Professional Documents
Culture Documents
Saruhan Beyliği’nin Kurucusunun Kimliği Meselesi Üzerine Notlar (Prof. Dr. Feridun EMECEN) ........... 1
Saruhanlı Etnonimi Üzerine: Saruhanlılar Sarılar mı? (Yrd. Doç.Dr. İbrahim ŞAHİN) .............................. 2
Manisa Halkevi’nde Saruhanoğulları İle İlgili Yapılan Çalışmalar (Yurdal DEMİREL) ............................... 4
Demirciler Kolunun Saruhanoğulları Beyliğindeki Yeri ve Önemi (Ögr. Gör. Fatma İNCE) ...................... 8
Osmanlı Döneminde Yunanistan Coğrafyasinda Saruhan ve Saruhanlu İsmi Taşıyan Yerleşim Birimleri
(Prof. Dr. Levent KAYAPINAR)................................................................................................................ 13
Xv. Yy. Tahrirlerine Göre Şumnu Kazası (Bulgaristan)’Nda Saruhan Kökenli Olduğu Düşünülen
Müslüman Türk Yerleşmeleri (Arş. Gör. Hasan Hüseyin YILMAZ) ......................................................... 14
İshak Çelebi Türbesi ve Mescid-Türbe İlişkisi Üzerine Düşünceler (Prof. Dr. Hakkı ÖNKAL) ................. 17
Saruhanoğulları’nın Diğer Türk Beylikleri İle İlişkileri (Doç. Dr. Muharrem KESİK) ............................... 22
Saruhanoğullarının Adalar Denizi ve Balkanlardaki Faaliyetleri (Doç. Dr. Yusuf AYÖNÜ) ..................... 24
Fetret Döneminde Osmanlı Saruhanlı İlişkileri (Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ)............................................ 25
Saruhan İlinde Bir Sûfî: Ömer Emre Xııı-Xv. Yüzyıllarda Saruhanoğullarının İnanç Ve Kültür Yapısına
Dair Tetkikler Ve Değerlendirmeler (Doç. Dr. Mustafa ALKAN) ............................................................ 28
Saruhan Yurdunun Vatanlaşma Sürecinde Zaviyelerin Rolü (Hasan DEMİRTAŞ – Arş. Gör. İlker YİĞİT)29
Tarihten Kutsala, Beyden Velîye: Saruhan, Ishak Ve Hızırşah Beyler (Yrd. Doç. Dr. Gürol PEHLİVAN) . 30
Arşiv Belgelerinde Manisa Mevlevîhânesi (Yrd. Doç. Dr. Nevzat SAĞLAM) .......................................... 31
Saruhanoğullarında İlmi Ve Kültürel Hayata Genel Bakış (Prof. Dr. Mehmet ŞEKER) ........................... 32
Anadolu Selçuklu Dönemi Mumyalarına Genel Bir Bakış ve Saruhan Beyinin Oğlunu Mumyalattırması
(Dr. Zehra GENÇEL EFE) ......................................................................................................................... 34
Eşitler Arasında İkinci: Saruhanoğulları Beyliği’nin Liderlik Dinamikleri (Yrd. Doç. Dr. Gaye YAVUZCAN
A. AGHDAM) .......................................................................................................................................... 36
Tavaif-i Mülük Dünyasında Türk Devlet Geleneğinin İzleri: Saruhanoğulları Devleti’nin Veraset
Sistemine Genel Bir Bakış (Arş. Gör. Ruhat ALP) ................................................................................... 38
SARUHAN BEYLİĞİ’NİN KURUCUSUNUN KİMLİĞİ
MESELESİ ÜZERİNE NOTLAR
Prof. Dr. Feridun EMECEN
Batı Anadolu’da kurulan Türkmen beylikleri içinde yer alan Saruhan Beyliği’nin
kurucusu olan ve hanedan ile beyliğe adını veren Saruhan Bey’in kimliği konusu, kaynaklar
temelinde henüz tam olarak aydınlatılabilmiş değildir. Hem onun hem de babasının hakkında
ortaya atılan fikirler tarihî temelde tartışılması gereken hususların başında yer alır. Bu tebliğde
ailenin menşei ve ilk fertlerinin kimlikleri konusundaki tartışmalar muvacehesinde bunların
dayandığı kaynakların tahlili yapılacaktır. Ayrıca Saruhan Bey’in babası olarak kayıtlarda adı
geçen “Alpagı” üzerinde durularak bir isimden çok bir unvanı çağrıştıran bu ad çerçevesinde
ailenin menşeinin nasıl ele alınabileceği meselesi de konu edilecektir.
1
SARUHANLI ETNONİMİ ÜZERİNE: SARUHANLILAR
SARILAR MI?
