You are on page 1of 27

Kamuoyu Oluşturma ve Gündem Belirleme

Dr. Öğr. Üyesi Faruk YAZAR


Kamu; beklentileri olan, kanaat, yargı ve davranışlarıyla bir
kurumun işlem ve uygulamalarını etkileyebilen kişi veya
gruplardır.

Halkla İlişkiler bakımından halk/kamu kavramı, kuruluşun


iletişim ve ilişkisini geliştirmeye çalıştığı kişi veya kurumların
politika ve eylemlerinden etkilenen ve aynı zamanda kişi veya
kuruluşları etkileyen, ortak çıkar ve birliktelik duygusuna sahip kişi
veya gruplar anlamında kullanılmaktadır (Kalender, 2008)
 Halkla ilişkiler tanımındaki halk “bir örgüt tarafından etkilenen
ve örgütü etkileyen kesimleri” ifade eder (Yıldız, 2010). Halk,
beklentileri olan ve kanaat, yargı ve davranışları ile bir
kurumun iş ve uygulamalarını etkileyebilen kişi veya gruplardır
(Kalender, 2008).

 Kamu diplomasisindeki kamu kavramı, yabancı haklar, yabancı


kitleler, diğer ülkelerin insanları, yabancı vatandaşlar,
dışarıdaki halk gibi kavramlarla ifade edilmektedir.

 Sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve okullar, kanaat


önderleri, medya ve haber ajansları, özel sektör ve küresel
işletmeler, devlet üstü kuruluşlar, baskı grupları vb. kamu
diplomasisinin kamularını oluşturmaktadır (Yağmurlu, 2019).
Kamuoyu kavramı 20’nci yüzyılın siyasal propaganda ve kitlelerin
yönetiminde artan bir şekilde önem kazanmış ve 1990’lara
gelindiğinde bilinç ve siyasal yönetim politikalarındaki
gayrimeşrulukları meşrulaştırma ve belli çıkar gurupları için olan
karar ve uygulamaları herkese mal etme aracı olarak yoğun bir
şekilde kamuoyu kavramına başvurulmaktadır.

Kamuoyu; geniş anlamda halkı ilgilendiren belli bir zamandaki genel


yargı ya da ortak bir kanaattir. Dar anlamda ise basın, radyo, tv gibi
kitle iletişim araçları ile ya da konuşarak açıklanan veya bazı sosyal
grupların ( sendika, dernek vs.) seslerini duyuran kişilerin siyasi
otoritelere belirttikleri duyurdukları fikirlerin bir ortalamasıdır.

Kamuoyunu oluştururken kültürel alt yapı tarafından şekillendirilmiş


bir kitle karşısında olduğumuz unutulmamalıdır (Budak, Budak,
2004).
Kamuoyu, “halkın kamusal ilgi konularına ilişkin kanılarının toplamı;
genel kamunun üyelerinin siyasi konular ya da güncel olaylar
hakkındaki tutumlarının anlatımları” seklinde tanımlanmaktadır.
Kamuoyu kavramı içerisinde yer alan “kamu” sözcüğü özetle “grup”
ve “oy” sözcüğü de özetle “kanaat” anlamına gelmektedir.

Kamuoyu, çoğunluk ve azınlık kanaatlerinin karşılıklı etkileşmesinin


de bir son ürünüdür.

Güçlü bir kamuoyunun oluşabilmesi için özgür iletişim ortamına ve


bu bağlamda da medyanın özgürlüğüne ihtiyaç vardır. Çünkü
kamuoyu, özünde demokrasi ile birlikte vardır ve demokrasinin
sağladığı ortamdan beslenmektedir (Yüksel, 2007).
Gerek politik, gerekse ekonomik alanda rekabetçi bir yapıyı
benimsemiş olan toplumlarda kamuoyu, yöneticiler açısından son
derece önemli olup rekabete katılan unsurlar tarafından yakından
izlenmekte, sık sık yapılan kamuoyu araştırmalarıyla durumu kendi
lehlerine döndürmek için gerekli verileri edinmeye çalışmaktadırlar
(Budak, Budak, 2004).

