Professional Documents
Culture Documents
TÜRKÇESİ
Nil Gün
YAYIN KOORDİNATÖRÜ
Nil Gün
YAYIN YÖNETMENİ
Seda Toksoy
YAYINA HAZIRLAYANLAR
Gülşen Sayın - Uğur Alkapar
KAPAK
Hakkı Şen
BASK 1
Kitap Matbaacı/ık
Tel: 0212. 567 48 84
CİLT
Fatih Mücellit
Tel: 0212. 501 28 23
ÖTESİ YAYINCILIK
Sinan Ercan Cad. No: 34133 81080 Erenköy-İstanbul
'fr/: 0216. 445 22 14 - 380 29 24 Faks: 0216. 416 48 31
email: ötesi@kuraldisi.com
www.kuraldisi.com
"Tanrı ile Sohbet-1" kitabının kitapçı raflarında yer alması
nın birinci haftası dolmadan okurlarımızdan telefonlar gelme
ye başladı. İkinci kitabın ne zaman çıkacağını soruyorlardı. İlk
ı_
kitabın kendilerini ne adar derinden etkilediğini paylaşıyorlar
VP ikinci kitabı okumak için sabırsızlandıklarını söylüyorlardı.
9
Babamın -annemin asla gözden kaçırmadığı- olumlu birçok
özelliği vardı; insan ruhunun şikayet ederek değil, iyi liderlik
le değiştirilebileceğine olan inancı çok güçlüydü. Bana, aklıma
koyduğum her şeyi başarabileceğimi söylerdi. Karısı ve ailesi
nin son ana kadar kendisine güvenebildiği bir insandı, bir sa
dakat abidesiydi. Daima bir görüşü vardı; başkalarının yenilgi
ye uğradığı konularda "hayır" yanıtını asla kabul etmezdi. En
zor konularda bile "ah, hiç de zor değil" derdi. Bu mantrayı
hayatım boyunca kullandım. Ve işe yaradı.
ikisi arasında kendime güvenimi ve herkese karşı duymam
gereken koşulsuz sevgiyi geliştirmek zorundaydım. Ne takım!
İlk kitabımda hayatıma büyük katkıda bulunan ailemin di
ğer üyelerine ve arkadaşlarıma teşekkür ettim. Hala da ediyo
rum. Şimdi hayatıma, ilk kitabımdan sonra giren ve bende bü
yük iz bırakan iki özel insana da teşekkür etmek istiyorum.
Doktor Leo ve Bayan Lethe Bush. Günlük yaşamda gerçek ve
riciliğin ne olduğunu ve bunun hayatın en zengin armağanla
rından biri olduğunu bana öğrettikleri için.
Burada, işitmemin gerekli olduğu mesajları bana getiren
birçok öğretmene teşekkür etmek istiyorum. Kimi çok yakın
dan, kimi -bilinçli olarak olmasa da- uzaktan ama Matris ara
cılığıyla bana dokundu. Kolektif Bilinç Matrisi kaynağından
Tanrı'yla Sohbet materyalinin geldiğini biliyorum.
Gerçekte evrende yeni bir düşünce yok. Sadece Sonsuz
Gerçeği yeniden ve yeniden dile getiriyoruz.
Bazı kişilere de hayatıma sunduğu armağanlar için teşekkür
ı•tınek istiyorum.
Ken Keyes Jr ... benim de dahil, binlerce insanın hayatına
ılııkıınduğu için. Şimdi Eve döndü.
1 lııktor Robert Mueller . .. dünya barışı için yaptığı katkılar-
1.ı v.111111 .ısırdır gezegene umut ve vizyon aşıladı.
10
Dolly Porton ... müziği, tebessümü ve kişiliğiyle bir ülkenin
yüreğini ısıttı. Kırık yüreğime mutluluk saldı.
Terry Cole-W hittaker ... bilgeliği, coşkusu ve dürüstlüğüyle
bana örnek oldu.
Neil Diamond... sanatını ruhunun derinliğinden aldı ve
başka ruhların derinliğine ulaştı.
T hea Alexander... yazdıklarıyla incitme, gizli çıkar, kıs
kançlık ve beklenti olmaksızın insan sınırsızlığını uyandırma
imkanı gösterdi.
Cinsel sevginin doğallığının güzellik ve saflık olabileceği
nin ateşini yeniden yaktı.
Robert Rimmer ... aynısını yaptı.
Warren Spahn... en yüksek standartlara ulaşılarak, her alan-
da yıkılmayı reddederek, insanın kendisini adayarak başarabi
leceğini öğretti.
Jimmy Carter . .. uluslararası politikanın, politika yapmadan
cesaretle yüreğinin sesini dinleyerek de yapılabileceğini gös
terdi. Öylesine taze bir nefesti ki, dünya onunla ne yapacağını
bilemedi.
Shirley Maclaine ... zeka ve eğlence endüstrisinin birbirine
zıt olmadığını gösterdi, en asgari ortak noktanın üzerine çıka
bileceğimizde ısrarcı oldu, büyüğün küçükle, ağırın hafifle, de
rinin yüzeyselle birlikte konuşulabileceğini gösterdi. Düşünce
pazarında olumlu etkileriyle yapıcılığın ve bilinç boyutunun
yükseltilebileceğinin mücadelesini veriyor.
Opray Winfrey... aynısını yapıyor.
Steven Spielberg ... aynısını yapıyor.
George Lucas ... aynısını yapıyor.
Ron Howard ... aynısını yapıyor.
Hugh Downs ... aynısını yapıyor.
Ve Roddenberry.. . ruhu bizi işitiyor ve tebessüm ediyor. ..
11
çünkü kapıyı açtı, kumar oynadı, yol gösterdi, uçurumun ke
narında durdu, kimsenin daha önce gitmediği yollarda yürüdü.
Bu insanlar hazine, hepimizin olduğu gibi.
Ama, benlik hazinelerini büyük boyutlarda vermeyi seçtiler,
risk aldılar özel yaşamlarını kaybettiler. Ve özel dünyalarını
gerçek kendilerini verebilmek için feda ettiler. Armağanlarının
kabul görüp görmeyeceğini bilmiyorlardı. Yine de verdiler.
Hepsine teşekkür ediyorum. Hepinize teşekkür ediyorum.
Hayatım sizinle daha da zenginleşti.
12
Bu olağanüstü bir doküman.
Tanrı'dan bir mesaj. Tanrı sosyal, cinsel, eğitimsel, politik,
ekonomik ve teolojik devrimin nasıl olacağını bu kitapta öne
riyor.
Öneriler, bu gezegen üzerinde yaşayanların arzu sınırları
içinde yapılıyor. Hepimizin yararına daha iyi bir hayat yarat
mayı, bilinci yükseltmeyi, yeni bir dünya aradığımızı, istediği
mizi söylüyoruz.
Neyi seçersek seçelim Tanrı bizi yargılamayacak ama bunu
seçersek... işte Tanrı yol gösteriyor. Önerilerine kulak asmasak
da bizi zorlamayacak. Ne şimdi ne de başka bir zamanda.
Bu kitaptaki sözleri ilginç, rahatsız edici, mücadeleye davet
edici ve ilham verici buldum. İlginç çünkü içime derinden ula
şıyor; rahatsız edici çünkü beni ve insan türünü rahatsız edici
bir biçimde bana gösteriyor; mücadeleye davet edici çünkü
beni cesaret göstermeye kışkırtıyor. Olduğundan daha iyi ol
maya dünyadaki kıskançlığın, cinsel sorunların, ekonomik
eşitsizliğin, eğitim aldatmacasının, sosyal adaletsizliğin, politik
gizliliğin, güç oyunlarının bir daha asla insan deneyiminin bir
parçası olmaması konusunda beni (hepimizi) Kaynak olmaya
davet ediyor. İlham verici çünkü her şeyin mümkün olduğu
umudunu bize aşılıyor.
Böyle bir dünyayı kurabilir miyiz? Tanrı evet diyor, yapma
mız gereken tek şey bunu yapmayı seçmek.
13
Bu kitap Tanrı'yla gerçek bir diyalog. Beş yıldır süregelen ve
hala devam eden bir diyalogun üç kitabının ikincisi. Bu mater
yalin Tanrı'dan geldiğine inanmayabilirsiniz. İnanmak zorunda
değilsiniz. Önemli olan materyalin sizde yeni bir değer, yeni
bir farkındalık, yeni bir arzu ve günlük yaşamınızda olumlu bir
değişim yaratıp yaratmadığı. Tanrı biliyor ki, bir şeyler değiş
meli, böyle gelmiş böyle gidemeyiz.
Tanrı ile Sohbet üçlemesi bu serinin birinci kitabının Mayıs
1995'te yayınlanmasıyla başladı. Bu kitap özel sorunlarla ilgi
li konuları kapsadı ve hayatımı değiştirdi. Birçok hayatı da de
ğiştirdi. Birkaç hafta içinde hızla satmaya başladı. İlk yılın so
nunda ayda 1 2 bin adet satıyordu ve satış her ay yükseliyordu.
Tabii ki kitabın "yazarı" tanınmamış biri değildi. İşte bu kitabı
ilginç ve güçlü kıldı.
Bu sürecin bir parçası olduğum için şükrediyorum. Bu sü
reçte binlerce insan büyük gerçekleri yeniden hatırladı. Çoğu
insanın bu çalışmayı yararlı ve değerli bulmasından mutluluk
duyuyorum.
Başlangıçta korktuğumu bilmenizi isterim. Başkalarının be
nim deli, büyüklük kompleksi taşıyan ya da halüsinasyon ya
şayan biri olduğumu düşünmesinden korkuyordum. Ya da Tan
rı'dan geldiğine inandıkları bilgileri uygulamaya gerçekten
kalkarlarsa!
Bundan neden korkuyordum? Basit: Ya yazdığım her şey
yanlışsa.
Sonra mektuplar gelmeye başladı. Dünyanın her ülkesinden,
.ırtık biliyordum, içimin derinliğinde biliyordum, dünyanın işit
ııwye ihtiyaç duyduğu şey buydu ve de doğru zamanda. (Tabii
ki kendi varoluşumuzun görece deneyimi dışında "doğru" ve
"y,ııılış" yok. Kitabın doğru olduğunu biliyorum çünkü bu geze
ı•,ı·ıulı• kim ve ne olduğumuzu söylediğimize göre, doğru.)
14
Şimdi İkinci Kitapta aynı korkuları yeniden yaşıyorum. Bu
kitap jeofizik ve jeopolitik konularını, bireysel yaşamımızın
daha büyük boyutlarını da kapsıyor. Bu kitabın, ortalama oku
yucuyu rahatsız eden konulara girdiğini biliyorum ve korkuyo
rum. Okuduklarınızdan hoşfanmayacağınızdan korkuyorum.
Beni bazı konularda "yanlış" bulacağınızdan korkuyorum.
Dalga yaratacağımdan korkuyorum ve yine burada yazılan her
şeyin yanlış olabileceğinden korkuyorum.
Bu korkularla nasıl baş edeceğimi bilmem gerekir. Yani, ilk
kitabımı henüz okumadım mı? İşte bu: İnsanım. Amacım, bu
kitaplarla insanları sarsmak değil, sadece Tanrı'nın benim so
rularıma verdiği yanıtları sizinle paylaşmak istiyorum. Tanrı'ya
bunu yapacağıma söz verdim. Ve sözümden vazgeçemem.
Siz de sözünüzden vazgeçemezsiniz. Siz de düşüncelerini
zi, fikirlerinizi ve inançlarınızı sürekli sorgulamaya söz verdi
niz. Sürekli gelişmek için kendinizi adadınız. Ancak kendisini
geliştirmeye adayan kişi böyle bir kitabı satın alabilir.
Gafiba bu yolculukta birlikteyiz ve korkulacak bir şey yok.
Neysek oyuz, bunun sonucunda ne yapıyorsak onu yapıyoruz.
Yapmamız gereken tek şey doğru ve dürüst olmamız. Böylece
korkacak bir şey olmaz. Gafiba hep bildiğim ama şimdi gördü
ğüm şey, sizin ve benim bir elçi olduğumuz. Ofmasaydık ne
ben bu kitabı yazardım ne de siz okurdunuz.
Elçiyiz ve yapacak işimiz var; öncelikfe Tanrı ile Sohbet ki-·
taplarında verilen mesajları netçe ani amal ıyız. İkinci olarak bu
mesajları yaşamımıza uygulayarak entegre etmeliyiz. Üçüncü
olarak da bu mesajı diğerlerine taşımalıyız. Gerçeği hayatları
na dokunduğumuz insanlara sade ve özgün bir örnek olarak
sunmalıyız.
Bu yolculuğa benimle çıkmayı seçtiğiniz için memnunum.
Bu yolculuk sizinle daha kolay ve daha zevkli, bazen rahatsız-
15
lık duysak da. İlk kitap gibi değil. Birinci Kitap Tanrı'nın kucak
lamasıydı, omuzlara sarılan sıcak bir eldi, İkinci Kitap aynı öl
çüde sevecen ama sevecenlikle omuzları sarsıyor. Uyanma
çağrısı. Bir üst boyuta geçme çağrısı.
Daima bir üst boyut var, bunu biliyorsunuz. Ruhunuz bura
ya en zengin deneyim için geliyor, en fakir deneyim için değil,
en çoğu için, en azı için değil. İstirahat etmenizi istemiyor.
Seçim daima sizin. Ruhunuz sizin asla itaatkar, azla yeti
nen, umursamazlık batağına girmiş olmanızı istemez. Dünya
nızda değiştirecek çok şey var, yaratacağınız çok şey var. Her
zaman tırmanılacak yeni bir dağ, keşfedilecek yeni bir alan,
fethedilecek yeni bir korku var; daima daha büyük bir yer, da
ha büyük bir kavram, daha büyük bir vizyon var.
Bu kitap, Birinci Kitaptan daha rahatsız edici olabilir, ken
dinizi rahatsız hissederseniz, bu duyguyla kalın. Gemi sallan
maya başlarsa gemiye tutunun ve yeni bir paradigmada yaşa
maya başlayın, daha da iyisi kendi yaşamınızın harikuladeliği
ve örneğiyle, yeni hayatlar yaratın.
Neale Donald Walsch
Ashland, Oregon Mart 1997
16
1
17
Bugün Tanrı'yı birlikte bulacağız. Tanrı'yı bulmanın daima
en iyi yolu birlikte... Tanrı'yı asla ayrılıkla bulamayız. Bunu iki
anlamda söylüyorum. Birbirimizden ayrı olduğumuzu düşün
düğümüz sürece Tanrı'yı bulamayız. Tanrı'dan ayrı olmadığı
mızı bilmenin ilk adımı, birbirimizden ayrı olmadığımızı bil
mektir. Hepimizin Bir olduğunu bilene ve hissedene kadar,
Tanrı'yla da Bir olduğumuzu bilemeyiz ve hissedemeyiz.
Tanrl asla bizden ayrı değil, yalnızca biz Tanrı'dan ayrı ol
duğumuzu düşünüyoruz. Bu yaygın bir yanlış inanç; birbiri
mizden ayrı olduğumuzu düşünmek de. "Tanrıyı bulmanın" en
çabuk yolunun birbirimizi bulmak olduğunu keşfettim. Birbiri
mizden saklanmaya son vermek, kendimizden saklanmaya
son vermektir.
Saklanmaya son vermenin en çabuk yolu gerçeği söylemek-
tir. Herkese. Her zaman.
Şimdi gerçeği söylemeye başla ve hiç durma.
Kendine kendin hakkında gerçeği söylemeye başla.
Sonra başkası hakkında gerçeği kendine söyle.
Sonra kendi hakkındaki gerçeği başkasına söyle.
Sonra başkası hakkındaki gerçeği başkasına söyle.
Sonunda, herkese her şey hakkındaki gerçeği söyle.
Bu, Gerçeği Söylemenin Beş Basamağıdır.
Bu, özgürlüğe giden yolun beş basamağıdır.
Gerçek seni özgürleştirecektir.
Bu kitap ,_gerçek hakkındadır; benim gerçeğim değil, Tan
rı'nın gerçeği.
Tanrı ile aramdaki diyalog bir ay önce tamamlandı. Bu da
herhalde ilki gibi olacak. Yani ben soracağım Tanrı yanıtlaya
cak. Şimdi durup, Tanrı'ya soracağım.
Tanrı, söylediğim gibi mi olacak?
Evet.
20
Biliyordum.
Evet. Doğru.
olduğunu söylemedim.
21
Niçin?
24
2
Zamana bırak.
28
Benim için hiçbir şey zor değildir ama kendi işini çok zor
laştırıyorsun. Bu nedenle bir şey hakkında tek bir amaca yö
nelik olarak düşüncelerini yoğunlaştır ve amacın realitende
gerçekleşene dek odaklan. Özde kal.
,
Tek düşünce odaklı olmak bu anlama geliyor. Bir şeyi seç
tiğinde tüm yüreğinle tüm benliğinle seç. Yüreğinde şüphe
ye yer bırakma. Düşüncene doğru yönel, harekete geç. Ka
rarlı ol.
Aynen.
29
kazanma yoludur. Böylelikle daha seri kararlar verilir, seçim
ler daha çabuk hayata geçirilir, çünkü ruhunuz yalnızca ana
ait deneyimlerle seçimlerinizi realitenizde yaratır, geçmiş
ilişki ve olaylara yönelik eleştirilerle, analizlerle, kıyaslama
larla değil.
Şunu daima hatırla: Ruh yaratır, zihin reaksiyon gösterir (tep
ki verir).
Ruh, Kendi bilgeliğiyle şu anda yaşadığınız deneyimini
zin, siz bilinçli farkındalığa sahip olmasanız da her anın size
Tanrı'dan gönderilmiş bir armağan olduğunu bilir. Her an,
Tanrı'nın harika bir armağanıdır.
(Şimdiki an sözcüğünün İngilizce karşılığı olan "Present"
kelimesini Tanrı Pre-sent olarak bölerek "önceden gönderil
miş" anlamına gelen kelime oyunu yapıyor. İncil'deki "siz
sormadan önce yanıt geiecektir" cümlesini de Tanrı, "Şimdi
ki an, size Tanrı' dan önceden gönderilen yanıt ve armağan
dır" olarak açıklıyor. Ç.N.)
Ruh sezgisel olarak şu andaki yanlış bir düşünceyi iyileştirmek
için gereken en uygun koşul ve durumu arar ve Gerçekten Kim Ol
duğunuzu bilmeniz için en uygun deneyimi size getirir.
Ruhun arzusu sizi Tanrı'ya geri götürmektir.
Bana, eve dönmenizi sağlamaktır.
Ruhun amacı kendisini deneyimleyerek bilmektir.
Bu da Beni bilmek demektir.
Ruh, Senin ve Benim Bir olduğumuzu bilir. Zihin bu ger
çeği !eddetse de, beden bu yadsımayı gösterse de ... Bu ne
denle, büyük kararlar anında, zihnini bırak. Zihinsel yanıt
bulma çabasıyla zaman harcamak yerine ruhsal arayışına
odaklan.
Zihnin asla anlayamayacağını ruh bilir.
Zamanını, senin için "en iyi"nin ne olduğunu bulma ça-
32
basıyla harcarsan, seçimlerin "dikkatli" olur, karar vermek
çok zaman alır ve yolculuğun beklentiler okyanusunda çırpı
narak sürer... ve beklentilerin içinde boğulabilirsin.
vl'rilerine göre ver. Ama böyle bir mekanik yaşamda haz ara
ı ıı.ı, Kendinin Gerçekten Kim Olduğunun Kutlamalarını,
�.il'nliğini arama.
U11utma: Gerçek kutlama, akılsızdır.
Ruhunu dinlersen, senin için "en iyinin" ne olduğunu da
lıilirsin, çünkü senin için en iyi olan, senin için gerçek olandır.
Sadece kendi gerçeğin doğrultusunda hareket ettiğinde,
y o l unu hızlandırırsın. Deneyimlerini "geçmişteki doğru-
1.ır"ın reaksiyonu ile değil, "şimdiki doğrular"a göre ya ra tt ı
.�1111/111 "yeni sen"i de yaratmış olursun.
Neden seçtiğin realiteyi yaratman çok zaman alıyor? Çün
kil kendi gerçeğini yaşamıyorsun.
33
Gerçeği bil, gerçek seni özgürleştirecektir.
Kendi gerçeğini bildiğin anda düşünceni değiştirip durma.
Bu zihninin "en iyi"yi bilme çabasıdır. Aklını kaybet. Kendi
ni bul!
Kendini bulmak, ne düşündüğüne değil, ne hissettiğine
dönmektir. Düşünceler, sadece düşüncelerdir; zihinsel yapı
lardır; aklının "yapay" yarattıklarıdır. Oysa duyguların . . işte
.
onlar gerçektir.
Duygular ruhun dilidir. Ruhun ise senin gerçeğin. Şimdi
daha iyi anlayabiliyor musun?
:ııl olduğundur!
Doğal ve normal aynı şey değildir. Herhangi bir an nor
ıı ı.ı I olarak yaptığını da yapabilirsin, sana doğal geleni de.
Sana şunu söyleyeyim: Hiçbir şey sevgiden daha doğal değil
ı lir. Sevecen olduğunda doğal davranırsın. Korkuyla, tepkiy
ilim geçmiş deneyimlerim, bel irli bir "anın" acı olabi lece
j\ıııi bana hayk ı rd ı ğı nda nası l sevgiyle davranabi l i rim?
Tanrı
Musa.
