You are on page 1of 7

MEDYA İZLEYİCİ ÇALIŞMALARINDA KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR VE STUART HALL’UN KATKISI

Seray Öney Doğanyiğit


Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi
İletişim Kuramları Bitirme projesi
Öğr.Üyesi: Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu

Giriş:

Bu çalışma; televizyon izleme sürecinde izleyicinin edilgin bir alıcı olduğu düşüncesinin; 1960’lardan
sonra değişmesiyle, izleyicilerin kitle iletişim araçlarını etkin bir şekilde nasıl kullandığını anlamaya
çalışan İngiliz Kültürel Çalışmaları ve onun en önemli kuramcısı Stuart Hall’ un bu çalışmalara katkısını
‘’Kodlama-Kodaçımlama’’ makalesi ile incelemeyi hedeflemiştir. Çalışma; araştırma konusu gereği;
Hall’un biyografisi, İngiliz Kültürel Çalışmalarda ki yeri, izleyici odaklı iletişim çalışması (Kodlama-
Kodaçımlama)ve bu makaleye uygun güncel bir araştırma örneği ile sonuçlandırılacaktır. Amacımız;
Hall’ un önemli bir kültür teorisyeni olarak kültürel çalışmalardaki önemini; bir parça ihmal edilmiş
olan izleyiciyi, alımlama çalışmalarına yaptığı katkı ile anlamaktır.

Stuart Hall Kimdir?

1932 doğumlu Jameika’ lı sosyolog ve kültür teorisyenidir. Afrika kökenli orta


sınıf Jameikalı bir ailenin çocuğudur. İlkokulu klasik İngiliz eğitim sisteminde
ders veren bir okulda okumuştur. Kendisini o zamanlardan ‘’parlak ve gelecek
vaadeden’’ bir çocuk olarak tanımlarken, bunu fark eden hocaları tarafından
modern şiir ve farklı edebiyat dallarında yaptığı okumalar ile eğitimini
geliştirmiştir.

1948’lerde 2. Dünya savaşından sonra İngiltere’nin çoğunluk nüfusunu kapsayan Afro-Karayiplerin


(Jameikalılar)’ın İngiltere’ye göçü ile kendisi de bu Windrush jenerasyonun bir parçası olarak İngiltere
‘ye gelmiş ve Oxford üniversitesi’nde eğitimine devam etmiştir. The Guardian’’ gazetesine verdiği bir
röportajda ‘’He will never forget sitting at Paddington Station watching his fellow islanders, the
Windrush generation, coming to London from Kingston in their Sunday clothes; he thought: 'Where
on earth are these people going to? Ve 57 yıl boyunca bu sorulara cevap vermek için çalıştı.

1950 ve 60’larda New Left Review ‘ın bir dönem editörü olan Hall akademisyen olmadan önce
ortaokul öğretmenliği yapmıştır.

1964 yılında ilk yayınladığı kitabı The Popular Arts ile Williams ve Thompson’dan destek görmüş
nitekim bu çalışması ile; Richard Hoggart ve Raymond Williams 1964 yılında Birmingham
Üniversitesinde kurdukları Birmingham Çağdaş ve Kültürel Çalışmalar Merkezi’nde başkanlık
yapmıştır. (1968-79)

1979’da Açık Üniversite’de sosyoloji profesörü olmuştur. Burada eğitim politikasına ve özellikle de
daha dezavantajlı olanların eğitimi için giriştiği entelektüel macera ve yenilikçi yaklaşımla sınırların
aşılmasını sağlamıştır.
Hall’un siyahi bir Jameika’lı olması ve Batı Hintli geçmişi; ırk, marjinallik, alt kültürlülük konusunu,
kültürel çalışmaların ilgi alanları olarak ele aldığında; biyografisi ayrıca önem kazanmaktadır.

