Professional Documents
Culture Documents
Sosyal Bilimler
Editörler / Editors
Prof. Dr. Behsat KARACA
Doç. Dr. Emel İSLAMOĞLU
Dr. Esra KİRİK
Ankara 2019
Yayın Koordinatörü/ Broadcaste Coordinator•
Doç. Dr. Emel İSLAMOĞLU
Editörs / Edited by •
Pprof. Dr. Behsat KARACA
Doç. Dr. Emel İSLAMOĞLU
Dr. Esra KİRİK
İç Tasarım / Interior
Dr. Nermin ATİLA
ISBN: 978-605-80780-0-0
© copyright
Telif ve hukuki hakları UBAK’a aittir
Web: www.ubaksymposium.org
E-mail: ubakkongresi@gmail.com
GİRİŞ
Şeyh Abdurrahman Aktepî, 18541 Yılında Diyarbakır’ın şimdi bir ilçesi
olan Çınar’ın Aktepe köyünde dünyaya gelmiş, çocukluğunu köyünde geçir-
miş ve 1910 yılında yine kendi köyünde vefat etmiştir(Bozan, 117-118; Sağ-
niç, 2014: 453). Günümüze ulaşmış 13 kadar eseri vardır. Bunlar Peygamber
ve Miraç(Ravdu’n-Ne’îm), Divan(ilahî aşk), Arapça, Tıp, Astronomi, Fıkıh,
Mezhepler, Kur’an, Tarikat konuları üzerinedir. Bunlardan başka henüz ulaşı-
lamamış ve kaybolmuş eserlerinin de olduğu söylenmektedir. Eserleri Arapça
ve Kürtçe’dir. Fakat bazı eserlerinin içerisindeki bazı şiirlerini Türkçe ve
Farsça yazmıştır.
Aktepî’nin eserlerinden iki tanesi Kürtçe olup Kürt edebiyatı için
önemli özelliklere sahiptir. Bunlardan biri konumuz olan Dîwana Rûhî(Ruhî
Divanı), diğeri de Ravdu’n-Naîm adlı eser olup Hz. Muhammed’in (s.a.v) mi-
racı ve hayatı hakkındadır(Haspolat, 2013: 4). Bu eser de Kürtçe/Kur-
mancî’nin edebi bir şaheseridir(Ertekin, 2015: 8). Aktepî Kürt Edebiyatının
önemli klasik şairlerinden biri olan Ahmed-i Hani’den oldukça etkilenmiş ve
Kürtçe şiirlerinde bu etkisini gösteren ibare ve beyitler kullanmıştır(Bkz. Ji-
yan, 2013, 12). Ravdu’n-Naîm eserinde tatlı ve fesih bir Kurmancî ile şiirlerini
yazdığını söyler. Bu güzel şiirleri yazmasını nedeni olarak da diğer milletlerin
Kürt edebiyatını ve dilini küçümsememeleri içindir. Ravdu’n-Naîm eserinde
şöyle dile getirir:
1 Doğum yılı konusunda farklı görüşler vardır. Bazıların göre 1850’de doğmuştur.
658
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular
Aktepî, çalışmamıza konu olan Dîwana Rûhî adlı eserini 1876 yılında yazmış-
tır. Divanında kullandığı en yaygın mahlası Rûhî’dir. (Bkz. Divan, 26/22)2. Ruhî
mahlasını hemen hemen tüm şiirlerinde kullanmıştır. Ayrıca Şemseddin (Jiyan, 2013,
10) ve Aktepî mahlaslarını kullanmıştır(Bkz. Divan, 29/4). Divanı 29 şiirden ve 471
beyitten oluşmaktadır. En uzun şiiri 42 beyittir. 42 beyitten oluşan 3 şiiri vardır. Bun-
lardan ikisi aşk konulu, diğeri de peygambere hitaben yazılmıştır. Divanındaki şiirler,
beyitlerin son harfi esas alınarak alfabetik olarak sıralanmıştır. Divanındaki 3 şiir
Farsçadır, diğerleri Kürtçedir. Divanın ana konusu İlahî aşktır. Bununla beraber
farklı konular da işlenmiştir.
