Professional Documents
Culture Documents
Kadın Hakları
Kadın Hakları
rtyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyui
opgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopg
üasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasd
İSLAMDA
fghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghj
KADIN
klsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsiz
HAKLARI
xcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvb
nmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmö
çqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqw
ertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwerty
uiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiop
güasdfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüas
dfghjklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfgh
jklsizxcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsiz
xcvbnmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvb
nmöçqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmö
çqwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqw
KISALTMALAR
C……………………….: Cilt
Çev……………………..: Çeviren
Haz…………………….: Hazırlayan
S………………………..: Sayı
Vs………………………: Vesaire
Vd………………………..: Ve diğerleri
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR ................................................................ HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
GİRİŞ........................................................................................................................................................... 4
A. HAK KAVRAMI ............................................................................................................................... 6
1- TANIMI .................................................................................................................................................. 6
2- KUR’AN VE HADİSLERDE HAK KAVRAMI ................................................................................. 8
B. KADIN VE YARATILIŞI ......................................... HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
1- HZ ÂDEM İLE HZ HAVVA......................................... HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
2- MİTOLOJİK OLARAK KADIN VE YARATILIŞI .. HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
3- KURANDA VE DİĞER KUTSAL KİTAPLARDA KADIN VE YARATILIŞI ...........HATA! YER
İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
C. TARİHİ SÜREÇTE KADININ KONUMU............. HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
1-İSLAM’DAN ÖNCE KADININ KONUMU ................. HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
2-İSLAM’DAN SONRA KADININ KONUMU............... HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
3- BATI İLE MUKAYESE ................................................ HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
D. İSLAM’DA KADIN HAKLARI ..................................................................................................... 13
1-YAŞAMA HAKKI ................................................................................................................................ 14
2- EĞİTİM ÖĞRETİM HAKKI ............................................................................................................. 15
3-ÇALIŞMA- EKONOMİ HAKKI ......................................................................................................... 17
4- MİRAS HAKKI.................................................................................................................................... 18
5- SEÇME SEÇİLME HAKKI ............................................................................................................... 19
6- EVLENME - BOŞANMA HAKKI ..................................................................................................... 21
SONUÇ ...................................................................................................................................................... 23
GİRİŞ
Bu çalışmamızın asıl amacı İslam’dan öce kadına verilen temel haklar ile İslam
ile beraber kadının değeri ve haklarının önemli bir konuma geldiğini göstermektir.
Kadın, toplumun ve insanlığın devamı için olmazsa olmaz bir unsurdur. Kadın; annedir,
evlattır kadın toplum içinde en fedakâr bireylerin başında gelmektedir. Tarih sahnesinde
kadının yeri ve önemi oldukça değişkenlik göstermiştir hatta İslam dininin kabulünden
önce yaşanan cahiliye döneminde kadın yok denecek kadar değersiz görülüyordu bir
sosyal statüleri dahi yoktu.
Tarihte insanlık kadını lanetli, pislik olarak görmüştür. Oysa kadın fıtrat ve
tabiat bakımından ilk nefistendir. Allah onu ilk insana eş olması için yaratmıştır. Asıl ve
fıtrat bakımından aralarında hiçbir fark söz konusu değildir. Fark yetenek ve görevlerde
söz konusudur.1
1
Cemal Ağırman, Kadının Yaratılışı İle İlgili Rivayetler Bağlamında Yeni Bir Yaklaşım, s 40, Rağbet
Yayınevi, 2001
Hafsa Rasulullah‘ın yanında kimi zaman onu üzebilecek kadar rahat konuşmaktan
çekinmiyor.” dedi. Bu rivayetten İslam’dan önce kadının hiçbir değerinin olmadığı,
İslam sonrasında ise, kadının Rasulullah karşısında bile kendisini savunma gücünü
bulabildiğini görüyoruz. 2
İslam’dan önce Arap yarımadasında kadının hiçbir değeri ve önemi yoktu. Kız
çocukları diri diri toprağa gömülürlerdi. Bir eşya gibi satılırdı. Mal edinme hakları
olmadığı gibi, mirastan da mahrum bırakılırlardı. Ayrıca bir erkek istediği sayıda
kadınla evlenebilir, istediğini de boşayabilirdi. Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında aynı
şekilde kadına iyi gözle bakılmazdı. Kadın murdar, pis, lanetli sayıldığı için incile el
süremezdi. Kadın ilk günahın işlenmesine sebep olduğu için ona şeytan gözüyle
bakılırdı. Yahudilikte kadın devamlı günah işlemeye meyilli, Hristiyanlıkta şeytanca
kötülüklere kapı açar, erkeğin ahlakını bozar. Erkek kadın için değil, kadın erkek için
yaratılmıştır düşüncesi yatardı.