İngiliz Kültürel Çalışmaları ve Hall’ un katkıları

Öncelikle kültürel çalışmalar, toplumsal olguları analiz etme amacına yönelik olarak, psikoloji,
sosyoloji, kültürel antropoloji, iletişim, politik ekonomi, film araştırmaları, sanat tarihi ve eleştirisinin
yanı sıra, edebiyat, toplum ve medya kuramlarını da içeren disiplinler-arası bir çalışma alanıdır. Dil,
cinsiyet, sınıf, ırk, etnik köken, milliyet, ideoloji gibi unsurlar, yapılan çalışmalardaki başlıca
kriterlerdir. Bu bağlamda Birmingham Okulu çerçevesinde vücut bulan İngiliz Kültürel Çalışmaları, bu
alandaki akademik etkinliklerin temelini oluşturmaktadır. Birmingham okulunun çalışmaları, genel
ifadeyle, kitle kültürünün tek tipleştirici dayatmalarına karşı alıcı konumundaki bireylerin direniş
şekilleri üzerine odaklanmaktadır. Kültürel çalışmalar adından da anlaşılacağı gibi, tam olarak ne bir
toplumsal teoridir, ne de kitle iletişimi teorisidir. Bununla beraber kültür ve onların izleyicileri
arasındaki ilişkiyi yorumlayış biçimleri onları hem işlevselci okulun hem izleyiciye ve alımlamaya
atfettikleri önem nedeniyle Frankfurt okulunun karşısında konumlanmaktadır.

1950’lerin sonuna doğru İngiliz toplumundaki egemen sınıfların baskıcı ve sistematik etkilerinin
yoğunluğu ve 1960’larda ki sınıf eşitsizliği ve baskıya karşı olan ayaklanmalar, Birmingham Okulu’nun
daha ilk baştan sınıf ve ideolojiye yönelik önemli politik sorunlara odaklanmasına neden olmuştur.
1960’larda işçi sınıfı kültürünün potansiyeli irdelenmiş, 1960 ve 70’lerde ise gençlik alt kültürünün
kendine özgü tarzlarını ve kimliklerini oluşturarak kapitalist egemenliğin hegemonik biçimlerine karşı
kayda değer bir direnç potansiyeline sahip olduğu ortaya konmuştur.

İngiliz Kültürel Araştırmaları’ nın öncüleri durumunda olan Hoggart, Williams ve Thompson, kültür
endüstrileri üretilen kitle kültürünün dayatmalarına karşı işçi sınıfının kültürünü ve direncini
güçlendiren bir kitle kültürü eleştirisi geliştirmişlerdir. Bu öncüler ve onu takip edenler, insanların
‘’kültürel budalalar’ olmadığını ve izleyicinin kitle kültürüne karşı hiç de küçümsenemeyecek
potansiyel bir tepkisinin söz konusu olabileceğini göstermeye çalışmışladır.

İngiliz Kültürel İncelemeler geleneği, 1960’lı yıllardan itibaren önce edebiyat alanında başlayan daha
sonra disiplinler arası bir yaklaşımla sınıf mücadelelerinin, tahakkümün ve toplumsal eşitliksizliklerin,
ideolojinin ve direnişin yeniden üretildiği bir alan olarak başta İngiltere olmak üzere çağdaş kapitalist
toplumlarda kültürün incelenmesi ile uğraşır. Daha en baştan yüksek-alçak kültür arasındaki ayrıma
karşı çıkmış ve medya kültürünün yapay ürünlerine ciddiyetle yaklaşmışlardır. Althusser’in ‘’Devletin
İdeolojik Aygıtları’’ ve Gramsci’nin ‘’Hegemonya’’ kavramları Kültürel Çalışma kuramcılarının oldukça
etkilendiği kavramlardır. Batı Marksizm’i içinde yer alan her iki düşünürün görünüşüne göre, ‘’kültür
görece olarak özerktir’’ ve ideolojik ortamın ve popüler kültür aracılığı ile popüler bilincin
bilinçlenmesine yardım eder.

