You are on page 1of 14

Erksin GÜLEÇ

Ferhat KAYA
Ankara Üniversitesi, DTCF Antropoloji Bölümü

toplumların yaşam deneyimlerini, doğayla özdeş


sosyal-siyasal ilişkilerini örnek alarak, yine
modernizm ile geleceğe karşı umutsuzlaştırılan
gezegenimiz ve onun tüm canlıları için başka bir
kültürü gerekli kılıyor. Bu noktada, belli açılardan
antropoloji ile buluşturabileceğimiz bilgeliğimiz,
öncelikle insanın ontolojik varoluşunu anlamak
durumunda. İnsanın varoluşu ise ilkellik bir yana
ilkellikten de öte dönemlerden başlıyor. Varoluş
sürecimiz milyon yıllar ile değerlendiriyor.
Birçok genetik ve biyokimyasal çalışma, Afrikalı
büyük kuyruksuz maymunlar (şempanze,
bonobo ve goril) ve insanın son ortak atası
arasındaki evrimsel ayrışmanın yaklaşık 5-6
milyon yıl önce gerçekleştiğini önermektedir.
Önerilen zaman dilimi dikkate alındığında
İnsan varlığını sorgulamak, günümüzdeki bakış Hominidlere ait en eski fosil kanıtlar Etiyopya'da,
açılarımızı ve yaklaşımlarımızı tekrar gözden 5.8 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Middle
geçirmemizi ve ezber bozmamızı gerektiyor. Awash bölgesindeki tabakalarda keşfedilmiştir.
Ontolojik olarak kendimizi anlamak ve Hominidlerin ilk üyelerine ait kalıntıların hepsi
anlamdırmak, iktisadi ve siyasal birçok büyük Afrika'dan bilinir. Ancak Afrika dışında Endonezya
ideolojiyi aşan farklı bir bilgeliğin ihtiyacını ve Gürcistan'da ortaya çıkarılan Hominidler Geç
hissettiriyor. Bu bilgelik, günümüz modernizminin Pliyosen (2-1,8 milyon yılları arası) döneme aittir.
bir çeşit mahrumiyet olarak yorumladığı “ilkel” En güvenilir şekilde tanımlanmış bilinen ilk atanın,

HABER BÜLTENİ 62 DOSYA


Ardipithecus ramidus, Ardipithecus kadabba kazanılmış bir karakter olduğunu gösteriyordu. Bu
adları ile bildiğimiz iki ayrı türü olan ve 5,8-4,4 durum paleoantropologlara, bipedalizmin
milyon yıl öncesine tarihlendirilen Ardipithecus hominidler arasında paylaşılan benzersiz bir
cinsi olduğunu söyleyebiliriz. 2002 yılında Brunet karakter olduğu düşüncesini uyandırdı. Böylece
ve ekibi tarafından Çad'da bulunan, 6-7 milyon yıl büyük kuyruksuz maymunlar ile insanın son ortak
öncesine tarihlendirilen Sahelanthropus atası, diğer birçok morfolojik değişim ile birlikte
tchadensis ve 2001 yılında Fransız-Kenyalı bir dik yürüme hareket biçimi ile ayrıldı. Ardipithecus,
ekip tarafından Kenya'da bulunan, 6 milyon yıl Orrorin, Australopithecus ve yaşayan Homo, dik
öncesine tarihlendirilen Orrorin tugenensis de yürüyebilen Hominidae ailesi içinde sınıflandırılır
erken hominidlerin üyeleridir. Afrika'da ortaya iken dik yürüyemeyen diğer kuyruksuz büyük
çıkan ancak daha geniş bir coğrafik alana yayılan maymunlar Hominoidea üst ailesi içerisinde yer
bir diğer önemli Hominid cinsi ise aldı.
Australopithecustur. Bu cinsin üyeleri 4,1-1,4 Afrika kıtasında köken çalışmaları 1900'lü yılların
milyon yılları arasında Güney Afrika, Malawi, başlarında başladı ve günümüze kadar onlarca
Tanzanya, Kenya, Etiyopya ve Çad bölgelerinde lokalite belirlendi. İlk Australopithecus fosili 1924
yaşamışlardır. Australopithecusların taksonomik yılında M. De Bruyn tarafından Güney Afrika'da
pozisyonları genel olarak kabul gören yedi ayrı Taung lokalitesinde keşfedildi ve bir yıl sonra
türü vardır: A. afarensis, A. aethiopicus, A. anatom Raymond Dart bir çocuğa ait olduğunu
Africanus, A. anamensis, A. boisei, A. garhi ve A. düşündüğü kafatası fosilini tanımladı. Dart'ın
robustus. Ardipithecuslar ve Australopithecuslar tanımlamasından on yıl sonra Louis Leakey
dik yürüyebilen ve yaşayan kuyruksuz büyük erişkin bir bireye ait ilk Australopithecus fosilini
maymunlara benzer beyin hacimleri olan Afrika'nın doğusunda Tanzanya'nın Laetoli
insan(sı)lardı. Aynı zamanda Australopithecuslar bölgesinde keşfetti ve ilk Pliyosen (5-1,8 milyon
Homo cinsinin de atalarıydı. yılları arası) hominidini de bulmuş oldu. Çok daha
1800'lü yıllarda, yani geleneksel gradistik sonra bu kalıntının aslında Australopithecus
sınıflandırmanın popüler olduğu zamanlarda, afarensise ait olduğu anlaşıldı. 1939 yılında
sadece Afrika ve Asya'da yaşayan hominoidler Ludwig Kohl-Larsen Laetoli'de üzerinde iki küçük
(büyük kuyruksuz maymunlar) biliniyordu ve azı ve bir üçüncü büyük azı dişi olan üst çene
hepsi Pongidae ailesi içerisinde sınıflandırılmıştı. kemiği ile tanımlanamayan bir alt kesici diş buldu.
Ancak, biyomoleküler çalışmalar bize Asyalı 1936 yılında Güney Afrika'da Sterkfontein
orangutan Pongo'nun, Afrikalı kuyruksuz büyük lokalitesinde erişkin bir Australopithecus
maymunlar (şempanze, goril ve bonobo) dikkate keşfedildi. Bu fosile Robert Broom tarafından
alındığında modern insana daha uzak olduğunu Australopithecus transvaalensis adı verildi. İki yıl
göstermiştir. Bu nedenle bazı taksonomistler, sonra Broom bu türün adını Plesianthropus
insan ve Afrikalı kuyruksuz büyük maymunları şeklinde değiştirdi. Aynı yayın içerisinde Broom,
Hominidae ailesi içinde sınıflandırmaktadır. Kromdraai'de bulunan bazı erişkin bireylere ait
Bu arada, Afrika'da gün geçtikçe artan fosil kalıntıları da Paranthropus robustus adı ile
buluntular hominidler arasında dik yürümenin tanımladı.
(bipedalizm), beynin büyümesinden daha önce 1947 yılında Broom, Sterkfontein lokalitesinde bir

