Ferhat KAYA Ankara Üniversitesi, DTCF Antropoloji Bölümü
toplumların yaşam deneyimlerini, doğayla özdeş
sosyal-siyasal ilişkilerini örnek alarak, yine modernizm ile geleceğe karşı umutsuzlaştırılan gezegenimiz ve onun tüm canlıları için başka bir kültürü gerekli kılıyor. Bu noktada, belli açılardan antropoloji ile buluşturabileceğimiz bilgeliğimiz, öncelikle insanın ontolojik varoluşunu anlamak durumunda. İnsanın varoluşu ise ilkellik bir yana ilkellikten de öte dönemlerden başlıyor. Varoluş sürecimiz milyon yıllar ile değerlendiriyor. Birçok genetik ve biyokimyasal çalışma, Afrikalı büyük kuyruksuz maymunlar (şempanze, bonobo ve goril) ve insanın son ortak atası arasındaki evrimsel ayrışmanın yaklaşık 5-6 milyon yıl önce gerçekleştiğini önermektedir. Önerilen zaman dilimi dikkate alındığında İnsan varlığını sorgulamak, günümüzdeki bakış Hominidlere ait en eski fosil kanıtlar Etiyopya'da, açılarımızı ve yaklaşımlarımızı tekrar gözden 5.8 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Middle geçirmemizi ve ezber bozmamızı gerektiyor. Awash bölgesindeki tabakalarda keşfedilmiştir. Ontolojik olarak kendimizi anlamak ve Hominidlerin ilk üyelerine ait kalıntıların hepsi anlamdırmak, iktisadi ve siyasal birçok büyük Afrika'dan bilinir. Ancak Afrika dışında Endonezya ideolojiyi aşan farklı bir bilgeliğin ihtiyacını ve Gürcistan'da ortaya çıkarılan Hominidler Geç hissettiriyor. Bu bilgelik, günümüz modernizminin Pliyosen (2-1,8 milyon yılları arası) döneme aittir. bir çeşit mahrumiyet olarak yorumladığı “ilkel” En güvenilir şekilde tanımlanmış bilinen ilk atanın,
HABER BÜLTENİ 62 DOSYA
Ardipithecus ramidus, Ardipithecus kadabba kazanılmış bir karakter olduğunu gösteriyordu. Bu adları ile bildiğimiz iki ayrı türü olan ve 5,8-4,4 durum paleoantropologlara, bipedalizmin milyon yıl öncesine tarihlendirilen Ardipithecus hominidler arasında paylaşılan benzersiz bir cinsi olduğunu söyleyebiliriz. 2002 yılında Brunet karakter olduğu düşüncesini uyandırdı. Böylece ve ekibi tarafından Çad'da bulunan, 6-7 milyon yıl büyük kuyruksuz maymunlar ile insanın son ortak öncesine tarihlendirilen Sahelanthropus atası, diğer birçok morfolojik değişim ile birlikte tchadensis ve 2001 yılında Fransız-Kenyalı bir dik yürüme hareket biçimi ile ayrıldı. Ardipithecus, ekip tarafından Kenya'da bulunan, 6 milyon yıl Orrorin, Australopithecus ve yaşayan Homo, dik öncesine tarihlendirilen Orrorin tugenensis de yürüyebilen Hominidae ailesi içinde sınıflandırılır erken hominidlerin üyeleridir. Afrika'da ortaya iken dik yürüyemeyen diğer kuyruksuz büyük çıkan ancak daha geniş bir coğrafik alana yayılan maymunlar Hominoidea üst ailesi içerisinde yer bir diğer önemli Hominid cinsi ise aldı. Australopithecustur. Bu cinsin üyeleri 4,1-1,4 Afrika kıtasında köken çalışmaları 1900'lü yılların milyon yılları arasında Güney Afrika, Malawi, başlarında başladı ve günümüze kadar onlarca Tanzanya, Kenya, Etiyopya ve Çad bölgelerinde lokalite belirlendi. İlk Australopithecus fosili 1924 yaşamışlardır. Australopithecusların taksonomik yılında M. De Bruyn tarafından Güney Afrika'da pozisyonları genel olarak kabul gören yedi ayrı Taung lokalitesinde keşfedildi ve bir yıl sonra türü vardır: A. afarensis, A. aethiopicus, A. anatom Raymond Dart bir çocuğa ait olduğunu Africanus, A. anamensis, A. boisei, A. garhi ve A. düşündüğü kafatası fosilini tanımladı. Dart'ın robustus. Ardipithecuslar ve Australopithecuslar tanımlamasından on yıl sonra Louis Leakey dik yürüyebilen ve yaşayan kuyruksuz büyük erişkin bir bireye ait ilk Australopithecus fosilini maymunlara benzer beyin hacimleri olan Afrika'nın doğusunda Tanzanya'nın Laetoli insan(sı)lardı. Aynı zamanda Australopithecuslar bölgesinde keşfetti ve ilk Pliyosen (5-1,8 milyon Homo cinsinin de atalarıydı. yılları arası) hominidini de bulmuş oldu. Çok daha 1800'lü yıllarda, yani geleneksel gradistik sonra bu kalıntının aslında Australopithecus sınıflandırmanın popüler olduğu zamanlarda, afarensise ait olduğu anlaşıldı. 1939 yılında sadece Afrika ve Asya'da yaşayan hominoidler Ludwig Kohl-Larsen Laetoli'de üzerinde iki küçük (büyük kuyruksuz maymunlar) biliniyordu ve azı ve bir üçüncü büyük azı dişi olan üst çene hepsi Pongidae ailesi içerisinde sınıflandırılmıştı. kemiği ile tanımlanamayan bir alt kesici diş buldu. Ancak, biyomoleküler çalışmalar bize Asyalı 1936 yılında Güney Afrika'da Sterkfontein orangutan Pongo'nun, Afrikalı kuyruksuz büyük lokalitesinde erişkin bir Australopithecus maymunlar (şempanze, goril ve bonobo) dikkate keşfedildi. Bu fosile Robert Broom tarafından alındığında modern insana daha uzak olduğunu Australopithecus transvaalensis adı verildi. İki yıl göstermiştir. Bu nedenle bazı taksonomistler, sonra Broom bu türün adını Plesianthropus insan ve Afrikalı kuyruksuz büyük maymunları şeklinde değiştirdi. Aynı yayın içerisinde Broom, Hominidae ailesi içinde sınıflandırmaktadır. Kromdraai'de bulunan bazı erişkin bireylere ait Bu arada, Afrika'da gün geçtikçe artan fosil kalıntıları da Paranthropus robustus adı ile buluntular hominidler arasında dik yürümenin tanımladı. (bipedalizm), beynin büyümesinden daha önce 1947 yılında Broom, Sterkfontein lokalitesinde bir
HABER BÜLTENİ 63 DOSYA
Australopithecusa ait kalça kemikleri ile birlikte 1970'li yıllarda Turkana havzasında keşifler bazı iskelet parçalarını keşfetti. 1948 yılında Dart, inanılmaz bir biçimde arttı. 1975 yılında Au. boiesi diğer bir Güney Afrika lokalitesi olan buluntusu ile bilinen Koobi Fora lokalitesinden Makapansgat'tan Australopithecus prometheus Homo erectusa ait bir kafatası keşfedildi. Aynı adı ile duyurduğu başka fosiller keşfetti. Diğer yıl lokalitede ve aynı jeolojik zaman diliminde, biri Broom Swatkrans lokalitesinden Paranthropus daha kaba ve ilkin, diğeri ise modern insana daha adında bir cins tanımladı. 