Professional Documents
Culture Documents
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU YÖNETİMİ ANA BİLİM DALI
KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI
DANIŞMAN
PROF. DR ORHAN GÖKÇE
HAZIRLAYAN
DÖNDÜ ÖZLEM ACER
KONYA- 2007
İÇİNDEKİLER
Sayfa No:
İçindekiler………………………………………………………………………………..i
Önsöz…………………………………………………………………………………..vii
Kısaltmalar Cetveli …………………………………………………………………...viii
Tablolar Cetveli ………………………………………………………………………...x
Giriş……………………………………………………………………………………..1
BİRİNCİ BÖLÜM
i
1.3.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Amaçları…………………………..40
1.3.2.1 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Ekonomik ve Mali Amaçları..41
1.3.2.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Sosyal ve Siyasal Amaçları....43
ii
1.3.5.8 Belde Halkına Seçim Serbestisi Tanınması………………………………..86
1.3.5.9 Belediye Personelinin Eğitilmesi………………………………………......87
1.3.5.10 Hizmetin Düzenli Olarak Değerlendirilmesi……………………………..87
1.3.5.11 Yerel Tekellerin Neden Olabileceği Olumsuzlukların Önlenmesi……….88
1.3.5.12 Özelleştirme Gelirlerinin Kullanış Yerlerinin Belirlenmesi……………..88
İKİNCİ BÖLÜM
iii
2.2.4 Değerlendirme……………………………………………………………….128
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
iv
3.2.4 Kalkınma Planları ve Yıllık Programlarda Belediye Hizmetlerinin
Özelleştirilmesine İlişkin Yapılan Düzenlemeler………………………….. 199
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
v
4.3 Bursa Büyükşehir Belediyesi Örneği…………………………………………...303
4.3.1 Temizlik Hizmetleri………………………………………………………...305
4.3.2 Toplu Taşıma Hizmetleri…………………………………………………...309
4.3.3 Park ve Bahçe Hizmetleri…………………………………………………..311
SONUÇ………………………………………………………………………….....331
KAYNAKÇA……………………………………………………………………...337
vi
ÖNSÖZ
vii
KISALTMALAR CETVELİ
Bkz. :Bakınız
BM :Birleşmiş Milletler
C. :Cilt
Çev. :Çeviren
Edt. :Editör
GÜ :Gazi Üniversitesi
IULA-EMME :Uluslar arası Yerel Yönetimler Birliği Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge
Teşkilatı
viii
KİT :Kamu İktisadi Teşebbüsü
KYTKT :Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması
Hakkında Kanun
MEB :Milli Eğitim Bakanlığı
s. :Sayfa
S. :Sayı
ix
TABLOLAR CETVELİ
Sayfa no
Tablo 1.1 20 Farklı Ülkede 7 Farklı Belediye Hizmeti İçin Kullanılan İhale
Yönteminden Dolayı Sağlanan Tasarruflar………………………………….50
Tablo 2.1 ABD’de Özel Sektöre İhale Edilen Belediye Hizmetleri (1987-1989)………99
Tablo 4.3 Özel Firmaların Temizlik Hizmetleri 1985 Yılı Maliyetleri (TL)…………..281
x
Tablo 4.7 Manisa Belediyesi’nin Hizmet Türleri Bakımından Özelleştirme Sonrası
Sağladığı Tasarruflar………………………………………………………..322
Tablo 4.8 Manisa Belediyesi’nin İhale Edilen Hizmet Türlerinde Yüklenici
Firma Tarafından Sağlanmasını İstediği Koşullar………………………….323
xi
GİRİŞ
Kamu hizmetleri alanında meydana gelen bu değişimler ise, doğal olarak yerel
yönetimleri de etkilemiştir. Yerel yönetimler, 1950’lerden sonra hızla büyüyen kentlerin ve
bu kentlerde yaşayan insanların artan ihtiyaçlarına, kaynak azlığı, mevcut yönetim yapısı
vb. sebeplerle cevap vermekte yetersiz kalmışlar; bu durum ise bu birimleri yeni hizmet
sunma yöntemleri bulmaya sevketmiştir. Sorunların çözümü için de merkezi idarede
olduğu gibi 1980’li yıllardan başlayarak özel sektörün yerel hizmetlere katılması fikri yerel
yönetimlerce de ileri sürülmeye başlanmıştır. Bu noktada en etkin yerel yönetim birimleri
olarak bu gelişmelerin en çok belediyelerimizi etkilediğini; uygulamaların en çok bu yerel
birimler tarafından yapıldığını söylemek mümkündür. Nitekim çalışmada da bu nedenle
yerel yönetim birimleri arasından belediyelerin hizmetlerinde gerçekleştirdikleri
özelleştirme uygulamaları konu edilmektedir.
Günümüzde artık belediye yönetimleri sadece kamusal mal ve hizmet üreten birimler
olmaktan çıkmış, üretimi kolaylaştıran bir araç olarak görülmektedir. Belediyelerin
kanunla kendilerine verilen tüm görevleri sadece kendilerinin yapmaları mümkün olmadığı
gibi böyle bir uygulama kaynak israfına neden olmaktadır. Çünkü bütün kentsel hizmetleri
belediyelerin yapmaları halinde her hizmet için yeni bir araç-gereç, teknik donanım ve
personel istihdamına gerek duyulmaktadır. Bu durumda ise atıl kapasite meydana
gelmektedir. Bütün bunlar ise sonuçta etkin ve verimli bir hizmet sunulamamasına neden
olmaktadır.
1
Belediyelerin kamu kurumlarının yapı ve işleyişinden kaynaklanan sorunlarının
yanında, merkezi idareye oranla kaynak yaratmada daha çok sıkıntı çektiklerini
düşünürsek, alternatif bir yöntem olarak özelleştirmenin belediyeler yönünden daha
anlamlı bir uygulama haline geldiğini görebiliriz. Nitekim ülkemizde 1980’den sonra
belediye gelirlerini artırıcı birtakım düzenlemelere gidildiği görülmektedir. Bu noktada en
önemli düzenleme de bütçe gelirlerinden belediyelere ayrılan oranının yükseltilmesi
şeklindeki düzenleme olmuştur. Ancak fiyat artışları, yeni belediyelerin kurulması ve bu
belediyelerin aynı paydan gelir elde etmesi belediyelerin gelirini azaltmaktadır. Dolayısıyla
zaten kaynakları kıt olan belediyeler bir de bu yönüyle kaynak israfına yol açmaktadır. Bu
noktada belediyelerin kaynak planlaması ve kullanımı için özel sektörle işbirliği yapması
belediyelerin kaynaklarını daha rasyonel kullanmasını sağlayabilir.
2
ihtiyaçları da daha etkin bir şekilde karşılanabilir. Halk hizmetin kimin tarafından yerine
getirildiği sorunundan ziyade hizmetin düzeyi, kalitesi ve etkinliği ile ilgilenmektedir.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
5
Günümüzde ise kavram adeta evrensel bir nitelik kazanmış, hem gelişmiş hem de
gelişmekte olan ülkelerde ekonomi politikalarının en önemli araçlarından biri haline
gelmiştir.4
Kavram, popüler olmakla birlikte aynı zamanda tanımı ve kapsamı konusunda teoride
ve uygulamada net bir görüş birliğine ulaşılamamıştır. Bu durumun nedenlerinden bir
tanesi özelleştirme kavramının disiplinler arası bir kavram olması ve birçok disiplinin
doğrudan ilgi alanına girmesi nedeniyle doğal olarak tanımlarında da farklılıklar
bulunmasından kaynaklanmaktadır.5 Örneğin özelleştirme, ekonomi bilimi açısından en
geniş kapsamda; “devletin ekonomik faaliyetlerinin azaltılması ya da tümüyle
kaldırılması”nı ifade etmektedir.6 Bununla birlikte mülkiyetin tümüyle ya da çoğunluk
payı biçimindeki devri doğal olarak yönetimin de özelleştirilmesi demektir. Bu durumda,
özelleştirme hukuk biliminin ilgi alanına girmektedir. Hukuk bilimi açısından ise
özelleştirme; “…yönetim biçim ve usullerinin değiştirilmesi yani kamu girişimleri
yönetiminin özel kesime devredilmesi…” demektir. Ancak yönetimin devlet denetiminden
çıkarılması için kamu mülkiyetinin tümüyle kaldırılması zorunlu değildir. Yönetimin özel
sektöre geçişini sağlayacak olan mülkiyet değişikliği de özelleştirme tanımı içinde yer
almaktadır.7 Dolayısıyla özelleştirme ekonomik yönü olduğu kadar idari ve siyasi yönleri
de bulunan bir kavram olmaktadır. Bu bakımdan Acsher, özelleştirmeyi “şemsiye bir
kavram” (concept of the umbrella) olarak tanımlamıştır.8
4
Halit SUİÇMEZ, Şevket YILDIRIM, Dünyada ve Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları, MPM
Yayını, Ankara 1993, s.15-17
5
Coşkun Can AKTAN, Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları, TÜSİAD Yayını, İstanbul, 1992, s.9
6
Hulki CEVİZOĞLU, Türkiye’nin Gündemindeki Özelleştirme, İlgi Yayıncılık, İstanbul, 1989, s.19
7
İl Han ÖZAY, “İdare Hukuku Yönünden KİT’leri Özelleştirme Çabaları”, Görüşler, 1986 ORHİM
Seminerler Serisi, Yalova, 1986, s.189
8
Kate ACSHER, The Politics of Privatization-Contracting Out Public Servives, Mac. Millian Education
Ltd. London, 1987, s.4
9
TOBB, Özelleştirme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 1993, s.8
6
çalışan bilim adamlarının kişisel yaklaşımlarındaki farklılıklar şeklinde sıralamak
mümkündür.10
Dar anlamda özelleştirme, olayı sadece kamu iktisadi teşebbüsleri çerçevesinde ele
almakta ve “kamu iktisadi girişimlerinin mülkiyet ve yönetiminin özel kesime devri” olarak
tarif edilmektedir. Özelleştirmeden bahsedildiğinde ilk akla gelen, kamu iktisadi
girişimlerinin özel sektöre satılması olmaktadır.11 Bu bağlamda ülkemizin gündemini
sürekli olarak meşgul eden kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi sorunu, dar
anlamda özelleştirme kavramının kapsamı içinde yer almaktadır. Bununla birlikte
özelleştirme teriminin dar bir tanımla, kapsamını çizmek kolay değildir; dar anlamda
özelleştirme konusunda da net bir görüş birliğine varılamamıştır.
Bazı bilim adamları ise, dar kapsamlı özelleştirmede mutlak olarak mülkiyet devrini
temel ilke olarak görmektedirler. Yani mülkiyet devredilmeden özelleştirmeden söz
edilemeyeceği görüşündedirler. Mülkiyetin özel kesime ait kâr payının yüzde oranı önemli
değildir. Önemli olan, -kamu girişiminin- bir bedel karşılığında gerçek veya tüzel kişilere
devridir. Bu gerçekleştiği zaman, dar anlamda özelleştirmeden söz edilebilir. Dolayısıyla
10
Recep BOZLAĞAN, “Kamu Yönetimi Paradigmasında Değişim ve Özelleştirme Yaklaşımı” (Edt.
Muhittin ACAR, Hüseyin ÖZGÜR) Çağdaş Kamu Yönetimi I, Nobel Yayınevi, Ankara, Ekim 2003, s.278
11
Coşkun Can AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, Bilkom Matbaası, İzmir, 1987, s.79
12
Yakup KEPENEK, 100 Soruda Gelişimi, Sorunları ve Özelleştirilmeleriyle Kamu İktisadi
Teşebbüsleri, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1990, s.145
13
Turgut TAN, “KİT’lerin Özelleştirilmesi ve Sorunlar”, AİD, C. 25, S.1 Mart 1992, s.27; Latif ÇAKICI,
Türk Ekonomisi Nereye Gidiyor?, AÜ Basımevi, Genişletilmiş 3.Baskı, Ankara, 1992, s.295
7
dar anlamda özelleştirme, “kamu mülkiyetinin özel kesime bedel karşılığında
satılmasıdır”14
“Mülkiyeti ve yönetimi kamuya ait olan iktisadi üretim birimlerinin özel sektöre
devri” olarak tanımlanan dar anlamda özelleştirmede devir, genel olarak ya iktisadi birime
ait hisse senetlerinin halka arzı yoluyla ya da iktisadi birimin bir bütün olarak (blok satış)
kişi ya da kurumlara satışıyla gerçekleşmektedir. Bu çerçevede, tarihin çeşitli
14
Selahattin ÖZMEN, Türkiye’de Dünya’da KİT’lerin Özelleştirilmesi, Metler Matbaası, İstanbul, 1987,
s.7
15
Eyüp BEDİR, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesinden Doğan Problemler ve Çözüm
Önerileri, Metal İş Sendikası Yayını, Ankara, 1992, s. 24-25
16
Frank BURINK, “Privativaziton in Europe”, Entrepreneurship and Privatizing of Government, (Edt.
Calvin A.Kent), Quorum Boks, New York, 1987, s.162
17
Firdevs Feyza ÜNAL Özelleştirmenin Kamu İktisadi Teşebbüslerinde Verimlilik Üzerine Etkisi,
Nobel Yayın, 2000, s.44
18
KEPENEK, a.g.k, s. 20
19
Latif ÇAKICI, “İktisadi Yönden KİT’lerin Özelleştirme Çalışmalarından Beklenenler” Görüşler, 1986
ORHİM Seminerler Serisi, İstanbul, 1986, s.259
8
dönemlerinde hemen her ülkede, kamu mülkiyetindeki birimlerin, özel sektöre devri söz
konusu olduğu halde, bu devirlerden hiç birisi “özelleştirme” olarak adlandırılmamıştır.
Çünkü özelleştirme, “basit bir mülkiyet veya yönetim transferinin ötesinde, bütün bir
iktisadi organizasyonu, serbest piyasa mekanizmasına göre işleyen yapıya kavuşturmak ve
bunun için gerekli dönüşümü sağlamaktır”. Bütün bu unsurlar ise özelleştirmenin geniş
anlamda tanımında yer almaktadır.20
Özelleştirme kavramını yalnız kamu iktisadi teşebbüslerinin özel sektöre devri olarak
tanımlamak hem yanlış hem de eksik olacaktır. Çünkü özelleştirme kavramının kapsadığı
alan gün geçtikçe genişlemektedir. Artık devleti iktisadi hayattan uzaklaştırıcı her türlü
eylem özelleştirme kapsamında değerlendirilebilmektedir. Örneğin kamunun ekonomik
hayata koyduğu herhangi bir yasağı kaldırması bu manada özelleştirme olarak ifade
edilebilmektedir. Geniş anlamda özelleştirme ile ilgili literatürde yer alan tanımlamalardan
bazılarına aşağıda yer verilmiştir.
Yine, “geniş anlamda özelleştirme, kamusal mülkiyete konu olan fiziksel ya da mali
varlıkların özel (gerçek yada hükmi) şahıslara satışını; bir mal ya da hizmetin üretim
ve/veya dağıtımını sağlamak üzere özel şahıslara imtiyaz verilmesini; yetkili kamu
20
ÖZTÜRK, a.g.k.
21
Tunay KÖKSAL, Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Yöntemleri ve Uygulaması, (Uzmanlık Tezi)
DPT Yayını, Ankara, 1993, s. 9
22
BEDİR, a.g.k., s.24
23
Metin KİLCİ, KİT’lerin Özelleştirilmesi ve Türkiye Uygulaması, (Uzmanlık Tezi), DPT Yayını,
Ankara, 1994, s. 7
9
makamları tarafından belirli kurallara bağlanmış olan mal/hizmet üretim ve/veya
dağıtımının kuralsızlaştırılmasını ya da kural koyma ve uygulama yetkisinin özerk
düzenleyici devrini; deregülasyon ve re-regülasyonu içerir.”24 Bu bağlamda geniş anlamda
özelleştirme ile sadece var olan kamu işletmelerinin özel kesime devredilmesi ile
yetinilmediğini; piyasa mekanizmasının yerleşmesi için daha önce kamu işletmelerine
tanınan ayrıcalık ve sınırlamaların da kaldırıldığını, KİT’lerin fiyatlarını piyasa şartlarına
göre belirlemelerine imkan verildiğini söylemek mümkündür.
Dolayısıyla diğer bir tanımlama ile “geniş anlamda özelleştirme, serbest piyasa
güçlerinin ekonomide egemen duruma gelmesi, kamu kuruluşlarının ekonomik etkinliğinin
azaltılması” şeklinde tanımlanabilir 25
Yine “bir ülkede milli ekonomi içerisinde kamu kesiminin iktisadi faaliyetlerinin
iktisadi, mali, sosyal ve siyasal nedenlerle tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik
uygulamaların bütünü” geniş anlamda özelleştirme kapsamına girmektedir. Dolayısıyla bu
anlamda özelleştirme, “daha az devlet, daha çok piyasa ekonomisine dayanır”.27
24
Oktar TÜREL, http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org/Yazilar_BSB/IktisatToplum11Agu-Turel.doc,
Temmuz 2003
25
Yahya DOĞAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme, Fakülteler Kitapevi Yayını, İzmir, 1993,
s.117-119
26
Veysel ATASOY, Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme Sorunu, Nurol Matbaacılık
Yayını, Ankara, 1993, s.182
27
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.7
28
Ruşen KELEŞ, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Türk Belediyecilik Derneği ve Kondrad Adenauer
Vakfı Yayını, Ankara, 1995, s.13
29
KİLCİ, a.g.k., s.7
10
- Kamusal mal ve hizmetlerin üretiminin özel sektöre devredilmesi,
Bu bağlamda günümüzde geniş anlamda özelleştirme, bir ülke veya bölgede piyasa
güçlerinin hakim olmasını sağlayacak ve kamu kesiminin iktisadi etkinliğini azaltacak
politika ve uygulama yöntemlerini kapsayan bir kavram görünümündedir. Bu nedenle, bu
anlamda özelleştirmede bir kamu hizmetinin özel sektör tarafından sunulması, söz konusu
yöntemin özelleştirme olarak adlandırılması için yeterli bir neden sayılmaktadır.
30
M. Berra ALTINTAŞ, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi ve Özelleştirmenin Sermaye
Piyasasına Etkileri, Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, Yayın no: 8, Ankara, 1988, s.33
11
Nitekim Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 3 Ekim 1990 tarih ve 953 sayılı
kararında özelleştirmeye ilişkin amaçları31;
- Verimliliği artırmak,
- Fiyatları düşürmek,
- Gelir sağlamak,
31
ÖZTÜRK, a.g.k
32
Hüseyin YAYMAN, “1980 Sonrası Türkiye’de Özelleştirme Uygulamalarının Gelişimi ve Türk Kamu
Yönetimi Üzerine Etkileri”, GÜ İİBF Dergisi, C.2, S.3, 2000, s.3-4
12
Bu kadar geniş bir amaçlar yelpazesinde amaçlardan, sadece birisine yönelik olarak
özelleştirme uygulamalarına gidilebileceği gibi, amaçların tamamına yönelik olarak da,
özelleştirme uygulamalarına gidilebilmektedir. Genellikle de özelleştirmenin amaçlarından
yalnız birine yönelme olmadığı, çoğu kez birçok amacın, birlikte uygulandığı
görülmektedir. Türkiye’de özelleştirme hazırlık çalışmalarını başlatan Morgan Quaranty
Firması ülkemizde, uygulanacak olan özelleştirme programının ana amaçlarını, üst düzey
kamu görevlileri (Bakan, Müsteşar, Genel Müdür, vb. gibi) arasında bir anket yaparak
önem sırasına göre şu şekilde sıralamıştır;33
33
AKTAN, Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları s.11; TAN, “KİT’lerin Özelleştirilmesi ve Sorunlar” s.32;
Bülent SERİM Anayasa ve Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Özelleştirme, Ankara, İzgi Yayınları,
1996, s.48-49
13
Bu bağlamda Türkiye özelinde özelleştirmenin ekonomik amaçları olarak serbest
piyasa ekonomisini güçlendirmek ve ona işlerlik kazandırmak olduğu belirtilirken; sosyal
amaçları olarak ise sermaye mülkiyetini tabana yaymak suretiyle servetin geniş kitlelere
yayılmasını sağlamak olarak tespit edilmiştir. Ayrıca sermaye piyasasını geliştirmek,
KİT’lerin Hazine ve Merkez Bankası üzerindeki yükünü hafifletmek, KİT’lerdeki gizli
işsizliği ortadan kaldırmak, yatırımcı sermayenin ülkeye girişini temin etmek ve devlete
gelir sağlamakta nihai hedef olarak gösterilmiştir.34
34
AKTAN, Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları, s.11
35
DPT MASTER PLAN GRUBU, Özelleştirme Hedefleri, Ankara, 1985, s.18
36
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.97
37
Coşkun Can AKTAN, Kamu Ekonomisi ve Kamu Maliyesi, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 2001, s.5
14
kaynaklarından birisi olmaktadır.38 O halde verimliliği yükseltici diğer tedbirlerin yanında,
kamu sektörünün daraltılması ekonomik verimliliğin artışına katkıda bulunacaktır. Bu
anlamda özelleştirmenin amacı, bu kuruluşların verimli çalışmalarını sağlamak olacaktır.
Özelleştirme sonucunda verimliliğin artması ile birlikte ise tüketicilere daha kaliteli
ve ürün ve hizmet sunulacaktır. Çünkü özelleşen kuruluşlar ürün ve hizmetlerini piyasa
taleplerine uygun sayı ve çeşitlilikte üretmek konusunda serbesti ve karar yetkisine sahip
olacaklarından tüketici tercihleri optimal düzeyde karşılanacaktır. Tüketici tercihlerini
anlama ve giderme bakımından başarılı olan özel kuruluşlar, kâra geçme ve büyüme
bakımından daha çok olanağa kavuşacaklar, bu da ekonomiye itici bir güç
kazandıracaktır.39 Kısacası özelleştirmenin gerçekleşmesi halinde özelleştirilen KİT’ler
serbest piyasa koşullarında faaliyet göstermek zorunda kalacaklar, dolayısıyla piyasa
güçlenecektir. Bu da rekabet ortamının gelişmesini sağlayacak kaynakların daha rasyonel
kullanılmasını olanaklı kılacak ve sonuçta ekonomideki genel verimlilik de artacaktır.40
38
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.97
39
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.36
40
DOĞAN, a.g.k., s.120-121
41
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.94
42
Vural GÜNAL, Sermaye Piyasası Hukuku, 2.Baskı, SPK Yayını, Ankara, 1987, s.1
15
özelleştirme sermaye piyasasına ihtiyaç duyduğu bu önemli unsuru, hisse senetlerini
sunmak suretiyle piyasanın canlanmasına katkıda bulunacaktır.43
Özelleştirme sadece menkul kıymet arzı yönünden değil, hisse senedi kültürünün
yaygınlaşmasına da yardımcı olacaktır. Çünkü halkın elindeki küçük birikimlerin büyük
oranda pay senedi olarak sermaye piyasasına çekilmesiyle, altın gibi bir anlamda verimsiz
yatırımlara giden milyarlarca liranın ekonomiye kazandırılması sağlanacaktır.44 Ancak
burada dikkat edilmesi gereken sermaye piyasasının gelişmemişliğinin özelleştirmenin
başarısını etkileyen bir faktör olduğudur. Bu nedenle, özelleştirmenin kademeli olarak
yürütülmesi, sermaye piyasasının da aynı şekilde giderek gelişmesine yol açacaktır.45
Özelleştirmenin diğer bir iktisadi amacı ise, döviz gelirlerini artırmaktır. Türkiye gibi
gelişmekte olan birçok ülkede ödemeler dengesi sürekli olarak açık verdiği için buna bağlı
olarak döviz gelir-gider dengesi de ülke aleyhine sonuçlanmaktadır. Özelleştirme olgusuna
bu açıdan yaklaşıldığında, bu yolla yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişini teşvik
etmek ve böylece artırmak imkanı da doğabilecektir.46
43
Eyüp ZENGİN, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Mimoza Yayınları, Konya 1999, s.30
44
CEVİZOĞLU, a.g.k, s. 30
45
ZENGİN, a.g.k., s.30
46
DOĞAN, a.g.k., s. 122
47
ZENGİN, s. 31
48
a.g.k., s.31
16
1.2.1.2 Özelleştirmenin Mali Amaçları
Özelleştirmede asıl amaç ekonomik olmakla birlikte, doğrudan mali sonuçlar elde
etmek amacıyla da özelleştirme yoluna gidilebilmektedir. Ancak mali amaçlarla
özelleştirme, bu yolla devlete gelir sağlama, açıkça ifade edilmeyen ve zımnen kabul
edilen bir konu olmaktadır. Mali amaçlarla özelleştirme yapılmasına, aldatıcı bir finansman
kaynağı olması dolayısıyla itiraz edilmektedir.49 Ancak şu bir gerçektir ki, özelleştirmenin
gerekçelerinden birisi de devlete gelir temin etmektir. Bu strateji özellikle devletlerin
büyük finansal krizlerle karşı karşıya kaldıkları zaman önem kazanmaktadır.
Devlet gelirlerini çok değişik kaynaklardan elde edebilir. Bununla birlikte devletlerin
sahip oldukları gelir kaynakları temelde iki gruba ayrılabilir; iç kaynaklar ve dış kaynaklar.
Vergiler devletlerin temel gelir kaynağıdır. Ancak vergilendirilebilir kapasitenin sınırlılığı
devletlerin bu gelir kaynağını istedikleri gibi kullanamamalarına neden olmaktadır.
Vergiler yanında devletlerin sahip oldukları iç kaynaklar; kullanım ücretleri, hazine bonosu
satışı sonucu elde edilen gelirler veya Merkez Bankası’ndan sağladığı gelirler şeklinde
karşımıza çıkmaktadır. Ancak bunlardan en son gelir kaynağı enflasyonisttir.50
Yabancı ekonomik yardım kuruluşları ve borç para veren uluslar arası kuruluşlar
(IMF, IBRD gibi) ise devletlerin sahip oldukları dış gelir kaynaklarıdır. Her iki gelir
kaynağının da sınırlı olduğu durumlarda devlet gelirlerini arttırmada özelleştirme önemli
bir rol oynamaktadır. Bu durumda devlet aşağıdaki gibi birtakım politikaları
uygulayabilir.51
Gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya kaldıkları en önemli çıkmazlardan biri güçlü
ve yeterli bir özel sektör sermaye birikiminin olmaması nedeniyle çok büyük sermaye
gerektirmeyecek yatırımları bile devletin yapmak zorunda kalmasıdır. Oysa devletin bu tür
yatırımlardan çekilerek yerini sayıları ve verimlilikleri gün geçtikçe daha iyiye giden özel
sektöre bırakması, elde edilen kaynakların ise devletin asli görevlerine harcanması
49
Güneri AKALIN, “KİT’ler ve Özelleştirilmeleri”, AÜSBFD, C.41, S.1-4, Ocak-Aralık 1986, s.46
50
AKTAN, Kamu Ekonomisi ve Kamu Maliyesi, s.5
51
a.g.k s.5
17
gerekmektedir. Bu suretle daha çok yatırım ve daha hızlı kalkınma ve istihdam
sağlanabilecektir.52 Ayrıca ekonominin sağlıklı işlemesini engelleyen, bir taraftan da
günden güne aşırı bir biçimde büyüyen devlet yatırımlarının vergi gelirleri ile karşılanması
noktasında kamu malı olup da kamunun elinde bulunması zorunlu olmayan varlıkları
satarak, kamu açığının, vergi gelirlerini zorlamadan karşılanması mantıklı
53
görünmektedir. Bu noktada devletin kendisine gelir sağlama yöntemleri arasındaki
vergilerin teknik olarak toplanmasındaki eksiklikler ve bu durumun halkın oyuna ihtiyacı
olan politikacıları sevimsiz göstermesi de özelleştirmeyi bir seçenek durumuna
getirmektedir.54
52
DOĞAN, a.g.k., s.23
53
ÖZMEN, a.g.k., s.21
54
CEVİZOĞLU, a.g.k., s. 32
55
ZENGİN, a.g.k., s.13
56
ATASOY, a.g.k., s.184
18
karşımıza sosyal amaçlı bir araç olarak çıkmaktadır. Çünkü kârlılık oranı yüksek KİT’lerin
hisse senetlerinin, çalışanlara, yöneticilere ve küçük tasarruf sahiplerine belli avantaj ve
teşviklerle satılması bu kesime yönelik gelir transferi anlamına gelmektedir. Bu amaçla
gerçekleştirilen özelleştirmeler ise, “sosyal özelleştirme” olarak nitelendirilmektedir.57
Özelleştirme ile sermayenin tabana yayılması yoluyla servet dağılımını daha dengeli
duruma getirme böylece refahı yaygınlaştırma ve sosyal adaleti sağlama
amaçlanmaktadır.58 Özelleştirmeden yana olanlar KİT hisselerinin değişik yöntemlerle
düşük gelirli kişilere avantajlı olarak satılabileceğini, ellerinde uzun süre kalmasını
sağlamak içinde yeni hisse senetleri verilebileceğini, nama yazılı senetler çıkarılabileceğini
savunmaktadırlar. Bu amaçla Batı Almanya’da 1957 ve izleyen yıllarda bir “sosyal
özelleştirme” projesi başarıyla uygulanmıştır.59 Yine işletmelerin sermayesine çalışanların
katılmasını sağlamak ise başta İngiltere olmak üzere birçok ülkede özelleştirme
politikasının önemli araçları arasında yer almaktadır.60
Özelleştirme, daha önce de ifade edildiği gibi boyutları sadece ekonomik olan bir
konu değildir. Özelleştirmenin siyasal boyutları da, en az ekonomik boyutları kadar
önemlidir. Baktığımızda özelleştirme görüşünün önce ekonomik buna bağlı olarak da
siyasal yönden güçlü olan devletlerde ortaya atılmış olması bunun bir göstergesi
olmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler ise ekonomik ve siyasal alanlardaki güçsüzlüklerinden
dolayı güçlü ülkelerin hararetle ileri sürdükleri özelleştirme lehinde tavır takınmak zorunda
kalmışlardır. IMF ve Dünya Bankası gibi etkin kuruluşların da özelleştirme lehindeki
düşünce, telkin ve tavsiyelerinin gelişmekte olan ülkelerdeki siyasi otoritelerin tercihlerini
belli ölçülerde de olsa yönlendirmiş olması etkilidir.61
57
ZENGİN, a.g.k., s.13
58
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.32
59
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.101
60
ATASOY, a.g.k., s.185
61
TOBB, a.g.k., s.31
62
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.101-102
19
Bir diğer önemli nokta ise özelleştirme ile demokrasi arasındaki ilişkidir.
Özelleştirmeyi savunanlar, demokrasideki siyasi özgürlüğü ekonomik özgürlük ile
bütünleştirmek istemektedirler. Bir ülkedeki siyasi sistem demokrasi olunca ekonomik
sistem de, serbest piyasa anlayışına dayanacaktır. Serbest piyasa düzeni ile demokrasi,
otoritenin desantralize edilmesini ve çeşitli gruplar arasında dağıtılmasını gerektirmektedir.
Teorik olarak, serbest piyasa düzeninde otorite çeşitli firmalar arasında dağılmıştır. Serbest
piyasa düzeninde, rekabeti sınırlandıracak ya da önleyecek tekellerin olmaması gerekir.
Bunun gibi demokrasi de, bir sistem olarak serbest bir ortamın varlığını öngörür. Bu
yaklaşıma göre devletin iktisadi alanda da faaliyetlerini sınırlandırması ve dolayısı ile
piyasa sisteminin serbest olarak işlemesine müdahale etmemesi gerekir.63
63
Bilal ERYILMAZ, Siyaset Sosyolojisi, İzmir, 1986, s.119
64
TÜRK DEMOKRASİ VAKFI, Türkiye’de Özelleştirme-Araştırma Raporu-, Yetkin Basımevi, Ankara,
1994, s.55
65
DPT, a.g.k., s.20
20
1.2.2 Özelleştirme ile İlgili Tartışmalar
Özelleştirme tartışmaları bağlamında birçok kişi, kamu hizmeti kavramı ile özel
sektörü, birbiriyle bağdaşmaz olarak kabul etmektedir. Özelleştirmeye karşı olanlar, konu
ile ilgili tartışmada görüşlerini savunurken, bir dizi olumsuz faktörü kanıt olarak öne
sürmektedirler. Bu bağlamda, özelleştirmeye karşı öne sürülen başlıca görüşler, şöyle
özetlenebilir:67
66
Sadun EMREALP, Drew HORGAN Belediyelerde Alternatif Hizmet Sunma Yöntemleri, Yerel
Yönetimlerin Geliştirilmesi Programı, El Kitabı Serisi, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi IULA-EMME
Yayını, Kent Basımevi, İstanbul, 1992, s. 6
67
a.g.k., s.10-13
21
ülke çapında uygulanan fiyatlama politikaları, üretim giderlerindeki önemli
farklılıkları yansıtmayabilir. Kırsal alanlardaki dağınık nüfusa kamu hizmetlerinin
sunulması, özel sektör için ekonomik olmayabilir. Bu hizmetler, ancak çapraz
sübvansiyon yoluyla kamu yönetimi tarafından finanse edilebilir.
c) Bazılarına göre özelleştirme, beldedeki yaşlılar, özürlüler, dar gelirliler gibi özel
konumdaki kesimlere sunulan hizmetlerde aksamalara ve kötüleşmelere yol açabilir;
belirtildiği gibi kullanım bedelleri bu kesimlerin ödeme gücünün üzerine çıkabilir.
Ayrıca özelleştirmeden sonra refah hizmetleri ile ilgili çalışmalara sağlanacak
sübvansiyonlara ilişkin yönetim giderlerinin ve bunun yol açacağı karmaşıklığın,
özelleştirmenin sağlayacağı yararlardan daha fazla sakıncalar taşıyabileceği
belirtilmektedir
22
nitelikli iş gücünden yoksun kılacağı ve bu nedenle kamu yönetiminin kapasitesini
zayıflatacağı belirtilmektedir.
Özelleştirmeyi savunan görüşler daha önceki bölümde amaçlarla birlikte aslında ele
alınmış olmaktadır. Çünkü fayda sağlamak açısından gerçekleştirilmeye çalışılan bu
amaçların temelinde özelleştirmeyi savunan birtakım görüşlerin yer alması kuşkusuz ki
oldukça doğaldır. Bununla birlikte burada görüşleri bir araya getirebilmek ve kamu-özel
sektör arası görüşlere karşılaştırmalı şekilde yer verebilmek bakımından tekrardan ele
alınacaktır.
23
savunanların çıkış noktası şudur: Doğrudan kamu sektörü eliyle üretilmekte olan mal ve
hizmet, özel ve yarı-özel nitelikli kuruluşlar veya belde grupları tarafından maliyet
etkinliğini artıracak biçimde üretilebilir ve dağıtılabilir. Bu bağlamda, kamu ile özel
sektörün kıyaslanması, aşağıdaki temel noktalarda yoğunlaşmaktadır:68
b) Özel sektör çalışanlarının ürettikleri mal ve hizmet düzeyinin, bir başka ifade ile
-çıktı- düzeyinin, kamu kesimindekilere göre daha fazla olduğu görüşü, oldukça
yaygındır. Kamu sektörünün, aynı üretim işlemleri için daha fazla insan gücü
istihdam etmekte olduğu ve elindeki tesis ve sermaye donanımını daha verimsiz
kullandığı belirtilmektedir. Kamu sektöründeki istihdam güvencesi nedeniyle, bu
sektördeki verimsiz ve üretken olmayan kişilerin motivasyonu daha zordur. Özel
firmalar, personelini daha esnek biçimde istihdam edebilmekte ve kapasite fazlası söz
konusu olduğunda, atıl kalan personelini işten çıkarma eğilimi taşımaktadırlar. Aynı
şekilde, özel sektörde özendirici ücret sistemleri daha yaygın olarak uygulanmakta ve
ücretler, personelin üretkenliğine göre belirlenmektedir.
68
a.g.k., s.6-10
24
özeni göstermektedir. Kamusal varlıkların ve ortak kullanım alanlarının, özel
sektördekilere oranla daha hor kullanıldığı görülmektedir.
f) Karar alma sürecinin özel sektörde, tüketicilerin mal ve hizmetlere olan talebini ve
tercihlerini yansıtan ekonomik faktörler tarafından yönlendirilirken, kamu sektöründe
kararların çoğunun, genel siyasi hedeflere yönelik olmaktan çok, kısa dönemli ve dar
siyasi çıkarlar gözetilerek alınmakta olduğu öne sürülmektedir. Siyasi karar alma
sürecinin sağlıklı olarak işlememesi halinde, kamu hizmetlerinde etkinlik ve
verimlilik ilkelerinden uzaklaşılacağı ve kamu fonlarının yanlış yerlere tahsis
edilebileceği endişesi dile getirilmektedir.
g) Kamu hizmetlerinin büyük bir bölümünün bir kamu tekeli niteliğinde olmasının,
hizmetin kesintiye uğrama riskini önemli ölçüde artırdığı belirtilmektedir. Hizmetin
belirli bir nedenle kesintiye uğraması halinde, alternatif hizmet sunma kaynaklarının
bulunmaması sebebiyle, büyük çaplı hizmet krizlerinin ortaya çıkma tehlikesine
25
dikkat çekilmektedir. Özel sektörde ise, bir firmada ortaya çıkan sorunların yalnızca
o firmanın müşterilerini zor durumda bırakacağı, buna karşılık müşterilerin de, aynı
ya da benzer hizmeti alternatif kaynaklardan sağlayabilecekleri belirtilmektedir.
69
Ahmet AKIN, http://www.istanbulsmmmodasi.org.tr/ 05.06.2006
26
konusunu oluşturan belediye hizmetlerinde özelleştirme uygulamaları ayrıntılı bir şekilde
ele alınıp değerlendirilmeye çalışılacaktır.
a) Yerel hizmetlerin (özellikle kent içi ulaşım, itfaiye, çöp toplama, cadde ve
sokakların temizliği gibi) piyasa koşullarında sunumu daha kolaydır ve bu tür
hizmetler kolaylıkla fiyatlandırılabilir.
70
TÜRK BELEDİYECİLİK DERNEĞİ, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Ankara, 1995, s.109
71
Süreyya SAKINÇ; Gül GEZEN, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve Çözüm Önerileri:
Manisa Belediyesi Örneği”, Yerel Yönetimler Sempozyumunda Sunulan Poster Bildiri, TODAİE
YYAEM, Ankara, 1-2 Kasım 2000, s.2
27
ve bu nedenle geç yürümekte olduğudur. Oysa yerel yönetim hizmetleri, kent halkının
günlük yaşamını yakından ilgilendiren çok geniş bir reel hizmetler yelpazesi oluşturmakta,
kısa sürede alınacak olumlu sonuçlar özelleştirme uygulamalarının geniş hemşehri
topluluklarınca desteklenerek başarıya ulaşmasını sağlayabilmektedir. Tartışmalar da
büyük ölçüde ideolojik değil pragmatik boyutlarda olmaktadır. İkincisi ise; yerel
yönetimlerin merkezi yönetime oranla gelirlerini mali mekanizmalarla artırabilme
imkanları oldukça kısıtlı olduğu için, bu yönetimler ağır hizmet yükümlülüklerini yerine
getirmede özelleştirmeden daha sık faydalanma yoluna başvurabilmektedirler.72
72
Naci B. MUTER, “Yerel Yönetim Hizmetleri ve Özelleştirme”, Özelleştirme Sempozyumu, (Manisa
28/29 Nisan 1994), Doğuş Matbaacılık, Ankara, 1994, s.145
73
Recep BOZLAĞAN, “Yerel Hizmetlerde Özelleştirme Yöntemleri”, Avrupa Birliği İle Bütünleşme
Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, Alfa Yayını, Birinci Baskı İstanbul, Ekim 2002, s.209
28
almak sorumluluğudur. Hizmetin kim tarafından sunulduğu konusu ise, daha çok
amaçlanan sonuçlara, hangi araçlar yoluyla ulaşıldığını belirlemektedir.74
Devletin iktisadi hayattaki rolünde önemli değişmelere yol açan “sosyal devlet
anlayışı” ve “hızlı kentleşme süreci”, kentsel hizmetlere yönelik talepte büyük bir artış ve
çeşitliliği beraberinde getirmiştir. Diğer taraftan iktisadi buhran sonrası oluşan piyasa
ekonomisinin yetersizliği düşüncesi yaklaşık elli yıllık aradan sonra devletçiliğin de
yetersiz olduğu yönündeki düşünceye yerini bırakmıştır.75
74
MUTER, a.g.k., s.146
75
Güneri AKALIN, “Yerel Yönetimlerin İktisadi Teşebbüsleri”, ÇYYD, Cilt 3, Sayı 6, Ekim 1994, s. 21
76
STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI, Yerel Yönetimler ve Özelleştirme, Sav Yayınları, Ankara,
1995, s.13
29
bir yasa kabul etmiştir. 1980'lerde Amerikan yönetimi, “Gelir Paylaşımı” programından 33
yerel yönetime 4 milyar dolar katkı sağlarken bu yardım fonları daha sonra tamamen
ortadan kaldırılmıştır.77
77
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s. 71
78
a.g.k., s.16
79
Calvin A.KENT, “Privativation of Public Functions: Promises and Problems”, Entrepreneurship and
Privatizing oj Government, (Edt. Calvin A.Kent), Quorum Boks, New York, 1987, s.5
80
Recep KÖK, KİT-Özelleştirme Modelleri ve Türkiye Üzerine Bir Uygulama, Atatürk Üniversitesi,
Basımevi, Erzurum, 1993, s.17
30
belediyelerdeki aşırı istihdam sorunu, belediyeleri yeni arayışlara itmiştir. Belediyeler
içinde bulundukları mali krizden kurtulmanın yolunu özelleştirmede görmektedir.
Belediyelerdeki özelleştirme uygulamalarının kâr eden hizmet alanlarında değil de bilhassa
zarar eden hizmet alanlarında gerçekleşmesi olayın ekonomik boyutunun ağırlığını
göstermektedir.81 Bugün belediyelerin birçoğu toplu taşıma, sokakların temizliği, çöp
toplama, sayaçların okunması, altyapı gibi hizmetleri özelleştirmiştir.
81
a.g.k., s.17
82
EMREALP, HORGAN a.g.k., s.14-20
31
hareket edebilmektedir. Özel sektörün etkin kaynak kullanımını sağlayan diğer unsur ise,
iktisadi faaliyetleri ile ilgili kararlarda piyasa mekanizmasının göstergelerini esas alması,
üretim faaliyetini arz ve talep şartlarına bağlı olarak gerçekleştirmesi ve piyasa faktörlerine
duyarlı davranmasıdır. Kamu sektörü, amaç ve karar mekanizmasının işleyişi dolayısıyla
rekabete dayanan piyasa mekanizmasından uzak göstergelerle faaliyet göstermekte ve
kaynak israfına yol açabilmektedir. Özel sektör etkin kaynak kullanımını
gerçekleştirebilme yanında, yönetim anlayışıyla üretim faktörlerinin verimliliklerinde de
artış sağlayabilmektedir.83
83
ALPER, a.g.k., s. 35
84
Bilal ERYILMAZ, “Belediye Hizmetlerinin Yürütülmesinde Alternatif Kurumsal Yöntemler”, TİD Yıl:61,
S.382, Mart, 1989, s.22
85
KÖKSAL, a.g.k., s.18
86
CEVİZOĞLU, a.g.k., s. 31
32
karşılamaya çalışmaktadırlar. Kamu mallarının ucuz olması nedeniyle israf edildiği ve
kamu kaynaklarının savurganlıkla kullanıldığı yapılan araştırmalarda görülmüştür. Devlet
ya da belediyeler özelleştirmeyi gerçekleştirirse, kamu hizmetini daha ucuza mal edebilir
ve kaynak israfı önleyebilir. Böylece zarar eden kamu işletmelerinin de zararını ödemekten
kurtulabilir; belirtildiği gibi gelir sağlayabilir.87
87
ALTINTAŞ, a.g.k., s.52
88
MUTER, a.g.k., s 145
89
Halil NADAROĞLU, Mahalli İdareler, 6.Baskı, İstanbul, 1998, s.126
33
1.3.1.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesinin Siyasi Nedenleri
90
Musa EKEN, Bilal ERYILMAZ, “Mahalli İdarelerde Özelleştirme Politika ve Uygulamaları” TİD, Yıl:62,
S.387, Haziran 1990, s.57
91
Nuri TORTOP, “Yönetim Sistemimiz içinde Belediyelerin Önemi, Sorunları ve Yeni Düzenlemeler”, AİD,
C.18, S.4, Aralık 1985, s.7
92
Semih H. ERYILDIZ, Yerel Yönetimde Yeniden Yapılanma, Türkiye Sosyal, Ekonomik, Siyasal,
Araştırmalar Vakfı Yayını, Ankara, 1989, s. 8
34
partinin elinde olması da belediyelerde özelleştirme uygulamalarının başlıca sebeplerinden
olmaktadır. Örneğin ülkemizde 1983 yılında iktidara gelen Anavatan Partisi, 1984 yılında
mahalli idarelerin önemli bir kısmını kazanınca, parti ve hükümet programlarındaki
özelleştirmeye yönelik ilkelerin belediye uygulamalarına da yansımış olması buna bir
örnek teşkil etmektedir.
Son olarak daha önce de belirtilmiş olduğu gibi yerel yöneticilerin kısa dönemde
başarılı hizmet sunma istekleri ve gayretlerini de, özelleştirmenin siyasi nedenlerine
eklemek gerekmektedir.
93
Yusuf ALPER, İktisadi ve Sosyal Sonuçlarıyla Özelleştirme, Sağlık-İş Yayınları, Ankara, 1994, s.38
35
kalmaktadırlar. Bu tür idari formaliteler ise belediyeleri halkın gözünde yapılacak işleri
zorlaştıran bir birim haline getirmektedir.
Asıl önemlisi söz konusu idari formalitelerden dolayı çoğu zaman kamu idareleri
idari performansı artırmada teşvik edici yöntemleri geç uygulamaktadır. Oysa günümüzde
ulaşım, haberleşme ve teknolojideki hızlı gelişmeler kararların anında alınıp uygulamaya
konulmasını gerektirmektedir. Bununla birlikte kamu idarelerinin başındaki bürokratlar da
çoğu zaman verimlilik ilkelerine aykırı çalışmaktadır. Gerek kanundaki birtakım
boşluklardan dolayı gerekse ürettikleri hizmetleri belli siyasi görüşlere sunmalarından
dolayı sorumlulukları söz konusu olmamaktadır.94 Bu durum belediyeler içinde geçerli
olmaktadır. Buna karşılık daha önce de belirtildiği gibi rekabet ortamı içerisinde kâr
sağlama amacı ile çalışan özel sektörü bu durum sürekli olarak performansını artırıcı
tedbirler almaya yöneltmekte; sonuçta verimliliği artırmaktadır. Aynı zamanda özel sektör
teknolojideki değişiklikleri daha yakından takip edebilme imkanına da sahiptir.
94
KÖKSAL, a.g.k. s.21
95
Kenan BULUTOĞLU, Kamu Ekonomisine Giriş, Üçüncü Baskı, İstanbul, 1981, s.134-135
96
Firuz Demir YAŞAMIŞ, “Çukurova Projesi Deneyimleri Işığında Belediyelerde Reorganizasyon ve
Örgütsel Gelişme”, TİD, Mart 1988, 60. Yıl Özel Sayısı, S.378, s.437
36
olmaktadır. Oysa bu durum, araç, gereç ve kamu binalarına yapılan harcamaları
arttırmakta, atıl kapasitelerin ve gizli işsizliğin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Buna
karşılık özel kesimin uyguladığı hizmet yöntemleri kamuya göre daha pratik ve daha az
bürokratiktir. 97
Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin bir diğer idari nedeni de, teknik personel
yetersizliği ve aşırı istihdamdır. Belediyelerin görevlerini yerine getirebilmeleri için,
personel yönünden güçlü olmaları gerekmektedir.99 Ülkemize baktığımızda da
belediyelerimizde etkin bir personel rejimi sağlanamamış olduğu; siyasi etki ve baskılar
sonucunda, aşırı istihdam meydana gelmiş olduğu görülmektedir.
97
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m. s.55
98
a.g.m., s.84
99
Nuri TORTOP, Kamu Personel Yönetimi, İkinci Baskı, İlksan Matbaası, , Ankara, 1988, s.277
100
a.g.k., s.279
37
projeleri büyük bürokratik engellerle karşılaşmadan yürütmek imkanı da
bulunabilecektir.101
101
KÖKSAL, a.g.k. s.22
102
Tahir AKTAN; “Mahalli İdarelerde Vesayet Denetimi”, AİD, C. 9, S. 3, Eylül 1976, s. 4
103
Nuri TORTOP, “Belediyeler ve Yeni Düzenlemeler”, AİD, C.18, S.4, Aralık 1985, s.11
104
TORTOP, a.g.k, s.13
105
TÜRK BELEDİYECİLİK DERNEĞİ, Belediyelerimize Rehber, Konrad Adenauer Vakfı Ortak Eğitim
Projesi Yayını, Ankara, 1992, s.59
38
arasında ters orantı vardır. Özerklik artınca idari vesayet azalır. İdari vesayetin her
genişlemesi özerkliği zedeler.106
“Tüzel kişiliği olan mahalli idarelerin, idari ve mali alanlarda haiz oldukları karar
ve hareket serbestisi”107 olarak tanımlanan “özerklik”, yerel yönetimler için son derece
önem teşkil eden bir konudur. Bir yerel idarenin idari yönden özerk olabilmesi için ise
kesin karar alma yetkisi, organlarının bağımsızlığı ve parasal olanaklarının bulunması ge-
reklidir. Özerklik için özerk kuruluşların yalnız serbestçe oluşturdukları veya seçtikleri
organlar tarafından karar alma hakkına sahip olmaları yeterli değildir. Bu idarelerin mali
özerkliği de, yani harcamalarında da merkezi idarenin baskısı olmaksızın harcama
yapmaya yetkili olmaları gereklidir. Özerkliğin amacı, bazı makam ve kişilere otorite,
nüfuz sağlamak değildir. Hizmetlerin çabuk, basit, ucuz ve daha iyi görülmesini
sağlamaktır. Ayrıca özerklik gecikmeleri önler, kurumların zarar yerine kâr etmelerini
sağlar. Bunlara ek olarak politik baskı ve müdahaleleri önler. Gereksiz para ve malzeme
kullanılmasına engel olur.108 Bu nedenlerden dolayı yapılan idari vesayet özerkliği
zedelememelidir.
106
Osman MERİÇ, “Yerel Yönetimlerin Özerkliği”, ÇYYD, C.1, S.2, Mart 1992, s.57
107
Şeref GÖZÜBÜYÜK, Türkiye’de Mahalli İdareler, TODAİE Yayını, Ankara,1967, s.2
108
Nuri TORTOP, “Yeni Demokratik Yapılanma, AİD, C.25, S.2, Haziran 1992, s.63
109
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m, s.55
110
Ruşen KELEŞ, Kentleşme Politikası, İmge Kitapevi, Ankara, 1990, s.5
39
Sonuç olarak yerel yönetimleri özelleştirmeye iten idari nedenleri; vesayet denetimi,
kırtasiyecilik ve bürokrasinin yavaş işlemesinden kaynaklanan zaman kaybı, teknik
personel yetersizliği ve istihdam sorunu ile kentleşme olarak sıralamak mümkündür.
111
BOZLAĞAN, “Yerel Hizmetlerde Özelleştirme Yöntemleri”, s.208-209
40
f) Savunulan siyasal ve ideolojik felsefeyi hayata geçirmek.
Yine bu konuda bir diğer bulgu da; gelişmiş ülkelerin piyasa ekonomisinin daha iyi
işlemesi için uygun rekabet ortamını oluşturmak, hizmetlerin maliyetini düşürmek ve
etkinliğini sağlamak amacı ile; gelişmekte olan ülkelerin ise genellikle bütçe açığını
kapatmak, dış borçları finanse etmek, kötü yönetim ve rüşvetle mücadele etmek amacı ile
özelleştirmeye başvurmakta olduklarıdır.112
112
Orhan ŞENER, Dünya’da ve Türkiye’de Özelleştirme, (Edt Ergin ARIOĞLU), Türkiye Maden İşçileri
Sendikası Yayınları, Ankara, 1994 s.71
41
azaltma ve fiyatların rekabet ortamı içinde kendiliğinden oluşmasını sağlama gibi
tedbirlerin geldiğini söylemek mümkündür.113
Özel şirketlerde amaç, daha önce de ifade edildiği gibi şirketin devamlı büyümesi ve
kâr sağlamasıdır. Kamu şirketlerinde ise böyle bir amaç yoktur. Oysa her şirketin devamı
için büyümesi ve kâr etmesi gerekmektedir. Aksi halde kârlı çalışmayan şirketlerin
faaliyetlerinin devamı için yeni kaynak bulunması gerekir. Kamu şirketleri zararlarına
karşılık devlet ya da belediye bütçesini arkalarında gördükleri için verimli
çalışmamaktadırlar. Bu noktada özelleştirme uygulamalarının amaçlarından birisi de
belediye işletmelerinin kendi öz kaynakları ile ayakta kalabilmeleri ve bu işletmelerin
serbest piyasa şartlarına göre ekonomik ve verimli çalışmasını sağlamaktır denilebilir.
113
KÖK, a.g.k., s. 99
114
Rıdvan KARLUK, Türkiye’de KİT’ler ve Özelleştirme, Esbank Yayını, İstanbul, 1994, s.127
42
Belediyelere gelir sağlamak ve vatandaşları ekonomiye ve yönetime ortak etmek,
yatırıma dönüşme şansı olmayan küçük tasarrufları özelleştirme uygulamaları ile yatırıma
dönüştürmek; vatandaşları kamu ekonomisinde söz sahibi yapmak gibi amaçlar
belediyelerde özelleştirmenin ekonomik ve mali amaçları olarak sayılabilir.115 Bu
amaçların ise vatandaşları yönetimde söz sahibi yaparak; yerel demokrasinin işleyişine
olumlu katkı sağlaması mümkündür. Görüldüğü üzere ekonomik ve mali amaçlar ile sosyal
ve siyasal amaçlar iç içe geçmiş durumdadır.
Bilindiği gibi herkes kendi mülkiyetine daha iyi sahip çıkmaktadır. Ekonomiye ortak
olan vatandaşlar da ekonomideki aksaklığa anında müdahale ederek ya da tepki vererek
ekonomik kötü gidişatı durdurabilirler. Vatandaşların bu tepkilerinin sayesinde uzun
vadede ekonomik istikrarın daha iyi korunacağı düşünülebilir. Kısaca kişisel mülkiyetle
kaynakların daha etkin ve verimli kullanılması sağlanabilir.
115
DOĞAN, a.g.k., s.124
116
ALTINTAŞ, a.g.k., s.37
43
kaynak yaratma ve gelir elde etme açısından merkezi idareye göre daha zor durumda
bulunan belediyeler için özellikle önem taşımaktadır. Kaynakları kıt olan belediyelerin
yerel hizmetleri özelleştirerek hizmetleri fiyatlandırması ve hizmetlerden yararlananların
hizmetin maliyetine katlanması sosyal adalet yönünden daha rasyonel bir yol olarak
görülebilir.
Belediyelerin yerel halkın daha iyi yaşam koşullarına kavuşması, beldenin daha güzel
ve daha yaşanabilir hale gelmesi için hizmet üretirken özel sektörden faydalanarak
alternatif yöntemlere ağırlık vermesi gerektiği ifade edilebilir.117
117
Enis YETER, “Belediyelerin İktisadi ve Ticari Teşebbüsleri”, TİD, Sayı 400, Eylül, 1993, s.91
118
ZENGİN, a.g.k., s.213
119
KÖK, a.g.k., s. 98
44
1.3.3 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Yöntemleri
Yasal olarak kentsel hizmetlerin büyük bir bölümünün ihale edilmesi zorunluluğu
bulunan İngiltere’de 1980’li yılların ilk yarısını kapsayan bir araştırmada, 22 farklı
özelleştirme yöntemi tespit edildiği belirtilmektedir. Bu listede hizmetlerin tümüyle ya da
kısmen özel sektöre devredilmesi seçeneklerinin dışına çıkılarak, örneğin sübvansiyon
düzenlemeleri, kupon yöntemi ve vergi teşviki gibi yöntemler özelleştirme olarak
görülmekte, hatta hizmetlerin gönüllü kuruluşlar eliyle yürütülmesi bile, bu listeye dahil
edilmektedir. Dolayısıyla böyle bir değerlendirme kapsamında, kamu hizmetlerinin kamu
dışında herhangi bir özel kişi veya kuruluş tarafından sağlandığı tüm yöntemlerin
özelleştirme olarak nitelenmesi söz konusu olmaktadır.121
120
SUİÇMEZ; YILDIRIM, a.g.k., s. 17
121
Sadun EMREALP, Yerel Yönetimde Alternatif Hizmet Üretimi, Yerel Yönetimin Geliştirilmesi
Programı El Kitapları Dizisi Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve IULA-EMME, Kent Basımevi,
İstanbul, 1992, s.4
122
KÖKSAL, a.g.k. s.24
45
Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi yöntemleri aslında normal özelleştirme
yöntemlerinden pek farklı değildir. Ancak daha öncede ifade edildiği gibi, yerel düzeyde
gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının, ulusal düzeyde gerçekleştirilenlere göre
etkinlik ve rekabet açısından çok benzer olmadıklarını da belirtmemiz gerekmektedir.
Kısaca kullanılan yöntemler pek farklılık arz etmemekle birlikte yöntemlerin etkinlik ve
rekabet bakımından sonuçlarının farklılık arz edebileceği ihtimali üzerinde durulmaya
çalışılacaktır. Bu noktadan yola çıkılarak aşağıda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi
yöntemleri alınmaya çalışacaktır.
Başka bir deyişle ihale yöntemi, “devletin veya belediyelerinin, özel şirketlere
sözleşme ile kamusal mal ve hizmet üretme ve dağıtma yetkisi vermesidir.”126 Bu yöntemde
kamu kuruluşu, üretimin kontrolünü önemli oranda elinde tutar ve vergi, tüketici harcı
veya diğer finansman araçlarını uygulamaya devam eder. İhale yönteminde kamu
kuruluşunun; üretimin miktarını ve türünü belirlemek, bir veya birkaç özel firma ile
anlaşma yapmak, kâr amacı güden, kâr amacı gütmeyen veya gönüllü kuruluşlarla üretimi
gerçekleştirmek gibi çeşitli tercihleri olabilir. Burada her ne kadar mal ve hizmetin
123
ALPER, a.g.k., s.61
124
ERYILMAZ, a.g.m., s.36
125
Sadun EMREALP, Belediyelerde Mali Denetim, Yerel Yönetimin Geliştirilmesi Programı El Kitapları
Dizisi Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve IULA-EMME, Kent Basımevi, İstanbul, 1993, s.28
126
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s. 23
46
üretimine dair karar verme yetkisi kamusal nitelikte ise de, mal ve hizmetin gerçek üreticisi
ihaleyi alan özel sektör kuruluşudur 127
Ancak belediyenin bir şirket veya kurumla sözleşme yaparak, bedeli karşılığında belli
hizmetlerin sunulmasını talep ettiği bu yöntemde, sözleşmeler herhangi bir hizmetin
tamamen ya da kısmen yerine getirilmesine yönelik yapılabileceği gibi belediyelerin
ihtiyaç ve önceliklerine göre, birden çok hizmetin yerine getirilmesi için de yapılabilir.128
Daha önce ifade edilmiş olduğu gibi, yöntemde denetleme yetkisi kamu kurumlarında
olduğu için üretilen hizmetleri belli bir standartta tutmak mümkündür.
aa) Sabit Sözleşme Bedeli: Genellikle hizmet süresinin bir bütçe döneminden daha
kısa ya da enflasyon oranının düşük olduğu durumlarda uygulanan bu
yöntemde, sözleşme bedelinde herhangi bir nedenle artış yapılmamaktadır.
Yüklenicinin fiyat artışlarından etkilenmemek için sözleşme kapsamındaki
yükümlülükleri olabildiğince hızlı bir biçimde tamamlamak için çaba
göstermesi yöntemin avantajlarından birisidir.
ab) Eskalasyona Tabi Sözleşme Bedeli: Özellikle enflasyon oranının yüksek olduğu
durumlarda, uzun dönemli fiyat artışlarını karşılamaya yönelik fonlar da ihale
teklifine dahil edilmekte, sonuçta ihale bedelinde yapay bir şişkinlik söz konusu
olmaktadır. Bunun yanı sıra gerçekleşen fiyat artışı, başlangıçta öngörülenin
altında kalırsa, yüklenicinin haksız kazanç elde etmesi; tersi olursa,
yüklenicinin hizmet sunma potansiyelinin sekteye uğraması söz konusudur. Bu
127
Nihat FALAY, “Özelleştirme Yöntemleri ve Sorunlar”, Dünya’da ve Türkiye’de Özelleştirme
Sempozyum Bildirileri, (14-16 Kasım 1990), s.5
128
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 25
129
a.g.k., s.26-28
47
olumsuzlukların giderilmesi için, işgücü ve malzemede zaman içerisinde ortaya
çıkabilecek artışları karşılamak amacıyla sözleşme bedellerinde belirli bir
sürenin sonunda ve belirli bir endekse bağlı olarak eskalasyon uygulanmaktadır.
48
İhale yönteminde, kamu kuruluşu hizmeti en iyi şekilde yürütecek firmayı
belirlemekte ve uzun vadeli planlama ile ilgilenmektedir. Böylece ihale yöntemi daha iyi
hizmet üretimi ve dağıtımın gerçekleştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Böylelikle
özelleştirmenin temel iktisadi gerekçelerinden olan kıt kaynakların etkin kullanılması
gerekçesi de bir ölçüde yerine getirilebilmektedir. Yöntemin diğer faydalarını ise aşağıdaki
gibi sıralamak mümkündür;130
b) Özel teşebbüsteki kâr elde etme güdüsünün, kamu kesiminde görülen bütçeyi
büyütme ve personel sayısını artırma eğilimlerinin yerini almasıyla bütçe
büyümeleri sınırlanacak ve uzun dönemde kamu kuruluşlarının yapısının
büyümesi önlenecektir.
d) İhale yöntemiyle kısa vadeli projeler, part-time işler, zamanla ortaya çıkabilecek
yeni sorunlar, büyük bir bürokrasi meydana getirmeden, ekipman ve personel
kullanımında esneklik, sağlanarak daha etkin bir şekilde çözümlenebilecektir.
Bu şekilde yararlar sağlayan ihale yönteminin ayrı bir özelleştirme yöntemi olup
olmadığı ile ilgili tartışmalar yapılmaktadır. Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine
ilişkin literatürde ihale çoğunlukla ayrı bir yöntem olarak değerlendirilmektedir. Buna
karşın ihalenin tek başına bir özelleştirme yöntemi olmadığına ilişkin görüşler de
mevcuttur. Aslında Türk İdare Hukuku’nda ihale, idarenin sözleşme yaparken uymak
zorunda olduğu kurallar bütünüdür. Bu açıdan değerlendirildiğinde ihale idarenin sözleşme
iradesini oluşturmada uymak zorunda olduğu idari bir yöntem olmaktadır. Bu alanda
Anglo-Amerikan sisteminden kaynaklı bir kavram kargaşası yaşanmaktadır.131 Çalışmada
belirtildiği gibi belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine ilişkin literatürde ihale çoğunlukla
ayrı bir yöntem olarak değerlendirildiği için ihale ayrı bir yöntem olarak ele alınmıştır. Bu
bağlamda ihale, özellikle belediye hizmetlerinin yürütülmesinde yaygın olarak
kullanılması dolayısıyla belediyeler için önemli olmakta; genellikle diğer özelleştirme
130
ERYILMAZ, a.g.m., s.36
131
DİSK-Genel İş SENDİKASI, Yerel Yönetimler, Yerelleştirme, Özelleştirme, Yabancılaştırma,
Ankara, 1998, s.15-16
49
yöntemlerine ve uygulamalarına öncülük eden bir yöntem olarak değerlendirilmektedir.
Zira belediyelerin mimari işler, hukuki danışmanlık ve mühendislik hizmetlerini ihale
etmek gibi eski bir gelenekleri mevcuttur.
Özellikle gelişmiş batılı ülkelerde çöp toplama, park-bahçe yapımı başta olmak üzere
yol, su, kaldırım, kanalizasyon, kamu binalarının yapılması, imar planlarının hazırlanması
gibi teknik ve nitelikli işgücü gerektiren hizmetlerde yöntemden sıklıkla
yararlanılmaktadır.132 Örneğin bu ülkelerin başında Amerika, İngiltere ve Japonya gibi
gelişmiş ülkeler gelmektedir. ABD ve İngiltere’de bazı belediyeler çöp toplama hizmetini
özel sektöre ihale ederek % 40-60 arasında tasarruf sağlamıştır. Bu bağlamda idareyi
hizmet sunumunu özel sektöre devretmeye iten (ihale yöntemini kullanmaya teşvik eden)
temel nedenlerden biri ise maliyet tasarrufu olmaktadır. Nitekim 1984 yılında 20 farklı
ülkede karşılaştırmalı olarak yapılan bir araştırmada, 8 farklı belediye hizmetinin ihale
yolu ile temin edilmesinde ortalama %56 oranında tasarruf sağlandığı ortaya çıkmıştır.133
Söz konusu hizmetler ve sağlanan tasarruf miktarları Tablo 1.1’de görülmektedir.
Tablo 1.1
20 Farklı Ülkede 8 Farklı Belediye Hizmeti İçin Kullanılan İhale Yönteminden Dolayı
Sağlanan Tasarruflar
Hizmet Türü Sağlanan tasarruf (%)
43
Caddelerin Temizliği
73
Kamu Binalarının Temizliği ve Bakımı
56
Trafik Lambalarının Bakımı
37
Ağaçların Budanması
42
Çöp Toplama
Fark Yok
Maaş Bordrolarının Tanzimi
96
Yolların Bakım ve Tamiri
43
Çimlerin Bakımı
Kaynak: Calvin A. KENT, S.P. WOOTEN; “Privatization: The Entrepreneurial Response”
Entrepreneurship and Privatizing of Government, (Edt. Calvin A.Kent), Quorum Boks, New York,
1987, s.146
Tablodan da anlaşılabileceği gibi ihale yöntemi genelde caddelerin ve kamu
binalarının temizliği, çöp toplama, yolların bakım ve onarımı gibi hizmetler için
132
F.ANDERSON, R.DALPE, “Contracting Out of Service and Techology Services” Administration and
Society, Vol:28, 1997, s.489-510
133
Calvin A.KENT, S.P. WOOTEN; “Privatization: The Entrepreneurial Response” Entrepreneurship and
Privatizing of Government, (Edit Calvin A.Kent), Quorum Boks, New York, 1987, s.146
50
uygulanmaktadır. Amaç en az girdi ve en düşük maliyetle etkili ve verimli kamu hizmeti
üretmektir.
Ancak geniş kitlelerin günlük hayatını etkileyen pek çok mal ve hizmetin üretimini
ve hemşehrilere sunulmasını üstlenen belediyelerde özelleştirmenin son derece dikkatli bir
şekilde yapılması gerektiğinin burada altının çizilmesi gerekir. Çünkü bir özelleştirme
yöntemi olan ihale yönteminin de uygulamadan kaynaklanan birtakım olumsuzlukları
olması söz konusudur. Örneğin rüşvet verilmesi, belediye yetkilileri ile özel şirket
arasında maddi çıkar anlaşması yapılması ya da ihalenin belirli kişilere verilmesi gibi
olumsuzluklar yaşanabilmektedir. Rüşvet ve kayırmacılık gibi ilişkiler ise rekabetin
yararını ortadan kaldırabilmekte ve hizmete ilişkin kalite denetimini devreden
çıkarabilmektedir.136
Bunların dışında, özel firmaların kalifiyesiz işçi çalıştırması, işçi maaşlarını düşük
tutması, bir kısım çalışanın işlerini kaybetmesi ve hizmetlerinin tümünün aynı firmaya
ihale edilmesi durumunda söz konusu firmanın iflasının hizmet sunumunun aksamasına
neden olması gibi olumsuzluklar da yaşanabilmektedir. Burada hizmet sunumunun tek
firmaya verilmesi halinde yaşanacak olan sorunun çözümü bellidir. Sorun hizmet
sunumunu tek bir firmaya değil de birden fazla firmaya ihale ederek aşılabilecektir. Aynı
134
ERYILMAZ, a.g.m. s.38
135
ALTINTAŞ, a.g.k. s. 91-92
136
ERYILMAZ, a.g.m. s. 39
51
şekilde ihale sonucu ortaya çıkan personel fazlası da başka birimlerde görevlendirilebilir.