Bu çalışmada divanında geçen konular üzerinde durulacaktır. Konularına göre
bazı şiirleri şöyle tasnif edebiliriz. Divanındaki 29 şiirden;
6. ve 23. şiir Nakşibendilik ve kurucusu Şeyh Bahaeddin hakkındadır.
8. şiir Ehl-i beyt sevgisini gösteren bir şiir olup Ehl-i beyti katleden Yezid ve
dostlarına lanet hakkındadır.
9. şiir yine Ehl-i beyt sevgisi bağlamında Hz. Ali’nin övgüsü hakkındadır.
15. şiir şairin günahlarından bağışlanma dilemesi nedeniyle Peygambere hitap
ettiği bir şiirdir.
29. şiir, divanın son şiiri olup son söz başlığına sahiptir. Bu şiirde şair, divanı
yazma nedenini zikreder.
Diğer kalan 23 şiir ise ilahî aşk üzerine olup aşk, sevgili, ayrılık ve kavuşma
gibi yönleri işler.
Bir iki şiirinde sosyal mesajlar da bulunur. Bu şiirlerde de genel konu aşk iken
şair, bazen benzetmeler yaparak Kürtlerin durumuna atıflar yapar.
Yukarıdaki konulara bakıldığında Aktepî’nin şiirlerinin, temel olarak dini
ve aşk konulu olduğu söylenebilir. Aşk ve Dinî konulu şiirlerin de yukarıda belirtil-
diği gibi alt başlıkları vardır. Divanında sosyal içerikli veya sosyal mesaj ağırlıklı bir
şiiri olmamakla beraber aşk konulu şiirlerinden bir iki tanesinde Kürtlerin durumuna
dokundurma yapar. Bu konulara kısaca değinelim:
2 Jiyan, Renas, “Şêx Ebdurrehmanê Axtepî Dîwana Rûhî”, Belki Yayınları, İstanbul, 2013.
659
Osman ASLANOĞLU
Aşk ateşi, bir iksir gibidir. Topraktan ateş yardımıyla cevherler ortaya
çıktığı gibi aşk ateşi de değersiz şeyleri değerli madenlere çevirir. Buna deği-
nen şair, insanın aşk sayesine asil bir aslan veya varlığa dönüştüğünü, eğer aşk
ve sevgili olmasaydı aslında basit bir tilki konumunda olduğunu söyler:
Me xwe dibînî ku çendîn quwwet û sekwet ji te têtin
Hemî asarê ‘eşqê yar e, wer ne xod çi rûbahî 25/20
660
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular
aşk ile sarhoştur ve kendinden geçmiştir. Sevdiği için her şeyi göze alır ve hatta dinini
değiştirir. Bundan dolayı bu kişilikler aşığın halini bilmeden onu eleştirirler. Şair, bu
kişiliklere bu anlamda yüklenir:
Şaş kirim cewra hebîbê der ‘ezabê roj û şeb
Kes li min lewman nekin ey zahidanê bêedep! 12/10
Terkî da min hoş û daniş îptîda der rahê ‘eşq
Bes melamet ke li min ey sofîyê napuxtî xam 17/13
Badaya safî ‘eqîqî ez kefê horiweşan
Lezzeta kewser diditê sofi nizanit qîmetê 27/7
661
Osman ASLANOĞLU
662
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular
663
Osman ASLANOĞLU
Yine sevgilinin bazı güzellik unsurları âşık için bahardaki çiçek, gül,
saba, gece ve ay gibi güzel unsurlara benzer. Âşık için saç, zülüf, yanak gibi
güzellik unsurlarına kavuşmak nevruz bayramı sayılır(Tolasa, 2001: 228). Bu-
radaki ilişki sevgilinin bedeninin bir bahar bahçesi olarak ve güzellik unsurla-
rının da o bahçedeki veya bahardaki güzellikler olarak düşünülmesidir. Çene-
nin, üzerindeki çukur ile elmaya, dudakların hurmaya benzetilmesi