38
İsa.
İsteyeb i l i ri m herhalde.
lli l miyorum .
İ �te Musa ile arandaki fark bu. İşte seni İsa' dan ayıran şey
lııı!
39
na. Şu ya da bu "aziz" adına. Güneş Tanrısı adına . . . Herke
sin adını kullanıyorsunuz, herkesin . . . Kendi adınız hariç! Size
şunu söylüyorum: İste verilecektir. Ara bulacaksın. Kapıyı çal açı
lacaktır.
Evet, i ş ittim .
Nası l ?
Olmayı seçerek. Ama bu, her gün her dakika yaptığın bir
seçim olmalı. Bu seçim, senin hayatının tek amacı olmalı. Za
ll'n de bu senin hayatının tek amacı. Sadece bu gerçeği bilmi
yorsun, biliyor olsan bile, varoluşunun özgün nedenini hatır-
1 ı yor olsan bile. Olduğun yerden bu bilince nasıl ulaşabilece
(�ini bilemiyorsun.
Otuz beş yı ldır "arıyorum" ve " kapıyı çal ıyorum . " Bu söz
lı•ıden bi raz s ı k ı l d ı m .
41
ve daha anlamlı bir ilişki yaratmaya çalıştın. O zaman bile,
Ben yine de bazen aklına gelen bir şeydim.
Daha sonraları, Tanrı'yla birleşmenin yalnızca Tanrı'yla
doğrudan ilişki kurabilmekten geçtiğini anladın. Bu ilişkiyi
sağlayabilecek metotları ve davranışları uyguladın.
Meditasyon yaptın, ritüeller uyguladın, dua ettin . . . ama
yalnızca sana uygun olduğu zamanlar.
Bazen, Beni deneyimlemenin harikuladeliğini yaşamana
rağmen, yine de zamanının yüzde doksan beşini ayrılık illüz
yonu içinde geçirdin. Sadece kıvılcım gibi anlarda En Gerçek
Realiteyi hissettin.
Hala hayatının araba tamirlerinden, telefon faturaların
dan, ilişkilerden ne istediğinden, yarattığın dramalardan iba
ret olduğunu düşünüyorsun. Dramaların yaratıcısı olduğu
nu değil.
Niçin dramalarını yarattığını öğrenmek yerine, dramala
rında rol almakla meşgulsün.
Hayatın anlamını anladığını söylüyorsun. Ama bu anlayı
şına uygun olarak yaşamıyorsun. Tanrıyla ilişki içinde olma
yolunu bildiğini söylüyorsun ama o ilişkiyi yaşamıyorsun.
Yolda olduğunu söylüyorsun. Ama yolda yürümüyorsun.
Sonra bana otuz beş yıldır aradığını ve kapıyı çaldığını söy
lüyorsun.
Hayallerini yıkanın Ben olmasını istemezdim ama . . . Be
nimle ilgili hayallerinde düş kırıklığı yaşamayı bırakıp, ken
dini gerçekten olduğun gibi görmenin zamanı geldi. Şimdi
İsa Bilincine mi erişmek istiyorsun? Gününün her dakikasında
İsa gibi davran. (Onun nasıl davrandığını bilmediğini söyle
me. O size yolu gösterdi.) Her koşulda İsa gibi ol. Eğer arar
san, bunda yalnız olmadığını göreceksin. Her gün, her daki
ka size yol gösteriyorum. Ben içinizdeki hangi yola dönece
ğinizi, hangi yolu alacağınızı, hangi yanıtı vereceğinizi, han-
42
gi davranışın doğru olduğunu, ne söyleyeceğinizi size söyle
yen minik sesim.
Sadece Beni dinle.
Tabii ki.
İyi. Öyleyse Beni kullan. Eğer senin için kalem defter taşı
mak işine yarıyorsa (ki yarıyor), o zaman kalemi defteri taşı.
Her gün, gerekirse her an kalemi kağıdı kullan.
Bana yaklaş. Bana yaklaş! Nasıl yapmak istiyorsan öyle
yap.
Dua et. Taşı öp. Ritüel yap . . .
Ya da kitap yaz.
Ne sana doğru geliyorsa onu yap.
Her birinizin yapısı farklı. Her biriniz beni kendinize gö
re anladınız ve yarattınız.
Bazılarınız için erkeğim. Bazılarınıza göre kadınım. Bazı
larınıza göre her ikisiyim. Bazılarınıza göre hiçbiri değilim.
Bazılarınıza göre saf enerjiyim. Bazılarınıza göre en yüce
duygu olan Sevgiyim. Bazılarınızın ne olduğum hakkında
hiçbir fikri yok. Sadece BEN olduğumu bil. Saçınızı okşayan
rüzgarım. Bedeninizi ısıtan güneşim. Yüzünüzde dans eden
yağmurum. Çiçeklerin havadaki kokusuyum. Çiçeklerin ko
kusunu taşıyan havayım.
İlk düşüncenizin başlangıcıyım. Son düşüncenizin sonu
yum. İlham anlarında size gelen fikirim. Onun doyumunun
hazzıyım. En sevecenlikle yaptığınız şeyin duygusuyum. Bu
duyguyu tekrar tekrar hissetmek isteyen parçanızım.
Sizin için en uygun olan neyse oyum. Benimle bağlantı
kurmak için yaptığınız ne kadar ritüel, merasim, meditas
yon, gösteri, düşünce, şarkı, söz ya da davranış varsa . . . Her
şeyi Benim adıma yapıyorsunuz.
44
3
ıııiıe çekeriz.
• Hayat yaratıcı süreç ya da reaksiyon süreci o larak yaşa-
ı ı. ıl ıi 1 i r.
• Ruh yaratır, z i h i n reaksiyon gösteri r.
• Ru h, z i h n i n algılayamadı kları n ı b i l i r.
ı:ııl. ı.
45
• Ol umsuz duygu lar gerçek duygu lar değildir. Bir şey hak
kı nda ken d i nin ve başkaları n ı n önceki deneyimlerine dayanan
düşüncelerd i r.
• Geçmiş deney i m, gerçeği n göstergesi deği ldir. Çünkü Saf
Çal ı şacağım.
İyi.
46
Hayal ürününüz. Zihninizin ürettiği bir hayal. Mutlak
Gerçekte varolmayan şey.
Tüm olmuş olan, şu anda oluyor olan ve olacak olan, şim
di oluyor.
Anl am ıyorum .
47
Elbette. Hepiniz yapıyorsunuz. Hem de düzenli olarak.
Genellikle buna rüya diyorsunuz. Çoğunuz zamanda yolcu
luk yaptığınızın farkında bile değil. fakat enerji size zamk gi
bi yapışıyor. Bazen, enerji duyarlı kişiler, size yapışan enerji
kalıntılarını algılayarak "geçmişinizle" ya da "geleceğinizle"
ilgili bilgileri alabiliyor. Kalıntıları hissedebiliyor ya da "oku
yabiliyor." Bazen enerji kalıntıları öylesine fazla oluyor ki siz
bu sınırlı bilincinizle bile, "daha önce burada olduğunuzu"
hissediyorsunuz. Tüm varlığınız bir anda, "daha önce bunla
rı yaşamış" olduğunuzun yoğunluğunu algılıyor.
Deja vu !
48
Ama bir dakika! Olgun ruhlar diye b i r kavram var! Bazı
r u hlar, diğerleri nden daha "yaşlı" değ i l m i ?
Ama ben b i l i yoru m . İnsan l arı öldürmeni n yanl ış, onları sev
meni n doğru olduğun u b i l iyoru m . İ ncitmen i n yan l ış, iyileştir
men i n doğru olduğu n u b i l iyoru m. Beni m o l mayan şeyi alma
n ı n, başkaları n ı ku l lanmanın, sahtekar olmanı n yan l ı ş olduğu
nu b i liyoru m .
�;t•n ne düşünüyorsun?
(>y le olsun.
N l' yaptığını görmüyor musun? Yaşam sürecinde kendine ait
/•ı ı l11A ı111 kurallar oluşturuyorsun.
llir şeyi daha görmüyor musun? Bu son derece normal.
Ilı ıy lt• yapman gerekiyor.
51
Hayat Kim Olduğuna karar verme ve kararlarını dene
yimleme sürecidir.
Vizyonunu genişlettikçe, vizyonuna uygun yeni kurallar
oluşturursun! Kendin hakkında düşüncelerin genişledikçe,
yeni "yap" ve "yapma"lar, "evet"ler, "hayır"lar yaratırsın.
Bu kurallar, sınırsız olan "sen" in sınırsızlığına sınır koyar.
Çünkü sen Evren kadar sınırsızsın. Hayal gücünle, sınırsız
beninle ilgili bir kavram yaratabilirken, sınırlarını da kabul
edebilirsin. Böylece belirli bir yerde varolabilirsin.
Ancak bu yolla kendini adım adım bilebilirsin.
Sınırsızlık sınırsızdır. Herhangi belirli bir yerde varola
maz. Çünkü her yerdedir. Her yerde olan, hiçbir belirli yerde
olamaz. Tanrı her yerdedir. Bu nedenle, Tanrı belirli bir yer
de olamaz. Belirli bir yerde olabilmek için, Tanrı'nın başka bir
yerde olamaması gerekirdi. Bu da Tanrı için mümkün değildir.
Tek bir şey Tanrı için "mümkün değildir." Bu da Tanrı'nın
Tanrı olmamasıdır. Tanrı "olamayan" olamaz.
Ben her yerdeyim. Her yerde olduğuma göre hiçbir yerde-
yim.
HİÇBİR YERDE isem, Ben neredeyim?
ŞİMDİ Bl]RADA.
(Tanrı burada yine kelime oyunu yapıyor. İngilizcede hiç
bir yer anlamına gelen NOWHERE kelimesini NOW-HERE
olarak bölerek NOW (şimdi) ve HERE (burada) olarak. HİÇ
BİR YERin ŞİMDİ BURADA ile aynı olduğunu söylüyor.
.
Ç.I\J.)
52
yor musun? Sadece Kim Olduğunu belirleyebilmek için "doğ
"
nı ve "yanlış" hakkındaki fikirlerini nasıl yarattığını görü
yor musun? Bu belirleyicilik, bu sınırlar olmaksızın hiçbir
�ey olmadığını görebiliyor musun?
Ve Kim Olduğun hakkında fikirlerin değiştikçe, sınırları-
111 da değiştirdiğini görüyor musun? Tıpkı Benimle ilgili fi
kirlerini değiştirdiğin gibi.
Çünkü daima kura l lara uymayan biri leri vard ı r. Her sepette
el maya rastlarsı n .
ı, ı ı rlik
ı ı r mısın?
53
Sana şunu söyleyeceğim: "Çürük elmalar" yoktur. yalnız
ca senin bakış açına katılmayan insanlar, farklı bir dünya mo
deli algılayan insanlar vardır. Hiçbir insan kendi dünya mo
deline uymayan bir şeyi yapmaz.
O zaman, onların "model i" yan l ış. Ben neyin doğru, neyin
yan l ış olduğun u b i l iyoru m . Bazı i nsanların bunu b i lmemesi
beni yan l ı ş yapmaz. Yan l ış olan onlar !
54
İnsanların buna haz ı r olduğuna emi n deği l im.
1 . ı l ıi i ki evet.
l 'ı ·ki, size "ölüm" dediğiniz şeyin her insan için "olabile
' ı · I· 1 ° 1 1 büyük şey" olduğunu söylersem?
Ayn ı şey. Tal i hsiz, traj i k ama doğal . Belki de Tanr ı 'nı n iste
ği. Onun ne isted iği n i bi lemeyiz k i . Yüce gizem i çözmeye ça
l ışmak da günahtır.
Nereden biliyorsun?
56
ı l ı�ımız ya da anlayamadığımız, Tan rı ' n ı n bizim anlamamızı
istemediği içind ir.
Evet
1 -layı r.
Uu nasıl olabiliyor?
57
Sen i n İ raden, Özgür Seçi mimiz olduğunu söy l üyor. Yaptı kları
Hitler'in özgü r iradesiyd i .
Çok yaklaştın.
Hitler'in ve hepinizin Özgür Seçimi, Benim İrademdir.
Ama benim istediğim seçimleri yapmadığınız için sizi sonsu
za dek cezalandırmak, Benim İradem değil. Eğer böyle olsay
dı, seçimlerinizde ne kadar özgür olurdunuz? Benim istedi
ğimi yapmadığınız için cezalandırılacağınızı bildiğinizde is
tediğinizi yapmakta gerçekten özgür olabilir misiniz? Nasıl
bir seçim olurdu bu?
58
Gerçekten Tanrı'nın yarattığı bir varlığın davranışlarını
kontrol edemediği düşüncesiyle rahat ediyor musun?
59
Ö l ü mden sonra demek istiyorum.
ı ı ı ı l . ı msızlaşır.
61
Hitler bu nedenlerle cehenneme gitmedi.
Cehennem yok. Bu yüzden gidebileceği böyle bir yer yok.
Davranışları sizin "hata" dediklerinizdi. Gelişmemiş varlık
ların davranışları. Hatalar, lanetle cezalandırılmaz ama dü
zeltme ve gelişme için imkanlar hazırlanarak düzeltilebilir.
Bir nedenle ölen kişilerin ruhları dünyasal esaretten öz
gürleşirler.
Tıpkı kozadan çıkan kelebekler gibi.
Ölenlerin ardından ağlayanlar, bu ruhların yaşadığı hazzı
bilmedikleri için yas tutuyorlar. Ölümü deneyimleyen hiçbir
varlık ölenin ardından yas tutmaz.
Bazı ölümlerin zamansız olduğu için "yanlış" olduğuyla
ilgili düşüncelerin, evrende olmaması gereken bir şeyin olabi
leceğini de öneriyor. Ama bu mümkün değil.
Evrende olan her şey mükemmelen oluyor.
Her şeyde mükemmelliği gördüğünde, sadece senin
onayladıklarında değil, özellikle onaylamadıklarında bile
mükemmelliği gördüğünde, ustalığa ulaşırsın.
Tüm bun ları b i l iyoru m. Bu kon ular üzeri nde B irinci Kitapta
detayl ı olarak konuştu k. Bu kon uşma ların teme l i n i B i ri nci Ki
tapta attık. Ama, devam etmeden önce, biz i nsanların yarattığı
karmaşık teoloj i ler hakkı nda b i raz daha konuşmak istiyorum .
Örneğin, ben çocukken, günahkar olduğum öğreti l d i . Tüm i n
san ların günahkar olduğu ve günahkar doğduğu bize öğreti l d i .
Yan i .günahla doğuyoruz.
62
!.uç l u l u k d uygu ları n ı ve günahkar doğaları n ı da taşıdığımızı
i\ğretti ler.
Adem'le Havva yasak meyveyi yedi ler, iyi ve kötün ü n bi lgi
�ini aldılar. Ve kendi lerinden sonra gelecek nes i l leri, doğum
d.ın itibaren Tanrı' dan ayrı olmaya mahkum ettiler. Her birimiz
l ıu "Orij i n a l Günah"la doğd uk. Her birimiz suç l u l u k d uygusu
r ı u taşıyoruz. Onların Tanrı'ya karşı çıkması gibi Tanrı'ya karşı
ı, ı kmayı mı yoksa tü m baştan çı karışlara karşı koyarak doğruyu
ı ı ıu seçeceği mizi bel irlemek için Özgü r İ rade veri l d i bize.
Ya kötüyü seçersek?
Öyle mi?
Anlıyorum.
Anlıyorum.
63
Hiç ol mazsa sonsuza dek cehennemde kalmak zoru nda de
ği l iz . Ama gerçek günah ları işlersek doğrudan cehen neme gi
deriz.
Gerçek günahlar?
Sahi mi?
Kes i n l i kle.
Nereye gidiyor?
! loşluğa. Orası bir ceza yeri değ i l ama cen net de değ i l . Sa
ı l ı ·ı ı'. . . oh . . . boşluk. Tanrı'yla birl i kte olamıyorsu n ama şey
ı . 1 1 1 1 . ı e la bul uşmuyorsu n .
1 l . ı ııgi kilise?
l ıı ı ı l . ı ı•, i i n a h .
65
Kiliseye gitmemenin günah olduğunu sanıyordum.
Rah i beleri m i ? Hayır. Tan rı'n ın -sen in- ben i m k i l i seme gel
diğin gibi, onların k i l iselerine de gideceğ i n i düşündüm. Smo
k i n i m i giyip, sağd ıç oldum. Kend i m i de iyi h issetti m .
Kabu l günü var, iti raf günü var, şeytandan kurtu lma günü
var, kutsal gün ler . . .
Evet ama bazı gün ler daha kutsal d ı r. O gün lerde k i l isey<'
gitmek zorundayız.
66
Yine "zorunluluklar." Yapmazsan ne olur?
< ;ü nah.
67
Amerikan başkanlarınızdan biri olan Harry Truman'a halk
bağırırdı: "Cehennemvari konuşma yap Harry!" Harry de,
"Sizin söylediklerinizi tekrar etmem yeterli. Söyledikleriniz
zaten cehennemvari" derdi.
68
4
\ ı ı k hır.
• Zaman b i r süreç değ i l d i r, görecel iğin "aşağı ve yukarı"
ı l ıı
• Değişen "Andaki Real ite"mize uygun olarak, yen i kural-
69
lar yaratırız, bu da doğa l d ı r. Eğer gel işen var l ı klarsak zaten
böyle o l ma l ı .
• H itler cehenneme gitmedi(!)
• Olan Her Şey Tan r ı ' n ı n İ radesidir. Buna sadece fırtı nalar,
tornadolar, zelzeleler değ i l , H itler de dah i ld i r. Anlayışın sırrı
tüm o l ayların ard ı ndaki Amacı b i l mektir.
• Ölümden sonra "cezalandırı lmak" yoktur, sebep-sonuç i l iş
kisi yaln ızca Görece Deneyimde vardır, Mutlak Boyutta deği l .
• İnsanları n oluşturduğu teol oj i ler, varol mayan ç ı l g ı n bir
Tanrı'yı ç ı lg ı nca açı klamaya çal ışma çabalarıdı r.
• İ nsan l arı n oluşturduğu teoloj i leri mantı k l ı k ı l ma n ı n tek
yolu, mantığa uymayan b i r Tan rı'yı Kabu l etmekle mümkün
dür. Nası l ? İyi özetleyebi l d i m m i ?
Harika!
İyi. Çün kü m i lyon larca sorum var. Bazı ları n ı n daha da net
leşmeye i htiyacı var. Neden H itler cehenneme gitmed i ? ( B i l i
yorum b u n u açı klamaya ça l ıştın ama daha ç o k açıklamaya ih
tiyaç duyuyoru m .) Ve tü m olayları n ard ı ndaki amaç nedir? Bu
daha Büyük Amaç, H itler ve d iğer despotlarla nas ı l bir bağlan
tı içeriyor?
70
Kendinize çektiğiniz olaylar ve deneyimler, bireysel ya da
l,ıılektif olarak bilinç aracılığıyla sizin tarafınızdan yaratılır.
l l i l inç, deneyimi yaratır. Siz bilincinizi yükseltmeye çalışan
ı·. ı rl ıklarsınız. Bu imkanları kendinize çekiyorsunuz. Çünkü
k l ın Olduğunuzu yaratmak ve deneyimlemek için bu im
ı. , ı ııları araç olarak kullanıyorsunuz. Kim Olduğunuz, şu an
ı l ı ı gösterdiğinizden daha yüksek bilince sahip bir varlıktır.
(.'ünkü Kim Olduğunuzu bilmeniz ve deneyimlemeniz
l lı · ı ı i m İrademdir. Bunu gerçekleştirebilmek için seçtiğiniz
1 ll'rhangi bir olayı ve deneyimi kendinize çekmenize izin ve
ı l y ı ırum.
l ·:vrensel Oyunun Diğer Oyuncuları da zaman zaman size
1· ı ı l ı l ıyorlar. Onlar başka dünyalardan varlıklar, M;mevi var
l ı l. I. ı r, Geçici arkadaşlar, Uzun vadeli dostlar, Akrabalar, Ai
' ' " �iı·vgililer ya da Yaşam Yolu Partneri olabiliyorlar.
l lıı ruhları siz kendinize çekiyorsunuz. Onlar sizi kendileri
, , , . ı,· ı·kiyor. Bu, iki tarafın da arzu ettiği ve seçtiği birlikte ya
"( ;rup bilinci" çoğu insan için tanıdık bir kavram değildir.
71
Ama çok güçlüdür. Grup bilincinin gücünün farkında ol
mazsanız, bireysel bilinç üzerinde nasıl hakimiyet kurduğu
nun da farkında olamazsınız. Bu nedenle, eğer gezegeniniz
de daha zengin bir yaşam deneyimiyle uyum yaratmak isti
yorsanız, nereye giderseniz gidin, �e yaparsanız yapın grup
bilinci yaratarak gücünden yararlanmak için özel çaba göste
rin.
Eğ-er kendi bilincinizi yansıtmayan bir grup bilinci içinde
yer alıyorsanız ve grup bilincini etkileyecek gücü henüz ken
dinizde hissetmiyorsanız, gruptan ayrılmak en akıllıca bir
davranıştır. Yoksa grubun sizi yönlendirmesine izin vermiş
olursunuz. Siz farklı bir yöne de gitmek isteseniz, grup için
de kaldığınız sürece, grubun gittiği yöne doğru gitmek zo
runda kalırsınız.