Ancak bunların dışında, ihale sisteminin uygulanmasında söz konusu olabilecek bir takım
aksaklıkların ve olumsuz durumların giderilmesi için yöntemin tüm aşamalarında dikkat
edilmesi gereken birtakım bazı hususlarda bulunmaktadır. Bu hususlar;137
c) Bir hizmetin ihale edilmesine karar verildiğinde, hizmetin en iyi şartlarda satın
alınmasını ve belediyece ön görülen zamanda, miktarda ve kalitede sunulmasını
güvence altına almanın ön şartı, iyi hazırlanmış bir görev tanımı ve sözleşme
belgeleridir.
137
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 21-22
52
e) Özel sektör ile yapılacak ihalelerde, uzun dönemli sözleşme imzalanmasından
kaçınılmalı ve sözleşmenin yenilenmesi, ihaleyi alan yüklenicinin etkin hizmet
sunması ile bağlantılı olmalıdır.138
İmtiyaz yöntemi, “belediyelerin tekelinde olan bir hizmetin, özel bir şirkete tekel
olarak verilmesi ya da coğrafi bir bölgede bu nitelikteki hizmetin sözleşme ile özel sektöre
devredilmesidir.” İmtiyaz yöntemi genelde su, elektrik, doğal gaz gibi doğal tekellerin söz
konusu olduğu durumlarda uygulanan bir yöntemdir. Hizmetten yaralananlar, hizmetin
bedelini imtiyaz hakkını kazanan şirkete öderler.139 Bu nedenle imtiyaz sözleşmeleri,
yalnızca tüketicilerin belirlenebildiği durumlarda ve fiyatlandırılabilir nitelikteki hizmetler
için geçerli olmaktadır.140
Hukuki açıdan kamu hizmeti imtiyazı sözleşmeleri ise, “bir kamu hizmetinin
kurulmasının ve belli bir süre işletilmesinin veya kurulmuş bulunan bir kamu hizmetinin
belli bir süre işletilmesinin, karşılığında yararlananlardan ücret almak, kâr ve zararı
kendisine ait olmak üzere bir özel kişi veya kuruluşa bırakılmasını öngören sözleşmeler”
olarak tanımlanmaktadır.142 Yine Danıştay içtihatlarına göre, “Bir amme hizmetinin bir
ferde veya şirkete uzun bir devre için gördürülmesi ve onun bu hizmete mükellef tutulması
138
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, s.18
139
KEPENEK, a.g.k, s.155
140
EMREALP, HORGAN a.g.k., s.33
141
ERYILMAZ, a.g.m, s. 44
142
Lütfi DURAN, İdare Hukuku, İ.Ü Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul, 1982, s.330
53
esasına müstenit bulunan mukavelelere” kamu hizmeti imtiyazı sözleşmeleri
denilmektedir.143
İmtiyaz yönteminde iki önemli aşama vardır. Bunlardan birincisi; açık artırma
aşaması, ikincisi ise hizmetin yürütülmesi aşamasıdır;144
Birinci aşamada, rakip firmalar arasından en iyisini seçmek söz konusu olmaktadır.
Özel sektörün üretim etkinliğinden ve serbest piyasadaki rekabet ortamından yaralanarak
imtiyazı sözleşmede belirtilen koşullar içerisinde hizmeti en düşük maliyetle üretecek
firmaya vermek söz konusudur. İmtiyaz, ilk defa veriliyorsa, firmalar arasında fazla bir
eşitsizlik yoktur. Ancak, imtiyaz ikinci veya üçüncü defa veriliyor ise mevcut imtiyazlı
firmanın diğerlerine göre ihaleyi kazanmada potansiyel bir avantajının olduğu söylenebilir.
Bu durum ise imtiyaz yönteminin sağladığı rekabet koşullarını ortadan kaldırabilir.
İmtiyaz yönteminde ikinci aşama, hizmetin bir firmaya verilmesiyle başlar. İmtiyaz
konusu, hizmetin yürütülmesi sırasında, talep, maliyet ve teknolojide meydana gelen
değişiklikler, sözleşmede düzenlenen koşulların tekrar gözden geçirilmesini gerekli hale
getirebilmektedir. Bu nedenle imtiyaz sözleşmesinde, beklenmeyen durumlar ortaya çıkıp
fiyat düzenlemesi alt üst olduğu zaman taraflar arasında yeniden görüşme yapılabileceği
öngörülebilir.
143
Pertev BİLGİN, “Yap-İşlet-Devret Sözleşmeleri”, Kamu Yönetimi I.Ulusal İdare Hukuku Kongresi,
İkinci Kitap, Ankara, (1-4 Mayıs 1990), s.800
144
ERYILMAZ, a.g.m., s.41
54
Kimi iktisatçılar, doğal tekelin söz konusu olduğu durumlarda, belediyenin kamu
yararını dikkate alarak, bir örgüt kurma suretiyle ilgili mal ve hizmeti kendisinin üretmesi
gerektiğini savunmaktadırlar. Bunlara göre, doğal tekele sahip bir özel firma, piyasada
rakipsiz olduğu için ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatlarını yükseltecek ve üretimi azaltma
eğilimi içine girecektir. Serbest piyasa ekonomisini savunan iktisatçılar ise, doğal tekel
şartlarında bile imtiyaz yöntemi ile rekabet ortamının meydana getirebileceğine
inanmaktadırlar. Çünkü firmalar imtiyaz yönteminde ilgili mal ve hizmetleri üretme yetkisi
almak için, kendi aralarında rekabet edeceklerdir. Ayrıca imtiyaz tek bir kişi ya da firmaya
verilebileceği gibi, birden fazla firmaya da verilebilmektedir. Örneğin, kent içi toplu taşıma
hizmetlerinde özel halk otobüsü işletmeliğinde imtiyaz birden fazla kişi veya firmaya
verilebilmektedir. İmtiyaz yönteminin, serbest piyasa ekonomisine en uygun olan
uygulaması da bu olmaktadır. Çünkü imtiyazın bu türünde hizmeti kullananlar talepleriyle
piyasayı etkileme imkanına sahip olmaktadırlar.145 Yerel yönetimin amacı ise rekabeti
geliştirerek kamu girişimciliğini verimli hale getirmek olmalıdır.
Nitekim imtiyaz hakkını kazanan şirkete tam bir bağımsızlık sağlanabileceği gibi,
bunun tersine hizmetin kalitesi, fiyatı ve miktarı konusunda belediyelerin düzenleyici rolü
söz konusu olabilir. Dolayısıyla belli bir hizmetin üretilmesini tamamıyla özel sektöre
devreden idarenin, hizmetin standardını ve fiyatını belirleme yetkisine sahip olması
yöntemin avantajlarından olmaktadır. İmtiyazı devralan kuruluş, imtiyaz süresi içinde ilgili
hizmetin maliyetlerini ve riskini üstlenmektedir. Ayrıca tesislerin iyileştirilmesi, bakımı,
onarımı ve hizmet için gerekli personelin istihdamından da sorumludur. Ancak imtiyazı
devralan yüklenici hizmetleri karşılığında kullanıcılardan ücret tahsil etmeye yetkili
olur.146
145
ERYILMAZ, a.g.m., s. 40
146
EMREALP, HORGAN a.g.k., s.33
147
EMREALP, Yerel Yönetimde Alternatif Hizmet Üretimi, s.10
55
verimsizlikten de uzaklaşılabilecektir. Gerçektende imtiyaz yöntemi iyi kullanılabilirse
maliyetten tasarruflar sağlanabilmektedir.148
Yap-İşlet-Devret (YİD) yöntemi, “bir kamu hizmeti veya bayındırlık işinin özel
teşebbüs tarafından masrafları karşılanarak kurulmasını, belirli süre işletilmek suretiyle
yatırılan sermayenin amortismanı sağlandıktan ve kâr gerçekleştirildikten sonra, tesisin ve
yönetimin bedelsiz olarak ilgili kamu kuruluşuna devredilmesini sağlayan bir
yöntemdir.”151
56
ve işletilmesinde özel sektörden ve yabancı sermayeden yararlanmak amacıyla kullanılan
bir yöntem olmaktadır. Sermaye piyasasının henüz tam olarak gelişmediği ülkemiz de bu
yöntem geç ve sınırlı uygulama alanı bulmaktadır. Dolayısıyla uygulanabilirlik potansiyeli
yüksek olan bu yöntem, henüz tam olarak kurumsallaşmamıştır. Buradan hareketle bu
yöntemin az gelişmiş ülkelerde de ülkemizde olduğu gibi kamu kesiminin finansman
sıkıntısına bir çözüm yolu olarak görüldüğü düşünebilir.154
YİD yönteminin hukuki açıdan bir bayındırlık işi imtiyazı sözleşmesi olarak
nitelendirilmesi mümkündür. Zira kamu hizmeti imtiyazı, esas itibarı ile işletme
bakımından söz konusu olmakla birlikte, bunun için gerekli inşaat ve tesisatın ve daha
sonra işletilmesi maksadıyla da verilebilir. İşte bu ikinci halde, bir bayındırlık işleri
imtiyazından söz etmek daha doğru olacaktır.155 Gerçekten de, bu yöntemde bir kamu
kuruluşu; yol, köprü, metro gibi bayındırlık işi şeklinde bir kamu hizmetinin kurulması ve
işletilmesini bir sözleşme ile özel firmalara bırakmaktadır. Bu sözleşmenin idari nitelikte
bir sözleşme olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bazı yazarlar, liberal devlet döneminin yaygın bir yöntemi olan eski imtiyaz
usulünün liberalleşme eğilimi ile birlikte yap-işlet-devret adıyla yeni bir biçimde yeniden
güncellik kazandığını ifade ederek yukarıdaki görüşü desteklemektedirler.158
Ancak yöntem imtiyaz yönteminin aynısı da değildir. Bu yöntem için her şeyden
önce yukarıda da belirtilmiş olduğu gibi içme suyu, metro, alışveriş merkezi gibi bir
projenin olması gerekir. Belediye ile özel şirket proje üzerinde anlaştıktan sonra belediyeye
düşen, projenin gerçekleştirilmesi için arsa veya yer temin etmektir. Diğer giderler ise özel
şirket tarafından yapılmaktadır. Yap-işlet-devret yönteminde, yatırılan sermayenin
amortismanı sağlandıktan ve kâra geçildikten sonra tesis ya da yönetimin ilgili kamu
kuruluşuna devredilmesi söz konusudur. Bu yöntemde daha önce de belirtildiği gibi
genellikle büyük sermaye ve ileri teknoloji gerektiren projelerin kamu kurumlarına
154
EKEN ERYILMAZ, a.g.m., 67
155
DURAN, a.g.k., s.332
156
a.g.m., 67
157
EMREALP, Belediyelerde Mali Denetim s. 30
158
Acar ÖRNEK, Kamu Yönetimi, Metinler Matbaacılık, İstanbul, 1988, s. 259
57
doğrudan bir mali ve teknik yük getirmeden gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Ayrıca
yap-işlet-devret yöntemi, genelde yapısı itibariyle karmaşık bir özellik göstermektedir. Bu
yöntemde çok sayıda taraf ve bu taraflar arasındaki ilişkileri düzenleyen birden çok
sözleşme yapılmaktadır.
Yukarıda belitmiş olduğumuz gibi Türkiye’de oldukça geç ve sınırlı uygulama alanı
bulan yap-işlet-devret yöntemi ile başlanılan projeler tam olarak sonuçlanmadığı için
aslında modelin artıları ve eksileri de tam olarak ortaya konulamamaktadır. Buna rağmen
modelin yararlarını ve sakıncalarını şu şekilde ele almak mümkündür;159
58
işletme dönemindeki sonuçlara bağlı olacaktır. Dolayısıyla sözleşmelerde kârlılık oranını
artırmaya yönelik düzenlemelerin bulunması yolunda aday firmalarca yoğun çabalar sarf
edilecektir. Belli bir kârlılık garantisinin talep edilmesi, üretilecek mal ve/veya hizmetlerin
ilgili kamu kuruluşunca satın alınmasının taahhüt edilmesi, “maliyet-kâr” biçiminde
fiyatlandırma isteği bu tür çabaların ilk örneğini teşkil etmektedir.
YİD projelerinin anlaşma metinlerinde, modelin ortak yatırım şirketi açısından tüm
riskini minimize eden hatta sıfırlayan hükümlere yer verilmekte ve bunlar “güvence
paketi” olarak nitelendirilmektedir. Bu hükümlere göre, yedek kredi (inşaat ve işletme
döneminde ortak yatırım şirketinin kusuru nedeniyle meydana gelebilecek finansman
ihtiyacını karşılamak amacıyla sağlanan kredi) ve köprü kredilerinin (projenin gerek inşaat,
gerekse işletme döneminde, ortak yatırım şirketinin kusuru olmayan haller nedeniyle
ortaya çıkabilecek finansman açığının kapatılması için, proje sorumlusu kuruluş tarafından
bulundurulması gereken kredi) toplamının, ortak yatırım şirketinin sermayesine eşit
düzeye gelmesi halinde ortak yatırım şirketine ait hisselerin tamamı belediyeye
geçmektedir. Bu durum borçların belediye tarafından üstlenilmesini de beraberinde
getirmektedir. Mülkiyetin devralınmaması ve borçların üstlenilmemesi durumunda ise,
ortak yatırım şirketine ait tüm borç ödemelerinin hızlandırılması şartı yürürlüğe girecektir.
59
yöntemidir.” İşletme veya işletmeye ait taşınır, taşınmaz varlıkların mülkiyeti belediyeye
aittir. Bu nedenle özel şirket bu varlıklar için herhangi bir harcama yapmaz. Özel şirketin
görevi, kira karşılığında yönetimini devraldığı belediye işletmesi aracılığı ile kamu hizmeti
üretmektir. Özel şirket kira süresinin sonunda devraldığı şirketi ve varlıklarını, devraldığı
durumuyla ve çalışır vaziyette belediyeye teslim etmek mecburiyetindedir.160
Bir başka deyişle, kiralama yönteminde, hizmetin sunulabilir duruma getirilmesi için
gerekli sermaye harcamaları ve tesislerin yapımı yerel yönetim tarafından üstlenilmekte,
hizmet sunma sürecinin yönetimi ise bir başka kuruluşa bırakılmaktadır. Yerel yönetim,
belirli süre için düzenlenen sözleşme kapsamında, tesisleri ve ilgili donanımı, belirli ücret
karşılığında kiralamakta ya da hizmetin gelirinden belirli pay ödenmesi esasında, hizmetin
işletilmesine yönelik sözleşmeler düzenlemektedir.161
Ancak bununla birlikte işletme ve bakım mali riski tamamen kiracıya ait olmaktadır.
Kiracı masraflarını hizmetten yararlananlardan tahsil ettiği ücretlerden karşılamaktadır.
Kiracı, kiralayan taraf olan belediyeye tesislerin finansmanı ve geliştirilmesi ile ilgili
masrafları karşılamak üzere bir kira bedeli ödemekte; hizmetin gerçekleştirilmesinin tüm
yasal sorumluluğu kiracıya ait olmakta ve bu amaçla gerekli teknik araçların seçiminde
kiracı serbest olmaktadır. Kira sözleşmesi ücretlerin belirlenmesi, hizmetlerin uygulanması
ve kiracı hesaplarının kontrolü yetkisini kamu kuruluşuna tanıyan hükümler
içermektedir.162
Dolayısıyla kiralama yöntemi ile finansmanda kiracı ile mal sahibinin yükümlülükleri
kira sözleşmesinde ayrıntılı olarak belirtilmektedir. Sözleşmede belirlenmeyen yöntemler
için ülkemizde 6570 sayılı Kira Yasası’nın ilgili maddeleri uygulanmaktadır. Bir kira
sözleşmesinde genellikle aşağıda yer alan özellikler yer almaktadır;163
160
Ercüment AKIŞ, “Belediyelerde Kiracılık ve Taşınmaz Mal Kiralama İlişkileri”, Belediye Dergisi, C.1,
S.4-5 Ekim 1994, s.44-45
161
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 35
162
C. VUYLSTEKE, “Kentsel Hizmetlerin Temini: Özel Sektörle Yapılan Sözleşmeler”, Kentsel Hizmetler
İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı-İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.247
163
ZENGİN, a.g.k., s 155
60
4) Malın bakım ve onarım giderleri ile vergi, sigorta ve diğer giderlerinin kimin
tarafından ödeneceğine ait hükümlere göre; “net kiralama” da bütün giderler
kiracı tarafından, “brüt kiralama” da ise mal sahibi tarafından
karşılanmaktadır.
164
KÖKSAL, a.g.k., s 47
165
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.72
166
ZENGİN, a.g.k., s.155
167
EMREALP, HORGAN, a.g.k.,s. 36
168
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.72
169
Gülin GÜNAL, “Mahalli Hizmetlerin Yerine Getirilmesinde Özelleştirme Eğilimleri”, AİD, 1990, s.217
170
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s.37
61
mülkiyeti belediyeye ait olmak üzere, yönetimi sözleşme ile özel firmalara
verilmektedir.171
Ortak girişim yöntemi ise, “belediyelerin büyük sermaye ve ileri teknoloji gerektiren
projelerin gerçekleştirilmesi için bu konuda uzmanlaşmış özel sektör işletmeleri ile şirket
kurmaları yöntemidir.”174 Amaç özel sektörün sermayesinden ve uzmanlık bilgisinden
istifade etmektir.
Ortak girişim yönteminin başarılı sonuçlar verebilmesi için, kamu idaresinin söz
konusu girişim üzerinde üretim, finansman ve fiyat vb. konularda fazla etkide
bulunmaması, ayrıca girişiminin idari ve mali yönden tam bir özerklik içerisinde
bulunması gerekmektedir. Geniş anlamda düşünüldüğünde ortak girişim yöntemi, bir
özelleştirme uygulaması olarak görülebilir. Fakat özelleştirme taraftarları kamu-özel kesim
ortaklığının ancak belli bazı alanlarda ve sınırlı olarak uygulanması görüşündedirler.175
171
VUYLSTEKE, a.g.m.,s.247
172
ERYILMAZ, a.g.m., s 51
173
EMREALP, Yerel Yönetimlerde Alternatif Hizmet Üretimi a.g.k., s. 9
174
GÜNAL, a.g.m., s. 217
175
Coşkun Can AKTAN, Kamu Ekonomisinden Piyasa Ekonomisine: Özelleştirme, Takav Matbaası,
Ankara, 1993, s.82-83
62
Dolayısıyla kamu ve özel sektör ortaklığına dayanan bu şirketlerde kamu payının az olması
bu yöntemi özelleştirmeye yaklaştırmaktadır denilebilir.
63
girişimcilerce de yapılmasına izin vermektedir. Böylece tüketicilerin hizmetler konusunda
en iyi şekilde tatmin olmaları amaçlanmaktadır.179 Böylece tüketiciler daha çok alternatife
kavuşabileceklerdir.
Yasal kurumsal serbestleşme yöntemi, 1968 yılından beri ABD’de sistemli olarak
uygulanmaktadır. Reagan döneminde bu yöntem toplu taşımacılık hizmetleri başta olmak
üzere birçok yerel hizmetin özelleştirilmesinde başarı ile uygulanmıştır.181 Zira belediye
hizmetlerinde genellikle toplu taşıma hizmetlerinde kullanıldığını söylemek mümkündür.
Örneğin kent içi ulaşımda belediye otobüslerinin yanı sıra halk otobüslerinin de hizmet
vermesi ile halk tercih yapabilme imkanına kavuşmaktadır.
179
a.g.k., s.54
180
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme s.115
181
a.g.k., s.115
182
FALAY, a.g.k., s.8
183
Ruşen KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, Cem Yayınevi, İstanbul, 2000, s. 329
64
Yerel yönetimlerin sundukları hizmetin maliyetini karşılamak üzere aldıkları
ücretlere “harç” adı verilmektedir. Kamusal hizmetlerin finansmanında vergi yerine harç
uygulamasına gitmek, tüketilen mal ve hizmetler ile doğrudan ilgilidir ve bu bedeller
piyasa fiyatlarına daha fazla benzerler. Kamu yöneticileri uygulanacak harç ve bedeller
konusunda birkaç tercihte bulunabilirler. Bunlar;184
a) Eğer kapasite sınırlı ise, talebin en çok olduğu dönemde en yüksek fiyat
uygulanır.
184
FALAY, a.g.k., s.8
65
daha yaralı olabilir.185 Bu bağlamda belediye hizmetlerinin fiyatlandırılmasının başlıca
yararları ise şunlardır; 186
185
ERYILMAZ, a.g.m., s 27
186
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.406
187
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s.24
188
EKEN ERYILMAZ, a.g.m., s. 65
66
yukarıda da ifade edildiği gibi kamu hizmetlerine katılım, ülkelerin kültürel ve sosyo-
ekonomik yapısı ile yakından ilgili olmaktadır.
Daha önceki yıllarda geleneksel olarak itfaiye, ilk yardım, huzurevleri, okullar ve
kütüphaneler gibi alanlarla sınırlı kalan gönüllü hizmetler, günümüzde çevre koruma,
bilgisayar yazılım programlarının hazırlanması, kamu projelerinde danışmanlık vb.
alanlara ayrılmış bulunmaktadır.189
İngiltere’de ise, yurt çapında yapılan bir araştırmaya göre, nüfusun %16’sı her hafta
bir örgüt için gönüllü çalışmaktadır. Hemen hemen yarısı bağış toplamakta ve %18’i de
personel hizmetlerinin çeşitli platformlarını raporlandırmaktadır. Hollanda’da ise resmi
kayıtlara göre 250 bin gönüllü çalışan bulunmaktadır.194
Ülkemiz açısından gönüllü organizasyon teşvik yöntemi yeni bir uygulama değildir.
Ülkemizde cumhuriyetten önce kentsel hizmetlerin çoğu gönüllü kuruluşlar (vakıflar)
tarafından yerine getirilmiştir.195 Ülkemiz açısından vakıfların gönüllü kuruluşlar
içerisinde ayrı bir önemi bulunmaktadır. Belediye teşkilatı kurulmadan önce birçok kent
hizmeti gönüllü kuruluş olan vakıflar aracılığıyla yürütülmekteydi. Vakıflar, geçmişte
189
EMREALP HORGAN, a.g.k., s 41
190
KÖKSAL, a.g.k. s 62
191
Hakan AYHAN, “Yerel Yönetimlerde Gönüllüler”, Belediye Dergisi, C.1, S.7, Ocak 1995, s. 30-31
192
EKEN ERYILMAZ, a.g.m., s. 66
193
Zerrin TOPRAK, “Yerel Hizmetlere Gönüllü Katılım” AİD, C. 23, S. 1, Mart 1990, s.57
194
TOPRAK,a.g.m., s.57
195
Nuri TORTOP, Mahalli İdareler, TODAİE Yayını, Sevinç Matbaası, Ankara, 1993, s.1
67
bütün sosyal yardım işlerini kapsamış, hatta üstlendiği görevler nedeniyle belediye
kuruluşu olarak algılanmıştır.196 Bu konuya Türkiye’de belediye hizmetlerinin
özelleştirilmesinin ele alındığı üçüncü bölümde daha ayrıntılı bir şekilde yer verilecektir.
Satış yöntemi, “devletin kamu kuruluşundaki mal varlığını veya hisselerini satması”
demektir. Bu yönteme, “saf-dar anlamda” özelleştirme de denmektir. Satışa, kamunun
elindeki arazi, bina ve her türlü mal varlığı unsuru konu olabilmektedir. Satış yöntemi,
196
Zerrin TOPRAK, “Kamu Hizmetlerinde Verimliliğin Sağlanmasında Alternatif Kurum Olarak Vakıf”,
TİD, S.403, Haziran 1994, s.55
197
KÖKSAL, a.g.k. s 62
198
ZENGİN, a.g.k., 192-193
199
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 41
68
direkt olarak yerel hizmetlerin yürütülmesinde kullanılan bir yöntem olmamakla beraber
yerel idarelerin ellerindeki bazı ortaklık paylarının ve şirket sermayelerinin halka
açılmasında, kullanılma potansiyeli yüksek bir yöntem olmaktadır. Zira belediyelerin bu
yolla üstlendikleri yerel hizmetleri karşılamaya çalıştıkları bilinmektedir. Dolayısıyla
belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi yöntemleri içerisinde bu yönteme de yer
verilmektedir. Satış yönteminde, “doğrudan satış” ve “hisse yoluyla satış” olmak üzere iki
alt yöntem izlenebilmektedir;200
200
FALAY, a.g.k., s.8-9
201
ALTINTAŞ, a.g.k.,s.59; Nihat FALAY, “Özelleştirme ve Sorunları”, Özelleştirme Tartışmaları,
(Yayına hazırlayan Aykut Polatoğlu), Bağlam Yayınları, Eylül, 1994, s.28
69
tanımlayabileceğimiz, “sermaye piyasası kanalıyla hisse satışı” bunlardan
birinci alt yöntem; hisse senetlerinin tümünün veya bir kısmının borsada
satılmayıp belli kesimlerden teklif alma yoluyla satışını ifade eden “teklif alma
yoluyla hisse senedi satışı yöntemi” ikinci alt yöntem olmaktadır.
ba) Sermaye Piyasası Kanalıyla Hisse Satışı: Bu yöntemle satışın yapılabilmesi için
öncelikle kamu kuruluşunun sermayesinin hisselere bölünmüş olması ve
sermaye şirketi statüsünde bulunması gerekmektedir.202 Yine bu noktada
gerekli olan bir husus da mevzuatın elverişli ve sermaye piyasasının gelişmiş
olması olmaktadır. Bu hususların uygun olmasından sonraki aşamada ise hisse
senetleri satışa çıkarılacak olan şirketin aktiflerinin değerlemesi, öz kaynağının
hesaplanması ve hisse senedi fiyatlarının tespiti aşamaları tamamlanmalıdır.
Bundan sonra satılacak hisse miktarı ve satış yöntemi tespit edilerek satış ilanı
yapılmakta ve özelleştirme fiilen başlamış olmaktadır.203 Hisse senetlerinin
satışı; doğrudan halka, tek bir alıcıya, o kamu kuruluşunda çalışanlara ve
seçilmiş finansal aracı kuruluşlara yapılabilmektedir. Hisse yoluyla satış
yönteminde, kişi başına düşen hisse senedi sayısı sınırlandırabilir; o kuruluşta
çalışanlar gibi belli gruplara öncelik ve indirim sağlanabilir veya belediyeye
bağlı işletme hisselerinin satışı için söz konusu olabildiği gibi belli bir yöre
halkına ayrıcalıklar tanınabilir. Örneğin İngiltere’de Telecom’un hisse senetleri
söz konusu çalışanların %36’na indirimli olarak satılmıştır.204
bb) Teklif Alma Yoluyla Hisse Senedi Satışı Yöntemi: Bu yöntem belirtildiği gibi
hisse senetlerinin tümünün veya bir kısmının borsada satılmayıp belli
kesimlerden teklif alma yoluyla satışını ifade etmektedir. Sermaye piyasasının
yeterince gelişmediği göz önüne alınarak ilgili kamu kuruluşunun, özellikle orta
ve küçük işletmelerin satışında, yayın organları aracılığıyla belli grupların
alabileceği hisse oranları bildirilerek, bu gruplardan teklif vermeleri
beklenmektedir. Söz konusu kesimlerden tahsis edilen hisse miktarının tümünü
kapsayan oranda teklif gelmemesi halinde geri kalan hisse senetlerinin birinci
yöntemde olduğu gibi borsada satışı yoluna gidilebilir. Bu yöntemde, işçilerin
hisse senedi almalarını teşvik amacıyla işçilere; hisse senedi bedellerinde
%10-15 oranlarında indirim yapılması veya düşük faizli, 1-2 yıl vadeli satış
202
FALAY, “Özelleştirme Yöntemleri ve Sorunlar”, s.9
203
ALTINTAŞ, a.g.k, s 58
204
FALAY, “Özelleştirme Yöntemleri ve Sorunları”, s. 9
70
imkanı verilmesi gibi birtakım avantajlar tanınabilmektedir.205 Bu noktada
“blok satış” söz konusu olmaktadır. Özelleştirilecek kamu teşebbüsü seçilmiş
alıcılara verilebileceği gibi hükümet tarafından duyurulan ilana en iyi teklifi
verene de satılabilmektedir.206 Hisse senetlerinin fiyatının ise yapılan
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere ya sermaye piyasasında (borsa) arz ve
talebe göre oluştuğunu ya da kamu teşebbüsü tarafından (nominal değerin
altında olmamak kaydıyla) belirlendiğini görmekteyiz.207
Bir başka deyişle hizmet sözleşmesi yöntemi, “belediyelerin bir kısım yerel
hizmetlerin görülmesini sözleşme ile özel şirketlere devretmesidir.” Bu yöntem özellikle
temizlik, çöp toplama, belediye araçlarının bakımı ve sayaç okuma gibi hizmetler için
uygulanmaktadır. Belediyeler bu tür hizmetleri özel şirketlere devrederse, hizmet yükleri
205
ALTINTAŞ, a.g.k. s. 59
206
ATASOY, a.g.k., s.188
207
ALTINTAŞ, a.g.k., s. 58
208
Tunay KÖKSAL, “Belediye Şirketlerinin Hukuki Rejimi ve Şirketleşme Uygulamaları”, ÇYYD, C.2, S.6,
Kasım, 1993, s.56
209
VULYSTEKE, a.g.m.,s. 245
71
hafiflediğinden dolayı özel şirketler üzerinde daha etkin denetim yapabilirler ve bu
kuruluşlar aracılığıyla daha kaliteli ve verimli hizmetler sunabilirler.210
Bu yöntemde, bir yönetim sözleşmesi çerçevesinde belediye özel bir şirkete belediye
hizmetinin bütün işletme ve bakım fonksiyonunu bırakmaktadır. Hukuki açıdan yönetim
sözleşmesi de hizmet sözleşmesinin bir çeşidi olarak değerlendirilmektedir. Yönetim
sözleşmesinde özel şirketin sistemle ilgili büyük çapta onarımlarından ve yenilemelerden
sorumlu olup olmayacağı belirtilir; ama her durumda belediye artan talep ve hizmet
kalitesinde değişiklik gibi faktörler nedeniyle, sistemde yapılması gerekli tüm ilave
tesisleri veya önemli sistem değişiklerini denetleme yetkisine sahiptir. Belediye, genellikle
yönetim sözleşmesinin idari hükümlerinin uygulanmasını denetlemek üzere idari bir kurul
tayin eder ve resmi bir teknik kuruluşu da sözleşmenin teknik şartlarının uygulanmasını
denetlemekle görevlidir. İşletme hesaplarının da idari kurul tarafından titizlikle
denetlenmesi gerekmektedir.214
210
BEDİR, a.g.k., s. 32
211
KÖKSAL, a.g.k., s 50
212
BEDİR, a.g.k., s. 32
213
KİLCİ, a.g.k., s.19
214
David COYAUD, “Su Temini ve Kanalizasyon Hizmetleri İçin Özel ve Kamu Alternatifleri”, Kentsel
Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer
Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı-İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.23
72
Şirketin müşterileri yasal açıdan ilgili belediyenin müşterileri olarak kalırlar ve fatura
bedelleri yalnızca belediye adına özel şirket tarafından tahsil edilmektedir. Örneğin,
belediye tarafından tespit edilen su tarifelerinde ücret seviyeleri, özel şirketi doğrudan
etkilemeyecektir. Çünkü yönetici özel şirket, tüketicilerden tahsil edilmiş olan su
bedellerinden kendi payına düşen kârı alır. Özel şirket tarafından hazırlanan gelir
bildiriminde hizmet gelirleri ile özel şirkete ödenecek bedel arasındaki fark, daima pozitif
olmalı ve tümüyle belediye devredilmelidir.215
Yönetim sözleşmesinin yukarıda açıklanan kâra dayalı olmayan çeşidinin yanı sıra,
kâr ortaklığına dayanan bir başka türü de mevcuttur. Kamu hizmetlerinde birkaç
uygulaması olan bu sözleşme türünde, belediye işletme ve bakımı özel şirkete verilmiş
olan tesisleri finanse eder. Özel şirketler, belediye adına kamu hizmetini yönetir ve
karşılığında belediye tarafından ödenen sözleşme bedelini alır. Sözleşme bedeli işletme ve
bakımı devredilen tesisin sağlayacağı kâr üzerinden hesaplanır. Hizmetin sağlanmasından
yine belediye sorumlu olup; tüm finansal ve ticari riski üstlenir. Yönetici şirkete ödenen
teşvik primi kamu hizmetini etkili yönetmesi ve finansal performansa özen göstermesi
konusunda özendirici bir unsur olmakla birlikte, özel yönetici sözleşme uyarınca hiçbir
riske girmemektedir. 217
215
a.g.k.,s.24
216
VULYSTEKE, a.g.m., s.245
217
a.g.m., s.245
73
gelirleri ile yönetici şirkete ödenen nominal bedel arasındaki fark, yönetici şirket ve
belediye arasında paylaşılmaktadır.218
Kâr ortaklığı esasına dayalı olsun veya olmasın bir yönetim sözleşmesi yapılarak
belediye hizmetlerinin bütün işletme ve bakım fonksiyonu, uzman bir özel veya yarı özel
şirkete devredebilir. Hukuki açıdan bir yönetim sözleşmesi ile bir hizmet sözleşmesi
aynıdır; fakat yönetim sözleşmesi, bir hizmetin işletme ve bakım fonksiyonunun tümünü
kapsarken, hizmet sözleşmesi yalnızca ufak bir kısmını kapsamaktadır. 220
218
COYAUD, a.g.m., s.24
219
a.g.m., s.24
220
P. LJUNG, “Yönetim Seçeneklerinin ve İşletme Kavramlarının İncelenmesi”, Kentsel Hizmetler İçin
Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.15
221
EMREALP, HORGAN a.g.k., s. 40
222
a.g.k., s.40
74
çocuk bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, yaşlıların ya da özürlü hemşehrilerin bakımı,
sanat merkezleri kurulması bu tür teşviklerden yararlanan hizmet alanları içerisinde yer
almaktadır. Bir başka uygulama olarak, kendi arıtma tesisini kuran çevreyi kirletici
nitelikteki bir sanayi kuruluşuna, bir takım vergi ve harç indirimleri ve benzeri kolaylıklar
sağlanması gösterilebilir.223
Ancak daha önce de belirtildiği gibi bu yöntemin amacı genel olarak özel sektörün
kamu alanına daha fazla yatırım yapmasını ve özel sektörün kamu hizmetlerinin üretimine
katılmasını sağlamak şeklinde özetlenebilir.225
223
a.g.k., s.40
224
a.g.k., s. 41
225
EKEN ERYILMAZ, a.g.m., s. 69
226
ERYILMAZ, a.g.m., s.47
75
belediyeden alır. Kupon yöntemi belediyeler tarafından daha çok yiyecek, sağlık, eğitim ve
konut gibi hizmetler için kullanılmaktadır.227
Kupon yönteminde amaç, dar gelirli tüketicilere ek satın alma gücü sağlayarak,
ihtiyaçlarının piyasadan karşılanmasına yardımcı olmaktır. Kupon yönteminin başarılı
olması için söz konusu hizmetlerle ilgili olarak piyasada bir rekabet ortamının bulunması
ve dolayısıyla da tüketicilerin hizmeti kimden satın alacakları konusunda seçme hakkına
sahip olmaları gerekmektedir.228
Kupon yöntemi, ABD' de yerel bazı hizmetlerde çok yaygın olarak kullanılmaktadır.
Örneğin, Minnesota’nın Hennegin kentinde, düşük gelirli aileler kent yönetiminin verdiği
kuponlarla herhangi bir kreşten yararlanmaktadırlar. Yine, çeşitli kentlerde yaşlılar ve
özürlüler taksi ücretlerini ödemede kuponlardan yararlanabilmektedirler. Beş yerel idare
227
a.g.m., s.47
228
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s. 14
229
AKTAN, Kamu Ekonomisi ve Kamu Maliyesi, s 57
230
EMREALP, Yerel Yönetimde Alternatif Hizmet Üretimi, s. 14
231
AKTAN, Kamu İktisadi Teşebbüsleri-Özelleştirme, a.g.k., s. 15
76
bölgesinden oluşan New York Kenti, her ay ihtiyaç sahiplerine 50 milyon $ karşılığı
yiyecek kuponu yardımı yapmaktadır.232
Özel amaçlı hizmet kuruluşları, “ayrı bir tüzel kişiliğe ve bütçeye sahip, yarı ticari
nitelikte çalışan, ancak belediyelere bağlı ve belediyenin denetiminde olan kuruluşlardır.”
Büyükşehir belediyelerine bağlı, katma bütçeli, su ve kanalizasyon, toplu taşıma ve doğal
gaz idareleri bu tip kuruluşlardır. Bu yöntemde üretilen mal ve hizmetin bedeli
kullanıcılardan alınır. Hal ve mezbaha (hayvan kesim yeri) gibi getirisi yüksek olan
hizmetler için de özel amaçlı hizmet kuruluşları vardır.233
77
hizmetleri yerine getirmesi güçtür. Belediyelerdeki ekonomik ve teknik sınırlılığı ve bu tür
hizmetlerin yapısından kaynaklanan zorluklar belediyeleri iş birliğine ve dayanışmaya
zorlamaktadır. Belediyelerin kurduğu birliklerin ihtiyaç duyduğu hizmetler, bazen de kendi
alanında uzmanlaşmış özel şirketlerden satın alınmaktadır.237
Bu yöntemle hizmet sunma yetkisi verilen özel şirketin mali yönden desteklenmesi
sağlanmaktadır. Hizmet sübvansiyonu, hizmetin temel insani amaç taşıması durumunda
bazı vatandaşlara (yoksul ve dar gelirli) hizmetin bedava ya da çok düşük ücretle verilmesi
amacıyla uygulanmaktadır. Böylece yerel hizmetin belli bir standartta ve kalitede tutulması
sağlanmaktadır. Aslında hizmet sübvansiyonu yerel idareler için bir nevi programlı zarar
niteliğindedir. Çünkü sübvansiyonun uygulandığı hizmetler genelde ekonomik yönden
pazarlanamayan hizmetlerdir.240
237
ERYILMAZ, a.g.m., s. 32
238
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s 32
239
Halil ÜNLÜ, Yönetimler Arası İlişkiler, TKİB Yayını, Kent Basımevi, 1993, s.12
240
EMREALP, Belediyelerde Mali Denetim, s. 28-29
241
EMREALP HORGAN, a.g.k., s. 37
78
- Hizmet sübvansiyonu bazen gönüllü kuruluşlara bağış şeklinde (parasal)
olmaktadır.
- Hizmet sübvansiyonunun bir başka uygulama şekli ise sosyal ve insani amaçlı
olup örneğin çalışan annelere destek niteliğinde gerçekleşir. Örneğin çocuk
bakımevlerine belediyelerin elindeki gayrimenkullerden arsa tahsis etmesi gibi
bir uygulama bu şekildedir.
Bu yöntemde asıl üretici özel sektör olduğu için yerel hizmetlerin üretiminde
belediyelerin tekeli kalkmaktadır. Dolayısıyla yerel hizmetler için rekabet ortamı
doğmaktadır.242 Böylece hizmetlerin sunumunu maliyetlerin altında tutabilmek mümkün
olabilmekte dolayısıyla hizmetler hem üretici hem de tüketici açısından cazip hale
gelebilmektedir. Bu yöntem bilhassa yaşlı ve özürlülerin bakımı, gündüz çocuk bakım
hizmetlerinin yaygınlaştırılması, konut programları, sanat merkezleri ve müzeler vb
alanlarda uygulanabilir.
“İdari bir hizmetin görülmesinin götürü veya oranlı bir kazanç ya da ücret
karşılığında -mültezim- adı verilen özel kişi veya kuruluşlara bırakılması”nı öngören bu
yöntem, tarihte daha çok kamu gelirlerinin toplanmasında kullanılmıştır. Bu yöntemde,
vergi toplama görevi mültezimlere ihale ile verilmektedir. Mültezimin topladığı vergi ile
hazineye ödemeyi vaat ettiği bedel arasındaki fark, kendi gelirini oluşturmaktadır.243
242
KEPENEK, a.g.k., s. 155; BEDİR, a.g.k., s 33
243
KÖKSAL , a.g.k., s. 61
244
EKEN a.g.m., s.68
79
için bir bedel ödeyerek ya da toplanan vergi üzerinden bir pay verilerek özel şahıslara veya
şirketlere gördürülebilir. Bu sayede, kendisi ile iltizam sözleşmesi yapılan özel şahıs veya
şirket topladığı vergiden daha çok pay almak alabilmek için tahakkuk eden vergileri tahsil
etmeye çalışacaktır.
Yerel hizmetlerin arzında alternatif bir yöntem olarak kabul edilen özelleştirmede,
hizmetlerin üretiminin el değiştirmesinden kaynaklanacak bir takım idari, iktisadi, sosyal
ve siyasi sorunlarla karşılaşılması muhtemeldir. Söz konusu çıkabilecek sorunları ise şu
şekilde sıralamak mümkündür; 245
a) Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde özel sektör birçok yerel hizmeti
yüklenmeye hazır olmadığı için, belediyeler özelleştirilecek hizmetler
konusunda muhatap olabilecek firmalar bulmakta güçlük çekmektedirler. Eğer,
proje çok büyük ve yeterince de cazip değilse yabancı firmaların da ilgisi az
olmaktadır.
245
BOZLAĞAN, “Yerel Hizmetlerde Özelleştirme Yöntemleri”, s. 225-226
80
getirecektir. Mesela, toplu taşımacılıkta yolcu potansiyeli yüksek hatlar hemen
talip bulacaklardır. Yolcu sayısının az olduğu hatlara ise rağbet edilmeyecektir.
h) Yerel hizmeti yürütmekle yükümlü özel firmanın iflas etmesi çalışanların greve
gitmesi ya da firmanın sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmesi, hizmetlerin
riskini ortaya çıkarabilecektir.
246
Firuz Demir YAŞAMIŞ, “Yerel Yönetimler ve Özelleştirme” Yerel Yönetimler ve Özelleştirme Konulu
Uluslar arası Belediye Başkanları Konferansının Sunuş Konuşmaları Kitabı, Stratejik Araştırmalar
Vakfı, Ankara, Şubat 1995, s.99
81
Özelleştirme alanında söz konusu olan bu ve benzer genel hususların aydınlığa
kavuşması için bazı noktalara dikkat edilmeli ve gerekli şartların temini için azami gayret
sarf edilmelidir. Bu hususları ise aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
1.3.5.2 Zamanlama
247
EMREALP HORGAN, a.g.k., s.48
248
KÖKSAL, a.g.k., s. 62
82
rekabet koşullarından optimum düzeyde yararlanmaya çalışılmalıdır.249 Yine bu bağlamda
özelleştirme programını gerçekleştirecek uzman ve tecrübeli bir kadronun varlığı da
özelleştirme başarısı açısından önem arz etmektedir. Özelleştirme çalışmaları bu görevi
yerine getirecek ayrı bir birim tarafından yürütülmeli ve söz konusu bu birim mümkün
olduğu kadar siyasi müdahaleden uzak ve bağımsız olmalıdır.250
249
Uğur YILDIRIM, “Yerel Yönetimlerde Alternatif Hizmet Sunumu”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel
Yazılar I-Reform, (Edt. Hüseyin ÖZGÜR, Muhammet KÖSECİK), Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül 2005,
s.408
250
a.g.m., s.409
251
EMREALP, HORGAN, a.g.k. s.49
83
gerekmektedir.252 Dolayısıyla belediyeler içerisinde bulunduklara koşullara göre bir hizmet
stratejisi belirlemelidir. Özelleştirme stratejisi de bu ana stratejiye uygun olarak
hazırlanmalıdır. Ayrıca özelleştirilmesi düşünülen her hizmet için de bir strateji
belirlenmeli ve uygulamalar bu stratejiler çerçevesinde yürütülmelidir.253 Yerel yönetimler
oluşturulacak bu stratejiler kapsamında örneğin bütün önlemlere rağmen sürekli zarar eden
ve özel sektörde dahi kâr elde etme ihtimali son derece düşük olan hizmetler ve işletmeler
ne pahasına olursa olsun özelleştirilmeye çalışılmamalıdır. Bu hizmetlerden ve
işletmelerden uygun olanlar tasfiye edilmeli ancak stratejik öneme sahip bulunanlar
tasfiyeden hariç tutulmalıdır. Yine özelleştirilmesi düşünülen bir hizmetin bir bölümü kârlı,
bir bölümü ise kâr getirmeyen, ya da daha az kârlı ise, özelleştirme aşamasında sözleşmeye
konulacak hükümlerle, kârlı bölümlerle birlikte diğer bölümlerde sözleşme kapsamına
dahil edilmelidir.254
252
a.g.k. s.49
253
YILDIRIM, a.g.m, s.408
254
a.g.m, s.410
255
EMREALP, HORGAN, a.g.k. s 50
84
Hizmette devamlılığın sağlanması bakımından yerel yönetimlerin siyasi kararlılığı ve
cesareti de önem taşımaktadır. Nitekim özelleştirme sadece teknik bir uygulama değil; aynı
zamanda da belkide daha fazla politik bir süreçtir. Dolayısıyla siyasi bir tercihtir
denilebilir. Yerel yönetici bu tercihini ortaya koyarken, kararlı ve cesaretli olmalıdır.256
85
daraltması ve kamuoyunda özelleştirme süreciyle ilgili olarak meydana gelebilecek
kuşkuları azaltması açısından önemlidir. Özelleştirilecek hizmetler iyi tanımlanmalı;
yatırımcılara da sağlıklı bir bilgi akışı sağlanmalıdır.260
Bazı hizmet sektörlerinde özellikle kent içi ulaşımda, halkın istekleri son derece
değişik nitelik ve boyutlarda olabileceği için, hizmeti, temin edecekleri belde halkının
seçmesi önem kazanabilmektedir. Teknik yeterliliğin önem kazandığı su ve kanalizasyon
260
YILDIRIM, a.g.m, s.409
261
a.g.m., s.409
262
EMREALP HORGAN, a.g.k., s 50-51
86
hizmetlerinin yürütülmesi gibi bazı alanlarda ise belde halkının seçme hürriyeti daha az
önemli olmaktadır.263
263
P. LJUNG, “Yönetim Seçeneklerinin ve İşletme Kavramlarının İncelenmesi”, Kentsel Hizmetler İçin
Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık
ve İskan Bakanlığı- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara 1988, s.17
264
EMREALP HORGAN, a.g.k., s 52-53
265
Selahattin YILDIRIM, Sadun EMREALP, Yerel Yönetimlerde Başarının Yolları, TKİB Yayını, Kent
Basımevi, İstanbul, 1993, s.31
266
EMREALP HORGAN, a.g.k., s 48
267
YILDIRIM, , a.g.m., s.409
87
1.3.5.11 Yerel Tekellerin Neden Olabileceği Olumsuzlukların Önlenmesi
Su, elektrik, metro, doğalgaz gibi hizmetlerin temininde özel sektörün her zaman
tekel oluşturma ihtimali vardır. Eğer gerekli önlemler alınmazsa özel teşebbüsün
oluşturduğu tekel, kalite ve maliyet noktasında sorunlara yol açabilir. Yerel yönetimler,
düzenleyici önlemlerle hizmetin istenilen düzeyde gerçekleştirilmesini sağlamakla
görevlidir. Böylece tekel konumundaki bir şirketin neden olabileceği olumsuzluklarda en
baştan önlenebilir. Ancak yine de özelleştirme aşamasında bir tek tekel yerine birbiriyle
rekabet edebilecek şirketler oluşturulması önemli olabilir. Böylece bu şirketler, kalite ve
fiyat açısından rekabet ederek, iş garantisi sağlamaya çalışırken tüketicilerin yararını da
sağlamış olurlar.268
268
a.g.m., s.410-411
269
a.g.m., s.408
88
İKİNCİ BÖLÜM
BAZI UYGULAMALAR
Baktığımızda her ülke kendi hizmet sunma yöntemini belirlemiştir. Bu hizmet sunma
yöntemlerinin zamana ve özellikle de siyasi partilerin ideolojik anlayışına göre değiştiğini
görmekteyiz. Siyasi partilerin bazıları belediye hizmetlerinin özelleştirilmesini
öngörebilmekte, bazı partiler ise bu hizmetlerin kamu eliyle ve kamu örgütlerince
89
yürütülmesini parti ideolojisi olarak görmektedir. Nitekim özelleştirme uygulamalarını
başlatan Amerika’da Reagan hükümeti, İngiltere’de Muhafazakar Partililer de böyledir.
Bu noktada önemli bir husus, günümüzde git gide yerel yönetimlere daha fazla yetki
ve görev verme eğiliminin söz konusu olmasıdır ve bu eğilim demokrasi ile
ilişkilendirilmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi özelleştirme taraftarları, siyasi
özgürlüğün ekonomik özgürlükle tamamlanması gerektiğine inanmaktadırlar. Bu görüşe
göre, demokrasi ile yönetilen bir ülkede ekonomik olarak liberal bir düzenin olması
gerekmektedir. Ancak diğer taraftan özelleştirme taraftarları, bu görüşe siyasal iktidarla
ekonomik iktidarın birbirinden ayrılması gerektiği fikrini de eklemektedirler. Onlara göre
özelleştirme ile siyasal hayatımız daha demokratik olmakta çünkü özelleştirme ile siyasal
hayatımız bir çıkar-rant sağlama kavgası olmaktan çıkıp, tercihlerin daha iyi yansıtıldığı
dolayısıyla ortak çıkar paydasına daha çok yaklaşıldığı bir arenaya dönüşmektedir.
Tercihlerin daha iyi yansıtılması dendiğinde akla ilk gelen ise yerel yönetimler olmaktadır.
Böylece halka en yakın birimler, demokrasinin en iyi uygulanma yolu olarak görülen yerel
yönetimlerin özelleştirmedeki önemi; yerel hizmetlerin özelleştirilmesinin önemi de ortaya
çıkmış olmaktadır. İngiltere gibi demokrasinin beşiği olan gelişmiş bir ülkede, hem yerel
ve merkezi idareler arası güç dengesinin sağlanmış olması ki; bu ülkedeki yerel yönetimler
oldukça özerk idarelerdir, hem de ülkenin yerel hizmetlerini özelleştirmeye giden ilk
Avrupa ülkesi olması bir tesadüf olmayıp bu durumu açıklamaktadır.
90
değerlendirileceğine inanılmaktadır. Bu noktada belirtilmesi gereken bir diğer husus da
inceleme alanının söz konusu ülkelerde hizmet sunum işlerinin özelleştirilmesi ile sınırlı
olduğudur. Belediyelerce sahip olunan iktisadi teşekküllerin özelleştirilmesi konuyla ilgili
değildir.
a) Counties,
b) Municipalities,
c) Townships,
d) School Districts,
e) Special Districts.
270
Ahmet ULUSOY, Tekin AKDEMİR, Mahalli İdareler: Teori, Uygulama, Maliye, Seçkin Yayınevi,
5.Baskı, Ankara, Ekim 2007, s. 123-124
271
NADAROĞLU, a.g.k.,125
91
50 eyaletten oluşan fedaral ülkede, 2002 yılı itibariyle toplam 87.525 adet yerel
yönetim birimi bulunmaktadır. Bu birimlerden 3.000 tanesi “county” (il yönetimi); 19.000
tanesi “municipality” (belediye yönetimi); 16.000 tanesi “township” (kasaba yönetimi);
13.500 tanesi “school district” (okul yönetimi); 35.000 tanesi “special district” (özel
yönetim birimi) dir.272
“County” ler (iller) içerisinde il, ilçe ve köyler bulunan yerel yönetim birimleridir.
Aslında county’ler İngiltere’deki “Shire” ların Amerika’ya uyarlanmış halidir. ABD’de
Connecticut ve Rhode Island dışındaki diğer bütün eyaletlerde county’ler vardır.273
County’ler ABD’nin en önemli yerel yönetim birimidir. Buna rağmen eyaletlere göre
dağılımları oldukça farklıdır. Örneğin, Deleware eyaletinde üç county varken, Teksas’ da
254 county vardır.274
County’lerin en önemli görevlileri; şerif, savcı, cinayet masası müfettişi ile vergi
değerleme memurlarıdır. County’ler bir yargı mercii gibi çalışarak içinde bulundukları üye
devletin ceza kanunlarını uygularlar. Üye devlet ve yerel yönetimlere ait vergileri tarh ve
tahsil ederler. Okulları ve kütüphaneleri yönetir, yolları ve köprüleri yapar ve onarır,
seçimlerle ilgili hizmetleri yerine getirirler.275
ABD’de “municipality” adı verilen belediyeler ise, üye devletler tarafından kurulur
ve kanunla tüzel kişilik kazanırlar. Bazı federe devletler municipality’lerin kurulması için
asgari nüfus şartı ararken, bazı üye devletler arazi büyüklüğünü esas almaktadır.276
Üye devletler tarafından “city”, “town”, “borought” ve “willage” gibi farklı isimlerle
adlandırılabilen municipality’ ler (belediyeler) genelde vergilendirme, borç alma, sağlık,
güvenlik, adabı koruma ve geliştirme, belirli kamu kurumlarını işletme ve kendi görev
alanına giren kanunları cebri olarak uygulama yetkisine sahiptirler.277
272
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k, s.123
273
KÖKSAL, a.g.k. s.72
274
NADAROĞLU, a.g.k., s.127
275
a.g.k., s.127
276
a.g.k., s.128
277
KÖKSAL, a.g.k., s.73
92
ABD’de belediye örgütleri eyaletten eyalete farklılık göstermekle birlikte belli başlı
belediye örgütlenme biçimi üç çeşittir;278
“School District” leri (okul bölgeleri) okulların yapım, bakım, onarım ve idaresi için
vergilendirme ve yönetme gücüne sahip, sınırlı bir coğrafi bölgede kurulan, bir yerel idare
278
Nuri TORTOP, Mahalli İdareler, s.264-265; BM, Yerinden Yönetim ve Kalkınma, Birleşmiş Milletler
Yerinden Yönetim Araştırma Raporu, (Çevirenler: Selçuk YALÇINDAĞ ve Neçil ULUSAY), TODAİE
Yayını, Ankara, 1967, s.283
279
NADAROĞLU, a.g.k., s.129
280
KÖKSAL, a.g.k., s.74
93
birimi olarak tanımlamak mümkündür. Ülkede ilk, orta ve yüksek öğrenim okulları
genellikle bu yerel idarelerce yürütülmektedir.281
Son yıllarda school district’lerin bir kısmı birleştirilmiş, bir kısmı ise kaldırılmıştır.
Bu uygulama ile bu yerel idarelerin sayısında önemli bir azalma meydana gelmiştir.283
“Special districts” ler (özel bölgeler) ise genellikle tek bir görevi yerine getirmekle
yükümlü yerel idarelerdir. Bazıları içme suyu temin etmekle, bazıları haşaratla mücadele
etmekte, bazıları ise hava alanlarını temizlemekle görevlidirler. Bu birimlerin faaliyet
alanları genelde sınırlı olmakla birlikte görev alanları federe devletlerin her birinde
farklıdır. Federe devletlerin bazılarında bu birimlerin görev alanları, municipalities veya
special district’lerle sınırlı iken bazılarında bütün county’leri kapsayabilmektedir. Bu
birimler, her federe devletin anayasa ve yasalarına göre kurulmakta ve görev alanları da
ona göre belirlenmektedir.285 Ancak bu birimlerin kuruldukları yerlerde tek bir görevi
yerine getirmeleri esastır. Bu birimler yangılardan koruma, toprak korunması ve
kanalizasyon hizmetleri, kirli suların boşaltılması ve ulaşım hizmetlerini de yerine
getirebilmektedirler.286
Dolayısıyla ABD’de bütün federe devletler için geçerli olan standart bir mahalli
idareler görev sistemi mevcut değildir. Mahalli idarelerin görevleri federe devletten, federe
devlete değişiklik gösterebilmektedir. Mahalli idarelerin görevleri her ülkenin anayasa ve
yasalarında ayrı ayrı belirtilmektedir. Her yerel idare birimi kendi görev alanına giren
hizmeti sunmakla yükümlü olduğu için görev karmaşası da olmamaktadır.
281
NADAROĞLU, a.g.k., s.129
282
a.g.k., s.129
283
Ahmet Sezai AYDIN, “ABD’de Yerel Yönetimlerle Merkezi İdare İlişkileri, TİD, Yıl 62, Sayı 386, Mart
1990, s.180
284
NADAROĞLU, a.g.k., s.129-130
285
KÖKSAL, a.g.k., s.74
286
BM, a.g.k.,s. 282
94
2.1.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları
Zira özelleştirme uygulamalarında asıl gelişmenin 1960’lı yılların sonu ile 1970’li
yılların başında yaşandığı bu ülkede uygulamalar daha çok yerel idarecilerin yürüttükleri
hizmetlerde gelişme göstermiştir.289
287
ATASOY, a.g.k. ,s.222
288
a.g.k., s.221
289
Cliff ATHERTON, Duane WINDSOR, “Privatization in Europe”, Entrepreneurship and Privatizing of
Government, (Edt. Calvin A.KENT), Quorum Boks, New York , 1987, s.81
21
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s.41
291
STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI, a.g.k., s.40
95
Böylece 1980-1988 yılları arasında iktidarda kalan ve uyguladığı sıkı para politikası
ile belediyelere yapılan merkezi yardımı kısan ve ABD’de “Reganomisc” olarak da
adlandırılan Reagan yönetiminin özelleştirme uygulamaları yerel yönetimler düzeyinde
giderek yaygınlaşmaya başlamıştır.292
ABD’de sekiz yıl iktidarda kalan Reagan hükümetinin ekonomi politikasının temel
hedeflerini ise kısaca şu şekilde özetlemek mümkündür;293
- Özelleştirme.
- “Denk Bütçe ve Acil Bütçe Açığı Denetimi” adındaki 1985 tarihli kanun
belediyelere ve federe devletlere bazı mali sıkıntılar getirmiştir,
- Halkın fazla vergi vermek istememesi, buna karşın etkin ve kaliteli hizmet
beklentisi özelleştirme uygulamalarını gündeme getirmiştir,
292
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s.41
293
a.g.k.,s.41
294
E.S SAVAS, Privatization The Key to Better Government, (Çev: Ergün YENER), MPM Yayınları,
Yayın No:517, Ankara,1999, s.156; Terry PETERS, “Public Services and Private Sector”, Privatization the
Provision of Public Services, by the Private Sector, (Edt. Roger L. KEMP), Mc.Forland & Company Inc.,
Jefferson, Calorina, 1991, s.57
295
ATHERTON, WINDSOR, a.g.m., s.81
96
- Giderek daha iyi örgütlenen ve kendi çıkarları doğrultusunda siyasi baskı yapan
grupların kent kaynaklarından daha fazla pay almak istemeleri de özelleştirme
uygulamalarını genişletmiştir,
b) Özelleştirme ile yerel yönetimlerin riski azalmış olur. Çünkü risk ya özel
sektöre devredilir ya da paylaşılır,
Amerika Birleşik Devletleri'nde özelleştirme anlayışı o kadar ileri gitmiştir ki, “kent
yönetimi” nin bile özelleştirilebileceği ileri sürülmektedir. J.C. Goodman, “Eğer her tür
belediye hizmeti ihale edilebiliyorsa neden kent yönetiminin kendisi de ihale edilmesin?”
demektedir. Ayrıca ABD Hudson Enstitüsü yöneticisi ve Indianapolis eski Belediye
296
David SEADER, “Privatization and America’s Cities”, Privatization the Provision of Public Services,
by the Private Sector, (Edt. Roger L. KEMP) Mc.Forland & Company Inc., Jefferson, Calorina, 1991, s.29
297
VUYLSTEKE, a.g.m., s.247
97
Başkanı William Hundut Stratejik Araştırmalar Vakfı’nda yaptığı konuşmasında “Ben
devletin/hükümetin bir özel teşekkül olduğuna zaten inanıyorum” demiştir. W. Hundut'a
göre devlet özel bir işletme gibi işletilebilir.298 Dolayısıyla ülkede, özelleştirmenin
alternatif olmaktan çıkıp, zorunlu bir yöntem olduğu kanaati yerleşmektedir.
298
STRATEJİK ARAŞTIRMALAR VAKFI, a.g.k., s.18
299
Stuart M. BUTLER, “Kamu Hizmetlerinin Özelleştirilmesi” Kamu Ekonomisinin Genişlemesi ve
Özelleştirme (Seçme Çeviriler) (Çev. Aytaç EKER, C.Can AKTAN), Takav Matbaası, İzmir, 1993, s.347
300
E.S. SAVAS, Privatizing the Public Sector, New Jersey: Chatham House Publishers Inc.,1982, s.65-66
301
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m., s.72
302
COYAUD, a.g.m., s.26
303
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s.21
98
Ülkede özellikle atık toplanması ve işlenmesi, itfaiye, hastaneler ve hapishaneler gibi
teçhizata dayalı hizmet alanlarında özelleştirme eğilimlerinin belirginleştiği görülmektedir.
Birçok yerel yönetim biriminde ambulanslar özel şirketlere devredilmiştir ve sokaklar özel
firmalarca temizlenmektedir.304
Tablo 2.1
ABD’de Özel Sektöre İhale Edilen Belediye Hizmetleri (1987-1989)
Hizmet Türü İhale Edilme Yüzdesi (%)
Yönetim hizmetleri 30
Ulaşım Hizmetleri 15
Cadde ve Sokaklar 30
Kaynak: Sadun EMREALP, Drew HORGAN, Belediyelerde Alternatif Hizmet Sunma, Toplu Konut
İdaresi Başkanlığı ve IULA EMME, İstanbul, 1993, s.21
Özel sektöre ihale edilme oranlarına göre, hizmetler içerisinde %56’lık bir oranla
katı atıkların toplatılması ve giderilmesi hizmetleri ilk sırada yer alırken, onu %47 ‘lik bir
304
VUYLSTEKE, a.g.m., s.247
305
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s.21
99
oranla bina ve tesis yapım hizmetleri izlemekte; daha sonra sırasıyla %37’lik oranla araç
çekme ve park hizmetleri, %30’luk oranla cadde ve sokaklar ile yönetim hizmetleri
gelmekte; bu hizmetleri ise %27’lik bir oranla araç parkı ve bakım hizmetleri ile
sinyalizasyon ve sokak aydınlatması izlemektedir. Diğer hizmetlerin oranlarına göre
sıralanışları ise tablodan da görüldüğü üzere şöyledir; %22’lik oranla bilgi-işlem
hizmetleri, % 21’lik oranla yeşil alanlar, spor tesisleri ve kültür hizmetleri, %15’lik oranla
ulaşım hizmetleri %13’lük oranla hastaneler ve ambulans hizmetleri, %11’lik oranla sayaç
okuma ve benzeri hizmetleridir. Aşağıda ABD’de özelleştirilen hizmetlerden bazıları yer
verilmeye çalışılacaktır.
ABD’de 1979 yılında yapılan bir araştırmada, çöplerin toplama işini özel sektöre
yaptıran San Francisco’da, bir kişi çöp toplama hizmeti için, ortalama 40 dolar öderken,
belediye tekelinde olan aynı hizmet için New York’taki bir kişinin ortalama 297 dolar
ödediği görülmüştür. Aradaki muazzam farkın belediye bütçesini ne kadar rahatlatacağı
ortadadır. Belediyeler özelleştirme ile çöp toplama hizmetinin maliyetini en az %50
düşürebilir.306
Çöp toplama hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili Kanada’da yer alan Richmond
şehrinde yapılan bir diğer araştırmada ise, özelleştirme işlemleri sonucunda hane halkı
başına çöp toplama maliyetlerinde önemli düşüşler gözlemlenmiştir.308 Maliyetlerde
yaşanan bu düşüşü Tablo 2.2’den de gözlemlemek mümkündür.
306
ERYILMAZ,a.g.m. , s.37
307
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı, MPM Yayınları, (Çev. Ergün
YENER), Ankara, 1994, s.163
308
Eugene J.WİNGERTEN, “Refuse Collection”, Privatization the Provision of Public Services by the
Private Sector, (Ed. Roger L. KEMP), Mc. Forland & Company Inc., Jefferson, North Calorina, 1991, s.202
100
Tablo 2.2
Kaynak:Eugene J.Wingerten, “Refuse Collection”, Privatization the Provision of Public Services by the
Private Sector, (Ed. Roger L. Kemp), Mc. Forland & Company Inc., Jefferson, North Calorina, 1991, s.202
ABD’de belediyeler asfalt dökerek yol yenilemesi için özel şirketlere göre %96 daha
pahalı çalışmaktadırlar. Diğer bir deyişle belediyeler bu hizmeti özelleştirerek yol yapım
ve bakım hizmetlerinden %96 tasarruf sağlayabilmektedirler. Asfalt kaplamada sağlanan
%96’lık tasarrufun en önemli sebebi, müteahhit firmaların belediyelerden yaklaşık iki kat
daha etkin çalışmalarıdır. Müteahhit firmalar işçi başına yılda ortalama 4.508 ton asfalt
döşemelerine rağmen belediyelerin bu rakamın yalnızca dörtte biri kadar asfalt
döşeyebilmeleri de diğer bir sebeptir. Müteahhit firmaların yüksek etkinliğinin altında
309
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m., s.72
101
yatan bir diğer nedenler ise, işin daha geniş ekipman ve deneyimli teknisyenler tarafından
yapılmasıdır.310
Yolların onarımı ile ilgili ilginç bir uygulama New York’ta yaşanmıştır. New York
Belediyesi 1980’de çıkardığı bir yasa ile kent içinde var olan ama belediyeye bildirilmeyen
çukur ve bozuk kaldırımlardan dolayı meydana gelebilecek zararlardan sorumlu
olmamaktadır. Belediyelerin ihmal davalarına bakan avukatlar bu durum karşısında bir
araya gelerek “New York Şehri Çukur Kontrol ve Kaldırım Şirketi”ni kurdular. Bu şirketin
çalışanları New York’un sokak ve caddelerini dolaşarak buldukları çukur ve bozuk
kaldırımları tespit ettiler. Belediye kent içi yolların bakımından sorumlu olmakla beraber
sorumluluğun ihmalinden doğabilecek zarardan kaçmak istemiştir.311 Ayrıca belediye bu
yasaya dayanarak kent halkını gönüllü olarak belediye hizmetlerinin üretimine de katmaya
çalışmıştır.
New York Federe Devleti Ulaştırma Bakanlığı’nca hazırlanan bir rapora göre;
Westchester bölgesinde özel otobüslerin maliyeti belediye otobüslerinin maliyetinden
%28 daha azdır. Bu bölgede özel otobüslerin gideri mil başına 3,18 dolar iken belediye
otobüslerinde gider 4,09 dolardır. California' da şehir içi toplu taşımada özel otobüslerin
gideri belediye otobüsüne göre % 28 daha azdır. ABD’ de belediyeler ulaşım hizmeti için
istihdam ettiği kişi başına yılda ortalama net 16 dolar gelir elde ederken özel şirketler kişi
başına ortalama 26 dolar gelir elde etmektedir. New York kentinde belediye otobüslerinin
mil başına masrafı özel otobüslerden %32, yolcu başına ise %12 daha fazladır. ABD’de 17
otobüs işletmesi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre; belediye otobüsleri özel şirket
310
E.S SAVAS, Privatization The Key to Better Government s.170
311
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı, s.72
312
a.g.k., s.178
102
otobüslerinden %40 daha pahalı çalışmaktadır. ABD’de ulaşım hizmetlerini özel sektöre
yaptıran kent sayısında gün geçtikçe artış kaydedilmektedir.313
313
EMREALP, HORGAN, a.g.k., s.21
314
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı s.175-176
103
Tablo 2.3
Kaynak: Werner Z.HIRSCH, Privatizing Government Services, Instute of Industrial Relations Publications
Center, University of California, Los Angeles, 1991, s.53
ABD’de yerel yönetimlerin kamusal hizmetleri ihale ile özel sektöre gördürmesi
sonucu elde ettikleri birtakım avantajları ise Tablo 2.4’den izleyebilirsiniz.
