmet sunma yöntemleri arayışına yöneltmiştir.
Amerikan Belediye Başkanları Birliği'nin yaptığı bir ankete göre belediyelerin % 40'ı para
sıkıntısı yüzünden özelleştirmeye başvurmuştur.78

Araştırmalar yerel hizmetlerde özelleştirmenin, maliyeti önemli oranda düşürdüğünü


göstermektedir. Özelleştirmenin özellikle, çöp toplama, sokakların temizliği, kentsel
altyapı, toplu taşımacılık, muhasebe denetim, bilgi işlem ve planlama gibi yönetim
hizmetlerinde çok daha başarılı olduğu ortaya çıkmıştır. Kolluk görevleri, itfaiye, atık
suların temizlenmesi, halk sağlığı, araçların bakım ve onarımı gibi hizmetler, diğerlerine
nazaran daha az özelleştirilmesine rağmen, hizmet kalitesinde bir azalma olmadan,
bunların da maliyetlerinde önemli tasarruf sağlandığı gözlenmiştir.79

Bu bağlamda özelleştirme yöntemine başvurulmasının en büyük nedenlerinden birisi


kaynak kullanımında etkinliği sağlamaktır. 1984 yılında Türkiye'de kamu ve özel
işletmeler arasındaki mukayese üzerine yapılan “Maliyet Kontrolü Üzerine Özel Sektör
Anketi” (Private Sector Survey on East Control) sonuçlarına göre kamu işletmelerinin israf
içinde, popüler baskılara dayanamayan, duyarsız bürokratik kırtasiyeciliğe boğulan bir
vaziyette bulunduğu tespit edilmiştir. Kamudaki israfın dörtte birinin basit yönetim
kararlarıyla giderilebileceği tespit edilmiştir.80

Türkiye’de özelleştirme uygulamalarına yakın bir dönemde başlanmıştır. Merkezi


yönetimde 1980 sonrası özelleştirme anlayışı oluşmaya başlamış ve az da olsa özelleştirme
uygulamalarına gidilmiştir. Belediye hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarının 1990'lı
yıllardan sonra hız kazandığı görülmektedir. Ülkemizde belediye hizmetlerinin
özelleştirilmesinde ise mali faktörlerin çok büyük ağırlığı olduğu görülmektedir. İktidarın,
belediye yönetimlerinde başka bir partide, merkezi yönetimde başka bir partide olması,
ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle tasarruf tedbirlerinin uygulanması ve

77
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s. 71
78
a.g.k., s.16
79
Calvin A.KENT, “Privativation of Public Functions: Promises and Problems”, Entrepreneurship and
Privatizing oj Government, (Edt. Calvin A.Kent), Quorum Boks, New York, 1987, s.5
80
Recep KÖK, KİT-Özelleştirme Modelleri ve Türkiye Üzerine Bir Uygulama, Atatürk Üniversitesi,
Basımevi, Erzurum, 1993, s.17

30
belediyelerdeki aşırı istihdam sorunu, belediyeleri yeni arayışlara itmiştir. Belediyeler
içinde bulundukları mali krizden kurtulmanın yolunu özelleştirmede görmektedir.
Belediyelerdeki özelleştirme uygulamalarının kâr eden hizmet alanlarında değil de bilhassa
zarar eden hizmet alanlarında gerçekleşmesi olayın ekonomik boyutunun ağırlığını
göstermektedir.81 Bugün belediyelerin birçoğu toplu taşıma, sokakların temizliği, çöp
toplama, sayaçların okunması, altyapı gibi hizmetleri özelleştirmiştir.

Ancak belediyelerin hizmetlerini özelleştirmesinde sadece ekonomik ve mali


nedenler değil başka bir takım nedenlerde etkili olabilmektedir. Bu çerçevede, devlet
felsefesindeki değişiklikler gibi siyasi nedenler; kalifiye eleman yokluğu veya istihdamının
pahalı oluşu, teknolojiyi takip edememek vb. çeşitli idari nedenlerle belediyeler bazı
hizmetlerini özel sektöre ihale etmişlerdir. Bununla birlikte yerel yönetim hizmetlerinin
sunulmasında, başta özel sektör olmak üzere, yerel yönetim dışındaki kuruluşların daha
ağırlıklı bir rol oynaması gerektiği görüşü genellikle hizmetlerin daha düşük maliyetle
sunulabilmesi, yeterince karşılanamayan hizmetlerin sağlanması, yerel yöneticiler
üzerindeki ağır mali ve idari yükün hafifletilmesi, rekabetin özendirilmesi yoluyla
etkinliğin ve verimliliğin artırılması, girişimciliğin özendirilmesi, yeni iş alanları
oluşturulması ve ekonomik büyümenin hızlandırılması vb. temel gerekçelere
dayanmaktadır.82

Özelleştirmeyi ihtiyaç haline getiren nedenleri aslında birbirinden ayırmak güçtür


çünkü doğal olarak her bir nedenin diğeri ile ilişkili olması kaçınılmazdır. Ancak anlatımda
kolaylık sağlaması açısından, “iktisadi ve mali nedenler”, “siyasi nedenler”, “idari
nedenler” şeklinde incelenmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.

1.3.1.1 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin İktisadi ve Mali Nedenleri

Özelleştirmeyi gündeme getiren başlıca iktisadi gerekçe, kıt kaynakların etkin


kullanım ihtiyacıdır. Bu neden, özel sektörün mal ve hizmet üretiminde iktisadi kaynakları
kamu sektörüne göre daha etkin kullandığı varsayımına dayandırılmaktadır. Kâr motifi ile
üretim faaliyetini gerçekleştiren özel sektör yönetim anlayışı, teknolojik değişikliklere
ayak uydurma ve yeniliklere açık olma, sahip olduğu dinamizm ve iktisadi faaliyetin
sonuçlarından doğrudan kendisinin etkilenmesi sebeplerine bağlı olarak, daha rasyonel

81
a.g.k., s.17
82
EMREALP, HORGAN a.g.k., s.14-20

31
hareket edebilmektedir. Özel sektörün etkin kaynak kullanımını sağlayan diğer unsur ise,
iktisadi faaliyetleri ile ilgili kararlarda piyasa mekanizmasının göstergelerini esas alması,
üretim faaliyetini arz ve talep şartlarına bağlı olarak gerçekleştirmesi ve piyasa faktörlerine
duyarlı davranmasıdır. Kamu sektörü, amaç ve karar mekanizmasının işleyişi dolayısıyla
rekabete dayanan piyasa mekanizmasından uzak göstergelerle faaliyet göstermekte ve
kaynak israfına yol açabilmektedir. Özel sektör etkin kaynak kullanımını
gerçekleştirebilme yanında, yönetim anlayışıyla üretim faktörlerinin verimliliklerinde de
artış sağlayabilmektedir.83

Diğer taraftan belediyelerin kanunların kendilerine yüklemiş olduğu bütün işlevleri


kendilerinin yapmaları ise hem mümkün değil, hem de gereksizdir. Çünkü belediyelerin
tüm hizmetleri kendileri yapmaları durumunda her hizmet için yeni bir organizasyon araç,
gereç ve personel istihdamları ortaya çıkacaktır. Ayrıca bazı hizmetler için üstün teknoloji
ve bilgi gerekli olmaktadır. Bu durumda hizmetlerin yürütülmesinde gereksiz harcamalar
yapılacak, zaman zaman makine, araç-gereç ve personel bakımından atıl kapasite meydana
gelecektir.84 Bu durumun ise var olan mevcut kaynaklarını verimli etkin ve verimli şekilde
kullanamayan belediyeleri iyiden iyiye daha zor duruma düşüreceği açıktır.

Tekellerin bulunmadığı, üretimde çok sayıda firmanın yer aldığı endüstrilerde


işletmeler daha kârlı ve verimli çalışabilir. Kârlı ve verimli çalışan işletmelerde hizmetin
maliyeti düşeceğinden zorunlu borçlanma gereği de kalmayacaktır. Devlet ya da
belediyeler özelleştirmeyi gerçekleştirirse, kamu hizmetlerinin finansmanı için borçlanma
gereği duymayabilir ve kaynaklarını başka alanlara kaydırarak uzun süre vergileri de sabit
tutabilirler.85

Dolayısıyla devlet, özelleştirme uygulamaları ile gelir kaynağı elde edebilmektedir.


Devletin ya da diğer kamu kurumlarının vergileri artırmadan ve borçlanmaya gitmeden
gelir elde etmesi ise, özelleştirmeyi kısa vade de borçlanmanın alternatifi olarak görmeye
sebep olmaktadır.86

Bildiğimiz gibi devlet bazı kamusal mal ve hizmetlere sübvansiyon uygulamaktadır.


Bu nedenle bu malların gerçek değeri ortaya çıkmamakta, kamu işletmeleri ürettiği malları
gerçek değerinden satamadıkları için zarar etmekte ve zararını da devlet bütçesinden

83
ALPER, a.g.k., s. 35
84
Bilal ERYILMAZ, “Belediye Hizmetlerinin Yürütülmesinde Alternatif Kurumsal Yöntemler”, TİD Yıl:61,
S.382, Mart, 1989, s.22
85
KÖKSAL, a.g.k., s.18
86
CEVİZOĞLU, a.g.k., s. 31

32
karşılamaya çalışmaktadırlar. Kamu mallarının ucuz olması nedeniyle israf edildiği ve
kamu kaynaklarının savurganlıkla kullanıldığı yapılan araştırmalarda görülmüştür. Devlet
ya da belediyeler özelleştirmeyi gerçekleştirirse, kamu hizmetini daha ucuza mal edebilir
ve kaynak israfı önleyebilir. Böylece zarar eden kamu işletmelerinin de zararını ödemekten
kurtulabilir; belirtildiği gibi gelir sağlayabilir.87

Özelleştirmenin gelir kaynağı sağlaması noktasında belediyeleri düşünecek olursak;


aynı şekilde özelleştirme uygulamaları ile özel sektöre devredilen yerel hizmetlerden
belediyelerde önemli gelirler elde edeceklerdir. Bu da, kamu hizmetlerinin finansmanında
önemli bir mali destek sağlayacaktır. Ancak belediyeler için durumun biraz daha farklı
olduğunu kabul etmek gerekmektedir.

Zira yerel yönetimlerin merkezi yönetime oranla gelirlerini mali mekanizmalarla


artırabilme imkanları daha kısıtlı olduğu için, bu yönetimlerin ağır hizmet
yükümlülüklerini yerine getirmede özelleştirmeden daha sık faydalanma yoluna
başvuracakları düşünülebilir.88

Belediyelerde başarıyı sağlayan önemli etkenlerden birisi belediyelerin yeterli oranda


mali kaynaklara sahip olmalarıdır. Bir yerel yönetim birimine yeterli hizmet, yetki ve
sorumluluk verilip, bu hizmetlerin mali yükünü karşılayacak finansman olanakları
sağlanmazsa, yerel yönetim için hizmet, sorumluluk ve yetkisi boş kavramlar olmaktan
öteye gidemeyecektir. Yerel yönetimler merkezi idare gibi üretim faaliyetlerine
girişebilmek için kaynak tedarik etmek ve kullanmak zorundadır. Fakat yerel yönetimlerin
merkezi idare gibi vergilendirme yetkisi yoktur. Bu nedenle yerel yönetimlerin gelirleri
yapacakları hizmetleri yerine getirmede yeterli olmamaktadır.89 Dolayısıyla gelirlerini
artırmada merkezi yönetime oranla daha çok zorlanan yerel yönetimler için özelleştirme
daha bir anlamlı hale gelmektedir.

Ülkemizde de yerel yönetimler günümüzde artık bütün hizmetlerini kendi örgüt ve


personeli ile yapamayacağını, yapılanların ise piyasaya göre çok pahalı gerçekleştiğinin
bilincine varmaya başlamışlardır. Bu nedenle, yerel yöneticiler bazı işletmelerini özel
sektöre kiraya vermekte bazı alanlardaki kamu tekellerini kaldırmaktadırlar. Ülkemizdeki
gelişmelerle ilgili ayrıntılı bilgiler üçüncü ve dördüncü bölümde yer almaktadır.

87
ALTINTAŞ, a.g.k., s.52
88
MUTER, a.g.k., s 145
89
Halil NADAROĞLU, Mahalli İdareler, 6.Baskı, İstanbul, 1998, s.126

33
1.3.1.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Siyasi Nedenleri

Özelleştirmenin siyasi nedenlerini savunanların görüşüne göre, özelleştirme ile


demokrasi arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde nasıl
ki demokrasi ile sağlanmaya çalışılan bir seçim hürriyeti varsa ekonomide de teşebbüs
hürriyeti olmalıdır. Demokrasiyi benimsemiş olan ülkelerde halk istediğini yönetime
getirebilmekte, istemediğini de yönetimden uzaklaştırabilmektedir. Ayrıca demokrasi ile
yönetilen ülkelerde yönetim otoritesi çeşitli gruplar arasında (siyasi partiler, sendikalar ve
sivil toplum kuruluşları) bölüşülmüştür. Buna bağlı olarak demokrasi ile idare edilen
ülkelerde teşebbüs hürriyetini sınırlayan engeller de ortadan kaldırılmalıdır. Böylece
vatandaşlar mal ve hizmet tercihinde daha çok alternatife kavuşabilmektedir.90

Bütün demokratik ülkelerde yerel idareler ise, siyasal sistemin en önemli ve


vazgeçilmez kurumları olarak görülmektedir. Demokrasi eğitimi ve tecrübesi büyük ölçüde
yerel düzeyde başlamakta ve merkeze doğru gelişmektedir. Bu gelişme süreci içinde, yerel
yöneticiler halkın yerel ihtiyacını daha iyi ve verimli bir şekilde karşılayabilmek için çeşitli
hizmet üretim ve dağıtım yöntemleri bulmaya, uygulamaya ve geliştirmeye
çalışmaktadırlar. İşte bu bakımdan, yerel idareler, kamu hizmetlerinin yürütülmesindeki
verimli ve etkili metotların geliştirilmesine imkan sağlayan önemli yönetim kurumları
olmaktadır. Her ülkede merkezi idare tek bir yapı ve işleyiş düzeni içinde yer aldığı halde,
yerel idareler çok sayıda ve çeşitli işlevlerle yükümlü demokratik örgütler niteliğindedir.91
Bununla birlikte yerel yönetimler demokratik denetimin ya da halk denetiminin sağlanması
açısından da en elverişli birimlerdir. Çünkü yerel yönetimlerde temsilci organ ve seçmenler
arasındaki fiziksel, kişisel ve toplumsal yakınlık ulusal düzeyde olduğundan daha
fazladır.92

Belediye hizmetlerinin özelleştirilme uygulamalarının önemli nedenlerinden birisi de


ülke içindeki genel siyasi eğilim olmaktadır. Daha önce de özelleştirmenin genel
amaçlarında ifade edildiği gibi özelleştirmenin siyasi bir tercih olarak uygulanabilmesi için
siyasal iktidarın iradesi gerekmektedir. Bu bağlamda ülke idaresinde özelleştirme
konusunda bir fikir birliği oluşmuşsa, bu durum ister istemez yerel yöneticileri de
etkilemektedir. Bu bağlamda genel iktidarın ve yerel iktidarın özelleştirmeyi savunan bir

90
Musa EKEN, Bilal ERYILMAZ, “Mahalli İdarelerde Özelleştirme Politika ve Uygulamaları” TİD, Yıl:62,
S.387, Haziran 1990, s.57
91
Nuri TORTOP, “Yönetim Sistemimiz içinde Belediyelerin Önemi, Sorunları ve Yeni Düzenlemeler”, AİD,
C.18, S.4, Aralık 1985, s.7
92
Semih H. ERYILDIZ, Yerel Yönetimde Yeniden Yapılanma, Türkiye Sosyal, Ekonomik, Siyasal,
Araştırmalar Vakfı Yayını, Ankara, 1989, s. 8

34
partinin elinde olması da belediyelerde özelleştirme uygulamalarının başlıca sebeplerinden
olmaktadır. Örneğin ülkemizde 1983 yılında iktidara gelen Anavatan Partisi, 1984 yılında
mahalli idarelerin önemli bir kısmını kazanınca, parti ve hükümet programlarındaki
özelleştirmeye yönelik ilkelerin belediye uygulamalarına da yansımış olması buna bir
örnek teşkil etmektedir.

Bir diğer neden de sendikaların belediye üzerindeki baskılarını azaltmaya çalışmak


şeklinde ifade edilebilir. Sendikalar, çalışanların menfaatlerini korumaya yönelik meslek
teşekkülleri olmakla birlikte, bir kitle örgütü olmalarının doğal sonucu olarak, potansiyel
bir siyasi güce de sahiptirler. Özelleştirme, bir kısım yerel hizmetlerin özel sektöre devrini
gerçekleştirerek, sendikal hareketin belediye üzerindeki güç ve baskısını zayıflatmakta ve
böylece de belediyede idareyi elinde tutan siyasi şahısların baskı yapma imkanını ortadan
kaldırmaktadır. Sonuç, sendikaların hem mesleki, hem de siyasi güçlerinin azalması
şeklinde ortaya çıkmakta ve sendikaların siyasi karar merkezlerine etki imkanlarını
azalmaktadır.93 Bunu daha da genişletirsek; özelleştirme, yerel hizmetlerin yürütülmesi
konusunda yerel yönetimler üzerinde söz konusu olabilen, merkezi idarenin ve seçmenlerin
siyasi etki ve baskılarına karşı da bir kalkan görevi görerek, hizmetin politik tercihler ve
şahsi çıkarlar gibi subjektif unsurlar yerine, hizmetin gerekleri gibi objektif unsurlar
tarafından yönlendirilmesine de imkan verecektir.

Son olarak daha önce de belirtilmiş olduğu gibi yerel yöneticilerin kısa dönemde
başarılı hizmet sunma istekleri ve gayretlerini de, özelleştirmenin siyasi nedenlerine
eklemek gerekmektedir.

1.3.1.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin İdari Nedenleri

Günümüzde belirtildiği gibi devlet tarafından sunulan hizmetlerin miktarı artmıştır.


Buna bağlı olarak kamu kurumlarının yapısı büyümüş, işleyişi karmaşık bir hal almıştır.
Kamu kurumlarında görülen bu hantal yapının ise sunulan hizmetlerin verimliliğini
olumsuz yönde etkilemekte olduğu bilinen bir gerçektir. Kamu kurumlarının yapı ve
işleyişindeki sıkıntılar tahmin edilebileceği gibi bir kamu kuruluşu olarak belediyeler
içinde problem oluşturmaktadır. Örneğin vatandaşlar herhangi bir iş yerinin açılması için
veya bir yapı izni alabilmek için bazen defalarca belediyeye gidip gelmek durumunda

93
Yusuf ALPER, İktisadi ve Sosyal Sonuçlarıyla Özelleştirme, Sağlık-İş Yayınları, Ankara, 1994, s.38

35
kalmaktadırlar. Bu tür idari formaliteler ise belediyeleri halkın gözünde yapılacak işleri
zorlaştıran bir birim haline getirmektedir.

Asıl önemlisi söz konusu idari formalitelerden dolayı çoğu zaman kamu idareleri
idari performansı artırmada teşvik edici yöntemleri geç uygulamaktadır. Oysa günümüzde
ulaşım, haberleşme ve teknolojideki hızlı gelişmeler kararların anında alınıp uygulamaya
konulmasını gerektirmektedir. Bununla birlikte kamu idarelerinin başındaki bürokratlar da
çoğu zaman verimlilik ilkelerine aykırı çalışmaktadır. Gerek kanundaki birtakım
boşluklardan dolayı gerekse ürettikleri hizmetleri belli siyasi görüşlere sunmalarından
dolayı sorumlulukları söz konusu olmamaktadır.94 Bu durum belediyeler içinde geçerli
olmaktadır. Buna karşılık daha önce de belirtildiği gibi rekabet ortamı içerisinde kâr
sağlama amacı ile çalışan özel sektörü bu durum sürekli olarak performansını artırıcı
tedbirler almaya yöneltmekte; sonuçta verimliliği artırmaktadır. Aynı zamanda özel sektör
teknolojideki değişiklikleri daha yakından takip edebilme imkanına da sahiptir.

Bu bağlamda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin idari nedenlerinden bir tanesi,


belediyelerin bürokratik yapısının hantal olmasından kaynaklanan zaman kayıplarının
gittikçe artmasıdır. Nitekim kamu kurumları, yapı ve personel bakımından ne kadar
büyürse, bürokratların gücü de o denli artmaktadır. Bürokratlar, bütçe ve kamu
harcamalarını düzenlerken, yetki paylaşımına sebep olabilecek kadroların sayısını sınırlı
tutup, yetkileri kendilerinde tutacak kalemleri arttırmak eğilimindedirler. Bürokratların
yetkilerini devretmeksizin, kurumları büyütme eğilimleri, bürolarda ciddi etkinlik kaybına
neden olmaktadır. Kırtasiyecilik büroda yetki devretmeksizin, hatta kendinde toplayarak
büyümenin sonucudur.95 Bununla birlikte kırtasiyeciliği arttıran diğer bir etken de, hizmet
birimlerindeki yanlış örgütlenmelerdir. Bazı durumlarda, aynı hizmetin çeşitli bölümleriyle
ilgili fakat farklı kişiler tarafından yönetilen bir dizi örgütsel birimle karşılaşılmaktadır. Bu
durum yetki çatışmalarına sebep olmakta bunun sonucunda da işler gecikmektedir.96

Belediyelerdeki bürokratik engellemeler bir taraftan kırtasiyeciliğe, dolayısıyla da


zaman kayıplarına neden olurken diğer taraftan da yönetimler arası iş birliği kurulmasını
engellemektedir. Böylelikle “etkinlik” ve “verimlilik” azalmaktadır. Belediyeler arasında iş
birliği olmadığı için her belediye kendi ihtiyaçlarını yine kendi imkanlarıyla karşılamaya
çalışmaktadır. Bir başka deyişle, her belediye kendi kendine yeterli olma eğiliminde

94
KÖKSAL, a.g.k. s.21
95
Kenan BULUTOĞLU, Kamu Ekonomisine Giriş, Üçüncü Baskı, İstanbul, 1981, s.134-135
96
Firuz Demir YAŞAMIŞ, “Çukurova Projesi Deneyimleri Işığında Belediyelerde Reorganizasyon ve
Örgütsel Gelişme”, TİD, Mart 1988, 60. Yıl Özel Sayısı, S.378, s.437

36
olmaktadır. Oysa bu durum, araç, gereç ve kamu binalarına yapılan harcamaları
arttırmakta, atıl kapasitelerin ve gizli işsizliğin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Buna
karşılık özel kesimin uyguladığı hizmet yöntemleri kamuya göre daha pratik ve daha az
bürokratiktir. 97

Belediyeler arası işbirliğinin olmaması hizmet birimleri arasında kopukluğa, amaç ve


hedeflerde süratli sapmalara yol açmaktadır. Birçok belediyede büyük masraflarla kurulan
bir kısım birimler ve teknik donanım sadece mevsimlik olarak çalışabilmektedir. Bu da
kamu harcamalarını arttıran ve atıl kapasitelere neden olan önemli bir etmendir.98 Buna
karşılık özel sektörde maliyeti düşüren unsurların başında işbirliğinin gelmesi dikkat
çekmektedir. Bunun için belediye hizmetlerinin özel firmalara devredilmesi sonucunda
hizmetlerin daha etkin ve zamanında yerine getirilebileceğine inanılmaktadır.

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin bir diğer idari nedeni de, teknik personel
yetersizliği ve aşırı istihdamdır. Belediyelerin görevlerini yerine getirebilmeleri için,
personel yönünden güçlü olmaları gerekmektedir.99 Ülkemize baktığımızda da
belediyelerimizde etkin bir personel rejimi sağlanamamış olduğu; siyasi etki ve baskılar
sonucunda, aşırı istihdam meydana gelmiş olduğu görülmektedir.

Ayrıca belediyelerin ihtiyacına uygun personel yetiştiren hizmet öncesi kurumları


olması gerekmektedir. Öte yandan siyasi birimden olan belediye başkanlığının etkisi hatta
baskısı nedeniyle, personel kadrosunda sık sık değişiklikler yapılması, iyi nitelikte
personeli belediyelerde görev almaktan alıkoymaktadır.100

Özelleştirilmenin gerçekleştirilmesiyle, piyasada rekabet ortamının gelişmesi gerçek


üretim maliyetlerinin ortaya çıkmasına yardımcı olmaktadır. Böylece özel ve kamu sektörü
kuruluşlarının eşit şartlar altında daha verimli çalışmaları gerçekleştirilebilecektir. Özel
teşebbüste faaliyetlerin amacını oluşturan kâr motifi, kamu kuruluşlarında görülen bütçe
büyütmek isteklerini sınırlayacak ve uzun dönemde kamu kesiminin aşırı büyümesini
önleyecektir. Bununla birlikte kamu kesimindeki personel harcamalarında da önemli
tasarruflar sağlanabilecektir. Çünkü kamu yöneticileri üzerinde kamu sendikaları baskısı da
bir ölçüde hafifleyecektir. Özelleştirme ile zaman kaybı önlenerek kamudaki kısa vadeli

97
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m. s.55
98
a.g.m., s.84
99
Nuri TORTOP, Kamu Personel Yönetimi, İkinci Baskı, İlksan Matbaası, , Ankara, 1988, s.277
100
a.g.k., s.279

37
projeleri büyük bürokratik engellerle karşılaşmadan yürütmek imkanı da
bulunabilecektir.101

Yerel yönetimler için hayati önem taşıyan “vesayet” uygulamaları da yine


hizmetlerde özelleştirme uygulamalarına gidilmesinde diğer bir idari nedeni
oluşturmaktadır. Kısaca “yerinden yönetim kuruluşları üzerinde, kamu yararını sağlama
amacına yönelik olarak merkezi yönetimin uyguladığı bir denetim türü”102 olarak ifade
edebileceğimiz vesayet uygulamalarının yol gösterici, öğretici ve destekleyici olması,
hizmetlerin yürütülmesini geciktirmemesi yerel yönetimler bakımından önemli
103
olmaktadır. Ancak genelde uygulamada vesayet denetimi çok sayıda makam tarafından
kullanıldığında işlerin gecikmesine sebep olabilmektedir. Nitekim ülkemizde de merkezi
idare, yerel yönetimler üzerinde vesayeti çeşitli şekillerde kullanabilmektedir.104

1982 Anayasası'nın 127’inci maddesine göre; yerel yönetimler, “... mahalli


hizmetlerin, idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde
birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi
karşılanması amacıyla...” merkezi idarenin vesayet denetimine tabidir. Buna göre, merkezi
idare yerel yönetimler üzerinde hem “hukukilik” hem de “yerindelik” denetimi yetkisine
sahip olmaktadır. Ayrıca Anayasamızda yer alan hüküm, vesayet denetiminin temel
unsurlarını ortaya koymaktadır. Anayasamıza göre bu denetimin genel amaçları;105

- Mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesini


gerçekleştirmek,

- Kamu görevlerinde birliği temin etmek,

- Toplum yararını korumak,

- Mahalli ihtiyaçları gereği gibi karşılamaktır.

Görüldüğü üzere vesayet denetiminin amacı, yalnızca kanun ve şekli şartlara


uygunluğu sağlamak değildir. Bunların yanı sıra vesayet denetiminden beklenen, kamu
hizmetlerinde verimlilik ve etkinliğin arttırılması olmalıdır. Fakat vesayet uygulamalarının
sınırlarının genişlemesi özerkliğin sınırını daraltmaktadır. Zira özerklik ile idari vesayet

101
KÖKSAL, a.g.k. s.22
102
Tahir AKTAN; “Mahalli İdarelerde Vesayet Denetimi”, AİD, C. 9, S. 3, Eylül 1976, s. 4
103
Nuri TORTOP, “Belediyeler ve Yeni Düzenlemeler”, AİD, C.18, S.4, Aralık 1985, s.11
104
TORTOP, a.g.k, s.13
105
TÜRK BELEDİYECİLİK DERNEĞİ, Belediyelerimize Rehber, Konrad Adenauer Vakfı Ortak Eğitim
Projesi Yayını, Ankara, 1992, s.59

38
arasında ters orantı vardır. Özerklik artınca idari vesayet azalır. İdari vesayetin her
genişlemesi özerkliği zedeler.106

“Tüzel kişiliği olan mahalli idarelerin, idari ve mali alanlarda haiz oldukları karar
ve hareket serbestisi”107 olarak tanımlanan “özerklik”, yerel yönetimler için son derece
önem teşkil eden bir konudur. Bir yerel idarenin idari yönden özerk olabilmesi için ise
kesin karar alma yetkisi, organlarının bağımsızlığı ve parasal olanaklarının bulunması ge-
reklidir. Özerklik için özerk kuruluşların yalnız serbestçe oluşturdukları veya seçtikleri
organlar tarafından karar alma hakkına sahip olmaları yeterli değildir. Bu idarelerin mali
özerkliği de, yani harcamalarında da merkezi idarenin baskısı olmaksızın harcama
yapmaya yetkili olmaları gereklidir. Özerkliğin amacı, bazı makam ve kişilere otorite,
nüfuz sağlamak değildir. Hizmetlerin çabuk, basit, ucuz ve daha iyi görülmesini
sağlamaktır. Ayrıca özerklik gecikmeleri önler, kurumların zarar yerine kâr etmelerini
sağlar. Bunlara ek olarak politik baskı ve müdahaleleri önler. Gereksiz para ve malzeme
kullanılmasına engel olur.108 Bu nedenlerden dolayı yapılan idari vesayet özerkliği
zedelememelidir.

Belediyelerin uygulamada merkezi yönetimin ağır vesayet denetimi altında olmaları,


özellikle yerel gelirlerini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun için yerel yöneticiler
sürekli olarak merkez makamlarının denetiminden kurtulma yollarını aramaktadırlar.
Özelleştirme büyük ölçüde, böyle bir kaçışı mümkün hale getiren yol olmaktadır.109

Belediyeleri hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına iten bir diğer neden ise


kentleşme ve beraberinde getirdiği nüfus artışından kaynaklanan sorunlar olmaktadır.
“Sanayileşme ve ekonomik gelişmeye koşut olarak kent sayısının artması ve kentlerin
büyümesi sonucunu doğuran; toplum yapısında artan oranda örgütleşme, iş bölümü ve
uzmanlaşma yaratan; insan davranış ve ilkelerinde kentlere özgü değişikliklere yol açan
bir nüfus birikim süreci” olarak tarif edilen “kentleşme”, kentlerin nüfusunun artmasına,
eğitim düzeyinin yükselmesine, en önemlisi de kamu hizmetlerine olan talebin artmasına
neden olmaktadır. Bu durum ise belediyelerin hizmet sunma anlayışında değişiklikler
meydana gelmesine neden olmaktadır.110

106
Osman MERİÇ, “Yerel Yönetimlerin Özerkliği”, ÇYYD, C.1, S.2, Mart 1992, s.57
107
Şeref GÖZÜBÜYÜK, Türkiye’de Mahalli İdareler, TODAİE Yayını, Ankara,1967, s.2
108
Nuri TORTOP, “Yeni Demokratik Yapılanma, AİD, C.25, S.2, Haziran 1992, s.63
109
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m, s.55
110
Ruşen KELEŞ, Kentleşme Politikası, İmge Kitapevi, Ankara, 1990, s.5

39
Sonuç olarak yerel yönetimleri özelleştirmeye iten idari nedenleri; vesayet denetimi,
kırtasiyecilik ve bürokrasinin yavaş işlemesinden kaynaklanan zaman kaybı, teknik
personel yetersizliği ve istihdam sorunu ile kentleşme olarak sıralamak mümkündür.

1.3.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Amaçları

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinde de aslında genel olarak özelleştirme


uygulamalarına gidilmesinde genel geçerli olan amaçlar etkili olmaktadır. Ancak
belirtildiği gibi yerel düzeyde gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları, ulusal düzeyde
gerçekleştirilenlere göre etkinlik ve rekabet açısından farklıdır. Çağımızda yaşanan
gelişmeler de yerel düzeyde gerçekleştirilmeye çalışan özelleştirme uygulamalarını her
geçen gün biraz daha önemli hale getirmektedir. Ancak bununla birlikte unutulmaması
gereken bir husus özelleştirmenin sorunların çözümü için mutlak ve tek çıkış yolu
olmadığıdır. Nitekim bir hizmette uygulanan özelleştirme yönteminin diğer bir hizmette
uygulanması ile aynı verim sağlanamayabilir hatta yerel yönetim biriminin bir hizmetinde
kullanıp başarı sağladığı yöntemi diğer yerel yönetim biriminin de aynı hizmette
kullanması halinde aynı verimi sağlaması mümkün olamayabilir.

Dolayısıyla özelleştirme, sorunların tümünü çözecek bir yaklaşım olarak


görülmemelidir. Kurumsal amaçların gerçekleştirilmesine yönelik bir araç, bir yöntem
olarak kabul edilmelidir. Özelleştirme yalnızca iktisadi bir olgu değil karmaşık bir sosyo-
ekonomik süreçtir. Özelleştirmenin genel amaçları, yerel yönetimlere şu biçimlerde
uyarlanabilir;111

a) Yerel yönetimin, asli işlevlerine dönmesini sağlayarak, yerel hizmetlerin


sunulmasında daha çok denetleyici ve düzenleyici bir işleve sahip kılmak,

b) Yerel hizmetlerin yürütülmesinde etkinlik ve verimlilik sağlamak,

c) Yerel yönetimin borçlanma ihtiyacını azaltarak bütçe açıklarını gidermek,

d) Özel kesime yeni iş olanakları sağlayarak, özel kesimin ve dolayısıyla yerel


ekonominin gelişmesini sağlamak,

e) Sendikaların pazarlık gücünü azaltarak, yerel yönetim üzerindeki mali ve siyasal


baskıları hafifletmek,

111
BOZLAĞAN, “Yerel Hizmetlerde Özelleştirme Yöntemleri”, s.208-209

40
f) Savunulan siyasal ve ideolojik felsefeyi hayata geçirmek.

Kamu yöneticilerinin (yerel yöneticilerin) özelleştirmeyi savunmakta ya da


uygulamaktaki temel amaçlarının mali ve siyasal nitelik olduğunu ileri sürenler vardır. Bu
yaklaşıma göre, hükümetler (yerel yönetimler) özelleştirmeyi, bütçe açıklarını azaltmak ya
da kapamaya yönelik (gelir sağlayıcı) bir araç olarak görmektedirler.

Yine bu konuda bir diğer bulgu da; gelişmiş ülkelerin piyasa ekonomisinin daha iyi
işlemesi için uygun rekabet ortamını oluşturmak, hizmetlerin maliyetini düşürmek ve
etkinliğini sağlamak amacı ile; gelişmekte olan ülkelerin ise genellikle bütçe açığını
kapatmak, dış borçları finanse etmek, kötü yönetim ve rüşvetle mücadele etmek amacı ile
özelleştirmeye başvurmakta olduklarıdır.112

Söz konusu bulgular ışığında belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin amaçları;


amaçlar ile aynı doğrultuda yer alan hizmetlerin özelleştirilmesini savunan görüşler ile pek
tabiî amaçların oluşumunu sağlayan nedenler birlikte değerlendirilerek aşağıda, “ekonomik
ve mali amaçlar”, “sosyal ve siyasal amaçlar” olarak ele alınmıştır.

1.3.2.1 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Ekonomik ve Mali Amaçları

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin ekonomik amaçlarından bir tanesi yukarıda


da belirtildiği gibi yerel hizmetlerin yürütülmesinde etkinlik ve verimlilik sağlamaktır.
Çünkü özel sektörün mal ve hizmet üretiminde iktisadi kaynakları kamu sektörüne göre
daha etkin kullandığı; kâr motifi ile üretim faaliyetini gerçekleştiren özel sektör yönetim
anlayışının, teknolojik değişikliklere ayak uydurma ve yeniliklere açık olma, iktisadi
faaliyetin sonuçlarından doğrudan kendisinin etkilenmesi sebeplerine bağlı olarak, daha
rasyonel hareket edebilmekte olduğu düşünülmektedir. Bunda ise özel sektörün iktisadi
faaliyetleri ile ilgili kararlarda piyasa mekanizmasının göstergelerini esas alması, üretim
faaliyetini arz ve talep şartlarına bağlı olarak gerçekleştirmesi ve piyasa faktörlerine
duyarlı davranmasının etkili olduğu daha önce de belirtilmişti.

Bu bağlamda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin ekonomik amaçlarının


başında pazar ekonomisine ivme kazandırma, belediyelerin ekonomideki rolünü ve payını

112
Orhan ŞENER, Dünya’da ve Türkiye’de Özelleştirme, (Edt Ergin ARIOĞLU), Türkiye Maden İşçileri
Sendikası Yayınları, Ankara, 1994 s.71

41
azaltma ve fiyatların rekabet ortamı içinde kendiliğinden oluşmasını sağlama gibi
tedbirlerin geldiğini söylemek mümkündür.113

Belediyelerin ekonomideki payının azaltılması ile birlikte özel kesime yeni iş


olanakları sağlayarak, özel kesimin ve dolayısıyla yerel ekonominin gelişmesini sağlamak
da hizmetlerin özelleştirilmesindeki ekonomik amaçlardan bir tanesi olmaktadır. Bu
şekilde belediyenin asli işlevlerine dönmesini sağlanarak, yerel hizmetlerin sunulmasında
belediyeleri daha çok denetleyici ve düzenleyici bir işleve sahip kılmak da başka bir
ekonomik amaç olmaktadır.

Yine bu amaçlarla belediye hizmetlerinin fiyatlarının piyasa şartlarına göre oluşması


sağlanarak belediyelerin zarar etmekten kurtulmaları amaçlanmaktadır. Nitekim yerel
yönetimlerin (belediyelerin) borçlanma ihtiyacını azaltarak bütçe açıklarını gidermek
belirtildiği gibi hizmetlerin özelleştirilmesinin bir başka amacını oluşturmaktadır.
Dolayısıyla görüleceği üzere genel amaçlarda da genel geçer olan; ekonomik amaçların
mali amaçları beraberinde getirmesi durumu belediye hizmetleri içinde geçerli olmaktadır.

Özelleştirme uygulamaları ile zarardaki belediye hizmetlerine ayrılan belediye


yardımının durdurulması ve belediye bütçesinin bunların yükünden kurtulması, kamu
kaynaklarının başka alanlara kaydırılması sağlanabilecektir.114 Bu bağlamda her geçen gün
biraz daha artan kentsel ihtiyaçların karşılanmasında kaynakların öncelikli hizmet
alanlarına kaydırılabilmesi bunun sonucunda da hem kaynakların etkin ve verimli bir
şekilde kullanılması hem de hizmetlerin vatandaşların istekleri doğrultusunda
gerçekleştirilebilmesi mümkün olacaktır.

Özel şirketlerde amaç, daha önce de ifade edildiği gibi şirketin devamlı büyümesi ve
kâr sağlamasıdır. Kamu şirketlerinde ise böyle bir amaç yoktur. Oysa her şirketin devamı
için büyümesi ve kâr etmesi gerekmektedir. Aksi halde kârlı çalışmayan şirketlerin
faaliyetlerinin devamı için yeni kaynak bulunması gerekir. Kamu şirketleri zararlarına
karşılık devlet ya da belediye bütçesini arkalarında gördükleri için verimli
çalışmamaktadırlar. Bu noktada özelleştirme uygulamalarının amaçlarından birisi de
belediye işletmelerinin kendi öz kaynakları ile ayakta kalabilmeleri ve bu işletmelerin
serbest piyasa şartlarına göre ekonomik ve verimli çalışmasını sağlamaktır denilebilir.

113
KÖK, a.g.k., s. 99
114
Rıdvan KARLUK, Türkiye’de KİT’ler ve Özelleştirme, Esbank Yayını, İstanbul, 1994, s.127

42
Belediyelere gelir sağlamak ve vatandaşları ekonomiye ve yönetime ortak etmek,
yatırıma dönüşme şansı olmayan küçük tasarrufları özelleştirme uygulamaları ile yatırıma
dönüştürmek; vatandaşları kamu ekonomisinde söz sahibi yapmak gibi amaçlar
belediyelerde özelleştirmenin ekonomik ve mali amaçları olarak sayılabilir.115 Bu
amaçların ise vatandaşları yönetimde söz sahibi yaparak; yerel demokrasinin işleyişine
olumlu katkı sağlaması mümkündür. Görüldüğü üzere ekonomik ve mali amaçlar ile sosyal
ve siyasal amaçlar iç içe geçmiş durumdadır.

1.3.2.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Sosyal ve Siyasal Amaçları

Mülkiyetin tabana yayılması, servetin ve gelirin yeniden dağılımı, sermayenin


yaygınlaştırılması, sermaye piyasasının geliştirilmesi, küçük tasarrufların yatırıma
dönüştürülmesi, halkta sermaye birikiminin sağlanması gibi amaçlar özelleştirmenin sosyal
amaçları arasındadır.116

Bilindiği gibi herkes kendi mülkiyetine daha iyi sahip çıkmaktadır. Ekonomiye ortak
olan vatandaşlar da ekonomideki aksaklığa anında müdahale ederek ya da tepki vererek
ekonomik kötü gidişatı durdurabilirler. Vatandaşların bu tepkilerinin sayesinde uzun
vadede ekonomik istikrarın daha iyi korunacağı düşünülebilir. Kısaca kişisel mülkiyetle
kaynakların daha etkin ve verimli kullanılması sağlanabilir.

Özel sektörde temel hedef belirtildiği gibi kâr maksimizasyonudur. Bu hedefe


ulaşmanın yolu da rakip firmalara göre daha kaliteli, ucuz ve halkın ihtiyaç ve isteklerine
uygun mal ve hizmet üretmekle gerçekleşecektir. Belediyelerin hizmetlerini sunarken
pazar payını kaybetme ve iflas etme gibi bir endişesi olmadığı için ürettiği mal ve
hizmetler halkın beklentilerinden uzak olmaktadır. Ekonomik ve mali amaçlarda da
belirtildiği gibi özelleştirme ile vatandaş istek ve taleplerine daha uygun hizmet üretimi
gerçekleşebilecektir. Bu aynı zamanda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin sosyal
amaçlarından olmaktadır.

Yapılan araştırmalar da kamu yararını güvence altına alacak tedbirler ihmal


edilmemek kaydıyla, özel teşebbüslerin kamu hizmetlerini daha ucuza ve kamu sektörü
standartlarına eş veya onlardan daha yüksek standart da sağlayabilmelerinin mümkün
olduğunu göstermektedir. Çünkü özel işletmelerin maliyet avantajları vardır. Bu ise öz

115
DOĞAN, a.g.k., s.124
116
ALTINTAŞ, a.g.k., s.37

43
kaynak yaratma ve gelir elde etme açısından merkezi idareye göre daha zor durumda
bulunan belediyeler için özellikle önem taşımaktadır. Kaynakları kıt olan belediyelerin
yerel hizmetleri özelleştirerek hizmetleri fiyatlandırması ve hizmetlerden yararlananların
hizmetin maliyetine katlanması sosyal adalet yönünden daha rasyonel bir yol olarak
görülebilir.

Belediyelerin yerel halkın daha iyi yaşam koşullarına kavuşması, beldenin daha güzel
ve daha yaşanabilir hale gelmesi için hizmet üretirken özel sektörden faydalanarak
alternatif yöntemlere ağırlık vermesi gerektiği ifade edilebilir.117

Bu bağlamda özelleştirme uygulamaları ile kentsel yaşam kalitesinin artırılması da


yine bir başka sosyal amaç olmaktadır. Ancak burada şunu eklemek gerekir ki;
özelleştirme uygulamalarının kentsel yaşam kalitesi üzerinde yaptığı etkileri tespit
edebilmek çok zordur. Bunun için önce yerel hizmetlerin belediye tarafından sunulduğu
andaki kaliteyi yani hemşehrilerin memnuniyet ve tatmin düzeyinin bilinmesi gerekir. Bu
tatmin düzeyi bilindikten sonra yerel hizmetlerin özelleştirilmesi gerçekleştirilmelidir.
Özelleştirme gerçekleştirildikten sonra hemşehrilerin tatmin düzeyini yeniden ölçmek ve
ona göre karar vermek gerekmektedir. Bu uygulamalar ise bugüne kadar
gerçekleşmemiştir. Özelleştirme uygulamaları ile ilgili özelleştirme kavramının yanında
yer alanların bu konuda söyledikleri sadece bireysel gözlemlerden kaynaklanmaktadır.118

Özelleştirmenin siyasal amacı, toplumda özel mülkiyet anlayışını hakim kılmak,


devletçi iktisat anlayışından liberal iktisadi anlayışa geçişi sağlamaktır. Zira devletin kendi
mülkiyetindeki işletmeleri özel kişi ya da kuruluşlara satması bu görüşü doğrular
niteliktedir.119

Bilindiği gibi belediye hizmetlerinin marjinal maliyetin altında halka sunulması,


belediyelerde reel olmayan istihdamın yapılması büyük ölçüde siyasal baskı sonucu
gerçekleşmektedir. Ayrıca belediyeler idari, mali ve yasal yönden siyasal erkin baskısı
altındadır. Belediye hizmetlerinin özelleştirmenin amaçlarından birisi de belediyeler
üzerindeki bu tür olumsuzlukları gidermektir. Özellikle de belirtildiği gibi sendika
baskılarını hafifletmek büyük ölçüde özelleştirme uygulamalarının amacını
oluşturmaktadır.

117
Enis YETER, “Belediyelerin İktisadi ve Ticari Teşebbüsleri”, TİD, Sayı 400, Eylül, 1993, s.91
118
ZENGİN, a.g.k., s.213
119
KÖK, a.g.k., s. 98

44
1.3.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Yöntemleri

Kamusal hizmetler alanında, maliyetlerde tasarruf sağlamanın yanında hizmetin


kalitesinde de artışa neden olan özelleştirme uygulamalarının, yerel yönetim hizmetlerinde
uygulanmasını öneren ilk kişi Avusturyalı bir yönetim profesörü olan Peter Drucker’dır.
Drucker, yerel yönetim hizmetlerinin özel şirketlere “ihale” yoluyla gördürülmesini
önermiştir. 1980 yılına gelindiğinde ise özelleştirme uygulamalarında KİT’ler yanında
yerel yönetim hizmetlerinde de hızlı bir şekilde özelleştirilmeye gidildiğini görmekteyiz.
Gerçekten de 1980 yılına gelindiğinde, özelleştirme uygulamalarında önder konumda olan
İngiltere’de birçok belediye hizmeti “ihale” yolu ile özel şirketlere gördürülmekteydi.120

Yasal olarak kentsel hizmetlerin büyük bir bölümünün ihale edilmesi zorunluluğu
bulunan İngiltere’de 1980’li yılların ilk yarısını kapsayan bir araştırmada, 22 farklı
özelleştirme yöntemi tespit edildiği belirtilmektedir. Bu listede hizmetlerin tümüyle ya da
kısmen özel sektöre devredilmesi seçeneklerinin dışına çıkılarak, örneğin sübvansiyon
düzenlemeleri, kupon yöntemi ve vergi teşviki gibi yöntemler özelleştirme olarak
görülmekte, hatta hizmetlerin gönüllü kuruluşlar eliyle yürütülmesi bile, bu listeye dahil
edilmektedir. Dolayısıyla böyle bir değerlendirme kapsamında, kamu hizmetlerinin kamu
dışında herhangi bir özel kişi veya kuruluş tarafından sağlandığı tüm yöntemlerin
özelleştirme olarak nitelenmesi söz konusu olmaktadır.121

Özelleştirme, belediye hizmetlerinin üretimi, fiyatlandırılması, finansmanı, yönetimi


ve mülkiyeti gibi farklı alanlarda söz konusu olmaktadır. Buna bağlı olarak, özelleştirme
yöntemleri de çeşitlilik göstermektedir.122

Ülkemiz açısından bakıldığında, bu çeşitli yöntemlerin bir bölümünün ülkemizde


daha sınırlı uygulama alanı bulduğu görülecektir. Ancak çalışmanın bu kısmında,
ülkemizde sınırlı uygulama alanı bulabilen ya da uygulama alanı bulamamış olan
özelleştirme uygulamalarına da yer verilmiştir. Çünkü bu yöntemlerin, ne tür hizmetlerde
kullanılacağı ve nasıl kullanılacağı konularında bir çerçeve oluşturarak, belediyelerimiz
için yol gösterici bir nitelik taşıyabileceği düşünülmektedir. Yine ikinci bölümde, Amerika,
İngiltere, Fransa ve Almanya örneklerinin yer alması da konunun bu şekilde ele alınmasına
neden olmaktadır.

120
SUİÇMEZ; YILDIRIM, a.g.k., s. 17
121
Sadun EMREALP, Yerel Yönetimde Alternatif Hizmet Üretimi, Yerel Yönetimin Geliştirilmesi
Programı El Kitapları Dizisi Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve IULA-EMME, Kent Basımevi,
İstanbul, 1992, s.4
122
KÖKSAL, a.g.k. s.24

45
Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi yöntemleri aslında normal özelleştirme
yöntemlerinden pek farklı değildir. Ancak daha öncede ifade edildiği gibi, yerel düzeyde
gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının, ulusal düzeyde gerçekleştirilenlere göre
etkinlik ve rekabet açısından çok benzer olmadıklarını da belirtmemiz gerekmektedir.
Kısaca kullanılan yöntemler pek farklılık arz etmemekle birlikte yöntemlerin etkinlik ve
rekabet bakımından sonuçlarının farklılık arz edebileceği ihtimali üzerinde durulmaya
çalışılacaktır. Bu noktadan yola çıkılarak aşağıda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi
yöntemleri alınmaya çalışacaktır.

1.3.3.1 İhale Yöntemi

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinde en yaygın kullanılan yöntemdir. İhale


(contracting-out) yöntemi, “bazı kamusal mal ve hizmet üretiminin, hizmetle ilgili
sorumluluk kamuda kalmak şartıyla, bir sözleşme ile özel kesime yaptırılmasıdır”.123
Dolayısıyla ihale yönteminde, ilgili kamu kuruluşu (belediye) hizmeti kendi örgütü ve
personeli eliyle yürütmek yerine, özel kişi veya firmalara yaptırmaktadır.124 Ancak yerel
hizmetlerin özel sektöre ihale edilmesi durumunda, hizmetin yerine getirilmesindeki asıl
sorumluluk belediyelerde olmaktadır. Vatandaşların muhatap olacakları ve sorumlu
tutacakları kuruluş belediyelerdir. Kısaca yerel hizmetlerin özel sektöre ihale ile verilmesi,
bu hizmetin kendisini değil, sunuluş biçimini etkilemektedir.125

Başka bir deyişle ihale yöntemi, “devletin veya belediyelerinin, özel şirketlere
sözleşme ile kamusal mal ve hizmet üretme ve dağıtma yetkisi vermesidir.”126 Bu yöntemde
kamu kuruluşu, üretimin kontrolünü önemli oranda elinde tutar ve vergi, tüketici harcı
veya diğer finansman araçlarını uygulamaya devam eder. İhale yönteminde kamu
kuruluşunun; üretimin miktarını ve türünü belirlemek, bir veya birkaç özel firma ile
anlaşma yapmak, kâr amacı güden, kâr amacı gütmeyen veya gönüllü kuruluşlarla üretimi
gerçekleştirmek gibi çeşitli tercihleri olabilir. Burada her ne kadar mal ve hizmetin

123
ALPER, a.g.k., s.61
124
ERYILMAZ, a.g.m., s.36
125
Sadun EMREALP, Belediyelerde Mali Denetim, Yerel Yönetimin Geliştirilmesi Programı El Kitapları
Dizisi Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve IULA-EMME, Kent Basımevi, İstanbul, 1993, s.28
126
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s. 23

46
üretimine dair karar verme yetkisi kamusal nitelikte ise de, mal ve hizmetin gerçek üreticisi
ihaleyi alan özel sektör kuruluşudur 127

Ancak belediyenin bir şirket veya kurumla sözleşme yaparak, bedeli karşılığında belli
hizmetlerin sunulmasını talep ettiği bu yöntemde, sözleşmeler herhangi bir hizmetin
tamamen ya da kısmen yerine getirilmesine yönelik yapılabileceği gibi belediyelerin
ihtiyaç ve önceliklerine göre, birden çok hizmetin yerine getirilmesi için de yapılabilir.128
Daha önce ifade edilmiş olduğu gibi, yöntemde denetleme yetkisi kamu kurumlarında
olduğu için üretilen hizmetleri belli bir standartta tutmak mümkündür.

Uygulamada ihale edilen hizmetlerin genelde şu sözleşme biçimleri altında


sağlandığı görülmektedir;129

a) Sabit Bedelli Sözleşmeler: Bu tür sözleşmelerde yüklenici, belirli bir hizmeti,


sözleşmede tanımlanan standartta ve sürede, önceden belirlenmiş bir bedel
karşılığı sağlamayı taahhüt etmektedir. Dolayısıyla bir yandan maliyetlerin
belirlenen bedeli aşması durumunda bu fazlalığın yüklenici tarafından
karşılanması söz konusu olurken, öte yandan da, maliyetlerin sözleşme
bedelinin altında kalması durumunda elde edilecek kâr yükleniciye ait
olmaktadır. Sabit bedelli sözleşmeler, farklı biçimlerde uygulanabilmektedir.

aa) Sabit Sözleşme Bedeli: Genellikle hizmet süresinin bir bütçe döneminden daha
kısa ya da enflasyon oranının düşük olduğu durumlarda uygulanan bu
yöntemde, sözleşme bedelinde herhangi bir nedenle artış yapılmamaktadır.
Yüklenicinin fiyat artışlarından etkilenmemek için sözleşme kapsamındaki
yükümlülükleri olabildiğince hızlı bir biçimde tamamlamak için çaba
göstermesi yöntemin avantajlarından birisidir.

ab) Eskalasyona Tabi Sözleşme Bedeli: Özellikle enflasyon oranının yüksek olduğu
durumlarda, uzun dönemli fiyat artışlarını karşılamaya yönelik fonlar da ihale
teklifine dahil edilmekte, sonuçta ihale bedelinde yapay bir şişkinlik söz konusu
olmaktadır. Bunun yanı sıra gerçekleşen fiyat artışı, başlangıçta öngörülenin
altında kalırsa, yüklenicinin haksız kazanç elde etmesi; tersi olursa,
yüklenicinin hizmet sunma potansiyelinin sekteye uğraması söz konusudur. Bu

127
Nihat FALAY, “Özelleştirme Yöntemleri ve Sorunlar”, Dünya’da ve Türkiye’de Özelleştirme
Sempozyum Bildirileri, (14-16 Kasım 1990), s.5
128
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 25
129
a.g.k., s.26-28

47
olumsuzlukların giderilmesi için, işgücü ve malzemede zaman içerisinde ortaya
çıkabilecek artışları karşılamak amacıyla sözleşme bedellerinde belirli bir
sürenin sonunda ve belirli bir endekse bağlı olarak eskalasyon uygulanmaktadır.

b) Maliyet Sözleşmeleri: Bu tür sözleşmelerde, yüklenicinin belirli bir hizmete


ilişkin olarak yaptığı harcamalar, yerel yönetim tarafından karşılanmaktadır.
Yapılan harcamaların karşılanmasına ek olarak yükleniciye, hizmetleri karşılığı
belirli kâr marjı tanınmakta ya da önceden belirlenen bir ücret ödenmektedir.
Daha az yaygın olan bu tür sözleşmeler, genellikle sabit bedelli sözleşmelerin
uygulanmasında güçlük çekilen hizmet alanlarında düzenlenmektedir.

Bu tür sözleşmelerde, yüklenici tarafından karşılanması istenen harcamaların


gerçekten hizmet ile ilişkili olup olmadığının belirlenmesine yönelik idari
giderler, genellikle kabarık olmaktadır. Öte yandan, yüklenicinin harcamalarını
asgaride tutmak ve maliyet-etkin bir biçimde hizmet sunmak için özel çaba
göstermesini sağlayacak teşvikler bulunmamaktadır. Dolayısıyla mali riskin çok
büyük bölümünün yerel yönetime yüklenmekte olması, bu yöntemin uygulama
alanını daraltmaktadır. Maliyet sözleşmeleri de farklı biçimlerde
uygulanmaktadır.

ba) Maliyet+Sabit Ücret: Bu tür sözleşmeler kapsamında yükleniciye, hizmete


ilişkin harcamalar karşılığındaki hakedişlerine ek olarak, önceden belirlenmiş
bulunan sabit bir ücret ödenmektedir. Hizmetin maliyetinde herhangi bir artış
ya da azalma söz konusu olsa bile taraflarca önceden belirlenmiş bulunan
ücretin miktarında değişiklik yapılması yoluna gidilmemektedir.

bb) Maliyet+Teşvik Primi: Bu tür sözleşmeler kapsamında yükleniciye, yine


hizmete ilişkin harcamalar ve buna ek olarak bir hakediş ödenmekle birlikte
önceki yöntemden farklı olarak bu hakediş, sabit bir ücret biçiminde değil,
harcamalarla orantılı bir ücret şeklinde ödenmektedir. Bu yöntemde taraflar,
belirli bir tavan harcama miktarı üzerinde anlaşmakta, ücret de başlangıçta bu
miktar üzerinden belirlenmektedir. Gerçekleşen harcamaların, belirlenen tavan
miktarından az olması durumunda yükleniciye ödenecek miktar oransal olarak
artmakta; harcamaların öngörülen tavandan yüksek olması durumunda ise
ödenecek miktar yine oransal olarak azalmaktadır.

48
İhale yönteminde, kamu kuruluşu hizmeti en iyi şekilde yürütecek firmayı
belirlemekte ve uzun vadeli planlama ile ilgilenmektedir. Böylece ihale yöntemi daha iyi
hizmet üretimi ve dağıtımın gerçekleştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Böylelikle
özelleştirmenin temel iktisadi gerekçelerinden olan kıt kaynakların etkin kullanılması
gerekçesi de bir ölçüde yerine getirilebilmektedir. Yöntemin diğer faydalarını ise aşağıdaki
gibi sıralamak mümkündür;130

a) İhaleyi kazanmak için firmalar arasındaki rekabet, gerçek üretim maliyetlerinin


ortaya çıkmasına yardım edecektir. Böylece ihaleyi en düşük maliyetle en
kaliteli hizmet üretecek firmalar kazanacaktır.

b) Özel teşebbüsteki kâr elde etme güdüsünün, kamu kesiminde görülen bütçeyi
büyütme ve personel sayısını artırma eğilimlerinin yerini almasıyla bütçe
büyümeleri sınırlanacak ve uzun dönemde kamu kuruluşlarının yapısının
büyümesi önlenecektir.

c) İhale yönteminin kullanılmasıyla, personel harcamalarından tasarruf edilecektir.


Kamu kuruluşları, sendikaların baskısından kurtarılmış olacaktır.

d) İhale yöntemiyle kısa vadeli projeler, part-time işler, zamanla ortaya çıkabilecek
yeni sorunlar, büyük bir bürokrasi meydana getirmeden, ekipman ve personel
kullanımında esneklik, sağlanarak daha etkin bir şekilde çözümlenebilecektir.

Bu şekilde yararlar sağlayan ihale yönteminin ayrı bir özelleştirme yöntemi olup
olmadığı ile ilgili tartışmalar yapılmaktadır. Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine
ilişkin literatürde ihale çoğunlukla ayrı bir yöntem olarak değerlendirilmektedir. Buna
karşın ihalenin tek başına bir özelleştirme yöntemi olmadığına ilişkin görüşler de
mevcuttur. Aslında Türk İdare Hukuku’nda ihale, idarenin sözleşme yaparken uymak
zorunda olduğu kurallar bütünüdür. Bu açıdan değerlendirildiğinde ihale idarenin sözleşme
iradesini oluşturmada uymak zorunda olduğu idari bir yöntem olmaktadır. Bu alanda
Anglo-Amerikan sisteminden kaynaklı bir kavram kargaşası yaşanmaktadır.131 Çalışmada
belirtildiği gibi belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine ilişkin literatürde ihale çoğunlukla
ayrı bir yöntem olarak değerlendirildiği için ihale ayrı bir yöntem olarak ele alınmıştır. Bu
bağlamda ihale, özellikle belediye hizmetlerinin yürütülmesinde yaygın olarak
kullanılması dolayısıyla belediyeler için önemli olmakta; genellikle diğer özelleştirme

130
ERYILMAZ, a.g.m., s.36
131
DİSK-Genel İş SENDİKASI, Yerel Yönetimler, Yerelleştirme, Özelleştirme, Yabancılaştırma,
Ankara, 1998, s.15-16

49
yöntemlerine ve uygulamalarına öncülük eden bir yöntem olarak değerlendirilmektedir.
Zira belediyelerin mimari işler, hukuki danışmanlık ve mühendislik hizmetlerini ihale
etmek gibi eski bir gelenekleri mevcuttur.

Özellikle gelişmiş batılı ülkelerde çöp toplama, park-bahçe yapımı başta olmak üzere
yol, su, kaldırım, kanalizasyon, kamu binalarının yapılması, imar planlarının hazırlanması
gibi teknik ve nitelikli işgücü gerektiren hizmetlerde yöntemden sıklıkla
yararlanılmaktadır.132 Örneğin bu ülkelerin başında Amerika, İngiltere ve Japonya gibi
gelişmiş ülkeler gelmektedir. ABD ve İngiltere’de bazı belediyeler çöp toplama hizmetini
özel sektöre ihale ederek % 40-60 arasında tasarruf sağlamıştır. Bu bağlamda idareyi
hizmet sunumunu özel sektöre devretmeye iten (ihale yöntemini kullanmaya teşvik eden)
temel nedenlerden biri ise maliyet tasarrufu olmaktadır. Nitekim 1984 yılında 20 farklı
ülkede karşılaştırmalı olarak yapılan bir araştırmada, 8 farklı belediye hizmetinin ihale
yolu ile temin edilmesinde ortalama %56 oranında tasarruf sağlandığı ortaya çıkmıştır.133
Söz konusu hizmetler ve sağlanan tasarruf miktarları Tablo 1.1’de görülmektedir.

Tablo 1.1
20 Farklı Ülkede 8 Farklı Belediye Hizmeti İçin Kullanılan İhale Yönteminden Dolayı
Sağlanan Tasarruflar
Hizmet Türü Sağlanan tasarruf (%)
43
Caddelerin Temizliği
73
Kamu Binalarının Temizliği ve Bakımı
56
Trafik Lambalarının Bakımı
37
Ağaçların Budanması
42
Çöp Toplama
Fark Yok
Maaş Bordrolarının Tanzimi
96
Yolların Bakım ve Tamiri
43
Çimlerin Bakımı
Kaynak: Calvin A. KENT, S.P. WOOTEN; “Privatization: The Entrepreneurial Response”
Entrepreneurship and Privatizing of Government, (Edt. Calvin A.Kent), Quorum Boks, New York,
1987, s.146
Tablodan da anlaşılabileceği gibi ihale yöntemi genelde caddelerin ve kamu
binalarının temizliği, çöp toplama, yolların bakım ve onarımı gibi hizmetler için

132
F.ANDERSON, R.DALPE, “Contracting Out of Service and Techology Services” Administration and
Society, Vol:28, 1997, s.489-510
133
Calvin A.KENT, S.P. WOOTEN; “Privatization: The Entrepreneurial Response” Entrepreneurship and
Privatizing of Government, (Edit Calvin A.Kent), Quorum Boks, New York, 1987, s.146

50
uygulanmaktadır. Amaç en az girdi ve en düşük maliyetle etkili ve verimli kamu hizmeti
üretmektir.

İhale yöntemi, Amerika Birleşik Devletleri’nde özellikle belediye hizmetlerinde


yaygın olarak kullanılmaktadır. 1973 yılında 2.375 belediye üzerinde yapılan bir araştırma;
339 belediyenin çöp toplama, 309’nun caddelerin aydınlatılması, 258’inin elektrik üretimi,
253’nün mühendislik hizmetlerini, 187’sinin hukuki hizmetlerini, 169’unun ambulans
hizmetlerini, 92’sinin planlama, 84’nün içme suyu hizmetlerini ihale ile özel sektöre
gördürmekte olduğunu koymuştur.134

Yine İngiltere’de özelleştirme programı çerçevesinde caddelerin temizliği, çöp


toplama ve ulaşım gibi bazı belediye hizmetleri ile ulusal sağlık yönetiminin yürüttüğü bir
kısım hizmetler ihale yoluyla özel sektöre gördürülmektedir.135

Bu bağlamda ülkemizde de en çok kullanılan ve kullanılması gereken yöntemin ihale


yöntemi olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü ihale yönteminde firmalar yoğun bir rekabete
girmekte, ihale şartları iyi belirlendiğinde ise, daha düşük bir bedelle daha kaliteli hizmet
sunulması imkanı doğmaktadır.

Ancak geniş kitlelerin günlük hayatını etkileyen pek çok mal ve hizmetin üretimini
ve hemşehrilere sunulmasını üstlenen belediyelerde özelleştirmenin son derece dikkatli bir
şekilde yapılması gerektiğinin burada altının çizilmesi gerekir. Çünkü bir özelleştirme
yöntemi olan ihale yönteminin de uygulamadan kaynaklanan birtakım olumsuzlukları
olması söz konusudur. Örneğin rüşvet verilmesi, belediye yetkilileri ile özel şirket
arasında maddi çıkar anlaşması yapılması ya da ihalenin belirli kişilere verilmesi gibi
olumsuzluklar yaşanabilmektedir. Rüşvet ve kayırmacılık gibi ilişkiler ise rekabetin
yararını ortadan kaldırabilmekte ve hizmete ilişkin kalite denetimini devreden
çıkarabilmektedir.136

Bunların dışında, özel firmaların kalifiyesiz işçi çalıştırması, işçi maaşlarını düşük
tutması, bir kısım çalışanın işlerini kaybetmesi ve hizmetlerinin tümünün aynı firmaya
ihale edilmesi durumunda söz konusu firmanın iflasının hizmet sunumunun aksamasına
neden olması gibi olumsuzluklar da yaşanabilmektedir. Burada hizmet sunumunun tek
firmaya verilmesi halinde yaşanacak olan sorunun çözümü bellidir. Sorun hizmet
sunumunu tek bir firmaya değil de birden fazla firmaya ihale ederek aşılabilecektir. Aynı

134
ERYILMAZ, a.g.m. s.38
135
ALTINTAŞ, a.g.k. s. 91-92
136
ERYILMAZ, a.g.m. s. 39

51
şekilde ihale sonucu ortaya çıkan personel fazlası da başka birimlerde görevlendirilebilir.
Ancak bunların dışında, ihale sisteminin uygulanmasında söz konusu olabilecek bir takım
aksaklıkların ve olumsuz durumların giderilmesi için yöntemin tüm aşamalarında dikkat
edilmesi gereken birtakım bazı hususlarda bulunmaktadır. Bu hususlar;137

a) İhaleye esas olacak hizmetin, kendisini oluşturan ikincil faaliyet alanlarını


belirleyecek şekilde tanımlanması son derece önemlidir. Özellikle, bir hizmetin
tamamının değil, belirli bir bölümünün ihale edilmesi söz konusu olduğunda,
hizmetin kendi içinde bir bütünlük oluşturan bölümlerinin de ayrı ayrı
tanımlanması gerekmektedir. Bununla birlikte, ister bir bütün olarak, isterse
bölümler halinde ihale edilsin, iyi tanımlanmamış bir hizmetin, şartnamenin
hazırlanması sırasında miktar ve zaman olarak detaylandırılması zor olacaktır.
Hizmet tanımlanırken belediyenin hedeflerine ve programına uygunluğu da göz
önüne alınmalıdır.

b) Hizmetin doğrudan ya da ihale dışındaki bir yöntemle belediyece sağlanmasının


mı, yoksa ihale edilmesinin mi daha yararlı olacağının belirlenmesi için, farklı
boyutları göz önüne alan kapsamlı bir araştırma yapılmalıdır. Bu araştırmanın,
çoğu kez, ihaleye konu olacak hizmetin teknik, mali ve ekonomik yönlerini
belirleyen fizibilite çalışmalarını içermesi gerekmektedir. Sonuç olarak,
hizmetin ihale edilip edilmemesi konusundaki kararlar, büyük ölçüde maliyet-
fayda analizlerine ve maliyetlerin karşılaştırılmasına dayanmalıdır.

c) Bir hizmetin ihale edilmesine karar verildiğinde, hizmetin en iyi şartlarda satın
alınmasını ve belediyece ön görülen zamanda, miktarda ve kalitede sunulmasını
güvence altına almanın ön şartı, iyi hazırlanmış bir görev tanımı ve sözleşme
belgeleridir.

d) İhale sürecinin etkin bir şekilde yürütülmesi ve sonuçlandırılması çok önemli


olmakla birlikte yeterli değildir. Etkin bir sözleşme yöntemi, ihalenin
sonuçlandırılmasından sonra, yüklenici tarafından yürütülen işlerin yakından
izlenmesini ve denetlenmesini gerektirmektedir Duruma göre, programda ve
sözleşmede değişikliklerin yapılması veya yükleniciye bazı yaptırımların
uygulanması gerekebilir.

137
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 21-22

52
e) Özel sektör ile yapılacak ihalelerde, uzun dönemli sözleşme imzalanmasından
kaçınılmalı ve sözleşmenin yenilenmesi, ihaleyi alan yüklenicinin etkin hizmet
sunması ile bağlantılı olmalıdır.138

1.3.3.2 İmtiyaz Yöntemi

İmtiyaz yöntemi, “belediyelerin tekelinde olan bir hizmetin, özel bir şirkete tekel
olarak verilmesi ya da coğrafi bir bölgede bu nitelikteki hizmetin sözleşme ile özel sektöre
devredilmesidir.” İmtiyaz yöntemi genelde su, elektrik, doğal gaz gibi doğal tekellerin söz
konusu olduğu durumlarda uygulanan bir yöntemdir. Hizmetten yaralananlar, hizmetin
bedelini imtiyaz hakkını kazanan şirkete öderler.139 Bu nedenle imtiyaz sözleşmeleri,
yalnızca tüketicilerin belirlenebildiği durumlarda ve fiyatlandırılabilir nitelikteki hizmetler
için geçerli olmaktadır.140

Yukarıda da ifade edildiği gibi imtiyaz, bir sözleşme ile düzenlenmektedir.


Sözleşmeyi yapan taraflardan biri kamu tüzel kişisi, diğeri ise gerçek kişi ya da şirkettir.
İmtiyaz, bir kamu hizmetinin yapımı, tesis veya işletilmesi için verilir. Kamu hizmetinin
imtiyaz yöntemi ile kurulması ve işletilmesi için söz konusu hizmetin yapım ve işletilmesi
hakkı, yalnızca belediyeye ait olmalıdır. Belediyenin, bir kamu hizmetini imtiyaz yoluyla
kurdurup işlettirebilmesi için, kanunun buna açıkça izin vermiş olması zorunludur. Kanun,
bir kamu hizmetinin imtiyaz yoluyla kurulması ve işletilmesine ilişkin imtiyaz verme
hakkını belediyeye tanımadığı takdirde, belediye o hizmeti imtiyaz yoluyla yaptıramaz.141

Hukuki açıdan kamu hizmeti imtiyazı sözleşmeleri ise, “bir kamu hizmetinin
kurulmasının ve belli bir süre işletilmesinin veya kurulmuş bulunan bir kamu hizmetinin
belli bir süre işletilmesinin, karşılığında yararlananlardan ücret almak, kâr ve zararı
kendisine ait olmak üzere bir özel kişi veya kuruluşa bırakılmasını öngören sözleşmeler”
olarak tanımlanmaktadır.142 Yine Danıştay içtihatlarına göre, “Bir amme hizmetinin bir
ferde veya şirkete uzun bir devre için gördürülmesi ve onun bu hizmete mükellef tutulması

138
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.18
139
KEPENEK, a.g.k, s.155
140
EMREALP, HORGAN a.g.k., s.33
141
ERYILMAZ, a.g.m, s. 44
142
Lütfi DURAN, İdare Hukuku, İ.Ü Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul, 1982, s.330

53
esasına müstenit bulunan mukavelelere” kamu hizmeti imtiyazı sözleşmeleri
denilmektedir.143

İmtiyaz yönteminde iki önemli aşama vardır. Bunlardan birincisi; açık artırma
aşaması, ikincisi ise hizmetin yürütülmesi aşamasıdır;144

Birinci aşamada, rakip firmalar arasından en iyisini seçmek söz konusu olmaktadır.
Özel sektörün üretim etkinliğinden ve serbest piyasadaki rekabet ortamından yaralanarak
imtiyazı sözleşmede belirtilen koşullar içerisinde hizmeti en düşük maliyetle üretecek
firmaya vermek söz konusudur. İmtiyaz, ilk defa veriliyorsa, firmalar arasında fazla bir
eşitsizlik yoktur. Ancak, imtiyaz ikinci veya üçüncü defa veriliyor ise mevcut imtiyazlı
firmanın diğerlerine göre ihaleyi kazanmada potansiyel bir avantajının olduğu söylenebilir.
Bu durum ise imtiyaz yönteminin sağladığı rekabet koşullarını ortadan kaldırabilir.

İmtiyaz yönteminde ikinci aşama, hizmetin bir firmaya verilmesiyle başlar. İmtiyaz
konusu, hizmetin yürütülmesi sırasında, talep, maliyet ve teknolojide meydana gelen
değişiklikler, sözleşmede düzenlenen koşulların tekrar gözden geçirilmesini gerekli hale
getirebilmektedir. Bu nedenle imtiyaz sözleşmesinde, beklenmeyen durumlar ortaya çıkıp
fiyat düzenlemesi alt üst olduğu zaman taraflar arasında yeniden görüşme yapılabileceği
öngörülebilir.

Bu bağlamda imtiyaz yönteminde imtiyazın verilmesi aşamasında ihale yönteminden


çok farklı olmayan bir biçimde rekabet devreye girmekle birlikte imtiyazın verilmesinden
sonraki aşamada rekabetin söz konusu olmaması da yükleniciye haksız kazanç sağlayacağı
noktasında eleştirilmektedir. Aynı zamanda bu özelliği ile yöntem ihale yönteminden de
farklılık göstermektedir. Yöntemin ihale yönteminden bir diğer farkı; ihale yönteminde,
belediyenin bir hizmetinin tümünü veya bir kısmını üretmek için firmalarla sözleşmeler
yapması; imtiyaz yönteminde ise belediyenin, özel bir firmaya belli bir coğrafi bölgede,
belli bir hizmeti tekel olarak üretme hakkı vermesidir. Yani imtiyaz yönteminde
belediyenin kendisi o hizmeti üretmekten çekilmektedir. Yine imtiyaz yönteminde
tüketiciler hizmete ilişkin ücreti doğrudan doğruya özel firmaya öderken ihale yönteminde
ücret ilgili belediyeye ödenmekte; yüklenici firmaya ücretini ihaleyi yapan belediye
ödemektedir.

143
Pertev BİLGİN, “Yap-İşlet-Devret Sözleşmeleri”, Kamu Yönetimi I.Ulusal İdare Hukuku Kongresi,
İkinci Kitap, Ankara, (1-4 Mayıs 1990), s.800
144
ERYILMAZ, a.g.m., s.41

54
Kimi iktisatçılar, doğal tekelin söz konusu olduğu durumlarda, belediyenin kamu
yararını dikkate alarak, bir örgüt kurma suretiyle ilgili mal ve hizmeti kendisinin üretmesi
gerektiğini savunmaktadırlar. Bunlara göre, doğal tekele sahip bir özel firma, piyasada
rakipsiz olduğu için ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatlarını yükseltecek ve üretimi azaltma
eğilimi içine girecektir. Serbest piyasa ekonomisini savunan iktisatçılar ise, doğal tekel
şartlarında bile imtiyaz yöntemi ile rekabet ortamının meydana getirebileceğine
inanmaktadırlar. Çünkü firmalar imtiyaz yönteminde ilgili mal ve hizmetleri üretme yetkisi
almak için, kendi aralarında rekabet edeceklerdir. Ayrıca imtiyaz tek bir kişi ya da firmaya
verilebileceği gibi, birden fazla firmaya da verilebilmektedir. Örneğin, kent içi toplu taşıma
hizmetlerinde özel halk otobüsü işletmeliğinde imtiyaz birden fazla kişi veya firmaya
verilebilmektedir. İmtiyaz yönteminin, serbest piyasa ekonomisine en uygun olan
uygulaması da bu olmaktadır. Çünkü imtiyazın bu türünde hizmeti kullananlar talepleriyle
piyasayı etkileme imkanına sahip olmaktadırlar.145 Yerel yönetimin amacı ise rekabeti
geliştirerek kamu girişimciliğini verimli hale getirmek olmalıdır.

Nitekim imtiyaz hakkını kazanan şirkete tam bir bağımsızlık sağlanabileceği gibi,
bunun tersine hizmetin kalitesi, fiyatı ve miktarı konusunda belediyelerin düzenleyici rolü
söz konusu olabilir. Dolayısıyla belli bir hizmetin üretilmesini tamamıyla özel sektöre
devreden idarenin, hizmetin standardını ve fiyatını belirleme yetkisine sahip olması
yöntemin avantajlarından olmaktadır. İmtiyazı devralan kuruluş, imtiyaz süresi içinde ilgili
hizmetin maliyetlerini ve riskini üstlenmektedir. Ayrıca tesislerin iyileştirilmesi, bakımı,
onarımı ve hizmet için gerekli personelin istihdamından da sorumludur. Ancak imtiyazı
devralan yüklenici hizmetleri karşılığında kullanıcılardan ücret tahsil etmeye yetkili
olur.146

Bu durum ise yani hizmetin bedelinin doğrudan tüketiciler tarafından karşılanması,


özellikle dar gelirli vatandaşlar açısından ödeme güçlükleri yaratabilir. Bu yüzden
belediyenin, imtiyaz sözleşmeleri düzenlerken, hizmetin miktarını, kalitesini ve bedelini
belirleme yetkisini etkin olarak kullanması gerekmektedir. Bu kapsamda, belirli bir hizmet
alanında yaşayan hemşehrilerin ödeme güçlerinden ve teknik açıdan kaynaklanabilecek dar
boğazlara bakılmaksızın, ilgili hizmetten yararlanmaları ve hizmetin öngörülen sürede,
miktarda ve kalitede sunulması, imtiyaz sözleşmelerinde güvence altına alınmalıdır.147
Böylelikle imtiyaz yöntemi kullanılmak suretiyle kamu kesiminde görülen israf ve

145
ERYILMAZ, a.g.m., s. 40
146
EMREALP, HORGAN a.g.k., s.33
147
EMREALP, Yerel Yönetimde Alternatif Hizmet Üretimi, s.10

55
verimsizlikten de uzaklaşılabilecektir. Gerçektende imtiyaz yöntemi iyi kullanılabilirse
maliyetten tasarruflar sağlanabilmektedir.148

Belediye hizmetleri alanında imtiyaz yöntemi çoğunlukla çöp toplanması ve imhası,


metro, minibüs ve taksi işletmeciliği, elektrik üretimi caddelerin aydınlatılması, stadyum
ve hipodrom, parklar ve eğlence yerlerinin işletilmesi konularında kullanılmaktadır.149

İmtiyaz yönteminin, belediye hizmetlerinin yürütülmesinde kullanılması oldukça


eskidir. Bu yöntem bilhassa Fransa’da çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Birçok kentin
su ihtiyacı uzun zamandan beri özel sektör tarafından karşılanmaktadır. Bu ülkede hizmete
ilişkin yatırımların yapılması ve işletme hakkının ilgili firmaya verilmesi durumunda,
imtiyaz süresi otuz yıl olarak düzenlenmiştir. Eğer hizmet yatırımları kamuya ait olup,
işletme hakkı özel firmaya verilmiş ise bu süre on iki yıldır.150

1.3.3.3 Yap-İşlet-Devret Yöntemi

Yap-İşlet-Devret (YİD) yöntemi, “bir kamu hizmeti veya bayındırlık işinin özel
teşebbüs tarafından masrafları karşılanarak kurulmasını, belirli süre işletilmek suretiyle
yatırılan sermayenin amortismanı sağlandıktan ve kâr gerçekleştirildikten sonra, tesisin ve
yönetimin bedelsiz olarak ilgili kamu kuruluşuna devredilmesini sağlayan bir
yöntemdir.”151

Bir başka ifadeyle, yap-işlet-devret yöntemi, “kamuya ait gayrimenkuller üzerinde


özel firmalar tarafından, bir kamu hizmeti tesisi kurulması, bu tesisin belirlenen süre
içerisinde işletilmesi, süre bitiminde işletmenin her türlü varlığının karşılıksız olarak kamu
yönetimine devredilmesi esasına dayanmaktadır.”152

Bu yöntemde genellikle büyük sermaye ve ileri teknoloji gerektiren yollar, köprüler,


limanlar, hava alanları gibi kamu yatırımlarının devlete ya da uzun dönemde mali kaynak
sağlayıcı metro yapımı, turizm tesisleri, alışveriş kompleksleri yapımı gibi projelerin
belediyelere doğrudan bir mali ve teknik yük getirmeden gerçekleştirilmesi
hedeflenmektedir.153 Bu bağlamda yap-işlet-devret yöntemi özellikle serbest piyasa
ekonomisinin tam olarak oluşmadığı az gelişmiş ülkelerde, kamu hizmetlerinin kurulması
148
ERYILMAZ, a.g.m., s. 40
149
EMREALP, Yerel Yönetimde Alternatif Hizmet Üretimi, s.10
150
ERYILMAZ, a.g.m., s. 41
151
Lütfi DURAN, “Yap- İşlet- Devret”, AÜSBFD, C.46, No:1-2 Ocak- Haziran 1991, s.150
152
ERYILMAZ, a.g.m., s. 41
153
EMREALP, Yerel Yönetimde Alternatif Hizmet Üretimi., s.10

56
ve işletilmesinde özel sektörden ve yabancı sermayeden yararlanmak amacıyla kullanılan
bir yöntem olmaktadır. Sermaye piyasasının henüz tam olarak gelişmediği ülkemiz de bu
yöntem geç ve sınırlı uygulama alanı bulmaktadır. Dolayısıyla uygulanabilirlik potansiyeli
yüksek olan bu yöntem, henüz tam olarak kurumsallaşmamıştır. Buradan hareketle bu
yöntemin az gelişmiş ülkelerde de ülkemizde olduğu gibi kamu kesiminin finansman
sıkıntısına bir çözüm yolu olarak görüldüğü düşünebilir.154

YİD yönteminin hukuki açıdan bir bayındırlık işi imtiyazı sözleşmesi olarak
nitelendirilmesi mümkündür. Zira kamu hizmeti imtiyazı, esas itibarı ile işletme
bakımından söz konusu olmakla birlikte, bunun için gerekli inşaat ve tesisatın ve daha
sonra işletilmesi maksadıyla da verilebilir. İşte bu ikinci halde, bir bayındırlık işleri
imtiyazından söz etmek daha doğru olacaktır.155 Gerçekten de, bu yöntemde bir kamu
kuruluşu; yol, köprü, metro gibi bayındırlık işi şeklinde bir kamu hizmetinin kurulması ve
işletilmesini bir sözleşme ile özel firmalara bırakmaktadır. Bu sözleşmenin idari nitelikte
bir sözleşme olduğunun kabulü gerekmektedir.

Aslında kendi kaynağını kendisinin oluşturması bakımından kamu idaresine herhangi


bir mali külfeti olmayan bu yöntem özünde bir tür imtiyazdır.156 Çünkü söz konusu projeyi
gerçekleştiren işletme, ilgili projeyi yönetme hakkını tekeline alır. Örneğin metro işletmesi
böyledir.157

Bazı yazarlar, liberal devlet döneminin yaygın bir yöntemi olan eski imtiyaz
usulünün liberalleşme eğilimi ile birlikte yap-işlet-devret adıyla yeni bir biçimde yeniden
güncellik kazandığını ifade ederek yukarıdaki görüşü desteklemektedirler.158

Ancak yöntem imtiyaz yönteminin aynısı da değildir. Bu yöntem için her şeyden
önce yukarıda da belirtilmiş olduğu gibi içme suyu, metro, alışveriş merkezi gibi bir
projenin olması gerekir. Belediye ile özel şirket proje üzerinde anlaştıktan sonra belediyeye
düşen, projenin gerçekleştirilmesi için arsa veya yer temin etmektir. Diğer giderler ise özel
şirket tarafından yapılmaktadır. Yap-işlet-devret yönteminde, yatırılan sermayenin
amortismanı sağlandıktan ve kâra geçildikten sonra tesis ya da yönetimin ilgili kamu
kuruluşuna devredilmesi söz konusudur. Bu yöntemde daha önce de belirtildiği gibi
genellikle büyük sermaye ve ileri teknoloji gerektiren projelerin kamu kurumlarına

154
EKEN ERYILMAZ, a.g.m., 67
155
DURAN, a.g.k., s.332
156
a.g.m., 67
157
EMREALP, Belediyelerde Mali Denetim s. 30
158
Acar ÖRNEK, Kamu Yönetimi, Metinler Matbaacılık, İstanbul, 1988, s. 259

57
doğrudan bir mali ve teknik yük getirmeden gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Ayrıca
yap-işlet-devret yöntemi, genelde yapısı itibariyle karmaşık bir özellik göstermektedir. Bu
yöntemde çok sayıda taraf ve bu taraflar arasındaki ilişkileri düzenleyen birden çok
sözleşme yapılmaktadır.

Yukarıda belitmiş olduğumuz gibi Türkiye’de oldukça geç ve sınırlı uygulama alanı
bulan yap-işlet-devret yöntemi ile başlanılan projeler tam olarak sonuçlanmadığı için
aslında modelin artıları ve eksileri de tam olarak ortaya konulamamaktadır. Buna rağmen
modelin yararlarını ve sakıncalarını şu şekilde ele almak mümkündür;159

Yöntemin yararlarına baktığımızda; YİD modeli ile gerçekleştirilmek istenen


projeler, belediye imkanları dışında özel sektörün yabancı sermaye ile işbirliği sonucunda
gerçekleştirilmektedir. Bu modelde belediye devasa bir bayındırlık işini müteahhide para
vererek yaptırmak yerine, belirli bir süre işleterek hem yapılan masrafın karşılanmasını
hem de belirli bir miktar kâr edilmesini müteakiben kendisine devrini sağlayacak şekilde
özel girişimciye yaptırabilmektedir. Model, belediyelerin borç stokunu artırmaz çünkü
burada ortak yatırım şirketi projeyi tasarlayıp, finansmanını bulmuş olarak gelmektedir.
Belediyenin doğrudan doğruya bir geri ödeme taahhüdü bulunmamaktadır. Model, yerel
hizmetlerin yürütümünde yabancı sermayenin de rol almasına neden olabilmektedir. En
ileri teknolojileri beraberinde getirebilmektedir. İşletme sorumluluğunun ortak yatırım
şirketine ait olması nedeniyle malzeme ve işçilikte kalite sağlamaktadır. Özelleştirmeye
öncülük etmekte; özel yatırımcıları teşvik etmektedir.

Yöntemin sakıncalarına baktığımızda ise; modelin uygulanması kamu yatırımları


arasındaki tercihte çarpıklaşma ihtimaline neden olabilir. Kamu kesiminin yap-işlet-devret
modeli çerçevesinde sunacağı projeler işin niteliği gereği, kârlı projeler olmak zorundadır.
Oysa kamu kesiminin üstlendiği görevlere bağlı olarak, gerçekleştireceği yatırımların
önemli bir bölümünde kârlılık amacı ya yoktur ya da ikinci planda kalır. Kârlı projelerin
öncelikler listesinde öne geçmesi şeklindeki bir politikanın sonucu olarak, kâr getirmeyen
kamu projelerinin ihmali, gelecek yıllara bırakılması, bunun yerine gerekliliği
tartışılabilecek bazı kârlı projelerin YİD modeli çerçevesinde gerçekleştirilmesi gündeme
gelebilir. Bu şekildeki bir yatırım modeli, işe talip olan firmaları, projeyi gerçekleştirip
teslim edecek bir “müteahhit” olmaktan çıkarmakta, yatırımın tesisi ile devir tarihine kadar
geçecek süre içindeki işletme kârlılığını dikkate alan gerçek yatırımcılar haline
getirmektedir. Bu durumda kârlılığın büyümesi hem yatırımın inşa maliyetine hem de
159
ZENGİN, a.g.k., s 69-70

58
işletme dönemindeki sonuçlara bağlı olacaktır. Dolayısıyla sözleşmelerde kârlılık oranını
artırmaya yönelik düzenlemelerin bulunması yolunda aday firmalarca yoğun çabalar sarf
edilecektir. Belli bir kârlılık garantisinin talep edilmesi, üretilecek mal ve/veya hizmetlerin
ilgili kamu kuruluşunca satın alınmasının taahhüt edilmesi, “maliyet-kâr” biçiminde
fiyatlandırma isteği bu tür çabaların ilk örneğini teşkil etmektedir.

Bu modelin uygulanması sonucunda bizzat kamu kesimince gerçekleştirilmesi ya da


yerli özel sermayeye yaptırılması halinde ileriki yıllarda bir döviz transferi sorununa neden
olmayacak çeşitli projeler, döviz harcayan yatırımlar haline gelebilecektir. Borçlanma yolu
ile gerçekleştirilecek kamu yatırımlarının geleceğe taşan yükü, normal olarak borcun
anapara ve faizinin ödenmesidir. YİD modelinde ise, bu yükün ilk yıllardaki ağırlığının
hafiflemesine karşılık gelecek yıllardaki yükün ölçüsüzce artması, gelecekte belediyelerin
hareket kabiliyetlerinin sınırlanması ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. Zira işletmeciler hem
ileriki yıllardaki kârlarını yüksek olarak muhafaza etmeye çalışacaklar hem de eğer
yabancı sermayeye katkısı söz konusu ise, bu kârların dışarıya transferine yönelik hukuki
garantiler isteyecekler ve bu garantiler verilmedikçe de sözleşme imzalamakta, haklı olarak
çekingen davranacaklardır.

YİD projelerinin anlaşma metinlerinde, modelin ortak yatırım şirketi açısından tüm
riskini minimize eden hatta sıfırlayan hükümlere yer verilmekte ve bunlar “güvence
paketi” olarak nitelendirilmektedir. Bu hükümlere göre, yedek kredi (inşaat ve işletme
döneminde ortak yatırım şirketinin kusuru nedeniyle meydana gelebilecek finansman
ihtiyacını karşılamak amacıyla sağlanan kredi) ve köprü kredilerinin (projenin gerek inşaat,
gerekse işletme döneminde, ortak yatırım şirketinin kusuru olmayan haller nedeniyle
ortaya çıkabilecek finansman açığının kapatılması için, proje sorumlusu kuruluş tarafından
bulundurulması gereken kredi) toplamının, ortak yatırım şirketinin sermayesine eşit
düzeye gelmesi halinde ortak yatırım şirketine ait hisselerin tamamı belediyeye
geçmektedir. Bu durum borçların belediye tarafından üstlenilmesini de beraberinde
getirmektedir. Mülkiyetin devralınmaması ve borçların üstlenilmemesi durumunda ise,
ortak yatırım şirketine ait tüm borç ödemelerinin hızlandırılması şartı yürürlüğe girecektir.

1.3.3.4 Kiralama Yöntemi

Kiralama yöntemi, “belediyelerin herhangi bir işletmesini taşınır ve taşınmaz


varlıkları ile birlikte belli bir bedel karşılığında geçici bir süre için özel sektöre kiralaması

59
yöntemidir.” İşletme veya işletmeye ait taşınır, taşınmaz varlıkların mülkiyeti belediyeye
aittir. Bu nedenle özel şirket bu varlıklar için herhangi bir harcama yapmaz. Özel şirketin
görevi, kira karşılığında yönetimini devraldığı belediye işletmesi aracılığı ile kamu hizmeti
üretmektir. Özel şirket kira süresinin sonunda devraldığı şirketi ve varlıklarını, devraldığı
durumuyla ve çalışır vaziyette belediyeye teslim etmek mecburiyetindedir.160

Bir başka deyişle, kiralama yönteminde, hizmetin sunulabilir duruma getirilmesi için
gerekli sermaye harcamaları ve tesislerin yapımı yerel yönetim tarafından üstlenilmekte,
hizmet sunma sürecinin yönetimi ise bir başka kuruluşa bırakılmaktadır. Yerel yönetim,
belirli süre için düzenlenen sözleşme kapsamında, tesisleri ve ilgili donanımı, belirli ücret
karşılığında kiralamakta ya da hizmetin gelirinden belirli pay ödenmesi esasında, hizmetin
işletilmesine yönelik sözleşmeler düzenlemektedir.161

Ancak bununla birlikte işletme ve bakım mali riski tamamen kiracıya ait olmaktadır.
Kiracı masraflarını hizmetten yararlananlardan tahsil ettiği ücretlerden karşılamaktadır.
Kiracı, kiralayan taraf olan belediyeye tesislerin finansmanı ve geliştirilmesi ile ilgili
masrafları karşılamak üzere bir kira bedeli ödemekte; hizmetin gerçekleştirilmesinin tüm
yasal sorumluluğu kiracıya ait olmakta ve bu amaçla gerekli teknik araçların seçiminde
kiracı serbest olmaktadır. Kira sözleşmesi ücretlerin belirlenmesi, hizmetlerin uygulanması
ve kiracı hesaplarının kontrolü yetkisini kamu kuruluşuna tanıyan hükümler
içermektedir.162

Dolayısıyla kiralama yöntemi ile finansmanda kiracı ile mal sahibinin yükümlülükleri
kira sözleşmesinde ayrıntılı olarak belirtilmektedir. Sözleşmede belirlenmeyen yöntemler
için ülkemizde 6570 sayılı Kira Yasası’nın ilgili maddeleri uygulanmaktadır. Bir kira
sözleşmesinde genellikle aşağıda yer alan özellikler yer almaktadır;163

1) Temel kira süresi ile akdin feshedilemeyeceği süre,

2) Kira süresi içinde kira ödemelerinin tutarı ve zamanı,

3) Kira süresinin sonunda sürenin uzatılıp uzatılmayacağı ve malın mülkiyetinin


kiracıya geçip geçmeyeceği,

160
Ercüment AKIŞ, “Belediyelerde Kiracılık ve Taşınmaz Mal Kiralama İlişkileri”, Belediye Dergisi, C.1,
S.4-5 Ekim 1994, s.44-45
161
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 35
162
C. VUYLSTEKE, “Kentsel Hizmetlerin Temini: Özel Sektörle Yapılan Sözleşmeler”, Kentsel Hizmetler
İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı-İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.247
163
ZENGİN, a.g.k., s 155

60
4) Malın bakım ve onarım giderleri ile vergi, sigorta ve diğer giderlerinin kimin
tarafından ödeneceğine ait hükümlere göre; “net kiralama” da bütün giderler
kiracı tarafından, “brüt kiralama” da ise mal sahibi tarafından
karşılanmaktadır.

Kira ve imtiyaz sözleşmelerinin arasında dikkati çeken fark, kira sözleşmelerinde


kiracının tesis inşası için başlangıç yatırımını üstlenmemesidir. Belediye önceden finanse
edilmiş olan tesislerini kiraya vermektedir. Bu nedenle kira sözleşmeleri daha kısa
sürelidir. Çünkü yalnızca işletme sermayesini ortaya koyacak olan kiracı, yatırımını kısa
sürede dengeleyecektir.164 Kiralama yönteminde süre genelde dört beş yıl kadardır.165
Ancak gelişmiş bazı batı ülkelerinde süresi 99 yıla kadar uzanan kira anlaşmaları mevcut
olup, kiralamaya bazen bir tür “satış” gözüyle bakılmaktadır.166 Bir diğer fark ise kiralama
sözleşmelerinde hizmeti yönetenler, yerel yönetime düzenli bir ücret ödemekte, bu da yerel
yönetimin yapmış olduğu ön yatırımın maliyetine ilişkin kredinin anapara ve faiz borcunu
ödeyebilmesini olanaklı kılmaktadır.167

Kiralama yönteminden amaç, belediyelerin ekonomik, kârlı ve verimli


çalıştıramadıkları işletmelerini özel sektöre devrederek bu işletmelerin kârlı ve verimli
çalışmalarını sağlamaktır. Kiralama yönteminde mülkiyetin transferi söz olmadığından
belediyeler kira bedelini düşük tutarak hem öngörülen amaçlarını gerçekleştirilebilir hem
de özel sektörü kamu hizmeti üretmeye teşvik edebilirler.168

Belediyeler halk ekmek fabrikaları, mezbaha tesisleri, asfalt ve beton fabrikaları,


akaryakıt servis ve satış istasyonları gibi işletmeleri özel sektöre kiralayarak bu işletmeleri
finansal yönden güçlendirebilirler. Serbest piyasa şartlarına göre çalışmalarını sağlayarak
bu tür işletmelerin zarar etmesini önleyebilirler.169 Zira kiralama yöntemi, son yıllarda,
belediyeler ve özel kuruluşlar tarafından daha çok tercih edilmektedir.170 Örneğin
belediyeler elinde bulunan pazar yerlerini özel kişilere kiralamaktadırlar.

Yine Fransa’da su temini (dağıtımı) hizmetlerinde bu yöntemden oldukça sık


faydalanılmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde bazı kentlerde otobüs işletmelerinin

164
KÖKSAL, a.g.k., s 47
165
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.72
166
ZENGİN, a.g.k., s.155
167
EMREALP, HORGAN, a.g.k.,s. 36
168
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.72
169
Gülin GÜNAL, “Mahalli Hizmetlerin Yerine Getirilmesinde Özelleştirme Eğilimleri”, AİD, 1990, s.217
170
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s.37

61
mülkiyeti belediyeye ait olmak üzere, yönetimi sözleşme ile özel firmalara
verilmektedir.171

1.3.3.5 Şirketleşme ve Ortak Girişim Yöntemi

Belediye hizmetlerini özelleştirmenin bir aracı olarak görülen şirketleşme,


“belediyelerin kamu hukuku kurallarından uzak, özel hukuk hükümlerine tabi şirket
kurmaları ya da bu nitelikteki bir şirkete ortak olmaları veya belediyelerin bazı şirketlerini
özel hukuk hükümlerine tabi hale getirmeleri” demektir. Şirketleşmeden amaç, ağır işleyen
kamu hukuku kurallarını bertaraf edip belediye işletmelerinin süratli, ekonomik ve verimli
çalışmasını sağlamaktır. Belediyeleri şirketleşmeye iten nedenlerin başında, merkezi
idarenin hem yerindelik hem de hukukilik denetimini içeren sıkı idari vesayet
denetiminden kurtulmak gelmektedir. Ayrıca merkezi idarenin uyguladığı düşük ücret
politikasından dolayı belediyeler nitelikli ve uzmanlaşmış teknik eleman istihdam
edememektedir. Şirketleşme, tatminkar ücretle eleman istihdamına imkan verdiği için
cazip olmaktadır.172 Günümüzde giderek yaygınlaşan bir uygulama olarak belediyelerin
kendilerinin kurduğu veya ortak olduğu özel bir şirketten sözleşme ile hizmet satın
aldıkları görülmektedir.173

Ortak girişim yöntemi ise, “belediyelerin büyük sermaye ve ileri teknoloji gerektiren
projelerin gerçekleştirilmesi için bu konuda uzmanlaşmış özel sektör işletmeleri ile şirket
kurmaları yöntemidir.”174 Amaç özel sektörün sermayesinden ve uzmanlık bilgisinden
istifade etmektir.

Ortak girişim yönteminin başarılı sonuçlar verebilmesi için, kamu idaresinin söz
konusu girişim üzerinde üretim, finansman ve fiyat vb. konularda fazla etkide
bulunmaması, ayrıca girişiminin idari ve mali yönden tam bir özerklik içerisinde
bulunması gerekmektedir. Geniş anlamda düşünüldüğünde ortak girişim yöntemi, bir
özelleştirme uygulaması olarak görülebilir. Fakat özelleştirme taraftarları kamu-özel kesim
ortaklığının ancak belli bazı alanlarda ve sınırlı olarak uygulanması görüşündedirler.175

171
VUYLSTEKE, a.g.m.,s.247
172
ERYILMAZ, a.g.m., s 51
173
EMREALP, Yerel Yönetimlerde Alternatif Hizmet Üretimi a.g.k., s. 9
174
GÜNAL, a.g.m., s. 217
175
Coşkun Can AKTAN, Kamu Ekonomisinden Piyasa Ekonomisine: Özelleştirme, Takav Matbaası,
Ankara, 1993, s.82-83

62
Dolayısıyla kamu ve özel sektör ortaklığına dayanan bu şirketlerde kamu payının az olması
bu yöntemi özelleştirmeye yaklaştırmaktadır denilebilir.

Ülkemizde bazı şirketlerde özel ve kamu ortaklığından oluşan karma şirketlerin


tamamen kamu mülkiyetinde olan kuruluşlara göre nispeten başarılı olması, ayrıca belli
oranda kamu ortaklığının bulunduğu özel sektör ağırlıklı şirketlerin performansında kamu
ortaklığı sebebiyle herhangi bir düşüşün görülmemesi, bu yöntemin daha yaygın olarak ve
başarılı bir şekilde uygulanabileceğini gösteren örneklerdir. Bu yöntemin uygun yasal
çerçeve içinde işlerliğe kavuşturulması, uzun vadede kamu sektörü ile özel sektörün
birlikte uyumlu ve başarılı bir şekilde çalışabilecekleri psikolojik, yasal ve kurumsal
şartların oluşmasına yol açabilecektir.176 Bu durumun kamu kesimindeki verimsizliğin ve
hantallığın önüne geçeceği açıktır.

İdeal koşulların sağlanmasıyla ortak girişim, toplumun ve özel sektörün menfaatlerini


uzlaştıran bir unsur da olabilir. Kamu hizmeti kâr amaçlı yürütülürken aynı zamanda
şirketin faaliyetinin kamuya yönelik niteliği de bu kâr amacını kontrol altına alır. Diğer
taraftan kârın hiç olmazsa bir kısmı yine topluma geri dönecektir. Bu nedenle, ortak
girişim, özel sektörü mali ve teknik açıdan desteklerken, özel girişimin aşırı kâr
sağlamasını engelleyen bir araç olabilir.177 Bu da özelleştirmeye karşı olanların
savundukları bir görüş, özelleştirmenin istenmeyen bir özelliği olan, kâr sağlama amacıyla
hareket etme şeklindeki olumsuz tarafını bir ölçüde iyi yönde telafi edecektir.

1.3.3.6 Yasal-Kurumsal Serbestleşme Yöntemi

Bu yöntem, “genel ve yerel kamu hizmetlerinde fiyat ve ücret kontrollerine son


verilmesi, kamu tekellerinin kaldırılması, kamu girişimlerine sağlanan sübvansiyon gibi
avantajlara son verilmesi kısacası kamu-özel sektör rekabetine engel olan her türlü kanuni
ve idari düzenlemelerin ortadan kaldırılmasını” ifade etmektedir. Yasal kurumsal
serbestleşme yönteminin gayesi, kamu hizmetinde verimliliği ve kaynak dağılımında
etkinliği artırmaktır.178

Bu yöntem ile devletin ve belediyelerin ekonomik ve ticari hayat üzerindeki hukuki


düzenleme ve kısıtlamalarının kaldırılması amaçlanmaktadır. Bu yöntemde, kamu kesimi
kendisinin yürütmekte olduğu kamu hizmetlerinin yanında, aynı hizmetin özel
176
KÖK, a.g.k., s.108
177
VULYSTEKE, a.g.m.,s. 247
178
KÖKSAL, a.g.k., s.54

63
girişimcilerce de yapılmasına izin vermektedir. Böylece tüketicilerin hizmetler konusunda
en iyi şekilde tatmin olmaları amaçlanmaktadır.179 Böylece tüketiciler daha çok alternatife
kavuşabileceklerdir.

Yasal kurumsal serbestleşme yöntemi ile özel girişimcilerin piyasada faaliyette


bulunmaları teşvik edildiğinden, bu yöntem bir özelleştirme yöntemi olarak kabul
edilmektedir.180 Çünkü daha öncede ifade edildiği gibi rekabet ortamı özelleştirme için son
derece önemli bir noktadır.

Yasal kurumsal serbestleşme yöntemi, 1968 yılından beri ABD’de sistemli olarak
uygulanmaktadır. Reagan döneminde bu yöntem toplu taşımacılık hizmetleri başta olmak
üzere birçok yerel hizmetin özelleştirilmesinde başarı ile uygulanmıştır.181 Zira belediye
hizmetlerinde genellikle toplu taşıma hizmetlerinde kullanıldığını söylemek mümkündür.
Örneğin kent içi ulaşımda belediye otobüslerinin yanı sıra halk otobüslerinin de hizmet
vermesi ile halk tercih yapabilme imkanına kavuşmaktadır.

1.3.3.7 Fiyatlandırma ya da Kamusal Malların Finansmanının Özelleştirilmesi

Bu yöntem, “kamu kuruluşları tarafından üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarının


piyasadaki şartlara uygun olarak, maliyeti dikkate alınmak suretiyle belirlenmesidir.” Bu
yöntemde, daha önce karşılıksız olarak sunulan birtakım mal ve hizmetlerin bir bedel
karşılığında sunulmasının yanı sıra, tüketicilerin hizmetten yararlandıkları miktarla
bağlantılı olarak bir bedel ödemeleri söz konusudur. Yöntem ile özel sektörün
fiyatlandırılan hizmetin üretimine girme yönündeki cesareti artmış olacaktır. Zira kamusal
mal ve hizmet fiyatlarının maliyetle birlikte bir miktar kârı da içermesi, üretimin
özelleştirilmesini teşvik edecektir.182

Fiyatlandırma yönteminin uygulanması durumunda, yerel kamu hizmetleri de


onlardan doğrudan yararlananlar tarafından finanse edilmiş olacaktır. Nitekim yerel
düzeyde fiyat ve harç uygulaması ulaştırma, katı atıkların toplanması, park ve garaj gibi
çeşitli hizmetlerde uygulanmaktadır.183

179
a.g.k., s.54
180
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme s.115
181
a.g.k., s.115
182
FALAY, a.g.k., s.8
183
Ruşen KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul, 2000, s. 329

64
Yerel yönetimlerin sundukları hizmetin maliyetini karşılamak üzere aldıkları
ücretlere “harç” adı verilmektedir. Kamusal hizmetlerin finansmanında vergi yerine harç
uygulamasına gitmek, tüketilen mal ve hizmetler ile doğrudan ilgilidir ve bu bedeller
piyasa fiyatlarına daha fazla benzerler. Kamu yöneticileri uygulanacak harç ve bedeller
konusunda birkaç tercihte bulunabilirler. Bunlar;184

a) Eğer kapasite sınırlı ise, talebin en çok olduğu dönemde en yüksek fiyat
uygulanır.

b) Harç ve fiyat yerel duruma ve tüketicinin durumuna göre değişik olabilir.


Örneğin, orada oturmayan fakat hizmetten faydalananlardan harç alınabilir.

c) Harç ve fiyat maliyetin tümünü veya bir kısmını kapsayacak şekilde


saptanabilir.

d) Harç ve fiyat belli dilimlere ayrılabilir. Örneğin; çocuk-yaşlı, yüksek gelirli-


düşük gelirli gibi.

Fiyatlandırma yönteminin uygulanmasıyla kaynak dağılımında etkinliği sağlamak ve


hizmetin maliyetini herkese değil tüketenlere ödettirmek amaçlanmaktadır. Yöntemin
uygulanması ile hizmetten yararlananlar ile hiç yararlanmayanlar arasında ayırım yapma
imkan olabileceği gibi belediyelere de önemli gelir kaynağı yaratacağı düşünülmektedir.
Çünkü bilindiği gibi, gerçek maliyetinin altında sunulan hizmetlerin finansmanı, bütçeden
karşılanmaktadır. Bu durumda, bütçe üzerindeki finansman yükünün de bir ölçüde önüne
geçilebilecektir. Ancak diğer taraftan da hizmetten hiç yararlanmayanların ödedikleri
vergilerden oluşan bütçe belirli bir kesim için harcanmaktadır. Buna bağlı olarak bu
yöntem, düşük gelirli grupların hizmetten daha az faydalanmaları gibi olumsuz sonuçları
da beraberinde getirecektir. Bu nedenle de belediyeleri yerel kamu hizmetini ucuza
sağlayan bir kamu kurumu olarak görenlere göre, fiyatlandırma yöntemi sağlıklı bir
özelleştirme yöntemi olmayacaktır. Ancak daha sonra açıklanacak olan “kupon”
yönteminin devreye sokulması ile bu sorun çözülebilir.

Türkiye’de belediyeler, 1980’den itibaren yerel hizmetlere uyguladıkları


sübvansiyonları kaldırarak fiyatlandırma yoluna gitmektedirler. Kamu hizmetlerinin
finansmanı için ek vergiler koymaktansa maliyetler dikkate alınarak fiyatlandırma yapmak

184
FALAY, a.g.k., s.8

65
daha yaralı olabilir.185 Bu bağlamda belediye hizmetlerinin fiyatlandırılmasının başlıca
yararları ise şunlardır; 186

- Belediye hizmetlerinin bedava ya da çok düşük fiyatla sunulması, tüketimde


savurganlığa ve dolayısıyla kaynak israfına yol açmaktadır. Fiyatlandırma ile
kaynak kullanımında etkinlik sağlanabilir.

- Belli belediye hizmetlerinden hiç yararlanamayanların, yararlananların


kullandıkları hizmetlerin finansmanına katılmaları toplumsal adalete
uymamaktadır. Bu adaletsizliği ise fiyatlar giderebilir.

- Pazar ekonomilerinde etkinlik arz ve talep mekanizmasıyla sağlanır. Fiyat, bu


mekanizmanın temelini oluşturur. Belediye hizmetlerinin fiyatlandırma
yöntemi ile tüketime sunulması, kendi üretim süreçlerine de etkinlik kazandırır.

- Belediyelerin gelir sorunu güçsüz kaynaklarla çözülmez. Fiyatlandırma


yöntemi, belediyelere azımsanamayacak bir gelir kaynağı sağlamaktadır.

1.3.3.8 Gönüllü Organizasyon Teşvik Yöntemi

Bu yöntem, “devletin yapması gereken hizmet, iş veya kamu binalarının vatandaşlar


tarafından yapılarak devlete teslim edilmesidir.” Bu yöntemin işlerliği için halkın
hayırseverlik, vatanseverlik ve dini duyguları ön planda tutulmaktadır. Söz konusu
hizmetler herhangi bir mahalle, köy veya semt sakinleri tarafından yapılabileceği gibi,
zengin bir vatandaş tarafından da yapılabilmektedir. Bu yöntemde devletin görevini
vatandaşlar üstlenmiş olmaktadır. Ayrıca yüksek düzeydeki kamu görevlileri bu yöntemde
etkili olabilmektedir.187

Özelleştirmenin doğal olarak ortaya çıkmış biçimi şeklinde nitelendirilen gönüllüler,


vakıf, dernek ve benzeri kuruluşlar olabileceği gibi, idealist bireylerden oluşan gruplar da
olabilmektedir. Bütün ülkelerde hükümet ve kent yöneticileri, bireylerin ve kuruluşların
bazı kamu hizmetlerine gönüllü katkısını artırmaya çalışmaktadırlar. Çünkü kamusal
kaynaklar hizmetlerin yeterli düzeyde üretilmesini karşılayamamaktadır. Bu bakımdan
toplumun potansiyel imkanlarını da seferber etmek ihtiyacı ortaya çıkmaktadır.188 Ancak

185
ERYILMAZ, a.g.m., s 27
186
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.406
187
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s.24
188
EKEN ERYILMAZ, a.g.m., s. 65

66
yukarıda da ifade edildiği gibi kamu hizmetlerine katılım, ülkelerin kültürel ve sosyo-
ekonomik yapısı ile yakından ilgili olmaktadır.

Daha önceki yıllarda geleneksel olarak itfaiye, ilk yardım, huzurevleri, okullar ve
kütüphaneler gibi alanlarla sınırlı kalan gönüllü hizmetler, günümüzde çevre koruma,
bilgisayar yazılım programlarının hazırlanması, kamu projelerinde danışmanlık vb.
alanlara ayrılmış bulunmaktadır.189

ABD’de federal ve federe hükümetler, gönüllü kuruluşların gelişmesinde önemli rol


oynamışlardır. Kâr amacı gütmeyen bu gönüllü kuruluşlar, çok sayıda soysal ve kültürel
hizmet sunmaktadırlar.190 Amerika’da 417 ilçede yapılan bir araştırmada, gönüllülerin
1992 yılı içinde 1,8 milyar dolar değerinde hizmet sundukları tespit edilmiştir. Amerika’da
gönüllüler kamu sektörü ile özel sektör arasında dengeleyici ve üçüncü bir sektör olarak
görülmektedir.191 Yine ABD’de itfaiye hizmetlerinin %90’ı gönüllü kuruluşlar tarafından
yerine getirilmektedir. Amerika’nın Virginia Beach kentinde halk kütüphanelerinde
yüzden fazla gönüllü kişi çalışarak yılda 420.000 $ tasarruf sağlamaktadır. Amerika’nın
New Orleans kentinde 85 farklı kamu kurumunda 3.000’den fazla gönüllü çalışmaktadır.
Gönüllü kişiler genelde gençler, ev hanımları ve emeklilerden oluşmaktadır.192 ABD’de
1965-1975 döneminde 4.500.000’i 65 yaşın üstünde olan gönüllülerin sayısı 22 milyondan
37 milyona çıkmıştır. Buna göre her 30 yaşın üstünde dört kişiden biri haftalık olarak
gönüllü hizmet sunmaktadır.193

İngiltere’de ise, yurt çapında yapılan bir araştırmaya göre, nüfusun %16’sı her hafta
bir örgüt için gönüllü çalışmaktadır. Hemen hemen yarısı bağış toplamakta ve %18’i de
personel hizmetlerinin çeşitli platformlarını raporlandırmaktadır. Hollanda’da ise resmi
kayıtlara göre 250 bin gönüllü çalışan bulunmaktadır.194

Ülkemiz açısından gönüllü organizasyon teşvik yöntemi yeni bir uygulama değildir.
Ülkemizde cumhuriyetten önce kentsel hizmetlerin çoğu gönüllü kuruluşlar (vakıflar)
tarafından yerine getirilmiştir.195 Ülkemiz açısından vakıfların gönüllü kuruluşlar
içerisinde ayrı bir önemi bulunmaktadır. Belediye teşkilatı kurulmadan önce birçok kent
hizmeti gönüllü kuruluş olan vakıflar aracılığıyla yürütülmekteydi. Vakıflar, geçmişte

189
EMREALP HORGAN, a.g.k., s 41
190
KÖKSAL, a.g.k. s 62
191
Hakan AYHAN, “Yerel Yönetimlerde Gönüllüler”, Belediye Dergisi, C.1, S.7, Ocak 1995, s. 30-31
192
EKEN ERYILMAZ, a.g.m., s. 66
193
Zerrin TOPRAK, “Yerel Hizmetlere Gönüllü Katılım” AİD, C. 23, S. 1, Mart 1990, s.57
194
TOPRAK,a.g.m., s.57
195
Nuri TORTOP, Mahalli İdareler, TODAİE Yayını, Sevinç Matbaası, Ankara, 1993, s.1

67
bütün sosyal yardım işlerini kapsamış, hatta üstlendiği görevler nedeniyle belediye
kuruluşu olarak algılanmıştır.196 Bu konuya Türkiye’de belediye hizmetlerinin
özelleştirilmesinin ele alındığı üçüncü bölümde daha ayrıntılı bir şekilde yer verilecektir.

Ancak gönüllülük, geçmişte kalmış ya da küçük yerleşme birimleriyle sınırlı olan


geleneksel bir uygulama değildir. Özellikle yerel kamu hizmetleri alanında bugün pek çok
büyük kentte, gönüllü kuruluşlardan giderek artan oranda yararlanılmakta olduğu
görülmektedir.197

Nitekim gönüllü kuruluşlarla ilgili 1990’lı yıllardan başlamak üzere bu kuruluşların


kamusal hizmetlerin üretilmesinde oynayacakları rollere geniş veren ve bu örgütlerin
gücünü tanıyan Paris Şartı, Gündem 21, Habitat gibi uluslar arası belgeler yayınlanmaya
başlamıştır. Bunlardan Habitat II bildiğimiz gibi 3-14 Haziran 1996 tarihinde İstanbul’da
toplanmış; geleceğe ilişkin bir Küresel Eylem Planı’nın görüşülerek kabul edildiği zirvede
eylem planının uygulanması ve verilen sözlerin takip edilmesi konularında gönüllü
kuruluşlara aktif olarak yer verilmiştir.198 Yine ülkemizde Yerel Gündem 21 topluluk ve
çalışmaları da gönüllülük yönteminin uygulandığı bir platform meydana getirmektedir.

Gönüllü kişi ve kuruluşlar aracılığıyla yapılabilecek hizmetler yerel yönetimlerin


kaynak tasarrufu bakımından son derece önemlidir. Eğer bu kişiler bir eğitim programı ile
desteklenirse bunların yapabilecekleri hizmetler daha da artabilir. Yerel yönetim
personelinin bu kişi ve kuruluşlarla uyumlu ve ortak çalışmalar yapması ise yerel
yönetimlerin başarılı hizmetler sunma şanslarını artırabilir.199 Ayrıca belediyelerin
finansman kıtlığı ve kaynak yokluğu dönemlerinde gönüllüler, belediyelerin var olan plan,
program ve projelerini sürdürmek, geliştirmek ve yeni projeler ortaya çıkarmak için
yardımcı olabilirler.

