You are on page 1of 16

4.

Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Kongresi


(14 – 17 Şubat 2019 / Yalova)
(UBAK)

4th International Scientific Research Congress


(14 – 17 February 2019 / Yalova)
(UBAK)

Bildiri Tam Metin Kitabı


Proceeding Book

Sosyal Bilimler

Editörler / Editors
Prof. Dr. Behsat KARACA
Doç. Dr. Emel İSLAMOĞLU
Dr. Esra KİRİK

Ankara 2019
Yayın Koordinatörü/ Broadcaste Coordinator•
Doç. Dr. Emel İSLAMOĞLU

Yayın Yönetmeni / General Publishing Director •


Dr. Esra KİRİK

Editörs / Edited by •
Pprof. Dr. Behsat KARACA
Doç. Dr. Emel İSLAMOĞLU
Dr. Esra KİRİK

Kapak Tasarım / Cover Design


Dr. Nermin ATİLA

İç Tasarım / Interior
Dr. Nermin ATİLA

Birinci Basım / First Edition• ©


Mart 2019 / March 2019-Yalova

ISBN: 978-605-80780-0-0

© copyright
Telif ve hukuki hakları UBAK’a aittir

Web: www.ubaksymposium.org
E-mail: ubakkongresi@gmail.com

Yalova – Mart / 2019


ŞEYH ABDURRAHMAN-I AKTEPÎ’NİN
DİVANINDAKİ KONULAR

Dr. Öğr. Üyesi Osman ASLANOĞLU


Dicle Üniversitesi

Özet: 1842 Yılında Diyarbakır’ın Çınar ilçesine bağlı Aktepe köyünde


dünyaya gelmiş ve 1910 yılında yine kendi köyünde vefat etmiştir. Osmanlının
son dönemlerinde yaşayan bu zat, bir nakşibendî tarikat şeyhi olmasının ya-
nında medreseli bir alim, yazar ve şairdir. Farklı alanlarda farklı ilim dallarında
eserler vermiştir. Eserleri tasavvuf, siyer, kelam, fıkıh, akaid, Arapça grameri,
tıp ve astronomi alanlarına dairdir. Genellikle eserleri risale tarzındadır. Kürt-
çenin yanısıra Arapça, Farsça ve Türkçeyi çok iyi biliyordu. Bütün dillerde ders
veriyordu. Aktepî, eserlerini genellikle Arapça ve Kürtçe yazmıştır. Diğer dil-
lerde ise bazı şiirleri vardır.. Kürtçe eserleri Kürt Edebiyatında önemli bir yere
sahiptir. Bunlar Ravdu’n-Neîm ve Divan’dır. Aktepî şiirlerinde “rûhî” mahla-
sını çok kullandığı için bu eserine “Dîwana Rûhî” yani “Ruhî’nin Divanı” de-
nilmektedir. Bu eser düzenli, fakat küçük bir divan olup 471 beyitten oluşur ve
klasik Kürt Edebiyatının önemli eserlerindendir. Divanı genel olarak ilahi aşk,
ehl-i beyt sevgisi ve tasavvufi bazı konular üzerinedir. Aktepî şiirlerinde kimi
zaman tarikatına veya şeyhine atıf yapmış, kimi zaman birini eleştirmiş, kimi
zaman sevgilinin güzellik unsurları üzerinde durmuş, kimi zaman da hasret ve
firkat acısından bahsetmiştir. Biz bu çalışmamızda Aktepî’nin divanındaki ko-
nular üzerinde duracağız.
Anahtar Kelimeler: Axtepî, aktepî, dîwana rûhî, rûhî divanı, abdurrah-
man aktepe, Kürtçe

The Subjects in Sheikh Abdurrahman Aktepi’s Divan

Abstract: He was born in Aktepe village affiliated with Çınar district


of Diyarbakır in 1842 and died in his own village again in 1910. This person
who lived in the late Ottoman period is a scholar in madrasah, poet and writer
as well as being a Nakhshibendi dervish sheik. He has produced works in dif-
ferent fields in different science branches. His works are about the fields of
sufism, prophet, euphemism, fiqh, akaid, Arabic grammar, medicine and astro-
nomy. His works are generally in pamphlet style. He knew Arabic, Persian and
Turkish very well besides Kurdish. He taught in all these languages. He has
written his Aktepi works mostly in Arabic and Kurdish. He has written some
Osman ASLANOĞLU

poems in other languages. His Kurdish works have an important place


in Kurdish literature. These are Ravdu’n-Neim and Divan. This work is
called “Diwana Rûhî” that is “Ruhi’s Divan” since it is very much used
of “ruhi(spiritual) pseudonym in his poems. This work is regular but is
a small divan consisting of 471 couplets and it is one of the most impor-
tant works of Classical Kurdish Literature. Divan is generally on divine
love, ahl-i bayt love and some Sufistic issues. He sometimes addressed
to his dervish order or Sheik, sometimes criticized someone, sometimes
gave point to beauty components of lover and sometimes mentioned ye-
arning and separation sorrow in his poems. We are going to give point
to the subjects in Aktepi divan in this study.
Keywords: Akhtepi, Divan-i ruhi, Abdurrahman Aktepe, Kur-
dish.