104
Tablo 2.4
Maliyet Tasarrufu 74
Risk Paylaşımı 34
Kaynak: Donald F. KETTL, The Myths, Realities and Challenges of Privatization, Jossey Bass Publ.,
San Francisco, s.251
Tablo 2.4’e göre iş gücü sorunlarını çözmede ihale yönteminin avantaj sağladığını
bildiren yerel yönetimlerin toplam içindeki payı %50, risk paylaşımında avantaj
sağladığını bildirenlerin payı ise %34’tür. Yerel yönetimlerin büyük bir çoğunluğu (%74)
ise maliyetlerden tasarruf sağlandığını bildirmiştir.
Nitekim 1985 yılında yapılan bir araştırmada, belediyelerin yerel hizmetleri özel
firmalara ihale ederek mahalli hizmetlerin maliyetinde ortalama % 50 oranında tasarruf
sağlayabildikleri görülmüştür.315
1987 yılında başka bir araştırmada, belediyelerin yerel hizmetlerde özel firmalara
28.000 adet ihale verdiği tespit edilmiştir. Bazı şehirlerdeki belediyeler hemen her türden
yerel hizmeti, özel sektöre devretmiştir. Örneğin California’daki Shasta şehri, bir hukuk
firması ile fakirlere kanuni danışmanlık hizmeti sağlanması için sözleşme yapmış; Güney
California’daki Rancho Palos Verdes kenti ise bölge savcılığı hizmetini özel sektöre ihale
etmiştir. ABD ve Kanada’yı birbirine bağlayan Detroit-Windsor Tüneli özel mülkiyettir.
Dulles havaalanına giden paralı yolun yapımı işi, ticari bir şirkete verilmiştir.316
315
John D. DONAHUE, The Privatization Decision: Public Ends, Private Means, Basic Books Inc.
Publishers, 1989, s. 132
316
a.g.k., s.135
105
Stephens tarafından yapılan, Los Angeles eyaletindeki 121 şehri kapsayan bir
incelemeye dayalı olarak, belediye tarafından sunulan hizmetlerin ihale yöntemi ile özel
sektörce görülmesi sonucunda elde edilen tasarruflar, başka anlatımla hizmeti gören
belediye olduğunda katlanılan ekstra maliyetler Tablo 2.5’de gösterilmektedir.317
Tablo 2.5
Belediye Hizmetlerinde İhale Yöntemi Uygulanması Sonucu Sağlanan Maliyet
Tasarruflarına İlişkin Tahminler(Los Angeles Bölgesindeki 121 Şehre Dayalı Olarak)
Hizmet Türü Sağlanan Tasarruf Oranı
Sokak Temizliği 43
Güvenlik Hizmetleri 73
Çöp Toplama 42
Bordro Hazırlama 0
Asfalt İnşaat 96
Çim Bakımı 40
Sokak Bakımı 37
Kaynak: Coşkun Can AKTAN, Özlem KIVRAK, Devlet mi Piyasa mı?, Tosyöv Yayınları, 1999, Ankara,
s.43
Bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir husus da; ABD’de yerel yönetimlerle
sözleşme yapan özel şirketlerin kısa dönemde kârını maksimize etmek amacıyla, kamu
317
Coşkun Can AKTAN, Özlem KIVRAK, Devlet mi Piyasa mı?, Tosyöv Yayınları, 1999, Ankara, s.43
106
sektörüne yeterli düzeyde ve istenen kalitede hizmet sağlamaması ihtimalini önlemek için,
özelleştirme uygulamalarının sözleşmelere uygunluğunu denetleyen kanuni düzenlemeler
yapılmış olduğudur.318
Su temini ve dağıtımı hizmeti de, özel sektöre ihale edilmektedir. Özel yatırımcının
sahipliğindeki su temini sistemleri, işletme sistemlerinin yüzde %56’sını oluşturmaktadır.
Bu konuda farklı sözleşme tipleri uygulanmaktadır. General Waterworks (Genel Su İşleri)
gibi bazı özel şirketler, bağlı şirketler aracılığıyla birçok eyalette su temini sistemlerine
sahiptirler ve bunları “imtiyaz sözleşmeleri” olarak tanımlanabilecek sözleşmeler
çerçevesinde işletmektedirler.320
318
VUYLSTEKE, a.g.m.,s.248
319
a.g.m.,s.248
320
COYAUD, a.g.m., s.26
107
itfaiye hizmetleri büyük ölçüde gönüllü kuruluşlar (voluntary organizations) tarafından
yürütülmektedir. Bu ülkede itfaiye örgütlerinin %90’nı gönüllüdür.321 Gönüllü kuruluşların
ve kilisenin kamu hizmetlerinin yürütülmesinde küçümsenmeyecek bir paya sahip olduğu
belirtmek gerekmektedir. Gönüllü kuruşların gayri safi milli hasıla içerisindeki payı
%60’ın üzerindedir. ABD’de özel sektörün ve gönüllü kuruluşların ekonomide büyük bir
paya sahip olmasıyla ya da diğer bir deyişle, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde özel
sektörden faydalanılması sonucu devlet başka alanlarda (savunma, adalet hizmetleri, uzay
projesi gibi) etkin ve başarılı olabilmektedir.322 Bu durum yerel yönetimler içinde böyle
olacaktır. Halka en yakın birimler olarak yerel yönetimler özellikle de belediyeler, hem
hizmetlerin bir kısmını özel sektöre devrederek üzerlerindeki görev yükünden kurutulmuş
olacaklar böylelikle daha az sayıda hizmeti daha kaliteli şekilde yerine getirebilecekler
hem de bu idareler için oldukça önem taşıyan kıt olan kaynaklarını daha iyi kullanabilme
imkanına kavuşmuş olacaklardır.
Uluslar arası Kent Yönetimi Derneği tarafından 1984 yılında yayınlanan rapora göre
ABD’de 60’ın üzerinde belediye hizmetinin tamamen ya da kısmen başarılı bir şekilde
özelleştirildiği belirtilmiştir. Örneğin daha önce de belirtildiği gibi California eyaletinde 40
bin nüfuslu La Mirada kenti altmıştan fazla belediye hizmetini özel şirketlere gördürerek
55 gibi az personel istihdam etmiştir.323
Yine aynı dernek tarafından yapılan bir araştırmada ise on yıl içerisinde (1976-1986)
özelleştirme yapan kent sayısında %50 oranında bir artış meydana gelmiştir. Bu on yıllık
zaman zarfında çöplerin toplanmasında özel şirketlerden yararlanma iki kat artmıştır. Bu
artış cadde ve sokak onarımında %600, park işletmelerinde ise %2.700’dür.324
Touche Roos and Co.’nun özelleştirme konusunda yaptığı bir araştırmaya göre ise,
belediyelerin önemli bir kısmının, özelleştirme uygulamalarından %10 ile %20 arasında
maliyet tasarruf sağladıkları belirlenmiştir. Araştırmaya katılan belediyelerin %10’u, %40
321
ERYILMAZ, a.g.m., s.47-49
322
Robert P. CORMAN, “The Realities of Privatization and Privatization in the Nonprefit Sector” Private
Means Public Ends, NewYork, 1987, s.101
323
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m., s.72
324
EKER, AKTAN, a.g.k.,s.347
108
veya daha fazla tasarruf sağladıklarını ifade etmişlerdir.325 Nitekim bu durum aşağıda yer
alan Tablo 2.6’dan da izlenebilmektedir.
Tablo 2.6
Atık Su Arıtımı 55
Çimlerin Bakımı 40
Ağaç Bakımı 37
Sokakların Aydınlatılması 35
Elektrik Hizmetleri 27
Kaynak: E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetiminin Anahtarı, MPVM Yayınları, Ankara,
1994, s.159-211’den yararlanılarak hazırlanmıştır.
ABD’de 1993’te Milli İlçeler Birliği’nin 417 ilçe üzerinde yaptığı bir araştırmaya
göre bu ilçelerin %93’ü gönüllü kişi veya kuruluşların hizmetinden istifade etmektedir.326
Tablo 2.7’de gönüllülerin belediye hizmetlerine katkıları görülmektedir.
325
DONAHUE, a.g.k.,s.138
326
AYHAN, a.g.m., s.34
109
Tablo 2.7
Yangın 66
Yaşlılık Hizmetleri 64
Park Hizmeti 51
Sosyal Hizmetler 44
Gençlik Hizmetleri 44
Çevre Koruma 37
Eğitim 36
Polis 35
Ulaşım Hizmeti 34
Kaynak: Hakan Ayhan, “Yerel Yönetimlerde Gönüllüler”, Belediye Dergisi, Cilt 1, Sayı 7, Ocak 1995
Yine bir diğer araştırma da Uluslar arası Politika Merkezi (NCPA) tarafından yapılan
araştırmadır. Buna göre ABD’de bugün yerel yönetimlerin %35’i yerleşim bölgelerindeki
çöpü toplamak, %42’si otobüs sistemlerinin bakım ve işletilmesi, %80’i de taşıt çekme ve
park hizmetlerini sözleşme ile özel firmalara yaptırmaktadır.327
2.1.4 Değerlendirme
327
BUTLER, a.g.m., s.346
110
özelleştirme uygulamalarını belediyeleri mali yönden güçlendirmenin yolu olarak
görmektedirler.328
İdari sistemi tek parlamento ve tek hükümet tarafından yönetilen “üniter” bir devlet
olan İngiltere yaklaşık 50 milyonluk bir nüfusa sahiptir. İngiltere olarak nitelendirilen ülke
aslında “Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda” resmi kimliğini taşımakta ve İngiltere; Galler,
İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan oluşmaktadır. Birleşik Krallık olarak nitelendirilen bu
328
Mustafa GÖNEN, Yerel Yönetim Birlikleri, TODAİE Yayını, Sevinç Matbaası, 1977, s. 28
329
ATASOY, a.g.k., s.220
330
ASCHER, a.g.k., s. 210
111
ülkeler topluluğu, anayasal monarşi ve parlamenter demokrasi ile merkezi bir devletle
yönetilmekte birlikte her biri farklı gelenek ve mahalli idare yapısına sahip olan ülkelerden
oluşmaktadır. Kısaca Birleşik Krallık’ta ulusal hükümetin (merkezi idarenin) yanında yerel
seviyede örgütlenmiş yerel yönetim birimleri de bulunmaktadır.331 Zira İngiltere mahalli
idare geleneğinin en güçlü ve en eski olduğu ülkedir.
a) County ya da Shire,
b) District ya da Hundred,
c) Township ya da Parish.
“County” ler ya da diğer adıyla “shire” lar, bizimse eyalet ya da kontluk olarak
adlandırabileceğimiz yerel yönetimler, en büyük ve en önemli yerel yönetim birimleri
olup, bu birimlerin her birinde yasama, yürütme ve yargı ile ilgili konularda karar verme
yetkisine sahip olan “moot” isimli mahkemeler yer almaktaydı. Bölge adını
verebileceğimiz “district” lerde ise “Hundred Moot” adlı mahkemeler bulunmaktaydı.
Yerel yönetimler içerisinde kendi kendini idare etmenin (Local Self Government) en tipik
örneğini ise “township” ler (ya da parish’ler) oluşturmaktadır. Kilise tarafından VIII.
yüzyılda kabul edilen bu idari birimlerin başına XIV. yüzyıldaki düzenlemeler ile yargı ve
sulh yetkilerine sahip bir sulh hakimi getirilmiştir. İşte İngiltere’deki yerel yönetimlerin
orijinalliği buradadır. Üniter devlet içindeki yerel yönetimlerin yargı yetkisine sahip
olduğu tek ülke İngiltere’dir.
İngiltere’de yukarıda da belirtildiği gibi yerel yönetimlerin kökü çok eski tarihlere
dayanmaktadır. Örneğin county ile parish yerel yönetim birimleri arasında yer alan ve
nüfusu çok küçük birim olabilen “borough” lar orta çağdan itibaren kralın izni ile ayrıcalık
kazanmış ve county’lerle birlikte avam kamarasına temsilci göndermeyi başarmıştır.333
Yerel yönetim geleneği güçlü olmakla birlikte aslında 1 Nisan 1977 reformundan
önceki dönemde yerel idare sistemi, İngiltere kadar karışık olan bir başka ülkeye rastlamak
331
Ahmet ULUSOY, Tarık VURAL, “Birleşik Krallık’ta (İngiltere ve Galler) Mahalli İdarelerin Görevleri ve
Mali Yapıları”, İller ve Belediyeler Dergisi, Sayı 677, Nisan 2002, s.13
332
NADAROĞLU, a.g.k.,s.142
333
Birgül Ayman GÜLER, Yerel Yönetimler, (Liberal Açıklamalara Eleştirel Yaklaşım), TODAİE
Yayını, DİE Matbaası, Ankara, 1992, s.40
112
da oldukça güçtür. Bu durumun nedeni hemen her kentin bağımsız bir düzene ve bağımsız
ayrı bir tarihe sahip olmasıdır. Örneğin Londra kenti, I. Henry döneminde Sheriff’i (en
büyük yerel idare amiri), I. Richard döneminde de belediye başkanını seçme hakkını elde
etmiş ve bu hakkını 1215 tarihli “Magna Carta” ile hukuken teminat altına alarak
günümüze kadar sürdürmeyi başarmıştır. İngiltere’nin diğer kentleri ise bu hakları daha
sonraki dönemlerde değişik tarihlerde elde edebilmişlerdir.334
Kentlerin bağımsız idari düzene ve bağımsız ayrı tarihe sahip olmalarının sebebi
ülkenin uzunca zamanlar yabancı istilasına uğramamış olmamasıdır. Nitekim İngiltere’ye
yönelik en son ve en büyük istila hareketleri olan Napolyon ve Hitler’in saldırılarının
başarısızlıkla sonuçlandığını düşünürsek, her ne kadar karışık bir yapıya sahip olmuş
olsalar da bu ülkede yerel yönetim geleneğinin güçlü olmasının bir nedenini de belki de bu
durum açıklamaktadır. Bir diğer neden ise mahalli idare geleneğinde yer alan güçlü meclis
modelinden kaynaklanmaktadır. Belediye başkanı belediye meclis üyelerinden ve sıradan
birisidir yani İngiltere’de belediye başkanlığı daha çok semboliktir. Çünkü belediye
başkanının icrai yetkileri çok sınırlıdır. Belediye başkanı daha çok belediyeyi temsilen
resmi törenlerde ve kenti ziyaret eden devlet erkanını karşılamada ihtişamlı giyimiyle
dikkat çekmektedir.335
334
NADAROĞLU, a.g.k.,s.142
335
Mantred CEVERNON Devlet Sistemleri, (Çev. Mümtaz SOYSAL), Sevinç Basımevi, Ankara, 1961, s.6
336
Ziya ÇOKER, İngiliz Mahalli İdareleri, İçişleri Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1970, s.23
113
ortadan kaldırılmış, Büyük Manchester, Güney Yorkshire, Tyne ve Wear, Batı Midlands
ve Batı Yorkshire gibi küçük büyük birçok kenti içine alan büyük yerleşme yerlerinde
metropolitan county’ler (conurbation) kurulmuştur. Halen iki kademeli olan mevcut yerel
idare sisteminin esasını, county’lerin belli sayılarda district’lere bölünmesi hususu
oluşturmaktadır. County’ler ve district’ler birbirinden bağımsız seçilmiş mahalli
otoritelerdir. Ayrıca her ikisinin de, metropoliten olan ve olmayan türleri vardır. Londra ise
bütün bunların dışında ayrı bir statüye sahiptir.337
337
NADAROĞLU, a.g.k, s. 144
338
ULUSOY, VURAL, a.g.m., s. 14
339
a.g.m., s. 14
114
ziyade mahalli mahiyetteki diğer birtakım hizmetleri görmektedirler. Örneğin bölgelerini
temiz tutmak ve insanın yaşayabileceği bir halde bulundurmak, caddeleri süpürmek,
evlerin düzenli bir şekilde inşasını sağlamak, gençlerin ve yaşlıların dinlenmeleri için
parklar, bahçeler yapmak gibi. Yani yerel yönetimler esas itibariyle yerel nitelikli
ihtiyaçları karşılamak üzere hizmet üretmektedirler.340 Ancak yukarıda da belirtildiği gibi
merkezi idare ile yerel idareler arasında görev, yetki ve sorumluluklardaki güç dengesinin
oluşturulmuş olması bu noktada oldukça önemlidir.
Merkezi yönetimin yerel yönetimlerle ilgili konularda genel olarak herhangi bir
göreve karışmadığı bu ülkede, mahalli idarelerin görevlerini eğitim, çevre sağlığı,
kütüphaneler, tüketicinin korunması, yol planlama, temizlik, konut, park, ulaşım, sağlık ve
sosyal hizmetler olarak sıralamak mümkündür.341
Bununla birlikte Birleşik Krallık’ta yerel yönetimlerin görevlerini belli bir tasnife
göre sınıflandırmak son derece güçtür. Çünkü Birleşik Krallık’ta yerel yönetimlerin
fonksiyonları bir ülkeden diğerine farklılıklar göstermektedir. Ayrıca, iki kademeli sistem
içerisinde birçok fonksiyonun hem alt hem de üst kademe idaresine ait olması da görevleri
sınıflandırmanın bir diğer güçlüğünü oluşturmaktadır.342 Yerel idarelerin görevlerini
sınıflandırmanın çok zor olduğu gerekçesinden hareketle aşağıda sadece İngiltere ve
Galler’deki yerel yönetimlerin görevleri ele alınmıştır.
340
a.g.m., s. 14
341
Süleyman ARSLAN, Türkiye’de ve İngiltere’de Merkezi İdarenin Mahalli İdareler Üzerindeki
Denetimi, AÜSBF Yayını, Kalite Matbaası, Ankara, 1978, s.260
342
NADAROĞLU, a.g.k., s.146
343
ULUSOY, VURAL, a.g.m., s. 15
115
b) Sağlık ve Sosyal Hizmetler: Sağlık hizmetleri 1974’e kadar mahalli meclisler
tarafından yürütülmekteyken, bu tarihten itibaren mahalli idareler ile ilgisi
olmayan ve ülke çapında faaliyet gösteren özerk sağlık otoritelerine
devredilmiştir. Bu bağlamda kurulan sosyal hizmetler servisi çocuk sağlığı ve
diğer sosyal hizmetlerde ön sıralarda yer almaktadır. Sosyal hizmetler servisinde
çalışan 200.000 işçi yardıma ihtiyacı olan kişilere hizmet vermektedir. Sosyal
hizmetler için yapılan toplam harcamalar ise 12 milyar pound’dur.
c) Planlama: Bölge çapında yapılması gereken imar planlarını bölge meclisleri yapar
ve onaylanmak üzere ilgili bakanlığa gönderir. Uygulama planları da mahalli
meclislerin yetkisindedir ve sadece bilgi için ilgili bakanlığa gönderilir.
Council’ler (Meclisler) görevli oldukları alanlarda iki temel planlamayı yapmakla
yükümlüdürler. Bunlar stratejik planlama ve yerel planlamadır. Stratejik planlama
çerçevesinde meclisler polis birimleri kurma, ulaşım, sanayi, konutlaşma vb.
aktiviteler için yer tahsis etme gibi görevleri yerine getirirler. Yerel planlama ise
metropolitan bölgeler, district’ler ve üniter meclisler tarafından yapılmaktadır.
e) Katı atık toplama: Çöp toplama işi şehir meclislerinde iken çöp imhası görevi
bölge meclislerine verilmiştir. Geri dönüşüm programları çerçevesinde toplanan
katı atıkların İngiltere’de %10’u, Galler’de %6’sı yeniden kullanılır hale
getirilmektedir.
116
2.2.2 Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Uygulamaları
1960’lı yıllara gelindiğinde çeşitli nedenlerle sayıları 1.500’ü bulmuş olan yerel
yönetimlerin giderek daha karmaşık bir yapıya büründüğü, mali durumlarının ise giderek
kötüleştiği, idarelerin yeterli mali kaynaklara sahip olmadıkları daha önce de belirtilmişti.
Yerel vergilerin halkın üzerindeki artan yüküne karşı doğan tepkiler yanında merkezi
hükümetin belediyelere yaptığı mali yardımları sıkı kayıtlara bağlayan yasal düzenlemelere
gitmesi de belediyeleri yerel hizmetlerin yürütülmesinde alternatif yöntemler aramaya sevk
etmiştir.
344
ASCHER, a.g.k.,s.211
345
a.g.k., s.212
346
a.g.k.,32-33
347
ATASOY, a.g.k, s.191
117
İngiltere’deki belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi uygulamalarını genel özelleştirme
politikası ile birlikte ele almak yerinde olacaktır.
348
SUİÇMEZ, YILDIRIM, a.g.k., s.42
349
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.130
350
ATASOY, a.g.k, s.195
351
a.g.k., s.21
118
öneriler, belediyelerin faaliyetlerini büyük ölçüde etkilemiştir.352 1980 yılında bütün
eleştirilere rağmen rapor kanun olarak yürürlüğe konmuştur.353 Bu kanun merkezi
hükümetin belediyelere yaptığı mali yardımları sıkı kayıtlara bağlamıştır.354 Bu noktada
İngiliz belediyelerinin eskiden beri uyguladıkları ihale yönteminin belediye hizmetlerinin
özelleştirilmesinde önemli bir etken oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Çöp toplama hizmetlerinin özelleştirilmesinde 1979 kışında uzun süren çöpçü grevi
oldukça etkili olmuştur. Bu grev mecburen bazı belediyeleri biriken çöp dağlarını
temizlemek için, çöp toplama işini özel yüklenicilere ihale etmeye zorlamıştır. Bu deneyim
hem ihale yöntemine hem de rekabetçi hizmet arzı yöntemlerine karşı geniş ilgi
uyanmasına neden olmuştur.358
119
muhafazakar belediyelerden Southend District’in 1981 yılında sokak temizliğini ihale
etmesi, belediyeler arasında geniş yankılar uyandırmıştır. Bu deneyimi izleyen ve sağladığı
tasarrufu gören Wandsworth Belediyesi de sokak temizliği hizmetini ihale etmeye
başlamıştır.359
Adı geçen iki belediyenin temizlik hizmetlerini açık ihaleye (Competitive Tendering)
götürme konusundaki deneyimlerini kısa sürede birçok İngiliz belediyesi izlemeye
başlamıştır. Bu belediyelerin hepsi daha öncede belirtildiği gibi Muhafazakar Partili
belediyelerdi. Bunlardan bazıları özelleştirme ideolojik tercihlerine uygun olduğu için,
bazıları tasarruf sağladığı için, bazıları da işçi sendikalarının baskısından kurtulmak için
ihale yolunu tercih etmişlerdir.360 Bu noktada belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinin
önemli bir nedeni de hizmetlerde rekabet aracılığıyla etkinliği ve verimliliği artırmak
yanında aşırı ücret talep eden belediye sendikalarının gücünü kırmak olmaktadır.361 Zira
özelleştirme ile belediyeler istihdam edilen personel sayısını azaltarak tasarrufa gitmeyi
düşünmektedirler. Bir kısmı belediyelerin denetiminde olan KİT’lerin istihdam ettiği işçi
sayısı 1981’de 15 milyon iken bu sayı özelleştirme ile 1988’de 400 bin civarına inmiştir.362
Özelleştirme öncesinde personel sayısında ve harcamalarında büyük oranda bir artış
olduğu yukarıda da belirtilmişti. Bu ülkede 1980’li yıllara gelindiğinde, belediye giderleri
tüm kamu giderlerinin %33’ünü aşmıştır.363 Örneğin 1986 yılında İngiltere ve Galler’de
bulunan belediyeler, çöp toplama ve imha hizmetleri için 40.000 binden fazla işçi istihdam
etmişler ve yaklaşık 600 milyon pound harcama yapmışlardır. 364
1983 yılından itibaren ise merkezi hükümet ve yerel idareler düzeyindeki gelişmeler
belirgin bir şekilde birbirlerini etkilemeye başlamıştır. 1983 Muhafazakar Parti Seçim
Bildirisinde, birçok belediyenin ihale yoluna giderek para tasarrufu sağladıkları ve bu
politika vasıtasıyla sağlanacak bütün tasarruf girişimlerinin teşvik edileceği ifade
edilmiştir.365
359
a.g.k., s 34
360
a.g.k., s 35
361
ALTINTAŞ, a.g.k, s.85
362
CEVİZOĞLU, a.g.k., s.129
363
Oya ÇİTÇİ, Yerel Yönetimlerde Temsil (Belediye Örneği), TODAİE Yayını, Üçbilek Matbaası,
Ankara, 1986, s.36
364
ASCHER, a.g.k., s 215
365
a.g.k., s 215
120
karşılanmasında açık ihale yöntemini zorunlu kılmayı amaçladığını belirtmekteydi. Bu
hizmetler kapsamına; çöp toplama ve cadde temizliği, toprak ve ağaç bakımı hizmetleri
girmekteydi. Ancak bu raporda belediyelerin her iş türü için ayrı hesap tutmaları ve ihale
için uygun hizmet alanlarını saptamakla görevli bakanlığın belirlediği mali hedeflere
ulaşmaları istenmekte idi.366 Pek tabii söz konusu rapora karşı belediyelerin tepkisi
olumsuz olmuştur. Çünkü belediyelerin hemen hepsinin farklı sermaye gereksinimleri var
iken belirli bir sermaye getirisi oranını tamamıyla suni bir mesele olarak görmekteydiler.
Mikro düzeydeki konularda kendilerine daha fazla otonomi sağlanmasını
savunmaktaydılar.367
İngiltere’de bazı yerel hizmetlerin ihale yoluyla gördürülmesi yasal bir zorunluluktur.
Bunun temel nedeni ise ülkede bulunan “Compulsory Competitive Tendering” (CCT)
akımıdır. Akımın temel prensibi bazı hizmetlerin sunumunda özel sektörün kullanımının
zorunlu olmasıdır. Bu bağlamda İngiltere’de yürürlüğe giren 1988 tarihli yerel yönetimler
yasası çöp toplama, bina temizliği, diğer temizlik işleri, araç bakım ve onarımı, yolların
bakımı gibi hizmetlerin özelleştirilmesini hüküm altına almıştır.369
İhale üzerindeki tartışmalar yoğun olarak dışarıdan tedarik geleneği az olan veya hiç
olmayan hizmetlerin ihale edilmesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar arasında temizlik
hizmetleri, catering (yiyecek sağlama) hizmetleri, okul temizlik hizmetleri, küçük ve
büyük belediyelerin yönetim hizmetlerinin özel firmalara ihale edilmesi, basının ve
sendikaların dikkatini çekmiştir. Bu alanlarda çok az sayıda ihale verilmiş olup özel
yüklenicilerin kâr marjları, hizmetin niteliğinden dolayı küçük olmuştur. Bununla birlikte
366
a.g.k., s 40
367
a.g.k., s 41
368
a.g.k., s 42
369
Peter A. WATT, Local Government Principles and Practice Whitherby & Co. Ltd., 1996, s. 85
121
bu ihaleler, parça başı esasına göre verildiği için bunlara yönelik ticari ilgi devam
etmektedir. Ayrıca bu tür işler, yeni firmalara kamu sektörü ile iş bağlantısına girmek için
iyi bir fırsat sağlamaktadır.370
Büyük firmalar ise en çok çöp toplama ve cadde temizliği hizmetleri ile
ilgilenmektedir. Çünkü bu iki hizmet türünün geçmişinde zayıf denetim, aşikar
başarısızlıklar ve sendikaların sık sık greve gitmek gibi engelleyici faaliyetleri
bulunmaktadır. Her iki hizmet türü de emek-yoğun işler olup ücret ve verimlilik
uyuşmasının toplam maliyetler üzerinde dramatik bir etkisi mevcuttur. Ayrıca göreceli
olarak bu alanlardaki çıktıları izlemek daha kolaydır. Söz konusu gözlemler ise bu
alanlarda özel sektörün nispeten başarılı olduğunu ortaya koymaktadır.371
1936 tarihli Sağlık Koruma Kanunu’na göre evsel ve sınai atıkları toplamak
belediyelerin yasal bir görevidir. Bu kanunun yürürlüğe giriş tarihinden itibaren çöp
toplama ve yok etme hizmetleri belediye işçilerince yapılmıştır. Zaman zaman işçi bulma
sıkıntısı çeken bazı belediyelerin kiraladıkları özel yüklenicilerin çoğunun özellikle de
bunlardan kırsal alanda çalışanların bugün büyük metropollerde çöp toplama ihalesi almak
için yarışan firmalarla benzerliklerinin olmadığını belirtmek gerekmektedir. Bunların
büyük çoğunluğu, küçük yerel yüklenicilerdi ve gelişmemiş çöp toplama araçlarına
sahiptiler.373 Çöp toplama hizmetinde sistemli özelleştirme uygulamalarının 1980’li
yıllarda başlanmış olduğu, bunda ise 1979’da uzun süren işçi grevlerinin etkili olduğu daha
öncede belirtilmiştir.
Özel yüklenicilerle bazı sorunlar ve daha akıcı bir işçi arzı piyasası, 1970’li yılların
başında belediye hizmetlerinin yürütülmesinde özel yüklenici kullanımında bir azalmaya
370
ASCHER, a.g.k., s 215
371
a.g.k., s 216
372
ALTINTAŞ, a.g.k, s.92
373
ASCHER, a.g.k., s 216
122
yol açmıştır. 1979 yılında Muhafazakar Parti iktidara geldiğinde sadece iki belediye çöp
toplama hizmeti için özel firmalardan faydalanmaktaydı. Fakat aşırı işçi istihdamının
belediyelerde kural haline geldiği bir sırada, belediyelerin çöp toplama birimleri,
yetersizlik suçlamalarının baş hedefi haline gelmiştir. Bir belediyeden diğerine çok büyük
değişiklik gösteren hizmet maliyetleri ve maliyeti azaltmak, verimliliği artırmak
konusundaki girişimlere engel olan sınırlayıcı iş kuralları ve uygulamaları eleştirilmeye
başlamıştır. İlk zamanlar belediyelerin çoğu uzun süren grevler nedeniyle hizmetin
kesilmesini göze almaktansa yetersiz çöp toplama hizmetlerine göz yummayı tercih
etmişlerdir. Ancak zamanla maliyetleri azaltma ve hizmetlerde etkinlik arayışları,
belediyelerde ihale yönteminin kullanımı artırmıştır. Bu çerçevede belediyeler, çöp
toplama hizmetlerinde çeşitli yenilikleri denemişlerdir.374 Örneğin bazı belediyeler, çöp
toplama hizmetlerinde gönüllüleri kullanarak dikkate değer bir tasarruf sağlamış; diğerleri
ise çöp toplama araçlarında azaltmaya giderek tasarruf sağlamışlardır. Bunların dışında
kalan diğer bazı belediyeler ise sendikaların çalışma şartlarındaki değişiklikler kabul
etmemesi nedeniyle, sendikalarla girilen çıkmazdan kurtulmak için açık ihalelere gitmek
yolunu tercih etmişlerdir.375
374
a.g.k., s 217
375
TECER, a.g.m., s.129
376
ASCHER, a.g.k., s 221
377
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı, s.180
123
Bu tasarruflara rağmen özelleştirmeye karşı olanların görüşleri; “Belediyeler çöp
toplama işini özel yüklenicilere bırakmamalıdır. İhale ile çöp toplatmak, belediyeleri
genellikle zahmetli bir sorumluluktan kurtarmakta ise de, belediyeler için işin kalitesini
garanti etmeyi güçleştirmektedir. Hizmetin ihalesi durumunda, belediyelerin şikayetlere
doğrudan müdahalesi engellenmektedir. Hizmetin kontrolü, doğrudan belediyelerin elinde
olduğu zaman, belediyeler kullanılacak araçların uygun seçimi ve bakımını daha iyi
gözetebilirler, düzenliliği sürate feda etmezler ve işçiler de daha iyi çalışma koşullarına
sahip olurlar” şeklinde olmuştur.378 Ancak genel olarak çöp toplama ihaleleri çok az
muhalefetle karşılaşmıştır. Sendikalar yerel olarak mücadele ederek, ihale süreci ile iş
birliğini reddetmişlerdir. Sendikaların iddiası, her zaman ki gibi hizmet standartlarının
azalacağı ve özel sektörün hizmetleri yürüttüğü durumda sorumluluk boşluğu olacağı
şeklinde olmuştur.379 Uygulamada özel yüklenicilerin başarısız kaldığı hususlar sendikalar
tarafından aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir; 380
- Bazı yükleniciler hizmeti tam olarak ve iyi bir kalitede ifa edemedikleri için,
sözleşmelerinde konulan özel hükümler nedeniyle cezai ödemelere
çarptırılmışlardır.
378
ASCHER, a.g.k., s 217
379
a.g.k., s 222
380
a.g.k., s 224
381
a.g.k., s 225
124
Belediyelerin ise özel yüklenicilerin hizmetin ifasında yetersiz ve başarısız kalmaları
gibi eleştiriler karşındaki tutumları genellikle sözleşmeye ceza şart koyma şeklinde
olmuştur. Birçok belediye de özelleştirmeyi, iç tasarruf paketine sendikaların rıza ve
desteğini almak için bir tehdit unsuru olarak kullanmıştır. Böylece söz konusu belediyeler
hizmetlere karar verme sürecinde daha çok esneklik kazanmışlar.382
Merkezi hükümetin ise belediye hizmetlerinin büyük bir kısmı için ihaleyi zorunlu
kılacağını açıklaması, ihale sürecine ivme kazandırmıştır. Büyük hizmet alanları, genellikle
o alanda eskiden iyi isim yapmış büyük firmalara ihale edilmiştir. Çöp toplama, catering
(yiyecek hizmetleri) ve araç bakım muhafazası hizmetlerinde ise genel eğilim bunların
daha küçük yerel firmalara ihale edilmesi şeklinde olmuştur.383
2.2.2.2.2 Su Temini
Suyun belediye örgütünce temin edildiği İskoçya hariç İngiltere’de (Birleşik Krallık)
suyun %25’i, 29 adet özel şirket tarafından sağlanmaktadır. Hükümet, İngiltere ve
Galler’deki diğer kamusal su temini kuruluşlarının aktiflerini satarak diğer %75’i de
özelleştirmek istemektedir.384
382
a.g.k., s 224
383
a.g.k., s 227
384
COYAUD, a.g.m., s.26
385
TECER, a.g.m, s.129
125
2.2.2.2.3 Ulaşım Hizmetleri
Tüm belediyelerde yaygın olarak uygulama alanı bulmamakla birlikte belli başlı bazı
belediyelerde ulaşım hizmetleri özelleştirilmiştir. Bu uygulamanın en tipik örneği Londra
ulaşımıdır. Londra’daki toplu taşıma, Londra Bölgesel Ulaşım İdaresi’nin elindedir.
Londra Bölgesel Ulaşım İdaresi, hizmetlerde etkinliği ve verimliliği artırmak için ticari
amaçlı bazı planlar geliştirmiştir. İlk etapta Londra bölgesindeki ulaşım ağının %25’i
özelleştirilmiştir. Söz konusu hizmetler için 3 yıllık süre ile sözleşme yapılmıştır.
İngiltere’de düşünülen şudur; 386
Eğer piyasa, ürün ve fiyatların en belirleyici unsuru ise neden toplu taşımada özel
otobüs işletmelerine bir sınırlama getirilsin? Toplu taşıma hizmetlerinin özel sektöre ihale
edilmesiyle özel şirketler arasında rekabet başlayacağından hizmetin maliyeti düşeceği için
hizmetin kalitesi de artabilir.
Nitekim yapılan bir araştırmada, otobüslerde boyut ve konfor aynı olmasına rağmen
kamu sektörünce yerine getirilen hizmetlerin maliyetinin özel sektörün maliyetinden %54
ile %100 daha pahalı olduğu tespit edilmiştir.387
Özel firmaların sözleşmeler yoluyla Londra Bölgesel Ulaşım İdaresi ile rekabet etme
imkanı halen sınırlı ise de, söz konusu firmaların mevcut kapasitesi giderek gelişmektedir.
Nitekim özel sektöre ait otobüsler, şimdiye değin güzergahların işletilmesini elinde tutan
söz konusu idarenin otobüslerinden daha başarılı performans göstermişlerdir.388
İngiltere’de hükümetin belediyeleri gerek teşvik edici çalışmaları, gerekse onlara sıkı
düzenlemeler getiren çalışmalarının yanında birtakım bilimsel çalışmalar da belediyelerin
hizmetlerini özelleştirmesinde etkili olmuştur. Bu çalışmalardan biri 1982 yılında Michail
Forsyth’in yazdığı ve Adam Smith Enstitüsü’nün yayınladığı “Reservicing Healt” adlı
eserdir. Bu eser özellikle belediyelere yönelik açık (rekabetçi) ihale yöntemi yönündeki
eğilimleri güçlendirmiştir. Bu eserde, İngiliz belediyelerinin, Amerikan belediyelerini
örnek alması gerektiği, çünkü Amerikan belediyelerinin belediye hizmetlerini özel sektöre
386
David BAYLİSS, “Londra’da Toplu Taşınım”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri,
(11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı-İller Bankası
Ortak Yayını, Ankara, 1988, s. 140
118
E.S SAVAS, Özelleştirme, Daha İyi Devlet Yönetmenin Anahtarı s.178
119
COYAUD, a.g.m.,s.53
126
gördürerek büyük oranda tasarruf sağladıkları savunulmuştur. İhale yönteminin
faziletlerinden bahseden bu eser ayrıca kendi örgütü yerine belediye hizmetlerinin
yürütülmesinde başarılı şekilde yüklenicileri kullanan Kıta Avrupası ve İngiliz
belediyelerinin listesini de vermektedir.389
Bir başka bilimsel çalışma 1980 yılında yayınlanan “Reservicing Britian” dir. Gerek
yerel gerekse ulusal düzeyde özelleştirme yönteminin savunucuları için başucu kitabı
haline gelen eser genel olarak kamu hizmetlerine yönelik olmakla birlikte, yerel idare
hizmetleri konusunda aşağıdaki tespitleri taşımaktadır;390
- Kamu bürokrasisi kendi çıkarları içinde çalışır ve genel kanaatin aksine özel
yüklenicileri kamuoyuna karşı sorumlu tutabilme imkanı, hizmetin doğrudan
belediye örgütünce yapıldığı durumdan daha fazla olmaktadır.
- Kamu sektörü ekonomik değildir. Çünkü korunan ve vergi gelirleri üzerinde hak
iddia eden tekelci bir pozisyon, hizmetin etkinliği ve kalitesi konusundaki tüm
teşvikleri ortadan kaldırmaktadır. Sadece özel sektör, tüketici ihtiyaçlarına etkin
bir şekilde cevap verme, kamuya karşı sorumlu tutulma ve kamuoyunun hizmet
üzerindeki kontrolünü sağlama hususlarını birlikte gerçekleştirebilir.
127
yararlı olacağı görüşündedir. Özelleştirme ile maliyetlerin düşeceği, hizmet kalitesinin
iyileştirileceği ve verimliliğin artacağı belirtilmiştir.392
Bilimsel düzeydeki bu çalışmaların yanı sıra daha önce de ifade edildiği gibi İngiliz
hükümeti de belediye hizmetlerinin özelleştirilmesini her vesilede teşvik etmiştir.
2.2.4 Değerlendirme
128
yöntemin yerel halkın ihtiyaçlarına, eski hizmet yürütme sistemleriyle cevap vermeyen
belediyelerce yoğun olarak uygulanmış olmasıdır. 398
İhale yöntemi başta olmak üzere kullanılan tüm yöntemler İngiliz belediyelerinin
birçok eski yerel hizmet problemleri için yeni çözümler sağlamayı başarabilmiştir. Ancak
özellikle ihale yöntemi ile hem mevcut mal varlığını daha verimli çalışan işletmecilere
devretmek suretiyle etkin hizmet sağlanabilmiş, hem de sözleşme döneminin bitiminde
yeni ihale rekabete açık olduğundan söz konusu hizmetin yürütülmesi için daha düşük
teklifler ortaya çıkmıştır.399
Almanya’da yerel yönetimlere bakıldığında ise, tek düze ve tüm ülke için geçerli bir
yerel idare biriminden söz etmek mümkün değildir. Yerel idareler, genel olarak iki grupta
örgütlenmiştir. Birinci grubu kırsal yöre idareleri oluşturmaktadır. Bu yerel yönetimler,
belediye ve ilçe yerel yönetimi olmak üzere iki kademelidir. Kırsal nitelikli yerleşim
yerlerine hizmet üreten küçük belediyeler, genelde temel hizmet birimleridir. Üst basamak
olan ilçe yerel yönetimi, belediyelerin yapamadıkları hizmetler ile belediyeler arası ortak
nitelikteki hizmetleri yürütmektedir. Ancak belediyeler ile ilçe yerel yönetimi arasında ast-
üst ilişkisi yoktur. Yerel idarelerin ikinci grubunu oluşturan ve genellikle 100 bin nüfuslu,
398
a.g.k, s.246
399
KÖKSAL, a.g.k., s.116
400
ATASOY, a.g.k., s.200
129
kentsel niteliği ağır basan belediyeler ise, ilçe ile herhangi bir bağlantıları olmaksızın tek
basamaklı olarak örgütlenmiş yerel idare birimleridir.401
İlçe yapısı içindeki ya da dışındaki tüm belediyeler özerk kamu tüzel kişiliğine sahip
yerel idari birimlerdir. İki tür idari grubun arasında, özellikle organlar ve kaynaklar
açısından fark yoktur. Fark görevler ve örgütlenme biçimi bakımındandır. Bu çerçevede ilk
fark; ilçe dışındaki belediyelerin ilçenin de görevlerini yürütmeleri ve boyut farkının
yarattığı görev ve örgütlenme çeşitliliğine sahip olmalarından dolayı ortaya çıkmaktadır.
İkinci fark ise; ilçe dışındaki belediyeler için denetim yetkisinin valiye ait olmasıdır. 402
401
Belma ÜSTÜNIŞIK, Bazı Ülkelerde Yerel Yönetim Modelleri, DPT Yayını, Ankara, 1992, s.9
402
a.g.k. s 11
403
a.g.k., s.14
404
MUTER, a.g.k., s.162
130
başka kuruluşlara verilmediği sürece, belediyeyi ilgilendiren her konuda “genellik” ilkesi
uyarınca, hizmet üretme özgürlüğüne ve yetkisine sahip olmalarıdır.405
- Toplumsal güvenlik ve düzene ilişkin görevleri (iş yeri ruhsatı vermek ve bunları
denetlemek, trafik düzenlemesi ve denetimi gibi)
405
ÜSTÜNIŞIK,a.g.k., s.11
406
a.g.k., s.15-18
407
KÖKSAL, a.g.k., s.120-121
131
Bazı kentlerde, özel firmalar, müze, sergi, tiyatro, konser, kütüphane, müzik okulları
ve yetişkin eğitim merkezleri işletme hizmetlerini yürütmektedirler.
Şehir ve kırsal alan belediyeleri kamu hastanelerinin esas işleticileri olmakla birlikte,
özel kişiler elinde de birçok hastane bulunmaktadır.
Araç park yerlerinin kurulması ve işletilmesi işi de gittikçe daha fazla bir oranda özel
sektöre devredilmektedir.
Toplu taşımacılık hizmetleri, küçük kentlerde özel sektör tarafından büyük kentlerde
belediyelerin özel şirketleri tarafından sağlanmaktadır.
408
ÜSTÜNIŞIK,a.g.k., s.17
132
Özelleştirilen hizmetlere bakıldığında, Almanya’da belediyelerin sunmak zorunda
oldukları pek çok hizmeti özel sektöre gördürmekte oldukları görülmektedir. Buradaki
başlıca neden de diğer ülkelerde olduğu gibi özel söktürün hizmet sunumunda sağladığı
tasarruflar olmaktadır.
Örneğin iki yıl önce Baden-Württemberg eyaletindeki bir ilçe belediyesi, çöp
toplama işini ihale ile bir özel firmaya devretmiştir. Belediyenin özelleştirme sonucu elde
ettiği tasarruf Tablo 2.8’de görülmektedir.
Tablo 2.8
Baden Württemberg Eyaletinde Çöp Toplama İşinin Özelleştirilmesi Sonucu Elde
Edilen Tasarruf
Belediye Sunarsa Özel Sektör Tasarruf Oranı
(DM) Sunarsa (DM)
Toplam Maliyet 3.828.300 2.620.800 31
Kişi Başına 47.85 31.79 34
Maliyet
Kaynak: Wolfgang HAFNER, “Yerel Finansman Kaynaklarını Oluşturma Örnekleri”, Özelleştirme ve Mali
Gücün Güçlendirilmesi 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler, Konrad Adenauer Vakfı-Alman Teknik İşbirliği,
Ankara, 2000, s.148
Tablodan da görüldüğü gibi çöp toplama işinin özelleştirilmesi ile ilgili belediye
toplam maliyetlerde %31’lik tasarruf sağlarken, diğer taraftan kişi başına maliyetlerde
sağladığı tasarruf oranı ise %34’tür.
Yine aynı eyalette bahçe işlerini özelleştiren bir başka belediyenin tasarruflarını ise
aşağıda yer alan Tablo 2.9’dan izlemek mümkündür. İlk önce kendi bahçe işlerinde çiçek
yetiştirmenin maliyetlerini hesaplayan ilgili belediye bir ihale ile özel teşebbüslerin rekabet
fiyatlarını tespit etmiştir. Sonuçlar tablodan izlenebilir.
133
Tablo 2.9
Bahçe İşlerinin Özelleştirilmesi Sonucu Sağlanan Tasarruf Miktarı
Bitki Çeşidi Yıllık Miktar Bitki Başına DM Miktarı
Kaynak: Wolfgang HAFNER, “Yerel Finansman Kaynaklarını Oluşturma Örnekleri”, Özelleştirme ve Mali
Gücün Güçlendirilmesi 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler, Konrad Adenauer Vakfı-Alman Teknik İşbirliği,
Ankara, 2000, s.149
Köln Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada çeşitli hizmet grupları için
özelleştirme oranları bulunmuştur. Buna göre çöp toplama işinin özelleştirilme oranı %80,
sokak aydınlatma hizmetlerinin özelleştirilme oranı ise %76’dır. Özelleştirilen hizmetlerin
başında mezbaha hizmetleri gelmektedir. (%83) Buradan şöyle bir sonuç çıkarmak
mümkündür; belediyeler hizmet sunumunu tamamen özelleştirmemekte, çeşitli olasılıklara
karşı kendileri de aynı hizmetleri sunmaya devam etmektedirler. Böylece toplum için önem
134
arz eden bazı hizmetlerin tamamen özel sektörün eline geçmesi önlenmekte, özelleştirme
karşıtlarının savunduğu tekelleşme eğilimlerinin önüne geçilebilmektedir.409
Fransa’da ülkemiz gibi “üniter” bir devlet yapısına sahip olduğu için idari taksimatı
bazı yönleriyle Türkiye’nin idari taksimatına benzemektedir. Ancak iki ülke arasında bir
takım farklılıklar da söz konusudur. Örneğin Türkiye’de belediye başkanını halk seçmekte;
Fransa’da belediye meclisi seçmektedir. Türkiye’de belediye örgütü nüfusu iki bini
geçen410 yerleşim yerlerinde kurulmaktadır; Fransa’da belediye örgütü bütün yerleşim
yerlerinde kurulmuştur. Türkiye’de belediye örgütü, belediye başkanı, belediye meclisi,
başkan vekilleri ve belediye encümeninden meydana gelmektedir; Fransa’da belediye
meclisi, belediye başkan ve vekillerinden meydana gelmektedir.411 Bu farklılıkları
örneklerle çoğaltmak pek tabii mümkündür.
a) Les communes
b) Les départements
c) Les régiones
Ayrıca Paris kenti bunlardan ayrı ve kendine has bir yerel yönetime sahiptir.
409
Klaus EHRHART, “Yerel Yönetimlere Ait Hizmet İşletmelerine İhtiyaç Var mıdır?”, Özelleştirme ve
Mali Gücün Güçlendirilmesi-- 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler, Kondrad Adenaur Vakfı Alman Teknik
İşbirliği Ortak Yayını, Ankara, 2000, s.38
410
03.07.2005 tarihinde kabul edilen 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre nüfusu 5000 ve üzerinde olan
yerleşim yerlerinde belediye kurabilir.
411
TORTOP, Mahalli İdareler, s. 141
143
Ruşen KELEŞ, “Fransa’da Yerel Yönetimler”, ÇYYD, C. 3, S. 1 Ocak 1994, s.4
135
her tarafında kurulmuş olan bir yerel yönetim birimidir. Komün organları, belediye meclisi
ve belediye başkanıdır. Belediye meclisi, yerel halk tarafından 6 yıllık süre için doğrudan
genel oyla seçilen temsilcilerden meydana gelmektedir.413
“Les départements” lar (İl Özel İdareleri) ise Fransa’nın en eski yerel yönetim
birimleri olup, 22 Aralık 1789’da çıkarılan yasaya dayanılarak 1790'da kurulmuştur.
Fransa’da deniz aşırı ülkeler dahil olmak üzere 100 dolayında départeman bulunmaktadır.
Départeman’lar, başında kaymakam bulunan 324 ilçe ve yerel seçim bölgeleri olan 3.509
konta (conton) bölünmüştür.417
İl özel idaresinin karar organı il genel meclisidir. Genel meclis üyeleri yerel halk
tarafından seçilir. Seçim iki türlü ve çoğunluk sistemine göre yapılmaktadır. Meclis
üyelerinin yarısı 3 yılda bir yenilenmek üzere 6 yıl için seçilirler. İl genel meclisi, meclis
başkanını ve başkan vekillerini kendi üyeleri arasından seçer.418
413
Tacettin KARAER, “Fransa’da Yerel Yönetim Reformu Üzerine”, AİD, C.23, S. 3, Eylül 1990, s.63
414
NADAROĞLU, a.g.k.,s.154
415
a.g.k.,s.157
416
KELEŞ, a.g.m., s.13
417
NADAROĞLU, a.g.k.,s.154
418
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.41
136
yönetim reformu ile valilerin de il genel meclisi tarafından seçilmesine imkan tanınmasıyla
merkeziyetçi anlayışa son verilmiştir.419
İl özel idareleri tarafından yerine getirilen hizmetleri; kent dışı ulaşım hizmetleri,
sağlık ve sosyal yardım hizmetleri, kırsal alt yapı hizmetleri ve bu hizmetlerin
geliştirilmesi olarak sıralamak mümkündür.420
1981 yılında iktidara gelen Sosyalist Parti bölgesel idareleri mahalli idare birimi
haline getirmek istiyordu. Sosyalist iktidar 2 Mart 1982’de çıkardığı yasa ile bölgesel
idareleri mahalli idare birimi haline getirmeyi sağlamıştır. Söz konusu kanuna göre
bölgeler, bölge meclisinin kararı ile yönetilir.422
Bölge idaresinin karar organı bölge meclisidir. Bölge meclisi bölge sınırları içinde
oturan seçmenlerce 6 yıl süre için seçilen kişilerden oluşur. Günümüzde bölge meclisinin
üye sayısı bölgenin sahip olduğu nüfusa göre 37 ila 197 arasında değişmektedir.423
Fransa'da yukarıda daha öncede ifade edildiği gibi bunlardan ayrı bir de büyükşehir
yönetimi vardır. Paris, Marsilya, Lyon gibi birçok ilçesi bulunan ve milyonlarca insanı
barındıran büyükşehirlerin tek bir belediye başkanı tarafından idare edilmesi Fransa
yöneticilerince sakıncalı bulunmuştur.
Nitekim Paris, Fransa'nın başkenti olması ve tarihi özellikleri nedeni ile farklı bir
öneme sahiptir. Bununla beraber temelde Paris, Fransa'daki mahalli idareler sisteminden
daha farklı bir sisteme sahip değildir. Paris 20 ilçe ve 20 seçim bölgesine ayrılmıştır.
Yetkileri son derece kısıtlı olan ilçe belediyelerinin birer başkan ve meclisi vardır. İlçe
belediyeleri anakent belediyesi adına hareket ederler. Anakent belediye meclisinin
feshedilmesi halinde ilçe belediyeleri de kendiliğinden fesih edilmiş sayılır.424
419
Ahmet ÖZER, “Fransa’da Valilerin Statüsünde Son Durum”, ÇYYD, C.2, S.2, Mart 1993, s.25
420
KELEŞ, a.g.m., s.13
421
NADAROĞLU, a.g.k.,s.153
422
KELEŞ, a.g.m., s.9
423
a.g.m, s.9
424
Nuri TORTOP, Mahalli İdareler, s.141
137
Bölge yönetimleri, ulusal planların hazırlanmasında katkıda bulunmaktadırlar. Ayrıca
mesleki eğitim, çıraklık eğitimi, liselerde tarım eğitimi, konut yapımı için program yapma,
yerel yönetim birimlerinin yatırım çalışmalarını kontrol etme, kentleşme, kültür ve turizm
gibi hizmetlerde yerel yönetimler arasında işbirliği sağlama görevi bölge yönetimleri
tarafından yerine getirilmektedir.425
Son olarak belirtilmesi gereken önemli bir hususta; Fransa’da yapılan yerel
yönetimler reformundan sonra merkezi idare ile yerel idareler arasındaki görev bölüşümü
ile ilgili yapılan düzenlemede, devletin sorumluluğu esas alınarak yerel idarelere yerel
hizmetlerle ilgili girişimde bulunma serbestisi verilmiş olmasıdır.426
Fransa’da mahalli idarelerle özel şirketler arasında bazı yerel hizmetlerin temini için
“ihale” ve “imtiyaz” yöntemi eskiden beri yaygın olarak kullanılmıştır. Örneğin birçok
kentin su ihtiyacının karşılanması için “imtiyaz” sözleşmesinden yararlanılmıştır.427
425
KELEŞ, a.g.m.,s.13
426
a.g.m, s.13
427
EKEN, ERYILMAZ, a.g.m., s.55-59
428
J.C BOUELLE - Bricot AMBERT, “Auxerre Su Temini”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme
Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.81
429
a.g.m., s.82
138
Özel sektör iştirakinde ilk denemenin başarılı sonuçlar vermesi üzerine belediye
kanalizasyon sistemlerinin yönetimi sektöründe de 1972 yılı ortaları ihale açmaya karar
vermiştir. Aynı yılın sonlarına doğru, kanalizasyon şebekesi ve pompaj tesislerinden
oluşan sisteme 80.000 kent sakinine hizmet götüren yeni bir kanalizasyon arıtma tesisi
eklenmiştir. Böylece Fransa’da özel şirketlere su ve kanalizasyon hizmetlerinin
verilmesinden sonra özel şirket sayısında artış olmuştur.430
Fransa’da özel şirketler “kâr ortaklığına dayalı” yöntemle bazı mahalli hizmetleri
yerine getirmektedir. Örneğin Marsilya kentinin su şebekesi İkinci Dünya Savaşı’nda
harap olmuştur. Belediye yöneticileri kentin su şebekesini, iyi işleyen, formaliteden uzak
ve kaliteli personel istihdam edebilen bir sistemle onarmak istemiş; bunun için kâr
ortaklığına dayalı yönetim sözleşmesini seçmiştir. Sözleşmeye göre belediye genel
yetkileri ve denetimi elinde bulundurmakla beraber tüketici ile olan tüm ilişkileri -özellikle
maliyetlerin geri ödenmesi- ve kaliteli personel istihdam etme işini özel şirkete bırakmıştır.
Marsilya’nın su ihtiyacı kâr ortaklığına dayalı yöntemle özel bir şirket tarafından
karşılanmaktadır.431
430
COYAUD, a.g.m., s.25
431
C. Giordano BOULARA, “Marsilya Kenti Su Temini”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme
Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.101
432
a.g.m., s.114
433
ATASOY, a.g.k., s.209
434
Halil NADAROĞLU, Mahalli İdareler Felsefesi, Ekonomisi, Uygulaması, Sermet Matbaası, İstanbul,
1986, s.286
139
Artırılamayan gelirlerin yanı sıra 1970’lerden sonraki bir takım gelişmelerde belediye
hizmetlerindeki özelleştirme uygulamalarının giderek artmasına neden olmuştur.
Şöyle ki; 1970’lerin sonlarında Fransa’da özel araba sayısının artması, çevre
alanlarındaki yoğun kentleşme ve kentlerin sosyal simaların değişmesi, nüfusta meydana
gelen artışlar nedeniyle Fransa’da kamu ulaşımı sorunları önemli ölçüde artmıştır. Bunun
sonucunda da belediyeler kent içi kamu ulaşımının organizesi ve finansmanı konusunda
büyük zorluklarla karşılaşmışlar; Fransa’da bu tarihte belediyelerin kamu ulaşımı
hizmetlerini nasıl finanse edeceği konusunda tartışmalar meydana gelmiştir.435
435
J.DUFFAU, “Bazı Yerel Yönetimlerin Analizi”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri,
(11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı- İller Bankası
Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.258-259
436
J.A LAFFİTTE, “Montpellier Ulaşımı”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, 11-20
Kasım 1985, Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak
Yayını, Ankara, 1988, s.146-147
437
Enis YETER, “Orta ve Doğu Avrupa’da Mahalli İdarelerin Güçlendirilmesi”, İller ve Belediyeler
Dergisi, Kasım 1992, Yıl 48, S.565, s.460
438
TORTOP, Mahalli İdareler, s.55
140
Bugün Fransa’da, özellikle küçük belediyeler mali sıkıntı içindedir. Söz konusu
belediyelerin çoğu kendi imkanları ile temel kentsel hizmetler olan su, kanalizasyon, alt
yapı ve toplu taşıma gibi hizmetleri yerine getirememektedir. Fransa’da toplu taşımada,
yolculardan alınan ücret, toplu taşıma maliyetinin %50’sini bile oluşturamamaktadır.439
Dolayısıyla belediyeler yüksek maliyet gerektiren teknik hizmetleri karşılamak için özel
sektörün kaynaklarından yararlanma yoluna gitmektedir.
Daha öncede ifade edildiği gibi Fransa’daki özelleştirme uygulamaları tüm yerel
yönetimler düzeyinde gerçekleştirilmektedir.
Fransa’da özel şirketler katı atık toplama ve yok etme, şehir merkezi ısıtma sistemi
ve cenaze hizmetleri gibi çok geniş kapsamlı belediye hizmetlerinde giderek daha fazla rol
almaktadırlar.441 Ancak önemleri nedeniyle özelleştirilen bazı mahalli hizmet alanları
aşağıda yer almaktadır.
2.4.2.2.1 Su Temini
439
DUFFAU, a.g.m.,s.260
440
a.g.m., s.260
441
COYAUD, a.g.m., s.26
141
hizmet etmek üzere seçilen görevlilerin su temini konusunda gösterdikleri ilgi rol
oynamıştır. Kira sistemi, belediyelerin hizmetten sorumlu özel firmayı daha iyi
denetlemelerine izin vermektedir. Bunun dışında kiralama yönteminde, imtiyaz yöntemine
göre kira süresinin kısa olması, belediye ile özel şirket arasındaki iş bölümünün daha net
olarak belirlenebilmesi de tercihte kiralama yöntemini imtiyaz yöntemine göre daha cazip
kılmaktadır. Fransa’da imtiyaz ve kiralama sözleşmesi ve hatta kamu kuruluşu arasında
tercih yapılmasında etkili olan kriterler şunlardır; ülkenin koşulları, gelişme düzeyi,
altyapıların özelliği müteahhit firmaların varlığı ve yokluğu, kamu ve özel sektör rayiçleri
vb.442
442
DUFFAU, a.g.m., s.251
443
a.g.m., s.251
444
a.g.m., s.253
142
şirketler tarafından yapılan hizmetin kalitesi arttığı için aynı zamanda hizmetin fiyatında da
artış görülmüştür. Bunun sonucunda su ücretleri enflasyonu yakından takip etmiştir.445
- Atıkların yok edilmesi için açık bir alana boşaltma veya kontrollü boşaltmanın
gerekli olduğu,
- Atık boşaltım alanının yakınına kompost kurmak gerekir ki atıkların bir kısmı
tekrar kullanılabilir hale getirilsin,
- Katı atıkların bir kısmı da ısı enerjisi elde etmek için yakılmalıdır.
445
BOUELLE AMBERT, a.g.m., s.81
446
DUFFAU, a.g.m., s.254
447
a.g.m., s.257
143
Söz konusu yasada yer alan düzenlemelerin belediyeleri çöp hizmeti özelleştirmeye
yönlendirdiğini söylemek mümkündür.
Bugün Fransa’da kamu ulaşımı ile ilgili faaliyette bulunan şirketler üç genel
kategoriye ayrılmaktadır.448
- Özel şirketler,
- Yarı özel şirketler (özel şirketler kamu şirketleri birlikte hizmet etmektedir.),
Eğer özel şirket “Yönetim Sözleşmesi” ne göre toplu taşıma hizmetini yürütmek
istiyorsa aşağıda yer alan şartlardan birine göre hareket etmek durumundadır;
Fransa’da riski kendilerine ait olmak üzere, kentsel ulaşım hizmetlerini özel
şirketlerin yerine getirmesi çok eski tarihlere dayanmaktadır. Özel şirketler, hangi hizmeti
yapacaklarına, yatırımlarına ve yolculardan alacakları taşıma ücretine kendileri karar
vermektedir. Ancak 1970’li yıllarda ortaya çıkan petrol krizi nedeniyle enerji fiyatı
pahalandığı için işletme maliyeti artmıştır. Öğrenci, yaşlı, özürlü ve gazi gibi bazı
yolculara şehir içi toplu taşıma araçlarından bedava ya da çok düşük fiyatla yararlanma
hakkı verilmesi yolculardan alınan ücret gelirini düşürmüştür. Özel araçların artması, trafik
sorunu ve çevre düzenlenmesi gibi nedenlerle belediyeler veya diğer yerel kamu
kuruluşları (bölgeler, birlikler) kamu kudretini kullanarak kent içi ve kentler arası kamu
ulaşımını koordine etmek ve düzenlemek zorunda kalmışlardır. Ancak yerel yönetimlerin
bu işlemi için yasal bir dayanağa ihtiyaç duyulmuştur. İşte bu nedenle 30 Aralık 1982’de
“Loi D'ori Entation Des Transports Interieurs” (Kamu Ulaşımı İçin Genel Bir Uygulama
Getiren Kanun) yasası çıkarılmıştır. Söz konusu yasaya göre kamu ulaşımı ikiye
ayrılmaktadır; Kent içi ulaşım ve kentler arası ulaşım. Kent içi ulaşımı “komün” ler
448
LAFFİTTE, a.g.m., s.145
144
(belediyeler), kentler arası ulaşımı “départemant” lar (İl Özel İdareleri) yürütmekle
görevlidir.449
İster kent içi, ister kentler arası ulaşım olsun, belediye veya ilgili yerel yönetim
meclisi bir kentsel ulaşım planı hazırlayarak kamu ulaşımı, trafik ve park yerleri ile ilgili
genel kuralları belirtir. Kamu ulaşımı yasasına göre, kamu ulaşım hizmetini üstlenen özel
şirket devlet siciline kaydedilir. Özel şirketin hizmet kapasitesi ve finansal garantisini
belgelemesi ile sicile kaydı yapılır ve kendisine lisans verilir. Kamu ulaşımı yönetmeliğine
göre çalışma şartlarına ve genel güvenlik kurallarına aykırı hareket eden özel şirketin
lisansı iptal edilir.450
2.4.4 Değerlendirme
Fransa’da kentsel su ihtiyacının temini için özel şirketler eskiden beri faaliyette
bulunmaktadır. Hatta 20. yüzyılın başlarında Fransız özel su şirketleri diğer ülkelerdeki
belediyelerin su ihtiyacının temini için çeşitli şirketler kurmuştur.453
449
DUFFAU, a.g.m., s.258
450
a.g.m., s.258
451
a.g.m., s.258
452
a.g.m., s.261
453
COYAUD, a.g.m., s.21
145
Fransız belediyeleri ile özel su şirketleri arasında kentsel su ihtiyacının sağlanması
için “hizmet sözleşmesi” yapılmaktadır. Özel şirketler yarım gün çalışarak, periyodik
hizmetleri temin etmektedir. Belediyelerin isteği üzerine özel su şirketleri geçici olarak
teknik personel sağlar, sayaçları okur, fatura düzenler ve fatura bedellerini tahsil eder. Bu
durumda özel su şirketleri belediyenin istediği diğer hizmetleri de (su hizmeti için) verir.
Özel şirketler belediye adına ve lehine çalışır. Sözleşmeye göre özel şirketin ücreti yüzde,
götürü bedel, sabit ücret biçimlerinden birine göre verilir.454
Fransız belediyeleri ile özel su şirketleri arasında su temini için “kâr ortaklığı
yöntemi”, “imtiyaz” ve “kiralama” gibi yöntemler de kullanılmaktadır. Fransız özel su
şirketleri lağım, katı atıkların toplatılması ve yok edilmesi, şehirleri merkezi sistemle
ısıtma gibi hizmetleri de yerine getirmektedir.455
Fransa’da belediyeler ile özel su şirketler arasında kabul edilen sözleşme yürürlüğe
girdikten sonra su kaynaklarının tespiti, aranması, su dağıtımı, su faturalarının
düzenlenmesi ve bu faturaların bedelinin tahsili özel şirkete aittir. Böylece Fransız
belediyeleri su kaynakları aramaktan ve su hizmeti için eleman istihdam etmekten,
araç-gereç almaktan kurtulmaktadır.
454
a.g.m., s.22
455
a.g.m., s.26
456
LAFFİTTE, a.g.m., s 153-154
457
a.g.m., s 153-154
146
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ülkemizde idari yapı bakımından “üniter” bir yapı söz konusudur. Üniter devlet
örgütlenmelerinde idari yapılanma, “merkeziyetçilik ilkesi” üzerinde yükseldiğinden
kamusal yetki de merkezi idarenin elinde toplanmıştır.458 Ancak merkezi idarenin yanında
yerel ölçekte örgütlenmiş bulunan birimler de mevcuttur. Başka bir deyişle kamu
hizmetleri genel idare başta olmak üzere mahalli idareler ve hizmet yerinden yönetim
kuruluşları tarafından yürütülmektedir.
Yerel yönetim sistemimizi oluşturan bu kademeler arasında tüzel olarak herhangi bir
hiyerarşik ilişki bulunmadığı gibi eşgüdüm amaçlı ilişki de bulunmamaktadır. Bu
ilişkisizlik, genel yönetimin taşra kuruluşları olan ilçe (kaymakamlık) ve il (valilik)
kanalları ile giderilmektedir. Bu üç birim arasında ağırlık önceleri il özel idarelerindeyken,
özellikle II. Dünya Savaşı sonrası belediyeler ağırlık kazanmışlardır. Bu değişimin ardında
yatan temel etken ise, kırdan kente yoğun göç sonucunda ortaya çıkan toplumsal yapıdaki
dönüşümlerin köy muhtarlıklarının önemini azaltması, belediyeleri ön plana çıkarmasıdır.
Buna karşılık ülkemiz belediye sistemine, yaşanan gelişmeler sonucunda 1984 yılında bir
de “Büyükşehir Belediyeleri” eklenmiştir.459 Dolayısıyla tarihsel gelişim süreci içerisinde
yerel yönetim birimleri arasında varlığını giderek güçlendiren tek birim “belediyeler”
olmuştur.