1.3.3.9 Satış Yöntemi

Satış yöntemi, “devletin kamu kuruluşundaki mal varlığını veya hisselerini satması”
demektir. Bu yönteme, “saf-dar anlamda” özelleştirme de denmektir. Satışa, kamunun
elindeki arazi, bina ve her türlü mal varlığı unsuru konu olabilmektedir. Satış yöntemi,

196
Zerrin TOPRAK, “Kamu Hizmetlerinde Verimliliğin Sağlanmasında Alternatif Kurum Olarak Vakıf”,
TİD, S.403, Haziran 1994, s.55
197
KÖKSAL, a.g.k. s 62
198
ZENGİN, a.g.k., 192-193
199
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 41

68
direkt olarak yerel hizmetlerin yürütülmesinde kullanılan bir yöntem olmamakla beraber
yerel idarelerin ellerindeki bazı ortaklık paylarının ve şirket sermayelerinin halka
açılmasında, kullanılma potansiyeli yüksek bir yöntem olmaktadır. Zira belediyelerin bu
yolla üstlendikleri yerel hizmetleri karşılamaya çalıştıkları bilinmektedir. Dolayısıyla
belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi yöntemleri içerisinde bu yönteme de yer
verilmektedir. Satış yönteminde, “doğrudan satış” ve “hisse yoluyla satış” olmak üzere iki
alt yöntem izlenebilmektedir;200

a) Doğrudan Satış (Özel Satış) Yöntemi: Bu yöntemde, kamu kuruluşunun


aktifleri, kısmen veya tamamen satışa arz edilmektedir. Eğer bu satış, tüm
aktifleri içeriyorsa “toptan özelleştirme”; aktiflerin bir kısmını içeriyorsa “kısmi
özelleştirme” yapılıyor demektir. Bu yöntem, daha çok kamu şirketlerinin
(özellikle KİT'lerin) bir kısım aktiflerinin, müesseselerinin, tali faaliyet
dallarının veya nispeten küçük işletmelerin satışında uygulanmaktadır. Bu
yöntemde, satılacak aktifler veya işletmeler belli bir firmaya, bir kaç firmaya
veya bir konsorsiyuma “pazarlık” yoluyla devredilebilir. Bu yöntem daha hızlı
uygulanabilmesi ve değerlemenin de daha kolay yapılabilmesi sebebiyle diğer
yöntemlerin yerine tercih edilebilir. Ancak bu yöntemin bazı dezavantajları da
gözden uzak tutulmamalıdır. Bunlardan birincisi, satışta (satış yapılacak firma
veya konsorsiyumun belirlenmesinde) subjektif değerlendirme payının var
olmasıdır. İkinci ve en önemli sakıncası ise, hisse senetleri satışı söz konusu
olmadığından dar anlamda “devlet malvarlığının satışı” ile sınırlı kalınması ve
özelleştirmenin; sermaye piyasasının gelişmesi, yaygın mülkiyet ortaklığı
sağlanması, küçük tasarrufların hisse senetlerine yöneltilmesi gibi birtakım
yararlarından faydalanılamaması olmaktadır. Bu yöntem daha çok kâr amaçlı,
nihai mal veya hizmet üreten KİT'lerin bazı müesseselerinin veya bağlı
ortaklıkların satışında uygulanabilir. Ayrıca bazı KİT’lerin ana faaliyet dalıyla
yakın ilgisi bulunmayan yan işletmelerin satışında da bu yönteme
başvurulabilir.201

b) Hisse Yoluyla Satış Yöntemi: Bu yöntemi de iki alt yönteme ayırabilmemiz


mümkündür. Şöyle ki; kamu kuruluşunun tüm veya bir kısım hisselerinin, özel
şahıslara veya özel kuruluşlara, hisse senetleri aracılığıyla devredilmesi olarak

200
FALAY, a.g.k., s.8-9
201
ALTINTAŞ, a.g.k.,s.59; Nihat FALAY, “Özelleştirme ve Sorunları”, Özelleştirme Tartışmaları,
(Yayına hazırlayan Aykut Polatoğlu), Bağlam Yayınları, Eylül, 1994, s.28

69
tanımlayabileceğimiz, “sermaye piyasası kanalıyla hisse satışı” bunlardan
birinci alt yöntem; hisse senetlerinin tümünün veya bir kısmının borsada
satılmayıp belli kesimlerden teklif alma yoluyla satışını ifade eden “teklif alma
yoluyla hisse senedi satışı yöntemi” ikinci alt yöntem olmaktadır.

ba) Sermaye Piyasası Kanalıyla Hisse Satışı: Bu yöntemle satışın yapılabilmesi için
öncelikle kamu kuruluşunun sermayesinin hisselere bölünmüş olması ve
sermaye şirketi statüsünde bulunması gerekmektedir.202 Yine bu noktada
gerekli olan bir husus da mevzuatın elverişli ve sermaye piyasasının gelişmiş
olması olmaktadır. Bu hususların uygun olmasından sonraki aşamada ise hisse
senetleri satışa çıkarılacak olan şirketin aktiflerinin değerlemesi, öz kaynağının
hesaplanması ve hisse senedi fiyatlarının tespiti aşamaları tamamlanmalıdır.
Bundan sonra satılacak hisse miktarı ve satış yöntemi tespit edilerek satış ilanı
yapılmakta ve özelleştirme fiilen başlamış olmaktadır.203 Hisse senetlerinin
satışı; doğrudan halka, tek bir alıcıya, o kamu kuruluşunda çalışanlara ve
seçilmiş finansal aracı kuruluşlara yapılabilmektedir. Hisse yoluyla satış
yönteminde, kişi başına düşen hisse senedi sayısı sınırlandırabilir; o kuruluşta
çalışanlar gibi belli gruplara öncelik ve indirim sağlanabilir veya belediyeye
bağlı işletme hisselerinin satışı için söz konusu olabildiği gibi belli bir yöre
halkına ayrıcalıklar tanınabilir. Örneğin İngiltere’de Telecom’un hisse senetleri
söz konusu çalışanların %36’na indirimli olarak satılmıştır.204

bb) Teklif Alma Yoluyla Hisse Senedi Satışı Yöntemi: Bu yöntem belirtildiği gibi
hisse senetlerinin tümünün veya bir kısmının borsada satılmayıp belli
kesimlerden teklif alma yoluyla satışını ifade etmektedir. Sermaye piyasasının
yeterince gelişmediği göz önüne alınarak ilgili kamu kuruluşunun, özellikle orta
ve küçük işletmelerin satışında, yayın organları aracılığıyla belli grupların
alabileceği hisse oranları bildirilerek, bu gruplardan teklif vermeleri
beklenmektedir. Söz konusu kesimlerden tahsis edilen hisse miktarının tümünü
kapsayan oranda teklif gelmemesi halinde geri kalan hisse senetlerinin birinci
yöntemde olduğu gibi borsada satışı yoluna gidilebilir. Bu yöntemde, işçilerin
hisse senedi almalarını teşvik amacıyla işçilere; hisse senedi bedellerinde
%10-15 oranlarında indirim yapılması veya düşük faizli, 1-2 yıl vadeli satış

202
FALAY, “Özelleştirme Yöntemleri ve Sorunlar”, s.9
203
ALTINTAŞ, a.g.k, s 58
204
FALAY, “Özelleştirme Yöntemleri ve Sorunları”, s. 9

70
imkanı verilmesi gibi birtakım avantajlar tanınabilmektedir.205 Bu noktada
“blok satış” söz konusu olmaktadır. Özelleştirilecek kamu teşebbüsü seçilmiş
alıcılara verilebileceği gibi hükümet tarafından duyurulan ilana en iyi teklifi
verene de satılabilmektedir.206 Hisse senetlerinin fiyatının ise yapılan
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere ya sermaye piyasasında (borsa) arz ve
talebe göre oluştuğunu ya da kamu teşebbüsü tarafından (nominal değerin
altında olmamak kaydıyla) belirlendiğini görmekteyiz.207

Belediye şirketlerinin kârlı ve etkin olarak çalışmasını sağlamak ve bu şirketlerden


özelleştirme aracı olarak faydalanabilmek için, söz konusu şirketlerdeki belediye payı,
belediye hisselerinin çoğunun özel sektör kuruluşlarına ve halka satılması yoluyla önemli
oranda azaltılmalıdır. Böylelikle yönetimde özel sektörün hakim kılınmasıyla, bu
şirketlerin kârlı ve verimli bir biçimde çalışmalarını sağlamak mümkün olabilecektir.208

1.3.3.10 Hizmet Sözleşmesi Yöntemi

“İşletme sözleşmesi” yöntemi de denilen bu yöntemde, kamu hizmetlerinin etkin bir


biçimde işletilmesi amacıyla, belirli hizmetler bir özel kuruluşa yaptırılmaktadır.
Belediyeler, temin etmekle sorumlu oldukları hizmetlerin belirli bir kısmının, işletme ve
bakım işleri için özel bir şirketle hizmet sözleşmesi akdedebilirler. Örneğin; sayaç okuma,
fatura düzenleme, ücret tahsili, kanalizasyon temizletilmesi, atık toplatılması veya
işlenmesi, kamu ulaşım araçlarının bakımı ve tamiri, dağıtım şebekelerinin bakımı gibi
hizmetler, bu yöntemle özel sektöre gördürülebilir. Nitekim Londra Belediyesi, özel sektör
firmalarıyla toplu taşımacılık konusunda hizmet sözleşmeleri yapmaktadır.209

Bir başka deyişle hizmet sözleşmesi yöntemi, “belediyelerin bir kısım yerel
hizmetlerin görülmesini sözleşme ile özel şirketlere devretmesidir.” Bu yöntem özellikle
temizlik, çöp toplama, belediye araçlarının bakımı ve sayaç okuma gibi hizmetler için
uygulanmaktadır. Belediyeler bu tür hizmetleri özel şirketlere devrederse, hizmet yükleri

205
ALTINTAŞ, a.g.k. s. 59
206
ATASOY, a.g.k., s.188
207
ALTINTAŞ, a.g.k., s. 58
208
Tunay KÖKSAL, “Belediye Şirketlerinin Hukuki Rejimi ve Şirketleşme Uygulamaları”, ÇYYD, C.2, S.6,
Kasım, 1993, s.56
209
VULYSTEKE, a.g.m.,s. 245

71
hafiflediğinden dolayı özel şirketler üzerinde daha etkin denetim yapabilirler ve bu
kuruluşlar aracılığıyla daha kaliteli ve verimli hizmetler sunabilirler.210

Bu yöntemde, kendisiyle hizmet sözleşmesi yapılan özel şirketin hizmetinin bedeli,


belediye tarafından ödenmektedir. Özel şirketin sorumluluğu, belediye adına ve lehine
sistemin hizmet sözleşmesi kapsamına giren kısmı ile sınırlı olmaktadır. Bununla birlikte
sözleşmeli firma, belediyenin her tür part-time çalışan elemanı gibidir. Periyodik
hizmetleri temin eder ve sıkışık durumda istek üzerine harekete geçer. Bazen sözleşme
gereği hizmet bedelini şirket de tahsil edebilmektedir. Sözleşme bedeli, çoğu zaman
sağlanan hizmet birimi üzerinden, örneğin toplatılan bir ton atık, ulaşımı sağlanan yolcu
sayısı, temizlenen kanalizasyon uzunluğu vb. hesaplanmaktadır.211 Ancak hizmeti sunan
şirketin, tekel gibi hareket etmesi ihtimali belediyeler tarafından göz ardı edilmemelidir.212
Belediyelerin bu gibi durumlara dikkat etmesi gerekmektedir. Böyle durumlarda
belediyelerin yapabilecekleri en akıllıca iş, tekelleri önlemek ve rekabet ortamını
geliştirmek için hizmet sözleşmesini ayrı ayrı şirketlerle gerçekleştirmektir.213

1.3.3.11 Yönetim Sözleşmesi Yöntemi

Bu yöntemde, bir yönetim sözleşmesi çerçevesinde belediye özel bir şirkete belediye
hizmetinin bütün işletme ve bakım fonksiyonunu bırakmaktadır. Hukuki açıdan yönetim
sözleşmesi de hizmet sözleşmesinin bir çeşidi olarak değerlendirilmektedir. Yönetim
sözleşmesinde özel şirketin sistemle ilgili büyük çapta onarımlarından ve yenilemelerden
sorumlu olup olmayacağı belirtilir; ama her durumda belediye artan talep ve hizmet
kalitesinde değişiklik gibi faktörler nedeniyle, sistemde yapılması gerekli tüm ilave
tesisleri veya önemli sistem değişiklerini denetleme yetkisine sahiptir. Belediye, genellikle
yönetim sözleşmesinin idari hükümlerinin uygulanmasını denetlemek üzere idari bir kurul
tayin eder ve resmi bir teknik kuruluşu da sözleşmenin teknik şartlarının uygulanmasını
denetlemekle görevlidir. İşletme hesaplarının da idari kurul tarafından titizlikle
denetlenmesi gerekmektedir.214

210
BEDİR, a.g.k., s. 32
211
KÖKSAL, a.g.k., s 50
212
BEDİR, a.g.k., s. 32
213
KİLCİ, a.g.k., s.19
214
David COYAUD, “Su Temini ve Kanalizasyon Hizmetleri İçin Özel ve Kamu Alternatifleri”, Kentsel
Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer
Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı-İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.23

72
Şirketin müşterileri yasal açıdan ilgili belediyenin müşterileri olarak kalırlar ve fatura
bedelleri yalnızca belediye adına özel şirket tarafından tahsil edilmektedir. Örneğin,
belediye tarafından tespit edilen su tarifelerinde ücret seviyeleri, özel şirketi doğrudan
etkilemeyecektir. Çünkü yönetici özel şirket, tüketicilerden tahsil edilmiş olan su
bedellerinden kendi payına düşen kârı alır. Özel şirket tarafından hazırlanan gelir
bildiriminde hizmet gelirleri ile özel şirkete ödenecek bedel arasındaki fark, daima pozitif
olmalı ve tümüyle belediye devredilmelidir.215

Gerçekte hizmet sözleşmelerinin bir uzantısı olan yönetim sözleşmelerinde yönetici


firma hizmet karşılığı tüketiciden alınan ücretlerin faturalarının düzenlenmesi ve ücretlerin
tahsili dahil sözleşme konusu hizmetin tümünün sağlanmasından sorumludur ve hizmette
görev alan personelinin işverenidir. Belediye, hizmet yönetimine karışamaz fakat sözleşme
hükümleri uyarınca yönetici şirketlerin faaliyetlerini denetler. Belediye, hizmetin
sağlanmasında yasal sorumluluk taşır ve tüm finansal ve ticari riskler kendisine aittir.
Yönetici şirket, belediyeye hizmet verir. Yöneticinin alacağı ücret, genelde yıllık olarak
belirlenmiş sabit bir maaştır.216

1.3.3.11.1 Kâr Ortaklığına Dayalı Yönetim Sözleşmesi Yöntemi

Yönetim sözleşmesinin yukarıda açıklanan kâra dayalı olmayan çeşidinin yanı sıra,
kâr ortaklığına dayanan bir başka türü de mevcuttur. Kamu hizmetlerinde birkaç
uygulaması olan bu sözleşme türünde, belediye işletme ve bakımı özel şirkete verilmiş
olan tesisleri finanse eder. Özel şirketler, belediye adına kamu hizmetini yönetir ve
karşılığında belediye tarafından ödenen sözleşme bedelini alır. Sözleşme bedeli işletme ve
bakımı devredilen tesisin sağlayacağı kâr üzerinden hesaplanır. Hizmetin sağlanmasından
yine belediye sorumlu olup; tüm finansal ve ticari riski üstlenir. Yönetici şirkete ödenen
teşvik primi kamu hizmetini etkili yönetmesi ve finansal performansa özen göstermesi
konusunda özendirici bir unsur olmakla birlikte, özel yönetici sözleşme uyarınca hiçbir
riske girmemektedir. 217

Bu tip sözleşmenin kâr ortaklığına dayanmayan yönetim sözleşmesinden farkı,


yönetici özel şirkete ödenen bedelin, verimlilik ikramiyesi ve kârdan belirli bir paydan
oluşmasıdır. Bu yöntemde, yönetici şirket tarafından hazırlanan gelir tablosundaki hizmet

215
a.g.k.,s.24
216
VULYSTEKE, a.g.m., s.245
217
a.g.m., s.245

73
gelirleri ile yönetici şirkete ödenen nominal bedel arasındaki fark, yönetici şirket ve
belediye arasında paylaşılmaktadır.218

Kâr ortaklığı esasına dayalı yönetim sözleşmesi yöntemine çok sık


rastlanmamaktadır. Bu tip sözleşme, 140 belediyeden oluşan Paris Banliyölerinde
uygulanmıştır.219

Kâr ortaklığı esasına dayalı olsun veya olmasın bir yönetim sözleşmesi yapılarak
belediye hizmetlerinin bütün işletme ve bakım fonksiyonu, uzman bir özel veya yarı özel
şirkete devredebilir. Hukuki açıdan bir yönetim sözleşmesi ile bir hizmet sözleşmesi
aynıdır; fakat yönetim sözleşmesi, bir hizmetin işletme ve bakım fonksiyonunun tümünü
kapsarken, hizmet sözleşmesi yalnızca ufak bir kısmını kapsamaktadır. 220

1.3.3.12 Vergi Teşvikleri ve İdari Düzenlemeler Yöntemi

Vergi teşvikleri ve bazı idari düzenlemeler, kamu kuruluşları tarafından sosyal


hizmet sağlayan özel kuruluşları teşvik etmek amacıyla kullanılmaktadır. Bu yöntem, “bir
kamu hizmeti yürüten özel kuruluşun vergi teşviklerinden veya vergi indirimlerinden
yararlanması, karşılaştığı mevzuat engellerinin azaltılması”nı ifade etmektedir. Böylece
bu alana özel sektörün daha fazla yatırım yapması teşvik edilmektedir.221

Mahalli idareler düzeyinde ise bu yöntem, “bazı kentsel hizmetler konusunda


belediyelerce bir takım idari düzenlemeler getirilmesi veya vergi, resim harçlarda indirim
yapılması yoluyla vatandaşların, özel şirketlerin ya da kâr amacı gütmeyen özel
kuruluşların bu hizmetleri sağlama konusunda teşvik edilmesi”ni ifade etmektedir. Örneğin
ABD’de ambulans hizmetleri, çöp toplama ve haşaratla mücadele gibi yerel hizmetlerde bu
yönteme başvurulmaktadır.222

Bu tür düzenlemeler ve teşvikler, bazı hallerde, hizmet sunumuna ilişkin


harcamaların gerçek maliyetin altında tutulmasına yol açmakta ve hizmeti üreten veya
üretecek olanlar açısından özendirici bir nitelik taşımaktadır. Bu yöntem, birçok ülkede,
bilhassa sosyal hizmetler konusunda yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin, gündüz

218
COYAUD, a.g.m., s.24
219
a.g.m., s.24
220
P. LJUNG, “Yönetim Seçeneklerinin ve İşletme Kavramlarının İncelenmesi”, Kentsel Hizmetler İçin
Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.15
221
EMREALP, HORGAN a.g.k., s. 40
222
a.g.k., s.40

74
çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, yaşlıların ya da özürlü hemşehrilerin bakımı,
sanat merkezleri kurulması bu tür teşviklerden yararlanan hizmet alanları içerisinde yer
almaktadır. Bir başka uygulama olarak, kendi arıtma tesisini kuran çevreyi kirletici
nitelikteki bir sanayi kuruluşuna, bir takım vergi ve harç indirimleri ve benzeri kolaylıklar
sağlanması gösterilebilir.223

Bununla birlikte, bu yöntem böylesi teşviklerle sınırlı olmayıp, belediyelerin


doğrudan harcama yapmaktan çok, yetkilerini kullanarak söz konusu harcamaların
yapılmasını sağlaması ile ilgilidir. Örneğin, evsel atıkların bina dışındaki bidonlara
konulması, caddeye bakan işyerlerinin önünün süpürülmesi ya da evlerin önünün kardan
temizlenmesi gibi konularda getirilen düzenlemeler, belediyelerin temizlik hizmetlerine
daha az kaynak ayırmasını sağlayabilir. Bu konuda belediyeler oldukça geniş bir hareket
alanına sahiptir.224

Ancak daha önce de belirtildiği gibi bu yöntemin amacı genel olarak özel sektörün
kamu alanına daha fazla yatırım yapmasını ve özel sektörün kamu hizmetlerinin üretimine
katılmasını sağlamak şeklinde özetlenebilir.225

1.3.3.13 Kupon Yöntemi

Kupon yöntemi, yarı kamusal adı verilen ve fiyatlandırılması mümkün olan


hizmetlerin özelleştirilmesinde uygulanabilecek olan bir yöntemdir. Bu yöntemde,
tüketiciler ihtiyaç duydukları bazı mal ve hizmetleri, özel kesimden satın alırlar fakat satın
aldıkları söz konusu mal ve hizmetlerin bedelinin hepsini veya bir bölümünü devlet
kendilerine ödemektedir. Burada devlet kamu hizmetini bizzat kendisi üretmek yerine,
bedelini ödeyerek kişilerin özel kesimden serbest olarak satın alabilmelerine imkan
vermektedir.226 Şöyle ki; devletin vermiş olduğu kuponların belirli bir parasal değeri
bulunmaktadır. Örneğin toplu taşıma için verilen kuponların değerinin 500 bin lira (50 yeni
kuruş) olduğu kabul edilirse, özel şirketin toplu taşıma için sattığı kartların değeri de 750
bin lira (75 yeni kuruş) ise, özel şirketin taşıma hizmetlerinden yararlanmak isteyen kupon
sahibi (yoksul ya da dar gelirli kişi) özel şirkete 250 bin (25 yeni kuruş) ve 500 bin lira
(50 yeni kuruş) değerindeki kuponunu verir. Özel şirket kuponunun bedelini daha sonra

223
a.g.k., s.40
224
a.g.k., s. 41
225
EKEN ERYILMAZ, a.g.m., s. 69
226
ERYILMAZ, a.g.m., s.47

75
belediyeden alır. Kupon yöntemi belediyeler tarafından daha çok yiyecek, sağlık, eğitim ve
konut gibi hizmetler için kullanılmaktadır.227

Kupon yönteminde amaç, dar gelirli tüketicilere ek satın alma gücü sağlayarak,
ihtiyaçlarının piyasadan karşılanmasına yardımcı olmaktır. Kupon yönteminin başarılı
olması için söz konusu hizmetlerle ilgili olarak piyasada bir rekabet ortamının bulunması
ve dolayısıyla da tüketicilerin hizmeti kimden satın alacakları konusunda seçme hakkına
sahip olmaları gerekmektedir.228

Kupon yönteminin geliştirilmesinde aşağıdaki esaslar etkili olmuştur.229

a) Kamu işletmelerinde verimlilik, özel işletmelere oranla daha düşüktür. Bunun


nedeni kamu işletmelerinde çalışanlar ile işletmelerin gelirleri arasında direkt
ve yakın bir ilişkinin mevcut olmamasıdır.

b) Kamu işletmelerinde israf yaygındır. Kişiler kendi sahip olamadıkları serveti


korumak için daha az çaba gösterirler.

Kupon yöntemi belediye hizmetleri açısından ele alındığında, bu yöntem kapsamında


uygulanan kısmen örtülü sübvansiyonların diğer hemşehrilere aşırı ve haksız bir yük
getirmemesi ve idari ve mali açılardan belediyeyi dar boğazlarla karşı karşıya bırakmaması
için yöntemin iyi planlanması, bütçelenmesi ve denetlenmesi gerekmektedir.230 Nitekim
kupon yönteminin uygulanmasındaki temel güçlük, hizmetten yararlanması planlanan
potansiyel kişi veya gurupların belirlenmesinde ortaya çıkmaktadır.231 Yardımların nakit
olarak değil de kupon olarak verilmesi, yapılan yardımın amaç dışında kullanılmasını
engelleyebilmektedir. Ancak belirtildiği gibi kimlerin bu kuponlardan yararlanacağını iyi
tespit etmek gerekmektedir.

Kupon yöntemi, ABD' de yerel bazı hizmetlerde çok yaygın olarak kullanılmaktadır.
Örneğin, Minnesota’nın Hennegin kentinde, düşük gelirli aileler kent yönetiminin verdiği
kuponlarla herhangi bir kreşten yararlanmaktadırlar. Yine, çeşitli kentlerde yaşlılar ve
özürlüler taksi ücretlerini ödemede kuponlardan yararlanabilmektedirler. Beş yerel idare

227
a.g.m., s.47
228
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 14
229
AKTAN, Kamu Ekonomisi ve Kamu Maliyesi, s 57
230
EMREALP, Yerel Yönetimde Alternatif Hizmet Üretimi, s. 14
231
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, a.g.k., s. 15

76
bölgesinden oluşan New York Kenti, her ay ihtiyaç sahiplerine 50 milyon $ karşılığı
yiyecek kuponu yardımı yapmaktadır.232

1.3.3.14 Özel Amaçlı Hizmet Kuruluşları

Özel amaçlı hizmet kuruluşları, “ayrı bir tüzel kişiliğe ve bütçeye sahip, yarı ticari
nitelikte çalışan, ancak belediyelere bağlı ve belediyenin denetiminde olan kuruluşlardır.”
Büyükşehir belediyelerine bağlı, katma bütçeli, su ve kanalizasyon, toplu taşıma ve doğal
gaz idareleri bu tip kuruluşlardır. Bu yöntemde üretilen mal ve hizmetin bedeli
kullanıcılardan alınır. Hal ve mezbaha (hayvan kesim yeri) gibi getirisi yüksek olan
hizmetler için de özel amaçlı hizmet kuruluşları vardır.233

Özel amaçlı hizmet kuruluşlarının belirgin avantajları; bu kuruluşların belediyelere


nazaran daha rekabetçi istihdam politikaları takip edebilmeleri ve bünyelerinde nitelikli
insan gücünü çalıştırabilmeleridir. Ancak bununla birlikte bu kuruluşların personel ücretini
belirleme yetkisi belediye meclisindedir. Bu nedenle özel amaçlı hizmet kuruluşları, ana
kuruluş olan belediyelerle personel ücreti için paralel politika takip etmek zorundadır.234

Bu tür kuruluşların olumlu yönlerine karşılık olumsuz yönleri de vardır. Örneğin


kadro doldurulması, dışarıya verilen sözleşmelerde yolsuzluk olması, denetim esnekliğinin
denetim kaçışına yol açması gibi. Bu tür sakıncaların önüne geçmek için böyle kuruluşların
sorumlu oldukları hizmet standartlarının belli olması kuruluşlar ile belediyeler arasında
mali ilişkilerin açık olması ve belediye organlarının bu kuruluşlar üzerinde kesin denetim
yetkisinin bulunması gerekmektedir.235

1.3.3.15 Belediyeler Arası Hizmet Sözleşmeleri Yöntemi

Bu yöntem, “birden fazla belediyenin, kendi aralarında bir protokol imzalayarak ya


da vakıf, dernek, şirket gibi hizmet organizasyonu kurarak bu birlikler aracılığıyla birlikte
kamu hizmeti üretmesidir.”236

Günümüzde yerel yönetimlerin hizmet alanları gittikçe genişlemektedir. Çoğu zaman


belediyelerin bireysel olarak planlama, danışmanlık, çevre koruma, taşımacılık gibi
232
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 16
233
a.g.k., s. 29
234
a.g.k., s. 30
235
ERYILMAZ, a.g.m., s. 31-32
236
EMREALP, Belediyelerde Mali Denetim, s. 28-29

77
hizmetleri yerine getirmesi güçtür. Belediyelerdeki ekonomik ve teknik sınırlılığı ve bu tür
hizmetlerin yapısından kaynaklanan zorluklar belediyeleri iş birliğine ve dayanışmaya
zorlamaktadır. Belediyelerin kurduğu birliklerin ihtiyaç duyduğu hizmetler, bazen de kendi
alanında uzmanlaşmış özel şirketlerden satın alınmaktadır.237

Bu yöntemle farklı belediyeler bazen birbirlerini kardeş belediye olarak ilan


edebilirler. Kardeş belediyelerden teknik, ekonomik ve sermaye yönünden güçlü olan
belediye, kaynaklarının bir kısmını güçsüz olanın hizmetine tahsis edebilir ya da güçlü
olan belediyenin, ürettiği hizmetlerden güçsüz olan belediyenin yararlanması
sağlanabilmektedir.

Belediyeler tarafından kurulan birlikler ülkeden ülkeye ve bölgeden bölgeye farklılık


gösterebilir. Birliklerin rolleri kurucu belediyelerin verdiği yetki ve göreve göre
değişebilir. Kurulan birlikler tek amaçlı olabileceği gibi; kültür hizmeti, ambulans, itfaiye
hizmetleri konut yapımı gibi çok amaçlı da olabilir.238

Belediyeler arası hizmet sözleşmesi yöntemi Amerika, Fransa ve Almanya gibi


gelişmiş ülkelerde uygulanmaktadır. Bu yöntemle farklı belediyelerin az kaynakla çok iş
yapması belediyelerde kaynak israfının önlenerek kaynakların etkin kullanılması ve
bölgeler arasında eşitsizliğin giderilmesi amaçlanmaktadır.239

1.3.3.16 Sübvansiyon Yöntemi

Bu yöntemle hizmet sunma yetkisi verilen özel şirketin mali yönden desteklenmesi
sağlanmaktadır. Hizmet sübvansiyonu, hizmetin temel insani amaç taşıması durumunda
bazı vatandaşlara (yoksul ve dar gelirli) hizmetin bedava ya da çok düşük ücretle verilmesi
amacıyla uygulanmaktadır. Böylece yerel hizmetin belli bir standartta ve kalitede tutulması
sağlanmaktadır. Aslında hizmet sübvansiyonu yerel idareler için bir nevi programlı zarar
niteliğindedir. Çünkü sübvansiyonun uygulandığı hizmetler genelde ekonomik yönden
pazarlanamayan hizmetlerdir.240

Hizmet sübvansiyonu değişik biçimlerde olabilir. Ancak genelde şu şekilde


uygulandığı görülmektedir;241

237
ERYILMAZ, a.g.m., s. 32
238
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s 32
239
Halil ÜNLÜ, Yönetimler Arası İlişkiler, TKİB Yayını, Kent Basımevi, 1993, s.12
240
EMREALP, Belediyelerde Mali Denetim, s. 28-29
241
EMREALP HORGAN, a.g.k., s. 37

78
- Hizmet sübvansiyonu bazen gönüllü kuruluşlara bağış şeklinde (parasal)
olmaktadır.

- Bazen mali destek yerine ilgili kuruluşlara personel, malzeme ve teçhizat


sağlama şeklinde olur.

- Hizmet sübvansiyonunun bir başka uygulama şekli ise sosyal ve insani amaçlı
olup örneğin çalışan annelere destek niteliğinde gerçekleşir. Örneğin çocuk
bakımevlerine belediyelerin elindeki gayrimenkullerden arsa tahsis etmesi gibi
bir uygulama bu şekildedir.

Bu yöntemde asıl üretici özel sektör olduğu için yerel hizmetlerin üretiminde
belediyelerin tekeli kalkmaktadır. Dolayısıyla yerel hizmetler için rekabet ortamı
doğmaktadır.242 Böylece hizmetlerin sunumunu maliyetlerin altında tutabilmek mümkün
olabilmekte dolayısıyla hizmetler hem üretici hem de tüketici açısından cazip hale
gelebilmektedir. Bu yöntem bilhassa yaşlı ve özürlülerin bakımı, gündüz çocuk bakım
hizmetlerinin yaygınlaştırılması, konut programları, sanat merkezleri ve müzeler vb
alanlarda uygulanabilir.

1.3.3.17 İltizam Yöntemi

“İdari bir hizmetin görülmesinin götürü veya oranlı bir kazanç ya da ücret
karşılığında -mültezim- adı verilen özel kişi veya kuruluşlara bırakılması”nı öngören bu
yöntem, tarihte daha çok kamu gelirlerinin toplanmasında kullanılmıştır. Bu yöntemde,
vergi toplama görevi mültezimlere ihale ile verilmektedir. Mültezimin topladığı vergi ile
hazineye ödemeyi vaat ettiği bedel arasındaki fark, kendi gelirini oluşturmaktadır.243

Tarihte Roma Devleti’nde ve Osmanlı’nın son dönemlerinde, kamu gelirlerinin


toplanmasında uygulanan bu yöntem günümüzde uygulanmamaktadır. Vergi miktarının
belli olmaması ve devlet otoritesinin zayıflığı, daha fazla gelir elde etmek isteyen
mültezimlerin halka baskı yapmasına neden yol açmaktaydı. Bu olumsuzluklar haklı
olarak, halkın iltizam yöntemine karşı olmasını doğurmuştur. Fakat vergi matrahının ve
oranlarının belli olduğu günümüzde, böyle bir yöntemin uygulanabileceği ileri
sürülmektedir.244 Dolayısıyla belediyeler adına yerel vergileri toplama işi, her bir mükellef

242
KEPENEK, a.g.k., s. 155; BEDİR, a.g.k., s 33
243
KÖKSAL , a.g.k., s. 61
244
EKEN a.g.m., s.68

79
için bir bedel ödeyerek ya da toplanan vergi üzerinden bir pay verilerek özel şahıslara veya
şirketlere gördürülebilir. Bu sayede, kendisi ile iltizam sözleşmesi yapılan özel şahıs veya
şirket topladığı vergiden daha çok pay almak alabilmek için tahakkuk eden vergileri tahsil
etmeye çalışacaktır.

1.3.4 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinde Doğabilecek Bazı Sorunlar

Yerel hizmetlerin arzında alternatif bir yöntem olarak kabul edilen özelleştirmede,
hizmetlerin üretiminin el değiştirmesinden kaynaklanacak bir takım idari, iktisadi, sosyal
ve siyasi sorunlarla karşılaşılması muhtemeldir. Söz konusu çıkabilecek sorunları ise şu
şekilde sıralamak mümkündür; 245

a) Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde özel sektör birçok yerel hizmeti
yüklenmeye hazır olmadığı için, belediyeler özelleştirilecek hizmetler
konusunda muhatap olabilecek firmalar bulmakta güçlük çekmektedirler. Eğer,
proje çok büyük ve yeterince de cazip değilse yabancı firmaların da ilgisi az
olmaktadır.

b) Belediye yöneticilerinin siyasi bir kimliğe sahip olmaları ve ayrıca kendilerini


özelleştirme yapmaya özendirecek yeterli hukuki düzenlemelerin bulunmaması,
özelleştirmeyi siyasi bir tercih haline getirmekte ve özelleştirme uygulamalarını
kesintiye uğratmaktadır.

c) Özelleştirme esnasında siyasi kayırmalar olabilir. Yerel yöneticiler kendilerine


yakın ya da kendilerini seçimler sırasında desteklemiş kişi, kuruluş ve iş
çevrelerine öncelik tanımak isteyebilirler. Bu da özelleştirme sürecine subjektif
unsurların karışmasına, mesela belediye ihalelerinde rüşvet ve diğer
yolsuzluklara neden olmaktadır. Bu gibi durumlardan doğan rekabet eksikliği
hizmetin kalitesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

d) Özelleştirmede karşılaşılan bir diğer sorun da bilhassa enflasyonun yüksek


olduğu dönemlerde işin ihalede belirlenen fiyatlarla bitirilememesi, bunun
sonucunda da maliyetlerin artmasıdır.

e) Özel sektör, kârlı alanlarda hizmet üretme eğilimindedir. Kâr getirmeyen


alanların belediyeye kalması ise bütçe açığını artıracak, ek maliyetler

245
BOZLAĞAN, “Yerel Hizmetlerde Özelleştirme Yöntemleri”, s. 225-226

80
getirecektir. Mesela, toplu taşımacılıkta yolcu potansiyeli yüksek hatlar hemen
talip bulacaklardır. Yolcu sayısının az olduğu hatlara ise rağbet edilmeyecektir.

f) Özelleştirme uygulamalarının birçok durumda kısa dönemde işsizliğe ya da


ücret düşüklüğüne yol açması, kimi durumlarda da çalışma koşullarının
kötüleşeceği endişesi çalışanları ve sendikaları özelleştirmeye karşı tavır almaya
zorlamaktadır.

g) Kimi yerel hizmetlerde özelleştirme sonrasında yaşanan muhtemel fiyat artışları


bu hizmetlere duyarlı kesimleri olumsuz etkileyerek özelleştirme politikasına
karşı tavır almalarına neden olmaktadır.

h) Yerel hizmeti yürütmekle yükümlü özel firmanın iflas etmesi çalışanların greve
gitmesi ya da firmanın sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmesi, hizmetlerin
riskini ortaya çıkarabilecektir.

i) Yerel hizmetlerin özelleştirilmesinde bu işi daha önce yapan firmalara bu alanda


üstünlükler sağlaması, özel tekellerin doğmasına neden olabilecektir.

1.3.5 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Hizmetlerin sunumunda özelleştirme uygulamalarına yer vermek isteyen belediye


yetkililerinin öncelikle göz önünde bulundurması gereken bir takım hususlar
bulunmaktadır. Özelleştirmenin asgari müştereklerini de ihtiva eden öncelikli bu hususları
şu şekilde sıralayabiliriz; 246

- Hizmetin özelleştirilmesi hususunda seçilen yöntemin başarılı olabilme


ihtimali,

- Özelleştirme uygulamasının belediyenin gelirlerine yapacağı etki,

- Özelleştirmenin belediye bürokrasisine yapacağı etkiler,

- Özelleştirmenin yerel hizmetlerin kontrolüne muhtemel etkileri,

- Özelleştirme kamu yararını ve özel sektörün kâr maksimizasyon saikini


bağdaştıracak optimal noktayı bulabilecek mi?

246
Firuz Demir YAŞAMIŞ, “Yerel Yönetimler ve Özelleştirme” Yerel Yönetimler ve Özelleştirme Konulu
Uluslar arası Belediye Başkanları Konferansının Sunuş Konuşmaları Kitabı, Stratejik Araştırmalar
Vakfı, Ankara, Şubat 1995, s.99

81
Özelleştirme alanında söz konusu olan bu ve benzer genel hususların aydınlığa
kavuşması için bazı noktalara dikkat edilmeli ve gerekli şartların temini için azami gayret
sarf edilmelidir. Bu hususları ise aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

1.3.5.1 Hizmetin Maliyeti

Özelleştirilecek yerel hizmetin maliyet-fayda analizi yapılmalıdır. Hizmet hangi


yöntemle daha düşük maliyetle sunulacaksa o yöntem tercih edilmelidir. Aynı zamanda
daha düşük maliyetle sunulacak hizmetten elde edilecek kazançların hizmet sunma
yaklaşımının değiştirilmesinden doğacak riskleri haklı kılacak ölçüde büyük olması
önemlidir. Etkin olarak sunulmayan bir hizmete ilişkin maliyetler dikkate alınırken,
hizmeti sunmakta olanları değiştirmenin maliyeti ile o hizmeti alternatif bir yöntemle
sunma arasındaki maliyet karşılaştırmaları da yapılmalıdır. Hangi yöntem söz konusu
olursa olsun, maliyetler hesaplanırken, yalnızca yatırım maliyetleri değil, cari giderlerin de
dikkate alınması gerekir. Bu kapsamda, hizmetin sunulma yöntemi ile ilgili karar
alınmadan önce, o hizmete ilişkin yatırım ve işletme maliyetlerini ve alternatiflerini çeşitli
boyutlarıyla değerlendiren çalışmaların yapılması, büyük önem taşımaktadır. Aynı şekilde,
çeşitli alternatiflerin yarar ve maliyetleri hesaplanarak, en yüksek verim sağlayan yöntemin
sunulması gerekir.247 Özelleştirmenin gerçekleşmesi ile belediye bütçesinde rahatlama,
personelden tasarruf ve hizmette de etkinlik ve ucuzluk sağlanmalıdır.248

1.3.5.2 Zamanlama

Herhangi bir hizmetin özelleştirilmesine karar verildiğinde piyasa koşulları buna


uygun olmayabilir. Örneğin özel sektör firmalarının gerekli tecrübe ve imkanlardan yoksun
olması, piyasadaki alternatif yatırım araçlarının getirisinin yüksekliği, borsanın halka arz
olayını kaldıramayacak kapasitede olması, tasarrufların yetersizliği gibi etkenler,
özelleştirilecek hizmetler konusunda muhatap bulunamamasına yol açmaktadır.
Özelleştirmenin başarılı olabilmesi için hem belediyelerin hem de para piyasalarının
sağlam ve sağlıklı bir kurumsal alt yapıya sahip olması ve gerekli hukuki alt yapının da
bulunması da gerekmektedir. Bütün bu özellikler yerel yönetici tarafından göz önünde
bulundurularak zamanlama iyi ayarlanmalıdır. Piyasadaki ekonomik dengelerden ve

247
EMREALP HORGAN, a.g.k., s.48
248
KÖKSAL, a.g.k., s. 62

82
rekabet koşullarından optimum düzeyde yararlanmaya çalışılmalıdır.249 Yine bu bağlamda
özelleştirme programını gerçekleştirecek uzman ve tecrübeli bir kadronun varlığı da
özelleştirme başarısı açısından önem arz etmektedir. Özelleştirme çalışmaları bu görevi
yerine getirecek ayrı bir birim tarafından yürütülmeli ve söz konusu bu birim mümkün
olduğu kadar siyasi müdahaleden uzak ve bağımsız olmalıdır.250

1.3.5.3 Hizmetin Kalitesi ve Düzeyi

Belediyelerdeki özelleştirme, yöntem ve uygulamaları normal özelleştirme yöntem ve


uygulamalarından biraz farklı olduğundan; belediyeler özelleştirme ile hizmetin kendisini
değil, sunuluş biçimini değiştirirler, hizmetin kalitesi ve düzeyinden belediyeler
sorumludur. Belediye yöneticileri, hizmetin temel sorumluluğunu taşımakta olduklarından
hizmet sunumuna ilişkin kalite standartlarını ve düzeyini belirlemelidirler. Sonraki
aşamada, belirlenen bu standartlara ve düzeye ulaşılması amacıyla, hizmet sunum sürecinin
yakından izlenmesi ve denetlenmesi gerekmektedir.251 Bu konuda belediye ile yüklenici
şirket arasında zorluk çıkmaması için belediye yetkililerinin daha işin başında söz konusu
durumu özel şirket yetkililerine anlatması gerekir.

Bu bağlamda başarılı bir özelleştirme uygulamasında, düzenleyici politikaların açık


ve net bir biçimde şekillendirilmesi gerekmektedir. Yani belediyeler, hizmetler için
belirlenen fiyat ve standartların kontrol ve muhafaza edilmesi ile tüketicilerin istismarını
engelleyici önlemleri yerinde ve zamanında alabilmelidir.

1.3.5.4 Özelleştirilecek Hizmetin Diğer Yerel Hizmetler Üzerindeki Etkisi

Hizmetin, bir özelleştirme yöntemiyle sunulmaya başlanması durumunda, bu


değişimin diğer hizmetler üzerindeki muhtemel etkileri değerlendirilmeli ve önemli bir
etkilemenin söz konusu olduğu durumlarda gerekli önlemler alınmalıdır. Örneğin, kışın
karlanma ve buzlanma ile mücadele belediye bünyesindeki temizlik işleri müdürlüğüne ait
araçlarla yapılıyor ise temizlik hizmetlerinin ihale edilmesi durumunda, bu konuya özel
sektörle yapılan sözleşme içerisinde yer verilmesi ya da bir başka biçimde önlem alınması

249
Uğur YILDIRIM, “Yerel Yönetimlerde Alternatif Hizmet Sunumu”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel
Yazılar I-Reform, (Edt. Hüseyin ÖZGÜR, Muhammet KÖSECİK), Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül 2005,
s.408
250
a.g.m., s.409
251
EMREALP, HORGAN, a.g.k. s.49

83
gerekmektedir.252 Dolayısıyla belediyeler içerisinde bulunduklara koşullara göre bir hizmet
stratejisi belirlemelidir. Özelleştirme stratejisi de bu ana stratejiye uygun olarak
hazırlanmalıdır. Ayrıca özelleştirilmesi düşünülen her hizmet için de bir strateji
belirlenmeli ve uygulamalar bu stratejiler çerçevesinde yürütülmelidir.253 Yerel yönetimler
oluşturulacak bu stratejiler kapsamında örneğin bütün önlemlere rağmen sürekli zarar eden
ve özel sektörde dahi kâr elde etme ihtimali son derece düşük olan hizmetler ve işletmeler
ne pahasına olursa olsun özelleştirilmeye çalışılmamalıdır. Bu hizmetlerden ve
işletmelerden uygun olanlar tasfiye edilmeli ancak stratejik öneme sahip bulunanlar
tasfiyeden hariç tutulmalıdır. Yine özelleştirilmesi düşünülen bir hizmetin bir bölümü kârlı,
bir bölümü ise kâr getirmeyen, ya da daha az kârlı ise, özelleştirme aşamasında sözleşmeye
konulacak hükümlerle, kârlı bölümlerle birlikte diğer bölümlerde sözleşme kapsamına
dahil edilmelidir.254

1.3.5.5 Hizmetin Kesintiye Uğrama İhtimali

Bazı hizmet sunum yöntemlerinin kesintiye uğrama ihtimali diğerlerinden daha


fazladır. Belediye bünyesinde bir grev, gönüllü bir kuruluşun hizmet sunumundan
çekilmesi ya da ihale edilmiş bir hizmet sözleşmesi konusu olduğunda yüklenicinin iflası
vb. sonucunda bir hizmet sağlanamaz duruma gelirse ne olacaktır? Bazı hizmetler, örneğin
ihale edilmiş basın-yayın ya da tanıtım hizmetleri söz konusu olduğunda hizmetlerdeki
böyle bir kesintinin geçici bir rahatsızlık oluşturmanın ötesine geçemeyeceği açıktır.
Ancak temizlik hizmetleri ya da içme suyu sağlama gibi temel nitelikli bir hizmet söz
konusu olduğunda hizmetlerin kesintiye uğraması ciddi sorunlar yaratacaktır. Bunun önüne
geçmek amacıyla belediyeler, çoğu kez hizmeti birden çok yüklenici arasında bölüştürerek,
hizmetin kesintiye uğrama riskini azaltmaya çalışmaktadırlar. Bu ise, ölçek ekonomisinin
getireceği yararların göz ardı edilmesine yol açmaktadır. Bir başka uygulama olarak ise,
belediyenin hizmetin kesilmesi durumunda devreye girmek üzere bir kısım insan gücü ve
ekipmanı yedekte tuttuğu görülmektedir. Ne var ki, bu durum da hizmete ilişkin maliyetleri
örtülü olarak kabartmaktadır. Bu açıdan belediyelerin, hangi yöntem söz konusu olursa
olsun maliyet etkinliğini gözeten bir alternatif destek planı oluşturması gerekmektedir.255

252
a.g.k. s.49
253
YILDIRIM, a.g.m, s.408
254
a.g.m, s.410
255
EMREALP, HORGAN, a.g.k. s 50

84
Hizmette devamlılığın sağlanması bakımından yerel yönetimlerin siyasi kararlılığı ve
cesareti de önem taşımaktadır. Nitekim özelleştirme sadece teknik bir uygulama değil; aynı
zamanda da belkide daha fazla politik bir süreçtir. Dolayısıyla siyasi bir tercihtir
denilebilir. Yerel yönetici bu tercihini ortaya koyarken, kararlı ve cesaretli olmalıdır.256

1.3.5.6 Halka Dönüklük

Belediyelerin özelleştirdiği yerel hizmetler üzerindeki en etkili denetimlerden birisi


de halk denetimidir. Bugün bütün demokratik toplumlarda yönetim üzerinde en etkili
denetim halk denetimi olarak kabul edilmektedir.257 Ancak halkın denetimi özel firmalar
üzerinde doğrudan değil dolaylı olmaktadır. Çünkü halk dilek ve şikayetlerini yöneticilere
ileterek kamu gücünü elinde bulunduranları harekete geçirmekten başka bir şey yapamaz.
Halka dönüklük; “belediye idaresi ile vatandaşlar arasındaki ilişkilerin objektif olması,
bütün önceliğin hizmete verilmesi, eldeki bütün olanaklarının halkın istek ve ihtiyaçlarını
anlayarak en etkin biçimde kullanılması, böylece halkın tatmin edilmesi” demektir.258
Dolayısıyla halka dönük idare, halkı dinlemeyi, halkı bilgilendirmeyi ve halkı yerel
hizmetlerin üretimine katmayı gerektirir.

Bir hizmetin doğrudan belediyece sunulması yerine, özel sektöre gördürülmesi


durumunda daha az halka dönük olacağını varsaymanın bir temeli yoktur. Kaldı ki, özel
yüklenicilerin halka dönük hizmet sunması, etkin bir sözleşme yönetimi ve denetimi
süreciyle, belediye tarafından güvenceye alınması gereken bir konudur. Ayrıca, belediye
yöneticileri hizmetin belde halkının değişen ihtiyaçlarına ve o hizmetten beklentilerine
cevap verici nitelikte olmasını sağlayacak önlemler almalılardır.259 Örneğin, belediyelerin
faaliyetlerinden halkı yerel radyo, televizyon basın gibi yollarla bilgilendirmesi bunlardan
biri olabilir. Kısacası özelleştirme politikasında başarı sağlanabilmesi için “kamuoyu
desteği” de önem arz etmektedir. Öncelikle kamuoyunun özelleştirme programının
mecburiyetine, kısa ve uzun vadeli zararlarına ve ideolojik politik bir konu olmadığına
inandırılması gerekmektedir.

Bu bağlamda şeffaflık önem arz etmektedir. Özelleştirme ile ilgili kurallar ve


bunların uygulanışı açık ve şeffaf olmalı, belirtildiği gibi halka etraflıca duyurulmalı ve sık
sık değiştirilmemelidir. Söz konusu önlemler, alıcılarla belediye arasındaki pazarlık alanını
256
YILDIRIM, a.g.m., s.410
257
TORTOP, Mahalli İdareler, s. 22
258
Atilla ALPÖGE, Halka Dönük Yerel Yönetim, TKİB Yayını, Kent Basımevi, İstanbul, 1993, s.2
259
EMREALP HORGAN, a.g.k, s 50-51

85
daraltması ve kamuoyunda özelleştirme süreciyle ilgili olarak meydana gelebilecek
kuşkuları azaltması açısından önemlidir. Özelleştirilecek hizmetler iyi tanımlanmalı;
yatırımcılara da sağlıklı bir bilgi akışı sağlanmalıdır.260

Ayrıca özelleştirme programı yürütülürken, sadece halk ve yatırımcılar değil,


sendikalar ve çalışanların da katılım ve desteği sağlanmalı; özelleştirme uygulamaları bir
uzlaşma ortamında yürütülmelidir. Çalışanların ve sendikaların desteğinden yoksun bir
özelleştirme programının başarısı zayıflar. Farklı bir alternatif olarak çalışanların,
özelleştirilmesi düşünülen işletmelere ortak olmaları teşvik edilebilir. Özelleştirilen
birimlerdeki işçilerin işten çıkarılması yerine alternatif yöntemlere başvurulmalıdır.261

1.3.5.7 Harcamalara Katılma Payı

Özelleştirme yöntemlerine başvurmada uzun vadede önemli hedef, kent sakinlerine


düşen dolaylı ve dolaysız maliyeti azaltmaktır. En azından, özel sektörün devreye
girmesiyle, hizmet masraflarında ve dolayısıyla tüketiciden alınacak ücretlerde meydana
gelebilecek artışlar, makul düzeyi aşmamalıdır.262

Özelleştirme ile hizmetlerin fiyatlarında bir takım yükselmeler olabilir. Bu sorunun


ortadan kaldırılması için, özelleştirilen hizmetlerin gerçekleştirilmesinde rekabetçi bir
ortam oluşturulmalıdır. Bu süre zarfında, daha önce de belirtildiği gibi, gelir düzeyi düşük
olan kesimlere “kupon” sistemiyle gerekli yardımlar yapılabilir. Yine belirtildiği gibi,
hizmet fiyatlarını belirleme yetkisinin belediyelerde olması ve belediyelerin bu yetkiyi
hizmetle ilgili tüm çevreleri düşünerek makul oranlarda kullanmasının da sorunun
çözümünde etkili olabileceğine inanılmaktadır.

1.3.5.8 Belde Halkına Seçim Serbestisi Tanınması

Bazı hizmet sektörlerinde özellikle kent içi ulaşımda, halkın istekleri son derece
değişik nitelik ve boyutlarda olabileceği için, hizmeti, temin edecekleri belde halkının
seçmesi önem kazanabilmektedir. Teknik yeterliliğin önem kazandığı su ve kanalizasyon

260
YILDIRIM, a.g.m, s.409
261
a.g.m., s.409
262
EMREALP HORGAN, a.g.k., s 50-51

86
hizmetlerinin yürütülmesi gibi bazı alanlarda ise belde halkının seçme hürriyeti daha az
önemli olmaktadır.263

1.3.5.9 Belediye Personelinin Eğitilmesi

Hizmetin sunulmasında yeni bir yaklaşım benimseniyorsa, belediyenin bünyesinde


bazı değişikliklere ihtiyaç duyulabilir. Personelin yeni sorumluluklar üstlenmesi ve yeni
becerilerle donatılması söz konusu olabilir. Örneğin, bir hizmetin ihale edilmesi
durumunda, daha önce o hizmete ilişkin çalışmaları yürütenler, bundan böyle sözleşme
hükümlerinin yerine getirilmesini izleme-denetleme işlevini yerine getirebilirler; bu yolla
teknik hizmet yerine idari hizmet vermeye başlayabilirler. Bu durumda belediye
personelinin yeni işlevlerinin üstesinden gelmeye yardımcı olacak şekilde eğitilmesi
gerekebilecektir.264

Belediye personelinin eğitimi, belediyenin yaptığı ve yapacağı özelleştirme


uygulamalarından personelin haberdar edilmesi, her düzeydeki belediye personelinin
eğitim imkanlarından yararlanması ve kurum içinde yükselmek isteyenlere yükselme
imkanının verilmesini gerektirir.265

1.3.5.10 Hizmetin Düzenli Olarak Değerlendirilmesi

Gerek belediye yöneticileri tarafından belirlenen hedeflere ulaşılması ve gerekse


hemşehrilerin ihtiyaçlarının ve taleplerinin karşılanmasını sağlamak amacıyla, düzenli bir
hizmet değerlendirme sisteminin oluşturulması ve kurumsallaştırılması yerinde
olacaktır.266 Değerlendirme kapsamında özelleştirilen bir hizmette etkinlik ve verimlilik
artışlarının sağlanmasının büyük ölçüde yeni yatırımların gerçekleştirilmesine bağlı olduğu
unutulmamalıdır. Başarılı bir özelleştirme politikası için yerel yönetim tarafından hizmeti
devralan şirketlerin gerekli yatırımları yapması zorunlu kılınmalı; titizlikle izlenmeli ve
gerekli önlemlerin alınması konusunda taviz verilmemelidir.267

263
P. LJUNG, “Yönetim Seçeneklerinin ve İşletme Kavramlarının İncelenmesi”, Kentsel Hizmetler İçin
Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara 1988, s.17
264
EMREALP HORGAN, a.g.k., s 52-53
265
Selahattin YILDIRIM, Sadun EMREALP, Yerel Yönetimlerde Başarının Yolları, TKİB Yayını, Kent
Basımevi, İstanbul, 1993, s.31
266
EMREALP HORGAN, a.g.k., s 48
267
YILDIRIM, , a.g.m., s.409

87
1.3.5.11 Yerel Tekellerin Neden Olabileceği Olumsuzlukların Önlenmesi

Su, elektrik, metro, doğalgaz gibi hizmetlerin temininde özel sektörün her zaman
tekel oluşturma ihtimali vardır. Eğer gerekli önlemler alınmazsa özel teşebbüsün
oluşturduğu tekel, kalite ve maliyet noktasında sorunlara yol açabilir. Yerel yönetimler,
düzenleyici önlemlerle hizmetin istenilen düzeyde gerçekleştirilmesini sağlamakla
görevlidir. Böylece tekel konumundaki bir şirketin neden olabileceği olumsuzluklarda en
baştan önlenebilir. Ancak yine de özelleştirme aşamasında bir tek tekel yerine birbiriyle
rekabet edebilecek şirketler oluşturulması önemli olabilir. Böylece bu şirketler, kalite ve
fiyat açısından rekabet ederek, iş garantisi sağlamaya çalışırken tüketicilerin yararını da
sağlamış olurlar.268

1.3.5.12 Özelleştirme Gelirlerinin Kullanış Yerlerinin Belirlenmesi

Yerel yönetici, özelleştirmeden elde edilecek gelirlerin kullanılacağı yerleri


belirlemeli ve o gelirleri belirlenen yerler dışında kullanmamalıdır. Bu gelirlerin
yatırımların finansmanı ve borç stokunun azaltılmasında kullanılması uygun bir tercih
olacaktır. Buna karşılık özelleştirme gelirlerinin bütçe açıklarının kapatılmasında
kullanılması gerçekçi bir uygulama olmayacağı gibi, belediyeyi daha büyük sorunlarla yüz
yüze bırakabilir.269

268
a.g.m., s.410-411
269
a.g.m., s.408

88
İKİNCİ BÖLÜM

DÜNYADA BELEDİYE HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN

BAZI UYGULAMALAR

Yerel yönetim hizmetlerinin özelleştirilmesi günümüzde birçok ülkede, özellikle


Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da uygulanmaktadır. Bu ülkelerin belediye hizmetlerini
özelleştirmeye gitmesinin temelinde, belediyeler üzerinde büyüyen sert finansal baskılar,
işçi sendikalarının kuvvetlenmesi ile belediye işçilerinin ücret artışı taleplerinin
fazlalaşması gibi nedenler yatmaktadır. Yine bu nedenlerin dışında yerel yönetim
yetkililerini hizmet sunumunu özelleştirmeye iten önemli etkenlerden biri de “maliyet
tasarrufu” olmaktadır. Uygulamalara genel olarak bakıldığında özelleştirme sonucunda
sunulan hizmetlerin maliyetlerinde önemli düşüşler yaşandığı görülmektedir. Nitekim ardı
ardına yürütülen, çalışmada da yer verilmeye çalışılan araştırmalar, özel girişimcilerin
kullanılması suretiyle maliyetlerden sağlanan tasarrufları açıkça göstermektedir.

Belediye hizmetlerinde özelleştirme uygulamaları ülkeden ülkeye farklılık


göstermektedir. Özelleştirme uygulamalarının söz konusu ülkenin ekonomik, sosyal ve
siyasi yapısı ve anlayışına göre değişik biçimlerde ortaya çıkmış olması pek tabi doğal bir
durum olmaktadır. Çünkü tarihi şartlar ve gelenekler, ülkelerin belediye hizmet alanlarını
da etkilemiştir. Örneğin Avrupa’da belediyelerin bilhassa büyük şehirlerin doğuşu,
devletin gelişmesinden önce olmuştur. Bu şehirlerde bazı yerel hizmetlerin yürütülmesi
için birtakım tesisler kurulmuştur. Bu tesisler tarafından yürütülen hizmetlerin bir kısmı
varlığını günümüze kadar devam ettirmiştir. Örneğin bazı şehirlerde var olan belediye
eczaneleri, belediye değirmenleri, belediye zahireleri gibi. Yine örneğin Avrupa ülkelerine
nazaran Amerika’da belediyeye bağlı işletmeler daha azdır. Avrupa kıtasında en fazla
belediye işletmesi Almanya’da bulunmaktadır. Bu ülkeyi İngiltere izlemektedir. Fransa’da
ise gelenekler başta olmak üzere Devlet Şura’sının idari kararlardaki teamülü bu
işletmelerin gelişmesini olumsuz etkilemiştir.

Baktığımızda her ülke kendi hizmet sunma yöntemini belirlemiştir. Bu hizmet sunma
yöntemlerinin zamana ve özellikle de siyasi partilerin ideolojik anlayışına göre değiştiğini
görmekteyiz. Siyasi partilerin bazıları belediye hizmetlerinin özelleştirilmesini
öngörebilmekte, bazı partiler ise bu hizmetlerin kamu eliyle ve kamu örgütlerince

89
yürütülmesini parti ideolojisi olarak görmektedir. Nitekim özelleştirme uygulamalarını
başlatan Amerika’da Reagan hükümeti, İngiltere’de Muhafazakar Partililer de böyledir.

Hizmetlerin merkezi ve yerel idareler arasında paylaşımı da zamanla uygulamaları


değiştirebilmektedir. Demokrasinin beşiği olarak görülen İngiltere’de bu bölümün
ilerleyen kısımlarında da görüleceği üzere merkezi idare ile yerel idareler arasında görev,
yetki ve sorumluluk paylaşımında bir güçler dengesi söz konusudur. Yerel yönetim
hizmetlerini özelleştirmeye giden ilk Avrupa ülkesi olan bu ülkede, yerel yönetimler
oldukça özerktirler.

Bu noktada önemli bir husus, günümüzde git gide yerel yönetimlere daha fazla yetki
ve görev verme eğiliminin söz konusu olmasıdır ve bu eğilim demokrasi ile
ilişkilendirilmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi özelleştirme taraftarları, siyasi
özgürlüğün ekonomik özgürlükle tamamlanması gerektiğine inanmaktadırlar. Bu görüşe
göre, demokrasi ile yönetilen bir ülkede ekonomik olarak liberal bir düzenin olması
gerekmektedir. Ancak diğer taraftan özelleştirme taraftarları, bu görüşe siyasal iktidarla
ekonomik iktidarın birbirinden ayrılması gerektiği fikrini de eklemektedirler. Onlara göre
özelleştirme ile siyasal hayatımız daha demokratik olmakta çünkü özelleştirme ile siyasal
hayatımız bir çıkar-rant sağlama kavgası olmaktan çıkıp, tercihlerin daha iyi yansıtıldığı
dolayısıyla ortak çıkar paydasına daha çok yaklaşıldığı bir arenaya dönüşmektedir.
Tercihlerin daha iyi yansıtılması dendiğinde akla ilk gelen ise yerel yönetimler olmaktadır.
Böylece halka en yakın birimler, demokrasinin en iyi uygulanma yolu olarak görülen yerel
yönetimlerin özelleştirmedeki önemi; yerel hizmetlerin özelleştirilmesinin önemi de ortaya
çıkmış olmaktadır. İngiltere gibi demokrasinin beşiği olan gelişmiş bir ülkede, hem yerel
ve merkezi idareler arası güç dengesinin sağlanmış olması ki; bu ülkedeki yerel yönetimler
oldukça özerk idarelerdir, hem de ülkenin yerel hizmetlerini özelleştirmeye giden ilk
Avrupa ülkesi olması bir tesadüf olmayıp bu durumu açıklamaktadır.

Çalışmanın bu bölümünde, özelleştirme uygulamalarını daha çok yerel yönetimler


alanında yapan, piyasa ekonomisinin hakim olduğu ülke Amerika Birleşik Devletleri ve
belediye hizmetlerini özelleştiren ilk Avrupa ülkesi olan İngiltere ile özelleştirme
uygulamalarına oldukça erken başlamış bir ülke olan Almanya ve yönetim sistemimizin
benzediği Fransa’da belediyeler tarafından yapılmış olan özelleştirme uygulamaları
incelenecektir. Gelişmiş olan bu ülkelerdeki uygulamaların bir değerlendirmesi yapılmaya
çalışacaktır. Böylece dördüncü ve beşinci bölümlerde ele alınmaya çalışılacak olan
ülkemizdeki belediye hizmetleri alanındaki özelleştirme uygulamalarının daha iyi

90
değerlendirileceğine inanılmaktadır. Bu noktada belirtilmesi gereken bir diğer husus da
inceleme alanının söz konusu ülkelerde hizmet sunum işlerinin özelleştirilmesi ile sınırlı
olduğudur. Belediyelerce sahip olunan iktisadi teşekküllerin özelleştirilmesi konuyla ilgili
değildir.

2.1 Amerika Birleşik Devletleri Örneği

2.1.1 Amerika Birleşik Devletleri’nde Yerel Yönetimlerin Yapısı ve Görevleri

Amerika Birleşik Devletleri’nde yerel yönetimlerin kökeni, 18’inci yüzyıla kadar


uzanmaktadır. Ülkedeki federal devlet yapısı, “yerinden yönetim” anlayışını bütün yönetim
mekanizmasına hakim kılmıştır. Bu nedenle Amerikan yerel yönetim sistemi, tek merkezli
bir niteliğe sahip olmaktan son derece uzaktır; yerel yönetimlerin yapısı hakkında
“üniform” bir yapılanmadan bahsetmek mümkün değildir. Her bir eyaletin farklı yerel
yönetim yapısı bulunmakla birlikte, aynı türden sayılabilecek yerel yönetim birimleri farklı
eyaletlerde farklı adlarla da anılabilmektedir. Bu çeşitliliğin temelinde yatan en önemli
unsur; örgütlenmenin geleneksel temellere dayanmasıdır. Diğer bir neden olarak ise,
anayasada sadece federal devlet ve eyaletlere ilişkin hükümlere yer verilmesi gösterilebilir.
Her eyaletin kendi sınırları içerisindeki yerel yönetimlere ilişkin temel düzenlemeler o
eyaletin anayasasında yer aldığından pek tabi aynı türden idarelerin farklı eyaletlerde
değişik şekillerde ele alınması söz konusu olmaktadır.270

ABD’de yerel yönetimler sisteminde, bu farklılıklarla birlikte mevcut yerel


yönetimler genellikle şu şekilde isimlendirilmektedirler;271

a) Counties,

b) Municipalities,

c) Townships,

d) School Districts,

e) Special Districts.

270
Ahmet ULUSOY, Tekin AKDEMİR, Mahalli İdareler: Teori, Uygulama, Maliye, Seçkin Yayınevi,
5.Baskı, Ankara, Ekim 2007, s. 123-124
271
NADAROĞLU, a.g.k.,125

91
50 eyaletten oluşan fedaral ülkede, 2002 yılı itibariyle toplam 87.525 adet yerel
yönetim birimi bulunmaktadır. Bu birimlerden 3.000 tanesi “county” (il yönetimi); 19.000
tanesi “municipality” (belediye yönetimi); 16.000 tanesi “township” (kasaba yönetimi);
13.500 tanesi “school district” (okul yönetimi); 35.000 tanesi “special district” (özel
yönetim birimi) dir.272

“County” ler (iller) içerisinde il, ilçe ve köyler bulunan yerel yönetim birimleridir.
Aslında county’ler İngiltere’deki “Shire” ların Amerika’ya uyarlanmış halidir. ABD’de
Connecticut ve Rhode Island dışındaki diğer bütün eyaletlerde county’ler vardır.273

County’ler ABD’nin en önemli yerel yönetim birimidir. Buna rağmen eyaletlere göre
dağılımları oldukça farklıdır. Örneğin, Deleware eyaletinde üç county varken, Teksas’ da
254 county vardır.274

County’lerin en önemli görevlileri; şerif, savcı, cinayet masası müfettişi ile vergi
değerleme memurlarıdır. County’ler bir yargı mercii gibi çalışarak içinde bulundukları üye
devletin ceza kanunlarını uygularlar. Üye devlet ve yerel yönetimlere ait vergileri tarh ve
tahsil ederler. Okulları ve kütüphaneleri yönetir, yolları ve köprüleri yapar ve onarır,
seçimlerle ilgili hizmetleri yerine getirirler.275

ABD’de “municipality” adı verilen belediyeler ise, üye devletler tarafından kurulur
ve kanunla tüzel kişilik kazanırlar. Bazı federe devletler municipality’lerin kurulması için
asgari nüfus şartı ararken, bazı üye devletler arazi büyüklüğünü esas almaktadır.276

Üye devletler tarafından “city”, “town”, “borought” ve “willage” gibi farklı isimlerle
adlandırılabilen municipality’ ler (belediyeler) genelde vergilendirme, borç alma, sağlık,
güvenlik, adabı koruma ve geliştirme, belirli kamu kurumlarını işletme ve kendi görev
alanına giren kanunları cebri olarak uygulama yetkisine sahiptirler.277

272
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k, s.123
273
KÖKSAL, a.g.k. s.72
274
NADAROĞLU, a.g.k., s.127
275
a.g.k., s.127
276
a.g.k., s.128
277
KÖKSAL, a.g.k., s.73

92
ABD’de belediye örgütleri eyaletten eyalete farklılık göstermekle birlikte belli başlı
belediye örgütlenme biçimi üç çeşittir;278

a) Belediye Başkanı-Meclis (Mayor-Council) Sistemi: Genelde belediye başkanını


halk seçer. Belediye ile ilgili işlemleri belediye başkanı yürütür. Meclis
belediye işlerinde ikinci dereceden sorumludur.

b) Şehir İdarecisi-Meclis (Manager-Council) Sistemi: Belediye başkanı bazı


şehirlerde halk tarafından bazı şehirlerde belediye meclisi tarafından seçilir.
Belediye işlerini şehir idarecisi yerine getirir. Belediye başkanı belediye
işlerinde ikinci derecede görevlidir. Bu sistemde belediye başkanı belediye
işlerinde tam gün çalışmaz.

c) Commission Sistemi: Daha küçük şehirlerde görülen bu sistemde belediye


başkanı yoktur. Halk meclis üyelerini seçer. Üyelerin her biri belediyenin bir
dairesi başında bulunur ve o daire ile ilgili işleri yürütür. Belediye başkanlığını
temsil etmek için seçilen üyeler sıra ile ve eşit sürelerde başkanlık görevini
yürütür.

“Township” ler ise kasaba, ilçe ve kazalardan meydana gelmektedir. Township’ler


county’lerin alt birimini oluşturmakla birlikte county’lerden ayrı birer yerel yönetim
birimidir. Bu idareler oldukça eski olup, koloniler döneminden itibaren varlıklarını
sürdürmektedirler. Halen 20 üye devlette mevcut olan bu idareler, genellikle küçük
tarımsal toprakları belirlemek için, nüfusu 1.000’nin altında olan yerlerde kurularak görev
yapmaktadırlar.279

Township’ler bazı federe devletlerde komiserler ya da mütevelli heyetlerce,


diğerlerinde ise seçimle iş başına gelen kişilerce yönetilmektedirler. Görevleri ise; bir
federe devletten diğerine farklılık arz etmektedir. Ancak genelde mahalli yolların yapımı
ilkokulların yönetimi ve yoksullara yardım işleri bu idarelerce üstlenilmiştir.280

“School District” leri (okul bölgeleri) okulların yapım, bakım, onarım ve idaresi için
vergilendirme ve yönetme gücüne sahip, sınırlı bir coğrafi bölgede kurulan, bir yerel idare

278
Nuri TORTOP, Mahalli İdareler, s.264-265; BM, Yerinden Yönetim ve Kalkınma, Birleşmiş Milletler
Yerinden Yönetim Araştırma Raporu, (Çevirenler: Selçuk YALÇINDAĞ ve Neçil ULUSAY), TODAİE
Yayını, Ankara, 1967, s.283
279
NADAROĞLU, a.g.k., s.129
280
KÖKSAL, a.g.k., s.74

93
birimi olarak tanımlamak mümkündür. Ülkede ilk, orta ve yüksek öğrenim okulları
genellikle bu yerel idarelerce yürütülmektedir.281

ABD’de eğitim hizmetleri genelde school districts’ler tarafından verilmektedir.


Ancak on iki yıllık eğitimden sonra iki yıllık eğitim veren bazı kolejlerin sorumluluğu
county’lere aittir.282

Son yıllarda school district’lerin bir kısmı birleştirilmiş, bir kısmı ise kaldırılmıştır.
Bu uygulama ile bu yerel idarelerin sayısında önemli bir azalma meydana gelmiştir.283

Diğer taraftan school district’lerin dağılımları federe devletlerde sayıca da farklılık


göstermektedir. Örneğin Rhode Island’da 3, Tennessee’de 14, Connecticut’ta 14,
Nevada’da 17 ve Deleware’de 25 tane school district olmasına karşılık California’da
1.132, Illinois’de 1.777, Teksas’ta 1.174 tane school district bulunmaktadır.284

“Special districts” ler (özel bölgeler) ise genellikle tek bir görevi yerine getirmekle
yükümlü yerel idarelerdir. Bazıları içme suyu temin etmekle, bazıları haşaratla mücadele
etmekte, bazıları ise hava alanlarını temizlemekle görevlidirler. Bu birimlerin faaliyet
alanları genelde sınırlı olmakla birlikte görev alanları federe devletlerin her birinde
farklıdır. Federe devletlerin bazılarında bu birimlerin görev alanları, municipalities veya
special district’lerle sınırlı iken bazılarında bütün county’leri kapsayabilmektedir. Bu
birimler, her federe devletin anayasa ve yasalarına göre kurulmakta ve görev alanları da
ona göre belirlenmektedir.285 Ancak bu birimlerin kuruldukları yerlerde tek bir görevi
yerine getirmeleri esastır. Bu birimler yangılardan koruma, toprak korunması ve
kanalizasyon hizmetleri, kirli suların boşaltılması ve ulaşım hizmetlerini de yerine
getirebilmektedirler.286

Dolayısıyla ABD’de bütün federe devletler için geçerli olan standart bir mahalli
idareler görev sistemi mevcut değildir. Mahalli idarelerin görevleri federe devletten, federe
devlete değişiklik gösterebilmektedir. Mahalli idarelerin görevleri her ülkenin anayasa ve
yasalarında ayrı ayrı belirtilmektedir. Her yerel idare birimi kendi görev alanına giren
hizmeti sunmakla yükümlü olduğu için görev karmaşası da olmamaktadır.

281
NADAROĞLU, a.g.k., s.129
282
a.g.k., s.129
283
Ahmet Sezai AYDIN, “ABD’de Yerel Yönetimlerle Merkezi İdare İlişkileri, TİD, Yıl 62, Sayı 386, Mart
1990, s.180
284
NADAROĞLU, a.g.k., s.129-130
285
KÖKSAL, a.g.k., s.74
286
BM, a.g.k.,s. 282

94
2.1.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları

2.1.2.1 Belediyeleri Özelleştirmeye İten Başlıca Faktörler

Özelleştirmenin federal devletten federe devlete, şehir yönetimlerinden belediyelere


kadar oldukça geniş bir alanda gerçekleştiği ABD’de hastane hizmetlerinden çöp toplama
hizmetlerine, meteoroloji hizmetlerinden hava trafiği hizmetlerine kadar her türlü kamu
hizmeti özelleştirmenin kapsamına girmektedir. Reagan dönemi ile başlayan özelleştirme
uygulamalarıyla Amerika’da kamu kesimi ile özel kesim arasında bir sınır kalmamış, kamu
hizmetini kamu kurumları üretir anlayışı neredeyse ortadan kalkacak seviyeye gelmiş
bulunmaktadır.287

Piyasa ekonomisinin ağırlıklı olduğu ülkelerin başında gelen ABD’de yukarıda da


belirttiğimiz gibi birçok kent ve kasabadaki kamu hizmetleri özel sektör kuruluşları
tarafından yapılmaktadır. Özelleştirmede hayli yol almış bulunan bu ülkede özellikle şehir
yönetimleri düzeyinde, özelleştirme hareketi çok eski tarihlere uzanmaktadır. Bu konuda
en eski örnek olarak 1932 yılından itibaren çöp toplama işini özel şirketlere bırakan San
Francisco gösterilmektedir.288 Örnekten de anlaşılacağı üzere ABD’den özelleştirme
çalışmalarını daha çok yerel yönetimler alanında yapan ülke olarak bahsedilmesi ve
çalışmada da bu yönüyle önem arz ediyor olması şaşırtıcı olmamaktadır.

Zira özelleştirme uygulamalarında asıl gelişmenin 1960’lı yılların sonu ile 1970’li
yılların başında yaşandığı bu ülkede uygulamalar daha çok yerel idarecilerin yürüttükleri
hizmetlerde gelişme göstermiştir.289

1970’li yıllarda Amerikan ekonomisinde baş gösteren durgunluk yerel yöneticileri


mali sıkıntıya sokmuştur. 1985 tarihli “Denk Bütçe ve Acil Bütçe Açığı Denetimi” adlı
Kanun, federe devletleri ve yerel yönetimleri tasarruf tedbirlerine zorlamıştır.290 Mali
sıkıntılar ve tasarruf politikası ise belediye yöneticilerini özelleştirme politikasına daha
ılımlı bakmaya yöneltmiştir. ABD’de 1981-1993 yılları arasında devletin şehirlere yapmış
olduğu yardım %80 oranında azalmıştır. Bu nedenle belediyeler hizmetleri kendi
imkanlarıyla yürütmek zorunda kalmışlardır.291

287
ATASOY, a.g.k. ,s.222
288
a.g.k., s.221
289
Cliff ATHERTON, Duane WINDSOR, “Privatization in Europe”, Entrepreneurship and Privatizing of
Government, (Edt. Calvin A.KENT), Quorum Boks, New York , 1987, s.81
21
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s.41
291
STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI, a.g.k., s.40

95
Böylece 1980-1988 yılları arasında iktidarda kalan ve uyguladığı sıkı para politikası
ile belediyelere yapılan merkezi yardımı kısan ve ABD’de “Reganomisc” olarak da
adlandırılan Reagan yönetiminin özelleştirme uygulamaları yerel yönetimler düzeyinde
giderek yaygınlaşmaya başlamıştır.292

ABD’de sekiz yıl iktidarda kalan Reagan hükümetinin ekonomi politikasının temel
hedeflerini ise kısaca şu şekilde özetlemek mümkündür;293

- İstikrarlı bir para politikası,

- Gelir ve kurumlar vergisi oranlarının indirilmesi,

- Kamu harcamalarının azaltılması ve

- Özelleştirme.

Dolayısıyla ABD’de yerel yönetimleri özelleştirmeye iten en önemli güç, 13 No’lu


Yasa’dan sonra öngörülen bütçe baskıları ve federal yardımlardaki kısıtlamalar olmuştur.
Ayrıca özelleştirme fikri İskan ve Şehir Geliştirme Bakanlığı tarafından da büyük destek
görmüştür.294

Öyleyse ABD’de belediyelerin özelleştirmeye gitmesinin temel nedenlerini birkaç


başlık altında aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;295

- “Denk Bütçe ve Acil Bütçe Açığı Denetimi” adındaki 1985 tarihli kanun
belediyelere ve federe devletlere bazı mali sıkıntılar getirmiştir,

- Mali sıkıntılar ve tasarruf politikası yerel yönetimleri özelleştirmeye daha ılımlı


bakmaya yöneltmiştir,

- Halkın fazla vergi vermek istememesi, buna karşın etkin ve kaliteli hizmet
beklentisi özelleştirme uygulamalarını gündeme getirmiştir,

- Ayrıca federal yönetim özelleştirmeyi ideoloji olarak benimsemiş ve özelleştirme


için bazı teşvikler ya da baskılar uygulama yoluna gitmiştir.

292
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s.41
293
a.g.k.,s.41
294
E.S SAVAS, Privatization The Key to Better Government, (Çev: Ergün YENER), MPM Yayınları,
Yayın No:517, Ankara,1999, s.156; Terry PETERS, “Public Services and Private Sector”, Privatization the
Provision of Public Services, by the Private Sector, (Edt. Roger L. KEMP), Mc.Forland & Company Inc.,
Jefferson, Calorina, 1991, s.57
295
ATHERTON, WINDSOR, a.g.m., s.81

96
- Giderek daha iyi örgütlenen ve kendi çıkarları doğrultusunda siyasi baskı yapan
grupların kent kaynaklarından daha fazla pay almak istemeleri de özelleştirme
uygulamalarını genişletmiştir,

- Özel kesime nazaran kamu kesiminde çalışanların ücretlerinin yüksekliği,


hizmetlerin maliyetlerinin artmasına neden olmuştur,

Yukarıda sıralanan nedenlerin dışında özelleştirmeye duyulan ilginin çok değişik


nedenleri de bulunmaktadır. Bu nedenleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;296

a) Özelleştirme yerel yönetim hizmetlerinin harcamalarında doğrudan bir azalma


sağlar ve bu yerel yönetimlerin genel borçlanma kredi avantajını artırır,

b) Özelleştirme ile yerel yönetimlerin riski azalmış olur. Çünkü risk ya özel
sektöre devredilir ya da paylaşılır,

c) Özel sektörün etkinliği ile vergi ödeyicilerinin katlanacağı maliyetler düşer.


Yapı maliyetlerindeki düşüşün yanı sıra, zaman tasarrufu ve üretimdeki artışlar
belli bir birikime sebep olur,

d) Özelleştirme ile vergi oranlarında ve kullanıcı fiyatlarında bir artış olmadan


hizmetin kalitesi artırılabilir.

ABD’de yerel yönetim hizmetlerinin özelleştirilmesi eğilimi belediyelere hizmet


veren özel müteahhitle, işletmecilere uygulanan vergi sistemiyle de yakından ilgilidir.
Yatırım kredileri, yıpranma payı indirimi gibi vergi yükünü azaltan faktörler, özel sektörün
kamu hizmetini üstlenmesinde teşvik edici rol oynamaktadır. Çünkü vergi indirimleri, özel
sektörün kamu hizmetini yerine getirmesi için devletçe sağlanacak yardım tutarına
neredeyse eşit miktarlara ulaşmaktadır. Sonuçta bir özel sektör işletmesinde önemli ölçüde
tasarruf sağlanabilir. Çoğu kez bu işletmeler, belediyenin sınırlı sayıdaki tesislerine karşılık
çok sayıda tesis, işletme ve malzeme satın alımı, kalifiye personel istihdamında tasarruf
yapma imkanlarına sahip olabilir.297

Amerika Birleşik Devletleri'nde özelleştirme anlayışı o kadar ileri gitmiştir ki, “kent
yönetimi” nin bile özelleştirilebileceği ileri sürülmektedir. J.C. Goodman, “Eğer her tür
belediye hizmeti ihale edilebiliyorsa neden kent yönetiminin kendisi de ihale edilmesin?”
demektedir. Ayrıca ABD Hudson Enstitüsü yöneticisi ve Indianapolis eski Belediye

296
David SEADER, “Privatization and America’s Cities”, Privatization the Provision of Public Services,
by the Private Sector, (Edt. Roger L. KEMP) Mc.Forland & Company Inc., Jefferson, Calorina, 1991, s.29
297
VUYLSTEKE, a.g.m., s.247

97
Başkanı William Hundut Stratejik Araştırmalar Vakfı’nda yaptığı konuşmasında “Ben
devletin/hükümetin bir özel teşekkül olduğuna zaten inanıyorum” demiştir. W. Hundut'a
göre devlet özel bir işletme gibi işletilebilir.298 Dolayısıyla ülkede, özelleştirmenin
alternatif olmaktan çıkıp, zorunlu bir yöntem olduğu kanaati yerleşmektedir.

2.1.2.2 Özelleştirilen Başlıca Hizmet Alanları

ABD’de özelleştirme uygulamaları çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Cadde ve


sokakların onarımı, trafik işaretlerinin korunması ve bakımı, ağaç budama, duyuru,
ambulans servisleri, sağlık ve refah programları, park düzenleme ve bakım, hukuk
hizmetlerine kadar her alanda belediyelerin kent hizmetlerini yürütmek için özel şirketlerle
yaptığı sözleşmelerin sayısı sürekli artmaktadır.299

1970’lerden sonra yerel yönetimlerin %35’i konutlara ait çöplerin toplanması


hizmetini özel sektöre devretmiştir. %42’si şehir içi otobüslerin ulaşım ve bakım işinde
özel sektörden yararlanmakta iken, %80’i park yasağına uymayan araçların çekimi ve
depolanması, %35’i kreşleri, %30’u hastanelerin yönetimini özel sektöre ihale etmişlerdir.
Bu hizmetlerin yanı sıra sokakların bakımı, ağaçlandırma, trafik sinyalizasyonu, ambulans
hizmetleri de belirtildiği gibi özel sektörce yapılmaktadır. Hatta bazı şehirlerde özel itfaiye
teşkilatları bulunmaktadır.300 Örneğin Arizona ve Phonix gibi kentlerde ise kamu itfaiye
teşkilatı bulunmamaktadır. California’nın 40 bin nüfuslu La Mirada kentinde 60 değişik
belediye hizmeti doğrudan belediye eliyle değil özel sektörce yürütülmektedir.301 Yine
ABD’de su işletmelerinin büyük bir kısmı da özel işletmelerin sahipliğindedir. 1972
yılında su temini hizmetlerinin %56’sı, katı atık imhası hizmetlerinin %33’ünü özel
şirketler üstlenmiştir.302

1973-1982 yılları arasında özelleştirmede çok büyük artışlar olmuştur. Bu on yılda


park işletmeciliğinde özel sektörün payı %2.700, eğlence ve dinlenme yerlerinin
işletilmesinde %1.600, bilgi işlem hizmetlerinde ise %3.600 oranında artmıştır. Bunların
dışında kanalizasyon, su ve diğer hizmetler de özel kesime ihale yöntemiyle devredilmiştir.
Dolayısıyla özelleştirilen hizmetlerin oranı sürekli bir şekilde artmıştır.303

298
STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI, a.g.k., s.18
299
Stuart M. BUTLER, “Kamu Hizmetlerinin Özelleştirilmesi” Kamu Ekonomisinin Genişlemesi ve
Özelleştirme (Seçme Çeviriler) (Çev. Aytaç EKER, C.Can AKTAN), Takav Matbaası, İzmir, 1993, s.347
300
E.S. SAVAS, Privatizing the Public Sector, New Jersey: Chatham House Publishers Inc.,1982, s.65-66
301
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m., s.72
302
COYAUD, a.g.m., s.26
303
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s.21

98
Ülkede özellikle atık toplanması ve işlenmesi, itfaiye, hastaneler ve hapishaneler gibi
teçhizata dayalı hizmet alanlarında özelleştirme eğilimlerinin belirginleştiği görülmektedir.
Birçok yerel yönetim biriminde ambulanslar özel şirketlere devredilmiştir ve sokaklar özel
firmalarca temizlenmektedir.304

ABD’de yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere özelleştirme uygulamaları çok


geniş bir alanda gerçekleştirilmektedir. Bu durumu aşağıda yer alan Tablo 2.1’ den de
izlemek mümkündür. 1987-1989 yılları arasında Deloitte ve Tauche tarafından yapılan bir
araştırmaya göre yerel yönetimlerce özel sektöre ihale edilen hizmetler aşağıdaki gibidir;305

Tablo 2.1
ABD’de Özel Sektöre İhale Edilen Belediye Hizmetleri (1987-1989)
Hizmet Türü İhale Edilme Yüzdesi (%)

Yönetim hizmetleri 30

Ulaşım Hizmetleri 15

Sayaç Okuma ve Benzeri Hizmetler 11

Araç Çekme ve Park Hizmetleri 37

Sinyalizasyon ve Sokak Aydınlatması 27

Katı Atıkların Toplatılması ve Giderilmesi 56

Yeşil Alanlar, Spor Tesisleri ve Kültür Hizmetleri 21

Araç Parkı ve Bakım Hizmetleri 27

Bina ve Tesis Yapım Hizmetleri 47

Cadde ve Sokaklar 30

Bilgi- İşlem Hizmetleri 22

Hastaneler ve Ambulans Hizmetleri 13

Kaynak: Sadun EMREALP, Drew HORGAN, Belediyelerde Alternatif Hizmet Sunma, Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı ve IULA EMME, İstanbul, 1993, s.21

Özel sektöre ihale edilme oranlarına göre, hizmetler içerisinde %56’lık bir oranla
katı atıkların toplatılması ve giderilmesi hizmetleri ilk sırada yer alırken, onu %47 ‘lik bir

304
VUYLSTEKE, a.g.m., s.247
305
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s.21

99
oranla bina ve tesis yapım hizmetleri izlemekte; daha sonra sırasıyla %37’lik oranla araç
çekme ve park hizmetleri, %30’luk oranla cadde ve sokaklar ile yönetim hizmetleri
gelmekte; bu hizmetleri ise %27’lik bir oranla araç parkı ve bakım hizmetleri ile
sinyalizasyon ve sokak aydınlatması izlemektedir. Diğer hizmetlerin oranlarına göre
sıralanışları ise tablodan da görüldüğü üzere şöyledir; %22’lik oranla bilgi-işlem
hizmetleri, % 21’lik oranla yeşil alanlar, spor tesisleri ve kültür hizmetleri, %15’lik oranla
ulaşım hizmetleri %13’lük oranla hastaneler ve ambulans hizmetleri, %11’lik oranla sayaç
okuma ve benzeri hizmetleridir. Aşağıda ABD’de özelleştirilen hizmetlerden bazıları yer
verilmeye çalışılacaktır.

2.1.2.2.1 Çöp Toplama Hizmeti

ABD’de 1979 yılında yapılan bir araştırmada, çöplerin toplama işini özel sektöre
yaptıran San Francisco’da, bir kişi çöp toplama hizmeti için, ortalama 40 dolar öderken,
belediye tekelinde olan aynı hizmet için New York’taki bir kişinin ortalama 297 dolar
ödediği görülmüştür. Aradaki muazzam farkın belediye bütçesini ne kadar rahatlatacağı
ortadadır. Belediyeler özelleştirme ile çöp toplama hizmetinin maliyetini en az %50
düşürebilir.306

Çöp toplama hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili E.S SAVAS ve J. STEVENS


tarafından 459 şehir üzerinde gerçekleştirilen ve on yıl süren bir araştırmada çöp toplama
hizmetini özelleştiren belediyelerin ortalama %34 oranında tasarruf sağladığı görülmüştür.
Petrovic ve Juffee’nin 149 şehir üzerinde yaptığı bir diğer araştırmada ise belediyelerin çöp
hizmetini özelleştirerek %24 oranında tasarruf sağladığı tespit edilmiştir.307

Çöp toplama hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili Kanada’da yer alan Richmond
şehrinde yapılan bir diğer araştırmada ise, özelleştirme işlemleri sonucunda hane halkı
başına çöp toplama maliyetlerinde önemli düşüşler gözlemlenmiştir.308 Maliyetlerde
yaşanan bu düşüşü Tablo 2.2’den de gözlemlemek mümkündür.

306
ERYILMAZ,a.g.m. , s.37
307
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı, MPM Yayınları, (Çev. Ergün
YENER), Ankara, 1994, s.163
308
Eugene J.WİNGERTEN, “Refuse Collection”, Privatization the Provision of Public Services by the
Private Sector, (Ed. Roger L. KEMP), Mc. Forland & Company Inc., Jefferson, North Calorina, 1991, s.202

100
Tablo 2.2

Özelleştirme Öncesi ve Sonrası Çöp Toplama Maliyet Karşılaştırmaları

Özelleştirme Öncesi Özelleştirme


sonrası

1980 1981 1982 1983

Hane başına 34.47 45.85 46.24 31.72


maliyet

Ton Başına Maliyet 34.29 54.43 43.16 28.65

Kaynak:Eugene J.Wingerten, “Refuse Collection”, Privatization the Provision of Public Services by the
Private Sector, (Ed. Roger L. Kemp), Mc. Forland & Company Inc., Jefferson, North Calorina, 1991, s.202

Tablo 2.2’de de görüldüğü üzere özelleştirme sonrası çöp toplama hizmetinin


maliyetlerinde önemli düşüşler yaşanmıştır. Özelleştirme öncesinde 43,16 dolar olan ton
başına maliyet özelleştirme sonrasında 28,65 dolara düşerken; yine hane başına maliyet de
46,24 dolardan 31.72 dolara düşmüştür.

Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere belediye temizlik hizmetleri birimleri


özel şirketlere göre daha az üretken olmaktadırlar. Bunun nedeni ise belediyelerde aynı işi
daha fazla kişinin yapması (gizli işsizlik), belediye işçilerinin daha fazla devamsızlık
yapması ve işten atılma gibi bir endişelerinin olmaması, hizmet üretimi için az verimli olan
araçlarla çalışılması sayılabilir.309

2.1.2.2.2 Yol Yapım ve Bakım Hizmetleri

ABD’de belediyeler asfalt dökerek yol yenilemesi için özel şirketlere göre %96 daha
pahalı çalışmaktadırlar. Diğer bir deyişle belediyeler bu hizmeti özelleştirerek yol yapım
ve bakım hizmetlerinden %96 tasarruf sağlayabilmektedirler. Asfalt kaplamada sağlanan
%96’lık tasarrufun en önemli sebebi, müteahhit firmaların belediyelerden yaklaşık iki kat
daha etkin çalışmalarıdır. Müteahhit firmalar işçi başına yılda ortalama 4.508 ton asfalt
döşemelerine rağmen belediyelerin bu rakamın yalnızca dörtte biri kadar asfalt
döşeyebilmeleri de diğer bir sebeptir. Müteahhit firmaların yüksek etkinliğinin altında

309
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m., s.72

101
yatan bir diğer nedenler ise, işin daha geniş ekipman ve deneyimli teknisyenler tarafından
yapılmasıdır.310

Yolların onarımı ile ilgili ilginç bir uygulama New York’ta yaşanmıştır. New York
Belediyesi 1980’de çıkardığı bir yasa ile kent içinde var olan ama belediyeye bildirilmeyen
çukur ve bozuk kaldırımlardan dolayı meydana gelebilecek zararlardan sorumlu
olmamaktadır. Belediyelerin ihmal davalarına bakan avukatlar bu durum karşısında bir
araya gelerek “New York Şehri Çukur Kontrol ve Kaldırım Şirketi”ni kurdular. Bu şirketin
çalışanları New York’un sokak ve caddelerini dolaşarak buldukları çukur ve bozuk
kaldırımları tespit ettiler. Belediye kent içi yolların bakımından sorumlu olmakla beraber
sorumluluğun ihmalinden doğabilecek zarardan kaçmak istemiştir.311 Ayrıca belediye bu
yasaya dayanarak kent halkını gönüllü olarak belediye hizmetlerinin üretimine de katmaya
çalışmıştır.

2.1.2.2.3 Ulaşım Hizmetleri

ABD'de belediyeler ulaşım hizmetlerini özelleştirerek ortalama %60 civarında


tasarruf sağlamıştır. ABD'de yapılan beş araştırmanın sonucuna göre şehir içi otobüslerde
boyut ve konfor aynı olmasına rağmen belediye otobüslerinin maliyeti özel otobüslerin
maliyetinden ortalama %54 ile %100 daha fazladır. Dünya Bankası’nın araştırmasına göre
ise belediye otobüslerinin maliyeti özel otobüslerin maliyetinden %68 ile %100 daha
fazladır. ABD'de özel sektöre devredilen belediye ulaşım hizmetlerinin masrafı %50 ile
%60 arasında düşüş göstermiştir.312

New York Federe Devleti Ulaştırma Bakanlığı’nca hazırlanan bir rapora göre;
Westchester bölgesinde özel otobüslerin maliyeti belediye otobüslerinin maliyetinden
%28 daha azdır. Bu bölgede özel otobüslerin gideri mil başına 3,18 dolar iken belediye
otobüslerinde gider 4,09 dolardır. California' da şehir içi toplu taşımada özel otobüslerin
gideri belediye otobüsüne göre % 28 daha azdır. ABD’ de belediyeler ulaşım hizmeti için
istihdam ettiği kişi başına yılda ortalama net 16 dolar gelir elde ederken özel şirketler kişi
başına ortalama 26 dolar gelir elde etmektedir. New York kentinde belediye otobüslerinin
mil başına masrafı özel otobüslerden %32, yolcu başına ise %12 daha fazladır. ABD’de 17
otobüs işletmesi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre; belediye otobüsleri özel şirket

310
E.S SAVAS, Privatization The Key to Better Government s.170
311
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı, s.72
312
a.g.k., s.178

102
otobüslerinden %40 daha pahalı çalışmaktadır. ABD’de ulaşım hizmetlerini özel sektöre
yaptıran kent sayısında gün geçtikçe artış kaydedilmektedir.313

2.1.2.2.4 Sokakların Aydınlatılması

ABD'de sokaklar genelde belediyelere bağlı kamu kurumları tarafından


aydınlatılmaktadır. Belediyeler genelde elektrik hizmetini özel şirketlerden sözleşme ile
satın almaktadır. Bu konuda uzmanlaşmış büyük bir muhasebe şirketinin verilerine göre
özel şirketler elektrik hizmetini belediyelerden % 25 oranında daha ucuza mal etmektedir.
Philadelphia’ da yapılan bir araştırmaya göre ise elektrik üretimi için özel şirketlerin
masrafı belediye şirketlerinden %30 daha azdır. E.S. SAVAS' ın araştırmasına göre ise;
elektrik üretiminde belediye işletmeleri özel işletmelere göre %50 daha pahalı
çalışmaktadır.314

2.1.2.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinde Kullanılan Yöntemler

ABD’de özelleştirmede, “ihale”, “imtiyaz”, “kupon”, “kiralama”, “gönüllülük”,


“hizmet sözleşmesi”, “yönetim sözleşmesi”, gibi yöntemler kullanılmaktadır. Ancak
belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinde “ihale” yöntemi daha çok tercih edilmekte; bu
yöntemin diğerlerine göre daha avantajlı olduğu ileri sürülmektedir. Zira ihale yönteminde
rakip firmalar arasındaki ihaleyi kazanma yarışı hizmetlerin maliyetini düşürebilmekte,
mevsimlik ya da geçici işler için sürekli personel çalıştırma ihtiyacı duyulmadan faaliyetler
yürütülebilmektedir.

ABD’de seçilmiş bazı hizmetlerin özelleştirilmesinde kullanılan yöntemleri Tablo


2.3’den izleyebilirsiniz.

313
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s.21
314
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı s.175-176

103
Tablo 2.3

ABD’de Seçilmiş Bazı Hizmetlerde Uygulanan Özelleştirme Yöntemleri

Hizmet Özelleştirme Yöntemi

Katı Atık Toplama İhale Yöntemi (3-5 Yıl)

Güvenlik Hizmetleri İhale Yöntemi

Parklar ve Dinlenme Yerleri İhale, İmtiyaz Yöntemi

Cadde Bakımı İhale Yöntemi

Araç Bakımı ve Tamiri İhale Yöntemi (Genellikle 1 Yıl)

Kaynak: Werner Z.HIRSCH, Privatizing Government Services, Instute of Industrial Relations Publications
Center, University of California, Los Angeles, 1991, s.53

Tablodan da anlaşılacağı üzere en çok kullanılan özelleştirme yöntemi, hizmet


sunumunun sözleşme ile özel sektöre devri yani “ihale” yöntemidir.

İhale yöntemi, sözleşmeye konulacak şartlarla hizmet sunumunda kaliteyi ve


devamlılığı artırabilmektedir. Örneğin ihaleyi kazanan firmanın sözleşme şartlarına
uymaması ya da hizmet sunumunu aksatması durumunda cezai müeyyideler sözleşme
şartlarına konulabilmektedir.

ABD’de yerel yönetimlerin kamusal hizmetleri ihale ile özel sektöre gördürmesi
sonucu elde ettikleri birtakım avantajları ise Tablo 2.4’den izleyebilirsiniz.

104
Tablo 2.4

İhale Yönteminin Sağladığı Avantajlar

Avantajlar Cevap Verenlerin


Yüzdesi (%)

Maliyet Tasarrufu 74

Çalışma Hayatındaki Sorunları Çözme 50

Risk Paylaşımı 34

Daha Yüksek Kaliteli Hizmet 33

Başka Türlü Sağlanması Mümkün Olmayan Hizmetlerin Sunumu 32

Daha Kısa Uygulama Zamanı 30

Yerel Politik Sorunları Çözme 21

Kaynak: Donald F. KETTL, The Myths, Realities and Challenges of Privatization, Jossey Bass Publ.,
San Francisco, s.251

Tablo 2.4’e göre iş gücü sorunlarını çözmede ihale yönteminin avantaj sağladığını
bildiren yerel yönetimlerin toplam içindeki payı %50, risk paylaşımında avantaj
sağladığını bildirenlerin payı ise %34’tür. Yerel yönetimlerin büyük bir çoğunluğu (%74)
ise maliyetlerden tasarruf sağlandığını bildirmiştir.

Nitekim 1985 yılında yapılan bir araştırmada, belediyelerin yerel hizmetleri özel
firmalara ihale ederek mahalli hizmetlerin maliyetinde ortalama % 50 oranında tasarruf
sağlayabildikleri görülmüştür.315

1987 yılında başka bir araştırmada, belediyelerin yerel hizmetlerde özel firmalara
28.000 adet ihale verdiği tespit edilmiştir. Bazı şehirlerdeki belediyeler hemen her türden
yerel hizmeti, özel sektöre devretmiştir. Örneğin California’daki Shasta şehri, bir hukuk
firması ile fakirlere kanuni danışmanlık hizmeti sağlanması için sözleşme yapmış; Güney
California’daki Rancho Palos Verdes kenti ise bölge savcılığı hizmetini özel sektöre ihale
etmiştir. ABD ve Kanada’yı birbirine bağlayan Detroit-Windsor Tüneli özel mülkiyettir.
Dulles havaalanına giden paralı yolun yapımı işi, ticari bir şirkete verilmiştir.316

315
John D. DONAHUE, The Privatization Decision: Public Ends, Private Means, Basic Books Inc.
Publishers, 1989, s. 132
316
a.g.k., s.135

105
Stephens tarafından yapılan, Los Angeles eyaletindeki 121 şehri kapsayan bir
incelemeye dayalı olarak, belediye tarafından sunulan hizmetlerin ihale yöntemi ile özel
sektörce görülmesi sonucunda elde edilen tasarruflar, başka anlatımla hizmeti gören
belediye olduğunda katlanılan ekstra maliyetler Tablo 2.5’de gösterilmektedir.317

Tablo 2.5
Belediye Hizmetlerinde İhale Yöntemi Uygulanması Sonucu Sağlanan Maliyet
Tasarruflarına İlişkin Tahminler(Los Angeles Bölgesindeki 121 Şehre Dayalı Olarak)
Hizmet Türü Sağlanan Tasarruf Oranı

Sokak Temizliği 43

Güvenlik Hizmetleri 73

Çöp Toplama 42

Bordro Hazırlama 0

Trafik İşaret Bakımı 56

Asfalt İnşaat 96

Çim Bakımı 40

Sokak Bakımı 37

Kaynak: Coşkun Can AKTAN, Özlem KIVRAK, Devlet mi Piyasa mı?, Tosyöv Yayınları, 1999, Ankara,
s.43

Tablodan da açıkça görüleceği üzere hizmetlerin özel sektörce sunulması durumunda


büyük oranlarda maliyet tasarrufu sağlanabilmektedir. Burada sadece bordro hazırlama
hizmetinin belediye tarafından veya özel firmalarca yapılması halinde maliyet bakımından
herhangi bir fark görülmemektedir. Bunun dışındaki, örneğin trafik lambalarının bakım
hizmetini belediye kendisi üstlenmek yerine hizmeti ihale yöntemi ile özel sektöre
devrederse hizmetin toplum tarafından %56 daha az bir maliyetle elde edilmesi mümkün
olabilmektedir. İhale ile elde edilen tasarruflar, sokak temizliği için %43, güvenlik
hizmetleri için %73, çöp toplama için %42, çim bakımı için %40 ve asfalt kaplama inşaatı
içinse %96’dır.

Bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir husus da; ABD’de yerel yönetimlerle
sözleşme yapan özel şirketlerin kısa dönemde kârını maksimize etmek amacıyla, kamu

317
Coşkun Can AKTAN, Özlem KIVRAK, Devlet mi Piyasa mı?, Tosyöv Yayınları, 1999, Ankara, s.43

106
sektörüne yeterli düzeyde ve istenen kalitede hizmet sağlamaması ihtimalini önlemek için,
özelleştirme uygulamalarının sözleşmelere uygunluğunu denetleyen kanuni düzenlemeler
yapılmış olduğudur.318

ABD’de çok çeşitli sözleşmeli hizmet uygulamaları görülmektedir. Belediyelerin


1/5’i, atık toplatılması hizmetlerinin tümünü veya bir kısmını özel sektöre ihale
etmektedirler. Bu konuda kullanılan sözleşme tipi çoğunlukla “hizmet sözleşmesi”dir.
Genellikle yüklenicilere performans senetleri verilmesi şartı getirilmiştir. Sözleşmelerde
hizmetin kalitesinin tanımlanması, yüklenicinin üstlendiği sorumluluklar, hizmetten
yararlananların şikayetlerinin giderilmesi, ihmal veya hizmetin yerine getirilmemesi
halinde doğacak zararların tazmini ve uygulanacak cezalar, uygulamaların kent yönetimi
müfettişlerince denetlenmesi diğer konularla birlikte hükme bağlanmıştır. Yükleniciler
hizmet sağladıkları konut sayısına göre hizmet bedeli alabilmektedirler. Sözleşmeler, üç ile
beş yıl sürelidir. Tüketici tarafından doğrudan özel firmaya ödeme yapılması yetkisini
veren özel yetki sözleşmeleri de uygulanmaktadır.319

Su temini ve dağıtımı hizmeti de, özel sektöre ihale edilmektedir. Özel yatırımcının
sahipliğindeki su temini sistemleri, işletme sistemlerinin yüzde %56’sını oluşturmaktadır.
Bu konuda farklı sözleşme tipleri uygulanmaktadır. General Waterworks (Genel Su İşleri)
gibi bazı özel şirketler, bağlı şirketler aracılığıyla birçok eyalette su temini sistemlerine
sahiptirler ve bunları “imtiyaz sözleşmeleri” olarak tanımlanabilecek sözleşmeler
çerçevesinde işletmektedirler.320

ABD’de ihale yönteminden başka “kupon” yöntemi de kullanılmaktadır. Kupon


yönteminde daha önce de belirtildiği gibi tüketiciler, ihtiyaç duydukları bazı mal ve
hizmetleri, özel kesimden satın alırlar. Fakat satın aldıkları söz konusu mal ve hizmetlerin
bedelinin hepsini veya bir bölümünü devlet kendilerine öder. Kupon sistemi ABD’de
sağlık ve eğitim alanında uygulanmaktadır. Örneğin düşük gelirliler ile sağlık sigortasına
sahip olanlar, doktorunu ya da hastanesini kendi seçme hakkına sahiptir. Böyle durumda
olan kişiler, sağlık için ödedikleri bedelin hepsini ya da bir kısmını kamu fonlarından
almaktadırlar. Böylelikle belediyeler eğitim-sağlık alanındaki görevlerinin bir kısmını da
kupon yöntemi kullanarak özel kuruluşlara devretmişlerdir. Ayrıca ABD’de belediye
hizmetlerinin bir kısmı da “gönüllü kuruluşlar” tarafından yerine getirilmektedir. Örneğin

318
VUYLSTEKE, a.g.m.,s.248
319
a.g.m.,s.248
320
COYAUD, a.g.m., s.26

107
itfaiye hizmetleri büyük ölçüde gönüllü kuruluşlar (voluntary organizations) tarafından
yürütülmektedir. Bu ülkede itfaiye örgütlerinin %90’nı gönüllüdür.321 Gönüllü kuruluşların
ve kilisenin kamu hizmetlerinin yürütülmesinde küçümsenmeyecek bir paya sahip olduğu
belirtmek gerekmektedir. Gönüllü kuruşların gayri safi milli hasıla içerisindeki payı
%60’ın üzerindedir. ABD’de özel sektörün ve gönüllü kuruluşların ekonomide büyük bir
paya sahip olmasıyla ya da diğer bir deyişle, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde özel
sektörden faydalanılması sonucu devlet başka alanlarda (savunma, adalet hizmetleri, uzay
projesi gibi) etkin ve başarılı olabilmektedir.322 Bu durum yerel yönetimler içinde böyle
olacaktır. Halka en yakın birimler olarak yerel yönetimler özellikle de belediyeler, hem
hizmetlerin bir kısmını özel sektöre devrederek üzerlerindeki görev yükünden kurutulmuş
olacaklar böylelikle daha az sayıda hizmeti daha kaliteli şekilde yerine getirebilecekler
hem de bu idareler için oldukça önem taşıyan kıt olan kaynaklarını daha iyi kullanabilme
imkanına kavuşmuş olacaklardır.

2.1.3 Özelleştirme ile İlgili Bazı Bilimsel Çalışmalar

Uluslar arası Kent Yönetimi Derneği tarafından 1984 yılında yayınlanan rapora göre
ABD’de 60’ın üzerinde belediye hizmetinin tamamen ya da kısmen başarılı bir şekilde
özelleştirildiği belirtilmiştir. Örneğin daha önce de belirtildiği gibi California eyaletinde 40
bin nüfuslu La Mirada kenti altmıştan fazla belediye hizmetini özel şirketlere gördürerek
55 gibi az personel istihdam etmiştir.323

Yine aynı dernek tarafından yapılan bir araştırmada ise on yıl içerisinde (1976-1986)
özelleştirme yapan kent sayısında %50 oranında bir artış meydana gelmiştir. Bu on yıllık
zaman zarfında çöplerin toplanmasında özel şirketlerden yararlanma iki kat artmıştır. Bu
artış cadde ve sokak onarımında %600, park işletmelerinde ise %2.700’dür.324

Touche Roos and Co.’nun özelleştirme konusunda yaptığı bir araştırmaya göre ise,
belediyelerin önemli bir kısmının, özelleştirme uygulamalarından %10 ile %20 arasında
maliyet tasarruf sağladıkları belirlenmiştir. Araştırmaya katılan belediyelerin %10’u, %40

321
ERYILMAZ, a.g.m., s.47-49
322
Robert P. CORMAN, “The Realities of Privatization and Privatization in the Nonprefit Sector” Private
Means Public Ends, NewYork, 1987, s.101
323
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m., s.72
324
EKER, AKTAN, a.g.k.,s.347

108
veya daha fazla tasarruf sağladıklarını ifade etmişlerdir.325 Nitekim bu durum aşağıda yer
alan Tablo 2.6’dan da izlenebilmektedir.

Tablo 2.6

ABD’de Belediyelerin Özelleştirdiği Hizmetlerden Sağladığı Tasarruflar

Hizmet Çeşidi Sağlanan Tasarruf (%)

Yolların Yapımı ve Onarımı 96

Katı Atıkların Kaldırılması 88

Şehir İçi Ulaşım Hizmetleri 60

Trafik İşaretlerinin Bakımı 56

Atık Su Arıtımı 55

Cadde ve Sokakların Temizlenmesi 43

Kamu Binalarının Temizlenmesi 42

Çimlerin Bakımı 40

Ağaç Bakımı 37

Sokakların Aydınlatılması 35

Elektrik Hizmetleri 27

Kaynak: E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetiminin Anahtarı, MPVM Yayınları, Ankara,
1994, s.159-211’den yararlanılarak hazırlanmıştır.

Tabloda da görüldüğü üzere ABD’de belediyeler özelleştirme uygulamaları ile en az


%27, en çok %90 oranında tasarruf sağlamıştır. Tabloda yer alan bütün hizmetlerin
özelleştirilmesinden ABD’de belediyeler ortalama %53 oranında tasarruf sağlamıştır.

ABD’de 1993’te Milli İlçeler Birliği’nin 417 ilçe üzerinde yaptığı bir araştırmaya
göre bu ilçelerin %93’ü gönüllü kişi veya kuruluşların hizmetinden istifade etmektedir.326
Tablo 2.7’de gönüllülerin belediye hizmetlerine katkıları görülmektedir.

325
DONAHUE, a.g.k.,s.138
326
AYHAN, a.g.m., s.34

109
Tablo 2.7

ABD’de Gönüllülerin Belediye Hizmetlerine Katkısı

Hizmet Türü Gönüllülerin Katkı Oranı (%)

Yangın 66

Yaşlılık Hizmetleri 64

Park Hizmeti 51

Sosyal Hizmetler 44

Gençlik Hizmetleri 44

Çevre Koruma 37

Eğitim 36

Polis 35

Ulaşım Hizmeti 34

Kaynak: Hakan Ayhan, “Yerel Yönetimlerde Gönüllüler”, Belediye Dergisi, Cilt 1, Sayı 7, Ocak 1995

Tablodan da görüldüğü üzere gönüllülerin belediye hizmetlerine katkısı daha önce de


belirtilmiş olduğu gibi en çok itfaiye hizmetlerinde olmaktadır. Bu hizmeti yaşlılık
hizmetleri ve park hizmetleri izlemektedir.

Yine bir diğer araştırma da Uluslar arası Politika Merkezi (NCPA) tarafından yapılan
araştırmadır. Buna göre ABD’de bugün yerel yönetimlerin %35’i yerleşim bölgelerindeki
çöpü toplamak, %42’si otobüs sistemlerinin bakım ve işletilmesi, %80’i de taşıt çekme ve
park hizmetlerini sözleşme ile özel firmalara yaptırmaktadır.327

2.1.4 Değerlendirme

Amerikalılar bağımsızlıklarına kavuştuktan sonra federal devleti oluştururken


eyaletlerin ve yerel yönetimlerin özerkliğini korumuştur. Ancak ekonomik krizler federal
devleti diğer idarelerin aleyhine güçlendirmiştir. Araştırmalara göre Amerikalılar

327
BUTLER, a.g.m., s.346

110
özelleştirme uygulamalarını belediyeleri mali yönden güçlendirmenin yolu olarak
görmektedirler.328

Amerika’da düşünülen şudur; kamu kurumlarının verdiği hizmet vergi mükelleflerine


pahalıya mal olmaktadır. Kamu kurumlarının büyümesi kişisel özgürlükleri olumsuz yönde
etkilemektedir. Kamu kurumlarının geleneksel yapıları içinde kalmasına karşılık özel
sektörün her geçen gün büyümesi, kamusal hizmetlerin maliyetini düşürebileceği gibi
kişisel beklentilere de daha iyi cevap verilebilecektir.329 İşte tam da bu noktada
belediyelerin mali yönden güçlendirilmesi önem arz edecektir. Çünkü kişisel beklentilerin,
tercihlerin daha iyi karşılanması dendiğinde akla yerel yönetimler gelmektedir. Zira bu
idareler halka en yakın birimler olarak bilinmektedir. Ancak beklentilerin yerine
getirilmesinde vatandaşın isteği doğrultusunda hizmetin hem istenildiği gibi hem de ucuz
olması önemlidir.

ABD’de belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin başarıya ulaşmasının temel


sebeplerinden birisi politik alanda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi konusunda
konsensüse varılmış olmasından kaynaklanmaktadır. ABD’de hem Demokrat Parti hem de
Cumhuriyetçi Parti özelleştirmeye sıcak bakmışlar ve birbirlerini desteklemişlerdir. Belirli
kamu hizmetlerini özel teşebbüslere vermişlerdir. Diğer bir neden ise; İngiltere’nin tersine
ABD’de sendikalar özelleştirme aleyhine bir tartışma başlatmamışlardır. Bunun temel
nedeni ise Amerikan belediyelerindeki işçilerin çoğunun sendikaya üye olmamasıdır.330
Dolayısıyla ihale veya diğer özelleştirme yöntemlerine giden yolda yöneticiler de daha
rahat kararlar alabilmişlerdir. Bu da özelleştirme uygulamaları için oldukça önemlidir.

2.2 İngiltere Örneği

2.2.1 İngiltere’de Yerel Yönetimlerin Yapısı ve Görevleri

İdari sistemi tek parlamento ve tek hükümet tarafından yönetilen “üniter” bir devlet
olan İngiltere yaklaşık 50 milyonluk bir nüfusa sahiptir. İngiltere olarak nitelendirilen ülke
aslında “Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda” resmi kimliğini taşımakta ve İngiltere; Galler,
İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşmaktadır. Birleşik Krallık olarak nitelendirilen bu

328
Mustafa GÖNEN, Yerel Yönetim Birlikleri, TODAİE Yayını, Sevinç Matbaası, 1977, s. 28
329
ATASOY, a.g.k., s.220
330
ASCHER, a.g.k., s. 210

111
ülkeler topluluğu, anayasal monarşi ve parlamenter demokrasi ile merkezi bir devletle
yönetilmekte birlikte her biri farklı gelenek ve mahalli idare yapısına sahip olan ülkelerden
oluşmaktadır. Kısaca Birleşik Krallık’ta ulusal hükümetin (merkezi idarenin) yanında yerel
seviyede örgütlenmiş yerel yönetim birimleri de bulunmaktadır.331 Zira İngiltere mahalli
idare geleneğinin en güçlü ve en eski olduğu ülkedir.

Ülkede yerel yönetimlerin varlığını X. yüzyılda bile görmek mümkündür. Bu tarihten


itibaren, İngiltere’nin idari taksimatında değişik isimlerle mevcut olan yerel idare birimleri
esas itibariyle şunlardır;332

a) County ya da Shire,

b) District ya da Hundred,

c) Township ya da Parish.

“County” ler ya da diğer adıyla “shire” lar, bizimse eyalet ya da kontluk olarak
adlandırabileceğimiz yerel yönetimler, en büyük ve en önemli yerel yönetim birimleri
olup, bu birimlerin her birinde yasama, yürütme ve yargı ile ilgili konularda karar verme
yetkisine sahip olan “moot” isimli mahkemeler yer almaktaydı. Bölge adını
verebileceğimiz “district” lerde ise “Hundred Moot” adlı mahkemeler bulunmaktaydı.
Yerel yönetimler içerisinde kendi kendini idare etmenin (Local Self Government) en tipik
örneğini ise “township” ler (ya da parish’ler) oluşturmaktadır. Kilise tarafından VIII.
yüzyılda kabul edilen bu idari birimlerin başına XIV. yüzyıldaki düzenlemeler ile yargı ve
sulh yetkilerine sahip bir sulh hakimi getirilmiştir. İşte İngiltere’deki yerel yönetimlerin
orijinalliği buradadır. Üniter devlet içindeki yerel yönetimlerin yargı yetkisine sahip
olduğu tek ülke İngiltere’dir.

