You are on page 1of 241

T.C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ

BOŞNAKÇA, HIRVATÇA VE SIRPÇAYA TÜRKÇE


VASITASIYLA GEÇEN ARAPÇA VE FARSÇA
KELİMELERİN SES, ŞEKİL VE ANLAM
BAKIMINDAN İNCELENMESİ

KATARİNA FİLİPİC
2501131448

TEZ DANIŞMANI
DOÇ.DR. UĞUR GÜRSU

İSTANBUL 2016
ÖZ
BOŞNAKÇA, HIRVATÇA VE SIRPÇAYA TÜRKÇE VASITASIYLA GEÇEN
ARAPÇA VE FARSÇA KELİMELERİN SES, ŞEKİL VE ANLAM BAKIMINDAN
İNCELENMESİ

KATARİNA FİLİPİC

Bu çalışmada, Balkanlar'da ihmal edilmediği hâlde, Türkiye'de turcizmi konusu pek


araştırılmadığı için, Abdulah Škaljić'in yazdığı en kapsamlı ve zengin sözlüğü temel olarak
alıp, eski tarihten başlayarak, günümüzde hâlâ kullanılan Şarkî kelimelerin, özellikle
anlamına bakılarak, zamanla nasıl değiştiği (değişmişse) ve bunun nedeni gösterilecektir.

Özellikle Osmanlı zamanında Balkan dillerine geçmiş olan (etimoloji bakımından farklı
olmalarına rağmen) sözcükler dillerarası ilişkileri de değiştirdi – bu konuda yazılmış eserlerin
içinde Abdulah Škaljić'in yazdığı sözlük çok önemli bir yer tutmaktadır.

Škaljić'in yaptığı gibi bu çalışmada sözcükler gruplandırılmayacak ancak, alfabeye göre


sınıflandırılıp incelenecektir. Çalışmanın yazılması sırasında kullanılan eserlerin en büyük
kısmını sözlükler, tezler ve ilgili konuyu araştıran makaleler oluşturmaktadır.
Teorik bilgilere yer verilirken, Osmanlı tarihi konusunda yazılan çeşitli kitaplar ve diğer
benzer kaynaklara bakılacak.

Bu tezin konusu ve amacı, Balkanlar'da yazılmış en değerli sözlüklerden birini temel alarak,
etimoloji bakımından Boşnakça, Hırvatça ve Sırpçaya girmiş olan sözcükler hakkında
ayrıntılı bilgi vermektir.

Bu çalışmanın amacı, Türk diliyle birlikte Balkan dillerine tarih boyunca yabancı (Şarkî)
dillerden Türkçe aracılığıyla geçen sözcüklerin köken ve (varsa) anlam değişikliğiyle
ilgilenen birine, belki gelecekte benzer bir çalışma yapmasında yardımcı olabilecek akademik
temeli oluşturmaktır.

Anahtar kelimeler: etimoloji, Boşnakça, Hırvatça, Sırpça, Balkan dilleri, Arapça sözcükler,
Farsça sözcükler, Osmanlı tarihi

iii
ABSTRACT
BOŞNAKÇA, HIRVATÇA VE SIRPÇAYA TÜRKÇE VASITASIYLA GEÇEN
ARAPÇA VE FARSÇA KELİMELERİN SES, ŞEKİL VE ANLAM BAKIMINDAN
İNCELENMESİ

KATARİNA FİLİPİC

In spite of the fact that the subject of "Turcizmi" in the Western Balkans isn't neglected, being
a little unknown in Turkey, in this work, Oriental words and their meanings with their own
historical changes (if any), and some of which are still in use in the Western Balkan languages
(Bosnian, Croatian, Serbian), as from the beginning of the Ottoman history, will be shown
with taking the most valuable and rich Abdulah Škaljić's dictionary as the primary source.

The words which were introduced from Turkish (then Ottoman Turkish) root to Balkan
languages during the Ottoman rule, although etymologically belonging to the more distant
Persian and Arab origin, also changed the relation between these three Balkan languages – the
Škaljić's dictionary is among the most important works written on this topic.

In this work, the words are not grouped; instead, they are placed in alphabetic order and then
analyzed. In this thesis, the sources will predominantly include dictionaries, several Master's
thesis and research articles related to the subject. For presenting historical circumstances and
facts, different books and sources about the Ottoman history are used.

The subject and purpose of this work, apart from taking the Abdulah Škaljić's dictionary as
the basis for etymology analysis, is to show the detailed information and knowledge about the
words which were introduced from Turkish root, into the most influenced languages in the
Western Balkans, namely Bosnian, Croatian and Serbian.

In the future, this work can be used as a source for further research of colleagues who will be
interested in or work on the etymology of other Oriental (Arabic/Persian) words which
entered Balkan or some other languages, etc.

Key words: etymology, Bosnian, Croatian, Serbian, Western Balkans languages, Arabic
words, Persian words, Ottoman history

iv
Önsöz

Bu çalışmada, Abdulah Škaljić'in yazdığı eser örnek alınarak, Türk dilinin en çok etkilediği
üç Balkan dilinin (Boşnakça, Hırvatça ve Sırpça), Türkçe üzerinden geçmiş Arapça ve Farsça
kökenli sözcüklerinin etimolojisi, zamanla meydana gelen ses ve anlam (varsa) değişikliği
incelenecektir.

Bugüne kadar turcizmi (not: Türkçe kökenli kelimeler) konusunda araştırmalar çok olduğu
hâlde, daha detaylı bir incelemeye ihtiyaç duyulduğunu sanıyorum. Bununla birlikte,
Türkiye'de ''Turcizmi'' konusunda pek eser yazılmadığını dikkate alarak, bu çalışmayı yeni bir
bilgi kavramı oluşmasında katkıda bulunacak şekilde sunmaktayım.

Çalışmanın başında, bahsedilen Balkan dilleri hakkında bilgi verilerek, tarihsel bir bakışa
devam edilecektir.

Abdulah Škaljić'in yazdığı ''Turcizmi u srpskohrvatskom jeziku'' adlı eserden bahsedilerek,


bugüne kadar aynı konuyu inceleyen eserlerden de bahsedilecektir. Çalışmanın devamında,
sözlüğe göre, (sadece) Arapça ve Farsça kökenli sözcükler, Türkçedeki şekli ve her üç dildeki
şekli gösterilip, altta bir cümle örneğiyle belirtilecektir.

Teorik bilgi verildikten sonra, çalışmanın içeriğinin en önemli bölümünde sözcüklerin


incelemesi olacaktır.

Tezin bazı yerlerini okumakta kolaylık sağlamak amacıyla, incelemeye başlanmadan önce
Arap, Fars ve Kiril, Latin alfabelerinin transkripsiyonları verilecektir.

Tez çalışması süresince, henüz başlangıcından itibaren, beni yönlendiren danışman hocam
Doç.Dr. Uğur Gürsu'ya ve benimle değerli bilgilerini paylaşan sınıf arkadaşım Eldina
Memiç'e çok teşekkür ediyorum.

Katarina FİLİPİC
İstanbul 2016

v
İçindekiler

ÖZ..............................................................................................................................................iii
ABSTRACT..............................................................................................................................iv
ÖNSÖZ.....................................................................................................................................v
KISALTMALAR LİSTESİ....................................................................................................vii

GİRİŞ: Tanıtım ve Önem ........................................................................................................1

BİRİNCİ BÖLÜM
1. TRANSKRİPSİYON

1.1. Arapça Harflerin Transkripsiyonu .....................................................................4


1.2. Farsça Harflerin Transkripsiyonu ......................................................................5
1.3. Kiril Alfabesi .....................................................................................................6
1.4. Latin Alfabesi (Boşnak ve Hırvat Dilinin Kullandığı) ......................................7

İKİNCİ BÖLÜM
2. DİLLER HAKKINDA
2.1. Slav Dilleri .....................................................................................................8
2.2. Boşnak Dili ...................................................................................................10
2.2.1. Bosančica – İlk Yazı ................................................................10
2.2.2. Glagoljica – Bir Sonraki Yazı ..................................................10
2.2.3. Bosna Kilisesi ve Öğretimi ......................................................11
2.2.4. Boşnaklar ve Boşnakça – Türkçe İlişkileri...............................11
2.3. Hırvat Dili .....................................................................................................13
2.4. Sırp Dili .........................................................................................................17

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. ABDULAH ŠKALJIĆ VE SÖZLÜĞÜ …...............................................................19

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. İNCELEME
4.1. A – Ć......................................................................................................................21
4.2. D – F………………………………………………………………………...….....101
4.3. G – K…………………………………………………………………….…..……130
4.4. L – NJ…………………………………………………………………………..…169
4.5. O – Š……………………………………………………………………………....189
4.6. T – Ž…………………………………………………………………………..…..213

SONUÇ …..............................................................................................................................228
KAYNAKÇA ........................................................................................................................229

vi
KISALTMALAR LİSTESİ

Ar.: Arapça

bkz.: bakınız

B/H/S: Boşnakça/Hırvatça/Sırpça

Boş.: Boşnakça

bug. Boş.: bugünkü Boşnakça

bug. Hır.: bugünkü Hırvatça

bug. Sırp.: bugünkü Sırpça

dip.: dipnot

e.g.: exempli gratia (örneğin)

ET: Eski Türkçe

Far.: Farsça

Hır.: Hırvatça

İndecl.: şekli değişmeyen kelime (indeclinabilis)

Lat.: Latince

pejor.: pejorative (küçültücü söz)

pl.: plural (çokluk)

Sırp.: Sırpça

sg.: singular (teklik)

Tür.: Türkçe

TDK: Türk dili kurumu


vii
Bu tezimi,
hayatın bana verdiği en kıymetli armağan Kemal Perk'e ithaf ediyorum.
Giriş: Tanıtım ve Önem

Dil, millete ait olmasına rağmen, medenîleşmiş olsa bile, oluştuğu gibi kalmıyor – farklı
kaynaklardan zenginleştiriliyor ve büyüyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri coğrafi
değişiklikler, savaşlar, ticarî ilişkiler, devlet idaresi vb.

Balkan dilleri ise, tarihte en büyük değişmeyi Osmanlı döneminde yaşamıştır. Bu bölgede
Türk hâkimiyeti 14.yy.'da başlıyor. Bu hâkimiyete bağlı yoğunlaşan Türk nüfusuyla birlikte
Türk dili ve kültürü yaygınlaşmaya başlıyor. 1

Balkanlar'da Osmanlılar tarafından fethedilip hüküm sürülen bölge Rumeli'dir. Fethedilen


bölgeler zeamete bölünürdü ve her bir tanesi İslâm'ı kabul eden birinin sorumluluğunun
altındaydı; bu resmî yönetim biçimi 1864 yılında değiştirilmiş – bölge o zamandan beri
vilayet olarak yönetilmeye devam etmiştir. Az zaman sonra da sandžak diye bir bölgeye
çevrilir. En büyük vilayetlerden biri Tuna nehri bölgesindeydi.

15. ve 16.yy.'da Rumeli'de genç Hristiyan erkekler devşirme alınmaya başlanıyor – onlar,
daha sonra, Osmanlı ordusu ve hükümetinde yükek noktalar tutmuşlardı. Balkanlar’ın bu
bölgesinde Rumeli, Osmanlı İslâmî kültürünün merkezi oldu. Zamanla Bulgaristan,
Arnavutluk ve Bosna Hersek'te tasavvuf müesseseleri ortaya çıktığından da bahsetmek
faydalıdır. 2

15. ve 16.yy.'da Macaristan'dan başlayarak, Bosna Hersek, Kosova, Sırbistan, Hırvatistan,


Karadağ, Arnavutluk, Makedonya, Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan'a kadar ulaşan Türk
etkisi, kendini yaşam tarzı olarak da belli ederdi – bu çalışmanın konusu dil olduğu için,
Balkan dillerinde (bugün) standart sözcüklerin sadece bir kısmının Türkçe olduğunu ve
Osmanlı zamanında milletin günlük konuşmasında dil olarak kendi dilini kullanmasında baskı
olmadığını vurgulamak lazım.

Osmanlı İmparatorluğunun etkisi bütün Balkanlarda aynı olmasına rağmen, her Balkan dili o
etkiyi farklı görmüştür. 3
Mesela, bir milletin kendi dilinde kullandığı bir sözcük olmuşsa bile, Türkçeden yenisini alıp
ikisini de kullanırdı. Bugün de böyle – e.g. yorgan kelimesi (ET.: yogurkan), Türkçeden
girmesine rağmen hem o hem de orijinali kullanılır (Hır. Poplun). 4

1
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-merkezi/2007/07/09/605/turkcenin-balkan-
dillerine-etkisi-ve-balkan-dillerindeki-turkce-kelimeler (15.7.2015.)
2
http://global.britannica.com/EBchecked/topic/512682/Rumelia (15.7.2015.)
3
Lindita Xhanari, ''Geçmişi inceleyerek geleceğe yeni bir bakış'', s. 526, 528.
4
Burhan Paçacıoğlu, ''Sözlerin soyağacı üzerine bazı notlar'', s.283.
Balkanlar'a ilk Türk akınları Hunlar zamanında başlıyor – ardından gelen Bulgarlar, Avarlar,
Peçenekler idi.
Son olarak Osmanlıların bu bölgeye geçmesi Türk kültürünün Balkanlar'da yaşayan halkları
etkilemeye başlandı. Türklerin yaptığı etki en çok dil alanında görüldüğünden, türlü ticarî ve
kültürel ilişkiler hariç, kendilerinin bu bölgeye yeni zanaatlar ve âdetler getirdiğinden
bahsetmek gerekir. Türkçe bu bakımdan Balkan dillerinin ortaklıklarını bir kat daha artırmış
bir araç olarak gösteriliyor.

Türk dili, büyük bir coğrafyada yayılması sebebiyle, çok dille temas içerisinde olmuş, ancak,
en çok etkilediği Balkan dilleridir – camiler, medrese, hamam, şadırvan, köprü, çeşme gibi
kültür eserleri bugüne kadar bunun güzel ve ebedî bir ispatıdır. 5

Türkçe, Türklerin Balkanlar'da hükmettiği zaman boyunca, yerli hayatın her safhasını
etkilemiş – akrabalık isimlerine kadar. Sırp ve Hırvat (daha az) sahasında imar/şehircilikle
ilgili avlu, bahçe, basamak, bodrum, çeşme, çarşı, dükkan, hendek, pencere, kat, konak, kule
vb. kelimeler bu konudaki yaygın örneklerin sadece küçük bir kısmıdır. Türkçeden
Arnavutça, Bulgarca, Romence, Yunanca gibi dillere de sayılı sözcükler geçmesine rağmen,
bu çalışmada sadece Türkçenin etkilediği üç dil dikkate alınacaktır.

Siyasî anlamda 1912 yılına kadar, kültürel anlamda ise günümüze kadar Türkçenin etkisinin
sürdüğünü görmek mümkün. 6

Türk dilinden Balkan dillerine geçen kelimeler farklı şekillerde isimlendirilmiş – turcizmi,
turkizam, orijentalizam, vb. – orijentalizam kelimesi Türkçeyle birlikte (Türkçenin gramerine
göre şekillendirilmiş) Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin ortak ismidir. Ancak, bu
dillerdeki kelimelerin çoğu Türkçe olduğuna göre, Arapça ve Farsça olanların Türkçe
vasıtasıyla Balkan dillerine girdiği için, bu kelimeleri dikkate alarak, turcizam kavramı tercih
ediliyor. Böylece, genel olarak, turcizam (Arapça ve Farsça kökenli kelimeler Türkçeleştiği
için) terimi kullanılmaktadır.

Osmanlı döneminde Balkan dillerine girmiş kelimeler, o dilin ön ve son ekleriyle birlikte
(bazen de Türkçe ekleriyle de) kullanılabilir:

e.g. – cI – kunduracı  kundurdžija (Boş., Hır., Sırp.)


– lIk – bayramlık  bajramluk (Boş., Hır., Sırp.)
– ça/ca – dayı  daidža (Boş., Sırp.)

5
Selçuk Kırbaç: "Türk dilinin Boşnakça ile ilişkileri ve Abdulah Škaljić", International Journal of Social
Science, Volume 6, Issue 4, April 2013., Sakarya Üniversitesi, Türkiye, s. 897., 898.
6
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-merkezi/2007/07/09/605/turkcenin-balkan-
dillerine-etkisi-ve-balkan-dillerindeki-turkce-kelimeler (16.7.2015.)
Balkan dillerinde Türkçe kelimelerin yaygın olması, Balkan yerlilerinin halk şairlerinin
Türkçe yazdığı eserlerde de görülür. 7
Balkanlarda turcizmi konusunda çok eser yazılmış – bu konu her zaman büyük ilgiyle
karşılaşılır; ilk incelemeyi 1868 yılında Otto Blau'un yazdığı ''Bosnisch – Türkische
Sprachdenkmäler'' adlı eser oluşturmaktadırlar.
Türkçenin Balkan dilleri üzerindeki etkisinin Osmanlılardan daha önceki dönemlere indiğini,
Viyana Üniversitesinde Slav dilleri profesörü olarak çalışmış F. Miklošić'in ''Die slavischen,
magyarischen und rumunischen Elemente in türkischen Sprachschatze'' adlı eserinde
Türkçede kullanılan Slavca, Macarca ve Rumence unsurları incelemiş. Balkan dillerine geçen
Türkçe kelimelerle ilgili olarak yapılan bahsedilmeye değer diğer çalışmalar G. Hazai'nin
yazdığı ''Remarques sur les emprunts turcs des langues sud – slaves'' ve A. Knežević'in ''Die
Turzismen in der Sprache der Kroaten und Serben'' adlı eseridir. 8

Türk dilinden Balkan dillerine geçen sözcükleri inceleyen eserler her bir Balkan dili için ayrı
ortaya konmuş – bunların çoğu da Avrupalı Türkologlar tarafından yapılmış. Bu nedenle
Türkiye'de bu konu pek araştırılmadığından dolayı bu çalışmanın olumlu katkıda bulunma
ihtimali bulunmaktadır.

7
Fatih İyiyol; Ahmet Kesmeci,"Balkan dillerindeki Türkçe kelimelerin tanımlaması problemi üzerine tespitler",
Turkish studies, Internation Periodical for The Language, Literature and the History of Turkish or Turkic,
Volume 6/4, Fall 2011., s. 627., 628.
8
A.e., s. 4., 898.
BİRİNCİ BÖLÜM

Transkripsiyon

Škaljić'e göre, Arapça ve Farsça için 2 ayrı tablo veriyorum, Latin alfabesi için Türkçe
karşılığı verilmiştir.

1.1. Tablo 1.: Arap harflerinin transkripsiyonu (Türkçe karşılığıyla birlikte)

Arapça Latin (Boş., Hır.) Türkçe karşılığı


‫ء‬,‫ا‬ A a, ā
‫ب‬ B b
‫ت‬ T t
‫ث‬ t, s s
‫ج‬ Dž c
‫ح‬ H h
‫خ‬ H h
‫د‬ D d
‫ذ‬ Z z
‫ر‬ R r
‫ز‬ Z z
‫س‬ S s
‫ش‬ Š ş
‫ص‬ S s
‫ض‬ D d
‫ط‬ t(d) t(d)
‫ظ‬ Z z
‫ع‬ - ͑
‫غ‬ G g, ğ
‫ف‬ F f
‫ق‬ K k
‫ك‬ K k
‫ل‬ L l
‫م‬ M m
‫ن‬ N n
‫و‬ V v, u
‫ه‬ H h
‫ى‬/‫ي‬ J y

4
1.2. Tablo 2.: Farsça harflerin transkripsiyonu (Türkçe karşılığıyla birlikte)

Farsça Latin (Boş., Hır.) Türkçe karşılığı


‫ا‬, ‫ء‬ ā, ʾ a
‫ب‬ B b
‫پ‬ P p
‫ت‬ T t
‫ث‬ S se (peltek)
‫ج‬ J c
‫ݘ‬ Ch ç
‫ح‬ H h
‫خ‬ Kh h
‫د‬ D d
‫ذ‬ Z z
‫ر‬ R r
‫ز‬ Z z
‫ژ‬ Zh zh
‫س‬ S s
‫ش‬ Sh sh
‫ص‬ S s
‫ض‬ z/d z/d
‫ط‬ T t
‫ظ‬ Z z
‫ع‬ ʿ ʿayn
‫غ‬ Gh ğayn
‫ف‬ F f
‫ق‬ Q k/q
‫ك‬ K k
‫گ‬ G g
‫ل‬ L l
‫م‬ M m
‫ن‬ N n
‫و‬ v, u, ow u, ü, o, ö
‫ه‬ H h
‫ى‬/‫ي‬ y, i, ya i, ı

5
1.3. Tablo 3.: Kiril alfabesi

Kiril alfabesi; büyük Kiril alfabesi; küçük Kiril alfabesi, küçük Latin alfabesi
harfler harfler harfler (Boş., Hır.)
а А а a
б Б б b
в В в v
г Г г g
д Д д d
ђ Ђ ђ đ
е Е е e
ж Ж ж ž
з З з z
и И и i
ј Ј ј j
к К к k
л Л л l
љ Љ љ lj
м М м m
н Н н n
њ Њ њ nj
о О о o
п П п p
р Р р r
с С с s
т Т т t
ћ Ћ ћ ć
у У у u
ф Ф ф f
х Х х h
ц Ц ц c
ч Ч ч č
џ Џ џ dž
ш Ш ш š

6
1.4. Tablo 4.: Latin (Boş., Hır.) harfleri (Türkçe karşılığıyla birlikte)

Boş., Hır. Türkçe karşılığı


a a
b b
c ts
č ç (sesli)
ć ç (yumuşak)
d d
dž c (sesli)
đ c (yumuşak)
e e
f f
g g
h h
i i
j y
k k
l l
lj ly
m m
n n
nj ny
o o
p p
r r
s s
š ş
t t
u u
v v
z z
ž j

7
İKİNCİ BÖLÜM

Diller hakkında

2.1. Slav Dilleri

Slav dilleri Hint – Avrupa dil ailesinden sayılır ve ağız, lehçe ve şivelerine göre birbirine
yakınlık gösterir.
Slav dilleri üç gruba ayrılır – Doğu, Batı ve Güney Slav dilleri. Lehçeler ve dillerarası sınırlar
belli değil – bu nedenle genel olarak Güney Slav dilleri standart dillere göre ayrılır – köken,
yapı ve lehçe kriterlerini dikkate alarak. 9

''Sırp – Hırvat'' dili kavramı zorlamadır, hâlâ yabancı bilimadamları arasındaki yer alan,
câhillik ve bilimde uyuşukluğun bir sonucudur; (Sırpça – Hırvatça (bazen de Sırpça –
Hırvatça – Boşnakça), Sırpça ve Hırvatçayı birleştiren ''karışık'' dilin siyasî ismiydi. Bu
kavram, 20.yy.'nın ortasında ortaya çıktı. 1990 yılında, savaştan önce, bu ''dil'' ' in ne dilsel
içeriği vardı, ne lehçe sistemi olarak yaşadı, ne de tek standart dil olarak vardı. Onun iki
varyantı vardı – Hırvatistan'da ''batı'', ve Sırbistan'da ''doğu'' olarak isimlendirilmişti. Bu
sıralar, lehçebilimde ''Orta Güney Slav dili'' kavramı kullanılmaya başlanıyor, çünkü ''Sırpça –
Hırvatça'' kavramının temelinde Sırp dilinin Hırvat diliyle zorla birleştirilmesi vardı; ''Orta
Güney Slav dili'' kavramı, kapsadığı bütün dillerin bağımsızlığını dikkate alırken, ''Sırpça –
Hırvatça'' kavramı Sırpçayı Hırvatçaya dahil etmeye çalışıyor. Böylece, Sırpçayı tek doğru
edebiyat dili olarak göstermeye çalışırdı). Bu kavram kabul edilirse, o halde ''Makedon –
Bulgar dili'' ya da ''Çek – Sloven dili'' 'nden bahsedilebilir.

Slav dillerinin birliği bellidir; en eski Slav edebiyat dili eski Slavcadır – o, bütün Slavların ilk
ortak diliydi. 10
Slav sözcüğünün kökeni tamamen belli olmamasına rağmen, slovo (harf) kelimesinden
kaynaklandığı sayılır. Slav, bazen de bugün Slavyan sözcüğü eskiden ''konuşmayı bilen'' kişiyi
belirtmek içn kullanılırdı. Bir diğer sözcükten ise İngilizcede slave diye bahsediliyor
(Ortaçağ'da Slav kökenli insanlar çok sıklıkta köleydi diye ancak, bilim bu teoriyi pek kabul
etmez).

Slav dilinin başlangıcından bahsedilirken, belirtmek gerekir ki böyle bir (edebî) Slav dili,
Selanik şehrinin yakınında, eski Makedon Slavlarının konuşma dilinin temelinde oluşmuş –
genel olarak İncil'in öğretimini yayma aracı olarak kullanılırdı. Bugün de bu dil aşai rabbani
ayini yönetilirken kullanılmaktadır; yani Ortodoks ve Katolik kiliselerinde olduğu gibi, aynı
zamanda Bosna Hersek ve Hırvatistan'da bu geleneğin kalıntılarının kaldığı yerlerde. Kökene
göre, bu dil Güney Slav dili koluna aittir. Bu dilde ilk yazılan kitaplar daha önce Yunancadan
çevrilmiş dinî kitaplardı.
Dil tipine bağlı, yani halk lehçesine bağlı olarak, telaffuz da değişirdi. 11 8

9
Mate Kapović, Uvod u indoeuropsku lingvistiku, Matica hrvatska 2008., s. 101.
10
a.e., s. 104.
O zaman bütün Slav dilleri birbirine benzediği için, ortak dil oluşsun diye bu dil temel olarak
alındı ve yükselmesini sağlamak amacıyla halkların genel konuşma dili olarak da kullanılırdı.
Eski Slavca, hemen hemen bütün Slav halklarının ortak dili ve bilinen ilk ve en eski Slav
dilidir. 12

11
http://bosnianchurch.weebly.com/jezik-i-pismo.html, (17.7.2015.)
12
Mate Kapović, Uvod u indoeuropsku lingvistiku, Matica hrvatska 2008., s. 101.
2.2. Boşnak Dili

2.2.1. Bosančica – İlk Yazı

Stećci (sg. stećak, Tür. mezartaşı), her dilin olduğu gibi, Boşnak dilinin de ilk dil
kaynaklarıdır; Bosna Hersek topraklarında halk dilinde, eski Bosna Kiril alfabesinde
(bosančica) yazılırdı. Ortaçağ zamanından kalma Bosna edebî anıtlarında, kullanılan yazı,
daha bilinmez. Bosna Hersek'te bulunan mezartaşlarının yazıldığı dilden, eski Bosna
zamanında konuşma dilinin Slav dili olduğu bellidir.
Eski Kiril alfabesi, yani bosančica'nın nasıl oluştuğunu belirtmek zor, ancak imkânsız değil.
Emperyalizme düşkünlükle beraber, dinin büyük ihtimalle ilk Slavların okur yazarlığını
etkiliyor olması bellidir. Bosančica, Bosna Hersek'te yaklaşık 16.yy.'a kadar kullanılmıştır. 13

2.2.2. Glagoljica – Bir Sonraki Yazı

Glagoljica, Ortaçağ Bosnası'yla ilgili ikinci önemli yazıdır.


Bütün Slavların ortak dili olarak 9.yy.'da Yunan alfabesini temel alarak ortaya çıktı.
Glagoljica sözcüğü glagoljati sözcüğünden kaynaklanıyor (not: konuşmak). Bu yazı en çok
İncil tercümelerinde kullanılırdı. Yazı olarak yaygın olduğuna göre, o zamanki Slav
konuşmasına göre, Slav halklarının çoğu birbirini anlayabilirdi (Rusya'dan mesela).
Glagoljica yazısıyla, Slavların okur yazarlığı başlıyor ve Bosna için önemlidir çünkü
Osmanlılardan önceki siyasî birliğin ilk ve en önemli yazısıydı.

2.2.3.Bosna Kilisesi ve Öğretimi

İslâm Bosna Hersek topraklarında etki yapmaya başlamadan önce, Ortaçağda Bosna kilisesi
vardı. Bu kurum aslında Hristiyanlığa benzeyen bir din akımıydı. Katolik kilisesi Bosna
kilisesini etkileyerek, onun kendisine bağlanmasını istedi.
Bosna kilisesi, Bosna Hersek topraklarında yaşayan halkın okur yazarlığını etkilediği için
önemlidir. Öğretimi 9. ve 10.yy.'dan kaynaklanıyor, en çok Fars ve Makedonya, Bulgaristan
topraklarından. Bosna o zamanda, bahsedilmiş olan glagoljica yazısını kullanırken, halkın
kendi konuşması olduğu halde eski Slav kilise dilinin etkisinin altında bulunuyordu. İslâm
gelmeden önce Bosna'da bu kilise yerli dinî kurumdu.
Diğer yandan, biliniyor ki Bosna'da bir tane dinî akım daha vardı – onlar ise bogumili – erken
ve orijinal Hristiyanlığa dönmek isteyen ve bu konuda çabalayan bir grup – sadece Bosna'da
değil, Hırvatistan'ın bazı bölgelerinde de yayılmıştı, Bizans ve İtalya'da. 14

10

13
http://bosnianchurch.weebly.com/jezik-i-pismo.html, (17.7.2015.)
14
Lujo Margetić, "O.Karatay, ''Hırvat ulusunun oluşumu, Erken Ortaçağ'da Türk – Hırvat ilişkileri" adlı
makalenin eleştirisi''
Osmanlılar Bosna'ya 1463 yılında geldiler ve o zamandan itibaren bu coğrafyayı etkilemeye
başladılar – sosyal ve ruhî değişiklikler başladı. Ortaçağ'da Bosna'da bulunan Bosna kilisesi,
bogumili ve Ortodoks kilisesi, halkı birleştiren kurumlardı – Macar, Sırp ve Vatikan'ın
saldırısından halkı devamlı korumuştu. Bu yüzden Bosna'da islâmlaşma süreci başlangıçta
yavaştı. Bosna'da bulunan Sırplar, Osmanlı etkisinin altında bulundukları hâlde, İslâm'ı kabul
etmeye direnirdi.

İslâm'ı kabul etmek sadece din değiştirmek değildi – otorite ve sosyal hayattaki değişiklikler,
tabakalarda ilgili değişimler bunun sonucudur. Ancak, İslâm'ı kabul etmekle, insanın başına
gelen dert azalmaya başladı – mesela o sistemde Müslüman köylü kendi toprağını daha kolay
büyütebilirdi, çünkü Osmanlı hükümeti bir hristiyandan aldığı toprağı müslümana verirdi.
Kısacası, o zamanda Bosna'da üç din vardı – Ortodoksluk, Katoliklik ve İslâm .

İslâm'la kültür ve dilde değişiklikler başladı – bir çoğu pozitif olduğu hâlde, gerçekte yaşanan
bazıları, halkın hayatıyla ilgili şeyler hep öyle değildi – köylü, şehir yaşamına katılmak için
İslâm'ı kabul etmek zorundaydı; bunu yapmayanlar varoşa kaçırılmıştı.
Osmanlıların Bosna'nın topraklarına önem vermesinin sebebi ise, onun Avusturya sınırına
yakınlığıydı. Bu taraftan, sınır toprağını Hristiyanlara karşı müdafaaya hazırlamak için
kullanıyorlardı.

Yabancı hükmü altında olmasına rağmen, Bosna'da kendi dilini geliştirme ümidi vardı.
Bosna'nın bazı bölgelerinde Arap harfleri de kullanılırdı – Boşnak dilinin yazma sistemiydi,
ancak biraz değiştirilmişti.
Boşnakların, İslâm'ı kabul ettikten sonra, sadece dini değil, yaşadıkları yerde mevcut olan
medenî kanunlar, hukuk, dünyaya bakış, aile kavramı gibi fikirler değiştirilmeye başladı.
İslâm dini hepsini etkilerdi – ekonomi, siyaset, kişisel hayata kadar. 15

2.2.4. Boşnaklar ve Boşnakça – Türkçe ilişkileri

16.yy.'ın sonuna kadar Boşnakların %80'i Müslüman olmuş – Boşnakların böylece Osmanlı
idaresi altına girmesiyle yeni kelimeler ve terimler Boşnakçaya girmeye başlamıştı ve bu
dönemden başlayarak Türk dilinden bu dillere sözcük verilmeye başlandı.
Ancak, en fazla dinî kelime terminolojiden geliyordu. Halk şiiri geleneğinde de Türkçe
kelimeler kullanılırdı. Bahsetmek gerekir ki, Osmanlılar, Bosna toprağını fethettikten sonra,
İstanbul'a din adamı olarak yetiştirmek için pek çok öğrenci gönderdi – orada yetişen ve
eğitim alan insanlar Bosna'ya dönünce medrese, mektep vb. açarak, Türkçe kelimeler
kullanma geleneğini devam ettirdiler.

Bugün Boşnakçada Türk dilinden geçen kelimeler, günlük hayatta çok sıklıkla kullanılıyor.
Boşnak dilini Sırpçadan ve Hırvatçadan ayıran en önemli özellik, Osmanlı döneminde Türkçe
vasıtasıyla Boşnakçaya girmiş olan Arapça, Farsça ve Türkçe kökenli kelimelerdir.
11

15
Sabina Dizdarević, "Predislamization and islamization in Bosnia and Herzegovina", s. 2.
Bazıları (çekiç – čekić gibi) karşılıksız, ama Boşnakçada (bu üç dilden), en çok sayılı. 16
Boşnakça, Karadağ diliyle birlikte, en genç standart Slav dilidir – 20.yy.'nın sonunda hızla
gelişiyor.
Boşnakçanın kendi dilbilgisi, yazımı ve sözlüğü var ve Boşnaklar (Bosna Hersek'teki
müslümanlar) onu kendi dilleri olarak kabul ediyorlar.
Anayasaya göre üç milletten ibaret olan Bosna Hersek'te, Latin alfabesi hariç, Kiril alfabesi
de resmî olarak kullanılmaktadır. 17

12

16
Selçuk Kırbaç: "Türk dilinin Boşnakça ile ilişkileri ve Abdulah Škaljić",m International Journal of Social
Science, Volume 6, Issue 4, April 2013., Sakarya Üniversitesi, Türkiye s. 901., 902.
17
Mate Kapović, Uvod u indoeuropsku lingvistiku, Matica hrvatska 2008., s. 104.
2.3. Hırvat Dili

En eski Hırvatça yazılar 11.yy.'dan kaynaklanıyor ve kullanılan yazı glagoljica idi.


Hırvatların, genel olarak, kullandığı yazılar ise glagoljica, batı Kiril alfabesi ve Latin alfabesi;
hepsi (bugün de mevcut) üç lehçede – ćakavski, štokavski ve kajkavski (ülkenin bölgesine
göre değişiyor). 18

Hırvatçada Türkçe sözcüklerin sayısı daha azdır çünkü bulunduğu coğrafi bölge uzun zaman
İtalyanca ve Almancanın etkisi altındaydı.
Bununla birlikte, Hırvat dilinde üç lehçe var (štokavski – standart dil için temel olarak
alınmış, ćakavski ve kajkavski).
Bunların uğradığı etki ve değişimler, farklı bölgelerde oluştuğu için farklıdır. Hırvat dilinde
Türkçe kelimeler en fazla štokavski lehçesinde bulunur; bununla birlikte Slavonya'da da
(ülkenin doğu bölgesi, Bosna Hersek ve Sırbistan sınırının yakınında). 19

Türkçeden geçmiş olan kelimeler standart Hırvat dilinin bir bölümünü oluşturur ve bazılarının
karşılığı bulunmaz (e.g. böbrek – bubreg, cep (džep), top).
Kısaca, böyle bir ayrımın sebebi, Osmanlıların en çok bugünkü Slavonya ve Dalmaçya'da
hükmetmiş olmasıdır.

Yine de, bu bölgelerde yaşayanlar etnik bakımından Türkler değil, Bosna'dan gelmiş
göçmenlerdi. Onlar günlük hayatta Bosna Türkçesi diye bir lehçeyi kullanıyorlardı. Bu dil,
Batı Rumeli ağızlarından biri, yani Türk dilinin Balkan ağızlarından bir tanesiydi. Bununla
birlikte bu dil, Türkçe kelimelerin yerli halkın štokavski lehçesine girmeden önceki fonolojik
uyumunu sağlayan bir ''filtre'' olarak görülebilir. Ayrıca, bu dil, etnik Türk olmayan Türk
vasallarının Osmanlılarla iletişim dili olarak kullanılırdı; sınırlar içindeki bölgelerde olduğu
gibi, Bosna Hersek ile Hırvatistan'ın sınırdışında ve Macaristan Krallığı'nda da. 20

Buna göre, Hırvat lehçelerindeki ifadelerde yer alan Türkçe kelimelerin ortaya çıkması lehçe
ya da ağza ait olmakla değil, coğrafik ve sosyal – tarihsel etkenlere göre değişiyor.

13

18
Mate Kapović, Uvod u indoeuropsku lingvistiku, Matica hrvatska 2008., s. 104.
19
Silvana Vranić,; Sanja Zubčić, "Turcizmi u frazemima hrvatskih govora", Zagreb, 2013., s. 108.
20
a.e., s. 111.
Aşağıda yazan kelime örnekleri, her üç lehçede aynı şekilde kullanılıyor:

Tür. bedava – štokavski – badava (''za badava'' – ücretsiz, boşuna)


– ćakavski – badave (''za badave'' – ücretsiz)
– kajkavski – badaf (''za badaf'' – ücretsiz)

Tür. baç  bacdar (Far. bāğdār) – štokavski – baždaren kapasiteli; bariz, etki
– ćakavski – baždiran olmadan yüksek miktarda içki
– kajkavski – baždarjen içebilen

Tür. çıfıt – štokavski – Čifut (Türk insanı, çok sigara içen)


– ćakavski – "bit kaj Čifut" (çok çalışmak)
(çok sigara içmek; küfür etmek)
– kajkavski – ''smrditi/pušiti kaj Čifut" (pis kokmak; çok sigara içmek)

* pejor. olarak: Yahudi 21

Hırvat dilinde mevcut olan Türkçe kelimeleri incelerken, en önce Slavonya bölgesinde
konuşma dilinde kullanılanlar dikkate alınmalı. Ancak, bununla birlikte dikkate alınmalı ki
Osmanlıların Balkanlar'dan gittiği zamandan beri bu sözcükler azalmaya başlamış – yaşam
tarzı değiştiği için kullanımdan atılmaya da başlanmıştır.
Kalan kelimelerin çoğu çiçekler (jorgovan – (Tür. erguvan), zumbul (Tür. sümbül), bašta
(Tür. bahçe), tütün ve sigara içme aletleri (duvandžija – Tür. tütüncü) gibi şeyleri ifade eden
kelimelerdir. Onlarla birlikte aynı gruba diğer, günlük hayatta mevcut olan unsurları ifade
eden sözcükler giriyor. Böyle bir ayrımı A. Škaljić'in sözlüğünde bulmak mümkün. 22

Belirtilmesi gereken başka bir şey, Osmanlıların bugünkü Hırvatistan topraklarına gelmeden
önce bölgenin diğer halkların etkisi altında olması ve dil, tarih boyunca onların etkisiyle
gelişmiş olmasıdır (Avarlar, Bulgarlar, eski Slavlar).

Hırvatlar Slav halkıdır ve kökenlerini araştırıp sonuç getiren bazı teoriler kabul edilemez (e.g.
dipnot.) 23

14

21
Silvana Vranić,; Sanja Zubčić, "Turcizmi u frazemima hrvatskih govora", Zagreb, 2013., s. 115.
22
Marta, Andrić: "Turcizmi u seoskom govoru Slavonije", s. 17., 21., .// Migracijske i etničke teme 19, 1(2003),
17-27. Brozović, Dalibor. Odoše Turci, ostaše turcizmi. // Vijenac 8, 173
23
Lujo Margetić, "O.Karatay, ''Hırvat ulusunun oluşumu, Erken Ortaçağ'da Türk – Hırvat ilişkileri" adlı
makalenin eleştirisi'', s. 1., 2.
Bugün Hırvat dilindeki Türkçe kelimelerin sayısı azalıyor – sadece standart dile girmiş
olanlar değil, yerel ağızlara girmiş olan kelimeler de öyle – bunun sebebi, her dilde olduğu
gibi, Hırvat dilinde de mevcut olan sürekli değişim ve dil temizliği düşkünlüğüdür.

Yine de, Hırvat dilindeki Türkçe kelimelerin özel olarak tasnif edilmesinde, müslüman ve
hristiyan soyisimlerini toplamak gereklidir. Bütün çalışmalar ve gözlemlerin amacı, Türkçe
kelimelerin sosyal temelini bulmaktır, yani millete, Türkçe kelimelerin kaynağını, yayılma
sebebini, geldiği çevreyi anlatmak.

Ivan Esih'e göre, Türkçe kelimeler, Türk ordusu ve hükümeti, yani resmi daireler
(Militärsprache) tarafından yayılırdı. Böylece, Hırvat dilindeki Türkçe kelimelerin sosyal
temeli, Alman dili ve İtalyan dilininkinin aynısıdır – şehir yaşamıyla köy yaşamının
arasındaki farklılıklar. Hırvat dilindeki Türkçe kelimeler bakımından, aslında gerçek kökenin
Türkçe, Farsça ya da Arapça olup olmamasına bakılmaz çünkü sonuçta hepsi Balkanlar'da yer
alan Osmanlı hükmü zamanında Türkçe vasıtasıyla bu dile geçmiştir.

Hırvat dilindeki Türkçe kelimeler konusunda birçok sözlük ve değerli eserler yazılmıştır –
onlardan, Karl Lokotsch'un ''Etymologischen Wörterbuch der europäischen (germanischen,
romanischen und slavischen) Wörter orientalischen Ursprungs'' adlı 1927 yılında yazılmış
eserinden ve Petar Skok'un ''Prilozi za proučavanje turcizama u hrvatskom jeziku" i "Slavia -
časopis za proučavanje slovenske filologije" adlı eserinden bahsetmek faydalıdır. 24

Hırvatların Osmanlıları nasıl gördüğü hakkında, iki farklı bakış ortaya çıkıyor – bir taraftan
nefret ve bağnazlıktan, öbür taraftan birlikte güzel yaşam ve tahammül.

Narodni koledar (bir halk şiiri türü; koledar – Noel zamanında evden eve söylenen şarkı türü)
bu konuyu güzel inceliyor. Türkler hakkında ilk yazılmış metinler onları negatif olarak
göstererek aynı zamanda acımasız ve ''İsa'nın düşmanları'' olarak gösterip, saldırgan ve zalim
olarak belirtiyor. 25 Böyle, mesela, bizim bir şairimiz A.K. Miošić kendi ''Razgovor ugodni''
(Sevimli muhabbet) adlı eserinde Türkleri çok zalim olarak tarif ediyor ve sadece onlara karşı
savaşanları kendi arkadaşı ve kendi halkının bir kısmı olarak görüp kabul ediyor. 26
Daha sonraki metinlerde, Türkler keyfe düşkün ve zengin olarak gösterilir.

15

24
Ivan Esih, Rječnik turskih, arapskih i perzijskih riječi u hrvatskom književnom jeziku i pučkom govoru, Ex
libris, Zagreb 2010., s. 6.
25
Cvito Fisković, "Turski napadaj na Hvar 1571.", s. 111. – 115.
26
Bir şiirinde, şair şöyle buyuruyor:
''Yüce Tanrım! Bize bak,
Türk zulmünden bizi kurtar,
Çünkü merhametin sonsuz ve bütün günahlardan büyük!''
bk. Katarina Ivon,"Predodžbe o Turcima u Narodnom koledaru", Crkva u svijetu, god. 47, br.1., 2012, s. 136.
İlk pozitif değişim 16. ve 17.yy'da olmuş (daha önce Boşnaklarla Türklere karşı ittifakta
olduğumuz unutulmuş olsa da) – bu zamandan itibaren Turci (Türkler) kelimesi Boşnaklar
için de kullanılmaya başlamış. Yabancı fethe bakış değişikliği, Hırvatistan bölgesinde
19.yy.'da ideolojinin çok güçlü olduğunun bir ispatıdır, çünkü o yüzyıl hem millî devrim hem
de dil devrimi zamanıydı. 27

Hırvat dili, kendi standartı için 17.yy.'da štokavski lehçesini temel olarak aldı.
Hırvatça bugün ayrı standart dil ve Latin alfabesini kullanıyor.

16

27
Ivon, Katarina,"Predodžbe o Turcima u Narodnom koledaru", Crkva u svijetu, god. 47, br.1., 2012, s.133.
2.4. Sırp Dili

Sırplar 19.yy.'a kadar Slav – Sırp yazısı kullandılar. Bu yazılar eski Slav kilisesi dilinden
kaynaklanıyordu ve halk konuşması ile Rusçanın etkisi altındaydı. 19.yy.'da dilbilimci
Dorotej Obradović ve Vuk Karadžić meydana çıkdığında, Sırplar halk dilini kullanmaya
başladılar. Edebî dil olarak Sırpça, halk konuşmasının temelinde 1868 yılında resmî dil olarak
kabul edildi. Onunla birlikte Kiril alfabesi de kullanmaktadır. 28

Kiril alfabesi glagoljica yazısından (9.yy.'da) bir süre sonra kullanılmaya başladı – bu yazı da
Kutsal yazı ve İncil'i Balkanlar'daki halklara anlatmak ve yaklaştırmak amacıyla kullanılan bir
yazıydı. Glagoljica karışık görülmeye başladığı için, Yunan alfabesine göre yeni bir yazı
sistemi geliştirildi. 12.yy.'da Kiril alfabesi bütün Ortodoks Slavların ortak yazısı haline geldi.
19.yy.'da, yani dil devrimi zamanında, Sırp dili yazı ve imlâ konusunda düzeltildi ve
''ekavica'' formu dilin temeli olarak alındı. Sırp dilinde doğru telaffuz kavramı yoktur.

Sırbistan hariç, Kiril alfabesi Bosna Hersek'in bazı bölgelerinde, Doğu Avrupa ve kuzey ve
Orta Asya'da kullanılıyor. Slav dillerinden – Rusça, Ukraynaca, Beyaz Rusça, Makedonca,
Bulgarca, Karadağca (bazı ses birimleri değişken) ve Slav dili olmayan (ancak tarih boyunca
onların etkisinin altında kalan) Kazakça ve Tatarcada vb. Kiril alfabesini kullanılır. 29

Osmanlı hâkimiyeti Sırbistan topraklarında farklı tesirler bıraktı – mimarî, toprak düzeni,
maddi kültürle ilgili konular vb.
Osmanlı – Balkan mimarisinin en önemli örneklerini – kamu binaları, çarşılar, mahalleler,
bütün Sırp şehirlerinde görmek mümkündür. Bunlardan bazıları Belgrad'da bulunuyor ve
Türk adları taşıyor, e.g.:
- Ada (Ada Ciganlija – Çingene Adası) – Tür. ada
- Terazije – Tür. terazi
- Tašmejdan – Tür. taş meydanı
- Konak – (eskiden, Sırp prens Miloš'un yaşadığı yer) – Tür. konak

Osmanlı döneminde Sırp toplumunda din ve sınıf ayrımı da vardı – İslâm'ı kabul eden Sırplar
yüksek devlet makamlarına ulaşabilirdi. Ancak, dil bakımından, bir örnek gösteriyor ki
Sırbistan topraklarında İslâmlaşan Sırpların nüfusu fazla olmasına rağmen, resmi toplantılarda
Sırpça kullanılıyordu – Osmanlı elçileri ile Habsburg kralı arasında (yani Türkler, Almanya
ve Avusturya arasındaki iletişimde) Sırp dili mevcuttu.
15.yy.'da sultan sarayında da Sırpça öğretiliyordu.

17

28
Mate Kapović, Uvod u indoeuropsku lingvistiku, Matica hrvatska 2008., s.106.
29
http://bosnianchurch.weebly.com/jezik-i-pismo.html (21.7.2015.)
Bu dönem bittikten uzun yıllar sonra, dört dilli, içinde paralel olarak Arapça, Farsça, Yunanca
ve Sırpça cümleler eklenen ders kitapları bulunduğunda, Sırpçanın, Türkçenin etkisinin
altında olmasına rağmen, kendi kimliğini kaybetmediği belli oldu. 30

Tarih boyunca, Sırpçayı Türkçe kadar etkileyen bir dil olmadı.


Saymaya başlarsak, Sırpçaya Türkçeden yaklaşık sekiz bin sözcük girmiş.
Zamanla azalmasına rağmen, bugün de hayatın bütün alanlarında Türkçe sözcüklere
rastlayabiliriz. Sırplara yabancı gelmeyen bazı Türkçe sözcüklerin günümüzde artık Sırpçada
karşılığı bulunmaz, e.g.:

- Sırp. jastuk – Tür. yastık


- Sırp. jorgan – Tür. yorgan
- Sırp. pekmez – Tür. pekmez
- Sırp. pare – Tür. para
- Sırp. boja – Tür. boya
- Sırp. komšija – Tür. komşu

Bazı diğer Balkan dillerine girdiği gibi, Türkçeden bazı ekler Sırpçaya da girmiştir – lı/li eki
gibi.
Dil reformcusu Vuk Karadžić, kendi zamanında yaklaşık 2500 kelime kaydetmişti. Bugün
sekiz binden fazla kelime kullanılmakta, ancak onlara doğu kelimeleri derler. 31

Sırbistan topraklarındaki Osmanlı etkisi 19.yy.'nın başlangıcına kadar sürer, çünkü o zaman
Sırp toplumsal devrimi başladı.
Bütün bunlara göre, Sırp kültürüne Osmanlı etkisini dikkate almadan bakmak mümkün
değildir. 32

18

30
Mirjana Marinković, "Sırp kültüründe Osmanlı damgası", Motif Akademi Halkbilimi Dergisi, 2012-2
(Temmuz – Aralık) (Balkan özel sayısı-II) s. 49.
31
a.e., s. 51.
32
a.e., s. 52.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Abdulah Škaljić ve Sözlüğü

Abdulah Škaljić 1904 yılında Rogatica kasabasında doğdu. 1924 yılında Sancak Medresesi'ni
bitirdi ve sonra bugünkü Kosova'da müftülükte stajyerlik yaptı.
Daha sonra ise Saraybosna'ya taşındı, ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Folklor Araştırma
Enstitüsü'nde göreve başladı. Başlangıçta İslâm hukuku alanında çalıştı, sonra Türk diliyle
ilgilenmeye başlar. 1966 yılında ''Turcizmi u srpskohrvatskom jeziku'' adlı sözlüğü yayınladı.
O zamanki adıyla Sırpça – Hırvatçaya Türkçe vasıtasıyla giren bütün bilinen kelimeleri
veriyor, onların sözlüğünü ve böylece, bu konuyu inceleyen (o zamana kadarki) en verimli
eser olarak kabul ediliyor.

Sözlük 6500 kelimeyi inceliyor ve bir sonraki baskıda 8742 tane kelime bulunuyor. Škaljić
sözlüğünde ödünç kelimeler hakkında yapılan daha önceki çalışmalardan bahsedip kelimeleri
gruplandırır ve hangi şartlar altında geçtiğini anlatır.
Turcizmi konusundaki diğer önemli bir eser Petar Skok'un ''Prilozi proučavanju turcizama u
srpskohrvatskom jeziku" adlı çalışmasıdır. Bu çalışmada Skok'un malzemeleri Sırpça –
Hırvatça konuşan hristiyanlardan aldığını anlatan Škaljić, orijinal şekillerini görmek istediğini
belirtti, yani müslümanların onları nasıl kullandığını araştırmak istediğini vurguladı. Bu
konuda yazılan diğer eserlerdeki hataları da gösterdi.

Škaljić, kendi sözlüğünde, kelimeleri alındığı alanlara göre gruplandırıyor. Onların bazılarının
Arapça veya Farsça kökenli, bazılarının da Türkçe kökenli olduğunu belirtiyor. Bunlardan
başka, Yunanca kökenli kelimeleri de belirtiyor. Türkçe kelimeler, bahsedilmiş üç dilden en
çok Boşnakçada bulunduğu için, Škaljić Türkçeden Boşnakçaya giren kelimelerdeki
değişiklikleri de inceliyor. Bu yüzden sözlüğün başında bazı ekleri ve ses değişikliklerini
gösteriyor.

Škaljić, Türkçeden Boşnakçaya geçen kelimeleri madde başı olarak yazdıktan sonra
kelimelerin dilbilgisi kategorisini yazıyor. Teker teker Türkçe kelimelerin nereden geldiğini
de açıklıyor.
Osmanlılar, Yunan ve Latin asıllı kelimeleri de Balkanlar'da kendi unsurları olarak
yaymışlardır. Böylece, Türkçede kullanılan ve Türkçeleşmiş bu kelimeler, Sırpça, Hırvatça ve
Boşnakçada turcizmi adını taşıyor. 33

19

Selçuk Kırbaç: "Türk dilinin Boşnakça ile ilişkileri ve Abdulah Škaljić", s. 903. – 909.
33
Škaljić, sözlük yazmaya başlamadan önce, sözlüğü hazırlarken kullandığı kitaplardan pek de
memnun olmadığını belirtiyor. 34
Škaljić, kendisi Boşnak olduğu için, Fatih Sultan Mehmet'in 1463'te Boşnakların Osmanlı
idaresi altında girmesiyle başlayan Türkçenin yayılmasını, Türk yazı dilini de dikkate alıyor.

İkinci yoldan (geniş halk kitleleri) girmiş kelimelerin Balkanlar'daki Türk ağızlarından
alındığını belirtip, bunların Boşnakçadaki şekillerini inceliyor.

Kısaca, Škaljić çok önemli (kendisinden sonra çok sıklıkla kullanılan) bir eser bıraktı; sözlük
kapsamlıdır ve gelecekte yazılacak, bu konuyu araştıracak eserler için değerlidir.

Kullandığım malzemeler ve kaynaklarda, Škaljić'in yazdığı başka bir eserden bahsedilmedi.


İncelemede her kelimenin yanındaki parantezde kelimenin anlamının ya da şeklinin sayısı
belirtilmiştir. Cümle örnekleri ya internetten ya argodan ya da sözlükten alınmıştır.