Kadın, erkek gibi gayesi Allah'a kulluk olan mükellef bir insandır. Ancak,
yaratılıştan getirdiği ilmi ve tecrübi bir realite olan farklılıklar sebebiyle konumu,
misyonu ve vazifelerinin de farklılık arz etmesi tabii ve de zaruridir. Bu gerçek, ancak
sistematik bir tarzda İslam'da ve İslam'ın ortaya koyduğu hakiki medeniyette kendini
göstermiş ve uygulama imkânına kavuşmuştur.3 İslam’la beraber bu tabuların çoğu
yıkılmış kadına ayrı bir önem atfedilmiştir. Kuran ve hadislerde kadına verilen önem
hiçbir din de verilmemiştir. Allah kadını her yönden eşit tutmuş ve korumuştur. Nitekim
Hz. Peygamber: "…kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan
korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah emaneti olarak aldınız; onların
namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar
üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır... " buyurmuş tur. Yine
Rasulullah (s.a.v.): "Cennet annelerin ayakları altındadır" buyurarak kadınların aile
içindeki önemine dikkat çekmiştir.
2
Ahmet Efe, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı.18, s. 157-168, İslam Miras Hukukunda Kadın-
Erkek Hisselerinin Farklı Oluşu Üzerine Bir Değerlendirme,
3
Haydar Baş, İslam'da Kadın Hakları, İcmal Yayıncılık. İstanbul 2000, s.?
kadının konumu erkekten farklı değildir. İslam hukukuna göre, hayat hakkı, kanun
önünde eşitlik ve adaletle muamele görme hakkı, mesken dokunulmazlığı, şeref ve
onurunun korunması, inanç ve düşünce hürriyeti, evlenme ve aile kurma hakkı, özel
hayatın gizliliği ve dokunulmazlığı, geçim teminatı gibi temel haklar bakımından
kadınla erkek arasında her hangi bir farklılık yoktur. Bu çalışmada bunları kapsamlı bir
şekilde sunmaya çalışmaktayız.
A. HAK KAVRAMI
1- Tanımı
Hak kavramı İslam literatüründe; doğru, gerçek olan şey, adalet, insaf,
doğruluk9, bir adama ait olan şey, alacak, bir davaya ya da iddiaya gerçek uygunluk,
Geçmiş emek, manevi istihkak, mesela ana-baba hakkı, hoca hakkı, usta hakkı, Pay,
hisse, örneğin barut hakkı, makas hakkı gibi farklı anlamlarda kullanılan bir terimdir.
Arapçada birbirinden farklı iki anlamı yer almaktadır. Bunlar “sabit olma ve
vacip olma’’ anlamlarını içermektedir. Mesela: “Şüphesiz ki, o vaat insanların çoğuna
hak olmuştur’’10 ayetinde “sabit oldu ve vacip oldu’’ manasındadır.“...Hakkı
gerçekleştirmesi ve batılı ortadan kaldırması için...’’11 Ayetinde sabit olması ve ortaya
çıkması manasına, “Hak geldi batıl yok oldu.’’12 “sabit ve var olan şey manasına
‘’Boşanan kadınların örfe göre bir takım eşyalar alma hakları vardır, bu takva sahipleri
üzerinde bir haktır’’13 ayetinde“onların üzerine vaciptir’’manasına gelir. 14
8
İslam Ansiklopedisi, a.g.e., s.139.
