You are on page 1of 1

Lütfi Fikri, Selanik’te Bir Konferas, Matbaa-i Ahmed İhsan ve Şürekâsı, İstanbul, 1326, ss.48.

Lütfi Fikri, konferansına Namık Kemal’in meşhur “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan çıkar.” (s.3)
sözünü tartışarak başlar. Meşrutiyetten iki sene geçmiştir. Meclisteki fırka sayılarından, 12 Mart
1908’den önceki üç parti olan Ahrar Fırkası, İttihat ve Terakki Fırkası ve kendisi, arkadaşlarıyla
kurduğu Fırka-i Muzahere’den bahseder. Fırka kurmasının sebebini ise iki partinin bir fikir üzerine
ayrışması sırasında memleket lehine olanın seçilmesini kolaylaştırmak olarak açıklar. Ancak
Meşrutiyetin ilanından sonra İttihat ve Terakkinin tek parti olarak görevde kalması ve yavaşça
hissedilmeye başlanan yolsuzluk ve hukuksuzluk onu rahatsız eder.
Avrupa ve Osmanlı arasındaki hukuki farklılıkları anlatırken Osmanlının geri planda kaldığını, tek
fırka ile hükümetin zayıfladığını belirtir. Fransa, Almanya ve İngiltere meclislerini Meclis-i
Mebusan’la karşılaştırır.
“Biz İttihat ve Terakki Fırkasına dahiliz. Fakat cemiyetine dahil değiliz.” (s.14) diyen mebus
arkadaşlarından söz açar ve İttihat ve Terakkinin idari ve sosyal işleyişini değerlendirir. Aslında niyeti,
yapıcı ve eleştirel bir bakışla hükümeti konuşmak, memleketin terakkisini tartışmaktır. Ancak belli
noktalarda İttihat ve Terakki’yi eleştirirken yer gelince “Efendiler, İttihad ve Terakki Cemiyetinin,
istihsal-i meşrutiyetle bu memlekete ettiği hizmet tarif ve izahtan müstağnidir.” (s.33) deyiverir.
Sonuçta vatana hizmetin bitmediğini vurgulayan Lütfi Bey fırka mensuplarını bilinçli ve dikkatli bir
şekilde meseleleri kavramaya, başta Fransa olmak üzere Avrupa devletlerinin meclis ve hukuk
sistemlerinden ibret almaya, yozlaşma ve hukuksuzluktan uzaklaşmaya çağırır.
Lütfi Fikri, konferansında İttihat ve Terakki Cemiyetine ilk katılanlardan olduğunu belirtikten sonra
kayıtlı numarasının “beşinci koldan 560 yahud 561” olduğunu söyler.
Ayrıca bu konferansın dokuzuncu sayfasında, geri kalan kısmının topluluğa okunmadığını belirten bir
not düşülmüştür.

Harun Tuncer, “Bir Müzmin Muhalif ya da Karışan Ömer Lütfi’ler”, Yedikıta, Ocak 2014, s.59.
“Genç Kalemler’in meşhur ismi Ali Canip Yöntem’in anlattığına göre II. Meşrutiyet devrinde Ömer
Lütfi Bey, bir gün “İttihad ve Terakki Fırkası’nın kalesi olan” Selanik’e gider; amacı fırka aleyhine bir
konferans vermektir. Fakat meseleden haberdar olan İttihatçılar tertiplerini yapmışlardır. Söze,
vaktiyle kendisinin de İttihatçı olduğunu söyleyerek başlayan Lütfi Bey tam da “fakat bugüüünnn”
diye devam etmek ve maksadına girmek isterken bahçede bir düdük öter. Hatip “ayıptır ayıp” diye
bağırsa da ilk düdük bir işarettir ve ardı sıra yüzlerce düdük birden öter. Ömer Lütfi Bey çıktığı
sahnede sapsarı kesilir; sallanır ve aşağı inmeye mecbur olur. İstanbul’a döndüğünde Meclis-i
Mebusân koridorlarında kendisiyle karşılaşan (şakalarıyla meşhur) Babanzade İsmail Hakkı Bey:
- Geçmiş olsun Lütfi Bey, seni Selanik’te düdüklemişler!
deyince o da,
- Canım birkaç külhanbeyi… Diye karşılık verir.”

You might also like