20

34
Abdulah Škaljić, Turcizmi u srpskohrvatskom jeziku, Svjetlost, Sarajevo 1966., s. 19.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İnceleme

4.1. A – Ć
aar (ar, ahar), ahir – zeman (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ آﺧﺮ زﻣﺎن‬ahir zaman ahar, ahir zeman ahar, - ахар, -

a) Ses değişikliği: Zeman kelimesinde a – e değişikliği, ahir ahar olmuş; h okunmayabilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ahir-i zeman je jedan period koji će, prije Smaka svijeta,
vladati na Zemlji. (Ahir zeman Kıyamet günü öncesinde dünyada mevcut olacak bir
dönemdir.)
Hırvatça: Ahir-i zeman je radosna era u kojoj će dominirati islamski
moral. (Ahir zeman döneminde islamî ahlakın yaygın olacağı bir dönemdir.)
Sırpça: Синтагма ахир – и земан значи последње време или
последњи период. (Sentagma 'Ahir zeman' son dönem demektir.)

aba, abadžija, abadžiluk, abadžinka (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺒﺎء‬+ Tür. – aba, abacının kullandığı aba, abadžinka, aba, abadžija, аба,
ci, luk eki, şiş, abacılık, abacı abadžija abadžiluk абаџилук
B/H/S – inka eki

abaija (abahija, abaja,


abaha, abajlija, habaija, abrahija) (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺒﺎء‬+ ‫ ي‬eki
+ B/H/S – ija eki Aba abahija abaija абајија

abenjača (abenjak) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺒﺎء‬+ fes abenjača abenjak абењача, абењак
B/H/S-enjak/enjača eki

a) Ses değişikliği: B/H/S'da 'ı' harfi olmadığı için, onun yerine her zaman 'i' geliyor. Abaja
bugünkü dilde bayan Arap giysisi anlamına geliyor; 'h' harfi okunmayabilir.
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Abaija kelimesi – anlam açıklaması: Sukneni konjski
pokrivač od abe, koji se stavlja preko sedla. (Fes; abadan yapılmış, atın üstüne koyulan
bir örtü.)
21
Hırvatça: Абаџија је мајстор-занатлија који од грубог сукна под
називом аба, шије народна одела - народну ношњу. (Abacı, kumaştan milli kıyafet
yapan bir zanaatçıdır.)
Sırpça: Абадџилук је део града у коме су смештене абаџијске
радње. (Abacılık, abacıların bulunduğu şehrin bir parçasıdır.)

a(h)bab, ahbabina, ahbabluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. sg. ‫ﺣﺒﯿﺐ‬ ahbap ahbab ahbap, -, ахбаб, ахбаблук,
pl. ‫ اﺣﺒﺎب‬+ B/H/S – ina eki, ahbabluk ахбабина
Tür. – luk eki

a) Ses değişikliği: Arapçada 'p' harfinin yerine 'b' okunuyor; 'lık' eki artık 'luk'
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dragi moji prijatelji, ahbabi, drugovi. Mostar je naš
svjetionik. (Sevgili ahbaplarım, dostlarım. Mostar bizim deniz fenerimiz.)
Hırvatça: Ahbab znači prijatelj. (burada: kelimenin anlamı) (Ahbap
dost demektir.)
Sırpça: Ахбаблук је способност да се пређе преко сопственог
достојанства зарад добробити пријатеља. (Ahbaplık, dostun iyi olması için kendi
gururunu yutabilme becerikliğidir.)

abdal (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫آﺑﺪال‬ Aptal abdal abdal абдал

a) Ses değişikliği: Arapçadaki 'b' harfi artık Türkçede 'p'; Boşnakça ve Hırvaçada sesli 'b'ye
dönmüş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (anlamı) Abdal znači glupan, budala. (Abdal, budala, ya
da salak demek.)
Hırvatça: (anlamı) Abdal znači glupan, budala. (Abdal, budala, ya da
salak demek.)
Sırpça: (anlamı) Абдал је глупан, будала. (Abdal, budala, ya da
salak demek.)

22
abdest, abdeshana (avdeshana), abdesli (avdesli), abdeslija (avdeslija), abdesluk
(avdesluk, abdestluk, avdestluk), abdestati (avdestati) se, abdest
pokvariti/izgubiti/uzeti/uzimati (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ آب‬+ ‫دﺳﺖ‬, ‫ﺧﺎﻧﮫ‬ abdest, abdest, abdeshana, avdes, абдест,
eki; Tür. – li, luk abdesthane, abdesli, abdesluk, avdeshana, абдеслук,
eki, B/H/S – ja eki; abdestli, abdest - абдесхана;
uzeti, uzimati, abdestlik, abdest uzeti/pokvariti абдеслија
pokvariti, izgubiti almak, bozmak
fiili

a) Ses değişikliği: Abdeslija kelimesinde daha kolay bir telaffuz için b'den v'ye dönüşü var,
abdesthana kelimesinde ise 't' düşer.
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Slušao sam daiju Elvedina Pezića koji kaže da
se abdest ne gubi ružnim govorom. (Kötü konuşmanın abdesti bozmadığını söyleyen
dayı Elvedin Peziç'i dinliyordum.)
(anlamı): Abdesluk je mjesto gdje se uzima abdest.
(Abdestlik, abdestin alındığı yerdir.)
»Jesi li abdesli, hoćemo li u džamiju« (Abdestli misin,
camiye gidelim mi)
Sırpça: (anlamı): Авдеслија је мали пешкир који се користи
након узимања абдеста. ('Abdeslija' abdest alındıktan sonra kullanılan küçük bir
havludur.)

aber (haber, habar); nahaberiti (fiil olarak: haber vermek; bazen: önermek, teklif
etmek anlamında); (h)abernik (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﺒﺮ‬, B/H/S – haber, haberci, haber habar, habernik, habar, хабер,
nik eki getiren aber haber, - хаберник

a) Ses değişikliği: 'H' harfi okunmayabilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: … ne da mu Raska ispod kreveta izać pa je meni
nahaberio da uslužim raju umjesto njega. (Raska, yatağın altından çıkmasını izin
vermediğine göre arkadaşları onun yerine memnun etmemi istedi.)
(anlamı): Glasnik, glasonoša (Haberci, haber getiren)
Hırvatça: (anlamı): Glasnik, glasonoša (Haberci, haber getiren)
Sırpça: (anlamı) Гласник, гласоноша (Haberci, haber getiren)

23
abu – hajat (abu – hajat, abi – hajat) (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﯿﺎة‬+ Far. ‫آب‬ abuhayat abu – hajat - абу - хајат

a) Ses değişikliği: Yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: ... “abu hajat”: voda života, vrelo neumrlosti – kako se
nazivala jedna zaravan na brežuljku pokraj Miljacke, u blizini Kozje ćuprije, nedaleko
od Sarajeva. (Abuhayat: hayat suyu, ölümsüzlük kaynağı; Saraybosna'ya yakın,
Miljacka nehrinin yanındaki yaylanın adı.)
Sırpça: (Boşnak kaynağından): „Колика је Абухајат јалија, још је
већа Џенетића авлија“ (Abuhayatın yeri nekadar büyük olursa olsun, Ceneta'nın
avlusu daha da büyüktür.)

аbonos (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫آﺑﻨﻮس‬ abanoz, abnus abonos abonos (ebanovina) абонос

a) Ses değişikliği: Yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: “Nisam ja pronašao abonos, pronašao je on mene”
(Abanozu ben bulmadım, o beni buldu.)
Hırvatça: Abonos je plemenito drvo, po svojim karakteristikama
nezamjenjivo u umjetnosti, crkvenoj arhitekturi... (Abanoz değerli bir ağaçtır, özellileri
için kilise mimarlığında ve sanatta eşsizdir.)
Sırpça: Абонос (лат. Diospyros) је род дрвенастих биљака из
фамилије Ebenaceae. (Abanoz (Lat. Diospyros) Ebenaceae ailesinden gelen bir bitki
türüdür.)
abraš (abreš, abrašast, abrašljiv) (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça

Ar. ‫آﺑﺮاش‬ abraş abraš abrašljiv (abreš) абраш

a) Ses değişikliği: Yok; orijinal kelimesine B/H/S – ast, - ljiv eki eklenmiş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (anlamı): Pjegav, pirgav. (Çilli)
Hırvatça: (anlamı): Pjegav konj, prekriven točkama (Çilli, nokta
desenli derisi olan bir at)
Sırpça: коњ са белим пегама на њушци (Burnunda beyaz çiller
bulunan at)

24
abu – zemze (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ آﺑﻮ‬+ Zemzem suyu abu – zemze abuzemze абу – земзе(м)
Ar. ‫زﻣﺰم‬

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Zemzem-voda bila je nošena i van Meke u vrijeme
Poslanika (Zemzem suyu Peygamber'in zamanında Mekke'den çıkarılırdı.)
Hırvatça: Abu zemze je ustvari arapski "Ebu Zemzem", voda zemze;
u našim krajevima je zbog svoje rijetkosti smatrana cijenjenom robom. (Abu zemze
'Ebu Zemzem' kelimesinden geçmiş, bizim topraklarımızda nadir olduğu için değerli
eşya olarak sanılırdı.)
Sırpça: (anlamı): Вода из Меке. (Mekke'den su)

ačkosum! (aškosum!, aškolsun!); zaašikovati se (1)


Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺸﻖ‬+ Tür. olsun; B/H/S – za önek, aşkolsun! aškolsun! ašikosum! ашкосум!
ovati (se) eki

a) Ses değişikliği: š - č; olsun kelimesi – osum olmuş (telaffuz daha kolay olsun diye)
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ačkosum, Predsjedniče. (Aşkolsun, Cumhurbaşkanım.)
Hırvatça: Vaš kolega zaslužuje priznanje- ačkosum! (Arkadaşınız
ödül kazandı – aşkolsun!) (Burada 'aferin' anlamında)
Sırpça: Ачкосум сине. Много сам поносан. (Aşkolsun (aferin),
oğlum. Çok gurur duyuyorum.

adalet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺪاﻟﺔ‬ adalet adalet adalet адалет

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Adalet znači da su svi proroci Allahovi bili izrazito
pravedni ljudi. (Adalet demek ki Allah'ın bütün Peygamberleri çok adil insandı.)
Hırvatça: (anlamı): Pravda. (Adalet, hak)
Sırpça: (anlamı): правда; isim olarak: праведан, честит (Adalet;
isim olarak: adil, gururlu)

25
(h)adet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺎد ة‬, + Tür. – olsun (osum) adet, adet adet, adet, - адет,
kelimesi olsun adetosum адетосум

a) Ses değişikliği: 'h' okunmayabilir; 2. kelime birlikte yazılır; olsun kelimesinin l’si düşmüş;
böyle durumlarda n’nin yeri m alıyor

b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šejtanski je adet (običaj) da dođe Allahovom robu sa


jednom ispravnom stvari, uz koju veže deset neispravnih. (Allah'ın kuluna bir doğru ve
on yanlış durumlarla gelmek Şeytan'ın bir adettir.)
(anlamı): reda radi, radi običaja (adet olsun diye)
Hırvatça: običaj iz narodnog života; hadet, navada, navika, običaj
(Halk yaşamından bir adet, gelenek, alışkanlık)
Sırpça: (anlamı): običaj, ustaljena tradicija. Islamsko pravo.
(Gelenek, İslâm hakkı)
(anlamı): ради реда (adet olsun diye)

(j)adiđar (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﯾﺎدﮔﺎر‬yâdigâr adiđar adiđar адиђар

a) Ses değişikliği: y düşmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: ... I u lađi do tri jadiđara: jedno Hata, bijeloga vrata,
drugo Kana, od bisera grana, treće Fata, kutija dukata. (Kayıkta üç yadigar: biri beyaz
boyunlu Hata, diğeri inci dalı Kana, üçüncü ise düka kutusu Fata.
Hırvatça: (Boşnak kaynağından)... što mi nejma Ibre jadiđara? Da se
nije bolom razbolijo... (Ibro yadigarım nerede acaba; hasta olmasın da.)
Sırpça: (anlamı): Скупоцен украс, накит; врло лепа ствар или
особа. (Değerli ve pahalı süs; çok güzel bir eşya ya da kişi)

26
admiral (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ آﻣﺮ اﻟﺒﺤﺮ‬admiral admiral admiral адмирал

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (anlamı): U većini mornarica najviši ili drugi čin u
komandnom lancu (Hiyerarşiye göre deniz askerliğinde en yüksek rütbe)
Hırvatça: (anlamı): aynı
Sırpça: Адмирал флоте Совјетског Савеза (рус. Адмирал Флота
Советского Союза) је у пракси био највиши војни чин у морнарици Совјетског
Савеза. (Sovyet Birliğinin filosunun admiralı, Birliğin deniz askerliğinde en yüksek
rütbeydi.)
(h)adum (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﺎدم‬ hâdim adum (h)adum хадум

a) Ses değişikliği: 'h’nin düşmesi, i – u değişmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (anlamı): Hadum je leksički diskvalifikator, a po
strukturi poznat je i pod nazivom evnuh (eunuh). Hadum sözlüksel bir engeldir;
yapısına göre evnuh (eunuh) kelimesiyle geçer.
Hırvatça: (anlamı): aynı
Sırpça: (anlamı): ушкопљеник, слуга. (Hadim, köle)

adžamija, adžamiluk, adžami – oglan (adžemi – oglan, (a)džamoglan), adžamkinja


(adžemkinja, adžamovka, adžemovka); adžam (adžem) pas/šal; adžemska (adžamska)
zemlja, sıfat olarak "adžemski" ya da "adžamski" olabilir; (1) 35

orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça


Ar. ‫ ﻋﺠﻤﻲ‬+ B/H/S – ja, acemi, adžamija, adžamija, аџамија,
kinja/ovka; - ski eki, acemilik, adžamiluk, adžamiluk, аџамилук,
pas/šal/zemlja kelimesi; acemi adžami – adžemi – аџеми – оглан,
Tür. – luk, oğlan; oğlanı; oglan, oglan, аџемовка,
Acem adžamkinja, adžemovka, аџам шал/пас;
kılıcı; adžem adžemski аџемска земља
Acem pas 36/šal; šal, pas;
atkısı; adžemska adžemska
Acem zemlja zemlja
toprağı
(Fars)
27

35
aynı kelimeden geldiği için kullanıldığı sanılır (yeteneği düşük olan at)
36
adžem – pas: Fars kökenli şal; kemer
a) Ses değişikliği: acemi acami olmuş: e – a değişmesi; + B/H/S ekler
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: “More Turkuše, kad već zborite ne znam arapski, ne
znam persijski (adžemski), ne zaboravite i na bošnjački!“ ('Turkuse' (Türk hanımları
gibi), Arapça bilmiyorum dediniz, Acem dili (Farsca) bilmiyorum dediniz, Boşnakçayı
da unutmayın.
(adžamiluk: anlamı): neiskustvo (tecrübesizlik)
Hırvatça: (acemi oğlan: anlamı): psihofizički obdareni kršćanski (u
Bosni i muslimanski) mladići u dobi puberteta, povremeno do prve pol. XVII. st.
odvođeni (prisilno, mjestimice i dobrovoljno) za popunu janjičarskog reda, odnosno
redova dvorjana carskog saraja. (İmparatorun sarayının ihtiyaçlarını gidermek
amacıyla, 17.yy'da Katolik (Bosna Hersek'te Müslüman), yeniçeri yapılabilmek için
zorla götürülen genç erkekler)
Sırpça: (acemi oğlan): Кад су Турци хватали аџеми оглане по
српским гудурама и градили од њих јањичаре, тј. војнике свог царства, Срби те
јањичаре нису тада звали Расијањем (нити Дијаспором, за оне који се данас гаде
српских речи). (Türkler Sırp sahalarında acemi oğlanları yeniçeri için kovalarken,
Sırplar o yeniçeriyi 'Rasijanje' (Dağılma) ya da /'Dijaspor' (Sırp kelimeleri hoşuna
gitmeyenler için) diye hitap etmezdi.
(adžamija: anlamı): Неискусан, невешт, млад човек (у
народној поезији: дете, неискусно, неразумно, наивно, лудо). Некад и: млад коњ
(Tecrübesiz, yeteneksiz genç insan; milli şiirde: deli, saf, tecrübesiz çocuk)

adžeba (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺠﺒﺎ‬ acaba adžeba adžeba -

a) Ses değişikliği: a – e değişmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Allah Bog, dželle šanuhu, moj svaki poso vidi i
znade, adžeba (čuda li) moj sual (pitanje, ispitivanje) hoće li mi su kolajom (lahak) bit i
što radim ibadet... (Allah her işimi görür ve bilir, aceba, soruyorum, ibadetimi de
kolaylaştırır mı?)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): Adžeba! Što li se oni gore na
Podveleži utvrđuju? Aa? Nije to samo onako! - okrenu se onaj s pendžera. (Acaba!
Orada Podveleza'da (yerin adı herhalde) ne diye yerleşiyorlar? – Aa, öylesine değil. –
penceredeki cevap verir.

(h)adžija (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﺎﺟﻲ‬+ B/H/S – ja eki hacı hadžija hadži(ja) хаџија
28
a) Ses değişikliği: - ja eki eklenmiş; B/H/S’de ‘ı’ sesi olmadığına göre, yerine ‘i’ geliyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: »Kako hadžija putuje na ćabu« (oyun türü) (Hacının
Kâbe'ye gittiği gibi)
Hırvatça: Slavonske hadžije su odlazile na put preko Srbije i
Bugarske u Istanbul, a odatle s ostalim turskim hadžijama, džemijama preko mora u
Egipat i dalje pustinjom do Crvenoga mora, pa ponovo lađom do Džidde. (Slavonyalı
hacılar yola Sırbistan ve Bulgaristan üzerinden geçerek başlardı; İstanbul'a; oradan
diğer Türk hacılarıyla, cemaatlerle denizler üzerinden Mısır'a ve çölde devam ederek
Kıızldeniz'e, sonra da kayıkla Cidde'ye.)
Sırpça: Хаџија је реч арапског порекла, а у нашем језику
означава особу –православног хришћанина који је путовао у Јерусалим о великом
посту и Васкрсу да се поклони Христовом гробу. (Hacı kelimesi Arapça kökenlidir,
ve bizim dilimizde Kudüs'e giden Ortodoks Hristiyanı belirtiyor. )

adžiz (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺎﺟﺰ‬ aciz adžiz - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: ... Drugim riječima, kada čovjek ibadeti on izražava da je
beznačajan (hakir), nemoćan (adžiz), i ovisan (muhtać) o... (Başka bir şekilde anlatmak
gerekirse, insan, ibadet ettiği zaman, önemsiz (hakir), güçsüz (aciz) ve muhtaç olduğunu
gösterir.
adžuvan (1) 37
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ارﻏﻮان‬ ergavan, adžuvan jorgovan јоргован, аџуван
erguvan

a) Ses değişikliği: g –dž ve u – o değişmesi; r harfinin düşmesi; Hırvatçada 'j' eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (anlamı): ljubavnik, miljenik (dilber kelimesine yakın)
(Sevgili, en çok sevilen)
Hırvatça: aynı; jorgovan orijinalde eflâtun demek
Sırpça: Реч „аџуван“ означава „беспосличаре“, „штеточине“, те
„најмљенике за обављање прљавих послова. ('Acuvan' kelimesi işsiz ve boş
oturanları veya kirli işler yapan birini belirtiyor.)

29

37
iki anlamlı: genç erkek/eflâtun
adžuzija (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺠﻮزه‬+ B/H/S – ja eki acûze adžuzija - -
a) Ses değişikliği: -
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Rastužuje me kad se stara žena pokaže kao bijesna
adžuzija. (Yaşlı bir kadının öfkeli acuze gibi davranması beni üzüyor.)

af učiniti, afedersun (afedosum) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﻔﻮ‬+ B/H/S učiniti fiili; affetmek, af učiniti ; - -,
Tür. – edersin affedersin afedersun афедерсун

a) Ses değişikliği: bir ‘f’ harfi düşmüş; i – u değişmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: 'Braćo, afedersun, oprostite.' (Kardeşler, affedersiniz,
üzgünüm.)
Sırpça:... Исписан је „двојезично“, афедерсун, тј. пардон,
исписан је двобојно.(İki dilde, affedersin, yani pardon, iki renkle yazılmış.)

aferim, aferemisati (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫آﻓﺮﯾﻦ‬, + B/H/S – aferin, aferin diye aferim, aferim, - аферим,
isati eki bağırmak aferemisati -

a) Ses değişikliği: n - m değişmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ako ti majka ili nana kaže "aferim" onda nema tu
nikakve ironije. (Annen ya da nenen sana 'aferim' derse, o, iki anlamlı olmaz.)

Hırvatça: (anlamı): Bravo!

afijetola (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺎﻓﯿﺔ‬+ Tür. –ola/olsun afiyet olsun afijetola - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Afijetolsun, afijetola, prijatno! (Afiyet olsun!)

30
afion (afijun) (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫آﻓﯿﻮن‬ afyon afion afijun афион

a) Ses değişikliği: Sırpça ve Boşnakçada 'y' düşmüş, Hırvatçada kalmış


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (anlamı): opijum (afyon)
Hırvatça: (anlamı): aynı
Sırpça: Афион је сок из макових семенки који служи у медицини
за справљање разних препарата. (Afyon, afyon çiçeğinden yapılan tıpta çeşitli
maddelerde kullanılan sudur.)

afiz (afuz) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺎﻓﻆ‬ hafız hafiz hafiz хафиз

a) Ses değişikliği: ı - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: "Hafiz Kur'ana treba da se poznaje po svojoj noći kada
ostali svijet spava, po svome danu kada drugi jedu da on posti.“ (Kur'an hafızı, bütün
dünyanın uyuduğu gecelerde ve yemek yediği günlerde kendini göstermeli.)
Hırvatça: Hafiz je naziv za čovjeka koji je napamet naučio cijeli
Kuran. (Hafız, bütün Kur'an'ı ezbere bilene denir.)
Sırpça: Хафиз је назив којим муслимани ословљавају особу
обично исламске вероисповести, која напамет познаје цео Куран. (Hafız,
müslümanların kutsal kitabını ezbere bilene denir.)

(а)gadara, gadarija (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻏﺪاره‬gaddâre gadara gadar гадара
a) Ses değişikliği: Hırvatçada sadece son ‘a’ sesi düşmüş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ovakvi članci koliko god gadarija otkrili samo nam daju
motiv više da nastavimo s eko pričom. (Böyle makaleler, ne kadar kötü şeyleri açıklarsa
açıklasın, çevre hikâyelerine devam etmemize bir motif verir.)
Hırvatça: Zbog dječjih gadarija ponekad intervenira i
policija.(Çocukların yaptığı kötülüklerden dolayı bazen polis de ayağa kalkar.)
Sırpça: (anlamı): оно што је гадно; поступак, реч, појава, ствар и
сл.(anlamı: Kötü bir şey; hareket, söz, olay vb.)

31
ah (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫آه‬ ah ah - ax

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ah, ljeto! (burada Hırvatçası da aynı olabilir) (Ah, yaz
mevsimi!)
Sırpça: Aх, што ћемо љубав крити! (Ah, sevgiyi niye saklayalım!)

ahdnama (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﮭﺪ‬+ Far. ‫ ﻧﺎﻣﮫ‬ahdnâme ahdnama - ахднама

a) Ses değişikliği: a - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (Hırvat kaynağından, anlamı): povelja kojom je sultan
Mehmed II. Osvajač prilikom osvajanja Bosne dao pravo franjevcima da slobodno
obavljaju vjersku službu. (Sultan Mehmet II'nin hazırladığı, Bosna'yı fethettikten sonra
ibadeti serbest bırakmayı hedefleyen bir belge.)
Sırpça: (anlamı): политичка гаранција, повеља (siyasî garanti,
belge)

ahiret (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫آﺧﺮة‬ ahiret ahiret ahiret ахирет

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Posljednji Allahov Poslanik, s.a.v.s., preselio je na ahiret
12. rebiul-evvela 11. godine po Hidžri. (Allah'ın son Peygamberi Ahiret'e 12. Rebiul –
evvel ayında, Hicre'den 11 sene sonra taşındı.)
Hırvatça: Ahiret je u islamu naziv za "onaj" ili "budući svijet".
(Ahiret İslâm'da 'öbür dünya', 'gelecek dünya' anlamına gelir.)
Sırpça: … преминулог, те подаци о времену рођења и пресељења
на ахирет. (Rahmetlinin..., ve doğum günü ile Ahiret'e taşındığı tarih bulunur.)

ahlak, ahlakli (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﺧﻼق‬, Tür. ahlâk, ahlaklı, ahlak, ahlakli, ahlak (akaid), ахлак,
– li, suz, luk ahlaksız, ahlaksuz, ahlakli/suz, ахлакли,
eki, ahlaksızlık ahlaksuzluk ahlaksuzluk ахлаксуз

32
a) Ses değişikliği: Türkçedeki 'lık' – luk olmuş; sız - suz
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ahlak ima svoje uzvišeno mjesto u islamu. (Ahlakın
İslâm'da yüksek bir yeri vardır.)
Hırvatça: Položaj ahlaka u islamu je jedan od najbitnijih ciljeva
poslanstva Muhammeda. (Muhammed'in peygamberliği ahlakı en önemli amaçların
birinin yerine koyar.)
Sırpça: (aynı)

Bu kelimenin Sırpçadaki anlamı kişilik de olabilir.

ahmak (akmak, hakmak, hakman) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻤﻘﺎ‬+ B/H/S – ahmak, (biraz) ahmak, ahmak, ахмак, -,
ast eki, Tür. – luk eki ahmak, ahmaklık ahmakast, ahmakast ахмаклук
ahmakluk

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (anlamı): glupost, budalaština; neznanje (ahmaklık,
salaklık, saçmalık)
Hırvatça: (aynı)
Sırpça: Ахмаклук је опасна болест. (Ahmaklık berbat bir
hastalıktır.)

ahmedija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ اﺣﻤﺪﯾﺔ‬Ahmediye (fesin etrafına sarılan renkli sargı) ahmedija ahmedija ахмедија

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bijelu ahmediju nose hodže i hafizi, i ona je hodžinska
oznaka... (Beyaz ahmediyeyi hem hocalar hem de hafızlar takar; üstelik o, hocalık
göstergesidir.)
Hırvatça: (anlamı): Ahmedija je tanko platno omotano oko fesa ili
koje druge kape. (Ahmediye, fesin ya da başka bir şapkanın etrafına sarılan ince
kumaştır.)
Sırpça: (aynı)

аhval (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. sg. ‫ ﺣﺎل‬, pl. ‫اﺣﻮال‬ ahval ahval ahval ахвал

33
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bogomdano stanje (ahval) javljaju se u različitom broju.
(Tanrı'nın verdiği hal (ahval) değişik sayıda bulunur.)
Hırvatça: (anlamı): Prilike, okolnosti, zbivanja. (Durumlar, fırsatlar,
olaylar)
Sırpça: (aynı)

аinbein (ajnbejn) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﯿﺎن‬+ Far. ‫ ﺑﯿﺎن‬ayın beyin ainbein - -
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: S njega pade Ðulić-bajraktaru, ainbein od ovoga svita.
(Ondan düşmüş, Culiç – bayraktarım, bu dünyaya şaşkın şaşkın.)

air, airli (airsuz, air – dova, hajir dova) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺧﯿﺮ‬+ ‫ دﻋﺎء‬hayır duası air – dova aer – dova (х)аирли - дова

a) Ses değişikliği: dua – dova, h düşmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dova kojom se moli za hairli potomstvo: Rabbi…(Hayırlı
torunlar için edilen dua: Rabbi...)
Hırvatça: (anlamı): molba (dua, isteme)
Sırpça: (aynı)

ajalet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﯾﺎﻟﺔ‬ eyalet ajalet ajalet ајалет

a) Ses değişikliği: a – e (ajalet yada ejalet: yere göre değişiyor; vilajet)


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kaniški ajalet bila je upravna jedinica Osmanskog
Carstva ustanovljena 1600. i koja je postojala sve do sloma osmanske vladavine u
Ugarskoj poslije 1686. (Kaniş eyaleti Osmanlı İmparatorluğuna ait emir birliğiydi; 1600
yılında kurulmuş ve 1686 yılından sonra, yani Macaristan Krallığında Osmanlı hükmü
bittiği zamana kadar hayattaydı.)
Hırvatça: Bosanski pašaluk poznat je i bio kao Bosanski ejalet,
Bosanski beglerbegluk ili Bosanski vilajet. (Bosna eyaleti, beylerbeylik ya da vilayet
olarak tanınır.)
Sırpça: Вилајет Аксарај (тур. Aksaray ili) је вилајет у Турској у
Централној Анатолији. (Aksaray vilayeti (Tür. Aksaray ili) orta Anadolu'da bulunan
bir vilayettir.
34
ajan (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. sg. ‫ﻋﯿﻦ‬, pl. ‫اﻋﯿﺎن‬ ayan ajan ajan ајан

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sve pozovnu bege i ajane. (Bütün beyleri ve ayanları
davet etmişler.)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından)… Uvrh stola do topla pendžera,
sve ajan do ajana. (Sıcak pencerenin yanında, masa başında hep ayanın yanında bir
ayan.)
Sırpça: (Boşnak kaynağından): Ти си ајан на широкој Лици.(Sen,
geniş Lika'da bir ayansın.)

ajar, ajariti (2, 3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﯿﺎر‬+ B/H/S – iti eki ayar(lamak) ajar, ajariti ajar, ajariti ајар, ајарити
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Odnesi taj prsen na ajar kujumdžiji, … (Şu yüzüğü
kuyumcuya götür ayarlasın)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): Ajar ovog prstena je 14 karata.
(Bu yüzüğün ayarı 14 karattır.
Sırpça: (aynı)

(h)ajduk (2) 38
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﯿﺪود‬haydut ajduk hajduk хајдук

a) Ses değişikliği: orijinaldeki d, Türkçeye t olarka geçti, Boşnakçada h düşer, ve Hırvatça ve


Sırpçada k olarak ortaya çıkıyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: … Hajduci su kasnije postali predvodnici mnogih
ustanaka i gerilskog rata protiv Turaka pa su vremenom postali sinonim za
slobodoljubive ljude i borce za slobodu svog naroda. (Haydutlar daha sonra Türklere
karşı savaşan ve direnen bir grup oldu, zamanla özgürlük sever ve kendi milletinin
özgürlüğü için mücadeleci olarak tanınmaya başlandı.)

35

38
3 anlamlı: Osmanlı zamanında Balkanlarda özgürlük için savaşan bir grup (kelimenin kökeni aslında Macarca)
Hırvatça: Hajduk je naziv jednog nogometnog kluba u Hrvatskoj.
(Hajduk, Hırvatistan'da bir futbol klubünün adıdır.)
Sırpça: Многе од Шехерезадиних прича су самостално постале
познате широм света, као „Аладин и чаробна лампа” или „Али Баба и 40
хајдука”.(Şehrazat'a ait bazı hikâyer tek olarak da dünyaca ünlü olmuş, mesela 'Ali
Baba ve 40 haydut)

ajet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫آﯾﺔ‬ ayet ajet ajet ајет

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, štono bilo turskih ajeta. (Türk ayetleri de vardı.)
Hırvatça: Ajet je arapski izraz što znači Božji znak ili čudo. (Ayet
kelimesi Arapçadır ve Tanrı'nın mucizesi ya da işareti demek.)
Sırpça: Ајет је арапска реч за знак или чудо, заједничког
етимолошког порекла са хебрејским от (хебр. ‫)אות‬, у значењу знак. (Ayet kelimesi
Arapça; işaret ya da mucize demek. İbranice 'ot' kelimesiyle aynı etimolojiyi paylaşır;
anlamı aynı.)

ajna (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫آﯾﯿﻨﮫ‬ ayna ajna - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sjaji se kao ajna. (Ayna gibi parlıyor.)

(h)ajvan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﯿﻮان‬hayvan hajvan hajvan хајван

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ovaj insan ne samo da se ponaša kao hajvan, on usprkos
skupocjenom odjelu svojoj crvenoj kravati na hajvana i liči. (Bu insan sadece hayvan
gibi davranıyor değil, pahalı elbise ve kırmızı kravat takmasına rağmen hayvana
benziyor.)
Hırvatça: … jadni insan ko hajvan čovjeku je dano da se muči kao
marva. (Zavallı insan...; hayvan gibi mücadele vermek zorunda kalmış.)

36
Sırpça: Највештији y овој игри устане на ноге измеђ друштва, па почне шитати
свакога редом: какав ћеш ти хајван да будеш? (Bu oyunda en iyi olan arkadaşlar
arasından ayağa kalkıp sırayla soru sormaya başlar – Sen nasıl bir hayvan olacaksın?)

(h)ak (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﻖ‬ hak hak hak хак

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: … hutbu sam naslovio sa Hak (pravo) puta. (Hutbeyi yol
hakkı olarak adlandırdım.)
Hırvatça: (anlamı): Pravo u islamu (hak anlamında, hukuk
anlamında değil) (İslâm'da hak)
Sırpça: (aynı)

аkaid (1) 39
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻘﺎﺋﺪ‬ akaid akaid akaid акаид

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Akaid ili akida (vjerovanje) je znanost koja je direktno
vezana za spoznaju Allaha. (Akaid ya da akida (inanç) Allah'ı kavramayla direkt bağlı
bir bilimdir.)
Hırvatça: Akaid je znanost o šerijatskim propisima vjerovanja
proizašlim iz dokaza uvjerenja, te odgovora na sumnje. (Akaid, şeriata göre ikna ispati
ve şüpheye cevaplardan kaynaklanan inanç kurallarını inceleyen bir bilimdir.)
Sırpça: (anlamı, yukarıdaki gibi): Акаид је наука о шеријатским
прописима веровања. (Akaid, şeriata göre inanç kurallarını inceleyen bilimdir.)

akibetihajr (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺎﻗﺒﺔ‬+‫ ﺧﯿﺮ‬akibet – i hayır akibetihajr - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (anlamı): selamet. Nikad on neće biti akibetijhajr. (O,
akibet – i hayır hiç bir zaman olmaz.)

37

39
İnanış için yazılan kurallar; 3 grubu var (namaz, oruç, evlilik, miras hakkında vs.)
(h)akik, (h)akikli (2); karşılama için: hekim
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﻘﯿﻖ‬+ Tür. –li eki akik, akikli (h)akik, (h)akikli - акик, акикли
a) Ses değişikliği: Boşnakçada kelime başına h eklenmiş, Sırpçada yine düşer

b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: (anlamı): mudrac, filozof (Akıllı adam, filozof)


Sırpça: (anlamı): титула лекара и судије (Hekim ve kadı unvanı)

akran (akram) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﻗﺮان‬ akran akran akran акран

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Onda veli sultan Tatara: "Moj akranu, ta od Šama
šahu!" (Sonra Tatarların sultanı şöyle der: Akranım benim, Şam'ın şahı!)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): Ja kakav je, vesela mu majka,
akrana mu u ljepoti nema! (Nasıl da biri, annesi sağ olsun, güzellikte eşsizdir!)
Sırpça: ... ама нисам ја твој акран... (Ama ben akranın değilim...)

akreba, akrebaluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﻗﺮﺑﺎء‬, + Tür. – akraba, akreba, akreba, акреба,
luk eki akrabalık akrebaluk akrebaluk акребалук

a) Ses değişikliği: Türkçeden ı sesi B/H/S'da u olmuş (lık – luk)


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mi smo ovđe svi akraba, dodaje Hajrijina sestra Hatidža.
(Biz hepimiz akrabayız, Hayriye'nin ablası Hatice diyor.)
Hırvatça: (aynı)
Sırpça: (aynı)

(j)akrep (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻘﺮب‬ akrep jakrep akrep акреп

a) Ses değişikliği: Boşnakçada kelimenin 2 versiyonu var: j harfiyle ve o olmadan


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Doista u Džehennemu postoje doline u kojima se nalaze
zmije i akrepi čiji su vratovi veliki poput vratova horosanskih… (Gerçekte, cehennemde
yaylalar var ki üzerinde yılanlar ve Horosan boyunları (?) kadar büyük boyunlu
akrepler bulunur.)
38
Hırvatça: Ljut je kao akrep. (Akrep gibi öfkelidir.)
Sırpça: Акрепи су под заштитом државе, само поштеног човека
витла како ко хоће и стигне. (Akrepler hükümet tarafından korunuyor, sadece adil
insan diğerlerinin isteğine bağlı zarar görür.)

akšam (ahšam), akšamčiček (akšamčić, akšam – cvijet), akšamdžija (akšamlučar,


akšamlija), (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far.‫ اﺧﺸﺎم‬, + Tür. – akşam, akşam çiçeği, akšam, akšamčiček, akšam, -, -, акшам, -,
çiçek/oldu/geldi kelimesi, akşamcı (akşam akšamdžija, akšam -, -, -, - акчамџија, -,
ci/li/luk eki, hayırlı olsun, geçiren kimse), geldi, akšam -, -, -, -
hayrola; B/H/S – ja, akşam oldu; hayırlı hajrola, akšamluk,
lučenje eki; Far. ‫ﺑﺎزار‬ akşamlar, akşamlık, akšamlučenje/iti,
akşam geçirme, akšam pazari
akşam pazarı

a) Ses değişikliği: Farsçadaki b Türkçeye p olarak geçip Boşnakçada da p oluyor, ı – i


değişmesi, oldu kelimesi oldi olarak geçiyor; lık - luk
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ali-aga Kučukalić nije volio akšamlučenje i sjedaljke, ali
je rijetko propuštao priliku da se pridruži za stol Mehmedalija-aga Mehmedagića. Pa na
vakat akšam saklanjaše. (Ali ağa Kuçukaliç akşamlığı ve koltukları sevmezdi, ancak
Mehmed Ali ağa Mehmedagiç'in masasına oturmayı hiç kaçırmazdı. Vaktinde akşam
namazı kılardılar.)
Hırvatça: Kako akšam pade na ledinu (Boşnak kaynağından) (Buz
üzerine akşam düştüğü gibi)
Sırpça: Акшамлук (тур. aqhšam: вече, сумрак, сутон), је обичај
уживања извесне, обично мање количине ракије око вечери. (Akşamlık (Tür.
akşam, şafak) akşam saatlerinde yapılan rakı keyfine denir.)

39
al2, alat1, albaber (al – baber, al – biber, baber, fiil: zabiberiti), al – bašta, al – čadar, al –
čatkija, al – čoha, al – duvak, al – ćereće, alen (alev), al – fes, al – mak, al – katmer,
40
alica, aligrah, arliti se (1 (temel anlam), kelimelere göre 14) 41
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫آل‬, Tür. – at, al, alat, kırmızı al, alat, al – al, alat, albaber, -, алат, албабер
duvak, kereke Far. (al biber), biber, baber, (bašča), - , al – (ђурђевак), -, -, (чаткија),
‫ﺑﺎﺑﺎ رى‬, Far. ‫ آل‬+ albahçe, al albašta, al – čatkija, (al) čoha, - (ал) чоха, (дувак), -, алев,
‫ﺑﺎغ‬, ‫ﭼﺎدر‬, ‫ﭼﻮﺧﺎ‬ çadır, al çatkı, čador, al , alćergelet, fes, (фес), мак, алкатмер,
B/H/S – za önek, al çuha, al – čatkija, al – mak, алица, -, -
iti eki, alčatkija duvak, al – čoha, al – alkatmer(karanfil),
(Tür. çatkı); al, kereke (aba), al duvak, al – -, -, -
Ar. ‫ﻓﺎس‬, B/H/S – kelimesi kızıl ćereće, alev,
mak kelimesi, Tür. anlamında; al – al – fes, al –
– katmer, Far. al + fes, haşhaş, al mak, al –
B/H/S – ica eki, katmer katmer,
aligrah (al + B/H/S (kırmızı), alica,
– grah kelimesi), alica: kırmızı aligrah,
al + B/H/S – iti se kiraz türü, arliti se
kırmızı (al)
fasulye,
allanmak

a) Ses değişikliği: Türkçedeki i sesleri her durumda olduğu gibi i'ye değişiyor, baber kelimesi
biber olsa da anlaşılır, çadır – çador olmuş; alica kelimesinin Türkçede eşanlamlısı bulunmaz;
çuha – çoha değişimi de mevcut ve Türkçeden kereke yumuşamış Boşnakça ve Hırvatçaya
ćereće olarak geçiyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čador je riječ persijskog porijekla i u bukvalnom smislu
znači šator. Ipak kada kažete – čador, misli se, prije svega na tradicionalnu žensku
odeću. (Çador kelimesi Farsçadır ve harfi harfine çadır demek. Ancak, çador denince
geleneksel kadın kıyafeti kastedilir.)
(anlamı): vrsta tvorničkog čvrstog valjanog sukna i
odjeća od njega (Sınai, sıkı kumaş çeşidi ve ondan yapılmış giyecek)
Hırvatça: Klinčić je biljka raznobojnih cvjetova (Dianthus) iz roda
klinčića (npr. crveni karanfil Dianthus caryophyllus, alkatmer), porodica
Caryophyllaceae; gariful, garoful, karanfil, katmer. (Karanfil, çeşitli renkli çiçeklerden
oluşan bitkidir (Lat. Dianthus), dalı: karanfil. Eş anlamlısı: al katmer, gariful, garoful.

40

40
Lat. Dianthus caryophyllus
41
Lat. Convallaria maialis; sıfat olarak kullanıldığı zaman kan rengi, kan kırmızı rengi demek oluyor; al baberija
ise kırmızı çiçekler desenli şal demek
Sırpça: Чадор: одличан начин да се обучете, покријете,
заштитите од ветра, сунца, погледа и изгледате у исто време и сажаљиво и
застрашујуће за пола света. (Çador: dünyanın yarısı tarafından tuhaf, korkunç ve
acınacak şekilde bakılacağınızı sağlayan güzel bir giyinme tarzı)
Еј, коме сада моја драга на ђурђевак мирише (Ey benim
dilberim şimdi kime zambak kokuyor)
Чаткија је била четвртастог облика, величине 68 cm x 58
cm, најчешће израђена од куповне провидне црвене тканине, украшена по
ивицама… (Çatkı, kare şeklinde, 68x58 cm boyutunda, kırmızı kumaştan yapılmış ve
kenarları süslü idi.)

alabahtuna (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ اﻋﻼ‬+ Far. ‫ ﺑﺨﺖ‬bahtına alabahtuna - -

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı u olmuş Boşnakçada


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Idem vala, pa alabahtuna! (Gidiyorum vallaha, bahtına)

Alah, ala – hala! (hala – hala, ala – ala): ünlem  türemiş fiil: (h)alakati, harlakati,
(h)alaknuti, ilakati; zahalakati (1), Alah aškuna!, Alah belasuni versun!, Alah bilur
(alahbirum), bir; Allah kerim, Allah kerim (ćerim), alahemanet(ola), Alah hifzejle
tablo 1.:
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. B/H/S - h önek, kati eki; Allah; Allah Alah, halakati, Alah, -, - алах, -
Ar. ‫ ﻋﺸﻖ ﷲ‬ve Tür. – ı(3.teklik Allah diye Alah aškuna, , -, -, -, -, , -, -, -,
şahıs iyelik eki)-n (yardımcı bağırmak, Allah Alah belasuni -,
ses)-a (datif) eki, Ar. ‫ – ﺑﻼ‬Tür. aşkına; Allah versun, Alah
– sı (3.teklik şahıs iyelik eki)-n belasını versin, bilur, Alah
(yardımcı ses) –ı (akuzatif), Allah bilir/bir, ćerim, kerim,
versin kelimesi, bir, Ar. ‫ﻛﺮﯾﻢ‬, Allah kerim, alacerim,
‫ﻣﺎﻧﺔا‬, Ar. ‫ ﺣﻔﻆ‬+ Tür. – eyle(sin) Allah'a emanet, alahemanet, Alah
Alah hıfz hifzeyle
eylesin

41
tablo 2.:

alahičun! (Alah – ičun!), alahmubarećola, Alah rabum, Alah rahmetejle (rahmetile),


alahselamet, alahualem (alalem),
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﷲ‬+ Tür. – Allah için, Allah Alah – ičun, Alah -, -, -, -, -, -, -, -, -,
için, Ar. ‫ﻣﺒﺎرك‬, Tür. Rabbim, Allah rahmet rabum, Alah alalem -, -,
– ola, olsun eylesin, Allah selamet rahmeteyle, (nadiren), - алапача,
kelimesi; Ar. ‫رب‬, versin, Allah alahselamet, , -, alapača, -
Tür. – im, Im eki, alîm/a'lemdir, Allahu alahualem, Alahu -
Ar. ‫ رﺣﻤﺔ‬+ Tür. – ekber, Allah'ın emriyle, ekber,
eylesin, ‫ﺳﻼم‬, ‫اﻋﻠﻢ‬, Allah Allah diye alahunemrile,
‫ا ﻛﺒﺮ‬, ‫ ا ﻣﺮ‬+ Tür. – bağıran kadın; azizallah alapača, azizalah
ile; B/H/S – pača
eki, ‫ﻋﺰﯾﺰ‬

a) Ses değişikliği: Türkçedeki için Boşnakçaya ičun olarak geçiyor, mübarek – mubareć,
Arapçadaki i (Rabbi), Rabbum oluyor. Allah bazen bir l ile yazılıyor, ya alapača kelimesinin
Türkçede eşanlamı bulunmaz; yaklaşık anlamı 'dedikodu yapan bayan'dır
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Allah selamet je u naš jezik došlo preko turskog jezika i u
originalu glasi Allah selamet versin što bi značilo Da Allah da spas ili Bože sačuvaj.
('Allah selamet' bizim dilimize Türkçe üzerinden geçmiş ve orijinalde 'Allah selamet
versin' demek, ya da Allah aşkına)
Hırvatça: Skupina od više alapača vrlo je predvidljiva, ali
istovremeno neugodna socijalna pojava. (Allah Allah diye bağıran kadın (bugün argoda:
aptal, salak, boş konuşan kadın) öngörülen, ancak aynı zamanda rahatsızlık veren
sosyal olaydır.)
Sırpça: (aynı)

(h)alal (3), (h)alaliti (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻼل‬+ B/H/S – iti helal (h)alal, halal, (х)алал,
eki etmek/kılmak (h)alaliti halaliti алалити

a) Ses değişikliği: a- e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Halalio sam svakom onome ko me je po ružnome
spomenuo, izuzev novotaru. (Hakkımda kötü konuşanlarını affettim (helal ettim), yeni
gelen hariç.)
Hırvatça: Mi smo zaboravili i halalili, ali Srbija pamti i nije
oprostila. (Biz helal ettik ve unuttuk, ama Sırbistan hatırlar ve affetmedi.)

42
Sırpça: Захтеви које Халал ставља пред произвођаче су
најстриктнији када је у питању месна индустрија. (Helal'ın koyduğu kurallar ve
talepler, yiyecekler konusunda en sıkı et sektöründe oluyor.)

alamet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﻼﻣﺔ‬alamet alamet alamet аламет

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pred kijamet ružan alamet, mnogo ljudi vino će piti,
zinaluka će dosta biti... (Kıyamet öncesinde çirkin alamet; çok insan şarap içecek, zina
da yapılıyor olacak...)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): Kijamet je tu ako uzmemo sve
alamete koje viđamo svaki dan. (Her gün gördüğümüz bütün alametlere göre, Kıyamet
günü aslında yakındır.)
alat (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫آﻟﺔ‬ alet alat alat, alet алат

a) Ses değişikliği: e – a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bez halata nije ni zanata. (Alet olmadan zanaat da
olmaz.)
Hırvatça: Bez alata nema zanata. (aynı)
Sırpça: Без алата нема заната. (aynı)

alejć selam, aleć selam, alejk selam, alejkumu – selam, alejćumu – selam (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ اﻟﺴﻼم ﻋﻠﯿﮑﻢ‬aleyküm selam alajć selam, alejkumu – selam - -

a) Ses değişikliği: Boşnakçada aleykum kelimesnin kısaltması olarak alejć diye geçiyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Selam Alejć, štovane sestre. I braćo. (Selam aleyküm,
değerli kız ve erkek kardeşlerim.)

alejhilane, alejhillane (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻠﯿﮫ اﻟﻠﻌﻨﮫ‬ aleyhillane alejhilane - -

43
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pravi šejtan alejhilane! Malo je falilo da i stari Ibriš zbog
njega glavom plati. (Tam bir şeytan, aleyhilane; Az kaldı İbriş amca onun için kellesini
kaybediyordu.)
alejhiselam (Alejhiselam) (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﻠﯿﮫ اﻟﺴﻼم‬aleyhisselam alejhiselam - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kaže Allahov Poslanik alejhiselam: „Vjernik i vjernica će
biti neprestano iskušavani po pitanju sebe, svoga djeteta i imetka, sve dok se ne susretnu
sa Allahom, bez ikakva grijeha na sebi!“ (Allah'ın Peygamberi şöyle buyurur: Mümin
(kız veya erkek) devamlı kendisi, kendi çocuğu ve sahip olduğu mal konusunda, Allah'a
karşı günahsız çıkana kadar hep imtihana tabi tutulacaktır.)

alemperka (1) 42
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça

Ar. ‫ ﻋﻠﻢ‬+ -
B/H/S – (masallarda bahsedilen kuş alemperka alemperka алемперка
perka türü; her varlığın
düşüncelerini okur ve anlar)

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Alemperka - magična ptica, stanovnica krošnje Drveta
svijeta, obdarena sposobnošću govora i čitanja misli. Perje joj svijetli poput sunca.
(Alemperka – büyüleyici, Dünya ağacında oturan, düşünceleri okuma ve konuşma
yeteneğine sahip bir kuş. Tüyleri güneş gibi parlıyor.)
Hırvatça: Djelo "Alemperkina kazivanja" Jasne Horvat namijenjeno
je osnovnoškolcima… (Jasna Horvat'ın 'Alemperka'nın hikâyeleri' adlı eseri ilkokul
çocuklarına yöneliktir.)
Sırpça: Љубав је моја судбина и моја суђеница
Прати ме као сена од мене је нераздвојива
Води непознатим стазама које Алемперка осветљава
(Sevgi benim kaderimde var; beni gölge gibi takip eder ve benle birdir; Alemperka'nın
aydınlattığı bilinmeyen yollarda öncülük yapıyor.)

44

42
(rivayete göre: kanatları elmas ya da pırlantadan yapılmış bir kuş türü – insanlar ve tanrıların düşüncesini
algılayan, anlattığı hikâyeler Hırvat geleneği koruyan bir kavramdır; ikinci adı ise Svarogova ptica (Svar,
Sanskritçe: स्वर् – ateş ve gök tanrısı)
(h)aliluk, (h)alilučina (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺧﺎﻟﻲ‬+ Tür. – luk eki, haliluk (hali olan yer), haliluk, -, - халилук,
B/H/S – čina eki hali olan yer halilučina -

a) Ses değişikliği: Türkçedeki i Boşnakça ve Sırpçada u oluyor (halilik – haliluk)


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Od lijepe čarsije sa preko 30 džamija, ostao je samo
haliluk. (30 caminin bulunduğu güzel çarşıdan sadece hali olan bir yer kaldı.)
Sırpça: (Boşnak kaynağından) Некада питорексна долина Цехотине
данас је аветињски халилук. (Eskiden göz çarpıcı Cehotica nehrinin sahili bugün
çirkin bir haliliktir.)
alim (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺎﻟﻢ‬ alim alim alim алим

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dr. Buti je islamski alim „par excellence“ i čovjek koji je
svojim znanjem natjerao i poštovaoce i kritičare da ga poštuju i cijene. (Dr Buti islâmi
'par exellence'dir (kendi alanında uzman, en iyisi) ve hem onu sevenlere hem de
eleştirenlere kendini sevdirdi ve gözlerinde saygı kazandı.)
Hırvatça: (alim, anlamı): Specijalist u islamskim znanostima. (İslâm
bilimlerinde uzman)
Sırpça: Највеће поштовање код српског сељака је имао
„господин“ који се није „господио“, а још веће рођак, алим, учењак, који није
заборавио своју породицу која је остала на селу. (Sırp köylüsünün en çok saygı
gösterdiği 'şımarmayan' beyefendiler, akraba, ve köyde kalan ailesini unutmayan alim
(uzman, bilim adamı)'dı.

alkermes (1) 43
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﻟﻘﺮﻣﺰ‬, Far. ‫ ﻛﺮﻣﺴﺖ‬kırmızı alkermes - алкермес

a) Ses değişikliği:Türkçedeki ı Boşnakça ve Sırpçaya e olarka geçmiş, Arapçadaki al eki


düşer
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Alkermes je grimizni talijanski liker od začina, cimeta,
klinčića, muškatnih orašića i vanilije. (Alkermes kızıl İtalyan likeridir; baharat,
karanfil, vanilya ve tarçından yapıır.)
Sırpça: Алкермес је изразито црвене боје, а добива се од
различитог љековитог биља и зачина. (Alkermes çok kırmızı ve çeşitli bitkiler ve
baharattan yapılıyor.) 45

43
Lat. Phytolacca decandra
al – koran, al – kuran, alkoran, alkuran (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ اﻟﻘﺮآن‬Kur'an al – kuran alkuran ал-куран

a) Ses değişikliği: yok; Arapçadaki al eki kullanılmayabilir; o ya da u harfi değişiyor, ama


ikisi de kullanılır
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kur'an se čita ili, kako je to uobičajeno reći među
bosanskim muslimanima, "uči". (Kur'an ya okunur, ya da, Boşnak müslümanların
arasında söylendiği gibi – okunarak öğrenir.)
Hırvatça: Sljedbenici islama, muslimani, vjeruju da je Kur'an
savršena riječ Božija. (İslâm'ı yol olarak takip edenler, yani müslümanlar, Kur'an'ın,
Tanrı'nın mükemmel sözü olduğuna inanıyorlar.)
Sırpça: Куран или Коран је света књига ислама, која садржи
„Божије речи упућене Мухамеду“. (Kuran ya da Koran, İslâm'ın kutsal kitabıdır ve
Muhammed'e yönelik Tanrı'nın sözlerini kapsıyor.)

alufedžija (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﻠﻮﻓﮫ‬+ Tür. – cI eki + B/H/S –ja eki ulufeci alufedžija - -

a) Ses değişikliği: Türkçedeki u Boşnakçaya a olarak geçiyor, ja ekiyle birlikte


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mimo sve druge kapetane, bihaćki kapetan je uživao
ispočetka jedan zijamet, ali i on je postao alufedžija prije 1708. godine.