HABER BÜLTENİ 63 DOSYA


Australopithecusa ait kalça kemikleri ile birlikte 1970'li yıllarda Turkana havzasında keşifler
bazı iskelet parçalarını keşfetti. 1948 yılında Dart, inanılmaz bir biçimde arttı. 1975 yılında Au. boiesi
diğer bir Güney Afrika lokalitesi olan buluntusu ile bilinen Koobi Fora lokalitesinden
Makapansgat'tan Australopithecus prometheus Homo erectusa ait bir kafatası keşfedildi. Aynı
adı ile duyurduğu başka fosiller keşfetti. Diğer yıl lokalitede ve aynı jeolojik zaman diliminde, biri
Broom Swatkrans lokalitesinden Paranthropus daha kaba ve ilkin, diğeri ise modern insana daha
adında bir cins tanımladı. 1950'li yılların yakın yani daha narin ve türemiş karakterlere sahip
başlarında Australopithecus cinsi bir hominid olan bu iki buluntu, uzun zamandır kabul gören,
olarak geniş bir çevre tarafından kabul görüyordu. erken insan evriminin tek çizgi biçiminde
1954 yılında John Robinson, besin rejimine bağlı gerçekleştiği hipotezini yıktı. Böylece, Richard
olarak geliştirdiği hipotezi ile erken hominidleri Leakey'nin Koobi Fora Araştırma Projesi Homo ve
“gracile (narin)” ve “robust (iri)” olmak üzere iki Australopithecus buluntuları ile iki farklı zeminde
biçime ayırdı. Robinson'un çalışmasından sonra ilerlemeye başladı.
narin yapılı olan Au. africanus Homo cinsinin
atası, iri yapılı olan Au. (“P”) robustus ise farklı ve 1970'li yılların ortalarında 3 milyon yıldan daha
yokolmuş bir dal olarak yorumlandı. yaşlı keşifler Laetoli (Tanzanya) ve Hadar'dan
(Etiyopya) geldi. Donal Johanson ve Tim White bu
1959 yılında çalışmalar, Mary Leakey'in Olduvai buluntuları Au. afarensis adıyla farklı bir
George'da keşfettiği genç erişkin bir erkeğe ait
Australopithecus türü olarak tanımladılar. Bu
kafatası ile güneydoğu Afrika'da yoğunlaşmaya
buluntulardan Hadar'da bulunanı bir çoğumuzun
başladı. Louis Leakey bu yeni fosili Zinjanthropus
bildiği “Lucy” adlı neredeyse tama yakın iskelettir.
boisei adıyla duyurdu ve potasyum-argon
Laetoli'de ise çok önemli ayak izlerine
radyoizotopik tarihlendirmesi bu fosilin yaşını
rastlanmıştı. Bu dönemlerde Lucy yani Au.
1,75 milyon yıl olarak işaret etti. Bu arada aynı
afarensis, 3 milyon yıldan daha eskiye
lokalitede farklı bir hominid türüne ait fosiller de
tarihlendirilmiş bilinen en eski atamızdı.
keşfedildi. Louis Leakey, Philip Tobias ve John
Napier 1964 yılında, modern insana daha yakın 1986 yılında Alan Walker ve meslektaşları Turkana
bir evrim çizgisini işaret eden genç bir bireye ait gölünün batısından kötü korunmuş bir kafatası
Homo habilis türünü tanımladılar. Robinson ve ve fosili keşfettiler ve Au. boisei türüne atfettiler.
diğer birçok araştırmacı bu buluntunun Au. Birçok araştırmacı bu tür ile Au. aethiopicus
africanusun kuzeyli bir varyasyonu olabileceğini arasındaki evrimsel yakınlığı görmüştü. Robust
düşünmüşlerdi. Keşifler çoğaldıkça insan (iri) Australopithecuslar hakkında çok önemli bir
paleontolojisi çalışmaları Doğu Afrika'ya yayın 1988 yılında Grine tarafından yazıldı. Bu
odaklanıyordu. 1960'lı yılların sonlarında arada 1990'lı yılların başlarında Etiyopya'da Afar
Australopithecus fosilleri Omo, Peninj, Kanapoi, çöküntüsünde Hadar ve Middle Awash alanlarında
Baringo havzası ve Koobi Fora'da lokalitelerinde tekrar çalışmalar başladı. Bu çalışma Au.
artarak keşfediliyordu. Bu arada, Etiyopya'nın afarensis buluntularına çok önemli yeni keşifleri
güneyinde, 2,5 milyon yılla tarihlendirilen ekledi. Aynı zamanda Alun Hughes, Ron Clarke ve
Omo'nun Shungura formasyonundan Philip Tobias'ın çalışmaları Güney Afrika'da
Paraustralopithecus aethiopicus adında sürpriz Sterkfontein lokalitesinde Au. africanusa ait
bir keşif haberi geldi10. buluntuları önemli derecede çoğalttı. Ayrıca,

HABER BÜLTENİ 64 DOSYA


1990'larda Gen Suwa ve Yonas Beyene yaklaşık 7-4,4 milyon yılları arasında yaşamış
Etiyopya'nın güneyinde Malawi ve Konso- olan Shalenthropus tchadensis, Orrorin
Gardula'da Au. boiseiye ait eklemli altçene ve tugenesis, Ardipithecus kadabba ve Ardipithecus
kafatası keşfetti. Yine bu yıllarda, Andre Keyser ramidus ile bilinen erken hominidler; diğeri 4,2-1
tarafından Güney Afrika'da A.robustus buluntusu milyon yılları arasında yaşamış
veren Drimolen lokalitesinde çalışmalar başlatıldı. Australopithecuslar ve son olarak 2,3 milyon yıl ile
1994 yılında Etiyopya'da Afar çöküntüsünde günümüz arasında yaşamış olan Homo cinsi yani
Middle Awash paleoantropoloji projesi çalışmaları bizler. Son buluntu olan Au. anamensis erken
sonucu Au. ramidus adında ve 4,39 milyon yıl hominidler ile Australopithecuslar arasındaki
yaşında yeni bir hominid keşfedildi. Bu türe ait evrimsel ilişkiyi aydınlatıyor.
buluntuların çoğalması sonucu türün farklı bir Australopithecusların ormanlık bir alanda mı
cinse ait olma olasılığı güçlü bir şekilde arttı ve en yoksa savan benzeri açık ormanlarda mı
sonunda Ardipithecus ramidus olarak yeniden yaşadıkları uzun süredir tartışma konusuydu.
tanımlandı. 1995 yılında Meave Leakey ve ekibi, Birçok paleoantropolog, dik yürümenin, güneşten
Kanapoi'de (Kenya) keşfedilen Australopithecus korunmak, eller ile yiyecek taşıyabilmek ve uzun
anamensis adında yeni bir türü duyurdular. Yine otlar arasında çevreyi görebilmek gibi avantajlar
1995 yılında Micheal Brunet ve ekibi tarafından ile açık ağaçlık alanlarda ortaya çıkmış bir özellik
Orta Afrika'da Çad'da yeni bir Australopithecus olduğunu kabul ediyordu. Ancak bugünkü kanıtlar,
fosili keşfedildi. Daha sonra 1997 yıllında erken hominidlerin ağaçlık bir alanda yaşadıklarını
Etiyopya'da, Afar bölgesi Galili lokalitesinde önermektedir. Ayrıca, dik yürümek sadece bir
yapılan ayrıntılı araştırmalar sonucunda alanda değil farklı lokalitelerde birbirinden
Australopithecus anamensis türüne ait bir diş de bağımsız ortaya çıkmıştır ve bu farklı alanların kimi
Yohannes Haile-Selassie tarafından duyuruldu. orman kimi de savan ekolojisini yansıtmaktadır.
1998 yılında ise Güney Afrika'da çalışmaları Bu nedenle dik yürümek, sadece ekolojiye bağlı bir
sürdüren Ron Clarke Sterkfontein mağarasında uyum değildir, aynı zamanda genetik değişimlerin
Australopithecusa ait iskelet parçaları buldu. morfolojiye yansıması ve çoğunlukla avantajlı bir
1999 yılına gelindiğinde Aswaf ve arkadaşları duruma dönüşmesi ile kazanılmış bir karakterdir.
tarafından 2,5 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Australopithecus buluntularının tarihsel seyrine
Australopithecusların yeni bir türü keşfedildi; Au. göre son çeyrek yüzyılda keşiflerde dikkate değer
garhi. 2001 yılının başlarında Martin Pickford ve bir artış olmuş ve önemli bilgiler elde edilmiştir.
B. Senut, Kenya'da Tugen tepelerinde yaklaşık 6 Ancak, günümüze kadar, Australopithecusların
milyon yıla tarihlendirilen Orrorin cinsini kökenine dair doyurucu bir açıklama getirilemedi.
keşfettiler. 2001 yılında aynı zamanda Turkana Uzun yıllar Au. afarensis, insan çizgisine ayrılan ilk
gölünün batısında, 3,5 milyon yıla tarihlendirilen ata olarak yorumlandı. Son gelişmelere göre, Au.
ve yeni bir cins olarak varsayılan Kenyanthropus anamensisin buluntusu bunu çürüttü ve
platyops kayıtlara girdi. Yine 2001 yılında Ardipithecusların keşfi de kuyruksuz büyük
Yohannes Haile-Selassie tarafından Middle maymunlardan insan çizgisine yönelen ilk ata
Awash'ın batı kenarında Ardipithecus cinsine ait olma ayrıcalığını Au. afarensisten aldı.
yeni bir fosil keşfedildi. 5,2-5,8 milyon yılları
Biyokimyasal tahminler, Afrikalı büyük kuyruksuz
arasında yaşamış olan bu tür Ardipithecus
maymunların ve insanın son ortak atasının
ramidus kadabba olarak isimlendirildi ve bu fosil
yaklaşık olarak 5-6 milyon yıl önce ayrıldığını
2004 yılında Ardipithecus kadabba şeklinde ayrı
işaret etmektedir. Ancak bu tarihler arasında
bir tür olarak tekrar tanımlandı. Michael Brunet ve
kuyruksuz büyük maymunlara ait fosiller
ekibi 2002 yılı Mart ayında yaklaşık 6-7 milyon yıl
bulunamamıştır. Gerçi, erken hominidlerin
öncesine tarihlendirilen ve dik yürüdüğü
evrimleştiği sıralarda Rift Vadisinin batısında kalan
düşünülen yeni bir Hominidi; Sahelanthropus
ve nemli yağmur ormanlarında yaşayan
tchadensisi keşfettiler.
kuyruksuz büyük maymunların ciddi evrimsel
Australopithecusların Kökeni, değişimlere yol açacak bir doğal seçilim baskısı
Hominid evrimini geçmişten günümüze üç temel altında kalmadıkları düşünülmektedir. Çünkü, Rift
basamakta sınıflandırabiliriz. Bunlardan ilki Vadisinin oluşumuna neden olan tektonik hareket