9
Hüseyin Özcan,Ansiklopedik Hukuk Sözlüğü, Alfa Basım, Ankara, 1993, s. 229.
10
Yasin 7
11
Enfal, 8.
12
İsra, 8.
13
Bakara, 281.
14
Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c. 5, Diyanet Yayınları, İstanbul,1988, s. 11-12-13.
15
Mearic, 24-25.
16
Vehbe Zuhayli, a.g.e.
17
Mü’min, 20.
18
Mü’min, 23/62.
19
Yunus, 10/35.
20
Yunus, 10/36.
21
Yunus,10/76-77.
yüzü’’22,“Adalet’’23 “Ödev, görev, hüküm’’24 en çok dikkati çekenleridir. Başkalarıyla
ilgili yükümlülüklere aykırı davranışların niteliğini belirtmek üzere “bi-gayril-hakkı’’ve
“bi-gayrı hakkın’’(haksız yere)25 yine başkalarıyla alakalı bir genel hükmün dışına
çıkmaya cevaz veren “illa bil hakkı’’(ancak haklı bir sebeple) 26 tabirleri Kuran’da sıkça
geçmektedir.
22
Yusuf, 2/51.
23
Araf, 7/89; Enbiya, 21/112.
24
Bakara, 2/180, 236; Rum, 30/47.
25
Bakara, 2/61; Al-i İmran, 3/112, 181;Şuara, 42/42.
26
En’am, 6/151; İsra, 17/33;Furkan, 25/68.
27
Hac, 22/6, 62; Lokman, 31/30.
28
Nur, 24/25.
29
Mü’minun, 23/71.
30
Sa’d, 38/84.
31
Buhari, Tehaccüd, 1.
32
Ahmet Kalkan, Ansiklopedik Kur’an Kavramları, Davud Emre Yayınevi, İstanbul, 2011, .c. IV s.346.
33
Zariyat,51/19; Meariç,70/24.
34
İsra, 17/26; Rum, 30/38.
Hak kavramının tanımında bahsettiğimiz gibi Rağıp el-İsfehani hak sözcüğünü 4
anlam çerçevesinde değerlendirir. a)“Bir şeyi gerektiği şekilde yapan, ortaya koyan’’
anlamındadır. Bu nedenle Allah-ü Teâla’ya Hak denilir.35b)“Varlığı hikmet gerektiren
şey’’ anlamını ifade eder. Bu anlamda Allah Teâla’nın bütün fiilleri haktır.36“İnancın
olması gerektiği şeklinde olması’’ anlamını dile getirir. Bu anlamda“bir kimsenin tekrar
dirilme, mükâfat, cennet, cehennem hakkındaki inancı hak’tır denilir.37“Söz ve eylemin
gerektiği zaman, gerektiği kadar ve gerektiği şekilde olması’ ’demektir.38
Şeyh Mustafa ez-Zerka “Hak hukukun bir yetki veya yükümlülük olmak üzere
benimsediği bir aidiyettir” diye tarif eder. En güzel tanımlardan biri de budur. Çünkü bu
tanım; dini vecibeler hakkı, mülk edinme gibi medeni hakları, babanın evladı, kocanın
hanımı üzerindeki kendine itaat etme gibi adap ile ilgili hakları, devletin tebaası adına
tasarrufta bulunma hakkı gibi mali hakları ve kişinin bir başkası üzerinde sabit olan
velayet hakkını içine almaktadır.39
Dr. Muhammed Umara ise; hakları hak olmanın ötesinde bir gereklilik olarak
görür. Şöyle demektedir: “İslam’daki insan hakları olgusunu ortaya çıkarıp inceleme
konusunda sarf edilen ve sarf edilmekte olan entelektüel çabalar, İslam’ın bu alandaki