(h)alva, (h)alvuša; (h)alvadžija, halvedžija; (h)alvaluk (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﻠﻮا‬, ‫ ﺣﻠﻮة‬+ Tür. – cI helva, helvacı; (h)alva, (h)alva, халва,
eki + B/H/S – ja eki helvalık (h)alvadžija halvadžija халваџија

a) Ses değişikliği: halva ya da helva kelimesinin ikisi de kullanılmakta; Türkçedeki ı eki


tekrar i'ye dönüşüyor; halva kelimesindeki h bazen düşer bazen de kalır
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Iako ima onih koji znaju šta je halva, veći broj je onih
koji to ne znaju, kao što ne znaju od čega i kojom prigodom se pravi halva. (Halvanın ne
olduğunu bilen var olduğuna rağmen, ne olduğunu ve neyden yapıldığını bilmeyen daha
da çok.)
Hırvatça: Halva (alva) orijentalna slastica, koje potiče sa Bliskog
istoka. Alva, kao poslastica, je najviše raširena po arapskim zemljama i na Balkanu.
(Halva ya da alva oryantal bir tatlı yemektir; Ortadoğu'dan kaynaklanıyor ve en çok
Arap ülkelerinde ve Balkanlar'da yenilir.)
46
Sırpça: Обично су продавци били млади мушкарци – помоћници
мајстора бозаџија и халваџија. (Satıcılar en çok genç adamlardı – bozacıların ve
helvacıların yardımcısı.)

al – zambak, zanbak (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ( زﻧﺒﻖ‬+ ‫ )ال‬zambak zambak zambak (ljiljan) замбак

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ljiljan (ili zambak) je cvijet u čijem domaćem uzgoju
preovlađuje bijela boja. (Zambak çiçeği, yerel üretimde en çok beyaz renkte ortaya
çıkıyor.)
Hırvatça: Starinski ljiljan kod nas zovu zambak. (Zambak bizde eski
zambak çiçeğine denir.)
Sırpça: Крин или бели љиљан (замбак) користи се као лек
против опекотина и рана. (Krin ya da beyaz zambak yara veya yanma tedavisinde ilaç
olarak kullanılır.)

ama, ema (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫أﻣﺎ‬ ama ama ama ама

a) Ses değişikliği: (bazı yerlerde 'ema'); her üç dilde ama versiyonu kullanılmaktadır; ama
kelimesi bazen vurgu yapmak için de kullanılıyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ništa ama baš ništa me ne interesuje. (Beni hiç, ama
hiçbir şey ilgilendirmez.)
Hırvatça: Državi ne dugujete ama baš ništa. (Devlete hiç, ama hiçbir
borcunuz yok.)
Sırpça: Тамо где не мораш ама баш ништа да доказујеш знај да
си потпуно цењен. (Hiç, ama hiçbir şey ispatlamak lazım olmadığın yerde en çok saygı
aldığın yerdir.)

(h)amajlija (2) 44
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻤﺎﺋﻞ‬hamail, hamaylı hamajlija hamajlija (х)амајлија

a) Ses değişikliği: duruma göre h harfi düşebilir, ama her versiyonu anlaşılır
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ova bol moja je amajlija. (Bu acı benim hamaylımdır.)

47

44
kılıç için omuzdan çapraz olarak bele inen bağ; ikinci anlamı: nazarlık, nusha
Hırvatça: Upotreba amajlija se javlja zajedno s pojavom prvih
religija (animizma) i magije. (Hamaylılar kullanımı ilk dinler ve büyü ortaya çıkınca
başlıyor.)
Sırpça: Остаци су спаљивани, а пепео чуван као амајлија за добру
срећу. (... Kalıntılar yakılırdı ve kül bereket için saklanırdı.)

(h)amal (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﻤﺎل‬ hamal (h)amal (h)amal (х)амал

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: “Žao mi što sam bio hadžija , a sada hamal!” (Hacı olup
şimdi hamal olduğuma pişman oldum.)
Hırvatça: Hamal (arap. ḥamal: janje) najsjajnija je zvijezda u
zviježđu Ovnu. (Hamal (Ar. ḥamal: kuzu) Koç takımyıldızında en parlak yıldızdır.)
Sırpça: А он му одговори да неће ништа, и тако хамал оде са сто
дуката из магазе. (O ise bir şey istemediğini söyleyip, 100 dükayla öylesine mağazadan
çıktı.)

(h)amam, (h)amamdžija, (h)amamdžik (buna da hamamdžinica kelimesi de eklenebilir)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﻤﺎم‬ hamam hamam (h)amam (х)амам
- + Tür. – cI eki (B/H/S – hamamcı hamamdžija hamamdžija хамамџија
ja ekiyle birlikte; cik eki hamamcık hamamdžik hamamdžik хамамџик
(хамамџиница)

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı yine i olarak geçiyor, B/H/S'da mevcut olan ja eki de eklenmiş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hamamdžija iz Bosanskog Petrovca ima vlastitu
produkciju mirisnih sapuna i ulja za masažu. (Bosanski Petrovac diye bir yerde bulunan
hamamcının kendi kokulu sabun ve masaj yağı üretimi var.)
Hırvatça: U Hrvatskoj su sačuvani hamam u Iloku te u Vrani u Hanu
Jusufa Maškovića. (Hırvatistan'da hamam sadece İlok ve Vrana'da Han Yusuf
Maşkoviç'te korunmuş.)
Sırpça: Управник хамама и благајник је био хамамџија, а у
женском хамаму посао хамамџије је обављала његова жена, хамамџиница.
(Hamamcı hamamın yöneticiydi, ve kadın hamamında bu işi onun eşi tarafından
yapılırdı.)

48
aman! (3) 45
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫أﻣﺎن‬ aman aman aman аман

a) Ses değişikliği: yok

b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Aman Jarabi! (Aman ya Rabbi)


Hırvatça: Aman, ne mogu više! (Aman, artık yapamam)
Sırpça: Аман, човече, коме ти то говориш! (Aman seni, kime
konuşuyorsun)

(h)aman (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ آن‬+ Far. ‫ ھﻢ‬hemen (haman) - хаман

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: On mi se svidio, haman sam se zaljubila! (Hoşuma gitti,
hemen hemen aşık oluyordum.)
Sırpça: Хаман опозиционари пријевремено отишли... (Muhalifler
hemen hemen erken gidiyorlardı.)

amanat, amanet, emanet (4)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ أﻣﺎﻧﺔ‬Emanet amanet amanet, amanat аманет

a) Ses değişikliği: e ya da e kullanılıyor, Türkçeden geçen e bazen a olarak geçiyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Predaj mu ga, božji ti amanet! (Onu teslim et, Tanrı'nın
emanetidir!)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): Nego, Marko, amanet ti davam
(dajem), ne pušti mi ćercu u Turaka! (Ya, Marko, sana emanet ederim, kızımı Türklere
verme!)
Sırpça: А мени је мој „бабо” у аманет оставио да такве као ти
Турчине и твој потурица, посрбим, пошаљем тамо одакле сте дошли. (Benim
babam ise, senin gibileri Sırplaştırıp geldiği yere göndermeyi emanet olarak bıraktı.)

49

45
sabırsızlık, şaşırma; milli şiirde çok kullanılıyor
aman jarabi! (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ رﺑﻲ‬/‫ أﻣﺎن ﯾﺎ رب‬aman ya Rabbi aman jarabi - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Aman jarabi je narodni izraz u BiH, izraz kojim se
pojačava značenje neke druge riječi. (Aman jarabi Boşnakçada başka bir kelimenin
anlamını vurgulamak amacıyla kullanılır.)

aman – zaman, aman - zeman (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ أﻣﺎن زﻣﺎن‬aman – zaman aman – zaman - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Udala se za esnafa mlada, aman – zeman. (Genç yaşta
esnafla evlendi, aman – zaman.)

(h)abar, (h)anbar (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫اﻧﺒﺮ‬ ambar (h)ambar (h)ambar, hamper (х)амбар

a) Ses değişikliği: Türkçedeki n harfi B/H/S'ya m olarak geçiyor (telaffuzu kolaylaştırmak


için), h duruma göre değişir, ama kalır; a – e değişmesi de mevcut
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U Velikoj Kladuši gorio hambar za žito. (Velika
Kladuşa'da buğday ambarı yanıyordu.)
Hırvatça: Ambar, hambar ili žitnica je naziv za građevinu koja za
glavnu svrhu služi kao skladište žita ili stočne hrane. (Ambar ya da hambar buğday
veya diğer benzer ürünleri depolamak için kullanılır.)
Sırpça: Ако је и амбар, варичак је мера. (Ambar olursa da,
'variçak' ölçüdür.)

amber, anber, ambra (4)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻨﺒﺮ‬ amber amber ambra, amber амбра

a) Ses değişikliği: Sırpçada e – a değişmesi var ve metatez er - ra


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Lažni amber je napravljen od plastike, gume, smola.
(Sahte amber plastik, lastik ya da sakızdan yapılmış.)
50
Hırvatça: Na engleskom se također jantar ne kaže jade nego amber,
pa zabune nije smjelo biti. (Amber kelimesinin İngilizcesi de jade değil, amberdir;
dolayısıyla kararsızlık olmamalı.)
Sırpça: Ћилибар (јантар, амбер) заправо и није камен! Настао је
као чудесна мешавина различитих биљних смола са дрвећа која су расла и пре 50
милиона година. (Amber aslında taş değil. 50 milyon sene önce yetişen çeşitli bitki sakız
karışımından oluşmuş.)

аmel, аmelimanda (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﻤﻞ‬+ Far. ‫ﻣﺎﻧﺪه‬ amel amel, amelimanda - (амел), -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nemaš dosta nikoga, izvan Boga dragoga i amela
svojega." (Gerçekten Tanrı ve amelenden başka kimsen yok.)

amme – sufara (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻢ‬ Amme supara amme – sufara (sufara, sufura), - -
+ Far. ‫ﺳﻰ ﭘﺎره‬

a) Ses değişikliği: p – f değişmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Amme supara je knjižica koja sadrži trideseti odsjek
(džuz) Kur'ana. (Amme supara Kur'an'ın 30. bölümünü içeren kitapçıktır.)

(h)ametice, (h)ametom (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﻤﺔ‬ammeten hametice - (х)аметице, (х)аметом

a) Ses değişikliği: B/H/S'de mevcut olan – ice eki zarf ekidir, burada h eklenmiş ve aynı
zamanda m düşüp, Türkçedeki en ekinin yerine – ice eki sona konur
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pomriješe ljudi "ametice". (İnsanlara ammeten ölmüş.)
Sırpça: Марва цркава аметице. (Hayvanlar ammeten ölüyor.)

аmidža (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻤﻮﺟﮫ‬ amca amidža amidža амиџа

a) Ses değişikliği: B/H/S'da kelimenin ortasına bir i harfi eklenmiş, daha kolay telaffuz için
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Amidža ili stric je član porodice koji predstavlja očevog
brata posmatrane osobe. (Amca, kişinin babasının erkek kardeşi demek.) 51
Hırvatça: Umro joj je amidža. (Amcası ölmüş.)
Sırpça: Добро Амиџа, а шта ако ја главу однесем везиру, посо
завршим, здрав се и читав вратим, ко је онда будала? Ја или ти? (Tamam, amca,
ama ben kelleyi vezire götürüp işimi bitirip sağ salim gelirsem, salak kim olacak, sen ya
da ben?

amin, amin(k)ovati (1) 46


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ أﻣﯿﻦ‬+ B/H/S – amin, amin amin, amen, aminati амин,
ovati eki söylemek aminkovati (nadiren) амен, -

a) Ses değişikliği: Müslümanlar amin derken, Hristiyanlarda aynı kelime 'amen' olur, anlamı
aynı
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Amin, i tebi Allah dao isto tako. (Amin, Allah sana da
aynısını versin.)
Hırvatça, Sırpça: Редом амен изговара. (Sırayla amin diye
tekrarlıyor.)

(h)amur(luk) (1)

orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça


Ar. ‫ ﺧﻤﯿﺮ‬+ Tür. – luk eki hamurluk (h)amurluk (hamur) хамурлук

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kupujem janje koje vec pase, jede hamur. (Otlayan,
hamur yiyen bir kuzu alıyorum.)
Hırvatça: bulunamadı
Sırpça: Хамур може да значи квасац или тесто. (Hamur, maya ya
da yufka da demek olabilir.)

(h)andžar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar., Far. ‫ ﺧﻨﺠﺮ‬hançer handžar handžar ханџар

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ç harfi B/H/S'ye c olarak geçer, e – a değişmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Handžar je dvosjekli orijentalni nož sa valovito
zavinutom oštricom. (Hançer oryantal iki taraftan kesen eğri ağızlı bir bıçaktı.)
Hırvatça: U pojednostavljenom značenju handžar je zakrivljena
bojna sablja. (Basitleştirilmiş anlamında, hançer eğri savaş kılıcı demek.)
52

46
İbranice kökenli bir kelime: türemiş fiil: aminovati
Sırpça: Ханџар је двосекли оријентални нож са валовито
завинутом оштрицом. Има богато украшену ручку. (Hançer, eğri ağızlı bir bıçaktır;
kabzası çok süslü.)

anterija, anteriluk (1)

orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça


Ar. ‫ﻋﻨﺘﺮي‬+ B/H/S – ja entari, anterija, anterija, антерија,
eki entarilik anteriluk anteriluk -

a) Ses değişikliği: Türkçedeki e B/H/S'ya a olarak geçiyor, lik – luk, - ja eki de eklenmiş
kelime sonuna
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Anterija je vrsta starinske haljine. To je haljina
sa dubokim izrezom na grudima, sa dugim, spreda otvorenim rukavima, a sama je
dugačka do članaka nogu. (Entari eski tarzda yapılmış bir elbise çeşididir; ön tarafı
açık, kolları uzun ve uzunluğu ayak bileğine uzar.)
Sırpça: Антерија је врста старинске хаљине. (Entari – eski elbise
çeşidi.)
(h)ap (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺐ‬ hap hap - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pacijent konta da nije bolestan. Da on ne treba da pije
hapove i konzumira što mu doktor preporuči. (Hasta, hasta olmadığını sanıyor. Ve
doktorunun tavsiye ettiği ilaçları ve hapları içmesi gerektiğini sanmıyor.)

ap – ašićare (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – ap öneği + Far. aşikâr ap – aščare, ašićare, апашићаре
‫آﺷﻜﺎر‬ ašićare ašikare
(öneksiz)

a) Ses değişikliği: Türkçedeki k B/H/S'da ć oluyor, e ise eklenmiş kelimenin sonuna

b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Ašićare se vidi. (Aşikâr bu.)


Sırpça: Ашићаре сиђи низ котаре. (Aşikâr dağlardan in.)

aps, apsana, apsar, apsiti  bkz. haps

(h)arab, (h)arabat, (h)arabatija  bkz. harab

53
(h)arač, (h)aračlija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﺮاج‬, +Tür. – li eki + B/H/S – ja haraç, harač, harač, харач,
eki haraççı haračlija haračlija харачлија

a) Ses değişikliği: B/H/S'de her zaman olduğu gibi kelimenin sonuna bir 'ja' eklenmiş; diğer
değişiklikler yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Harač, osobni porez, glavarina u Osmanskom carstvu.
Naplaćivao se je od svake muške nemuslimanske glave, kao vrsta otkupa od ropstva.
Haraç, Osmanlı İmparatorluğu zamanında kişisel vergi. Müslüman olmayan her kişiden
ve kölelikten özgürleştirme vergisi olarak da ödenirdi.)
Hırvatça: Izraz haračlija zapravo je vezan za Turčina koji sakuplja
harač od srpske raje, ali u današnje vreme odnosi se na ljude iz parking servisa.
(Haraççı kelimesi, Sırp milletinden haraç alıp toplayanı kastediyor; bugün (argoda)
park servisinde çalışanları kastediyor.
Sırpça: Плаћали би људи струју и без харачлија. (İnsanlar,
haraççı olmasa da elektrik faturasını öderdi.)

(h)aram, (h)arambaša, (h)aramija  bkz. haram; türemiş fiil: haramiti

(h)arbija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺮﺑﻲ‬ harbi harbija harbija харбија

a) Ses değişikliği: yok, B/H/S'da – ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Harbija je šipka kojom se čistila nekada cijev od
puške. (Harbi, eskiden tüfeklerin namluları temizlemek için kullanılan bir çubuk)
Sırpça: Шипка од железа или тврдог дрвета која је већином
служила за чишчење пушака. (Demirli ya da sert ahşaptan yapılmış bir çubuk;
tüfekler temizlemek için kullanılırdı.)

(h)arčalija, (h)aračlija (1) 47


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﺮاج‬ ? harčalija harčalija харчалија

54

47
= harač: Osmanlı Devletinde Müslüman olmayanların devlete ödemekle yükümlü olmaları vergi; bugün
argoda: yeni vergiler, devletin halktan aldığı yeni vergiler
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: A puška je moja harčalija
Sırpça: ист. старинска пушка великог калибра

(h)arčiti (1) bkz. harč


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺧﺮج‬harcamak harčiti arčiti харчити

a) Ses değişikliği: haračiti ve harčiti fiili bazen aynı anlamda kullanılıyor; arasındaki fark çok
küçük olduğuna göre; Hırvatçada h düşer
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Čovjek koji ima više para može ih harčiti po
vlastitom nahođenju. (Çok parası olan insan onu istediği gibi harcayabilir.)
Sırpça: Нажалост, смрт ће и убудуће харачити по нашим
путевима. (Maalesef, gelecekte de ölüm bizim yollarımızda zarar getiriyor olacak.)

(h)ardal, (h)ardalija (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﺮدل‬+ B/H/S ‫ ﯾﺔ‬eki hardal, hardallı (h)ardal, (h)ardalija hardal -

a) Ses değişikliği: Boşnakçada h ile ya da o olmadan kelime anlaşılır


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Evlija Ćelebija navodi da je osvježavajući
specijalitet Sarajeva bilo piće po imenu gorušica ili hardalija. (Evli Çelebi diyor ki
Saraybosna'da özel bir içecek hardal ya da hardallıydı.)

arebica (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺮﺑﻲ‬Arabî, Araplara özgü olan arebica arabica арабица

a) Ses değişikliği: (Arap alfabesi); arabica ya da arebica aynı olarak anlaşılır


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U periodu od 15. do 20. vijeka u Bosni je na bazi arabice
nastala jedna specifična naporedna pismenost. (15 – 20. yy.'da Bosna'da Arap alfabesine
dayanarak özel bir okuma yazma sistemi oluşturulmuş.)
Hırvatça, Sırpça: Arabica je nastala ulaskom Bosne u osmanlijsko-
islamski civilizacijski i kulturni krug. (Arabica, Bosna'nın Osmanlı medeniyetine
girmesiyle oluşmuş.)

55
(h)arem, (h)aremluk (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﺮم‬+ Tür. – luk eki harem, harem harem, haremluk harem харем, харемлук

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Harem je izraz kojim se opisuje ženski dio
domaćinstva u poliginijskim porodicama. (Harem, çok eşli ailelerin evlerinde bulunan
bayanlara ayrılmış bir oturma yeridir.)
Sırpça: Харем је део домаћинства у полигамијским пoродицама,
карактеристичан за ислам. (İslâm'da özellikle, evlerin bir kısmı.)

armut, armudija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ آرﻣﻮد‬+ Ar. ‫ ي‬eki armut, armudiye armut, armudija - -

a) Ses değişikliği: Türkçede kelimenin soundaki e Boşnakçada a oluyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šare na čakširima, armudije, dikiši, dotluci, pačaluci"
(Çakşire'de (pantalon çeşidi) çizgiler, armutlar, dikişler, dostluklar, vilayetler)

arsenal (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫دار اﻟﺼﻨﺎع‬ tophane; silah deposu arsenal arsenal арсенал

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Policija je u Krčedinu u zakopanom buretu našla arsenal
oružja. (Krçedin'de polis gömülmüş bir fıçıda silâh deposunu bulmuş.)
Hırvatça: Arsenal je jedan nogometni klub u Engleskoj. (Arsenal,
İngiltere'de bir futbol klubüdür.)
Sırpça: Откривен арсенал оружја закопан у пластичном бурету.
(Plastik fıçıda gömülmüş bir silâh deposu bulundu.)

arsuz, arsuzluk (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺎر‬+ Tür. – suz, luk arsız, arsuz, arsuz, арсуз,
eki arsızlık arsuzluk arsuzluk арсузлук

a) Ses değişikliği: Türkçedeki sız/lık ekleri B/H/S'da luk olarak geçiyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Ruđanke su arsuzi. (Ruda adlı yerden gelen
kadınlar) arsızdır.

56
Hırvatça: Kako će arsuz - ženama biti jezici prikovani klincima
rastovnjacima za džehenemski direk. (Arsız kadınların dilleri cehennem direğine
çıvıllarla bağlı olacağı gibi...)

(h)arun, uharuniti (se), uzharuniti (se) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﺮون‬+ B/H/S – u önek, iti se eki harın harun - харун

a) Ses değişikliği:Türkçedeki i B/H/S'da yine u oluyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Koliko se harun učinila, …(Her ne kadar harın gözükse
de...)
Sırpça: Хару́н je исламский пророк, брат пророка Мојсија.
(Harun, islâmî peygamberdir, Musa'nın kardeşi.)

a.s. bkz. Alejhiselam

asaba, asabaluk (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺼﺒﮫ‬+ Tür. – luk eki asaba, asabalık asaba, asabaluk - асабаасабалук

a) Ses değişikliği: lık – luk değişmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Asaba je po šerijatskom nasljednom pravu zakonski
nasljednik. (Asaba, şeriata göre, hukukî mirasçıdır.)
Sırpça: (наследство) (Miras)

ashabi (1); sg. olarak ashab, ashabi - feraiz


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. sg. ‫ﺻﺎﺣﺐ‬ sahabe (ashap), ashabi, ashabi – feraiz -, - асхаб, -
pl. ‫اﺻﺤﺎب‬ ashâb – ı ferâ'iz
+ sg. ‫ﻓﺮض‬
pl. ‫ﻓﺮاﺋﺾ‬

a) Ses değişikliği: b – p değişmesi, genel olarak plural olarak kullanılıyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Moji ashabi su kao zvijezde, za kojim god se okrenete,
nećete zalutati. (Benim ashaplarım yıldız gibidir; hangisine dönerseniz yolunu
kaybetmezsiniz.)

(h)asija, (h)asiluk, (h)asi se učiniti (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺎﺻﻲ‬+ Tür. – luk asi, asilik, asija, (h)asiluk, asija, (h)asiluk, аси(ја), асилук,
eki + B/H/S učiniti se asi olmak (h)asi se učiniti asi postati аси се учинити
fiili
57
a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: To iz tebe govori govori samo begovski
hasiluk. (Senin yerine bey asiliğin konuşur.)

asker, ašćer, askerija, ašćerija, askerluk, ašćerluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺴﻜﺮ‬+ Ar. ‫ﯾﺔ‬ asker, askeriye, asker, askerija, asker, askerija аскер,
eki; Tür. – luk eki askerlik askeriluk (vojska), - аскерија, -

a) Ses değişikliği: Türkçedeki askeriye B/H/S'da askerija oluyor, Hırvatçada kelime pek
kullanılmamış;
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Asćer je mučen, premučen. (Asker çok işkence görmüş.)
Sırpça: Онда харач, који се је повећао и променио у аскерију...
(O zaman da askeriyeye dönüşen ve yükselen haraç...)

asol, (h)asul, asoliti, hasuliti, uhasuliti (se) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﺎﺻﻞ‬+ B/H/S – iti eki, u önek hasıl, hasıl etmek hasul, hasuliti - хасул,
- хасулити

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı sesi Boşnakça ve Sırpçaya u olarak geçiyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Jogurt promjesam da se uhasuli i time prekrijem
jaje. (Yoğurdu hasıl etmek için karıştırıp hepsini yumurta üzerine dökerim.)

(h)astar (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. sg. ‫ﺳﺘﺮ‬
pl. ‫أﺳﺘﺎر‬ astar (h)astar (h)astar астар
Far. ‫آﺳﺘﺮ‬

a) Ses değişikliği: h sesi düşmeyebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Sad na tebi, Mujo, svilena košulja, do dan do
dva, Mujo, bijela astara.

(h)ašarija, (h)ašariluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﺸﺮ‬+ Tür. – luk eki haşarı, haşarılık (h)ašarija, (h)ašariluk - хашарија,
- хашарилук

58
a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı eki B/H/S'ya i olarak geçiyor, lık – lik değişmesi
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U desetoj godini dijete; od deset do dvadeset hašariluk, do
tridesete ne znaš šta ćeš od sebe, do četrdesete… (10 yaşına varmadan çocuk, 20 yaşına
kadar haşarılık, 30 yaşına kadar ne yapmak istediğini bilmiyorsun, 40...)

ašik, ašikčija (ašigdžija), ašiklija, ašikluk, ašikovati (ašik se učiniti), (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﺎﺷﻖ‬+ Tür. – ci, li, âşık, âşıkçı, ašik, ašik, -, -, -, ашик, -, -
luk eki, B/H/S – ja eki, - âşıklı, âşıklık, ašigdžija, ašikovati ашиклук,
ovati (fiil) eki âşık etmek ašiklija, (ašikovanje) ашиковати
(flört ašikluk,
anlamında) ašikovati

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı harfi B/H/S'da i oluyor, ašigdžija kelimesinde k – g değişmesi


var, telaffuz için, ašikovanje fiil adıdır ve aşık etmek anlamına geliyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: 'Ašik' je riječ koja se najčešće spominje u naslovima
pjesama – što znači upucavati, koketirati. (Âşık kelimesi en çok şiirin başlıklarında
kullanılır, fingirdemek, flört etmek anlamına gelir.)
Hırvatça: Ašikovali smo prvo preko pisama. (Önce mektuplar
yoluyla âşık ettik (flört anlamında).)
Sırpça: Ашиковање на месечини је једина позната слика која
припада стваралаштву последње деценије, инспирисана емотивним односом
младића и девојке. (Mehtap ışığında âşık etmek (flört) son 10 senede ortaya çıkan
eserlere özeldir; erkek ile kız arasındaki duygusal ilişkinden motif/ilham almış.)

ašik, ašk, aškuna (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫[ ﻋﺸﻖ‬ʿişk], Tür. – u(3.teklik şahıs iyelik eki)- aşk, ašik, ašik, - ашик,
n(yardımcı ses)-a(datif) eki aşkına aškuna -

a) Ses değişikliği: Arapça kelime, ama Türkçedeki versiyonunda i düşer ve onun yerine a
geçiyor; aynı zamanda ı harfinin yerini u alır (B/H/S'da)
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Alah aškuna! (Allah aşkına!)
Hırvatça: (yukarıdaki tabloda yazan anlamda)

(h)ašiš (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﺸﯿﺶ‬haşaş, haşiş (h)ašiš hašiš хашиш

a) Ses değişikliği: Türkçedeki h düşer, a – i değimesi

59
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hašiš se, kao i marihuana, puši, a za pušenje hašiša
narkomani koriste posebno izrađene lulice, koje ili sami izrađuju. (Haşaş, ot gibi içilir,
ama onun içilmesi için özel yapılmış tütün çubukları kullanılır.)
Hırvatça: Hašiš je smola koja se dobija iz biljke indijske konoplje i
sadrži iste aktivne sastojke. (Haşaş hintkeneviriden yapılır ve aynı maddeleri içerir.)
Sırpça: Хашиш је дрога која се добија из биљке индијске
конопље и садржи исте активне састојке. (aynı)

(h)ašluk (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺧﺮج‬+ Tür. – luk eki harç(lık) (h)ašluk ašluk -

a) Ses değişikliği: ç – ş değişmesi, h duruma göre kullanmyabilir, Hırvatçada h yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na Gregorijansku se saberu i džamijski i nedžamijski
ljudi pa džumle, ašićare ne žaleći i ne kukajući na recesiju, pronađu skriveni hašluk pa
ga proćerdaju do zadnje pare. (Gregorijanski (herhalde yer adı) camiye gidenlerle
gitmeyenlerle birlikte toplanıp hoş muhabbet ederken standartlardan şikâyet etmez;
saklı harçlığı bulup onu son kuruşa kadar harcarlar.)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): aynı

(h)ašure (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺎﺷﻮراء‬ aşure ašure - -

a) Ses değişikliği: h sesi düşmeyebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hašure se servira na svečanostima. To je miješani kompot
od mnogo vrsta voća i zrnatog povrća. (Aşure özel anlarda, karışık meyve ve sebzeden
yapılır.)

hat(a)r(a), (h)ator, hater, (h)atur, (h)ajter, (h)atariti, hatoriti, hateriti, zahatariti,


zahatoriti, zahaturiti, zahatariti se (4)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺧﺎطﺮ‬+ B/H/S – iti eki hatır, hatırlamak hatar, hatariti hatar, hator (х)атар
- -

a) Ses değişikliği: h sesi düşmeyebilir; aynı zamanda a yerine e, u ya da e geçer; fill


oluşumunda önekler ve normal (fiil oluşturan) ekler geliyor; dönüşlülük fiili de mevcut
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pa ne treba sad ni ljudima zahatariti ako to ne žele.
(İnsanlar istemezse hatırlamamak lazım.)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): aynı
60
atlaz, atlaz (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫أطﻠﺲ‬ atlas atlas atlas (saten) атлас

a) Ses değişikliği: yok; Hırvatçadaki versiyonu ''saten'', atlas biraz eski bir kelime olduğu için
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Atlas je slatka sjajna tkanina atlasnog veza, a
upotrebljava se za svečane tkanine. (Atlas, pırıltılı bir kumaştır, zarif kumaş/kıyafetler
için kullanılır.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

atmejdan (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – at + Ar. ‫ ﻧﻤﯿﺪا‬at meydanı atmejdan - атмејдан

a) Ses değişikliği: Тürkçedeki ı sesi düşmüş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …živio u starim janjičarskim barakama na atmejdanu…
(alıntı) (Atmeydandaki eski yeniçeri barakalarında yaşıyordu.)
Sırpça: Хај, садих алму на сред Атмејдана. (Atmeydanın ortasında
elma ağacı dikiyordum.)

(h)ava, (h)avaje, (h)avajija (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﻮاء‬, ‫ ﺣﻮاﺋﻲ‬+ B/H/S – ija, ja eki hava, havai hava, (h)avajija ava, - хава, -

a) Ses değişikliği: Hırvatçada h sesi düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tu je hava dobra za vojaka. (Buradaki hava askere
uygun.)
Pa im Tale živu vatru daje, paji’, baca nebu u havaje.
(Sonrasında Tale onlara canlı ateş verip onu göğe, havaya atar.)

(h)avan (4)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ھﺎون‬ havan havan (h)avan аван

a) Ses değişikliği: Sırpçada h sesi düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Vaše kosti u havanu tući. (Kemiklerinizi havanda
vurmak.)
Hırvatça: -
Sırpça: - 61
avaz , avaz ile(1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ آواز‬+ Tür. – ile eki avaz, avaz ile (sesle) avaz, avazile avaz, avazile аваз, авазиле

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: ''Dnevni avaz", najtiražniji je bh. politički dnevnik.
('Dnevni avaz' Bosna'da en çok satılan günlük gazetedir.)
Hırvatça: (aynı)
Sırpça: „Дневни аваз“ основан је 1993. године у Сарајеву као
месечни лист под називом „Бошњачки аваз“. ('Dnevni avaz 1993 yılında
Saraybosna'da önce ayda bir çıkan 'Boşnak avazı' olarak kurulmuş.

avlat  bkz. (h)alvat ve dipnotu

avret (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻮرة‬ avret avret - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Avret u Šerijatu je ono što se mora pokriti u namazu.
(Şeriatta, avret namazda örtülmesi gereken yerdir.)

avs(ana), haps(ana) (1)  bkz. haps

azab, azap1 (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺬاب‬ azap azap - азап

a) Ses değişikliği: b - p
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ya Rabbi Allahu, utječemo Ti se od džehennemske kazne
i kaburskog azaba. (Allah ya Rabbi, cehennem ateşinden ve kabır azabından sakınmak
için sana sığarız.)
Sırpça: -

62
azab, azap2 (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺰب‬ azap azap azap(i) = pl.suf. азап

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Azap je pripadnik posebnog roda vojske u Osmanlijskom
carstvu. (Azap, Osmanlı ordusunda özel bir nizamdı.)
Hırvatça: Azap je naziv za pripadnika turske pješadije. Zanimljivo je
da naziv „azap“ izvorno znači „neženja - bećar“. (Azap, Türk piyadesidir. Kelimenin
kaynağına bakılırsa, bekar, evlenmemiş erkek demektir.)
Sırpça: (aynı); bazı bağlamlarda 'bekâr' kelimesinin eşanlamlısıdır.

(h)azbašča, hasbašča, (h)az-bašča (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫)ﺑﺎﻏﭽﮫ( ﺑﺎغ‬+ Ar. ‫ﺧﺎص‬ has bahçe (h)azbašča (has) (хас) (башта)

a) Ses değişikliği: Türkçedeki 'hç' Boşnakçaya "šč" olarak geçer, Sırpçadaki "башта" bazen
Boşnakçada da kullanılıyor, Hırvatçada bahçe, bašta kelimesi çok nadir
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hazbašča bašča je sa puno crvenog cvijeća. (Hazbahçe
çok kırmızı çiçeklerin bulunduğu bir bahçedir.)
Hırvatça: -
Sırpça: Објекат данас познат под називом „Кућа цвећа“
саграђен је 1975. године, као зимска башта за потребе тадашњег председника
Југославије. (Bugün 'Çiçekler evi' diye tanınan bina, 1975 yılında Yugoslavya'nın eski
cumhurbaşkanı için inşa edilmiş.)

azimut (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. sg. azimut (bir gök cisminin gözlemciye göre
‫اﻟﺴﻤﺔ‬ istikâmetinin ufuktaki kuzey veya güney azimut azimut азимут
pl. noktasından açısal uzaklık olarak ifadesi)
‫اﻟﺴﻤﻮت‬

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Azimut je koordinata nebeskog tijela u horizontskom
koordinatnom sustavu. (Azimut, bir cisminin konsayı dizgesine göre açısal uzaklığı)
Hırvatça: Azimut može biti magnetni i geodetski. (Azimut
mıknatıssal ya da yersel olabilir.)
Sırpça: Азимут је термин који се коирсти у астрономији.
(Azimut, astronomide kullanılan bir terimdir.)
63
(h)azur, (h)azuran, (h)azurola, (h)azurala, (h)azurati (se); uhazuriti (1)

orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça


Ar. ‫ﺣﺎﺿﺮ‬ hazır; (h)azur; hazur; хазур
B/H/S – an, hazır; (h)azuran;
iti eki, hazır ol; (h)azurola; hazurala хазурала
Tür. – ala (ola) eki, B/H/S – u önek hazırlamak; (h)azurala;
hazırlanmak (h)azurati se

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı B/H/S'ya u olarak geçer; Hırvatça ve Sırpçada örnek çok az
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hazur da ste, kićeni svatovi! (Süslü düğün misafirleri,
hazır olun!)
Dvje puške u njedrima rani, Koje su mu vazda azurane
(Göğsünde iki tane tüfek, hep hazır.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

azur(an) (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻻﺟﻮرد‬lacivert; lacivert rengi; laciverdî azur, azuran azur, azuran азур, азуран

a) Ses değişikliği: TÜrkçede lacivert (açık mavi renk), B/H/S'da azur (mavi) anlamında; her
üç dilde aynı
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Azurna obala ili Francuska rivijera,
uvijek spominjana po svojoj ljepoti i nadaleko poznata po glamuroznosti, pruža se na
preko 100 kilometara. (Güzelliğiyle ve zarafetiyle meşhür olan Fransız Riviera'sı 100
km'den fazla uzunlukta yer alır.

aždaha, (h)aždaja, ažder (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ اژدھﺎ‬ejderha aždaha, aždaja aždaja, aždaha аждаја

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Zaista udari Regoč o zemlju, probije rupu, a zemlja, kao
žedna aždaja, stane srkati, srkati, gutati… (Regoç toprağa vurup çukur yaptı, ve toprak,
susamış bir ejderha gibi, şapırdatıp yutmaya başladı.)
Hırvatça: (aynı)
Sırpça: Аждаја је зли змај. Ко не верује, нек размисли. Аждаја
има седам глава, а змај једну. Уз то, змај се у свим причама поистовећује са
заштитником или оно "Не дирај ме и нечу ти ништа", а аждаја је алава за народ.
(Ejderha ya da 'şeytan'. İnanmayan düşünsün. Ejderhanın 7 başı var, 'şeytan'ın sadece
1. Bununla birlikte, 'şeytan' hikâyelerde hep 'Bana karışmazsan sana zarar vermem'
mantığıyla geçiyor; ejderha halka zararlı. 64
baba, babo; babaja, babajko, babuka; babajka, babaluk, babovina, babazeman (2)

orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça


Far. ‫ ﺑﺎﺑﺎ‬+ B/H/S – jka baba, babaanne (batı baba, babo, -, -, -, -, баба, бабо, -
eki, Tür. – luk eki, Bosna'da), babalık, babajka, babaluk, -, - , бабовина, -
B/H/S – vina eki (ad), babadan kalmış babovina,
son kelime: Far. ‫– ﺑﺎﺑﺎ‬ miras; eski zaman babazeman
Ar. ‫زﻣﺎن‬

a) Ses değişikliği: baba ve babo kelimelerinin ikiside kullanılıyor; Türkçedeki ı (babalık


kelimesinde) Boşnakçada artık babaluk, zaman - zeman
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Babovina, ćaćevina ili jedna trećina predsjednika. (bazen
vatan anlamında) ('Babovina', vatan, dedelerin toprağı)
E moj babo, gdje si sad, dok je prosim, dok joj ruku
tražim mlad, tako trebam savjet tvoj, o babo moj. (Babam benim, şimdi neredesin, elini
istediğimde; öğütüne ne kadar çok ihtiyacım var, babam.)
Sırpça: И то је тако типично за ту цивилнодруштвену сорту:
свету који толико не осећа отаџбину све изгледа као бабовина. (Şu medeniyet,
sosyal tabaka için ne standart bir şey: yabancı bir yerde yabancılık çekmeyen bir
zihniyete hepsi vatan gibi gözüküyor.)

badava, badihava; zabadava; badavadžija, badavažisati (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺎد‬+ Ar. ‫ﺣﻮا‬, bedava, badava, badavadžija, badava, бадава,
B/H/S – za önek, bedavacı badavadžisati badavadžija, - бадаваџија
Tür. cI eki + B/H/S –
ja eki, fiil: -sati eki

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Onaj badavadžija bi da prodaje državljanstva
nepostojeće države izbeglicama. (Şu bedavacı, yok olan bir devletin vatandaşlığı
mültecilere satmak ister.)

Hırvatça: Život u kamionu: "Badava ti zarada ako nisi sretan"


(başlık) (Kamyonda hayat: Mutlu değilsen, paran ne işe yarar)
Sırpça: Домаћице су „чаробнице” које раде забадава. (Ev
hanımları bedava çalışan büyüleyicidir.)

badž(a)1 (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺑﺎﺟﮫ‬ baca badža badža баџа

65
a) Ses değişikliği:yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ako i krivo vatra gori, / pravo dim na badžu izlazi. (Ateş
yanlış yanıyorsa bile, duman bacadan doğru çıkıyor.)
Hırvatça: Za izradu badže na krovu potrebno nam je više majstora
raznih profila. (Çatıda baca yapmak için bize bir kaç farklı profilli işçi lazım.)
Sırpça: Баџа (тур. baça — димњак) отвор, рупа на крову или
зиду кроз који излази дим или улази светлост. (Baca (Tür. baca) – çatıda bulunan,
ışık ya da duman geçiren bir yer.)

badž(a)2 (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻏﺒﺎ‬ bac badž(a) - баџа

a) Ses değişikliği: kelime sonundaki a düşebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tovar se badže ne boji. (Eşek bacadan korkmaz.)
Sırpça: Осим ако продају оно што им је преостало, тада нека се
од сваког бурета узме по осам акчи баџа. (Ellerinde kalanı satmaları hâlinde, her
fıçıdan 8 akçe bac alınsın.)

bagija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺎﻏﻲ‬saldırgan bagija - багија

a) Ses değişikliği: orijinal kelimeye Boşnakça ge Sırpçada ija ekiyle birlikte geliyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jedan sam poželio za sebe, ali niti je tada bilo para, niti
sam znao kako da ga napravim - priča Miloš, koji je bagija, zajedno sa
sinom…(Saldırgan biri, Miloş, oğluyla birlikte - Bir tanesini kendime istedim, ama o
zaman ne para vardı ne de onu yapmayı bilmiyordum, diye konuştu.)
Sırpça:-

bahil (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺨﯿﻞ‬bahil (?) bahil - -
cimri

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: … nepismeni bahil od 80 god. će se u nedjelju otiskom
prsta prijaviti za glasanje…(80 yaşındaki bir cimri/bahil pazar günü parmak iziyle oy
kullanma kaydı yaptıracak.)

66
ba(h)t, ba(h)tli, bahtlija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺨﺖ‬+ Tür. – lI eki + baht, bahtlı, bahtlı baht, bahtli, baht, бахт, -,
B/H/S – ja eki olan (kimse) bahtlija bahtli, - бахтлија

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dobra bahta Đulić-bajraktara (Culiç bayraktarın bahtı
iyidir.)
Hırvatça: (Boşnak kanyağından): Bolji je baht, nego carev taht. (Baht,
imparatorun tahtından daha iyi.)
Sırpça: -

bajdala (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far., Ar. ‫ ﺑﯿﺪل‬Baydala (anarşi) bajdala - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ako želi imati meda i masla, mora i kadija kupiti za
novce kao i svi drugi, jer je bajdala već prestala. (Eğer et ve tereyağı isterse, kadı da
herkesin yaptığı gibi parayla almalı çünkü anarşi çoktan bitti.)

barjaktar, bajraktar, bajro (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺎﯾﺮاﻗﺪار‬bayraktar barjaktar bаrјaktar барјактар

a) Ses değişikliği: metatez: kelimede r ve y sesi yer değiştirmiş; bugün de kullanılan bir
kelime; bajro kelimesi onun kısa versiyonu
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: O Komnene, senjski barjaktare, ko je tebe žao učinio!
(Komnen, Senj bayraktarı, seni kim üzdü!)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): Kad Alibeg mladi beg bijaše,
djevojka mu bajraktar bijaše. (Ali bey küçük bey olduğu zamanda, kızı bayraktarıydı.)
Sırpça: Барјактар (заставник, стегоноша) је цењени
средњовековни војни чин. (Bayraktar (bayrak taşıyan) ortaçağa ait ordu rütbesiydi.)

bajram – namaz (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. bayram + Far. ‫ ﻧﻤﺎز‬bayram namazı bajram – namaz - -
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nakon klanjanja Bajram-namaza, održava se bajramska
hutba. (Bayram namazı kılındıktan sonra, bayram hutbesi düzenlenir.)
67
bakaluk (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﻘﺎل‬+ Tür. – lIk eki bakkallık bakaluk - бакалук

a) Ses değişikliği: Türkçedeki - lIk eki Boşnakça ve Sırpçada luk olarak kullanılıyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Male kolonije Srba, koje obavljaju trgovinu, bakaluk,
niže gradske zanate, postoje gotovo u svim ugarskim gradovima. (Ticaret, bakkallık,
küçük şehir zanaatları ile uğraşan Sırpların küçük kolonileri bütün Macar şehirlerinde
mevcuttur.)
Sırpça: Румуни купују бакалук у Вршцу. (Romanyalılar Vrşac
şehrinden bakkallık alıyorlar.)
baklava (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺎﻗﻼوا‬baklava baklava baklava баклава

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nisam pravio baklave do toga, ali sam odlučio da
napravim na moj rođendan. (Onun için baklava yapmadım, ama kendi doğum günüm
için yapmaya karar verdim.)
Hırvatça: Baklava se ne zove bez razloga "kraljica kolača".
(Baklavaya boşuna 'keklerin kraliçesi' denmiyor.)
Sırpça: Рецепти југа Србије: Баклава са сувим шљивама.
(Sırbistan'ın doğusundan tarifler: Kuru erikli baklava)

baksuz, bahsuz, baksuzan, baksuznik, baksuzluk (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺨﺖ‬+ Tür. – sIz eki, + B/H/S – an, nik bahtsız baksuz, baksuz баксуз
eki, - luk eki baksuzan,
baksuznik

a) Ses değişikliği: h – k değişmesi, Türkçedeki sız – suz; baksuz kelimesi hem sıfat hem de ad
olarak kullanılıyor, bazen de baksuzluk anlamında oluyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Stalno najveći baksuz me prati sa ženama. (Kadınlarla
hep en büyük bahtsız benim.)
Hırvatça: Koliki sam baksuz, umro bih 2 dana prije Smaka svijeta.
(Ne kadar bahtsızım, Kıyamet gününden 2 gün önce hayatımı kaybederdim.)
Sırpça: Kоји сам баксуз па то нема нигде опет ћу због школе
морати да пропустим концерт. (Ne bahtsızım inanılmaz bir şey; yine okuldan dolayı
konseri kaçıracağım.)

68
bakšiš (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺑﺨﺸﺶ‬ bahşiş bakšiš bakšiš бакшиш

a) Ses değişikliği: h – k değişmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bakšiš nije grad u Turskoj. (Bahşiş Türkiye'de bir şehir
değildir.)
Hırvatça: Mislite li da treba konobarima ostavljati bakšiš ili su oni
plaćeni za svoj rad? (Sence garsonlara bahşiş bırakılmalı mı yoksa kendi işi için zaten
para alıyorlar?)
Sırpça: Ако кафанска муштерија заборави на бакшиш,
довитљиви конобар ће га дискретно подсетити невештим враћањем кусура.
(Kafede bir müşteri bahşiş vermeyi unutursa, zeki bir garson ona para üstü verirken
bunu hatırlatır.)

balija (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺑﺎﻟﻲ‬ kültürsüz müslüman balija balija балија

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na bošnjačkoj školi u Novom Pazaru, u Sandžaku,
pojavili su se antibošnjački grafiti sa sloganima “Nož, žica, Srebrenica” i “Mlade
Balije”. (Sancak'ta Novi Pazar'da bir Boşnak okulunda, Boşnaklara karşı olan 'Bıçak,
tel, Srebrenica' ve 'Genç balije' diye sloganlar yazılmış.)
Hırvatça: Slovenci su nam Alpski Srbi. Bosanci Balije. Srbi su
četnici. Crnogorci sumnjivi. (Slovenyalılar Alplar Sırpları, Boşnaklar balike. Sırplar
çetnik. Karadağlılar şüpheli.
Sırpça: ("Потомци потурица и турских гамади) (Balije: Türklerin
ve benzer haşaratın torunları)

barabar, barabariti (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺮاﺑﺮ‬+ B/H/S – iti beraber, barabar, barabar, барабар,
eki eşit barabariti - барабарити

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ne postoji albanski političar koni se može barabariti s
našim Alijom Izetbegovićem! (Bizim Alija İzetbegoviç'e eşit olacak hiç bir Arnavut
siyasetçisi yoktur.)
Sırpça: Тешко је барабарити се са свињама, лукаве су.
(Domuzlarla eşitlik yapmak zordur, kurnazdır.)
69
barut, barutana, baruthana (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far., Ar. ‫ ﺑﺎرود‬+ Far. barut, barut, barut, барут,
‫ﺧﺎﻧﮫ‬ baruthane barutana barutana барутана

a) Ses değişikliği: h düşebilir, a – e olmuş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Barutana je naziv koji se u prošlosti koristio za zgradu
unutar neke tvrđave namijenjenoj držanju baruta. (Baruthane kelimesi eskiden bir
binanın içinde yer alan barut depolama yeri için kullanılırdı.)
Hırvatça: Danas sam kupio dva paketa duhana, a duhan suh ko
barutana; čista prevara i pljačka. (Bugün iki paket tütün aldım, ya tütün baruthane gibi
kuru; tam bir soygun ve dolandırıcılık.)
Sırpça: Реч барутана данас се користи и за називе неких места у
градовима бивше Југославије. (Baruthane kelimesi bugün eski Yugoslavya'nın
şehirlerinin yerleri için kullanılır.)

bašča, bašta, bahča, baščaluk, baščeluk; baštovan, bahčovan (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺎﻏﭽﮫ‬+ bahçe, bahçeli, bašta, baščaluk, bašta, -, башта, башча, -,
Tür. – luk, ci, bahçıvan(cı), baštovan, baštovan, -, баштован, -,
luk eki; Far. bahçıvanlık baštovandžija, baštovanluk баштованлук
‫ﺑﺎﻏﭽﮫ وان‬ baštovanluk

a) Ses değişikliği: Türkçedeki hç B/H/S telaffuzu kolaylaştırmak için şt olmuş; lık – luk
değişmesi
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Lijepo vrijeme je pred nama, idealno za sjedenje u
dvorištu, pored bašte sa cvijećem. (Güzel hava önümüzdedir, tam avluda, çiçekli
bahçenin yanında oturmalık.)
Hırvatça: Želite li napraviti vlastitu baštu, važno je da zapamtite da
je svaki vrt/bašta odraz japanske kulture. (Kendi bahçenizi yapmak istiyorsanız,
bilmeniz gereken şey her bahçenin Japon kültürünün bir yansıması olmasıdır.)
Sırpça: Баштован (вртлар) је занатлија или човек коме је
занимање да уређује: баште, паркове, вртове. (Bahçıvan, bahçeleri ve parkları
düzenleyen ve süsleyen kişi demek.)

baš – ćatib, baš – katib (okunuşu: baš kjatip) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. baş + Ar. ‫ ﻛﺎﺗﺐ‬başkatip baš ćatib - -

70
a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ćatib se došulja do hodže, te mu iza leđa odvali podobar
šamar…(Katip hocanın yanına gizlice sokuluyor, ve ona arkasından güzel bir şamar
yapıştırır.)

baš – terzija (1) bkz. terzi

bataliti (bazen bırakmak anlamında) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﻄﺎل‬+ B/H/S – iti eki bozmak bataliti bataliti баталити

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Batalio sam alkohol jer se ośećam loše i od kad ne pijem
došlo je do velikih promjena. (İçkiyi bıraktım çünkü kendimi kötü hissediyorum;
içmeyeli büyük değişiklikler gördüm.)
Hırvatça: Kako sam batalio bioetiku: 'Moju će halvu baraba jest'!
(Bioetiği nasıl bıraktım: Baraba (çirkin, kötü adam) benim baklavamı mı yiyecek!)
Sırpça: И још нешто – због Арсена сам баталио писање поезије и
прешао на прозу. (Bir şey daha – Arsen için şiir yazmayı bırakıp düzyazı yazmaya
başladım.)
bazar (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺑﺎزار‬ pazar pazar bazar базар

a) Ses değişikliği: b – p değişmesi, her ikisi de kullanılıyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Komšinice, šta ste lijepoga pazarili? (Komşum, ne aldınız
pazardan?)
Hırvatça: Na pazar idemo obično nedjeljom. (Pazara genel olarak
pazar günleri gideriz.)
Sırpça: Нови Сад и ове недеље позива своје суграђане да посете
манифестацију „Базар здравља“. (Novi Pazar bu pazar günü de vatandaşlarını 'Sağlık
pazarı'na davet ediyor.)

bazument, bazulmet, bazuvent(a), bezument (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺎزو ﺑﻨﺪ‬bazubent bazument - базумент, базулмет

71
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U slučaju da imate sreće, koristite bazument velike visine,
a kojeg se drži iznad zemlje. (Şanslı olmanız hâlinde, toprak üstünde tutulan yüksek bir
bazubent kullanın.)
Sırpça: -

baždar, baždarica, baždarina, baždarkinja (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺎﮔﺪار‬+ B/H/S bacdar, bacdar baždar, baždar, баждар, -,
– ica, ina/kinja (gümrük) baždarica, baždarica, баждарина,
eki, toplayan bayan, baždarina baždarina баждаркиња
bacdar

a) Ses değişikliği: Türkçedeki c B/H/S'da ž olmuş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Baždar je carinik, tj. službenik koji naplaćuje baždarinu.
(Bacdar gümrükçü, yani gümrük toplayan memurdur.)
Hırvatça: Nudimo usluge servisiranja vaga i priprema vaga za
baždarenje. (Terazi tamiri ve onların bacdara hazırlama hizmeti sunuyoruz.)
Sırpça: Баждарити значи службено испитивати и утврђивати
исправност мера и утега. (Bacdar etmek resmî olarak ölçüler ve yükün doğru
çalışmasını belirtmek demektir.)

bećar, bećarac, bećarina, bećarluk, bećarovanje, bećarovati, bećaruša(2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. bekâr, bekâr, bećar, bećarac, bećar, bećarac, бећар, -, -,
‫ ﺑﯿﻜﺎر‬+ B/H/S – bekârlık, bekâr bećarina, bećarluk, -, bećarluk, -, бећарлук, -,
ac, ina eki, Tür. – bayan, bekâr bećaruša, bećarovanje бећаровање
luk eki, B/H/S – olmak bećarovanje
ovanje, ovati, uša
eki

a) Ses değişikliği: k – ć değişmesi, lık – luk

b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bazati polako danju po bazaru ili bećariti kafu kao
bećarac ? (Gündüz pazarda dolaşmak mı yoksa bekâr gibi kahve içmek?)
Hırvatça: Snimak u kojem je gospođa u Hrvatskoj pokazala kako se
pjeva bećarac i pravi nezaboravna atmosfera oduševio je sve na društvenim mrežama.
(Hırvatistan'da bir bayanın beçarac (şarkı türü) nasıl söylendiğini ve atmosferini
göstermesi sosyal ağlardaki hepsini hayran etti.)
Sırpça: Бећар – неожењен старији човек који се одао кафанском
животу. (Bekâr – evlenmemiş, hayatını kafelere (kafana: kafe gibi, ancak karışık ve çok
içki içildiği yer) bırakan adam.)

72
bedak, bedast (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺪک‬+ B/H/S – ast eki bedaf, aptal bedak, bedast bedak, bedast бедак

a) Ses değişikliği: f – k olmuş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ne budi bedast. (Aptal olma.)
Hırvatça: Ne pravi se bedast, mogel bi takav i ostat. Vele stariji.
(Aptal gibi davranma, öyle kalırsın. Yaşlılar der.)
Sırpça: Моја тетка пуна је бедака, мој брат је глупан, родитељи
су ме напустили, ја не знам где припадам. (Teyzem salak, kardeşim aptal, anne baba
beni terketti, ve ben kendi yerimi bilmiyorum.)

bed – dova, betdova, bedova (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ دﻋﺎ‬+ Far. ‫ ﺑﺪ‬beddua bed – dova bed – dova бед - дова

a) Ses değişikliği: Türkçedeki dua B/H/S'da dova olmuş; Hırvatça ve Sırpçada pek
kullanılmıyor.
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Osim batinjanja po tabanima, bilo je više vrsta kazni:
privremeno zatvaranje dućana, degradiranje majstora na kalfu i prokletstvo (betdova).
(Tabanlara dayak hariç, diğer cezalar da vardı: mağazalar kapatma, ustaların kalfa
aşamasına düşürme ve lanet (betdova - beddua).)
Hırvatça: Bed – dovu mu je učinio. (Ona beddua yapmış.)
Sırpça: -

bedem, beden (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺑﺪن‬ beden bedem bedem бедем

a) Ses değişikliği: m – n
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sva historija Bosanske države mogla bi se svesti pod
bedeme. (Bosna devletinin bütün tarihi beden (kule anlamında) altına koyulabilir.
Hırvatça: ... i past će ovi strašni jerihonski bedemi grijeha u
Hrvatskoj. (... ve Hırvatistan'da bütün bu korkunç Jerihon günah bedenleri (kuleleri)
düşecektir.)
Sırpça: Которски бедеми и тврђава Котора смештени су на
самом крају Бококоторског залива. (Kotor bedenleri (kuleleri) ve Kotor büyük kulesi
Boka Kotorska körfezinin tam kenarında bulunur.)