İngiltere’de yukarıda da belirtildiği gibi yerel yönetimlerin kökü çok eski tarihlere
dayanmaktadır. Örneğin county ile parish yerel yönetim birimleri arasında yer alan ve
nüfusu çok küçük birim olabilen “borough” lar orta çağdan itibaren kralın izni ile ayrıcalık
kazanmış ve county’lerle birlikte avam kamarasına temsilci göndermeyi başarmıştır.333

Yerel yönetim geleneği güçlü olmakla birlikte aslında 1 Nisan 1977 reformundan
önceki dönemde yerel idare sistemi, İngiltere kadar karışık olan bir başka ülkeye rastlamak

331
Ahmet ULUSOY, Tarık VURAL, “Birleşik Krallık’ta (İngiltere ve Galler) Mahalli İdarelerin Görevleri ve
Mali Yapıları”, İller ve Belediyeler Dergisi, Sayı 677, Nisan 2002, s.13
332
NADAROĞLU, a.g.k.,s.142
333
Birgül Ayman GÜLER, Yerel Yönetimler, (Liberal Açıklamalara Eleştirel Yaklaşım), TODAİE
Yayını, DİE Matbaası, Ankara, 1992, s.40

112
da oldukça güçtür. Bu durumun nedeni hemen her kentin bağımsız bir düzene ve bağımsız
ayrı bir tarihe sahip olmasıdır. Örneğin Londra kenti, I. Henry döneminde Sheriff’i (en
büyük yerel idare amiri), I. Richard döneminde de belediye başkanını seçme hakkını elde
etmiş ve bu hakkını 1215 tarihli “Magna Carta” ile hukuken teminat altına alarak
günümüze kadar sürdürmeyi başarmıştır. İngiltere’nin diğer kentleri ise bu hakları daha
sonraki dönemlerde değişik tarihlerde elde edebilmişlerdir.334

Kentlerin bağımsız idari düzene ve bağımsız ayrı tarihe sahip olmalarının sebebi
ülkenin uzunca zamanlar yabancı istilasına uğramamış olmamasıdır. Nitekim İngiltere’ye
yönelik en son ve en büyük istila hareketleri olan Napolyon ve Hitler’in saldırılarının
başarısızlıkla sonuçlandığını düşünürsek, her ne kadar karışık bir yapıya sahip olmuş
olsalar da bu ülkede yerel yönetim geleneğinin güçlü olmasının bir nedenini de belki de bu
durum açıklamaktadır. Bir diğer neden ise mahalli idare geleneğinde yer alan güçlü meclis
modelinden kaynaklanmaktadır. Belediye başkanı belediye meclis üyelerinden ve sıradan
birisidir yani İngiltere’de belediye başkanlığı daha çok semboliktir. Çünkü belediye
başkanının icrai yetkileri çok sınırlıdır. Belediye başkanı daha çok belediyeyi temsilen
resmi törenlerde ve kenti ziyaret eden devlet erkanını karşılamada ihtişamlı giyimiyle
dikkat çekmektedir.335

Dolayısıyla İngiltere’de yerel yönetim kurulmayan ya da yerel hizmetin


götürülmediği yer kalmamıştır. İngiltere’de bizdeki gibi yerel hizmetlerden mahrum köyler
ve yerleşim yerleri bulunmamaktadır.336

İngiltere’deki bu anlayıştan ötürü yerel yönetimlerin sayısı çok artmıştır. 1960’lı


yılların başında sayıları 1.500’ü bulan yerel yönetimlerin çoğu yeterli mali kaynaklara
sahip olamadığından dolayı üzerine düşen görevi yerine getiremiyordu. Ayrıca yerel
idareler çok karışık duruma gelmişti. Nitekim 1964’lere gelindiğinde İngiltere ve
Galler’deki mahalli idare üniteleri iki kademeli (two-tier) ve tek kademeli (single-tier) bir
sistem halinde tür ve sayı itibariyle oldukça karışık sayılabilecek bir görüntü
sergilemekteydiler. İşte merkezi hükümet bu durumu önlemek için 1965’te başlayıp
1977’te bitirdiği yerel yönetimler reformu ile yerel yönetimlerin sayısını yaklaşık olarak
500’e indirmiştir. Yeniden düzenleme kapsamında, tek kademeli mahalli idare ünitesi olan
ve her amaca yönelik hizmet veren bir mercii olarak nitelendirilen County boroughs’lar

334
NADAROĞLU, a.g.k.,s.142
335
Mantred CEVERNON Devlet Sistemleri, (Çev. Mümtaz SOYSAL), Sevinç Basımevi, Ankara, 1961, s.6
336
Ziya ÇOKER, İngiliz Mahalli İdareleri, İçişleri Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1970, s.23

113
ortadan kaldırılmış, Büyük Manchester, Güney Yorkshire, Tyne ve Wear, Batı Midlands
ve Batı Yorkshire gibi küçük büyük birçok kenti içine alan büyük yerleşme yerlerinde
metropolitan county’ler (conurbation) kurulmuştur. Halen iki kademeli olan mevcut yerel
idare sisteminin esasını, county’lerin belli sayılarda district’lere bölünmesi hususu
oluşturmaktadır. County’ler ve district’ler birbirinden bağımsız seçilmiş mahalli
otoritelerdir. Ayrıca her ikisinin de, metropoliten olan ve olmayan türleri vardır. Londra ise
bütün bunların dışında ayrı bir statüye sahiptir.337

İngiltere’de mahalli birimlerin kademelenmesindeki temel ölçüt nüfustur. İlk


basamağı oluşturan county’lerin (iller) ortalama nüfusu yarım milyonun üzerindedir. İkinci
basamağı oluşturan districtler de (ilçeler) ise nüfus ortalama olarak yüz bin civarındadır.
Her iki yerel yönetim sistemi de seçimle işbaşına gelen bir meclise sahiptir ve bu meclis
mahalli birimin karar organıdır.338

Yerel ve ulusal düzeyde demokrasi geleneği oldukça gelişmiş ve bu konuda diğer


ülkelere örnek teşkil eden İngiltere’de tarihi gelişme seyri içerisinde merkezi idare ile yerel
idareler birbirlerinin görev, yetki ve sorumluluk alanlarına karışmamış her idare kendi
sorumluluk alanında düzenleme yapma yoluna gitmiştir. İngiltere’de mahalli idarelerin
güçlü olmasının bir nedenini de bu durum oluşturulabilir. Nitekim daha önce de ifade
edildiği gibi ülke federal devlet şekline gerek duymadığı, üniter devlet sistemine göre
yönetilmesine rağmen mahalli idareler yerel özerklik şartına (bağımsız karar alma) uygun
bir yapıya kavuşturulmuştur.

1940’lardan günümüze kadar İngiliz yerel yönetim birimlerinin yetki ve görevlerinde


azalma olmamış, özerklikleri devamlı bir şekilde artırılmıştır. Ancak bununla birlikte
merkezi yardımların artması nedeniyle mali bağımsızlığın azalmasına bağlı olarak gaz ve
elektrik gibi birtakım hizmetler, özel statülü yönetim kuruluşlarına bırakılırken, bazı
hizmet alanlarında (sağlık gibi) özerk kuruluşlar, ülke ve bölgeler bazında teşkilatlanmıştır.
Diğer birtakım hizmetlerin yürütülmesinde özerk nitelikli yarı kamusal kuruluşlar söz
sahibidir. Su sağlanması ve dağıtımı gibi birtakım hizmetler ise büyük oranda
özelleştirilmiştir.339

Birleşik Krallık’ta ilk yerel yönetimlerin görevi, askeri teşkilatlanma, suçların


önlenmesi ve cezalandırılması gibi hususları kapsarken günümüzde yerel yönetimler daha

337
NADAROĞLU, a.g.k, s. 144
338
ULUSOY, VURAL, a.g.m., s. 14
339
a.g.m., s. 14

114
ziyade mahalli mahiyetteki diğer birtakım hizmetleri görmektedirler. Örneğin bölgelerini
temiz tutmak ve insanın yaşayabileceği bir halde bulundurmak, caddeleri süpürmek,
evlerin düzenli bir şekilde inşasını sağlamak, gençlerin ve yaşlıların dinlenmeleri için
parklar, bahçeler yapmak gibi. Yani yerel yönetimler esas itibariyle yerel nitelikli
ihtiyaçları karşılamak üzere hizmet üretmektedirler.340 Ancak yukarıda da belirtildiği gibi
merkezi idare ile yerel idareler arasında görev, yetki ve sorumluluklardaki güç dengesinin
oluşturulmuş olması bu noktada oldukça önemlidir.

Merkezi yönetimin yerel yönetimlerle ilgili konularda genel olarak herhangi bir
göreve karışmadığı bu ülkede, mahalli idarelerin görevlerini eğitim, çevre sağlığı,
kütüphaneler, tüketicinin korunması, yol planlama, temizlik, konut, park, ulaşım, sağlık ve
sosyal hizmetler olarak sıralamak mümkündür.341

Bununla birlikte Birleşik Krallık’ta yerel yönetimlerin görevlerini belli bir tasnife
göre sınıflandırmak son derece güçtür. Çünkü Birleşik Krallık’ta yerel yönetimlerin
fonksiyonları bir ülkeden diğerine farklılıklar göstermektedir. Ayrıca, iki kademeli sistem
içerisinde birçok fonksiyonun hem alt hem de üst kademe idaresine ait olması da görevleri
sınıflandırmanın bir diğer güçlüğünü oluşturmaktadır.342 Yerel idarelerin görevlerini
sınıflandırmanın çok zor olduğu gerekçesinden hareketle aşağıda sadece İngiltere ve
Galler’deki yerel yönetimlerin görevleri ele alınmıştır.

İngiltere ve Galler’de yerel yönetimlerin yerine getirmekle yükümlü oldukları


hizmetleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;343

a) Eğitim: Eğitim geniş halk kesimini yakından ilgilendiren ve yaygın dışsallık


yayan bir hizmettir. 1944 tarihli eğitim yasasına göre merkezi idare anaokulu, ilk
ve orta dereceli okullar ile yaygın eğitimin yerine getirilmesi konusunda
yetkilendirilmiştir. Eğitim hizmetini yerine getirmek için yerel yönetimler
İngiltere’de 20 milyar, Galler’de 1,2 milyar pound harcamaktadır. Yine 7
milyonun üzerinde öğrenci 26.000 okulda eğitim görmektedir. Eğitim hizmetini
yerine getirmek için 360.000’den fazla öğretmen istihdam edilmekte ve bunların
bir kısmı part-time bir kısmı da ful-time çalışmaktadır.

340
a.g.m., s. 14
341
Süleyman ARSLAN, Türkiye’de ve İngiltere’de Merkezi İdarenin Mahalli İdareler Üzerindeki
Denetimi, AÜSBF Yayını, Kalite Matbaası, Ankara, 1978, s.260
342
NADAROĞLU, a.g.k., s.146
343
ULUSOY, VURAL, a.g.m., s. 15

115
b) Sağlık ve Sosyal Hizmetler: Sağlık hizmetleri 1974’e kadar mahalli meclisler
tarafından yürütülmekteyken, bu tarihten itibaren mahalli idareler ile ilgisi
olmayan ve ülke çapında faaliyet gösteren özerk sağlık otoritelerine
devredilmiştir. Bu bağlamda kurulan sosyal hizmetler servisi çocuk sağlığı ve
diğer sosyal hizmetlerde ön sıralarda yer almaktadır. Sosyal hizmetler servisinde
çalışan 200.000 işçi yardıma ihtiyacı olan kişilere hizmet vermektedir. Sosyal
hizmetler için yapılan toplam harcamalar ise 12 milyar pound’dur.

c) Planlama: Bölge çapında yapılması gereken imar planlarını bölge meclisleri yapar
ve onaylanmak üzere ilgili bakanlığa gönderir. Uygulama planları da mahalli
meclislerin yetkisindedir ve sadece bilgi için ilgili bakanlığa gönderilir.
Council’ler (Meclisler) görevli oldukları alanlarda iki temel planlamayı yapmakla
yükümlüdürler. Bunlar stratejik planlama ve yerel planlamadır. Stratejik planlama
çerçevesinde meclisler polis birimleri kurma, ulaşım, sanayi, konutlaşma vb.
aktiviteler için yer tahsis etme gibi görevleri yerine getirirler. Yerel planlama ise
metropolitan bölgeler, district’ler ve üniter meclisler tarafından yapılmaktadır.

d) Kütüphaneler: Kütüphanecilik hizmeti İngiltere’de 19. yüzyıldan beri verilen bir


hizmet türüdür. Her yıl milyonlarca insan kütüphanelerden ödünç kitap
almaktadır. İngiltere ve Galler’de 3.000’den fazla kütüphane toplam 22.000
çalışanı ile hizmet vermektedir. Kütüphane hizmeti için harcanan para ise
yaklaşık yılda 800 milyon pound’dur.

e) Katı atık toplama: Çöp toplama işi şehir meclislerinde iken çöp imhası görevi
bölge meclislerine verilmiştir. Geri dönüşüm programları çerçevesinde toplanan
katı atıkların İngiltere’de %10’u, Galler’de %6’sı yeniden kullanılır hale
getirilmektedir.

f) Diğer hizmetler: İngiltere ve Galler’de mahalli idareler tarafından yerine getirilen


diğer hizmetler arasında itfaiye hizmetleri, konut, çevre sağlığı, yollar, tüketicinin
korunması gibi hizmetler sayılabilir. Bunlardan itfaiye hizmetinin yerine
getirilmesi için 33.000 kişi istihdam edilmekte ve yaklaşık 1.500 merkez hizmet
vermektedir. Tüketicinin korunması hizmeti çerçevesinde mahalli idareler ticaret
standartları koyma, uyuşturucu ile mücadele, yiyeceklerde hijyen sağlama,
mezbahaları denetleme gibi görevleri yerine getirmektedirler.

116
2.2.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları

2.2.2.1 Belediyeleri Özelleştirmeye İten Başlıca Faktörler

1960’lı yıllara gelindiğinde çeşitli nedenlerle sayıları 1.500’ü bulmuş olan yerel
yönetimlerin giderek daha karmaşık bir yapıya büründüğü, mali durumlarının ise giderek
kötüleştiği, idarelerin yeterli mali kaynaklara sahip olmadıkları daha önce de belirtilmişti.

1970’lerde İngiltere’deki belediye harcamaları, tüm kamusal harcamaların üçte birini


aşmış; genişleyen belediye hizmetlerinin çoğunu merkezi hükümet finanse etmek zorunda
kalmıştır. Belediye hizmetlerinde gelişmeler, belediyelerin istihdam ettiği işçi sayısında
belirgin bir artışa neden olmuştur. Bu sayı 1975’te üç milyona ulaşmış ve çalışan nüfusun
%13’üne tekabül eder hale gelmiştir.344

Genişleyen belediye hizmetleri ve artan işçi sayısı, belediyelerin mali durumunu


olumsuz etkilemiştir. Güçlü belediye işçileri sendikaları ve bunların kabul ettirdiği yüksek
toplu sözleşme ücretleri yüzünden, personel maaşlarında tasarrufa gidemeyen belediyeler,
kesintiyi sermaye harcamalarında yapmak zorunda kalmışlardır. Diğer taraftan artan emlak
vergisi yükünün çoğunluğu da ticari ve endüstriyel sektörün üzerine düşmüştür.345

Yerel vergilerin halkın üzerindeki artan yüküne karşı doğan tepkiler yanında merkezi
hükümetin belediyelere yaptığı mali yardımları sıkı kayıtlara bağlayan yasal düzenlemelere
gitmesi de belediyeleri yerel hizmetlerin yürütülmesinde alternatif yöntemler aramaya sevk
etmiştir.

Özelleştirme konusu tartışma gündeminde yerini almadan çok önceleri, İngiltere’de


belediye hizmetleri özel sektöre ihale edilmekteydi. Ancak belediye hizmetleri sektöründe
çalışan işçilerin yarattığı bazı sorunlar 1978-1979 yıllarında hizmetlerin yürütülmesinde
alternatif yöntemlere ilgi uyandırmış ve özel sektörün hizmet yürütme yöntemlerinin
yararlarını açığa çıkarmıştır. İlk ihale girişimleri muhafazakarların hakim olduğu az sayıda
belediyede başlamıştır. Ancak üzerinde durulması gereken önemli bir husus İngiltere’de
özelleştirme faaliyetlerine Thatcher hükümetinin iktidara geldiği 1979 yılından itibaren
programlı bir şekilde başlanmış olduğudur.346 Nitekim İngiltere’de kamu sektörü merkezi
idare, mahalli idareler ve kamu işletmeleri arasında bölüşülmüş olduğu için347

344
ASCHER, a.g.k.,s.211
345
a.g.k., s.212
346
a.g.k.,32-33
347
ATASOY, a.g.k, s.191

117
İngiltere’deki belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi uygulamalarını genel özelleştirme
politikası ile birlikte ele almak yerinde olacaktır.

1979 yılında iktidara gelen Thatcher hükümetinin kabul ettiği özelleştirme


programının temel hedefleri şunlardır;348

- Ekonomide rekabeti hakim kılmak böylece kârlılığı ve verimliliği artırmak,

- Ekonomide devleti küçülterek kamu sektörünün borçlanma ihtiyacını minimum


düzeyde tutmak,

- Devletin öncelikli harcamaları için borçlanma yapmadan finansal kaynaklar


bulmak,

- Fiyat belirleme işini serbest işleyen pazar ekonomisine bırakmak,

- Sermayenin tabana yayılmasını sağlamak, hisse senedinin satış alanını


genişleterek sermaye piyasasını güçlendirmek.

İngiltere’de özelleştirme tüm kuralları ile uygulanmaya çalışılmıştır. Kamu tekelleri


kaldırılırken özel tekellerin oluşmamasına gereken dikkat gösterilmiştir. Örneğin
İngiltere’nin en geniş ve en güçlü şirketlerinden biri olan British Telecom Şirketi çok geniş
bir kitleye (2 milyon kişi) satılmış, hükümetin öngördüğü 4 milyarlık pound olan satış
hasılatı tam olarak gerçekleştirilmiştir.349 Dolayısıyla İngiltere’deki genel özelleştirme
uygulamaları çeşitli yönleri ile belediyeler için yol gösterici olmuş, hatta birtakım
konularda belediyeleri teşvik edici olmuştur. Özelleştirme uygulamalarını kendileri için
cazip gören yetmişten fazla belediye özelleştirme uygulamalarına girişmiştir.350

Ülkede yerel hizmetlerin özelleştirilmesinde, en yaygın olarak uygulanan


özelleştirme yöntemlerinin başında “ihale” yöntemi gelmektedir. İhale yöntemi, yukarıda
da belirtildiği gibi eskiden beri bilinmekle beraber, 1980’li yıların başından itibaren sıkça
başvurulan bir yöntem haline gelmiştir. Ayrıca merkezi hükümet ihale yöntemini teşvik
etmektedir.351 Nitekim belediyelerin özelleştirme girişimleri devam ederken, Muhafazakar
hükümet açık ihale yöntemine ilişkin ilk kanunu yürürlüğe koymuştur. 1980 tarihli
“Mahalli İdare Planlama ve Arazi Kanunu” (The Local Government Planing and Act ) ilk
önce 1979 yılında danışma niteliğinde bir rapor olarak yayınlanmıştır. Bu raporun içerdiği

348
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s.42
349
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.130
350
ATASOY, a.g.k, s.195
351
a.g.k., s.21

118
öneriler, belediyelerin faaliyetlerini büyük ölçüde etkilemiştir.352 1980 yılında bütün
eleştirilere rağmen rapor kanun olarak yürürlüğe konmuştur.353 Bu kanun merkezi
hükümetin belediyelere yaptığı mali yardımları sıkı kayıtlara bağlamıştır.354 Bu noktada
İngiliz belediyelerinin eskiden beri uyguladıkları ihale yönteminin belediye hizmetlerinin
özelleştirilmesinde önemli bir etken oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Merkezi hükümetin özelleştirme konusunda izlediği genel politikayı belirttikten


sonra İngiliz hükümetinin özelleştirme politikasını kendileri için yol gösterici nitelikte
gören İngiliz belediyelerinin belirtilen nedenlere ek olarak aşağıda yer alan nedenlerden
ötürü de özelleştirme uygulamalarına hız vermiş olduğunu söyleyebiliriz.355

İngiltere’de belediyeler XIX. yüzyıldan itibaren konut hizmetleri yerine


getirmektedir. İkinci Dünya Savaşından sonra hükümetin teşviki ile belediyeler çok sayıda
konut yaptılar. Belediye konutları özellikle belediyenin personeline, yoksul ve dar gelirli
vatandaşlara düşük fiyatla kiralanmaktadır. Hükümetten bekledikleri yardımı alamayan
belediyeler özelleştirme programı çerçevesinde belediye konutlarını, üç yıldan fazla içinde
oturan kiracılara rayiç değerinin %33 altında satmayı kararlaştırdılar. Belediyeler böylece
1990’lı yıllara kadar ellerindeki konutların %50’sini halka sattılar. Bu rakam 1979 ile 1993
yılları için 900.000 konut ve karşılığında 6 milyar sterlin gelir olarak belirlenmiştir.356

Konut hizmetleri dışında belediyeler çöp toplama, cadde ve sokakların temizliği,


kamu binalarının temizliği gibi hizmetleri özelleştirmişlerdir. Belediyeler çöp toplama
hizmetinin özelleştirilmesinden %23 ile %44 oranında tasarruf sağlamışlardır.357

Çöp toplama hizmetlerinin özelleştirilmesinde 1979 kışında uzun süren çöpçü grevi
oldukça etkili olmuştur. Bu grev mecburen bazı belediyeleri biriken çöp dağlarını
temizlemek için, çöp toplama işini özel yüklenicilere ihale etmeye zorlamıştır. Bu deneyim
hem ihale yöntemine hem de rekabetçi hizmet arzı yöntemlerine karşı geniş ilgi
uyanmasına neden olmuştur.358

İlk ihale girişimlerinin muhafazakarların hakim olduğu az sayıdaki belediyede


başlamış olduğu yukarıda da belirtilmişti. İşte bu bunlardan biri olan, güneydeki
352
ASCHER, a.g.k., s 35
353
a.g.k., s 37
354
a.g.k., s 213
355
Sırrı UYANIK, “İngiltere’de Özelleştirme Metodları, Hedefleri ve Sonuçları, TİD Yıl 65, Sayı 399,
Haziran 1993, s.224
356
Meral TECER, “İngiltere’de KİT’ler ve Özelleştirme Programı”, Belediye Dergisi, C. 1, S.1, Temmuz
1994, s.129
357
ASCHER a.g.k., s 33
358
a.g.k., s 33

119
muhafazakar belediyelerden Southend District’in 1981 yılında sokak temizliğini ihale
etmesi, belediyeler arasında geniş yankılar uyandırmıştır. Bu deneyimi izleyen ve sağladığı
tasarrufu gören Wandsworth Belediyesi de sokak temizliği hizmetini ihale etmeye
başlamıştır.359

Adı geçen iki belediyenin temizlik hizmetlerini açık ihaleye (Competitive Tendering)
götürme konusundaki deneyimlerini kısa sürede birçok İngiliz belediyesi izlemeye
başlamıştır. Bu belediyelerin hepsi daha öncede belirtildiği gibi Muhafazakar Partili
belediyelerdi. Bunlardan bazıları özelleştirme ideolojik tercihlerine uygun olduğu için,
bazıları tasarruf sağladığı için, bazıları da işçi sendikalarının baskısından kurtulmak için
ihale yolunu tercih etmişlerdir.360 Bu noktada belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin
önemli bir nedeni de hizmetlerde rekabet aracılığıyla etkinliği ve verimliliği artırmak
yanında aşırı ücret talep eden belediye sendikalarının gücünü kırmak olmaktadır.361 Zira
özelleştirme ile belediyeler istihdam edilen personel sayısını azaltarak tasarrufa gitmeyi
düşünmektedirler. Bir kısmı belediyelerin denetiminde olan KİT’lerin istihdam ettiği işçi
sayısı 1981’de 15 milyon iken bu sayı özelleştirme ile 1988’de 400 bin civarına inmiştir.362
Özelleştirme öncesinde personel sayısında ve harcamalarında büyük oranda bir artış
olduğu yukarıda da belirtilmişti. Bu ülkede 1980’li yıllara gelindiğinde, belediye giderleri
tüm kamu giderlerinin %33’ünü aşmıştır.363 Örneğin 1986 yılında İngiltere ve Galler’de
bulunan belediyeler, çöp toplama ve imha hizmetleri için 40.000 binden fazla işçi istihdam
etmişler ve yaklaşık 600 milyon pound harcama yapmışlardır. 364

1983 yılından itibaren ise merkezi hükümet ve yerel idareler düzeyindeki gelişmeler
belirgin bir şekilde birbirlerini etkilemeye başlamıştır. 1983 Muhafazakar Parti Seçim
Bildirisinde, birçok belediyenin ihale yoluna giderek para tasarrufu sağladıkları ve bu
politika vasıtasıyla sağlanacak bütün tasarruf girişimlerinin teşvik edileceği ifade
edilmiştir.365

1985 yılında hükümet tarafından yayımlanan “Competititon in the Provision of Local


Authority Services” (Mahalli İdare Hizmetlerinin Yürütülmesinde Rekabet) isimli danışma
niteliğindeki rapor, hükümetin 1987’den itibaren çeşitli yerel hizmetlerinin

359
a.g.k., s 34
360
a.g.k., s 35
361
ALTINTAŞ, a.g.k, s.85
362
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.129
363
Oya ÇİTÇİ, Yerel Yönetimlerde Temsil (Belediye Örneği), TODAİE Yayını, Üçbilek Matbaası,
Ankara, 1986, s.36
364
ASCHER, a.g.k., s 215
365
a.g.k., s 215

120
karşılanmasında açık ihale yöntemini zorunlu kılmayı amaçladığını belirtmekteydi. Bu
hizmetler kapsamına; çöp toplama ve cadde temizliği, toprak ve ağaç bakımı hizmetleri
girmekteydi. Ancak bu raporda belediyelerin her iş türü için ayrı hesap tutmaları ve ihale
için uygun hizmet alanlarını saptamakla görevli bakanlığın belirlediği mali hedeflere
ulaşmaları istenmekte idi.366 Pek tabii söz konusu rapora karşı belediyelerin tepkisi
olumsuz olmuştur. Çünkü belediyelerin hemen hepsinin farklı sermaye gereksinimleri var
iken belirli bir sermaye getirisi oranını tamamıyla suni bir mesele olarak görmekteydiler.
Mikro düzeydeki konularda kendilerine daha fazla otonomi sağlanmasını
savunmaktaydılar.367

Bu rapor özel yükleniciler tarafından ise desteklenmekteydi. Ancak özel


yüklenicilerin tek çekincesi girişimlerin kapsamı konusundaydı. Onlara göre ihale
yöntemine istisna getirilmeli, bütün yerel hizmetler ihale kapsamına alınmamalıydı.368

Bu tartışmalar sırasında hazırlanarak yürürlüğe giren Zorunlu İhale Kanunu,


“Compulsory Tendering Act” kentsel hizmetlerin büyük bir bölümünün belediyelerde ihale
edilmesini zorunlu kılmıştır.

İngiltere’de bazı yerel hizmetlerin ihale yoluyla gördürülmesi yasal bir zorunluluktur.
Bunun temel nedeni ise ülkede bulunan “Compulsory Competitive Tendering” (CCT)
akımıdır. Akımın temel prensibi bazı hizmetlerin sunumunda özel sektörün kullanımının
zorunlu olmasıdır. Bu bağlamda İngiltere’de yürürlüğe giren 1988 tarihli yerel yönetimler
yasası çöp toplama, bina temizliği, diğer temizlik işleri, araç bakım ve onarımı, yolların
bakımı gibi hizmetlerin özelleştirilmesini hüküm altına almıştır.369

2.2.2.2 Özelleştirilen Başlıca Mahalli Hizmet Alanları

İhale üzerindeki tartışmalar yoğun olarak dışarıdan tedarik geleneği az olan veya hiç
olmayan hizmetlerin ihale edilmesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar arasında temizlik
hizmetleri, catering (yiyecek sağlama) hizmetleri, okul temizlik hizmetleri, küçük ve
büyük belediyelerin yönetim hizmetlerinin özel firmalara ihale edilmesi, basının ve
sendikaların dikkatini çekmiştir. Bu alanlarda çok az sayıda ihale verilmiş olup özel
yüklenicilerin kâr marjları, hizmetin niteliğinden dolayı küçük olmuştur. Bununla birlikte

366
a.g.k., s 40
367
a.g.k., s 41
368
a.g.k., s 42
369
Peter A. WATT, Local Government Principles and Practice Whitherby & Co. Ltd., 1996, s. 85

121
bu ihaleler, parça başı esasına göre verildiği için bunlara yönelik ticari ilgi devam
etmektedir. Ayrıca bu tür işler, yeni firmalara kamu sektörü ile iş bağlantısına girmek için
iyi bir fırsat sağlamaktadır.370

Büyük firmalar ise en çok çöp toplama ve cadde temizliği hizmetleri ile
ilgilenmektedir. Çünkü bu iki hizmet türünün geçmişinde zayıf denetim, aşikar
başarısızlıklar ve sendikaların sık sık greve gitmek gibi engelleyici faaliyetleri
bulunmaktadır. Her iki hizmet türü de emek-yoğun işler olup ücret ve verimlilik
uyuşmasının toplam maliyetler üzerinde dramatik bir etkisi mevcuttur. Ayrıca göreceli
olarak bu alanlardaki çıktıları izlemek daha kolaydır. Söz konusu gözlemler ise bu
alanlarda özel sektörün nispeten başarılı olduğunu ortaya koymaktadır.371

İngiltere’de özelleştirme programı çerçevesinde, caddelerin temizliği, çöp toplama ve


ulaşım gibi bazı belediye hizmetleriyle ulusal sağlık idaresindeki çamaşır yıkama
hizmetlerinin özel sektöre ihale edilmesiyle ortalama %46 oranında tasarruf sağlandığı
belirtilmiştir. Böylelikle yerel yönetimler bir taraftan merkezin ağır vesayetinden kaçarken
diğer taraftan da kendilerine yeni gelirler elde etmişlerdir. 372

2.2.2.2.1 Çöp Toplama Hizmeti

1936 tarihli Sağlık Koruma Kanunu’na göre evsel ve sınai atıkları toplamak
belediyelerin yasal bir görevidir. Bu kanunun yürürlüğe giriş tarihinden itibaren çöp
toplama ve yok etme hizmetleri belediye işçilerince yapılmıştır. Zaman zaman işçi bulma
sıkıntısı çeken bazı belediyelerin kiraladıkları özel yüklenicilerin çoğunun özellikle de
bunlardan kırsal alanda çalışanların bugün büyük metropollerde çöp toplama ihalesi almak
için yarışan firmalarla benzerliklerinin olmadığını belirtmek gerekmektedir. Bunların
büyük çoğunluğu, küçük yerel yüklenicilerdi ve gelişmemiş çöp toplama araçlarına
sahiptiler.373 Çöp toplama hizmetinde sistemli özelleştirme uygulamalarının 1980’li
yıllarda başlanmış olduğu, bunda ise 1979’da uzun süren işçi grevlerinin etkili olduğu daha
öncede belirtilmiştir.

Özel yüklenicilerle bazı sorunlar ve daha akıcı bir işçi arzı piyasası, 1970’li yılların
başında belediye hizmetlerinin yürütülmesinde özel yüklenici kullanımında bir azalmaya

370
ASCHER, a.g.k., s 215
371
a.g.k., s 216
372
ALTINTAŞ, a.g.k, s.92
373
ASCHER, a.g.k., s 216

122
yol açmıştır. 1979 yılında Muhafazakar Parti iktidara geldiğinde sadece iki belediye çöp
toplama hizmeti için özel firmalardan faydalanmaktaydı. Fakat aşırı işçi istihdamının
belediyelerde kural haline geldiği bir sırada, belediyelerin çöp toplama birimleri,
yetersizlik suçlamalarının baş hedefi haline gelmiştir. Bir belediyeden diğerine çok büyük
değişiklik gösteren hizmet maliyetleri ve maliyeti azaltmak, verimliliği artırmak
konusundaki girişimlere engel olan sınırlayıcı iş kuralları ve uygulamaları eleştirilmeye
başlamıştır. İlk zamanlar belediyelerin çoğu uzun süren grevler nedeniyle hizmetin
kesilmesini göze almaktansa yetersiz çöp toplama hizmetlerine göz yummayı tercih
etmişlerdir. Ancak zamanla maliyetleri azaltma ve hizmetlerde etkinlik arayışları,
belediyelerde ihale yönteminin kullanımı artırmıştır. Bu çerçevede belediyeler, çöp
toplama hizmetlerinde çeşitli yenilikleri denemişlerdir.374 Örneğin bazı belediyeler, çöp
toplama hizmetlerinde gönüllüleri kullanarak dikkate değer bir tasarruf sağlamış; diğerleri
ise çöp toplama araçlarında azaltmaya giderek tasarruf sağlamışlardır. Bunların dışında
kalan diğer bazı belediyeler ise sendikaların çalışma şartlarındaki değişiklikler kabul
etmemesi nedeniyle, sendikalarla girilen çıkmazdan kurtulmak için açık ihalelere gitmek
yolunu tercih etmişlerdir.375

Çöp toplama hizmetlerinin ihalesi konusunda birçok belediyenin deneyimi olmuşsa


da, Southend District genel olarak İngiltere’de ihale hareketinin öncüsü olmuştur. Bu
belediye çöp toplama hizmetlerini, ihalede en düşük teklifi veren özel yükleniciye
vermiştir. Birçok Muhafazakar Partili belediye, özelleştirme fikrine o kadar sıcak
bakmışlardır ki, Southend District deneyiminin sonuçlarını görmeyi bile beklemeden çöp
toplama ve cadde temizliği gibi hizmetleri ihale yöntemi ile özel yüklenicilere gördürmeye
başlamışlardır. Bu ilk ihalelerde toplam tasarrufun 6,2 pound olduğu bildirilmiştir. Bu
rakam bu hizmetlerin ihaleden önceki maliyetinin %32’sine tekabül etmektedir.376

Çöp toplama hizmetlerinin özelleştirilmesinin vergiler üzerinde olumlu etkileri


vardır. Örneğin kent sakini belediyeye ödediği 100 dolara karşılık elde ettiği sadece
belediye hizmetidir. Oysa aynı para özel şirkete ödenirse vatandaş sadece 100 dolara elde
ettiği hizmetle sınırlı kalmayıp özel şirketin devlete ödediği vergi nispetinde devletin diğer
hizmetlerinde de yararlanır. Bu durum da dikkate alındığında aynı yerel hizmeti
belediyeler özel şirkete oranla %58 daha pahalıya mal etmektedir.377

374
a.g.k., s 217
375
TECER, a.g.m., s.129
376
ASCHER, a.g.k., s 221
377
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı, s.180

123
Bu tasarruflara rağmen özelleştirmeye karşı olanların görüşleri; “Belediyeler çöp
toplama işini özel yüklenicilere bırakmamalıdır. İhale ile çöp toplatmak, belediyeleri
genellikle zahmetli bir sorumluluktan kurtarmakta ise de, belediyeler için işin kalitesini
garanti etmeyi güçleştirmektedir. Hizmetin ihalesi durumunda, belediyelerin şikayetlere
doğrudan müdahalesi engellenmektedir. Hizmetin kontrolü, doğrudan belediyelerin elinde
olduğu zaman, belediyeler kullanılacak araçların uygun seçimi ve bakımını daha iyi
gözetebilirler, düzenliliği sürate feda etmezler ve işçiler de daha iyi çalışma koşullarına
sahip olurlar” şeklinde olmuştur.378 Ancak genel olarak çöp toplama ihaleleri çok az
muhalefetle karşılaşmıştır. Sendikalar yerel olarak mücadele ederek, ihale süreci ile iş
birliğini reddetmişlerdir. Sendikaların iddiası, her zaman ki gibi hizmet standartlarının
azalacağı ve özel sektörün hizmetleri yürüttüğü durumda sorumluluk boşluğu olacağı
şeklinde olmuştur.379 Uygulamada özel yüklenicilerin başarısız kaldığı hususlar sendikalar
tarafından aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir; 380

- Bazı yükleniciler hizmeti tam olarak ve iyi bir kalitede ifa edemedikleri için,
sözleşmelerinde konulan özel hükümler nedeniyle cezai ödemelere
çarptırılmışlardır.

- Özel yüklenicilerin istihdam ettiği işçilere verilen ücretler nispeten azalmıştır.


Çünkü artık belediyenin yapmakta olduğu gibi işçilere çalıştıkları zamana göre
değil, bitirdikleri iş miktarına göre ücret ödenmeye başlanmıştır.

- Hizmetler yürütülürken uygun araçlar eğitilmiş personel ve gözetim


hizmetlerinden yeterince yararlanılmadığı için hizmet standartlarında düşme
görülmüştür.

Sendikaların bu tespitleri tamamen doğru olmamakla birlikte gerçeklik payı da


bulunmaktadır. Ancak özel yüklenicilerin başarısızlığı, sözleşmede şartların iyi
saptanamamasından ve öngörülmeyen yerel şartlardan meydana gelmektedir. Ancak haklı
olsun ya da olmasın sendikaların kamuoyuna açıkladığı başarısızlık sebepleri, belediyeleri
özelleştirme faaliyetlerine girişmede daha dikkatli davranmaya ve düşünmeye sevk
etmiştir.381

378
ASCHER, a.g.k., s 217
379
a.g.k., s 222
380
a.g.k., s 224
381
a.g.k., s 225

124
Belediyelerin ise özel yüklenicilerin hizmetin ifasında yetersiz ve başarısız kalmaları
gibi eleştiriler karşındaki tutumları genellikle sözleşmeye ceza şart koyma şeklinde
olmuştur. Birçok belediye de özelleştirmeyi, iç tasarruf paketine sendikaların rıza ve
desteğini almak için bir tehdit unsuru olarak kullanmıştır. Böylece söz konusu belediyeler
hizmetlere karar verme sürecinde daha çok esneklik kazanmışlar.382

Merkezi hükümetin ise belediye hizmetlerinin büyük bir kısmı için ihaleyi zorunlu
kılacağını açıklaması, ihale sürecine ivme kazandırmıştır. Büyük hizmet alanları, genellikle
o alanda eskiden iyi isim yapmış büyük firmalara ihale edilmiştir. Çöp toplama, catering
(yiyecek hizmetleri) ve araç bakım muhafazası hizmetlerinde ise genel eğilim bunların
daha küçük yerel firmalara ihale edilmesi şeklinde olmuştur.383

2.2.2.2.2 Su Temini

Suyun belediye örgütünce temin edildiği İskoçya hariç İngiltere’de (Birleşik Krallık)
suyun %25’i, 29 adet özel şirket tarafından sağlanmaktadır. Hükümet, İngiltere ve
Galler’deki diğer kamusal su temini kuruluşlarının aktiflerini satarak diğer %75’i de
özelleştirmek istemektedir.384

Su temini kuruluşlarının aktiflerinin satılmasıyla, İngiliz hükümeti gelir ede etmeyi


amaçlamaktadır. Ayrıca uygulama standartlarını yürürlüğe koyacak ve fiyat artışlarını
kontrol edecek olan bir düzenleyici kuruluş ve danışmanlık hizmetleri vasıtasıyla,
tüketicilerin korunmasına devam edilmesi hedeflenmektedir. İngiliz hükümetine göre su
idarelerinin özelleştirilmesi hem su işletmelerinin hem de halkın yararınadır. Çünkü
özelleştirme ile kamu kurumlarının (belediyelerin) bu şirketler üzerindeki müdahalesi
kalkar; su şirketleri her türlü politik baskıdan kurtulur. Su şirketleri piyasa hakkında bilgi
edinerek müşterilerin tercihlerine göre suyu fiyatlandırırlar. Böylece su şirketleri kamu
kurumlarının dayattığı fiyattan kurtulurlar. Halk değişik su dağıtım şirketleri arasında
tercih yapabileceği gibi elde ettiği sonuçları karşılaştırarak su fiyatının düşürülmesini ve
hizmette etkinliğin artmasını sağlayabilir. Hükümet-belediyeler işbirliği ile özelleştirilen
12 su idaresinden 6 milyar sterlin gelir elde edilmiştir.385

382
a.g.k., s 224
383
a.g.k., s 227
384
COYAUD, a.g.m., s.26
385
TECER, a.g.m, s.129

125
2.2.2.2.3 Ulaşım Hizmetleri

Tüm belediyelerde yaygın olarak uygulama alanı bulmamakla birlikte belli başlı bazı
belediyelerde ulaşım hizmetleri özelleştirilmiştir. Bu uygulamanın en tipik örneği Londra
ulaşımıdır. Londra’daki toplu taşıma, Londra Bölgesel Ulaşım İdaresi’nin elindedir.
Londra Bölgesel Ulaşım İdaresi, hizmetlerde etkinliği ve verimliliği artırmak için ticari
amaçlı bazı planlar geliştirmiştir. İlk etapta Londra bölgesindeki ulaşım ağının %25’i
özelleştirilmiştir. Söz konusu hizmetler için 3 yıllık süre ile sözleşme yapılmıştır.
İngiltere’de düşünülen şudur; 386

Eğer piyasa, ürün ve fiyatların en belirleyici unsuru ise neden toplu taşımada özel
otobüs işletmelerine bir sınırlama getirilsin? Toplu taşıma hizmetlerinin özel sektöre ihale
edilmesiyle özel şirketler arasında rekabet başlayacağından hizmetin maliyeti düşeceği için
hizmetin kalitesi de artabilir.

Nitekim yapılan bir araştırmada, otobüslerde boyut ve konfor aynı olmasına rağmen
kamu sektörünce yerine getirilen hizmetlerin maliyetinin özel sektörün maliyetinden %54
ile %100 daha pahalı olduğu tespit edilmiştir.387

Özel firmaların sözleşmeler yoluyla Londra Bölgesel Ulaşım İdaresi ile rekabet etme
imkanı halen sınırlı ise de, söz konusu firmaların mevcut kapasitesi giderek gelişmektedir.
Nitekim özel sektöre ait otobüsler, şimdiye değin güzergahların işletilmesini elinde tutan
söz konusu idarenin otobüslerinden daha başarılı performans göstermişlerdir.388

2.2.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesini Destekleyen Bazı Bilimsel Çalışmalar

İngiltere’de hükümetin belediyeleri gerek teşvik edici çalışmaları, gerekse onlara sıkı
düzenlemeler getiren çalışmalarının yanında birtakım bilimsel çalışmalar da belediyelerin
hizmetlerini özelleştirmesinde etkili olmuştur. Bu çalışmalardan biri 1982 yılında Michail
Forsyth’in yazdığı ve Adam Smith Enstitüsü’nün yayınladığı “Reservicing Healt” adlı
eserdir. Bu eser özellikle belediyelere yönelik açık (rekabetçi) ihale yöntemi yönündeki
eğilimleri güçlendirmiştir. Bu eserde, İngiliz belediyelerinin, Amerikan belediyelerini
örnek alması gerektiği, çünkü Amerikan belediyelerinin belediye hizmetlerini özel sektöre

386
David BAYLİSS, “Londra’da Toplu Taşınım”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri,
(11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı-İller Bankası
Ortak Yayını, Ankara, 1988, s. 140
118
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı s.178
119
COYAUD, a.g.m.,s.53

126
gördürerek büyük oranda tasarruf sağladıkları savunulmuştur. İhale yönteminin
faziletlerinden bahseden bu eser ayrıca kendi örgütü yerine belediye hizmetlerinin
yürütülmesinde başarılı şekilde yüklenicileri kullanan Kıta Avrupası ve İngiliz
belediyelerinin listesini de vermektedir.389

Bir başka bilimsel çalışma 1980 yılında yayınlanan “Reservicing Britian” dir. Gerek
yerel gerekse ulusal düzeyde özelleştirme yönteminin savunucuları için başucu kitabı
haline gelen eser genel olarak kamu hizmetlerine yönelik olmakla birlikte, yerel idare
hizmetleri konusunda aşağıdaki tespitleri taşımaktadır;390

- Kamu bürokrasisi kendi çıkarları içinde çalışır ve genel kanaatin aksine özel
yüklenicileri kamuoyuna karşı sorumlu tutabilme imkanı, hizmetin doğrudan
belediye örgütünce yapıldığı durumdan daha fazla olmaktadır.

- Bütün yerel hizmetlerin kamu kesimi tarafından yapılması gerekli değildir.

- Kamu sektörü ekonomik değildir. Çünkü korunan ve vergi gelirleri üzerinde hak
iddia eden tekelci bir pozisyon, hizmetin etkinliği ve kalitesi konusundaki tüm
teşvikleri ortadan kaldırmaktadır. Sadece özel sektör, tüketici ihtiyaçlarına etkin
bir şekilde cevap verme, kamuya karşı sorumlu tutulma ve kamuoyunun hizmet
üzerindeki kontrolünü sağlama hususlarını birlikte gerçekleştirebilir.

İngiltere’de genel olarak özelleştirme politikasının amacı ekonomide etkinliği


artırmak ve kamu işletmelerini ekonomik ve mali yönden güçlendirerek bu işletmelerin
serbest piyasa koşullarında kendi kaynakları ile hayatta kalabilmelerini sağlamaktır. 1986
yılında Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan “İngiltere’de Özelleştirmeler” adlı raporda
özelleştirme politikasının başlıca iki amacı, rekabeti geliştirmek ve verimliliği artırmaktır
diye belirtilmiştir.391

1986 yılında yayınlanan, “İngiltere ve Galler Ülkesinde Water Authorities’ın


Özelleştirilmesi” adlı kitapta, hükümet ve özelleştirme ile ilgili olarak; su dağıtım
şirketlerinin kendi yönetimlerinde her çeşit devlet müdahalesinden korunması, finansman
konusunda yine aynı şekilde devlet müdahalesinin önüne geçileceği, bu şirketlerin
müşterilerinin ihtiyaçları ve tercihleri konusunda bilgi edinmeye yönelerek, bu tercih ve
isteklere uygun olarak hizmetlerini ifa etmeleri üzerinde durulmuştur. Kitap bu türlü bir
uygulamanın çeşitli nedenlerden ötürü hem müşteriler, hem çalışanlar kısacası herkes için
389
ASCHER,a.g.k.,s.36
390
a.g.k.,s.37
391
ATASOY, a.g.k., s.192-193

127
yararlı olacağı görüşündedir. Özelleştirme ile maliyetlerin düşeceği, hizmet kalitesinin
iyileştirileceği ve verimliliğin artacağı belirtilmiştir.392

Nitekim 1986’da İngiltere’de özelleştirmenin etkilerini araştıran Profesör Yarrov’a


göre de durum böyledir; özelleştirme ile bir takım şirketler iç verimliliğe ve kârlılığa
kavuşmuştur.393

Bilimsel düzeydeki bu çalışmaların yanı sıra daha önce de ifade edildiği gibi İngiliz
hükümeti de belediye hizmetlerinin özelleştirilmesini her vesilede teşvik etmiştir.

2.2.4 Değerlendirme

İngiltere’de yerel hizmetlerin özelleştirilmesindeki temel amaç, hizmetlerde rekabet


vasıtasıyla etkinliğin sağlanması ve belediye sendikalarının gücünün kırılması olmuştur.
Birçok belediye de, özelleştirmeyi bir tasarruf sağlama vasıtası olarak görmüştür. Nitekim
özelleştirme programı çerçevesinde caddelerin temizliği, çöp toplama, ulaşım gibi
hizmetlerin özel sektöre ihale edilmesiyle ortalama %46 oranında tasarruf sağlandığı
belirtilmektedir.394

Yukarıda verilen hemen hemen bütün örneklerden de anlaşılacağı üzere İngiltere’de


belediye hizmetlerinde özel yükleniciler kullanmak kararı, politik olmaktan ziyade
ekonomik bir karar olmuştur.395 Nitekim belediyelerin kamu evleri (public housing)
hisselerini, içinde oturan kiracılara satması örneği de bu çerçeve içinde
değerlendirilmelidir.396 Ancak bu noktada, liberal düşüncenin beşiği olan İngiltere’de
özelleştirme akımının, ekonomik düzeyde olduğu kadar politik düzeyde de büyük destek
gördüğü ve çeşitli çevrelerce savunulduğu belirtilmelidir. Öyle ki Adam Smith Enstitüsü,
özelleştirilecek kamu hizmetlerinin planlamasının bile özel sektöre devredilmesinin yararlı
olacağını savunmaktadır.397

Dolayısıyla İngiltere’de birçok belediye başarılı özelleştirme tecrübeleri yaşamıştır.


Bazı belediyeler aynı harcama tutarıyla daha iyi hizmet standardına ulaşırken; diğerleri
aynı standarttaki hizmeti daha ucuza temin etmişlerdir. Özelleştirmenin mahalli
hizmetlerin yürütülmesinde başarılı bir yöntem olarak görülmesinin temel nedeni, bu
392
a.g.k., s.193
393
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s.42
394
ASCHER, a.g.k, s.43
395
a.g.k, s.210
396
a.g.k, s.215
397
a.g.k, s.51

128
yöntemin yerel halkın ihtiyaçlarına, eski hizmet yürütme sistemleriyle cevap vermeyen
belediyelerce yoğun olarak uygulanmış olmasıdır. 398

İhale yöntemi başta olmak üzere kullanılan tüm yöntemler İngiliz belediyelerinin
birçok eski yerel hizmet problemleri için yeni çözümler sağlamayı başarabilmiştir. Ancak
özellikle ihale yöntemi ile hem mevcut mal varlığını daha verimli çalışan işletmecilere
devretmek suretiyle etkin hizmet sağlanabilmiş, hem de sözleşme döneminin bitiminde
yeni ihale rekabete açık olduğundan söz konusu hizmetin yürütülmesi için daha düşük
teklifler ortaya çıkmıştır.399

2.3 Almanya Örneği

2.3.1 Almanya’da Yerel Yönetimlerin Yapısı ve Görevleri

Hükümet ve yönetim sisteminde “federalizm” ve “yerinden yönetim”in hakim olduğu


Almanya’da yasama yetkisi büyük ölçüde federal devletin (Bund) yetki alanında olmasına
karşılık yönetim yetkilerinin önemli bir bölümü yerinden yönetim birimlerinde, yani
bölgeler (Lander), ilçeler ve belediyelerde toplanmıştır. Bu ülkede federal kanunların
uygulanmasından yerinden yönetim birimleri sorumlu olmaktadır. Dolayısıyla böyle bir
yönetim sisteminde özel sektöre faaliyet devri daha çok yerinden yönetim birimlerini
ilgilendirmektedir.400

Almanya’da yerel yönetimlere bakıldığında ise, tek düze ve tüm ülke için geçerli bir
yerel idare biriminden söz etmek mümkün değildir. Yerel idareler, genel olarak iki grupta
örgütlenmiştir. Birinci grubu kırsal yöre idareleri oluşturmaktadır. Bu yerel yönetimler,
belediye ve ilçe yerel yönetimi olmak üzere iki kademelidir. Kırsal nitelikli yerleşim
yerlerine hizmet üreten küçük belediyeler, genelde temel hizmet birimleridir. Üst basamak
olan ilçe yerel yönetimi, belediyelerin yapamadıkları hizmetler ile belediyeler arası ortak
nitelikteki hizmetleri yürütmektedir. Ancak belediyeler ile ilçe yerel yönetimi arasında ast-
üst ilişkisi yoktur. Yerel idarelerin ikinci grubunu oluşturan ve genellikle 100 bin nüfuslu,

398
a.g.k, s.246
399
KÖKSAL, a.g.k., s.116
400
ATASOY, a.g.k., s.200

129
kentsel niteliği ağır basan belediyeler ise, ilçe ile herhangi bir bağlantıları olmaksızın tek
basamaklı olarak örgütlenmiş yerel idare birimleridir.401

İlçe yapısı içindeki ya da dışındaki tüm belediyeler özerk kamu tüzel kişiliğine sahip
yerel idari birimlerdir. İki tür idari grubun arasında, özellikle organlar ve kaynaklar
açısından fark yoktur. Fark görevler ve örgütlenme biçimi bakımındandır. Bu çerçevede ilk
fark; ilçe dışındaki belediyelerin ilçenin de görevlerini yürütmeleri ve boyut farkının
yarattığı görev ve örgütlenme çeşitliliğine sahip olmalarından dolayı ortaya çıkmaktadır.
İkinci fark ise; ilçe dışındaki belediyeler için denetim yetkisinin valiye ait olmasıdır. 402

Yukarıda da belirtildiği gibi federal anayasa ve eyalet çerçevesinde belediyelerin


görevleri temelde iki grupta toplanmaktadır. Bunlardan birinci grubu belediyelerin özerk
mahalli idare görevleri oluşturmaktadır. Bu görevlerin bir kısmı zorunlu, diğer kısmı ise
zorunlu olmayan görevlerdir. İkinci grup görevler ise, merkezi idareye ait olup,
yürütülmesi belediyelere bırakılmış olan görevlerden oluşmaktadır. 403

Almanya’da belediyeler, diğer Avrupa ülkelerindeki benzerlerine kıyasla, çok geniş


ve çeşitli hizmetleri yerine getirirler. Belediyelerin yerel sorumluluklarının önemli bir
bölümü federal hükümet ya da ilk yönetimleri tarafından devredilen sorumluluklardır ve
belediyeler, onların idari bir şubesi olarak hareket etmektedirler. Kamu sağlığı, seçimlerin
yönetimi, vergileme ve binalara ruhsat verilmesi gibi işlerde belediyeler, eyaletler adına
hareket etmekte ve bunlar tarafından denetlenmektedirler. Kendilerine yetki ve sorumluluk
devredilen diğer alanlarda ise, asgari standartlar yasalar tarafından konulmakta ve bu
alanlarda belediyelerin daha çok karar serbestisi bulunmaktadır. Bu alanlardaki hizmetler;
su, elektrik ve gaz sağlanması, okul binalarının yapımı, toplu taşımacılık, koruyucu
hizmetler, itfaiye hizmetleri, konut yapımı ve bazı yolların yapım ve bakımını
kapsamaktadır. Bu geniş sorumluluk alanlarına ilave olarak belediyeler özellikle federal
hükümetin ve eyaletlerin yetki alanına girmeyen konularda, geniş hareket serbestisine
sahiptirler. Örneğin ulaşım sistemi kurmada, sosyal hizmetler, alışveriş merkezleri, kültür
ve rekreasyon merkezileri konusunda belediyeler geniş olanaklara sahiptirler.404

Bu farklı tür görevlerin hangi alanları kapsadığı, eyaletten eyalete değişmekle


birlikte, tüm belediyeler için ortak olan bir özellik vardır ki, o da belediyelerin yasalarla

401
Belma ÜSTÜNIŞIK, Bazı Ülkelerde Yerel Yönetim Modelleri, DPT Yayını, Ankara, 1992, s.9
402
a.g.k. s 11
403
a.g.k., s.14
404
MUTER, a.g.k., s.162

130
başka kuruluşlara verilmediği sürece, belediyeyi ilgilendiren her konuda “genellik” ilkesi
uyarınca, hizmet üretme özgürlüğüne ve yetkisine sahip olmalarıdır.405

Bu çerçevede belediyelerin görevlerini aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür;406

- Toplumsal güvenlik ve düzene ilişkin görevleri (iş yeri ruhsatı vermek ve bunları
denetlemek, trafik düzenlemesi ve denetimi gibi)

- Yangın söndürme hizmetleri,

- Okul yapımı ve bakımı,

- Kütüphane ve müzeler kurmak ve işletmek,

- Spor ve kültür tesisleri yapmak,

- Sosyal yardım faaliyetleri yürütmek,

- Parklar ve mezarlıkların yapımı ve bakımı,

- Cadde, sokak, köprü, kanal yapımı ve bakımı,

- Kanalizasyon yapımı ve atık suların giderilmesi,

- Çöp toplanması, imhası ve sokak temizliği,

- İçme- kullanma suyu, elektrik ve gaz üretimi,

- Ekonomik gelişmenin özendirilmesi amacı ile tanıtım-reklam yapmak ve


bürokratik işlemlerin azaltılması.

2.3.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları

Almanya’da belediyeler, geleneksel olarak birçok inşaat işini ve tamir-bakım


faaliyetlerini ihaleyle yapmaktadırlar ve bu uygulama günümüzde de sürmektedir.
Almanya’da belediyelerin özel firmalara gördürdüğü başlıca hizmetlere aşağıda
değinilmektedir;407

Özellikle büyük kentlerde binaların temizliği hizmetinin, özel temizlik firmalarına


bırakılması çoğu belediye için iyi sonuçlar vermiştir.

405
ÜSTÜNIŞIK,a.g.k., s.11
406
a.g.k., s.15-18
407
KÖKSAL, a.g.k., s.120-121

131
Bazı kentlerde, özel firmalar, müze, sergi, tiyatro, konser, kütüphane, müzik okulları
ve yetişkin eğitim merkezleri işletme hizmetlerini yürütmektedirler.

Gençlik yardım hizmetleri (gençlik merkezleri, rekreasyon merkezleri gibi),


genellikle hayır kurumları ve mahalli gönüllü kuruluşlar eliyle yürütülmektedir.

Şehir ve kırsal alan belediyeleri kamu hastanelerinin esas işleticileri olmakla birlikte,
özel kişiler elinde de birçok hastane bulunmaktadır.

Spor merkezleri, bazı durumlarda belediyelerce işletilirken bazı durumlarda da özel


kulüpler tarafından çalıştırılmaktadır. Örneğin yüzme havuzları hem belediyelerce hem de
özel kişilerce işletilmektedir.

Park ve bahçelerin işletilmesi ve bakımı, sözleşme ile özel sektöre


devredilebilmektedir.

Büyük kent belediyeleri kendi inşaat birimlerini kurmuşlardır. Ancak bu belediyeler


bazı büyük ve kompleks işleri ihale ile özel sektöre devretmektedirler. Yol bakım ve
temizliği, aydınlatma hizmetleri de aynı şekilde yürütülmektedir.

Araç park yerlerinin kurulması ve işletilmesi işi de gittikçe daha fazla bir oranda özel
sektöre devredilmektedir.

Kanalizasyon hizmetleri, küçük kentlerde özel sektör tarafından yürütülürken büyük


kentlerde belediyelerce yürütülmektedir. Çöp ve atıkların tasfiyesi hizmeti için de aynı
durum söz konusudur. Almanya’nın çoğu yerinde mezbaha ve mezarlıklar özel sektöre
devredilmektedir.

Toplu taşımacılık hizmetleri, küçük kentlerde özel sektör tarafından büyük kentlerde
belediyelerin özel şirketleri tarafından sağlanmaktadır.

Orman ve korulukların bakımı ise genellikle özel şirketlere devredilmektedir.


Belediye mülklerinin bakımı da çoğunlukla özel sektöre ihale edilmektedir.

Yakın zamanlara kadar enerji genellikle sadece belediyelerin kendi kurdukları


şirketleri tarafından üretilmekteyken son zamanlarda durum değişmiş olup; suyun,
elektriğin ve hava gazının üretim ve dağıtım hizmeti belediye işletmeleri veya özel
şirketler vasıtasıyla yürütülmektedir.408

408
ÜSTÜNIŞIK,a.g.k., s.17

132
Özelleştirilen hizmetlere bakıldığında, Almanya’da belediyelerin sunmak zorunda
oldukları pek çok hizmeti özel sektöre gördürmekte oldukları görülmektedir. Buradaki
başlıca neden de diğer ülkelerde olduğu gibi özel söktürün hizmet sunumunda sağladığı
tasarruflar olmaktadır.

Örneğin iki yıl önce Baden-Württemberg eyaletindeki bir ilçe belediyesi, çöp
toplama işini ihale ile bir özel firmaya devretmiştir. Belediyenin özelleştirme sonucu elde
ettiği tasarruf Tablo 2.8’de görülmektedir.

Tablo 2.8
Baden Württemberg Eyaletinde Çöp Toplama İşinin Özelleştirilmesi Sonucu Elde
Edilen Tasarruf
Belediye Sunarsa Özel Sektör Tasarruf Oranı
(DM) Sunarsa (DM)
Toplam Maliyet 3.828.300 2.620.800 31
Kişi Başına 47.85 31.79 34
Maliyet
Kaynak: Wolfgang HAFNER, “Yerel Finansman Kaynaklarını Oluşturma Örnekleri”, Özelleştirme ve Mali
Gücün Güçlendirilmesi 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler, Konrad Adenauer Vakfı-Alman Teknik İşbirliği,
Ankara, 2000, s.148

Tablodan da görüldüğü gibi çöp toplama işinin özelleştirilmesi ile ilgili belediye
toplam maliyetlerde %31’lik tasarruf sağlarken, diğer taraftan kişi başına maliyetlerde
sağladığı tasarruf oranı ise %34’tür.

Yine aynı eyalette bahçe işlerini özelleştiren bir başka belediyenin tasarruflarını ise
aşağıda yer alan Tablo 2.9’dan izlemek mümkündür. İlk önce kendi bahçe işlerinde çiçek
yetiştirmenin maliyetlerini hesaplayan ilgili belediye bir ihale ile özel teşebbüslerin rekabet
fiyatlarını tespit etmiştir. Sonuçlar tablodan izlenebilir.

133
Tablo 2.9
Bahçe İşlerinin Özelleştirilmesi Sonucu Sağlanan Tasarruf Miktarı
Bitki Çeşidi Yıllık Miktar Bitki Başına DM Miktarı

Belediye Bahçe Özel Bahçe Özel Bahçe


İşleri İşletmesi A İşletmesi B

Begonya 8500 1.86 0.75 0.75

Impatiens 5500 1.90 1.18 1.30

Itır Çiçeği 3200 6.96 2.78 3.00

Ölü Çiçeği 12000 1.51 0.70 0.92

Menekşe 26000 1.54 0.80 0.75

Yıllık 106.692 50.961 53.665


Masraf

Kaynak: Wolfgang HAFNER, “Yerel Finansman Kaynaklarını Oluşturma Örnekleri”, Özelleştirme ve Mali
Gücün Güçlendirilmesi 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler, Konrad Adenauer Vakfı-Alman Teknik İşbirliği,
Ankara, 2000, s.149

Bahçe işlerinin özel sektörce görülmesi belediye önemli maliyet tasarrufları


sağlamaktadır. Bunu tabloda da görmek mümkündür. Hizmetin farklı firmalar arasında
ihaleye açılması, firmalar arasında oluşan rekabet nedeniyle maliyetleri düşürmüştür.
Örneğin B firmasının ıtır çiçeği için istediği fiyat 3,00 DM iken A firması 2,78 DM fiyat
istemektedir.

2.3.3 Özelleştirme ile İlgili Bazı Bilimsel Çalışmalar

Köln Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada çeşitli hizmet grupları için
özelleştirme oranları bulunmuştur. Buna göre çöp toplama işinin özelleştirilme oranı %80,
sokak aydınlatma hizmetlerinin özelleştirilme oranı ise %76’dır. Özelleştirilen hizmetlerin
başında mezbaha hizmetleri gelmektedir. (%83) Buradan şöyle bir sonuç çıkarmak
mümkündür; belediyeler hizmet sunumunu tamamen özelleştirmemekte, çeşitli olasılıklara
karşı kendileri de aynı hizmetleri sunmaya devam etmektedirler. Böylece toplum için önem

134
arz eden bazı hizmetlerin tamamen özel sektörün eline geçmesi önlenmekte, özelleştirme
karşıtlarının savunduğu tekelleşme eğilimlerinin önüne geçilebilmektedir.409

2.4 Fransa Örneği

2.4.1 Fransa’da Yerel Yönetimlerin Yapısı ve Görevleri

Fransa’da ülkemiz gibi “üniter” bir devlet yapısına sahip olduğu için idari taksimatı
bazı yönleriyle Türkiye’nin idari taksimatına benzemektedir. Ancak iki ülke arasında bir
takım farklılıklar da söz konusudur. Örneğin Türkiye’de belediye başkanını halk seçmekte;
Fransa’da belediye meclisi seçmektedir. Türkiye’de belediye örgütü nüfusu iki bini
geçen410 yerleşim yerlerinde kurulmaktadır; Fransa’da belediye örgütü bütün yerleşim
yerlerinde kurulmuştur. Türkiye’de belediye örgütü, belediye başkanı, belediye meclisi,
başkan vekilleri ve belediye encümeninden meydana gelmektedir; Fransa’da belediye
meclisi, belediye başkan ve vekillerinden meydana gelmektedir.411 Bu farklılıkları
örneklerle çoğaltmak pek tabii mümkündür.

Fransa’da yerel yönetimler, yasanın belirleyeceği koşullar altında kendilerini, seçimle


oluşturan, meclisler eliyle serbestçe yönetirler. İllerde ve deniz aşırı yerleşim birimlerinde
ulusal çıkarı, yönetsel denetimi ve yasalara uygunluğu sağlamaları için görevli bir hükümet
temsilcisi bulunur. Bugün Fransa'da üç tür yerel yönetim birimi vardır;412

a) Les communes

b) Les départements

c) Les régiones

Ayrıca Paris kenti bunlardan ayrı ve kendine has bir yerel yönetime sahiptir.

“Les communes” (Komünler) Türkçedeki karşılığı belediye anlamına gelen


Fransa'nın en büyük yerleşim birimlerinden en küçük yerleşim birimlerine kadar ülkenin

409
Klaus EHRHART, “Yerel Yönetimlere Ait Hizmet İşletmelerine İhtiyaç Var mıdır?”, Özelleştirme ve
Mali Gücün Güçlendirilmesi-- 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler, Kondrad Adenaur Vakfı Alman Teknik
İşbirliği Ortak Yayını, Ankara, 2000, s.38
410
03.07.2005 tarihinde kabul edilen 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre nüfusu 5000 ve üzerinde olan
yerleşim yerlerinde belediye kurabilir.
411
TORTOP, Mahalli İdareler, s. 141
143
Ruşen KELEŞ, “Fransa’da Yerel Yönetimler”, ÇYYD, C. 3, S. 1 Ocak 1994, s.4

135
her tarafında kurulmuş olan bir yerel yönetim birimidir. Komün organları, belediye meclisi
ve belediye başkanıdır. Belediye meclisi, yerel halk tarafından 6 yıllık süre için doğrudan
genel oyla seçilen temsilcilerden meydana gelmektedir.413

Bugün Fransa’da 36.000 civarında komün (belediye) bulunmaktadır. Komünlerin


tarihi kökeni 1789’a kadar gitmektedir. Ancak komünlerin yasal dayanağı 5 Nisan 1884
tarihli kanundur.414

Fransız belediye mevzuatında belediyelerin hangi görevleri yerine getireceğine dair


açık ve net ifadeler yoktur. Komünlerle ilgili 1884 tarihli söz konusu kanunun 61’inci
maddesine göre; “Belediye meclisi alacağı kararlarla komünün işlerini düzenler.”
Kanundaki bu ifadeye dayanarak belediyelerin görev alanını son derece geniş tutmak
mümkün olduğu gibi bazı alanlarda sınırlamalar getirerek belediyelerin görev alanını dar
tutmak da mümkündür. Yerel yönetimler, genelde özel kesime ve merkezi idareye
bırakılmamış olan yerel hizmetleri yerine getirmektedir.415 Örneğin kent içi ulaşım,
kitaplık, müze hizmetleri, ilköğrenim hizmetleri, kolluk hizmetleri, park, bahçe yeşil alan,
temizlik gibi hizmetler belediyeler tarafından yerine getirilen hizmetlerdir.416

“Les départements” lar (İl Özel İdareleri) ise Fransa’nın en eski yerel yönetim
birimleri olup, 22 Aralık 1789’da çıkarılan yasaya dayanılarak 1790'da kurulmuştur.
Fransa’da deniz aşırı ülkeler dahil olmak üzere 100 dolayında départeman bulunmaktadır.
Départeman’lar, başında kaymakam bulunan 324 ilçe ve yerel seçim bölgeleri olan 3.509
konta (conton) bölünmüştür.417

İl özel idaresinin karar organı il genel meclisidir. Genel meclis üyeleri yerel halk
tarafından seçilir. Seçim iki türlü ve çoğunluk sistemine göre yapılmaktadır. Meclis
üyelerinin yarısı 3 yılda bir yenilenmek üzere 6 yıl için seçilirler. İl genel meclisi, meclis
başkanını ve başkan vekillerini kendi üyeleri arasından seçer.418

Fransa'daki départeman’lar Türkiye'deki il özel idarelerine benzemektedir. Nitekim


1981 yılından önce il genel meclisinin başına yürütme yetkisine sahip bir valinin atanması
bu kuruluşun merkezi idarenin taşra teşkilatı olduğu izlenimini vermekte idi. Zaten
Fransa’yı merkeziyetçi bir yapıya sahip kılan uygulama da budur. 1981'den sonra yerel

413
Tacettin KARAER, “Fransa’da Yerel Yönetim Reformu Üzerine”, AİD, C.23, S. 3, Eylül 1990, s.63
414
NADAROĞLU, a.g.k.,s.154
415
a.g.k.,s.157
416
KELEŞ, a.g.m., s.13
417
NADAROĞLU, a.g.k.,s.154
418
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.41

136
yönetim reformu ile valilerin de il genel meclisi tarafından seçilmesine imkan tanınmasıyla
merkeziyetçi anlayışa son verilmiştir.419

İl özel idareleri tarafından yerine getirilen hizmetleri; kent dışı ulaşım hizmetleri,
sağlık ve sosyal yardım hizmetleri, kırsal alt yapı hizmetleri ve bu hizmetlerin
geliştirilmesi olarak sıralamak mümkündür.420

1960’lı yıllarda kurulan, başlangıçta kamu kuruluşu niteliğinde olan “Les


régiones”ların (bölgelerin) kurulma daha çok ekonomik nedenlere dayanmaktadır. Fransız
hükümeti bütün işleri -özellikle ekonomik- Paris'ten halletmenin zor ve pahalı olduğunu
görünce işleri mahallinde çözmenin yoluna gitmiştir. Bu düşünce ile bölgesel idareler
kurulmuş ve bölge idaresinin başına merkezden bir vali atanmıştır.421

1981 yılında iktidara gelen Sosyalist Parti bölgesel idareleri mahalli idare birimi
haline getirmek istiyordu. Sosyalist iktidar 2 Mart 1982’de çıkardığı yasa ile bölgesel
idareleri mahalli idare birimi haline getirmeyi sağlamıştır. Söz konusu kanuna göre
bölgeler, bölge meclisinin kararı ile yönetilir.422

Bölge idaresinin karar organı bölge meclisidir. Bölge meclisi bölge sınırları içinde
oturan seçmenlerce 6 yıl süre için seçilen kişilerden oluşur. Günümüzde bölge meclisinin
üye sayısı bölgenin sahip olduğu nüfusa göre 37 ila 197 arasında değişmektedir.423

Fransa'da yukarıda daha öncede ifade edildiği gibi bunlardan ayrı bir de büyükşehir
yönetimi vardır. Paris, Marsilya, Lyon gibi birçok ilçesi bulunan ve milyonlarca insanı
barındıran büyükşehirlerin tek bir belediye başkanı tarafından idare edilmesi Fransa
yöneticilerince sakıncalı bulunmuştur.

Nitekim Paris, Fransa'nın başkenti olması ve tarihi özellikleri nedeni ile farklı bir
öneme sahiptir. Bununla beraber temelde Paris, Fransa'daki mahalli idareler sisteminden
daha farklı bir sisteme sahip değildir. Paris 20 ilçe ve 20 seçim bölgesine ayrılmıştır.
Yetkileri son derece kısıtlı olan ilçe belediyelerinin birer başkan ve meclisi vardır. İlçe
belediyeleri anakent belediyesi adına hareket ederler. Anakent belediye meclisinin
feshedilmesi halinde ilçe belediyeleri de kendiliğinden fesih edilmiş sayılır.424

419
Ahmet ÖZER, “Fransa’da Valilerin Statüsünde Son Durum”, ÇYYD, C.2, S.2, Mart 1993, s.25
420
KELEŞ, a.g.m., s.13
421
NADAROĞLU, a.g.k.,s.153
422
KELEŞ, a.g.m., s.9
423
a.g.m, s.9
424
Nuri TORTOP, Mahalli İdareler, s.141

137
Bölge yönetimleri, ulusal planların hazırlanmasında katkıda bulunmaktadırlar. Ayrıca
mesleki eğitim, çıraklık eğitimi, liselerde tarım eğitimi, konut yapımı için program yapma,
yerel yönetim birimlerinin yatırım çalışmalarını kontrol etme, kentleşme, kültür ve turizm
gibi hizmetlerde yerel yönetimler arasında işbirliği sağlama görevi bölge yönetimleri
tarafından yerine getirilmektedir.425

Son olarak belirtilmesi gereken önemli bir hususta; Fransa’da yapılan yerel
yönetimler reformundan sonra merkezi idare ile yerel idareler arasındaki görev bölüşümü
ile ilgili yapılan düzenlemede, devletin sorumluluğu esas alınarak yerel idarelere yerel
hizmetlerle ilgili girişimde bulunma serbestisi verilmiş olmasıdır.426

2.4.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları

2.4.2.1 Belediyeleri Özelleştirmeye İten Başlıca Faktörler

Fransa’da mahalli idarelerle özel şirketler arasında bazı yerel hizmetlerin temini için
“ihale” ve “imtiyaz” yöntemi eskiden beri yaygın olarak kullanılmıştır. Örneğin birçok
kentin su ihtiyacının karşılanması için “imtiyaz” sözleşmesinden yararlanılmıştır.427

1950'lerden itibaren Fransa’da su temini ve kanalizasyon hizmetlerinde “kiralama”


sözleşmesi yoluyla özel şirketlerden yararlanma en yaygın yöntem olarak kullanılmaktadır.
Örneğin, Auxerre kentinin artan su ihtiyacını belediye tek başına karşılayamadığı için,
1972 yılında Lyonnaise firması ile belediye kira sözleşmesi imzalamıştır.428

Belediye suyu yetiştiremezken Lyonnaise firması sorunu çözebilmiştir. 1972'den beri


Auxerre kenti ile civar kasaba ve köyleri su dağıtım çalışmaları yönünden herhangi sorunla
karşılaşmamışlardır. Temin edilen suyun kalitesi, miktarı ve basıncı genellikle kabul edilen
standartlara uygundur. Bunda özel firmanın, Auxerre’nin kent nüfusunun 2000 yılında
90.000’e ulaşacağını var sayarak kent su sistemini buna göre ayarlamış olması büyük
ölçüde etkili olmuştur.429

425
KELEŞ, a.g.m.,s.13
426
a.g.m, s.13
427
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m., s.55-59
428
J.C BOUELLE - Bricot AMBERT, “Auxerre Su Temini”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme
Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.81
429
a.g.m., s.82

138
Özel sektör iştirakinde ilk denemenin başarılı sonuçlar vermesi üzerine belediye
kanalizasyon sistemlerinin yönetimi sektöründe de 1972 yılı ortaları ihale açmaya karar
vermiştir. Aynı yılın sonlarına doğru, kanalizasyon şebekesi ve pompaj tesislerinden
oluşan sisteme 80.000 kent sakinine hizmet götüren yeni bir kanalizasyon arıtma tesisi
eklenmiştir. Böylece Fransa’da özel şirketlere su ve kanalizasyon hizmetlerinin
verilmesinden sonra özel şirket sayısında artış olmuştur.430

Fransa’da özel şirketler “kâr ortaklığına dayalı” yöntemle bazı mahalli hizmetleri
yerine getirmektedir. Örneğin Marsilya kentinin su şebekesi İkinci Dünya Savaşı’nda
harap olmuştur. Belediye yöneticileri kentin su şebekesini, iyi işleyen, formaliteden uzak
ve kaliteli personel istihdam edebilen bir sistemle onarmak istemiş; bunun için kâr
ortaklığına dayalı yönetim sözleşmesini seçmiştir. Sözleşmeye göre belediye genel
yetkileri ve denetimi elinde bulundurmakla beraber tüketici ile olan tüm ilişkileri -özellikle
maliyetlerin geri ödenmesi- ve kaliteli personel istihdam etme işini özel şirkete bırakmıştır.
Marsilya’nın su ihtiyacı kâr ortaklığına dayalı yöntemle özel bir şirket tarafından
karşılanmaktadır.431

“Kâr ortaklığına dayalı yönetim sözleşmesi” çerçevesinde belediye genel yetkiyi


elinde tutmakta, çalışmaların denetimini üstlenmektedir. Tüketiciyle olan tüm ilişkiler
özellikle maliyetin geri ödenmesi ve daha kalifiye personelin işe alınması sorumluluğu
işletmeci şirkete devredilmektedir. O tarihten itibaren Marsilya’nın su ihtiyacı kar
ortaklığına dayalı yönetim ile özel şirketlerce karşılanmaktadır.432 Yöntemin başarılı
olduğunu ve fayda sağladığı buradan anlaşılabilmektedir.

Fransa’da tüm yerel yönetimler düzeyinde gerçekleştirilmeye çalışılan özelleştirme


uygulamalarının433 temelinde etkili olan neden; Fransa’da da ülkemizde olduğu gibi yerel
yönetim gelirlerinin artırılmaya çalışılması ancak gelirlerin istenilen düzeye çıkarılamamış
olmasıdır. Nitekim 1950’li yıllardan bu konuda yapılan çalışmalarda istenilen sonuç elde
edilememiş; yerel yönetim gelirleri istenilen seviyeye çıkarılamamıştır.434

430
COYAUD, a.g.m., s.25
431
C. Giordano BOULARA, “Marsilya Kenti Su Temini”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme
Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.101
432
a.g.m., s.114
433
ATASOY, a.g.k., s.209
434
Halil NADAROĞLU, Mahalli İdareler Felsefesi, Ekonomisi, Uygulaması, Sermet Matbaası, İstanbul,
1986, s.286

139
Artırılamayan gelirlerin yanı sıra 1970’lerden sonraki bir takım gelişmelerde belediye
hizmetlerindeki özelleştirme uygulamalarının giderek artmasına neden olmuştur.

Şöyle ki; 1970’lerin sonlarında Fransa’da özel araba sayısının artması, çevre
alanlarındaki yoğun kentleşme ve kentlerin sosyal simaların değişmesi, nüfusta meydana
gelen artışlar nedeniyle Fransa’da kamu ulaşımı sorunları önemli ölçüde artmıştır. Bunun
sonucunda da belediyeler kent içi kamu ulaşımının organizesi ve finansmanı konusunda
büyük zorluklarla karşılaşmışlar; Fransa’da bu tarihte belediyelerin kamu ulaşımı
hizmetlerini nasıl finanse edeceği konusunda tartışmalar meydana gelmiştir.435

Bu tartışmalar sonunda Fransa’da daha evvel ulaşım konusunda çıkarılan 3 yasa


birleştirildi ve “Kentsel Ulaşım İntibak Yasası” (OLTI) çıkarıldı. Bu yasayla Fransız
belediyeleri özel firmalara daha çok ihale vermişlerdir. Yine bu yasayla çeşitli firmalar ve
ulaşım modelleri arasında adil rekabet olanağı sağlanarak, gerçek ekonomik ve sosyal
maliyetler dikkate alınarak toplumun yararına hizmet etmek üzere çok modelli bir
yaklaşım getirilmiştir. Böylelikle hizmetten yararlananların tümü özellikle hizmetin
yürütüldüğü bölgede yer alan firmalar veya girişimci kuruluşlar tarafından ödenen ücretler
kanalıyla ulaşım şirketlerine adil ödeme yapılması karara bağlanmıştır. Bu yasa sonucunda
belediyeler özelleştirmeyi başarıyla uyguladıklarını belirtmişlerdir.436 Örneğin; çıkarılan bu
yasa sonrasında, Rennes Belediyesi ile bir özel şirket arasında anlaşmaya dayanılarak
anonim bir şirket kurulmuştur. Bu şirket ise tesisler kurmuştur. Bu tesislerin büyük ölçüde
ulaşımın rahatlatmasında katkı sağlayacağı açıktır.437

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesini gerektiren önemli nedenlerden biri de fiyat


artışlarıdır. Fransa’da 1975-1976'lı yıllarda enflasyon %10'un üzerinde seyretmiştir.
1970’ten 1990’lı yıllara kadar eşya fiyatı on kat artarken belediye gelirleri bu süre içinde
sadece beş kat artış göstermiştir. Oysa Fransa’da kamu hizmetlerinin %70’ini mahalli
idareler finanse etmektedir.438 Bu durumda tahmin edilebileceği gibi belediyeler ister
istemez özelleştirme uygulamalarına gitmek durumunda kalmışlardır.

435
J.DUFFAU, “Bazı Yerel Yönetimlerin Analizi”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri,
(11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı- İller Bankası
Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.258-259
436
J.A LAFFİTTE, “Montpellier Ulaşımı”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, 11-20
Kasım 1985, Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak
Yayını, Ankara, 1988, s.146-147
437
Enis YETER, “Orta ve Doğu Avrupa’da Mahalli İdarelerin Güçlendirilmesi”, İller ve Belediyeler
Dergisi, Kasım 1992, Yıl 48, S.565, s.460
438
TORTOP, Mahalli İdareler, s.55

140
Bugün Fransa’da, özellikle küçük belediyeler mali sıkıntı içindedir. Söz konusu
belediyelerin çoğu kendi imkanları ile temel kentsel hizmetler olan su, kanalizasyon, alt
yapı ve toplu taşıma gibi hizmetleri yerine getirememektedir. Fransa’da toplu taşımada,
yolculardan alınan ücret, toplu taşıma maliyetinin %50’sini bile oluşturamamaktadır.439
Dolayısıyla belediyeler yüksek maliyet gerektiren teknik hizmetleri karşılamak için özel
sektörün kaynaklarından yararlanma yoluna gitmektedir.

Son olarak Fransa’da kent yöneticileri özelleştirmeye yönelmenin belediyelerin


yararına olduğunu, hem hizmeti ucuza mal ettiklerini hem de sosyal piyasa ekonomi
kollarının daha iyi işlediğini belirtmektedirler.440

2.4.2.2 Özelleştirilen Başlıca Mahalli Hizmet Alanları

Daha öncede ifade edildiği gibi Fransa’daki özelleştirme uygulamaları tüm yerel
yönetimler düzeyinde gerçekleştirilmektedir.

Fransa’da özel şirketler katı atık toplama ve yok etme, şehir merkezi ısıtma sistemi
ve cenaze hizmetleri gibi çok geniş kapsamlı belediye hizmetlerinde giderek daha fazla rol
almaktadırlar.441 Ancak önemleri nedeniyle özelleştirilen bazı mahalli hizmet alanları
aşağıda yer almaktadır.

2.4.2.2.1 Su Temini

Fransa’da bugün, özellikle su dağıtım hizmetlerinin % 45’i belediyeler veya belediye


gruplarınca yürütülmektedir. İşletme sistemi özerk bir yönetim kuruluşu (regie autonome)
olabildiği gibi, Paris’te olduğu gibi, yerel kamu kuruluşu da (regie directe) olabilmektedir.
Kamu hizmetinde iki eğilim göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki; kamu kuruluşlarından
giderek daha az yararlanılması, ikincisi ise imtiyaz sisteminin yerine “Farming-out”,
kiralama sisteminin giderek yaygınlaşmasıdır. Su temini hizmetlerinin büyük çapta tesis
gerektirmesi ve su arıtma işleminin özel teknikler gerektirmesi nedeniyle oluşan teknik
güçlükler, birinci eğilimin tercihinde rol oynamıştır. Bugün Fransa’daki su dağıtım
uygulamalarının %55’i özel firmalarca ya imtiyaz sözleşmesi ya da kira sözleşmesi esasına
göre üstlenilmiştir. İkinci eğilimin oluşmasında, kamuoyunun, belediyelerin ve belediyede

439
DUFFAU, a.g.m.,s.260
440
a.g.m., s.260
441
COYAUD, a.g.m., s.26

141
hizmet etmek üzere seçilen görevlilerin su temini konusunda gösterdikleri ilgi rol
oynamıştır. Kira sistemi, belediyelerin hizmetten sorumlu özel firmayı daha iyi
denetlemelerine izin vermektedir. Bunun dışında kiralama yönteminde, imtiyaz yöntemine
göre kira süresinin kısa olması, belediye ile özel şirket arasındaki iş bölümünün daha net
olarak belirlenebilmesi de tercihte kiralama yöntemini imtiyaz yöntemine göre daha cazip
kılmaktadır. Fransa’da imtiyaz ve kiralama sözleşmesi ve hatta kamu kuruluşu arasında
tercih yapılmasında etkili olan kriterler şunlardır; ülkenin koşulları, gelişme düzeyi,
altyapıların özelliği müteahhit firmaların varlığı ve yokluğu, kamu ve özel sektör rayiçleri
vb.442

Fransa'da su şebekesini belediyeler inşa etmektedir. Ancak belediye su şebekesinin


amortismanı için özel şirketten ek vergi alabilmektedir. Şebekenin ıslahı ile ilgili,
çalışmaları da belediye yapmaktadır. Özel şirket ise hizmetin işletme ve bakım
çalışmalarını, ticari riski kendisine ait olmak üzere yürütür. Fransa’da halkın %99’u su
ihtiyacını su şebekesinden temin etmektedir.443

Fransa’da su fiyatlarının belirlenmesi ile ilgili sözleşme sistemi yürürlüktedir. Bu


sisteme göre su dağıtım hizmeti bir kamu kuruluşunca yerine getiriliyorsa bir metre küp
suyun fiyatı devletle Fransız Belediye Başkanları Birliği (L Association des Mairer de
France) arasındaki anlaşmaya göre belirlenir. Su dağıtım hizmeti özel firmalar tarafından
yerine getiriliyorsa bir metre küp suyun fiyatı devletle “Su Dağıtımcıları Meslek Birliği”
arasında varılan anlaşmaya göre belirlenir. Böylece su dağıtım fiyatı her yıl yeniden
belirlenmektedir. Su ücretleri ise belediye meclisi tarafından belirlenmektedir. Özel
şirketler tarafından yürütülen su dağıtım hizmetlerinde metre küp suyun fiyatı ile birlikte
“fiyat ayarlama hükümleri” belediyeyi su dağıtım şirketlerine bağlayan mevzuat tarafından
belirlenmektedir.444

Su fiyatlarındaki en önemli sorunlardan birisi fiyat eşitsizliğidir. Çünkü su fiyatları


belirlenirken su şebekesinin yeni veya eski oluşuna, su şebekesinin amortismanının yapılıp
yapılmayacağı ve su kaynaklarının temini gibi koşullara bakılmaktadır. Bu noktada özel
şirketlerin bir kısmı tekel gibi davranmakta ve fiyatları yüksek tutmaktadır. Vatandaşlar
ülke düzeyinde geçerli standart su fiyatının tespit edilmesini istemektedir. Nitekim özel

442
DUFFAU, a.g.m., s.251
443
a.g.m., s.251
444
a.g.m., s.253

142
şirketler tarafından yapılan hizmetin kalitesi arttığı için aynı zamanda hizmetin fiyatında da
artış görülmüştür. Bunun sonucunda su ücretleri enflasyonu yakından takip etmiştir.445

2.4.2.2.2 Çöplerin Toplatılması ve İmha Edilmesi

Fransa’da katı atıkların toplatılması ve yok edilmesi yasası 1975'te yürürlüğe


girmiştir. Söz konusu yasaya göre katı atıkların bir kısmı işlenerek geri kazanılacaktır.
Yasa atık olabilecek malzemelere imalat aşamasında müdahale ederek, ileride atık haline
geldiklerinde yok edilmeleri veya işlenerek tekrar kazanılmaları için çeşitli önlemler
almıştır. Yasaya göre, atıkların nüfusu 500’ün üzerinde olan yerlerde; kentsel alanlarda
kaplıca, turistik, ziyaret yerleri ve belirlenen çöp yerlerinden belediyeler tarafından haftada
en az bir kez, toplaması gerekmektedir. Diğer belediyeler aynı şekilde atıkları haftada en
az bir kez ya konut kapılarından ya da çöp için belirlenen yerlere bırakılan alanlardan
toplamalıdır. Kış sporları için ilgili yerlerin merkezinden ya da her gün kapıdan
alınmalıdır.446

Fransa’da belediyelerin gözetiminde özel şirketler veya bizzat belediyeler kendileri


atıkların toplanması için “çöp vergisi” veya “konuttan atık toplatılması vergisi” ya da “kent
atık toplatılması ücreti” almaktadır. Ancak 1975 tarihli yasa daha çok evsel atıklara
yönelik düzenleme yaptığı için ticari veya sınai kuruluşlar çöp vergisinden
kaçınabilmektedir. 1975 tarihli yasa, atıklar için belediyelere şu önerileri getirmiştir;447

- Atıkların toplatılması, toplanan atıkların yok edilmesi ve işlenmesinin gerekli


olduğu,

- Atıkların yok edilmesi için açık bir alana boşaltma veya kontrollü boşaltmanın
gerekli olduğu,

- Atık boşaltım alanının yakınına kompost kurmak gerekir ki atıkların bir kısmı
tekrar kullanılabilir hale getirilsin,

- Kompostta atıklar ezildikten sonra fermantasyon işlemesine tabi tutularak


tarımsal gübre olarak kullanılabilen bileşime dönüştürülebilmektedir.

- Katı atıkların bir kısmı da ısı enerjisi elde etmek için yakılmalıdır.

445
BOUELLE AMBERT, a.g.m., s.81
446
DUFFAU, a.g.m., s.254
447
a.g.m., s.257

143
Söz konusu yasada yer alan düzenlemelerin belediyeleri çöp hizmeti özelleştirmeye
yönlendirdiğini söylemek mümkündür.

2.4.2.2.3 Ulaşım Hizmetleri

Bugün Fransa’da kamu ulaşımı ile ilgili faaliyette bulunan şirketler üç genel
kategoriye ayrılmaktadır.448

- Özel şirketler,

- Yarı özel şirketler (özel şirketler kamu şirketleri birlikte hizmet etmektedir.),

- Kamu kuruluşu şirketleri.

Eğer özel şirket “Yönetim Sözleşmesi” ne göre toplu taşıma hizmetini yürütmek
istiyorsa aşağıda yer alan şartlardan birine göre hareket etmek durumundadır;

- Şirket tarafından üstlenilen ticari risk, yani kâr-zarar,

- Şirket için garanti edilen asgari gelir,

- Yalnızca teknik hizmet temini.

Fransa’da riski kendilerine ait olmak üzere, kentsel ulaşım hizmetlerini özel
şirketlerin yerine getirmesi çok eski tarihlere dayanmaktadır. Özel şirketler, hangi hizmeti
yapacaklarına, yatırımlarına ve yolculardan alacakları taşıma ücretine kendileri karar
vermektedir. Ancak 1970’li yıllarda ortaya çıkan petrol krizi nedeniyle enerji fiyatı
pahalandığı için işletme maliyeti artmıştır. Öğrenci, yaşlı, özürlü ve gazi gibi bazı
yolculara şehir içi toplu taşıma araçlarından bedava ya da çok düşük fiyatla yararlanma
hakkı verilmesi yolculardan alınan ücret gelirini düşürmüştür. Özel araçların artması, trafik
sorunu ve çevre düzenlenmesi gibi nedenlerle belediyeler veya diğer yerel kamu
kuruluşları (bölgeler, birlikler) kamu kudretini kullanarak kent içi ve kentler arası kamu
ulaşımını koordine etmek ve düzenlemek zorunda kalmışlardır. Ancak yerel yönetimlerin
bu işlemi için yasal bir dayanağa ihtiyaç duyulmuştur. İşte bu nedenle 30 Aralık 1982’de
“Loi D'ori Entation Des Transports Interieurs” (Kamu Ulaşımı İçin Genel Bir Uygulama
Getiren Kanun) yasası çıkarılmıştır. Söz konusu yasaya göre kamu ulaşımı ikiye
ayrılmaktadır; Kent içi ulaşım ve kentler arası ulaşım. Kent içi ulaşımı “komün” ler

448
LAFFİTTE, a.g.m., s.145

144
(belediyeler), kentler arası ulaşımı “départemant” lar (İl Özel İdareleri) yürütmekle
görevlidir.449

İster kent içi, ister kentler arası ulaşım olsun, belediye veya ilgili yerel yönetim
meclisi bir kentsel ulaşım planı hazırlayarak kamu ulaşımı, trafik ve park yerleri ile ilgili
genel kuralları belirtir. Kamu ulaşımı yasasına göre, kamu ulaşım hizmetini üstlenen özel
şirket devlet siciline kaydedilir. Özel şirketin hizmet kapasitesi ve finansal garantisini
belgelemesi ile sicile kaydı yapılır ve kendisine lisans verilir. Kamu ulaşımı yönetmeliğine
göre çalışma şartlarına ve genel güvenlik kurallarına aykırı hareket eden özel şirketin
lisansı iptal edilir.450

Fransa’da bazı belediyeler kamu ulaşım hizmetlerini ücretsiz olarak yerine


getirmektedir. Özellikle küçük ve orta büyüklükteki belediyeler bu şekilde kamu ulaşım
hizmetini sağlamaktadır. Devlet, Paris dışındaki ulaşım hizmetlerinin finansmanına
karışmamaktadır. Sadece ulaşım hizmetlerinin finansmanı için düşük faizli kredi
vermektedir. 451

Kamu ulaşım finansmanı, hizmetten yararlananlar ve nüfusu 100.000’den fazla olan


yerlerde dokuzdan fazla işçi çalıştıran işverenlerden alınan ücretlerden sağlanmaktadır.
Ancak bu kaynaklar kamu ulaşım hizmetlerinin finansman için yeterli değildir. Belediyeler
kendilerine daha fazla serbestlik, özel şirketlere daha fazla risk tanıyan, daha esnek
sözleşme modelleri aramaktadır. Ama özel şirketler de kârlı olmayan güzergâhları ya terk
etmekte ya da böyle yerlerin ticari riskini belediye ile paylaşma yoluna gitmektedir.
Özellikle kentler arası ulaşım hizmetleri özel şirketlerin terk ettiği alanlardır. Fransa’da son
yıllarda belediyelerin karşılaştığı çözümü en zor sorunlardan birisi de kamu ulaşımı
sorunudur.452

2.4.4 Değerlendirme

Fransa’da kentsel su ihtiyacının temini için özel şirketler eskiden beri faaliyette
bulunmaktadır. Hatta 20. yüzyılın başlarında Fransız özel su şirketleri diğer ülkelerdeki
belediyelerin su ihtiyacının temini için çeşitli şirketler kurmuştur.453

449
DUFFAU, a.g.m., s.258
450
a.g.m., s.258
451
a.g.m., s.258
452
a.g.m., s.261
453
COYAUD, a.g.m., s.21

145
Fransız belediyeleri ile özel su şirketleri arasında kentsel su ihtiyacının sağlanması
için “hizmet sözleşmesi” yapılmaktadır. Özel şirketler yarım gün çalışarak, periyodik
hizmetleri temin etmektedir. Belediyelerin isteği üzerine özel su şirketleri geçici olarak
teknik personel sağlar, sayaçları okur, fatura düzenler ve fatura bedellerini tahsil eder. Bu
durumda özel su şirketleri belediyenin istediği diğer hizmetleri de (su hizmeti için) verir.
Özel şirketler belediye adına ve lehine çalışır. Sözleşmeye göre özel şirketin ücreti yüzde,
götürü bedel, sabit ücret biçimlerinden birine göre verilir.454

Fransız belediyeleri ile özel su şirketleri arasında su temini için “kâr ortaklığı
yöntemi”, “imtiyaz” ve “kiralama” gibi yöntemler de kullanılmaktadır. Fransız özel su
şirketleri lağım, katı atıkların toplatılması ve yok edilmesi, şehirleri merkezi sistemle
ısıtma gibi hizmetleri de yerine getirmektedir.455

Fransa’da belediyeler ile özel su şirketler arasında kabul edilen sözleşme yürürlüğe
girdikten sonra su kaynaklarının tespiti, aranması, su dağıtımı, su faturalarının
düzenlenmesi ve bu faturaların bedelinin tahsili özel şirkete aittir. Böylece Fransız
belediyeleri su kaynakları aramaktan ve su hizmeti için eleman istihdam etmekten,
araç-gereç almaktan kurtulmaktadır.

Fransa’da bazı belediyeler kentsel toplu taşıma hizmetini özelleştirmiştir. Örneğin


1985'lerde nüfusu 450.000 civarında olan Montpellier belediyesi 1982’de kentsel ulaşım
bölgesinin tamamını özelleştirmiştir. Özel şirketler ilk önce ulaşım ağım biraz daraltmış bir
miktarda zarar etmiştir. Ama bir süre sonra belediyenin desteği ile hem ulaşım ağı
genişletilmiş hem de özel şirketler bir miktar kar etmiştir.456

Şunu da belirtmek gerekir ki, Türkiye’deki ulaşım sistemi, belediye ulaşım


hizmetlerinin finansmanı ve yolculardan alınan yolcu ücreti Fransa'daki sistemden
farklıdır. Fransa'da belediyelerin ulaşım hizmetlerinden bedava yararlananlar Türkiye’ye
göre çok fazladır. Hatta Fransa'da küçük belediyeler toplu taşıma hizmetinin bir kısmını
bedava vermektedir. 457

454
a.g.m., s.22
455
a.g.m., s.26
456
LAFFİTTE, a.g.m., s 153-154
457
a.g.m., s 153-154

146
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE BELEDİYE HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ

Ülkemizde idari yapı bakımından “üniter” bir yapı söz konusudur. Üniter devlet
örgütlenmelerinde idari yapılanma, “merkeziyetçilik ilkesi” üzerinde yükseldiğinden
kamusal yetki de merkezi idarenin elinde toplanmıştır.458 Ancak merkezi idarenin yanında
yerel ölçekte örgütlenmiş bulunan birimler de mevcuttur. Başka bir deyişle kamu
hizmetleri genel idare başta olmak üzere mahalli idareler ve hizmet yerinden yönetim
kuruluşları tarafından yürütülmektedir.

Nitekim bu durum 1982 Anayasası’nın 123’üncü maddesinde de; “idare kuruluş ve


görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri merkezden
yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır…” şeklinde ifade edilmektedir. Bu ilke
doğrultusunda Anayasa’nın 127’inci maddesinin ilk fıkrasında, yerel yönetimler
tanımlanmaktadır. Bu maddeye göre; “mahalli idareler; il, belediye, köy halkının mahalli
müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere, kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar
organları gene kanunla gösterilen seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel
kişileridir.” Bu hükümden de anlaşılacağı üzere ülkemizde yerel yönetimler; il özel
idareleri, belediyeler ve köyler olmak üzere üç birimden oluşmaktadır.

Yerel yönetim sistemimizi oluşturan bu kademeler arasında tüzel olarak herhangi bir
hiyerarşik ilişki bulunmadığı gibi eşgüdüm amaçlı ilişki de bulunmamaktadır. Bu
ilişkisizlik, genel yönetimin taşra kuruluşları olan ilçe (kaymakamlık) ve il (valilik)
kanalları ile giderilmektedir. Bu üç birim arasında ağırlık önceleri il özel idarelerindeyken,
özellikle II. Dünya Savaşı sonrası belediyeler ağırlık kazanmışlardır. Bu değişimin ardında
yatan temel etken ise, kırdan kente yoğun göç sonucunda ortaya çıkan toplumsal yapıdaki
dönüşümlerin köy muhtarlıklarının önemini azaltması, belediyeleri ön plana çıkarmasıdır.
Buna karşılık ülkemiz belediye sistemine, yaşanan gelişmeler sonucunda 1984 yılında bir
de “Büyükşehir Belediyeleri” eklenmiştir.459 Dolayısıyla tarihsel gelişim süreci içerisinde
yerel yönetim birimleri arasında varlığını giderek güçlendiren tek birim “belediyeler”
olmuştur.
458
Atilla NALBANT, Üniter Devlet-Bölgeselleşmeden Yerelleşmeye-, Yapı Kredi Yayınları, Temmuz
1997, s.41
459
DPT, Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayını, Yayın No:2538- ÖİK:554,
Ankara, 2001, s.16

147
Bugün belirtildiği gibi yerel ölçekteki yapılanmada en önemli pay belediyelere ait
olup, köyler ve il özel idareleri, yerel yönetimler olarak belediyelere göre fonksiyonlarını
yitirmiş durumdadır. Nitekim pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de belediyeler en
etkin ve halka en yakın yerel hizmet sunma birimleri olarak görülmekte, yerel yönetimler
dendiğinde aklımıza belediyeler gelmektedir. Bunda, genel olarak belediyelerin yerine
getirmekle yükümlü oldukları hizmetlerin, halk olarak bizlerin günlük yaşantımızda
oldukça önemli bir yere sahip olması ve belediye başkanının seçimle iş başına gelmesi gibi
belediyeleri halka yaklaştıran hususların etkili olduğunu söylemek mümkündür.

Bu noktada çalışma açısından önemli olan husus ise şudur: Yerel düzeyde
özelleştirme uygulamalarının doğal olarak, yerel yönetim sistemimiz içerisinde en etkin ve
demokratik olan kuruluşlar olarak belediyelerimizin hizmetlerinde gündeme gelmiş olması.
Bu nedenle çalışmanın aslında temel sorunsalını oluşturan yerel hizmetlerde yapılan
özelleştirme uygulamalarının belediye hizmetleri açısından ele alınmasının daha anlamlı
olacağı düşünülmüş; konu ile ilgili olarak diğer yerel birimler çalışmanın kapsamı dışında
ve özelleştirme uygulamaları da sadece belediyelerimizin hizmetleri ile sınırlı tutulmuştur.

Ancak belediyelerimiz tarafından, belediye hizmetlerinde yapılan özelleştirme


uygulamalarına geçmeden önce, Türkiye’de belediye hizmetlerinin tarihsel gelişimi ile
ilgili açıklayıcı bilgiler verilmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir. Zira belediye
hizmetlerinin nasıl ve ne şekilde geliştiğini anlayabilmek; bu hizmetlerle ilgili yapılan
özelleştirme uygulamalarının da hangi nedenlerle ve nasıl gerçekleştirildiğinin daha iyi
analiz edilebilmesi açısından önemli olmaktadır. Çünkü belediyecilik alanında oluşan her
türlü eğilim ve uygulamalar, içinde bulunulan dönemin siyasal, ekonomik ve toplumsal
gerçekliklerinden ve bu doğrultuda uygulanan genel politikalarından ve buna bağlı olarak
yapılan düzenlemelerinden bağımsız olmadığı gibi ortaya çıkan bu eğilimler kendisinden
bir önceki dönemin deneyimlerinden de büyük ölçüde etkilenmektedir. Bu bakımdan
ülkemizde belediye hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarının başladığı 1980 sonrası
belediyecilik uygulamalarındaki gelişmeleri daha iyi anlayabilmek için, önceki dönemlere
ilişkin belediyecilik alanındaki gelişmeleri ele almak gerekmektedir.

Bir ikinci önemli nokta ise; belediye birimleri ve hizmetlerinin belirtildiği gibi farklı
siyasal, toplumsal ve ekonomik koşullardan geniş ölçüde etkilenmekte olması ülkeden
ülkeye de farklılık göstermesine de neden olmaktadır. Dolayısıyla bu durum hizmetlerde
yapılan uygulamaların da değişik biçimlerde ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Konunun
bu şekilde ele alınmasının diğer ülkelerde uygulanan yöntemlerin ülkemizde neden daha

148
sınırlı bir uygulama alanı bulduğu, hatta bulamadığı hususunda da açıklayıcı olacağı
düşünülmektedir.

3.1 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Tarihsel Gelişimi

Batı ülkelerinde belediye örgütünün kuruluşu uzun ve istikrarlı bir gelişmenin ürünü
olarak ortaya çıkarken, ülkemizde 19’uncu yüzyıl ortalarında, Cumhuriyet’in kuruluşundan
önce Tanzimat Dönemi’ne rastlamaktadır. Bu dönem ülkemizde meydana gelen ekonomik,
toplumsal ve idari yapıdaki değişimler geleneksel şehir yönetimi ve belediye örgütlerini de
etkilemiştir. Yaşanan değişimde batı ülkeleri ile artan ticari ilişkiler özellikle etkili
olmuştur. Bundan dolayı da belediye örgütü daha çok dış ilişkilerin etkisi altında batılı
kurumlar olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla ülkemizde belediye örgütünün kurulması
sadece yaklaşık yüz elli yıllık bir geçmişe sahiptir. Böyle bir gecikmede Osmanlı
Devleti’ndeki merkeziyetçi yönetim yapısına bağlı geleneksel şehir yönetimi ve kent
hizmetleri sunma yönetimlerinin (belediye görevlerinin kadılar başta olmak üzere vakıf ve
esnaf kuruluşları tarafından yerine getirilmesi) büyük ölçüde etkili olduğu söylenebilir.
Nitekim merkeziyetçi anlayış belediye örgütünü kuran Tanzimatçı yöneticilerde de hakim
olmuş; bu anlamda ülkemizde belediyecilik, özerk bir mahalli yönetime geçişten çok,
kentsel hizmetleri sunmaya yönelik bir kurumsallaşma olarak düşünülmüş ve
yaygınlaştırılmıştır.

Ülkemizde tüm hukuki niteliklere sahip gerçek anlamdaki belediyelerin ortaya


çıkabilmesi ise ancak 1930 yılında mümkün olabilmiştir. Nitekim belediyelere ilişkin ilk
bütünsel hukuki düzenleme ancak “1930 tarih ve 1580 sayılı Belediye Kanunu” ile
getirilmiştir. Oldukça geniş çerçevede hazırlanan bu kanun şu an yürürlükte olmasa da
belediyelere ilişkin yasal çerçevenin temeli oluşturmaktadır.

1580 sayılı Belediye Kanunu, ülkemizde belediye kurulmasını “nüfus” kriterine


bağlamıştır. Kanun ile ülkemizde nüfusu 2.000’i geçen yerlerle, il ve ilçe merkezlerinde
belediye kurulması yasal olarak zorunlu tutulmuştur. Belediyelerimizin şu anki hukuki
statüsünü belirleyen “5393 sayılı Belediye Kanunu”460 ile daha önceki kanunda 2.000 olan
nüfus şartı 5.000’e çıkartılmış, belirli bir ölçek büyüklüğünün sağlanması amaçlanmıştır.

460
Bu konudaki ilk düzenleme 5215 sayılı Belediye Kanunu ile yapılmıştır. 5393 sayılı Kanun şu an
yürürlükte olan belediyelerin hukuki statüsü belirleyen kanundur. Aynı düzenlemeye bu kanunda da yer
verilmiştir.

149
Belediye kurulmasına ait hükümler, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 4’üncü maddesinde
yer almaktadır. Bu maddeye göre;

“Nüfusu 5.000 ve üzerinde yerleşim birimlerinde belediye kurulabilir. İl ve ilçe


merkezlerinde belediye kurulması zorunludur.”

“İçme ve kullanma suyu havzaları ile sit ve diğer koruma alanlarında ve meskûn
sahası kurulu bir belediyenin sınırlarına 5.000 metreden daha yakın olan yerleşim
yerlerinde belediye kurulamaz.”

“Köylerin veya muhtelif köy kısımlarının birleşerek belediye kurabilmeleri için


meskûn sahalarının, merkez kabul edilecek yerleşim yerinin meskûn sahasına azami 5.000
metre mesafede bulunması ve nüfusları toplamının 5.000 ve üzerinde olması gerekir.”

Ancak kanuna göre, bu kuruluş kendiliğinden gerçekleşmez. Kanunun ilgili


maddesinin 4’üncü fıkrasına göre; kuruluşun gerçekleşebilmesi için söz konusu iki koşul
sağlandıktan sonra; “bir veya birden fazla köyün köy ihtiyar meclisinin kararı veya
seçmenlerinin en az yarısından bir fazlasının mahallin en büyük mülkî idare amirine yazılı
başvurusu veya valinin kendiliğinden buna gerek görmesi durumunda, valinin bildirimi
üzerine, mahallî seçim kurullarının, on beş gün içinde köyde veya köy kısımlarında kayıtlı
seçmenlerin oylarını alarak sonucu bir tutanakla valiliğe bildirilir.” İlgili maddenin 5’inci
fıkrasına göre; “işlem dosyası valinin görüşüyle birlikte İçişleri Bakanlığına gönderilir.
Danıştay’ın görüşü alınarak müşterek kararname ile o yerde belediye kurulur.” Belediye
kurulmasına ilişkin bu prosedürün yanı sıra 4’üncü maddenin altıncı fıkrasında; “yeni iskân
nedeniyle oluşturulan ve nüfusu 5.000 ve üzerinde olan herhangi bir yerleşim yerinde,
İçişleri Bakanlığı’nın önerisi üzerine müşterek kararnameyle belediye kurulabilir”
denilmektedir.

Bununla birlikte il ve ilçe merkezlerinde kanunun ilgili maddesinde de belirtildiği


gibi belediye idaresinin kurulmasında nüfus şartı aranmamaktadır. Yani bu tür yerleşim
birimlerinde nüfus ne olursa olsun belediye kurulmak zorundadır. Bundan ötürü bugün
ülkemizde nüfusu 5.000’in altında olan yerlerde de belediye idareleri mevcuttur. Bu
durumun nedenlerinden bir tanesi öncelikle bir yerde belediye kurulması için gerekli olan
nüfusu 2.000’den 5.000’e çıkartan 5393 sayılı Kanun’da, nüfusu 2.000 ile 5.000 arasında
yer alan belediyelerin durumuna ilişkin bir düzenlemenin olmayışı ve dolayısıyla bu
belediyelerin varlığını sürdürmesidir. Konu ile ilgili sadece kanunun 11’inci maddesi ikinci
fıkrasında; “nüfusu 2.000'in altına düşen belediyeler, Danıştay’ın görüşü alınarak, İçişleri

150
Bakanlığının önerisi üzerine müşterek kararname ile köye dönüştürülür. Tüzel kişiliği
kaldırılan belediyenin tasfiyesi il özel idaresi tarafından yapılır…” denilmekte, tasfiyenin
nasıl yapılacağına ilişkin açıklama yer almaktadır. Ancak belirtildiği gibi nüfusu 2.000 ile
5.000 arasında olan belediyelerle ilgili bir düzenleme yer almamaktadır. Dolayısıyla yeni
kanundaki bu düzenleme ile daha önce 1580 sayılı Kanun’da nüfusu 2.000’in altına düşen
belediyelerin tüzel kişiliği ile ilgili ne olacağının bilinmemesi durumunun yeni kanunda
nüfusu 2.000 ile 5.000 arasında olan belediyelerin tüzel kişiliğinin ne olacağının
bilinmemesi şeklinde tekerrür etmiş olduğu söylenebilir.

Ayrıca kanunda da olduğu gibi belediye kuruluşunda son nüfus sayımı dikkate
alındığı için nüfusu zamanla kanunda belirtilen rakamın altına düşen yerde belediye idaresi
kendiliğinden sona ermemektedir. Tüzel kişiliğin sona erdirilmesi için hukuki prosedür
yönünden İçişleri Bakanlığı’nın önerisi Danıştay’ca karar verilmesi ve üçlü kararname
hazırlanması gerekmektedir. Bu uygulamanın siyasal iktidarların oy kaybı endişesiyle
uzunca yıllardır uygulanmadığını söylemek mümkündür. Bununla birlikte belediye idaresi
kurulmasını temin etmek için sayım zamanları komşu köylerden nüfus transferi ülkemizde
yaşanan gerçeklerden bir tanesidir. Çeşitli sebeplerle yaşanan göçler de bir yerde nüfusun
kanunda belirtilen rakamın altına düşmesinin nedenlerindendir.

Türkiye’nin bugünkü belediyecilik sistemine baktığımızda, ağırlığı küçük yerleşim


yerlerinin belediyelerinin oluşturduğu bir sistem bulunduğu görülmektedir. 18 Nisan 1999
seçimlerine katılan 3.125 belediye itibariyle belediyelerin %67’sinin nüfusu, 5.000’den
azdır.461 Bununla birlikte 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre; 2.000-5.000
arasında nüfusa sahip belediye sayısı 1.652 olup, toplam belediye sayısının %51,3’ünü
oluşturmaktadır. Bununla birlikte belediyelerin yaklaşık %80’inin nüfusu da 10.000'in
altındadır. 10.000 nüfusun altındaki 2.565 belediye 9,6 milyon civarında nüfusa hizmet
sunarken geriye kalan 660 belediye yaklaşık 43 milyon nüfusa hizmet vermektedir.
Ortalama belediye büyüklüğünün yaklaşık 16.558 olduğu ülkemizde 50.000 nüfusun
altındaki belediyeler için ortalama nüfus büyüklüğü 3.000 civarındadır. Bu durum,
özellikle küçük belediyeler göz önüne alındığında ciddi bir ölçek sorununu ortaya
çıkarmaktadır. Ölçek bakımından küçük belediyelerde yönetim kapasitesinin gelişmediği,
bunların gelirlerinin önemli bir kısmını cari harcamalarda kullandıkları ve hizmetlerin
gerektirdiği yatırımları yapamadıkları, hatta temel hizmetler için bile yeterli kaynak

461
DPT, Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, s.20

151
ayıramadıkları görülmektedir. Bu belediyeler, nitelikli ve yetişmiş personel istihdam
etmede sıkıntılar yaşamaktadırlar.462

Türkiye’de son otuz yılda belediye sınırları içerisinde yaşayanların sayısı da giderek
artmıştır. 1970 nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 35.605.176 olan ülkemizde, mevcut
1.303 belediyenin nüfus toplamı 16.753.979’dur. Bu sayılara göre belediyeler nüfusunun
Türkiye genel nüfusu içindeki payı %49,37’dir. 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre
ise; toplam nüfus 67.803.927’e ulaşırken belediye sınırları içinde yaşayan nüfus
53.404.784’e ulaşmıştır. Buna göre toplam nüfusun %78,76’sı (yaklaşık %80’i)463 belediye
sınırları içerisinde yaşamaktadır.464 Dolayısıyla bugün toplam nüfusun yaklaşık %80’i
belediye sınırları içinde yaşamaktadır. Böyle bir oran gerçekten azımsanmayacak bir oran
olmaktadır. Nitekim son otuz yılda ülkemizde belediye sınırları içerisinde yaşayanların
sayısında yaklaşık iki kat fazla artış yaşanmıştır.

Belediye nüfusunun artmasına paralel olarak ülkemizde belediye sayısı da hızla


artmaktadır. 1927 yılında 460 olan belediye sayısı; 1960 yılında 995’e, 1980 yılında
1.725’e yükselmiştir. 2000 yılı itibariyle ülkemizde belediye sayısı 3.228’dir.465 Bu
belediyelerin 16 tanesi büyükşehir belediyesi, 65 tanesi il belediyesi, 101 tanesi büyükşehir
ilçe belediyesi, 283 tanesi büyükşehir ilk kademe belediyesi, 749 tanesi ilçe belediyesi,
2.014 tanesi belde belediyesidir.466 Belediye sayısındaki yıldan yıla meydana gelen bu
artışta belediyeleşme ile daha iyi hizmet sağlanacağı inancı dolayısıyla nüfus, ölçek,
coğrafi durum ve ekonomik şartlar göz önünde bulundurulmaksızın siyasal iktidarların ve
halkın belediyeleşme yönündeki girişimlerinin etkili olduğunu söylemek mümkündür.
Bugün ülkemizde optimum hizmet alanının sağlanamaması nedeni ile köy statüsünde
olması gereken bir çok yerde belediye idaresi kurulmaktadır. Yaşanan bu ölçek sorunu ise
daha önce de belirtildiği gibi bu belediyelerde önemli kaynak ve personel sorunlarına yol
açmaktadır.