458
Atilla NALBANT, Üniter Devlet-Bölgeselleşmeden Yerelleşmeye-, Yapı Kredi Yayınları, Temmuz
1997, s.41
459
DPT, Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayını, Yayın No:2538- ÖİK:554,
Ankara, 2001, s.16
147
Bugün belirtildiği gibi yerel ölçekteki yapılanmada en önemli pay belediyelere ait
olup, köyler ve il özel idareleri, yerel yönetimler olarak belediyelere göre fonksiyonlarını
yitirmiş durumdadır. Nitekim pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de belediyeler en
etkin ve halka en yakın yerel hizmet sunma birimleri olarak görülmekte, yerel yönetimler
dendiğinde aklımıza belediyeler gelmektedir. Bunda, genel olarak belediyelerin yerine
getirmekle yükümlü oldukları hizmetlerin, halk olarak bizlerin günlük yaşantımızda
oldukça önemli bir yere sahip olması ve belediye başkanının seçimle iş başına gelmesi gibi
belediyeleri halka yaklaştıran hususların etkili olduğunu söylemek mümkündür.
Bu noktada çalışma açısından önemli olan husus ise şudur: Yerel düzeyde
özelleştirme uygulamalarının doğal olarak, yerel yönetim sistemimiz içerisinde en etkin ve
demokratik olan kuruluşlar olarak belediyelerimizin hizmetlerinde gündeme gelmiş olması.
Bu nedenle çalışmanın aslında temel sorunsalını oluşturan yerel hizmetlerde yapılan
özelleştirme uygulamalarının belediye hizmetleri açısından ele alınmasının daha anlamlı
olacağı düşünülmüş; konu ile ilgili olarak diğer yerel birimler çalışmanın kapsamı dışında
ve özelleştirme uygulamaları da sadece belediyelerimizin hizmetleri ile sınırlı tutulmuştur.
Bir ikinci önemli nokta ise; belediye birimleri ve hizmetlerinin belirtildiği gibi farklı
siyasal, toplumsal ve ekonomik koşullardan geniş ölçüde etkilenmekte olması ülkeden
ülkeye de farklılık göstermesine de neden olmaktadır. Dolayısıyla bu durum hizmetlerde
yapılan uygulamaların da değişik biçimlerde ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Konunun
bu şekilde ele alınmasının diğer ülkelerde uygulanan yöntemlerin ülkemizde neden daha
148
sınırlı bir uygulama alanı bulduğu, hatta bulamadığı hususunda da açıklayıcı olacağı
düşünülmektedir.
Batı ülkelerinde belediye örgütünün kuruluşu uzun ve istikrarlı bir gelişmenin ürünü
olarak ortaya çıkarken, ülkemizde 19’uncu yüzyıl ortalarında, Cumhuriyet’in kuruluşundan
önce Tanzimat Dönemi’ne rastlamaktadır. Bu dönem ülkemizde meydana gelen ekonomik,
toplumsal ve idari yapıdaki değişimler geleneksel şehir yönetimi ve belediye örgütlerini de
etkilemiştir. Yaşanan değişimde batı ülkeleri ile artan ticari ilişkiler özellikle etkili
olmuştur. Bundan dolayı da belediye örgütü daha çok dış ilişkilerin etkisi altında batılı
kurumlar olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla ülkemizde belediye örgütünün kurulması
sadece yaklaşık yüz elli yıllık bir geçmişe sahiptir. Böyle bir gecikmede Osmanlı
Devleti’ndeki merkeziyetçi yönetim yapısına bağlı geleneksel şehir yönetimi ve kent
hizmetleri sunma yönetimlerinin (belediye görevlerinin kadılar başta olmak üzere vakıf ve
esnaf kuruluşları tarafından yerine getirilmesi) büyük ölçüde etkili olduğu söylenebilir.
Nitekim merkeziyetçi anlayış belediye örgütünü kuran Tanzimatçı yöneticilerde de hakim
olmuş; bu anlamda ülkemizde belediyecilik, özerk bir mahalli yönetime geçişten çok,
kentsel hizmetleri sunmaya yönelik bir kurumsallaşma olarak düşünülmüş ve
yaygınlaştırılmıştır.
460
Bu konudaki ilk düzenleme 5215 sayılı Belediye Kanunu ile yapılmıştır. 5393 sayılı Kanun şu an
yürürlükte olan belediyelerin hukuki statüsü belirleyen kanundur. Aynı düzenlemeye bu kanunda da yer
verilmiştir.
149
Belediye kurulmasına ait hükümler, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 4’üncü maddesinde
yer almaktadır. Bu maddeye göre;
“İçme ve kullanma suyu havzaları ile sit ve diğer koruma alanlarında ve meskûn
sahası kurulu bir belediyenin sınırlarına 5.000 metreden daha yakın olan yerleşim
yerlerinde belediye kurulamaz.”
150
Bakanlığının önerisi üzerine müşterek kararname ile köye dönüştürülür. Tüzel kişiliği
kaldırılan belediyenin tasfiyesi il özel idaresi tarafından yapılır…” denilmekte, tasfiyenin
nasıl yapılacağına ilişkin açıklama yer almaktadır. Ancak belirtildiği gibi nüfusu 2.000 ile
5.000 arasında olan belediyelerle ilgili bir düzenleme yer almamaktadır. Dolayısıyla yeni
kanundaki bu düzenleme ile daha önce 1580 sayılı Kanun’da nüfusu 2.000’in altına düşen
belediyelerin tüzel kişiliği ile ilgili ne olacağının bilinmemesi durumunun yeni kanunda
nüfusu 2.000 ile 5.000 arasında olan belediyelerin tüzel kişiliğinin ne olacağının
bilinmemesi şeklinde tekerrür etmiş olduğu söylenebilir.
Ayrıca kanunda da olduğu gibi belediye kuruluşunda son nüfus sayımı dikkate
alındığı için nüfusu zamanla kanunda belirtilen rakamın altına düşen yerde belediye idaresi
kendiliğinden sona ermemektedir. Tüzel kişiliğin sona erdirilmesi için hukuki prosedür
yönünden İçişleri Bakanlığı’nın önerisi Danıştay’ca karar verilmesi ve üçlü kararname
hazırlanması gerekmektedir. Bu uygulamanın siyasal iktidarların oy kaybı endişesiyle
uzunca yıllardır uygulanmadığını söylemek mümkündür. Bununla birlikte belediye idaresi
kurulmasını temin etmek için sayım zamanları komşu köylerden nüfus transferi ülkemizde
yaşanan gerçeklerden bir tanesidir. Çeşitli sebeplerle yaşanan göçler de bir yerde nüfusun
kanunda belirtilen rakamın altına düşmesinin nedenlerindendir.
461
DPT, Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, s.20
151
ayıramadıkları görülmektedir. Bu belediyeler, nitelikli ve yetişmiş personel istihdam
etmede sıkıntılar yaşamaktadırlar.462
Türkiye’de son otuz yılda belediye sınırları içerisinde yaşayanların sayısı da giderek
artmıştır. 1970 nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 35.605.176 olan ülkemizde, mevcut
1.303 belediyenin nüfus toplamı 16.753.979’dur. Bu sayılara göre belediyeler nüfusunun
Türkiye genel nüfusu içindeki payı %49,37’dir. 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre
ise; toplam nüfus 67.803.927’e ulaşırken belediye sınırları içinde yaşayan nüfus
53.404.784’e ulaşmıştır. Buna göre toplam nüfusun %78,76’sı (yaklaşık %80’i)463 belediye
sınırları içerisinde yaşamaktadır.464 Dolayısıyla bugün toplam nüfusun yaklaşık %80’i
belediye sınırları içinde yaşamaktadır. Böyle bir oran gerçekten azımsanmayacak bir oran
olmaktadır. Nitekim son otuz yılda ülkemizde belediye sınırları içerisinde yaşayanların
sayısında yaklaşık iki kat fazla artış yaşanmıştır.
462
DPT, Yerleşme-Şehirleşme Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayını, Şubat 2006, s.22
463
2005 yılı için belediye sınırları içinde yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranının %87,2’ye, (yaklaşık %90)
ulaşacağı tahmininde bulunulmuştur. Bkz: DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), DPT
Yayını, Haziran 2000, s.245
464
TÜİK,Türkiye İstatistik Yıllığı 2005, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2004, s.27
http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 02.03.2005
465
a.g.k., s.27
466
http://www.tuik.gov.tr 16.7.2006
152
3.1.1 Cumhuriyet Öncesi Dönemde Belediye Hizmetleri
467
Osmanlı kaynaklarında kadı kelimesine ilk defa Osman Gazi devrinde rastlanmaktadır. Bilecik’in
fethinden sonra Selçuklu sultanından istiklal alametleri olarak tabl, alem ve kılıç gelmiş, bunun üzerine
Tursun Fakih, Karacahisar’a kadı ve hatip tayin edilerek hutbe Osman Gazi adına okunmuştur. Dolayısıyla
resmi olmamakla birlikte ilk kadı Dursun Fakih olarak görülmektedir.
468
Fatih TÜRE, “Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Kökeni: Osmanlı İmparatorluğu’nda Yerel Yönetimler”,
Yerel Gündem, Yıl:2, Sayı:5, Mayıs 2000, s.34
153
teşkilatının başı olup; doğum, ölüm, evlenme, boşanma, nakli mekan gibi nüfus işlerini
takip ederek medeni hal kayıtlarını tutmuşlardır.469
Tanzimat öncesi dönemde, belediye hizmetlerinden olan suyu, merkezi yönetim veya
belediyeler değil şahıslar temin etmişler; çeşmeler, sebiller, su kanalları, şehir ve kasaba
469
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.199
470
“Avarız” olağan üstü ya da zaruri durumlarda, gerekli olan mal ve para ile tahsil olunan vergi karşılığı bir
kavramdır. Önceleri halktan toplanan örfi vergilerle esnafın ihtiyaçlarını karşılayan avarız vakıfları
şeklindeki uygulama zamanla vergilerin halktan toplanması uygulanmasının öneminin azalması üzerine bu
vakıf gelirlerinin köy veya mahalle heyetleri kararıyla uygun yerlere harcanması usulünün getirilmesi ile köy
ve mahallelerde oluşturulan “Avarız Akçesi Sandığı” şeklini almıştır. Gayrimüslimlerinde yararlanabildiği bu
sandıklardan elde edilen gelirlerin 20. yy’da kamu hizmeti gören kurumlara tahsis edildiği görülmektedir.
1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 110. maddesi gereğince gelirler belediyelere intikal etmiştir. Bkz. Ali
ACAR, Mahalli İdareler, Özen Yayın, 1998, s. 24
471
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.200
472
TÜRE, a.g.m., s.35
473
Osman Nuri ERGİN, Türk İmar Tarihinde Vakıflar-Belediyeler-Patrikhaneler, Türkiye Basımevi,
İstanbul, 1944, s.4
474
Zerrin TOPRAK, Yerel Yönetimler, 6. Baskı, Nobel Yayınevi, İzmir, 2001, s.86
154
yakınlarındaki köprüleri yaptırmışlar; şehirlerin temizlik hizmetlerini yürütmüşler;
mezarlıkları parasız tahsis etmişler; halkın gezmesi, hava alması ve eğlenmesi için çayır ve
koru gibi halka açık gezinti yerleri yaptırmışlardır. Bu dönemde Osmanlı şehirlerinde,
ortada mabet, onun etrafında medrese, bimarhane (hastane), tabhane (darulaceze), aşhane,
kervansaray, han, hamam, mektep, umumi tuvaletler ve çeşmelerden oluşan
“imarethaneler” bulunmaktaydı. Beledi hizmetlerin önemli bir kısmı bu imarethaneler
sayesinde görülmüştür. İnsanlar tüm bu hizmetleri ise “vakıf” 475 kurarak yürütmüşlerdir.476
Vakıfların bu kadar yaygın bir şekilde kamu hizmeti görmesi, bazı araştırmacıları, bu
kurumları dini olmaktan çok, beledi, laik ve sosyal bir kurum olarak değerlendirmeye
yöneltmiştir. Kamu hizmeti kuruluşu niteliğinde olan vakıflar yönetim örgütü içinde yer
almışlardır.479 Ancak hemen hemen bütün sosyal yardım işlerini kapsamış oldukları için,
sahip olduğu özellikler, bu kuruluşların en çokta belediye kuruluşu gibi
değerlendirilmesine yol açmıştır. İster çocukları güvence altına almak, isterse muhtemel bir
475
Vakıf, belirli bir malı, kamunun yararına yönelik bir hizmete ya da hizmetlere sürekli olarak tahsis etmek
demektir. Osmanlı toplumunda, kişinin sahip olduğu mal varlığı üzerinde sadece kendinin değil, toplumun da
hakkı olduğu inancı hakimdi ve varlıklı kişilerden bir vakıf eseri yapmaları beklenirdi. Zenginliğin kaynağı
devlet memuriyeti olduğu için, vakıf eseri yapanların çoğunluğunu, kamu görevlileri oluşturmaktaydı. Bkz:
Bilal ERYILMAZ, Kamu Yönetimi, Gözden Geçirilmiş Yeni Baskı, Erkam Matbaası, İstanbul, 2002, s.173
476
ERGİN, a.g.k., s.22
477
Mecit EŞ, Maliye Tarihi Ders Notları, Eser Ofset, Trabzon, 1998, s.237-238
478
ERYILMAZ, Kamu Yönetimi , s.174
479
Muzaffer SENCER, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, 2.Baskı, Alan Yayınları, İstanbul, 1992, s.56
155
“müsadere”480den kurtulmanın hukuki yolu olsun vakıf kurarak birtakım kentsel hizmetler
görülmüştür.481
Bu yüzyılda etkili olan “koruyucu devlet, jandarma devlet”, ya da diğer bir ifade ile
482
“polis devlet anlayışı” ile devletin kendi görev alanını iç ve dış güvenlikle sınırlı
tutması, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde vakıflarla birlikte esnaf kuruluşlarının da
(loncalar) rolü artmıştır.483 Dolayısıyla geleneksel Osmanlı idari sisteminde yerel kamu
hizmeti niteliği taşıyan işleri yürüten bir diğer kurum “lonca teşkilatı”484dır.
480
Osmanlı’da zengin ve güçlü bir aristokrasi sınıfının oluşmasının önlenmesi amacıyla başta vezirler olmak
üzere zengin memurların mallarının büyük kısmı, bu kişiler öldükten sonra devlet tarafından müsadere
edilmiş; geride kalan aileleri ise eski varlıklı hayatlarını kaybetmişlerdir. Vakıflar, bu bakımdan müsadereye
karşı bir uygulama olmuştur. Bkz: ERYILMAZ, Kamu Yönetimi s.173
481
TOPRAK, a.g.k., s.84
482
Toplumun iç ve dış güvenliğinin sağlanması, asayiş ve adaletin tahsis edilmesi gibi çok sınırlı kamu
hizmetlerinin yapılmasını öngören devlet anlayışı. Bkz:Abdurrahman AKDOĞAN, Kamu Maliyesi, 6.Baskı
Gazi Kitapevi, Ankara, 1997 s.29-30
483
Erol KOZAK, Bir Sosyal Siyaset Müessesi Olarak Vakıf, Akabe Yayınları, İstanbul, 1985 s.20
484
Mesleki gruplaşmalardan doğan loncalar, hiyerarşik yapıda örgütlenmiş esnaf birlikleri olup bir bakıma
yerel sivil toplum örgütleridir. Bkz: TÜRE, a.g.m., s.36
485
TÜRE, a.g.m., s.36
156
başıboş grupların nüfuz altına alınarak asayişin sağlanmasıdır.486 Kısacası amaç, merkezi
iktidarın egemenliğini sağlamlaştırıp yaygınlaştırmaktı.
Bu dönemde belirtildiği gibi batı ülkeleri ile ticari ilişkilerin artması, geleneksel
beledi hizmet sunma yöntemlerini yetersiz kılmıştır. Batı dünyası, ekonomik yatırımları
için gerekli olan ve kendileri için yeni bir iş sahası demek olan Osmanlı şehirlerinin
ıslahını istemişlerdir. Nitekim İstanbul’ da ilk belediye teşkilatının Bâb-ı Ali semtinde
değil de liman ve iş bölgesi olan Galata-Beyoğlu’nda kurulmuş olması; İzmir’de belediye
kurulması için ilk teşebbüsün, yerli ve yabancı tüccarlarca yapılmış olması; yine Selanik,
Beyrut, gibi kentlerde “Belediye Kanunu” (1877) çıkmadan önce “İdare-i Umumiye-i
Vilayet Nizamnamesi” (1870) hükümlerine dayanılarak belediye kurulmuş olması bu
durumu açıklayıcı özelliktedir. Bununla birlikte belediye kurma fikri, dönemin
yöneticilerinde de mevcuttur. Osmanlı şehirlerinin ıslahının gerekli olduğu devletin resmi
raporlarında bile dile getirmiştir. İşte hem dışarıdan hem de içeriden gelen bu iki yönlü etki
ile ilk önce liman şehirlerinde olmak üzere belediye teşkilatı kurulmaya başlanmıştır.488
486
İlhan TEKELİ, İlber ORTAYLI, Türkiye’de Belediyeciliğin Evrimi, Birinci Kitap, (Edt. Ergun
TÜRKCAN) Türk İdareciler Derneği Yayını, Ankara, 1978, s.8
487
TOKİ ve IULA-EMME, Türkiye’de Yerel Yönetim Sisteminin Geliştirilmesi, TOKİ ve IULA-EMME
Ortak Yayını, İstanbul, 1993, s. 83
488
İlber ORTAYLI, Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), TODAİE Yayını, Ankara, 1974,
s.107-108
489
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.201
490
ORTAYLI, a.g.k. s.7
157
geçişten çok, kentsel hizmetleri sunmaya yönelik bir kurumsallaşma olarak düşünülmüş ve
yaygınlaştırılmıştır.491
Yasal olarak ilk Belediye Teşkilatı olan “İstanbul Şehremaneti”492, İstanbul’da Kırım
Savaşı esnasında müttefik devletlerin de etkisiyle, 16 Ağustos 1854 tarihinde yayınlanan
bir resmi tebliğ ile kurulmuştur.493 Ancak ilk günden itibaren görevlerinin geniş,
yetkilerinin sınırlı tutulması, bu görevleri yerine getirirken bir çok makamla yazışmaya
tutulması, bu kuruluşu başarısızlığa mahkum etmiştir.494 Bu nedenle Bâb-ı Ali tarafından
“İntizam-ı Şehir Komisyonu” adında bir komisyon kurulmuştur. Bu komisyonun çıkardığı
nizamname ile İstanbul şehrinin on dört daireye ayrılarak her birinde belediye idaresi
bulunmasına karar verilmiş ancak sadece Beyoğlu ve Galata semtlerinde “Altıncı Daire-i
Belediye”495 (1858) adı altında fiilen ilk belediye kurulabilmiştir. Belediyenin görevleri;
sokak, kaldırım, su ve havagazı hizmetleri ile gıda maddelerinin fiyatları, ölçü ve tartı
aletleri, inşaat ve onarım işleri, pazar yeri, otel, tiyatro, lokanta, kahvehane ve halka açık
yerleri denetlemek olmuş; belediyenin bu hizmetlere ilişkin masrafları ise, bölgedeki hane
ve dükkanlardan toplanan aydınlatma ve temizlik resmi, bina tamir ve ruhsat harcı ile
%2’ye ulaşan emlak vergisi ile karşılanmıştır496 Belediye bazı modern beledi tesisler
kurmuş ve hizmetler gerçekleştirmiş; sağlık hizmetlerini yürütebilmek için hastane ve
sağlık ocağı kurmuş, bölgenin kadastro haritasını çıkarmıştır.497
Yeni belediye sisteminin başarılı sonuçlar vermesi üzerine 6 Ekim 1868 tarihinde
yürürlüğe konulan “Dersaadet İdare-i Belediye Nizamnamesi”498 ile belediye örgütünün
491
İlber ORTAYLI, Türkiye İdare Tarihi, TODAİE Yayını, Ankara, 1979, s.298
492
Şehremaneti, padişah tarafından atanan Şehremini (belediye başkanı) ve on iki üyeden oluşan Şehir
Meclisinden oluşmaktaydı. Meclis genelde esnaf ve ileri gelen memurlardan oluşmakta; görevleri daha çok
istişari nitelikteydi. Yetersiz bir kadrosu vardı ve bağımsız gelirlere sahip değildi. Bkz: ORTAYLI,
Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), s.115-122
493
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.201
494
İlber ORTAYLI, Tanzimattan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği, Gül Matbaası, İstanbul, 1985,
s.119-120
495
Belediyenin organları; atama ile iş başına gelen Daire Müdürü (yürütme) ile Daire Meclisi idi (yasama)
Mecliste müşavir sıfatıyla yabancı uyruklulara da yer verilmiş olan belediyeye bazı gelir kaynakları da
sağlanmıştır. Resmi dili Fransızcadır. Bkz: ORTAYLI, Tanzimattan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878),
s.115-122
496
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.201-202
497
ORTAYLI, Tanzimattan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), s.115-122
498
Şehremaneti; Şehremini, Şehremaneti Meclisi ve Cemiyet-i Umumiye’den oluşmaktadır. İlk iki organ
Bâb-ı Ali tarafından atanmakta; Cemiyet-i Umumiye ise diğer dairelerinin reisleri ile üyeleri arasından
seçecekleri üçer üyeden oluşmaktadır. Bkz:NADAROĞLU, Mahalli İdareler, s.200 Oluşan bu model “iki
kademeli federatif bir yapıya dayanan erken bir büyükşehir modeli denemesi” olarak değerlendirilmektedir.
Bkz: Adalet Bayramoğlu ALADA, “Bir Erken Büyükşehir Yönetimi Denemesi”, AÜSBFD C. LXIII, No 3-
4, Temmuz -Aralık 1988, s.138
158
bütün İstanbul’a yayılması kararlaştırılmıştır.499 Ancak uygulamada kurulması öngörülen
dairelerin bir kısmı kurabilmiş fakat kurulamayanlarda dahil olmak üzere hepsinin başına
birer reis atanmıştır.500 Aynı yıl çıkarılan bir talimatla İstanbul dışında; vilayet, sancak ve
kaza merkezlerinde de belediye teşkilatı kurulması öngörülmüş; ancak belediyelerin
kuruluşu 1868 tarihli talimatı teyit eden 1870 tarihli İdare-i Umumiye-i Vilayet
Nizamnamesi çıkarıldıktan sonra 1871’de mümkün olabilmiştir.501
1876 yılında yürürlüğe giren “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” nun, gerek İstanbul’da
gerekse İstanbul dışında kurulacak belediyelerin seçimle iş başına gelecek meclislerce
yönetilmesini, kuruluş ve görevleriyle, üyelerinin seçim usulünün özel kanunla
belirlenmesini öngören 112’nci maddesi hükmü gereğince Şuray-ı Devlet (Danıştay)
tarafından iki ayrı kanun tasarısı hazırlanmış, ikisi de kabul edilmiştir. Bunlardan biri
İstanbul için hazırlanan “Dersaadet Belediye Kanunu” (1877), diğeri İstanbul dışındaki
kentler için hazırlanan “Vilayet Belediye Kanunu” dur.(1877) 1912 yılında Dersaadet
Belediye Kanunu’nun yerini “Dersaadet Teşkilat-ı Belediyesi Hakkında Kanunu
Muvakkat’i” (Dersaadet Belediyesi Hakkındaki Geçici Yasa) almıştır. Her iki kanunda
normal belediyeler için 1930 tarih ve 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun yürürlüğe
konulmasına kadar belediyelerin organik kanunu olma niteliğini korumuştur.502
Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’nda belediye örgütünün gerçek temelleri, I. Meşrutiyet
Döneminde 1877’de çıkarılan Vilayet Belediye Kanunu ve onun uygulanması sonucu
atılmıştır.
499
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s.201-202
500
NADAROĞLU, Mahalli İdareler, s.200
501
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k., s. 202
502
Geçici yasa ile şehreminin atanması esası korunmuş, belediye daireleri kaldırılarak yerine dokuz adet
Belediye Şubesi kurulmuş, Şehremaneti Meclisi de yerini bir Encümen-i Emanet’e bırakmıştır. Vilayet
Belediye Kanunu’a göre kurulacak olan belediyelerde ise; Reis, Belediye Meclisi ve Cemiyet-i Belediye
olması kararlaştırılmış; Belediye meclisi üyeleri halk tarafından seçilecek, belediye reisi ise meclis üyeleri
arasından atanacaktı. Cemiyet-i Belediye ise mevcut olan mahalli idare meclisi ile belediye meclisinin
birleşmesinden oluşacaktı. Bkz:NADAROĞLU, Mahalli İdareler, s.200
159
kısmı ise uygulamada merkezi yönetimce yürütülmüştür. Yine su işleri gibi bazı görevler
vakıflara ait olduğu için onların eliyle yürütülmeye devam edilmiştir.503
Osmanlı yönetiminin başkenti olan İstanbul’da bile beledi hizmetler tam olarak
yerine getirilememiştir. Temizlik ve aydınlatma sorunu tam olarak halledilememiştir.
İstanbul’un bir semti için ihtiyaç olan şey, bir başka semt için lüks olmuştur. Örneğin
Beyoğlu için bir ihtiyaç olan havagazı hemen yanı başındaki Kasımpaşa için bir lükstü. Bu
dönemde, beledi hizmet ve örgütlenmedeki ikilik ve merkezi yönetimin müdahaleleri
nedeniyle şehir hizmetlerinde bir bütünlük sağlanamadığı görülmektedir. Vakıflar, Nafia,
Liman Reisliği gibi, kentsel hizmetlerde söz sahibi olan örgütler, ya belediyelerden özerk
ya da merkezi yönetime bağlı kuruluşlar haline gelmiştir. Kentsel hizmetlerde ve
örgütlerde bütünlük sağlanamamıştır. Belediyeler, yol, kaldırım, su yolu ve kanalizasyon
gibi altyapı hizmetlerinin yapımı ve onarımı bakımından yetersiz kalmışlar; örneğin şehir
ulaşımının yoğunlaştığı yerlerde yol ve kaldırım yapımını belediyelerden çok merkezi
yönetim tarafından gerçekleştirilmiştir.505
503
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.20
504
İlhan TEKELİ, “Türk Belediyesinin Denetim Yetkisinin Tarihi Gelişimi ve Günümüzdeki Durumu”, AİD,
C.6, S.4, Aralık, 1973, s.20
505
ORTAYLI, Türkiye İdare Tarihi, s.301
506
Osman Nuri ERGİN, Mecelle-i Umur-ı Belediyye Cilt 1 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayını, 1995,
s.962
160
işlerini kendi üzerine almıştır. Büyük şehirlerde temizlik sorununun tam olarak
çözülemediği görülmektedir.507
İstanbul’da modern şehir aydınlatma sistemi, 1866' da kurulan havagazı şirketi ile
sağlanmaya çalışılmıştır. Önceleri Dolmabahçe Sarayı aydınlatılmış, sonraları saray dışına
da havagazı verilmeye başlanmıştır. Aydınlatma hizmeti belediye tarafından doğrudan
yürütülmemiş; diğer birçok beledi hizmet gibi, imtiyaz sözleşmesi ile özel teşebbüse
gördürülmüştür. Bu hizmeti “Şirket-i Tenviriye-i Umumisi” yürütmüştür. Modern
aydınlatma sistemi İzmir’e İstanbul’dan daha önce (1862) getirilmiştir. Bunun nedeni
İzmir’in önemli bir liman şehri olması ve önemli ölçüde yabancı kolonilerin
bulunmasıdır.508
507
ORTAYLI, Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), s.227
508
a.g.k., s.228-229
509
ERGİN, Türk İmar Tarihinde Vakıflar-Belediyeler-Patrikhaneler, s.43
510
ERGİN, Mecelle-i Umur-ı Belediyye C.1 (Tarih-i Teşkilat-ı Belediye), s.976
511
Mübeccel KIRAY, Örgütleşemeyen Kent İzmir (İzmir’de İş Hayatının Yapısı ve Yerleşme Düzeni),
Sosyal Bilimler Derneği Yayınları, 1972, s.48
161
hizmetlerin örgütlenmesi de yavaş olmuştur.512 Ayrıca sokakların dar; arazinin engebeli
oluşu toplu taşıma araçlarının kullanılmasını engelleyen ve pahalılaştıran bir diğer etken
olmuştur. Dolayısıyla ekonomik bakımdan daha iyi durumda belediyelerde yol yapımı,
genişletme ve istimlak çalışmaları yapılabilmiştir. Örneğin diğer semtlere göre ekonomik
durumu daha iyi olan Galata-Beyoğlu semtinde, belediye sokakları genişletmiş, trafiğin
ihtiyacını karşılamak için araba yolları döşemiştir.513
İstanbul ve İzmir gibi liman şehirlerinde bilhassa yakın mesafelerde yabancı vapur
şirketleri yolcu taşımaya başlamış; geleneksel yolcu taşıma araçları olan kayıklarla
rekabete girişilmiştir. Yabancı vapur şirketleri yanında Osmanlı devlet adamlarının
kurduğu vapur şirketleri de bu alanda faaliyete başlamışlardır. Deniz ulaşımı imtiyazları
başta Belçika olmak üzere, İngiliz, Avusturya ve Fransız şirketleri tarafından alınmıştır.
Daha sonraları deniz ulaşımı alanında yerli girişimler baş göstermiştir. 1843 yılında
“Fevaid-i Osmaniye Vapur Kumpanyası” kurulmuş; 1851’de Fuad ve Cevdet Paşalar
“Şirket-i Hayriyye'yi” kurmuş ve Boğaziçi ile Karaköy yolcu taşıma imtiyazını almışlardır.
(1877 yılında bu şirketin on vapuru seferdeydi.) İzmir’de ise yakın mesafe ulaşımı için
“İngiliz Lloyd Şirketi”ne imtiyaz verilmiştir. Böylece şehir deniz ulaşımı başlangıçtan
itibaren belediyenin hizmet yükümlülüğü ve girişimi dışında örgütlenmiştir.514
512
ERGİN, Mecelle-i Umur-ı Belediyye Cilt 3, s.246
513
ORTAYLI, Tanzimat’tan Sonra Mahalli İdareler (1840-1878), s.232
514
a.g.k., s 233-234
515
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.40
162
seksen dokuzdur.516 Bu belediyelerin yirmi tanesinde düzenli içme suyu, dört tanesinde
elektrik tesisatı, on yedi tanesinde mezbaha, yedi tanesinde spor alanı, yirmi dokuz
tanesinde park ve bahçe, doksan tanesinde düzenli pazar yeri kurulmuştur. Ancak savaş
nedeniyle artan enflasyon yüzünden belediyelerin gelirleri önemli oranda azalmıştır.517
516
TODAİE, Kamu Yönetimi Araştırması -Yerel Yönetimler Araştırma Grubu Raporu-,TODAİE
Yayını, Yayın No:247, Ankara, 1992, s.2
517
TOKİ VE IULA-EMME, a.g.k., s. 86
518
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.41
519
a.g.k., s. 41
520
Kurulan imtiyazlı şirketlerle ilgili ayrıntılı bilgi için Bkz: A.Gündüz ÖKÇÜN, 1920-1930 Yılları
Arasında Kurulan Türk Anonim Şirketlerinde Yabancı Sermaye, AÜSBF Yayını, Ankara, 1971, s.40
521
ANKARA BELEDİYESİ, Cumhuriyetimizin 50. yılında Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs
İşletmesi Müessesi, Ankara, 1973, s.9
522
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s. 41
523
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.172
163
belirtilmiştir.524 Kanunun 1’inci maddesi göre; “nüfusu iki binden aşağı yurtlara köy ve
nüfusu iki bin ile yirmi bin arasında olanlara kasaba ve yirmi binden çok nüfusu olanlara
şehir denir. Nüfusu iki binden aşağı olsa dahi belediye teşkilatı mevcut olan nahiye, kaza
ve vilayet merkezleri kasaba itibar olunur ve Belediye Kanunu’na tabidir.” 2 Mart 1926
yılında çıkarılan “744 sayılı Kanun” ile (Vilayet ve Belediye Kanunu’na ek olarak
çıkarılmıştır) belediye sınırlarının nereden geçeceği tespit edilmiştir.525
Yine bu yıllarda yapılan diğer bir önemli düzenleme, 1926 tarihinde çıkarılan “831
sayılı Sular Kanunu” dur. Kanun ile şehir ve kasabalarda kamu ihtiyacını temine mahsus
suların idaresi vakfa veya kime ait olursa olsun belediyelere bırakılmıştır. Ayrıca gerçek ve
tüzel kişilere ait su kaynaklarının kamulaştırılması hakkı belediyelere tanınmıştır. Sular
Kanunu’nun en önemli boyutu, mahalli hizmetlerin görülmesinde vakıfların rolünün
azaltılmasına yönelik bir adım olmasıdır. Gerçekten de Cumhuriyet’in ilk döneminde de
belediyeler ve vakıf idareleri arasında mahalli hizmetlerin yürütülmesi konusunda
sürmekte olan görev ve yetki çatışmasını, Cumhuriyet yönetimi belediyeler lehine
çözmüştür. Bu dönemde halk sağlığı ile yakından ilgili olan veterinerlik hizmetleri de
belediyelere verilmiştir. 526
524
Fethi AYTAÇ, “Belediye Kanunu’nun Oluşumu, Uygulanması ve Değişiklikler”, Türk Belediyeciliğinde
60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi
Metropol İmar A.Ş ve IULA-EMME Yayını Ankara,1990 s. 90
525
Adalet Bayramoğlu ALADA, “Türk Belediyeciliğine Kronolojik Yaklaşım (1930-1990)”, Türk
Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara
Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990, s.120
526
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k.,35-36
527
a.g.k., s.25
528
1923 yılında yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde, ulusal sermayenin oluşturabilmesi için özel girişimciliğe
öncelik verileceği bildirilmiş ve özel girişim teşvik edilmiş; devletin iktisadi kalkınmayı sağlamak için
özendirici ve düzenleyici olması kararlaştırılmıştır. Ancak iç etmenler yanında Sovyetler Birliği’ndeki planlı
sanayileşme ve 1929 Ekonomik bunalımı ardından gelen II. Dünya Savaşı gibi dış etmenler ülkemiz
devletçiliğini etkileyen gelişmeler olmuştur; Ancak iç etmenler ile dış etmenlerin etkisi göreli olarak
karşılaştırıldığında iç etmenlerin daha ağırlıklı olduğu söylenebilir; Bkz: KEPENEK, a.g.k., s.20; Muhittin
GÜL, “Atatürk ve Sanayileşme”, G.Ü. İ.İ.B.F Dergisi, Cilt8 Sayı 2, 1994, s.84; İlhan TEKELİ, Selim
İLKİN, Uygulamaya geçerken Türkiye’de Devletçiliğin Oluşumu, ODTÜ İ.İ.B.F Yayını, Yayın No:39,
Türkiye Belgesel İktisat Tarihi Serisi No:3, Ankara, 1982
164
belediyelerin tekeline bırakılmıştır.529 Belediyelere devredilen bu hizmetlerden; sağlık,
elektrik, imar planlama gibi pek çok hizmet ise zamanla belediyelerden merkezi yönetime
devredilmiştir. Bunda öncelikle para ve kaynak yetersizliği etkili olurken, diğer taraftan da
merkezi idarenin gereği gibi bakanlıklar düzeyinde örgütlenemediği bu dönemde,
belediyelere verilen bu görevlerin önemli bir bölümünün daha sonra kurulan bakanlıklara
ve merkezi idare kuruluşlarına devredilmek istenmesi de etkili olmuştur.530
3 Nisan 1930 tarih ve 1580 sayılı Belediye Kanunu, 1877’de çıkartılan, 53 yıl
yürürlükte kalmış olan Vilayet Belediye Kanunu ile Dersaadet Belediye Kanunu ve ek
tadilleriyle, 1924 tarihli Ankara Şehremaneti Kanunu’nu, 1 Eylül 1930 gününden itibaren
yürürlükten kaldırmıştır. “Bu tarihe kadar tüzel kişiliğe sahip olmayan belediyeler bu
kanunla tüzel kişilik kazanmışlardır”531
Özel sektör tarafından görülen çoğu mahalli hizmetlerin tek parti rejiminin yaşandığı
bu dönemde belediyelere devredilmeye çalışılmasına rağmen, Belediye Kanunu ile
belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine imkan sağlanmış olması bu noktada önemli
olmaktadır. Kanunun, “Belediyelerin Hakları, Salahiyet ve İmtiyazları” başlıklı 19’uncu
529
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k.,45-46
530
Ceyhan MUMCU-Halil ÜNLÜ, “İdare Hukuku Açısından Belediye Kanunu”, Türk Belediyeciliğinde
60.yıl Uluslar arası Sempozyum-Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990), Ankara Büyükşehir
Belediyesi Metropol İmar A.Ş ve IULA-EMME Yayını Ankara,1990 s. 117
531
a.g.k., s.87
532
ÇİTÇİ, a.g.k., s.66
533
Kentlerin altyapı hizmetlerinde belediyelere yardımcı olmak üzere 1 Haziran 1933 tarih ve 2301 sayılı
Kanun’la Belediyeler Bankası; planlama ve projelendirme aşamasında belediyelere teknik destek verebilmek
amacıyla 7 Haziran 1935 tarih ve 2763 sayılı Kanun’la Belediyeler İmar Heyeti kurulmuştur. Ancak bu iki
kurumda, 1945 yılında çıkarılan 4759 sayılı Kanun ile teknik hizmetlerin üretilmesi ve finansmanı
konularında yardımcı bir kuruluş olarak, İller Bankası bünyesinde birleştirilmiştir. Bkz:ANKARA
BELEDİYESİ, a.g.k., s.65-67
165
maddesi, kentsel hizmetlerin yürütülmesini belediyelerin hakkı olarak görmekte,
belediyelerin bu hizmetleri doğrudan yürütebilecekleri gibi şirket kurarak ya da belirli
hizmetleri belli bir süreyi aşmamak üzere imtiyaz olarak verebileceklerini öngörmektedir.
Kanunun ilgili maddesine göre; belediyeler kanunda kendilerine verilen görevleri yerine
getirdikten sonra belde halkının medeni ve müşterek ihtiyaçlarından olmak üzere her türlü
sınai ve ticari teşebbüs ve faaliyetlerde bulunabileceklerdi.534 Ancak uygulamada,
belirtildiği gibi Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ideolojik anlayışı belediyelerin
uygulamalarına damgasını vurmuş; pek çok hizmetin üretimi “belediyeleştirilmiş”535tir.
Hızlı kentleşme ile artan kentsel nüfusun zorunlu kıldığı imar girişimleri ile bu
dönemde belediyelerin imar ve arsa ile ilgili görevlerinde artış meydana gelmiştir.
534
ERYILMAZ, a.g.m., s.87
535
Söz konusu terim o dönemin belediyecilik literatürüne aittir.
536
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.70
537
Bu müesseselerin ilki, 27 Mart 1933 tarih ve 2226 sayılı Kanun’la kurulan İstanbul Belediyesi’ne bağlı
İstanbul Sular İdaresi’dir. 16 Haziran 1939 tarih ve 3645 sayılı Kanun İle İETT kurularak İstanbul’daki
Elektrik, Tramvay ve Tünel Tesisleri ile İşletmeleri bu kuruluşa devredilmiştir. 1941’de Adana Elektrik
Müessesi; Ankara Elektrik, Havagazı İşletmesi Müessesi kurulmuş; 594 sayılı karar ile 1949’da bu kuruluşa
otobüs işletmesinin de eklenmesiyle Ankara EGO Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bkz:ANKARA
BELEDİYESİ, a.g.k., s.43 1949’da İzmir Tramvay ve Elektrik İşletmeleri ve İzmir Suları İmtiyazının devri
ile ESHOT ve Ankara Sular İdaresi kurulmuştur. Bkz: ERYILMAZ, a.g.m.,s. 47
538
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.72
539
Cevat GERAY, “Belediyelerin Hızlı Kentleşmeye Yenik Düştüğü Dönem”(1946-1960), Türk
Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara
Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990, s.217
166
Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinin öncesinde başlatılan bu yöndeki yasal
düzenlemelerin, Demokrat Parti iktidarı ile birlikte hız kazandığı görülmektedir.540
Belediyelerin imar ve arsa ile ilgili görevlerini düzenlemek amacı ile yapılmış olan bu
yasal düzenlemeler belediyeler için son derece önem arz eden düzenlemeler olmuştur.
1948’de yapılan belediyeler açısından önemli bir yasal düzenleme, “5237 sayılı
Belediye Gelirleri Kanunu” dur. Belediye Kanunu’nun çıkarılmasından 18 yıl sonra
çıkarılan bu kanun, “ilk derli toplu belediye gelirleri kanunu olup 30 yıldan fazla
yürürlükte kalmıştır.” Kanun belediye gelirlerini düzenlemekle beraber, belediyeler ihtiyaç
duydukları kaynakları hiçbir zaman kontrol edememişler ve merkezi hükümete bağımlı
olmuşlarıdır. Bu nedenle de, belediyeler sürekli borçlanma yolunu tercih etmiş; zaman
içerisinde, belediyeler lehine mali reformlar yapmak yerine belediyelerin borçlarını
devletin üstlenmesi ya da ertelenmesi yoluna gidilmiştir.541
1950-1960 yılları arasında iktidara gelen Demokrat Parti Dönemi’nde ülkemizde özel
sektörün gelişmesi, Anadolu’da ticaret ve sanayi burjuvazisinin doğması için çaba
gösterilen bir dönemdir. Bu dönemde merkezi hükümetin liberal anlayışı belediyelere de
yansımış, belediye hizmetlerinin yürütülmesinde özel sektörden yararlanma yoluna
gidilmiştir. Bazı belediye hizmetlerinin özel sektöre ihale edilmesi teşvik edilmiştir.542
Anayasanın ilgili maddesine dayanılarak çıkarılan 1963 tarih ve “307 sayılı Kanun”
ile 1580 sayılı Kanun’un birçok maddesinde değişiklik yapılmıştır. Bu kanun ile emlak
540
a.g.k., 217-218
541
M. Ali GÖKAÇTI, Dünyada ve Türkiye’de Belediyecilik, Ozan Yayıncılık, İstanbul, 1996, s. 140-143
542
KÖKSAL, ag.k. s.129
543
Özban ALTABAN, “1960-1973 Dönemi Belediyeciliğine Genel Bakış” Türk Belediyeciliğinde 60.yıl
Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi
Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990, s.317-318
167
vergileri ve diğer kaynaklarla, belediyelerin gelirleri artırılmaya çalışılmıştır.544 Ancak bu
dönemde de belediye gelirleri artırılamamış; belediyelerin mali açıdan zayıfladıkları
görülmektedir. Bunda ise; Anayasa Mahkemesi’nin yapılan itirazlar sonucu bazı belediye
gelirlerini iptal etmesi; merkezi hükümetlerin belediyelerin gelir kaynaklarının bir kısmını
ellerinden alarak, kendilerine gelir kaynağı haline getirmeleri; 1960 sonrası gelişen
sendikal hareket ile işçi ve memur haklarındaki yükselme sonucu bunlara ödenen
ücretlerdeki artış gibi temel gelişmelerin etkili olduğunu söylemek mümkündür.545
544
Cengiz AKIN, “Belediye Yönetimine İlişkin Bazı Kanunlarda Yapılan Düzenlemeler ve Anayasa
Yargısının Yerel Demokrasiye Katkısı”, TİD Yıl 69, Sayı 416, Eylül 1997 s-30
545
GÖKAÇTI, a.g.k., 152-153
546
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s. 184
547
Bakanlar Kurulu’nun 20 Temmuz 1965 gün ve 6/4970 sayılı kararı ile İstanbul, Ankara, İzmir kentlerinin
nazım planlarını hazırlama çalışmalarını yürütmek üzere İmar ve İskan Bakanlığı’nca Nazım Plan Büroları
kurulmuş; 1966 yılında 710 sayılı Kanun’la belediyelerin imarla ilgili konularda teftiş ve denetim yetkileri
Bakanlığı’na devredilmiş; 1972 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Bakanlıklar arası İmar Koordinasyon
Kurulu oluşturulmuştur. Bkz: Kemal GÖRMEZ, Yerel Demokrasi ve Türkiye-Yerel Yönetim ve
Belediyeler, Vadi Yayınları, Ankara, 2.baskı, 1997, s. 137
548
Korel GÖYMEN, Türkiye’de Kent Yönetimi, Boyut Yayınları, 1997, s.23
549
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s. 218
168
Diğer taraftan 1960-1973 yılları büyüyen kentler etrafında, belediye sınırları
dışarısında çok sayıda küçük belediyelerin oluştuğu (1961 yılında 998 olan belediye sayısı,
1973’de 1623’e yükselmiştir); kent sorunlarının önemli boyutlarda çoğalmış olduğu ve
büyük kentlerin metropolleşme sürecine girmiş olduğu bir dönemdir. Dolayısıyla giderek
karmaşıklaşan sorunlar karşısında tek başlarına yetersiz kalmaya başlayan belediye
yönetimleri “birlikler”550 oluşturmaya başlamışlardır.551
1973 yerel seçimlerinde Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerin belediye
yönetimlerinde sosyal demokrat partiler söz sahibi olmuş; böylece ilk kez merkezi
yönetimle yerel yönetimlerin farklı partilerin denetiminde olması ile birlikte bu tarihe
kadar ortaya çıkmayan merkezi-yerel yönetim çelişkisi, Türkiye’nin siyasal gündemindeki
yerini bütün ağırlığı ile almıştır.552 Dolayısıyla merkezi yönetimin yerel yönetimlerine
bakış açısının bu dönemde değişmediğini aksine yerel yönetimler üzerindeki baskılarının
daha da artmış olduğunu söylemek mümkündür.
Bu durum, 1973-1978 dönemi için hazırlanan III. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da
gözlemlenebilmektedir. Öyle ki kısa zamanda olsa görev yapan bir “Yerel Yönetimler
Bakanlığı” bile kurulmuştur. Bakanlığın vesayetten öte belediyeleri “teftiş” bile ettiği,553
böylece merkeziyetçi bir rol üstlendiği ifade edilmektedir.
550
Özellikle Yerel Yönetim Bakanlığı’nın birlik kurulmasına destek vermesi ile 1978’den sonra dikkate
değer belediye birlikleri kurulmuştur. Örneğin; Marmara ve Boğazları Belediyeler Birliği (Mayıs 1978-91
belediye üye) Karadeniz Belediyeler Birliği (Temmuz 1978-88 üye) Ege Belediyeler Birliği (Kasım (1998-
71üye) Bkz. Muzaffer AKALIN,“Yasa Dışı Belediye Birlikleri”,İller Belediyeler Dergisi, Mayıs 1980, S.
415, s.129-134
551
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.224
552
Yiğit GÜLÖKSÜZ, İlhan TEKELİ, “1973-1980 Dönemi ve 1980 Sonrası Dönem Belediyeciliği”, Türk
Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara
Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990, s.373-374
553
GÖRMEZ, a.g.k., s.136
554
1970’li yıllarda benimsenen yönetime katılma uygulamasını günümüzde yasal düzenlemelerle vurgu
yapılan yönetişim kavramı ile karıştırmamak gerekir. Yönetişim kavramının herkes tarafından kabul gören
net bir tanımı bulunmamakla birlikte yönetişim her türlü ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunu çözebilmek
amacıyla devlet-sivil toplum örgütleri-özel sektör işbirliğine dayalı bir yapı olarak kullanılmaktadır.
Toplumcu belediyecilikte ise yönetime katılımı sağlamak amacıyla başvurulan en önemli araçlardan biri
belediye meclislerinde işçi ve emekçilerin sayısını arttırmak olmuştur.
169
demokrasisi için şart olduğunu anlamışlardır.555 Bütün bu çözüm arayışları ise daha
önceden hiç duyulamamış olan bir kavramla ifade edilmiştir: “Toplumcu Belediyecilik”556
Yıllar yılı gelir yetersizliğinden önemli ölçüde şikayetçi olan belediyelerin mali
açıdan rahata kavuşmasını sağlamış olan bu düzenlemelerden ilki; 02.02.1981 tarihinde
kabul olunup 01.03.1981 tarihinde yürürlüğe giren “2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun”559; diğeri
555
Korel GÖYMEN,“Türk Belediyeciliğinde Ankara Örneği:1973-1980 Dönemi İçinde, Ankara Büyükşehir
Belediyesi”,Türk Belediyeciliğinde Yol Bildiri ve Tartışmaları,IULA-EMME, Maya Matbaacılık, 1990,
s.396
556
1970-1980 dönemine damgasını vuran bu belediyecilik anlayışı çeşitli kaynaklarda “demokratik
belediyecilik” veya “yeni belediyecilik” gibi farklı adlarla da anılmaktadır.
557
GÜLÖKSÜZ, TEKELİ, a.g.m., s.374-375
558
KÖKSAL, a.g.k., s.130
559
Kanun ile genel bütçe vergi gelirlerinden %9,25 oranında pay verilmesi öngörülmüştür. Yıllar içerisinde
değişiklik gösteren bu oran 1986-1992 yılları arası %8,55; 1994-1995 arası %7,55; 1995-2001 yılları arası
%9,25 olarak uygulanabilmiştir. 2002 yılında tekrar %6’ya düşen bu oran 2007 yılı içinde %6 olarak
uygulanmaktadır. Ayrıca 2002 yılından itibaren bu paylardan fonlara aktarma yapılması uygulamasına son
verilmiştir. Fonlardan yapılan yardımların yerini ilgili bakanlık bütçelerine konulan ödenekler almıştır.
170
5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nu yürürlükten kaldırarak 26.5.1981 tarihinde
yürürlüğe giren “2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu”dur. Ancak bu düzenlemelerle
sağlanan rahatlığın belediyeler tarafından ne ölçüde rasyonellikle kullanılabildiği
tartışmalıdır.560
Son otuz yıldır yaşanmakta olan hızlı kentleşme ile büyük kentlerde özel yönetimler
oluşturulması yolunda duyulan gereksinmeye bir yanıt olarak 1982 Anayasası’nın 127’inci
maddesi üçüncü fıkrasında yer alan; “Kanun büyük yerleşim yerleri için özel yönetim
biçimleri getirebilir” hükmü ile büyükşehir yönetimlerinin oluşturulması engeli ortadan
kaldırılmış; geleneksel belediye sistemimize “Büyükşehir Belediye”561 modeli
eklenmiştir.562
560
NADAROĞLU, Mahalli İdareler, s.203
561
Anayasa’nın ilgili maddesi hükmüne dayanılarak 27.06.1984 tarih ve 3030 sayılı Büyükşehir
Belediyesinin Yönetimi Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki
Kanun kabul edilmiştir.
562
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, a.g.k., s.278
563
IMF (Uluslar arası Para Fonu) ve Dünya Bankası 1944 yılında, İkinci Dünya Savaşı sonrası zor durumda
olan ülkelere yardım için bir Bretton Woods kuruluşu olarak kurulmuşlardır. IMF ülkelerin ödeme açıklarını
kapamak üzere mali sektör ve programlara kısa vadeli borç veren bir kuruluş olarak; Dünya Bankası ise savaş
sonrası ülkelerin imar ve kalkınma planlarına yardım etmek, yatırımları teşvik etmek, maddi sektör ve
projelere uzun vadeli kredi vererek uluslar arası ticaretin dengeli gelişimi sağlamak amacıyla kurulmuştur;
http://wikipedia.org.tr 08.07.2006
564
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.403
171
Nitekim bu yıllardan başlamak üzere ülkemizde de Dünya Bankası565 finasmanı ile
“Çukurova Kentsel Gelişme Projesi” (1987); “İzmir Su Temini ve Kanalizasyon
Projesi” (1987); “İstanbul Su Temini ve Kanalizasyon Projesi” (1987); “Ankara
Kanalizasyon Projesi” (1989); “Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi” (1993);
“Antalya Su ve Çevre Sağlığı Projesi” (1995); “Çeşme ve Alaçatı Su Temini ve
Kanalizasyon Projesi” (1998) gibi belediyelerin alt yapısına yönelik projeler hayata
geçirilmeye başlanmıştır.566 Projelerle birlikte belediyelerimizde özelleştirme
uygulamalarına başlanmıştır. Nitekim Adana ve Bursa’da ileriki bölümde görüleceği üzere
ilk özelleştirme uygulamaları bu projeler çerçevesinde başlamıştır.
Proje, Avrupa Birliği yönergeleri ile aynı düzeyde kaliteli belediye hizmetleri
sunmayı planlayan ülkemizin bu amaca ulaşabilmek için mevcut altyapıyı geliştirmek ve
kaliteli hizmetlerin sunulması için uygun düzenlemelerin yapılmasına yönelik yerel
düzeyde ve yüksek oranda yatırımların yapılabilmesi ve sürdürülebilmesi amacını
taşımaktadır. Bu amaca yönelik proje kapsamında yer alan belediyelerde568; çevresel
565
Türkiye’nin Dünya Bankası ile yaptığı anlaşmalar üç kademelidir. İlk kademe anlaşmalar makro
ekonomik politikalar ve bütün sosyo-ekonomik yapıyı dönüştürmeye yönelik genel nitelikteki anlaşmalar ve
bunlar sonucu verilen yapısal uyum kredileri (SAL-Structural Adjustment Loan); ikinci kademedeki
anlaşmalar tarım, enerji ve mali sektör gibi bir sektörü dönüştürmeyi amaçlayan anlaşmalar ve bunun sonucu
verilen kredilerde sektörel uyarlama (SECAL-Sectöral Adjustment Loan) kredileridir. Üçüncü kademedeki
anlaşmalar ise SAL ve SECAL’leri yaşama geçirme ve destekleme amacını taşıyan konu hedefli proje kredisi
anlaşmalarıdır; Birgül Ayman GÜLER, Yeni Sağ ve Devletin Değişimi: Yapısal Uyarlama Politikaları,
TODAİE Yayını, Ankara,1996, s.79-96
566
Örnekler: Cukurova Urban Development Project (120 milyon $) 5/21/1987; Izmir Water Supply &
Sewerage Project (184 milyon $) 5/21/1987; Istanbul Water Supply & Sewerage Project (218 milyon $)
12/01/1987; Ankara Sewerage Project (173 milyon $) 12/21/1989; Bursa Water & Sanitation Project (129
milyon $) 3/11/1993; Antalya Water Supply & Sanitation Project (100 milyon$) 5/25/1995;Cesme-Alacati
Water Supply & Sewerage Project (13.1 milyon $) 4/14/1998; http://www.worlbank.org 18.07.2006 (Siteden
1950 yılından itibaren her bir ülke için açılan kredilerle ilgili özet bilgilere ulaşmak mümkündür.)
567
Çalışmalar 29 Ekim 2000 tarihinde Dünya Bankası Heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi ile başlamış; Hazine
Müsteşarlığı’nca Ülke Yardım Stratejisi (CAS FY04–06) kapsamında çalışmaların değerlendirilebileceği
belirtilmiş; proje ile belediyelerin su, atık su ve katı atık projelerinde kullandırılmak üzere 200 Milyon ABD
Doları tutarında bir kredi sağlanması gündeme gelmiştir. İller Bankası, proje talebi ve ikraz kabiliyeti olan
belediyeleri saptamış, görüşlerini almış; ilk etapta 29 belediye belirlenmiş ardından bu sayı 16’ya inmiştir.
Projenin teknik hazırlık çalışmalarında kullanılmak üzere, Japon Hükümeti tarafından 500.000 ABD doları
tutarında bir hibe sağlanmasına ilişkin anlaşma 5 Mayıs 2004 tarihinde imzalanmış; yürürlüğe girmiştir.
Proje 23 Haziran 2005’te Bankalar Kurulu tarafından onaylanmış; Kredi Anlaşması ve Garanti anlaşması ise
8 Kasım 2006’ta imzalanmıştır. Kredi tutarı: 5 yıl geri ödemesiz, 17 yıl vadeli 212.9 milyon Euro olarak
belirlenmiştir Municipal Services Project ; http://www.worlbank.org 18.07.2006
568
Antalya, Mersin ve Samsun Büyükşehir Belediyeleri ile Çankırı, Bergama, Elbistan, Gümüşova-Düzce,
Ilıca, Kütahya, Muğla, Ödemiş, Polatlı, Serik Belediyeleri.
172
hizmetlerin desteklenmesi için proje ile su, atık su ve katı atıkların denetlenmesi
hizmetlerinin ve çevrenin kalitesini arttırmak için belediye altyapısının desteklemesi;
finansal pozisyonlarının güçlendirilmesi için gerekli araçların kullanılması, operasyonel
etkinliği arttırmayı ve bunlara ilişkin projelerin hazırlanması ve yürürlüğe konulması ve
projeyi yürütecek olan İller Bankası’nın kurumsal gücünün arttırılmasına ilişkin destek
sağlanmasına karar verilmiştir. Proje ile işlenen, atık suyun artışı, su kaybının azalması,
kanalizasyon bağlantılarının artması ve atıkların çevreye zarar vermeden yok edilmesi;
kullanılabilecek araçların operasyonel etkinliği ve finansal pozisyonlarının
geliştirilmesinin sağlanması ve dolayısıyla belediyelerin diğer birimlerinde ve İller
Bankası’nın yapısında gelişme sağlanması amaçlanmaktadır.569
Bir önceki dönemde kıt kaynaklarıyla daha çok hizmet verebilmek için üretici
belediyecilik ilkesini benimseyen Sosyal Demokrat Belediyelerin aksine 1980’lerden sonra
belediyeler kaynaklarını etkin kullanmak için özelleştirmeyi benimsemişlerdir. Ancak bu
dönem özelleştirme uygulamaları yapan belediyeler; örneğin bir taraftan ihalelerle
şirketlere iş yaptırırken diğer taraftan çok büyük sayıda makine-teçhizat alımına gitmeleri,
569
Municipal Services Project ; http://www.worlbank.org 18.07.2006
570
24 Ocak 1980’de alınan ekonomik kararları ile ülkemizde özelleştirme girişimlerinin ilk ciddi
uygulamaları başlatılmış; hedeflenen amaçlarla özelleştirmeye yeni bir bakış açısı getirilmiştir. Alınan
ekonomik kararların başlıca amaçlarını; ekonominin dış rekabete açılması, yabancı sermayenin
özendirilmesi, dış satımın arttırılması, ekonomide devlet sektörünün daraltılması, devlet müdahalelerinin
minimuma indirilmesi, özel kesimin sermaye birikiminin özendirilmesi ve desteklenmesi piyasa
mekanizmalarının özgürce işlemesinin sağlanması şeklinde ifade etmek mümkündür; Bkz.Tevfik ÇAVDAR,
Türkiye’de Liberalizm (1860-1990), İmge Kitapevi, Ankara, 1992, s.227-228
571
ANAP Hükümetinin 1983-1984 yılı iktisat politikası için Bkz. Ahmet KILIÇBAY, Türkiye Ekonomisi,
İş Bankası Yayınları, Ankara, 1991, s.175
572
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.403
173
ihale ettikleri hizmetlerin yeterli ölçüde denetimlerini yapamadıkları, özelleştirme
konusunda planlı ve yeterli teknik kadrolara sahip olamadıkları, birbirlerinden çok farklı
uygulamalara gitmeleri gibi noktalarda eleştirilmektedirler. Yine bu dönemde dış
borçlanma imkanları kısıtlanmaya başlayan belediyelerin yap-işlet-devret modeli yapmaya
çalıştıkları kimi uygulamaların (örnek olarak Üçüncü Boğaz Köprüsü573 ve Ankara
Metrosu gibi) başarısız olması da çeşitli eleştirilere neden olmuştur.574 Bunda
uygulamaların bu dönemde başlayarak hız kazanmış olması ya da “…örneğin yap-işlet-
devret gibi özelleştirmen modellerinin bu dönemde ülkemizde gerekli yasal düzenlemesi
yapılmamış olsa da uygulanmış.”575 olması etkili olmuştur diyebiliriz. Ancak bugün
baktığımızda da belediyelerimiz halen yeterli teknik kadroya sahip olamamaları ve yeterli
denetim yapamadıkları gibi noktalarda zaman zaman eleştirilmektedirler.
573
Bu yıllarda yapımı çeşitli tartışmalara neden olan Üçüncü Boğaz Köprüsü halen günümüzde tartışılan
konulardan birisidir. Şubat 2007 itibariyle 4 tane güzergah belirlenen Üçüncü Boğaz Köprüsünün yap-işlet-
devret modeli çerçevesinde yapımı için İtalyan, Fransız ve Çin Firmalarla için görüşmeler devam etmektedir.
(Bayındırlık ve İskan Bakanı Nafiz Özak’ın açıklamalarından , http://www.kadikoytimes.com 28 Şubat 2007
Çarşamba)
574
GÜLÖKSÜZ, TEKELİ, a.g.m., s.379
575
Eski Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Mustafa TAŞAR’ın 5 Haziran
2000 tarihinde Gaziantep’teki Sivil Toplum Örgütlerinin temsilcileriyle düzenlenen toplantıda yaptığı
konuşmadan alınmıştır: http://www.mustafatasar.gen.tr 20.07.2006 1980’li yıllarda Yap-İşlet-Devret modeli
için iki kanun çıkarılmıştır. Bunlardan bir tanesi 4.12.1984 tarih ve 3096 sayılı “Türkiye Elektrik Kurumu
Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında
Kanun” ve diğeri ise 28.5.1988 tarihli ve 3465 sayılı “Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların
Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun”
dur. Her iki yasa da YİD modelinin işleyişine olanak sağlayan, ancak sınırlı sektörel bazda kalıp, tüm
sektörleri genel anlamda kapsamayan yasalardır. YİD konusunda daha genel bir çerçevede uygulanabilecek
bir yasanın çıkarılabilmesi 1994 yılında gündeme gelmiş; 13.6.1994 tarihinde 3996 sayılı yasa çıkarılmıştır.
Erol İMRE, http://www.ydk.gov.tr/seminerler/turkiyede_yid_modeli.htm, 20.07.2006
576
NADAROĞLU, Mahalli İdareler a.g.k., s.203-204
577
ALADA, “Türk Belediyeciliğine Kronolojik Yaklaşım (1930-1990)”, s.140-141
174
Ülkemizde bu yıllarda belediyelerin özelleştirme uygulamalarında etkili olan bir
diğer husus ise ülkemizde yaşanan bu iki gelişme ile yakından ilgili olup; dış, iç, siyasal,
düşünsel ve pratik gelişmeler çerçevesinde farklı siyasi görüşlerdeki partiler arasında
belediyecilik ve kent yönetimi konularındaki görüş ayrılıklarının azalmasıdır.578 Bunun
sonucu olarak 25 Mart 1989 Genel Mahalli İdare Seçimlerinde, seçimi kazanan belediye
başkanları görevi devraldıkları farklı partiye mensup başkanların başlattıkları özelleştirme
girişimlerini genellikle sürdürmüşlerdir.
“İdari reform”580, diğer bir ifadeyle “kamu yönetiminde yeniden yapılanma”, II.
Dünya Savaşı sonrası ülkelerin özellikle hızlı bir biçimde kalkınmalarını sağlamak için
ortaya çıkan ve gelişen iktisadi kalkınma arayışları ile yaygın kanaatin aksine sadece az
gelişmiş ülkelerde değil bütün dünya ülkelerinde kabul görmüş; ülke yönetimlerinin
578
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.403-404
579
Muhammet AKDİŞ, http://makdis.pamukkale.edu.tr/mak17.htm, 01.07.2006
580
İdari Reform Danışma Kurulu, idari reformu “kamu kuruluşlarının amaçlarında, görevlerinde, görevlerin
bölünüşünde, teşkilât yapısında, personel sisteminde, kaynaklarında ve bunların kullanılış biçiminde,
metotlarında, mevzuatında, haberleşme ve halkla ilişkiler sisteminde mevcut aksaklıkları, bozuklukları ve
eksiklikleri düzeltmek amacını güden kısa ve uzun vadeli, geçici ve sürekli nitelikteki düzenlemelerin tümü”
olarak tanımlamaktadır; TODAİE, İdarenin Yeniden Düzenlenmesi Öneriler ve İlkeler, İdari Reform
Danışma Kurulu Raporu, TODAİE Yayını No: 123, Ankara, 1972, s. 7.
175
literatürlerinde yer almaya başlamıştır.581 Az gelişmiş ülkelerde yönetimde reform süreci
1945-1980 dönemi ve 1980 sonrası çalışmaları olarak kategorize edilmiş; birinci döneme
idari reform dönemi, ikinci döneme yapısal uyarlanma dönemi denilmiştir.582
Planlı dönemle birlikte ise idari reform girişimleri altında yerel yönetimlere de
yönelik düzenlemeler hız kazanmıştır. Ancak bu düzenlemelerle yapısal bir dönüşüm
amaçlamaktan daha çok, yasa ve mevzuat değişikliği gerçekleştirilmiştir.585 Bu
düzenlemeler içerisinde; “MEHTAP Projesi” (1962), “İç Düzen Projesi” (1967-1971),
“İdarenin Yeniden Düzenlenmesi İlke ve Öneriler” (1971), “Yerel Yönetim Bakanlığı”
(1978), “KAYA Projesi” (1991) yer almaktadır.586 Bu düzenlemelerin yapıldığı yıllarda
yine Bakanlar Kurulu kararı ile görevlendirilen “İdareyi ve İdari Metotları Yeniden
Düzenleme Komisyonu”nun (1966) ve “Danışma Kurulu”nun (1971) çalışmaları, 1988
yılında -bazı maddelerine çekince koyularak imzalanan- “Avrupa Yerel Yönetimler
581
Burhan AYKAÇ, “Türkiye’de İdari Reform Hareketlerinin Eleştirel Bir Tahlili”, GÜ İİBF Dergisi, C.5,
S.2, Şubat 2003, s.154
582
Birgül Ayman GÜLER, “Yeni Sağ ve Devletin Değişimi”, s. 48
583
Mehmet AKTEL, Dilek MEMİŞOĞLU, “Yerel Yönetim Reformlarının Başarısızlık Nedenleri”,
(Edt.Hüseyin Özgür, Muhammet Kösecik) Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar-I Reform, Birinci
Basım, Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül 2005, s.27
584
Ali ACAR, İsmail SEVİNÇ, “1980 sonrası Türk Kamu Yönetimin Merkez Örgütünde Yapılan Reform
Çalışmaları” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl 2005, Sayı 13
585
Veysel ATASOY, Türkiye’de Mahalli İdarelerin Yapısı ve Yeniden Düzenlenmesi, Türk Dünyası
Araştırmalar Vakfı Yayını, İstanbul, 1992, s.197
586
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset ,s.413- 433
176
Özerklik Şartı”587 yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması hususundaki önemli
gelişmelerdir.588 Bu yıllarda gelişmelere paralel nitelikte İçişleri ve Maliye Bakanlıklarınca
ayrı ayrı birtakım yasa tasarıları hazırlanmıştır.589 Bu çalışmalara yerel yönetimlerin
yeniden yapılandırılması konusunda “TÜSİAD”ın model önerisi ile “Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı ve IULA-EMME”nin ortak çalışmaları sonucunda ortaya koymuş oldukları çok
sayıda kitap ve raporu içeren çalışma590 ve bunlar gibi çeşitli kuruluşlarca yapılmış olan
diğer çalışmaları da eklemek gerekir.591
587
Avrupa Konseyi’nin 1985 yılında kabul ettiği Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerellik ilkesinin
açıkça yer aldığı ilk yasal Avrupa Birliği metnidir Bkz. Muhammet KÖSECİK, “Avrupa Birliği’nin
Bütünleşmesi Sürecinde Yerel Yönetimler”, (Edt. Bekir Parlak, Hüseyin Özgür) Avrupa Birliği İle
Bütünleşme Sürecinde Türkiye’de Yerel Yönetimler, Alfa Yayınları, İstanbul, 2002, s.7
588
Mustafa ÖKMEN, “Yerel Yönetimlerde Yeniden Düzenleme Girişimleri ve Son Reform Tasarıları
Üzerine Bir Değerlendirme”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Celal Bayar Üniversitesi İİBF Yayını, Yıl
2003, C. 10, S.1, s. 118-139
589
Bu tasarılar; Belediye, Belediye Gelirleri, İl Özel Yönetimleri, Emlak, Mali (Akçal) Denkleştirme, Köy,
Özel İdareler Maliyesi Reformu, Belediye Vergi, Resim ve Cezaları gibi tasarılardır Bkz. KELEŞ, Yerinden
Yönetim ve Siyaset, s.415
590
TÜSİAD, Yerel Yönetimler, Sorunlar, Çözümler, TÜSİAD Yayını, İstanbul, 1992; TOKİ ve IULA-
EMME, Türkiye’de Yerel Yönetim Sisteminin Geliştirilmesi, TOKİ ve IULA-EMME Ortak Yayını,
İstanbul, 1993
591
ÖKMEN, a.g.m., 125; KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset,s. 439-448
592
Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Üzerine Avrupa Komisyon’un Düzenli Raporu 2000,
http://abgs.gov.tr 05.02.2007
593
Rapor Avrupa Birliği’nin ülkemiz yerel yönetimlerini ilk kez değerlendirdiği rapordur. Avrupa Birliği ile
ilgili üyelik sürecine ilişkin rapor, ulusal program ve katılım ortaklığı belgelerinde yer alan ülkemiz yerel
yönetim ile ilgili düzenlemeler ve söz konusu düzenlemelerin yerel yönetim yapımız üzerine etkileri
konusunda ayrıntılı bilgi için Bkz. Muhammet KÖSECİK, “Avrupa Birliği’ne Üyelik Sürecinin Türkiye’nin
Yerel Yönetim Yapısına Etkileri”, (Edt. Hüseyin ÖZGÜR, Muhammet KÖSECİK) Yerel Yönetimler
Üzerine Güncel Yazılar II, Nobel Yayınevi, Ankara, 2007, 28.Bölüm
594
Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Üzerine Avrupa Komisyon’un Düzenli Raporu 2000, s 12, 59-60
177
“Topluluk çevre mevzuatının iç hukuka uyarlanması konusunda henüz ilerleme
yoktur; atık yönetimi en sorunlu alanlardan biridir (evsel atıkların %93’ü kontrol
edilmeyen atık); su kaynakları ve içme suyu mevzuatı Topluluk müktesebatıyla uyumlu
değildir; endüstriyel kirlilik kontrolü ve risk yönetimini düzenleyen yasa tasarısı
yasalaşmayı beklemektedir; doğa koruma mevzuatının da Topluluk müktesebatına
uyarlanması gerekmektedir; kimyasallar ve nükleer güvenlik alanında müktesebata tam
olarak uygunluk yoktur; çevre sorunları ve Topluluğun çevre konusundaki öncelikleri
konusunda toplumda genel bir bilgi eksikliği vardır; belediyeler, Topluluğun çevre
politikasına hazırlık çalışmalarını, özellikle eğitim konusunda, hızlandırmalıdır”
Avrupa Konseyi tarafından 2001 yılında hazırlanan “Katılım Ortaklığı Belgesi” nde
yer alan kısa ve orta vadeli hedeflere bakıldığında, yerel yönetimleri doğrundan
ilgilendirmemekle birlikte “İdari ve Adli Kapasitenin Güçlendirilmesi” ve “Bölgesel
Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” başlıkları altında olmak üzere iki başlık
altında bir takım hedeflerin yer aldığı söylenebilir.595
Buna göre; “İdari ve adli kapasitenin güçlendirilmesi” başlığı altında uzun vadeli
hedefler arasında; “topluluk politikalarının verimli yönetimini sağlamak üzere kamu
yönetimi modernizasyonunun tamamlanması” ve “bölgesel gelişmeden sorumlu
operasyonel yapıların bölgesel düzeyde kurulması ve mevcut idari yapıların
güçlendirilmesi” yer almaktadır. “Bölgesel politika ve yapısal unsurların eşgüdümü” alt
başlığı ile yer alan kısımlarda, kısa vadede;
orta vadede de ise; “ülke içi farklılıkları en aza indirmek amacıyla, ekonomik ve sosyal
dayanışmayı sağlamak için bir ulusal politikanın geliştirilmesi” hedefleri yer almaktadır.