1950'li yılların yakın yani daha narin ve türemiş karakterlere sahip başlarında Australopithecus cinsi bir hominid olan bu iki buluntu, uzun zamandır kabul gören, olarak geniş bir çevre tarafından kabul görüyordu. erken insan evriminin tek çizgi biçiminde 1954 yılında John Robinson, besin rejimine bağlı gerçekleştiği hipotezini yıktı. Böylece, Richard olarak geliştirdiği hipotezi ile erken hominidleri Leakey'nin Koobi Fora Araştırma Projesi Homo ve “gracile (narin)” ve “robust (iri)” olmak üzere iki Australopithecus buluntuları ile iki farklı zeminde biçime ayırdı. Robinson'un çalışmasından sonra ilerlemeye başladı. narin yapılı olan Au. africanus Homo cinsinin atası, iri yapılı olan Au. (“P”) robustus ise farklı ve 1970'li yılların ortalarında 3 milyon yıldan daha yokolmuş bir dal olarak yorumlandı. yaşlı keşifler Laetoli (Tanzanya) ve Hadar'dan (Etiyopya) geldi. Donal Johanson ve Tim White bu 1959 yılında çalışmalar, Mary Leakey'in Olduvai buluntuları Au. afarensis adıyla farklı bir George'da keşfettiği genç erişkin bir erkeğe ait Australopithecus türü olarak tanımladılar. Bu kafatası ile güneydoğu Afrika'da yoğunlaşmaya buluntulardan Hadar'da bulunanı bir çoğumuzun başladı. Louis Leakey bu yeni fosili Zinjanthropus bildiği “Lucy” adlı neredeyse tama yakın iskelettir. boisei adıyla duyurdu ve potasyum-argon Laetoli'de ise çok önemli ayak izlerine radyoizotopik tarihlendirmesi bu fosilin yaşını rastlanmıştı. Bu dönemlerde Lucy yani Au. 1,75 milyon yıl olarak işaret etti. Bu arada aynı afarensis, 3 milyon yıldan daha eskiye lokalitede farklı bir hominid türüne ait fosiller de tarihlendirilmiş bilinen en eski atamızdı. keşfedildi. Louis Leakey, Philip Tobias ve John Napier 1964 yılında, modern insana daha yakın 1986 yılında Alan Walker ve meslektaşları Turkana bir evrim çizgisini işaret eden genç bir bireye ait gölünün batısından kötü korunmuş bir kafatası Homo habilis türünü tanımladılar. Robinson ve ve fosili keşfettiler ve Au. boisei türüne atfettiler. diğer birçok araştırmacı bu buluntunun Au. Birçok araştırmacı bu tür ile Au. aethiopicus africanusun kuzeyli bir varyasyonu olabileceğini arasındaki evrimsel yakınlığı görmüştü. Robust düşünmüşlerdi. Keşifler çoğaldıkça insan (iri) Australopithecuslar hakkında çok önemli bir paleontolojisi çalışmaları Doğu Afrika'ya yayın 1988 yılında Grine tarafından yazıldı. Bu odaklanıyordu. 1960'lı yılların sonlarında arada 1990'lı yılların başlarında Etiyopya'da Afar Australopithecus fosilleri Omo, Peninj, Kanapoi, çöküntüsünde Hadar ve Middle Awash alanlarında Baringo havzası ve Koobi Fora'da lokalitelerinde tekrar çalışmalar başladı. Bu çalışma Au. artarak keşfediliyordu. Bu arada, Etiyopya'nın afarensis buluntularına çok önemli yeni keşifleri güneyinde, 2,5 milyon yılla tarihlendirilen ekledi. Aynı zamanda Alun Hughes, Ron Clarke ve Omo'nun Shungura formasyonundan Philip Tobias'ın çalışmaları Güney Afrika'da Paraustralopithecus aethiopicus adında sürpriz Sterkfontein lokalitesinde Au. africanusa ait bir keşif haberi geldi10. buluntuları önemli derecede çoğalttı. Ayrıca,
HABER BÜLTENİ 64 DOSYA
1990'larda Gen Suwa ve Yonas Beyene yaklaşık 7-4,4 milyon yılları arasında yaşamış Etiyopya'nın güneyinde Malawi ve Konso- olan Shalenthropus tchadensis, Orrorin Gardula'da Au. boiseiye ait eklemli altçene ve tugenesis, Ardipithecus kadabba ve Ardipithecus kafatası keşfetti. Yine bu yıllarda, Andre Keyser ramidus ile bilinen erken hominidler; diğeri 4,2-1 tarafından Güney Afrika'da A.robustus buluntusu milyon yılları arasında yaşamış veren Drimolen lokalitesinde çalışmalar başlatıldı. Australopithecuslar ve son olarak 2,3 milyon yıl ile 1994 yılında Etiyopya'da Afar çöküntüsünde günümüz arasında yaşamış olan Homo cinsi yani Middle Awash paleoantropoloji projesi çalışmaları bizler. Son buluntu olan Au. anamensis erken sonucu Au. ramidus adında ve 4,39 milyon yıl hominidler ile Australopithecuslar arasındaki yaşında yeni bir hominid keşfedildi. Bu türe ait evrimsel ilişkiyi aydınlatıyor. buluntuların çoğalması sonucu türün farklı bir Australopithecusların ormanlık bir alanda mı cinse ait olma olasılığı güçlü bir şekilde arttı ve en yoksa savan benzeri açık ormanlarda mı sonunda Ardipithecus ramidus olarak yeniden yaşadıkları uzun süredir tartışma konusuydu. tanımlandı. 1995 yılında Meave Leakey ve ekibi, Birçok paleoantropolog, dik yürümenin, güneşten Kanapoi'de (Kenya) keşfedilen Australopithecus korunmak, eller ile yiyecek taşıyabilmek ve uzun anamensis adında yeni bir türü duyurdular. Yine otlar arasında çevreyi görebilmek gibi avantajlar 1995 yılında Micheal Brunet ve ekibi tarafından ile açık ağaçlık alanlarda ortaya çıkmış bir özellik Orta Afrika'da Çad'da yeni bir Australopithecus olduğunu kabul ediyordu. Ancak bugünkü kanıtlar, fosili keşfedildi. Daha sonra 1997 yıllında erken hominidlerin ağaçlık bir alanda yaşadıklarını Etiyopya'da, Afar bölgesi Galili lokalitesinde önermektedir. Ayrıca, dik yürümek sadece bir yapılan ayrıntılı araştırmalar sonucunda alanda değil farklı lokalitelerde birbirinden Australopithecus anamensis türüne ait bir diş de bağımsız ortaya çıkmıştır ve bu farklı alanların kimi Yohannes Haile-Selassie tarafından duyuruldu. orman kimi de savan ekolojisini yansıtmaktadır. 1998 yılında ise Güney Afrika'da çalışmaları Bu nedenle dik yürümek, sadece ekolojiye bağlı bir sürdüren Ron Clarke Sterkfontein mağarasında uyum değildir, aynı zamanda genetik değişimlerin Australopithecusa ait iskelet parçaları buldu. morfolojiye yansıması ve çoğunlukla avantajlı bir 1999 yılına gelindiğinde Aswaf ve arkadaşları duruma dönüşmesi ile kazanılmış bir karakterdir. tarafından 2,5 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Australopithecus buluntularının tarihsel seyrine Australopithecusların yeni bir türü keşfedildi; Au. göre son çeyrek yüzyılda keşiflerde dikkate değer garhi. 2001 yılının başlarında Martin Pickford ve bir artış olmuş ve önemli bilgiler elde edilmiştir. B. Senut, Kenya'da Tugen tepelerinde yaklaşık 6 Ancak, günümüze kadar, Australopithecusların milyon yıla tarihlendirilen Orrorin cinsini kökenine dair doyurucu bir açıklama getirilemedi. keşfettiler. 2001 yılında aynı zamanda Turkana Uzun yıllar Au. afarensis, insan çizgisine ayrılan ilk gölünün batısında, 3,5 milyon yıla tarihlendirilen ata olarak yorumlandı. Son gelişmelere göre, Au. ve yeni bir cins olarak varsayılan Kenyanthropus anamensisin buluntusu bunu çürüttü ve platyops kayıtlara girdi. Yine 2001 yılında Ardipithecusların keşfi de kuyruksuz büyük Yohannes Haile-Selassie tarafından Middle maymunlardan insan çizgisine yönelen ilk ata Awash'ın batı kenarında Ardipithecus cinsine ait olma ayrıcalığını Au. afarensisten aldı. yeni bir fosil keşfedildi. 5,2-5,8 milyon yılları Biyokimyasal tahminler, Afrikalı büyük kuyruksuz arasında yaşamış olan bu tür Ardipithecus maymunların ve insanın son ortak atasının ramidus kadabba olarak isimlendirildi ve bu fosil yaklaşık olarak 5-6 milyon yıl önce ayrıldığını 2004 yılında Ardipithecus kadabba şeklinde ayrı işaret etmektedir. Ancak bu tarihler arasında bir tür olarak tekrar tanımlandı. Michael Brunet ve kuyruksuz büyük maymunlara ait fosiller ekibi 2002 yılı Mart ayında yaklaşık 6-7 milyon yıl bulunamamıştır. Gerçi, erken hominidlerin öncesine tarihlendirilen ve dik yürüdüğü evrimleştiği sıralarda Rift Vadisinin batısında kalan düşünülen yeni bir Hominidi; Sahelanthropus ve nemli yağmur ormanlarında yaşayan tchadensisi keşfettiler. kuyruksuz büyük maymunların ciddi evrimsel Australopithecusların Kökeni, değişimlere yol açacak bir doğal seçilim baskısı Hominid evrimini geçmişten günümüze üç temel altında kalmadıkları düşünülmektedir. Çünkü, Rift basamakta sınıflandırabiliriz. Bunlardan ilki Vadisinin oluşumuna neden olan tektonik hareket