Hoggart ve Williams gibi İngiliz kültürel incelemeleri’ nin öncüsü olan düşünürler, işçi sınıfını anlamak
için popüler kültür ürünlerinin incelenmesi gerektiğini düşünürler. Kitle iletişim araçlarının
yaygınlaşmasıyla beraber, kültür incelemeleri kaçınılmaz bir biçimde tutucu bakış açısından sıyrılarak,
günlük yaşamı da içine alır bir hale gelmiştir. Kültür bu yaklaşıma göre; hegemonya oluşturma
çatışmalarının yaşandığı bir alan olarak ‘’kültürel çatışma’’ alanıdır. Filmler, televizyon, popüler müzik
gibi daha önceki kültürel yaklaşımların göz ardı ettiği alanlar inceleme konusu haline gelmiştir.
Fiske’nin kullandığı anlamıyla popüler kelimesi ‘’halktan gelen halka ait sanat anlayışı’’nı ifade
ederken, popüler güçlerde buradan yola çıkarak, baskı ve egemenliğe karşı çıkan halk kesimlerini
ifade eder. Fiske, popüler olanın izleyicilerin kültür endüstrisi ile yaptıkları şey olarak ifade eder.
Ancak kültürel çalışmalar medyanın aracılık ettiği kültürün hegemonik tarafını da inkar etmez. Bir çok
zaman bu durumu ve ona karşı direnişi çalışma konusu edinirler.

Stuart Hall; İngiliz Kültürel Çalışmaları içerisinde medya çalışmalarında ‘’hegemonya’’ düşüncesinin en
ünlü destekçisidir. Kültürel çalışmaların, Allthusser ve Gramsci’nin ideoloji ve hegemonyaya ilişkin
kuramlarıyla bütünleşerek gelişmesi büyük oranda Hall’ın çalışmalarına bağlıdır. Hall’ a göre medya ,
güçlülerin çıkarlarına hizmet eden hegemonik gerçeklik temsillerini iletir. Birçok araştırmacının öne
sürdüğü üzere, bir kitle iletişim aracının ideolojik etkilerinin, o aracın yaydığı mesajlardan analiz
edebileceği fikrine karşı çıkar. Hall bunun yerine metinle onu üreten kurumla ve izleyicilerin sosyal
tarihiyle yüzleşmeyi önermektedir. Hall’un Encoding/Decoding makalesinde belirttiği gibi, bir metnin
kodlanmasıyla, okurun bu kodları çözmesi arasında her zaman için bir farklılık bulunması nedeniyle,
medya kültürü tarafından ortaya konan ürünler farklı okumalara açıktır.

Alımlama Çalışmaları ‘’Kodlama – Kodaçımlama ‘’

Alımlama, izleyenlerin medya iletileriyle ilgili yorumları, kodaçımlamaları, okumaları, anlam


üretimleri, algıları ya da kavrayışlarına işaret eden genel bir kavramdır. Alımlama analizi ise,
televizyon programlarının ürettiği anlam ile izleyicilerin ürettiği anlam arasındaki ilişkiyi ortaya
koymayı amaçlayan bir yöntemdir. Bu televizyon türleri haberler olabileceği gibi diğer bilgilendirici ya
da kurgusal programlar olabilir. Alımlama araştırmalarının amacına ulaşabilmesi için metnin
çözümlemesini yapması, izleyicinin tepkisini ölçmesi son olarak da metin ve izleyici tepkisi arasındaki
ilişkiyi ortaya koyması gerekir (Hoijer 2005: 105-106). Alımlama analizi medya mesajlarını kültürel ve
umuma yönelik şekilde şifrelenmiş söylemler olarak görür, izleyiciler ise anlam üretiminin
vasıtalarıdır. Alımlama araştırmalarında izleyiciler tüketim, şifre çözümü ve sosyal kullanımlar
açısından medyayla ilgili pek çok şey yapabilecek şekilde etkindir. Araştırmacılar, medya söylemleriyle
izleyici söylemlerinin ampirik çözümlemesini yaparken sosyo-kültürel sisteme göndermede bulunur
(Jensen ve Rosengren2005: 66). Alımlamalardaki farklılıklar toplumsal ya da bireysel faktörleri de göz
önünde bulundurularak aydınlatılır. (Hoijer 2005: 105- 106).

Hall’ un modelinde, anlamlı bir söylem olan televizyon metni, bir değiş-tokuş sürecinin sonunda
gerçekleşir. Böylece araştırmayı ‘’yalnızca içerik çözümlemesiyle ulaşılmış sonuçlara’’
indirgemeksizin, mesajın söylemsel biçiminin iletişimsel alışverişte ayrıcalıklı bir yere sahip
bulunduğunu, ‘’kodlama-kodaçımlama’’ momentlerinin, bir bütün olarak iletişimsel süreçten ‘’görece
özerk’’ olsalar da, belirlenmiş momentler olduğunu kabul etmeliyiz.