HABER BÜLTENİ 65 DOSYA


bu kısa zaman aralığında bulunmaları da başka bir
hipotez üretmeyi şimdilik olanaksız kılmaktadır.
4,17-4,07 milyon yıl öncesine tarihlendirilen
sonucu değişen iklim, daha çok vadinin
Kenya Kanapoi'den Australopithecus anamensise
doğusunu yani bugün hominid fosilleri
ait çeşitli kafatası ve iskelet parçaları olmak üzere
bulduğumuz alanı etkilemiştir. Böylece vadinin
çok önemli kanıtlar bulunmuştur. Bu fosiller
batı kısmı tektonik hareket olmadan önceki
kladistik olarak kardeş grup olan Au. afarensise
ekosistemini sürdürür iken doğu kısmında ilk
çok benzer özellikler taşımaktadır. Au.
atalarımızın evrimleşmesini sağlayacak büyük
anamensisin birinci süt azı dişi Ardipithecus ve
doğal değişimler gerçekleşmiştir. Vadinin
Au. afarensis arasında karakterlere sahiptir. Bu
doğusunda daha çok fosile rastlamamızın nedeni
durum alt üçüncü küçük azı dişleri ve köpek dişleri
ise, yine Rift tektonik hareketi sonucu açılan
için de geçerlidir.
vadilerde suyun birikerek göller oluşturması ve
fosilleşmeye uygun potansiyel bir ortamın Australopithecusların kökeni için şu anda iki farklı
meydana gelmesidir. hipotez karşımıza çıkmaktadır: Birincisi üstte de
bahsettiğimiz gibi yaklaşık 200 bin yıl içinde Au.
Tarihlendirmesi ve morfolojik tanımlanması
anamensisin Ardipithecustan evrimleşmiş olma
güvenilir olan en erken hominid türü, 2001 yılında
olasılığı. İkincisi ise Au. anamensisin Ardipithecus
Etiyopya'da Afar çöküntüsünde Middle Awash
ya da benzeri bir atadan türemiş olması. Fakat
bölgesinde keşfedilmiş olan Ardipithecus
buluntular şu anda Ardipithecusun Au.
kadabba görünmektedir. 5,7 milyon yıl öncesine
anamensise atalık etmiş olabileceği ihtimalini
tarihlendirilen bu türün morfolojik özellikleri
güçlendirmektedir. Tim White, bu evrimsel
ağaçlık bir ekolojiyi karakterize etmektedir. Ayrıca
değişimin mekanizmasını Gould'un punctuated
5,7 milyon yıl önce Rift vadisinin doğu kısmında
equilibrium kuramı ile Darwin'in gradualizmini
iklimsel değişimin ekolojiyi yeni yeni etkilediğini
“punctuated gradualizm” şeklinde ortaklaştırarak
ve henüz tam anlamıyla açık ağaçlık bir savan
farklı bir sentez olarak sunmaktadır.
ortamının oluşmadığını jeolojik ve paleoekolojik
verilerden tahmin ediyoruz. Bunun yanı sıra bu Homo Cinsinin Ortaya Çıkışı ve Erken Homo
türün 5,7 milyon yıl gibi geç bir tarihe atfedilmesi Üyeleri
de onun atasal potansiyelinden evrimsel olarak Homo cinsine ait ilk kanıtlar 1891 yılında
farklılaşması için yeterli süreye sahip olamadığını keşfedilmişti. Bu tarih ile birlikte Homonun (insan)
da düşündürmektedir. Yani Ardipithecus kadabba, kökenine ve evrimine dair çalışmalar büyük bir
bulunduğu tarih (5,7 milyon yıl öncesi) ve sahip hızla başlamış oldu. 1891'den bugüne kadar
olduğu morfolojik özelliklerinden dolayı, Afrikalı insanın soyağacı üzerine morfometrik, kladistik,
büyük kuyruksuz maymunlardan insan çizgisine taksonomik ve filogenetik birçok çalışma ve
ayrılan evrimsel farklılaşmada rol oynamış ata hipotez üretildi ancak paleoantropologlar arasında
olabilir. Ayrıca Ardipithecus cinsinin 5,7 milyon henüz bir anlaşma sağlanamadı. Bazı
yıldan 4,4 milyon yıla kadar varolması araştırmacılar çeşitli morfolojik karakterlerin yok
(Ardipithecus ramidus) ve Au. anamensisten 200 olmuş türlerin belirlenmesinde ayırt edici özellikler
bin yıl kadar önce yok olması, kronolojik olarak da olmadığını düşünmektedir. Ancak şu anda
onun ata tür olduğu savını güçlendirmektedir. çoğunluğun kabul ettiği erken Homo türleri Homo
Bunun yanı sıra aynı alanda ardışık iki tabakada ve habilis, Homo rudolfensis ve Homo (ergaster)

HABER BÜLTENİ 66 DOSYA


erectustur. Bu türler Australopithecuslardan beyin Kemiği Tepesi” adıyla bilinir) lokalitesinde
büyüklüğünde artış, dişlerde küçülme, taş alet sürdürülen kazı çalışmalarında insana ait olduğu
üretimi, kullanımı ve sosyal organizasyonda düşünülen bir diş keşfedilmişti. Araştırmacılar bu
farklılıklar gibi özellikleri ile ayrılırlar. Buna rağmen fosilin Çin'de bulunmuş en eski insan kalıntıları
özellikle Homo rudolfensis ve Homo habilisin olduğuna ikna oldular ve adını Sinanthropus
Australopithecuslar ile olan evrimsel ilişkileri pekinensis koydular. Black daha sonra
tartışmalıdır. Homo rudolfensis ve Homo habilis Zhoukoudian mağarasında Sinanthropus
Afrika'nın doğusunda ve güneyinde sınırlı bir kafatasının ve Pithecanthropus cinsi ile benzer
yaşam alanına sahiptir. Homo erectus ise temel karakterleri paylaştıklarını söyledi. 1939
Afrika'dan Avrasya'ya göç etmiş ilk insan türüdür yılında yapılan ayrıntılı analizler ile bu iki cinsin
ve çok geniş bir coğrafik alana yayılmıştır. Homo arasındaki farklılığın günümüz insanının coğrafik
cinsinin bilinen ilk üyesi 2,3 milyon yıl öncesine varyantlarından daha fazla olmadığı anlaşıldı ve
tarihlendirilirken yine erken Homoların son üyesi sinonim isimler olarak kabul edildi. Bugün bizler
Homo erectus ise 30 bin yıl önce Endonezya'da sinonim olan bu fosilleri Homo erectus adıyla
yaşamıştır. bilmekteyiz. İnsan evriminde en önemli
Eugéne Dubois, Ekim 1891 yılında Java'da Trinil keşiflerden biri Afrika'dan Avrasya'ya ilk cesur
bölgesinde erken Homo üyesine ait bir fosil adımları atan ve ateşi kontrol etmeyi öğrenen
keşfetti. Bir milyon yıl öncesine tarihlendirilen Homo erectustur. Bu insanlar 1,8 milyon yıl-25 bin
kafatası, küçük azı dişleri, iki tane azı dişi ve bir yıl arasında yaşadılar ve yaklaşık olarak 750-
uyluk kemiği son yüzyılın şiddetli tartışmalarının 1225cm3 arasında değişen beyin büyüklüğüne
odağı oldu. Trinil'de bulunan çıkıntılı kaş kemerleri, sahiptiler. Kendilerine has bir taş alet teknolojileri
geriye yatık ön kafa kemiği ve orta hatta çizgisel bir vardı ve yemeklerini kabaca pişirebiliyorlardı.
çıkıntısı olan kafatası yaklaşık olarak 940 cm3 1931 ve 1933 yılları arasında bir Alman Jeoloji
beyin hacmine sahip. Dubois daha önce bu Araştırma ekibi Ngandong yakınlarında, Trinil'in
bölgede şempanze kafatası bulmuştu ve bu kuzeydoğusunda Solo nehri kenarında 11 adet
buluntunun da bir şempanzeye ait olacağını kafatası ve iki adet kaval kemiği buldu. Jeolojik
düşündü. Daha sonra bu fosile şempanzeler için olarak günümüze yakın tabakalarda bulunan “Solo
kullanılan Anthropopithecus adını verdi. Buna Adamı”nın taksonomik yeri bulunduğu günden
rağmen, uyluk kemiği üzerinde yapılan ayrıntılı biridir tar tışmalıdır. Araştırmacılar önce
çalışmalar sonucunda Dubois bu fosilin sahip Neanderthal benzeri bir insana ait olduğunu
olduğu karakterlerin ne apelere ne de insanlara düşündükleri Solo adamının daha sonra Java'da
yakın olduğunu henüz tespit edemediğini ilan etti. keşfedilmiş olan Homo erectusa daha yakın
Dubois, kafatası ve vücut iskeleti karakterlerinin olduğu anlaşıldı. C. Loring Brace (1967) Solo
kombinasyonunun ape ya da insan, ancak dik adamının Neanderthal, Homo erectus ve modern
yürüyen bir canlıya ait olduğunu ileri sürdü ve insan arasında bir halka olduğunu iddia etti. Daha
Pithecanthropus erectus adını verdi. Ernest sonra Santa Luca (1980) Solo adamı ile Pekin,
Haeckel'in hipotezine göre bu fosil apeler ile insan Sangiran ve Trinil Hominidlerinin birer Homo
arasındaki “kayıp halka” olmalıydı. Dubois'e göre erectus olduğunu açıkladı. Solo adamının
ise günümüz insanlarının atasıydı. Dubois, fosil bulunduğu yerde yapılan güncel çalışmalar
buluntular ile yaşayan insanlar ve apeler arasında sonucunda Homo erectusun Endonezya'da
tarihöncesinden gelen biyolojik bir yakınlığın yaklaşık olarak 30 bin yıl öncesine kadar yaşadığı
olduğunu düşünmüştü ve karşılaştırmalı morfoloji anlaşıldı. Bu tarih onların modern insan ile
çalışmaları yaparak modern paleoantropolojinin karşılaşmış olma olasılığını düşündürüyor. 1936
temellerini atmıştı. yılında Alman Jeolojik Araştırma ekibinin bir üyesi
Dubois'in amacına benzer olarak, Kanadalı yine Java'da bir çocuğa ait kafatası buldu ve Homo
Davidson Black insanın kökenine yönelik modjokertensis ismini verdi. Sangiran'da bulduğu
araştırmalara katılmak için Çin'e Beijing bölgesine fosillerin yanı sıra bu buluntu da Homo erectusun
hareket etti. Black bölgeye vardığı zaman İsviçreli bir varyasyonuydu.
Otto Zdansky ve jeolog Johan Gunnar Andersson 1949'a kadar erken Homo üyelerine ait hiç fosil
tarafından Zhoukoudian (yerel olarak “Ejderha keşfedilmedi. John Robinson Güney Afrika'da,