HABER BÜLTENİ 65 DOSYA
bu kısa zaman aralığında bulunmaları da başka bir hipotez üretmeyi şimdilik olanaksız kılmaktadır. 4,17-4,07 milyon yıl öncesine tarihlendirilen sonucu değişen iklim, daha çok vadinin Kenya Kanapoi'den Australopithecus anamensise doğusunu yani bugün hominid fosilleri ait çeşitli kafatası ve iskelet parçaları olmak üzere bulduğumuz alanı etkilemiştir. Böylece vadinin çok önemli kanıtlar bulunmuştur. Bu fosiller batı kısmı tektonik hareket olmadan önceki kladistik olarak kardeş grup olan Au. afarensise ekosistemini sürdürür iken doğu kısmında ilk çok benzer özellikler taşımaktadır. Au. atalarımızın evrimleşmesini sağlayacak büyük anamensisin birinci süt azı dişi Ardipithecus ve doğal değişimler gerçekleşmiştir. Vadinin Au. afarensis arasında karakterlere sahiptir. Bu doğusunda daha çok fosile rastlamamızın nedeni durum alt üçüncü küçük azı dişleri ve köpek dişleri ise, yine Rift tektonik hareketi sonucu açılan için de geçerlidir. vadilerde suyun birikerek göller oluşturması ve fosilleşmeye uygun potansiyel bir ortamın Australopithecusların kökeni için şu anda iki farklı meydana gelmesidir. hipotez karşımıza çıkmaktadır: Birincisi üstte de bahsettiğimiz gibi yaklaşık 200 bin yıl içinde Au. Tarihlendirmesi ve morfolojik tanımlanması anamensisin Ardipithecustan evrimleşmiş olma güvenilir olan en erken hominid türü, 2001 yılında olasılığı. İkincisi ise Au. anamensisin Ardipithecus Etiyopya'da Afar çöküntüsünde Middle Awash ya da benzeri bir atadan türemiş olması. Fakat bölgesinde keşfedilmiş olan Ardipithecus buluntular şu anda Ardipithecusun Au. kadabba görünmektedir. 5,7 milyon yıl öncesine anamensise atalık etmiş olabileceği ihtimalini tarihlendirilen bu türün morfolojik özellikleri güçlendirmektedir. Tim White, bu evrimsel ağaçlık bir ekolojiyi karakterize etmektedir. Ayrıca değişimin mekanizmasını Gould'un punctuated 5,7 milyon yıl önce Rift vadisinin doğu kısmında equilibrium kuramı ile Darwin'in gradualizmini iklimsel değişimin ekolojiyi yeni yeni etkilediğini “punctuated gradualizm” şeklinde ortaklaştırarak ve henüz tam anlamıyla açık ağaçlık bir savan farklı bir sentez olarak sunmaktadır. ortamının oluşmadığını jeolojik ve paleoekolojik verilerden tahmin ediyoruz. Bunun yanı sıra bu Homo Cinsinin Ortaya Çıkışı ve Erken Homo türün 5,7 milyon yıl gibi geç bir tarihe atfedilmesi Üyeleri de onun atasal potansiyelinden evrimsel olarak Homo cinsine ait ilk kanıtlar 1891 yılında farklılaşması için yeterli süreye sahip olamadığını keşfedilmişti. Bu tarih ile birlikte Homonun (insan) da düşündürmektedir. Yani Ardipithecus kadabba, kökenine ve evrimine dair çalışmalar büyük bir bulunduğu tarih (5,7 milyon yıl öncesi) ve sahip hızla başlamış oldu. 1891'den bugüne kadar olduğu morfolojik özelliklerinden dolayı, Afrikalı insanın soyağacı üzerine morfometrik, kladistik, büyük kuyruksuz maymunlardan insan çizgisine taksonomik ve filogenetik birçok çalışma ve ayrılan evrimsel farklılaşmada rol oynamış ata hipotez üretildi ancak paleoantropologlar arasında olabilir. Ayrıca Ardipithecus cinsinin 5,7 milyon henüz bir anlaşma sağlanamadı. Bazı yıldan 4,4 milyon yıla kadar varolması araştırmacılar çeşitli morfolojik karakterlerin yok (Ardipithecus ramidus) ve Au. anamensisten 200 olmuş türlerin belirlenmesinde ayırt edici özellikler bin yıl kadar önce yok olması, kronolojik olarak da olmadığını düşünmektedir. Ancak şu anda onun ata tür olduğu savını güçlendirmektedir. çoğunluğun kabul ettiği erken Homo türleri Homo Bunun yanı sıra aynı alanda ardışık iki tabakada ve habilis, Homo rudolfensis ve Homo (ergaster)
HABER BÜLTENİ 66 DOSYA
erectustur. Bu türler Australopithecuslardan beyin Kemiği Tepesi” adıyla bilinir) lokalitesinde büyüklüğünde artış, dişlerde küçülme, taş alet sürdürülen kazı çalışmalarında insana ait olduğu üretimi, kullanımı ve sosyal organizasyonda düşünülen bir diş keşfedilmişti. Araştırmacılar bu farklılıklar gibi özellikleri ile ayrılırlar. Buna rağmen fosilin Çin'de bulunmuş en eski insan kalıntıları özellikle Homo rudolfensis ve Homo habilisin olduğuna ikna oldular ve adını Sinanthropus Australopithecuslar ile olan evrimsel ilişkileri pekinensis koydular. Black daha sonra tartışmalıdır. Homo rudolfensis ve Homo habilis Zhoukoudian mağarasında Sinanthropus Afrika'nın doğusunda ve güneyinde sınırlı bir kafatasının ve Pithecanthropus cinsi ile benzer yaşam alanına sahiptir. Homo erectus ise temel karakterleri paylaştıklarını söyledi. 1939 Afrika'dan Avrasya'ya göç etmiş ilk insan türüdür yılında yapılan ayrıntılı analizler ile bu iki cinsin ve çok geniş bir coğrafik alana yayılmıştır. Homo arasındaki farklılığın günümüz insanının coğrafik cinsinin bilinen ilk üyesi 2,3 milyon yıl öncesine varyantlarından daha fazla olmadığı anlaşıldı ve tarihlendirilirken yine erken Homoların son üyesi sinonim isimler olarak kabul edildi. Bugün bizler Homo erectus ise 30 bin yıl önce Endonezya'da sinonim olan bu fosilleri Homo erectus adıyla yaşamıştır. bilmekteyiz. İnsan evriminde en önemli Eugéne Dubois, Ekim 1891 yılında Java'da Trinil keşiflerden biri Afrika'dan Avrasya'ya ilk cesur bölgesinde erken Homo üyesine ait bir fosil adımları atan ve ateşi kontrol etmeyi öğrenen keşfetti. Bir milyon yıl öncesine tarihlendirilen Homo erectustur. Bu insanlar 1,8 milyon yıl-25 bin kafatası, küçük azı dişleri, iki tane azı dişi ve bir yıl arasında yaşadılar ve yaklaşık olarak 750- uyluk kemiği son yüzyılın şiddetli tartışmalarının 1225cm3 arasında değişen beyin büyüklüğüne odağı oldu. Trinil'de bulunan çıkıntılı kaş kemerleri, sahiptiler. Kendilerine has bir taş alet teknolojileri geriye yatık ön kafa kemiği ve orta hatta çizgisel bir vardı ve yemeklerini kabaca pişirebiliyorlardı. çıkıntısı olan kafatası yaklaşık olarak 940 cm3 1931 ve 1933 yılları arasında bir Alman Jeoloji beyin hacmine sahip. Dubois daha önce bu Araştırma ekibi Ngandong yakınlarında, Trinil'in bölgede şempanze kafatası bulmuştu ve bu kuzeydoğusunda Solo nehri kenarında 11 adet buluntunun da bir şempanzeye ait olacağını kafatası ve iki adet kaval kemiği buldu. Jeolojik