Yrd. Doç. Dr. İbrahim ŞAHİN
2
SARUHANOĞULLARI’NA DAİR ARAŞTIRMALAR
Dr. Hasan AKYOL
3
MANİSA HALKEVİ’NDE
4
XIV. YÜZYIL MANİSASI
Prof. Dr. Tuncer BAYKARA
5
SARUHAN-AYDINOĞLU ORTAK SINIRI
Prof. Dr. Enver KONUKÇU
6
AŞİRETTEN BEYLİĞE:
7
DEMİRCİLER KOLUNUN
Anadolu Selçuklu Sultanı II. Mesud’un ümerasından olan Saruhan Bey’in uçtaki ilk faaliyeti
aynı sultanın ikinci defa tahta çıktığı yıla rastlar. 1305 tarihinde Manisa mıntıkasında faaliyetlerini
artıran Saruhan Bey Manisa şehrini de tehdit etmeye başlamıştı. Kıyı ucundaki bu faaliyetlerin artması
üzerine Bizans İmparatoru II. Andronikos Batı Anadolu’ya oğlu IX. Mihail’i gönderdi. Bu prens,
Katakalon kuvvetlerinin de desteği ile Manisa’ya kadar geldi ise de Saruhanoğulları’na hiçbir zarar
veremeden sahile çekildi. Bu arada Katakalon kuvvetlerini Danya Kalesi’nde muhasara eden Saruhan
Bey burayı almaya muvaffak olamadı. Bilhassa Katakalonların bölgeyi terk etmelerinden sonra
Manisa’ya karşı hücumlarını artıran Saruhan Bey 1308 tarihine kadar civarındaki kasaba ve köyleri
tamamen zaptetti. Nihayet 1313 tarihinde Türkler’in Leşkereş İli dedikleri Manisayı da fethetti. Saruhan
Bey Manisa’yı fethettikten sonra burayı beyliğin merkezi yaparak kendisi “Uluğ Bey” sıfatı ile burada
oturmuştur. Muhtemelen bu esnada Türk devlet geleneğince kardeşi Ali Paşa’yı Nife ve diğer kardeşi
Çuğa Bey’i Demirci bölgesine göndermiştir. Böylelikle Demirci, Gediz Vadisi’nde Saruhan Bey ve
cemaatinin tesis ettiği Türk hakimiyeti için stratejik önemi olan bir geçiş noktası olduğu kadar sonraki
batı bölgesindeki fetihler için gerekli olan insan kaynağı için de öenmli görevler üstlenmiştir.
Saruhanoğullarının Demirci kolu Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid’in Manisa merkezli yönetimin
topraklarını ilhak etmesiyle vasal beylik olarak ortaya çıkmıştır.
8
SARUHANOĞULLARI SİKKELERİ HAKKINDA BİR
ARAŞTIRMA
Gündegül PARLAR
9
SARUHAN’DAN OSMANLI’YA İSKAN DEVAMLILIĞI: MANİSA
VE ÇEVRESİ YERLEŞMELERİ
Arş. Gör. İlker YİĞİT – Hasan DEMİRTAŞ
Tarihin erken dönemlerinden itibaren Anadolu, sahip olduğu doğal ve beşeri faktörler
sayesinde ilk yerleşmelerin ortaya çıktığı merkezlerden biri olmuştur. Tarihi süreç içerisinde
farklı medeniyetlere ve yerleşme desenlerine sahip olan bu saha XI. yüzyıldan itibaren yeni bir
iskan dönemi “Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma süreci” ile karşılaşmıştır. Bu süreç
sadece Anadolu iskan tarihini değil dünya tarihini de derinden etkileyen gelişmelerin
başlangıcını oluşturmuştur. Anadolu’nun Türkleşmesi; Anadolu Selçuklu Dönemi, Beylikler
Dönemi ve nihayet Osmanlı Dönemi’ni yaşayarak günümüzdeki iskan desenini ulaşmıştır. Söz
konusu bu uzun dönemde Manisa ve çevresi Bizans’tan Saruhan’a Saruhan’dan Osmanlı’ya
ilkçağlarda olduğu gibi önemli ve sürekli bir iskan merkezi olagelmiştir. Bu durumun
belirleyicisi hiç şüphesiz doğal çekicilikler (yerşekilleri, iklim, toprak, hidrografya, bitki örüsü)
yanı sıra sosyo-ekonomik faktörler (yerleşme, tarım, ticaret, ulaşım) olduğu da dikkati çeker.
Osmanlı’ya kadar olan iskan sürecini (tahrir defterleri gibi bir kaynak elimizde olmadığı için)
ayrıntılı olarak izleyemesek bile XV. ve XVI. yüzyıla ait olan arşiv belgeleri (tahrir defterleri,
evkaf defterleri ve şer’iye sicilleri) geriye dönük Türk iskan süreci ve nispeten öncesine (Bizans
dönemine) dair bir takım değerlendirmeler yapmamıza izin vermektedir. Ayrıca sahada
Saruhanoğulları Beyliği döneminde yapılan eserler, vakıf kayıtlarındaki referanslar
düşünüldüğünde ilgili dönemin iskan süreci ve yerleşmenin Manisa ve çevresinde nasıl bir
evrim geçirdiğini ortaya koymak adına önemli bilgi ve bulgularımızın olduğu anlaşılır. Nitekim
bu çalışma da böyle bir gayret ile tahrir defterleri, vakıf kayıtları ve Saruhanoğullarının
bıraktıkları ve günümüze ulaşan maddi eser kalıntılarından da hareketle -ilgili literatürden de
istifade etmek suretiyle- Manisa ve çevresinde iskan devamlılığı ortaya konulmaya
çalışılacaktır.