Eğer kendi bilincinize uygun bir grup bulamıyorsanız, o
zaman yeni bir grubun kaynağı olun. Benzer bilinç boyutun
da olanlar size çekilecektir.
Bireyler ve küçük gruplar büyük grupları etkileyebilme
gücüne sahiptir. Gezegeninizde kalıcı ve önemli değişiklikler
yaratabilmek için en son nokta, en büyük grubun yani tüm
insanlık ailesinde bu etkinin yansımasını görebilmektir. Dün
yanız ve dünyanızın içinde bulunduğu durum, üzerinde ya
şayan her canlının toplam bilincinin yansımasıdır.
Etrafınıza baktığınızda ne kadar çok çaba gerektiğini gö
rebilirsiniz. dünyanın bu halinden memnunsanız, diyeceğim ·
l,' ı ıi;u insan, varolabilmek için başka doğal bir yolun olma
ı l q·, ı ı ıı, insanların böyle davranmasının insan doğasına uygun
' ı l ı l ı ı ı\ ı ın u düşünüyor. Başka bir yolun başarı için gereken iç-
73
gezegeninizde yaşayan çoğu insan, bu felsefeye inanıyor. Bu
nedenle, çoğu insan acı çeken çoğunluğun kızgınlığına, azın
lıkların bastırılmasına, kendilerinin ve ailelerinin dışındaki
insanların da varolma ihtiyaçlarım doyuma ulaştırma güdü
lerine sahip olduklarına önem vermiyor.
Çoğu insan, kendilerine YAŞAM veren gezegeni mahvet··
tiklerinin farkında değil. Çünkü gözleri, kendi yaşamlarını
daha· da rahat hale getirmekten başka bir amacı göremiyor.
Kısa vadeli kazançların, uzun vadeli kayıplar yaratacağını
göremeyecek kadar miyoplar.
Çoğu insan, grup bilincini bir tehdit olarak algılıyor. Top
lumun iyiliği, tek dünya görüşü, Tanrı'nın tüm yaradılışta
varolduğu gibi kavramlar yerine, kendilerini bütünden ayrı
ve üstün olarak görmeyi tercih ediyor.
"Bir"leşmeye duyulan korku, ayrılığı, uyumsuzluğu,
akort bozukluğunu yaratıyor. Ama kendi deneyimlerinizden
ders çıkarmaktan bile korkuyorsunuz. Uyumsuz davranışla
rınızı tekrar ediyor ve hep benzer sonuçları yaşıyorsunuz.
Başkalarının acılarına kendi acılarınız kadar duyarlı ola
bilme konusundaki yeteneksizliğiniz, acının sürmesine yol
açıyor.
Ayrılık, umursamazlığı, sahte üstünlük duygusunu bes·
ler.
Birleşmek, anlayış, empati ve gerçek eşitliği yaratır.
Gezegeninizde üç bin yıldır düzenli olarak süregelen
olaylar, kolektif bilincin bir yansıması.
· İçinde bulunduğunuz bilinç boyutunun en kibar tarifi an
cak, "ilkel" olabilir.
H m m m . Evet. Ama gal iba orij i nal sorudan biraz saptık gibi
gel iyor.
74
Hiç de değil. Hitler hakkında sordun. Hitler Deneyimi,
v, nıp bilincinin doğurduğu bir sonuçtur. Çoğu kişi, Hitler'in
l ı i r grubu -kendi ülkesinin vatandaşlarını- belagat gücüyle
. ı ldııttığını söyleyecektir. Ama bu sorumluluğun tümünü
l l i l l cr' in üzerine yıkmaktır. Çoğunluğun istediği de bu. Bir
ı·, ı ı ı ıah keçisi. Hitler, milyonlarca insanın desteği ve boyun
q",ıncsi olmaksızın hiçbir şey yapamazdı. Kendilerine Alman
ı l I Yl�n grup, Katliamın sorumluluğunun dayanılmaz ağırlığı
75
Hitler Deneyiminin amacı, insanlığa kendisini aynada
göstermekti.
Tarih boyunca, size Gerçekten Kim Olduğunuzu hatırla
tan birçok öğretici geldi. Bu öğretmenler size insan potansi
yelinin en alçak ve en yüksek boyutlarını gösterdi.
Bu öğretmenler insan olmanın ne demek olduğunu nefes
kesen son derece açık örneklerle size gösterdi. Sahip olduğu
nuz bilinçle hangi uç noktalara kadar gidebileceğinizi deği
şik deneyimlerle tekrar tekrar gördünüz.
Şunu daima hatırlayın: Bilinç her şeydir ve bilinç dene
yimlerinizi yaratır. Grup bilincinin gücü olağanüstü güzellik
ler de, olağanüstü çirkinlikler de yaratır. Seçim daima sizin.
Grubunuzun bilincinden doyum bulmuyorsanız, değiş
tirmeye çaba gösterin.
Başkalarının bilincini değiştirmenin en iyi yolu, onlara ör
nek olmanızdır.
Eğer örnek olmanız yetmiyorsa, kendi grubunuzu oluştu
run. Başkalarının da deneyimlemesini istediğiniz bilinç bo
yutunun kaynağı siz olun. Siz oldukça onlar da olacaktır.
Her şey sizinle başlar. Her şey.
Dünyanın değişmesini mi istiyorsunuz? Önce kendi dün
yanızı değiştirin.
Hitler size harika bir olanak sundu. Hitler Bilinci de, İsa
Bilinci de size kendiniz hakkında gerçeği gösteriyor. Hitler de,
Buda da, Cengiz Han da, Hare Krişna da, Hun lideri Attila
da, İsa da büyük farkındalıkta yaşıyor. Belleğinizde olduğu
sürece de canlılıklarını sürdürüyor. Bu yüzden Yahudiler,
Holocaust abideleri inşa ettiler. Unutmamanız için Hepinizin
içinde bir parça Hitler var. sadece dereceleri farklı.
İnsanı yok etmek, insanlığı yok etmektir.
76
Yani H itler i nsan ı n u laşabileceği vahşet boyutunu, i n sa n ı n
ı ı e kadar alça labi leceğini bize göstermek i ç i n ders olarak gön
ı IPri l d i .
77
Tarih boyunca birçok İsalar, birçok Hitlerler geldi geçti.
Bundan sonra da gelecek. Aranızda yüksek ve düşük bilince
sahip nice insan yürüyor. Tıpkı sizin diğer insanların arasın
da yürüdüğünüz gibi. Siz hangi bilinci seçiyorsunuz.
78
l ı ı l' k l ı tanımlıyorsunuz. İyi. Ama Hitler size bunu gösterdiği
lı, l 1 1 onu lanetlemeyin.
Birileri size ayna tutmalıydı.
�iıcağı bilmeden soğuğu bilemezsiniz, aşağıyı bilmeden
ı · ı ı k,ırıyı, sağı bilmeden solu bilemezsiniz; birisini lanetleyip,
ı l l gı ·rini yüceltmeyi. Bunu yapmanız, anlamadığınızı göste
79
5
83
Hareket hızlandıkça, Dünyaya ilk Uzay gemisine bindiği
nizden daha önce dönebilirsiniz! Çünkü Dünyadaki zaman,
uzay gemisindeki zamana göre daha yavaş ilerleyecektir.
Einstein ve diğer bilim insanları uzayın dokusunda "ka ı
lar" olduğuna inanıyorlardı; bu konuda haklılar. Uzayın d i
ğer ucuna katlar aracılığıyla bir "anda" geçebilirsiniz.
Şimdi zamanın zihninizden başka bir yerde varolmadığı
nı anlamanız daha kolay gelebilir. Geçmişte olan her şey, gı ·
lecekte olacak her şey şimdi oluyor.
Bunu gözlemleyebilmeniz, sizin uzaydaki yerinize göıı ·
bakış açınıza bağlı.
Benim yerimde olsaydınız, Her Şeyi, şimdi görebilirdin i ı
Anladın mı?
84
l l ayır! Kadere inanma! Doğru değil. Evrensel sistem seni
•'ı ı p,ı• l l cmek için değil, geliştirmek için var! Daima özgür ira
d ı ' yı• ve seçim özgürlüğüne sahipsin. "Geleceği" görebilmek
ı ıı ı la birilerinin senin geleceğini görmesi, istediğin hayatı
' '' \ i l li' gücünü sınırlamak yerine geliştirmeli.
85
Geleceğinizle ilgili "hissettiklerinizi" beğenmiyorsanız,
ondan uzaklaşın! Uzaklaştığınız anda deneyiminizi değişti
rebilirsiniz. Ben olarak nitelendirdiğiniz her birinizin bir an
da rahat nefes aldığınızı hissedersiniz!
86
Ama "geçm i şteki ben", "şimdiki ben"i henüz deney i m le
ı ı ıı ·c l i�i için kend i s i n i deneyimin i ç i nde bu l uyor, öyle m i ?
Y. ı rd ı m edebi l i r miyim?
1 wt. Çok karmaş ı k ve girift. Ama başka bir soru akl ıma ta
ı. ı l ı yı ı r.
< ;ı·çmiş yaşamlar için ne diyors u n ? Eğer geçmişteki kişi de,
ı ı, ı · l ı ·ı « l< te ki kişi de daima "ben"sem, geçmişte nasıl başka b i r
'
l 1 •1 1 ı ıl.ıbi l irim ?
87
Evet ve henüz sadece konunun başına giriş yaptık. Şunu
bilin: Sınırsız olan Yüce Varlığın, Yüce bir parçasısınız.
"Ben"inizin bir parçası şu andaki Kimliğinizle kendinizi ta
nımayı seçiyor. Varlığınız şu andaki Kimliğinizle sınırlı değil,
öyle olduğunu düşünseniz bile.
88
Hıı yaşamınızın Geçmişini, Şimdisini ve Geleceğini aynı
ı ı ı ıtla yaşıyorsunuz! Gelecekle ilgili garip bir önsezi hissetti
ı•. ı ı ı i z için, önsezi çok güçlü olduğu için bir şeyi yapmaktan
I · .ı,· ındığınız oldu mu?
()nsezi, "gelecekle" ilgili bir deneyiminizin birdenbire ya-
1,ı.11 l ığınız farkındalığıdır.
"Gelecekteki siz"in size seslenişidir: "Hey, bundan hoş
L ı ı ııııayacaksın. Sakın yapma!"
l ı:ğer gelecekle ilgili bir şey "hissederseniz" ya da "görür
•ıı · ı ı i z" dikkat edin. "Geçmiş" hayatınızla ilgili bir düşünce
: ı l ı ı ı inizde belirirse, şu anda size yararlı olup olmadığına
ı l ı l, ka l edin. Umursamazlık etmeyin. Yüce Benliğiniz, yarat-
1 1 1 ı ı k , ifade etmek ve deneyimlemek için bir giz -kendini- gös
l ı · ı ı l iğinde, o yolu takip edin . ki Yüce Sizi, şimdi ve burada
. .
89
6
N e gibi?
92
vardır ve her şey bu ritimle hareket eder; her şey bu akışa
uyar. "Her şeyin bir mevsimi vardır, her Amacın bir zamanı
vardır" diye yazıldığı gibi.
Bilinçli kişi bu ritmi anlar. Zekasını kullanın kişi, bu ritmi
kullanır.
Çok az erkek, hayatın ritmini kadınlar kadar anlar. Kadın
lar tüm hayatlarını ritme uyumlu olarak yaşar. Onlar hayatın
ritmiyle uyum halindedir.
Kadınlar "akışın doğrultusunda gitmeyi" erkeklerden çok
daha iyi başarır. Erkekler ise akışı yönlendirmeye, itmeye, çek
meye, engellemeye çalışır. Kadınlar akışı deneyimler ve ritmi
yakalar.
Kadın, rüzgarda çiçeklerin melodisini işitir. Görünmeye
nin güzelliğini görür. Hayatın itkilerini, çekmelerini, dürtü
lerini hisseder. Ne zaman koşacağını, ne zaman dinleneceği
ni bilir. Gülme zamanını, ağlama zamanını bilir; tutma zama
nını, bırakma zamanını bilir.
Çoğu kadın, bedenlerini zarafetle terk eder. çoğu erkek ise
gitmemek için savaşır. Kadınlar, bedenlerinin içindeyken de
bedenl�rine daha fazla özen gösterir. Erkekler bedenlerine
hoyrat davranır. Hayata hoyrat davrandıkları gibi.
Tabii ki bu genellemeye uymayan kadınlar ve erkekler
vardır. Ama burada kadınların ve erkeklerin genel doğasın
dan bahsediyorum. Daha geniş açıdan konuşuyorum. Haya
ta bakarsan, gördüklerini yadsımazsan, bu genel gerçeği de
görebilirsin.
B u ben i hüzü n lendi riyor. Bana, kad ı n ların üstün varl ıklar
olduğu duygusunu hissettiriyor. Kad ı n l a r sanki erkeklerden da
ha "doğru" şeyleri b i l iyor, daha "doğru" davranıyor.
93
Hayatın harikulade ritminin bir parçası da yin ve yang dır.
"Olan"m bir Boyutu, diğerinden "daha iyi", "daha mükem
mel" değildir.
Erkekler, Yüceliğin diğer yansımalarını kendilerinde ba
rındırıyor. Kadınlar da bu özelliklere eşit kıskançlıkla bakı
yor.
Erkek olmak, sınırların testini yapabilmektir. Yeterince
uzun süre erkek olduğunuzda, kendi aptallıklarınızın acısını
yeterince çektiğinizde; gaddarlığınızın sonucunda yeterince
acı verdikçe, kendi davranışlarınıza dur diyebilmek için baş
kalarını yeterince incittiğinizde; hırsın, açgözlülüğün ve sal
dırganlığın yerine mantığı, anlayış ve kanaatkarlığı, birileri
kaybetmeden kazanmayı bilmeyi koyduğunuzda . . . işte o z;:ı
man kadın olabilirsiniz.
Güçlünün "haklı" olmadığını öğrendiğinizde, gücü baş
kalarını kontrol ederek değil, içinizden çekerek kazanacağı
nızı öğrendiğinizde, mutlak gücün, başkalarından asla bi ı
şey beklememek olduğunu öğrendiğinizde . . . işte o zamaıı
kadın bedeni içinde yaşamayı hak edersiniz. Ve o zaman kı
dının Özünün anlayışını kazanırsınız.
95
7
98
t'J nü amaç olarak seçmeyin. Daha büyük bir amaça giden
111 1/ olarak seçin.
Bedelini başkalarına ödettiğiniz başarıyı seçmeyin. Başka
/,1111111 yardım edebileceğiniz bir araç olarak seçin.
Ne pahasına olursa olsun kazanmayı seçmeyin. Başkaları
ı ı.ı 11111ddi manevi maliyet yüklemeyen, hatta onlara da kazandıran
ı . ı ı.ınmayı seçin.
.
99
Mastürbasyon m u ? Oh, Tanrım. B u rada gerçekten s ı n ı r ı aş
tın. Böyle bir şeyi nas ı l konuya dah i l edebi l i rsi n ? Tanrı' dan gel
diğini sandığım bir mesajda, nas ı l mastü rbasyondan söz edebi
l irsi n ?
Öyle yapıyoruz.
ıoı
niz. Kendinize gücün hazzını tattırdıkça, başkalarıyla payl.ı�,.
ma gücünüz artar. Aynı şey ün, para, başarı ve sizi iyi hisst·I
tiren her şey için geçerli.
Şimdi, neden bazı şeyler sizi "iyi hissettirir?" Bunu konı ı
şalım.
Pekala. Neden ?
Evet.
1 04
� ;ı·vecenlikle. Açıklıkla. Oyunla. Neşeyle.
( ' t•saretle. İhtirasla. Kutsallıkla. Romantizmle. Espriyle.
Kı•ndiliğinden. Dokunarak. Yaratıcılıkla.
l l t anmaksızın. Erotizmle.
Vı en önemlisi; sıklıkla.
·
' ı l' i ı.ıkip eden, son çocuğu yaptıktan sonra seksten vazgeç-
105
"Ondan iyi vibrasyon alıyorum" sözünü kullanmışsııw
dır.
Bu çok doğru!
Her insan aynı şekilde enerji yayıyor. Ether -iki kişi a r. ı
sındaki "hava"- enerjiyle doludur. Bireysel vibrasyonlarını/'ı ı ı
oluşturduğu doku ve desen matrisi, hayal edebileceğinizdı ·ı ı
çok öte bir karmaşıklık sergiler.
Birleşik enerji alanının yarattığı bu doku içinde yaşıyorsı ı
nuz. Çok güçlü, her şeyi etkileyen bu enerji sizi de etkiler.
Size gelen vibrasyonların sizde yarattığı etkiyle, siz de d ı
şarıya yeni yarattığınız vibrasyonları ekleyerek gönderir:. ı
niz. Ve Matrisi değiştirirsiniz . . . Değişen enerji Matrisi herkı ·
si ve onların gönderdiği vibrasyonu da etkiler . . . Yine dl')'.ı
şen Matris sizi etkiler . . . Ve bu böyle devam eder.
Bu söylediklerimin bir fantezi olduğunu düşünebilirsiı ı i ;
Ama hiç, bir odaya girdiğinizde "bıçakla kesebileceğiniz k . ı
dar ağır ve kesif bir hava" hissettiğiniz oldu mu? Ya d a d i ı ı ı
yanın zıt bölgelerinde yaşayan birbirinden bağımsız iki b i 1 i ı ı ı
insanının, birbirinden habersiz aynı problem üzerinde çal ı:,.. ı
rak, aynı anda aynı sonuçlara vardığını hiç işittiniz mi? l \ ı ı
tür şeyler sıklıkla olur. Ve Matris'in en görünür ifadelerid i ı
Herhangi bir parametrede birleşik alan enerjisi olan M . ı ı
ris çok güçlü bir vibrasyondur. Fiziksel objeleri ve olay l . ı ı ı
doğrudan etkiler ve yaratır.
Popüler psikolojiniz, bu enerji Matrisine ''Kolektif Bil i ıı ı,
diyor. Kolektif bilinç gezegeninizdeki her şeyi etkiliyor: s<ı v . ı ·.ı
olasılığı, barış olasılığı; jeofiziksel hareketlerin azlığı ya ı l.ı
çokluğu; salgın hastalıklar ya da küresel sağlık.
Her şey bilincin yarattığıdır ve sonucudur; kendi bireysel y.ı
şaınınızdaki özel olaylar ve koşullar da!
1 06
Sabırlı ol. Ona geliyorum.
1 )ünya sürekli enerji alışverişi yapıyor.
Sizin enerjiniz, her şeye dokunuyor. Her şeyin ve herkesin
ı · ı ıı·rjisi de size dokunuyor. Ama burada enteresan bir şey
ı ı l ı ı yor. Her şeyle sizin aranızdaki bir noktada bu enerjiler
A111 i·tlrışıyor.
1 >aha net bir tanım yapabilmek için bir odada iki kişi ol
ı l ı ı )•, unu düşünelim. İkisi de odanın iki ucunda birbirlerin
ı l ı • ı ı l'n uzak iki nokta da duruyor. Bu kişilere Tom ve Mary
ı l i yı •l im.
�imdi Tom'un bireysel enerjisi Tom'un 360 derece etrafın
o lıııı evrene yayılıyor. Bu enerji dalgalarından bir kısmı
� l .ı ry'c de vuruyor.
A y nı andan Mary'nin yaydığı enerji dalgalarının bir kısmı
. ı ,, ' l l ım'u vuruyor.
ı\ ma bu enerjiler orta noktada bir yerde karşılaşıyor. (Tom
ı l ı · Mary arasında bir yerde)
l lı ı noktada enerjiler birleşiyor (bu enerji, ölçülebilen, his
ıı •ı l i lı ·bilen fiziksel bir fenomendir) ve yeni bir enerji ünitesi
• ıl ı ı '.ı l u ruyor. Tom ve Mary'nin enerjisiyle oluşan bu yeni üni-
1 ı ı• ı • "Tomary" diyelim.
'liıınary iki enerjinin birbirine bağlandığı kordonun adı
• ıl ı ı yı ır. İ ki tarafın da gönderdiği enerjiler birleşerek, kordon
• 111111,ısıyla "sponsorlarına" geri gönderiliyor. Kordon bu iki
1 ı ııı1111 1 n Matrisi'dir.
"'11.ımary", Tom ve Mary'nin birleşik deneyimlerinin ger
i ' .l: l ularak yansıyor. Tom ve Mary birbirlerine çekildiklerini
1 07
Bu noktada "öğrenilmiş değerler" devreye giriyor. To ı ı
lumsal kurallar eğitimi onlara yavaşlamalarını, duyguları ıı.ı
güvenmemelerini, "incinmemek" için tedbir almalarını v ı ·
geri durmalarını söylüyor.
Fakat ruh . . . "Tomary"yi şimdi bilmek istiyor!
Eğer iki insan korkularını aşabilirlerse, sevgiye güw ı ı
mekte d e özgür olacaklardır.
Tom ve Mary birbirlerine, karşı konulamaz şekilde çekilı
yor. "Tomary"i zaten metafiziksel olarak deneyimledikleri İ\·i ı ı
şimdi d e fiziksel olarak deneyimlemek istiyorlar.