HABER BÜLTENİ 67 DOSYA


Australopithecus robustus adı ile bildiğimiz, o
günkü adıyla Paranthropus crassidensisi bulduğu
Swartkrans mağarasında yeni bir insan türüne ait
olduğunu düşündüğü bir alt çene keşfetti. Broom
ve Robinson, P.crassidens ve insan gibi ape-
insan karakterlerine sahip olduğunu düşündükleri
bu fosile Telanthropus capensis adını verdiler. İyi
gelişmiş üçüncü molara sahip olan
Telanthropusun daha sonra bir Homo erectus
varyasyonu olduğu anlaşıldı.
ve Homo ya da gerçek insanlar.
Paleoantropolojideki taksonomik karmaşa Ernest
Leakey'e göre Steinheim, Broken Hill ve
Mayr'ın Hominid sınıflandırması üzerine getirdiği
Saldanha'dan bulunan fosiller de OH 9'a
yalınlaştırma ve zoolojik nomenclature
benziyordu çünkü OH 9'un özellikleri modern
(isimlendirme) standardı ile biraz olsun aşıldı.
insandan daha çok Java ve Çin buluntularına
Mayr, Pekin ve Java'da bulunmuş olan kalıntıların
yakındı. John Napier ve Joseph Weiner ise çıkıntılı
hepsini (Pithecanthropus ve Sinanthropus)
kaş kemerleri ve basık frontal bölgeye sahip OH
Homo erectus adı altında topladı. Böylece Mayr,
9'un Pithecanthropuslara benzediğini ileri
birçok paleoantropoloğun onu takip ettiği bir akım
sürdüler. Bütün bunlardan farklı olarak 1963
başlattı.
yılında Gerhard Heberer OH 9'un yeni ve farklı bir
1954 yılında Camille Arambourg Cezayir'in tür olduğunu açıkladı ve fosile Homo leakeyi
Teghennif bölgesinde iki adet Hominid alt çenesi verdi. Bu hipotezlerin ortaya konmasından sonra
keşfetti. Arambourg bu fosili faunaya ve taş alet L.S.B. Leakey de dahil olmak üzere
teknolojisine göre Orta Pleistosen'e tarihlendirdi. paleoantropologların çoğu OH 9 fosilini Homo
Çok iri olan iki alt çene Güney Afrika ve Asya'da erectus türüne dahil ettiler.
bulunmuş olan Homo erectus fosilleri ile birçok
Olduvai Gorge bölgesinde çalışmalarına devam
karakter paylaşıyordu. Ancak Arambourg
eden Leakey ailesinin en büyük oğlu Jonathan
bulduğu fosilleri yeni bir isimle Atlanthropus
Leakey, genç bir Hominide ait bir altçene, bir üst
mauritanicus olarak tanımladı.
azı dişi, yan kafa kemikleri ve bazı el tarak
Bu yıllarda Pierre Biberson Fas'da Littorina kemikleri keşfetti. Leakey, Tobias ve Napier yeni
mağarasında Aşöliyen kültürüne ait bir Hominid bir Hominid kalıntısına rastladıklarını (OH 7) fakat
alt çenesi buldu. Arambourg bu fosiller üzerinde bu fosillerin sadece erken bir Homoya ait
pithecantropuslara özgü bazı karakterler saptadı olmayabileceğini, OH 4, 6, 7, 8 ve 13 fosillerinin
ve daha önce bulduğu Atlanthropus (H. erectus) tekrar incelenmesi gerektiğini vurguladılar.
cinsine dahil etti. Atlanthropusların keşfedilmesi 1960'ın ortalarına kadar beyin hacmi Homo
Homo erectusların Aşöliyen kültürüne ait iki-ağızlı üyelerini Australopithecuslardan ayırt edebilmek
alet üretmelerini karakterize eden ilk kanıtlardı. Bu için en iyi karakterdi. Leakey'e göre, OH 7 beyin
kanıtlar Homo erectuslarda “insan doğasının” ya hacminde bir artışa sahipti ancak kafatasının iç
da insan benzeri yeteneklerin ortaya çıkışını duvarında bıraktığı beyin izleri onun Homo
gösteriyordu. cinsinin bir türü olduğunu söylememiz için yeterli
L. S. B. Leakey 1960 yılında Tanzanya'da Olduvai değildi. O dönemde bulunan Homo üyelerinin
Gorge bölgesinde 1.4 milyon yıl öncesine beyin hacimleri 700-750 ve 800cm3 arasında
tarihlendirilen bir kafatası keşfetti. OH 9 (Olduvai değişiyordu. Tobias'a göre OH 7 yaklaşık olarak
Hominid 9) envanter numarası ile bilinen bu 657cm3'lük bir beyin hacmine sahipti ve Homo
kafatası fosili basık bir alına, ard kafa kemiğinde iri cinsinin yeni bir üyesi olmalıydı. Leakey'e göre ise
bir çıkıntıya, basık bir enseye, büyük ve çıkıntılı OH 7'nin beyin hacmi yaklaşık olarak 600cm3'tü
kaş kemerlerine sahipti. Erken Homo üyelerine ve bu değer bir Homo üyesi için düşüktü. Daha
göre OH 9 yaklaşık 1067cm3 gibi çok büyük bir sonra 1980 yılında Ralph Holloway OH 7'nin
kafatası hacmine sahipti. OH 9 aynı zamanda taş beyin hacmini tekrar hesapladı ve 700-750cm3
alet de üretebiliyordu. Paleoantropologlar bu arasında olması gerektiğini işaret etti. Bu farklı
fosillerin tarihlendiği Pleistosen dönemde benzer tahminler ve hesaplamalar, tam olmayan parçalı
zamanlarda üç farklı Hominidin yaşadığını kabul bir kafatasında beyin hacmi hesaplamanın ne
ettiler: Australopithecuslar, Pithecanthropuslar kadar güç olduğunu gösteriyordu.