10
İSKAN SÜRECİNDE KONAR-GÖÇERLER: MANİSA VE
ÇEVRESİ ÖRNEĞİ (XVI-XX. YÜZYILLAR)
Doç. Dr. Alparslan DEMİR
11
BULGARİSTAN’DA COĞRAFYASINDA SARUHANLULAR VE
SARUHANBEYLÜLER (XV-XVI. YÜZYIL)
Prof. Dr. Ayşe KAYAPINAR
12
OSMANLI DÖNEMİNDE YUNANİSTAN COĞRAFYASINDA
SARUHAN VE SARUHANLU İSMİ TAŞIYAN YERLEŞİM
BİRİMLERİ
Prof. Dr. Levent KAYAPINAR
13
XV. YY. TAHRİRLERİNE GÖRE ŞUMNU KAZASI
(BULGARİSTAN)’NDA SARUHAN KÖKENLİ OLDUĞU
DÜŞÜNÜLEN MÜSLÜMAN TÜRK YERLEŞMELERİ
Arş. Gör. Hasan Hüseyin YILMAZ
14
SARUHANOĞULLARININ TÜRK MİMARİSİNE KATKILARI
Prof. Dr. Hakkı ACUN
Spil Dağı eteklerinden Gediz Nehri’ne kadar uzanan geniş bir alana yayılan Manisa
Şehri, tarihin her döneminde önemli bir yerleşim yeri olmuştur. 1313 tarihinde Saruhan Bey
tarafından fethedilerek Türklerin eline geçen şehir, bu tarihten sonra, özellikle Şehzade başkenti
olmasıyla birlikte yeniden inşa edilerek bir Türk şehri hüviyeti kazanmıştır. Bu dönemde
büyüklü küçüklü 17 yapı türünde 500 den fazla eser yapılmış, bunlardan 20 den fazlası külliye
şeklindedir.
Bu kadar zengin bir kültür mirasına sahip olan Manisa’da bugün 120 yakın eser ayakta
kalabilmiştir. Bunlardan 6 tane cami ve mescit, 1 medrese, 2 tekke, 4 türbe, 1 darphane ve 2
hamam Saruhanoğluları döneminden kalmadır. Bu eserlerden en önemlisi Manisa Ulu
Camii’dir.
1366 Tarihinde Muzafferettin İshak Bey tarafından, cami, medrese, türbe ve hamamdan
oluşan külliye şeklinde yaptırılan bu cami, Anadolu Türk mimarisinde birçok yeniliklerin
öncüsü olmuştur. Merkezi plan anlayışı bakımından Mimar Sinan’a giden yolun başlangıcında
yer alır. Türk mimarisinde revaklı avlulu ve kubbesi sekiz destek üzerine oturan ilk yapıdır.
Medresesi, revaksız avlulu, asimetrik planlı ve ana eyvanı dışarı doğru taşkın Beylikler
dönemi özelliği gösteren iki katlı ‘L’ planlı bir medresedir.
Saruhanoğluları döneminde 1369 da yaptırılan Mevlevihane, Anadolu’da planı
bozulmadan günümüze kadar gelebilen en erken tarihli Mevlevihane’sidir.
Saruhanoğluları tarafından yaptırılan diğer bir yapı da darphanedir. Örneği pek olmayan
beylik dönemi yapılarından birisidir.
Yine Saruhanoğluları tarafından yaptırılan Saruhan Bey ve Yedikızlar Türbeleri ise Orta
Asya’da sıkça ve Anadolu’da ender görülen cephesi eyvan görünüşlü yapılar grubunda
değerlendirilebilir.
Sonuç olarak yukarıda kısaca söz ettiğimiz yapılar hakkında sunacağımız tebliğimizde
uzun uzun bilgi verilecektir.