Tarihi bir olay televizyon söyleminin bir parçası haline gelir-gelmez, o aracın kendi anlam üretme
sistemine tabi olur. Paradoksal olarak ifade edersek, olayın iletişimsel bir olay haline gelebilmesi için
önce bir ‘’hikaye’’ halini alması gerekir. Bu momentte söylemin biçimsel alt-kuralları, anlamlandırılan
tarihsel olayı, işaret edilen olayın toplumsal ve politik sonuçlarını da ikinci plana itmeden, ‘’baskın’’
hale gelir. Mesaj biçimi’’ olayın kaynaktan alıcıya geçişi sırasındaki zorunlu ortaya çıkış biçimidir.
Mesaj biçimi ve de belirleme biçimi kaynaktan alıcıya geçmek için bir olaya ihtiyaç duyar. Televizyon
yayınının tabi olduğu kurumsal yapılar, sahip oldukları üretim ağı ve pratikleri, teknolojik altyapısı ile
birlikte bir programın üretilmesi için vazgeçilmezlerdir. Hall Marx’ın terimlerini kullanarak şöyle
söylemektedir, ‘’dolaşım ve alımlama, televizyonda ‘’üretim süreci’’ anlarıdır ve belli sayıda yapılanan
ve dolayımlanan ‘’geribesleme’’ yoluyla, kendisi de üretim sürecine yeniden dahil edilir.’’ (Hall,
1997:62-63). Mesaj bir etki oluşturabilmesi, bir ihtiyacı karşılayabilmesi ve bir kullanıma hizmet
etmesi için, öncelikle söylem olarak gösterene uygun hale getirilmeli ve anlamlı bir biçimde
kodlanmalıdır. İşte bu kodlanmış anlamlar bütünü algılama, alımlama, duygu, ideoloji ve
davranışlarda çok karmaşık sonuçlarıyla beraber, bir etki oluşturur, eğlendirir ve ikna eder.

‘’ Anlamlı ‘’söylem olarak program

Kodlama Kodaçımlama

Anlam yapıları 1 Anlam yapıları 2

Bilgi çerçeveleri Bilgi çerçeveleri

Üretim ilişkileri Üretim ilişkileri

Teknik üstyapı Teknik üstyapı

Açıktır ki yukarıda ki diyagramda yer alan ‘’anlam yapıları 1 ve anlam yapıları 2’’ aynı olmayabilir.
Kodlama- kodaçımlamanın kodları tamamen simetrik olmayabilir. Simetrinin derecesi, yani iletişimsel
alışverişte ‘’anlama’’nın ve ‘’yanlış anlama’’nın derecesi, Kodlayıcı-üretici, Kodaçımlayıcı-alıcı’ nın
konumları arasındaki denklik ilişkilerinin derecesine bağlıdır.

Hall televizyon mesajının oldukça karmaşık bir yapıya sahip olduğunu vurgular. Mesaj, sessel ve
görüntüsel olmak üzere iki türlü söylemi içerir. Görüntüsel söylem üçboyutlu bir dünyayı düz bir
ekrana taşır. Filmde köpek havlayabilir ama ısıramaz. Gerçeklik dilin dışında var olur ancak dilin
yönlendirilmesine tabi kılınmıştır. Söylemsel ‘’bilgi’’, dil içindeki ‘’gerçeğin ’’şeffaf’’ temsilinin değil,
gerçek ilişkiler ve koşullar hakkındaki dilin ürünüdür.

Hall, televizyon mesajlarının inşa edilebileceği üç pozisyon belirlemektedir. Bunlardan ilki ‘’dominant-
hegemonik’’ pozisyondur. Bu pozisyonda izleyici pozisyonu önerilen anlamına uygun bir biçimde
okur. Bu durumda profesyonel kod tarafından oluşturulan pozisyonu ayırt etmemiz gerekir. Bu
televizyonda çalışan kişilerin bir mesajı kodlarken aldıkları pozisyondur. Ancak profesyonellerin
kodlamaları çok önceden hegemonik boyutta tamamlanmıştır. Profesyonel kod kendisine ait
değişimleri, işlemleri hayata geçirse de görece profesyonel kod dominant kodun hegemonyası
çerçevesinde çalışır.