HABER BÜLTENİ 68 DOSYA


1964 yılında Leakey ve diğerleri OH 4, 6, 7, 8 ve 13 2.9 milyon yıl öncesine tarihlendirildi ancak daha
envanter numaralı fosilleri, sahip oldukları sonra doğru tarihin 1,9 milyon yıl olduğu anlaşıldı.
morfolojik karakterler ile Australopithecuslardan Böylece bu Hominidin Turkana Gölünün
farklı ancak modern insana daha yakın yeni bir doğusunda ve Olduvai Gorge bölgesinde Homo
Homo türü; Homo habilis adı ile tanımladı. Homo habilisin çağdaşı olduğu da ortaya çıktı.
habilisin yüzü ve alt çenesi Koobi Fora'da KNM-ER 1470'e benzer birçok fosil
Australopithecuslardan küçük, Homo erectus ve bulundu. Fosillerin bazıları Australopithecus
Homo sapiense benzer büyüklüktedir. Ayrıca boisei ile aynı tabakadan keşfedilmişti ve A.
Homo habilisin el, kol, ayak ve bacak kemikleri de boiseiye benzer özelliklere sahiptiler. Ancak beyin
Homo sapiense daha benzer özellikler gösterir. kapasiteleri bu iri Hominid türlerinden daha
1966 yılında Philip Tobias Homo habilisin büyüktü. 1995 yılında Walter Ferguson Homo
Australopithecus ve Homo erectus arasında cinsinin bu belirsiz üyesi (KNM-ER 1470) için
evrimsel bir halka olduğunu ileri sürdü. Homo microcranous şeklinde yeni bir isim önerdi.
Homo habilis ile birlikte Homo cinsinin tanımını Ancak birçok araştırmacı bu fosilin bir tür Homo
daha belirginleşti. Homo cinsi taş alet yapmaya ve habilis varyasyonu olduğunu düşünüyordu. Daha
kullanımına bağlı olarak farklı bir sosyal sonra Leakey KNM-ER 1470 envanter numaralı
organizasyon örüntüsü ve daha önceki fosilin, aynı lokalitede keşfedilen diğer birçok
insansılardan daha karmaşık davranışları ile Hominid fosilleri ile ortak bazı karakterleri
karakterize edildi. Bu nedenle Homo habilisin paylaştığını saptadı. Colin P. Groves ve Vratislav
kelime anlamı da “becerikli insan” manasındadır. Mazak 1975 yılında Koobi Fora Araştırma Projesi
Bu bağlamda ilk kez bir Hominid türü kültürel kapsamında yeni bir Hominid türüne ait olduğunu
kapasitesindeki artış ile belirginleşiyordu. Bu düşündükleri iki adet eklemli alt çene buldular. Bu
modern insana doğru gidişin ilk gerçek fosillerin diş yapıları Homo habilis ve A.
adımlarıydı. OH 7'nin (H. habilis) çağdaşı olan africanustan farklıydı ama Homo erectusa da
Zinjanthropus boiseinin (şimdi Australopithecus benzer değildi. Bu yeni fosili “çalışan insan”
boisei adıyla biliniyor) taş alet ürettiğine dair hiçbir anlamına gelen Homo ergaster olarak
kanıta rastlanmadı. isimlendirdiler. Günümüzde paleoantropologların
çoğu bu yeni türün Homo erectusun Afrika dışına
1968 yılında Turkana Gölünün doğusunda
çıkmamış varyasyonu olduğunu düşünmekteler.
başlayan Koobi Fora Araştırma Projesi
kapsamında Homo cinsine ait birçok fosil 1980'li yıllarda Tobias Homo habilisin kafatasının
bulundu. Richard Leakey, B. Ngeneo tarafından iç yüzeyini incelerken Broca bölgesinin varlığına
keşfedilen ilginç bir kafatasına ait analizlerini dair güçlü kanıtlar gördü. Broca bölgesi günümüz
yayınladı. KNM-ER 1470 envanter numaralı bu insanının kafatasında konuşma ile ilgili
fosil kafatasının üst çenesi ve yüz bölgesi diğer merkezlerin bulunduğu bir bölgedir. Bu kafatası
Hominid üyelerine pek benzemiyordu. Dişleri ünlü fosil avcısı Kamoya Kimeu tarafından
büyüktü ancak Australopithecuslara göre büyük Turkana Gölünün batısındaki Nariokotome
bir beyin hacmine sahipti. Richard Leakey nehrinin güney duvarında bulunmuştu ve yaklaşık
belirsizliğini koruyan KNM-ER 1470 numaralı bu olarak 1.53 milyon yıl öncesine tarihlendirildi. Bu
fosili Homo sp.indet şeklinde tanımladı. Aslında, Hominid yaklaşık 160 cm boylarında ve hemen
bu fosilin birçok karakteri aynı zamanda Homodan hemen 11 yaşlarında bir erkek çocuğuna aitti.
daha çok Australopithecusu da andırıyordu. İlk Afrika dışında Homo cinsine ait en eski kalıntılar
keşfedildiğinde 2.6 milyon yıllık tüflerin altında Gürcistan'da, Kara Deniz ve Hazar Denizi arasında
olan fosilli tabaka, stratigrafik karmaşadan dolayı kalan bir Paleolitik lokalitesinde, Dmanisi'de

HABER BÜLTENİ 69 DOSYA


bulundu. Beş yıl önce, 1.85 milyon yıl öncesine fosiller 1992 yılında Malawi'nin 2,5 milyon yıl
tarihlendirilen iki kafatası daha keşfedildi. Afrika öncesine tarihlendirilen Uraha lokalitesinde de
dışında bulunmuş en küçük ve ilkin karakterlere keşfedildi. Homo rudolfensis büyük bir beyin,
sahip olan bu tür, Homo habilis ve Homo erectus geniş ve basık yüz ve büyük dişler ile Homo
arasında bir noktada dur uyor. Dmanisi habilisten ayrılıyordu. Ancak bazı
insanlarının beyin büyüklüğü bilinen bütün Homo paleoantropologlar bu özelliklerin, iki farklı
erectuslardan daha küçük iken Homo habilisinki Hominid türü olmaları için yeterli olmadığını
ile benzerdir. Vekua ve arkadaşları Homo düşünüyor. Bazı kladistik çalışmalara göre Homo
georgicusun Afrika'dan ayrılmadan önce Homo rudolfensisin Australopithecus cinsi içinde yer
habilis benzeri bir atadan türemiş olabileceğini alması gerekiyor.
söyledi. Ayrıca buluntulara göre 1.8 milyon yıl
Homo rudolfensisin iri bir beyin kutusu ya da
önce Afrika'dan göç eden ilk grup Dmanisi
neurokraniyumu vardır. Endokraniyal morfolojisi
insanları olmalı. Dmanisi insanları Afrikalı bir
de insana benzer. Buna karşın yüz ve dişlerdeki
erectus benzeri olan Homo ergaster ile ortak
morfolojik özellikler en azından görünüşte de olsa
karakterler paylaşıyor. Tüm bunların yanında
robust Australopithecinelere benzemektedir H.
Homo erectusların önemi, ilk önce Arkaik H.
rudolfensis ve robust Australopithecineler
sapienslere daha sonra Neanderthallere ve son
arasındaki bu benzerlikler ortak bir atadan
olarak modern insanlara atalık etmesidir.
gelmekten çok konverjant evrim, paralelizm ya da
homoplaziden kaynaklanan yapısal benzerlikler
1994 yılında Tim D. White ve Clark Howell olarak değerlendirildi. Bu görüşe göre H. habilis ve
önderliğinde Etiyopya'da çalışmalarını sürdüren H. rudolfensisi içeren klad beş karakter değişim
İnsan Evrimi Enstitüsü ekibi 2.33 milyon yıl aşamaları içinde birleşirler. Bu taksonomik
öncesine tarihlendirilen Hadar formasyonunda şemada Olduvai'den bulunan H. Habilis, Homo
erişkin bir bireye ait üst çene keşfettiler. Bu fosilin genusunun Australopithecinelerin postkraniyal
bulunduğu tabakada aynı zamanda Oldowan taş iskeletine ve aynı zamanda daha çok hominine
alet kültürüne dair kalıntılar da bulundu. özellik gösteren çiğneme kompleksine sahip olan
Australopithecuslardan farklı özelliklere sahip Homo genusunun erken bir türü olarak tanımlandı.
olan bu Hominid daha çok Homo benzeri özellikler Arkaik Homo sapiensler, Neanderthal Adamı ve
taşıyordu. Daha sonra araştırmacılar bu fosili Modern İnsan
Homo habilisin bir varyasyonu olarak tanımladılar.
Bundan yaklaşık 150 yıl önce, 1856 yılında,
En eski taş aletler Etiyopya ve Kenya'da Almanya'nın Dusseldorf kenti yakınlarındaki
bulunmuştur ve bunlar yaklaşık olarak 2.3 ve 2.6 Neander vadisinde, bir kireçtaşı ocağı
milyon yıl öncesine tarihlendirilir. Ne yazık ki, ilk mağarasındaki kalker katmanları arasında
taş aleti hangi Hominidin ürettiği belirgin değildir. keşfedilen kafatası ve uzun kemikler büyük bir
Buna rağmen en eski taş alet kalıntıları sürpriz yaratmıştı. İnsanların kabule hazır oldukları
Australopithecus garhi ile aynı tabakada baskın düşünce, bu kemiklerin modern, biraz
bulunmuştur. Ancak bu Australopithecus garhinin acayip ve hasta bir bireye ait olduğuydu. Tanınmış
alet kullandığını kanıtlamak için yeterli değil. bir anatomist, bu kemiklerin raşitizm gibi kemik
Böylece Homo cinsi bilinen ilk alet üreticileri hastalıklarına yakalanmış zihinsel bir özürlüye ait
olarak anılmaya devam edecek. olduğunu ve düz alın, geniş kaş kemerleri gibi
Ko o b i Fo r a ' d a ç a l ı ş m a l a r ı n ı s ü r d ü r e n osteolojik farklılıkların da darbeler yüzünden
paleoantropologlar bu lokaliteden bulunan bazı oluştuğunu söyledi. Başka otoritelere göre
Hominid fosillerinin Homo habilisten farklı kemikler Napoleon'un Moskova'dan çekilmesi
özelliklere sahip olduğuna ikna oldular. Daha önce sırasında ölen, beyin sulanması kurbanı yaşlı bir
Homo habilis olarak bilinen Koobi Fora buluntuları Hollandalıya aitti. Bir İngiliz ise bu kemiklerin yarı
özellikle KNM-ER 1470 nolu fosil- daha iri ve deli, yarı idiyot ve modern toplumlarda ölümcül
büyüktü. Groves ve Wood bu farklılığın nedeninin eğilimleri ortaya çıktığında hapse ya da dar
farklı türlerin varlığından kaynaklandığını ileri ağacına gönderilen vahşi adamlara ait olduğunu
sürdüler ve iri-büyük olan türü Homo rudolfensis ileri sürdü. Bu dönemlerde evrim ve biyolojik
olarak tanımladılar. Onlar bu ismi 1986 yılında değişim çok yabancı ve kabul görmeyen bir fikirdi.
Alexeev'in kullandığı Pithecanthropus Türlerin sabit olduğu ve bütün canlıların
rudolfensisten esinlenerek vermişlerdi. Bu türe ait başlangıçta en mükemmel şekilde yaratıldığı

