Professional Documents
Culture Documents
DİN VE İNANIŞLAR
2014
2
GİRİŞ
Türkler tarih boyunca çok kez göçmüş, bazen savaşlar, bazen ticaret, bazen
de komşuluk sebebiyle çeşitli halklarla ilişki kurmuştur. Orta Asya'nın coğrafi
koşulları da bunda etkili olmuştur. Ayrıca bu göçebe yaşam tarzının bir sonucu olarak
Türk kültürünün sözlü olduğunu ve bu durumun etkilenmeyi kolaylaştırdığını da
söyleyebiliriz. Ancak Türk dininin ve kültürünün de aynı şekilde çok geniş bir
coğrafyaya yayıldığını da söylemeliyiz. Amerika kıtasında, Sibirya'da ve Asya'nın
büyük bir çoğunluğunda Şamanist motiflere rastlanmıştır.3
1
toplumun da etkisiyle gelişmiş bir din kültüründen bahsediyoruz. 4 Özellikle
Şamanizm, daha önce de söylediğimiz gibi, dünyanın farklı bölgelerinde bazı
farklılıklarla karşımıza çıkmasına karşın orta ve kuzey Asya'da (tüm Altay
toplumlarında) aynıdır.5
Türk mitolojisi çoğunlukla Şamanizmle örtüşmesine karşın Gök Tanrı kültüne de
rastlarız. Hatta Yaşar Çoruhlu'ya göre Şamanizm ve Gök Tanrı Dini aynı toplumlarda
iç içe geçmiş bir şekilde varlığını sürdürmüştür.
4 Jean-Paul ROUX, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, Kabalcı Yayınları, çev. Prof. Dr.
Aykut Kazancıgil, 2011 s.19
5 Jean-Paul ROUX, op.cit., 2011, s.63
6 Yusuf Ziya YÖRÜKAN, Müslümanlıktan Evvel Türk Dinleri – Şamanizm, Yol Yayınları,
2005 s.14
7 Erman ARTUN, Türklerde İslamiyet Öncesi İnanç Sistemleri – Öğretiler – Dinler, s.1
http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/erman_artun_inanc_sistemleri.pdf
8 Erman ARTUN, op.cit., s.2
9 Ali Faik DEMiR, Nebahat Akgün ÇOMAK, op.cit., s.35
2
gerçeklere doğal süreçlerin incelenmesi yoluyla varılan, dinin insan ve doğa ilişkisi
üzerine kurulu olduğu ve bazı doğal güçlere kutsallık atfedilen bir inanıştır. 10
Şamanizmin ilk dönemlerinde şimşekler, gök gürültüleri, ay, yıldızlar ya da öldürücü
hayvanlar gibi doğa unsurları insanlar tarafından kutsal bir biçime
dönüştürülüyordu.11
Burada asıl olarak anlatılmaya çalışan, Türk mitolojisinin çok farklı inanç
sistemlerinin etkilerini taşıdığıdır. Türklerin inanışlarında görülen bu değişimler,
mitolojilerinde de gözlemlenebilmektedir. Yukarıdaki tanımda da geçtiği gibi, Türk
mitleri, yaşanmış olduğu düşünülen olayların nesilden nesle aktarılması sırasında
Türk tarihinde etkili olmuş çeşitli inanç sistemlerinin etkisiyle dönüşüp doğaüstü
haller almış halidir.