Yine çevre başlığı altında (orta vadede) ilgili hedefler olarak, çerçeve mevzuat, yatay
mevzuat, doğal çevrenin korunması, su kalitesi ve atık yönetimi ile ilgili mevzuata özel bir
önem vermek suretiyle müktesebatın uygulanması; bir atık yönetimi stratejisinin
uygulanması yerel yönetimler açısından öne çıkan hedefler olmaktadır.
595
KÖSECİK, “Avrupa Birliği’ne Üyelik Sürecinin Türkiye’nin Yerel Yönetim Yapısına Etkileri” 28.Bölüm
178
Buna karşılık ülkemiz tarafından, 2001 yılında “Türkiye’nin Avrupa Birliği
Müktesabatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı”596 hazırlanmıştır.
Programda, yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması ile ilgili olarak yer alan yapılması
öngörülen hukuki ve kurumsal düzenlemeler; programın “Bölgesel Politika” başlığı altında
yer alan “Mahalli idareler” başlıklı kısmında; “VIII Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da
belirtildiği gibi”597;
Ulusal Program, bölgesel politikaya ilişkin yerel yönetimlerin görevlerini ise şöyle
belirtmektedir;598
596
“AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı” 19 Mart 2001 tarihinde Bakanlar
Kurulu tarafından kabul edilerek 24 Mart 2001 tarih ve 24352 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede
yayımlanmıştır. 14 Nisan 2003 tarihinde AB Konseyi tarafından kabul edilen yeni Katılım Ortaklığı
Belgesine paralel olarak Ulusal Program revize edilmiş ve 23 Haziran 2003 tarihinde Bakanlar Kurulu
tarafından kabul edilerek 24 Temmuz 2003 tarih ve 25178 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır:
http://www.dpt.gov.tr/abigm/tabi/uprog/uprog.htm, 05.02.2007
597
AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 2001, Cilt 1, s. 345-346
http://www.dpt.gov.tr/abigm, 08.02.2007
598
a.g.k, s.341
179
“Kanun tasarılarının yürürlüğe girmesiyle, yerel yönetimlerin hizmet üretimindeki
etkinlikleri ve kaynakların akılcı kullanımı artırılarak kamu hizmetlerinin yerinden
karşılanacağı, ayrıca söz konusu düzenlemelerle de halkın ortak yerel ihtiyaçlarını
karşılayacak kamu hizmetlerinin mahalli idarelerce yürütülmesinin sağlanması ve yerel
yönetimlerin görevlerinin gerektirdiği gelir yapısına kavuşmasıyla, bu hizmetlere
verimlilik ve hız kazandırılacağı” belirtilmiştir.599
“Son yıllarda sayılarında önemli artışlar gözlenen belediyelerin, etkin ve verimli bir
yapıya kavuşturulmamış olmasından kaynaklanan sorunlar bulunmakta olduğu ve bu
belediyelerde yatırımlara kaynak bulunmasından başlayarak, bunların projelendirilmesi,
ihale edilmesi ve yatırımların izlenmesinin başlıca sorunlar olduğudur. “Ayrıca bütçe
büyüklüğü itibariyle belediyelerin yerel yönetimler bütçesi içerisinde %85 oranında
büyüklüğe sahip olduğu (il özel idareleri %14, köyler %1); ancak 1983-1998 yılları
arasında, dönem ortalaması olarak gelirlerinin %6’sı kadar fazla harcama yaptıkları (aynı
dönem içerisinde il özel idarelerinin gelirlerinin %15’ni harcayamamalarına karşılık)”
şeklinde olmuştur.
Programın bölgesel politika kısmında yer alan bu düzenlemeler dışında; çevre başlığı
altında yer alan ve yerel yönetimlerin sorumluluk alanına giren değerlendirmeler ve
politika hedefleri önemli yer tutmaktadır. Söz konusu hedefler kapsamında çevre
konularında ülkemiz yerel yönetimlerinin görevleri ile ilgili olarak yapılması hedeflenen
düzenlemeler belirtilmiştir. Söz konusu düzenlemeler belediyelerimize pek çok yeni
görevler yüklemektedir.
599
a.g.k., s.346
600
a.g.k., s.345
601
KÖSECİK, “Avrupa Birliği’ne Üyelik Sürecinin Türkiye’nin Yerel Yönetim Yapısına Etkileri” 28.bölüm
180
sorumlu olduğu; çevre politikalarının uygulanmasında; çevre koruma tedbirlerinin
uygulanmasında, çevre alt yapısının oluşturulmasında, kentsel atıkların toplanmasında ve
ortadan kaldırılmasında ve arazi kullanımı planlamasında, kendilerine önemli görevler
düşen -belediyelerin- çevre politikasının uygulanması alanındaki eğitime ilişkin olarak
güçlendirilmesinin gerektiği öne çıkan değerlendirmelerdir.
Benzer şekilde tespitler 2002 yılı İlerleme Raporu’nda da yer almaktadır. Raporda
sadece bölgesel politika ve yapısal araçların koordinasyonu ile ilgili olarak, Bakanlar
Kurulu tarafından belirlenen istatistiki bölge birimlerinin (NUTS), Türkiye’nin bölge
istatistiklerinin Avrupa’daki diğer bölgelerin istatistikleri ile uyumlu olmalarına doğru
atılan ilk büyük adım olduğu, NUTS bölgelerinin belirlenmesi dışında bölgesel gelişme
alanında bir ilerleme olmadığı belirtilmektedir. Ayrıca rapora göre, kamu yönetimi
alanında kamu yönetimi ve personeli kalitesini iyileştirmek üzere çaba gösterildiği; eylem
planı çerçevesinde kamu personeli ve yöneticileri için etik kuralların öngörüldüğü bu
gelişmelerin şeffaflığı artırarak yolsuzluğu engelleyici etki yapacağı belirtilmiştir.
181
“Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu” alanında uzun vadeli hedef
olarak “bölgesel kalkınma planlarını uygulamak üzere, NUTS 2 düzeyinde bölge
birimlerinin kurulması” yer almaktadır.
Çevre konusunda, kısa vadeli hedefler arasında yer alan “Çerçeve mevzuata, çevre
alanındaki uluslararası sözleşmelere ve doğa koruma, su kalitesi, Entegre Kirlilik Önleme-
Kontrol ve atık yönetimi konusundaki düzenlemelere ilişkin müktesebatın iç hukuka
aktarılmasına ve uygulanmasına başlanması” yerel yönetimlerin sorumluluk alanına giren
hedeflerdir.
602
Türkiye’nin Avrupa Birliği Müktesabatı’nın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı 2003,
http://www.abgs.gov.tr/indextr.html , 08.02.2007
603
a.g.k., s.17
604
a.g.k., s.17
182
merkezi idarenin belirleyeceği ilke ve standartlara, ulusal ve bölgesel planlara uygun
olarak, mahalli ve müşterek nitelikli ihtiyaçların karşılanması konularında kendi
kararlarını alan, kaynaklarını oluşturan, projelerini uygulayan ve vatandaşların
denetimine açık çağdaş idari birimler olarak yeniden yapılandırılacaktır.”
değerlendirilmesi yapılmıştır.
Programda, merkezi idare ve yerel yönetim reformu çalışmaları ile uyumlu olarak,
“Devlet Personel Rejimi reformu” yapılacağı; kamu iç mali denetim sisteminin Avrupa
Birliği ve uluslararası standartlara uyumunu gerçekleştirmek amacıyla “Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanun Tasarısı”nın yasalaşmak üzere olduğu; kamu kuruluşlarında
stratejik planlama ve performansa dayalı bütçeleme sisteminin getirileceği; ifade
edilmiştir. Bununla birlikte yine yerel yönetimlerimizi de ilgilendirmek üzere, kamu
hizmetinden yararlananların bilgi edinme hakkını kullanmasına ilişkin esas ve usulleri
belirlemek amacıyla “Bilgi Edinme Yasa Tasarısı” nın yasalaşmak üzere olduğu; kamu
yönetiminde saydamlığın artırılması ve yolsuzlukla mücadele kapsamında kamu
görevlilerinin uyacakları mesleki ve etik ilke ve kuralları belirleyen bir düzenlemenin
yapıldığı ve Başbakanlık tarafından konu ile ilgili “kanun tasarısı taslağı” hazırlanmış
olduğu ve yakında yasalaşmasının beklendiği belirtilmiştir. Yine bilgi teknolojisindeki
gelişmelere paralel olarak kamu hizmetlerini vatandaşın ayağına götürmek, bu hizmetlerde
kırtasiyeciliği önlemek, şeffaflığı ve hızlılığı sağlamak üzere; “e-Dönüşüm Türkiye
Projesi”nin çalışmalarına başlanıldığı ifade edilmiştir.605
Yine “Bölgesel Kalkınma Ajansları” ile ilgili olarak kaynakların merkezden dağılımı
ile bugüne kadar bir yandan gereksiz ve verimsiz yatırımların yapılması yoluyla israf
edildiği; aynı zamanda bölgeler arasında ve iller arasında gelişmişlik farklılıklarının
artmasına da yol açmış olduğu belirtilmiş; kaynakların yerinde ve daha etkin kullanılması,
aynı bölge içindeki iller arası gelişmişlik farklılıklarının azaltılması ve “yerel yönetimlerin
güçlendirilmesini” sağlamak amacıyla AB normlarına uygun olarak ülkemiz için
tanımlanmış olan İstatistiki Bölge Birimleri (NUTS) dikkate alınarak alt bölge düzeyinde
yeni hizmet bölgeleri ve birimlerinin oluşturulacağı belirtilmiştir.606
İlgili kısımda “Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma” başlığı altında; “Sosyal hizmet ve
yardım sağlayan kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler, özel sektör ve gönüllü
kuruluşlar arasında işbirliği geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Sosyal koruma bilgi
sisteminin oluşturulması, böylelikle sosyal yardım ve hizmetlerden yararlanacak kişilerin
605
a.g.k., s.17-18
606
a.g.k., s.17-18
183
objektif şekilde belirlenmesi ve uygulama sonuçlarının izlenmesi hedeflenmektedir.”
denilmiştir.607
Bununla birlikte programın; malların serbest dolaşımı, enerji, tüketicinin korunması
ve sağlığı, adalet ve içişleri, kişilerin serbest dolaşımı başlıkları altında da yerel
yönetimlerin özellikle de belediyelerin yapması gereken yükümlülüklerine yer verilmiştir.
Buna göre özellikle de belediyelerimizin görev ve sorumlulukları artmaktadır.
Programın söz konusu ilgili kısmında; yerel yönetimlerimizle ilgili düzenlemelerin de
yer aldığı oldukça kapsamlı düzenlemelerden birisi olan, çalışmanın bu kısmında konu
başlığı meydana getiren “Kamu Yönetimi Temel Kanunu” ile ilgili olarak;
“Kamu hizmetlerinin etkin, şeffaf ve katılımcı bir şekilde sunulması için gerekli yasal
ve kurumsal ortamın oluşturulmasına dönük olarak kapsamlı bir kamu yönetimi reformu
gerçekleştirilecektir. İlk aşamada, kamu yönetiminde uyulacak temel ilkeleri ortaya koyan
ve özellikle -merkezi idare ile yerel yönetimler arasındaki görev, yetki ve kaynak dağılımını
netleştiren bir çerçeve kanun- çıkarılacaktır. İkinci aşamada, Devlette Genel Kurumsal
Gözden Geçirme çalışmalarının sağlayacağı veriler de değerlendirilerek ilgili bütün kamu
kurum ve kuruluşlarının kuruluş kanunları gözden geçirilecektir. Yapılacak olan yerel
yönetim reformunun mali disiplini bozmaması için gereken tedbirler alınacaktır.” şeklinde
bir değerlendirme yapılmıştır.608
Ulusal Programın, “Müktesabatın Uygulanmasına Yönelik İdari Kapasite” başlıklı
beşinci bölümünde yer alan “Kamu Yönetimi Reform Tasarısı” başlığı altında ise kamu
yönetimi ve yerel yönetimler alanında gerçekleştirilmeye çalışılan reformların içeriği ve
amacı ile AB’ye üyelik sürecinde söz konusu reformların önemi ifade edilmiştir. Buna
göre;609
AB müktesebatının etkin biçimde uygulanabilmesi için gerekli idari kapasitenin
oluşturulmasında en önemli hususun kamu yönetimi olduğu; AB’nin kamu yönetimi
konusunda her hangi bir model ya da yapı öngörmediği, üye devletlerin kendi devlet
gelenekleri, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel özellikleri çerçevesinde farklı kamu
yönetimi sistemleri benimsedikleri belirtilmiş; üye devletlerin kamu yönetimi
sistemlerindeki farklılıkları belli ilkeler çerçevesinde ortak bir zemine oturmakta olduğu,
dolayısıyla AB içerisinde kamu yönetiminin önceden tanımlanmış örgütsel yapılar yerine
temel değerler ve prensipler ışığında şekillendiği vurgulanmıştır. Buna göre önemli olanın
607
a.g.k., s.23
608
a.g.k., s.17
609
a.g.k., s.787-788
184
“bu temel ilkeler çerçevesinde AB müktesebatının etkin ve verimli bir biçimde
uygulanması” olduğunun altı çizilmiş; Avrupa Komisyonu’nun 25 Temmuz 2001 tarihinde
yayımladığı “Avrupa Yönetişimi Üzerine Beyaz Kitap”, adlı dökümanına dayanılarak sözü
geçen temel ilkeler; “açıklık, katılım, hesap verebilirlik, etkinlik ve tutarlılık olarak
tanımlamıştır. Yine Avrupa Komisyonu tarafından bu temel değerlerin AB’de daha
demokratik bir yapılanma ve yönetim için zorunlu görüldüğü ifade edilerek, söz konusu
değerlerin sadece AB Üye Devletleri açısından değil küresel, ulusal, bölgesel ve yerel
olmak üzere yönetimin her aşamasında daha demokratik, etkin ve verimli bir yönetim
açısından da gerekli temel ilkeler olduğu vurgulanmıştır. AB müktesebatının etkin bir
biçimde uygulanmasında temel oluşturan bu değerler sisteminin, yerinden yönetime ağırlık
verdiğine işaret edilmiştir.
Başbakanlığın koordinasyonunda bakanlıklar arası bir çalışma grubu tarafından
hazırlıkları yürütülen “Kamu Yönetimi Reform Tasarısı”nın Türkiye açısından çok önemli
bir gelişme olduğu; Bakanlar Kurulu tarafından, 5 Nisan 2003 tarihli toplantısından sonra
kamuoyuna açıklanan “Reform Tasarısı”nın; “Kamu Yönetimi Temel Yasası”, “Mahalli
İdareler Yasası” ve “Kamu Personel Rejimi” olmak üzere üç yasa taslağından oluşmakta
olduğu belirtilmiş; Türk Kamu Yönetiminde gelişmiş ülkelerdeki sistemlere paralel olarak
köklü reformlar öngören söz konusu yasa taslaklarının Türkiye’de kamu yönetiminin
uluslararası değerler ve ilkeler doğrultusunda yeniden yapılandırılmasını hedeflemekte
olduğu ifade edilmiştir. Reform tasarılarının yerel yönetimler için ne anlama geldiği şu
şekilde belirtilmiştir;610
“Kamu yönetimi reform tasarısının en önemli boyutu; merkezi idare ile mahalli
idarelerin teşkilat, görev, yetki ve kaynak dağılımı açısından yeniden düzenlenmesidir.
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesini hedefleyen reform tasarısı merkezi idarede toplanan
yetkilerin bir kısmının yerel yönetimlere devredilmesi yoluyla, hem daha demokratik, hem
de daha etkin bir kamu yönetimi sistemine geçilmesini öngörmektedir. Bu temel anlayış
4’üncü maddenin (c) fıkrasında, -kamu kurum ve kuruluşlarında görev, yetki ve
sorumluluk, hizmetten yararlananlara en uygun ve en yakın birime verilir- ifadesi ile dile
getirilmiştir. AB müktesebatının etkin ve verimli bir biçimde uygulanması için gerekli idari
yapılanma açısından çok önemli olan yerindenlik ilkesine paralel olan bu önemli adımın,
devletin vatandaşların istek ve ihtiyaçlarına daha hızlı ve etkin cevap vermesine zemin
hazırlaması beklenmektedir. Ayrıca, 4’üncü madde (d) fıkrasındaki -kamu hizmetleri ile
610
a.g.k.s.788
185
ilgili temel kararların alınmasında ilgili meslek kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının
görüş ve önerilerinden yararlanılır- ifadesinin de vurguladığı gibi reform tasarısı katılım
prensibini de güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda toplumun farklı kesimlerinin
yönetim sürecine katılımını gerçekleştirmeyi hedefleyen reform tasarısı Türkiye’deki kamu
yönetimi sistemini, AB sistemini şekillendiren prensipler ışığında yeniden
yapılandırmaktadır.”
Ulusal programda yer alan Kamu Yönetimi Reform Tasarısı’nın hayata geçirilerek
kapsamlı bir kamu yönetimi reformunun gerçekleştirilmesi taahhüdü kapsamında
yapılanlar, ABGS’nin izleme çizelgelerinde ekonomik kriterler başlığı altında şöyle
belirtilmektedir;611
611
2003 Ulusal Programı İzleme Çizelgeleri, http://www.abgs.gov.tr/indextr.html 08.02.2007
612
Önümüzdeki günlerde meclisin bu kanunla ilgili düzenleme yapması beklenmektedir.
186
yapılandırmada kamusal hizmetlerinin piyasa koşullarında ve piyasa aktörlerine
sundurulmasının da yolu açılmaktadır.613
Nitekim birinci maddesinde amacının; “katılımcı, saydam, hesap verebilir, insan hak
ve özgürlüklerini esas alan bir kamu yönetiminin oluşturulması; kamu hizmetlerinin adil,
süratli, kaliteli, etkili ve verimli bir şekilde yerine getirilmesi için merkezi idare ile mahalli
idarelerin görev, yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi; merkezi idare teşkilatının
yeniden yapılandırılması ve kamu hizmetlerine ilişkin temel ilke ve esasları düzenlemektir”
şeklinde belirtildiği kanunun 7’inci maddesinde ilk defa diğer düzenlemelerden farklı
olarak merkezi yönetimin yerine getirmekle sorumlu olduğu görevleri; “adalet, savunma,
güvenlik, istihbarat, dış ilişkiler ve dış politika, maliye, hazine, dış ticaret, gümrük
hizmetleri, millî eğitim diyanet..” gibi temel kamu hizmetleri ile sınırlandırılarak sayılmış;
buna karşılık kanunun 8’inci maddesinde; “mahalli müşterek ihtiyaçlara ilişkin her türlü
görev, yetki ve sorumluluklar ile hizmetler mahalli idareler tarafından yerine getirilir.”
denilerek belirtildiği gibi mahalli idareler yerel düzeyde genel görevli haline getirilmiştir.
Bununla birlikte aynı maddenin ikinci fıkrasında; “mahallî idarelerin görev, yetki ve
sorumluluk alanlarına giren hizmetleri, idarenin bütünlüğüne, kanunlarla belirlenen esas
ve usullere, kalkınma plânının ilke ve hedeflerine, kendi stratejilerine, amaç ve hedeflerine,
performans ölçütlerine uygun olarak yüreteceği” belirtilmiştir.
İlgili maddenin üçüncü ve son fıkrası hükmü ise aynen şu şekildedir; “mahalli
idarelerin kanunlarla verilen temel görev ve hizmetleri ciddi şekilde aksatması ve bu
durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini önemli ölçüde olumsuz etkilemesi durumunda,
aksamanın boyutu ile ölçülü olmak kaydıyla, ilgili merkezî idare kuruluşunun talebi
üzerine İçişleri Bakanlığı bu aksaklıkların giderilmesi için kanunlarda öngörülen
tedbirleri alır.”
Söz konusu fıkra hükmü, sorumluluklarını yerele devrederek aşırı yükten ve bütçe
açıklarından kurtulmayı uman merkezi yönetim için hizmetlerin aksaması durumunda yine
bu hizmetleri kendisinin görmesi gerekeceği bu durumun ise özellikle serbest piyasada
özel sektöre gördürülmesinin önü açılan sağlık ve sosyal hizmetler gibi alanlarda ileride
sorunlarla karşılaşılması mümkün olabileceği noktasında eleştirilmektedir.614
613
Hüseyin GÜL, “Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısına Ademi Merkezileşme-Küreselleşme
Dinamikleri ve Yönetimi Geliştirme Açılarından Bakış” (Edt. Hüseyin ÖZGÜR, Muhammet KÖSECİK)
Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I- Reform, Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül, 2005, s.39
614
GÜL, a.g.k., s.50
187
Bununla birlikte kanunun; “Merkezi İdarelerle Mahalli İdareler Arasındaki İlişkiler”
başlığını taşıyan 9’uncu maddesinde de yerel yönetimlerle ilgili önemli düzenlemeler yer
almaktadır. İlgili maddenin (a) fıkrasında; “merkezî idare tarafından yürütülmesi
öngörülen hizmetlerden il ve ilçelerde yapılması gerekenlerin, kanunlarda belirtilen
istisnalar dışında, valilik ve kaymakamlıklar tarafından gerçekleştirilmesi esastır”; (b)
fıkrasında;“merkezi idare, mahalli idarelerin sorumluluk alanlarına giren görev ve
hizmetler için mahallî düzeyde teşkilât kuramaz, doğrudan ihale ve harcama yapamaz.”;
(c) fıkrasında; “merkezî idarenin görevleri arasında sayılan hizmetlere ait yatırımlardan
ilgili bakanlıkça uygun görülenler, mahallî idareler eliyle de gerçekleştirilebilir. Bu
yatırımlara ait ödenekler, ilgili kuruluş tarafından o mahallî idare bütçesine aktarılır. Bu
ödenekler başka amaçla kullanılamaz.” (d) fıkrasında; “merkezî idare, desteklemek ve
geliştirmek istediği hizmetleri, proje bazında gerekli kaynaklarını ilgili mahallî idarelere
aktarmak suretiyle onlarla işbirliği içinde yürütebilir”(e) fıkrasında; “mahallî idareler,
yatırımlarını, yetkili organlarının kararıyla ve bedeli mukabilinde başka mahallî idarelere
veya merkezî idare kuruluşlarına yaptırabilir. Mahallî idareler, diğer kamu kurum ve
kuruluşları ile işbirliği içinde ortak yatırım yapabilir.” (f) fıkrasında ; “mahallî idarelerin
görev, yetki ve sorumluluk alanlarına giren konularda çıkarılacak tüzük, yönetmelik ve
benzeri düzenlemelerde, mahallî idarelerin yetkilerini kısıtlayıcı, mahallî hizmetleri
zayıflatıcı ve yerinden yönetim ilkesine aykırı hükümler konulamaz.” şeklinde yer alan
düzenlemelerle yine ilgili konularda merkezi yönetim sınırlandırılarak mahalli idareler
güçlendirilmeye çalışılmıştır.
188
benimsendiği belirtilmektedir. Denetim, iç ve dış denetim olarak ikiye ayrılarak, hukuka
uygunluk, mali denetim ve performans denetimini kapsayacağı belirtilmektedir. Bu
bakımdan vesayet denetiminin, hukuka uygunluk, mali denetim ve performans kriterlerine
bağlanması, “yerindenlik denetimini” daha objektif hale getirme çabası olarak
değerlendirilebilir. Ancak bu noktada önemli bir husus performans kriterlerinin neler
olduğu ve nasıl uygulanacağının da açıkça belirtilmesi gerektiğidir.615
1980 sonrası ekonomik liberalizmle başlayıp siyasi liberalizmle devam eden ülkemiz
gelişmeleri tüm yansımaları ile bu yasada görülmekte; bir anlamda küreselleşme sürecinin
etkileri ve yenidünya düzeni algılamaları yasada yer almaktadır.616 Nitekim kanun ile
belirtildiği gibi kamusal hizmetlerin piyasa koşullarında ve piyasa aktörlerine
sundurulmasının da yolu açılmaktadır. Bu bağlamda kanunun “Merkezi İdarenin Genel
Yetkileri” başlığını taşıyan 6’ncı maddesi (d) fıkrası ile “Kamu Hizmetlerinin
Gördürülmesi” başlığını taşıyan 11’inci kamu kurumlarının meslek kuruluşları, sivil
toplum kuruluşları ve -özel sektörle- işbirliğine gidebileceğini hükme bağlamıştır. Bu
düzenleme de yine mahalli idarelerimizin (belediyelerimizin) hizmetleri yerine
getirmesinde önemli olmaktadır.
615
Yeşeren Eliçin ARIKAN, http://www.tusiad.org/yayin/gorus/58/8.pdf, 10.02.2007
616
AKTEL, MEMİŞOĞLU, a.g.m., s.32
189
sürekli olmayan görevler, bu kuralın dışında kalmaktadır. Başka bir ifade ile her kamu
hizmetinin mutlaka memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görüleceğine dair bir kural
söz konusu değildir.617
Bununla birlikte, yerleşik idare hukuku kavramları da, kamu hizmetlerinin, ilkeleri ve
kapsamı belirlendikten sonra özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine gördürülebilmesi
imkanını vermektedir. Aksi takdirde, örneğin devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin
inşaatlarının hiçbirini ihaleye çıkarmaları mümkün olmaz ve her türlü inşaat faaliyetlerini
bizzat yürütmeleri gerekirdi. Kaldı ki, anayasanın 128’inci maddesinin içinde yer aldığı
bölümün ortak başlığı “kamu hizmeti görevlileri ile ilgili hükümler” dir. Bu bölümdeki
bölümler kamu hizmetine ilişkin ilkeleri değil, bu hizmette kamu görevlilerinin yerini
belirlemek amacını taşımaktadır.618
Anayasasının 2’inci maddesinde yer alan “Sosyal Hukuk Devleti” ilkesi, merkezi ve
yerel idareyi, her vatandaş için gerektiğinde kendi imkanlarını kullanarak, belli bir asgari
sosyal refah standardı sağlamaya zorlamaktadır. Aynı zamanda, bu anlayış kamu
denetimini ve özel tekellerin sınırlandırılmasını da gerektirmektedir. Arıcak bu anayasal
ilke, merkezi ve mahalli idare hizmetlerinin özel kişi ve kuruluşlara devrini -bu durum
hizmetin standardını düşürmedikçe- engeller anlamına gelmemektedir. Bu nedenledir ki,
belediyelerin yerel kamu hizmetlerini belirli sözleşmelerle, şartnamelerde hükümleri yazılı
kurallar çerçevesinde özel hukuk kişi ve kuruluşlarına gördürmelerinde 1982 Anayasasına
aykırı bir cihet bulunmamaktadır.619
617
DPT, Mahalli Hizmetlerin Yerinden Karşılanması Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayın
No:2245, Ankara 1991, s.64
618
a.g.k., s.64-65
619
a.g.k., s.65
190
düzenlenmiş yetki, şekil ve usul kuralları uyarınca değişik statüler çerçevesinde özel kişi
ve kuruluşlara bırakılabilirler.620
Yine 10.07.2004 tarihinde kabul edilen 5216 sayılı Büyükşehir Kanunu da, Belediye
Kanunu gibi özelleştirme uygulamalarına imkan sağlayacak bazı hükümler yer taşımakta;
kanunda yer alan “…yapmak, yaptırmak”, “…işletmek, işlettirmek veya kiraya vermek”,
“…kurmak, kurdurmak”, “…toplamak, toplatmak”, “…sermaye şirketleri kurmak”,
“…belediye meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir” gibi
ifadelerle belediyelerin hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına başvurabilmeleri
mümkün hale getirilmektedir. Yeni kanunun önceki 3030 sayılı Büyükşehir Belediyesinin
Yönetimi Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkındaki
Kanun’a göre konu ile ilgili daha geniş bir düzenleme getirdiği görülmektedir.
620
DURAN, a.g.m., s.151
621
Şeref GÖZÜBÜYÜK, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, 9. Baskı, Turhan Kitapevi, Ankara, 2006, s.44
191
Belediye kanunları dışında belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili bir diğer
mevzuatta “2886 sayılı Devlet İhale Kanunu” dur. Ülkemizde belediyeler özelleştirme
uygulamalarını 2003 yılına kadar bu kanuna göre yapmışlardır. Ancak 04.01.2002
tarihinde kabul edilen “4734 sayılı Kamu İhale Kanunu” ile 2886 sayılı Kanun’un
uygulama alanı çok büyük oranda daralmıştır. 4734 sayılı Kanun ikinci maddesinin a bendi
ile; “genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, özel idareler ve belediyeler ile
bunlara bağlı; döner sermayeli kuruluşlar, birlikler, tüzel kişilerin kullanımında bulunan
her türlü kaynaktan karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerinde”
4734 sayılı Kanun’a tabi olduklarını hüküm altına almıştır. Kanunda belediye
hizmetlerinin ne şekilde ihale edileceği, teminat şartları vb. hususlar ayrıntılı biçimde
açıklanmaktadır.
192
benzeri yatırım ve hizmetlerin yaptırılması, işletilmesi ve devredilmesi konularında, yap-
işlet-devret modeli çerçevesinde sermaye şirketlerinin veya yabancı şirketlerin
görevlendirilmesine ilişkin usul ve esasları kapsar.” hükmü ile söz konusu hizmet ve
yatırım alanları belirlenmiştir.
Bununla birlikte kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili önemli bir gelişme de
“5227 sayılı Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında
Kanun” dur. Kanunun, “Kamu Hizmetlerinin Gördürülmesi” başlığını taşıyan 11’inci
maddesi hükmü aynen şu şekildedir; “kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli olarak
yerine getirilebilmesi amacıyla, “merkezî idare ile mahallî idareler, kendilerine ait
hizmetlerden kanunlarda öngörülenleri622”, ilgileri itibariyle üniversitelere, kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarına, hizmet birliklerine, özel sektöre ve alanında
uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerine gördürebilir. Bu durumda idarenin sorumluluğuna
ilişkin hükümler saklıdır.”
Kanunun bu hükmü ile kamu hizmetleri arasında herhangi bir ayrım yapmaksızın
bütün kamu hizmetlerinin özel kişiler eliyle gördürülebilmesine imkan verilmektedir.
Bununla birlikte ilginç olan bir hususta, bu maddeye göre kamu hizmetlerinin özel kişiler
yanında ilgilerine göre üniversitelere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına,
hizmet birliklerine ve alanında uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerine de gördürülebilecek
olmasıdır. Dolayısıyla kanunun ilgili maddesi ile kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi
konusunda oldukça geniş ve daha önce yapılmamış olan bir yenilik getirilmektedir.623
622
Kanunun tasarı halindeki ilk şeklinde 11’inci maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunun ileri sürülmesi
üzerine, 11. madde yeniden düzenlenmiştir. Tasarının ilk şeklinde yer alan 11’inci maddedeki “…merkezi
idare ile mahalli idareler, kendilerine ait hizmetlerden yetkili organlarının kararı ile uygun görülenleri…”
şeklindeki ibaresi, yeni şekliyle “..merkezî idare ile mahallî idareler, kendilerine ait hizmetlerden kanunlarla
öngörüleri...” şeklinde değiştirilmiştir.
Kanunun tasarı iken ilk hali için bkz :http://www.belgenet.com/yasa/kamu-01.html, 09.09.2006
623
Kanunun 11’inci maddesi Cumhurbaşkanımız tarafından veto edilerek Meclise gönderilmiştir.
Önümüzdeki günlerde Meclisin bu kanunla ilgili düzenleme yapması beklenmektedir.
193
açan gelişmeleri daha iyi anlayabilmek belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi
uygulamalarını daha iyi değerlendirebilmek açısından önemli olmaktadır. Ülkemize özgü
nedenleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;624
d) Belediye işçilerinin çoğu sendikalı olduğu için yüksek ücret almaktadır. Bazen
belediye işçi sendikaları istediği ücreti alamayınca greve giderek hayati
önemdeki kentsel hizmetleri kesintiye uğratmaktadır. Nitekim 1992'de istediği
624
KARABİLGİN, “Yerel Yönetimlerin Ekonomik Girişimleri”, s.24; TÜRK BELEDİYECİLİK DERNEĞİ,
Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, s.61; KÖKSAL, a.g.k., s.131-132
194
ücreti alamayan belediye işçi sendikaları greve giderek Ankara ve İstanbul'da
halkın sağlığını tehdit eden çöp dağlarının oluşmasına sebep olmuşlardır. Bu tür
olayların halkın tepkisine sebep olması dolayısıyla belediyeler işçi
sendikalarına istedikleri yüksek ücretleri vermek zorunda kalmıştır. Belediye
hizmetlerinin özelleştirilmesinin nedenlerinden birisi de ücret sendikacılığının
aşırı baskısından kurtulmaktır.
e) Bir diğer neden ise merkezi idarenin uyguladığı düşük ücret politikasının
belediyelerin kalifiye eleman çalıştıramamasına neden olmasıdır. Bu nedenle
belediyeler şirketleşme yoluna giderek hem hizmeti özelleştirmekte hem de üst
düzey çalışanlarına üst çalışanlarına ve teknik elemanlarına ilave imkan
sağlamaktadırlar.
195
sonuncusu ise gerçekten önemli bir neden olmaktadır şöyle ki; diğer nedenler 1980 öncesi
dönemde de aynen geçerli olduğu halde, belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi
uygulamalarının 1980 sonrası dönemde yoğun biçimde gündemi işgal etmesi, bu gerçekten
kaynaklanmaktadır. Ancak bununla birlikte ülkemizde belediyelerin özelleştirme
uygulamaları sadece siyasi bir tercihten ibaret olmayıp, belirtildiği gibi çok yönlü; mali,
iktisadi ve idari yönleri de olan bir hizmet modeli olmaktadır.
Avrupa Birliği’ne uyum süreci de özellikle çevre konuları başta olmak üzere pek çok
alanda belediyelerimize yeni sorumluluklar getirmektedir. Bu süreçte yaşanan gelişmelerin
belediyelerimizi özellikle kentsel hizmetleri iyileştirmek üzere özelleştirme
uygulamalarından yararlanmaya teşvik edeceği açıktır. Nitekim Ulusal programlar
paralelinde hazırlanan Kalkınma Planları (Sekizinci ve Dokuzuncu Kalkınma Planı) ve
planlar doğrultusunda hazırlanan yıllık programların ele alınacağı kısımda bu durum daha
iyi anlaşılacaktır.
Her hizmetin bir maliyeti olduğu gibi bir de bedeli vardır. Ancak belirtildiği gibi
belediye hizmetleri çeşitli sosyal ve siyasal nedenlerden dolayı gerçek maliyetinin altında
halka sunulduğu için bu hizmetlerden devamlı surette zarar edilmekte ve bu zararlarda
belediye bütçesinden karşılanmaktadır. Bu durum ise belediyelerde finansman sıkıntısına
neden olmaktadır.
Buna karşılık serbest pazar sisteminde maliyetlere bir miktar kâr dahil edilmektedir.
Dolayısıyla özelleştirme uygulamaları ile serbest pazar koşullarına göre belediye
hizmetleri fiyatlandırıldığında belediyeler zarar etmekten kurtulabilir. Özelleştirme
uygulamaları ile fiyatlandırılan hizmetlerle belediyelerin finansman ihtiyacına önemli
oranda katkı sağlanabilir. Belediyelerin finansman ihtiyacının sürekli olmayan ve güçsüz
gelir kaynakları ile çözülmesi mümkün değildir. Belediye hizmetlerinden yararlananlar bu
hizmetlerin maliyetine katlanmalıdır. Ancak bununla birlikte kamu hizmeti niteliği ağır
basan ve bir kamu görevi olduğu kabul edilen hizmetler özelleştirilirken en çok kârı elde
etmek değil genel yararın korunması söz konusu olduğundan, kamu fiyatlarının çok
üstünde fiyatlar belirleyen özel kuruluşların tüketiciyi ezmesine fırsat vermemekte büyük
196
önem taşımaktadır.625 Dolayısıyla belediyelerin, finansman sıkıntısını gidermek amacı ile
özelleştirme uygulamalarına başvurduğunu söylemek mümkündür.
Ayrıca bugün daha iyi hizmet sunabilme amacı taşıyan belediyelerimiz özel sektörle
işbirliği yapmak durumundadır. Çünkü günümüzde belediyelerimizin sunduğu hizmetler
daha çok teknik niteliktedir. Bu işlerin yapılması için de belediyelerin uzmanlaşmış
kadrolara ihtiyacı vardır. Bu nedenle belediyeler, bazı hizmetlerinde özel sektörle ister
istemez işbirliği yapmak durumunda oldukları gibi yabancı sermaye ile de ilişki kurmak
zorundadırlar.628 Bu bakımdan belediyelerimizin özelleştirme uygulamalarına
başvurmasındaki önemli amaçlardan bir tanesi de kalifiye eleman sağlamaktır.
Belediyelerimiz belirtildiği gibi kaynak yetersizliği ve ücret düşüklüğü nedeni ile kalifiye
eleman çalıştıramamaktadırlar. Özelleştirme ile belediye hizmetlerinin bir kısmı özel
sektöre devredilerek belediyelerin kaynak bakımından rahatlayabilmesi ve tatminkar bir
ücretle teknik uzman ve personel çalıştırabilmeleri mümkün olabilmektedir.
625
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.395-396
626
Fatih UĞURLU, Belediyelerin Yeniden Yapılandırılmaları ile ilgili Çözüm Önerileri, DPT Yayını,
Ankara, 1995, s.119
627
MUTER, a.g.k., s.144
628
EKEN, ERYILMAZ,a.g.m., s.95
197
gerçekleştirme yolunu tercih ettiklerinde hizmetlerin gerektirdiği araç-gereç, kamu binaları
ve diğer ihtiyaçları karşılamak durumunda kalacaklarından harcamaları artacak, bu
durumda atıl kapasitelerin ve gizli işsizliğin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Ayrıca
belirtildiği gibi kimi hizmetler ileri teknoloji ve uzmanlık istemektedir. Bu durumda
belediyelerin hizmetleri kendilerinin yerine getirmesi hizmetin özel sektör tarafından
yerine getirilmesine göre daha pahalı olacaktır. Bu bakımdan daha ucuza daha iyi hizmet
sunma amacı taşıyan belediyelerimizin özel sektör ile işbirliğine gitmesi halinde bu
amaçlarını gerçekleştirme imkanı olabilecektir.629
Hizmetlerin ucuza üretilmesi yanında mevcut kaynakların verimli ve etkin bir şekilde
kullanılması da dolayısıyla belediyeler için son derece önemli olmaktadır. Belediyeler ve
belediye işletmeleri daha önce de belirtildiği gibi katı kurallar ve bürokratik nedenlerden
ötürü etkili ve verimli çalışamamaktadır. Geleneksel işletme yöntemleri giderek artan ve
çeşitlenen kentsel hizmetlerin karşılanmasında yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla
özelleştirmenin amaçlarından bir tanesi de belediye ve belediye işletmelerinin etkili ve
verimli hizmet sunmalarını sağlamaktır.
629
ERYILMAZ, “Belediye Hizmetlerinin Yürütülmesinde Alternatif Kurumsal Yöntemler”,s.41
630
Tunay KÖKSAL, “Türkiye’de Belediye Hizmetlerinin Özelleştirilmesi Üzerine”, ÇYYD, Cilt 2, Sayı 5,
Eylül 1993, s.36-39
198
mali ve teknik yeterliğe kavuşturmak mümkün olmayacağından, belediye hizmetlerini
yürütmede özel sektörün mali kaynaklarından, teknik bilgi ve donanımlarından
yararlanmak amacıyla özelleştirme yöntemlerine başvurması belediyelerimizin yararına
olacaktır.631
631
a.g.m., s.41
632
DPT, “1960 Sonrasında Planlama ve Devlet Planlama Teşkilatı”, http://www.dpt.gov.tr/must/tarihce.asp,
20.12.2006
633
a.g.k.
199
gibi hükümetlerin özelleştirme konusunda görüşlerinin yer aldığı plan ve programlarda
özelleştirme ile ilgili amaç ve hedeflerin bir bütün olarak değerlendirilip ele alınması
çalışma kısıtları bakımından mümkün olmamaktadır. Bu nedenle bu kısımda konu sadece
belediyelerde özelleştirilme uygulamalarına yönelik ne gibi tedbirlerin yer aldığı
çerçevesinde özet bir şekilde değerlendirilmeye çalışılmıştır.
634
DPT, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967), Ankara, 1963, s.421
635
a.g.k., s.420
636
DPT, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, (1968-1972), Ankara, 1967, s.611
637
DPT, Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1973-1977), Ankara, 1972, s.947
200
Planda belediyelerle ilgili; “belediyelerin kendine yeterli, üretken, kaynak yaratıcı,
birlikçi, üretici ve tüketiciyi koruyan, halk denetiminin etkinlik kazandığı bir yönetim bir
biçimi ve birimi şeklinde geliştirilmesi için işlevler yeniden ve geniş bir çerçevede
tanımlanacaktır… Belediyelerin tek tek çözemedikleri hizmet sorunlarını birleşerek
çözebilmeleri, üretken ve kaynak yaratıcı niteliğe kavuşabilme amacıyla aralarında birlik
kurmak özendirilecektir.” hedefi yer almıştır.638
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın “Mahalli İdareler” başlıklı kısmında yer alan
795 nolu tedbirde; “belediye hizmetlerinden rantabl (verimli) çalışmayanlar, ihale yolu ile
firmalara yaptırılacak ve gelir sağlanması yolları teşvik edilecektir.” denmektedir.639 Bu
düzenleme ile ihale yönteminin etkinliliğinin ve verimliliğin bir aracı olarak kabul edildiği
teyit edilmektedir.
Planda, bir önceki planda olduğu gibi mahalli idare birlikleri ile ilgili düzenlemeye de
yer verilmiştir. Söz konusu düzenleme; “Sosyal Hedef, İlke ve Politikalar” başlıklı beşinci
bölümünün “Mahalli İdareler” başlıklı kısmında yer alan 1068 nolu ilkedir. İlkede;
“birden çok belediyeyi ilgilendiren ve yerinde çözümlenmesi gereken hizmetler için mahalli
idare birliklerinin kurulması teşvik edilecektir” düzenlemesi yer almıştır.641
201
yaralananların hizmetin gerçek bedelini ödemesi sağlanacaktır” İkincisi; “halkın mahalli
idarelerin kararlarına ve uygulama süreçlerine katılımını ve denetimini sağlayıcı
düzenlemeler yapılacaktır” hükmüdür. Yine bu kalkınma planında da Dördüncü ve Altıncı
Kalkınma Planı’nda olduğu gibi mahalli idarelerin birlik kurmalarıyla ilgili bir düzenleme
yer almıştır. Bu düzenleme; “birden çok mahalli idareyi ilgilendiren hizmetlerin
karşılanmasını sağlamak üzere mahalli idare birlikleri desteklenecektir” şeklindedir.642
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, ülkemiz ile Avrupa Birliği arasındaki
gelişmelerin ve ülkemizin küreselleşme sürecine eklemlenme çabalarının ülkemiz
üzerindeki etkilerinin tüm yönleriyle yansıtılmaya, ele alınmaya çalışıldığı bir plandır. Bu
bağlamda yaşanılmakta olan süreçte önemli bir araç olarak görülen özelleştirme
uygulamalarına da planın hedef ve amaçları arasında sıklıkla yer verilmiştir.
Özelleştirmenin bu süreçteki önemi, “Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının Temel Amaç
İlke ve Politikaları” başlıklı üçüncü bölümünde yer alan amaç ve hedeflerden de
anlaşılmaktadır.
Planın ilgili bölümünde öncelikle “VIII. Plan dönemi, toplumun yaşam kalitesinin
yükseldiği, kesintisiz ve istikrarlı büyüme sürecine girildiği, Avrupa Birliği üyeliği
sürecindeki temel dönüşümlerin gerçekleştirildiği, dünya ile bütünleşmenin sağlandığı ve
ülkemizin dünyada ve bölgesinde daha güçlü, etkili ve saygın yer edindiği bir dönem
olacaktır” denilmiş hemen akabinde aynı bölümde; “Devletin özelleştirme yoluyla üretim
alanından çekilerek asli işlevine ağırlık vermesi ve rekabetçi piyasa düzenini sağlama
işlevini dünyadaki dönüşümü dikkate alarak yerine getirmesi için gerekli düzenlemeler
sürdürülecektir” amacına yer verilmiştir.643
Yine planda -ilk defa diğer kalkınma planlarından farklı olarak- “Sekizinci Kalkınma
Planının Makro Ekonomik Politikalar, Hedef ve Tahminleri” başlıklı ikinci bölümünde
“Makro Ekonomik Politikalar” içerisinde “KİT ve Özelleştirme Politikaları” başlıklı bir
bölüme de yer verilmiştir.644 Bu durumda yine belirtildiği gibi özelleştirmenin içinde
bulunduğumuz süreç içerisinde uygulamalarda önemli bir araç olduğunu gösterir
niteliktedir. Diğer taraftan özelleştirme konusundaki bu genel görüşün yerel yönetimleri de
etkilemesi bakımından dolayısıyla bu kısımdaki düzenlemeler önemli olmaktadır.
642
DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), Ankara, 1995, s.131-132
643
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Ankara, 2000, s.26
644
a.g.k., s.25-26
202
Planın, “Bölgesel Gelişme Hedef ve Politikaları” başlıklı yedinci bölümünde yer
verilen önemli bir hususta; yaşanılan dönem itibariyle küreselleşme yerelleşme diyalektiği
çerçevesinde oluşan “yeni bölge tanımı ve buna yönelik bölge politikaları kapsamında AB
bölgesel politikası ile birlikte oluşan yenidünya düzeninde yerel dinamiklerin ekonomik
kalkınma ve bölgesel gelişme sürecindeki öneminin de artmış olduğu bu nedenle -yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi- gereği” olmuştur.645 Bu amaçla yaşanılan süreçte bölgesel
dengesizliklerin giderilmesi, sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik
kırsal-kentsel alt yapı, sosyal hizmetler, eğitim ve pek çok hususta kendisine önemli
görevler düşen yerel yönetimlerin, özel sektör- sivil toplumla işbirliğine gidebilmesi, idari
yapı bakımından yeniden yapılandırılması, gelirleri ile ilgili iyileştirme ve hizmetleri ile
ilgili özelleştirme uygulamalarından faydalanma imkanlarının geliştirilmesine yönelik
amaç ve hedefler planda ele alınarak düzenlenmeye çalışılmıştır. Aşağıda yerel
yönetimlerin hizmetlerini yerine getirirken özelleştirme uygulamalarına yer verebilmesine
yönelik planda yer alan bu düzenlemeler ele alınmaya çalışılmıştır.
“Kentsel ve Kırsal Alt Yapı” başlığı altındaki “Konut” ile ilgili kısımda 1628 nolu
tedbirle; “konut üretimini ve sahipliğini teşvik etmek ve alt gelir gruplarının konut
sorununu çözmek amacıyla alternatifli finansman modelleri geliştirilecektir” şeklinde
dolaylı bir düzenlemeye yer verilmiştir647. Planda açık olmamakla birlikte (nitekim
alternatifli finansman modelleri derken özelleştirmeden net bir şekilde bahsedilmemiştir)
belediyelerimizin önemli bir görevi olan konut üretimi ile ilgili böyle bir düzenlemenin
645
a.g.k., s.59
646
a.g.k., s.175
647
a.g.k., s.172
203
özelleştirme uygulamalarına yer verilmesine imkan sağlayan bir düzenleme olduğu
düşünülebilir.
Benzer şekilde, aynı bölümde yer alan, “Kent İçi Ulaşım” ile ilgili kısımda da 1701
nolu ilke ile; “kent içi ulaşım projelerinin gerçekleştirilmesine yönelik finansman modelleri
geliştirilecektir.” düzenlemesi yer almıştır.648 Bu düzenlemenin de aynı şekilde, açık ve net
olmamakla birlikte belediyelerimizin ulaşım hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına
başvurabilmelere dönük bir düzenleme olduğu düşünülebilir.
Bu kısımda yer alan bir diğer önemli düzenleme kent içi raylı sistem projeleri ile
ilgidir. Bu konuda iki önemli hedefe yer verilmiştir. Bunlardan birincisi “raylı sistem
projeleri öncelikle nüfusu 1 milyonun üzerindeki kentlerdeki yüksek yolculuk taleplerinin
olduğu hatlarda yapılacaktır” şeklindeki 1706 nolu ilke yapılan düzenlemedir649 Raylı
sistem projeleri ile ilgili bu kısımda yer alan bir diğer düzenleme 1710 nolu ilke ile; “kent
içi raylı sistemlerin planlanması, projelendirilmesi, yapımı ve işletilmesi, finansmanının
sağlanması konularında yöntem ve işlemlerdeki belirsizlikler giderilecek, yetki ve
sorumluluklar ile teknik ölçüt ve standartlar tanımlanacaktır.” şeklindedir.650 Bu
düzenlemeler özelleştirme uygulamalarını etkileyen nitelikte düzenlemeler olduğu için
önemlidir.
648
a.g.k., s.177
649
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan bu düzenleme nedeni ile yap-işlet-devret modeli ile
gerçekleştirmek istediği hafif raylı sistem projesine başlanılamadığını belirtmiştir. Tahsin TUNA, “Mersin
Metrosuna Yap-İşlet-Devret Modeli” , Milliyet, 29 Ocak 2007 s.11
650
a.g.k., s.177
651
a.g.k., s.83
204
hizmet ve yardım sağlayan kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler ve gönüllü
kuruluşlar arasında işbirliği sağlanacaktır.”652
Benzer şekilde “eğitim, sağlık, sosyal hizmetler, spor gibi sosyal içerikli projelerde
sivil toplum kuruluşlarının mahalli idareler ve özel sektör ile işbirliği içinde faaliyet
göstermeleri sağlanacaktır.” düzenlemesi planın “Kamu Hizmetlerinde Etkinliğin
Artırılması” başlığını taşıyan dokuzuncu bölümünde yer alan “Sivil Toplum
Organizasyonları” başlıklı kısmında 1977 nolu ile ilke ile yer almıştır.653
Bu bölümde yer alan “Mahalli İdareler” başlıklı kısımda da konu ile ilgili
düzenlemeler mevcuttur. Bu düzenlemelerden bir tanesi şu şekildedir; “mahalli idarelerin
maliyet etkili hizmet üretmeleri, bu hizmetlerin maliyetler esas alınacak şekilde ve insani
ihtiyaçlar için zorunlu hizmet miktarı da göz önünde tutularak, fiyatlandırılması
sağlanacaktır. Hizmetlerden yararlananların hizmetin bedelini ödemesi temin edilecektir.”
(1929 nolu ilke) Yine “Yerel yönetimlerin özel kesim tarafından yürütülen hizmetleri etkin
bir şekilde denetlenecektir.” şeklindeki 1935 nolu düzenlemesi ile özelleştirilen yerel
hizmetlerde yerel yönetimlerin etkin bir denetim gerçekleştirmeleri hedeflenmektedir.
Ancak konu ile ilgili yapılması öngörülen hukuksal ve kurumsal düzenleme ile ilgili bir
herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu bölümde yine yerel yönetim şirketleri ve
birliklerle ilgili de çeşitli düzenlemelere yer verilmektedir. İlgili bölümde; yerel yönetim
birliklerinin güçlendirilmesi, yerel yönetim şirketlerinin hizmet götüreceği alanların
sınırlandırılması ile ilgili düzenlemeler ve her iki ikisinin de etkin bir şekilde
denetimlerinin sağlanması amaçlanmıştır.654
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da bir önceki planda olduğu gibi küreselleşme süreci
ve AB ile ilişkiler kapsamında bir kalkınma anlayışı ve stratejisi benimsenmiştir. Fakat bir
önceki kalkınma planından itibaren geçen zaman zarfında meydana gelen gelişmeler
düşünülürse bir önceki plana göre planda yer alan hedef ve amaçların da gelişmeler
paralelinde daha kapsamlı bir şekilde ele alınmaya çalışıldığı söylenebilir.
652
a.g.k., s.111
653
a.g.k., s.202
654
a.g.k., s.199
205
Öyle ki ülkemizin içinde bulunduğu sürecin plan üzerindeki etkisi yine giriş kısmında da
belirtildiği gibi; “rekabet gücünün artırılması, istihdamın artırılması, beşeri gelişme ve
sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi, bölgesel gelişmenin sağlanması, kamu hizmetlerinde
kalitenin ve etkinliğin artırılması anlayışı doğrultusunda AB’ye üyelik sürecine katkı
sağlayacak temel strateji dokümanı olarak tasarlanmıştır. Bu nedenle plan dönemi AB
mali takvimi dikkate alınarak 2007-2013 yıllarını kapsayacak şekilde 7 yıllık olarak
belirlenmiştir.” şeklinde ifade edilmiştir.655 Böylece ilk defa bir kalkınma planı beş yıllık
değil de AB ile ilişkiler kapsamında yedi yıllık olarak hazırlanmıştır. Bu bağlamda bir
önceki planda yer aldığı şekli ile özelleştirme uygulamaları ve yerel yönetimler ile ilgili
strateji bu plan içinde geçerli olmaktadır. Bununla birlikte Dokuzuncu Kalkınma Plan’ında
diğer plana göre daha çok yerel yönetim- özel sektör- sivil toplum işbirliğinin
desteklenmesine yönelik düzenlemelerin yer alması dikkat çekici bir husus olmaktadır.
Aşağıda Dokuzuncu Kalkınma Planın da yerel yönetimlerim özelleştirme uygulamaları ile
ilgili ne gibi amaç ve hedeflerin yer aldığı açıklanmaya çalışılmıştır.
Ancak planın aynı kısmında 457 nolu tedbirle “çevresel altyapı yatırımlarının
yapılmasında ve işletilmesinde ölçek ekonomisinin faydalarından yararlanmak için yerel
655
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Ankara, 2006, s.11-12
656
a.g.k., s.38
657
a.g.k., s.83
206
yönetimler arasındaki işbirliği ve eşgüdüm geliştirilecek, bu kapsamda mahalli idare
birliklerinin kurulması desteklenecektir.” şeklinde ve 473 nolu ilke ile “çevresel altyapı
hizmetlerinin planlanması, projelendirilmesi, uygulanması ve işletilmesine ilişkin
belediyelerin kapasiteleri geliştirilecektir.” düzenlemelere de yer verilmiştir.658 Bu
düzenlemeler çevresel alt yapı yatırımları ve hizmetlerin sunumunda sadece belediyelere
yetki veren yönelik düzenlemeler olmaları bakımından dikkat çekicidir.
Buna karşılık bu kısımda yer alan 464 nolu ilke ile; “kentsel altyapı yatırımlarının
gerçekleştirilmesinde belediyelere verilecek mali ve teknik danışmanlık hizmetleri
etkinleştirilecektir.” düzenlemesi de yine belediyelerin bu hizmetlerinde özel sektör ile iş
birliğine gidebilmelerini (bu hizmetlerini ihale yolu ile özel firmalara yaptırabilmelerini)
desteleyici bir düzenleme olmaktadır.659 Dolayısıyla belirtildiği gibi çevresel alt yapı
yatırımları ve hizmetlerle ilgili -genel- düzenlemelerle belediyelerimize özelleştirme
uygulamalarına gidebilme imkanı tanınmış; ancak diğer taraftan belediyelerimizin ve
mahalli idare birliklerinin bu konuda güçlendirilmesini amaçlayan düzenlemeler de planda
yer almıştır.
Planın aynı bölümünde yer alan “Enerji ve Alt Yapının Geliştirilmesi” başlığı altında
yer alan “Kent İçi Ulaşım” kısmında 443 nolu ilkede; “enerji, çevre, ekonomi, konut, arsa
ve arazi politikaları ile tutarlı, sürdürülebilir, kamu kesimini bağlayıcı, özel sektörü
yönlendirici geniş kapsamlı bir ulusal kent içi ulaşım stratejisi oluşturulacaktır.”
denilmiştir. Bu kısımda ilgi çekici bir düzenleme ise 449 nolu ilke ile; “raylı sistem
projeleri, alternatif toplu taşım sistemlerinin yetersiz kaldığı, sistemin işletmeye açılması
öngörülen yıl için doruk saat yolculuk talebinin tek yönde asgari 15.000 yolcu/saat
düzeyinde gerçekleşmesi beklenen koridorlarda planlanacaktır.” şeklindeki düzenlemedir.
Böylece bir önceki kalkınma planında raylı sistem projelerinde öngörülen 1 milyon nüfus
kriteri yerine taşıma kapasitesi ve yolcu kapasitesi şeklinde bir kriter getirilmiştir. Bu
düzenleme ile belediyelerimizin belirtilen kriterlerde raylı sistem projelerini
gerçekleştirmelerinde özelleştirme uygulamalarına gidebilmeleri mümkün olacaktır. Ancak
planın aynı bölümünde şu şekilde bir düzenleme de 450 nolu ilkede yer almıştır; “Kent içi
ulaşım projelerinin finansmanında dışa bağımlılığı en aza indiren, ulusal üretim, istihdam
ve finansman imkanlarından azami ölçüde yararlanan modeller kullanılacaktır.”660
Dolayısıyla plan, kent içi ulaşım projelerinde özel sektörden faydalanabilme imkanı
658
a.g.k., s.82
659
a.g.k., s.82-83
660
a.g.k., s.81-82
207
tanıyan ancak bununla birlikte ulusal üretim, istihdam ve finansman imkanlarından
yararlanmayı özendirici bir düzenleme getirmiştir.
Planın yine “Temel Amaçlar ve Gelişme Eksenleri başlığı altında yer alan “Beşeri
Gelişme ve Sosyal Dayanışmanın Güçlendirilmesi” kısmında yer alan “Eğitim Sisteminin
Geliştirilmesi” başlığında 587 nolu tedbir ile şu şekilde bir düzenlemeye yer verilmiştir;
“eğitimin yaygınlaştırılmasında merkezi idarenin yanı sıra mahalli idareler gönüllü
kuruluşlar ve özel sektörün katkısı artırılacaktır.”661 Bu düzenlemede bir önceki kalkınma
planında olduğu gibi eğitim sisteminin geliştirilmesinde mahalli idareler ile özel sektör
arasındaki işbirliğini destekleyici; gönüllü katılım yöntemine imkan sağlayan bir
düzenleme olmaktadır.
İlgili kısımda yer alan bir başka düzenleme “Gelir Dağılımın İyileştirilmesi Sosyal
İçerme ve Yoksullukla Mücadele” başlığı altında 628 nolu ilke ile yapılmıştır. Söz konusu
ilke ile; “yoksulluk ve sosyal dışlanmanın önlenmesine yönelik politikaların
uygulanmasında ve bunlara yönelik eğitim, barınma ve istihdam gibi hizmetlerde, merkezi
idare ve mahalli idareler ile sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere tüm kesimlerin
koordineli bir şekilde çalışması sağlanacaktır.” şeklindedir.662
Yerel yönetimlerin bölgesel gelişmede kırsal alt yapı hizmetleri ile ilgili de benzer
bir düzenleme yer almıştır. “Kırsal Kesimde Kalkınmanın Sağlanması” başlığı altında 682
nolu tedbir şu şekildedir; “yerel düzeyde aktörler arası işbirliğini geliştiren, yerel
ihtiyaçlara duyarlı kalkınma girişimlerini tabandan tavana yaklaşımla güçlendiren,
katılımı ve -maliyet paylaşımını esas alan- projeler, öncelikle pilot düzeyde uygulamaya
661
a.g.k., s.95
662
a.g.k., s.98
663
a.g.k., s.102
664
a.g.k., s.120
208
konularak, iyi uygulama örnekleri yaygınlaştırılacaktır.”665 Bu düzenlemede yine kırsal
kalkınmada özelleştirme uygulamalarına yönelik bir düzenleme olarak değerlendirilebilir.
1985 yılı programında konu ile ilgili herhangi bir düzenleme yar almamaktadır.
1987 yılı programında, “Mahalli İdareler” başlıklı bölüme ait “Tedbirler” kısmında,
4 nolu tedbirde; “belediye hizmetlerinin karşılığının kullananlardan alınması ve
tarifelendirilme konusunda belediyelere kıstas tespit etme yetkisi verilmesi ile ilgili
çalışmalar yapılacaktır” denilmiştir.668 Aynı tedbire 1988 yılı programında da yer
verilmiştir.
Yine bu programın aynı bölümünde 12 nolu tedbir ile; “mahalli idarelerce yürütülen
bazı hizmetlerin özel kesim aracılığıyla yaptırılması uygulamaları yaygınlaştırılacaktır”
biçiminde düzenlemeye yer verilmiştir.669 Aynı tedbire 1988-1989 yıllarına ait yıllık
programlarda da yer verilmiştir.
665
a.g.k., s.103
666
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1984 Yılı Programı, Ankara, s.340
667
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1986 Yılı Programı, Ankara, s.354-355
668
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1987 Yılı Programı, Ankara, s.394
669
a.g.k., s.394
670
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1988 Yılı Programı, Ankara, s.304
209
1989 yılı programının “Mahalli İdareler” başlıklı bölümünün “Durum” kısmında
“mahalli idarelerin şirket kurma taleplerinde artış gözlenmektedir. Bu talebi önlemek için,
mahalli idarelerce doğrudan yapılması gereken kamu hizmetlerinin tanımlanması önem
arz etmektedir” şeklinde bir düzenleme yapılarak mahalli idarelerin gördüğü hizmetlerin
alanını daraltma yoluna gidilmiştir.671
1991 yılı programında doğrudan belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili bir
madde veya tedbir yoktur. İlgili yıllık programın 573 nolu tedbirinde “kent içi ulaşım
projelerinde teknoloji ve standart birliği, bakım ünitesi, personel, eğitim, yatırım ve
maliyetlerin asgariye indirilmesi sağlanacak, konuyla ilgili imalat sanayinin geliştirilmesi
teşvik edilecektir” denilerek dolaylı olarak belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine
(işletme giderlerinin asgariye indirilmesi) işaret edildiği söylenebilir.673
1992 yılı programının “Mahalli İdareler” bölümünün “Tedbirler” kısmının 647 nolu
tedbirinde; “belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar, iş makinesi alımlarında, yerli
sanayinin daha fazla iştirakine imkan tanımak üzere, düzenli aralıklarla ve uygun
miktarlarda ihaleye çıkarılacaktır” diyerek belediyelere özelleştirme yolu açılmıştır.674
1993, 1994, 1995 ve 1996 yıllarına ait yıllık programlarda belediye hizmetlerinin
özelleştirilmesine ilişkin herhangi bir düzenleme yer almamıştır.
1997 yılı programının, “Kentsel Alt Yapı” başlıklı kısmında “Amaçlar” arasında;
“içme suyu ve kanalizasyon yatırımlarının finansmanında önemli bir paya sahip olan
merkezi idare yerine, yerel yönetimlerin bu görevi üstlenmesine önem verilecek, bu alanda
Yap-İşlet-Devret modeli ve benzeri uygulamalar özendirilecektir.” şeklinde bir düzenleme
yer almıştır.675 Programda belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine yönelik başka bir
düzenleme yer almamıştır.
1998 yılı programının “Kentsel Alt Yapı” başlıklı kısmında “Amaçlar” arasında;
“kentsel altyapı yatırımlarının finansmanında önemli bir paya sahip olan merkezi idare ile
671
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1989 Yılı Programı, Ankara, s. 398
672
DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), 1990 Yılı Programı, Ankara, s. 195
673
DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), 1991 Yılı Programı, Ankara, s.140
674
a.g.k., s.159
675
DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 1997 Yılı Programı, Ankara, s.106
210
birlikte yerel yönetimlerin bu görevi üstlenmelerine önem verilecek, bu alanda Yap-İşlet-
Devret modeli ve benzeri uygulamalar özendirilecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir.676
Aynı düzenlemeye 1999 ve 2000 yılı programların da yer verilmiştir. 1998 ve 1999 yılı
programlarında belediye hizmetlerinin özelleştirilmesine yönelik başka bir düzenleme yer
almamıştır.
2001 yılı programında, “Mahalli İdareler” başlığı altında “Amaçlar” kısmında; üç tür
düzenleme yer almıştır. Bunlardan birincisi; “yerel yönetimlerin, özelleştirilen
hizmetlerinde kaliteyi yükseltmek ve etkin bir rekabet ortamı oluşturmak amacıyla, güçlü
bir eşgüdüm ve denetim sistemi kurumu oluşturmaları sağlanacaktır.”düzenlemesidir. Bu
kısımda yer alan ikinci düzenleme şu şekildedir; “mahalli hizmetlerin
tarifelendirilmesinde, maliyetler ile fiyatlar arasında denge kurulacak, insani ihtiyaçlar
için zorunlu hizmet miktarı da göz önünde tutularak, hizmetlerden yararlananların
hizmetin bedelini ödemesi sağlanacaktır.” Yine bir diğer üçüncü bir düzenleme ise
belediye şirketleri ilgili olup şu şekildedir; “yerel yönetim şirketlerinin hizmet alanları
sınırlandırılarak, örgütlenme ve denetimleri hakkında genel ilkeler belirlenecektir.”678 Üç
düzenlemeye 2002 ve 2005 yılı programlarında da yer verilmiştir. İkinci ve üçüncü
düzenlemeye 2003 ve 2004 yılı programlarında da yer verilmiştir.