HABER BÜLTENİ 70 DOSYA


inancı öylesine yaygındı ki insanlar, herhangi bir Neanderthaller birçok açıdan çok gelişmiş bir
fosilin evrimin kanıtı olabileceğini basitçe yapıyı göstermekle birlikte, muhtemelen direkt
reddediyorlardı. Bu insanlar kendilerine benzer olarak bizim atalarımız değillerdi. Beyinleri bizimki
türlerin daha önce doğada varolabildiği gerçeği ile kadardır, ya da bizimkinden daha iridir (1200 -
yüzleşmekten korkuyorlardı. Ayrıca evrim 1750 cm3). Ancak modern insandakine oranla
denilince soy kütüğümüzü hayvanlar alemine genellikle daha düz ve geniştir. Kafatası önde daha
indiren bir durum söz konusuydu ki bu bir tehdit dar, arkada daha geniştir. Beyinlerinin iri olması
gibi algılanıyordu. zekâlarının daha ileri bir düzeyi yansıttığını
1866 ve 1910 yılları arasında Fransa ve Belçika'da göstermez. Çünkü iri beyne paralel olarak
yarım düzine yerleşim bölgesinde çakmaktaşı erkeklerde ortalama 65 kg'lık ağırlık ve 170 cm.lik
aletlerle birlikte Neanderthal insanının ve nesli bir boy yapısıyla iri bir vücuda da sahip oldukları
tükenmiş bazı canlıların fosilleri ortaya çıkarıldı. bilinmektedir. Avrupa'da buzul çağının zor
1920'lerde Neanderthallerin insanlardan uzak koşullarına uyum yapabilmişlerdir. Geliştirdikleri
antropoid maymunlara daha yakın oldukları alet kültürü basit olmakla birlikte, sakat ve
düşünüldü. Bu fikir 1908'de Güney Fransa'da hastalarına bakacak ve ölülerini gömecek kadar
bulunan La-Chapelle-aux-Saints mağarasının insan oldukları bilinmektedir. Neanderthaller kısa
incelenmesi ile or taya atılmıştı ve görüş ve tıknaz bir vücuda ve ileriye doğru çıkıntılı iri bir
1950'lerde de geçerliliğini koruyordu. Aynı yıl burun yapısı sergileyen büyük bir başa sahiptiler.
içinde John Hopkins Üniversitesi'nden bazı Yanak kemikleri geriye doğru çekilmiş gibidir. İri ön
araştırmacılar iskeleti yeniden incelediler ve 40- dişlerinin yiyecek elde etmede, alet yapımında ve
50 yaşlarında, çenesinde, belinde ve alt deri işlemede kullanıldığı sanılmaktadır. çok
uzuvlarında romatizma olan modern bir insandan belirgin kaş kemerleri ortada kenarlara oranla
farklı olmadığını ileri sürdüler. daha çıkıntılıdır. Kafa damı uzun ve basık, ancak
Neanderthaller fosil insanlar içinde en iyi bilinen çok geniştir. Arkadan bakıldığı zaman hemen
ve popüler olan gruptur. Neanderthallerin başlıca hemen yuvarlaktır. Occipital kemik birçok açıdan
buluntu yeri olan Avrupa ve Batı Asya'daki buluntu çok değişik ve özeldir: Bu muhtemelen beynin
yerleri bunların modern insandan hemen önce arka loblarının iriliginden kaynaklanmaktadır.
yasamış olan son "ilkel" grup olduğunu Çocuklarda bile göze çarpan son derece asli bir
göstermektedir. Yaklaşık 200.000 yıl önce yapı sergilerler. Günümüzde yaşayan Saami
Avrupa'da yaşayan insanların içinden bir kısmı (Laap'lar) ve Inuit'lardaki (Eskimo'lar) yapıdan
daha sonra "Neanderthal Adamı" nı oluşturacak yola çıkılarak bunların soğuk havaya uyum yapmış
evrimsel değişim çizgisine girdiler. Neanderthal bir vücut yapısına sahip oldukları söylenebilir.
Adamı (Genelde Homo sapiens'in bir alt türü Neanderthal iskeletindeki bir diğer farklı yapı ise
olarak tanımlanır: Homo sapiens kalça kemiğinin önünde pubic bölgenin şeklidir.
neanderthalensis, ancak son zamanlarda bu Bu şekil iri beyinli bir bebeğe uygun bir doğum
formu ayrı bir tür olarak sınıflandırma eğilimi de kanalının, belki de uzun bir hamilelik döneminin
ağırlık kazanmaktadır: Homo neanderthalensis). yansıması olarak tanımlanırken, son zamanlarda
Özellikle Pontnewydd (Wales), Swanscombe kalça kemiğinin yürüme sırasındaki fonksiyonu ile
(England), Biache (France), ve Steinheim ilgili olduğu sanılmaktadır. En karakteristik
(Almanya) fosilleri daha sonra yaşamış Neanderthaller Avrupa'da yaşamışlardır. Sovyet
(120.00030.000) olan gerçek Özbekistan'ında Teshik Tash, Irak'ta Shanidar ve
Neanderthaller'deki yapıya doğru bir özelleşme Israil'de Amud, Kebara ve Tabun Avrupa dışındaki
gösterirler. ö n e m l i N e a n d e r t h a l m e r k e z l e r d i r.

HABER BÜLTENİ 71 DOSYA


Neanderthallerin Afrika ve Uzak Doğu'da yeni bir mtDNA dizisi elde etmeyi başardılar.
yasadıklarına ilişkin doyurucu buluntular mevcut Avrupa'nın neredeyse her yerine dağılmış
değildir. Asya'da yaşamış olan Neanderthaller Neanderthallerin kendi aralarındaki benzerlik bağı,
Avrupa`dakilerden çok az farklılık gösterirken, Avrupalı olsun olmasın diğer tüm modern
diğerleri modern insanlara çok yakın benzerlikler insanlara oranla çok daha güçlüydü. Ancak 1998
gösterirler. Bu durum Neanderthallerin modern yılında Portekiz'de bulunan ve 25 bin yıl öncesine
insanın atası olduğunu düşündürmekteyse de son tarihlendirilen bir çocuk iskeletinin Neanderthal ve
zamanlarda yapılan tarihlendirmeler bunun Homo sapiens arası özelliklere sahip olduğu
mümkün olamayacağını göstermektedir. belirlendi. Neanderthaller gibi soğuk iklime adapte
Son çalışmalar Neanderthaller için düşünülen olmuş, tıknaz bir vücut iskeletine sahip olan
taksonomik hipotezleri değiştirdi. Yeni fosil çocuğun alt çenesi ve dişleri Homo sapiense
buluntular göç yollarını doğrularken aynı zamanda benziyordu. Neanderthaller gelmiş geçmiş en
bu kalıntılardan elde edilen mtDNA örnekleri büyük insan burnuna sahiptiler. Bu soğuka karşı
onların modern insanlar ile olan evrimsel ilişkilerini bir adaptasyondu. Ayrıca Neanderthallerin müzik
aydınlattı. Çekirdekte bulunan DNA hem anneden aletleri kullanmış olabileceğine ilişkin bulgular var.
hem babadan aktarılırken mitokondriyal DNA Fransa'da Arcy lokalitesinde bulunan son
(mtDNA) sadece anneden kalıtılır. mtDNA'yı takip Neanderthallerin bazıları, mamutun defans
ederek anneye, büyükanneye, büyük dişinden ve diğer bazı hayvanların dişlerinden süs
büyükanneye ulaşarak soyağaçları oluşturulabilir eşyası yapmış olabilir. Tartışmanın nedeni, süs
ve evrimsel bağlantılar kurulabilir. Bu çalışmalara eşyalarını kendilerinin bağımsız olarak mı, yoksa
göre Homo neanderthalensisler yaklaşık 600-550 komşuları Cro-Magnon insanlarının etkisi altında
bin yıl önce Homo heidelbergensis benzeri bir kalarak mı yaptıklarıdır.
atadan, Homo sapiensten farklı bir insan türü 1977 yılında İspanya'da Atapuerca mağarasında
olarak evrimleşti ve 30 bin yıl öncesine kadar bir grup paleoantropolog Avrupa'nın en eski fosil
yaşadığı düşünülüyor. Neanderthallere ait dört insanını keşfettiler. 800 bin yıl öncesine
farklı iskelet kalıntısından alınan mtDNA'lar tarihlendirilen bu fosil insana daha sonra Homo
modern insanın mtDNA'ları ile karşılaştırıldı ve antecessor adı verildi. Yüzünün ortası oldukça
onların bütün modern insanlardan farklı olduğu modern görünen bu insanın, dişleri, alnı ve kaş
ortaya çıktı. Buna göre Homo neanderthalensis ve kemerleri gibi diğer bazı kafatasının özellikleri
Homo sapiens asla gen alışverişinde bulunmadı. ilkindir. Bulunan fosiller arasında ayırt edici
Ayrıca paleoantropologlar, Hırvatistan'da Vindija karakterleri yansıtan materyal 1011 yaşlarındaki
mağarasında bulunan Neanderthal kemiğinden bir kız çocuğuna ait. Bazı paleoantropologlar bu