15
SARUHANLI BEYLİĞİ DÖNEMİNDE MANİSA: MİMARİ
TERCİHLER VE KENT KURGUSU
Yrd. Doç. Dr. Sema GÜNDÜZ KÜSKÜ
16
İSHAK ÇELEBİ TÜRBESİ VE MESCİD-TÜRBE İLİŞKİSİ
ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Prof. Dr. Hakkı ÖNKAL
Bilindiği üzere, Manisa'da Sipil dağları eteğinde, İshak Bey tarafından kurulan camiin
bitişiğindeki medrese, İshak Bey'in türbesini de ihtiva eder. Camiin avlusunun batı kapısı,
türbenin önünde uzanan çapraz tonozlu dehlize ve medrese avlusuna geçişi sağlar. Bu dehlizin
güneyine, sivri kemerli bir niş içinde geniş ve düz atkılı kapı yerleştirilmiştir. Türbe içte
dikdörtgen bir plan gösterir. Mekan iki parçalı bir örtü ile kapatılmıştır. Güneydeki kare bölüm
pandantifli bir kubbe ile kapatılmışken ön mekan sivri kavisli bir tonozla örtülmüştür. Eşik
seviyesinden 0.80 m. yüksekte tutulmuş platformun üzerinde dört sanduka vardır. Mekan, doğu
ve batı duvarlarında açılmış üçer pencere ile aydınlanır. Bunlar ikisi altta biri üstte olmak üzere
düzenlenmiştir. Geçiş ve örtü elemanlarının değişik yerlerindeki bezeme bakıyeleri dışında,
türbe süs ihtiva etmez. Ahşap kapı kanatlarının orta tablaları geometrik ağlarla doldurulmuştur.
Kapının mermer lentosu üzerinde celi sülüsle yazılmış bir ayet panosu uzanır. Nişin köşelerine
devşirme, ortada düğüm yapan yekpare dörtlü sütun demeti yerleştirilmiştir. Köşelerinde yine
devşirme birer sütun bulunan, yüksek kemerli dehlizin batı ucundan avluya geçilir. Medrese
avlusunun doğu cephesi türbenin batı cephesini teşkil eder. Ebatları farklı ve düzgün sıralar
oluşturmayan taş örgülü bu cephede sivri kemerli iki alt pencere yer alır. Üstteki üçüncü
pencere düz atkılı olup bir alçı penceredir. Yapının kurşun kaplı kubbesi yüksek olmayan bir
kasnağa basar. Bu nedenle kubbenin varlığı dıştan hissedilmez.
İslam mimarisinde, mescid-türbe ilişkisinin Hz. Peygamberin Medine Mescidi
bitişiğindeki türbesine kadar giden bir geçmişi ve kiliselerde aziz ve azizelerin bedensel
kalıntılarının korunması geleneğiyle muhtemel bir ilintisi vardır. Şam'daki Emeviye Camiinin
derununda bulunan Hz. Yahya Türbesinin, Hz. Yahya'nın bedenine ait kalıntıları muhafaza
ettiği kabul edilir. Kahire'deki el-Cuyuşi Meşhedi de mescid-türbe ilişkisnin erken
örneklerinden biridir. Zamanla bu uygulama yaygınlaşır ve her dönemde karşımıza çıkar.
Selçuklular Dönemindeki Divriği Manzumesinde camie bitişik Ahmed Şah Türbesi bu
uygulamanın özgün bir örneğini teşkil eder. Beylikler Devrinde de İshak Çelebi'nin türbesinden
ayrı olarak Niğde'deki Sungur Bey Cami-Türbesi ilginç bir düzenlemedir. Osmanlı Döneminde
bu geleneğin şirin bir temsilcisi, bir Sinan yapısı olan Üsküdar'daki Şemsi Paşa Manzumesidir.
Böylece, bu dönemlerde, mescid-türbe tasarımlarında, Medine Camii ve Hz. Peygamberin
17
türbesinin anılarıyla güçlü bir bağın var olduğu ve esasen toplumun deruni dünyasında bu
manevi rabıtanın daima canlı tutulduğu ileri sürülebilir.
18
SARUHAN BEYLİĞİ DÖNEMİNDE ÜRETİLMİŞ SERAMİKLER
VE BU SERAMİKLERİN MANİSA GÜLGÜN HATUN
HAMAMINDAKİ KULLANIMI
Doç. Dr. Sevinç GÖK
Saruhanoğulları dönemine ait önemli eserlerden biri olan Manisa Gülgün Hatun
Hamamı, gerek mimari özellikleri, gerekse 2007 yılında gerçekleştirilen temizlik
çalışmalarında ortaya çıkarılan seramikleriyle, Sanat Tarihi araştırmaları açısından önemli bir
yere sahiptir.