Gittikçe birbirlerine yaklaşıyorlar. İkisi de TOMARY' yı·
ulaşmak istiyor. Aralarında zaten mevcut olan Kutsal Birliı·.· ·
ulaşmaya çalışıyor. Kutsal Birlik noktası, ikisinin BİR Olı lıı
ğunu bildikleri ve hissettikleri nokta! Hissettikleri nokt;ı v . ı
yaklaştıkça "kordon kısalıyor", TOMARY'ye gönderdiklı·ı ı
enerjinin seyahat ettiği yol kısaldıkça enerji de yoğunlaşıyı 1 1
Her adımda kısalan kordonla enerji gittikçe daha da yı •
ğunlaşıyor. Şimdi sadece birkaç adım mesafede duruyorl. ı ı
Enerji gittikçe artarak ısınıyor. Ve vibrasyon çok yüksek 11 1 1 . 1
erişiyor. TOMARY bağlantısı kalınlaşıyor, genişliyor, parl.ıl·
!aşıyor, çok yüksek enerji akımından dolayı yanıyor.
İkisi de "arzudan yanıp tutuşuyor" !
Daha da yaklaşıyorlar.
Şimdi dokunuyorlar.
Dayanılmaz bir duygu. Tarif edilemez yüksek bir haz.
Dokunduklarında, Birleşik Enerjilerinin yoğun TOM/\I\\
enerjisini hissediyorlar.
Duyarlılığınızı açarsanız, bu yüksek voltajlı enerjiyi ı ı , ,
kunduğunuz noktada tatlı bir sızı ya d a karıncalanma o]aı.ı l
hissedebilirsiniz. Bazen bu ürpertiyi ya da sıcaklığı tüm v ı ı
cudunuzda iliklerinize kadar hissedersiniz. Ama vücudu ı ı ı ı
z a yayılan enerji, en çok cinsel organlarınızda yoğunlaşır.
108
lltı bölgeniz, alev alev yanar. Tonı ve Mary birbirleri için
ı ıı ı ı q ı tutuşmaktadır.
•,;i mdi kucaklaşıyorlar. Torn, Mary ve Tornary aynı alan
ı ., ı ı ıı lı• yer alıyor. Tonıary içinde eridikleri için yakınlaşmaya
0 L ı l ıı 1 da dayanılmaz bir arzu duyuyorlar.
1 ·'. l'i yen Tom ve Mary, TOMARY'nin fiziksel formunu oluş
ı 1 1 1 11111�/ardır artık.
ı :.l'kck ve kadın bedenlerini bu birleşmeyi sağlamaya uy-
1'. ı ı ı ı olarak yarattım. Bu nokta da Tom ve Mary'nin bedenle
ı l l ıl rlcşmeye hazır. Tom'un bedeni şimdi fiziksel olarak
f\ l ı ı ı v' nin içine girmeye hazır. Mary'nin bedeni Tom'u içine
ı l ı ı ıı ı y a hazır.
\ ,ı ı ı ına, tahammül noktasının ötesinde artık . . . Tarif edile
ı ı ıı • yı•ı ·ck bir noktada . . . İki beden birleşiyor. Tom, Mary ve
i t ; M A RY BİR oluyor; bedende de!
1 09
Size Tanrı olduğunuzu söylememiş miydim'?
Evet, lütfen.
111
Din özgürlüğü, dinsel bağnazlık sınırına varan dinsel L ı ı
tuculuğu korumaya dönüştü.
Bireysel özgürlük, bireysel sorumsuzluğa dönüştü.
Bireysel sorumluluk anlayışı "gemisini kurtaran kapt« ıı"
şeklinde çarpıtıldı. Bu yeni felsefeye Eski Amerikan gelern·)·,ı
olan katı bireyciliğe dönüş kılıfı uyduruluyor. Fakat Aml'ıı
kan vizyonunun ve Amerikan rüyasının derin anlayışın ı l . ı
kardeşlik ve sevgiye dayanan bireysel sorumluluk çok Önl'ı ı ı
liydi.
Her insan kendi kurtuluşu için mücadele verirken, bii l ı ı
nün kurtuluşu için d e mücadele etmenin bireysel sorumlu l ı ı
ğunu taşıyordu.
Amerika aça sırtını dönmeyen, ihtiyacı olana hayır den l i '
yen, evsiz barksıza kollarını açan, varlığını dünyayla p«yl.ı
şan bir ülkeydi.
Amerika büyüdükçe Amerikalıların açgözlülüğü arttı.
Zaman ilerledikçe açgözlülük daha da arttı.
Amerikalılar çok şeye sahip olmanın mümkün olduğ ı ı ı ı ı ı
gördükçe, daha d a çok şeye sahip olma yolları aradılar. Fa k . ı ı
daha çok, daha çok, daha çok şeye sahip olmanın tek y u l ı ı
vardı. Başkaları daha azla, daha azla, daha azla yetinmek ı ı '
rundaydı.
Açgözlülük büyüklüğün yerini alınca şefkat ve anl«yı""'
da yer kalmadı. Eğer yoksulların bir şeyi yoksa, bu onl. ı ı ı ı ı
"sorunuydu". Amerika, İmkanlar Ülkesi değil miydi? B u i ı ı ı
kanlardan yararlanamayanlardan başka hiç kimse, Anwı ı
ka'nın sunduğu imkanların, yani kurumsal olarak sund ı ıı·, ı ı
imkanların sadece belli bir zümreye ait olduğunu dile gd ı ı
miyordu. İmkanlardan azınlıklar, renkleri beyazdan fiı ı 1· l ı
olanlar v e kadın cinsine mensup olanlar pek yararlanam ıy ı 1 1
du.
1 12
Amerikalılar, uluslararası ilişkilerde de kibirli oldular.
< ;czegeninizde milyonlarca insan açlıktan ölürken, Ame
ı ı k.ı lılar her gün tüm dünyayı besleyecek kadar yiyeceği çö
1 13
Bu Sonsuz Birlik bizim geldiğimiz yer.
Bu boyuttan uzaklaştığımız için, sürekli ona geri çekiliy"
ruz.
Gelgit hareketi evrenin ve içindeki her şeyin temel ritmiı l ı ı
Seks gelgit hareketidir. Seks, Sinerjik Enerji değiş tokuşud ı ı ı
Sürekli birbirinizle birleşmeye (Matriste olan her şeye) (,• ·
kiliyor ve Birleşme Anında, bilinçli seçimle Birlikten uzcı k l . ı
şıyorsunuz. Birleştiğinizden özgür olmayı seçiyorsunuz, o ı ı ı
cak ayrı iken Birliği deneyimleyebileceğinizi biliyorsunı ı .·
Eğer Birleştikten sonra Birliğin bir parçası olarak kalm.ı ı· ı
seçseydiniz, artık ayrılığı bilmediğiniz için, Birliği Birlik ( ll.ı
rak bilemezdiniz.
Başka bir deyişle Tanrının kendisini Her Şey Olarak /Ji/1111
si için, Her Şey Olmayarak da Kendisini bilmek zorundcı.
Sizde ve evrenin her enerji ünitesinde Tanrı, Kendisini / / ı /
tünün Parçaları olarak biliyor. Böylece Kendisine, Her Şı·ııı /,
deneyimsel olarak Kendini bilme olanağı sunuyor.
Kendimi ancak ne olmadığımı deneyimleyerek bill'l • ı l ı
rim. Yani Ben, Ben Olmayan Olanım. İşte b u Yüce İki lı·ı ı ı
Ben, Olan Olanım.
Bu doğal gelgit, yani evrenim doğal ritmi, hayatın her l ıı '
yutunda var . . . Realitenizde yarattığınız yaşamın harekl'l lı ·ı ı
dahil.
Birbirinize doğru güdüsel olarak çekiliyorsunuz, uz;ı k l.ı
şıp ayrılıyorsunuz, yine birbirinize çekiliyorsunuz, yeıı i ı l ı ı ı
uzaklaşıyorsanız ve yeniden açlıkla, ihtirasla acilen tota l l ııı
leşmeyi arıyorsunuz.
Birlikte-ayrı, birlikte-ayrı, birlikte-ayrı bedeniniz ı l , ı ı ı ·
ediyor. Bu hareketi güdüsel olarak yaptığınız için, harl' k ı · ı ı
nizin bilinçli olarak farkına varmıyorsunuz. Bir noktad<1 ı ı l ı ı
matiğe bağlanıyorsunuz. Kimsenin bedeninize ne yap ı ı ı . ı "
1 14
11, ı·n•ktiğini söylemesine gerek kalmıyor . . . Tüm hayatın dür
ı ı ı ı ı ı l yle yaşam kendisini ifade ediyor.
Ynşamın kendisini Yaşam olarak ifade etmesi, Yaşamın ta
ı. ı · ı ı d isidir.
T i i ın hayat bu ritimle çalışır; Hayat ritimdir.
l ' i i ın hayat, Tanrı'nın yumuşak ritmiyle kodlanmıştır. Bu
ı 1 1 1 1 11 ·, yaşam dönemleri diyorsunuz.
1 15
8
Bırak bu ayakları
1 16
l larika bir seksi tarif etmek için kullandığınız bir sözcüğü,
. ı y ı ı ı zamanda hakaret olarak kullanmanız sana ilginç gelmi
ı· ı ıı· mu? Bu, cinsellikle ilgili duygularınızın nerede olduğuna
ı lıı l r bir fikir vermiyor mu?
l l ı ı çok rahatlatıcı(!)
1 17
dürmeyi açıkça yapıyor. Asıl küfür bu! Seksi öyle kirli, uliı ı ı•,
verici, tabu hale getirdiniz ki, seks yapmaktan utanıyorsı ı
nuz!
' ı ı ı:ıı• l l ikte değil, her şeyde. Sadece başkalarının ahlak ölçüle-
1 1 1 1 1 r,ıhatsız ettiği için bir şeyi yapmaktan asla, asla, asla vaz
ı •. ı •ı, ı ı ll'yin.
ı ·: i\cr arabamın arkasına bir mesaj yapıştıracak olsaydım
,, ; v lı · olurdu: STANDART AHLAKA KARŞI ÇIKIN!
l l ı ı mesajı kesinlikle her yatak odasına koyardım.
ı ı ı ı se l l i ğe dönel i m . İ l g i l i
i nsan lar arası nda karş ı l ı k l ı kabul
• 1 1 1 11 · v.ırsa, her davra n ı ş ı n kabu l edi l i r davra n ış olduğu n u söy
ı , , 1 ' ,, '•l I i l .
1 19
Bu hayatın her boyutu için geçerli değil mi?
121
Önce Kendinizi düşünmek, "bencil" olmak anlamına gel
miyor, Farkında olmak anlamına geliyor.
Peka la. Sunduğun bu gen iş temel üzeri nde, sana seksle i lgi
li son bi rkaç soru daha sorab i l i r m i y i m ?
Ne duruyorsun?
Eğer seks, i nsan deneyim inin hariku lade bir parçası ise, ne
den bi rçok spi ritüel öğretmen seksten uzak kal mayı savunu
yor? Neden bi rçok guru sekssiz yaşıyor.
Çoğu, çok sade yaşamayı seçtiği için. Yüksek anlayış bo
yutunda insan, bedensel arzularını, zihinleri ve ruhları ilı·
dengeye getirmeye çalışır.
Hepiniz üç boyutlu varlıklarsınız. Ve çoğunuz kendisiı ı ı
sadece beden olarak deneyimliyor. Zihin bile otuz yaşın üzı ·
1 22
rinde unutuluyor. Kimse okumuyor. Kimse yazmıyor. Kimse
öğretmiyor. Kimse öğrenmiyor. Zihin unutuluyor. Beslenmi
yor. Geni.şlemiyor. Yeni veriler girmiyor. Çok az kullanılıyor.
Uyandırılmıyor. Ninni söylenip uyuşturuluyor. Televizyon,
sinema, boş yazılar . . . İstediğinizi yapın ama düşünmeyin,
düşünmeyin, düşünmeyin!
Ve çoğu insan beden boyutunda yaşıyor. Bedeni besliyor,
giysilerle süslüyor. Bedene "nesneler" sunuyor. Çoğu insan
bir şeyler öğrenebilecekleri kitapları okumuyor. Ama televiz
yon programları hakkında söyleyecek çok şeyleri var. Bu, çok
çok üzücü bir durum.
Gerçek şu ki, çoğu insan diiş:'inmek istemiyor. Liderlerini,
hükümetlerini, dinlerini bağımsız düşüncelerle seçmiyor.
"İşimi kolaylaştır. Ne yapmam gerektiğini söyle!" Çoğu in
san bunu istiyor. Nerede oturayım? Nerede ayakta durayım?
Nasıl selam vereyim? Ne zaman ödeyeyim? Benim ne yap
mamı istiyorsun?
Kurallar ne? Sınırlarım ne? Söyle, söyle, söyle ki yapayım .
Lütfen biri ne yapacağımı söylesin! Ve bıkıyorlar, hayallerini
terk ediyorlar. Kurallara uydular, Kendilerine söyleneni yap
t ılar. Yanlış nerede? Neden mutlu değiller?
Yanlış, zihninizi kullanmadığınızda başlıyor. En yaratıcı
aracınızdan yararlanmaktan vazgeçtiğiniz yerde başlıyor.
Zihninizle yeniden dost olma zamanı geldi. Dostunuzu o
kadar yalnız bıraktınız ki. Onu besleyin. Açlıktan ölmek üzere.
Bazılarınız -çok azınız- bedeniniz ve zihniniz olduğunu
, ınladınız. Zihninize de iyi davrandınız. Hala, zihne saygı
giisterenleriniz arasında, zihnin yüzde onundan fazlasını
kullananların sayısı az. Eğer zihninizin kapasitesini bilseydi
ı ı i z, gücünden yararlanmaktan bir an için bile vazgeçmezdi
ı ı i z.
123
Hayatlarını Beden-Zihin dengesine göre kuranların sayı:ıı
az. Kendini Beden -Zihin- Ruhun oluşturduğu üç boyu ı l ı ı
Varlık olarak algılayanların sayısı ise çok, çok, çok az.
Oysa siz üç boyutlu varlıksınız. Bedeninizden daha fazl.ı
sınız. Zihin ve bedeninizden daha fazlasınız.
Ruhunuzu besliyor musunuz? Hatta farkında mısınız'?
Ruhunuzu incitiyor musunuz, yaralıyor musunuz?
Gelişiyor musunuz, çürüyor musunuz? Genişliyor musı ı
nuz? Daralıyor musunuz?
Ruhunuz, zihniniz kadar yalnız mı? Hatta daha valı i ı ı ı
durumda mı? En son n e zaman ruhunuzu ifade ettiniz? h ı
son ne zaman sevinçten ağladınız? Şiir yazdınız? Müzik lıı"ı
telediniz? Yağmurda dans ettiniz? Harikulade bir pasta Y • ' I '
tınız? Bir resim yaptınız? Bir şeyi boyadınız? Kırılmış bir :,. • .
yi tamir ettiniz? Bebeği öptünüz? Kediyi yüzünüze yaklaş! ı ı
dınız? Tepelere tırmandınız? Çıplak yüzdünüz? Gün do�', ı ı
munda yürüdünüz? Armonika çaldınız? Günbatımına ka ı l , 1 1
konuştunuz? Saatlerce plajda, ormanda seviştiniz? Doğay lıı
iletişim kurdunuz? Tanrı'yı aradınız? En son ne zaman :;ı"•
sizce oturdunuz, derinliklerinizde yolculuğa -çıktınız? En :.ı ıı ı
ne zaman, ruhunuza merhaba dediniz?
Tek boyutlu bir yaratık olarak yaşadığınızda, bedeniı ı ı l ı
tiyaçlarına gömülürsünüz. Para. Seks. Güç. Sahip olma . l ı
ziksel uyarı ve doyum. Güven. Ün. Finansal kazanç.
İki boyutlu bir yaratık olarak yaşadığınızda ilgi alanl.1 1 1
nızı genişletirsiniz. Arkadaşlık, yaratıcılık, yeni düşüncelı·ı ı ı ı
uyarısı, yeni düşünceler, yeni amaçlar, yeni mücadeleler, 1 ı l
reysel gelişim.
Üç boyutlu varlık olarak yaşadığınızda, sonunda kl'ı ıı l ı
dengenize kavuşursunuz. İlgi alanları ruhu da kapsar: sı 1 1 1 ı
tüel kimlik; hayat amacı; Tanrı'yla ilişki; ruhsal evrim yı ı l ı ı
1 24
11 1 ı i ritüel gelişim; en nihai amaç, Bilinç boyutunuz yükseldik
ı,ı •, varlığınızın her boyutunu gerçekleştirirsiniz.
Ruhsal evrim, bir başka boyutu geliştirmek için, bazı bo
l' ı ı 1 lardan vazgeçmek değildir. Evrim, odağı genişletmektir;
l ı l r boyuta yoğunlaşmaktan ziyade, her boyutun değerini
rıı • vgiyle bilmektir.
\' 1 1 1'1.ır. Ruhsal evrim için cinsel yoksunluğun tek yol olduğu-
1 1 1 1 i nanıyorlar, bir olası sonuç olduğuna değil.
l 'ı �ki, çok yüksek varl ıkl arın seksten "vazgeçtikleri" doğru
ı lı •P,ı l m i ?
1 25
olma ve diğer bedensel bağımlılıklarınız da yok oluyor. Ama
bu değerlerin yok olması anlamına gelmiyor. Olmamalı da.
Yaşamın değerlerinden uzaklaşmanız, Benden uzaklaşma
nızdır. Hazdan uzaklaşmanız Benden uzaklaşmanızdır. Ya
şamın değerini bilmek, Benim değerimi bilmektir.
Yarattıklarımı lanetlemeniz ne anlama gelir?
En basit yarattıklarımı bile lanetlemek beni lanetlemektir.
Her şeye kutsal olarak baktığınızda, her deneyiminizi kutsal
olarak gördüğünüzde, Yaşamı da Beni de kutsallaştırırsınız.
Shakespeare'in dediği gibi. Hiçbir şey düşüncenizden
başka bir yerde kötü değildir.
Peki son sorumu sorayı m. İki yetişkin i nsan arası nda her
türlü seks mubah m ı d ı r?
Evet.
126
İlgili kişinin onayı ve izni olmadan yaptığınız her davranış, ev
riminizi engeller.
Şimdi sorularını bu çerçevede değerlendirelim.
"Sapık" seks? Eğer kimseyi incitmiyorsa ve ilgili kişilerin
izni dahilinde yapılıyorsa, buna "yanlış" demeye kimin hak
kı var?
Sevgisiz seks? Seks adına yapılan seks üzerinde çok şey
konuşulmuştur. Bu soruyu işittiğimde, tartışma salonuna gi
rip şu soruyu sormak isterim: "Bu salonda derin bir sevgi
ilişkisinin dışında asla seks yapmayan kişi elini kaldırsın."
Size şu kadarını söyleyeyim: Sevgisiz her şey, Tanrıça'ya
gidilen en hızlı yol değildir.
İster sevgisiz seks, ister sevgisiz spagetti olsun, ziyafet
sofrasını sevgisiz hazırladıysanız ve yiyecekleri sevgisiz tü
ketiyorsanız, deneyimin harikuladeliğinden de vazgeçiyor
sunuz demektir.
Bu harikuladelikten vazgeçmek "yanlış" mı? Eğer ruhsal
gt•lişmeye arzu duyuyorsanız "Zararlı" demek daha doğru
olur.
Eşcinsel seks? Çoğunuz eşcinselliğe karşı olduğuma ina
ıııyorsunuz. Oysa ben ne bu konuda ne de başka bir konuda
sizi yargılıyorum.
İnsanlar her şey hakkında değer yargıları oluşturuyor.
lll'n ise yargı şenliğinizi bozuyorum. Bu yargıların hiçbirine
k,ılılmıyorum, özellikle bu yargıların benden kaynaklandığını
ııiiyleyenlere.
Gözlemlediğim şu: Bir zamanlar farklı ırklar arasında olan
ı·vliliklere karşı olduğumu söyleyenleriniz vardı. (Bugün hala
lıiıyle düşünenler var.) Ve kaynak olarak İncil'i gösteriyorlar
l l ı . Eşcinsellik karşıtı olarak gösterdikleri otorite kaynak yine
1 ı ıcil' di.
1 27
Farklı ı rklardan olan insanların evlenmesi nde b i r mal ı 1 1 1 1
yok m u ?
1 28
1· 11�,ıl arı arasında savaşı kaybettiğinizi fark ediyor ve sessizli-
1 1, ı · gömülüyorsunuz. Seks hakkında konuşmayı "tehlikeli"
1 1, 1 ııilyorsunuz. Ama bu yaşa kadar yeterince zarar vermiş
ı ı l ı ı yorsunuz. Çocuklarınız on küsur yıldır, bedenlerinin bazı
1 30
ı ılıırak düşünürler. Çünkü anne babalar kendilerini böyle ta-
1 1 1 / ı r/ar. Ve çocuklar bu tanıtmanın doğru olduğunu düşünür
lı ·I'. Çünkü tüm çocuklar anne babalarının davranışlarını taklit
, , /,·ı" Terapistler bunun doğru olduğunu söyleyeceklerdir.
ı , ı ı ı ıkü hala çoğu yetişkin insan anne babalarının "bunu yap
ı ı l. 1. ı rını" hayal etmekte zorluk çeker. Bu yetişkin insanlar
,ı l ı ı ı d i terapistin ofisindedir. İçleri suçluluk, öfke ve utanç do
l ı ıı l ıır . Çünkü doğal olarak "yapmaya" arzu duydukları şey
l ı · ı 1 1 1 doğal olmadığını düşündükleri için kendilerindeki
ı·,ıııl ışın" ne olduğunu keşfetmeye çalışırlar.
l ,'ocuklarınızla seks hakkında konuşun, şaka yapın, gü
l ı ı ı ı , onlara cinselliklerini kutlamaları için örnek olun, izin ve-
1 1 1 1 < ,'ocuklarınız için bunu yapabilirsiniz. Sizin için önceleri
ı ıı ı ılsa da bunu ilk doğdukları günden itibaren yapın. Siz
131
yapın. Birbirinizi keşfedin. Her şeyden önemlisi partnerini:t
le birbirinizi "kadın" ve "erkek" olarak keşfedin. Kendi c i ı ı
selliğinizi kazanın. Kutlayın. Haz alın. Sahip çıkın.