seçkin yerini belirtme faziletini taşımasına rağmen, - bunun böyle olduğuna ve önemine
inanıyoruz - söz konusu yaklaşımların bu babda Avrupalıların koymuş oldukları terimin
aynısı üzerine kurulmuş olduğunu görüyoruz: Hukuk terimi. Oysa biz, İslam’ın, insanın
iman ve hukukuna saygıda Hukuk mertebesini aşarak bunları zaruretler olarak kabul
edip, farizalar arasına kattığını görüyoruz. Yeme-içme, giyinme, oturma, güvenlik,
inanç, düşünce ve ifade özgürlüğü, öğrenim hakkı, toplumun genel düzeninin
oluşturulmasına katılım ve yöneticileri gözetim ve sorgulama hakkı, yetersiz yahut
zalim, fasık, bozuk düzenleri değiştirmek için devrim... Vs. Bütün bunlar İslam’ın
nazarında insanın isteyeceği, elde etmek için çaba harcayacağı, engelleyenlere karşı
duracağı haklarından ibaret değildir. Bunlar aynı zamanda boynunun borcu olan
görevleridir.40
35
Yunus, 30-32.
36
Yunus, 5-53;Bakara, 146-147-149.
37
Bakara, 213.
38
Yunus, 33; Secde, 13; Mü’minun, 71.
39
İsmail Karagöz, a.g.e.
40
Muhammed Umara, İslam ve İnsan Hakları, Denge Yayınları, Ankara 1992, s. 68-75.
Hayreddin Karaman, "Hak, hukukun, bir yetki veya yükümlülük olmak üzere
benimsediği bir aidiyettir." şeklindeki bir tarifi tercih ettiğini yazıyor. 41 Ömer Nasuhi
Bilmen, "Hak, bir kimseye mahsus olan manevi bir kudrettir ki, bununla tasarruf
salahiyetini veya malikiyet vasfını haiz olur. Başka bir ifade ile hak, şer'i bir iktidardır
ki, insanlar bununla bazı şeyleri icra ve mütalebeye salahiyetli olurlar", demektedir.42
Elmalılı da hak, bir de "vacibün leh" , yani bir şeyin lehine, faydasına olan vacip
manasına gelir. Bunun da karşılığı "vacibün aleyh" veya sadece "vacib", "vecibe" ve
kendi dil geleneğimizde "vazife", "görev"dir, demektedir.43
Buna göre vazifenin karşılığında olan şey demektir. Mesela küçük çocukların
bakılıp büyütülmeleri, çocuklar açısından bir hak; anne ve babalar açısından ise bir
vazifedir. Aynı şekilde yaşlı babaların bakılmaları, kendileri bakımından bir hak;
evlatları bakımından ise bir vazifedir.
Hz. Peygamber’in -hayatı boyunca- insanlarla olan ilişkileri çok yoğun bir
şekilde geçmiş ve O sürekli sosyal hayatın merkezinde yer almıştır. O, “İnsanlarla haşir-
41
Hayreddin Karaman, Ana Hatlarıyla İslam Hukuku, Ensar Neşriyat, İstanbul 2014, s. 332-333.
42
Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuku İslamiyye ve Istılahi Fıkhiyye Kamusu, c.VII, Enes Sarmaşık Yayınları,
İstanbul 1999, s.123.
43
M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c. 5, Akçağ Yayınları, İstanbul 2010, s. 353.