HABER BÜLTENİ 72 DOSYA


insanın Homo heidelbergensis ve Homo erectus Homo erectus ve Homo sapiens arasında geçişi
ile çok benzer özellikler paylaştığını ve bu iki gösteren fosil insanlar arkaik H. sapiens olarak
türden her hangi birinin (özellikle H. tanımlanırlar. Bu arkaik biçimler ilk olarak 500-
heidelbergensis) içerisinde de 600 bin yıl önce ortaya çıktı. Kalıntılarına Avrupa,
sınıflandırılabileceğini vurguluyorlar. Ancak Asya ve Afrika'da rastlanmaktadır. Kafatası
Arsuaga ve arkadaşları, bu fosil insanın yapıları ile belirginleşmişlerdir ve modern insan ile
mor folojik benzerliklerine karşın H. Homo erectus arasında özellikler taşırlar. Beyin
heidelbergensisten kronolojik olarak daha önce kapasiteleri (or talama 1200cm 3 ) Homo
yaşadığını ve bu durumun yeni bir tür erectustan büyük ve modern insanların
tanımlaması için yeterli olduğunu ileri sürüyorlar. birçoğundan küçüktür. Kafatası yapısı Homo
Homo antecessor, Gran Dolina, İspanya'dan ele erectusa göre daha yuvarlaktır. İskeletleri ve
geçirilen bir buluntudur. İspanya'nın kuzeyinde dişleri Homo erectuslardan biraz büyük iken
Atapuerca dağlarında zengin iki alandan elde modern insandan daha büyüktür. Birçoğunda kaş
edilmiştir. 19941996 yılları arasında 80 fosil kemerleri çıkıntılıdır ve alnı geriye doğru basıktır.
buluntu Gran Dolina Mağarası Pleistosen Aurora Son Homo erectuslar ile arkaik sapiensler
katmanından ele geçirilmiştir. Neanderthal ile arasıdaki geçiş bir nokta şeklinde değil bir aralık
Homo sapiens sapiensin ortak atası olarak kabul biçimindedir. Bu aralığı belirlemek için daha fazla
edilmektedir. Evrimsel devamlılığa ilişkin Orta buluntuya ihtiyaç vardır.
Pleistosen Avrupa hominidleri ve Neanderthaller 2003 yılında modern insana ait en eski kalıntılar
arasındaki evrim çizgisinin orijini tartışma Etiyopya'nın Herto bölgesinde Tim White ve
konusudur. Geleneksel olarak Orta Pleistosen arkadaşları tarafından keşfedildi. Buluntu Homo
Avrupa fosilleri erken Homo sapienslerin altında sapiens idaltu adıyla modern insanın bir alt türü
H.erectus ile modernler arasında geçişi sağlarlar. olarak tanımlandı. Bu fosil insanın, arkaik insanlar
Son zamanlarda Afrika türleri ile birlikte benzer ile modern insanlar arasında anatomik ve
kronoloji Neanderthal ve H.sapiense ata teşkil kronolojik olarak tam ortada durduğu vurgulandı.
etmektedir. Ancak Afro-Avrupa hipodigmasında Bu buluntunun jeolojik yaşı ve morfolojisi modern
gözlenen varyasyonlar bu modelin geçerliliğini
insanın ilk olarak Afrika'da ortaya çıktığı görüşünü
azaltmaktadır. Homo antecessor buluntuları çok
çok güçlü bir şekilde destekliyordu.
sayıda postkraniyal kemik ile neurokraniyal,
mandibular, yüz ve dental örnekler içermektedir. Homo sapiensin modern üyelerinin iki ay
İkel bir çene ve çıkık kaş kemerlerine sahip fakat öncesine kadar Etiyopya'nın Herto bölgesinde
çıkık yüz, çökük yanak kemikleri ve diş gelişimi 160 bin yıl önce yaşadığı biliniyordu. 1967 yılında
açısından modern insana benzerlik Etiyopya'da Omo Nehri yakınında Kibish
göstermektedir. bölgesinde Richard Leakey tarafından iki adet
kafatası bulunmuştu ve 130 000 yıl öncesine
1907 yılında Almanya'da bir taşocağında çalışan
tarihlendirilmişti. Ancak McDougall ve
işçiler neredeyse tam bir alt çene buldular. Otto
arkadaşları, geçtiğimiz günlerde bu
Schoetensack bu fosilin Pleistosen dönemde
tarihlendirmenin hatalı olduğunu ileri sürdüler ve
yaşamış bir insan türüne ait olacağını kapsamlı
tarihi 130 bin yıldan 195 000 yıla indirdiler.
bir yayın ile ileri sürdü. Bir yıl sonra Schoetensack
Stratigrafik olarak fosillerin bulunduğu tabakaların
bu alt çenenin yeni bir insan türüne ait olduğunu
en genci 104 bin yıla, en eskisi ise 196 bin yıla
saptadı ve ona Homo heidelbergensis ismini
tarihlendirildi. Böylece modern insanın kökeni 160
verdi. Homo heidelbergensis, Homo erectus ve
bin yıldan 195 bin yıla kadar indi. Bulunan bu iki
Homo sapiens arası özellikler taşır. Homo
kafatasından Omo I'in daha modern özellikler
antecessor ile büyük benzerlikler paylaşmasına
gösterdiği, Omo II'inin ise daha arkaik özelliklere
karşın kronolojik ondan daha sonra yaşamıştır.
sahip olduğu vurgulandı. Türemiş ve ilkin görünen
Homo heidelbergensis yaklaşık olarak 600 bin yıl
iki insanın aynı çağda yaşamış olması ise bireysel
öncesine tarihlendirildi. Tarihöncesinde yaşamış
varyasyonların farklı bir görünümü. Ayrıca bu
bu insan türünün Neanderthallere ve modern H.
buluntu ile birlikte modern insanın ilk olarak
sapienslere atalık etme olasılığı çok yüksek.
Afrika'da ortaya çıktığı tezi de güçlendi.
Moleküler genetik çalışmaları Neanderthallerin
yaklaşık olarak 600-700 bin yıl önce Homo Modern insan ilk nerede ortaya çıktığı tartışmalı
heidelbergensisten ayrılmış olması gerektiğini bir konudur. Bu konuya dair iki temel hipotez
ortaya koydu. vardır: Afrika (Tek) Merkezli ve Çok Merkezli