Hamamın üst örtüsü içerisinde, halvet kubbeleri ile su deposu tonozunun arasında kalan
boşlukta, seramikler bulunmuştur. Bu seramikler, ısı yalıtımını sağlamak amacıyla dolgu
malzemesi olarak kullanılmışlardır. Defolu olan bu seramiklerin benzer hamur, astar ve sır
özelliklerine sahip olduğu, ayrıca yerel üretim oldukları anlaşılmaktadır. Derin çanak/tabak,
testi, depo kabı, maşrapa ve küplerden oluşan seramik grupları, kendi içerisinde çok zengin bir
form çeşitliliği gösterir. Buluntular içerisinde 13-14. yüzyıl seramik geleneğini devam ettiren
‘kalıplama teknikli, süzgeçli sırsız testiler’, ‘tek/çift kulplu sırlı ve sırsız testiler’ ve ‘yeşil tek
renk sırlı kaplar’ vardır. Bunların dışında ‘üç kulplu, baskı desenli, sırlı, kulpları üzerinde kuş
figürleri olan testiler’ tamamen yeni bir form örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı ağız
ve boyun formlarına sahip testiler ile içleri sırlı depolama kapları gibi örneklerin Türk seramik
sanatına yeni bir soluk getirdiği şüphesizdir. Seramiklerdeki form yeniliğinin yanı sıra süsleme
çeşitliliği de dikkat çekicidir. Özellikle balık ve tavşan figürlerinin ve bitkisel bezemelerin yer
aldığı sgraffito teknikli kaplar, Beylikler devrinin kozmopolit yapısının yansıması gibidir.
19
SARUHANOĞULLARI BEYLİĞİ SİKKELERİ
Betül TEOMAN – Gültekin TEOMAN
20
SARUHANOĞULLARI LATİN İLİŞKİLERİ
Prof. Dr. Mustafa DAŞ
21
SARUHANOĞULLARI’NIN DİĞER TÜRK BEYLİKLERİ İLE
İLİŞKİLERİ
Doç. Dr. Muharrem KESİK
22
Kantakuzenos ile birlikte Bulgaristan topraklarına saldıran Saruhan ve Aydın birlikleri pek çok
ganimet ve esir elde ederek yurtlarına döndüler.
İlyas Bey'in ölümünden sonra beyliğin başına geçen oğlu İshak Bey zamanında yeni
komşuları Osmanlılar ile mecburen dostane bir siyaset takip ettiler. İshâk Bey bir taraftan da
Karamanoğulları ile arasını iyi tutmaya çalışıyordu.
Hızır Şah Saruhanoğulları beyi olduğu sırada Osmanlı hükümdarı I. Murad şehid düş-
müş, yerine Yıldırım Bâyezid geçmişti. Osmanlı tahtındaki bu değişikliği fırsat bilen
Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey Osmanlılar aleyhinde faaliyetlere başlamıştı. Onun bu
faaliyetlerine Saruhanoğlu Orhan Bey de katılmıştı. Bunun üzerine Yıldırım Bâyezid hızla
Anadolu'ya geçti, Alaşehir'den sonra Manisa'ya geldi. Hızır Şah ise Yıldırım Bâyezid'in bu
harekâtı esnasında onu karşılayarak tabiiyetini arz etti ve ülkesini barış yolu ile Osmanlılara
bıraktı.
Saruhanoğlu Hızır Şah Bey kendisine verilmiş olan küçük bir bölgede bir süre daha
beylik yaptı. Bu sırada Emîr Süleyman'la çok iyi bir dostluk kurdu. Kardeşi Orhan Bey ise
Bâyezid'in Anadolu harekâtı sırasında yakalanarak Bursa veya İznik'e götürüldü. Ancak o
buradan kaçarak önce İsfendiyaroğlu'nun ve arkasından da Timur'un yanına gitti.
Ankara Savaşı'na Emîr Süleyman'ın idaresinde Yıldırım Bâyezid'in saflarında katılan
Saruhanlı askerler, İznik'ten kaçarak Timur'a sığınmış olan Orhan'ı karşı tarafta görünce o tarafa
geçtiler. Savaşı kazanan Timur, Orhan Bey'e Saruhan beyliğini geri verdi. 17 Ağustos 1402
tarihinde Manisa'ya gelen Orhan Bey beyliğinin başına geçti. Ancak Timur'un Anadolu'dan
çekilmesinden sonra Denizli taraflarında hüküm sürmekte olan Hızır Şah ile Orhan Bey
arasında saltanat mücadelesi yeniden başladı. Neticede Hızır Şah, idareyi eline aldı.
Bâyezid'in Ankara Savaşı'nda yenilmesinden sonra Osmanlı Şehzâdeleri arasında
saltanat mücadelesinin başladığı Fetret devrinde Hızır Şah önce eski dostu Emîr Süleyman'ın
tarafını tuttuysa da onun mücadeleyi kaybetmesi üzerine Aydınoğlu Cüneyd ve Menteşeoğlu
İlyas Bey'le beraber İsa Çelebi'yi destekledi. Ancak işler planlandığı gibi gitmedi ve İsa
Çelebi'nin Çelebi Mehmed'e yenilmesi üzerine Hızır Şah savaş meydanından kaçarak
Manisa'ya sığındı. Bunun üzerine Çelebi Mehmed'in kuvvetleri Manisa'ya yürüyerek hamamda
eğlenmekte olan Hızır Şah'ı yakaladılar. Hızır Şah, Çelebi Mehmed’in emriyle idam edildi
(1410).