44
Buhari, Rikak,48.
neşir olup ezalarına katlanan Müslüman, insanlara karışmayıp ezalarına katlanmayan
Müslümandan daha hayırlıdır.” buyurarak toplumdan ayrı yaşanmasını tasvip
etmemiştir. Peygamberlik öncesi ve sonrasında sürekli hakkın savunucusu olmuş,
haksızlığa uğrayan mağdur kişilerin yanında yer almıştır. Daha gençlik yıllarında
haksızlığa, zulme, zorbalığa ve adaletsizliğe karşı mücadele vermiş, bu bağlamda
faaliyet gösteren ve iç güvenliği sağlamayı hedefleyen Hilfu'l-Fudûl (Faziletliler
sözleşmesi) adlı sivil toplum teşkilatına girmede tereddüt etmemiş ve bu teşkilatta bilfiil
çalışmıştır. Her türlü zulme ve haksızlığa karşı mücadele amacıyla ihdas edilmiş olan,
ancak Cahiliye döneminin bir ürünü olan bu teşkilata katılmıştır. Hz. Peygamber'in,
genç yaşta bu teşkilata katılmak suretiyle daha o zamanda insan haklarına ne derece
önem verdiği anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber Risalet görevinden sonra da bu olayı
zaman zaman hatırlayarak davet edildiği takdirde yine böyle bir toplulukta yer
alabileceğini ifade etmiştir. Onun bu tavrı, Cahiliye ürünü olup olmadığına bakmaksızın
hak ve faziletten yana olmanın bizatihi İslâm’ın gereği olduğuna bir işaret olarak kabul
edilebilir.45
45
Hayri Kırbaşoğlu, İslam ve İnsan Hakları Üzerine, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1998, s. 279.
46
Heyet, İslam ve Toplum, T.D.V. Yayınları, Ankara, 2007, s. 527.
47
Muhammed Tahir b. Aşur,İslam ve İnsan Hakları, Rağbet Yayınları, Ankara,1992, s. 68-75.
48
Abdullah Draz, İslam’ın İnsana Verdiği Değer, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 1983, s. 46.
İnsan fıtratıyla örtüşen insan hakları kavramının zihinlerde yaptığı çağrışım
insanın sahip olduğu özgürlüklerdir. Yani insan haklarından anlaşılan onun
özgürlükleridir.49 “Hak ve özgürlük, aslında bir tek gerçeğin iki yönüdür, bir
madalyonun iki yüzü gibidir. Çünkü özgürlük bir hak olduğu gibi, her hak da özgürlükle
gerçekleşebilir. Hak, özgürlüğün konusu, özgürlük ise hakkın gerçekleşme vasıtasıdır.”
Hak ve özgürlüklerin insanın kişiliğine bağlı olarak, doğal, dokunulmaz, vazgeçilemez,
engellenemez, kısıtlanamaz, devredilemez ve evrensel olduğunda görüş birliği vardır.
Yüce Allah’ın, üstün ve mükerrem bir varlık olan insana bahşettiği bu hakların bir
bütün olarak ele alınmayıp aralarında ayırım yapılması da doğru değildir. Herkes için
gerekli olan insan haklarına önem vermeyen ve bu haklara riayet etmeyen toplumlar
medeni olamazlar. İlâhi bir kaynaktan beslenmeyen insan hakları uygulamalarında her
zaman eksiklik ve çifte standart söz konusu olacaktır.50
49
Ümit Özdağ, Doğuda ve Batıda İnsan Hakları, T.D.V. Yayınları, Ankara, 1996. s. 17.
50
Şükrü Karatepe, İnsan Hakları İlahi Temelleri, T.D.V. Yayınları, Ankara,1994, s.19.
İslâm’ın kadına değer vermesi ise, sadece Arap yarımadasında değil, o zamanki
ileri bütün ülkeler için getirdiği esasların en önemlisidir. Kadına değer verme
konusunda İslam, eski ve yeni tüm hukuk kurallarının ulaşamadığı noktaya varmıştır.
Çünkü gerek maddi gerekse manevi tüm haklarını tanımış ve her alanda kadın-erkek
ayrımı yapmamıştır.
1- Yaşama Hakkı
Yaşama hakkı insanın en temel hakkıdır. Yaşama hakkı, diğer hakların ve insani
sorumlukların ortaya çıkmasının sebebidir.
