Professional Documents
Culture Documents
Bölüm 8
Soğuk savaş sonrası psikolojik propaganda yatırımlarının artmasına yol açtı. 60’lı yıllardan
sonra iletişim kuramları kapitalist sistemin yayılmasına yol açtı.
Retorik ve etkili iletişimle uğraşanlar, 1960’ların sistem karşıtı gösteri yapanların üstünde
hiçbir etkisi olmadığı ortaya konuldu.
1960’lı v3 70’li yıllarda pozitivist deneyci okulda çeşitli yaklaşımlar ortaya atıldı ve bunlar
daha çok etkinin farklı biçimleri ve izleyicinin etkisi üzerine odaklanarak araştırmacılar sosyal
ve ekonomik güçle kendilerini bağdaştırmışlardır.
1960’lı yıllarda enteklektüel ve medya çevrelerinde yenilenen ve her yenilenişiyle yitiren bir
sistem çabası da ideolojinin sonu tezleridir.
İkinci dünya savaşı sonrası sağlanan ekonomik gelişmenin neticesinde yaşanan bolluğun
endüstri-ötesi toplumun ortaya çıktığını özellikle Daniel Bell ideolojinin sonu ilan etmiştir.
Teknolojik belirleyicilik denince akla Mcluhan gelir, ona alternatif olarak ise teknolojinin
belirleyeciliğiyle bağlantılı tarihsel materyalist araştırma yapan Harold Innsi gelir.
Bugün kapitalist ülkelerde iletişimle ilgili dev firmalar sadece üretim,tüketim ve dağıtımı
değil aynı zamanda araştırma ve durdurma çabalarını da denetler.
Toplumsal değişim için mücadele biçimi ve oluşumunda iletişim teknolojilerinin rolünü
Innnis çok abarttığı söylenebilir.
Mcluhan
Mcluhan her şeyi teknolojinin yaptığını iddia eder. Aslında, insanın örgütlü yaşamda yarattığı
teknoljiler ve kullanımları yansız değil, küresellşen teknoljinin kendisi değil, teknolojileri
mülkiyetinde tutan ve kendi çıkarlarına göre kullanan insanların oluşturduğu güç yapılarıdır.
Araçların sahipleri halka daima istediklerini vermek için uğraşırlar, çünkü araç sahipleri
güçlerin progrmada veay iletide değil, araçta olduğunu hissederler.
Eğer araç tek duyuyu uzatıyorsa ve izleyciye tamamlanması için çıık sey bırakmıyorsa bu
sıcak araçtır (radyo,sinema, fotoğraf). Eğer az şey veriyor ve izleyici tarafınsan çok şey
veriliyorsa bu sğuk araçtır (tv, tlefon).
Mcluhan teknoljiyi tarihsel koşullardan ve toplumun maddi yapısından soyutlamaktadır.
Bilinci, yabancılaşmqyı ve değişimi teknolojinin saptadığını belirtir fakat bunun toplumsal
yapılarla ve ilişkilerle bağlantılıı olabileceğini söylemez.Mcluan’ın teknolojik belirleyiciliği
Baudrillard ve benzerlerinin post yapısalcı-postmodern anlatılarının temelini oluşturur.
Teknolojik belirleyeciliğin kardeşi olan iletişim devrimi, enformasyon toplumuve bilgi
toplumu yaklaşımları getirildi.
Sınırlı etki kuramı, endüstirye ve iletişimi üretenlere sadece sınırlı destek veriyordu ve bunu
çözüm olarak kullanımlar doyum yaklaşımı geliştirildi.Katz iletişim araçlarının halka ne
yaptığından çok, halkın bu araçlarla ne yaptığına dikkat edilmesi gerektiğini söylüyordu.
Halk kitle iletimle ne yapıyor sorusu kullanımlar ve doyumlar yaklaşımının temel sorusu
haline gelmiştir.Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı izleyicinin gereksinmelerine göre iletişim
araçlarını ve içeriklerini ve kedni etkilerini kendileri aradığı görüşü kısaca aktif izleyici savını
geliştirmiştir.
Heideger denge, newcomb abx, festinger bilişsel çelişki kuramlarına dayanan kullamım ve
doyum yaklaşımı kuramsal açıdan bu kuramlardan ayrılmaz.hepsi de fonksiyonalizmin
denge görüşüne dayanır.Hepsi dekişilerin,örgütlerin, grupların ve her türlü ilişkilerin belli
sistemler oluşturduğunu ve bu sistemlerin denge sağlayıcı ve denge arayıcı yönde etkinlik
gösterdiğini öne sürerler.kullanımlar ve doyum yaklaşımı egemen model kapsamı içine
girer.Bu model iletim araçlarının doyumu ve gerilim süreci olarak görür ve izleyicileri
aktif,akılcı ve etkiye karşı direnen ve isteklerine göre seçim yapan aktif izleyicler olarak
görür.Dolayısıyla, kuram ontolojik açıdan insanların büyük çoğunlukla özgür iradelerine
dayalı olarak seçim yaptığını varsayar.