Türk mitolojisinde bir çok tanrı (eski Türkçede tengri) vardır ve bunların
soyları ve nitelikleri ile ilgili bir çok rivayet ortaya çıkarılmıştır. Farklı kavimlerde
farklı şekillerde anlatılan tanrılar ve yaratılış hikayeleri, Bugün tek bir Türk dininden
bahsetmemizi olanaksız kılmaktadır zira bazı araştırmacılar Türklerde tek tanrı
inancı bulunduğunu dahi söylemektedir ki bu tezi kanıtlayacak ya da çürütecek
nitelikte bir belge yoktur.12 Bununla birlikte rivayetlerde sıklıkla bahsi geçen bazı
tanrıları ve onlarla bağlantılı olan yaratılış efsanelerini şöyle sıralayabiliriz:
Gök Tanrı: Eski Türk lehçelerinde geçen "tengri" sözcüğü hem göğü, hem de
Gök Tanrı'yı ifade etmektedir. Gök ile ilişkilendirilen tanrı, tanrıların en
büyüğü olarak görülmektedir. Orta Asya'da devlet kuran sülalelerin hepsinde
3
Gök Tanrı inancı olduğu Çin kaynaklarından da anlaşılmaktadır. Jean-Paul
Roux gibi bazı araştırmacılar, diğer tüm tanrıların Gök Tanrı'ya bağlı
olduğunu söyler.13 Oğuz Kağan Destanı'nın bir bölümünde Oğuz Kağan'ın
gökten inen bir kızla evlendiği söylenmektedir.14 Bu da hükümdarın Gök
Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olduğu düşüncesini destekler. Göktürk
efsanelerinde yaratılışın kaynağı Gök Tanrı'dır. Çin kaynaklarından yapılan
incelemeler sonucu şöyle bir rivayete ortaya çıkmıştır; “her şeyin sahibi olan
tanrı önce mavi gökleri yarattı, sonra bunun içine dünyaları yerleştirdi. Sonra
bu dünyaya anlam kalması için kendinden de bir şeyler kattığı insanı yarattı
ve birbirlerini tanımaları ve karışmamaları için onları farklı ırklara, kabilelere
böldü. Bu ırklardan birine diğerlerine vermediği meziyetler verdi. Bu ırkın
önderinin adı Türk'tü (güç, kudret, erdem) ve o ölünce bu ırk onun adıyla
anılmaya başlandı. Yıllar geçti, bu ırkı kıskanan başkaları oldu ve türk
milletini tuzağa düşürdüler, geriye kalan tek çocuğu da kol ve bacaklarını
kesip dereye attılar. Gök Tanrı bu çocuğa bir dişi kurt gönderdi. Kurt çocuğu
besledi, onu bir mağaradan sokup geniş bir ovaya getirdi. Kurt burada
çocuktan hamile kaldı ve on erkek çocuk doğurdu. Çocuklar büyüyünce on
kızla evlendiler. Kısa zamanda yüz aile oldular. Bu ailelerden biri Aşina
soyadını alarak hakan oldu. Çevrelerini saran dağdaki demiri eriterek buradan
çıktılar. Daha sonraları buraya (Ergenekun=halkın çoğaldığı yer)her sene
aynı gün gelip kurbanlar kestiler ve buraya “Kutlu Atalar Mezarlığı”
dediler.”15
13 ibid., s.21-27
14 Ibid., s.21
15 Ibid., s.123, Saadettin GÖMEÇ, op.cit., s.33-38
16 Saadettin GÖMEÇ, op.cit., s.25, Mircea ELIADE, Şamanizm, çev. İsmet Birkan. Ankara,
1999, s.231'den aktaran Yaşar ÇORUHLU, op.cit. s22
4
bunlarında birer büyük tanrı olduğunu söylemektedir.17 Altay
Türkleri'nde Bay Ülgen'in veye Kayra Han'ın gökleri yerleri ve
insanoğlunu yarattığını anlatan birbirinden farklı çok sayıda efsane
söylenmiştir. Bu efsaneler küçük farklılıklar barındırsa da hepsinde orak
olan özellik, her şeyden önce tanrı ve suların olmasıdır. Bunlardan birinde
Kayra Han ilk insanı suyun üzerinde yüzmekte olan bir çamurdan
yaratmıştır. Ardından da ondan suyun altından toprak getirmesini ister. Bu
insan hilecidir ve Kayra Han'dan gizli olarak bir parça toprağı ağzında saklar.