23
SARUHANOĞULLARININ ADALAR DENİZİ VE
BALKANLARDAKİ FAALİYETLERİ
Doç. Dr. Yusuf AYÖNÜ
XIV. yüzyılın başında Batı Anadolu’da ortaya çıkan siyasî teşekküllerden birisi de
Saruhan Bey tarafından kurulan Saruhanoğullarıdır. Aydın ve Karesi beyleri gibi Saruhan Bey
de başlangıçta XIII. yüzyılın sonlarında Kütahya merkez olmak üzere kurulan Germiyan
hükümetinin emrindeki Sübaşılardan birisi iken daha sonra Manisa merkez olmak üzere
müstakil bir idare kurmuştur.
Germiyanlı hâkimiyetindeki sahalardan İzmir ve İonia sahillerine kadar olan bölgelerde
(Manisa, Menemen, Gördes, Demirci, Kemalpaşa ve Turgutlu) hüküm süren Saruhanoğulları
Adalar Denizi’nde Latinlerle mücadele ederken aynı zamanda müttefiki Aydınoğulları ile
birlikte birçok defa Balkanlara sefer düzenlemiştir. Bu seferler çoğunlukla 1329 yılında dostluk
antlaşması imzaladıkları Bizans yönetimine rakiplerine karşı destek vermek amacıyla
gerçekleştirilmekteydi. Bununla birlikte Saruhanoğulları Aydınoğulları’ndan farklı olarak
zaman zaman Balkanlarda Bizans aleyhine faaliyetlerde de bulunmaktaydı.
Sunacağımız bildiride Saruhan Bey döneminde devrin kaynaklarında (Bizans, Latin ve
İslâm kaynakları) verilen bilgiler ışığında Saruhanoğulları’nın Adalar Denizi ve Balkanlardaki
faaliyetleri ele alınacaktır.
24
FETRET DÖNEMİNDE OSMANLI SARUHANLI İLİŞKİLERİ
Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ
Yıldırım Bâyezid ile Timur arasında Ankara’da 1402 yılında vuku bulan savaş
neticesinde, Yıldırım, Timur’a mağlup olmuş ve daha sonra 1403 yılında da esir olarak vefat
etmiştir. Osmanlı Devleti 1413 yılına kadar 11yıl mütemadiyen devam edecek bir karışıklık
devresi yaşamıştır. Bu dönem tarihimizde orijinal ifadesi ile “Fetret Dönemi” olarak
adlandırılır. Bu dönemin en bariz karakterleri Yıldırım Bâyezid’in taht kavgasına giren ve
“Çelebiler” denilen şehzadeleri ile yine Ankara savaşından önce Osmanlı devletine katılmış
olan Anadolu Beyliklerinin beyleridir. Fetret dönemini bu zikrettiğimiz şahsiyetler arasındaki
ilişliklerin tarihi olarak da zikredebiliriz. Bu beyliklerin en ön planda olanlarından biri de hiç
şüphesiz ki Saruhanoğullarıdır. Saruhanoğullarının merkezi olan Manisa ise Osmanlı tarihi
açısından çok büyük ehemmiyet arz eder. Bu beylik Ankara Savaş öncesi Osmanlı Devleti
hâkimiyetine girmiş ve bu devletin idari bir birimi haline gelmişken savaşı müteakip diğer
beylikler gibi Saruhanoğulları Beyliği de tekrar müstakil hale gelmişti. Fetret döneminde de
Osmanlı devletinin taht müddeilerinin faaliyetlerinde de oldukça etkili olmuşlardır.
Hazırlanacak bildiride Fetret Dönemi dediğimiz bu dönemde Saruhanoğulları ile Osmanlılar
arasındaki ilişkiler ele alınacak ve tarihi etkileri üzerinde durulacaktır.
25
XIII-XIV. YÜZYILLARDA SARUHANOĞULLARININ CENEVİZ
VE VENEDİKLİLERLE ARASINDAKİ PARA VE KÖLE
TİCARETİ
Yrd. Doç. Dr. Selim KAYA – Arda DENİZ
Tarihte pek çok uygarlığa mekân olan, hem geçit hem de durak noktası olması ile birçok
kültürün kaynaştığı Akdeniz, Ortaçağ’da doğu ile batıyı buluşturan stratejik öneme haiz bir
coğrafyadır. Öyle ki Haçlı seferleri neticesiyle doğu-batı ticareti canlanmış ve Akdeniz
limanlarının önemi artmıştır. İtalyan denizci cumhuriyetleri özellikle de Venedik, Ceneviz ve
Rodos Şovölyeleri, Doğu Akdeniz’de Yâhudî ve Rum tüccarları bir kenara iterek bölgedeki
ticareti tekellerine almışlardı. Selçuklular ve özellikle de Türkiye Selçukluları döneminde takip
edilen ekonomik siyaset sonrasında Anadolu’da canlanan uluslararası ticaret onun enkâzı
üzerine inşâ edilen beyliklerle birlikte hız kazanmıştır. Bu çerçevede ele alındığında Batı
Anadolu’da Saruhan yöresinin ekonomik faaliyetlerde oynadığı rolün önemi de öne
çıkmaktadır. Zira denizlerdeki faâliyetler neticesinde ticarî kazanım sağlanıyordu. Özellikle
Batı Hristiyan dünyası ile kurulan ilişkilerle iktisâdî yönden gelişim sağlanmış ve önemli
gelirler elde edildiği gibi Venedik ile Ceneviz mücadelelerini de kullanarak bölge siyasetinde
etkinliğini sürdürmeye çalışmışlardır. Nitekim Napoli'de Anjou hanedanlığına mensup Kral II.