V.O Key (1967) kamuoyunu, «yönetimlerin dikkate değer derecede


öngörülü (zeki) buldukları özel kişilerin kanıları» olarak
tanımlamaktadır. Kamuoyu siyaset yönelimlidir ve siyasal sonuçları
vardır. Kamuoyu baskısını gözardı eden yönetim ve siyasetçiler uzun
süre iktidarda kalamazlar. Kanı, düşünce ve tutum kavramları
arasında çok yakın bir ilişki vardır. Kanılar tutum ifadelerini temsil
ederler. Kanılar inançlardan çok tutumlar olarak görülebilirler
(Milburn,1998).
Kuramsal olarak sosyal psikoloji, davranışı kişilik özellikleri ile
durumsal (çevresel) etkilerin bir sonucu (etkileşimi) olarak görür. Bu
bakış açısı kamuoyunun anlaşılmasında da temeldir.

Tutumlar ve davranış içsel ve dışsal arasındaki etkileşimsel sürecin


bir işlevidir. Burada içsel ile insanların kişilik, bilgi ve inanç yapıları
gibi kendileri ile birlikte taşıdıkları her şey; dışsal ile ise, konuşmalar
ve kitle iletişim araçları aracılığı ile başka bireylerin insanlar
üzerindeki etkileri gibi dışarıdan kaynaklanan etkiler
kastedilmektedir. Böylece içsel ve dışsal güçler arasında karşılıklı ve
sürekli bir etkileşim süreci her zaman işler durumdadır
(Milburn,1998).
Lippman’a göre «insanların kendileri ve başkaları hakkında kafalarında
oluşturdukları imgeler, gereksinimler, niyetler ve ilişkiler, onların
kamuoyudur. Grupların davranışlarının ya da gruplar adına ön plana çıkan
bireylerin davranışlarının temelini oluşturan imgeler, büyük harfle başlayan
kamuoyudur.

Lippman, kafamızdaki imgeler ve sahte çevrenin inşasında basının ve


haberlerin önemli bir rol oynadığını vurgular. Her gün okuyucunun eline
ulaşan gazete aslında bir dizi seçimin ürünüdür. Hangi haberler basılacaktır,
kaçıncı sayfada, sayfanın neresinde hangi büyüklükte basılacaktır ne kadar
vurgulanacaktır.

Lippman, aydınlanmış ve bilgilenmiş bir kamuoyuna inanmaz. Yani


toplumun çok büyük bir kesimi toplumsal ve siyasal meselelerle ilgili yarım
yamalak eksik bilgiye sahip olacaktır. Zaten vatandaşların çoğu karmaşık
toplumsal ve siyasal meselelerle ilgilenmeyecektir bile. Kamuoyu toplumun
ortak çıkarını belirleyecek kapasite ve araçlardan yoksundur; o halde bu
ortak çıkarı belirleyecek, yerel ve kısmi değil evrensel bir çerçeveye sahi
olan bir uzmanlar sınıfına ihtiyaç vardır (Özçetin, 2021).
Kamuoyu sözcüğünün kökenleri antik çağlara kadar götürmek
mümkündür. Antik Yunan ve Romalı düşünürler bu alanda bugünkü
siyasal anlamı taşımasa bile benzer anlama gelebilecek deyimler
kullanmışlardır. Özellikle Antik Yunan düşünürleri kamu istekleri
üzerine çalışmışlar ve bunlara önem verilmesi gerektiğini
vurgulamışlardır.