Kendi cinselliğinizden haz alır ve cinselliğinizi kutlar�;.ı
nız, çocuklarınızı da kendi cinselliklerinden haz almaya v ı ·
kutlamaya teşvik edersiniz.
l l ı ı ı ıu anl ıyorum .
1 33
Asla böyle bir şey yapmam. B u n u n doğru o l mad ığı n ı bi l i yı ı
rum.
Göreceğiz.
Ooo! Ciddi m i s i n ?
Kesinlikle.
Bilinçle
B i linçle m i ?
1 34
Evet.
l ;mellikle, evet.
N,ısı l ?
l l i l fe n aç.
1 35
Ama bi lgi olmaksızın b i l i nç olamaz.
1 36
Şimdi kendine yalan söylüyorsun. Tıpkı çocuklarınıza
ııily lcdiğiniz yalanlar gibi.
1 ı ı ı fen
137
bakış açısının okullarda öğretilmemesi, hatta düşünülmerrn·
si gerektiğini çığlık çığlığa savunuyorsunuz. Siz tarih öğrl'I
miyorsunuz, politika öğretiyorsunuz. Tarih, gerçekten olaııı
aktarmaktır. Politika ise olanı belirli bir bakış açısıyla su ı ı
mak ve yutturmaya çalışmakhr. Tarih açıklar, politika hak l ı
çıkar. Tarih perdeyi açar, politika perdeyi örter, bir tarafın h ı
kayesini anlatır. Politikacılar, gerçek tarihten nefret eder. G t · ı
çek tarih ise politikacıları sevmez.
·- İmparatorun Yeni Elbisesini giydiğinizi fark etmiyorsı ı
nuz. Çocuklarınız eninde sonunda "Kral çıplak!" diyecekkı
dir. Eleştirel düşünceyi öğrenen çocuklar tarihinize bakar;ıl.
"Tanrım, anne babalarımız nasıl da kendilerini kandırmı:;; l .ıı
diyeceklerdir." Bunu kaldıramadığınız için, deneyimsel < ' 1 '. ı
time saldırıyorsunuz. Çocuklarınızın gerçekleri bilmesini i "
temiyorsunuz. Onların sizin "gerçeklerinizi" kabul etrnes ı ı ı ı
istiyorsunuz.
138
Dünyanızın son dönemlerdeki durumuna göz atıyor mu
rıı ınuz?
Durumunda ne var?
l'>yle mi?
1 39
Anlıyorum.
Bitti mi?
Evet. Nası l d ı m ?
1 40
Evet, çığlıkları duyuyorum.
Otuz, kırk, elli yıl önce her şeyin daha iyi olduğuna ger
ı, ı · k len inanıyor musunuz diye sormak isterim. Belleğiniz çok
141
istiyorsunuz. Ve onları da kendi hatalarınızı tekrarlamaya
mahkum ediyorsunuz.
143
yanıt verir tab i i ki. Herkes geriye dönüp baktığında "ben farkl ı
bir çözüm ü reti rd im" d e r.
Efend i m ?
1 44
Genç insanlar yaşam biçiminizi değiştiriyor. Gençler, da
ima böyle yapmıştır. Sizin göreviniz onları susturmak değil,
IL'şvik etmektir.
Yağmur ormanlarını yok eden gençler değil. Sizden bu
yağmaya son vermenizi istiyorlar. Ozon tabakasını eriten
gl'nçler değil. Sizden bu duyarsızlığınıza son vermenizi isti
yorlar. Dünyanın her yerinde fakir halkı sömüren gençler de
g i l . Sizden bu bencilliğe son vermenizi istiyorlar. Topladığı
yiiksek vergilerle sizi inim inim inlettikten sonra, topladıkla
ıı parayı savaş ve savaş araçlarına yatıran gençler değil. Bu
rıı ırumsuzluğunuza son vermenizi istiyorlar.
145
haykırışları işitilmezden gelindiğinde ve umursanmadığm
da; ne pahasına olursa olsun sizin sistemden vazgeçmediği
nizi gördüklerinde amaçlarını yitiriyorlar. Kaybettikleriı ı ı
anlıyorlar. Genç insan aptal değildir. O zaman ikinci seçimll'
rini kullanıyorlar. Sizi yenemezlerse size katılıyorlar.
Genç insanlarınız davranışlarında da size katılıyorlar. Oı ı
lar şiddet dolu. Çünkü siz şiddet dolusunuz. Onlar mad d i
yatçı. Çünkü siz maddiyatçısınız. Onlar çılgınca davranıyoı
Çünkü siz çılgınca davranıyorsunuz. Onlar seksi sorumsu,.
ca, utanç duyarak yapıyor ve sömürü aracı olarak kullanıyoı
Çünkü siz de aynısını yapıyorsunuz. Sizden öğreniyorl<ı ı
Aradaki tek fark gençler açıkça yapıyor, siz gizlice.
Siz davranışlarınızı gizliyorsunuz. Gençlerin, bu ikiyü ı
lülüğünüzü görmediğini sanıyorsunuz. Ama gençler her �ı ·
yi görüyor. Hiçbir şeyi onlardan gizleyemiyorsunuz. GeıH,
ler, sizin söylediklerinizle yaptıklarınız arasındaki zıtlığı giı
rüyor ve umutsuzca bu ikiyüzlülüğiinüzden vazgeçmeni ı ı
istiyor. Ama çabaları başarısız olduğunda, geride kalan ll 'l
seçimleri sizi taklit etmek oluyor. Bu yaptıkları yanlış. Anı;1
daha farklı davranmaları asla öğretilmedi ki. Büyüklerin yaplı k
larını eleştirme hakkı onlara tanınmadı. Sadece ezberlemek
rine izin verildi.
Ezberlenen bir şey tekrar edile edile kalıcı hale gelir. Oı ı ı ı
kendinizin bir parçası haline getirirsiniz.
147
yerine, çocuğun doğasına uymayan şeyleri ona yaptırmay.ı
zorluyorsunuz?
Neden çocuklarınıza mantığı, eleştirel düşünceyi, prolı
lem çözümlemeyi öğretmek, yaratıcılıklarını teşvik etmek
sezgilerini kullanmayı öğretmek yerine, kuralları, ezberi d.ı
yatıyor, toplumu geliştirmeyen sonuçları onlara mutlak gcı
çeklermiş gibi sunuyorsunuz? Hatta bu metotları kullanm. ı
yı seçmediklerinde onları cezalandırıyorsunuz?
Son olarak da onlara kavramları öğretin, nesneleri değil. Y( ·
ni eğitim sisteminizi üç Temel Kavrama göre oluşturun:
Farkındalık
Dürüstlük
Sorumluluk
Çocuklarınıza bu kavramları, küçücük yaşlardan itiban · ı ı
öğretin. B u eğitimi son ana kadar sürdürün. Bütün eğili ı ı ı
modelinizi b u kavramlara göre oluşturun. B u kavramları i ı,
terinin derinliklerine ekin.
Bu "türevler" neler?
Örneğ i n ?
İyi. Başka?
1 50
Bu, suçun kime ait olduğu sorunu değil, seçim sorunu.
Eğer insanlığın tekrar tekrar yaptığı aynı seçimlerden siz so
rumlu değilseniz, kim?
151
Eğer bir tür olarak daha iyi bir dünya yaratmak istediği
nizi söylüyorsanız, aileler tepki göstermekte acele ediyor.
Okullar, değerleri öğretmek için ideal bir yer. Çünkü ailelerin
önyargılarından uzak bir ortam oluşturuyorlar. Çünkü aile
lerin ön koşullandırmalarından ayrı bir ortam sunuyorlar.
Gezegeninizde anne babaların çocuklarına aktardıkları
değerlerin sonucu ortada. Gezegeniniz vahim durumda. Uy
gar bir toplumun en temel kavramlarını bile anlayamıyorsu
nuz.
Sorunları şiddete dökmeden çözmeyi bilmiyorsunuz.
Korkusuz yaşamayı bilmiyorsunuz.
Koşullar olmadan sevmeyi bilmiyorsunuz.
Bunlar temel kavramlar, bunları uygulamak bir yana anl<ı
maya bile çalışmıyorsunuz . . . binlerce, binlerce yıldan sonra.
Var m ı ?
Bu bir gözlem.
Evet, pol itika alanı da değişmesi gereken bir diğe r alan ga
liba.
Kesinlikle.
1 57
10
Bu iyi. Pekal a işte sorum : D ı ş pol iti kan ın, kendi ü l kenizin
çıkarları doğru ltusunda yap ı l ması yan l ı ş mıdır?
1 59
topl u msa l ölçekte kendi ihtiyaçlarını karşı layacakları mekaniz
mayı sağlamıyor m u ? Ö rneğ i n Amerika'da i nsan yaşamı n ı n
onuruna, bireysel özgürlüğe, i m kan yaratman ı n önem ine, ço
cukların korunmasına çok yü ksek değer veririz. Bu nedenll'
devletten yaş l ı ların üretim d ışı y ı l l arında onurla yaşabi lmesi
için program yaratmalarını istedi k; herkes için eşit iş ve barı nak
imkan ları isted i k -bizden farkl ı olanlar ya da hayat sti l leri n i
onaylamad ığımız insanlar i ç i n b i le- çocukların büyüklerin esi
ri hal ine dönüşmemesi için çocu k çal ıştırma yasaları yaptı k ;
çocuk l u a i lelerin temel i htiyaç larını karş ı l adı k; o n l arı yiyecek
siz, giyeceksiz ve barınaksız bı rakmadı k.
1 60
devlet arac ı l ığıyla, toplumun hasta l ı k l ı yön lerini düzeltmeyi is
liyor ve umuyor.
" E l it azı n l ı k", yasalarla "ca h i l çoğun l uğu" yön lendi riyor.
Aynen böyle.
161
Devlet tarafından ne yapmanız gerektiği söylendiği süre
ce, gelişemez ve büyük olamazsınız.
1 62
Tam aksine. Çoğu durumlar böyle,
1 66
Aranızdaki ayrılıkları ortadan kaldırarak. Yeni bir dünya
ınodeli yaratarak. Yeni düşüncenin çerçevesini çizerek.
Yan i ?
1 67
Dü nyanın p o l itik maki nesi öz çı karlar üzerine çal ışıyor, y<·
Evet.
1 68
11
1 69
Peka la. Sen ne öneriyorsu n ?
Bu, ancak yoksu l lara yardı m edebi l mek için orta s ı n ı f VI'
1 70
1.engine bedel ödetmekle olabi l i r. B i r yandan da ü l ke çökme
ye devam ediyor, suç dalgası ü l keyi kasıp kavu ruyor, enflasyon
insanl arın birikimlerin i s i l i p süpürüyor, işsiz l i k yukarı lara tır
ınanıyor, devlet gitti kçe büyüyor ve sem iriyor, oku l larda pre-
1.ervatif dağıtıyorlar.
Böyle mi özetliyorsun?
Pekala.
171
Bu yeni dolarların nereden geleceğini sordun. Hayır yen i
dünya devletinin empoze ettiği yeni vergilerden değil. (Z<ı
ten aydınlanmış yönetim altında, dünya vatandaşları olan bi
reyler kazançlarının yüzde onunu, bütünün yararına kull<ı
nılması için kendileri vermek isteyeceklerdir.) Yerel yönetimk
rin yeni vergilerinden de değil. Hatta bazı yerel yönetimkr
vergileri düşüreceklerdir bile.
Tüm bunlar, bu yararlar sadece dünya görüşünüzü deği�;
tirınenizin sonucunda sağlanacaktır.
Nası l ?
1 72
Rakamlara bakalım. Şu anda (Mart 25, 1994) dünyada as
keri amaçlar için yılda bir trilyon dolar harcanıyor. Bu, daki
kada bir milyon dolara geliyor.
En çok harcayan ülkeler bu parayı demin saydığımız alan
lara yönlendirebilirler; eğer bunun özçıkarlarına en uygun yol
olduğunu görebilirlerse. Fakat güçlü ve zengin ülkeler, sa-·
vunmadan vazgeçmeyi düşünemiyorlar bile çünkü onların
gücünü kıskanan ve sahip olduklarını isteyen ülkelerin saldı
rısına uğrayacaklarından korkuyorlar.
Bu tehlike iki yolla bertaraf edilebilir:
1 . Dünyanın total zenginliğini ve kaynaklarını tüm dünya
i ı ısanlarıyla yeterince paylaşarak; herkes insanlık onuruna
ı ıygun bir yaşam sürdüğünde ve korkudan arındığında, baş
kalarının sahip olduklarına da göz dikmeyecektir.
2. Savaşa neden olabilecek farklılıkları çözümleyebilmek
lı;in bir sistem yaratarak.
Başlatıldı bile.
1 75
şanı deneyimlerini değiştirebilmek için, spiritüel gerçegnı
günlük hayatta uygulamasına göre yaşanması lazım.
Bu değişim olana kadar, daima anlaşmazlıklar olacaktır.
Haklısın. Ama savaşlara ve öldürmeye ihtiyacınız yok. Cali
fornia ile Oregon arasında su hakları savaşı var mı? Mary·
land ile Virginia arasında balık avlanması yüzünden savaş çı
kıyor mu? Wisconsin ile İllinois, Ohio ile Massachusetts ar<ı
sında çıkar savaşı oluyor mu?
Hayır.
Yı l l ardı r, evet.
Hep çıkıyor. Fakat her bir eyalet, kendi iradesiyle, kendi isft'
ğiyle, ortak konularda uzlaşmak için yasalara uymaya kar.ı ı
verdi. Aynı zamanda birbiriyle ilgili konularda özel yasal il ı
çıkarma haklarını da korudular.
Federal yasayı farklı yorumlamaktan doğan anlaşmazlı k
larda ya da birisi yasayı çiğnediğinde, sorun mahkemeye l ; ı
şınıyor. . . çünkü mahkeme (eyaletler tarafından kendisiıı c ·
verilen) anlaşmazlıkları çözümleme yetkisini kullanma h<ı �
kına sahip.
Eğer yürürlükteki yasalar sorunu çözmeye yetmiyorsc:ı y . ı
da iki tarafa da uygun gelen bir çözüm üretemiyorsa, eyall'I
ler ya da kişiler temsilcilerini merkezi hükümete gönderiyor
Burada iki tarafın da uzlaşacağı ya da mantıksal fedakarlı k
lar yaparak anlaşabileceği yeni yasalar fikir birliği ile üretil t ·
rek anlaşma sağlanıyor.
176
Federasyonunuz böyle işliyor. Sizin tarafınızdan yetki ve
ri len yasa ve mahkeme sistemi yasaları yorumluyor. Mahke
ı ııclerin verdiği kararı, Adalet sistemi uyguluyor. (Gerekti
p,inde polis ve askeri gücü de kullanıyor.)
Sistemin gelişmesi gerektiğine kimse karşı çıkmıyor ama
l ıu politik sistem 200 yıldan fazladır işliyor.
Aynı reçetenin ülkeler arasında da başarılı olmaması için
l ılr neden yok.
Ne b i l i n c i ?
1 79
İçinizde, sezgisel olarak yarattığınız her şeyi yeniden ya
ratacağınızı bilirsiniz. Daha da önemlisi, önemli değildir.
İç Huzurunu bulduğunuzda, bir kişinin, yerin, koşulların,
olayların olup olmaması bilinç boyutunuzu etkilemez ya d . ı
içsel deneyimlerinizi belirlemez.
Bu, bedene ait her şeyi reddetmeniz anlamına gelmiyoı
Tam aksine, bedeninizde olmaktan, son derece haz duyaı,
daha önce yaşamadığınız doruk hazlar deneyimlersini :1.
Ama bedeninizle ilgili her şeyi zorunlu olarak değil, istedi�i
niz için yaşarsınız. Bedensel duyuları seçtiğiniz için deıw
yimlersiniz, mutlu hissetmek ya da mutsuzluğunuzu hak l ı
çıkarmak için zorunlu olarak değil.
İçinizdeki huzur, herkes tarafından hissedildiğinde sava�..
lara son verir, çatışmaları yok eder, adaletsizliği önler v ı ·
dünyayı cennete çevirir.
Başka bir formül ne gereklidir ne de vardır.
Dünya barışı bireysel bir şeydir!
İhtiyacınız olan olayları değiştirmek değil, bilincinizi d ı ·
ğiştirmektir.
180
verişe giden a i len in, bir terörist bombasıyla parçalara ayrı l ma
�ına faydası var m ı ?
1 82
12
Evet.
Yen i bir konuya geçebi l i r miyiz? Aldığımız tavırların önem
li olduğu nu düşü nüyorum.
Şu anda yaygın olan tavır ş u :
Faki re yeteri nce yard ı m yap ı l ıyor; zeng i n i çal ışara k kazan
ı lıP,ı için faz la vergiyle cezaland ı rmaya l ı m . Ü retmeyen fakire,
ı l. ı l ı a faz l a vererek tembe l l iği n i teşvi k etmeye l i m .
Bu i nsanlar, fakirin fakir olmayı isted iği i ç i n fakir olduğuna
1 1 1. ı ı ı ıyor. Çoğu fakir kend isi n i kurtarmak için en ufa k bir çaba
ıııısıerııı iyor. Kendi soruml u l u kları n ı üstlenmek yerine, devletin
ı ı ıı •rnesini emmeyi tercih ed iyor.
c,:oğu i nsan, zeng i n l iğin paylaş ı m ı n ı n komü n izm şeytan ı ol
ı lı ı �una i nanıyor. Komün ist Manifestoda yer alan " Herkesten
\ l'lı•neğine göre, herkese i htiyac ına göre" sözünü bu düşünce-
1 1 1 1 1 şeytan i kaynağı n ı n kanıtı olarak gösteriyor. Bu düşünceye
1 83
göre temel insanlık onuru, herkesin ortak çabasıyla garanti al
tına alınmalı.
Bu insanlar, "her insan kendi başına"ya inanıyor. Bu kavra
mın soğuk ve kalpsiz olduğu söylendiğinde, şansın her insan ı n
kapısını eşit olarak çaldığı fikrine sığınıyor. Hiç kimsenin aşıla
cak engeli olmadığını söylüyor. Eğerkendileri başarmışsa her
kesin başarabileceğine, eğer başaramıyorlarsa "hatayı kendile
rinde aramalar ı" gerektiğine inanıyorlar.
1 84
ması için "engelli" değildir. Örneğin; ruh, bastırılmış bir top
lumda, büyük politik ya da ekonomik zorlamalar alhnda
yapmaya ihtiyaç duyduğu şeyleri başarabilmek için özürlü
bir bedenle çalışmayı seçebilir.
Dışarıdan baktığımızda fiziksel olarak engelli insanları gö
rürüz, oysa bu engeller, metafiziksel olarak doğru ve mükem
mel koşullardır.
1 85
Biliyorum. İlişkilerinizin çatışmasının nedeni de bu. Da
ima karşınızdaki insanın, diğer insanların ne istediğini keş
fetmeye çalışıyorsunuz. Sizin gerçekten neyi istediğinizi değil .
Sonra da istediklerini sandığınız şeyi verip vermemeye karar
vermeye çalışıyorsunuz.
Kararınızı şöyle verin:
Onlardan ne isteyebileceğinize karar verin.
Onlardan isteyebileceğiniz bir şey aklınıza gelmiyorsa on
lara istedikleri şeyi vermek için ilk nedeniniz ortadan kalk<ı ı
ve genellikle vermezsiniz.
Eğer, onlardan isteyebileceğiniz bir şeyi görürseniz ya d . ı
isteyebileceğiniz bir şey varsa özçıkar güdünüz devreye gin·ı
ve onlara istedikleri şeyi vermeye çalışırsınız.
Daha sonra da tepki duyarsmız; özellikle karşınızdaki i ı ı
san size istediğiniz ya da beklediğiniz şeyi vermezse.
Bu "değiş tokuş" oyununda, çok ince bir denge kuran;ı
nız: "Benim ihtiyaçlarımı karşıla ben de senin ihtiyaçları ı ı ı
karşılayayım."
Oysa tüm insan ilişkilerinin amacında -bireysel ya da ı ı I
kesel- bu hesapların yeri yoktur.
Diğer insanlarla, yerlerle, şeylerle olan Kutsal İlişkini; ı ı ı
amacı, onların ne istediğini ve neye ihtiyaç duyduğunu ı.._ , . ...
188
Zor durumda olanlara, Kendilerinin Kim Olduğunu ha-
1 ı rlatarak güç verebilirsiniz.
Siz onları engelli olarak görürseniz, onlar da kendilerini
i\yle görürler.
İsa, herkesi gerçekten oldukları gibi görüyordu.
Görünüşlerine aldanmadı; başkalarının kendi haklarında
inandıklarına inanmayı reddetti. Daima yüksek düşüncelere
rıııhip oldu ve bu düşüncelere daima başkalarını da davet et-
11.