54
Şura, 49/50
55
Haydar Baş, a.g.e,
56
Zümer 39:9
kapsayan geniş bir muhtevaya sahiptir. “ Rabbim ilmimi arttır ”57 ayeti de kadın ve
erkek herkesin yapabileceği bir duadır.
“Oku” emriyle başlayan son ilahi davete ilk “evet” cevabını verenin kadın
(Peygamberimizin mübarek zevceleri Hz. Hatice) olduğunu düşünürsek İslam'ın kadın
eğitimi konusunda ne köklü bir inkılap yaptığı tarihi gerçeğini vurgulamış oluruz. Hele
dualarında kadın olarak yaratılmamış olmakla övünen Yahudi erkeklerini; kadını erkek
için yaratılmış mahlûk sayan Hıristiyanlık düşüncesini göz önüne getirdiğimiz zaman
“Cennet annelerin ayakları altındadır.” diyen İslamiyet’in kadın haklarına verdiği önemi
daha iyi anlamış oluruz. “Biz cahiliye devrinde kadınları adam yerine koymazdık” diyen
İslam halifesi Hz. Ömer'in kadınlardan ilmi ve idari sahada hizmet talep edecek
seviyede yükselten kudret, İslam'dan başkası değildir.58
Şu hâdise de camilerin kadınların istifadesine her zaman açık olduğunu beyan eder:
Ümmü Seleme Validemiz, evinde bir kadının saçlarını tararken, Efendimiz ’in “Ey
insanlar!” dediğini duymuş ve hemen mescide yönelmişti. O sırada saçlarını taratan
kadın, “Allah Resulü erkekleri çağırıyor, ben ise kadınım.” deyince Ümmü Seleme
Validemiz: “Ben de insanım.” cevabını vermişti.
Başka bir rivayette ise; “Bir gün Medine’nin kadınları gelerek şöyle demişlerdi: “Ey
Allah’ın Resulü, erkekler Sizi dinleyip Sizden istifade etme konusunda bizi geçtiler.
Bize de müstakil bir gün ayırsanız!” Allah Resulü, bunun üzerine onlara bir gün verdi.
O belirli günde onlara nasihat eder ve bazı emirlerde bulunurdu.” 59
57
Taha 20:114
58
Fahri Kayadibi, Kadının Eğitiminin Önemi Ve Kalkınmadaki Rolü, Sosyoloji Konferansları, s. 25,
2011.
59
Buhari, İlim, 36
bitmiyordu. Edebiyat ve hatta o zaman ki tıp mevzularında da bilgisi yüksek idi. O’nun
kuvvetli natıkası, dindarlığı ve ibadete düşkünlüğü esasen mevcut faziletlerine değer
katmaktadır.60 Aişe validemizin ilmine olan hayranlık şu sözlerle de dile gelmektedir:
“O, insanların en fakihi, en âlimi, görüşü en güzel olanıdır.” Ayrıca daha nice ismini
zikredemediğimiz, ilimde yol almış, çokça katkı sağlamış kadın âlimlerimiz
bulunmaktadır.
60
Tayyib Okiç, a.g.e., s.23.
61
Ebu Şakka, Abdulhalim, İslâm Kadın Ansiklopedisi, çev. Şaban Haklı, İstanbul, 1996, c. 2, s.180.
62
Müslim, Cihad, 48.
63
Faruk Beşer, Kadının Çalışması Sosyal Güvenlik ve İslâm, İstanbul, 1991, s. 110-111.
64
Rıza Savaş, Hz. Muhammed Devrinde Kadın, İstanbul, 1992, s. 226.
65
Rıza Savaş, a.g.e., s. 239.