düşündü. Daha sonra bu fosile şempanzeler için olarak günümüze yakın tabakalarda bulunan “Solo kullanılan Anthropopithecus adını verdi. Buna Adamı”nın taksonomik yeri bulunduğu günden rağmen, uyluk kemiği üzerinde yapılan ayrıntılı biridir tar tışmalıdır. Araştırmacılar önce çalışmalar sonucunda Dubois bu fosilin sahip Neanderthal benzeri bir insana ait olduğunu olduğu karakterlerin ne apelere ne de insanlara düşündükleri Solo adamının daha sonra Java'da yakın olduğunu henüz tespit edemediğini ilan etti. keşfedilmiş olan Homo erectusa daha yakın Dubois, kafatası ve vücut iskeleti karakterlerinin olduğu anlaşıldı. C. Loring Brace (1967) Solo kombinasyonunun ape ya da insan, ancak dik adamının Neanderthal, Homo erectus ve modern yürüyen bir canlıya ait olduğunu ileri sürdü ve insan arasında bir halka olduğunu iddia etti. Daha Pithecanthropus erectus adını verdi. Ernest sonra Santa Luca (1980) Solo adamı ile Pekin, Haeckel'in hipotezine göre bu fosil apeler ile insan Sangiran ve Trinil Hominidlerinin birer Homo arasındaki “kayıp halka” olmalıydı. Dubois'e göre erectus olduğunu açıkladı. Solo adamının ise günümüz insanlarının atasıydı. Dubois, fosil bulunduğu yerde yapılan güncel çalışmalar buluntular ile yaşayan insanlar ve apeler arasında sonucunda Homo erectusun Endonezya'da tarihöncesinden gelen biyolojik bir yakınlığın yaklaşık olarak 30 bin yıl öncesine kadar yaşadığı olduğunu düşünmüştü ve karşılaştırmalı morfoloji anlaşıldı. Bu tarih onların modern insan ile çalışmaları yaparak modern paleoantropolojinin karşılaşmış olma olasılığını düşündürüyor. 1936 temellerini atmıştı. yılında Alman Jeolojik Araştırma ekibinin bir üyesi Dubois'in amacına benzer olarak, Kanadalı yine Java'da bir çocuğa ait kafatası buldu ve Homo Davidson Black insanın kökenine yönelik modjokertensis ismini verdi. Sangiran'da bulduğu araştırmalara katılmak için Çin'e Beijing bölgesine fosillerin yanı sıra bu buluntu da Homo erectusun hareket etti. Black bölgeye vardığı zaman İsviçreli bir varyasyonuydu. Otto Zdansky ve jeolog Johan Gunnar Andersson 1949'a kadar erken Homo üyelerine ait hiç fosil tarafından Zhoukoudian (yerel olarak “Ejderha keşfedilmedi. John Robinson Güney Afrika'da,
HABER BÜLTENİ 67 DOSYA
Australopithecus robustus adı ile bildiğimiz, o günkü adıyla Paranthropus crassidensisi bulduğu Swartkrans mağarasında yeni bir insan türüne ait olduğunu düşündüğü bir alt çene keşfetti. Broom ve Robinson, P.crassidens ve insan gibi ape- insan karakterlerine sahip olduğunu düşündükleri bu fosile Telanthropus capensis adını verdiler. İyi gelişmiş üçüncü molara sahip olan Telanthropusun daha sonra bir Homo erectus varyasyonu olduğu anlaşıldı. ve Homo ya da gerçek insanlar. Paleoantropolojideki taksonomik karmaşa Ernest Leakey'e göre Steinheim, Broken Hill ve Mayr'ın Hominid sınıflandırması üzerine getirdiği Saldanha'dan bulunan fosiller de OH 9'a yalınlaştırma ve zoolojik nomenclature benziyordu çünkü OH 9'un özellikleri modern (isimlendirme) standardı ile biraz olsun aşıldı. insandan daha çok Java ve Çin buluntularına Mayr, Pekin ve Java'da bulunmuş olan kalıntıların yakındı. John Napier ve Joseph Weiner ise çıkıntılı hepsini (Pithecanthropus ve Sinanthropus) kaş kemerleri ve basık frontal bölgeye sahip OH Homo erectus adı altında topladı. Böylece Mayr, 9'un Pithecanthropuslara benzediğini ileri birçok paleoantropoloğun onu takip ettiği bir akım sürdüler. Bütün bunlardan farklı olarak 1963 başlattı. yılında Gerhard Heberer OH 9'un yeni ve farklı bir 1954 yılında Camille Arambourg Cezayir'in tür olduğunu açıkladı ve fosile Homo leakeyi Teghennif bölgesinde iki adet Hominid alt çenesi verdi. Bu hipotezlerin ortaya konmasından sonra keşfetti. Arambourg bu fosili faunaya ve taş alet L.S.B. Leakey de dahil olmak üzere teknolojisine göre Orta Pleistosen'e tarihlendirdi. paleoantropologların çoğu OH 9 fosilini Homo Çok iri olan iki alt çene Güney Afrika ve Asya'da erectus türüne dahil ettiler. bulunmuş olan Homo erectus fosilleri ile birçok Olduvai Gorge bölgesinde çalışmalarına devam karakter paylaşıyordu. Ancak Arambourg eden Leakey ailesinin en büyük oğlu Jonathan bulduğu fosilleri yeni bir isimle Atlanthropus Leakey, genç bir Hominide ait bir altçene, bir üst mauritanicus olarak tanımladı. azı dişi, yan kafa kemikleri ve bazı el tarak Bu yıllarda Pierre Biberson Fas'da Littorina kemikleri keşfetti. Leakey, Tobias ve Napier yeni mağarasında Aşöliyen kültürüne ait bir Hominid bir Hominid kalıntısına rastladıklarını (OH 7) fakat alt çenesi buldu. Arambourg bu fosiller üzerinde bu fosillerin sadece erken bir Homoya ait pithecantropuslara özgü bazı karakterler saptadı olmayabileceğini, OH 4, 6, 7, 8 ve 13 fosillerinin ve daha önce bulduğu Atlanthropus (H. erectus) tekrar incelenmesi gerektiğini vurguladılar. cinsine dahil etti. Atlanthropusların keşfedilmesi 1960'ın ortalarına kadar beyin hacmi Homo Homo erectusların Aşöliyen kültürüne ait iki-ağızlı üyelerini Australopithecuslardan ayırt edebilmek alet üretmelerini karakterize eden ilk kanıtlardı. Bu için en iyi karakterdi. Leakey'e göre, OH 7 beyin kanıtlar Homo erectuslarda “insan doğasının” ya hacminde bir artışa sahipti ancak kafatasının iç da insan benzeri yeteneklerin ortaya çıkışını duvarında bıraktığı beyin izleri onun Homo gösteriyordu. cinsinin bir türü olduğunu söylememiz için yeterli L. S. B. Leakey 1960 yılında Tanzanya'da Olduvai değildi. O dönemde bulunan Homo üyelerinin Gorge bölgesinde 1.4 milyon yıl öncesine beyin hacimleri 700-750 ve 800cm3 arasında tarihlendirilen bir kafatası keşfetti. OH 9 (Olduvai değişiyordu. Tobias'a göre OH 7 yaklaşık olarak Hominid 9) envanter numarası ile bilinen bu 657cm3'lük bir beyin hacmine sahipti ve Homo kafatası fosili basık bir alına, ard kafa kemiğinde iri cinsinin yeni bir üyesi olmalıydı. Leakey'e göre ise bir çıkıntıya, basık bir enseye, büyük ve çıkıntılı OH 7'nin beyin hacmi yaklaşık olarak 600cm3'tü kaş kemerlerine sahipti. Erken Homo üyelerine ve bu değer bir Homo üyesi için düşüktü. Daha göre OH 9 yaklaşık 1067cm3 gibi çok büyük bir sonra 1980 yılında Ralph Holloway OH 7'nin kafatası hacmine sahipti. OH 9 aynı zamanda taş beyin hacmini tekrar hesapladı ve 700-750cm3 alet de üretebiliyordu. Paleoantropologlar bu arasında olması gerektiğini işaret etti. Bu farklı fosillerin tarihlendiği Pleistosen dönemde benzer tahminler ve hesaplamalar, tam olmayan parçalı zamanlarda üç farklı Hominidin yaşadığını kabul bir kafatasında beyin hacmi hesaplamanın ne ettiler: Australopithecuslar, Pithecanthropuslar kadar güç olduğunu gösteriyordu.