191
haliyle bile devlet yine insanlardan oluşur. Programları da,
sadece insanların "yaşam biçimi" olarak başkalarıyla paylaş
ma şekillerinin resmiyete dönüşmüş halidir. Programlar in
sanların paylaşma mekanizmalarıdır. Politik sistemler, ko
lektif bilincin yansımasıdır. Tarih tekrar tekrar gösterdiği gi
bi, "güçlüler" zenginliklerini "güçsüzlerle" paylaşmıyor.
Rus .köylüsü, Rus asillerinin zenginliklerini paylaşmaları
için cehennem donana kadar bekleyebilirlerdi. (Rus asilleri,
zenginliklerini köylülerin çok çalışmalarıyla yapmalarına
rağmen.) Köylülere ancak toprakta çalışmaları için "yeteri
kadar" para veriliyordu. Ve toprak baronları gittikçe zengin
leşiyordu. Tam bir bağımlı ilişki! Bu, sen-bana-yardım-eder
sen-ben-sana-yardım-ederim düzeni herhangi bir devletin ya
pabileceğinin çok daha ötesinde sömürüyü ve utanmazlıj�ı
içeriyordu. İşte Rus köylülerine reva görülen bu gaddarca si i
mürü geri tepti. "Güçlülerin", hem "güçsüzlerin" emekleri ı ı ı
sömürmesi hem d e keyfi ödeme yapması, halkı isyan ettin l i
Bir devletin "tüm yurttaşlarına eşit davranma" ilkesi, insa n
ların öfkelerinden doğdu.
Sarayın penceresinin altında, Üzerlerinde parampan,.ı
giysilerle toplanan halk "açız" diye haykırırken, Marie Anl ı ı
inette altın kaplamalı mücevherlerle bezeli tahtının üzerinı l ı ·
oturuyor, ithal üzümleri yiyordu; Marie Antoinette ekmek • � ·
teyen halka pasta yemelerini önerdi.
İşte bu tür davranışlar halkı isyan ettirdi. Bu tür koşu l l.11
devrimleri ve "zalim" devletleri yaratıyor.
Zenginden alıp fakire veren devletlere "zalim devkı '
zenginin fakiri sömürdüğü ve devletin parmağını oynatmıı l ı
ğı devletlere ise "baskıcı devlet" diyorsunuz.
Meksika çiftçilerine bugün bile sorun. Yirmi otuz ailı·
zengin ve güçlü bir elit- Meksika'yı yönetiyor (çünkü Mt·k ı ı l
1 92
ka topraklarının sahibi onlar). Yirmi-otuz milyon ise aşırı yok
sulluk içinde yaşıyor. Ve çiftçiler 1993-94'te isyan ettiler, eli
list devleti insanların birazcık olsun onurlu yaşabilmeleri
için görev yapmaya zorladılar. Elitist devletlerle "halk" dev
letleri arasında fark var. Halk devletleri, insan doğasının te
mel bencilliğine öfke duyan insanlar tarafından yaratılmadı
mı? Devlet programları, insanların kendi çarelerini arama ar
zusu göstermedikleri için, bir çare olarak yaratılmadı mı?
Eşit Barınma Yasaları, çocuk işçiliği yasaları, on sekiz ya
�ı n altında çocukları olan anneleri destekleme programları
lıir çare olarak yapılmadı mı?
Sosyal Sigorta, kendi aileleri tarafından bakılmayan yaşlı-
1.ıra devletin bakmak zorunda olmasından kaynaklanmadı
ını? Devlete olan nefretinizi ve hiçbir kontrol olmadığında
lıiçbir şey yapmayı istememenizin sorumsuzluğunu nasıl uz-
1 .ı�tırırız?
Devlet, zengin maden sahiplerini kendi pisliklerini temiz
lı ·ıneye zorlamadan önce maden işçileri çok korkunç koşullar
ı ı l ı ında çalışıyordu. Neden maden sahipleri bunu kendileri
ı•, ıinüllüce yapmadılar? Çünkü karlarından birazcık bile feda
l'l ınek istemiyorlardı. Onlar karlarının mümkün olduğunca
l ı ı ı.la olmasına bakıyorlardı. Sağlıksız ve güvenlikten yoksun
ııı.ıdenlerde bir sürü fakir işçi ölse bile, zenginler için ne öne
ıııi vardı?
Devlet, asgari ücret zorunluluğunu getirmeden önce, iş
ı· ı ·rlcri işçilere esir ücretleri ödüyordu.
"Eski iyi günleri" özleyenler şöyle diyor: "Ne olmuş? İş
ı·ı·n�nler iş imkanı yaratıyordu. Burada kim risk alıyor? İşçi
ıııU Hayır! Yatırımcı, işveren tüm riski üstleniyor! Tabii ki en
l ı t i yük kazanç onun hakkı!"
i�çilerin insanca yaşama hakkını savunan herkese komü-
'"''' diyorsunuz.
1 93
Eşit hakları savunan herkese sosyalist diyorsunuz.
Sadece cinsiyetinden dolayı iş olanakları ya da yükselm('
imkanı bulamayan kadınları savunanlara radikal feminist d i
yorsunuz.
1992' de Amerika Başkanı ve eşi, milyonlarca Amerikalı
nın önleyici tıptan yararlanamadığını ve bunun haksızlık ol
duğunu söyleyince, buna önce kim karşı çıktı dersiniz?
Tıp endüstrisi ve sigorta şirketleri. Çünkü özel sağlık en
düstrisi, karından fedakarlık yapmak isteı�iyor.
Kar, kar, kar.
Devletlerin, halkın arzusu hilafına davrandığını söylii
yorsunuz. Halkın, devleti kontrol ettiği toplumlarda, haH
kendi yararlarına uygun yasalar çıkartıyor.
Devletin halkı kontrol ettiği toplumlarda, devlet eşitsizl ı
ği gidermek için pek fazla şey hatta hiçbir şey yapmıyor.
Öyleyse sorun şu: Ne kadar devlet? Çok fazla devlet. N ı ·
kadar az? Nerede ve nasıl denge oluşabilir?
1 94
rak görmüyorum. Olan olandır. Olanlar için bir tercihim yok.
Sadece herkesin görebileceği şeyleri dile getiriyorum.
1 95
Eğer herkes sadece Sevgi Yasasına uysaydı, öldürmeylt·.
zarar vermeyle, aldatmayla hatta kırmızı ışıkta geçmeyle i l
gili temel yasalar bile gereksiz olurdu.
Sevgi Yasası, Tanrı Yasasıdır.
Gelişkin devlete değil, gelişkin bilince ihtiyacınız var.
On Emir diye bir şey yok. (Bu konu Birinci Kitapta t<:ı rı ı
şıldı.) Tanrı Yasası yasasızlıktır. Bunu anlayamıyorsunuz. n,.
nim hiçbir şeye ihtiyacım yok.
Evet.
1 96
Eğer ayrı değ i l sek, B ir'iz. Bu duru mda birbirimizin sorum
l ı ı luğunu da üstlenmiş olmuyor muyuz?
E vet .
ı ·: vet.
197
lık onuruna uygun yaşayabilse ve varlıklarını sürdürebilı ı ıı·
mücadelesinden kurtulabilse . . . bu, daha yüce amaçların ı ı ı ·
şinden gitmeleri için tüm insanlığın yolunu açmış olmayac.ıl·
mı?
Bireyin varlığını sürdürebilmesi garanti altında olsa, biı··
yin kendini gerçekleştirme çabası gelişmeyecek mi? Bazı ı ı ı
sanların çok rahat yaşayabilmeleri için, tüm insanlığın oıı ı ı
runu_ çiğnemek, insanlık onurunu feda etmek gerekli mi?
Başkalarına bedel ödeterek sürülen rahat yaşam, ne kad . ı ı
onurlu olabilir?
Gezegeninizde hepinize bol bol yetecek de artacak kad. ı ı
kaynak var. öyleyse her yıl neden milyonlarca insan açlık ı ı ı ı .
1 98
Temel rehberiniz şu olabilir: Eğer yardımın ölçüsünü be-
1 i rlemekte zorlanıyorsanız daima şefkat yönünde "hata" ya
ı ıın.
Yardım ederek yarar mı zarar mı verdiğinizin testi; yardı
ı ııınız sonucunda insanlar güçleniyor mu, güçsüzleşiyor mu?
l J retkenlikleri artıyor mu, tembelleşiyor mu? Büyüyor mu,
küçülüyor mu? bağımsızlaşıyor mu, size bağımlı hale mi ge
liyor?
İnsanlara her şeyi verd iğin izde, kend i leri için gösterecekle
ı ı <,:abada azal ma olduğu da görü l üyor.
199
Bu noktadan sonra daha fazlasını isteyen insanlar kendi sı·
çimlerini yapabilme şansına sahip olurlar.
Ama öyle i nsan l ar var ki, kend i lerine şans veri lse de bu şarı
sı ku l lanmayı seçmiyor.
Hayır.
200
Bunu sana kim söyledi?
Peki, kendi ç ı karları için bize saldıran, bize zarar veren hat
l il öldüren insanlar da kötü değ i l m i ?
f;il. İstek ve ihtiyaç arasındaki farkı bilin. Bu, çok yüksek bir
varoluş biçimi, Ustaların yaşam biçimi.
Jeopolitikanızı neden herkesin en temel ihtiyaçlarını kar
�ılayacak şekilde düzenlemiyorsunuz?
20 1
Bunca uzun insanlık tarihiniz varken, söyleyebileceğiniz
bu kadar mı?
Gerçek şu ki, pek fazla gelişim göstermediniz. Hala ilkel
"gemisini kurtaran kaptan" mantalitesiyle hareket ediyorsu
nuz.
Doğayı yağmalıyor, kaynaklarına tecavüz ediyor, canlıla
rını sömürüyor, sizin bu yaptıklarınıza karşı çıkanları ise sis
tematik olarak, "radikal", "komünist" ya da "anarşist" ol
makla suçluyor, hapsediyor, öldürüyorsunuz.
Tüm bunları, kendi bencil amaçlarınız için yapıyorsunuz.
Çünkü kurduğunuz yaşam düzenini, başka türlü sürdürmeni:-.
mümkün olamıyor.
Her yıl kağıt için milyonlarca dönüm ağaç kesmek zorıu ı
dasınız, yoksa nasıl gazete okuyabilirsiniz?
Gezegeninizi koruyan ozon tabakasını mahvetmek zarım
dasınız, yoksa saç spreyiniz olmazsa nasıl yaşayabilirsiniz?
Nehirlerinizi, göllerinizi, denizlerinizi dönüşü olmayacn �
şekilde kirletmek zorundasınız yoksa endüstrileriniz nasıl D<ı
ha Büyük, Daha İyi, Daha Çok olabilir? Ve en yoksul, en c.ı
hil, en az farkında ve en zor durumda olan insanlık ailt·�;ı
üyelerini sömürmek zorundasınız, yoksa inanılmaz boyutl;ı r
da (ve gereksiz) lüks ve sefahat içinde nasıl yaşayabilirsiniı. :'
Son olarak da tüm bu yaptıklarınızı inkar etmek zorundası111: .
yoksa kendinizle nasıl yaşayabilir ve vicdanınızın sesini su:.
turabilirsiniz? Yüreğinizde "sade yaşayın ki, diğerleri sadı'ı 'ı '
yaşayabilsin" sözüne yer yok. Bunu söyleyenler komünist o l
malı. Siz, sahip olduklarınıza kavuşmak için ne kadar da ı·uh
çalıştınız! Tabii ki ölçüsüz lüks içinde yaşamak hakkınız! J\slıı
da lüksünüzden biraz olsun bile vazgeçmeyeceksiniz! Bu yaşan ı ı
nızı sürdürebilmek için, insan ırkının sizin dışınızdaki üyelı
ri acı çekiyor olsa da hatta çocuklarınızın çocukları açgözliı
lüğünüzün bedelini ödeyecek olsa da ne gam!
202
Siz "başardınız" ya, onların acısından size ne! Onlar da
çok istiyorlarsa başarabilirler! Bu dünyada, gemisini kurta
ran kaptan değil mi? Bu böyle gelmiş böyle gider! Dünyayı
siz mi değiştireceksiniz yani? (Zaten değişmesini isteyen
kim?)
Sevgi Yasası bu m u ?
203
Türünüzün her üyesi her şeyi verirse, neye ihtiyaç duyar
sınız ki? Bir şeye ihtiyaç duymanızın tek nedeni, birilerinin
bir şeyleri tutmak istemesi değil mi? Tutmaktan vazgeçin!
Ben m i ?
204
13
Nası l ?
Sıradanlıktan kaçın.
Kabul edilmeyecek olanı kabul etme.
Beni bilmek isteyenlere bildiklerini öğret.
Hayatının her anında sevgi ver.
Her anı en yüksek düşünceyi düşünerek, söyleyerek ve
l ıı ına göre davranarak kullan. Kendini yüceleştirdikçe, Beni
yiiceleştirdiğini bil.
Hayatındaki tüm insanların yaşamlarına barışı, huzuru
f•,l'tirerek, dünyaya barışı ve huzuru getir.
Barış ve huzur ol.
Her insanla, her yerle, her şeyle olan Yüce Bağlantını her
.1 1 1 hisset ve ifade et.
205
Her koşula kucak aç, her hatana sahip çık, her hazzını
paylaş, her gizem üzerinde düşün, her insanın yerine kendi
ni koy, her saldırıyı (kendininki de dahil) affet, her yüreği iyi
leştir, her insanın gerçeğine saygı göster, her insanın Tanrı'sı
nı anla, her insanın hakkını koru, her insanın onuruna özen
göster, her insanın ilgi alanlarını teşvik et, her insanın ihti
yaçlarını karşıla, her insanın kutsal olduğunu bil, her insanın
içindeki en iyiyi çıkar ve her insanın geleceğinin Tanrı'nııı
sevgisiyle güvende olduğunu telaffuz et.
İçindeki En Yüksek Gerçeğin yaşayan, nefes alan örneği
ol.
Alçakgönüllü ol; başkaları senin En Yüksek Gerçeğin i
övünmek olarak algılasa bile.
Yumuşak konuş; başkaları senin dikkat çekmek istediğin i
sansa bile.
Sevgiyle konuş. Herkes Sevgiyi tanıyabilir.
Açıkça konuş; birileri senin gizlediğin şeyler olduğunu
düşünse bile.
Netlikle konuş ki, hatalı algılanma.
Sıklıkla konuş ki, sözlerin gerçekten etki yapsın.
Saygıyla konuş ki, kimse kendisine saygısızlık edildiği ı ı ı
düşünmesin.
Sevgiyle konuş ki, her sözünün iyileştirici gücü olsun.
Her ağzını açışında Beni konuş.
Hayatını bir armağan yap. Daima armağan olduğunu h<ı
tırla!
Hayatına giren herkese bir armağan ol; hayatına girdiği ı ı
herkese de.
(Daima bir armağan olabilirsin çünkü öylesin. Ama bazı ·ı ı
bunu hatırlamıyorsun.)
206
Beklenmedik bir şekilde hayatına biri girdiğinde bu kişinin sen
den hangi armağanı almaya geldiğinin farkındalığını kazan.
207
14
209
15
Sen i seviyorum, b i l iyor m u s u n ?
210
16
Çevreci lerin iddia ettiği gibi gerçekten çevre yok edi l iyor
1 1 1 1 1 ( yoksa bu çevreci deni len kişiler Berkeley'den mez u n ol-
1 1 11 1�, ağız larında esrarlı sigarayla dolaşan rad i kal ler ya da l i be
ı . ı l komünistler m i ?
Vaaaa !
Neler?
211
Örneğin, gezegeninizde hızlı bir toprak azalması var. \ ı
yeceklerinizi yetiştirdiğiniz iyi toprak hızla tükeniyor. Toı ıı ıı
ğınızın kendisini yenilemesi için zamana ihtiyacı var ama ı.ı
nm şirketlerinizin zamanı yok. Onlar toprağın sürekli ü n ı ı ı
vermesini, ürün vermesini, ürün vermesini istiyor. Asırlaıı l ı ı
bilinen nadas zamanına aldırış edilmiyor ya d a çok kısa l ı ı
tuluyor. Zaman kaybını telafi etmek ve daha çok ürün alııı. ı l·
için toprak kimyevi maddelerle dolduruluyor. Her şey dl' ı .ı
duğu gibi bunda da Doğa Ana'nın yerine suni yolları ik.ı ı ı ıı
edemezsiniz. Hatta Doğa Ana'nın sunduğu miktarın yakını
na bile gelemezsiniz.
Sonuçta, toprağın besin değeri yüksek ürün vermesin i ı · ı ı
gelliyorsunuz. Bir başka deyişle besin değeri düşük, mik ı.ıı ı
yüksek ürün yetiştiriyorsunuz; demirsiz, mineralsiz. Toı ıı . ı
ğın size vermesi gereken besin değerlerinden yoksun k.ılı
yorsunuz. Daha da kötüsü, fazla ürün alabilmek için topr.ıı•. ıı
döktüğünüz kimyevi maddelerle dolu yiyecekleri yiyoı:ııı
nuz. Bu maddelerin bedeninize verdiği zararları kısa vadı·ı lı
görmediğiniz için zararın ciddiyetini anlamıyorsunuz. l lı ·
Anlamıyoru m .
aynı işi yapan biri yılda elli yedi bin dolar kazanırken d i r,ı · ı ı
kırk iki bin dolar kazanıyor. Birine daha fazla ödeme ya p ı l ı
yor çünkü birinci eleman, ikinci elemanın sahip olmadı�ı l ı ı ı
şeye sahip.
Ned i r o ?
Bir penis.
Oh!
Evet. Oh tabii.
Ne öneriyorsun?
216
hip olacak. Şirketler ne ödüyor, ne harcıyor, ne kazanıyor, her
iirünün maliyeti ne, satış fiyatı ne? Her ürünün üzerine iki
rakam konulmak zorunda olsa (maliyet ve satış fiyatı) şirket
ll•rin ne yapacağını düşünebiliyor musunuz? Bu fiyatları aşa
IJ,ı çeker mi dersiniz! Rekabeti artırır ve adil ticareti teşvik
ı•ıJer mi? Böyle bir sistemin sonuçlarını düşünmekte bile zor
lıın ıyorsunuz.
Yeni Uluslararası Ödeme Sistemi (UÖS) altında Borç ve
Kredi transferi tamamıyla açık olacak. Herkes bir başka kişi
ııin ya da şirketin muhasebesini inceleyebilecek. Hiçbir şey
p,lzli ve "özel" olmayacak.
UÖS gönüllü olan herkesin yıllık kazancının yüzde onunu
�l·secek. Gelir vergisi, doldurulacak formlar, vergiden kur
ı ı ılmak için kaçış mekanizmaları olmayacak! Bütün kayıtlar
ı ı �·ık olduğu için toplum, bütünün yararına kullanılacak yüz
ı lı• on kesintiyi kimin seçip seçmediğini de görecek. Bu gö
ııiillü kesinti, halk oylamasıyla desteklenen program ve hiz
ıııdlerin oluşturulması için kullanılacak.
Sistem çok basit ve çok açık olacak.
217
alışverişler, masa altı manevraları ve gizli hesaplar da orl<1
dan kalkacaktır.
Böyle bir sistemin uygulanması halinde yozlaşma, rüşwı ,
eşitsizlik ve adaletsizlik de sona erecektir.
Tabii ki.
218
Ama çok zor.
219
Harika b i r fikir. Bütün toplumun Açıklık Prensibi üzerine in
şa edi ld iğini düşünmek bile güzel . Ama mümkün olacağı ndan
emin m i s i n ?
220
datmacalar sona erdiğinde ne olacak? Korkmanıza gerek
yok. Kimse sizi yargılamayacak ya da cehennem ateşine at
mayacak.
Siz Katolikler, hayır, sizden hesap sorulmayacak.
Siz Mormonlar, cennetin en alt katında hapis kalmayacak
sınız.
Siz . . .
Gördüğünüz gibi, hepiniz kendi teolojinize göre Tanrı'nın
En Büyük Cezası senaryoları yarattınız.
Belki, ölüm anınızda hayatınızın tüm dökümünün ortada
olacağı korkusunu yenerseniz, yaşarken de hayatınızın tü
müyle açık olmasından korkmamayı başarabilirsiniz.
B u ne i lginç o l u rdu . ?
. .
221
Tam yalan söylemek değ i l . Her Şeyi söylememek.
Evet.
Oh!
222
Oh!
223
nomid.e, dinsel alanda değil, her şeyde yaşamı tümüyle fark
lı deneyimleyebilirsiniz.
Yeni yol olun. Daha yüksek yol olun. En yüksek yol olun.
İşte o zaman gerçekten "Ben yolum; Ben hayatım. Beni takip et!"
diyebilirsiniz. (İsa'nın sözü Ç.N.)
Eğer tüm dünya sizi takip etseydi, yolun sizi götürdüğii
yerden memnun olur muydunuz?
Bugün bu soru üzerinde düşünün.
224
17
Burada zengi n l iğin yeniden dağ ı f'ı m ı ndan söz ediyoruz gibi
ıı,. ,l iyor. Daha çok isted i kleri için, daha fazla çal ışmaya haz ı r
227
olanlar, kazandıkları n ı çok çal ışmadan yaşamak isteyenl ı ·ı l ı ·
paylaşaca k ların ı bi l i rl e rse, b u i nsan l arı nas ı l teşvik edeb i l i ri ı ı'
228
.ıına yerel hükümetler kardan pay aldığı için bu koşulları de
i•, iştirmeye yanaşmıyorlar. Sağlık ve güvenlik standartları ve
ı,'l·vre koruma hiç mi hiç umursanmıyor.