gibi(Cîhanî, 2013: 554). Aktepî de sevgilinin zülüflerine kavuşmayı nevruz
bayramı olarak değerlendirir:
Zulfê meşkin da du sed te’ne li nesrin û gulan
Îd û Newrozên li min da çerxê etles xulxuland 4/11
2. PEYGAMBER
Aktepî’nin divanında işlediği ikinci konu dini olup peygamberimiz hak-
kındadır. Klasik şiirde Peygamber’e övgü en temel konulardandır. Bu şiirde
şair kendi günahkârlığından bahseder peygamberden şefaat diler. Şair şiire
peygamber hakkında zikredilen bir hadis-i kudsiye işaret ederek onu övmekle
başlar ve ikinci mısrada peygambere hitaben yardım talebinde bulunur. Devam
eden her iki beyitte bir, son mısralarda peygamberin bir ismiyle veya sıfatıyla
ona hitap eder ve yardım ister. Diğer mısralarda ise kötü sıfat ve hallerini da-
ima zikrederek acizliğini ve yardıma muhtaç olduğunu belirtir:
Şehriyarê mesnedê lewlakî şahê enbiya
Ya Resûlellah dexîl im, ya Hebîbellah dexîl 15/1
Bê ‘emel sifr-il yed û pur zenb û ‘isyanê xetîr
Dê çisan biçme di heşrê pêşî Mewlayê kebîr 15/1
Nefs û Şeytan bû musellet ya Resûlellah eman
Bû telef ‘emrê ezîz im zêrî ‘isyan ê giran 15/11
664
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular
okumuştur(Özaydın, 2008: 265)in çok aşırı ifadeler içermesinden dolayı bazı kendi
dönemindeki bazı âlimlerin Aktepî’yi eleştirdiği söylenir:
Sed hezar le’net muzaef şubhê baranê şedîd
Her zeman la yanqeti’ bin ew li ser rûhê Yezîd 8/1
“Rûhî”ya werdê zeban bêje hemî şam û seher
Le’netul-Lahî ‘ela rûh-il Yezîdê fîl-mezîd 8/23
Hz. Hasan ehl-i beytin bir koludur ve o soydan gelenlere şerif denilir(Cebeci-
oğlu, 2014: 43; Melek ve Demir, 2009: 235). Şair, daha önce değindiğimiz bir şii-
rinde peygamberden şefaat dilerken peygamberimizi, Hz. Hasan’ın dedesi olarak zik-
reder. Yani Peygamberin şefaatini kendine çekmek için torununun adını zikreder:
Sed hezar îmdadê min cedd’1-1 Hesen Şahê huda
Ya Resûlellah dexîl im, ya Hebîbellah dexîl (15/18)
Yezid’e lanet konulu şiirde Peygamberimizin diğer torunu olan Hz. Hüse-
yin’in şehit edilmesinden bahseder:
Ah di vê mahê Muherrem da, Huseyn im bû şehdî
Musteheqqê l’en û teqbîha ebed bûve Yezîd 8/9
665
Osman ASLANOĞLU
6. SOSYAL KONULAR
Aktepî, divanında bir kaç yerde sosyal noktalara işaret eder. Aslında
bunların geçtiği şiirler konu olarak siyasi veya sosyal değildir. Ancak şiirde
yeri gelince bazı benzetmelerini veya örneklerini milletler ve Kürtlük üzerin-
den verir. Bununla aslında bazı işaretler verdiği anlaşılmaktadır. Divanında
geçen bir iki beyit kısa ama tespit edilmesi açısından zikredilmesi gerekir.
Bunların belki Ravdu’n-Neîm isimli eserinde daha açık zikrettiği bazı cümle-
lerle izahının yapılması gerekir. Aktepî o eserinde, bu konularda çok açıkça
görüşlerini zikreder. Şiirlerini tatlı Kurmancî ile dile getirdiğini söyler. Aynı
şekilde başka milletlerin Kürtçe’nin ağır bir dil olduğunu söylememeleri için
Kürtçe ile yazdığını belirtir(Sağnıç, 2014: 454-454).