73
bedevija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺪوي‬+ B/H/S – ja eki bedevi bedevija bedevija бедевија

a) Ses değişikliği: уок


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U svom izvornom značenju, riječ bedevija predstavlja
kobilu dobre arapske pasmine. (Kendi ilk anlamında, bedevi kelimesi kaliteli Arap
bedevisi anlamına gelir.)
Hırvatça: I pod njim skaču bedevije. (Altında da bedeviler zıplıyor.)
Sırpça: Бедевија – девојка крупне грађе, обавезно нападно
обучена, с јако истакнутим свим облинама које постоје. Такође и она која је, на
твоју жалост, виша од тебе. (Bedevi – kilolu, açık giyinmiş, vücut hatlarını gösteren
kız. Ayrıca, maalesef senden daha uzun boylu olan bir kız.)

behar, beharati (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﮭﺎر‬+ B/H/S – ati bahar, bahar behar, behar, - бехар,
eki açılması beharati бехарати

a) Ses değişikliği: а - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bosnom behar probeharao. (Bosna'da bahar açılmış.)
Hırvatça: Snijeg pada na behar, na voće… (Kar bahara, meyvelere
yağıyor.)
Sırpça: (Boşnak kaynağından): Нит цватеш, нит бехара дајеш! (Ne
açılıyorsun ne de bahar/çiçekler veriyorsun!)

bejtul – mal (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﯿﺖ اﻟﻤﺎل‬beytülmal bejtul – mal - -

a) Ses değişikliği: уок


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Propis o ukupljanju zekata i sadekatul-fitra u zaseban
fond Bejtul-mal izveden je iz izvora šerijata: Kur'ana i prakse Allahova Poslanika.
(anlamı: Zekat ve sadekatul – fitr Beytul – mal fonuna toplama kuralları; şeriatın
kaynağı Kur'an ve Peygamberin yaptığından kaynaklanır.)

74
bekija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺑﻘﺎﯾﺎ‬ bakiye bekija - бекија

a) Ses değişikliği: a - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bekija - dio kadiluka koji je preostao Osmanskom
Carstvu nakon razgraničenja sa susjednim državama. (Bekija – komşu ülkelerden
ayrıldıktan (sınırla) sonra Osmanlı İmparatorluğu'na kalan kadılığın bir bölgesi.)
Sırpça: -

bekrija, bekrijati (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﻜﺮي‬+ bekri, bekri olarak yaşamak bekrija, bekrija, бекрија,
B/H/S – jati eki (yalnız anlamında) bekrijati bekrijati бекријати

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Zaista ne vidim neku bitnu razliku između ova dva
pojma, ali čim su ih žene klasifikovale, pretpostavljam da bekrija, kada se vrati kasno
kući ima volje da još i…(Gerçekten bu iki terimin arasında bir fark görmüyorum, ancak
kadınlar tarafından sınıflandırıldığına göre, sanırım ki bekrinin, eve geç geldiği zaman
... için de enerjisi/isteği kalır.
Hırvatça: Bekrija je (bio) izrazito zagasite crvene kože i lagano pod
gasom. (Bekri, kıpkırmızıydı ve biraz sarhoştu.)
Sırpça: Spremila me mila mati na vodu, kad na vodi mlado momče
bekrija. (Annem beni suya hazırladığında, sularda ise genç erkek - bekri.)

bektašija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. Bektaş ismi + ‫ ي‬eki + B/H/S – ja eki bektaşî bektašija - бекташија

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nastanak derviškog reda bektašija se veže za jesevije, s
tim da zbog mnogo drugih utjecaja nije ga moguće jednostavno ocijeniti kao ogranak
jesevijskoga… (Bektaşîler Yeseviler'e bağlı, sadece diğer etkilerden dolayı Yeseviler'in
devamı olarak sınıflandırılamaz...)
Sırpça: …, док ред Бекташија подржава Младотурску
револуцију. (..., Bektaşîler Genç Türk Devrimi'ni destekliyor.)

75
belaj, belajisati; belajli (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﻼء‬+ B/H/S – isati bela, bela belaj, belaj, белај, белајисати,
eki etmek belajisati belajisati -

a) Ses değişikliği: j sesi eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Еno Mujo, na belaj udario! (Bak Mujo, belaya vurmuş!)
Hırvatça: Sad imaš samo belaja! (Şimdi sana sadece baş belası kaldı.)
Sırpça: Не да своје сестре без белаја. (Bela etmeden kız
kardeşlerini vermez.)

belći(m), belki(m) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻛﻲ‬+Ar. ‫ﺑﻞ‬ belki belćim belći(m), belkim белћим

a) Ses değişikliği: k - ć değişmesi, m eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Belćim su ti vilice utrnule, jer već treći dan
isti zalogaj voska žvačeš. (Belki senin çenelerin uyuşmuş, çünkü 3.gündür aynı balmumu
lokmasını çiğniyorsun.)
Hırvatça: U Bosni je vazda bilo trka, pa belkim neće ni
sada bez trke proći. (Bosna'da hep koşu vardı, belki de bu sefer koşu olmadan
geçmez/olmaz.)
Sırpça: Белћим ће те дочекати Турци. (Belki Türkler seni bekler.)

belsilah bkz. Bensilah

benam (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﻨﺎم‬benam benam - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sve nam benam, jedan do drugoga. (Hepsi benam, yan
yana.)

benđija, bendžija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺑﻨﮓ‬ beng benđija benđ -

76
a) Ses değişikliği: g – đ
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ti prosipaj sva - kakve benđije, obenđijaj
Biserbega svoga. (Sen hepsini dök – ne bengleri, Biser beyine bengler ser.)
Hırvatça: aynı

bensilah, benselah, belsilah, bensilaj, bensilav(1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﻼح‬+ Tür. ‫ ﺑﻞ‬silah kemeri bensilah bensilah бенсилах

a) Ses değişikliği: bu kelime sadece Türkçede farklı


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pa po pasu bensilah opasa. (Beline silah kemeri taktı.)
Hırvatça: A po pasu krmzi bensilaha, ... (Belinde ise kırmızı silah
kemeri.)
Sırpça: Припасује светло оружје, у силава две пушке малe.
(Belinde parlak silah, iki küçük tüfek.)

berat, beratlija, berat - spahiluk (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺮات‬+ Tür. – li berat, beratlı, berat, beratlija, berat, beratlija; берат, -, берат
eki, B/H/S – ja eki, beratlı berat – spahiluk berat – - спахилук
Tür. – sipahilik sipahilik spahiluk
kelimesi

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Da mi dadeš na Bosnu befate, i na age redom agaltike, na
spahije redom spahiluke, na begove bijele berate. (Bana Bosna'yı versen, sırayla
ağalıkları, sipahiliklerle sipahilerı, beğlere beyaz beratları.)
Hırvatça: Dok se lisici prouče berati, ode koža na pazar. (Tilkiye
berat okunana kadar, deri pazara gider.)
Sırpça: Берат спахилук – имање добијено неком одлуком. (Berat
sipahiliği – bir kararla elde edilen bir mülk.)

bereket, berićet, berićatverisi!, berićatversun!, berekatverisi!, berekatversun!, berićetan,


berićetsuz, berićesuz, bereketsuz, bereketsuzluk, berećetsuzluk (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺮﻛﺔ‬+ Tür. bereket, bereket berićet, berićet, берићет, -, -,
– versin, li, versin, bereketli, berićetverisi, -, -, - -
suz, luk eki bereketsiz(lik) berićetan,
berićetli,
berićetsuz(luk)

77
a) Ses değişikliği: k – ć, berićetan kelimesi berećetli kelimesinden daha uygun; lik – luk
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sretna i berićetna Nova godina. (Yeni yıl mutlu ve
bereketli olsun)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından) Ne imao poljskog berićeta! (Saha
bereketin bile olmasın inş.)
Sırpça: Берићет (у народу): добар принос плодова, урод. (Bereket:
tarlanın bereketli verimi.)

besofra bkz. sofrabez

bešvakat (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – beş + Ar. ‫ وﻗﺖ‬beş vakit namaz bešvakat - -

a) Ses değişikliği: vakit – vakit; namaz kelimesiyle birlikte


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Takvim sadrži početak vremena za pet dnevnih namaza
(evkati-hamse, bešvakat-namaz). (Takvim, 5 vakit namaz için başlama saati verir.)

beter, beterniji, beterun – beter (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺘﺮ‬+ B/H/S – niji beter, daha beter, beterin beter, beter, - бетер,
eki beteri beterniji -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Da bog sačuva od betera! (Tanrı beterden korusun!)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): Hajd' otale betere! (Hadi beteri
bırak (?))
Sırpça: -

bezbeli (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. bes + Far. ‫ ﺑﻠﻲ‬besbelli bezbeli bezbeli безбели

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sad rijećemo da je ovo bezbeli pretjerano i uveličano.
(Şuan bunun besbelli abartılmış olduğunu söyledik.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

78
bezistan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺰﺳﺘﺎن‬bezistan, bezestan bezistan bezistan безистан

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kroz bezistan, kroz novu čaršiju.
Hırvatça: U Sarajevu postoje dva bezistana: Brusa-bezistan i
Stari ili Gazi Husrevbegov bezistan, ali danas ne služe svojoj svrsi. (Saraybosna'da 2
bezistan var: Brusa bezistanı ve Eski/Gazi Husrevbeg bezistanı; ancak ikisi de amaçsız
duruyor.)
Sırpça: Кроз надвишење изнад бочних бродова, безистан добија
светлост. (Kenarlarının yüksek aralığından, bezistan ışık alıyor.)

bid'at, bidat (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺑﺪﻋﺖ‬ bid'at bidat - бидат

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kupe bidat kako njima drago. (Bid'atı kendi isteğine göre
aldılar.)
Sırpça: (Boşnak kaynağından): Ви хоћете бидат покупити и под
руку цару окренути. (Siz bid'at alıp imparatorun eline yerleştirmek istiyorsunuz.)

bihude (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﯿﮭﻮده‬beyhude bihude - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pa su došli čak i u Zvornik, ali sve bihude! (Zvornik'e bile
geldiler, ama hepsi boşuna!)

bihuzur, bihuzur (u)činiti, bi(h)uzurluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻀﻮر‬+ Far. ‫ ﺑﻲ‬+ bihuzur, bihuzur bihuzur, bihuzur -, -, - бихузур, -
B/H/S – učiniti fiili, etmek, bihuzurluk učiniti, bihuzurluk ,-
Tür. – luk eki

79
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, tri je grada bihuzur činio. (..., üç şehri bihuzur etti.)
Sırpça: (aynı)

bina (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺑﻨﺎء‬ bina bina bina бина

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mašin-firer napio se vina, on ne pazi siromaških bina.
(Maşin – firer şaraptan sahoş oldu, fakir binalardan kaçınmaz.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

binamaz, binamazluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﯿﻨﻤﺎز‬+ Tür. – luk binamaz, binamazlık binamaz, -, - -, -
eki (beynamaz) binamazluk

a) Ses değişikliği: Türkçedeki lık eki Boşnakçada luk olarak geçiyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šta si stao k'o binamaz među dvije džamije! (Ne diye iki
cami arasında duran binamaz gibi duruyorsun!)
Mrski Bogu isto kao i vino, binamazluk i slični prekršaji.
(Şarap, binamazlık vb. şeyler gibi Tanrı'nın sevmediği..)

bismila, bismile, bismilla, bismille, bismilah! (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺴﻢ ہﻠﻟ‬bismillah bismillah, bismile - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dobar poso ti počimaj bismilom! (İyi bir işe sen de
bismillah ile başla.)

bor(1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﻮره‬bor (kimyasal element) bor - -

80
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Bor je kemijski element koji u periodnom
sustavu elemenata nosi simbol B. (Bor kimyasal bir elementtir, periodik sistemde B
sembölü taşır.)

boranija (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﻮراﻧﻲ‬borani, burani boranija - боранија

a) Ses değişikliği: ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Najukusnija jela sa boranijom. Ovo je divna i lagana
letnja jelo "na kašiku". (Borani ile en lezzetli yemekler; bu da hafif 'kaşık', yaz yemeği.)
Sırpça: Истини за вољу, у историји човјечанства није забиљжено
да је неко оздравио од пасиране бораније… (Neyse, insaniyet tarihinde birinin
boraniden iyileşmesi hiç bir yerde yazmıyor.)

bostan, bostandžibaša, bostandžija/e, bostandžiluk, bostanluk (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺴﻄﺎن‬+ bostan, bostan, bostan, бостан,
Tür. – ci eki bostancıbaşı, bostandžibaša, bostandžija бостанџибаша,
+ baş, luk eki bostancı, bostandžija, бостанџија,
ve B/H/S – ja bostancılık, bostandžiluk, бостанџилук
eki bostanlık bostanluk

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı sesi B/H/S'ya i olarak geçiyor, ja eki eklenmiş; baş kelimesi ı
iyelik ekinden a eki alıyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dulje vremena bio je bostandžibaša.G. 1053. (1643.) rebia
I. imenovan je jenjičar-agom, u mjesecu ševvalu g.1643 bosanskim namjesnikom. (Uzun
zaman bostancıbaşıydı.1053. (Rebia I 1643 yılında yeniçer ağa diye unvan aldı, ve Şevval
ayına Bosna'da yetkili oldu.)
Bostan sadi bostandžija Meho. (Bostancı Meho bostan
hazırlıyor.)
Hırvatça: Opet smo obrali bostan – dolaze nova poskupljenja. (Yine
bostan topladık – fiyatlar tekrar yükseliyor.)
Sırpça: Хтели да беру воће а “обрали бостан” (Meyve toplamak
istediler, bostan topladılar.)

* 'Bostan toplamak' her üç dilde 'kötü duruma düşmek' anlamına geliyor.

81
boza, buza, bozadžija (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﻮزه‬+ Tür. – ci eki + B/H/S – boza, boza, boza боза,
ja eki bozacı bozadžija бозаџија

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı sesi i oluyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bozadžija je osoba koja se bavila prozvodnjom i
prodavanjem. boze. (Bozacı, boza üreten ve satan kişidir.)
Sırpça: Ко једном заволи бозу, тај скоро више ништа друго ни не
пије. (Bozayı bir kere içtikten sonra hemen hemen hiçbir şey içmez.)

božji emer bkz. emri – ilahi

bremedet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – be + Ar. ‫ ﻣﺪد‬be medet bremedet - забремедет

a) Ses değişikliği: Sırpçada za öneki eklenmiş; hayret anlamında; her üç dilde r harfi eklenmiş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bremedet, bremedet! (Be medet, be medet!)
Sırpça: Зачудо, забремедет! (Hayret, be medet!)

budala, budalaluk, budalasati, budalast, budalaština, budalina, budaliti, budalasati,


budalesati (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺪﻻ‬+ Tür. – budala, budalalık, budala, budala, -, -, будала, -, -, -,
luk eki, B/H/S budala gibi budalaluk, budalast, будалаштина,
– sati ve iti (fiil davranmak, budalasati, budalaština, будалити
eki), sıfat - st budalaya budalast, budaliti
eki, ština eki, benzeyen, budalaština,
budalalık (yapmak) budaliti

a) Ses değişikliği: lık – luk, fiil ekleri de eklenmiş;


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sine, nemoj se nikada družiti s budalama. (Oğlum,
budalalarla (aptal insanlarla) hiç zaman geçirme.)
Hırvatça: Ne želim slušati te budalaštine. (Şu saçmalıkları hiç
dinlemek istemem.)
Sırpça: Не будали, млади јуначе! (Budala gibi davranma, genç
kahraman!)

82
budža (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫( ﻏﺐ‬metatezle oluşan bir buca budža - буџа
kelime)

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Budža miše spašava. (Buca, fareleri kurtarır.)

bukadar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – bu + Ar. ‫ ﻗﺪر‬bu kadar bukadar - букадар

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kakav je zeman došo, biće Nastića i Sima
još bukadar. (Nasıl bir zaman geldi, Nastiç ve Sima daha da gelir, hem de bu kadar.)
Sırpça: -

bumbar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﻮﻧﺒﺎر‬bumbar bumbar - бумбар

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Bumbar je jelo koje se prilično lako sprema, ali
sadrži dosta masnoće. (Bumbar yemeği kolay hazırlanır, ama çok yağ içerir.)

burazer, birader (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺮادر‬birader burazer burazer буразер

a) Ses değişikliği: Türkçedeki i B/H/S'da u oluyor, d - z


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Majka hoće, al burazer neće. (Anne ister
de, birader istemez.)

83
burek, buredžik/ci, buregdžija, buregdžinica, burekčija (1)

orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça


Far. ‫ ﺑﻮرک‬+ B/H/S – börek, börecik, burek, burek, бурек,
ici, nica eki, Tür. – ci börekçi, buredžik, buregdžija, бурегџија
eki + B/H/S – ja börecik buregdžija burekčija

a) Ses değişikliği: Türkçedeki k B/H/S'da g olmuş (telaffuz için); ö – u değişmesi


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Burek s eurokremom postao hit! (Eurokremli (çikolatalı
krema) börek hit oldu!)
Hırvatça: Ne možeš svakoga učiniti sretnim, nisi burek. (Herkesi
mutlu edemezsin, börek değilsin.)
Sırpça: Доста бурегџиница на својој фирми имају исписано
„Бурекџиница“. (Börekçi firmanın çoğu tanıtım için sadece 'Börekçi' yazar.)

bururet (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺑﺮودة‬burudet burudet - бурудет

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Zamirisa kosa kao sumbul plavi, a meni se krenu
bururet u glavi. (Saçlar tam mavi sümbül koktu, ve benim başımda burudet oldu.)
Sırpça: A bogme, to ne može bez kakva burureta da prođe. (Vallahi,
bu burudet olmadan geçmez.)

cifra (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻏﻔﺮ‬rakam, sayı; hane cifra cifra цифра

a) Ses değişikliği: bu kelime de sadece Türkçede farklı


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kako je nastala cifra koja ne označuje ništa? (Hiçbir şeyi
içermeyen rakam nasıl oldu?)
Hırvatça: Počevši od krajnje desne cifre, koja je kontrolna cifra,
krećući se nalevo, udvostručiti vrednost svake druge cifre…(Sağdaki son rakamdan
başlayarak (kontrol rakamı), sola doğru giderek her ikinci rakamın değerini iki kat
yapmak...)
Sırpça: Римски систем бројева има 7 цифара. (Roma rakamlar
sistemi 7 haneden oluşur.)

84
čador, čadordžija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭼﺎدر‬, + Tür. – ci eki çadır, çadırcı čador, čadordžija čador, - чадор, -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Čador (perz. ‫ﭼﺎدر‬, dosl. šator) je
tradicionalna ženska odjeća u Iranu. (Çador, çadır İran'da millî kadın kıyafetidir.)

čagalj (1) 48
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺷﮕﺎل‬ çakal šakal čagalj, čakal шакал

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ç Boşnakça ve Sırpçaya š olarak geçer, Hırvatçada č kaldı


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šakal je oprezna i lukava divljač i veoma teško se lovi.
(Çakal dikkatli ve kurnaz hayvandır ve onu yakalamak zordur.)
Hırvatça: Čakal je životinja koja obogaćuje popis zvijeri u Lijepoj
našoj. (Çakal, vatanımızın hayvan listesini zenginleştiren bir canlıdır.)
Sırpça: Шакал (чагаљ) је назив за три врсте из породице паса,
распрострањене у Африци, Азији и југоисточној Европи. (Çakal, köpek türünden
olan hayvandır; Afrika, Asya ve güneydoğu Avrupa'da bulunabilir.)

čamašir (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﮔﺎﻣﺸﻮر‬çamaşır čamašir čamaširi чамашир

a) Ses değişikliği: ı – i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Osim jedna krčmarica mlada, koja mi je čamašire prala.
(Çamaşırımı yıkayan genç bir kafeci kız hariç.)
Hırvatça: -
Sırpça: -
čara, čare; ćara, ćare (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭼﺎره‬ çare čare čare чаре, чара

85

48
Lat. Canis aureus
a) Ses değişikliği: a ya da e kullanılıyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čare nije, živa ga uhvatiše. (Çaresi yoktu, onu hayatta
kurtardılar.)
Hırvatça: Al zaludu, čare ne imade! (Ama boşuna, çaresizdi.)
Sırpça: -

čarapa, čorapa (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﮔﻮراب‬ çorap čarapa čarapa чарапа

a) Ses değişikliği: Türkçedeki o a olmuş, a sesi eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Opet si ostavio čarape nasred sobe. (Yine çoraplarını
odanın ortasına bırakmışsın.)
Hırvatça: Policajac bosonogom beskućniku kupio čarape i cipele.
(Polis memuru evsiz birine çorap ve ayakkabı aldı.)
Sırpça: За вас не знам, али код мене лева и десна чарапа имају
сопствена имена. (Sizin için bilmiyorum, ama bendeki sağ ve sol çorabın kendi isimleri
var.)

čardak, čardaklija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭼﺎر طﺎق‬+ Tür. – li, çardak, čardak, čardak, чардак,
B/H/S – ja eki çardaklı čardaklija čardaklija чардаклија

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Izgradio je svoj čardak bez ičijie pomoći. (Hiç kimseden
yardım istemeden çardak yapmış.)
Hırvatça: Na stoljetnom hrastu gradimo čardak. (100 senelik bir
meşede çardak yapıyoruz.)
Sırpça: Чардаклија је једно место у Републици Македонији.
(Çardaklı Makedonya Cumhuriyeti'nde bir yerdir.)

čarka, čarkač, čarkar, čarkaš; čarkadžija, čarkidžija, čarkanje, čarkati (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭼﺮﺧﮫ‬+ B/H/S – č eki, Tür. – ci çarka, čarka, čarka, -, чарка,
eki, B/H/S – ja eki; čarkanje/čarkati çarkada yer čarkač, -, -, - чаркач,
fiilinde B/H/S – nje, ti ekleri; čarkiš alan asker, čarkidžija, -, -, -
kelimesinde B/H/S – iš eki çarkacı, čarkanje,
çarka čarkiš
yapma(k);
çarh işi
86
a) Ses değişikliği:Türkçedeki cı B/H/S'da ci olmuş, asker ise iš ekiyle kullanılıyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čarka je naziv kojim se opisuje borba u okviru rata ili
sličnog sukoba. (Çarka, savaş ya da benzer bir mücadele kapsamında muharebeyi tarif
eden bir sözcük.)
Hırvatça: Čarka (mala borba) prerasla u veći sukob…(Çarka, küçük
muharebe, daha büyük bir çatışmaya dönüştü.)
Sırpça: Папин удар само прва чарка у ономе што тек долази.
(Papanın vuruşu gelecek olanın sadece küçük bir parçasıdır.)

čaršaf, čaršav (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭼﺎرﺷﺐ‬ çarşaf čaršaf čaršaf, čaršav чаршаф, чаршав

a) Ses değişikliği: v ve f harfinin ikisi de kullanılmakta


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čaršaf je tradicionalna odjeća žena u Iranu. (Çarşaf
İran'da millî kadın kıyafetidir.)
Hırvatça: Savez logoraša u Bosni i Hercegovini danas je, isticanjem
bijelih čaršafa na prozorima svojih kancelarija u BiH, obilježio Dan bjelih traka. (Bosna
Hersek'te ölüm kampından çıkanların bir ortaklığı, Bosna Hersek'teki ofislerine beyaz
çarşaflar asarak, Beyaz bantlar günü'nü kutladı.)
Sırpça: чаршафом на глави, који сам покупио са полице у
ходнику одмах при улазу у њену собу. (... Odasının girişinin tam yanındaki koridorda
bulunan raftan aldığım çarşaflı başlı)

čaršija, čaršilija, čaršinlija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭼﺎرﺳﻮ‬+ Tür. – li eki + B/H/S çarşı, čaršija, čaršija, чаршија,
– ja eki çarşılı čaršilija čaršilija -

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı sesi B/H/S'da i olmuş; ja eki de eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mujo na čaršiji sretne Hasu, starog jarana još iz osnovne
škole…(Mujo çarşıda ilkokuldan arkadaşı Haso'ya rastladı.)
Hırvatça: Baščaršija je najveća čaršija u Sarajevu. (Başçarşı
Saraybosna'da en büyük çarşıdır.)
Sırpça: Крени на чаршију и купи штогод. (Çarşıya çıkıp bir şeyler
al.)

87
čehra, čehreli, čehresuz (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭼﮭﺮه‬, Tür. – li, suz çehre, çehreli, čehra, čehreli, čehra, -, чехра, -,
eki çehresiz čehresuz - -

a) Ses değişikliği: siz – suz, çehre – čehra (e – a değişmesi)


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Ova mlada k'o malo čehresuz… (Bu gelin
sanki biraz çehresiz...)

čeiz, čejiz, čejz, čeizluk, čejzluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﮭﺎز‬ çeyiz čeiz - чеиз

a) Ses değişikliği: y düşer, bazı yerlerde kullanılıyor (čejz ya da čeiz)


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Slično je i sa zahtjevom muža da mu žena donese dobru
opremu i namještaj (čejzluk) i u slučaju da ona to ne učini ili ne mogne učiniti.
(Kocanın, yapabilmek durumunda olmasa ya da istemeyerek bile kadının çeyiz
getirmesini talebiyle benzer bir durum oluyor.)
Sırpça: У Сарајеву се рухо називало чеиз или чејзлук.
(Saraybosna'da elbise eskiden çeiz ya da çeyzluk diye adlandırılırdı.)

čejrek, čerek, čereg; čejrečiti, čerečiti (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭼﺎر ﯾﮏ‬, + B/H/S – çeyrek, çeyrek çeyrek čejrek, čejrek, - чејрек,
iti eki bölmek čejrečiti черек, -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nema, Tale, čejrek od sahata! (Saatten çeyrek olmaz,
Tale!)
Sırpça: Која пушка мало нишан гађа, черек хода усмрти јунака.
(Az bile nişan almış bir tüfek, kahramanı yürürken de öldürebilir.)

čengija, čengijati (1) 49


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭼﻨﮓ‬+ ‫ ی‬eki + çengi, çengi olarak čengija, čengija, ченгија,
B/H/S – ti eki oynamak čengijati čengijati -

88

49
anlam değişikliği: fıkra anlatmak, dalga geçmek anlamında
a) Ses değişikliği: ja eki eklenmiş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Gore joj oči kao u čengije. (Gözleri çengininki gibi
parlıyor.)
Hırvatça: … užegla oči kao čengija. (Çengi gibi gözleri kırmızı.)
Sırpça: Има само ченгијати (што значи изводити плесне покрете
трбухом) и одмах следе глаголи. ('Çengiyati' fiilinin anlamı var sadece: dansöz gibi
hareketler etmek, sonra da diğer fiiller devamında var.)

červiš (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭼﺮﺑﺶ‬ çerviş červiš - червиш

a) Ses değişikliği: Farsçadaki b harfi Türkçeye v olarak geçer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Červiš je hercegovačko jelo. (Çerviş Hersek
yemeğidir.)

česma, češma, češmetaš (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭼﺸﻤﮫ‬, + Tür. – taş çeşme, çeşme taşı česma, česmetaš -, - чесма, -

a) Ses değişikliği: ş – s, e – a, taş kelimesi değişmemiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Mineralne se piju kao dopuna vodovodskoj vodi,
dok izvorske mogu u potpunosti da zamene vodu iz česme. (Gazozlar çeşme suyuna ilave
olarak içilir, ve kaynak suyu çeşme suyunun yerine geçebilir.)

čifčija, čivčija, čipčija, čifluk, čiftluk, čitluk (čivlak) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺟﻔﺖ‬+ Tür. – çiftçi, çiftlik, čiftčija, čifluk, čifčija чифчија, чифлук,
çi, luk eki, Ar. çiftlik sahibi čifluk – sahibija (Bosna'da) , чифлук -
‫ﺻﺎﺣﺐ‬ čiftluk, čiftluk – сахибија
sahibija

a) Ses değişikliği: çiftçi kelimesindeki t düşer (telaffuz için), lik – luk, ja eki de eklenmiş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Čiftluk (tur. çiftlik), u starome osmanskom
agrarnom sustavu, naziv za zemljišnu jedinicu obradive površine u rukama seljaka.
(Çiftlik, eski Osmanlı tarımsal sisteminde, köylünün elinde olan kullanılabilir alanın
toprak birimi.)
Sırpça: Чифчија је био зависни сељак у феудалној Турској.
(Çifçi, feodal sistemde bağımlı bir köylüydü.)

89
činija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭼﯿﻨﻲ‬+ B/H/S – ja eki çini činija činija чинија

a) Ses değişikliği: ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Činija je porculanska zdjelica za juhu
(čorbu) ili neko tekuće jelo. (Çini, porselandan yapılmış çorba kapıdır.)

činu – mačin (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻣﺎﭼﯿﻦ ﭼﯿﻦ‬Çin – ü Maçin činu – mačin - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Za samu Kinu vezan je i izraz Činu-Mačin, što znači vrlo
daleko, predaleko. (Çin – ü Maçin Çin'le ilgili bir ifadedir, çok uzak, fazla uzak
anlamında.)

čirak, čirakluk (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭼﺮاغ‬+ Tür. – luk eki çırak, çıraklık čirak, čirakluk čirjak, - чирак, -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čirakom ću tebe učiniti. (Seni çırak yaparım.)
Hırvatça: Zapališe mume i čirake (anlam değişmiş: mum yeri).
(Mum ve mum yerini yaktılar.)
Sırpça: Чирак је обично млада особа која је добила чиновничку
службу с одређеном платом. (Çırak normalde genç, maaşı belli olan, zanaate
öğrenmek amaçla alınan bir çocuktur.)

čoban, čobanluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺷﺒﺎن‬+ Tür. – çoban, čoban, čoban, чобан, чобанин,
luk eki çobanlık čobanluk čobanluk чобанлук

90
a) Ses değişikliği: lık - luk
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čoban tjera ovčice. (Çoban, koyunları kovalıyor.)
Hırvatça: Čoban je u hrvatskom jeziku pežorativ, tj. percipira se kao
uvreda. (Çoban Hırvatçada kötü anlamda kullanılan bir kelimedir., yani hakaret olarak
algılanır.)
Sırpça: Čobanluk. Овај термин се везује за неке скупове, или
нека удружења, која су на лошем гласу јер имају негативна дејства на наша чула.
(Çobanlık. Bu terim bazı dernekler/gruplara ilişkindir. Bu derneklerin, bizim
duyularımızı kötü etkilediği için itibarı kötüdür.)

čoha, čoja, čohadžija, čokadžija; čohali, čohan (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭼﻮﺧﺎ‬+ Tür. – ci çuha, čoha, čoha, чоха, чохаџија,
eki + B/H/S – ja eki, çuhacı,çuhalı čohadžija, čohadžija, чохали
Tür. – li eki čohali čohali

a) Ses değişikliği: u – o, cı/lı – dži, li eki; ja ekiyle birlikte


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nadero se čohe svakojake. (Her tür çuhayı yırttı.)
Hırvatça: Čoha je platno koje se može koristiti i u svrhe pokrivanja
stola za biljar. (Çuha, bilardo masaları örtmekte de kullanılabilir bir kumaştır.)
Sırpça: Чохаџије су кројиле хаљетке од чохе (чоје) и везлe их
срмом или свиленом бућмом (бикмом). (Çuhacılar çuhadan elbiseler dikerdi, ve
onlara ek olarak ipek eklerdi.)

čopav, ćopav (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭼﻮﻟﭙﺎ‬ çulpa čopav, ćopav - -

a) Ses değişikliği: Türkçedeki l sesi düşer, u o olmuş; kelimenin sonuna v da eklenmiş (her üç
dilde sıfatlar v ile bitiyor)
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čopav je čovjek koji šepa ili teško hoda. (Çulpa, topal ya
da yürümekte zorlanan bir insana denir.)

čorba, čorbadžija, čorbaluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺷﻮرﺑﺎ‬, + Tür. – ci çorba, čorba, čorba, чорба,
eki, B/H/S – ja eki, Tür. çorbacı, čorbadžija, čorbadžija, - чорбаџија, -
– luk eki çorbalık čorbaluk

91
a) Ses değişikliği: yok; cı/lık – dži (ja), luk
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Netko je izmislio novi način izrade činije za čorbu. (Biri,
çorba çinisi yapmak için yeni şekil bulmuş.)
Hırvatça: Jednostavna čorba od graška korisna je kao predjelo.
(Basit bezelye çorbası ön yemeği olarak çok faydalı.)
Sırpça: Чорба је јело које се може правити практички од свега.
(Çorba her şeyden yapılabilecek bir yemektir.)

čuval, čuvalduz(1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺟﻮال‬, ‫ دز‬ek gövdesi; çuval, çuvaldız čuval, čuvalduz -, čuvalduz чувал, чувалдуз
a) Ses değişikliği: duz - dız

b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: ..., ali je mučno čuvalduze tegliti. (Çuvaldızları
taşımak ne zor ama...)
Hırvatça: Ima crkva dobrog čuvadara (koji čuva zlato ili šta drugo
vrijedno). (Kilisenin iyi bir çuvadarı var (altın ya da başka değerli bir şey koruyan).

čuvtaze, čuftaze (1)  bkz. čiftazeta

ćafir, ćafirluk (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻛﺎﻓﺮ‬+ Tür. – luk eki kâfir, kâfirlik ćafir, ćafirluk -, - ћафир, -

a) Ses değişikliği: k – ć, lik - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ćafir je hajvan koji ne poštiva presvjetost Allaha
svevišnjega. (Kâfir Allah'ın kutsallığını kabul etmeyen hayvandır.)
Sırpça: Ћафир не признаје ислам, нити бога као таквог;
невјерник, атеист. (Kâfir ne İslâm'ı ne de Tanrı'nın kendisini kabul eder; ateist.)

ćar, ćardžija, ćarenje, ćariti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻛﺎر‬+ Tür. – ci eki + kâr, kârcı, kâr ćar, ćardžija, ćar, ćardžija, -, -
B/H/S – ja; enje, iti eki; etme(k) ćarenje, ćariti ćarenje, -

a) Ses değişikliği: k – ć, cı – dži


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ušećario sam nešto para od roditelja. (Anne babamdan
biraz para kâr ettim (aldım anlamında)).

92
Hırvatça: Krčmar nije tako mnogo ćario kao što je u prvi mah mislio,
ali nadoknadi to time što je mesto dve boce šampanjca utrapio svojim gostima dve boce
anžujskog ... (Kafeci ilk önce düşündüğü kadar kâr etmedi, ancak o boşluğu
müşterilerine iki şişe şampanya yerine başka bir şey verdiğinde doldurdu.)

ćatib, ćatip, katib, ćata, ćato (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻛﺎﺗﺐ‬ kâtip ćatib čatib ћатиб

a) Ses değişikliği: k – ć, p - b
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Na Balkanu Ćelebija zovemo ćatib,
putopisac. (Balkanlarda Çelebi'ye çatib, kâtip deriz.)

ćefil, ćefilema, ćefiliti (se) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻛﻔﯿﻞ‬+ Tür. – lema kefil, kefil ćefil, ćefilema, ćefiliti - ćefilema, ћефил,
eki, B/H/S - iti se (fiil olmak se - -
eki) -

a) Ses değişikliği: k – ć, kefilleme – ćefilema (e – a)


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Budi većil ako posla nemaš, budi ćefil ako
dužan n’jesi. (İşin ya da borcun yoksa kefil ol.)

ćefini, kefini, sg. ćefin, kefin (nadiren) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻛﻔﻦ‬ kefen ćefin - -

a) Ses değişikliği: k – ć, e - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hadžinica ćefin šije. (Hacı kadın kefen dikiyor.)

ćehaja, ćeaja, ćaja; ćajo (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻛﺘﺨﺪا‬ kâhya ćehaja ćehaja ћехаја

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Umjesto vezira je ostao ćehaja mu Fazlo. (Vezirin yerine
kâhya Fazlo kalmış.)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): Viđeh čuda prije neviđena, đe
ćehaja pašinicu kara. (Daha önce görülmemiş mucizeyi gördüm; kâhya paşanın karısını
eleştiriyor.)
93
Sırpça: Њу ми проси ћаја из Будима. (Budim'den bir kâhya elini
istiyor.)

ćeif, ćejif, ćejf, ćef, kejf, ćeiv, ćeifli, ćejfli, kejfli, ćefli (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻛﯿﻒ‬, + Tür. – li, suz keyif, keyifli, ćef, ćefli, ćef, -, - ћеф, ћеиф, -,
eki keyifsiz ćeifsuz -

a) Ses değişikliği: k – ć, siz – suz, ćefli kelimesinde y düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sad im neću pomrsiti ćeifa. (Şimdi keyiflerini bozmam.)
Hırvatça: Kad je Tatar ćef napravio? (Tatar ne zaman keyif yaptı?)
Sırpça: Кад се ладна напојише вина, и јуначки ћеф задобише.
(Soğuk şarap içip kahraman gibi bir keyif alınca.)

ćemal, kemal (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﮐﻤﺎل‬ kemal ćemal ćemal ћемал

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Ја sam mlada, ćemal djevojka. (Ben genç, kemal
bir kızım.)

ćemer, ćemerli (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﮐﻤﺮ‬+ Tür. – li eki kemer, kemerli ćemer, ćemerli ćemer, - ћемер, ћемерли

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Za mnom, lipa, niz ćemerli kulu. (Peşimde güzel, kemerli
kulenin yanından)
Hırvatça: Na njojzi je devet ćemera… (Üstünde dokuz kemer.)

ćenifa, kenef (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﮐﻨﻒ‬ kenef ćenifa ćenifa ћенифа

a) Ses değişikliği: k – ć, a eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Konačno i ćenifu otvoriše na Španjolskom trgu ito dvije
pod jednim krovom! (Sonunda İspanyol meydanında kenefi de açmışlar, bir çatı altında
iki tane bile!)

94
Hırvatça: Od domaće kahve mu se nije dalo na ćenifu pošto se
navikao na onu iz mašine. (Makine kahvesine alıştığı için evde yapılmış kahveden kenefe
gidemedi.)
Sırpça: Потерало ме на ћенифу од ових вести. (Bu haberleri
görünce kenefeye gidesim var.)

ćerhana (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﮐﺎرﺧﺎﻧﻨﮫ‬kerhane ćerhana ćerhana ћерхана

a) Ses değişikliği: k – ć, e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sa izvora na brežuljku zvanom Ćerhana, u podnožju
Zmajevca, voda se dovodila kroz čunkove na Šehinu česmu koja se nalazila na mjestu
dvorišta sadašnje… (Çerhana diye bir dağda, Zmajevac'ın dibinde, su, Şehin
çeşmesinden bugünkü... (yerin) avlusuna getirilirdi.)
Hırvatça: Riječ ćerhana ima značenje javne kuće, bordela.
('Çerhana' kelimesi genelev, kerhane demektir.)
Sırpça: У вакуфљам ћерхану и простран дућан за занатлије, који
се баве пређом конца те се по њима зове мутабан ћерхана. (... kerhane ve dikişle
uğraşan zanaatçı mağazasını; kerhanenin adı o yüzden 'mutaban'.)

ćeten, keten (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﮐﺘﺎن‬ keten ćeten ćeten Ћетен

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Od ćetena gaće i košulju.
Sırpça: Кудеља (конопља) и ћетен (лан) у прошлости су се у
Јадру доста гајили. ('Kudelja' (kenevir) ve keten eskiden Jadro'da çok üretilirdi.)

ćevab, ćevap, ćebap, ćevapčija, ćevabdžija, ćebapčija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻛﺒﺎب‬+ B/H/S – kebap, ćevap, ćevapčić, ćevap, ћевап, ћевапчић,
čić(i) eki, Tür.- ci kebapçı ćevapčija ćevapčić, - (konuşma dilinde)
eki ve B/H/S – ja
eki

a) Ses değişikliği: k – ć, çık - čić, çı -. či + B/H/S – ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Grupa ljudi razgovara o genijalnim stvarima, a nakon
toga odluči otići na ćevape. (Bir arkadaş grubu müthiş bir muhabbet ediyor, ve ondan
sonra kebapa gider.)
95
Sırpça: Ћевапчићи или ћевапи су јело направљено од млевеног
меса, обликовано у мале ваљке и испечено на роштиљу. (Çevapi (kebap) kıymadan
yapılmış, şekillendirilmiş ve mangalda pişirilen bir yemektir.

ćevš, ćefš, ćeš, ćevšiti, ćefšiti (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻛﺸﻒ‬+ B/H/S – iti eki keşif, keşfetmek ćevš, ćevšiti ćevš -

a) Ses değişikliği: k – ć, i düşmüş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Đe je leš, tu je i ćevš. (Leşin olduğu yerde keşif
de vardır.)

ćibrit, ćibret, kibrit; ćibra (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻛﺒﺮﯾﺔ‬ kibrit ćibrit kibrit -

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Spušta njemu i kibru i svijeću. (Ona kibriti ve mumu
indiriyor.)
Hırvatça: Imaš li ćibrit da uždim jedan cigar? (Bir sigara yakacağım,
kibritin var mı?)

ćilibar, ćehrubar, ćehlibar, ćehlubar, ćilimbar (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻛﮭﺮﺑﺎ‬ kehruba ćilibar ćilibar, ćehlibar ћилибар

a) Ses değişikliği: kehruba ćilibar olmuş; k – ć değişmesine göre kelimenin sonuna bir r sesi
getirilmiş; h bazen kullanılır bazen düşer
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pa lebde na njima kao na letećem ćilimu i misle da
ćilibare čim kažu neku glupost. (Üstlerinde uçan kilimdeymiş gibi uçuyorlar ve
kendilerini kehruba sanarlar.)
Hırvatça: Najsigurnije je ćilibare kupovati u proverenim
prodavaonicama, u kojima se može dobiti certifikat o autentičnosti ćilibara.
(Kehrubaları kaliteli mağazalardan satın almak gerekiyor; yani sertifikalı olanlardan.)
Sırpça: Просуте ти ћилибаре опет. (Yine şu kehrubaların
dökülmüş.)
ćilim, kilim (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻛﻠﯿﻢ‬ kilim ćilim ćilim ћилим
96
a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Moja mati ćilim tka, hoće mene da uda. (Annem kilim
dikiyor, beni evlendirmek istiyor.)
Hırvatça: Ćilim je vrsta tepiha, tkanina rađena na tkačkom razboju,
pretežno od vune, različitim tehnikama. (Kilim, çeşitli teknikler kullanılarak, genelde
yünden yapılan halı türüdür.)
Sırpça: Y 20 часова у подножју Градића биће одржано тематско
вече под називом На ћилиму кроз векове. (Saat 20'de Gradiç'in dibinde, Kilimde
çağlardan geçerken adlı bir temalı akşam düzenlenecek.)

ćitab, kitab, ćitabija (kitabija)1 , ćitabija2 , ćitaplikja, ćitapten, kitapten (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻛﺘﺎب‬, ‫ﻛﺘﺎﺑﻲ‬, Tür. – li kitap, kitabi, ćitab, kitab, ćitabija, ćitab, -, -, ћитаб, -,
eki + B/H/S – ja eki, Tür. kitaplı, kitaptan ćitaplija, ćitapten - -, -
– ten eki

a) Ses değişikliği: k – ć, kitabi kelimesine bir – ja eki eklenmiş; ćitapten ve kitapten kelimesi
aynı kullanılıyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Ćitab tahta ne da ostaviti. To ti je ćitapten tako.
(Kitap tahtı bırakmaz; kitaptan öyledir.)
Sırpça: Ћитаб јесте књига, али она верска. (Kitap kitaptır, ama
dinî olan.)

ćor, ćorav, ćoro; zaćoriti; ćorak (ćorfišek), ćoraviti, ćorpazar, ćorsokak, ćorluk(2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻛﻮر‬, B/H/S – za kör; kör mermi, ćor(av), ćorak ćor(av), ћор(ав),
önek, iti eki; B/H/S – kör fişek, kör (ćorfišek), ćorak, ћорак,
ak eki, Tür. – fişek olmak, ćoraviti, ćoraviti, ћоравити, -,
kelimesi, B/H/S – aviti körpazar, kör ćorpazar, ćorpazar, ћорсокак
eki (ćoraviti), Far. sokak ćorsokak ćorsokak
‫ﺑﺎزار‬, Tür. – sokak
kelimesi

a) Ses değişikliği: kör kelimesi B/H/S'da ćor oluyor ve eki olarak diğer kelimeler getiriliyor;
ćoraviti fiili kör kelimeden ćor kelime ile fiil ekiyle türemiş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Turska: Ispaljeni ćorci na zgradu Vlade. (Türkiye:
Hükümetin binasına kör mermiler atıldı.)
Hırvatça: Oćoravit ću od čitanja previše sitnih slova. (Küçük harfleri
okumaktan kör olacaksın.)
Sırpça: Либија – бесконачни ћорсокак за Запад. (Libya: Batının
sonsuz kör sokağı)

97
ćošak, ćoše, ćoškast (1)
Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﮔﻮﺷﮫ‬+ B/H/S – ast eki köşe, köşeli ćošak, ćoškast ćošak, ćoškast ћошак, ћошкаст

a) Ses değişikliği: k – ć, a harfi eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nove ideje za male stanove: Iskoristite svaki ćošak.
(Küçük daireler için yeni fikirler: Her köşeyi kullanın.)
Hırvatça: Pjesma, suze i vino, sve je o mom trošku, pijte ja noćas
plaćam, samo za drustvo u ćošku. (Şarkı, gözyaşları ve şarap, hepsi benden; için, ben bu
gece ödüyorum sadece köşedeki arkadaşlar için.)
Sırpça: САТЕРАНИ У ЋОШАК: Исламска држава напада
Либан. (Köşeye sıkıştırıldılar: Işid Lübnan'a saldırıyor.)

ćufari, kufari (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻛﻔﺎر‬kafirler, küffar ćufari - -

a) Ses değişikliği: k – ć, çokluk eki de "i"


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ćufari – ateisti i nemuslimani kao takvi. (Küffar: ateistler
ve müslüman olmayan herkes)

ćufte (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻛﻮﻓﺘﮫ‬ köfte ćufte ćufte ћуфте

a) Ses değişikliği: k – ć, B/H/S'da ćufte kelimesi çokluk belirtiyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Kod nas se ćufte jedu s tijestom ili s
krumpirom. (Bizde köfte makarna ya da patatesle yenilir.)

ćufur, kufur, ćufurluk (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻛﻔﺮ‬+ Tür. – luk eki küfür, gâvurluk ćufur, ćufurluk - -

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ćufurluk je nevjerovanje u jednog boga, nemuslimanstvo.
(Gâvurluk bir tanrıya inanmama, müslüman olmamadır.)

98
ćulhan, ćulhana, ćulhandžija, ćulhanija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﮔﻠﺨﻦ‬+ Tür. – ci külhan, ćulhan, ćulhandžija, ćulhan, ćulhandžija, -, -
eki + B/H/S – ja eki külhancı, ćulhanija ćulhanija
külhani

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Hamam su pod zakupom držali hamamdžije i
njihove supruge, a imali su još ćulhandžije (ložioničare) (Hamam, hamamcılar ve eşleri
tarafından kirada tutardı; onlarla birlikte külhancılar da vardı.)

ćulum, ćulumak (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﮐﻠﻨﮏ‬+ B/H/S – mak eki külünk ćulum, ćulumak -, ćulumak ћулум, -

a) Ses değişikliği: k – ć, n – m, k düşüyor, diğer kelimede a getiriliyor


b) Örnek cümle(ler): (Boşnak kaynağından)Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Sva Krajina na
Hilila viče, a Halilu ni u ćulum nema. (Bütün Krajina Hilil'e bağırıyor, ya Hilil külünkte
bile bulunmaz.)

ćumur(h)ana (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – kömür + Far. ‫ ﺧﺎﻧﮫ‬kömürhane ćumurana - ћумурана

a) Ses değişikliği: k – ć, ö – u, hane - hana


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tizna je prah od ćumura a karvonera je ćumurhana ili ti
šupa u kojoj se drži ćumur. (Tizna kömür pudrasıdır, ve karvonera kömürhane demek,
yani kömürün depolandığı yer.)
Sırpça:.. те се присећа како се ишло у сечу тиловине, па ју се, по
принципу жега или ћумурхана, ложило контролираним и дозираним дотоком
ваздуха. (... ve ağaç kesmeye gidilip, onları hava girme kontrolü altında yakıldığını
hatırlıyor.)

ćup (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﮐﻮب‬ küp ćup ćup ћуп

99
a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Svi naši lončari veliki lonac zovu ćup. (Bizim bütün
çömlekçilerimiz büyük çömleğe küp derler.)
Hırvatça, Sırpça: Ćup se obično koristi kao i vrč, samo za vodu. (Küp
genelde ibrik gibi kullanılır, ama sadece su için.)

ćurs (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﮐﺮﺳﻲ‬ kürsü ćurs - ћурс

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U džematu Grnica, Medžlis IZ Gornji Vakuf pokrenuta je
Ćurs tribina koja će trajati od mjeseca februara do kraja mjeseca marta. (Grnica
cemaatinde, IZ Gornji Vakuf Meclis'te Şubattan Mart sonuna kadar bir tribin
düzenlenecek.)
Sırpça: -

ćusele (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﮔﻮﺳﺎﻟﮫ‬ kösele ćusele - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Učinjena ovčija koža zove se mješina, kozija sahtijan
i kajsar, a goveđa đon, ćuse1e i bujer. (Bitmiş koyun derisine 'mješina', keçi derisine
'sahtijan' ve 'kajsar', ve sığır derisine 'đon', 'ćusele' ve 'bujer'.)

100
4.2. D – F

dabulhana, dabulana, davulhana, daulhana, dambulhana, danburana (1) 50


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ طﺒﻞ‬+ Far. ‫ ﺧﺎﻧﮫ‬davulhane dabulhan dabulhana -

a) Ses değişikliği: v – b, hane – hana; Boşnakçada düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Oko bega sedam bajraktara davulhana na sedmero tuče,
va vud'ruju zile i borije…(Bey'in etrafında yedi bayraktar, davulhane yediye vuruyor..)
Hırvatça: U Osmanskom carstvu, mehterhana se nekad zvala i
dabulhana ili davulhana. (Osmanlı zamanında mehterhaneye bazen dabulhana ya da
davulhana denirdi.)

dadija, dadilja, dada, daja, dadijati, dadiljati (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫دادا‬, + B/H/S - dadı, dadılık dadilja, dadilja, дада, дадија, дадиља,
ijati eki yapmak dadijati dadiljati дадиљати

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı sesi i olmuş, lja eki eklenmiş; ad dişidir ve hep öyle
kullanılıyor çünkü genel olarak erkek çocuk bakıcısı olmaz
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kako se navodi, dadilja je čekala da devojčicini roditelji
napuste stan. (Yazılmış olana göre, dadı, kızın anne babasının daireden çıkmalarını
bekliyordu.)
Hırvatça: Engleska: Policija ne želi dadiljati kraljevsku obitelj. (Polis,
kraliçenin ailesine dadı olmak istemiyor.)
Sırpça: Дадиља је жена која чува децу за новац. (Dadı, para
karşılığı için çocuklara bakan bayandır.)

daima (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫داﺋﻤﺎ‬ daima daima - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Zićir čini daima. (Daima zikir yapıyor.)