Kia günlük gündemi hazırlama,belirleme, kurma görevi yaptığını savunan bu görüş b.cohen
çalışmlarına dayanarak mccombe ve shaw ve diğerleri tarafından geliştirilmiştir.kia ne
hakınnda düşüneceklerini ve neyin önemli olduğunu anlatmada başarılıdır.kia bilme ve
farkında olma yerine tutum değişimi üzerine durmuşlardır. Bu kuramda farkında olmak
önemli bir bileşendir.
1967 yılında gerbner tarafından şidddetin önlenmesi konusunda ulusal komisyon için bir
araştırma projesş başlattılar.bu projeye kültürel göstergeler adı verildi.kültürel göstegelr
kuramından gerbner ekme kuramını inşa etti.tv izleme ve sosyal gerçekliğin inşası arasındaki
ilişkiyi açıklar.ekme kavramı izleyicilerin düşüncelerine televizyonun katkılarını
açıklar.Çağdaş toplumda halk artan bir şekilde gerçek sosyal ilişkiler girmektense
televizyonla ilişkiye girip doyum sağlamaktadırlar.tv abd ve diğer ülkelerde resmi okullar gibi
kapitalist sistem için fonksiyonel açıdan dinleyen,seyreden, ezberleyip-öğrenen ve taklit
ederek tüketen çok bilmiş cahiller üretir.
Bölüm 9
Suskunluk Sarmalı teorsi Nazi subayı ve sosyoloğu olan Neuman tarafından survey araştırma
girişiminin bir sonucu olarak oluştu.İnsanlar kendi düşünceleri kamuoyuyla benzer
olduğunda kendini ifade ederler, azınlıkta olunca izolasyon korkusuyla ifade etmeyip
bastırırlar.Festinger bilişsel çelişki kuramının sosyolojik alana uygulanmasıdır.Çelişkiden
kaçışla bilişsel denge oluşturur. Bu denge arayışı kişinin egemen fikirlere yönelmesini ve
uyumsuzluk yaratan fikirlerden kaçınarak genel/popüler fikirler karşısında susmayı tercih
eder.tv sadece ne hakkında düşüneceğimizi söylemekle kalmaz, aynı zamanda başklarının ne
düşündüğü hakkında kısıtlı ve belirlenmiş görüş sunar.
Türkiye’de mahalle baskısı olarak nitelenen ilişkisel yapı suskunluk sarmalı koşuluyla
bağlantılıdır.
Aktif izleyici kavarmı tv önünde çoğulcu çözümleme yapan özgür ve bağımsızizleyici teziyle
gelen ve aktif izleyici tezini yineleyen liberal-çoğulcu görüş aldı.Ana akım kültürel kuramlar
ve incelemeler genellikle kültürel antropolojinin ve sosyolojinin etkisinde gelişmiştir.70’li
yıllarda semiyotik ve yapısalcı yönelimin istilasıyla dönüşüme uğramıştır.Kültürel-liberal
çoğulcu gelenek kendini ana toldan ayırmıştır ve eleştirel okul olduğu iddiasına
girmiştir.Fiske’nin semiyotik demokrasinin çoğulcu mesajları nın çoğulcu analamlrının
çoğulcu insanı oluyor. Hem aktif izleyici hem de liberal çoğulcu kültürel analizi hem de kitle
iletişiminde postmodernizmi getirenlerin önde gelenleri oldular.Dallas tv dizisinin çeşitli
kültürlerdeki izleyicileri farklı anlam vermesi nedeniyle kültürel çeşitlilik teşviki yaptığını
belirterek hem liberal çoğulculuk ideolojisi destekler hem de kültürel ve ekonomik
emperyalizöi reddeder.
BÖLÜM 10
Marx’ın maddeciliği, mekaniksel maddeciliğin yerine insanın iyiliğine, entelektüel
yeteneklerine, deneyine, her şeye gücün yettiğine, alışkanlığın,eğitimin ve çevrenin insana
etkisine, sanayinin büyük önemine dayanır.
Marx’ın diyalektik anlayışı, Hegel’inkinden sadece farklı değil, onun tamamen karşıtı
olduğunu belirtmiştir.hegel’e göre, düşünce diye adlandırılan düşünme süreci gerçek
dünaynın yaratıcısıdır. Düşünceyi bağımsız bir özneye dönüştürür ve gerçek dünya
düşüncenin dışsal şekli olur.marx’a göre, düşünce insan beyni tarafından yansıtılan ve
düşünce şeklinde tercüme edilen maddi dünyadan başka bir şey değildir.