GİRİŞ
Şeyh Abdurrahman Aktepî, 18541 Yılında Diyarbakır’ın şimdi bir ilçesi
olan Çınar’ın Aktepe köyünde dünyaya gelmiş, çocukluğunu köyünde geçir-
miş ve 1910 yılında yine kendi köyünde vefat etmiştir(Bozan, 117-118; Sağ-
niç, 2014: 453). Günümüze ulaşmış 13 kadar eseri vardır. Bunlar Peygamber
ve Miraç(Ravdu’n-Ne’îm), Divan(ilahî aşk), Arapça, Tıp, Astronomi, Fıkıh,
Mezhepler, Kur’an, Tarikat konuları üzerinedir. Bunlardan başka henüz ulaşı-
lamamış ve kaybolmuş eserlerinin de olduğu söylenmektedir. Eserleri Arapça
ve Kürtçe’dir. Fakat bazı eserlerinin içerisindeki bazı şiirlerini Türkçe ve
Farsça yazmıştır.
Aktepî’nin eserlerinden iki tanesi Kürtçe olup Kürt edebiyatı için
önemli özelliklere sahiptir. Bunlardan biri konumuz olan Dîwana Rûhî(Ruhî
Divanı), diğeri de Ravdu’n-Naîm adlı eser olup Hz. Muhammed’in (s.a.v) mi-
racı ve hayatı hakkındadır(Haspolat, 2013: 4). Bu eser de Kürtçe/Kur-
mancî’nin edebi bir şaheseridir(Ertekin, 2015: 8). Aktepî Kürt Edebiyatının
önemli klasik şairlerinden biri olan Ahmed-i Hani’den oldukça etkilenmiş ve
Kürtçe şiirlerinde bu etkisini gösteren ibare ve beyitler kullanmıştır(Bkz. Ji-
yan, 2013, 12). Ravdu’n-Naîm eserinde tatlı ve fesih bir Kurmancî ile şiirlerini
yazdığını söyler. Bu güzel şiirleri yazmasını nedeni olarak da diğer milletlerin
Kürt edebiyatını ve dilini küçümsememeleri içindir. Ravdu’n-Naîm eserinde
şöyle dile getirir:

1 Doğum yılı konusunda farklı görüşler vardır. Bazıların göre 1850’de doğmuştur.

658
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular

Me kêşa eziyet evan çendî roz


Ji kurdî kîtabek bi saz û bi soz
Ku da tirk û faris nebêjin tu car
Nebûn kurdî nîşanê eşqa xedar (Sağnıç, 2014: 455)

Aktepî, çalışmamıza konu olan Dîwana Rûhî adlı eserini 1876 yılında yazmış-
tır. Divanında kullandığı en yaygın mahlası Rûhî’dir. (Bkz. Divan, 26/22)2. Ruhî
mahlasını hemen hemen tüm şiirlerinde kullanmıştır. Ayrıca Şemseddin (Jiyan, 2013,
10) ve Aktepî mahlaslarını kullanmıştır(Bkz. Divan, 29/4). Divanı 29 şiirden ve 471
beyitten oluşmaktadır. En uzun şiiri 42 beyittir. 42 beyitten oluşan 3 şiiri vardır. Bun-
lardan ikisi aşk konulu, diğeri de peygambere hitaben yazılmıştır. Divanındaki şiirler,
beyitlerin son harfi esas alınarak alfabetik olarak sıralanmıştır. Divanındaki 3 şiir
Farsçadır, diğerleri Kürtçedir. Divanın ana konusu İlahî aşktır. Bununla beraber
farklı konular da işlenmiştir.
Bu çalışmada divanında geçen konular üzerinde durulacaktır. Konularına göre
bazı şiirleri şöyle tasnif edebiliriz. Divanındaki 29 şiirden;
6. ve 23. şiir Nakşibendilik ve kurucusu Şeyh Bahaeddin hakkındadır.
8. şiir Ehl-i beyt sevgisini gösteren bir şiir olup Ehl-i beyti katleden Yezid ve
dostlarına lanet hakkındadır.
9. şiir yine Ehl-i beyt sevgisi bağlamında Hz. Ali’nin övgüsü hakkındadır.
15. şiir şairin günahlarından bağışlanma dilemesi nedeniyle Peygambere hitap
ettiği bir şiirdir.
29. şiir, divanın son şiiri olup son söz başlığına sahiptir. Bu şiirde şair, divanı
yazma nedenini zikreder.
Diğer kalan 23 şiir ise ilahî aşk üzerine olup aşk, sevgili, ayrılık ve kavuşma
gibi yönleri işler.
Bir iki şiirinde sosyal mesajlar da bulunur. Bu şiirlerde de genel konu aşk iken
şair, bazen benzetmeler yaparak Kürtlerin durumuna atıflar yapar.
Yukarıdaki konulara bakıldığında Aktepî’nin şiirlerinin, temel olarak dini
ve aşk konulu olduğu söylenebilir. Aşk ve Dinî konulu şiirlerin de yukarıda belirtil-
diği gibi alt başlıkları vardır. Divanında sosyal içerikli veya sosyal mesaj ağırlıklı bir
şiiri olmamakla beraber aşk konulu şiirlerinden bir iki tanesinde Kürtlerin durumuna
dokundurma yapar. Bu konulara kısaca değinelim:

2 Jiyan, Renas, “Şêx Ebdurrehmanê Axtepî Dîwana Rûhî”, Belki Yayınları, İstanbul, 2013.

659
Osman ASLANOĞLU

1-AŞK KONULU ŞİİRLER


Aşk konulu şiirler genel olarak sevgili ile ilişkilidir. Ancak bu tür şiirlerde de
işlenen ve öne çıkan alt başlıklar vardır. Öne çıkan başlıklara göre ele alalım:

1.a. Aşkın Önemi


Şaire göre aşk olmadan hayatın bir değeri olmaz. Bu nedenle aşktan ha-
beri olan kişi en bahtiyar kişidir ve aşktan bîhaber olan kişi de anlamsız yaşa-
mıştır. Bu nedenle kişi sevgilinin hayaliyle yaşıyorsa, ondan bir iz taşıyorsa ve
kalbinde aşk ateşi yanıyorsa takdir edilmelidir:
Xûşe an dil kî ez ‘eşqê cemalê tu xeber dared
Zeh an ten kî ba derdê xiyalê tu eser dared 7/1

Aşk ateşi, bir iksir gibidir. Topraktan ateş yardımıyla cevherler ortaya
çıktığı gibi aşk ateşi de değersiz şeyleri değerli madenlere çevirir. Buna deği-
nen şair, insanın aşk sayesine asil bir aslan veya varlığa dönüştüğünü, eğer aşk
ve sevgili olmasaydı aslında basit bir tilki konumunda olduğunu söyler:
Me xwe dibînî ku çendîn quwwet û sekwet ji te têtin
Hemî asarê ‘eşqê yar e, wer ne xod çi rûbahî 25/20

1.b. İlahî Aşk


Aktepî, şiirlerinde bahsettiği sevgili ve aşkın, haram ve düyevî bir aşk
olmadığına bazı kelime ve terimleriyle işarette bulunmuştur. Aşağıdaki beyit-
lerde âşıkların aşk için fetvalarını pirlerinden aldıklarını, hesap gününde bun-
dan sorgulanmayacaklarını ve besledikleri aşkın da helal olduğunu zikrederek
bu aşkın Allah için duyulan ilahî aşk olduğuna değinmiştir.
Fetweya pîrê muxan der destê ez ehdê elest
Aşiqan nîn e qelem me’fu ne roja întîqam 17/9
Der daîreê ‘eşqê çû merkez di miyan im, hemwar e cînan im
Medhûşê şerab û meyê ‘eşq im bi helalî, sergeşte û dîn im 19/6

1.c. Aşkı Herkes Anlamaz


Edebiyatta zahid, sofi, molla ve alim gibi şahsiyetler ilim ve imanın şe-
kil ve kabuğuyla uğraşırlar(Tolasa, 2001: 75). Aktepî’nin divanında da aşktan
anlamayan ve bilmeden aşığı kınayan kişilikler alarak ele alınır. Çünkü âşık,

660
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular

aşk ile sarhoştur ve kendinden geçmiştir. Sevdiği için her şeyi göze alır ve hatta dinini
değiştirir. Bundan dolayı bu kişilikler aşığın halini bilmeden onu eleştirirler. Şair, bu
kişiliklere bu anlamda yüklenir:
Şaş kirim cewra hebîbê der ‘ezabê roj û şeb
Kes li min lewman nekin ey zahidanê bêedep! 12/10
Terkî da min hoş û daniş îptîda der rahê ‘eşq
Bes melamet ke li min ey sofîyê napuxtî xam 17/13
Badaya safî ‘eqîqî ez kefê horiweşan
Lezzeta kewser diditê sofi nizanit qîmetê 27/7

1.d. Sevgilinin Önemi


Âşık, sevgilisinin olmadığı yerde yaşayamaz. Orası onun için hapis gibidir.
Bir yerde sevgili yoksa, orası cennet de olsa âşık için değersizdir. Aşağıdaki beyitte
şair selvi boylu dilberi cennette görmeyecekse cennete adım atmayacağını söyler. Bu
ifade tasavvuf ehlinin cennette ilahi cemali görme konusuna işaret etmektedir. Cen-
nette Allah görülmeyecekse cennetin de bir değeri yoktur denilmektedir.
Dilberi bala qiyamet ger nebînim der buhişt
Yek qedem ger deynim ez ey dil mehal e, sed mehal 16/10