101

50
Hırvatça: Türk müziği
daira, dahira, daire (4)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫داﺋﺮة‬ daire daire daira даира

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kad je došo na stolu i Stambolu, na dairu iziđe pred cara.
(İstanbul'a girince, daireye imparatorun önüne çıktı.)
Hırvatça: Na dairi bile paše te mladi i stari veziri. (Dairede genç ve
yaşlı vezirler vardı.)
Sırpça: … па уђоше цару на даиру. (Daireye, imparatora karşı
çıktılar.)

dar – mar, darmar (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺗﺎرﻣﺎر‬tarumar dar – mar dar – mar Дармар

a) Ses değişikliği: t – d, u düşer, ayrı yada bitişik yazılabilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Auto mi je dar – mar nakon nesreće. (Kazadan
sonra arabam tam tarumar.)
Sırpça: Сплитски каскадер направио дармар по Сплиту. (Splitli
bir dublör Split'te bir tarumar yaptı.)

dava, davija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫دﻋﻮی‬ dava dava dava дава

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ljepši je mršavi sulh, nego pretila dava. (Kırılır bir sulh
dolu davadan daha iyi.)
Hırvatça: Mnoge caru dodijaše dave. (İmparator davalardan
bıkmış.)
Sırpça: С том давијом у цара пођоше, па давију цару изнесоше.
(Şu davayı alıp imparatora gidip kendisine onu okudular.)

delil (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫دﻟﯿﻞ‬ delil delil - -

102
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Delil se naziva i čovjek, vodič, koji hadžije vodi kroz
Meku. (Delil, hacılara Mekke'de öncülük eden adama denir.)

dembel, tembel, dembeluk (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺗﻨﺒﻞ‬, + Tür. – luk eki tembel, tembellik tembel, dembeluk tembel, - дембел, -

a) Ses değişikliği: t – d, lik - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pa ko, bolan, ne bi volio takav dembeluk i uživanciju?
(Öyle tembellik ve zevk kimin hoşuna gitmez ki?)
Hırvatça, Sırpça: Radio sam dembeluk, tj. bio lijen kad sam trebao
raditi. (Tembellik yapıyordum, yani çalışmam gerektiğinde tembeldim.)

deredža (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫درﺟﺔ‬ derece deredža deredža дереџа
a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Zatim tražite za mene vesilu, jer to je deredža u Džennetu
koju će imati samo jedan ... Poslanik (Ondan sonra benim için vesile isteyin, çünkü o,
cennette sadece bir peygambere ait olacak derecedir.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

deribeg, derebeg (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – beğ + Far. ‫ دره‬derebeyi deribeg deribeg -

a) Ses değişikliği: e – i, yi – g
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Došli bezi, došli deribezi. (Beğler, derebeyiler geldi.)
Hırvatça: U hrvatskom jeziku, deribeg je naziv za feudalnog
gospodara koji su imali vlast nad više sela u nekom kraju. (Hırvat dilinde, derebeyi
kelimesi, bir yerde birkaç köyün sahip olan beyler anlamına gelir.)

derja (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫درﯾﺎ‬ derya derja - -

a) Ses değişikliği:yok
103
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Derja znači dubok, npr. derja – hodža (veliki, dobro učeni
hodža). (Derja (burada) derin demek, mesela derya – hoca (büyük, iyi eğitimli hoca).

derman (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ درﻣﺎن‬derman derman derman дерман

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Da mu Bog da od dva dermana jedan… (Tanrı ona iki
dermandan birini versin.)

ders, dershana (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺟﺎﻧﮫ‬+ Ar. ‫ درس‬dershane dershana -, - -, -
a) Ses değişikliği: e -a

b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na internetu je moguće pronaći video naziva Ders na


hatmenskom ispitu u nekom džematu u Brčkom. (İnternette Ders adlı video bulunur;
Brçko'da bir cemaatte yer alan bir sınavdan.)

dert; razdertiti se (fiil olarak), zadertiti, dertan, dertli, dertlija(1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫درد‬, B/H/S – za, raz önek, iti (fiil) eki, Tür. – dert, dert, dert, дерт,
li eki, B/H/S – an, ja eki dertli dertli dertli -

a) Ses değişikliği: yok; sadece B/H/S'da yeni fiiller ortaya çıkmış (önekler ve eklerle birlikte)
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ti nam dertu pogledaj dermana. (Sen derdimize bir
derman bulmaya bak.)
Hırvatça: Da se malo napijem, i dertu dermana nađem! (Biraz
içeyim, derdime derman bulayım!)
Sırpça: Не придоноси мудрога јунака, ком би своје дерте
исказао. (Kendi dertlerini anlatmak istediği bi kahramanı bulamadı.)

dever, deverati, deverluk, deverli; devr, devar (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ دور‬, + devir, devir etmek, dever, deverati dever, deverati, девер,
B/H/S – ati devirlik, devirli (se), deverli deverli деверати (се), -
eki, Tür. –
luk, li eki

104
a) Ses değişikliği: i – e, addan fiil türemiş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Evo sinko devera se, ko jadno staro!
(Devrediliyor, oğlum, zavallı yaşlı gibi!)

devlet, devljet (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫دوﻟﺔ‬ devlet devlet devlet девлет

a) Ses değişikliği: уок


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Devlet veli da se daju ključi od sve Bosne i Hercegovine!
(Devlet, bütün Bosna Hersek'in anahtarını istiyor.)
Hırvatça: Ove kose u devletu rasle, u velikom jadu odrezane. (Bu
saçlar devlette uzadı, sonra da büyük acıda kesildi.)
Sırpça:... за те сам га млада неговала, да га млађан у девлету
љубиш. (Ona senin için, devlette onu öpmen için bakardım.)

diba (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫دﯾﺒﺎ‬ diba diba diba диба

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Na se meće dibu i kadifu. (Üzerine diba
ve kadife koyuyor.)

dilber, dilberka (2)


Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. (emir gövdesi)‫ﺑﺮ‬, ‫ دل‬Far. + B/H/S – ka eki dilber dilber(ka) dilber(ka) дилбер(ка)

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: (şarkıdan): Moj dilbere, kud se šećeš, haj
što i mene ne povedeš…(Dilberim, nerede dolaşıyorsun, beni de yanına alsana)
Svi dilberi, samo moga nema.
(Herkeste bir dilber, tek benimki yok.)

din, din – dušman, dinsuz (1)


Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ دﯾﻦ‬+ Far. ‫ دﺷﻤﺎن‬, Tür. din, din düşmanı, din – dušman, din, -, -, -
– suz eki dinsiz dinsuz dindušman, -

a) Ses değişikliği: Türkçedeki ı sesi düşer, siz – suz değişmesi


105
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kao što treba, i din zapovijeda! (Olması gerektiği, dinin
emrettiği gibi!)
Kao da sam neki dinsuz bez imana, te ne slušam sure iz
Korana. (Sanki imansız bir dinsizim ve Kur'an'dan surelerini dinlemiyorum.)

Hırvatça: Prsa daje prema din dušmaninu. (Din düşmanına göğsünü


açıyor (meydan okuyor anlamında))

dinar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫دﯾﻨﺎر‬ dinar dinar dinar динар

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Dinar je novčana jedinica u bivšoj
Jugoslaviji. (Dinar, eski Yugoslavya'da para birimiydi.)

div (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫دﯾﻮ‬ dev div div див

a) Ses değişikliği: e - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Glumac među ovim ženama izgleda kao pravi div.
(Bayanlar arasında bu aktör tam dev gibi görünüyor.)
Hırvatça: Ovo je div od 225 cm pored kojeg i naš Kopljar izgleda kao
'mališan'! (Boyu 225 cm olan bu devin yanında bizim Kopljar bile küçücük görünüyor.)
Sırpça: И сам је био дивовски храст наше културе и друштва.
(Kendisi de kültürümüzün ve milletimizin kocaman bir meşeydi.)

divaniti (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ دﯾﻮان‬+ B/H/S – iti eki divan (sadece isim olarak) divaniti divaniti диванити

a) Ses değişikliği: -
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Sjedi u kući i divani s jaranima. (Evde
oturuyor ve arkadaşlarıyla keyif yapıyor.)
A svak muči, ništa ne divani! (Herkes bir
dertte, hiç zevk almıyor.)

106
dizdar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫دزدار‬ dizdar dizdar dizdar диздар

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dizdar gradu vrata zatvorio. (Dizdar şehrin kapısını
kapattırdı.)

Hırvatça: …moj mali gradac, ali ja sam u njemu dizdarac!


(Küçücük şehrim benim; ama ben onda dizdardım!)
Sırpça: Диздар је заповедник тврђаве, заповедник утврђеног
града. (Dizdar kule emridir, kulelerle etraflı bir şehrin emri.)

dolaf, dolap (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫دوﻻب‬ dolap dolap dolap долап

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U odaji dolap otvorila. (Odada dolabı açmış.)
Hırvatça: I po kuli rafi i dolafi… (Kuleden, raftan, dolaptan.)
Sırpça: Са долапа кључеве повадио. (Dolaptan anahtarları
çıkardı.)

dost, dosluk, doslučiti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ دوﺳﺖ‬, Tür. – luk eki, dost, dostluk, dost, dosluk, dost, дост,
B/H/S – iti eki, + B/H/S – dost olmak doslučiti dosluk, - дослук, -
iti eki

a) Ses değişikliği: dostluk kelimesinden t sesi düşmüş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sj'ci dušmane, zovi dostove. (Düşmanları kes, dostları
ara.)
Hırvatça: S popovima u dosluku budite… (Papazlarla dost olun)
Sırpça: ... и народ би са својим комшијама живео у бољем
дослуку. (... millet de kendi komşularıyla daha iyi bir dostluk yaşardı.)

dova, dovadžija, dovu (u)činiti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ دﻋﺎ‬+ Tür. – ci eki, dua, duacı, dua dova, dovadžija, doviti, -, -, - -, -, -
B/H/S – učiniti fiili etmek činiti dovu

107
a) Ses değişikliği: u – ov, cı – dži + B/H/S – ja eki
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dovu treba učiti s nijetom ibadeta Uzvišenom, jer je dova
ibadet. (Dua, Allah'a ibadet niyetiyle okunmalı, çünkü dua ibadettir.)

dragoman (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﺮﺟﻤﺎن‬tercüman dragoman dragoman драгоман

a) Ses değişikliği: d – t, ter – dra, c – g, ü – o, man kısmı aynı kalır


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Dragomani su bili prevoditelji, odnosno
tumači pri stranim predstavništvima u Turskoj i drugim zemljama na Istoku.
(Dragomanlar, Türkiye ve diğer Ortadoğu ülkelerinde bulunan temsilciliklerde
tercüman olarak çalışanlardı.)

dućan, dućandžija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ دﮐﺎن‬+ Tür. – ci eki + dükkan, dućan, dućan, дућан,
B/H/S – ja eki dükkancı dućandžija dućandžija -

a) Ses değişikliği: kk – ć, cı – dži, B/H/S - ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ako ti je cijena najvažnija, pođi u prvi dućan i kupi bilo
koju. (Senin için en önemli fiyat ise, en yakın dükkana gidip her hangi birini al.)
Hırvatça: Otvorenje dućana nisu propustili brojni poznati
posjetitelji. (Dükkanın açılışını ünlüler de kaçırmadı.)
Sırpça: Да чим се из њихове улице изађе, наниже, после
неколико дућана… (... ki sokaklarından çıkınca, aşağıda bir kaç dükkan arkasında...)

dugme, dugmeta, dugmali (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺗﮑﻤﮫ‬, + Tür. – li eki düğme, düğmeli dugme, dugmeli dugme (gumb), - дугме, -

a) Ses değişikliği: ğ – g,
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bijelo dugme, najpoznatija jugoslovenska rok grupa,
osnovana u Sarajevu 1973. Godine. (Bijelo dugme (Beyaz düğme), en popüler Yugoslav
rok grubu, 1973 yılında Saraybosna'da kuruldu.)
Hırvatça: Muškarcima koji ne mogu zakopčati prvo dugme na
košulji (ukoliko je zakopčavate od vrata nadolje) prijeti infarkt! (Gömleğinin ilk
düğmesini ilikleyemeyen (boyundan aşağıya ilikliyorsanız) erkeklere kalp krizi uyarısı!)
Sırpça: На пример, клик мишем, притисак на неко дугме на
тастатури или отпуштање дугмета на тaстстури... (Örneğin, fare tıklaması, klavyede
bir tuşa basma..)
108
duhan, duvan, duhankesa, duvankesa, duhanćesa, duvanćesa, duhandžija, duhaniti,
duvaniti (se) (1)
Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫دﺧﺎن‬, + Far. tütün, tütün duvan, duvankes, duhan, duhanćesa, дуван,
‫ ﮐﺴﮫ‬, + Tür. – ci kesesi, duvandžija, duhandžija, дуванкеса,
eki + B/H/S – ja, tütüncü duvaniti (se) duhaniti (se) дуванџија,
iti (se) eki дуванити се

a) Ses değişikliği: t – d, duvan kelimesindeki hem v hem de h sesi kullanılmakta, kese


kelimesi ćese olarak geçer; cı – dži + B/H/S – ja eki
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Duhan je zeljasta biljka čiji se osušeni listovi prerađuju u
cigarete, cigare, za lule kao i duhan za čvakanje. (Tütün, kuru yapraklarından sigara,
püro, çiğneme tütünü yapılan bir bitkidir.)
Hırvatça: Duhan i korištenje duhana mnogi povezuju s nastankom
raka, a ne s borbom protiv kancerogenih oboljenja. (Tütün ve tüketilmesi kanserle
bağlanılır; kanserle mücadele ile değil.)
Sırpça: Картел дуванџија опасан за привреду. (Tütüncü karteli
ekonomi için zararlı)

dunđer, dunđerin, dunđerisati, dunđerluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ درﮔﺮ‬+ dülger, dülger dunđer, dunđer, -, дунђер, дунђерин,
B/H/S – isati olarak çalışmak, dunđerisati, dunđerluk дунђерисати,
eki, + Tür. – luk dülgerlik dunđerluk дунђерлук
eki

a) Ses değişikliği: l – n, g – đ, + fiil


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, dunđer je sposoban za sve: on je kadar da napravi
malu bosansku kuću od od temelja do šljemena. (Dülger herşeyde becerikli; bir Boşnak
evini temelden çatıya kadar yapabilir.)
Hırvatça: Dunđer je ponekad izraz koji se upotrebljava u namjenu
veličanja stručnosti i spretnosti majstora. (Dülger kelimesi, bir ustanın yetenekliğini
vurgulamak için kullanılır.)
Sırpça: Дунђер је зидар који гради куће „набијанице“. (Dülger
'sokulma' evlerini yapan bir duvarcıdır.)

dun'ja, dun'jaluk, dun'jalučina; (1)


Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ دﻧﯿﺎ‬Tür. – luk eki, B/H/S – čina dünya, dun'ja, duna (?), -, -
eki dünyalık dun'jaluk -

109
a) Ses değişikliği: lık - luk
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kad kažem jedan, mislim na onaj život na Ahiretu, a ova
Dunja je samo prolazna ništa više. ('Bir' dedğimde, Ahiretteki yaşamı kastediyorum, bu
dünya geçici, bu kadar.)
Nitko na dunjaluku ne pamti ovakve zime. (Dünyada hiç
kimse böyle kışı hatırlamaz.)
Hırvatça: -

durbin, durbiniti (1)


Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ دور‬+ ‫(ﺑﯿﻦ‬emir gövdesi), + dürbün, dürbünden durbin, durbin, - дурбин,
B/H/S – iti eki bakmak durbiniti -

a) Ses değişikliği: ü – u, ü – i, + fiil eki


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U njeg vavik durbin u desnici. (Sağ elinde hep dürbün.)
Hırvatça, Sırpça: Sanjati da vas neko gleda kroz durbin implicira da
voljena osoba nema poverenja u vas. (Birinin sizi dürbünden izlediğini rüyada görmek,
sevdiğiniz kişinin size güvenmediği anlamına gelir.)

dušman, dušmanin, dušmanluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫دﺷﻤﺎن‬, + Tür. düşman, dušman, dušman, душман,
– luk eki düşmanlık dušmanluk dušmanluk душманлук

a) Ses değişikliği: ü – u, lık - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dušmanin si, za Boga ne znadeš. (Düşmansın, Tanrı'yı
bilmiyorsun.)
Hırvatça: Dušmani, hajdemo redom, jedan po jedan. (Düşmanlar,
hadi tek tek sırayla.)
Sırpça: Душмани моји, колико вас има, ударите само, ја вас се
не бојим! (Düşmanlarım benim, kaç kişisiniz, vurun, ben sizden korkmam!)

džada (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﺎدة‬ cadde džade džade џада

a) Ses değişikliği: d düşmesi, e - a


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: I kojom li džadom putovati? (Hangi
caddeden yolculuk yapmak?)

110
džahil, džahiliijet, džahiluk, džehalet(1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﺎھﻞ‬, ‫ﺟﺎھﻠﯿﺔ‬, Tür. – luk cahil, cahiliyet, džahil, džahilijet, - -
eki; Ar. ‫ﺟﮭﺎﻟﺔ‬ cahillik džahiluk

a) Ses değişikliği: lik – luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ti ne gledaj na džahile šta rade! (Cahillerin yaptığına
bakma!)

džaiz (1)
Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﺎﺋﺰ‬ caiz džaiz - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nije đaiz, moj zete i bane, da ovako preliepo
odielo, i crnom krvcom bude poštrapano. (Böyle güzel bir takım elbiseyi siyahla
bozmak, damadım, caiz değildir.)

džamija (1)
Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﺎﻣﻊ‬ cami džamija džamija џамија

a) Ses değişikliği: ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nedavno su tako lopovi iz džamije u mjestu Borovnica
kod Zavidovića odnijeli miksetu-pojačalo koja je služila da se putem nje pet puta
dnevno…(Kısa zaman önce Borovnica'da bulunan camiden günde 5 kere ... için
kullanılan hoparlörü götürmüşler.)
Hırvatça: Pjevačica Rihanna morala je napustiti kompleks velike
džamije u Abu Dabiju zbog "neprikladnog" poziranja fotografima. (Şarkıcı Rihanna
Abu Dhabi'de bulunan cami kompleksini uygunsuz poz verdiği için terketmek zorunda
kaldı.)
Sırpça: Малолетница украла новац из џамије. (Rüştünü daha
kazanmamış bir kız camiden parayı çaldı.)

džefa (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻔﺎء‬ cefa džefa džefa џева

a) Ses değişikliği: yok

111
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Kolišna je maluhna, a kolika se
džefa zaturila čerez nje! (Ne kadar küçük da, kendisinden geçen cefaya bak!)

džeferdar, džeferdan, dževherdar, dževerdar, dževerdan, džehverdar, džehvedar,


džehvedan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
‫ ﺟﻮھﺮ‬Ar. + Far. ‫(دار‬emir gövdesi) cevherdar džeferdar džeferdan џефердар

a) Ses değişikliği: v – f, h düser


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Prihvatiše bistre džeferdare. (Parlayan cevherdarları
kabul ettiler.)
Hırvatça: Ne boji se Boja puške džeferdara, nego puške oputom
svezane! (Boja cevherdarın tüfeğinden değil, bağlanmış tüfekten korkar.)
Sırpça: И даћу му мога џефердана, и дората коња од мејдана.
(Ona kendi cevherdarımı da, meydandan atı da veririm.)

džehenem, džehenemlija, džehennemtaš (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﮭﻨﻢ‬, + Tür. – cehennem, džehennem, -, -, - џехенем,
li eki, B/H/S – ja cehhenemlik, džehennemlija, -, -
eki, Tür. – taş cehennem taşı džehennemtaš

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kraj dženneta žuta dunja rasla, na džehennem grane
naslonila. (Cennetin yanında sarı ayva yetişir, dallarını cehenneme yasladı.)
Sırpça: Куда хоџа бије, џехенемска ватра не пали.

dželat (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻼد‬ cellat dželat dželat џелат

a) Ses değişikliği: l düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ukrajinski dželat sudi na premijeri. (Ukrayna celladı
premiyerde yargıç olacak.)
Hırvatça: Islamska država objavila je novi snimak pogubljenja
zatvorenika na kojem se prvi put vidi lice jednog od najozloglašenijeg dželata među ...
(Işid, en kötü itibarı olanlardan bir celladının yüzünü açık gösteren bir mahkum
katliamı videosunu yayınladı.)
Sırpça: Џелат је особа која обавља смртну казну по налогу
државе или другог правног органа… (Cellat, devletin ya da diğer kanunî kurumun
emrettiği idam işleyen kişidir.
112
džele šanuhu, dželle šanuhu! (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻞ ﺷﺎﻧﮭﻮ‬ celle şanuhu džele šanuhu - -

a) Ses değişikliği: l düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ne pamti se da je Allah džele šanuhu ikad prije poslao
zimu tako rano kao ove godine. (Allah celle şanuhu'nun, bu sene olduğu gibi kışı erken
gönderdiğini kimse hatırlayamaz.)

džemat , džematbaša, džematile, džematlija(1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar.‫ ﺟﻤﺎﻋﺖ‬, + Tür. – cemaat, cemaat başı, džemat, džematbaša, džemat, - џемат,
baş, ile eki, Tür. – li cemaat ile, cemaatli džematile, džematlija ,- -, -
eki, B/H/S – ja eki

a) Ses değişikliği: bir a düşer, ama telaffuz aynı; ı – i, lı – li


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U džamiji džemat pobuniti… (Camide cemaati
karıştırmak...)
Propis, za onoga ko je spomenut u pitanju, je da klanja
sa džematom, s tim što će zanijetiti podne, a zatim klanjati ikindiju.. (Soruda sözü geçen
için bir kural, cemaatle birlikte namaz kılmaktır, ancak öğleyi niyet edip ikindiyi de
kılar.)

dženabet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺟﻨﺎﺑﺔ‬cenabet dženabet dženabet џенабет

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Ugursuze jedan ugursuski i dženabete!
(Uğursuz seni ve cenabet!)
Osoba pri kojoj se nalazi jedan od prva
tri uzroka zove se »džunub«, a to stanje zove se »dženabet« (džunupluk). Farz je
također okupati i mrtvaca.. (İlk üç nedenlerden birinin bulunduğu kişiye 'cunup' denir;
duruma 'cenabet' denir. Farz, ölüyü yıkamak da kapsar...

dženaza, džennaza, dženaze - namaz (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻨﺎزة‬, Far. cenaze, cenaze dženaza, dženaze – dženaza, џеназа,
‫ﻧﻤﺎز‬ namazı namaz - -
113
a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dženaza je klanjana na porodičnom mezarju Elkasova
Rijeka kod džamije Brda. (Cenaze namazı Brda camisindeki Elkasova Rijeka adlı aile
mezarında kılındı.)

dženet, dženetlija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻨﺔ‬, Tür. – li eki, B/H/S – ja cennet, dženet, dženet, - џенет,
eki cennetlik dženetlija -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Braćo i sestre, ovom prilikom kazaćemo nešto o
osobinama stanovnika dženneta koje su pomenute u dva kur'anska ajeta. (Kız ve erkek
kardeşlerim, bu fırsatta Kur'an'ın iki ayetinde sözü geçen cennetin yerlilerinin
özelliklerinden konuşacağız.)
Hırvatça: Džennet je islamski izraz za raj, što u doslovnom
prijevodu znači "vrt" (Cennet İslâm'da cennet demek; yani bahçe, harfi harfine.)
Sırpça: -

džep, džeparac (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺟﯿﺐ‬+ B/H/S – arac eki cep džep, džeparac džep, džeparac џеп, џепарац

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nesreća često puni džepove.
Hırvatça: … I stajao sam tako pod njenim prozorom, tražeći, kao,
nešto po džepovima…
Sırpça: Имам кућни биоскоп који стане у џеп.

džerima, džerema, džerima, džerim, džereme, džerimdžija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﺮﯾﻤﺔ‬, + Tür. ci eki + cerime, cereme, džerima, džereme, џерима,
B/H/S – ja eki cerimeci džerimdžija - -

a) Ses değişikliği: e – i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na serdžadi džerimdžija Mujo, to od bula džerim
uzimaše. (Seccadede cerimeci Mujo; hanımlardan cerime aldığı.)

114
dževab, dževap, dževabiti (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻮاب‬, + B/H/S – iti eki cevap, cevap dževab, dževab, -
(fiil) vermek dževabiti dževabiti

a) Ses değişikliği: p - b
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Lasno je kavgu zametnuti, al’ je teško kavzi dževap
dati. (Kavgayı başlatmak kolay, ama kavzaya cevap vermek zordur.)
Hırvatça: Ne znam šta ću đevab đevabiti, dok ne pitam
ostarelu majku. (Hangi cevap vereceğimi anneme sormadan bilmiyorum.)

dževza, džezva, džezvenjaci (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺟﺬوة‬+ B/H/S – njak (çokluk eki: - cezve džezva, džezva, џезва,
njaci) džezvenjaci - -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Iz džezve kazandžije Enesa Sarajlića iz Bugojna kafu pije
bivši turski reis. (Bugojno'dan olan kazancı Enes Sarajlic'in cezvesinden eski Türk reisi
de kahve içiyor.)
Hırvatça: Zato, ako ste ljubitelji tradicionalne ( turske ) kave i tražite
one lijepe, mesing džezve koje je koristila vaša baka. (Dolayısıyla, geleneksel Türk
kahvesini seviyorsanız, nenenizin kullandığı güzel cezveleri kullanın.)
Sırpça: Нема ничег лепшег од шољице мирисне турске кафе са
дебелим кајмаком, куване у бакреној џезви на песку, послужена уз укусно бело
слатко. (Güzel kokulu, bakırlı cezvede kumda hazırlanmış, kaymaklı, beyaz tatlıyla
servis edilen Türk kahvesinden daha güzel birşey yok.)

džigera, džigerica, džigarica (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺟﮕﺮ‬ ciğer džigerica džigerica џигерица

a) Ses değişikliği: ğ – g, B/H/S - ica ekiyle birlikte


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Đe je meso, đe je džigerica? (Et nerede, ciğer nerede?)
Hırvatça: Mnoga domaćinstva pripremaju razna jela od jagnjeće,
pileće, teleće, guščije, svinjske i riblje džigerice. (Çoğu evlerde kuzu, tavuk, sığır, kaz,
domuz ve balık ciğerinden yemekler hazırlanır.)
Sırpça: Оставити да се џигерица и кукуруз у желатину стврдну,
а онда сеци комаде велицине и облика сарме, тако да у сваком буде по једна цела
џигерица. (... Ciğer ve mısırın jelatinde sertleşmesi için onları bırakmak, ve sonra da
sarma büyüklüğünde kesmek. Her tanesinde bir bütün ciğer olacak şekilde.)
115
džihad (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﮭﺎد‬ cihad džihad džihad џихад

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na džihad protiv "ruske okupacije Sirije" pozvalo je i
sirijsko Muslimansko bratstvo. (Suriye'nin Rus işgaline karşı cihad Suriye'de bulunan
Müslüman kardeşlik de istedi.)
Hırvatça: I do 10.000 Europljana bi mogli krenuti u džihad u Irak ili
Siriju do kraja ove godine, izjavio je francuski premijer Manuel Valls u nedjelju. (Bu
yılın sonuna kadar 10 000 Avrupalı Irak ya da Suriye'ye cihad için gidebilir, Fransa
başbakanı Manuel Valls konuştu.)
Sırpça: Ко су Швајцарци који крећу у џихад? (Cihada giden
İsviçreliler kimdir?)

džihet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﮭﺔ‬ cihet džihet - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Preporučilo se Vakufskom povjerenstvu da mu dadne još
jedan džihet, da ga na primjer postavi muezinom u kojoj mahalskoj džamiji. (Vakıf
meclisine bir kaç öneri daha verildi, mesela onu bir mahalle camisinde müezzin yapsın.)

džilt (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻠﺪ‬ cilt džilt - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Najpoznatije djelo hazreti Mevlane Dželaluddin Rumija,
Mesnevija(El-Mesnev-i manevi)ima šest svezaka(džiltova),sa preko 25000 stihova.
(Mevlana'nın en ünlü eseri 25 000 mısradan oluşan, 6 ciltli Mesnevi'dir.)

džin, džinhodža, džindžihodža (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺧﻮﺟﮫ‬+ Ar. ‫ ﺟﻦ‬cin, cinhoca, cinci hoca džin, džinhodža džin, - -, -

116
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: On (Muhammed) je poslan i džinu i insanu. (O
(Muhammed) hem cine hem de insana gönderilmiş.)

džoka (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭼﻮﺧﺎ‬ çuka džoka džoka џока

a) Ses değişikliği: ç – dž, u - o


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Crnu džoku, a feredžu usku. (Siyah çukayı, dar
fesi.)

džomba, (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﺐ‬, +
B/H/S – sati comba džomba, džombosati se džomba, - џомба, -
se

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Nema ga ko da je u džombu propao!
(Yoktur, sanki combaya düştü!)
Kola će ti džombosati isti onaj što ti je
brak džombos'o a da i ne znaš, jer mu tvoja žena daje ključe od auta kad te god kući
nema. (Arabanı evliliğini combaya düşüren mahvedecek; bunu bilmeyebilirsin çünkü
sen evde yokken eşin ona arabanın anahtarını veriyor.)

džuma (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻤﻊ‬ cuma džuma - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Islamska zajednica je jedina bošnjačka institucija, a
džamija jedino mjesto gdje se, barem petkom na džuma-namazu, mogu sresti vjernici iz
cijele zemlje. (İslam derneği tek Boşnak kurumudur, ve cami, en azından cuma
namazında rastlanabilen bütün ülkeden gelen müminlerin olduğu bir yerdir.)

džumle, džumile (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻤﻠﺔ‬ cümle džumle džumle џумле
117
a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Zaglavimo tako džumle drujstvo i ja kod čuvene
užičke kadinice za prekršaje. (Cümlelere başladık biz, ünlü bayan ceza kadısında.)
Sırpça: Џумле – израз непознатог порекла дубоко укорењен у
већ накарадан сеоски речник. (Cümle – kökeni bilinmeyen, çirkin köy dilinde yer alan
bir kelime.)

džunup, đunup, sıfat olarak da džunupast; džunupluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻨﺐ‬, + Tür. – luk eki cünüp, cünüplük džunup, džunupluk -, - -, -

a) Ses değişikliği: ü - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ne valja "džunupast" na namaz. (Cünüp namaza
gidilmez.)
Ustajanje ujutru džunupast, jer je Vjerovjesnik, ustao
ujutru džunup od spolnog općenja, zatim se okupao i postio (taj dan). (Sabah erken
cünüp kalma..., çünkü Peygamber, geçen geceden sevişmeden cünüp kalkıp, o gün
temizlenip bütün gün oruç tutardı.)

džuz(ovi) (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﺰء‬ cüz džuz(ovi) - -

a) Ses değişikliği: ü - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Džuz je dio Kur'ana koji broji 20 stranica. Radi lakšeg
snalaženja u Kur'anu, izvršena je dodatna podjela kur'anskog teksta na džuzove. (Cüz,
Kur'an'ın 20 sayfalı bir parçasıdır. Kitapta daha kolay yol bulmak için, metnin tümü
cüz cüz ayrıldı.)

đaur, đaurin, đavur, đaurka, đaurluk(1)  bkz. ćufari

đerdan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﮔﺮدن‬gerdan đerdan đerdan ђердан

a) Ses değişikliği: g - đ
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Ako u snu vidite đerdan, to simbolizuje
ispunjenje želja. (Eğer rüyada gerdan görürseniz, bu isteklerin gerçekleşmesi demektir.)

118
đerdap (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﮔﺮد آب‬ girdap đerdap - ђедап

a) Ses değişikliği: g – đ, i - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Đerdap ne može da utiče na nivo vode uzvodno od
Golupca. (Girdap, Golubac'ın yukarısındaki suyun yüzeyini etkileyemez.)

đevdir (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﯾﺮﮐﻔﮓ‬ kevgir đevdir - -

a) Ses değişikliği: k – đ, g - d
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Đevdir je posuda slična rešetu s pervazom i zehom.
(Kevgir, süzgeçe benzeyen, pervaneli bir kaptır.)

đidi, gidi, đidija, đido, đida (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﮔﯿﺮی‬ gidi đidi, đidija - ђида

a) Ses değişikliği: g - đ
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Oj jablane, širi grane, pravi veći hlad, neka mi se
nahladuje moj đidija mlad. (Ey, kavak, dallarını uzat, gölge yap, genç gidim soğusun.)

đoja, kao đoja, kođoja (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﮔﻮﯾﺎ‬ güya đoja - ђоја

a) Ses değişikliği: g – đ, ü - o
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Posrnu kao đoja na desno koljeno. (Sağ dizine
güya gibi düştü.) (Burada ad, bağlaç değil)

đul, đulabija, đul – bašča, đul – đulija, đulistan, đulsija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﮔﻞ‬+ ‫ا ب‬, ‫ ﺑﺎغ‬+ gül, gülabî, gül đul, đulabija, đul đul, ђул, ђулабија,
B/H/S – ča, - ija eki; bahçesi, gülî, – bašča, đulija, đulabija, -, - -, -, ђулистан,
Far. - ‫ ﺳﺘﺎن‬eki, đulsija gülistan, gül đulistan, đulsija , -, đulsa -
kelimesinde B/H/S – suyu
ja eki (suyu – sija)
119
a) Ses değişikliği: g – đ, đulabija kelimesine bir – ja eki eklenmiş, đulsijagül suyu demek ve
saddece son hecelerde değişiklik var
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Đulistan će ovaj cvasti sve do Sudnjeg dana. (Bu gülistan
Kıyamet gününe kadar büyüyecek.)
Hırvatça: Đulabije su ciklus ljubavnih pjesama koje je Stanko Vraz
počeo objavljivati u Danici 1837. godine, a koje su potom uknjižene 1840. godine.
('Dulabije', Stanko Vraz diye bir şairimizin eseridir, 1837 yılında Danica'da
yayınlanmış, ve 1840 yılında kitap şeklinde yayınlandı.)
Moja starinska mirišljava ružica je ROSA DAMASCENA
MILL ili DAMASK ROSE - u Bosni zvana Đul ruža, ili Đulber Šećer ruža. (Benim eski
kokulu gülüm Şam gülüdür, Bosna'da ona Đulber Šećer ruža diyorlar.)
Sırpça: …, али не због тога што таквих око великог везира
Дамад Алипаше није било. Око њега је био прави „ђулистан”. (..., ama büyük vezir
Damad Ali Paşa'nın yanında öyle birileri olmadığı için değil; onun etrafında tam bir
Gülistan vardı.)

đunah, đunahćar (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﮐﺎر‬+‫ ﮔﻨﺎه‬günah, günahkâr đunah, đunahćar -, - -, -

a) Ses değişikliği: g – đ, k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ja đunahćar žalostan. Brez sevapa sirotan. Đunahima
okovan. (Ben üzgün bir günahkârım, sevapsız zavallı ve günahlarımla tutuklu.)

ebdžed – hesab (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ اﺑﺠﺪ ﺣﺼﺎب‬ebced hesabı ebdžed – hesab - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Koristeći se time, proizvedene su razne operacije, koje su
nazvane “ebdžed-i hesab” ili “hisab-i džumel”. (Bunu kullanarak, çeşitli işlemler yapılır,
adları ebced – i hesap ya da hesap – i cümel.)

edžel (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﺟﻞ‬ ecel edžel - -

a) Ses değişikliği: yok

120
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Edžel je kraj perioda jednog bića, perioda kojeg to biće
provede u sebi shodnim uvjetima i sferama i označava kraj životne putanje toga bića.
(Ecel, bir canlının yaşam döneminin sonudur, yani kendi uygun bulduğu şartlarda
geçirdiği dönemin; onun yaşam yolunun sonunu gösteriyor.

efćar, efkar (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﻓﻜﺎر‬ efkâr efćar - ефћар

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Vijek mi prođe u efćar. (Bütün zamanım efkâra
gitti.)

ejdovale! (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – eyi + Ar. ‫ دﻋﺎ‬+ Tür. – ile eki eyi dua ile ejdovale ej dovale ејдовале

a) Ses değişikliği: i düşer, dua – dova, ile kelimesinin i harfi düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: „Kada ko polazi na daleki put,
pozdravlja znance i prijatelje sa: „Ejvallah“ ili „Ejdovale“, a oni mu odgovaraju: „Ejsa-
hašao“, a on njima: „Allah razosum“. (Birinin uzak yolculuğa gittiği zaman,
arkadaşlarıyla şöyle vedalaşıyor: Eyvallah, Eyi dua ile. Onlar da cevap verir: Ej
sahasao. Devamı 'Allah razı olsun'.

ejsahadile, ejsadile, ejsahatile, ejsahtile (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – eyi + Ar. ‫ ﺳﺎﻋﺔ‬+ Tür. – ile eki eyi saatiyle ejsahadile - -

a) Ses değişikliği: eyi kelimesinin i düşer, saatiyle sahadile olduğuna göre t – d olmuş ve y
düşer
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ejdovale selam, pozdravi pri rastanku; uzdravlje!,i budi
mi zdrav!; inače može i ejsahadile zavisno od dijalekta ima različitih formi. (Eyi saatiyle
selam, ayrılmada selamlar: sağlıklı, sağ salim kal. Ej sahadile de olur, ancak şiveye
bağlı. Birkaç şekli var. )

ejvalah! (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اي وﷲ‬ eyvallah ejvalah - -

121
a) Ses değişikliği: bir l düşer
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ejvala ti, krčmarice! (Eyvallah sana, kafeci hanım!)

ekseri (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﻛﺜﺮ‬ ekseri ekseri - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bogme je imate za što i hvaliti, kad je ekseri sva katolička.
(Vallahi onu övmek için sebepler var, ekseri, hemen hemen bütünüyle katolik olduğuna
göre.)

elhamdulilah! (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ اﻟﺤﻤﺪ ہﻠﻟ‬elhamdülillah elhamdulilah - -

a) Ses değişikliği: ü – u, bir l sesi düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Neki kažu što nije u redu da se tako lijep dodatak na
Alhamdulillah. Ibn Omer ga je odvratito od toga, htio je da se drži Alhamdulillah i
tačka. (Elhamdülillah'a bir ek olarak pek uygun değil diyorlar... Ibn Ömer onu bundan
vazgeçerdi ve sadece Elhamdülillah kalsın istemiş.)

elpeza, elpeze; lepeza, lepeze (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – yel + Far. ‫ ﭘﺎزه‬yelpaze elpeza lepeza лепеза

a) Ses değişikliği: y düşer, aze – eza olmuş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nosi l' Hanka od zlata elpezu! (Hanka altın yelpaze
yanında taşır mı)
Hırvatça: Lepeze - statusni simbol i obavezni damski i letnji
“rekvizit”. (Yelpaze – statüs sembolü ve hanımlar için yaz aksesuarı.)
Sırpça: Лепеза послова не само што је широка, већ су ти
предмети на високој цени у народу. (İşler yelpazesi sadece geniş değil, bu eşyalar
halkta çok yüksek bir ücret tutar.)

emer, emernama (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ اﻣﺮ‬+ Far. ‫ ﻧﺎﻣﮫ‬emir; emirname emer, emernama emer, emernama емер

122
a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Naj pojedi ovaj somun i ja mislim
božijim hemerom, a mojim sevepom da ćeš se odmah iziladžiti. (Bu somunu ye, ve bence
Tanrı'nın emriyle ve benim sevabımla hemen iyileşirsin.)
Ajasbega iz 1477. godine i Gazi
Husrevbega iz 1531. godine kao i njegova emer-nama o slobodi vjeroispovjesti svih
stanovnika Sarajeva iz 1532. godine. (...Ayas bey'in 1477 yılından ve Gazi Husrev bey'ın
1531 yılından, Saraybosna'nın bütün yerli insanların dini ve ibadeti serbest olması
hakkındaki emirnamesi)

emin, eminluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﻣﯿﻦ‬, + Tür. – luk eki emin, eminlik emin, eminluk emin, - -, -

a) Ses değişikliği: lik - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Kod vezira većil bješe, moja vilo! Kod vladike
emin bješe, moja falo! (Vezirin yanında vekil vardı, perim benim! Emin de (nerede?).

erćan (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ارﻛﺎن‬ erkân erćan erćan ерћан

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na mjesto erćan ne donosi! (Erkânı yere getirme!)
Hırvatça: -
Sırpça: -

erendati, irendati (fiil); ad: erende, irende, rende; erenda, irenda, renda (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ رﻧﺪه‬+ B/H/S – ati eki rende; rendelemek erenda, erendati erenda, rendati ренде, -

a) Ses değişikliği: e öneki eklenmiş; Hırvatça ve Sırpçada rendati fiili e olmadan kullanılıyor
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Pri pravljenju pite od jabuka, jabuke se
najprije moraju narendati. (Elma turtası yapılmadan önce, elmalar rendelenmelidir.)

esanija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺛﻨﺎء‬ sena esanija esanija есанија
a) Ses değişikliği: kelimenin başına e eklenmiş, e – a, a – i, ja eki ile birlikte
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na spahije berat--spahiluci, a bašama esanije zlatne.
(Sipahilere berat – sipahilikler, başlara ise altın senalar.)
123
Hırvatça: -
Sırpça: -

esmer, esmerast (1) 51


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﺳﻤﺮ‬ esmer esmer(ast) - есмер

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ja zagrizoh šareniku jabuku, i poljubih esmer đuzel
djevojku. (Renkli bir elmayı ısırdım, esmer güzel bir kızı da öptüm.)
Sırpça: -

esnaf, esnaflija, esnafluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﺻﻨﺎف‬, + Tür. – li eki, + esnaf, esnaf, esnaflija, esnaf, -, еснаф, -,
B/H/S – ja eki, Tür. – luk eki esnaflık esnafluk - еснафлук

a) Ses değişikliği: lı – li, lık – luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça:: U Saraj'vu tri esnafa mlada. (Saraybosna'da 3
genç esnaf.)
estagfirullah (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. estağfurullah estagfirullah - -
‫اﺳﺘﻐﻔﺮہﻠﻟ‬

a) Ses değişikliği: ğ – g, fu – fi, bir e düşebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Estagfirullah, kako to zboriš! (Nasıl konuşuyorsun,
estağfirullah')

ešak (1) bkz. ašk


evlad, evladluk, evladsuz (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ اوﻻد‬+ Tür. – luk, evlat, evlatlık, evlad, evladluk, evlad, -, евлад, -,
suz eki evlatsız evladsuz - -

a) Ses değişikliği: t – d, lık – luk, sız - suz


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Od svog srca iščekaj evlada. (Kalbinden evlat iste.)
Hırvatça: Brak bez evlada ko njiva bez ploda. (Çocuksuz evlilik
bereketsiz bir tarla gibidir.)
Sırpça: -
124

51
Sırpça: saç ile ilgili
evlija, evlijaluk (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ اوﻟﯿﺎء‬+ Tür. – luk eki evliya, evliyalık evlija, evlijaluk evlija, - евлија, -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jakubović je dugo godina stanovao u jednoj sobi
kraj ove češme, a u Sarajevu je slovio kao evlija. (Jakuboviç uzun yıllar bu çesmenin
yanında bir odada yaşıyordu, ve Saraybosna'da evliya olarak tanınırdı.)

ezan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اذان‬ ezan ezan ezan (ј)езан

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ezan je po definiciji poziv (zov) na molitvu koji upućuje
(uči) mujezin na arapskom jeziku sa džamijske munare. (Ezan, cami minaresinde duran
müezzinin okuduğu, Arapça, dua etmeye davettir.)

ezijet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اذﯾﺔ‬ eziyet ezijet - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na velikom je ezijetu. (Çok eziyet çekiyor.)

ežder, hežder, ežderije (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫اژدر‬, + B/H/S – ije eki ejder, ejderli ežder, ežderije -, - -, -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Niz čakšire kovče ežderije. (Çakşire (pantolon)'da ejderha
kıvırcıkları.)

fajda, vajda, fajdelenisati se, fajdisanje (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﺎﺋﺪه‬, + B/H/S – lenisati fayda, fajda, fajdelenisati fajda, - фајда,
(se) faydalanmak se -
125
a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ibro g' zapti, al fajde nema! (Ibro onu halletti (?), ama
faydası yok!)
Hırvatça: Nema fajde od ovoga. (Bunun faydası yok.)
Sırpça: -

falake (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﻠﻘﮫ‬ falaka falaka falage фалаке

a) Ses değişikliği: a – e, Hırvatçada k – g


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: … Gdje se fesić po
mešćemi valja, gdje se sjaje toke uz falake. (Fesin değdiği, tokaların falakalarla birlikte
parladığı yerde.)

farz (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﺮض‬ farz farz - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Stroga dužnost je samo klanjati farzove (sabah 2 rekata,
podne 4, ikindija 4, aksam 3, jacija 4), a nafilu (sunnete) ne moramo. (Görev sadece
farzları kılmaktır (sabah 2 rekat, öğle 4, akşam 3, yatsı 4); nafile (sünnet) zorunlu değil.)

feredža (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﺮاﺟﯿﺔ‬ ferace feredža feredža фереџа

a) Ses değişikliği: a – e, e – a (Türkçeden)


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Turski parlament usvojio je noćas, u
prvom krugu glasanja, ustavni amandman koji omogućava studentkinjama da na
državnim univerzitetima nose feredže. (Türk parlamentosu dün gece, üniversitelerde kız
öğrencilerin fes takmasını isteğe bağlı bıraktı.)

ferman (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻓﺮﻣﺎن‬ferman ferman ferman ферман

126
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: I donese careva fermana. (Ve imparatorun fermanını
getirir.)
Hırvatça: Kad je četvrto jutro osvanulo, car mu dade sićana
vermana. (Şafak gelince, imparator ona ferman verdi.)
Sırpça: Ферман може бити и дуго писмо или султанов указ.
(Ferman kelimesi imparatorun bir mektubu ya da uyarısı anlamında gelebilir.)

fet (h), fet učiniti; fetovati (2) 52


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﺘﺢ‬, + B/H/S – učiniti fiili feth, fethetmek feth, fetovati -, - -, -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dok gradove feta učiniše i po njemu harač pokupiše.
(Şehirleri fethedip onlarda haraç toplamışlar.)

fićir, fićer, fićr (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﻜﺮ‬ fikir fićir - фићер

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Majstorbaša pod čadorom cvili, u fićeru vrlo zadrimao.
(Usta başı çadırın altında feryat ediyor, ve fikirde uyudu.)
Sırpça:..., баш низашто фићир немам. (Hiç bir şey için fikrim yok.)

fikh, fikuh (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﻘﮫ‬ fıkıh fikh - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Povraćanje - prema hanafijskom fikhu- kvari post pod
dva uslova. (Hanefi fıkhına göre, kusma 2 şartta orucu bozar.)

findžan, findžan (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﻨﺠﺎن‬ fincan fildžan findžan, finčan филџан

127

52
Sırpça: fet – savaşta başarı
a) Ses değişikliği: n – l (ikisi de olur)
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U findžane kahvu utočila.
Hırvatça: Za ukus Bošnjaka kahva mora ostati ačik (svijetla) jer
samo tako zadržava traženu ... i estetski oblikovana džezva, zatim šećerluk (šećernica ili
doza), te findžani.(Boşnakların zevki için, kahve açık (açık renkli) kalmalı, çünkü sadece
böyle olunca... süslenerek şekillendirilmiş cezve, şekerlik ve fincanlar...)
Sırpça: Потиче још из доба Византије. Реч филџан је грчког или
хебрејског порекла (финџан). Филџан је попут шољице за кафу. (Bizans
zamanından kaynaklanıyor. Fincan kelimesi Yunanca ya da İbranice. Fincan, kahve
bardağıdır.

fitilj (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﺘﯿﻞ‬ fitil fitilj fitilj фитиљ

a) Ses değişikliği: l - lj
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jedan Bjelopoljac zapalio je fitilj pa si uništio auto
razbješnjen saobraćajnom kaznom! (Bjelopolje'den gelen biri fitili yakıp arabasını
mahvetti çünkü trafik cezası almıştı.)
Hırvatça: Mehanizmi kontrole kod nekih ljudi su izuzetno slabi. Za
takve osobe obično kažemo da imaju „kratak fitilj“. (Bazı insanlarda kontrol
mekanizması çok zayıf. Öyle insanlar için 'fitili çok kısa' denir. )
Sırpça: Као човек имам кратак фифиљ, али то ми у спорту
помаже. (İnsan olarak fitilim çok kısa, ama spor yaparken bunun faydasını
görüyorum.)

fuhuš (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﺤﺶ‬ fuhuş fuhuš - фухуш

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nemoj zborit fuhuša, ode i din i duša. (Fuhuş konuşma,
hem dinin hem de ruhun gider.)
Sırpça: -

fukara (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻓﻘﺮاء‬ fukara fukara fukara фукара
128
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, već ono je soja fukarskoga. (..., o, fukara soyudur.)
Hırvatça, Sırpça: “Dodju tako ponekad vremena, kada pamet zaćuti,
budala progovori, a fukara se obogati.” ― Ivo Andrić (Bazen de öyle zamanlar gelir ki
akıllı susar, budala konuşur, ve fukara zenginleşir.)

129
4.3. G – K
gafil (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻏﺎﻓﻞ‬ gafil gafil - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Gafil biti i spavat'. (Gafil olmak ve uyumak.)

gajde (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺎﯾﻌﺪة‬ kaide gajde gajde гајде

a) Ses değişikliği: a - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Muzička legenda Bob Dylan, poznat po
tome što večito traži nova polja interesovanja, namerava da nauči da svira gajde.
(Müzik efsanesi olan Bob Dylan, sürekli yeni ilgi alanları aradığından tanınıyor, ve
şimdi kaide çalmayı öğrenmeyi düşünüyor.)

gasul, gasulhana (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻏﺴﻞ‬, + Far. ‫ ﺧﺎﻧﮫ‬gasil, gasilhane gasul, gasulhana - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Takođe, u ovu vrstu kupanja ulazi gusul oko čije propisa
učenjaci ... da li je vadžib ili mustehab, gusul mustehab i kupanje sa nijetom gusula.
(Bununla birlikte, bu yıkama çeşidine gasil dâhildir; uzmanlar tarafından tartışılır...
Vacib mi müstehab mı belli değil; gasil niyetiyle yapılan yıkama da öyle.)
Pa zato što svaki put kad uđem u gasulhanu čitav moj
život mi preleti ispred očiju,svaki put kad uđem u gasulhanu sjetim se svojih grijeha.
Gasilhaneye her girdiğimde bütün hayatım gözlerimin önünden geçtiği için, gasilhaneye
girdiğimde kendi günahlarımı hatırlıyorum.)

gazi, gaziluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻏﺎزي‬, + Tür. – luk eki gazi, gazilik gazi, gaziluk gazi, - гази, -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Čuj me aga, gazi Smail – aga!
130
guba (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻮﺑﺎء‬ - guba guba губа

a) Ses değişikliği: k - g
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Unatoč svim mjerama opreza i sam je na kraju dobio
gubu. (Dikkatli olmasına rağmen, kendisi de sonunda cüzzam olmuş.)
Hırvatça: Dr. Fanuriadi posmatrao je ovu koloniju pet godina i
zaključio da niko od onih koji su posjećivali gubavce nikad nije dobio gubu. (Dr.
Fanuriadi bu koloniyi 5 sene boyunca inceliyordu ve sonuç olarak cüzzam hastalarını
ziyaret edenlerden hiç biri kendisi de cüzzam hastası olmadığını çıkardı.)
Sırpça: По неким другим изворима, Лајош је умро од губе или
сифилиса. (Bazı diğer kaynaklara göre, Lajoş ya cüzzam ya da sifilisten ölmüş.)

gungula, gulgula (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﮔﻠﮕﻠﮫ‬ - gungula - гунгула

a) Ses değişikliği: s – g, e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Napolju se pomalo smirivala graja i rasipala gungula.
(Dışarıda gürültü biraz sakinleşiyordu ve kalabalık dağılıyordu.)
Sırpça: Предстојник чим је чуо за гунгулу, излетио је напоље са
жандарима да угуши буну. (Patron, kalabalığı duyduğu anda, jandarmayla birlikte
protestoyu bitirmek için dışarı fırladı.)

gunjkati (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻏﻨﺔ‬+ B/H/S – kati eki - gunjkati - -

a) Ses değişikliği: n - nj + fiil eki


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Onaj mladić ima neku govornu manu, gunjka kad govori.
(Bu çocuğun bir konuşma eksiği var, konuşurken tuhaf sesler çıkarıyor.

gusul (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻏﺴﻞ‬ gusül gusul - -

a) Ses değişikliği: ü – u

131
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nadoknađivanje propuštenih dana posta: (Post/ramazan)
... vrijeme posta, ispostio sam cijeli dan ali sam gusul uzeo tek nakon iftara i
nadoklanjao namaze… (Orucun tutulmadığı günleri: oruç zamanında, bütün gün
oruçluydum, ama gusül abdesti iftardan sonra aldım ve kazayı kıldım.)

hadis (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺪﯾﺚ‬ hadis hadis Hadis Хадис

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Najljepša vrsta ophođenja prema ljudima je ophođenje uz
upotrebu lijepih riječi koje su u hadisima Allahovog Poslanika s.a.v.s. bile u širokoj
upotrebi. (İnsanlarla en güzel davranma tarzı, Peygamber'in hadislerinde mevcut olan
güzel sözlerle olandır.
Hırvatça: Bliži li se velika bitka Armageddon, koju je nagovjestio
muslimanski poslanik, u hadisima, još ne možemo znati. (Müslüman Peygamber'in
hadislerinde öngördüğü büyük muharebe Armageddon yaklaştı mı, daha bilemeyiz.)
Sırpça:

hadž (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺞ‬ Hac hadž Hadž Хаџ

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kroz povijest je hadž slovio za vrlo opasno i neizvjesno
putovanje, a mnogi hodočasnici su na tom putu gubili i živote. (Tarih boyunca Hac
tehlikeli seyahat anlamına geliyordu, ve bir sürü hacılar o yolda hayatını kaybetti.)
Hırvatça: Na hadž se ide samo sa halal imetkom i nakon izvršenih
priprema. (Haca sadece helal mallarla ve hazırlıklardan sonra gidilir.)
Sırpça: Хаџ послао врло старе особе, што је веома тешко да
пренесе топлоту и скроз до хаџа. Дакле, често људи умиру право на Хаџ путу.
(Haca gidenlerden çok yaşlı insanlar da var; onlara en zor gelen şey sıcaklığa
dayanmaktır; dolayısıyla bazı insanlar tam Hac'dayken hayatını kaybeder.)

hafezanalah! (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻔﻈﻦ ہﻠﻟ‬hafazanallah hafezanalah - -

a) Ses değişikliği: bir l düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hafezanalah, sve nas! (Hafazanallah, hepimizi!)
132
hafiz (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺎﻓﻆ‬ hafiz hafiz - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U mubarek gradu Mekki živi najmlađi mlađi hafiz, koji je
naučio napamet Kur'an u svojoj šestoj godini života! (Mübarek şehir Mekke'de,
Kur'an'ı ezberleyen 6 yaşında olan en genç hafiz yaşıyor.)

hair, hajir, hajr, air, ahir, ajr, hair inšalah, hajir inšalah, hajr inšalah!, hajrola, hairola,
hairala, hajirula, hajrulah (1, 4, 1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﯿﺮ‬, ‫إن ﺷﺎء ﷲ‬ hayır, hayırlısı inşallah, hajr, hair inšalah, hair хаир
Tür. – ola eki hayırlı ola, hayırlı olsun hairola

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Al će gradit po Bosni haire! (Bosna'da hayırları inşa
ederler!)
Hajde sada u Jedrenu s hajrom. (Hadi şimdi Jedren'e
hayır ile.)
Hırvatça, Sırpça: Nek ti je, sine, s hairom bilo! (Sana hayırlı olsun,
oğlum!)

hajat (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﯿﺎة‬ hayat hajat hajat хајат

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čovjek bez zanata, ko kuća bez hajata! (Zanaatı bilmeyen
insan, hayatsız ev gibi!)
Hırvatça, Sırpça: (Boşnak kaynağından): Na plotu ti jagluk našli, a
papuče na hajatu. (Yerde mendilini, ve terliğini hayatta bulmuşlar.)

hajdučki  bkz. hajduk (sıfat: hajdučki, fiil: (h)ajdukovati, ad: hajduk, hajdukluk)

133
hala (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺎﻻ‬ hâlâ hala - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Još ga, hala, nema. (O, hâlâ gelmedi.)

hala (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﺎﻟﺔ‬ hala hala - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Đe je šenluk, nek i hala gori! (Şenlik olduğu yerde, hala
da yansın!)

halal bkz. alal (=halaluk)

halaliti (se), halal učiniti, halaljivati; halalosum (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻼل‬+ B/H/S – iti helal etmek; helal halaliti se; halaliti, - халалити
se; učiniti fiili; Tür. – olsun (2 anlamda) halalosum; halal ti ,- (се); -, -
olsun eki; (h)alal ti bilo
bilo!