Divanında geçen örnekler üzerinde duracak olursak Aktepî ikinci şii-
rinde bir bayram havasını tasvir eder. Her yerde bayram sevinci ve eğlencesi
olduğunu, herkesin sevdiğiyle beraber olduğunu ancak kendisinin yalnız, sev-
giliden ayrı ve mahzun olduğunu söyler. Bir beytinde bu ortamı nevruz bay-
ramı olarak zikreder:
Min ne Newroz e, ne îd e, min ne keyf û ne surûr
Dil ji hicranê melûl e, nabitin şad û sebûr
666
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular
Diğer bir şiirinde de sevgilinin güzelliğiyle kendisi üzerinde bıraktığı etki an-
latılır. Sevgilinin kâkülü, gözleri, bakışı, zülüfleri gibi unsurların kendisini perişan
ettiğini dile getirir. Bu güzellik unsurları, daha önce bahsettiğimiz gibi edebiyatta
etkileri nedeniyle güçlü, savaşçı ve yıkıcı şeylere benzetilir(Bkz. Pala, 2009: 101,
162). Burada da şair mâşuğun güzellik unsurlarını Türk, Tacik ve Kaçar’a benzetir
ve bu unsurların âşığın kalbine saldırdığını söyler. Sonrasındaki beyitte de bu güzel-
lik unsurlarının etkilediği aşığı Kürtler olarak zikreder:
Tirk û Tacîk û Qecer ber milkê dil anîn hucûm
Pey bi pey, saet bi saet xaretê Kurdan dikin 21/7
7. TABİAT TASVİRİ
Aktepî bazı şiirlerinde tabiatı tasvir eder. Özellikle iki şiirinde dışarda gördüğü
doğa olaylarını ve unsurlarını bizzat gördüğü sırada yazmış gibidir. Mesela bir şii-
rinde her tarafta çok kar olduğunu, kar ve fırtınanın kendisini çok zora soktuğunu,
sevgiliye ulaşmak istediğini ancak oldukça çok kar olduğu için sevdiğine ulaşmasına
engel haline geldiğini söyler:
Der xerîbê berf û bahozê ‘ecaîb dil kewand
Dê çikim ya Rebb, medet dinya li min têk bû ‘ezab 3/3
Dil hemil nakit fîraqa dilbera nazik-beden
Lê çikim berfek ‘ecaîb kefte rê bûye hîcab 3/13
Bir başka şiirinde ise dışarda bahar vaktinde eline bir çiçek aldığını, etrafta
güzel ve renkli çiçekler olduğunu ancak kendisinin yârinden ayrı kaldığını, bu du-
rumda baharın güzelliğinden ve güzel güllerden de bir tat alamayacağını söyler:
Purpizêk min girte yed lâkin ji hukmê firqetê
Purpizêk û çîçek û sorgul di bîra min ne tê 27/1
Sosin û sorgul di çîmen restinê fesla bihar
Dilber im peyda nehin meyla me yekser nare tê 27/2
Dil tijî xarê muxeylane ji hicra sorgulan
Dê çisan werdê gulan bîn bikim di gel vê mihnetê 27/6
8. SON SÖZÜ
Mesnevilerin hemen tamamının başında eserin sebeb-i nazmı, yani yazılma
sebebi belirtilir(İsen ve diğerleri, 2016: 265; Kuran, 2006: 173). Aktepî de divanının
667
Osman ASLANOĞLU
bu son şiirinde son söz ve hatime tarzında bazı bilgiler aktarır ve mesneviler-
deki gibi sebeb-i nazmını belirtir. İlk olarak şair, bu eserin sahibinin Rûhî mah-
laslı Aktepî olduğunu söyler:
Înşa-sahib ê “Rûhî”yê Aqtepî
Bi sahib keramet ku her kes didî 29/4
SONUÇ
Şeyh Abdurrahman Aktepî’nin Kürtçe kaleme aldığı divanını ele aldık.