Marx’a göre, insanlar toplumsal yaşamlarını üretirken kaçınılmaz olarak kendi dilekleri
dışında belli ilişkilere girerler.bu ilişkiler insanların yaşamlarının üretim ilişkileridir.Bu üretim
ilişkileri,üretimin materyal güçlerinin belli bir dönemindeki durumunu ifade eder.belli bir
tarihsel dönemde belli bir yerde gelişmiş üretimin materyak güçlerine uygun üretim ilişkileri
vardır. Bu üretim ilişkilerinin bütünü toplumun ekonomik yapısını belirler. Bu ekeonomik
yapı toplumun gerçek temelidir. İnsanın varlığını belirleyen bilinci değil, insanın sosyal varlığı
bilincini belirler. Marksist maddecilik, maddenin varlığını kanıtlar ve maddenin özellikleriyle
ilgili sorulara bilimsel araştırma ile yanıt verilmesini önerir. (maddeye tapma değil).Marksist
maddecilik indirgemeci dğil, tümevarım,tümdengelim,sentez zorunlu beraberdir.
Marksist tarih anlayışı, tarihin birbirini izleyen önceden bilinmeyen nadir olaylar dizisine ve
insanların birbiriyle çatışan isteklerin indirgeyen görüşü kabul etmez.tarihin itiici gücü,
insanlararası ilişkilerdir.her tarih, her toplum araştırılmalı, toplumun farklı biçimlerinin
koşulları tek tek incelenmelidir.incelemler soyut değil, somut gerçeklerden hareket edilerek
yapılmalıdır.maddeci tarih anlayışı, üretimin her toplumsal düzenin temeli olduğu
düşüncesiyle başlar.Marx tüm önceki tarihin sınıf mücadelesi tarihi olduğu, siyasal
mücadellerede temel konunun sınıfların toplumsal ve siyasal yönetimi, egemenliğin eski
sınıflar tarafından korunması ve yeni sınıfların egemenliğ ele geçirmesi olduğunu
göstermiştir.
Marx iletişimi toplum yapısı ve değişimi bağlamı içinde ele almış ve iletişim teknolojilerindeki
gelişmlerin getirdiği sonuçlar üzeinde durmuştıur. A-Üretim, dağıtım, dolaşım ve tüketimin
doğası ve lişkileri b-ideoloji,bilinç yönetimi ve egemenlik ve mücadele bağlamında ele
alınmıştır.,
Kapitalist toplumda bütün etkinlik ve ürünler Pazar dünyasının ve mantığının bir parçasıdır.
İletişim etkinliği ve ürünleri egemen toplumsal ilişkilerden kaçamaz.kia her ürün ve etkinlik
gibi fetişleşme sürecinden geçerler hem de fetişleştirirler.böylece insanlar materyal şeylere
ve kendilerinden başkaya dönüşürler.bir çeşit psikolojik metamorfoz başkalaşım ve
başkalaştırma süreçleriyle şeylere hayat verilir: para çalışır; sermaye üretir; tv etkiler.
Medya hakkında yazılar, 19uncu yy.da özellikle iletişimin kontrolüne yönelik müdahalelere
karşı ve aynı zamanda medyanın iş yapış biçimine karşı artmaya başlamıştır. 20yy.da bu artış
ivme kazanmış ve özellikle ikinci dünya savaşından sonra yoğunlaşmaya başlamıştır.
Gramsci-hegomanya
Marx’ın egemenlik kavramını hegemonya sınıf kavramı yerine tarihsel blok sınıf çatuşması
yerine sosyal ittifak kavramlarını getirdi.ona göre, bir sosyal grup sınıf veya devlet,
egemenliği kısmen baskıyla ve daha önemli olarak çoğunluğun rızasına dayanarak sağlar.rıza
üretimi de biliş yönetiminden geçerek olduğu için ve bu tür üretim bilinç endüstrileri
tarafından yapıldığı için medya kamu katılımını sağlamada merkezi bir rol
oynamaktadır.baskı ve katılma birlikte hegemonyayı oluşturur.hegemonya bir soyal grubun
toplum üzerinde entelektüel ve ahlaksal liderlik ve kendi projeleri etrafında yeni sosyal
ittifaklar sistemi kurması kabiliyeti olarak tanımaladı.bu ittifakı tarihsel blok olarak
nitelemiştir.ona göre, yönetici sınıfı ittifakı (tarihsel blok) sadece alt sınıfın kendi çıkarlarına
uymaya zorlamay muktedir olduğu zaman değil, aynı zamanda bu sınıflar ve toplumlar
üzerinde tam bir toplumsal otorite kullanıdığı zaman vardır.egemen sınıf bölümleri sadece
egemen oldukları zaman değil, yönettikleri zaman işliyor demektir.hegeomonya güç ve
halkın rızası bileşimine dayanır.hegemonya sadece üretim ve ekonomik alanda kazanılmaz,
devlet,siyaset ve üstyapılar düzeyinde örgütlenir ve hegemonya bu alanda elde edilir.