462
DPT, Yerleşme-Şehirleşme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayını, Şubat 2006, s.22
463
2005 yılı için belediye sınırları içinde yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranının %87,2’ye, (yaklaşık %90)
ulaşacağı tahmininde bulunulmuştur. Bkz: DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), DPT
Yayını, Haziran 2000, s.245
464
TÜİK,Türkiye İstatistik Yıllığı 2005, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2004, s.27
http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 02.03.2005
465
a.g.k., s.27
466
http://www.tuik.gov.tr 16.7.2006

152
3.1.1 Cumhuriyet Öncesi Dönemde Belediye Hizmetleri

Cumhuriyet öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda bugünkü anlamda yerel yönetim


yapılarının olduğunu söyleyemeyiz. Bu dönemde Tanzimat hareketi ile belediye örgütünün
ilk temelleri atılmakla birlikte -tüm hukuki niteliklerine sahip modern anlamda- belediye
örgütünün kuruluşu daha öncede belirtildiği gibi ancak Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra
1930 yılında mümkün olmuştur. Ancak bu durum Tanzimat’tan önceki dönemde belediye
hizmetlerinin görülmediği anlamına gelmemektedir. Bu devirde bazı beledi hizmetler
“kadılar”, “vakıflar” ve “loncalar” ile “mahalle teşkilatı” gibi gönüllü ve atanmış birtakım
kişiler tarafından görülmekteydi. Bu bakımdan Cumhuriyet öncesi dönemde belediye
hizmetlerinin görülme şeklini; belediye teşkilatının kuruluşunu temel alarak, Tanzimat
öncesi ve Tanzimat sonrası şeklinde ikiye ayırmak mümkündür.

a) Tanzimat Öncesinde Belediye Hizmetlerinin Yerine Getirilişi

Tanzimat’tan önce belediye yönetimi, islami esaslara dayanmakta ve “kadı”


tarafından temsil edilmekte idi. “Kadı”467 idari, adli ve beledi tüm yetkilerin hemen tümüne
sahipti. Bundan dolayı da bir bakıma kentin hem hakimi, hem mülki amiri, hem de
belediye başkanıydı. Osmanlı şehir yönetiminde adli, idari ve beledi fonksiyonlar
birbirinden ayrılmadığı için kadının bu fonksiyonları yürütürken “subaşı, naib, muhtesip,
asesler, çöplük subaşısı, mimarbaşı ve imam” gibi yardımcıları bulunmaktaydı.468

Kadıya bağlı bu kişilerden “subaşı,” şehrin güvenliğinde; “naib,” yargı işlerinde


kadıya yardımcı olur; “asesler”, geceleri çarşı ve pazar yerlerini beklerler; “çöplük
subaşısı,” genel temizlik ve intizamı kendine bağlı personelle birlikte sağlar;
“mimarbaşılar”, şehrin imar düzeninin denetimi konusunda kadıya yardımcı olurlardı.
“Muhtesip” ise; esnafın denetlenmesinde, narhın saptanmasında, temizliğin kontrolünde ve
belediye müeyyidelerinin uygulanmasında kadıya yardımcı olurdu. Dolayısıyla “muhtesip”
bir tür “belediye zabıtası” görevi görüyordu. Semtlerden bir alt kademede bulunan
mahallelerde ise “imamlar” kadının görevini getirmekten sorumluydular. İmamlar, mahalle

467
Osmanlı kaynaklarında kadı kelimesine ilk defa Osman Gazi devrinde rastlanmaktadır. Bilecik’in
fethinden sonra Selçuklu sultanından istiklal alametleri olarak tabl, alem ve kılıç gelmiş, bunun üzerine
Tursun Fakih, Karacahisar’a kadı ve hatip tayin edilerek hutbe Osman Gazi adına okunmuştur. Dolayısıyla
resmi olmamakla birlikte ilk kadı Dursun Fakih olarak görülmektedir.
468
Fatih TÜRE, “Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Kökeni: Osmanlı İmparatorluğu’nda Yerel Yönetimler”,
Yerel Gündem, Yıl:2, Sayı:5, Mayıs 2000, s.34

153
teşkilatının başı olup; doğum, ölüm, evlenme, boşanma, nakli mekan gibi nüfus işlerini
takip ederek medeni hal kayıtlarını tutmuşlardır.469

Bu dönemde mahallelerde sosyal dayanışma ve kamusal hizmetlerin görülebilmesi


için “avarız sandıkları”470 oluşturulmuş; bu sandıklardan ihtiyacı olanlara borç verilmiş,
kamu binaları onarılmış, mahalledeki görevlilerin maaşları karşılanmıştır. Mahalle
temizliğinden görevlilerin yanı sıra mahalle halkı da sorumlu tutulmuştur.471 Bununla
birlikte genel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nda şehrin, belediye hizmetlerini yürütecek
özel bir bütçesi yoktu. Şehir yönetiminden sorumlu kişiler birer devlet memuruydu ve
maaşları halkın ödediği vergiler ve cezalardan karşılanırdı. Temizlik işleri başta olmak
üzere hizmetler belirli bir ücret karşılığında özel kişilerce yürütülmüştür. Kadı ise yalnızca
bu kişileri denetlemekle görevliydi.472

Ergin, bu dönemdeki belediye hizmetlerinin yerine getirilişi ile ilgili; “Tanzimat'tan


önceki belediye hizmetleri, benzeri başka yerde bulunmayan kendine has bir niteliktedir.
Osmanlı yönetimi, belediye hizmetlerinin yürütülmesini kendi üzerine almamış, bu
hizmetleri görmekte tebaasını serbest bırakmıştır.” demiştir473 Nitekim günümüzde
demokratik modern yönetim, katılımı nasıl artıracağı tartışırken, Tanzimat döneminde
kendi ihtiyaçlarını karşılamak için halk tarafından oluşturulan bu örgütlerin harcamaları
izleyip, hesabını sormaları ve karar organlarını her aşamada denetleyip etkilemeleri bu
anlamda özeldir. Kaldı ki örgütleyici, girişimci ve yerel hizmetlerle yakın menfaat ilişkisi
içinde olduğunun bilincindeki bu örgütlerin, yerel karar alma ve uygulama konusundaki
özerkliğini de korumak isteyebilecekleri şeklindeki düşünce ile bu davranış biçimi bugün
için olduğu kadar geçmiş içinde gerçekten anlamlıdır.474

Tanzimat öncesi dönemde, belediye hizmetlerinden olan suyu, merkezi yönetim veya
belediyeler değil şahıslar temin etmişler; çeşmeler, sebiller, su kanalları, şehir ve kasaba

469
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.199
470
“Avarız” olağan üstü ya da zaruri durumlarda, gerekli olan mal ve para ile tahsil olunan vergi karşılığı bir
kavramdır. Önceleri halktan toplanan örfi vergilerle esnafın ihtiyaçlarını karşılayan avarız vakıfları
şeklindeki uygulama zamanla vergilerin halktan toplanması uygulanmasının öneminin azalması üzerine bu
vakıf gelirlerinin köy veya mahalle heyetleri kararıyla uygun yerlere harcanması usulünün getirilmesi ile köy
ve mahallelerde oluşturulan “Avarız Akçesi Sandığı” şeklini almıştır. Gayrimüslimlerinde yararlanabildiği bu
sandıklardan elde edilen gelirlerin 20. yy’da kamu hizmeti gören kurumlara tahsis edildiği görülmektedir.
1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 110. maddesi gereğince gelirler belediyelere intikal etmiştir. Bkz. Ali
ACAR, Mahalli İdareler, Özen Yayın, 1998, s. 24
471
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.200
472
TÜRE, a.g.m., s.35
473
Osman Nuri ERGİN, Türk İmar Tarihinde Vakıflar-Belediyeler-Patrikhaneler, Türkiye Basımevi,
İstanbul, 1944, s.4
474
Zerrin TOPRAK, Yerel Yönetimler, 6. Baskı, Nobel Yayınevi, İzmir, 2001, s.86

154
yakınlarındaki köprüleri yaptırmışlar; şehirlerin temizlik hizmetlerini yürütmüşler;
mezarlıkları parasız tahsis etmişler; halkın gezmesi, hava alması ve eğlenmesi için çayır ve
koru gibi halka açık gezinti yerleri yaptırmışlardır. Bu dönemde Osmanlı şehirlerinde,
ortada mabet, onun etrafında medrese, bimarhane (hastane), tabhane (darulaceze), aşhane,
kervansaray, han, hamam, mektep, umumi tuvaletler ve çeşmelerden oluşan
“imarethaneler” bulunmaktaydı. Beledi hizmetlerin önemli bir kısmı bu imarethaneler
sayesinde görülmüştür. İnsanlar tüm bu hizmetleri ise “vakıf” 475 kurarak yürütmüşlerdir.476

Vakıflar yerine getirdikleri kamu hizmeti niteliğindeki bu hizmetlerin finansmanını


vakfedilen malların gelirlerinden sağladıkları gibi, vakıf arazilerinin reayasından gerekli
vergileri toplama hakkı da kendilerine aitti. Ayrıca vakıflara tanınan bazı vergi
muafiyetleri de bir tür gelir sayılabilir. Osmanlı’da vakıfların sundukları başlıca hizmetler
arasında sağlık ve sosyal yardım hizmetleri, eğitim ve öğretim hizmetleri, kültürel ve
sportif hizmetler, bayındırlık ve altyapı hizmetleri sayılabilir.477 Vakıflar, Osmanlı
kentlerinin gerek yenilenmesinde gerekse fethedilmiş olanların Türk kenti haline
getirilmesinde önemli role sahip olmuştur.478 Dolayısıyla Osmanlı vakıflarının
günümüzdeki belediye ve bayındırlık hizmetlerinin önemli bir bölümünü üstlenmiş
olduğunu söyleyebiliriz.

Vakıfların bu kadar yaygın bir şekilde kamu hizmeti görmesi, bazı araştırmacıları, bu
kurumları dini olmaktan çok, beledi, laik ve sosyal bir kurum olarak değerlendirmeye
yöneltmiştir. Kamu hizmeti kuruluşu niteliğinde olan vakıflar yönetim örgütü içinde yer
almışlardır.479 Ancak hemen hemen bütün sosyal yardım işlerini kapsamış oldukları için,
sahip olduğu özellikler, bu kuruluşların en çokta belediye kuruluşu gibi
değerlendirilmesine yol açmıştır. İster çocukları güvence altına almak, isterse muhtemel bir

475
Vakıf, belirli bir malı, kamunun yararına yönelik bir hizmete ya da hizmetlere sürekli olarak tahsis etmek
demektir. Osmanlı toplumunda, kişinin sahip olduğu mal varlığı üzerinde sadece kendinin değil, toplumun da
hakkı olduğu inancı hakimdi ve varlıklı kişilerden bir vakıf eseri yapmaları beklenirdi. Zenginliğin kaynağı
devlet memuriyeti olduğu için, vakıf eseri yapanların çoğunluğunu, kamu görevlileri oluşturmaktaydı. Bkz:
Bilal ERYILMAZ, Kamu Yönetimi, Gözden Geçirilmiş Yeni Baskı, Erkam Matbaası, İstanbul, 2002, s.173
476
ERGİN, a.g.k., s.22
477
Mecit EŞ, Maliye Tarihi Ders Notları, Eser Ofset, Trabzon, 1998, s.237-238
478
ERYILMAZ, Kamu Yönetimi , s.174
479
Muzaffer SENCER, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, 2.Baskı, Alan Yayınları, İstanbul, 1992, s.56

155
“müsadere”480den kurtulmanın hukuki yolu olsun vakıf kurarak birtakım kentsel hizmetler
görülmüştür.481

Bu yüzyılda etkili olan “koruyucu devlet, jandarma devlet”, ya da diğer bir ifade ile
482
“polis devlet anlayışı” ile devletin kendi görev alanını iç ve dış güvenlikle sınırlı
tutması, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde vakıflarla birlikte esnaf kuruluşlarının da
(loncalar) rolü artmıştır.483 Dolayısıyla geleneksel Osmanlı idari sisteminde yerel kamu
hizmeti niteliği taşıyan işleri yürüten bir diğer kurum “lonca teşkilatı”484dır.

Lonca teşkilatının görevlerini belli başlı iki noktada toplamak mümkündür.


Bunlardan birincisi, üyelerin mesleki etkinliklerini denetlemek ve düzenlemek görevidir.
İkinci tür görevlerinde ise loncalar merkezi idare ile halk arasında aracılık rolü yapmışlar
ve merkezi idarenin taşra temsilcilerine yardımcı olmuşlar; hükümet emirlerini halka
aktarmışlar; bunlara uyulup uyulmadığını izlemişler, önceden saptanan ve tüm loncaların
sorumlu tutulduğu toplam vergi miktarını üyeler arasında paylaştırmışlar ve bunları
toplamışlardır. Loncalar bu görevleri yaparken belediye hizmetlerinden bir kısmını da
üstlenmişler; çarşı yollarının yapımı, temizliği, aydınlatılması, su ihtiyacının karşılanması,
personelin eğitilmesi, malların kalitesi ve standardizasyonunun sağlanması gibi hizmetleri
yerine getirmişlerdir. Loncaların gerçekleştirdikleri bu hizmetlerin masrafları ise kendi
içlerinde oluşturdukları ve sosyal dayanışma işlevine de sahip avarız sandıklarından
karşılanmaktaydı.485

b) Tanzimat Sonrasında Belediye Hizmetlerinin Yerine Getirilişi

Osmanlı devletinde, mahalli idare anlayışının temelleri Tanzimat döneminde


atılmıştır. Ancak Tanzimatçıların amacı daha önce de gibi yerel demokrasi geleneğini
yerleştirmek değildir. Tanzimatçı bürokratların amacı; vergilerin düzenli ve hakça
toplanması, hizmetlerin iyi görülmesi, ekonomik gücün gelişip yerleşmesi, taşradaki

480
Osmanlı’da zengin ve güçlü bir aristokrasi sınıfının oluşmasının önlenmesi amacıyla başta vezirler olmak
üzere zengin memurların mallarının büyük kısmı, bu kişiler öldükten sonra devlet tarafından müsadere
edilmiş; geride kalan aileleri ise eski varlıklı hayatlarını kaybetmişlerdir. Vakıflar, bu bakımdan müsadereye
karşı bir uygulama olmuştur. Bkz: ERYILMAZ, Kamu Yönetimi s.173
481
TOPRAK, a.g.k., s.84
482
Toplumun iç ve dış güvenliğinin sağlanması, asayiş ve adaletin tahsis edilmesi gibi çok sınırlı kamu
hizmetlerinin yapılmasını öngören devlet anlayışı. Bkz:Abdurrahman AKDOĞAN, Kamu Maliyesi, 6.Baskı
Gazi Kitapevi, Ankara, 1997 s.29-30
483
Erol KOZAK, Bir Sosyal Siyaset Müessesi Olarak Vakıf, Akabe Yayınları, İstanbul, 1985 s.20
484
Mesleki gruplaşmalardan doğan loncalar, hiyerarşik yapıda örgütlenmiş esnaf birlikleri olup bir bakıma
yerel sivil toplum örgütleridir. Bkz: TÜRE, a.g.m., s.36
485
TÜRE, a.g.m., s.36

156
başıboş grupların nüfuz altına alınarak asayişin sağlanmasıdır.486 Kısacası amaç, merkezi
iktidarın egemenliğini sağlamlaştırıp yaygınlaştırmaktı.

Mahalli idare anlayışındaki değişimlerle birlikte belediye örgütünün kuruluşu ve


şehir hizmetlerinin yürütülmesinin bu örgütlere devri de yine Tanzimat sonrasına
rastlamaktadır. Bu yüzyılda, dış dünya ile sıkı ilişkiler içinde olan liman şehirleri başta
olmak üzere, Osmanlı şehirleri önemli yapısal değişiklikler geçirmiştir. Ülkenin ekonomik,
toplumsal ve idari yapısındaki değişmeler, geleneksel şehir yönetimi ve belediye örgüt
yapısını da etkilemiştir487

Bu dönemde belirtildiği gibi batı ülkeleri ile ticari ilişkilerin artması, geleneksel
beledi hizmet sunma yöntemlerini yetersiz kılmıştır. Batı dünyası, ekonomik yatırımları
için gerekli olan ve kendileri için yeni bir iş sahası demek olan Osmanlı şehirlerinin
ıslahını istemişlerdir. Nitekim İstanbul’ da ilk belediye teşkilatının Bâb-ı Ali semtinde
değil de liman ve iş bölgesi olan Galata-Beyoğlu’nda kurulmuş olması; İzmir’de belediye
kurulması için ilk teşebbüsün, yerli ve yabancı tüccarlarca yapılmış olması; yine Selanik,
Beyrut, gibi kentlerde “Belediye Kanunu” (1877) çıkmadan önce “İdare-i Umumiye-i
Vilayet Nizamnamesi” (1870) hükümlerine dayanılarak belediye kurulmuş olması bu
durumu açıklayıcı özelliktedir. Bununla birlikte belediye kurma fikri, dönemin
yöneticilerinde de mevcuttur. Osmanlı şehirlerinin ıslahının gerekli olduğu devletin resmi
raporlarında bile dile getirmiştir. İşte hem dışarıdan hem de içeriden gelen bu iki yönlü etki
ile ilk önce liman şehirlerinde olmak üzere belediye teşkilatı kurulmaya başlanmıştır.488

Batılı ülkeler şehirlerin ıslahı dışında mahalli idare anlayışındaki değişimleri


oluşacak olan yerel özerklikle azınlıkların tam bağımsızlığının sağlanması ve dolayısıyla
İmparatorluğun parçalanmasının bir aşaması olarak görmüşlerdir.489 Ancak belki de bu
nedenledir ki, dönemin yöneticilerinde belediyelerin kurulması aşamasında “komünal bir
özerklik” arzusu hakim olmamış;490 bu anlamda belediyecilik, özerk bir mahalli yönetime

486
İlhan TEKELİ, İlber ORTAYLI, Türkiye’de Belediyeciliğin Evrimi, Birinci Kitap, (Edt. Ergun
TÜRKCAN) Türk İdareciler Derneği Yayını, Ankara, 1978, s.8
487
TOKİ ve IULA-EMME, Türkiye’de Yerel Yönetim Sisteminin Geliştirilmesi, TOKİ ve IULA-EMME
Ortak Yayını, İstanbul, 1993, s. 83
488
İlber ORTAYLI, Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), TODAİE Yayını, Ankara, 1974,
s.107-108
489
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.201
490
ORTAYLI, a.g.k. s.7

157
geçişten çok, kentsel hizmetleri sunmaya yönelik bir kurumsallaşma olarak düşünülmüş ve
yaygınlaştırılmıştır.491

Yasal olarak ilk Belediye Teşkilatı olan “İstanbul Şehremaneti”492, İstanbul’da Kırım
Savaşı esnasında müttefik devletlerin de etkisiyle, 16 Ağustos 1854 tarihinde yayınlanan
bir resmi tebliğ ile kurulmuştur.493 Ancak ilk günden itibaren görevlerinin geniş,
yetkilerinin sınırlı tutulması, bu görevleri yerine getirirken bir çok makamla yazışmaya
tutulması, bu kuruluşu başarısızlığa mahkum etmiştir.494 Bu nedenle Bâb-ı Ali tarafından
“İntizam-ı Şehir Komisyonu” adında bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyonun çıkardığı
nizamname ile İstanbul şehrinin on dört daireye ayrılarak her birinde belediye idaresi
bulunmasına karar verilmiş ancak sadece Beyoğlu ve Galata semtlerinde “Altıncı Daire-i
Belediye”495 (1858) adı altında fiilen ilk belediye kurulabilmiştir. Belediyenin görevleri;
sokak, kaldırım, su ve havagazı hizmetleri ile gıda maddelerinin fiyatları, ölçü ve tartı
aletleri, inşaat ve onarım işleri, pazar yeri, otel, tiyatro, lokanta, kahvehane ve halka açık
yerleri denetlemek olmuş; belediyenin bu hizmetlere ilişkin masrafları ise, bölgedeki hane
ve dükkanlardan toplanan aydınlatma ve temizlik resmi, bina tamir ve ruhsat harcı ile
%2’ye ulaşan emlak vergisi ile karşılanmıştır496 Belediye bazı modern beledi tesisler
kurmuş ve hizmetler gerçekleştirmiş; sağlık hizmetlerini yürütebilmek için hastane ve
sağlık ocağı kurmuş, bölgenin kadastro haritasını çıkarmıştır.497

Yeni belediye sisteminin başarılı sonuçlar vermesi üzerine 6 Ekim 1868 tarihinde
yürürlüğe konulan “Dersaadet İdare-i Belediye Nizamnamesi”498 ile belediye örgütünün

491
İlber ORTAYLI, Türkiye İdare Tarihi, TODAİE Yayını, Ankara, 1979, s.298
492
Şehremaneti, padişah tarafından atanan Şehremini (belediye başkanı) ve on iki üyeden oluşan Şehir
Meclisinden oluşmaktaydı. Meclis genelde esnaf ve ileri gelen memurlardan oluşmakta; görevleri daha çok
istişari nitelikteydi. Yetersiz bir kadrosu vardı ve bağımsız gelirlere sahip değildi. Bkz: ORTAYLI,
Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), s.115-122
493
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.201
494
İlber ORTAYLI, Tanzimattan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, Gül Matbaası, İstanbul, 1985,
s.119-120
495
Belediyenin organları; atama ile iş başına gelen Daire Müdürü (yürütme) ile Daire Meclisi idi (yasama)
Mecliste müşavir sıfatıyla yabancı uyruklulara da yer verilmiş olan belediyeye bazı gelir kaynakları da
sağlanmıştır. Resmi dili Fransızcadır. Bkz: ORTAYLI, Tanzimattan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878),
s.115-122
496
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.201-202
497
ORTAYLI, Tanzimattan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), s.115-122
498
Şehremaneti; Şehremini, Şehremaneti Meclisi ve Cemiyet-i Umumiye’den oluşmaktadır. İlk iki organ
Bâb-ı Ali tarafından atanmakta; Cemiyet-i Umumiye ise diğer dairelerinin reisleri ile üyeleri arasından
seçecekleri üçer üyeden oluşmaktadır. Bkz:NADAROĞLU, Mahalli İdareler, s.200 Oluşan bu model “iki
kademeli federatif bir yapıya dayanan erken bir büyükşehir modeli denemesi” olarak değerlendirilmektedir.
Bkz: Adalet Bayramoğlu ALADA, “Bir Erken Büyükşehir Yönetimi Denemesi”, AÜSBFD C. LXIII, No 3-
4, Temmuz -Aralık 1988, s.138

158
bütün İstanbul’a yayılması kararlaştırılmıştır.499 Ancak uygulamada kurulması öngörülen
dairelerin bir kısmı kurabilmiş fakat kurulamayanlarda dahil olmak üzere hepsinin başına
birer reis atanmıştır.500 Aynı yıl çıkarılan bir talimatla İstanbul dışında; vilayet, sancak ve
kaza merkezlerinde de belediye teşkilatı kurulması öngörülmüş; ancak belediyelerin
kuruluşu 1868 tarihli talimatı teyit eden 1870 tarihli İdare-i Umumiye-i Vilayet
Nizamnamesi çıkarıldıktan sonra 1871’de mümkün olabilmiştir.501

1876 yılında yürürlüğe giren “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” nun, gerek İstanbul’da
gerekse İstanbul dışında kurulacak belediyelerin seçimle iş başına gelecek meclislerce
yönetilmesini, kuruluş ve görevleriyle, üyelerinin seçim usulünün özel kanunla
belirlenmesini öngören 112’nci maddesi hükmü gereğince Şuray-ı Devlet (Danıştay)
tarafından iki ayrı kanun tasarısı hazırlanmış, ikisi de kabul edilmiştir. Bunlardan biri
İstanbul için hazırlanan “Dersaadet Belediye Kanunu” (1877), diğeri İstanbul dışındaki
kentler için hazırlanan “Vilayet Belediye Kanunu” dur.(1877) 1912 yılında Dersaadet
Belediye Kanunu’nun yerini “Dersaadet Teşkilat-ı Belediyesi Hakkında Kanunu
Muvakkat’i” (Dersaadet Belediyesi Hakkındaki Geçici Yasa) almıştır. Her iki kanunda
normal belediyeler için 1930 tarih ve 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun yürürlüğe
konulmasına kadar belediyelerin organik kanunu olma niteliğini korumuştur.502
Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’nda belediye örgütünün gerçek temelleri, I. Meşrutiyet
Döneminde 1877’de çıkarılan Vilayet Belediye Kanunu ve onun uygulanması sonucu
atılmıştır.

Nitekim bu kanun ile belediyelere imar işleri, bayındırlık hizmetleri, aydınlatma,


temizlik, belediye mallarının yönetimi, nüfus sayımı, pazar ve alışveriş kontrolü, mezbaha
kurmak, okul açmak, itfaiye görevleri ve belediye gelirlerini tahsil etmek gibi pek çok
sayıda görev verilmiştir. Ayrıca bugün merkezi yönetimce yürütülen, emlak tahriri ve
nüfus sayımı gibi görevler de verilmiş, fakat bu görevlerin bir kısmı gerçekleşmemiş, bir

499
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.201-202
500
NADAROĞLU, Mahalli İdareler, s.200
501
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s. 202
502
Geçici yasa ile şehreminin atanması esası korunmuş, belediye daireleri kaldırılarak yerine dokuz adet
Belediye Şubesi kurulmuş, Şehremaneti Meclisi de yerini bir Encümen-i Emanet’e bırakmıştır. Vilayet
Belediye Kanunu’a göre kurulacak olan belediyelerde ise; Reis, Belediye Meclisi ve Cemiyet-i Belediye
olması kararlaştırılmış; Belediye meclisi üyeleri halk tarafından seçilecek, belediye reisi ise meclis üyeleri
arasından atanacaktı. Cemiyet-i Belediye ise mevcut olan mahalli idare meclisi ile belediye meclisinin
birleşmesinden oluşacaktı. Bkz:NADAROĞLU, Mahalli İdareler, s.200

159
kısmı ise uygulamada merkezi yönetimce yürütülmüştür. Yine su işleri gibi bazı görevler
vakıflara ait olduğu için onların eliyle yürütülmeye devam edilmiştir.503

Bu dönemde Osmanlı belediyeleri, beledi, kolluk ve imar denetimi yanında şehrin


ekonomik ve toplumsal yapısını düzenleyen koruyucu ve yapıcı bazı hizmetleri yerine
getirmek için örgüt kurmaya başlamışlardır. Yolların ve kaldırımların yapımı, Darul-eytam
(yetimler yurdu) kurulması ve yönetimi, ulaşım faaliyetleri, su şebekesi, itfaiye gibi
hizmetlerin yürütülmesi için bazı teşebbüsler söz konusu olmuş, ancak kentlerin az
gelişmiş olması dolayısıyla, kentsel hizmetler sunan bu örgütler tam olarak
örgütlenememiş ve eski örgütler de ortadan kalkamamıştır. Bu nedenle beledi hizmetler
tam olarak sunulamamış; beledi denetim yetersiz kalmış, koruyucu sağlık hizmetleri
gereğince yerine getirilememiştir.504

Osmanlı yönetiminin başkenti olan İstanbul’da bile beledi hizmetler tam olarak
yerine getirilememiştir. Temizlik ve aydınlatma sorunu tam olarak halledilememiştir.
İstanbul’un bir semti için ihtiyaç olan şey, bir başka semt için lüks olmuştur. Örneğin
Beyoğlu için bir ihtiyaç olan havagazı hemen yanı başındaki Kasımpaşa için bir lükstü. Bu
dönemde, beledi hizmet ve örgütlenmedeki ikilik ve merkezi yönetimin müdahaleleri
nedeniyle şehir hizmetlerinde bir bütünlük sağlanamadığı görülmektedir. Vakıflar, Nafia,
Liman Reisliği gibi, kentsel hizmetlerde söz sahibi olan örgütler, ya belediyelerden özerk
ya da merkezi yönetime bağlı kuruluşlar haline gelmiştir. Kentsel hizmetlerde ve
örgütlerde bütünlük sağlanamamıştır. Belediyeler, yol, kaldırım, su yolu ve kanalizasyon
gibi altyapı hizmetlerinin yapımı ve onarımı bakımından yetersiz kalmışlar; örneğin şehir
ulaşımının yoğunlaştığı yerlerde yol ve kaldırım yapımını belediyelerden çok merkezi
yönetim tarafından gerçekleştirilmiştir.505

Osmanlı belediyelerinde özelleştirme uygulamaları ise yaygın olarak görülmektedir.


Bu dönemde birçok kentsel hizmet özel sektör tarafından yürütülmüştür. Örneğin Osmanlı
belediyelerinde ayrıcalıklı bir yapıya sahip olan Altıncı Daire’nin temizlik işleri uzun süre
özel sektör tarafından yürütülmüştür.506 İstanbul Şehremaneti, temizlik işlerini yürütecek
bir örgütü 1921 de kurabilmiştir. Ancak Birinci Dünya Savaşı bu örgütün gelişimini
engellemiştir. Belediyenin temizlik işlerinde başarısız olduğunu gören hükümet temizlik

503
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.20
504
İlhan TEKELİ, “Türk Belediyesinin Denetim Yetkisinin Tarihi Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu”, AİD,
C.6, S.4, Aralık, 1973, s.20
505
ORTAYLI, Türkiye İdare Tarihi, s.301
506
Osman Nuri ERGİN, Mecelle-i Umur-ı Belediyye Cilt 1 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını, 1995,
s.962

160
işlerini kendi üzerine almıştır. Büyük şehirlerde temizlik sorununun tam olarak
çözülemediği görülmektedir.507

İstanbul’da modern şehir aydınlatma sistemi, 1866' da kurulan havagazı şirketi ile
sağlanmaya çalışılmıştır. Önceleri Dolmabahçe Sarayı aydınlatılmış, sonraları saray dışına
da havagazı verilmeye başlanmıştır. Aydınlatma hizmeti belediye tarafından doğrudan
yürütülmemiş; diğer birçok beledi hizmet gibi, imtiyaz sözleşmesi ile özel teşebbüse
gördürülmüştür. Bu hizmeti “Şirket-i Tenviriye-i Umumisi” yürütmüştür. Modern
aydınlatma sistemi İzmir’e İstanbul’dan daha önce (1862) getirilmiştir. Bunun nedeni
İzmir’in önemli bir liman şehri olması ve önemli ölçüde yabancı kolonilerin
bulunmasıdır.508

Şehirlere su dağıtımı vakıflar, belediyeler ve özel şirketler tarafından yapılmış;


örneğin Halkalı, Kırkçeşme gibi sular “vakıflar”; Hamidiye suyu “belediye” tarafından
idare edilmiştir. İstanbul’un su işlerinin bir kısmı da imtiyazla “özel şirketlere” verilmiştir.
Örneğin 1874 tarihinde İstanbul’un Terkos Gölü suyunun getirilmesi için “Terkos Su
Şirketi” ne imtiyaz verilmiştir. Taşrada ise böyle teşebbüslere gerek duyulmamış; mevcut
su dağıtım sistemleri (vakıflar) ihtiyacı gidermiştir.509

Belediyelerin kuruluş evresi olan bu dönemde kent ulaşımı da doğrudan belediyeler


tarafından değil, imtiyaz sözleşmesi yoluyla özel sektör tarafından yürütülmüştür. Bunun
en önemli nedeni belediyelerin örgüt ve personel bakımından yetersiz oluşu ve Batı’daki
örnek uygulamalardan dolayıdır.510 Bu dönemde şehirlerde yoğun bir trafik olmadığı için
kitle ulaşım araçlarına olan talep de çok düşük olmuş; bazı şehirlerin birtakım semtlerinde
toplu ulaşım hizmetlerinden faydalanılmıştır. Örneğin İzmir’de, Fransız ve İngiliz
demiryolu ve rıhtım şirketlerinin üst kademe yöneticilerinin oturduğu Buca ve Bornova
gibi semtlerde bu şirketlerin özel olarak tahsis ettiği trenler ulaşım hizmeti sağlamıştır.511

İstanbul’da ise tramvay imtiyazı 1869 tarihinde “Dersaadet Tramvay Şirketi” ne


verilmiştir. Fakat şirket hemen faaliyete geçememiştir. Elektrikli tramvay önce Şam ve
Selanik’te kullanılmış, İstanbul’a ise ancak II. Meşrutiyetten sonra getirilmiştir. Bu
dönemde şehirlerde gerek ekonomik gerek toplumsal canlılık yoğun olmadığından kentsel

507
ORTAYLI, Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), s.227
508
a.g.k., s.228-229
509
ERGİN, Türk İmar Tarihinde Vakıflar-Belediyeler-Patrikhaneler, s.43
510
ERGİN, Mecelle-i Umur-ı Belediyye C.1 (Tarih-i Teşkilat-ı Belediye), s.976
511
Mübeccel KIRAY, Örgütleşemeyen Kent İzmir (İzmir’de İş Hayatının Yapısı ve Yerleşme Düzeni),
Sosyal Bilimler Derneği Yayınları, 1972, s.48

161
hizmetlerin örgütlenmesi de yavaş olmuştur.512 Ayrıca sokakların dar; arazinin engebeli
oluşu toplu taşıma araçlarının kullanılmasını engelleyen ve pahalılaştıran bir diğer etken
olmuştur. Dolayısıyla ekonomik bakımdan daha iyi durumda belediyelerde yol yapımı,
genişletme ve istimlak çalışmaları yapılabilmiştir. Örneğin diğer semtlere göre ekonomik
durumu daha iyi olan Galata-Beyoğlu semtinde, belediye sokakları genişletmiş, trafiğin
ihtiyacını karşılamak için araba yolları döşemiştir.513

İstanbul ve İzmir gibi liman şehirlerinde bilhassa yakın mesafelerde yabancı vapur
şirketleri yolcu taşımaya başlamış; geleneksel yolcu taşıma araçları olan kayıklarla
rekabete girişilmiştir. Yabancı vapur şirketleri yanında Osmanlı devlet adamlarının
kurduğu vapur şirketleri de bu alanda faaliyete başlamışlardır. Deniz ulaşımı imtiyazları
başta Belçika olmak üzere, İngiliz, Avusturya ve Fransız şirketleri tarafından alınmıştır.
Daha sonraları deniz ulaşımı alanında yerli girişimler baş göstermiştir. 1843 yılında
“Fevaid-i Osmaniye Vapur Kumpanyası” kurulmuş; 1851’de Fuad ve Cevdet Paşalar
“Şirket-i Hayriyye'yi” kurmuş ve Boğaziçi ile Karaköy yolcu taşıma imtiyazını almışlardır.
(1877 yılında bu şirketin on vapuru seferdeydi.) İzmir’de ise yakın mesafe ulaşımı için
“İngiliz Lloyd Şirketi”ne imtiyaz verilmiştir. Böylece şehir deniz ulaşımı başlangıçtan
itibaren belediyenin hizmet yükümlülüğü ve girişimi dışında örgütlenmiştir.514

3.1.2 Cumhuriyet Döneminde Belediye Hizmetleri

Cumhuriyet’in kurulduğu yıllarda dönemin yöneticileri birçok yasal düzenleme


yaptıkları halde belediyelerle ilgili yeni bir teşkilat kanunu çıkarma yoluna gitmemişler;
Vilayet ve Dersaadet Belediye Kanunları ve ek tadilleriyle belediye yönetimini devam
ettirmişlerdir.515 Dolayısıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarında belediyecilik alanında Osmanlı
geleneği devam ettirilmiştir. Bu şekilde bir gelişme ise öncelikle savaştan yeni çıkmış,
Cumhuriyetin yeni ilan edildiği, yeni bir devlet kurma zorluğu ile karşı karşıya bulunan bir
ülkede yaşanılan durum düşünüldüğünde şaşırtıcı olmamaktadır.

Savaş sonrasında belediyelerimizin durumuna baktığımızda ise; Lozan Barış


Antlaşması’ndan sonraki Cumhuriyet sınırları içerisinde kalan belediye sayısı üç yüz

512
ERGİN, Mecelle-i Umur-ı Belediyye Cilt 3, s.246
513
ORTAYLI, Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), s.232
514
a.g.k., s 233-234
515
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.40

162
seksen dokuzdur.516 Bu belediyelerin yirmi tanesinde düzenli içme suyu, dört tanesinde
elektrik tesisatı, on yedi tanesinde mezbaha, yedi tanesinde spor alanı, yirmi dokuz
tanesinde park ve bahçe, doksan tanesinde düzenli pazar yeri kurulmuştur. Ancak savaş
nedeniyle artan enflasyon yüzünden belediyelerin gelirleri önemli oranda azalmıştır.517

Merkezi yönetim işe İstanbul’daki belediye teşkilatının bir benzerini Ankara’da


kurmakla başlamıştır. 16 Şubat 1924 yılında çıkarılan “417 sayılı Ankara Şehremaneti
Kanunu” ile Ankara’da İstanbul örnek alınarak bir belediye teşkilatı; “Ankara
Şehremaneti” kurulmuştur. Ankara deneyiminden çıkan sonuçlar, 1930 yılında yürürlüğe
giren 1580 sayılı Belediye Kanunu ve 1930-1935 yıllarında çıkarılan diğer yasalarla
somutlaşmıştır.518

Bu dönemde Ankara’nın elektrik, havagazı, su ve kanalizasyon gibi alt yapı


sorunlarının çözülmesinde yabancı şirketlerden faydalanılması düşünülmüş; 1927 yılında
Ankara'da elektrik üretim ve dağıtım hizmetleri ile havagazı işletmesi, altmış yıllık işletme
imtiyazı verilmek suretiyle “Alman Didier” firmasına devredilmiştir.519 Bu imtiyaz
anlaşmasına dayanarak, “Ankara Elektrik T.A.Ş” ve “Ankara Havagazı T.A.Ş”520 1928
yılında kurulmuşlardır.521 Aynı yıl 1351 sayılı Kanun’la “Ankara Şehr-i İmar Müdürlüğü”
kurulmuştur. Ancak şehrin imarında da yabancı sermaye ve yabancı şirketlerden
yararlanılmaya çalışıldığı görülmektedir.522

Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılmış olan önemli düzenlemelerden birisi, 18 Mart


1924’te çıkarılan “442 sayılı Köy Kanunu” dur. Günümüzde halen yürürlükte olan bu
kanunu Keleş; “küçük yerleşme birimleri için çıkarılmış bir belediye kanunu
niteliğindedir” şeklinde değerlendirmiştir.523 Bu yasanın gerekçesinde yerleşim yerlerinin
nüfus ve gelişmişlik durumu gibi özelliklerle birbirinden farklı büyüklükler gösterdikleri
ve “köy”, “kasaba”, “şehir”, “büyükşehir” gibi dört grupta toplanabilecekleri, bu grupların
her biri için ayrı ayrı yasalar çıkarılacağı, “Köy Kanunu” nun bunlardan ilki olduğu

516
TODAİE, Kamu Yönetimi Araştırması -Yerel Yönetimler Araştırma Grubu Raporu-,TODAİE
Yayını, Yayın No:247, Ankara, 1992, s.2
517
TOKİ VE IULA-EMME, a.g.k., s. 86
518
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.41
519
a.g.k., s. 41
520
Kurulan imtiyazlı şirketlerle ilgili ayrıntılı bilgi için Bkz: A.Gündüz ÖKÇÜN, 1920-1930 Yılları
Arasında Kurulan Türk Anonim Şirketlerinde Yabancı Sermaye, AÜSBF Yayını, Ankara, 1971, s.40
521
ANKARA BELEDİYESİ, Cumhuriyetimizin 50. yılında Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs
İşletmesi Müessesi, Ankara, 1973, s.9
522
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s. 41
523
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.172

163
belirtilmiştir.524 Kanunun 1’inci maddesi göre; “nüfusu iki binden aşağı yurtlara köy ve
nüfusu iki bin ile yirmi bin arasında olanlara kasaba ve yirmi binden çok nüfusu olanlara
şehir denir. Nüfusu iki binden aşağı olsa dahi belediye teşkilatı mevcut olan nahiye, kaza
ve vilayet merkezleri kasaba itibar olunur ve Belediye Kanunu’na tabidir.” 2 Mart 1926
yılında çıkarılan “744 sayılı Kanun” ile (Vilayet ve Belediye Kanunu’na ek olarak
çıkarılmıştır) belediye sınırlarının nereden geçeceği tespit edilmiştir.525

Yine bu yıllarda yapılan diğer bir önemli düzenleme, 1926 tarihinde çıkarılan “831
sayılı Sular Kanunu” dur. Kanun ile şehir ve kasabalarda kamu ihtiyacını temine mahsus
suların idaresi vakfa veya kime ait olursa olsun belediyelere bırakılmıştır. Ayrıca gerçek ve
tüzel kişilere ait su kaynaklarının kamulaştırılması hakkı belediyelere tanınmıştır. Sular
Kanunu’nun en önemli boyutu, mahalli hizmetlerin görülmesinde vakıfların rolünün
azaltılmasına yönelik bir adım olmasıdır. Gerçekten de Cumhuriyet’in ilk döneminde de
belediyeler ve vakıf idareleri arasında mahalli hizmetlerin yürütülmesi konusunda
sürmekte olan görev ve yetki çatışmasını, Cumhuriyet yönetimi belediyeler lehine
çözmüştür. Bu dönemde halk sağlığı ile yakından ilgili olan veterinerlik hizmetleri de
belediyelere verilmiştir. 526

1930-1944 yılları arasında Ankara deneyimi ile şekillenen bu dönem “Cumhuriyet


belediyeciliğinin laboratuvarı” olmuştur. Nitekim bu dönem Belediye Kanunu dahil tüm
belediye mevzuatının denenerek geliştirilip, yaygınlaştırıldığı ve özgün çözümlerin
arandığı, “Cumhuriyet belediyeciliğinin kuruluş dönemi” olmuştur.527

Bu yıllarda Türkiye’de “tek parti rejimi” hakimdir. Dönemin belediyeciliğini


etkileyen en önemli gelişmelerden birisi “devletçilik ilkesi”528 dir. Bu ilkenin
benimsenmesi ile daha önce özel sektörce yürütülen pek çok mahalli kamu hizmeti

524
Fethi AYTAÇ, “Belediye Kanunu’nun Oluşumu, Uygulanması ve Değişiklikler”, Türk Belediyeciliğinde
60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi
Metropol İmar A.Ş ve IULA-EMME Yayını Ankara,1990 s. 90
525
Adalet Bayramoğlu ALADA, “Türk Belediyeciliğine Kronolojik Yaklaşım (1930-1990)”, Türk
Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara
Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990, s.120
526
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k.,35-36
527
a.g.k., s.25
528
1923 yılında yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde, ulusal sermayenin oluşturabilmesi için özel girişimciliğe
öncelik verileceği bildirilmiş ve özel girişim teşvik edilmiş; devletin iktisadi kalkınmayı sağlamak için
özendirici ve düzenleyici olması kararlaştırılmıştır. Ancak iç etmenler yanında Sovyetler Birliği’ndeki planlı
sanayileşme ve 1929 Ekonomik bunalımı ardından gelen II. Dünya Savaşı gibi dış etmenler ülkemiz
devletçiliğini etkileyen gelişmeler olmuştur; Ancak iç etmenler ile dış etmenlerin etkisi göreli olarak
karşılaştırıldığında iç etmenlerin daha ağırlıklı olduğu söylenebilir; Bkz: KEPENEK, a.g.k., s.20; Muhittin
GÜL, “Atatürk ve Sanayileşme”, G.Ü. İ.İ.B.F Dergisi, Cilt8 Sayı 2, 1994, s.84; İlhan TEKELİ, Selim
İLKİN, Uygulamaya geçerken Türkiye’de Devletçiliğin Oluşumu, ODTÜ İ.İ.B.F Yayını, Yayın No:39,
Türkiye Belgesel İktisat Tarihi Serisi No:3, Ankara, 1982

164
belediyelerin tekeline bırakılmıştır.529 Belediyelere devredilen bu hizmetlerden; sağlık,
elektrik, imar planlama gibi pek çok hizmet ise zamanla belediyelerden merkezi yönetime
devredilmiştir. Bunda öncelikle para ve kaynak yetersizliği etkili olurken, diğer taraftan da
merkezi idarenin gereği gibi bakanlıklar düzeyinde örgütlenemediği bu dönemde,
belediyelere verilen bu görevlerin önemli bir bölümünün daha sonra kurulan bakanlıklara
ve merkezi idare kuruluşlarına devredilmek istenmesi de etkili olmuştur.530

3 Nisan 1930 tarih ve 1580 sayılı Belediye Kanunu, 1877’de çıkartılan, 53 yıl
yürürlükte kalmış olan Vilayet Belediye Kanunu ile Dersaadet Belediye Kanunu ve ek
tadilleriyle, 1924 tarihli Ankara Şehremaneti Kanunu’nu, 1 Eylül 1930 gününden itibaren
yürürlükten kaldırmıştır. “Bu tarihe kadar tüzel kişiliğe sahip olmayan belediyeler bu
kanunla tüzel kişilik kazanmışlardır”531

1580 sayılı Belediye Kanunu ile belediyelerin hizmet kapsamının genişlediği


görülmektedir. Mahalli ihtiyaçların hemen hepsi belediyelere yüklenmiştir. Belediyelerin
görevleri genel bir ifade ile belirlenmeyip çok detaylı bir şekilde kanunun 15’inci
maddesinde (77 madde halinde) teker teker sayılmıştır. Bununla birlikte belediyelerin
görevleri gelirlerine göre; mecburi ve isteğe bağlı olarak ayrıma tabi tutulmuş; ancak
paranın değerindeki büyük değişiklikler zamanla bu ayrımı anlamsız kılmıştır.532 Kanun ile
belediyelerin görev alanı çok geniş tutulmasına rağmen, belediyelere çok az gelir
sağlanabilmiştir. Bu durum yeni gelir kaynaklarını gerekli kılmış bu nedenle yeni
düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur. Fakat gerek ekonomik buhran (1929), gerekse siyasi
birtakım gelişmeler nedeniyle gerekli düzenlemeler başarısız olmuştur.533

Özel sektör tarafından görülen çoğu mahalli hizmetlerin tek parti rejiminin yaşandığı
bu dönemde belediyelere devredilmeye çalışılmasına rağmen, Belediye Kanunu ile
belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine imkan sağlanmış olması bu noktada önemli
olmaktadır. Kanunun, “Belediyelerin Hakları, Salahiyet ve İmtiyazları” başlıklı 19’uncu

529
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k.,45-46
530
Ceyhan MUMCU-Halil ÜNLÜ, “İdare Hukuku Açısından Belediye Kanunu”, Türk Belediyeciliğinde
60.yıl Uluslar arası Sempozyum-Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990), Ankara Büyükşehir
Belediyesi Metropol İmar A.Ş ve IULA-EMME Yayını Ankara,1990 s. 117
531
a.g.k., s.87
532
ÇİTÇİ, a.g.k., s.66
533
Kentlerin altyapı hizmetlerinde belediyelere yardımcı olmak üzere 1 Haziran 1933 tarih ve 2301 sayılı
Kanun’la Belediyeler Bankası; planlama ve projelendirme aşamasında belediyelere teknik destek verebilmek
amacıyla 7 Haziran 1935 tarih ve 2763 sayılı Kanun’la Belediyeler İmar Heyeti kurulmuştur. Ancak bu iki
kurumda, 1945 yılında çıkarılan 4759 sayılı Kanun ile teknik hizmetlerin üretilmesi ve finansmanı
konularında yardımcı bir kuruluş olarak, İller Bankası bünyesinde birleştirilmiştir. Bkz:ANKARA
BELEDİYESİ, a.g.k., s.65-67

165
maddesi, kentsel hizmetlerin yürütülmesini belediyelerin hakkı olarak görmekte,
belediyelerin bu hizmetleri doğrudan yürütebilecekleri gibi şirket kurarak ya da belirli
hizmetleri belli bir süreyi aşmamak üzere imtiyaz olarak verebileceklerini öngörmektedir.
Kanunun ilgili maddesine göre; belediyeler kanunda kendilerine verilen görevleri yerine
getirdikten sonra belde halkının medeni ve müşterek ihtiyaçlarından olmak üzere her türlü
sınai ve ticari teşebbüs ve faaliyetlerde bulunabileceklerdi.534 Ancak uygulamada,
belirtildiği gibi Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ideolojik anlayışı belediyelerin
uygulamalarına damgasını vurmuş; pek çok hizmetin üretimi “belediyeleştirilmiş”535tir.

Hükümet öncelikle imtiyazlı şirketleri kamulaştırarak Nafia Bakanlığı’na bağlamış,


daha sonrada bu şirketler ilgili belediyelere devredilmiştir. Bu döneme özgü olarak,
“Belediyeleştirme Hareketi” adını taşıyan bu uygulamalar başladığında Nafia
Bakanlığı’nın elinde su, havagazı elektrik, tramvay ve rıhtım şirketleri bulunmaktadır.536
Bununla birlikte Bakanlığa bağlanan bu şirketlerin belediyelere devrinde 4325 sayılı
Kanun’un gerekçesinde belirtildiği gibi; “…doğrudan doğruya belediyeler tarafından diğer
beledi hizmetler gibi ifası şeklinden ziyade, tamamen bu işlerle meşgul olacak hükmi
şahsiyeti haiz bir müessese”537 tarafından yürütülmesi öngörülmüştür. Hükümetin bu
şirketleri belediyelere devrederken böyle bir yol izlemesinde, bu kuruluşların kaynaklarının
korunmasının amaçlandığı ifade edilmektedir.538

1945-1960 döneminde, bütün dünya ülkeleri gibi ülkemizi de etkileyen savaş


koşulları ile birlikte iki temel faktör belediyecilikte etkili olmuştur. Bunlardan birincisi
kentleşmenin bu dönemde başlayıp ivme kazanması; ikincisi de tek partili siyasi yaşamdan
çok partili siyasi düzene geçilmesidir.539

Hızlı kentleşme ile artan kentsel nüfusun zorunlu kıldığı imar girişimleri ile bu
dönemde belediyelerin imar ve arsa ile ilgili görevlerinde artış meydana gelmiştir.

534
ERYILMAZ, a.g.m., s.87
535
Söz konusu terim o dönemin belediyecilik literatürüne aittir.
536
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.70
537
Bu müesseselerin ilki, 27 Mart 1933 tarih ve 2226 sayılı Kanun’la kurulan İstanbul Belediyesi’ne bağlı
İstanbul Sular İdaresi’dir. 16 Haziran 1939 tarih ve 3645 sayılı Kanun İle İETT kurularak İstanbul’daki
Elektrik, Tramvay ve Tünel Tesisleri ile İşletmeleri bu kuruluşa devredilmiştir. 1941’de Adana Elektrik
Müessesi; Ankara Elektrik, Havagazı İşletmesi Müessesi kurulmuş; 594 sayılı karar ile 1949’da bu kuruluşa
otobüs işletmesinin de eklenmesiyle Ankara EGO Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bkz:ANKARA
BELEDİYESİ, a.g.k., s.43 1949’da İzmir Tramvay ve Elektrik İşletmeleri ve İzmir Suları İmtiyazının devri
ile ESHOT ve Ankara Sular İdaresi kurulmuştur. Bkz: ERYILMAZ, a.g.m.,s. 47
538
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.72
539
Cevat GERAY, “Belediyelerin Hızlı Kentleşmeye Yenik Düştüğü Dönem”(1946-1960), Türk
Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara
Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990, s.217

166
Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinin öncesinde başlatılan bu yöndeki yasal
düzenlemelerin, Demokrat Parti iktidarı ile birlikte hız kazandığı görülmektedir.540
Belediyelerin imar ve arsa ile ilgili görevlerini düzenlemek amacı ile yapılmış olan bu
yasal düzenlemeler belediyeler için son derece önem arz eden düzenlemeler olmuştur.

1948’de yapılan belediyeler açısından önemli bir yasal düzenleme, “5237 sayılı
Belediye Gelirleri Kanunu” dur. Belediye Kanunu’nun çıkarılmasından 18 yıl sonra
çıkarılan bu kanun, “ilk derli toplu belediye gelirleri kanunu olup 30 yıldan fazla
yürürlükte kalmıştır.” Kanun belediye gelirlerini düzenlemekle beraber, belediyeler ihtiyaç
duydukları kaynakları hiçbir zaman kontrol edememişler ve merkezi hükümete bağımlı
olmuşlarıdır. Bu nedenle de, belediyeler sürekli borçlanma yolunu tercih etmiş; zaman
içerisinde, belediyeler lehine mali reformlar yapmak yerine belediyelerin borçlarını
devletin üstlenmesi ya da ertelenmesi yoluna gidilmiştir.541

1950-1960 yılları arasında iktidara gelen Demokrat Parti Dönemi’nde ülkemizde özel
sektörün gelişmesi, Anadolu’da ticaret ve sanayi burjuvazisinin doğması için çaba
gösterilen bir dönemdir. Bu dönemde merkezi hükümetin liberal anlayışı belediyelere de
yansımış, belediye hizmetlerinin yürütülmesinde özel sektörden yararlanma yoluna
gidilmiştir. Bazı belediye hizmetlerinin özel sektöre ihale edilmesi teşvik edilmiştir.542

1960 Askeri Harekatı’nın ardından çıkarılan 1961 Anayasası’nın 116’ncı maddesi;


“müşterek mahalli ihtiyaçları karşılayan, karar organları halk tarafından seçilen kamu
tüzel kişileri” şeklinde tanımlayarak il, belediye ve köy şeklinde sınıflandırmaya tabi
tuttuğu mahalli idarelere, yine aynı maddesinde “görevleri ile orantılı gelir kaynakları”
sağlanacağını hükme bağlamıştır. Bu bakımdan 1961 Anayasası ile yerel yönetimlere
gerek “kamu tüzel kişiliği” tanınması, gerekse “görevleri ile orantılı kaynak sağlanması”
esasının getirmesiyle önceki anayasalara göre yenilikçi bir yaklaşım oluşturulmaya
çalışılmıştır. Ancak anayasanın meydana getirdiği anayasal çerçevenin uygulamaya
yasalarla ne kadar yansıdığı şüphelidir.543

Anayasanın ilgili maddesine dayanılarak çıkarılan 1963 tarih ve “307 sayılı Kanun”
ile 1580 sayılı Kanun’un birçok maddesinde değişiklik yapılmıştır. Bu kanun ile emlak

540
a.g.k., 217-218
541
M. Ali GÖKAÇTI, Dünyada ve Türkiye’de Belediyecilik, Ozan Yayıncılık, İstanbul, 1996, s. 140-143
542
KÖKSAL, ag.k. s.129
543
Özban ALTABAN, “1960-1973 Dönemi Belediyeciliğine Genel Bakış” Türk Belediyeciliğinde 60.yıl
Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi
Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990, s.317-318

167
vergileri ve diğer kaynaklarla, belediyelerin gelirleri artırılmaya çalışılmıştır.544 Ancak bu
dönemde de belediye gelirleri artırılamamış; belediyelerin mali açıdan zayıfladıkları
görülmektedir. Bunda ise; Anayasa Mahkemesi’nin yapılan itirazlar sonucu bazı belediye
gelirlerini iptal etmesi; merkezi hükümetlerin belediyelerin gelir kaynaklarının bir kısmını
ellerinden alarak, kendilerine gelir kaynağı haline getirmeleri; 1960 sonrası gelişen
sendikal hareket ile işçi ve memur haklarındaki yükselme sonucu bunlara ödenen
ücretlerdeki artış gibi temel gelişmelerin etkili olduğunu söylemek mümkündür.545

1961 Anayasası’nın 41’inci maddesi ile “Planlı Kalkınma” anlayışı benimsenmiş;


129’uncu maddesi ile kalkınma planlarını yapma görevi “Devlet Planlama Teşkilatı” na
verilmiştir. Dolayısıyla Anayasa’nın benimsediği sosyal devlet görüşü içerisinde, devletin
sorumlu tuttuğu çeşitli işlevlerin, merkezi ve yerinden yönetim arasında paylaşımı yerine,
merkezi yönetimin daha güçlü olarak ön plana çıkarıldığı ve toplumun temel politikalarının
belirleyici ve uygulayıcısı olarak merkezi yönetimin görüldüğü anlaşılmaktadır.546 Yine
belediyelerin imar planlama görevlerinde de merkezin ağırlığı artırılmıştır.547 Bununla
birlikte 1950-1960 dönemi içerisinde hükümetlerin ve belediye başkanlarının aynı partiden
olması eğilimi 1960-1970 dönemi içerisinde de devam ederek, bir anlamda belediyelerin
merkezi iktidarın tamamlayıcısı durumuna gelmesine neden olurken, bu durum özellikle
büyük kentlerin belediyelerinin, kentlerin günlük yaşamlarında daha aktif rol oynamalarını
ve sorumluluk almalarını geciktirmiştir.548

Bu yıllarda ileri teknoloji ve büyük sermaye gerektiren kimi belediye hizmetleri


belediyelerden alınarak merkezi düzeyde ihtisaslaşmış bazı kuruluşlara (TEK, YSE, DSİ
gibi) verilmiştir. 1970 yılında 1312 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Kanunu’na göre TEK,
belediyelerin elektrik hizmetlerine ilişkin tesislerini devralmaya ve işletmeye yetkili
kılınmıştır. Böylece 1930 tarihli 1580 sayılı Belediye Kanunu ile yerel yönetimlere
verilmiş olan görevlerin bir kısmı daha ellerinden alınmış oldu.549

544
Cengiz AKIN, “Belediye Yönetimine İlişkin Bazı Kanunlarda Yapılan Düzenlemeler ve Anayasa
Yargısının Yerel Demokrasiye Katkısı”, TİD Yıl 69, Sayı 416, Eylül 1997 s-30
545
GÖKAÇTI, a.g.k., 152-153
546
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s. 184
547
Bakanlar Kurulu’nun 20 Temmuz 1965 gün ve 6/4970 sayılı kararı ile İstanbul, Ankara, İzmir kentlerinin
nazım planlarını hazırlama çalışmalarını yürütmek üzere İmar ve İskan Bakanlığı’nca Nazım Plan Büroları
kurulmuş; 1966 yılında 710 sayılı Kanun’la belediyelerin imarla ilgili konularda teftiş ve denetim yetkileri
Bakanlığı’na devredilmiş; 1972 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Bakanlıklar arası İmar Koordinasyon
Kurulu oluşturulmuştur. Bkz: Kemal GÖRMEZ, Yerel Demokrasi ve Türkiye-Yerel Yönetim ve
Belediyeler, Vadi Yayınları, Ankara, 2.baskı, 1997, s. 137
548
Korel GÖYMEN, Türkiye’de Kent Yönetimi, Boyut Yayınları, 1997, s.23
549
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s. 218

168
Diğer taraftan 1960-1973 yılları büyüyen kentler etrafında, belediye sınırları
dışarısında çok sayıda küçük belediyelerin oluştuğu (1961 yılında 998 olan belediye sayısı,
1973’de 1623’e yükselmiştir); kent sorunlarının önemli boyutlarda çoğalmış olduğu ve
büyük kentlerin metropolleşme sürecine girmiş olduğu bir dönemdir. Dolayısıyla giderek
karmaşıklaşan sorunlar karşısında tek başlarına yetersiz kalmaya başlayan belediye
yönetimleri “birlikler”550 oluşturmaya başlamışlardır.551

1973 yerel seçimlerinde Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerin belediye
yönetimlerinde sosyal demokrat partiler söz sahibi olmuş; böylece ilk kez merkezi
yönetimle yerel yönetimlerin farklı partilerin denetiminde olması ile birlikte bu tarihe
kadar ortaya çıkmayan merkezi-yerel yönetim çelişkisi, Türkiye’nin siyasal gündemindeki
yerini bütün ağırlığı ile almıştır.552 Dolayısıyla merkezi yönetimin yerel yönetimlerine
bakış açısının bu dönemde değişmediğini aksine yerel yönetimler üzerindeki baskılarının
daha da artmış olduğunu söylemek mümkündür.

Bu durum, 1973-1978 dönemi için hazırlanan III. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da
gözlemlenebilmektedir. Öyle ki kısa zamanda olsa görev yapan bir “Yerel Yönetimler
Bakanlığı” bile kurulmuştur. Bakanlığın vesayetten öte belediyeleri “teftiş” bile ettiği,553
böylece merkeziyetçi bir rol üstlendiği ifade edilmektedir.

Bu dönemde artan ekonomik ve toplumsal sorunlarla baş edebilmek için yerel


yönetimler ise, kendilerine yeni kaynaklar yaratmaya çalışmışlar, kısıtlı kaynakları en etkin
şekilde kullanabilmeyi planlamışlar ve kent halkının “katılım”ının554 yerel yönetim

550
Özellikle Yerel Yönetim Bakanlığı’nın birlik kurulmasına destek vermesi ile 1978’den sonra dikkate
değer belediye birlikleri kurulmuştur. Örneğin; Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği (Mayıs 1978-91
belediye üye) Karadeniz Belediyeler Birliği (Temmuz 1978-88 üye) Ege Belediyeler Birliği (Kasım (1998-
71üye) Bkz. Muzaffer AKALIN,“Yasa Dışı Belediye Birlikleri”,İller Belediyeler Dergisi, Mayıs 1980, S.
415, s.129-134
551
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.224
552
Yiğit GÜLÖKSÜZ, İlhan TEKELİ, “1973-1980 Dönemi ve 1980 Sonrası Dönem Belediyeciliği”, Türk
Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara
Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990, s.373-374
553
GÖRMEZ, a.g.k., s.136
554
1970’li yıllarda benimsenen yönetime katılma uygulamasını günümüzde yasal düzenlemelerle vurgu
yapılan yönetişim kavramı ile karıştırmamak gerekir. Yönetişim kavramının herkes tarafından kabul gören
net bir tanımı bulunmamakla birlikte yönetişim her türlü ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunu çözebilmek
amacıyla devlet-sivil toplum örgütleri-özel sektör işbirliğine dayalı bir yapı olarak kullanılmaktadır.
Toplumcu belediyecilikte ise yönetime katılımı sağlamak amacıyla başvurulan en önemli araçlardan biri
belediye meclislerinde işçi ve emekçilerin sayısını arttırmak olmuştur.

169
demokrasisi için şart olduğunu anlamışlardır.555 Bütün bu çözüm arayışları ise daha
önceden hiç duyulamamış olan bir kavramla ifade edilmiştir: “Toplumcu Belediyecilik”556

Bu anlayış ile 1973-1977 yılları arasında belediyeler gereksinim duydukları malları


ve hizmetleri doğrudan üretmeye başlamışlar, belediye sınırları içerisinde yer alan yolları
asfaltlayabilmek amacıyla asfalt fabrikaları kurmuşlar, halka ucuz ekmek sağlayabilmek
için ekmek fabrikaları açmışlar ve yine halkın temel ihtiyaçlarından biri olan toplu ulaşım
konusunda önemli adımlar atmışlardır. Belediyelerin üstlendikleri bu sorumluluklar içinde
en önemlilerinden birisi de artan gecekondulaşmanın önüne geçebilmek amacıyla
başlatılan konut projeleridir. Dolayısıyla bu dönem yaşanan gelişmeler belediyeciliğe iki
yeni ilke getirmiştir; bunlardan birincisi “kaynak yaratıcılığı”, ikincisi de “üreticilik”tir 557
Dolayısıyla “Toplumcu Belediyecilik” anlayışı ile birçok mahalli hizmetin belediyeler
tarafından yerine getirilmesine özen gösterilmiş olsa da, belediyeler özelleştirme
uygulamalarına gitmemiş; ülkemizde ancak 1980’li yıllardan itibaren belediye
hizmetlerinin özelleştirilmesi çalışmaları ve bu alandaki uygulamalar hız kazanmıştır.558

3.1.3 1980 Sonrası Gelişmeler

Ülkemizde 1980’li yıllar belediyelerimizin başta ekonomik olmak üzere önemli


yapısal değişikliklere uğradığı yıllar olmuştur. Nitekim 12 Eylül 1980 Askeri Harekatı’nın
hemen sonrasında belediyelerin mali ıslahına ilişkin iki önemli düzenleme yapılmıştır.
Öyle ki zaman içerisinde değişikliğe uğramakla birlikte bu düzenlemeler bugün halen
belediyelerimizin mali yapısını belirlemektedir.

Yıllar yılı gelir yetersizliğinden önemli ölçüde şikayetçi olan belediyelerin mali
açıdan rahata kavuşmasını sağlamış olan bu düzenlemelerden ilki; 02.02.1981 tarihinde
kabul olunup 01.03.1981 tarihinde yürürlüğe giren “2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun”559; diğeri

555
Korel GÖYMEN,“Türk Belediyeciliğinde Ankara Örneği:1973-1980 Dönemi İçinde, Ankara Büyükşehir
Belediyesi”,Türk Belediyeciliğinde Yol Bildiri ve Tartışmaları,IULA-EMME, Maya Matbaacılık, 1990,
s.396
556
1970-1980 dönemine damgasını vuran bu belediyecilik anlayışı çeşitli kaynaklarda “demokratik
belediyecilik” veya “yeni belediyecilik” gibi farklı adlarla da anılmaktadır.
557
GÜLÖKSÜZ, TEKELİ, a.g.m., s.374-375
558
KÖKSAL, a.g.k., s.130
559
Kanun ile genel bütçe vergi gelirlerinden %9,25 oranında pay verilmesi öngörülmüştür. Yıllar içerisinde
değişiklik gösteren bu oran 1986-1992 yılları arası %8,55; 1994-1995 arası %7,55; 1995-2001 yılları arası
%9,25 olarak uygulanabilmiştir. 2002 yılında tekrar %6’ya düşen bu oran 2007 yılı içinde %6 olarak
uygulanmaktadır. Ayrıca 2002 yılından itibaren bu paylardan fonlara aktarma yapılması uygulamasına son
verilmiştir. Fonlardan yapılan yardımların yerini ilgili bakanlık bütçelerine konulan ödenekler almıştır.

170
5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nu yürürlükten kaldırarak 26.5.1981 tarihinde
yürürlüğe giren “2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu”dur. Ancak bu düzenlemelerle
sağlanan rahatlığın belediyeler tarafından ne ölçüde rasyonellikle kullanılabildiği
tartışmalıdır.560

Son otuz yıldır yaşanmakta olan hızlı kentleşme ile büyük kentlerde özel yönetimler
oluşturulması yolunda duyulan gereksinmeye bir yanıt olarak 1982 Anayasası’nın 127’inci
maddesi üçüncü fıkrasında yer alan; “Kanun büyük yerleşim yerleri için özel yönetim
biçimleri getirebilir” hükmü ile büyükşehir yönetimlerinin oluşturulması engeli ortadan
kaldırılmış; geleneksel belediye sistemimize “Büyükşehir Belediye”561 modeli
eklenmiştir.562

Ülkemizde 1980 yılından itibaren belediye hizmetlerinin özelleştirme konusundaki


düşünce ve girişimler, bu yılların başından itibaren yaşanmaya başlanan birtakım
gelişmelerin etkisi ile yoğunluk kazanmıştır.

Bu dönemde belediye hizmetlerinde özelleştirme uygulamaları öncelikle dünyada


yaşanan birtakım gelişmelerin etkisi ile diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de yoğunluk
kazanmıştır. Bu yıllarda özellikle ABD ve İngiltere gibi bazı ülkelerin öncülük ettikleri
kamu kesimini (devleti) küçültme ve özelleştirme düşüncesi ve politikası, ikili ilişkiler ya
da uluslararası finans kuruluşları (IMF ve Dünya Bankası563 gibi) yoluyla diğer ülkelere
başarıyla aktarılmış ve benimsetilmiştir. Bu gelişme belediyelerin de ekonomik yaşamdaki
doğrudan etkilerinin azaltılmasını gerektirmiştir. Yine Doğu ülkelerindeki gelişmelerin
dünya kamuoyunda sosyalizmin çökmekte olduğu, bu ideolojinin misyonunun son bulduğu
biçiminde yansıtılmış; bu çerçevede, belediyelerin yatırımcı, işletmeci ve denetleyici
rollerinin en aza indirilmesi yönündeki eğilimler ve uygulamalar güçlenmiştir.564

560
NADAROĞLU, Mahalli İdareler, s.203
561
Anayasa’nın ilgili maddesi hükmüne dayanılarak 27.06.1984 tarih ve 3030 sayılı Büyükşehir
Belediyesinin Yönetimi Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki
Kanun kabul edilmiştir.
562
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, a.g.k., s.278
563
IMF (Uluslar arası Para Fonu) ve Dünya Bankası 1944 yılında, İkinci Dünya Savaşı sonrası zor durumda
olan ülkelere yardım için bir Bretton Woods kuruluşu olarak kurulmuşlardır. IMF ülkelerin ödeme açıklarını
kapamak üzere mali sektör ve programlara kısa vadeli borç veren bir kuruluş olarak; Dünya Bankası ise savaş
sonrası ülkelerin imar ve kalkınma planlarına yardım etmek, yatırımları teşvik etmek, maddi sektör ve
projelere uzun vadeli kredi vererek uluslar arası ticaretin dengeli gelişimi sağlamak amacıyla kurulmuştur;
http://wikipedia.org.tr 08.07.2006
564
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.403

171
Nitekim bu yıllardan başlamak üzere ülkemizde de Dünya Bankası565 finasmanı ile
“Çukurova Kentsel Gelişme Projesi” (1987); “İzmir Su Temini ve Kanalizasyon
Projesi” (1987); “İstanbul Su Temini ve Kanalizasyon Projesi” (1987); “Ankara
Kanalizasyon Projesi” (1989); “Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi” (1993);
“Antalya Su ve Çevre Sağlığı Projesi” (1995); “Çeşme ve Alaçatı Su Temini ve
Kanalizasyon Projesi” (1998) gibi belediyelerin alt yapısına yönelik projeler hayata
geçirilmeye başlanmıştır.566 Projelerle birlikte belediyelerimizde özelleştirme
uygulamalarına başlanmıştır. Nitekim Adana ve Bursa’da ileriki bölümde görüleceği üzere
ilk özelleştirme uygulamaları bu projeler çerçevesinde başlamıştır.

Bu projelere benzer bir proje olan “Belediye Hizmetleri Projesi (Municipal


Services Project)” , ise çok yakın bir zamanda; 8 Şubat 2006 tarihinde Dünya Bankası ile
İller Bankası-Hazine Müsteşarlığı arasında imzalanan anlaşmalarla hayata geçirilmiş
bulunmaktadır.567

Proje, Avrupa Birliği yönergeleri ile aynı düzeyde kaliteli belediye hizmetleri
sunmayı planlayan ülkemizin bu amaca ulaşabilmek için mevcut altyapıyı geliştirmek ve
kaliteli hizmetlerin sunulması için uygun düzenlemelerin yapılmasına yönelik yerel
düzeyde ve yüksek oranda yatırımların yapılabilmesi ve sürdürülebilmesi amacını
taşımaktadır. Bu amaca yönelik proje kapsamında yer alan belediyelerde568; çevresel

565
Türkiye’nin Dünya Bankası ile yaptığı anlaşmalar üç kademelidir. İlk kademe anlaşmalar makro
ekonomik politikalar ve bütün sosyo-ekonomik yapıyı dönüştürmeye yönelik genel nitelikteki anlaşmalar ve
bunlar sonucu verilen yapısal uyum kredileri (SAL-Structural Adjustment Loan); ikinci kademedeki
anlaşmalar tarım, enerji ve mali sektör gibi bir sektörü dönüştürmeyi amaçlayan anlaşmalar ve bunun sonucu
verilen kredilerde sektörel uyarlama (SECAL-Sectöral Adjustment Loan) kredileridir. Üçüncü kademedeki
anlaşmalar ise SAL ve SECAL’leri yaşama geçirme ve destekleme amacını taşıyan konu hedefli proje kredisi
anlaşmalarıdır; Birgül Ayman GÜLER, Yeni Sağ ve Devletin Değişimi: Yapısal Uyarlama Politikaları,
TODAİE Yayını, Ankara,1996, s.79-96
566
Örnekler: Cukurova Urban Development Project (120 milyon $) 5/21/1987; Izmir Water Supply &
Sewerage Project (184 milyon $) 5/21/1987; Istanbul Water Supply & Sewerage Project (218 milyon $)
12/01/1987; Ankara Sewerage Project (173 milyon $) 12/21/1989; Bursa Water & Sanitation Project (129
milyon $) 3/11/1993; Antalya Water Supply & Sanitation Project (100 milyon$) 5/25/1995;Cesme-Alacati
Water Supply & Sewerage Project (13.1 milyon $) 4/14/1998; http://www.worlbank.org 18.07.2006 (Siteden
1950 yılından itibaren her bir ülke için açılan kredilerle ilgili özet bilgilere ulaşmak mümkündür.)
567
Çalışmalar 29 Ekim 2000 tarihinde Dünya Bankası Heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi ile başlamış; Hazine
Müsteşarlığı’nca Ülke Yardım Stratejisi (CAS FY04–06) kapsamında çalışmaların değerlendirilebileceği
belirtilmiş; proje ile belediyelerin su, atık su ve katı atık projelerinde kullandırılmak üzere 200 Milyon ABD
Doları tutarında bir kredi sağlanması gündeme gelmiştir. İller Bankası, proje talebi ve ikraz kabiliyeti olan
belediyeleri saptamış, görüşlerini almış; ilk etapta 29 belediye belirlenmiş ardından bu sayı 16’ya inmiştir.
Projenin teknik hazırlık çalışmalarında kullanılmak üzere, Japon Hükümeti tarafından 500.000 ABD doları
tutarında bir hibe sağlanmasına ilişkin anlaşma 5 Mayıs 2004 tarihinde imzalanmış; yürürlüğe girmiştir.
Proje 23 Haziran 2005’te Bankalar Kurulu tarafından onaylanmış; Kredi Anlaşması ve Garanti anlaşması ise
8 Kasım 2006’ta imzalanmıştır. Kredi tutarı: 5 yıl geri ödemesiz, 17 yıl vadeli 212.9 milyon Euro olarak
belirlenmiştir Municipal Services Project ; http://www.worlbank.org 18.07.2006
568
Antalya, Mersin ve Samsun Büyükşehir Belediyeleri ile Çankırı, Bergama, Elbistan, Gümüşova-Düzce,
Ilıca, Kütahya, Muğla, Ödemiş, Polatlı, Serik Belediyeleri.

172
hizmetlerin desteklenmesi için proje ile su, atık su ve katı atıkların denetlenmesi
hizmetlerinin ve çevrenin kalitesini arttırmak için belediye altyapısının desteklemesi;
finansal pozisyonlarının güçlendirilmesi için gerekli araçların kullanılması, operasyonel
etkinliği arttırmayı ve bunlara ilişkin projelerin hazırlanması ve yürürlüğe konulması ve
projeyi yürütecek olan İller Bankası’nın kurumsal gücünün arttırılmasına ilişkin destek
sağlanmasına karar verilmiştir. Proje ile işlenen, atık suyun artışı, su kaybının azalması,
kanalizasyon bağlantılarının artması ve atıkların çevreye zarar vermeden yok edilmesi;
kullanılabilecek araçların operasyonel etkinliği ve finansal pozisyonlarının
geliştirilmesinin sağlanması ve dolayısıyla belediyelerin diğer birimlerinde ve İller
Bankası’nın yapısında gelişme sağlanması amaçlanmaktadır.569

Günümüzde meydana gelen bu gelişmelerin arkasında hiç şüphesiz ki 1980’li yıllarda


yaşanan başka gelişmelerin de etkisi de söz konusudur. Bu bağlamda 1980’li yıllarda
yaşanan ülke içindeki siyasi gelişmeler de belediye hizmetlerinde özelleştirme
uygulamalarına gidilmesinde büyük ölçüde etkili olmuştur.

Ülkemizde özelleştirmenin bir -hükümet politikası ve programı- haline gelmesi 1980


yılından sonra mümkün olabilmiştir. 1980’de “24 Ocak Kararları”570 ile başlayan
ekonomik politika değişiklikleri, 1983’ten sonra iktidara gelen ANAP Hükümeti571
tarafından güçlenerek sürdürülmüştür. Dolayısıyla seçimlerde anakentlerde dahil olmak
üzere belediyelerin büyük bir çoğunluğunda seçimleri kazanan ANAP Hükümeti’nin
merkezi düzeydeki özelleştirme politikaları ve uygulamaları kısa süre içerisinde
belediyeler düzeyinde de yaygınlık göstermiştir.572

Bir önceki dönemde kıt kaynaklarıyla daha çok hizmet verebilmek için üretici
belediyecilik ilkesini benimseyen Sosyal Demokrat Belediyelerin aksine 1980’lerden sonra
belediyeler kaynaklarını etkin kullanmak için özelleştirmeyi benimsemişlerdir. Ancak bu
dönem özelleştirme uygulamaları yapan belediyeler; örneğin bir taraftan ihalelerle
şirketlere iş yaptırırken diğer taraftan çok büyük sayıda makine-teçhizat alımına gitmeleri,

569
Municipal Services Project ; http://www.worlbank.org 18.07.2006
570
24 Ocak 1980’de alınan ekonomik kararları ile ülkemizde özelleştirme girişimlerinin ilk ciddi
uygulamaları başlatılmış; hedeflenen amaçlarla özelleştirmeye yeni bir bakış açısı getirilmiştir. Alınan
ekonomik kararların başlıca amaçlarını; ekonominin dış rekabete açılması, yabancı sermayenin
özendirilmesi, dış satımın arttırılması, ekonomide devlet sektörünün daraltılması, devlet müdahalelerinin
minimuma indirilmesi, özel kesimin sermaye birikiminin özendirilmesi ve desteklenmesi piyasa
mekanizmalarının özgürce işlemesinin sağlanması şeklinde ifade etmek mümkündür; Bkz.Tevfik ÇAVDAR,
Türkiye’de Liberalizm (1860-1990), İmge Kitapevi, Ankara, 1992, s.227-228
571
ANAP Hükümetinin 1983-1984 yılı iktisat politikası için Bkz. Ahmet KILIÇBAY, Türkiye Ekonomisi,
İş Bankası Yayınları, Ankara, 1991, s.175
572
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.403

173
ihale ettikleri hizmetlerin yeterli ölçüde denetimlerini yapamadıkları, özelleştirme
konusunda planlı ve yeterli teknik kadrolara sahip olamadıkları, birbirlerinden çok farklı
uygulamalara gitmeleri gibi noktalarda eleştirilmektedirler. Yine bu dönemde dış
borçlanma imkanları kısıtlanmaya başlayan belediyelerin yap-işlet-devret modeli yapmaya
çalıştıkları kimi uygulamaların (örnek olarak Üçüncü Boğaz Köprüsü573 ve Ankara
Metrosu gibi) başarısız olması da çeşitli eleştirilere neden olmuştur.574 Bunda
uygulamaların bu dönemde başlayarak hız kazanmış olması ya da “…örneğin yap-işlet-
devret gibi özelleştirmen modellerinin bu dönemde ülkemizde gerekli yasal düzenlemesi
yapılmamış olsa da uygulanmış.”575 olması etkili olmuştur diyebiliriz. Ancak bugün
baktığımızda da belediyelerimiz halen yeterli teknik kadroya sahip olamamaları ve yeterli
denetim yapamadıkları gibi noktalarda zaman zaman eleştirilmektedirler.

Bu dönemde ANAP hükümeti tarafından çıkarılan kanunlarla Cumhuriyet’in


kuruluşundan bu yana ilk kez alışılmışın dışında, özellikle belediye maliyesi ve imar
mevzuatında birtakım yetkiler merkezi idare organlarının ellerinden alınmış belediyelere
verilmiştir. Örneğin 1985 yılında çıkartılan “3194 sayılı yeni İmar Kanunu” ile imar ve
plan konularındaki pek çok yetki Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’ndan alınıp belediye
meclislerine devredilmiştir.576 Yine 22.11.1983 yılında “2960 sayılı Kanun” ile İstanbul
Boğazı’nın imarına ilişkin tüm yetkiler İstanbul Belediyesi ve ilgili ilçe belediyelere
devredilmiş; 01.06.1984 tarih ve “3009 sayılı Kanun” ile İSKİ İstanbul Büyükşehir
Belediyesi’ne bağlı, müstakil bütçeli ve tüzel kişiliği olan bir genel müdürlük haline
getirilmiştir.577

573
Bu yıllarda yapımı çeşitli tartışmalara neden olan Üçüncü Boğaz Köprüsü halen günümüzde tartışılan
konulardan birisidir. Şubat 2007 itibariyle 4 tane güzergah belirlenen Üçüncü Boğaz Köprüsünün yap-işlet-
devret modeli çerçevesinde yapımı için İtalyan, Fransız ve Çin Firmalarla için görüşmeler devam etmektedir.
(Bayındırlık ve İskan Bakanı Nafiz Özak’ın açıklamalarından , http://www.kadikoytimes.com 28 Şubat 2007
Çarşamba)
574
GÜLÖKSÜZ, TEKELİ, a.g.m., s.379
575
Eski Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Mustafa TAŞAR’ın 5 Haziran
2000 tarihinde Gaziantep’teki Sivil Toplum Örgütlerinin temsilcileriyle düzenlenen toplantıda yaptığı
konuşmadan alınmıştır: http://www.mustafatasar.gen.tr 20.07.2006 1980’li yıllarda Yap-İşlet-Devret modeli
için iki kanun çıkarılmıştır. Bunlardan bir tanesi 4.12.1984 tarih ve 3096 sayılı “Türkiye Elektrik Kurumu
Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında
Kanun” ve diğeri ise 28.5.1988 tarihli ve 3465 sayılı “Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların
Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun”
dur. Her iki yasa da YİD modelinin işleyişine olanak sağlayan, ancak sınırlı sektörel bazda kalıp, tüm
sektörleri genel anlamda kapsamayan yasalardır. YİD konusunda daha genel bir çerçevede uygulanabilecek
bir yasanın çıkarılabilmesi 1994 yılında gündeme gelmiş; 13.6.1994 tarihinde 3996 sayılı yasa çıkarılmıştır.
Erol İMRE, http://www.ydk.gov.tr/seminerler/turkiyede_yid_modeli.htm, 20.07.2006
576
NADAROĞLU, Mahalli İdareler a.g.k., s.203-204
577
ALADA, “Türk Belediyeciliğine Kronolojik Yaklaşım (1930-1990)”, s.140-141

174
Ülkemizde bu yıllarda belediyelerin özelleştirme uygulamalarında etkili olan bir
diğer husus ise ülkemizde yaşanan bu iki gelişme ile yakından ilgili olup; dış, iç, siyasal,
düşünsel ve pratik gelişmeler çerçevesinde farklı siyasi görüşlerdeki partiler arasında
belediyecilik ve kent yönetimi konularındaki görüş ayrılıklarının azalmasıdır.578 Bunun
sonucu olarak 25 Mart 1989 Genel Mahalli İdare Seçimlerinde, seçimi kazanan belediye
başkanları görevi devraldıkları farklı partiye mensup başkanların başlattıkları özelleştirme
girişimlerini genellikle sürdürmüşlerdir.

1990’lı yıllara gelindiğinde ise Türkiye’nin birikmiş problemleri ve geçirmiş olduğu


seçim ekonomisi dönemi, ekonomiyi yeni ve ciddi sıkıntılarla karşı karşıya getirmiştir. Bu
bağlamda hükümetin 5 Nisan 1994 tarihi itibariyle açıkladığı ülkemiz tarihine “5 Nisan
Kararları” olarak geçen ekonomik paketin önemli bir bölümü özelleştirme konusunda
getirilen yeni hedeflerden oluşmuştur. Bir dizi fiyat ayarlaması, maaş, ücret dondurması
ve ilave vergi yükümlülükleri getirmiş olan kararlar, ülkemizde özelleştirme
uygulamalarında da yeni bir döneme girildiğinin işaretlerini vermiş; özellikle de KİT’lerin
özelleştirilmesi ile ilgili pek çok yeni düzenleme getirmiştir.579 Kararlar doğal olarak
belediyelerimizi de etkilemiştir. Türkiye’den belediyelerimizle ilgili uygulama örneklerine
yer verilen son bölümde de görüleceği üzere 5 Nisan Kararları nedeniyle ihtiyaç duyduğu
mali kaynakları ve özellikle insan gücünü temin etmekte sıkıntılar yaşayan
belediyelerimiz; örneğin bunlardan bir tanesi olan Trabzon Belediyesi, hizmet sunumu özel
sektöre devretme yoluna giderek içerisinde bulunduğu krizi atlatmaya çalışmıştır.

3.1.4 Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında


Kanun ile Mahalli İdarelerin Görevlerinde Yapılan Düzenlemeler

“İdari reform”580, diğer bir ifadeyle “kamu yönetiminde yeniden yapılanma”, II.
Dünya Savaşı sonrası ülkelerin özellikle hızlı bir biçimde kalkınmalarını sağlamak için
ortaya çıkan ve gelişen iktisadi kalkınma arayışları ile yaygın kanaatin aksine sadece az
gelişmiş ülkelerde değil bütün dünya ülkelerinde kabul görmüş; ülke yönetimlerinin

578
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.403-404
579
Muhammet AKDİŞ, http://makdis.pamukkale.edu.tr/mak17.htm, 01.07.2006
580
İdari Reform Danışma Kurulu, idari reformu “kamu kuruluşlarının amaçlarında, görevlerinde, görevlerin
bölünüşünde, teşkilât yapısında, personel sisteminde, kaynaklarında ve bunların kullanılış biçiminde,
metotlarında, mevzuatında, haberleşme ve halkla ilişkiler sisteminde mevcut aksaklıkları, bozuklukları ve
eksiklikleri düzeltmek amacını güden kısa ve uzun vadeli, geçici ve sürekli nitelikteki düzenlemelerin tümü”
olarak tanımlamaktadır; TODAİE, İdarenin Yeniden Düzenlenmesi Öneriler ve İlkeler, İdari Reform
Danışma Kurulu Raporu, TODAİE Yayını No: 123, Ankara, 1972, s. 7.

175
literatürlerinde yer almaya başlamıştır.581 Az gelişmiş ülkelerde yönetimde reform süreci
1945-1980 dönemi ve 1980 sonrası çalışmaları olarak kategorize edilmiş; birinci döneme
idari reform dönemi, ikinci döneme yapısal uyarlanma dönemi denilmiştir.582

Ülkemizde de “kamu yönetimi reformu” ve kamu yönetiminin önemli bir parçası


olarak “yerel yönetimler reformu” isteği sürekli olarak dile getirilip tartışılmaktadır. Beş
Yıllık Kalkınma Planları ve bütün hükümet programlarında yerel yönetimlerin yeniden
yapılandırılması temel amaçlar arasında sayılmaktadır. Ancak reform ile ilgili pek çok
araştırma, model önerileri ve en önemlisi de yasal düzenleme çabalarına karşın yerel
yönetim sistemimiz yeniden yapılandırılamamış; her yeni hükümet konu ile ilgili bir tasarı
hazırlamış ancak bu tasarılar çeşitli nedenlerden ötürü bir türlü hayata geçirilmemiştir.
Ülkemizde söz konusu bu reform çalışmaları, planlı dönem öncesi başlamakla birlikte daha
çok planlı dönem sonrasında kapsamlı çalışmalar gerçekleştirilmiştir.583 Nitekim yapılan
reform ve reform çalışmaları, Cumhuriyet’in kuruluşundan planlı döneme kadar daha çok
gereksinimler ortaya çıktıkça başvurulan gelişigüzel çalışmalar olmuş; planlı döneme geçiş
ile birlikte yönetimde reform konusu kalkınma planları ile birlikte ele alınmaya
başlanmıştır.584

Planlı dönemle birlikte ise idari reform girişimleri altında yerel yönetimlere de
yönelik düzenlemeler hız kazanmıştır. Ancak bu düzenlemelerle yapısal bir dönüşüm
amaçlamaktan daha çok, yasa ve mevzuat değişikliği gerçekleştirilmiştir.585 Bu
düzenlemeler içerisinde; “MEHTAP Projesi” (1962), “İç Düzen Projesi” (1967-1971),
“İdarenin Yeniden Düzenlenmesi İlke ve Öneriler” (1971), “Yerel Yönetim Bakanlığı”
(1978), “KAYA Projesi” (1991) yer almaktadır.586 Bu düzenlemelerin yapıldığı yıllarda
yine Bakanlar Kurulu kararı ile görevlendirilen “İdareyi ve İdari Metotları Yeniden
Düzenleme Komisyonu”nun (1966) ve “Danışma Kurulu”nun (1971) çalışmaları, 1988
yılında -bazı maddelerine çekince koyularak imzalanan- “Avrupa Yerel Yönetimler

581
Burhan AYKAÇ, “Türkiye’de İdari Reform Hareketlerinin Eleştirel Bir Tahlili”, GÜ İİBF Dergisi, C.5,
S.2, Şubat 2003, s.154
582
Birgül Ayman GÜLER, “Yeni Sağ ve Devletin Değişimi”, s. 48
583
Mehmet AKTEL, Dilek MEMİŞOĞLU, “Yerel Yönetim Reformlarının Başarısızlık Nedenleri”,
(Edt.Hüseyin Özgür, Muhammet Kösecik) Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar-I Reform, Birinci
Basım, Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül 2005, s.27
584
Ali ACAR, İsmail SEVİNÇ, “1980 sonrası Türk Kamu Yönetimin Merkez Örgütünde Yapılan Reform
Çalışmaları” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl 2005, Sayı 13
585
Veysel ATASOY, Türkiye’de Mahalli İdarelerin Yapısı ve Yeniden Düzenlenmesi, Türk Dünyası
Araştırmalar Vakfı Yayını, İstanbul, 1992, s.197
586
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset ,s.413- 433

176
Özerklik Şartı”587 yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması hususundaki önemli
gelişmelerdir.588 Bu yıllarda gelişmelere paralel nitelikte İçişleri ve Maliye Bakanlıklarınca
ayrı ayrı birtakım yasa tasarıları hazırlanmıştır.589 Bu çalışmalara yerel yönetimlerin
yeniden yapılandırılması konusunda “TÜSİAD”ın model önerisi ile “Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı ve IULA-EMME”nin ortak çalışmaları sonucunda ortaya koymuş oldukları çok
sayıda kitap ve raporu içeren çalışma590 ve bunlar gibi çeşitli kuruluşlarca yapılmış olan
diğer çalışmaları da eklemek gerekir.591

Ülkemizde özellikle 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren yerel yönetimlere


yönelik yeniden yapılanma çalışmaları belirtildiği gibi hız kazanmıştır. Değişik zamanlarda
(1996-2003 yılları arasında) farklı hükümetlerce pek çok yasa tasarısı hazırlanmıştır.
Ancak bu tasarıların hiçbiri çeşitli nedenlerle TBMM Genel Kurulu’na gelmeyi
başaramamış dolayısıyla hayata geçirilememişlerdir.

Nitekim bu durum Avrupa Komisyonu’nun 8 Kasım 2000 tarihinde Türkiye için


yayınlamış olduğu Düzenli İlerleme Raporu’nda592 da yer almaktadır. Raporda593;
“bölgesel ve yerel yönetim düzeyinde özel bir değişim olmamıştır. Merkezi idarenin yerel
yönetim üzerindeki denetimi güçlü olmaya devam etmektedir. Daha fazla
desantralizasyonu amaçlayan ve halen Bakanlıklar arasında tartışılan, yerel yönetim yasa
tasarısı henüz kabul edilmemiştir.” denilmekte; Bununla birlikte raporda yine yerel
yönetimlerle ilgili şu tespitlere yer verilmektedir;594

587
Avrupa Konseyi’nin 1985 yılında kabul ettiği Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerellik ilkesinin
açıkça yer aldığı ilk yasal Avrupa Birliği metnidir Bkz. Muhammet KÖSECİK, “Avrupa Birliği’nin
Bütünleşmesi Sürecinde Yerel Yönetimler”, (Edt. Bekir Parlak, Hüseyin Özgür) Avrupa Birliği İle
Bütünleşme Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, Alfa Yayınları, İstanbul, 2002, s.7
588
Mustafa ÖKMEN, “Yerel Yönetimlerde Yeniden Düzenleme Girişimleri ve Son Reform Tasarıları
Üzerine Bir Değerlendirme”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Celal Bayar Üniversitesi İİBF Yayını, Yıl
2003, C. 10, S.1, s. 118-139
589
Bu tasarılar; Belediye, Belediye Gelirleri, İl Özel Yönetimleri, Emlak, Mali (Akçal) Denkleştirme, Köy,
Özel İdareler Maliyesi Reformu, Belediye Vergi, Resim ve Cezaları gibi tasarılardır Bkz. KELEŞ, Yerinden
Yönetim ve Siyaset, s.415
590
TÜSİAD, Yerel Yönetimler, Sorunlar, Çözümler, TÜSİAD Yayını, İstanbul, 1992; TOKİ ve IULA-
EMME, Türkiye’de Yerel Yönetim Sisteminin Geliştirilmesi, TOKİ ve IULA-EMME Ortak Yayını,
İstanbul, 1993
591
ÖKMEN, a.g.m., 125; KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset,s. 439-448
592
Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Üzerine Avrupa Komisyon’un Düzenli Raporu 2000,
http://abgs.gov.tr 05.02.2007
593
Rapor Avrupa Birliği’nin ülkemiz yerel yönetimlerini ilk kez değerlendirdiği rapordur. Avrupa Birliği ile
ilgili üyelik sürecine ilişkin rapor, ulusal program ve katılım ortaklığı belgelerinde yer alan ülkemiz yerel
yönetim ile ilgili düzenlemeler ve söz konusu düzenlemelerin yerel yönetim yapımız üzerine etkileri
konusunda ayrıntılı bilgi için Bkz. Muhammet KÖSECİK, “Avrupa Birliği’ne Üyelik Sürecinin Türkiye’nin
Yerel Yönetim Yapısına Etkileri”, (Edt. Hüseyin ÖZGÜR, Muhammet KÖSECİK) Yerel Yönetimler
Üzerine Güncel Yazılar II, Nobel Yayınevi, Ankara, 2007, 28.Bölüm
594
Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Üzerine Avrupa Komisyon’un Düzenli Raporu 2000, s 12, 59-60

177
“Topluluk çevre mevzuatının iç hukuka uyarlanması konusunda henüz ilerleme
yoktur; atık yönetimi en sorunlu alanlardan biridir (evsel atıkların %93’ü kontrol
edilmeyen atık); su kaynakları ve içme suyu mevzuatı Topluluk müktesebatıyla uyumlu
değildir; endüstriyel kirlilik kontrolü ve risk yönetimini düzenleyen yasa tasarısı
yasalaşmayı beklemektedir; doğa koruma mevzuatının da Topluluk müktesebatına
uyarlanması gerekmektedir; kimyasallar ve nükleer güvenlik alanında müktesebata tam
olarak uygunluk yoktur; çevre sorunları ve Topluluğun çevre konusundaki öncelikleri
konusunda toplumda genel bir bilgi eksikliği vardır; belediyeler, Topluluğun çevre
politikasına hazırlık çalışmalarını, özellikle eğitim konusunda, hızlandırmalıdır”

Avrupa Konseyi tarafından 2001 yılında hazırlanan “Katılım Ortaklığı Belgesi” nde
yer alan kısa ve orta vadeli hedeflere bakıldığında, yerel yönetimleri doğrundan
ilgilendirmemekle birlikte “İdari ve Adli Kapasitenin Güçlendirilmesi” ve “Bölgesel
Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” başlıkları altında olmak üzere iki başlık
altında bir takım hedeflerin yer aldığı söylenebilir.595

Buna göre; “İdari ve adli kapasitenin güçlendirilmesi” başlığı altında uzun vadeli
hedefler arasında; “topluluk politikalarının verimli yönetimini sağlamak üzere kamu
yönetimi modernizasyonunun tamamlanması” ve “bölgesel gelişmeden sorumlu
operasyonel yapıların bölgesel düzeyde kurulması ve mevcut idari yapıların
güçlendirilmesi” yer almaktadır. “Bölgesel politika ve yapısal unsurların eşgüdümü” alt
başlığı ile yer alan kısımlarda, kısa vadede;

a) Topluluk kurallarına uygun olarak bir NUTS (istatistik amaçlarla bölgesel


birimler) sınıflandırmasının hazırlanması,

b) Etkin ve bölgesel politika geliştirilmesi için bir strateji benimsenmesi,

c) Türkiye’nin planlama sürecinde proje seçimi bakımından bölgesel politika


kriterleri oluşturulmasına başlanması,

orta vadede de ise; “ülke içi farklılıkları en aza indirmek amacıyla, ekonomik ve sosyal
dayanışmayı sağlamak için bir ulusal politikanın geliştirilmesi” hedefleri yer almaktadır.
Yine çevre başlığı altında (orta vadede) ilgili hedefler olarak, çerçeve mevzuat, yatay
mevzuat, doğal çevrenin korunması, su kalitesi ve atık yönetimi ile ilgili mevzuata özel bir
önem vermek suretiyle müktesebatın uygulanması; bir atık yönetimi stratejisinin
uygulanması yerel yönetimler açısından öne çıkan hedefler olmaktadır.

595
KÖSECİK, “Avrupa Birliği’ne Üyelik Sürecinin Türkiye’nin Yerel Yönetim Yapısına Etkileri” 28.Bölüm

178
Buna karşılık ülkemiz tarafından, 2001 yılında “Türkiye’nin Avrupa Birliği
Müktesabatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı”596 hazırlanmıştır.
Programda, yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması ile ilgili olarak yer alan yapılması
öngörülen hukuki ve kurumsal düzenlemeler; programın “Bölgesel Politika” başlığı altında
yer alan “Mahalli idareler” başlıklı kısmında; “VIII Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da
belirtildiği gibi”597;

- Merkezi idare ile yerel yönetimlerin koordinasyonu artırılacak, görev ve yetki


dağılımı ile yerel yönetimlerin mali ve personel yapısı yeniden düzenlenecektir,

- Yerel yönetimlerin düzenli gelir kaynaklarına sahip olması sağlanacaktır,

- Belediye modelleri yeniden düzenlenecek, il ve ilçe belediyelerinin kurulmasına


ilişkin kriterler yasal olarak belirlenecektir,

- Yerel yönetimlerin dış kaynaklı proje kaynaklarından faydalanması yasal bir


çerçeve ile düzenlenecek, İller Bankası’nın görevleri yeniden
şekillendirilecektir,

- Yerel yönetim birlikleri ve şirketleri yeniden düzenlenecek, kentsel rantların


vergilendirilmesine yönelik yasal düzenleme yapılacaktır,

- Halkın yerel yönetimlere katılımı artırılacaktır şeklinde olmuştur.

Ulusal Program, bölgesel politikaya ilişkin yerel yönetimlerin görevlerini ise şöyle
belirtmektedir;598

a) Bölgesel gelişmeye ilişkin faaliyetlerin planlanması ve uygulanması,

b) Bölgesel bazda girişimcilik faaliyetlerinde liderlik rolü ve

c) Kalkınma faaliyetleri konusunda gerekli bilginin sağlanması.

Programda “kalkınma planında da ortaya konulan bu çerçeve ve mevcut adaylık


süreci kapsamında çeşitli yasal düzenlemelerin yürürlüğe konulmaya çalışıldığı; halen
TBMM’de yerel yönetimleri doğrudan ilgilendiren yasa tasarılarının olduğu” belirtilmiştir.

596
“AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı” 19 Mart 2001 tarihinde Bakanlar
Kurulu tarafından kabul edilerek 24 Mart 2001 tarih ve 24352 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede
yayımlanmıştır. 14 Nisan 2003 tarihinde AB Konseyi tarafından kabul edilen yeni Katılım Ortaklığı
Belgesine paralel olarak Ulusal Program revize edilmiş ve 23 Haziran 2003 tarihinde Bakanlar Kurulu
tarafından kabul edilerek 24 Temmuz 2003 tarih ve 25178 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır:
http://www.dpt.gov.tr/abigm/tabi/uprog/uprog.htm, 05.02.2007
597
AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 2001, Cilt 1, s. 345-346
http://www.dpt.gov.tr/abigm, 08.02.2007
598
a.g.k, s.341

179
“Kanun tasarılarının yürürlüğe girmesiyle, yerel yönetimlerin hizmet üretimindeki
etkinlikleri ve kaynakların akılcı kullanımı artırılarak kamu hizmetlerinin yerinden
karşılanacağı, ayrıca söz konusu düzenlemelerle de halkın ortak yerel ihtiyaçlarını
karşılayacak kamu hizmetlerinin mahalli idarelerce yürütülmesinin sağlanması ve yerel
yönetimlerin görevlerinin gerektirdiği gelir yapısına kavuşmasıyla, bu hizmetlere
verimlilik ve hız kazandırılacağı” belirtilmiştir.599

Programda belediyelere yönelik değinilen noktalar ise600;

“Son yıllarda sayılarında önemli artışlar gözlenen belediyelerin, etkin ve verimli bir
yapıya kavuşturulmamış olmasından kaynaklanan sorunlar bulunmakta olduğu ve bu
belediyelerde yatırımlara kaynak bulunmasından başlayarak, bunların projelendirilmesi,
ihale edilmesi ve yatırımların izlenmesinin başlıca sorunlar olduğudur. “Ayrıca bütçe
büyüklüğü itibariyle belediyelerin yerel yönetimler bütçesi içerisinde %85 oranında
büyüklüğe sahip olduğu (il özel idareleri %14, köyler %1); ancak 1983-1998 yılları
arasında, dönem ortalaması olarak gelirlerinin %6’sı kadar fazla harcama yaptıkları (aynı
dönem içerisinde il özel idarelerinin gelirlerinin %15’ni harcayamamalarına karşılık)”
şeklinde olmuştur.

Programın bölgesel politika kısmında yer alan bu düzenlemeler dışında; çevre başlığı
altında yer alan ve yerel yönetimlerin sorumluluk alanına giren değerlendirmeler ve
politika hedefleri önemli yer tutmaktadır. Söz konusu hedefler kapsamında çevre
konularında ülkemiz yerel yönetimlerinin görevleri ile ilgili olarak yapılması hedeflenen
düzenlemeler belirtilmiştir. Söz konusu düzenlemeler belediyelerimize pek çok yeni
görevler yüklemektedir.

2003 yılı Ulusal Programı’nın yayımlanmasına kadar Avrupa Birliği tarafından


hazırlanan 2001 İlerleme raporu, 2002 yılı İlerleme raporu ve 2003 yılı Katılım Ortaklığı
Belgesi’nde yerel yönetimlerimizi ilgilendiren dikkat çekici hususlar yine bölgesel politika
ve çevre başlıkları altında yer almaktadır. Buna göre;601

2001 yılı İlerleme Raporu’nda, bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu


ile ilgili hedeflerle ilgili olarak bölgesel politika alanında henüz herhangi bir gelişme
sağlanmadığı; çevre alanında da önemli sayılacak mevzuat uyumu sağlanamadığı;
mevzuatın müktesebata uyumlaştırılması gerektiği; bu konuda Çevre Bakanlığı’nın genel

599
a.g.k., s.346
600
a.g.k., s.345
601
KÖSECİK, “Avrupa Birliği’ne Üyelik Sürecinin Türkiye’nin Yerel Yönetim Yapısına Etkileri” 28.bölüm

180
sorumlu olduğu; çevre politikalarının uygulanmasında; çevre koruma tedbirlerinin
uygulanmasında, çevre alt yapısının oluşturulmasında, kentsel atıkların toplanmasında ve
ortadan kaldırılmasında ve arazi kullanımı planlamasında, kendilerine önemli görevler
düşen -belediyelerin- çevre politikasının uygulanması alanındaki eğitime ilişkin olarak
güçlendirilmesinin gerektiği öne çıkan değerlendirmelerdir.

Raporda ayrıca Türkiye’de kamu yönetiminin işleyişinde yaygın olarak görülen


yolsuzluk ve ağır işleyen bürokrasiye değinilmiş; hükümetin 2001 Yılı Ekonomik
Programı’ndaki iyi yönetişimi güçlendirme ve yolsuzlukla mücadele etme, kamu
sektöründeki kaynak tahsislerinde şeffaflığı ve hesap verebilirliği sağlama gibi tedbirlerine
dikkat çekilmiştir.

Benzer şekilde tespitler 2002 yılı İlerleme Raporu’nda da yer almaktadır. Raporda
sadece bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu ile ilgili olarak, Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenen istatistiki bölge birimlerinin (NUTS), Türkiye’nin bölge
istatistiklerinin Avrupa’daki diğer bölgelerin istatistikleri ile uyumlu olmalarına doğru
atılan ilk büyük adım olduğu, NUTS bölgelerinin belirlenmesi dışında bölgesel gelişme
alanında bir ilerleme olmadığı belirtilmektedir. Ayrıca rapora göre, kamu yönetimi
alanında kamu yönetimi ve personeli kalitesini iyileştirmek üzere çaba gösterildiği; eylem
planı çerçevesinde kamu personeli ve yöneticileri için etik kuralların öngörüldüğü bu
gelişmelerin şeffaflığı artırarak yolsuzluğu engelleyici etki yapacağı belirtilmiştir.

19 Mayıs 2003 tarihinde AB Konseyi tarafından kabul edilen Katılım Ortaklığı


Belgesi’nde ise“Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” ile ilgili olan kısa
vadeli hedefler;

a) Ulusal Kalkınma Planı ve NUTS 2 düzeyinde bölgesel kalkınma planları


hazırlanması suretiyle, bölgesel farklılıkları azaltmayı amaçlayan bir ulusal
ekonomik ve sosyal uyum politikasının geliştirilmesi,

b) Başlık altındaki müktesebatın uygulanmasını kolaylaştıracak yasal çerçevenin


kabul edilmesi,

c) Bölgelere yönelik kamu yatırımlarına ilişkin öncelik kriterlerini ortaya koyan


çok yıllı bütçeleme usullerinin oluşturulması,

d) Bölgesel kalkınmayı yürütecek idari yapıların güçlendirilmesidir.

181
“Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” alanında uzun vadeli hedef
olarak “bölgesel kalkınma planlarını uygulamak üzere, NUTS 2 düzeyinde bölge
birimlerinin kurulması” yer almaktadır.

Çevre konusunda, kısa vadeli hedefler arasında yer alan “Çerçeve mevzuata, çevre
alanındaki uluslararası sözleşmelere ve doğa koruma, su kalitesi, Entegre Kirlilik Önleme-
Kontrol ve atık yönetimi konusundaki düzenlemelere ilişkin müktesebatın iç hukuka
aktarılmasına ve uygulanmasına başlanması” yerel yönetimlerin sorumluluk alanına giren
hedeflerdir.

2003 yılı, “Türkiye’nin Avrupa Birliği Müktesabatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye


Ulusal Programı”602 ile belirtilen gelişmeler çerçevesinde 2001 yılı programı revize
edilmiştir. Dolayısıyla 2003 yılı programı her konuda olduğu gibi yerel yönetimlerin
yapılandırılması konusunda da daha ayrıntılı bir şekilde açıklamalara yer verilmiş olan bir
program olmuştur.
Programın “Ekonomik Kriteler” başlığı altında yer alan “İdari Refom” kısmında yer
alan “Kamu Yönetişiminin Güçlendirilmesi” başlığı altında kamu yönetimi ve yerel
yönetimler alanında yapılan yenilikler özetlenmektedir.603;
“Dünyada ve ülkemizde yaşanan hızlı ve çok yönlü değişim süreçleriyle halkımızın
artan ve çeşitlenen talepleri, özellikle bürokratik yapılar ve yönetim anlayışımızda köklü
bir yeniden yapılanmayı gündeme getirmiş olduğu belirtilmiş; “58’inci ve 59’uncu
Hükümetlerin benimsediği Acil Eylem Planında ayrıntılı bir şekilde ortaya konan, takvime
bağlanan ve sorumlulukları netleştirilen kamu yönetimi reformunun ise, etkinliğin
artırılması ve demokratikleşme eksenine oturmakta olduğu” ifade edilmiştir.
Merkezi ve yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılmasına ilişkin değerlendirmelerin
yer aldığı ilgili kısımda “yerel yönetimler reformu” na yönelik olarak604;
“Ağır bir merkezi vesayet ve yetersiz yerel kaynaklar ile çalışan yerel yönetimlerin,
ülkemizin de imzalayarak taraf olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uygun
olarak yeniden yapılandırılması öngörülmektedir. Bu kapsamda yerel yönetimlerin yetki ve
görevleri tadadi olarak sayılmak yerine, merkezi idarenin görev ve fonksiyonları
belirlenecek, geriye kalan her türlü mahalli ve müşterek nitelikli görev ve hizmetler yerel
yönetimlerin uhdesine verilecektir. Yapılacak reformlar sonrasında yerel yönetimler;

602
Türkiye’nin Avrupa Birliği Müktesabatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 2003,
http://www.abgs.gov.tr/indextr.html , 08.02.2007
603
a.g.k., s.17
604
a.g.k., s.17

182
merkezi idarenin belirleyeceği ilke ve standartlara, ulusal ve bölgesel planlara uygun
olarak, mahalli ve müşterek nitelikli ihtiyaçların karşılanması konularında kendi
kararlarını alan, kaynaklarını oluşturan, projelerini uygulayan ve vatandaşların
denetimine açık çağdaş idari birimler olarak yeniden yapılandırılacaktır.”
değerlendirilmesi yapılmıştır.
Programda, merkezi idare ve yerel yönetim reformu çalışmaları ile uyumlu olarak,
“Devlet Personel Rejimi reformu” yapılacağı; kamu iç mali denetim sisteminin Avrupa
Birliği ve uluslararası standartlara uyumunu gerçekleştirmek amacıyla “Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanun Tasarısı”nın yasalaşmak üzere olduğu; kamu kuruluşlarında
stratejik planlama ve performansa dayalı bütçeleme sisteminin getirileceği; ifade
edilmiştir. Bununla birlikte yine yerel yönetimlerimizi de ilgilendirmek üzere, kamu
hizmetinden yararlananların bilgi edinme hakkını kullanmasına ilişkin esas ve usulleri
belirlemek amacıyla “Bilgi Edinme Yasa Tasarısı” nın yasalaşmak üzere olduğu; kamu
yönetiminde saydamlığın artırılması ve yolsuzlukla mücadele kapsamında kamu
görevlilerinin uyacakları mesleki ve etik ilke ve kuralları belirleyen bir düzenlemenin
yapıldığı ve Başbakanlık tarafından konu ile ilgili “kanun tasarısı taslağı” hazırlanmış
olduğu ve yakında yasalaşmasının beklendiği belirtilmiştir. Yine bilgi teknolojisindeki
gelişmelere paralel olarak kamu hizmetlerini vatandaşın ayağına götürmek, bu hizmetlerde
kırtasiyeciliği önlemek, şeffaflığı ve hızlılığı sağlamak üzere; “e-Dönüşüm Türkiye
Projesi”nin çalışmalarına başlanıldığı ifade edilmiştir.605
Yine “Bölgesel Kalkınma Ajansları” ile ilgili olarak kaynakların merkezden dağılımı
ile bugüne kadar bir yandan gereksiz ve verimsiz yatırımların yapılması yoluyla israf
edildiği; aynı zamanda bölgeler arasında ve iller arasında gelişmişlik farklılıklarının
artmasına da yol açmış olduğu belirtilmiş; kaynakların yerinde ve daha etkin kullanılması,
aynı bölge içindeki iller arası gelişmişlik farklılıklarının azaltılması ve “yerel yönetimlerin
güçlendirilmesini” sağlamak amacıyla AB normlarına uygun olarak ülkemiz için
tanımlanmış olan İstatistiki Bölge Birimleri (NUTS) dikkate alınarak alt bölge düzeyinde
yeni hizmet bölgeleri ve birimlerinin oluşturulacağı belirtilmiştir.606
İlgili kısımda “Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma” başlığı altında; “Sosyal hizmet ve
yardım sağlayan kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler, özel sektör ve gönüllü
kuruluşlar arasında işbirliği geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Sosyal koruma bilgi
sisteminin oluşturulması, böylelikle sosyal yardım ve hizmetlerden yararlanacak kişilerin

605
a.g.k., s.17-18
606
a.g.k., s.17-18

183
objektif şekilde belirlenmesi ve uygulama sonuçlarının izlenmesi hedeflenmektedir.”
denilmiştir.607
Bununla birlikte programın; malların serbest dolaşımı, enerji, tüketicinin korunması
ve sağlığı, adalet ve içişleri, kişilerin serbest dolaşımı başlıkları altında da yerel
yönetimlerin özellikle de belediyelerin yapması gereken yükümlülüklerine yer verilmiştir.
Buna göre özellikle de belediyelerimizin görev ve sorumlulukları artmaktadır.
Programın söz konusu ilgili kısmında; yerel yönetimlerimizle ilgili düzenlemelerin de
yer aldığı oldukça kapsamlı düzenlemelerden birisi olan, çalışmanın bu kısmında konu
başlığı meydana getiren “Kamu Yönetimi Temel Kanunu” ile ilgili olarak;
“Kamu hizmetlerinin etkin, şeffaf ve katılımcı bir şekilde sunulması için gerekli yasal
ve kurumsal ortamın oluşturulmasına dönük olarak kapsamlı bir kamu yönetimi reformu
gerçekleştirilecektir. İlk aşamada, kamu yönetiminde uyulacak temel ilkeleri ortaya koyan
ve özellikle -merkezi idare ile yerel yönetimler arasındaki görev, yetki ve kaynak dağılımını
netleştiren bir çerçeve kanun- çıkarılacaktır. İkinci aşamada, Devlette Genel Kurumsal
Gözden Geçirme çalışmalarının sağlayacağı veriler de değerlendirilerek ilgili bütün kamu
kurum ve kuruluşlarının kuruluş kanunları gözden geçirilecektir. Yapılacak olan yerel
yönetim reformunun mali disiplini bozmaması için gereken tedbirler alınacaktır.” şeklinde
bir değerlendirme yapılmıştır.608
Ulusal Programın, “Müktesabatın Uygulanmasına Yönelik İdari Kapasite” başlıklı
beşinci bölümünde yer alan “Kamu Yönetimi Reform Tasarısı” başlığı altında ise kamu
yönetimi ve yerel yönetimler alanında gerçekleştirilmeye çalışılan reformların içeriği ve
amacı ile AB’ye üyelik sürecinde söz konusu reformların önemi ifade edilmiştir. Buna
göre;609
AB müktesebatının etkin biçimde uygulanabilmesi için gerekli idari kapasitenin
oluşturulmasında en önemli hususun kamu yönetimi olduğu; AB’nin kamu yönetimi
konusunda her hangi bir model ya da yapı öngörmediği, üye devletlerin kendi devlet
gelenekleri, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel özellikleri çerçevesinde farklı kamu
yönetimi sistemleri benimsedikleri belirtilmiş; üye devletlerin kamu yönetimi
sistemlerindeki farklılıkları belli ilkeler çerçevesinde ortak bir zemine oturmakta olduğu,
dolayısıyla AB içerisinde kamu yönetiminin önceden tanımlanmış örgütsel yapılar yerine
temel değerler ve prensipler ışığında şekillendiği vurgulanmıştır. Buna göre önemli olanın

607
a.g.k., s.23
608
a.g.k., s.17
609
a.g.k., s.787-788

184
“bu temel ilkeler çerçevesinde AB müktesebatının etkin ve verimli bir biçimde
uygulanması” olduğunun altı çizilmiş; Avrupa Komisyonu’nun 25 Temmuz 2001 tarihinde
yayımladığı “Avrupa Yönetişimi Üzerine Beyaz Kitap”, adlı dökümanına dayanılarak sözü
geçen temel ilkeler; “açıklık, katılım, hesap verebilirlik, etkinlik ve tutarlılık olarak
tanımlamıştır. Yine Avrupa Komisyonu tarafından bu temel değerlerin AB’de daha
demokratik bir yapılanma ve yönetim için zorunlu görüldüğü ifade edilerek, söz konusu
değerlerin sadece AB Üye Devletleri açısından değil küresel, ulusal, bölgesel ve yerel
olmak üzere yönetimin her aşamasında daha demokratik, etkin ve verimli bir yönetim
açısından da gerekli temel ilkeler olduğu vurgulanmıştır. AB müktesebatının etkin bir
biçimde uygulanmasında temel oluşturan bu değerler sisteminin, yerinden yönetime ağırlık
verdiğine işaret edilmiştir.
Başbakanlığın koordinasyonunda bakanlıklar arası bir çalışma grubu tarafından
hazırlıkları yürütülen “Kamu Yönetimi Reform Tasarısı”nın Türkiye açısından çok önemli
bir gelişme olduğu; Bakanlar Kurulu tarafından, 5 Nisan 2003 tarihli toplantısından sonra
kamuoyuna açıklanan “Reform Tasarısı”nın; “Kamu Yönetimi Temel Yasası”, “Mahalli
İdareler Yasası” ve “Kamu Personel Rejimi” olmak üzere üç yasa taslağından oluşmakta
olduğu belirtilmiş; Türk Kamu Yönetiminde gelişmiş ülkelerdeki sistemlere paralel olarak
köklü reformlar öngören söz konusu yasa taslaklarının Türkiye’de kamu yönetiminin
uluslararası değerler ve ilkeler doğrultusunda yeniden yapılandırılmasını hedeflemekte
olduğu ifade edilmiştir. Reform tasarılarının yerel yönetimler için ne anlama geldiği şu
şekilde belirtilmiştir;610
“Kamu yönetimi reform tasarısının en önemli boyutu; merkezi idare ile mahalli
idarelerin teşkilat, görev, yetki ve kaynak dağılımı açısından yeniden düzenlenmesidir.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesini hedefleyen reform tasarısı merkezi idarede toplanan
yetkilerin bir kısmının yerel yönetimlere devredilmesi yoluyla, hem daha demokratik, hem
de daha etkin bir kamu yönetimi sistemine geçilmesini öngörmektedir. Bu temel anlayış
4’üncü maddenin (c) fıkrasında, -kamu kurum ve kuruluşlarında görev, yetki ve
sorumluluk, hizmetten yararlananlara en uygun ve en yakın birime verilir- ifadesi ile dile
getirilmiştir. AB müktesebatının etkin ve verimli bir biçimde uygulanması için gerekli idari
yapılanma açısından çok önemli olan yerindenlik ilkesine paralel olan bu önemli adımın,
devletin vatandaşların istek ve ihtiyaçlarına daha hızlı ve etkin cevap vermesine zemin
hazırlaması beklenmektedir. Ayrıca, 4’üncü madde (d) fıkrasındaki -kamu hizmetleri ile

610
a.g.k.s.788

185
ilgili temel kararların alınmasında ilgili meslek kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının
görüş ve önerilerinden yararlanılır- ifadesinin de vurguladığı gibi reform tasarısı katılım
prensibini de güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda toplumun farklı kesimlerinin
yönetim sürecine katılımını gerçekleştirmeyi hedefleyen reform tasarısı Türkiye’deki kamu
yönetimi sistemini, AB sistemini şekillendiren prensipler ışığında yeniden
yapılandırmaktadır.”
Ulusal programda yer alan Kamu Yönetimi Reform Tasarısı’nın hayata geçirilerek
kapsamlı bir kamu yönetimi reformunun gerçekleştirilmesi taahhüdü kapsamında
yapılanlar, ABGS’nin izleme çizelgelerinde ekonomik kriterler başlığı altında şöyle
belirtilmektedir;611

Kamu Yönetimi Reformu kapsamında hazırlanan ve kamu yönetiminin temel ilke ve


esaslarını, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki görev, yetki ve sorumluluk
dağılımını ve merkezi yönetim teşkilatının yeniden yapılandırılmasını düzenleyen
15.7.2004 tarih ve “5227 sayılı Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandırılması Hakkında Kanun” TBBM’de kabul edilerek Cumhurbaşkanlığına
gönderilmiştir; ancak, söz konusu kanunun bazı maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından
yeniden görüşülmek üzere TBMM’ye iade edilmiştir612; Yerel Yönetimler Reformu
kapsamında hazırlanan “5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu” 23.7.2004, “5393
sayılı Belediye Kanunu” 13.7.2005, “5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu” 22.2.2005
tarihlerinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kamu Yönetimi Reformu kapsamında
ayrıca Mahalli İdare Birlikleri Hakkında Kanun (26.5.2005 tarihinde) yürürlüğe girmiştir.

Ülkemizde gerçekleştirilen en son ve en kapsamlı bu reform girişiminin en önemli


ayağını, “5227 sayılı Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun” oluşturmaktadır. Bu kanun ile devletin ve kamu yönetiminin toplumdaki
ve piyasadaki işlevleri yeniden tanımlanmakta; merkezi yönetimin görev alanları ve ölçeği
yeniden belirlenmekte merkezi- yerel yönetim ilişkileri yeniden düzenlenmektedir. Bu
çerçevede merkezi yönetimin sorumlulukları temel kamusal hizmet alanları ile yasada
sayılarak sınırlandırılırken yerel yönetimlerin görev alanları önemli ölçüde genişlemekte
ve bu birimler yerel düzeyde genel görevli haline gelmektedir. Ayrıca yetki, görev ve
sorumluluklar açısından merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında yaşanan bu yeni

611
2003 Ulusal Programı İzleme Çizelgeleri, http://www.abgs.gov.tr/indextr.html 08.02.2007
612
Önümüzdeki günlerde meclisin bu kanunla ilgili düzenleme yapması beklenmektedir.