Yunan filozofu Platon kitlelerin oyunun değerinin tartışmalı olduğu


fikrini savunmuştur. Bu nedenle de yönetimin filozof kralların elinde
olması gerektiğini ileri sürmüştür. İnsanoğlunun fizik dünyayı
algılamasının gerçeğe aykırı olduğunu ve dolayısıyla onun gerçeği
gösterecek filozofların eline bırakılması gerektiğini söyleyen Platon’a
göre, gerçek sadece filozofların mantıksal düşünce sistemin de
mevcuttur. Kanaatler aldatıcı, gerçekten uzaktır (Budak, Budak,
2004).
Aristotales’e göre, kamuoyu doğru karar verebilir ve tek başına
doğru karar veremeyenler toplum içinde daha doğru karar
verebilirler. Ayrıca devletin önemli görevlerine erdemli ve yetenekli
vatandaşların getirilmesi gerektiğini iddia eder. Roma
imparatorluğunun çökmesi ile Avrupa’da feodal yönetimlerin
çıkmasıyla kamuoyu kavramı da etkinliğini yitirmiştir. Reform ve
Rönesans hareketleri ve kilisenin insanlar üzerindeki baskı ve
etkisinin kalkması ile kamuoyu da yeniden gündemde ön plana
çıkarak önemini artırmaya başlamıştır (Budak, Budak, 2004).

1500’lü yılların başlarında Niccola Machiavelli kamuoyu ifadesini ilk


kullanan siyasal düşünürlerden biridir. Machiavelli «Söylevler»inde
«bilge bir kişinin memuriyetlerin dağıtımı ve terfiler gibi belirli
konulara ilişkin olarak kamuoyunu gözardı etmemesi gerektiğine
işaret etmektedir. Jean Jacques Rousseau, yönetimlerin temelde
kamuoyuna dayandığını ve kamuoyu desteği olmaksızın toplumsal
değişmenin güç olduğunu belirtmiştir (Milburn,1998).
Kamuoyu kavramının tarihsel gelişiminde Fransız devriminin önemli
bir yeri bulunmaktadır. Siyasal alana halkın katılması anlamında
kamuoyu kavramını ilk kez Fransız Devriminden önce Jean Jacques
Rousseau tarafından kullanılmış ve Batı literatürüne girmiştir. Ona
göre en genel olan irade aynı zamanda en doğru ve en doğru ve en
adil iradedir. Baskı yönetimi ise kamuoyuna dayansa bile köleliktir
(Budak, Budak, 2004).
Kamuoyu kavramının gelişmesi ancak toplumsal konulara duyarlı,
değişen koşullara ve olaylara karşı tepkiler gösteren toplulukların
ortaya çıkması ile mümkündür.

Hegel’e göre kamuoyunun bünyesinde «adaletin edebi ana


prensipleri, gerçek mahiyeti, kanun yapma hareketlerinin sonucu ve
en sağlam düşüncenin ifadesi saklı bulunmaktadır. 19. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren kamuoyu araştırmaları sistematik hale gelmeye
başlamıştır. Bu dönemde temel hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda
yaygınlık kazanmaları, en büyük karar ve yargı organının halk olduğu
yönündeki düşüncelerin geçerlilik kazanmalarıyla kamuoyuna
verilen değer artmış kavram iyice güç kazanmıştır (Budak, Budak,
2004).
1942’de II. Dünya Savaşı sırasında Savaş Bilgileri Ofisi 1000 kişiden
oluşan bir çalışma grubu ile savaş sorunları üzerinde çalışmalar
yapmıştır. Aynı dönemde askeri birliklerin moral durumları da
araştırılmıştır.

Türkiye’de kamuoyu kavramı «efkar-ı umumiye, «halk efkarı» gibi


çeşitli terimler kullanılmıştır. Halkoyu terimi de zaman zaman
kullanılmıştır. Fakat 1961 ve 1962 Anayasaları’ndaki «halkoyu»
terimi referandum karşılığı olarak kullanıldığı için bir anlam kargaşası
oluşmuştur. Kavram son haliyle kamuoyu ifadesi olarak kullanılmaya
devam etmiştir (Budak, Budak, 2004).
 21. yüzyılda medyanın öneminin giderek daha çok artması,
devlet dışı kurumlar ve sivil toplumun artan önemi
uluslararası kamuoyunu daha belirgin hale getirmiştir.
Uluslararası politikaların meşruiyet kazanabilmesi için iç ve
dış kamuoyu desteğini hükümetler açısından vazgeçilmez
bir konuma taşımıştır (Demir, 2013).