İkinci pozisyon ‘’müzakereci okuma’’dır. Halkın büyük kısmı medya mesajlarının Halkın büyük kısmı
medya mesajlarının içinden çıkarılması istenen hakim anlamın ne olduğunun ayırdındadırlar. Buna
rağmen, hakim tanımlar oldukça hegemoniktir; çünkü küresel anlamda ‘hakim pozisyon ’da olan
olayları ve durumları temsil ederler. Müzakereci okumayı içeren bir kodaçımlama, hem benimsenen
hem reddedilen unsurların karışımından oluşur. Hall, müzakereci okumaya, endüstriyel ilişkiler
sebebiyle grev yapma hakkını sınırlayan bir yasa veya ücret artışının durdurulması ile karşı karşıya
kalan işçinin tepkisini örnek vermiştir. Ekonomik tartışmalar söz konusu olduğunda, kod açıcı,
hegemonik tanımlamayı benimseyebilir ve herkesin enflasyonun düşmesi için daha az kazanması
gerektiğini kabul edebilir. Ancak bu pozisyonu benimsemesi, daha iyi bir ücret ve çalışma koşulları için
grev yapmasını da engellemez.

Son olarak üçüncü okuma şekli ‘muhalif’ okumadır. Adından da anlaşılacağı gibi muhalif okumada
izleyici metnin içerdiği bütün anlam ve yan anlamları çözer ve bunlara karşı tutum alır. Hall’un buna
verdiği örnekte, televizyonda, maaşları en yüksek noktaya vardırmak konusunda bir tartışmayı izleyen
kişinin, ulusal çıkarları, sınıf çıkarları olarak okumasını muhalif bir okuma olarak gösterilmektedir .

Hall’ün Kodlama-Kodaçımı makalesine dayanarak yapılan ilk araştırma David Morley’in Nationwide
çalışmasıdır. Morley ve Charlotte Brundson bu çalışmada ilk olarak BBC’de yayınlanan Nationwide
adlı haber programının metin çözümlemesini yapmış ve metin içinde gizlenen egemen anlam ağlarını
ve egemen okumaları ortaya koymaya çalışmışlardır.

Bir alımlama çalışması olarak ‘’ Kodlama Kodaçımı’ na’’ örnek ‘’Behzat Ç. Dizisi’’

Bu çalışma, “Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” dizisinin izleyici tarafından nasıl alımlandığını ortaya
koymak amacıyla tasarlanmıştır. 11 kişi ile gerçekleştirilen çalışmada, derinlemesine mülakatlar
aracılığıyla alımlama estetiğine yönelik izleyici tasarımları mercek altına alınmıştır. Çalışmada,
izleyicilerin iletilere karşı oldukça duyarlı olduğu tespit edilmiştir. Sosyo-demografik değişkenlerin
sunulan içeriğe yönelik direnç açısından farklılık gösterdiği elde edilen bulgular arasındadır. Gençler
arasında toplumsal gerçekliğe ilişkin anlam üretiminin medya gerçekliğine yatkın olduğu görülürken,
ileri yaş grubu katılımcılar ile eğitimlilerin dizinin yönelimiyle örtüşmeyen anlamlar ürettiği
görülmüştür. Görüşmelerde ayrıca, Behzat Ç. siyasi bir kişilik olarak nitelenmiş, belli parti ve
cemaatlerin hedef alındığı görüşü öne çıkmıştır. Böylece Behzat Ç. izleyicisinin etkin ve duyarlı bir
gözle her mesajı kendi düşünsel ve ideolojik çizgisine göre yorumladığı tespit edilmiştir.

Görüşmelerde ilk olarak dizi hakkında bilgi verilmesi istenmiştir.