186
yapılandırmada kamusal hizmetlerinin piyasa koşullarında ve piyasa aktörlerine
sundurulmasının da yolu açılmaktadır.613

Nitekim birinci maddesinde amacının; “katılımcı, saydam, hesap verebilir, insan hak
ve özgürlüklerini esas alan bir kamu yönetiminin oluşturulması; kamu hizmetlerinin adil,
süratli, kaliteli, etkili ve verimli bir şekilde yerine getirilmesi için merkezi idare ile mahalli
idarelerin görev, yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi; merkezi idare teşkilatının
yeniden yapılandırılması ve kamu hizmetlerine ilişkin temel ilke ve esasları düzenlemektir”
şeklinde belirtildiği kanunun 7’inci maddesinde ilk defa diğer düzenlemelerden farklı
olarak merkezi yönetimin yerine getirmekle sorumlu olduğu görevleri; “adalet, savunma,
güvenlik, istihbarat, dış ilişkiler ve dış politika, maliye, hazine, dış ticaret, gümrük
hizmetleri, millî eğitim diyanet..” gibi temel kamu hizmetleri ile sınırlandırılarak sayılmış;
buna karşılık kanunun 8’inci maddesinde; “mahalli müşterek ihtiyaçlara ilişkin her türlü
görev, yetki ve sorumluluklar ile hizmetler mahalli idareler tarafından yerine getirilir.”
denilerek belirtildiği gibi mahalli idareler yerel düzeyde genel görevli haline getirilmiştir.

Bununla birlikte aynı maddenin ikinci fıkrasında; “mahallî idarelerin görev, yetki ve
sorumluluk alanlarına giren hizmetleri, idarenin bütünlüğüne, kanunlarla belirlenen esas
ve usullere, kalkınma plânının ilke ve hedeflerine, kendi stratejilerine, amaç ve hedeflerine,
performans ölçütlerine uygun olarak yüreteceği” belirtilmiştir.

İlgili maddenin üçüncü ve son fıkrası hükmü ise aynen şu şekildedir; “mahalli
idarelerin kanunlarla verilen temel görev ve hizmetleri ciddi şekilde aksatması ve bu
durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini önemli ölçüde olumsuz etkilemesi durumunda,
aksamanın boyutu ile ölçülü olmak kaydıyla, ilgili merkezî idare kuruluşunun talebi
üzerine İçişleri Bakanlığı bu aksaklıkların giderilmesi için kanunlarda öngörülen
tedbirleri alır.”

Söz konusu fıkra hükmü, sorumluluklarını yerele devrederek aşırı yükten ve bütçe
açıklarından kurtulmayı uman merkezi yönetim için hizmetlerin aksaması durumunda yine
bu hizmetleri kendisinin görmesi gerekeceği bu durumun ise özellikle serbest piyasada
özel sektöre gördürülmesinin önü açılan sağlık ve sosyal hizmetler gibi alanlarda ileride
sorunlarla karşılaşılması mümkün olabileceği noktasında eleştirilmektedir.614

613
Hüseyin GÜL, “Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısına Ademi Merkezileşme-Küreselleşme
Dinamikleri ve Yönetimi Geliştirme Açılarından Bakış” (Edt. Hüseyin ÖZGÜR, Muhammet KÖSECİK)
Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I- Reform, Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül, 2005, s.39
614
GÜL, a.g.k., s.50

187
Bununla birlikte kanunun; “Merkezi İdarelerle Mahalli İdareler Arasındaki İlişkiler”
başlığını taşıyan 9’uncu maddesinde de yerel yönetimlerle ilgili önemli düzenlemeler yer
almaktadır. İlgili maddenin (a) fıkrasında; “merkezî idare tarafından yürütülmesi
öngörülen hizmetlerden il ve ilçelerde yapılması gerekenlerin, kanunlarda belirtilen
istisnalar dışında, valilik ve kaymakamlıklar tarafından gerçekleştirilmesi esastır”; (b)
fıkrasında;“merkezi idare, mahalli idarelerin sorumluluk alanlarına giren görev ve
hizmetler için mahallî düzeyde teşkilât kuramaz, doğrudan ihale ve harcama yapamaz.”;
(c) fıkrasında; “merkezî idarenin görevleri arasında sayılan hizmetlere ait yatırımlardan
ilgili bakanlıkça uygun görülenler, mahallî idareler eliyle de gerçekleştirilebilir. Bu
yatırımlara ait ödenekler, ilgili kuruluş tarafından o mahallî idare bütçesine aktarılır. Bu
ödenekler başka amaçla kullanılamaz.” (d) fıkrasında; “merkezî idare, desteklemek ve
geliştirmek istediği hizmetleri, proje bazında gerekli kaynaklarını ilgili mahallî idarelere
aktarmak suretiyle onlarla işbirliği içinde yürütebilir”(e) fıkrasında; “mahallî idareler,
yatırımlarını, yetkili organlarının kararıyla ve bedeli mukabilinde başka mahallî idarelere
veya merkezî idare kuruluşlarına yaptırabilir. Mahallî idareler, diğer kamu kurum ve
kuruluşları ile işbirliği içinde ortak yatırım yapabilir.” (f) fıkrasında ; “mahallî idarelerin
görev, yetki ve sorumluluk alanlarına giren konularda çıkarılacak tüzük, yönetmelik ve
benzeri düzenlemelerde, mahallî idarelerin yetkilerini kısıtlayıcı, mahallî hizmetleri
zayıflatıcı ve yerinden yönetim ilkesine aykırı hükümler konulamaz.” şeklinde yer alan
düzenlemelerle yine ilgili konularda merkezi yönetim sınırlandırılarak mahalli idareler
güçlendirilmeye çalışılmıştır.

Bu düzenlemelerle birlikte kanunun “Mali Kaynak Dağılımı” başlığını taşıyan


10’uncu maddesinde de; “mahalli idarelere yetki, görev ve sorumluluklarıyla orantılı gelir
kaynakları sağlanır. Mahalli idarelere genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından pay ayrılır.
Payların ayrılmasına, dağıtımına ve bu paylardan yapılacak kesintilere ilişkin usul ve
esaslar kanunla düzenlenir.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Dolayısıyla kanunun
ilgili maddesi ile yerel yönetimlerin gelirleri ile ilgili diğer düzenlemelerde yer alan –görev
ve sorumlulukları ile orantılı gelir kaynakları- düzenlemesinin bu kanununda da yer
aldığını görüyoruz. Yerel yönetimlerin gelirlerini düzenlenmesine ilişkin kanun tasarısı
yasalaşmayı beklemektedir.

Yine kanunda yapılan düzenlemelerden bir tanesi de denetim konusundadır.


KYTKT’nın merkezi idarenin genel yetkilerine ilişkin 6’ıncı maddesi ile denetime ayrılan
üçüncü bölümünde yer alan 39’uncu maddesinde ilke olarak “vesayet denetimi” nin

188
benimsendiği belirtilmektedir. Denetim, iç ve dış denetim olarak ikiye ayrılarak, hukuka
uygunluk, mali denetim ve performans denetimini kapsayacağı belirtilmektedir. Bu
bakımdan vesayet denetiminin, hukuka uygunluk, mali denetim ve performans kriterlerine
bağlanması, “yerindenlik denetimini” daha objektif hale getirme çabası olarak
değerlendirilebilir. Ancak bu noktada önemli bir husus performans kriterlerinin neler
olduğu ve nasıl uygulanacağının da açıkça belirtilmesi gerektiğidir.615

1980 sonrası ekonomik liberalizmle başlayıp siyasi liberalizmle devam eden ülkemiz
gelişmeleri tüm yansımaları ile bu yasada görülmekte; bir anlamda küreselleşme sürecinin
etkileri ve yenidünya düzeni algılamaları yasada yer almaktadır.616 Nitekim kanun ile
belirtildiği gibi kamusal hizmetlerin piyasa koşullarında ve piyasa aktörlerine
sundurulmasının da yolu açılmaktadır. Bu bağlamda kanunun “Merkezi İdarenin Genel
Yetkileri” başlığını taşıyan 6’ncı maddesi (d) fıkrası ile “Kamu Hizmetlerinin
Gördürülmesi” başlığını taşıyan 11’inci kamu kurumlarının meslek kuruluşları, sivil
toplum kuruluşları ve -özel sektörle- işbirliğine gidebileceğini hükme bağlamıştır. Bu
düzenleme de yine mahalli idarelerimizin (belediyelerimizin) hizmetleri yerine
getirmesinde önemli olmaktadır.

3.2 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi

3.2.1 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Hukuki Dayanakları

Anayasanın 128' inci maddesinde; “devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer


kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle görülür” hükmü yer almaktadır. Bu hükme dayanarak her kamu hizmetinin
memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceği sonucuna varmamak gerekmektedir.
Zira, söz konusu madde, genelde kamu hizmetinden değil devletin veya sair kamu tüzel
kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinden
söz etmektedir. Bu konuda dikkat edilecek diğer bir ayrım da “kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevler” ayrımıdır. Bu çerçevede kamu idarelerinin genel idare
esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirmediği asli ve

615
Yeşeren Eliçin ARIKAN, http://www.tusiad.org/yayin/gorus/58/8.pdf, 10.02.2007
616
AKTEL, MEMİŞOĞLU, a.g.m., s.32

189
sürekli olmayan görevler, bu kuralın dışında kalmaktadır. Başka bir ifade ile her kamu
hizmetinin mutlaka memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğine dair bir kural
söz konusu değildir.617

Bununla birlikte, yerleşik idare hukuku kavramları da, kamu hizmetlerinin, ilkeleri ve
kapsamı belirlendikten sonra özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine gördürülebilmesi
imkanını vermektedir. Aksi takdirde, örneğin devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin
inşaatlarının hiçbirini ihaleye çıkarmaları mümkün olmaz ve her türlü inşaat faaliyetlerini
bizzat yürütmeleri gerekirdi. Kaldı ki, anayasanın 128’inci maddesinin içinde yer aldığı
bölümün ortak başlığı “kamu hizmeti görevlileri ile ilgili hükümler” dir. Bu bölümdeki
bölümler kamu hizmetine ilişkin ilkeleri değil, bu hizmette kamu görevlilerinin yerini
belirlemek amacını taşımaktadır.618

Anayasasının 2’inci maddesinde yer alan “Sosyal Hukuk Devleti” ilkesi, merkezi ve
yerel idareyi, her vatandaş için gerektiğinde kendi imkanlarını kullanarak, belli bir asgari
sosyal refah standardı sağlamaya zorlamaktadır. Aynı zamanda, bu anlayış kamu
denetimini ve özel tekellerin sınırlandırılmasını da gerektirmektedir. Arıcak bu anayasal
ilke, merkezi ve mahalli idare hizmetlerinin özel kişi ve kuruluşlara devrini -bu durum
hizmetin standardını düşürmedikçe- engeller anlamına gelmemektedir. Bu nedenledir ki,
belediyelerin yerel kamu hizmetlerini belirli sözleşmelerle, şartnamelerde hükümleri yazılı
kurallar çerçevesinde özel hukuk kişi ve kuruluşlarına gördürmelerinde 1982 Anayasasına
aykırı bir cihet bulunmamaktadır.619

Kamu hizmetlerinin bizzat idare kuruluş ve kurumları eliyle, kamusal yönetim


biçimine göre yürütülmesi asıl ve olağan olandır. Ancak, kamu hizmetlerinden kamu
kudretine özgü olmayanlar ile özel yönetim biçimi ile gerçekleştirilmeye elverişli
bulunanlar, tüm sorumluluk ilgili idare üzerinde kalmak kaydıyla, idarenin sürekli gözetim
ve denetimi altında, belli yasal usullere göre özel teşebbüslere yaptırılabilir. Özel yönetim
biçimiyle yürütmeye elverişli olan kamu hizmetlerinin özel teşebbüse gördürülebilmesi ise
hususun kanunlarda öngörülmüş olmasına bağlıdır. Yürütme ve idare kendiliğinden bu
yolu seçemez ve dilediği hizmet yürütme yöntemini kullanamaz. Genellikle sınai ve ticari
nitelik taşıyan kamu hizmetleri ile özel, mali yanı ağırlıklı hizmetler yine kanunlarda

617
DPT, Mahalli Hizmetlerin Yerinden Karşılanması Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayın
No:2245, Ankara 1991, s.64
618
a.g.k., s.64-65
619
a.g.k., s.65

190
düzenlenmiş yetki, şekil ve usul kuralları uyarınca değişik statüler çerçevesinde özel kişi
ve kuruluşlara bırakılabilirler.620

Nitekim özelleştirmenin anayasal zemine oturtulmasını sağlamak üzere Anayasada


değişiklik yapılmış ve 13.8.1999 gün ve 4446 sayılı Kanun ile Anayasa’nın 47’inci
maddesinin başlığına “Özelleştirme” ibaresi eklenmiş ve getirilen ek fıkra ile; “devletin,
kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme
ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir” hükmü ile
“devlet kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişileri tarafından yürütülen yatırım
ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek ve tüzel kişilere
yaptırabileceği kanunla belirlenir” hükmü getirilmiştir.621

Bu bağlamda konuya belediye hizmetleri açısından baktığımızda ise gerek 5393


sayılı Belediye Kanunu gerekse 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu olmak üzere
belediye mevzuatı geniş bir alanda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesini mümkün
kılmakta ve hatta özendirmektedir.

03.07.2005 tarihinde kabul edilen 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda “…yapar ve


yaptırır”, “…yapabilir veya yaptırabilir”, “…yapmak veya yaptırmak”, “…kurmak,
kurdurmak, işletmek ve işlettirmek”, “…kiralamak veya kiraya vermek”, “…işletmek,
işlettirmek veya kiraya vermek”, “…imtiyaz yoluyla devredebilir”, “…hizmet satın alma
yoluyla yerine getirebilir”, “…ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilir” “…gönüllü
kişilerin katılımına yönelik programlar uygular” gibi yer alan bu ifadelerle kanunda
belediye hizmetlerinin özelleştirme yolu açılmıştır.

Yine 10.07.2004 tarihinde kabul edilen 5216 sayılı Büyükşehir Kanunu da, Belediye
Kanunu gibi özelleştirme uygulamalarına imkan sağlayacak bazı hükümler yer taşımakta;
kanunda yer alan “…yapmak, yaptırmak”, “…işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek”,
“…kurmak, kurdurmak”, “…toplamak, toplatmak”, “…sermaye şirketleri kurmak”,
“…belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir” gibi
ifadelerle belediyelerin hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına başvurabilmeleri
mümkün hale getirilmektedir. Yeni kanunun önceki 3030 sayılı Büyükşehir Belediyesinin
Yönetimi Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki
Kanun’a göre konu ile ilgili daha geniş bir düzenleme getirdiği görülmektedir.

620
DURAN, a.g.m., s.151
621
Şeref GÖZÜBÜYÜK, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, 9. Baskı, Turhan Kitapevi, Ankara, 2006, s.44

191
Belediye kanunları dışında belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili bir diğer
mevzuatta “2886 sayılı Devlet İhale Kanunu” dur. Ülkemizde belediyeler özelleştirme
uygulamalarını 2003 yılına kadar bu kanuna göre yapmışlardır. Ancak 04.01.2002
tarihinde kabul edilen “4734 sayılı Kamu İhale Kanunu” ile 2886 sayılı Kanun’un
uygulama alanı çok büyük oranda daralmıştır. 4734 sayılı Kanun ikinci maddesinin a bendi
ile; “genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, özel idareler ve belediyeler ile
bunlara bağlı; döner sermayeli kuruluşlar, birlikler, tüzel kişilerin kullanımında bulunan
her türlü kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerinde”
4734 sayılı Kanun’a tabi olduklarını hüküm altına almıştır. Kanunda belediye
hizmetlerinin ne şekilde ihale edileceği, teminat şartları vb. hususlar ayrıntılı biçimde
açıklanmaktadır.

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ilgili bir diğer hukuki dayanak 24.11.1994


tarihinde kabul edilen 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’dur.
Kanun, “Kamu Hizmetlerinin Gördürülmesinin Özelleştirilmesi” başlığını taşıyan 15’inci
maddesi ile genel olarak kamu hizmetlerinde özelleştirme konusunu; “Mahalli İdarelerde
Özelleştirme Uygulamaları” başlığını taşıyan 26’ncı maddesi ile de yerel yönetimlerin
yapacakları özelleştirme uygulamalarını özel olarak düzenlemektedir. Belediyelerin,
özelleştirme uygulamalarında kanunun 26’ncı maddesi birinci fıkrasında yer alan;
“belediye ve il özel idarelerine ait ticari amaçlı kuruluşlar ile pay oranlarına
bakılmaksızın her türlü iştiraklerindeki paylarının özelleştirilmesine ilişkin işlemler bu
kanundaki esaslara göre, yetkili organlarınca belirlenir ve yürütülür” hükmü ile kanuna
tabi oldukları belirtilmektedir.
Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili olarak bir diğer ilgili mevzuat da
“3396 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun” dur. Belediyeler, kanunun amacının belirtildiği 1’inci
maddesinde yer alan; “kamu kurum ve kuruluşlarınca (kamu iktisadi teşebbüsleri dahil) ifa
edilen, ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren bazı yatırım ve hizmetlerin
yaptırılmasını sağlamaktır” hükmüne dayanarak ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak
gerektiren hizmetlerini bu kanuna göre yap-işlet-devret modeli ile gerçekleştirebilmektedir.
Kanunun kapsamının belirlendiği 2’inci maddesinde yer alan; “Bu kanun, köprü, tünel,
baraj, sulama, içme ve kullanma suyu, arıtma tesisi, kanalizasyon, haberleşme, maden ve
işletmeleri, fabrika ve benzeri tesisler, çevre kirliliğini önleyici yatırımlar, otoyol,
demiryolu, yeraltı ve yerüstü otoparkı ve sivil kullanıma yönelik deniz ve hava limanları ve

192
benzeri yatırım ve hizmetlerin yaptırılması, işletilmesi ve devredilmesi konularında, yap-
işlet-devret modeli çerçevesinde sermaye şirketlerinin veya yabancı şirketlerin
görevlendirilmesine ilişkin usul ve esasları kapsar.” hükmü ile söz konusu hizmet ve
yatırım alanları belirlenmiştir.

Bununla birlikte kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili önemli bir gelişme de
“5227 sayılı Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında
Kanun” dur. Kanunun, “Kamu Hizmetlerinin Gördürülmesi” başlığını taşıyan 11’inci
maddesi hükmü aynen şu şekildedir; “kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli olarak
yerine getirilebilmesi amacıyla, “merkezî idare ile mahallî idareler, kendilerine ait
hizmetlerden kanunlarda öngörülenleri622”, ilgileri itibariyle üniversitelere, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarına, hizmet birliklerine, özel sektöre ve alanında
uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerine gördürebilir. Bu durumda idarenin sorumluluğuna
ilişkin hükümler saklıdır.”

Kanunun bu hükmü ile kamu hizmetleri arasında herhangi bir ayrım yapmaksızın
bütün kamu hizmetlerinin özel kişiler eliyle gördürülebilmesine imkan verilmektedir.
Bununla birlikte ilginç olan bir hususta, bu maddeye göre kamu hizmetlerinin özel kişiler
yanında ilgilerine göre üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına,
hizmet birliklerine ve alanında uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerine de gördürülebilecek
olmasıdır. Dolayısıyla kanunun ilgili maddesi ile kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi
konusunda oldukça geniş ve daha önce yapılmamış olan bir yenilik getirilmektedir.623

3.2.2 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Nedenleri

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin ilk bölümde yer alan ülkemiz içinde


geçerli olan nedenleri yanında burada sadece ülkemize özgü nedenlerini bir araya getirmek
amaçlanmıştır. Ancak ülkemize özgü bu nedenlerin bir kısmı yine daha önce 1980 sonrası
gelişmeler başlığını taşıyan kısımda yer aldığı için burada etkili olan diğer birtakım
nedenler ele alınacaktır. Zira belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi uygulamalarına yol

622
Kanunun tasarı halindeki ilk şeklinde 11’inci maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunun ileri sürülmesi
üzerine, 11. madde yeniden düzenlenmiştir. Tasarının ilk şeklinde yer alan 11’inci maddedeki “…merkezi
idare ile mahalli idareler, kendilerine ait hizmetlerden yetkili organlarının kararı ile uygun görülenleri…”
şeklindeki ibaresi, yeni şekliyle “..merkezî idare ile mahallî idareler, kendilerine ait hizmetlerden kanunlarla
öngörüleri...” şeklinde değiştirilmiştir.
Kanunun tasarı iken ilk hali için bkz :http://www.belgenet.com/yasa/kamu-01.html, 09.09.2006
623
Kanunun 11’inci maddesi Cumhurbaşkanımız tarafından veto edilerek Meclise gönderilmiştir.
Önümüzdeki günlerde Meclisin bu kanunla ilgili düzenleme yapması beklenmektedir.

193
açan gelişmeleri daha iyi anlayabilmek belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi
uygulamalarını daha iyi değerlendirebilmek açısından önemli olmaktadır. Ülkemize özgü
nedenleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;624

a) Ülkemizde belediye örgütü eliyle ve belediye işletmelerince üretilen mal ve


hizmetlerde verimlilik sağlanamamaktadır. Bunun en temel nedeni
belediyelerin ve belediye işletmelerinin özel sektörünkinden tamamen farklı bir
işletmecilik anlayışı ile çalışmasıdır. Gerçektende bu idarelerin, kamu
hukukunun esneklikten yoksun katı kuralcı yaklaşımı ile yönetilmesi ve
bürokrasinin yavaş işlemesi, belediye hizmetlerinde etkinliği ve verimliliği
engellemektedir. Nitekim, su ve kanalizasyon, çöp toplama ve yok etme, şehir
içi toplu taşımacılık gibi şehir hayatının bel kemiğini teşkil eden belediye
hizmetlerinin yürütülmesinde geleneksel işletme usullerinin yetersiz kaldığı
bilinen bir gerçektir.

b) Bununla birlikte belediyelerin veya belediyelere bağlı işletmelerin ürettiği bu


mal ve hizmetler gerçek değerinden de halka sunulamamaktadır. Belediyeler
sosyal, siyasal ve politik nedenlerden dolayı ürettikleri mal ve hizmetleri
marjinal maliyetin altında halka sunmaktadır. Marjinal maliyetin altında çalışan
belediye işletmeleri zarar etmekte ve zararını belediye bütçesinden
karşılamaktadır. Oysa belediyelerin kaynaklarını tahsis etmesi gereken öncelikli
diğer hizmet alanları (alt yapı, gecekonduların önlenmesi gibi) vardır. Belediye
bütçesini zarar eden belediye işletmelerinin zararını telafi etmekten kurtarma
isteği belediye hizmetlerinin özelleştirilmesini gerektiren bir diğer neden olarak
kabul edilmektedir.

c) Belediye örgütleri ve belediye işletmeleri, politik amaçlı istihdamın ve gizli


işsizliğin yoğun olduğu yerlerdir, bu da belediyelerin cari harcamalarını
gereğinden fazla artırarak, bütçelerinin hemen hepsinin bu tür cari harcamaları
karşılamakta kullanılmasına yol açmaktadır. Hatta, belediyelerimizin çoğu
personel ücretlerini bile karşılayamaz duruma düşmektedir.

d) Belediye işçilerinin çoğu sendikalı olduğu için yüksek ücret almaktadır. Bazen
belediye işçi sendikaları istediği ücreti alamayınca greve giderek hayati
önemdeki kentsel hizmetleri kesintiye uğratmaktadır. Nitekim 1992'de istediği

624
KARABİLGİN, “Yerel Yönetimlerin Ekonomik Girişimleri”, s.24; TÜRK BELEDİYECİLİK DERNEĞİ,
Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, s.61; KÖKSAL, a.g.k., s.131-132

194
ücreti alamayan belediye işçi sendikaları greve giderek Ankara ve İstanbul'da
halkın sağlığını tehdit eden çöp dağlarının oluşmasına sebep olmuşlardır. Bu tür
olayların halkın tepkisine sebep olması dolayısıyla belediyeler işçi
sendikalarına istedikleri yüksek ücretleri vermek zorunda kalmıştır. Belediye
hizmetlerinin özelleştirilmesinin nedenlerinden birisi de ücret sendikacılığının
aşırı baskısından kurtulmaktır.

e) Bir diğer neden ise merkezi idarenin uyguladığı düşük ücret politikasının
belediyelerin kalifiye eleman çalıştıramamasına neden olmasıdır. Bu nedenle
belediyeler şirketleşme yoluna giderek hem hizmeti özelleştirmekte hem de üst
düzey çalışanlarına üst çalışanlarına ve teknik elemanlarına ilave imkan
sağlamaktadırlar.

f) Ülkemizde merkezi idarenin belediyeler üzerinde ağır bir vesayet denetimi


yetkisi vardır. Belediye hizmetlerini olumsuz yönde etkileyen vesayet denetimi,
yöneticileri sürekli olarak merkezi idarenin vesayet denetiminden kurtulma
yollarını aramaya yöneltmiştir. Şirketleşme gibi bazı yöntemleri büyük ölçüde
bu sorunlara cevap olmaktadır.

g) Kentleşmede yaşanan hızlı artış hizmetlere olan talebi de artırmaktadır. Ancak


görevleri ile orantılı gelir artışı sağlayamayan belediyeler, artan hizmet talebini
karşılayamaz duruma gelmektedir.

h) Serbest piyasa ekonomisinin giderek gelişmesi, kamu hizmetlerinin özel sektör


kuruluşlarına gördürülmesini daha pratik ve verimli hale getirmiştir. Ülkemizde
kamu hizmetlerinin yürütülmesinde kamunun daha verimsiz olduğu görüşü
giderek kabul görmeye başlamıştır. Belediyeler de bütün hizmetleri kendi
personelleri ile yapmalarının rasyonel olmadığının farkına varmışlardır.

ı) Ülkemizde gerçekleştirilen merkezi idare özelleştirme uygulamaları da


belediyeleri de etkilemektedir. Çünkü ülkemizde yerel yönetimler merkezi
idarenin destek ve yönlendirmesi ile işlevlerini sürdürebilmektedir.

Yukarıda sıraladığımız nedenlerden de anlaşılacağı üzere Türkiye’de belediye


hizmetlerinin özelleştirilmesinde özellikle iktisadi ve mali faktörlerin çok büyük ağırlığı
olduğu görülmektedir. Ancak bunun yanında idari vesayet uygulamaları, teknik personel
sorunu, hızlı kentleşme gibi nedenlerde ülkemizde belediyelerimizin özelleştirme
uygulamalarına başvurmasında etkili olmaktadır. Sıraladığımız nedenler içerisinde

195
sonuncusu ise gerçekten önemli bir neden olmaktadır şöyle ki; diğer nedenler 1980 öncesi
dönemde de aynen geçerli olduğu halde, belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi
uygulamalarının 1980 sonrası dönemde yoğun biçimde gündemi işgal etmesi, bu gerçekten
kaynaklanmaktadır. Ancak bununla birlikte ülkemizde belediyelerin özelleştirme
uygulamaları sadece siyasi bir tercihten ibaret olmayıp, belirtildiği gibi çok yönlü; mali,
iktisadi ve idari yönleri de olan bir hizmet modeli olmaktadır.

Avrupa Birliği’ne uyum süreci de özellikle çevre konuları başta olmak üzere pek çok
alanda belediyelerimize yeni sorumluluklar getirmektedir. Bu süreçte yaşanan gelişmelerin
belediyelerimizi özellikle kentsel hizmetleri iyileştirmek üzere özelleştirme
uygulamalarından yararlanmaya teşvik edeceği açıktır. Nitekim Ulusal programlar
paralelinde hazırlanan Kalkınma Planları (Sekizinci ve Dokuzuncu Kalkınma Planı) ve
planlar doğrultusunda hazırlanan yıllık programların ele alınacağı kısımda bu durum daha
iyi anlaşılacaktır.

3.2.3 Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Amaçları

Her hizmetin bir maliyeti olduğu gibi bir de bedeli vardır. Ancak belirtildiği gibi
belediye hizmetleri çeşitli sosyal ve siyasal nedenlerden dolayı gerçek maliyetinin altında
halka sunulduğu için bu hizmetlerden devamlı surette zarar edilmekte ve bu zararlarda
belediye bütçesinden karşılanmaktadır. Bu durum ise belediyelerde finansman sıkıntısına
neden olmaktadır.

Buna karşılık serbest pazar sisteminde maliyetlere bir miktar kâr dahil edilmektedir.
Dolayısıyla özelleştirme uygulamaları ile serbest pazar koşullarına göre belediye
hizmetleri fiyatlandırıldığında belediyeler zarar etmekten kurtulabilir. Özelleştirme
uygulamaları ile fiyatlandırılan hizmetlerle belediyelerin finansman ihtiyacına önemli
oranda katkı sağlanabilir. Belediyelerin finansman ihtiyacının sürekli olmayan ve güçsüz
gelir kaynakları ile çözülmesi mümkün değildir. Belediye hizmetlerinden yararlananlar bu
hizmetlerin maliyetine katlanmalıdır. Ancak bununla birlikte kamu hizmeti niteliği ağır
basan ve bir kamu görevi olduğu kabul edilen hizmetler özelleştirilirken en çok kârı elde
etmek değil genel yararın korunması söz konusu olduğundan, kamu fiyatlarının çok
üstünde fiyatlar belirleyen özel kuruluşların tüketiciyi ezmesine fırsat vermemekte büyük

196
önem taşımaktadır.625 Dolayısıyla belediyelerin, finansman sıkıntısını gidermek amacı ile
özelleştirme uygulamalarına başvurduğunu söylemek mümkündür.

Belediyeler “gizli işsiz” istihdam eden kuruluşlar olmaktan çıkarılmalıdır. Bugün


hemen hemen bütün belediyelerimizde ihtiyaçtan çok fazla eleman çalışmaktadır. Aşırı
personel istihdamı, belediye bütçelerinin büyük bir kısmının personel gideri olarak
ayrılmasına yol açmaktadır. Politik amaçlı olan bu istihdamın belediyelerde verimliliğe ise
etkisi çok azdır. Özelleştirme ile hizmetin gerektirdiği ihtiyaca göre personel alınacağından
belediyeler aşırı personel istihdam etme baskısından kurtulabilirler.626 Ayrıca kamu
yöneticileri üzerinde kamu sendikaları baskısı da özelleştirme uygulamaları ile bir ölçüde
hafifleyecektir.627

Özelleştirme uygulamaları ile hizmetlerin marjinal maliyetin altında sunulması


personel harcamalarının çok fazla olması ve sendikaların yüksek ücret talebi nedeni ile
oluşan aşırı harcamalardan kurtulma isteği belediyelerimizin bütçelerinde de dolayısıyla
bir rahatlama yaratacaktır. Bu nedenle özelleştirme ile güdülen amaçlardan bir tanesinin de
belediye bütçelerinde rahatlama sağlamak olduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca bugün daha iyi hizmet sunabilme amacı taşıyan belediyelerimiz özel sektörle
işbirliği yapmak durumundadır. Çünkü günümüzde belediyelerimizin sunduğu hizmetler
daha çok teknik niteliktedir. Bu işlerin yapılması için de belediyelerin uzmanlaşmış
kadrolara ihtiyacı vardır. Bu nedenle belediyeler, bazı hizmetlerinde özel sektörle ister
istemez işbirliği yapmak durumunda oldukları gibi yabancı sermaye ile de ilişki kurmak
zorundadırlar.628 Bu bakımdan belediyelerimizin özelleştirme uygulamalarına
başvurmasındaki önemli amaçlardan bir tanesi de kalifiye eleman sağlamaktır.
Belediyelerimiz belirtildiği gibi kaynak yetersizliği ve ücret düşüklüğü nedeni ile kalifiye
eleman çalıştıramamaktadırlar. Özelleştirme ile belediye hizmetlerinin bir kısmı özel
sektöre devredilerek belediyelerin kaynak bakımından rahatlayabilmesi ve tatminkar bir
ücretle teknik uzman ve personel çalıştırabilmeleri mümkün olabilmektedir.

Günümüzde bütün hizmetlerin belediyelerimiz tarafından yerine getirilmesi de


mümkün değildir. Çünkü belediyelerimizin mali imkanları buna elvermediği gibi bina,
araç-gereç, teknik donanımları yetersizdir. Dolayısıyla belediyeler, hizmetleri kendileri

625
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.395-396
626
Fatih UĞURLU, Belediyelerin Yeniden Yapılandırılmaları ile ilgili Çözüm Önerileri, DPT Yayını,
Ankara, 1995, s.119
627
MUTER, a.g.k., s.144
628
EKEN, ERYILMAZ,a.g.m., s.95

197
gerçekleştirme yolunu tercih ettiklerinde hizmetlerin gerektirdiği araç-gereç, kamu binaları
ve diğer ihtiyaçları karşılamak durumunda kalacaklarından harcamaları artacak, bu
durumda atıl kapasitelerin ve gizli işsizliğin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Ayrıca
belirtildiği gibi kimi hizmetler ileri teknoloji ve uzmanlık istemektedir. Bu durumda
belediyelerin hizmetleri kendilerinin yerine getirmesi hizmetin özel sektör tarafından
yerine getirilmesine göre daha pahalı olacaktır. Bu bakımdan daha ucuza daha iyi hizmet
sunma amacı taşıyan belediyelerimizin özel sektör ile işbirliğine gitmesi halinde bu
amaçlarını gerçekleştirme imkanı olabilecektir.629

Hizmetlerin ucuza üretilmesi yanında mevcut kaynakların verimli ve etkin bir şekilde
kullanılması da dolayısıyla belediyeler için son derece önemli olmaktadır. Belediyeler ve
belediye işletmeleri daha önce de belirtildiği gibi katı kurallar ve bürokratik nedenlerden
ötürü etkili ve verimli çalışamamaktadır. Geleneksel işletme yöntemleri giderek artan ve
çeşitlenen kentsel hizmetlerin karşılanmasında yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla
özelleştirmenin amaçlarından bir tanesi de belediye ve belediye işletmelerinin etkili ve
verimli hizmet sunmalarını sağlamaktır.

Halkın istekleri de bu şekilde maksimum seviyede karşılanabilecektir. Bugün toplum


halinde yaşayan insanların özel hizmetler kadar kamusal mal ve hizmetlere de ihtiyacı
vardır. Halk için önemli olan bu hizmetlerin karşılanmasıdır. Halk için hizmetin kim
tarafından yürütüldüğü önemli değildir. Önemli olan hizmetin düzeyi, kalitesi ve
etkinliğidir. Hizmetin sorumluluğu belediyelerde kaldığı sürece, mahalli hizmetlerin özel
sektör kuruluşları tarafından sunulması ve dağıtılması, kamu yararı açısından önemli bir
sorun meydana getirmeyecektir. Çünkü belediyeler herhangi bir olumsuz durumda,
hizmete her zaman müdahale ederek, kamunun hakkını koruyabilir böylece kamuya karşı
sorumluluğunu yerine getirebilir. Belediye bu görevini yerine getirmediği takdirde
belediye yönetimini yargılama görevi seçim vasıtasıyla halka düşer.630

Günümüze değin belediyelerimiz, sağlık hizmetleri, elektrik üretimi ve iletimi gibi


birçok görevlerini mali kaynaklarının, teknik araç-gereç donanımlarının ve nitelikli uzman
personel sayılarının yetersizliği nedeniyle tam olarak yerine getiremedikleri için merkezi
idareye devretmek zorunda kalmıştır. Sayıları her geçen gün artarak yurt düzeyine dağılmış
olan bütün belediyeleri, kendilerine kanunlarla verilen tüm görevleri yerine getirebilecek

629
ERYILMAZ, “Belediye Hizmetlerinin Yürütülmesinde Alternatif Kurumsal Yöntemler”,s.41
630
Tunay KÖKSAL, “Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Üzerine”, ÇYYD, Cilt 2, Sayı 5,
Eylül 1993, s.36-39

198
mali ve teknik yeterliğe kavuşturmak mümkün olmayacağından, belediye hizmetlerini
yürütmede özel sektörün mali kaynaklarından, teknik bilgi ve donanımlarından
yararlanmak amacıyla özelleştirme yöntemlerine başvurması belediyelerimizin yararına
olacaktır.631

3.2.4 Kalkınma Planları ve Yıllık Programlarda Belediye Hizmetlerinin


Özelleştirilmesine İlişkin Yapılan Düzenlemeler

Türkiye’de 1960 yılından itibaren ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmanın


hızlandırılması, uygulanan politikalar arasında uyum sağlanması, toplumsal ve kültürel
dönüşümün uyumlu yönlendirilmesi ve -ekonomiye rasyonel kamu müdahalesinin temini-
amacıyla “Kalkınma Planları”nın hazırlanması ve uygulanması fikri benimsenmiştir. 1961
Anayasası ile iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı demokratik yollarla gerçekleştirmek
için Kalkınma Planlarının hazırlanması hükme bağlanmış; 30 Eylül 1960 tarihinde
Başbakanlığa bağlı “Devlet Planlama Teşkilatı” bu amaçlar doğrultusunda kurulmuştur.632

1960-1980 dönemine kadar özel kesimin sanayi tabanını güçlendirmek amacına


yönelik olan ithalat ikamesi politikası yoluyla sanayileşme stratejisi dünyadaki gelişmeler
doğrultusunda 1980 yılında terkedilerek, ekonominin dışa açılması ve serbest piyasa
sisteminin -bütün araç ve kurumlarıyla- oluşturulması süreci hızlandırılmıştır. 1960-1980
yılları arası planlı dönemde Devlet Planlama Teşkilatı, temel olarak, planlamayı piyasa
mekanizmasının tamamlayıcı unsuru olarak görmüştür. “Bu çerçevede, DPT, piyasa
mekanizması ve özel kesimin gelişmesini sağlamaya çalışmış ve 1980 başlarında
uygulamaya konulan dışa açılma politikaları gibi ekonomik ve sosyal alandaki önemli
yeniliklerin fikri hazırlıklarının başlatıcısı ve oluşturucusu olmuş, uygulamada
koordinasyonu sağlamıştır.”633

Ülkemizde oluşturulmaya çalışılan serbest piyasa düzenin önemli bir aracını


meydana getiren özelleştirme uygulamaları ile ilgili kalkınma planları ve planlara dayalı
programlarda yer alan hedef ve amaçların önemli olduğundan hareketle çalışmanın bu
kısmında Kalkınma Planları ve Yıllık Programlarda özelleştirme uygulamalarına yönelik
ne gibi hedef ve amaçların yer aldığı ele alınmaya çalışılacaktır. Ancak tahmin edebileceği

631
a.g.m., s.41
632
DPT, “1960 Sonrasında Planlama ve Devlet Planlama Teşkilatı”, http://www.dpt.gov.tr/must/tarihce.asp,
20.12.2006
633
a.g.k.

199
gibi hükümetlerin özelleştirme konusunda görüşlerinin yer aldığı plan ve programlarda
özelleştirme ile ilgili amaç ve hedeflerin bir bütün olarak değerlendirilip ele alınması
çalışma kısıtları bakımından mümkün olmamaktadır. Bu nedenle bu kısımda konu sadece
belediyelerde özelleştirilme uygulamalarına yönelik ne gibi tedbirlerin yer aldığı
çerçevesinde özet bir şekilde değerlendirilmeye çalışılmıştır.

a) Kalkınma Planları ve Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın “Belediye Hizmetleri ve Başka Hizmetler”


başlıklı bölümünün “Durum” kısmında belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine ilişkin bir
düzenleme yer almaktadır. Buna göre; “belediyelerin tesis harcamalarına, halkın gönüllü
katılma imkanlarını göz önünde bulundurmak gerekir” şeklinde düzelme yapılmıştır.634

Yine planın “Temizlik ve Kanalizasyon Hizmetleri” başlıklı bölümünün “Tedbirler”


kısmında birinci tedbir olarak; “belediyelerin genellikle programlı, uzun süreli işlere ve
yatırımlara ayıracakları ödenekleri yetersizdir. Bu sebeple bu hizmetlerin gerektirdiği
tesislerin kurulması ve işletilmesi sırasında halkın gönüllü katılması teşvik edilecektir”
hükmüne yer verilmiştir.635 Bu düzenlemeye İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da yer
verilmiştir.636

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın “İl Planlaması” başlıklı bölümünün,


“Tedbirler” kısmında, (2260 nolu tedbir) “hizmetlerin paylaşımında nüfus, gelişme seviyesi
ve potansiyeli, ölçüler yanında, yerel idareleri ve halkı işbirliğine teşvik edici, halk
katkısını artırıcı tedbirler alınacak, yerel gönüllü katkıların üretken ekonomik alanlarda
kullanılması sağlanacaktır” şeklinde bir düzenleme yer almıştır.637

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile


ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Daha öncede bahsedildiği gibi bu yıllarda
Toplumcu Belediyecilik anlayışı belediyeciliğimizde hakimdir. Dönemin belediyeciliğini
etkileyen bu anlayış ve oluşturulmaya çalışılan belediye birlikleri, kalkınma planında da
yerini almıştır. Bu bakımdan planda yerel yönetimlerin ekonomik girişimlerini destekleyici
hükümler yer alması dikkat çekici olmaktadır.

634
DPT, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967), Ankara, 1963, s.421
635
a.g.k., s.420
636
DPT, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1968-1972), Ankara, 1967, s.611
637
DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1973-1977), Ankara, 1972, s.947

200
Planda belediyelerle ilgili; “belediyelerin kendine yeterli, üretken, kaynak yaratıcı,
birlikçi, üretici ve tüketiciyi koruyan, halk denetiminin etkinlik kazandığı bir yönetim bir
biçimi ve birimi şeklinde geliştirilmesi için işlevler yeniden ve geniş bir çerçevede
tanımlanacaktır… Belediyelerin tek tek çözemedikleri hizmet sorunlarını birleşerek
çözebilmeleri, üretken ve kaynak yaratıcı niteliğe kavuşabilme amacıyla aralarında birlik
kurmak özendirilecektir.” hedefi yer almıştır.638

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın “Mahalli İdareler” başlıklı kısmında yer alan
795 nolu tedbirde; “belediye hizmetlerinden rantabl (verimli) çalışmayanlar, ihale yolu ile
firmalara yaptırılacak ve gelir sağlanması yolları teşvik edilecektir.” denmektedir.639 Bu
düzenleme ile ihale yönteminin etkinliliğinin ve verimliliğin bir aracı olarak kabul edildiği
teyit edilmektedir.

Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda “Kurumsal ve İdari Düzenlemeler” başlığını


taşıyan beşinci bölümün “Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı Temel Hedefleri ve Stratejisi”
başlıklı kısmının 71 nolu “Sosyal Güvenlik” tedbiri şu şekildedir; “mahalli idarelerin,
gönüllü kuruluşların ve özel kesimin işbirliğiyle, korunmaya muhtaç olan çocuk, sakat ve
yaşlıya yönelik programlara da öncelik tanınacaktır.640 Bu düzenleme ile ilgili belediye
hizmetlerinde özelleştirilmeye imkan sağlanmaktadır.

Planda, bir önceki planda olduğu gibi mahalli idare birlikleri ile ilgili düzenlemeye de
yer verilmiştir. Söz konusu düzenleme; “Sosyal Hedef, İlke ve Politikalar” başlıklı beşinci
bölümünün “Mahalli İdareler” başlıklı kısmında yer alan 1068 nolu ilkedir. İlkede;
“birden çok belediyeyi ilgilendiren ve yerinde çözümlenmesi gereken hizmetler için mahalli
idare birliklerinin kurulması teşvik edilecektir” düzenlemesi yer almıştır.641

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile


ilgili yapılan iki tane düzenleme vardır. Söz konusu düzenlemelerin ikisi de “Temel
Yapısal Değişim Projeleri” başlığını taşıyan üçüncü bölümün “Mahalli İdarelerin
Güçlendirilmesi” başlıklı 14’üncü kısmında yer alan “Amaçlar, İlkeler ve Politikalar”
kısmında yer almaktadır. İlgili kısımda öncelikle; “mahalli idare hizmetlerinden
yararlananların hizmetin bedelini ödemesi prensibi hayata geçirilememiştir”
denilmektedir. Düzenlemelerden ilki şu şekildedir; “mahalli hizmetlerin
tarifelendirilmesinde, maliyetler ile fiyatlar arasında denge kurulacak, hizmetlerden
638
DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1979-1983), Ankara, 1978, s.300-301
639
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), Ankara, 1984, s.169
640
DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), Ankara, 1989, s.169 a.g.k., s.355
641
a.g.k., s.321

201
yaralananların hizmetin gerçek bedelini ödemesi sağlanacaktır” İkincisi; “halkın mahalli
idarelerin kararlarına ve uygulama süreçlerine katılımını ve denetimini sağlayıcı
düzenlemeler yapılacaktır” hükmüdür. Yine bu kalkınma planında da Dördüncü ve Altıncı
Kalkınma Planı’nda olduğu gibi mahalli idarelerin birlik kurmalarıyla ilgili bir düzenleme
yer almıştır. Bu düzenleme; “birden çok mahalli idareyi ilgilendiren hizmetlerin
karşılanmasını sağlamak üzere mahalli idare birlikleri desteklenecektir” şeklindedir.642

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, ülkemiz ile Avrupa Birliği arasındaki
gelişmelerin ve ülkemizin küreselleşme sürecine eklemlenme çabalarının ülkemiz
üzerindeki etkilerinin tüm yönleriyle yansıtılmaya, ele alınmaya çalışıldığı bir plandır. Bu
bağlamda yaşanılmakta olan süreçte önemli bir araç olarak görülen özelleştirme
uygulamalarına da planın hedef ve amaçları arasında sıklıkla yer verilmiştir.
Özelleştirmenin bu süreçteki önemi, “Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının Temel Amaç
İlke ve Politikaları” başlıklı üçüncü bölümünde yer alan amaç ve hedeflerden de
anlaşılmaktadır.

Planın ilgili bölümünde öncelikle “VIII. Plan dönemi, toplumun yaşam kalitesinin
yükseldiği, kesintisiz ve istikrarlı büyüme sürecine girildiği, Avrupa Birliği üyeliği
sürecindeki temel dönüşümlerin gerçekleştirildiği, dünya ile bütünleşmenin sağlandığı ve
ülkemizin dünyada ve bölgesinde daha güçlü, etkili ve saygın yer edindiği bir dönem
olacaktır” denilmiş hemen akabinde aynı bölümde; “Devletin özelleştirme yoluyla üretim
alanından çekilerek asli işlevine ağırlık vermesi ve rekabetçi piyasa düzenini sağlama
işlevini dünyadaki dönüşümü dikkate alarak yerine getirmesi için gerekli düzenlemeler
sürdürülecektir” amacına yer verilmiştir.643

Yine planda -ilk defa diğer kalkınma planlarından farklı olarak- “Sekizinci Kalkınma
Planının Makro Ekonomik Politikalar, Hedef ve Tahminleri” başlıklı ikinci bölümünde
“Makro Ekonomik Politikalar” içerisinde “KİT ve Özelleştirme Politikaları” başlıklı bir
bölüme de yer verilmiştir.644 Bu durumda yine belirtildiği gibi özelleştirmenin içinde
bulunduğumuz süreç içerisinde uygulamalarda önemli bir araç olduğunu gösterir
niteliktedir. Diğer taraftan özelleştirme konusundaki bu genel görüşün yerel yönetimleri de
etkilemesi bakımından dolayısıyla bu kısımdaki düzenlemeler önemli olmaktadır.

642
DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), Ankara, 1995, s.131-132
643
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Ankara, 2000, s.26
644
a.g.k., s.25-26

202
Planın, “Bölgesel Gelişme Hedef ve Politikaları” başlıklı yedinci bölümünde yer
verilen önemli bir hususta; yaşanılan dönem itibariyle küreselleşme yerelleşme diyalektiği
çerçevesinde oluşan “yeni bölge tanımı ve buna yönelik bölge politikaları kapsamında AB
bölgesel politikası ile birlikte oluşan yenidünya düzeninde yerel dinamiklerin ekonomik
kalkınma ve bölgesel gelişme sürecindeki öneminin de artmış olduğu bu nedenle -yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi- gereği” olmuştur.645 Bu amaçla yaşanılan süreçte bölgesel
dengesizliklerin giderilmesi, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik
kırsal-kentsel alt yapı, sosyal hizmetler, eğitim ve pek çok hususta kendisine önemli
görevler düşen yerel yönetimlerin, özel sektör- sivil toplumla işbirliğine gidebilmesi, idari
yapı bakımından yeniden yapılandırılması, gelirleri ile ilgili iyileştirme ve hizmetleri ile
ilgili özelleştirme uygulamalarından faydalanma imkanlarının geliştirilmesine yönelik
amaç ve hedefler planda ele alınarak düzenlenmeye çalışılmıştır. Aşağıda yerel
yönetimlerin hizmetlerini yerine getirirken özelleştirme uygulamalarına yer verebilmesine
yönelik planda yer alan bu düzenlemeler ele alınmaya çalışılmıştır.

Planın, “Sosyal ve Ekonomik Sektörlerle İlgili Gelişme Hedef ve Politikaları” başlıklı


sekizinci bölümünde “Kentsel ve Kırsal Alt Yapı” başlığı altında yer alan “İçme Suyu
Kanalizasyon Arıtma Sistemleri ve Katı Atık Yönetimi” kısmında yer alan amaçlar ve
hedefler arasında belediyelerin su ve kanalizasyon hizmetlerini özelleştirebilmelerine
imkan sağlayan bir düzenleme ile yer verilmiştir. İlgili kısımda yer alan 1670 nolu ilke ile
yapılan düzenleme şu şekildedir; “su ve kanalizasyon işletmelerinin özelleştirilmeleri
teşvik edilecek ve belediyelerin denetleme mekanizması haline getirilmesi sağlanacaktır.”
Amaca yönelik hukuki ve kurumsal düzenlemeler kısmında; “Özelleştirme, yap-işlet ve
YİD modellerinin yerel yönetimlerde uygulanmasını yaygınlaştırmak amacıyla gerekli
düzenlemeler yapılacaktır.” denilmektedir.646

“Kentsel ve Kırsal Alt Yapı” başlığı altındaki “Konut” ile ilgili kısımda 1628 nolu
tedbirle; “konut üretimini ve sahipliğini teşvik etmek ve alt gelir gruplarının konut
sorununu çözmek amacıyla alternatifli finansman modelleri geliştirilecektir” şeklinde
dolaylı bir düzenlemeye yer verilmiştir647. Planda açık olmamakla birlikte (nitekim
alternatifli finansman modelleri derken özelleştirmeden net bir şekilde bahsedilmemiştir)
belediyelerimizin önemli bir görevi olan konut üretimi ile ilgili böyle bir düzenlemenin

645
a.g.k., s.59
646
a.g.k., s.175
647
a.g.k., s.172

203
özelleştirme uygulamalarına yer verilmesine imkan sağlayan bir düzenleme olduğu
düşünülebilir.

Benzer şekilde, aynı bölümde yer alan, “Kent İçi Ulaşım” ile ilgili kısımda da 1701
nolu ilke ile; “kent içi ulaşım projelerinin gerçekleştirilmesine yönelik finansman modelleri
geliştirilecektir.” düzenlemesi yer almıştır.648 Bu düzenlemenin de aynı şekilde, açık ve net
olmamakla birlikte belediyelerimizin ulaşım hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına
başvurabilmelere dönük bir düzenleme olduğu düşünülebilir.

Bu kısımda yer alan bir diğer önemli düzenleme kent içi raylı sistem projeleri ile
ilgidir. Bu konuda iki önemli hedefe yer verilmiştir. Bunlardan birincisi “raylı sistem
projeleri öncelikle nüfusu 1 milyonun üzerindeki kentlerdeki yüksek yolculuk taleplerinin
olduğu hatlarda yapılacaktır” şeklindeki 1706 nolu ilke yapılan düzenlemedir649 Raylı
sistem projeleri ile ilgili bu kısımda yer alan bir diğer düzenleme 1710 nolu ilke ile; “kent
içi raylı sistemlerin planlanması, projelendirilmesi, yapımı ve işletilmesi, finansmanının
sağlanması konularında yöntem ve işlemlerdeki belirsizlikler giderilecek, yetki ve
sorumluluklar ile teknik ölçüt ve standartlar tanımlanacaktır.” şeklindedir.650 Bu
düzenlemeler özelleştirme uygulamalarını etkileyen nitelikte düzenlemeler olduğu için
önemlidir.

Planda “Sosyal ve Ekonomik Sektörlerle İlgili Gelişme Hedef ve Politikaları” başlıklı


sekizinci bölümde “İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi” başlığında yer alan eğitim ile ilgili
düzenlemelerde 685 nolu ilke ile şu şekilde bir düzenlemeye yer verilmiştir; “eğitimin
yaygınlaştırılmasında merkezi idarenin yanı sıra mahalli idareler, gönüllü kuruluşlar ve
özel sektörün katkısı sağlanacaktır.”651 Bu düzenleme eğitim ile ilgili hizmetlerde bir
özelleştirme yöntemi olan -gönüllü katılım- yöntemine yer verebilmesi bakımından önemli
bir düzenleme olmaktadır.

Yine aynı bölümde buna benzer düzenlemeye “Sosyal Hizmetler ve Yardımlar”


başlığı altında 1025 nolu ilke ile yer verilmiştir. İlgili düzenleme şu şekildedir; “sosyal

648
a.g.k., s.177
649
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan bu düzenleme nedeni ile yap-işlet-devret modeli ile
gerçekleştirmek istediği hafif raylı sistem projesine başlanılamadığını belirtmiştir. Tahsin TUNA, “Mersin
Metrosuna Yap-İşlet-Devret Modeli” , Milliyet, 29 Ocak 2007 s.11
650
a.g.k., s.177
651
a.g.k., s.83

204
hizmet ve yardım sağlayan kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler ve gönüllü
kuruluşlar arasında işbirliği sağlanacaktır.”652

Benzer şekilde “eğitim, sağlık, sosyal hizmetler, spor gibi sosyal içerikli projelerde
sivil toplum kuruluşlarının mahalli idareler ve özel sektör ile işbirliği içinde faaliyet
göstermeleri sağlanacaktır.” düzenlemesi planın “Kamu Hizmetlerinde Etkinliğin
Artırılması” başlığını taşıyan dokuzuncu bölümünde yer alan “Sivil Toplum
Organizasyonları” başlıklı kısmında 1977 nolu ile ilke ile yer almıştır.653

Bu bölümde yer alan “Mahalli İdareler” başlıklı kısımda da konu ile ilgili
düzenlemeler mevcuttur. Bu düzenlemelerden bir tanesi şu şekildedir; “mahalli idarelerin
maliyet etkili hizmet üretmeleri, bu hizmetlerin maliyetler esas alınacak şekilde ve insani
ihtiyaçlar için zorunlu hizmet miktarı da göz önünde tutularak, fiyatlandırılması
sağlanacaktır. Hizmetlerden yararlananların hizmetin bedelini ödemesi temin edilecektir.”
(1929 nolu ilke) Yine “Yerel yönetimlerin özel kesim tarafından yürütülen hizmetleri etkin
bir şekilde denetlenecektir.” şeklindeki 1935 nolu düzenlemesi ile özelleştirilen yerel
hizmetlerde yerel yönetimlerin etkin bir denetim gerçekleştirmeleri hedeflenmektedir.
Ancak konu ile ilgili yapılması öngörülen hukuksal ve kurumsal düzenleme ile ilgili bir
herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu bölümde yine yerel yönetim şirketleri ve
birliklerle ilgili de çeşitli düzenlemelere yer verilmektedir. İlgili bölümde; yerel yönetim
birliklerinin güçlendirilmesi, yerel yönetim şirketlerinin hizmet götüreceği alanların
sınırlandırılması ile ilgili düzenlemeler ve her iki ikisinin de etkin bir şekilde
denetimlerinin sağlanması amaçlanmıştır.654

Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da bir önceki planda olduğu gibi küreselleşme süreci
ve AB ile ilişkiler kapsamında bir kalkınma anlayışı ve stratejisi benimsenmiştir. Fakat bir
önceki kalkınma planından itibaren geçen zaman zarfında meydana gelen gelişmeler
düşünülürse bir önceki plana göre planda yer alan hedef ve amaçların da gelişmeler
paralelinde daha kapsamlı bir şekilde ele alınmaya çalışıldığı söylenebilir.

Nitekim planın giriş kısmında da bu durum; “Dokuzuncu Kalkınma Planı, istikrar


içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi
toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye vizyonu ve
uzun vadeli strateji (2001-2023) çerçevesinde hazırlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.

652
a.g.k., s.111
653
a.g.k., s.202
654
a.g.k., s.199

205
Öyle ki ülkemizin içinde bulunduğu sürecin plan üzerindeki etkisi yine giriş kısmında da
belirtildiği gibi; “rekabet gücünün artırılması, istihdamın artırılması, beşeri gelişme ve
sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi, bölgesel gelişmenin sağlanması, kamu hizmetlerinde
kalitenin ve etkinliğin artırılması anlayışı doğrultusunda AB’ye üyelik sürecine katkı
sağlayacak temel strateji dokümanı olarak tasarlanmıştır. Bu nedenle plan dönemi AB
mali takvimi dikkate alınarak 2007-2013 yıllarını kapsayacak şekilde 7 yıllık olarak
belirlenmiştir.” şeklinde ifade edilmiştir.655 Böylece ilk defa bir kalkınma planı beş yıllık
değil de AB ile ilişkiler kapsamında yedi yıllık olarak hazırlanmıştır. Bu bağlamda bir
önceki planda yer aldığı şekli ile özelleştirme uygulamaları ve yerel yönetimler ile ilgili
strateji bu plan içinde geçerli olmaktadır. Bununla birlikte Dokuzuncu Kalkınma Plan’ında
diğer plana göre daha çok yerel yönetim- özel sektör- sivil toplum işbirliğinin
desteklenmesine yönelik düzenlemelerin yer alması dikkat çekici bir husus olmaktadır.
Aşağıda Dokuzuncu Kalkınma Planın da yerel yönetimlerim özelleştirme uygulamaları ile
ilgili ne gibi amaç ve hedeflerin yer aldığı açıklanmaya çalışılmıştır.

Planda, “Plan öncesi dönemde Türkiye’de Ekonomik ve Sosyal Gelişmeler” başlığı


altında yer alan ilgi çekici bir tespit şu şekildedir; “AB’ye uyum sürecinde, atık yönetimi,
doğa koruma, gürültü ve çevresel etki değerlendirme konularında ilerleme sağlanmasına
rağmen, çevre alanında hala çok sayıda düzenlemeye gereksinim bulunmaktadır. Ancak,
uyumun gerektirdiği yüksek maliyetli yatırımların fazlalığı bu alanda özel sektörün katılımı
da dahil yeni finansman yöntemleri arayışını gündeme getirmiştir. Bu kapsamda mevzuat
uyumunun sağlanması ve gerekli ilave yatırımların yapılabilmesi için uzun bir zaman
dilimine ihtiyaç vardır.”656 Bu tespite yönelik “Temel Hedefler ve Gelişme Eksenleri”
başlıklı bölümde yer alan “Rekabet Gücünün Artırılması” başlığı altında “Çevrenin
Korunması ve Kentsel Alt Yapının İyileştirilmesi” kısmında; “çevre yatırımlarının
yapılması ve işletilmesinde özel sektörün katılımı dahil yeni finansman yöntemleri
geliştirilecektir” şeklinde 472 nolu bir düzenleme yer almıştır.657 Dolayısıyla düzenleme
ile ilgili olarak -planda açık ve net bir ifade bulunmamakla- birlikte belediyelerimizin
çevre ile ilgili hizmetlerinde yüksek maliyetli yatırımlar nedeni ile özel sektörle işbirliğine
gitme imkanının olduğu söylenebilir.

Ancak planın aynı kısmında 457 nolu tedbirle “çevresel altyapı yatırımlarının
yapılmasında ve işletilmesinde ölçek ekonomisinin faydalarından yararlanmak için yerel

655
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Ankara, 2006, s.11-12
656
a.g.k., s.38
657
a.g.k., s.83

206
yönetimler arasındaki işbirliği ve eşgüdüm geliştirilecek, bu kapsamda mahalli idare
birliklerinin kurulması desteklenecektir.” şeklinde ve 473 nolu ilke ile “çevresel altyapı
hizmetlerinin planlanması, projelendirilmesi, uygulanması ve işletilmesine ilişkin
belediyelerin kapasiteleri geliştirilecektir.” düzenlemelere de yer verilmiştir.658 Bu
düzenlemeler çevresel alt yapı yatırımları ve hizmetlerin sunumunda sadece belediyelere
yetki veren yönelik düzenlemeler olmaları bakımından dikkat çekicidir.

Buna karşılık bu kısımda yer alan 464 nolu ilke ile; “kentsel altyapı yatırımlarının
gerçekleştirilmesinde belediyelere verilecek mali ve teknik danışmanlık hizmetleri
etkinleştirilecektir.” düzenlemesi de yine belediyelerin bu hizmetlerinde özel sektör ile iş
birliğine gidebilmelerini (bu hizmetlerini ihale yolu ile özel firmalara yaptırabilmelerini)
desteleyici bir düzenleme olmaktadır.659 Dolayısıyla belirtildiği gibi çevresel alt yapı
yatırımları ve hizmetlerle ilgili -genel- düzenlemelerle belediyelerimize özelleştirme
uygulamalarına gidebilme imkanı tanınmış; ancak diğer taraftan belediyelerimizin ve
mahalli idare birliklerinin bu konuda güçlendirilmesini amaçlayan düzenlemeler de planda
yer almıştır.

Planın aynı bölümünde yer alan “Enerji ve Alt Yapının Geliştirilmesi” başlığı altında
yer alan “Kent İçi Ulaşım” kısmında 443 nolu ilkede; “enerji, çevre, ekonomi, konut, arsa
ve arazi politikaları ile tutarlı, sürdürülebilir, kamu kesimini bağlayıcı, özel sektörü
yönlendirici geniş kapsamlı bir ulusal kent içi ulaşım stratejisi oluşturulacaktır.”
denilmiştir. Bu kısımda ilgi çekici bir düzenleme ise 449 nolu ilke ile; “raylı sistem
projeleri, alternatif toplu taşım sistemlerinin yetersiz kaldığı, sistemin işletmeye açılması
öngörülen yıl için doruk saat yolculuk talebinin tek yönde asgari 15.000 yolcu/saat
düzeyinde gerçekleşmesi beklenen koridorlarda planlanacaktır.” şeklindeki düzenlemedir.
Böylece bir önceki kalkınma planında raylı sistem projelerinde öngörülen 1 milyon nüfus
kriteri yerine taşıma kapasitesi ve yolcu kapasitesi şeklinde bir kriter getirilmiştir. Bu
düzenleme ile belediyelerimizin belirtilen kriterlerde raylı sistem projelerini
gerçekleştirmelerinde özelleştirme uygulamalarına gidebilmeleri mümkün olacaktır. Ancak
planın aynı bölümünde şu şekilde bir düzenleme de 450 nolu ilkede yer almıştır; “Kent içi
ulaşım projelerinin finansmanında dışa bağımlılığı en aza indiren, ulusal üretim, istihdam
ve finansman imkanlarından azami ölçüde yararlanan modeller kullanılacaktır.”660
Dolayısıyla plan, kent içi ulaşım projelerinde özel sektörden faydalanabilme imkanı

658
a.g.k., s.82
659
a.g.k., s.82-83
660
a.g.k., s.81-82

207
tanıyan ancak bununla birlikte ulusal üretim, istihdam ve finansman imkanlarından
yararlanmayı özendirici bir düzenleme getirmiştir.

Planın yine “Temel Amaçlar ve Gelişme Eksenleri başlığı altında yer alan “Beşeri
Gelişme ve Sosyal Dayanışmanın Güçlendirilmesi” kısmında yer alan “Eğitim Sisteminin
Geliştirilmesi” başlığında 587 nolu tedbir ile şu şekilde bir düzenlemeye yer verilmiştir;
“eğitimin yaygınlaştırılmasında merkezi idarenin yanı sıra mahalli idareler gönüllü
kuruluşlar ve özel sektörün katkısı artırılacaktır.”661 Bu düzenlemede bir önceki kalkınma
planında olduğu gibi eğitim sisteminin geliştirilmesinde mahalli idareler ile özel sektör
arasındaki işbirliğini destekleyici; gönüllü katılım yöntemine imkan sağlayan bir
düzenleme olmaktadır.

İlgili kısımda yer alan bir başka düzenleme “Gelir Dağılımın İyileştirilmesi Sosyal
İçerme ve Yoksullukla Mücadele” başlığı altında 628 nolu ilke ile yapılmıştır. Söz konusu
ilke ile; “yoksulluk ve sosyal dışlanmanın önlenmesine yönelik politikaların
uygulanmasında ve bunlara yönelik eğitim, barınma ve istihdam gibi hizmetlerde, merkezi
idare ve mahalli idareler ile sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere tüm kesimlerin
koordineli bir şekilde çalışması sağlanacaktır.” şeklindedir.662

Planın “Bölgesel Gelişmenin Sağlanması” başlığı altında “Yerel Düzeyde Kapasitenin


Kurumsal Kapasitenin Artırılması” kısmında bölgesel gelişmenin sağlanmasına yönelik
671 nolu tedbirle genel bir düzenleme yapılmıştır. Söz konusu düzenleme şu şekildedir;
“kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör ve STK’lar arasındaki işbirliği ve ortaklıklar
desteklenecek, işbirliği ağlarının oluşturulması yoluyla bilgi alışverişi özendirilecektir.” 663
Bu düzenleme planın uzun vadeli stratejilerinin yer aldığı kısımda da yine başlık altında
yer almıştır.664 Bu düzenleme ile bölgesel gelişmenin sağlanmasına yönelik aktörler arası
ortaklıklar oluşturma imkanı sağlanmaktadır. Dolayısıyla özelleştirme uygulamalarına
imkan sağlayan bir düzenleme olmaktadır.

Yerel yönetimlerin bölgesel gelişmede kırsal alt yapı hizmetleri ile ilgili de benzer
bir düzenleme yer almıştır. “Kırsal Kesimde Kalkınmanın Sağlanması” başlığı altında 682
nolu tedbir şu şekildedir; “yerel düzeyde aktörler arası işbirliğini geliştiren, yerel
ihtiyaçlara duyarlı kalkınma girişimlerini tabandan tavana yaklaşımla güçlendiren,
katılımı ve -maliyet paylaşımını esas alan- projeler, öncelikle pilot düzeyde uygulamaya
661
a.g.k., s.95
662
a.g.k., s.98
663
a.g.k., s.102
664
a.g.k., s.120

208
konularak, iyi uygulama örnekleri yaygınlaştırılacaktır.”665 Bu düzenlemede yine kırsal
kalkınmada özelleştirme uygulamalarına yönelik bir düzenleme olarak değerlendirilebilir.

b) Yıllık Programlar ve Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi

1984 yılı programının, “Yerel İdareler-Belediye Hizmetleri” kısmında yer alan 10


nolu tedbir ile; “belediye hizmetlerinden rantabl (verimli) çalışmayanlar, ihale yolu ile
firmalara yaptırılacak ve gelir sağlanması yolları teşvik edilecektir.” düzenlemesi
yapılmıştır.666 Bu düzenleme belirtildiği gibi daha önce Beşinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı’nda da yer almıştır.

1985 yılı programında konu ile ilgili herhangi bir düzenleme yar almamaktadır.

1986 yılı programının “Mahalli İdareler” başlıklı bölümünün “Tedbirler” kısmındaki


6 nolu tedbirde; “belediye hizmetlerinin karşılığının kullananlardan alınabilmesi için
gerekli mevzuat değişikliği ve düzenlemelerle ilgili çalışmalar yapılacaktır” şeklinde ve 17
nolu tedbirde “Mahalli İdarelerce, hizmetlerin özel sektör aracılığı ile yapılması ve bu
hizmetlerin satın alınması yolu tercih edilecektir” şeklinde bir düzenleme yapılmıştır.667

1987 yılı programında, “Mahalli İdareler” başlıklı bölüme ait “Tedbirler” kısmında,
4 nolu tedbirde; “belediye hizmetlerinin karşılığının kullananlardan alınması ve
tarifelendirilme konusunda belediyelere kıstas tespit etme yetkisi verilmesi ile ilgili
çalışmalar yapılacaktır” denilmiştir.668 Aynı tedbire 1988 yılı programında da yer
verilmiştir.

Yine bu programın aynı bölümünde 12 nolu tedbir ile; “mahalli idarelerce yürütülen
bazı hizmetlerin özel kesim aracılığıyla yaptırılması uygulamaları yaygınlaştırılacaktır”
biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir.669 Aynı tedbire 1988-1989 yıllarına ait yıllık
programlarda da yer verilmiştir.

1988 yılı programının “Mahalli İdareler” kısmındaki 10 nolu tedbirinde; “belediye ve


il özel idareleri kuracakları veya iştirak edecekleri şirketler için DPT’den izin
alacaklardır” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.670

665
a.g.k., s.103
666
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1984 Yılı Programı, Ankara, s.340
667
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1986 Yılı Programı, Ankara, s.354-355
668
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1987 Yılı Programı, Ankara, s.394
669
a.g.k., s.394
670
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1988 Yılı Programı, Ankara, s.304

209
1989 yılı programının “Mahalli İdareler” başlıklı bölümünün “Durum” kısmında
“mahalli idarelerin şirket kurma taleplerinde artış gözlenmektedir. Bu talebi önlemek için,
mahalli idarelerce doğrudan yapılması gereken kamu hizmetlerinin tanımlanması önem
arz etmektedir” şeklinde bir düzenleme yapılarak mahalli idarelerin gördüğü hizmetlerin
alanını daraltma yoluna gidilmiştir.671

1990 yılı programının “Maha1li İdareler” başlıklı kısmının "Tedbirler" bölümündeki


690 nolu tedbirde; “belediye hizmetlerinin tarifelendirilmesi konusunda kıstaslar
oluşturulmasıyla ilgili çalışmalar yapılacaktır” şeklinde bir düzenleme yapmıştır.672

1991 yılı programında doğrudan belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili bir
madde veya tedbir yoktur. İlgili yıllık programın 573 nolu tedbirinde “kent içi ulaşım
projelerinde teknoloji ve standart birliği, bakım ünitesi, personel, eğitim, yatırım ve
maliyetlerin asgariye indirilmesi sağlanacak, konuyla ilgili imalat sanayinin geliştirilmesi
teşvik edilecektir” denilerek dolaylı olarak belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine
(işletme giderlerinin asgariye indirilmesi) işaret edildiği söylenebilir.673

1992 yılı programının “Mahalli İdareler” bölümünün “Tedbirler” kısmının 647 nolu
tedbirinde; “belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar, iş makinesi alımlarında, yerli
sanayinin daha fazla iştirakine imkan tanımak üzere, düzenli aralıklarla ve uygun
miktarlarda ihaleye çıkarılacaktır” diyerek belediyelere özelleştirme yolu açılmıştır.674

1993, 1994, 1995 ve 1996 yıllarına ait yıllık programlarda belediye hizmetlerinin
özelleştirilmesine ilişkin herhangi bir düzenleme yer almamıştır.

1997 yılı programının, “Kentsel Alt Yapı” başlıklı kısmında “Amaçlar” arasında;
“içme suyu ve kanalizasyon yatırımlarının finansmanında önemli bir paya sahip olan
merkezi idare yerine, yerel yönetimlerin bu görevi üstlenmesine önem verilecek, bu alanda
Yap-İşlet-Devret modeli ve benzeri uygulamalar özendirilecektir.” şeklinde bir düzenleme
yer almıştır.675 Programda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine yönelik başka bir
düzenleme yer almamıştır.

1998 yılı programının “Kentsel Alt Yapı” başlıklı kısmında “Amaçlar” arasında;
“kentsel altyapı yatırımlarının finansmanında önemli bir paya sahip olan merkezi idare ile

671
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1989 Yılı Programı, Ankara, s. 398
672
DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), 1990 Yılı Programı, Ankara, s. 195
673
DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), 1991 Yılı Programı, Ankara, s.140
674
a.g.k., s.159
675
DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 1997 Yılı Programı, Ankara, s.106

210
birlikte yerel yönetimlerin bu görevi üstlenmelerine önem verilecek, bu alanda Yap-İşlet-
Devret modeli ve benzeri uygulamalar özendirilecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir.676
Aynı düzenlemeye 1999 ve 2000 yılı programların da yer verilmiştir. 1998 ve 1999 yılı
programlarında belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine yönelik başka bir düzenleme yer
almamıştır.

2000 yılı programında yukarıdaki düzenlemeye ek olarak, “Hukuki ve Kurumsal


Düzenlemeler” kısmında şu şekilde bir düzenleme dikkat çekicidir; “yerel yönetimlerin acil
yardım, kurtarma ve müdahale gerektiren durumlardaki görev ve sorumlulukları
netleştirilerek gönüllü kuruluşlarla işbirliği içinde hareket edebilecek bir yapıya
677
kavuşturulacaktır.” Programın bu kısmında belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile
ilgili başka bir düzenleme yer almamıştır.

2001 yılı programında, “Mahalli İdareler” başlığı altında “Amaçlar” kısmında; üç tür
düzenleme yer almıştır. Bunlardan birincisi; “yerel yönetimlerin, özelleştirilen
hizmetlerinde kaliteyi yükseltmek ve etkin bir rekabet ortamı oluşturmak amacıyla, güçlü
bir eşgüdüm ve denetim sistemi kurumu oluşturmaları sağlanacaktır.”düzenlemesidir. Bu
kısımda yer alan ikinci düzenleme şu şekildedir; “mahalli hizmetlerin
tarifelendirilmesinde, maliyetler ile fiyatlar arasında denge kurulacak, insani ihtiyaçlar
için zorunlu hizmet miktarı da göz önünde tutularak, hizmetlerden yararlananların
hizmetin bedelini ödemesi sağlanacaktır.” Yine bir diğer üçüncü bir düzenleme ise
belediye şirketleri ilgili olup şu şekildedir; “yerel yönetim şirketlerinin hizmet alanları
sınırlandırılarak, örgütlenme ve denetimleri hakkında genel ilkeler belirlenecektir.”678 Üç
düzenlemeye 2002 ve 2005 yılı programlarında da yer verilmiştir. İkinci ve üçüncü
düzenlemeye 2003 ve 2004 yılı programlarında da yer verilmiştir.

Programın “Gençlik Beden ve Spor Eğitimi” başlığı altında iki tane düzenleme
yapılmıştır. Bunlardan birincisi; “mahalli idarelerin, gençlere yönelik merkezler
oluşturarak, gençlerin kültür, sanat, spor, folklor, okuma ve araştırma alışkanlığı
kazandırıcı faaliyetlere yönelmelerini sağlayıcı programlar hazırlamaları, bu merkezlerde
uzman personel istihdam etmeleri ve gençlik merkezlerinin yurt genelinde
yaygınlaştırılması çalışmalarına katkı sağlamaları, ayrıca özel sektörün de bu alana
yatırım yapmaları teşvik edilecektir.” düzenlemesi yer almıştır. Yine aynı başlıkta başka

676
DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 1998 Yılı Programı, Ankara, s.94
677
DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 2000 Yılı Programı, Ankara, s. 127
678
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2001 Yılı Programı, Ankara, s.124,127

211
bir düzenleme de “Beden Eğitimi ve Spor” kısmındaki “spor tesislerinin yapımı, spor
faaliyetlerinin yürütülmesi ve spor elemanlarının hizmet içi eğitimleri, mali ve idari açıdan
tam bağımsız spor kulüpleri, federasyonlar ile özel teşebbüs ve mahalli idareler tarafından
gerçekleştirilecek; kamu kesimi ise denetim, yönlendirme, teşvik etme ve bu alandaki bilim
ve teknolojideki yenilikleri takip etme amacına yönelik yeni bir sistemin getirilmesi
konusunda gerekli olan idari ve hukuki altyapıyı oluşturacaktır.” şeklindeki
düzenlemedir.679 Aynı düzenlemelere 2002, 2003 ve 2004 yılı programlarında da yer
verilmiştir.

Benzer bir düzenleme “Kadın, Aile ve Çocuk” başlığı altında; “mahalli idarelerin
çocuklara yönelik merkezler oluşturarak, çocukların kültür, sanat, spor, folklor, okuma ve
araştırma alışkanlığı kazandırıcı faaliyetlere yönelmelerini sağlayıcı programlar
hazırlamaları, bu merkezlerde uzman personel istihdam etmeleri ve ayrıca özel sektörün de
bu alana yatırım yapmaları teşvik edilecektir.” şeklinde yapılmıştır.680 Aynı düzenleme
2002 yılı programında da yer almıştır.

Programın “İçmesuyu, Kanalizasyon, Arıtma Sistemleri ve Katı Atık Yönetimi”


başlıklı kısmında iki düzenleme yer almıştır. Bunlardan bir tanesi; “kentsel alt yapı
yatırımlarında finansman açığını karşılayabilmek için alternatif finansman kaynakları
geliştirilecek, Yap-İşlet ve Yap-İşlet-Devret modeli uygulamaları desteklenecektir.”
şeklinde diğeri ise “Su ve kanalizasyon işletmelerinde hizmetin özelleştirilmesi
özendirilecek ve belediyelerin denetim hizmetleri etkinleştirilecektir.” şeklinde olmuştur.681
Aynı şekilde düzenlemeler 2002, 2003, 2004 ve 2005 yılı programlarında da yer almıştır.

Programın “Katı Atık Yönetimi” başlıklı kısmında şu şekilde bir düzenleme yer
almıştır; “kullanılmış yağlar, araç lastikleri, piller gibi özel atıkların toplanması, taşınması
ve bertarafı konusunda merkezi ve yerel yönetimler ile özel sektör arasında koordinasyon
ve işbirliği sağlanacaktır.”682 Aynı düzenleme 2002, 2003 ve 2004 yılı programlarında da
yer almıştır.

Programda “Kent İçi Ulaşım” başlığı altında Sekizinci Kalkınma Planı’nda da yer
aldığı gibi; “yatırım ve işletme maliyeti yüksek olan raylı sistem projeleri, nüfusu 1
milyonun üzerindeki kentlerdeki yolculuk taleplerinin yoğun olduğu koridorlarda
yapılacaktır.” düzenlemesi ile “kent içi raylı sistemlerin planlanması, projelendirilmesi,
679
a.g.k, s.143-144
680
a.g.k, s.149
681
a.g.k, s.228
682
A.g.k., s.230

212
yapımı ve işletilmesi, finansmanının sağlanması konularında yöntem ve işlemlerdeki
belirsizlikleri gidermek üzere, yetki ve sorumluluklar ile teknik ölçüt ve standartları
tanımlayan yasal düzenlemeler yapılacaktır.” düzenlemesine ve “kent içi ulaşım
projelerinin gerçekleştirilmesine yönelik finansman modelleri geliştirilecektir.”
683
düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı düzenleme 2002 yılı programında da yer almıştır.

2002 yılı programında 2001 yılı programından farklı olarak yapılan dört tür
düzenleme vardır. Bunlardan birincisi; “Kırsal Altyapı” başlığı altında yer alan; “altyapı
hizmetlerinin fayda ve maliyet açısından en uygun biçimde sunulabilmesi için; kamu
kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri arasında işbirliğinin sağlanmasına
önem verilecektir.” şeklindeki düzenlemedir.684 İkincisi, “Sosyal Hizmet ve Yardımlar”
başlığında yapılmıştır. Söz konusu düzenleme; “sosyal hizmet ve yardım sağlayan kamu
kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlar arasında işbirliği
sağlanacaktır.” şeklindedir.685 Üçüncü düzenleme; “Kent İçi Ulaşım” başlığı altında; “kent
içi ulaşım ile ilgili sorunlar, yatırım ve işletme maliyeti yüksek raylı sistem projeleri
yerine, otobüs işletmeciliğinde yapılacak iyileştirmeler ve hizmet düzeyinin artırılması
yoluyla çözülecektir.” şeklindedir.686 Dördüncü ve son düzenleme “Sivil Toplum
Kuruluşları” başlığı altında yer almıştır. Buna göre; “eğitim, sağlık, sosyal hizmet ve spor
gibi sosyal içerikli projelerde STK’ların mahalli idareler ve özel sektör ile işbirliği içinde
faaliyet göstermeleri sağlanacak ve bunun için gerekli işbirliği mekanizmaları
oluşturulacaktır.” Bu düzenlemelerden ikincisi ve dördüncüsü 2003 ve 2004 yılı
programlarında da yer almıştır.

2003 yılı programında diğer programlardan farklı olarak üç tür düzenleme daha
yapılmıştır. Bu düzenlemelerden bir tanesi “Kadın Aile ve Çocuk” başlığı altında yer alan;
“yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği içinde çocukların sokağa yönelmesini
önleyici projeler geliştirilecek, sokak çocuklarının barınma, eğitim, rehabilitasyon ve
tedavi imkanları artırılarak topluma yeniden kazandırılmaları sağlanacaktır.” şeklindeki
düzenlemedir.687 Aslında bu düzenleme diğer programlarda da yer almaktadır Ancak bu
programda daha açık ve net bir şekilde yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlar işbirliği
tercih edilmiştir. İkincisi, “Gelir Dağılımının İyileştirilmesi ve Yoksullukla Mücadele”
başlığı altında yer alan “Sosyal Hizmet ve Yardımlar” başlığı altında yer alan düzenlemeye
683
a.g.k., s.231
684
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2002 Yılı Programı, Ankara, s.141
685
a.g.k., s.185
686
a.g.k., s.248
687
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2003 Yılı Programı, Ankara, s.156

213
ek nitelikte bir düzenlemedir. Söz konusu düzenleme; “sosyal yardım ve hizmetlerin yoksul
kesimlere daha etkin bir şekilde ulaştırılması sağlanacaktır. Bu çerçevede, merkezi idare
ile iş birliği içinde mahalli idarelerin, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının
yoksullukla mücadele programlarında daha etkili bir şekilde yer almaları teşvik
edilecektir” şeklindedir.688 Üçüncüsü, “Kent İçi Ulaşım” başlığı altında yer alan; raylı
sistem projeleri ile ilgili olarak daha önceki programlardan farklı olarak; “…projelerin
finansmanı azami ölçüde belediye öz kaynaklarından sağlanacak, dış finansman
kaynaklarından sadece ileri teknoloji ağırlıklı işlerin yapımında faydalanılacaktır”
şeklindeki düzenlemedir.689 Aynı düzenlemeler 2004, 2005, 2006 ve 2007 yılı
programlarında da yer almıştır.

2004 yılı programında yukarıda belirtilenler dışında belediye hizmetlerinin


özelleştirilmesi ile ilgili herhangi bir farklı düzenleme yer almamıştır.

2005 yılı programında yukarıda belirtilenler dışında farklı olarak iki tane düzenleme
yer almıştır. Bunlardan birincisi; “Eğitim” başlığı altında; “eğitimin yaygınlaştırılmasında
merkezi idare, mahalli idareler, gönüllü kuruluşlar ve özel sektörün katkısı ve işbirliği
sağlanacaktır.” şeklindeki düzenleme diğeri de; “Konut” başlığı altında Sekizinci
Kalkınma Planı’nda yer verilen -açık ve net olmamakla birlikte- şu şekildeki
düzenlemedir; “konut üretimini ve sahipliğini teşvik etmek ve alt gelir gruplarının konut
sorununu çözmek amacıyla alternatifli finansman modelleri geliştirilecektir.”690

2006 yılı programında “sosyal İçerme ve Yoksullukla Mücadele” başlığı altında yer
alan “Politika Öncelikleri ve Tedbirler” kısmında; 3 nolu; “sosyal hizmet ve yardımların
ihtiyaç sahiplerine daha etkili sunulması amacıyla, bu alanda hizmet veren kurumlar
arasında işbirliğini sağlayan, yerel yönetim ve sivil toplum inisiyatifini artıran, ihtiyaç
sahiplerinin tespitinde ve ihtiyaçlarının karşılanmasında objektif kriterler
oluşturulacaktır.” önceliğine yer verilmiş; önceliğe yönelik olarak bu kısımda 4 nolu
tedbirle; “sosyal hizmet ve yardım alanında yerel yönetimlerin ve sivil toplum
kuruluşlarının faaliyetleri teşvik edilecektir.” düzenlemesi yapılmıştır. Bu kısımda yer alan
6 nolu öncelikle; “göç sonucu sosyal dışlanmaya maruz kalan nüfusun istihdam

688
a.g.k, s.159
689
a.g.k, s.239
690
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2005 Yılı Programı, Ankara

214
edilebilirliğinin artırılması yoluyla toplumla bütünleşmesi sağlanacaktır.” denilmiş ve
açıklamada bu konuda -yerel yönetimler ve özel sektör- işbirliği gerekli görülmüştür.691

Programın “Bölgesel Gelişme ve Bölgesel Gelişmişlik Farklarının Azaltılması”


başlığı altında “Politika Öncelikleri ve Tedbirler” kısmında yer alan bir açıklama şu
şekilde olmuştur; “kalkınma ajansları ile ilgili kanunun çıkarılmasını müteakip, yerelde
kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğinin artırılması ve
içsel potansiyelin harekete geçirilmesi suretiyle bölgeler arası gelişmişlik farkının
azaltılması ve AB fonlarının etkin kullanımının sağlanması amaçlanmaktadır.” Bu kısımda
yer alan 5 nolu öncelikle; “koruma-kullanma dengesi gözetilerek, yerel nitelikteki tarihi,
kültürel ve doğal varlıklar bölgesel programlar kapsamında önceliklendirilerek faydaya
dönüştürülecektir.” denilmiş; buna yönelik 2 nolu tedbirle; “Yereldeki tarihi, kültürel ve
doğal zenginliklerin tanıtımını sağlayan yerel sivil toplum kuruluşları ve mahalli idareler
desteklenecektir.” düzenlemesi yapılmıştır.692 Aynı düzenleme 2007 yılı programında da
yer almıştır.

Programda “Kamuda İyi Yönetişim” başlığı altında, “Politika Öncelikleri ve


Tedbirler” kısmında yer alan ilgi çekici bir düzenleme 9 nolu öncelikle yapılmıştır. Söz
konusu öncelik şu şekildedir; “yerel yönetimlerin sundukları hizmetler için ülke çapında
hizmet standartları belirlenecek; standartlara uygunluk denetimi merkezi idare tarafından
yapılacaktır.”693 Bu düzenleme genel olarak belediye hizmetlerine yönelik bir düzenleme
olması dolayısıyla sağlanacak olan hizmet standardizasyonu ile belediye hizmetlerinde
özelleştirme uygulamalarını da etkileyecek ölçüde önemli olmaktadır. Aynı düzenleme
2007 programında da yer almıştır.

Bu kısımda yine “yerel yönetimlerin gelir yapısı, merkezi idareden aktarılacak yerel
ve müşterek nitelikli görev ve hizmetlerle orantılı bir şekilde güçlendirilecektir.” şeklinde
yer almış olan 10 nolu önceliğe yönelik olarak 2 nolu tedbirle “yerel yönetimlerin
hizmetlerinin maliyet esaslı fiyatlandırılması sağlanacaktır.” şeklinde bir düzenleme
yapılmıştır.694

Programın “Çevre ve Kentsel Alt Yapı” başlığı altında bir düzenleme, “Politika
Öncelikleri ve Tedbirler” kısmında 4 nolu öncelikle yapılmıştır. Söz konusu öncelik şu
şekildedir. “mevcut çalışmalarda dikkate alınarak, ülke genelinde kentsel altyapı ihtiyacı
691
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2006 Yılı Programı, Ankara, s.97-98
692
a.g.k., s.119-121
693
a.g.k., s.133
694
a.g.k., s.133

215
tespit edilecek, bölgesel gelişme gerekleri de gözetilerek önceliklendirilecek ve bu alanda
kamu ve özel sektör işbirliğini ve çevresel uyuma yönelik zamanlamayı da içeren bir
finansman stratejisi oluşturulacaktır.” Tedbire yönelik açıklama şu şekildedir;
“belediyelerin içme suyu, kanalizasyon, arıtma tesisi ve katı atık gibi alt yapı ve finansman
ihtiyacını belirleyecek kentsel altyapı ana planı hazırlanacaktır”695 Bu açıklamaya 2007
yılı programında öncelik olarak yer verilmiştir.

Programın “Ulaştırma ve Haberleşme” başlığı altında “Temel Amaç ve Hedefler”


kısmında belediyelerimizin kent içi ulaşımla ilgili hizmetleri ile ilgili şu şekilde bir amaç
yer almıştır; “kentlerimizin çoğunluğunda en yaygın ve temel toplu taşım türü olan otobüs
sistemlerinin geliştirilmesi ile hizmet sunum kalitesinin artırılması sağlanacak, tramvay,
hafif raylı sistem veya metro yatırımları, nüfusu bir milyondan fazla olan kentlerde, raylı
sistemlerin verimli işletilmesini sağlayacak talebe sahip koridorlarda gerçekleştirilecektir.
Projelerin finansmanında, özellikle yerel pazarlardan temin edilecek iş gücü ve ekipman
için öz kaynak kullanımı teşvik edilecek, dış finansman kaynakları yüksek teknoloji ağırlıklı
işlerin yapımında kullanılacaktır Dış finansmanda Hazine garantisi gerektiren kent içi
ulaşım projelerinde asgari yüzde 25 öz kaynak kullanımı esas olacaktır. Özel sektörün kent
içi ulaşım hizmetlerinin sağlanmasında daha etkin rol alması sağlanacaktır.”696 Aynı
başlık altında “Politika Öncelikleri ve Tedbirler” kısmında 10 nolu öncelikle konu ile ilgili
2003 yılı programında da olduğu gibi şu düzenleme yapılmıştır; “kent içi ulaşım altyapısı
ihtiyaçlarına, belediyelerin öz kaynaklarıyla uyumlu ve ulusal standartlar doğrultusunda
çözümler üretilecektir.”697 Aynı amaç 2007 yılı programında da yer almaktadır.

Programın “Turizm” başlığı altında “Politika Öncelikleri ve Tedbirler” kısmında 2


nolu “kültür ve turizm gelişim bölgelerinde katı ve sıvı atıkların arındırılması ve uygun
alıcı ortama aktarılması sağlanacaktır.” şeklindeki tedbire yönelik yer alan açılamada;
“Katı ve sıvı atıkların arındırılması ve uygun alıcı ortama aktarılmasında arıtma
normlarının gerçekçi düzeyde ve tüm alt yapıların makul sürelerde gereksinmelere yanıt
verecek ölçüde tutulması sağlanacaktır. Özellikle belediyelerce sunulan hizmetlerde
tüketicilerin maliyete tükettikleri oranda katılmasını ve belli bir hizmet için alınan katkının
bu hizmetin nitelikli olarak sunulmasına ve sürdürülmesine harcanmasını sağlayacak bir

695
a.g.k., s.164
696
a.g.k.,s.214
697
a.g.k.,s.220

216
sistem oluşturulacaktır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.698 Aynı düzenlemeye 2007
yılı programında da yer verilmiştir.

2007 yılı programında, belediyelerin kent içi ulaşım hizmetleri ile ilgili yukarıda da
belirtildiği gibi 2006 yılı programındaki amaç yer almıştır. Ancak 2007 yılı programının
“Ulaştırma” başlığı altında “Temel Amaç ve Hedefler” kısmında, 2006 yılı programından
farklı bir amaç yer almıştır. Söz konusu amaç, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da yer alan;
“kentlerimizde en yaygın ve temel toplu taşım türü olan otobüs sistemlerinin
geliştirilmesiyle hizmet sunum kalitesinin artırılması sağlanacak, raylı sistem yatırımları
zirve saatte tek yönde 15.000 yolcu/saat yolculuk talebine sahip koridorlarda
gerçekleştirilecektir.” şeklindeki amaçtır. Aynı başlık altında “Politika Öncelikleri ve
Tedbirler” kısmında konu ile ilgili 11 nolu öncelik şu şekildedir; “kent içi ulaşımda gerek
yerel gerekse merkezi yönetim düzeyinde proje seçimi ve finansmanı ile yapım ve işletme
aşamalarında uygulanacak ulusal standartlar geliştirilecektir.” Önceliğe yönelik 1 nolu
tedbir ise; “Raylı sistem proje tekliflerinin hazırlanma esaslarını düzenlemeye yönelik
yönetmelik hazırlanacaktır.” şeklinde olmuştur.699

Programın “Çevrenin Korunması ve Kentsel Altyapının Geliştirilmesi” başlığı altında


“Politika Öncelikleri ve Tedbirler” kısmında, 5 nolu öncelikle “katı atık bertarafında
düzenli depolama tesisi yapımına öncelik verilecek ve toplama, taşıma, geri dönüşüm,
bertaraf, işletme ve tesis ıslahı aşamalarından oluşan katı atık yönetiminde etkinlik
sağlanacaktır” denilmiş; bu önceliğe yönelik olarak 1 nolu tedbirle; “katı atıklar içinde
geri kazanım oranını artırıcı tedbirler alınacaktır” düzenlemesi ve 2 nolu tedbirle “Hane
halkının bilinçlendirilmesine yönelik eğitim çalışması yapılacaktır.” düzenlemesi
yapılmıştır. Bu hizmetlerin ise belediyeler ve sivil toplum kuruluşları işbirliği ile
gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır.700

Benzer düzenleme programın “Sosyal Güvenlik Sisteminin Etkinliğinin Artırılması”


başlığı altında “Politika Öncelikleri ve Tedbirler” kısmında 7 nolu öncelikle yapılmıştır.
Söz konusu düzenleme; “yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının sosyal hizmet ve
yardımlar alanındaki faaliyetleri desteklenecektir.” şeklindedir.701

Yine programın, “Beşeri Gelişme ve Sosyal Dayanışmanın Güçlendirilmesi” başlığı


altında yer alan “Eğitim” kısmında; “eğitimin tüm kademelerinde donanım ihtiyacı
698
a.g.k.,s.236
699
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), 2007 Yılı Programı, Ankara, s.120,127
700
a.g.k.,s.132
701
a.g.k.,s.216

217
karşılanacak, fiziki altyapı geliştirilecektir.” şeklindeki 4 nolu önceliğe yönelik olarak 1
nolu tedbirle ; “eğitimde fiziki alt yapının tamamlanması” öngörülmüş; buna yönelik
olarak belediyeler-sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasındaki işbirliği gerekli
görülmüştür.702

Programda Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da yer aldığı gibi “Yerel Düzeyde


Kurumsal Kapasitenin Artırılması” başlığı altında “Temel Amaç ve Hedefler” kısmında;
“kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları arasındaki yerel işbirliği ve ortaklıklar
desteklenecek; işbirliği ağlarının oluşturulması ve bu ağlar vasıtasıyla iyi uygulama
örnekleri başta olmak üzere bilgi alışverişi özendirilecektir.” genel amacı yer almıştır.703

Görüldüğü üzere her dönem ülkemizde gerek kalkınma planlarında gerekse planlara
dayalı olarak çıkarılan yıllık programlarda doğrudan ya da dolaylı olarak belediye
hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili düzenlemeler yer almıştır. Ancak konu ile ilgili
düzenlemeler Sekizinci ve Dokuzuncu Kalkınma Planı ve planlara dayalı olarak çıkarılan
yıllık programlarda daha çok yer almıştır. Çünkü ülkemiz küreselleşme ve Avrupa
Birliği’ne üyelik sürecine uyum çerçevesinde Sekizinci Kalkınma Planı ile başlayan
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da öngörülen hedef ve stratejiler ile her alanda yeniden
yapılandırılmaktadır. Bu süreçte ise özellikle bölgesel gelişmenin sağlanması ile ilgili
konularda belediyelerimize pek çok yeni görevler düşmektedir. Planlarda, belediyelerimiz
yaşanılan süreçte kendilerine düşen görevleri yerine getirebilmek için bir taraftan gelirleri
ve idari yapıları bakımından güçlendirilmeye çalışılmış diğer taraftan da belediyelerimizin
daha çok sivil toplum, özel sektör ve gönüllü kuruluşlarla işbirliğine gitmeleri
öngörülmüştür. Bu durum ise doğal olarak özelleştirmeyi beraberinde getirmektedir.
Nitekim planlarda da yerel yönetimlerimizin (belediyelerimizin) özelleştirme
uygulamalarından daha iyi bir şekilde faydalanmaları amacını sağlayıcı yol gösterici
hedefler ve amaçlar yer almıştır.

3.3 Belediyelerimizin Uyguladıkları Özelleştirme Yöntemleri

Belediyelerimizin uyguladıkları özelleştirme yöntemlerine ilişkin mevzuatta yasal bir


engel bulunmamaktadır. Belediyelerimiz, geçmişte 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 1580
sayılı Belediye Kanunu ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediye Kanuna dayanarak

702
a.g.k.,s.196
703
a.g.k.,s.229

218
başvurdukları özelleştirme yöntemlerine bugün de başta 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
olmak üzere gerek 5393 sayılı Belediye Kanunu gerekse 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunu ile başvurabilmektedirler. Ülkemizde belediyeler çalışmanın bu kısmında da
görüleceği üzere mahalli idareler için geçerli olan özelleştirme yöntemlerinin pek çoğuna
başvurmaktadırlar.

Çalışmanın bu kısmında belediyelerimizin uyguladıkları özelleştirme yöntemleri ele


alınmaya çalışılacaktır. Söz konusu özelleştirme yöntemleri değerlendirilirken beşinci
bölümde ele alınacak olan belediyelerimizin uygulama örnekleri dışında bu kısımda da söz
konusu yöntemlere örnek olması bakımından başta Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehir
belediyelerimizde olmak üzere belediyelerimizde yapılan çalışmalara yer verilecektir. Bu
şekilde bir yol izlenmesi ise yöntemlerin hayata geçirilişi hakkında fikir elde etmek ve
dolayısıyla belediyelerimizin uyguladıkları yöntemlerin daha iyi anlaşılması bakımından
faydalı olacağının düşünülmesinden kaynaklanmaktadır.

3.3.1 İhale Yöntemi

İhale yöntemi, ülkemizde belediyelerce eskiden beri bilinen ve uygulanan bir


özelleştirme yöntemidir. Ancak özellikle 1984’den sonra başta büyükşehir belediyeleri
olmak üzere belediyelerimiz özelleştirme aracı olarak bu yöntemden yoğun bir şekilde
yararlanmaya başlamışlardır.704 Belediyelerimiz, 2002 yılına kadar 2886 sayılı Devlet İhale
Kanunu’nun hükümleri çerçevesinde pek çok hizmetlerini ihale yoluyla özel sektöre
yaptırmışlardır. Ancak 04.01.2002 tarihinde kabul edilen “4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu” ile 2886 sayılı Kanun’un uygulama alanı çok büyük oranda daralmıştır. Buna
göre yeni düzenleme ile kamu harcaması yapılmasına yönelik; alım, hizmet yapım,
kiralama gibi işler 4734 sayılı Kanun’a göre; kamuya gelir sağlanmasına yönelik; satım,
kiraya verme, trampa ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi işleri 2886 sayılı Devlet İhale
Kanun’a göre yürütülecektir.705 Bunların dışında 1580 sayılı Belediye Kanunu ve 3030
sayılı Büyükşehir Kanunu’nda yer alan hükümler de belediyelerimizin ihale yoluyla
hizmetlerini özelleştirmesindeki diğer mevzuatı oluşturmuş; şu an bu belediye kanunların
yerini belirtildiği gibi 5393 sayılı Belediye Kanunu ile 5216 sayılı Büyükşehir Kanunu
almıştır.

704
ERYILMAZ, ag.m., s.39
705
GÖZÜBÜYÜK, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, s.44

219
Kamu İhale Kanunu’nun 2’nci maddesine göre; belediyeler, “her türlü kaynaktan
karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerini bu kanun hükümlerine
göre yürüteceklerdir.” Kanun kapsamında yer almayan işler kanunun 3’üncü maddesinde
belirtilmiştir. Kanunun 18’inci maddesi ile dört çeşit ihale şekli kabul edilmiş olup bunlar;
“açık ihale usulü, belli istekliler arasında ihale usulü, pazarlık usulü ve doğrudan
temin”dir. Bu kanunla karşımıza yeni olarak çıkan usul “doğrudan temin” olmaktadır. Bu
usul kısaca kanunda belirtilen hallerde ihtiyaçların ihale yapılmaksızın doğrudan temini
olarak tanımlanabilir.706

İhalelerde uygun bedelin tespitinde; artırmalarda uygun bedel, tahmin edilen


bedelden aşağı olmamak üzere teklif edilen bedellerin en yükseğidir. Eksiltmelerde ise
tahmin edilen bedeli geçmemek şartı ile teklif edilen bedellerden tercihe göre en uygun
olanıdır. Bedel tahmini yapılamayan ihalelerde teklif edilen bedellerden bedeller içinde en
uygun görüleni seçilerek özel sektöre verilebilir. Belediyeler ihaleyi en çok kırana yani en
düşük teklifi verene ihaleyi vermek zorunda değildir.707 Nitekim kanunun 40’ıncı
maddesinde bu durumla ilgili; “ekonomik açıdan en avantajlı teklifin sadece en düşük fiyat
esasına göre belirlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda; işletme ve bakım maliyeti,
maliyet etkinliği, verimlilik, kalite ve teknik değer gibi fiyat dışındaki unsurlar dikkate
alınarak ekonomik açıdan en avantajlı teklif belirlenir” denilmiştir. Kanundaki bu hükmün
hizmetlerin etkinliği açısından isabetli olduğu söylenebilir.

Bununla birlikte 4734 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra önemli bir
gelişme de encümenin ihale komisyonu olarak görev yapma işlevinin sona ermiş olmasıdır.
Her bir ihale için belediye bünyesinde ayrı bir ihale komisyonu oluşturularak ihalelere
karar verme yetkisinin bu komisyonlara verilmesi öngörülmüştür.708

5393 sayılı Kanun’un “Gelecek yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri” başlıklı 67’inci
maddesine göre; “belediyede belediye meclisinin, belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili

706
Orijinal metin için bkz: http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4734.html (15.10. 2006)
707
ERYILMAZ, a.g.m., s.38
708
4734 sayılı Kamu İhale Kanundan önce belediyeler tarafından gerçekleştirilen bütün ihalelerde İhale
Komisyonu olarak Belediye Encümeni görev yapmakta idi. 4734 sayılı Kanun’un 04.01.2003 tarihinde
yürürlüğe girmesinden sonra Belediye Encümenine uzman üyelerin katılımı da sağlanarak encümeninin ihale
komisyonu olarak görev yapma işlevi devam etmiştir. Ancak 28.07.2004 tarihinde yayımlanan Başkanlık
Tebliği ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre gerçekleştirilen ihalelerde bu kanuna paralel olarak her
bir ihale için ayrı, ihale komisyonlarının oluşturulması esası getirilmiştir. Bu düzenleme ile belediye
encümeninin 4734 sayılı Kanun’a göre gerçekleştirilen ihalelerde ihale komisyonu olarak görev yapma işlevi
sona ermiştir. Ancak Belediye Encümeni 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 13.maddesine göre, 2886 sayılı
Kanun’a istinaden gerçekleştirilen ihalelerde “İhale Komisyonu” görevini yürütmeye devam etmektedir.
(Kiraya verme, satış, kat karşılığı inşaat yaptırma, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi vb.)
Bkz: http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Encumen/Gorevleri/ 12.08.2006

220
organın kararı ile park, bahçe, sera, refüj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri; araç
kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve
onarım işleri; bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi erişim hizmetleri; sağlıkla
ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi hizmetleri; baraj, arıtma ve katı atık
tesislerine ilişkin hizmetler; kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı,
trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı, sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile
ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve taşıma hizmetleri; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili
işler, süresi ilk mahallî idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek
üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilir.”

5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda Belediye Kanunu’nda olduğu gibi


belediyelerin hangi işlerini ihale edilebileceği ile ilgili açıklama yer almamıştır. Bununla
birlikte kanunun 10’uncu maddesi yer alan; “büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyeleri;
görevli oldukları konularda bu kanunla birlikte Belediye Kanunu ve diğer mevzuat
hükümleri ile ilgisine göre belediyelere tanınan yetki, imtiyaz ve muafiyetlere sahiptir.”
hükmüne dayanarak Belediye Kanunu’nda sıralanan işleri ihale yoluyla özel sektöre
gördürebileceklerdir. Nitekim kanunun “büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin
görev ve sorumlulukları” nın belirlendiği 7’nci maddesinde pek çok hizmet için
“yaptırmak”, “kurmak”, “işlettirmek”, “yaptırabilir” gibi ifadeler kullanılmıştır.

Belediye Kanunu, görüldüğü üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilecek


hizmetler yelpazesini oldukça geniş tutmaktadır. Yine Belediye Kanunu’na dayanarak
belirtildiği gibi Büyükşehir Belediye Kanunu’nda da aynı şekilde ihale yöntemi ile
hizmetlerin özelleştirilmesine geniş bir çerçevede izin verilmektedir.

Nitekim İstanbul ve İzmir gibi büyükşehir belediyeleri, hizmet binalarının temizliğini


ihale yöntemi ile özel girişimcilere yaptırmakta, çöp toplama işlerini, iktisadi ve turistik
işletmelerini bu yöntemle özelleştirmektedirler.709

Yine Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ), abonelere ait saat okumalarının


değerlendirilmesi ve faturalarının düzenlenmesi işini, ihale yöntemi ile özel şirketlere
bilgisayarlar ile yaptırmaktadır. Bu sayede, zaman ve personel ihtiyacından tasarruf
sağlanarak verimliliğin artırılabildiği belirtilmiştir. Özel şirketler, birçok alanda ASKİ' nin
faaliyetlerine katkıda bulunma olanağına sahiptirler. Bu alanlar; saat okuma, teçhizat

709
ERYILMAZ, a.g.m., s.39

221
bakımı ve onarımı, pompa istasyonu teçhizatının bakım ve onarımı, büro ekipmanının
periyodik bakımı, bilgisayarla muhasebe ve veri işleme gibidir.710

İhale yönteminde en sık başvurulan hizmet alanlarından biri, “ulaşım ve raylı


hizmet” çalışmaları olmaktadır. 1980-1990 yılları arasında 7 büyük kentimizde 22 adet
kentsel ulaşım çalışması, özel yüklenicilere ihale edilmek sureti ile yapılmıştır. Bunların
7’si İstanbul, 4'ü Ankara, 2'şer tanesi İzmir, Adana, Bursa, Konya ve Kayseri, 1 tanesi de
Eskişehir kentlerinde gerçekleştirilmiştir.711

Ankara’da 1989 yılının sonlarında “Ankaray” olarak adlandırılan hafif raylı toplu
taşım sistemi proje çalışması başlatılmıştır. Tahmini yatırım büyüklüğü 300 milyon ABD
Doları olan Ankaray projesinin gerçekleştirilmesi amacı ile 1990 yılında uluslararası bir
ihale açılmıştır. Açılan 518 milyon Alman Markı götürü bedelle anahtar teslimi şeklindeki
ihaleye sunulan 4 tekliften Siemens liderliğindeki konsorsiyum birinci en uygun firma
olarak seçilmiştir. Firma ile kredi anlaşmalarının yürürlüğe girdiği tarihte yürürlüğe
girmesi koşulu ile yapım sözleşmesi imzalanmıştır. Ankaray' ın yapım çalışmaların, 1992
yılı ağustosunda fiilen başlanmış olup 1994'de tamamlanması sözleşmede belirtilmiştir
ancak Ankaray 1996'nın ikinci yarısında hizmete girebilmiştir. Yine yap-işlet devret
modeliyle yapımına başlanan Ankara metrosu daha sonra “götürü bedelli anahtar teslimi”
şeklindeki ihale yöntemiyle yapılmaya başlanmış ve hizmete girmiştir.712

Özellikle büyükşehirlerimizdeki mevcut ve giderek artacağı kabul edilen raylı sistem


talebini karşılamak konusunda izlenen yöntem her kentte farklı hatta aynı kentte birden
fazla uluslar arası ihaleler açmak şeklindedir. Bunun sonucunda da İstanbul’da İsveç;
Ankara’da Kanada; Konya’da Alman teknolojisi gibi her bir kentte farklı ülkelerin
teknolojileri seçilmektedir.713

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin faaliyet programında önemli yerler işgal eden


İstanbul metrosu ve özellikle boğaz demiryolu tüp geçit (Marmaray Projesi) gibi büyük
projeler birer uluslar arası ihale konusu oluşturmaktadır.714 Bununla birlikte İstanbul
Büyükşehir Belediyesi tarafından park bakım, onarım ve yeşil alanlar tanzimi, havuzların

710
E. UĞUR, “Ankara Su Temini, Örnek Olay İncelemesi” Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme
Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.129
711
EGO, Dördüncü Toplu Taşım Kongresi, Ankara, 1991, s.163
712
a.g.k., s.163
713
a.g.k., s.183
714
İstanbul’daki raylı sistem projeleri ve Marmaray Projesi hakkında ayrıntılı bilgi için Bkz.
http://www.ibb.gov.tr ile http://www.marmaray.com.tr (05.12.2006)

222
bakım ve işletilmesi, deniz temizliğinin yaptırılması, mezarlıkların temizlik ve bakımı,
tarihi eserlerin restorasyon ve çevre düzeleme proje hizmetleri gibi işlerde ihale yöntemine
başvurulmaktadır.715

Adana Büyükşehir Belediyesi 1985 yılından itibaren katı atık toplanması ve yok
edilmesini işini özel firmalara ihale etmektedir. 1993 yılı itibari ile Adana’da çöp toplama
ve temizlik hizmetleri tamamen özelleştirilmiş olup (büyükşehir sınırları içerisindeki ilçe
belediyeleri de dahil olmak üzere) söz konusu belediyelerin temizlik işleri müdürlükleri,
sadece yüklenici firmaların denetimi yapmaktadırlar.716 Ayrıca belediye ihale yönteminden
en çok yararlanan belediye olması ile birlikte ihale yöntemini kullanan belediyeler arasında
örnek oluşturmaktadır. Öyle ki; belediye ihale yönteminde bir ilki gerçekleştirerek 1986
yılında belediye emlak vergi dairesi tarafından yapılabilecek tüm işleri özel bir bilgisayar
firmasına ihale etmiştir.717 Bunlar dışında Adana Büyükşehir Belediyesi’nde muhasebe,
maaş ve ücret tahakkukları işlemlerinin bilgisayarla yürütülmesi, bulvar ve ana caddelerde
bulunan refüjlerin bakım ve onarımı, sinekle mücadele gibi işler de özel sektöre ihale
yöntemiyle yaptırılmaktadır.718 Adana Büyükşehir Belediyesi, günümüzde de ileriki
bölümde de görüleceği üzere hizmetlerinde ihale yönteminden sıkça yararlanmaktadır.

Mersin Büyükşehir Belediyesi, katı atıkların ayrıştırılması, bina korunması


(güvenlik), park ve bahçelerdeki kafelerin işletilmesi, bilgi işlem, bilgisayar bakım ve
onarımı, makam arabalarının tahsisi, asfalt yapımında kullanılan mıcır vs. hafriyat
malzemelerinin alımı, ekmek fabrikasında kalifiye eleman çalıştırılması için hizmet alımı,
tıbbi atık araçlarında lisanslı şoförlerin ve deneyimli elemanların çalıştırılması için hizmet
alımı gibi işlerde ihale yolu ile özel sektörden faydalanmaktadır.719

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, uzak mesafeli nakliye işlerini, su kanal işlerinin bir
kısmını, taş ocaklarının işletilmesini ve bazı inşaat işlerini ihale yöntemi ile özel
girişimcilere yaptırmaktadır.720

Manisa Belediyesi, dere ıslahı, otopark yapımı, kavşak düzenlemesi, büyük


kanalizasyon, beton bordür, parke ve kadro döşenmesi, su sondaj kuyusu açılması, menfez

715
İstanbul Büyükşehir Belediyesince 2003-2006 yılları arasında ihale edilen hizmetler arasında en çok ihale
edilip sonuçlandırılan hizmetler incelenerek hazırlanmıştır. İhale edilen hizmetler için bkz
http://www.ibb.gov.tr/IBB/Templates/Turkce/IhaleVeIlan/IhaleListe.aspx 12.08.2006
716
KÖKSAL, a.g.k., s.129
717
M.Ali DAĞTAŞ, Belediyeler Maliyesi, [y.y], Ankara, 1987, s.285-286
718
KÖKSAL, a.g.k., s.159
719
MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
720
KÖKSAL,a.g.k., s.151-152

223
ve taş duvar yapımı, çarşı-pazaryeri ve park düzenlemeleri, beton yol yapımı, sosyal
tesisler ve diğer bazı tesislerin yapım işlerini ihale yöntemiyle yaptırmaktadır.721

Ülkemizde belediye hizmetlerinde ihale yolu yönteminin kullanılması pek tabiki


örnek oluşturması bakımından çalışmanın bu kısmında verilmiş olan belediyelerle ve
belediyelerin ilgili hizmetleri ile sınırlı değildir. Burada yer alan belediyelerin ve
hizmetlerin dışında da pek çok belediyemiz çok çeşitli hizmetlerinde kanunun belirlediği
sınırlar çerçevesinde ihale yönteminden yararlanabilmektedirler. Dolayısıyla diğer
hizmetleri de düşündüğümüz zaman ihale yöntemi belediyelerimizin her çeşit hizmette
kullanmasına elverişli olan bir yöntem olmaktadır.

3.3.2 İmtiyaz Yöntemi

Ülkemizde belediyeler ihale yöntemi gibi imtiyaz yöntemini de eskiden beri


kullanmaktadır. Nitekim 1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun yürürlüğe
girmesinden önce elektrik, su, hava gazı, tramvay ve telefon gibi kentsel hizmetlerin
yürütülmesi imtiyazlı şirketler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu imtiyazlı şirketlerin
büyük çoğunluğu Osmanlı’nın son döneminde kurulmuş olup, yabancı sermayenin elinde
bulunan şirketlerdi.722 Bu şirketlerden İstanbul’a su dağıtan Terkos Su Şirketi 1882’de,
İzmir Suları Türk Anonim Şirketi 1895’te, yine İzmir Havagazı Şirketi 1859’da, İstanbul
Tramvay Şirketi 1869’da, İstanbul Tünel Şirketi 1872’de, İzmir Elektrik ve Tramvay
İşletmesi Şirketi 1885’te imtiyaz hakkı almışlardır.723

Bu uygulama Cumhuriyet döneminde de devam etmiş ve bu dönemde de imtiyazlı


şirketler kurulmuştur. Bu şirketlerin çoğunda yabancı ortakların payı çoğunlukta olmuştur.
Ancak 1930 yılından sonra dönemin “devletçilik” anlayışına uygun olarak daha önce de
belirtildiği gibi belediye hizmeti yürüten imtiyazlı şirketler belediyelere devredilmiştir. Bu
dönemde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa gibi büyük kentlerde su, elektrik,
havagazı ve kent içi ulaşım hizmetlerini yürütmekte olan imtiyazlı şirketler, 1580 sayılı
Belediye Kanunu’nun 157’nci maddesinde öngörüldüğü şekilde, imtiyaz sözleşmelerindeki
satın alma hakkına dayanılarak, 1932 yılından itibaren karşılıklı anlaşmalarla devlet

721
a.g.k., s.153
722
ERYILMAZ, a.g.m., s.44
723
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.69-70

224
tarafından satın alınmış, bir süre için geçici idarelerce yönetilmiş, daha sonra ise özel
kanunlarla belediyelere devredilmiştir.724

Belediyeler 5393 sayılı Kanun öncesinde 1580 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesinin
4’üncü bendinin (a) fıkrasında yer alan; “doğrudan doğruya yapılmak ve işletilmek şartıyla
su, havagazı, elektrik, tramvay tesisatı kurmak ve işletmek, göl, nehir, körfez ve sevahili
mütecavire vapurları nakliyatını deruhde ve ifa etmek belediyelerin hakkıdır. (Ancak
belediyeler bu işlerin tesis veya işletilmesi için müddeti kırk seneyi tecavüz etmemek ve
şeraiti devletçe müttehaz kaidelere muvafık olmak üzere imtiyaz da verebilirler” ve yine
kanunun aynı maddesinin 5’inci bendinde yer alan; “belediye hudutları dahilinde muayyen
mıntıkalar arasında yolcu nakil vasıtası olarak otobüs, omnibüs, otokar, tünel troley,
füniküler işletmek ve mezbahalarda kesilen etleri belediye meclisince tayin ve Dahiliye
Vekaletince tasdik edilecek ücret mukabilinde satış yerlerine nakletmek münhasıran
belediyelerin hakkıdır.” hükmüne dayanarak hizmetlerini imtiyaz yoluyla yerine
getirmişlerdir.725

5393 sayılı Belediye Kanunu ise “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları” başlıklı


15’inci maddesi 2’nci fıkrası ile; ilgili maddede yer alan “(e), (f) ve (g) bentlerinde
belirtilen hizmetleri Danıştay’ın görüşü ve İçişleri Bakanlığı’nın kararıyla süresi kırk
dokuz yılı geçmemek üzere imtiyaz yoluyla devredebilir” diyerek belediyelere imtiyaz
yoluyla hizmetlerini yerine getirme imkanı tanımaktadır.

Buna göre belediyeler kanunun, (e) bendinde yer alan; “müktesep haklar saklı kalmak
üzere; içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun
uzaklaştırılmasını sağlamak; bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kaynak sularını
işletmek.”, (f) bendinde yer alan; “toplu taşıma yapmak; bu amaçla otobüs, deniz ve su
ulaşım araçları, tünel, raylı sistem dâhil her türlü toplu taşıma sistemlerini kurmak,
işletmek” ve (g) bendinde yer alan; “katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması,
geri kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak”
şeklinde yer alan hizmetlerini imtiyaz yoluyla yerine getirebileceklerdir.

Yine kanunun “Meclisin görev ve yetkileri” başlıklı 18’inci maddesinin birinci fıkrası
(j) bendine göre imtiyaz sözleşmesine karar verme yetkisi belediye meclisine aittir.

724
ERYILMAZ, a.g.m., s.45
725
KÖKSAL,a.g.k., s.159

225
Günümüzde imtiyaz yönteminin belediye hizmetlerinde uygulanması diğer
yöntemlere göre az sayıda birkaç hizmet alanı ile sınırlı kalmıştır. Nitekim görüldüğü üzere
kanunda da imtiyaz yolu ile yerine getirilebilecek olan hizmetler; su, toplu taşıma ve katı
atık yönetiminden meydana gelmektedir. Bunda daha öncede belirtildiği gibi imtiyaz
süresinin uzun olması, imtiyaz süresince özel şirketin tekel gibi davranması ihtimali,
teknolojideki hızlı gelişmeler ve diğer yöntemlerin (ihale, kiralama, şirketleşme gibi)
başarılı sonuçlar vermesi etkili olmuştur diyebiliriz.