 Kamu diplomasisi, devletin dış politika amaçları


nezdinde olumlu algılama ve itibarın yaratılıp yönetilmesini
gerektiren bir iletişim biçimidir. Bu iletişim biçiminin hedef
kitlesi de yabancı halklar, kamuoyu ve kamuoyu önderleridir
(Sancar, 2015).
Halkla ilişkiler kavramındaki gibi burada belirtilen halk, belli bir olay,
olgu ya da düşünce ile ilgilenilen bu olay olgu ve düşüncelerde rolü
olan kişileri destekleyerek veya reddederek belli bir etki yaratan
topluluktur. Kamuoyu kamusal sorunlar hakkındaki bireysel
kanaatler bütünüdür (Budak, Budak, 2004).

Halkla ilişkiler açısından kamu kavramı, kuruluşun iletişim ve ilişkisini


geliştirmeye çalıştığı kişi veya kurumların politika ve eylemlerinden
etkilenen ve aynı zamanda kişi veya kuruluşları etkileyen, ortak çıkar
ve birliktelik duygusuna sahip kişi veya gruplar anlamında
kullanılmaktadır. (Kalender, 2008)
Medya ile kamuoyu arasındaki ilişki biçiminde de iki temel eğilim
dikkati çeker. Bunlardan ilkine göre medya kamuoyunun sesi,
kamuoyunun aynası ya da yansıtıcısıdır. İkinci görüşe göre ise medya
kamuoyunun düzenleyicisi, hatta yaratıcısıdır. Ancak iç içe geçmiş bu
süreçlerin kesin çizgilerle birbirinden ayrılamayacağı ve medyanın
kamuoyunu oluşturma ve yansıtma işlevlerinin bir arada
tanımlanması gerekliliği de savunulmaktadır (Yüksel, 2007).
Kamuoyunun gelişimi süreç içerisinde oluşmaktadır. Kamuoyunu
belirleyen kanaatlerin oluşumu beş aşamada gerçekleşmektedir.

1. Sorun aşaması: Bir konunun sorun olarak anlaşılması için birçok


kişi tarafından sorun olarak görülmesi gerekmektedir. Böyle bir
durumda sorunun çözümüne yönelik çalışmaların yapılması için
faaliyetler başlar. Çeşitli yazılı ve sözlü veya eyleme dayalı
faaliyetlerle halk sorununa çözüm ararken kamuoyu da yavaş
yavaş oluşmaya başlar.

2. Öneri geliştirme aşaması: Kamuoyu madem ki tartışmalı bir


ortamda oluşan kanaatler bütünüdür, tartışılacak bir konunun
olması için birden fazla eylem çizgisinin bulunması gerekir.
Kanaat farklılığı yoksa kanaatler oluşmaz (Budak, Budak, 2004).
3. Politikanın saptanması: Politikalar, alternatif eylem önerilerinden
biri seçildikten sonra bu eylemi başarıya götürecek faaliyetlerini
planlamasıyla oluşur.

4. Program aşaması: Tartışmaların sonucu ortaya çıkan kanaatlere


uygun bir eylem programı ortaya çıkarılır. Eylemin süresi,
faaliyetlerin uygulanacakları yer, zaman ve bunların kimler
tarafından gerçekleştirileceği bu aşamada belirlenir. Program
aşaması örgütlü faaliyetler bütünüdür.