Katılımcıların bir kısmı Behzat Ç.’nin kızının öldürülmesiyle gelişen olaylar üzerinde diziyi kurgulama
yoluna gitmiş, cinayet vurgusunu ön plana çıkarmayı tercih etmiştir. Bir katılımcı, kızının
öldürülmesini araştıran tükenmiş bir adamın mücadelesi diyerek diziyi özetlemiştir. Ankara’da çekilen
polisiye dizisidir. “Ankara’daki bir grup polisin hikâyesini anlatan bir dizidir.”

Diziyle ilgili bilgilerde dikkat çeken Ankara vurgusudur. “Bir Ankara Polisiyesi” olarak nitelenen dizinin
belleklerde bu şekilde yer ettiği görülmektedir. İzleyicilerin sunulan kodları farklı biçimde aldıkları ve
dolayısıyla Behzat Ç. üzerine ürettikleri, anlamın da bu paralelde şekillendiği açıktır.

Behzat Ç. izleyicisine diziyi niçin izlediği ve takip etmesinin en önemli nedeni sorulmuştur

“Konusu ve oyuncularını çok başarılı bulduğum, Türk televizyonlarında az görülen kaliteli bir dizi
olduğu için izliyorum.”
‘’Bol bol aksiyon sahnesi içerdiği ve dinamik bir dizi olduğu için izliyorum’’

Yorumlar incelendiğinde, biçim ve içeriğin paralel şekilde değerlendirildiği görülmektedir. Buna karşın
kimi katılımcılar konuya ağırlık verirken, kimileri görsellik üzerinde durmaktadır.

Katılımcılara dizideki polis imajıyla gerçek polis imajının örtüşüp örtüşmediği sorulmuştur
“Bence gayet uyumlu. Zaten dizinin en büyük özelliği gerçek yaşamı olduğu gibi sunması olduğu için
uyumludur.’’
‘’Hayır, karakterlerin neredeyse hepsinin ağzı bozuk, gerçek hayatta böyle değil. Belki eskiden daha
kötüydü ama polis teşkilatı baya değişti, bir de üniversite mezunlarının sayısı da arttı. Polis teşkilatını
gayet iyi durumda görüyorum.”

Değerlendirmeler katılımcıların gerçekle kurgu arasında ikiye bölündüğünü göstermektedir. Halkın


emniyet teşkilatına bakışı yorumlarda çeşitliliğin oluşmasına neden olmuştur. Kimi kurgu ile gerçekliği
özdeşleştirerek eleştirel bir tutum sergilemiş, kimi katılımcılar gerçek Behzat Ç. karakterlerinin
tutumunu gerçek polise yakıştırmamıştır. İnsanların alımlama düzeylerine ideolojik çerçevenin yön
verdiği görülmektedir.

Dizide küfürlü konuşmalar ve içkili sahnelerin yoğunluğu tartışmalara neden olmaktadır.


Dolayısıyla izleyicilere, bu tür sahnelerin nasıl değerlendirildiği sorularak toplumsal refleks
düzeyine ilişkin ipuçları aranmıştır.

“Polislerle ilgili olumsuz imaj sergiliyor.”


“Belki izlenilirliği ve gerçekçiliği arttırıyor gibi görünüyor ama azaltılmalı bence.’’
“Filme kötü yansıyor, sürekli sürekli izlenmiyor. Yani evde filan ailecek izlerken insan rahatsız oluyor.”

Değerlendirmelerin birçoğuna küfür ve içkinin abartıldığı düşüncesi hâkimdir. Kod açımlama yaklaşımı
açısından bakıldığında, izleyicilerin muhalif okuma yaptıkları görülmesine rağmen, tepkiselliğin aynı
ölçüde izlenilirliğe etki etmediği görülmektedir.

Dizide özellikle belli ideolojik yapılanma, grup ya da siyasal fikirlerin hedef alındığını düşünenler
cemaat, derin devlet ve bazı partiler üzerinde durmaktadır. Dizide işlenen ana hikâye ve yan
hikâyelerin tasarımı ve sunumuna ilişkin alımlama düzeyini belirlemek amacıyla ideolojilere ilişkin
sorular sorulmuştur.

“Zaman zaman cemaatler ve bazı siyasi partiler hedef alınıyor.”


“Burada biraz milliyetçiliğe karşı yani sol gruplara fazla yer verilmesi gibi şeyleri görüyorum. Hatta
birisi demişti, Behzat Ç., Polat Alemdar’ın solcu versiyonu diye.”