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ako majka halaluke dadne, te mi izun i halaluke dadne!
(Anne helal ederse, izin ve helallık veriyor demektir.)

halifa, halif, kalif; halifet, alifet (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﻠﯿﻔﺔ‬ halife halifa halif халиф, калиф

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Car alifet šehislama viknu. (İmparator halife şey –ül
islama bağırmış.)
Hırvatça: Hilafet je islamski oblik vlasti koji predstavlja političko
jedinstvo i vodstvo islamskog svijeta. (Hilafet, islamî hüküm şeklidir, ve siyasî ve bütün
İslâm dünyasını hükmetmeyi kapsıyor.)

134
Sırpça: Прецизније, ИСИЛ је тежио да се успостави као халифат, исламска држава
предвођена групом верских лидера под врховним вођом—халифом. (Daha doğrusu,
Işid en başta hilafet olarak kurulmaya yönelikti, İslâm devleti böylece dinî öncülerle öne
giderdi, ve onların başı halife olurdu.)

hamajlija (amajlija)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻤﺎﻟﯿﺔ‬hamaliye hamajlija hamajlija -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Zajednička osobina svih ovih talismana, zapisa, hamajlija
i amuleta je da se ima uvjerenja od strane onih koji ih nose da otklanjaju zlo. (Bütün
tılsımların, yazıların, hamaliyelerin vb. ortak özellik, onları taşıyanın kötülük ve
nazardan korunduğunu zannetmesidir.)
Hırvatça: Ovu amajliju prvi su upotrebili stari druidi, a danas je vrlo
popularna kao privezak na lančiću. (Bu hamaliye ilk önce eski Druidler tarafından
kullanılmış, ve bugün kolyede takılması çok popülerdir.)

handžar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺧﻨﺠﺮ‬hançer handžar handžar ханџар

a) Ses değişikliği: ç – dž, e - a


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pa sijeku čelikli handžarem. (Çelikli hançerle sonradan
kesiyorlar.)
Hırvatça: Handžar je dvosjekli orijentalni nož sa valovito zavinutom
oštricom. (Hançer oryantal iki ağızlı bıçaktır, ve kabzası eğridir.)
Sırpça: Ханџар-дивизија је била једна дивизија нацистичке
Немачке. (Hançer bölümü Naci Almanyası'nın bir bölümüydü.)

haps, aps, havs, havst, avs, avst, apst; pohapsiti, pohavsiti fiili; hapsiti (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺒﺲ‬, + B/H/S – iti eki haps, hapsetmek haps, hapsiti haps, hapsiti хапс, хапсити

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Uhapšen osumnjičeni za trgovinu ljudima. (İnsan
ticaretiyle suçlanan biri hapsedildi.)
Hırvatça: Rijad: Vjerska policija ne može hapsiti (Riyad: Din
polisinin hapsetme yetkisi yoktur.)
Sırpça: ... Треба лопове све да се похапси. (... Bütün hırsızlar
hapsedilmeli.) 135
harač, harč, arač, arč; harčivo, arčivo; poharčiti, poarčiti fiili, haračiti(5)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﺮج‬, + B/H/S – iti harç, harç harač, harač, харач,
eki etmek haračiti haračiti харачити

a) Ses değişikliği: a düşebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Odsjeć carske groše i harače! (İmparatorlukla ilgili bütün
harçları (vergiler) kesmek lazım!)
Hırvatça: Ni caru harača, ni popu kolača. (Ne imparatora haraç, ne
de papaza kek.)
Sırpça: Посла зета Милош – Обилића, у Латине да купи хараче!
(Miloş Obiliç'in damadını Latinlerden haraçları toplamak için gönderdi.)

haram (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺮام‬ haram haram haram харам

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Haram je ubiti, krasti, krivo se zakleti etc. (Öldürmek,
çalmak, yanlış yere yemin etmek vb. haramdır.)
Hırvatça: Zabranjene stvari u islamu zovu se haram. (İslâm'da yasak
olan şeyler haram diye adlandırılır.)
Sırpça: Харам теби моја храна била! (Yiyeceğim sana haram
olsun!)

harambaša, haramija, aramija, arambaša (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﺮام‬+ Tür. – baş harambası harambaša harambaša харамбаша

a) Ses değişikliği: ı – a (başı – başa değişmesi)


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: A pred njima Toma harambaša. (Ya onların önünde
Toma harambaşı.)
Hırvatça:…, za to čuše dvije harambaše. (Bunu iki harambaşı
duydu.)
Sırpça: Харамбаша (арамбаша) је назив за вођу групе хајдука.
(Harambaşı haydut grubuna önderlik yapana denir.)

harf (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺮف‬ harf harf harf харф
136
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, a u ruke kalem prihvatio, nekoliko zametnuo harfa.
(Eline kalem alıp birkaç harf yazdı.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

hased (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺴﺪ‬ hased hased - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U srcu im hased gori, da Jusufa pogube. (Yüreğinde
hased yanır, Yusuf'u öldürmek için.)

haša, aša, haše, haš, hašovi (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻏﺎﺷﯿﺔ‬ Haşa haša - хаша

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nek izabere dva ata velika, na njih haše meći pozlaćene.
(İki büyük at seçsin ve üstlerine altın haşa koysun.)
Sırpça: -

hatihumajun, hatišerif (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ھﻤﺎﯾﻮن‬+ Ar. ‫ ﺧﻂ‬hattıhümayun hatihumajun hat- i humajun хатихумајун

a) Ses değişikliği: t düşer, ı – i,


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Hatišerif ili Hatihumajun je svečana
povelja (ferman) turskog sultana. Prvobitno to je bilo vlastoručno sultanovo pismo. (Hat
– i şerif ya da Hattıhümayun Türk sultanının kutsal fermandır. İlk önce sultanın el
yazısıyla yazılan mektup anlamına gelirdi.)

havadis (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﻮادث‬ havadis havadis - -

a) Ses değişikliği:yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hajde baš, da i ja malo siđem u čaršiju i da saberem
kakvih havadisa od gradskih izbora... (Hadi, ben de çarşıya inip şehrin sunduğu
seçeneğinden ben de biraz alayım.) 137
hazretli, hazreti (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻀﺮة‬hazretli hazretli, hazreti - -

a) Ses değişikliği: i ya da li ekiyle olabilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Turci viču hazreti Alija, a Vlasi viču – Isus i Marija!
(Türkler hazretli Ali diye bağırıyorlar, Rumeliler ise – İsa ve Meryem!

hećim, hekim, ećim (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﻜﯿﻢ‬ hekim hećim hećim хећим

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Prođi se starog berbera i mladog hećima! (Yaşlı berber ve
genç hekimden uzak dur!)

hefta (efta), uheftati (se) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ھﻔﺘﮫ‬+ B/H/S – u önek, ti (se) eki hafta hefta hefta хефта

a) Ses değişikliği: h - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Moje zujanje za ovu heftu sam završio u
komšiluku. (Bu haftalık dolaşmamı komşulukta bitirdim.)

helać, uhelaćiti (se) (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ھﻼك‬, B/H/S – u önek, iti se eki helak helać helać хелаћ

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Svi dušmani tvoji, helać bili! (Bütün düşmanların helak
olsun!)
Hırvatça:…, već bi cijeli Balkan helaćem učinili. (..., ancak bütün
Balkanları helak ederler.)
Sırpça: -

hem, em (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ھﻢ‬ hem em, hem em, hem ем, хем

138
a) Ses değişikliği: h düşer
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hem kod dice tri tovara blaga. (Hem çocuklarda üç sakin
eşek.)
Hırvatça, Sırpça:: Em si blesav, em si ružan. (Hem aptalsın, hem de
çirkin.)

hendek, endek, jendek (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺧﻨﺪق‬hendek hendek hendek хендек

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Po hendecih i po parmalucih. (Hendeklerin ve
parmaklıkların üzerinden.)
Hırvatça, Sırpça: Sve mi je u životu u zadnje vrijeme na hendek
(nakrivljeno). (Son zamanlarda hayatımda hepsi çok hendekte (eğri, yanlış yola gidiyor).

hergela, herđela, ergela, erđela (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺧﺮﮔﻠﮫ‬hergele hergela (h)ergela ергела

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Našli su ga jutros u erdželi. (Bu sabah hergelede
bulundu.)
Hırvatça: Ergela Bata Crepaja broji 24 grla i to lipicanera, engleza i
ponija setland i vels, i svi su obuceni za jahanje i prezanje. (Vata Sgeray'ın herhelesinde
24 boğaz var – İngiliz Settland ve Wales, ..., hepsi binme için hazırlanmıştır.)
Sırpça: Пибер је најпознатија ергела коња на свету. (Piber
dünyada en iyi bilinen at hergelesidir.)

hesab, hesap, esap, esap, jesap; fiil: pohesabit, hesabiti, hesapiti, esabiti, esapiti,
prohesabiti, proesabiti (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﺴﺎب‬+ B/H/S – iti eki hesap, hesaplamak hesap, hesabiti hesap, - хесаб, -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Čist esap duga ljubav. (Temiz hesap uzun
sevgi.)
Hesapiše da je Hasan – aga. (Hasan ağa
diye hesaplamışlar.)

139
hićmet, hikmet, ićmet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻜﻤﺔ‬hikmet hićmet - хикмет, хићмет

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Iz elifa svi izlaze hićmeti. (Bütün hikmetler eliften
kaynaklanıyor.)
Sırpça: -

hidžra, hedžra, hidžret; fiil: odhidžretiti (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ھﺠﺮة‬ hicret hidžra - -

a) Ses değişikliği: e – a, t düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hidžretska godina se računa od jednog važnog događaja
koji se desio u historiji islama. Taj događaj je hidžra - seoba muslimana iz Mekke u
Medinu. (Hicre yılı İslâm tarihinde olan büyük bir olaydan hesaplanıyor. Bu olayın adı
Hicre – müslümanların Mekke'den Medine'ye taşınması.

hilafet, halifat, halifat –bkz. halifa

hinzir (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﻨﺰﯾﺮ‬ hınzır hinzir - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Velik je hinzir. (Büyük bir hınzırdır.)

hizmečija, hizmedžija, izmečija, izmeždija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺧﺪﻣﺔ‬+ Tür. – cI + B/H/S – ja eki hizmetçi hizmetčija - -

a) Ses değişikliği: k – ć, + B/H/S – ja eki


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Uspio je obaviti posao zahvaljujući dobrom hizmetčiji.
(İyi bir hizmetçi sayesinde işi yapmayı başardı.)

(h)odža (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺧﺎﺟﮫ‬ hoca hodža hodža Хоџа
140
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hodža može biti i učiteljica u medresi ili mektebu, sada je
naziv za hodžu u džamijama, muškog. (Hoca medrese ya da mektepte bayan öğretmene
de denebilir; şimdi ise sadece erkek hocaya denir, camilerde çalışan.)
Hırvatça, Sırpça: (Boşnak kaynağından): E vala ću da kušam hodžu da
vidim šta će učinit. (Vallaha şimdi hocayı deneyeceğim bakayım ne yapacak.)

horosan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺧﺮاﺳﺎن‬horasan horosan - -

a) Ses değişikliği: Farsçadaki s sesi Türkçeye 'z' olarak geçiyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Oboje služe za industrijsko dobijanje santonina‚ kojega
ima i horosanija. (İkisi de endüstride santonin üretiminde kullanılır; horasanda da
bulunur.)

horoz, oroz (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺧﺮوس‬ horoz oroz - Ороз

a) Ses değişikliği: h düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: A po njima orozovi zlatni. (Ve üzerinde altın
horozlar.)

hrka (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﺮﻗﮫ‬ hırka hrka hrka -

a) Ses değişikliği: ı düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Svećanom ću te hrkom ogrnuti. (Seni hırkayla
saracağım.)

hudut, hudut, udut (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﺪود‬ hudut hudut hudut -

a) Ses değişikliği: d - t
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Upravi ga na hudut na radu. (Onu huduta gönderdi.)
141
hudžum, udžum (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ھﺠﻮم‬hücum hudžum - -

a) Ses değişikliği: ü - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ja sam dvaput hudžum učinio. (Ben hücum iki kere
yaptım.)

huktati, uktati (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ھﻮ ھﻮ‬ "hu hu" (Tanrı) diye tekrarlamak huktati - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hodže viču, a derviši hukču. (Hocalar bağırıyor, ve
dervişler hu hu diye tekrarlıyorlar.

hurda, urda (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺧﺮده‬ hurde hurda - Хурда

a) Ses değişikliği: e -a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kad mi stanem sigurati ručak, mijesim sedam ovsenica, i
tri kotla urde i surutke. (Öğle yemeği yapmaya karar verdiğim an, ... hurde ve sütün
suyunu karıştırıyorum.)

hurija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﻮر‬ huri hurija - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Izišle su dženetske hurije. (Cennet hurileri çıkmışlar.)

hurma, urma; hurmadžik, hurmašica (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ;ﺧﺮﻣﺎ‬+ B/H/S –šica eki hurma; hurmacık hurmašica -, - урма, -

a) Ses değişikliği: yok

142
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na tezgama su se mogla vidjeti različita peciva, voće,
povrće, ali i hurme.(Tezgahlarda çeşitli simitler, meyve, sebze ve hurmalar
görülebilirdi.)
hutba (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺧﻄﺒﺔ‬ hutbe hutba - -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Stoga, i ova današnja hutba ima za cilj da nas podsjeti na
ove jako bitne stvari. Ono što na samom početku želim naglasiti jeste da prije dolaska u
džamiju…(Dolayısıyla, bugünkü hutbenin amacı bize çok önemli şeyleri hatırlatmaktır.
Başlangıçta vurgulamak istediğim şey, camiye gelmeden önce...)

huzur (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺣﻈﻮر‬ huzur (h)uzur - Хузур

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: A fališ mi od Nikšića Turke, koji Turci beže u
uzuru , a radi im sirotinja raja... (Nikşiç Türk'ten özledim seni, Türkler huzurda
kaçarken fakir millet onlar için çalışır.)

ibadet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺒﺎدة‬ ibadet ibadet - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šejhul-Islam je rekao: 'El-Ibadet je pokornost Allahu sa
izvršavanjem onoga što je naredio na jezicima Svojih poslanika'. (Şeyh – ül islam şöyle
demiş: El-ibadet Allah'a itaattır;onu kendi peygamberlerinin dillerinde emir olarak
vermıştı.

iblis (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﺑﻠﯿﺲ‬ iblis iblis - Иблис

a) Ses değişikliği: yok

143
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Želimo znati šta je šejtan i zašto je stvoren. Zašto je Iblis
bio zajedno s melecima? Zašto je Bog stvorio šejtana kada je znao da Mu se neće
pokoriti? (Şeytanın ne olduğunu ve niçin yaratıldığını bilmek istiyoruz. Niye İblis
meleklerle birlikteydi? Kendisine itaatkâr olmayacağını bildiğine göre onu niye
yarattı?)

ibret (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺒﺮة‬ ibret ibret ibret Ибрет

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Od njega je ibret zauzela. (Ondan ibret aldı.)
Hırvatça: U povratku počinje jedna velika lekcija i ibret meni i
drugima. (Dönüşte güzel bi ders ve bana ve diğerlerine bir ibret başlar.)
Sırpça: (Boşnak kaynağından): ..., али лекција из приче Фејзе
ефендије је свакако ибрет и нама.. (Ancak Feyz efendinin hikâyesinin ibreti bize de
ibrettir.)

ibrik, ibričić (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﺑﺮﯾﻖ‬ ibrik ibrik ibrik Ибрик

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jedan od najpoznatijih tradicionalnih bosanskih
predmeta je ibrik.(Geleneksel Boşnak eşyalarından biri ibriktir.)
Hırvatça: Mostar slika „ibrik sada suvenir a prije bokal za vodu“.
(Mostar'dan resimler: İbrik şimdi hatıra, eskiden su bardağı.)
Sırpça: Обично се правио од глине, а понекад и од бакра или
лима. До недавно, врч (ибрик) веома се користио у домовима ради доношења
ракије за трпезу. (Normalde topraktan yapılırdı, bazen bakırdan. Biraz zaman
öncesine kadar ibrik evlerde rakı getirmek için kullanılıyordu.)

idara (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إدارة‬ idare idara idara Идара

a) Ses değişikliği: e -a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Da mu dadnem sto hiljada vojske, uz tu vojsku hranu i
idaru… (Ona 100 bin asker, yiyecekler ve idare vereyim.)
144
Hırvatça: To mi je i hrana i idara. (Bu benim için gıda ve idare.)
Sırpça: -

idet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺪة‬ iddet idet - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: ...određeni period vremena (po šerijatskom pravu)
koji nastupa poslije smrti muža ili poslije razvoda braka, za koje vrijeme žena ne može
sklopiti novi brak. (Şeriata göre, kadının dul kaldıktan ya da boşandıktan sonra tekrar
evlenmeden önce geçmesi gereken süre.)

idžab (učiniti) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ إﯾﺠﺎب‬+B/H/S – učiniti fiili icap, icap etmek idžab učiniti - -

a) Ses değişikliği: p - b
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Idžap čini da i mi budemo prisutni. (Bizim de orada
olmamız için icap ediyor.)

idžra (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﺟﺮاء‬ icra idžra idžra -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tebi će se paši prikazati, idžra će ti divan učiniti. (Sana
gösterilecek, icra sana divan eder.)
Hırvatça: -

ifriz, ifrit, ifriskinja, ifritkinja (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻋﻔﺮﯾﺖ‬+ B/H/S – kinja eki ifrit ifriz, ifritkinja - -

a) Ses değişikliği: t - z
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Uzmu n jih trojica sve tri ifritkinje na leđa i ponesu
na brdo. (Üçü ifrit sırtına alıp dağa götürdü.)

145
iftar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﻓﺘﺎر‬ iftar iftar - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Za iftar jesti malo hrane, a na sehur proteinsku. (İftarda
az yemek yemek gerekir, sahurda ise protein dolu olanı.)

ihmal (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إھﻤﺎل‬ ihmal ihmal - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Efendija, za ihmala nijesmo! (Efendi, ihmal için değiliz!)

ihram (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﺣﺮام‬ ihram ihram - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Danas su hadžije obukle ihram. (Bugün hacılar ihram
giymiş.)

ihtijar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﺧﺘﯿﺎر‬ ihtiyar ihtijar - ихтијар

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Oko bega sjede ihtijari. (Beyin etrafında ihtiyarlar
oturuyorlar.)

iktiza činiti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ إﻗﺘﻀﺎء‬+ B/H/S – činiti fiili iktiza etmek iktiza činiti - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: To iktiza čini da dođe do većeg troška. (Daha büyük bir
masraf yapmak için iktiza yapar.)

146
iladž, ilač (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻼج‬ ilaç iladž (iladž) илаџ

a) Ses değişikliği: Arapçadan Türkçeye c – ç; B/H/S'da ç – dž


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kaže se: nema ni za iladža. (İlaç bile alamayacak kadar
parasız, denir.)
Hırvatça:-
Sırpça:-

ilahija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﻟﮭﻲ‬ ilâhi ilahija - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Često se ilahijama i kasidama dodaje muzika, čime se
umjetnički obogaćuje. Takve ilahije i kaside su tokom historije postajale sevdalinke.
(İlahilere sık sık müzik de ilave edilir; böylece sanatsal zenginleştiriliyor. Böyle ilahiler
ve kasideler tarih boyunca 'sevdalinka'lar olmuş.)

ilahi jarabi (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ إﻟﮫ ﯾﺎ رﺑﻲ‬ilâhi ya Rabbi ilahi jarabi - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ilahi jarabi, što se izradi i što se učini! (İlahi ya Rabbi, ne
üretildi, ne yapıldı!)

ilmija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻠﻤﯿﺔ‬ ilmiye ilmija - -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ilmija je pozvana da u tom pogledu bude tačna.
(İlmiye'den o konuda titiz olması bekleniyor.)

147
imam (4)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﻣﺎم‬ imam imam imam имам

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Molitvena niša je mjesto s kojeg imam (voditelj molitve)
vodi molitvu, okrenut prema Meki. (Mihrap, Mekke yönünde duruyor ve imamın dua
ettiği yerdir.)
Hırvatça: Daji Abdulah (59) jedini deklarisani gej imam u Americi, u
džamiji "Svetlo reforme" sklapa istopolne brakove. (Daji Abdulah Amerika'da tek gay
imamdır; 'Reform ışığı' adlı camide eşcinsellerin evliliğini kılıyor.)
Sırpça: Имам џамије краља Фахда у Сарајеву Незим Халиловић
Мудерис у неколико наврата позвао је у вјерским предавањима - хутбама дa…
(Saraybosna'da 'Kral Fahd' camisinin imamı hutbalarda ve derslerde bir kaç kere ...
davet etti.)
iman (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﯾﻤﺎن‬ iman iman iman иман

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: I ako ću umrijeti bane, nek umrem s vjerom i imanom!
(Ban'ım (unvan), ölürsem bile, inancım, imanımla birlikte öleyim!)
Hırvatça:-
Sırpça:-

imsak (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﻣﺴﺎك‬ imsak imsak - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Druga komponenta posta je imsāk (ustezanje,
suzdržavanje) od svega što kvari post, prije svega hrane i pića i spolnog općenja, koji
kvare post. (İkinci madde imsaktır, orucu bozan her şeyden uzak durma anlamında
(yiyecek, içecek, sevişme gibi)

imtihan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ إﻣﺘﺤﺎن‬imtihan imtihan - -

148
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ovaj svijet Bog učini imtihan. (Bu dünyayı Tanrı imtihan
etti.)

inat, inad, uzinad, u inat; (za)inatiti se (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻨﺎد‬, B/H/S – uz kelimesi (ile, inat, inat inat, inatiti inat, inatiti инат,
olsun diye) ; B/H/S – za önek, iti se etmek se se инатити се
(fiil)

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Inat je loš zanat. (İnat kötü zanaattır.)
Hırvatça: Zainatio se pa postigao što je htio. (İnat ederek istediğini
ele geçirdi.)
Sırpça: Инатити се није увек паметно. (İnat etmek her zaman
akıllı bir iş değil.)

inćar, zainćariti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﻧﻜﺎر‬, B/H/S – za önek, iti (fiil) inkâr inćar - инћар

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Od inćara nema boljeg ćara. (İnkârdan daha iyi çare
yok.)

insan, iksan, ihsan, isan, insanijet (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﻧﺴﺎن‬, ‫ إﻧﺴﺎﻧﯿﺔ‬insan, insaniyet insan, insanijet insan, - инсан, -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Došo' takav vakat kad insan zanijemi, hajvan progovori,
a prefrigan se obogati. (Öyle bir vakit geldi ki, insan susar, hayvan konuşur, ve üç
kâğıtçı zenginleşir.)
Hırvatça: Moja majka bila je dobar insan. (Annem iyi bir insandı.)
Sırpça: Прави је инсан онај који не очекује од људи, него од
Аллаха, џ.ш. (Gerçek insan, diğerlerinden değil, Allah'dan bekleyendir.)

inšalah (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﷲ ﺷﺎ إن‬inşallah inšalah - -
149
a) Ses değişikliği: bir l düşmüş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: E inšalah, dok se rodi sunce! (İnşallah, güneş doğana
kadar!)

irad, irat (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﯾﺮاد‬ irad irad irat, irećet ирад

a) Ses değişikliği: t - d
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Pola mala, a pola irada. (Malın yarısı,
iradın yarısı.)
Sedi naša irad babovina, štono otac
ostavi u amanet. (Babanın emanet olarak bıraktığı irad vatanı durur.)

iraki – safun, irakli – safun, raki – safun, rakli – safun (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺻﺎﺑﻮن ﻋﺮاﻗﻲ‬ırakî sabun iraki – safun - -

a) Ses değişikliği: ı - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kupajte me đulsijom vodicom i najljepšim irakli
safunom. (Gül suyu ve en güzel ırakî sabunla beni yıkayın.)

isjan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺼﯿﺎن‬ isyan isjan - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jer se zemlja isjan učinila. (Toprak isyan ettiği için.)

islah (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﺻﻼح‬ ıslah islah - -

a) Ses değişikliği: ı - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, od umije, od islah – Turkinje.. (... Islah Türk
kadınından...)

150
islam (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ إﺳﻼم‬, ‫ إﺳﻼﻣﯿﺔ‬islâm, islâmiyet islam, islamijet islam, - ислам, -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čuli ste i vi već to nevjerojatno otkriće, da je čovjek koji
je izumio dvadeset prvi vijek potkraj života primio islam. (Şu olağanüstü olayı da
duymuşsunuzdur; 21.yy.'ı icat eden adam ölmeden kısa süre önce İslâm'ı kabul etti.)
Hırvatça: Islam je, nakon kršćanstva, najveća vjera u svijetu. (İslâm,
Hristiyanlıktan sonra, dünyada en yaygın dindir.)
Sırpça: Ислам је постао доминантна религија и остао је до
данашњега дана. (İslâm dominant din olmuş ve bugüne kadar öyle kaldı.)

israf (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﺻﺮاف‬ israf israf - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Israf je haram. (İsraf haramdır.)

išaret (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﺷﺎرة‬ işaret išaret išaret ишарет

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Pa on Marku išaretom pokaže.
(Marko'ya işaretle gösterir.)
Išaret mi je da će doći. (Gelecek diye
bana bir işaret var.)

iščesmati bkz. česma

itićaf, itikaf (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إﻋﺘﻜﺎف‬ itikâf itikaf - итикаф

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Povukao se u itićaf. (İtikâfa çekildi.)
Sırpça: -
151
itlak – bujruntija, itljak – buruntija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ إطﻼق‬+ Tür. itlak itlak – itlak – итлак -
buyrultu buyrultusu bujruntija burnutija бујрунтија

a) Ses değişikliği: l - n
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: … uze itlak – bujruntije pisat. (İtlak buyrultusu yazmaya
aldı.)
Hırvatça:…, bez careve ture i fermana, i bez moje itlak – bujmutije.
(İmparatorun fermanı olmadan, benim de itlak buyrultum da olmadan.)
Sırpça: ..., те тако цар удели итлак бујрунтију. (..., ve böylece
imparator itlak buyrultusu düzenler.)

izun (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫إذن‬ izin izun izun Изун

a) Ses değişikliği: i - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Evo ti izun, turska golotinjo! (Türk çıplağı, al sana izin!)

jabandžija, jabanlija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﯾﺒﺎن‬+ Tür. – ci eki + B/H/S – ja yabancı jabandžija jabanac, јабанџија
eki jabandžija

a) Ses değişikliği: ı – i + ekler


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Prođi me se, momak jabandžija. (Beni
rahat bırak, yabancı erkek.)

jafta (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﯾﺎﻓﺘﮫ‬ yafta jafta jafta, japta јафта

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Još on jaftu na kolinu piše. (Yaftayı 'kolin'de yazıyor
hâlâ.)
Hırvatça: …, sve svatove po jaftama baci. (Bütün misafirleri
(düğünde) yaftalara atar.)

152
jagma (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﯾﻐﻤﺎ‬ yağma jagma jagma јагма

a) Ses değişikliği: ğ - g
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, pa me mladu podaj natelala, pa da vidiš jagme
od momaka. (Genç beni evlendirmek için (öyle bir anlamda), ya yağma erkekleri bi
görseydin.)
Hırvatça, Sırpça: Ode na jagmu kao alva. (Helva gibi yağmaya gider.)

jalah, jala; fiil olarak: jalakati, jalaknuti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﷲ ﯾﺎ‬ ya Allah jala - -

a) Ses değişikliği: h düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jala kardaš, juriš na dušmana! (Ya Tanrım, kardeşim,
düşmana koşuyorsun!)

jarabi (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﯾﺎ رﺑﻲ‬ ya Rabbi jarabi - -

a) Ses değişikliği: b düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tobe jarabi! (Tövbe ya Rabbi)

jaran(ica); fiil olarak: jaraniti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far ‫ ;راب ﯾﺎ‬B/H/S – ica eki (bayan arkadaş); yâr, yâran, jaran; jaran, - јаран,
jaraniti: arkadaş olmak (- iti eki) yâr olmak jaraniti -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Naručila sam limunadu i sad čekam jaranicu. (Limonata
istedim ve şimdi yârimi bekliyorum.)
Hırvatça: Nema ljepote na svijetu do dobrog jaranstva. (İyi yârdan
dünyada daha güzel bir şey yok.)
Sırpça: По новоме, шеик има јаране и по Београду. (Yeni
bilgilere göre, Şeyh'in Belgrat'ta da yârları var.)

153
jasmin, jasemin, česmin (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﯾﺎﺳﻤﯿﻦ‬yasemin jasmin jasmin јасмин

a) Ses değişikliği: е düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jasmin je sobno cvијeće koje se u stan ili kuću unosi samo
na kratko – dok traje cvјetanje tokom zime. (Yasemin ev çiçeğidir ve sadece kısa süreye
eve getirilir, genelde kışın çünkü goncaları o zamanda açılıyor.)
Hırvatça, Sırpça: Za cvijet jasmina kaže se da potpiruje ljubav.
(Yasemin çiçeğinin sevgiyi ateşlemesi denir.)

jemin, emin (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﯾﻤﯿﻦ‬ yemin jemin jemin (ј)емин

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Žena se u plač, a hrsuz u krive jemine uzda. (Kadın
gözyaşlarına, ve hırsız yanlış yeminlere güvenir.)
Hırvatça:-
Sırpça:-

jerište, jerišće, erište, erišće (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫رﺷﺘﮫ‬ erişte erište, jerište - јериште

a) Ses değişikliği: j harfi eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Ah, moj dragi, moje sitno jerište! (Ah, benim
canım, küçüçük eriştem!)

jetim (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﯾﺘﯿﻢ‬ yetim jetim jetim јетим

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na nj jetimske ruke pritisnemo! (Üstüne yetim ellerini
bastık!)
Hırvatça:-
Sırpça:-

154
jok vala (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ وﷲ‬+Tür. – yok yok valla jok vala - -

a) Ses değişikliği: l düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jok vala, nikad više. (Yok valla, artık hiçbir zaman!)

jorgovan, jargovan, jergovan, jardževan (1); sıfat olarak: jorgovani


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ارﺟﻮان‬erguvan (eflâtun) jorgovan jorgovan јоргован

a) Ses değişikliği: kelimenin başına bir j sesi eklenmiş; u – o değişmesi de var


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jorgovan je cvijet koji cvjeta u proljeće. (Erguvan
baharda açılan bir çiçektir.)
Hırvatça, Sırpça:: Bol boluje ona, i pod orahom i pod jorgovanom.
(Kız, acısını hem ceviz hem erguvan altında çeker.)

kabur (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺒﺮ‬ kabir kabur kabur кабур

a) Ses değişikliği: i - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Kabur mu iskopali, a onda dženazu
klanjali. (Kabrini kazıp cenaze kıldılar.)

kabza, kavza, kamza; kabze, kabzeta (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺒﻀﮫ‬ kabza kabza - кабза, камза

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça,, Sırpça: Pa begovu sablju dofatila, kabzeta joj na odaju
baci, golu sablju beše ugrabila. (Bey'in kılıcını tutukladı, ve kabzalarını odaya attı;
kılıcın ağzını tutmuştu.)

kadaif (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﻄﺎﺋﻒ‬kadayıf kadaif kadaif -

155
a) Ses değişikliği: y düşer, ı – i, t - d
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Kadaif je tradicionalna bosanska poslastica koja
se sprema za Bajram i druge svečane prigode. (Kadayıf geleneksel Boşnak tatlısıdır,
Bayram ve diğer özel anlarda hazırlanır.)

kadar, kader (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺎدر‬ kadir kadar kadar кадар

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kad si kader, hairli ti bilo! (Yapabildiğine göre, sana
hayırlı olsun!)
Hırvatça: Kadar sam i stići! (Yetişebilirim bile!)
Sırpça: Мало је људи који су кадри учинити нешто слично.
(Buna benzer bir şey yapabilen insan çok az.)

kadifa (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻄﯿﻔﺔ‬ kadife kadifa kadifa кадифа

a) Ses değişikliği: e – a, t – d
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Na žalost, kada puževi osjete miris kadife ona
postaje njihova hrana. (Maalesef, salyangözların kadifenin kokusunu hissedince, o
onların yiyeceği oluyor.)
Sırpça: Врсте кадифе (цвет) деле се на високе и ниске. (Kadife
türleri (çiçek) uzun ve kısalara ayrılır.

kadija, kadi, kazi (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺎﺿﻲ‬ kadı kadija kadija кадија

a) Ses değişikliği: ı – i, B/H/S – ja eki


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kadija nićah učinio. (Kadı nikâh kıldı.)
Hırvatça: Ne zna rakija šta je kadija. (Rakı kadının ne olduğunu
bilmez.)

Sırpça: Кадија, судија а ми смо револуција! (Kadı, yargıç, biz ise


devrimiz!)

156
kafana, kavana, kahvana (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar, ‫ ﻗﮭﻮة‬+ Far. ‫ ﺧﺎﻧﮫ‬kahvehane kafana kavana кафана

a) Ses değişikliği: hv – f, h düşer, e - a


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Navodno, slika je nastala u jednoj kafani u Bugarskoj.
(Bilgilere göre, fotoğraf Bulgaristan'da bir kafede çekildi.)
Hırvatça: Moj dobar prijatelj sam po kafanama traži svoju
neprežaljenu ljubav. (Arkadaşım, unutamadığı aşkını kafelerde arıyor.)
Sırpça: Дан младости псорславили смо у кафани, ко по обичају.
(Gençlik gününü kafede kutladık, her zamanki gibi.)

kafez, kavez, kafaz (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻔﺺ‬ kafes kafez kavez кавез

a) Ses değişikliği: s – z,
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: A kad dođe u kafaz - odaju, tu će tebe, sine, zaiskati, iz
kafeza tebe izvadit. (Kafes odasına geldiğinde, seni kafesten çıkarır.)
Hırvatça: Ko nebeska ptica u zlatni kavez, kad te nema zatvoren
sam! (Altın kafesteki gök kuşu gibi, sen yokken ben kapanıyorum.)
Sırpça: Изгубио сам слободу, осећам се ко у кавезу.
(Özgürlüğümü kaybettim, kendimi kafesteymişim gibi hissediyorum.)

kaftan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺧﻔﺘﺎن‬ kaftan kaftan - кафтан

a) Ses değişikliği: yok; h - k


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Sad će mene reći moja Mara, da devojci svilen
kaftan skidam. (Şimdi Mara'm diyecek ki, kızın ipek kaftanını çıkarıyorum.)

kahar, kaar, kar (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﮭﺮ‬ kahır kahar kahar кахар

a) Ses değişikliği: ı – a, Türkçede 'ı' türemiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bez kahara i teška mejdana. (Kahır ve ağır meydan
olmadan.) 157
Hırvatça, Sırpça: … Od kahara i žalosti teške. (Kahır ve ağır
üzüntüden.)

kahpija, kapija, kahpe, kahpijati se (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﺤﺒﺔ‬+ B/H/S – ijati kahpe, kahpe olmak, kahpija, kahpija, -, -
se eki kahpelik etmek kahpijati se -

a) Ses değişikliği: e – i + B/H/S – ja eki, b - p


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: O Fatija, ti jedna kahpijo! (Ey, Fata, seni kahpe!)
Hırvatça, Sırpça:: Izlaze jedne fištrije, što se po vazdan kahpijaju
po korzu i parkovima. (Bi çıkıyorlar, ya her gün açık alanlarda ve parklarda
kahpe gibi yaşıyorlar.)

kahriman (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻗﮭﺮﻣﺎن‬kahraman kahriman - кахриман

a) Ses değişikliği:a - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça:: Mustaj-beže, ako boga znadeš, izgiboše do dva
kahrimana! (Mustay bey, Tanrıyı biliyorsan, iki kahraman hayatını kaybetti!)

kahva, kava, kafa, kahvedžija, kahvenisati (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﮭﻮة‬, + Tür. – ci eki + kahve, kahveci, kahva, kahvedžija, kava, -, кафа,
B/HH/S – ja eki, - nisati kahve içmek kahvenisati - кафенисати
eki (fiil)

a) Ses değişikliği: e – a, ci – džija (- ja eklenmiş), Sırpçada кафа; her üç dilde anlaşılır


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ona Ibru nađe kahvedžiju. (O, kahveci İbro'yu bulmuş.)
Hırvatça: Ako je bosanski lonac nacionalno jelo, bosanska kahva je
nacionalno piće. (Boşnak kabı millî yiyecekse, kahve millî içecektir.)
Sırpça: Носи ту црну кафу на табаку. (Şu siyah kahveyi tabakta
isterim.)

kajda, kajdanka (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﺎﺋﺪة‬+ B/H/S – nka eki kaide kajda, kajdanka kajda, kajdanka кајда, кајданка

a) Ses değişikliği: e – a
158
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jedini zadatak melodije ― kajde, klišea je da omogući da
se tekst po njima ravna. (Kaidenin, yani melodinin tek görevi, metnin onlara göre
düzenlenmesidir.)

Hırvatça, Sırpça: Kajdanke smo koristili na satovima glazbenog u


osnovnoj školi još. (Kaide not defterleri ilkokulda müzik dersinde kullanıyorduk.)

kajgana (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺧﺎﯾﮕﻨﮫ‬kaygana kajgana kajgana кајгана

a) Ses değişikliği: yok, h - k


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Kajgana je jelo koje se može jest gotovo s
bilo čim, no najčešće s tijestom ili kruhom (hljebom). (Kaygana herhangi bir şeyle
yenilebilir yiyecektir, en çok hamur ya da emekle yenir.)

kakula (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﺎﻗﻠﮫ‬kakule kakula - -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kakule kao biljke su veoma bogate sa hranljivim
eteričnim uljima,koja su prava blagodat za duh i tijelo. (Kakule, sağlıklı bitkisel yağ
doludur.)

kalan – kusur (1)  bkz. kusur

kalašati se (dişi: kalaštura, ad) (1)


Orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﻼش‬+ B/H/S – iti se kalleş olmak kalašati se kalaštura - -, калаштура

a) Ses değişikliği: bir l düşer, e – a;


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça: Kalaštura je ženska osoba koju bog nije obdario
lepotom al joj je zato dao jezičinu do patosa i veoma nezgodnu narav. (argo): Kalaštura
güzel olmayan, ancak yeri değen dili ve çok zor bir karakteri olan bir kadındır.

kalem (4)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻠﻢ‬ kalem kalem kalem калем
159
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Kalem služi za šaranje kutija. To je
uzana željezna šipka dugačka oko 10 cm, jako oštra na vrhu. (Kalem, kutu çizme
aletidir; 10 cm uzun, sivri uçlu demirli çubuk.)

kalpozan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﻠﺒﺔ‬+ Far. - ‫ زن‬eki kalpazan kalpozan kalpozan -

a) Ses değişikliği: a – o, b - p
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça,Hırvatça: Na vratima se uskoro pojavi omalen čovjek u
dugu bijelu kaftanu koji mu je sezao do zemlje i s turbanom od zelenkaste .... I
kalpozan, kako se to po turski kaže. (Az sonra kapıya, beyaz ve yere kadar gelen uzun
kaftan ve türban giymiş küçük bir adam gelir; ve kalpazan, Türklerin dediği gibi.)

kaluf, kalup, kalupiti, kaulfiti (5)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺎﻟﺐ‬, + B/H/S – iti eki kalıp, kalıp etmek kalup, kalupiti kalup калуп

a) Ses değişikliği: ı - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Muffin je kolačić koji se pravi s kalupima. (Muffin kalıpla
yapılan bir kektir.)
Hırvatça: Kupio sam cipele krivog kalupa pa sam morao kod šustera
da ih raširi. (Kalıbı yanlış olan bir ayakkabı aldım ve o yüzden ayakkabıcıya onu
genişlettirdim.)
Sırpça: Ставите шпагете у калуп за мафине и направите
најукуснију лазању на свету! (Muffin kalıbına spagettiyi koyun ve dünyanın en
lezzetli lazagnayı hazırlayın!)

kalja (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻠﯿﺔ‬ kalya kalja kalja каља

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Kalja je jelo arapskog podrijetla od
kupusa, mesa i krumpira. Malo je gušća čorba od kupusa, staro je i tradicionalno jelo.
(Kalya, Arap kökenli bir yiyecektir; lahana, et ve patatesten yapılır. Lahana
çorbasından daha yoğundur; eski ve geleneksel bir yemektir.)

160
kanun (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺎﻧﻮن‬ kanun kanun kanun канун

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Nije kanun caru ustajati, prema svojim
lalam’ i vezirim. (İmparatorun kanunu kendi laleleri ve vezirleri önünde
kalkmamaktır.)

kara – haber bkz. Haber

karar, (u)karariti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺮار‬ karar karar karar карар

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Murtatin je čem’ nema karara. (Kararsız birşeye
murtatin denir.)
Hırvatça: Bijesan je, karara mu nema. (Öfkelidir, kararı yok.)
Sırpça: Једини је Бог на једном карару. (Bir kararda bir tanrıdır.)

karavan, karavana (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻗﺎروان‬kervan karavana karavana каравана

a) Ses değişikliği: a düşebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Beduini su ljudi koji voze karavane kroz pustinju.
(Beduinler çölden geçerek kervanlara yol gösteren kişilerdir.)
Hırvatça: Psi laju, karavane prolaze. (Köpekler avlıyor, kervanlar
geçiyor.)
Sırpça: Географ Гинтер Мајер је истраживао пут каравана и у
једној својој репортажи. (Coğrafyacı Ginter Mayer kendi yazdığı bir röportajda
kervanların yollarını araştırıyor.)

kasaba (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﺼﺒﺔ‬kasaba kasaba kasaba касаба

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Po gradovima i kasabama... (Şehirlerden, kasabalardan...)
161
Hırvatça: Mislim da je ipak bolje reći da je Višegrad malo mjesto,
kasaba, jer definitvno nema odlike grada. (Vişegrad'ın küçük yer, kasaba olduğunu
söylemek daha uygun olur, çünkü şehir özellikleri yok.)
Sırpça: Касаба је мање провинцијално муслиманско место
отвореног типа. (Kasaba, şehir dışında küçük müslüman yerdir; açıktır.)

kasapiti (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﺼﺎب‬+ B/H/S – iti eki kasap kasapiti kasapiti касапити

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Uz obrazloženje da Kinezi više nemaju gde da sahrane
svoje mrtve, neko je na Fejsbuku pustio "buvu" da se ljudsko meso kasapi, melje…
(Çinlilerin artık ölüleri gömecek bir yer bulamadığı açıklamasıyla, Facebook'ta biri
insan etinin ezilip kasap tarafından parçalandığını yazmış.)
Hırvatça: Raskasapio čovjek auto; bolje da je prijevoz platio. (Adam,
arabasını parçaladı, ulaşıma para verseydi daha iyi olurdu.)
Sırpça: ради се о делу пакета (пошто сам исти раскасапио да
видим - читај пола сам појео) има шибице (ајфилов торањ), горе лево је нека ...
(Söz konusu paketin kısmıdır (kendi parçaladığım, yani yarısını yedim demek); kibridi
bulunan bir kısmıdır (Eiffel kulesi), yukarıda sol tarafta bir... bulunur)

kasida (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺼﯿﺪة‬ kaside kasida kasida касида

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Kasida je, prema definiciji, poduža pjesma na
arapskom, turskom ili perzijskom jeziku, rimovana na je dnu rimu. (Kaside, açıklamaya
göre, Arapça, Türkçe ya da Farsça çok uzun bir şiir türüdür; dibinde kafiyelidir.)
Sırpça: Додатни страх у кости од овог позива утерује и касида —
верска песма која прати читав видео. (Bu videodan başka korkutan bir şey daha
kasidedir – videoyu baştan sonuna kadar takip eden din şarkısı.)

katran (sıfat olarak: katranli) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻄﺮان‬ katran katran katran катран

a) Ses değişikliği: yok

162
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Između nekoliko stotina sastojaka koje su
kemičari pronašli u cigareti s medicinskog stanovišta najvažnija su tri: nikotin, katran i
ugljični monoksid. (Kimyacılar tarafından sigaradan bulunan bir kaç yüz madde
arasında, tıbben en önemli üç tanesidir: nikotin, katran, karbon monoksit.)

kaul (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻮل‬ kavil kaul - каул

a) Ses değişikliği: v – u, i düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça:: Evo, Janko, takova junaka! Ja ću tebi u pleća
junačka. Kakav ćemo kaul postaviti? (Al, Janko, öyle bir kahraman! Ben senin
kahraman göğsüne; nasıl bir kaul yerleştireceğiz?

kavga; fiil olarak: kavžiti se (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻏﻮﻏﺎ‬ kavga kavga kavga кавга
a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ja ću beli kavgu zametnuti. (Ben, belli, kavgayı
başlatırım.)
Hırvatça: U piću je teški kavgadžija, kavga mu je u krvi. (İçkide çok
kavgacıdır, kavga onun kanından geçiyor.)
Sırpça: Код нас на Балкану уличне кавге нормална су појава.
(Bizim Balkanlarda sokak kavgaları normal bir şeydir.)

kavi (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻮي‬ kavi kavi kavi кави

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: A u njihke metnuo soldate, a pred njiha
kavi komandar. (İçerilerine askerileri sokmuş, ve onların önünde ise kavi komutan.)

kaza (1) 53
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻀﺎء‬ kaza kaza kaza -

a) Ses değişikliği: yok


163

53
Sırpçası yok, ancak kaza kelimesi Osmanlı Devletindeki hüküm yeri anlamında
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kazaeta sva naklanjaj! (Bütün kazalarını kıl!)
kehar(a) (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻛﺎھﻮاره‬kehvare kehara - -

a) Ses değişikliği: v düşer, e - a


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: On će s tebe skinuti gospodstvo, a uza te kehar pripasati.
(O, beyefendiliği senden alır, ya sana onun yerine kehvare verir.)

kelam (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻛﻼم‬ kelâm kelam kelam келам

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bit će lijepa tu kelama. (Burada güzel kelam olacaktır.)
Hırvatça, Sırpça: (Boşnak kaynağından): Uđe i sjede bez selama, bez
kelama. (Girince selam vermeden, kelam söylemeden oturdu.)

kesa, ćesa (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻛﯿﺴﮫ‬ kese kesa, ćesa kesa кеса

a) Ses değişikliği: k – ć, e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tu jarani gaće raskrojiše, i duvanske ćese pokrojiše.
(Dostlar da burada iç çamaşırını açar, tütün keselerini yerleştirir.)
Hırvatça: Vuče li, vuče, silne kese iz dućana. (Marketten keseleri
çekiyor da çekiyor.)
Sırpça: Донео сам јој кесу пуну поклона, а она ни да погледа.
(Ona hediye dolu keseyi getirdim, ama o bakmadı bile.)

kibar, ćibar (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﮐﺒﺎر‬ kibar kibar - -

a) Ses değişikliği: k – ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mene, majko, boli glava gledajući dragoga kibara.
(Annem benim, sevgili kibarı izlerken başım ağrıyor.)

164
kibla (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺒﻠﺔ‬ kıble kibla - -

a) Ses değişikliği: ı – i, e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Okretanje prema Kibli je farz, tj. stroga obaveza, na što
nas upućuju riječi Allaha dž.š.: Vidimo Mi kako sa žudnjom bacaš pogled prema
nebu… (Kıble'ye karşı dönmek farzdır, Allah'ın sözleri bunu hatırlatır: Göğe, hasretle
baktığını görüyoruz.)

kijamet; zakijametiti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ;ﻗﯿﺎﻣﺔ‬B/H/S – za önek, iti eki (fiil) kıyamet kijamet - -

a) Ses değişikliği: ı – i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tvoje će se ime spominjati od danaske do kijameta.
(Senin ismin bugünden Kıyamet gününe kadar tekrarlanacaktır.)

kinali, krnali, krmali, kanali, kanajli (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﻨﺎة‬+ Tür. – li eki kınalı kinali - -

a) Ses değişikliği: kına kelimesi kina olmuş, lı ile türemiş sıfat da kinali
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šta će tebe glava na pendžeru, štal' krnali ruke na
parmake! (Ne diye başını pencereden çıkarıyor ve kınalı ellerini parmaklara
koyuyorsun.)

kinalije bkz. kna

kiraet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺮاء‬ kıraat kiraet - -

a) Ses değişikliği: ı - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, bude imao kakav hadžet(potrebu, nevolju, želju) nek
prouči Fatihu 40 puta poslije klanjanja akšam namaza i nek ne miče s mjesta dok ne
završi kiraet Fatihe. (... haceti (ihtiyacı, isteği) olursa, 40 kere Fatiha'yı okusun akşam
namazından sonra ve Fatiha kıraatını bitirmeden önce yerinden kalkmasın.)

165
kirija, ćirija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻛﺮاء‬ kira kirija kirija кирија

a) Ses değişikliği: a – i + B/H/S – ja eki


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Kirija se plaća obično prvog u mjesecu.
(Kira normalde ayın başında ödeniyor.)

krk – gazija, kr – gazija bkz. gazi

krk – jemin bkz. jemin

krnačić bkz. kina

kube, kuba; sıfatı: kubeli (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺒﺔ‬ kubbe; kubbeli kube kube -

a) Ses değişikliği: b düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: crkvene kube u visinu, A na kube od zlata
jabuka. (Yüksekliğe kırmızı kubbeler, ve onların üstüne altın elma.)

kudret (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺪرة‬ kudret kudret kudret кудрет

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sve što je Allahov dželle-šanuhu kudret htio da stvori je
isto u odnosu na svoje stvaranje. (Allah'ın kudreti yaratmak istediği her şey kendi
yaradılışına göre aynıdır.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

kula (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﻠﺔ‬ kule kula kula кула

a) Ses değişikliği: e – a, Türkçede 'I' düşmüş

166
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: Kule su, poslije seoskih crkava
najreprezentativniji objekti tradicionalnog narodnog graditeljstva na selu. (Kuleler, köy
kiliselerinden sonra köylerde geleneksel millî inşaatın en önemli binalardır.)
Sırpça: Tornjevi ili kule ili su korišćene u tvrđavama da bi ojačale
bedeme i pojačale odbrambrenu sposobnost utvrde.Bile su kamene. (Kuleler bedenlerde,
güç vermek ve savunmayı kuvvetlendirmek için kullanılırdı. Taştan yapılırdı.)

kulak – čorba bkz. čorba

Kur'an, Koran (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﺮآن‬Kur'an Kur'an, Koran Kur'an Куран

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kur'an se čita ili, kako je to uobičajeno reći među
bosanskim muslimanima, "uči". (Kur'an okunur, ya da, Boşnakların dediği gibi,
öğretilir.)
Hırvatça: Pogledajte ovog slijepog dječaka kako koristeći se
Brailleovim pismom čita Kur'an. (Kur'an'ı Braille yazısını kullanarak okuyan kör
çocuğuna bi bakın.)
Sırpça: Куран нисам ни читао, али знам понешто о исламу.
(Kur'an'ı okumadım, ama İslâm hakkında bir kaç şey biliyorum.)

kurban; fiili: učiniti se (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻗﺮﺑﺎن‬kurban kurban kurban курбан

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ja ću, brate, mahzar pronijeti, i jutros se kurban učiniti.
(Ben, kardeşim, bu sabah mahzar alıp kurban olacağım.)
Hırvatça, Sırpça: Kurban Bajram drugi je najveći muslimanski
blagdan. (Kurban Bayramı ikinci en önemli müslüman bayramdır.)

kusur; fiili: kusurati se (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻗﺼﻮر‬ küsür kusur kusur кусур

a) Ses değişikliği: ü - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ja gdje pijem, kusura ne tražim! (İçeiğim yerde küsür
almam!)
167
Hırvatça: Prava njemu veli krčmarica, stani da ti kusur vratim. (Gerçekten kafeci
bayan ona diyor, dur sana küsür vereyim diye.)
Sırpça: Нећу жваке, хоћу кусур. (Sakız değil, küsür isterim.)

kutubhana, ćutubhana (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺧﺎﻧﮫ‬+ Ar. ‫ ﻗﻠﯿﺔ‬kütüphane kutubhana - -

a) Ses değişikliği: k – ć, ü – u, p - b
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Grad Mostaru, lijep li si, i u tebi ćutubhana! (Mostar
şehri, ne güzelsin, içinde de kütüphane!)