Büyük kentlerimizde görülen özel halk otobüsü uygulaması aslında bir imtiyaz
yöntemi olmaktadır. Bu uygulama imtiyaz yönetiminin piyasa sistemine en uygun, en iyi
biçimi olarak değerlendirilmektedir. Burada önemli olan imtiyazın birden fazla kişi ya da
kuruluşa verilerek rekabete açıklığının sağlanmasıdır. Nitekim Türkiye özel halk, otobüsü
ve dolmuşlarla toplu taşım hizmetlerini özelleştiren örnek ülkeler arasındadır.726

Ankara gibi büyük kentlerimizde kapasite açığının kapatılması, hizmet standardının


yükseltilmesi, taşıma ücretlerinin ucuzlaması ve kamu işletme açıklarının azaltılması gibi
hedeflerle toplu taşım hizmetleri imtiyaz yoluyla özelleştirilmektedir. Ancak belediyelerin
bu hizmetinde doğrudan belediye işletmeciliğinin mi yoksa özel sektöre imtiyaz
verilmesinin mi daha yararlı olduğu tartışma konusu olabilmektedir. Örneğin Ankara
Büyükşehir Belediyesi’nin, toplu taşımacılığın tümüyle özel sektöre devri görüşünde
olduğu yolundaki basın haberlerini bir süre sonra halkın özel halk otobüsleri
taşımacılığından memnun olmaması nedeniyle EGO’ nun otobüs sayısının çoğaltılmasına
karar verildiği haberleri izlemektedir.727

Belediyeler su konusunda da, belediye sınırları içinde su tesisatı kurmak ve işletmek


veya kurulması ve işletilmesi için özel girişimcilere imtiyaz vermek hakkını
kullanmaktadırlar. Bu hak Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerde kurulmuş olan
ASKİ, İSKİ, İZKİ gibi kuruluşlarca kullanılmaktadır. Ayrıca belediyeler, belediye sınırları
içindeki bir kaynak suyunun plastik şişeleme yaparak yurt içinde satışına ve yurt dışında
ihracatına da imtiyaz verebilmektedirler.728

726
ERYILMAZ, a.g.m., s. 45-46
727
KÖKSAL,a.g.k., s.159
728
Fethi AYTAÇ, Açıklamalı Belediye Kanunu, Seçkin Yayınevi, 1998, s.328-329

226
3.3.3 Yap-İşlet-Devret Yöntemi

Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli ile ilgili bugünkü yasal mevzuatı oluşturan 3396
sayılı Kanun çıkmadan önce belediyelerin, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 19’uncu
maddesi ile 70’inci maddesi ve Türk Medeni Kanunu’nun 751’inci maddesine dayanarak
bu yöntemi uygulamış oldukları; bu nedenle yap-işlet-devret modelinin 1930’dan beri var
olduğu, belediyelerin bu yöntemle bazı inşaatlarını yaptırdıkları kabul edilmektedir.729

Buna göre, 1580 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesinin 6 bendi gereğince, bir belediye
sahibi olduğu gayrimenkul üzerinde en nihai tasarruf şekli olan satış aktini icraya yetkili
bulunduğuna göre, hukuki kapsamı daha dar bulunan yap-işlet-devret sözleşmesi gibi diğer
tasarruflara da yetkili olmaktadır. Ayrıca kanunun 70’inci maddesinin 11’inci bendi de
menafii umuma mahsus belediye gayrimenkul emvalinin bir hizmete tahsisi ve tahsis
cihetinin değiştirilmesi yetkisini belediye meclisine vermiş bulunmaktadır. Türk Medeni
Yasası’nın “İnşaat Hakkı” başlıklı 751’inci maddesine göre ise; malik üçüncü kişi lehine
arsasının üstünde veya altında inşaatta bulunmak veya mevcut inşaatı ibka etmek yetkisini
veren irtifak hakkı tesis edebilir. Hilafına mukavele olmadıkça inşaat hakkı başkasına
devredilebilir.730

Bu çerçevede Adana Büyükşehir Belediyesi’nin yap-işlet-devret uygulamalarında


ilgili hükümlere dayanarak uygulamalar yaptığı; örneğin Adana eski otogarının 1961’li
yıllarda bu yöntemle yapıldığı ileri sürülmektedir.731 Dolayısıyla belediyelerin ilgili kanun
hükümlerine dayanarak yap-işlet-devret yöntemi ile belediye hizmetlerini gerçekleştirdiği
öne sürülmektedir ancak bununla birlikte 3996 sayılı yasa öncesi belediyelerin bu
yöntemin yürütülmesindeki hukuki dayanağı konusunda çok fazla açıklık
bulunmamaktadır. Bu konuda açıklık şüphesiz ki 24.06.1994 tarihli ve 3996 sayılı, “Bazı
Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında
Kanun” ile sağlanmıştır. Ancak bununla birlikte kanun sonrasında da bir takım tartışmalar
gündeme gelmiştir.

Kanunun 1’inci maddesine göre amacı; “kamu kurum ve kuruluşlarınca (kamu


iktisadi teşebbüsleri dahil) ifa edilen, ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren
bazı yatırım ve hizmetlerin, yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yaptırılmasını
sağlamaktır.”
729
TÜRK BELEDİYECİLİK DERNEĞİ, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, s.35
730
DAĞTAŞ, a.g.k., s.269-270
731
Zeki DOĞAN, Mustafa DAĞ, “Yerel Yönetimlerde Özelleştirme ve Örnek Bir Uygulama”, ÇYYD, C. 4
S. 3 Mayıs 1995, s.53-55

227
Kanunun kapsamının belirlendiği 2’inci maddesi birinci fıkrasında; “bu kanun köprü,
tünel, baraj, sulama, içme ve kullanma suyu, arıtma tesisi, kanalizasyon, haberleşme,
maden ve işletmeleri, fabrika ve benzeri tesisler, çevre kirliliğini önleyici yatırımlar,
otoyol, demiryolu, yeraltı ve yerüstü otoparkı ve sivil kullanıma yönelik deniz ve hava
limanları ve benzeri yatırım ve hizmetlerin yaptırılması, işletilmesi ve devredilmesi
konularında, yap-işlet-devret modeli çerçevesinde sermaye şirketlerinin veya yabancı
şirketlerin görevlendirilmesine ilişkin usul ve esasları kapsar” denilerek ileri teknoloji ve
yüksek maddi kaynak gerektiren hizmetlere ilişkin açıklama yapılmıştır.

Yine kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında; “bu kanunun 2’inci maddesinde
öngörülen yatırım ve hizmetlerin yap-işlet-devret modeli çerçevesinde sermaye şirketleri
veya yabancı şirketler eli ile gerçekleştirilmesindeki usul ve esaslar; bu şirketlerde
aranılacak özellikler, sözleşmelerin kapsamı, yatırım sonucu oluşacak mal ve hizmetlerin
ücretinin belirlenmesine uygulanacak kriterler ve konuya ilişkin diğer ilkelere yer verilmek
suretiyle Maliye, Bayındırlık ve İskan, Ulaştırma, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıkları,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı’nca müştereken hazırlanarak Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulur”
denildikten sonra ilgili maddenin 2’inci fıkrasında; “bu kanunda öngörülen yatırım ve
hizmetleri yap-işlet-devret modeline göre yaptırmak isteyen idare, Yüksek Planlama
Kurulu’na müracaat eder ve bu Kurul’un izninden sonra sermaye şirketi veya yabancı
şirketle sözleşme imzalayabilir” hükmü yer almaktadır.

Kanunun 3’üncü maddesinde belirtildiği şekli ile yap-işlet-devret modeli birbirini


takip eden 3 aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşamada; ileri teknoloji ve yüksek maddi
kaynak gerektiren tesis (proje) bütün finansmanı ve riskleri şirket tarafından karşılanarak
yapılmaktadır. İkinci aşamada; sözleşmede belirtilen esas ve yöntemler dairesinde tesis
müteahhit şirket tarafından belli bir süre işletilmektedir. Üçüncü aşamada; ise tespit olunan
süre sonunda tesisin mülkiyeti yönetime devrolunmaktadır.

Kanunun 7’nci maddesi göre; “yapılacak sözleşmelerde sermaye şirketinin veya


yabancı şirketin yapım ve işletmesini üstleneceği yatırım ve hizmetin süresinin
belirlenmesinde yatırım bedelinin (elde edilecek kar dahil) ve yatırım için sağlanan
kredilerin geri ödeme süresi ile projenin mahiyeti, sermayenin miktarı ve işletme esasları
dikkate alınır. Sözleşmelerin süresi 49 yıldan fazla olamaz”

228
Yine kanunun 9’uncu maddesi göre; “sermaye şirketi veya yabancı şirket tarafından
yapılan yatırım ve hizmetler, sözleşmenin sona ermesi ile birlikte her türlü borç ve
taahhütlerden ari bakımlı, çalışır ve kullanılabilir durumda bedelsiz olarak kendiliğinden
idareye geçer.”

YİD konusunda 15 yılı aşkın bir süredir yayınlanmış çeşitli kanun ve yönetmelikler
zaman zaman siyasi tartışma konusu olmuştur. Özel sektörün bu model çerçevesinde
gerçekleştirmek istediği yatırımlar ve bu amaca yönelik olarak yapılan sözleşmelerin
“İmtiyaz Sözleşmesi” değil “Özel Hukuk Hükümlerine Bağlı Sözleşmeler” olduğu
söylenmiş ve bu husus yasa maddelerinde de yer almışsa da, Anayasa Mahkemesi bu
maddeleri iptal etmiş ve yapılan sözleşmelerin imtiyaz sözleşmesi olduğuna karar
vermiştir.732 Bu nedenle de bu sözleşmeler “idari sözleşme” olarak kabul edilmiş,
Danıştay’ın sözleşmeleri incelemesi ve anlaşmazlıklar halinde idari yargının bu davalara
bakması söz konusu olmuştur. 733

Ancak yabancı yatırımcılar, esas itibariyle uyuşmazlık halinde idari yargıya


gidilmesine itiraz etmişler, uyuşmazlıkların “Uluslar arası Tahkim” yoluyla
çözümlenmesini istemişlerdir. Yabancı yatırımcıların YİD modeli çerçevesinde yatırım
yapmak isteklerinin bir ön koşulu olarak gözüken uluslar arası tahkim sorunu, 13.8.1999
tarihinde çıkarılan “4446 sayılı Kanun”734 ile aşılmıştır. Yine Danıştay’ın bu tür
sözleşmeleri inceleme yetkisi 18.12.1999 tarihinde çıkarılan “4492 sayılı Kanun”735 ile
tahkim yolu öngörülmeyen sözleşmelerle sınırlandırılmıştır. Son olarak 21.01.2000
tarihinde kabul edilen 4501 sayılı Kanun736 ile kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz
sözleşmelerinde, bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesi
durumunda taraflarca sözleşme yapılırken uyulması gereken ilke ve esaslar belirtilmiştir.737

Yine bu konuda açıklık sağlayan bir diğer ilgili mevzuatta 05.03.2003 tarihinde kabul
738
edilen “4875 sayılı “Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu” dur. Nitekim kanunun

732
Kanunun 5’inci maddesi birinci tümcesinde yer alan “… imtiyaz teşkil etmeyecek nitelikte …”
sözcükleriyle, “Bu sözleşme özel hukuk hükümlerine tabiidir.” biçimindeki ikinci tümce Anayasa
Mahkemesi’nin 28/6/1995 tarih ve E.1994/71, K.1995/23 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. Maddenin iptal
kararından önceki hali şu şekildedir; “Yüksek Planlama Kurulunca belirlenen idare ile sermaye şirketi veya
yabancı şirket arasında imtiyaz teşkil etmeyecek nitelikte bir sözleşme yapılır. Bu sözleşme özel hukuk
hükümlerine tabidir. http://anayasa.gov.tr 10.10.2006
733
Erol İMRE, http://www.ydk.gov.tr/seminerler/turkiyede_yid_modeli.htm, 11.10.2006
734
14.8.1999 tarih ve 23786 sayılı RG
735
21.12.1999 tarih ve 23913 sayılı RG
736
22.1.2000 tarih ve 23941 sayılı RG
737
a.g.k.
738
17 06.2003 tarih ve 25141 sayılı RG

229
“Doğrudan yabancı yatırımlara ilişkin esaslar” başlığını taşıyan 3’üncü maddesinde;
“uyuşmazlıklara ilişkin çözüm yolu ile ilgili ise “Özel hukuka tabi olan yatırım
sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü ile yabancı yatırımcıların idare ile
yaptıkları kamu hizmeti imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden kaynaklanan yatırım
uyuşmazlıklarının çözümlenmesi için; görevli ve yetkili mahkemelerin yanı sıra, ilgili
mevzuatta yer alan koşulların oluşması ve tarafların anlaşması kaydıyla, milli veya
milletlerarası tahkim ya da diğer uyuşmazlık çözüm yollarına başvurulabilinir”
denilmektedir.

5393 sayılı Kanun’da ise belediyelerin yap-işlet-devret yöntemi ile hizmetlerini


yerine getirebilmesine yönelik sadece yöntemin uygulanmasına karar verme yetkisinin
belediye meclislerine ait olduğu belirtilmiştir. Söz konusu hüküm “Meclisin görev ve
yetkileri” başlıklı 18’inci maddesinin birinci fıkrası (j) bendinde yer almıştır. Buna göre
meclisin görevleri “belediye adına imtiyaz verilmesine ve belediye yatırımlarının yap-işlet
veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına; belediyeye ait şirket, işletme ve iştiraklerin
özelleştirilmesine karar vermek” olarak belirtilmiştir.

Belediyelerimiz, YİD yöntemini, bütçe imkanları ile gerçekleştiremeyecekleri günlük


hayat için gerekli olan metro, raylı sistem, ticaret merkezi gibi bazı önemli yatırımların
gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla uygulamaktadırlar. Bu yöntemin özellikle teknoloji
ve yabancı sermaye gerektiren hizmet alanlarında uygulandığı görülmektedir. Bu yöntem
kullanılmak sureti ile belediyelerimiz, gerekli mali kaynağı bulana kadar beklemek yerine,
lüzumlu gördükleri hizmetlerin kurulmasını ve işletilmesini daha kısa sürede sağlamış
olmaktadırlar.739

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara metrosunu özel şirketlerin oluşturduğu


uluslar arası bir konsorsiyuma YİD yöntemi ile yaptırma kararı almıştır. Bu amaçla
Kızılay-Batıkent güzergahında yapılacak olan Ankara metrosunun birinci aşaması, “YİD
modeli çerçevesinde, tamamı dış kredi ile karşılanması ve projesi DPT tarafından
onaylamadan harcama yapılmaması” koşulu ilk kez 1987 yılı yatırım programında yer
almıştır. Finansman maliyeti dahil, yatırım tutarı yaklaşık 660 milyon ABD Doları olan
projenin finansman görüşmeleri, Mart 1990’da ana hatları ile tamamlanmış, aynı yıl
Nisan’da imzalanan bir ön protokol ile yapım müteahhidi tarafından uygulama çalışmaları
başlatılmıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi, kredi sözleşmesi imzalanmadan metronun

739
KÖKSAL,a.g.k., s.174

230
yapımına başlamıştır. Belediye bu süre içinde metro yapımını yut dışına sattığı tahvil
gelirlerine dayalı olarak finanse etmeye çalışmıştır.740

YİD yöntemi ile yürütülen Ankara metrosu projesinin, Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı’nın önerisi doğrultusunda Eylül 1991’de EGO Konsorsiyum HDTM’nin
katılımı ile imzalanan bir protokol ile YİD modelinden tamamen vazgeçilerek “götürü
bedel karşılığında anahtar teslimi” şeklinde ihale yöntemi ile yapılması kararlaştırılmıştır.
Bu projede YİD yönteminden vazgeçilmesinin temel nedeni metro yapımı kâr amaçlı
olmayan sosyal amaçlı bir yatırım niteliğinde olduğu için, kredi kuruluşlarının zarar etme
endişesiyle projeye gerekli finansmanı sağlamaktan kaçınmalarıdır.741

1980-1990 yılları arasında Ankara’da üç, İstanbul’da iki, Konya’da bir tane olmak
üzere toplam beş adet raylı sistem projesinin yapım ihalesine çıkılmış; bir raylı sistemde
işletmeye açılmıştır. Raylı sistemlerin finansmanı için, genellikle YİD yöntemi
uygulanmaya çalışılmıştır.742

Ankara’da döner kule olarak da bilinen “Atakule” adlı alışveriş ve eğlence merkezi
yine YİD yöntemiyle kısa sayılabilecek bir sürede yapılmıştır.743 Dolayısıyla
belediyelerimiz bu yöntemden; gazino, otel, motel, hotel, eğlence merkezleri, turistik
tesislerin yapımı, yenilenmesi ve işletilmesi amacıyla da yararlanabilmektedirler. Nitekim
ülkemizde yabancı sermayeyi çekmek amaçlı olan “2364 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu” da
bu durumu desteklemektir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, doğal gaz şebekesi kurulması ve işletilmesi, hızlı


tramvay yapımı, turistik otel yapımı (Taşlık-Boğaziçi, Taksim-Hyatt gibi), sahil
düzenleme, yalı ve köşklerin restorasyonu, süpermarket yapılması, yat limanı yapımı,
otogar inşaatı gibi birbirinden farklı birçok alanda YİD yönteminden faydalanmaktadır.
Ayrıca söz konusu belediye İstanbul Dünya Ticaret Merkezi A.Ş vasıtasıyla Dünya Ticaret
Merkezi’ni yaptırmıştır.744

Adana Büyükşehir Belediyesi, belediyenin mülkiyetindeki gayrimenkuller üzerine


özel firmalar tarafından dinlenme tesislerinin yapılması, belli bir süre işletilmesi ve bu süre

740
EGO, a.g.k., s.11
741
ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 1992 Yılı Ankara Programı, s.56-57
742
EGO, a.g.k., s.140
743
KÖKSAL, a.g.k., s.175
744
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 1991 yılı Tanıtım ve Çalışma Raporu, s.20-22

231
için önceden tespit edilen bir kiranın ödenmesi ve belirlenen süre sonunda tesisin
belediyeye devredilmesine ilişkin YİD sözleşmeleri imzalamıştır.745

Yine Adana Büyükşehir Belediyesi, mevcut otobüs duraklarının düzenlenmesi ile


yeni otobüs duraklarının yapılması karşılığında duraklara reklam asma hakkının yüklenici
firmaya devrini öngören YİD sözleşmeleri imzalamıştır. Bu konudaki ihaleler, 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu’nun 51’inci maddesinin (g) bendinde mucibince “pazarlık usulü” ile
yapılmıştır. Bu çerçevede mevcut otobüs duraklarının restorasyonu ile yeni 100 adet
otobüs durağının yapımı karşılığında özel yüklenici firmalar söz konusu otobüs duraklarına
5 yıl süreyle reklam asma hakkını elde etmişlerdir. Ancak bu 5 yıllık süre içerisinde
yüklenici firmalar, belediyeye ilan ve reklam vergisi ödemeye devam etmişlerdir.746

Adana Büyükşehir Belediyesi, otobüs durağı düzenlemesi, yapımı ve uygulamasında,


Tip İmar Yönetmeliği’nin 9’uncu maddesinde yer alan “belediye tasarrufundaki yerler
üzerinde otobüs durağı, büfe, hela, trafo merkezi vb. gibi kamu hizmetlerinin görülebilmesi
için lüzumlu tesisin inşaasına ancak belediyece mahzur görülmeyen hal ve şekillerde ve o
yerin karakterini muhafaza etmek şartıyla izin verebilir” hükmüne dayanmıştır.747

YİD yönteminin uygulanması konusunda en ilgi çekici örneklerden birisi ise,


şüphesiz basında ve kamuoyunda sürekli tartışmalara neden olmaya devam eden İzmit
Belediyesi’nin içme suyunun özelleştirilmesi uygulaması; “İzmit Şehri Kentsel ve
Endüstriyel Su Temini Projesi” 748dir.

“İzmit Şehri Kentsel ve Endüstriyel Su Temini Projesi (İzmit Su Projesi), 3996 sayılı
Kanuna göre YİD modeli kapsamında gerçekleştirilen ilk projedir. Proje kapsamında İzmit
kentine içme, kullanma ve endüstri suyu temini işinin öncelikle DSİ Genel Müdürlüğü
tarafından yürütülmesi kararlaştırılmış; DSİ Genel Müdürlüğü ile İzmit Belediyesi arasında
01.09.1986 tarihinde bir protokol imzalanmıştır. Proje kapsamında bulunan Yuvacık
Barajı, 09.02.1987 tarihinde GAMA Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj A.Ş.’ne ihale
edilerek inşaatına başlanmıştır. Ancak proje 3996 sayılı Kanunun 08.06.1994 tarihinde,
uygulamaya ilişkin 94/5907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın ise 01.10.1994 tarihinde
yürürlüğe girmesini müteakip 24.11.1994 tarih ve 4047 sayılı Kanun ile 3996 sayılı

745
DAĞTAŞ, a.g.k., s.274
746
a.g.k., s.294
747
a.g.k., s.294
748
T.C. SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI, “Yap -İşlet -Devret Modeli İle Yapılan İzmit Şehri Kentsel ve
Endüstriyel Su Temini Projesi Raporu” Rapor hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.
http://www.sayistay.gov.tr/rapor/diger/2002/izmitsu/izmitsu.html, 22.10.2006

232
Kanun’da yapılan değişiklik üzerine, Yüksek Planlama Kurulu’nca verilen 24.02.1995
tarih ve 95/T-17 sayılı karara istinaden YİD modeline alınmıştır.

Projeyi gerçekleştirmek üzere İSAŞ (İzmit-Su Anonim Şirketi) adında; GAMA İnşaat
Anonim Şirketi, GAMA Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj Anonim Şirketi, GÜRİŞ
İnşaat ve Mühendislik Anonim Şirketi, Thames Water PLC ve GAMA Pazarlama Anonim
Şirketleri gibi kurucuları olan yerli ve yabancı şirketlerin oluşturduğu bir konsorsiyum
oluşturulmuştur. İSAŞ, GAMA İnşaat A.Ş. (% 30), İzmit Büyükşehir Belediyesi (%15),
Mitsui & Co. Ltd. (%7,5) ve Sumitomo Corporation (% 7,5) tarafından satın alınmıştır.
Projenin finansmanı için ise Chase İnvestment Bank Ltd. liderliğindeki bankalar
konsorsiyumundan 785.975.000 ABD Doları tutarında kredi temin edilmiştir. Projenin
toplam yatırım maliyeti, 890.963.000 ABD Doları olmuştur. Bunun 757.651.000 ABD
Dolarlık kısmı kredilerden, 133.312.000 ABD Dolarlık kısmı ise öz sermayeden
karşılanmıştır.

Proje kapsamında Yuvacık Barajı inşaatı 1998 yılında tamamlanarak proje


çerçevesinde tesisler 18.01.1999 tarihinde ticari işletmeye açılmıştır. Tesisin mülkiyeti
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait olmakla beraber işletme izni 15 yıl süreyle İSAŞ’a
devredilmiştir.

Ancak bununla birlikte projeden; yeterli ölçüde fayda-maliyet analizleri (projenin


maliyeti ile beklenen fayda ve alınacak risk karşılaştırmaları), ile pazar araştırmalarının
(örneğin İSKİ proje ile su almayı reddetmiştir) yapılmaması; buna bağlı olarak ihtiyaç
olmaması nedeni ile yatırım maliyetlerinin birim fiyatlara yeterince yansıtılamaması;
(İzmit Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulu İzmit Su Genel Müdürlüğü birim fiyatı
yaklaşık 4 ABD Doları olan bu suyu nihaî tüketicisine 25 sent gibi oldukça düşük bir fiyata
satabilmektedir nitekim kaçaklar da dikkate alındığında bu fiyat 10 sente kadar
düşmektedir.); tesislerin sahibi idare tarafından pazarlanan mal ve hizmetlere ilişkin olarak
yapılan tahsilatların başkaca bir işleme gerek olmaksızın doğrudan Hazine’ye aktarılmasını
sağlayacak yasal düzenlemelerin yetersiz olması; yeterli denetimin sağlanamaması gibi
nedenlerle beklenen fayda sağlanamamış; tüm risk kamu sektörü üzerinde kalmış; bu
nedenle de proje ile ilgili olumlu ve olumsuz tartışmalar bügün halen yaşanmaya devam
etmektedir.

YİD modeli, alt yapı yatırımları için gerekli maddi kaynağı ve teknolojisi olmayan
gelişmekte olan ülkeler için gerçekten önemli bir yöntem olmaktadır. Ancak modelden

233
beklenen faydanın gerçekleşmesi, modelin sağlıklı işlemesi ile mümkündür. Bu bağlamda
YİD modeli ülkemiz için de gereklidir, ancak bu modelle gerçekleştirilecek projelerin
fayda-maliyet analizleri başta olmak üzere uygulamalarının çok iyi ve dikkatli bir şekilde
yapılması gerekmektedir.

3.3.4 Kiralama Yöntemi

Belediyelerimiz, kârlı ve etkin olarak işletemedikleri tesislerini ve araçlarını özel


sektöre kiralamak sureti ile özelleştirebilmektedirler. Nitekim 1580 sayılı Belediye
Kanunu’nun 19’uncu maddesinin 5’inci bendinin ikinci fıkrası hükmü gereğince;
belediyelerin, belediye sınırları dahilinde toplu taşımacılığın ve et taşımacılığının,
maddede belirtilen diğer yöntemlerin yanı sıra kiralama yöntemiyle de yürütülmesi, İçişleri
Bakanlığı’nın kararıyla mümkün olabilmekteydi. Ayrıca kira sözleşmesine konulacak özel
bir hükümle, belli sürelerin sonunda kiracı işletmecinin, kiralanan işletmeyi ve araçları
satın alması da yine mümkün olabilmekteydi.749

5393 sayılı Belediye Kanunu’nda da belediyelerin kiralama yönteminden


faydalanabilmesine yönelik düzenlemeler yer almaktadır. Bunlarda ilki “Belediyenin
yetkileri ve imtiyazları” başlığını taşıyan 15’inci maddesinin birinci fıkrasında yer
almaktadır. Kanun, ilgili maddesinin birinci fıkrası (h) bendinde yer alan; “mahallî
müşterek nitelikteki hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla, belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde taşınmaz almak, kamulaştırmak, satmak, -kiralamak veya kiraya
vermek-, trampa etmek, tahsis etmek, bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesis etmek” hükmü
ile belediyelere taşınmazlarını kiralamak yetkisi tanımaktadır. Yine birinci fıkrası (p)
bendi; “…durak yerleri ile karayolu, yol, cadde, sokak, meydan ve benzeri yerler üzerinde
araç park yerlerini tespit etmek ve işletmek, işlettirmek veya -kiraya vermek-…” hükmü ile
belediyelere araç park yerlerini kiraya verme yetkisi tanımaktadır. Aynı şekilde düzenleme
5216 sayılı Büyükşehir Kanunu’nun “Büyükşehir, ilçe ve ilk kademe belediyelerinin görev
ve sorumlulukları” başlığı altında yer alan 7’inci maddesinin (f) bendinde yer almaktadır.

5393 sayılı kanun aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; “ … toplu taşıma hizmetlerini
imtiyaz veya tekel oluşturmayacak şekilde ruhsat vermek suretiyle yerine getirebileceği
gibi toplu taşıma hatlarını kiraya verme…” hükmü ile belediyeler toplu taşıma
hizmetlerinde kiralama yönteminden yararlanabilmektedir.

749
KÖKSAL, a.g.k., s.180

234
Kanun, “Arsa ve konut üretimi” başlıklı 69’uncu maddesinde ise belediyelere
yaptıkları toplu konutları kiralamak yetkisi verilmiştir.

Kanunda kiralama yöntemine karar verilmesi ile ilgili ise iki tür düzenleme yer
almaktadır. Bunlardan birincisi “Meclisin görev ve yetkileri” başlığı taşıyan 18’inci
maddesi (e) bendinde yer alan; “taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis
şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması
hâlinde tahsisin kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek
kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek” hükmüdür. Buna göre
kiralama süresi üç yıldan fazla olmak şartı ile taşınmazlar için kiralama yöntemine karar
verme yetkisi belediye meclisine ait olmaktadır. Diğer düzenleme; “encümenin görev ve
yetkileri” başlıklı 34’üncü maddesi (g) bendinde yer alan; “taşınmaz mal satımına,
trampasına ve tahsisine ilişkin meclis kararlarını uygulamak; süresi üç yılı geçmemek
üzere kiralanmasına karar vermek” şeklindeki hükümdür. Buna göre ise süresi üç yılı
geçmemek üzere taşınmazların kiraya verilmesi yetkisi encümene ait olmaktadır. Bu
konuda kanunda başka bir düzenleme yer almamıştır.

İzmir Büyükşehir Belediyesinin ve bağlı kuruluşlarının hisse çoğunluğuna sahip


bulunduğu bir anonim şirket olarak kurulan İZULAŞ (İzmir Ulaşım Hizmetleri ve Makine
Sanayii A.Ş) adlı şirket, piyasadan aldığı otobüslerinin yanı sıra ESHOT’tan da otobüs
kiralama yoluna gitmektedir. Bu kira sözleşmeleri götürü bedelle yıllık olara
yapılmaktadır. ESHOT’a rakip olarak çalışan İZULAŞ’ın hizmete görmesinden sonra
İzmir’de özel halk otobüsü uygulamasına son verilmiştir. Kent içi toplu taşımacılık yapan
dolmuşların ruhsatları iptal edilmiştir.750

Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin ve bağlı kuruluşlarının hisse çoğunluğuna sahip


bulunduğu GAZİ-ULAŞ A.Ş., belediyenin mevcut otobüslerini kiralamaktadır. Söz konusu
şirket, otobüsleri taşeron firmalara götürü bedelle kiralamaktadır. Taşeron firmaların
çalıştırdıkları işçilerin belediye ile hiçbir bağlantısı olmadığından belediye işçileri
giderlerinden önemli ölçüde tasarruf sağlanmaktadır.751 2006 yılı itibariyle Gaziantep
Büyükşehir Belediyesi, şehir içi taşımacılık şirketi GAZİ ULAŞ’a bağlı otobüslerini 10
yıllık süre ile Kevser Turizm Şirketi’ne kiralamıştır. Şirket, ilerleyen günlerde diğer

750
a.g.k., s.180
751
a.g.k.,s.181

235
büyükşehirlerde ulaşımda uygulanan akıllı kart elektronik sistemine geçilmesi ile ulaşım
fiyatlarının düşeceğini belirtmiştir.752

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İETT Genel Müdürlüğü’nün Ayazağa garajı ve bu


garajdan servis edilecek 500 otobüsü 02.03.2007 tarihinde 10 yıl süreyle İstanbul Halk
Ulaşım, Yeni İstanbul Halk A.Ş., Öz Ulaş A.Ş., Macar Eurobus İnvest ve Metropolitan’ın
oluşturduğu konsorsiyuma kiraya verilmiştir.753

Kiralama sözleşmesinin yanı sıra finansal kiralama (leasing) yöntemi de özellikle


belediye toplu taşım işletmelerinin özelleştirilmesinde uygulanabilecek bir yöntemdir. Bu
konuda yasal dayanağı ise, 10.06.1985 tarihli ve 3226 sayılı Finansal Kiralama Yasa ve bu
yasaya dayanılarak çıkarılan yönetmelikler oluşturmaktadır.754

Belediyelerimizin toplu taşıma araçlarını dışında, halk ekmek fabrikalarını, asfalt ve


beton fabrikaları ile taş ocaklarını, akaryakıt servis ve satış istasyonları, çöp toplama
araçlarını kiralamaları da mümkün olmaktadır.755 Nitekim Ankara Etimesgut Belediyesi,
2004 yılında Etimesgut halk ekmek fabrikasını, Ahikent Şirketi’ne 10 yıllığına
kiralamıştır.756

3.3.5 Şirketleşme Yöntemi

Ülkemizde, belediyelerin şirket kurmaları ya da şirketlere ortak olmaları önceden beri


uygulanmaktadır. Ancak belediye hizmetlerinin yürütülmesinde yaygın bir hizmet yöntemi
olarak şirketlerin devreye girmesi, 1984 yılından itibaren başlaşmıştır. Gerçekten de,
1984’ten sonra başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere belediyeler, hizmetlerini etkin ve
verimli bir şekilde yürütmek gerekçesiyle, çeşitli alanlarda kendi aralarında veya özel
kuruluşların ortaklığında anonim veya limited şirketler kurmaya başlamışlardır.757

Hizmetlerde etkinlik ve verimlilik sağlamanın yanı sıra, belediyelerimizin


şirketleşmesinde etkili olan diğer olan diğer nedenleri şu şekilde sıralamak mümkündür;758

1- Merkezi yönetimin vesayet ve denetim yetkisinden çıkmak; belediyelerin mali


açıdan özerk olmak istemeleri,

752
Yaşar YAVUZ, “Kevser’den Belediye Otobüslerine Akıllı Kart”, Yenişafak, 28.04.2007, s.19
753
http://www.devletim.com/haberler, 05.03.2007
754
KÖKSAL, a.g.k., s.182
755
DPT, Mahalli Hizmetlerin Yerinden Karşılanması Özel İhtisas Komisyonu Raporu, s.65
756
http://etimesgut.bel.tr 06.06.2006
757
Tunay KÖKSAL, “Belediye Şirketlerinin Hukuki Rejimi ve Şirketleşme Uygulamaları”,s.55-62
758
Muhterem DİLBİRLİĞİ, “Belediye Şirketleri”, ÇYYD, C. 4, S. 2, Mart 1995, s.70

236
2- Halkın da katılımını sağlayarak, mahalli sermayeyi harekete geçirmek, yeni
istihdam imkanları yaratmak, yerel imkanları değerlendirmek,

3- Siyasi reklam amacıyla hareket ederek, görünür bir eser bırakma isteği,

4- Siyasi nedenlerle istihdam yaratmak, (başlangıçta olmasa bile sonradan bu


amaçla kullanılmışlardır)

5- Merkezi idarenin, belediyelere gelir yaratma yetki ve imkanını yerinde ve


zamanında kullanmayıp bir tehdit unsuru olarak kullanmasına karşı önlem
almak,

6- Nitelikli eleman çalıştırmalarını engelleyen mevcut personel rejiminden


kurtulmak,759

7- Devletin ve KİT’lerin üstlenmediği temel ihtiyaç maddelerinin makul fiyatlarla


yerel tüketicilere sağlanmasının temini,760

8- Özel bankaların sermaye şirketlerine sundukları kredi imkanlarından yararlanma


isteği,761

9- Yine yerel doğal tekellerde (su, ulaşım ve gaz gibi hizmetler)762 belediyelerin
şirket kurmalarında etkili olmaktadır.

Belediyeler yukarıda da belirtildiği gibi çeşitli nedenlerle 1930 yılından sonra başta
1580 sayılı Belediye Kanunu’nun muhtelif maddeleri olmak üzere ilgili diğer mevzuat
hükümlerine başvurarak şirketler kurmuş veya kurulmuş şirketlere ortak olmuş ya da bazı
şirketlerini kamu hukuku kurallarından kurtararak özel hukuk hükümlerine tabi hale
getirmiştir. Nitekim 1580 sayılı Belediye Kanunu incelediğinde, belediyelere adeta bir
girişimci gibi ticari ve endüstriyel girişimlerde bulunma konusunda geniş yetkiler vermiş
olduğu görülmektedir.763

1580 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesinin 5’inci bendinin fıkrasında;


“…belediyelerinde iştirak edecekleri şirketler vasıtasıyla işletilmesi, yapılması ve icara
verilmesi… İçişleri Bakanlığı’nın kararına bağlıdır.” hükmü yer almış; yine aynı
maddenin 5’inci bendi birinci fıkrasında belediyenin iştirak edeceği şirketler belirtilmiştir.

759
KÖKSAL, a.g.m., s.57
760
Ahmet BERK, “Yerel Hizmet Sunumu ve Belediye İktisadi Teşebbüsleri”, Sayıştay Dergisi, Sayı 49,
Nisan Haziran 2003, s.56
761
a.g.m., s.56
762
a.g.m., s.56
763
a.g.m., s.55

237
Buna göre otobüs, minibüs, otogar, tünel, troley, finüküler işletme ve mezbahalarda kesilen
etleri satış yerlerine nakil faaliyetleri konusunda belediyeler şirketlere iştirak edebilmeleri
yada şirketler kurabilmeleri mümkün olmaktaydı.764 Ancak kanun belediyelerin ortak
olacakları şirketlerdeki payının ne kadar olacağı konusunda bir sınırlama getirmemişti.765

24.03.1950 tarih ve 5656 sayılı Kanun ile 1580 sayılı Belediye Kanunu’na ilave
edilen ek 2’nci maddenin birinci fıkrasında yer alan; “Belediyeler, bu maksadı (belediye
meskenleri yapmak ve bu meskenleri belediye sakinlerine kiraya vermek satmak)
sağlamak üzere, … kurulmuş veya kurulacak yapı ortaklıklarına katılmaya yetkilidirler”
hükmü de yine belediyelerin şirket kurmalarına imkan sağlayan bir düzenleme idi.766

Bu açık hükümlerin yanı sıra 1580 sayılı Belediye Kanunu genel olarak ticari ve sınai
faaliyetlerde belediyelere geniş yetki vermekteydi. Nitekim kanunun 19’uncu maddesinin
birinci bendinde; “belediye idareleri, kanunun kendilerine verdiği tahmil ettiği vazife ve
hizmetleri ifa ettikten sonra, belde sakinlerinin müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tesviye
edecek her türlü teşebbüsatı icra ederler” hükmüne yer verilmişti. Bu madde sayesinde de
belediyelerin, geniş bir alanda şirketleşme yoluyla hizmet yürütmeleri mümkün
olmuştur.767

Türk Ticaret Kanunu’nda da, belediyelerin şirket kurma, şirketlere ortak olma
konusunda engel bir hüküm olmadığı gibi, belediyelerin, kamu hizmeti gördüğü kabul
edilen anonim şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında temsiline ilişkin hükümlere yer
vermek suretiyle dolaylı yoldan belediyelerin de şirket kurabilmelerine, kurulu bulunan
şirketlere iştirak edebilmelerine imkan tanınmıştır. Söz konusu kanunun 275’inci
maddesinin 1’inci fıkra hükmü; “…belediye gibi amme hükmi şahıslardan birisine esas
mukaveleye dercedilecek bir hükümle pay sahibi olmasa dahi, mevzuu amme hizmeti olan
anonim şirketlerin idare ve murakebe heyetlerinde temsilci bulundurma hakkı verilebilir”
şeklindedir.768

5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 12’nci maddesinde, Sandıktan


yararlanacaklar belirtilirken, ödenmiş sermayesinin yarısından fazlasının belediyeye ait
olduğu şirketler ve belediyelerin kendi sermayeleri ile kuracakları şirketlerde sayılmıştır.769

764
DİLBİRLİĞİ, a.g.m, s.68
765
KÖKSAL, a.g.m., s.55
766
a.g.m., s.55
767
a.g.m., s.55
768
DİLBİRLİĞİ, a.g.m, s.68
769
KÖKSAL, a.g.m., s.56

238
5393 sayılı Belediye Kanunu da belediyelerin şirket kurmalarına imkan tanımaktadır.
Kanunun 70’inci maddesinde; “belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında,
ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir.” ve 71’inci maddesinde;
“belediye, özel gelir ve gideri bulunan hizmetlerini İçişleri Bakanlığının izniyle bütçe
içinde işletme kurarak yapabilir.” hükmü yer almaktadır.770

Kanunun 15’inci maddesinin birinci fıkrası (a) bendinde; “belde sakinlerinin mahallî
müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde
bulunmak” hükmü ile 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda olduğu gibi genel olarak
belediyelerin şirket kurmalarına imkan sağlanmaktadır.771

Belediye Kanunu’nda belediyelerin şirket kurabilecekleri hizmet alanlarına yönelik


düzenlemeler ise şu şekildedir;772

Kanunun 15’inci maddesi birinci fıkrasında; (d) bendinde; “belediyeye ait vergi,
resim, harç, katkı ve katılma paylarının tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak; vergi, resim ve
harç dışındaki özel hukuk hükümlerine göre tahsili gereken doğal gaz, su, atık su ve hizmet
karşılığı alacakların tahsilini yapmak veya yaptırmak.”; (e) bendinde;“…içme, kullanma ve
endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak; bunlar
için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek; kaynak sularını işletmek
veya işlettirmek.” (f) bendinde ise; “toplu taşıma yapmak; bu amaçla otobüs, deniz ve su
ulaşım araçları, tünel, raylı sistem dâhil her türlü toplu taşıma sistemlerini kurmak,
kurdurmak, işletmek ve işlettirmek” hükmü yer almaktadır.

Yine Kanunun 67’inci maddesinde yer alan; “belediyede belediye meclisinin,


belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile park, bahçe, sera, refüj, kaldırım
ve havuz bakımı ve tamiri; araç kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek
hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve onarım işleri; bilgisayar sistem ve santralleri ile
elektronik bilgi erişim hizmetleri; sağlıkla ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi
hizmetleri; baraj, arıtma ve katı atık tesislerine ilişkin hizmetler; kanal bakım ve
temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı, trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı,
sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve taşıma
hizmetleri; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili işler, süresi ilk mahallî idareler genel
seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara
770
Şerif ÖNER, Yeni Mevzuat Çerçevesinde Türkiye’de Belediye Yönetimi, Nobel Yayınevi, Ankara,
Nisan 2006, s.230
771
a.g.k., s.230
772
a.g.k., s.231

239
gördürülebilir.” hükmü ile ilgili hizmetlerde belediyelerin kuracakları ya da ortak oldukları
şirketler yolu ile hizmet sunmalarına yetki tanımaktadır.

Ayrıca kanunun çeşitli maddelerinde; belediyenin kuruluşuna katıldığı şirket, kuruluş


ve katıldığı birliklerle ilgili ortaklık payı ve üyelik aidatı giderleri (5393 s.K md. 60/f),
Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip
oldukları şirketlerin, faiz dâhil iç ve dış borç stok tutarına (5393 s.K md. 68/d) ve
Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile sermayesinin yüzde ellisinden fazlası belediyelere ait
şirketlerin, 31.12.2004 tarihi itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarından olan kamu ve özel
hukuka tâbi alacaklarına ilişkin düzenlemeler (5393 s.K Geçici md.5) şirketleri de içine
alacak şekilde yapılandırılmıştır.773

5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 26’ncı maddesinde yer alan hüküm de
belediyelerin şirket kurmalarına imkan sağlamaktadır. Söz konusu hüküm şu şekildedir;
“büyükşehir belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta
belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilir. Genel sekreter ile belediye ve bağlı
kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz personel bu şirketlerin yönetim ve denetim
kurullarında görev alabilirler. Büyükşehir belediyesi, kendine ait büfe, otopark ve çay
bahçelerini işletebilir; ya da bu yerlerin belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden
fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu
şirketlere, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye
meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir.”774

Ayrıca 5393 sayılı Kanun’da olduğu gibi 5216 sayılı Kanun’un çeşitli maddelerinde;
belediyenin kuruluşuna katıldığı şirket, kuruluş ve birliklerle ilgili ortaklık payı ile üyelik
aidatı giderleri (5216 s.K md.24/g), büyükşehir belediyeleri ve bunlara bağlı kuruluşlar ile
sermayesinin % 50'sinden fazlası büyükşehir belediyelerine ait şirketlerin; 30.6.2004 tarihi
itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarına olan kamu ve özel hukuka tabi alacakları, (5216
s.K Geçici md.3) konuları şirketler ile birlikte düzenlenmiştir.775

5393 sayılı Belediye Kanunu, “Meclisin Görev ve Yetkileri” başlığını 18’inci


maddesinde yer alan hükümlerle belediyelerin şirket kurmasına karar verme yetkisini
belediye meclislerine vermektedir. Nitekim ilgili maddesinin (i) bendinde; “bütçe içi
işletme ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu

773
Zerrin TOPRAK, Yerel Yönetimler, s.272
774
a.g.k., s.272
775
a.g.k., s.273

240
ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına
karar vermek.” hükmü ve (j) bendinde ise “Belediye adına imtiyaz verilmesine ve belediye
yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına; belediyeye ait şirket,
işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek.” hükmü yer almaktadır.776

Ancak 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve


Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26’ncı maddesi
gereğince, şirket kuruluşu için sadece belediye meclisi kararı yeterli değildir. Belediye
Meclisi kararı sonrasında Bakanlar Kurulu’ndan da izin alınması gerekmektedir. Nitekim
4046 sayılı Kanun’un ilgili maddenin dördüncü fıkrasında; “belediyeler ve diğer mahalli
idareler ile bunların kurdukları birlikler tarafından ticari amaçla faaliyette bulunmak
üzere ticari kuruluşlar kurulması, mevcut veya kurulacak şirketlere sermaye katılımında
bulunulması, Bakanlar Kurulu'nun iznine tabidir” hükmü yer almaktadır. 777

Buna göre belediye şirketleri, 1994 yılına kadar, en yüksek karar organı olan belediye
meclisi kararı ile kurulabilmekteyken, 1994 yılında 4046 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmiş
olması ve kapsamına yerel yönetimlere ait şirketleri de almış olması nedeniyle, bu tür
şirketlerin kurulması Bakanlar Kurulu’nun iznine bağlı kılınmıştır. Dolayısıyla 1994
yılından önce şirket kurmak veya kurulmuş şirketlere katılmak çok kolay iken Özelleştirme
Kanunu ile şirket kurmak zorlaştırıldığı için bu tür faaliyetler hız kesmiştir.778

Belediye şirketlerine ait bir diğer önemli yasal düzenleme ise 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu olmaktadır. Devlet İhale kanunu’nun aksine; kamu hukukuna tabi olan kamunun
denetimi altında bulunan veya kamu kaynağı kullanan tüm kamu kurum ve kuruluşları, mal
veya hizmet alımları ile yapım işleri yönünden Kamu İhale Kanunu kapsamına tabi
tutulmuştur. Bu bağlamda belediyeler ile birlikte, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar,
birlikler, tüzel kişiler ile bunların doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı
sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları her çeşit kuruluş, müessese, birlik,
işletme ve şirketler de mal ve hizmet alımlarıyla yapım işlerinde kanun kapsamına
alınmışlardır. Yani belediye şirketleri harcamalarında bu kanun hükümlerine tabi
tutulmaktadır. Ancak şirket sermayesinin yarısından fazlasının kamu kaynağı olması

776
ÖNER, a.g.k., s.230
777
BERK, a.g.m., s.55
778
Mustafa DÖNMEZ, “Belediyelerin Şirket Kurmaları ve Kurulmuş Şirkete Ortak Olmaları” Beklenen
Mahalli İdareler Dergisi, Sayı 30, Haziran 1990, s.64

241
gerekmektedir. Bu sermaye çoğunluğunun tek bir belediyeye ait olmasına ise gerek
yoktur.779

Yukarıda belirtilen yasal dayanaklara göre kurulan belediye şirketlerinin hukuki


statüleri sürekli olarak tartışma yaratmaktadır. Özellikle kaynak kullanımı bakımından bu
şirketlerin kamunun parasını kullanması, belediyelerin hisselerinin %50’den fazla olduğu
şirketlerin personelinin Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi sayılması bakımından bu
şirketler kamu tüzel kişisi olarak gözükürken; kuruluş ve faaliyetlerinin tamamen
TTK’daki özel hukuk hükümlerine tabi olmaları, bu şirketlerin bir özel hukuk kişisi mi
olduğu sorusunu gündeme getirmektedir. Merkezi idarenin bu şirketler üzerinde ve
kuruluşlarıyla ilgili bir vesayet yetkisinin olmaması (Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın
1988 yılı programının “Mahalli İdareler” bölümünün “Tedbirler” kısmında; “belediye ve il
özel idareleri, kuracakları veya iştirak edecekleri şirketler için DPT” ndan müsaade
alacaklardır” şeklinde bir tedbire yer verilmiştir. Yani sadece 1988-1992 yılları arasında 4
yıllık dönemde belediyelerin ve il özel idarelerinin kuracakları veya iştirak edecekleri
şirketler için DPT’den izin almaları koşulu yer almıştır); merkezi idarenin denetiminin, bu
şirketlerin işlem ve hesapları üzerinde inceleme yapmakla sınırlı olması (3152 sayılı
İçişleri Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 15’inci maddesi); hatta
belediye meclislerinin bile bu şirketleri denetleyememesi bu şirketlerin daha ziyade özel
hukuk kişisi özelliği taşıdığını sonucu vermektedir.780

Belediye şirketlerinin denetimi ile ilgili olarak781; Anayasamızın 160’ıncı maddesi


gereğince “Sayıştay, genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını
TBMM adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve
kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.”
832 sayılı Sayıştay Kanunu da bu anayasal düzenlemeye uygun olarak Sayıştay’ın bu
görevini teyit etmiştir. Buna göre kamu kurumlarına ilişkin genel denetim yetkisi
Sayıştay’ındır. Ancak ilgili kanun incelendiğinde, Sayıştay’ın belediye şirketleri üzerindeki
denetim yetkisine ilişkin herhangi açık ve net bir düzenleme olmadığı görülmektedir.

5393 sayılı Belediye Kanunu, 55’inci maddesinde belediyelerin; “malî işlemler


dışında kalan diğer idarî işlemleri, hukuka uygunluk ve idarenin bütünlüğü açısından

779
Sadettin DOĞANYİĞİT, Açıklamalı-Sorun Çözümlü Belediye Kanunu ve Büyükşehir Belediye
Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, Eylül 2005, s.768
780
DİLBİRLİĞİ, a.g.m, s.69
781
Yusuf Emrah KESKİNER, “Belediye Şirketlerinde Stratejik Plan Zorunluluğu” TİD, S.451, Yıl 2006,
s.21-30

242
İçişleri Bakanlığı tarafından” denetleneceğini ifade etmektedir. Bu düzenleme gereğince
belirtildiği gibi denetim sadece idari işlemler üzerinde hukuka uygunluk ve idarenin
bütünlüğü açısından gerçekleştirilmektedir. Ayrıca madde hükmünden anlaşılacağı üzere
doğrudan belediye şirketlerine yönelik bir düzenleme olmadığı görülmektedir.

Yine kanun 25’inci maddesinde; belediye meclisinin “belediyenin bir önceki yıl gelir
ve giderleri ile bunlara ilişkin hesap kayıt ve işlemlerinin denetimi için bir denetim
komisyonu” oluşturacağını belirtmektedir. Komisyonun, “belediye birimleri ve bağlı
kuruluşlarından her türlü bilgi ve belgeyi” isteyebileceğine vurgu yapan ilgili maddede,
doğrudan belediye şirketlerinden bahsedilmemiştir. Aynı zamanda “Belediyelerin
Denetimleri” başlığını taşıyan dördüncü kısımda da belediye şirketlerinin doğrudan
denetimine ilişkin herhangi bir hüküm yer almamaktadır.

Şirketlerin belediye denetimi içerisinde dolaylı olarak denetleneceklerine ilişkin bir


düzenleme 56’ncı maddede göze çarpmaktadır. Buna göre belediye başkanı, hazırlayacağı
faaliyet raporlarında, “bağlı kuruluş ve işletmeler ile belediye ortaklıklarına ilişkin” bilgi
ve değerlendirmelere yer verecektir. Nitekim belediye meclisi, denetim ve bilgi edinme
yetkisini, 26’ncı madde uyarınca faaliyet raporlarıyla kullanabilmektedir. Bu düzenleme
çerçevesinde, belediye şirketlerinin belediye denetim sürecinde dolaylı olarak
denetleneceği görülmektedir.

5216 sayılı kanunda, belediye şirketlerinin denetimine ilişkin farklı bir düzenleme,
Büyükşehir belediyesine şirket kurma hakkı veren 26’ncı maddesinde görülmektedir.
Kanun koyucu, “Genel Sekreter ile belediye ve bağlı kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz
personel”in bu şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabileceklerini
düzenlemiştir.

Bu noktada 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu önemli olmaktadır.
Kanunun birinci maddesinde “kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve
hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde
edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve mali saydamlığı sağlamak” şeklinde
belirtilen amacına uygun olarak kanunun kapsamının belirtildiği 2’nci maddesinde;
“merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli
idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin mali yönetim ve
kontrolünü kapsar” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

243
İlgili maddenin gerekçesinde ise, kamu iktisadi teşekkülleri ve kamuya ait şirketlerin
kanun kapsamının dışında olduğunu ifade edilmiştir. Buna göre belediye şirketlerinin
kamu şirketi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği yukarıda da belirtildiği gibi yoruma
açık bir konu olmaktadır. Ancak belediye şirketlerinin mahalli idareler kapsamında kamu
kaynaklarını kullanan tüzel kişilikler oldukları göz önünde bulundurulduğunda kanun
kapsamında oldukları düşünülebilir. Dolayısıyla kanuna göre belediyeye kaynak oluşturan
ve gider kalemlerinden birini teşkil eden belediye şirketlerinin de -üst yöneticisi-
konumundaki belediye başkanı, belediye şirketlerinin kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılmasından sorumlu olmaktadır. Üst yöneticilerin bu sorumluluklarını
hazırlayacakları stratejik planlarla yerine getireceklerini ise yine kanunda belirtilmektedir.
Bu noktada belediye başkanlarının belediyenin stratejik planlarından ayrı olarak, belediye
şirketlerinin de stratejik planlarını hazırlamak sorumluluğunun olması gerektiği
düşünülebilir. Ancak burada hemen belirtmek gerekir ki; gerek 5393 sayılı Kanun’da
gerekse 5018 sayılı Kanun’da belediye şirketlerinin stratejik plan zorunluluklarına ilişkin
açık bir hüküm bulunmamaktadır.

Belediye şirketleri ile ilgili yapılan bir araştırmada, 01.09.1992 tarihi itibariyle
nüfusu 20.000’den fazla 275 belediyenin 107’sinde toplam 181 adet belediye şirketi
olduğu belirlenmiştir. Bu hususta yapılan diğer bir saptama da bu şirketlerdeki belediye
payının %50’yi geçmesidir. Bu da belediyelerin ya da belediyelere ait şirketlerin bu
şirketlere ortak olması ile sağlanmakta, halka açılma gerçekleşmeyince şirketleşme asıl
amacından saptanmaktadır.782 2006 yılı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre
Türkiye genelinde iştiraki belediye olan toplam şirket sayısı 1.395’dir. Aynı şekilde bu
şirketlerdeki belediye payı %50’yi geçmektedir.783

Şirketleşme yöntemini özellikle büyükşehir belediyelerinin kullandığı


gözlemlenmektedir. Söz konusu belediyeler hemen her konuda faaliyet gösteren birçok
şirket kurmuşlardır.784 Halihazırda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 23, İzmir
Büyükşehir Belediyesi’nin 11, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 13 adet şirkette iştiraki
bulunmaktadır. Aşağıdaki tablolarda, söz konusu üç Büyükşehir belediyesinin iştirak ettiği
şirketler ve bu şirketlerdeki belediye hisseleri gösterilmiştir.785

782
Enis YETER, “Belediye İktisadi ve Ticari Teşebbüsleri” s.86
783
ÖNER, a.g.k., s.230
784
DİLBİRLİĞİ, a.g.m, s.57-58
785
İlgili belediyelerin web sitelerinden elde edilen bilgilerle hazırlanmıştır.

244
Tablo 3.1

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin İştirak Ettiği Şirketler786

Şirketin adı Belediye Payı Diğer Ortakların Adları

BELSO A.Ş. %98 BELKO, BELKA, BELPA,


Gerçek Kişiler (4 Kişi)

BELPLAS A.Ş. %99,41 BELKO, BELPA, BELYA,


BELSO, BELKA

METROPOL İMAR A.Ş. %99,36 8 ilçe belediyesi

PORTAŞ A.Ş. %99,99 BELKO, BELPLAS, BELPA


BELBETON

BELTAŞ %99,69 BELKO, BELYA, BELPLAS


BELPA,

BUGSAŞ %99,86 EGO, ASKİ, BELKO,


METROPOL, HALK EKMEK

HALK EKMEK %97,10 Genel-İş Sendikası,


VE UN FABRİKASI A.Ş Ankara Bakkallar Derneği,
Ankara ve Civarı Tüketim Koop.
BELYA, PORTAŞ

BELBETON A.Ş %98,4 ASKİ, BELKO, BELPA,


BELPLAS

BELKO A.Ş %99,67 HALK EKMEK

BELYA A.Ş % 98,19 BELKO, BELPLAS, BELSO


BELKA, BELPA

BELPA A.Ş % 99,64 BELKO, HALK EKMEK,


EGO, BELKA, BELSO, EŞHAS

ANKET A.Ş %89,92 PORTAŞ, BELKO,


HALK EKMEK, BELSO

ANFA A.Ş. % 99,48 BELKO, HALK EKMEK

786
http://www.ankara-bel.gov.tr/ 12.11.2006

245
Tablo 3.2

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İştirak Ettiği Şirketler787

Şirketin adı Belediye Payı Faaliyet Konusu

İZBETON A.Ş. %96 Mevcut yol, cadde ve bulvarların


asfaltlanması veya betonlanması,
yağmur suyu drenaj ve kanalizasyon
sistemlerinin yapılması, park alanları
ve spor sahalarının yapılması katı
atıkların sıkıştırılması, aydınlatma
ve sulama sistemlerinin yapılması

İZFAŞ A.Ş. %95 Fuarcılık hizmetleri, kültür ve sanat


hizmetleri

ÜNİBEL A.Ş. % 95,53 Bilgisayar ve kent bilgi sistemleri


hizmetleri

İZELMAN LTD.ŞTİ. %63,31 Temizlik işleri, reklam ve taşımacılık


hizmetleri

EGE ŞEHİR %99,67 Şehir planlaması hizmetleri


PLANLAMA A.Ş

İZDENİZ A.Ş. %0,01 Deniz taşımacılığı hizmeti

İZULAŞ A.Ş. %0,898 Kent içi ulaşım, otopark işletmeciliği


Araç bakım-onarım, petrol taşımacılığı
hizmetleri

METRO A.Ş. %85,50 Toplu taşıma hizmetleri

GRAND PLAZA A.Ş. %50 Kültür ve turizm hizmetleri

İZBELCOM A.Ş. %51 Su ve kanalizasyon hizmetleri

İZENERJİ A.Ş %70,47 Enerji üretimi, depolama, iletim ve


Dağıtım hizmetleri

787
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2004 Yılı Faaliyet Raporu, s.264-288

246
Tablo 3.3

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İştirak Ettiği Şirketler788

Şirketin adı Belediye Payı Diğer Ortakların Adları

İDTM A.Ş %23,89 İst.Tic.Odası, TOBB, İSO,


İst.Tic.Borsası, İstanbul İl Özel
İdaresi, İktisadi Kalkınma Vakfı

İSTON A.Ş. %69,45 İETT, İSKİ, 13 İlçe Belediyesi

AĞAÇ A.Ş. %43,33 KÜLTÜR A.Ş, Gerçek kişiler


(3 kişi)

İSTANBUL ENERJİ A.Ş. %50 PETROL OFİSİ

KİPTAŞ %99,72 İSTON, İSTANBUL ENERJİ,


İSTAÇ, İSFALT

BELBİM A.Ş. %32 İSKİ, İETT, İGDAŞ, İSBAK

İGDAŞ A.Ş. %90,6 İETT, İSBAK, İSTANBUL


İMAR, HAMİDİYE

KONUT A.Ş. %35 -

BELTUR A.Ş. %99,50 İSTON, KİPTAŞ, HAMİDİYE,


KÜLTÜR

İSBAK A.Ş. %99,33 İETT, İSKİ, 13 ilçe belediyesi

KÜLTÜR A.Ş. %99,86 İST. HALK EKMEK, KARTAL


HALK EKMEK, İSBAK,
İSFALT

İSFALT A.Ş. %60,0 İETT, 13 İlçe Belediyesi

ŞİŞLİ KÜLTÜR A.Ş. %39,95 -

HAMİDİYE A.Ş. %55,02 İDO, İGDAŞ, İSKİ, İSTON

İSTAÇ A.Ş %97,88 İETT, İGDAŞ, İDO,


İSTANBUL ENERJİ

SPOR A.Ş. %99,70 İST. HALK EKMEK, KARTAL


HALK EKMEK, İSTAÇ
788
http://www.ibb.gov.tr/ 05.12.2006

247
İSFALT

İDO A.Ş. %85,90 İETT, HAMİDİYE, İSPAK,


İSTON

İSTANBUL İMAR A.Ş. % 50,0 KİPTAŞ

ULAŞIM A.Ş. %84,9 KÜLTÜR, İETT, İDO, İSBAK

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu şirketler dışında Halk Ekmek A.Ş, Sağlık A.Ş
ve BİMTAŞ adında ortak olduğu şirketler de bulunmaktadır.

Tablolardan da görüldüğü üzere, büyükşehir belediyelerinin ortak olduğu şirketlerin


büyük bir kısmında ortakların genellikle kamu kuruluşu olduğu ve kamu payının diğer
ortakların payına göre daha yüksek olduğu, hatta bazı şirketlerde ortakların tamamını
belediyelerin oluşturduğu görülmektedir. Şirketlerin arasında limited şirket olması yanında
genellikle şirketler anonim şirket şeklinde oluşturulmuştur. Ortakların arasında yabancı
sermaye ile işbirliği yapan şirketlerin olmaması dikkat çekicidir.

Yabancı sermaye ortaklığı ile oluşturulmuş olan İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne


bağlı olan TANSAŞ789 özelleştirilmiş; ARİZKO A.Ş ise 26 Nisan 1999 tarih 4777 sayılı
Ticaret Sicil Gazetesi’nin 181’inci 182’nci ve 183’üncü sayfalarında ilan edilerek İzmir
Büyükşehir Belediyesi Grand Plaza Otelcilik ve Turizm işletmeleri Anonim Şirketi olarak
tadil edilmiştir.790

Diğer yandan özel hukuk hükümlerine tabi olmaları nedeni ile bütün belediye
şirketlerinin karlı ve verimli çalıştıkları sanılmamalıdır. Basına yansıyan haberlerden de
anlaşılacağı üzere bu şirketlerin büyük çoğunluğu zarar ederek, belediye bütçesine yük
oluşturmaktadır. Örneğin Ankara’da kurulan BELKO 5 trilyon 450 milyar, İzmir’deki
Grand Plaza Otelcilik A.Ş. 4,6 trilyon, yine İzmir İZULAŞ 802 milyar, İstanbul Kültür ve
Sanat Ürünleri Tic. A.Ş. 297 milyar, İstanbul Belediyeler Bakım San. ve Tic. A.Ş.’nin 237
milyar lira zararla 1998 yılını kapatmışlardır.791 Bu nedenle de kamuoyunda zarar eden
KİT’lerden esinlenerek belediye şirketleri “BİT”ler şeklinde adlandırılmaktadır.

789
TANSAŞ A.Ş 1986 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmir’de kurulmuştur. 1996 yılında
%32.98 halka arz yoluyla satılmış; 1999 yılında %31.7 si halka açık, %19’u Garanti Bankasına %22’si
Doğuş grubuna geçmiştir. TANSAŞ 2005 yılında ise tamamiyle Migros Türk A.Ş bünyesine katılmış
bulunmaktadır. Bkz.http://tansas.com.tr 22.11.2006
790
http://www.izmir.bel.tr/ 05.12.2006
791
Hale TÜZÜN, “BİT’ler Artık Can Yakıyor”, Radikal, 6 Haziran 2000, s.19

248
Belediye şirketlerinin bu şekilde zarar etmelerinin temel nedeni mevcut sermaye
yapılarıdır. Zira bu şirketler her ne kadar Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş olsalar da
sermaye çoğunluğu (tablolardan da görüleceği üzere) belediyelerin elinde bulunması
nedeni ile şirketlerin yönetimi de belediyelerin kontrolü altında bulunmaktadır. Üstelik bu
şirketlerin yönetim kadrolarında politik istihdam söz konusu olmaktadır. Böyle olunca da
söz konusu şirketler piyasa şartlarına ve hizmet gereklerine göre uygun bağımsız kararlar
alamamaktadırlar. Şirketlerin karlı ve etkin olarak çalışmalarını sağlamak ve bu
şirketlerden bir özelleştirme aracı olarak yararlanabilmek için söz konusu şirketler içindeki
belediye payı, belediye hisselerinin çoğunun özel sektör kuruluşlarına ve halka satılması
yoluyla yönetimde özel sektörün hakim kılınması sağlanmalıdır.792

3.3.6 Yasal- Kurumsal Serbestleşme Yöntemi

Kamu sektörü ile özel sektör arasındaki rekabete engel olan her türlü kanuni ve idari
düzenlemelerin ortadan kaldırılmasını ifade eden bu yöntemle ilgili ülkemizde ilk kez 24
Ocak 1980 istikrar programı çerçevesinde hazırlık çalışmaları yapılmış, 1984 yılından
itibaren ise çay, elektrik, tütün, üniversiteler gibi alanlarda değişik alanlarda yapılan yasal
düzenlemelerle bu alanlardaki tekellere son verilmiştir.793

Belediye hizmetlerine ilişkin olarak ise yasal kurumsal serbestleşme (izin)


yönteminin gerektirdiği doğrultuda, 1984 yılından itibaren birtakım mevzuat değişiklikleri
yapılmaya başlanmıştır. Bu çerçeve de, 1580 sayılı Kanunu’nun “Belediyelerin Vazifeleri”
başlıklı 15’inci maddesinin 58’inci bendine, 28.06.1984 tarih ve 3033 sayılı Kanunu’nun
1’inci maddesiyle şu fıkralar eklenmiştir;794

“Belediyelerce gerçek veya tüzel kişilerin belediye hudutlan içinde yaş meyve ve
sebzelerin toptan alımı ve satımı için hal açmalarına izin verilebilir”

“Nüfusu 250 binden yukarı olan belediyelerde açılacak toptancı hallerinin kuruluş,
yönetim ve işleyişine ait usul ve esaslar, belediye meclisince tespit olunur.”

“Nüfusu 250 binden az olan belediyelerde açılacak toptancı hallerin kuruluş,


yönetim ve işleyişlerine ait usul ve esaslar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir
yönetmelikle tespit olunur.”

792
KÖKSAL, a.g.m., s.62
793
ZENGİN, a.g.k., s.172
794
KÖKSAL, a.g.k., s.195-196

249
“Bu yönetmeliklerde belirlenecek esaslara aykırı hareket edenler hakkında 1580
sayılı belediye kanunu ile 80 sayılı Kanun’un ceza hükümleri uygulanır. Toptancı hali
kuracak olan gerçek ve tüzel kişilere, lüzumlu krediler T.C Ziraat Bankasınca
sağlanabilir”

Bu düzenlemeden önce özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerinin veya bunların kurduğu
dernek ve birliklerin kendi özel mülkiyetinde hal pazarı kurmalarına olanak yoktu. Hal
pazarının özel kişilerce açılamamasına gerekçe olarak İçişleri Bakanlığı’nca 80 sayılı
Kanun’un birinci maddesindeki “toptan satışlar için yapılan veya bu işlere tahsis edilen
yerler kamu emlakindendir. Hal yapım ve yönetim işleri bütünü ile belediyelere verilmiştir.
Kamu emlaki özel mülkiyete konu olamaz” düzenlemesi gösterilmiştir.795 1984’de yapılan
düzenleme ile özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerinin hal pazarı açmalarına imkan
tanınmıştır. Belediye hizmetleri için bir nevi özelleştirme türü olan bu izinle belediye
sınırları içinde gerçek ve tüzel kişilerin yaş meyve ve sebze hali açmalarına imkan
sağlanmıştır.796

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi çerçevesinde, tekelci bir uygulama olan ve


serbest ticareti önleyerek fiyat artışlarını körükleyen toptancı hallerinin bu konudaki
yetkilerine tamamen son verilmesi uygun bir düzenleme olmuştur. Çünkü hal kanunu ile
tarım ürünlerinin tüketiciye serbest ticareti engellenmiştir. Örneğin manav dükkanını
işleten bir kimsenin kendi tarla veya bahçesinde yetiştirdiği ürünü satması, başka
üreticilerle ticaret ve üretim anlaşması yapması yasaklanmıştır. Küçük çiftçi ve
kooperatiflerin pazara girmeleri ve ürünlerini doğrudan tüketiciye pazarlaması önlenmiştir.
Böyle olunca da şehre mal getiren üreticiler ürünlerini çoğu zaman hal pazarı
komisyoncularına ucuz fiyatta bırakmak zorunda kalmış, buna karşılık hal pazarından
çıkan malların fiyatı ise hep yüksek olmuştur.797

24.06.1995 tarihinde yürürlüğe giren “552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ise “Toptancı
Halleri ve Pazar Yerlerinin Kuruluşu ve Çalışma Esasları” başlığını taşıyan 4’üncü
maddesinde yer alan; “Toptancı halleri; büyükşehir belediyesi, büyükşehir belediye
teşkilatı bulunmayan şehirlerde belediyeler ve/veya gerçek ve tüzel kişiler tarafından
müzayede, depolama, tasnifleme, ambalajlama, standart ve kalite denetim laboratuarı

795
AYTAÇ, a.g.k., s.289
796
Ruşen KELEŞ, Fehmi YAVUZ, Yerel Yönetimler, Turhan Kitapevi, Ankara, 1992, s.144
797
KÖKSAL, a.g.k., s.197

250
bölümlerini içeren tip projeler çerçevesinde, İçişleri Bakanlığı’nın görüşü üzerine
Bakanlığın izni ile kurulur.” şeklindeki hükmü ile toptancı hallerinin kuruluşunu yeniden
düzenlemiştir. İlgili Kanun hükümde kararnamenin söz konusu maddesinin devamı şu
şekildedir;

“Bakanlık toptancı hallerin kurulmasına izin verirken; fiyatların serbest rekabet


şartlarına göre oluşması, tüketicinin ve üreticinin korunması, toptancı hal sayısı, tüketici
piyasasının büyüklüğü, ulaşım imkanları ve o yerin coğrafi konumu gibi hususları göz
önünde bulundurur.”

“Toptancı hallerin kuruluşuna ilişkin esaslar, İçişleri Bakanlığı ile Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”

KHK’nin 25’inci maddesine göre ise; “Belediyeler bu Kanun Hükmünde Kararname


hükümleri çerçevesinde gerekli denetimleri ve uygulamaları yapmakla görevli
yetkilidirler”

Bu kararname ile üç temel amaç hedeflenmiştir. Bu amaçları; yaş sebze ve meyvenin


öncelikle hallerde toplanması; serbest rekabet koşulları altında en uygun fiyat oluşumunun
sağlanması ve denetimin geniş ölçüde belediyeler eliyle yürütülmesi şeklinde sıralamak
mümkündür. KHK’nin bir önceki yasadan farklı olarak getirdiği temel düzenlemeleri ise
şu şekilde özetlemek mümkündür; toptancı hallerinin belediyeler ile gerçek ve tüzel kişiler
tarafından, bakanlık izni ile kurulması, bakanlığın bu izni verirken; fiyatların serbest
rekabet koşullarına göre oluşması, üretici ve tüketicinin korunması gibi hususları
değerlendirmesi, üretici birlikleri hariç tüm kişi ve kuruluşların mallarını toptancı halinden
geçirmek zorunda olması ve yine üreticilerin, belediyelerce belirlenen miktarları aşmamak
kaydıyla ürettikleri malları üretici pazarlarında toptancı hale giriş zorunluluğu
aranmaksızın doğrudan tüketicilere satabilecek olmalarıdır.798

5393 sayılı Belediye Kanunu’nda ise; belediyenin yetki ve imtiyazlarının sıralandığı


15’inci maddesi (j) bendinde toptancı halleri ile ilgili şu hüküm yer almıştır; “toptancı ve
perakendeci hâlleri, otobüs terminali, fuar alanı, mezbaha, ilgili mevzuata göre yat limanı
ve iskele kurmak, kurdurmak, işletmek, işlettirmek veya bu yerlerin gerçek ve tüzel
kişilerce açılmasına izin vermek”.

Yine 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 7’nci maddesi (t) bendinde de;
“her çeşit toptancı hallerini ve mezbahaları yapmak, yaptırmak, işletmek veya işlettirmek,

798
http://www.zmo.org.tr, 14.12.2006

251
imar plânında gösterilen yerlerde yapılacak olan özel hal ve mezbahaları ruhsatlandırmak
ve denetlemek” hükmü yer almaktadır.

Buna göre; büyükşehir belediyelerinde her çeşit toptancı hali kurmak, kurdurmak,
işletmek veya işlettirmek; imar planında gösterilen yerlerde kurulacak olan özel halleri
ruhsatlandırmak ve denetlemek belediyenin görev ve yetkisi belediyelere verilmiştir.
Toptancı hali kurumasında bu kanunlarda belirtilen hükümlere göre işlem yapılacak olup,
kurulacak toptancı halleri için 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı’ndan izin alınmayacaktır. Belediye sınırları içindeki özel haller de
belediyeler tarafından ruhsatlandırılacaktır.799

Bu konuda önemli bir gelişme ise 18 Nisan 2007 tarihinde TBMM İçişleri
Komisyonu’nda kabul edilerek şu an TBMM’nin gündeminde olan ve yasalaşmayı
bekleyen toptancı hallerinin satılmasına veya kiraya verilmesine olanak tanıyan ve bu yolla
yapılacak özelleştirmelerden belediyelere kaynak sağlanmasını öngören kanun teklifidir.

Alt komisyondaki değişikliklerle kabul edilen teklifle, toptancı halleri ile ilgili olarak
tahsis yöntemi dışında satış ve kiralama yöntemi de getirilmektedir. Buna göre;
belediyelerin, tahsis, satış veya kiralama yöntemlerinden birisini seçmekte serbest olması
ve tekelleşmeyi önlemek için bir kişinin yalnızca bir yer satın alması ve kiralaması
öngörülmüştür. Teklifle getirilen yeni düzenlemeleri;800

- Toptancı hallerinde bulunan işyerlerinin satışında veya kiraya verilmesinde,


halde işletmecilik yapanlara, ihale bedeli üzerinden %25 indirim uygulanması
ve bu kişilere yapılan satış bedelinin 3 yılı geçmemek üzere 6 taksitte tahsil
edilmesi,

- Malların, üretildiği il veya ilçeden satışa sunulacağı yerin haline girmesi ve


o yerin belediyesinin, malın satışından pay alması,

- Malın sevkıyatında, sevk veya taşıma irsaliyesi ile ziraat odası kaydı
belgelerinden birinin bulunması ve kontrollerde ibrazının zorunlu olması,

- Malların toptancı hali dışında, toptan veya toptancı halinden satın alınmadan
perakende satışa sunulduğunun tespiti halinde, bu malların toptancı hallerine
girişinin sağlanması ve hal müdürlüğünce açık artırmayla satışı yapılması, bu
satışta belediye payının %25 olarak uygulanması,

799
DOĞANYİĞİT, a.g.k., s.877
800
http://www.meclishaber.gov.tr , 20.04. 2007

252
- Kira süresinin en fazla 10 yıl olması ve kira süresi sona erenlerin, kiralama
ihalelerine tekrar katılabilmesi; kira sözleşmesine aykırı hareket ettikleri tespit
edilenlerin önce yazılı olarak uyarılması, eksiklik ve aykırılıklarını 20 gün
içinde gidermeyenlerin kira sözleşmelerinin feshedilmesi,

- Toptancı hallerinin tahsis ücretinin, belediye meclisleri tarafından belirlenmesi,

şeklinde sıralamak mümkündür. Kanun teklifi ile belediyelere kaynak sağlanmasının ve


rant oluşumunun engellenerek bu şekilde kamuya yarar sağlanmasının mümkün olacağı
düşünülmektedir.

Belediye hizmetleri için bir özelleştirme yöntemi olarak kabul edilen yasal kurumsal
serbestleşme yöntemi ile bazı mal ve hizmetlerin fiyatlarını belirleme yetkisi de
belediyelerden alınarak meslek örgütlerine verilmiştir. Şöyle ki; 1991 yılında çıkarılan 507
sayılı “Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanunu”nun bazı maddelerini değiştiren ve bu kanuna
bazı maddeler eklenmesi hakkında 3741 sayılı Kanun, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda
bir takım değişiklikler yapmıştır;801

1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 15’inci maddesinin üçüncü bendi; “…lokanta,


birahane, gazino, kahvehane, kıraathane, meyhane, han, otel, hamam, sinema, tiyatro, bar,
dansing ve benzeri yerlerin ücret tarifelerini düzenlemek ve onaylamak, ayrıca ütücülerle,
kolacılar, lekeciler, giyim ve ev eşyası temizleyici ve boyacıları, ayakkabı tamircisi ve
boyacıların ücret tarifeleri meslek kuruluşlarının da görüşü alınarak düzenleyip onaylama
görevi” ni belediyelere vermişti.

3741 sayılı Kanun ise 507 sayılı Kanun’a bağlı “Esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal
ve hizmetlerin ücret tarifelerinin bağlı bulundukları derneklerce hazırlanıp, bağlı oldukları
birliğin başkanları meclisince onaylandıktan sonra yürürlüğe, girecektir” şeklinde
düzenleme yapmıştır.

1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 15’inci maddesinin 43’üncü bendine göre; “Ete
ekmeğe, yaş meyve ve sebze ile odun ve mangal kömürüne doğrudan ve kati lüzumu
halinde mahalli idari kurullarınca tasdik edilmek şartıyla diğer gıda ve zaruri ihtiyaç
maddelerine toptan ve perakende azami satış fiyatları ve yaş meyve ve sebzeye mühasır
olmak üzere kâr hadleri tespit etmek ve icabında 2490 ve 1050 sayılı kanunlar
hükümlerine bağlı olmaksızın bu maddeleri satın almak, satmak, stok etmek veya belirli bir
kar haddi dahilinde satın aldırmak, sattırmak ve İhtiyacı olanlara maksada göre dağıtmak

801
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.406-408

253
üzere bir fon tesis ederek tanzim satış mağazaları kurmak ve hayatı ucuzlatacak sair
tedbirleri almak” belediyelerin görevi olarak sayılmıştı.

3741 sayılı Kanun’un ek 9’uncu maddesi, bu konularda fiyat ve kar haddi belirleme
yetkisinin esnaf odalarınca kurulan birlikler tarafından belirleneceğini hüküm altına
almıştır.

Bir diğer değişiklik de 1580 sayılı Kanun’un 83’üncü maddesinin 7’nci maddesinde
yer alan hükümde yapılmıştır. Bu madde hükmüne göre, ulaşım araçlarına ait ücret ve
tarifeler belediye encümenlerince belirlenmekteydi. 3741 sayılı Kanun, bu yetkinin esnaf
ve sanatkârlar (yani sürücüler) açısından uygulanmayacağını göstermiştir.

Bu bağlamda ilk kez Ankara Büyükşehir Belediyesi 1990'lı yılların başında fiyat
belirleme ve denetleme yetkisini esnaf derneklerine bırakmıştır. Ankara Büyükşehir
Belediyesi’nin bu uygulaması hem ekonomik hem de siyasal nedenlere bağlanabilir.
Ekonomik neden, yüksek bir enflasyon oranının süreklilik kazandığı bir liberal ekonomi
ortamında, girdi fiyatları sürekli olarak artan zorunlu gereksinme maddelerinin fiyatlarını
denetlemenin hem olanaklı, hem de yararlı olmadığı düşüncesine dayanmaktaydı. Nitekim
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuya ilişkin olarak çıkardığı bir broşürde de,
“rekabet piyasasının çeşitli yararlarının varlığından” söz edilmektedir. Diğer yandan,
siyasal yönden belediye bu işlevi devretmekle iki amacı hedeflemiş olabilir. Birincisi,
belirlenen fiyatlara gösterilen tepkinin muhatabı olmak gibi bir güçlükten kurtulmak isteği,
ikincisi ise fiyat belirleme ve denetleme yetkilerinin esnaf dernek ve birliklerine
bırakılarak, sivil toplum örgütlerine verilen önemin kamuoyuna gösterilmesidir.802

İzin yönteminin belirtilen örnekleri dışında, şehir içi ulaşım hizmetlerinde


belediyelerden ruhsat (izin) almak suretiyle dolmuş işletmeciliği yapmak uygulaması
eskiden beri süregelmektedir. Burada belirtilmesi gereken bir konu, belediyelerin
verdikleri bu izinleri geri alabilme (ruhsatları iptal etme) haklarının saklı tutulmuş
olduğudur. Nitekim bu konuda benzer bir durum 1993 yılında İzmir’de yaşanmıştır. İzmir
Büyükşehir Belediyesi şehir içi bazı dolmuş hatlarını dolmuşların trafiği aksattıkları,
çevreyi kirlettikleri ve halkı rahatsız ettikleri gibi gerekçelerle iptal etmiştir.803 Bu durum
şu anki mevcut belediye yasalarında da varlığını sürdürmektedir.

802
KELEŞ, a.g.k., s.408
803
ZENGİN, a.g.k., s.176

254
Nitekim bu konuda 5393 sayılı Kanun’da da 15’inci maddesi ikinci fıkrasında
belediyelerin; “…toplu taşıma hizmetlerini imtiyaz veya tekel oluşturmayacak şekilde
ruhsat vermek suretiyle yerine getirebileceği…” belirtilmekte ancak bu izinleri geri
alabilmesine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Yine 5216 sayılı Kanun’un 7’nci
maddesinin birinci fıkrası (p) bendinde belediyelere; “…büyükşehir sınırları içindeki kara
ve denizde taksi ve servis araçları dahil toplu taşıma araçlarına ruhsat vermek” yetkisi
tanınmakta ancak geri alınmasına ilişkin düzenleme bu kanunda da yer almamaktadır.

5393 sayılı Kanun’da yer alan bir diğer dikkat çeken düzenleme ise yine kanunun
ilgili maddesinde (p) bendi ile belediyelere; “kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen
her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini
belirlemek” yetkisi vermekte olan düzenlemedir. Aynı şekilde düzenleme 5216 sayılı
Kanun’un 7’nci maddesinin birinci fıkrası (f) bendinde de yer almaktadır.

07.06.2005 tarihinde kabul edilen 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek


Kuruluşları Kanunu804, 507 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırmıştır. 5362 sayılı Kanun’un
“Fiyat Tarifelerinin Tespit Şekli” başlıklı 62’nci maddesi birinci fıkrasında; “bu Kanuna
tabi esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyat tarifeleri, bağlı bulundukları
odalarca hazırlanır ve odanın mensubu olduğu birlik yönetim kurulu tarafından fiyat
tarifesinin sunulmasından sonra otuz gün içinde onaylanır veya reddedilir. Onaylanan
fiyat tarifesi belediye, mülki amirlik ve ilgili odaya yedi gün içerisinde bildirilir ve bu
andan itibaren yürürlüğe girer. Fiyat tarifeleri, uygulanacak azami hadleri gösterir.”
hükmü yer almıştır. Kanunun ilgili maddesinde yer alan diğer hükümleri ise şu şekildedir;

“Belediyeler veya o yerin en büyük mülki amiri tespit edilen bu tarifeleri uygun
bulmadıkları takdirde esnaf teşekkülü ile anlaşmaya varamazlarsa onbeş gün içinde o
yerin mülki amirinin ya da görevlendireceği yardımcısının başkanlığında, ticaret ve sanayi
veya ticaret odasından bir temsilci ile esnaf ve sanatkârlar odaları birliği temsilcisinden
teşekkül edecek bir komisyonda görüşülüp karar verilmesini isteyebilirler”

“Komisyon kararları salt çoğunlukla alınır. Komisyon, tarifeleri uygun bulmadığı


takdirde tarife yürürlükten kalkar.”

“Komisyon kararına karşı, ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren on gün içinde
ticari davaları görmeye yetkili mahkeme nezdinde itirazda bulunabilirler. Bu mahkemenin
kararı kesindir.”

804
21.06.2005 tarih ve 25852 sayılı R.G.

255
Buna göre esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarını belirleme
yetkisi bağlı bulundukları odalara ait olmakta ancak bununla birlikte belediyeler ve mülki
idare amirlerine fiyat tarifelerinin yeniden belirlenip karar bağlanması yolunda itiraz hakkı
tanınmaktadır.

Ancak birtakım sorunlar mevcut olan bu son düzenlemeler kapsamında da


yaşanmaya devam etmektedir. Örneğin İstanbul’da 2005 yılının Eylül ayından itibaren
okul servisleri ve minibüslerin ücretlerindeki belirsizlik; yine Ankara’da okul servislerinin
ücretlerinin belirlenememesi sıkıntılara neden olmuştur. Sorun ulaşım araçlarının
ücretlerinin belirlenmesi konusunda Büyükşehir Belediye Kanunu’nun yetkiyi belediyelere
verirken 5362 sayılı Kanun’un “Fiyat Tarifelerinin Tespit Şekli” başlıklı 62’nci maddesinin
bu konuda yetkiyi esnaf odalarına bırakmasında kaynaklanmaktadır. Bu konuda İçişleri
Bakanlığı, ücretleri belirleme yetkisinin Büyükşehir Belediyesi Kanunu'na göre belediyede
olduğunu belirtirken; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ise Esnaf Odaları Kanunu'na göre
yetkinin odalarda olduğunu bildirmiştir. Sonuç olarak İstanbul'da servisçiler, odanın
yaptığı yüzde 17 zamma göre ücret alırken, Ankara'da Büyükşehir Belediyesi’nin yüzde 3
zamlı tarifesi geçerli olmuştur. İzmir'de ise Büyükşehir Belediyesi servisçilerin yüzde
10'luk zam talebini geri çevirmiş; bir önceki yılın fiyatlarını uygulamaya devam etmiştir.805

Bu konuda yaşanan bir diğer benzer durum da Adana’da meydana gelmiştir. Adana
Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Koordinasyon Merkezi'nce, Adana Esnaf ve Sanatkârlar
Odaları Birliği (AESOB) tarafından verilen fiyat tarifesini uygulayan servis araçları
bağlanmış ve servisçi esnafına ceza uygulamasına karar verilmiştir.806 Bu konuda
kanunlarda yer alan birbiri ile çelişir bu düzenlemeler ne yazık ki en çok vatandaşın
mağdur olmasına sebep olmaktadır.

Yine İzmir’de de geçtiğimiz yıllarda ekmeğin fiyatı ve gramajını belirleme


hususunda fırıncılar ile belediyeler arasında yetki bakımından bir kargaşa yaşanmıştır. Bu
konuda İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşavirliği tarafından sanayi ve ticaret odalarına bağlı
fırıncılara belediyelerin fiyat ve narh vermesi gerektiği yolunda görüş bildirilmiş ancak
belediyeler fırıncılara fiyat ve narh koyma yetkisi veren yetkiyi kendileri kullanmaya
devam etmişlerdir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın yine İstanbul'da yaşanan benzer bir
anlaşmazlık yüzünden aynı yıl Kasım ayı içinde İçişleri Bakanlığı'na başvurmasına üzerine

805
Ali KUŞ, “Bakanlıklar Yasaları Farklı Yorumladı, Okul Servis Ücretleri Yine Kördüğüm”, Zaman, 28
Şubat 2006, s.19
806
http://www.haberler.com/adana, 21.12..2006

256
İçişleri Bakanlığı’nın valiliklere gönderdiği genelge ile sorun konu ile ilgili yetkinin
fırıncılara bırakılmasının ardından çözümlenmiştir.807 Bu durum konu ile ilgili son yasal
düzenlemenin yapılmasından önce yetki hususunda devam eden kargaşanın düzenlemenin
yapılmasından sonrada halen devam etmekte olduğunu göstermektedir. İlgili kanunlarda
yer alan düzenlemelerin yeterince açıklık arz etmemesi bu konuda ilgili bakanlıkların farklı
görüşler bildirmesi çeşitli anlaşmazlıklara neden olabilmekte bu durumda belediyeler arası
uygulamalar açısından farklılıklara neden olmaktadır. Ne yazık ki bu durumda belirtildiği
gibi en çok vatandaşların mağdur olmasına neden olmaktadır.

3.3.7 Fiyatlandırma Yöntemi

Fiyatlandırma yöntemi ile daha önce de belirtildiği gibi belediyeler tarafından


üretilen mal ve hizmetlerin belirli bir fiyat karşılığında vatandaşa sunulması, elde edilen
gelirin de belediyelerin diğer finansman ihtiyacında kullanılmasını amaçlanmaktadır.
Fiyatlandırma ile belediye hizmetlerine uygulanan indirimler veya sübvansiyonlar
kalkmakta fiyatlar serbest piyasadaki şartlara göre gerçek maliyetleri yansıtmaktadır.
Fiyatlandırma yönteminin amacı, belediye kaynaklarından etkin bir şekilde yararlanmayı
sağlamak ve belediye hizmetlerinin maliyetini bütün kent sakinlerine değil bu hizmetlerden
yararlananlardan almaktır.

Bu amaçlarla belediyelerimiz, fiyatlandırma yöntemini, 1981 tarih ve 2464 sayılı


Belediye Gelirleri Kanunu’nun “Ücrete Tabi İşler” başlığını taşıyan, 04.12.1985 tarih ve
3239 sayılı Kanun’un 125’inci maddesi ile değişik 97’inci maddesine göre
gerçekleştirmektedirler. Söz konusu maddeye göre; “belediyeler bu yasada harç veya
katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü
hizmet için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir.
Belediyelere tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir” şeklinde düzenleme
yapılmıştır.808

Belediyelerimiz, doğrudan kendilerinin yürüttükleri hizmetlerin fiyatlarını, piyasa


şartlarına göre belirli bir kâr ekleyerek saptayabilmektedirler. Bu uygulama eskiden beri
söz konusu olmakla birlikte, daha çok yasal düzenlemenin de etkisi ile 1980 sonrası
dönemde yoğunluk kazanmıştır. Örneğin belediye otobüsleri ile dolmuşlar arasındaki ücret

807
İlyas Özgüven, “Kargaşaya Işık”, Hürriyet, 5 Şubat 2001, 17
808
KÖKSAL, ag.k., s.201

257
farkı hemen hemen kalkmıştır. Ayrıca belediyelerimiz 1986 tarihli ve 3305 sayılı
Kanun’un 23’üncü maddesi gereğince, su hizmeti için belirleyecekleri fiyatın içine en az
%10 kâr ekleyebilmektedirler.809

Fiyatlandırma yöntemi ile 1980’den önce belediye hizmetlerinin sıfır maliyet


düzeyinde fiyatlandırılması büyük ölçüde terk edilmeye başlamıştır. Bu politika daha da
ileri götürülerek, belediye hizmetlerinin fiyatlandırılmasının önemli bir kamu finansman
aracı olarak belediyelerde benimsendiği dikkat çekmektedir. Bu da yeni vergiler koymadan
veya mevcut vergilerin oranlarını artırmadan belediye gelirlerini artırmanın ya da mevcut
kamu hizmetlerinin daha iyi düzeyde yürütülmesinin bir aracı olarak değerlendirilebilir.
Şüphesiz bu uygulamada “hizmetleri kullanan ya da tüketen ödesin” ilkesinin
gerçekleştirildiği ortaya çıkmaktadır.810

5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 18’inci maddesinin (f) bendi hükmü ile 2464 sayılı
Kanun’da yer alan düzenlemeye benzer şekilde düzenleme yapılarak belediyelerin
fiyatlandırma yönteminden yararlanabilmesi açıkça düzenlenmiş; kanun bu konudaki
yetkiyi ise yine 2464 sayılı Kanun’da olduğu gibi belediye meclislerine vermiştir. Söz
konusu hüküm ise; “kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma payı konusu yapılmayan ve
ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek” şeklindedir.

Ancak bu düzenlemelerle birlikte fiyatlandırma yöntemi uygulanırken dikkat


edilecek konu, belirli sosyal ihtiyaçlar dikkate alınarak özellikle belde halkının maddi
bakımdan zayıf olan kesimlerin menfaatlerini göz önünde tutularak, söz konusu yerel
hizmetin fiyatının makul seviyede belirlenebilmesidir. Nitekim basına yansıyan
haberlerden anlaşıldığı gibi özellikle Ankara’da doğal gaz fiyatlarının diğer bazı
şehirlerden daha yüksek olması ve yıllık yüzde %50 oranında zam yapılması, halkın
tepkisine yol açmaktadır. Ankaralılar, doğal gazı İstanbul ve Bursa’da yaşayan tüketicilere
göre yaklaşık iki kat pahalı olarak kullanmaktadırlar. Bunun nedeni hizmetlerin
fiyatlarının, personel masrafları, döviz kur farkları, kredi giderleri gibi işletme ile ilgisi
olmayan harcamaların eklenmesi suretiyle yükselmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durum
içme suyu ve atık su konusunda da çoğu zamanda söz konusu olmaktadır.811

Dolayısıyla 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15’inci maddesinin (d) bendinde;


“…vergi, resim ve harç dışındaki özel hukuk hükümlerine göre tahsili gereken doğal gaz,

809
a.g.k., s.201
810
a.g.k., s.202
811
a.g.k.,s.203

258
su, atık su ve hizmet karşılığı alacakların tahsilini yapmak ve yaptırmak…” şeklinde
kanunun belediyelere vermiş olduğu bu yetkilerini yerine getirirken yani belediyelerin
hizmetlerini fiyatlandırırken uygun bir fiyatlandırma politikası izlemeleri bu noktada
önemli olmaktadır.

Nitekim belediyelerin ve il özel idarelerinin mali açıdan ortaya çıkan sorunlarını


gidermek amacıyla kamu yönetiminde yeniden yapılanma kapsamında yapılan
çalışmalardan birisi olan ve henüz taslak halinde bulunan “İl Özel İdaresi ve Belediye
Gelirleri Yasa Tasarısı”812 nda da bu durum yer almaktadır.

Söz konusu taslağın 65’nci maddesinde, 2464 sayılı Kanun’dan farklı olarak ücret
tarifesinin belirlenmesinde yönetim, işletme, yenileme ve yıpranma harcamalarının da göz
önünde bulundurulması öngörülmekte ve vatandaşların hizmet için iki kez bedel
ödemelerinin engellenmesi hüküm altına alınmaktadır.813

Taslağın ilgili maddesinde yer alan diğer düzenlemelerden birisi olan dördüncü
fıkrasında yer alan hüküm ise şu şekildedir; “bu kanuna göre vergi, harç ve katılma payı
konusu olan iş ve hizmetler için, yetkili idareler tarafından vergi, harç ve katılma payı
dışında her ne ad altında olursa olsun başka bir bedel alınamaz”

Bu düzenlemeler ile şüphesiz ki maddenin genel gerekçesinde de belirtildiği gibi


kişilerin aynı hizmet için hem vergi, hem harç hem de ücret adı altında birden fazla bedel
ödemeleri önlenerek vatandaşların haklarının korunması amaçlanmaktadır. Dolayısıyla
düzenlemeler vatandaşların yararına olmaktadır.

Taslakta ilgi çekici bir düzenleme ise ilgili maddenin ikinci fıkrası hükmü ile
yapılmaya çalışılan düzenlemedir. Söz konusu hüküm ise “belediyeler atık su arıtma
tesisini kurmuş olmak kaydıyla atık su ücreti alabilir” şeklindedir. Yapılan bu düzenleme
ile büyükşehir belediye sınırları içinde yaşayanlardan, 2560 sayılı İstanbul Su ve
Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
hükümlerine göre alınan ücretin, diğer belediyelerde de atık su arıtma tesisinin
kurulmasına bağlı olarak alınması, alınacak bu ücretin su ücretinin %50’sini geçmemesi ve
sağlanacak gelir ile bu konudaki alt yapı yatırımlarının finansmanının amaçlanmakta
olduğu maddenin genel gerekçesinde belirtilmektedir.

812
http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-1246.pdf (01.01.2007)
813
Uğur YILDIRIM ve diğerleri, “İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Yasa Tasarısı Taslağı: Mali Özerklik
mi? Merkez Kaynaklı Gelirlerin Revizyonu mu?” ÇYYD, C. 15, S. 3, Temmuz 2006, s.57

259
Yine taslakta yer alan bir diğer önemli düzenleme de 2464 sayılı Kanunu’na göre bir
vergi çeşidi olan çevre temizlik vergisinin katı atık ve atık su bedeli adı altında bir “ücret”
olarak tanzim edilmiş olmasıdır. Buna göre katı atık ve atık su bedeli yetkili idare
meclisince kanalizasyon, arıtma ve bertaraf tesislerinin yönetim, işletme, yenileme ve
amortisman giderleri esas alınarak tüketilen su bedeline oranlanmak suretiyle belirlenecek
ve her iki ücret de su faturası ile tahsil edilecektir.814

3.3.8 Gönüllü Katılım (Kendi Kendine Yardım) Yöntemi

Ülkemizde halkın belediye hizmetlerine katılması ve belediyelere yardım etmesi


yöntemi daha önceki kısımlarda yer alan açıklamalardan anlaşılacağı üzere yeni bir yöntem
değildir. Nitekim Osmanlı döneminde, kentlerin temizlik, aydınlatma, konaklama,
kimsesizlere ve yoksullara yardım, sağlık ve eğitim gibi belediye hizmetlerinin tamamıyla
vakıflar tarafından sunulmakta olduğu; ülkemizin 19’uncu yüzyılın sonuna kadar gelişmiş
bir belediye örgütünden yoksun olduğu daha önce de belirtilmişti. Dolayısıyla gönüllü
kuruluşlar arasında ülkemiz açısından “vakıflar”ın ayrı bir yeri vardır.

Günümüzde halen bazı belediye hizmetlerini yürütmek üzere, vakıflar kurulmaktadır.


Kuruluş yapıları itibariyle bütünüyle belediyelerin gözetimi ve denetimi altında hizmet
vermekte olan ülkemizde vakıfların yerel hizmetlerdeki rolü, daha çok sağlık, eğitim,
kültür ve çevre koruma alanlarında yoğunlaşmıştır. Ancak son yıllarda özellikle çevre
korunması ve temizliği konusunda da halk arasında kendiliğinden oluşan gönüllü grupların
belediyelere giderek daha çok destek oldukları görülmektedir.815 Yine eğitim konusunda da
halk arasında oluşmuş olan gönüllü grupların belediyelere eğitim konusundaki destekleri
giderek artmaktadır.816

Son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı öncülüğünde başlatılan “Eğitime %100 Destek”,
“Bilgisayarlı Eğitim Destek”(MEB-TÜBİSAD işbirliği), “Haydi Kızlar Okula”(MEB-
UNİCEF-İlköğretim Genel Müdürlüğü işbirliği), “Yaşasın Okulumuz” (MEB-TOÇEV
Show TV işbirliği) gibi projeler, belediyelerle hayırsever vatandaşları ve özel kuruluşları
bir araya getirmektedir.817

814
Ayşe GÜNER, Ülkü ARIKBOĞA,
http://www1.worldbank.org/wbiep/decentralization/ecalip/gelirler/%20kan.doc, 03.01.2007
815
DPT, a.g.k., s.63
816
KÖKSAL, a.g.k., s.203
817
Projelerle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.meb.gov.tr/ 03.01.2007

260
Örneğin bu projelerden birisi olan “Eğitime %100 Destek Projesi” kapsamında
belediye ve hayırsever vatandaşlar ve iş adamları arasında işbirliği sonucu 135 okulun
yapıldığı İstanbul’da yine 125 okula da 125 spor salonu yapılmıştır.818

“Bilgisayarlı Eğitime Destek” projesine katılan Nevşehir Belediyesi tarafından proje


kapsamında kendi imkanlarıyla 5 bilgisayar alan okula (hayırsever vatandaşlar ve
işadamları tarafından sağlanacak), 5 bilgisayarında Nevşehir Belediyesi tarafından
vereceği belirtilmiştir.819

Ankara’da “Haydi Kızlar Okula Kampanyası” na destek amacıyla UNICEF Türkiye


Milli Komitesi, Armada Alışveriş Merkezi, Bisiklet Federasyonu, Gençlik ve spor
Müdürlüğü, Delta Bisiklet ve Yenimahalle Belediyesi’nce “Pedallar Kız Çocuklar İçin
Dönecek” sloganıyla 10 Eylül 2005’te bisiklet yarışı düzenlenmiştir. Devam ettirilmesi
planlanan söz konusu kampanya kapsamında, okul ihtiyaçlarının karşılanması ve kız
çocuklarının okula gönderilmelerini sağlamak amacıyla hayırsever vatandaşlar ve iş
adamlarına çağrılar yapılmış, ilk etapta önemli miktarda yardım toplanmıştır.820

Yine İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Eğitime %100 Destek Projesi” projesi
kapsamında çeşitli kuruluşlarla işbirliği çerçevesinde 2005 yılı içinde 56 yeni okul
yaptırılmış; 400 kadar okulun bakım ve onarımı yaptırılmıştır.821

Basında da yer alan haberlerden anlaşılacağı gibi bu projelerle eğitime destek


konusunda İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir gibi Büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere
ülke genelinde belediyelerin ilgisi giderek artmaya devam etmekte; dolayısıyla bu konuda
çeşitli özel kuruluşlar ve hayırsever vatandaşlarla belediyelerin işbirlikleri de giderek
artmaktadır. Öyle ki bu projelerin dışında da belediyelerimiz eğitime destek amaçlı farklı
projeler gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.

Nitekim İstanbul’da bu projelerden farklı olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve


KÜLTÜR A.Ş tarafından “Okuyan Bir Toplum İçin” başlığı ile gerçekleştirilmekte olan
“Seyyar Kitap Projesi” bunlardan bir tanesidir. Proje ile deniz otobüsü, metro ve otobüs
gibi insan sirkülasyonunun yoğun olduğu yerlerde ve diğer kamuya açık alanlarda
bulundurulacak olan ve dönüşümlü olarak kullanılacak kitaplarla okuyan bir toplum
hedefine ulaşılması yolunda hizmet sunulması planlanmıştır. İlk etapta; dünya mirasına

818
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler , 26.03.2007
819
http://www.cappadocia.gov.tr/, 30 Aralık 2005
820
http://www.yenimahalle.bel.tr/, 06.12.2005
821
http://www.izmir.bel.tr/news_arsiv, 07.12.2005

261
katkı sağlamakta olan Türk İnsanlarının tanıtıldığı; İstanbullu olma bilincini anlatan ve
İstanbul’un nadide değerlerinin anlatılıp tanıtıldığı üç tür kitabın proje kapsamında
basılarak belirtildiği şekilde dağıtımı yapılmıştır.822

Trabzon Belediyesi ile Milli Eğitim Müdürlüğü arasında gerçekleştirilen “Hami


Okul” projesi ile Trabzon Belediyesi hayırsever vatandaşlar ve iş adamlarına çağrıda
bulunarak gerçekleştirdiği işbirlikleri ile eğitime destek sağlamaya çalışmaktadır. Bu proje
kapsamında sağlanacak olan işbirlikleri ile okulların ihtiyaçları giderilmeye
823
çalışılmaktadır.

Bununla birlikte geçmişten günümüze değin pek çok hizmetin yerine getirilmesinde
etkili olmuş olmalarına rağmen geçen zaman zarfında Türk hukukunda “gönüllü
kuruluşlar” tanımına ya da açık ifadesine rastlanmamış olması dikkat çekicidir. Bu durumu
Türk hukukunun bu kuruluşlara tamamen yabancı olduğu şeklinde yorumlamak tabiki
hatalı olacaktır.824 Bu konuda daha öncede belirtildiği gibi I. BYKP’ ndan başlamak üzere
özellikle VIII. ve IX. BYKP’larında konu ile tedbirlere yer verilmiştir. Ancak 5393 sayılı
Belediye Kanunu’nda yer alan düzenlemelerle bu kavrama ve oluşuma açık ve net bir
şekilde yer verilmiş bulunulmaktadır.

Nitekim kanunun “Belediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım” başlığını taşıyan 77’nci


maddesine göre belediye yönetimleri; “sağlık, eğitim, spor, çevre, sosyal hizmet ve yardım,
kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın ve çocuklara, özürlülere,
yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede dayanışma ve katılımı
sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak amacıyla gönüllü kişilerin
katılımına yönelik programlar” uygulayacaklardır.825

Bu konuda yapılacak düzenlemelere yön vermek amacıyla 09.10.2005 tarihinde “İl


Özel İdaresi ve Belediye Hizmetlerine Gönüllü Katılım Yönetmeliği” yayınlanmıştır. İlgili
yönetmeliğin 4’üncü maddesinde “gönüllü” kavramı: “bilgi, beceri ve yeteneğini, her türlü
ortak çalışma, imkan ve zamanını ortaya koyarak çalışma alanı konusunda maddi bir
kazanç beklemeksizin yerel yönetim hizmetlerine katılan gerçek ve tüzel kişiler ile

822
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler , 28.03.2006
823
http://www.trabzon.bel.tr , 16.05.2005
824
Erol KEMAL, “Gönüllü Kuruluşların Türk Hukuk Sistemindeki Yeri ve Avrupa Birliği Mevzuatı ile
Karşılaştırılması” Türk Çevre Vakfı Gönüllü Kuruluşlar Konferansı (28-29 Mart 1995), Önder Matbaası,
Ankara Mayıs 1995, s.73’den aktaran ZENGİN, a.g.k., s.187
825
ÖNER, a.g.k., s.244

262
bünyesindeki gönüllüleri bu hizmetlerde görevlendirecek kamu kuruluşları” olarak
tanımlanmaktadır.826

Yönetmeliğe göre belediyeler görev ve sorumluluklarına bağlı olarak yetki


alanlarında yönetmeliğin 5’inci maddesinde sayılan alanlardaki hizmetlerin sunumunda
gönüllü hemşehri çalıştırabileceklerdir. İlgili 5’inci maddede sayılan hizmetler şu
şekildedir; a) Özürlülere, çocuklara, kadınlara, gençlere, yaşlılara, yoksullara,
kimsesizlere ve düşkünlere yönelik eğitim, kültür, sağlık ve sosyal hizmetleri; b)
Kütüphane, tiyatro, sinema gibi kültür hizmetleri; c) Bilişim, meslek edindirme kursları,
kreş gibi eğitim hizmetleri; d) Park, bahçe, kent estetiği, çevre düzenlemeleri ile katı atık
gibi çevre kirlenmesinin önlenmesine yönelik hizmetleri; e) Başıboş ve sahipsiz hayvanlara
yönelik hizmetleri; f) Trafik, itfaiye, arama-kurtarma gibi denetim ve acil yardım
hizmetleri; g) Tüm yaş gruplarını içine alan her türlü spor hizmetleri h) Tarihi, kültürel
mirasın ve tabiat varlıklarının yaşatılarak korunması hizmetleri827

Diğer taraftan yönetmeliğin 8’inci maddesi gereği belediyeler, kendi özel kanunlarına
uygun olarak aralarında yapacakları protokol çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları,
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, dernekler, vakıflar, meslek odaları ve diğer
yerel yönetim birimleri ile ortak çalışma ve işbirliği yapabileceklerdir. Ancak gönüllülerin
katılımı il yapılan hizmetlerden doğan sorumluluk tabiî ki ilgili belediyeye ait olacaktır.828

Yine benzer şekilde önemli bir düzenleme 5393 sayılı Kanunun “Kent Konsey”lerinin
düzenlendiği 71’inci maddesi birinci fıkrasında yer almaktadır. Bu madde hükmü ile
Belediye Kanunu’na göre kent konseyinin kentsel yaşama ilişkin görevleri; “kent
vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması,
sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık,
hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye
çalışmak” şeklinde belirlenmiştir. Kanunun ilgili maddesinin 2’nci fıkrasına göre kent
konseyinin üyeleri; “meslek kuruluşları; sendikalar; noterler; (varsa) üniversiteler; ilgili
sivil toplum örgütleri; siyasî partiler; kamu kurum ve kuruluşları; mahalle muhtarlarının
temsilcileri ve diğer ilgililer”dir.829

İçişleri Bakanlığı tarafından 08.10.2006 tarihinde 5393 sayılı Kanuna yönelik olarak
hazırlanan “Kent Konseyi Yönetmeliği” nde ise “kent konseyi”; “merkezi yönetimin, yerel
826
a.g.k., s.244
827
a.g.k., s.244
828
a.g.k., s.244-245
829
a.g.k., 242-243

263
yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık
anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin,
sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği,
tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik
yapılar ile yönetişim mekanizmaları” olarak tanımlanmaktadır.830 Dolayısıyla gerek kanun
gerekse kanuna yönelik çıkarılan yönetmelikle belediyelere kentsel ihtiyaçların
karşılanmasında hemşehri odaklı bir yönetim anlayışı içerisinde oluşturulacak olan kent
konseyleri ile işbirliğine gitmeyi sağlayan görevler verilmektedir.

Bununla birlikte Türkiye’de 1990’lı yıllardan yılından itibaren kurulmaya başlanan


Yerel Gündem 21 (YG-21)831 kent konseyleri, toplumun her kesiminde vatandaş ve
vatandaş gruplarının karar alma süreçlerine katılmasını sağlamak ve bu süreçlerin
geliştirilmesi için kent ölçeğinde dayanışma merkezleri yaratmak amacıyla tasarlanmıştır.
Kent konseyleri, bünyesinde sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, özel sektör
kuruluşları ve muhtarlıklar gibi çeşitli kişi ve kurumları kent ölçeğindeki konu
sorunlarından oluşan gündemlerle bir araya getirmiştir. YG-21 platformlarında
hemşehrilik, aidiyet, katılım, ortak aklı bulma çabalarından farklı görüşlere tahammüle
kadar uzanacak pek çok alanda önemli birikimler kazanılmıştır. Dolayısıyla 5393 sayılı
Belediye Kanunu ile katılımcı demokrasi açısından oldukça önem taşıyan, pek çok
belediye tarafından uygulanan görüş bildirme ve buna esas teşkil edecek araştırmaları
yapmakla görevlendirilen, kurumsal yapılar olan YG-21 meclisleri de hukuki nitelik
kazanmış olmaktadırlar. Kanun, YG-21 etrafında oluşan birikimleri kanuni çerçeveye
aktarmaktadır. Böylece kanun ile sadece kentsel yaşama ilişkin çözüm üreten ve eleştiren
değil; yerel nitelikli kamusal hizmetin sunumunda aktif olarak rol alan yapıların tesisi ve

830
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/27177.html 09.12.2006
831
Türkiye’deki YG-21 uygulamaları, 1997 yılı sonunda, UNDP’nin (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı)
desteği ile, IULA-EMME’nin (Uluslar arası Yerel Yönetimler Birliği) koordinatörlüğünde yürütülen
“Türkiye’de YG-21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi” projesi ile başlamış; Aralık 1999’da tamamlanmıştır.
“Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Uygulanması” başlığını taşıyan ikinci aşama projesi, Ocak 2000’de
başlamıştır. İkinci aşaması sırasında çeşitli alt-projelerin başlatılması ve yeni katılımlarla proje ortağı yerel
yönetimlerin sayısının 50’yi aşması sonrasında, YG-21 uygulamaları “Proje” çerçevesinden çıkılarak, erimli
“Program”a dönüştürülmüştür. Programın üçüncü aşama projesi, “Türkiye Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı
Yoluyla BM Binyıl Bildirgesi Hedefleri ve Johannesburg Uygulama Planının Yerelleştirilmesi” başlığını
taşımaktadır. Bu proje kapsamında merkezi yönetimin ilgi ve desteğinin arttırılması ve tanıtım eksikliğinin
giderilmesi öngörülmektedir. Proje kapsamında ayrıca Yerel Projelere Destek Programı da yer almaktadır.
Ayrıntılı bilgi için bkz. Sadun EMREALP, Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı
Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME Yayını, Şubat 2005, s.30

264
vatandaşların bu konuda teşviki noktasında “yerel hizmet sunumuna gönüllü katılım”
konusunda genel bir çerçeve ve düzenleme de oluşturulmaktadır.832

Ülkemizde 1997’den itibaren YG-21 kapsamında, yerel yönetimler (özellikle


belediyeler), sivil toplum kuruluşları, özel sektör işbirliği ve ortaklık çerçevesinde çevre ve
kalkınma konularında önemli projeler gerçekleştirmektedirler. Programda özellikle kadın,
çocuk, engelli ve yaşlılara yönelik özel projeler önemli bir yere sahiptir. Yerel Gündem 21
Programı, kamu kuruluşları, yerel yönetimler (belediyeler) sivil toplum ve özel sektör
arasında yerel karar alma süreçlerini geliştirerek ve zenginleştirerek, Türkiye’de yeni bir
“yerel yönetişim” modelinin gelişmesini sağlamıştır. Bu bağlamda YG-21,
demokratikleşme süreci ile birlikte Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giriş sürecini de
hızlandıran bir sosyal dönüşümü tetikleyecek güçte olduğunu ortaya koymuştur. Nitekim
Türkiye’deki Yerel Gündem 21 uygulamaları, 2001 yılında UNDP tarafından, dünyadaki
en başarılı uygulamalardan biri olarak seçilmiştir.833

Örneğin YG-21 uygulamaları kapsamında başlatılan yeni ve devam etmekte olan bir
alt proje; “Hayata Artı” Gençlik Projesi kapsamında, 2005-2010 yılları arasında gençler
tarafından tasarlanacak, toplumsal fayda ve hedefleri olan, yenilikçi, yaratıcı, çevreye
duyarlı, katılımcı, sürdürülebilir, yaşam kalitesini artırmaya projelerin hayata geçirilmesi
planlanmıştır. Projelerde birinci öncelikli konu eğitim, ikinci öncelikli konu çevre, üçüncü
öncelikli konu kültür-sanat dördüncü öncelik konu olarak spor olarak belirlenmiştir.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu (UNDP) ve Coca-Cola Türkiye tarafından finanse
edilecek olan projelerin belediye, sivil toplum kuruluşu ve diğer yerel özel gruplarla
ortaklık anlayışı içinde geliştirilmesi değerlendirmede çok önemli rol oynamaktadır.
“Hayata Artı” Projesi kapsamında bugüne kadar, Trabzon, Kocaeli, Van, Mardin, Siirt,
İstanbul, Mersin, Bursa, Adana ve Konya, Kahramanmaraş, Batman, İzmir, Mersin, Bitlis,
Hakkari, Şırnak, Çankırı ve Ankara illerinde toplam 22 projede belediyeler ve sivil toplum
kuruluşları öncülüğünde gençlerin eğitim, istihdam, çevre, spor, kültür ve sanat ile ilgili
projeleri desteklenmiş; projeler devam etmektedir.834 YG-21 kapsamında çeşitli konularda
buna benzer pek çok proje belediyelerimiz, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasında
sürdürülmektedir.

832
ÖNER, a.g.k., s.242
833
EMREALP, a.g.k., s.31-33
834
http://www.hayataarti.org/ 02.02.2007

265
3.3.9 Satış Yöntemi

Belediyelerimiz bu yöntemle daha önce de belirtildiği gibi sahibi bulunduğu menkul


ve gayrimenkulleri ya da özel şirketlerdeki hisselerini özel şahıslara satabilmektedirler.
Nitekim şirketleşme yönteminde de ele alındığı gibi zaman içerisinde belediye şirketlerinin
çeşitli nedenlerle verimli ve karlı bir şekilde çalıştırılamamaları ve bu şirketlerden çoğunun
zarar etmesi; diğer taraftan yerel yönetimlerin kendilerinin mali sıkıntıya girmeleri
dolayısıyla şirketlerinin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için gerekli kaynağı
aktaramamaları sonucunda kendileri için yük olan bu şirketlerden kurtulma istekleri bu
şirketlerin satışını gündeme getirebilmektedir.

Örneğin geçmiş dönemlerde Adana Büyükşehir Belediyesi Çukurova A.Ş’deki


hisselerini benzer nedenlerle açık artırma ile satmıştır.835 Yine İzmir Büyükşehir
Belediyesi tarafından 1986 yılında kurulan TANSAŞ A.Ş halka arz yoluyla satılmıştır.836

Şirketlerin hisselerini temsil eden hisse senetlerinin devir ve satışı ile ilgili konular
Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Buna göre belediyeler de ortak oldukları
“anonim şirketlerdeki” hisselerini kanunun 415-418’inci maddelerine dayanarak; yine
“limited şirketlerindeki” hisselerini de söz konusu kanunun 518-520’nci maddelerine göre
satabilmekte ya da devredebilme yetkisine sahip olmaktadırlar. Dolayısıyla hisselerin satışı
konusunda yasal yönden bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak geçmiş dönemlerde satışın
belediyenin hangi organı veya organlarının kararından sonra ve ne şekilde yapılacağı ile
ilgili tereddütler yaşanmıştır. Bu duruma örnek oluşturan bir olay Isparta Belediyesi’nin
hisse senetleri satması konusunda yaşanmıştır. Söz konusu durum şu ise şekilde
gelişmiştir;837

Isparta Belediyesi’nin Göltepe A.Ş’de sahip olduğu hisse senetlerini satması


konusunda belediye encümenine yetki veren belediye meclisinin kararının iptali için konu
Danıştay başkanlığı’na götürülmüştür. Danıştay Birinci Dairesinin 11.02.1994 gün ve Esas
No: 1994/39 nolu kararında;

“Belediyelerin bütçe içi kaynaklarının kullanımında yetki, belediye encümenine ve


belediye başkanına ait olmakla birlikte bütçe dışı kaynaklarında kullanımında,
belediyelerin en yüksek karar organı olan belediye meclislerinin yetkili olduğunu kabul
zorunluluğu vardır.

835
DAĞTAŞ a.g.k., s.287
836
Söz konusu satış ile ilgili bkz 85 nolu dipnot
837
ZENGİN, a.g.k., s.109

266
Yasaların belediye meclisine, belediye encümenine ve belediye başkanına verdiği
yetkiler açıktır.

Yasaların öngördüğü hallerde belediye meclisinin kendi yetki alanına giren


konularda daha önce aldığı kararlarla belediye encümenine ve belediye başkanına verdiği
yetkileri her zaman geri alabileceğine kuşku yoktur.