Karlo (1286-1309) ve oğlu Robert van Anjou (1309-1342)’nun "Gigliati" Çiliati veya jilyati
tipinde Latin harflerle bastırdığı özel gümüş sikkeler darp edilmişti. Latin lejandlı olan bu
paraların günümüze kadar ulaşanları da olmuştur. Ayrıca çeşitli köle pazarlarından da esirler
(köle-tutsak) alınarak gerekli konumlarda kullanılmıştır. Bu bağlamda Saruhanoğulları
Beyliği’nin Batılı devletler nazarında iktisâdî açıdan Ortaçağ dünyasındaki mahiyetini
göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Bu çalışmada Saruhanoğulları’nın, İtalyan deniz
devletleri Ceneviz ve Venediklilerle olan bazı ekonomik ilişkiler açıklanacaktır.
26
SARUHAN İLİNDE BİR SÛFÎ: ÖMER EMRE
Doç. Dr. Mustafa ALKAN
Bugün Manisa’nın Kula ilçesine bağlı Emre adıyla anılan Cumhuriyet devrinden önce
adı Emre Sultan olan bu köyün, Yunus Emre’nin şeyhi Tapduk Emre tarafından
Saruhanoğulları Beyliğine bağlı olarak kurulduğu, adının da buradan geldiği inanılmaktadır.
Emre köyünde Tapduk Emre ile aile fertlerine ve Yunus Emre’ye izafe edilen bir türbe
bulunmaktadır. Bu türbe gerçekten Tapduk Emre ile Yunus Emre’ye mi aittir? Bu konu
aydınlanmış değildir. Tapduk Emre ile Yunus Emre ait Türkiye’de sınırları içinde ve
Azerbaycan’da birden fazla türbe veya mezar bulunmaktadır. Bu çalışmada Saruhan Sancağına
bağlı olan Adala kazasının Emre köyünde yer alan, yerel halk tarafından Tapduk Emre ve
Yunus Emre’nin olduğu inanılan bu türbedeki şahsiyetlerin kimliği, Osmanlı Arşivlerine
dayanarak, araştırma konusu yapılacaktır.
27
XIII-XV. YÜZYILLARDA SARUHANOĞULLARININ İNANÇ VE
KÜLTÜR YAPISINA DAİR TETKİKLER VE
DEĞERLENDİRMELER
Yrd. Doç. Dr. Selcen ÖZYURT ULUTAŞ
Türkmen aşiretlerinin XI. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya gelişleri hiçbir zaman basit bir
yağma amaçlı olmamıştır. Yeni fethettikleri toprakları yurt tutma gayesiyle hareket eden
Türkler kültürlerini, inançlarını, devlet toplum anlayışlarını beraberinde getirmiş ve
faaliyetleriyle bulundukları bölgeye adeta nüfuz etmişlerdir.
XIV. yüzyılın başlarında Manisa’yı alan ve kendi adıyla Beyliği Kuran Saruhan Bey ve
takipçileri 1313’den itibaren, Gediz havzasında enine ve dikine olmak üzere beyliğinin
sınırlarını genişletmiştir. Bizans’a karşı kazanılan başarılar beyliğin fiziksel olarak büyümesini
sağlarken bölgeye Türkmen akınını da arttırmıştır. İfade edildiği üzere yağmaya değil tüm
kültür unsurlarıyla yerleşmeye gelen Türkmenler Batı Anadolu’nun Türkleşmesine vesile
oldukları gibi Bizans sınırında İslam’ın temsilcileri ve uygulayıcıları olmuşlardır. Türkmen
Erenleri bu faaliyetlerin en önemli figürleri olduğu ise herkes tarafından bilinen bir hakikattir.
Bu çalışmada öncelikle Saruhan Bey ile beraber bölgenin fethinde ve İslam’ın
yayılmasında etkili olan ve bizzat Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin halifesi olduğu bilinen
dervişlerin faaliyetlerine yakından bakılacaktır. Ayrıca Manisa merkezden çevreye doğru
açılarak bölgedeki İslam anlayışının mahiyetine dair tespitler ve değerlendirmeler yapılacaktır.
Gerek kaynakların gerekse sahadan alınacak veriler yardımıyla da geçmişten günümüze sürecin
anlaşılmasına gayret edilecektir.