Sonra ağzında büyüyen toprağı tükürmek zorunda kalır ve dağlar oluşur.18
Çeşitli derlemelerde suya dalıp toprağı çıkaranın bir kuş veya gagalı bir balık
olduğu görülür.19
Elbette Türk mitolojisinde bunlar haricinde bir çok tanrı/ruh vardır. Bunların
bazıları büyük Tanrıların çocukları iken, bazıları natürist/animist dönemden kalan,
doğal unsurlara atfedilen tanrılardır. Bunlardan bazıları; Umay Ana (Güneş ile
ilişkilendirilir ve doğumları gerçekleştirdiğine inanılır), Yayık (insanları kötülükten
korur ve hayat verir, Bay Ülgen'in elçisidir), Suyla (su, ay ve güneşin parçalarından
yaratılmıştır, insanları korur ve onların arasında yaşar), Utkucı (törenler esnasında
Şaman'ı gökte karşılar ve kurbanı ondan alıp Bay Ülgen'e iletir), Yıldırım Tanrısı
(kötü ruhların saklandığı ağaçları izler ve onlara yıldırım gönderir).20
1.2.Başlıca Kültler
Gök Kültü: Daha önce de belirttiğimiz gibi “Tengri” kelimesi eski Türk
dilinde hem tanrı, hem gök anlamı taşımaktadır. Bu bile Türk inançlarında göğün ne
kadar önemli olduğunu kanıtlar niteliktedir. Gök, sonsuzluğuyla ve ulaşılamazlığıyla
her zaman merak edilmiş ve bu özellikleri sebebiyle tanrısallaştırılmıştır. Kendisinin
bir Tanrı olduğu inancının yanında, diğer Tanrıların da burada yaşadıkları
17 Murat URAZ, Türk Mitolojisi, İstanbul, Düşünen Adam Yayınları, 1994 s.40
18 Ibid., s.16. Bazı araştırmacılar aynı hikayeyi, insan yerine Erlik diyerek anlatırlar. Ayrıca
bunlarda yeri göğü yaratan Kayra Han değil, Bay Ülgen'dir. Erlik kötü ve kıskanç bir kişidir
ve Tanrıyla mücadeleye girer. Bunun üzerine Tanrı onu yerin altına gönderir ve yerden dokuz
dalında dokuz insan olan bir ağaç biter. (Saadettin GÖMEÇ, op.cit., s.26)
19 Yaşar ÇORUHLU, op.cit., s.116-117
20 Ibid., s.31-33/40-41
5
düşünülmüştür. Farklı kaynaklarda göğün yedi, dokuz ya da on yedi kat kabul
edildiğine rastlıyoruz. Farklı tanrılar farklı katlara yerleştirilmiştir. 21 Bugün hala dua
ederken ellerin kaldırılması ve göğe bakılması bu kültün yansımasıdır.
Ağaç Kültü: Ağaç Türk kültüründe, evreni meydana getiren üç ana unsuru
(gök, yeryüzü ve yeraltı) birbirine bağlaması dolayısıyla en önemli kültlerden biridir.
Ölüler yer altına ağaçların oluşturduğu eksen sayesinde inerler. Şamanlar da
katmanlar arası yolculuğu aynı yolu kullanarak yaparlar.23 Bay Ülgen'in oturduğu
kata kadar yükselen bir çam ağacı olduğu ve bunun, ağaçların en büyüğü olduğu
inancı vardır. Buna “Yaşam Ağacı” ya da “At çakı” denir.24
Bunlara ek olarak Güneş - Ay kültü, dağ kültü, su kültü, ateş kültü, ev kültü
ve çeşitli bitkilerin oluşturduğu kültler sayılabilir.
1.3.Hayvanlar
6
tabiatın yaratılması ile ilgili rivayetlerde sıkça kullanılmasına sebebiyet vermiştir. 25
Türk mitolojisinde yer alan başlıca hayvan kültleri;
Kurt: Türeyiş ve Ergenekon Destanları'nda kurt hem Türklerin atası, hem de yol
gösterici olarak çok önemli rol oynar. Şaman'ların kıyafetlerinde motif olarak işlenir.
Bugün bile kurt dişinin kötülüklerden koruduğu inancı, Anadolu'nun bazı
bölgelerinde varlığını sürdürmektedir.26 Ayrıca günümüzde Türk milliyetçilerinin
kullandığı en önemli semboldür.
