1. Kitle iletişim çalışmalarında tartışılan “Doğrudan Etki Kuramı”nı açıklayarak
reklamlar örneği üzerinden tartışınız.
2. Kültür endüstrisi nedir? Frankfurt Okulu’na göre “boş zaman” nasıl tanımlanır ve nasıl eleştirilir?
3. Frankfurt Okulu ve Lazarsfeld’in yaklaşımlarını karşılaştırarak medya etkisini
tartışınız.
4. Küreselleşme olgusu çerçevesinde medya etkisini tartışarak Marshall
McLuhan’ın “Küresel Köy” kavramını açıklayınız.
Not: Sadece 2 soru cevaplandırılacak. Sınav süresi 60 dk’dır.
1. Doğrudan etki kuramı egemen sınıfın düşüncelerini ve fikirlerini kitle iletişim
araçlarıyla bireyleri doğrudan etkilediklerini öne süren bir kuramdır. Bunun örnekleriyle birçok yerde karşılaşıyoruz. Birçok kanal ve gazete gibi iletişim araçlarının taraflı olduğunu çok açık ve net bir şekilde görebiliriz. Reklamlarda da tüketici etkilemek söz konusudur. İzleyici ikna edebilme ve etkilemek çok önemlidir. İzleyici reklamı fark etmeli ve dikkatini çekmelidir. Bu şekilde tüketici ürünü tanır. Ürünü değerlendirmeye başlar. Ürünü tanıyıp ve değerlendiren tüketici avantajlar dâhilinde ürünü almaya karar verir. Bir ürünü reklamda görüp mutlaka almışlığımız vardır. Bir çikolata reklamında onu çok iştahlı bir şekilde yiyen oyuncunun etkisine kapılıp, bir süre sonra o üründen bizde almaya karar veririz. Bu şekilde bu kuramında ortaya koyduğu düşünceyi gerçekleştirmiş oluyoruz. Bu sadece bir ürünün satışıyla da kalmamaktadır. Reklamların bireyleri farklı şekilde etkilediklerini de görebiliriz. Seçim zamanlarında yapılan reklamlar, propagandaları da buna örnek verebiliriz.
2. Kültür endüstrisi Adorno tarafından ortaya atılmıştır ve Frankfurt Okulu
temsilcileri tarafından önemli bir tartışma konusu haline getirilmiştir. Adorno’yu bu kavramı oluşturmasındaki sebep ikinci dünya savaşında Nazilerin kullandığı propaganda yöntemidir. Bu kültür endüstrisi bireyleri aynı kefene koyuyor diyebiliriz. Okuma yazma bilen bireylerle okuma yazma bilmeyenleri bir araya toplar. Yaşamımızdaki olumsuz faktörlerin bir tesadüf ya da doğal neden olduğu düşündürülür. Böylece Endüstri ideolojisini metalaştırarak yayıldığını söylerler. Kültür Endüstrisi sayesinde insanların boş zamanları değerlendirme şekillerinin de birbirine benzediğini ileri sürmektedirler. Kültür Endüstrisinin kurguladığı hayatları yaşamaya başlarız. Frankfurt Okulu temsilcileri bu konuya sert eleştiriler yapmışlardır. İnsanların boş zamanlarını yapabilecekleri şeyleri kısıtladıklarını ve her bireyin Kültür Endüstrisinin bir parçası haline geldiklerini ileri sürmektedirler. Yani mevcut sistem varlığını sürdürebilmek için hem tüketim nesnelerinin satışını yapar hem de ona denk düşen ideolojiyi yayar. Standart olarak üretilen bu kültürel içerikler, kapitalist toplumlarda bireyi mevcut sistemle uyumlaştırmak gibi ideolojik bir işlevi yerine getirir. “Kültür endüstrisinin ideolojisi sayesinde, bilincin yerini uyum sağlama alır” (Adorno, 1963: s.117).İnsanların yaptıklarının ve giydiklerinin günümüzde birbirine gitgide benzediğini görebiliriz. Aslında isminde olduğu gibi artık kültür denilen kavram hepimiz için aynı anlam ifade etmeye başlayacaktır.