168
4.4. L – NJ

ladem, laden (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻻدن‬ lâden laden - ладем

a) Ses değişikliği: n yada m kullanılıyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Majka djetetu tepa – lademe moj! (Anne, kendi çocuğuna
lâdenim benim diye konuşur.)
Sırpça: Да би дете расло, мећу у уврео зејтин ладен и ћифурију и
то сипају у воду у којој се дете купа. (Çocuğun büyümesi için, sıcak yağı çocuğun
yıkandığı suya döküyorlar.)

laf; fiili: lafiti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻻف‬ laf laf laf лаф

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Prod’ se sćeri jednog lafadžije: lafe meće, uzeti te neće!
(Bırak lafcıyı kızım; laf laf konuşuyor, ama seni almaz!)
Hırvatça: -
Sırpça:-

lala; sıfatı: laleli (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ;ﻻﻟﮫ‬+ Tür. – lI eki lale; laleli lala; laleli lala, lale, - лала, -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tri me lale prosile, tri ih vode nosile.. (Üç lale elimi istedi,
üç su onları götürür.)
Hırvatça, Sırpça: Njega, uzgoj i održavanje tulipana nisu teški, a
sigurno ćete uživati u njihovim jlepotama kada procvjetaju. (Onu..., lale yetiştirmesi zor
değil, ve goncaları açıldığında güzelliğini çok seversiniz.)

latifa, latifica (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻟﻄﯿﻔﺔ‬ lâtife latifa, latifica - -

169
a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Od šemboja i od amberboja, od latife i male kadife. (...,
latife ve küçük kadifeden.)

lazum (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻻزم‬ lazım lazum - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Lazum maskara! (Lazım da maskara!)

lejlei – berat, kadr, miradž, regaib (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻟﯿﻠﺔ اﻟﺒﺮاة‬, ‫ﻗﺪر‬, ‫ﻣﯿﺮاج‬, leyle – i beraat, kadr, lejlei – berat, kadr, - -
‫رﺟﺎﺋﺐ‬ miraç miradž

a) Ses değişikliği: ç - dž
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U utorak, 3. maja, poslije akšam namaza u Sultan
Ahmedovoj džamiji u Bugojnu bit će proučen mevlud povodom Lejle-i-Miradža. (Salı
günü, 3 Mayısta, Bugojno'da Sultan Ahmed camisinde, akşam namazından sonra Leyle
– i miraç için mevlüt okunacaktır.)

leš, lješ (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻻﺷﮫ‬ leş leš leš леш

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Izgledaš ko leš! (Leş gibi görünüyorsun.)
Hırvatça: Nakon nesreće, po cesti su ležali sami leševi. (Trafik
kazasından sonra, yollarda sırf leşler vardı.)
Sırpça: Лешинари кренуше на леш те га растргаше. (Leşi
görünce, hayvanlar üstüne toplanmaya gelip onu parçalamışlar.)

lezet; sıfatı: lezetli, lezetsuz (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻟﺬة‬+ Tür. – lI, sI eki lezzetli, lezzetsiz lezet; lezetli, lezetsuz lezet, -, - - , -, -

170
a) Ses değişikliği: z düşer
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: kako naša manđa nije lezetli ko švapski
čušpajz ... (Bizim yiyeceğimiz nasıl da Alman yahnisi kadar lezzetli değil...)

lif (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻟﯿﻒ‬ lif lif lif -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: u kući tri dolafa, u jednome 1ifi sami. (Evde üç
dolap, bir tanesinde sırf lifler.)

limun; sıfatı: limuni (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻟﯿﻤﻮن‬ limon limun limun лимун

a) Ses değişikliği: o - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pijte na prazan želudac ujutro vodu s limunom. (Aç
karnına sabah sabah limonlu su için.)
Hırvatça: Opet mi poslužili nikakvu limunadu kao i prošli put. (Yine
bana, hiç birşeye benzemeyen limonatayı getirdiler.)
Sırpça: Лимун, као цитрусно воће, популаран је у свим деловима
света. (Limon dünyanın her yerinde popüler bir meyvedir.)

lokma (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻟﻘﻤﮫ‬ lokma lokma lokma -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Haram lokme ne jedi. (Haram lokmaları yeme.)
Hırvatça: Lokma se s bosanskog može prevesti i kao "zalogaj".
(Lokma kelimesi Boşnakçadan 'lokma' olarak çevrilebilir.)

lokum bkz. rahatlokum

lula (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻟﻮﻟﮫ‬ lüle lula lula лула

171
a) Ses değişikliği: ü – u, e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Da je meni lula i duhana! (Lüle ve tütünüm olsa!)
Hırvatça, Sırpça: Moj djed još i danas puši lulu kao i davno kad je
bio mlad. (Benim dedem gençken içtiği gibi, bugün de lüle içiyor.)

maala, mahala; ad olarak: mahalelija, mahaljanin (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻣﺤﻠﺔ‬ mahalle mahala mahala махала

a) Ses değişikliği: l düşmesi, e - a


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Eno moje mahale! (Bak, benim mahallem!)
Hırvatça, Sırpça:: (Boşnak kaynağından): Sve djevojke iz mahale bijele
ko bijele lale sve zbog mene bol boluju hasta haber poručuju. (Bütün mahalle kızları
beyaz lale gibi beyaz, hepsi benim için acı çekiyor ve hasta haberi veriyor.)

magaza (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺨﺎزن‬mağaza magaza magaza -

a) Ses değişikliği: ğ - g
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Siđoše u magazu pa tek tada krenuše dalje.
(Mağazaya inip devam ettiler.)

magbul, makbul, + dova (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻘﺒﻮل‬makbul makbul - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hadis kaže,” Uzmite dovu bolesnika, njuhove dove su
makbul.!" (Hastanın duasını alın, onların duaları makbuldur.)

magrib (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. magrib, magrip magrib - -
‫ﻣﻐﺮب‬

a) Ses değişikliği: p (bazen) - b


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Od mašrika do magriba. (Meşrikten magribe kadar.)

172
mahfil (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻣﺤﻔﻞ‬ mahfil mahfil - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mahfil je dio (balkon) u džamiji, galerija gdje uglavnom
klanjaju žene. Mahfil je i mjesto odakle mujezin poziva na molitvu. (Mahfil camide bir
balkondur; kadınların namaz kıldığı yer. Bununla birlikte mahfil, müezzinin ezan
okuduğu yere de denir.)

mahluk, pl.: mahlukat (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺨﻠﻮق‬mahlûk mahluk - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: da je to gospoja upraviteljka izvadila iz kake zoologije ili
ti nauke o mahlukatu. (Müdür bayan bunu nerede çıkardı acaba, hayvancılık, yani
mahlûktan mı)

mahmuran, mamuran; ad olarak: mahmurluk, mamurluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺨﻤﻮر‬mahmur(akşamdan kalma) mahmuran mamuran мамуран

a) Ses değişikliği: h düşebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, da mu bratac mahmuran spava. (Ki kardeşi mahmur
uyuyor.)
Hırvatça: Za mamurluk svatko ima svoj lijek i način kako ga se
riješiti. (Mahmur (akşamdan kalma) için herkesin giderme bir şekli ya da ilacı vardır.)
Sırpça: Не будите ме, мамуран сам! (Beni uyandırmayın,
akşamdan kalmayım.)

mahnit (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻌﻨﺪ‬muannit mahnit mahnit махнит

a) Ses değişikliği: h eklenmiş; u ve n düşer;


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mahnito donosi odluke. (Kararlar çok hızlı verir.)
Hırvatça: Kolega je malo mahnit, tj. brzoplet je i ne razmišlja.
(Arkadaş biraz hızlı, yani hiç düşünmeden hareket ediyor.)
Sırpça: Поклони се махниту као и свету. (Muannite dünyaya
eğildiğin gibi eğil.) 173
mahrama, marama (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻘﺮﻣﺔ‬makrame mahrama marama марама

a) Ses değişikliği: h düşebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na košulju zlatali mahramu. (Gömleğe altın makrameyi
takmışlar.)
Hırvatça: Marama je em modni detalj, em može biti i običaj za žene
muslimanke. (Makrame (atkı anlamında) moda detayı oduğu gibi, müslüman kadınlar
için âdettir.
Sırpça: Нико не може наткати махрама, да целом свету уста
повеже. (Hiç kimse, hepsinin ağzını kapatmak için yeteri kadar makrame (atkı
anlamında) dikemez.

mahsus, maksuz; ad olarak: mahsusija, maksuzija; mahsuz selam (özel selam) (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺨﺼﻮص‬mahsus mahsus mahsuz махсуз

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ovo sam donio mahsus za tebe. (Bu sana özel olarak
getirdim.)
Hırvatça:-
Sırpça:-

ma(h)zar; ad olarak: mahzardžija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺤﻀﺮ‬mahzar mahzar mahzar -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pa su caru mahzar učinili. (Ve imparatora mahzar
yaptılar.)
Hırvatça: Krvav mahzar caru je pisao. (İmparatora kanlı mahzar
yazıyordu.)

makar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻣﮕﺮ‬ meğer makar makar макар

174
a) Ses değişikliği: a – e, ğ – g yada k,
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça:: Reci mi, makar i laž bila. (Söyle bana, yalan olsa
bile.)
Hırvatça: Dijete je dijete, pa makar bilo i vrhunski sportaš. (Çocuk,
başarılı sporcu olsa bile, çocuktur.)

makaze, makase (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻣﻘﺲ‬ makas makaze - маказе

a) Ses değişikliği: s – z, e eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça:: Deder donesi mi one makaze, da posječem višak.
(Hadi şu makası bana getirsene kenarı keseyim.)

mamur; sıfat olarak: mamurli; mamur učiniti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻌﻤﻮر‬mamur mamur - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Baščaršijo, mamur ti si! (Başçarşı, mamursun sen!)

mani; ad olarak: maniluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻣﺎﻧﻊ‬ mâni mani mani -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Već su meni jaranice mani, što nosim fes na glavi.
(Arkadaşlar beni kıskanıyor, çünkü başımda fes takıyorum.)
Hırvatça: Već tom, sestre, ne budite mani. (Ancak, kardeşlerim,
kıskanç olmayınız.)

marifet; marifetli, marifetluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻌﺮﻓﺔ‬+ Tür. – lI, lIk eki marifetli marifet, marifetluk - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Potjeruraj ga do novoga hana, a ukaži konju marifeta.
(Yeni hana kadar onu kovup, atına marifet kazandır.)
175
maskara, maškara; maskaradžija, maskaraluk (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺴﺨﺮة‬+ Tür. – ci, maskara, mashara, maskara, maskarada maskarada
lIk eki maskaralık maskaraluk

a) Ses değişikliği: h – k'ye değişebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Dobar Turčin, vlaška maskara!
Hırvatça: kad ne imaš krčmarice mlade, da nam služi vino i rakiju,
te nemamo šale ni maškare. (..., çünkü genç kafeci kızlar yok, bize şarap ve rakı getirsin,
ve espri, maskara yapmak durumunda değiliz.)
Sırpça: Пожелео сам добродошлицу друговима на своју славну
маскараду. (Bilinen maskarama kendi arkadaşlarımı karşıladım.)

mašalah, mašallah (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺎﺷﺎء ہﻠﻟ‬maşallah mašala mašala машала(х)

a) Ses değişikliği: bir l düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kakvo slatko dijete, mašala! (Ne tatlı bir çocuk,
maşallah!)
Hırvatça: -
Sırpça: -

meazalah (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻌﺎذہﻠﻟ‬maazallah meazalah - -

a) Ses değişikliği: a – e, l düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Meaza1ah, ama nisam ja tvoj akran, ti ulema, a ja…
(Maazallah, aman ben akranın değilim de sen ulema olasın; ve ben...)

mećan, fiil olarak: mećaniti; mećansuz (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻜﺎن‬+ B/H/S – iti eki, mećansuz kelimesinde: + mekân mećan - -
Tür. – suz eki

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Rustembegu dadu mećanu. (Rüstem beye mekân
vermişler.)

176
medet, meded; medet Allah, medet jarabi (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻣﺪد‬ medet medet - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Turci Maru zarobiše, bre meded, zarobiše pa odvedoše.
(Türkler Mara'yı köle olarak götürüp, bre medet.)

medresa, medreselija, medreslija; medresli (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺪرﺳﺔ‬+ Tür. –lI + B/H/S – ja eki medrese medresa medresa медреса

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Krećem da naučim ilum u medresi. (Medreseye ilim
öğrenmek için gidiyorum.)
Hırvatça, Sırpça:: Medresa je muslimanska vjerska škola. (Medrese
müslüman din okuludur.)

mehabet, muhabet; fiil: muhabetiti, mehabetiti; promehabetiti, promuhabetiti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺤﺒﺔ‬muhabbet mehabet - -

a) Ses değişikliği: u – e, bir b düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Te večeri nikako nismo mogli da promuhabetimo. (O
akşam muhabbete hiç başlayamadık.)

mehr (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻣﮭﺮ‬ mehir mehir (miraz) -

a) Ses değişikliği: ı – i yada düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mehr je ustanova šerijatskog prava koja osigurava ženi
ličnu svojinu na izvjesnoj imovini dok je u braku. (Mehir, şeriata uygun bir kurumdur;
kadının, evli olduğu sürece sahip olduğu belli şeyleri kendisinden alınmamasını
sağlıyor.)

mejdan; mejdandžija, megdandžija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﯿﺪان‬meydan mejdan mejdan мејдан
177
a) Ses değişikliği: y – g'ye değişebilir
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: … zove tebe na mejdan junački. (Kahraman meydanına
seni çağırıyor.)
Hırvatça: Valja ići mejdan dijeliti. (Meydana gidip paylaşmak
lazım.)
Sırpça: Изаћи ће на мегдан/мејдан и твоје дело. (Senin yaptığın
meydana çıkar (öğrenilecek)).

mejhana; mejhandžija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻣﻲ ﺧﺎﻧﮫ‬+ Tür. – ci eki meyhane mejhana mejhana мејхана

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jel mejhana kod gradskijeh vrata? (Meyhane şehrin
kapısında mı?)
Hırvatça, Sırpça:…, te ga dovede k begu u mejhanu. (..., ve onu
meyhaneye, beyin yanına getirir.)

mekruh, mećruh (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻜﺮوه‬mekruh mekruh, mećruh - -

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mekruh, je jedan od kvalifikatora po kojima islamsko
pravo (fikh) kvalifikuje svaki ljudski postupak. U prijevodu mekruh znači pokuđeno.
(Mekruh, fikhe göre insanın yaptığını bir sınıfa koyan bir faktör; mekruh 'hoşa
gitmeyen' demek.)

mekteb, mektep, mejtef, mehtef; mekteb hodža, mektebi – iptidaija; mektebi – nuvab;
mekteblija, mekteplija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻜﺘﺐ‬+ Tür. – lI eki mektep mektep mekteb -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: Ono ti je za mekteba jaran i kolega. (Şu
mektepte ise dost ve meslektaş.)

178
meleć, melek, melaiće, melaike (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻣﻠﻚ‬ melek melek, meleć melek мелек

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: Po dušu će jednog dana meleć doć. (Bir gün
melek benim canımı almaya gelecek.)
Meleci, anđeli u islamu, su ljudskom oku
nevidljiva, duhovna bića stvorena od čiste svjetlosti (nur). (İnsan gözü melekleri
göremez; onlar ruh yaratıkları, nur (ışıktan) yaratılmış.)
Sırpça: Она је мој мелећ. (O benim meleğimdir.)

memleće, memleke, memlećet, memleket (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻤﻠﻜﺔ‬memleket memlećet - -

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: A ti, care, po svom memlećetu! (Ya sen, imparator, kendi
memleketinde!)

menđuša, minđuša, menđuh (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻣﻨﮕﻮش‬mengûş minđuša menđuše минђуша

a) Ses değişikliği: g – đ, a sesi eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ima samo dva mjeseca, a već nosi dijamantske minđuše.
(İki aylık bebek, ya pırlanta mengûş takmış.)
Hırvatça: -
Sırpça: Минђуше су важан део аксесуара готово сваке жене.
(Mengûşlar, hemen hemen her kadının aksesuarının önemli bir parçasıdır.)

menzil, menzul, mezil; menzildžija, mezildžija, menzilhana, mezilana (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻨﺰل‬+ Far. ‫ ;ﺧﺎﻧﮫ‬Tür. – cI menzil; menzilhane; menzil, - -
eki, B/H/S – ja eki menzilci menzilhana

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U desetoj mezil stiže knjiga. (Onuncu menzilde kitap
gelir.)

179
merak, merakčija, merakli, meraklija, meragdžija, merakčija; meraktisanje (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺮاﻗﻲ‬merak, meraklı merak, meraklija merak мерак

a) Ses değişikliği: lı – li, B/H/S – ja eki ile birlikte


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Merak m je da žarimo i palimo. (Merak (zevk
anlamında) alıyorum, ki yakalım ve ateşleyelim.)
Hırvatça: Nameračio sam se, a sve je propalo. (Tam dört gözle
bekliyordum, hepsi suya düştü.)
Sırpça: Баш је мерак овде ко другови да седимо. (Sizin buradaki
merakınız (keyif) bizim arkadaş gibi oturmamızdır.)

merdevine, merdiven; berdivan (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻧﺮدﺑﺎن‬merdiven merdevine merdevene мердевне

a) Ses değişikliği: i – e, i – e, e sesi eklenmiş (burada çokluk bildiriyor)


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mara ide uz merdovine. (Mara merdivenler kullanıyor.)
Hırvatça: (Boşnak kaynağından): Hajde tamo u berdiven kulu. (Hadi
oraya merdiven kulesine.)
Sırpça:.., а он тајом иде уз мердивен. (O da sessizce merdivenlerin
yanından geçiyor.)

merdžan; merdžanka, merdžankinja, merdžanli (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺮﺟﺎن‬+ B/H/S – kinja eki; Tür. – lI eki mercan merdžan merđani мерџан

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U ruci joj tespih od merdžana. (Elinde mercanlı tespih.)
Hırvatça: Bijelo grlo, crveni merdžani. (Beyaz boğaz, kırmızı
mercanlar.)
Sırpça: -

merhametm mehramet; merhametli, merhametsuz (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺮﺣﻤﺔ‬+ Tür. – lI, sIz eki merhamet merhamet merhamet мерхамет

180
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Imaš li malo merhameta u sebi? (Senin içinde hiç
merhamet var mı?)
Hırvatça: U Turaka malo merhameta. (Türklerde merhamet çok
az.)
Sırpça: -

mesdžid (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻣﺴﺠﺪ‬ mescit mesdžid - -

a) Ses değişikliği: t - d
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jošte uzmi saruk i kauk, hodi sa mnom u mečite turske.
(Biraz saruk (fes etrafına saran kumaş) al ve benimle birlikte Türk mescidine gel.)

mevlud (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻮﻟﺪ‬mevlût mevlud - -

a) Ses değişikliği: t - d
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Generalno, Mevlud se uči za razne događaje. (Genel
olarak, Mevlud çeşitli anlarda okunuyor.)

mezar, mezhar, mezaristan, mezarluk (mezarje), mezartaš (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺰار‬+ Far. ‫ ;ﺳﺘﺎن‬Tür. – lIk mezar, mezarlık; mezar, mezarje, mezar, - мезар,
eki; taş kelimesi mezar taşı mezaristan -

a) Ses değişikliği: lık - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, gdjeno jesu česti mezarluci. (mezarlık sayısı büyük
olduğu yerlerde...)
Hırvatça: Mezare im glavama okitiše. (Mezarlarını kafalarla
süslediler.)
Sırpça: Када скренеш на равну пољану, свога оца белу мезару...
(Beyaz sahaya döndüğün, babanın beyaz mezarına döndüğün zaman..)

mezhebi; sg.: mezheb (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺬھﺐ‬mezhep mezheb(i) - -

a) Ses değişikliği: p - b
181
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mezheb je arapski termin iz koji se odnosi na pravne
škole unutar sunitskog islama. (Mezhep Arapça kelimedir; sunni İslâm kapsamında
hukuk okullarla ilgilidir.

mihrab (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺤﺮاب‬mihrap mihrab - -

a) Ses değişikliği: p - b
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U mihrabim' načinit oltare.. (Mihraplardan mihrap
(oltar) yapmak...)
Hırvatça: -
Sırpça: -

miraz, mirasčija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﯿﺮاظ‬+ Tür. – cI eki + B/H/S – ja eki miras miraz miraz мираз

a) Ses değişikliği: s - z
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça:…, sjajne toge moga Hasanage, ostat će mi od miraza.
(Hasan ağa'mın parlak elbiseleri, mirasımdan kalacak.)
Hırvatça, Sırpça: Miraz ti svoj ostavljam u amanet. (Kendi mirasımı
sana emanet olarak bırakıyorum.)

mubareć, mubarek, bumbareć; mubarećli, bumbareće; mubarećola; fiil: mubarećleisati


(1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺒﺎرك‬+ Tür. – lI eki; ola eki mübarek, mübarek olsun mubareć(ola) - -

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ramazan mubareć! (Ramazan mübarek!)

muderis, muderiz; muderisluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺪرس‬+ Tür. – lIk eki müderris; müderrislik muderis - -

a) Ses değişikliği: ü – u, bir r düşer

182
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Prije je bio običaj da učenici ostajaju u medresi onoliko
koliko bi im bilo potrebno da savladaju sve udžbenike koje bi muderis odabrao.
(Eskiden bir âdet vardı; öçğrenciler, müderisin seçtiği bütün kitaplarda yazanları
öğrenmek için gereken zaman kalmaları ile ilgiliydi.

mudžiza (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻌﺠﺰة‬mucize mudžiza - -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Glavna svrha mudžize je da dokaže ispravnost Poslanika.
(Mucizenin temel amacı Peygamber'in doğruluğunu ispatlamaktır.)

mudžtehid (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺠﺘﮭﺪ‬müctehid mudžtehid - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Da bi neko bio mudžtehid on mora odlično poznavati
visoke grane arapskog jezika, znati Kur'ani kerim napamet, znati šta svaki ajeti kerim
želi da izrazi. (Müctehid olmak için, birinin Arapçayı çok iyi bilmesi, Kur'an'ı ezbere
bilmesi ve her ayetin ne açıkladığını bilmesi gerekiyor.)

muftija, muhtija, muktija, muftiluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻣﻔﺘﻲ‬ müftü muftija - -

a) Ses değişikliği: ü – i, B/H/S – ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Radost je posebno veća, kako je rekao
muftija, zbog toga što su radost iskazali i mnogi građani Banja Luke koji nisu
muslimani ili vjernici. (Müftünün dediği gibi, Banja Luka'nın vatandaşlarının
gösterdiği sevinçten dolayı, bütün sevinç daha da güzeldir.)

muhtar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺤﺘﺎر‬muhtar muhtar muhtar мухтар

183
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Bog je ubio zvorničkog muhtara.
(Zvornik'in muhtarı Tanrı tarafından öldürüldü.)

muhur, muur, mur; muhurdar, muhurleisati, muhurli, muhurlija; muhur – sahibija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻣﮭﺮ‬+ Tür. – lI eki, Far. mühür; mühürdar, muhur, muhurli -
‫دار‬ mühürlü muhurlija

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Kad je jutro svanulo, on joj skine muhurli
prsten s ruke. (Sabah gelince, o, mühürlü yüzüğü onun parmağından çıkardı.)

mukabela (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻘﺎﺑﻠﺔ‬mukabele mukabela - -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sarajevska Hadžijska džamija: Devet hafiza svaki dan u
isto vrijeme uče mukabelu. (Saraybosna'da Hacı camii: 9 hafız her gün aynı saatte
mukebele okuyor.)

mujezin; mujezinluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻌﺎذن‬+ Tür. – lIk eki müezzin (lik) mujezin, mujezinluk mujezin мујезин

a) Ses değişikliği: ü – u, j eklenmiş; z düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça:…, već s' mene đerzi mujezini. (..., ancak benden
müezzinler...)
Hırvatça, Sırpça: Molitva je njemu sveta,: Dok mujezin s minareta:
Uči glasom svim: "Allah illallah, ... " (Dua onun için kutsaldır: Minareden müezzin
derin sesiyle: Allah illallah...

mula, mulla, munla; mulaluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻮﻻ‬+ Tür. – luk eki mülla mula - -

a) Ses değişikliği:ü – u, bir tane l düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hajd, Alaga, muli u mešćemu, vjenčaj seku meni za
ljubavcu. (Hadi, Alaga, mulla, kız kardeşini benimle evlendir.)
184
munara, minara, minaret, minare (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﻨﺎرة‬minare munara minaret минарет

a) Ses değişikliği: e – a, i - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čamdžić večeras je u povodu nastupajućeg mjeseca
ramazana, svetog mjeseca muslimana, proučio prvi ezan s munare Ferhadije džamije.
(Bu akşam Çamciç, müslümanlar için kutsal ay Ramazan ayı geldiği için, Ferhadiye
camiinin minaresinden ilk ezan okudu.)
Hırvatça, Sırpça:: Minaret ili munara je toranj uz džamiju s čijeg
"balkona" mujezin poziva na molitvu. (Minaret ya da munara (minare) caminin
balkonlu bir 'kule'sidir; oradan müezzin insanları namaza davet ediyor.

musafir; musafirhana, musafirluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺴﺎﻓﺮ‬+ Far. ‫ ﺧﺎﻧﮫ‬+ Tür. – lIk eki misafir; misafirlik musafir - -

a) Ses değişikliği: i – u, lik - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça:…, da on svoje vidi musafire. (Kendi misafirleri görmesi
için...)
muslim, musliman (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺴﻠﻢ‬müslüman musliman musliman муслиман

a) Ses değişikliği: ü – u, ü - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Moj je otac musliman, a majka kršćanka. (Babam
müslüman, ve annem hristiyan.)
Hırvatça: Muslimani slijede vjeru mira, samilosti i praštanja, ali i
vjeru pravde. (Müslümanlar barış, merhamet, af ve hak dinini takip ediyorlar.)
Sırpça: Муслимани следе другу по величини веру у свету.
(Müslümanlar, dünyanın ikinci en büyük dinini takip ederler.)

mušterija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻣﺸﺘﺮي‬+ B/H/S – ja eki müşteri mušterija mušterija муштерија

a) Ses değişikliği: ü – u, B/H/S – ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Mušterija je uvijek u pravu. (Müşteri her zaman
haklıdır.)
185
Hırvatça: Ne viči toliko, tjeraš mi mušterije! (Bağırma o kadar,
müşterilerim kaçıyor!)
Sırpça: Ресторан нуди још једну необичност, која би могла да иде
на живце просечној муштерији - пљескавица има рупу у средини те
тако…(Restoran, sıradan bir müşterinin sinirini bozabilecek yeni bir şey sunuyor –
kebabın ortasında bir boşluk var.)

muštuluk, mustuluk, muštulukčija, muštulugdžija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻣﮋده‬+ Tür. – cI eki + B/H/S – ja eki müjde muštuluk - -

a) Ses değişikliği:-
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Donio sam mu muštuluk, a on osta sretniji od mene! (Ona
muştuluk getirdim, ve o benden daha mutlu oldu!)

nafaka, navaka, nabaka; nafakali, nafakasuz (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻧﻔﻘﺔ‬+ Tür. – li, suz eki nafaka nafaka nafaka нафака

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Ako bude nafake, još ćemo se vidjeti, a
ako ne bude, halalite. (Nafaka olursa, görüşeceğiz, olmazsa helal edin.)

namaz, namasčija, namazbez (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻧﻤﺎز‬+ Tür. – ci eki + B/H/S – ja namaz; namaz kılan; namasčija - -
eki; bez kelimesi namaz bezi

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Podne-namaz ili salatul-zuhr drugi je od 5 propisanih,
obaveznih namaza (molitvi) koje muslimani svakodnevno obavljaju. (Öğle namazı ya da
salatul – zuhr 5 namazdan biridir ve müslümanlar onları her gün yapmak zorunda.)

namćor (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻧﺎﻧﻜﻮر‬nankör namćor - намћор

a) Ses değişikliği: n – m, k - ć

186
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça:: Namćor. Onaj koji kaže berberu da nije
zadovoljan frizurom kad mu ovaj stavi ogledalo iza više potiljka i ponosito pita "je l'
valja". (Nankör. Berbere, bunun aynayı getirip 'İyi midir böyle' diye sorduğunda, saçını
sevmediğini söyleyendir.)

nasihat, nasihačija, nasihatiti, nasijatiti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻧﺎﺻﯿﺤﺔ‬+ Tür. – ci eki + B/H/S – iti eki nasihat nasihat - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tko ne traži nasihata, izješće šamar musibeta. (Nasihat
istemeyen, müsibetin şamarını hissedecek.)

natenhane, natenane, natanane (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﻧﺎ‬+ ‫ﺗﻨﮭﺎ‬ yavaş natenane - натенане

a) Ses değişikliği: -
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça:: Prinašao je natenane kašiku ustima i natenane se
razgovarao, gunđajući sa susedom s desne strane. (Yavaş yavaş kaşığını ağzına
yaklaştırdı ve kendi sağında oturan komşuyla mırıldayarak konuşuyordu.)

nehajir, nehair (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺣﯿﺮ‬+ B/H/S – ne kelimesi hayırsız nehajir - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nije, majko, hajir, već nehajir! (Hayırlı değil anne,
hayırsızdır!)

nišan, nikšan, nišandžija, nikšandžija, nišaniti nikšaniti (5)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﻧﺸﻦ‬ nişan nišan nišan нишан

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Fotografija koja pokazuje dječaka na
nišanu izraelskog vojnika, izazvala je burne reakcije. (Yahudi askerinin nişanında olan
Filistinli çocuğun fotoğrafı çok tepki topladı.)

187
nurli (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﻧﻮر‬+ Tür. – li eki nurlu nurli - -

a) Ses değişikliği: u - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Hadži Ah'med, mujezin, priča pod krk-jeminom,
da je te večeri vidio nur na grobu hafiza. (Ahmed Hacı, müezzin, kırk – yemin altında
konuşuyor, ki o gece bir hafızın mezarında nur görmüş.)

188
4.5. O – Š

padišah (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭘﺎد ﺷﺎه‬padişah padišah padišah падишах

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Padišah je bio suveren, tj. vrhovni
vladar, Osmanlijske turske države. (Padişah, Osmanlı devletinin emri ve onu hükmeden
kişiydi.)

pajdaš (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭘﺎ ﯾﺪاش‬ paydaş pajdaš pajdaš пајдаш

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: S pantronašom, nemilim pajdašem. ('Patronaş ile,
beğenilmeyen paydaş ile.)
Hırvatça: Poruka Josipoviću, Milanoviću i njihovim partijskim
pajdašima: Vrijeme je za odlazak! (Yosipoviç, Milanoviç ve diğer parti paydaşlarına
mesaj: Gitme zamanı geldi!)
Sırpça: Седео сам с пајдашима у кафани и славио диплому.
(Kafede paydaşlarımla oturup diploma kazandığımı kutluyordum.)

pandža, pandžati se (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭘﻨﻐﮫ‬ pençe pandža pandža, panča канџа

a) Ses değişikliği: е- а, ç - dž
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Prema savjetu veterinara pandžu sam mu čistila
rivanolom. (Doktorun tavsiyesine göre, pençelerini rivanolla temizliyordum.)
Hırvatça, Sırpça:: Nasuprot tome, drugi sisavci s kandžama ih ne
mogu uvući, pa se pri hodanju troše. (Buna karşı, diğer memeli hayvanlar onları
(pençelerini) çekemiyorlar ve yürürken tükenir.)

papuča, pl. papuče; papučar, papučluk; papudžija, papučija, papučlija (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭘﺎﭘﻮش‬+ B/H/S – r eki, Tür. – luk pabuç; papuča, papuča(r) папуча
ve - li eki pabuççu papučar

189
a) Ses değişikliği: b – p, a eklenmiş
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na nogama mu mestve i papuče. (Ayaklarında kalın
çoraplar ve pabuçlar (terlik anlamında).
Hırvatça: Ubio sam dva pauka papučom. (Pabucumla (terlik) iki
örümcek öldürdüm.)

para, paraćesik, padadžik, paračik, parali, parasuz, paralija, parajlija (4)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭘﺎره‬+ Tür. – cIk, li, sIz eki + para; para, pare, para; паре
B/H/S – ja eki paralı parajlija paraćesik

a) Ses değişikliği: a – e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nema se para, nema se s čim. (Para yok, imkân yok.)
Hırvatça, Sırpça:: Što je život bez para, ja sam srećo siroma, siroma.
dukati, dukati, nisu valjda dukati, tebe meni oteli, ukrali. (Parasız hayat nedir; ben
fakirim, canım, fakirim. Dükalar, dükalar, seni dükalar mı aldı benden?)

paramparče, paramparčad, parčati (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭘﺎرﭼﮫ‬+ paramparça paramparče, paramparčad, парампарче,
Tür. – para – (yapmak) paramparčad, parčati - -
m pekiştirme
ögesi; B/H/S -
ati eki

a) Ses değişikliği: a – e, bazen d


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Svjetski mediji o brazilskom potopu: Ode
sve u – paramparčad! (Brezilya'nın yenilgisi konusunda dünya medyaları: Hepsi
paramparça oldu!)

patlidžan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﺎدﻧﺠﺎن‬patlıcan patlidžan patlidžan патлиџан

a) Ses değişikliği: ı - i
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Volim punjene paprike i patlidžane, pogotovo kad ih
spremi majka. (Dolma ve patlıcan dolmasını severim, özellikle annemin yaptığı.)
Hırvatça, Sırpça: Najbolji pečeni patlidžani koje poznajem: mogu se
jesti kao svježa salata ili spremiti u staklenke za zimu. (En iyi kızartmış patlıcanlar: taze
salata olarak yenilebilir ya da kış için kavanozlara koyulabilir.)

190
pazar, pazar – bula, pazarija, pazarište, pazariti, pazarluk bkz. bazar

pejgamber, penjgamber (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭘﯿﮕﺎﻣﺒﺮ‬peygamber pejgamber - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Unatoč tome što su, brojčano i moćno, ti ljudi bili
superiorniji od njega, naš Pejgamber je velikom pedantnošću i odlučnošću štitio Kur'an
i odredbe Allaha, dž. š. (O insanların, kendisinden daha güçlü ve sayılı olduğuna göre,
bizim Peygamber istikrarlı olduğu için, Allah'ın kurallarını ve Kur'an'ı koruyordu.

pekmez (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺑﮕﻤﺎز‬pekmez pekmez pekmez пекмез

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpç: Džem, marmelada i pekmez od jagoda su
jedne od najslađih domaćih poslastica koje se mogu spremati na mnogo različitih
načina. (Reçel, marmelad ve çilek pekmezi ev yapımı en tatlı yiyeceklerden biridir, ve
çeşitli tarzda hazırlanabilir.)

pendžer (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭘﻨﺠﺮه‬pencere pendžer pendžer пенџер

a) Ses değişikliği: e düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kao mladoj, udvarači su mi dolazi pod pendžere i pjevali.
(Ben gençken, erkekler benim pencereme gelip şarkı söylerdi.)
Hırvatça: Zatvori kapiju jezika, a pendžer srca otvori! (Dilinin
kapısını kapat, ve kalbinin penceresini aç!)
Sırpça: Био је распусник и бекрија, свирао тамбурицу од села до
села, од пенџера до пенџера. (Bekri ve deliydi, köyden köye, pencereden pencereye
tamburayı çalardı.)

perčin, perčinlija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭘﺮﭼﻢ‬+ Tür. – li eki, B/H/S – ja eki perçem perčin, perčinlija perčin перчин

a) Ses değişikliği: е – i, m – n 191


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kroz kapu mu perčin ispanuo. (Şapkasından perçem
gözüküyordu.)
Hırvatça, Sırpça: Perčin je bio prepoznatljiv simbol na glavi turskih
ratnika i njima sličnih. (Perçem, Türk savaşçılarının kendi başına taktığı sembolüydü.)

peškir (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭘﺸﮕﯿﺮ‬ peşkir peškir peškir пешкир

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na jednoj se vodi umivala, o jedan se peškir otirala. (Bir
suda yüzünü yıkıyor, bir peşkirle kurutuyordu.)
Hırvatça, Sırpça: Peškir za ruke potrebno je često mijenjati. (El
peşkiri (el havlusu) devamlı değiştirmek gerekiyor.)

piktije, pihtije; pihtijati se (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﭘﺨﺘﮫ‬+ B/H/S – ati se pıhtı pihtije, pihtijati se pihtije; пихтије

a) Ses değişikliği: - ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Kakve si pihtije spremila, podsjećaju na puding!
(Ne biçim pıhtı yaptın, bana pudingi hatırlatıyor.)

pirinač, pirinč (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭘﺮﻧﮏ‬ pirinç pirinač pirinač пиринач

a) Ses değişikliği: a eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Basmati i jasmin spadaju u aromatične
vrste pirinča. (Basmati ve yasmin aromatik (kokulu) pirinç çeşidine ait.)

pišman (+ biti, učiniti se fiili), pišmaniti se, pišmanluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﭘﺸﻤﺎن‬+ B/H/S – iti se, pişman, pišman, pišman, пишман
fiiller; Tür. – luk eki pişmanlık pišmanluk pišmaniti se

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bome ćeš se pišman učiniti zbog ovoga! (Vallaha buna
pişman olacaksın.)
192
Hırvatça: -
Sırpça: -

rahat; rahat – lokum (ratluk), rahatluk, rahat se učiniti (rajet se učiniti), rahatsuz,
rahatsuzluk; razrahatlenisati se, razratleniati (se); urahatiti (se) (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ راﺣﺔ‬+ lokum rahat, rahatsızlık, rahat, rahatsuz, rahat, рахат,
kelimesi; Tür. – lIk, sIz rahatsız rahatsuzluk rahatluk рахатлук
eki

a) Ses değişikliği: sız – suz, sızlık - suzluk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bez zdravlja nema rahatluka. (Sağlık olmadan rahat da
olmaz.)
Hırvatça, Sırpça: (Rahat) lokum je turski slatkiš koji se pravi od
škrobnog brašna i šećera, uz dodatak ružine vode ili limuna, a ponekada i oraha i
lješnjaka. (Rahat lokum türk tatlısıdır; un, şeker, gül suyu ve ya limonla yapılır; bazen
içine ceviz ya da fındık ilave edilir.)

rahmet, rahmetli, rahmetlija (5)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ رﺣﻤﺔ‬+ Tür. – lI eki + B/H/S rahmet; rahmet, rahmet, рахмет
– ja eki rahmetli rahmetli rahmetli

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Moj dedo sad je rahmetli. (Benim dedem şimdi rahmetli.)
Hırvatça:..., tako ispunjavam ono što me rahmetli majka uputila. (...,
rahmetli annemin dediğini gerçekleştirerek yapıyorum.)
Sırpça: У њој видим своју рахметли мајку. (Onda kendi rahmetli
annemi görüyorum.)

raja (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ رﻋﺎ ﯾﺎ‬raya, reaya raja raja раја

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: Dalmacija u oslobodilačkom pokretu
hercegovačko-bosanske raje bila je krajem 19. stoljeća. (Dalmaçya, Hersek – Bosna'nın
rayanın ayaklanmasında 19.yy'daydı.)
Sırpça: Где ће, бре, силна раја на сабајле! (Sabahın köründe raya
nereye gidiyor?)

193
rakija, rakidžija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﺮق‬+ Tür. – cI eki + B/H/S – ja eki rakı rakija, rakidžija rakija ракија

a) Ses değişikliği: ı – i ve B/H/S – ja eki


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tad smo se zarakijali, a šta je kasnije bilo nitko ne zna.
(O zaman rakı içmeye başladık, sonra ne olduğunu kimse bilmiyor.)
Hırvatça: Rakije amo, jer utjehe nema u vodi! (Rakı verin, çünkü
teselli rakıda bulunmaz.)
Sırpça: У народу се ракија пије као аперитив пре самог јела,
чисто да угреје и отвори апетит; ракија се ретко кад пије на празно, накчешће уз
мезетлук. (Halkta, genel olarak rakı aperitif olarak kullanılıyor, yani yemeğe
başlanmadan önce içilir; aç karnına sadece meze ile içilir, ama nadiren.)

ramazan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ رﻣﻀﺎن‬ramazan ramazan ramazan рамазан

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ramazan nam ove godine stiže u junu. (Bu sene Ramazan
Haziranda geliyor.)
Hırvatça: Riječ Ramadan dolazi od arapskog korijena ramiḍa ili ar-
ramaḍ, što znači spaljenost ili suhoća. (Ramazan kelimesi Arapçadır, kökü ramiḍa ya da
ar-ramaḍ, kurumuş, yanmış anlamında.)
Sırpça: Постити за Рамазан обавеза је за све одрасле муслимане.
(Ramazanda oruç tutmak bütün yetişkin müslümanların görevidir.)

reisul – ulema (reis) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻠﻤﺎء‬ ‫رﺋﯿﺲ‬ reisül – reisul – ulema - -
ulema

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Reisul-ulema je titula vjerskog poglavara muslimana u
Bosni i Hercegovini i muslimana porijeklom iz BiH koji su u dijaspori. (Reisül – ulema
müslümanlarda din reisinin unvanıdır, Bosna Hersek'te ve Bosna kökenli olanların da.)

194
resul (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫رﺳﻮل‬ resul resul - -

a) Ses değişikliği: ü - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Аllah jedan, Resul jedan! (Bir Allah, bir Resül)

rijaset (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ رﯾﺎﺳﺔ‬riyaset rijaset rijaset ријасет

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Rijaset Islamske zajednice je najviši izvršni vjerski i
administrativni organ. (İslam derneği riyaseti bürokrat ve dinî en yüksek kurumdur.)
Hırvatça, Sırpça:: Duhovno vodstvo muslimana u Bosni i Hercegovini
zove se Rijaset Islamske Zajednice. (Bosna Hersek'teki ruhî önderlik İslâm Derneği
Riyaseti'dir.)

rospija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ روﺳﭗ ی‬orospu rospija rospija роспија

a) Ses değişikliği: o düşer, u yerine – ija eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Rospija je biće iz podzemnog svijeta koje nevjerovatno
podseća na običnu ženu. (Rospija, toprakaltı bir dünyadan gelen, sıradan bir kadına çok
benzeyen bir varlıktır.)
Hırvatça, Sırpça: Rospije zlo ispoljavaju kroz odgođenu akciju. Vole
ga nanositi u formi hladne i planirane osvete i spletkarenja i rado se posvećuju provedbi
svojih planova. (Orospular (kötü kadın anlamında) ertelenmiş hareketlerle kendi kötü
niyetlerini gösteriyorlar. Bunlar ise planlanmış ve soğuk intikam şeklinde geliyor; kendi
planlarını geliştirmeye ve uygulamaya çok sadıktır.)

rusvaj (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﯾﺮﺳﻮ‬rusvay rusvaj rusvaj русвај

a) Ses değişikliği: yok

195
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Rusvaj koji je u petak desio u Trnovcu Sokolovačkom u
Hrvatskoj, napravio je mortus pijani 45-godišnjak. (Hırvatistan'da Trnovac
Sokolovaçki adlı yerde ortaya çıkan rusvay, 45 yaşındaki sarhoş adam tarafından
çıkarıldı.)

Hırvatça, Sırpça: Kada u kući ostavite maltezere od kojih je jedan


znatiželjan, a nema nikoga da mu u svemu tome pravi društvo za nered, onda dobijete
rusvaj od doma. (Evinizde iki tane, biri çok meraklı olan, maltezer bırakırsanız,
bununla birlikte dağınıklık yapmakta kimseden yardım alamayacağı için, eviniz
sonunda rusvay olur.)

sabah, sabah hajrola, sabahajrola, sabah šerif hajrola; sabale hajrola, sabah hajrosum,
sabahile, sabajle, sabaile (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺻﺒﺎح‬+ ‫ ﺣﯿﺮ‬+ ‫ﺣﯿﺮ‬ hayırlı sabahlar, sabah hajrola, sabah saba, -, - -,
+ Tür. – ola, ile eki sabahleyin; sabah ile hajrosum sabajle

a) Ses değişikliği: olsun – osum – l düşer, n - m


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sabah namaz klanja se od zore pa do izlaska sunca.
(Sabah namazı şafaktan güneşin doğumuna kadar kılınabilir.)
Hırvatça, Sırpça: Sabajle je uvijek praćeno još jednom
karakterističnom pojavom, a to je izgled ranoranioca: lice napuhano k'o balon sa
otečenim sanjivim kapcima. (Sabah tekrardan kendine özgü bir olayla ortaya çıkar:
balon gibi şişmiş yüzün üzerinde uykulu kapaklar.)

sabur, saburiti, sabriti, saburli, sabursuz, sabursuzluk, sabur učiniti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺻﺒﺮ‬+ Tür. li, sIz, sIz – sabır, sabırlı, sabırsız, sabur, saburli, - -
lIk eki, etmek fiili sabırsızlık saburiti (se)

a) Ses değişikliği:ı – u, lı – li, sız – siz, sizlik - suzluk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kada razmislimo o Allahovoj milosti i blagodatima
kojima je On obasuo Svoje robove, lakše nam je da podnesemo i da se saburimo na
nedaći. (Allah'ın merhametini ve kendi kullarına verdiği bütün şeyleri düşündüğümüz
zaman, kötü duruma düştüğümüzde sabretmek bize daha kolay gelir.)
"Hvala ti moj Allahu,sto mi podari sabur i snagu u
trenutku moje slabosti." (Güçsüz olduğumda, bana güç ve sabır verdiğin için, sana,
Allah'ım, şükrediyorum.)

196
sadaka (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺻﺪﻛﺔ‬sadaka sadaka - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sadaka znači dokaz koji govori o imanu onoga ko je daje,
jer munafik ne daje sadaku zato što je ne shvata vjernički. (Sadaka, onu verenin
imanının ispatidir, çünkü münafik, onu dinen görmediği için sadakayı hiç vermez.)

saf (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺻﺎف‬ saf saf - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Poslanik, a.s., odgovorio je: „Upotpunjavaju prednje
safove i zbijaju se međusobno u safovima.“ (Peygamber şöyle cevap verdi: Ön safları
doldurup birbiriyle saflar şeklinde konuluyorlar.)

sahat, sat (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﺎﻋﺔ‬ saat sat sat сат

a) Ses değişikliği: bir a düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Ljeti i zimi sat, tj. vrijeme se pomiče za jedan sat
unaprijed ili unazad. (Yazın ve kışın saat, yani zaman, bir saat ileri ya da geri alıır.)
Sırpça: Чекамо га сатима, а џабе кад га нема. (Onu saatlerce
bekliyoruz, ama boşuna, çünkü o yok.)

sakat, sakatiti, sakato (nötr, sıfat), sakatluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﻘﻂ‬+ Тür. – lIk eki, sakat, sakat, sakat, сакат,
B/H/S – iti eki sakatlamak sakatiti sakatiti сакатити

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Valjda su ekstremni sportovi "najbolji način" da ostaneš
sakat, ko i u saobraćajnim nesrećama. (Nadir sporlar belki, trafik kazasında olduğu
gibi, sakat kalmak için 'en güzel yol'dur.)
Hırvatça: Snijeg u svibnju osakatio srpske malinare. (Mayısta yağan
kar Sırp ahududucularını mahvetti.)
Sırpça: Васкез је притом осакатио тело и пио крв своје жртве.
(Vasquez bununla birlikte, kurbanını sakatlayıp kanını içiyordu.) 197
salavat, salavatati (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺻﻠﻮات‬+ B/H/S – ati eki salâvat etmek, okumak salavat, salavatati - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Uz tesbihe teglje salavate. (Tespihlerin yanında
salâvatlar.)
sandale (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. sandalet sanadala, sandale, pl. sandala, sandale, pl. сандала, сандале, pl.
‫ﺻﻨﺪل‬

a) Ses değişikliği: t düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ljeti djevojke u sandalicama šeću. (Yazın kızlar
sandaletle geziyorlar.)
Hırvatça, Sırpça: U sandalama ljetnim sam otišla u partizane. (Yaz
sandaletimle partizan oldum.)

sanduk, sanduk – emin, sandukhana, sanduklija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺻﻨﺪوق‬+ Far. ‫ﺧﺎﻧﮫ‬, Tür. – lI sandık, sandıkhane, sanduk, sanduk сандук
eki, B/H/S – ja eki sandıklı sanduklija

a) Ses değişikliği: ı - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Prošle nedelje ona je sahranjena u sanduku ispunjenom
kokicama, sa režiserskom kapom na glavi i sa tri DVD-a. (Geçen Pazar günü patlamış
mısırla doldurulmuş sandıkta gömülmüş, yanında yönetmen şapkası vardı ve 3 DVD.)
Hırvatça: Kad bude ispred svršetka leturđije, ona se iz crkve iskrade
pa bježi kući, pa svukavši svoje haljine ostavi ih u sanduk. (Liturji bitmesine az kalınca,
o kiliseden kaçıp eve gidiyor ve elbiselerini çıkarıp onları sandığa atar.)
Sırpça: У сандуку Ђурђевић Радише, ни жив човек не може да
дише. (Curceviç Radişa'nın sandığında hayatta olan bir insan hiç nefes alamıyor.)

satara, satura (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﺎطﻮر‬ satır satara satara сатара

a) Ses değişikliği: ı – a, a eklenmiş

198
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: U tržnom centru u Bloku 70 danas je
došlo do opšte tuče Kineza kada je jedan od trgovaca iz obližnjeg restorana uzeo sataru i
sunarodnika prodavca. (Blok 70'te bulunan bir alış veriş merkezinde, bugün Çinliler
kavga çıkardı; o anda yakın bir restorandan satır (balta) ve vatandaşını aldı...)

saum (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺻﻮم‬ oruç saum - -

a) Ses değişikliği: -
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Saum posti, sibjan čuvaj i gledaj. (Oruç tut, sibyanı koru
ve bak.)

sebilj (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﺒﯿﻞ‬ sebil sebilj sebil себиљ

a) Ses değişikliği: l - lj
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nešto sam se "zadeverao" sa onim tekstom o dušama. ...
to traženje duša, možda smo tamo rekli da se nađemo kod sebilja sa crvenom ružom.
(Şu can konusundaki metinlerle kafam karıştı... can araması..., belki sebilin orada
kırmızı gülle buluşacağımızı orada mı söyledik acaba?)

sedef, sedefli, sedeflija, savdelija, sahdelija, sadelija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺻﺪف‬+ Tür. – lI eki + B/H/S – sedef, sedef, sedef, седеф,
ja eki sedefli sedeflija sedeflija -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nosil' Fata od sedefa nanule? (Fata sedefli sandalet
giyiyor mu?)
Hırvatça: Boja sedefa popularna je u zadnje vrijeme, kao pudrasta.
(Sedef rengi, pudra gibi bir renk, son zamanlarda çok popülerdir.)

sedžada, serdžada, srdžada, srdžaza (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﺠﺎدة‬seccade sedžada - -

a) Ses değişikliği: bir c düşer, e – a

199
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Beg Alibeg ikindiju klanja, siv mu soko na serdžadu pada.
(Bey Ali bey ikindi namazını kılıyor, seccadesine bir gri şahin iniyor.)

sedžda, sedžde (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﺠﺪة‬ secde sedžda - -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tri puta je Bogu sedždu učinio. (Allah'a 3 kere secde
yaptı.)

sehur (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﺤﻮر‬ sahur sehur - -

a) Ses değişikliği: a - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sehur je vrijeme ručka prije posta, imsak je čas kada se
zaposti, a iftar… (Sahur, oruç başlamadan önce öğle yemeğidir, imsak orucun başladığı
andır, ve iftar...)

sejahatnama (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﯿﺎﺣﺔ‬+ Far. ‫ ﻧﺎﻣﮫ‬seyahatname sejahatnama sejahatnama -

a) Ses değişikliği: a - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: O svim svojim opažanjima i doživljajima
napisao je opsežno djelo u deset knjiga pod imenom "Putopis" (Sejahatnama) ili "Tarihi
sejjah". (Kendi maceralarını 'Seyahatname' adlı eserinde yazdı. Diğer adı 'Tarih – i
seyyah'.)

selam, salam, selam alejk, selam alejć, selam aleć, selam alejkum, selam alejćum,
selamun alejkum, selamun alejćum, eselamu alejkum; selamluk (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫اﻟﺴﻼم ﻋﻠﯿﻜﻢ‬ selam selam alejk selam alejkum селам алејкум
aleykum

a) Ses değişikliği: um düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Selam alejk, braćo i sestre. (Selam aleyküm, kız ve erkek
kardeşlerim.)
200
Hırvatça: -
Sırpça: -

selamet, salamet (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﻼﻣﺔ‬selamet selamet selamet селамет

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Leži Cengić banu u tavnici, vav’jek s’ beže selametu nada.
(Cengiç zindanda yatıyor, her zamanki ümidi selamete kaçıyor.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

selvija; selvijast (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺳﺮو‬+ B/H/S – st eki servi, selvi selvija selvija селвија

a) Ses değişikliği: ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Vezah konja za selviju. (Atımı selviye bağladım.)
Hırvatça, Sırpça: O selvijo, selvio, tvoj sam hlad poželio. (Selvi, selvi,
gölgeni çok özledim.)

sepet, sepetli sanduk, sepet – sanduk, sepetnjača (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺳﭙﺪ‬+ ‫ ﺻﻨﺪوق‬+ B/H/S – sepet, sepetli sepet, sepetli sepet, - сепет
njača eki sandık sanduk

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça:: Ruža sjela na svoj sepet. (Gül, kendi
sepetine oturdu.)

sevab, sevap; sevapčija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺛﻮاب‬+ Tür. – cI eki + B/H/S – ja sevap, sevap eden sevapčija sevap, - севап,
eki kimse -

a) Ses değişikliği: yok

201
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Sevap je, npr. nahraniti gladnoga, danas
rijetkost. (Sevap mesela aç olanı doyurmaktır; bugün nadir bir şey.)
Iz pitanja se razumije da bi poklanjanje
sevapa od učenja Kur'ana bilo usmjereno muslimanima iz Palestine koji su živi a ne
poklanjanje sevapa umrlima. (Sorudan anlaşılan bir şey – Kur'an okumasından gelen
sevapların hediye edilmesi hayatta olan Filistinli müslümanlara yönelik olurdu, rahmetli
olanlara değil.)

sevdah; sevdalija, sevdahlija, sevdelija, sevdalinka; sevdaluk; sevdi, sevdisanje, sevdisati


(1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﻮداء‬+ Tür. – lI sevda, sevdalı, sevdah, sevdelija, sevdah, севдах,
ve luk eki; B/H/S – sevdalık; sevdalinka… sevdalinka, севдалинка,
ja, - linka, sevmek sevdelija севделија
sanje/sati ekleri

a) Ses değişikliği: h eklenmiş; lI, B/H/S – ja eki


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sevdalinke su posebne pjesme, ispunjene dubinom izraza
bošnjačkog narodnog melosa! (Sevdalinka şarkısı özel şarkıdır, Boşnak millî melodinin
ifadesini en güzel anlatan bir şarkı türü.)
Hırvatça, Sırpça:: (Boşnak kaynağından): Sevdisasmo pokraj Miljacke.
(Miljacka nehrinin sahilinde aşık ediyorduk.)

sihir, sihirbaz, sihrobaz, sirbaz; sihirbazica, sihrobazica, sirbazica (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﺤﺮ‬+ Far. ‫ ﺑﺎز‬+ B/H/S – ica sihir, sihir, sihir, -, -
eki sihirbaz sihirbaz(ica) sihirbaz

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ah, Mujo, ti jedan sihirbazu! (Ah, Mujo, seni sihirbaz!)
Hırvatça: Dal' da zovemo babu sihirbazicu? (Sihirbaz neneyi
çağıralım mı?)
Sırpça: Опет, помислим како је ово 21. столеће, доба без аџузија
и сихирбаза. (Yine, bunun 21.yy.'ın olduğunu sanıyorum, yani acuze ve sihirbazların
olmadığı bir çağ.)

sijaset (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﯿﺎﺳﺔ‬siyaset sijaset sijaset сијасет

202
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: Eto njega, zeta sijaseta, ko da ga je krava
otelila! (O geldi, siyasetçi damat, sanki anası inek.)
Sırpça: Зло чинио, сијасет примио. (Kötülük yaptı, siyaset aldı.)

sikteruša, sikter – kava (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Tür. – si***r + Ar. ‫ ﻗﮭﻮة‬s****r git kahvesi sikteruša - сиктеруша

a) Ses değişikliği: -
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Sırpça:: Kraj dana završava kahva sikteruša, koja je
posljednje posluženje gostima i koja se konvencionalno shvaća kao učtiv znak da je
vrijeme da se društvo konačno raziđe. (S***** git kahvesi günü bitiriyor; bu kahve
misafirlere son olarak veriliyor, ve genel anlamı arkadaşların dağılması gerektiğidir.)

simit, simitčija, simidžija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﻤﯿﺪ‬+ Tür. – cI eki + B/H/S – ja eki simit, simitçi simit, simitčija simit, - симит, -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça Hırvatça, Sırpça: Za spremanje baš ne pita, voli ćevap i
simita. (Hazırlanışı pek sormuyor, kebap ve simit seviyor.)

sinija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺳﯿﻨﻲ‬+ B/H/S – ja eki sini sinija sinija синија

a) Ses değişikliği: - ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Da ih je za njivom koliko za sinijom, brzo
bi se obradilo. (Sinide oturanların sayısı tarlada olsa, çok verimli olurdu.)

sirat – ćuprija, silaj – ćuprija (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺻﺮاط‬+ Tür. – köprü Sırat Köprüsü sirat – ćuprija - -

a) Ses değişikliği: ı – i, k – ć, ö – u, ü – i + B/H/S – ja eki


203
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: po islamskom vjerovanju, sirat – ćuprija je most koji vodi
preko pakla i preko koga se mora proći da bi se unišlo u raj. (İslâm'a göre, Sırat
Köprüsü cehennem üzerinden geçiyor ve cennete girmek için ondan geçmek gerekiyor.)

sirće, sirćetiti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺳﺮﻛﮫ‬+ B/H/S – titi eki sirke, sirke dökmek sirće, sirćetiti sirće, - сирће, -

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: Kiseo si kao sirće. (Sirke gibi ekşisin.)
Sırpça: Прекардашио си са сирћетом, не ваља ти јело. (Yemeğe
fazla sirke koymuşsun, hiç iyi olmamış.)

sofra, sovra, sopra; sofrabez, sofraluk, sofra bošča (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﻔﺮة‬+ Tür. ‫ ﺑﺰ‬sofra, sofrabez sofra, sopra, sofrabez sofra, - -, -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Te jedoše, pa sofre digoše. (Yemek yiyip sofraları
kaldırmışlar.)
Hırvatça: Što na sofri sultan ima, ne gadi se Ciganima. (Sultanın
sofrasında bulunanlardan, Çingeneler iğrenmez.)

sohbet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺻﺤﺒﺔ‬ sohbet sohbet - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pa su se piva napojili i u sohbet krenuli. (Sonra da bira
içip sohbete başladılar.)

sokak (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫زﻗﺎق‬ sokak sokak sokak сокак

a) Ses değişikliği: yok

204
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U mom malom sokaku djeca provode svoje najljepše
dane. (Benim küçük sokağımda çocuklar en güzel günlerini geçiriyor.)
Hırvatça: Sve pucaju puške sokacima. (Sokaklarda tüfekler ateş
atıyor.)
Sırpça: Ил да дођеш ил сокаком прођеш. (Ya gelirsin ya da
sokaktan geçersin.)

soluf, zuluf, zulof (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫زﻟﻒ‬ zülüf zuluf zuluf зулуф

a) Ses değişikliği: ü – u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Od mog brka, a od tvog zulufa. (Benim bıyığımdan, ve
senin zülüfünden.)
Hırvatça: Zulufi su bili nekad moda, sad pak izgledaju smiješno.
(Eskiden zülüf modaydı, ve şimdi ise komik görünüyor.)
Sırpça: Два јој бена међу обрвама, а четири међу зулуфима.
(Kaşlarının arasında iki ben, ve zülüflerin arasında dört tane.)

spahija, spahiluk (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺳﭙﺎھﻲ‬+ Tür. – lIk sipahi; spahija, spahija, спахија,
eki sipahilik spahiluk - спахилук

a) Ses değişikliği: i düşer, lik - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: A za njim hoda tri stotine spahija. (Ve onun arkasından
gelen 300 sipahi.)
Hırvatça, Sırpça: Spahija, osim konjanika, može značiti i dobrostojeći
seoski domaćin, seljak islamske vjere. (Sipahi, atçı anlamı dışında, iyi hayat yaşayan köy
evi sahibi, müslüman köylü anlamına gelebilir.)

spanać (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ إﺳﭙﺎﻧﺞ‬ıspanak spanać - -

a) Ses değişikliği: ı düşer, k - ć


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nema od stola dok se spanać ne pojede! (Ispanak
yenilmeden masadan kalkmak yok!)