At: Türk mitolojisinde at özel bir konuma sahiptir. “ruh taşıyıcı” olarak kabul edilen
at ölümü ve başka dünyalara geçişi de ifade etmektedir. Erkekliğe giriş törenlerinde
atlar kullanılır ve Şamanı öbür dünyaya götürecek olan sihirli hayvanı çağırmak için
at kılı yakılır.27
1.4.Sayılar ve Renkler29
2: Bir sayısının tersini, ikiliği, iki gerçekliği ifade eder. Ruh - madde, yaşam -
ölüm, gece - gündüz, siyah - beyaz gibi zıtlıkları temsil eder. Bölünmüşlük hissi
uyandırdığından ötürü Doğu kültürlerinde korkulur ve uğursuz kabul edilir. Ancak
Çin kültüründe tamamlayıcılığı temsil eder ve yin - yang'ın özünü oluşturur.
7
unsurların (ateş, su, demir, ağaç), Şamanın kullandığı renklerin (mavi, beyaz,
kırmızı, siyah) sayısıdır; yüceliği ve başarıyı simgeler.
9: Dokuz da yedi gibi çok yerde karşımıza çıkar. Eski Türk'lerin kutsal sayısı
9'dur. Yine bazı kaynaklara göre gök 9 katlıdır. Türk soyunun “9 ağaç” ya da “9 dallı
ağaç”tan türediği de rivayetlerde sıkça geçer.
8
Yeşil: Mavi gibi kökünü doğadan aldığı düşünülür. Gök ve yerin birbirini
bütünlemesi gibi mavi ve yeşilin de birbirini bütünlediğine inanılmakta ve hatta
bazen birbirleri yerine kullanılmaktadır. Bolluğun ve bereketin rengi olarak
kullanılmıştır.
Siyah: Kötü ruhların ve yeraltının rengidir. Şaman siyah rengi kullanır fakat
onun derinlik ve kapatıcılık gibi olumlu özelliklerini de dikkate alır. Kuzeyi temsil
eder.
1.5.Taşlar ve Madenler
Türk kültüründe birçok taş ve maden (hatta bazen kehribar, mercan gibi
organik fosiller) tılsımlı oldukları düşünülerek kültleştirilmiştir. Akik ve mercanın
nazara karşı etkili olduğu, kehribarın ise bereket getirdiğine inanılır. 31 Ancak
bunlardan çok daha önemli olduğunu düşündüğüm iki madde hakkında daha ayrıntılı
bilgi vereceğim:
9
1.6.Bayramlar
Hıdrellez: Hızır ile İlyas'ın bir araya geldiği rivayet edilen 6 Mayıs günü
kutlanan, balkanlardan Çin'e kadar çok büyük bir coğrafya halklarında rastlanan ve
kökeninin çok eskilere dayandığı düşünülen bir bayramdır. Gılgamış Destanı'nda,
İskender efsanesinde, Yahudi efsanesinde, Kuran-ı Kerim'de, Moğolların Gizli
Tarihi'nde, Çin kaynaklarında, eski Mezopotamya ve Anadolu ayinlerinde ve Orta
Asya Türklerinde Hızır ve İlyas'a rastlamak mümkündür. 36 Ancak bu kadar farklı
hikayede ve bölgede karşımıza çıkması, Hızır ve İlyas'ın aslında kim olduklarını ve
hatta iki farklı kişi mi yoksa tek bir kişi mi olduğunu tam olarak bilmemizi
zorlaştırmaktadır.
2.Şamanizm
İnsanlığın ilkel ve totemci dönemlerinde ayin, tören ve kutsamaları yapan, iyi
ya da kötü ruhlarla bağlantı kuran, hastaları tedavi eden, büyü, sihir yapan ve
gelecekten haber veren kişiye şaman denir.37 Şaman kelimesi Türkçe kökenli değildir,
Mançu-Tunguz dillerinde kullanılmıştır. Türkler kam, bakşı ve oyun gibi sözcükler
kullanmışlardır. Bazen Şamanlara şifacı anlamında otacı da denmiştir.