Açıklanan nedenlerle, Isparta Belediye Başkanı’nın Isparta Belediyesi’nin


06.10.1993 günlü olağan toplantısında alınan 69,70 ve 71 sayılı kararlarına karşı yaptığı
itirazın reddine…” karar verilmiştir.”

Karardan da anlaşılabileceği gibi belediyelerin ortak oldukları şirketlerdeki


hisselerini ve hisselerini temsil eden hisse senetlerini satabilmeleri için genel karar organı
olan belediye meclislerinden karar alması gerekmektedir.

5393 sayılı Belediye Kanunu bu durumu açık ve net bir şekilde düzenlemektedir.
Kanunun “Meclisin Görev ve Yetkileri” başlığını taşıyan 18’inci maddesi (e) bendinde yer
alan; “taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine
veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması hâlinde tahsisin
kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar
üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek” şeklindeki hükmü ile kanun yetkiyi
belediye meclislerine bırakmaktadır. Yine aynı maddenin (j) bendinde de; “belediye adına
imtiyaz verilmesine ve belediye yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile
yapılmasına; belediyeye ait şirket, işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek”
şeklinde hüküm belediyelerin şirketlerini özelleştirirken yetkinin belediye meclislerine ait
olduğunu göstermektedir.838

Bununla birlikte belediyelerimiz şirket hisselerinin satışı için daha önce de belirtildiği
gibi çeşitli yollara başvurabilmektedirler. Bu yollardan ilki; belediyelerin şirketlerine ait
hisselerini “sermaye piyasası kanalı (borsa yoluyla)” ile satmalarıdır.

Bu konuda 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve yine Türk Ticaret Kanunu yasal
çerçeveyi oluşturmaktadır. 2499 sayılı Kanun ve kanunla ilgili yönetmelik ve tebliğlere
göre; halka açık olmayan ancak hisse senetleri halka arz edilen anonim şirketlerin hisse
senetlerinin borsa yoluyla satışı mümkündür. Kanun 4’üncü maddesinde ise sermayesi
paylara bölünüş komandit ortaklıklardaki hisselerin borsa yoluyla satışını yasaklanmıştır.
Yine bu konuda Türk Ticaret Kanunu da 503’üncü maddesi ile ortaklar tarafından konulan

838
DOĞANYİĞİT, a.g.k.s.201-202

267
sermayeye karşılık hisse senedi çıkarılmadığı için limited şirket hisselerinin satışının borsa
yoluyla satışını yasaklamaktadır. Hisse senetleri borsa kotuna alınmamış anonim şirket
hisseleri ve sermayesi paylara bölünmüş olan komandit ortaklıkların hisse senetlerinin
satışı ise ihale yöntemi ile yapılmaktadır. Dolayısıyla “ihale yöntemi” ile satış belediyelerin
şirketlerine ait hisselerini satmalarında izlenecek bir diğer yöntem olmaktadır. 839

Bu noktada yasal mevzuatı 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun


oluşturmaktadır. Nitekim kanunun amaç ve kapsamının belirtildiği 1’inci maddesi (A)
bendinin (e) alt bendinde; “belediye ve il özel idarelerine ait ticari amaçlı kuruluşlar ile
pay oranlarına bakılmaksızın her türlü iştiraklerindeki paylarının” kanun kapsamında
olduğu belirtilmiştir.

Bununla birlikte daha önce de belirtildiği gibi kanun, “Mahalli İdarelerde


Özelleştirme Uygulamaları” başlığını taşıyan 26’ncı maddesinde; “belediye ve il özel
idarelerine ait ticari amaçlı kuruluşlar ile pay oranlarına bakılmaksızın her türlü
iştiraklerindeki paylarının özelleştirilmesine ilişkin işlemler bu kanundaki esaslara göre,
yetkili organlarınca belirlenir ve yürütülür.” şeklindeki hükmü ile belediye şirketlerinin
satışının kanunda yer alan düzenlemelere göre yapılacağını ayrı bir başlık halinde de
belirtmektedir.

Kanun ilgili maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan; “bu şekilde sağlanan gelirler ilgili
belediye veya il özel idaresi tarafından özel bir hesapta toplanır. Bu özel hesapta toplanan
gelirler ilgili belediye veya il özel idaresi tarafından öncelikle; özelleştirme uygulamaları
sonucu doğabilecek iş kaybı nedeniyle yapılacak tazminat ödemeleri ve gerektiğinde bu
madde gereğince ilgili belediye veya il özel idaresi tarafından özelleştirilecek diğer
kuruluşlarda yapılacak idari, mali ve hukuki düzenlemelerin gerektirdiği harcamalarda
kullanılır. Bu madde gereğince elde edilecek özelleştirme gelirlerinden yukarıda belirtilen
öncelikli harcamalar düşüldükten sonra kalan miktar ilgili belediye ve il özel idaresi
tarafından bütçelerine gelir kaydedilir” hükmü ile özelleştirme kanunda yer alan esaslara
göre yapılacak özelleştirme uygulamalarından elde edilecek gelirlerin nasıl
değerlendireceğini düzenlemiştir.

Kanun ilgili maddesi üçüncü fıkrası hükmü ise aynen şu şekildedir; “belediye veya il
özel idarelerinin yapacakları özelleştirme uygulamaları çerçevesinde özel ihtisas

839
ZENGİN, a.g.k., s.113

268
gerektiren konulara ilişkin müşavirlik, araştırma, pazarlama ve teknik hizmetler; ilgili
belediye veya il özel idaresinin talebi üzerine idarece sağlanabilir.”

Kanunun 12’nci maddesinde yer alan “bu kanunda yapılması öngörülen işlerde 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu ve 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu hükümleri ile 832
sayılı Sayıştay Kanununun vize ve tescile ilişkin hükümleri uygulanmaz” hükmü ile kanun
kapsamındaki işler için 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı
belirtilmiştir.

Kanunda belediyelerin şirketlerindeki hisselerini satış yoluyla özelleştirirken


uygulayacakları ihale yöntemleri ise kanunun 18’nci maddesinin (C) bendinin (c) alt
bendinde yer almaktadır. Buna göre; “ihaleler, kapalı teklif, pazarlık, açık artırma, belli
istekliler arasında kapalı teklif usulü ile yapılır” Yine (C) bendinde kanun; “…özelleştirme
yöntemlerinin uygulanmasına ilişkin ihale işlemlerinin kanuna göre oluşturulan ihale
komisyonları tarafından yürütülecektir” demektedir. Aynı bendin (d) alt bendinde
ihalelerle ilgili olarak; varlık satışı suretiyle yapılacak özelleştirme uygulamalarına ilişkin
ihalelerde, kapalı teklif, pazarlık ve açık artırma usullerinden birisinin uygulanacağı; hangi
usulün uygulanacağına varlığın niteliği ve değer tespit sonuçları dikkate alınarak ilgili
idarece karar verileceği belirtilmiştir. Kapalı teklif usulü ile gerçekleştirilecek ihalelerde,
tekliflerin alınmasından sonra değer tespit sonuçları ve alınan teklifler dikkate alınarak
pazarlık veya açık artırma usulü ile ihaleye devam edilmesine komisyonca karar
verileceğini; hisselerin blok satışı suretiyle yapılacak özelleştirme uygulamalarına ilişkin
ihalelerde ise pazarlık usulü uygulanacağını hüküm altına alınmaktadır.

Bu kanuna dayanarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Avrupa’nın en büyük,


dünyanın ikinci büyük alışveriş merkezi olan Cevahir Alışveriş Merkezi’nde (Şişli
Alışveriş Merkezi) bulunan %50 oranındaki hissesini 2006 yılı Kasım ayında 421 milyon
682 bin dolara Kuveyt Hazinesi’nin de ortağı olduğu Kuwait Investment Authority’e
(Kuveyt Yatırım İdaresi) kapalı teklif usulü ile satmıştır. Yapılan satışla ülkede şu ana
kadar yapılan en yüksek bedelli gayrimenkul satışına imza attığını ve gayrimenkul
alanında Türkiye'ye en büyük yabancı sermaye girişini sağladığını ifade eden İstanbul
Büyükşehir Belediyesi satıştan elde edilen gelirlerin İstanbul’un ulaşım sorununun çözümü
için kullanılacağı belirtilmiştir.840 Cevahir Alışveriş Merkezi’nin geri kalan hisseleri,
05.03.2007 tarihinde aynı kuruluşa satılmış bulunan Cevahir Alışveriş Merkezi’nin satışı

840
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler, 14.11.2006

269
tamamlanmıştır. Buna göre, alışveriş merkezinin toplam satış değeri 750 milyon dolar
olarak gerçekleşmiştir.841

Yine Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı EGO’nun başta BOTAŞ’a olan 900
milyonluk ve diğer kamu kurumlarına olan borçlarından dolayı %80 hissesinin 2008 yılı
sonuna kadar özelleştirilmesine karar verilmiştir. Buna göre, doğalgaz hizmetinin, metro
ve otobüs işletmelerinden ayrılarak yeni kurulacak olan bir şirkete devredilmesi;
EGO’nun bütün yasal hak, altyapı ve borcunu üstlenecek şirkette belediyenin hissesinin
%20'yi geçmemesi; sağlanacak olan özelleştirme geliriyle EGO’nun BOTAŞ’a olan
borçlarının ödenmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca yapılacak olan yasal düzenleme ile diğer
borçlu kuruluşlarında özelleştirilmesi mümkün hale gelmektedir. Mevcut Doğalgaz
Piyasası Yasası belediyeler tarafından işletilen kurumların özelleştirilmesini öngörmekte
ancak bunlar için belirli bir takvim içermemekteydi. Ayrıca belediyeye ait doğalgaz
dağıtım şirketlerinin sermayelerini artırmaları için Hazine’ye borcu bulunmaması, ilave
kredi talep etmemesi, Hazine’ye olan kredi borçlarını tasfiye etmiş olması ve Hazine
garantili kredi sağlamaması gerekmekteydi. Yani bu kanuna göre EGO’nun özelleştirilmesi
öncesinde ilk olarak Hazine’ye olan borçlarının ödenmesi şartı aranacaktı. EGO’nun
mevcut borçları dikkate alınarak yapılan hesaplamalara göre şirketin bu koşulları sağlaması
ve özelleştirilmesi içinse yaklaşık 25 yıl gerekiyordu. Ancak Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu’nun (EPDK) hazırladığı yasal değişiklikle belediye şirketlerinin borcuyla
özelleştirilmesi sağlanabilecek.842

5393 sayılı Kanun’da belediyelere satış yönteminden yararlanma imkanı sağlayan bir
diğer düzenleme ise kanunun “Arsa ve Konut Üretimi” başlığını taşıyan maddesinde yer
almaktadır. Söz konusu maddenin birinci fıkrasına göre; “belediye; düzenli kentleşmeyi
sağlamak, beldenin konut, sanayi ve ticaret alanı ihtiyacını karşılamak amacıyla belediye
ve mücavir alan sınırları içinde, özel kanunlarına göre korunması gerekli yerler ile tarım
arazileri hariç imarlı ve alt yapılı arsalar üretmek; konut, toplu konut yapmak, satmak,
kiralamak ve bu amaçlarla arazi satın almak, kamulaştırma yapmak, bu arsaları trampa
etmek, bu konuda ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ve bankalarla iş birliği yapmak ve
gerektiğinde onlarla ortak projeler gerçekleştirmek yetkisine sahiptir.”

İlgili maddenin üçüncü fıkrasında ise; “arsalar hariç üretilen konut ve işyerlerinin
satışı 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tâbi değildir. O belediye ve mücavir

841
ANKA “Cevahir Alışveriş Merkezi Kuveytli Yatırım Grubunun Oldu”, Sabah, 06.03.2007, s.7
842
Gülçin ÜSTÜN, “EGO Özelleştirilecek”, Milliyet, 22.01.2007, s.16

270
alan sınırları içinde kendisine, eşine veya onsekiz yaşından küçük çocuklarına ait konutu
olmayan dar gelirli kişiler ile afete maruz kalanlara, sanayi bölgelerinden nakledileceklere
ve üyelerinin tamamı bu durumda olan kooperatiflere, bedeli 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu hükümlerine göre oluşturulan takdir komisyonu tarafından belirlenecek tutardan
aşağı olmamak üzere arsa tahsisi yapılabilir. Durumları 775 sayılı Gecekondu
Kanunu’nun 25’inci maddesine uyan kimselere de bu maddeye göre arsa ve konut
sağlanabilir. Bu fıkranın uygulama esasları, İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak çerçeve yönetmeliğe uygun olarak belediye
meclisleri tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde düzenleme yer
almıştır.

Buna göre belediyeler özel kanunlarına göre korunması gerekli yerler ile tarım
arazileri hariç imarlı ve alt yapılı arsaları arsalar üretebilecek; üretilen imarlı arsalar ve
konutları satabileceklerdir. Ancak arsalar hariç üretilen konut ve iş yerlerinin satışı, 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir. Sadece üretilen arsaların satışı 2886
sayılı Kanun çerçevesinde yapılacaktır. Konut satışları ise kanunda belirtilen özellikleri
taşıyan kimselere yine kanunda belirtilen diğer kanun hükümlerine göre yapılacak; İçişleri
Bakanlığı ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanacak çerçeve yönetmeliğe uygun olarak
her bir belediyenin kendi meclisleri tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecektir.843

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, eski İETT Garajı arazisini yakın bir zamanda 705
milyon dolar artı KDV fiyatla SAMA DUBAİ Şirketi’ne açık artırma ile satmıştır. 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında gerçekleştirilen ihalede, kanunda İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Kadir Topbaş’ın hükümet ve parlamentoya yaptığı başvuru üzerine
yapılan değişiklikle ihalede özelleştirme kanunu çerçevesinde yürütülecek olan ihalelerde
olduğu kapalı tekliflerin alınmasından sonra açık artırma (pazarlık) yapılmıştır. Böylece
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, söz konusu yasal değişikliğin ardından belli bir rakamın
üstündeki ihaleyi gerçekleştiren ilk belediye olmuştur.844

843
DOĞANYİĞİT, a.g.k.s.752-753
844
http://emlak.milliyet.com.tr/Haber, 21.03.2007

271
3.3.10 Kat Karşılığı İnşaat Yaptırma Yöntemi

Belediyelerimiz, satmak üzere konut üretmek veya satma istek ve amacı bulunmamak
koşulu ile kendi hizmetlerinde kullanmaya dönük bazı bina tesisler elde etmek için kat
karşılığı inşaat sözleşmeleri yapabilmektedirler.845

Örneğin Adana Büyükşehir Belediyesi, geçmiş dönemlerde bu yöntemle konutlar


üretmiştir. Belediye, arsayı kendi temin ederek sosyal konut yaptırmak için özel şirketlerle
sözleşme yapmıştır. Söz konusu şirketler, Adana ili Seyhan ilçesi, Yeni Adana toplu konut
mevkiinde kendi adına ve hesabına belediyeden imarlı arsa elde ederek konut yapmışlar ve
satmışlar; buna karşılık belediyenin göstereceği yerlerde ve belediyenin kabul edeceği
şekilde ve istediği tipte, üç katlı 60m2 lik toplu konutlar yaparak belediyeye teslim
etmişlerdir. 846

Belediyelerimizin kanunun kendilerine vermiş olduğu arsa ve konut üretme hizmetini


yerine getirirken kat karşılığı inşaat yaptırma yöntemini kullanmasında uygulamada; kat
karşılığı inşaat yapacak yüklenicinin seçiminin gerçekleştirilmesi; seçilen yüklenici ile
sözleşme yapılması; inşaatın tamamlanmasından sonraki işlemlerin gerçekleştirilmesi
şeklinde üç aşama söz konusu olmaktadır. Bu aşamaları şu şekilde değerlendirmek
mümkündür;847

İlk aşama olan yüklenicinin seçimi ile ilgili olarak; kat ve arsa karşılığı inşaat yapımı
belediye açısından harcama yapılmasını gerektirmediğinden kat karşılığı inşaat yapacak
yüklenicinin seçimine ilişkin ihale süreci, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri
çerçevesinde değil; 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve kanunun öngördüğü ihale sürecine
ilişkin prosedür uygulanacaktır.

Yüklenicinin seçiminin ardından ise 2886 sayılı Kanun ve Borçlar Kanunu hükümleri
çerçevesinde bir sözleşme yapılması gerekmektedir. Sözleşme ile yapılacak bina ve
katların bir kısmının yükleniciye “işin maliyeti ve müteahhit kârı” karşılığı verilmesi
öngörülebilir. Bu durumda sözleşmenin öngördüğü kat ve binaların tamamlanması ile
(sözleşme hükmü gereğince de) karşılıklı taksimat yapıldığından sözleşme amacına
ulaşmış olacaktır.

Ancak yüklenicinin seçimine ilişkin akdedilen sözleşmede; işin yapım maliyetleri ve


müteahhit kârının yapılacak bina ve katlardan pay verme ile ödenmesi şeklinde değil de
845
DOĞANYİĞİT,a.g.k. s.754
846
KÖKSAL, a.g.k., s.203
847
DOĞANYİĞİT, a.g.k. s.754

272
tamamlanmasından sonra “binaların müteahhide kullandırılması” yoluyla veya “binaların
kiralarının belli bir sürede müteahhide bırakılması” şeklinde ödenmesi öngörülüyor ise bu
durumda üçüncü aşamaya devreye girecektir. Bu durumda ise belediye yapacağı bir diğer
sözleşme ile (kira sözleşmesi) yapılan kat veya binaların tamamının ve bir kısmının
kullanımını belli bir süre için müteahhide devredecektir. Bu şekilde binaların kullanım
hakkı, belli bir süreliğine müteahhide geçecektir. “Kira karşılığı model” olarak
isimlendirebilecek bu usulün yap-işlet-devret modeli ile ilgisi bulunmadığından Yüksek
Planlama Kurulu’ndan izin alınmasına gerek yoktur. Kira sözleşmeleri için daha önce
kiralama yönteminde de belirtildiği gibi meclis kararı alınması yeterlidir. Ancak üç yıla
kadar ki süreler için encümen izni yeterli olmaktadır.

Kat karşılığı inşaat yöntemi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 24.10.2005 tarihinde
Mercan-Eminönü’ndeki mülkiyeti belediyeye ait olan arazi üzerine konut inşaatı
yaptırmıştır. 2886 Devlet İhale Kanunu’nun 51’inci maddesi (g) bendine göre pazarlık
usulü ile yapılan ihaleyi 105 milyon YTL+KDV bedelle KİPTAŞ İstanbul Konut İmar
Plan Turizm Ulaşım San. ve Tic. A.Ş. almıştır.848

Yine Kütahya Belediyesi, 2005 yılında mülkiyeti belediyeye ait arazi üzerine kat
karşılığı otopark yaptırmıştır. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri içerisinde
yaptırılan otopark inşaatı, 90 milyon YTL+KDV bedelle GÜNAYDIN A.Ş.’ye ihale
edilmiştir.849

Son yıllarda ülkemizde belediyelerin uyguladıkları konut projelerinde büyük bir artış
meydana yaşanmaktadır. Belediyeler tarafından geliştirilen bu yeni konut projelerinin
ağırlıklı bir bölümünü ise gecekondu bölgelerini ortadan kaldırmaya yönelik “Kentsel
Dönüşüm” projeleri oluşturmaktadır. Belediyeler ise bu çerçevede konut yapma görevlerini
kat karşılığı inşaat yöntemi ile yerine getirmeyi tercih etmektedirler. Nitekim özellikle
belediyelerin geliştirdiği konut projeleri ile diğer belediyelere göre bir adım daha öne çıkan
Ankara Büyükşehir Belediyesi, “Kentsel Dönüşüm” projesi kapsamında Çankaya ilçesinde
üzerinde gecekonduların yer aldığı 200 bin metrekare arazi üzerine kurulacak olan
konutların inşasında müteahhitlik firması ile bu konutlara %50-50 şeklinde kat karşılığı
ortak olmayı düşünmektedir. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kat karşılığı inşaat
yönteminden faydalanmayı düşündüğü diğer konut projelerini ise Dikmen 4’üncü ve 5’inci
etap konutları, Güney Park konutları ve Doğukent konutları oluşturmaktadır. Yine

848
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/IhaleVeIlan/IhaleDetay, 10.10.2006
849
http://www.kutahya.bel.tr/ihale 06.10.2006

273
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, gecekondu bölgesi olan “Aziziye Kentsel Dönüşüm
Projesi” çerçevesinde yaklaşık 800 konut yapmayı planlamaktadır. Proje için Avrupa
Konseyi Kalkınma Bankası’ndan kredi sağlayan, ancak DPT’den izin alamadığı için söz
konu krediyi kullanamayan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, 800 konutu kat karşılığı
inşaat yöntemi ile yapmak üzere ihale ile müteahhide vermeyi planlamaktadır. Kentsel
Dönüşüm projeleri çerçevesinde artan konut projelerinde kat karşılığı inşaat yöntemine yer
veren diğer belediyeleri İstanbul, İzmir, Kocaeli, olarak sıralamak mümkündür.850

5393 sayılı Belediye Kanunu ile kentsel yaşam alanlarının revize edilmesi kentin
gelişmeye uygun alanlarının belirlenmesi konusunda ayrıntılı düzenleme yapılmıştır.

Nitekim kanunun “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı” başlığını taşıyan 73’üncü


maddesinin birinci fıkrasına göre belediyeler; “kentsel dönüşüme yönelik görevleri kentin
gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek; konut
alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluşturmak,
deprem riskine karşı tedbirler almak veya kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak
amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir” denilmektedir. İlgili
maddenin dördüncü fıkrası hükmüne göre; “bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje
alanı olarak ilân edilebilmesi için; o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde
bulunması ve en az elli bin metrekare olması şarttır”; ikinci fıkrası hükmüne göre,
“Kentsel dönüşüm ve gelişim projelerine konu olacak alanlar, meclis üye tam sayısının salt
çoğunluğunun kararı ile ilân edilir.” Yine maddenin beşinci fıkrasında; “kentsel dönüşüm
ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması, yıkımı ve kamulaştırılmasında
anlaşma yolu esastır. Kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan mülk
sahipleri tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülür ve karara
bağlanır.” hükmü ile üçüncü fıkrasında; “Kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında
yıkılarak yeniden yapılacak münferit yapılarda ilgili resim ve harçların dörtte biri alınır”
hükmü yer almaktadır.851

Kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarına ilişkin proje çalışmalarına yön verecek olan
ilgili bir diğer mevzuat ise 05.07.2005 sayılı “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz
Varlıkların Yenilerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun”dur. Söz
konusu kanunun amacı birinci maddesinde şu şekilde ifade edilmektedir; “bu kanunun
amacı büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe

850
http://www.konutkredileri.com/, 12.01.2007
851
ÖNER, a.g.k., s.236

274
belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000'in üzerindeki belediyelerce ve bu
belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz
tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan
edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak
yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal
donatı alanları oluşturulması, tabi afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel
taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır.”852

Bununla birlikte gerek 5366 sayılı Kanun gerekse 5393 sayılı Kanun’a göre kentsel
dönüşüm ve yenileme alanları belediye meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğu kararı ile
belirlenmektedir. Ancak 5366 sayılı Kanun 2’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan;
“…büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince alınan kararlar Bakanlar
Kuruluna sunulur. Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde
karar verir” hükmü ile bu konuda 5393 sayılı Kanun’dan farklı bir düzenleme getirmiştir.
Kanunun ilgili maddesi 3’üncü fıkrasına göre; Bakanlar Kurulunca kabul edilen
alanlardaki uygulama bir program dahilinde etap etap projelendirecektir. Etap proje ve
programları meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve belediye başkanının
onayı ile yürürlüğe konulacaktır. Dolayısıyla Belediye Kanun’daki kentsel dönüşüm
projelerinin belirlenmesi ve uygulanması sürecine ilişkin eksiklikler bu konuda çıkarılan
5366 sayılı Kanun ve kanunla ilgili yönetmeliği ile giderilmektedir.853

852
a.g.k., s.236-237
853
a.g.k., s. 237

275
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DEN UYGULAMA ÖRNEKLERİ

Belediyelerimiz, 1980’li yıllardan itibaren diğer kamu kurum ve kuruluşları gibi


işlerini daha fazla oranda özel sektör kuruluşlarına yaptırmak ve hizmetlerini özel sektöre
devretmek yönünde özendirilmekte, teşvik edilmekte ve yönlendirilmektedirler. Bu
politikalar daha önceki kısımlarda da belirtildiği gibi zaman zaman hükümetlerin
hazırladıkları yasa tasarılarında çeşitli şekillerde yer aldığı gibi kamu kesimi için emredici
güce sahip ulusal kalkınma ve yıllık programlarda da sürekli olarak yer almaktadır.
Kalkınma plan ve programlarında da yer aldığı şekli ile hizmetlerin belediyece görülmesi
değil; ihale, yap-işlet-devret, imtiyaz, kiralama gibi çeşitli yollarla özel sektöre
gördürülmesi, hizmetlerin fiyatlandırılarak satışa sunulması ve ticarileştirilmesi, belediye
örgütünün kendisinin yerine belediye şirketleri aracılığıyla çalışmasının tercih edilmesi
gibi yollar benimsenen politikaların araçları olarak belirtilmektedir.

Çalışmanın bu bölümünde yer verilecek olan belediyelerimiz ve belediyelerimizin


gerçekleştirmiş oldukları ya da gerçekleştirmeyi düşündükleri uygulamalar ile ülkemizdeki
belediyelerimizin hangi tür hizmetleri için hangi özelleştirme yöntemlerini nasıl ve ne
amaçlarla kullandıkları ve kullanmayı düşündükleri; gerçekleştirilen uygulamalar
sonucunda özelleştirmenin amaçları ile uyumlu olarak, hizmetlerinde etkinlik, verimlilik
ve tasarruf vb. faydalar sağlayıp sağlayamadıkları ya da hizmetlerin görülmesinde ve
vatandaşların bu hizmetlerden faydalanmasında uygulama sırasında herhangi bir engel ya
da sorunla karşılaşıp karşılaşmadıkları; karşılaştıkları sorunların ise ne tür uygulamalardan
ya da gözden kaçırabilen kritik noktalar nedeni ile meydana geldiği; sorunların çözümüne
yönelik ne gibi uygulamalar yaptıkları ya da yapmayı düşündükleri gibi noktalar
irdelenmeye çalışılacaktır. Bu bölümde seçilen örnekler kapsamında diğer belediyelerimize
de yönelik çeşitli genelleme ve değerlendirmeler yapılmaya çalışılacaktır. Bu şekilde bir
yol izlenmesinde etkili olan ilk ölçüt Türkiye genelinde bir değerlendirmeye gitme isteği
yanında böyle bir uygulamanın hem zaman hem de maddi imkanlar ve bu şekilde bilgiye
ulaşmanın zorluklarından meydana gelmektedir.

277
4.1 Adana Büyükşehir Belediyesi Örneği

Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi konusunda önde gelen belediyelerimizden bir


tanesi olan Adana Büyükşehir Belediyesi, hemen hemen sunmak zorunda olduğu tüm
hizmetleri özelleştirilmiş durumdadır. Nitekim belediye hizmetlerinde ilk büyük çaplı
özelleştirme uygulaması da, Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmış; 1984-1989
yılları arasında temizlik hizmetleri, toplu taşımacılık, muhasebe ve bilgi işlem hizmetleri
vb. birçok hizmet özelleştirilmiştir. Öyle ki söz konusu belediye vergi toplama işini dahi
ihale ile özelleştirmiştir.

Belediyeyi hizmet sunumunu özelleştirmeye iten en önemli etken şüphesiz maliyet


tasarrufu sağlamaktır. Bununla birlikte Adana Büyükşehir Belediyesi’ni özelleştirmeye
iten diğer nedenleri; aynı hizmeti özel sektörün daha etkin ve verimli sunması dolayısıyla
hizmet sunumundaki aksamaların giderilmesi, ücret yüksekliği-personel giderleri, teknik
donanım yetersizliği buna karşılık tamir bakım ve onarım giderlerinin yüksekliği şeklinde
sıralamak mümkündür.854 Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen
özelleştirme uygulamaları aşağıda ayrıntılı biçimde ele alınmaya çalışılacaktır.

4.1.1 Temizlik Hizmetleri

Ülkemizde belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi, ilk defa 1985 yılında Adana


Büyükşehir Belediyesi’nin temizlik işlerini özelleştirilmesi ile başlamıştır.855 Adana’da bu
yıllarda gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları basit bir özelleştirme uygulamasından
ibaret olmamış; daha önce de belirtildiği gibi Adana Büyükşehir Belediyesi’nin pilot
projesi (Çukurova Kentsel Gelişim Projesi) hem merkezi hükümet hem de uluslar arası
enstitüler tarafından tavsiye edilmiş ve desteklenmiştir.

Çukurova Kentsel Gelişim Projesi çerçevesinde, Adana Büyükşehir Belediyesi


tarafından katı atıkların toplatılması ve yok edilmesi hizmetlerini özelleştirilmiştir. Söz
konusu özelleştirme uygulaması iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Birinci aşamada, kısmi
özelleştirme gerçekleştirilmiş; şehir, Karşıyaka Temizlik Bölümü; Güney Temizlik
Bölümü ve Belediye Temizlik bölümü olmak üzere üç bölgeye ayrılarak belediye
tarafından iki firmaya iki bölgenin çöplerinin toplatılması işleri ihale edilmiştir. Üçüncü
bölgede ise çöplerin toplatılması ve yok edilmesi işi belediye tarafından yapılmaya devam
854
Adana Büyükşehir Belediyesi ile bilgiler belediyenin Yapım ve Onarım Şube Müdürü Nermin AKRAY
ile gerçekleştirilen mülakat bilgileri, ilgili dosya evrakları ve adı geçen kaynaklardan derlenmiştir.
855
DOĞAN, DAĞ, a.g.m, s.55

278
edilmiştir. İkinci aşamada, 1986 yılında belediye kendi kontrolü altındaki üçüncü bölgenin
temizlik işlerini özelleştirmiştir.856

Söz konusu ihaleler, belediye meclisinin onayı alındıktan sonra 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu’nun 37’nci maddesi uyarınca “kapalı teklif usulü” ile yapılmıştır. İhale süresi
birer yıllık sözleşmelerle üç yıl olarak belirlenmiştir. Yüklenici firmalar ile yapılan
şartnamede, yüklenicinin temizlik işlerinde kullanacağı asgari araç ve gereçlerin sayısı ve
nitelikleri bağlayıcı şekilde belirlenmiştir. Ayrıca yapılacak işin asgari şartları, mesai
saatleri, çöplerin toplanma sayısı, çalıştırılacak asgari işçi sayısı ayrıntılarıyla tespit
edilmiştir.857

Hizmetin denetiminin ise Belediye Temizlik İşleri Müdürlüğü’nün yanı sıra mahalle
muhtarları ve yerel basının yapacağı kararlaştırılmıştır. Her ay ödenecek istihkak için
yüklenici firmanın mahalle muhtarından temizlik uygunluk belgesi alması, ayrıca basında
yer alacak olan temizlik olmadığına dair haberlerin de istihkakın ödenmesini durdurması
kararlaştırılmıştır.858 Ancak 1987 Yılı Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme
Projesi Raporu’nda denetimle ilgili olarak; belediyenin özel teşebbüslerin birçok
faaliyetlerinde yeterli denetim yapamadıkları belirtilmiştir. Raporda belediyenin düzenli
bir denetim yapması için düzenli aralıklarla denetim yapması gerektiği savunulmaktadır.
Ayrıca raporda belediyenin özel müteşebbislerin personel hizmet standardını denetlemesi
gerektiği ve özelleştirmenin başarısı için performans denetiminin şart olduğu
belirtilmiştir.859

Yüklenici şirkete ödemelerin aylık istihkaklar halinde yapılacağı kararlaştırılmış


ancak her türlü vergi harç, rüsum ve su giderleri yükleniciye bırakılmıştır. Bununla birlikte
çöplerin değerlendirilip satılması ise Umumi Hıfzısıhha Kanunu hükümleri çerçevesinde
yükleniciye ait olmuştur. Ayrıca şartnameye belediyenin isterse işin %30-35 fazlası kadar
bölgenin temizliğini yükleniciden talep edebileceği hükmü de koyulmuştur.860 Maliyetin
hemen hemen tamamı, genel vergi ve fonlardan finanse edilmiştir.861

856
DPT, Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi Raporu, DPT Yayını, 1987, s.11
857
DAĞTAŞ, a.g.k, s.289
858
a.g.k.,s.289
859
DPT, a.g.k., s.16
860
DAĞTAŞ, a.g.k.,s.291-292
861
A. DURAK, K.SORGUN, “Katı Atık Toplanması: Adana Örneği”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif
İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.239

279
Belirtildiği gibi bir -kısmi özelleştirmenin- kamu ve özel sektör faaliyetleri arasındaki
maliyet ve verimlilik farkını ortaya koymak açısından son derece faydalı olduğunu
söylemek mümkündür. Bu nedenle belediyenin ve özel şirketlerin temizlik hizmetlerinde
maliyet giderleri ve diğer bilgileri gösteren tablolara aşağıda yer verilmiştir.

Tablo 4.1
Adana’da Özelleştirme Yapılan Bölgeler ve Özellikleri
Karşıyaka
Güney Temizlik Belediye Temizlik
Bilgiler Temizlik
Bölgesi Bölgesi
Bölgesi
Seyhan Nehri’nin Seyhan Nehri’nin Seyhan Nehri’nin
Batısında ve E5 doğusunda kalan Batısında ve E5
Hizmet Bölgesi Karayolunun bölge Karayolunun
güneyinde kalan kuzeyinde kalan
bölge bölge
Yıllık anlaşma 234.000.000 TL -
330.000.000 TL
tutarı
Anlaşmanın Ağustos 1985 Ocak 1985
başladığı tarih -
Anlaşma tutarının %30 %35
yıllık artırım -
miktarı
İşin tanımı Sokakların, Sokakların, Sokakların,
kaldırımların ve kaldırımların ve kaldırımların ve
ticari alanların ticari alanların ticari alanların
temizlenmesi, temizlenmesi, temizlenmesi,
yolların ve yolların ve yolların ve
meydanların su ile meydanların su ile meydanların su ile
yıkanması yıkanması yıkanması ve
anlaşma yapılan
firmaların kontrolü
Aletler ve * 28 çöp arabası * 32 traktör/römork * 41 çöp arabası
kamyonlar veya açık römork * 1 yük arabası * 5 küçük araba
* 6 traktör/kapalı * 4 taksi * 20 traktör
römork * 4 mekanik sokak
* 80 el arabası süpürücü
* 2 yük arabası veya
taksi
Kamyonların 72 60 276
toplam kapasitesi
(m3)
İşçi sayısı 200 167 277
Kaynak: DPT, Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi Raporu, DPT Yayını, 1987, s.11

Belediye 1986 yılı Şubat ayında, Tablo 4.1’de de yer alan kendisine ait olan Seyhan
Nehri’nin batısında ve E-5 karayolunun kuzeyinde kalan bölgenin temizlik işlerini özel
firmaya vermiştir. Bu tarihten itibaren katı atık toplanması, yok edilmesi ve bu kapsamda

280
sokakların temizlenmesi işleri üç firma tarafından yapılmaya başlanmıştır. Belediyenin
temizliğini kendi yürüttüğü temizlik bölgesini de özelleştirmesinin sebebi; belediyenin
1984 ve 1985 yılı, kendisinin ve özel temizlik şirketlerinin toplam maliyetlerini
karşılaştırması sonucunda temizlik firmalarının maliyetlerinin daha düşük olduğunu
görmesinden kaynaklanmıştır. Ayrıca özel firmaların düşük maliyetli katı atık toplama ve
nakletmeleri hasılatlarının da yüksek olmasına sebep olmuştur. Aşağıda yer alan tabloların
birincisinde belediyenin temizlik hizmetlerinin 1984 maliyetine; ikincisinde 1985 yılı özel
şirketlerin maliyetine yer verilmiştir.

Tablo 4.2
Belediye Temizlik Hizmetlerinin 1984 Yılı Maliyeti (TL)

Harcayan Servis
Belediye Temizlik Hizmetleri
Katı Atık Toplama ve Nakletme
Maaşlar ve ilgili maliyetler 833.693 (% 78.5)
Büro giderleri ve idare 115.765 (% 10.9)
Nakliyat 112.561 (% 10.6)
ARA TOPLAM 1062.019 -
EKSİ GELİR TOPLAM 3.262 -
YOLSÜPÜRME Yukarıda dahil edilmiştir.
Kaynak: DPT, Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi Raporu, DPT Yayını, 1987, s.11

Tablo 4.3
Özel Firmaların Temizlik Hizmetleri 1985 Yılı Maliyetleri (TL)
Harcayan Servis Katı Atık Güney Temizlik Karşıyaka Temizlik
Toplama ve Nakletme Hizmetleri Hizmetleri

Maaşlar ve ilgili maliyetler 60.000 78.000


Büro giderleri ve idare 4.600 5.500
Nakliyat 94.800 113.760
Malzeme ve hizmet - -
tedariki
ARA TOPLAM 159.400 198.140
EKSİ:GELİR - -
TOPLAM 159.400 198.140
YOL SÜPÜRME Yukarıda dahil edilmiştir. Yukarıda dahil edilmiştir.
Kaynak: DPT, Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi Raporu, DPT Yayını, 1987, s.12

Tabloların karşılaştırılmasından da anlaşılacağı üzere belediyenin yaptığı temizlik


hizmetlerinde maliyetlerin fazla olmasının başlıca sebebi maaşlar ve ilgili maliyetlerden
kaynaklanmaktadır. Ayrıca özel temizlik şirketlerinin büro giderleri ve idare için yaptığı

281
harcamalarda belediyenin yaptığı harcamalardan daha azdır. Tablo 4.4 belediye ve temizlik
şirketlerinde katı atık toplama servislerince kullanılan personel ve işgücü göstermektedir.

Tablo 4.4
Katı Atık Toplama Servislerince Kullanılan Personel ve İşgücü

Tanım Belediye Karşıyaka Güney


Temizlik Temizlik Temizlik
Hizmetleri Hizmetleri Hizmetleri

Müdür 1 1 1

Müdür Yardımcısı 1 - -

Gözetmen 47 5 10

Döküm Sahası Operatörü 1 - 2

Sokak Süpüren İşçiler 286 20 36

Vasıta Sürücüleri 131 30 -

Vasıfsız İşçiler 49 78 200

Mekanisyenler 1 - 5

Toplam* 517 134 254

Ton Olarak Günlük Hasılat 102 122 182

Kişi Başına Toplanan 0.22 0.95 0.74


Tonaj (Günde)
*Yönetici ve Gözetici Personel Hariç
Kaynak: A. DURAK, K.SORGUN, “Katı Atık Toplanması: Adana Örneği”, Kentsel Hizmetler İçin
Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.239

Tablo 4.4’de de görüldüğü gibi Belediye Temizlik İşleri Şube Müdürlüğü’nün


çalıştırdığı işçi sayısı Karşıyaka ve Güney Temizlik Hizmetlerinde çalışan işçi sayısından
çok yüksektir. Buna karşılık yapılan iş çok daha az ve buna bağlı olarak hasılat da
düşüktür.

Dolayısıyla Belediye Temizlik İşleri Şube Müdürlüğü’ne bağlı çalışan işçi sayısı
fazla olmasına rağmen verimlilik düşük olmuştur. Özel şirketlerin kullandığı işçi sayısı
belediyeninki ile karşılaştırıldığında daha az ancak verimlik daha yüksek olmuştur. Özel

282
şirketlerin iş gücünden tasarruf sağlamalarının önemli nedenlerinden birisi çöp toplama
vasıtaları ve diğer donanımlarının daha üstün nitelikli olmasıdır. Ayrıca belediye temizlik
işçileri, istinasız sendika üyesi olup, her iki özel şirketin istihdam ettikleri işçilerden çok
daha fazla ücret almaktadır. Dolayısıyla özel yükleniciler daha az personelle daha fazla
toplam ve adam başına çöp toplamayı başarmışlardır. Üstelik belediyeden daha az olan
ücret seviyeleri nedeni ile çöp toplama işini daha ucuza mal edebilmişlerdir.862

Bununla birlikte Adana Büyükşehir Belediyesi, temizlik işlerini özelleştirirken bu


bölümde çalışan personelini tamamen işten çıkartmamakta, başka bir biriminde
değerlendirmektedir. Bu nedenle, özelleştirmeden sonra personel giderlerinde bir azalma
olup olmadığı tartışılabilir. Ancak başka bir açıdan, hızla büyüyen ve gelişen şehirde,
belediye hizmetlerinin sayısı ve miktarı da zamanla artmaktadır. Dolayısıyla personel
ihtiyacı da arttığından belediyenin, bunu özelleştirme sonucu oluşan işgücü fazlasıyla
karşıladığı düşünülebilir.863

Bu şekilde özelleştirilmeye başlanmış olan çöp toplama ve temizlik hizmetleri, 1993


yılı itibari ile Adana’da tamamen özelleştirilmiş olup (büyükşehir sınırları içerisindeki ilçe
belediyeleri de dahil olmak üzere) söz konusu belediyelerin temizlik işleri müdürlükleri,
sadece yüklenici firmaların denetimi yapmışlardır. 1993 yılı itibariyle belediye temizlik
hizmetlerini özelleştirmesi sonucunda %82 oranında tasarruf sağlamıştır.864

Günümüzde de Adana Büyükşehir Belediyesi’nde temizlik hizmetlerinin özel


şirketlere ihale yolu ile gördürülmesine devam edilmektedir. 23.09.2005 tarihinde temizlik
hizmetleri 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında 3 yıllığına TUĞÇE TURİZM
TEMİZLİK A.Ş’ne 5.109.547.44 YTL’na ihale edilmiştir. Temizlik hizmetlerini yürütecek
olan söz konusu firma Adana’da Çukurova Üniversitesi ve Numune Hastanesinin de
temizlik hizmetlerini yürüten daha önce de belediye ile çalışmış olan bir firmadır. Adana
Büyükşehir Belediyesi’nde özelleştirilen temizlik hizmetleri, çöplerin toplanması, çöp
toplama yerine nakledilmesi, depolanması ve yok edilmesi ile sokakların süpürülmesi
işlerini kapsamaktadır. Adana Büyükşehir Belediyesi’nin Temizlik İşleri Şube
Müdürlüğü’nde 1’i müdür, 2 kontrol elemanı ve 2 büro elemanı olmak üzere yalnızca 5
personel çalışmakta; Temizlik İşleri Müdürlüğü ise sadece hak ediş ve ita (ödeme) evrakı
hazırlayan sembolik birim haline dönüştürülmüştür. Bununla birlikte Adana Büyükşehir

862
DURAK, SORGUN, a.g.k., s.238-239
863
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.55
864
KÖKSAL, a.g.k., s.129

283
Belediyesi’nin ilçe belediyeleri Seyhan ve Yüreğir Belediyeleri’nde ise temizlik hizmetleri
belediyelerin kendileri tarafından yürütülmektedir. İlçe belediyelerinden Seyhan
Belediyesi’nde temizlik hizmetleri geçmiş dönemlerde sermayesinin büyük bir kısmına
belediyenin sahip olduğu GÜNEY BELEDİYELERİ A.Ş tarafından yürütülmüş; şirketin
zarar etmesi ve kapatılması üzerine temizlik hizmetlerinde çalışan işçiler belediye
bünyesine alınarak temizlik hizmetleri belediye tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Söz
konusu belediye şu anda yalnızca bir temizlik hizmeti olarak sokakların süpürülmesi işini
(el ekipleri tarafından) özel bir şirkete yaptırmaktadır.

Bununla birlikte Adana şehrinin çöplerinin toplandığı çöp toplama sahası “Sofulu
Depolama Alanı” son yıllarda çevre bakımından ciddi sorunların kaynağı olmaktadır.
Yıllardır ülkenin pek çok yerinde olduğu gibi literatürde “Vahşi Döküm” şeklinde
nitelendirilen usulde depolama yapılan bu alan çevre sağlığını tehdit etmektedir. 1998 yılı
başlarında, Çevre Bakanlığı ile Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) arasında, katı
atık yönetimi ile ilgili etüt, pilot proje ve fizibilite önerilerini kapsayan ve hibeye dayanan
ilke anlaşması yapılmış ve sonuçta, 16 Ağustos 1998 tarihinde, “Bölgesel Katı Atık
Yönetimi Etüt Projesi” başlatılmıştır. Proje sonucunda Sofulu’nun kabul edilebilir mesafe
içinde tek uygun yer olduğu saptanmış; eski alanının bir yandan rehabilitasyon, diğer
yandan da kullanımına devam edilmesi, kararlaştırılmıştır. Ancak, buna rağmen
Sofulu’daki depolama kapasitesinin, -tesisleşmeye gidilmediği takdirde- en geç 2009
yılında kritik düzeye erişeceği hesaplanmıştır. JICA ile varılan Bölgesel Katı Atık
Araştırma Çalışmaları Sonuç Raporu doğrultusunda, Adana’da halen 1200 ton/gün
düzeylerinde üretilen kentsel katı atıkları işleyecek uygun bir tesisin yapılması için
belediye “yap-işlet-devret” modelini kullanmayı düşünmektedir. Belediye konu ile ilgili
araştırmalarını devam ettirmektedir.

4.1.2 Emlak Vergisi Tahakkuk ve Tahsilat İşlemleri

Ülkemizde ilk olarak emlak vergisinin tahakkuk ve tahsilat işlemleri Adana


Büyükşehir Belediyesi tarafından özel bir şirkete devredilerek özelleştirilmiştir. 1986
yılında emlak vergisinin tahakkuk ve tahsilâtı belediyelere devredilmeden önce, Adana’da
bu görevi Tepedağ ve Seyhan vergi daireleri yürütmüştür. 200 personel ve 10 adet

284
minibüsle hizmet vermekte olan bu vergi daireleri, 80.000 mükellefin tespit edildiği
Adana'da sadece 100.000 civarında mükelleften tahsilat yapabilmişlerdir.865

Emlak vergisinin tahakkuk ve tahsilatı, 1986 yılında belediyelere devredildiği zaman,


Adana Büyükşehir Belediyesi hem mali kaynak hem de bu konuda yetişmiş teknik eleman
sıkıntısı içindeydi. Belediye, bu problemin köklü çözümü için emlak vergisi tahakkuk ve
tahsilât işlemlerinin, belediye denetiminde, özel sektör araç-gereç ve personeli ile
yaptırılması amacıyla 1986 yılında ELSAN A.Ş’ne ihale etmiştir. Bu uygulama sonucu
elde edilen kazançlar ise şöyledir;866

a) Yüklenici firma kurduğu fiili arama ekibi ile emlak vergisi mükelleflerini
taramış ve kaçakları minimuma indirmiştir. Bunun sonucunda da defterdarlık
kayıtlarındaki mükellef sayısı yaklaşık üç kat artmıştır,

b) Beyanname vermeye gelen mükellefler bekletilmeden tahakkuk ve tahsilatları


yapılmıştır.

c) Adana Büyükşehir Belediyesi yılda üç milyar liralık emlak vergisi tahsilatı


yaparken, bütün giderleri karşılayan firmaya ise 114.000.000 TL ödeme
yapmıştır. Yani emlak vergisi tahsilatının sadece %4'ü yüklenici firmaya yaptığı
işin bedeli olarak ödenmiştir.

d) Büyükşehir Belediyesi, özelleştirme sonucu yüklenici firmanın etkin şekilde


çalışması ile emlak vergisi mükellef sayısını 1 yıl gibi kısa bir süre içinde 3
katına çıkarmayı başarmış; vergi kaçaklarını da asgari düzeye indirmiştir.867

Ancak günümüzde gerek Adana Büyükşehir Belediyesi’nde gerekse ilçe


belediyelerinde ve ülke genelinde de diğer belediyelerimiz tarafından böyle bir uygulama
yapılmamaktadır.

Nitekim Sayıştay Temyiz Kurulu da 21.04.2003 tarihinde aldığı 26334 sayılı kararı
ile emlak vergisi tahakkuk ve tahsilat işlemlerinin hizmet alımı yolu ile ihale edilmesini,
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinde yer alan; “kamu hizmetleri
memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür.” ve yine 1982
Anayasası’nın 128’nci maddesine göre; “devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu

865
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.55
866
a.g.m., s.55-56
867
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k, s.395

285
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle görülür.” hükümlerine dayanarak bir tazmin hükmüne tasdik kararı vermiştir.868

4.1.3 Toplu Taşıma Hizmetleri

Adana Büyükşehir Belediyesi toplu taşıma işini 1987 yılında tamamen özel sektöre
devretmiştir. Bu tarihten itibaren şehrin tamamına yönelik toplu taşıma hizmeti, 341
midibüs ve 1.170 minibüsle özel kooperatifler tarafından verilmeye başlanmıştır. 1987
yılında toplu taşıma hizmetleri özelleştirildiğinde büyükşehir belediyesi otobüs başına ayda
1 milyon TL zarar etmekteydi. Bu zararın nedenleri ise aşağıdaki şekilde saptanmıştır;869

a) Personel giderlerinin yüksek olması,

b) Toplu taşıma aracı olan belediye otobüslerinin fiyatlarının yüksek ve ekonomi


ömürlerinin kısa olması, dolayısıyla amortisman giderinin fazla olması,

c) Otobüslerin bakım ve onarım giderinin fazla olması,

d) İthal edilen yedek parça maliyetlerinin yüksek olması,

e) İthal edilen yedek parçanın gecikmesi veya bulunamaması durumunda


otobüslerin hizmet dışı kalması,

f) Personelin görev ciddiyetinden uzak ve “nasıl olsa benim işim ve benim


arabam değil” zihniyetinde olması nedeniyle araç arızalarının çok fazla olması
ve halka kaliteli hizmet verilmemesi,

g) Otobüslere kaçak ve bedava binenlerin sayısının fazla olması.

Adana Büyükşehir Belediyesi, 1995 yılı itibari ile toplu taşıma hizmetlerini
özelleştirerek 491.040.000 TL tutarında gelir sağlamış; 9.491.040.000 TL tasarruf
sağlamıştır.

Adana’da 1999 yılına kadar sadece Yüreğir otogarı ve şehirlerarası otogar arasında
dört belediye otobüsü hizmet vermiştir. Ancak büyükşehir belediyesi diğer özelleştirme
uygulamalarında sağladığı başarıyı toplu taşıma hizmetlerinde sağlayamamıştır. Nitekim
büyükşehir belediyesi, 1999 yılında 70 adet yeni otobüs ile tekrar taşımacılık alanındaki
yerini almıştır. Bunda belediye tarafından da belirtildiği gibi toplu taşıma hizmetlerinin

868
DOĞANYİĞİT, a.g.k.,s.555
869
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.55-56

286
özelleştirilmesinde yeterli denetimin sağlanamaması etkili olmuştur. 2007 yılı itibari ile
Adana’da toplu taşıma hizmetleri büyükşehir belediyesinin kendisine ait olan 159 araçlık
filosu ve 4 özel halk otobüsleri kooperatifi bünyesinde bulunan 371 otobüs midibüs ve 18
özel dolmuş kooperatifi bünyesinde bulunan 1.088 minibüsle ortak bir şekilde
yürütülmektedir. İlerleyen dönemler içinde Adana’da toplu taşımacılığın belediye ve özel
firmalar tarafından ortak bir şekilde yürütülmesine devam edileceği; toplu taşımada 1987
yılında olduğu gibi tamamen bir özelleştirme yapılmasının düşünülmediği belirtilmiştir.

Bununla birlikte Adana’da 1998 tarihinde yapımı başlamış olan bugünde halen çeşitli
nedenlerle yapımı devam etmekte olan Raylı Taşıma Sistemi (RTS) projesinin bitirilmesi
ile toplu taşımacılıkta Adana şehrinde yaşanacak olan sorunların hafifleyeceğine
inanılmaktadır. Söz konusu proje ile ilgili gelişmeler aşağıda özetlenmeye çalışılmıştır.870

Adana RTS projesinin ihalesi, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu çerçevesinde İzmir
RTS, Ankara RTS ve Bursa RTS projelerinde olduğu gibi uluslar arası şirketlere de açık
olarak gerçekleştirilmiştir. Bunun sonucunda Adana RTS, 07.08.1996 tarihinde “teklif
birim fiyat usulü” ile 339.863.726 USD bedele ADTRANZ, ALARKO ve ABB
ELEKTRİK Konsorsiyumuna verilmiştir. İşin finansmanı için gerekli olan dış kredi
anlaşması 18 Eylül 1997 tarihinde imzalanmış; sözleşme anlaşmasının da 12.01.1998
tarihinde yürürlüğe girmesi ile birlikte projenin 36 ay sürmesi hedeflenen yapım süreci
başlamıştır. Ancak yükleniciye 05.03.1998 tarihinde verilen bir talimat ile güzergah büyük
ölçüde (%71,5) değişikliğe uğramıştır. Söz konusu güzergah değişikliği Eylül 1998’de
Ulaştırma Bakanlığı tarafından, 14 Ocak 1999 tarihinde de DPT tarafından onaylanmıştır.
Bunun sonucunda işin yeni başlama tarihi 28.01.1999 ve bitiş tarihi de 28.01.2002
olmuştur.

Adana RTS projesi ihalesi, 1992 yılında hazırlanan fizibilite etüdü eki kavramsal
projeler esas alınarak ihale edilmiştir. Ancak bu güzergahın değişmesine bağlı olarak işin
keşif bedelinde de artış meydana gelmiştir. Bunun üzerine belediye tarafından yeni
fizibilite etüdü hazırlanmış ve belediye encümeni tarafından da artan keşif bedeli
onaylanmış; DPT Müsteşarlığı’na 06.12.1999 tarihinde keşif artışı başvurusu yapılmıştır.
Yeni uygulama projeleri ve keşif artışı, 194.200.000 USD olarak, Ulaştırma Bakanlığı
tarafından 29.08.2001 tarihinde onaylanmış; Ulaştırma Bakanlığı’nı takiben DPT’nin de
onayı alınarak, 27.11.2001 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu’nun uygun görüşü ile ilave
kredi talebi gereği için Hazine Müsteşarlığı’na gönderilmiştir. Bu arada keşif artışı ve kredi
870
ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2006 Yılı Çalışma Raporu, s.291-294

287
talebi ile ilgili işlemler sırasında RTS’ nin inşaat işleri de 2001 yılını ortalarından itibaren
çok büyük ölçüde yavaşlamış ve zamanla da durmuştur. Çalışılan iki yıllık süre içerisinde,
inşaat işlerinin % 65’i tamamlanabilmiştir.

09.04.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4749 sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç


Yönetimi Kanunu” çerçevesinde belediyelerin borçlanmalarına ilişkin yetki, mevcut kredi
borçlarının geri ödenmesi de dahil olmak üzere Hazine Müsteşarlığı’na verilmiştir. Hazine
Müsteşarlığı da, “Belediye Borçlarının Tahsili” ne ilişkin olarak 21.12.2002 tarih ve 24970
sayılı Resmi Gazete’de bir Yönetmelik yayınlamıştır. Bu kanun ve yönetmelik
çerçevesinde Hazine Müsteşarlığı ile yürütülen görüşmeler sonucunda 2005 yılı sonlarına
doğru bir anlaşmaya varılmış, anlaşma Bakanlar Kurulu tarafından da onaylanmasını
takiben yürürlüğe girmiştir. Hazine Müsteşarlığı’nın görüşleri doğrultusunda temin edilen
kredi paketleri üzerinde, Hazine Müsteşarlığı’nca kreditör kuruluşlarla görüşmelere devam
edilmektedir. Belediye tarafından ilave kredinin yürürlüğe girmesini takiben 30 ay
içerisinde projenin tamamlanması planlanmaktadır. Bununla birlikte yüklenici firma 1
Mart 2006 tarihinden itibaren demiryolu hat döşeme işleri ile çalışmaya başlamış;
çalışmalar devam etmektedir.

Adana RTS’nin geçen zaman içerisinde halen bitirilememiş olması halk tarafından
çeşitli tepkilere neden olduğu gibi konu sık sık yerel basında da gündeme getirilmektedir.
Yerel basında, yıllardır pek çok özelleştirme uygulamasına başarı ile imza atmış olan sayın
Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aytaç Durak’ın başkanlığında, kendisinin de
belirttiği şekilde öncelikli kaynak aktarımının RTS projesine yapılarak projenin bir an önce
kesinlikle bitirilmesi gerektiği; Adana’nın her gün biraz daha artan trafik sorunlarının bu
şekilde çözüleceği dolayısıyla halkın da projenin gerçekleştirilmesi sonucu ihtiyaçları olan
önemli bir hizmete bir an önce kavuşmaları gerektiği sürekli olarak vurgulanmaktadır.871

4.1.4 Bilgi İşlem Hizmetleri

Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından özelleştirilen hizmetlerden bir tanesi de bilgi


işlem hizmetleridir. Geçmiş dönemlerde büyükşehir belediyesinin Hesap İşleri Daire
Başkanlığı, Fen İşleri Daire Başkanlığı, Ayniyat Saymanlığı ile Hal Müdürlüğü bünyesinde
bilgi işlem hizmetleri ELSAN BİLGİSAYAR A.Ş adındaki özel şirket bir şirket tarafından

871
Çetin GÜLBASAR, “Tamamlanamayan Metro’yla Anımsanmak”, Yeni Adana, 18.02.2007, s.4

288
yapılmıştır. Şirket tarafından gerçekleştirilen hizmetleri ise şu şekilde sıralamak
mümkündür;872

a) Teklif bütçenin hazırlanması,

b) Kesin bütçenin hazırlanması,

c) Yevmiye defterlerinin tutulması,

d) Aylık mizan ve buna bağlı defterlerin tutulması,

e) Ana hesaplara ait, banka cari hesabı defteri, bütçe giderleri defteri ve ödenekler
hesabı defterlerinin tutulması,

f) Adi emanetler hesabı, bütçe emanetleri hesabı ve emekli kesenekleri cari


hesabından yapılacak ödemelerle ilgili olarak düzenlenen çeşitli ödemeler ve
ödemeler fişlerinin hazırlanması,

g) Bordro hazırlama ve kontrol işlemleri,

h) Belediyeye ait gayrimenkullerin kira ve tahsilât işlemlerinin takibi ve


raporlanması,

i) İlan ve reklam vergisi tahakkuk ve tahsilât işlemlerinin bilgisayarlarla takibi ve


raporlanması,

j) Yasak ceza işlemleri ve takibi

k) Yol harcamalarına katılma payı tahakkuku ve tahsilât işlemleri,

l) Ayniyat Saymanlığı’nca yürütülen demirbaş, ambar ve stok kayıtlarının


tutulması ve raporlanması,

m) Fen İşleri Daire Başkanlığı’nca ihaleleri yapılan hizmet alımı, yapım ve onarım
işleri ile ilgili ödemelerin takibi ve raporlanması,

n) Büyükşehir belediyesine bağlı hal müdürlüklerinde araç ve mal girişlerinin


komisyonculara göre takibi, komisyoncu satış bordrolarının bilgisayarlara
girilerek stokların ve mal çıkışlarının takibi ve raporlanması,

Büyükşehir belediyesi bilgi işlem hizmetlerinin özelleştirilmesi sonucu geçmiş


dönemlerde kaynak sıkıntısı yaşanan zamanlarda bilgi işlem sistemi yatırımını finanse
etme imkanı bularak bu şekilde bir de bu hizmetlerin bütçeye yük olmasından kurtulmuş

872
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.57-58

289
bununla birlikte %60-70 arasında maliyet tasarrufu sağlamıştır. Bununla birlikte
hizmetlerin verimliliği ve etkinliği artmıştır. Örneğin proje çerçevesinde daha önce
günlerce süren bordro hazırlama ve kontrol işi birkaç saatte sıfır hata ile yapılmaya
başlanmıştır. Ayrıca büyükşehir belediyesi hizmetlerde kullanılan teknoloji yükleniciye ait
olduğu için eskimesi nedeniyle yenileme yatırım ve bakım gideri yapmak zorunda
kalmamış; konu ile ilgili teknik ve uzman personele sahip olmamasından dolayı bu konuda
personel istihdam etmek zorunda kalmamıştır. Bu hizmet alımı karşılığında yüklenici
firmaya olan ödemeler önceden bilinebildiği için bütçe ve programların hazırlanması
kolaymış; hesap edilemeyen harcamalar ise ortaya çıkmamıştır.873

Adana Büyükşehir Belediyesi günümüzde de belediyenin hizmet birimlerinde


bulanan bilgisayar donanım ve programlarının yazılım, kullanım bakım ve onarım işini
özel şirketlere yaptırmaya devam etmektedir. Bilgi ve işlem hizmetleri belediye tarafından
06.01.2006 tarihinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu çerçevesinde EMİN BİLGİSAYAR
A.Ş’ne 196.320.00 YTL’ye ihale edilmiştir. Belediyeye maliyeti 347.588.92 YTL olan
hizmetten belediyenin bir yıllık tasarrufu %56 şeklinde gerçekleşmiştir.

Yüklenici firmanın yapmakla yükümlü olduğu hizmetler ise şu şekilde olmuştur;874

a) 657 ve 4875 sayılı yasaya tabi memur ve işçilerin maaş, ücret, ikramiye ve
vergi iadelerinin bilgisayarlar ile tanzimi ve buna bağlı olarak çıkan yasal
kesinti ve listelerin raporlanması,

b) Gelir Şube Müdürlüğü’nce tahakkuk ve tahsilâtı yapılan vergi mükelleflerinin


bilgisayar ile takibi, ödeme emirlerinin tanzimi, tahsilât makbuzlarının
kesilmesi, tahsilât rapor ve icmallerinin hazırlanması, belediye gayrimenkul
tahsilâtının takibi,

c) Gider Şube Müdürlüğü’nce yapılan ve program bütçe ve muhasebe sistemi


içerisinde yer alan işlerin yapılması,

d) Ayniyat Saymanlığı’nca yürütülen ambar ve stok kayıtlarının tutulması ve


raporlanması işi,

e) Fen İşleri Daire Başkanlığı’nca yapılan ihaleleri yapılan hizmet alımı, yapımı
ve onarım işleri ile ilgili işlerin bilgisayar ile tutulması ve raporlanması işleri,

873
a.g.m., s.58-59
874
ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2006 Yılı Çalışma Raporu, s.55-56

290
f) Haller Müdürlüğü’nce araç ve mal girişlerinin komisyonculara göre takibi,
komisyoncu satış bordrolarının bilgisayarlara girilerek stoklarının ve mal
çıkışlarının takibi ve raporlanması.

Buna karşılık Temizlik İşleri Müdürlüğü’nde olduğu gibi sembolik sayıda bir
personelin çalıştığı (1 Şube Müdürü ile 2 personel) Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü’nce
üstlenilen işler ise şu şekilde gerçekleştirmiştir;

a) UKOME ve AYKOME müdürlüklerinin her ay olan toplantı ve alınan kararları


içeren raporlarının hazırlaması,

b) Başkanlık makamı danışmanlarının günlük yazılarının hazırlanması,

c) Çeşitli birimlerin ihtiyacı olan raporların hazırlanması,

d) Otogar ve hal müdürlüklerinin günlük raporlarının hazırlanması,

e) Birimlerdeki bilgisayarların arıza, bakım ve onarım işlerinin takip edilmesi ve


düzenlenmesi (denetim).

Günümüzde yaşanmakta olan teknolojik gelişmelere paralel olarak bilgi işlem


hizmetlerinin kamu kurumları için daha da önemli olmaya başlaması ile Adana Büyükşehir
Belediyesi’nde olduğu gibi diğer kamu kurumlarında da (belediyelerde) bu şekilde
hizmetin özel firmalar aracılığı ile yapılmasının her bakımdan daha faydalı olacağı
görülmektedir.

4.1.5 Park ve Bahçe Hizmetleri875

Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından özelleştirilen bir diğer hizmet de park ve


bahçe hizmetleridir. Büyükşehir Belediyesi özellikle 2000 senesinden itibaren park ve
bahçe hizmetlerinde diğer senelere oranla büyük ölçüde özel firmalardan yararlanmaya
başlamıştır. Park ve bahçe hizmetleri içerisinde yer alan; bulvar, göbek, kaldırım, yürüyüş
yolları, park ve piknik alanlarının bakımı, ağaçlandırılması-çiçeklendirilmesi, sulanması ve
aydınlatılması, havuzların işletilmesi bakımı ve onarımı, park ve bahçelerin güvenlik
hizmetlerinin sağlanması gibi çoğu hizmet türünde özel firmalardan faydalanılmaktadır.
Öyle ki bir parkın sabit sulamasını bir firma yaparken bakım ve ağaçlandırma işlerini
başka bir firma yapabilmektedir.

875
Park ve bahçe hizmetlerinin özelleştirilmesi ile bilgiler Park ve Bahçeler Şube Müdürü Sebahattin
KARABULUT ile yapılan mülakat bilgileri ve ilgili dosya evraklarından sağlanmıştır.

291
Park ve bahçe hizmetlerinin özel firmalara verilmesinde; yapılan keşifler ile
ihtiyaçların net bir şekilde belirlenmesi, firmaların tecrübeli olması, firmaların makine
parkı, yeterli araç-gereç ve teknik elemana sahip olup olmadıkları vb. noktalar dikkat
edilen hususlar olmaktadır. Ayrıca Karayolları Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü’nün konu ile ilgili yaptığı piyasa araştırmaları da dikkate alınarak
değerlendirilmektedir. Denetim ise çeşitli kontrol aşamalarında müdürlük bünyesinde
çalışan personel (mühendislerce) tarafından gerçekleştirilmektedir.

Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü’nde çalışan belediye personeli; müdür, mühendis


ve teknik elemanlar ile yardımcı personelden oluşmakta; personel sayısı 2005 yılında 23
iken 2007’de 48’e yükselmiştir. Bununla birlikte özel firmalara bağlı 185 işçi ve 102
tanede güvenlik görevlisi hizmet vermektedir.

2006 yılı itibariyle şube müdürlüğüne ait hizmetlerden özel firmalarca yerine
getirilen bazı hizmetler aşağıdaki gibidir;

a) Park, bulvar ve yürüyüş yolları ile rekrasyon alanı, mezarlık ve hizmet birimleri
aydınlatma ile kompanzasyon tesislerinin bakım ve onarımı işleri, 01.01.2006
tarihi itibariyle 1.278.485.00 YTL’na 3 yıllığına SUTAŞ İNŞAAT A.Ş’ne
verilmiştir. İş bitiminde belediye %80 oranında maliyet tasarrufu sağlamayı
beklemektedir.

b) Bulvar, göbek, kaldırım ile piknik alanı rekreasyon alanı bakımı,


bitkilendirilmesi ve arazözle sulanması, havuz bakım ve işletilmesi işleri
29.04.2005 tarihinde 20.716.303.00 YTL’ye Park Dekor Malzemeleri ve Tarım
Peyzaj Sanayi ve Ticaret LTD. ŞTİ’ne verilmiştir. Eğer iş belediye şube
müdürlüğü tarafından yerine getirilecek olsaydı 28.718.657.47 YTL’na mal
olacaktı. Belediye bu işini söz konusu özel firmaya ihale ederek %72 oranında
tasarruf sağlamayı beklemektedir. (Söz konusu firma 2005 yılı itibariyle Seyhan
ve Yüreğir ilçe belediyelerinin de hizmetlerini de almıştır.)

c) Merkez otogarda bekleme salonu ve çiçekliklerin yapılması işi 13.04.2006


tarihinde 159.000.00 YTL’na 3 aylığına SUÇATI İNŞAAT A.Ş’ne ihale
etmiştir.

İlgili birim tarafından özellikle personel giderlerinde tasarruf sağlandığı ve bu


nedenle özelleştirme uygulamalarına gidildiği belirtilmiştir.

292
4.1.6 Başıboş Köpeklerin Toplanması

Adana Büyükşehir Belediyesi, 1988 yılında belediye bünyesinde yer alan Veteriner
Şube Müdürlüğü’nün hizmetlerini özelleştirmiştir. Ancak bu görev ihale ya da başka bir
yöntemle değil yine bir özelleştirme yöntemi olan gönüllük yöntemi ile özelleştirilmiştir.
Büyükşehir belediyesi, ilgili müdürlüğün yerine getirmekle yükümlü olduğu başıboş
köpeklerin toplanması işinin belirli bir ücret karşılığında halk tarafından görülmesini
sağlamıştır. Nitekim uygulama da halk tarafından ilgili görmüş; pek çok sayıda başıboş
köpek Veteriner Müdürlüğü tarafından itlaf edilmiştir. Ancak dokuz ay kadar süren bu
uygulamaya Ekim 1988’de son verilmiştir. Çünkü şehirde başıboş köpek kalmaması
nedeni ile çevre köy ve kasabalardan sahipli-sahipsiz köpekler toplanmaya başlamış bu
duruma da halktan tepkiler gelmeye başlamıştır. Diğer taraftan bu uygulama Hayvan
Sevenler Derneği ve üyelerinin de tepkisine yol açmıştır.

Adana Büyükşehir Belediyesi Veteriner Şube Müdürlüğü’nde 2006 yılı itibariyle 1


müdür, 2 veteriner hekim, 1 veteriner sağlık teknikeri, 2 şoför, 1 hizmetli, 1 işçi, 5 adet
temizlik şirketi kadrosunda bulunan temizlik işçisi görev yapmaktadır. İlgili müdürlük,
hayvanların bakım ve ihtiyaçlarını, Doğayı ve Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği
(DOHAYKO) ile birlikte ortaklaşa karşılamaktadır.876 Dolayısıyla bugünde gönüllü
katılım yönteminin olması gerektiği gibi uygulanmakta olduğunu söyleyebiliriz.

Görüldüğü gibi Adana Büyükşehir Belediyesi, 1985 yılında temizlik işleri ile
başladığı özelleştirme uygulamalarını bugünde halen günümüzde çeşitli hizmetlerinde
kullanmaya devam ederek tasarruflar sağlamaya bu şekilde hizmetlerini daha etkin ve
verimli bir şekilde sunmaya çalışmaktadır.

Özelleştirilen bu hizmetlerin yanında Adana Büyükşehir Belediyesi’nin; 877

- Yeni Adana İmar A.Ş,

- Altın Koza Kültür ve Turizm Hizmetleri A.Ş,

- Beldetaş Belde Sağlık Sanayi ve Ticaret A.Ş,

- Tümaş Et Ürünleri Tüm Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Tic. ve San. A.Ş,

- Çufaş A.Ş,

- Halk ekmekçilik A.Ş olmak üzere altı şirketi bulunmaktadır.

876
ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2006 Yılı Çalışma Raporu, s.107-108
877
a.g.k., s.299-315

293
Bu şirketlerden Yeni Adana İmar A.Ş, 1986 yılında konut sektöründe fiyat ve arzı
düzenleyici rol üstlenerek dar gelirli vatandaşları konut sahibi yapmak ve gecekondulaşma
ve çarpık kentleşmenin önüne geçmek üzere kurulmuştur. Şirkette büyükşehir
belediyesinin payı %99,5’dir. Şirket 1986 yılından 2006 yılına kadar toplam 7.761 tane
konut inşa etmiştir. Konutların bir kısmı şirket tarafından bir kısmı müteahhitlere ihale
edilerek yaptırılmıştır. Örneğin Balcalı Konut Projesi kapsamında, Adana Büyükşehir
Belediyesi ve Yüreğir Belediyesi’ne ait arsalarda depremde yıkılan konutların yerine kat
karşılığı inşaat yaptırmak üzere 09.03.2005 tarihinde yapılan ihale şirket tarafından
alınmış, sözleşme imzalanmış, şirket tarafından hazırlanan projelere göre 277 adet konut
ve 3 işyeri yapmak üzere proje iki müteahhide 16.11.2005 tarihinde şirket tarafından ihale
edilmiştir. Bu şekilde yaptırılan 235 konuttan belediye 940.000 YTL tutarında tasarruf
sağlamıştır. Şirketin 2006 yılı verilerine göre borcu bulunmamaktadır.

Altın Koza Kültür ve Turizm Hizmetleri A.Ş, 06.06.1991 tarihinde 610.000.000 TL


sermaye ile %51 hissesi Adana Büyükşehir Belediyesi’ne ait olmak üzere 35 ortak
tarafından kurulmuştur. Kurulduğu tarihten itibaren günümüze kadar çalışma alanı
genişleyen şirket, kültür, sanat, turizm, yayıncılık, reklam ve ilan hizmetleri, ithalat vb.
işlerle ilgili hizmet vermektedir. Şirketteki belediye payı da artmış; %99,39 olmuştur.
05.01.2006 tarihinde bir yıllığına Adana’da kültür ve sanatsal etkinliklerin düzenlemesi
işleri 1.235.047.00 YTL’na Altın Koza Kültür ve Turizm Hizmetleri A.Ş’ne ihale
edilmiştir.

Beldetaş Belde Sağlık Sanayi ve Ticaret A.Ş 1991 yılında sağlık hizmetleri ve
basımevi hizmetleri amacıyla kurulmuştur. Ancak 1999 yılından itibaren sürdürülen
faaliyetler durmuş olup şirket Adana Büyükşehir Belediyesi’nin çeşitli hizmetlerinde
kullanılmak üzere bekletilmektedir. Şirkette belediye payı %99,40’dır.

Tümaş Et Ürünleri Tüm Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Tic. ve San. A.Ş 1990 yılında
%99,79’u Adana Büyükşehir Belediyesi’ne at olmak üzere kurulmuş; 1994 yılında Adana
Büyükşehir Belediyesi’ne ait kanara işletmesi 453 milyon TL bedelle Özsen Ltd. Şti’ne
imtiyaz sözleşmesi ile kiraya verilmiştir. 12.11.2004 tarihinde ise söz konusu şirket, Tuna
İnşaat Taahhüt San. ve Tic. Ltd.Şti.’ne 991.880.967 YTL bedelle ihale edilmiştir.

Çufaş A.Ş ulusal ve uluslar arası düzeyde fuarcılık faaliyetlerini yürütmek üzere
%67,50 hissesi Adana Büyükşehir Belediyesi’ne ait olmak üzere kurulmuş olan bir
şirkettir.

294
Halk ekmekçilik A.Ş, ekonomik nedenlerden ötürü 2003 yılına kadar kapalı tutulmuş,
2003 yılında yeniden dar gelirli vatandaşların ekmek ihtiyacını karşılama üzere revize
edilerek açılmıştır. Adana Ekmekçilik A.Ş bünyesinde, Yüreğir ile Bakımyurdu ve
Belediye evleri semtlerinde 3 adet fabrika bulunmaktadır.

Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından en çok kullanılan özelleştirme yöntemi ihale


yöntemidir. Özelleştirme uygulamaları ile en çok personel giderlerinde tasarruf sağlandığı
hususunda belediyede çalışan yetkililer hemfikirdir. Ancak mevzuat bakımından Kamu
İhale Kanunu ile ilgili sorunlar yaşandığı belirtilmiştir. Kanunun, ihale uygulamalarında
süreçleri uzattığı bununda hizmetlerde aksamalara neden olduğu belirtilmiş; yine kanunun
yapıcı değil bozucu bir mevzuat meydana getirdiği belirtilmiştir. Belediye tarafından
yayınlanmakta olan “Gerçek Gazetesi” ile halkı her konuda bilgilendirmekte oldukları; su
faturalarına ekli anket formları ile belirli zaman aralıklarında her konuda halka danıştıkları
belirtilmiştir.

Bununla birlikte Adana Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel


Müdürlüğü de (ASKİ)878 kurulduğu 1987 yılından bu yana özelleştirmeye büyük önem
vermiş ve bu sayede, başta personel giderleri olmak üzere maliyetlerde büyük tasarruf
sağlayarak görev alanına giren hizmetlerde etkinlik ve verimliliği arttırmıştır.879

Geçmiş dönemlerde yağmur ızgaraları ve muayene bacalarının temizlenmesi, asfalt


çalışmaları neden ile kapanmış olan rögar kapaklarının temizlenerek yeniden çalışır hale
getirilmesi gibi kanalizasyon arızalarının tamiri işleri ile içme borusu arızaları giderilmesi
amacıyla 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde özel şirketlere ihale
edilmiştir. ASKİ özelleştirilen hizmetlerinden özellikle de personel bakımından büyük
ölçüde maliyet tasarrufu sağlamıştır.880

Bununla birlikte sadece kanalizasyon ve içme suyu borularının arızaları değil sayaç
açma-kapama, endeks okuma, fatura dağıtma ve kaçak su tabipleri de özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu işleri ASKİ özelleştirirken özel şirketlerle hizmet sözleşmesi
imzalamaktadır.881

Türkiye’nin en büyük içme suyu projelerinden birisi olan “Çatalan İçme suyu
Projesi” kapsamında 1998 yılında Alman Kredi kuruluşu Kfw’den 80 milyon mark

878
ASKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ile ilgili bilgiler Genel Evrak Yazı İşleri Müdürü Abidin
BÜYÜKARSLAN ile yapılan mülakat ve ilgili kaynaklardan sağlanmıştır.
879
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.61
880
a.g.m., s.62
881
Serap FIRAT, “Belediyelerde Özelleştirme Uygulamaları”, ÇYYD, Cilt 7, Sayı 1, Ocak 1998, s.82

295
tutarında (10 yılı geri ödemesiz, 30 yıl vadeli %2 faizli) kredi almış; proje üzerinde kredi
kuruluşu ile görüş birliğine varmış; söz konusu proje kapsamında Adana Su Temin Projesi
Arıtma Tesisi, İsale Hattı ve Dağıtım Şebekesi İnşaatı’nın uluslar arası ihale
gerçekleştirilerek LURGİ BAMAG-STFA-ALKE konsorsiyumu ile sözleşme yapılmıştır.
2002 aralık ayından itibaren Yüreğir ilçesinin tamamına; 2003-2004 yılında ise Seyhan
ilçesinin güneyine ve kuzey Adana’daki mahallelerin büyük bir bölümüne Çatalan içme
suyu verilmiştir.

Yine 22.09.1999 tarihinde ihalesi yapılan Doğu ve Batı Adana Atıksu Arıtma
tesislerinin inşaatı ve işletilmesi işi 38.699.535.24 EURO bedelle TECH WABAG-
YÜKSEL-ENER SERCO konsorsiyumuna verilmiştir.

ASKİ’nin sayaç açma-kapama, endeks okuma, fatura dağıtma ve kaçak su takibi


BÜŞRA CAN İNŞAAT ve TİC.LTD.ŞTİ tarafından, kanalizasyon ve su şebekeleri bakım
ve onarımı işlerinin bir bölümü HİLMİ AYDINOĞLU adlı bir taşeron tarafından
yürütülmektedir.

ASKİ öncelikli olarak maliyet tasarrufu sağlamak amacı ile özelleştirdiği


hizmetlerinde, yüklenici firmada işin tekniğine uygun olarak yapılacak ve bu işle ilgili
olarak kullanılacak alet, edavat vb. malzemelerin yeteri kadar bulunup bulunmadığı;
işçilerin kalifiyeli ve yetenekli olmasına, ayrıca yapılacak işle ilgili olarak piyasa
araştırması yapmaya özen göstermektedir. Denetim ASKİ bünyesinde çalışan mühendisler
tarafından yapılmaktadır.

4.2 Ankara Büyükşehir Belediyesi Örneği

Ankara Büyükşehir Belediyesi de bünyesinde bulunan çeşitli daire başkanlıkları ile


bağlı kuruluşlarının hizmetlerini özelleştirmiştir. Burada da temel amaç maliyetlerde
tasarruf sağlamaktır. Zira özelleştirme sonucu sağlanan tasarrufların başında hizmeti daha
ucuza yaptırma gelmektedir.

4.2.1 Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı

Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesinde bulunan Çevre Koruma ve Kontrol Daire


Başkanlığı’ndaki hizmetlerin büyük bir çoğunluğu özelleştirilmiştir. Örneğin parklarda
güvenlik işleri artık özel sektör tarafından verilmektedir. Güvenlik işlerinin

296
özelleştirilmesini maliyetler açısından incelersek; güvenlik görevlisinin belediye
bünyesinde çalışması halinde, bir güvenlik görevlisinin belediyeye maliyeti 600 ile 800
milyon arasında değişmekte; buna karşın hizmetin özelleştirilmesi ile bir işçinin maliyeti
300 milyona düşmektedir. Bunun haricinde caddelerde, parklarda ve bahçelerde bulunan
havuzların bakım işi de özelleştirilmiş durumdadır.882

Bununla birlikte daire başkanlığının bünyesinde yer alan Yeşil Alanlar Şube
Müdürlüğü de yeşil alanların bakım işlerini özelleştirmiştir. Yeşil alanların bakımı ile ilgili
çarpıcı bir örnek ise şöyledir; bir dönümlük bir yeşil alanın bakım işinin belediyeye
maliyeti 700 milyon lira iken bu hizmetin özelleştirilmesi ile bu rakam 67 milyon liraya
inmiştir. Söz konusu yeşil alanın park olduğunu düşünürsek maliyet üç katına kadar
artmaktadır. Sonuçta bakım işini belediyenin kendisinin yapması durumunda parklarda 30
kat, yeşil alanlarda ise 10 kat fazla ücret ödenmektedir. Yeşil alanların özelleştirilmesi
sonucu kişi başına yeşil alan 2 metre kareden 6 metre kareye çıkmıştır. Yani özelleştirme
sonucu maliyetlerde düşüş ile birlikte kişi başına düşen yeşil alan miktarında da artış
sağlanmıştır.883

Son birkaç yılda Ankara’da Altınpark, Moganpark, Göksu Parkı, Mavi Göl Parkı
Kuğulu Park başta olmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol
Daire Başkanlığı park ve yeşil alanlar çalışmalarını hızlandırmıştır. Toplam kullanım
alanları 6 milyon 500 bin metrekareyi bulan ve çok çeşitli faaliyetlere açık olan bu
parkların büyük bir çoğunluğunun bitkilendirilmesi, sulanması, bakımı, temizliği ve
güvenlik işleri ANFA LTD.ŞTİ’ne ihale edilmiştir.884

4.2.2 Fen İşleri Dairesi Başkanlığı

Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesinde yer alan, hizmetlerinde özelleştirme


uygulamalarına yer veren bir diğer birim ise Fen İşleri Dairesi Başkanlığı (FİD) dır.

FİD’nın sorumluluğunda olan işler ise şunlardır; köprü, alt geçit ve üst geçit inşası;
büyükşehir sınırları içindeki yolların yapımı ve onarımı; yeni gelişen alanların alt yapı
projelerinin hazırlanması, maliyet hesaplarının yapılması, -ihaleye çıkarılması-, asfalt
yenileme çalışmaları; kaldırım döşenmesi; cadde hizmetleri ve ışıklandırılması. FİD, her

882
Melih GÖKÇEK, “Açılış Konuşmaları”, Özelleştirme ve Mali Gücün Güçlendirilmesi 21.Yüzyılda
Yerel Yönetimler, Kondrad Adenauer Vakfı- Alman Teknik İşbirliği, Ankara, 2000, s.82
883
a.g.k., s.82
884
http://www.ntvmsnbc.com/news/ , 07.05.2007

297
bir iş için yapılacak olan toplam yatırım miktarını yıllık bütçesinde belirlemekte; herhangi
bir işin idarenin kendi işçileriyle mi yoksa özel sektöre mi yaptırılacağı kararı işin
maliyetine göre verilmektedir. İdarenin teçhizat ve işçi sayısı giderek büyüyen bir şehir
için yetersiz kaldığı için idare genellikle küçük ölçekli işleri kendi imkanları ile
gerçekleştirme diğer hizmetleri özelleştirme yoluna gitmektedir. İdarenin özellikle 1989-
1993 yılları arasında altyapı, yol hizmetleri, trafik hizmetleri ve inşaat işlerindeki özel
sektör payı giderek artmış; hizmetler içerisindeki en fazla özel sektör tarafından görülen
işler ise yol yapım ve bakımı ile inşaat işleri olmuştur. FİD yetkilileri hizmet sunumunda
özel sektörden yararlanılmasının nedenini, özel sektörün aynı hizmeti daha az maliyetle
daha kısa sürede vermeleri şeklinde açıklamaktadır.885

Günümüzde de Ankara Büyükşehir Belediyesi yukarıda yer alan söz konusu


hizmetlerin gerçekleştirilmesinde özellikle -maliyeti yüksek- olan işlerde özelleştirme
uygulamalarından faydalanmaktadır. Nitekim Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
2005 yılından itibaren altyapı projelerine ağırlık verileceği ve pek çok sayıda yeni projeye
başlanacağı belirtilmiş; projeleri hayata geçirmek üzere büyük sanayici ve iş adamlarına
Ankara’da yatırım yapma çağırısında bulunulmuştur.886

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin söz konusu işlerle ilgili yapmayı düşündüğü ilginç
bir uygulama ise şu şekildedir; belediye tarafından trafik sorunlarının hafifletilmesine
yönelik 50 tane alt-üst geçit projesinin 2006 yılından itibaren belirli bir takvim eşliğinde
hayata geçirileceği belirtilmiş; bu projelerin hayata geçirilmesi için halkın da fikirlerine
başvurulacağını belirtmiştir. Ancak uygulama için Ankara Büyükşehir Belediyesi, daha
önce hiç yapılmamış olan bir ilke imza atmayı planlamaktadır. Büyükşehir belediyesi,
yasayla referandum hakkına sahip olduklarını hatırlatarak, bundan sonra projeleri halkın
onayına sunarak gerçekleştirebilmek için dev bir “elektronik referandum aracı”
yaptırdıklarını açıklamıştır. Hizmete girecek referandum aracının “büyük bir tırın arkasına
yerleştirilmiş elektronik oy verme sistemi” olarak tarif eden belediye başkanı Melih
Gökçek; “oy kullananın parmak izini tanımlayacak bu sistemin mükerrer oy kullanılmasını
engelleyeceğini” de belirtmiştir. Sistemin bu altyapı projeleri ile denenmesi, faydalı
olması halinde devam ettirilmesi düşünülmektedir.887 Sistemin projelerle ilgili her türlü
uygulamada halkın katılımının da sağlanması; görüşlerine yer verilmesi ve halkın istekleri

885
Filiz KARTAL, a.g.m.,s.76
886
http://www.ankara.bel.tr/haberler, 25.07.2005
887
http://www.ankara.bel.tr/haberler, 12.09.2006

298
doğrultusunda hizmet verilmesi amacı ile uygulanacak olması şüphesiz ki güzel bir yenilik
olacaktır.

4.2.3 EGO Genel Müdürlüğü

Ankara Büyükşehir Belediyesi adına toplu taşıma hizmeti EGO tarafından


verilmektedir. İdarenin ilk özelleştirme girişimi, 1982 yılında, bazı otobüs hatlarının
imtiyaz yöntemiyle özel işletmeciler tarafından işletilmesiyle başlanmıştır. 1982’de 8 hat
ve 30 otobüsle başlayan “özel halk otobüsleri” (ÖHO) uygulaması zaman içinde
yaygınlaştırılmıştır.888

ÖHO uygulamaları kapsamında 10 yıllık imtiyaz sözleşmeleri yapılmaktadır.


Denetimi sağlamaya yönelik söz konusu hususlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz;889

a) ÖHO personelinin faaliyetlerinden ve taşımacılıktan doğacak mali, yasal ve adli


sonuçlardan işletmecilerin sorumlu olması,

b) Otobüs kalkış noktalarındaki EGO ofislerinin vereceği zaman çizelgelerine göre


otobüslerin işletilmesi,

c) İşletmecilerin EGO’ya ulaşım altyapı harcı adı altında ödeme yapmaları,

d) Ulaşım ücretlerinin Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) tarafından


belirlenmesi,

e) Zabıtalar, küçük çocuklar, Savunma Bakanlığı’nda çalışanlar, öğrenci ve


öğretmenlerin indirimli taşınması,

f) ÖHO’lerin büyükşehir belediye başkanı, genel sekreteri, yardımları ve


büyükşehir belediyesi zabıtası, yetkili EGO personeli ve EGO tarafından yetki
verilmiş gönüllü denetmenler tarafından denetlenmesi,

g) Otobüslerin belirtilecek teknik özelliklere sahip olması ve yine çalışacak


personelin kılık-kıyafetlerinin belirtildiği şekilde olması.

Bu düzenlemelerle birlikte işletmecilerin; otobüslerin temizliğine dikkat etmemesi,


duraklarda gereğinden fazla beklenmesi, ücretlerin şoför tarafından toplanması, biletsiz
yolcu taşınması, ücretsiz taşınması gereken yolcuların alınmaması, yolculara uygunsuz

888
a.g.m., s.76
889
a.g.m., s.76-77

299
davranılması gibi suçlardan birini işlemesi halinde artan miktarlarda cezalandırılmaları
kararlaştırılmıştır. Ancak bütün bu düzenlemelere rağmen uygulamada; otobüslerin bazı
yoğun saatlerde kapasite üstü çalıştırılması, yolcu sayısının az olduğu geç saatlerde
çalışmama, duraklarda fazla bekleme gibi karşılaşılan bir takım sorunlar yaşanmıştır.

2006 yılına gelindiğinde ise Ankara’da yaşanan üzücü birtakım olayların da etkisi ile
özel halk otobüslerinin kaldırılması gündeme gelmiştir. Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melik Gökçek de basına yaptığı açıklamalarda; özel halk otobüsleri (yeşil halk
otobüsler ve çift katlı özel halk otobüsleri)890 sahipleri ile yapılan anlaşmanın bitmesine az
kaldığını ifade ederek, bu süre dolduktan sonra bu otobüslerin fiilen devam etmesinin
mümkün olmadığı belirtmiştir. Gökçek, halktan da birtakım şikayet ve tepki alan yeşil halk
otobüslerinin kalkacağını belirterek; “…yeşil halk otobüslerinin çalıştığı hatları yaklaşık
8,5 yıl önce 10 yıllığına ihale ettik. Bu süre dolduktan sonra bu otobüslerin fiilen devam
etmesi mümkün değildir. Yasalara göre bir ihaleyi yaptığınız zaman ihale süreciyle
bağlısınız. Özelleştirmelerden yana olan birisiyim ve bugüne kadar da pek çok özelleştirme
yaptım. Otobüs hizmetleri belki yeniden otobüs özelleştirilmelidir ama otobüslerin
sürelerini uzatmayı düşünmüyoruz...” şeklinde açıklamada bulunmuştur.891

Hizmetin imtiyaz sözleşmeleri ile -uzun bir süre boyunca- özelleştirilmesi daha önce
de imtiyaz yönteminin ele aldığı birinci bölümde belirtildiği gibi bu yöntemin önemli
sakıncalarından birisi olabilmektedir. Çünkü geçen zamanla birlikte özelleştirme
uygulamasına başlama amacı olan -rekabet- ortamının meydana getirilememesi
uygulamalardan beklenen faydanın alınamamasına neden olabilmektedir. Dolayısıyla özel
halk otobüslerinin de kaldırılmasını gündeme getiren ilk nedenlerden birisi Kartal’ında
belirtmiş olduğu gibi; “ÖHO sayılarının sabit olması ve pazara yeni rakiplerin girme
olasılığının bulunmaması ile ilgilidir. Rekabetin olmaması ise işletmecilerin hizmet
kalitesini yükseltmeyi önemsememelerine neden olmaktadır”892 Bu noktada imtiyaz
uygulamalarında önemli olan bir nokta da imtiyaz konusu hizmetin yürütülmesi sırasında
talep, maliyet ve teknolojide meydana değişikliklerin sürekli olarak yakından takip
edilerek sözleşmelerde yer alan koşulların taraflarca tekrar gözden geçirilmesinin
gerekliliği olmaktadır. Yöntemden beklenen faydalar ancak yöntemin işleyişi ile ilgili
gereken uygulamaların titizlikle yapılması halinde mümkün olacaktır.

890
Çift katlı özel halk otobüsleri işletmecileri ile yapılan sözleşme ÖHO işletmecileri ile yapılanla aynıdır
ancak bu otobüsler orta ve üst gelirli vatandaşlara hizmet vermesi nedeni ile bilet ücretleri daha fazladır.
891
Saffet KORKMAZ, “Halk Otobüsü Terörü”, Hürriyet, 24.06.2006, s.16
892
KARTAL, a.g.m., s.77

300
Bununla birlikte 1997 yılı başından itibaren EGO, orta ve düşük gelir grubu semtler
için yeni otobüs hatlarını yine imtiyaz yolu ile özel işletmelere açmıştır. Sözleşme şartları
daha ağır olan “özel toplu taşıma otobüslerinin” (ÖTTO) işletme koşulları da ÖHO ile
aynıdır. ÖTTO’nin hizmet kalitesinin diğer otobüslere göre daha iyi olduğu kabul edilebilir
ancak denetim bakımından izleme mekanizmasının ÖHO’lerinde olduğu gibi ne kadar
yeterli olduğunun tartışılması mümkündür. Burada önemli olan nokta şudur; ÖHO ile aynı
şartlara sahip ve aynı yöntemle özelleştirilen bu otobüslerin tepki almaması. Öyle ki
ÖTTO’leri bazı sendikalar tarafından bile desteklenmektedir. Bu durum ise Türkiye’de
özelleştirme konusunda toplum genelinde bilinçli ya da bilinçsiz bir uzlaşma
oluşturulduğunu göstermekte; dolayısıyla özelleştirme konusundaki görüşlerin
893
anlaşılmasını biraz daha güçleştirmektedir.

Belirtildiği gibi 2007 yılı itibari ile EGO’nun da özelleştirilmesi gündeme gelmiştir.
EGO’nun başta BOTAŞ’a olan ve diğer kamu kurumlarına olan borçlarından dolayı %80
hissesinin 2008 yılı sonuna kadar özelleştirilmesine karar verilmiştir. Buna göre, doğalgaz
hizmetinin, metro ve otobüs işletmelerinden ayrılarak yeni kurulacak olan bir şirkete
devredilmesi düşünülmektedir. EGO’nun yapısında meydana gelecek olan bu değişimle
birlikte toplu taşıma hizmetlerinde daha etkin ve verimli çalışabilmesinin mümkün olacağı
düşünülebilir.

4.2.4 Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (ASKİ)

Belediyelerin, belediye sınırları içerisinde su tesisatı kurmak ve işletmek veya


kurulması ve işletilmesi için özel şirketlere imtiyaz hakkı verebilmesi, bildiğimiz gibi
İstanbul’da İSKİ, Ankara’da ASKİ, İzmir’de İZSU gibi (daha sonra diğer belediyeler de
aynı şekilde kuruluşlar oluşturulmuştur) kuruluşları yaratmıştır. Bugün ise bu kuruluşlarda
hizmetlerini özelleştirmektedirler ve Ankara Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon
Genel Müdürlüğü de hizmetlerini özelleştiren bu kuruluşlardan bir tanesidir.

Bu kuruluşların su ve kanalizasyon projelerinde ilgili yasal düzenlemeler


çerçevesinde özel sektörle işbirliği yaparak hizmetlerini özelleştirmesi ne ASKİ’ye ne de
diğer kuruluşlara özel bir durum değildir ve belediyeciliğin ilk dönemlerinden beri daha
önce de belirtildiği gibi uygulana gelmektedir. Burada özelleştirme tartışması açısından
ilginç olan diğer kuruluşlarda da olduğu gibi ASKİ’de de uygulanan kendi iç hizmetlerini

893
a.g.m., s.79

301
özelleştirme uygulamaları olmaktadır. Nitekim ASKİ, temizlik hizmetlerini 1994 yılında
(ilk özelleştirme girişimi olan uygulamanın sosyal demokrat belediye yönetimi tarafından
başlatılmış olması da ayrıca kayda değerdir), sayaç okuma hizmetini 1995 yılında, araç
hizmetleri 1996 yılında, yemekhane hizmetlerini 1997 yılında özelleştirmiştir. Aşağıda
idarenin ilgili hizmetlerini neden ve nasıl özelleştirdikleri açıklanmaya çalışılmıştır.894

İdarenin sayaç okuma bölümü, abonelerin su sayaçlarının takılması, sökülmesi ve


belli aralıklarla okunması işlerinin tamamını ilk defa 1995 yılında ihale yolu ile
özelleştirmiştir. İdare söz konusu hizmetlerini özelleştirirken öncelikle bölüm personeli
arasından seçilerek oluşturulan ihale komisyonu ile çalışanların toplam maliyetini abone
sayısına bölmek üzere suretiyle abonelerin birim maliyetini hesaplamış; açık artırma bu
minimum değer üzerinden yapılmış ve iş en yüksek fiyatı öneren firmaya verilmiştir. Bu
şekilde belirlenen birim fiyat her ay abone sayısı ile çarpılarak firmaya ödenecek tutar
belirlenmiştir. Bununla birlikte özel firmanın elemanları ASKİ personeli tarafından eğitime
tabi tutulmuş; öncelikle pilot bölgeler olmak üzere ardından bütün metropoliten alanda
görevlendirilmişlerdir. Denetleme işlemi pilot bölgelerde firma elemanları tarafından
yapılan sayaç okuma işlerinin ve doldurulan formların ikinci kere bölüm elemanları
tarafından yapılarak kendileri tarafından hazırlanan formların özel firma elemanları
tarafından yapılanlarla karşılaştırılması yolu (sampling yöntemi) ile gerçekleştirilmiştir.
1996 yılında sayaç okumayı üstlenen firma ile kontrat yenilenmiştir.

Sayaç hizmetlerinin özelleştirilmesinin gerekçesi maliyetin düşürülmesi ve bölümde


çalışanların sayısının azaltılarak ihtiyaç duyulan diğer bölümlere transfer edilmesidir.
Çalışan sayısındaki azalış maliyeti düşürmektedir. Özel firma aynı işi daha az sayıda daha
az ücret ödediği ve daha fazla mesai yaptırdığı elemana gördürmektedir. İhale süreleri ise
genellikle bir yıllıktır.

Bununla birlikte en dikkat çekici husus ise ASKİ adına çalışacak olan personelin
ASKİ personeli için geçerli olan tüm kurallara uyması gerektiği ve çalışmaların ASKİ’ nin
ilgili bölümünün denetiminde yürütülmesine ilişkin hükümdür. Böylece kamu kesiminde
yıllardır aynı görevi yapan memur-işçi ayrılığına bir de kamu-özel sektör personeli
birlikteliğinin getirilmesidir.895

ASKİ’ ye bağlı sayaç okuma bölümünün sayaçların okunması, takılması, sökülmesi


işlerinin özelleştirilmesinden 2000 yılı itibariyle belediyenin kârının (4 yıl için) 400 milyar

894
KARTAL, a.g.m., s.74-76
895
FIRAT, a.g.m., s.84-85

302
TL olduğu belirtilmiştir. Aynı rakam sayaç açma-kapama işlerinde 350 milyar TL olarak
belirtilmiştir.896

ASKİ personelinin arazi çalışmalarında ulaşım sağlayan araç işletmesi Eylül 1996’da
ihale yolu ile özel bir firmayla yapılan bir yıllık kontrat sonucu özelleştirilmiştir.
Özelleştirmeye gidilmesinin en önemli sebebi mevcut personel sayısının yetersizliğidir.
Nitekim 1994’de 150 olan personel sayısı 1996’da 80’e düşmüş; bunda ise en fazla
sürücülerin işten ayrılması etkili olmuştur. 5 Nisan 1994’de yeni personel alımları
durdurulduğu için yeni eleman alınamamıştır. İkinci neden olarak ise hizmet için gerekli
araç sayısının yetersizliği özelleştirmeye gitmede etkili olmuştur. Özelleştirmeye gidilirken
ASKİ personeli tarafından her araç için yıllık bakım, yakıt ve işgücü maliyetlerinin
hesaplanması ile bir maliyet analizi yapılmış; belirlenen tutar o araç için ihale açılış bedeli
olmuş ve ihalede en düşük teklifi öneren firmaya ihale verilmiştir.897

Yine yemek hizmetinin de idare tarafından, kendi personeli ile verildiği dönemde
oldukça pahalıya mal olduğu gerekçesiyle özelleştirildiği belirtilmiştir. Yüksek maliyet
nedeni ile 60 personelin çalıştığı ve diğer ilçe birimlerine de yemek dağıtımı yapan bölüm
Şubat 1997’de özelleştirilmiştir. İhale bedelini tespit etmek için bir yıllık malzeme ve
emek maliyeti hesaplanarak, bir porsiyon yemeğin minimum fiyatı belirlenmiş; ihale
kapalı zarf usulü ile yapılmış; özel firmalardan referans mektupları istenmiş ve en az 100
işçi çalıştırmaları şart koşulmuştur.898

4.3 Bursa Büyükşehir Belediyesi Örneği

Hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına yer veren bir diğer büyükşehir


belediyemiz de Bursa Büyükşehir Belediyesi’dir. Bursa Büyükşehir Belediyesi,
hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına yer vererek diğer belediyelerde olduğu gibi mal
ve hizmet üretiminde maliyet tasarruf sağlamayı böylece elde edeceği kaynakları diğer
yatırım alanlarında kullanmayı amaçlamaktadır.

896
GÖKÇEK, a.g.k, s.83
897
KARTAL, a.g.m., s. 85
898
a.g.m., s. 85

303
Mal ve hizmet üretiminde maliyet tasarrufu sağlamanın dışında belediyeyi özelleştirmeye
iten diğer nedenleri şu şekilde sıralamak mümkündür;899

- Ücretlerin yüksekliği,

- Çalışanların isteksizliği,

- Kaynakların kısıtlı olması,

- Araç-gereç yetersizliği,

- Tamir bakım ve onarım giderlerinin yüksekliği,

- Belde halkının hizmet üretimine katılımının sağlanamaması.

Belediye yukarıda yer alan nedenlerden ötürü mal ve hizmet üretiminde özelleştirme
uygulamalarına yer vermektedir. Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni özelleştirmeye iten
nedenler görüldüğü gibi Adana Büyükşehir Belediyesi’ni özelleştirme uygulamalarına iten
nedenler ile büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Bununla birlikte Adana Büyükşehir
Belediyesi’nde olduğu gibi Bursa Büyükşehir Belediyesi de özelleştirme uygulamalarına
1993 yılında Dünya Bankası tarafından desteklenen “Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi-
Katı Atık Projesi” kapsamında başlamıştır. Bu tarihten itibaren ise başta toplu taşıma
hizmetleri olmak üzere belediyenin çeşitli hizmetlerinde (özellikle de zarar eden hizmet
alanlarında) özelleştirme uygulamalarına yer verdiği görülmektedir. Örneğin söz proje
kapsamı dışında özelleştirilen hizmetlerinden bir tanesi olan soğuk hava deposu
işletmeciliği zarar etmesi nedeni ile 1994 yılında özelleştirilmiştir.

Bursa Büyükşehir Belediyesi, 1988 yılında Et ve Balık Kurumu’ndan devraldığı


belediyeye ait soğuk hava deposunu 3 yıllığına özel bir işletmeye kiralamıştır. Belediyeye
ait olan deponun özelleştirilmesinde etkili olan nedenlerin başında personel giderleri
gelmektedir. Özelleştirme öncesinde çalışan personel sayısı 5 Nisan kararları
doğrultusunda azaltılmış ancak zarar etmeye devam ettiği belirtilen depo kiralama suretiyle
özelleştirilmiştir.

Yine benzer şekilde belediye bünyesinde yer alan Uludağ teleferiği zarar ettiği
gerekçesiyle 28 Şubat 1996’da 10 yıllığına ALDAŞ ALÜMİNYUM DOĞ. SAN. TİC.
A.Ş’ne kiralanmıştır. 2006 yılı itibariyle teleferik; yenilenmesi, her türlü masrafı yüklenici
firma tarafından karşılanması, proje ve uygulamasının yapılarak 24 ayda yapımı

899
Bursa Büyükşehir Belediyesi ile bilgiler belediyenin Yazı İşleri ve Kararlar Daire Başkanı Memduh TAN
ile gerçekleştirilen mülakat bilgileri, dosya evrakları ve ilgili kaynaklardan derlenmiştir.

304
tamamlanmak ve 30 yıl işletilmek üzere ŞENTÜRKLER MÜH. ve İNŞ. AŞ’ne yap-işlet-
devret modeli ile devredilmiştir.

Bu şekilde belediye, zarar eden bu hizmetlerini özelleştirerek zarardan kurtulduğu


gibi önemli ölçülerde de tasarruflar sağlamıştır. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin bu
şekilde uygulamaları belediyelerimizin genellikle ekonomik nedenlerle özelleştirme
uygulamalarına başvurduğunu gösterir nitelikte bir örnek oluşturmaktadır.

Bu örneklerden farklı olarak ancak bu yıllarda yapılan özelleştirme uygulamalarından


bir tanesi ise Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehirlerarası Otobüs Terminali’nin yapımıdır.
Terminal, 1997 yılında yapım ve işletme hakkı ile birlikte 10 yıllığına S.S Bursa
Otobüsçüler Temin Tevzi Kooperatifi’ne (BOY KOOP) verilmiştir. Kooperatif tarafından
yapımının 24 ay içerisinde tamamlanması yapımı tamamlandıktan sonra kira süresi
başlatılmıştır. Buna göre kompleksin 2008 yılı itibari ile belediyeye devredilmesi
gerekmektedir. Aşağıda Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından özelleştirilen hizmetler
ele alınmıştır.

4.3.1 Temizlik Hizmetleri

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından temizlik işlerinde özelleştirilme


uygulamalarına ilk defa 1993 yılında katı atıkların toplanması hizmeti ile başlanılmıştır.
Öncelikle kentin bir kısmında çöp toplama hizmeti özel firmalarla yaptırılmaya başlamış;
ardından uygulama kentin bütününe yaygınlaştırılmıştır.

Katı atık hizmetlerinin özelleştirilmesinde belirtildiği gibi 1993 yılında Dünya


Bankası tarafından desteklenen “Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi- Katı Atık Projesi”900
etkili olmuştur.

Bursa Büyükşehir Belediyesi, söz konusu proje ile Dünya Bankası’na başvurmuş;
Banka tarafından 12.500.000 ABD Doları tutarında kredi verilmesi kabul edilerek Banka
ile anlaşma imzalanmıştır. Ayrıca bu anlaşmaya ek olarak Banka ile T.C Hükümeti
arasında da garanti anlaşması imzalanmıştır. Proje ile söz konusu hizmetlerde sağlanmaya
çalışılan kurumsal yeniden yapılanma hedefi bu nokta da önem arz etmektedir.

900
Bu iki proje aslında tek bir projenin “Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi” nin parçalarıdır. Katı atık projesi
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından, içme suyu ve kanalizasyon projesi Bursa Büyükşehir Belediyesi Su
ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü (BUSKİ) tarafından hazırlanarak proje iki kısma ayrılarak imzalanmıştır.
Nevzat BOZTAŞ, “Yerel Yönetimlerde Yapısal Uyarlama:Çevre, Su ve Katı Atık”, ÇYYD, Cilt 7 Sayı 1
Ocak 1998, s.21-40

305
Nitekim Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından anlaşmaya ek olarak hazırlanan
faaliyet planında Bursa’daki katı atık yönetimini geliştirme çabasında olan Bursa
Büyükşehir Belediyesi’nin ilçe belediyeleri Yıldırım, Nilüfer ve Osmangazi ile birlikte katı
atık yönetim organizasyonunun yeniden yapılandırılmasına karar verdiği belirtildikten
sonra bu yeniden yapılandırmanın ana amaçları şu şekilde sıralanmıştır;

- Mali kaynaklar ve maliyetler yönünden belediye katı atık hizmetlerinin


şeffaflaştırılması,

- Hizmetin açık rekabete açılması,

- Hizmetin ihtiyaçlara duyarlı hale getirilmesi.

Söz konusu faaliyet planında belirtilen bu amaçların gerçekleştirilmesi için ise


yeniden yapılanmanın şu uygulamaları içermesi kararlaştırılmıştır;

- Belediye sınırları içinde hava, toprak ve su kirliliği, katı atık ve sıvı atıkların
uygun şekilde bertarafı ve diğer çevre koşullarına ilişkin çevre yasa ve
yönetmeliklerini izleyerek uygulama sağlamak amacı ile Bursa Büyükşehir
Belediyesi bünyesinde bir proje denetim birimi kurulması,

- Evsel, klinik ve endüstriyel atıkları toplama ve depolama sahasının işletilmesi


hizmetlerini sağlayacak bir işletme şirketinin kurulması,

- Toplama hizmetlerinin en azından bir kısmının özel sektöre ihale edilerek


özel sektör tarafından yerine getirilmesi.

Görüldüğü üzere söz konusu proje kapsamında belediye tarafından yerine


getirilmekte olan katı atık toplama hizmetlerinin özelleştirilmesi öngörülmektedir. Nitekim
günümüzde Bursa’da ilçe belediyeleri de dahil olmak üzere kentin tamamına yönelik katı
atık toplama hizmetleri özelleştirilmiş durumdadır. Bununla birlikte sadece katı atıkların
toplanması hizmeti aynı zamanda atıkların depolanması ve bertarafı hizmetleri de
özelleştirilmiştir.

Kent Katı Atık Depolama Alanı işletim işi yıllık olarak yapılan hizmet işi ihalesi ile
özel yüklenicilere yaptırılmaktadır. Depolama alanında işletme binası bünyesinde çevre
kirliliğinin tespitine yönelik her türlü analizi yapabilecek düzeyde çalışan bir laboratuvar
bulunmaktadır. Bu analizler ile söz konusu sahaya gelen atıklar arasından tehlikeli atıklar

306
ayrılmakta ve İZAYDAŞ A.Ş’ne (İzmit Atık ve Artıkları Yakma ve Değerlendirme A.Ş)
gönderilmesi sağlanmaktadır.901

Bursa’daki sağlık kurum ve kuruluşlarında oluşan tıbbi atıklar ise Tıbbi Atıkların
Kontrolü Yönetmeliği doğrultusunda Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait 2 adet,
yükleniciye ait 1 adet araçla kaynağında ayrı olarak toplanıp depolama alanında bertarafı
yapılmaktadır.902

Depolama alanından kaynaklanan çöp süzüntü sularını arıtmak üzere BUSKİ Genel
Müdürlüğü ile Bursa Büyükşehir Belediyesi arasında 23.09.2002 tarihinde protokol
imzalanmış; imzalanan protokol sonucu Hamitler Süzüntü Suyu Arıtma Tesisi
yaptırılmıştır. Söz konusu tesis SİSTEM YAPI-EMİT-OTV Ortak Girişimi’ne 17,797.500
Euro + 73.022.283.27 YTL bedel karşılığında 1 yılda tamamlanmak üzere ihale
edilmiştir.903

Bursa’daki depolama alanı, Türkiye’de halen 7 adet olan düzenli depolama


tesislerinden bir tanesidir. Diğerleri İstanbul, Gaziantep, Bursa, İzmit, İzmir, Foça ve
Göcek’de bulunmaktadır. Ülkemizde belediyelerimiz tarafından bu sayının süratle
arttırılması ve düzensiz çöp depolama sahalarının rehabilite edilmesi gerekmektedir.904

Ayrıca Türkiye’de İstanbul ve Bursa’da olmak üzere henüz çok yeni olarak
atıklardan jeotermal enerji üretimi sağlama çalışmaları yapılmaktadır. Söz konusu
çalışmalar kapsamında atıklar içinde biriken metan gazı açılan kuyulardan borularla enerji
üretim tesisine pompalanmakta; daha sonra aktif gaz depolama sistemiyle depolanan
gazların arıtılmasıyla elde edilen metan gazı yakılarak elektrik enerjisi elde edilmektedir.
Bu şekilde enerji üretim sisteminin devreye girmesiyle bir yandan çamur miktarında
azalma sağlanırken, diğer yandan da tesiste tüketilen elektriğin %70 gibi bir oranının
biyogazla geri kazanılması sağlanılmaktadır.

Nitekim Bursa’da bu amaçla, 1964-1965 yılları arasında çöp döküm sahası olarak
kullanılan Demirtaş Çöp Depolama Sahası, 1994-1996 yıllarında rehabilite edilerek çöp
dökümüne kapatılmış; sahadan çıkan deponi gazların toplanıp değerlendirilerek elektrik
enerjisi elde edilmesi amacıyla saha yap-işlet-devret modeliyle 10 yıl süre ile AKSA
ENERJİ ÜRETİM A.Ş’ne kiralanmıştır. Proje ömrü on yıl olup Kasım 1998’den Aralık

901
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2005 Yılı Faaliyet Raporu, s.79
902
a.g.k.,s.83
903
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2003 Yılı Çalışma Raporu, s.158
904
DPT, Kanalizasyon, Arıtma Sistemleri ve Katı Atık Denetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu,
Ankara, 2000, s.93

307
2005 tarihine kadar toplam 6.467.382 kW/h elektrik enerjisi üretilmiştir. Söz konusu
projenin Kent Katı Atık Depolama Alanında da uygulanması amacı ile gerekli projeler
hazırlandıktan sonra ihale edilmesi planlanmaktadır.905

Bununla birlikte atıklar içerisinde yer alan değerlendirilebilir ambalajların diğer


atıklardan ayrılması ve geri kazanımının sağlaması amacı ile Bursa Büyükşehir Belediyesi,
ilçe belediyeleri ve ÇEVKO Vakfı arasında gönüllük esasına dayalı olarak faaliyetler
yapılmıştır. Bu faaliyetler kapsamında Büyükşehir belediyesi, tesis işletimi (1998 yılında
Büyükşehir belediyesi tarafından Ambalaj Ayırma Tesisi inşaatı bitirilmiş 1999 yılında
tesis Büyükşehir belediyesi tarafından işletmeye alınmıştır) ve koordinatörlük, ilçe
belediyeleri ambalaj atıklarının toplanması ve taşınması, ÇEVKO Vakfı ise eğitim ve
teknik destek rollerini üstlenmişlerdir. Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan
Ambalaj ve Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde ambalaj
atıklarının toplanması, taşınması ve Ayırma Tesisi’nin işletimi 21.04.2005 tarihi itibariyle
özel bir firmaya verilmiştir.906

Yine Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan Atık Yağların Kontrolü


Yönetmeliği çerçevesinde 27.04.2005 tarihinden itibaren atık motor yağlarının toplanması,
taşınılması geri kazanımı ve bertarafı konusunda Büyükşehir belediyesi, merkez ilçe
belediyeleri ve PETDER (Petrol Sanayicileri Derneği) birlikte çalışmaktadır. Ayrıca
Büyükşehir Belediyesi, atık pillerin yeniden değerlendirilmesi çalışmaları kapsamında da
ilçe belediyeleri, TAPA DERNEĞİ (Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği) ve
vatandaşlar ile gönüllülük esasıyla ortaklaşa çalışmalar yürütmektedir. Bununla birlikte
Yerel Gündem 21 çalışmaları kapsamında ortak projeler yürütülmektedir.907 Nitekim
Bursa’da UNDP ve Coca-Cola işbirliğinde sürdürülen “Hayata Artı Projeleri” kapsamında
“Atık Piller Çöp Değildir” projesi ile ortak çalışmalar yürütülmektedir.908

Bunların dışında Büyükşehir belediyesi, hizmet binalarının temizliği ve araçların


temizlik işlerini de özel temizlik şirketlerine ihale ederek yaptırmaktadır. Örneğin Toplu
Taşıma Şube Müdürlüğü’ne ait otobüslerin iç aksamları ve dış yüzeylerinin temizliğinin
yaptırılması işi 14.11.2006 tarihinde 249.611.02 YTL bedel karşılığında ÖZGEN TEMİZ.
ÖZEL GÜV. İNŞ. TEKS. GID. YEMEK SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.’ne ihale edilmiştir.

905
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2005 Yılı Faaliyet Raporu, s.75
906
a.g.k., s.82
907
a.g.k.,s.83
908
http://www.hayataarti.org/desteklenen_projeler.html, 02.02.2007

308
Yine temizlik hizmetleri kapsamında sivrisinek ve larva ile mücadele hizmetlerini de
belediye özel firmalara ihale etmektedir. Nitekim bu şekilde bir uygulama 21.03.2006
tarihinde gerçekleşmiştir. Söz konusu hizmet 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında
ŞİMAL İLAÇLAMA LTD.ŞTİ.’ne 187.529.00 YTL ihale bedeli karşılığında
yaptırılmıştır.

4.3.2 Toplu Taşıma Hizmetleri

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından toplu taşıma hizmetleri ilk defa 1996 yılında
özelleştirilmiştir. 1996 yılında kentin doğu, batı ve kuzey bölgelerinde toplam üç hatta 16
özel halk otobüsü çalışmaktaydı. Yapılan özelleştirme ile özelleştirme öncesinde belediye
tarafından işletilen ve zarar eden hatlar üzerinden belediye %50 oranında tasarruf
sağlamıştır. Ayrıca özelleştirme uygulaması ile personel ve tamir bakım onarım
giderlerinde de kurtulmuştur. Özel halk otobüslerinin sayısı, 1997 yılında 44’e ulaşmış
ilerleyen yıllarla birlikte ÖHO’lerin sayıları giderek artmıştır. Ayrıca bu yıllarda yaklaşık
10 kadar midibüs de ÖHO filosuna katılmıştır.

Günümüzde Bursa’da toplu taşıma hizmetleri batı bölgesinde çalışmakta olan 300
adet özel halk otobüsü ve doğu bölgesinde çalışmakta olan 55 adet özel halk otobüsü ile
belediyenin 32 hatta hizmet sağlayan 77 adet körüklü, 111 adet solo, toplam 188 otobüsü,
özel midibüsler ile sağlanmaya çalışılmaktadır.

Özel Halk Otobüsleri, UKOME Kurulu’nca belirtilen hatlarda ve 10 yılı geçmemek


kaydıyla yıllığı 20.06.2006 tarihinde 453.600.00. YTL bedelle belediye şirketlerinden
BURULAŞ’a kiralanmıştır.