Programın “Gençlik Beden ve Spor Eğitimi” başlığı altında iki tane düzenleme
yapılmıştır. Bunlardan birincisi; “mahalli idarelerin, gençlere yönelik merkezler
oluşturarak, gençlerin kültür, sanat, spor, folklor, okuma ve araştırma alışkanlığı
kazandırıcı faaliyetlere yönelmelerini sağlayıcı programlar hazırlamaları, bu merkezlerde
uzman personel istihdam etmeleri ve gençlik merkezlerinin yurt genelinde
yaygınlaştırılması çalışmalarına katkı sağlamaları, ayrıca özel sektörün de bu alana
yatırım yapmaları teşvik edilecektir.” düzenlemesi yer almıştır. Yine aynı başlıkta başka
676
DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 1998 Yılı Programı, Ankara, s.94
677
DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 2000 Yılı Programı, Ankara, s. 127
678
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2001 Yılı Programı, Ankara, s.124,127
211
bir düzenleme de “Beden Eğitimi ve Spor” kısmındaki “spor tesislerinin yapımı, spor
faaliyetlerinin yürütülmesi ve spor elemanlarının hizmet içi eğitimleri, mali ve idari açıdan
tam bağımsız spor kulüpleri, federasyonlar ile özel teşebbüs ve mahalli idareler tarafından
gerçekleştirilecek; kamu kesimi ise denetim, yönlendirme, teşvik etme ve bu alandaki bilim
ve teknolojideki yenilikleri takip etme amacına yönelik yeni bir sistemin getirilmesi
konusunda gerekli olan idari ve hukuki altyapıyı oluşturacaktır.” şeklindeki
düzenlemedir.679 Aynı düzenlemelere 2002, 2003 ve 2004 yılı programlarında da yer
verilmiştir.
Benzer bir düzenleme “Kadın, Aile ve Çocuk” başlığı altında; “mahalli idarelerin
çocuklara yönelik merkezler oluşturarak, çocukların kültür, sanat, spor, folklor, okuma ve
araştırma alışkanlığı kazandırıcı faaliyetlere yönelmelerini sağlayıcı programlar
hazırlamaları, bu merkezlerde uzman personel istihdam etmeleri ve ayrıca özel sektörün de
bu alana yatırım yapmaları teşvik edilecektir.” şeklinde yapılmıştır.680 Aynı düzenleme
2002 yılı programında da yer almıştır.
Programın “Katı Atık Yönetimi” başlıklı kısmında şu şekilde bir düzenleme yer
almıştır; “kullanılmış yağlar, araç lastikleri, piller gibi özel atıkların toplanması, taşınması
ve bertarafı konusunda merkezi ve yerel yönetimler ile özel sektör arasında koordinasyon
ve işbirliği sağlanacaktır.”682 Aynı düzenleme 2002, 2003 ve 2004 yılı programlarında da
yer almıştır.
Programda “Kent İçi Ulaşım” başlığı altında Sekizinci Kalkınma Planı’nda da yer
aldığı gibi; “yatırım ve işletme maliyeti yüksek olan raylı sistem projeleri, nüfusu 1
milyonun üzerindeki kentlerdeki yolculuk taleplerinin yoğun olduğu koridorlarda
yapılacaktır.” düzenlemesi ile “kent içi raylı sistemlerin planlanması, projelendirilmesi,
679
a.g.k, s.143-144
680
a.g.k, s.149
681
a.g.k, s.228
682
A.g.k., s.230
212
yapımı ve işletilmesi, finansmanının sağlanması konularında yöntem ve işlemlerdeki
belirsizlikleri gidermek üzere, yetki ve sorumluluklar ile teknik ölçüt ve standartları
tanımlayan yasal düzenlemeler yapılacaktır.” düzenlemesine ve “kent içi ulaşım
projelerinin gerçekleştirilmesine yönelik finansman modelleri geliştirilecektir.”
683
düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı düzenleme 2002 yılı programında da yer almıştır.
2002 yılı programında 2001 yılı programından farklı olarak yapılan dört tür
düzenleme vardır. Bunlardan birincisi; “Kırsal Altyapı” başlığı altında yer alan; “altyapı
hizmetlerinin fayda ve maliyet açısından en uygun biçimde sunulabilmesi için; kamu
kuruluşları, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleri arasında işbirliğinin sağlanmasına
önem verilecektir.” şeklindeki düzenlemedir.684 İkincisi, “Sosyal Hizmet ve Yardımlar”
başlığında yapılmıştır. Söz konusu düzenleme; “sosyal hizmet ve yardım sağlayan kamu
kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlar arasında işbirliği
sağlanacaktır.” şeklindedir.685 Üçüncü düzenleme; “Kent İçi Ulaşım” başlığı altında; “kent
içi ulaşım ile ilgili sorunlar, yatırım ve işletme maliyeti yüksek raylı sistem projeleri
yerine, otobüs işletmeciliğinde yapılacak iyileştirmeler ve hizmet düzeyinin artırılması
yoluyla çözülecektir.” şeklindedir.686 Dördüncü ve son düzenleme “Sivil Toplum
Kuruluşları” başlığı altında yer almıştır. Buna göre; “eğitim, sağlık, sosyal hizmet ve spor
gibi sosyal içerikli projelerde STK’ların mahalli idareler ve özel sektör ile işbirliği içinde
faaliyet göstermeleri sağlanacak ve bunun için gerekli işbirliği mekanizmaları
oluşturulacaktır.” Bu düzenlemelerden ikincisi ve dördüncüsü 2003 ve 2004 yılı
programlarında da yer almıştır.
2003 yılı programında diğer programlardan farklı olarak üç tür düzenleme daha
yapılmıştır. Bu düzenlemelerden bir tanesi “Kadın Aile ve Çocuk” başlığı altında yer alan;
“yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlarla işbirliği içinde çocukların sokağa yönelmesini
önleyici projeler geliştirilecek, sokak çocuklarının barınma, eğitim, rehabilitasyon ve
tedavi imkanları artırılarak topluma yeniden kazandırılmaları sağlanacaktır.” şeklindeki
düzenlemedir.687 Aslında bu düzenleme diğer programlarda da yer almaktadır Ancak bu
programda daha açık ve net bir şekilde yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlar işbirliği
tercih edilmiştir. İkincisi, “Gelir Dağılımının İyileştirilmesi ve Yoksullukla Mücadele”
başlığı altında yer alan “Sosyal Hizmet ve Yardımlar” başlığı altında yer alan düzenlemeye
683
a.g.k., s.231
684
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2002 Yılı Programı, Ankara, s.141
685
a.g.k., s.185
686
a.g.k., s.248
687
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2003 Yılı Programı, Ankara, s.156
213
ek nitelikte bir düzenlemedir. Söz konusu düzenleme; “sosyal yardım ve hizmetlerin yoksul
kesimlere daha etkin bir şekilde ulaştırılması sağlanacaktır. Bu çerçevede, merkezi idare
ile iş birliği içinde mahalli idarelerin, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının
yoksullukla mücadele programlarında daha etkili bir şekilde yer almaları teşvik
edilecektir” şeklindedir.688 Üçüncüsü, “Kent İçi Ulaşım” başlığı altında yer alan; raylı
sistem projeleri ile ilgili olarak daha önceki programlardan farklı olarak; “…projelerin
finansmanı azami ölçüde belediye öz kaynaklarından sağlanacak, dış finansman
kaynaklarından sadece ileri teknoloji ağırlıklı işlerin yapımında faydalanılacaktır”
şeklindeki düzenlemedir.689 Aynı düzenlemeler 2004, 2005, 2006 ve 2007 yılı
programlarında da yer almıştır.
2005 yılı programında yukarıda belirtilenler dışında farklı olarak iki tane düzenleme
yer almıştır. Bunlardan birincisi; “Eğitim” başlığı altında; “eğitimin yaygınlaştırılmasında
merkezi idare, mahalli idareler, gönüllü kuruluşlar ve özel sektörün katkısı ve işbirliği
sağlanacaktır.” şeklindeki düzenleme diğeri de; “Konut” başlığı altında Sekizinci
Kalkınma Planı’nda yer verilen -açık ve net olmamakla birlikte- şu şekildeki
düzenlemedir; “konut üretimini ve sahipliğini teşvik etmek ve alt gelir gruplarının konut
sorununu çözmek amacıyla alternatifli finansman modelleri geliştirilecektir.”690
2006 yılı programında “sosyal İçerme ve Yoksullukla Mücadele” başlığı altında yer
alan “Politika Öncelikleri ve Tedbirler” kısmında; 3 nolu; “sosyal hizmet ve yardımların
ihtiyaç sahiplerine daha etkili sunulması amacıyla, bu alanda hizmet veren kurumlar
arasında işbirliğini sağlayan, yerel yönetim ve sivil toplum inisiyatifini artıran, ihtiyaç
sahiplerinin tespitinde ve ihtiyaçlarının karşılanmasında objektif kriterler
oluşturulacaktır.” önceliğine yer verilmiş; önceliğe yönelik olarak bu kısımda 4 nolu
tedbirle; “sosyal hizmet ve yardım alanında yerel yönetimlerin ve sivil toplum
kuruluşlarının faaliyetleri teşvik edilecektir.” düzenlemesi yapılmıştır. Bu kısımda yer alan
6 nolu öncelikle; “göç sonucu sosyal dışlanmaya maruz kalan nüfusun istihdam
688
a.g.k, s.159
689
a.g.k, s.239
690
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2005 Yılı Programı, Ankara
214
edilebilirliğinin artırılması yoluyla toplumla bütünleşmesi sağlanacaktır.” denilmiş ve
açıklamada bu konuda -yerel yönetimler ve özel sektör- işbirliği gerekli görülmüştür.691
Bu kısımda yine “yerel yönetimlerin gelir yapısı, merkezi idareden aktarılacak yerel
ve müşterek nitelikli görev ve hizmetlerle orantılı bir şekilde güçlendirilecektir.” şeklinde
yer almış olan 10 nolu önceliğe yönelik olarak 2 nolu tedbirle “yerel yönetimlerin
hizmetlerinin maliyet esaslı fiyatlandırılması sağlanacaktır.” şeklinde bir düzenleme
yapılmıştır.694
Programın “Çevre ve Kentsel Alt Yapı” başlığı altında bir düzenleme, “Politika
Öncelikleri ve Tedbirler” kısmında 4 nolu öncelikle yapılmıştır. Söz konusu öncelik şu
şekildedir. “mevcut çalışmalarda dikkate alınarak, ülke genelinde kentsel altyapı ihtiyacı
691
DPT, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(2001-2005), 2006 Yılı Programı, Ankara, s.97-98
692
a.g.k., s.119-121
693
a.g.k., s.133
694
a.g.k., s.133
215
tespit edilecek, bölgesel gelişme gerekleri de gözetilerek önceliklendirilecek ve bu alanda
kamu ve özel sektör işbirliğini ve çevresel uyuma yönelik zamanlamayı da içeren bir
finansman stratejisi oluşturulacaktır.” Tedbire yönelik açıklama şu şekildedir;
“belediyelerin içme suyu, kanalizasyon, arıtma tesisi ve katı atık gibi alt yapı ve finansman
ihtiyacını belirleyecek kentsel altyapı ana planı hazırlanacaktır”695 Bu açıklamaya 2007
yılı programında öncelik olarak yer verilmiştir.
695
a.g.k., s.164
696
a.g.k.,s.214
697
a.g.k.,s.220
216
sistem oluşturulacaktır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.698 Aynı düzenlemeye 2007
yılı programında da yer verilmiştir.
2007 yılı programında, belediyelerin kent içi ulaşım hizmetleri ile ilgili yukarıda da
belirtildiği gibi 2006 yılı programındaki amaç yer almıştır. Ancak 2007 yılı programının
“Ulaştırma” başlığı altında “Temel Amaç ve Hedefler” kısmında, 2006 yılı programından
farklı bir amaç yer almıştır. Söz konusu amaç, Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da yer alan;
“kentlerimizde en yaygın ve temel toplu taşım türü olan otobüs sistemlerinin
geliştirilmesiyle hizmet sunum kalitesinin artırılması sağlanacak, raylı sistem yatırımları
zirve saatte tek yönde 15.000 yolcu/saat yolculuk talebine sahip koridorlarda
gerçekleştirilecektir.” şeklindeki amaçtır. Aynı başlık altında “Politika Öncelikleri ve
Tedbirler” kısmında konu ile ilgili 11 nolu öncelik şu şekildedir; “kent içi ulaşımda gerek
yerel gerekse merkezi yönetim düzeyinde proje seçimi ve finansmanı ile yapım ve işletme
aşamalarında uygulanacak ulusal standartlar geliştirilecektir.” Önceliğe yönelik 1 nolu
tedbir ise; “Raylı sistem proje tekliflerinin hazırlanma esaslarını düzenlemeye yönelik
yönetmelik hazırlanacaktır.” şeklinde olmuştur.699
217
karşılanacak, fiziki altyapı geliştirilecektir.” şeklindeki 4 nolu önceliğe yönelik olarak 1
nolu tedbirle ; “eğitimde fiziki alt yapının tamamlanması” öngörülmüş; buna yönelik
olarak belediyeler-sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasındaki işbirliği gerekli
görülmüştür.702
Görüldüğü üzere her dönem ülkemizde gerek kalkınma planlarında gerekse planlara
dayalı olarak çıkarılan yıllık programlarda doğrudan ya da dolaylı olarak belediye
hizmetlerinin özelleştirilmesi ile ilgili düzenlemeler yer almıştır. Ancak konu ile ilgili
düzenlemeler Sekizinci ve Dokuzuncu Kalkınma Planı ve planlara dayalı olarak çıkarılan
yıllık programlarda daha çok yer almıştır. Çünkü ülkemiz küreselleşme ve Avrupa
Birliği’ne üyelik sürecine uyum çerçevesinde Sekizinci Kalkınma Planı ile başlayan
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da öngörülen hedef ve stratejiler ile her alanda yeniden
yapılandırılmaktadır. Bu süreçte ise özellikle bölgesel gelişmenin sağlanması ile ilgili
konularda belediyelerimize pek çok yeni görevler düşmektedir. Planlarda, belediyelerimiz
yaşanılan süreçte kendilerine düşen görevleri yerine getirebilmek için bir taraftan gelirleri
ve idari yapıları bakımından güçlendirilmeye çalışılmış diğer taraftan da belediyelerimizin
daha çok sivil toplum, özel sektör ve gönüllü kuruluşlarla işbirliğine gitmeleri
öngörülmüştür. Bu durum ise doğal olarak özelleştirmeyi beraberinde getirmektedir.
Nitekim planlarda da yerel yönetimlerimizin (belediyelerimizin) özelleştirme
uygulamalarından daha iyi bir şekilde faydalanmaları amacını sağlayıcı yol gösterici
hedefler ve amaçlar yer almıştır.
702
a.g.k.,s.196
703
a.g.k.,s.229
218
başvurdukları özelleştirme yöntemlerine bugün de başta 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
olmak üzere gerek 5393 sayılı Belediye Kanunu gerekse 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunu ile başvurabilmektedirler. Ülkemizde belediyeler çalışmanın bu kısmında da
görüleceği üzere mahalli idareler için geçerli olan özelleştirme yöntemlerinin pek çoğuna
başvurmaktadırlar.
704
ERYILMAZ, ag.m., s.39
705
GÖZÜBÜYÜK, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, s.44
219
Kamu İhale Kanunu’nun 2’nci maddesine göre; belediyeler, “her türlü kaynaktan
karşılanan mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerini bu kanun hükümlerine
göre yürüteceklerdir.” Kanun kapsamında yer almayan işler kanunun 3’üncü maddesinde
belirtilmiştir. Kanunun 18’inci maddesi ile dört çeşit ihale şekli kabul edilmiş olup bunlar;
“açık ihale usulü, belli istekliler arasında ihale usulü, pazarlık usulü ve doğrudan
temin”dir. Bu kanunla karşımıza yeni olarak çıkan usul “doğrudan temin” olmaktadır. Bu
usul kısaca kanunda belirtilen hallerde ihtiyaçların ihale yapılmaksızın doğrudan temini
olarak tanımlanabilir.706
Bununla birlikte 4734 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra önemli bir
gelişme de encümenin ihale komisyonu olarak görev yapma işlevinin sona ermiş olmasıdır.
Her bir ihale için belediye bünyesinde ayrı bir ihale komisyonu oluşturularak ihalelere
karar verme yetkisinin bu komisyonlara verilmesi öngörülmüştür.708
5393 sayılı Kanun’un “Gelecek yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri” başlıklı 67’inci
maddesine göre; “belediyede belediye meclisinin, belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili
706
Orijinal metin için bkz: http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4734.html (15.10. 2006)
707
ERYILMAZ, a.g.m., s.38
708
4734 sayılı Kamu İhale Kanundan önce belediyeler tarafından gerçekleştirilen bütün ihalelerde İhale
Komisyonu olarak Belediye Encümeni görev yapmakta idi. 4734 sayılı Kanun’un 04.01.2003 tarihinde
yürürlüğe girmesinden sonra Belediye Encümenine uzman üyelerin katılımı da sağlanarak encümeninin ihale
komisyonu olarak görev yapma işlevi devam etmiştir. Ancak 28.07.2004 tarihinde yayımlanan Başkanlık
Tebliği ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre gerçekleştirilen ihalelerde bu kanuna paralel olarak her
bir ihale için ayrı, ihale komisyonlarının oluşturulması esası getirilmiştir. Bu düzenleme ile belediye
encümeninin 4734 sayılı Kanun’a göre gerçekleştirilen ihalelerde ihale komisyonu olarak görev yapma işlevi
sona ermiştir. Ancak Belediye Encümeni 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 13.maddesine göre, 2886 sayılı
Kanun’a istinaden gerçekleştirilen ihalelerde “İhale Komisyonu” görevini yürütmeye devam etmektedir.
(Kiraya verme, satış, kat karşılığı inşaat yaptırma, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi vb.)
Bkz: http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Encumen/Gorevleri/ 12.08.2006
220
organın kararı ile park, bahçe, sera, refüj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri; araç
kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve
onarım işleri; bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi erişim hizmetleri; sağlıkla
ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi hizmetleri; baraj, arıtma ve katı atık
tesislerine ilişkin hizmetler; kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı,
trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı, sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile
ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve taşıma hizmetleri; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili
işler, süresi ilk mahallî idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek
üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilir.”
709
ERYILMAZ, a.g.m., s.39
221
bakımı ve onarımı, pompa istasyonu teçhizatının bakım ve onarımı, büro ekipmanının
periyodik bakımı, bilgisayarla muhasebe ve veri işleme gibidir.710
Ankara’da 1989 yılının sonlarında “Ankaray” olarak adlandırılan hafif raylı toplu
taşım sistemi proje çalışması başlatılmıştır. Tahmini yatırım büyüklüğü 300 milyon ABD
Doları olan Ankaray projesinin gerçekleştirilmesi amacı ile 1990 yılında uluslararası bir
ihale açılmıştır. Açılan 518 milyon Alman Markı götürü bedelle anahtar teslimi şeklindeki
ihaleye sunulan 4 tekliften Siemens liderliğindeki konsorsiyum birinci en uygun firma
olarak seçilmiştir. Firma ile kredi anlaşmalarının yürürlüğe girdiği tarihte yürürlüğe
girmesi koşulu ile yapım sözleşmesi imzalanmıştır. Ankaray' ın yapım çalışmaların, 1992
yılı ağustosunda fiilen başlanmış olup 1994'de tamamlanması sözleşmede belirtilmiştir
ancak Ankaray 1996'nın ikinci yarısında hizmete girebilmiştir. Yine yap-işlet devret
modeliyle yapımına başlanan Ankara metrosu daha sonra “götürü bedelli anahtar teslimi”
şeklindeki ihale yöntemiyle yapılmaya başlanmış ve hizmete girmiştir.712
710
E. UĞUR, “Ankara Su Temini, Örnek Olay İncelemesi” Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme
Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
- İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.129
711
EGO, Dördüncü Toplu Taşım Kongresi, Ankara, 1991, s.163
712
a.g.k., s.163
713
a.g.k., s.183
714
İstanbul’daki raylı sistem projeleri ve Marmaray Projesi hakkında ayrıntılı bilgi için Bkz.
http://www.ibb.gov.tr ile http://www.marmaray.com.tr (05.12.2006)
222
bakım ve işletilmesi, deniz temizliğinin yaptırılması, mezarlıkların temizlik ve bakımı,
tarihi eserlerin restorasyon ve çevre düzeleme proje hizmetleri gibi işlerde ihale yöntemine
başvurulmaktadır.715
Adana Büyükşehir Belediyesi 1985 yılından itibaren katı atık toplanması ve yok
edilmesini işini özel firmalara ihale etmektedir. 1993 yılı itibari ile Adana’da çöp toplama
ve temizlik hizmetleri tamamen özelleştirilmiş olup (büyükşehir sınırları içerisindeki ilçe
belediyeleri de dahil olmak üzere) söz konusu belediyelerin temizlik işleri müdürlükleri,
sadece yüklenici firmaların denetimi yapmaktadırlar.716 Ayrıca belediye ihale yönteminden
en çok yararlanan belediye olması ile birlikte ihale yöntemini kullanan belediyeler arasında
örnek oluşturmaktadır. Öyle ki; belediye ihale yönteminde bir ilki gerçekleştirerek 1986
yılında belediye emlak vergi dairesi tarafından yapılabilecek tüm işleri özel bir bilgisayar
firmasına ihale etmiştir.717 Bunlar dışında Adana Büyükşehir Belediyesi’nde muhasebe,
maaş ve ücret tahakkukları işlemlerinin bilgisayarla yürütülmesi, bulvar ve ana caddelerde
bulunan refüjlerin bakım ve onarımı, sinekle mücadele gibi işler de özel sektöre ihale
yöntemiyle yaptırılmaktadır.718 Adana Büyükşehir Belediyesi, günümüzde de ileriki
bölümde de görüleceği üzere hizmetlerinde ihale yönteminden sıkça yararlanmaktadır.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, uzak mesafeli nakliye işlerini, su kanal işlerinin bir
kısmını, taş ocaklarının işletilmesini ve bazı inşaat işlerini ihale yöntemi ile özel
girişimcilere yaptırmaktadır.720
715
İstanbul Büyükşehir Belediyesince 2003-2006 yılları arasında ihale edilen hizmetler arasında en çok ihale
edilip sonuçlandırılan hizmetler incelenerek hazırlanmıştır. İhale edilen hizmetler için bkz
http://www.ibb.gov.tr/IBB/Templates/Turkce/IhaleVeIlan/IhaleListe.aspx 12.08.2006
716
KÖKSAL, a.g.k., s.129
717
M.Ali DAĞTAŞ, Belediyeler Maliyesi, [y.y], Ankara, 1987, s.285-286
718
KÖKSAL, a.g.k., s.159
719
MERSİN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
720
KÖKSAL,a.g.k., s.151-152
223
ve taş duvar yapımı, çarşı-pazaryeri ve park düzenlemeleri, beton yol yapımı, sosyal
tesisler ve diğer bazı tesislerin yapım işlerini ihale yöntemiyle yaptırmaktadır.721
721
a.g.k., s.153
722
ERYILMAZ, a.g.m., s.44
723
TEKELİ, ORTAYLI, a.g.k., s.69-70
224
tarafından satın alınmış, bir süre için geçici idarelerce yönetilmiş, daha sonra ise özel
kanunlarla belediyelere devredilmiştir.724
Belediyeler 5393 sayılı Kanun öncesinde 1580 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesinin
4’üncü bendinin (a) fıkrasında yer alan; “doğrudan doğruya yapılmak ve işletilmek şartıyla
su, havagazı, elektrik, tramvay tesisatı kurmak ve işletmek, göl, nehir, körfez ve sevahili
mütecavire vapurları nakliyatını deruhde ve ifa etmek belediyelerin hakkıdır. (Ancak
belediyeler bu işlerin tesis veya işletilmesi için müddeti kırk seneyi tecavüz etmemek ve
şeraiti devletçe müttehaz kaidelere muvafık olmak üzere imtiyaz da verebilirler” ve yine
kanunun aynı maddesinin 5’inci bendinde yer alan; “belediye hudutları dahilinde muayyen
mıntıkalar arasında yolcu nakil vasıtası olarak otobüs, omnibüs, otokar, tünel troley,
füniküler işletmek ve mezbahalarda kesilen etleri belediye meclisince tayin ve Dahiliye
Vekaletince tasdik edilecek ücret mukabilinde satış yerlerine nakletmek münhasıran
belediyelerin hakkıdır.” hükmüne dayanarak hizmetlerini imtiyaz yoluyla yerine
getirmişlerdir.725
Buna göre belediyeler kanunun, (e) bendinde yer alan; “müktesep haklar saklı kalmak
üzere; içme, kullanma ve endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun
uzaklaştırılmasını sağlamak; bunlar için gerekli tesisleri kurmak, kaynak sularını
işletmek.”, (f) bendinde yer alan; “toplu taşıma yapmak; bu amaçla otobüs, deniz ve su
ulaşım araçları, tünel, raylı sistem dâhil her türlü toplu taşıma sistemlerini kurmak,
işletmek” ve (g) bendinde yer alan; “katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması,
geri kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak”
şeklinde yer alan hizmetlerini imtiyaz yoluyla yerine getirebileceklerdir.
Yine kanunun “Meclisin görev ve yetkileri” başlıklı 18’inci maddesinin birinci fıkrası
(j) bendine göre imtiyaz sözleşmesine karar verme yetkisi belediye meclisine aittir.
724
ERYILMAZ, a.g.m., s.45
725
KÖKSAL,a.g.k., s.159
225
Günümüzde imtiyaz yönteminin belediye hizmetlerinde uygulanması diğer
yöntemlere göre az sayıda birkaç hizmet alanı ile sınırlı kalmıştır. Nitekim görüldüğü üzere
kanunda da imtiyaz yolu ile yerine getirilebilecek olan hizmetler; su, toplu taşıma ve katı
atık yönetiminden meydana gelmektedir. Bunda daha öncede belirtildiği gibi imtiyaz
süresinin uzun olması, imtiyaz süresince özel şirketin tekel gibi davranması ihtimali,
teknolojideki hızlı gelişmeler ve diğer yöntemlerin (ihale, kiralama, şirketleşme gibi)
başarılı sonuçlar vermesi etkili olmuştur diyebiliriz.
Büyük kentlerimizde görülen özel halk otobüsü uygulaması aslında bir imtiyaz
yöntemi olmaktadır. Bu uygulama imtiyaz yönetiminin piyasa sistemine en uygun, en iyi
biçimi olarak değerlendirilmektedir. Burada önemli olan imtiyazın birden fazla kişi ya da
kuruluşa verilerek rekabete açıklığının sağlanmasıdır. Nitekim Türkiye özel halk, otobüsü
ve dolmuşlarla toplu taşım hizmetlerini özelleştiren örnek ülkeler arasındadır.726
726
ERYILMAZ, a.g.m., s. 45-46
727
KÖKSAL,a.g.k., s.159
728
Fethi AYTAÇ, Açıklamalı Belediye Kanunu, Seçkin Yayınevi, 1998, s.328-329
226
3.3.3 Yap-İşlet-Devret Yöntemi
Yap-İşlet-Devret (YİD) modeli ile ilgili bugünkü yasal mevzuatı oluşturan 3396
sayılı Kanun çıkmadan önce belediyelerin, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 19’uncu
maddesi ile 70’inci maddesi ve Türk Medeni Kanunu’nun 751’inci maddesine dayanarak
bu yöntemi uygulamış oldukları; bu nedenle yap-işlet-devret modelinin 1930’dan beri var
olduğu, belediyelerin bu yöntemle bazı inşaatlarını yaptırdıkları kabul edilmektedir.729
Buna göre, 1580 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesinin 6 bendi gereğince, bir belediye
sahibi olduğu gayrimenkul üzerinde en nihai tasarruf şekli olan satış aktini icraya yetkili
bulunduğuna göre, hukuki kapsamı daha dar bulunan yap-işlet-devret sözleşmesi gibi diğer
tasarruflara da yetkili olmaktadır. Ayrıca kanunun 70’inci maddesinin 11’inci bendi de
menafii umuma mahsus belediye gayrimenkul emvalinin bir hizmete tahsisi ve tahsis
cihetinin değiştirilmesi yetkisini belediye meclisine vermiş bulunmaktadır. Türk Medeni
Yasası’nın “İnşaat Hakkı” başlıklı 751’inci maddesine göre ise; malik üçüncü kişi lehine
arsasının üstünde veya altında inşaatta bulunmak veya mevcut inşaatı ibka etmek yetkisini
veren irtifak hakkı tesis edebilir. Hilafına mukavele olmadıkça inşaat hakkı başkasına
devredilebilir.730
227
Kanunun kapsamının belirlendiği 2’inci maddesi birinci fıkrasında; “bu kanun köprü,
tünel, baraj, sulama, içme ve kullanma suyu, arıtma tesisi, kanalizasyon, haberleşme,
maden ve işletmeleri, fabrika ve benzeri tesisler, çevre kirliliğini önleyici yatırımlar,
otoyol, demiryolu, yeraltı ve yerüstü otoparkı ve sivil kullanıma yönelik deniz ve hava
limanları ve benzeri yatırım ve hizmetlerin yaptırılması, işletilmesi ve devredilmesi
konularında, yap-işlet-devret modeli çerçevesinde sermaye şirketlerinin veya yabancı
şirketlerin görevlendirilmesine ilişkin usul ve esasları kapsar” denilerek ileri teknoloji ve
yüksek maddi kaynak gerektiren hizmetlere ilişkin açıklama yapılmıştır.
Yine kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında; “bu kanunun 2’inci maddesinde
öngörülen yatırım ve hizmetlerin yap-işlet-devret modeli çerçevesinde sermaye şirketleri
veya yabancı şirketler eli ile gerçekleştirilmesindeki usul ve esaslar; bu şirketlerde
aranılacak özellikler, sözleşmelerin kapsamı, yatırım sonucu oluşacak mal ve hizmetlerin
ücretinin belirlenmesine uygulanacak kriterler ve konuya ilişkin diğer ilkelere yer verilmek
suretiyle Maliye, Bayındırlık ve İskan, Ulaştırma, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıkları,
Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı’nca müştereken hazırlanarak Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulur”
denildikten sonra ilgili maddenin 2’inci fıkrasında; “bu kanunda öngörülen yatırım ve
hizmetleri yap-işlet-devret modeline göre yaptırmak isteyen idare, Yüksek Planlama
Kurulu’na müracaat eder ve bu Kurul’un izninden sonra sermaye şirketi veya yabancı
şirketle sözleşme imzalayabilir” hükmü yer almaktadır.
228
Yine kanunun 9’uncu maddesi göre; “sermaye şirketi veya yabancı şirket tarafından
yapılan yatırım ve hizmetler, sözleşmenin sona ermesi ile birlikte her türlü borç ve
taahhütlerden ari bakımlı, çalışır ve kullanılabilir durumda bedelsiz olarak kendiliğinden
idareye geçer.”
YİD konusunda 15 yılı aşkın bir süredir yayınlanmış çeşitli kanun ve yönetmelikler
zaman zaman siyasi tartışma konusu olmuştur. Özel sektörün bu model çerçevesinde
gerçekleştirmek istediği yatırımlar ve bu amaca yönelik olarak yapılan sözleşmelerin
“İmtiyaz Sözleşmesi” değil “Özel Hukuk Hükümlerine Bağlı Sözleşmeler” olduğu
söylenmiş ve bu husus yasa maddelerinde de yer almışsa da, Anayasa Mahkemesi bu
maddeleri iptal etmiş ve yapılan sözleşmelerin imtiyaz sözleşmesi olduğuna karar
vermiştir.732 Bu nedenle de bu sözleşmeler “idari sözleşme” olarak kabul edilmiş,
Danıştay’ın sözleşmeleri incelemesi ve anlaşmazlıklar halinde idari yargının bu davalara
bakması söz konusu olmuştur. 733
Yine bu konuda açıklık sağlayan bir diğer ilgili mevzuatta 05.03.2003 tarihinde kabul
738
edilen “4875 sayılı “Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu” dur. Nitekim kanunun
732
Kanunun 5’inci maddesi birinci tümcesinde yer alan “… imtiyaz teşkil etmeyecek nitelikte …”
sözcükleriyle, “Bu sözleşme özel hukuk hükümlerine tabiidir.” biçimindeki ikinci tümce Anayasa
Mahkemesi’nin 28/6/1995 tarih ve E.1994/71, K.1995/23 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. Maddenin iptal
kararından önceki hali şu şekildedir; “Yüksek Planlama Kurulunca belirlenen idare ile sermaye şirketi veya
yabancı şirket arasında imtiyaz teşkil etmeyecek nitelikte bir sözleşme yapılır. Bu sözleşme özel hukuk
hükümlerine tabidir. http://anayasa.gov.tr 10.10.2006
733
Erol İMRE, http://www.ydk.gov.tr/seminerler/turkiyede_yid_modeli.htm, 11.10.2006
734
14.8.1999 tarih ve 23786 sayılı RG
735
21.12.1999 tarih ve 23913 sayılı RG
736
22.1.2000 tarih ve 23941 sayılı RG
737
a.g.k.
738
17 06.2003 tarih ve 25141 sayılı RG
229
“Doğrudan yabancı yatırımlara ilişkin esaslar” başlığını taşıyan 3’üncü maddesinde;
“uyuşmazlıklara ilişkin çözüm yolu ile ilgili ise “Özel hukuka tabi olan yatırım
sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü ile yabancı yatırımcıların idare ile
yaptıkları kamu hizmeti imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden kaynaklanan yatırım
uyuşmazlıklarının çözümlenmesi için; görevli ve yetkili mahkemelerin yanı sıra, ilgili
mevzuatta yer alan koşulların oluşması ve tarafların anlaşması kaydıyla, milli veya
milletlerarası tahkim ya da diğer uyuşmazlık çözüm yollarına başvurulabilinir”
denilmektedir.
739
KÖKSAL,a.g.k., s.174
230
yapımına başlamıştır. Belediye bu süre içinde metro yapımını yut dışına sattığı tahvil
gelirlerine dayalı olarak finanse etmeye çalışmıştır.740
YİD yöntemi ile yürütülen Ankara metrosu projesinin, Hazine ve Dış Ticaret
Müsteşarlığı’nın önerisi doğrultusunda Eylül 1991’de EGO Konsorsiyum HDTM’nin
katılımı ile imzalanan bir protokol ile YİD modelinden tamamen vazgeçilerek “götürü
bedel karşılığında anahtar teslimi” şeklinde ihale yöntemi ile yapılması kararlaştırılmıştır.
Bu projede YİD yönteminden vazgeçilmesinin temel nedeni metro yapımı kâr amaçlı
olmayan sosyal amaçlı bir yatırım niteliğinde olduğu için, kredi kuruluşlarının zarar etme
endişesiyle projeye gerekli finansmanı sağlamaktan kaçınmalarıdır.741
1980-1990 yılları arasında Ankara’da üç, İstanbul’da iki, Konya’da bir tane olmak
üzere toplam beş adet raylı sistem projesinin yapım ihalesine çıkılmış; bir raylı sistemde
işletmeye açılmıştır. Raylı sistemlerin finansmanı için, genellikle YİD yöntemi
uygulanmaya çalışılmıştır.742
Ankara’da döner kule olarak da bilinen “Atakule” adlı alışveriş ve eğlence merkezi
yine YİD yöntemiyle kısa sayılabilecek bir sürede yapılmıştır.743 Dolayısıyla
belediyelerimiz bu yöntemden; gazino, otel, motel, hotel, eğlence merkezleri, turistik
tesislerin yapımı, yenilenmesi ve işletilmesi amacıyla da yararlanabilmektedirler. Nitekim
ülkemizde yabancı sermayeyi çekmek amaçlı olan “2364 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu” da
bu durumu desteklemektir.
740
EGO, a.g.k., s.11
741
ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 1992 Yılı Ankara Programı, s.56-57
742
EGO, a.g.k., s.140
743
KÖKSAL, a.g.k., s.175
744
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 1991 yılı Tanıtım ve Çalışma Raporu, s.20-22
231
için önceden tespit edilen bir kiranın ödenmesi ve belirlenen süre sonunda tesisin
belediyeye devredilmesine ilişkin YİD sözleşmeleri imzalamıştır.745
“İzmit Şehri Kentsel ve Endüstriyel Su Temini Projesi (İzmit Su Projesi), 3996 sayılı
Kanuna göre YİD modeli kapsamında gerçekleştirilen ilk projedir. Proje kapsamında İzmit
kentine içme, kullanma ve endüstri suyu temini işinin öncelikle DSİ Genel Müdürlüğü
tarafından yürütülmesi kararlaştırılmış; DSİ Genel Müdürlüğü ile İzmit Belediyesi arasında
01.09.1986 tarihinde bir protokol imzalanmıştır. Proje kapsamında bulunan Yuvacık
Barajı, 09.02.1987 tarihinde GAMA Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj A.Ş.’ne ihale
edilerek inşaatına başlanmıştır. Ancak proje 3996 sayılı Kanunun 08.06.1994 tarihinde,
uygulamaya ilişkin 94/5907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın ise 01.10.1994 tarihinde
yürürlüğe girmesini müteakip 24.11.1994 tarih ve 4047 sayılı Kanun ile 3996 sayılı
745
DAĞTAŞ, a.g.k., s.274
746
a.g.k., s.294
747
a.g.k., s.294
748
T.C. SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI, “Yap -İşlet -Devret Modeli İle Yapılan İzmit Şehri Kentsel ve
Endüstriyel Su Temini Projesi Raporu” Rapor hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.
http://www.sayistay.gov.tr/rapor/diger/2002/izmitsu/izmitsu.html, 22.10.2006
232
Kanun’da yapılan değişiklik üzerine, Yüksek Planlama Kurulu’nca verilen 24.02.1995
tarih ve 95/T-17 sayılı karara istinaden YİD modeline alınmıştır.
Projeyi gerçekleştirmek üzere İSAŞ (İzmit-Su Anonim Şirketi) adında; GAMA İnşaat
Anonim Şirketi, GAMA Endüstri Tesisleri İmalat ve Montaj Anonim Şirketi, GÜRİŞ
İnşaat ve Mühendislik Anonim Şirketi, Thames Water PLC ve GAMA Pazarlama Anonim
Şirketleri gibi kurucuları olan yerli ve yabancı şirketlerin oluşturduğu bir konsorsiyum
oluşturulmuştur. İSAŞ, GAMA İnşaat A.Ş. (% 30), İzmit Büyükşehir Belediyesi (%15),
Mitsui & Co. Ltd. (%7,5) ve Sumitomo Corporation (% 7,5) tarafından satın alınmıştır.
Projenin finansmanı için ise Chase İnvestment Bank Ltd. liderliğindeki bankalar
konsorsiyumundan 785.975.000 ABD Doları tutarında kredi temin edilmiştir. Projenin
toplam yatırım maliyeti, 890.963.000 ABD Doları olmuştur. Bunun 757.651.000 ABD
Dolarlık kısmı kredilerden, 133.312.000 ABD Dolarlık kısmı ise öz sermayeden
karşılanmıştır.
YİD modeli, alt yapı yatırımları için gerekli maddi kaynağı ve teknolojisi olmayan
gelişmekte olan ülkeler için gerçekten önemli bir yöntem olmaktadır. Ancak modelden
233
beklenen faydanın gerçekleşmesi, modelin sağlıklı işlemesi ile mümkündür. Bu bağlamda
YİD modeli ülkemiz için de gereklidir, ancak bu modelle gerçekleştirilecek projelerin
fayda-maliyet analizleri başta olmak üzere uygulamalarının çok iyi ve dikkatli bir şekilde
yapılması gerekmektedir.
5393 sayılı kanun aynı maddenin ikinci fıkrasında ise; “ … toplu taşıma hizmetlerini
imtiyaz veya tekel oluşturmayacak şekilde ruhsat vermek suretiyle yerine getirebileceği
gibi toplu taşıma hatlarını kiraya verme…” hükmü ile belediyeler toplu taşıma
hizmetlerinde kiralama yönteminden yararlanabilmektedir.
749
KÖKSAL, a.g.k., s.180
234
Kanun, “Arsa ve konut üretimi” başlıklı 69’uncu maddesinde ise belediyelere
yaptıkları toplu konutları kiralamak yetkisi verilmiştir.
Kanunda kiralama yöntemine karar verilmesi ile ilgili ise iki tür düzenleme yer
almaktadır. Bunlardan birincisi “Meclisin görev ve yetkileri” başlığı taşıyan 18’inci
maddesi (e) bendinde yer alan; “taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis
şeklinin değiştirilmesine veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması
hâlinde tahsisin kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek
kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek” hükmüdür. Buna göre
kiralama süresi üç yıldan fazla olmak şartı ile taşınmazlar için kiralama yöntemine karar
verme yetkisi belediye meclisine ait olmaktadır. Diğer düzenleme; “encümenin görev ve
yetkileri” başlıklı 34’üncü maddesi (g) bendinde yer alan; “taşınmaz mal satımına,
trampasına ve tahsisine ilişkin meclis kararlarını uygulamak; süresi üç yılı geçmemek
üzere kiralanmasına karar vermek” şeklindeki hükümdür. Buna göre ise süresi üç yılı
geçmemek üzere taşınmazların kiraya verilmesi yetkisi encümene ait olmaktadır. Bu
konuda kanunda başka bir düzenleme yer almamıştır.
750
a.g.k., s.180
751
a.g.k.,s.181
235
büyükşehirlerde ulaşımda uygulanan akıllı kart elektronik sistemine geçilmesi ile ulaşım
fiyatlarının düşeceğini belirtmiştir.752
752
Yaşar YAVUZ, “Kevser’den Belediye Otobüslerine Akıllı Kart”, Yenişafak, 28.04.2007, s.19
753
http://www.devletim.com/haberler, 05.03.2007
754
KÖKSAL, a.g.k., s.182
755
DPT, Mahalli Hizmetlerin Yerinden Karşılanması Özel İhtisas Komisyonu Raporu, s.65
756
http://etimesgut.bel.tr 06.06.2006
757
Tunay KÖKSAL, “Belediye Şirketlerinin Hukuki Rejimi ve Şirketleşme Uygulamaları”,s.55-62
758
Muhterem DİLBİRLİĞİ, “Belediye Şirketleri”, ÇYYD, C. 4, S. 2, Mart 1995, s.70
236
2- Halkın da katılımını sağlayarak, mahalli sermayeyi harekete geçirmek, yeni
istihdam imkanları yaratmak, yerel imkanları değerlendirmek,
3- Siyasi reklam amacıyla hareket ederek, görünür bir eser bırakma isteği,
9- Yine yerel doğal tekellerde (su, ulaşım ve gaz gibi hizmetler)762 belediyelerin
şirket kurmalarında etkili olmaktadır.
Belediyeler yukarıda da belirtildiği gibi çeşitli nedenlerle 1930 yılından sonra başta
1580 sayılı Belediye Kanunu’nun muhtelif maddeleri olmak üzere ilgili diğer mevzuat
hükümlerine başvurarak şirketler kurmuş veya kurulmuş şirketlere ortak olmuş ya da bazı
şirketlerini kamu hukuku kurallarından kurtararak özel hukuk hükümlerine tabi hale
getirmiştir. Nitekim 1580 sayılı Belediye Kanunu incelediğinde, belediyelere adeta bir
girişimci gibi ticari ve endüstriyel girişimlerde bulunma konusunda geniş yetkiler vermiş
olduğu görülmektedir.763
759
KÖKSAL, a.g.m., s.57
760
Ahmet BERK, “Yerel Hizmet Sunumu ve Belediye İktisadi Teşebbüsleri”, Sayıştay Dergisi, Sayı 49,
Nisan Haziran 2003, s.56
761
a.g.m., s.56
762
a.g.m., s.56
763
a.g.m., s.55
237
Buna göre otobüs, minibüs, otogar, tünel, troley, finüküler işletme ve mezbahalarda kesilen
etleri satış yerlerine nakil faaliyetleri konusunda belediyeler şirketlere iştirak edebilmeleri
yada şirketler kurabilmeleri mümkün olmaktaydı.764 Ancak kanun belediyelerin ortak
olacakları şirketlerdeki payının ne kadar olacağı konusunda bir sınırlama getirmemişti.765
24.03.1950 tarih ve 5656 sayılı Kanun ile 1580 sayılı Belediye Kanunu’na ilave
edilen ek 2’nci maddenin birinci fıkrasında yer alan; “Belediyeler, bu maksadı (belediye
meskenleri yapmak ve bu meskenleri belediye sakinlerine kiraya vermek satmak)
sağlamak üzere, … kurulmuş veya kurulacak yapı ortaklıklarına katılmaya yetkilidirler”
hükmü de yine belediyelerin şirket kurmalarına imkan sağlayan bir düzenleme idi.766
Bu açık hükümlerin yanı sıra 1580 sayılı Belediye Kanunu genel olarak ticari ve sınai
faaliyetlerde belediyelere geniş yetki vermekteydi. Nitekim kanunun 19’uncu maddesinin
birinci bendinde; “belediye idareleri, kanunun kendilerine verdiği tahmil ettiği vazife ve
hizmetleri ifa ettikten sonra, belde sakinlerinin müşterek ve medeni ihtiyaçlarını tesviye
edecek her türlü teşebbüsatı icra ederler” hükmüne yer verilmişti. Bu madde sayesinde de
belediyelerin, geniş bir alanda şirketleşme yoluyla hizmet yürütmeleri mümkün
olmuştur.767
Türk Ticaret Kanunu’nda da, belediyelerin şirket kurma, şirketlere ortak olma
konusunda engel bir hüküm olmadığı gibi, belediyelerin, kamu hizmeti gördüğü kabul
edilen anonim şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında temsiline ilişkin hükümlere yer
vermek suretiyle dolaylı yoldan belediyelerin de şirket kurabilmelerine, kurulu bulunan
şirketlere iştirak edebilmelerine imkan tanınmıştır. Söz konusu kanunun 275’inci
maddesinin 1’inci fıkra hükmü; “…belediye gibi amme hükmi şahıslardan birisine esas
mukaveleye dercedilecek bir hükümle pay sahibi olmasa dahi, mevzuu amme hizmeti olan
anonim şirketlerin idare ve murakebe heyetlerinde temsilci bulundurma hakkı verilebilir”
şeklindedir.768
764
DİLBİRLİĞİ, a.g.m, s.68
765
KÖKSAL, a.g.m., s.55
766
a.g.m., s.55
767
a.g.m., s.55
768
DİLBİRLİĞİ, a.g.m, s.68
769
KÖKSAL, a.g.m., s.56
238
5393 sayılı Belediye Kanunu da belediyelerin şirket kurmalarına imkan tanımaktadır.
Kanunun 70’inci maddesinde; “belediye kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında,
ilgili mevzuatta belirtilen usullere göre şirket kurabilir.” ve 71’inci maddesinde;
“belediye, özel gelir ve gideri bulunan hizmetlerini İçişleri Bakanlığının izniyle bütçe
içinde işletme kurarak yapabilir.” hükmü yer almaktadır.770
Kanunun 15’inci maddesinin birinci fıkrası (a) bendinde; “belde sakinlerinin mahallî
müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde
bulunmak” hükmü ile 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda olduğu gibi genel olarak
belediyelerin şirket kurmalarına imkan sağlanmaktadır.771
Kanunun 15’inci maddesi birinci fıkrasında; (d) bendinde; “belediyeye ait vergi,
resim, harç, katkı ve katılma paylarının tarh, tahakkuk ve tahsilini yapmak; vergi, resim ve
harç dışındaki özel hukuk hükümlerine göre tahsili gereken doğal gaz, su, atık su ve hizmet
karşılığı alacakların tahsilini yapmak veya yaptırmak.”; (e) bendinde;“…içme, kullanma ve
endüstri suyu sağlamak; atık su ve yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamak; bunlar
için gerekli tesisleri kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek; kaynak sularını işletmek
veya işlettirmek.” (f) bendinde ise; “toplu taşıma yapmak; bu amaçla otobüs, deniz ve su
ulaşım araçları, tünel, raylı sistem dâhil her türlü toplu taşıma sistemlerini kurmak,
kurdurmak, işletmek ve işlettirmek” hükmü yer almaktadır.
239
gördürülebilir.” hükmü ile ilgili hizmetlerde belediyelerin kuracakları ya da ortak oldukları
şirketler yolu ile hizmet sunmalarına yetki tanımaktadır.
5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 26’ncı maddesinde yer alan hüküm de
belediyelerin şirket kurmalarına imkan sağlamaktadır. Söz konusu hüküm şu şekildedir;
“büyükşehir belediyesi kendisine verilen görev ve hizmet alanlarında, ilgili mevzuatta
belirtilen usullere göre sermaye şirketleri kurabilir. Genel sekreter ile belediye ve bağlı
kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz personel bu şirketlerin yönetim ve denetim
kurullarında görev alabilirler. Büyükşehir belediyesi, kendine ait büfe, otopark ve çay
bahçelerini işletebilir; ya da bu yerlerin belediye veya bağlı kuruluşlarının % 50’sinden
fazlasına ortak olduğu şirketler ile bu şirketlerin % 50’sinden fazlasına ortak olduğu
şirketlere, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın belediye
meclisince belirlenecek süre ve bedelle işletilmesini devredebilir.”774
Ayrıca 5393 sayılı Kanun’da olduğu gibi 5216 sayılı Kanun’un çeşitli maddelerinde;
belediyenin kuruluşuna katıldığı şirket, kuruluş ve birliklerle ilgili ortaklık payı ile üyelik
aidatı giderleri (5216 s.K md.24/g), büyükşehir belediyeleri ve bunlara bağlı kuruluşlar ile
sermayesinin % 50'sinden fazlası büyükşehir belediyelerine ait şirketlerin; 30.6.2004 tarihi
itibariyle kamu kurum ve kuruluşlarına olan kamu ve özel hukuka tabi alacakları, (5216
s.K Geçici md.3) konuları şirketler ile birlikte düzenlenmiştir.775
773
Zerrin TOPRAK, Yerel Yönetimler, s.272
774
a.g.k., s.272
775
a.g.k., s.273
240
ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına
karar vermek.” hükmü ve (j) bendinde ise “Belediye adına imtiyaz verilmesine ve belediye
yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına; belediyeye ait şirket,
işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek.” hükmü yer almaktadır.776
Buna göre belediye şirketleri, 1994 yılına kadar, en yüksek karar organı olan belediye
meclisi kararı ile kurulabilmekteyken, 1994 yılında 4046 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmiş
olması ve kapsamına yerel yönetimlere ait şirketleri de almış olması nedeniyle, bu tür
şirketlerin kurulması Bakanlar Kurulu’nun iznine bağlı kılınmıştır. Dolayısıyla 1994
yılından önce şirket kurmak veya kurulmuş şirketlere katılmak çok kolay iken Özelleştirme
Kanunu ile şirket kurmak zorlaştırıldığı için bu tür faaliyetler hız kesmiştir.778
Belediye şirketlerine ait bir diğer önemli yasal düzenleme ise 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu olmaktadır. Devlet İhale kanunu’nun aksine; kamu hukukuna tabi olan kamunun
denetimi altında bulunan veya kamu kaynağı kullanan tüm kamu kurum ve kuruluşları, mal
veya hizmet alımları ile yapım işleri yönünden Kamu İhale Kanunu kapsamına tabi
tutulmuştur. Bu bağlamda belediyeler ile birlikte, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar,
birlikler, tüzel kişiler ile bunların doğrudan veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı
sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları her çeşit kuruluş, müessese, birlik,
işletme ve şirketler de mal ve hizmet alımlarıyla yapım işlerinde kanun kapsamına
alınmışlardır. Yani belediye şirketleri harcamalarında bu kanun hükümlerine tabi
tutulmaktadır. Ancak şirket sermayesinin yarısından fazlasının kamu kaynağı olması
776
ÖNER, a.g.k., s.230
777
BERK, a.g.m., s.55
778
Mustafa DÖNMEZ, “Belediyelerin Şirket Kurmaları ve Kurulmuş Şirkete Ortak Olmaları” Beklenen
Mahalli İdareler Dergisi, Sayı 30, Haziran 1990, s.64
241
gerekmektedir. Bu sermaye çoğunluğunun tek bir belediyeye ait olmasına ise gerek
yoktur.779
779
Sadettin DOĞANYİĞİT, Açıklamalı-Sorun Çözümlü Belediye Kanunu ve Büyükşehir Belediye
Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, Eylül 2005, s.768
780
DİLBİRLİĞİ, a.g.m, s.69
781
Yusuf Emrah KESKİNER, “Belediye Şirketlerinde Stratejik Plan Zorunluluğu” TİD, S.451, Yıl 2006,
s.21-30
242
İçişleri Bakanlığı tarafından” denetleneceğini ifade etmektedir. Bu düzenleme gereğince
belirtildiği gibi denetim sadece idari işlemler üzerinde hukuka uygunluk ve idarenin
bütünlüğü açısından gerçekleştirilmektedir. Ayrıca madde hükmünden anlaşılacağı üzere
doğrudan belediye şirketlerine yönelik bir düzenleme olmadığı görülmektedir.
Yine kanun 25’inci maddesinde; belediye meclisinin “belediyenin bir önceki yıl gelir
ve giderleri ile bunlara ilişkin hesap kayıt ve işlemlerinin denetimi için bir denetim
komisyonu” oluşturacağını belirtmektedir. Komisyonun, “belediye birimleri ve bağlı
kuruluşlarından her türlü bilgi ve belgeyi” isteyebileceğine vurgu yapan ilgili maddede,
doğrudan belediye şirketlerinden bahsedilmemiştir. Aynı zamanda “Belediyelerin
Denetimleri” başlığını taşıyan dördüncü kısımda da belediye şirketlerinin doğrudan
denetimine ilişkin herhangi bir hüküm yer almamaktadır.
5216 sayılı kanunda, belediye şirketlerinin denetimine ilişkin farklı bir düzenleme,
Büyükşehir belediyesine şirket kurma hakkı veren 26’ncı maddesinde görülmektedir.
Kanun koyucu, “Genel Sekreter ile belediye ve bağlı kuruluşlarında yöneticilik sıfatını haiz
personel”in bu şirketlerin yönetim ve denetim kurullarında görev alabileceklerini
düzenlemiştir.
Bu noktada 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu önemli olmaktadır.
Kanunun birinci maddesinde “kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve
hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde
edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve mali saydamlığı sağlamak” şeklinde
belirtilen amacına uygun olarak kanunun kapsamının belirtildiği 2’nci maddesinde;
“merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli
idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin mali yönetim ve
kontrolünü kapsar” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
243
İlgili maddenin gerekçesinde ise, kamu iktisadi teşekkülleri ve kamuya ait şirketlerin
kanun kapsamının dışında olduğunu ifade edilmiştir. Buna göre belediye şirketlerinin
kamu şirketi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği yukarıda da belirtildiği gibi yoruma
açık bir konu olmaktadır. Ancak belediye şirketlerinin mahalli idareler kapsamında kamu
kaynaklarını kullanan tüzel kişilikler oldukları göz önünde bulundurulduğunda kanun
kapsamında oldukları düşünülebilir. Dolayısıyla kanuna göre belediyeye kaynak oluşturan
ve gider kalemlerinden birini teşkil eden belediye şirketlerinin de -üst yöneticisi-
konumundaki belediye başkanı, belediye şirketlerinin kaynaklarının etkin ve verimli
kullanılmasından sorumlu olmaktadır. Üst yöneticilerin bu sorumluluklarını
hazırlayacakları stratejik planlarla yerine getireceklerini ise yine kanunda belirtilmektedir.
Bu noktada belediye başkanlarının belediyenin stratejik planlarından ayrı olarak, belediye
şirketlerinin de stratejik planlarını hazırlamak sorumluluğunun olması gerektiği
düşünülebilir. Ancak burada hemen belirtmek gerekir ki; gerek 5393 sayılı Kanun’da
gerekse 5018 sayılı Kanun’da belediye şirketlerinin stratejik plan zorunluluklarına ilişkin
açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Belediye şirketleri ile ilgili yapılan bir araştırmada, 01.09.1992 tarihi itibariyle
nüfusu 20.000’den fazla 275 belediyenin 107’sinde toplam 181 adet belediye şirketi
olduğu belirlenmiştir. Bu hususta yapılan diğer bir saptama da bu şirketlerdeki belediye
payının %50’yi geçmesidir. Bu da belediyelerin ya da belediyelere ait şirketlerin bu
şirketlere ortak olması ile sağlanmakta, halka açılma gerçekleşmeyince şirketleşme asıl
amacından saptanmaktadır.782 2006 yılı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre
Türkiye genelinde iştiraki belediye olan toplam şirket sayısı 1.395’dir. Aynı şekilde bu
şirketlerdeki belediye payı %50’yi geçmektedir.783
782
Enis YETER, “Belediye İktisadi ve Ticari Teşebbüsleri” s.86
783
ÖNER, a.g.k., s.230
784
DİLBİRLİĞİ, a.g.m, s.57-58
785
İlgili belediyelerin web sitelerinden elde edilen bilgilerle hazırlanmıştır.
244
Tablo 3.1
786
http://www.ankara-bel.gov.tr/ 12.11.2006
245
Tablo 3.2
787
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2004 Yılı Faaliyet Raporu, s.264-288
246
Tablo 3.3
247
İSFALT
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bu şirketler dışında Halk Ekmek A.Ş, Sağlık A.Ş
ve BİMTAŞ adında ortak olduğu şirketler de bulunmaktadır.
Diğer yandan özel hukuk hükümlerine tabi olmaları nedeni ile bütün belediye
şirketlerinin karlı ve verimli çalıştıkları sanılmamalıdır. Basına yansıyan haberlerden de
anlaşılacağı üzere bu şirketlerin büyük çoğunluğu zarar ederek, belediye bütçesine yük
oluşturmaktadır. Örneğin Ankara’da kurulan BELKO 5 trilyon 450 milyar, İzmir’deki
Grand Plaza Otelcilik A.Ş. 4,6 trilyon, yine İzmir İZULAŞ 802 milyar, İstanbul Kültür ve
Sanat Ürünleri Tic. A.Ş. 297 milyar, İstanbul Belediyeler Bakım San. ve Tic. A.Ş.’nin 237
milyar lira zararla 1998 yılını kapatmışlardır.791 Bu nedenle de kamuoyunda zarar eden
KİT’lerden esinlenerek belediye şirketleri “BİT”ler şeklinde adlandırılmaktadır.
789
TANSAŞ A.Ş 1986 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmir’de kurulmuştur. 1996 yılında
%32.98 halka arz yoluyla satılmış; 1999 yılında %31.7 si halka açık, %19’u Garanti Bankasına %22’si
Doğuş grubuna geçmiştir. TANSAŞ 2005 yılında ise tamamiyle Migros Türk A.Ş bünyesine katılmış
bulunmaktadır. Bkz.http://tansas.com.tr 22.11.2006
790
http://www.izmir.bel.tr/ 05.12.2006
791
Hale TÜZÜN, “BİT’ler Artık Can Yakıyor”, Radikal, 6 Haziran 2000, s.19
248
Belediye şirketlerinin bu şekilde zarar etmelerinin temel nedeni mevcut sermaye
yapılarıdır. Zira bu şirketler her ne kadar Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş olsalar da
sermaye çoğunluğu (tablolardan da görüleceği üzere) belediyelerin elinde bulunması
nedeni ile şirketlerin yönetimi de belediyelerin kontrolü altında bulunmaktadır. Üstelik bu
şirketlerin yönetim kadrolarında politik istihdam söz konusu olmaktadır. Böyle olunca da
söz konusu şirketler piyasa şartlarına ve hizmet gereklerine göre uygun bağımsız kararlar
alamamaktadırlar. Şirketlerin karlı ve etkin olarak çalışmalarını sağlamak ve bu
şirketlerden bir özelleştirme aracı olarak yararlanabilmek için söz konusu şirketler içindeki
belediye payı, belediye hisselerinin çoğunun özel sektör kuruluşlarına ve halka satılması
yoluyla yönetimde özel sektörün hakim kılınması sağlanmalıdır.792
Kamu sektörü ile özel sektör arasındaki rekabete engel olan her türlü kanuni ve idari
düzenlemelerin ortadan kaldırılmasını ifade eden bu yöntemle ilgili ülkemizde ilk kez 24
Ocak 1980 istikrar programı çerçevesinde hazırlık çalışmaları yapılmış, 1984 yılından
itibaren ise çay, elektrik, tütün, üniversiteler gibi alanlarda değişik alanlarda yapılan yasal
düzenlemelerle bu alanlardaki tekellere son verilmiştir.793
“Belediyelerce gerçek veya tüzel kişilerin belediye hudutlan içinde yaş meyve ve
sebzelerin toptan alımı ve satımı için hal açmalarına izin verilebilir”
“Nüfusu 250 binden yukarı olan belediyelerde açılacak toptancı hallerinin kuruluş,
yönetim ve işleyişine ait usul ve esaslar, belediye meclisince tespit olunur.”
792
KÖKSAL, a.g.m., s.62
793
ZENGİN, a.g.k., s.172
794
KÖKSAL, a.g.k., s.195-196
249
“Bu yönetmeliklerde belirlenecek esaslara aykırı hareket edenler hakkında 1580
sayılı belediye kanunu ile 80 sayılı Kanun’un ceza hükümleri uygulanır. Toptancı hali
kuracak olan gerçek ve tüzel kişilere, lüzumlu krediler T.C Ziraat Bankasınca
sağlanabilir”
Bu düzenlemeden önce özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerinin veya bunların kurduğu
dernek ve birliklerin kendi özel mülkiyetinde hal pazarı kurmalarına olanak yoktu. Hal
pazarının özel kişilerce açılamamasına gerekçe olarak İçişleri Bakanlığı’nca 80 sayılı
Kanun’un birinci maddesindeki “toptan satışlar için yapılan veya bu işlere tahsis edilen
yerler kamu emlakindendir. Hal yapım ve yönetim işleri bütünü ile belediyelere verilmiştir.
Kamu emlaki özel mülkiyete konu olamaz” düzenlemesi gösterilmiştir.795 1984’de yapılan
düzenleme ile özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerinin hal pazarı açmalarına imkan
tanınmıştır. Belediye hizmetleri için bir nevi özelleştirme türü olan bu izinle belediye
sınırları içinde gerçek ve tüzel kişilerin yaş meyve ve sebze hali açmalarına imkan
sağlanmıştır.796
24.06.1995 tarihinde yürürlüğe giren “552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ise “Toptancı
Halleri ve Pazar Yerlerinin Kuruluşu ve Çalışma Esasları” başlığını taşıyan 4’üncü
maddesinde yer alan; “Toptancı halleri; büyükşehir belediyesi, büyükşehir belediye
teşkilatı bulunmayan şehirlerde belediyeler ve/veya gerçek ve tüzel kişiler tarafından
müzayede, depolama, tasnifleme, ambalajlama, standart ve kalite denetim laboratuarı
795
AYTAÇ, a.g.k., s.289
796
Ruşen KELEŞ, Fehmi YAVUZ, Yerel Yönetimler, Turhan Kitapevi, Ankara, 1992, s.144
797
KÖKSAL, a.g.k., s.197
250
bölümlerini içeren tip projeler çerçevesinde, İçişleri Bakanlığı’nın görüşü üzerine
Bakanlığın izni ile kurulur.” şeklindeki hükmü ile toptancı hallerinin kuruluşunu yeniden
düzenlemiştir. İlgili Kanun hükümde kararnamenin söz konusu maddesinin devamı şu
şekildedir;
“Toptancı hallerin kuruluşuna ilişkin esaslar, İçişleri Bakanlığı ile Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”
Yine 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun 7’nci maddesi (t) bendinde de;
“her çeşit toptancı hallerini ve mezbahaları yapmak, yaptırmak, işletmek veya işlettirmek,
798
http://www.zmo.org.tr, 14.12.2006
251
imar plânında gösterilen yerlerde yapılacak olan özel hal ve mezbahaları ruhsatlandırmak
ve denetlemek” hükmü yer almaktadır.
Buna göre; büyükşehir belediyelerinde her çeşit toptancı hali kurmak, kurdurmak,
işletmek veya işlettirmek; imar planında gösterilen yerlerde kurulacak olan özel halleri
ruhsatlandırmak ve denetlemek belediyenin görev ve yetkisi belediyelere verilmiştir.
Toptancı hali kurumasında bu kanunlarda belirtilen hükümlere göre işlem yapılacak olup,
kurulacak toptancı halleri için 552 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı’ndan izin alınmayacaktır. Belediye sınırları içindeki özel haller de
belediyeler tarafından ruhsatlandırılacaktır.799
Bu konuda önemli bir gelişme ise 18 Nisan 2007 tarihinde TBMM İçişleri
Komisyonu’nda kabul edilerek şu an TBMM’nin gündeminde olan ve yasalaşmayı
bekleyen toptancı hallerinin satılmasına veya kiraya verilmesine olanak tanıyan ve bu yolla
yapılacak özelleştirmelerden belediyelere kaynak sağlanmasını öngören kanun teklifidir.
Alt komisyondaki değişikliklerle kabul edilen teklifle, toptancı halleri ile ilgili olarak
tahsis yöntemi dışında satış ve kiralama yöntemi de getirilmektedir. Buna göre;
belediyelerin, tahsis, satış veya kiralama yöntemlerinden birisini seçmekte serbest olması
ve tekelleşmeyi önlemek için bir kişinin yalnızca bir yer satın alması ve kiralaması
öngörülmüştür. Teklifle getirilen yeni düzenlemeleri;800
- Malın sevkıyatında, sevk veya taşıma irsaliyesi ile ziraat odası kaydı
belgelerinden birinin bulunması ve kontrollerde ibrazının zorunlu olması,
- Malların toptancı hali dışında, toptan veya toptancı halinden satın alınmadan
perakende satışa sunulduğunun tespiti halinde, bu malların toptancı hallerine
girişinin sağlanması ve hal müdürlüğünce açık artırmayla satışı yapılması, bu
satışta belediye payının %25 olarak uygulanması,
799
DOĞANYİĞİT, a.g.k., s.877
800
http://www.meclishaber.gov.tr , 20.04. 2007
252
- Kira süresinin en fazla 10 yıl olması ve kira süresi sona erenlerin, kiralama
ihalelerine tekrar katılabilmesi; kira sözleşmesine aykırı hareket ettikleri tespit
edilenlerin önce yazılı olarak uyarılması, eksiklik ve aykırılıklarını 20 gün
içinde gidermeyenlerin kira sözleşmelerinin feshedilmesi,
Belediye hizmetleri için bir özelleştirme yöntemi olarak kabul edilen yasal kurumsal
serbestleşme yöntemi ile bazı mal ve hizmetlerin fiyatlarını belirleme yetkisi de
belediyelerden alınarak meslek örgütlerine verilmiştir. Şöyle ki; 1991 yılında çıkarılan 507
sayılı “Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanunu”nun bazı maddelerini değiştiren ve bu kanuna
bazı maddeler eklenmesi hakkında 3741 sayılı Kanun, 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda
bir takım değişiklikler yapmıştır;801
3741 sayılı Kanun ise 507 sayılı Kanun’a bağlı “Esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal
ve hizmetlerin ücret tarifelerinin bağlı bulundukları derneklerce hazırlanıp, bağlı oldukları
birliğin başkanları meclisince onaylandıktan sonra yürürlüğe, girecektir” şeklinde
düzenleme yapmıştır.