Sassure göre dilbilim göstergebilimin dalıdır. Barthes için tam tersidir.sassure göre, anlam
dili oluşturan içsel farklar sisteminden çıkar. Anlam dil ve dünya arasındaki ilişkiden çıkmaz.
Kapı kelimesinin analamını kapı ile baca,pencere,duvar arasındaki farkı (anlam verenler
arasındaki farkı) anlamatı öğrendikçe anlarız.işaret (gösterege), işaretin işaret ettiği
(gösterilen), işareti kullanan (gösteren).
Dil sonsuz anlamlar üretmemize izin vermez, çünkü sonsuz anlam üretebilmemiz için sonsuz
sayıda sembollerin olması gerekir ki bu da yoktur.
Sassure anlam veren işaretin anladığımız fiziksel varlığıdır, anlam verilen işaretin düşünsel
kavramıdır.bu iki öğe ortak kültüel deneye bağlıdır, evrensel değildir.günlük dilde
anlayacağımız şekilde, fiske izleyicinin anlam vermede özgür olduğundan,
aktifliğinden,mesajın ideolojik gücünün, yüklenen ideolojik çerçeveden bağımsız olduğundan
mesajın alıcıya bağımlılığından bahsetmektedir. Bize göre neyin fotoğraf edildiği de nasıl
fotoğraf edildiği kadar alternatifler arasından seçimleri gerektirir ve seçimler sonuçta
ideolojiktir. Çoğulcu anlamlandırma çoğulcu liberal demokratik bir ortamda yaşandığını
anlatmaz.
Yapısalcılar hem özneyi yerinden ederek veya tümüyle ortadan kaldırarak, insanı ve insalık
tarihini insanın yarattığı dilsel yapı içine hapsederler, hem de o yapıyı beyninde taşıyan
bireyin beynindeki gerçeğinin dışında gerçek olmadığını iddia ederek idealist felsefenin
yanılgısını yeniden üretirler.
Marx’ a göre yasal siyasal ilişkiler insan beynin genel gelişmsei temelinden değil,hegel’in sivil
toplum olaral nitelediği, yaşamın maddi koşullarından çıkıp gelir. Bu svil toplumun anatomisi
siyasal ekonomide aranmalıdır.
Althusserci yapısalcıların temel ilgis, ideolojinin nasıl çalıştığı ve özneyi (insanın) nasıl inşa
ettiği (pozisyonlandırdığı) üzerindedir.
Ona göre, kapitalizm üretken bir sistem olarak üretim koşullarını genişletilmiş ölçüde
yeniden üretir.yeniden üretim,iş gücünün ücretleri,yetenkleri ve uygun düşünceleri
içerir.yeniden üretim iş gücünün düzenin kurallara uymasının sürdürülmesidir.iş gücünün
üretilmesi aileyi gerektirir. Ustalığın ve tekniklerin üretilmesi öğretim ve eğitim sistemini
gerektirir. Egemen ideolojiye baş eğmenin üretilmesi kültürel örgütleri,kiliseyi,kia,siyasal
aygıtları ve devletin genel yönetimini gerektirir.bu üretimin yapıldığı aygıtlar, develet
tarafından örgütlenmiş olsun olmasın devletin ideolojik aygıtlarıdır.ona göre ideoloji,
insanların veya grupların beyinlerine hükmeden düşünceler ve temsiller sistemidir, ideoloji
bireylerin kendi gerçek koşullarına hayali ilişkilerini temsil eder.ona göre, ideoloji yapıdır,
ideolojini yapısını lacan ve fredçu bilinçaltı düşüncesiyle ilişkilendirir.ideoloji yapı olduğu için
içeriği değişebilir, fakat şekli, biçimi bilinçaltı gibi daima aynıdır.ona göre, ideoloji insanların
gerçek yaşam koşullarına hayali ilişkinin bir temsilidir.ideoloji gerçek dünyanın hayali,temsili
veriyonudur.ideoloji üretim ilişkilerinin temsilleri yerine,insanların üretim ilişkilerine ilişkisini
temsillerle sunar.ideoloji materyal varlığa sahiptir.ideolojimiz doğru ve gerçektir fkat
diğerlerinki hayali ve ideolojiktir.althusserci yapısalcılık,70’lerde kültürel emperyalizm tezi
gibi güç yapılarını radikal incelenmesinde faydalı olmuştur, fakat althusserdci
yapısalcılık,90larda postaltyhuserci yapısalcılık denen mülkiyet,sermaye ve kontrol gibi
siyasal ekonomik konularından uazak bir biçie dönüştürüldü.