Ne işçiler ne de dünya ile ilgileniliyor. İşçiler nehir kenar-
1,ırında kağıttan yapılmış kulübelerde yaşıyor, aynı nehirde
y ıkanıyor, çamaşırlarını yıkıyor ve nehri tuvalet olarak kul-
1.ınmak zorunda kalıyor. Çünkü kulübeleri tuvalet lüksüne(!)
. • • ıhip değil.
230
"İyi bir hayat yaşamak" iyi bir dürtü. Çocuklarınız için
"daha iyi" bir hayat yaratmak iyi bir dürtü. Ama soru şu ol
malı: "Daha iyi bir hayat" nedir?
"Daha iyi"yi nasıl tarif ediyorsunuz? "Hayat"ı nasıl tarif
l'diyorsunuz?
Eğer "daha iyi"yi daha büyük, daha çok para, güç, seks ve
madde (ev, araba, giysi, CD koleksiyonu vb.) . . . "hayat"ı do
(; um ile ölüm arasındaki geçen zamanı şu andaki varoluşu
nuzu sürdürmek olarak tarif ediyorsanız, o zaman, gezegeni
n izdeki sorunları yaratan tuzaktan çıkmak için hiçbir şey
yapmıyorsunuz dernektir.
Ama "daha iyi"yi En Büyük Olma boyutunuzun daha ge
n iş deneyimi ve ifadesi, "hayat"ı Olmak'ın sonsuz, sınırsız
•ıiireci olarak tarif ediyorsanız yolunuzu bulabilirsiniz.
"Daha iyi hayat" nesneleri biriktirmekle yaratılmaz. Ço
�·, unuz bunu biliyorsunuz, hepiniz anladığınızı söylüyorsu
ı ı uz, ama kararlarınızı bu nesnelere daha çok sahip olma
d iirtüsüyle alıyorsunuz ve yaşamınızı bu nesnelere göre
yi\nlendiriyorsunuz.
Nesneleri elde etmek için çalışıyor ve istediğiniz şeylere
kııvuştuğunuzda onlara sımsıkı yapışıyorsunuz.
İnsanlığın çoğunun dürtüsü bir şeylere sahip olmayı ba
'.ı ıı rmak oluyor. Nesnelere önem vermeyen kişi onları kolay
l ı lda elden çıkarır.
Günümüzde büyüklük dürtüsü dünyanın sunduğu ola-
1 1 . 1 kların en fazlasını biriktirmekle ilgili. Tüm dünya değişik
l ıoyutlarda bu mücadelede yer alıyor. Nüfusun en büyük kesi
' " ' ise hala fiziksel varlıklarını sürdürme mücadelesi veriyor.
l l ı·r gün endişeli anlarla, umutsuzca mücadelelerle dolu. Zi- .
l ı l nler temel sorularla meşgul. Yeterince yiyecek bulabilecek
ıııiyim? Sığınabileceğim bir barınağım olacak mı? Bu soğuk-
23 1
ta ısınabilecek miyiz? Nüfusun en büyük kesimi her gün bı ı
konularla ilgilenmek zorunda. Her ay binlerce kişi sadece yi
yecek bulamadığı için ölüyor.
Nispeten daha az sayıda insan ise temel ihtiyaçlarını b i ı
şekilde karşılıyor ama başka bir şeyler için mücadelesini s ü ı
dürüyor. Biraz güvence, biraz daha yaşanabilir bir ev, bir;ı ı
daha iyi yarınlar. Bu insanlar çok çalışıyor, zihinleri endi�ı·
lerle dolu, yarınlarını nasıl daha iyi yapabileceklerinin yol l.ı
rını arıyor.
En küçük grup ise her şeye sahip -diğer iki grubun istcd ı
ği her şeye- ama bu grup daha da fazlasını istiyor.
Bu grubun zihinleri sahip oldukları şeyleri kaybetmenıl'i
ve üstüne daha çok eklemekle meşgul.
Bu üç grubun yanı sıra bir de dördüncü grup var. Bu grı ' I '
en küçük hatta küçücük bir grup. Bu grup maddi kazarn;l.ı
rın peşinden koşmuyor. Spiritüel gerçekler, spirütüel dl'ı l l '
yimlerle ilgileniyor. B u insanlar hayatı, ruhun seyahati o l . ı
rak görüyor. Tüm insan deneyimlerine bu açıdan bakıyııı
Mücadeleleri Tanrı arayışı, Ben'in doyumu, gerçeğin ifadı ·�ı1
yolunda oluyor.
Bu insanlar geliştikçe mücadele yerini sürece bırakıyuı
Kendini tarifin (kendini keşfetmenin değil), Gelişimin ( i ı ı "
renmenin değil), Olmanın (yapmanın değil) süreci.
Aramanın, araştırmanın, gelişmenin ve başarının ııcı/rn ı
farklılaşıyor. Bir şeyi yapmanın nedeni değişiyor, çünkü ı ıı ·
den değiştikçe yapan değişiyor. Neden süreç oluyor, ya ı •.ı ı ı
ol-uyor.
Daha önce çalışmanın, ulaşmanın nedeni kişinin haya ı ı ı ııı
maddi ödülleri katmak iken, şimdi neden, manayı deneyiıı ı l ı ·
mek oluyor.
Daha önce bedenin ihtiyaçları ön plandayken, şimd i ı ı ı
hun ihtiyaçları öncelik kazanıyor.
232
Her şey değiştiğinde, hayatın amacı değiştiğinde hayat da
değişiyor.
"Büyüklük dürtüsü" değiştiğinde saklama, gizleme, ko
ruma, biriktirme ihtiyacı da yok oluyor.
Büyüklük artık kişinin ne kadar biriktirdiğiyle ölçülmü
yor. Dünya kaynakları doğal olarak tüm dünya ,insanlarına
ait olarak görülüyor. Herkesin temel ihtiyaçlarını karşılama
ya bol bol yetecek bir dünyada, herkesin temel ihtiyaçları da
karşılanacak hale geliyor.
Herkesin bu açıdan baktığı bir dünyada, herkes böyle ol
masını isteyecektir. Zorunlu vergilere gerek kalmayacaktır.
Ürünlerinizin ve kazancınızın yüzde lO'unu gönüllü olarak
ilrünleri daha az olanları destekleme programına vereceksi
niz. Binlerce insan, binlerce insanın açlıktan ölmesini seyret
meyecek. (İnsanlar yiyecek azlığından değil, yiyeceğe ulaş
ması için gereken basit politik mekanizmayı yaratacak yete
ri nce insan iradesinin azlığından ölüyor.)
Şu anda ilkel toplumunuzda yaygın olan ahlaki tutarsız
lık, büyüklük dürtüsünü ve tarifini değiştirdiğiniz an tü
ı ı ıüyle ortadan kalkacaktır.
Yeni dürtünüz: Sizi olmanız için yarattığım gibi, Tanrı'nın
Kendisinin fiziksel gerçeği olmanız, Gerçekten Kim Olduğu-
111ızu -Tanrı'nın yeryüzündeki ifadesi- olmayı seçtiğinizde
,ısla Tanrısal olmayan davranışlarda bulunmayacaksınız.
Asla arabalarınızın arkasına şu sloganı yapıştırmayacak-
·ıı ııız:
TANRIM BENİ TAKİPÇİLERİNDEN KORU!
233
18
Neden ?
235
Evet. ABD Yasası Tanrı kaynaklı (Doların üzerindeki senı
hollere bakın)
Aynı güç dengesiyle yeni dünya yasasını inşa edebilirsi
niz.
Aynı şekilde yasama, yürütme ve yargı ünitelerini oluşl ı ı
rabilirsiniz.
Her ülke içişleri barış polislerini tutabilir ama askeri kuv
vetler lağvedilmeli. Tıpkı eyaletlerinizin ordularını feder. ıl
barış gücü için lağvetmeleri gibi. Şimdi federal barış gücü i·ı ı
ke dediğiniz tüm eyaletlere hizmet veriyor.
Ülkeler, her an göreve çağırabilecekleri yedek ordu olu:,.
turma haklarını ellerinde tutacaklardır. Tıpkı her eyaletinizi ı ı
eyalet ordusunu oluşturma yasal haklarının olduğu gibi.
Tıpkı şimdi eyaletlerinizde olduğu gibi Birleşik Ulusl,n. ı
üye 160 Devlet eyaleti halkın oylamasına göre Birleşik Ulu : ;
lardan ayrılabilir. (Ama bu yasanın neden konduğunu hal. ı
anlamış değilim. Tabii insanlar eskisinden daha özgürce, d.ı
ha bolluk içinde yaşadığı sürece.)
yacağını bilecektir.
237
Bu düşünceyi benimsemeye çalışın: İnsanlar yaşamları ı ı ı
sürdürmeyi hak ediyor. Hiçbir şey yapmasalar bile. Hiçbir i·' '
ye katkıda bulunmasalar bile. Yaşamı onurla sürdürme ha y.ı
tın temel haklarından biridir. Size bunun garantisi için yl'I ı ·
rince kaynak verdim. Yapmanız gereken tek şey paylaşm;ı k
Haz Yeri ?
239
Kıskançlık, hayır. Özenmek evet. Özenmek sizin daha çoA
olabilmenizin dürtüsü olan doğal bir duygudur. İki yaşınd;1
ki çocuk kapının tokmağına ulaşabilen ağabeyine özenir. ( ı
da kapıyı kendi başına açabilmek ister. Bunda yanlış olan bi ı
şey yoktur. Özenmek bir motivatördür. Büyük olma isteği d o
ğuran saf bir arzudur.
Kıskançlık ise korkudan kaynaklanan bir arzudur. Başk.ı
sının daha aza sahip olmasını isteyen kızgınlıktan doğan v ı ·
kızgınlık üreten bir arzudur. Öldürücüdür. Kızgınlık öldürii
cü olabilir. Üçlü ilişkiler yaşayan her insan bu duyguyu bil ı ı
Kıskançlık öldürür, özenmek doğurur.
Özenen insanlara kendi yollarında başarılı olmaları İ\' t ı ı
her türlü fırsat tanınacaktır. Hiç kimse ekonomik, politik v ı ·
toplumsal yollarla engellenmeyecektir. Irk, din, cinsiyet, ci ı ı
sel tercih, yaş ve sınıfsal nedenlerle de. Hiçbir nedenle ayrı ı ı ı
cılığa göz yumulmayacaktır.
Evet, yine "zengin" ve "fakir" olacaktır. Ama "açlık ,. , .
ken" ve "yoksul" olmayacaktır.
Gördüğün gibi, başarı ve kazanma dürtüsü yok olmay.ı
cak, yok olan sadece umutsuzluk v e çaresizlik olacaktır.
Oh !
240
Böyle b i r değişimin nedeni ne o l acak? İ k i bin yı l l ı k tarihi
mizde henüz olmad ı .
Peki güç arzusu ? B u yapı lanma içinde bile çok büyük zen
ı-:inl iğe ve güce sah i p kişiler olacaktır.
24 1
Evet. . . eski "eşit vergi" öneris i .
B i l m iyorum . Bana farkl ı gel iyor. Gerçekten pol itik bir göı i ı
ş ü n var m ı ? Cumhuriyetçi Parti taraftarı mısı n ? Bu kitapta orı . ı
y a çı kan gerçeğe bak ! Tanrı bir Cumhuriyetçi.
242
Demokrat olmamı mı tercih edersin? Aman Tanrım!
243
Söylediklerimi kabul etmekte mi zorlanıyorsun?
Şey . . .
Kabul etmeyebilirsin.
Öyle m i ?
Tabii ki.
Ne?
Limit ne olacak?
246
cak? Gel i r " l i m it" ine u l aştıktan sonra durmalarını ne engel le
yecek?
247
cuğuna duyduğu sevgi bu kitap serisinde bahsettiğim kav
ramları anlayabilmeniz için en uygun örnek.
248
nizin gerçek realitesini göremeyecek kadar körler. ABD' de,
tepedeki yüzde bir buçuk, aşağıdaki yüz de doksanın total
kazancından daha fazla servete sahip. En zengin 834.000 ki
�inin net kazancı, en fakir 84 milyon insanın toplam kazancın
dan bir trilyon dolar daha fazla.
249
Zenginler bunu temsil ettikleri toplumsal sistemler ve ktı
rumlar vasıtasıyla yapıyor. Bu sistemler ve kurumlar zengi ı ı
ler ve güçlüler tarafından yaratılıyor ve destekleniyor.
Bu kurumların ardında durarak, bireyler, bireysel soruı ı ı
luluk üstlenmeden ellerini yıkıyorlar. Böylece fakir çoğunl t ı
ğu insanlık dışı bir yaşama mahkum etmenin sorumluluğı ı
nu üstlenmeden servetlerine servet, güçlerine güç katıyorl.ı ı
Örneğin, Amerika' da sağlık konusunu ele alalım. Milyoıı
larca fakir Amerikalının sağlık hizmetlerinden yararlanm;ı�;ı
na imkanları yok. Hiç kimse herhangi bir doktora, parmıi'.ı
nı uzatarak "suçlu sensin" diyemez. Dünyanın en zengin i ı l
kesinde, milyonlarca insan acil servise düşmedikçe dokton ı ı ı
yüzünü bile göremiyor.
Hiçbir doktor bunun için suçlanamaz. Ama bu sistemdı · ı ı
tüm doktorlar yararlanıyor. Tüm tıp endüstrisi v e işbirli k ı, ı
ilaç vb. endüstrisi kurumsallaşmış fakir ve işsiz ayrımcılıf; ı ı ı ı
uygulama sisteminden büyük boyutlarda kar sağlama ı ı ı ı ı
(süt sağmanın) hazzını yaşıyor.
Bu sadece "sistemin" zengini zengin, fakiri fakir kıld ır. ı
nın bir örneği.
Zengin ve güçlü bu sistemi var gücüyle destekliyor, dc::: ı >
tirmek için gösterilen gerçek çabalara da var gücüyle karşı çıkıy; ı ı
Çoğu zengin ve güçlü birey olarak hoşsohbet, iyi insanl.ı ı
olabilir. Ama servetlerini en ufak bir şekilde ( hatta yıld;ı ." '
milyon dolar gibi saçmalık boyutundaki limitlerde olsalar l ı ı
le) tehdit eden bir kavram hakkında konuşulduğunu işi l l i ı,
lerinde hemen, "bireysel haklardan", "fırsat eşitliğindt·ı ı "
"Amerikan Rüyasından" vb. dem vurmaya başlıyorlar.
Peki minimal koşullarda yaşayan, başını sokacakları b. ııı
nak, açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek ve soğuktan donn ı . ı
yacak kadar giysiyle yetinmeye çalışan milyonlarca insa ı ı ı ı ı
hakları ne olacak?
250
Parası olanın bir anda çözüm bulduğu, ama sağlık hizme
ti alamadığı için küçük tıbbi komplikasyonlardan dolayı acı
çeken ve ölen insanların hakları ne olacak?
Dünya kaynakları da, inanılmaz boyutlarda sistematik
olarak sömürülen işçilerin emek meyveleri da sadece sömüren
zengin ve güçlüye ait değil, tüm dünya insanına ait.
Sömürü şöyle işliyor: Zengin endüstriyalistleriniz işsizli
ğin had safhada olduğu ülke ve bölgelere gidiyor. İnsanlar
bu bölgelerde aşırı yoksulluk içinde yaşam savaşı veriyor.
Zengin bu bölgede fabrika kuruyor, bu yoksul insanlara "iş
imkanı" yaratıyor. Yoksul halk, insanlık dışı koşullarda, in
sanlık dışı ücretlerle günde 10-12-14 saat çalışıyor. Bu insan
ların ücret politikası, köylerinden ayrılamayacak kadar az,
yiyecek ve barınağa ancak yetecek kadar ayarlanıyor.
Bu kapitalistlere soru sorulduğunda ise "Hey, önceki ko
şullarından daha iyi değiller mi? Onlara iş yarattık. Bak çalış
maya can atıyorlar. Onlara fırsat sunduk! Risk alan biziz" di
yorlar.
Tanesi 125 dolara satılan spor ayakkabıları, saatine 75 sent
ödeyerek üretmek ne kadar risk oluyor?
Bu risk almak mı, sömürmek mi?
Bu ahlaksız sistem, insanlık onurunun değil, ancak açgözlülük
ve en yüksek karın motivasyon nedeni olduğu bir dünyada sürebi
lir.
"Kendi toplum koşullarının içinde bu işçiler, çiftçiler nis
peten daha rahat hayat yaşıyor" diyenler ikiyüzlülüğün en
ala örneğini sergiliyorlar. Bu ikiyüzlüler, boğulmakta olan in
sana ip sarkıtıyorlar ama kıyıya çekmeyi reddediyorlar. Son
ra da "ip hiç yoktan iyidir" diye övünüyorlar.
İnsanları insanlık onuruyla yaşamaya davet etmek yerine,
"sahip olanlar", dünyanın "sahip olmayanlarını" kendilerine
25 1
bağımlı kılıyorlar. Ama asla güçlü olmalarına izin vermiyor
lar. Sistemi "etkileyen" değil, sisteme "boyun eğen" insanlar
istiyorlar. Çünkü bu sistemi yaratan onlar. Ve komplo sürü
yor. Zengin ve güçlü, "sessiz komplo"yu sürdürüyor.
Şimdi devam et, sosyo-ekonomik sistemin ahlaksızlığı sü
rerken sessiz kal. Bu sistem, bilmem ne marka gazozu pazar
layan şirketin genel müdürüne satışı artırdığı için yılda 70
milyon dolar ikramiye verirken, 70 milyon insan bu gazozu
içme lüksünü tadamıyor bile. Sadece karınlarını doyurmay;ı
çalışıyorlar.
Bu sistemin ahlaksızlığını görme. Bu sisteme Serbest Pi
yasa Ekonomisi de. Ve herkese bu sistemden ne kadar gum ı
duyduğunu söyle.
Kim utanç duymalı?
Zengin olup vermeyen mi?
Çalıştığı halde geçinemeyen mi?
252
19
Tanrı her şeydir ve Tanrı her şey olur. Tanrı olmayan hiçbir
şey yoktur. Her şey, Tanrı'nın Kendisini sizin vasıtanızla de
neyimlemesidir. Hissettiğin şey kendi suçlayıcılığındır.
Peki. Ne görüyorsun?
Yazı gelişmiş ü l kelerle gel işmekte olan ü l keler arası ndaki iş
�:i hakları a n l aşmaz l ı ğ ı n ı ele al ıyor. Gel işmekte olan bazı ü l ke
lerin l iderleri, işçi hakları n ı n ve ücretlerin arttırı l ması h a l i nde
"kendi düşü k ücretli ü rü n leri n i n zengin ü l kelerin mağazaları
ııa girememesinden korktukları n ı " d i le getiriyor. Brezi lya, Ma
lezya, H i ndistan, Si ngapur ve d iğer gelişmekte olan ü l ke tem
� i lci leri Dünya Ticaret Organ izasyonu'nda kal ıcı kom ite oluş
l u rmayı redded iyorlar. Bu komiteden işçi hakları yasaları n ı
oluşturmaları isteniyor.
Ne tür haklar?
255
standartlarına uygun hale geti ri l mesi, topl u sözleşme hakları
gibi " işçi lerin temel hakları"ndan söz ed i l iyor.
256
Onu Oval Ofisten atmaya çalışan büyük güçler olduğunu
söylemekle yetinelim. Tıpkı 30 sene önce John Kennedy'i at
tıkları gibi.
Tıpkı Kennedy gibi, Bill Clinton' da büyük paranın nefret
ettiği her şeyi yapmaya çalışıyor. Sadece dünya işçilerinin
haklarını korumaya çalışmıyor, her toplumsal konuda sistem
karşıtı "küçük insanlar"ın yanında yer alıyor.
Örneğin her insanın sağlık hizmetlerinden yararlanması
nı savunuyor. Bu savunması, ilaç endüstrisi ve sigorta devle
rinin, sağlık şirketlerinin ve işçilerine sağlık hizmetleri sun
mak zorunda kalacak olan iş sahiplerinin işine gelmiyor.
Çünkü Amerika'nın tıp endüstrisi olağanüstü karlardan vaz
geçmek istemiyor.
Bu da Clinton'ı zengin ve güçlüler arasında popüler kıl
mıyor. Onların bir başkanı ofisinden attırma gücü var.
Yan i Cl i nton' ı n da . . . ?
257
ları, aşçı ları arasındaki kışkırtıcı soru n lardan bahsed iyor. Ü l kl•
n i n karşılaştığı ekonom i k soru n ların, ekonomik zorluğun eşi l
paylaş ı l maması ndan ve taşı nmaması ndan kaynaklandığı n ı an
l atan bir yazı .
258
NOVSKİ MECLİSTE SALDI RIYOR yazıyor. H aberde J i ri novs
ki'nin mec l iste karşıt görüşte olan b i r m i l letveki l i ile yumruk
yumruğa gel d iği ve rakibinin suratı n ı paramparça edeceği teh
didi yer al ıyor.
260
Ama öğretici ler sürek l i Tanrı hakkında konuşuyor. B u kitap
ta da h e p Tanrı'yı konuşuyoruz.
Evet .
yor.
Bu gazetede "uygar" toplumunuza ait bir haber var mı?