HABER BÜLTENİ 68 DOSYA
1964 yılında Leakey ve diğerleri OH 4, 6, 7, 8 ve 13 2.9 milyon yıl öncesine tarihlendirildi ancak daha envanter numaralı fosilleri, sahip oldukları sonra doğru tarihin 1,9 milyon yıl olduğu anlaşıldı. morfolojik karakterler ile Australopithecuslardan Böylece bu Hominidin Turkana Gölünün farklı ancak modern insana daha yakın yeni bir doğusunda ve Olduvai Gorge bölgesinde Homo Homo türü; Homo habilis adı ile tanımladı. Homo habilisin çağdaşı olduğu da ortaya çıktı. habilisin yüzü ve alt çenesi Koobi Fora'da KNM-ER 1470'e benzer birçok fosil Australopithecuslardan küçük, Homo erectus ve bulundu. Fosillerin bazıları Australopithecus Homo sapiense benzer büyüklüktedir. Ayrıca boisei ile aynı tabakadan keşfedilmişti ve A. Homo habilisin el, kol, ayak ve bacak kemikleri de boiseiye benzer özelliklere sahiptiler. Ancak beyin Homo sapiense daha benzer özellikler gösterir. kapasiteleri bu iri Hominid türlerinden daha 1966 yılında Philip Tobias Homo habilisin büyüktü. 1995 yılında Walter Ferguson Homo Australopithecus ve Homo erectus arasında cinsinin bu belirsiz üyesi (KNM-ER 1470) için evrimsel bir halka olduğunu ileri sürdü. Homo microcranous şeklinde yeni bir isim önerdi. Homo habilis ile birlikte Homo cinsinin tanımını Ancak birçok araştırmacı bu fosilin bir tür Homo daha belirginleşti. Homo cinsi taş alet yapmaya ve habilis varyasyonu olduğunu düşünüyordu. Daha kullanımına bağlı olarak farklı bir sosyal sonra Leakey KNM-ER 1470 envanter numaralı organizasyon örüntüsü ve daha önceki fosilin, aynı lokalitede keşfedilen diğer birçok insansılardan daha karmaşık davranışları ile Hominid fosilleri ile ortak bazı karakterleri karakterize edildi. Bu nedenle Homo habilisin paylaştığını saptadı. Colin P. Groves ve Vratislav kelime anlamı da “becerikli insan” manasındadır. Mazak 1975 yılında Koobi Fora Araştırma Projesi Bu bağlamda ilk kez bir Hominid türü kültürel kapsamında yeni bir Hominid türüne ait olduğunu kapasitesindeki artış ile belirginleşiyordu. Bu düşündükleri iki adet eklemli alt çene buldular. Bu modern insana doğru gidişin ilk gerçek fosillerin diş yapıları Homo habilis ve A. adımlarıydı. OH 7'nin (H. habilis) çağdaşı olan africanustan farklıydı ama Homo erectusa da Zinjanthropus boiseinin (şimdi Australopithecus benzer değildi. Bu yeni fosili “çalışan insan” boisei adıyla biliniyor) taş alet ürettiğine dair hiçbir anlamına gelen Homo ergaster olarak kanıta rastlanmadı. isimlendirdiler. Günümüzde paleoantropologların çoğu bu yeni türün Homo erectusun Afrika dışına 1968 yılında Turkana Gölünün doğusunda çıkmamış varyasyonu olduğunu düşünmekteler. başlayan Koobi Fora Araştırma Projesi kapsamında Homo cinsine ait birçok fosil 1980'li yıllarda Tobias Homo habilisin kafatasının bulundu. Richard Leakey, B. Ngeneo tarafından iç yüzeyini incelerken Broca bölgesinin varlığına keşfedilen ilginç bir kafatasına ait analizlerini dair güçlü kanıtlar gördü. Broca bölgesi günümüz yayınladı. KNM-ER 1470 envanter numaralı bu insanının kafatasında konuşma ile ilgili fosil kafatasının üst çenesi ve yüz bölgesi diğer merkezlerin bulunduğu bir bölgedir. Bu kafatası Hominid üyelerine pek benzemiyordu. Dişleri ünlü fosil avcısı Kamoya Kimeu tarafından büyüktü ancak Australopithecuslara göre büyük Turkana Gölünün batısındaki Nariokotome bir beyin hacmine sahipti. Richard Leakey nehrinin güney duvarında bulunmuştu ve yaklaşık belirsizliğini koruyan KNM-ER 1470 numaralı bu olarak 1.53 milyon yıl öncesine tarihlendirildi. Bu fosili Homo sp.indet şeklinde tanımladı. Aslında, Hominid yaklaşık 160 cm boylarında ve hemen bu fosilin birçok karakteri aynı zamanda Homodan hemen 11 yaşlarında bir erkek çocuğuna aitti. daha çok Australopithecusu da andırıyordu. İlk Afrika dışında Homo cinsine ait en eski kalıntılar keşfedildiğinde 2.6 milyon yıllık tüflerin altında Gürcistan'da, Kara Deniz ve Hazar Denizi arasında olan fosilli tabaka, stratigrafik karmaşadan dolayı kalan bir Paleolitik lokalitesinde, Dmanisi'de
HABER BÜLTENİ 69 DOSYA
bulundu. Beş yıl önce, 1.85 milyon yıl öncesine fosiller 1992 yılında Malawi'nin 2,5 milyon yıl tarihlendirilen iki kafatası daha keşfedildi. Afrika öncesine tarihlendirilen Uraha lokalitesinde de dışında bulunmuş en küçük ve ilkin karakterlere keşfedildi. Homo rudolfensis büyük bir beyin, sahip olan bu tür, Homo habilis ve Homo erectus geniş ve basık yüz ve büyük dişler ile Homo arasında bir noktada dur uyor. Dmanisi habilisten ayrılıyordu. Ancak bazı insanlarının beyin büyüklüğü bilinen bütün Homo paleoantropologlar bu özelliklerin, iki farklı erectuslardan daha küçük iken Homo habilisinki Hominid türü olmaları için yeterli olmadığını ile benzerdir. Vekua ve arkadaşları Homo düşünüyor. Bazı kladistik çalışmalara göre Homo georgicusun Afrika'dan ayrılmadan önce Homo rudolfensisin Australopithecus cinsi içinde yer habilis benzeri bir atadan türemiş olabileceğini alması gerekiyor. söyledi. Ayrıca buluntulara göre 1.8 milyon yıl Homo rudolfensisin iri bir beyin kutusu ya da önce Afrika'dan göç eden ilk grup Dmanisi neurokraniyumu vardır. Endokraniyal morfolojisi insanları olmalı. Dmanisi insanları Afrikalı bir de insana benzer. Buna karşın yüz ve dişlerdeki erectus benzeri olan Homo ergaster ile ortak morfolojik özellikler en azından görünüşte de olsa karakterler paylaşıyor. Tüm bunların yanında robust Australopithecinelere benzemektedir H. Homo erectusların önemi, ilk önce Arkaik H. rudolfensis ve robust Australopithecineler sapienslere daha sonra Neanderthallere ve son arasındaki bu benzerlikler ortak bir atadan olarak modern insanlara atalık etmesidir. gelmekten çok konverjant evrim, paralelizm ya da homoplaziden kaynaklanan yapısal benzerlikler 1994 yılında Tim D. White ve Clark Howell olarak değerlendirildi. Bu görüşe göre H. habilis ve önderliğinde Etiyopya'da çalışmalarını sürdüren H. rudolfensisi içeren klad beş karakter değişim İnsan Evrimi Enstitüsü ekibi 2.33 milyon yıl aşamaları içinde birleşirler. Bu taksonomik öncesine tarihlendirilen Hadar formasyonunda şemada Olduvai'den bulunan H. Habilis, Homo erişkin bir bireye ait üst çene keşfettiler. Bu fosilin genusunun Australopithecinelerin postkraniyal bulunduğu tabakada aynı zamanda Oldowan taş iskeletine ve aynı zamanda daha çok hominine alet kültürüne dair kalıntılar da bulundu. özellik gösteren çiğneme kompleksine sahip olan Australopithecuslardan farklı özelliklere sahip Homo genusunun erken bir türü olarak tanımlandı. olan bu Hominid daha çok Homo benzeri özellikler Arkaik Homo sapiensler, Neanderthal Adamı ve taşıyordu. Daha sonra araştırmacılar bu fosili Modern İnsan Homo habilisin bir varyasyonu olarak tanımladılar. Bundan yaklaşık 150 yıl önce, 1856 yılında, En eski taş aletler Etiyopya ve Kenya'da Almanya'nın Dusseldorf kenti yakınlarındaki bulunmuştur ve bunlar yaklaşık olarak 2.3 ve 2.6 Neander vadisinde, bir kireçtaşı ocağı milyon yıl öncesine tarihlendirilir. Ne yazık ki, ilk mağarasındaki kalker katmanları arasında taş aleti hangi Hominidin ürettiği belirgin değildir. keşfedilen kafatası ve uzun kemikler büyük bir Buna rağmen en eski taş alet kalıntıları sürpriz yaratmıştı. İnsanların kabule hazır oldukları Australopithecus garhi ile aynı tabakada baskın düşünce, bu kemiklerin modern, biraz bulunmuştur. Ancak bu Australopithecus garhinin acayip ve hasta bir bireye ait olduğuydu. Tanınmış alet kullandığını kanıtlamak için yeterli değil. bir anatomist, bu kemiklerin raşitizm gibi kemik Böylece Homo cinsi bilinen ilk alet üreticileri