1.e. Sevgilinin Güzellik Unsurları


Edebiyatta sevgili hakkında işlenen en temel özellik, güzellik unsurlarıdır.
Sevgilinin güzelliği farklı teşbihlerle ve istiarelerle anlatılır. Her bir unsur için ayrı
bir özellik zikredilir. Her güzellik unsuru, âşık üzerinde bir tesir bırakmak için yara-
tılmıştır (Tarlan, Fuzûlî Divanı Şerhi, 2001, 716) Ağız, dudak, ben, boy, diş, gamze,
göz, kaş, kirpik, saç, yüz gibi uzuvlar güzellik unsurlarını oluşturur(Çelebioğlu,
1998: 718).
Sevgilinin bakışları âşığın kalbini derinden yaralar ve onda derin izler bıra-
kır. Bu etkiyi göstermek için sevgilinin kaşları eğik ve kavisli yapısıyla hilal veya
yaya, kirpikleri ise yaydan çıkan oklara benzetilir. Burada hem şekil açısından hem
de özellik açısından yapılan bir benzetme vardır. Bu özelliğiyle kirpik genellikle ok,
kılıç, mızrak, hançere benzetilir(Tolasa, 2001: 194, 205).
Ketme êşa cerh û zexman ez ji qewsa rûheval
Mislê baranê dibarin tîr ji wan muşganê al 13/1
Şu’ledar im serteser ateş dibarit min ji ah
Bê du ebrûyê hîlal im dil me bû koyê zîxal 16/14

661
Osman ASLANOĞLU

Zülüfler, renk ve şekliyle aşığı dilbere mahkum eden bir unsurdur.


Uzunluğu ve tesiriyle yılan ve ejderhaya benzetilirken bağlayıcılığı ve büklüm
büklüm şekliyle aşk çılgını âşıkları bağlar(Pala, 1998, s.78). Âşığı kendine
bağlaması ve halkaları olması nedeniyle zincire benzetilir:
Zulfê mişkîn xem bi xem zencîrê hûşê aqilan
Her xemek benda dilê sed zahidê daniştemam 17/2
Besteyê zincîrê zulf im, bendeyê xalê siyah
Mubtelayê xebxeb im şefqet ke ya bint-el kîram 17/12

1.f. Sevgilinin Âşık Üzerindeki Etkisi


Sevgili her güzellik unsurunun ayrı özelliği ile âşık üzerinde etkiler bı-
rakır. Sevgili, âşığı çöllere düşürür, deli eder, hasta eder, sersemletir, öldürür
ona zulmeder, acı çektirir, gam çektirir ve onu sevindirir. Mesela sevgilinin
gözü ve gamzesi katil ve zalimdir(Halikî, 1384: 150; Çeçen, 2008: 118-120).
Bunlar gibi pek çok olumlu ve olumsuz etkiye sahiptir. Genellikle olumsuz
yönler zikredilir.
Sevgili, güzellik unsurlarından olan göz, gamze ve kirpik gibi unsurlar
kılıç, hançer, ok gibi savaş aletlerine benzetildiği için(Pala, Divan Edebiyatı,
1996: 21) sevgilinin âşığa bakışı, adeta silahlı bir savaşçının saldırması gibi
âşığın gönül ülkesini viran eder. Şair, sevgilinin kendisine verdiği zararın de-
recesini göstermek için sevgiliyi, zalim ve yıkıcı Hülagü’ya benzetir:
Dîdeê şehla ku bên cengê bi tîrê xemzeyan
Wek Hilagû Xan seraser milkê dil wêran dikin 21/9
Kakül û zulf û du çeşmeş, çunkî qesdê can dikin
Wan dizanim kafir in, qetlê Misilmanan dikin 21/1

Sevgili, âşığın hayat kaynağıdır. Nefesiyle ölmüş olan ve ölmek üzere


olan âşığı iyileştirir. Bu açıdan Hz. İsa’ya ve Hızır’a benzetilir(Çeçen, 2008:
112; Kurnaz, 1987: 66). Sevgili Mesih gibi dokunuşuyla hasta ve yaşlı âşığı
genç ve taze bir delikanlıya dönüştürür. Aktepî’nin münazara tarzında yazdığı
bir şiirinde âşık ile mâşuk karşılıklı konuşurken mâşuk kendi özelliklerini sı-
ralar. Bir beyitinde de bu özelliklere değinir:
Abê heywan im bixwo hem nefsê enfasê Mesîh
Dê li te pîrî bedel kim, hey bikim ‘ezmê remîm 18/28