5. Değerlendirme: Bu aşamada gerçekleşen sonuçlarla beklenen


sonuçlar karşılaştırılır ve yeni sorunlar tanımlanır. Değerlendirme
aşaması yeni toplumsal davranış döngüsünün başladığı aşamadır ve
bu aşamada kamuoyu gruplarının yanında baskı grupları da
belirleyicidir (Budak, Budak, 2004).
Kamuoyu toplumdaki bireylerin belli bir konu hakkında
bilgilenmeleriyle oluşur. Bilgi sahibi olunan konu hakkında bireylerin
şöyle ya da böyle bir kanaat ya da tutum geliştirmeleri ise kamuoyu
tepkisidir. Toplum pek çok şekilde bilgilendirilebilir. Ancak
kamuoyunun oluşumunu bugün en çok belirleyen bilgilendirme
aracı kitle iletişim araçları ve yeni medya mecralarıdır.

Herhangi bir konuda kamuoyu oluşmasının ilk koşulu o konuda


bireylerin ya da grupların bilgi sahibi olmalarıdır. İletişim, özellikle de
kitle iletişim araçlarıyla yapıldığında kısa sürede çok sayıda insanın
bilgi edinmesini kolaylaştırır. Kamuoyunu oluşturan araçlar ya da
aracıların başında yüz yüze ilişkiler ve kanaat önderleri gelir (Budak,
Budak, 2004).
“Kamuoyu oluşturma” kavramı ise, daha çok iletişim ve siyaset bilimi
literatüründe medyanın rolü sorgulanırken anılır. Kavram, bir konu
hakkında oluşan bireysel fikirlerden hareketle iletişim yoluyla karar
vermeye dek uzanan sürece işaret eder.

Genellikle fikirlerin iletilmesinde medyadan, algılanması ve


yorumlanmasında da propaganda tekniklerinden yoğun olarak söz
edilir.

Siyasal karar alma sürecini yönlendirdiği varsayılan kamuoyunun


oluşumu konusunda, genellikle demokratik rejimlerde serbestçe
“oluşan” kamuoyu ile demokratik olmayan rejimlerde “oluşturulan”
kamuoyu arasında bir ayrım yapmak da gereklidir Serbest bir
kamuoyu, haberlerin ve fikirlerin özgürce yayılabildiği, tartışılabildiği
bir ortamın ürünüdür ve ancak haberleşme ve ifade özgürlükleri
basta olmak üzere tüm temel hak ve özgürlüklerin sağlandığı bir
hukuk düzeninde gerçekleşebilir (Yüksel, 2007).
Kamuoyu kavramının Habermas'a göre (1997: 385-386) iki farklı oluşumu
içinde taşıyan ikili yapısını da göz ardı etmemek gerekir. Kamuoyunun ikili
yapısının birincisi onun ilk ortaya çıkışına kadar giden eleştirellik niteliğidir.
İkincisi ise bir onay mercii olması doğal olarak da manipülatif olması, dış
etkiyle yönlendirilebilir olmasıdır (Yıldız, 2006).

Prof. Tokgöz’e göre; “Siyaset bilimcilerin kamuoyunu, kanıların toplanması


ve açığa çıkma olayının ya seçim sonuçları ya da kamu siyasasının isteği
doğrultusunda belirlenmesi şeklinde açıkladıkları görülmektedir. Buna
karşılık sosyal bilimciler, psikologlar, sosyologların kamuoyunu açıklamak
bakımından ortak noktaları, kanıların biçimlendirilmesi, yoğunluğu ve
etkisidir.” Kamuoyu ise, iletişim bilimcileri de ilgilendiren bir kavramdır.
Siyaset bilimciler için kamuoyu demokrasi bakımından ön planda yer
alırken; sosyologlar kamuoyuna bir grup olarak, sosyal psikologlar
kamuoyuna kişisel olarak bakmaktadırlar
(http://www.kamudiplomasisi.org/pdf/politikpsikoloji.pdf)
 Lobicilik Nedir:
 Lobicilik ve lobici deyimleri İngilizcede hol, koridor anlamına
gelen Lobby sözcüğünden gelmektedir.

 Kararları etkilemek isteyen kişi ve kuruluşların hükümetteki


veya karar alma sürecindeki kişileri amaçları doğrultusunda
etkilemek için kurduğu bir iletişim ve bilgi alışverişidir (Arı,
2000).