hastalıklarına yakalanmış zihinsel bir özürlüye ait olarak anılmaya devam edecek. olduğunu ve düz alın, geniş kaş kemerleri gibi Ko o b i Fo r a ' d a ç a l ı ş m a l a r ı n ı s ü r d ü r e n osteolojik farklılıkların da darbeler yüzünden paleoantropologlar bu lokaliteden bulunan bazı oluştuğunu söyledi. Başka otoritelere göre Hominid fosillerinin Homo habilisten farklı kemikler Napoleon'un Moskova'dan çekilmesi özelliklere sahip olduğuna ikna oldular. Daha önce sırasında ölen, beyin sulanması kurbanı yaşlı bir Homo habilis olarak bilinen Koobi Fora buluntuları Hollandalıya aitti. Bir İngiliz ise bu kemiklerin yarı özellikle KNM-ER 1470 nolu fosil- daha iri ve deli, yarı idiyot ve modern toplumlarda ölümcül büyüktü. Groves ve Wood bu farklılığın nedeninin eğilimleri ortaya çıktığında hapse ya da dar farklı türlerin varlığından kaynaklandığını ileri ağacına gönderilen vahşi adamlara ait olduğunu sürdüler ve iri-büyük olan türü Homo rudolfensis ileri sürdü. Bu dönemlerde evrim ve biyolojik olarak tanımladılar. Onlar bu ismi 1986 yılında değişim çok yabancı ve kabul görmeyen bir fikirdi. Alexeev'in kullandığı Pithecanthropus Türlerin sabit olduğu ve bütün canlıların rudolfensisten esinlenerek vermişlerdi. Bu türe ait başlangıçta en mükemmel şekilde yaratıldığı
HABER BÜLTENİ 70 DOSYA
inancı öylesine yaygındı ki insanlar, herhangi bir Neanderthaller birçok açıdan çok gelişmiş bir fosilin evrimin kanıtı olabileceğini basitçe yapıyı göstermekle birlikte, muhtemelen direkt reddediyorlardı. Bu insanlar kendilerine benzer olarak bizim atalarımız değillerdi. Beyinleri bizimki türlerin daha önce doğada varolabildiği gerçeği ile kadardır, ya da bizimkinden daha iridir (1200 - yüzleşmekten korkuyorlardı. Ayrıca evrim 1750 cm3). Ancak modern insandakine oranla denilince soy kütüğümüzü hayvanlar alemine genellikle daha düz ve geniştir. Kafatası önde daha indiren bir durum söz konusuydu ki bu bir tehdit dar, arkada daha geniştir. Beyinlerinin iri olması gibi algılanıyordu. zekâlarının daha ileri bir düzeyi yansıttığını 1866 ve 1910 yılları arasında Fransa ve Belçika'da göstermez. Çünkü iri beyne paralel olarak yarım düzine yerleşim bölgesinde çakmaktaşı erkeklerde ortalama 65 kg'lık ağırlık ve 170 cm.lik aletlerle birlikte Neanderthal insanının ve nesli bir boy yapısıyla iri bir vücuda da sahip oldukları tükenmiş bazı canlıların fosilleri ortaya çıkarıldı. bilinmektedir. Avrupa'da buzul çağının zor 1920'lerde Neanderthallerin insanlardan uzak koşullarına uyum yapabilmişlerdir. Geliştirdikleri antropoid maymunlara daha yakın oldukları alet kültürü basit olmakla birlikte, sakat ve düşünüldü. Bu fikir 1908'de Güney Fransa'da hastalarına bakacak ve ölülerini gömecek kadar bulunan La-Chapelle-aux-Saints mağarasının insan oldukları bilinmektedir. Neanderthaller kısa incelenmesi ile or taya atılmıştı ve görüş ve tıknaz bir vücuda ve ileriye doğru çıkıntılı iri bir 1950'lerde de geçerliliğini koruyordu. Aynı yıl burun yapısı sergileyen büyük bir başa sahiptiler. içinde John Hopkins Üniversitesi'nden bazı Yanak kemikleri geriye doğru çekilmiş gibidir. İri ön araştırmacılar iskeleti yeniden incelediler ve 40- dişlerinin yiyecek elde etmede, alet yapımında ve 50 yaşlarında, çenesinde, belinde ve alt deri işlemede kullanıldığı sanılmaktadır. çok uzuvlarında romatizma olan modern bir insandan belirgin kaş kemerleri ortada kenarlara oranla farklı olmadığını ileri sürdüler. daha çıkıntılıdır. Kafa damı uzun ve basık, ancak Neanderthaller fosil insanlar içinde en iyi bilinen çok geniştir. Arkadan bakıldığı zaman hemen ve popüler olan gruptur. Neanderthallerin başlıca hemen yuvarlaktır. Occipital kemik birçok açıdan buluntu yeri olan Avrupa ve Batı Asya'daki buluntu çok değişik ve özeldir: Bu muhtemelen beynin yerleri bunların modern insandan hemen önce arka loblarının iriliginden kaynaklanmaktadır. yasamış olan son "ilkel" grup olduğunu Çocuklarda bile göze çarpan son derece asli bir göstermektedir. Yaklaşık 200.000 yıl önce yapı sergilerler. Günümüzde yaşayan Saami Avrupa'da yaşayan insanların içinden bir kısmı (Laap'lar) ve Inuit'lardaki (Eskimo'lar) yapıdan daha sonra "Neanderthal Adamı" nı oluşturacak yola çıkılarak bunların soğuk havaya uyum yapmış evrimsel değişim çizgisine girdiler. Neanderthal bir vücut yapısına sahip oldukları söylenebilir. Adamı (Genelde Homo sapiens'in bir alt türü Neanderthal iskeletindeki bir diğer farklı yapı ise olarak tanımlanır: Homo sapiens kalça kemiğinin önünde pubic bölgenin şeklidir. neanderthalensis, ancak son zamanlarda bu Bu şekil iri beyinli bir bebeğe uygun bir doğum formu ayrı bir tür olarak sınıflandırma eğilimi de kanalının, belki de uzun bir hamilelik döneminin ağırlık kazanmaktadır: Homo neanderthalensis). yansıması olarak tanımlanırken, son zamanlarda Özellikle Pontnewydd (Wales), Swanscombe kalça kemiğinin yürüme sırasındaki fonksiyonu ile (England), Biache (France), ve Steinheim ilgili olduğu sanılmaktadır. En karakteristik (Almanya) fosilleri daha sonra yaşamış Neanderthaller Avrupa'da yaşamışlardır. Sovyet (120.00030.000) olan gerçek Özbekistan'ında Teshik Tash, Irak'ta Shanidar ve Neanderthaller'deki yapıya doğru bir özelleşme Israil'de Amud, Kebara ve Tabun Avrupa dışındaki gösterirler. ö n e m l i N e a n d e r t h a l m e r k e z l e r d i r.
HABER BÜLTENİ 71 DOSYA
Neanderthallerin Afrika ve Uzak Doğu'da yeni bir mtDNA dizisi elde etmeyi başardılar. yasadıklarına ilişkin doyurucu buluntular mevcut Avrupa'nın neredeyse her yerine dağılmış değildir. Asya'da yaşamış olan Neanderthaller Neanderthallerin kendi aralarındaki benzerlik bağı, Avrupa`dakilerden çok az farklılık gösterirken, Avrupalı olsun olmasın diğer tüm modern diğerleri modern insanlara çok yakın benzerlikler insanlara oranla çok daha güçlüydü. Ancak 1998 gösterirler. Bu durum Neanderthallerin modern yılında Portekiz'de bulunan ve 25 bin yıl öncesine insanın atası olduğunu düşündürmekteyse de son tarihlendirilen bir çocuk iskeletinin Neanderthal ve zamanlarda yapılan tarihlendirmeler bunun Homo sapiens arası özelliklere sahip olduğu mümkün olamayacağını göstermektedir. belirlendi. Neanderthaller gibi soğuk iklime adapte Son çalışmalar Neanderthaller için düşünülen olmuş, tıknaz bir vücut iskeletine sahip olan taksonomik hipotezleri değiştirdi. Yeni fosil çocuğun alt çenesi ve dişleri Homo sapiense buluntular göç yollarını doğrularken aynı zamanda benziyordu. Neanderthaller gelmiş geçmiş en bu kalıntılardan elde edilen mtDNA örnekleri büyük insan burnuna sahiptiler. Bu soğuka karşı onların modern insanlar ile olan evrimsel ilişkilerini bir adaptasyondu. Ayrıca Neanderthallerin müzik aydınlattı. Çekirdekte bulunan DNA hem anneden aletleri kullanmış olabileceğine ilişkin bulgular var. hem babadan aktarılırken mitokondriyal DNA Fransa'da Arcy lokalitesinde bulunan son (mtDNA) sadece anneden kalıtılır. mtDNA'yı takip Neanderthallerin bazıları, mamutun defans ederek anneye, büyükanneye, büyük dişinden ve diğer bazı hayvanların dişlerinden süs büyükanneye ulaşarak soyağaçları oluşturulabilir eşyası yapmış olabilir. Tartışmanın nedeni, süs ve evrimsel bağlantılar kurulabilir. Bu çalışmalara eşyalarını kendilerinin bağımsız olarak mı, yoksa göre Homo neanderthalensisler yaklaşık 600-550 komşuları Cro-Magnon insanlarının etkisi altında bin yıl önce Homo heidelbergensis benzeri bir kalarak mı yaptıklarıdır. atadan, Homo sapiensten farklı bir insan türü 1977 yılında İspanya'da Atapuerca mağarasında olarak evrimleşti ve 30 bin yıl öncesine kadar bir grup paleoantropolog Avrupa'nın en eski fosil yaşadığı düşünülüyor. Neanderthallere ait dört insanını keşfettiler. 800 bin yıl öncesine farklı iskelet kalıntısından alınan mtDNA'lar tarihlendirilen bu fosil insana daha sonra Homo modern insanın mtDNA'ları ile karşılaştırıldı ve antecessor adı verildi. Yüzünün ortası oldukça onların bütün modern insanlardan farklı olduğu modern görünen bu insanın, dişleri, alnı ve kaş ortaya çıktı. Buna göre Homo neanderthalensis ve kemerleri gibi diğer bazı kafatasının özellikleri Homo sapiens asla gen alışverişinde bulunmadı. ilkindir. Bulunan fosiller arasında ayırt edici Ayrıca paleoantropologlar, Hırvatistan'da Vindija karakterleri yansıtan materyal 1011 yaşlarındaki mağarasında bulunan Neanderthal kemiğinden bir kız çocuğuna ait. Bazı paleoantropologlar bu