662
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular

1.g. Sevgiliden Ayrı Kalma


Aktepî’nin, divanındaki gazel tarzındaki şiirlerinde en çok üzerinde durduğu
konu ayrılık ve hicrandır. Ayrılık âşık için çok zordur ve daima bu yara ile müptela-
dır. Ayrılık bir ateş gibidir, seveni yakar. Hicran derdinin dermanı vuslattır(Tarlan,
Fuzuli Divanı Şerhi, 2001, s. 514.). Hicran ve ayrılık âşık için daimidir ancak vuslat
geçicidir(İpekten, Nâilî Hayatı Sanatı Eserleri, 1991: 121). Aktepî, çoğu şiirde baş-
kalarının mutlu halde sevgilisine ulaştığını ancak kendisinin sevgilisinden ayrı kal-
dığını söyler:
Îdeyan yarê xwe girtin çûne seyra gulşenan
Muntezir ba saxir û reyhan û werd û sosinan 2/5
Îd e sahibyarî ba yar in, dikin geşt û guzar
Min ji mehrûmî nema qet sekne û sebr û qerar 2/21

Sevgiliden ayrı kalmak zordur ve beladır. Ancak bunun çaresi de sabretmektir.


Şair beşinci şiirinde her beyitte kendisine nasihat ederek sabretmesini söyler. Diğer
bir beyitte ise ayrılıktan şikâyette bulunur ve onu kınayıcı sözler sarfeder:
Hîcranê dilber afet e, zor û bela û mihnet e
Axir umît û weslet e, es-sebru mîftah-ul ferec 5/4
Rûyet-siyeh bad ey fîraq, cergê me sota serteser
Herdem bi şewq û iştîyaq, qelbê me kir zîr û zeber 10/1

1.h. Sevgiliye Kavuşma


Ayrılık ve hicran konusunda yapılan tüm şikayetler, sevgiliye kavuşma arzusu
içindir. Vuslat, yaralı aşığı ayakta tutan ümittir. Sevgiliye kavuşmak en önemli he-
defe kavuşmak gibidir. Pek çok şair, sevgiliyi Kabe’ye benzetir. Âşık ona ulaşmayı,
onun etrafında dönerek tavaf etmeyi, ona dokunmayı ve hacıların Kabe’deki siyah
taşı öpmesi gibi(Dost, 2010: 181) sevgilinin parmağındaki yüzüğü ve yüzündeki beni
öpmeyi arzu eder. Sevgiliye bu benzetmeyle kavuşmayı tarif için Kabe-i vasl gibi
terkipler de kullanılır(Onan, 1991: 169). Aktepî de bazı şiirlerinde sevgiliye kavuşma
anlarını tarif ve tavsif eder. Bir şiirinde sevdiğine kavuştuğu zamanı tasvir ederken
sevgilinin, yüzündeki perdeyi kaldırdığını ve âşığa yanına yaklaşma ve tavaf etme
izni verdiğini, bunun üzerine âşığın o nurlu yakut renkli şaraptan içtiğini söyler:
Perde û berq’e hilanî da me destûrê tewaf
Noşî kir aşiq ji le’lan badeyê nûrîn şefaf 4/7

663
Osman ASLANOĞLU

Yine sevgilinin bazı güzellik unsurları âşık için bahardaki çiçek, gül,
saba, gece ve ay gibi güzel unsurlara benzer. Âşık için saç, zülüf, yanak gibi
güzellik unsurlarına kavuşmak nevruz bayramı sayılır(Tolasa, 2001: 228). Bu-
radaki ilişki sevgilinin bedeninin bir bahar bahçesi olarak ve güzellik unsurla-
rının da o bahçedeki veya bahardaki güzellikler olarak düşünülmesidir. Çene-
nin, üzerindeki çukur ile elmaya, dudakların hurmaya benzetilmesi
gibi(Cîhanî, 2013: 554). Aktepî de sevgilinin zülüflerine kavuşmayı nevruz
bayramı olarak değerlendirir:
Zulfê meşkin da du sed te’ne li nesrin û gulan
Îd û Newrozên li min da çerxê etles xulxuland 4/11

2. PEYGAMBER
Aktepî’nin divanında işlediği ikinci konu dini olup peygamberimiz hak-
kındadır. Klasik şiirde Peygamber’e övgü en temel konulardandır. Bu şiirde
şair kendi günahkârlığından bahseder peygamberden şefaat diler. Şair şiire
peygamber hakkında zikredilen bir hadis-i kudsiye işaret ederek onu övmekle
başlar ve ikinci mısrada peygambere hitaben yardım talebinde bulunur. Devam
eden her iki beyitte bir, son mısralarda peygamberin bir ismiyle veya sıfatıyla
ona hitap eder ve yardım ister. Diğer mısralarda ise kötü sıfat ve hallerini da-
ima zikrederek acizliğini ve yardıma muhtaç olduğunu belirtir:
Şehriyarê mesnedê lewlakî şahê enbiya
Ya Resûlellah dexîl im, ya Hebîbellah dexîl 15/1
Bê ‘emel sifr-il yed û pur zenb û ‘isyanê xetîr
Dê çisan biçme di heşrê pêşî Mewlayê kebîr 15/1
Nefs û Şeytan bû musellet ya Resûlellah eman
Bû telef ‘emrê ezîz im zêrî ‘isyan ê giran 15/11