10
Şamanizm'in bir din olup olmadığı, bugün hala otoriteler tarafından tartışılan
bir konudur. Şamanizmde belli inançların ve ritüellerin tekrarlandığı doğrudur ancak
bunlar bir din oluşturmak için yeterli değildir. Şamanizm'i din olarak
nitelendirmememizin en önemli nedeni, varoluş amacının insanlara dünyayı
anlatmak olmamasıdır. Şamanizmin böyle bir misyonu yoktur. Dünya'nın neredeyse
her bölgesinde görülen birbirinden farklı Şaman kültürleri, tek bir inanç sisteminin
parçaları olmamakla birlikte, o coğrafyanın kendi inançları ile iç içe geçmiş bir halde
uygulanmıştır. Bu durumda Şamanizm bir din değil, bazı tanrısal ve ruhani eylemleri
yerine getirmek için kullanılan bir araçtır. Şamanik unsurlar taşıyan kültürler,
inandıkları din ne olursa olsun bu gelenekleri de yaşatmaya devam etmiştir.
Törenlerde de Şamanın çok önemli bir rolü vardır. Ölenler için yapılan yuğ
törenlerini, avlardan önce bereket getirmesi için yapılan sığır törenlerini ve güzel
olayları kutlamak için yapılan şölenleri Şaman yönetirdi. Şaman kehanete bulunmak
için rüya yorumlardı ve çeşitli yöntemlerle fal bakardı. Aşık kemiği, kürek kemiği,
çubuklar ve oklar, bağırsak vs. kehanette bulunmak için kullanılırdı. Yöntemlerin ve
kullanılan araş gereçlerin ayrıntılı olarak anlatıldığı, Kök Türkçe dilinde yazılmış,
Irk Bitig adında bir de fal kitabı vardır.39
38 Bu konuda A.F. DEMİR, N.A. ÇOMAK, op.cit. s.47-50'de ayrıntılı bilgi verilmiştir.
39 J.P. ROUX, op.cit. s.71
11
onlar için kehanette bulunmuştur. Hatta Jean-Paul Roux, Cengiz Han'ın bir Şaman
kehaneti yüzünden neredeyse kardeşini öldüreceğini ve bu Şamanın soylu prensler
gibi, diğerlerinden yüksekte Cengiz Han'ın sağında oturduğunu yazmıştır.40
2.3.Şaman Türleri
Şamanlar ile ilgili genel olarak iki ayrım vardır. Şaman oluş süreçlerine göre
büyük ve küçük şaman olarak ayrıldığından az önce bahsettik. Bunun yanı sıra
Şamanlar iyi ruhlarla ya da kötü ruhlarla iletişime geçmeleri bakımından da ikiye
ayrılır. İyi ruhlarla haberleşen, ayinlerde onların yanına giden Şaman ak şaman
olarak adlandırılır. Diğer yandan, kötü ruhlar (yeraltı ruhları) ile iletişime geçen
şamanlara kara şaman denir.42 Kara şaman mavi giyinir ve bir zırh görevi gören
cübbesi olmadan hiç bir ayine katılmaz. Ak Şamana göre çok daha fazla ayin
yaparlar çünkü kötü ruhlar ile arasında bir çatışma vardır. Halkın Kara Şamandan
40 Ibid. s.77
41 S. GÖMEÇ, op.cit. s.86
42 D. KARAKURT, op.cit. s.116
12
daha çok çekinmesinin sebebi de budur.43
Şamanlarda erkek kadın ayrımı olmamakla beraber, ilk zamanlarda daha çok
kadın Şamanlar var iken erkeklerin giderek onların yerini aldığı görülür. Ancak tabii
bu durum, Şamandan beklenenler ile doğru orantılı olarak değişim göstermiş olabilir.
Erkek şamanlar kıyafetleri ve tavırlarıyla daha çok kadını andırırlardı ve çoğunluğu
travestiydi. M. Eliade'a göre ise en makbul Şaman er-dişi olandı.44
Şamanın her ayinde yanında bulunması gereken temel eşyası aynadır. Ayna
evreni yansıtarak, ruhlara ulaşması gereken Şamana yol gösterir. Bu yüzden hiç bir
Şaman ayini aynasız gerçekleşmez. Bunun yanında evrenin dansına eşlik etmek için
kullandığı davul da büyük önem taşır. Şaman davulu üzerinde gökkuşağı, hayat ağacı
vs. gibi çok sayıda işaret vardır. At, taşınmayı temsil ettiği için Şaman ayinlerinde
mutlaka bir at, at olmazsa at başlı bir değnek bulunur. Hiçbiri yoksa, taşıyıcı hayvanı
çağırmak için at kılı yakılır.46
Ayinler esnasında Şaman sembolik olarak, göğü ve yer altını bağlayan ağaca
tırmanır. Bay Ülgen'in yanına bu şekilde gidebileceğine inanılır. Bunun yanında
Şamanlar ayin boyunca koşarlar, dans ederler, şarkı söylerler; söyledikleri de
çevredekiler tarafından dikkatle dinleneek kaydedilir. Kaşgarlı Mahmut ve İbn-i
Sina'nın, katıldıkları Şaman ayinleri konusunda aktardıklarının ortak paydası budur.