HABER BÜLTENİ 72 DOSYA
insanın Homo heidelbergensis ve Homo erectus Homo erectus ve Homo sapiens arasında geçişi ile çok benzer özellikler paylaştığını ve bu iki gösteren fosil insanlar arkaik H. sapiens olarak türden her hangi birinin (özellikle H. tanımlanırlar. Bu arkaik biçimler ilk olarak 500- heidelbergensis) içerisinde de 600 bin yıl önce ortaya çıktı. Kalıntılarına Avrupa, sınıflandırılabileceğini vurguluyorlar. Ancak Asya ve Afrika'da rastlanmaktadır. Kafatası Arsuaga ve arkadaşları, bu fosil insanın yapıları ile belirginleşmişlerdir ve modern insan ile mor folojik benzerliklerine karşın H. Homo erectus arasında özellikler taşırlar. Beyin heidelbergensisten kronolojik olarak daha önce kapasiteleri (or talama 1200cm 3 ) Homo yaşadığını ve bu durumun yeni bir tür erectustan büyük ve modern insanların tanımlaması için yeterli olduğunu ileri sürüyorlar. birçoğundan küçüktür. Kafatası yapısı Homo Homo antecessor, Gran Dolina, İspanya'dan ele erectusa göre daha yuvarlaktır. İskeletleri ve geçirilen bir buluntudur. İspanya'nın kuzeyinde dişleri Homo erectuslardan biraz büyük iken Atapuerca dağlarında zengin iki alandan elde modern insandan daha büyüktür. Birçoğunda kaş edilmiştir. 19941996 yılları arasında 80 fosil kemerleri çıkıntılıdır ve alnı geriye doğru basıktır. buluntu Gran Dolina Mağarası Pleistosen Aurora Son Homo erectuslar ile arkaik sapiensler katmanından ele geçirilmiştir. Neanderthal ile arasıdaki geçiş bir nokta şeklinde değil bir aralık Homo sapiens sapiensin ortak atası olarak kabul biçimindedir. Bu aralığı belirlemek için daha fazla edilmektedir. Evrimsel devamlılığa ilişkin Orta buluntuya ihtiyaç vardır. Pleistosen Avrupa hominidleri ve Neanderthaller 2003 yılında modern insana ait en eski kalıntılar arasındaki evrim çizgisinin orijini tartışma Etiyopya'nın Herto bölgesinde Tim White ve konusudur. Geleneksel olarak Orta Pleistosen arkadaşları tarafından keşfedildi. Buluntu Homo Avrupa fosilleri erken Homo sapienslerin altında sapiens idaltu adıyla modern insanın bir alt türü H.erectus ile modernler arasında geçişi sağlarlar. olarak tanımlandı. Bu fosil insanın, arkaik insanlar Son zamanlarda Afrika türleri ile birlikte benzer ile modern insanlar arasında anatomik ve kronoloji Neanderthal ve H.sapiense ata teşkil kronolojik olarak tam ortada durduğu vurgulandı. etmektedir. Ancak Afro-Avrupa hipodigmasında Bu buluntunun jeolojik yaşı ve morfolojisi modern gözlenen varyasyonlar bu modelin geçerliliğini insanın ilk olarak Afrika'da ortaya çıktığı görüşünü azaltmaktadır. Homo antecessor buluntuları çok çok güçlü bir şekilde destekliyordu. sayıda postkraniyal kemik ile neurokraniyal, mandibular, yüz ve dental örnekler içermektedir. Homo sapiensin modern üyelerinin iki ay İkel bir çene ve çıkık kaş kemerlerine sahip fakat öncesine kadar Etiyopya'nın Herto bölgesinde çıkık yüz, çökük yanak kemikleri ve diş gelişimi 160 bin yıl önce yaşadığı biliniyordu. 1967 yılında açısından modern insana benzerlik Etiyopya'da Omo Nehri yakınında Kibish göstermektedir. bölgesinde Richard Leakey tarafından iki adet kafatası bulunmuştu ve 130 000 yıl öncesine 1907 yılında Almanya'da bir taşocağında çalışan tarihlendirilmişti. Ancak McDougall ve işçiler neredeyse tam bir alt çene buldular. Otto arkadaşları, geçtiğimiz günlerde bu Schoetensack bu fosilin Pleistosen dönemde tarihlendirmenin hatalı olduğunu ileri sürdüler ve yaşamış bir insan türüne ait olacağını kapsamlı tarihi 130 bin yıldan 195 000 yıla indirdiler. bir yayın ile ileri sürdü. Bir yıl sonra Schoetensack Stratigrafik olarak fosillerin bulunduğu tabakaların bu alt çenenin yeni bir insan türüne ait olduğunu en genci 104 bin yıla, en eskisi ise 196 bin yıla saptadı ve ona Homo heidelbergensis ismini tarihlendirildi. Böylece modern insanın kökeni 160 verdi. Homo heidelbergensis, Homo erectus ve bin yıldan 195 bin yıla kadar indi. Bulunan bu iki Homo sapiens arası özellikler taşır. Homo kafatasından Omo I'in daha modern özellikler antecessor ile büyük benzerlikler paylaşmasına gösterdiği, Omo II'inin ise daha arkaik özelliklere karşın kronolojik ondan daha sonra yaşamıştır. sahip olduğu vurgulandı. Türemiş ve ilkin görünen Homo heidelbergensis yaklaşık olarak 600 bin yıl iki insanın aynı çağda yaşamış olması ise bireysel öncesine tarihlendirildi. Tarihöncesinde yaşamış varyasyonların farklı bir görünümü. Ayrıca bu bu insan türünün Neanderthallere ve modern H. buluntu ile birlikte modern insanın ilk olarak sapienslere atalık etme olasılığı çok yüksek. Afrika'da ortaya çıktığı tezi de güçlendi. Moleküler genetik çalışmaları Neanderthallerin yaklaşık olarak 600-700 bin yıl önce Homo Modern insan ilk nerede ortaya çıktığı tartışmalı heidelbergensisten ayrılmış olması gerektiğini bir konudur. Bu konuya dair iki temel hipotez ortaya koydu. vardır: Afrika (Tek) Merkezli ve Çok Merkezli
HABER BÜLTENİ 73 DOSYA
hioptez. Birinci hipoteze göre ilk modern insan Efendisi adlı filmden hatırladığımız hobbitlere Afrika'da ortaya çıktı. Fosil kanıtlar ve mtDNA benzetilen ve yaklaşık olarak 1 metre boylarında, çalışmaları bu hipotezi destekliyor. MtDNA 25 kilo ağırlığında, 380 cm3 beyin hacmine sahip çalışmaları -popüler adıyla bildiğimiz olan bu türün, radyometrik tarihlendirmelere göre Mitokondriyal Havva- ilk modern insanın yaklaşık 95 bin ile 13 bin yılları arasında yaşadığı 200 bin yıl önce Afrika'da ortaya çıktığını işaret düşünülüyor. Araştırmacılar stegodon (cüce fil) ediyor. Buna göre insanın biyolojik evrim ve Homo floresiensise ait fosilleri buldukları sürecinde Afrika dışına, Avrasya'ya doğru iki tabakanın üzerindeki seviyede Homo sapiense ait büyük göçten söz edebiliriz. İlk göç Homo kalıntılar buldular. Paleoantropologlar bu kanıtlara erectus tarafından yaklaşık olarak 1.8 milyon yıl dayanarak Homo sapiensin bu insanlar ile önce, ikinci göç ise modern insan tarafından karşılaşmış olabileceğini düşünüyorlar. Ayrıca muhtemelen 100 bin yıl önce gerçekleşti. Çok yaklaşık 40 bin yıl önce Homo sapiensin Asya Merkezli hipoteze göre ise modern insanın ortaya üzerinden Avustralya'ya geçtiği de biliniyor. çıkışı Homo erectusun Avrasya'ya göçünden Homo floresiensisin kafatasının iç yüzünde sonra Afrika dışında gerçekleşti. Homo beynin bıraktığı izler (endocast) büyük insansı erectustan evrimleşen arkaik H. sapiensler maymunlar (goril,şempanze, orangutan), Homo arasında meydana gelen hibritleşmeler sonucu erectus, Homo sapiens, pigme insanı, bir modern insan evrimleşti. Yakın Doğu'da bilinen en mikrosefali hastası, Australopithecus africanus eski modern insan fosili 90 bin yıl öncesine aittir. ve Paranthropus robustus ile karşılaştırıldı. Bu Modern insanın beyin kapasitesi yaklaşık olarak çalışmanın sonucunda morfometrik ve allometrik 1350cm3'tür. Alnı diktir ve kaş kemerleri küçüktür veriler Flores inansının bir pigme ya da mikrosefali ya da belirsizdir. İskeletleri narindir. 