3. YEZİDE LANET ETMESİ


Aktepî’nin şiirlerinde işlediği bir diğer dini konu da ehl-i beyti katleden
Yezid’e lanettir. Bilindiği üzere Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin, hilâfet
ihtilâfları yüzünden Kerbelâ’da Emevilerden Yezidin ordusu ile çarpışıp şehit
düşmüştü(Onan, 1991: 118). Şeyh Abdurrahman hazretleri, coşkulu ehl-i beyt
sevgisinin bir sonucu olarak eserinde, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e mersiyeler
yazmış ve Yezid’e de yaptıklarından dolayı açık bir dille lanet

664
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular

okumuştur(Özaydın, 2008: 265)in çok aşırı ifadeler içermesinden dolayı bazı kendi
dönemindeki bazı âlimlerin Aktepî’yi eleştirdiği söylenir:
Sed hezar le’net muzaef şubhê baranê şedîd
Her zeman la yanqeti’ bin ew li ser rûhê Yezîd 8/1
“Rûhî”ya werdê zeban bêje hemî şam û seher
Le’netul-Lahî ‘ela rûh-il Yezîdê fîl-mezîd 8/23

4. EHL-İ BEYT SEVGİSİ


Daha önce bahsettiğimiz Yezid’e lanet konusu da ehl-i beyte duyulan sevgiyi
ifade eder. Ancak şair, bir şiirini tamamen Yezid’e lanet etmeye ayırdığı için onu
ayrı bir konu başlığı olarak verdik. Şair, dokuzuncu şiirde ehl-i beytin simgesi haline
gelen Hz. Ali’yi över. Bazen peygamberin onun hakkında söylediği bir hadisi zikre-
der, bazen de Hz. Ali’nin isim ve sıfatlarını zikreder
Hem çunîn fermûde el heqq xewfa ber qewmê kufar
La feta îlla ‘Elî, la seyfe îlla Zulfîqar 9/2
Şîrê Yezdanê kerîmî Heyderê Kerrarê sef
Canîşînê fexrê alem şahê ew rengê Necef 9/3

Hz. Hasan ehl-i beytin bir koludur ve o soydan gelenlere şerif denilir(Cebeci-
oğlu, 2014: 43; Melek ve Demir, 2009: 235). Şair, daha önce değindiğimiz bir şii-
rinde peygamberden şefaat dilerken peygamberimizi, Hz. Hasan’ın dedesi olarak zik-
reder. Yani Peygamberin şefaatini kendine çekmek için torununun adını zikreder:
Sed hezar îmdadê min cedd’1-1 Hesen Şahê huda
Ya Resûlellah dexîl im, ya Hebîbellah dexîl (15/18)

Yezid’e lanet konulu şiirde Peygamberimizin diğer torunu olan Hz. Hüse-
yin’in şehit edilmesinden bahseder:
Ah di vê mahê Muherrem da, Huseyn im bû şehdî
Musteheqqê l’en û teqbîha ebed bûve Yezîd 8/9

5. ŞEYHİNİ VE TARİKATINI ZİKRETMESİ


Aktepî şiirlerinde dini fikir ve mesleğini zikreden şahsiyetlerdendir. Ehl-i sün-
net hassasiyetini, Nakşibendi kimliğinden ve tarikatının büyüklerinden ve Nakşiliğin
kurucusu olan Şeyh Bahaeddin’den açıkça bahseder(Özaydın, 2013: 247). Miraç

665
Osman ASLANOĞLU

konulu diğer Kürtçe eserinde de meslek ve meşrebi üzerinde durur(Sağnıç,


2014: 454). Divanında ise özellikle 6. ve 23. şiirlerde bunları açıkça zikreder.
Kelbê şahê Neqşîbend im ta li dinya zende me
Me’dena cûd û sexaê ez feqîr im hewce me 23/1
Halikê nefsa xwe me ey xewsê alem destegîr
Agehê razê Xuda î ey Behaeddînê piy 23/7
Peyrewê dermandeem rû ber hudayê Nexşîbend
Deste der damenê pakî bî riya yê Nexşîbend 6/1