HABER BÜLTENİ 73 DOSYA


hioptez. Birinci hipoteze göre ilk modern insan Efendisi adlı filmden hatırladığımız hobbitlere
Afrika'da ortaya çıktı. Fosil kanıtlar ve mtDNA benzetilen ve yaklaşık olarak 1 metre boylarında,
çalışmaları bu hipotezi destekliyor. MtDNA 25 kilo ağırlığında, 380 cm3 beyin hacmine sahip
çalışmaları -popüler adıyla bildiğimiz olan bu türün, radyometrik tarihlendirmelere göre
Mitokondriyal Havva- ilk modern insanın yaklaşık 95 bin ile 13 bin yılları arasında yaşadığı
200 bin yıl önce Afrika'da ortaya çıktığını işaret düşünülüyor. Araştırmacılar stegodon (cüce fil)
ediyor. Buna göre insanın biyolojik evrim ve Homo floresiensise ait fosilleri buldukları
sürecinde Afrika dışına, Avrasya'ya doğru iki tabakanın üzerindeki seviyede Homo sapiense ait
büyük göçten söz edebiliriz. İlk göç Homo kalıntılar buldular. Paleoantropologlar bu kanıtlara
erectus tarafından yaklaşık olarak 1.8 milyon yıl dayanarak Homo sapiensin bu insanlar ile
önce, ikinci göç ise modern insan tarafından karşılaşmış olabileceğini düşünüyorlar. Ayrıca
muhtemelen 100 bin yıl önce gerçekleşti. Çok yaklaşık 40 bin yıl önce Homo sapiensin Asya
Merkezli hipoteze göre ise modern insanın ortaya üzerinden Avustralya'ya geçtiği de biliniyor.
çıkışı Homo erectusun Avrasya'ya göçünden Homo floresiensisin kafatasının iç yüzünde
sonra Afrika dışında gerçekleşti. Homo beynin bıraktığı izler (endocast) büyük insansı
erectustan evrimleşen arkaik H. sapiensler maymunlar (goril,şempanze, orangutan), Homo
arasında meydana gelen hibritleşmeler sonucu erectus, Homo sapiens, pigme insanı, bir
modern insan evrimleşti. Yakın Doğu'da bilinen en mikrosefali hastası, Australopithecus africanus
eski modern insan fosili 90 bin yıl öncesine aittir. ve Paranthropus robustus ile karşılaştırıldı. Bu
Modern insanın beyin kapasitesi yaklaşık olarak çalışmanın sonucunda morfometrik ve allometrik
1350cm3'tür. Alnı diktir ve kaş kemerleri küçüktür veriler Flores inansının bir pigme ya da mikrosefali
ya da belirsizdir. İskeletleri narindir. 40 bin yıl önce hastası olmadığını gösterdi. Beyin büyüklüğü ve
Cro-Magnonların çeşitli ham maddelerden vücut büyüklüğü oranı yaklaşık 2 milyon yıl önce
yararlanarak ürettiği sofistike aletleri, giysileri, yok olan Australopithecus insanlarına benziyor.
heykeltıraşlığı ve oymacılığı ile modern insan Fakat kafatasının iç yüzünde beynin bıraktığı izler
sosyokültürel olarak karakterize edilir. Ayrıca Australopithecuslardan daha çok Homo erectusa
sanatsal çizimleri, dekore edilmiş aletleri, yakın. Homo floresiensisin beyninin ön ve yan
boncukları, fildişinden ve çeşitli kemiklerden lobları Australopithecuslara göre daha türemiştir
yaptığı bıçakları, kil figürinleri, müzikal yani Homo erectusa daha benzerdir. Flores
enstrümanları ve sonraki 20 bin yıl içinde yaptığı insanının bir mikrosefali (Microcephaly vera)
muhteşem mağara resimleri ile de önceki fosil hastası olma olasılığı nedeniyle erişkin bir dişi
insanlardan farklı ve benzersiz yeteneklere şempanzenin, erişkin bir Homo erectusun,
sahiptir. yaşayan bir kadının ve Avrupalı bir mikrosefali
Son 100 bin yıl içerisinde, modern insanın azı hastasının kafatasının üç boyutlu tomografileri
dişlerinin küçülmesi ve genel olarak(TGBA)irilikteki çekildi. Beynin dış yüzeyinin kafatasının iç
(robust) azalma ayırt edilebilir bir değişimdir. yüzeyinde bıraktığı oluk, damar, boşluk şekilleri ve
Mezolitik/Epipaleolitik insanının yüzü, çenesi ve beyin büyüklüğü Flores insanı ile karşılaştırıldı.
dişleri bizimkilerden % 10 daha iri iken Üst Sonuçlar Flores insanın bir mikrosefali hastası
Paleolitik insanı günümüz Asya ve Avrupa olmadığını ortaya çıkardı. Homo floresiensisin tip
insanlarından %20-30 oranında daha iridir. Onlar türünün beyin büyüklüğü yaklaşık 400 cm3 ve
bazen ilkin (primitif) olarak tanımlanmalarına Lucy adıyla bildiğimiz 3 milyon yıl önce yaşamış
rağmen modern insanlar içerisinde yer alırlar. olan Australopithecus afarensis ve yaşayan
Ancak bazı modern insanların (Avustralya şempanze ile neredeyse aynı. Beyin büyüklükleri
aborijinleri gibi) diş boyutları Arkaik H. benzer olsa da Flores insanının en büyük farklılığı
sapienslere çok benzerdir. alet kullanması. Australopithecusların alet
kullandıklarına dair henüz kesin bir kanıt yok.
Yukarıda anlatılan fosillerin yanı sıra,
Fakat Flores insanın iskelet kalıntılarının
araştırmacılar 18 bin yıl önce Endonezya'nın
bulunduğu yerde taş aletler de bulundu. Hatta bazı
Flores adasında Liang Bua mağarasında dev
dev kemirgenlerin ve cüce fillerin kemikleri
kertenkeleler ve cüce filler ile beraber yaşamış
üzerinde kesik izleri tespit edildi.
olan yeni bir insan türü keşfettiler; Homo
floresiensis. Popüler bir yaklaşımla Yüzüklerin Flores Adası ile Asya kıtasının arası yaklaşık 400

HABER BÜLTENİ 74 DOSYA


* bir
km ve jeolojik veriler iki kara parçası arasında ataları akla getiriyor. Ancak Flores insanı, erken
yakınlaşmanın ya da deniz çekilmesinin Hominidlerden farklı olarak büyük azı dişlerine ve
olmadığını gösteriyor. Yani 95 bin yıl öncesinde fırlak yüze sahip değil. Bu özellikler onu
denizi geçip Flores adasına varmak hayli zor. Bu Australopithecuslardan ayırıyor. Diğer bir özelliği
insan türünün ataları bu işi bir şekilde ise alt çenesindeki küçük azı dişlerinde çoğunlukla
esrarengizliğini korusa da- başarmışlardı. “Tomes Kökü” diye adlandırılan iki köke sahip
Modern insanın bu adaya gelişi yaklaşık 40-50 bin olması. Modern insanlar genellikle sadece bir köke
yıl öncesine dayanıyor. Küçük beyinli olsa da bu sahiptir, Homo erectuslara ait birkaç çenede
küçük insanların gelişmiş denilebilecek Tomes kökü görülür. Fakat bu kanıtlar Flores
davranışlara sahip oldukları çok açık. insanın bir Homo erectus olabileceğini
düşünmemiz için yetersiz.
Flores insanı 13 bin yıl öncesinde yaşamış
olmasına rağmen arkaik H. sapiensler ya da Flores insanı ada ekolojisinde yaşamasına bağlı
modern H. Sapienslerden daha çok Homo olarak boyutunun küçülmesine neden olan bir
erectuslara benzerdir. Öncelikle arkaik ve modern doğal seçilim baskısı altında kalmış olmalı. Adaya
H. sapiensler ile Flores insanı arasında büyük bir gelmeleriyle birlikte coğrafik ve genetik olarak izole
boyut farkı var ve femur (üst bacak kemiği) ile kaldılar ve ada ekolojisinin cüceleştirme diye
pelvis (kalça) kemiklerinin morfolojisi oldukça bilinen seçilim baskısından dolayı boyutlarında
farklı. Flores insanı arkaik ve modern sapienslerin küçülme meydana geldi. Adalar gibi besinin az ve
1/3'ü kadar bir beyin hacmine sahip. Bunların yanı yaşam alanının dar olduğu habitatlarda boyutun
sıra Flores insanın kaş kemerleri çıkıntılı ve alın küçülmesi canlılarda bilinen bir tepkidir. Çünkü
bölümü geriye yatık iken modern H. sapiensin kaş büyük boyut aynı zamanda daha fazla enerji
kemerleri genellikle yok denecek kadar küçüktür harcanmasını gerektirir. Adadan dışarı
ve alnı diktir. çıkılamıyorsa ve populasyonun gen havuzunda
hayatta kalmak için bu seçilim baskısına karşı
Flores insanın küçük boyutu yeni bir tür olma
avantajlı varyasyonlar varsa genetik değişimler
ihtimalinden dolayı tartışmaların odağı haline
sonucu koşullara uyum sağlanabilir. En avantajlı
geldi. Bilindiği gibi yaşayan pigmelerin boyutları
ve ekonomik değişim ise boyutun küçültülmesi ile
küçüktür. Orta Afrika'nın Ituri ormanlarında
enerjiyi daha küçük hacme harcamaktır. Doğal
yaşayan Bambuti insanlarının boy uzunluğu
seçilim, canlının gösterdiği bu avantajlı değişimi
erkeklerde yaklaşık 145 cm iken kadınlarda
seçer ve canlı hayatını sürdürür. Darwin'in de
ortalama 138 cm'dir. Bambuti insanlarının femur
1859'da Türlerin Kökeni adlı büyük eserinde dediği
(uyluk) ve pelvis (kalça) kemikleri bizim bir
gibi “bir canlının yaşamını iki değişken belirler:
minyatürümüzdür. Homo floresiensisin femuru 3
organizmanın doğası ve koşulların doğası…
milyon yıl önce yaşamış olan
Doğa, doğal esirgemeyi ya da en uygunların
Australopithecuslarda ve 2 milyon yıl önce
kalımını kişileştirmem hoş görülürse, bir canlıya
yaşamış olan Homo habilislerde olduğu gibi
yararlı olan görünüşler ayrı tutulursa, görünüşe
küçük bir başa (caput femoris) ve uzun bir boyuna
hiç aldanmaz. O, bütün iç organları, yapısal
(collum femoris) sahip. Kalça kemiği de yine
farkların en belirsizlerini, yaşamın bütün düzenini
A ustralopithecuslara benziyor. Yüzüne
etkileyebilir. İnsan yalnız kendi çıkarı için seçer;
baktığınızda Homo erectustan değil de Homo
doğa sadece organizmalara en yararlı olanları
habilisten evrimleştiği akla geliyor. Homo
seçer. Doğa, seçilen her karakteri sınamıştır;
erectusun pelvis (kalça) ve femuru (uyluk) Flores
çünkü seçilen her karakter Doğal Seçme
insanına göre daha modern. Ancak, küçük
olgusunun amacıdır...”.
boyutlarda olmanın kaçınılmaz olarak farklı bir
biyomekanik yapı gerektirdiği de yadsınamaz. Bu
nedenle Flores insanın kalça ve uyluk kemiğinin
pre-erectine dediğimiz ilkin dik yürüyenlere Not: Bu yazının benzer bir formu Bilim ve Gelecek
benzemesi sadece onun boyutundan dergisinin Haziran 2005 sayısında yine aynı
kaynaklanan bir adaptasyon olabilir. Flores yazarlar tarafından yayınlanmıştır. Yazı kendi
insanın mandibular symphysisin (alt çenenin iki konusunda kapsamlı olduğu ve güncelliğini
parçasının kaynaştığı bölge) yapısı ve küçük beyin koruduğu için dikkate değer uyarlamaya gerek
hacmi gibi diğer bazı karakterleri yine pre-erectine duyulmamıştır.

HABER BÜLTENİ 75 DOSYA

You might also like