28
SARUHAN YURDUNUN VATANLAŞMA SÜRECİNDE
ZAVİYELERİN ROLÜ
Hasan DEMİRTAŞ - Arş. Gör. İlker YİĞİT
29
TARİHTEN KUTSALA, BEYDEN VELÎYE: SARUHAN, İSHAK
VE HIZIRŞAH BEYLER
Yrd. Doç. Dr. Gürol PEHLİVAN
Günümüzde Manisa’da halk tarafından ziyaret edilen ikisi kesin (Saruhan ve İshak
Beyler), biri şüpheli (Hızırşah Bey) üç Saruhanoğulları beyinin ziyaretgahı bulunmaktadır. Bu
zatlar, yüzyıllar içerisinde devlet adamı kimliklerinin dışında birer velî olarak kabul edilmişler,
buna bağlı olarak kabirleri birer yatır haline gelmiştir. Tebliğde bu üç zatın beyden velîye geçiş
sürecini ve kabirleri etrafında oluşan inanç ve uygulamaları incelenecektir. Bu bağlamda
tarihin, kutsal tarihe dönüşümü ve tarihsel kişiliklerin kutsal kişiler haline getiriliş süreci
mercek altına alınacaktır.
30
ARŞİV BELGELERİNDE MANİSA MEVLEVÎHÂNESİ
31
SARUHANOĞULLARINDA İLMİ VE KÜLTÜREL HAYATA
GENEL BAKIŞ
Prof. Dr. Mehmet ŞEKER
Anadolu Beyliklerinin ikinci beylik döneminde ortaya çıkmış olan beyliklerde ortak
özelliklerden biri bilim ve kültür hayatında görülen muhtelif müesseselerdir. Bunların başında
cami, medrese, imaret ve zaviyeler gelmektedir. Bunlardan ayrı özellik arzeden, dâru’l-huffâz,
dâru’l-kurra, dâru’l-hadis, ve dâru’ş-şifâ gibi eğitim öğretim kurumları da görülmektedir.
Bu müesseselerde görev alan ilim adamları ve öğrenciler bölgenin bilim ve kültür
hayatına katkıda bulunmakta, hem ilmi hem de toplumsal faaliyet göstermektedirler. İşte
Saruhanoğulları coğrafyasında da benzeri müesseseler yaygın olarak kurulmuş ve faaliyette
bulunmuşlardır. Bu bildiride bu müesseselerden bazıları üzerinde durulacaktır.
Ayrıca Saruhanoğullarında ilmî faaliyet gösteren telif ve tercümeler yapan zevatta da
özellikle “Bah-nâ me” müterciminin tercüme ettiği eserin muhtevasından ve tıp alanındaki
yerinden bahsedilecektir. Bu eserin başka tercümeleri üzerinde de durulacaktır. Özellikle
beylikler devrine çağdaş olan Ali b. İshâk’ın “Bahnâmesi” de tanıtılacaktır.
32
AKHİSARLI ŞEYH İSA MENAKIBNAMESİ VE BAZI
MENAKIBNAMELERDEKİ BENZER MENKIBELERİN
MUKAYESESİ
Yrd. Doç. Dr. İsmail Hakkı MERCAN
15-16. yüzyıllarda yaşamış olan Şeyh İsa ile daha önce yaşamış olduğu bilinen Şeyh
Evhadüddin Kirmani, Şeyh Aleaddin Ali es-Semerkandi ve benzzeri bazı menakıbnamelerdeki
menkabelerin ortak yönleri ve olaylardaki benzerliklerin mukayesesi yapılacaktır. Osmanlı
Devleti'nin yükselme devri Padişahlarının dönemlerini idrak etmiş olan Şeh İsa ile Fatih Sultan
Mehmed devrinin başlarında vefat eden Şey Alaeddin Ali Semerkandî ve Kirman Selçulularını
son şehzadesi olduğu kabul edilen ve sonradan tasavvuf mesleğine giren Şeyh Evhadüddin
Kirmani'nin ve diğer bazı menakıbnamelerin ortak yönleri hakkında bilgiler karşılaştırılacaktır.
33
ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ MUMYALARINA GENEL BİR
BAKIŞ VE SARUHAN BEYİNİN OĞLUNU
MUMYALATTIRMASI
Dr. Zehra GENÇEL EFE
35
EŞİTLER ARASINDA İKİNCİ:
36
Bu bildiride Osmanlıların eşitler arasında birinci konumuna yükselmesinde diğer
beyliklerin durumunun etkisi, Saruhanoğulları örneğinde tahlil edilmeye çalışılacaktır.
37
TAVAİF-İ MÜLÜK DÜNYASINDA TÜRK DEVLET
GELENEĞİNİN İZLERİ: SARUHANOĞULLARI DEVLETİ’NİN
VERASET SİSTEMİNE GENEL BİR BAKIŞ
Arş. Gör. Ruhat ALP
38