6. SOSYAL KONULAR
Aktepî, divanında bir kaç yerde sosyal noktalara işaret eder. Aslında
bunların geçtiği şiirler konu olarak siyasi veya sosyal değildir. Ancak şiirde
yeri gelince bazı benzetmelerini veya örneklerini milletler ve Kürtlük üzerin-
den verir. Bununla aslında bazı işaretler verdiği anlaşılmaktadır. Divanında
geçen bir iki beyit kısa ama tespit edilmesi açısından zikredilmesi gerekir.
Bunların belki Ravdu’n-Neîm isimli eserinde daha açık zikrettiği bazı cümle-
lerle izahının yapılması gerekir. Aktepî o eserinde, bu konularda çok açıkça
görüşlerini zikreder. Şiirlerini tatlı Kurmancî ile dile getirdiğini söyler. Aynı
şekilde başka milletlerin Kürtçe’nin ağır bir dil olduğunu söylememeleri için
Kürtçe ile yazdığını belirtir(Sağnıç, 2014: 454-454).
Divanında geçen örnekler üzerinde duracak olursak Aktepî ikinci şii-
rinde bir bayram havasını tasvir eder. Her yerde bayram sevinci ve eğlencesi
olduğunu, herkesin sevdiğiyle beraber olduğunu ancak kendisinin yalnız, sev-
giliden ayrı ve mahzun olduğunu söyler. Bir beytinde bu ortamı nevruz bay-
ramı olarak zikreder:
Min ne Newroz e, ne îd e, min ne keyf û ne surûr
Dil ji hicranê melûl e, nabitin şad û sebûr

Şiirin devamında sevinç ve hüznü karşılaştırdığı bir beytinde herkesin


rengarenk doğada bayram sabahı gibi bir anı yaşarken “Bizim üzerimizde Rum
ve Frenk askerleri gibi kederler toplanmıştır” diyerek Kürtlerin o dönemki
sosyal durumlarına işarette bulunduğu anlaşılmaktadır:
Subhê îdê her kesek der geşta sehra rengereng
Ser me ez xem cem’i bûne leşkerê Rom û Freng 2/7

666
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular

Diğer bir şiirinde de sevgilinin güzelliğiyle kendisi üzerinde bıraktığı etki an-
latılır. Sevgilinin kâkülü, gözleri, bakışı, zülüfleri gibi unsurların kendisini perişan
ettiğini dile getirir. Bu güzellik unsurları, daha önce bahsettiğimiz gibi edebiyatta
etkileri nedeniyle güçlü, savaşçı ve yıkıcı şeylere benzetilir(Bkz. Pala, 2009: 101,
162). Burada da şair mâşuğun güzellik unsurlarını Türk, Tacik ve Kaçar’a benzetir
ve bu unsurların âşığın kalbine saldırdığını söyler. Sonrasındaki beyitte de bu güzel-
lik unsurlarının etkilediği aşığı Kürtler olarak zikreder:
Tirk û Tacîk û Qecer ber milkê dil anîn hucûm
Pey bi pey, saet bi saet xaretê Kurdan dikin 21/7

7. TABİAT TASVİRİ
Aktepî bazı şiirlerinde tabiatı tasvir eder. Özellikle iki şiirinde dışarda gördüğü
doğa olaylarını ve unsurlarını bizzat gördüğü sırada yazmış gibidir. Mesela bir şii-
rinde her tarafta çok kar olduğunu, kar ve fırtınanın kendisini çok zora soktuğunu,
sevgiliye ulaşmak istediğini ancak oldukça çok kar olduğu için sevdiğine ulaşmasına
engel haline geldiğini söyler:
Der xerîbê berf û bahozê ‘ecaîb dil kewand
Dê çikim ya Rebb, medet dinya li min têk bû ‘ezab 3/3
Dil hemil nakit fîraqa dilbera nazik-beden
Lê çikim berfek ‘ecaîb kefte rê bûye hîcab 3/13

Bir başka şiirinde ise dışarda bahar vaktinde eline bir çiçek aldığını, etrafta
güzel ve renkli çiçekler olduğunu ancak kendisinin yârinden ayrı kaldığını, bu du-
rumda baharın güzelliğinden ve güzel güllerden de bir tat alamayacağını söyler:
Purpizêk min girte yed lâkin ji hukmê firqetê
Purpizêk û çîçek û sorgul di bîra min ne tê 27/1
Sosin û sorgul di çîmen restinê fesla bihar
Dilber im peyda nehin meyla me yekser nare tê 27/2
Dil tijî xarê muxeylane ji hicra sorgulan
Dê çisan werdê gulan bîn bikim di gel vê mihnetê 27/6

8. SON SÖZÜ
Mesnevilerin hemen tamamının başında eserin sebeb-i nazmı, yani yazılma
sebebi belirtilir(İsen ve diğerleri, 2016: 265; Kuran, 2006: 173). Aktepî de divanının

667
Osman ASLANOĞLU

bu son şiirinde son söz ve hatime tarzında bazı bilgiler aktarır ve mesneviler-
deki gibi sebeb-i nazmını belirtir. İlk olarak şair, bu eserin sahibinin Rûhî mah-
laslı Aktepî olduğunu söyler:
Înşa-sahib ê “Rûhî”yê Aqtepî
Bi sahib keramet ku her kes didî 29/4

Ayrıca divanını yazmasının nedenlerini sıralar. Bir beytinde kendisinin


öleceğini ama yazdığı şeyin geride kalmaya devam edeceğini söyler:
Nivisî min nizanim kî dixwîne
Çû bêşek dimrim ev xet dimîne 29/12