1580 sayılı Belediye Kanunu’nun 15’inci maddesinin 43’üncü bendine göre; “Ete
ekmeğe, yaş meyve ve sebze ile odun ve mangal kömürüne doğrudan ve kati lüzumu
halinde mahalli idari kurullarınca tasdik edilmek şartıyla diğer gıda ve zaruri ihtiyaç
maddelerine toptan ve perakende azami satış fiyatları ve yaş meyve ve sebzeye mühasır
olmak üzere kâr hadleri tespit etmek ve icabında 2490 ve 1050 sayılı kanunlar
hükümlerine bağlı olmaksızın bu maddeleri satın almak, satmak, stok etmek veya belirli bir
kar haddi dahilinde satın aldırmak, sattırmak ve İhtiyacı olanlara maksada göre dağıtmak
801
KELEŞ, Yerinden Yönetim ve Siyaset, s.406-408
253
üzere bir fon tesis ederek tanzim satış mağazaları kurmak ve hayatı ucuzlatacak sair
tedbirleri almak” belediyelerin görevi olarak sayılmıştı.
3741 sayılı Kanun’un ek 9’uncu maddesi, bu konularda fiyat ve kar haddi belirleme
yetkisinin esnaf odalarınca kurulan birlikler tarafından belirleneceğini hüküm altına
almıştır.
Bir diğer değişiklik de 1580 sayılı Kanun’un 83’üncü maddesinin 7’nci maddesinde
yer alan hükümde yapılmıştır. Bu madde hükmüne göre, ulaşım araçlarına ait ücret ve
tarifeler belediye encümenlerince belirlenmekteydi. 3741 sayılı Kanun, bu yetkinin esnaf
ve sanatkârlar (yani sürücüler) açısından uygulanmayacağını göstermiştir.
Bu bağlamda ilk kez Ankara Büyükşehir Belediyesi 1990'lı yılların başında fiyat
belirleme ve denetleme yetkisini esnaf derneklerine bırakmıştır. Ankara Büyükşehir
Belediyesi’nin bu uygulaması hem ekonomik hem de siyasal nedenlere bağlanabilir.
Ekonomik neden, yüksek bir enflasyon oranının süreklilik kazandığı bir liberal ekonomi
ortamında, girdi fiyatları sürekli olarak artan zorunlu gereksinme maddelerinin fiyatlarını
denetlemenin hem olanaklı, hem de yararlı olmadığı düşüncesine dayanmaktaydı. Nitekim
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuya ilişkin olarak çıkardığı bir broşürde de,
“rekabet piyasasının çeşitli yararlarının varlığından” söz edilmektedir. Diğer yandan,
siyasal yönden belediye bu işlevi devretmekle iki amacı hedeflemiş olabilir. Birincisi,
belirlenen fiyatlara gösterilen tepkinin muhatabı olmak gibi bir güçlükten kurtulmak isteği,
ikincisi ise fiyat belirleme ve denetleme yetkilerinin esnaf dernek ve birliklerine
bırakılarak, sivil toplum örgütlerine verilen önemin kamuoyuna gösterilmesidir.802
802
KELEŞ, a.g.k., s.408
803
ZENGİN, a.g.k., s.176
254
Nitekim bu konuda 5393 sayılı Kanun’da da 15’inci maddesi ikinci fıkrasında
belediyelerin; “…toplu taşıma hizmetlerini imtiyaz veya tekel oluşturmayacak şekilde
ruhsat vermek suretiyle yerine getirebileceği…” belirtilmekte ancak bu izinleri geri
alabilmesine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Yine 5216 sayılı Kanun’un 7’nci
maddesinin birinci fıkrası (p) bendinde belediyelere; “…büyükşehir sınırları içindeki kara
ve denizde taksi ve servis araçları dahil toplu taşıma araçlarına ruhsat vermek” yetkisi
tanınmakta ancak geri alınmasına ilişkin düzenleme bu kanunda da yer almamaktadır.
5393 sayılı Kanun’da yer alan bir diğer dikkat çeken düzenleme ise yine kanunun
ilgili maddesinde (p) bendi ile belediyelere; “kara, deniz, su ve demiryolu üzerinde işletilen
her türlü servis ve toplu taşıma araçları ile taksi sayılarını, bilet ücret ve tarifelerini
belirlemek” yetkisi vermekte olan düzenlemedir. Aynı şekilde düzenleme 5216 sayılı
Kanun’un 7’nci maddesinin birinci fıkrası (f) bendinde de yer almaktadır.
“Belediyeler veya o yerin en büyük mülki amiri tespit edilen bu tarifeleri uygun
bulmadıkları takdirde esnaf teşekkülü ile anlaşmaya varamazlarsa onbeş gün içinde o
yerin mülki amirinin ya da görevlendireceği yardımcısının başkanlığında, ticaret ve sanayi
veya ticaret odasından bir temsilci ile esnaf ve sanatkârlar odaları birliği temsilcisinden
teşekkül edecek bir komisyonda görüşülüp karar verilmesini isteyebilirler”
“Komisyon kararına karşı, ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren on gün içinde
ticari davaları görmeye yetkili mahkeme nezdinde itirazda bulunabilirler. Bu mahkemenin
kararı kesindir.”
804
21.06.2005 tarih ve 25852 sayılı R.G.
255
Buna göre esnaf ve sanatkârlarca üretilen mal ve hizmetlerin fiyatlarını belirleme
yetkisi bağlı bulundukları odalara ait olmakta ancak bununla birlikte belediyeler ve mülki
idare amirlerine fiyat tarifelerinin yeniden belirlenip karar bağlanması yolunda itiraz hakkı
tanınmaktadır.
Bu konuda yaşanan bir diğer benzer durum da Adana’da meydana gelmiştir. Adana
Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Koordinasyon Merkezi'nce, Adana Esnaf ve Sanatkârlar
Odaları Birliği (AESOB) tarafından verilen fiyat tarifesini uygulayan servis araçları
bağlanmış ve servisçi esnafına ceza uygulamasına karar verilmiştir.806 Bu konuda
kanunlarda yer alan birbiri ile çelişir bu düzenlemeler ne yazık ki en çok vatandaşın
mağdur olmasına sebep olmaktadır.
805
Ali KUŞ, “Bakanlıklar Yasaları Farklı Yorumladı, Okul Servis Ücretleri Yine Kördüğüm”, Zaman, 28
Şubat 2006, s.19
806
http://www.haberler.com/adana, 21.12..2006
256
İçişleri Bakanlığı’nın valiliklere gönderdiği genelge ile sorun konu ile ilgili yetkinin
fırıncılara bırakılmasının ardından çözümlenmiştir.807 Bu durum konu ile ilgili son yasal
düzenlemenin yapılmasından önce yetki hususunda devam eden kargaşanın düzenlemenin
yapılmasından sonrada halen devam etmekte olduğunu göstermektedir. İlgili kanunlarda
yer alan düzenlemelerin yeterince açıklık arz etmemesi bu konuda ilgili bakanlıkların farklı
görüşler bildirmesi çeşitli anlaşmazlıklara neden olabilmekte bu durumda belediyeler arası
uygulamalar açısından farklılıklara neden olmaktadır. Ne yazık ki bu durumda belirtildiği
gibi en çok vatandaşların mağdur olmasına neden olmaktadır.
807
İlyas Özgüven, “Kargaşaya Işık”, Hürriyet, 5 Şubat 2001, 17
808
KÖKSAL, ag.k., s.201
257
farkı hemen hemen kalkmıştır. Ayrıca belediyelerimiz 1986 tarihli ve 3305 sayılı
Kanun’un 23’üncü maddesi gereğince, su hizmeti için belirleyecekleri fiyatın içine en az
%10 kâr ekleyebilmektedirler.809
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 18’inci maddesinin (f) bendi hükmü ile 2464 sayılı
Kanun’da yer alan düzenlemeye benzer şekilde düzenleme yapılarak belediyelerin
fiyatlandırma yönteminden yararlanabilmesi açıkça düzenlenmiş; kanun bu konudaki
yetkiyi ise yine 2464 sayılı Kanun’da olduğu gibi belediye meclislerine vermiştir. Söz
konusu hüküm ise; “kanunlarda vergi, resim, harç ve katılma payı konusu yapılmayan ve
ilgililerin isteğine bağlı hizmetler için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek” şeklindedir.
809
a.g.k., s.201
810
a.g.k., s.202
811
a.g.k.,s.203
258
su, atık su ve hizmet karşılığı alacakların tahsilini yapmak ve yaptırmak…” şeklinde
kanunun belediyelere vermiş olduğu bu yetkilerini yerine getirirken yani belediyelerin
hizmetlerini fiyatlandırırken uygun bir fiyatlandırma politikası izlemeleri bu noktada
önemli olmaktadır.
Söz konusu taslağın 65’nci maddesinde, 2464 sayılı Kanun’dan farklı olarak ücret
tarifesinin belirlenmesinde yönetim, işletme, yenileme ve yıpranma harcamalarının da göz
önünde bulundurulması öngörülmekte ve vatandaşların hizmet için iki kez bedel
ödemelerinin engellenmesi hüküm altına alınmaktadır.813
Taslağın ilgili maddesinde yer alan diğer düzenlemelerden birisi olan dördüncü
fıkrasında yer alan hüküm ise şu şekildedir; “bu kanuna göre vergi, harç ve katılma payı
konusu olan iş ve hizmetler için, yetkili idareler tarafından vergi, harç ve katılma payı
dışında her ne ad altında olursa olsun başka bir bedel alınamaz”
Taslakta ilgi çekici bir düzenleme ise ilgili maddenin ikinci fıkrası hükmü ile
yapılmaya çalışılan düzenlemedir. Söz konusu hüküm ise “belediyeler atık su arıtma
tesisini kurmuş olmak kaydıyla atık su ücreti alabilir” şeklindedir. Yapılan bu düzenleme
ile büyükşehir belediye sınırları içinde yaşayanlardan, 2560 sayılı İstanbul Su ve
Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
hükümlerine göre alınan ücretin, diğer belediyelerde de atık su arıtma tesisinin
kurulmasına bağlı olarak alınması, alınacak bu ücretin su ücretinin %50’sini geçmemesi ve
sağlanacak gelir ile bu konudaki alt yapı yatırımlarının finansmanının amaçlanmakta
olduğu maddenin genel gerekçesinde belirtilmektedir.
812
http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-1246.pdf (01.01.2007)
813
Uğur YILDIRIM ve diğerleri, “İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Yasa Tasarısı Taslağı: Mali Özerklik
mi? Merkez Kaynaklı Gelirlerin Revizyonu mu?” ÇYYD, C. 15, S. 3, Temmuz 2006, s.57
259
Yine taslakta yer alan bir diğer önemli düzenleme de 2464 sayılı Kanunu’na göre bir
vergi çeşidi olan çevre temizlik vergisinin katı atık ve atık su bedeli adı altında bir “ücret”
olarak tanzim edilmiş olmasıdır. Buna göre katı atık ve atık su bedeli yetkili idare
meclisince kanalizasyon, arıtma ve bertaraf tesislerinin yönetim, işletme, yenileme ve
amortisman giderleri esas alınarak tüketilen su bedeline oranlanmak suretiyle belirlenecek
ve her iki ücret de su faturası ile tahsil edilecektir.814
Son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı öncülüğünde başlatılan “Eğitime %100 Destek”,
“Bilgisayarlı Eğitim Destek”(MEB-TÜBİSAD işbirliği), “Haydi Kızlar Okula”(MEB-
UNİCEF-İlköğretim Genel Müdürlüğü işbirliği), “Yaşasın Okulumuz” (MEB-TOÇEV
Show TV işbirliği) gibi projeler, belediyelerle hayırsever vatandaşları ve özel kuruluşları
bir araya getirmektedir.817
814
Ayşe GÜNER, Ülkü ARIKBOĞA,
http://www1.worldbank.org/wbiep/decentralization/ecalip/gelirler/%20kan.doc, 03.01.2007
815
DPT, a.g.k., s.63
816
KÖKSAL, a.g.k., s.203
817
Projelerle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.meb.gov.tr/ 03.01.2007
260
Örneğin bu projelerden birisi olan “Eğitime %100 Destek Projesi” kapsamında
belediye ve hayırsever vatandaşlar ve iş adamları arasında işbirliği sonucu 135 okulun
yapıldığı İstanbul’da yine 125 okula da 125 spor salonu yapılmıştır.818
Yine İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Eğitime %100 Destek Projesi” projesi
kapsamında çeşitli kuruluşlarla işbirliği çerçevesinde 2005 yılı içinde 56 yeni okul
yaptırılmış; 400 kadar okulun bakım ve onarımı yaptırılmıştır.821
818
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler , 26.03.2007
819
http://www.cappadocia.gov.tr/, 30 Aralık 2005
820
http://www.yenimahalle.bel.tr/, 06.12.2005
821
http://www.izmir.bel.tr/news_arsiv, 07.12.2005
261
katkı sağlamakta olan Türk İnsanlarının tanıtıldığı; İstanbullu olma bilincini anlatan ve
İstanbul’un nadide değerlerinin anlatılıp tanıtıldığı üç tür kitabın proje kapsamında
basılarak belirtildiği şekilde dağıtımı yapılmıştır.822
Bununla birlikte geçmişten günümüze değin pek çok hizmetin yerine getirilmesinde
etkili olmuş olmalarına rağmen geçen zaman zarfında Türk hukukunda “gönüllü
kuruluşlar” tanımına ya da açık ifadesine rastlanmamış olması dikkat çekicidir. Bu durumu
Türk hukukunun bu kuruluşlara tamamen yabancı olduğu şeklinde yorumlamak tabiki
hatalı olacaktır.824 Bu konuda daha öncede belirtildiği gibi I. BYKP’ ndan başlamak üzere
özellikle VIII. ve IX. BYKP’larında konu ile tedbirlere yer verilmiştir. Ancak 5393 sayılı
Belediye Kanunu’nda yer alan düzenlemelerle bu kavrama ve oluşuma açık ve net bir
şekilde yer verilmiş bulunulmaktadır.
822
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler , 28.03.2006
823
http://www.trabzon.bel.tr , 16.05.2005
824
Erol KEMAL, “Gönüllü Kuruluşların Türk Hukuk Sistemindeki Yeri ve Avrupa Birliği Mevzuatı ile
Karşılaştırılması” Türk Çevre Vakfı Gönüllü Kuruluşlar Konferansı (28-29 Mart 1995), Önder Matbaası,
Ankara Mayıs 1995, s.73’den aktaran ZENGİN, a.g.k., s.187
825
ÖNER, a.g.k., s.244
262
bünyesindeki gönüllüleri bu hizmetlerde görevlendirecek kamu kuruluşları” olarak
tanımlanmaktadır.826
Diğer taraftan yönetmeliğin 8’inci maddesi gereği belediyeler, kendi özel kanunlarına
uygun olarak aralarında yapacakları protokol çerçevesinde kamu kurum ve kuruluşları,
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, dernekler, vakıflar, meslek odaları ve diğer
yerel yönetim birimleri ile ortak çalışma ve işbirliği yapabileceklerdir. Ancak gönüllülerin
katılımı il yapılan hizmetlerden doğan sorumluluk tabiî ki ilgili belediyeye ait olacaktır.828
Yine benzer şekilde önemli bir düzenleme 5393 sayılı Kanunun “Kent Konsey”lerinin
düzenlendiği 71’inci maddesi birinci fıkrasında yer almaktadır. Bu madde hükmü ile
Belediye Kanunu’na göre kent konseyinin kentsel yaşama ilişkin görevleri; “kent
vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması,
sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık,
hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye
çalışmak” şeklinde belirlenmiştir. Kanunun ilgili maddesinin 2’nci fıkrasına göre kent
konseyinin üyeleri; “meslek kuruluşları; sendikalar; noterler; (varsa) üniversiteler; ilgili
sivil toplum örgütleri; siyasî partiler; kamu kurum ve kuruluşları; mahalle muhtarlarının
temsilcileri ve diğer ilgililer”dir.829
İçişleri Bakanlığı tarafından 08.10.2006 tarihinde 5393 sayılı Kanuna yönelik olarak
hazırlanan “Kent Konseyi Yönetmeliği” nde ise “kent konseyi”; “merkezi yönetimin, yerel
826
a.g.k., s.244
827
a.g.k., s.244
828
a.g.k., s.244-245
829
a.g.k., 242-243
263
yönetimin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun ortaklık
anlayışıyla, hemşehrilik hukuku çerçevesinde buluştuğu; kentin kalkınma önceliklerinin,
sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir kalkınma ilkeleri temelinde belirlendiği,
tartışıldığı, çözümlerin geliştirildiği ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik
yapılar ile yönetişim mekanizmaları” olarak tanımlanmaktadır.830 Dolayısıyla gerek kanun
gerekse kanuna yönelik çıkarılan yönetmelikle belediyelere kentsel ihtiyaçların
karşılanmasında hemşehri odaklı bir yönetim anlayışı içerisinde oluşturulacak olan kent
konseyleri ile işbirliğine gitmeyi sağlayan görevler verilmektedir.
830
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/27177.html 09.12.2006
831
Türkiye’deki YG-21 uygulamaları, 1997 yılı sonunda, UNDP’nin (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı)
desteği ile, IULA-EMME’nin (Uluslar arası Yerel Yönetimler Birliği) koordinatörlüğünde yürütülen
“Türkiye’de YG-21’lerin Teşviki ve Geliştirilmesi” projesi ile başlamış; Aralık 1999’da tamamlanmıştır.
“Türkiye’de Yerel Gündem 21’lerin Uygulanması” başlığını taşıyan ikinci aşama projesi, Ocak 2000’de
başlamıştır. İkinci aşaması sırasında çeşitli alt-projelerin başlatılması ve yeni katılımlarla proje ortağı yerel
yönetimlerin sayısının 50’yi aşması sonrasında, YG-21 uygulamaları “Proje” çerçevesinden çıkılarak, erimli
“Program”a dönüştürülmüştür. Programın üçüncü aşama projesi, “Türkiye Yerel Gündem 21 Yönetişim Ağı
Yoluyla BM Binyıl Bildirgesi Hedefleri ve Johannesburg Uygulama Planının Yerelleştirilmesi” başlığını
taşımaktadır. Bu proje kapsamında merkezi yönetimin ilgi ve desteğinin arttırılması ve tanıtım eksikliğinin
giderilmesi öngörülmektedir. Proje kapsamında ayrıca Yerel Projelere Destek Programı da yer almaktadır.
Ayrıntılı bilgi için bkz. Sadun EMREALP, Yerel Gündem 21 Uygulamalarına Yönelik Kolaylaştırıcı
Bilgiler El Kitabı, IULA-EMME Yayını, Şubat 2005, s.30
264
vatandaşların bu konuda teşviki noktasında “yerel hizmet sunumuna gönüllü katılım”
konusunda genel bir çerçeve ve düzenleme de oluşturulmaktadır.832
Örneğin YG-21 uygulamaları kapsamında başlatılan yeni ve devam etmekte olan bir
alt proje; “Hayata Artı” Gençlik Projesi kapsamında, 2005-2010 yılları arasında gençler
tarafından tasarlanacak, toplumsal fayda ve hedefleri olan, yenilikçi, yaratıcı, çevreye
duyarlı, katılımcı, sürdürülebilir, yaşam kalitesini artırmaya projelerin hayata geçirilmesi
planlanmıştır. Projelerde birinci öncelikli konu eğitim, ikinci öncelikli konu çevre, üçüncü
öncelikli konu kültür-sanat dördüncü öncelik konu olarak spor olarak belirlenmiştir.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Fonu (UNDP) ve Coca-Cola Türkiye tarafından finanse
edilecek olan projelerin belediye, sivil toplum kuruluşu ve diğer yerel özel gruplarla
ortaklık anlayışı içinde geliştirilmesi değerlendirmede çok önemli rol oynamaktadır.
“Hayata Artı” Projesi kapsamında bugüne kadar, Trabzon, Kocaeli, Van, Mardin, Siirt,
İstanbul, Mersin, Bursa, Adana ve Konya, Kahramanmaraş, Batman, İzmir, Mersin, Bitlis,
Hakkari, Şırnak, Çankırı ve Ankara illerinde toplam 22 projede belediyeler ve sivil toplum
kuruluşları öncülüğünde gençlerin eğitim, istihdam, çevre, spor, kültür ve sanat ile ilgili
projeleri desteklenmiş; projeler devam etmektedir.834 YG-21 kapsamında çeşitli konularda
buna benzer pek çok proje belediyelerimiz, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasında
sürdürülmektedir.
832
ÖNER, a.g.k., s.242
833
EMREALP, a.g.k., s.31-33
834
http://www.hayataarti.org/ 02.02.2007
265
3.3.9 Satış Yöntemi
Şirketlerin hisselerini temsil eden hisse senetlerinin devir ve satışı ile ilgili konular
Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Buna göre belediyeler de ortak oldukları
“anonim şirketlerdeki” hisselerini kanunun 415-418’inci maddelerine dayanarak; yine
“limited şirketlerindeki” hisselerini de söz konusu kanunun 518-520’nci maddelerine göre
satabilmekte ya da devredebilme yetkisine sahip olmaktadırlar. Dolayısıyla hisselerin satışı
konusunda yasal yönden bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak geçmiş dönemlerde satışın
belediyenin hangi organı veya organlarının kararından sonra ve ne şekilde yapılacağı ile
ilgili tereddütler yaşanmıştır. Bu duruma örnek oluşturan bir olay Isparta Belediyesi’nin
hisse senetleri satması konusunda yaşanmıştır. Söz konusu durum şu ise şekilde
gelişmiştir;837
835
DAĞTAŞ a.g.k., s.287
836
Söz konusu satış ile ilgili bkz 85 nolu dipnot
837
ZENGİN, a.g.k., s.109
266
Yasaların belediye meclisine, belediye encümenine ve belediye başkanına verdiği
yetkiler açıktır.
5393 sayılı Belediye Kanunu bu durumu açık ve net bir şekilde düzenlemektedir.
Kanunun “Meclisin Görev ve Yetkileri” başlığını taşıyan 18’inci maddesi (e) bendinde yer
alan; “taşınmaz mal alımına, satımına, takasına, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine
veya tahsisli bir taşınmazın kamu hizmetinde ihtiyaç duyulmaması hâlinde tahsisin
kaldırılmasına; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi otuz yılı geçmemek kaydıyla bunlar
üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek” şeklindeki hükmü ile kanun yetkiyi
belediye meclislerine bırakmaktadır. Yine aynı maddenin (j) bendinde de; “belediye adına
imtiyaz verilmesine ve belediye yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile
yapılmasına; belediyeye ait şirket, işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek”
şeklinde hüküm belediyelerin şirketlerini özelleştirirken yetkinin belediye meclislerine ait
olduğunu göstermektedir.838
Bununla birlikte belediyelerimiz şirket hisselerinin satışı için daha önce de belirtildiği
gibi çeşitli yollara başvurabilmektedirler. Bu yollardan ilki; belediyelerin şirketlerine ait
hisselerini “sermaye piyasası kanalı (borsa yoluyla)” ile satmalarıdır.
Bu konuda 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve yine Türk Ticaret Kanunu yasal
çerçeveyi oluşturmaktadır. 2499 sayılı Kanun ve kanunla ilgili yönetmelik ve tebliğlere
göre; halka açık olmayan ancak hisse senetleri halka arz edilen anonim şirketlerin hisse
senetlerinin borsa yoluyla satışı mümkündür. Kanun 4’üncü maddesinde ise sermayesi
paylara bölünüş komandit ortaklıklardaki hisselerin borsa yoluyla satışını yasaklanmıştır.
Yine bu konuda Türk Ticaret Kanunu da 503’üncü maddesi ile ortaklar tarafından konulan
838
DOĞANYİĞİT, a.g.k.s.201-202
267
sermayeye karşılık hisse senedi çıkarılmadığı için limited şirket hisselerinin satışının borsa
yoluyla satışını yasaklamaktadır. Hisse senetleri borsa kotuna alınmamış anonim şirket
hisseleri ve sermayesi paylara bölünmüş olan komandit ortaklıkların hisse senetlerinin
satışı ise ihale yöntemi ile yapılmaktadır. Dolayısıyla “ihale yöntemi” ile satış belediyelerin
şirketlerine ait hisselerini satmalarında izlenecek bir diğer yöntem olmaktadır. 839
Kanun ilgili maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan; “bu şekilde sağlanan gelirler ilgili
belediye veya il özel idaresi tarafından özel bir hesapta toplanır. Bu özel hesapta toplanan
gelirler ilgili belediye veya il özel idaresi tarafından öncelikle; özelleştirme uygulamaları
sonucu doğabilecek iş kaybı nedeniyle yapılacak tazminat ödemeleri ve gerektiğinde bu
madde gereğince ilgili belediye veya il özel idaresi tarafından özelleştirilecek diğer
kuruluşlarda yapılacak idari, mali ve hukuki düzenlemelerin gerektirdiği harcamalarda
kullanılır. Bu madde gereğince elde edilecek özelleştirme gelirlerinden yukarıda belirtilen
öncelikli harcamalar düşüldükten sonra kalan miktar ilgili belediye ve il özel idaresi
tarafından bütçelerine gelir kaydedilir” hükmü ile özelleştirme kanunda yer alan esaslara
göre yapılacak özelleştirme uygulamalarından elde edilecek gelirlerin nasıl
değerlendireceğini düzenlemiştir.
Kanun ilgili maddesi üçüncü fıkrası hükmü ise aynen şu şekildedir; “belediye veya il
özel idarelerinin yapacakları özelleştirme uygulamaları çerçevesinde özel ihtisas
839
ZENGİN, a.g.k., s.113
268
gerektiren konulara ilişkin müşavirlik, araştırma, pazarlama ve teknik hizmetler; ilgili
belediye veya il özel idaresinin talebi üzerine idarece sağlanabilir.”
Kanunun 12’nci maddesinde yer alan “bu kanunda yapılması öngörülen işlerde 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu ve 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu hükümleri ile 832
sayılı Sayıştay Kanununun vize ve tescile ilişkin hükümleri uygulanmaz” hükmü ile kanun
kapsamındaki işler için 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağı
belirtilmiştir.
840
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler, 14.11.2006
269
tamamlanmıştır. Buna göre, alışveriş merkezinin toplam satış değeri 750 milyon dolar
olarak gerçekleşmiştir.841
Yine Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı EGO’nun başta BOTAŞ’a olan 900
milyonluk ve diğer kamu kurumlarına olan borçlarından dolayı %80 hissesinin 2008 yılı
sonuna kadar özelleştirilmesine karar verilmiştir. Buna göre, doğalgaz hizmetinin, metro
ve otobüs işletmelerinden ayrılarak yeni kurulacak olan bir şirkete devredilmesi;
EGO’nun bütün yasal hak, altyapı ve borcunu üstlenecek şirkette belediyenin hissesinin
%20'yi geçmemesi; sağlanacak olan özelleştirme geliriyle EGO’nun BOTAŞ’a olan
borçlarının ödenmesi kararlaştırılmıştır. Ayrıca yapılacak olan yasal düzenleme ile diğer
borçlu kuruluşlarında özelleştirilmesi mümkün hale gelmektedir. Mevcut Doğalgaz
Piyasası Yasası belediyeler tarafından işletilen kurumların özelleştirilmesini öngörmekte
ancak bunlar için belirli bir takvim içermemekteydi. Ayrıca belediyeye ait doğalgaz
dağıtım şirketlerinin sermayelerini artırmaları için Hazine’ye borcu bulunmaması, ilave
kredi talep etmemesi, Hazine’ye olan kredi borçlarını tasfiye etmiş olması ve Hazine
garantili kredi sağlamaması gerekmekteydi. Yani bu kanuna göre EGO’nun özelleştirilmesi
öncesinde ilk olarak Hazine’ye olan borçlarının ödenmesi şartı aranacaktı. EGO’nun
mevcut borçları dikkate alınarak yapılan hesaplamalara göre şirketin bu koşulları sağlaması
ve özelleştirilmesi içinse yaklaşık 25 yıl gerekiyordu. Ancak Enerji Piyasası Düzenleme
Kurulu’nun (EPDK) hazırladığı yasal değişiklikle belediye şirketlerinin borcuyla
özelleştirilmesi sağlanabilecek.842
5393 sayılı Kanun’da belediyelere satış yönteminden yararlanma imkanı sağlayan bir
diğer düzenleme ise kanunun “Arsa ve Konut Üretimi” başlığını taşıyan maddesinde yer
almaktadır. Söz konusu maddenin birinci fıkrasına göre; “belediye; düzenli kentleşmeyi
sağlamak, beldenin konut, sanayi ve ticaret alanı ihtiyacını karşılamak amacıyla belediye
ve mücavir alan sınırları içinde, özel kanunlarına göre korunması gerekli yerler ile tarım
arazileri hariç imarlı ve alt yapılı arsalar üretmek; konut, toplu konut yapmak, satmak,
kiralamak ve bu amaçlarla arazi satın almak, kamulaştırma yapmak, bu arsaları trampa
etmek, bu konuda ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşları ve bankalarla iş birliği yapmak ve
gerektiğinde onlarla ortak projeler gerçekleştirmek yetkisine sahiptir.”
İlgili maddenin üçüncü fıkrasında ise; “arsalar hariç üretilen konut ve işyerlerinin
satışı 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tâbi değildir. O belediye ve mücavir
841
ANKA “Cevahir Alışveriş Merkezi Kuveytli Yatırım Grubunun Oldu”, Sabah, 06.03.2007, s.7
842
Gülçin ÜSTÜN, “EGO Özelleştirilecek”, Milliyet, 22.01.2007, s.16
270
alan sınırları içinde kendisine, eşine veya onsekiz yaşından küçük çocuklarına ait konutu
olmayan dar gelirli kişiler ile afete maruz kalanlara, sanayi bölgelerinden nakledileceklere
ve üyelerinin tamamı bu durumda olan kooperatiflere, bedeli 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu hükümlerine göre oluşturulan takdir komisyonu tarafından belirlenecek tutardan
aşağı olmamak üzere arsa tahsisi yapılabilir. Durumları 775 sayılı Gecekondu
Kanunu’nun 25’inci maddesine uyan kimselere de bu maddeye göre arsa ve konut
sağlanabilir. Bu fıkranın uygulama esasları, İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı tarafından müştereken hazırlanacak çerçeve yönetmeliğe uygun olarak belediye
meclisleri tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde düzenleme yer
almıştır.
Buna göre belediyeler özel kanunlarına göre korunması gerekli yerler ile tarım
arazileri hariç imarlı ve alt yapılı arsaları arsalar üretebilecek; üretilen imarlı arsalar ve
konutları satabileceklerdir. Ancak arsalar hariç üretilen konut ve iş yerlerinin satışı, 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi değildir. Sadece üretilen arsaların satışı 2886
sayılı Kanun çerçevesinde yapılacaktır. Konut satışları ise kanunda belirtilen özellikleri
taşıyan kimselere yine kanunda belirtilen diğer kanun hükümlerine göre yapılacak; İçişleri
Bakanlığı ve İskan Bakanlığı tarafından hazırlanacak çerçeve yönetmeliğe uygun olarak
her bir belediyenin kendi meclisleri tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenecektir.843
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, eski İETT Garajı arazisini yakın bir zamanda 705
milyon dolar artı KDV fiyatla SAMA DUBAİ Şirketi’ne açık artırma ile satmıştır. 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu kapsamında gerçekleştirilen ihalede, kanunda İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Kadir Topbaş’ın hükümet ve parlamentoya yaptığı başvuru üzerine
yapılan değişiklikle ihalede özelleştirme kanunu çerçevesinde yürütülecek olan ihalelerde
olduğu kapalı tekliflerin alınmasından sonra açık artırma (pazarlık) yapılmıştır. Böylece
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, söz konusu yasal değişikliğin ardından belli bir rakamın
üstündeki ihaleyi gerçekleştiren ilk belediye olmuştur.844
843
DOĞANYİĞİT, a.g.k.s.752-753
844
http://emlak.milliyet.com.tr/Haber, 21.03.2007
271
3.3.10 Kat Karşılığı İnşaat Yaptırma Yöntemi
Belediyelerimiz, satmak üzere konut üretmek veya satma istek ve amacı bulunmamak
koşulu ile kendi hizmetlerinde kullanmaya dönük bazı bina tesisler elde etmek için kat
karşılığı inşaat sözleşmeleri yapabilmektedirler.845
İlk aşama olan yüklenicinin seçimi ile ilgili olarak; kat ve arsa karşılığı inşaat yapımı
belediye açısından harcama yapılmasını gerektirmediğinden kat karşılığı inşaat yapacak
yüklenicinin seçimine ilişkin ihale süreci, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümleri
çerçevesinde değil; 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve kanunun öngördüğü ihale sürecine
ilişkin prosedür uygulanacaktır.
Yüklenicinin seçiminin ardından ise 2886 sayılı Kanun ve Borçlar Kanunu hükümleri
çerçevesinde bir sözleşme yapılması gerekmektedir. Sözleşme ile yapılacak bina ve
katların bir kısmının yükleniciye “işin maliyeti ve müteahhit kârı” karşılığı verilmesi
öngörülebilir. Bu durumda sözleşmenin öngördüğü kat ve binaların tamamlanması ile
(sözleşme hükmü gereğince de) karşılıklı taksimat yapıldığından sözleşme amacına
ulaşmış olacaktır.
272
tamamlanmasından sonra “binaların müteahhide kullandırılması” yoluyla veya “binaların
kiralarının belli bir sürede müteahhide bırakılması” şeklinde ödenmesi öngörülüyor ise bu
durumda üçüncü aşamaya devreye girecektir. Bu durumda ise belediye yapacağı bir diğer
sözleşme ile (kira sözleşmesi) yapılan kat veya binaların tamamının ve bir kısmının
kullanımını belli bir süre için müteahhide devredecektir. Bu şekilde binaların kullanım
hakkı, belli bir süreliğine müteahhide geçecektir. “Kira karşılığı model” olarak
isimlendirebilecek bu usulün yap-işlet-devret modeli ile ilgisi bulunmadığından Yüksek
Planlama Kurulu’ndan izin alınmasına gerek yoktur. Kira sözleşmeleri için daha önce
kiralama yönteminde de belirtildiği gibi meclis kararı alınması yeterlidir. Ancak üç yıla
kadar ki süreler için encümen izni yeterli olmaktadır.
Kat karşılığı inşaat yöntemi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 24.10.2005 tarihinde
Mercan-Eminönü’ndeki mülkiyeti belediyeye ait olan arazi üzerine konut inşaatı
yaptırmıştır. 2886 Devlet İhale Kanunu’nun 51’inci maddesi (g) bendine göre pazarlık
usulü ile yapılan ihaleyi 105 milyon YTL+KDV bedelle KİPTAŞ İstanbul Konut İmar
Plan Turizm Ulaşım San. ve Tic. A.Ş. almıştır.848
Yine Kütahya Belediyesi, 2005 yılında mülkiyeti belediyeye ait arazi üzerine kat
karşılığı otopark yaptırmıştır. 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri içerisinde
yaptırılan otopark inşaatı, 90 milyon YTL+KDV bedelle GÜNAYDIN A.Ş.’ye ihale
edilmiştir.849
Son yıllarda ülkemizde belediyelerin uyguladıkları konut projelerinde büyük bir artış
meydana yaşanmaktadır. Belediyeler tarafından geliştirilen bu yeni konut projelerinin
ağırlıklı bir bölümünü ise gecekondu bölgelerini ortadan kaldırmaya yönelik “Kentsel
Dönüşüm” projeleri oluşturmaktadır. Belediyeler ise bu çerçevede konut yapma görevlerini
kat karşılığı inşaat yöntemi ile yerine getirmeyi tercih etmektedirler. Nitekim özellikle
belediyelerin geliştirdiği konut projeleri ile diğer belediyelere göre bir adım daha öne çıkan
Ankara Büyükşehir Belediyesi, “Kentsel Dönüşüm” projesi kapsamında Çankaya ilçesinde
üzerinde gecekonduların yer aldığı 200 bin metrekare arazi üzerine kurulacak olan
konutların inşasında müteahhitlik firması ile bu konutlara %50-50 şeklinde kat karşılığı
ortak olmayı düşünmektedir. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kat karşılığı inşaat
yönteminden faydalanmayı düşündüğü diğer konut projelerini ise Dikmen 4’üncü ve 5’inci
etap konutları, Güney Park konutları ve Doğukent konutları oluşturmaktadır. Yine
848
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/IhaleVeIlan/IhaleDetay, 10.10.2006
849
http://www.kutahya.bel.tr/ihale 06.10.2006
273
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, gecekondu bölgesi olan “Aziziye Kentsel Dönüşüm
Projesi” çerçevesinde yaklaşık 800 konut yapmayı planlamaktadır. Proje için Avrupa
Konseyi Kalkınma Bankası’ndan kredi sağlayan, ancak DPT’den izin alamadığı için söz
konu krediyi kullanamayan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, 800 konutu kat karşılığı
inşaat yöntemi ile yapmak üzere ihale ile müteahhide vermeyi planlamaktadır. Kentsel
Dönüşüm projeleri çerçevesinde artan konut projelerinde kat karşılığı inşaat yöntemine yer
veren diğer belediyeleri İstanbul, İzmir, Kocaeli, olarak sıralamak mümkündür.850
5393 sayılı Belediye Kanunu ile kentsel yaşam alanlarının revize edilmesi kentin
gelişmeye uygun alanlarının belirlenmesi konusunda ayrıntılı düzenleme yapılmıştır.
Kentsel dönüşüm ve gelişim alanlarına ilişkin proje çalışmalarına yön verecek olan
ilgili bir diğer mevzuat ise 05.07.2005 sayılı “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz
Varlıkların Yenilerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun”dur. Söz
konusu kanunun amacı birinci maddesinde şu şekilde ifade edilmektedir; “bu kanunun
amacı büyükşehir belediyeleri, büyükşehir belediyeleri sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe
850
http://www.konutkredileri.com/, 12.01.2007
851
ÖNER, a.g.k., s.236
274
belediyeleri, il, ilçe belediyeleri ve nüfusu 50.000'in üzerindeki belediyelerce ve bu
belediyelerin yetki alanı dışında il özel idarelerince, yıpranan ve özelliğini kaybetmeye yüz
tutmuş; kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurullarınca sit alanı olarak tescil ve ilan
edilen bölgeler ile bu bölgelere ait koruma alanlarının, bölgenin gelişimine uygun olarak
yeniden inşa ve restore edilerek, bu bölgelerde konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal
donatı alanları oluşturulması, tabi afet risklerine karşı tedbirler alınması, tarihi ve kültürel
taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılmasıdır.”852
Bununla birlikte gerek 5366 sayılı Kanun gerekse 5393 sayılı Kanun’a göre kentsel
dönüşüm ve yenileme alanları belediye meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğu kararı ile
belirlenmektedir. Ancak 5366 sayılı Kanun 2’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan;
“…büyükşehirler dışındaki belediyelerde belediye meclisince alınan kararlar Bakanlar
Kuruluna sunulur. Bakanlar Kurulu projenin uygulanıp uygulanmamasına üç ay içinde
karar verir” hükmü ile bu konuda 5393 sayılı Kanun’dan farklı bir düzenleme getirmiştir.
Kanunun ilgili maddesi 3’üncü fıkrasına göre; Bakanlar Kurulunca kabul edilen
alanlardaki uygulama bir program dahilinde etap etap projelendirecektir. Etap proje ve
programları meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve belediye başkanının
onayı ile yürürlüğe konulacaktır. Dolayısıyla Belediye Kanun’daki kentsel dönüşüm
projelerinin belirlenmesi ve uygulanması sürecine ilişkin eksiklikler bu konuda çıkarılan
5366 sayılı Kanun ve kanunla ilgili yönetmeliği ile giderilmektedir.853
852
a.g.k., s.236-237
853
a.g.k., s. 237
275
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
277
4.1 Adana Büyükşehir Belediyesi Örneği
278
edilmiştir. İkinci aşamada, 1986 yılında belediye kendi kontrolü altındaki üçüncü bölgenin
temizlik işlerini özelleştirmiştir.856
Söz konusu ihaleler, belediye meclisinin onayı alındıktan sonra 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu’nun 37’nci maddesi uyarınca “kapalı teklif usulü” ile yapılmıştır. İhale süresi
birer yıllık sözleşmelerle üç yıl olarak belirlenmiştir. Yüklenici firmalar ile yapılan
şartnamede, yüklenicinin temizlik işlerinde kullanacağı asgari araç ve gereçlerin sayısı ve
nitelikleri bağlayıcı şekilde belirlenmiştir. Ayrıca yapılacak işin asgari şartları, mesai
saatleri, çöplerin toplanma sayısı, çalıştırılacak asgari işçi sayısı ayrıntılarıyla tespit
edilmiştir.857
Hizmetin denetiminin ise Belediye Temizlik İşleri Müdürlüğü’nün yanı sıra mahalle
muhtarları ve yerel basının yapacağı kararlaştırılmıştır. Her ay ödenecek istihkak için
yüklenici firmanın mahalle muhtarından temizlik uygunluk belgesi alması, ayrıca basında
yer alacak olan temizlik olmadığına dair haberlerin de istihkakın ödenmesini durdurması
kararlaştırılmıştır.858 Ancak 1987 Yılı Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme
Projesi Raporu’nda denetimle ilgili olarak; belediyenin özel teşebbüslerin birçok
faaliyetlerinde yeterli denetim yapamadıkları belirtilmiştir. Raporda belediyenin düzenli
bir denetim yapması için düzenli aralıklarla denetim yapması gerektiği savunulmaktadır.
Ayrıca raporda belediyenin özel müteşebbislerin personel hizmet standardını denetlemesi
gerektiği ve özelleştirmenin başarısı için performans denetiminin şart olduğu
belirtilmiştir.859
856
DPT, Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi Raporu, DPT Yayını, 1987, s.11
857
DAĞTAŞ, a.g.k, s.289
858
a.g.k.,s.289
859
DPT, a.g.k., s.16
860
DAĞTAŞ, a.g.k.,s.291-292
861
A. DURAK, K.SORGUN, “Katı Atık Toplanması: Adana Örneği”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif
İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan
Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988, s.239
279
Belirtildiği gibi bir -kısmi özelleştirmenin- kamu ve özel sektör faaliyetleri arasındaki
maliyet ve verimlilik farkını ortaya koymak açısından son derece faydalı olduğunu
söylemek mümkündür. Bu nedenle belediyenin ve özel şirketlerin temizlik hizmetlerinde
maliyet giderleri ve diğer bilgileri gösteren tablolara aşağıda yer verilmiştir.
Tablo 4.1
Adana’da Özelleştirme Yapılan Bölgeler ve Özellikleri
Karşıyaka
Güney Temizlik Belediye Temizlik
Bilgiler Temizlik
Bölgesi Bölgesi
Bölgesi
Seyhan Nehri’nin Seyhan Nehri’nin Seyhan Nehri’nin
Batısında ve E5 doğusunda kalan Batısında ve E5
Hizmet Bölgesi Karayolunun bölge Karayolunun
güneyinde kalan kuzeyinde kalan
bölge bölge
Yıllık anlaşma 234.000.000 TL -
330.000.000 TL
tutarı
Anlaşmanın Ağustos 1985 Ocak 1985
başladığı tarih -
Anlaşma tutarının %30 %35
yıllık artırım -
miktarı
İşin tanımı Sokakların, Sokakların, Sokakların,
kaldırımların ve kaldırımların ve kaldırımların ve
ticari alanların ticari alanların ticari alanların
temizlenmesi, temizlenmesi, temizlenmesi,
yolların ve yolların ve yolların ve
meydanların su ile meydanların su ile meydanların su ile
yıkanması yıkanması yıkanması ve
anlaşma yapılan
firmaların kontrolü
Aletler ve * 28 çöp arabası * 32 traktör/römork * 41 çöp arabası
kamyonlar veya açık römork * 1 yük arabası * 5 küçük araba
* 6 traktör/kapalı * 4 taksi * 20 traktör
römork * 4 mekanik sokak
* 80 el arabası süpürücü
* 2 yük arabası veya
taksi
Kamyonların 72 60 276
toplam kapasitesi
(m3)
İşçi sayısı 200 167 277
Kaynak: DPT, Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi Raporu, DPT Yayını, 1987, s.11
Belediye 1986 yılı Şubat ayında, Tablo 4.1’de de yer alan kendisine ait olan Seyhan
Nehri’nin batısında ve E-5 karayolunun kuzeyinde kalan bölgenin temizlik işlerini özel
firmaya vermiştir. Bu tarihten itibaren katı atık toplanması, yok edilmesi ve bu kapsamda
280
sokakların temizlenmesi işleri üç firma tarafından yapılmaya başlanmıştır. Belediyenin
temizliğini kendi yürüttüğü temizlik bölgesini de özelleştirmesinin sebebi; belediyenin
1984 ve 1985 yılı, kendisinin ve özel temizlik şirketlerinin toplam maliyetlerini
karşılaştırması sonucunda temizlik firmalarının maliyetlerinin daha düşük olduğunu
görmesinden kaynaklanmıştır. Ayrıca özel firmaların düşük maliyetli katı atık toplama ve
nakletmeleri hasılatlarının da yüksek olmasına sebep olmuştur. Aşağıda yer alan tabloların
birincisinde belediyenin temizlik hizmetlerinin 1984 maliyetine; ikincisinde 1985 yılı özel
şirketlerin maliyetine yer verilmiştir.
Tablo 4.2
Belediye Temizlik Hizmetlerinin 1984 Yılı Maliyeti (TL)
Harcayan Servis
Belediye Temizlik Hizmetleri
Katı Atık Toplama ve Nakletme
Maaşlar ve ilgili maliyetler 833.693 (% 78.5)
Büro giderleri ve idare 115.765 (% 10.9)
Nakliyat 112.561 (% 10.6)
ARA TOPLAM 1062.019 -
EKSİ GELİR TOPLAM 3.262 -
YOLSÜPÜRME Yukarıda dahil edilmiştir.
Kaynak: DPT, Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi Raporu, DPT Yayını, 1987, s.11
Tablo 4.3
Özel Firmaların Temizlik Hizmetleri 1985 Yılı Maliyetleri (TL)
Harcayan Servis Katı Atık Güney Temizlik Karşıyaka Temizlik
Toplama ve Nakletme Hizmetleri Hizmetleri
281
harcamalarda belediyenin yaptığı harcamalardan daha azdır. Tablo 4.4 belediye ve temizlik
şirketlerinde katı atık toplama servislerince kullanılan personel ve işgücü göstermektedir.
Tablo 4.4
Katı Atık Toplama Servislerince Kullanılan Personel ve İşgücü
Müdür 1 1 1
Müdür Yardımcısı 1 - -
Gözetmen 47 5 10
Mekanisyenler 1 - 5
Dolayısıyla Belediye Temizlik İşleri Şube Müdürlüğü’ne bağlı çalışan işçi sayısı
fazla olmasına rağmen verimlilik düşük olmuştur. Özel şirketlerin kullandığı işçi sayısı
belediyeninki ile karşılaştırıldığında daha az ancak verimlik daha yüksek olmuştur. Özel
282
şirketlerin iş gücünden tasarruf sağlamalarının önemli nedenlerinden birisi çöp toplama
vasıtaları ve diğer donanımlarının daha üstün nitelikli olmasıdır. Ayrıca belediye temizlik
işçileri, istinasız sendika üyesi olup, her iki özel şirketin istihdam ettikleri işçilerden çok
daha fazla ücret almaktadır. Dolayısıyla özel yükleniciler daha az personelle daha fazla
toplam ve adam başına çöp toplamayı başarmışlardır. Üstelik belediyeden daha az olan
ücret seviyeleri nedeni ile çöp toplama işini daha ucuza mal edebilmişlerdir.862
862
DURAK, SORGUN, a.g.k., s.238-239
863
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.55
864
KÖKSAL, a.g.k., s.129
283
Belediyesi’nin ilçe belediyeleri Seyhan ve Yüreğir Belediyeleri’nde ise temizlik hizmetleri
belediyelerin kendileri tarafından yürütülmektedir. İlçe belediyelerinden Seyhan
Belediyesi’nde temizlik hizmetleri geçmiş dönemlerde sermayesinin büyük bir kısmına
belediyenin sahip olduğu GÜNEY BELEDİYELERİ A.Ş tarafından yürütülmüş; şirketin
zarar etmesi ve kapatılması üzerine temizlik hizmetlerinde çalışan işçiler belediye
bünyesine alınarak temizlik hizmetleri belediye tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Söz
konusu belediye şu anda yalnızca bir temizlik hizmeti olarak sokakların süpürülmesi işini
(el ekipleri tarafından) özel bir şirkete yaptırmaktadır.
Bununla birlikte Adana şehrinin çöplerinin toplandığı çöp toplama sahası “Sofulu
Depolama Alanı” son yıllarda çevre bakımından ciddi sorunların kaynağı olmaktadır.
Yıllardır ülkenin pek çok yerinde olduğu gibi literatürde “Vahşi Döküm” şeklinde
nitelendirilen usulde depolama yapılan bu alan çevre sağlığını tehdit etmektedir. 1998 yılı
başlarında, Çevre Bakanlığı ile Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) arasında, katı
atık yönetimi ile ilgili etüt, pilot proje ve fizibilite önerilerini kapsayan ve hibeye dayanan
ilke anlaşması yapılmış ve sonuçta, 16 Ağustos 1998 tarihinde, “Bölgesel Katı Atık
Yönetimi Etüt Projesi” başlatılmıştır. Proje sonucunda Sofulu’nun kabul edilebilir mesafe
içinde tek uygun yer olduğu saptanmış; eski alanının bir yandan rehabilitasyon, diğer
yandan da kullanımına devam edilmesi, kararlaştırılmıştır. Ancak, buna rağmen
Sofulu’daki depolama kapasitesinin, -tesisleşmeye gidilmediği takdirde- en geç 2009
yılında kritik düzeye erişeceği hesaplanmıştır. JICA ile varılan Bölgesel Katı Atık
Araştırma Çalışmaları Sonuç Raporu doğrultusunda, Adana’da halen 1200 ton/gün
düzeylerinde üretilen kentsel katı atıkları işleyecek uygun bir tesisin yapılması için
belediye “yap-işlet-devret” modelini kullanmayı düşünmektedir. Belediye konu ile ilgili
araştırmalarını devam ettirmektedir.
284
minibüsle hizmet vermekte olan bu vergi daireleri, 80.000 mükellefin tespit edildiği
Adana'da sadece 100.000 civarında mükelleften tahsilat yapabilmişlerdir.865
a) Yüklenici firma kurduğu fiili arama ekibi ile emlak vergisi mükelleflerini
taramış ve kaçakları minimuma indirmiştir. Bunun sonucunda da defterdarlık
kayıtlarındaki mükellef sayısı yaklaşık üç kat artmıştır,
Nitekim Sayıştay Temyiz Kurulu da 21.04.2003 tarihinde aldığı 26334 sayılı kararı
ile emlak vergisi tahakkuk ve tahsilat işlemlerinin hizmet alımı yolu ile ihale edilmesini,
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinde yer alan; “kamu hizmetleri
memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür.” ve yine 1982
Anayasası’nın 128’nci maddesine göre; “devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu
tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
865
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.55
866
a.g.m., s.55-56
867
ULUSOY, AKDEMİR, a.g.k, s.395
285
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle görülür.” hükümlerine dayanarak bir tazmin hükmüne tasdik kararı vermiştir.868
Adana Büyükşehir Belediyesi toplu taşıma işini 1987 yılında tamamen özel sektöre
devretmiştir. Bu tarihten itibaren şehrin tamamına yönelik toplu taşıma hizmeti, 341
midibüs ve 1.170 minibüsle özel kooperatifler tarafından verilmeye başlanmıştır. 1987
yılında toplu taşıma hizmetleri özelleştirildiğinde büyükşehir belediyesi otobüs başına ayda
1 milyon TL zarar etmekteydi. Bu zararın nedenleri ise aşağıdaki şekilde saptanmıştır;869
Adana Büyükşehir Belediyesi, 1995 yılı itibari ile toplu taşıma hizmetlerini
özelleştirerek 491.040.000 TL tutarında gelir sağlamış; 9.491.040.000 TL tasarruf
sağlamıştır.
Adana’da 1999 yılına kadar sadece Yüreğir otogarı ve şehirlerarası otogar arasında
dört belediye otobüsü hizmet vermiştir. Ancak büyükşehir belediyesi diğer özelleştirme
uygulamalarında sağladığı başarıyı toplu taşıma hizmetlerinde sağlayamamıştır. Nitekim
büyükşehir belediyesi, 1999 yılında 70 adet yeni otobüs ile tekrar taşımacılık alanındaki
yerini almıştır. Bunda belediye tarafından da belirtildiği gibi toplu taşıma hizmetlerinin
868
DOĞANYİĞİT, a.g.k.,s.555
869
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.55-56
286
özelleştirilmesinde yeterli denetimin sağlanamaması etkili olmuştur. 2007 yılı itibari ile
Adana’da toplu taşıma hizmetleri büyükşehir belediyesinin kendisine ait olan 159 araçlık
filosu ve 4 özel halk otobüsleri kooperatifi bünyesinde bulunan 371 otobüs midibüs ve 18
özel dolmuş kooperatifi bünyesinde bulunan 1.088 minibüsle ortak bir şekilde
yürütülmektedir. İlerleyen dönemler içinde Adana’da toplu taşımacılığın belediye ve özel
firmalar tarafından ortak bir şekilde yürütülmesine devam edileceği; toplu taşımada 1987
yılında olduğu gibi tamamen bir özelleştirme yapılmasının düşünülmediği belirtilmiştir.
Bununla birlikte Adana’da 1998 tarihinde yapımı başlamış olan bugünde halen çeşitli
nedenlerle yapımı devam etmekte olan Raylı Taşıma Sistemi (RTS) projesinin bitirilmesi
ile toplu taşımacılıkta Adana şehrinde yaşanacak olan sorunların hafifleyeceğine
inanılmaktadır. Söz konusu proje ile ilgili gelişmeler aşağıda özetlenmeye çalışılmıştır.870
Adana RTS projesinin ihalesi, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu çerçevesinde İzmir
RTS, Ankara RTS ve Bursa RTS projelerinde olduğu gibi uluslar arası şirketlere de açık
olarak gerçekleştirilmiştir. Bunun sonucunda Adana RTS, 07.08.1996 tarihinde “teklif
birim fiyat usulü” ile 339.863.726 USD bedele ADTRANZ, ALARKO ve ABB
ELEKTRİK Konsorsiyumuna verilmiştir. İşin finansmanı için gerekli olan dış kredi
anlaşması 18 Eylül 1997 tarihinde imzalanmış; sözleşme anlaşmasının da 12.01.1998
tarihinde yürürlüğe girmesi ile birlikte projenin 36 ay sürmesi hedeflenen yapım süreci
başlamıştır. Ancak yükleniciye 05.03.1998 tarihinde verilen bir talimat ile güzergah büyük
ölçüde (%71,5) değişikliğe uğramıştır. Söz konusu güzergah değişikliği Eylül 1998’de
Ulaştırma Bakanlığı tarafından, 14 Ocak 1999 tarihinde de DPT tarafından onaylanmıştır.
Bunun sonucunda işin yeni başlama tarihi 28.01.1999 ve bitiş tarihi de 28.01.2002
olmuştur.
Adana RTS projesi ihalesi, 1992 yılında hazırlanan fizibilite etüdü eki kavramsal
projeler esas alınarak ihale edilmiştir. Ancak bu güzergahın değişmesine bağlı olarak işin
keşif bedelinde de artış meydana gelmiştir. Bunun üzerine belediye tarafından yeni
fizibilite etüdü hazırlanmış ve belediye encümeni tarafından da artan keşif bedeli
onaylanmış; DPT Müsteşarlığı’na 06.12.1999 tarihinde keşif artışı başvurusu yapılmıştır.
Yeni uygulama projeleri ve keşif artışı, 194.200.000 USD olarak, Ulaştırma Bakanlığı
tarafından 29.08.2001 tarihinde onaylanmış; Ulaştırma Bakanlığı’nı takiben DPT’nin de
onayı alınarak, 27.11.2001 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu’nun uygun görüşü ile ilave
kredi talebi gereği için Hazine Müsteşarlığı’na gönderilmiştir. Bu arada keşif artışı ve kredi
870
ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2006 Yılı Çalışma Raporu, s.291-294
287
talebi ile ilgili işlemler sırasında RTS’ nin inşaat işleri de 2001 yılını ortalarından itibaren
çok büyük ölçüde yavaşlamış ve zamanla da durmuştur. Çalışılan iki yıllık süre içerisinde,
inşaat işlerinin % 65’i tamamlanabilmiştir.
Adana RTS’nin geçen zaman içerisinde halen bitirilememiş olması halk tarafından
çeşitli tepkilere neden olduğu gibi konu sık sık yerel basında da gündeme getirilmektedir.
Yerel basında, yıllardır pek çok özelleştirme uygulamasına başarı ile imza atmış olan sayın
Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aytaç Durak’ın başkanlığında, kendisinin de
belirttiği şekilde öncelikli kaynak aktarımının RTS projesine yapılarak projenin bir an önce
kesinlikle bitirilmesi gerektiği; Adana’nın her gün biraz daha artan trafik sorunlarının bu
şekilde çözüleceği dolayısıyla halkın da projenin gerçekleştirilmesi sonucu ihtiyaçları olan
önemli bir hizmete bir an önce kavuşmaları gerektiği sürekli olarak vurgulanmaktadır.871
871
Çetin GÜLBASAR, “Tamamlanamayan Metro’yla Anımsanmak”, Yeni Adana, 18.02.2007, s.4
288
yapılmıştır. Şirket tarafından gerçekleştirilen hizmetleri ise şu şekilde sıralamak
mümkündür;872
e) Ana hesaplara ait, banka cari hesabı defteri, bütçe giderleri defteri ve ödenekler
hesabı defterlerinin tutulması,
m) Fen İşleri Daire Başkanlığı’nca ihaleleri yapılan hizmet alımı, yapım ve onarım
işleri ile ilgili ödemelerin takibi ve raporlanması,
872
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.57-58
289
bununla birlikte %60-70 arasında maliyet tasarrufu sağlamıştır. Bununla birlikte
hizmetlerin verimliliği ve etkinliği artmıştır. Örneğin proje çerçevesinde daha önce
günlerce süren bordro hazırlama ve kontrol işi birkaç saatte sıfır hata ile yapılmaya
başlanmıştır. Ayrıca büyükşehir belediyesi hizmetlerde kullanılan teknoloji yükleniciye ait
olduğu için eskimesi nedeniyle yenileme yatırım ve bakım gideri yapmak zorunda
kalmamış; konu ile ilgili teknik ve uzman personele sahip olmamasından dolayı bu konuda
personel istihdam etmek zorunda kalmamıştır. Bu hizmet alımı karşılığında yüklenici
firmaya olan ödemeler önceden bilinebildiği için bütçe ve programların hazırlanması
kolaymış; hesap edilemeyen harcamalar ise ortaya çıkmamıştır.873
a) 657 ve 4875 sayılı yasaya tabi memur ve işçilerin maaş, ücret, ikramiye ve
vergi iadelerinin bilgisayarlar ile tanzimi ve buna bağlı olarak çıkan yasal
kesinti ve listelerin raporlanması,
e) Fen İşleri Daire Başkanlığı’nca yapılan ihaleleri yapılan hizmet alımı, yapımı
ve onarım işleri ile ilgili işlerin bilgisayar ile tutulması ve raporlanması işleri,
873
a.g.m., s.58-59
874
ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2006 Yılı Çalışma Raporu, s.55-56
290
f) Haller Müdürlüğü’nce araç ve mal girişlerinin komisyonculara göre takibi,
komisyoncu satış bordrolarının bilgisayarlara girilerek stoklarının ve mal
çıkışlarının takibi ve raporlanması.
Buna karşılık Temizlik İşleri Müdürlüğü’nde olduğu gibi sembolik sayıda bir
personelin çalıştığı (1 Şube Müdürü ile 2 personel) Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü’nce
üstlenilen işler ise şu şekilde gerçekleştirmiştir;
875
Park ve bahçe hizmetlerinin özelleştirilmesi ile bilgiler Park ve Bahçeler Şube Müdürü Sebahattin
KARABULUT ile yapılan mülakat bilgileri ve ilgili dosya evraklarından sağlanmıştır.
291
Park ve bahçe hizmetlerinin özel firmalara verilmesinde; yapılan keşifler ile
ihtiyaçların net bir şekilde belirlenmesi, firmaların tecrübeli olması, firmaların makine
parkı, yeterli araç-gereç ve teknik elemana sahip olup olmadıkları vb. noktalar dikkat
edilen hususlar olmaktadır. Ayrıca Karayolları Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel
Müdürlüğü’nün konu ile ilgili yaptığı piyasa araştırmaları da dikkate alınarak
değerlendirilmektedir. Denetim ise çeşitli kontrol aşamalarında müdürlük bünyesinde
çalışan personel (mühendislerce) tarafından gerçekleştirilmektedir.
2006 yılı itibariyle şube müdürlüğüne ait hizmetlerden özel firmalarca yerine
getirilen bazı hizmetler aşağıdaki gibidir;
a) Park, bulvar ve yürüyüş yolları ile rekrasyon alanı, mezarlık ve hizmet birimleri
aydınlatma ile kompanzasyon tesislerinin bakım ve onarımı işleri, 01.01.2006
tarihi itibariyle 1.278.485.00 YTL’na 3 yıllığına SUTAŞ İNŞAAT A.Ş’ne
verilmiştir. İş bitiminde belediye %80 oranında maliyet tasarrufu sağlamayı
beklemektedir.
292
4.1.6 Başıboş Köpeklerin Toplanması
Adana Büyükşehir Belediyesi, 1988 yılında belediye bünyesinde yer alan Veteriner
Şube Müdürlüğü’nün hizmetlerini özelleştirmiştir. Ancak bu görev ihale ya da başka bir
yöntemle değil yine bir özelleştirme yöntemi olan gönüllük yöntemi ile özelleştirilmiştir.
Büyükşehir belediyesi, ilgili müdürlüğün yerine getirmekle yükümlü olduğu başıboş
köpeklerin toplanması işinin belirli bir ücret karşılığında halk tarafından görülmesini
sağlamıştır. Nitekim uygulama da halk tarafından ilgili görmüş; pek çok sayıda başıboş
köpek Veteriner Müdürlüğü tarafından itlaf edilmiştir. Ancak dokuz ay kadar süren bu
uygulamaya Ekim 1988’de son verilmiştir. Çünkü şehirde başıboş köpek kalmaması
nedeni ile çevre köy ve kasabalardan sahipli-sahipsiz köpekler toplanmaya başlamış bu
duruma da halktan tepkiler gelmeye başlamıştır. Diğer taraftan bu uygulama Hayvan
Sevenler Derneği ve üyelerinin de tepkisine yol açmıştır.
Görüldüğü gibi Adana Büyükşehir Belediyesi, 1985 yılında temizlik işleri ile
başladığı özelleştirme uygulamalarını bugünde halen günümüzde çeşitli hizmetlerinde
kullanmaya devam ederek tasarruflar sağlamaya bu şekilde hizmetlerini daha etkin ve
verimli bir şekilde sunmaya çalışmaktadır.
- Çufaş A.Ş,
876
ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2006 Yılı Çalışma Raporu, s.107-108
877
a.g.k., s.299-315
293
Bu şirketlerden Yeni Adana İmar A.Ş, 1986 yılında konut sektöründe fiyat ve arzı
düzenleyici rol üstlenerek dar gelirli vatandaşları konut sahibi yapmak ve gecekondulaşma
ve çarpık kentleşmenin önüne geçmek üzere kurulmuştur. Şirkette büyükşehir
belediyesinin payı %99,5’dir. Şirket 1986 yılından 2006 yılına kadar toplam 7.761 tane
konut inşa etmiştir. Konutların bir kısmı şirket tarafından bir kısmı müteahhitlere ihale
edilerek yaptırılmıştır. Örneğin Balcalı Konut Projesi kapsamında, Adana Büyükşehir
Belediyesi ve Yüreğir Belediyesi’ne ait arsalarda depremde yıkılan konutların yerine kat
karşılığı inşaat yaptırmak üzere 09.03.2005 tarihinde yapılan ihale şirket tarafından
alınmış, sözleşme imzalanmış, şirket tarafından hazırlanan projelere göre 277 adet konut
ve 3 işyeri yapmak üzere proje iki müteahhide 16.11.2005 tarihinde şirket tarafından ihale
edilmiştir. Bu şekilde yaptırılan 235 konuttan belediye 940.000 YTL tutarında tasarruf
sağlamıştır. Şirketin 2006 yılı verilerine göre borcu bulunmamaktadır.
Beldetaş Belde Sağlık Sanayi ve Ticaret A.Ş 1991 yılında sağlık hizmetleri ve
basımevi hizmetleri amacıyla kurulmuştur. Ancak 1999 yılından itibaren sürdürülen
faaliyetler durmuş olup şirket Adana Büyükşehir Belediyesi’nin çeşitli hizmetlerinde
kullanılmak üzere bekletilmektedir. Şirkette belediye payı %99,40’dır.
Tümaş Et Ürünleri Tüm Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Tic. ve San. A.Ş 1990 yılında
%99,79’u Adana Büyükşehir Belediyesi’ne at olmak üzere kurulmuş; 1994 yılında Adana
Büyükşehir Belediyesi’ne ait kanara işletmesi 453 milyon TL bedelle Özsen Ltd. Şti’ne
imtiyaz sözleşmesi ile kiraya verilmiştir. 12.11.2004 tarihinde ise söz konusu şirket, Tuna
İnşaat Taahhüt San. ve Tic. Ltd.Şti.’ne 991.880.967 YTL bedelle ihale edilmiştir.
Çufaş A.Ş ulusal ve uluslar arası düzeyde fuarcılık faaliyetlerini yürütmek üzere
%67,50 hissesi Adana Büyükşehir Belediyesi’ne ait olmak üzere kurulmuş olan bir
şirkettir.
294
Halk ekmekçilik A.Ş, ekonomik nedenlerden ötürü 2003 yılına kadar kapalı tutulmuş,
2003 yılında yeniden dar gelirli vatandaşların ekmek ihtiyacını karşılama üzere revize
edilerek açılmıştır. Adana Ekmekçilik A.Ş bünyesinde, Yüreğir ile Bakımyurdu ve
Belediye evleri semtlerinde 3 adet fabrika bulunmaktadır.
Bununla birlikte sadece kanalizasyon ve içme suyu borularının arızaları değil sayaç
açma-kapama, endeks okuma, fatura dağıtma ve kaçak su tabipleri de özel firmalara
yaptırılmaktadır. Bu işleri ASKİ özelleştirirken özel şirketlerle hizmet sözleşmesi
imzalamaktadır.881
Türkiye’nin en büyük içme suyu projelerinden birisi olan “Çatalan İçme suyu
Projesi” kapsamında 1998 yılında Alman Kredi kuruluşu Kfw’den 80 milyon mark
878
ASKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ile ilgili bilgiler Genel Evrak Yazı İşleri Müdürü Abidin
BÜYÜKARSLAN ile yapılan mülakat ve ilgili kaynaklardan sağlanmıştır.
879
DOĞAN, DAĞ, a.g.m., s.61
880
a.g.m., s.62
881
Serap FIRAT, “Belediyelerde Özelleştirme Uygulamaları”, ÇYYD, Cilt 7, Sayı 1, Ocak 1998, s.82
295
tutarında (10 yılı geri ödemesiz, 30 yıl vadeli %2 faizli) kredi almış; proje üzerinde kredi
kuruluşu ile görüş birliğine varmış; söz konusu proje kapsamında Adana Su Temin Projesi
Arıtma Tesisi, İsale Hattı ve Dağıtım Şebekesi İnşaatı’nın uluslar arası ihale
gerçekleştirilerek LURGİ BAMAG-STFA-ALKE konsorsiyumu ile sözleşme yapılmıştır.
2002 aralık ayından itibaren Yüreğir ilçesinin tamamına; 2003-2004 yılında ise Seyhan
ilçesinin güneyine ve kuzey Adana’daki mahallelerin büyük bir bölümüne Çatalan içme
suyu verilmiştir.
Yine 22.09.1999 tarihinde ihalesi yapılan Doğu ve Batı Adana Atıksu Arıtma
tesislerinin inşaatı ve işletilmesi işi 38.699.535.24 EURO bedelle TECH WABAG-
YÜKSEL-ENER SERCO konsorsiyumuna verilmiştir.