13
3.Kök Tengri/Gök Tanrı Dini
3.1.Genel Özellikler
Kök Tengri, günümüze Gök Tanrı olarak gelmişse de asıl anlamı "mavi gök"
tür. Kök Tengri dini bugün Türklerin eski dini olarak kabul görmektedir. Bulunan
eski Türk Yazıtları da bunu desteklemektedir.47
Kök Tengi Dini'ne göre gökte tek Tanrı ve yerde tek Hakan olmalıdır. Eski
Türklerin siyasi yaşamına da yön veren "dünya hakimiyeti" ülküsünün de temelini
oluşturan bu inanca göre, egemenlik yetkisi Hakan'a Kök Tengri tarafından
verilmiştir.49 Hakan'ın kanında, egemenlik kudretini ona veren kut bulunur ve bu kan
yoluyla nesilden nesle aktarılır. Osmanlı'ya kadar uzanan, saltanattan olanların
kanlarının akıtılmaması geleneği da buna dayanır.
14
olduğunu ortaya koymuştur. Bu sebeple ölen atalar için görkemli mezarlar yaptırıp
öleni bu mezarlara eşyalarıyla gömmüşlerdir. Atalara verilen bu değer, mezarlarına
yapılan saygısızlıkların da ciddi şekilde cezalandırılmasına sebep olmuştur. Örneğin
Attila'nın 442 Balkan seferi, Hun hükümdarlarına ait mezarların Hıristiyan rahipler
tarafından talan edilmesi üzerine gerçekleşmiştir.51
1.Maniheizm
15
koymaktadır. Gelecekte bu mücadele bitecek, ışık ve karanlık kendi mekanlarına geri
döneceklerdir.
Maniheizm ve Şaman kültürü ilk bakışta çok farklı temeller üzerine kurulu
olsa da ortak bir paydada buluştukları ve hoşgörü içinde etkileştikleri söylenebilir.
Mani öğretileri Şamanist kültüre dualizmi getirmiştir ve bundsn sonraki Şaman
kültürü evrimine büyük etki yapmıştır. 10. yüzyılda yazılan fal kitabı Irk Bitig'de
16
mani etkisi görülmektedir.56
2.Budizm
17
1.Doğru Bilgi veya Kesin İman
2.Doğru Amaç/Düşünce
3.Doğru Konuşma
4.Doğru Davranış
5.Doğru Meslek
6.Doğru/Sürekli Caba
7.Doğru/Sürekli Gözetim
8.Doğru/Tam Konsantrasyon
şeklinde sıralanabilir ve ilk yedisi birbirlerini takip eden basamaklar olarak değil,
aynı anda sahip olunması gereken erdemler olarak görülür.
Karma Öğretisi: Ölümden sonra bu dünyaya başka bir suretle geri gelme
düşüncesine reenkarnasyon denir. Bu inancın devamı niteliğinde olan karma
öğretisine göre ise, bugünkü iradi eylemlerinin ahlaki sonuçları kişinin sonraki
yaşamını belirleyecektir. Bu, insanın kaderinin kendisi tarafından çizildiği anlamına
gelir ve bu süreç Nirvana'ya ulaşılıncaya kadar devam eder.
Türklerin Budizm ile tanışması, 5. yüzyılın ortalarına dayanır. 422 yılında Çin
İmparatorluğu'nun başkenti Lo-yang'ı alan Tabgaçlar, 452 yılında başa geçen T'opa
Siun'un Budizm'e geçmesiyle Budizmin Çin'deki yayıcısı haline gelirler. 260
yılından beri Çin'in kuzeyinde yaşayan ve saldırganlığıyla bilinen Tabgaçlar,
Budizm'in devlet dini olmasıyla bu özelliklerini oldukça yitirmiş, yumuşamış ve
sakinleşen hayat görüşleri yüzünden kendi Çinlileşmelerine mani olamamışlardır.