Dünyanızın, ekonomik, toplumsal, politik ve dinsel sis
temleri ilkel. Bu durumu değiştirmek için de daha önce izah
ettiğim nedenlerden dolayı hiçbir şey yapmayacağım. Sizin
için en yüksek amacım olan -Kendinizi Yaratıcı olarak bilme
niz için- her konuda özgür seçim ve özgür iradeye sahip ol
malısınız.
26 1
Şimdiye kadar -yüz binlerce yıldır- gelişme boyutunuz vı ·
yarattıklarınız ortada.
Bu sizi üzmüyor mu?
Ama iyi bir şey yaptınız. Bana danışmayı düşündüniiı
Sık sık Tanrı'ya başvuruyor ve "Nerede yanlış yapıyoruz!"
sorusunu soruyorsunuz. Ve sistematik olarak önerileri ı ı ı ı
duymazdan geliyorsunuz. Bu tavrınız, Beni size tekrar tekr.ı ı
aynı şeyleri söylemekten alıkoymuyor. Sizinle gözlemleri ı ı ı ı
paylaşmaya her a n hazırım. Söylediklerime kulak vermesı ·
niz bile sizi sevmeye devam .edeceğim.
B i r l i kte m i ?
262
teor çarpması gerekiyor m u ? Hep im iz in B İ R olduğumuzu göre
bi lmemiz için, d ünya dışı varl ı kların bizi ziyaret etmesi şart
m ı ? Yen i bir yaşam biçimi o luştu rmam ız için hep i mi zi n ö l ü m
teh l i kesiyle y ü z yüze gel memiz gerekiyor m u ?
Peki olacak m ı ?
Evet, doğru.
Tab i i ki hayı r. Ama olacak olan her şeyin zaten olup bittiği
ni, her şeyin şimdi o lduğu nu söyleyen sensin.
263
Sen i değiştiren ne?
Peki büyü k d ü nya çapı nda bir fel aket olacak mı?
264
Zaten bu kitapta hazmetmen gereken yeterince çok şey
var. Kendine zaman tanı.
Ne amaçla?
Evet. . . tabi i !
Eğer teknoloj i k gel işim için "yardı m" al ıyorsak, neden spi ri
tüel gel i ş i m için yard ım a l mıyoruz ? " B i l i nç değiş i m i " için r n ·
den biraz yard ı m görmüyoruz .
Görüyorsunuz.
266
Görüyor muyuz?
Hmmm!
Tabi i, evet.
Bu varl ı klar teknoloj i k olarak çok i leri ise, bizi yok edeb i l ir
ler. Onları ne d u rdurabi l ir?
Siz korunuyorsunuz.
Korunuyor muyuz?
iyi,iikir.
269
20
K i m i n tarafı ndan
An layamad ı m . Neden ?
270
Bu konuları kitap boyunca tekrar tekrar konuştuk. Özet
lersek, tüm dünya sorunları ve çelişkileri de, bireysel sorun
larınız ve çelişkileriniz de eğer toplum olarak iki şeyi görebi
lirseniz çözüme ulaşacaktır:
1 . Ayrılık bilincinden vazgeçin.
2. Açıklık kavramım hayatınıza sokun.
Asla kendinizi birbirinizden ve Benden ayrı görmeyin.
Asla kimseye doğrunun dışında bir şey söylemeyin ve as-
la sizin Benimle ilgili en yüksek gerçeğinizden daha az olan
hiçbir şeyi kabul etmeyin.
İlk seçim ikinci seçimi de getirecektir. Kendinizin Herkes
le Bir olduğunu gördüğünüzde ve anladığınızda, doğru ol
mayan bir şeyi söyleyemezsiniz ya da doğrunun bir bölümünü
gizleyemezsiniz ve herkesle doğal olarak açık olursunuz. Çün
kü böyle davranmanın kendinizin en yüksek yararına olduğunu
bilirsiniz.
Bu paradigma değişimi büyük bilgelik, büyük cesaret ve
büyük kararlılık gerektirecektir. Çünkü Korku bu kavramla
ra sahte diyecektir. Korku bu kavramların yüreğini kemire
cek ve kemirdiği yerde boşluk yaratacaktır. Korku çarpıta
cak, mesafe koyacak ve yok edecektir. Bu yüzden korku sizin
en büyük düşmanınız olacaktır.
Özlemini çektiğiniz, hayalini kurduğunuz toplumu, yük
sek gerçeği bilinçlilikle ve netlikle görene kadar oluşturma
nız mümkün değil: başkalarına ne yaparsanız kendinize de
yapmış olursunuz; başkalarına ne yapmazsanız kendinize de
yapmamış olursunuz; başkalarının hazzını kendi hazzmız
gibi hissetmedikçe, başkalarının acılarım kendi acılarınız gi
bi duymadıkça, başkalarının sorununu kendi sorununuz ola
rak benimsemedikçe kendinizin de bir parçasını benimseye
mezsiniz, kendinizin de bir parçasından vazgeçmiş olursu
nuz.
27 1
Şimdi kendinize bütünüyle sahip çıkma zamanı.
Şimdi kendinizin Gerçekten Kim Olduğunuzu tekrar gör
me zamanı ve Kendinize açık olma izni verme zamanı. Tan
rı'yla aranızdaki gerçek ilişki görünür hale geldikçe Yeniden
Birleşeceğiz ve bir daha hiçbir şey bizi ayıramaz.
Daima birlikteydik. Başka türlüsü mümkün değil. Ama
henüz bu birliği bilinçsiz olarak deneyimliyorsunuz. Oysa fi
ziksel bedende olanla bilinçli birlikteliği yaşamak mümkün.
En yüksek gerçeği, bilinçli farkındalıkla Gerçekten Kim Oldu
ğunuzu ifade ederek yaşamak mümkün. Bunu yaptığınızda
başkalarına da örnek teşkil ediyorsunuz. Unutkanlık içinde
yaşayanlara Kim olduklarını yeniden hatırlatmak için yaşa
yan örnek oluyorsunuz.
Cehennem dediğiniz şey, unutkanlıkta kalıcı olarak kay
bolmak demek. Ama buna asla izin vermeyeceğim. Tek bir
kuzunun bile kaybolmasına izin vermeyeceğim veÖ bir ço
ban göndereceğim. Gönderdiğim çobanlar arasında olmayı
siz de seçebilirsiniz.
273
"Cennette ve dünyada çok daha fazla şeyler var, Horatio.
Felsefenizin düşlediğinin çok ötesinde."
Bunu, bilge metafizikçiniz William Shekaspeare yazdı.
Öyle demedim.
Sabır, Evladım. Sabret. Bileceğin çok şey var. Çok şey. Ya
zacağımız bir kitap daha var.
Nihayet anladın.
Şunu söyledim: "Tanrı her şeydir ve her şey olandır. Tanrı
olmayan hiçbir şey yoktur, her şey Tanrı'nın Kendisini dene
yimlemesidir. Tanrı Kendisini sizin vasıtanızla da deneyimli
yor."
En Saf formumla, Mutlak Olan'ım. Ben Tümüyle Her Şe
yim, bu yüzden hiçbir şeye ihtiyacım, isteğim ve talebim yok.
277
Bu mutlak saf formumla, Beni istediğiniz gibi oluşturu
yorsunuz. Ama Beni hangi şekle sokarsanız sokun, Benimle
ne oluşturursanız oluşturun, daima En Saf Formuma döne
rim. Bunun dışındaki her şey hikayedir. Sizin uydurduğunuz
hikayeler.
Bazılarınız beni kıskanç bir Tanrı yapıyor. Oysa Her şey
Olan bir Tanrı nasıl kıskanç olabilir?
Bazılarınız Beni intikamcı bir Tanrı yapıyor. Oysa hiçbir
şekilde incitilemeyen ve zarar verilemeyen Beni kim kızdıra
bilir? Varolan Her Şey Ben olduğum için kimden intikam alcı
cağım?
Ve neden yarattığım için Kendimi cezalandırayım?
Bizim ayrı olduğumuzu düşünsen bile, eğer sizi Ben ya
rattıysam, hem size yaratma gücü, seçim özgürlüğü, istediği
niz deneyimi yaratma seçimi verip hem de "yanlış" seçimlı
riniz için sizi sonsuza dek niye cezalandırayım?
Ben böyle bir şeyi yapmam. Özgürlüğünüz, Tanrı'nın des
potluğundan kurtulmaktan geçiyor.
Gerçekte, despotluk yok, sadece sizin düşüncelerinizclı
mevcut. İstediğiniz an eve dönebilirsiniz. Ne zaman istersl'
niz, yeniden birlikte olabiliriz. Benimle Birleşmenin hazzıı ı ı
yeniden tadabilirsiniz. Bir anda, yüzünüze dokunan bir rüi'.
gar esintisi kadar bir anda.
Gökkuşağını gördüğünüz ilk anda. Yeni doğan bebeği ı ı
ağlamasını işittiğiniz ilk anda. Güneşin batışının son anınd; ı .
Bir hayatın son nefesinde.
Daima Sizinle birlikteyim. Benimle her an Birliktesiniz
Siz ve Ben Biriz. Şimdide ve sonsuzlukta.
Şimdi gidin. Ve yaşamınızı bu gerçeğin bir ifadesi olara k
yaşayın.
Günleriniz ve geceleriniz içindeki en yüksek gerçeği ı ı
278
yansıması olsun. Şimdi olan anlarınızı, Tanrı'nın sizin vasıta
sıyla Kendini İfade etmesinin doruk hazzıyla doldurun. Do
kunduğunuz her yaşama Sevginizi, Koşulsuz Sevginizi akı
tın.
Karanlığa ışık olun ve karanlığa öfke duymayın.
Işık taşıyıcısı olun.
Öylesiniz.
Olun.
279
Son Söz
280
reylerin deği l, nihayet kol ektif b i l i ncin de değiştiğine şah it olu
yorum. B u kolektif bil inç kitleyi oluşturuyor ve bu gezegende
ki deneyim lerimizin enerjisi oluyor.
Çok kriti k bir noktadayız.
"Tanrı ile Sohbet 1 " kitabının Yüce amac ı n ı n kolektif b i l i n
ci yükseltmek olduğu nu şimd i görebil iyoru m . B u kitapta yazı
lanlar bana değil, benim arac ı l ığımla dünyaya veri l d i . Tıpkı si
z i n vasıta n ı z l a aynı amaca hizmet ettiği gibi. Bu kitaptaki söz
lerin yolc u l u klarına z i h n i nizde son vermesi n i mi seçiyorsu nuz,
yoksa daha gen iş kitlelere bir mesaj taşıyıcı olarak bana katı l
mak rn ı isters iniz?
İ nsan l ı ğ ı n şu andaki d u rumundan çoğumuz memn u n deği
l iz. B i reyler o larak bunu bil iyoruz. Öyleyse neden kolektif ola
rak an l a m l ı bir şeyler yapmaya l ı m ? Bu soru i nsanl ığın yüzleş
mesi gereken bir soru . Bireysel farkındalığımızı kolektif uygu
lamaya nasıl dönüştürebiliriz?
Bunu sadece Tanrı i le Sohbet mesaj ları n ı yaşayarak ve pay
laşarak deği l , benzer amaç larla kuru lm uş organ izasyonları
destekleyerek de yapab i l iriz.
Böyle bi rçok gru p var. Sizinle üç organ izasyonu paylaşmak
istiyorum.
Bu kitapta okuduklarınızın b i r kısm ı n ı paylaşıyorsunuz. Si
zi Denn i s Weaver tarafı ndan kurulan Ecolonomics Enstitüsü nü
desteklemeye davet ed iyorum. Bu enstitün ü n teme l prensibi
ekoloji ve ekonomi n i n düşman olmadığı n ı , bu ikisi n i birleşti
rerek gezegendeki yaşamın gei i ştiri lebi leceğini savunuyor.
Den n i s ve Enstitü, tüm dü nyada değişik iş sektörleri birey
ler ve organ izasyon larla i letişim yolları arıyor.
E koloj i k ve ekonom ik duyarl ı l ığın bileşi m i nden o l uşan Eko
lonomi sözünü Denn i s yarattı . E konom i k ç ı karların ekoloj ik
duyarl ı i ı kla çel işkide olmayacağı fi kri ni güçlendirmek istiyor
sanız aşağıdaki adresten bi lgi alabi l i rsi n iz :
281
The l n stitute for Ecolonomics
Post Office Box 2 5 7
Ridgeway, CO 8 1 432
Size gereken b i l g iyi göndereceklerd i r.
İ lgimi çeken ve hayran olduğum bir başka organizasyon da
Michael Lerner tarafı ndan kuru lan " Foundation Far Eth ics and
Meaning" Bu organ i zasyonun amacı benci l l i kten paylaşmaya
doğru ol uşacak b i r parad igma değişimi yaratabi l mek.
Michael top l u m u n ü retken l i k ve etk i n ! i k anlayış ı n ı n zengin
lik ve gücün maks i m u m noktaya u l aşması tarifi n i değişti rmeye
çalışıyor.
Michael ' i n "An l a m ı n Pol iti kası" ad l ı kitabı n ı okumanızı
öneririm. Cornel West' i n kitabın kapağı ndaki sözü gibi
" . . . okumaya cesareti olanlar için." Bu konu l arla ilgi l i yaz ı
ları Ti kku n magaz i n ine abone olarak da okuyab i l i rsiniz. Maga
z i n ve Michael ' i n çal ışmaları için bi lgi adresi :
The Fou ndation For Eth ics and Mean ing
26 Fel l Street
San Francisco, Ca 941 03
Tel : (4 1 5) 5 75 - 1 200
Corinne Mclaugh l i n ve Gardan Davidson tarafı ndan kuru
lan bu organizasyon top l u msal sorunlara bütünsel sistemle çö
züm getirmeyi amaç l ıyor. Organ izasyon tarafı ndan şi rketler ve
bireyler için l iderl i k eğiti mi kursları veri l iyor.
The Center far Visionary Leaders h i p
3408 Wisconsin Ave N W
Su ite 200
Washington DC 200 1 6
Tel : (202) 2 3 7-2800
O n l i ne at CVL DC @ netra i l . net
Baz ı ları nız ben im yaptığım gibi üçüne de destek vermeyi
seçeb i l i rsiniz.
282
B i r kişin i n kal ıcı bir farkl ı l ı k yaratabi ldiğini u marı m siz de
görebi l iyorsunuz. Yapabi leceğim i z çok şey ve çok yer var.
Sizi aksiyona davet ediyorum. Dünyayı sevgi i l e iyileştir
mek için b i r araya gelel im.
Tanrı i l e Sohbet serisinde okudukları mdan sonra, asla eski
si gibi olamam. Siz de. Eski inanç ve davranışlarımızla yüzleş
meye davet ed i l iyoruz.
Çoğu kişi n i n bu kitapta yaz ı lan ların bir kısmı ndan rahatsız
l ı k duyacağ ı n ı bil iyorum . B iz i nsan lar, üstün bir tür ve aydın
lanmış varl ı klar olduğumuza i nan ıyoruz. Biz böyle düşünüyo
ruz ama kitap, " üzgünüm değilsiniz" diyor. Rahats ı z l ı k gel işi
min göstergesidi r. Hayat rahatl ı k s ı n ı rları mızın son unda başlar.
Tab i i ki gel i ş i m sürec i nde yen i fi ki rleri sorgu lamadan kabu l
etmeyeceğiz. Zeng i n l i k yanıtta değ i l , sorudad ı r. B u kitap bizi
yan ıtları ben i m semeye deği l, sürekli ve du rmadan soru sorma
ya davet ed iyor.
Rahatl ı k s ı n ı rlarımızın kıyısı, ayn ı zamanda a n layışımız ı n,
i nançları m ız ı n ve deneyi mlerimizin de kıyı sıdır. B iz i yen i de
neyimlere yel ken açmaya teşvi k eden kıyı lard ı r.
Kendinizi tepkisel deği l etkisel olarak görüyorsanız I ş ı k El
çisi ol maya haz ı r olun. Güven duyd uğu nuz grup ve organ izas
yon ları destekleyi n.
Size bir gruptan daha bahsetmek istiyorum.
Nancy i l e ben i m kurduğumuz ReCreation grubu ndan.
Amacımız i nsanları kend i lerine geri vererek, dü nyayı değişti r
mek.
Çal ı şmamız ayl ı k bü lten lerle başlad ı . Abonelere bü lten leri
mizi gönderiyoruz. ( B i ri nci kitabı n çıkışından sonra dünya n ı n
h e r yerinden abone olmak isteyenler oldu.)
Yaşam bir yeniden yaratma süreci ve bu süreç kendi ruhu
n uzda başlıyor. Ruhunuz değişim ve yaratmak için bu zamanı n
283
size uygun o l u p o l madı ğı n ı bil iyor. Kuru l uşumuzun amacı
1 9 99 yı l ı nda birinci " l nterııational Symposi um on the lntegra
tion of Spi ritual ity c:ınd Governance" sempozyumunu oluştur
mak.
Eğer bu gezegen i n insan ları en yü ksek spi ritüel an layışla
kend ileri n i yönetmek istiyorlarsa, dünya bir günde değişeb i l i r.
Kuru l uşumuz workshop, sem iner, konuşma ve pane! ler dü
zen l iyor. Bu programlara katı l ı m ücretleri ni düşük tutuyoruz
katı l ı m ı n yüzde yirm is i n i tam ya da yarını bursla katı lanlar için
ayırıyoruz.
U mut ediyorum ki siz de "paradigma değişiıni"nde yeri nizi
a l ı rs ı n ı z .
Tanrı i le Sohbet kitap seris i n i n üçüncüsünde i l k iki kitapta
an latı l a nların çok ötesi ne gidil iyor. Evrendeki çok gel işkin uy
garl ı kların yapı lanmasından ve yaşam biçimleri nden ve evrim
leşme süreç lerinden bahsed i l iyor. Yen i bir yaşam süreci seçen
bizler için olağanüstü bir model.
Ayl ı k bü lten lerimizin abonesi olmak isterseniz l ütfen şu ad-
rese yaz ı n :
R e Creation
The Foundation for Personal Growth
And Spiritual U nderstand iııg
Postal Drawer 3 475
Ceııtral Poi nt, Oregon 9 7 502
Tel : (541 ) 734-7222
Onl ine at Recreating @ aol .com
Y ı l l ı k abone bedel i 25 dolar.
B ü l teni size u laştı rmak ve daha büyük organ izasyonları
oluşturmak için gereken masrafları karşı lamayı amaç l ıyor. Eğer
bu bedeli ödeyecek gücünüz henüz yoksa size memnun iyetle
bü lten i m i z i göndeririz. Şu anda organ izasyona katkıda bu l u na
mayacağ ı n ı z ı mektubunuzda bel i rtmeniz yeterl idir.
284
Sözümü özel bir notla bitirmek istiyorum .
B i rinci Kitabı n yayı nlanmas ı ndan sonra b i rçoğunuz kendi
hayatımla i lg i l i bölümleri okudu ktan sonra bana sevgi, a n l ayış
ve şefkat dolu mektuplar gönderdi n iz. Bu mektupların benim
için ne anlam taşıdığı n ı size sözcü klerle ifade edemem . Bu
mektuplarda bana en çok soru lan soru hayatım ı n nas ı l değişti
ği i le ilgil iyd i .
Değişimleri detayl ı o larak anlatmaya sayfalar yetmez. Ama
değişimleri n derinden olduğunu söyleyebil iri m . Kendi m i içsel
ve dışsal o larak yepyeni bir i nsan o larak h issediyorum . Çocu k
ları m l a yeniden sevecen bir i l işki kurmayı başard ı m . Harik<ı bir
kad ı n l a tan ı ştım ve evlendi m . Onun rehberl iği, sevgisi ve de
neyimleriyle y ı kand ı m . Geçm işimde yaptığı m şeyler için ken
d i m i affettim. B i rçok insan yaptıklarımı affedi l mez o larak dü
şü nse de sadece kim olmuş olduğu m l a deği l , Kim Olduğum l a
ve Kim Olmayı Seçtiğinıle d e barıştım .
N i hayet, kend i m i n geçmişim olmadığı n ı b i l iyorum. Ş imdiki
en büyük kendimi yaşarken, en harika yarı n larımı ya rattığımı
da b i l i yoru m .
B a n a mektuplarınızla iyi leşmeme v e gel işmeme yardımcı
o l urken, şimdi de insanl ı k için de en büyük vizyonu yaratmak
için el ele tutuşacağı nıızı umuyorum. O zaman bu bizim viz
yonu m uz o l u r. İ şte o zaman gerçekten dünyayı değiştirebi l i riz.
B u çok şey vermem izi gerektiriyor. Kendi lerine çok şey ve
rilenlerden de çok şey beklen iyor. Rahatl ı k alanımızın ,sı n ırla
rı nda gezini rken, serüveni n s ı n ı rl arda başlad ığı n ı hep hatırla
yal ı m . O lanaklar, fırsatlar s ı n ı rlarda bekliyor. Gerçek yaratıcı
l ı k s ı n ı rl arı zorlayarak ifade bu luyor. İşte bu s ı n ı rlarda b u luş
mal ıyız.
Yen i bir dü nya için Robert Kennedy'nin sözl eriyle sen ve
ben birl i kte yen i bir dünya aramal ıyız.
285
Fransız şai r-filozof G u i l laume Apo l l i na i re şöyle ifade etmi ş :
"Kenara gel."
"Gelemeyiz. Korkuyoruz."
"Kenara gel ."
"Gelemeyiz. Düşeriz!"
"Kenara gel. "
Ve gel d i ler. ,
Onları itti.
Ve uçtu lar.
286