Bununla birlikte 1998 yılında kent içi ulaşım sorunlarını çözme amacı ile diğer
otobüs hatları ile bağlantılı olacak şekilde BURSARAY Hafif Toplu Taşıma Sistemi
(BHRS) çalışmalarına başlanılmış; 2002 yılında BHRS I. Aşama A Bölümü bitirilmiştir.
BHRS, 14.10.1998 tarihinde SİEMENS AG, TEKFEN İNŞAAT ve TESİSAT A.Ş,
SİEMENS SANAYİ ve TİCARET A.Ş ve TÜRKİYE VAGON SANAYİ A.Ş’den oluşan
bir konsorsiyuma 582.320.862.94 Alman Markına ihale edilmiştir. Bu kapsamda BHRS
I.Aşama yapım işleri müşavirlik ve kontrollük hizmetleri işi ise 11.08.1998 tarihinde
23.875.124 Alman Markına YAPI-ICF-KAİSER MÜT. ve MÜŞ. A.Ş’ne ihale edilmiştir.

309
17.06.2005 tarihinde yapımına başlanan BHRS I.Aşama B Bölümünün ise 16.12.2007
tarihinde bitirilerek işletmeye açılması beklenmektedir.909

Bursa Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri Daire Başkanlığı bünyesinde oluşturulan


Bursaray Şube Müdürlüğü, BHRS ile ilgili yapılan işlerle ilgili tüm standartların
belirlenmesi, şartname ve sözleşmelerin hazırlanarak işlerin daha önceden belirlenen
standart, şartname ve ilgili resmi mevzuata uygun bir şekilde yürütülmesini sağlanmak
fizibilite raporlarını sürekli olarak güncelleştirmek, bu raporlara göre BHRS’nin sonraki
aşamalarının ihale öncesi hazırlığını yapmak ve ihaleden sonra sözleşmenin başarı ile
yürütülmesini sağlamak; işin kontrollüğünü yapmak, gerekirse müşavirlik için ihale öncesi
hazırlığı yapmak ve ihale sonrasında da sözleşmenin tam bir uygunlukla yürütülmesini
sağlamak; sistemin istenen verimlilikte çalışabilmesi için gerekli desteği sağlamak ve tüm
bu işleri resmi mevzuat hükümlerine göre idare adına yürütmek ve diğer altyapı
kurumlarıyla koordinasyonu sağlamakla görevlendirilmiştir. İlgili şube müdürlüğünce
belirtilen söz konusu çalışmalar, 1 şube müdürü, 2 inşaat işleri kontrol mühendisi, 2
elektrik-elektronik işleri kontrol mühendisi, 1 bilgisayar işletmeni, 1 büro elemanı ile
gerçekleştirilmektedir.910 Dolayısıyla BHRS ilgili denetim ilgili şube müdürlüğü
yetkililerince sağlanmaktadır.

BHRS’den 2006 yılı itibari ile Bursa Büyükşehir Belediyesi 23 milyon YTL tutarında
gelir sağlamıştır. Dolayısıyla söz konusu sistem, belediyelerin daha sağlıklı kent içi ulaşım
hizmeti verilebilirken diğer taraftan da düşünülenin aksine gelir elde edip kâr
sağlayabilmelerinin mümkün olabildiğini göstermektedir.

2006 yılında ulaşım hizmetlerinde yapılan bir diğer özelleştirme uygulaması da


Güzelyalı Hızlı Feribot İskelesi ile yapılmıştır. İskelenin projelendirilmesi işi 30.05.2005
tarihinde 63.500.00 YTL bedel karşılığında İZ İNŞ. MADENCİLİK SAN. ve TİC. AŞ.’ne
ihale edilmiş; yapım işi ise 06.01.2006 tarihinde 4734 sayılı Kanun hükümleri
çerçevesinde açık ihale usulü ile 11.777.211.81 YTL bedel karşılığında YAPI PROJE
MERKEZİ TİC. ve SAN. AŞ.’ne verilmiştir. Bursa’dan İstanbul’a gidişi 1 saat 15
dakikaya indirecek olan söz konusu seferler iskelenin 21 Nisan 2007 tarihi itibari ile
açılması ile başlamış bulunmaktadır.

909
a.g.k., s.132-135
910
http://www.bursa-bld.gov.tr/idari 05.01.2007

310
4.3.3 Park ve Bahçe Hizmetleri

Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından özelleştirme uygulamalarına yer verilen bir


diğer hizmet alanı ise Çevre ve Koruma Kontrol Daire Başkanlığı bünyesinde yer alan
Park ve Bahçe Şube Müdürlüğü tarafından yerine getirilen park ve bahçe hizmetleridir.

Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü tarafından yerine getirilen söz konusu hizmetleri
şu şekilde sıralamak mümkündür;

- Şehir girişlerinin ve ana arterlerinin çevre düzenlemelerini yapmak,

- Parklar, dinlenme ve spor alanları, çocuk oyun alanları, ağaçlandırma alanları,


kent koruları tesis etmek,

- Kent mobilyalarını temin etmek, mevcut olanların ise bakımını yapmak,


mevcut parkların, yeşil alanların, ağaçlandırma alanlarının, kent meydanlarının,
çocuk oyun alanları ve spor alanlarının, mezarlıkların bakımını yapmak.

2006 yılı itibariyle ilgili şube müdürlüğünün yerine getirmekle sorumlu olduğu
yukarıda sıralanan söz konusu hizmetlerin yapımına yönelik olarak belediye ile özel
firmalar arasında 8 büyük proje için toplam 90.024.500 YTL tutarında ihale bedeli karşılığı
anlaşma yapılmış; yıl içerisinde projelerin hepsi tamamlanmıştır.

Bu projelerden bir tanesi olan “Kültürpark Sağlıklaştırma ve Yenileme Projesi” ile


1950 yılında yapılmış ancak zaman içerisinde plansız, sağlıksız bir yer haline gelmiş olan;
bununla birlikte Bursa kenti için günümüzde halen alan olarak büyüklüğü, konumu ve yeşil
dokusuyla önemini koruyan Kültürpark’ın doğal ve reaktif özelliklerini geliştirmek bu
çerçevede yeme-içme, kültürel, sosyal, sanatsal aktivitelerini sağlıklı bir yapıya
kavuşturmak amacı ile çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda örneğin 2006 yılında
10.748.000 YTL bedel karşılığında ihale ile özel firmalara çeşitli işler yaptırılmıştır.
Örneğin 18.08.2006 tarihinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre açık ihale usulü ile
parkın üst yapı inşaat işleri 5.344.689.35 YTL bedel karşılığında REMZİ SÜTÇÜ-SFK
İNŞ. TAAH. NAK. MÜH. PEYZ. PET. LTD. ŞTİ’ne ihale edilmiştir.

Yine bu projelerden bir diğeri olan “Kent Girişleri Düzenleme Çalışmaları” ile yol
güzergahlarındaki her türlü düzenlemelerin yapılması, molozların temizlenmesi, ilan ve
tabelaların düzenlenmesi, bina cephelerinin iyileştirilmesi kısacası kente giriş ve çıkışlarda
her türlü görsel kirliliğin önlenmesi çalışmaları yapılmaktadır. Örneğin bu proje
kapsamında, 20.237.000 YTL tutarında çeşitli hizmetler özel firmalara açık ihale usulü ile

311
ihale edilmiştir. Örneğin ana arterlerde oto korkuluk yapım işleri 22.09.2006 tarihinde
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre açık ihale usulü ile 1.644.776.00 YTL bedel
karşılığında SUAT KANYILMAZ - GÜRMAK METAL SAN. A.Ş. Ortak Girişimi’ne
ihale edilmiştir. Proje kapsamında kent girişlerinin yol aydınlatması işleri ise 25.09.2006
tarihinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre açık ihale usulü ile 1.801.345.92 YTL
HALUK ELEKTROTEKNİK SAN. TİC. LTD. ŞTİ.’ne verilmiştir.

Görüldüğü üzere söz konusu işlerin tamamının özel firmalara devredilmesinde


Kamu İhale Kanunu hükümleri çerçevesinde bütün isteklilerin teklif verebileceği “açık
ihale usulü” uygulanmıştır. Ayrıca bir projede çeşitli işler için birden fazla ihale yapıldığı
görülmektedir. Bu ise daha önce de belirtildiği gibi birkaç firma ile anlaşma
yapılabilmesinin mümkün olduğu dolayısıyla yeterli rekabet ortamı sağlayarak hizmetlerin
maliyetini düşüren ihale yönteminin faydalarından olmaktadır. Nitekim yöntem ile
belediye söz konusu hizmet için gerekli nitelikli personelden de faydalanmış olmaktadır.

Bu projelerin dışında yine bir önemli proje olan “Merinos Kentsel Gelişim Projesi”
ile sanayi devriminin simgelerinden bir tanesi olan, 1935 yılında kurulan Merinos
Fabrikası’na ait oldukça geniş bir yüz ölçüme sahip olan alanın “Bursa Atatürk Kültür
Merkezi ve Merinos Kültür Parkı” olarak düzenlenmesi amacı ile çalışmalar yapılmaktadır.
Merinos Fabrikası 1970’lerden itibaren eski verimini devam ettiremeyip zarar eden bir
işletme durumuna gelmiş; bu nedenle Sümer Holding A.Ş mülkiyetinde bulunan fabrika
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 25.10.2004 tarihli kararı ile eğitim, halka açık kültür,
sanat ve rekreasyon amaçlarında kullanılmak üzere Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne
devredilmiştir. Proje kapsamında Merinos Kültür Parkı’na ait tüm yapım işleri 22.06.2006
tarihinde 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümleri
çerçevesinde açık ihale usulü ile 12.963.000.00 YTL bedel karşılığında TRANS-T
LTD.ŞTİ-ÖZTİMURLAR LTD.ŞTİ Ortak Girişimi’ne ihale edilmiştir. Ancak öncesinde
projenin konsept tasarım ve peyzaj projelerini elde edebilmek amacı ile proje yapımı işi
26.05.2005 tarihinde 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 51’inci maddesi (i) bendi
kapsamında 1.045.000.00 YTL N.T.C. YAPI ENDÜSTRİSİ LTD.ŞTİ.’ne ihale edilmiştir.

Yine Bursa Santral Garaj Kent Meydanı Projesi, kentin gelişmesi ve büyümesi
sonucu artan açık alan ve meydan gereksinimini karşılamak amacı ile Emekli Sandığı ile
yapılan sözleşmeye uygun olarak Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından
serbest, ulusal ve tek kademeli olarak yarışmaya çıkarılmış; yarışmada birinci olan
projenin uygulanması için 06.06.2006 tarihinde 2886 sayılı Kanun’un 51’inci maddesi (g)

312
bendine dayanarak pazarlık usulü ile 30 yıl müddetle işletilmesi hakkı, KÜÇÜKÇALIK
TEKSTİL SAN. VE TİC. AŞ.-SÖNMEZ TURİZM TEKS. EĞLEN. TİC.AŞ Ortak
Girişimi’ne ihale edilmiştir. Bu şekilde gelişmiş bazı ülkelerde olduğu gibi uzun süreli (30
yıl) bir kiralama yapılmıştır.

Bununla birlikte 2005 yılında park ve bahçe hizmetleri ile ilgili Adana Büyükşehir
Belediyesi’nde yapılan uygulamaya benzer bir uygulama yapılması için Bursa Büyükşehir
Belediyesi Meclisi tarafından bir karar alınmıştır. Söz konusu karar; Bursa Büyükşehir
Belediyesi sınırları dahilinde sayıları, yerleri, ölçü ve nitelikleri belediye tarafından
belirlenecek olan reklam amaçlı kent mobilyaları ile otobüs duraklarının 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu gereğince 10 yıl süre ile kiralama olarak ihale konusunda; Bursa Büyükşehir
Belediyesi meclisi tarafından belirtilen tüm reklam amaçlı kent mobilyalarının, imalat
bakım ve işletme işinin 10 yıl süreli olarak ihale edilmesi, sözleşme ve şartnamelerin
hazırlanması konusunda encümene yetki verilmesi şeklindeki karardır.911

Yukarıda sayılan hizmetler dışında Bursa Büyükşehir Belediyesi, Fen İşleri Daire
Başkanlığı bünyesinde yer alan Yol Bakım ve Onarım Şube Müdürlüğü’nün yerine
getirmekle sorumlu olduğu; yolların bakım ve onarımı, asfalt yama-kaplama, stabilize,
temel malzeme, ile tabii afet vb. durumlarda ilgili birimlere yardım ve karla mücadele gibi
hizmetlerle ilgili olarak da özelleştirme uygulamalarına gitmektedir. Örneğin 2005 yılında
Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları dahilindeki ana arter cadde ve sokaklarda asfalt
kaplama ve yama yapılması işi 12.255.985 YTL bedel karşılığında SİMGE İZFALT
A.Ş’ne ihale edilmiştir.912

Bununla birlikte Büyükşehir Belediyesi, Ulaşım Daire Başkanlığı bünyesinde yer


alan UKOME Şube Müdürlüğü tarafından yerine getirilmekte olan trafik sinyalizasyon ve
her türlü trafik işaretlendirme hizmetleri de özel firmalara yaptırılmaktadır. Örneğin Bursa
kent içi trafik sinyalizasyon sistemi ve trafik işaretlerinin 2005 yılı bakım-onarım ve
revizyon işi 04.01.2005 tarihinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında açık ihale
usulü ile 297.915.000.000 TL karşılığında Serpil Hardallı Karakurt’un sahip olduğu özel
firmaya verilmiştir.

Yine Büyükşehir Belediyesi tarafından İmar İşleri Daire Başkanlığı bünyesinde yer
alan Kent Bilgi Sistemleri Şube Müdürlüğü tarafından yerine getirilen adres bilgi sistemi
oluşturulması ile ilgili hizmetlerini de özelleştirmiştir. Örneğin Osmangazi ilçesi adres

911
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2005 Yılı Faaliyet Raporu s.177
912
a.g.k., s.130

313
kayıt sistemi ve numarataj çalışması hizmeti, 25.09.2006 tarihinde 5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanunu hükümleri çerçevesinde 359.000.00 YTL bedel karşılığında ETAP
İNŞ. MÜH. LTD. ŞTİ.’ne ihale edilmiştir.

Büyükşehir Belediyesi’nin yapmakta olduğu diğer özelleştirme uygulamalarını ise;


özel firmalardan araç kiralama; belediyeye ait gayrimenkullerin satış veya kiralama yolu
ile özel firmalara devredilmesi; özel güvenlik hizmetlerinin özel güvenlik şirketlerine
verilmesi olarak sıralamak mümkündür. Örneğin Yol Bakım ve Onarım Şube
Müdürlüğü’ne 31.05.2006 tarihinde 4734 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde açık ihale
usulü ile 476.250.00 YTL bedel karşılığında ihaleyi alan KARTEM TEMİZLİK İNŞ.
SAN. LTD. ŞTİ.’den kamyon ve ekskavatör kiralanmıştır. Yine Büyükşehir belediyesi,
Yıldırım ilçesinde bulunan KARGİR Alışveriş Merkezi’ni 04.08.2005 tarihinde 2886 sayılı
Devlet İhale Kanunu çerçevesinde kapalı teklif usulü ile 3.250.000.00 YTL bedel
karşılığında ÖZDİLEK ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ VE TEKS. SAN. A.Ş.’ne satmıştır.
Bununla birlikte belediye binasının güvenlik hizmetleri de 12.07.2002 tarihi itibariyle yine
açık ihale usulü yöntemi ile AR GÜVENLİK KORUMA VE EĞİTİM HİZMETLERİ TİC.
LTD. ŞTİ.’ne ihale edilmiştir.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin 2007 yılı yaz aylarında tamamlamayı düşündüğü,


“Bursa Sebze ve Meyve Toptancı Hali Projesi” kapsamında da yine halin inşaatı 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında 17.04.2006 tarihinde açık ihale usulü ihale
yapılmış; halin inşaat işleri 17.101.001.84 YTL bedel karşılığında UMUT İNŞ. TURZ.
SAN. VE TİC.AŞ.’ne ihale edilmiştir. 300 dönümlük bir alana inşa edilecek yeni hal 150
dükkanın yer aldığı 40 bin metrekaresi kapalı olacak şekilde; spor tesisleri, otopark
alanları, 2 bin tonluk soğuk hava deposu, kamyon ve TIR garajı, sandık depolama alanları,
5 bin tonluk su deposu, kesimhane, satış dükkanları ve petrol istasyonu gibi her türlü
sosyal donatı alanını ihtiva edecek olan bir kompleks şeklindedir. Bu nedenle “proje
tamamlandığında Türkiye'nin en büyük ve en modern halinin Bursa'da olacağı”
belirtilmiştir.913

Örneklerden de anlaşılacağı üzere Bursa Büyükşehir Belediyesi, bünyesinde yer alan


çeşitli birimlerine bağlı hizmetleri yerine getirmek için özelleştirme uygulamalarına
başvurmaktadır. Uygulamalarda kullanılan yöntemler bakımından sağladığı fayda ve
imkanlar nedeni ile genelde ihale yöntemine başvurulmakta olduğu görülmektedir. Ancak

913
http://www.bursa-bld.gov.tr/haber/ , 17.01.2007

314
bununla birlikte belediye, yap-işlet-devret, kiralama, satış, gönüllü yardım ve aşağıda da
görüleceği üzere şirketleşme yöntemi gibi yöntemleri de kullanmaktadır.

Bursa Büyükşehir Belediyesi’ ne ait 5 tane şirket bulunmaktadır. Söz konusu


şirketler;914

- BİNTED: Bursa İmar İnşaat ve Ticaret Ltd.Şti

- BURFAŞ: Bursa Park Bahçe Sosyal ve Kültürel Hizmetler A.Ş

- BURULAŞ: Bursa Ulaşım ve Toplu Taşıma İşletmeciliği San. ve Tic. A.Ş

- BESAŞ: Bursa Ekmek ve Besin San. ve Tic. A.Ş

- BURSA KÜLTÜR VE SANAT ÜRÜNLERİ TİC. A.Ş

Bu şirketlerden BİNTED; 1991 yılında kurucu ortakları Bursa Büyükşehir Belediyesi


(%30) Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer Belediyeleri (%20) ve BUSKİ Genel Müdürlüğü
(%10) olmak üzere kurulmuştur. 1991 yılında da faaliyetine başlamıştır. Şirket; yaratıcı
projeleri hayata geçirmek, belediyeler ile diğer kamu kurum ve kuruluşları başta olmak
üzere kooperatif, kooperatif birlikleri ve kurumların projelerinin geliştirilmesine ilişkin
olarak; işbirliğine yönelik çalışma ve organizasyonlar yapmak, projelerle ilgili planlama ve
uygulama stratejileri geliştirmek, görüş bildirmek, yönetsel, mali, sosyal ve teknik
konulara ilişkin teknik destek sağlamak, kontrollük ve danışmanlık hizmetlerini yürütmek
üzere kurulmuştur.

Örneğin 28.09.2006 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler


Daire Başkanlığı Konservatuar Şube Müdürlüğü’nün, Türk Halk Müziği Orkestrası ile
Türk sanat müziği çalışmalarının yürütülmesi ve koordinasyon hizmetleri 4734 sayılı
Kanun hükümleri çerçevesinde açık ihale usulü ile 340.807.50 YTL bedel karşılığında
BİNTED BURSA İMAR İNŞ. ve TİC. LTD. ŞTİ’ne ihale edilmiştir.

BURFAŞ; 18 Şubat 1992’de Bursa Fuarcılık A.Ş olarak yola çıkan BURFAŞ,
Büyükşehir Belediyesi adına fuarlar düzenlemek, park ve spor sahaları işletmeciliği
yapmak üzere kurulmuş bir iştiraktir. Kuruluşundan 1997 yılına kadar fuar düzenleme
görevini sürdüren BURFAŞ, fuar işletmeciliğinin özelleştirilmesi üzerine yeni bir sürece
girmiştir. 1997-1999 yılları arasında sadece park işletmeciliği yapan bir şirket
görünümünde iken, 1999’da yeni bir görev tanımı ile çalışma alanı genişlemiştir. 2004
yılından itibaren ise çalışma alanlarını ve faaliyetlerini daha da genişleten BURFAŞ, 2006

914
http://www.bursa-bld.gov.tr/sirket 17.01.2007

315
yılı itibari ile Kültürpark, Havuzlupark, otopark, matbaa, Botanikpark, Hayvanat Bahçesi,
Kültürpark Spor Tesisleri’nin işletmeciliğini yapmaktadır.

BURULAŞ; Genel olarak toplu taşıma hizmetlerini yapmak, yaptırmak ve konu ile
ilgili belediyeye destek sağlamak amacı; özelde ise BURSARAY’ın işletmeciliğini
yapmak amacı ile 17 Şubat 1998 tarihinde kurulmuştur. Şirketin %96 hissesi Bursa
Büyükşehir Belediyesi’ne aittir. Şirket, Bursa Büyükşehir Belediyesi’ ne ait 118 otomobil,
6 otobüs ve 8 minibüs kapasiteli YEŞİL Katlı Otopark’ ın işletmeciliği ile 257 araç
kapasiteli ADLİYE Katlı Otopark’ının işletmeciliğini yapmakta; BUSKİ Genel Müdürlüğü
birimlerinde görevlendirilmek üzere muhtelif hizmet araçlarının kiralama işini
yapmaktadır. Özel Halk Otobüsleri de daha önce de belirtildiği gibi 2006 yılından itibaren
10 yıllığına işletilmek üzere BURULAŞ’a kiralanmıştır.

BESAŞ; 1979 yılında halka kaliteli sağlıklı ve ekonomik ekmek ile un ve undan
mamul yiyecek maddeleri üretmek özere kurulmuş olup 1982 yılının Nisan ayında üretime
geçmiştir. Belediye payı

BURSA KÜLTÜR VE SANAT ÜRÜNLERİ TİC. A.Ş: Her türlü kültür, sanat ürün
ve hizmetlerini, reklam ve tanıtım hizmetlerini yerine getirmek için gerekli çalışmaları
yapmak, yaptırmak ve tesis kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek amaçları ile
kurulmuştur.

2006 yılı Bursa Büyükşehir Belediyesi kültürel etkinliklerinin yaptırılması işi


22.08.2006 tarihinde yapılan ihale ile 600.000.00 YTL bedel karşılığında Bursa Kültür ve
Sanat Ürünleri Tic. A.Ş’ne verilmiştir.

BURSA KÜLTÜR SANAT ve TURİZM VAKFI (BKSTV): 1987 yılında Bursa


Festivali organizasyonlarının daha sistemli bir biçimde gerçekleştirilebilmesi, Bursa'da yıl
boyunca eksikliği hissedilen kültürel ve sanatsal etkinlikleri kentin geleneksel dokusuna
uygun düşebilecek zaman ve ortamlarda kent halkına sunmak, ortak bir kent kültürü
oluşumuna ve hemşerilik bilincinin gelişimine katkıda bulunabilmek amacıyla Bursa
Valiliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın öncülüğünde Medeni Kanun’un
13.07.1967 tarih ve 903 sayılı Kanun ile değişik 73,74,75,76,77/A 81,81/A, 81/B
maddeleri çerçevesinde oluşturulmuş ve 1 Ocak 1988 tarihinden itibaren resmi
faaliyetlerine başlamıştır. Bursa Büyükşehir Belediyesi 2005 yılı Festival ve kültürel
etkinlikleri 4734 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde 1.056.000,00 YTL bedelle vakfa
yaptırılmıştır.

316
Görüldüğü üzere Bursa Büyükşehir Belediyesi mümkün olduğu ölçüde yerine
getirmekle sorumlu olduğu hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına yer veren bir
büyükşehir belediyemizdir. Nitekim belediye tarafından da hizmetler için -uygun
özelleştirme yöntemi seçildiği takdirde- özelleştirme uygulamaları ile verimlilik ve etkinlik
sağlanabileceği belirtilmiş bunda ise özelleştirme ile birlikte hizmetlerin daha profesyonel
daha çok uzmanlaşmış çalışanlar tarafından yaptırılabilmesi en önemli faktör olarak
belirtilmiştir. Dolayısıyla özelleştirme uygulamaları ile en çok tasarruf personel
bakımından sağlanmaktadır. Ayrıca uygulamalardan mal ve hizmet üretimi maliyeti ile
zaman açısından da tasarruf sağlandığı belirtilmiştir. Özelleştirme uygulamaları ile ilgili
halkın memnuniyetine dair belediye tarafından herhangi değerlendirme (anket vs.)
yapılmadığı belirtilmiştir.

4.4 Aydın Belediyesi Örneği

Aydın belediyesi de yapmış olduğu özelleştirme uygulamaları neticesinde önemli


tasarruflar elde etmiştir. Aydın belediyesi tarafından özelleştirilen hizmetler aşağıdaki gibi
sıralanabilir.915

a) Temizlik işleri,

b) Ulaşım işleri,

c) Park ve bahçe bakım işleri,

d) Otogar hizmetleri,

e) Ambulans hizmeti,

f) Asfalt üretim tesisi,

g) Su arıza hizmeti,

h) Trafik hizmetleri,

i) İtfaiye sulama hizmetleri,

j) Binek araçlarının tamamı,

k) Kent bilgi sistemi hizmeti,

915
Hüseyin AKSU, “Açılış Konuşmaları”, Özelleştirme ve Mali Gücün Güçlendirilmesi 21.Yüzyılda
Yerel Yönetimler, Kondrad Adenauer Vakfı- Alman Teknik İşbirliği, Ankara, 2000, s.68

317
Yukarıda sayılan hizmetler dışında 1994 yılında aşağıda yer alan ilgili tesisler
belediye ile yapılan protokollerle sivil kuruluşlara devredilmiştir. Bu tesisler;916

a) Kreş ve gündüz bakım evi,

b) Belediye huzurevi,

c) Kadın sığınma evi,

d) Ekmek fabrikası,

e) Hayvan barınağı,

f) Belediye ücretsiz sağlık merkezi,

g) Toplu ulaşım hizmeti denetim hizmetleri.

Sayılan tesisler ve yapmakta yükümlü oldukları hizmetler bir takım sivil toplum
kuruluşlarına devredilerek belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinde dünyada yaygın
olarak kabul gören gönüllü kuruluşlar yoluyla özelleştirme gerçekleştirilmiştir.

Belediye bünyesinde gerçekleştirilen özelleştirme işlemleri sonucu personel sayısında


düşüş olmasına karşılık hizmet verimliliğinde artış sağlanmıştır. Belediye bütçesinde
personel giderleri toplamı 1994'te %84 iken bu oran 2000 yılında %24’e gerilemiştir.
Özelleştirilen hizmetlerin, yapılan gelir getirici yatırımların ve kullanılan, teknolojik
uygulamaların sonucunda ortaya çıkan reel bütçe gelirleri artışı 1994-2000 yılları arasında
3,8 kat olmuştur. 1994 yılı yatırım bütçesi ile 2000 yılı yatırım bütçesi arasındaki reel artış,
personel giderlerinin azalması ve genel bütçe gelirlerinin artması sonucu 18,5 kat
olmuştur.917

Aydın belediyesi özelleştirme işlemleri sonucu elde ettiği tasarrufları çeşitli alanlarda
değerlendirmiştir. Bunları aşağıdaki gibi özetlenebilir;918

a) Kent Bilgi Sistemi: Kentin tapu ve kadastro bilgileri, harita bilgileri, imar
planları, altyapı sistemleri bilgileri bilgisayar ortamında üretilerek tüm coğrafi
bilgileri içeren “Coğrafi Bilgi Sistemi” kurulmuştur. Bunun yanı sıra kentte
yaşayan tüm vatandaşların belediyeye ilişkin objektif bilgilerini içeren “Beşeri
Bilgi Sistemi” tesis edilmiştir. Bu bilgilerin kullanılması ile gerek yatırımların

916
a.g.k., s.67
917
a.g.k., s.67
918
a.g.k., s.69

318
planlanması ve uygulanmasında, gerekse belediye gelirlerinin tahsilâtında
önemli oranda personel tasarrufu ve ayrıca etkinlik artışı sağlanmıştır,

b) Su Şebeke ve Sistemlerinde “S.C.A.D.A (Supervisory Control and Data


Acquisition System) ”919 Uygulaması: Su üretimi, depolanması ve dağıtımında
daha önce onlarca işçinin yaptığı hizmetleri, Scada Sistemi sayesinde tamamen
bir kumanda merkezinden tek kişi ile yürütülmektedir,

c) Basın Yayın Müdürlüğü Bünyesinde Kurulan Basım ve Yayın Hizmetleri:


Belediyenin günlük evrak tüketiminde ve belediye faaliyetlerinin tanıtımı
amacıyla hazırlanan kitap, doküman, rapor, gazete vb. ürünlerin
hazırlanmasında etkin ve hızlı bir sistem oluşturulmuştur.

4.5 Manisa Belediyesi Örneği

Manisa Belediyesi de hizmet sunumunda özelleştirme yöntemlerini kullanan bir diğer


belediyemizdir. Manisa Belediyesi “ihale” yöntemini kullanarak 15 hizmet türünü
özelleştirmiştir. Diğer belediyelerde de sıklıkla görülebileceği gibi, Manisa Belediyesi’nde
de özelleştirme yöntemi olarak sadece “ihale” yöntemi kullanılmaktadır.920

Sakınç ve Kayalıdere tarafından Manisa Belediyesi’nin hangi hizmetlerini, hangi


yöntem ve yaklaşımlarla özelleştirme kapsamına aldığı; özelleştirme uygulamaları ile
beklediği faydalar ve uygulamalar sonucunda elde ettiği sonuçları değerlendirme amacına
yönelik bir anket çalışması yapılmıştır. Anket, Manisa Belediyesi’nin ilgili birim (Hukuk
İşleri, Hesap İşleri, İmar İşleri, Ulaşım, Personel ve Eğitim Daire Başkanlıkları)
yöneticilerine doğrudan soru-yanıt (16 soru) biçiminde gerçekleştirilmiştir. Anket soruları
aşağıda yer alan hususları araştırmaya yönelik olarak hazırlanmıştır;

a) Hangi hizmet türleri, hangi yöntemle, nasıl özelleştirilmektedir?

b) Hizmet türleri bakımından özelleştirme sonucu hangi avantajlar (tasarruflar)

sağlanmıştır?

919
“Yönetsel Denetim ve Veri Elde Etme” sözcüklerinin kısaltması olarak S.C.A.D.A.sistemi, içme suyu
sisteminin tek merkezden kontrolünü sağlanarak su kaybını en aza indiren, buna karşılık enerjide verimliliği
maksimuma çıkaran, kısacası içme suyunun uzaktan, etkin ve verimli şekilde kontrol ve kumandasını
sağlayan bir teknolojidir.
920
Süreyya SAKINÇ, Gül KAYALIDERE, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve Çözüm
Önerileri: Manisa Örneği”, Yönetim ve Ekonomi, Cilt 10, Sayı 1, s.205-221

319
c) İhale edilen hizmetlerle ilgili olarak, belediye tarafından kalite ve verimlilik
denetimi yapılıyor mu?

d) Belediyeyi özelleştirme yapmaya zorlayan nedenler nelerdir?

e) Özelleştirme ile çözüme kavuşan sorunlar nelerdir?

f) Yüklenici firmalarda aranan koşullar nelerdir?

g) Belediyenin özelleştirme politikası var mıdır?

Yukarıdaki hususlara yönelik sorulardan oluşan ankete verilen cevaplara göre


belediyenin özelleştirmeden beklediği faydalarda öncelik sıralaması (Tablo 4.5),
hedeflediği tasarruflarda öncelik sıralaması (Tablo 4.6), hangi tür hizmetlerinde hangi tür
tasarrufları gerçekleştirdiği (Tablo 4.7), hizmetlerini özelleştirirken yüklenici firmalardan
sağlanmasını istediği koşullar (Tablo 4.8) incelenmiştir.

Tablo 4.5
Manisa Belediyesi’nin Özelleştirmeden Beklediği Faydalar

Nedenler Öncelik Sırası

Maliyetlerden tasarruf 1

Hizmetin kalitesini yükseltmek 2

Halkın belediye hizmetlerinden memnuniyetini sağlamak 3

Daha esnek bir yönetim organizasyonu oluşturmak Önem verilmemiştir

Hizmetin sürekliliğini sağlamak Önem verilmemiştir

İşçi sendikası ile sorunları azaltmak Önem verilmemiştir


Kaynak: Süreyya SAKINÇ, Gül KAYALIDERE, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve
Çözüm Önerileri: Manisa Belediyesi Örneği” Yönetim ve Ekonomi, Cilt 10, Sayı 1, s.215

Tablo 4.5’den de görüleceği üzere belediyenin özelleştirme uygulamalarından


beklediği faydalardan ilki maliyet tasarrufu olmaktadır. Hizmetin kalitesini yükseltmek
ikinci sırada yer alırken halkın belediye hizmetlerinden memnuniyetini sağlamak üçüncü
sırada yer almaktadır. Belediye esnek bir yönetim organizasyonu, hizmetin sürekliliğin
sağlanması ile işçi sendikaları ile sorunların azaltması konusunda herhangi bir beklenti
taşımamaktadır. Belediyenin çeşitli maliyetler bakımından öncelik verdiği tasarruf
unsurları ise Tablo 4.6’da sıralanmıştır.

320
Tablo 4.6
Manisa Belediyesi’nin Özelleştirme ile Hedeflediği Tasarruflar ve Öncelik Sıralaması

Tasarruf Unsurları Öncelik Sırası

İşçi ücretleri 1

Makine bakım onarım giderleri 2

Girdi maliyetleri (hammadde, enerji, yakıt vb,) 3

İdari maliyetler 4
Kaynak: Süreyya SAKINÇ, Gül KAYALIDERE, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve
Çözüm Önerileri: Manisa Belediyesi Örneği” Yönetim ve Ekonomi, Cilt 10, Sayı 1, s.214

Tablo 4.6’ dan da anlaşılacağı gibi belediye, sunduğu hizmetlerin maliyetlerinde


öncelikle işçi ücretlerinde tasarruf sağlamayı amaçlamaktadır. Zira belediyenin 1994-1998
yılları arasında gider bütçesinin ortalama %40’ını personel giderleri oluşturmaktadır.
Personel giderlerindeki yıllık artış oranı 1994-1998 yılları arasında %75 olmuştur.
Belediye, yapılan özelleştirme işlemleri sonucu ise maliyetlerde %70 oranında tasarruf
sağlamıştır. Belediyenin hizmetleri türleri bakımından özelleştirme sonrası hangi tasarruf
unsurlarına yönelik maliyet tasarrufu sağlayabildiği ise Tablo 4.7’de görülmektedir.

321
Tablo 4.7
Manisa Belediyesi’nin Hizmet Türleri Bakımından Özelleştirme Sonrası Sağladığı
Tasarruflar

İdari İşçi Makine Girdi


maliyetler maliyetleri bakım ve maliyetleri
onarım
giderleri
Şehir temizleme ve çöp
toplama işi x x x
İtfaiye müdürlüğünce
yürütülen tali esenlik x
hizmetleri
Su sayaçlarının okunması x
Su sayaçlarının kesme-açma,
değiştirme, hasarlı olanlarının x
tespiti
Belediye hizmet binası, itfaiye
binası, nikah ve konferans x
salonlarının iç temizliği
Belediye hizmetlerinde
kullanılmak üzere araç x x
kiralama
Yemekhane hizmetleri x x
Kreş hizmetleri x
Belediye Muammer Cider
huzurevinin temizliği ve kalan x
yaşlıların bakımı
Şehir park ve bahçelerin bakım
onarım ve tanzim işi x x x
Mezarlıkların bakımı
korunması ve temizliğinin x
yapılması
Haberleşme-santral hizmetleri x
Kanalizasyon şebekesi ve
parsel bacalarındaki
tıkanıklıklarının açılması, x
muayene bacalarının
temizliği
Büz, bordör atölyesi işçiliği x
Şehir içi toplu taşıma
hizmetleri x x x
Kaynak: Süreyya SAKINÇ, Gül KAYALIDERE, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve
Çözüm Önerileri: Manisa Belediyesi Örneği” Yönetim ve Ekonomi, Cilt 10, Sayı 1, s.216

Tablo 4.7’den de görüleceği üzere Manisa Belediyesi, özelleştirilen hizmetlerde en


büyük tasarrufu işçi ücretlerinde sağlamıştır. Bu durum özelleştirmeden beklenen faydalar
ile özelleştirme sonucu elde edilen sonuçların tutarlı olduğunu gösterir nitelikte dolayısıyla

322
anlamlıdır. Nitekim uygulamalardan beklenen faydanın uygulama sonucu elde edilebilir
olduğunu göstermekte kısacası özelleştirme uygulamaları ile işçi maliyetlerinde tasarruf
sağlanabildiğini göstermektedir. Belediyenin özelleştirdiği hizmet türlerinin hiçbirinde
idari bakımdan maliyetlerde bir tasarruf sağlanamadığı görülmektedir. Girdi maliyetleri
bakımından şehir temizleme ve çöp toplama işi; yemekhane hizmetleri; şehir park ve
bahçelerin bakım onarım ve tanzim işi; şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde tasarruf
sağlanmıştır. Bununla birlikte tablo belediyenin özelleştirmiş olduğu hizmet türlerini
göstermektedir.

Tablo 4.8
Manisa Belediyesi’nin İhale Edilen Hizmet Türlerinde Yüklenici Firma Tarafından
Sağlanmasını İstediği Koşullar

Koşullar Öncelik Sırası

En düşük fiyatın/en yüksek teklifin verilmesi 1

Yüklenici firmanın teknik bilgi ve donanım 2


bakımından yeterli düzeyde ve büyüklükte olması

Hizmetin sürekliliğin garantilenmesi Aranmıyor

Yüklenici firmanın güven vermesi Aranmıyor

Hizmetin kalite standartlarının yüksek tutulması Aranmıyor


Kaynak: Süreyya SAKINÇ, Gül KAYALIDERE “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve Çözüm
Önerileri: Manisa Belediyesi Örneği” Yönetim ve Ekonomi, Cilt 10, Sayı 1, s.216

Tablo 4.8’e göre özelleştirme işlemleri yapılırken yüklenici firmalarda aranan


koşulların başında en düşük fiyat veya en yüksek teklifin verilmesi gelmektedir. Yüklenici
firmanın teknik bilgi ve donanım bakımından yeterli düzeyde ve büyüklükte olması ise
aranan ikinci koşuldur. Ancak belediye, hizmetin sürekliliğinin sağlanması; hizmetin
sunumu ile ilgili güven verilmesi; hizmetin kalite standartlarının korunması gibi
hizmetlerin etkinliği ve verimliliği açısından çok önemli olan hususlarda yüklenici firmaya
herhangi bir şart koşmamaktadır. Oysaki kalite ve hizmet etkinliğinin dikkate alınması;
tüketici taleplerine uygun hizmet sunumunun gerçekleşmesi; yüklenici firmanın hizmetin
sürekliliğini sağlayacak garantiler vermesinin önem taşımadığı bir özelleştirmenin başarılı
sonuçlar vermesi oldukça güçtür.

323
Belediye, özel sektörce sunulan hizmetlerin verimliliğini mukayese yöntemi ile
ölçerek denetim yapmaktadır. Bununla birlikte özelleştirilen hizmetlerle ilgili olarak işçi
sendikaları ve yüklenici firmalar arasında sorun yaşamamaktadır.

Anket araştırmasından çıkan önemli bir sonuç şu şekildedir; özelleştirme anlayışının


sadece hizmet sunumunun ihale edilmesi ile sınırlı kalması ve sadece işçilik maliyetlerinde
sağlanacak tasarruflara öncelik verilmesidir. Halkın katılımının aktif olarak sağlanmasına
olanak veren ve hizmet sorumluluğunun paylaşımını sağlayan gönüllü katkılar, ortak
üretim, kendi kendine hizmet gibi yöntemlere başvurulmamaktadır. Bununla birlikte özel
firmalarca kalite ve hizmet etkinliğinin dikkate alınması; tüketici taleplerine uygun hizmet
sunumunun gerçekleştirilmesi; hizmetin sürekliliğini sağlayacak garantiler verilmesinin
sağlanmasına yönelik özelleştirmenin başarısında çok etkili olan unsurlarda dikkate
alınmamaktadır.

Ancak Manisa Belediyesi’nin bu çalışmanın yapıldığı tarihten itibaren günümüze


kadar geçen zaman zarfında çağımızda yaşanan hızlı değişimlerin de etkisi ile özelleştirme
uygulamalarına bakış açısında birtakım değişiklikler meydana gelmiş olması pek tabi
doğaldır. Nitekim bu konuda Manisa Belediyesi’nin 2006-2010 yıllarına dair hedef ve
öncelikli politikalarının yer aldığı strateji planında da belirtildiği gibi; “ekonomik ve sosyal
gelişmeye paralel olarak temel ihtiyaçları karşılanan toplumda yeni talepler ortaya
çıkmaktadır. Belediyeler, belde ve belde halkının ortak ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet
veren kuruluşlar olarak, kentin gelişimini ve kent insanının ihtiyaçlarını sağlıklı ve
sürdürülebilir biçimde karşılamak zorundadırlar. Bunun yolu ise belediyenin gelişim ve
değişimleri takip etmesi, bu sürecin gerektirdiği dönüşümleri sağlayabilmesinden
geçmektedir”921

Bu bağlamda planda yer alan önemli düzenlemelerden bir tanesini mali


kaynaklarının geliştirilmesi ve yeni kaynak oluşturulmasına yönelik hedeflerde
görmekteyiz. İlgili kısımda belediye gelirlerinin artırılması bunun için yeni kaynaklar
oluşturulmasına yönelik yap-işlet-devret ve çeşitli yatırım yöntemlerinin uygulanması
şeklinde bir hedefe belediye tarafından yer verilmiştir.922 Bu düzenleme ilerleyen
dönemlerde artan hizmet talebi ve değişen koşullarında etkisi ile farklı alternatif hizmet
yöntemlerine artık Manisa Belediyesi tarafından yer verilebileceğini göstermektedir.
Nitekim planda yer alan bu hedefler doğrultusunda belediye tarafından konu ile ilgili

921
MANİSA BELEDİYESİ, STRATEJİK PLANI (2006-2010), s.34
922
a.g.k., s.34

324
çalışmalara başlanıldığını söylemek bile mümkündür. Şöyle ki; belediye tarafından 38 bin
metrekarelik bir alana yüzde 10’u kapalı alan olacak şekilde projelendirilerek yap-işlet-
devret usulü ile aqua park yapılması düşünüldüğü ve ilan verildiği açıklanmış923; yine
Manisa otogarının da aynı yöntemle yaptırılacağı belirtilmiştir.924

Planda temel hedefler arasında halk katılımına ve STK’ları ile işbirliğine sıkça vurgu
yapılması; yine çevre koruma hedefleri arasında Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Vakfı
(ÇEVKO) ve Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği gibi kuruluşlarla ortak
çalışmalar yapılmasının yer almakta olması halkın katılımının aktif olarak sağlanmasına
olanak veren ve hizmet sorumluluğunun paylaşımını sağlayan gönüllü katkılar, ortak
üretim, kendi kendine hizmet gibi yöntemlere ilerleyen dönemlerde artık belediye
tarafından yer verileceği göstermektedir.925

4.6 Trabzon Belediyesi Örneği

Trabzon Belediyesi 5 Nisan 1994 tarihinde uygulanan iktisat politikaları nedeni ile
hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına yer vermeye başlamıştır. 5 Nisan kararları
nedeniyle ihtiyaç duyduğu mali kaynakları ve özellikle insan gücünü temin etmekte
sıkıntılar yaşayan belediye, hizmet sunumu özel sektöre devretme yoluna giderek
içerisinde bulunduğu krizi atlatmaya çalışmıştır. Belediye tarafından özelleştirilen
hizmetler ise aşağıdaki gibidir;926

a) Sahil temizliği.

b) Pazaryerleri temizliği,

c) Otogar temizliği,

d) Odacılık hizmetleri ve idari binalar temizliği,

f) Yüzme havuzunun işletilmesi,

g) Su sayaçlarının okunması, makbuzların dağıtımı ve su kesme işlemleri,

h) Hizmet otoları kiralanması,

i) Mezarlık defin hizmetleri,

923
http://www.haberler.com/manisa-da-yerel-yonetimler-20-haberi/, 08.05.2007
924
Manisa A.A, “Manisa’da Ulaşım Sorunu” Vatan, 19.03.2007
925
MANİSA BELEDİYESİ, a.g.k., s.32-34
926
ZENGİN, a.g.k., s.130

325
j) Mezarlık temizlik hizmetleri,

k) Yemekhane hizmetleri,

l) Otobüs bilet satış gişeleri ve ekmek satış gişelerinin bir kısmı,

m) Tanzim satış mağazaları,

n) Ambulans hizmetleri,

o) Cadde ve sokak temizliği.

Yukarıda sıralanan hizmetlerde gerçekleştirilen özelleştirme uygulamaları sonucu


elde edilen tasarruflara (Ağustos 1995 itibari ile) aşağıda yer alan Tablo 4.9’da yer
verilmiştir.

Tablo 4.9
Trabzon Belediyesi Tarafından Özelleştirilen Hizmetler ve Maliyetleri
Tahmini
Hizmet Türü Önceki maliyet Yeni maliyet
(Milyar TL) (Milyar TL)
57
Su sayaçlarının okunması 850 366
69
Mezarlık defin işleri 160 50
65
Yemekhane hizmetleri 220 78
63
Ambulans hizmetleri 90 33.5
60
Ekmek pişirme hizmeti 240 95
-
Odacılık ve dairelerin temizliği 500 166
-
Pazaryerlerinin temizliği - 82
-
Sahil temizliği - 140
-
Mezarlıkların temizliği - 58.3
Kaynak: Eyüp ZENGİN, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Mimoza Yayınları, Konya, 1999, s.131

Özelleştirme yapılan birimlerde çalışan bir işçinin maliyetinin kişi başına (Ağustos
1995 fiyatları ile 8.600.000 TL’dir. Belediyenin kendi işçilerinin ise kişi başına maliyeti
1995 yılı için ortalama 25.000.000. TL’dir. Bu tabloya göre özelleştirme ile işçi
maliyetlerinde %64 oranında tasarruf sağlanmıştır. Adana Büyükşehir Belediyesi’nde

326
olduğu gibi belediyenin özelleştirme yapılan birimlerinde çalışan belediye çalışanları
personel ihtiyacı olan birimlerde görevlendirilmiştir.

Belediye tarafından hizmet araçlarının kiralanmasıyla da aynı ölçüde yüksek


tasarruflar sağlanmıştır. Belediye hizmetlerinde yetersiz kalan araçların bir taraftan yenileri
alınırken, hizmetlerin aksamaması için bir taraftan da piyasadan ihaleyle araç kiralama
yoluna gidilmiştir. Bu sayede hem işçi giderlerinde hem de araçların bakım onarım
giderlerinde tasarruflar sağlanmıştır. Trabzon Belediyesi, bu uygulama ile %60 oranında
tasarruf sağlamıştır.927

Aynı şekilde 2004 yılında da belediye, şoförleri ile birlikte 29 adet araç kiralamış;
araçlar için ihale açılmış, ihaleyi ÇİM-TUR şirketi kazanmış, her araç yaptığı mesai
ücretleri hariç şoförü ile beraber aylık l milyar 793 milyon TL’sına kiralanmıştır. Bu
araçlar için şirkete belediye tarafından aylık 52 milyar TL ödeme yapılmıştır. Bu araçların
2 tanesi midibüs, 16 tanesi taksi, 11 tanesi ise pikap ve minibüsten oluşmaktadır. Bununla
birlikte ÇİM-TUR şirketi de bu araçları dışardan başka şahıslardan temin etmiş; bu
yöntemle çalışan şoförler, ÇİM TUR'dan araçları ile birlikte 750 milyon TL almıştır. Bu
şekilde paranın bir kısmı da şirkette kalmıştır. Buna karşılık belediyenin Ulaşım
Müdürlüğü bünyesinde toplam 70 araç ve 110 şoför bulunmaktadır. Toplam 35 hatta her
gün 491 sefer yapan; günlük 13 bin kişiye yakın yolcu taşıyan araçlarla belediye tarafından
sağlanmaya çalışılan ulaştırma hizmetlerinde 2003 yılında toplam gider 3 trilyon 467
milyar 227 milyon TL olarak gerçekleşirken toplam gelir 2 trilyon 242 milyar TL’sında
kalmıştır. Yani belediye ulaşım hizmetlerinde 1 trilyon 225 milyar 227 milyon TL zarar
etmiştir. Her yıl oluşacak olan bu zarardan kurutulmak isteği içerisinde belediye ulaşım
hizmetlerinde özelleştirmeye yer verdiğini açıklamıştır.928

Bununla birlikte belediyenin Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü tarafından


(personel sayısı yeterli olmasına karşılık) özelleştirilen diğer bir hizmet su sayacı okuma
işidir. Belediye tarafından 1995 yılından itibaren su sayaçlarının okunması işi ELSAN
BİLGİSAYAR A.Ş’ne ihale edilmiştir. Şirket, 2004 yılı için 49 personelle Trabzon
Belediyesi’ne ait 88 bin abonenin su sayaçlarını okuyarak, endekslerin bilgisayara
yüklenmesi, ihbarnamelerin hazırlanması, abonelere dağıtılması, su kesme, bağlama,
arızalı sayaçların değiştirilmesi gibi işlemleri yapmıştır. 2004 yılı itibariyle belediye şirkete
her ay 40 milyar TL ödeme yapmış; yılda 480 milyar TL ödeme yapmıştır. Bu şekilde

927
ZENGİN, a.g.k., s.132
928
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 12.04.2004

327
belediye su sayacı okuma işinin özelleştirilmesinden 2004 yılı için %34 oranında tasarruf
yapmıştır.929

2005 yılı verilerine göre personel giderleri 30.257.641 TL olarak gerçekleşen


belediyenin, toplam giderlerinin %47,6’sını personel giderleri oluşturmuştur. Belediyenin
2007-2009 yılı ait hedef ve planlarının belirlendiği stratejik planda belediyenin mali
yapısının güçlendirilmesine ilişkin hedeflerde; “belediye hizmetlerinde tasarruf ilkelerini
maksimum ölçülerde kullanarak belediye giderlerini azaltmak” şeklindeki hedefe yönelik
belirlenen stratejilerden bir tanesi de “giderlerde mutlak tasarruf ilkesine titizlikle uyularak
yatırım ve hizmet giderlerine daha çok pay ayrılması sağlanacaktır.” şeklindedir.930
Belediye 2007 yılı için Belediye-İş sendikası ile belediyede çalışan toplam 816 işçisi için
işçi başına minimum 1.400 TL ile maksimum 1.900 TL arasında ücret verileceğini
kararlaştırmıştır.931 Buna göre belediye işçilerinin belediyenin personel giderlerine
yapacağı etki görülmektedir. Bu bağlamda belediye için öncelikle önemli bir gider kalemi
olan personel giderlerinde sağlanacak tasarruflar bakımından belediyenin hizmetlerinde
özelleştirme uygulamalarına başvurmasının belediyeye önemli ölçüde tasarruf sağlayacağı
açıktır.

Nitekim belediye 2006 yılında belediye otobüs hizmetleri, mezbahane ve ekmek


fabrikası ile gece temizlik işlerini özelleştirmiştir. Belediye, gece temizlik işlerinin
özelleştirilmesinden 2,5 trilyon TL tutarında tasarruf sağlamıştır. Sağlanan tasarrufun diğer
hizmet alanlarında yatırım yapabilme imkanı oluşturduğu belirten belediye yetkilileri bu
birimde çalışan 85 çalışanını ise başka birimlerde görevlendirmiştir.932 Trabzon’da toplu
ulaşım 2006 yılı itibari ile 24 hatta 52 adet belediye otobüsü ve özel halk otobüsü ile
dolmuşlarla sağlanmaktadır.933 2007 yılı itibariyle 8 adet toplu taşıma hattı özelleştirilmiş
olup, 20 adet özel halk otobüsü çalışmaktadır.934 Belediye kendisine ait olan et entegre
tesislerini (mezbahane) 10.250 milyar TL karşılığına 10 yıllık süre ile KÖLEMENOĞLU
LTD.ŞTİ’ne kiralamıştır. Belediye yıllık 600 milyar TL zarar eden tesisleri özelleştirerek
bu zarardan kurtulmuştur.935

929
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 12.04.2004
930
http://www.trabzon.bel.tr/eBelediye/StratejikPlan.html, 18.12.2006
931
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 10.05.2007
932
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 24.05.2006
933
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 16.03.2006
934
http://www.trabzon.bel.tr/ 23.02.2007
935
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 08.12.2005

328
Kent içi ulaşım sorunlarının çözümüne yönelik belediye 2006 yılı itibariyle hafif raylı
sistem ile ilgili çalışmalarına başlamış bulunmaktadır. Raylı sistem konusunda KANADA
SNC-LAVALİN fırmasına fizibilite çalışması yaptırılmış; fizibilitenin nihai raporunun
sunumunda raylı sistem yol güzergahı belirlenmiş, taşınacak yolcu miktarları, ara
istasyonlar ve sistemin mekanik tertibatı raporu da sunulmuştur. Bununla birlikte ilgili
raporun sunumu tüm sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yapılmıştır Rapor, DLH’ya
sunulmuş olup, DLH yetkililerinin yol güzergahı ile ilgili yapacakları incelemeden sonra
onaylanmak üzere DPT’ye gönderilmek üzere beklemektedir.936 Bununla birlikte
belediyenin 2007-2009 stratejik planında özellikle ulaşım sektöründe özelleştirmenin
benimsenerek yeniden yapılanmaya gidileceği belirtilmiştir.

Yine belediye 01.01.2005 tarihinde yürürlüğe giren Atık Pil ve Akümülatörlerin


Kontrol Yönetmeliği doğrultusunda çevre ile ilgili olarak, atık pillerin evsel atıklardan
ayrıştırılması çalışmalarını Manisa Belediyesi’nde olduğu gibi TAPA DERNEĞİ ve
vatandaşlarla ortaklaşa yürütmektedir.937 Yine belediye daha önce de belirtildiği gibi
HAMİ OKUL Projesi kapsamında da eğitim ile ilgili olarak iş adamları ve hayırsever
vatandaşlarla birlikte ortaklaşa çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar da belediyenin
hizmetlerinde gönüllük yöntemine yer verdiği göstermektedir.

Gönüllü yardım yöntemine ilişkin belediye tarafından gerçekleştirilmesi düşünülen


ilginç bir hedef ise belediyenin 2007-2009 yılı stratejik planında yer almıştır. Söz konusu
hedef, “gönüllü itfaiyecilik teşkilatı sisteminin hayata geçirilmesi, halkı bilinçlendirici
faaliyetlerin yapılması” şeklindedir. Bu konuda ilerleyen dönemlerde, Doğu Karadeniz
Belediyeler Birliği ile ortaklaşa sertifikalı itfaiye eğitiminin verilmesi ile yangın ve doğal
afetlerle ilgili yazılı ve görsel yayınların yapılmasıyla suretiyle halka ulaşılması
hedeflenmektedir.938

Trabzon Belediyesi özellikle personel giderlerinde tasarruf sağlama ve sağlanan


tasarruf ile yatırım yapma amacı ile özelleştirme uygulamalarına başvurmaktadır. Belediye
gönüllü yardım yöntemi de dahil olmak üzere çeşitli özelleştirme yöntemlerine
başvurmaktadır. İlerleyen dönemlerde özellikle ulaşım sistemlerinde özelleştirme
uygulamalarına gitmeyi planlayan belediye uygulamalarla tasarruf önemli tasarruflar
sağlamıştır. Özelleştirilen birimlerde görev yapan belediye çalışanları diğer birimlerde

936
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 16.03.2006
937
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 27.10.2005
938
http://www.trabzon.bel.tr/eBelediye/StratejikPlan.html, 18.12.2006

329
görevlendirilerek özelleştirme sonucu oluşacak olan çalışanların iş kaybı da
engellenebilmektedir. Nitekim araştırma esnasında da işçi sendikaları ve belediye arasında
yaşanmış herhangi olay ile karşılaşılmamıştır. Bu şekilde özelleştirmeden sonra personel
giderlerinde bir azalma olup olmadığı tartışma yaratabilir. Ancak hızla büyüyen ve gelişen
şehirlerimizde belediye hizmetlerinin sayısı ve miktarı da zamanla bildiğimiz gibi
artmakta; buna bağlı olarak personel ihtiyacı da artmaktadır. Bu durumun özelleştirme
sonucu oluşan işgücü fazlasıyla karşılandığı düşünülerse bu şekilde tasarruf sağlanması
mümkün olacaktır.

330
SONUÇ VE ÖNERİLER

1970’li yılların sonuna doğru kamu kuruluşlarının aşırı şekilde büyümesinden


kaynaklanan olumsuzlukları gidermek amacıyla başta Amerika ve İngiltere olmak üzere
gelişmiş bazı batılı ülkelerde, özelleştirme olarak bilinen politika ve yöntemler önem
kazanmıştır. Ülkeler, söz konusu politikalara, hazırladıkları hükümet programlarında,
öncelikli işler arasında yer vermeye başlamıştır.

Özelleştirme uygulamalarının arkasında siyasi birtakım nedenler bulunsa da asıl


nedenler iktisadi-mali, sosyal ve idari nedenler olmaktadır. Çünkü giderek genişleyen ve
büyüyen kamu kurumları, çeşitli bürokratik nedenler ve idari formalitelerden ötürü ağır
işlemekte ve kamu hizmetlerinin süratle yerine getirilmesine engel olmaktadır. Diğer
taraftan büyüyen kamu kurumlarının finansman ihtiyacı da giderek artmaktadır. Söz
konusu finansman ihtiyaçları ise vergilere yansıdığından dolayı sürekli olarak kamuoyunda
rahatsızlığa neden olmaktadır. Örneğin özelleştirme uygulamalarını ilk gerçekleştiren
ülkelerden birisi olan Amerika’da da, artan hizmet ihtiyacına karşılık vatandaşların daha az
vergi vermek istemeleri uygulamalara geçilmesinde etken olmuştur. Baktığımızda bugün
ister gelişmiş, ister az gelişmiş ülkelerde, ister kapitalist ister sosyalist ülke rejimlerinin
iktisat politikalarının arasında özelleştirme politikasının yer alması da bu durumu doğrular
niteliktedir.

Özelleştirme, ülkemizde de uygulama olarak eskiden beri bilinen bir hizmet üretim
ve dağıtım yöntemidir. Ülkemizde geçmişte, özelleştirme yöntemleri içerisinde yer alan
ihale ve imtiyaz gibi yöntemler kullanılarak birtakım kamu hizmetleri özel sektöre
gördürülmüştür. Ancak özelleştirmenin bir hükümet politikası haline gelmesi 1983 yılında
gerçekleşmiştir.

Belediyeler düzeyindeki özelleştirme uygulamaları da şüphesiz hükümet programının


etkisi ile bu yıldan itibaren başlamıştır. Nitekim 1983 yılından itibaren ihale, imtiyaz,
gönüllülük gibi bilinen özelleştirme yöntemlerine, şirketleşme, yap-işlet-devret, kiralama
gibi yeni yöntemler eklenmiştir. Ayrıca bu kapsamda 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu da
yerel bazı hizmetler için uygulanmaya başlanmıştır.

Günümüzde belediyelerimizin yürüttüğü hizmetlerin çoğu, teknik nitelik olup bu


hizmetlerin yerine getirilmesinde uzmanlaşmış birimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak
buna karşılık belediyelerimizin ne kadar yeterli teknik donanımlara ya da uzmanlaşmış
kadrolara sahip olduğu tartışılır niteliktedir. Ayrıca söz konusu bu hizmetlerin yerine

331
getirilmesi için belediyelerin yeterli gelir kaynaklarına sahip olması da önemli olmaktadır.
Bu bakımdan 1980’li yıllardan itibaren gelirleri artırılmaya çalışılan belediyelerimizin
çeşitli nedenlerle yeterli mali kaynaklara sahip olamadığını söylemek mümkündür. Bu
nedenle belediyeler, bazı hizmetlerinde özel sektörle ister istemez işbirliği yapmak
durumunda oldukları gibi, özellikle de çağımızdaki gelişmelerle birlikte yabancı sermaye
ile de ilişki kurmak zorundadırlar. Aksi takdirde, belediyelerin her hizmet alanında
müstakil birer hizmet örgütüne ve teknik donanıma sahip olmaları gerekecek; bu durum ise
araç-gereç ve kamu binalarına yapılan harcamaları artıracak neticede atıl kapasitelerin ve
gizli işsizliğin meydana gelmesine neden olacaktır. Nitekim belediyelerimizin mevcut
kaynaklarını etkin kullanamadıkları, aşırı personele sahip oldukları sürekli olarak
tartışılmaktadır. Bu noktada personel giderlerinde tasarruf sağlayabilmek gerçekten
belediyelerimizin özelleştirme uygulamalarına gitmelerinde etkili nedenlerinden bir tanesi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Belediyelerimiz gelirlerinin yaklaşık %40 kadar bir kısmını
personel giderlerine ayırdıkları için hizmetlerini istedikleri şekilde karşılayamamaktadırlar.
Buna karşılık özelleştirme uygulamaları ile personel giderlerinde büyük miktarlarda
tasarruflar sağlanabilmektedir.

Bununla birlikte gelişen piyasa şartları içerisinde her türlü yerel hizmetin belediye
örgütü tarafından üretilmesinin zorunluluğu da yoktur. Bu türlü bir uygulama genel olarak
kabul görmüş bulunmaktadır. Nitekim kent halkı da hizmetin kimin tarafından yerine
getirildiği ile değil nasıl getirildiği ile ilgilenmektedir. Bu bakımdan belediyelerin
hizmetlerin sunumundaki temel sorumluluğu üstlenerek, gerekli denetimi sağlayarak
özelleştirme uygulamalarına gidebilmeleri mümkündür.

Çağımızda yaşanan gelişmeler, buna bağlı olarak kamu yönetiminde


gerçekleştirilmeye çalışılan reform ile yenilen mevzuat belediyelerimize eskiden
olduğundan fazla sorumluluklar getirmektedir. Nitekim bu durumu Kalkınma Planları
(Sekizinci ve Dokuzuncu Kalkınma Planı) ve yıllık programlarda yer alan
düzenlemelerden de anlamak mümkündür. Yapılan düzenlemeler belediyelerimizin görev
ve sorumluluklarına her geçen gün bir yenisi daha eklerken belediyelerimizin gelirlerinde
henüz bir iyileştirme yapılamamıştır. Bugün yurt geneline dağılmış 3.000’nin üzerinde
çoğu özellikle belde ve ilçe belediyeleri olan belediyelerimizin çoğunda teknik donanım ve
uzman personel ihtiyacı vardır. Kısa vadede genel ekonomik şartları düşünerek
belediyelerin bu ihtiyaçlarını karşılaması mümkün olmadığından belediyelerimizin
önündeki rasyonel seçeneğin özelleştirme olduğu ortaya çıkacaktır.

332
Ancak belediyelerimizin hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına yer verirken
dikkat etmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Unutulmaması gereken bir husus;
uygulamalardan alınmak istenen verimin ancak bu sayede elde edilebileceğidir. Bu
noktada öncelikle özelleştirme uygulamalarının genel geçer veya standart türde
uygulamalar olmadıklarını belirtmek gerekmektedir. Nitekim uygulamalar her ülkenin
kültürel ve ekonomik şartlarına göre şekillenebilmektedir. Bununla birlikte bir hizmette
verim sağlayan bir yöntemin diğer bir hizmet için aynı verimliliği sağlamaması ya da
belediye tarafından bir hizmette uygulanan özelleştirme yönteminin diğer bir belediye
tarafından aynı hizmette uygulanması halinde aynı şekilde verim elde edilememesi
mümkün olamayabilir. Bu tespitlerin ışığında yerel hizmetlerin özelleştirilmesine ilişkin
önerileri şu şekilde sıralamak mümkündür;

- Belediyelerin her koşulda özel sektörün verimli kamu sektörünün verimsiz olduğu
görüşüne kapılmadan, özelleştirilecek hizmetin maliyet-fayda analizini yaptıktan sonra
özelleştirme uygulamalarına gitmesi gerekir. Hizmetin maliyet-fayda analizleri yapılırken,
yatırım giderleri ile birlikte cari giderlerinde hesaplanarak, sonuçta ortaya çıkacak ucuz
yöntem tercih edilmelidir. Özelleştirme ile belediye bütçesinde rahatlama, personelden
tasarruf, hizmette etkinlik, verimlilik ve kârlılık artışı sağlanmalıdır. Aksi halde
özelleştirme uygulamaları hem belediye çalışanlarında hem de kamuoyunda rahatsızlığa
neden olabilir.

-Kentsel hizmetlerin çoğu temel kamu hizmeti niteliğindedir. Özelleştirmeden sonra


çeşitli nedenlerle bu hizmetler kesintiye uğrayabilir. Kesintiye uğrayan hizmet temel kamu
hizmeti niteliğinde değilse vereceği rahatsızlık geçici olur. Ancak söz konusu hizmet temel
kamu hizmeti niteliğinde ise toplumda ciddi rahatsızlığa neden olur. Belediyelerdeki
özelleştirme normal özelleştirme uygulamalarından farklıdır. Belediyeler özelleştirme ile
hizmetin kendisini değil sunuluş biçimi değiştirmektedirler. Temel sorumluluk ise yine
belediyelerde olmaktadır. Bunun için belediyelerin hizmetin kesintiye uğrama ihtimallerini
göz önünde bulundurarak çeşitli tedbirler alması gerekir. Bu noktada bu türlü riskleri ez
aza indirmek için en faydalı yöntem mümkün olduğu kadar çok sayıda firmaya
hizmetlerini vererek özelleştirmeleridir.

-Yerel hizmetlerin özelleştirilmesi ile gündeme gelecek önemli sorunlardan birisi de


istihdam sorunudur. Bugün hemen hemen bütün belediyelerimizde ihtiyaçtan çok fazla
personel çalışmaktadır. Belediyelerdeki eleman alımı ihtiyaçtan çok politik kaygılara göre
yapılmaktadır. Alınan elemanların çoğu niteliksiz ve gizli işsizdir. Özelleştirme ile böyle

333
elemanların çoğu işten çıkarılacaktır. Belediyeler istihdam sorununa çözüm bulmak için
şunları yapmalıdır;

-Özelleştirme kapsamına giren hizmet alanlarına eleman alımı durdurulmalı, eleman


azaltma yoluna gidilmelidir,

-Şartları müsait olanlar emekli edilmelidir,

-Hizmet sözleşmesini kazanan özel şirketin ihtiyaç duyduğu personelin belediye


çalışanlarından alınması sağlanmalıdır,

-Belediyeler işsiz kalacak olan personeline yeni iş imkanları için kurs vermeli veya
bu yolla onlara yeni beceriler kazandırarak onları değişik iş alanlarına kaydırmalıdır. Bu
bakımdan eğitim için belediyelerin üniversiteler ve halk eğitim yetkilileri ile işbirliği
yapması gerekebilir.

-İşçilere yeni bir iş bulana kadar ailelerini geçindirebilecek miktarda tazminat


ödenmelidir. Yeni bir iş bulma süresi 5-6 ay olarak hesaplanmalıdır.

-Belediyeler, özelleştirme ile mağdur olacak olan elemanlarına çok cüzi fiyatlarla
arsa tahsis etmeli veya belediyelere ait kiralık konutlarda oturanlara benzer şartlarda
oturdukları konutlar verilmelidir.

Belediyeler, böyle uygulamalarla ellerindeki fazla personeli eritebilecekleri gibi


özelleştirmenin önündeki olası engelleri de kaldırabilirler.

-Belediyeler bazen nitelikli eleman yetersizliğinden, bazen de politik kaygılardan


dolayı piyasayı tam denetleyememektedirler. Bu nedenle tahakkuk eden bütün yerel
vergileri toplayamamaktadırlar. Belediyeler, bu şekilde gelir kayıplarını önlemek için
iltizam yöntemine başvurmalıdır. Ancak yöntemin işlerliği için ülkemizde yasal
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Nitekim Adana Büyükşehir Belediyesi emlak
tahakkuk tahsilâtını aynı yöntemle 1980’lerde yapmış; büyük miktarlarda tasarruf sağlamış
ancak uygulama iptal edilmiştir. Günümüzde vergi matrah ve oranları belediyeler
tarafından net bir şekilde belirlenebildiği için iltizam yönteminin halk üzerinde olumsuz
etkileri olmayacaktır. Belediyeler mültezim denilen kişilere toplanacak olan vergiler
üzerinden bir pay verirse mültezim kendi payına düşen oranlara ulaşabilmek için tahakkuk
eden bütün vergileri toplayacak; belediyeler bu yolla daha fazla vergi toplayabilecekleri
gibi piyasayı da daha iyi denetim altına alacaklardır.

334
-Kamuoyundaki endişelerden bir tanesi de özelleştirilen hizmet alanlarında belediye
denetiminin kalkacağı şeklindeki endişedir. Belediyelerin böyle yersiz endişeleri gidermesi
için pilot bölgeler seçerek bu bölgelerde özelleştirilen hizmet alanlarında bizzat denetim
yapması ve yerel iletişim araçları aracılığı ile bunu halka duyurması ve halkı ikna etmesi
gerekir. Belediyeler halkın özelleştirmeye ilişkin dilek ve şikâyetlerini öğrenmek için
gerekli önlemleri alırsa çağdaş toplumlarda en etkin denetim olarak halk denetimi de
gerçekleşmiş olacaktır. Bu şekilde uygulama ile belediyeler, halkı yerel hizmetlerin
üretimine de dahil edebilirler ve demokratik yerel yönetim anlayışının gerçekleşmesi
yönünde önemli bir adım atılmış olur.

-Özelleştirme ile belediye bünyesindeki personelin fonksiyonlarında değişiklik


meydana gelebilir. Örneğin daha önce teknik hizmetlerde çalışanlar özelleştirmenin
gerçekleşmesi ile denetim gereği idari görevler üstlenebilirler. Belediyelerin böyle
durumlara dikkat etmesi ve personelini yeni görevlerinin üstesinden gelebilmesi için eğitici
programlar veya yeni görevlere ilişkin kurslar düzenlemesi gerekir.

-Ülkemizde yerel hizmetlerin özelleştirilmesinin asıl amacı ekonomik ve idari


nedenlerdir. Yerel hizmetlerin özelleştirilmesinde siyasi nedenler tali bir rol oynamaktadır.
Belediyelerin bu gerçeği yerel basın-yayın, radyo, televizyon, ilan, afiş, broşür, konferans
gibi araçlarla halka duyurması ve halkı ikna ederek özelleştirme için halkın desteğini
sağlaması gerekir. Aksi halde belediyeler, özelleştirme uygulamalarında çıkmaza
girebilirler.

-Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesini gerektiren zaruri nedenlerden birisi de


belediyelerde görülen uzmanlaşma eksikliğidir. Çünkü seçimle iş başına gelen her yeni
belediye başkanı, eski personeli tasfiye ederek yerine yeni personel almaktadır. Kanun
veya iş gereği sözleşmeli personel çalıştırma imkanından dolayı belediyelere objektif
kriterlere göre eleaman alımı yapılmamaktadır. Bu şekilde uygulama, belediye
personelinde uzmanlaşmayı zorlaştırdığı gibi hizmetlerin pahalıya mal olmasına sebep
olmaktadır. Belediyeler bu şekilde menfi uygulamalardan ancak özelleştirme uygulamaları
ile kurtulabilirler.

-Marjinal maliyetin altında sunulan hizmetler özelleştirilmelidir. Özellikle politik


kaygılardan dolayı belediye hizmetlerinin çoğu gerçek maliyetinin altında sunulmaktadır.
Belediyeler zarar ettiği hizmetlerin maliyetini belediye bütçesinden karşıladığından kıt
olan kaynaklarını tüketmekle karşı karşıya kalmaktadırlar. Belediyeler marjinal maliyetin

335
altında sunulan hizmetlerini özelleştirirse söz konusu hizmetlerin zararını ödemekten
kurtulabileceği gibi tasarruf edeceği kaynaklarını diğer yerel kamu hizmetlerine tahsis
edebilir.

-Kamu kudreti kullanmayı gerektirmeyen ve pazarlanabilen (yerel hizmetlerin çoğu


bu şekildedir) hizmetleri belediye özelleştirmelidir. Çünkü ulusal ve uluslar arası düzeyde
belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinden para, personel ve malzemeden tasarrufu
sağlandığı ortaya çıkmıştır. Belediyelerimiz özelleştirme ile kaynak tasarrufu sağlayabilir
ve arzu edilen ekonomik olanaklara kavuşabilir.

336
KAYNAKÇA

KİTAPLAR

ACAR Ali, Mahalli İdareler, Özen Yayın, 1998

ACSHER Kate, The Politics of Privatization-Contracting Out Public Servives,


Mac. Millian Education Ltd. London, 1987

AKDOĞAN Abdurrahman, Kamu Maliyesi, 6.Baskı Gazi Kitapevi, Ankara, 1997

AKTAN Coşkun Can, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, Bilkom


Matbaası, İzmir, 1987

AKTAN Coşkun Can, Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları, TÜSİAD Yayını,


İstanbul, 1992

AKTAN Coşkun Can, Kamu Ekonomisinden Piyasa Ekonomisine: Özelleştirme,


Takav Matbaası, Ankara, 1993

AKTAN Coşkun Can, Özlem KIVRAK, Devlet mi Piyasa mı?, Tosyöv Yayınları,
Ankara, 1999

AKTAN Coşkun Can, Kamu Ekonomisi ve Kamu Maliyesi, Anadolu Matbaacılık,


İzmir, 2001

ALPER Yusuf, İktisadi ve Sosyal Sonuçlarıyla Özeleştirme, Sağlık-İş Yayınları,


Ankara, 1994

ALPÖGE Atilla, Halka Dönük Yerel Yönetim, TKİB Yayını, Kent Basımevi,
İstanbul, 1993

ALTINTAŞ M. Berra, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özeleştirilmesi ve


Özelleştirmenin Sermaye Piyasasına Etkileri, Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, Yayın
no: 8, Ankara, 1988

ANKARA BELEDİYESİ, Cumhuriyetimizin 50. yılında Ankara Elektrik,


Havagazı ve Otobüs İşletmesi Müessesi, Ankara, 1973

ARSLAN Süleyman, Türkiye’de ve İngiltere’de Merkezi İdarenin Mahalli


İdareler Üzerindeki Denetimi, AÜSBF Yayını, Kalite Matbaası, Ankara, 1978

ATASOY Veysel, Türkiye’de Mahalli İdarelerin Yapısı ve Yeniden


Düzenlenmesi, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Yayını, İstanbul, 1992

ATASOY Veysel, Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme


Sorunu, Nurol Matbaacılık Yayını, Ankara, 1993

337
AYTAÇ Fethi, Açıklamalı Belediye Kanunu, Seçkin Yayınevi, 1998

BEDİR Eyüp, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesinden Doğan


Problemler ve Çözüm Önerileri, Metal İş Sendikası Yayını, Ankara, 1992

BULUTOĞLU Kenan, Kamu Ekonomisine Giriş, Üçüncü Baskı, İstanbul, 1981

CEVERNON Mantred, Devlet Sistemleri, (Çev. Mümtaz SOYSAL), Sevinç


Basımevi, Ankara, 1961

CEVİZOĞLU Hulki, Türkiye’nin Gündemindeki Özelleştirme, İlgi Yayıncılık,


İstanbul, 1989

ÇAKICI, Latif Türk Ekonomisi Nereye Gidiyor?, AÜ Basımevi, Genişletilmiş


3.Baskı, Ankara, 1992

ÇAVDAR Tevfik, Türkiye’de Liberalizm (1860-1990), İmge Kitapevi, Ankara,


1992

ÇİTÇİ Oya, Yerel Yönetimlerde Temsil (Belediye Örneği), TODAİE Yayını,


Üçbilek Matbaası, Ankara, 1986

ÇOKER Ziya, İngiliz Mahalli İdareleri, İçişleri Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1970

M.Ali DAĞTAŞ, Belediyeler Maliyesi, [y.y], Ankara, 1987

DİSK-Genel İş SENDİKASI, Yerel Yönetimler, Yerelleştirme, Özelleştirme,


Yabancılaştırma, Ankara, 1998

DOĞAN Yahya, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme, Fakülteler Kitapevi


Yayını, İzmir, 1993

DOĞANYİĞİT Sadettin, Açıklamalı-Sorun Çözümlü Belediye Kanunu ve


Büyükşehir Belediye Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, Eylül 2005

DONAHUE John D., The Privatization Decision: Public Ends, Private Means,
Basic Books Inc. Publishers, 1989

DPT MASTER PLAN GRUBU, Özelleştirme Hedefleri, Ankara, 1985

DURAN Lütfi, İdare Hukuku, İ.Ü Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul, 1982

EMREALP Sadun, HORGAN Drew Belediyelerde Alternatif Hizmet Sunma


Yöntemleri, Yerel Yönetimlerin Geliştirilmesi Programı, El Kitabı Serisi, Başbakanlık
Toplu Konut İdaresi IULA-EMME Yayını, Kent Basımevi, İstanbul, 1992

EMREALP Sadun, Yerel Yönetimde Alternatif Hizmet Üretimi, Yerel Yönetimin


Geliştirilmesi Programı El Kitapları Dizisi Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve
IULA-EMME, Kent Basımevi, İstanbul, 1992

338
EMREALP Sadun, Belediyelerde Mali Denetim, Yerel Yönetimin Geliştirilmesi
Programı El Kitapları Dizisi Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve IULA-
EMME, Kent Basımevi, İstanbul, 1993

EMREALP Sadun, Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı


Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME Yayını, Şubat 2005

ERGİN Osman Nuri, Türk İmar Tarihinde Vakıflar-Belediyeler-Patrikhaneler,


Türkiye Basımevi, İstanbul, 1944

ERGİN Osman Nuri, Mecelle-i Umur-ı Belediyye Cilt 1 İstanbul Büyükşehir


Belediyesi Yayını, 1995

ERYILDIZ Semih H., Yerel Yönetimde Yeniden Yapılanma, Türkiye Sosyal,


Ekonomik, Siyasal, Araştırmalar Vakfı Yayını, Ankara, 1989

ERYILMAZ Bilal, Siyaset Sosyolojisi, İzmir, 1986

ERYILMAZ Bilal, Kamu Yönetimi, Gözden Geçirilmiş Yeni Baskı, Erkam


Matbaası, İstanbul, 2002

EŞ Mecit, Maliye Tarihi Ders Notları, Eser Ofset, Trabzon, 1998

GÖKAÇTI M. Ali, Dünyada ve Türkiye’de Belediyecilik, Ozan Yayıncılık,


İstanbul, 1996

GÖNEN Mustafa, Yerel Yönetim Birlikleri, TODAİE Yayını, Sevinç Matbaası,


1977

GÖRMEZ Kemal, Yerel Demokrasi ve Türkiye-Yerel Yönetim ve Belediyeler,


Vadi Yayınları, Ankara, 2.baskı, 1997

GÖYMEN Korel, Türkiye’de Kent Yönetimi, Boyut Yayınları, 1997

GÖZÜBÜYÜK Şeref, Türkiye’de Mahalli İdareler, TODAİE Yayını, Ankara,1967

GÖZÜBÜYÜK Şeref, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, 9. Baskı, Turhan Kitapevi,


Ankara, 2006

GÜLER Birgül Ayman, Yerel Yönetimler, (Liberal Açıklamalara Eleştirel


Yaklaşım), TODAİE Yayını, DİE Matbaası, Ankara, 1992

GÜLER Birgül Ayman, Yeni Sağ ve Devletin Değişimi: Yapısal Uyarlama


Politikaları, TODAİE Yayını, Ankara,1996

GÜNAL Vural, Sermaye Piyasası Hukuku, 2.Baskı, SPK Yayını, Ankara, 1987

HIRSCH Werner Z., Privatizing Government Services, Instute of Industrial


Relations Publications Center, University of California, Los Angeles, 1991

339
KARLUK Rıdvan, Türkiye’de KİT’ler ve Özelleştirme, Esbank Yayını, İstanbul,
1994

KELEŞ Ruşen, Kentleşme Politikası, İmge Kitapevi, Ankara, 1990

KELEŞ Ruşen, YAVUZ Fehmi, Yerel Yönetimler, Turhan Kitapevi, Ankara, 1992

KELEŞ Ruşen, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Türk Belediyecilik Derneği ve


Kondrad Adenauer Vakfı Yayını, Ankara, 1995

KELEŞ Ruşen, Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul, 2000

KEPENEK Yakup, 100 Soruda Gelişimi, Sorunları ve Özelleştirilmeleriyle Kamu


İktisadi Teşebbüsleri, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1990

KETTL Donald F., The Myths, Realities and Challenges of Privatization, Jossey
Bass Publ., San Francisco

KILIÇBAY Ahmet, Türkiye Ekonomisi, İş Bankası Yayınları, Ankara, 1991

KIRAY Mübeccel, Örgütleşemeyen Kent İzmir (İzmir’de İş Hayatının Yapısı ve


Yerleşme Düzeni), Sosyal Bilimler Derneği Yayınları, 1972

KOZAK Erol, Bir Sosyal Siyaset Müessesi Olarak Vakıf, Akabe Yayınları,
İstanbul, 1985

KÖK Recep, KİT-Özelleştirme Modelleri ve Türkiye Üzerine Bir Uygulama,


Atatürk Üniversitesi, Basımevi, Erzurum, 1993

NADAROĞLU Halil, Mahalli İdareler Felsefesi, Ekonomisi, Uygulaması, Sermet


Matbaası, İstanbul, 1986

NADAROĞLU Halil, Mahalli İdareler, 6.Baskı, İstanbul, 1998

NALBANT Atilla, Üniter Devlet-Bölgeselleşmeden Yerelleşmeye-, Yapı Kredi


Yayınları, Temmuz 1997

ÖNER Şerif, Yeni Mevzuat Çerçevesinde Türkiye’de Belediye Yönetimi, Nobel


Yayınevi, Ankara, Nisan 2006

ÖRNEK Acar, Kamu Yönetimi, Metinler Matbaacılık, İstanbul, 1988

SAVAS E.S., Privatizing the Public Sector, New Jersey: Chatham House
Publishers Inc.,1982

SAVAS E.S, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı, MPM


Yayınları, (Çev: Ergün YENER), Ankara, 1994

SAVAS E.S, Privatization The Key to Better Government, (Çev. Ergün YENER),
MPM Yayınları, Yayın No:517, Ankara,1999

340
SENCER Muzaffer, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, 2.Baskı, Alan Yayınları, İstanbul,
1992

SERİM Bülent, Anayasa ve Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında


Özelleştirme, Ankara, İzgi Yayınları, 1996

STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI, Yerel Yönetimler ve Özelleştirme, Sav


Yayınları, Ankara, 1995

SUİÇMEZ Halit, YILDIRIM Şevket, Dünyada ve Türkiye’de Özelleştirme


Uygulamaları, MPM Yayını, Ankara 1993

ŞENER Orhan, Dünya’da ve Türkiye’de Özelleştirme, (Edt. Ergin ARIOĞLU),


Türkiye Maden İşçileri Sendikası Yayınları, Ankara, 1994

TEKELİ İlhan, ORTAYLI İlber, Türkiye’de Belediyeciliğin Evrimi, Birinci Kitap,


(Edt. Ergun TÜRKCAN) Türk İdareciler Derneği Yayını, Ankara, 1978

TEKELİ İlhan, İLKİN Selim, Uygulamaya geçerken Türkiye’de Devletçiliğin


Oluşumu, ODTÜ İ.İ.B.F Yayını, Yayın No:39, Türkiye Belgesel İktisat Tarihi Serisi No:3,
Ankara, 1982

TOKİ ve IULA-EMME, Türkiye’de Yerel Yönetim Sisteminin Geliştirilmesi,


TOKİ ve IULA-EMME Ortak Yayını, İstanbul, 1993

TOPRAK Zerrin, Yerel Yönetimler, 6. Baskı, Nobel Yayınevi, İzmir, 2001

TORTOP Nuri, Kamu Personel Yönetimi, İkinci Baskı, İlksan Matbaası, , Ankara,
1988

TORTOP Nuri, Mahalli İdareler, TODAİE Yayını, Sevinç Matbaası, Ankara, 1993

TÜRK BELEDİYECİLİK DERNEĞİ, Belediyelerimize Rehber, Konrad Adenauer


Vakfı Ortak Eğitim Projesi Yayını, Ankara, 1992

TÜRK BELEDİYECİLİK DERNEĞİ, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Ankara,


1995
TÜSİAD, Yerel Yönetimler, Sorunlar, Çözümler, TÜSİAD Yayını, İstanbul, 1992

ORTAYLI İlber, Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), TODAİE


Yayını, Ankara, 1974

ORTAYLI İlber, Türkiye İdare Tarihi, TODAİE Yayını, Ankara, 1979

ORTAYLI İlber, Tanzimattan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, Gül


Matbaası, İstanbul, 1985

ÖKÇÜN A.Gündüz, 1920-1930 Yılları Arasında Kurulan Türk Anonim


Şirketlerinde Yabancı Sermaye, AÜSBF Yayını, Ankara, 1971

341
ÖZMEN Selahattin, Türkiye’de Dünya’da KİT’lerin Özelleştirilmesi, Metler
Matbaası, İstanbul, 1987

UĞURLU Fatih, Belediyelerin Yeniden Yapılandırılmaları ile ilgili Çözüm


Önerileri, DPT Yayını, Ankara, 1995

ULUSOY Ahmet, AKDEMİR Tekin, Mahalli İdareler Teori, Uygulama, Maliye,


Seçkin Yayınevi, 5.Baskı, Ankara, Ekim 2007

ÜNAL Firdevs Feyza Özelleştirmenin Kamu İktisadi Teşebbüslerinde Verimlilik


Üzerine Etkisi, Nobel Yayın, 2000

ÜNLÜ Halil, Yönetimler Arası İlişkiler, TKİB Yayını, Kent Basımevi, 1993

ÜSTÜNIŞIK Belma, Bazı Ülkelerde Yerel Yönetim Modelleri, DPT Yayını,


Ankara, 1992

WATT Peter A., Local Government Principles and Practice Whitherby & Co.
Ltd., 1996

YILDIRIM Selahattin, EMREALP Sadun, Yerel Yönetimlerde Başarının Yolları,


TKİB Yayını, Kent Basımevi, İstanbul, 1993

ZENGİN Eyüp, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Mimoza Yayınları, Konya 1999

MAKALELER

ACAR Ali, SEVİNÇ İsmail, “1980 sonrası Türk Kamu Yönetimin Merkez
Örgütünde Yapılan Reform Çalışmaları” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Yıl 2005, Sayı 13

AKALIN Güneri, “KİT’ler ve Özelleştirilmeleri”, AÜSBFD, C.41, S.1-4, Ocak-


Aralık 1986

AKALIN Güneri, “Yerel Yönetimlerin İktisadi Teşebbüsleri”, ÇYYD, C. 3, S. 6,


Ekim 1994

AKALIN Muzaffer,“Yasa Dışı Belediye Birlikleri”,İller Belediyeler Dergisi, Mayıs


1980, S. 415

AKIN Cengiz, “Belediye Yönetimine İlişkin Bazı Kanunlarda Yapılan Düzenlemeler


ve Anayasa Yargısının Yerel Demokrasiye Katkısı”, TİD Yıl 69, Sayı 416, Eylül 1997

AKIŞ Ercüment, “Belediyelerde Kiracılık ve Taşınmaz Mal Kiralama İlişkileri”,


Belediye Dergisi, C.1, S.4-5 Ekim 1994

AKTAN Tahir; “Mahalli İdarelerde Vesayet Denetimi”, AİD, C. 9, S. 3, Eylül 1976

342
AKTEL Mehmet, MEMİŞOĞLU Dilek, “Yerel Yönetim Reformlarının Başarısızlık
Nedenleri”, (Edt: Hüseyin Özgür, Muhammet Kösecik) Yerel Yönetimler Üzerine
Güncel Yazılar-I Reform, Birinci Basım, Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül 2005

ALADA, Adalet Bayramoğlu, “Bir Erken Büyükşehir Yönetimi Denemesi”,


AÜSBFD Cilt LXIII, No 3-4, Temmuz -Aralık 1988

ANDERSON F., .DALPE R, “Contracting Out of Service and Techology Services”


Administration and Society, Vol:28, 1997, s.489-510

ATHERTON Cliff, Duane WINDSOR, “Privatization in Europe”,Entrepreneurship


and Privatizing of Government, (Edt. Calvin A.KENT), Quorum Boks, New York , 1987

AYDIN Ahmet Sezai, “ABD’de Yerel Yönetimlerle Merkezi İdare İlişkileri, TİD,
Yıl 62, Sayı 386, Mart 1990

AYHAN Hakan, “Yerel Yönetimlerde Gönüllüler”, Belediye Dergisi, C.1, S.7, Ocak
1995

AYKAÇ Burhan, “Türkiye’de İdari Reform Hareketlerinin Eleştirel Bir Tahlili”, GÜ


İİBF Dergisi, C.5, S.2, Şubat 2003

BERK Ahmet, “Yerel Hizmet Sunumu ve Belediye İktisadi Teşebbüsleri”, Sayıştay


Dergisi, Sayı 49, Nisan Haziran 2003

BOZLAĞAN Recep, “Yerel Hizmetlerde Özelleştirme Yöntemleri”, Avrupa Birliği


İle Bütünleşme Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, Alfa Yayını, Birinci Baskı
İstanbul, Ekim 2002

BOZLAĞAN Recep, “Kamu Yönetimi Paradigmasında Değişim ve Özelleştirme


Yaklaşımı” (Edt. Muhittin ACAR, Hüseyin ÖZGÜR) Çağdaş Kamu Yönetimi I, Nobel
Yayınevi, Ankara, Ekim 2003

BOZTAŞ Nevzat, “Yerel Yönetimlerde Yapısal Uyarlama:Çevre, Su ve Katı Atık”,


ÇYYD, Cilt 7 Sayı 1 Ocak 1998

BURINK Frank, “Privativaziton in Europe”, Entrepreneurship and Privatizing of


Government, (Edt. Calvin A.Kent), Quorum Boks, New York, 1987

Stuart M. BUTLER, “Kamu Hizmetlerinin Özelleşirilmesi” Kamu Ekonomisinin


Genişlemesi ve Özelleştirme (Seçme Çeviriler) (Çev Aytaç EKER, C.Can AKTAN),
Takav Matbaası, İzmir, 1993

CORMAN Robert P., “The Realities of Privatization and Privatization in the


Nonprefit Sector” Private Means Public Ends, NewYork, 1987

ÇAKICI Latif, “İktisadi Yönden KİT’lerin Özelleştirme Çalışmalarından


Beklenenler” Görüşler, 1986 ORHİM Seminerler Serisi, İstanbul, 1986

DİLBİRLİĞİ Muhterem, “Belediye Şirketleri”, ÇYYD, C. 4, S. 2, Mart 1995

343
DOĞAN, Zeki DAĞ Mustafa, “Yerel Yönetimlerde Özelleştirme ve Örnek Bir
Uygulama”, ÇYYD, C. 4 S. 3 Mayıs 1995

DÖNMEZ Mustafa, “Belediyelerin Şirket Kurmaları ve Kurulmuş Şirkete Ortak


Olmaları” Beklenen Mahalli İdareler Dergisi, Sayı 30, Haziran 1990

DURAN Lütfi, “Yap- İşlet- Devret”, AÜSBFD, C.46, No:1-2 Ocak- Haziran 1991

EKEN Musa, Bilal ERYILMAZ, “Mahalli İdarelerde Özelleştirme Politika ve


Uygulamaları” TİD, Yıl:62, S.387, Haziran 1990

ERYILMAZ Bilal, “Belediye Hizmetlerinin Yürütülmesinde Alternatif Kurumsal


Yöntemler”, TİD Yıl:61, S.382, Mart, 1989

FALAY Nihat, “Özelleştirme ve Sorunları”, Özelleştirme Tartışmaları, (Yayına


hazırlayan Aykut Polatoğlu), Bağlam Yayınları, Eylül, 1994

FIRAT Serap, “Belediyelerde Özelleştirme Uygulamaları”, ÇYYD, Cilt 7, Sayı 1,


Ocak 1998

GÜL Muhittin, “Atatürk ve Sanayileşme”, G.Ü. İ.İ.B.F Dergisi, Cilt8 Sayı 2, 1994

GÜL Hüseyin, “Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısına Ademi Merkezileşme-


Küreselleşme Dinamikleri ve Yönetimi Geliştirme Açılarından Bakış” (Edt.Hüseyin
ÖZGÜR, Muhammet KÖSECİK) Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I- Reform,
Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül, 2005

GÜNAL Gülin, “Mahalli Hizmetlerin Yerine Getirilmesinde Özelleştirme


Eğilimleri”, AİD, 1990

KARAER Tacettin, “Fransa’da Yerel Yönetim Reformu Üzerine”, AİD, C. 23, S. 3,


Eylül 1990

KARTAL Filiz, “Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılandırılması Çerçevesinde


Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi: Ankara’dan Örnekler” ÇYYD, C. 9 S.1 Ocak
2000

KELEŞ Ruşen, “Fransa’da Yerel Yönetimler”, ÇYYD, C. 3, S.1 Ocak 1994

KENT Calvin A, “Privativation of public Functions: Promises and Problems”,


Entrepreneurship and Privatizing oj Government, (Edit Calvin A.Kent), Quorum Boks,
New York, 1987

KESKİNER Yusuf Emrah, “Belediye Şirketlerinde Stratejik Plan Zorunluluğu” TİD,


S.451, Yıl 2006

KÖKSAL Tunay, “Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Üzerine”,


ÇYYD, C. 2, S. 5, Eylül 1993

344
KÖKSAL Tunay, “Belediye Şirketlerinin Hukuki Rejimi ve Şirketleşme
Uygulamaları”, ÇYYD, C.2, S.6, Kasım, 1993

KÖSECİK Muhammet, “Avrupa Birliği’nin Bütünleşmesi Sürecinde Yerel


Yönetimler”, (Edt. Bekir Parlak, Hüseyin Özgür) Avrupa Birliği İle Bütünleşme
Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, Alfa Yayınları, İstanbul, 2002

KÖSECİK Muhammet, “Avrupa Birliği’ne Üyelik Sürecinin Türkiye’nin Yerel


Yönetim Yapısına Etkileri”, (Edt. Hüseyin ÖZGÜR, Muhammet KÖSECİK) Yerel
Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar II, Nobel Yayınevi, Ankara, 2007

MERİÇ Osman, “Yerel Yönetimlerin Özerkliği”, ÇYYD, C.1, S.2, Mart 1992

ÖKMEN Mustafa, “Yerel Yönetimlerde Yeniden Düzenleme Girişimleri ve Son


Reform Tasarıları Üzerine Bir Değerlendirme”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Celal
Bayar Üniversitesi İİBF Yayını, Yıl 2003, C. 10, S. 1

ÖZAY İl Han, “İdare Hukuku Yönünden KİT’leri Özelleştirme Çabaları”, Görüşler,


1986 ORHİM Seminerler Serisi, Yalova, 1986

ÖZER Ahmet, “Fransa’da Valilerin Statüsünde Son Durum”, ÇYYD, C. 2, S.2, Mart
1993
PETERS Terry, “Public Services and Private Sector”, Privatization the Provision of
Public Services, by the Private Sector, (Edt. Roger L. KEMP), Mc.Forland & Company
Inc., Jefferson, Calorina, 1991

SAKINÇ Süreyya, KAYALIDERE Gül, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde


Sorunlar ve Çözüm Önerileri: Manisa Örneği”, Yönetim ve Ekonomi, Cilt 10, Sayı 1

SEADER David, “Privatization and America’s Cities”, Privatization the Provision


of Public Services, by the Private Sector, (Ed. Roger L. Kemp) Mc.Forland & Company
Inc., Jefferson, Calorina, 1991

TAN Turgut, “KİT’lerin Özelleştirilmesi ve Sorunlar”, AİD, C. 25, S.1 Mart 1992,

TANDIRCIOĞLU Halil, “Geçiş Ekonomilerinde Özelleştirme” DEÜ SBE Dergisi,


C. 4, S. 3, 2002, s.198

TECER Meral, “İngiltere’de KİT’ler ve Özelleştirme Programı”, Belediye Dergisi,


C, 1, S. 1, Temmuz 1994

TEKELİ İlhan, “Türk Belediyesinin Denetim Yetkisinin Tarihi Gelişimi ve


Günümüzdeki Durumu”, AİD, C.6, S.4, Aralık, 1973

TOPRAK Zerrin, “Yerel Hizmetlere Gönüllü Katılım” AİD, C. 23, S. 1, Mart 1990

TOPRAK Zerrin, “Kamu Hizmetlerinde Verimliliğin Sağlanmasında Alternatif


Kurum Olarak Vakıf”, TİD, S.403, Haziran 1994

345
TORTOP Nuri, “Yönetim Sistemimiz içinde Belediyelerin Önemi, Sorunları ve Yeni
Düzenlemeler”, AİD, C.18, S.4, Aralık 1985

TORTOP Nuri, “Belediyeler ve Yeni Düzenlemeler”, AİD, C.18, S.4, Aralık 1985

TORTOP Nuri, “Yeni Demokratik Yapılanma, AİD, C.25, S.2, Haziran 1992

TÜRE Fatih, “Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Kökeni: Osmanlı İmparatorluğu’nda


Yerel Yönetimler”, Yerel Gündem, Yıl:2, Sayı:5, Mayıs 2000

ULUSOY Ahmet, VURAL Tarık, “Birleşik Krallık’ta (İngiltere ve Galler) Mahalli


İdarelerin Görevleri ve Mali Yapıları”, İller ve Belediyeler Dergisi, Sayı 677, Nisan 2002

UYANIK Sırrı, “İngiltere’de Özelleştirme Metodları, Hedefleri ve Sonuçları, TİD


Yıl 65, Sayı 399, Haziran 1993

WİNGERTEN Eugene J., “Refuse Collection”, Privatization the Provision of


Public Services by the Private Sector, (Ed. Roger L. KEMP), Mc. Forland & Company
Inc., Jefferson, North Calorina, 1991

YAŞAMIŞ Firuz Demir, “Çukurova Projesi Deneyimleri Işığında Belediyelerde


Reorganizasyon ve Örgütsel Gelişme”, TİD, Mart 1988, 60. Yıl Özel Sayısı, S.378

YAYMAN Hüseyin, “1980 Sonrası Türkiye’de Özelleştirme Uygulamalarının


Gelişimi ve Türk Kamu Yönetimi Üzerine Etkileri”, GÜ İİBF Dergisi, C.2, S.3, 2000

YILDIRIM Uğur, “Yerel Yönetimlerde Alternatif Hizmet Sunumu”, Yerel


Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I-Reform, (Edt. Hüseyin ÖZGÜR, Muhammet
KÖSECİK), Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül 2005

YILDIRIM Uğur ve diğerleri, “İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Yasa Tasarısı
Taslağı: Mali Özerklik mi? Merkez Kaynaklı Gelirlerin Revizyonu mu?” ÇYYD, C. 15, S.
3, Temmuz 2006

YETER Enis, “Orta ve Doğu Avrupa’da Mahalli İdarelerin Güçlendirilmesi”, İller ve


Belediyeler Dergisi, Kasım 1992, Yıl 48, S.565

YETER Enis, “Belediyelerin İktisadi ve Ticari Teşebbüsleri”, TİD, Sayı 400, Eylül,
1993

346
DİĞER KAYNAKLAR

Rapor , Kongre ve Seminer Bildirileri

ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2006 Yılı Çalışma Raporu

AKSU Hüseyin, “Açılış Konuşmaları”, Özelleştirme ve Mali Gücün


Güçlendirilmesi 21.Yüzyılda Yerel Yönetimler, Kondrad Adenauer Vakfı- Alman
Teknik İşbirliği, Ankara, 2000

ALADA, Adalet Bayramoğlu “Türk Belediyeciliğine Kronolojik Yaklaşım (1930-


1990)”, Türk Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar,
(23-24 Kasım 1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME
Yayını, Ankara, 1990

ALTABAN Özban, “1960-1973 Dönemi Belediyeciliğine Genel Bakış” Türk


Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım
1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME Yayını,
Ankara, 1990

ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 1992 Yılı Ankara Programı

AYTAÇ Fethi, “Belediye Kanunu’nun Oluşumu, Uygulanması ve Değişiklikler”,


Türk Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24
Kasım 1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş ve IULA-EMME Yayını
Ankara,1990

BAYLİSS David, “Londra’da Toplu Taşınım”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif


İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı-İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988

BİLGİN Pertev, “Yap-İşlet- Devret Sözleşmeleri”, Kamu Yönetimi I.Ulusal İdare


Hukuku Kongresi, İkinci Kitap, Ankara, (1-4 Mayıs 1990)

BM, Yerinden Yönetim ve Kalkınma, Birleşmiş Milletler Yerinden Yönetim


Araştırma Raporu, (Çevirenler: Selçuk YALÇINDAĞ ve Neçil ULUSAY), TODAİE
Yayını, Ankara, 1967

BOUELLE J.C, AMBERT Bricot, “Auxerre Su Temini”, Kentsel Hizmetler İçin


Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer
Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988

BOULARA C. Giordano, “Marsilya Kenti Su Temini”, Kentsel Hizmetler İçin


Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer
Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988

BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2005 Yılı Faaliyet Raporu

BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2003 Yılı Çalışma Raporu

347
COYAUD David, “Su Temini ve Kanalizasyon Hizmetleri İçin Özel ve Kamu
Alternatifleri”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım
1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller
Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988

DPT, Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi Raporu, DPT


Yayını, 1987

DPT, Mahalli Hizmetlerin Yerinden Karşılanması Özel İhtisas Komisyonu


Raporu, DPT Yayın No:2245, Ankara 1991

DPT, Kanalizasyon, Arıtma Sistemleri ve Katı Atık Denetimi Özel İhtisas


Komisyonu Raporu, Ankara, 2000

DPT, Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayını, Yayın
No:2538- ÖİK:554, Ankara, 2001

DPT, Yerleşme-Şehirleşme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayını, Şubat


2006

DUFFAU J., “Bazı Yerel Yönetimlerin Analizi”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif
İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988

DURAK A., SORGUN K, “Katı Atık Toplanması: Adana Örneği”, Kentsel


Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus
Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını,
Ankara, 1988

EHRHART Klaus, “Yerel Yönetimlere Ait Hizmet İşletmelerine İhtiyaç Var mıdır?”,
Özelleştirme ve Mali Gücün Güçlendirilmesi-- 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler,
Kondrad Adenaur Vakfı Alman Teknik İşbirliği Ortak Yayını, Ankara, 2000

EGO, Dördüncü Toplu Taşım Kongresi, Ankara, 1991

FALAY Nihat, “Özelleştirme Yöntemleri ve Sorunlar”, Dünya’da ve Türkiye’de


Özelleştirme Sempozyum Bildirileri, (14-16 Kasım 1990)

GERAY Cevat, “Belediyelerin Hızlı Kentleşmeye Yenik Düştüğü Dönem”(1946-


1960), Türk Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar,
(23-24 Kasım 1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME
Yayını, Ankara, 1990

GÖKÇEK Melih, “Açılış Konuşmaları”, Özelleştirme ve Mali Gücün


Güçlendirilmesi 21.Yüzyılda Yerel Yönetimler, Kondrad Adenauer Vakfı- Alman
Teknik İşbirliği, Ankara, 2000

GÖYMEN Korel, “Türk Belediyeciliğinde Ankara Örneği: 1973-1980 Dönemi


İçinde, Ankara Büyükşehir Belediyesi”, Türk Belediyeciliğinde Yol Bildiri ve
Tartışmaları, IULA-EMME, Maya Matbaacılık, 1990

348
GÜLÖKSÜZ Yiğit, TEKELİ İlhan, “1973-1980 Dönemi ve 1980 Sonrası Dönem
Belediyeciliği”, Türk Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve
Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve
IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990

HAFNER Wolfgang, “Yerel Finansman Kaynaklarını Oluşturma Örnekleri”,


Özelleştirme ve Mali Gücün Güçlendirilmesi 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler, Konrad
Adenauer Vakfı-Alman Teknik İşbirliği, Ankara, 2000

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 1991 yılı Tanıtım ve Çalışma Raporu

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2004 Yılı Faaliyet Raporu

KEMAL Erol, “Gönüllü Kuruluşların Türk Hukuk Sistemindeki Yeri ve Avrupa


Birliği Mevzuatı ile Karşılaştırılması” Türk Çevre Vakfı Gönüllü Kuruluşlar
Konferansı (28-29 Mart 1995), Önder Matbaası, Ankara Mayıs 1995

LAFFİTTE J.A, “Montpellier Ulaşımı”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme


Yöntemleri, 11-20 Kasım 1985, Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve
İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988

LJUNG P., “Yönetim Seçeneklerinin ve İşletme Kavramlarının İncelenmesi”,


Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın
Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı- İller Bankası Ortak
Yayını, Ankara, 1988

MUMCU Ceyhan, ÜNLÜ Halil, “İdare Hukuku Açısından Belediye Kanunu”, Türk
Belediyeciliğinde 60.yıl Uluslar arası Sempozyum-Bildiri ve Tartışmalar, (23-24
Kasım 1990), Ankara Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş ve IULA-EMME Yayını
Ankara,1990

MUTER, Naci B. “Yerel Yönetim Hizmetleri ve Özelleştirme”, Özelleştirme


Sempozyumu, (Manisa 28/29 Nisan 1994), Doğuş Matbaacılık, Ankara, 1994

SAKINÇ Süreyya; GEZEN Gül, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve


Çözüm Önerileri: Manisa Belediyesi Örneği”, Yerel Yönetimler Sempozyumunda
Sunulan Poster Bildiri, TODAİE YYAEM, Ankara, 1-2 Kasım 2000

TOBB, Özelleştirme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 1993

TODAİE, İdarenin Yeniden Düzenlenmesi Öneriler ve İlkeler, İdari Reform


Danışma Kurulu Raporu, TODAİE Yayını No: 123, Ankara, 1972

TODAİE, Kamu Yönetimi Araştırması -Yerel Yönetimler Araştırma Grubu


Raporu-,TODAİE Yayını, Yayın No:247, Ankara, 1992, s.2 Metropol İmar A.Ş. ve
IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990

TÜRK DEMOKRASİ VAKFI, Türkiye’de Özelleştirme-Araştırma Raporu-,


Yetkin Basımevi, Ankara, 1994

349
UĞUR E., “Ankara Su Temini, Örnek Olay İncelemesi” Kentsel Hizmetler İçin
Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer
Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988

VUYLSTEKE C., “Kentsel Hizmetlerin Temini: Özel Sektörle Yapılan


Sözleşmeler”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım
1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı-İller
Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988

YAŞAMIŞ Firuz Demir, “Yerel Yönetimler ve Özelleştirme” Yerel Yönetimler ve


Özelleştirme Konulu Uluslar arası Belediye Başkanları Konferansının Sunuş
Konuşmaları Kitabı, Stratejik Araştırmalar Vakfı, Ankara, Şubat 1995

Kalkınma Planları ve Yıllık Programlar

DPT, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967), Ankara, 1963

DPT, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1968-1972), Ankara, 1967

DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1973-1977), Ankara, 1972

DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1979-1983), Ankara, 1978

DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), Ankara, 1984

DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), Ankara, 1989

DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), Ankara, 1995

DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Ankara, 2000

DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Ankara, 2006

DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1984 Yılı Programı, Ankara

DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1986 Yılı Programı, Ankara

DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1987 Yılı Programı, Ankara

DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1988 Yılı Programı, Ankara

DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1989 Yılı Programı, Ankara

DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), 1990 Yılı Programı, Ankara

DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), 1991 Yılı Programı, Ankara

DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 1997 Yılı Programı,


Ankara

350
DPT Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 1998 Yılı Programı, Ankara

DPT Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 2000 Yılı Programı, Ankara

DPT Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2001 Yılı Programı,


Ankara

DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2002 Yılı Programı,


Ankara

DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2003 Yılı Programı,


Ankara

DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2005 Yılı Programı,


Ankara

DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2006 Yılı Programı,


Ankara

DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), 2007 Yılı Programı, Ankara

Tezler

Metin KİLCİ, KİT’lerin Özelleştirilmesi ve Türkiye Uygulaması, (Uzmanlık


Tezi), DPT Yayını, Ankara, 1994

KÖKSAL Tunay, Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Yöntemleri ve


Uygulaması, (Uzmanlık Tezi) DPT Yayını, Ankara, 1993

İnternet adresleri

Ahmet AKIN, “Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi”


http://www.istanbulsmmmodasi.org.tr/ 05.06.2006

Erol İMRE, “Türkiye’de Yap-İşlet-Devret Modeli; Yasal Çatısı, Uygulanması”


http://www.ydk.gov.tr/seminerler/turkiyede_yid_modeli.htm, (20.07.2006)

Muhammet AKDİŞ, “Dünyada Özelleştirme Uygulamaları ve Türkiye’de 5 Nisan


Kararları Sonrası Beklenen Gelişmeler” http://makdis.pamukkale.edu.tr/mak17.htm,
(01.07.2006)

Nursel ÖZTÜRK, “Özelleştirme Ders Notları”,


http://www.ydk.gov.tr/egitim_notlari/ozellestirme.htm, (20.04.2006)

Oktar TÜREL, “Özelleştirme Üzerine Notlar”,


http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org/Yazilar_BSB/IktisatToplum11Agu-Turel.doc,
(Temmuz 2003)

351
TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı 2005, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2004, s.27
http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf (02.03.2005)

Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Üzerine Avrupa Komisyon’un Düzenli


Raporu 2000, http://abgs.gov.tr (05.02.2007)

AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 2001, Cilt 1, s.


345-346, http://www.dpt.gov.tr/abigm (08.02.2007)

Türkiye’nin Avrupa Birliği Müktesabatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal


Programı 2003, http://www.abgs.gov.tr/indextr.html , (08.02.2007)

2003 Ulusal Programı İzleme Çizelgeleri, http://www.abgs.gov.tr/indextr.html


(08.02.2007)

Yeşeren Eliçin ARIKAN, ”Bütünleşen Avrupa’da Yerel Yönetimler”


http://www.tusiad.org/yayin/gorus/58/8.pdf, (10.02.2007)

Ayşe GÜNER, Ülkü ARIKBOĞA, “Özel İdare ve Belediye Gelirleri Kanunu Tasarı
Taslağı Hakkında Değerlendirme Raporu”
http://www1.worldbank.org/wbiep/decentralization (03.01.2007)

Municipal Services Project, http://www.worlbank.org (18.07.2006)

DPT, “1960 Sonrasında Planlama ve Devlet Planlama Teşkilatı”,


http://www.dpt.gov.tr/must/tarihce.asp, (20.12.2006)

http://www.worlbank.org (18.07.2006)

http://www.tuik.gov.tr (16.7.2006)

http://wikipedia.org.tr (08.07.2006)

http://www.worlbank.org (18.07.2006)

http://www.kadikoytimes.com (28 Şubat 2007 Çarşamba)

http://www.mustafatasar.gen.tr (20.07.2006)

http://www.dpt.gov.tr/abigm/tabi/uprog/uprog.htm, (05.02.2007)

http://www.belgenet.com/yasa/kamu-01.html (09.09.2006)

http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4734.html, (15.10.2006)

http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Encumen/Gorevleri/ (12.08.2006)

http://www.ibb.gov.tr ile http://www.marmaray.com.tr (05.12.2006)

352
http://www.ibb.gov.tr/IBB/Templates/Turkce/IhaleVeIlan/IhaleListe.aspx
(12.08.2006)

http://anayasa.gov.tr (10.10.2006)

http://www.sayistay.gov.tr/rapor/diger/2002/izmitsu/izmitsu.html, (22.10.2006)

http://www.devletim.com/haberler, (05.03.2007)

http://etimesgut.bel.tr (06.06.2006)

http://www.ankara-bel.gov.tr/ 12.11.2006

http://www.ibb.gov.tr/ (05.12.2006)

http://tansas.com.tr (22.11.2006)

http://www.izmir.bel.tr/ 05.12.2006

http://www.zmo.org.tr, (14.12.2006)

http://www.meclishaber.gov.tr , (20.04. 2007)

http://www.haberler.com/adana, (21.12.2006)

http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-1246.pdf (01.01.2006)

http://www.meb.gov.tr/ (03.01.2007)

http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler , (26.03.2007)

http://www.cappadocia.gov.tr/, (30 Aralık 2005)

http://www.yenimahalle.bel.tr/, (06.12.2005)

http://www.izmir.bel.tr/news_arsiv, (07.12.2005)

http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler , (28.03.2006)

http://www.trabzon.bel.tr , (16.05.2005)

http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/27177.html (09.12.2006)

http://www.hayataarti.org/ (02.02.2007)

http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler, (14.11.2006)

http://emlak.milliyet.com.tr/Haber, 21.03.2007

http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/IhaleVeIlan/IhaleDetay, (6.10.2006)

353
http://www.konutkredileri.com/, (12.01.2007)

http://www.ntvmsnbc.com/news/ , (07.05.2007)

http://www.ankara.bel.tr/haberler, (25.07.2005)

http://www.ankara.bel.tr/haberler, (12.09.2006)

http://www.hayataarti.org/desteklenen_projeler.html, (02.02.2007)

http://www.bursa-bld.gov.tr/idari (05.01.2007)

http://www.bursa-bld.gov.tr/haber/ , (17.01.2007)

http://www.bursa-bld.gov.tr/sirket (17.01.2007)

http://www.haberler.com/manisa-da-yerel-yonetimler-20-haberi/, (08.05.2007)

http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (12.04.2004)

http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (12.04.2004)

http://www.trabzon.bel.tr/eBelediye/StratejikPlan.html, (18.12.2006)

http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (10.05.2007)

http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (24.05.2006)

http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (16.03.2006)

http://www.trabzon.bel.tr/ (23.02.2007)

http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (08.12.2005)

http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (16.03.2006)

Resmi Gazete ve Gazeteler

14.8.1999 tarih ve 23786 sayılı RG

21.12.1999 tarih ve 23913 sayılı RG

22.1.2000 tarih ve 23941 sayılı RG

17.06.2003 tarih ve 25141 sayılı RG

21.06.2005 tarih ve 25852 sayılı R.G.

354
Tahsin TUNA, “Mersin Metrosuna Yap-İşlet-Devret Modeli” , Milliyet, 29 Ocak
2007

Yaşar YAVUZ, “Kevser’den Belediye Otobüslerine Akıllı Kart”, Yenişafak,


28.04.2007

Hale TÜZÜN, “BİT’ler Artık Can Yakıyor”, Radikal, 6 Haziran 2000

Ali KUŞ, “Bakanlıklar Yasaları Farklı Yorumladı, Okul Servis Ücretleri Yine
Kördüğüm”, Zaman, 28 Şubat 2006

ANKA “Cevahir Alışveriş Merkezi Kuveytli Yatırım Grubunun Oldu”, Sabah,


06.03.2007

Gülçin ÜSTÜN, “EGO Özelleştirilecek”, Milliyet, 22.01.2007

Çetin GÜLBASAR, “Tamamlanamayan Metro’yla Anımsanmak”, Yeni Adana,


18.02.2007

Saffet KORKMAZ, “Halk Otobüsü Terörü”, Hürriyet, 24.06.2006

Manisa A.A, “Manisa’da Ulaşım Sorunu” Vatan, 19.03.2007

355
EK-1

BELEDİYE HİZMETLERİNDE ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI


MÜLAKAT SORULARI

1- Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi konusunda belediye olarak görüşleriniz


nelerdir? Türkiye’deki belediyelerin bu konuya genel bakışı hakkında ne düşünüyorsunuz?

2- Pratik uygulamalara baktığınızda, belediyeler hangi nedenlerle hizmetlerin


özelleştirilmesine başvurmaktadır?

3- Belediye hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına yer verirken nelere dikkat


edilmelidir? Ne tür kritik noktalar yapılan anlaşmalarda/sözleşmelerde ortaya
koyulmalıdır?

4- Özelleştirme uygulamalarınız hakkında genel bir değerlendirme yapabilir


misiniz? (Ne zaman ve hangi tür hizmetlerle başladı, genişleme trendi nasıl oldu ve geriye
dönüp baktığınızda bu gelişme seyri içerisinde alınan dersler, karşılaşılan olumsuzluklar
neler oldu?)

5- Özelleştirme uygulamalarına başladığınız günden itibaren günümüze kadar


geçen süre zarfında hangi hizmetleri özelleştirdiniz? Bu konuda ilgili raporlarınızdan
yararlanmam mümkün mü?

6- Özelleştirme uygulamalarının sonuçları neler oldu? Özelleştirdiğiniz


hizmetlerden para, personel ve malzeme bakımından tasarruf sağladınız mı?

7- Özelleştirdiğiniz hizmetlerde verimlilik artışı sağladınız mı?

8- Yerel halk özelleştirdiğiniz hizmetlerden sizce memnun mu? Bu konuda anket


vb. belediyeniz tarafından yapılan bir çalışma var mı? Özelleştirmeye başvururken, halkın
bu konudaki düşüncesinin, yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

9- Hangi özelleştirme yöntemlerini kullandınız?

10- Özelleştirmenin başarısında seçilecek olan yöntemin etkisi sizce var mıdır?
Yöntem seçiminde dikkat edilmesi gereken hususlar neler olabilir?

357
11- Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi hususunda mevzuatta bir engelle
karşılaştınız mı?

12- Özelleştirme uygulamaları sırasında mevzuat dışında belediye olarak


karşılaştığınız problemler, sorunlar var mı? Neler?

13- Özelleştirme uygulamalarında belediyelerin yapacağı denetim, hizmetin


sağlıklı, istenen bir şekilde kesintisiz verilebilmesi açısından önemli görülmekte.
Belediyenizi denetim konusunda ne kadar başarılı buluyorsunuz? Denetimle ilgili
karşılaşılan başlıca problemler neler olmaktadır?

14- İlçe ve alt kademe belediyelerinin özelleştirme uygulamaları konusunda neler


düşünüyorsunuz?

15- Özelleştirme uygulamalarına devam edecek misiniz? Özelleştirilmesini


düşündüğünüz yeni hizmetler nelerdir?

16- Belediyenizin özelleştirme uygulamalarında başarılı olduğunu düşünüyor


musunuz? Bu başarının neye bağlı olduğunu düşünüyorsunuz?

Son olarak, konuyla ilgili önemli gördüğünüz ve eklemek istediğiniz noktalar var
mı? Teşekkürler.

358

You might also like