Az sayıda katılımcı ise ideolojik hedef almanın söz konusu olmadığı düşüncesindedir. Katılımcı,
yapımcıların özellikle belli bir grubu hedef almadığını ancak orta yol kaygısıyla hareket ettiğini
belirtmektedir. Yani katılımcı, anlam üretim sürecinde dizinin izlediği yolun her kesimi memnun
etmek üzere tasarlandığı düşüncesindedir. Hall’e göre kodlama sürecinde üretilen anlamla
kodaçımlama sürecindeki anlam üretme etkinlikleri her zaman simetrik olmayabilir. ortaya çıkan
sonuç, üretilen anlamın yorumlanmasındaki farklılığa yöneliktir. Yani Hall’ün ifadesinde hayat bulan
anlam üretim süreci, kastedilenden daha fazla boyutta değerlendirilmelidir. Daha açık ifadeyle,
izleyici anlam üretimini kodlananın dışında tek bir yönde değil, daha karmaşık ve kendi içinde farklı
yönelimlerle gerçekleştirmektedir.

***Yorumlar incelendiğinde, izleyicilerin tepkilerinin genel olarak küfür üzerinde yoğunlaştığı


görülmektedir. Katılımcıların bu durumu benimsemediği açıktır. İzleyicilerin karşıt okuma ile kodların
meşruluğunu reddettiği görülmektedir. Ayrıca bu durum dizinin ilerleyen bölümlerinde küfürlü
içeriklerin azaltılmasını sağlamıştır. Katılımcılar genel olarak dizinin içeriğine ve karakterlere dair kod
açımları yapmaktadır. Bu durum her iletinin müzakereden geçirildiği ve doğrudan kabul görmediğini
göstermektedir.

Sonuç:
Kültürel çalışmalar geleneğinin alımlama çalışmalarına yaptığı katkılardan biri olan ‘’Kodlama,
Kodaçımlama’’ sosyal çevre, kültürün anlam üretimindeki rolü, ideoloji ve egemen ideolojinin bir
taşıyıcısı olarak kodlanmış mesaj kavramlarıyla beraber, alımlama çalışmaları çok daha kapsayıcı ve
açıklayıcı bir araştırma alanı olmuştur. İzleyicinin bilinmeyen kitle olmaktan çıkarak, aktif izleyicilere
dönüşmesi toplumun alt ve işçi kesiminin televizyon yayınlarını nasıl alımladığı düşüncesiyle yola
çıkan İngiliz Kültürel çalışmaları, iletişim bilimlerine yeni açılımlar sağlamış ve farklı bir bakış açısı
geliştirmişlerdir.

Kaynakça:

AYDIN, Şaki (2007), Alımlama Araştırmaları ve Kültürel Çalışmalar Geleneğinin Katkısı, İTÜ sosyal
bilimler dergisi Yıl:6, Sayı:11 Bahar.
HALL, S. ( 2005), Kodlama, Kodaçımı, Medya ve İzleyici Bitmeyen Tartışma, Çev: Yiğit Yavuz, Vadi
yayınları, Ankara
LAUGHEY, D. (2010), Temsil, Medya Çalışmaları teoriler ve yaklaşımlar, Çev: Ali Toprak, Kalkedon
yayınları, İstanbul
MENGÜ, S. (2009), Birmingham Okulu İngiliz Kültürel Çalışmaları, Metin Çözümlemeleri, Der:
Yasemin İnceoğlu, Nebahat A. Çomak, Ayrıntı yayınları, İstanbul
SEKER, T., (2009), 5N 1K Programının Alımlama Analizi (105-117) İletişim, Selçuk Ünv. İletişim
Fakültesi, Konya
SEKER, T. ÇAVUŞ S., (2011), Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi, İletişim, Selçuk Ünv. İletişim Fakültesi,
Konya
YAYLAGUL, L. (2006), İngiliz Kültürel İncelemeleri ve Stuart Hall, Kitle İletişim Kuramları, Dipnot
yayınları, Ankara
www.guardian.co.uk/society/2007/sep/23/communities.politicsphilosophyandsociety

You might also like