534 yılında imparatorluğun ikiye bölünmesi, Tabgaçların Çin halkı arasında yok
18
olmasına sebep olmuştur.58 Halbuki T'opa Siun Budizm'i kabul ederken, kendilerini
Çinlilerden ayıracak bir din bulmayı ve bu sayede Çinlileşmenin önüne geçmeyi
planlıyordu.59
3.Mecusilik/Zerdüştçülük
19
temsil ettiği inanç sistemi Mecusilik olarak adlandırılmaya başlandı.
Zerdüşt, kimilerine göre Truva savaşından 6000 yıl önce, kimilerine göre
m.ö. 1500'lü yıllarda, kimilerine göre de m.ö. 6. yüzyılda yaşamış, Mecusilik dininin
tanrı tarafından kendisine vahiy yoluyla indiğine inanılan kişidir. Öğretilerine tabi
olduğu bilinen İran Kralı Viştaspa'nın da bu dönemde yaşadığı düşünüldüğünde,
Zerdüşt'un 6. yüzyılda yaşadığı söylenebilir. Otuz yaşındayken, nehir kenarında
Tanrının meleği Vohu Manah yanına gelmiş ve Mecusi Tanrısı Ahura Mazda'dan ilk
vahiyi getirmiştir. Zerdüşt'ün dini yayma faaliyetleri, toplumdaki çok tanrıcı kültür
sebebiyle başlarda çok başarılı olmasa da Kral Vişpasta'nın kendisine tabi olmasıyla
hız kazanmıştır. Kendisine atfedilen bir çok özellik ve yaşamı hakkında anlatılan
hikayeler, diğer semavi din peygamberleriyle büyük benzerlikler taşımaktadır.
Ahura Mazda, Mecusilik tanrısıdır ve İslamiyetteki Allah ile çok bezer bir
statüdedir. Şinasi Gündüz: "Ahura Mazda her şeyi bilen, mutlak iyi ve mükemmel
olan tanrıdır. [...]Zerdüşt bütün varlıkların Ahura Mazda'dan zuhur ettiğine
inanmaktaydı." sözleriyle özetlemiştir. 64 Ahura Mazda'nın yarattığı 7 ilahi varlık (iyi
20
düşünce, iyi gerçek, iyi sadakat, cazip hükümranlık, bütünlük, ölümsüzlük ve Ahura
Mazdanın kendi kutsal ruhu) bir bakıma yüce tanrıyı çevreleyen melekler olarak
görülür. Zerdüşt'ün kurmaya çalıştığı tek tanrıcı inanç sistemi sonraları eski İran çok
tanrıcı geleneği ile bir harman yaratarak çok farklı şekiller almıştır. Öyle ki Zerdüşt'e
göre iyilik ve kötülük ilahi değil etik değerler ile açıklanmalıyken, sonraları kötülüğe
bir ilahi ruh (Angra Mainyu) atfedilerek Ahura Mazda ve Angra Mainyu'nun, zaman
tanrısı Zürvan tarafında yaratılan iki kardeş oldukları bile ileri sürüldü.
Türk tarihinde resmi olarak Mecusiliğe geçen bir Hakan olmadığı gibi, halk
arasında da bu dinin kabul gördüğüne dair pek belge yoktur. Ancak 6. ve 7.
yüzyıllarda İran ile komşu olan Tu-kiulerin çok hoşgörülü bir yönetim anlayışı
olduğu bilinmekte. Bu durumdan Bugut yazıtlarında da söz edilmektedir. O yıllar
İran'da varlığını sürdüren Sasanilerin resmi dininin Mecusilik olduğunu söylemiştik.
Bunun yanında Bugut yazıtları incelendiğinde kullanılan sözcüklerin ve üslubun
Zerdüşt dilinde olduğu ortaya çıkmıştır. Bazı Müslüman kaynaklarda da Turfan'daki
ateş tapınaklarından bahsedilmiştir. Tüm bunlar ışığında Türklerin Mecusilikten
etkilendikleri kesin olmakla birlikte ne düzeyde kaldığını maalesef söyleyemiyoruz.