çalıştığı66 Zeynep binti Cahş’ın ise dikiş dikerek, deri tabaklayarak kazandıkları ile
sadaka verdiği67 belirtilmiştir. Kayle el Emmariyye isimli kadının ticaretle uğraştığı,68
Ümmü Süleym bint Milhan isimli kadının ise bugünkü ifade ile kuaförlük yaptığı
rivayet edilmiştir. Hz. Ömer zamanında Şifa bint Abdillah pazarı denetlemekle
görevlendirilmiş yani zabıta görevini üstlenmiştir. Esma bint Muharrime isimli kadının
da koku satıcılığı yaptığı rivayet edilmiştir.69 Hz. Ayşe ise Peygamberimizden öğrendiği
bilgileri insanlara aktarmış, Peygamberimizin vefatından sonra evi ilim meclisi haline
dönmüş, gerektiği zaman devrin halifeleri, ona danışarak bilgi almışlardır.70
4- Miras Hakkı
66
Faruk Beşer, a.g.e., s. 112.
67
Havva Ergene Işık, Hanım Sahabeler, İstanbul, 2005, s. 284.
68
Rıza Savaş, a.g.e., s. 234.
69
Faruk Beşer, a.g.e., s. 112-118
70
Havva Ergene Işık, a.g.e., s. 272.
71
Ebu Şakka, Abdulhalim, a.g.e., s. 193.
çağırdı ve - Sad’ın iki kızına üçte iki ve bunların annelerine sekizde bir ver, kalanı da
senin -buyurdu. Bu ayet, mirasın sadece erkeklere ait olmadığının delili kabul
edilmiştir.72
Ayrıca mirastan erkek çocuğuna kız çocuğunun iki misli hak verilmesi erkek
çocuğunun kız çocuğundan üstün olduğu anlamına gelmez. Nitekim İslam hukukuna
göre, tüm ailenin geçimi, karısı, kızı ve bütün çocukların masraflarının temini, anne
babanın ve kız kardeşinin bakılması, karısına gerekli halde verilecek mehir hep erkeğin
üzerine yüklenen mali sorumluluklardır. Kadının böyle bir sorumluluğu yoktur. Erkek
ve kadının mal varlığı da ayrıdır. Kadın ne kadar varlıklı da olsa evin geçimine katkıda
bulunma gibi zorunluluğu yoktur. Hal böyle olunca, kadına da erkeğe olduğu kadar
mirastan hak verilirse bu sefer erkeğe zulmedilmiş olacaktır. “Nimet külfete göredir”
prensibi doğrultusunda erkeğe de külfetine göre nimet verilmektedir. Şu halde mali
külfetler açısından kadın erkekten çok daha şanslı konumdadır. İşte mali yükümlülükler
açısından ağırlığına uygun olarak ve ayrıca görevi kadar hakkı vardır ilkesinden hareket
edilirse Kur’an’ın bu hükmü külfet ve nimetlerin dengelenmesi ve sosyal adaletin
sağlanması açısından adaletli bir hükümdür.
Seçme hakkı, siyasi bir haktır ve Müslümanların bir görevidir. Devlet başkanını
seçme, topluluğu oluşturan kişilerin hakkı olmakla beraber toplumun yarısını oluşturan
72
M. Hamdi Yazır, a.g.e., c. 3 s. 570-573.
73
Altan Çetin, Ortaçağda Kadın, s.53, Lotus Yayınevi Ankara, 2011.
kadınların da yöneticilerini seçmede söz sahibi olması kadınların en önemli hakları ve
görevlerinden biridir.74
Ayrıca çoğu örnekte olduğu gibi İkinci Akabe Biatı’nda da Rıdvan Biatı’nda da
kadınların yer almış olması bizlere seçme haklarının olduğunu ve İslam’ın bu konuda
kadını ayırt etmediği görülmektedir.
74
Nejla Akkaya, ‘İslâm Hukukunda Kadının Siyasi Hakları’, İslâmi Araştırmalar, Ekim, 1991, Sayı:
4, c. 5, s. 238.
75
Mümtehine 60/12.