296
özelleştirilmesini maliyetler açısından incelersek; güvenlik görevlisinin belediye
bünyesinde çalışması halinde, bir güvenlik görevlisinin belediyeye maliyeti 600 ile 800
milyon arasında değişmekte; buna karşın hizmetin özelleştirilmesi ile bir işçinin maliyeti
300 milyona düşmektedir. Bunun haricinde caddelerde, parklarda ve bahçelerde bulunan
havuzların bakım işi de özelleştirilmiş durumdadır.882
Bununla birlikte daire başkanlığının bünyesinde yer alan Yeşil Alanlar Şube
Müdürlüğü de yeşil alanların bakım işlerini özelleştirmiştir. Yeşil alanların bakımı ile ilgili
çarpıcı bir örnek ise şöyledir; bir dönümlük bir yeşil alanın bakım işinin belediyeye
maliyeti 700 milyon lira iken bu hizmetin özelleştirilmesi ile bu rakam 67 milyon liraya
inmiştir. Söz konusu yeşil alanın park olduğunu düşünürsek maliyet üç katına kadar
artmaktadır. Sonuçta bakım işini belediyenin kendisinin yapması durumunda parklarda 30
kat, yeşil alanlarda ise 10 kat fazla ücret ödenmektedir. Yeşil alanların özelleştirilmesi
sonucu kişi başına yeşil alan 2 metre kareden 6 metre kareye çıkmıştır. Yani özelleştirme
sonucu maliyetlerde düşüş ile birlikte kişi başına düşen yeşil alan miktarında da artış
sağlanmıştır.883
Son birkaç yılda Ankara’da Altınpark, Moganpark, Göksu Parkı, Mavi Göl Parkı
Kuğulu Park başta olmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol
Daire Başkanlığı park ve yeşil alanlar çalışmalarını hızlandırmıştır. Toplam kullanım
alanları 6 milyon 500 bin metrekareyi bulan ve çok çeşitli faaliyetlere açık olan bu
parkların büyük bir çoğunluğunun bitkilendirilmesi, sulanması, bakımı, temizliği ve
güvenlik işleri ANFA LTD.ŞTİ’ne ihale edilmiştir.884
FİD’nın sorumluluğunda olan işler ise şunlardır; köprü, alt geçit ve üst geçit inşası;
büyükşehir sınırları içindeki yolların yapımı ve onarımı; yeni gelişen alanların alt yapı
projelerinin hazırlanması, maliyet hesaplarının yapılması, -ihaleye çıkarılması-, asfalt
yenileme çalışmaları; kaldırım döşenmesi; cadde hizmetleri ve ışıklandırılması. FİD, her
882
Melih GÖKÇEK, “Açılış Konuşmaları”, Özelleştirme ve Mali Gücün Güçlendirilmesi 21.Yüzyılda
Yerel Yönetimler, Kondrad Adenauer Vakfı- Alman Teknik İşbirliği, Ankara, 2000, s.82
883
a.g.k., s.82
884
http://www.ntvmsnbc.com/news/ , 07.05.2007
297
bir iş için yapılacak olan toplam yatırım miktarını yıllık bütçesinde belirlemekte; herhangi
bir işin idarenin kendi işçileriyle mi yoksa özel sektöre mi yaptırılacağı kararı işin
maliyetine göre verilmektedir. İdarenin teçhizat ve işçi sayısı giderek büyüyen bir şehir
için yetersiz kaldığı için idare genellikle küçük ölçekli işleri kendi imkanları ile
gerçekleştirme diğer hizmetleri özelleştirme yoluna gitmektedir. İdarenin özellikle 1989-
1993 yılları arasında altyapı, yol hizmetleri, trafik hizmetleri ve inşaat işlerindeki özel
sektör payı giderek artmış; hizmetler içerisindeki en fazla özel sektör tarafından görülen
işler ise yol yapım ve bakımı ile inşaat işleri olmuştur. FİD yetkilileri hizmet sunumunda
özel sektörden yararlanılmasının nedenini, özel sektörün aynı hizmeti daha az maliyetle
daha kısa sürede vermeleri şeklinde açıklamaktadır.885
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin söz konusu işlerle ilgili yapmayı düşündüğü ilginç
bir uygulama ise şu şekildedir; belediye tarafından trafik sorunlarının hafifletilmesine
yönelik 50 tane alt-üst geçit projesinin 2006 yılından itibaren belirli bir takvim eşliğinde
hayata geçirileceği belirtilmiş; bu projelerin hayata geçirilmesi için halkın da fikirlerine
başvurulacağını belirtmiştir. Ancak uygulama için Ankara Büyükşehir Belediyesi, daha
önce hiç yapılmamış olan bir ilke imza atmayı planlamaktadır. Büyükşehir belediyesi,
yasayla referandum hakkına sahip olduklarını hatırlatarak, bundan sonra projeleri halkın
onayına sunarak gerçekleştirebilmek için dev bir “elektronik referandum aracı”
yaptırdıklarını açıklamıştır. Hizmete girecek referandum aracının “büyük bir tırın arkasına
yerleştirilmiş elektronik oy verme sistemi” olarak tarif eden belediye başkanı Melih
Gökçek; “oy kullananın parmak izini tanımlayacak bu sistemin mükerrer oy kullanılmasını
engelleyeceğini” de belirtmiştir. Sistemin bu altyapı projeleri ile denenmesi, faydalı
olması halinde devam ettirilmesi düşünülmektedir.887 Sistemin projelerle ilgili her türlü
uygulamada halkın katılımının da sağlanması; görüşlerine yer verilmesi ve halkın istekleri
885
Filiz KARTAL, a.g.m.,s.76
886
http://www.ankara.bel.tr/haberler, 25.07.2005
887
http://www.ankara.bel.tr/haberler, 12.09.2006
298
doğrultusunda hizmet verilmesi amacı ile uygulanacak olması şüphesiz ki güzel bir yenilik
olacaktır.
888
a.g.m., s.76
889
a.g.m., s.76-77
299
davranılması gibi suçlardan birini işlemesi halinde artan miktarlarda cezalandırılmaları
kararlaştırılmıştır. Ancak bütün bu düzenlemelere rağmen uygulamada; otobüslerin bazı
yoğun saatlerde kapasite üstü çalıştırılması, yolcu sayısının az olduğu geç saatlerde
çalışmama, duraklarda fazla bekleme gibi karşılaşılan bir takım sorunlar yaşanmıştır.
2006 yılına gelindiğinde ise Ankara’da yaşanan üzücü birtakım olayların da etkisi ile
özel halk otobüslerinin kaldırılması gündeme gelmiştir. Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı Melik Gökçek de basına yaptığı açıklamalarda; özel halk otobüsleri (yeşil halk
otobüsler ve çift katlı özel halk otobüsleri)890 sahipleri ile yapılan anlaşmanın bitmesine az
kaldığını ifade ederek, bu süre dolduktan sonra bu otobüslerin fiilen devam etmesinin
mümkün olmadığı belirtmiştir. Gökçek, halktan da birtakım şikayet ve tepki alan yeşil halk
otobüslerinin kalkacağını belirterek; “…yeşil halk otobüslerinin çalıştığı hatları yaklaşık
8,5 yıl önce 10 yıllığına ihale ettik. Bu süre dolduktan sonra bu otobüslerin fiilen devam
etmesi mümkün değildir. Yasalara göre bir ihaleyi yaptığınız zaman ihale süreciyle
bağlısınız. Özelleştirmelerden yana olan birisiyim ve bugüne kadar da pek çok özelleştirme
yaptım. Otobüs hizmetleri belki yeniden otobüs özelleştirilmelidir ama otobüslerin
sürelerini uzatmayı düşünmüyoruz...” şeklinde açıklamada bulunmuştur.891
Hizmetin imtiyaz sözleşmeleri ile -uzun bir süre boyunca- özelleştirilmesi daha önce
de imtiyaz yönteminin ele aldığı birinci bölümde belirtildiği gibi bu yöntemin önemli
sakıncalarından birisi olabilmektedir. Çünkü geçen zamanla birlikte özelleştirme
uygulamasına başlama amacı olan -rekabet- ortamının meydana getirilememesi
uygulamalardan beklenen faydanın alınamamasına neden olabilmektedir. Dolayısıyla özel
halk otobüslerinin de kaldırılmasını gündeme getiren ilk nedenlerden birisi Kartal’ında
belirtmiş olduğu gibi; “ÖHO sayılarının sabit olması ve pazara yeni rakiplerin girme
olasılığının bulunmaması ile ilgilidir. Rekabetin olmaması ise işletmecilerin hizmet
kalitesini yükseltmeyi önemsememelerine neden olmaktadır”892 Bu noktada imtiyaz
uygulamalarında önemli olan bir nokta da imtiyaz konusu hizmetin yürütülmesi sırasında
talep, maliyet ve teknolojide meydana değişikliklerin sürekli olarak yakından takip
edilerek sözleşmelerde yer alan koşulların taraflarca tekrar gözden geçirilmesinin
gerekliliği olmaktadır. Yöntemden beklenen faydalar ancak yöntemin işleyişi ile ilgili
gereken uygulamaların titizlikle yapılması halinde mümkün olacaktır.
890
Çift katlı özel halk otobüsleri işletmecileri ile yapılan sözleşme ÖHO işletmecileri ile yapılanla aynıdır
ancak bu otobüsler orta ve üst gelirli vatandaşlara hizmet vermesi nedeni ile bilet ücretleri daha fazladır.
891
Saffet KORKMAZ, “Halk Otobüsü Terörü”, Hürriyet, 24.06.2006, s.16
892
KARTAL, a.g.m., s.77
300
Bununla birlikte 1997 yılı başından itibaren EGO, orta ve düşük gelir grubu semtler
için yeni otobüs hatlarını yine imtiyaz yolu ile özel işletmelere açmıştır. Sözleşme şartları
daha ağır olan “özel toplu taşıma otobüslerinin” (ÖTTO) işletme koşulları da ÖHO ile
aynıdır. ÖTTO’nin hizmet kalitesinin diğer otobüslere göre daha iyi olduğu kabul edilebilir
ancak denetim bakımından izleme mekanizmasının ÖHO’lerinde olduğu gibi ne kadar
yeterli olduğunun tartışılması mümkündür. Burada önemli olan nokta şudur; ÖHO ile aynı
şartlara sahip ve aynı yöntemle özelleştirilen bu otobüslerin tepki almaması. Öyle ki
ÖTTO’leri bazı sendikalar tarafından bile desteklenmektedir. Bu durum ise Türkiye’de
özelleştirme konusunda toplum genelinde bilinçli ya da bilinçsiz bir uzlaşma
oluşturulduğunu göstermekte; dolayısıyla özelleştirme konusundaki görüşlerin
893
anlaşılmasını biraz daha güçleştirmektedir.
Belirtildiği gibi 2007 yılı itibari ile EGO’nun da özelleştirilmesi gündeme gelmiştir.
EGO’nun başta BOTAŞ’a olan ve diğer kamu kurumlarına olan borçlarından dolayı %80
hissesinin 2008 yılı sonuna kadar özelleştirilmesine karar verilmiştir. Buna göre, doğalgaz
hizmetinin, metro ve otobüs işletmelerinden ayrılarak yeni kurulacak olan bir şirkete
devredilmesi düşünülmektedir. EGO’nun yapısında meydana gelecek olan bu değişimle
birlikte toplu taşıma hizmetlerinde daha etkin ve verimli çalışabilmesinin mümkün olacağı
düşünülebilir.
893
a.g.m., s.79
301
özelleştirme uygulamaları olmaktadır. Nitekim ASKİ, temizlik hizmetlerini 1994 yılında
(ilk özelleştirme girişimi olan uygulamanın sosyal demokrat belediye yönetimi tarafından
başlatılmış olması da ayrıca kayda değerdir), sayaç okuma hizmetini 1995 yılında, araç
hizmetleri 1996 yılında, yemekhane hizmetlerini 1997 yılında özelleştirmiştir. Aşağıda
idarenin ilgili hizmetlerini neden ve nasıl özelleştirdikleri açıklanmaya çalışılmıştır.894
Bununla birlikte en dikkat çekici husus ise ASKİ adına çalışacak olan personelin
ASKİ personeli için geçerli olan tüm kurallara uyması gerektiği ve çalışmaların ASKİ’ nin
ilgili bölümünün denetiminde yürütülmesine ilişkin hükümdür. Böylece kamu kesiminde
yıllardır aynı görevi yapan memur-işçi ayrılığına bir de kamu-özel sektör personeli
birlikteliğinin getirilmesidir.895
894
KARTAL, a.g.m., s.74-76
895
FIRAT, a.g.m., s.84-85
302
TL olduğu belirtilmiştir. Aynı rakam sayaç açma-kapama işlerinde 350 milyar TL olarak
belirtilmiştir.896
ASKİ personelinin arazi çalışmalarında ulaşım sağlayan araç işletmesi Eylül 1996’da
ihale yolu ile özel bir firmayla yapılan bir yıllık kontrat sonucu özelleştirilmiştir.
Özelleştirmeye gidilmesinin en önemli sebebi mevcut personel sayısının yetersizliğidir.
Nitekim 1994’de 150 olan personel sayısı 1996’da 80’e düşmüş; bunda ise en fazla
sürücülerin işten ayrılması etkili olmuştur. 5 Nisan 1994’de yeni personel alımları
durdurulduğu için yeni eleman alınamamıştır. İkinci neden olarak ise hizmet için gerekli
araç sayısının yetersizliği özelleştirmeye gitmede etkili olmuştur. Özelleştirmeye gidilirken
ASKİ personeli tarafından her araç için yıllık bakım, yakıt ve işgücü maliyetlerinin
hesaplanması ile bir maliyet analizi yapılmış; belirlenen tutar o araç için ihale açılış bedeli
olmuş ve ihalede en düşük teklifi öneren firmaya ihale verilmiştir.897
Yine yemek hizmetinin de idare tarafından, kendi personeli ile verildiği dönemde
oldukça pahalıya mal olduğu gerekçesiyle özelleştirildiği belirtilmiştir. Yüksek maliyet
nedeni ile 60 personelin çalıştığı ve diğer ilçe birimlerine de yemek dağıtımı yapan bölüm
Şubat 1997’de özelleştirilmiştir. İhale bedelini tespit etmek için bir yıllık malzeme ve
emek maliyeti hesaplanarak, bir porsiyon yemeğin minimum fiyatı belirlenmiş; ihale
kapalı zarf usulü ile yapılmış; özel firmalardan referans mektupları istenmiş ve en az 100
işçi çalıştırmaları şart koşulmuştur.898
896
GÖKÇEK, a.g.k, s.83
897
KARTAL, a.g.m., s. 85
898
a.g.m., s. 85
303
Mal ve hizmet üretiminde maliyet tasarrufu sağlamanın dışında belediyeyi özelleştirmeye
iten diğer nedenleri şu şekilde sıralamak mümkündür;899
- Ücretlerin yüksekliği,
- Çalışanların isteksizliği,
- Araç-gereç yetersizliği,
Belediye yukarıda yer alan nedenlerden ötürü mal ve hizmet üretiminde özelleştirme
uygulamalarına yer vermektedir. Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni özelleştirmeye iten
nedenler görüldüğü gibi Adana Büyükşehir Belediyesi’ni özelleştirme uygulamalarına iten
nedenler ile büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Bununla birlikte Adana Büyükşehir
Belediyesi’nde olduğu gibi Bursa Büyükşehir Belediyesi de özelleştirme uygulamalarına
1993 yılında Dünya Bankası tarafından desteklenen “Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi-
Katı Atık Projesi” kapsamında başlamıştır. Bu tarihten itibaren ise başta toplu taşıma
hizmetleri olmak üzere belediyenin çeşitli hizmetlerinde (özellikle de zarar eden hizmet
alanlarında) özelleştirme uygulamalarına yer verdiği görülmektedir. Örneğin söz proje
kapsamı dışında özelleştirilen hizmetlerinden bir tanesi olan soğuk hava deposu
işletmeciliği zarar etmesi nedeni ile 1994 yılında özelleştirilmiştir.
Yine benzer şekilde belediye bünyesinde yer alan Uludağ teleferiği zarar ettiği
gerekçesiyle 28 Şubat 1996’da 10 yıllığına ALDAŞ ALÜMİNYUM DOĞ. SAN. TİC.
A.Ş’ne kiralanmıştır. 2006 yılı itibariyle teleferik; yenilenmesi, her türlü masrafı yüklenici
firma tarafından karşılanması, proje ve uygulamasının yapılarak 24 ayda yapımı
899
Bursa Büyükşehir Belediyesi ile bilgiler belediyenin Yazı İşleri ve Kararlar Daire Başkanı Memduh TAN
ile gerçekleştirilen mülakat bilgileri, dosya evrakları ve ilgili kaynaklardan derlenmiştir.
304
tamamlanmak ve 30 yıl işletilmek üzere ŞENTÜRKLER MÜH. ve İNŞ. AŞ’ne yap-işlet-
devret modeli ile devredilmiştir.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, söz konusu proje ile Dünya Bankası’na başvurmuş;
Banka tarafından 12.500.000 ABD Doları tutarında kredi verilmesi kabul edilerek Banka
ile anlaşma imzalanmıştır. Ayrıca bu anlaşmaya ek olarak Banka ile T.C Hükümeti
arasında da garanti anlaşması imzalanmıştır. Proje ile söz konusu hizmetlerde sağlanmaya
çalışılan kurumsal yeniden yapılanma hedefi bu nokta da önem arz etmektedir.
900
Bu iki proje aslında tek bir projenin “Bursa Su ve Çevre Sağlığı Projesi” nin parçalarıdır. Katı atık projesi
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından, içme suyu ve kanalizasyon projesi Bursa Büyükşehir Belediyesi Su
ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü (BUSKİ) tarafından hazırlanarak proje iki kısma ayrılarak imzalanmıştır.
Nevzat BOZTAŞ, “Yerel Yönetimlerde Yapısal Uyarlama:Çevre, Su ve Katı Atık”, ÇYYD, Cilt 7 Sayı 1
Ocak 1998, s.21-40
305
Nitekim Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından anlaşmaya ek olarak hazırlanan
faaliyet planında Bursa’daki katı atık yönetimini geliştirme çabasında olan Bursa
Büyükşehir Belediyesi’nin ilçe belediyeleri Yıldırım, Nilüfer ve Osmangazi ile birlikte katı
atık yönetim organizasyonunun yeniden yapılandırılmasına karar verdiği belirtildikten
sonra bu yeniden yapılandırmanın ana amaçları şu şekilde sıralanmıştır;
- Belediye sınırları içinde hava, toprak ve su kirliliği, katı atık ve sıvı atıkların
uygun şekilde bertarafı ve diğer çevre koşullarına ilişkin çevre yasa ve
yönetmeliklerini izleyerek uygulama sağlamak amacı ile Bursa Büyükşehir
Belediyesi bünyesinde bir proje denetim birimi kurulması,
Kent Katı Atık Depolama Alanı işletim işi yıllık olarak yapılan hizmet işi ihalesi ile
özel yüklenicilere yaptırılmaktadır. Depolama alanında işletme binası bünyesinde çevre
kirliliğinin tespitine yönelik her türlü analizi yapabilecek düzeyde çalışan bir laboratuvar
bulunmaktadır. Bu analizler ile söz konusu sahaya gelen atıklar arasından tehlikeli atıklar
306
ayrılmakta ve İZAYDAŞ A.Ş’ne (İzmit Atık ve Artıkları Yakma ve Değerlendirme A.Ş)
gönderilmesi sağlanmaktadır.901
Bursa’daki sağlık kurum ve kuruluşlarında oluşan tıbbi atıklar ise Tıbbi Atıkların
Kontrolü Yönetmeliği doğrultusunda Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne ait 2 adet,
yükleniciye ait 1 adet araçla kaynağında ayrı olarak toplanıp depolama alanında bertarafı
yapılmaktadır.902
Depolama alanından kaynaklanan çöp süzüntü sularını arıtmak üzere BUSKİ Genel
Müdürlüğü ile Bursa Büyükşehir Belediyesi arasında 23.09.2002 tarihinde protokol
imzalanmış; imzalanan protokol sonucu Hamitler Süzüntü Suyu Arıtma Tesisi
yaptırılmıştır. Söz konusu tesis SİSTEM YAPI-EMİT-OTV Ortak Girişimi’ne 17,797.500
Euro + 73.022.283.27 YTL bedel karşılığında 1 yılda tamamlanmak üzere ihale
edilmiştir.903
Ayrıca Türkiye’de İstanbul ve Bursa’da olmak üzere henüz çok yeni olarak
atıklardan jeotermal enerji üretimi sağlama çalışmaları yapılmaktadır. Söz konusu
çalışmalar kapsamında atıklar içinde biriken metan gazı açılan kuyulardan borularla enerji
üretim tesisine pompalanmakta; daha sonra aktif gaz depolama sistemiyle depolanan
gazların arıtılmasıyla elde edilen metan gazı yakılarak elektrik enerjisi elde edilmektedir.
Bu şekilde enerji üretim sisteminin devreye girmesiyle bir yandan çamur miktarında
azalma sağlanırken, diğer yandan da tesiste tüketilen elektriğin %70 gibi bir oranının
biyogazla geri kazanılması sağlanılmaktadır.
Nitekim Bursa’da bu amaçla, 1964-1965 yılları arasında çöp döküm sahası olarak
kullanılan Demirtaş Çöp Depolama Sahası, 1994-1996 yıllarında rehabilite edilerek çöp
dökümüne kapatılmış; sahadan çıkan deponi gazların toplanıp değerlendirilerek elektrik
enerjisi elde edilmesi amacıyla saha yap-işlet-devret modeliyle 10 yıl süre ile AKSA
ENERJİ ÜRETİM A.Ş’ne kiralanmıştır. Proje ömrü on yıl olup Kasım 1998’den Aralık
901
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2005 Yılı Faaliyet Raporu, s.79
902
a.g.k.,s.83
903
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2003 Yılı Çalışma Raporu, s.158
904
DPT, Kanalizasyon, Arıtma Sistemleri ve Katı Atık Denetimi Özel İhtisas Komisyonu Raporu,
Ankara, 2000, s.93
307
2005 tarihine kadar toplam 6.467.382 kW/h elektrik enerjisi üretilmiştir. Söz konusu
projenin Kent Katı Atık Depolama Alanında da uygulanması amacı ile gerekli projeler
hazırlandıktan sonra ihale edilmesi planlanmaktadır.905
905
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2005 Yılı Faaliyet Raporu, s.75
906
a.g.k., s.82
907
a.g.k.,s.83
908
http://www.hayataarti.org/desteklenen_projeler.html, 02.02.2007
308
Yine temizlik hizmetleri kapsamında sivrisinek ve larva ile mücadele hizmetlerini de
belediye özel firmalara ihale etmektedir. Nitekim bu şekilde bir uygulama 21.03.2006
tarihinde gerçekleşmiştir. Söz konusu hizmet 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamında
ŞİMAL İLAÇLAMA LTD.ŞTİ.’ne 187.529.00 YTL ihale bedeli karşılığında
yaptırılmıştır.
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından toplu taşıma hizmetleri ilk defa 1996 yılında
özelleştirilmiştir. 1996 yılında kentin doğu, batı ve kuzey bölgelerinde toplam üç hatta 16
özel halk otobüsü çalışmaktaydı. Yapılan özelleştirme ile özelleştirme öncesinde belediye
tarafından işletilen ve zarar eden hatlar üzerinden belediye %50 oranında tasarruf
sağlamıştır. Ayrıca özelleştirme uygulaması ile personel ve tamir bakım onarım
giderlerinde de kurtulmuştur. Özel halk otobüslerinin sayısı, 1997 yılında 44’e ulaşmış
ilerleyen yıllarla birlikte ÖHO’lerin sayıları giderek artmıştır. Ayrıca bu yıllarda yaklaşık
10 kadar midibüs de ÖHO filosuna katılmıştır.
Günümüzde Bursa’da toplu taşıma hizmetleri batı bölgesinde çalışmakta olan 300
adet özel halk otobüsü ve doğu bölgesinde çalışmakta olan 55 adet özel halk otobüsü ile
belediyenin 32 hatta hizmet sağlayan 77 adet körüklü, 111 adet solo, toplam 188 otobüsü,
özel midibüsler ile sağlanmaya çalışılmaktadır.
Bununla birlikte 1998 yılında kent içi ulaşım sorunlarını çözme amacı ile diğer
otobüs hatları ile bağlantılı olacak şekilde BURSARAY Hafif Toplu Taşıma Sistemi
(BHRS) çalışmalarına başlanılmış; 2002 yılında BHRS I. Aşama A Bölümü bitirilmiştir.
BHRS, 14.10.1998 tarihinde SİEMENS AG, TEKFEN İNŞAAT ve TESİSAT A.Ş,
SİEMENS SANAYİ ve TİCARET A.Ş ve TÜRKİYE VAGON SANAYİ A.Ş’den oluşan
bir konsorsiyuma 582.320.862.94 Alman Markına ihale edilmiştir. Bu kapsamda BHRS
I.Aşama yapım işleri müşavirlik ve kontrollük hizmetleri işi ise 11.08.1998 tarihinde
23.875.124 Alman Markına YAPI-ICF-KAİSER MÜT. ve MÜŞ. A.Ş’ne ihale edilmiştir.
309
17.06.2005 tarihinde yapımına başlanan BHRS I.Aşama B Bölümünün ise 16.12.2007
tarihinde bitirilerek işletmeye açılması beklenmektedir.909
BHRS’den 2006 yılı itibari ile Bursa Büyükşehir Belediyesi 23 milyon YTL tutarında
gelir sağlamıştır. Dolayısıyla söz konusu sistem, belediyelerin daha sağlıklı kent içi ulaşım
hizmeti verilebilirken diğer taraftan da düşünülenin aksine gelir elde edip kâr
sağlayabilmelerinin mümkün olabildiğini göstermektedir.
909
a.g.k., s.132-135
910
http://www.bursa-bld.gov.tr/idari 05.01.2007
310
4.3.3 Park ve Bahçe Hizmetleri
Park ve Bahçeler Şube Müdürlüğü tarafından yerine getirilen söz konusu hizmetleri
şu şekilde sıralamak mümkündür;
2006 yılı itibariyle ilgili şube müdürlüğünün yerine getirmekle sorumlu olduğu
yukarıda sıralanan söz konusu hizmetlerin yapımına yönelik olarak belediye ile özel
firmalar arasında 8 büyük proje için toplam 90.024.500 YTL tutarında ihale bedeli karşılığı
anlaşma yapılmış; yıl içerisinde projelerin hepsi tamamlanmıştır.
Yine bu projelerden bir diğeri olan “Kent Girişleri Düzenleme Çalışmaları” ile yol
güzergahlarındaki her türlü düzenlemelerin yapılması, molozların temizlenmesi, ilan ve
tabelaların düzenlenmesi, bina cephelerinin iyileştirilmesi kısacası kente giriş ve çıkışlarda
her türlü görsel kirliliğin önlenmesi çalışmaları yapılmaktadır. Örneğin bu proje
kapsamında, 20.237.000 YTL tutarında çeşitli hizmetler özel firmalara açık ihale usulü ile
311
ihale edilmiştir. Örneğin ana arterlerde oto korkuluk yapım işleri 22.09.2006 tarihinde
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre açık ihale usulü ile 1.644.776.00 YTL bedel
karşılığında SUAT KANYILMAZ - GÜRMAK METAL SAN. A.Ş. Ortak Girişimi’ne
ihale edilmiştir. Proje kapsamında kent girişlerinin yol aydınlatması işleri ise 25.09.2006
tarihinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre açık ihale usulü ile 1.801.345.92 YTL
HALUK ELEKTROTEKNİK SAN. TİC. LTD. ŞTİ.’ne verilmiştir.
Bu projelerin dışında yine bir önemli proje olan “Merinos Kentsel Gelişim Projesi”
ile sanayi devriminin simgelerinden bir tanesi olan, 1935 yılında kurulan Merinos
Fabrikası’na ait oldukça geniş bir yüz ölçüme sahip olan alanın “Bursa Atatürk Kültür
Merkezi ve Merinos Kültür Parkı” olarak düzenlenmesi amacı ile çalışmalar yapılmaktadır.
Merinos Fabrikası 1970’lerden itibaren eski verimini devam ettiremeyip zarar eden bir
işletme durumuna gelmiş; bu nedenle Sümer Holding A.Ş mülkiyetinde bulunan fabrika
Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 25.10.2004 tarihli kararı ile eğitim, halka açık kültür,
sanat ve rekreasyon amaçlarında kullanılmak üzere Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne
devredilmiştir. Proje kapsamında Merinos Kültür Parkı’na ait tüm yapım işleri 22.06.2006
tarihinde 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümleri
çerçevesinde açık ihale usulü ile 12.963.000.00 YTL bedel karşılığında TRANS-T
LTD.ŞTİ-ÖZTİMURLAR LTD.ŞTİ Ortak Girişimi’ne ihale edilmiştir. Ancak öncesinde
projenin konsept tasarım ve peyzaj projelerini elde edebilmek amacı ile proje yapımı işi
26.05.2005 tarihinde 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 51’inci maddesi (i) bendi
kapsamında 1.045.000.00 YTL N.T.C. YAPI ENDÜSTRİSİ LTD.ŞTİ.’ne ihale edilmiştir.
Yine Bursa Santral Garaj Kent Meydanı Projesi, kentin gelişmesi ve büyümesi
sonucu artan açık alan ve meydan gereksinimini karşılamak amacı ile Emekli Sandığı ile
yapılan sözleşmeye uygun olarak Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından
serbest, ulusal ve tek kademeli olarak yarışmaya çıkarılmış; yarışmada birinci olan
projenin uygulanması için 06.06.2006 tarihinde 2886 sayılı Kanun’un 51’inci maddesi (g)
312
bendine dayanarak pazarlık usulü ile 30 yıl müddetle işletilmesi hakkı, KÜÇÜKÇALIK
TEKSTİL SAN. VE TİC. AŞ.-SÖNMEZ TURİZM TEKS. EĞLEN. TİC.AŞ Ortak
Girişimi’ne ihale edilmiştir. Bu şekilde gelişmiş bazı ülkelerde olduğu gibi uzun süreli (30
yıl) bir kiralama yapılmıştır.
Bununla birlikte 2005 yılında park ve bahçe hizmetleri ile ilgili Adana Büyükşehir
Belediyesi’nde yapılan uygulamaya benzer bir uygulama yapılması için Bursa Büyükşehir
Belediyesi Meclisi tarafından bir karar alınmıştır. Söz konusu karar; Bursa Büyükşehir
Belediyesi sınırları dahilinde sayıları, yerleri, ölçü ve nitelikleri belediye tarafından
belirlenecek olan reklam amaçlı kent mobilyaları ile otobüs duraklarının 2886 sayılı Devlet
İhale Kanunu gereğince 10 yıl süre ile kiralama olarak ihale konusunda; Bursa Büyükşehir
Belediyesi meclisi tarafından belirtilen tüm reklam amaçlı kent mobilyalarının, imalat
bakım ve işletme işinin 10 yıl süreli olarak ihale edilmesi, sözleşme ve şartnamelerin
hazırlanması konusunda encümene yetki verilmesi şeklindeki karardır.911
Yukarıda sayılan hizmetler dışında Bursa Büyükşehir Belediyesi, Fen İşleri Daire
Başkanlığı bünyesinde yer alan Yol Bakım ve Onarım Şube Müdürlüğü’nün yerine
getirmekle sorumlu olduğu; yolların bakım ve onarımı, asfalt yama-kaplama, stabilize,
temel malzeme, ile tabii afet vb. durumlarda ilgili birimlere yardım ve karla mücadele gibi
hizmetlerle ilgili olarak da özelleştirme uygulamalarına gitmektedir. Örneğin 2005 yılında
Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları dahilindeki ana arter cadde ve sokaklarda asfalt
kaplama ve yama yapılması işi 12.255.985 YTL bedel karşılığında SİMGE İZFALT
A.Ş’ne ihale edilmiştir.912
Yine Büyükşehir Belediyesi tarafından İmar İşleri Daire Başkanlığı bünyesinde yer
alan Kent Bilgi Sistemleri Şube Müdürlüğü tarafından yerine getirilen adres bilgi sistemi
oluşturulması ile ilgili hizmetlerini de özelleştirmiştir. Örneğin Osmangazi ilçesi adres
911
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ, 2005 Yılı Faaliyet Raporu s.177
912
a.g.k., s.130
313
kayıt sistemi ve numarataj çalışması hizmeti, 25.09.2006 tarihinde 5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanunu hükümleri çerçevesinde 359.000.00 YTL bedel karşılığında ETAP
İNŞ. MÜH. LTD. ŞTİ.’ne ihale edilmiştir.
913
http://www.bursa-bld.gov.tr/haber/ , 17.01.2007
314
bununla birlikte belediye, yap-işlet-devret, kiralama, satış, gönüllü yardım ve aşağıda da
görüleceği üzere şirketleşme yöntemi gibi yöntemleri de kullanmaktadır.
BURFAŞ; 18 Şubat 1992’de Bursa Fuarcılık A.Ş olarak yola çıkan BURFAŞ,
Büyükşehir Belediyesi adına fuarlar düzenlemek, park ve spor sahaları işletmeciliği
yapmak üzere kurulmuş bir iştiraktir. Kuruluşundan 1997 yılına kadar fuar düzenleme
görevini sürdüren BURFAŞ, fuar işletmeciliğinin özelleştirilmesi üzerine yeni bir sürece
girmiştir. 1997-1999 yılları arasında sadece park işletmeciliği yapan bir şirket
görünümünde iken, 1999’da yeni bir görev tanımı ile çalışma alanı genişlemiştir. 2004
yılından itibaren ise çalışma alanlarını ve faaliyetlerini daha da genişleten BURFAŞ, 2006
914
http://www.bursa-bld.gov.tr/sirket 17.01.2007
315
yılı itibari ile Kültürpark, Havuzlupark, otopark, matbaa, Botanikpark, Hayvanat Bahçesi,
Kültürpark Spor Tesisleri’nin işletmeciliğini yapmaktadır.
BURULAŞ; Genel olarak toplu taşıma hizmetlerini yapmak, yaptırmak ve konu ile
ilgili belediyeye destek sağlamak amacı; özelde ise BURSARAY’ın işletmeciliğini
yapmak amacı ile 17 Şubat 1998 tarihinde kurulmuştur. Şirketin %96 hissesi Bursa
Büyükşehir Belediyesi’ne aittir. Şirket, Bursa Büyükşehir Belediyesi’ ne ait 118 otomobil,
6 otobüs ve 8 minibüs kapasiteli YEŞİL Katlı Otopark’ ın işletmeciliği ile 257 araç
kapasiteli ADLİYE Katlı Otopark’ının işletmeciliğini yapmakta; BUSKİ Genel Müdürlüğü
birimlerinde görevlendirilmek üzere muhtelif hizmet araçlarının kiralama işini
yapmaktadır. Özel Halk Otobüsleri de daha önce de belirtildiği gibi 2006 yılından itibaren
10 yıllığına işletilmek üzere BURULAŞ’a kiralanmıştır.
BESAŞ; 1979 yılında halka kaliteli sağlıklı ve ekonomik ekmek ile un ve undan
mamul yiyecek maddeleri üretmek özere kurulmuş olup 1982 yılının Nisan ayında üretime
geçmiştir. Belediye payı
BURSA KÜLTÜR VE SANAT ÜRÜNLERİ TİC. A.Ş: Her türlü kültür, sanat ürün
ve hizmetlerini, reklam ve tanıtım hizmetlerini yerine getirmek için gerekli çalışmaları
yapmak, yaptırmak ve tesis kurmak, kurdurmak, işletmek ve işlettirmek amaçları ile
kurulmuştur.
316
Görüldüğü üzere Bursa Büyükşehir Belediyesi mümkün olduğu ölçüde yerine
getirmekle sorumlu olduğu hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına yer veren bir
büyükşehir belediyemizdir. Nitekim belediye tarafından da hizmetler için -uygun
özelleştirme yöntemi seçildiği takdirde- özelleştirme uygulamaları ile verimlilik ve etkinlik
sağlanabileceği belirtilmiş bunda ise özelleştirme ile birlikte hizmetlerin daha profesyonel
daha çok uzmanlaşmış çalışanlar tarafından yaptırılabilmesi en önemli faktör olarak
belirtilmiştir. Dolayısıyla özelleştirme uygulamaları ile en çok tasarruf personel
bakımından sağlanmaktadır. Ayrıca uygulamalardan mal ve hizmet üretimi maliyeti ile
zaman açısından da tasarruf sağlandığı belirtilmiştir. Özelleştirme uygulamaları ile ilgili
halkın memnuniyetine dair belediye tarafından herhangi değerlendirme (anket vs.)
yapılmadığı belirtilmiştir.
a) Temizlik işleri,
b) Ulaşım işleri,
d) Otogar hizmetleri,
e) Ambulans hizmeti,
g) Su arıza hizmeti,
h) Trafik hizmetleri,
915
Hüseyin AKSU, “Açılış Konuşmaları”, Özelleştirme ve Mali Gücün Güçlendirilmesi 21.Yüzyılda
Yerel Yönetimler, Kondrad Adenauer Vakfı- Alman Teknik İşbirliği, Ankara, 2000, s.68
317
Yukarıda sayılan hizmetler dışında 1994 yılında aşağıda yer alan ilgili tesisler
belediye ile yapılan protokollerle sivil kuruluşlara devredilmiştir. Bu tesisler;916
b) Belediye huzurevi,
d) Ekmek fabrikası,
e) Hayvan barınağı,
Sayılan tesisler ve yapmakta yükümlü oldukları hizmetler bir takım sivil toplum
kuruluşlarına devredilerek belediye hizmetlerinin özelleştirilmesinde dünyada yaygın
olarak kabul gören gönüllü kuruluşlar yoluyla özelleştirme gerçekleştirilmiştir.
Aydın belediyesi özelleştirme işlemleri sonucu elde ettiği tasarrufları çeşitli alanlarda
değerlendirmiştir. Bunları aşağıdaki gibi özetlenebilir;918
a) Kent Bilgi Sistemi: Kentin tapu ve kadastro bilgileri, harita bilgileri, imar
planları, altyapı sistemleri bilgileri bilgisayar ortamında üretilerek tüm coğrafi
bilgileri içeren “Coğrafi Bilgi Sistemi” kurulmuştur. Bunun yanı sıra kentte
yaşayan tüm vatandaşların belediyeye ilişkin objektif bilgilerini içeren “Beşeri
Bilgi Sistemi” tesis edilmiştir. Bu bilgilerin kullanılması ile gerek yatırımların
916
a.g.k., s.67
917
a.g.k., s.67
918
a.g.k., s.69
318
planlanması ve uygulanmasında, gerekse belediye gelirlerinin tahsilâtında
önemli oranda personel tasarrufu ve ayrıca etkinlik artışı sağlanmıştır,
sağlanmıştır?
919
“Yönetsel Denetim ve Veri Elde Etme” sözcüklerinin kısaltması olarak S.C.A.D.A.sistemi, içme suyu
sisteminin tek merkezden kontrolünü sağlanarak su kaybını en aza indiren, buna karşılık enerjide verimliliği
maksimuma çıkaran, kısacası içme suyunun uzaktan, etkin ve verimli şekilde kontrol ve kumandasını
sağlayan bir teknolojidir.
920
Süreyya SAKINÇ, Gül KAYALIDERE, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve Çözüm
Önerileri: Manisa Örneği”, Yönetim ve Ekonomi, Cilt 10, Sayı 1, s.205-221
319
c) İhale edilen hizmetlerle ilgili olarak, belediye tarafından kalite ve verimlilik
denetimi yapılıyor mu?
Tablo 4.5
Manisa Belediyesi’nin Özelleştirmeden Beklediği Faydalar
Maliyetlerden tasarruf 1
320
Tablo 4.6
Manisa Belediyesi’nin Özelleştirme ile Hedeflediği Tasarruflar ve Öncelik Sıralaması
İşçi ücretleri 1
İdari maliyetler 4
Kaynak: Süreyya SAKINÇ, Gül KAYALIDERE, “Yerel Hizmetlerin Özelleştirilmesinde Sorunlar ve
Çözüm Önerileri: Manisa Belediyesi Örneği” Yönetim ve Ekonomi, Cilt 10, Sayı 1, s.214
321
Tablo 4.7
Manisa Belediyesi’nin Hizmet Türleri Bakımından Özelleştirme Sonrası Sağladığı
Tasarruflar
322
anlamlıdır. Nitekim uygulamalardan beklenen faydanın uygulama sonucu elde edilebilir
olduğunu göstermekte kısacası özelleştirme uygulamaları ile işçi maliyetlerinde tasarruf
sağlanabildiğini göstermektedir. Belediyenin özelleştirdiği hizmet türlerinin hiçbirinde
idari bakımdan maliyetlerde bir tasarruf sağlanamadığı görülmektedir. Girdi maliyetleri
bakımından şehir temizleme ve çöp toplama işi; yemekhane hizmetleri; şehir park ve
bahçelerin bakım onarım ve tanzim işi; şehir içi toplu taşıma hizmetlerinde tasarruf
sağlanmıştır. Bununla birlikte tablo belediyenin özelleştirmiş olduğu hizmet türlerini
göstermektedir.
Tablo 4.8
Manisa Belediyesi’nin İhale Edilen Hizmet Türlerinde Yüklenici Firma Tarafından
Sağlanmasını İstediği Koşullar
323
Belediye, özel sektörce sunulan hizmetlerin verimliliğini mukayese yöntemi ile
ölçerek denetim yapmaktadır. Bununla birlikte özelleştirilen hizmetlerle ilgili olarak işçi
sendikaları ve yüklenici firmalar arasında sorun yaşamamaktadır.
921
MANİSA BELEDİYESİ, STRATEJİK PLANI (2006-2010), s.34
922
a.g.k., s.34
324
çalışmalara başlanıldığını söylemek bile mümkündür. Şöyle ki; belediye tarafından 38 bin
metrekarelik bir alana yüzde 10’u kapalı alan olacak şekilde projelendirilerek yap-işlet-
devret usulü ile aqua park yapılması düşünüldüğü ve ilan verildiği açıklanmış923; yine
Manisa otogarının da aynı yöntemle yaptırılacağı belirtilmiştir.924
Planda temel hedefler arasında halk katılımına ve STK’ları ile işbirliğine sıkça vurgu
yapılması; yine çevre koruma hedefleri arasında Çevre Koruma ve Ambalaj Atıkları Vakfı
(ÇEVKO) ve Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği gibi kuruluşlarla ortak
çalışmalar yapılmasının yer almakta olması halkın katılımının aktif olarak sağlanmasına
olanak veren ve hizmet sorumluluğunun paylaşımını sağlayan gönüllü katkılar, ortak
üretim, kendi kendine hizmet gibi yöntemlere ilerleyen dönemlerde artık belediye
tarafından yer verileceği göstermektedir.925
Trabzon Belediyesi 5 Nisan 1994 tarihinde uygulanan iktisat politikaları nedeni ile
hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına yer vermeye başlamıştır. 5 Nisan kararları
nedeniyle ihtiyaç duyduğu mali kaynakları ve özellikle insan gücünü temin etmekte
sıkıntılar yaşayan belediye, hizmet sunumu özel sektöre devretme yoluna giderek
içerisinde bulunduğu krizi atlatmaya çalışmıştır. Belediye tarafından özelleştirilen
hizmetler ise aşağıdaki gibidir;926
a) Sahil temizliği.
b) Pazaryerleri temizliği,
c) Otogar temizliği,
923
http://www.haberler.com/manisa-da-yerel-yonetimler-20-haberi/, 08.05.2007
924
Manisa A.A, “Manisa’da Ulaşım Sorunu” Vatan, 19.03.2007
925
MANİSA BELEDİYESİ, a.g.k., s.32-34
926
ZENGİN, a.g.k., s.130
325
j) Mezarlık temizlik hizmetleri,
k) Yemekhane hizmetleri,
n) Ambulans hizmetleri,
Tablo 4.9
Trabzon Belediyesi Tarafından Özelleştirilen Hizmetler ve Maliyetleri
Tahmini
Hizmet Türü Önceki maliyet Yeni maliyet
(Milyar TL) (Milyar TL)
57
Su sayaçlarının okunması 850 366
69
Mezarlık defin işleri 160 50
65
Yemekhane hizmetleri 220 78
63
Ambulans hizmetleri 90 33.5
60
Ekmek pişirme hizmeti 240 95
-
Odacılık ve dairelerin temizliği 500 166
-
Pazaryerlerinin temizliği - 82
-
Sahil temizliği - 140
-
Mezarlıkların temizliği - 58.3
Kaynak: Eyüp ZENGİN, Yerel Yönetimlerde Özelleştirme, Mimoza Yayınları, Konya, 1999, s.131
Özelleştirme yapılan birimlerde çalışan bir işçinin maliyetinin kişi başına (Ağustos
1995 fiyatları ile 8.600.000 TL’dir. Belediyenin kendi işçilerinin ise kişi başına maliyeti
1995 yılı için ortalama 25.000.000. TL’dir. Bu tabloya göre özelleştirme ile işçi
maliyetlerinde %64 oranında tasarruf sağlanmıştır. Adana Büyükşehir Belediyesi’nde
326
olduğu gibi belediyenin özelleştirme yapılan birimlerinde çalışan belediye çalışanları
personel ihtiyacı olan birimlerde görevlendirilmiştir.
Aynı şekilde 2004 yılında da belediye, şoförleri ile birlikte 29 adet araç kiralamış;
araçlar için ihale açılmış, ihaleyi ÇİM-TUR şirketi kazanmış, her araç yaptığı mesai
ücretleri hariç şoförü ile beraber aylık l milyar 793 milyon TL’sına kiralanmıştır. Bu
araçlar için şirkete belediye tarafından aylık 52 milyar TL ödeme yapılmıştır. Bu araçların
2 tanesi midibüs, 16 tanesi taksi, 11 tanesi ise pikap ve minibüsten oluşmaktadır. Bununla
birlikte ÇİM-TUR şirketi de bu araçları dışardan başka şahıslardan temin etmiş; bu
yöntemle çalışan şoförler, ÇİM TUR'dan araçları ile birlikte 750 milyon TL almıştır. Bu
şekilde paranın bir kısmı da şirkette kalmıştır. Buna karşılık belediyenin Ulaşım
Müdürlüğü bünyesinde toplam 70 araç ve 110 şoför bulunmaktadır. Toplam 35 hatta her
gün 491 sefer yapan; günlük 13 bin kişiye yakın yolcu taşıyan araçlarla belediye tarafından
sağlanmaya çalışılan ulaştırma hizmetlerinde 2003 yılında toplam gider 3 trilyon 467
milyar 227 milyon TL olarak gerçekleşirken toplam gelir 2 trilyon 242 milyar TL’sında
kalmıştır. Yani belediye ulaşım hizmetlerinde 1 trilyon 225 milyar 227 milyon TL zarar
etmiştir. Her yıl oluşacak olan bu zarardan kurutulmak isteği içerisinde belediye ulaşım
hizmetlerinde özelleştirmeye yer verdiğini açıklamıştır.928
927
ZENGİN, a.g.k., s.132
928
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 12.04.2004
327
belediye su sayacı okuma işinin özelleştirilmesinden 2004 yılı için %34 oranında tasarruf
yapmıştır.929
929
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 12.04.2004
930
http://www.trabzon.bel.tr/eBelediye/StratejikPlan.html, 18.12.2006
931
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 10.05.2007
932
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 24.05.2006
933
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 16.03.2006
934
http://www.trabzon.bel.tr/ 23.02.2007
935
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 08.12.2005
328
Kent içi ulaşım sorunlarının çözümüne yönelik belediye 2006 yılı itibariyle hafif raylı
sistem ile ilgili çalışmalarına başlamış bulunmaktadır. Raylı sistem konusunda KANADA
SNC-LAVALİN fırmasına fizibilite çalışması yaptırılmış; fizibilitenin nihai raporunun
sunumunda raylı sistem yol güzergahı belirlenmiş, taşınacak yolcu miktarları, ara
istasyonlar ve sistemin mekanik tertibatı raporu da sunulmuştur. Bununla birlikte ilgili
raporun sunumu tüm sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yapılmıştır Rapor, DLH’ya
sunulmuş olup, DLH yetkililerinin yol güzergahı ile ilgili yapacakları incelemeden sonra
onaylanmak üzere DPT’ye gönderilmek üzere beklemektedir.936 Bununla birlikte
belediyenin 2007-2009 stratejik planında özellikle ulaşım sektöründe özelleştirmenin
benimsenerek yeniden yapılanmaya gidileceği belirtilmiştir.
936
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 16.03.2006
937
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, 27.10.2005
938
http://www.trabzon.bel.tr/eBelediye/StratejikPlan.html, 18.12.2006
329
görevlendirilerek özelleştirme sonucu oluşacak olan çalışanların iş kaybı da
engellenebilmektedir. Nitekim araştırma esnasında da işçi sendikaları ve belediye arasında
yaşanmış herhangi olay ile karşılaşılmamıştır. Bu şekilde özelleştirmeden sonra personel
giderlerinde bir azalma olup olmadığı tartışma yaratabilir. Ancak hızla büyüyen ve gelişen
şehirlerimizde belediye hizmetlerinin sayısı ve miktarı da zamanla bildiğimiz gibi
artmakta; buna bağlı olarak personel ihtiyacı da artmaktadır. Bu durumun özelleştirme
sonucu oluşan işgücü fazlasıyla karşılandığı düşünülerse bu şekilde tasarruf sağlanması
mümkün olacaktır.
330
SONUÇ VE ÖNERİLER
Özelleştirme, ülkemizde de uygulama olarak eskiden beri bilinen bir hizmet üretim
ve dağıtım yöntemidir. Ülkemizde geçmişte, özelleştirme yöntemleri içerisinde yer alan
ihale ve imtiyaz gibi yöntemler kullanılarak birtakım kamu hizmetleri özel sektöre
gördürülmüştür. Ancak özelleştirmenin bir hükümet politikası haline gelmesi 1983 yılında
gerçekleşmiştir.
331
getirilmesi için belediyelerin yeterli gelir kaynaklarına sahip olması da önemli olmaktadır.
Bu bakımdan 1980’li yıllardan itibaren gelirleri artırılmaya çalışılan belediyelerimizin
çeşitli nedenlerle yeterli mali kaynaklara sahip olamadığını söylemek mümkündür. Bu
nedenle belediyeler, bazı hizmetlerinde özel sektörle ister istemez işbirliği yapmak
durumunda oldukları gibi, özellikle de çağımızdaki gelişmelerle birlikte yabancı sermaye
ile de ilişki kurmak zorundadırlar. Aksi takdirde, belediyelerin her hizmet alanında
müstakil birer hizmet örgütüne ve teknik donanıma sahip olmaları gerekecek; bu durum ise
araç-gereç ve kamu binalarına yapılan harcamaları artıracak neticede atıl kapasitelerin ve
gizli işsizliğin meydana gelmesine neden olacaktır. Nitekim belediyelerimizin mevcut
kaynaklarını etkin kullanamadıkları, aşırı personele sahip oldukları sürekli olarak
tartışılmaktadır. Bu noktada personel giderlerinde tasarruf sağlayabilmek gerçekten
belediyelerimizin özelleştirme uygulamalarına gitmelerinde etkili nedenlerinden bir tanesi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Belediyelerimiz gelirlerinin yaklaşık %40 kadar bir kısmını
personel giderlerine ayırdıkları için hizmetlerini istedikleri şekilde karşılayamamaktadırlar.
Buna karşılık özelleştirme uygulamaları ile personel giderlerinde büyük miktarlarda
tasarruflar sağlanabilmektedir.
Bununla birlikte gelişen piyasa şartları içerisinde her türlü yerel hizmetin belediye
örgütü tarafından üretilmesinin zorunluluğu da yoktur. Bu türlü bir uygulama genel olarak
kabul görmüş bulunmaktadır. Nitekim kent halkı da hizmetin kimin tarafından yerine
getirildiği ile değil nasıl getirildiği ile ilgilenmektedir. Bu bakımdan belediyelerin
hizmetlerin sunumundaki temel sorumluluğu üstlenerek, gerekli denetimi sağlayarak
özelleştirme uygulamalarına gidebilmeleri mümkündür.
332
Ancak belediyelerimizin hizmetlerinde özelleştirme uygulamalarına yer verirken
dikkat etmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Unutulmaması gereken bir husus;
uygulamalardan alınmak istenen verimin ancak bu sayede elde edilebileceğidir. Bu
noktada öncelikle özelleştirme uygulamalarının genel geçer veya standart türde
uygulamalar olmadıklarını belirtmek gerekmektedir. Nitekim uygulamalar her ülkenin
kültürel ve ekonomik şartlarına göre şekillenebilmektedir. Bununla birlikte bir hizmette
verim sağlayan bir yöntemin diğer bir hizmet için aynı verimliliği sağlamaması ya da
belediye tarafından bir hizmette uygulanan özelleştirme yönteminin diğer bir belediye
tarafından aynı hizmette uygulanması halinde aynı şekilde verim elde edilememesi
mümkün olamayabilir. Bu tespitlerin ışığında yerel hizmetlerin özelleştirilmesine ilişkin
önerileri şu şekilde sıralamak mümkündür;
- Belediyelerin her koşulda özel sektörün verimli kamu sektörünün verimsiz olduğu
görüşüne kapılmadan, özelleştirilecek hizmetin maliyet-fayda analizini yaptıktan sonra
özelleştirme uygulamalarına gitmesi gerekir. Hizmetin maliyet-fayda analizleri yapılırken,
yatırım giderleri ile birlikte cari giderlerinde hesaplanarak, sonuçta ortaya çıkacak ucuz
yöntem tercih edilmelidir. Özelleştirme ile belediye bütçesinde rahatlama, personelden
tasarruf, hizmette etkinlik, verimlilik ve kârlılık artışı sağlanmalıdır. Aksi halde
özelleştirme uygulamaları hem belediye çalışanlarında hem de kamuoyunda rahatsızlığa
neden olabilir.
333
elemanların çoğu işten çıkarılacaktır. Belediyeler istihdam sorununa çözüm bulmak için
şunları yapmalıdır;
-Belediyeler işsiz kalacak olan personeline yeni iş imkanları için kurs vermeli veya
bu yolla onlara yeni beceriler kazandırarak onları değişik iş alanlarına kaydırmalıdır. Bu
bakımdan eğitim için belediyelerin üniversiteler ve halk eğitim yetkilileri ile işbirliği
yapması gerekebilir.
-Belediyeler, özelleştirme ile mağdur olacak olan elemanlarına çok cüzi fiyatlarla
arsa tahsis etmeli veya belediyelere ait kiralık konutlarda oturanlara benzer şartlarda
oturdukları konutlar verilmelidir.
334
-Kamuoyundaki endişelerden bir tanesi de özelleştirilen hizmet alanlarında belediye
denetiminin kalkacağı şeklindeki endişedir. Belediyelerin böyle yersiz endişeleri gidermesi
için pilot bölgeler seçerek bu bölgelerde özelleştirilen hizmet alanlarında bizzat denetim
yapması ve yerel iletişim araçları aracılığı ile bunu halka duyurması ve halkı ikna etmesi
gerekir. Belediyeler halkın özelleştirmeye ilişkin dilek ve şikâyetlerini öğrenmek için
gerekli önlemleri alırsa çağdaş toplumlarda en etkin denetim olarak halk denetimi de
gerçekleşmiş olacaktır. Bu şekilde uygulama ile belediyeler, halkı yerel hizmetlerin
üretimine de dahil edebilirler ve demokratik yerel yönetim anlayışının gerçekleşmesi
yönünde önemli bir adım atılmış olur.
335
altında sunulan hizmetlerini özelleştirirse söz konusu hizmetlerin zararını ödemekten
kurtulabileceği gibi tasarruf edeceği kaynaklarını diğer yerel kamu hizmetlerine tahsis
edebilir.
336
KAYNAKÇA
KİTAPLAR
AKTAN Coşkun Can, Özlem KIVRAK, Devlet mi Piyasa mı?, Tosyöv Yayınları,
Ankara, 1999
ALPÖGE Atilla, Halka Dönük Yerel Yönetim, TKİB Yayını, Kent Basımevi,
İstanbul, 1993
337
AYTAÇ Fethi, Açıklamalı Belediye Kanunu, Seçkin Yayınevi, 1998
ÇOKER Ziya, İngiliz Mahalli İdareleri, İçişleri Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1970
DONAHUE John D., The Privatization Decision: Public Ends, Private Means,
Basic Books Inc. Publishers, 1989
DURAN Lütfi, İdare Hukuku, İ.Ü Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul, 1982
338
EMREALP Sadun, Belediyelerde Mali Denetim, Yerel Yönetimin Geliştirilmesi
Programı El Kitapları Dizisi Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ve IULA-
EMME, Kent Basımevi, İstanbul, 1993
GÜNAL Vural, Sermaye Piyasası Hukuku, 2.Baskı, SPK Yayını, Ankara, 1987
339
KARLUK Rıdvan, Türkiye’de KİT’ler ve Özelleştirme, Esbank Yayını, İstanbul,
1994
KELEŞ Ruşen, YAVUZ Fehmi, Yerel Yönetimler, Turhan Kitapevi, Ankara, 1992
KETTL Donald F., The Myths, Realities and Challenges of Privatization, Jossey
Bass Publ., San Francisco
KOZAK Erol, Bir Sosyal Siyaset Müessesi Olarak Vakıf, Akabe Yayınları,
İstanbul, 1985
SAVAS E.S., Privatizing the Public Sector, New Jersey: Chatham House
Publishers Inc.,1982
SAVAS E.S, Privatization The Key to Better Government, (Çev. Ergün YENER),
MPM Yayınları, Yayın No:517, Ankara,1999
340
SENCER Muzaffer, Türkiye’nin Yönetim Yapısı, 2.Baskı, Alan Yayınları, İstanbul,
1992
TORTOP Nuri, Kamu Personel Yönetimi, İkinci Baskı, İlksan Matbaası, , Ankara,
1988
TORTOP Nuri, Mahalli İdareler, TODAİE Yayını, Sevinç Matbaası, Ankara, 1993
341
ÖZMEN Selahattin, Türkiye’de Dünya’da KİT’lerin Özelleştirilmesi, Metler
Matbaası, İstanbul, 1987
ÜNLÜ Halil, Yönetimler Arası İlişkiler, TKİB Yayını, Kent Basımevi, 1993
WATT Peter A., Local Government Principles and Practice Whitherby & Co.
Ltd., 1996
MAKALELER
ACAR Ali, SEVİNÇ İsmail, “1980 sonrası Türk Kamu Yönetimin Merkez
Örgütünde Yapılan Reform Çalışmaları” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Yıl 2005, Sayı 13
342
AKTEL Mehmet, MEMİŞOĞLU Dilek, “Yerel Yönetim Reformlarının Başarısızlık
Nedenleri”, (Edt: Hüseyin Özgür, Muhammet Kösecik) Yerel Yönetimler Üzerine
Güncel Yazılar-I Reform, Birinci Basım, Nobel Yayınevi, Ankara, Eylül 2005
AYDIN Ahmet Sezai, “ABD’de Yerel Yönetimlerle Merkezi İdare İlişkileri, TİD,
Yıl 62, Sayı 386, Mart 1990
AYHAN Hakan, “Yerel Yönetimlerde Gönüllüler”, Belediye Dergisi, C.1, S.7, Ocak
1995
343
DOĞAN, Zeki DAĞ Mustafa, “Yerel Yönetimlerde Özelleştirme ve Örnek Bir
Uygulama”, ÇYYD, C. 4 S. 3 Mayıs 1995
DURAN Lütfi, “Yap- İşlet- Devret”, AÜSBFD, C.46, No:1-2 Ocak- Haziran 1991
GÜL Muhittin, “Atatürk ve Sanayileşme”, G.Ü. İ.İ.B.F Dergisi, Cilt8 Sayı 2, 1994
344
KÖKSAL Tunay, “Belediye Şirketlerinin Hukuki Rejimi ve Şirketleşme
Uygulamaları”, ÇYYD, C.2, S.6, Kasım, 1993
MERİÇ Osman, “Yerel Yönetimlerin Özerkliği”, ÇYYD, C.1, S.2, Mart 1992
ÖZER Ahmet, “Fransa’da Valilerin Statüsünde Son Durum”, ÇYYD, C. 2, S.2, Mart
1993
PETERS Terry, “Public Services and Private Sector”, Privatization the Provision of
Public Services, by the Private Sector, (Edt. Roger L. KEMP), Mc.Forland & Company
Inc., Jefferson, Calorina, 1991
TAN Turgut, “KİT’lerin Özelleştirilmesi ve Sorunlar”, AİD, C. 25, S.1 Mart 1992,
TOPRAK Zerrin, “Yerel Hizmetlere Gönüllü Katılım” AİD, C. 23, S. 1, Mart 1990
345
TORTOP Nuri, “Yönetim Sistemimiz içinde Belediyelerin Önemi, Sorunları ve Yeni
Düzenlemeler”, AİD, C.18, S.4, Aralık 1985
TORTOP Nuri, “Belediyeler ve Yeni Düzenlemeler”, AİD, C.18, S.4, Aralık 1985
TORTOP Nuri, “Yeni Demokratik Yapılanma, AİD, C.25, S.2, Haziran 1992
YILDIRIM Uğur ve diğerleri, “İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Yasa Tasarısı
Taslağı: Mali Özerklik mi? Merkez Kaynaklı Gelirlerin Revizyonu mu?” ÇYYD, C. 15, S.
3, Temmuz 2006
YETER Enis, “Belediyelerin İktisadi ve Ticari Teşebbüsleri”, TİD, Sayı 400, Eylül,
1993
346
DİĞER KAYNAKLAR
347
COYAUD David, “Su Temini ve Kanalizasyon Hizmetleri İçin Özel ve Kamu
Alternatifleri”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım
1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller
Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988
DPT, Yerel Yönetimler Özel İhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayını, Yayın
No:2538- ÖİK:554, Ankara, 2001
DUFFAU J., “Bazı Yerel Yönetimlerin Analizi”, Kentsel Hizmetler İçin Alternatif
İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer Bildirileri,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988
EHRHART Klaus, “Yerel Yönetimlere Ait Hizmet İşletmelerine İhtiyaç Var mıdır?”,
Özelleştirme ve Mali Gücün Güçlendirilmesi-- 21. Yüzyılda Yerel Yönetimler,
Kondrad Adenaur Vakfı Alman Teknik İşbirliği Ortak Yayını, Ankara, 2000
348
GÜLÖKSÜZ Yiğit, TEKELİ İlhan, “1973-1980 Dönemi ve 1980 Sonrası Dönem
Belediyeciliği”, Türk Belediyeciliğinde 60.yıl Ulus arası Sempozyum -Bildiri ve
Tartışmalar, (23-24 Kasım 1990) Ankara Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş. ve
IULA-EMME Yayını, Ankara, 1990
MUMCU Ceyhan, ÜNLÜ Halil, “İdare Hukuku Açısından Belediye Kanunu”, Türk
Belediyeciliğinde 60.yıl Uluslar arası Sempozyum-Bildiri ve Tartışmalar, (23-24
Kasım 1990), Ankara Büyükşehir Belediyesi Metropol İmar A.Ş ve IULA-EMME Yayını
Ankara,1990
349
UĞUR E., “Ankara Su Temini, Örnek Olay İncelemesi” Kentsel Hizmetler İçin
Alternatif İşletme Yöntemleri, (11-20 Kasım 1985), Altın Yunus Çeşme Seminer
Bildirileri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - İller Bankası Ortak Yayını, Ankara, 1988
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1984 Yılı Programı, Ankara
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1986 Yılı Programı, Ankara
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1987 Yılı Programı, Ankara
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1988 Yılı Programı, Ankara
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1985-1989), 1989 Yılı Programı, Ankara
DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), 1990 Yılı Programı, Ankara
DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1990-1994), 1991 Yılı Programı, Ankara
350
DPT Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 1998 Yılı Programı, Ankara
DPT Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı,(1996-2000), 2000 Yılı Programı, Ankara
Tezler
İnternet adresleri
351
TÜİK, Türkiye İstatistik Yıllığı 2005, Türkiye İstatistik Kurumu Yayını, 2004, s.27
http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf (02.03.2005)
Ayşe GÜNER, Ülkü ARIKBOĞA, “Özel İdare ve Belediye Gelirleri Kanunu Tasarı
Taslağı Hakkında Değerlendirme Raporu”
http://www1.worldbank.org/wbiep/decentralization (03.01.2007)
http://www.worlbank.org (18.07.2006)
http://www.tuik.gov.tr (16.7.2006)
http://wikipedia.org.tr (08.07.2006)
http://www.worlbank.org (18.07.2006)
http://www.mustafatasar.gen.tr (20.07.2006)
http://www.dpt.gov.tr/abigm/tabi/uprog/uprog.htm, (05.02.2007)
http://www.belgenet.com/yasa/kamu-01.html (09.09.2006)
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4734.html, (15.10.2006)
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Encumen/Gorevleri/ (12.08.2006)
352
http://www.ibb.gov.tr/IBB/Templates/Turkce/IhaleVeIlan/IhaleListe.aspx
(12.08.2006)
http://anayasa.gov.tr (10.10.2006)
http://www.sayistay.gov.tr/rapor/diger/2002/izmitsu/izmitsu.html, (22.10.2006)
http://www.devletim.com/haberler, (05.03.2007)
http://etimesgut.bel.tr (06.06.2006)
http://www.ankara-bel.gov.tr/ 12.11.2006
http://www.ibb.gov.tr/ (05.12.2006)
http://tansas.com.tr (22.11.2006)
http://www.izmir.bel.tr/ 05.12.2006
http://www.zmo.org.tr, (14.12.2006)
http://www.haberler.com/adana, (21.12.2006)
http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-1246.pdf (01.01.2006)
http://www.meb.gov.tr/ (03.01.2007)
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler , (26.03.2007)
http://www.yenimahalle.bel.tr/, (06.12.2005)
http://www.izmir.bel.tr/news_arsiv, (07.12.2005)
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler , (28.03.2006)
http://www.trabzon.bel.tr , (16.05.2005)
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/27177.html (09.12.2006)
http://www.hayataarti.org/ (02.02.2007)
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler, (14.11.2006)
http://emlak.milliyet.com.tr/Haber, 21.03.2007
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/IhaleVeIlan/IhaleDetay, (6.10.2006)
353
http://www.konutkredileri.com/, (12.01.2007)
http://www.ntvmsnbc.com/news/ , (07.05.2007)
http://www.ankara.bel.tr/haberler, (25.07.2005)
http://www.ankara.bel.tr/haberler, (12.09.2006)
http://www.hayataarti.org/desteklenen_projeler.html, (02.02.2007)
http://www.bursa-bld.gov.tr/idari (05.01.2007)
http://www.bursa-bld.gov.tr/haber/ , (17.01.2007)
http://www.bursa-bld.gov.tr/sirket (17.01.2007)
http://www.haberler.com/manisa-da-yerel-yonetimler-20-haberi/, (08.05.2007)
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (12.04.2004)
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (12.04.2004)
http://www.trabzon.bel.tr/eBelediye/StratejikPlan.html, (18.12.2006)
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (10.05.2007)
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (24.05.2006)
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (16.03.2006)
http://www.trabzon.bel.tr/ (23.02.2007)
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (08.12.2005)
http://www.trabzon.bel.tr/Gazete, (16.03.2006)
354
Tahsin TUNA, “Mersin Metrosuna Yap-İşlet-Devret Modeli” , Milliyet, 29 Ocak
2007
Ali KUŞ, “Bakanlıklar Yasaları Farklı Yorumladı, Okul Servis Ücretleri Yine
Kördüğüm”, Zaman, 28 Şubat 2006
355
EK-1
10- Özelleştirmenin başarısında seçilecek olan yöntemin etkisi sizce var mıdır?
Yöntem seçiminde dikkat edilmesi gereken hususlar neler olabilir?
357
11- Belediye hizmetlerinin özelleştirilmesi hususunda mevzuatta bir engelle
karşılaştınız mı?
Son olarak, konuyla ilgili önemli gördüğünüz ve eklemek istediğiniz noktalar var
mı? Teşekkürler.
358