 Lobicilik, gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışında bir çıkar


sağlamak amacı ile karar organlarını ikna etmeye yönelik
iletişim faaliyetleridir (Arklan, 2008).
 Kamuoyunun oluşmasında rotanın çizilmesinde birinci derecede
belirleyici durumdaki kişi ya da kuruluşlara baskı grupları denir. Baskı
grupları dayandıkları sosyal grubun çıkarlarının savunucusu
durumundadır. Etkileme, baskı grubunu tanımlayan temel faktördür
(Budak, Budak, 2004).

 Bir takım ortak çıkarlar etrafında toplanmış olan ve işbirliği içerisinde


resmi kurumlarla temas kurarak görüş ve isteklerini bu yolla ilettikleri
takdirde daha iyi sonuç alabileceklerini düşünen örgütlü yapılardır.

 Baskı gruplarının temel özelliği, grubun üyeleri tarafından paylaşılan


ortak çıkarları ve amaçları gerçekleştirmek için birtakım yöntemleri
kullanma iradesinin gösterilmesidir.

 Başka bir tanımda ise, belli bir uyum ve ortak amaç çerçevesinde bir
araya gelmiş ve siyasal karar alma sürecinde etkili olmaya çalışan
toplumsal gruplardır (Arı, 2000).
 Baskı grupları, işçi sendikaları, ticari dernekler, meslek grupları,
kitle örgütleri, gönüllü gruplar, kadın örgütleri vb. olarak
sıralanabilir.

 Baskı grupları kendileri bizzat lobi yapabileceği gibi profesyonel


lobi şirketlerini kiralama yolu ile lobicilik yapabilmektedirler.

 Profesyonel lobi firmaları baskı gruplarına göre uzmanlaşmış


oldukları için daha etkili sonuçlar üretebilmektedirler (Arı, 2000).

 Baskı grupları, kamuoyu üzerinde etkili bir propaganda gücüne


sahiptir ve kamuoyunun belirlenmesinde aktif rol oynarlar. Zaten
amaçları kamuoyunu kullanarak temsil ettikleri gruplarının
çıkarlarını korumaktır (Budak, Budak, 2004).
KAMU

Bir örgütün yaptığı iş çerçevesindeki

muhataplarının bütünü.
KAMUOYU

Belirli bir konudaki kanaatlerin toplamı


Kaynakça

 Milburn, M. A. (1998). Kamuoyu ve siyaset. İmge Yayınları.


 Lippman, W. (2020) Lamuoyu. Kabalcı Yayınları
 Özçetin, B. (2018). Kitle iletişim kuramları: Kavramlar, okullar, modeller (Vol. 435).
İletişim Yayınları.
 Severin, W. J., Tankard, J. W., Bir, A. A., & Sever, N. S. (1994). İletişim kuramları:
Kökenleri, yöntemleri ve kitle iletişim araçlarında kullanımları. Anadolu Univ.
 İnceoğlu, M. (2011). Tutum-algı iletişim. Siyasal Kitabevi.
 Sakallı, N. (2001). Kim Kimi Nasıl Etkiler. İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.
 Budak, G., & Budak, G. (2004). Halkla ilişkiler. İzmir: Barış Yayınları.
 Manheim, J. B., & Albritton, R. B. (1983). Changing national images: International
public relations and media agenda setting. American political science
review, 78(3), 641-657.
 McCombs, M. E., & Shaw, D. L. (1972). The agenda-setting function of mass
media. Public opinion quarterly, 36(2), 176-187.
 Yüksel, E. (2007). " Kamuoyu Oluşturma" ve" Gündem Belirleme" Kavramları
Nerede Kesişmekte, Nerede Ayrılmaktadır?
 Yıldız, N. (2006). Halkla İlişkilerde Medya ve Kamuoyunu Bilgilendirme Yanılsaması.
II. Ulusal Hakla İlişkiler Sempozyumu, 27, 28.

You might also like