76
Nisa, 4/58.
idareci olma vasıflarına uygun donanıma sahipse bunları kullanma şansı olmakta ve
topluma faydalı olabilmektedir. Böylece kadının siyasi hakkı korunma altına alınırken
ayrıca toplum da yönetici açısından uygun olmayan ve faydadan çok zararı olabilecek
kimselerden korunmuş olacaktır.
77
Bekir Topaloğlu, İslam’da Kadın, s.64, Yağmur Yayınevi, İstanbul, 1980.
Evliliğin sona ermesi bazen evlilik akdindeki bir bozukluk veya eksiklikten,
bazen de eşlerin evlilik birliğini devam ettirememelerinden dolayı söz konusu
olmaktadır. Birinci durumda evlilik birliği feshedilmiş olurken, ikinci durumda talakla
sona erdirilmiş olur.78
Evlenme ve boşanma hakkı erkek olsun kadın olsun, her ikisinin de eşit
haklarındandır. İslam hukukçuları evlenme ve boşanmaya erkeksi bir tanım getirmişler
ve bu hususta kadına pek bir özgürlük tanımamışlar. Özellikle kadın cinsel bir statüde
tarif edilmiştir. Bu tarife göre “nikâh, kadının vücudundan istifade etmek için bir
yoldur.” Hâlbuki ayette cinsellik bakımından bir eşitlik ve denge vardır: “Siz onlar,
onlar sizin için bir elbisedir”79 bu ayette aynı zamanda eşler arası dengeyi anlamamız da
mümkündür bu denklik sadece cinsiyette değil, aynı zamanda, birbirlerinin örtüsü
olabilmesi için, ekonomik, kültürel, sosyal, psikolojik, ahlaki ve mesleki vs. de denklik
gerekecektir. Tıpkı bir elbisenin vücuda uygun ve denk gelmesi gibi, eşler de
birbirlerinin dengi olmalıdır. Mutluluğu şartlarından biri ve en önemlisi budur. Zaten
fıkıhta denklik konusu esastır. 80
Tarih boyunca boşanma olayı hep erkeğin hakkı imiş gibi anlaşılmış ve
uygulanmıştır. Gerçi Kur’an boşanma halinde erkeğin neler yapması gerektiğini
belirterek, kadının hukukunu korumuştur ama kadına da erkek kadar evlenme ve
boşanmada hak ve özgürlük kapısı açık tutulmuştur. Yani kadında isterse boşayabilir ve
bunun Kur’an’a ters bir tarafı yoktur.
78
Halil Cin, Eski Hukukumuzda Boşanma, s.33, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya, 1988.
79
Bakara, 2/187.
80
İsmail Yakıt, Kur’an’ı Anlamak, s.156-161,Ötüken Yayınları, İstanbul, 2003.
SONUÇ
İslam’dan önce Arap yarımadasında kadının hiçbir değeri ve önemi yoktu. Kız
çocukları diri diri toprağa gömülürlerdi. Bir eşya gibi satılırdı. Mal edinme hakları
olmadığı gibi, mirastan da mahrum bırakılırlardı. Ayrıca bir erkek istediği sayıda
kadınla evlenebilir, istediğini de boşayabilirdi. Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında aynı
şekilde kadına iyi gözle bakılmazdı. Kadın murdar, pis, lanetli sayıldığı için incile el
süremezdi. Kadın ilk günahın işlenmesine sebep olduğu için ona şeytan gözüyle
bakılırdı. Yahudilikte kadın devamlı günah işlemeye meyilli, Hristiyanlıkta şeytanca
kötülüklere kapı açar, erkeğin ahlakını bozar. Erkek kadın için değil, kadın erkek için
yaratılmıştır düşüncesi yatardı.
KAYNAKÇA
Buhari, Rikak,48.
Buhari, İlim, 36
COŞKUN, Ali, Sosyal Değişme Kadın ve Din, Rağbet Yayınevi, Üsküdar, 2011.
UAÖ, https://www.amnesty.org.tr/
www.hurriyet.com.tr/gundem/af-orgutu-turkiyede-kadina-siddet-var-38611110