Divanda geçen şiirleri konularının ortak özelliklerine göre sınıflandırınca ele
aldığımız üzere 8 konu başlığı ortaya çıkmıştır. Bunları daha üst düzeyden
gruplayınca ortaya dört ana konunun çıktığını söyleyebiliriz. Bunlar: İlahi aşk
konulu şiirler, dini şiirler, tabiat şiirleri ve sosyal şiirler. En büyük oranı oluş-
turan aşk şiirlerinde aşk, âşık, mâşuk, ayrılık ve kavuşma gibi kavramlar üze-
rinde durulmuştur. Dini şiirlerde ehl-i beyt sevgisi merkezli bir bakış işlenmiş,
tasavvuf ve tarikat konularına yer verilmiştir. Tabiat içerikli şiir ve beyitlerde
bahar ve kış mevsimi işlenmiş ve sevgiliyle ilişkilendirilmiştir. Sosyal konulu
şiir ve beyitlerde Kürtlerin kötü durumuna işaretlerde bulunulmuştur. İlahi aşk
ağırlıklı divanda bazı farklı ve güncel konulara işaretlerde bulunulması eserin
önemini arttırmaktadır.
668
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular
KAYNAKÇA
Cîhanî, Perwîz. Şîroveya Mem û Zîna Ehmedê Xanî, Çapa duyem. Nûbihar, İstanbul:
2013.
Cebecioğlu, Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Anka Yayınları, İs-
tanbul 2005.
Çeçen, Halil, Fıtnat Hanım Hayatı, Sanatı ve Divanı, Bizim Büro Ofis Yayınevi, An-
kara, 2008.
Çelebioğlu, Amil, Kültür ve Edebiyatımızda Allah, Eski Türk Edebiyatı Araştırma-
ları, MEB Yay., İstanbul 1998.
Dost, Jan, Ehmedê Xanî Mem û Zîn Şîrove û Kurdiya Îro, Avesta Yayınları, İstanbul,
2010.
Halikî, Muhammed Rıza Berzger, aşk ve âşik ve mâşuk der gazeliyat-ı Cemaleddin
Muhammed Abdurrezzak İsfehanî, Mecelle-i Danişkede-i Edebiyat ve Ulûm-
u insani, 1384, Zimistan, 56. Dönem, sayı 2, 139-152.
Haspolat, Kenan, Diyarbakır Sosyokültürel Tarihi 3, Uzman Matbacılık, İstanbul,
2013.
İpekten, Haluk, Nâilî Hayatı Sanatı Eserleri, Akçağ Yayınları, Anakara, 1991.
İsen, Mustafa, Osman Horata, Muhsin Macit, Filiz Kılıç ve İ. Hakkı Aksoyak, Eski
Türk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2009.
Jiyan, Renas, Şêx Evdirehmanê Axtepî-Dîwana Rûhi, Weşanên Belkî, Diyarbakır,
2013.
Kuran, Şeyma Büyükkavas, Mesneviden Romana Uzanan Sebeb-i Telif Yolu Üst
Kurmacaya mı Çıkar?, Turkish Studies, Volume 1/2 Fall 2006, s.172-201.
Kurnaz, Cemal, Hayali Bey Divanı Tahlili, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,
İstanbul, 1987.
Melek, Ali ve Abdullah Demir, Dini Değerleri ile Diyarbakır, Diyarbakır İl Müftü-
lüğü Yayınları, Diyarbakır, 2009.
Onan, Necmettin Halil, İzahlı Divan Şiiri Antolojisi, Meb Yayınları, İstanbul, 1991.
Özaydın, Murat, Şeyh Abdurrahman Aktepe Hayatı Eserleri Ve Tasavvufî Görüşleri,
Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara, 2008.
Özaydın, Murat, Nakşî-Hâlidî Ekolünde Diyarbakır’da Yetişen Mutasavvıflar, Dicle
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, Cilt 15, Sayı 1, s. 275-315.
Pala, İskender, Şiir-i Kadim, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 1998.
Pala, İskender, Divan Edebiyatı, Ötüken Yayıncılık, İstanbul, 1996.
Pala, İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Kapı Yayınları, İstanbul 2009.
669
Osman ASLANOĞLU
Sağnıç, Feqî Huseyn, Dîroka Wêjeya Kurdî, Weşanên Enstituya Kurdî ya Stenbolê,
İstanbul, 2014.
Tarlan, Ali Nihat, Fuzuli Divanı Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2001.
Tolasa, Harun, Ahmet Paşa’nın Şiir Dünyası, Akçağ Yayınları, Ankara 2001.
670