65 Bu konuda ayrınıtılı bilgi için bkz: J.P. ROUX, op.cit., 2004 s.96-110,
21
4.Musevilik
22
batıya göçmüşlerdir.70 Ancak İstanbul'da yaşayan Karay'lar gösteriyor ki, bazı
Hazarlar ile sonradan Museviliğe geçen ve Karay mezhebine mensup Kıpçak ve
Kaliz Türkleri İstanbul'da, yoğun olarak adını bu mezhepten alan Karaköy (Karay
Köyü) civarına yerleşmişlerdir.71
5.Hıristiyanlık
23
560 yılından sonra Hıristiyanlık Türkler arasında yayılmaya başlar. Örneğin
624'de Merv Piskoposu Elie, bir Türk kavminin Hıristiyanlığı kabul ettiğini duyurur.
Benzer bir olayın 781'de de yaşandığından söz edilir. Merv Piskopozunun 1009
yılında Ermeni Patriği'ne yazdığı mektupta, büyük bir Türk kavmi olan Kereyitlerin
Hıristiyanlığa geçtiği müjdelenmiştir.75
24
Gagavuzlar: 11. yüzyılda Asya'dan göçen Gagavuzlar balkanlara göçerek
burada Hıristiyan inancını benimsemişlerdir. Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı
İmparatorluğu'nda yaşayan tüm Ortodoks Hıristiyanların başı olarak İstanbul
Patriği'ni tanımıştır. İstanbul'daki Ortodoks Hıristiyan Rum Kilisesi'ne bağlı olan
Gagavuzlar bu sebeple Yunan kültürü etkisinde kalmışlardır. Günümüzde
Gagavuzlar, Moldovya Cumhuriyetinde Gagouzeli Özerk Devletinde ve Bulgaristan,
Yunanistan ve Romanya'nın belli bölgelerinde yaşarlar.78
SONUÇ
Tarih boyunca Türkler, çok geniş bir coğrafyaya yayılmışlardır. Kimi zaman
birleşerek, kimi zaman birbirleriyle savaşarak; kimi zaman büyük imparatorluklar
kurarak, kimi zaman küçük beylikler ve kavimler şeklinde yaşamışlardır. Bu
farklılıklar, Türklerde çeşitli dinlerin çeşitli varyasyonlarının görülmesine ve hatta
farklı dinlere ait unsurların bir arada bulunmasına sebebiyet vermiştir.
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/26/920/11474.pdf
25
Din değiştirme deneyimleri genellikle halkta, hükümdar ve çevresinde olduğu
kadar etkili olmamıştır. Halk eski dinine olan bağlılığını çoğu zaman sürdürmüş, din
değiştirse bile eski dinine ait unsurları da kaybetmemiştir. Şaman kültürüne ait
unsurların bugün hala yaşatılması bunun oldukça önemli bir göstergedir.
Şamanizm Türk tarihi boyunca her zaman yerini korumuştur. Türk halkları
hangi dine mensup olurlarsa olsunlar Şamanik değerleri korumuşlar ve devam
ettirmişlerdir. Bunun en önemli sebebi Şamanizmin bir din olmaktan çok "kutsal olgu
ve fiiller bütünü" olmasıdır. Bu sebepledir ki Şamanizm dünyanın farklı yerlerinde
benzer şekillerde görülmüştür. Aslında Şamanizm, tüm toplumlarda var olan bazı
reflekslerden doğmuştur. Bunlar, yaratılışa bir anlam yüklemek, korkulan nesnelere
kutsallık atfetmek, çaresizliğin üstesinden gelmek gibi insana özgü ihtiyaçlardır.
Paganizm ve Şamanizm arsında büyük benzerlikler olmasının altında da aynı sebep
yatmaktadır.
26
KAYNAKÇA
• BROOK, Kevin Alan, Hazar Türkleri Tarihine Giriş, çev: Erol Kağan, 2004,
http://www.khazaria.com/turkce/hazartarih.html
27
• ELIADE, Mircea, Şamanizm, çev. İsmet Birkan. Ankara, 1999
28