Bir başka beytinde bu divanını okuyacak kişinin kendisine bir Fatiha


yollaması için yazdığını söyler:
Kesê vê destxetê carek bibîne
Meğer yak Fatîha bo me bişîne 29/12

SONUÇ
Şeyh Abdurrahman Aktepî’nin Kürtçe kaleme aldığı divanını ele aldık.
Divanda geçen şiirleri konularının ortak özelliklerine göre sınıflandırınca ele
aldığımız üzere 8 konu başlığı ortaya çıkmıştır. Bunları daha üst düzeyden
gruplayınca ortaya dört ana konunun çıktığını söyleyebiliriz. Bunlar: İlahi aşk
konulu şiirler, dini şiirler, tabiat şiirleri ve sosyal şiirler. En büyük oranı oluş-
turan aşk şiirlerinde aşk, âşık, mâşuk, ayrılık ve kavuşma gibi kavramlar üze-
rinde durulmuştur. Dini şiirlerde ehl-i beyt sevgisi merkezli bir bakış işlenmiş,
tasavvuf ve tarikat konularına yer verilmiştir. Tabiat içerikli şiir ve beyitlerde
bahar ve kış mevsimi işlenmiş ve sevgiliyle ilişkilendirilmiştir. Sosyal konulu
şiir ve beyitlerde Kürtlerin kötü durumuna işaretlerde bulunulmuştur. İlahi aşk
ağırlıklı divanda bazı farklı ve güncel konulara işaretlerde bulunulması eserin
önemini arttırmaktadır.

668
Şeyh Abdurrahman-ı Aktepî’nin Divanındaki Konular

KAYNAKÇA
Cîhanî, Perwîz. Şîroveya Mem û Zîna Ehmedê Xanî, Çapa duyem. Nûbihar, İstanbul:
2013.
Cebecioğlu, Ethem, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Anka Yayınları, İs-
tanbul 2005.
Çeçen, Halil, Fıtnat Hanım Hayatı, Sanatı ve Divanı, Bizim Büro Ofis Yayınevi, An-
kara, 2008.
Çelebioğlu, Amil, Kültür ve Edebiyatımızda Allah, Eski Türk Edebiyatı Araştırma-
ları, MEB Yay., İstanbul 1998.
Dost, Jan, Ehmedê Xanî Mem û Zîn Şîrove û Kurdiya Îro, Avesta Yayınları, İstanbul,
2010.
Halikî, Muhammed Rıza Berzger, aşk ve âşik ve mâşuk der gazeliyat-ı Cemaleddin
Muhammed Abdurrezzak İsfehanî, Mecelle-i Danişkede-i Edebiyat ve Ulûm-
u insani, 1384, Zimistan, 56. Dönem, sayı 2, 139-152.
Haspolat, Kenan, Diyarbakır Sosyokültürel Tarihi 3, Uzman Matbacılık, İstanbul,
2013.
İpekten, Haluk, Nâilî Hayatı Sanatı Eserleri, Akçağ Yayınları, Anakara, 1991.
İsen, Mustafa, Osman Horata, Muhsin Macit, Filiz Kılıç ve İ. Hakkı Aksoyak, Eski
Türk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2009.
Jiyan, Renas, Şêx Evdirehmanê Axtepî-Dîwana Rûhi, Weşanên Belkî, Diyarbakır,
2013.
Kuran, Şeyma Büyükkavas, Mesneviden Romana Uzanan Sebeb-i Telif Yolu Üst
Kurmacaya mı Çıkar?, Turkish Studies, Volume 1/2 Fall 2006, s.172-201.
Kurnaz, Cemal, Hayali Bey Divanı Tahlili, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,
İstanbul, 1987.
Melek, Ali ve Abdullah Demir, Dini Değerleri ile Diyarbakır, Diyarbakır İl Müftü-
lüğü Yayınları, Diyarbakır, 2009.
Onan, Necmettin Halil, İzahlı Divan Şiiri Antolojisi, Meb Yayınları, İstanbul, 1991.
Özaydın, Murat, Şeyh Abdurrahman Aktepe Hayatı Eserleri Ve Tasavvufî Görüşleri,
Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara, 2008.
Özaydın, Murat, Nakşî-Hâlidî Ekolünde Diyarbakır’da Yetişen Mutasavvıflar, Dicle
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2013, Cilt 15, Sayı 1, s. 275-315.
Pala, İskender, Şiir-i Kadim, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 1998.
Pala, İskender, Divan Edebiyatı, Ötüken Yayıncılık, İstanbul, 1996.
Pala, İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Kapı Yayınları, İstanbul 2009.

669
Osman ASLANOĞLU

Sağnıç, Feqî Huseyn, Dîroka Wêjeya Kurdî, Weşanên Enstituya Kurdî ya Stenbolê,
İstanbul, 2014.
Tarlan, Ali Nihat, Fuzuli Divanı Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2001.
Tolasa, Harun, Ahmet Paşa’nın Şiir Dünyası, Akçağ Yayınları, Ankara 2001.

670

You might also like