205
subhanalah, suphanalah (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﺒﺤﺎن ہﻠﻟ‬ subhanallah subhanalah - -

a) Ses değişikliği: bir l düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Subhanalah, hvala nek je Allahu! (Subhanallah, Allah'a
şükürler olsun!)

sultan, sultanija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﻠﻄﺎن‬+ B/H/S – ija eki sultan(iye) sultan(ija) sultan(ija) султан(ија)

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: A dotle sultan pašu posjekao. (Ve o zamana kadar sultan
paşayı (başa, x –başı) kesmişti.)
Hırvatça, Sırpça: Dao bih mu jednu kćer, da je učini sultanijom.
(Kendisine bir kızımı verirdim, onu sultaniye yapsın.)

sunet, sunetiti, sunetlija, sunetluk (sunut) (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺳﻨﺔ‬+ Tür. – lI, lIk eki + B/H/S sünnet, sunet, sunetlija, sunet, сунет,
– ja eki; iti eki (fiil) sünnetli sunetiti sunetiti -

a) Ses değişikliği: ü – u, bir n düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Trista djece sunet učiniše. (300 çocuğa
sünnet yapmışlar.)

sunije, suniti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﻨﻲ‬ sünni sunije suniti сунити

a) Ses değişikliği: bir n düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Zašto šiije hoće da se pomire sa sunijama,
ali samo u zemljama gdje su sunije u većini ili gdje su 100% od tog stanovnštva? (Şiiler
niye sünnilerle barışmak isterler, ama sadece sünnilerin çoğunlukta olduğu ülkelerde?)

206
sura, sure (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﻮرة‬ sure sure, sura (sg.) sura сура

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Pojedine sure iz Kur'ana su posebno
vrijedne i važne za učenje tokom perioda anksioznosti i depresije. (Kur'an'ın bazı
sureleri depresyon ve korku döneminde okumak için faydalı olur.)

susam (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﻮﺳﺎم‬ susam susam sezam сусам

a) Ses değişikliği: kelimenin Hırvatçadaki versiyonunda sezam : u –e değişmesi olmuş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ulje susama dobra je prevencija protiv stvaranja tromba
i dugotrajnog zatvora, smanjuje bolove kod reumatoidnog artritisa. (Susam yağı tromb
veya kabızlığa karşı iyi gelir; bununla birlikte artritis ağrılarını azaltıyor.)
Hırvatça: Sezam je biljka kratkoga dana, pa ga treba uzgajati u
području s kratkim danom i omogućiti mu što bolje osvjetljenje. (Susam kısa günü
bitkisidir, bu yüzden günlerin kısa olduğu bir yerde yetişmeli; çok ışık alması da lazım.)

Sırpça: Многа традиционална јела, колачи, слаткиши, намази, у


свом саставу укључују сусам као један од најважнијих састојака. (Geleneksel
yemeklerin büyük sayısı, tatlı, kekler vb. kendi içeriğinde, en önemli olanlardan biri
olarak susamı da dâhil ediyor.)

šadrvan, šadervan, šedrvan (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺷﺎ دروان‬şadırvan šadrvan šadrvan шадрван

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Autor sevdalinke "Kraj tanahna
šadrvana" je njemački pjesnik Heinrich Heine, jedan od najvećih pisaca u historiji
svjetske i evropske književnosti. ('İnce bir şadırvanın yanında' adlı sevdalinkanın yazarı
Alman şairi Heinrich Heinedir; kendisi Avrupa ve dünya edebiyatının en önemli
yazarlarından biridir.)

207
šafran, zafran, žafran (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫زﻓﺮان‬ safran šafran šafran шафран

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šafran vrsta je biljke iz porodice Iridaceae iz koje se
može dobiti istoimeni začin. (Safran, Iridaceae dalına ait bir bitkidir; bu bitkiden
yapılan baharatın adı da aynısıdır.)
Hırvatça, Sırpça: Šafran je, kao najtraženiji i najskuplji začin, poznat
i kao crveno zlato. (Safran, en çok aranan ve en pahalı baharat olarak, kırmızı altın
olarak da tanınıyor.)

šah, šah – mat (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺷﺎه‬+ ‫ ﻣﺎت‬şah mat šah – mat šah – mat шах, мат
a) Ses değişikliği: yok
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Top uzima kraljicu. Šah-mat! (Top,
kraliçeyi alır. Şah mat!)

šahit, šahitola, šaitola (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺷﺎھﺪ‬ şahit šahit - -

a) Ses değişikliği: d - t
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Eno jamca, ličkog Mustajbega, i šahita, tebe u zindanu!
(Vekile bak, Lika'lı Mustay bey, ve zindanda şahit olan sana.)

šalvare, šarvale (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺷﻠﻮار‬ şalvar šalvar - шалваре

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ne zastidi se Bošnjo dajdžinih šalvara kada ih obuče i
krene u svoju mahalsku džamiju, šalvare su dio tebe i ti si dio njih. (Boşnak, mahalle
camisine gidip, kendi dayısının şalvarından utanmaz; şalvare senin parçandır ve sen
onun bir parçasısın.)
Hırvatça, Sırpça: U srpskim nošnjama zapadne Bosne šalvare su
imale duge uske nogavice. (Batı Bosna'nın Sırp kıllığının şalvarı çok dar ve uzun
paçalıydı.) 208
šart (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺷﺮط‬ şart šart - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Musliman je je onaj ko praktikuje 5 stubova islama
(islamske šarte) i vjeruje u osnove vjere (imanske šarte). (Müslüman, İslâm'ın 5 şartına
göre yaşayan (pratik eden) ve iman şartlarına inanan biridir.)

šećer, šeker, šećerdžija, šekerdžija, šećerdžinica, šećerlema, šekerlema, šećerli, šećerpara


(1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺷﻜﺮ‬+ Tür. – lI, cI, leme eki + şeker, şekerci, šećer, šećer шећер
B/H/S – ja, nica eki şekerleme šećerlema

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šećerlema je lizalica, odnosno bombon na štapiću.
(Şekerleme şekerdir, yani çubuklu şeker.)
Hırvatça: Šećer je tijelu nepotreban, a opet je neodoljiv. (Şeker,
vücuda gerekli değil, ama yine de dayanılmazdır.)
Sırpça: Шећерлеа је, у сленгу, окорели шећераш; цепа шећер ко
добар дан. (Şekerleme, argoda, çok şekerli gıda tüketen birine denir; şeker normal
olarak yer.)

šeftelija, šefteli, ševtelija, ševteli, šeptelija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺷﻔﺘﺎﻟﻮ‬ şeftali šeftalija - -

a) Ses değişikliği: - ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Nit se grize šeftelija, nit se pije hladna voda. (Şeftali
ısırılmaz, ve soğuk su içilmez.)

šegrt (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺷﺎﮔﺮت‬şakirt; çırak šegrt šegrt шегрт

a) Ses değişikliği: a – e, k –t
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Šegrt Hlapić naziv je knjige koju smo čitali kao
djeca. (Şakırt Hlapiç adlı kitabı çocukken okuyorduk.)
209
Sırpça: Шегрт је био назив и статус детета које је код неког
мајстора изучавало занат. (Şakırt, bir ustanın yanında zanaatı öğrenmeye gelen bir
çocuğa denir.)

šehadet, šehadetnama, šehadet – parmak (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺷﮭﺎدة‬+ Far. ‫ ﻧﺎﻣﮫ‬şehadet(name) šehadet(nama) - -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Tko izgovori šehadet, postaje musliman. (Şehadeti getiren
müslüman olur.)

šehit, šehitluci (pl. olarak) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺷﮭﯿﺪ‬+ Tür. – lIk eki, - luci pl. (B/H/S) şehit (lik) šehit, šehitluk - -

a) Ses değişikliği: - lik - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Banj brdo (ranije Šehitluci) je najpoznatije banjalučko
izletište. Nalazi se na južnoj strani grada i odande se pruža panoramski pogled na grad.
(Banj brdo (daha önce: Şehitluci) Banja Luka'da bulunan en çok bilinen gezi yeridir.
Şehrin güney parçasında bulunur ve oradan şehre güzel bir manzara da var.)

šejh, šeik, šejhul – islam, šehislam (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺷﯿﺦ‬+ ‫ اﻹﺳﻼم‬şeyh, şeyhülislam šejh, šeik, šejhulislam šeik шејх

a) Ses değişikliği: h – k, bazen i bazen de y


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Austro-Ugarska se u načelu slagala da Šejhu-l-Islam može
imenovati vjerske službenike u BiH, ali samo iz reda domačih ljudi. (Avusturya – Macar
Devleti genel olarak Şeyh – ül İslâm'ın Bosna Hersek'te din görevlilerine görev
vermesini kabul ederdi; bunlar sadece yerli insanlar olabilirdi.)
Hırvatça, Sırpça: (bugünkü dilde sadece Arap ülkelerinde emirler için
kullanılıyor)

šejtan, šejtanbez, šejtanluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺷﯿﻄﺎن‬+ Tür. – lIk eki şeytan; şeytanlık šejtan, šejtanluk šejtan шејтан(лук)

210
a) Ses değişikliği: lık - luk
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Iz Mire dva šejtana vire. (Mira'dan iki şeytan çıkıyor.)
Hırvatça, Sırpça: (nadiren) Šejtanluk! Zanimljivo je da se rijetko
može čuti da se neko žali kako je pare popio, ispušio ili u zinaluk ih potrošio! Čak, se
neki i hvale time. (Şeytanlık! İlginç ki birinin, parasını içtiğini ya da zina yapmakta
harcadığını söylemesi nadirdir; bazıları bunlarla övünüyor bile.)

šerbe, šerbetiti, šerbetlama, šerbetlema, šerbetna mahrama, šerbetnjak (4)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺷﺮﺑﺔ‬+ Tür. – leme şerbet, şerbetleme, šerbet, -, -
eki + B/H/S – iti, njak şerbetlemek šerbetiti… šerbetiti
eki

a) Ses değişikliği: t düşebilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sve hanume šerbe piju. (Bütün hanımlar şerbet içiyorlar.)
Hırvatça: -
šifra (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺟﻔﺮ‬ şifre šifra šifra шифра

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Šifre su danas svugdje tražena
kombinacija brojeva ili naziva. (Şifre bugün, rakamlar ya da adların istenen
kombinasyonudur.)

šiije, šiiti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺷﯿﻌﻲ‬ şii šiiti šiiti шиити

a) Ses değişikliği: t eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šiiti su mezheb koji ne priznaje jedan lanac hadisa.
(Şiiler, hadislerin bir kızmını kabul etmeyen bir mezhep.)
Hırvatça, Sırpça: Podjela u islamu glavna je na sunite i šiite, iako je
temelj vjere isti. (İslâm'da sünni ve şii ayrımı var; ancak dinin temeli aynıdır.)

škemba, škembast, škembe – čorba, škembići, škembo (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. işkembe škemba, škembast, škembe škemba шкемба,
‫ﺷﻜﻤﺒﮫ‬ (çorbası) čorba шкембаст

a) Ses değişikliği: i düşer, e – a 211


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Škembe su ono od čega se prave škembići koji i sami
završe u škembetu. (İşkembe, küçük işkembelerin yapıldığı şeydir, ve sonunda hepsi
yine işkembeye gider.)
Hırvatça: Škemba (argoda) göbek anlamına geliyor.
Sırpça: aynı

šućur, šukur (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺷﻜﺮ‬ şükür šućur - -

a) Ses değişikliği: ü – u, k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Šućur Allahu Na vodi, i prahu, šućur Allahu. Kad gledam
gore, i kad sanjam more, šućur Allahu. Kad trava raste, kad lete laste, šućur Allahu.
(Allah'a şükür; suda ya da pudrada, Allah'a şükür. Yukarıya baktığıda, rüyamda deniz
gördüğümde, Allah'a şükür. Ot uzadığı, kuşların uçtuğu zaman, Allah'a şükür.)

šurup (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺷﺮوب‬ şurup šurup sirup сируп

a) Ses değişikliği: ş – s, u - i

b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça:U prehrambenoj industriji važnu ulogu


imaju sirupi kao proizvodi koncentrata sokova zbog manje težine tijekom prijevoza.
(Gıda endüstrisinde, nakliyat sırasında ağırlığı daha az olduğu için, suların kosantresi
olan şurupların çok büyük bir önem taşıyor.)

212
4.6. T - Ž

tabak (3)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫طﺒﻖ‬ tabak tabak tabak табак

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Natakni ih kao tabaci gredu. (Onu, tabakların kenarı
taktığı gibi tak.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

tabijat, tabijatli, tabijasuz (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫طﺒﯿﻊ‬, + Tür. – lI, su zeki tabiat, tabiatlı, tabiatsız tabijatli, tabijatsuz - -

a) Ses değişikliği: j ekleniyor


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Zar ni zehre nisam po tvom tabijatu? (Senin tabiyatına
zerre kadar bile mı uygun değilim?

tabut (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺗﺎﺑﻮت‬ tabut tabut tabut табут

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: Nek načini tabut od sedefa, a nosila od žuta
šimšira. (Tabutu sedeften yapsın, ve sedyeyi sarı şimşirden.)
Sırpça:-

taht (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺗﺨﺖ‬ taht taht - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, a ne možeš tahta ostaviti. (..., ve tahtı bırakamazsın.)

213
tahta, tahta – papuče, tahtapoš, tahtopeš, tahtarevan, tahtirevan, taterevan, tetrivan;
revan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺗﺨﺘﮫ‬+ papuče kelimesi; Far. ‫ﺗﺨﺘﮫ‬ taht, tahtıravan, tahta - -
‫روان‬ tahtapuş

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: … , a uza njih tri tahte jelove. (.., ve yanlarında 3
tahtıravan.)

takvim (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﻘﻮﯾﻢ‬takvim takvim - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Prema takvimu Rijaseta islamske zajednice prvi dan
ovogodišnjeg ramazanskog posta 1436.h.g. 2015. g., je u četvrtak 18. juna. (Riyaset'in
takvimine göre, bu seneki Ramazan orucu 1436., 2015 yılında, 18 Haziran, Perşembe
günüdür.)

talisman (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫طﻠﺴﻢ‬ tılsım talisman talisman талисман

a) Ses değişikliği: i – a, bir tane i sesi eklenmiş, ve an yerine um hecesi ortaya çıkar
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sigurno vam je poznato da svaki čovek ima svoj zaštitni
kamen ili komad nakita, koji mu može poslužiti kao talisman i doneti sreću u ljubavi.
(Büyük ihtimalle biliyorsunuz ki her insanın kendi koruma taşı ya da takısı var; bunlar
tılsım ya da sevgide şans getiren bir araç olarak algılanıyor.)
Hırvatça: Jednostavan talisman za privlačenje novca možete
napraviti i vi sami. (Parayı çekecek basit tılsım kendiniz de yapabilirsiniz.)
Sırpça: Да би талисман деловао, мора бити направљен у
евокацији, док особа која носи талисман мора веровати у његову моћ и моћ духова
које талисмани преносе. (Tılsımın doğru çalıştığı için, 'çağrı'da yapılmalı, ve onu
taşıyan kişi onun gücüne inanmalıdır.)

tamam, taman, tamah; tamaniti (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﻤﺎم‬+ B/H/S – iti tamam, tamam, taman; taman; таман
eki tamamlamak tamaniti tamaniti
214
a) Ses değişikliği: m - n
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jede ko hajvan, potamanio sve pred sobom. (Hayvan gibi
yiyor, önünde ne varsa hepsini yedi.)
Hırvatça: Potamanili smo svu zvjerad koja nam je ulazila u kuću.
(Evimize giren bütün haşeratı öldürdük.)
Sırpça: Таман посла још тиме да се бавим. (Onunla da uğraşmak
hiç aklıma gelmiyor.)

tambura, tanbura, tamburaš, tanburaš; tamburati; tamburija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫طﻨﺒﻮر‬ tambura tambura, tamburaš tambura, tamburaš тамбура, тамбураш

a) Ses değişikliği: n - m
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Tamburica je tradicionalni instrument u
mnogim kulturama. (Tambura, bir sürü kültürde geleneksel bir enstrumandır.)

tava (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺗﺎﺑﮫ‬ tava tava tava тава

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kao da me netko stavio u tavu za pečenje – potužila se
Azarenka na vrućine u Australiji. (Sanki biri beni kızartmak için tavaya koydu –
Avustralya'nın sıcaklığından şikâyet eden bir kız dedi.)
Hırvatça, Sırpça:: Ako na tavi pržite piletinu s kožicom, na tavu
najprije stavite upravo taj dio. (Eğer tavada derili tavuğu kızartıyorsanız, tavaya en
önce tam onu koyunuz.)

taze, tazeluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ﺗﺎزه‬+ Tür. – lIk eki taze, tazelik taze, tazeluk taze, - тазе, -

a) Ses değişikliği: lik - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U Bosni i Srbiji pred pekarom obično stoji natpisi koji
mame mušterije, ko što je, npr. "Imamo taze topli hljeb." (Bosna ve Sırbistan'da simit
saraylarının önünde yazan yazılar müşterileri getirmek için duruyor, mesela: Taze sıcak
ekmek bulunur.)
Hırvatça: -
Sırpça: Како је дивно када дом мирише на тазе печен хлеб. (Evin,
taze ekmek koktuğu zaman ne güzeldir!)
215
tedžvid (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺗﺠﻮﯾﺪ‬ tecvid tedžvid - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Učiti Kur'an, a.š., po pravilima tedžvidske znanosti je
dužnost svakog pojedinca (fard 'ajn), bilo da uči cijeli Kur'an, a.š., suru ili jedan ajet.
(Tecvid biliminin kurallarına göre Kur'an'ı öğrenmek (okumak), herkesin bir görevidir;
bütün Kur'an'ı, bir sure ya da bir ayet olursa bile.)

teferič, teferičiti, teferičovati, teferičli (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﻔﺮج‬+ B/H/S – iti, ovati eki (fiil), Tür. teferrüç, teferič teferič -
– lI eki teferrüçlü

a) Ses değişikliği: r düşer, ü – i


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Na teferič pošla nana, s unucima i snahama, hajde nano,
bona nano, da igramo i pjevamo. (Teferrüce nene gitti, torunlarıyla ve gelinleriyle
birlikte; hadi nene, oynayalım ve şarkı söyleyelim.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

tefsir (2)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺗﻔﺴﯿﺮ‬ tefsir tefsir - -

a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kaže Uzvišeni: “Svemilosni poučava Kur'an, stvara
čovjeka, uči ga izgovoru.” Kaže Hasan da se misli na tečan govor, a to je, ustvari,
pravilno čitanje, odnosno učenje – tefsir. (Allah şöyle buyuruyor: Merhametli Kur'an'ı
okutuyor, insanı yaratıyor, telaffuzu öğretiyor. Hasan diyor ki bunun doğru konuşma
olduğu anlamına gelir, yani okuma – tefsir.)

tefter, tefterdar, defterdar, tefterhana, tefterihakanija, tefteriti (defteriti) (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ ;دﻓﺘﺮ‬Far. defter, tefter, defter; defteriti, defterdar тефтердар,
emir gövdesi ‫;دار‬ defterdar, defterihakanija (muhasebeci) тефтерити
+ Ar. ‫ھﺎﻗﺎن‬, deftere yazmak
B/H/S – iti eki, ja
eki
216
a) Ses değişikliği: d - t
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Koga u crni defter zapisati? (Kara deftere kimi yazayım?
Hırvatça: -
Sırpça: ..., ал да га је Милито задефтерио данас, не би било ни
приче о непотребном пеналу и разним уротама. (..., ama Milito'nun bugün onu
deftere yazsaydı, şimdi bu komplo ve gereksiz penalden bahsedilmez.)

tejemum (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﯿﻤﻢ‬teyemmüm tejemum - -

a) Ses değişikliği: m düşer, ü - u


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Čim budemo u mogućnosti uzeti abdest ili okupati se,
tejemmum neće više važiti pa se treba odmah okupati. (Abdest alma ya da yıkanma
imkânımız bulunduğu an, teyemmüm artık geçerli olmaz ve hemen yıkanmak gerekir.)

tekbiri, tećbiri, teđbiri, tedžbiri; tekbiriti, tećbiriti, teđbiriti, tedžbiriti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. "‫ "ﷲ اﻛﺒﺮ‬Allahu ekber diye bağırma; tekbir tekbiri; tekbiriti - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: ...njim idu dvije efendije, tedžbireći niz polje iđahu. (...,
ondan ise iki efendi geliyor, inerken tekbiri tekrarlıyorlar.)

tekija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺗﻜﯿﺔ‬ tekke tekija tekija текија

a) Ses değişikliği: bir k düşer, e – ija ile biter


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: … po tekijama hukče s dervišima. (Tekkeden tekeye
dervişlerle 'Hu hu' diye bağırıyor.)
Hırvatça: Tekija je bogomolja u kojoj se okupljaju, borave i vrše
vjerske obrede derviši (sufije). U Bosni i Hercegovini pojavljuju se dolaskom islama u
15. Stoljeću (Tekke, dervişlerin toplandığı, zaman geçirdiği ve dinî görevlerini yapan
yerlerdir. Bosna Hersek'e 15.yy.'da geliyor, yani İslâm'ın geldiği çağda.)
Sırpça: aynı

tembih, tenbih (2); + učiniti fiili


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﻨﺒﯿﮫ‬tembih tembih - -
217
a) Ses değişikliği:
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Kad bi sa ovakve kule pukao top u doba mira, značilo je
da kapetan poziva svoje ljude iz mjesta i okoline na tembih (saopćenje) (Barış
zamanında böyle bir kuleden top vurması hâlinde, kaptanın yerli ve etraftaki insanları
tembihe davet ettiği anlamına geliyordu.)

teravija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺗﺮاوﯾﺢ‬ teravi teravija - -

a) Ses değişikliği: - ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Klanjati teravih namaz je sunneti-muekkede. (Teravi
namazı kılmak sünnet – i muekkede'dir.)

terbije, terbijeli, terbijetli, terbijesuz, terbijesuzluk, terbijetiti (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﺮﺑﯿﺔ‬+ Tür. – lI, sUz, terbiyeli, terbiyesiz, terbijeli, terbije, - тербије,
lUk eki, B/H/S – iti eki terbiyesizlik terbijetiti -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Siđi do bunara vode pa terbijetli ti do bega dođi. (Kuyuya
gidip de beye terbiyeli gel.)
Sırpça: -

terdžuman, terdžumaniti, terdžumanluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﺮﺟﻤﺎن‬+ B/H/S tercüman terdžuman, terdžuman (eski: терџуман(лук)
– iti eki + Tür. – terdžumanluk dragoman), -
lik eki

a) Ses değişikliği: ü - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: …, brže vikne sedam terdžumana. (... 7 tercüman
bağırdı.)
Hırvatça: Dragomani su u jednom dijelu povijesti služili i kao
diplomatski predstavnici. (Dragomanlar (tercümanlar) tarihin bir bölümünde diplomat,
temsilci olarak çalışırdı.)
Sırpça: -

218
terezija, terazije (2) 54
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺗﺮازو‬ terazi terazije terazije теразије

a) Ses değişikliği: - je eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Terazije su mehanički instrument za
mjerenje mase. Ujedno i jedan trg u gradu Beogradu. (Terazi, ağırlığı ölçen mekanik bir
cihazdır. Bununla birlikte Belgrat'da bir meydanın adı.)

terzija, terzibaša, terziluk (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ درزي‬+ B/H/S – ja terzi, terzibaşı, terzija, terzija, терзија,
eki, Tür. – lIk eki + terzilik terzibaš terzibaša терзилук
baş

a) Ses değişikliği: - ja eki eklenmiş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Riječ terzija koristi se, ali ne više u tolikoj mjeri – kao
krojač. (Terzi kelimesi, artık çok değil, 'terzi' (giyecek diken kişi) kelimesi yerine
kullanılır.)

teskera, teskeredžija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﺬﻛﺮة‬+ Tür. – cI eki tezkere, tezkereci teskera, teskeredžija teskera тескера
+ B/H/S – ja eki

a) Ses değişikliği: z – s, e – a, ci - džija


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Ne razumije se kao ni vuk u teskeru.

tespih (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺗﺴﺒﯿﺢ‬ tespih tespih tespih теспих

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: , a u ruci joj tespih od merdžana. (ve elinde mercanlı bir
tespih.)
Hırvatça: Brojanicu koriste muslimani pod nazivom
"tespih".('Sayım aleti' müslümanlarda 'tespih' adıyla kullanılır.)
Sırpça: -

219

54
Belgrad şehrinde bir semt
testera, testere (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫دﺳﺘﺮه‬ testere testera testera, testereta -

a) Ses değişikliği: e - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Uzeo je motornu testeru u ruke i krenuo da “secka” drvo.
(Eline motor testeresi alıp ağacı kesmeye kalktı.)
Hırvatça: -

tevhid, tehvid (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar,. ‫ﺗﻮﺣﯿﺪ‬ tevhid tevhid, tehvid - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Familije nisu obavezne učiti Tevhide, ali je lijepo i
poželjno. (Aileler Tevhid okumak zorunda değil, ama yine de o güzel ve istenen bir
şeydir.)

tezga (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫دﺳﺘﮕﺎه‬ tezgâh tezga tezga тезга

a) Ses değişikliği: h düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Prodavci na ulasku u pijacu "Bajloni" nedavno su dobili
nove tezge.('Bajloni' pazarındaki satıcılar bir zaman önce yeni tezgâhlara sahip oldu.)
Hırvatça: Pad prometa pogodio je pijačne prodavce, a puste tezge sve
su češća slika čak i na Futoškoj pijaci. (Satış yoğunluğunun azalması pazar satıcılarının
baş belası oldu; boş tezgâhlar Futoş pazarında bile sık sık görülen şey oldu.)
Sırpça: Тезге на Футошкој пијаци "плануле су у првих 10 минута
лицитације. (Futoş pazarındaki tezgâhlar 'mübadelenin ilk 10 dk'sında gitti.)

timar, timariti, timar – tefterdar, timar – defterdar (4)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺗﯿﻤﺎر‬tımar, tımar etmek timar, timariti timar, tmariti тимар, тимарити

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ima lijepog konja jer ga redovito timari. (Atı güzel çünkü
ona sürekli bakıyor.)
220
Hırvatça, Sırpça: Crnog šarca svojeg timar učini. (Kara atını güzel bir timar etti.)

tobe, tevba, tobe, tevbe, tovbei – istigfar, tobe ja rabum, tobe estagfirulah (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺗﻮﺑﮫ‬, ‫ رﺑﻲ ﯾﺎ‬tövbe, tövbe ya Rabbim tobe, tevbe, tobe ja rabum -, - -, -

a) Ses değişikliği: ö – o, i – u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Uhvatio me neki šejtanluk, tobe ya rabim. (Bir şeytanlık
içime girdi, tövbe ya Rabbi.)

tulipan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ دﻟﺒﻨﺪ‬tülbent, lale lala, tulipan tulipan тулипан

a) Ses değişikliği: ü – u, son hecedeki b düşer; - bent – ipan olmuş


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Za tri do četiri godine nastane mnogo
mladih lukovica i tulipani cvatu sve slabije, pa ih možete izvaditi potkraj srpnja, osušiti i
čuvati na suhom. 3, 4 sene sonra laleler daha az yetişiyor, dolayısıyla onları Temmuz
sonunda koparabilirsiniz; sonra onları kurutup kuru bir yere saklarsınız.)

turšija (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ﺗﺮش‬ turşu turšija turšija туршија

a) Ses değişikliği: u - ija


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Majka mi pravila turšiju da ju nosim sa sobom na put.
(Annem bana yolculuk için bir turşu yaptı.)
Hırvatça: Turšija je tradicionalno tursko jelo, kiselo i jede se obično
zimi. (Turşu geleneksel Türk yemeği ve en çok kışın yenilir.)
Sırpça: Ако вам треба још неки изговор да посегнете у кацу с
киселим купусом или теглу с туршијом…(Eğer ekşi lahana ya da turşu kavanoza
bakmak için bir sebebe daha ihtiyacınız varsa...)

umet (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫أﻣﺔ‬ ümmet umet - -

a) Ses değişikliği: bir m düşer

221
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Vjeru,islam,istrajno da slijedi! Na zemlju, on spusti
rahmet! I podari nam veliki selamet! (Dini, İslâm'ın yolunu takip edilsin diye; toprağa
rahmet indirdi ve bize büyük selamet verdi!

umur (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﻋﻤﺮ‬ ömür umur - умур

a) Ses değişikliği: ö – u, ü - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Umur gube, za grijehom sve lete! (Ömrünü
kaybediyorlar, hepsi günah peşinde koşuyor!)
Sırpça: -

vakat, vakasuz, vaktija, vaktile, vaktisahat, vaktom, faktom (3)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ وﻗﺖ‬+ Tür. – ile, sIz eki, B/H/S – ja eki vakit, vakitle; vakat, vaktija vakat вакат

a) Ses değişikliği: i - a
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça:: Težak je vakat u kojem živimo. (Yaşadığımız
çağ (vakit) çok zor.)
Sırpça: -

valah, valaha, vala, valaj; valahi, bilahi, valaha, bilaha, bila (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫وہﻠﻟ‬ vallahi vala - -

a) Ses değişikliği: bir tane l düşer, i ya da a olabilir


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Jeste, vala, tačno tako ko što kažeš! (Aynen, valla, hepsi
senin dediğin gibidir.)

vasijet, vasijetnama, vasimuhtar, vasinazor (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ وﺻﯿﺔ‬+ Far. ‫ﻧﺎﻣﮫ‬ vasiyet, vasijet, - васијет,
eki, B/H/S – nazor vasiyetname vasijetnama васијетнама
kelimesi

a) Ses değişikliği: name – nama


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Sutra nek babo umre kad bude podijela imetka, a babo
nije ostavio vasijet. (Yarın baba ölürse ne olur, vasiyet bırakmadı.)
Sırpça: -
222
vezir, vezirluk (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫وزﯾﺮ‬, + Tür. – lIk eki vezir, vezirlik vezir, vezirluk vezir, - везир, везирлук

a) Ses değişikliği: lik - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Marko iz čuvene bitke na Kosovom polju
bio je turski vezir, iako se o tome jako malo zna. (Kosova muharebesindeki Marko,
Türk veziriydi, ancak hakkında bilinen çok az şey var.)

vudžud (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫وﺟﻮد‬ vücut vudžud vudžud -

a) Ses değişikliği: ü – u, t - d
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça: Boli sav vudžud, sine, reče mi dedo kroz plač.
(Bütün vücudum ağrıyor, oğlum., dedem söyleyip ağlamaya başladı.)

zahmet, zahmetli, zahmedija (2)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫زﺣﻤﺔ‬, Tür. – lI eki zahmet, zahmetli zahmet, zahmetli zahmet, - захмет, захметли

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Popi piva i kupi opanke, nek se tvoja zahmedija i
plati! (Bira iç, ayakkabı al, senin zahmetin de görülsün!)
Hırvatça: -
Sırpça: -

zakum, zekum (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ زﻗﻮم‬zakkum zakum, zekum - -

a) Ses değişikliği: bir k düşer


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Drvo zakum u Kur'anu je spomenuto kao prokleto.
(Zakkum ağacı Kur'an'da lanetlenmiş olarak bahsedildi.)

zanat, zanačija, zanatlija (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ﺿﻨﻌﺔ‬+ Tür. – lI, cI zanaat, zanat, zanat, занат,
eki zanaatçı zanatlija zanatlija занатлија
223
a) Ses değişikliği: bir tane a düşer
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Inat je jako loš zanat. (İnat çok kötü bir zanaattır.)
Hırvatça: Bez alata nema zanata. (Alet olmadan zanaat da olmaz.)
Sırpça: Занатлије су данас подцењени, али чешће долазе до
посла од високошколованих људи. (Zanaatçılara bugün daha az değer veriliyor, ama
daha eğitimli insanlarla daha kolay iş bulur.)

zećat, zekat (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫زﻛﺎة‬ zekât zekat, zećat zećat зећат

a) Ses değişikliği: k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ko daje zećat kako to Bog zapovijeda, imaće već na ovoj
zemlji berićeta, izobilja, i magfireta, blagoslova, a poslije ovoga života, primiće
zasluženu plaću. (Zekâtı Allah'ın dediği gibi veren, bu dünyada bereketi, mağfireti
olacak, ve bu ömür bitince, kazandığı karşılığı alacaktır.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

zeher, zeer, zeheriti, zeherli (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ زھﺮ‬+ Tür. – lI eki, B/H/S – zehir, zehirli, zeher, zeer; zeher зехер
iti eki (fiil) zehirlemek zeheriti

a) Ses değişikliği: i - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ona ode u novu čaršiju, pa kupuje otrova zehera. (Yeni
çarşıya gidip zehir almış.)
Hırvatça: -
Sırpça: -

zejtin, zeitin, zejtinluk, zejtin – tane, zejtini (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ زﯾﺘﻮن‬+ Tür. – lIk eki zeytin, zeytinlik, zeytin tanesi zejtin, zejtinluk zejtin зејтин

a) Ses değişikliği: lik - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: (Boşnak kaynağından)…, koje na
Sinajskoj gori raste, koje zejtin daje i začin je onima koji jedu…

224
zeman (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫زﻣﺎن‬ zaman zeman - -

a) Ses değişikliği: a - e
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Da je snijeg, nije mu zemana. (Kar olsa; zamanı değil.)

zendžefil, zindžefil, džendžefil, đenđefil (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
AR. ‫ زﻧﺠﺒﯿﻞ‬zencefil zendžefil - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U ruci joj kita fesliđena, i četiri struka džendžefila.
(Elinde bir çiçek (?) demeti, ve 4 ölçü zencefil.)

zenit (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ﺳﻤﺖ‬ semt zenit zenit зенит

a) Ses değişikliği: -
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Zenit je tačka nebeske sfere vertikalno iznad posmatrača i
to je najviša tačka na nebeskoj sferi. (Zenit, gökte bir noktadır; bakanın dikyönünde
bulunur; gök sahasının en yüksek noktasıdır.)
Hırvatça: aynı
Sırpça: aynı

zijan, zijanćer, zijaniti, zijan učiniti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ زﯾﺎن‬+ ‫ ;ﻛﺎر‬B/H/S – iti ziyan, ziyan etmek, zijan, zijan, зијан,
eki, učiniti fiili ziyankâr zijanćar zijaniti зијанити

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Bježi, da ti nije zijana! (Kaç, ziyanın olmasın!)
Hırvatça: Ostavim li ti otvorena vrata, bit će ti tisuću zijana. (Kapıyı
açık bırakırsam, 1000 ziyan olacak.)
Sırpça: Пуно си, друже, зијанио. (Çok ziyan ettin, arkadaşım.)

225
zinaluk (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫زﻧﺎء‬, Tür. – lIk eki zina, zinalık zinaluk - -

a) Ses değişikliği: lık - luk


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: U kontekstu govora Uzvišenog o zabranjenim radnjama
koje se, s aspekta šerijata, karakteriziraju kao teški grijesi, spominje se i blud ili
poznatije zinaluk. (Allah'ın yasak olan ve şeriata göre ağır günah olan şeyler
bağlamında, zinadan da söz ediliyor.)

zindan (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Far. ‫ زﻧﺪان‬zindan zindan zindan зиндан

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça, Hırvatça, Sırpça: Hladna je ova prostorija, kao zindan!
(Burası çok soğuk bir yer, tam zindan gibi!)

zuhur (se) učiniti (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ظﮭﻮر‬+ B/H/S – se učiniti fiili zuhur zuhur - -

a) Ses değişikliği: yok


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Biž Halile kuli i avliji, dušmanin je zuhur učinio. (Kaç,
Halil, kuleye, avluya, düşman zuhur etmiş.)

zulfikar (1)
orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ذﻟﻔﻘﺎر‬zülfikar (isim de olabilir) zulfikar - -

a) Ses değişikliği: ü - u
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Blaževiću, pobježe djevojka, odjaha ti pretila zekana,
odnese ti sablju zulfikara. (Blajeviç, kız kaçtı; atını aldı, zülfikar kılıcını da götürdü.)

zulum, zulumčija, zulumdžija, zulumćar (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ ظﻠﻢ‬+ Far. ‫ﻛﺎر‬ zulüm, zulümkâr, zulum, zulumćar, zulum, зулум,
eki, Tür.- ci eki + zulüm yapan zulumdžija zulumćar зулумћар
B/H/S – ja eki
226
a) Ses değişikliği: ü – u, k - ć
b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Ne možete da zamislite kakav su zulum navijači Srbije
napravili ispred Makhulong stadiona. (Makhulong stadyumu'nun önünde Sırbistan
taraftarları ne zulüm yaptığını tahmin edemezsiniz.)
Hırvatça: Zulum čini zulumčija, uvijek nad slabijim od sebe. (Zulüm
yapan zulümkâr, hep kendinden daha zayıflara yapıyor.)
Sırpça: Често се, при спомену Турака, људи сете зулума којег су
проживљавали у доба Османске империје. Иако се, наравно, и он може другачије
тумачити. (Türklerden bahsedilince, akla gelen ilk şey zulüm, yani Osmanlı zamanında
yapılan bir şey. Bu terim başka bir şekilde de anlatılabilir.)

zumurut, zumurud, zumurlut, zumrut (1)


orijinal Türkçe Boşnakça Hırvatça Sırpça
Ar. ‫ زﻣﺮد‬zümrüt zumurud (smaragd) -

a) Ses değişikliği:ü – u, bir tane u daha eklenmiş; telaffuzu kolaylaştırmak için


b) Örnek cümle(ler): Boşnakça: Pa mu viđe đerdan od zumuruda. (Zümrütten yapılmış
gerdanını gördü.)

žafran, žafrani bkz. šafran

227
SONUÇ

Bu çalışmada, Türkiye'de biraz ihmal edildiği için, (çoğu hâlâ kullanılmakta olan) Balkan
dillerine geçmiş kelimelerin, ilgilenene yaklaştırmaktı.
Sözlük üzerine yazıldığı hâlde, bütün kelimeler yazmıyor çünkü bazıları bugünkü dillerde
kullanılmamaktadır ve ona göre cümle örneği ya da açıklamasını bulmak mümkün değildi.
Ancak, çalışmada en sık kullanılan kelimeleri göstermektedir.

Osmanlı tarihinde büyük bir rolü olan Balkanlar, bu yana da bir parçasını gösterir.
Ancak, incelenmiş olan üç dilden, Türk kökenli kelimelerin çoğu Boşnakçada
kullanılmaktadır, özellikle, mesela, subhanallah kelimesi ki Hırvatça ve Sırpçada yok.
Buradan görmek mümkün ki eskiden sadece dil ve kültür değil, din de çok önemli bir rol
oynamıştı.

Osmanlıların Balkanlara geldiği zaman, diller de çok değişmeye başlar (en çok o dönemde); o
yüzden diyebiliriz ki din ve kültür hariç, Osmanlı İmparatorluğu Balkan ülkelerine çok miras
bıraktı.

İncelediğimiz konu Balkan ülkelerinde çok araştırılmasına rağmen (bir sürü eser, sözlük,
makale, tez vs. yazılmış), Türkiye'de hakkında pek eser bulunmadığı için, Slav ya da güney
Slav dilleri (ya da benzer her hangi bir konu ya da ilgi alanında) araştırma yapacak olana
başlangıç için yardım edeceğini sanmaktayım.

Balkanlar eskiden (bugün de olduğu gibi) karışık bir yerdi – Avarlar, Hunlarla başlamak üzere
tarih boyunca çeşit çeşit kültürün altında kalmıştır.
Ancak, diyebiliriz ki en çok Türk kültürünün etkisi altında kalarak, ona hem benzemeye, hem
de kültürel unsurlarını önemsemeye başlamıştır (onunla birlikte Türk nüfusuyla beraber
yaşamaya başladığı zamanda Doğudan gelen yeni geleneği benisemeye de hazır olmuştur.

Bugün ise, Osmanlıların bize bıraktığı zanaatlar, âdetler ve yapılar en çok değer verdiğimiz
şeyler.
Dile ise bakılırsa, bazen bilinmiyor ki (örneğin), çok yaygın olan – luk eki Türkçeden geçmiş
bir ek, ancak onunla biten kelimeler hâlâ kullanılmaktadır.

Üzerine çalıştığım sözlük, Balkanlarda en çok kullanılan ve en değerli sözlük olarak alınıyor.
Ancak, her yazar kendi kafasına göre bir anlam ya da açıklama verdiği için, ben de
öğrendiğime göre yaptım.

Kısa olmasına rağmen, Balkanlar ve Balkan dilleriyle, kültürüyle ve ona Osmanlıların


bıraktığı mirasla ilgilenen birine gelecekteki çalışmalarda en azından biraz katkıda
bulunacağını ümit ediyorum.

228
KAYNAKÇA

Aktunç, Hulki, Büyük Argo Sözlüğü, Yapı Kredi Yayınları, 2015., Türkiye

Andrić, Marta: "Turcizmi u seoskom govoru Slavonije", .// Migracijske i etničke teme 19,
1(2003), 17-27. Brozović, Dalibor. Odoše Turci, ostaše turcizmi. // Vijenac dergisi 8, 173

Armstrong, Karen, Islam: kratka povijest, Zagreb, 2008.

Avcı, Yaşar: "Arapça kökenli Osmanlıca sözcükler", yüksek lisans tezi, Yüzüncü yıl
Üniversitesi, Van 2016

Begović, Zerina; Đukić, Armin; Grebović, Dika; Husnić, Amel, ''Crkva bosanska i njeno
učenje"", 15.04.2002.., 152-153 (63-64 – yeni seri) (Çevrimiçi)
http://www.most.ba/06364/083.htm

Bosna kilisesi resmi sayfası (Çevrimiçi) http://bosnianchurch.weebly.com/jezik-i-pismo.html

Cahen, Louis, Serbian – English and English – Serbian pocket dictionary, London 1920.

Čaušević, Ekrem : "Karl Sax's letters about "The Bosnian Turks" and the Turkish language in
Bosnia (19th c.)", Orijentalni institut u Sarajevu, 2001.

Dağaşan, Dursun, "Türkçenin Balkan dillerine etkisi ve Balkan dillerindeki Türkçe kelimeler"
(Çevrimiçi) http://www.21yyte.org/tr/arastirma/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-
merkezi/2007/07/09/605/turkcenin-balkan-dillerine-etkisi-ve-balkan-dillerindeki-turkce-
kelimeler

Dervišbegović, Elma: "Prikriveni rod u turskom jeziku" (Çevrimiçi)


https://independent.academia.edu/EDervisbegovic/Papers

Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca lugât, Aydın kitabevi, Ankara 1962.

Dizdarević, Sabina, "Preislamization and islamization in Bosnia and Herzegovina"


(Çevrimiçi)
http://www.pozitiv.si/dividedgod/texts/PREISLAMIZATION_AND_ISLAMIZATION_IN_B
OSNIA_AND_HERZEGOVINA.pdf

Đinđić, Slavoljub; Teodosijević, Mirjana; Tanasković, Darko, Türkçe – Sırpça sözlük,


Atatürk kültür, dil ve tarih yüksek kurumu, Ankara 1997.

Encyclopedia Britannica, Rumelia tanıtımı (Çevrimiçi)


http://global.britannica.com/EBchecked/topic/512682/Rumelia
229
Esih, Ivan, Rječnik turskih, arapskih i perzijskih riječi u hrvatskom književnom jeziku i
pučkom govoru, Ex libris, Zagreb 2010.

Fisković, Cvito, "Turski napadaj na Hvar 1571."(Çevirmiçi)


http://hrcak.srce.hr/index.php?show=clanak&id_clanak_jezik=195561

Friedman, Victor, "West Rumelian Turkish in Yugoslavia" (Çevrimiçi)


http://humstatic.uchicago.edu/slavic/archived/papers/Friedman-BalkanologyTurcology.pdf

Galić, Ira: Literary and audiovisual translation of figures of speech: Bridget Jones's diary in
Croatian and Turkish, doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara 2012

Gürsu, Uğur, ''Kitab – ı Bosnevi İlmihal'de geçen Türkçe kelime ve ekler'' (Çevrimiçi)
http://www.academia.edu/9122340/K%C4%B0T%C3%82B-
I_BOSNEV%C3%8E_%C4%B0LM%C4%B0H%C3%82L_DE_GE%C3%87EN_T%C3%9
CRK%C3%87E_KEL%C4%B0ME_VE_EKLER

Gürsu, Uğur: Lügat-i Bulgarî, Akademi Titiz Yayınları, İstanbul 2013.

Hamzabegović, Hamza, "Stara ćirilica i njeno moguće porijeklo" (Çevrimiçi)


http://www.bosliterni.ba/hamza-hamzabegovic-stara-cirilica-i-njeno-moguce-porijeklo/

Hattala, M.,Početne skupine suglasah hr/srp., D. Albrecht'in matbaası, Zagreb 1868.

Hırvat ansiklopedisi (Çevrimiçi) http://www.enciklopedija.hr/

İyiyol, Fatih: "Boşnak halk kültüründe Türk tekke – tasavvuf geleneğinin izleri",
yayımlanmamış doktora tezi, Sakarya Üniversitesi, Sakarya 2012

İyiyol, Fatih; Kesmeci, Ahmet, "Balkan dillerindeki Türkçe kelimelerin tanımlaması problemi
üzerine tespitler", Turkish studies, Internation Periodical for The Language, Literature
and the History of Turkish or Turkic, Volume 6/4, Fall 2011.

İyiyol, Fatih; Alena Ćatović: "Sevdalinkalarda Türk-Boşnak halk kültürünün ortak unsurları'',
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür eğitim dergisi, sayı 1/1, Türkiye
24) Ivon, Katarina,"Predodžbe o Turcima u Narodnom koledaru", Crkva u svijetu dergisi,
god. 47, br.1., 2012

Iveković; Broz, Rječnik hrvatskoga jezika (A-O), K. Albrecht'in maatbası, Zagreb 1901.

Iveković; Broz, Rječnik hrvatskoga jezika (P-Ž), K. Albrecht'in maatbası, Zagreb 1901.

Ivošević, Senka: "Bürün, bilgi yapısı ve sözcük dizilişi etkileşimi: Türkçe – Sırpça örneği",
doktora tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara 2011
230
Kapović, Mate, Uvod u indoeuropsku lingvistiku, Matica hrvatska 2008.

Kırbaç, Selçuk: "Türk dilinin Boşnakça ile ilişkileri ve Abdulah Škaljić", International
Journal of Social Science, Volume 6, Issue 4, April 2013., Sakarya Üniversitesi, Türkiye

Lochmer, Alexander, Englesko – hrvatski rječnik, Tiskara I. pl. Hreljanovića, Senj, 1906.

Lozo, Marijan, "Dvije kasnosrednjovjekovne nekropole u Bukovici – prilog topografiji


stećaka u Hrvatskoj", Starohrvatska prosvjeta dergisi, Vol III, No:37, Aralık 2010.

Lüle Mert, Esra, "Türkçe öğretmeni adaylarının yabancı kökenli sözcük kullanımlarına ilişkin
bir inceleme", Turkish Studies, International Periodical for The Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic, Vol 7/4, Fall 2012.

Margetić, Lujo, "O.Karatay, ''Hırvat ulusunun oluşumu, Erken Ortaçağ'da Türk – Hırvat
ilişkileri" adlı makalenin eleştirisi''(Çevrimiçi)
http://hrcak.srce.hr/index.php?show=clanak&id_clanak_jezik=18771

Marinković, Mirjana, "Sırp kültüründe Osmanlı damgası", Motif Akademi Halkbilimi


Dergisi, 2012-2 (Temmuz – Aralık) (Balkan özel sayısı-II)

Matasović, Ranko, Poredbenopovijesna gramatika hrvatskoga jezika, Matica hrvatska,


Zagreb 2008.

Morina, İrfan, "Türkçenin Balkan dillerindeki rolü ve gücü" (Çevrimiçi)


http://www.turkcede.org/yeni-ogrenenlere-turkce-ogretimi/127-turkcenin-balkan-
dillerindeki-rolu-ve-gucu.html

Ortak çalışma , ''Sprache und Sprachpolitik auf dem Gebiet Ex-Jugoslawiens'' (Çevrimiçi)
http://www.kas.de/wf/doc/kas_12611-544-1-30.pdf

Paçacıoğlu, Burhan,''Sözlerin soyağacı üzerine bazı notlar'' (Çevrimiçi)


http://www.tubar.com.tr/TUBAR%20DOSYA/pdf/2004BAHAR/15paac.279-289.pdf

Pavlović, Milivoj, "Kahve dort opašli" (Çevrimiçi)


http://hrcak.srce.hr/index.php?show=clanak&id_clanak_jezik=90121

Reinkowski, Maurus, ''Kulturerbe oder Erblast? Zum Status der Turzismen in den Sprachen
Südosteuropas, insbesondere des Bosnischen'', Universitätsbibliothek Freiburg, 2002.

Sakça, Bülent, ''Türkçe sözcüklerin ses özellikleri'' (Çevrimiçi)


http://www.yenimakale.com/turkce-sozcuklerin-ses-ozellikleri.html
231
Sırpça sözlük, Prometej yayınları (Çevrimiçi) http://www.prometej.rs/E-
Recnik/96/Pretrazivac.shtml

Sırpça sözlük (Çevrimiçi) http://www.vokabular.org/

Skok, Petar, Etimologijski rječnik hrvatskoga ili srpskoga jezika, JAZU, Zagreb, 1971.

Škaljić, Abdulah, Turcizmi u srpskohrvatskom jeziku, Svjetlost, Sarajevo 1966.

Tuzcu, Kemal: ''Araplarda etimoloji çalışmaları" (Çevrimiçi)


www.doguedebiyati.com/nusha/01/008-etimoloji.doc

Türk dil kurumu Büyük Türkçe Sözlük (Çevrimiçi)


http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts

Vranić, Silvana; Zubčić, Sanja, "Turcizmi u frazemima hrvatskih govora", Filologija dergisi,
No.60, Zagreb 2013

Xhanari (Latifi), Lindita, "Geçmişi İnceleyerek geleceğe yeni bir bakış" (Çevrimiçi)
http://www.uyk2011.org/kitap/pages/uyk2011_s_0526_0529.pdf

Yapıcı, Şefika, The Turkish Index and Subject Classification of the Words Used in Makbul-i
Arif , 2nd International Symposium on Sustainable development, June 8-9, Sarajevo,
2010.

232

You might also like