40 bin yıl önce hastası olmadığını gösterdi. Beyin büyüklüğü ve Cro-Magnonların çeşitli ham maddelerden vücut büyüklüğü oranı yaklaşık 2 milyon yıl önce yararlanarak ürettiği sofistike aletleri, giysileri, yok olan Australopithecus insanlarına benziyor. heykeltıraşlığı ve oymacılığı ile modern insan Fakat kafatasının iç yüzünde beynin bıraktığı izler sosyokültürel olarak karakterize edilir. Ayrıca Australopithecuslardan daha çok Homo erectusa sanatsal çizimleri, dekore edilmiş aletleri, yakın. Homo floresiensisin beyninin ön ve yan boncukları, fildişinden ve çeşitli kemiklerden lobları Australopithecuslara göre daha türemiştir yaptığı bıçakları, kil figürinleri, müzikal yani Homo erectusa daha benzerdir. Flores enstrümanları ve sonraki 20 bin yıl içinde yaptığı insanının bir mikrosefali (Microcephaly vera) muhteşem mağara resimleri ile de önceki fosil hastası olma olasılığı nedeniyle erişkin bir dişi insanlardan farklı ve benzersiz yeteneklere şempanzenin, erişkin bir Homo erectusun, sahiptir. yaşayan bir kadının ve Avrupalı bir mikrosefali Son 100 bin yıl içerisinde, modern insanın azı hastasının kafatasının üç boyutlu tomografileri dişlerinin küçülmesi ve genel olarak(TGBA)irilikteki çekildi. Beynin dış yüzeyinin kafatasının iç (robust) azalma ayırt edilebilir bir değişimdir. yüzeyinde bıraktığı oluk, damar, boşluk şekilleri ve Mezolitik/Epipaleolitik insanının yüzü, çenesi ve beyin büyüklüğü Flores insanı ile karşılaştırıldı. dişleri bizimkilerden % 10 daha iri iken Üst Sonuçlar Flores insanın bir mikrosefali hastası Paleolitik insanı günümüz Asya ve Avrupa olmadığını ortaya çıkardı. Homo floresiensisin tip insanlarından %20-30 oranında daha iridir. Onlar türünün beyin büyüklüğü yaklaşık 400 cm3 ve bazen ilkin (primitif) olarak tanımlanmalarına Lucy adıyla bildiğimiz 3 milyon yıl önce yaşamış rağmen modern insanlar içerisinde yer alırlar. olan Australopithecus afarensis ve yaşayan Ancak bazı modern insanların (Avustralya şempanze ile neredeyse aynı. Beyin büyüklükleri aborijinleri gibi) diş boyutları Arkaik H. benzer olsa da Flores insanının en büyük farklılığı sapienslere çok benzerdir. alet kullanması. Australopithecusların alet kullandıklarına dair henüz kesin bir kanıt yok. Yukarıda anlatılan fosillerin yanı sıra, Fakat Flores insanın iskelet kalıntılarının araştırmacılar 18 bin yıl önce Endonezya'nın bulunduğu yerde taş aletler de bulundu. Hatta bazı Flores adasında Liang Bua mağarasında dev dev kemirgenlerin ve cüce fillerin kemikleri kertenkeleler ve cüce filler ile beraber yaşamış üzerinde kesik izleri tespit edildi. olan yeni bir insan türü keşfettiler; Homo floresiensis. Popüler bir yaklaşımla Yüzüklerin Flores Adası ile Asya kıtasının arası yaklaşık 400
HABER BÜLTENİ 74 DOSYA
* bir km ve jeolojik veriler iki kara parçası arasında ataları akla getiriyor. Ancak Flores insanı, erken yakınlaşmanın ya da deniz çekilmesinin Hominidlerden farklı olarak büyük azı dişlerine ve olmadığını gösteriyor. Yani 95 bin yıl öncesinde fırlak yüze sahip değil. Bu özellikler onu denizi geçip Flores adasına varmak hayli zor. Bu Australopithecuslardan ayırıyor. Diğer bir özelliği insan türünün ataları bu işi bir şekilde ise alt çenesindeki küçük azı dişlerinde çoğunlukla esrarengizliğini korusa da- başarmışlardı. “Tomes Kökü” diye adlandırılan iki köke sahip Modern insanın bu adaya gelişi yaklaşık 40-50 bin olması. Modern insanlar genellikle sadece bir köke yıl öncesine dayanıyor. Küçük beyinli olsa da bu sahiptir, Homo erectuslara ait birkaç çenede küçük insanların gelişmiş denilebilecek Tomes kökü görülür. Fakat bu kanıtlar Flores davranışlara sahip oldukları çok açık. insanın bir Homo erectus olabileceğini düşünmemiz için yetersiz. Flores insanı 13 bin yıl öncesinde yaşamış olmasına rağmen arkaik H. sapiensler ya da Flores insanı ada ekolojisinde yaşamasına bağlı modern H. Sapienslerden daha çok Homo olarak boyutunun küçülmesine neden olan bir erectuslara benzerdir. Öncelikle arkaik ve modern doğal seçilim baskısı altında kalmış olmalı. Adaya H. sapiensler ile Flores insanı arasında büyük bir gelmeleriyle birlikte coğrafik ve genetik olarak izole boyut farkı var ve femur (üst bacak kemiği) ile kaldılar ve ada ekolojisinin cüceleştirme diye pelvis (kalça) kemiklerinin morfolojisi oldukça bilinen seçilim baskısından dolayı boyutlarında farklı. Flores insanı arkaik ve modern sapienslerin küçülme meydana geldi. Adalar gibi besinin az ve 1/3'ü kadar bir beyin hacmine sahip. Bunların yanı yaşam alanının dar olduğu habitatlarda boyutun sıra Flores insanın kaş kemerleri çıkıntılı ve alın küçülmesi canlılarda bilinen bir tepkidir. Çünkü bölümü geriye yatık iken modern H. sapiensin kaş büyük boyut aynı zamanda daha fazla enerji kemerleri genellikle yok denecek kadar küçüktür harcanmasını gerektirir. Adadan dışarı ve alnı diktir. çıkılamıyorsa ve populasyonun gen havuzunda hayatta kalmak için bu seçilim baskısına karşı Flores insanın küçük boyutu yeni bir tür olma avantajlı varyasyonlar varsa genetik değişimler ihtimalinden dolayı tartışmaların odağı haline sonucu koşullara uyum sağlanabilir. En avantajlı geldi. Bilindiği gibi yaşayan pigmelerin boyutları ve ekonomik değişim ise boyutun küçültülmesi ile küçüktür. Orta Afrika'nın Ituri ormanlarında enerjiyi daha küçük hacme harcamaktır. Doğal yaşayan Bambuti insanlarının boy uzunluğu seçilim, canlının gösterdiği bu avantajlı değişimi erkeklerde yaklaşık 145 cm iken kadınlarda seçer ve canlı hayatını sürdürür. Darwin'in de ortalama 138 cm'dir. Bambuti insanlarının femur 1859'da Türlerin Kökeni adlı büyük eserinde dediği (uyluk) ve pelvis (kalça) kemikleri bizim bir gibi “bir canlının yaşamını iki değişken belirler: minyatürümüzdür. Homo floresiensisin femuru 3 organizmanın doğası ve koşulların doğası… milyon yıl önce yaşamış olan Doğa, doğal esirgemeyi ya da en uygunların Australopithecuslarda ve 2 milyon yıl önce kalımını kişileştirmem hoş görülürse, bir canlıya yaşamış olan Homo habilislerde olduğu gibi yararlı olan görünüşler ayrı tutulursa, görünüşe küçük bir başa (caput femoris) ve uzun bir boyuna hiç aldanmaz. O, bütün iç organları, yapısal (collum femoris) sahip. Kalça kemiği de yine farkların en belirsizlerini, yaşamın bütün düzenini A ustralopithecuslara benziyor. Yüzüne etkileyebilir. İnsan yalnız kendi çıkarı için seçer; baktığınızda Homo erectustan değil de Homo doğa sadece organizmalara en yararlı olanları habilisten evrimleştiği akla geliyor. Homo seçer. Doğa, seçilen her karakteri sınamıştır; erectusun pelvis (kalça) ve femuru (uyluk) Flores çünkü seçilen her karakter Doğal Seçme insanına göre daha modern. Ancak, küçük olgusunun amacıdır...”. boyutlarda olmanın kaçınılmaz olarak farklı bir biyomekanik yapı gerektirdiği de yadsınamaz. Bu nedenle Flores insanın kalça ve uyluk kemiğinin pre-erectine dediğimiz ilkin dik yürüyenlere Not: Bu yazının benzer bir formu Bilim ve Gelecek benzemesi sadece onun boyutundan dergisinin Haziran 2005 sayısında yine aynı kaynaklanan bir adaptasyon olabilir. Flores yazarlar tarafından yayınlanmıştır. Yazı kendi insanın mandibular symphysisin (alt çenenin iki konusunda kapsamlı olduğu ve güncelliğini parçasının kaynaştığı bölge) yapısı ve küçük beyin koruduğu için dikkate değer uyarlamaya gerek hacmi gibi diğer bazı karakterleri yine pre-erectine duyulmamıştır.